Lama 16 baskı

Page 1

1


Genç kız, ağlamaktan şişmiş olan gözlerininin ovaladıktan sonra konuşmaya devam etmeye çalıştı.

kanka başka bir yerde daha karşımıza çıkmış bir süre sonra; günleri isimlendiren adamın yanında. 5 ayrı güne mükemmel isimler bulduktan sonra tıkandığı noktada gelip “takma kanka ya Pazar’ın ertesi derYa k l a - sin olur biter” şeklinde akıl verip kaçmış. Bizimki de şık bir çakal tabi “Mantıklı hea, diğerine de Cuma’nın ertesi b u ç u k derim ortamlarda da benim bulduğumu söylemem” s a att i r diyerek görevini tamamlamış. Başka bir ihtimali olk o n u - duğunu düşünmüyorum bu konunun. ş u y o r, Peki tarihin her alanında bu tip insanlar ne olurdu i ç i n i diye düşündünüz mü hiç? Mesela Birleşmiş Mildöküyor- du arkadaşına. De- letler toplantısı hararetli bir şekilde sürüyor. Nükrin bir nefes aldıktan sonra titreyen ses tonuyla leer silahlar kullanılmak üzere, Amerika ile Rusya kaldığı yerden anlatmaya başladı: “Babamı kanserburun buruna gelmiş. Kıyamet senaryoden kaybettikten 10 gün sonra annem trafik kazaları işlemeye başlası geçirdi ve felç kaldı. O sırada kocamı başka mış. Tüm biriyle yatakta bastım, hem aldattı hem de Dünya gerpişkin bir şekilde aşağıladı beni. Kocamgin bir Kayseri’den notlar; dan ayrıldığım günün gecesinde uzayşekilde 10 erkek çocuğundan lıların saldırısına uğradım. Kardeşimi top5’inin ismi Efe, 4’ünün öldüren uzaylılar beni de kaçırdılar ve lantıismi Muhammed, 1’inin yaklaşık bir hafta işkence yaptılar. Geri n ı n döndüğümde de önce deprem sonra sel s o ismi Muhammed Efe. buldu beni. Evimde çıkan yangında da her n u şeyimi kaybettim. Ve bütün bunları sadece cunu 1 ayda yaşadım. Ne yapacağımı, nasıl dayanabeklicağımı bilmiyorum.” yor. Ruslar, Derin bir sessizlik oldu odada. Genç kız tüm hikaAmerika’dan özür yesini anlatmıştı, kız arkadaşı tamamını büyük bir bekliyor, aksi halde savaş dikkatle dinlemişti. Dinlemesinin yetmediğini, bir fiilen başlayacak. Son olaşey söylemesi gerektiğini fark edince de dünyanın rak Türk yetkililer söz en büyülü kelimelerini fısıldadı arkadaşına “Takma alıyor toplantıda. Kürsükanka ya.” Ve o an dünya bir dakikalığına güzelleşti. ye çıkıyor yetkilimiz ve Bütün dertleri, tasaları bir anda yok oluvermişti genç Putin’e dönüyor “Takkızın. “Bu neden benim aklıma gelmedi?” dercesine ma kanka ya” diyor. bir bakış attı kankasına ve hayatına mutlu mesut O an Rus yetkililer devam etti. Yaşadıklarının hiçbir önemi kalmamıştı aydınlanma yaşıyor çünkü. Kankası dünya tarihin en büyük teselli cüm- işte. Takmama kararı lesiyle yüzyılın en büyük sorunlar zincirine bir anda alıyorlar. Almanlar son vermişti. Sözün bittiği yere gelmiş, dönmeyi dü- kıskanıyor “Neden şünmemişlerdi. bizim aklımıza gelmedi Demek isterdim ama sizin de fark ettiğiniz üzere ol- bu!” diye hayıflanıyorlar. Dünya rahat dukça saçma olurdu. “Takma kanka” diye bir teselli b i r nefes alıyor. Ruslar, Amerikacümlesi mi olur lan? Evet anladığınız gibi bu ay taklılar’la el şıkışıp çorbacıya tığım konu kesinlikle bu söz öbeği. Çünkü bu kangidiyorlar ve Dünya Kız anlatırken kalar her yerdeler. Hepimizin hayatında kendibir felaketin eşiğinciğerini masada bıraklerine yer bulmuşlar ve acımız ne olursa olsun den dönüyor. Nobu cümleyi kullanarak misyonlarını tamammış, hikayeyi dinleyen si- bel Barış Ödülü, lıyorlar. Buna bir dur demenin vakti gelme- garalar tekel bayiden kendisi Türkiye’ye tekdi mi? Bu konuyu masaya yatırıyorum ve lif ediliyor angelmiş, açılmış ve kendi kendini cak yetkililer bu kankaların kökünü kurutuyorum! Tarihin içinde de böyle insanların olduğu- yakmış, Ece Yörenç “Ben bundan “ M ü s l ü m a n na inanıyorum. Mesela renkleri isimlendiNobel kutla4 sezon dizi yazarım”. demiş ren adamın kankasından söz etmek geremaz” diyerek ancak kanka tek bir cümleyle kiyor. Adam mis gibi isimlendirmiş renkleri geri çeviriyor olayı bitirmiş. “Sarı” demiş, “kırmızı” demiş, “siyah” demiş ödülü. Bence gü“Takma kanka ya.” hatta “eflatun” demiş, “turuncu” demiş ancak bir zel senaryo. renkte tıkanmış. Dertli bir şekilde kankasına danışLigin son haftası, şammış bu noktada. “Bunun adını ne koysam ki? Hiçpiyonu belirleyecek bir maç bir şey karşılamıyor” şeklinde dert yanmış. “Hangi o y n a n ı - yor. Dakika 90+5 ve hakem bariz bir renk?” sorusuna da gayet temiz düşüncelerle “kahve- penaltıyı vermiyor. Şampiyonluk kaçıyor, taraftarlar nin rengi işte” yanıtını vermiş. Kankası da durur mu? sokaklara çıkıyor. Ülke savaş alanına dönüyor. Adeta Yapıştırmış cevabı “Takma kanka ya kahve rengi de bir iç savaş ortamı varken federasyon başkanı çıkıp geç” demiş. Ve ne yazık ki adam bunu dinlemiş. Aynı “Takmayın ya maç sonuçta” diyor. Taraftarlar bir

