2015 bolu

Page 1


Türkiye Mimarlığında Modernizimin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları 18-19 ARALIK 2015 Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi BOLU

İletişim Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi 14280 Gölköy/ BOLU e-posta : docomomo2015@ibu.edu.tr web : http://docomomo2015.ibu.edu.tr


BİLİM KURULU Leyla ALPAGUT | Abant İzzet Baysal Üniversitesi T. Elvan ALTAN | Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ebru OMAY POLAT | Yıldız Teknik Üniversitesi Yıldız SALMAN | İstanbul Teknik Üniversitesi Nilüfer BATURAYOĞLU YÖNEY | Abdullah Gül Üniversitesi

DÜZENLEME KURULU Leyla ALPAGUT Abant İzzet Baysal Üniversitesi DOCOMOMO Uluslararası Üyesi

T. Elvan ALTAN

Docomomo_tr Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları Bildiri Özetleri Kitabı

Orta Doğu Teknik Üniversitesi DOCOMOMO Ankara Temsilcisi

Ebru OMAY POLAT Yıldız Teknik Üniversitesi DOCOMOMO Eş-Başkanı

Yıldız SALMAN İstanbul Teknik Üniversitesi DOCOMOMO Eş-Başkanı

Nilüfer BATURAYOĞLU YÖNEY Abdullah Gül Üniversitesi DOCOMOMO Sekreteri

Ümit METERELLİYOZ Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Baskı AİBÜ Basımevi Gölköy/BOLU Aralık, 2015

SERGİ VE ETKİNLİK KURULU Leyla ALPAGUT | Abant İzzet Baysal Üniversitesi Hasan Tahsin SELÇUK | Abant İzzet Baysal Üniversitesi

DESTEKLEYEN KURUŞLAR

Ümit METERELLİYOZ | Abant İzzet Baysal Üniversitesi Gökhan OKUMUŞ | Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bahar AKBULAK | Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Bolu Temsilcilği

Nimet ÇELEBİ | Abant İzzet Baysal Üniversitesi


DOCOMOMO_Türkiye Kamunun dikkatini 20. yüzyılda öne çıkan Modernizm’e çekmek ve “modern mimarlık, tasarım ve şehir plancılığı ürünlerini belgelemek ve korumak” amacıyla 1990 yılında oluşturulan uluslararası bir kuruluş olan DOCOMOMO (DOcumentation and COnservation of Buildings, Sites and Neighborhoods of the MOdern MOvement) bünyesinde oluşan Türkiye Çalışma Grubu 2002 yılında kurulmuş ve böylece Türkiye’deki modern mimarlık örneklerinin belgelenmesi ve korunması amaçlı bir girişim başlatılmıştır. Üniversitelerin, Mimarlar Odası’nın ve çeşitli mimarlık yayın organlarının da benzer girişimlerinin son yıllarda hız kazandığı gözlenmektedir. Varolan literatürün sınırlarını aşmayı hedefleyen geniş kapsamlı bir belgeleme çalışması, dönem mimarlığının daha iyi anlaşılması ve korunması yönünde etkin rol oynayacaktır. DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu, ilk kez 2004 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” başlıklı Poster Sunuşları ile bu tür geniş katılımlı bir çalışmayı başlatmayı hedeflemiştir. Bu etkinliğin ikincisi, 2005 yılında İzmir Mimarlar Odası’nın desteğiyle Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde, üçüncüsü 2007 yılında Erciyes Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Kayseri’de, dördüncüsü 2008 yılında Uludağ Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Bursa’da, beşincisi 2009 yılında Dicle Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Diyarbakır’da, altıncısı 2010 yılında Anadolu Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Eskişehir’de, yedincisi 2011 yılında Mersin Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Mersin’de, sekizincisi 2012 yılında Kocaeli Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İzmit’te, dokuzuncusu 2013 yılında Akdeniz Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Antalya’da ve onuncusu 2014 yılında Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Erzurum’da gerçekleşmiştir. Yoğun bir katılımla süreklilik kazanan Poster Sunuşları ile DOCOMOMO girişiminin hedeflediği belgeleme ve tescil çalışmasının yaygınlaştırılmasının yanı sıra, girişimin ülkemizdeki modern mimarlık mirasına dikkat çekmek amacının duyurulması ve geniş çevrelerce paylaşılması yönünde de önemli gelişme sağlanacağı umulmaktadır. Düzenlenen bu toplantılarda sunulan ürünlerden seçilenlerin, gezici bir sergi düzenlenerek, mimarlık okulları ve Mimarlar Odası Şubeleri başta olmak üzere, çeşitli kurumlarda sergilenmesi ve katılan tüm ürünlerin de bir katalog ve CD hazırlanarak derlenmesi planlanmaktadır.


ETKİNLİK PROGRAMI

18 ARALIK 2015 CUMA Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Kültür Merkezi Mavi Salon

12.00 - 13.00 KAYIT 13.00 - 14.00 AÇILIŞ KONUŞMALARI Bolu Üzerine Sunuş: Doç. Dr. Leyla Alpagut

14.00 - 14.15 Kahve Arası 14.15 - 16.00 POSTER SUNUŞLARI OTURUM I Anıtlar / Dinsel Yapılar / Eğitim Yapıları/ Yerleşkeler /Yönetim Yapıları

16.15 - 18.00 POSTER SUNUŞLARI OTURUM II Dinlence/ Eğlence Ticari Yapılar Oturum Başkanı: Doç. Dr. Leyla ALPAGUT | Abant İzzet Baysal Üniversitesi İstanbul F.Bahçe Spor ve Rekreasyon Merkezi | Ayşe Durukan KOPUZ Konya Devlet Tiyatrosu | Meryem ALAGÖZ - Derya ARSLAN Konya PTT Binası | Fatmanur BARAN Konya Ziraat Binası | Fatmanur BARAN Konya Koyunoğlu Müzesi | Fatih SEMERCİ İzmir Çal Halk Eğitim Merkezi ve Öğretmen Evi | Duygu KÖSE Kütahya Demirci Beldesi Kültür Merkezi | İzel ÖZÇINAR Afyon PTT Binası | Elvan KUMTEPE – Sıdıka ÇETİN Bursa Elektrik Santrali ve Trafolar | Elif Acar BİLGİN - Bengisu ÖZKLAVUZ Bursa Kültürpark | Egemen KAYMAZ Nevşehir Büyük Otel | Gökçeçiçek SAVAŞIR - Zeynep TUNA Muğla Datça Aktur Tatil Sitesi | Gökçeçiçek SAVAŞIR – Tonguç AKIŞ İzmir Gıda Toptancıları Çarşısı | Mina YAVUZ - Burcu TAŞÇI Aydın Özel Nazilli Belediyesi Etnografya Müz./ Ankara Palas Anayurt Oteli | Nilay Ü.GÜLMEZ Sinop Boztepe Feneri ve Lojmanı | Türkan UZUN İzmir Aluş’un Kıraathanesi | Burcu TAŞÇI – İlker GÜÇÜ Manisa O.S.B Yönetim Binası | Ferhat HACIALİBEYOĞLU-Deniz DOKGÖZ-Mine T. ZEREN

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Elvan ALTAN ERGUT | Orta Doğu Teknik Üniversitesi

18.00 Docomomo XI Poster Sergisi Açılışı ve Kokteyl

Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü | Fatih SEMERCİ Karabük Safranbolu Çarşı / Eski Tarihi Belediye Binası | Gizem KUÇAK TOPRAK Kırklareli Vize Eski Hükümet Konağı | Soner YELER-Şevket ERŞAN İzmir Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi | Duygu KÖSE Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi | Şermin ŞENTÜRK Isparta Valide Cami | Nurnihal KOÇAL-Ş. Gülin BEYHAN Burdur Kız Enstitüsü | Sevim Ateş CAN- Hilal TUNCER Uşak Lisesi | Sıdıka ÇETİN-Elvan KUMTEPE Kütahya Naşa İlkokulu Binası | Enise HATİPOĞLU Konya İsmet Paşa İlkokulu | Emine Banu BURKUT Giresun Lisesi | Salih SALBACAK Konya Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu | Meryem ALAGÖZ Aksaray Lisesi | Özlem PARLAK BİÇER Kayseri Gazipaşa Okulu | Ö.PARLAK BİÇER Balıkesir Burhaniye Hükümet Konağı | Hatice UÇAR İzmir, Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı | Ela GÜNGÖREN Kütahya Simav Kent Müzesi Binası | Merve KARTAL Bursa Setbaşı Vergi Dairesi | Elif Acar BİLGİN- Hatice Ceren DUMAN Konya Tekel Binası | Büşra Özaydın ÇAT Antalya Alanya Arkeoloji Müzesi | Nihan ÖZDEMİR Bursa Osmangazi Kaymakamlığı | Bengisu ÖZKILAVUZ - Sait TÜRKAN Bolu Orman Bölge Müdürlüğü | Z. Başak TURUNÇ-Zehra ÜNALDI-Sema YILDIZ -Songül ŞİRİN

19 ARALIK 2015 CUMARTESİ

16.00- 16.15 Kahve Arası

09.00 - 10.45 POSTER SUNUŞLARI OTURUM III Konutlar Oturum Başkanı: Doç. Dr. Nilüfer BATURAYOĞLU YÖNEY | Abdullah Gül Üniversitesi Ankara Cihad Gökdağ ve Ortakları Apartmanı | Selim SERTEL ÖZTÜRK Ankara Dilek Apartmanı | Umut ŞUMNU Ankara Ortaçlı Apartmanı | Selim SERTEL ÖZTÜRK Ankara Talip Apartmanı | Umut ŞUMNU Sinop Koloni Evleri | Figen ORÇUN KAFESCİOĞLU Kütahya Cumhuriyet Caddesi 52 Numaralı Konut | Selen GÜLER İzmir Dikili’de Konut | Hümeyra BİROL AKKURT İzmir Evka-2 A-Tipi Konut | Gülnur BALLİCE- Emre Can ESENALP İstanbul Kilimli Konak Apartmanı | Hande TULUM Muğla Kangotan Evi | Nihal COŞKUN İstanbul Eren Apartmanı ve Meral Apartmanı | Yıldız SALMAN - Nurnihal ŞİMŞEK İstanbul Balmumcu, Güzel Konutlar Yapı Kooperatif | Şirin BAYRAM – Güven ŞENER İstanbul Ragıp Devres Villası | Neslinur HIZLI - Berrak KIRBAŞ Ankara Fuat Bulca Evi | İrem GENÇER - Işıl ÇOKUĞRAŞ Kocaeli Namık Yolga Evi | Elçin Burcu TEMEL İstanbul Atıfet (Sporel) Apartmanı | Hale GÖNÜL Balıkesir Kent Merkezinde İçel Apartmanı | Timur KAPROL


10.45 – 11.00 Kahve Arası 11.00 – 12 .45 POSTER SUNUŞLARI OTURUM IV Konutlar Oturum Başkanı: Yrd. Doç. Dr. Ebru OMAY POLAT | Yıldız Teknik Üniversitesi Balıkesir İli Merkez’inde Altılar Apartmanı | Hatice UÇAR İstanbul Daime Apartmanı | Erenalp BÜYÜKTOPCU Bursa, Bay Selim Süter Evi | Gökhan OKUMUŞ - Gürkan OKUMUŞ Edirne Saraçlar Caddesi 29. Parsel | Timur KAPROL - Berk MİNEZ - Aslı MERAL İzmir Bornova Cengiz Saran Apartmanı | Didem AKYOL ALTUN -Feyzal AVCI ÖZKABAN İzmir Bafralı Konut | Didem AKYOL ALTUN - Feyzal AVCI ÖZKABAN Antalya Dr.Burhanettin Onat Villası | Esin BÖLÜKBAŞ DAYI Muğla Milas Çamlık Sokakta Bir Ev Milas | M. Zühre SÖZERİ YILDIRIM Konya Terzioğlu Apartmanı | Tuğçe UTKU İstanbul Kimya İş Evleri | Savaş EKİNCİ - Arbil ÖTKÜNÇ İstanbul Yedi Emekçi Apartmanı | Savaş EKİNCİ -Arbil ÖTKÜNÇ İzmir Sahilevleri’nde Özhan Konutu | Zeynep Tuna ULTAV İstanbul Kuleli Apartmanı | Cemile Feyzan ŞENGÜN Çankırı Park Apartmanı | Erenalp BÜYÜKTOPCU Bursa, Koç Apartmanı | Gökhan OKUMUŞ Muğla Çamlık Sokaklar Milas | Zühre SÖZERİ YILDIRIM -Hüseyin ÖKTEN İzmir Küçükyalı’da Aile Apartmanı | Gülnur BALLİCE - Emre Can ESENALP İstanbul Marmara Apartmanı | Funda UZ - Nurbin PAKER Ankara Mobilgaz Sitesi | Öncü ÖZALP İzmir Datumm Danyal Çiper Mobilyaları | Deniz Hasırcı -Seren Borvalı Hande Atmaca -Zeynep Tuna Ultav

12.45 – 14.00 Öğle Yemeği 14.00 – 15.45 POSTER SUNUŞLARI OTURUM V Sağlık Yapıları - Sanayi/ Endüstri Yapıları - Ulaşım /Haberleşme Yapıları Oturum Başkanı: Doç. Dr.Nilüfer BATURAYOĞLU YÖNEY | Abdullah Gül Üniversitesi Kütahya Azot Fabrikası | Demet YILMAZ Isparta Gönen Gümüşgün TCDD İstasyonu | Ayşe Betül GÖKARSLAN Isparta Keçiborlu TCDD İstasyonu | M. Elif ÇELEBİ KARAKÖK Isparta Kuleönü TCDD İstasyonu | M. Elif ÇELEBİ KARAKÖK Isparta Eğirdir TCDD İstasyonu | Ayşe Betül GÖKARSLAN Burdur Gar Binası | Sevim ATEŞ CAN - Ayşe Tuba DİNCER -Birkan ÖZİPEK Zonguldak Merkez Lavuarı (Kömür Yıkama Tesisi) | Efsun EKENYAZICI GÜNEY İzmir Alsancak Silo | N. Ebru KARABAĞ AYDENİZ - Sergio TADDONİO

Rize Gündoğdu Çay Fabrikası | Seda ÇALIŞIR HOVARDAOĞLU-Ozan HOVARDAOĞLU Bursa Tolon Çamaşır Makinesi Fabrikası | Şule AYENGİN – Ender ŞEN Balıkesir Edremit Belediyesi Soğuk Hava Deposu | Anıl BAYRAM Tekirdağ Salad Yağ Fabrikası | Esen Gökçe ÖZDAMAR – Ayşe Durukan KOPUZ Balıkesir Sümerbank Binası | Büşra ÖZAYDIN ÇAT Sinop Zingal Kereste Fabrikası Yerleşkesi | Deniz ÖZTÜRK İstanbul Validebağ Sanataryumu | Ecehan KIVILCIM – Nağme Ebru AYDENİZ İzmir Karşıyaka Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü | Bilge Müge İÇMELİ-Tuğçe PEKDOĞAN Bursa Uludağ Kirazlıyayla Sanatoryum Binası | Cansu ÖZKUL - Aslı KIRBAŞ Bolu Vilayet Memleket Hastanesi | Semih DİMİCİOĞLU - Can KARAGÜLLE İzmir Tire Tarım Kredi Koop. | Ebru BAKIM Afyon DMO Binası | E. Sümeyye YALÇINKAYA - Ş. Gülin BEYHAN

15.45 – 16.00 Kahve Arası 16.00 – 17.30 PANEL “Kentsel Dönüşüm ve Modern Mimarlık Mirası: Bağdat Caddesi Örneği” Panel Başkanı: Yıldız SALMAN Konuşmacılar: Zafer AKAY Yılmaz KOYUNCU Nazlı TAYMAN Video Sunuş: Melih Koray ile Söyleşi

18.00 Akşam Yemeği 20 ARALIK 2015 PAZAR | Bolu Teknik Gezi


ANITLAR


İZMİR Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı

Elâ GÜNGÖREN | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

İzmir’de Karşıyaka’da Anayasa Meydanı’nda bulunan anıt varlığını Mayıs 1966 yılında kurulan Karşıyaka Atatürk Anıtı Yaptırma ve İlkelerini Yaşatma Derneği’ne borçludur. Dernek bir gazete ilanıyla Karşıyaka’ya dikilecek Atatürk Anıtı için 1970’lerin başında bir yarışma düzenlemiş, 29 Ekim 1971’de dereceye giren eserler belirlenmiş, sonuçların 10 Kasım’da duyurulacağı belirtilmiştir. Dernek Başkanı Doktor Ziya Ersay Karşıyaka’da yapılacak anıtın, Cumhuriyet Alanı’ndaki anıttan daha büyük olacağını vurgulayarak, “Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, Türkiye’de ilk defa Karşıyaka’da yapılacak bu anıtta kendi çehresiyle belirtilecektir. Anıt, Atatürk’ün Türk kadınına sağladığı medeni hakları ve bu konuda girişilen devrimleri güzel bir kompozisyon içinde verecektir” diyerek görüş bildirmiştir. Yarışmada birinci gelen proje mimar Erkal Güngören ile heykeltıraş Tamer Başoğlu’nun geliştirdikleri öneridir. Metin Haseki ile Murat Eriç’in önerisi mansiyona lâyık görülmüştür. Anıt 1972-73 yılları arasında tasarlanıp uygulanmıştır.

çapında, 1.40 m. yüksekliği olan bronzdan bir kuşak sarar. Kuşakta yer alan figürler arasında ulu önder Atatürk, Karşıyaka’da kabri ve parkı bulunan Zübeyde Hanım, mermi taşıyan Türk anaları ile her dalda yetişen ve uğraş veren Türk kadınlarını simgeleyen kabartmalar yer almaktadır. Zamanla anıtın ayaklarının içine içki içenler, tinerciler girdiği için yerden belirli bir yüksekliğe kadar demirden bir kafes yapılmış, ayakların etrafına zemin kotunda özgün projede var olmayan bir çiçek tarhı eklenmiştir. Diğer çiçek tarhları ise tümden mermerle kaplanmıştır. Anıtın hem ideolojik/soyut bir boyutu hem de semantik/sembolik değeri (estetik değer) bulunmaktadır. Zamanla ilçe belediyesinin sembolü haline dönüşmüş, belediyenin logosu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca anıtın logoları kuaför, çiçekçi olarak çalışan esnafın vitrinlerini süsleyerek gündelik hayatın içine çekilmiştir. Anıtın yükseleceği topraklar kadar anıtın açılışının tarihi de anlamlıdır ve tarihsel değerini yansıtır; dernek anıtın açılışını Cumhuriyet’in ilanının 50. Yıldönümü’ne rastlamasını hedefleyerek, anıtın bitirilmesini mümkün kılabilecek maddi destek için uğraş verdikten sonra bu hayali gerçekliğe dönüştürebilmiş ve anıt 26 Ekim 1973’te bir törenle açılabilmiştir. Anıtın toplumsal değeri ise halen merasimlerde kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Bünyesinde taşıdığı değerleri başarıyla ifade edebilmesi nedeniyle korunması gerekli kültürel miras kapsamında değerlendirilmesi gerekliliğine inanılmaktadır. Oysa günümüzde Karşıyaka İlçe Belediyesi anıtı kendi belirlediği bir büroya iki kat büyüterek yeniden yaptırmayı amaçlamaktadır.

8000 m2’lik bir alanda yer alan yapı bir meydan düzenlemesinden ve bir anıttan ibarettir. Anıt ışınsal bir düzenleme doğrultusunda göğe doğru yükselen yedi dikitten oluşmaktadır. Anıt İzmit’teki Anıtpark ile (1972-73, meydan düzenlemesi Erkal Güngören, heykeller Ali Teoman Germaner) çevreyi de içine alarak gelişen, kentlinin kullanımına açık bir tasarım doğrultusunda geliştirilip uygulanmıştır. Bu özelliğiyle mimar heykeltıraş ortaklığında çözülen anıt, ürkütücü resmî anıttan, insan boyutunu göz önünde bulundurarak halkın hizmetine sunulan anıta geçişin erken örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir. Ayrıca düzenleme arkitektonik ve soyut geometrik biçimlenme dilinin anıt-heykele yansıtıldığı bir örnek olarak günümüze ulaşmıştır. Zeminde taraklı beton ve taraksız beton kullanılmıştır. Alandaki taraksız beton kısımlar daha sonra plaklaşarak yükselir. Bu dikit beton plaklar çiğnenmekte olan kadın haklarının Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet sayesinde yücelmeye başladığını simgeler. Günümüzde meydan düzenlemesinin bu bölümlerinin iki farklı renk ve türde mermerle kaplandığı, bu nedenle özgün tasarımın mesajının anlaşılmasının güçleştiği izlenmiştir. Özgün tasarımda anıta üç yönden basamaklarla ulaşılmaktadır. Basamakların olmadığı yerlerde günümüze kadar ulaşamayan yeşil alan düzenlemeleri öngörülmüş ve uygulanmıştır. Dikitlerden en yüksekte olanı yerden 15.54 m.’dir. Anıtın ayakları vazifesini gören dikitleri yerden 3.80 metre yükseklikte, 6.50 m.

14 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

15


DÄ°NSEL YAPILAR


ISPARTA Valide Cami

Nurcihan KOÇAL Ş. Gülin BEYHAN | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Isparta kenti farklı dönemlere ait eserleri ile zengin bir mimari yapıya sahiptir. Bu dönemler arasında modernizm etkisinde gelişen yapılar önemli bir yer tutmaktadır. Modernizm, bir Anadolu kenti olan Isparta’da 1950’lerin sonu ve 1960’lı yıllarda mimari eserlerde görülmüştür. Özellikle kent merkezinde bu dönemin izlerini görmek mümkündür. Isparta Valide Cami 1965 yılında yapılmıştır ve kentteki diğer dini yapılardan kütle ve cephe anlayışı ile farklılaşmaktadır. Yapı, ilk bakışta tipik dini yapı mimarisi ve karakteristiği göstermemektedir. Cami dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. Girişi kuzey yönündeki 1709.Sokak üzerindedir. Yapıya subasman kotu nedeniyle iki basamak ile ulaşılır. İç mekanı yaklaşık olarak 12.30x12.70 m’dir. Yapı son cemaat ve cami iç mekânından oluşmaktadır. Camiye girildiğinde yaklaşık 7.50x12.80 m. alana sahip son cemaat bölümü bulunur. Kadınlar girişi ise batı yönünde ve merdiven ile çıkılmaktadır. Cemaat bölümüne çift kanatlı ahşap bir kapıdan geçilir. Yapının avlusunda bay /bayan tuvalet, lavabolar ve şadırvan bulunmaktadır. Cami betonarme sistemle inşa edilmiştir. Caminin üzeri bir ana kubbe ile örtülüdür. Ana kubbenin dışında daha küçük boyutlu üç adet kubbe son cemaat bölümünde bulunmaktadır. Yapının cephesinde, geleneksel cami mimarisinden farklı biçimde, dekoratif öğeler bulunmaktadır. Cepheye asimetrik düzen hakimdir. Cephelerde farklı düzende pencere boşlukları kullanılmıştır. Kubbe altında konumlanan bu dikdörtgen formlu boşluklar iç mekana zenginlik katan renkli vitray pencerelerdir, iç mekanı aydınlatmaktadır ve dekoratif eleman olarak göze çarpmaktadır. İçeri çekilmiş pencerelerin önünde delikli, tuğla renginde beton prekast cephe elemanları petek deseninde ve dekoratif olup yapı yüksekliğince güneş kırıcı olarak yer almaktadır. Minare, batı cephesinde yapıya ek olarak konumlanmış ve yerel bir malzeme olan kövkeden inşa edilmiştir. ‘V’ şeklindeki kolon elemanlar ise cami mimarisinde görmeye alışkın olmadığımız detaylardandır. Modern dönem yapılarının birçoğunda yaşanan korunamama durumu, Isparta Valide Cami için de geçerlidir. 1965 yılına tarihlenen modern mimari özelliği taşıyan bir caminin kent ve toplumsal hafızadaki değerini bilmek gerekmektedir. Modern dönem yapılarının korunması, koruma sorunlarının giderilmesi için tüm kesimlerin bilinçlendirilmesi ve gelecek nesillere modern mirasımızın aktarılması önem taşımaktadır.

18 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

19


EĞİTİM YAPILARI


AKSARAY Aksaray Lisesi

Z. Özlem PARLAK BİÇER | Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Selen ÖZTÜRK

bulunan elips-üçgen formlu balkonlar bulunmaktadır. Bodrum pencerelerinde yuvarlak kemerler, zemin kat pencerelerinde sivri kemere, birinci kat pencerelerinde ise süslemeli kör kemerlere dönüşmüştür. Kenarlarındaki taş süslemeleri dikkat çekici olan pencereler, plan düzleminde, dışarıda dar içeride genişleyen bir tasarıma sahiptir. Kat aralarında kat hizasını cepheden vurgulayan ince silmeler yapılmıştır. Yapının ahşap taşıyıcı döşemeleri, restorasyon çalışmaları ile betonarme ile değiştirilmiştir. Yapının iç mekanlarında da restorasyonlar ile farklılıklar oluşturulmuştur. Yapı malzemesi olarak taş kullanılan yapı yığma sistem taşıyıcılığa sahiptir. Kesme taş ve özellikle ince yonu taşların kullanıldığı yapı yöresel olarak bulunan malzemelerin kullanılması ile inşa edilmiştir. Dışarıdan içeriye sırası ile 100 ve 64 cm kalınlığında yapılmış taşıyıcı taş duvarların üzerine ahşap kalaslarla döşemenin yük aktarımı sağlanmışken günümüzde bu durum değişmiştir. Günümüzde yapının kullanımı devam etmektedir. Yapının çatısında gerçekleştirilen restorasyon çalışmaları ile çatı saçakları daraltılmış ve çatıyı taşıyan eliböğründeler ise tamamen kaldırılmıştır.

