Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016 kaybetti. Bizse, onuru ve özgürlüğü temsil eden, haklı ve doğru olandık. “Kazanmaya yazgılıydık”, kazandık!.. Krizlere ve Kaybetmeye Mahkûm Bir Faşist Saray Diktatörlüğü Türk devleti tarihinin en büyük krizi ile baş etmeye çalışıyor. İlk kez bu derecede bir varlık yokluk tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Tarihten gelen, kuruluş felsefesinden kaynaklanan ve yapısal karakterdeki krizlerini, darbeyle hafifletmeye çalışıyor. Yüz yıllık hikaye; sıkıştığında bir bahaneyle halka ve öncülerine saldır, katliamlar yap… OHAL ilan et, bin bir emek ve bedelle kazanılmış hak ve özgürlükleri tekrar yasakla, faşist yasalarla vidaları biraz daha sık! Olmadı bir de dış düşman belirle… Irkçı milliyetçiliği köpürt. O kirli karanlık içerisinde, iktidarına birazcık daha nefes aldırmaya çalış. Bunlar çaresizlik ve çözümsüzlüklerinin ifadeleri. Kendisi bir saray darbesi ile iktidarını sağlamlaştırmaya kalkıyorsa, aradan bir yıl geçmeden eteğini öptüğü hocası da karşı darbe ile altından koltuğunu çeker! Eşyanın tabiatına uygundur, tüm kirli saltanatlar içten içe çürür ve kurdunu üretir. Dolayısıyla Erdoğan’ın saray darbesi ne kadar anti demokratik, hukuksuz ve gerici ise Fethullahçı karşı-darbe de o kadar kıyıcı, hukuksuz ve gericidir. Birbirleri ile yarıştıkları nokta Kürt düşmanlığıdır. Kürde düşmanlıkta ırkçı faşist güruhlarla yarış halindedirler! Nedenleri bir yana Fethullahçı darbe yenildi. Bu gerici iç savaş ve iktidar mücadelesinden galip çıkan Saray diktatörünün kazandığı ise olsa olsa bir “Pirus Zaferi”dir. Hala devam eden bu kanlı
SIWAR HATIN PEYA ÇÛN Tanklarıyla, toplarıyla, uçaklarıyla, beş para etmez, gerici işbirlikçi güruhlarıyla geldiler özgürleştirmekte olduğumuz Cerablusa, Minbiçe. Kirli postallarıyla çiğniyorlar topraklarımızı. Özgürlük yangınını bu kan emici güruhlarla söndürmek, Rojavamızı ve demokratik Suriye’yi inşa etmemizi engellemek istiyorlar. Tıpkı Bakur Kürdistan’daki gibi, bize ait kazanımları gaspetmeye, özgürlük mücadelemizi yok etmeye çalışıyorlar. İlk kez yapmıyorlar bunu. Daha halk isyanlarının ilk günlerinde, El Nusra ile ezmek istediler devrimimizi, Serikani’den Rimelan’a kadar pek çok kentte saldırdılar halklarımıza. Ne var ki, tarih haklıdan ve ezilenden yana kesti bu kez hükmünü. Rojava özgürlük savaşçıları ezdi geçti El Nusrayı ve etrafında toplaşmış bilcümle gerici paramiliter güruhu. Olmadı, DAİŞ’i peydahladılar bu kez. Tarihin ender gördüğü zalimlikte ve kan dökücülükte sınır tanımaz bu vahşi örgütün dünyaya korku ile saldığı yenilmezlik miti de tuzla buz oldu devrimci savaşımız karşısında. Böylelikle tüm dünya halklarının sempatisini kazandı Rojava’da özgürlük için savaşanlar ve devrimin savunmasını üstlenen partiler. YPG -YPJ, MLKP ve Enternasyonal Özgürlük Taburu, Türkiyeli diğer devrimci partiler ve dünyanın pek çok ülkesinden gelen savaşçılar dünya halklarına umut oldular. DAİŞ artık yenilmiş bir örgüt, onun hamisi ve maşayı tutan el, sömürgeci Türk devleti, AKP ve saray diktatörü Erdoğan da kaybetti savaşı. Kaybetmeye mahkûmdu, çünkü haksızdı, güçsüzdü, zalimdi, sömürgeciydi,
2
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
DAĞLARDA YAKTIĞINIZ ÖZGÜRLÜK ATEŞİNİ HARLANDIRACAĞIZ YOLDAŞLAR! Partimizin iki yılmaz savaşçısı, Kürdistan ve Türkiye birleşik devriminin iki emekçisi, MLKP FESK Kır Gerilla Birliğimizin iki savaşçısı Devrim Şoreş (Veli Görgün) ve Baran Munzur (Ümit Yetik) yoldaşlar, Ovacık’ta sömürgeci devlet güçleriyle savaşta 8 yoldaşıyla birlikte ölümsüzleşti. Partimiz MLKP, faşist AKP’nin halk düşmanı, sömürgeci politikalarına karşı dağlarda onlarca yıldır süren özgürlük savaşımına ateş taşımak için MLKP FESK Kır Gerilla Birliğini kurdu. Sömürgeci diktatörlüğün zulüm çarkının yıkılması, Türkiye ve Kürdistan’ın özgürleşmesi için partimiz, savaş alanlarında, mücadelede sahalarında yarattığı ilklere bir yenisini ekledi. Partimizin sömürgeciliğe karşı ‘savaş alanlarını büyütmek için öncü olun’ çağrısına; Devrim Şoreş (Veli Görgün) ve Baran Munzur (Ümit Yetik) yoldaşlar bilinç ve eylemleriyle ilk yanıtı veren savaşçılarından oldular. MLKP FESK Dersim Kır Gerilla Birliğinde yer alarak Berçem ve Ekin yoldaşların işaretledikleri savaşarak özgürleşmek çizgisinde sosyalizm bayrağını onurluca taşıdılar ve Dersim’in dağlarına nakşettiler. Raperin yoldaşın atılımını yıldızlaştırdılar.
Partimizin iki yılmaz savaşçısı, Kürdistan ve Türkiye birleşik devriminin iki emekçisi, Devrim Şoreş (Veli Görgün) ve Baran Munzur (Ümit Yetik) yoldaşlar sömürgeci zulme, düşmana öfkesi net savaşma kararlılığı yüksek, halk sevgisi güçlü, yoldaşlarına, partisine bağlılıklarıyla örnek yaşamlarıyla özgürlük ve sosyalizm bayrağını özgür dağlarda taşıyanlardan oldular. Size söz yoldaşlar; Zalimlerin, tiranların, diktatörlerin iktidarları yerle bir olacak. Özgürlük ve sosyalizm uğruna akıttığınız her damla ter düşmana kurşun olacak. Dökülen kanınızın hesabı sorulacak. Size söz yoldaşlar, zulmün kaleleri yıkılacak. Özlemleriniz ve hayalleriniz yarım kalmayacak. Devrim Şoreş ve Baran Munzur yoldaşlar ölümsüzdür! Kahrolsun Sömürgeci Faşist Diktatörlük! Yaşasın Özgürlük ve Sosyalizm Mücadelemiz! Yaşasın MLKP FESK Kır Gerilla Birliğimiz! 25 Ağustos 2016 MLKP Kürdistan
35
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
mayınları hesaba katarsak bu sayının daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Mayınlama yöntemleri uzaktan kumandalı, çekmeli, basmalı vb. teknikle hazırlanmıştı. Mayınlar bazen çok açıktan, bazense kamufle edilerek yerleştiriliyordu. Pek çok binada mayın düzenekleri nedeniyle ağır kayıplar verdik. Bu yüzden yanımızda fitilli bombalar taşıyor ve ev kontrolüne başlamadan önce bombamızı eve atarak mayınları patlatıyorduk. Bu yöntem etkili oldu ve şehirde ilerleyişimizi hızlandırdı. Çetelerin etkili biçimde kullandığı diğer bir yöntem suikast taktiğiydi. Bu taktikle gündüz hareketliliğimiz engelleniyordu. Bu nedenle operasyonlar akşam saatlerine göre planlanıyordu. Minbic’te çetelerin bir tankını ele geçirdik. Erzak, cephane ve askeri güç taşımada zırhlı araç BMW (Biembi), tank ve panzer kullanıyorduk. Çatışmalar sırasında sivilleri kalkan olarak kullanan DAİŞ Minbic’ te ellerinde kalan en son mahalleye kadar da bu taktiği uyguladı. MLKP savaşçıları olarak Minbic hamlesinin başından itibaren en ön cephede yer aldık. Hamle boyunca ilerleyişimizde düşmanın savaş iradesinin kırılmasına bire bir tanık olduk. Birçok yoldaşımız operasyon güçleri arasında farklı silahlar kullanma imkanı buldu. Yaralanma, açlık ve yorgunluk faktörünün yoğun olduğu bu hamlede her savaşçı açısından güçlü bir iradi çıkış gerçekleşti. Bu iradi
çıkışı gösteren parti militanları olarak ön mevzilerde düşmana karşı savaşma kararlılığımızı ve militan duruşumuzu bir kez daha ortaya koymuş olduk. Hamle sırasında şehit düşen Raperin yoldaşın mücadele azmi ve sınır tanımaz savaşma istemi bizim inanç rehberimiz oldu. Raperin yoldaşı her çatışmada başucumuzda hissederken onun için de mermi attık. Minbic mevzilerinde zafer ilan edildiğinde güçlü savaş iradesinin ve zafere inancın başarıdaki payını çok net olarak görmüş olduk. Son olarak savaşarak özgürleştirdiğimiz ve büyük bedeller ödeyerek kazandığımız bu zaferle Minbic sokaklarını koşarak ve gülerek adımladık. Hamle sürecinde şehit düşen yoldaşımız Raperin ve bütün yoldaşlar için sloganlarımız Minbic sokaklarında yankılandı. Minbic halkına özgür bir kenti teslim etmenin coşkusu ise bir başka duyguydu. Minbic zaferinden sonra Bab Askeri Meclisi’nin kuruluş ilanıyla birlikte yeni zaferler kazanmak üzere yüzümüzü Bab’a dönmüş olsak da savaşçı yoldaşlarımızın aklı ve yüreği Bakur Kürdistan’ın özgürlüğü için yanıp tutuşuyor. Zaferin yakın olduğuna inanıyor olmak coşkun ırmaklar gibi kabına sığmaz heyecanımızı bir ölçüde bastırıyor, şimdilik. Zafere kadar daima...
34
Bermal Çîya
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016 Rojava Kantonları Birleşecek! Kürt özgürlük güçlerinin, partimiz savaşçıları ve Rojava devriminin Enternasyonalist dostları ile Arap, Türkmen halklarından savaşçıların görkemli bir savaşla kazandığı Mınbiç zaferi ezilen halklar için iki açıdan stratejik önem taşıyor. En çok tartışılan Efrin kantonu ile birleşmenin önünü açması birinci yönüdür. Efrin ile birleştiğinde Rojava Kürdistanı parçalı durumdan kurtulmayı sağlamış ve ulusal özgürlüğün vazgeçilmez ayaklarından birini kazanmış olacak. Pek fazla üstünde durulmayan diğer yön ise Minbic ile birlikte Arap halkının önemli bir kesiminin Kuzey Suriye bölgesinin özgürleştirilmesi mücadelesine katılımıdır. Bu, Rojava ile başlayan demokratik devrimin Kuzey Suriye’den giderek tüm bölgeye doğru genişlemesinin yolunu açan bir gelişmedir. Minbic’te ileri biçimini alan Arap-Kürt halklarının bu birlikteliği, şimdiye kadar halklar üzerinde oynanan pek çok oyunu boşa çıkaracak düzeydedir. Sömürgeci Türk faşizminin Cerablus’ tan başlattığı Suriye işgali, birinci olarak, Rojava devriminin zaferini perçinleyecek, EfrinKobani birleşmesini durdurma amaçlıdır. İkinci olarak, Rojava devriminin siyasal derinlik kazanmasını engelleme, tüm Kuzey Suriye’yi kapsayan toplumsal bir devrime dönüşme imkanını boşa çıkarma hamlesidir. Devrimin öncülerinin gerekirse, herkese ve her şeye rağmen ilerleyebilme iradesini kırma, onları emperyalistlere mahkum etme arayışlarının bir sonucu olarak, ABD ve Rusya’nın Cerablusun işgalinde Türkiye’ye yol verdikleri söylenebilir. Bu, hem Rojava devriminin ilerleyişini kontrol altında tutmak hem de, Türkiye’nin Kürt karşıtı politikalarla, dengeleri bozacak tutumlar
iç iktidar savaşından kırık dökük çıkmaya çalışıyorlar. Tarihin cilvesi olsa gerek, Osmanlıcılığı kendisine ideolojik-siyasal motivasyon olarak yeniden kurgularken, Osmanlıya has saray içi saltanat kavgalarına düşeceğini hesaplamamıştı herhalde. Şimdi OHAL ile diktatörlüğünü ayakta tutmaya, sağlamlaştırmaya çalışıyor. Bunu yaparken darbecileri tasfiye etme bahanesi ile tüm ezilenlere, ilericilere saldırıyor ama özellikle Kürt ulusal özgürlük mücadelesine saldırıları daha kindar, daha zalimce ve daha stratejiktir. Diğer yandan hak ettiği karşılığı da alıyor, gerilla eylem ve vuruş kabiliyetini muazzam arttırmış durumda, sömürgeci ordu ve polis kuvvetini fedaice eylemlerle esaslı biçimde sarsıyor. Böylesine darbeleri ve ağır kayıpları bir ordunun uzun süre taşıması olanaklı değildir. İçerde ve dışarda düştükleri zavallılık hali, AKP avenesini iyice zorluyor. İçeride, borazanları medya aracılığıyla kibirli tutumlarını sürdürürken, dışarıda sinik ve kişiliksiz tavırlarla, durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Dün efelendikleri Rusya’dan özür üstüne özür diliyor, düşürdükleri uçak için, “biz yapmadık FETÖ yaptı” diyerek, rezil bir duruş sergiliyorlar. Rojava karşıtı Suriye merkezli siyasetinde yüz seksen derecelik dönüşleri onu Rusya’nın, ABD’nin, İran’ın hatta Esad’ın yanına itiyor. Şimdi Cerablus’u işgal ederek öne çıkmış görünmeleri yanıltıcı olmamalı, Türk medyasının, sıçanı panter gösterme illüzyonundan ibaret bir kandırmacadır bu! Onlar son bir hamleyle, yapabileceklerinin de sınırlarına geldiler. Bölgede, kendileriyle işbirliği yapan güruhlarla, Kobani -Efrin birleşmesinin önüne bir gerici barikat kurmaya çalışıyorlar. Başaramayacaklar! 3
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
almasını engellemek açısından izledikleri bir siyasettir. Başından itibaren denklem dışında kalmış olan Türk sömürgeciliğinin şimdi önünün açılması ve işgal saldırısında rol verilmesi, Osmanlıdan sonra bölgedeki Kürt ve Arap halkları tarafından bir kez daha lanetlenmesine yol açmıştır. Yeniden yayılmacılık hayalleri kurmaya başlayan Türk faşizminin Suriye ve Ortadoğu’da kalıcı bir rol oynamasının koşulu yoktur. Emperyalistler ve Türkiye’nin bu planlarının sonucu, bölgeyi kan denizine çevirecek olması Türk-Kürt-Arap halklarının boğazlaşmasıdır. AKP-Erdoğanfaşizminiyetlerindenbağımsız olarak Bakur Kürdistan’daki ulusal özgürlük mücadelemizi Rojava Kürdistan’ına taşırdı. Cerablus’tan başlayan işgal Bakur ile Rojava sınırını ortadan kaldırdı. Bu sadece aradaki sınırın fiziksel olarak anlamsızlaşması, ortadan kalkması anlamına gelmiyor, Bakur ve Rojava devrimlerini ayrıştıran en önemli engel ortadan kalkmış oluyor. Bundan böyle Rojava ve Bakur devrimimiz daha iç içe ve daha birleşik nitelikte gelişecektir. Faşist Türk devleti, gözü dönük Kürt düşmanlığında sınır tanımıyor. Bakur Kürdistan’da ulusal özgürlük savaşımız karşısında yeniliyorken, sömürgeci niyetlerle savaş sahasını iki ülkeye yaydı, iki kat büyüttü. Çok açık ki Erdoğan büyük oynamak istiyor, Bakur’da ezemediği direnişi Rojava üzerinden ezmeyi ve böylece Kürt devriminin stratejik iki parçasını birlikte tasfiye etmeyi düşünüyor. Büyük oynayacaksa büyük kaybedecek demektir.