2

anda her şeyi bırakıp eve dönüyorlar Takmıyorlar ve sonsuza dek mutlu mesut yaşıyorlar. Da Vinci’ye “takma kanka” dendiği için mi Mona Lisa gülüyor mu ağlıyor mu belli değil? Pisa Kulesi’ni yapan adamlar bu mantıkta olduğu için mi kule eğik? 31 gün süren aylardan birer gün alıp Şubat’a vermediklerinden mi 28 gün sürüyor zavallım? Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum? Yoksa böyle olduğum için mi gelir bahar a dostlar cevap verin bana! Anlattıklarım mantıksız değil mi? Elbette mantıksız. Çünkü “Takma kanka ya”nın bir işlevi yok. Olması da mümkün değil. Değerli kankalar, istirham ediyorum bundan vazgeçin. Zira “Takma kanka ya” demenizin kimseye bir faydası yok. “Kendi kaybeder” de demeyin. “Amaaan buna mı takıldın?” da demeyin. Bence susun. Ben susmayı seviyorum, haliyle başımı ağrıtmıyor. En çok tıkandığım noktada ise “Amaaaan çok da şey yapmamak lazım” diyip geçiyorum. Bence makul bir anlaşma. Göme Göme Anadolu Geçtiğimiz aylarda Kayseri Kitap Fuarı’ndaydık Lama ekibi olarak. İlginiz için teşekkür ediyorum ama yeni bir şey keşfettiğimde direkt kötü yanlarını ele alma huyumdan vazgeçemediğim için hızlıca bir Kayseri turu yaptırmak istiyorum. Tur kısa olacak çünkü şehir küçük. - Kayserili insanların neden zengin olduğuyla ilgili sorunun yanıtını buldum. Çünkü şehirde para harcanabilecek yer yok. - Şehrin nüfusu 27 falan sanırım. Onlar da saat 9 gibi uyuyorlar. - Akşam acıkmamanız gerekiyor çünkü saat 8’de her yer kapanıyor. - 10 erkek çocuğundan 5’inin ismi Efe, 4’ünün ismi Muhammed, 1’inin ismi Muhammed Efe. - “Kızma Mübarek” adında bir oyun gördüm, şokunu hâlâ üzerinden atabilmiş değilim. - Şehir dışından gelen herkes birbirine “Ya siz bu şehirde ne yaparsınız akşamları?” diye sorup yanıt alamıyor. Ama güzel şehir. Güzel yazayım da ne olur ne olmaz. Başıma bir şey gelirse “Ama ben güzel de demiştim” demiş olayım. Belediye başkanına söz hakkı doğduysa da Müge Anlı’ya bağlanabilir.

3


- Alternatif evlenme teklifleri vol.1: Evimde benlenir misin? - Toplumsal ilerlemenin ölçütü olan şey bence demokrasi, eğitim, ekonomi, sanat ya da bilim gibi genel kavramlar değildir. Bir toplumun gelişmişliğini anlamak için ben sadece bir yere bakarım; tuvaletlerine. Kesinlikle bir toplumun gelişmişliğini gösteren en önemli şey o toplumun büyük abdestini yaptığı kamusal alanlardaki tuvaletlerdir. Tuvaletinde pislik, pisuvarında sigara izmariti olan toplumdan bir “bok” olmaz. (Bu köşeyi kakanızı yaparken okumanızı tavsiye ederim)

- Selam canım. - Geçenlerde otuz yılda bir gerçekleşen kanlı süper ay tutulması olmuştu. O gece tutulmayı izleyebilmek için saat 03:00’e kadar uyumadan bekledim. Saat 03:00’te pencereden baktım, kanlı ay falan göremedim. Sonra kendi kendime: “Haa öbür odanın penceresind en görünüyor herhal, şimdi kim uğraşacak öbür odaya gitmekle otuz yıl sonra bakarım ya” dedim, kafayı vurup uyudum. - Gregor Samsa bir Pazar günü uyandığında öğle olmuştu. Annesinin sabah hazırladığı kahvaltı masadaydı. Babası kahvaltılıkların en güzel kısmını yemişti. Buz gibi çaydanlıkta bekleyen zift gibi çay ile peynirin sararmış kısmı kalmıştı payına. Gül reçelinin içinde ekmek kırıntıları, masada ise zeytin çekirdekleri vardı. Kendine yumurta pişirmeyi düşünürken evde ekmek olmadığını farketti. ”Hay .mına koyim ya böcek olsam şu evde daha çok karnım doyardı.” dedi. Pazardı ve Gregor Samsa bakkala gitmek istemiyordu. - “Modern hayatın çökmesini ve her yeri yabani otların kaplamasını sabırsızlıkla bekliyorum.” demiş bir zat-ı muhterem. Pos cihazlarının bulunduğu bütün mekanlar yok olsa keşke. Zaten bu pos cihazları atom bombasından daha tehlikeli bir silahtır bence. Bu yüzden ben ne kendime ne de sevdiklerime taksitle alınmış hediyeler vermeyi tercih etmem; bunun yerine doğadan kurumuş ot yolup veririm.

ise vahşi bir kapitaliste çevirebilir.

- Sevgilim şunu unutma ki; modern zamanların çekirdek aile tipolojisi, bir şeylere sahip - Genel seçimlerde tek başına iktidar Üniversite olma isteği ve bunların bedelleri olursam daha yeşil bir Türkiye için e ğ i t i m i m uğruna banka kredilerine adanmış tüm gökdelenleri ve duble yolları hayatların bütününden ibarettir. boyunca öğrendiğim yeşile boyayacağım. yarim, seninle ileride bir en iyi şey bez dolap Güzel yuva kuracağız. Biz bu salaklar - Mezarlıklar şimdi güzel günler kurmak ve kaldırmak oldu. gibi olmayalım. Bu yüzden göremeyen çocuklarla dolu. Dünya toprakları koskoca bir Zaten mezun olduktan sonra onlardan farklı olabilmek adına mezarlığa dönmeden güzel yüksek lisans mülakatında 7 ayrı dağdan topladığım 7 ayrı otu 7 ayrı kazanda kaynatıp günlere kavuşsak iyi olacak. da bez dolap kurulumunu sonra onları itfaiye tankerinde Mezar taşlarından adım atacak sormuşlardı. karıştırsam, itfaiye hortumunu alıp yer kalmayacak yoksa dünyada. üstümüze sıksam. Belki biraz Hacı - Frikik kelimesi İngilizce free-kick *** Ş a k i r . . . Romantik bir duş alsak… kelimesinden dilimize girmiştir. Özgürce goygoy vurmak anlamına gelir. Ve bu şerefsiz frikik kelimesi - Bütün yaz boyunca yapan ağustos dilimize öyle bir girmiştir ki bir daha da çıkmamıştır. iki Özellikle Yutub aracılığı ile ahlaklı yurdumuzda böceğine bir frikik kültürü oluşturularak gelişme çağındaki çift lafım var; IS körpe beyinlere zarar verilmektedir. Yutubda WINTER frikik ünlülerin etek altı görüntüleri ile derlenmiş C O M I N G . kısa aforizmalarla süslenmiş bir video biçimidir. Kışın bir kap çorba Yutubda frikik kelimesini aratınca ilk sayfada sıcak erkek olarak sadece Quaresma çıkıyor. Gerisini siz düşünün. Bence yutub kapatılmalı. - Gayrıresmi tarihimden bir kesit (ANI): İlkokul 3’te öğretmenimiz hiç unutamadığımız bir anımızı giriş, gelişme ve sonuç eksenli kağıda döküp kompozisyon yazmamızı istemişti. Ulan o yaşlarda ben bırak anıyı; okul numaramı bile unutuyordum. Silgimi kaybetmeyeyim diye ortasından kurşun kalemle delip içinden ip geçirerek boynuma asıyordum. O derste düşündüm de hiç unutamadığım bir anım yoktu benim. Hepsini unutmuşum. Tabi ben de bunun üzerine sallamıştım bir şeyler. Kağıdı doldurdum. İlkokulda 100’den aşağı pek not almazdım. Bu derste de sallayarak 100 almıştım. Ama bu notu hakediyor muydum? Tabi ki hayır. En az kopya çekmek kadar ahlaksız bir davranış bu benim gözümde. Bu da böyle bir anımdır.