Aksaray Orta Mektebi; Kültür Bakanlığı envanterine göre, 1923 yılında inşa edilmiştir. Aksaray’da bu okul açılmadan önce ise 1883 yılında Rüştiye Mektebi, 1916 yılında Numune Mektebi kurulmuştur. Atatürk’ün modern Türkiye’nin kurulması ve gelişmesinin temeli olarak eğitime verdiği değer Anadolu’nun küçük yerleşimlerinde bile kendini göstermiştir. Aksaray, Anadolu’nun bu yerleşimlerinden biridir ve Aksaray Lisesi de bunun göstergesidir. Türkiye’de modern mimarlığın ilk eğitim yapılarından olan bina inşaatının başlangıcı, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş dönemine rastlaması yönünden önemlidir. Modernitenin bir göstergesi olan simetrinin özellikle yapının plan ve cephesindeki yaklaşımlarla vurgulandığı görülmektedir. Ancak giriş portalindeki süslemeler Selçuklu geleneksel taş işçiliğine atıfta bulunmaktadır. Ayrıca yapının ilk dönemlerdeki çatı formu ve kullanılan payandalar ise geleneksel mimariyi çağrıştırmaktadır. Tüm bu özellikleri yeni bir yapı formunda toplayan Aksaray Lisesi modern mimarlığın geçmiş dönemleri de içerisinde barındırabilecek özellikte olabileceğinin bir göstergesidir. 1924-1925 öğretim yılında ortaokul öğrencilerinin taşınmasıyla “Aksaray Orta Mektebi” adını alan bina önceleri Cumhuriyet İlkokulu olarak kullanılmıştır. Yapıda, eğitimin başladığı ilk yıllarda dört sınıf, bir laboratuar, bir iş atölyesi, bir toplantı ve konferans salonunun bulunduğu bilinmektedir. 1958 yılında ortaokulun eğitim ve öğretim yaptığı binada, lise kısmı da açılarak ortaokul ve lise aynı anda öğretime devam etmiştir. Öğrenci sayısının her yıl artması neticesinde 1958-1960 yıllarında binanın bahçesine üç katlı bir pansiyon binasının odalarından sınıf olarak faydalanılmıştır. 1966 yılında tarihi Lise binasının zemin katına, öğretmenlerin çalışmalarıyla, Oda Tiyatrosu ile Resim ve Sanat Galerisi ilave edilmiştir. Zaman içerisinde çatısı malzeme ve form olarak yenilenen ve kalorifer tesisatı da kurulan bina, son dönemlerde kapsamlı restorasyon çalışmalarına uğramıştır. 1977‘de ise binanın bulunduğu bahçe alanı içerisine, artan öğrenci sayısına hizmet edebilmek amacı ile 12 derslik kapasiteli ek bina yapılmıştır. Aksaray merkez Dere Mahallesi’nde; Necip Fazlı Kısakürek Caddesi, Gündoğdu Caddesi, Pamucak Caddesi ve Hasas Caddesi’nin arasında kalan parselde yer alan yapının ön ve arka cephesi simetriktir. Yapının tarih kitabesi kuzeybatı cephede yer alırken, yaptıran tarafından yazılmış yapı kitabesi ise güney doğu cephede yer almaktadır. Giriş kapıları uzun cephelerin ortasında yer almaktadır ve buralara iki taraftan simetrik olan kıvrımlı iki merdiven ile ulaşılmaktadır. Giriş kapıları mukarnaslı olarak inşa edilmiş ve yapı yüzeyinden daha önde tasarlanmıştır. Ana giriş kapılarındaki süslemeler, görsel sütunlar ve kemerler dikkat çekmektedir. Ayrıca yine giriş kapısının üstünde bulunan pencerelerin dörtgen motifli taş işlemeleri de giriş etkisini kuvvetlendirmektedir. Giriş kapılarının üzerinde, demir işçiliği ile dikkat çeken korkulukları

22 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

23


BURDUR Kız Enstitüsü

Sevim ATEŞ CAN Hilal TUNCER | Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Burdur’da Enstitü binası ilk kez 1942 yılında Akşam Kız Sanat Okulu olarak açılmış, 19511952’de Kız Enstitüsü olarak eğitim vermeye devam etmiştir. İstasyon Caddesi üzerindeki yapının yapımına ise 1954 yılında başlanmıştır. 1995 yılında, Emek Mahallesi’ndeki yeni bina faaliyete geçince İstasyon Caddesi’ndeki bina terkedilmiştir. Yakın yıllarda ise Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin Veterinerlik Fakültesi bir süre burada eğitim vermiştir. Günümüzde ise atıl durumdadır. Yapı, İstasyon Caddesi ile Fevzipaşa Caddesi arasında büyük bir alanda konumlanmaktadır. Fevzipaşa Caddesi’ne bakan arka cephesinde tek katlı bir kitaplık ve sonradan eklenen müştemilat yapıları yer alır. Enstitü yapısı üç katlıdır. Taş kaplama kolonlarla vurgulanmış ana girişi bulunmaktadır. Ana giriş, üst katlara da yansıyan düzeni ile yapının tekdüze kurgusunu farklılaştırmaktadır. Geniş saçaklı kırma çatısı mevcuttur. Pencere doğramaları zaman içinde yenilenmiştir. Genel olarak özgünlüğünü önemli ölçüde korumaktadır. Bina betonarme hatıllı yığma yapım sisteminde yapılmıştır. Zemin katı kesme taş ile kaplıdır. Üst katlar tuğla, üzeri sıva kaplamadır. Eski fotoğraflarından anlaşıldığı üzere zemin kattaki duvarın iç tarafındaki doğramalar dış tarafa alınmış ve bu katta süreklilik arzeden kolonadlı görüntü etkisi kaybolmuştur. Ayrıca, bu pencerelerin önüne sonradan demir parmaklıklar eklenmiştir. Cumhuriyet döneminde modern/çağdaş kent mekanları oluşturulurken bir yandan da modern toplum bireylerinin yetiştirileceği eğitim yapılarına büyük önem verilmekteydi. Bu amaçla döneminde 400 bin liraya mal olan ve döneme ait literatürde modern bir bina olmakla övünülen bu yapı, Cumhuriyet döneminin kentteki az sayıda kalan simgelerinden biridir. Yapı, Burdur’un Cumhuriyet dönemi simgelerinden olan İstasyon Caddesi üzerinde konumlanmaktadır. Kent kurgusu içinde, Cumhuriyet’in “meydan-bulvar-istasyon” üçlüsünü güçlendiren bir yapıdır. İstasyon Bulvarı sonunda yer alan Burdur Garı dışında, bulvar üzerinde Cumhuriyet döneminden kalan tek yapıdır. Bu nedenle ayrı bir önem taşır. Ancak, ne yazık ki 2015 yılı başlarında, depreme karşı dayanıklı olmadığı gerekçesiyle yıkılmasına karar verilmiştir. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Kız Sanat Enstitüsü olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na tahsisli taşınmazın, kültür varlığı olarak tescilini, 10 Mart 2015 Salı günü Burdur Valiliği Toplantı Salonu’nda yaptığı toplantıda oybirliği ile reddetmiştir.

24 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

GİRESUN Giresun Lisesi

Salih SALBACAK | T.C Haliç Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 1923-1924 öğretim yılına Türkiye genelinde 9’u kız, 14’ü erkek olmak üzere toplam 23 lise ile giren Cumhuriyet yönetimi, 1936 da bu sayıyı 13 artırarak 36 ya çıkarabilmiştir. Bu gelişmeler içinde Giresun henüz yoktur. Giresun’a lise kurulması çalışmaları çok öncelerden başlamış, konu ile ilgili talepler halk tarafından dile getirilmişti. (1) Bugünkü resmi adıyla Giresun Lisesi; 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile 1913 yılı aralık ayında Giresun İdadisi adıyla kuruldu. Fakat Giresun İdadisinin özel bir adı yoktu. 1913 te o zamanki Işık Basımevi diye anılan yeni ismi ile Yeşilgiresun Basımevi olan yerin karşısında Sofu Mehmet’e ait binada çalışmaya başlamıştı. Üç yıl sonra 1916 yılında bu sefer de Kumyalı camiinin yanında bulunan Ermenilere ait binaya nakledildi. 1923’de genel bütçeye alınmıştır. 1923-1924 yılında da yeni lise binasına bahçe olmuş milli emlaka ait binaya taşınmış görürüz. 1924 yılında ise bir yıl için jandarma okulunun bir bölümüne sığınılır. 01.10.1948 den bu yana okulun adı Giresun Lisesidir, bu yıl aynı zamanda Giresun lisesinin ilk mezun verdiği yıldır. 1949 yılında eski belediye başkanı Eşref Dizdaroğlu’na ait ev de okula katıldı odaları, iş atölyesi depo ve kitaplık olarak kullanılmaya başlandı. Öğrenci sayısı ve buna bağlı olarak ihtiyaçları artan okul için yeni bir bina yapılması gerekmekteydi. 1958 yılında yeni lisenin temeli atıldı. İnşaat 1964 de bitti ve 1964-1965 öğretim yılında açıldı. Giresun Lisesi Giresun kent merkezinde; Çınarlar Mahallesine bağlı 1979 yılında 1. derece sit alanı ilan edilen ve 42 adet sivil mimari örnek ve 4 adet anıtsal yapının bulunduğu Zeytinlik Mevkiinde, Giresun kalesinin eteğinde şehrin doğu kısmına hâkim manzaralı bir konumunda bulunmaktadır. 900 m2 si kapalı, 2500 m2 bahçe alanı toplamda 3400 m2 arazi üzerine yerleşen lisede günümüzde ikili eğitimin yapılmakta olup toplam 20 derslik bulunmaktadır. Yapı, cadde kotundan yüksekte bulunup Şehitler Caddesi üzerinden yüksek merdivenle ön bahçeye ulaşılmaktadır. Bu yüksek merdiven düşey sirkülasyon alanı olmanın yanı sıra her türlü etkinlik sonrası, mezuniyet ve kişisel amaçlı fotoğraf çektirilerek belgelenen lise dönemi ortak hafızasında önemli yeri olan bir alandır. Cadde kotu ve avlu arasında kalan eğimli kısım yeşil alan olarak bulunmaktadır. Bodrum üzeri 5 katlı olan yapının orijinali dikdörtgen planlıdır ancak arka cepheye sonradan eklenen spor salonu ile t planlı duruma gelmiştir. Binanın ana girişinden içeri girildiğinde solda kalan kısmında idari birimler sol tarafta ise derslikler, idari birimler ve derslikleri birbirine bağlayan oldukça geniş bir iç avlu, her katta 4 sınıf bulunan yapının arka tarafında merdivenle ulaşılan 2 adette bahçesi bulunmaktadır. Aslında yapının en karakteristik özellikleri olan ön cephe giriş kattaki kolonaklı cephe düzeni ve girişin üstündeki geniş cam cephe güzümüze ulaşamamıştır. 1993 yılında giriş bölümündeki cam cephe tuğla duvar örülerek daha küçük pencerelere bölümlenmiş, 1994 den sonra ilerleyen zamanlarda kolonaklı ön cephe bozularak kolonaklar iç mekâna katılmıştır. Giresun Lisesi şehirde bulunduğu konum itibari ile geleneksel yerleşim dokusu ve maddi mimari miras alanlarının içerisinde yer almaktadır. Yapıldığı dönemin mimari özelliklerini günümüze taşıyamamış olsa da cumhuriyet döneminde kentte açılan ilk lisedir. Bu sebeple kentin eğitim ve öğretim hayatındaki temsil ettiği anlamlar bütünü ile geçmiş ile gelecek arasında bağlantı kuran, pek çok değer yetiştiren ve yetiştirmeye devam eden köklü bir eğitim yuvasıdır. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

25


KAYSERİ Gazi Paşa İlkokulu

Z. Özlem PARLAK BİÇER | Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi

Günümüzde ise bu giriş, betonarme, iki katlı olarak eklemlenmiş tuvalet mekanlarına geçiş olarak kullanılmaktadır. Cephelerde de zamanla değişimler olmuştur. Bu değişimler cephedeki açıklıkların kapatılması olarak şeklinde gerçekleştirilmiştir. Doğu cephesinde, zemin katta bulunan iki pencere, aynı cephenin birinci katındaki bir pencere ile; batı cephesinde zemin katta yer alan kapı ve pencere ile aynı cephenin birinci katında bulunan bir pencere duvarla örülerek kapatılmıştır. Yapılan restorasyon çalışmaları ile yapıya kalorifer tesisatı eklenmiş, ahşap olan zemin döşemesi betonarme mozaik malzeme ile kaplanmıştır. Kat yüksekliğinin fazla olması akustik ve iklimlendirme sorunlarına neden olmuş, sınıf olarak kullanılan mekanlara ters tavan kaplama yapılarak bu probleme çözüm aranmıştır. Yığma yapım sistemine göre inşa edilen yapının cephesinde ince yonu taş malzeme kullanılmıştır. Günümüzde yapının pencereleri pvc kaplama, kapıları ise ahşap doğramadır. Betonarme merdivenleri ve metal korkuluğu bulunmaktadır.

Selen ÖZTÜRK

Gazipaşa İlkokulu; Kayseri il merkezinde cumhuriyet döneminde kurulan okullar arasında yer almaktadır. Yapının inşasına 1914 yılında başlamış ancak dönemin şartları ve maddi zorluklar nedeniyle tamamlanamamıştır. 1918 yılında ortaya çıkan ihtiyaç sonucu yapı onarımdan geçirilmiş askeri hastane olarak kullanıma açılmıştır. 1922 yılına kadar Merkez Askeri Şube Başkanlığı kontrolünde olan yapı 1926 yılında öğrenci ve öğretmenlerin desteği ile onarımdan geçirilerek öğretmen okulu (darül-ü irfan) olarak hizmet vermeye başlamıştır. 1927 yılında numune mektebi olarak kullanılmaya başlanan bina bulunduğu semtin adını alarak Çorakçılar İlkokulu’na dönüştürülmüştür. 20 Eylül 1928’de Atatürk’ün Kayseri’ye gelişi ve halka yeni Türk alfabesini tanıtmasının ardından okulun ismi “Gazipaşa İlkokulu” olarak değiştirilmiştir. Atatürk’ün bu gelişi ile modern Türkiye’nin kurulması ve gelişmede önemli olan eğitime verilen değerin bu yapı bünyesinde Kayseri’de gerçekleşmesi önemlidir. Yapının başlaması Osmanlı son dönemine rastlamasına rağmen eski imparatorluktan doğan yeni cumhuriyet için bitirilme aşaması önemlidir. Türkiye’de modern mimarlığın ilk yapılarından biridir. Modernitenin bir göstergesi olan simetrinin özellikle yapının plan ve cephesindeki yaklaşımlarla vurgulandığı görülmektedir. Osman Kavuncu Bulvarı üzerinde bulunan yapının batı yanında Kayseri İl Milli Eğitim Müdürlüğü, doğu ve kuzey yanlarında ise askeri lojmanlar bulunmaktadır. Doğu batı doğrultusunda dikdörtgen şeması olan yapı I plan tipindedir. Plan ve cephe yönünden simetrik olan binaya, güney cephenin ortasına yerleştirilmiş, dikdörtgen biçimli düz lentolu, 20 cm kadar çıkma yapan, üzerinde kemerli pencere yer alan dikdörtgen formlu bir kapıdan giriş yapılmaktadır. Giriş kapısının iki yanında yer alan pencereler, zemin katta düz lentolu iken birinci katta basık kemerli forma dönüşmüştür. Birinci katta, güney cephenin doğu ve batı kanatlarında bulunan ve dışarı çıkma yapan mekanlarda simetriyi kıran, sivri kemerli, ortadaki pencerenin daha büyük olduğu üçlü pencere dizileri bulunmaktadır. Doğu ve batı cephelerde, zemin katta dikdörtgen, birinci katta basık kemer formlu pencere dizileri yer almaktadır. Zaman içerisinde yapılan restorasyonlarla iç mekan düzeninde büyük değişiklikler olmuştur. Okul arşivinden alınan ve tarihi net olarak bilinmeyen planlarda, yapının batı cephesinde okuldan bağımsız olarak kullanılan ve yine batı cephesinden girişi olan mekanlar olduğu görülmektedir. Ancak günümüzde bu giriş kaldırılmış, batı cephesinde bulunan mekanlara yapının içinden geçiş sağlanmıştır. Bu mekanlar, zemin katta yönetim birinci katta ise sınıf olarak kullanılmaya başlanmıştır. Oluşturulma tarihi bilinmeyen planlarda; zemin kat ile birinci katı birbirine bağlayan merdiven kovasının altından kuzeyde yer alan bahçe için giriş kapısı yer almaktadır.

26 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

27


KONYA

KONYA

Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu

İsmet Paşa İlkokulu

Emine Banu BURKUT

Meryem ALAGÖZ

| Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi

| Necmettin Erbakan Üniversitesi

Dönemin valisi İzzet Bey’in isteği üzerine mimar Alman Leno bu eğitim yapısını projelendirmiştir. Yapının temeli 15 Ağustos 1926 tarihinde atılmış, inşaat süreci 1927’de sona ermiş ve hemen akabinde okul eğitim ve öğretim hayatına başlamıştır. Yapı, o yıldan 1995 yılına kadar “Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu” ismiyle hizmet vermiştir. 2006 - 2012 yılları arasında, ilkokul eğitimi sona erip lise eğitimine devam ederek “İmkb Gazi Mustafa Kemal Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi” olarak varlığını sürdürmüş, 2012 yılından günümüze kadar “Karatay Milli Eğitim Müdürlüğü” olarak kullanılmıştır. 2015 yılı içerinde müdürlük taşınmış, bina atıl kalmıştır. Böyle tarihi önemi olan bir binanın fiziksel durumu aslına uygun bir şekilde iyileştirilerek hak ettiği duruma geleceği temenni edilmektedir. Bina, Cumhuriyet Dönemi Modern yapılarının önemli örneklerinden bir kentinin ve İç Anadolu’nun nadir modern yapı örneklerinden olan yapı, tarafından tasarlanmasına karşı I. Ulusal Mimarlık Akımı’nı en iyi şekilde Modern yapı örneği olarak tescillenmiş olan yapı güçlü kimliği ile yapıldığı değişen fonksiyonlara cevap vererek varlığını sürdürmektedir.

tanesidir. Konya Alman mimarlar özetlemektedir . tarihten bu yana

İsmet Paşa İlkokulu, Konya ili, Karatay İlçesi, Nakipoğlu Mahallesi, Sarı Hafız Sokakta yer almaktadır. Yapı, konumu itibariyle Konya’nın kent merkezinde tarihi ve turistik alanların yakınında bulunmaktadır. Konya Alâeddin tepesi ve Mevlana müzesini birbirine bağlayan Mevlana cad. ile bağlantılı İstanbul Cad. üzerinde bulunmaktadır. Yapının etrafında günümüze ait sivil yapılar ve çarşılar bulunmaktadır. Konya ve ilçelerinde Erken Cumhuriyet dönemine ait ilkokullardan birisidir. Diğerleri Hakimiyeti Milliye İlkoğretim Okulu, 23 Nisan İlkoğretim Okuludur. Plan şeması ve cephe karakteri ile nitelikli bir mimariye sahiptir. Ayrıca kentte yaşayan toplum için bir kentsel bellek öğesidir. Bu nedenle yapı, kültürel, mimari, tarihsel ve toplumsal açıdan öneme sahiptir. Özgün yapı 1927 yılında eğitim yapısı amacıyla Alman LENC firması tarafından inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı kagir bina bodrum + 2 katlıdır. Su basman kotundaki döşeme izi cephede görülmektedir. Yapının cephesi ve planı simetrik bir düzende tasarlanmıştır. Yapının ön cephesi caddeye bakmaktadır. Giriş kapısı ortada bulunmakta, her iki yanında ikişer pencere bulunmaktadır. Pencereler sivri kemerlidir. Kapı ve pencere kenarlarında silmeler bulunmaktadır. Yapı taş malzemeden kagir tekniğinde inşa edilmiştir. Üst katı ahşaptır. Tavan, taban, kapı ve pencere doğramaları ahşaptır. Eğitim ve Öğretime 10 Eylül 1927 de başlamıştır. 1945 yılında Kız Sanat Enstitüsüne verilmiştir. 25 Aralık 1961 tarihinde öğretmen ve öğrencileri de 16 yıl aradan sonra kendi binasına geri dönmüştür. Yapının üst katının ahşap olması sebebiyle 1978 yılında Milli Eğitim Müdürlüğü’nce büyük bir onarım programına alınmış ve geniş çaplı bir onarım yapılmıştır. Milli Eğitim Müdürlüğü’nce1978 yılında yapılan büyük onarımdan bu yana eğitim kurumu olarak aslına uygun hizmet vermektedir. Okul binası 540 m2 dir. Okul bahçesi 1964 ve 1985 yıllarında yol genişletmesi sebebiyle iki sefer istimlâk edilip küçülmüştür. Bahçenin bina alanı ile birlikte bugün ki alanı 3100 m2 dir. Bina dışında kalan alan ise 2560 m2 dir. 1 derslik bulunmaktadır. Üst katı ahşaptır. Yapı Anıtlar kurulundan tescillidir. Yapının cephe, plan ve pencere düzeni hem II. Meşrutiyet döneminde ve hem de Cumhuriyetin ilk on yılında il ve ilçelerde sıkça uygulanan bir tip projedir. Bu tip proje, inşa edileceği yerleşimin ihtiyaçlarına göre zaman zaman büyütülmüş veya küçültülmüştür. İnşaat bütçesinin olanaklarına göre farklı cephe düzenlemeleriyle inşa edilmiştir. Erken Cumhuriyet dönemi ilkokul binaları özelliklerini taşıması açısından önem taşımaktadır.

28 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

29


KÜTAHYA/SİMAV Naşa İlkokulu Binasi

Enise HATİPOĞLU | Dokuz Eylül Üniversitesi

Naşa İlkokul binası, cumhuriyetin ilk yıllarında Gazi Okulları Planı kapsamında Simav’ın Naşa Beldesi’nde hazırlanan bir projedir. Simav Kaymakamı Cavit Bey’in kararı ile 1926 yılında yapımına başlanmıştır. Yapıda Dede Manço, Angola, Dimitri isimli Bulgar taş ustalarının çalıştığı bilinmektedir.1928 yılında inşası bitirilerek eğitime başlanmıştır.1999 yılında okul yeni binasına taşındığı için Naşa İlkokulu binası eğitim işlevini yitirmiştir. 2007 yılında çıkan bir yangında yapının koridor mekanının ahşap tavan kaplamasının bir kısmı yanmıştır. Yapı 2011 yılında Naşa Beldesi Belediyesi’ne tahsis edilmiştir. Naşa Belediye binası olarak kullanılması için Rölöve çalışmalarına başlanmıştır.Yapı restorasyon aşamasındadır. Yapının duvarlarında kaba yontu taş kullanılmış, ahşap karkas sistemli olarak inşa edilmiştir. Bahçe kapısından girildiğinde yapıya kadar uzanan beton yol ile karşılaşılır. Yol kotundan (-0,97) 5 basamakla +0.01 kotundaki kemerli giriş kapısına ulaşılır. Kemerli giriş kapısı koridor mekanına açılır. Zemin katta beş adet derslik, birinci katta öğretmenler odası ve üç derslik bulunur. Zemini şaplı ve duvarları boyalıdır,güneybatı duvarındaki giriş kapısının her iki yanında birer tane basık kemerli pencere bulunmaktadır.Kuzeybatı duvarında sonradan bölünerek oluşan derslik mekanlarına geçişi sağlayan kapı bulunmaktadır. Dersliklerin döşemesi ve tavanı ahşap kaplamadır, döşemeleri muhdestir.Bu mekanlarda basık kemerli pencereler bulunmaktadır. Kuzeydoğu duvarında ocak, kuzeybatı duvarında muhdes ahşap dolap bulunmaktadır. Birinci kattaki koridorun kuzeybatı duvarında bulunan açıklıktan; güneybatı duvarında iki, kuzeybatı duvarında dört, kuzeydoğu duvarında iki olmak üzere toplam sekiz sivri kemerli pencere bulunmaktadır. Güneydoğu duvarında bir ve güneybatı duvarında iki tane olmak üzere toplam üç tane sivri kemerli pencere bulunmaktadır.Yapının zemin katında basık kemerli pencereler ve kemerli giriş kapısı; birinci katta ise sivri kemerli pencereler ile sivri kemerli balkon kapısı bulunmaktadır. Cephede kapı ve pencereleri çevreleyen sıva söveler ile açıklıklar vurgulanmıştır.Yapıyı yatayda bölen sıva kat silmeleri bulunmaktadır.Yapının iç mekanlarında kıtıklı sıva kullanılmıştır. Yapının bahçesinin güneydoğu köşesinde delikli tuğla ile sonradan yapılan altı adet tuvalet vardır. Çatısında halk arasında tabir edilen ‘’kara kiremit’’ alaturka kiremit kullanılmıştır. Marsilya kiremit alaturka kiremitle değiştirilmiştir. Yapı mimari karakteri bakımından nitelikli bir yapıdır. Beldede yapılan ilk okul yapılarından biri olduğu için kentsel bellekte bir öneme sahiptir. Bu özellikleri de göz önüne alınarak belediye binası kullanımı için yeniden işlevlendirilmesi söz konusudur.

30 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

UŞAK Uşak Lisesi B Blok

Sıdıka ÇETİN Elvan KUMTEPE | Süleyman Demirel Üniversitesi Cumhuriyet dönemi eğitim yapılarından biri olan Uşak Lisesi B Blok Binası Uşak için önemli kentsel bellek ögelerinden biri olma niteliği taşımaktadır. İnşasına 1940 yılında başlanmış olan eğitim yapısı 1950 yılında tamamlanıp eğitime açılmıştır. Günümüze kadar eğitim yapısı olma niteliğini kaybetmeyen yapı 1950-1967 yıllarında Uşak Lisesi, 1967-2004 yıllarında Besim Atalay İlköğretim Okulu, 2004-2010 yıllarında Uşak Anadolu Lisesi ve son değişiklikle 2010 yılından itibaren de Uşak Lisesi ismine yeniden dönmüştür. Yapıda aktif olarak kullanımda olan ana giriş kapısı ve anasınıfı girişi bulunmaktadır. Zemin kata ana girişten 5 basamaklı bir merdiven ve sonradan eklenen engelli rampası ile giriş yapılabilmektedir. Merdiveni karşılayan ana giriş aksının solunda, yönetime dair müdür yardımcısı odası ve binaya sonradan eklenmiş, giriş holü ile mutfağı bulunan, anasınıfı bulunmaktadır. Giriş aksının sağ kısmındaki bölümde ise biri hizmetli odasından dönüştürülmüş 9 adet derslik, rehberlik odası ve ıslak hacim mekânları bulunmaktadır. Birinci katta da aynı aksın solunda 8 adet derslik, idare odası, ıslak hacim mekânları ve öğretmenler odası bulunmaktadır. Aksın sağında ise kantin ve önceden kütüphane olarak tahsis edilmiş mekânlarda yer alan Avrupa Birliği Proje Birimi ve deposu bulunmaktadır. Bodrum katta da 5 adet depo ve ısıtma sisteminde yapılan değişiklik ile eklenmiş kömürlük bulunmaktadır. Bodrum, zemin ve birinci kattan oluşan binanın yapım sistemi yığmadır ve taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Cephede yapım malzemesi olan taş, özgünlüğünü yitirerek sıva ve boya işlemleri geçirdiğinden artık okunamamaktadır. Mevcut cephede ise subasman kotu bölümünde koyu renk boya kullanılmış geri kalan kısımlarda da açık ve koyu renkli tonda şeritlerle belirli bir düzende cephe boya uygulaması yapılmıştır. Yapının pencere boşluğu düzenleri zemin ve birinci katta aynı şekilde ve büyüklükte devamlılık göstermektedir. Derslikler dışında yönetim ile ilgili birimlerin olduğu bölümlerde birer pencere bulunan okul binasında okul binasına ait derslik birimlerinde ve ana sınıfında üçer adet pencere boşluğu bulunmaktadır. Bodrum katta ise sadece ana giriş ve yönetim bölümlerinin olduğu alanlarda pencere boşlukları bulunmaktadır. Ahşap olan çerçeveler tahrip olması nedeniyle yerini çift camlı pencerelere bırakmıştır. Uşak Lisesi B Blok Binası’nda ana giriş ve yönetim biriminin olduğu bölüm cephesinde lineer cephe anlayışı kırılıp çıkıntı oluşturulmuş, giriş bölümü içe doğru çekilmiş ve zemin kat sıfır kotundan yukarda tutularak merdiven ile giriş sağlanmıştır. Birinci katta ana giriş kapısına denk gelen kısımda balkon yapılarak dönemsel bir dokunuş ile giriş daha vurgulu, tanımlı ve davetkâr hale getirilmiştir. İşlev değişikliğine gidilmeden günümüze kadar gelen Uşak Lisesi B Blok Binası kullanım ve günümüz gereksinmeleri ve kullanıcı nüfusunun artışı ile çeşitli bakım onarım ve tadilat gibi elzem müdahaleler geçirmiştir. Yapılan tetkikler ile yakın çevresindeki sonradan yapılan eğitim yapılarının aksine, yığma taş sisteme ile inşa edilen Lise binası depreme dayanıklı olduğuna dair sonuçlara varılmış ve bu sayede güçlendirmeye gidilmemiştir. Dönem yapısı niteliği taşıması nedeniyle koruma altında olan bina, özelliğini ve niteliğini yitirdiği düşüncesi ile koruma kararına belediye tarafından itiraz edilip çevresindeki birçok yapıyı kapsayan geniş bir alanda yıkım kararı çıkartılmıştır. Toplumsal ve kentsel bellek niteliği taşıyan yapı son dönemdeki bilinçsiz kararlarla yıkılarak yerine belleksiz yapılaşmanın olduğu günümüzde kaçınılmaz bir sonla karşı karşıyadır. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