demokratik siyasetinin güncel odağında Kürdistan’daki saldırılara, OHAL’e, halklarımıza dönük devlet terörüne, Kürt halk önderi Abdullah Öcalan şahsında tecrite ve saray cuntasına karşı mücadele duruyorken, gelişmeler hızlandı. Bugün Cerablus’tan başlayan işgale karşı direniş ve Rojava devrimini Kuzeyden savunmak görevi de, güncel politikanın odağına yerleşti. OHAL ile derinleşen saray darbesine karşı direniş gündemden düşmüş değil. Bilakis, Faşist AKP Suriye işgalini sürdürmek ve Rojava devrimini durdurmak için OHAL ile yetinemez, sürecin sertleşmesine bağlı olarak sıkıyönetim ilanına da, başvurabilir. Merkezinde işgale ve halklarımıza dönük saldırılara karşı direnişin duracağı bir dönem politikası, OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarına karşı direniş biçiminde eylemselleşecektir. Her türlü mücadele araç ve biçimi bu dönemde kullanılabilecektir. Onur ve özgürlük savaşımızı zafere en çok yakınlaştıran politik sürecin ortasında, büyük bedelleri göze alan cesaretle ve güçlü bir irade ile yürümek gereken zamanlardayız. Stratejik düşünecek, devrimin ortaya çıkardığı muazzam imkanlara odaklanacağız. Gökkubbenin altında her şey harikulade, devrimimiz çoktandır slogan olmaktan çıkmış, Kürdistan parçalarında mevzi mevzi gelişiyor. Partimiz MLKP’nin 22. kuruluş yıldönümü günlerinde politik atılım ve zaferi şehitlerimize adamanın onuru ve kıvancı ile sımsıkı sarılacağız devrimci görevlere. Tanklarıyla toplarıyla, uçaklarıyla bombalarıyla geldiler diye başlamıştık söze, halkımızın o güzel deyişi ile bitirelim; Siwar hatin peya çûn!
İşgale, OHAL’e ve Faşist Saldırılara Karşı Mücadeleyi Büyütmeye Türkiye ve Bakur Kürdistan devrimci
4
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
atma temelinde Kobane, Qamışlo ve Cizre hattı olarak arazi üzerinde paylaşımlar gerçekleştirildi. İlk köy operasyonlarında, alan tutan düşman güçleri az ve çatışmalar yoğun değilken şehre doğru ilerleyişimizde hem cephane hem de taktiksel olarak daha donanımlı olduğunu gördük. En fazla 5 kişilik birimler halinde bulunan DAİŞ çeteleri hareketli kalmayı esas alıyordu. Saldırılarında sızma, pusu ve nokta baskınlarını aktif kullanmaya çalıştılar. Çembere alma girişimlerini her seferinde hızlı ve etkili müdahalelerimizle boşa çıkarttık. Köy operasyonlarının birçoğunda karşılaştığımız tabloda savaş iradesinin kırıldığı, operasyonlarımız karşısında tutunamayan ve kaçmaya çalışan bir düşman gerçekliği kendini gösteriyordu. Köylerde mayınlarla çok karşılaşmamakla beraber ağır silahların aktif kullanımı ön plandaydı. Şehre yaklaştıkça düşman niceliğinin artmasının yanı sıra bire bir DAİŞ’in eğitim alanları olarak konumlandığı köylerle karşılaştık. Yeni çete elemanlarının ideolojik eğitim alanı olan bir köye operasyon düzenlendi. Bu operasyonda biz MLKP savaşçıları da yer aldık. Operasyon sonucu 23 çete imha edildi ve cephaneleriyle beraber birçok resmi belge elimize geçti. DAİŞ’in bulunduğu köylerde savunma amaçlı geçiş tünelleri, hava saldırılarından korunmak 33
için yapılan sığınaklar ve satırlar oldukça yaygındı. Çevre köyler temizlendikten sonra şehri kuşatarak çok sayıda örgütlenmiş savaş kollarıyla farklı bölgelerden şehir operasyonlarına başladık. Şehir yapısına uygun mevzilenme farklılıklarıyla, saldırı ve savunma taktiklerinde değişiklikler yaşandı. Minbic’ in eski yapılanmaları yüksek ve bitişik binalardan oluşurken yeni yapılanmalarında bahçeli ve az katlı evler bulunmakta. Çeteler yüksek katlı evlerde binalar ve sokaklar arası koridorlar açarak hareket alanını geniş tutmuşlardı. Aynı zamanda yüksek katlı evler hava saldırılarını boşa çıkarmak için daha elverişliydi, yine ağır silahlara karşı mevzilenme daha güçlü yapılabiliyordu. QSD ve Minbıc Askeri Meclisi güçlerinin hızlı ilerlemesi DAİŞ’in alan tutma taktiğinden vazgeçmesine neden oldu. Niceliksel eksikliği yansıtmamak için psikolojik savaş yöntemlerini yoğun kullandı. Az bir sayıyla sürekli hareket halinde vuruş gücünü yükselterek her yerde oldukları izlenimi veriyorlardı. Kısacası gerillanın da yoğun kullandığı vurkaç taktiği ön plandaydı. Savunma pozisyonunda olan DAİŞ’in şehir sokaklarına olan hâkimiyeti sabotajı işlevli kullanmalarına imkân verdi. Neredeyse her binada mayınlama sistemi vardı. Resmi rakamlardan MimbiC’te 12.000 mayın düzeneğinin imha edildiği açıklandı. İmha edilenlerinin yanında savaş sırasında patlayan
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
ZAFERIN ADI MINBIC Ortadoğu’daki gericiliğin güncel versiyonu olan DAİŞ çetesini Rojava ve Kuzey Suriye topraklarından temizleme operasyonları devam ediyor. Son olarak Minbic’in özgürleştirilmesiyle beraber DAİŞ’in hakimiyet alanı iyice daraldı. Minbic, Fırat nehrinin batısında yer alıyor ve yoğunluklu olarak Arap halkının yaşadığı bir kent. Aynı zamanda işgalci, sömürgeci Türk devletinin DAİŞ’e lojistik ve askeri destek sağladığı Ezaz-Cerablus hattının altında ve Efrîn kantonu ile bağlantıyı kesen bir kavşakta bulunuyor. Minbic’ı üç yıla yakın işgal eden DAİŞ’in burada yenilgiye uğratılması stratejik dengeleri değiştirecek önemde. Minbic hamlesi öncesi QSD güçlerinin Kuzey Rakka’yı alması ve devamında da Rakka’ya hamle yapılacağı algısının oluşturulması, DAİŞ’in saldırı beklentisini Rakka’ya yöneltti. Bu hedef şaşırtma taktiğinin ardından Minbic Askeri Meclisinin kurulması ve Fırat’ın batısına hızlıca geçilerek düşmanın hazırlıksız yakalanacağı tasarlanıyordu. Hazırlıksız yakalama taktiğinin tutmamış olduğu, Minbic merkezine doğru ilerleme esnasında görüldü. Hamle boyunca savaşan iki gücün askeri tecrübesinin de güçlü olması, hamlenin karşılıklı yoğun saldırı ve sert savunmalarla geçmesini yarattı. 32
İlk önce köy operasyonlarıyla şehrin kuşatılması ve ardından şehir savaşı biçiminde devam eden Minbic hamlesi iki buçuk ay sürdü. Minbic Askeri Meclisi ve QSD öncülüğünde yürütülen hamlenin bileşenleri çoğunlukla Arap ve Kürt halklarından oluşmakla beraber, Türkmen halkından da katılımlar vardı. Yanı sıra DAİŞ’e karşı mücadele etmek isteyen birçok kişi, aşiret ve grup Minbic hamlesinde yer aldı. Hamlenin ilerleyişi boyunca özgürleştirilen alanlardan da birçok genç DAİŞ’in zulmünden kurtulur kurtulmaz mücadele saflarına katıldı. Özgürleştirilen köylerde başta kadınlar olmak üzere Minbic halkının askeri meclis güçlerini coşkuyla karşılaması bu hamlenin halklar nezdinde bir umut niteliği taşıdığını gösteriyordu. Savaş esnasında yenilginin ve zaferin belirleyicisi olan askeri plan ve taktik manevralar hamle süreci boyunca değişikliğe uğradı. Rojava’da gerçekleşen bir önceki hamlelerde çembere alma, alan kesme, hatsal ilerleme gibi taktikler uygulanırken DAİŞ’in kaçabileceği koridorlar açılıyordu. Bu hamlenin temel farklarından biri çember içinde çember oluşturulmasıyla düşmana kaçacak alan bırakılmamasıydı. Cephane ve lojistik desteğini kesen bu taktiğin bir yönüyle düşmanın direnme kararlılığını arttıracağı ve taktik açıdan yaratıcılığını geliştireceği öngörülmüştü. Ama bundan daha önemli olan onu çaresizliğe sürükleyeceğiydi. Çember
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
SOKAKLAR DA DAĞLAR DA BİZİMDİR tüm hünerlerini sakınmasızca sergiledi. Tarihten bugüne Kürtlere ve diğer ezilen halklara, farklı inanç topluluklarına, devrimcilere ve biz kadınlara yaptıklarını şimdi birbirlerine yapıyorlar. Sermayenin paylaşım kavgasında sahaya inip dövüşenler beş bin yıllık özel mülkiyet düzeninin sahipleri ve savunucuları, iktidarın egemen cinsi olan erkeklerdi. Başkomutan ilan edilen faşist Erdoğan’ın meydanları zapt etme çağrısı ile alanları tutan yüzbinler içinde nispi bir kadın niceliğinden sözetmek mümkün olsa da, silahlı, fiziki çarpışma anının cins karakteri erkektir. Kendi sınıfdaşı olan devlet kademelerindeki kadın bakanları, vekilleri, parti üyeleri ve seçimlerde oy kitlesi olarak kadınlar ikincil-arka cephededir. AKP nin kadın yönetim ve kadro gücü ile sempatizan kitlesi de işin mutfak kısmındadır. Ya evinde ya da ilgili resmi devlet-parti kurumlarında dört duvar arasında görünmez kılınmışlardır. İhtiyaç duyulduğunda ırkçı politikaları ile sokakları kuşatmak için. Askeri fiziki çarpışma anında değil, sonrasındaki demokrasi mitingleri adı altındaki alan tutma nöbetlerinde ise AKP’li kadınlar ataerkil erkek egemen düzenin koruyucu bekçileri olarak saf tuttular. Erkek saldırıcı, kadın koruyucu rolünde, erkek sokakta, kadın evde.