i ç i n kapıma gelirsen kıçına tekmeyi basar s.ktir ederim seni canım. O sıcak çorbayı pişirebilmek için bütün yaz boyunca benim bir taraflarımdan ter aktı. Peki sen ne yaptın? Hiç! Kusura bakma ama kışın kapıma gelirsen seni değnekle kovalarım. Detan sıkarım üstüne. Sakın gelme!

- İnsanlarla yaptığım tüm sohbetleri, - Üniversite eğitimim boyunca Sevgilim yazdığım tüm yazıları kapitalizm ve öğrendiğim en iyi şey bez dolap şunu unutma ki; “modern” zamanların toplumsal kurmak ve kaldırmak oldu. modern zamanların ilişkilerini eleştirerek geçirdim. Zaten mezun olduktan sonra yüksek lisans mülakatında çekirdek aile tipolojisi, bir Hiçbiriniz de benim bu da bez dolap kurulumunu şeylere sahip olma isteği ve saçmalıklarımdan sıkılıp benden kalıcı bir şekilde kurtulmayı sormuşlardı. Şematik bir bunların bedelleri uğruna akıl edemediniz. Biriniz bari şekilde anlatmıştım. Böyle biraz benden sıkılsaydı da beni banka kredilerine adanmış böyle yakında doktoraya tarih öncesi çağlara göndermek başlayacağım. İşveren olsam hayatların bütününden üzere bir zaman makinesi icat üniversite mezunlarını direkt ibarettir. etseydi, sonra da “Biz böyleyiz. işe alır; üniversite mezunu Beğenmiyorsan s.ktir git o zaman!” olmayanlardan mülakatlarda bir *** deyip beni bu makineye atsaydı. Beni bez dolap kurmasını isterdim. Çünkü çok mu seviyorsunuz yoksa zaman makinesi bez dolap kurabilen bir insan çalıştığı şirketi yapmak için fazla mı üşengeçsiniz anlayamadım. 2 saat içinde dünya çapında bir şirkete; patronunu

- Sola yatınca tıkalı olan sağ burun deliğinin açılmasının ve o sümüğün yavaş yavaş sol burun deliğine doğru akmasının verdiği hazzı seks yapmaya tercih ederim. Müthiş bir olay!

- Günümüzde kişisel gelişim işlevsel olarak kapitalizme daha uyumlu hale gelmenin; ona daha iyi hizmet edebilecek forma ulaşmanın bir diğer adıdır. Bu yüzden ben kişisel gelişime karşıyım. Kişisel gelişim kitapları okumayın. Saçma sapan kurslara boşuna para dökmeyin. Misal Dostoyevski okuyun ya da tarlada çapa yapın. Sucuklu kuru fasulye de pişirebilirsiniz. Yanında pilav ve cacık da olsun. Ama cacık yaparken salatalığı rendelemeyin; bıçakla minik minik doğrayın.

4

- Şu hayat mücadelesi dediğimiz şey kış mevsimi gibi bir şey olsa da tek derdimiz belimizden soğuk yememek olsa.

- 2017’de görüşmek dileğiyle... Şimdiden kutlu olsun. - Hiç öpmiyim canım Suudi Arabistanlıyım.

5


(DEVLERİN AŞKI / 2.BÖLÜM)