31


YÖNETİM YAPILARI / YERLEŞKELER


ANTALYA Alanya Arkeoloji Müzesi

Nihan Özdemir | Hacettepe Üniversitesi Türkiye’de 1960-1970 arası, 1961 Yasası’nın kültürel gelişmeleri ön plana çıkardığı, kalkınma planlarıyla turizmin desteklendiği bir dönemdir. Antalya-Mersin Karayolu’nun açılmasının da etkisiyle turizm, Alanya’da 1950’lerin sonunda gelişmeye başlamış ve en önemli iş kolu haline gelmiştir. Alanya’da, bu doğrultuda iki önemli gelişme olmuştur, bunlar: Turizm için doğal kaynaklardan yararlanma ilkesinin ortaya çıkışıyla Damlataş Mağarası’nın ünlenmesi ve müzelere yapılan teşvik kapsamında 1967 yılında Alanya Arkeoloji Müzesi’nin inşa edilmesidir. Saray Mahallesi’nde yer alan bu iki yapı, 1.derece sit alanı olan Alanya Kalesi’nin yolunun başlangıcında konumlanmaktadır. 1962’de Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nca çekilmiş bir fotoğrafta, müzenin arazisi ve çevresi yoğunlukla ağaçlık alanlar ve tarım arazilerini içermektedir. Kentleşmeye uygun olmayan kıyıya yakın bu alanla Kleopatra Plajı arasında betonarme hiçbir yapı görülmemektedir. Alanya Arkeoloji Müzesi, bulunduğu alanda modernliğin simgesi olan bir yapı haline gelmiştir. Tarihi M.Ö 1200’e dayanan Alanya şehrinin müzesi, daha sonraki yıllarda yapılmış olan Alanya Kültür Merkezi’nin yanındadır. Müzenin projesi Anıtlar Yüksek Mimarı İhsan Kıygı tarafından çizilmiş ve 1960-1970 yıllarında 11 farklı şehirde uygulanmasıyla tip müze projesine dönüşmüş bir uygulamanın örneğidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlatılan bu proje, ihtiyaçlar doğrultusunda, sırasıyla Yalvaç (1965), Alanya (1967), Erzurum (1968), Gaziantep (1969), Kayseri (1969), Sinop (1970) ve Edirne (1971)’de uygulanmıştır. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı depolarda bekletilen tarihi eserlerin sergilenmesi ve korunması için yapılan yapı, Alanya Müze Müdürlüğü olarak da kullanılmaktadır. Yapının yeni mekanlara ihtiyaç duymasıyla, 2011’de Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan proje doğrultusunda yapının iç mekanları belirlenen temalara göre yenilenmiş ve ek yapılar yapılmıştır. Arkeoloji ve etnografya eserlerini barındıran müze, etnografya eserlerinin Atatürk Evi Müzesi’ne taşınması ve yenilenmesiyle 2013 yılında arkeoloji müzesi olarak yeniden açılmıştır.Yapı farklı yükseklikte ve genişlikte bloklardan ve yarı açık sergileme alanından meydana gelmiştir. Girişin bulunduğu en yüksek kütle, bosajlı taş kaplamalar ile vurgulanmıştır. Kaplamalar simetrik olarak bloğun iki yan cephesinde boşluklar içeren örüntülerle yer alır. Güneybatı cephesinde bulunan dikdörtgen yarıkta yer alan pencerelerin birçoğu iptal edilmiştir. 2011’deki yenilenme sürecinde birtakım temalara göre sınıflandırılmış olan eserlerin, bu temalar doğrultusunda sergilenmesi amacıyla yapıda bazı duvarlar yıkılmış ve sergileme üniteleri ve aydınlatma elemanları değiştirilmiştir. Bu haliyle asıl müze binası, depo işlevinde kullanılan bodrum kat, karşılama odası, çocuk etkinlik odası, sergileme salonlarının bulunduğu zemin kat, idari mekanların bulunduğu birinci kattan oluşur. Yapının kullanım alanı 4.200 m2 olup bu alanın 550 m2’si kapalı sergi salonudur. Betonarme yapının girişinde 4 sütun bulunmaktadır ve revaklı sergileme alanında da bu sütunlar devamlılık göstermektedir. Giriş cephesinde görülen ritmik pencereler dahil, bahsi geçen diğer örnekleriyle neredeyse aynı cephelere sahiptir. Diğer örneklerden daha yoğun kullanılan bir bahçesi olduğu söylenebilir. Bunun sebebi revaklı yarı açık sergi alanının ve bahçedeki sergi mekanlarının her mevsim kullanılmasına elverişli iklim koşullarıdır(Söz konusu revak tip projenin uygulandığı Sinop Müzesi’nde iklim koşulları nedeniyle iç mekanla birleştirilmiş ve kapalı bir hacme dönüştürülmüştür). 2011’de yapılan düzenlemelerde yapının bahçesine 3 ek yapı eklenmiştir. Bunlar kafeterya, wc, güvenlik kulübesi ve çok amaçlı salonu içerir. Ayrıca yapının bahçesinde lojman da yer almaktadır. 34 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

BALIKESİR Burhaniye Eski Hükümet Konağı

Hatice UÇAR | Balıkesir Üniversitesi Yapı Balıkesir İli’nin Burhaniye İlçesi’nde Koca Cami Mahallesi, Hürriyet Caddesi No: 45 de ve ticari çekirdeğin içinde yer alır. Hükümet Konağı’nın bu cadde üzerinde inşa edilmesi sakinlerin kolay ulaşabilmesi düşüncesiyle olsa gerek. Yığma sistemde inşa edilen kagir yapı bodrumlu ve iki katlıdır. İlçe sakinlerinin sözlü ifadelerinden 60 yıl önce inşa edildiği bilinmektedir. Özgün konumuyla günümüze gelemeyen yapının gerek plan şemasında, gerek cephe düzeninde Cumhuriyet Dönemi Mimarlığının özelliği olan simetrik bir düzenlemenin hakim olduğu gözlenir. Cumhuriyet’in ilanından sonra Cumhuriyet Türkiye’sinin yeniden imarı kapsamında Ankara’da hazırlanan ilçe tipi Hükümet Konağı tip projesi uygulanarak inşa edilmiştir. Bodrum katın beden duvarları taş duvar örgüdür. Giriş kat ve üst katta duvarlar harman tuğladır. Giriş kattan üst kata ulaşımı sağlayan merdiven üç kolludur. Merdiven kovasının orta aksı üzerinde tasarlanan düz merdiven koluyla giriş kattan önce ara sahanlığa ulaşılır. Sahanlıktan üst kata merdiven kovasının iki kenarında yer alan birer düz merdiven kolu çıkılarak ulaşılır. Giriş kattan bodrum kata merdiven kovasının sağ tarafında tasarlanan düz ve tek kollu bir merdiven ile ulaşılır. Modernizm ile yapılarda karşılaştığımız üç kollu merdiven bu yapıda giriş holüne ve üst kat koridoruna zengin bir görünüm kazandırmıştır. Esas girişi Hürriyet caddesinden verilen ve çevresi taş duvar ile sınırlanmış bir arsa içinde konumlanan Hükümet Konağı’na birkaç mozaik basamaklı merdiven çıkılarak önce bir sahanlığa ulaşılır. Buradan çift kanatlı demir kapıdan girilen büyük hole girişin karşısında tasarlanan üç kollu merdiven hakimdir. Hol merdiven kovasının önünde artık bir koridor haline gelir. Merdiven kovasının sağında ve solunda devam eden her iki koridorun iki uzun kenarında karşılıklı olarak tasarlanan büro mekanlarıyla simetrik bir düzenleme sergileyen plan şeması Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı’nın özelliğini yansıtmaktadır. Giriş holünde ara sahanlığa bağlanan merdiven kolunun iki kenarında yer alan birer koridor aracılığıyla arka cephe duvarında ve giriş aksı üzerinde tasarlanan bir kapıyla arka cepheden de Hükümet Konağı’na ulaşım sağlanmıştır. Giriş katın plan şemasının bodrum katta ve üst katta aynen tekrarlandığı gözlenir. Her iki katta da plan şeması giriş katta karşılaştığımız koridor ve iki uzun kenarında karşılıklı olarak tasarlanan büro mekanlarından oluşmaktadır. Giriş holü bu iki katta koridordan bir kapı ile girilen ayrı mekana dönüşmüştür. Üst katta Kaymakam Odası olarak işlev gören bu mekan dış cephe duvarı önünde tasarlanan şeref balkonu ile sonlandırılmıştır. Cephelerde simetrik bir düzende oluşturulan ileri –geri şeklindeki kütle hareketleri ile cephelerde oluşacak monotonluk önlenmiştir. Ayrıca cephelerin tamamında subasman kotuna kadar çıplak taş duvar olarak devam eden bodrum katın beden duvarları ile yalın subasman silmesi ve cephelerin tamamında tekrarlanan dikdörtgen biçimli pencereler cepheyi süsleyen başlıca ögelerdir. Ön cephede cephenin orta aksı üzerinde üst katta yer alan şeref balkonu ile giriş katta aynı aks üzerinde bulunan giriş kapısı, sahanlık ve mozaik merdiven bu cepheye zengin bir görünüm kazandırmıştır. 2015 Yılı Temmuz Ayı’nda tamamlanan yeni Hükümet Konağı’na taşınılması nedeniyle günümüzde atıl durumda kalan ve Cumhuriyet Dönemi’nin kamu binası olan bu kültür mirasımızın restore edilerek özgün plan şemasına kavuşturulması ve uygun bir işlev verilerek gelecek kuşaklara aktarılması gerekmektedir. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

35


BOLU Orman Genel Müdürlüğü Sema YILDIZ Songül ŞİRİN Zehra ÜNALDI Zeynep Başak TURUNÇ

|Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Yapı günümüzde Bolu Merkezinde Karamanlı mahallesi Hastane caddesi üzerinde bulunur. Caddenin etrafı sağlık yapılarıyla(İzzet Baysal Doğumevi ve Çocuk hastanesi, Özel Fatma Hatun hastanesi) donatıldığından hastane caddesi ismini almıştır. İşlek bir cadde üzerine konumlandırılan yapı Eğitim yapısı olan Sakarya İlkokul u ile kentsel meydan özelliği taşıyan Anıt parka yakınlığı ile kentle olan bağlantısını güçlendirmiştir ve kentin tarihi dokusu olan Taşhan ile bağlantısı bulunmaktadır. Bina 1960-1962 yılları arasında A formunda tasarlanan ve yapımı tamamlanan yapı; bodrum + zemin + 1 kattan oluşmaktadır. Her katta farklı işlevlere hizmet veren birimler bulunmaktadır. Bodrum katta genellikle arşiv, depo, anbar ve tesisat ile ilgili birimler bulunmaktadır. Zemin ve 1. Katta daha özel olarak tanımlayabileceğimiz odalar bulunmaktadır. Yapının kanatları toplum-idari işleri için, başı ana idari işlem merkezi olarak, ortası ise kanatlar arasındaki geçişleri sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Yapının iç avlusu çalışan görevliler için düzenlenmiş olup bu avlu sayesinde binanın tüm cepheleri güneş ışığından faydalanmaktadır. Odalar işlevlerine göre tasarlanmış ve metrekareleri ihtiyaca göre belirlenmiştir. Genel olarak personel odaları 12-15-20 m2 olarak, idari-yönetici odaları ise 25-30 m2 olarak tasarlanmıştır. Bina cepheleri II. Ulusal Mimarlık dönemin özellikleriyle uyuşmakta; pencere düzenleriyle, girişteki kat boyunca devam eden çıplak sütunlarla ve hafif taşkın sütun çıkmalarıyla cephe hareketini güçlendirmiştir. Binanın kanatlarında aynı pencere düzeni kullanılırken giriş cephesinde sütunlarla desteklenen pencere sistemi vurgulanmıştır. Yani ana cephe yan cephelere göre daha vurguludur. Bina iç dolaşımındaki geçişler mimari eleman olan kemerlerle bezenmiştir. Betonarme karkas sisteme sahip olan bina Alman serpme sıvasıyla inşa edilmiştir. Yapının daha önceki renk ve detayları bilinmemektedir. Yapının şimdiki halinde ise avluya bakan cephelerdeki sınırlı dikey sütunlarda beyaz renk, pencere doğramalarında ahşap tercih edilmiştir.

BURSA Osmangazi Kaymakamlığı (Haşim İşcan İlkokulu) Bengisu ÖZKILAVUZ Sait TÜRKAN | Uludağ Üniversitesi

Bursa’nın merkez ilçelerinden Osmangazi’de, Altıparmak Mahallesi’nde, Altıparmak Caddesi üzerinde bulunan günümüzdeki adıyla Osmangazi Kaymakamlığı 1948 yılında o zamanın valisi Haşim İşcan tarafından yaptırılan bir ilkokul binasıdır. Daha sonrasında sırasıyla Bursa Eğitim Enstitüsü Fen ve Edebiyat Bölümleri (1958), Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi (1971) ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne ev sahipliği yaparak eğitim işlevini kaymakamlık olana kadar korumuştur. Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 1918 sayılı kararı ile 1986 yılında 324A envanter numarasıyla “Haşim İşcan İlkokulu” adıyla tescillenmiştir. Bursa’nın merkezinde önemli odak noktalarından olan Atatürk Stadyumu ve Zafer Plaza’yı birbirine bağlayan aks üzerinde bulunan yapı yoğun araç ve yaya trafiği olan cadde üzerinde bahçesiyle bir toplanma alanı oluşturmaktadır. Bodrum kat üstüne zemin + 2 kat olarak planlanan bu yapı betonarme yapım sistemiyle inşa edilmiştir. İlçe Emniyet Müdürlüğü’yle birlikte kullanılan bu kaymakamlık binası bezemelerden arınmış revaklı cephe düzenlemesiyle Altıparmak Caddesine hizmet vermektedir.Haşim İşcan İlkokulu olarak yapıldığı dönemde bina 13 derslik, 4 idari personel odası, 1 öğretmenler odası, 1 jimnastik salonu ve 1 çok amaçlı salon olarak tasarlanmıştır. Bu mekanlar dışında binada, cepheye de karakter veren kemerli açık teneffüs alanı ve 2. katta bulunan uzunca bir balkon bölümü çözülmüştür. Daha sonrasında İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi olduğunda 2. kattaki derslikler ikiye bölünerek akademik personel için oda haline getirilmiştir. Bu şekilde derslik sayısı azalan yapıya içinde dersliklerin bulunduğu, bodrum kat üstüne zemin + 4 kattan oluşan bir ek bina inşa edilmiştir. Aynı zamanda balkon bölümü, cephe karakterine benzer cam panellerle kapatılmıştır. Günümüze baktığımızda kaymakamlık ve emniyet müdürlüğü olarak kullanılan binada, diğer dersliklerin de birçoğunun bölünerek personel odaları olarak kullanıldığı görülmektedir. Arka bahçesinde inşa edilmiş olan ek bina uzun süre Defterdarlık Ek Hizmet Binası olarak kullanılmış ve 2015 yılında yıkılmıştır. Yapının seneler içinde işlevle birlikte planı değiştiği gibi, kullanılan iç mekan malzemeleri de her dönemde değişikliğe uğramıştır. Özellikle duvar, döşeme kaplamaları ve kapılar çok fazla çeşitlilik göstermiştir. Osmangazi Kaymakamlığı’nın mimari karakterine baktığımızda aksiyel ve simetrik plan şeması, kemerli cephesi ve yükseltilmiş anıtsal girişiyle I. Ulusal Mimarlık Dönemi özellikleri göstermektedir. Fakat tüm bunların aksine bu dönemde görülen kolon, kolon başlığı, kemer, kapı, pencere gibi mimari öğelerde; özellikle de cephe tasarımında geleneksel Selçuklu, Osmanlı, İslam mimarlığından seçilmiş biçimler bu yapıda görülmemektedir. İnşa edildiği tarihe bakıldığında içinde bulunduğu II. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin de mimari özelliklerinin bir kısmına bu yapıda rastlanmaktadır. Özellikle bezemelerden arınmış olması, arka cephesindeki betonarme güneş kırıcıları ve balkonuyla Batı mimarisinin etkisini yansıtır ve II. Ulusal mimarlık dönemine yaklaşır. Dolayısıyla Osmangazi Kaymakamlığı (Haşim İşcan İlkokulu) I. Ulusal ve II. Ulusal Mimarlık Dönemleri arasında geçiş özelliği taşıması sebebiyle büyük önem taşımaktadır.

36 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

37


BURSA Setbaşı Vergi Dairesi

Elif ACAR BİLGİN, H. Ceren DUMAN |Uludağ Üniversitesi

Setbaşı Vergi Dairesi, Osmangazi İlçesi, Kayhan Mahallesi, Atatürk Caddesi, No:10 adresinde, 4306 ada 9 parselde bulunmaktadır. Yapı, Bursa eski kent merkezi yakınında, Bursa’da ilk apartmanlaşmanın başladığı bölgede yer almaktadır. Ulucami’den, Cumhuriyet Alanı ve Setbaşı/Gökdere bölgesine uzanan, hem Osmanlı hem Cumhuriyet Dönemi yapılarının yer aldığı Atatürk Caddesi’nin üzerindedir. Yapının kuzeyinde Kayhan Mahallesi, kuzey doğusunda Setbaşı ve Irgandı köprüleri, bir sivil mimarlık örneği olan Şehir Kütüphanesi ile Atatürk Caddesi’nin güneyinde Nasuhpaşa Hamamı bulunmaktadır. Bina, günümüzde Setbaşı Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından kullanılmaktadır. Setbaşı Vergi Dairesi, dönemin valisi ve belediye başkanı olan Haşim İşcan tarafından yaptırılmış, inşaatı 1948-1950 (?) yılları arasında tamamlanmıştır. Tescilli anıtsal eser olan betonarme yapı bodrum+zemin+2 kat olmak üzere 4 katlıdır. Bodrum kat dâhil toplam 3280 m2 alana sahiptir. Köşe parsele yerleşen yapı “V” plan şemasına sahip olup köşede eğrisel bir formla birleşmektedir. Eğrisel güney cephesi zemin katta içeri çekilerek oluşturulan kolonatlı girişe yoldan 5 basamaklı bir merdivenle ulaşılmaktadır. Giriş cephesinde betonarme kolonlar arasında 3 adet çift kanatlı ahşap kapı bulunmaktadır. Pencerelerin en boy oranları geleneksel konutların pencere oranlarına anımsatmaktadır. Tescil tarihinden önce, binanın kuzeye bakan arka cephesine V kollarının yarısına kadar, bodrum+zemin kat hizasında 2 katlı, oval biçiminde bir betonarme ek yapılmıştır. Sonradan eklenen bu bölümlere geçişi sağlamak için ana binanın duvarları açılmıştır. Ayrıca, bodrum kat seviyesine bir de yemekhane bölümü eklenmiştir. 2006 yılında çatının formu değiştirilmeden özgün malzeme ile onarılmış, oluk tamiri yapılmıştır. Ayrıca, bina içinde boya yapılmış, kalorifer ve su tesisatı değiştirilmiş, tuvaletler yenilenmiş, yönetim odalarına laminant parke yapılmıştır. Çift kasalı ahşap pencere doğramaları yine çift kasalı fakat ahşap görünümlü PVC doğramalarla yenilenmiş, klima cihazları ön ve yan cepheden algılanmayacak şekilde arka cephelere yerleştirilmiştir. Birinci Ulusal Mimarlık Akımı döneminin anıtsal yönü ağır basan, taş kaplama, simetriye önem veren büyük boyutlu yapılar gibi yaklaşımları Setbaşı Vergi Dairesi binasında da görülmektedir. Bu özellikleri, geniş saçakları, cephe düzeni, pencere oranları ve yapıldığı dönem itibariyle II. Ulusal Mimarlık Akımı’nı temsil eden bir örnek olup her iki dönem arasında geçişi yansıtmaktadır. Betonarme sisteme inşa edilen binanın dış cephesi taş kaplamadır. Yapısal ve strüktürel herhangi bir sorunu olmayan yapı, geçirdiği bakım onarım çalışmaları ile yapıldığı tarihten günümüze vergi dairesi olarak kullanılmaktadır.

38 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

KIRKLARELİ Vize Hükümet Konağı

Soner YELER Şevket ERŞAN | Kırklareli Üniversitesi

Vize Hükümet Konağı, Kırklareli ilinin, Vize ilçesi, Devlet Mahallesi Atatürk Caddesi üzerinde, Cumhuriyet Meydanında, 25-26 pafta 4 ada 11 parsel üzerinde yer almaktadır. Erken Cumhuriyet Dönemi yapısı olan Hükümet Konağı’nın inşa edilmesine 1930 yılının ikinci yarısında, Trakya Genel Müfettişi Kazım Dirik’in desteğiyle karar verilmiştir. 1940’lı yıllarda inşası tamamlanan bina öncelikle “Vize Halk Evi” olarak, 1950’li yıllardan 1986 yılına kadar da Hükümet Konağı olarak kullanılmıştır. Bu dönemden sonra binanın farklı kamu kuruluşlarına tahsisi söz konusu olsa da, herhangi bir kullanımı olmamıştır. Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 20.04.1990 tarih ve 646 sayılı kurul onayı ile tescillenen bina, 2000 yılında Trakya Üniversitesi’nin hazırlamış olduğu restorasyon projesi ile yeniden kullanıma açılmıştır. Binada 2006 yıllına kadar eğitim ve öğretim devam etmiştir. Günümüzde “Vize Adliyesi” olarak tahsis edilmesi beklenen binanın bu kullanımı için Adalet Bakanlığı ile görüşmeler devam etmektedir. Vize Hükümet Konağı, yaklaşık 700 m2 arsa alanında tamamen idari amaçlı planlanmıştır. Arsaya doğu-batı doğrultusunda yerleşen ve “L” biçimde olan bina bodrumlu ve iki katlıdır. Binanın üzeri kırma çatı ile örtülmüştür. Binanın ön ve arka bahçesi bulunmaktadır. Hükümet Konağı’na Cumhuriyet Meydanı’nın Atatürk Caddesi tarafına bakan kuzeydoğu yönünden girilmektedir. Ana giriş kapısı üst kat planında çıkma olarak yapılan bölümün altında yer almaktadır. Girişin her iki yanında yer alan odalar ile üst çıkmanın bulunduğu odanın duvarları yuvarlatılmıştır. Binanın arka girişi ise güneybatı yönündedir. Ana girişten kare biçimli bir hole ulaşılmaktadır. Bu holde, girişin hemen karşında zemin ve birinci katı birbirine bağlayan yekpare taş basamaklı döner bir merdiven ve tuvaletler, girişin sağında da 3 oda yer almaktadır. Holün devamında, bina biçimine uyumlu güneybatı yönü doğrultusunda uzanan “L” biçimli bir koridorun etrafında sıralanmış odalar bulunmaktadır. Zemin kat ve birinci katta toplam 22 oda bulunmaktadır. Bodrum kata bağlantı sağlayan merdiven tek kollu ve yekpare taş basamaklıdır. Bodrum kat yapının belli bir bölümünde planlanmış olup burada 3 oda bulunmaktadır. Hükümet Konağı, taş ve tuğla almaşık örgülü beden duvarlarına sahiptir ve tüm döşemeleri betonarmedir. Binanın uzun süreli kullanılmaması nedeniyle iç ve dış sıvalarda dökülmeler görülmektedir. Binanın kuzeydoğu duvarında bayrak asılması için bina cephesine sabitlenmiş betonarme direkler yapılmıştır. Bütün cephelerde, alt kat ve üst kat pencereleri dikdörtgendir. Pencerelerde, bodrum mazgalları da dâhil, üzeri sıvalı tuğla söve bulunmaktadır. Binanın diğer bir karakteristik özelliği ise normalden daha geniş saçakları bulunmasıdır. Vize Hükümet Konağı, Kırklareli ve ilçelerindeki Erken Cumhuriyet Dönemi’ne ait günümüze ulaşan nadir yönetim binalarından biridir. Plan şeması, cephe karakteri nitelikleri ile İkinci Milli Mimarlık Akımı’nın özelliklerine sahip olduğu görülür. Kentte yaşayan toplum için önemli bir kentsel bellek ögesidir. Bu nedenle bina, inşa edildiği dönemin ekonomik koşullarını, yönetim biçimini, mimari özelliklerini, malzemelerini ve yapım sistemini belgelemesi bakımından günümüzde korunması gerekmektedir. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

39


KONYA İl Milli Eğitim Müdürlüğü

Fatih SEMERCİ | Necmettin Erbakan Üniversitesi Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü Binası I. Ulusal Mimarlık Dönemi yapılarının önemli örneklerinden bir tanesidir. Daha önce eğitim binası olarak kullanılan yapı 1926 yılında Alman Leno firması tarafından inşaa edilmiştir. Hakimiyet-i Milliye Ortaokulu, 23 Nisan İlköğretim Okulu olarak faaliyet göstermiş olan yapı şu an İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak hizmet vermektedir. Yapı Konya Kent Merkezinde, Karatay ilçesinde, şehir merkezinde yer almaktadır. Konya Kentini eski yerleşim yerlerinden olan Eski Garaj mevkiinde bulunan yapı bulunduğu alanın en eski yapılarındandır. Çevresinde daha çok ticaret ve kamu mekanlarının yoğunluğu göze çarpmaktadır. Karatay Belediye Binası, Eski Garaj Otobüs Terminali, kentsel açık alan ve ticaret yapıları yapıyı çevreleyen komşu binalardır. Plan şeması dıştan koridorlu okul tipinde olup, bina giriş aksı doğrultusunda simetrik yapı özelliği göstermektedir. Yapı bodrum, zemin ve 1. Kattan oluşmaktadır. Zemin kat pencereleri ve giriş kapısında basık kemerler üst kat pencerelerinde sivri kemerler kullanılmıştır. Yapı kesme taştan yığma-kargir tarzın da inşa edilmiştir. Tüm detaylarıyla halen 1.Ulusal Mimarlık Üslubu’nun özelliklerini yansıtmaktadır. Üç katlı yapının köşeleri cephede öne çıkarılıp kitlenin her iki ucunda simetrik olarak vurgulanmıştır. Mekan tasarımı her üç katta aynıdır. Ana cepheye bakan pencereli koridora, ortada iki sınıf köşelerde birer sınıf, birer öğretmen odası/müdür odası ya da sınıf açılmaktadır. İl Milli Eğitim Müdürlüğü bodrum kat haricinde 2 kat olarak inşa edilmiştir. Yapı kesme taştan yığma-kargir tarzın da inşa edilmiştir Yapı, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 13.11.1982 gün ve 3861 numaralı kararıyla tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır.

KONYA Tekel Binası

Büşra ÖZAYDIN ÇAT | Kocaeli Üniversitesi Konya Tekel Binası Konya’da Mevlana Caddesi üzerinde yer almaktadır. Mevlana caddesi 19. Yüzyıldan itibaren geçirdiği değişiklikler ile Konya ilinin değişiminin ve gelişiminin izlenebileceği bir alan özelliği taşımaktadır. Caddede Konya ili için hem fiziksel hem de sosyal değişimin rahatlıkla okunabileceği bir örnek alan teşkil etmektedir. Cadde üzerindeki diğer nitelikli yapılar; Hayat Apartmanı, Merkez Bankası, Sanayi Nefise Mektebi, Mahkeme Hamamı, Vakıf İş Hanı, Yapıkredi Bankasıdır, Yapı Kredi bankası (Eski Osmanlı Bankası), Selimiye Camisi, İplikçi Camii ve Hükümet Konağıdır. 20. yüzyılın başları Osmanlı İmparatorluğu’nun girdiği ve mağlup olarak ayrıldığı 1. Dünya Savaşı’nın olduğu dönemdir. Bu dönemde Mevlana Caddesi üzerinde bulunan birçok mimari eser yanlış politikalar sonucu yıkılmıştır. Alaeddin Tepesi ile Hükümet Konağı arasında bulunan 9 medrese ve 2 cami yıkılmıştır. Mevlana Caddesi de bu dönemde açılmıştır (Kuştepe, 2011). Konya Tekel Binası Nalıncı Baba Türbesi’nin yerine inşa edilmiştir. Nalıncı Baba Türbesi, Mevlâna Caddesi açılırken bir kısmı kaldırımda ve yol kenarında kaldığı söylenmektedir. Dönemin belediye yetkilileri, Selçuklu dönemine ait bu tarihî binayı yıkmaya cesaret edememiştir. Duruma muttali olan Fahrettin Paşa, bir kısım asker ve belediye temizlik işçilerinden oluşturduğu gruba türbeyi bir gecede yıktırmış, duruma kimse ses çıkaramamıştır (Uz ve Doğan, 2010). Türbenin 25 Ağustos 1927 yıkımının ardından yerine Tekel Binası inşa edilmiştir. Konya Tekel Binası bodrum artı 3 kat olarak tasarlanmıştır. Binanın planında, koridorlar etrafında sıralanan odalar şeklinde düzenleme izlenmektedir. Yapının, cephelerindeki pencere düzenlemelerinde simetrik tasarımlar dikkat çekicidir. Zemin katta yer alan dikdörtgen kapı ve yuvarlak pencereler, benzer biçimde birinci katta da dikdörtgen pencereler ikili gruplar halinde kendi içinde simetriktir. Yapıyı yatay ve dikey simetri aksında kesen ve üst katlara çıkışı sağlayan merdiven boşluğu cephede yapıya kendine has bir özellik katmaktadır. Yapı zemin kattan itibaren üst katlara doğru daralan bir plan şemasına sahiptir. 2. katta zemin kattaki planın çok küçük bir bölümü devam etmektedir. Yapının ön cephesindeki ana giriş kapısın yanı sıra iki yan cephede birbirine simetrik iki kapı ve arka cephede de iki pencere açıklığı arasında yer alan bir kapısı daha bulunmaktadır. Yapım malzemesi betonarmedir. Yapıda pencere ve kapı doğramalarında ahşap malzeme olduğu tahmin edilmektedir.Günümüzde yapıda görülen eklemelerden biri zemin kattaki pencerelerde görülen demir parmaklıklardır. Bunu yanı sıra orijinalinde ahşap olduğu tahmin edilen doğramaların yerine günümüzde pvc doğramalar göze çarpmaktadır. Özellikle orijinalinde1. Katta görülen yatay kayıtlı pencereler günümüzde görülmektedir. Yapının yan cephelerinde Mevlana Caddesi’ne yakın tarafına birer kapı açılmış fakat daha sonra bu kapılar tekrar kapatılmıştır. Günümüzde bu izler rahatlıkla görülebilmektedir. Yapıda dikkat çeken diğer bir değişim ise yapının arka cephesinde 1. katta kütlenin geri çekilmesiyle oluşturulan terasın üstünün kapatılmasıdır. Tekel (Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürlüğü) çeşitli madde ve ham madde üretimi ve pazarlanması konusunda ülkemizdeki ihtiyacı gidermek adına 1862 yılında “inhisar” adıyla kurulmuştur. 1925 yılında tütün üretiminin millileştirilmesi ile birlikte üretim ve pazarlamanı yapılması ve ayrıca yönetiminin gerçekleşmesi amacıyla çeşitli yapılar yapılmıştır. Konya Tekel Binası bu yapılardan biridir. Konya Tekel Binası tarıma dayalı ekonomiye sahip Cumhuriyet öncesi dönemden sanayi ve endüstrinin temellerinin atıldığı bir dönem ürünüdür. Yapının bu dönemde Türkiye’deki mimarlık ortamında hâkim olan ulusal yerine uluslararası eğilimler benimsenmiş olarak, sadelik, ekonomi ve işlevsellik gibi kavramları çerçevesinde tasarlandığı söylenebilir. Bu kapsamda yapı gerek fiziksel yapısı gerek kullanımı açısından Cumhuriyet dönemi Türkiye’si için yeni bir durum önermesi nedeniyle değerli bulunmuştur.