Faşist AKP/Saray cuntası 15 Temmuz sonrasında OHAL ilan etti, Fethullahçı karşı-darbeyi tasfiye ettikten sonra işçi sınıfına, Kürt halkımıza, devrimcilere ve tüm ilerici güçlere karşı yeni bir saldırı dalgası başlattı. Kadınlar bu saldırı dalgasının temel hedefleri arasındadır. Kışkırtılmış cinsellikle toplumları yönetmeye çalışan burjuvazi AKP eliyle erkeği kutsayarak, kadının ikincilliğini derinleştirmek için OHAL’i de fırsata çevirmeye, kazandığımız hakları gasp etmeye çalışıyor Faşizm ile erkek egemenliğinin tek karede birleşmesi ancak bu kadar somut ve görünür olabilirdi. Görüntülerde faşizmin gerici erkek ordusu sokaktaydı. Tankın namlusuna iki bacağını açarak oturmuş erkek, bir AKP-DAİŞ faşisti… Üst üste yüzükoyun atılmış cunta askerlerini belinden çıkardığı kemerle kırbaçlayan, boynunda Türk bayrağı asılı, fanatik bir AKP’li… Kafa kesen, boğaz köprüsünden atan, yarı çıplak iç çamaşırlarıyla tek sıra halinde yürütülen cuntacı asker ve subaylar ve yakınları olan kadınlara tecavüz tehdidi ile bizzat kendilerine tecavüz edilmesi. Ezmek istediği erkeği de, aşağıladığı, onurunu kırdığı, köle cins olarak gördüğü kadın gibi ‘kadınlaştırarak’ cezalandıran burjuva eril zihniyet 5
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
toplumsal ayaklanma korkusuyla panik halinde hareket ediyor. Korkusunda haklı; kadınlar sömürünün sınıfsal, ulusal, cinsel her türlüsünü yaşıyor. Buna bağlı olarak artan özgürleşme isteği ve savaşma potansiyeli faşizmin kabusu oluyor. Sömürgecilik nicedir Kürt kadın özgürlük güçlerinin kararlı mücadelesini bastıramamanın aczi içindedir. Bu durum onu Kürt-Kürdistan-kadın gücüne karşı daha da saldırganlaştırıyor. OHAL tüm Türkiye ve Bakur Kü r d i s t a n i ç i n ç ı k ar ı l m ı ş olsa da Kürtlere uygulanması başka türlüdür. Keza OHAL yasaklarının kadınlara, hele hele Kürt kadınlarına yansıması, yasakların katmerleştirilmesi biçimindedir. Amed’de ilan edilen, diğer Kürdistan illerine de yaygınlaştıracakları OHAL kararı ile sokakta stand açmak, yürüyüş ve basın açıklaması, kermes, mitingler, sokak düğünleri vb. toplantılar yasaklanıyor. Darbe karşıtı tedbirler adı altında sokaklar ve meydanlar biz Kürt kadınlarına kapatılıyor. Kürt belediyelere kayyum atamasıyla, halkın seçtiği DBP’li belediye başkanları görevden
Bin yılların sistematik devlet politikasının ve onun coğrafyamızdaki temsilcisi saray diktatörünün 15 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı erk/egemen cins politikası tüm sonuçlarıyla ortadadır. Kadınlara üç çocuk doğurun diyen, bedeni üzerinde baskı oluşturan, eksik akıllı diyerek aşağılayan, gülmeyi yasaklayan, tecavüzü, tacizi meşrulaştıran bu eril zihniyetin devlet politikası, kadına iktidar alanlarını kapatır, sokaktan uzak tutar. Kadın köledir, cinsel objedir, soyun devamını sağlayan çocuk d o ğ u r m a m a k i n e s i d i r, e r k e k dünyasının çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre kullanım değeri olan bir metadır. Kadın aklını, iradesini, bedenini yok sayan faşizm kadını siyasal, toplumsal alanın dışına itmektedir. 15 Temmuz iktidar savaşımında ‘devletin yeniden düzenlenmesinde’ yeni bir evre diye tanımlanacaksa, kadın düşmanı sömürgeci faşist politikalar açısından da yeni bir savaş dönemi olacaktır. Kadın düşmanı AKP muhalif güçlere özelde de kadınlara özel savaş hukuku anlamına gelen OHAL’i uygulayarak, söz, eylem, örgütlenme önündeki yasakları ve baskıyı arttırdı. Faşizm devrim ve 6
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
düşüncelerinde ve duygularında bazı şeyleri öncesinden netleştirmiş olmandır. O süreçte ve öncesinde kendinle kurduğun ilişkide belli şeyleri aşmış olmak, belli anlarda düşünmene gerek olmadan reflekslerle hareket etmeni sağlıyor ve bu da hareketine hız katıyor. Şehit düşme olasılığını öncesinde kabul etmişsen, bu ihtimalin olduğu bir anda ne yapman gerektiğine karar verirken bu durum seni kararsızlığa sürüklemez. Kendine göre değil, ihtiyaçlara göre davranman gerektiğini bilirsen zorlanmalar kararlarını etkilemez. Savaş ortamında yaralanma, şehit düşme, yoldaşların şehadeti gibi olasılıkları, savaşçıyı en az etkilemesi için bir gerçeklik olarak kabul etmek ve doğallaştırmak gerekiyor. Sen bunu yapmasan da savaş seni buna zorluyor. Bu kabullenme senin rahat olmanı sağlayan en önemli etkenlerden biri. Düşmana yakın olduğunda, her an her şeyin değişebileceğini bilmek yaşadığın ana daha fazla değer vermeni sağlıyor. Yanındaki yoldaşlarının iyi özellikleri, onlara verdiğin değer belirginleşirken, her sohbete her paylaşıma daha fazla anlam yüklüyorsun. İstemsiz ya da yanlış davranışlarının yarın keşkelere dönüşebileceğini ya da telafi edecek fırsatının olamayacağını biliyorsun. Kendinle, devrimle, yaşamla kurduğun ilişki değişiyor, davranışlarını olumlu yönde belirliyor. 31
Özgürleşme anında hamlede yer alamadım, zafer haberini cephenin dışındayken aldım. Hissettiğim en büyük eksiklik yaralanmamın bu anın içinde bulunmama engel olmasıdır. Bunun bende bir burukluk yarattığını belirtmeliyim. Diğer yandan yaralanma anını düşündüğümde, verdiğim kararın doğru olduğunu bilmek beni rahatlatan bir yerde duruyor. Yaralanıp savaş dışı kalmak, bir yarım kalmışlık hissi yaratsa da, savaşta bu durumun ne kadar doğal olduğunu ve bundan kaçınarak hareket etmenin mümkün olmadığını biliyorum. O anda bu gerçekliğe uygun şekilde bir savaşçı olarak yapmam gerekeni yapmaya çalışırken yaralandım. Yaralandığım an ve sonrasında durumu kontrol etmeye, anın gereklerine uygun hareket etmeye devam ettim. Soğukkanlılığını kaybetmemek, yaralanan diğer arkadaşları ateş altından çekmeye çalışmak, bunlar savaşçı olarak yapmam gerekenlerdi ve ben de görevimi yerine getirmeye çalıştım. Benden kalan mevziyi yoldaşların doldurduğunu bilmek, düşman karşısında zafere ulaştıklarını görmek beni mutlu ediyor. Şimdi bu süreci gözden geçirme, eksikleri ve iyi yönleri derinliğine kavrama, bunlardan öğrendiklerimle kendimi yenileme ve yeni süreçlere hazırlanma görevi önümde duruyor. Rojava’dan Diljin Hejar
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
bir durum yaratabiliyordu. Böyle bir durumda ben de hemen kendimi sorgulamaya girişmiş, sonra da komutanla, savaşmak istediğim, operasyon grubunda yer almak istediğim üzerine bir ‘ikna’ tartışmasına girmiştim. Aldığımız her yaralanma ya da şehadet haberi, özellikle yanıbaşımızda yaşananlar, düşman kinini, onunla karşılaşma isteğini, sabırsızlığını arttırıyordu. Savaşı-cepheyi bütünlüklü ele almaya, yorumlamaya çalışmak, her anında duyguları yönetmeyi başarmak, savaşa hazır olmak için önemli. Bekleyiş anlarından en sıcak çatışma sürecine kadar bunun önemini hissediyorsun. Savaşçı olarak, yürüyen savaşın sadece belli bir parçasında yer alıyorsun ve oradan gözlem yapıyorsun, oradan bakıyorsun. Bu koşulda toplamdaki planlara, taktiklere dair bilgin olmadığını ve bulunduğun yerin toplam hareketin bir parçası olduğunu unutmamak gerekiyor. Başarı için ilerlemek, darbe vurmak gerektiği gibi yer yer sabretmek ve beklemek de bir zorunluluk. Savaşma azminin, kararlılığının yanına sabırlı davranabilmek de eklendiğinde duruma adapte olmak, her andan öğrenmek ve her anın olanaklarını görmek kolaylaşıyor. Hamle süresince bu anları yöneten, her türden iyi ya da kötü durumda gücü ayakta tutan şey zafer isteği ve düşmana olan kindir. Her bir yoldaş için niçin ve kime karşı savaştığı çok net. 30
Nihayet düşmanla yüzyüzeyiz. Hamlede kaldığım süre boyunca düşmana oldukça yakın, otuz-kırk metre mesafede mevzileniyorduk. Evlere ve apartmanlara operasyonlar yaptık, saldırılara karşı noktamızı savunduk. Hızlı karar verme, durumu çabuk kavrama, ve ona uygun karşılık vermenin ne kadar önemli olduğunu bu süreçte daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Savaş anı, öğrendiklerinin, aldığın eğitimlerin ve bunları pratikte kullanma gücünün, yoğunlaşmanın, duygu kontrolünün ne düzeyde olduğunu, eksikliklerini ve güçlü yanlarını gözlerinin önüne seriyor. Bu anlarda beni motive eden ana faktörlerden birisi, MLKP’li bir kadın savaşçı olarak en iyi duruşu sergileme, şehit yoldaşların rehberliğinde hareket etme duygusuydu. Bu duygu bir çok anda daha hızlı ve doğru kararlar vermemi sağladı ve itici bir güç oldu diyebilirim. Durumun daha sertleştiği anlarda, çatışma ya da saldırı durumu söz konusu olduğunda her an şehit düşme, yaralanma olasılığının olduğunu biliyorsun, örnekleri yanı başında görüyorsun. Yine yaptığın herhangi bir yanlışın, yanındaki yoldaşlara da zarar verebileceğinin farkındasın. Bir yandan savaşçı olarak aldığın görevi yerine getirmeye, bunu yaparken de hatayı en aza indirmeye çalışıyorsun. Aynı anda birçok şeyi düşünmen, birçok şeye dikkat etmen gerekiyor. Bu zor gibi gözükse de önemli olan
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
özsavunma temelli örgütlenmesi, birleşik, kitlesel, militan bir öz savunma mücadelesi geliştirme görevi omuzlarımızdadır. 15 Temmuz sonrası faşist konsepti fırsata çeviren AKP, Kürtlerin, Alevilerin, ilerici ve antifaşist halkın yaşadığı bölgelere saldırdığında, hızla mahalle halkının fiili özsavunmasıyla karşılaştı ve püskürtüldü. Bu durumun kendisi emekçi halktaki ve kadınlardaki mücadele ve savaşma potansiyelini doğru değerlendirmemiz gerektiğini söylüyor. Milyonlarca emekçi kadın kitlesini örgütleme, ezilen kadınları ordulaştırma, sömürgeci faşist saray cuntasını paramparça edecek kadın devrimi perspektifini kuşanmak günün talimatıdır. Kadın milis grupları kurmak en acil görevimizdir. İmkanların el verdiği her türlü silah ve patlayıcı kullanma, bireysel ve kolektif savunma eğitimleri somuttur, yerine getirilmeyi bekliyor. Evleri terk etmeye, sokaklara, dünyaya açılmaya çağıralım kadınları. Evleri değil dünyayı ve özgürlüğümüzü istiyoruz! Dönemin parolası açık ve nettir ‘’ Örgütlen! Eyleme geç!’’ Savaş mevzilerimiz sokaklardır, dağlardır. Erkek egemen faşist rejimin eceli kadınların ellerinde olacaktır. Saray cuntasını molotof, taş, bıçak, bomba, silah tutan kadınlar yıkacak. Biz yıkacağız! Yaşasın Özgür Kürdistan! Yaşasın Kadın devrimi!