yimime rağmen henüz ben bile bu hıza ulaşamamıştım. Yaptığına kendi bile şaşıran bu aval arkadaşın yüz ifadesini Ben deniz Mercan ; görmesem gerçekten başka bir şirketin adamı oldu Anne baskısından pek hoşlanmadığım için mecbuğunu bile düşünebilirdim. Derin bir oh çektiği sıBen mutfaktan çaydanren katılmak zorunda olduğum sıradan bır “kadınlar gürada hem bu küçük gösteri için hem de bu sıkıcı nü”nde sıradan kadın muhabbetlerine zorla gülmek ve lığı almaya gitmek üzere “gün” olayını eğlenceli hale getirip beni bile (!) hanımefendiliğim ile annemin göğsünü kabartacak mini kalkarken salondaki tüm dişi- gerçekten güldürdüğü için gaza gelip küçük bir şov yapmak üzere yine komşularımızdan birinin sabir alkış kopardım. Yapmaz olaydım. Aslında lonunda yerimi almıştım. Dün gece ki suikastten beri ler çoktan boy-kilo endeksimi, eli yüzü çok hoş bir çocuktu ve pijamalarının çok yorgun olmama rağmen sebebini bir türlü anlama- yürüyüşümü ve geri kalan fiziki içinde dağınık saçları , kalıplı vücüdu ve kadığım bir şekilde oturduğum koltuk aşırı rahat geliyordu. tüm özelliklerimi ezbere almalın çerçeveli gözlükleriyle yerli malı bir Klark Sanki neticeme göre tasarlanmış hoş bir kavis vardı koltuk Kent kıvamında olmasına ve kesin belli bir kız ya başlamışlardı bile. minderinde. Çaylar , pastalar, dedikodular derken bir anda arkadaş çevresi vardır imajı yaratmasına karşın salon kapısına gözlerim kaydı ve komidinin üzerinde de fosanki alnının ortasından vurmuşum gibi bir anda toğrafı olan ev sahibinin ben yaşlarda ki oğluyla göz göze geldik. bütün denge sistemi alt üst olup başladı bardakları Aslında elemanın hiç kesintisiz bakışlarından anladığım kadarıyla düşürmeye. Resmen rafta ki bütün bardakları helak eto benimle göz göze geleli çok olmuş ama ben ancak farketmiştim. Zaten meyi tek seferde başarmıştı ve herşey bir yana annesi o kadar her ben yaşta çocuğu olan her anne gibi, ev sahibi de dakika da on kez hızlı gelmişti ki olay yerine , ben bile hedefimin yanına bu kadar hızlı ve oturuşuma ve konuşmama dikkat eder bakışlar attığından , salon kapısı- sessiz yaklaştığımı hatırlamam. Hız, bu ailede genetik sanırım, bilemiyona arkası dönük olduğu halde o tarafa bakmamdan bir terslik olduğunu rum. Bildiğim tek şey ben bu ev seksisini bir yerden tanıyorum ve hiçbir anlamış ve bir anda dönüp oğluyla göz göze gelmeye çalışmıştı misafirle- anne bu büyüklükte bir eşya katliamını cezasız bırakmaz. re rezil olmamaya dikkat ederek. Gel gelelim eşşek kadar adam gözlerini bana öyle bir dikmişti ki , değil anasını dünya yansa görmeyecek gibiydi. Ben deniz Zebercet; Öyle masum ve saf bakıyordu ki aldı beni bir gülme ve ben anneme Ahir ömrümde bu kadar utandığım hiçbir anı hatırlamıyorum. rol kesip şirin görünmek dışında gülmekten nefret ederim. NeyAlkışladığı için kazaya sebebiyet vermenin utancıyla mutse, ben gülmeye başlayınca ev sahibesi pijamalı oğlunun bu fak kapısında elleri önünde kenetlenmiş dillere destan anlamsız sabotajına daha fazla anlam veremeyerek tepesibir hatun, yanında az sonra ağzımın orta yerine zaman ne çıkan sinirlerinin de verdiği yetkiye dayanarak her ana ve mekan gözetmeksizin sıçacak olan fakat henüz cağgibi ya allah diyip terliği fırlattı. Dumura uğrayan ve farklı nım bardaklarının şokunu atlatamamış annem ve bu bir boyuttan gerçek dünyaya nihayet dönmeyi başaran iki kadınla aramda uzanıp giden kırık cam bardak dearkadaş kendine gelip de girdiği rezil durumu farkedinnizi. Sanki yine misafirlikteymişiz ama yaş otuz degil ce her türk evladının sahip olduğu o refleksle ve yaptığı de on falan. Evin ebesine atlamışız da burada ayrı evde rontgencilik de anlaşılmasın diye masadan bir tane pasta ayrı yiyeceğimiz papara için gergin bir bekleyiş halindealıp kaçmayı başardı anasının gazabından. yiz. Yavaş yavaş salonda ki seyirci kitlesi de “vah vaaah” Gerilimi kibarca toparlamak için derhal oğlundan kısaca yasesleriyle kapının önünde duran anamın yanına toplanıp da kınmaya başlayan anne, konuyu anında değiştirip en yakınında iyice psikolojik gaz veriyorlar ki, ömrümde yemediğim sopayı bu oturan başka bir anneye pas attığı sırada aklıma “ben bu adamı nereden yaşta yiyeceğim artık gün gibi aşikar. Derken , tüm bu gerilimin ve ayıptanıyorum?” sorusu gelip oturmuştu. Derhal salonda başka fotoğraf olup layan gözlerin arasında O’nun yüzüne bakacak cesareti bir anlık bulduolmadığına bakındığım sırada annemin gözleriyle kendi boş çay barda- ğum sırada bana kaçamak bir bakışla gülümsediğini gördüm. Evet yemin ğını işaret ettiğini gördüm ve ev sahibesinden önce atılarak “ siz durun ederim bu bir gülümsemeydi. Etrafını sarmış olan tüm o otoriteye inat teyzeciğim ben hallederim” dedim en hanım hanımcık sesimle . Ben mut- pişkin pişkin gülüyordu. Kendimi tutamayıp bende gülümseyince , aynı faktan çaydanlığı almaya gitmek üzere kalkarken salonda ki tüm dişiler anda fark ettim ki o bana gülerken kimse göremezdi çünkü herkes arkaçoktan boy-kilo endeksimi, yürüyüşümü ve geri ka- sındaydı ama ben gülersem herkes görürdü çünkü mutafığın cam parçası lan fiziki tüm özelliklerimi ezbere almaya gelmemiş olan köşesinde tek başıma duruyordum karşılarında. Fakat ben başlamışlardı bile. Yüzlerce “ma- düşünürken sevgili ağzım çoktan aralanmış ve saçma bir sırıtışla ölüm şallah” eşliğinde alt tarafı bir fermanımı da imzalamış olmuştum bile. Valide sultan sol açıktan çay doldurmak üzere mutfa- Arkasında duran beş teyzenin birden annemin koluna bacağına yapıştığıatağa kalkar kalkmaz kendimi ğa yöneldim. M u t f a ğ a nı gördüm çünkü annem direk olarak üzerime taarruza geçmişti ve düşsağ tarafta ki mutfak masasının içeride ses man camdan atılana yahut tez kellesi vurulana kadar da rahat etmeyecek yaklaştıkça çıkarmamaya üzerinden kapıya doğru sıçrarken ç a l ı ş t ı k ç a bir yeniçeri gibi vakur ve burnundan soluyordu. Valide sultan sol açıktan ortalığın ana- buldum ve saniyeler içinde kırık sını daha atağa kalkar kalkmaz kendimi sağ tarafta ki mutfak masasının üzerinden bir ağlatan , cam kesikleri yüzünden kanayan çaresiz ve kapıya doğru sıçrarken buldum ve saniyeler içinde kırık cam kesikleri yü“kaç yaşına çıplak ayaklarımla kendimi so- geldi aklı zünden kanayan çıplak ayaklarımla kendimi sokağa zor attım. halen bir karış havada” şek- Büyük ihtimalle geceyi iki sokak aşağıda oturan halamlarda geçireceğim kağa zor attım. linde bahsedilen hayırsız evla- gerçeği artık su kadar berraktı ama istemeden de olsa yarattığım bu hendın bir işler çevirdiğini duydum. game umrumda bile değildi çünkü Mesleki bir alışkanlıkla sessizce kapıya yaklaşıp kolasına bardak almaya çalışırken rafta Ben ilk kez bir kadını beğenmiştim ve onun da bana gülümseyesi tutmuşki bardakları devirmemek adına şekilden şekile girmiş olan ve ancak eği- tu... timli birinin refleksleriyle adeta bir Tom Kruz , bir Brus Viğls gibi bardakları tek tek havada yakalayışını izledim. Evet iyi bir suikastçi olabilirdim (devamı diğer sayıda...) ve şanım alıp yürümüş de olabilirdi fakat onca eğitimimime ve saha dene-

6

7


Karnına vurmak için ayağımı kaldırdığım anda hafif bir denge sorunu yaşıyorum ve rakibim beni sol omzumdan tutup yola savuruyor.