40 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

41


KÜTAHYA/SİMAV

TEKİRDAĞ

Simav Kent Müzesi Binası

Süleymanpaşa Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü

Merve KARTAL | Dokuz Eylül Üniversitesi

Osmanbey İlk Mektebi, cumhuriyetin ilk yıllarında Gazi Okulları Planı kapsamında hazırlanan bir projedir. Yapı 1911 yılında yanan Simav hükümet konağının boş kalan arsasında Kaymakam Cavit Bey’in talimatıyla 1925 yılında inşa edilmeye başlanmıştır. Yapıda Dimitri, Andon ve Dede Manço isimli Bulgar ustalar ve Simav halkı imece usulü çalışmıştır.1926 yılında binanın inşası bitirilerek eğitime başlanmıştır. Okula, komutan İbrahim Ethem Akıncı’nın talimatı ile Kurtuluş Savaşı’nda önemli rol üstlenen müfreze komutanı Albay Osman Bey’in adı verilmiştir. Osmanbey İlk Mektebi’nin ismi, Osmanbey İlkokuluna dönüşmüş ve daha sonra okul Osmanbey İlköğretim Okulu adını almıştır. 2009 yılında meydana gelen deprem ile hasar alan okulda eğitim öğretime ara verilmiştir ve yapı 2010 yılında Kent Müzesi’ne dönüştürülmek üzere belediyeye tahsis edilmiştir. Yapı 19 mayıs 2011 depreminde hasar görmüştür. Okul mimarisi örneklerinden biri olarak yapısal görünümü ve kent müzesi olarak ilçenin bir arşiv ve sergi merkezi olması amaçlanan bu binanın onarılarak düzenlenmesi ve Kent Müzesi yapılmak üzere Kütahya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna 14.01.2011 tarih ve 781 sayılı kararı gereğince rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi onaylatılmıştır. 20.07.2013 tarihinde restorasyon çalışmalarına başlanmış ve 17.01.2014 tarihinde restorasyon çalışmaları bitirilmiştir. 30.03.2014 tarihinde Kent Müzesi olarak hizmete açılmıştır. Osmanbey ilkokulu dikdörtgen planlı, beşik çatılı, 2 katlı olarak inşa edilmiştir. Giriş katı ve üst katta ortadaki salonun her iki kenarında derslik ve odalar yer almaktadır. Giriş kattan üst kata geçiş ahşap bir merdivenle sağlanmaktadır.Tavan yüksekliği 5.05 metredir. Günümüzde çatı alaturka kiremitle kaplı olup ahşap eli böğründeler ile desteklenmektedir. Bina dış duvarları ahşap ve tuğla hatıllı yığma moloz taş ile yapılmıştır. Sivri kemerli pencerelerin kenarları tuğla sırası ile çevrelenmiştir. Dış cephe tamamen kazıma sıva tekniğiyle süslenmiştir. Ön cephede çini karo levhalarla süsleme yapılmıştır. Gazi Okulları Planı kapsamında Simav’da Cumhuriyet Dönemi’nde birçok okul yapılmıştır. Bu okullar içerisinde merkezi konumu,halkın belleğindeki yeri,mimari detayları ve fiziki boyutu açısından en önemli olanı Osmanbey İlk Mektebidir.

Tekirdağ ili Süleymanpaşa ilçesinde bulunan ve şu anda Süleymanpaşa Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü olarak kullanılan bina, yazılı kayıtlara göre Kurnalı’da yer alan eski Ticaret Borsası Binası’nın yetersiz kalması nedeni ile bu binanın yapımına karar verilmiştir. Bu kararda zahire depolarının ve eski iskelenin bu bölgede olması ve yükleme boşaltma işlemi için denize göre olan konumunun uygun olması etkili olmuştur. Çevrede yapılan incelemelerden sonra 24.04.1947 tarihinde Vali Burhanettin Teker tarafından binanın yapılacağı arsa ilan edilmiştir. 26.06.1947 tarihinde Yüksek Ticaret Bakanlığı inşaatın yapımı için onay vermiştir. İnşaatın avan projesi ve keşiflerinin tanzimi İl Bayındırlık Baş Memuru Hulusi Bensel tarafından yapılmıştır. 26.09.1947 tarihinde yapılan inşaat ihalesi sonucu inşaatın müteahhitliğini Müteahhit Yüksek Mimar Şemsettin Hakdiyen üstlenmiştir. Binanın yapımı için kontrollük hizmetleri de Hulusi Bensel tarafından üstlenilmiştir. Binanın temel inşası sırasında seans salonunda gereksiz kolonlar bulunduğu görülmüş bu nedenle proje tadilatı istenmiştir. Bu esnada binanın inşaatına 40 gün ara verilmiştir. Hazırlanan tadilat projesine göre bugün de görebileceğiniz giriş holü (eski seans salonu) kolonsuz hale getirilmiştir. Bina temeli yapımı esnasında Tekirdağ’da ilk defa iksa sistemi kullanılmıştır. Tadilat projesi kapsamında giriş holü ve galeri boşluğu etrafında yer alan kolonların ayakları 700 kg ağırlığında kurşun plakalarla kaplanmıştır. 1950 yılında inşaatı tamamlanan bina 1951 yılında hizmete açılarak Ticaret Borsası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kare formda olan binada girişte seans salonu, üzerinde galeri boşluğu ve boşluğu yan ve arka cephelerde saran iki kattaki odalardan oluşmaktaydı. 2007 yılına kadar küçük tamirat ve tadilatlar ile bu şekilde kullanılan bina, Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun onayladığı proje ile 2007 yılında sinema olarak restore edilmiştir. Restorasyon projesinde ve uygulamada yan ve arka cephede konumlanan birimler (odalar) arasındaki bölücü duvarlar kaldırılmış, sinema salonları düzenlenmiştir. Yapı 2010 yılına kadar bu amaçla kullanılmıştır. 2010 yılında Trakya Kalkınma Ajansı tarafından satın alınan binanın hizmet binası olarak kullanılması amaçlanmış, bu doğrultuda binanın tekrar hizmet binasına dönüştürülmesi için tadilat projeleri hazırlanmıştır. Projede ana amaç binanın dış cephesinin korunması, iç mekanlarda giriş ve galeri boşluğu etrafındaki odaların ofis ve toplantı odaları olarak düzenlenmesidir. Projede plan karakteristiğinin korunmasına dikkat edilmiştir. Cumhuriyet dönemi mimarisinin hakim olduğu binada ofisler, idari ofisler, açık ofis, toplantı salonları, genel sekreter odası, asistan odası mevcuttur.

42 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

43


DİNLENCE/EĞLENCE TİCARİ YAPILAR


AFYON PTT Binası

Elvan KUMTEPE Sıdıka ÇETİN | Süleyman Demirel Üniversitesi Afyon PTT Binası, Cumhuriyet Dönemi ideolojisinin yansımalarının etkin olduğu dönemde Ali Çetinkaya’nın bakan olduğu yıllarda yapımına başlanmış ve 1938 yılında inşası tamamlanmıştır. Başkente olan yakınlığı, demiryolu ulaşımında kilit nokta olması ve Kurtuluş Savaşı yıllarında en zorlu çatışmaların geçmesi gibi önemli özellikleri göz önüne alınarak Afyon’da 1933 yılında Hilmi Baykal tarafından Cumhuriyet’e ait modern kent düşüncesi ile Afyon Kalesi merkez alınacak şekilde bir kent planlamasına gidilmiştir. Merkezden dağılan akslar üzerinde tasarlanan kümelenmiş kamusal mekânlar arasında olan PTT Binası planlamanın iki önemli aksı olan tren istasyonu doğrultusundaki Ordu Bulvarı ve Kadınana Caddesi aksları arasındaki alanda yer almaktadır. Erken Cumhuriyet Dönemi kamu yapısı örneği olması nedeniyle Eskişehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından alınan kararla 1. Grup korunması gerekli yapılar arasında koruma altına alınmıştır. Ön ve yan cepheleri yol aksı üzerinde olan bina ön cephesi Birlik Caddesi, sağ cephesi Dumlupınar Caddesi, sol cephesi Yüzbaşı Bayburtlu Agah Caddesi ve arka cephesi Süleyman Gönçer Sokak’a bakmaktadır. Afyon’daki Cumhuriyet Dönemi yapılardan biri olan PTT Binası, dönem ideolojisini yansıtan aynı ada içerisindeki Kadınana İlköğretim Okulu’nun komşu parselindedir. Bina bodrum kat üzeri 2 katlı kare gövdeli bir forma sahiptir. Kare gövdeden dışa taşarak ayrışan yan kütleler mevcuttur ve bu kütlelerden biri yükseltilerek yapıya anıtsal görünüm veren 4 katlı bir saat kulesi oluşturulmuştur. Saat kulesi ve giriş kütleleri düz çatılı olup diğer kütleler ise kırma çatılıdır. Yığma yapım sistemi ile inşa edilen binada andezit kesme taş malzeme kullanılmıştır. Ana kütledeki giriş aksında oluşturulan eyvan biçiminde boşluklu giriş, iki kat boyunca uzanan taş kaplamalı iki sütun ile desteklenerek görkemli bir anlatım ile anıtsallaştırılmıştır. Girişin yapıldığı ön kütlede, farklı biçim ve malzeme kullanımı ile arkadaki kütlelerden farklı bir algı oluşturulmuştur. Giriş cephesinde koyu renkli düzgün kesme taş kaplama kullanılmıştır. Arka ve yan cephelerde ise daha açık ton taraklı mozaik sıva kullanılmış ve pencerelerin alt ve üst bölümlerine daha koyu tonda bant kuşaklar yer almaktadır. Binanın girişinden galeri boşluğu sayesinde ferah bir mekân algısı yaratılmış olan müşteri holüne geçilmektedir. Orta holden çevresinde yer alan ve cephelerde girinti çıkıntılar sayesinde okunabilecek şekilde düzenlenmiş olan servis mekânlarına geçilmektedir. Birinci katta ağırlıklı olarak yönetim birimleri bulunmaktadır. İnşasından itibaren işlev değişikliği yaşamamış olan Afyon PTT Binası 2012 yılında geçirdiği yangın nedeniyle kısa bir süre kullanım dışı kalmıştır. Yapılan bakım ve onarımların ardından aynı yıl içerisinde tekrar kullanıma girmiş ve günümüzde de özgün işlevini sürdürerek aktif olarak kullanıma devam etmektedir. Tescillenmiş olan Afyon PTT Binası’nda ana plan kararlarında ve İç mekânda kullanıma yönelik yapılan revizyon çalışmaları dışında çok fazla değişikliğe gidilmeden sadece kullanıma yönelik iç düzenlemeler yapılarak özgünlüğü korunmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet’i temsil eden simgesel bir yapı olarak görülen Afyon PTT Binası aynı işlev doğrultusunda fiziki ve işlevsel özgünlüğünü çok fazla yitirmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Dönemin Afyon’daki nitelikli yapılarından biri olan bina Erken Cumhuriyet dönemi kamusal yapı mimarisinin örneklerinden biri olmuştur. Giderek azalan, köhneleşen ve yok olan dönem yapılarının toplumsal bellekteki yeri ve öneminin korunması, belgelenmesi ve işlevlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından yapı önemli bir örnektir. 46 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

NAZİLLİ Özel Nazilli Belediyesi Etnoğrafya Müzesi / Ankara Palas (Anayurt) Oteli Nilay ÜNSAL GÜLMEZ | Bahçeşehir Üniversitesi Konak olarak inşa edilen ve kaynaklarda Demirci Efe Oteli olarak da adına rastlanan yapının 19231930 yılları arasında, o yıllarda Batı Anadolu’da yoğun olarak çalışan Macar ustalarca inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Üç katlı yapı, simetrik kitle ve cephe düzeni, geniş saçakları, ön ve arka cephede balkon çıkmaları ve merdivenlerle vurgulanan simetri aksındaki girişleri, basık-sivriyuvarlak kemerlerin seçmeci bir anlayışla bir arada kullanılması gibi nitelikleri sebebiyle I. Ulusal Mimarlık Akımı içinde değerlendirilebilir. Yapı malzemesi olarak taş ve tuğla kullanılmıştır. Alaturka kiremit kaplı, kırma çatılı bir binadır. Binanın geniş saçakları alttan ahşap konsollarla desteklenmiştir. Tasarımcısı bilinmeyen ve uzun yıllar otel olarak işlev gören bina 1952 yılında Ankara Palas Oteli adını almıştır. Anadolu kasabalarında adına sıklıkla rastlanan istasyon caddesi üzerinde Nazilli tren istasyonunun tam karşısında konumlanır. Mekân organizasyonu açısından değerlendirildiğinde tüm katların iç sofalı plan şemasına sahip olduğu; giriş ve birinci kat şemalarının birbirini tekrar ettiği görülür. Odalar giriş katında ve birinci katta simetrik olarak doğu ve batı yönünde sofaya açılan koridorlar üzerine sıralanmıştır. Giriş katında, birkaç basamak çıkılarak ulaşılan ana giriş kapısının orta aksında adeta binanın omurgası görevini gören ve birinci kata geçişi sağlayan simetrik çift kollu bir merdiven yer alır. Tavan yüksekliği dikkat çekici biçimde alçak olan sahanlıkta merdivenin iki kolu birleşir ve üst kata tek koldan ulaşılır. Giriş katında merdivenin iki kolu arasında kuzeydeki avlubahçeye çıkışı sağlayan bir kapı vardır. Bu kapıdan çıkıldıktan sonra merdivenlerle inilen avludan bodrum kata girişler bulunmaktadır. Ankara Palas Oteli 1986 yılında Ömer Kavur’un çektiği Anayurt Oteli filminin seti olarak kullanılmıştır. Filmi için mekân arayan Ömer Kavur tarafından Trakya’dan Akdeniz’e uzanan uzun bir yolculuk sırasında seçilmiş ve çekimler boyunca tüm ekip bu otelde konaklamıştır.Otelin gerek kent içindeki konumu, gerekse mekânsal nitelikleri (özellikle de merdiveni) Yusuf Atılgan’ın 1973 tarihli aynı adlı romanında tasvir ettiği Anayurt Oteli ile büyük oranda örtüşür. Ankara Palas Oteli’nin filmin bir atmosfer filmi olmasına büyük katkı sağladığı söylenebilir. Çekimlere kent sakinleri ve dönemin kültür-sanat gazete ve dergileri yoğun ilgi göstermiş; otel Nazillililerin hafızasında yer etmiş ve Nazilli’nin kültürel sermayesinin önemli bir parçası olmuştur. Otelin de baş karakterlerden biri olarak yorumlandığı film aynı zamanda yapının 1986 yılındaki durumunu kayıt altına almıştır. Ankara Palas (Anayurt) Oteli bu bağlamda, fiziksel/ mekânsal nitelikleri kadar, özellikle iç mekânlarının, konu olduğu film ile belgelenmesi açısından da özel bir örnektir. Yapı 1984 yılında tescillenmiş, restore edilmesine ise 2001 yılında karar verilmiştir. Belediyenin mülkiyetindeki yapı, 2009 yılında alınan Etnoğrafya Müzesi’ne dönüştürülmesi kararını takiben 2011 yılında Özel Nazilli Belediyesi Etnoğrafya Müzesi adıyla hizmete girmiştir. Müzede silah odası, milli mücadele dönemi odası, Sümerbank basma odası, pamuk araştırmaları odası, sinevizyon, gündelik eşya ve gereçlerin sergilendiği odalar bulunmaktadır. Halk arasında hala Anayurt Oteli olarak da anılan müzede, yapının Anayurt Oteli filmine yönelik belleğine gönderme yapılmıyor olması bir eksiklik olarak nitelendirilebilir.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

47


BURSA

BURSA

Elektrik Santrali ve Trafolar

Reşat Oyal Kültürparkı

Elif ACAR BİLGİN

Egemen KAYMAZ

| Uludağ Üniversitesi Bursa Elektrik Santrali, Osmangazi İlçesi, Çırpan Mahallesi, Ulubatlı Hasan Bulvarı, Stadyum Caddesi, Numara 40 adresinde, H.22d.07a.1a Pafta 5847 Ada 1 Parselde yer almaktadır. Merinos Kavşağı yakınında bulunan yapının kuzeyinde Merinos Dokuma Fabrikası (bugünkü kongre merkezi ve park), batısında İpek-İş ve Kültürpark, doğusunda Merinos Pazar alanı ve güneyinde Altıparmak mahallesi ile Atatürk Stadyumu bulunmaktadır. Bursa’nın elektrikle aydınlatılması ve tramvay işletilmesine yönelik girişimler belediye tarafından 1906’da başlamasına rağmen ancak Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra sonuç alınabilmiştir. Bursa’ya ilk santral binası Bursa Belediyesi’nin verdiği imtiyazla kurulan “Bursa Cer, Tenvir ve Kuvve-i Muharrikiye-i Elektrikiye Türk Anonim Şirketi” adlı şirket tarafından 1924-1926 yılları arasında Fransız “Omnium D’entreprises” adlı şirkete yaptırılmıştır. Santrali binası ilk yapıldığında doğu bölümü 3 katlı, batı bölümü ise tek katlı yüksek bir mekan olarak tasarlanmıştır. Ayrıca, ana binanın batı cephesine bitişik tek katlı bir bölüm bulunmaktadır. Betonarme sistemde inşa edilen binanın kiriş ve kolonları dış cepheden okunabilmektedir. Cephelerde en üst kattaki pencereler sivri kemerli, alt katların pencereleri farklı boyutlarda dikdörtgendir. Binanın ait ana giriş kapısı cepheden 125 cm içeride düzenlenmiştir.Bursa Elektrik Santrali 1939 yılında kamulaştırılmış, 1970’e kadar işlevini sürdürmüş, 1973 yılında santralin dinamo ve motorları sökülerek Kastamonu’nun Erciş ilçesine götürülmüştür. 1973’ten sonra santral işlevini kaybeden binanın içine yeni bir betonarme strüktür eklenerek 4 katlı hale getirilmiş, mevcut 3 katlı bölümle merdivenler aracılığıyla bağlanmıştır. Binanın ortasında kare şeklinde bir giriş holü oluşturulmuş, buradaki merdivenlerden üst kata çıkış sağlanmıştır. Her katta batı cephesinde ıslak hacimler düzenlenmiştir. 2006 yılında özgün demir doğramaları ahşap doğramalarla değiştirilmiştir. 2012 yılında yapılan restorasyonda niteliksiz eklerden ve cephedeki niteliksiz süslemeler temizlenmiş, ahşap görünümlü beyaz renkli plastik doğramalar takılmıştır. Dış cepheden içeri çekilerek oluşturulan özgün giriş kapıları sökülmüş ve cephe hizasında cam kapılar takılmıştır, galeri boşluğuna cam asansör eklenmiştir.Elektrik santrali ile beraber Çekirge, Kükürtlü, Muradiye, Kuruçeşme, Heykel ve Yeşil bölgelerine inşa edilen 12 adet trafodan günümüze ulaşan 8 tanesinin 6’sı anıtsal yapı olarak tescillidir. Trafolar tuğla yığma tekniğinde inşa edilmiş, çimento sıvalıdır. Trafolar tuğla yığma tekniğinde inşa edilmiş, cephesi çimento sıvalıdır. Cephelerin ve kule kısmının köşe bölümlerinde sıvalar düz iken, orta bölümlerinde sıva bir miktar içeri çekilerek cepheye hareket katılmıştır. Cephede küçük bir pencere boşluğu açılarak mazgal takılmış, havalandırma sağlanmıştır. Trafonun sivri kemerli kapı boşluğuna sıvayla söve yapılmıştır. Demir kapı çift kanatlıdır. Trafonun çatısı düz, kulenin çatısı ise eğrisel hatlı topuz çatıdır. Günümüzde, trafoların kule kısmından çıkan kablo bağlantıları kesilmiş, bazıları mekânsal olarak işlevini sürdürmektedir. Bursa’nın ilk elektrik santrali olma özelliğine sahip yapı, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı’nın tescilli örneklerinden biridir. Cumhuriyet’in modernleşme sürecinin bir tanığı olan yapı betonarme sistemle inşa edilmiş, geniş saçakları, küçük bölmelere ayrılmış geniş açıklıklı demir doğramalı pencereleri ile dönemin fabrika yapılarının mimari özelliklerini göstermektedir. Santral binasının en üst kottaki sivri kemerli pencereleri Osmanlı Dönemi anıtsal mimarisine de referans vermektedir. Kütle ve cephe olarak korunmuş olsa da zaman içindeki işlev değişiklikleri yapının özgün detaylarının kaybolmasına neden olmuştur. Yapısal ve strüktürel herhangi bir sorunu olmayan yapı günümüzde sahibi CLK Uludağ Elektrik Holding tarafından genel müdürlük binası kullanılmaya devam etmektedir. 48 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

| Uludağ Üniversitesi Yeşil Bursa’ Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentliğini yapmış, pek çok tarihi değere sahip, kıyı olanakları, kaplıcaları ve Uludağ’ı ile turistik; Marmara bölgesinin tarım ürünleri ihtiyacını sağlayan verimli ovasıyla bir tarım ve sanayi kentidir. Türkiye’nin dördüncü büyük şehri Bursa, özellikle 1960’tan sonra ekonomik ve sosyal kalkınmaya paralel olarak aldığı iç ve dış göçlerle hızlı bir nüfus artışına sahne olmuştur. Göç ve kentleşme olgusu yeşil alanların oluşturduğu doğal dokuyu tahrip etmiştir, öte yandan özellikle cumhuriyet sonrası dönemde kent ölçeğinde Bursa’nın yeşil kimliğine katkı sağlayacak önemli çalışmalar yapılmıştır. Kent parkları işlevlerine göre; milli parklar ve kent ormanları, botanik parklar, eğlence parkları, çocuk parkları, tematik parklar, doğrusal parklar vb. şeklinde çeşitlendirilebilir. Kültür parklar ise içerdiği mekanlar, kullanım amaçları ve tarihsel gelişim süreçlerine bağlı olarak ülkemize özgü bir kent parkı modelidir. Kültüparklar sadece yeşile alana dayalı rekreasyon alanları değildir. Doğanın tam olarak bir parçası olmayan çalışmayan, zamanın ihtiyaçları doğrultusunda bünyesinde sanat, eğitim, eğlence, sergi, dinlence vb. aktiviteleri barındıran açık – yeşil alanlardan oluşan konulu parklardır. Reşat Oyal Kültürparkı Kültürpark’ın bulunduğu arazinin kamulaştırılmasına ilişkin çalışmalar 1940’lı yıllarda başlamıştır. Kültürpark’ın çekirdeğini oluşturan Yağcılar Mesiresi I. Dünya Savaşı’ndan önce inşa edilmekte olan bulvar için getirtilen dekovil vagonetleri uzun süre buradan alınmadığı için semt çocuklarının oyun alanı olarak kullanılmıştır. 1945 - 1950 yılları arasında Haşim İşcan’ın valiliği sırasında 26 dönümlük Yağcılar Pınar’ı mevkii park yapılması amacıyla kamulaştırılmıştır. Reşat Oyal’ın Belediye Başkanlığı döneminde (1954 - 1960) parkı inşa etme çalışmaları hızlanmış, 33 dönümlük bir bölge kamulaştırılarak park alanına eklenmiştir. Park 6 Temmuz 1955’te hizmete açılmıştır. Oyal, parkın inşasında Haşim İşcan’ın şehircilik anlayışı ve İzmir Fuar’ının esin kaynağı olduğunu belirtmiştir. İzmir Kültürpark’ın mimari programından hareketle benzer bir sistemin Kültürpark’ta da kurulması düşünülmüş ve hayata geçirilmiştir. Parkın gelecekte İzmir fuarından sonra ikinci uluslararası fuar olması hedeflenmiştir. 1957 yılında kent planı hazırlamak üzere Bursa’ya gelen İtalyan Şehir Plancısı Piccinato’dan yeni bir park alanı hazırlaması istenmiştir. Piccinato’nun önerisiyle açılan proje yarışmasını Gemlikli bir mimarın kazandığı bilinmektedir. 1964 yılında parkta 104 firmanın katılımıyla Birinci Bursa Milli Fuarı açılmıştır. 1970’li yıllarda kamulaştırmalar devam etmiş, Gaziakdemir mahallesinin parka kalan bölümü boşaltılmıştır. 1972 yılında parkın göleti 11.000m²’ye çıkmış, altyapısı kurulmuş ve parkın giriş kapısı sayısı 7’ye çıkarılmıştır. 1977 - 1980 yılları arasında 5000 kapasiteli Açıkhava Tiyatrosu’nun yapımı tamamlanmış ve lunapark şimdiki Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

49


yerine taşınmıştır. 1986 yılında düzenlenen yarışma ile bugünkü Kültürpark düzenlemesinin temel öğeleri planlanmış ve uygulanmıştır.

İSTANBUL

1997 yılında Yalova Yolu üzerinde yeni Bursa Fuar Alanı’nın açılmasıyla mevcut fuar alanı Kültürpark’tan taşınmıştır. 27 dönüm alanı kapsayan fuar yapıları işlevlerini yitirmiştir. 1998 yılında park atıl kalan fuar alanı yapıları nedeniyle tekrar ulusal bir yarışma projesine konu olmuştur. Tescilli yapılar, Açıkhava Tiyatrosu, Nikah Dairesi, Busiad binası, Arkeoloji Müzesi ve Cumhurcul Restaurant dışında kalan binaların yeni bir yapılaşma adasında toplanmasını öneren birinci proje uygulanamamıştır.

Fenerbahçe Yarımadası

Kültürpark’ın adı 1999 yılında Büyük Şehir Belediyesi Meclis kararıyla ‘Reşat Oyal Kültür Parkı’ olarak değiştirilmiştir. Kültürpark İzmir’den sonra kültür adını taşıyan ikinci parktır ve doğal sit alanıdır. Park, cumhuriyet dönemi kentleşme ve kent parkı geleneği içinde önemli yere sahiptir. 1955’ten günümüze kadar özellikle içinde yer alan işlevler açısından önemli değişimler geçirmiştir. 2004 - 2005 yılında Büyükşehir Belediyesi, ‘Kültürpark Sağlıklılaştırma ve Yenileme Projesi’ başlıklı bir proje uygulamış ve parktaki yapı yoğunluğunu ve işlev karmaşasını önlemeyi hedefleyen bir çalışma yapmıştır. Kültür Park 39,3 ha’lık alana sahiptir ve 61 türde yaklaşık 5000 adet bitkiye ev sahipliği yapmaktadır. Parkta tarihsel anıt niteliği tescil edilmiş 2 adet manolya, 1 Uludağ göknarı ve 1 Yağcılar çınarı bulunmaktadır.