alınıyor. Bununla aynı zamanda eşbaşkanlık kurumunun ortadan kaldırılması hedefleniyor. Cizre, Sur ve Nusaybin’de gerçekleşen görkemli özyönetim ve özsavunma direnişimizin ağır fiziki ve moral yenilgisini üzerinden atamayan saray cuntasının intikam amaçlı demokratik mevzilerimize saldırısı, aynı zamanda kadın iradesinin siyasetteki temsiline, kadın özgürlük mücadelemizin kazanımlarına yöneliktir. Sarayın Kürt kadına öfkesi de bu yüzden iki kat fazladır. Sömürgeci faşizm, kölelikten özgürlüğe kalkışıyla tüm ezilen kadınların onur sembolü olan örgütlü Kürt kadınına nefret içindedir. Bu nedenle Kürt kadın devriminin ilerleyişini ve yayılmasını engellemek için her türlü saldırı biçimlerini denemektedir. 15 Temmuz darbe girişimi rejim krizinin geldiği düzeyi gösterdi. Devrimin nesnel koşullarının daha fazla olgunlaştığı, devrimci kitle şiddetinin ve silahlı mücadelenin gelişme dinamiklerinin düne göre daha güçlü olduğu bir dönemdeyiz. Karşıdevrim kampındaki çelişki ve çatışmalardan devrimimizin lehine yararlanmalı, komünist kadın hareketi olarak acilen etkili bir politik askeri pratik hat geliştirmeliyiz. Kadınlar kendini buna göre örgütleyerek, donatarak hızla harekete geçmek zorundadır. Kadın kitlelerinin silahlandırılması ve 7
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
SARAY DARBESİ-KARŞI DARBE-GERİCİ İÇ SAVAŞ emekçilere yönelik baskı ve katliamları, bu kez birbirlerine karşı yapmaya başladılar. Kürdistan’daki savaşın vahşeti ve sonuçları, bir kaç günlüğüne Türkiye’de de yaşanmaya başladı. Sömürgeci faşist rejimin Kuzey Kürdistan kentlerinde yürüttüğü kirli savaş, Rojava’ya yönelik izlediği politika, siyasi gerilim ve kaotik ortam, askeri veya sivil darbe arayışları ve girişimlerine zemin yaratmıştır. Türkiye’de burjuva demokrasisi anlamında bir demokrasi zaten yoktu. Askeri darbe girişimi önlendi. Ancak Erdoğan ve AKP, Saray darbesini derinleştiriyor. OHAL, KHK ve 30 günlük gözaltı süresi koşullarında yeni yasa ve kurumlarla “devleti yeniden yapılandırma”ya çalışıyor. Türkiye’de askeri ve sivil faşist darbelerin esas hedefi, Kürt Özgürlük hareketi, Demokratik Alevi hareketi, işçi sınıfı hareketi, kadın ve gençlik hareketidir. Devrimci ve komünist harekettir. Faşist diktatörlük, bölgede ve ülkede devrimci durum koşullarının ortaya çıkardığı devrimci dinamikler, aktörler, olanaklar ve süreçlerden korkuyor, demokratik devrimin zaferinden korkuyor. O nedenle kaotik ve gerilimli politikalarla halklara, özgürlüklere ve örgütlere saldırıyor. Faşist rejim, OHAL yönetimi ilanıyla halklara ve ezilenlere yönelik baskı, yasak ve karşıdevrim şiddetini dayatıyor. Halklar ve ezilenler ise, özgürlük, siyasal demokrasi ve halklara eşitlik talebi ve özsavunma refleksiyle devrimci şiddeti hazırlama, örgütleme ve eyleme geçirme iradesi, eğilim ve kararlığı içindedir. Halkların birleşik direnişi, devrimci parti ve örgütlerin cepheleşmesi, Kürtler,
“15 Temmuz Askeri faşist darbe girişimi, sömürgeci faşist rejim krizi ve saray diktatörü T. Erdoğan ve AKP hükümetinin iç ve dış politikalarının ürünüdür. 2013 Gezi ayaklanması, Rojava Devrimi ve 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarının yok sayılması, Kürt sorununda “çözüm süreci” üzerine Dolmabahçe mutabakatının geçersiz kılınması ve Kürdistan’da gerçekleşen katliamlar, seçimle gelen Başbakan A. Davutoğlu’nun azledilmesi darbe zeminini döşedi. 15 Temmuz, bu süreçte Erdoğan’a karşı askeri faşist bir kliğin karşı darbesidir. Askeri darbeci klik, AKP ve T. Erdoğan’ın savaş suçu işleyen ortaklarıdır. Kürdistan’da Roboski, Cizre, Sur, Nusaybin katliamı ve vahşetini gerçekleştiren faşist çetelerdir. Cizre’de bodrumlarda Kürt halkını yaktılar, Kürt kentlerini bombaladılar. Gerilla cenazelerini yerlerde sürüklediler, kadın gerilla cesetlerini çıplak ederek teşhir ettiler. T. Erdoğan ve AKP hükümeti, asker ve polis kayıpları karşısında kentleri uzaktan bombalamalarını salık verdiler. Yasaları bir yana bırakarak katliam yapmalarını istediler. Kürt halkına karşı kirli savaş yürüten MİT, asker, polis ve koruculara yargı dokunulmazlığı zırhı getiren yasaları Meclis’te geçirdiler. O zaman darbeci çeteler, kahraman asker ya da polislerdi. Bugün ise, “halkına kurşun sıkan hainler” oldular. Bu askeri güçler, Kürt özgürlük mücadelesi karşısında yenilgiye uğrayınca ya da yürütülen kirli savaşta sonuç alamayınca, iç iktidar savaşı ve dalaşında derinleştiler. İktidarı ele geçirmek istediler. Kürt halkı ve 8
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
SAVAŞTA-CEPHEDE DUYGULARI YÖNETMEK Kobani-Afrin ile Rakka-Cerablus hatlarının kesişme noktası ve kavşağı olması nedeniyle Minbic hamlesi diğerlerinden belli yanlarıyla farklılık taşıyan, daha zorlayıcı bir yerde duruyordu. Bundan dolayı Minbic hamlesine katılmak, elimden geldiğince güç katmak, çetelerin yenilgisine şahit olmak fikri beni oldukça heyecanlandırıyordu. Hamleye katılacağımı öğrendiğimde şehit düşen, yaralanan yoldaşların intikamlarını alma, onların başarılarını büyütme, yükselttikleri çıtanın altına düşmeme sorumluluğu ile hareket etmem gerektiğini biliyordum. Bu yüzden hep önde olmak, düşmana en yakın yerde konumlanmak isteğim güçlüydü. Bu duygunun olumlu yanları olmakla birlikte, yer yer savaşın gerçekliğine bütünlüklü bakmamı zorlaştırdığını da gördüm. Çünkü savaşın kısa anları çatışma ve düşmanla fiziksel çarpışma anlarını barındırıyor ama en sert geçen yerlerde bile bekleyiş, alan tutma, sürecin büyük bir bölümünü kapsıyor. Minbic hamlesinin başlangıcından katıldığım anına kadar geçen süreç sert çatışmalara, çetelerin yer yer güçlü direnişle cevap verişlerine tanıklık etmiştim. Ben de hamleye fiziksel zorlanmalar, yaralanma, şehit düşme gibi olasılıkları hesap ederek 29
hazırlanmıştım. Ama özellikle Minbic hamlesinde bekleme anlarının benim için ve toplamda savaşçılar için daha gerilimli ve zor geçtiğini belirtmeliyim. İçinde bulunduğum tabur hamlenin başından itibaren en önde ilerleyen, pek çok çatışma, operasyon yaşamış ve birçok yoldaşın şehadetiyle, yaralanmasıyla karşılaşmıştı. Taburdaki tüm savaşçılar savaşın sertliklerini görmüş, yüzleşmiş ve canfeda savaşmaya devam ediyorlardı. Ben katıldığımda düşmana yakın bir noktaya geçtik; ne kadar kalacağımızı, ne zaman hareket edeceğimizi ve ilerleyeceğimizi merak ederek oranın savunmasını almaya başladık. Bu noktada bekleyiş anının bende daha büyük bir gerilim yarattığını gördüm. Bekleyiş uzadıkça, uğraşlar ve dış tehditler azaldıkça, yer yer kendimi geride kalmış gibi hissettiğim, sanki beklemekte olan tek benmişim gibi duruma içerlediğim oluyordu. Düşmanla karşılaşmak, ilerlemek beklentisiyle katılıp “günlük olağan” işlerle uğraşmak hayal kırıklığı duygusu yaşatıyordu. Bu bekleyişlerde bazen taburun tamamının katılmayacağı operasyonlar yapılıyor, az sayıda seçilen gruba dahil olamama “ben neden katılmadım, bana güvenilmiyor mu, iyi bir savaşçı değil miyim?” sorularıyla savaşçının kendisini yıpratabildiği
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
Ji ber ku tu kesayetekê rikber û bi biryarî. Me bawer dikir ku tu vusa bi hêsanî dev ji me bernadî û naçi. Te xwe bi biryardariya hevala Avaşîn û Sarya girtibû. Min di dilê xwe de got rabe evinamin rabe, hej rêyekî dirêj li ber me heye ku em bimeşin. Min bang kir di dilê xwe de got rabe evînamin rabe. Û tu rabûyî serxwe, te em qet matmayî nehîştin. Tu rabûyî û piştê dermankirina te, weka her dem ku te vedigot û ji xwe re mînak digirt, tu tevlê şoreşa Rojava, tevlê şoreşa jinê bûyî. Nevê te Raperîn, paşnavê te Dîcle... Weka Dîcle bê serûbin, weka Dîcle zelane, lê ew qas ji bi israr tu be bi şoreşê ve herikî. Te dil û evîna xwe rijande di şoreşê de. Şoreş bû tu, tu jî bûyî şoreş. Me bi hev re plan û xeyala hatina Rojava kir. Lê tu beriya min hatî û te berîya min xwe gihand pêngavek afirand û te xwe bi şoreşê re yekkir. Di rapora ku te ji partîyê re nivîsandi bu de, te gotibû ku hej paşmayê xeta ku ji alîyê Avaşîn, Sarya û Yasemîn afirandi yi. Niha em jî dibêjin ku em li paşmayê xeta ku te afirandî mayîne û niha jî ji bo ku em bibin tu. Em li hember xwe têdikoşin. Bi qasê jiyan û dilê te, servantî û şoreşgeriya te, ew qas ji xwerû û zelane. Dîsa ewqas ji fêrker û niha ji em jî te fêr dibin. Te ji me re mîrateyek mezin ya şer, têkoşîn û bi biryar paşxwe hişt. Şerê ku te li hember dijmin û xwe kir de, te şoreşgereke bihêz, Raperîneke nû û 28
azad afirand. Te veqetanek bi hêz çêkir ji malbat, pergal û kevneşopîyên xwe û te di kesayeta xwe de nasnameya jina azad afirand. Te di serî de nêziktîyên paşverûtîya malbatê nepejirand û te alîgirîya şoreşgerî û partîyê vebijart. Ya duyem veqetana te ya neçarî jî ji di destê de çek, di rûyê te de kenekî mezin ve tevlbûna te ya şoreşa Rojava bû. Ji alîyekî ve şerê bi dijmin re, ji alîye din ve şerê bi xwe re de tu gihîştî xeta rêhevalê Yasemîn, Sarya û Avaşîn. Te gotibû ku ez ji bo Heval Berçem, Ekîn û 33 sê rêhevalên ku li Pirsûsê şehîd ketin bi navê wan beşdar pêngavê Minbicê dibim. Niha em ji bo te û xeyalên te mezin dikin şoreşa Rojava. Bi mîrateya we paşxwe hiştre şoreş mezin dibe. Em soz didin te/we û sond dixwin emê domdarê nirxên we afirandîbin. Pêngava Minbicê ku tu bi coşeke mezin tevlêbûyî, bi serkeftî encam girt û niha bi sedan, bi hezaran hevalên te berxwedana azadkirina Rojava dikin. Bila rihê te şad be rêhevala Raperîn em soz didin te û hemî şehîdan, emê çeka we û ala we li erdê nehêlin. Şehîd Namirin, Bijî şoreşa Rojava, Bijî Berxwedana Mimbicê Berçem Tekoşîn
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
Aleviler, kadınlar ve gençlerin yaşam alanlarında gerçekleştirecekleri özsavunma araçları ve mücadele biçimleriyle demokratik mevzilerini korumaya çalışıyorlar. Bu mücadelenin merkezinde, illegal, silahlı devrim mücadelenin platformu Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) ve demokratik zeminde mücadele yürüten
devriminin ürünü olacaktır. Devrim, siyasal ve toplumsal bir dönüşüm için zorunludur. Demokratik halk devrimi ile faşist diktatörlük yıkılacak, siyasette ve toplumda demokrasi kültürü ve bilinci büyüyecektir.” MLKP Merkez Komitesinin 15 Temmuz darbe girişimine dair değerlendirmesi böyle. Çerçeve net bir şekilde ortaya konulmuş. Bu
HDP-HDK yer almaktadır. Partimiz MLKP, bölgede ve ülkede faşist diktatörlüğe karşı devrim ve sosyalizm savaşımını, birleşik devrimci direnişi büyütmek için tarihsel, siyasal ve öncü rolünü oynamaya devam ediyor. Bir kez daha görüldü ki, özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye, demokratik halk
gerici iç savaş ortamında, doğru politika“özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye” eksenli şiar ve eylemlerde somutlaşmaktadır. Çünkü, bunun ancak, demokratik halk devriminin ürünü olacağı açıktır. Bu görüş açısına bağlı olarak, “Tek Yol Devrim” şiarı çözüme de, ihtiyaca da işaret eden yalın bir belirlemedir. Her türlü mücadele araç ve biçimini kullanmak zorunda olduğumuz gündelik 9
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
faaliyetlerimizin yol göstericisidir. Bugün kıyıcı bir içsavaş uygulamasına dönüşen “darbe mekaniğini” işleten süreç, merkezinde ulusal özgürlük ve devrim mücadelemizin durduğu gelişmelerin, savaşımın ürünüdür. Devrimci ilerici kuvvetlerin direngenliği, Kürt ve Türkiye halkının birleşme ve cepheleşme yönelimi ile tüm ezilenlerin bu birliğe yakınlaşması, Saray diktatörlüğünü panikletti. 7 Haziran seçimlerinin iptali, Suruç’tan Amede, Ankara’dan Kürdistan dağlarına kadar her yerde katliamcı saldırılara yönelmesi, ayaklarının altındaki iktidar bloğunun sarsılmasının sonucuydu. Saray cuntasının aldığı yenilgilerin yanısıra bir iktidar hesaplaşması ve iç iktidar mücadelesi de elbette darbeyi harekete geçirici dinamiklerden birisidir. Nihayetinde bu da yenilmekte olduklarının göstergesidir. Hiçbir darbeci, başarılı bir iktidarı bu kadar kolay hedefleyemez. Sonuçta iktidar el değiştirecekse bu öyle basit bir görev teslimatı değildir. Tarihteki örneklerde olduğu gibi şapkasını alıp gitseydi Erdoğan, sonu Mursi’nin benzeri olacaktı. Bunu kavrayacak siyasi deneyim ve uyanıklığa sahip olduğu için bir yandan kaçacak ve kendisini kabul edecek bir ülke ararken, bir yandan elindeki tüm kuvveti harekete geçirerek iç savaşı göze aldı. Darbe karşı darbeyi hazırladı, iktidarın tek elde merkezileşmesi diğer iktidar heveslilerini iştahlandırdı. Gerici iktidar savaşı ve iç savaş bu sürecin doğru tanımıdır, darbe-karşı darbe onun biçimidir. Erdoğan ve AKP’nin darbe karşıtlığı argümanı ile kitleleri yedekleme hamlesine aynı argümanlarla, ‘’biz de darbe karşıtıyız’’, ‘’iki darbeye de karşıyız’’ vb. diyerek karşılık vermek toplumsal kuvvetler nezdinde 10
yeni, farklı, özgün bir bilinç ve eylem yaratmaz, zira burjuva medya ile ittifak halinde Erdoğan kitlelerin darbe karşıtı bilinç ve eğilimlerini önemli ölçüde yedeklemiş durumdadır. Karşı eylem ve propaganda yeni, farklı kavramtanımlar üzerinden yürütülürse devrimci ilerici harekete bir alan açabilir. “Gerici iktidar savaşı ” gibi tanımları her iki darbe ve cunta faillerini aynı derecede mahkum etmeyi olanaklı kılar. Ancak bununla sınırlı kalırsa, yapılan kaydedicilikten öteye geçmez. Tesbitten sonra hedef belirlemek esastır. Bu da yukarıda söylendiği gibi “Tek Yol Devrim”dir. Bunun için tüm mücadele araç ve biçimlerini kullanmak, ezilenleri, gericiliğin yedeği olmaktan çıkartmak, onlara karşı savaştırmaktır. Yenilgiden Darbeye Faşist AKP-Erdoğan diktatörlüğünün “çöktürme planı” dediği bir yıldır devrede olan topyekün imha saldırısında gerillayı yenememesi, tersine her gün daha büyük darbeler yemesi, gerillanın mücadele biçim ve alanını büyütmesi, doğrudan Saray cuntasının yenilgisi demektir. Darbeye kalkışanların önemli bir bölümünün çöktürme planın uygulayıcısı olması, yenilginin onlar şahsında yarattığı kırılma düzeyine de işaret eder. Ağır bedellere rağmen, Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Gewer ve diğer alanlarda ortaya konulan kahramanca direniş, NATO’nun en büyük ikinci ordusunun kimyasını bozdu. Bu sürecin ardından gerillanın güçlü atılımlarla gerçekleştirdiği eylemlerle ordu araziye çıkamaz, tepeleri tutamaz, yol denetimleri yapamaz hale geldi. Kürdistan kentlerinde, şehir merkezlerinde bile, karakollarının etrafını hendek ve bentlerle kapatmak zorunda kalan bir ordu ve polis gerçeğinden söz ediyoruz. Bundan sonrasının nasıl
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
dikir. Ket dayin û hezkirina partîyê, şoreşê, rêhevalan û xwe û xwe te jiyana xwe ji nû ve dikir. Li gor min taybetmendiya te ya herî lebat dida, ji dilda kenên te û ew berkenên çavên te yên mezin de bûn. Li ber pirsgirêkan xwe ragirtina te ya di wateya birdozî, sîyasî dîtane yê de, xweşbînî û dilşadîya şoreşgerî bû. Ji
hevalên xwe re vedibêjin. Biryardarîya vîna te ya şer û têkoşînê de rê nîşanê me dide. Di her qada jiyana xwe de te vegotina Raperîn û guherîne kir. Standina navê Raperîn ya bi Kurdî ne ji rêcê bû. Niha di jiyana me de tu wek navê xwe bûyî evîn û Raperîn. 6-7 ên kewçêrê rojên serhildana
bilê jiyana şoreşgerî ti daxwazên te jî tinebûn. Te taybetmendiyên xwe yên leşgerî re bi hev re kir. Te vê carê jiyan û sekna xwe di wateya leşgerî de çespand. Beşdarbûna pêngava Mimbicê de weke fermandareke tîmê. Te xwe hem li hevalên tîme xwe de, hem jî tabûra ku tu girêdayê wî bûyî te xwe da çespandin. Niha fermandarên yekîneya ku te ket dayê, hezkirina rêhevaltiya jinê ji
Kobanê bûn. Bi armanca rêya ji bo alîkarîya Kobanê bê vekirin, li bajarên bakura Kurdistan serhildan pêkhatin. Bajar û kolan bibûna qadên berxwedanê. Te jî li Amedê di enîya herî pêş de cihê xwe girtibû. Tu bi sê rêhevalen xwe ve li rasta êrîşa çekdarî ya çeteyan hatibûn. Tu û du hevalên bi te re brîndar bibûn, Mixabîn rewşa te gelek giran bû. Lê min bawer dikir ku tê tu carek din rabî li ser pîyan.