6 arkadaşımın hazırladığım yemeği yediklerini ve zehirlenerek öldüklerini öğreniyorum. Olayı anlatmaya çalışıyorum fakat kimse bana inanmıyor ve 6 kişinin zehirlenerek öldürülmesinden sorumlu tutularak hapse atılıyorum.

** O esnada karşıdan gelen araç, direksiyonu kıramaya çalışsa da bunu başaramıyor ve hızlı bir şekilde bana çarpıyor. Gözlerimi hastanede açıyorum ve sevdiğim kadının yanımda olduğunu görüp mutlu oluyorum. Bir süre daha hastanede kaldıktan sonra taburcu ediliyorum ve sevdiğim kadınla el ele çıkıyoruz. ** Kız arkadaşımla buluşmak için çıkıyorum ev- Dışarıya adım attıktan kısa bir süre sonra hastaneden… Vakit daha çabuk geçsin diye küçük bir taşı nin karşısındaki ormanlık alandan bana doğru kogözüme kestiriyorum ve vura vura yürüyorum. De- şan bir adam çarpıyor gözüme ve bu adam hiç de ğişken ruh halimin de verdiği etkiyle bir süre sonra yabancı değil! Arabasının camını kırdığım adam taşın sürekli önüme gelmesi sinirlerimi bozmaya hırsını alamamış ve hastaneden çıkmamı beklemiş. başlıyor ve taşa karşı beslediğim iyi niyetli duygu- Bu kez kız arkadaşımın yanında bana küfretmeye lar bir anda nefret ve kine dönüşüyor. Bu kez daha başlıyor ve ben de aynı şekilde karşılık veriyorum sert vuruyorum fakat beklenmedik bir şey oluyor ve ancak belinden çıkardığı silah beni fazlasıyla korkutuyor. Yine kaçmayı düşünüyorum taş sekerek az ilerideki lüks arabanın camına isabet ama silahtan çıkan kurşun buna ediyor ve camı çatlatıyor. Kaçıp kurtulabilir müsaade etmiyor ve suratımı miyim diye düşünürken araç sahibi karUzun bir süre parçalıyor… şımda beliriyor ve küfürlü konuşarak demir parmaklıklar ardın-

** Uzun bir süre demir parmaklıklar ardında kaldıktan sonra suçsuz olduğum anlaşılıyor ve hapisten çıkıyorum. Özgürlüğüme kavuşmanın verdiği mutlulukla koşarak eve doğru gidiyorum. Hapiste kaldığım süre zarfında yaşadığım sıkıntıları unutmak için temiz havayı içime çekiyor ve biraz olsun rahatlamaya çalışıyorum. Tam evime girecekken arkamdan birilerinin seslendiğini fark ediyorum ve kalabalık olmaları da beni fazlasıyla tedirgin ediyor. Sol gözüme yediğim yumruktan sonra ‘’Sen bizim kardeşlerimizi nasıl öldürürsün yavşak?’’ cümlesini duyuyor ve bu kalabalık grubun, beni ziyarete gelen ve zehirlenerek ölen arkadaşlarımın yakınları olduğunu fark ediyorum.

da kaldıktan sonra suçsuz olduğum anlaşılıyor ve hapisten ** Tekrar hastaneye çıkıyorum. Özgürlüğüme kavuşmanın götürülüyorum. Uzun verdiği mutlulukla koşarak eve doğru süren operasyonlar gidiyorum. Hapiste kaldığım süre zar- sonucunda suratımın fında yaşadığım sıkıntıları unutmak yarısı yaralı bir şekilde için temiz havayı içime çekiyor hayatıma devam etmek zorunda olduğumu ** Hararetli bir biçimde devam eden ve biraz olsun rahatlamaya öğreniyorum. Beni çok tartışma, kısa süre sonra kavgaya dönüçalışıyorum. beni tahrik ediyor. Zararı karşılamam gerektiğini yoksa Polis’e haber vereceğini söylüyor ancak ettiği küfürler kanıma dokunuyor ve işi inada bindirip ödeme yapmayacağımı söylüyorum.

şüyor. Dışarıdan bakıldığında göze hitap etmeyen bir kavga olduğunu tahmin edebiliyorum çünkü ikimiz de fazlasıyla hantalız ve attığımız yumrukların nereye gittiğini bilmeden öylece savuruyoruz. Kavga esnasında bunu rakibime iletiyor ve daha disiplinli, daha etkileyici dövüşmemiz gerektiğini söylüyorum. Rakibim bu teklifimi kabul ediyor ve o andan itibaren bizi izleyenlere daha keyifli bir mücadele sunuyoruz.

Uzun süren operasyonlar sonucunda suratımın yarısı yaralı bir şekilde hayatıma devam etmek zorunda olduğumu öğreniyorum. Beni çok sevdiğini ve asla bırakma- yacağını söyleyen kız, bu surata sahip biriyle sevgili olamayacağını söylüyor ve daha da kötüsü 3 gün sonra, sevdiğim kadının, camını çatlattığım adamla ilişki yaşadığını öğreniyorum. 8

** Kısa sürede yere düşüyorum ve sağlı sollu yediğim tekmelerin yanı sıra demir sopa ve beyzbol sopası gibi farklı sopa modelleri ile de etkili bir şekilde dövülüyorum. Son duyduğum şey olan ‘’Biz adamın hayatını s*keriz hayatını!’’ cümlesi ile birlikte etkili bir darbe daha alıyor ve oracıkta hayata gözlerimi yumuyorum. ‘’Hayatını s*keriz’’ diyerek büyük bir iddia ortaya atan ve bu iddialarını kısa sürede gerçekleştirerek beni öldüren ekibe sözlerinde durdukları için teşekkür etmek istiyorum ancak öldüğümü fark edip sessizce yere uzanıyorum.

sevdiğini ve asla bırakmayacağını söyleyen kız, bu surata sahip biriyle sevgili olamayacağını söylüyor ve daha da kötüsü 3 gün sonra, sevdiğim kadının, camını çatlattığım adamla ilişki yaşadığını öğreniyorum. Bu haber beni üzmez, daha etkili bir darbe yok mu? Diye düşünürken, araç sahibinin, kız arkadaşımla uzun süredir ilişki yaşadığını ve bizi hastane çıkışında el ele gördüğü için ateş ettiğini öğrenerek bu darbenin yeterli olacağına kanaat getiriyor ve intihar etmek için eve gidiyorum.