Ayşe Durukan KOPUZ | Namık Kemal Üniversitesi Fenerbahçe yarımadası, Marmara Denizi’ne doğu-batı yönlerinde uzanan bir yarımadadır. Yarımadanın batısı, kuzeyinde Kalamış, güneyinde Fenerbahçe koyları olmak üzere bir berzahla karaya bağlanan ve batı ucunda fenerin yer aldığı bir küçük yarımada şeklindedir. Bu yarımadanın güneybatısındaki burun Fenerbahçe Burnu; Fenerbahçe Koyu’nun doğusunda kalan ve Fenerbahçe Koyu ile Dalyan Koyu’nu birbirinden ayıran burun ise Laz Burnu adını alır. Tarihi çekirdeği bugünkü Fenerbahçe Feneri’nin ve çeşitli spor kulüpleri ile Yelken Kulübü tesislerinin bulunduğu küçük yarımada üzerinde olan semt, günümüzde kuzeybatı sahili boyunca uzanan Kalamış’ı ve güneydoğudaki Dalyan Koyu çevresindeki Dalyan’ı da kapsayan bir yerleşke olarak bulunur. Güneyinden ve kuzeybatısından Marmara Denizi ile çevrelenen semt, Kızıltoprak, Feneryolu, Çiftehavuzlar, Caddebostan semtleriyle çevrilidir . Fenerbahçe yarımadası ve semti bugünkü adını yarımadanın batı ucundaki fener kulesinden almıştır. Osmanlı kaynaklarında Kelemiç (Kalamış) yöresi olarak geçen bölgenin Fener Bahçesi (Bağçe-i Fener) adıyla anılmaya başlaması, 1562’de burada bir deniz feneri yapılmasından sonradır (2). Fenerin yüksekliği 20 m dir ve fenere sis düdüğü sistemi 1932’de kurulmuştur. Fenerin sabit kristalinin ışığı 15 deniz mili uzaklıktan görülmektedir. 1932 yılında yarımada’da herhangi bir yapılaşmaya rastlanmaz. Sadece İstanbul Yelken Kulübünün bulunduğu Fenerbahçe yarımadasında Osmanlı’dan kalma Fener, ağaçlar ve bir kilise harabesinden başka bir yapı yoktur. Yarımadanın Kuzey Doğusunda ise Bizans döneminden, bir mendirek kalıntısı yer almaktadır. Dönem halkının piknik alanı olarak bilinen bu yarımada, Moda Deniz Kulübüne sık sık gelen ve yelken yarışları izleyen Atatürk tarafından dikkati çeker. 17 Mayıs 1937 günü şimdiye kadar hep karşı yakadan gördüğü bu yarımadayı gezer ve bu gezi esnasında şu direktifi verir; “Mendirek onarılsın, ve Fenerbahçe yarımadasının bir bölümü Belediyeye devredilerek, münasip bir kira ile burada kurulacak bir Kulübe tahsis edilsin ve Türk gençleri burada yelken sporu yapsınlar” Bu direktif Ankara’ya dönüşte, Türkiye Büyük Millet Meclisi resmi kayıtlarına bir Bakanlar Kurulu Kararı olarak girer. Bu konu ile ilgili olarak bir takım resmi yazışmalar yapılır ancak Atatürk’ün rahatsızlığı ve ani ölümü üzerine bu karar uygulanmamıştır. Ancak daha sonra dört yelkenci tarafından buraya yelken kulübü yapılmıştır . 1935 yılında Alman mimar ve kent placncısı Herman Jansen tarafından Fenerbahçe yarımadası için proje hazırlanmıştır. 22 haziran 1935 yılında bu yarımada için Herman Jansen tarafından hazırlanan projede (İstanbul: Halbinsel Fener Bahçe, im Marmarameer) yerleşke 5 kullanım alanı yer alır. Bunlar; yat kulübü, delüks otel, I. sınıf otel, II. sınıf otel de delüks yat limanıdır. 8 Ağustos 1935 yılında revize ettiği projede eski gazino ve kuzey ve güney tarafta kiralık

50 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

51


villlalar (miet villen) yer alır. Ayrıca yat kulübünün yanında tersane vardır. Araba yolu ve otopark yarımadanın içerisine girmez dışarıda yer alır. İki katlı ve yatay doğrultuda çözülen planlama gerçekleştirilmemiştir. Ancak yat limanını ve yat kulübü (Kalamış Yelken Kulübü) şu anki durumda da aynı yerde yer almaktadır. Bugün yarımadanın Tur Yolu sokakla yaklaşık iki bölgeye ayrılan yerlelşiminde, doğu kısmında Fener bahçe parkı, batı kısmında da Fenerbahçe Spor Kulübü tesisleri yer alır. Jansen’in hazırlamış olduğu bu projenin neden gerçekleştirilmediği bilinmemektedir. 1936-1951 yılları arasında Henri prost tarafından hazırlanana İstanbul Nazım Planında Fener Bahçe Yarımadası için İçişleri Bakanlığı’nın isteği üzrine yat limanı düzenlemiştir (4). Bu yat limanı için Jansen’in projesinden etkilendiği düşünülmektedir. 1976 yılında Fenerbahçe Spor kulübüne dolgu alanı olarak tapuya tescil edilmiştir. Fenerbahçe ve Kalamış Yat Limanları, 1984-88 yılları arasında Kadıköy Belediyesi tarafından yaptırılmış olup, yapım masraflarının tamamı Kadıköy belediyesi bütçesinden karşılanmıştır. 2013 yılında Fenerbahçe Yarımadası’nın doğu tarafındaki koya yeni bir Yat Limanı yapılmasına dair Kadıköy belediyesinden görüş istenmiş, inşaatın uygun olmadığı yönünde yanıt iletilmiştir . Fenerbahçe yarımadası için yeni dolgu ve yapılalar yapılması için 2005 yılında talepte bulunulmuştur. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kullanımındaki 89 pafta, 427 ada, 16 parsel ile bu dolgu alanın yanındaki koyun da doldurulması önerisini içeren söz konusu planda, bu alanlar “Açık Spor Alanı” olarak gösterilmiştir. Ancak, “Sporcu Lokalleri, İdari Yapılar, Sergi-Fuar Üniteleri vb” yapılabileceği de vurgulanarak, E= 0.03 emsal ve h.max= 5.50 m. olmak üzere, Fenerbahçe Kulübü tarafından doldurulmuş alanla yeni öneri dolgu alanlar üzerine yapılaşma izni de getirilmiştir. Söz konusu alan 09.03.2005 tarihinde 1/5000 Nâzım İmar Planında park alanı olarak gösterilmiş olup, bu alanda hangi fonksiyonların yer alabileceği de, gene 1/5000 ölçekli planın lejantında, “B.6.1.1. Parklar ve Dinlenme Alanları: Bu alanlarda halkın eğlenme ve dinlenme gereksinimlerini karşılamaya yönelik gezinti alanları, spor alanları, seyir terasları, piknik alanları, açık otopark gibi mekân düzenlemeleri ve bekçi kulübesi, WC gibi yapılar yapılabilir. Avan projesine göre uygulama yapılacaktır. Avan projesi İlçe Belediyesi tarafından onanmadan uygulama yapılamaz.” biçiminde belirtilmiştir. Bir doğal sit alanı olan ve onaylı 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planında da tamamı park olarak gösterilen Fenerbahçe Yarımadası’na yeni dolgu ve yapılaşmalar getirilmesi engellenmiştir (6). Daha sonra Kalamış Fenerbahçe Yat Limanı, 2011’de özelleştirme kapsamına alınır. Yat limanına ait koruma amaçlı imar planları ise 2013’te hazırlanmış ve onaylanmıştır. Özelleştirme Yüksek Kurulu tasdikli bu planlara yapılaşma yoğunluğu getireceği için Kadıköy Belediyesi itiraz etmiş ve dava açmıştır. Danıştay Altıncı Dairesi, 2014’te planlar hakkında yürütmenin durdurulması kararı verir. Kadıköy Belediye’sinin olumsuz görüşüne rağmen Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı’na ait imar planı tekliflerini Özelleştirme Yüksek Kurulu geçtiğimiz 2015 mart ayında onaylanır. Kısaca Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 17 Mart 2015’te onayladığı yeni imar planı, İstanbul Kalamış Yat Limanı’nda yapılaşmanın önünü açmıştır. 115 bin 469 metrekare büyüklüğü olan limana, otopark hariç 15 bin metrekare inşaat yapılabilecek. Kadıköy Belediyesi, rant amaçlı yapılaşmaya izin veren bu karara itiraz etmiştir . Fenerbahçe yarımadası karma sit alanı durumundadır. I. ve II. Doğal sit ve III. Derece Arkeolojik sit alanı olarak Kabul edilmiştir.

İZMİR Menemen Aluş’un Kıraathanesi

Burcu TAŞCI İlker GÜÇÜ | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi İzmir İli, Menemen İlçesi, Camiikebir Mahallesi (eski Pazarbaşı Mahallesi), 347 ada 1 parsel ve 347 ada 2 parselde; Arasta Caddesi ve İpek Pazarı Sokak köşesinde konumlanan kıraathanenin mimarı bilinmemektedir. Yapım tarihi yapının kuzey cephesinde 1956 yılı olarak sıva üzerine yazılmıştır. Yapım tarihi ile beraber yazılan AK harflerinin yapının mimarının veya yaptıranın baş harfleri olduğu düşünülmektedir. Menemen’de 1950’li yıllarda yapılmış benzer kıraathane yapıları olmakla birlikte, işlevini ve özgünlüğünü koruyarak günümüze ulaşan örnekler sayıca azdır. Yapının günümüzdeki yerinde 1950’li yılların ortasına kadar dört ayrı dükkan bulunmaktadır. Bu yapılar yıkılarak yerine tek hacimli bir kıraathane yapılmıştır. Yan parselle bitişik olan yığma taş duvarın bu dükkanlardan birine ait olduğu düşünülmektedir. Bu kıraathaneyi ilk olarak mal sahipleri olan Civan ailesinden Kara Mehmet işletmiştir. 1989 yılından beri ise kiracı olarak Alaattin Gedik işletmektedir. Halk arasında ismi Aluş olarak söylenmekte ve kıraathane uzun yıllardır bu şekilde bilinmektedir. Aluş’un Kıraathanesi, Menemen İlçesi’nin kentsel sit alanı içinde yer almaktadır. Bölgede ticari, dini ve konut işlevine sahip pek çok tescilli yapı bulunmaktadır. Günümüzde Arasta Caddesi’nin güneyi çoğunlukla küçük ölçekli ticaret yapıları ile kaplıdır. Tek veya iki katlı, bitişik nizamlı, küçük parsellere oturan ticaret yapıları çoğunluktadır. Ancak geçmişte ticaret işlevinin merkezi konumunda olan bu bölge günümüzde önceliğini yitirmiştir. Bölgede sosyalleşme alanı olarak kıraathaneler hala yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak Aluş’un Kıraathanesi düzenli bakım ile günümüze kadar özgünlüğünü yitirmeden gelen nadir kıraathanelere örnektir. Plan kurgusu, tavan malzemesi, döşeme malzemesi ve doğramaları değişmeden, işlevini sürdürmektedir. Dikdörtgen planlı, tek katlı, küçük bir yapıdır. Ana girişi İpek Pazarı Sokak’tan olmakla birlikte, üç cephesinde de iklime göre açılır-kapanır ahşap doğramalar vardır. İpek Pazarı Sokak ve Pazarbaşı Geçidi’nin üzeri yoğun olarak sarmaşık ile kaplıdır ve bu sokaklar kıraathanenin yarı açık mekanı olarak kullanılmaktadır. Yapının mutfak nişinde baca, tezgahlar ve dolaplar özgün olarak günümüze ulaşmıştır. Karosiman döşemeler ve ahşap çıtalı tavan da korunmuştur. Cephelerde açıklıkların üstünde, sıva üzerinde ay yıldız süslemeleri bulunmaktadır. Yapıda dönem karakterini yansıtan öğeler; yalın kütle biçimlenişi, cephede edelputz sıva ile taş dokusu verilmesi, kırma çatısı ve alçı silmenin altında yer alan saçaktır. Bu öğelerin özgünlüğü ve işlevin sürdürülüyor olması yapıya önem katmakta ve Menemen yerleşiminin Cumhuriyet sonrası mimarlığı ile ilgili bilgiler vermektedir.

52 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

53


İZMİR Gıda Toptancıları Çarşısı

Mina YAVUZ | İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

Burcu TAŞCI

| İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

KONYA Konya Devlet Tiyatrosu

Meryem ALAGÖZ H. Derya ARSLAN | Necmettin Erbakan Üniversitesi

İzmir İli, Konak İlçesi, Halkapınar Mahallesi, 3631 ada, 1 parsel, 3632 ada, 1 parsel, 3634 ada, 1 parsel, 3635 ada, 1 parsel, 3636 ada, 1 parsel, 3637 ada, 1 parsel, 3638 ada, 1 parsel ve 3639 ada, 1 parselde; 1202, 1410, 1203 ve 1203/1 sokakları arasında konumlanan İzmir Gıda Çarşısı MATU Mimarlar Ortaklığı tarafından mimar Salih Zeki Pekin yürütücülüğünde tasarlanmıştır. Pekin, 1970-2002 yılları arasında iş merkezleri, büyük çarşılar, turizm tesisleri, toplu konutlar, konut siteleri, özel konutlar, idari yapılar olmak üzere pek çok proje tasarlamıştır. Bu projeler dönemin modern mimarlık anlayışını yansıtan izler taşımakta ve Türkiye modern mimarlık ortamına önemli katkılarda bulunmaktadır.

Günümüzde devlet tiyatrosu olarak hizmet vermekte olan yapı, 1940’lı yıllarda Halkevi binası olarak yapılmış, halkevlerinin kapatılmasından sonra sinema salonu olarak faaliyet göstermiştir. 1955 yılında Konya Umumi Kütüphanesindeki kitapların buraya taşınması ile İl Milli Kütüphanesi adı altında kullanılmaya başlanmıştır. Devlet Tiyatrosu’nun karşısında bulunan Konya Lisesi tarafından derslik olarak da kullanılmıştır. 1981 yılında Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne tahsis edilmiştir. Bina, bahçesi ve oldukça sade ana giriş kapısıyla geleneksel mimarideki gibi anıtsal (monumental) bir etkiye sahip değildir. Ayrıca, 257 salon, 36’sı balkon olmak üzere toplam 293 kişiye seyir imkânı sunabilmektedir.

Yapı kompleksi 1976-77 yıllarında tasarlanmış, 1980 yılında yapım süreci tamamlanmıştır. İzmir’de 1970’li yıllara kadar Halimağa Çarşısı depo ve ticari amaçlı işyeri olarak kullanılmaktadır. Kent merkezinde bulunan bu alan 19.yy-20.yy başında büyük çoğunluğu depo olarak ve özensiz şekilde inşa edilmiş işyerlerinden oluşmaktadır. O yıllarda İzmir kenti hızlı bir gelişme göstermiştir. Toptancı çarşısının kent merkezinde kalması mal yükleme-indirme aşamalarında ve trafik akışında sorunlara neden olmuştur. Kentleşmenin getirdiği yeniliklerle alanın bu işlevini sürdüremeyeceği görüşü ortaya çıkmış ve İzmir Gıda Çarşısı günümüzdeki yerine taşınmıştır. Taşıt trafiğini etkilemeyecek şekilde kent dışında olması ve ulaşım ağlarına yakınlığı nedeniyle, öncesinde tarım alanı olarak kullanılan bu arazi seçilmiştir. Kullanıcı ihtiyaçlarının belirlenmesi amacıyla anket çalışmaları uygulanmıştır. İlerleyen dönemlerde Gıda Çarşısı’nın çeperinde, ilk olarak Hırdavatçılar Çarşısı, ardından İnşaatçılar Çarşısı kurulmuştur. Böylece alan günümüzde toptan satış işlevinin merkezi durumuna gelmiştir.

Konya Devlet Tiyatro binası, mimarlık alanında modern mimarlık hareketinin öncülerinden biridir. Ayrıca, önemli bir kültür varlığı olarak sürdürülebilirlik anlamında günümüze aktarılan ve halen kent kimliğinin önemli bir parçası olan yapı, bu açıdan kültürel ve mimarlık alanında incelemeye değer bulunan bir binadır.

İzmir Gıda Çarşısı yatayda modüler dükkan birimlerin oluşturduğu dikdörtgen bloklar ile dikeyde ofis ve kamusal alanların bulunduğu çok katlı iki yapıdan oluşan bir ticari komplekstir. Modüler plan kurgusu gridal düzendeki cephelerde de görülmektedir. Bu gridal düzen ile birlikte cephelerde yatay güneş kırıcılar, köşe pencereleri, yatay ve dikey bant pencereler, tekrarlanan elemanlar ve ayrı birer kütle olarak patlatılan sirkülasyon kuleleri dönem karakterini yansıtan öğelerdir. Ofis yapısı, sirkülasyon elemanları ile birlikte çalışan dikdörtgen formdaki koridorun iki yanında konumlanmış modüler birimlerden oluşmaktadır. Dükkanların ise cephede ritmik bir düzen oluşturacak şekilde tasarlanan bağımsız girişleri vardır. Günümüzde bu ritmin algılanması müdahaleler sebebiyle zorlaşmıştır. İkinci katlara ulaşım, birimlerin içindeki tek kollu merdivenlerle sağlanmaktadır. Dükkan içi ıslak hacimler çekirdekte çözümlenmiştir. Üst katlar çoğunlukla depo olarak kullanılmaktadır. Dükkan cephelerinde üst katlar dışa taşırılarak yatay bant pencereler tasarlanmıştır. Yer aldığı yoğun toptan ticaret bölgesi içerisinde ilk tasarlanan kompleks olması nedeniyle önemli bir yere sahiptir. İzmir ticaret yaşamında, özgün işlevini sürdürerek modern mimarlık izlerini kısmen de olsa kaybetmeyen yapılardandır. Bu nedenle İzmir’in modern ticaret hayatına ve mimarlığına önemli katkılarda bulunduğu düşünülmektedir. 54 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

55


KONYA Koyunoğlu Şehir Müzesi ve Kütüphanesi

Fatih SEMERCİ |Necmettin Erbakan Üniversitesi

Konya Koyunoğlu Şehir Müzesi ve Kütüphanesi Binası Cumhuriyet Dönemi Modern yapılarının önemli örneklerinden bir tanesidir. Konya kentinin ve İç Anadolu’nun nadir modern yapı örneklerinden olan yapı, sahip olduğu akımını en iyi şekilde özetlemektedir. Yapının modern bir kimliğe sahip olması özgün niteliğinin oluşmasını sağlamıştır. Yapının işlevi çok önemlidir. A.R.İzzet Koyunoğlu’nun kişisel çabaları ile oluşturduğu ve dünyanın ünlü müze ve kütüphaneleri arasında yer alan müze sergi işlevi ile ön plana çıkmaktadır. Konya ve çevresinden derlenen arkeolojik eserlerin yanı sıra kitaplar, etnoğrafik eserler ve tabiat ve tarihi objeler müzenin başlıca eserleridir ve sergi işlevlerini yerine getirmektedir. Tarihi dokuya temas eden fakat çeperlerinde yer alan bir konuma sahiptir. Yapı Konya Kent Merkezinde yer alan Karatay ilçesinde şehir merkezine yakın bir konumda yer almaktadır. Müze bir cadde aksı ile Mevlana Müze’sine bağlanmaktadır. Çevresinde daha çok konut yoğunluğu görülmektedir. Ticaret ve kamu işlevleri ise daha çok Mevlana Müzesi etrafında şekillenmiştir. Yapının bulunduğu aks tamamen mesken işlevine yöneliktir. Nitellikli geleneksel konut birimlerinin yanı sıra günümüz konut dokusu birlikte yer almaktadır Koyunoğlu Müzesi Bodrum kat, Zemin kat ve 1. kat olmak üzere 3 kattan oluşmaktadır. Betonarme kargas taşıyıcı sisteme sahip yapı, geniş açıklı çıkmaları ile hareketli bir cepheye sahiptir. Yapı günümüzde küçük tadilatlar haricinde özgün kimliğini korumaktadır. Dış cephedeki küçük deformasyonlar göze çarpmaktadır. İç kısımlarda ise kapı ve pencerelerin değişmesi haricinde mekanların özgün hali ile kullanıldığı görülmektedir. Yapı müze ve kütüphane bölümü olarak iki kısma ayrılmaktadır. Müze 3000m2 kapalı bir alanda iki katlı olarak kurulmuştur. Ayrıca sergilemenin de yapılabildiği geniş bir bahçeye sahiptir. Bahçe içinde A. R. İzzet Koyunoğlu’nun kendi eski evi de bulunmakta olup Konya Evi örneği olarak koruma altına alınmıştır. Müze kısmı iki katta çeşitli bölümlerden meydana gelmiştir. Giriş katında Anadolu Medeniyetleri bölümü, Tabiat Tarihi bölümü, Sergi bölümü, Hat bölümü, Sikke bölümü yer almaktadır. Birinci katta ise, Etnoğrafya bölümü ve Halı bölümü bulunmaktadır. Yapıyı dört taraftan kuşatan avlusunda insan, hayvan büst, stel ve heykelleri; mezartaşları, şahideler; çeşitli dönemlere ait taş ve mermer kitabeler; değirmen taşları, lahitler, pişmiş topraktan yapılmış eşyalar yer almaktadır.

56 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

KONYA PTT Binası

Fatmanur BARAN | Necmettin Erbakan Üniversitesi

Konya Kent Merkezinde Alâeddin Tepesi ile Mevlana Türbesi arasında tarihi aks üzerinde (Mevlana Caddesi) Kayalı Park Meydanı’nda bulunan yapı 1926 yılında tamamlanmış, 1975 yılında tescil edilmiştir. Çevresinde bulunan farklı dönem ve işlev sahibi yapılar ile meydan çevresinde stratejik bir öneme sahiptir. Yapı, doğu-batı ana ekseninde yerleştirilmiş olup, ana girişi kuzey yönünde meydanla bitişmiş durumdadır. Bodrum, zemin, 1. Kattan oluşan ve giriş aksı üzerinden simetrik olarak inşa edilen yapının, genel olarak dik açılı düzgün bir geometrisi vardır. Girişin açıldığı geniş açıklıklı büyük salonda posta hizmetleri verilmektedir. Zemin kat; vezneler, telefon müdürlüğü, müdür, depolar, çay ocağı, bankolar, müşteri ve servis holleri olarak düzenlenmiştir. Kemerli açıklıklar ile mekânlarda geçiş sağlanmıştır. 1. katta ise; abonman, müdür, müdür yardımcısı, gişeler şefliği, memur ve arşiv bölümleri bulunmaktadır. Fakat 2005 yılına kadar 1. Kat, Türk Telekom olarak kullanılırken, Türk Telekom’un özelleşmesinin ardından ayrılarak yapıyla bitişik binaya geçmiş, bu kat boşaltılmıştır. Bodrum kat; servis mekânları, yemekhane, depo ve arşiv olarak düzenlenmiştir. Yapı boyunca uzanan koridor ve bu koridor etrafında oluşan odalardan oluşan sade bir plan şeması vardır. Ana girişinin dönem yapılarında sık görülmeyen geniş açıklıklı bir salona açılması ve geniş pencere açıklıklarının bulunması yönünden modern bir kimliğe sahiptir. Pencere üstü kemerlerin her katta ayrı tasarlanması dönemin genel karakteri olarak bu yapıda da uygulanmıştır. Dış cephede orta kitlede üst kat pencerelerine benzeyen, aynı zamanda girişi tanımlayan, ortadaki balkonun gerisinde başlayan ve merkezinde duvar saati bulunan penci kemerli bir alınlık bulunmaktadır. İç mekândaki sadeliğe karşın, dış cepheler, neoklasik üslubun özelliklerine uygun olarak, çini kaplamalarla zenginleştirilmiş taş taklidi sıvadan profilli kemerler, şeritler ve çerçevelerle süslenmiştir. Kemer alınlıklarında bitki motifleri, bezeli panolar ve taş rozetler vardır. Yapının üstü kiremit kaplı geniş saçaklı ahşap çatı ile örtülmüştür. Bina köşe bentleri, düzgün kesme taşlardan oluşturulmuştur. Taş duvarlı bir bodrum üzerine iki katlı tuğla ile yığma olarak inşa edilen yapı, I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin nitelikli yapılarından olmasından dolayı sanat ve mimarlık tarihi yönüyle önemli bir yapıdır. Tarihi aks üzerinde XIII. yüzyıldan XXI. yüzyıla kadar farklı dönemlerde inşa edilmiş nitelikli yapılarla birlikte, kendi dönemini yansıtması sebebiyle tarihi bir bütünlük oluşturması yapının önemini artırmaktadır. İnşa edildiği dönemin malzemesini, yapım sistemini, işçiliğini, mimari üslubunu günümüzde barındıran yapının, görsel belge olması sebebiyle korunması gerekmektedir. Dönemin mimari akımına sahip yapı, modern mimarinin öğelerini taşımasının yanı sıra, cephe karakteri açısından Osmanlı mimarisinden izler taşıdığı da görülmektedir. Yapıldığı tarihten bu yana işlevini koruyan PTT Merkez Binası, özgün yapısıyla günümüze kadar varlığını sağlam bir şekilde sürdürmüştür.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

57


KONYA Ziraat Bankası Binası

Fatmanur BARAN |Necmettin Erbakan Üniversitesi

Eski bir höyük olan ve Selçuklular zamanından bu yana birçok uygarlığı barındırmış Konya şehrinin, planlanmasında başlangıç noktası kabul edilen Alâeddin Tepesi ile Mevlana Türbesi arasındaki tarihi aks üzerinde, Kayalı Park Meydanının güneybatısında konumlanmaktadır. Yapının batısında İplikçi Camii, doğusunda PTT Binası bulunmaktadır. 1929 yılında ana binası inşa edilen, 1960 yılında güney bölümüne tek katlı ek bina yapılan Ziraat Bankası Binası, 1982 yılında tescil edilmiştir. Yapıldığı tarihten günümüze işlevini ve özgünlüğünü koruyan ve en son 2013 yılında tadilat geçiren yapı Konya Merkez Ziraat Bankası olarak kullanılmaktadır. Yapı, kuzey-güney ana ekseninde yerleştirilmiş olup, ana girişi kuzey yönünde meydanla bütünleşmiş durumdadır. Bodrum üzeri 2 Kattan oluşan yapı, giriş aksı üzerinden simetrik olarak inşa edilmiş olmakla beraber, güneyde yer alan salon ve hizmet bürolarının bulunduğu ek yapıda, simetrik düzen anlayışı kaybolmaktadır. Kırma çatılı ve çatı bitişi saçaklı olan yapıya meydan cephesinden girilmektedir. Giriş holünden müdür odası ve merdivene ulaşan koridorlar bulunmaktadır. Zemin katta giriş aksının açıldığı geniş açıklı salonda, müşteri bekleme holü, vezneler ve bireysel hizmetlerin alındığı mekânlar bulunmaktadır. Kemerli açıklıklarla mekânlar arasında geçiş sağlanmaktadır. Ek binada açık ofis şeklinde düzenlenmiş bireysel işlemlerin yapıldığı mekân bulunmaktadır. 1. kat kapalı tarz büro düzeninde tasarlanmıştır. Çay ocağı, toplantı odaları ve mevcutta kullanılmayan ofis alanları bulunmaktadır. Bodrum kat ise arşiv ve para deposu olarak kullanılmaktadır. Ana bina cephesinde 7 çeşit pencere kullanılmıştır. Mekân büyüklüklerine göre farklılaşan, ön cephedeki pencereler ve yan cephelerdeki 2 pencere kemerli, diğerleri ise düz pencerelerden oluşmaktadır. İki katta aynı hizada pencereleri çevreleyen şeritler ve çerçeveler ile cephe hareketlendirilmiştir. 1. kat ön cephede Fransız balkon uygulaması görülmektedir. Bodrum kat yol kotundan ışık almaktadır. Yığma kagir olarak düzgün kesme taştan inşa edilen yapının doğramaları ahşaptır. Ek yapıda ise bir kısmı sağır bir kısmı pencere açıklıklarından oluşan, düşey hattı vurgulayan şeritler ile cephede hareketlilik sağlamıştır. Yapının arka cephe ve yan cephesinde boşaltılmış, taşıyıcı çerçevesi bulunan alan ile zemin kotundan bodruma geçiş sağlanmaktadır.