27
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
BI RAPERÎN XWE TU BÛYÎ ŞOREŞ Rêhevala hêja Raperîn!.. Tu jî dizanî tişta herî zor axaftina li dû hevalên çûyin û fêmkirina jiyana wan e. Ger ku te bi we re jiyan kiribû, heman şadî û xemginiyên xwe parve kiribû û te bi hev re hêvî û xeyalên xwe mezin kiribûn û ger ku jiyana te bi bîranînên wê têjî bin... Çiqas dijware tu zanî, kêlîyên te herî tengav dikin ev in. Me bi hev re hevala Avaşîn, Sarya, Alîşer û Algan pêşwazîkir. Bi şahadeta her hevalek hêrs û biryardariya te zêdetir rêxistin dikir. Me bi hev re şahidiya van hemî bîranînan kir. Me bi hev re rêxist hêrs, bawerî û xeyalên xwe. Hevnasîna me di 2006’an de bû. Tu hêj hatibûyi her weke ku salane tu ji yekê partîyê yî, bi we awayê tu bi partî û hevalan ve hatibû girêdan. Ew hevala jin tu we bi hev re biryar dabû hûn werin, piştê demekê ta bi vegera wê çawa hêrs dibûyî. Sedemê veqetana te ya ji tevgera ku tu berê endamê wî bûyî, ji ber helwesta te ya rexneyî û pirsiyarî bû. Vebijartina te ya MLKP’ê ji ber têkoşîna azadiya Kurd û têkoşîna jinê bû. Car caran em di heman bajaran de bûn, di heman kampanyayan de, lê her demê di heman coxrafyayê de dimayîn. Lê di heman welatê de me bayê bakûrê Kurdistanê vedixwar. Bajarê ku ez li dimam te, yê ku tu lê 26
dimayî min karê partîyê dimeşand. Dema ku tu carekî hatî girtin û ketî zindanê, qada ku te lê xebat dikir, min cihê te dagirt. Cihê ku tu di nav pêvajoya xebatan de bûyî, te gelek ciwan rêxistibû. We lê û tevgera HDK’ê dabû destpêkirin û we li qadê bandorekî baş pêşxistibû. Bêyê ku tu ji malbateke Tirk û Êlewî ji Sêwasê bûyî jî, te ji bo xwendina zanîngehê berê xwe dabû li Kurdistanê. Vebijartina teya zanîngeha Amedê biryareke bi zanebûn û sîyasî bû. Dîsa armanca vebijartin û hatina te ya li Kurdistanê ji ber ku te êşa Kurdan jiyan dikir û roj bi roj qetliama li ser Kurdan te di kûrahîya dile xwe da dibihîst. Di xebata ciwanan de û te daxwazên ciwanên Kurd di gelek kampayayan de, di asta herî jor de digirt berçav û tu xwedîyê van kar û baran bû. Weke jineke Tirk, te li Kurdistanê rêxistina tekoşînê jinê dikir. Daxwazên jinê Kurd hevbeş bûn ji bo te. Bi nasnameya xwe ya Tirk û sosyalîst di parlamentoya Kurdistanê de (Kongreya Civaka DemokratîkKCD) te cihe xwe girtibû. Te bajar bi bajar rêxistina karê KCD dikir. Di cih girtina rêveberina karên me ya di nav KCD’ê de, nîqaş û ramanên te destve anîna çawanî û lebatî bûn. Di axaftinên me her dem te heval dida tebigihêjî û pêşniyaran bikî. Kêliyên ku tu bi pirsgirîkên xwe re rûbirû dubûyî jî, raste rast avêtin û birînê wêdetir, te bi keda xwe çaresar
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
gelişeceği, gerillanın planlamalarına ve batıda gündeme gelebilecek devrimci çıkışlara bağlıdır. Sömürgeci faşizm tüm kuvvetini seferber etmiş, gücünü limitine vardırarak gerillaya yönelmiş ve geldiği noktada sonuç alamamıştır. Devrimci hareketimiz ise ne yazık ki, hala varolan kuvvetlerini bile etkin bir şekilde seferber edememiş, sınırlı da olsa, devreye sokabileceği mücadele araç ve biçimlerini devreye koyamamıştır. Oysa bu süreç devrimci hareketimiz bakımından öz savunma, milis eylemleri ve silahlı mücadele biçimlerinin gecikmeksizin devreye sokulmasına hem elverişlidir, hem de zorunluluktur. Fethullahçı darbe yenildiği için yenenler tarafından toplum nezdinde de yargılandı, lanetlendi ve mahkum edildi. Ne var ki Saray darbesi bu cephede kendi tabirleriyle at izinin it izine karıştığı faşist Hitler ya da Amerikan anti komünist saldırganlığının şefi McCarthy gibi bütün bir toplumu devlet terörüne muhatap etti. Kitlesel gözaltılar, feodal dönemlere özgü ganimetçi mülkiyete el koymalar, babanın oğulu, komşunun komşuyu ihbar ettiği çürümüş bir atmosfer yarattılar. Onlar bir yandan toplumdaki demokratik eğilimleri yedekleyerek toplamında darbe karşıtlığından güç devşirmeye çalışırken, öte yandan, başta Kürt özgürlük mücadelesi ve devrimci hareket olmak üzere, tüm ilerici birikimi de ezmek istiyor. Gazete kapatmaları, toplu gözaltılar, KHK’lar aracılığıyla her türlü faşist uygulamanın yasalaştırılması, akademisyenlerin, memurların görevden uzaklaştırılması, seçilmiş belediyelere kayyum atanması, dokunulmazlıkları kaldırılan HDP’lileri yargılama ve her türlü zorbalık, onların darbesinin güncel pratiği 11
olmuş durumda. Faşist saray cuntası MHP ile ittifak yaparak, Yenikapı örneğinde olduğu gibi CHP’yi yedekleyerek saldırganlığını sürdürüyor. OHAL bu saldırganlığın resmi kılıfı oluyor. Onlar yasal dayanaklar yarattıkları bu politikaları da, en kıyıcı unsurlarına uygulatmaya çalışıyorlar. Nitekim, düne kadar en sadık ve saldırgan uşakları olan Efgan Ala gibi düşkünleri bir çırpıda görevden almaları, yerine Mehmet Ağar yetiştirmesi, rüşt ıspatlamak için her türlü katliamı ve saldırıyı gözü dönmüşçe yapabilecek bir karekterdeki faşist Süleyman Soylu’yu İçişleri Bakanı yaptılar. Bu yönelimlerini gösteriyor. Ancak boşuna. Bu mücadelenin karşısında, tüm faşizm uşakları, katliamcıları yenilmeye mahkumdur. Onların da sonu başka türlü olmayacaktır. Elbette darbe ve OHAL kendine özgü kural, hukuk, örgüt ve yönetim tarzı demektir. Keyfiyet, terör ve kuralsızlıktır. Darbe ve OHAL koşullarında ulusal özgürlük ve devrim mücadelesi de ‘olağanüstü’ siyaset tarzı ve örgüt biçimlerini gerektirir. OHAL’de olağan örgüt ve alışılagelen siyaset tarzı ile yetinmek süreci kavramamak anlamına gelir, bu da başarısızlığı koşullar. Sıkı bir örgütlülük, yüksek bir moral, bitmez tükenmez bir enerji, adanmış devrimciliğe özgü cüretli çıkışlar, bu dönemde, bambaşka roller oynayabilir. Gerilla tarzı mücadele bilincinin her alanda öne çıkması, boyun eğmeyen, geri çekilmeyen bir pratik ve atılımcı eylem tarzı, onların bu sahte/kof güçlerini fazlasıyla etkileyebilir. Bunun için, her düzeyde iradeyi büyütmek, savaş siperlerinin en önüne koşmak gerekir.
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
İRADEDEN BİR ATEŞTİ RAPERİN YOLDAŞ Raperin Yoldaşa... Gül kokulu bir yürek/taşar yine bağrından/sevdasına tutulmuş/ yoldaşının yanında/ Günlerden bir sabah/konar yine başına/ gagasında bir umut/ direnç taşır koynunda/ çağrımızdır çağrımız/bura kavga alanı/ devrim için yürüyen/yoldaşlar diyarı/ Soluğunda bir çiçek/nara tutar dalından/ gülüşünün diliyle/ kuşanır barikatta/ Şiir dolu bir yaşam/közü tutar dağlardan/ bahar dalına tutkun/aşkın büyür kavgayla Minbic’ten MLKP Savaşçıları
Verili duruma soru sormak, bunu değiştirmek için eyleme dökmek bir irade işidir. Raperin yoldaşın iradesi ve eylemleri bunu çok yalın olarak gösterdi. Tüm toplumsal sorunlara komünist bir kadın aklıyla baktı ve çözümleyerek ilerledi, yaşamında uygulamada ısrarcı oldu. Erkek egemen iktidarın hakim olduğu geleneksel seyre, özgürlük yürüyüşüyle cevap verdi. Partili komünist kadın olarak, özgürlük mücadelesinin görevlerini etkin birey olarak omuzladı. Kendi kopuşlarını örgütlediğinde artık özgür militandı. Son eylemi ile insanlık tarihinin onurlu sayfalarındaki yerini aldı. Türkçe anlamı atılım 12
olan Raperin isminin tesadüf olmadığı, yoldaşın yaşam tarzına ve eylemlerine bakıldığında rahatlıkla görülür. Soluk soluğa yaşadı. Özgürlük mücadelesinde hesapsızca ilerledi. Ezilen kadınların, Kürt halkının acılarına ortak olup, umutsuzluklarla, parçalanmış yüreklerle mücadele etti. Özgücüne güvenerek kendini ortaya koyan, hesaplaşan, tereddüt etmeden özgürlük değerlerine sahip çıkarak yürüyen ve adanan bir yürekti Raperin yoldaş. Kürdistan’da insanlık katledilirken, düzen içi yaşamın hesabını yapmadı. Bir ok gibi fırladı direniş ve savaş siperlerine! Bahane üretmeden, gerekçelere sığınmadan insanlığın onurlu mücadelesindeki yerini aldı. Kapitalizmin sahte ışıltılarına kanmayarak, devrimci yaşamanın görkemini, yüceliğini hiçbir şeyle değiştirmedi. Devrimci tarzda yeni bir yaşam ölçütü kazandı. Hesap sormanın adı oldu. 6-7 Ekim Kobani serhıldanında yaralandığında bile duraksamayı hiç düşünmedi. Sağlık sorunlarına rağmen soluğu Kobani için oluşturulan Suruç direniş mevzilerinde aldı. Partili olmanın, kişinin kendisini doğru pratiğe bağlaması ve bir yaşam tarzı oluşturmasıyla ilgili olduğunu gösterdi. Daha gelişmiş düzeyde partiye bağlandı. Çok
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
SERKETINA MINBICÊ MEŞALEYA AZADBÛNA ROJHILATA NAVÎNÊ YE! Çeteyên DAIŞ a hov û tecawûzkar ê ku bi komkujî û xedarî wek zilma çaxa navîn li ser gelan bela bûye, bi azadkirina Minbicê re ji binketina xwe ya esasiek din girt. Ew serketin, ji bo çeteyên DAIŞ a îslamparêziya faşîst tê maneye ku wendekirina ji nokteyekê xwe yên herî stratejîk û destpêka dawîya wan çeteyan, e. Di aliyê din de jî serketina Minbicê di riya misogerkirina pergela Federaliya Demokratîk a Rojava-Bakurê Sûriyê de serketinek mezin û mewzîyek girîng bû. Ew serketin wê xeta Efrînê jî azad bike û ew xet ji çeteyên DAIŞ’ê bê paqijkirin. Bi vê serketinê re, îtîfaqên qirêj, bixwîn, tarî yên ku di navbera diktatorêya dewleta Tirkiyê ya mêtinkar, faşîst û diktatorîyên çeteyên DAIŞ ên îslamparêzî, paşverû û despotîk de hatibûn çêkirin, bi têkbûyîn encam bû. QSD û Leşkeriya Meclîsa Minbicê ji bo pêşeroja Rojava û Sûryeya demokratîk, ji bo azadiya gelên Rojhilata Navîn ji bo jinan, ciwanan û hemû mirovatîyê serketinek dîrokê bi dest xistin. Serketina Minbicê, di heman demê de tê maneya dawiya propagandayên gamar a PDK’ê yê ku li Rojava dide meşandin, e. PDK, hemleya Minbicê wek 25
hemleya qedandina Kurdan û pişrgiriya PYD’ê yê ji Esadê re, îlankir. Ji bo vê jî propagandayek pir erzan meşand. Dîsa bêşermane, şehîdên me girtin devê xwe û xwastin bi kar bînên. Ji bo di dilê gelê me de bêhêvîtî biafirînin hemû metodan bi kar anîn. Ev serketin jî bila fedîyê wan bibe. Em vê serketinê jin-zilam, Ereb, Kurd, Tirkmen, Tirkiyeyî, Îngilîz, Elman, Qanada û ji welatên cîhanê hatine û ji bo azadkirina gelên Minbicê şehîdbûne re diyarî dikin. Ev serketin ji şervanên azadîyê û birîndarên me yên ku di azadkirina Minbicê de keda wan heye re pîroz be. Dîsa, tevî propagandayên qirêj gelên me yên ku tu car bawerîya xwe ya serketinê wendanekirin û ji bo serketinê xwê dan rijandin re pîroz be. Bimre çeteyên DAIŞ ên îslamparêzî, tecawuzkar û faşîst! Bijî Serketina Minbicê! 13 Tebax 2016 MLKP Rojava
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
kılavuzu, güncel politik gelişmelerin somut bir karşılığıdır. Bu nedenle de, Parti, Rojava’da, Şengal’de, Minbic’tedir. Kürdistanileşmek, Enternasyonalleşmek! Komünizm, doğası gereği enternasyonalizmi içerir. Ezilenlerin her devrimci kıpırdayışını dünya ezilenlerinin kurtuluşunun bir parçası olarak düşünmek, bu temelde ilişkilenmek ve beslenmek komünist olmanın temel ilkelerindendir. Evrensel olan yerelden beslenir aynı zamanda. Yerelden kopuk evrensellik yoktur. Yerelliği olmayanın evrenselliği de olmaz. Yani köksüz olma halidir. İlk rüzgârda savrulur giderler. Duyguda, düşüncede, eylemde, örgütlülükte yerelleşmek, yerele ait olmak, toprağına kök salmak… Buradan dünya işçi, emekçi ve ezilen halkların mücadelesini beslemek, umut taşımak, nihai kurtuluşu müjdelemek… Kürdistan dağlarında, direniş mevzilerinde, Rojava’da ve Şengal’de olmak bu yönelimin en açık ifadesi ve ilanıdır. Kürdistanileşme çizgisini daha belirgin hale getirmek, sadece Kürdistan’da olmakla mümkün olmuyor. Tarihine, yaşamına, ulusal mücadelesine dokunmak, öğrenmek; ruhsal olarak bütünleşmek; politik ve ideolojik olarak mücadele tarihinden beslenmekle tamamlanmak zorundadır. On yıllardır, bölgenin sömürgeci, işgalci, faşist devletlerine, onların paramiliter, kontra örgüt ve güçlerine, emperyalist gericiliğin kuşatmalarına karşı, aralıksız savaşan Kürt halkının mücadelesinden öğrenmek sosyalist yurtsever kimliğin büyüyüp gelişmesine önemli katkılar sunmaktadır. 24
22. Mücadele Yılında Kürdistan’da Komünist Öncü Olmak! Devrim yangınımız, Ortadoğu’nun kalbi Rojava’dan bölgeye yayılıyor. Kürdistan’ın üç parçası ve Türkiye’de parti, askeri, politik ve örgütsel olarak eylemiyle bu iddiasını gerçek kılmak istiyor. Parti, Rojava devriminde yer alarak sadece askeri deneyim ve birikimini arttırmadı, aynı zamanda politik ve teorik olarak ufkunu genişletti, nitelik olarak her anlamda bir sıçrama gerçekleştirdi. Ve şimdi de bunları siyasal-örgütsel bir güce dönüştürmeye, yerelin toprağına basmaya, devrim ateşini, bölgenin diğer alanlarına yaymaya çalışıyor. Bugün, bölgesel öncülerden birisi olma iddiasının yaşam bulacağı topraklar Kürdistan topraklarıdır. Kürdistan devriminin sadece destekçisi ve dayanışmacısı değil, parçası olmakla mümkündür bu. Parti ve partili kuvvetler bunu başarma zorunluluğu ile karşı karşıya bulunuyor. İnişli çıkışlı 22 yıllık mücadele tarihinin öğrettikleri, bunu ancak daha fazla iradileşerek, daha sıkı örgütlenerek ve adanmış devrimcilik hattında derinleşerek başarabileceğimizi söylüyor. O zaman bölgesel devrimin zaferi için daha fazla Kürdistanileşelim-Kürdistanlılaşalım! Kürdistan dağları, özgür alanlar ve devrim toprağı Rojava ezilenlerinin komünist öncüsü olmamız için bütün olanaklarını sınırsızca bize sunuyor. Kürdistan devriminin öncüsü ve önderi olmayı bir iddia olmaktan çıkarıp, elle tutulur bir gerçeklik haline getirmek MLKP-Kürdistan kuvvetlerinin güncel görevi devrimimizin temel parolası ve hedefidir. Öyleyse Kürtçe söyleyelim: Herne pêş hevalno!