** Uzun süredir dolabımda sakladığım fare zehrini yemeğime boşaltıyorum fakat o esnada kapı çalıyor ve 6 kişilik arkadaş grubumun beni ziyarete geldiğini görüyorum. O an çok mutlu oluyor ve intihar etmekten vazgeçiyorum. Güzel bir gece geçirmek için bira almaya çıkıyor ve arkadaşlarıma da beklemelerini söylüyorum. Tekel benim eve çok uzak ama taksiye de para vermek istemediğim için yürümeyi tercih ediyorum. Yaklaşık 40 dakika sonra biraları alıp eve geliyorum fakat kapımın önündeki kalabalık Polis grubu beni tedirgin ediyor. Bir süre onları uzaktan izliyorum ve olay lara anlam vermeye çalışıyorum ancak aklıma hiçbir şey gelmiyor. Yanlarına gittiğimde

9


10

11


12

13


Benden kendimi 3 kelime ile anlatmam istense diğer 2’sini düşünürken “üşengeç” kelimesi ağzımdan çoktan çıkar. Evet, üşengecim. Yazıya başlamadan önce TDK’de üşengecin anlamına bir bakayım dedim. Artık nasıl üşenmediysem bakabildim üşengecin anlamına. Tembel, diyor. Tembel, halk arasında daha çok derslerinde başarısız olan kişileri anlatmak için kullanıldığından kendimin tembel değil de tam anlamıyla üşengeç olduğunu düşünüyorum. Ben hatta bazen düşünmeye bile üşeniyorum. Bence dünya biz üşengeçlere göre düzenleniyor artık. Oturduğumuz yerden çoğu işimizi yapabiliyoruz. Alışveriş mesela. Hem kolay beğenmeyen hem de üşengeç biriyseniz geleneksel alışveriş sizi zihinsel ve bedensel olarak aşırır yorar. Online alışveriş öyle mi? Tabii ki hayır. Mağaza mağaza gezmiyorsunuz bir kere. Kargocu da eve kadar getiriyor ürünü. İçinden hıyar çıkmadıktan sonra bedeninizi tanıyorsanız büyük oranda memnun kalıyorsunuz. Memnun mu kalmadınız? Kargoya verip bedava geri gönderiyorsunuz. Yazının bu kısmında bir online alışveriş sitesi reklamı yapacakmışım hissi uyandı bende. BİR TIKLA HER ŞEY MÜMKÜN. Şu anda online alışverişte her şeyin o kadar da güllük gülistanlık olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Hayatınızda kaç tane gülistan gördünüz acaba? Hayır soruyorum gülistan gören var mı aranızda? Ispartalılar hariç gülistan gören varsa bana ulaşsın lütfen. Evet benim de online aldığım ürünler bazen hiç de sitedeki mankenin üzerinde durduğu gibi durmuyor. Kıyafet kısmında sıkıntıların varlığını kabul ediyorum. Kitap, teknolojik alet kısmı harika değil mi ama? Hem ucuz hem de yorulmuyorsun. Şaka bir yana bu paragraf cidden buram buram viral kokuyor be. Bir de unutmadan alışveriş sitelerindeki yorum bölümlerine değinmek istiyorum: “Üründen 2 tane aldık. Birini evde, birini ofiste kullanıyoruz. Herkese tavsiye ederim.” “Ürünü oğlum için aldım. Kalitesi tartışılmaz. Kargo çok hızlıydı. 2 günde elime ulaştı. Teşekkürler.” “Bu fiyata bu performans. Şaşırdım doğrusu. Alın. Memnun kalacaksınız.” Gerçekten ülke olarak bu kısmı çok yanlış anladık. Lütfen ürünün artılarından, eksilerinden bahsedin arkadaşlar şu yorumlarda. Biz de seçimimizi ona göre yapalım. Bize ne ürünü nerede kullandığınızdan. İstiyorsanız boynunuza asın, öyle gezin. İsteyen de g.tüne taksın. Sanırım ben bir miktar

14

sinirlendim. Konuyu değiştiriyorum. Gülistan görmediğinizi biliyorum bu arada. Bir önceki yazımda “gerisin geri” kelime grubunu cümlelerin de kullanan kadınlara yürümüştüm. Bu yazımda da gülistan gören kadınlara yürümek istiyorum. Eğer tek başınıza yaşıyorsanız üşengeçlik yanında dağınıklık ve pislik de getiriyor. Sağa sola atılmış kıyafetler, dibi küf tutmuş bardaklar, kapı arkası pamukçuklar… Bekar evinde yaşıyorsanız küçük bir teste tabii tutabilirim sizi. Başlıyorum. En çok yaşadığınız odada şu anda kaç tane kirli bardak var? 5 ve üzeri ise iflah olmaz bir üşengeçsiniz. 2-4 arası ise üşengeçsiniz. Hiç yoksa ya da 1 tane varsa bu yazıyı anlamlandırma kısmında zorluklar yaşayacaksınız. Bekar evinde en azından kendi dağınıklığınızda ve pisliğinizde boğulurken aile evi ya da karı-koca evinde iş iyice sarpa sarar. “Bu çorapları neden kirli sepetine atmamakta ısrar ediyorsun acaba?” sorusuna o kadar mantıklı cevaplarınız vardır ki cevabın muhatapları tarafından asla kabul görmez bu mantıklı cevaplar. 2015 yılındaki kanlı ay tutulmasına üşengeçlikten dolayı kalkıp bakmayarak “Amaaan 2033’tekine bakarım.” diyen var mıdır acaba benden başka? Kesin vardır. Bu arada ben neden yazılarımda kendi sorduğum sorulara yine kendim cevap veriyorum acaba? Sorum havada kalmasın diye herhâlde. Bak yine aynısı oldu. Acaba ben üşengeç değil miyim ya? Baksana kendi sorularıma bile cevap veriyorum. Evet evet ben üşengeç değilim. İş bilmiyorum sadece ben. Yoksa bütün işleri yapardım yani. Gündeliğe bile gelirdim hepinize. Şu dünyada kendi adıma sevindiğim hususlardan bir tanesi de geceleri uyurken çişimin gelmiyor oluşudur. “Bu nasıl bir fakir sevinmesidir?” diyenler olabilir içinden. Ama benim için gerçekten önemli bir şey. O sıcacık yatağı terk edip işemeye gitmek size de zor geliyordur hani şimdi. Hiç unutmam 5. sınıfa gidiyordum. Yaş 11 falan. Evin tuvaleti bahçede. Bir sabaha karşı sidik torbam artık “Çöğdür beni beni.” diye bağırırken “Ya nolcak oğlum yap işte yatağa.” düşüncesi aklımdan geçmişti. Ben de bu düşünceyi hemen icraate dökmüştüm. İcraatim biter bitmez de “Lan naptım ben?” diyerek yatak-