KÜTAHYA/SİMAV Demirci Beldesi Kültür Merkezi

İzel ÖZÇINAR | Dokuz Eylül Üniversitesi

Demirci İlkokulu, Cumhuriyetin ilk yıllarında Gazi Okulları Planı kapsamında hazırlanan bir projedir.Dönemin kaymakamı Kara Cavit Bey önderliğinde okulun yapımına 1927 yılında başlanmıştır.1928 yılında yapının inşası bitirilerek eğitime başlanmıştır. Aynı yıl çıkan yangın sonucunda okulun tavan, taban ve çatı kısmı tamamen yanmıştır. Yapı köy halkının yardımıyla onarılmıştır.1991 yılında yapılan yeni okul hizmete girdiği için eski okul binasında eğitime son verilmiştir. Yapı 1993 yılında Kültür Bakanlığı Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 3151 sayılı kararıyla korunması gerekli kültür varlığı özelliği taşıyan “Anıt Eser” olarak kabul edilmiştir. 2009 yılında restorasyon çalışmalarına başlanmıştır. Yapı 2012 yılında Demirci Beldesi Kültür Merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yapının zemin katında Demirci Halk Kütüphanesi hizmet vermektedir. Yapıya bahçeden iki basamaklı merdiven ile giriş yapılmaktadır. Kemerli giriş kapısı koridor mekanına açılır. Zemin katta dört adet derslik bulunmaktadır. Zemin kattan birinci kata ahşap bir merdivenle çıkılmaktadır. Birinci katında ise şuanda ilköğretim okulunun kütüphanesi, konferans salonu ve sergi olarak kullanılan dört mekan yer almaktadır. Yapının sivri kemerli pencereleri, ahşap, taş gibi yerel malzemelerle oluşturulan duvar ve döşemeleri Cumhuriyet Dönemi mimari özeliklerini vurgulamaktadır. Kent Müzesi olarak kullanılan yapı kent belleğinde önemli bir yere sahiptir.

Ziraat Bankası Binası, Türkiye’de yapıldığı dönemin mimarlık akımı olan, içinde geleneksel ve milli mimariyi barındıran I. Ulusal Mimarlık üslubunun izlerini taşımaktadır. Tarihi aks üzerinde bulunduğu meydanı çevreleyen diğer farklı dönem yapıları ile tarihi bir bütünlük oluşturmaktadır. Bir dönemin mimari anlayışını yansıtan örnek, kentsel ve tarihi doku değeri nedeniyle korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır. Yapıldığı tarihten bu yana işlevini koruyan Ziraat Bankası Binası, özgün yapısıyla günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

58 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

59


MANİSA Manisa Organize Sanayi Bölgesi Eski Yönetim Binası Ferhat HACIALİBEYOĞLU, Deniz DOKGÖZ, Mine TANAÇ ZEREN |Necmettin Erbakan Üniversitesi

Manisa Organize Sanayi Bölgesi (MOSB) 1960’lı yıllarda kurulmaya başlamıştır ve kurulumundan bugüne sürekli büyüyerek gelişen yapısıyla, ülke ve kent ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi Eski Yönetim Binası ise Türkiye’de kurulan ikinci organize sanayi bölgesi olma özelliğine sahip yerleşkede, inşa edilen ilk yapıdır. Yapı, tek katlı, düz çatılı ve betonarme olarak tasarlanmıştır. Yapı; yalın kütle biçimlenişi ve mekan kurgusu, cephe dili, strüktürel öğelerin ifadesi ve yapıya karakteristik bir değer katan giriş cephesindeki rölyefli duvar ile döneminin modern mimarlık anlayışını temsil eden önemli özelliklere sahiptir. Eni 12 metre boyu ise 28 metre olan dikdörtgen formdaki yapı kütlesi, cepheden bağımsız yerleştirilen daire kesitli 30 cm çapında kolonlar ile yere temas etmektedir ve bu şekilde yapı kütlesinin tamamı yerden 60 cm koparılarak kurgulanmıştır. Kütle dilindeki yalın ifade malzeme ve beyaz renk seçimi ile güçlendirilmiş, aynı zamanda bu yalın ifade cephe kurgusundaki yatay açıklıklar, bu açıklıklardaki dolu-boş oranları ve güneş kırıcı elemanların kullanımı ile desteklenmiştir. Mekansal kurgusuna bakıldığında ise yönetim ofisi/toplantı, ıslak hacim bölümlenmeleri ve çalışma ofislerinden oluşan bir mekansal kurgu gözlenmektedir. Ayrıca yapının giriş cephesinde, ana girişi tanımlayacak biçimde kütleden koparılarak yerleştirilen brüt etkiye sahip bir duvar bulunmaktadır. Bu duvarın üzerinde ise dokulu kaba sıva kullanılarak yapılmış bir rölyef çalışması yer alır. Söz konusu rölyef duvar; kütle kompozisyonundaki konumu, kütleyle ilişki kurma biçimi ve sanatsal ifadesi ile yapıya özgün ve karakteristik bir değer katmaktadır. Yapıda ayrıca dışarıdan ulaşılan ve kazan dairesi olarak kullanılan kısmi bodrum kat bulunmaktadır. Fiziksel olarak varlığını özgün değerlerini koruyarak sürdürebilmiş olmasına karşın şu an kullanılmayan yapının, aslına uygun değerlerini koruyarak sanat galerisi işleviyle yeniden kullanılması düşünülmektedir. Bu anlamda yapının salt kütlesel varlığıyla değil aynı zamanda kullanım olasılıklarıyla da sürdürülebilirliğini koruyacak olması kent ve mimarlık bağlamında önemlidir. Değinilen mimari özellikleri ve dönemine özgü kütle karakterini günümüzde halen koruyor olduğu gözetildiğinde yapı; Türkiye’de modern mimarlığın temsili anlamında önemli bir değere sahiptir.

60 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

MUĞLA Datça Aktur Tatil Sitesi

Gökçeçiçek SAVAŞIR | Dokuz Eylül Üniversitesi

Tonguç AKIŞ

| İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

Datça Aktur Tatil Sitesi, Türkiye´de ikinci konutun yoğunlaştığı 1970’lerde, EPA Mimarlık ve Ersen Gürsel’in Ak-tur Turizm ve Endüstri A.Ş. için Bodrum’da (41.00 hektar) ve Datça’da (75.00 hektar) 1973’de program, planlama ve organizasyon çalışmalarını gerçekleştirdiği, 1976’da uyguladığı iki tatil sitesinden biridir. Datça-Marmaris karayolunda, Çiftlik Mevkii’ndeki ana yerleşke ve Kurucabük Mahallesi’ndeki ikincil yerleşimden oluşur. Ana yerleşkenin bütüncül tasarımında çevresel veriler, yerel girdiler ve mülkiyet sınırı önemli rol oynamıştır. 2 km’lik kıyının yeniden düzenlenmesini içeren tasarımda, yere ait iklim verileri, deniz ve orman arasına yerleşen birimlerin bir araya getirilişiyle oluşturulan meydancık, sokak, hayat vb. kamusal açık alanların yaratacağı mikro-klima belirleyici etkenler olmuştur. Site, turizme yönelik 1250 tatil konutunu içeren yerleşme grubu ile 250 ve 400 yatak kapasiteli iki otel ve 200 çadırlık kamping ünitelerini içerir. Proje kapsamında, altyapı, ulaşım, haberleşme, güvenlik, aydınlatma ve yeşillendirme boyutları özenle ele alınmış; ancak bu bütüncül tasarımın bazı bölümleri inşa edilememiştir (Gürsel, 2015). Farklı tiplerde altı konut birimi, bir ana tip ve ona yapılan eklemelerle türetilen modüler planlama sistemiyle tasarlanmış; konstrüksiyon, iç mekân düzenleme olanakları, inşaat sürecinin rasyonalizasyonu ve birimlerin oluşturacağı ritim gibi kıstaslar dikkate alınmıştır. Yöredeki kalifiye iş gücü olanakları düşünülerek uygulanma planlanmış; kendi içinde bağımsız ama bütünlüklü bir sonuç elde edebilmek için pencere ve kapı başlıkları, denizlikler, eşikler, bacalar, çatı parapetleri, yağmur iniş elemanları, çörtenler, şömineler, çiçeklikler, merdivenler, ahşap oturma elemanları, korkuluklar, ahşap merdivenler, bölücüler ve bazı sundurma elemanları prekast elemanlarla çözülmüştür (Çevre Dergisi, 1979, 19). Datça ve Bodrum Aktur Tatil Siteleri, Burhaniye Artur’dan sonra ikinci kendi tasarrufu ile kaynak yaratan, şahsa yönelik anonim bir şirket öncülüğünde, kullanıcı-ortakların katılımı ile kolektif olarak örgütlenen ve inşa edilen bir tatil sitesi olması yönüyle istisnadır. Konaklama birimlerinin, altyapı ve üstyapının, turizm ve konaklama işlevini destekleyen ortak kullanım alanlarının da planlanıp uygulandığı bütüncül bir tasarım örneğidir. Konutlar, sahiplerinin kullanımı dışında, turizm işletmelerine de konaklama sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Dönemdeşi örneklerin aksine, tasarımda özel mülkiyet sınırlandırılmış, kıyı şeridinin toplumsal kullanımı önemsenmiştir. Konutlardaki yerleşik kullanıcılara ve kamping alanındaki geçici kullanıcılara hizmet veren yerleşim, karavan ve çadır turizmine ortak servis birimleriyle olanak yaratır. Yerleşkede sunduğu ortak hizmetlerin mülkiyet ve kullanım haklarını tüm paydaşlara eşit bölerek, Türkiye için farklı bir tatil anlayışının; mülkiyet açısından yenilikçi bir uygulamanın öncüsüdür. Orman dokusu ile kıyı arasında konumlanan yapılı çevre, doğal çevrenin lehine

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

61


mütevazı biçimde geriye çekilmiştir. Doğal peyzaj, yere özgü tasarlanan peyzajla içiçedir; özgün ve yerel dokuya saygılıdır. Yerel mimari ögelerden olan baca, ocak, çıkma, çörten ve nişler modern bir anlayış ile yorumlanarak yapılı çevrenin özgünlüğü desteklenmiştir. 1970’ler bağlamında, bölgedeki yerel mimariye ait farklı örneklerin yorumlanmasıyla ortaya çıkan modüler konut tiplerinin tasarım çeşitliliği; yapım sisteminde ve uygulamada gözetilen ölçütler; yerleşkenin mimarisinde modernin, katı, biçimsel bir dilden öte, yer ile diyalog kuran ve yerelle uzlaşan tavra işaret etmektedir. Konaklama birimlerinin iç mekân ve mobilya tasarımının o konutlar için özel olarak --dönemin koşullarında mimar-iç mimar diyaloğu ile-- Fikret Tan ile tasarlanmış olması, dış mekânlarda olduğu kadar iç mekânlardaki hassasiyeti de gösterir. Doğal çevreye yapılan asgari müdahalelerle kıyıda mütevazı bir yerleşim dokusu oluşturan ve 1976’dan bu yana kesintisiz hizmet veren site, kullanıcılarının ve bölgenin ürettiği ortak kimliğe seslenen tasarım anlayışı ve yere ait kolektif belleğin şekillenmesindeki rolüyle döneminin mimarlık ve turizm alanlarında ayrıcalıklıdır. Dolayısıyla, döneminin turizm ve konut mimarlığını bir bütün olarak ele alan ilklerden olması; modernin yer ve yerelle girdiği diyaloğu yansıtan mimari karakteri; Datça’ya ait kolektif bellekteki yeri ile belgelenmesi ve korunması önem taşımaktadır.

NEVŞEHİR Büyük Otel Ürgüp

Gökçeçiçek SAVAŞIR | Dokuz Eylül Üniversitesi

Zeynep Tuna Ultav | Yaşar Üniversitesi

Yapı, Ürgüp Belediyesi tarafından, bölgenin kalkınma gereksinimlerine cevap verebilmesi ve yöreye gelen resmî konukları en iyi şekilde ağırlamaya yardımcı olabileceği düşüncesiyle 1961 yılında otel olarak inşa edilmiştir. Belediye’nin mülkiyetindeki otel, 1961 yılında TUSAN Şirketi’ne kiralanmış; yapının iç mekânı Mimar Ertem Ertunga ve 1960’lar boyunca “Türkiye’nin öncü dekorasyon ofislerinden biri olan” Sadi Öziş ve Gevher Bozkurt tarafından kurulmuş olan Galeri-T Firması’nın tasarladığı ve uyguladığı iç mimari projeleri ile yenilenerek hizmet vermeye başlamıştır. 1970 yılında sona eren kira sözleşmesi ardından, oteli eski müdürü Saffet Yatağan kiralamış; 1971 yılında yaptırdığı tadilatla hizmete sokmuş; 1987 yılına değin Büyük Otel adıyla işletmiştir. Yapı 1990-2000 yılları arasında Almira Otel Ürgüp adıyla hizmet vermiş; bir süre boş kaldıktan sonra 2007 yılından günümüze kadar toplam 101 oda ve 228 yatak kapasitesiyle, Büyük Otel olarak hizmet vermektedir. Büyük Otel, tarihî Ürgüp kent merkezinde, Ürgüp Hükümet Konağı’nın hemen karşısında, kentin oldukça işlek iki caddesi olan Atatürk Bulvarı ile Şehit Turan Caddesi’ne cephe verecek şekilde konumlanmıştır; dolayısıyla kent yaşamının merkezinde yer almaktadır. İnşa edildiği 1960’lı yılların başında oldukça bâkir bir çevrede yer almasına karşın, otelin günümüzde daha yoğun bir dokuda yer almakta olduğu söylenebilir. Otel’e yaklaşım, Şehit Turan Caddesi üzerindendir. Yaklaşık 5500 m²lik yapılaşma alanı içinde konumlanan otel, taban alanı 1435 m2 olan konaklama ve servis birimleri ile içinde yüzme havuzunun da bulunduğu 1204 m²lik bir rekreasyon alanından oluşmaktadır. İlk inşa edildiği dönemde aynı koridora açılan kuzey ve güney cepheli 14 oda ve restoran mutfağının üzerinde yer alan bir süitten oluşan toplam 60 oda ve 120 yatak kapasiteli bir tesis olarak hizmet vermiş; o dönemde odaların yarısında banyo birimlerinin içinde çözülmüş; diğer yarısında ortak banyo kullanımı önerilmiştir. Otel girişinin solunda kalan açık restoran birimi gerektiğinde farklı işlevleri de barındıracak büyüklük ve nitelikte tasarlanmıştır. Dönemin konaklama yapılarının çoğunda olduğu gibi yapım sistemi betonarme karkas; malzeme seçimi sade, işlevsel ve rasyoneldir. Bununla birlikte, yörenin yerel özellikleri, kullanılan taş dokusu ile yansıtılmak istenmiş; cepheler, işlenmesi kolay, yumuşak, havayla buluşunca sertleşerek doğal yalıtım sağlayan Ürgüp taşıyla kaplanmıştır. Otelin modern dilde inşa edilmiş, yalın ve prizmatik otel kütlesine 1984-1999 yılları arasında yeni bir ek ve bahçesine bir havuz yaptırılmıştır. Zaman içinde yapılan yenilemelerle, hem iç mekânın niteliğinin hem de mobilya dilinin değişmiş olduğu söylenebilir. 1970’lerin başında gerçekleştirilen yenileme sırasında iç mekân tasarımına eklendiği düşünülen aydınlatma elemanları, ahşap galeri korkulukları gibi bazı elemanların korunmuş olduğu görülmektedir.

62 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

63


Büyük Otel Ürgüp’ün ortalama gereksinimleri karşılayan fakat çok lüks olmayan belli bir standartta ve dönemin bölgedeki en ‘modern’ yapısı olduğu belirtilmektedir. Kütle kompozisyonu yalın, oranları dengeli ve detayları sade bir şekilde tasarlanan otel yapısında görülen tek koridora açılan iki yönlü konaklama birimlerinden oluşan plan şeması ve otelin cephesine yansıyan rasyonel ve işlevsel “petek balkon düzeni” dönemin otel mimarisinin karakteristik özelliklerindendir. Balkonlar, prizmatik yapı bloğundan konsol yaparak ve farklı malzeme kullanılarak ayrıştırılmış; yalın korkulukların kullanımıyla vurgulanmıştır. Yapının betonarme giriş saçağı, işlevsel olduğu kadar biçimsel olarak da dikkat çekicidir. Otelin iç mekânlarında kullanılan ve mobilyalar da, dönemin modernist çizgisini yansıtmaktadır. Öte yandan, Büyük Otel Ürgüp, ilk açıldığı yıllarda yörenin turizm alanında olduğu kadar sosyal hayatında da bir dinamo görevi üstlenerek bölgenin en önemli otellerinden olmuş ve uzun süre bu unvanını korumuştur.

64 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

65


KONUTLAR


ANKARA Cihad Gökdağ ve Ortakları Apartmanı

Selim Sertel Öztürk | Başkent Üniversitesi Çankaya İlçesi Çankaya Mahallesi’nde bulunan Cihad Gökdağ ve Ortakları Apartmanı 1960’lı yılların başında üretilen konut yapıları içerisinde dengeli kütle kompozisyonu, akılcı planlaması, özgün detayları ve dinamik cephe kurgusu ile ön plana çıkmaktadır. Kimin tarafından tasarlandığı bilinmeyen yapının projesi 1961 yılına tarihlenmektedir. Yapı bodrum kat, zemin kat, üç normal kat ve bir de teras kat olmak üzere toplam altı kattan oluşmaktadır. Cihad Gökdağ ve Ortakları Apartmanı yamuk formunda bir parselin merkezine yerleşmiştir. Yapı arazinin formuna göre içeri çekilen ve mekân kurgusuna göre farklılaşan kütlelerin bir araya getirilmesi ile biçimlenmiştir. Yapının ön cephesinde zemin katı ana yol boyunca arazinin şekline göre konumlanmış, bu durum üst katlarda yapının üç ayrı prizmatik kütleye dönüşmesine yol açmıştır. Böylece yapının Kâtip Çelebi Sokağı’nı karşılayan ön cephesi diğer cephelere nazaran daha dinamik bir kurguya sahiptir. Ön cephede ilk kütle bir dairenin salonu ile, ikinci kütle mutfak, hizmetçi odası ya da kiler ile oluşturulmuştur. Bu kütlede tüm servis birimleri camekân bir yüzeyle gizlenmiş, tasarım problemi bir cephe zenginliğine dönüştürülmüştür. Cephe boyunca uzanan camekân yüzey ve bu yüzeyde yer alan geometrik desenler yapının en dikkat çekici unsurlarıdır. Bu kütleden geriye çekilerek oluşturulan son kütle ise diğer dairenin salonudur. Yapının ana girişi içeri çekilmiş ve zemin kotundan özenle tasarlanmış basamaklarla yükseltilmiştir. Yapının diğer cepheleri doluluk-boşluk oranları, yatay ve düşey kütle dengesi gözetilerek tasarlanmış, yapıda kullanılan geniş cam yüzeylerle dairelerin gün ışığından yararlanması ve balkonlarla tüm konutlarda özel yarı açık mekânların organize edilmesi sağlanmıştır. Yapının kat planlarında merkezde yarım daire formunda bir merdiven ve iki yanında birer daire yer almaktadır. Dairelere merdiven sahanlıklarından erişim sağlanmış, salonların ana yola cephe vermesi öngörülmüştür. Dairelere salon ile ilişkili bir antre-holden girilmektedir. Bu antre-hol aynı zamanda özel yaşam alanları olan yatak odaları ve ıslak hacimlerin açıldığı bir koridor ile de bağlantılıdır. Arazinin uzun kenarında yer alan dört odalı dairede salon geniş tutulmuş, yemek odası, hizmetçi odası ve mutfak küçük bir ofis ile ilişkilendirilmiştir. Diğer dairede salona açılan yemek odasına antre-holden de erişim sağlanmıştır. Bu kapsamda Cihad Gökdağ Apartmanı arazinin verdiği imkânla elde edilen, farklı birimlerden oluşan kurgusu, dengeli kütle düzeni ve yaratılan cephe zenginliği ile dönemin konut yapılarına özel bir örnek oluşturmaktadır.

ANKARA Dilek Apartmanı

Umut ŞUMNU | Başkent Üniversitesi

Emin Ermiş (Oda No: 721, Dip. No: 3715) tarafından S.S. Dilek Mensupları İşçi Yapı Kooperatifi için 1971 yılında (proje: 09.12.1971, ruhsat: 01.03.1972) tasarlanan Dilek Apartmanı 1970’lerle beraber Ankara’nın önemli konut yerleşkelerinden biri olan Çankaya Güzeltepe Mahallesinde yer alır. Mahallede Dilek Apartmanı’nın yanında Basın Siteleri, İş Bankası İkramiye Evleri, İş Bankası Memurları Kooperatifi ve Çankaya Mesa Sitesi gibi önemli konut projeleri yer alır.22 metreye 25 metrelik taban alanına sahip, betonarme iskelet ve tuğla yığma sistemiyle yapılan yapı tek bir prizmatik kütle olarak ele alınmış ve kütlenin içi boşaltılarak bir avlu elde edilmiştir. Yapı kısmı bodrum kat, zemin kat ve üç normal kat olmak üzere toplam 5 katlıdır. Yapının tüm cepheleri son derece sade ve basit bir anlayışla ele alınmıştır. Yapının cephelerinde en dikkat çeken unsur yapının taşıyıcı sisteminin, özellikle de katları taşıyan kirişlerin, dış cephede fark edilebilir olmasıdır. Yapının dış cephesindeki sadelik ve basitlik, apartmanın içerisine girildiğinde anlam kazanır. Yapı, dışa dönük bir mekan organizasyonundan çok, içe dönük bir mekan organizasyonuna sahiptir. Yapının girişi Halit Ziya Sokağa bakan ön cepheden değil, yan cepheden yapılmaktadır. Birkaç basamakla yükseltilmiş olan giriş mekânından binanın içine doğru yaklaşıldığında bizi büyük ve aydınlık bir avlu karşılar. Yapının mimari anlamda en zengin elemanı üstü tamamen açık olan bu iç avludur. Yapının katlarında yer alan daireler bu açık mekanla ilişki kuracak şekilde tasarlanmıştır. Tüm dairelerin girişleri iç avluya ve dolayısıyla temiz havaya açılan kapılardan yapılır. Yapının merkezinde yer alan bu açık mekan sayesinde tüm daireler birbirleriyle görsel ve fiziksel anlamda ilişki kurarlar. Daireler arasındaki görsel ilişki yapının plastik değeri kuvvetli merdiveniyle fiziksel anlamda da desteklenir. Yapının merdiveni kare şeklindeki iç avlunun girişe yakın olan köşesinden bağımsız bir şekilde yükselir. Yapının iç avlusunda yer alan diğer önemli bir detayda avluyu saran kat hollerindeki zemin boşaltmalarıdır. Yapının ortasında yer alan boşluk duygusunu daha da kuvvetlendirmek için kat hollerinde yer alan koridorların kenarlarında da benzer boşaltmalar yapılmıştır. Yapının kat hollerini aşıyan kirişleri de açığa çıkaracak şekilde açılan bu ince ve uzun boşaltmalar sayesinde kat hollerindeki koridorlar birer köprüye dönüşmüştür. Bu boşaltmanın verdiği mekânsal deneyimindışında apartmanın iç avlusuna bakan her mekanın gün boyu güneş ışığından yararlanması sağlanmıştır. Dilek Apartmanı’nda yer alan daireler, mutfak ve ıslak hacimler avlu çeperinde, salon ve odalar yapının dış çeperinde yer alacak biçimde kurgulanmıştır. Dairelere salonun ve mutfağın açıldığı bir koridordan girilmekte, antre ile ilişkili bir koridordan ıslak mekânlara ve odalara erişilmektedir. Tüm daireler büyüklükleri farklı olsa da benzer plan şemalarına sahip olup, dairelerde özel ve genel kullanım mekânları ayrımı oldukça net biçimde okunmaktadır. Dilek Apartmanı, özgün tasarım yaklaşımı, plan çözümlemeleri ve mimari detaylarıyla dönemin konut Yapıları (özellikle de dönemin kooperatif yapıları) içinde özel bir örnek olarak öne çıkmaktadır.

68 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

69


ANKARA Fuat Bulca Evi

ANKARA Mobilgaz Sitesi

İrem GENÇER | Yıldız Teknik Üniversitesi

Işıl ÇOKUĞRAŞ

| İstanbul Bilgi Üniversitesi

Öncü ÖZALP | Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Cumhuriyet tarihinin önemli iki öznesini, Fuat Bulca’yı ve Ernst Egli’yi buluşturan, Fuat Bulca Evi dönemin modernist konut yapılarının en iyi örneklerinden de biri olmuştur. Yapı, Kavaklıdere’de Atatürk Bulvarı üzerinde bugünkü Ankara Oteli’nin arazisinde oluşu ile de kent tarihinde önemli bir yere sahiptir. 1936-1939 yılları arasında Bulca ailesi tarafından konut olarak kullanılan yapı, 1939’da İspanya Büyükelçiliği’ne kiraya verilmiştir. 1954 yılında Emekli Sandığı’na satılan konut, kısa bir süre sonra yıkılmış ve çevre parseller birleştirilerek Ankara Oteli’nin inşa süreci başlamıştır.

Kordonboyu Caddesi Ergenekon Mahallesi’nde bulunan yapı mimar Tülay Taşçıoğlu tarafından tasarlanmıştır. Bodrum kat, zemin kat ve beş adet katta dubleks olarak tasarlanan yapı 5 Ocak 1972 tarihinde proje onayını almıştır. Fatih Çelikçevik başkanlığında kurulan Mobilgaz Mensupları Yapı Kooperatifi’nin Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan sağlanan kredi ile hayata geçirdiği projenin statik projesi Hami Gürün, tesitat projesi M. Atukalp-Y. Duran ve elektrik projesi Serter Üçer tarafından yapılmıştır. Tüm dairelerin ilk sahipleri Mobilgaz Anonim Şirketi çalışanları olup günümüzde de ilk kullanıcıların birçoğu hala yapıda ikamet etmektedir.

Fuat Bulca Atatürk’ün silah arkadaşı ve dönemin Türk Tayyare Cemiyeti başkanı olarak dönemin önemli temsilcilerindendi. Egli’nin Bulca Evi’ne ilişkin plan çizimlerini 1935 yılında Atatürk’e yollamasından, Atatürk’ün evin yapımıyla bizzat ilgilendiği –hatta Egli’nin tasarımına müdahale ederek onu daha sadeleştirdiği- anlaşılmaktadır.

Özgün projede kullanıcıyı arka cephedeki bina girişine yönlendirme ve görsel bağlantı kurabilmek amacıyla boşluk olarak tanımlanan zemin kattaki mekanın mevcut durumda kapatılarak binaya dahil edilmesi mimar tarafından önerilen sürekliliği ve kompozisyondaki doluluk-boşluk ilişkisini yok etmiştir. Binanın düşey sirkülasyon çekirdeğinin ana kütleden ayrılması, büyük prizmatik kütle ile düşey sirkülasyon kulesinin her katta birbirine uzantılarla eklemlenmesinin dışarıdan da görülmesi yapının önem taşıyan diğer bir yönüdür. Ana girişinin düşey kule ile sağlandığı yapıda üst katlara çıkmayı asansör çekirdeği etrafında kurgulanan merdivenleri kullanarak tercih eden kullanıcıya her bir dönemece eşlik eden geniş köşe pencerelerinden yön değiştirme esnasında farklı perspektifler sunulur. Yapının sirkülasyon şemasındaki vurgu dışında değinilmesi gereken diğer bir konu düşey sirkülasyon kulesi içinde konumlanan ve asansör çekirdeği içinde tasarlanan çöp bacasıdır. Özellikle yapım yılı göz önüne alındığında, her katta asansör girişinin yanında konumlandırılan çöp için açılan bağlantı kolu mimarın kullanıcıların gündelik yaşamını da pratikleştirmek adına tasarım kaygısı olduğunun bir göstergesidir. Bunun dışında her dairedeki büyük oturma odasının kullanıcıların yeni kullanım ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına iki giriş kapısının olması ve olası durumlarda duvar ile bölünerek iki oda şeklinde kullanılabilmesi tam anlamıyla olmasa da mimarın “esneklik” üzerinden plan şemasını oluşturma çabası olarak tanımlanabilir.

Fuat Bulca Evi’nin mimari önemi dönemin modernist çizgisini yansıtmasından ve Egli’nin Türkiye’de tasarladığı birkaç konutundan biri oluşundan kaynaklanmaktadır. Rasyonel iç mekân düzenlemesi ve her cephedeki nitelikli geometrik kompozisyonları ile bu yapının dönemin konut yapıları içinde öne çıkan örneklerden biri olduğu açıktır. İki cephe arasındaki dilsel fark dikkat çekicidir. Giriş cephesinin olabildiğince katı simetrik tasarımı ile bahçe cephesinin çoğunluğu şeffaf elemanlardan oluşan sadeliği şaşırtıcı bir bütün oluşturmuştur. Gerek Egli’nin diğer yapıları gerekse dönemin konut seçkisi göz önünde bulundurulduğunda bu durum yapıyı ilginç kılan bir mimari tavır olarak gözükür. Dönemin kamu yapılarının tasarımı ile meşgul olan yabancı mimarların az sayıda konut yapısına imza attığını biliyoruz. Fuat Bulca Evi de, Egli’nin Türkiye’de tasarlamış olduğu birkaç konuttan biridir ve gerek iç mekân düzenlemesi gerekse cephe ve kütle özellikleri ile dönemin modernist yaklaşımını yansıtmaktadır.