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
büyük bir inanç ve tutkuyla sorumluluklarını üstlendi. Nerede bir umut varsa, nerede biraz bilinç uyanmışsa oraya koştu. Yoldaşın partili gelişimi sıçramalı olmuştur. Ne zaman evrimci gelişme ile yetinmişse durağanlaşmış, geriye düşmüş, kopuşlar gerçekleştirdikçe ileriye sıçramıştır. Kobani serhıldan sürecinde oynadığı rol bunun kanıtıdır. Hizbulkontranın kurşunu onu durduramamış, bilakis daha ileri mevzilerde görev almada iradesini ve kararlılığını bilemiştir. Raperin yoldaş, özgür kadın militan olarak, çetin bir savaşın içine gireceğini öngörüyordu. Bu farkındalıkla kendini hazırladı ve buna göre yaşadı. Zorlukları başarının önünde engel görmedi, sorunun mutlak çözümüne kilitlendi. ‘Neden süreç karşılanamıyor’ dememek için, önce kendinde sıçramalar yarattı. Özgür alanlara Rojava’ya gelişi bunun ifadesidir. Silah hakimiyetini geliştirdi, savaş taktiklerine yoğunlaştı. Evrimci tarzı asla benimsemedi. Tıkandığı noktalara iradi müdahalede bulundu. ‘Her istek mutlaka kendine bir yol açar’ bakış açısıyla yürüdü. Minbiç hamlesine de bu heyecan ve coşkuyla katıldı. Kendiliğindenciliğe kapılmadı. Onun devrimciliği, kendini yeniden yaratmada; iradi, planlı olma ve sonuç alıcı devrimcilikti. Mücadele ve yaşamın tüm 13
ayrıntılarında büyük bir savaşçıydı. Çıtı pıtı bir kadın olmasına rağmen büyük bir yürek ve iradeyle savaştı. Çünkü düşmana büyük bir kin ve öfke duyuyordu. Mücadelenin önüne çıkardığı sıçrama olanaklarını devrimci tarzda ele aldı. Rutinleşen, kendiliğindencilikle malul devrimcilik tarzından, Kobani serhıldan sürecine katılımı ve öne atılışı kendinde bir kopuş ve sıçrama gerçekleştirme isteğinin sonucuydu. Yaraları henüz kapanmadan Rojava devrimine katılma kararı kopuş ve sıçramaya süreklilik kazandırma ve gelişimini yönetme sürecine bilinçli müdahale anlamına geliyordu. Cepheye gitme, savaşa katılma ısrarı Raperin yoldaşın zirveleşme arzusunu ve devrimciliğindeki berraklığı yansıtır. Kendi yolunu böyle açtı, kendi tarihini böyle yaptı. Kendine müdahalede ve gelişimini yönetmede kadın özgürleşmesi ve komutanlaşmasında Yasemin’in, Sarya’nın çizgisini yakalama isteği, iradesi yol göstericisi oldu, kolektif etkin birey olmada kendinden önce ölümsüzleşenlerimiz gibi eylemi ile öncülerimizin arasında parti tarihine geçti. Nehirler gibi coşkun, suyun pırıltısı gibi aydınlık olmak istiyorsak Raperin yoldaşı düşünelim! Gülüşündeki içtenliği, bakışındaki ‘ haydi ne duruyorsun’ deyişini!
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
SÖMÜRGECİLİK YENİLDİ İŞGALCİLİK DE YENİLECEK Bütün varlık nedenini Kürt düşmanlığı üzerine kuran sömürgeci, soykırımcı faşist Türk devleti, Kürdistan topraklarında yeni bir işgal planını devreye koydu. Bakur Kürdistan’ında ulusal demokratik özgürlük mücadelesini yenilgiye uğratamayınca savaşı ve işgali Rojava Kürdistan’ına taşıdı. Rojava devriminin elde ettiği kazanımları kendisi için tehlike olarak gören İslamcı faşist AKP/Saray diktatörlüğü, Cerablus’u işgal ederek Kürt ulusunun ve bölge halklarının özgürlük mücadelesini engelleyebileceğini sanıyor. Rojava devrimini boğmak için başından itibaren DAIŞ, El Nusra, Ahrar-ul Şam, Fetih Ordusu, Sultan Murat Tugayları gibi birçok İslamcı faşist çeteleri destekledi, desteklemeye devam ediyor. AKP DAIŞ’le tam bir ruh ikizidir. İslamcı faşist ideolojiden beslenmektedirler. En önemli özellikleri Kürt düşmanlıklarıdır. Bu ikili, Kürdistan ve Ortadoğu’da halklarımızın, ezilenlerin kanından beslenmektedir. Bütün bu kirli, kanlı, kıyıcı, faşist ittifaka rağmen halk düşmanı politikaları Rojava Kürdistan’ında yenilmekten kurtulamadı. Minbic zaferi AKP ve DAIŞ çetelerinin beynine indirilmiş balyoz oldu. Bunun intikamını almak için faşist DAİŞ çetesi, Cerablus’u sömürgeci faşist Türk devletine danışıklı olarak teslim etti DAIŞ çetesi. Cerablus’un işgali; Rojava devrimine, Demokratik Suriye Meclisine (MSD), Demokratik Suriye Güçlerine (QSD), Kuzey Suriye ve Rojava Demokratik Federal Sistemi’ne ve bu sistemi oluşturan bütün halklara açık bir saldırıdır. Rojava’nın, Suriye’nin ve Ortadoğu’nun özgürleşme mücadelesine karşı gericiliği, faşizmi, sömürgeciliği, inkârcılığı
14
ve halk düşmanlığını egemen kılma amacını taşımaktadır. Sömürgeci işgalci faşist diktatörlük, onun iktidar aygıtı AKP çetesi ve saray cuntası, Cerablus’u işgal ederek Rojava kantonları arasında kurulacak bağı engellemeyi amaçlamaktadır. Bu işgali uzun dönem sürdürme arayışında olacaktır. Bölge gericiliğinin ve ABD emperyalizminin de desteğini alan bu işgal planının başarı şansı yoktur. Kürdistan özgürlük mücadelesi, onun öncüsü ve biz komünistler işgalcilere hak ettiği yanıtı can bedeli pahasına vereceğiz. Suriye, Rojava, Türkiye ve Ortadoğu halkları ve dünyanın her köşesinde işgale, faşizme, gericiliğe, despotizme ve diktatörlüklere karşı olan herkes, İslamcı faşist AKP’nin ve sömürgeci soykırımcı Türk devletinin Cerablus’u işgal etmesine karşı ayaklanmalıdır. Bütün ezilenler, onur ve özgürlük mücadelesi yürütenler faşist AKP çete başı Erdoğan’ın Rojava’yı işgal planını boşa çıkartmalıdır. Sokaklar, meydanlar, alanlar yangın yerine çevrilmelidir. Faşizme, işgale karşı, birleşik mücadeleyi tüm alanlara yaymanın zamanıdır şimdi. Rojava-Cerablus işgaline karşı, işgalci sömürgeci faşist diktatörlüğü bozguna uğratana kadar, bütün kuvvetlerimiz şehitlerimize yaraşır cüret ve fedailikle savaşacaktır. Kahrolsun AKP Çetesi ve Sömürgeci Faşist Diktatörlüğün Cerablus İşgali! İşgalciler Yenilecek, Rojava Özgür kalacak! Yaşasın Halklarımızın Ezilenlerin Faşizme ve İşgale Karşı Onur, Özgürlük Mücadelesi! 25/08/2016 MLKP Rojava
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
YENİ SAVAŞ YILINDA YENİ ZAFERLERE 10 Eylül 1994; komünist ve devrimci hareketimiz için bir milat. Sınırların aşıldığı, devrimin ihtiyaç, görev ve tarihi sorumlulukların öncelik haline dönüştürüldüğü, grupçuluğa, küçük burjuva devrimciliğine, iktidar perspektifinden yoksunluğa, politikaskeri araç ve örgütlerin kullanımındaki darlık ve sınırlılığa, devrimci lafazanlığa, ideolojik erozyona, düzen içi arayışlara, dogmatik devrim, taktik, strateji, program ve teorik anlayış ve pratiklere, sosyal şovenizme indirilmiş devrimci bir darbenin adıdır 10 Eylül. Doğmakta olanı gören, devrimci gerçeklik içinde tarihin önüne koyduğu sorumluluk ve görevlere sıkı sıkıya sarılan, güçlerini tereddütsüzce, feda ruhuyla devrime akıtan komünist hareketin manifestosudur. Kürdistan’da gelişen devrimi en ileri düzeyde kavrayan ve bu devrimi antiemperyalist demokratik devrim programı doğrultusunda Türkiye’de de büyütmeye çalışan Kürdistanlı ve Türkiyeli komünistlerin birlik ve birleşik devrimidir. Parti, bu perspektif ve eylem pratiğiyle Kürdistan ve Türkiye komünist hareketinin öncüsü olma iddiasıyla, ateş altında ilerleyerek zaferler kazanmaya kilitlendi. Devrimcinin işi devrim yapmaksa, devrimci bir partinin işi de, kuşkusuz devrime önderlik etmektir. Zulmün ve zorbalığın olduğu her yerde devrim ateşini tutuşturmak ve harlamaktır. Gazi’den Gezi’ye, Kobanê’den Niseybîn’e, Rojava’dan özgür dağlara, 23
ezilenlerle birlikte devrimci gelenekten özgür geleceğe umudu büyütüyor şimdi parti. Devrimin Dilini Kürtçe Konuşmak! Parti, Kürdistan devriminde kızıl bir güneş gibi ışıldamak, sosyalist yurtsever bilincini kitlelere taşıyarak, askeri ve politik eylemsel pratiğiyle Kürdistan ezilenlerinin komünist öncüsü olmak istiyor. Devrimin ateşten sözlerini Kürtçe söylemek istiyor. Bu nedenle parti, eylemi, örgütü ve politikasıyla yoksul sokaklardan, emekçilerin yaşam alanlarına, okullardan köy meydanlarına, özgürlük güvencemiz dağlardan devrim toprağı Rojava’ya kadar, her yerde devrimin dilini konuşmayı, o dilin ustası olmayı istiyor. Parti Kürtçeyi, onu en iyi anlayacak olan Kürdistan yoksullarıyla, işçi ve emekçileriyle, kadınerkek gençleriyle sosyalist yurtsever bir zeminde konuşmaya çalışıyor. Onların sınıf özlemlerinin de, temsilcisi olmak istiyor. Parti, kurucu felsefesinin ruhuna uygun olarak, devrim yangınını sadece Kürdistan ve Türkiye’de değil, bölgede, hatta tüm dünyada tutuşturmak için çalışıyor. Bunun için modeller ve örgütlenmeler geliştiriyor. Teoriksiyasal çıkarsamalarla, bu meseleyi gündemleştiriyor. Örneğin, Demokratik/ Sosyalist Ortadoğu Federasyonu, bölgesel devrim gibi kavramlar ve politikalar parti ya da partililer için, sadece teorik bir tespit değil, bir düşünüş, siyasal faaliyetin eylem
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
öncü militan kitle hareketi ve politik-askeri eylem hattıdır. Sömürgeciliğin bütün unsurları, kurumları ateş hattımızda olmalıdır. Sömürgeciliğe hizmet eden, onun propagandasını, tetikçiliğini yapan, ona mali destek sunan, kadına dönük şiddetin, işkencenin üretildiği, uygulandığı, bütün kurum ve kişiler, gözaltı-işkence merkezlerindeki görevliler, birer işkence merkezine dönüşen hapishanelerdeki işkenceciler, hedeftir. Toplumun kimi özgünlükleri gözetilerek buna göre örgütlenme ve politik hat oluşturulmalıdır. Örneğin Alevi halkımız tam da bu eksende ele alınmalıdır. Milis çalışması, gençlik ve kadın özgürlük mücadelesi kendi özgünlükleri, talepleri gözetilerek yürütülmelidir. Geçici, özel birimler ve birlikler kurulabilir. Bir taraftan alabildiğine esnek ve kapsayıcı, öte taraftan sıkı disiplinli ve kurallı olunmalıdır. Yine tekrarlama pahasına, öncü rolünü oynayacak fedailik ve cüreti kuşanmalıdır. Milis çalışmasının gelişimini sağlayacak ve düşmana ağır darbeler vuracak bu iki olgu olacaktır. Öz savunmanın örgütlenmesi de bu perspektifle ele alınmalıdır. Mahallelerimizde, okullarımızda, kurumlarımızda bulunduğumuz her alanda öz savunma hattının örülmesi ve bunun da aktif bir biçimde pratikleştirilmesi gerekmektedir. Sömürgeci faşist diktatörlük, onun iktidar aygıtı AKP ve Nazi şefi Erdoğan bir taraftan devletin militarist kuvvetleriyle sömürgeci savaşı sürdürürken diğer taraftan da Osmanlı Ocakları başta olmak üzere MHP ve diğer faşist, gerici partilerden devşirdiği 22