tan fırlamışt ı m . Demek ki çocukken de üşengeçtim ben. Çünkü bu altına kaçırma falan değil, bildiğimiz üşengeçlikten yatağa işeAslında banyoya işeyen bir tık üstü işte. Bilemialtı.

mek. büyüklerin yorum belki de

Liseyi yatılı okulda okudum. Birbirinden absürt o kadar çok olay yaşadım ki yazsam “Ya s.ktir sallama amk.” dersiniz her seferinde. Tabii değişik insanlar da tanıdım bu süre zarfında. Bizim koğuşta değil de çapraz koğuşta bir arkadaş vardı. Bir gün saat gece 12 falan. Tuvalete gittim. Baktım tuvalette sigara içiyor bu. Üzerinde hâlâ okul üniformaları duruyor. Biraz sohbete takıldım bununla. “Çıkarmamışsın üstünü hâlâ.” dedim laf arasında. “Yok aga yeni giydim bunları.” dedi. Aklıma bir sürü şey geldi tabii. Herhâlde yurttan kaçacak, sabah da direkt okula gelecek, diye düşünürken “Sabah giymesi çok zor geliyor be oğlum.” dedi. Öyle deyince “Ne yani şimdiden mi giyiyosun? Bunlarla mı uyuyosun?” diye sordum. “Heee alıştım artık.” dedi. İçimden “Aaaabi ne üşengeç insanlar var ulan be.” diyerek böyle eleştiriyle övgü arası bir düşünce geçti. Adam, sabah üşendiği için geceden okul üniforması giyiyor. Yani böyle üşengeçlerin toplandığı bir ülke kurulsa Üşengeçistan olabilir, Üşgengeçenya da olabilir, her neyse işte o arkadaşım başkan olur başkan. Ülkenin ham maddesi olur. Ülkeyi onun üzerine yaparlar. Bayrağına okul üniformasıyla uyurkenki fotoğrafını koyarlar. Ülkenin marşı “Sabah giymesi çok zor geliyor be oğlum.” sözleri ile başlar. Velhasıl kelam ben yeni nesil mucizelerin üşengeçlikten doğacağına inanıyorum. Üşengeçlik yüzünden yetenekleri ortaya çıkmayan insanlar olduğunu da biliyorum. Eski sevgilim hep derdi “Bu üşengeçlikle beni iyi seviyorsun ha.” diye. Ben de size şaşırıyorum şu an “Bu üşengeçlikle yazının sonuna kadar iyi okudunuz ha.” Teşekkür ederim. İyi üşengeçlikler.

15


16

17


MİNDER mi? ok hırçın yetişmiş bir arkadaşım; çocuğunu asil ve kibar yetiştireceğini anlatır, Onun kendisi gibi kaba saba bir adam olmaması için elinden geleni yapacağını söylerdi. Arkadaşım esnaftı ve karısı ile arasında kültür farkı olduğunu her ortamda sık sık söylerdi. Karısı alaycı bir ifade ile ne kültür farkı dediğinde; - Sen ilkokul 3 den terksin ben ise dördüncü sınıfa kadar okudum kızım derdi. Aslında her ikisi de kendini yetiştirmiş kişilerdi ama kalabalık ailelerin çocukları oldukları için okuma şansları olamamıştı. Ticaret de çoğu ekonomisti cebinden çıkaracak altyapıları vardı. Çekirdekten gelmişlerdi

Ç

Zaman hızla akıp geçmiş arkadaşımın bir erkek çocuğu olmuştu. Çocuk her gittiğimde klasik müzik dinler ve naif oyuncaklarla oynardı.Bir gün ona bir oyuncak tabanca aldım. Çocuk elinde oyuncak tabanca onlara gittiğimde Ferhat Amca izin verirsen seni vurabilir miyim dediğinde bu incelik hemen dikkatimi çekmişti. Kibarlığın ve naifliğin dozu bence kaçmıştı. Bu aileden bu kadar kibar bir çocuk kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.. Ferhat Amca seni vurabilir miyim? Evet vur mu demeliydim acaba çocuk kırılmasın diye yada hadi eşek sıpası ne vurması mı demeliydim.Ziyadesiyle fazla çıtkırıldım bir davranıştı. Çayımı yudumlarken çocuk yine seslendi; Ferhat Amca yastıkla sana vurabilir miyim size diye… Bende bu ufaklığa hayatın tam olarak böyle olmadığını yeri geldiğinde kibarlığın doğru bir davranış olduğunu anlatmak isterdim ama beni anlayamayacak kadar küçüktü. Yıllar sonra bu arkadaşım kendi memleketine yerleşmişti.23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk

18

Bayramı dolayısıyla yurt genelinde tüm illerden çocuk çağıracaktık ve bir sponsor firma eşliğinde bu çocuklara gündüz anıtkabir gezisi akşamda eğlence tertip edecektik. Herkes illerde irtibata geçebileceği çocuklu kişileri aramaya başlamıştı bile. Benimde aklıma arkadaşımın oğlu gelmişti. Bu kadar masum ve nazik bir çocuğu böyle bir günde taçlandırmak en kutsal görevimdi. Arkadaşımı aradığımda bir sorun olmadığını ve ufaklığı gönderebileceğini söylemişti. Ve büyük gün gelmişti. Bizim ufaklıkta 10 yaşlarına gelmişti. Çocuklar Anıtkabiri gezmiş gündüz kutlamalara katılmışlardı. Bizim ufaklık akşam gösteri yapılan merkeze gelince beni görüp hatırlamıştı. Bu durum benim çok hoşuma gitmişti. Bu çocuk hem kibar hem de çok zeki diye içimden geçirmiştim. Eğlence tüm hızıyla devam ediyor çocuklar şarkılarla çılgınca dans edip eğleniyorlardı. Bu arada programı sunan sunucu, çocuklara bilmece sordurup cevabını bileceğini iddaa ediyor bilemediği her bilmece için ödül veriyordu. Sunucu arkadaşım olduğu için bizim arkadaşın çocuğunu kaldırması için bir göz işareti yapmıştım. Vali dahil herkes protokolde gösteriyi izliyordu. Bizim çocuk çok mahçupdur dedim.. sunucunun kulağına çok üzerine gitmesen iyi olur diye gerekli uyarıyı da yapmayı ihmal etmedim.Programın sponsoru olan firmalarında keyfi yerindeydi.Sunucu başladı haydi sor sor bakalım demeye… Çocuk mikrofon uzandığında sordu; Bize gel Gö..ne koyayım dedi.., sunucu bana bakıp anlamadım dedi. Çocuk bu sefer daha da yüksek bir sesle Bize gel Gö..ne koyum deyince sunucu renkten renge girmişti. Bende ne yapacağımı şaşırmış o an yerin dibine girmek istemiştim. Progroma sponsor olan firma yöneticileri ve

protokol yüzleri asık bir şekilde sahneye doğru bakıyorlardı. Ben o an yok olmak istemiştim ama nafile…Bizim çocuk bilemediniz değil mi? Hemen söyleyeyim o zaman MİNDER deyince sunucu hemen hediyesini verip protokole doğru övgüler yağdırmaya başlamıştı bile. Sunucu durumu kurtarmanın verdiği rahatlamayla Evet minder minder dedi ve bir alkış tufanı kopmuştu kalabalıkta.Küçük çocuk sunucunun bisiklet vermesinin coşkusuyla iyice coşmuş mikrofon elinde bağırıyordu herkes bize gelsin bugün hepinizin gö..ne koyum diye… Çocuk elinde telsiz mikrofonla otel salonunda koşturuyor ve durmadan bu bilmeceyi tekrar ediyordu. Vali ve protokol çocuğun elinden çabucacık alın şu mikrofonu der gibi bakıyorlardı hepimize ama çocuk çıldırmıştı… Bu tatsız akşam eğlencesinin ardından sponsor firmalardan biri ile durum değerlendirmesi yapıyorduk. Genel Müdür genel olarak Çocuk Şenliğinin iyi geçtiğini ama son bilmecenin çok da hoş olmadığını kibarca anlatıyordu. Ama çocuk Üstadım ne yapacaksın işte..Sonuçta yöresel bir bilmece işte.. Kötü niyet yok deyip konuyu geçiştiriyordu. O sırada Genel Müdürün altında bulunan sandalye minderi yere düştü…O sırada olaydan haberi olmayan şoförü ; Durun efendim ben koyayım deyince ben ve Genel Müdür kendimizi yerlere atarak dakikalarca güldük yere düşen mindere bakarak…

19


20

21


ETKİ-TEPKİ “iki cismin karşılıklı olarak birbirlerine uyguladıkları kuvvet her zaman eşit ve zıt yöndedir” Gerçek kesitlerde anlattıklarım tam da buna örnek diyebiliriz. Sene 2005 çalıştığım kafeyi tatlı düşüncelerle ziyaret eden bir sevgili düşünün.Herşey gayet iyi. Oturup çay mı ısmarlamadım, kahve mi yapmadım? O kadar ilgilendim yani anlatamam. Dakkalar geçer ve sonrasında karşı istekler gelir. Resim çizebiliyoruz hani... ‘’Beni çizer misin?’’ kelimesi ağzından çıkıverdi. E tabi sonuçta o benim sevgilim ve benimle ilgileniyor. Ben neden çizmeyeyim. Hızlıca çiziverdim Bkz:1 Karşılığında ne tepki beklersiniz peki ? Canavara dönüştü resmen. Tepkisini gösterdi tabi. Aynı ayların birinde tekrar buluşup geziyoruz. Günlük tüm aktiviteleri yaptık. Bowling,sinema,burger vb. Sonuçta mutluluğu stokladık ve sadece gece ki mükafatlandırma sevişmesi kısmını bekliyoruz. Eve doğru yürürken birden yağmur çiselemeye başladı ve sarıldık ıslanıyoruz birlikte. Derken sevgimiz de kat kat artıyordu. Bkz:2 Romantik atmosfer ile birbirimizi her zaman seveceğimizi düşünüyorken hemen ağzından o cümle dökülüverdi. ‘’Keş-

22

ke arabamız olsaydı’’ Bütün maddi düşünceler hooop sırtımda oturdu. Belimi ağrıttı şerefsiz düşünceler. Eve gidene kadar araba almayı düşündüm durdum. Bu saatten sonra neee? gecenin mutlu sonu mu kalmış. En bomba ve en can alıcısına geldi sıra.1-2 sene geçti herhalde. Artık bizler sorumluluk sahibi sevgili modundaydık. Hastalıkta sağlıkta falan filan. Rahatsızlık işte pat diye çıkıveriyor. Yanında çorba yapacak birileri olunca ucuz yoldan da atlatıverirsiniz. Ve o hastalık kapımızı çaldııııı… E tabi ben,düşünceli sevgili,korumacı kişilik, güçlü model moduna dönüşüp prensesi oradan kurtarmak için hamlede bulundum. 1 kez ‘’ne oldu iyi misin?doktora gidelim mi?’’ Diye sordum. Hayır gerek yok şimdi geçer diye karşılık verdi. 2.kez tekrarladım ‘’Doktora gidelim bak.Sen bu a ğrıyla duramazsın hem ödevin de var’’ dedim. ‘’Birşeyim yok her bahar aynı hastalığa kapılıyorum geçer şimdi’’dedi. Sonuç

:artık garanti bir söz duyan kulaklarımın,yapacak bir şeyin yok.

Bu böyle iyi diye beynime sinyaller göndermemle son buldu. Ve tabiki de ardından bana koyan kısım Bkz:3 Sadece 1 kez soran kişiyle doktora gitmeyi kabul etti. Ben de onlara arkadaş olarak eşlik ettim. Taksi parasını ödedim, bir şeyler içer misiniz diye sorduuuum. eee sonuçta yeri gelir arkadaşı olursunuz dimi? Not: 1)Kız arkadaşınız kiloluysa zayıf çizin 2)Araba isteme gibi maddi durumlarda geçiştirin. 3)Bu kızlara gelsin, Bir erkek size 2 kere aynı şeyi sorduktan sonra siz ne derseniz inanır. Naz her yerde pek kullanışlı değil malesef.

23



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.