Her katta sekiz dubleks daire yer alan yapıda mutfak dolaşım koridoruna, birinci kata ait oturma odası ön cepheye bakar. Mutfağın doğal aydınlatma koşulları dolaşım koridorlarında geniş açıklıklar kullanılarak sağlanmıştır. Ön cepheye bakan oturma odaları balkonlara açılır. Bu balkonlar güney cephesin ana çizgilerini oluşturur. Her dubleks dairenin alt katta ait balkonu ve bu balkona kıyasla daha küçük olan ikinci kat balkonunun ayırıcı duvarların gridal kurgusu içindeki tekrarı yapının en dikkat çekici özelliğidir. Mekansal kurgusu, düşey sirkülasyona yapınan vurgusu ve detaylardaki mimari çözümlemeleri ile kooperatif ve konut yapıları arasında dikkat çeken yapı günümüzde önemini korumakta, konut mimarisi incelemeleri için özgün detaylar sunmaktadır.

70 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

71


ANKARA Ortaçlı Apartmanı

Selim Sertel Öztürk | Başkent Üniversitesi Yapı Ankara’nın önemli konut bölgelerinden Mebusevleri mahallesinde yer alır. Yapı mahallenin önemli caddelerinden biri olan Anıt Caddesi üzerindedir. Yapının mimarı, Ankara Tenis Kulübü yapısı dışında mimarlık tarih yazımında çok fazla yer bulmayan Reha Ortaçlı’dır. Yapı, ilk olarak 1963 yılında, mimar Ortaçlı tarafından üç kat ve üç daire olmak üzere bir ‘aile apartmanı’ olarak tasarlanmış, daha sonra dört kat ve on daire olarak 1990 yılında yıkılıp tekrar yapılmıştır. Betonarme iskelet sistemiyle inşa edilen Ortaçlı Apartmanı iki bodrum, zemin kat ve üç normal kat olmak üzere toplam altı kattan oluşmaktadır. Ortaçlı Apartmanı yamuk formunda bir parselin merkezine yerleşmiştir. Yapının kütle kararında en dikkat çeken unsur yatayda kütlenin ikiye bölünmesidir: Yapının giriş katı ve üst katların yer aldığı kütle birbirinden ayrıştırılarak hem yapının girişine vurgu yapılmış hem de giriş mekânının üstünde saçak işlevi gören bir hacim oluşturulmuştur. Yapının cephe karakteristiğinde, ortagonal formlar ile dairesel formların birlikteliği dikkat çekmektedir. Yapının balkon açıklıklarında ve giriş mekânında kullanılan bu dairesel formlar cepheye hareket kazandırmıştır. Bu dairesel biçimler önemli bir dönem temsili olarak değerlendirilebilinir. Yapının cephesinde kullanılan malzemelerdeki zenginlik (mermer, ahşap, metal) ve mimari detaylar (madalyonlar, söveler, kornişler, çörtenler v.b) da Ortaçlı Apartmanı’nın post-modern mimarlıkla ilişkisini kuvvetlendiren unsurlardır. Yapının dairesel açıklığından içeri girildiğinde bir merdivenle karşılaşılır. Bu düşey dolaşım elemanının tepesinde yer alan ışıklık hem içeriyi doğal olarak aydınlatmakta, hem de merdivenin plastiğini daha belirgin kılmaktadır. Yapının merdiven sahanlıklarından katlarda yer alan ve simetrik bir anlayışla çözümlenmiş iki daireye ulaşılır. Her daire 4 oda, 2 wc, ebeveyn yatak odasıyla ilişki 1 banyo, 1 mutfak ve 1 salondan oluşmaktadır. Dairelerde yer alan servis mekânları apartmanın giriş-merdiven aksında toplanmış, diğer mekânlar da dış cepheyle ilişkilendirilmiş ve böylelikle gün ışığından yararlanması sağlanmıştır. Dairelerin plan şemasında en dikkat çeken unsur kot kullanımıdır. Mekânlar arasındaki ilişkiler bu kotlar sayesinde düzenlenmiştir. Dairelerin giriş-antre mekânında yer alan mutfak mekânından yemek holüne geçilmekte ve buradan bir kotla salon mekânına inilmektedir. Bu sayede yemek bölümü hem salondan bağımsız hem de onunla ilişkili bir şekilde çözümlenmiştir. Dairenin yemek alanı mutfakla bir ‘mutfak penceresiyle’ de ilişki kurar. Aynı şekilde dairelerin antre mekânından bir kot çıkarak dairenin özel-mahrem yatak odası mekânlarına ulaşılmaktadır. Dikkat çeken diğer bir unsur da, dış cephedeki dairesel formların iç mekânda da kullanılmasıdır. Apartmanın girişinde yer alan kemer gibi, dairelerin iç mekân açıklıkları da kemer biçiminde tasarlanmıştır.

ANKARA Talip Apartmanı

Umut ŞUMNU | Başkent Üniversitesi Çankaya İlçesi Kavaklıdere Mahallesi Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde bulunan Talip Apartmanı dönemin karma kullanımlı konut yapıları içinde önemli bir örnektir. Yapı, Ankara’da kamusal ve sivil ölçekte bir çok projesi bulunan Yüksek Mimar Nejat Tekelioğlu tarafından 1969 yılında (proje: 11.03.1969, ruhsat: 22.05.1969) projelendirilmiştir. Yapıya ilişkin 1970 yılında bir tadilat projesi hazırlanmıştır. Betonarme iskelet yapım sistemiyle inşa edilen yapı, iki bodrum kat, zemin kat, ve altı normal kat olmak üzere toplam dokuz katlıdır. Talip Apartmanı düz-prizmatik bir kütle anlayışıyla tasarlanmıştır. Yapının cepheleri son derece sadedir. Yapının cephe kararlarının, yöneldiği keskin batı ışığını kesmek üzerinden şekillendiği söylenebilinir. Talip Apartmanı’nın her penceresinin altından başlayan ve bir aşağıdaki kat penceresinin bir kısmına kadar inen ışık kırıcı/gölgelikler yapının ana-biçimsel cephe kararını oluşturur. Yapının Tunalı Hilmi Caddesi’ne bakan ön cephesinin şekillenmesinde öne çıkan diğer bir unsur da ticari işlevlerin varlığıdır. Yapıda 24 dairenin yanında üç dükkan, bir sinema salonu ve bu birimlere hizmet eden kapalı bir otopark yer almaktadır. Adını mal sahiplerinden alan Talip Sineması, Tunalı Hilmi Caddesi’nde yer alan Kavaklıdere Sineması’yla beraber yaklaşık 30 yıl bölgede önemli bir çekim merkezi olmuş ve apartmanın kolektif bellekteki değerini daha da arttırmıştır. Bu noktada, mimarın Talip Sineması’yla beraber Tunalı Hilmi Caddesi’ndeki Kavaklıdere Sineması ve Kızılay’daki Nergiz Sineması gibi birçok sinemalı apartman projesine imza attığının altı çizilmelidir. Talip Apartmanı’nın konut katlarının girişi, zemin kattaki dükkanlara ve sinema birimine yer kazandırmak için son derece basit bir anlayışla ve az alan kaplayacak şekilde düzenlenmiştir. Apartmanın giriş holü, asansör ve merdivenin olduğu dar, ince ve uzun bir koridor şeklinde çözülmüştür. Yapının her katında dört daire, en üst katta üç daire yer almaktadır. Bu dairelerden Tunalı Hilmi Caddesi’ne bakan daireler üç oda ve bir salondan oluşurken, arka cepheye bakan daireler iki oda ve bir salondan oluşmuştur. Dairelerde iç çeperde ıslak hacimler ve servis birimleri yer alırken, dış çeperde mutfak, odalar ve salon yer almaktadır. Yapının plan çözümlerinde en göze çarpan unsur ön cepheyle ilişkili dairelerde yer alan mutfaklardır. Bu mutfaklar, dönemin Amerikan mutfak anlayışıyla ele alınmış ve içinde ön cephe ile ilişkili bir yemek alanı çözülmüştür. Tüm dairelerde salonlarda şömine önemli bir mimari elemandır. Sözü geçen mimari kararları ve sunduğu yaşam kültürü bakımından Talip Apartmanı dönemin önemli bir konut yapısıdır.

Sözü geçen mimari özellikleriyle Reha Ortaçlı’nın bilinmeyen bir yapısı olan Ortaçlı Apartmanı önemli sivil mimarlık örneklerinden biridir. Yapı, sahip olduğu biçimsel ve sembolik dil, tarihe yaptığı göndermeler, detaylarında barındırdığı zenginlik ve farklı mekân kurgusu ile dönemin konut yapılarına özel bir örnek oluştururken, sahip çıkılması ve korunması gereken mimari bir mirastır. 72 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

73


ANTALYA Dr. Burhanettin Onat Villası

Dr. Burhanettin Onat Villası bugüne kadar kapsamlı değişiklikler geçirmiş ve 2015 yılında da fonksiyon değiştirerek hostel ve kafeterya olarak kamu kullanımına açılmıştır. Yapının döneminin kültürel ve tarihsel yapısını gösteren özellikleri önceki dönemlerde geçirdiği değişiklikler sebebiyle okunamazken, son dönemdeki popüler kültür müdahaleleri ile yalın ve modernist karakteristiği yok edilmiştir. Bu bağlamda, Dr. Onat Villası – bugünkü kullanımı ile Role Street Hostel-, yapının yıkılarak, yeniden inşası yerine, özgün kütle ve formunun korunarak dönüştürülmesi tercih edildiği için Antalya’da modern mimarlık eserlerinin korunması konusunda önemli bir örnek gibi görünse de, kaybettiği fiziksel ve manevi değerler ile koruma ve yaşatma kavramını yeniden sorgulatmaktadır.

Esin BÖLÜKBAŞ DAYI | Uluslararası Antalya Üniversitesi

Antalya Belediye Başkanlığı ve Antalya Milletvekilliği yapmış, 1940’lı ve 1950’li yılların önde gelen isimlerinden biri olan Dr. Burhanettin Onat ve ailesi için tasarlanan yapı doğal sit alanı olarak tescilli Karaalioğlu Parkı ile kentin ilk yerleşimi olarak kabul edilen Kaleiçi Kentsel Sit Alanı arasındaki sınırda yer almaktadır. Karaalioğlu Parkı 1940lı yıllarda Mimar Necmettin Ateş tarafından tasarlanmış ve kentin modernizasyonu için ilk ve önemli adımlardan biri olarak uygulanmıştır. Parkın giriş noktasında yer alan Dr. Burhanettin Onat Villası, aynı dönem özelliklerini taşıyan konut yapıları ile komşudur. 1940-50 tarihleri arasında inşa edildiği tahmin edilen yapı son yıllarda bir avukatlık ofisi olarak kullanılmış, 2015 yılı yaz aylarında bir hostele dönüştürülmüştür. Yapı fiziksel olarak iyi durumdadır ancak geçirdiği değişiklikler ile özgün kimliğini belirleyen öğelerin tespit edilmesi güçleşmiştir. Geniş bir bahçeye sahip olan yapının biri yaya, diğeri ise araç için tasarlanmış iki girişi bulunmaktadır. Bahçe içinde ayrıca bir müştemilat yapısı da bulunmaktadır. Yapının girişi bahçede yer alan mozaik döşeme ve yaya yolunun iki yanında yer alan yeşil alan ve ağaçlar ile vurgulanmıştır. Betonarme sistem ile inşa edilen yapı iki kattan oluşmaktadır. Pencere doğramaları ahşaptır. Bahçe ve yapı giriş kapılarında metal doğrama kullanılmıştır. Teras çatılıdır, saçak görevi de gören dairesel balkon bir bölümü dairesel bir bölümü altıgen kesitli kolon ile desteklenmektedir. Yaya girişinde çakıl taşı kullanılarak mozaik oluşturulmuştur. Yapının doğu cephesinde yer alan ve üst kata ulaşımı sağlayan merdivenlerin yer aldığı sirkülasyon alanı cam mozaik ile kaplanmıştır ve cephede yarattığı dairesel form ile fonksiyonun dışarıdan okunabilmesini sağlamaktadır. Dairesel balkon tasarımı, yuvarlatılmış pencereler, teras çatı gibi geometrik öğeler barındıran yapı modern konut mimarlığının kentteki önemli örneklerinden biridir. Metal ve betonarmenin bir arada kullanıldığı, heykelsi bir forma sahip olan bahçe giriş kapısı da modernist bir dile sahiptir. Dr. Burhanettin Onat Villası’nın mimari özellikleri incelendiğinde, yapının Kaleiçi Kentsel Sit Alanı içinde yer alan kentsel doku ile ölçek ve doluluk-boşluk ilişkileri bağlamında benzerlik gösterdiği görülmektedir. Bunun yanı sıra tarihi Karaalioğlu Parkı içinde yer alan yapı sahip olduğu fiziksel özellikler ile, park ile kente kazandırılması planlanan modern kent görünümüne de önemli bir katkı sağlamıştır. Yapının Antalya kenti için büyük öneme sahip Dr. Burhanettin Onat için tasarlanmış olması ve halen bahçe duvarında ilk sahibinin ismini taşıyor olması kentlinin yapıya yüklediği anlamı derinleştirmekte, kent belleğindeki önemini artırmaktadır.

74 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

75


BALIKESİR İçel Apartmanı

Timur KAPROL | Trakya Üniversitesi

Özgün konumuyla günümüze gelemeyen mutfak mekânı birbirine bitişik iki kenarının köşesinde oluşturulan kapalı çıkmanın cephesinde yer alan pencere ile havalanmaktadır. Yapının birinci ve ikinci katlarında bu iki cephede tasarlanan birbirinin aynı kapalı çıkma ile, iki cephenin kesiştiği köşede tasarlanan yine aynı köşe konumlu kapalı çıkma ve iki yanında, çevresi yalın demir korkulukla sınırlandırılan, Fransız balkonu ve balkona açılan camlı kapı, kapalı çıkmaları ve yapıyı üstte sonlandıran saçakları alta taşıyan yalın betonarme payandalar, yapının cephelerini süsleyen en belirgin öğelerdir.Gerek mekânsal kurgusu gerekse cephe kurgusu ve kentte yer aldığı konumu ile İçel Apartmanı, Balıkesir’de yaşanan kentsel gelişim ve toplumsal değişimin göstergesi olarak, belge değeri, üslüpsal değer, sağlamlık değeri, kentsel ve tarihi doku değeri taşımaktadır. Tüm bu değerleri bağlamında geçmiş kuşaklardan alınmış bir miras niteliğindedir.

İçel Apartmanı Balıkesir Kent merkezinde Milli Kuvvetler Caddesi ile Tahta Avdan Sokağı’nın kesiştiği köşede 332 Ada, 3 numaralı parselde yer alır. Giritli Mehmet Paşa’nın torunu Hüseyin Vasıf İÇEL tarafından 1930Yılı’nda İstanbul’lu Hacı ustaya İstanbul’un Beyoğlu İlçesi’nin İstiklal Caddesi’nde bulunan bir apartman yapısının plan şemasından ve cephe düzeninden esinlenilerek inşa ettirilmiştir. Bodrumlu ve üç katlı olan yapının birde çekme katı vardır. Tescilli olan apartmanın Tahta Avdan Sokaktan verilen yan yana üç tane giriş kapısından sol baştaki bodrum kata, ortadaki apartman holüne, sağ baştaki zemin kata aittir. Yapının her katında aynı plan şemasının tekrarlandığı gözlenmektedir. Plan şeması incelendiğinde ıslak hacimlerin arka kısımda konumlandığı buna karşın, yaşam alanlarının caddeye konumlandırıldığı görülür. Konutlara giriş te hol, hem karşılama hemde dağılım mekânı olarak yüklenmiştir. Esnek kullanımın göstergesi olan odadan odaya geçiş kapıları ile, konutun toplanma gerekli ritüellere de imkan tanıdığı görülür. Salonla bütünleşen iki oda gerektiğinde odadan odaya geçiş kapıları ile birbirinden ayrılabilmekte, köşede konumlanan salon iki yanında yer alan odalar mahrem mekân haline gelebilmektedir. Öyleki konuta girişte salon kapısı tam karşıda yer almakta, yanında yer alan oda kapısı ise banyo yanında bulunmaktadır. Ayrıca oda içinden banyoya ulaşılabilmesi bu mekânın yatak odası olarak tasarlandığını gösterir. Bu odada geleneksel konutta yer alan yıkanmalıkların dönemsel yorumunun görmek mümkündür. Islak hacimlerin küçülerek konut içine girmesi ve küçülmesi sosyal yaşamın geleneksel yaşamdan farklılaşmasının belgesi olarak bu konutta karşımıza çıkar. Cephe duvarında ortada yer alan bir buçuk kanatlı kapıdan girilen apartman holü sol kenarından merdiven kovası ile sınırlanmaktadır. Her iki katta da çift kanatlı birer kapı ile girilen kat holü bir geçiş mekânı konumundadır. Kata giriş kapısının karşısında konumlandırılan kapı ile bu kapının sağ ve sol yanında yer alan birer kapıdan ard arda konumlandırılan odalara geçilmektedir. Ortadaki odayı cadde ve sokaktan sınırlayan köşede cephe duvarından yamuk biçimli bir kütle dışarı taşırılmıştır. Konsol çalışan çıkmanın her cephesine birer pencere yerleştirilerek iç mekân sokak ve cadde ile ilişkilendirilmiştir. Bu köşe mekân Milli Kuvvetler Caddesi’ne ve Tahta Avdan Sokağı’na yönlendirilen birer Fransız balkonu ile oldukça ferahtır. Köşe mekanın sağında ve solunda konumlandırılan iki oda da dış cephe duvarının orta aksında köşe odada tasarlanan aynı çıkmanın tasarlandığı gözlenmektedir. Milli Kuvvetler Caddesi’ne yönlendirilen odanın devamında girişi holden verilen bir banyo yer alır. Özgününde banyodan bitişiğinde konumlanan odaya doğrudan geçişi sağlayan bir kapı bulunmaktadır. Plan şemasında üç oda ve banyo birer kapı ile kat holüne doğrudan açılırken mutfak ve tuvaletin kapıları küçük bir geçişle holden gizlenmeye çalışılmıştır.

76 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

77


BALIKESİR Altılar Apartmanı

pencereler ile beraber cepheyi süsleyen öğelerdir. İki yan cephe sadedir. Arka cephede bu cepheye yönlendirilen mekanları aydınlatan pencereler ve her daireye ait birer balkon yer alır. Apartmanın en önemli özelliği arka bahçesinin, Cuma günleri hayır yemeklerinin pişirilebileceği şekilde düzenlenmiş olmasıdır.Gerek konut içinde gerekse arka bahçenin toplumsal ihtiyaç bağlamında kurgulanması, binanın tümü ile özellikli tasarımını getirmiştir. Bu nedenle çağdaş yaşam alanlarının oluşumunda nirengi görevi gören ve Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı’nı günümüzde belgeleyen bu binaların gelecek kuşaklara aktarımı önem arz etmektedir.

Hatice UÇAR | Balıkesir Üniversitesi

Altılar Apartmanı Balıkesir’in Altıeylül Mahallesi’nde, Çiğdem sokakta yer alan Cumhuriyet Dönemi apartmanlarının önemli bir örneğidir. Ernst Arnold Egli Balıkesir Kenti için hazırladığı 1944 onanlı imar planında Vasıf Çınar Caddesi üzerinde kamu yapılarının bulunmaları nedeniyle planda kentin İzmir istikametinde gelişmesini önermiş, Hükümet Konağı’nın Doğumevi tarafını konut alanı olarak ayırmıştır. Altılar Apartmanı 1954 Yılı’nda Kent’te görev yapan hakimler tarafından, Hükümet Konağı’nın yakınında ve Egli’nin önerdiği yeni konut alanında, kentin ileri gelen ailelerinin ikamet ettikleri konutların bulunduğu bir itibar sokağı haline bürünen Çiğdem Sokak’ta inşa ettirilmiştir. Bodrumlu ve üç katlıdır. Ön cephesinde simetrik bir düzenleme hâkimdir. Çiğdem Sokak’tan girilen bir bahçede yer alır. Ön cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan çift kanatlı demir kapısına bahçeden iki basamaklı bir merdiven çıkılarak ulaşılır. İki farklı kotta düzenlenen apartmanın holü merdiven holünden çift kanatlı bir kapı ile ayrılmıştır. Merdiven holü iki yanda karşılıklı konumlandırılan birer daire giriş kapısı ile sınırlandırılmıştır. Çarpma kapının karşısında bulunan merdivenin soldaki kolu üst katlara, sağdaki kolu bodrum kata ve arka bahçeye ulaşımı sağlamaktadır. Dairesel formlu merdiven inşa edildiği dönemin özelliğini yansıtmaktadır. Ancak parselin konumuna bağlı olarak apartmanın hükümet tarafında tasarlanan dairesi apartmanın sağ tarafında tasarlanan daireden daha küçüktür. Bu dairede salonun devamında, arka cephe tarafında tasarlanan ve salondan bir camekânlı bölme ile ayrılan oda yoktur. Üç katlı olan apartmanda plan şeması her katta aynen uygulanmıştır. Merdiven holünden girilen hol salona, odaya ve (mutfak, tuvalet ve yemek mekanının açıldığı) iç hole geçişi sağlayan dağılım mekanıdır. Salon ve bitişiğinde konumlanan iki oda nın her biriyle arasında yer alan ve birbirlerine geçişi sağlayan camekanlı kapılar bu mekanlara esnek kullanım imkanı sağlamıştır. Salona bir kapı ile bağlanan koridor evin mahrem mekanlarına(iki oda ile arada tasarlanan banyo mekanı) geçiş işlevini yüklenmiştir. Konutun planlamasında yaşam mekânı olarak salonuna holden direkt ulaşım ve girişin yanındaki odaya odadan odaya geçiş kapısı bağlanılması, fonksiyonel kullanımı ön plana çıkarmaktadır. Mutfak yakınında ve salon kısmına adeta bir geçiş aksı ile bağlanan yemek yeme bölümü aynı zamanda yaşam alanı olarak çözümlenmiş fakat fonksiyona bağlı olarak bölümlenmiştir. Yemek odası önünden geçen geçiş aksı mahrem alanı yaşama alanına bağlamaktadır. Son derece ekonomik kullanım içinde mimarın yaşam biçimine bağlı olarak parselin imkanı dahilinde, konutun mekânsal örgütlenmesini kurgulaması ile birlikte, için dışa yansıtılması ile cephe kurgusunda da nitelikler elde ettiği görülür. Apartmanın en özen gösterilen cephesi ön cephedir. Cephede simetrik bir düzende tasarlanan ve cephe duvarından dışarı taşırılan balkonun iki köşesindeki birer yuvarlak kolon, balkonun parapet duvarı ve motifli demir korkuluk, cephedeki büyük boyutlu

78 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

79


BURSA Bay Selim Süter Evi

BURSA Kamil Koç Apartmanı

Gökhan OKUMUŞ | Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Gürkan OKUMUŞ

| Bursa Orhangazi Üniversitesi

Bursa kent merkezi yerleşimi ve ulaşım ekseni olarak tarifleyebileceğimiz Çekirge – Altıparmak - Heykel - Setbaşı Namazgah ekseni aynı zamanda kentin yapım tecrübelerinin de bir ekseni olarak tanımlanabilir. Bu eksendeki kentsel süreklilik kentsel oluşumun da izidir. Özellikle konut bağlamında kentin görsel ve işlevsel hafızasını da oluşturan bu eksen üzerinde dönemin özelliği olarak sayılabilecek birçok ortak nokta görmekteyiz. Çekirge bu bağlamda özellikle kişisel konut ve apartman kapsamında şehrin en yaygın yerleşimine sahiptir. Dönemin özelliklerini barındıran birçok konut işlevinde yapıyı bu alanda görmek mümkündür. Uludağ eteği ve Bursa Ovası manzarası ile de mimari ve konum olarak özgün bir yapıya sahiptir. Selim Süter Evi de Çekirge’de olmasından kaynaklı çok belirgin mimari özelliklere sahip olmakla birlikte döneminin ve mimarlarının tasarım anlayışını da oldukça başarılı bir şekilde yansıtmaktadır. Ancak yapının Arkitekt dergisinde yayınlandığı şekli için bunları söylemek mümkün. Günümüzde işlevini konut olarak devam ettirse de form , cephe ve görünüş kapsamında özgünlüğünü yitirdiğini söyleyebiliriz. Yapıldığı haliyle hem görsel kurgu hem de iç plan ve yaşayış kurgusu olarak nitelikli modern konut kapsamı içinde değerlendirebileceğimiz yapılar arasında yer almaktadır. Güzel Sanatlar Akademisi mezunu ve 1937 yılında Le Corbusier’in yanında eğitim alıp çalışan yüksek mimar Halit Femir ve yine Güzel Sanatlar Akademisi mezunu olup Sedat Hakkı Eldem’in asistanlığını yapmış, TBMM inşaatında ve Henry Proust’un yanında çalışmış olan yüksek mimar Feridun Akozan’ın tasarımını ve yapımını üstlendiği yapı dönemin özellikleri ve kentsel yapım sürekliliği açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Dönüşmekte olan kenti şekillendiren bir yapı tipi olan “konut tipolojisi” diğer şehirler de olduğu gibi Bursa’da da gelişen yapı teknolojileri , yeni malzeme kullanımları, dönemin değişen yaşam tarzı için önemli referans olmuştur. Dönemin özelliklerini yansıtması ve konut bağlamındaki karakteristik özellikleri sebebiyle Çekirge’ deki konut kültürüne katkısı büyük olan yapı Bursa şehri ve kendi alanı için dönemin sosyo kültürel yaşamı ,mimari özelliklerini , akımların etkisi , malzeme kullanımını , mimarlarının yapı ve tasarıma etkisini , iç mekan ve yaşam kurgusunu yansıtmaktadır. Bu nedenle Çekirge bölgesindeki diğer birçok yapı ve yerleşim gibi mimarinin yanı sıra sosyo kültürel miras çerçevesinde değerlendirilip içindeki yaşam kurgusu ve çevresiyle korunmalıdır .