tecavüzcüler güruhuyla halklarımıza, kültürümüze, Alevilere, gençlere, kadınlara, yaşam değerlerimize alçakça saldırıyor. Kimi Kürdistan kentlerinde birikmiş faşist güruhlar, onların vurucu gücü oluyor. Yine, Hüdapar benzeri gerici odaklar, özgürlük mücadelemize saldıran kuvvetler olarak örgütleniyor. Bu topyekün saldırıları ve katliamları durdurmak öncelikli olarak öncünün görevidir. Bunu derken öncü tek başına bu rolü üstlenecek anlamında kullanmıyoruz kuşkusuz. Tam tersine öncü yürüttüğü hazırlıkla, disipliniyle, fedailiği ve cüretiyle ön açıcı olacak, yol gösterecek bununla birlikte halkımızı da örgütleyecek, birlikte özsavunmasını gerçekleştirecektir. Bir düğüne bile saldırıp alçakça katliam yapan sömürgecilik ve onun katilleri var karşımızda. Bu anlamıyla yaşam alanlarımız başta olmak üzere özellikle kültürel, politik, örgütsel varlığımızın kolektif yaşam bulduğu her durum ve ortamın öz savunması örgütlenmelidir. Öz savunmanın örgütlenmesi, bunun askeri hazırlığı, halkımızın silahlandırılması, bunun ajitasyon ve propagandası dahil bütünlüklü bir örgütsel-politik faaliyetle yürütülmelidir. Gençler başta olmak üzere, tüm dinamik güçler, kendi savunmalarını yapabilecek düzeyde eğitilmeli, bunun gerekleri olan teknik temel, yaratıcı biçimlerde çoğaltılmalıdır. Keza, özgür alanlarda daha nitelikli eğitimler almaları için, bu kesimlerin katılımları özel olarak örgütlenmelidir. Sokaklarımızdan başlayarak, alan ve bölge düzeyinde geceleri “bizim” kılabilmek için, alanlar boş bırakılmamalı, özgür ajitasyon, propaganda ve türlü eylemlerle belli bir düzey elde edilmelidir.
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
GÖZALTINDA-İŞKENCEDE PARTİLİ TUTUM Sömürgeci faşizm, giriştiği gerici iç savaş sonrası iktidarını sağlamlaştırmak için Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de OHAL ilan etti. Biz Kürdistan halkı ve sosyalist yurtseverler OHAL’in ne olduğunu onlarca yıldır devam eden sömürgeci savaş nedeniyle iyi biliyoruz. Erdoğan diktatörlüğü bizi yine şaşırtmadı, OHAL ile gözaltı sürelerini 30 güne çıkardı ve can bedeli direnişlerle geri adım attırmış olduğumuz işkenceli sorgu yöntemini daha yoğun bir şekilde devreye soktu. Sokakta, karakolda işçi ve emekçilere, devrimci, yurtsever güçlere uyguladığı işkence yöntemini, daha pervasız bir şekilde uygulamaya başladı. Tıpkı 12 Eylül darbecileri gibi yaygın gözaltı ve tutuklamalarla binlerce insana işkence yaptı. Gözaltında ölümler ve yaygın işkence mağdurları çoğaldı. Gözaltında kayıplar, intihar görünümlü infazlar arttı. Urfa’da olduğu gibi gözaltındaki devrimcilere su ve şeker verilmedi. Avukatları ile görüşmelerini günlerce engelledi, doktor muayenelerini ya yaptırmadı ya da işkenceye göz yuman faşist doktorlardan sağlam raporu aldı. Düne kadar Kürtlere, Kürdistan’a reva görülen OHAL işkenceleri artık Türkiye’de, klikler arası savaşta gözaltına alınan darbecilere, hatta sıradan Fethullah Gülen yandaşlarına da uygulanır oldu. Böylece, tüm toplum korku cenderesine sokulmaya çalışıldı. Ancak, biz biliyoruz ki, sömürgeci devlet, OHAL kapsamında çıkardığı Kanun Hükmünde Kararnamelerle, faşist rejimi tahkim ederken, işkenceleri, tutuklamaları en çok devrimci, yurtsever güçlere karşı kullanmaya devam edecektir. Onyıllardır olduğu gibi komünistlerin, devrimci ve yurtseverlerin payına yine direnmek kalacak. Her Onurlu İnsan Direnişçidir OHAL ile birlikte sokakta, evde yaygınlaştırılan 15
ama özellikle gözaltında yoğun biçimde başvurulan işkenceye karşı devrimci tavır ve direnişin altını kalınca çizmek dönemin önde gelen devrimci görevlerinden birisidir. Zira bu dönem, mücadele etmek isteyen, özgürlüğüne ve onuruna sahip çıkan herkes aynı zamanda bir direnişçi olacaktır. Sömürgeci burjuvazi, onun devleti, polisi, askeri biz devrimcilere, komünistlere, yurtseverlere, mücadele eden yoksul halklarımıza düşmandır. Hiç tartışmasız biz de, onlara düşmanız. Çünkü onlar kanemici sömürücülerdir. Onların düşmanımız olduğunu bir an bile unutmamak gerekir. Gözaltında uyguladıkları temel taktiklerden biri iyi polis, kötü polis numaralarıdır. Bunun için, ikram edilen yemekler, çaylar, sigaralar, girilmek istenen “dost” muhabbetleri hepsi düşman olduğumuz yalın gerçeğini karartma amaçlıdır. Hiçbir şekilde o katiller sürüsü ve sermaye uşaklarıyla muhataplaşmamak gerekir. Bu çabalarını boşa çıkardığımızda gerçek kimliğiyle karşılaşırız düşmanın. Birkaç dakika önce “dostça” nasihatlerde bulunanlar, bir anda işkencecimize dönüşürler. Gözaltında tavrımızın temeli sınıfsaldır. Aynı zamanda ahlaki ve ideolojiktir. Biz, işçi sınıfı ve ezilen, sömürülen halkların, emekçi insanlığın yarattığı onurun ve ahlakın temsilcileriyiz, onlarsa burjuvazinin, faşizmin, zalimin, haksızın koruyucu bekçileridir. Onların zulmüne, suçlarına ve tutsağı değersizleştiren saldırılarına karşı, her onurlu insan rahatlıkla direnebilir, özsaygısını, haysiyetini ve kişiliğini koruyabilir. Bunun için çok okumuş olmak, çok şey bilmek, çok eski olmak falan gerekmez. Onurlu olmak yeterlidir. Çünkü onurlu insan, zulmün önünde eğilmez, dimdik durur.
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
Gözaltındayken düşmanın temsilcileriyle, hangi kılık altında gelirlerse gelsinler, uzlaşma arayışına girmek, küçük de olsa tavizler vermek yanlıştır. Hele bir de işi diyalog kurmaya vardırmak, çok açık ki, düşman gerçeğini görmemektir. Sınıf savaşımı, düşmanla çarpışma gözaltında yalındır, çıplaktır, nettir. Ama kesinlikle zor değildir. Doğrudur, kişi düşmanın ininde bedensel olarak yalnızdır. Kendini savunabileceği, silaha, barikata, kalabalık
okuma cüret ve cesaretini, özsaygılarından, onurlarından, bunlara güç katan partilerinden, aynı dava uğruna dövüşürken şehit düşenlerden ve yoldaşlarından alır. Yoldaş sevgisi, partiye sahip çıkma, devrimci değerlere sadakat, şehit yoldaşların anılarına bağlılık ve bizlere devrettikleri direniş bayrağını daima yükseklerde dalgalandırma sorumluluğu, kişiye manevi ve moral bakımdan büyük güç verir. Sonra haklı bir davanın savunucusu olmaktan alırız gücümüzü!
kitlelere sahip değildir. Ancak, yine de onu, işkenceci karşısında yıkılmaz bir kale yapan onuru ve buna sahip çıkacak iradesi varsa, herşey yolunda demektir. Bedensel acı, açlık, şiddetin tahribatı gibi herşey onur ve ona barikat olan irade ile aşılabilir. Çünkü, kişi orada bedensel olarak belki yanlızdır ama temsil ettiği değerlerden bakıldığında milyonlardır. Onuru yenilmez kılan da budur zaten. Komünist ve devrimciler, işkencecilere meydan
Ezilenlerin mücadelesi, onurlu, meşru bir davadır çünkü. Böyle bir davanın savaşçısı olmak dünyanın en onurlu işidir. Bu mücadeleye yürekten bağlanmış bir devrimcinin başını eğebilecek, onun iradesini teslim alabilecek bir güç yoktur yeryüzünde. İdeolojik netlik ve sağlamlık yaşamımızın merkezine neyi, neleri koyduğumuzla doğrudan ilintilidir. Yukarıda da vurguladığımız gibi, düşman işkence esnasında çok değişik taktikler devreye sokar. Gözaltına aldığı devrimcinin
16
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
MİLİS ÇALIŞMASININ GÜNCEL HAZIRLIĞI VE ROLÜ Faşist diktatörlük on yıllardır Kürdistan’da yürüttüğü sömürgeci savaşı Türkiye geneline yayarak yeni bir boyuta çıkarttı. Ezilen halklarımızın ekonomik, demokratik sorunlarını çözemeyen faşist AKP/Saray iktidarı toplumu baskı ve şiddet sarmalına alarak sindirmeye/ezmeye çalışıyor. Sömürgeci savaş politikalarının yenilgisi, bizzat yenilen Türk ordusu ve onun destekçileri tarafından devleti “kurtarma” hamlesi olarak darbe girişiminde bulunuldu. Oysa yenilen AKP, onun Hitler kılıklı şefi Erdoğan ve sömürgeci savaşın katilleriydi. Kısaca sömürgeci faşist diktatörlüğün kendisiydi. Bu iki klik bir taraftan birbirlerini boğazlarken diğer taraftan Kürdistan ve Türkiye’de kirli savaş alabildiğine yaygınlaştırılıyor. Sömürgeci faşist diktatörlük iktidarını koruyabilmek için daha fazla faşist terör politikasına, OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yönetmeye çalışıyor. Siyasal durum böyle olunca, buna uygun mücadele araçlarının da öne çıkması, rolünü oynaması kaçınılmaz hale geliyor. Bu nesnel gerçeklik yeni örgütsel-politik görevler koymaktadır önümüze. Faşist diktatörlüğün zora ve şiddete dayalı mücadele ve savaşla devrilmesinden başka yol yoktur. Sosyalist yurtseverler olarak bunun görevleriyle karşı karşıyayız. Bu sürecin gereklerini yerine getirecek pratik ve onun eylem hattını yaratmakla yükümlüyüz. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi ve gerilla sömürgeciliğe çok büyük darbeler vurmaktadır. Sömürgecilik adeta kışlalarına 21
hapsolmuş, büyük manalar yükledikleri kalekollar bile güvenilecek yerler olmaktan çıkmıştır artık. Sömürgecilere nefes alacak alan kalmamıştır. Bu süreci hızlandırmak ve düşmana ölümcül darbeyi vurmak için sosyalist yurtseverlerin de üzerine düşen savaş pratiğini yerine getirmesinin zamanıdır şimdi. Halkların Birleşik Devrim Hareketi ve Partimizin Kır Gerilla Birliği tam da böylesi bir dönemde ön açıcı rol oynayacak mücadele araçlarıdır. MLKP /FESK Kır Gerilla Birliğimizin kuruluşuna paralel, partimizin şehir ve kırsal milis ayağının örülmesi güncel ve tarihi öneme sahiptir bundan dolayı. Kürdistan’da milis ve askeri çalışmanın bütün olanakları ve koşulları vardır. Kürdistan’da gerilla savaşının gelmiş olduğu düzey çok yüksektir kuşkusuz. Bu gelişkinlik, milis çalışmasını etsizleştiren değil bilakis sömürgeci devleti şehirden de kuşatan etki gücü olacaktır. Bu nedenle milis birliklerinin örgütlenmesi için somut adımlar atılmalıdır. Düşmana vurulacak her darbe onun ölümünü yakınlaştıracaktır. Yapacağımız her eylem mütevazı da olsa bir değer taşımaktadır ve vurucu gücü yüksek eylemlerin hazırlığı ve öncüsü olacaktır. Sömürgeci güçleri hedefleyen her eylem, fedai savaşçı bölüklerinin ve onun komutanlarının yetişmesini de sağlayacaktır. Parti faaliyetimizin olduğu her yerde, olanak ve gücümüzün sınırlarını sonuna kadar zorlayarak fedailiği ve cüreti kuşanarak sömürgeci faşist diktatörlüğe darbeler vurmalıyız. Sürecin önünü açacak olan
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
pankart asmak, düşman karargâhlarına dönük yapılacak molotoflama, kadına dönük şiddetin uygulandığı merkezlere, çocuklara tecavüz saldırılarının yapıldığı mekanlara, merkezlere yapılan öncü kuvvetlerin
yaşatan, adalet taleplerine yanıt nitelikte olmalıdır. Yeni savaş yılında partiden öğrenerek ileriye atılalım
militan, yarı askeri milis eylemleri buz kıran rolü oynayacaktır. Halihazırda Kürdistan dağlarında gerilla, düşmana darbe üstüne darbe vururken şehirlerden geliştirilecek eylemsel hatla faşist devlet güçleri daha etkin kuşatılabilir. Sosyalist yurtseverler bu bilinçle bulundukları alanlarda öne çıkmalı, öncü roller oynamalıdır. Eylem biçimlerimiz; hiç beklemediği yerlerde, hiç beklemediği zamanlarda, etkili vuruşlarla, düşmanı takatsiz bırakan, yaşamlarında rutini bozan bir hattı oluştururken, halkımız için; umut aşılayan, başarı duygusunu, zafer tadını
Partimiz 22 savaş yılını geride bırakırken, Kürdistan ve Türkiye halklarının birleşik devrimini örgütleme savaşımında önemli eşikler aştı, tarihsel süreçlere imza attı, düşman mevzilerinde gedikler açtı. Partimiz, bu süreçleri, savaşçılarının politik kararlılık, irade, adanmışlık ve cüreti kuşanarak düşmanın üstüne yürümeleriyle başarmıştır. Bundan sonra da, düşmana yenilgiler yaşatmak ve yeni zaferler kazanmak aynı öncü duruşla başarılacaktır. Sömürgeci faşizm yenilecek, özgürlük ve sosyalizm kazanacak!
20
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
kişilik özellikleri, zaafları, korkuları vs hepsini hesap eder. Yeri geldiğinde kullanmaktan çekinmez. Öldürme, kaybetme, sakat bırakma, işimizden, okulumuzdan, geleceğimizden, sevdiklerimizden koparma korkularıyla vs. kısacası bizi düzene bağlayan görünür görünmez bütün bağlarımızla oynar. Yaşamımızın merkezine devrimci mücadeleyi koymuşsak, yetenek, bilgi ve birikimimizi sınırsızca partinin ve devrimin hizmetine sunmuşsak, düşmanın işkencedeki hiçbir taktiği bizi yolumuzdan alıkoyamaz, döndüremez, değerlerimize sırt çevirmemizi sağlayamaz. Gözaltında işkencenin her türüne direnme hakkı meşrudur. Sordukları hiçbir soruya cevap vermemek, susma hakkımızı kullanmak en net duruşumuzdur... Düşmanla sıfır diyalog da denebilir buna. Bu tavır ister 20 yıllık partili olalım, isterse daha dün partiyle tanışmış olalım; ister politik askeri alanda çalışma yürütelim, isterse açık kitle kurumlarında görevli olalım hepimiz için geçerli ve aynıdır. Susma tavrı sergilemek için öyle yılların devrimcisi olmak gerekmiyor. Yine söyledikleri hiç bir şeyi yapmamak, otur, kalk, gel, git talimatlarına uymamak bir direniş biçimidir. Direnişimizi gözaltına alındığımız ilk andan itibaren başlatmak bir irade beyanıdır. Kendi irademizle tıpış tıpış arabalarına binmemek tutumunu almalıyız. Alacaklarsa yaka paça, karga tulumba, sloganlarımız eşliğinde düşman güçleri bizi almalı araçlarına. İlk anda koyacağımız tepki, gözaltı boyunca en sağlam dayanağımız olacaktır bu unutulmamalı. İster herhangi bir toplantı, gösteri ya da yürüyüşten toplu biçimde, isterse tek başımıza bir askeri eylemde ya da bir örgütsel randevu esnasında gözaltına alınalım, tavrımız aynı olmalıdır. Benimsenecek tutum düşmanın işini asla kolaylaştırmamak, kararlılıkla direnmek olmalıdır!
Gözaltında hiçbir koşulda ifade vermemek, önümüze getirecekleri hiçbir belgeyi imzalamamaktır tutumumuz. Bu belge ister eşya tutanağı, isterse gözaltı tutanağı olsun aynıdır. Gözaltına alındığımız andan itibaren, açlık grevi bir direnme biçimi ve irade beyanıdır. Su ve şeker verip vermemelerinden bağımsız olarak biz komünistler açlık grevini sürdürürüz. Eğer bizim dışımızda başka yoldaşlar da gözaltına alınmışlarsa, partili tavrı onlara da hatırlatmak, uygulamalarını sağlamak gibi bir sorumluluğumuz ve görevimiz vardır. Sadece ben direndim, gerisi beni ilgilendirmez tavrı, partili kimlik ve duruşla bağdaşmaz. Dikkat etmemiz gereken bir başka şey, baro tarafından atanan avukatların, işkence merkezlerinde bizimle yaptıkları görüşmelerde “burada ifade verin, savcılığa çıkmadan serbest bırakılırsınız” telkinleridir. Yukarıda değindiğimiz üzere, hangi gerekçeyle olursa olsun, bu tür adımlar polise, jandarmaya düşman güçlerine ifade vermeyi meşrulaştırır. Bundan kaçınmak gerekir. Birçok devrimciye gözaltındayken, düşmanın DNA örnekleri için parmak izi, doku, kıl ve tükürük örneği almak istediği biliniyor. Bunların hiçbirini kendi rızamızla vermemeliyiz. Bu uygulamayı da meşrulaştırmamak için direnme hakkımızı kullanarak, düşmanın işini zorlaştırırız. Sonuç olarak, işkencede devrimci tavır ve parti tarzına uygun davranmak, hepimiz için sadece bir görev değil, aynı zamanda insan kalabilmenin üzerimize yüklediği bir sorumluluktur. İşkencede direnmek düşmanı kendi ininde yenen İbrahim Kaypakkaya, Hasan Ocak, Süleyman Yeter ve diğer isimsiz kahramanlarımızın anılarına layık olmak, göndere çektikleri mücadele ve direniş bayrağını asla yere düşürmeme yemini etmektir. İbrahim Hasan Yeter 17
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
DEVRİMİN ÖNCÜSÜ OLMAK Öncülük nedir? Yaşamıyla, eylemiyle, andaki duruşuyla örnekler oluşturmak, ön açmak, yol gösterici olmaktır. Öncü kadrolar olarak buz kıran olmaktır, ateş taşıyıcı olmaktır. Umutsuzluğa darbe vuran, karanlıkta yol gösteren bir deniz feneri olmaktır. İçinden geçtiğimiz dönem devrimci durum koşullarıdır. Hazırlık düzeyimize bağlı olarak, çelişkileri devrimci durum lehine çevirebilir, yönetebiliriz. Bugün nesnel ve öznel durum arasında makas açıklığı yaşanıyor. Bunu kapatmak ise, her alanda öncü duruşla sağlanacaktır. Sosyalist yurtseverler olarak düşünüşten, politikayı ele alışa, örgüt araç biçimlerinden eylem tarzına kadar rutinimize darbe vurmayı gerekli kılıyor. Halkımızın ve ezilenlerin öfkesini açığa çıkartma, var olanı sele dönüştürme, kitle ve öncü politik hat ve eylemleriyle sömürgeci faşist diktatörlüğü dört bir yandan kuşatma pratiği geliştirebildiğimiz ölçüde öncülük rolümüzü oynayabiliriz. Parti kuvvetleri öncülük misyonunu, partinin ideolojikpolitik gelecek görüş açısını ve onun eylem talimatlarını kavrayarak-kuşanarak, hem ezilen, sömürülen toplumsal güçlerle birlikte, hem de bağımsız eylem hattını oluşturarak yerine getirebilir. Politik stratejinin yol göstericiliğinde bu yerine getirme zorunlu olarak şunlardan başlar: askeri, teknik, lojistik, taktik, eylemsel hazırlık, bu hazırlığın planlanması ve pratik mevzilenmesiyle birlikte yere, ana uygun politik reflekslerin gösterilmesi. Devrimi hissetmek kendinde devrimi yapmaktır Partimizin; zorlu dönemlerde kuşandığı 18
ideolojik silah; iddia, irade, cüret, feda bilinci ve adanmışlıkta somutlaşmıştır. Bu partiyi ve militanlarını, zorluklar ve imkansızlıklar karşısında, umutlu ve dirençli kılmış, akıntıya karşı ilerlemesinin dayanağı olmuştur. İktidar hedefiyle savaşan partimiz, biriktire biriktire ya da ‘koşulların olgunlaşması’nı bekleyerek değil, sürece, olaylara, olgulara, duruma, ana, görünene, durağan olana ön açıcı darbeler vurarak, partide, kadrosunda, çeperinde, toplumda, ezilenlerde sıçramalı gelişimler yaratmış ve böylelikle öncülük rolünü yerine getirmiştir. Tarihimize bakıldığında önemli eşikleri, düşmanın kuşatmalarını öncü tarz diye tanımladığımız eylemsel duruş ve bu tarza uygun dizayn edilmiş örgüt ve kadro şekillenmesiyle aştığımız görülecektir. Bir dizi olanaksızlar içinde süreci yönettiğimiz, var olan olanakları güce dönüştürdüğümüzün sayısız örnekleri vardır. Bu nedenle; olanakların darlığı, güçlerin sınırlılığı, yapılacak işlerin çokluğu, kadroların yetersizliğine/deneyimsizliğine kilitlenmek, kendimize prangalar oluşturmak anlamına gelecektir. Bunun yerine, parti tarzında somutlaşan: Nasıl yaparız da aşarız? Nasıl yaparız da örgütleriz? Nasıl yaparız da başarırız? Fikri, düşünüşü eylemimizi yönetmeli. Öncü parti için öncü kadrolar olabilmek Devrim lehine muazzam olanakların biriktiği güncel durumda; gelişmekte olanı gören, fırsatları kovalayan an geldiğinde uygun araçları oluşturarak cüretle ileri atılan kadro ve örgütler dönemin ihtiyaçlarınna yanıt verebilir. Devrimin/partinin ihtiyacı yaşamda, eylem biçiminde, yeni kadrolara görev vermede, eskiyeni dağıtarak yeni
Dengê Kurdistan. 21
Tebax-Îlon/Agustos-Eylül 2016
örgütler kurmada, riskler alarak çıta yerde buzkıran rolü oynamasındandır. yükselten kadrolardır. Yani sıçramalı çizgiye Kitleleri bu azgın terör koşullarında harekete kenetlenmiş parti militanları, savaşçıları geçirebilmenin, sokakları doldurmalarının olunmasıdır. Bunu başardığımız oranda koşullarını oluşturabilmesindendir. Öncü partiye, dolayısıyla devrime ivme kazandırır bölükler halinde bir dizi mücadele araç düşmanı geriletebiliriz. Kendimizi aşma ve yöntemlerini iç içe ele alarak, dönemi eşiğimiz ölüm orucu müfrezelerimizin karşılayan sloganlarla ilerlemek, süreci ileriye öncülerinden Hüseyin Demircioğlu, Tuncay çeken tarz olacaktır. Sloganlarımıza yine aynı Yıldırım yoldaştır, düşman karşısında son ideolojik çizgi yön vermelidir. Hesap soran, mermilerine kadar savaşan Berçem Renas, başarıya, zafere odaklı, kitleleri harekete çağıran, yön tayini eden sloganlar olmalıdır. Ekin Su yoldaşlardır, Rojava devriminde kendinde devrim yapan Sarya Sosyalist Yöntemde, eylemde yoldaştır, kadın özgürleşmesi statükoculuktan kopmak yurtsever kadın komutanlaşması çizgisinde Sarya’nın, militanı ayırt eden; Kentlerimizde, dağlarımızda en katmerlisi, Yasemin’in eylem andaki durumun savaşın işkencelerin en yoğun çizgisinin sürdürücüsü yaşanıyor. olan Raperin Dicle açığa çıkardığı devrimin hali görevlerini tespit ederek K ü r d i s t a n ı m ı z d a yoldaştır. ezilen halkların, işçi eyleme geçmesidir. Sürecin ihtiyacına sınıfının, ezilen cinsin uygun örgütler Devrim lehine muazzam ö z g ü r l ü k - e ş i t l i k kurmak ve yönetmek olanakların biriktiği güncel taleplerini arkalayarak, Sömürgeci faşist durumda; gelişmekte olanı politik askeri savaş savaşın, darbe ve gören, fırsatları kovalayan partisinin militanları OHAL’in yarattığı devlet olarak kendimizi an geldiğinde uygun çevremizi yeni düzeydeve terörünün bu günkü düzeyinde, kitle kavramı araçları oluşturarak örgütlemeliyiz. OHALeskisi gibi ele alınamaz cüretle ileri atılan darbe saldırıları altında hale gelmiştir. Bu toplumsal olmalıdır. politik özgürlükler; korunması, ve siyasal gelişmelerin doğasına kazanılması gereken en temel uygundur. Binlere dayalı eylemler, on taleptir. Özgürlükleri ve yaratılan binleri, yüzbinleri aşan katılımlı mitingler değerlerimizi, mevzilerimizi, kitleleri ve yerini yüzlere, binlere bırakmıştır. Sömürgeci alanları korumak için, özsavunma komiteleri, faşist devletin azgın saldırıları karşısında OHAL saldırılarına karşı özsavunma milis bugün ön açıcı olacak olan öncü bölüklere grupları vb çeşitlendirilecek örgütlerle öncü dayalı, iradi, fedai, cüretli ruhla hazırlanmış, kuvvetlere dayalı meşru mücadele hattını örgütlenmiş açık-kapalı-yarı askeri meşru örmek hem bilinçte açıklığı hem de hızı militan eylemlerdir. Öncülere dayalı eylemler, gerektiriyor. Düşmanın saldırılarına karşı kitle gücü yerine ikame edilen değildir, doğru anda yapılacak ‘dar’ gerilla tarzı vurdurağanlığın, geriye çekilmenin olduğu kaç eylemleri örgütlemek, yol kesmek, 19