80 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Gökhan OKUMUŞ | Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Bursa doğu - batı doğrultusunda bir yerleşime sahiptir ki bu bağlamda Uludağ ile birlikte karakteristik bir kent yerleşimi olarak nitelendirilebilir. Bursa kent merkezi yerleşimi ve ulaşım ekseni olarak tarifleyebileceğimiz Çekirge – Altıparmak - Heykel – Setbaşı- Namazgah ekseni aynı zamanda kentin yapım tecrübelerinin de bir ekseni olarak tanımlanabilir. Bu eksendeki kentsel süreklilik kentsel oluşumun da izidir. Bu eksenin son halkası Namazgah bölgesinde bulunan KOÇ Apartmanı kendi döneminin kentsel konut karakteristiği bağlamında yapım sürekliliğinin de önemli bir parçasını oluşturur. 1954 yılında tamamlanan yapı Türkiye’de bulunduğu 1940’larda II. Ulusal Mimarlık Akımının destekleyici ve yönlendiricilerinden Alman mimar Paul Bonatz’ın öğrencisi olan yüksek mühendis mimar olan Mehmet Gülez tarafından tasarlanmıştır. Yapı 4 katlı olup her katta 2 daire bulunmaktadır. Daireler cephelere göre 135 - 75 metrekare aralığında farklılık göstermektedir. Aktif olarak kullanılan dairelerin biri şu an itibariyle tadilatta olup diğerleri kullanım halindedir. Doğu ve batı cephelerinde içinde yaşlı ağaçların da olduğu düzenli 2 bahçesi olan yapı arazi alanı yaklaşık 550 metrekaredir. Yapı dönemin mimari referansları, biçimsel yaklaşımı ve konut , mekan anlayışına göre değerlendirildiğinde özgün ve karakteristik birçok özellik barındırmaktadır. Dönemin konut yapılarında ortak olarak söyleyebileceğimiz iç mekan fonksiyonlarındaki dil birliği, bu dönemde inşa edilen Bursa konutlarında görülen iç plan şeması benzer olarak yapıda uygulanmıştır. Özellikle cephe anlayışındaki vurgulamalar ve simetrik kütle özellikleri göstermesi , giriş cephesi de olan doğu cephesinde dışa taşan bölümler ve cephelerdeki eğrisel çıkmalarla hareket kazandırılan yapı döneminin özelliklerinin yanı sıra Bursa konut mimarisinde de karakteristik ve önemli bir yere sahiptir. Özellikle konut bağlamında kentin görsel ve işlevsel hafızasını da oluşturan tarif ettiğim bu eksen üzerinde dönemin özelliği olarak sayılabilecek birçok ortak nokta görülmektedir. Namazgah bölgesinde yer alan KOÇ Apartmanı da görsel hafıza , özgün mimari , sosyo - kültürel plan kurgusu ve kültürel varlık gibi kapsamlarda değerlendirilebilecek özgün bir dönem Bursa konutudur. Günümüzde de konut işlevini özgün şekli ve haliyle devam ettirmesi oldukça değerlidir. Yapının tasarımcısı Mehmet Gülez’in sözünde “Dönemin Bursa yapılarının konut planlamada gelenekselden hareket eden Avrupa mimari şekillenişini benimseyen bir anlayış ile ılımlı modernizm kapsamında değerlendirilebilecek yapılar olduğunu söyler. Bu bağlamda dönemin konutları dönüşmekte olan kenti şekillendiren bir yapı tipi olarak , diğer şehirler de olduğu gibi Bursa’da da gelişen yapı teknolojileri , yeni malzeme kullanımları, dönemin değişen yaşam tarzı ve dönemim üslubu için önemli referanslardır.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

81


ÇANKIRI Park Apartmanı

Erenalp BÜYÜKTOPCU | İstanbul Teknik Üniversitesi

Ayrıca B Blok kat plan çözümlemeleri incelendiğinde, oldukça geniş tutulan giriş holünün periferisine modül misali eklemlenen odalar gözlemlenmektedir. Antrenin sofa misali işlev üstlendiği bu plan modelinde, odalar arası bütüncül görsel ilişki imkanıyla gizlilik hiyerarşisini kurabilme fırsatı aynı anda mümkün hale gelir. Le Corbusier’in Pessac/Bordeaux’ta salonun resmi sosyalleşme olanağını kırma yolunu mutfağın alanını genişletip yaşanabilir kılmasında bulmasına referans verircesine mutfak büyüklükleri, salonu görsel veya fiziksel yollarla mutlaka balkona bağlayarak gündelik yaşam döngüsüne katılmasını teşvik etme gibi mikroölçekteki mekansal kararlar da modernizm ilkelerini yerel ölçekte uygulama ve uyarlama gayretini açığa çıkarır. Çankırı’daki konut tipolojisinde öncül pozisyonu ve tekrarlı kütlesel kompozisyonu içeriğinde kırma odaklı materyal ve iç mekansal düzenlemeleriyle; Park Apartmanı’nın daha geniş kitlelerce tanınıp keşfedilmesi, modern mimari temelli yöneliminin korunması gerekliliğinin aşılanması ve kayıt altına alınması elzemdir.

İstasyon Caddesi, Nazım Hikmet ve Kemal Tahir’in kaldığı cezaevinden valiliğe, ilkokuldan adliyeye, şehrin kamusal yapılanmasının belirgin biçimde şekillendiği bölgedir. Kesiştiği Park Sokak ise bahçeli müstakil konutların ve giriş katını ticari işlevlerin oluşturduğu alçak katlı yapılanmalardan, kentin ilk modern sivil mimarlık örneği olan apartmanlara ve iş hanlarına geçiş aşamasında itki gücü sağlayan ve önderlik eden, ekonomik bağlamda şehrin o dönemde birincil aksıdır. Ekonomik döngünün yoğunlaşması sebebiyle tüm apartmanların zemin katları tamamıyla ticari işlevlere ayrılmıştır, apartmanlar arasında kalan boşluk akslarında bile bu işlevli dizilimlerden meydana gelmiş sokakçıklar oluşmuştur. Yapı yol kotu altında 1 (merdivenle ulaşılan kot farkından giriş verilen zemin altı dükkanlar ve bodrum) ve yol kotu üstünde 6 (1 zemin kat + 5 normal kat) olmak üzere toplam 7 kattan oluşmaktadır. Her katının A blokta dört, B blokta iki daire oturumlu olduğu yapı, bulunduğu parsele A blok için 378 m2 bina sahası, 2650 m2 inşaat alanı, 22 konut ve 10 işyeri; B blok için 162 m2 bina sahası, 1138 m2 inşaat alanı, 10 konut ve 3 işyeri/3 depo oturumunda ve yola sıfır çekme mesafesinde konumlanmaktadır. Betonarme karkas sistemli, tuğla duvarlı kargir apartmanın dış cephe elemanları dükkanlarda siyah kare seramik ve ahşap doğrama, cephede sıva+boya, balkonlarda korkuluk elemanı olarak demir çubuklardır. Apartman içi ortak alanların elemanları ise dökme mozaik zemin döşemesi, ahşap ve demir merdiven korkulukları ve sıva+boya olarak sıralanmaktadır. Şehrin, çok katlı yapılaşmalarla sivil teşebbüs bağlamında yeni tanışıklığının öncül örneklerinden birisidir. İstasyon Caddesi ve Park Sokak’a bağlanan zemin kat ve Park sokaktan merdiven aracılığıyla alt kota ayrışan sokakçık bünyesinde farklı hacimlerde ve işlevlerde toplamda 16 dükkan bulunmaktadır. Kent-içi aks üzerinde konumlanışının dayattığı sıfır çekme mesafesi ve monotonlaşan cephe düzeni kavramı (pencere doğramaları ve batı cephesinde güneşten yararlanma yüzdesini maksimize etmeye çalışan yılankavi çıkmalar tekdüzeliği kırma yönündeki hamlelerdendir) iç mekandaki sirkülasyon organizasyonuyla adeta yerle yeksan olur. A blokta kat ve ara sahanlıklar, B blokta ise ara sahanlık görsel olarak havalandırma ve ışıklık galerisine hemhal biçimde bağlanmaktadır. Galeriye bakan cephelerin tabandan kirişlere ahşap doğrama ortogonal karolaj pencere sistemiyle kaplanmasıyla sahanlıklar ışık alan, apartman içi sosyalleşmenin kaynağı olan sınırlı kamusal hüviyete bürünür. A blokta kat sahanlıklarındaki daire girişleri arasında kalan alan kat kullanıcılarının özgür müdahaleleriyle (koltuk, çiçeklik yerleştirme, depo olarak kullanma) kat ortak alanı veya anlık toplanma mekanları (ev sakinlerinin günlük buluşmalarına sahne olduğu gözlenmiştir) olarak işlev görmeye başlar.

82 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

83


EDİRNE Saraçlar Caddesi 29 Parsel

Timur KAPROL Berk MİNEZ Aslı MERAL | Trakya Üniversitesi

İncelenen konut+dükkan binası, batılı akım ve stillerin etkisinde inşa edilmiş bir bina örneği olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı sonrasında XX.yüzyıl ortalarında tüm ülkede görülen, ekonomik-sosyal ve kültürel alandaki değişimlerin Edirne’deki yansımasıdır. XIX.yüzyılda görülen batılılaşma, XX.yüzyıl ortalarına gelindiğinde, kentlerimizin görüntüsünü değiştirmiştir. XX.yüzyıl ortalarında Türkiye’de yaşanan hızlı kentleşme öncesinde inşa edilmiş bu bina, plan tipi ile, değişen Türk aile yapısını da yansıtır. 1950’li yılların hemen sonunda inşa edilen bu konut örneği, yapım yılı itibari ile toplumun mimari beğenisini, ekonomik imkanlarını ve kültürel oluşumunu yansıtması nedeni ile döneminin mimari belgesi niteliğindedir. Bu nedenle korunması ve gelecek kuşaklara yansıtılmaları gereklidir. Saraçlar Caddesi üzerinde yer alan bina, Edirne tarihi kentsel dokusu içindedir ve yayalaştırma bölgesi kapsamındadır. Yer aldığı yapı adası içinde Tahtakale Hamamı ile bitişik nizamlıdır. Bu özelliği nedeni yapı tarihi çevre ile doğrudan etkileşim içindedir. Kent ulaşım aksında binanın yer aldığı parselin konumu nedeni ile alt kata ticaret işlevi yüklenmiştir. Cumhuriyetle birlikte değişen sosyal yapı, konut mimarisinde geleneksel mimaride konut dışında var olan mutfak, hela gibi ıslak hacimlerin konut içinde çözümünü gerektirmiştir. Fonksiyonun yer aldığı mekanı ölçülendirmesi, mekanların birbiri ile ilişkisi, konuttaki mekan organizasyonunu etkiler. İncelediğimiz binanın birinci kat planında konuta merdiven sahanlığından iki kapı ile girilir. Bu kapılardan biri direkt yemek yeme amaçlı da kullanılan giriş holüne açılır. Bu orta mekan aynı zamanda geçiş ve mekânsal dağılıma da hizmet eder. Bu mekan gelenekselde görülen orta sofanın küçülerek yeni kullanımla karşımıza çıktığı bir olgunun fiziki yansımasıdır. Ayrıca konut kısmına sahanlıktan diğer bir kapı ile girilen odaya sahip konut diğer bir mekânsal kuruluşun örneğidir. Konut dışından girişli bu oda gelenekselde karşılaşılan mabeyn odasının yeni yaşantıya uyarlanmış şeklidir. Türk ailesinde harem yaşantısının tamamen kalktığı bu dönemde bu odanın varlığı aile yaşamında mahremiyetin kısmen devamını yansıtır. Günlük yaşamda eve gelen misafir önce bu odaya alınıp konutun iç yaşamından tamamen ayrımlanır. İç mekana geçme durumunda ise hole ve diğer odaya bağlanan kapı ile konuğun iç yaşama katılımı sağlanır. Merdiven sahanlığında konumlanan hela bölümü de söz edilen kurguyu desteklemektedir. Kat planında görülen odadan odaya geçiş kapıları ile; mekanlar arasındaki mahremiyet, gerekli durumlarda açılarak fonksiyonelliği arttırıcı birer eleman olarak kullanılmış ayrıca odadan odaya geçiş imkanını da vermiştir. Cephe özelliği ile dış yaşama kapalı ve açık çıkmaları ile katılan binada, parselin konumu bağlamında çıkmaların biçimlenmiş oluğunu görülür. Konutta yaşam mekanlarına hizmet eden odaların bina çeperinden kapalı olarak ve ön veya yanında açık çıkmalar ile birlikte düzenlenerek kent yaşamına bakı verdikleri ile karşılaşılır. Kargir yapım sistemindeki bina, bodrum kat + zemin kat + üst kat ve çatı piyesindeki kattan oluşur. İki yanı açık çıkmalı, edelputz sıvalı cephe özellikleri gösterir. Betonarme döşemeli, dökme mozaik ankastre merdiven basamaklı, soğuk demir işçiliği ürünü korkuluklu ve kırma çatılıdır. 84 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

İSTANBUL Atıfet (Sporel) Apartmanı

Hale GÖNÜL | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

Emin Halid Onat tarafından 1957 yılında tasarlanan Atıfet (inşa edildiği tarihte Sporel) Apartmanı, Kadıköy ilçesinin Moda semtinde bulunmaktadır. Yapı, bugün sayıları gittikçe azalan Modern dönem apartman çözümlemelerinden olması, 20. yüzyılın önemli mimarlarından Emin Onat’ın bir tasarımı olması ve mimari kalitesi ile önem taşımaktadır. 1957 yılında betonarme karkas sistem ile inşa edilmiş bina, dönemin rasyonel konut çözümlemelerinin özgün bir örneğini teşkil etmektedir. Emin Onat’ın işlevsel yaklaşımı ve yalın çizgisi binada kolaylıkla okunabilmektedir. Bitişik nizam yapının bir bodrum, bir zemin, 5 normal ve bir de teras katı bulunmaktadır. İki ayrı blok tek bir kütlede birleştirildiğinden binanın iki girişi vardır. Her katta 4’er daire bulunmaktadır. Plan şeması olarak Emin Onat’ın Moda’da Atıfet Apartmanı’ndan hemen sonra tasarlamış olduğu Marmara Apartmanı ile benzerlik göstermektedir. Yapının cephesinde dönemin bir özelliği olan geniş açıklıklar gözlenmekte, cepheden çıkma yapan balkonlar ise plastik etki yaratarak, pencerelerin aralarındaki renkli yatay bantlar ile birlikte cepheye özgün bir karakter kazandırmaktadır. Yapı, sokak perspektifinde bilhassa bu balkonların etkisi ile çevresindeki binalardan onu ayırt eden bir ifade kazanmıştır. Cephede sıva ve boya, pencerelerin aralarındaki yatay bantlarda ise yeşil boya kullanılmıştır (yapının eski fotoğrafları siyah-beyaz olduğu için orijinalinin hangi renk olduğu anlaşılamamıştır). Klima dış üniteleri, panjurlar ve zemin kat pencelerindeki demirlikler haricinde bina özgün cephesini korumaktadır. Çatı katındaki özgün balkon demirliklerinden çatıda bir teras olduğu anlaşılmaktadır. Fakat, sonradan eklenmiş izlenimi veren terastaki son kat, yapının bulunabilen en eski fotoğrafında da var olduğu için binanın tasarımında bu katın mevcut olup olmadığı anlaşılamamıştır. Bununla birlikte, bu son kat özgün olsa dahi, çatı bitiş detayı binanın eski fotoğrafında görülen detaydan farklıdır. Sivil modern mimarlık belleği açısından önem taşıyan Moda semtinde, Atıfet Apartmanı ile birlikte bilhassa 20. yüzyılın ikinci yarısında Modern üslupta inşa edilmiş, aralarında yine Emin Onat’a ait Marmara Apartmanı ve Melih Koray tasarımı apartmanların da bulunduğu, çoğunun mimarı bilinmeyen çok sayıda konut mevcuttur. Fakat Kadıköy ilçesi 1950-70 yılları arası inşa edilmiş bu nitelikli apartmanlarını bugün kentsel dönüşüme kurban vermektedir. Kuşkusuz, bu kıyımı durdurmak için alınacak önlemlerden ilki ilçe halkında bu yapıların mimari önemine dair bir farkındalık oluşturmaktır. Atıfet Apartmanı yakın zamanda böyle bir çabanın odağı durumuna gelmiştir. Apartman, Moda Muhtar Meclisi (Caferağa Muhtarlığı) tarafından yürütülen “Modalı Değerlerimiz” başlıklı proje kapsamında değerlendirmeye alınmış ilk eserdir ve bu kapsamda yapının mimarını ve yapım yılını da içeren bir onur plaketi Ekim 2015’te yapının cephesine

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

85


asılmıştır. Bu, 20 seneden eski tüm yapıların mimari kalite gözetilmeksizin yenilerinin yapılmak üzere yıkıldığı bir dönemde, gerek Kadıköy gerek İstanbul halkının bu yapıların farkına varması, onları benimsemesi ve korumak için çaba göstermesi yönünde atılmış önemli bir adımdır. Böylece yapı, mimari kimliğinin yanında bir de koruma bağlamında bir kere daha önem kazanmaktadır.

İSTANBUL Daime Apartmanı

Son derece nitelikli bir sivil modern mimarlık örneği olan Atıfet Apartmanı, bir Emin Onat yapısı olarak, gerek fiziksel niteliği, gerekse de bir dönemi temsil eden özellikleri ile büyük değer taşımaktadır. Bu değerin korunması ve geleceğe aktarılmasındaki sorumluluk, yerel yönetimlere, ilçe halkına, kamu ve sivil kuruluşlara, fakat en çok da bu değerin farkında olan ve onu anlama, anlatma ve değeri konusunda kamuoyunda farkındalık yaratma yetkinliğine sahip mimarlara düşmektedir.

Erenalp BÜYÜKTOPCU | İstanbul Teknik Üniversitesi

Nişantaşı Ihlamur Yolu Sokak, cumhuriyetin farklı dönemlerini yansıtan, bitişik nizam konut ve konut+ticari işlevli yapıların yoğunlukla konuşlandığı ve gözlemlendiği bölgelerdendir. Genel olarak kat özelinde 1-2 daire oturumlu apartman yapıları sokağın yapılı çevresini oluşturmaktadır. Bölgede var olan kot farkından dolayı apartmanlara genel olarak köprüler vasıtasıyla erişim sağlanmakta, zemin altındaki 2-3 katta da barınma birimleriyle çökük kat bahçeleri bulunmaktadır. Yapı yol kotu altında 3 (bodrum kat) ve yol kotu üstünde 6 (1 zemin kat + 4 normal kat + 1 çatı katı) olmak üzere toplam 9 kattan oluşmaktadır. Her katının bir daire oturumlu olduğu yapı, parseline 8m x 21,5m oturumunda ve yoldan 4,4 m çekme mesafesinde konumlanmaktadır. Betonarme karkas sistemli, tuğla duvarlı kargir apartmanın dış cephe elemanları olarak mermer paneller, sıva+boya, korkuluk elemanı olarak demir çubuklar görülür. Apartman içi ortak alanlarda mermer zemin döşemesi, ahşap ve demir merdiven korkulukları, mermer duvar kaplaması (dış cepheyle aynı) ve sıva+boya tercih edilmiştir. Yapı, özellikle 1930’lardan itibaren apartman tipi konut yapılaşmasının gözle görülür bir ivmeyle hızlandığı Nişantaşı bölgesinde konumlanır. Arz-talep eğrisine bağlı olarak minimum sürede teslimatı öncülleyip yapı-fiziksel ve kurgusal niteliği ikinci planda bırakabilen vahşi yap-satçı düzen içerisinde adeta tersinin mümkünatını sınayan bir örnektir. Yapılaşmaya izin verilen metrekare sınırını sonuna kadar kullanmayı birincil hedef belirleyen genel tutuma karşı Daime Apartmanı, kurguladığı yaşam senaryosunun başrolüne cephesini geri çekerek anıtsallaştırdığı ve bunu tipolojik bağlamda vurguladığı balkonlarını oturtmuştur. Yoğun kent yaşamında atmosfer temasının direkt olarak sağlanabildiği yegane mekan niteliği gösteren balkonu öncüllemesi, sokağı deneyimleyenlerin belleklerinde diğer bitişik nizam yapıların aksi yöndeki tutumlarından çarpıcı biçimde ayrışmaktadır. Ayrıca yatay-düşey taşıyıcılarının dışında yaklaşık olarak tüm duvar yüzeylerini pencere alanı olarak değerlendirerek, bu sıkışık düzende dış ortamla kontrol edilebilir ilişki alanını maksimum seviyede tutmayı amaçlamıştır. Bu özellikleriyle Türkiye’de hakim konut tipolojisinden keskin sınırlarla kendisini ayrıştıran Daime Apartmanı’nın daha geniş kitlelerce tanınıp keşfedilmesi, modern mimari temelli yöneliminin korunması gerekliliğinin aşılanması ve kayıt altına alınması elzemdir.

86 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

87


İSTANBUL Eren ve Meral Apartmanları

odası ve Lamartin Caddesi’ne bakan bir oda ve salonu bulunmaktadır. Meral Apartmanı ise bir bodrum kat, zemin ve 4 konut katından oluşmaktadır. Meral Apartmanı yakın zamanda el değiştirerek kapısına kilit vurulmuştur. Yeni sahibine ulaşılamadığından binaya girilememiştir.

Nurhilal ŞİMŞEK Yıldız SALMAN | İstanbul Teknik Üniversitesi

Taksim Topçu Kışlası’nın talim yeri olan alan, 19.Yüzyıl’ın en seçkin konut alanlarından olan Pera’nın sınırlarını Şişli’ye doğru genişletmesinin devamı olarak, 1913 yılında devletle yapılan mukavele sonucu alanın konut yapımına tahsisi gündeme gelmiştir. Kentin, TaksimŞişli aksındaki gelişmesi 19. yüzyıl içinde büyük ölçüde tamamlanmış olmakla birlikte, 20.yüzyılın başlarındaki bu gelişme ile modernist yaklaşımla tasarlanacak olan ilk çok katlı konut örnekleri yeni kurulan Talimhane Mahallesi’nde inşa edilmiştir. Izgara plan sistemine göre parselasyonu yapılan alanda 12 yapı adası tasarlanmıştır. Zemin artı dört bazen de beş kat olarak tasarlanan bu apartmanlar grubunun üslupları Art Nouveau, Art Deco ve Modernist Akımın çeşitlemelerini içerse de, tamamının yapım malzemesi betonarmedir. Alanın parselasyonu 1919-1920 yıllarında yapılmıştır. 1925 tarihli Pervititich haritalarından da alanın konut yapılmak üzere parsellenmiş olduğu bilgisine ulaşmaktayız. Döneminin varlıklı kişileri için ‘villa apartman’ ya da aile apartmanı olarak tasarlanan apartmanların yapımı 1943 yılına gelindiğinde tümüyle tamamlanmıştır. Türkiye’de döneminin önemli isimlerinden olan Vedad Tek ve Sedad Hakkı Eldem gibi Seyfi Arkan’ın da bu yeni kurulan mahallede çeşitli konut yapıları tasarladığı bilinmektedir. Talimhane Lamartin Caddesi’nde yer alan Eren ve Meral Apartmanları, Seyfi Arkan’ın modernist mimarlık dilinin yansıdığı örnekler olarak günümüze ulaşmıştır. Eren ve Meral Apartmanları’nın inşası sırasıyla 1942 ve 1944 yılında Seyfi Arkan imzasıyla tamamlanmıştır. Sırasıyla ilk isimleri, işverenler ile aynıdır; Ekrem Uşaklıgil ve Hüseyin Kara. Günümüze kadar Seyfi Arkan’ın cephe ve plan tasarımını ciddi ölçüde kaybetmeden gelebilmiş iki eser de 2005 yılında Beyoğlu Koruma Kurulu tarafından tescillenmiştir. Mimari dil ve cephe özellikleri ile birbirine oldukça benzeyen bu iki apartman için, henüz işlev değişikliği önerilmemiş fakat tapudaki değişiklikler ve kurulla olan yazışmalardan, her iki yapının da yakın gelecekte otel olarak işlevlendirilmelerinin düşünüldüğü anlaşılmaktadır. 1940’ların modernist konut mimarlığının yalın diline ve mekan kurgusuna sahip olan bu örnekler yalnızca cephesiyle değil, işleviyle ve çevresiyle de korunması gerekmektedir. Seyfi Arkan’ın bu yapıları, bitişik nizam olarak düzenlenmiş yapı adaları içinde yer almaktadır. Kat silmeleri ve köşe pencereleri ile yalın bir mimari dili olan bu konut yapılarından, Eren Apartmanı bir bodrum kat, zemin ve 3 konut katından oluşmaktadır. Her katta simetri, ortada merdiven boşluğuyla iki daire yer almaktadır. Dairelerde arka cepheye bakan bir yatak

88 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

89


İSTANBUL Güzel Konutlar Yapı Kooperatifi

İSTANBUL Kilimli Konak Apartmanı

Güven ŞENER | Yıldız Teknik Üniversitesi

Şirin BAYRAM

| Maltepe Üniversitesi 1958 yılında yapılan Güzel Konutlar Yapı Kooperatifi Mimar Seyfi Arkan tarafından tasarlanmıştır. Seyfi Arkan aynı zamanda “Atatürk’ün mimarı” olarak tanınmış ve Türkiye’de Modern Mimarlığın gelişmesinde öncülük eden mimarlardan birisi olmuştur. Seyfi Arkan ve diğer erken Cumhuriyet döneminin modernist mimarları tasarımlarıyla toplumu etkilemiş, bu da modernist anlayışın biçimsel olarak konut mimarisine yansımasını sağlamıştır. 1940’lara kadar ağırlıklı kamu yapıları tasarlayan mimar 1940’lar dan sonra konut yapılarına yönelmiştir. Florya Deniz Köşkü, Genel Sekreterlik, Yaverlik ve Başbakanlık Köşkleri, İzmir Fuarı Sümerbank Pavyonu (1937-1944), İstanbul’da elektrik santralleri ve transformatör binaları (1943-47), Türk Ticaret ve Osmanlı Bankaları’nın bir çok şubesi (1949-55) gibi yapıların mimarıdır. Türkiye’nin öncü sosyal konut örneği olan Zonguldak Üzülmez ve Kozlu-Kılıç işçi siteleri yanında İstanbul’da üçler apartmanı, değişik semtlerde yaptığı işçi konutları ve ucuz evler yanında onun az bilinen “Güzel Konutlar Yapı Kooperatifi” günümüz adıyla Güzel Evler Arkan’nın önemli eserlerindendir. Güzel Evler, Barbaros Bulvarı boyunca 9 katlı bir apartman, 5 katlı 4 çizgisel bloktan ve arka sokakta iki katlı ikiz ve sıra evlerden oluşan yapı tipolojilerini farklı iki ada üzerinde kurgulamıştır. Bugün İstanbul’un en önemli arterlerinden biri olan Barbaros Bulvarı’nın yapımına 1957 yılında İstanbul’un imar faaliyetleri çerçevesinde başlanmıştır. Yapımı aynı yıllara denk gelen Güzel Konutlar Yapı Kooperatifi ve komşu ada da yer alan İBA Blokları ile modern mimarlığın en güzel konut tipolojileri arasında yer alır. Güzel Konutlar Yapı Kooperatifi Evleri, farklı alım güçlerine ve yaşam standartlarına karşılık gelen çok alternatifli bir proje olarak tasarlanmıştır. Ortaklarına ucuz mesken sağlamak için ekonomik ve manzaralı yapı vaat eden bir kooperatif projesidir. Güzel Konutlar Yapı Kooperatifi evleri, A,B,C ve D dört tip yapı planı üzerine kurgulanmıştır. Kenar ve orta dairelerle zemin ve üst katlarla 10 ayrı plan tipine dönüşmüştür. D tipi apartman bloğu Barbaros Bulvarı’na 65 metre cephelidir. Yapıldığı yıllarda 5 katlı C tipi ile birlikte Boğaziçi’nden Marmara ve Haliç’e kadar manzarası olan bu blok 9 katlıdır. Zemin katında mağaza ve dükkanlar, 8 katta da 163.5 m2 köşe daireler ve 162 m2 orta daireler ile toplamda 48 daire yer alır. C tipi Barbaros Bulvarı’na 40 metre cepheli 4 çizgisel bloktan oluşur. Zemin katında mağaza ve dükkanlar, üst katlarda 144m2 karelik, köşe dairelerde 140 m2 dört adet orta daire toplamda dört blokta 96 daire bulunur. A ve B tipleri, Barbaros Bulvarı’nın arka sokağında yer alır. A tipi, iki katlı dört adet sıra evden oluşur. Zemin katlarında kenar daireler 94 m2, orta daire 88 m2, üst katlarda da kenar daire 98.5 m2, orta daireler 88m2 olarak tasarlanmıştır. Toplamda 32 daire yer alır. B tipi konutlar zemin katta 89.5 m2, üst katta da 92.5 m2 olarak toplamda 16 ikiz evden oluşur.

Hande TULUM | Bahçeşehir Üniversitesi

1955 yılında, Yüksek Mimar Prof. Dr. Mukbil Gökdoğan tasarlanan ve aristokrat kimselere (Hıfzı Topuz gibi) ev sahibi olmasıyla bilinen yapı, İstanbul, Nişantaşı, Topağacı Bölgesi’nde bulunmaktadır. Plastik sanatlar sentezini desteklediği bilinen, İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı da yapmış olan Mukbil Gökdoğan , bu apartman projesinde, yine İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan sanatçı, ressam Ercüment Kalmık ile mimarlık-sanat sentezi bağlamında bir iş birliğinde bulunmuştur. Yapının giriş holünde, tüm duvarı kaplayacak ölçülerde, bir soyut duvar resmi yer almaktadır. Bu soyut duvar resmi hem modern sanatın mimar Mukbil Gökdoğan tarafından onaylanıp, sergilendiğini hem de 20.yy başlangıcında, bazı semtlerde görülen (örneğin, Talimhane ve Nişantaşı) apartman giriş hollerindeki duvarlarda yer alan resimlerin yapıda, elitist/seçkinci unsur olarak bulunması geleneğinin de sürdüğünü göstermektedir. Kilimli Konak Apartmanı’yla ilgili ele alınması gereken başka bir önemli husus da, yapıya adını veren kilim kavramının, cephe boyunca rasyonel bir biçimde, yapıyı süslemesidir. Mimar Mukbil Gökdoğan, yapım sistemi ve formuyla modern olarak tasarladığı yapıya, kilim figürüyle yerel bir kimlik katarken, giriş holündeki soyut resimle modern kimlik katılmasını sağlamıştır. Anlaşılan odur ki, kendisinin tasarım sürecindeki amacı, yapıya hem modern hem de yerel unsurlarla bezemektir. Yapının güncel durumunda ise özgünlüğünü koruduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, etkisinin sürdüğü görülmektedir. Günümüzde Kilimli Konak’ta ikamet eden sanatçı Leyla Gediz, evinde bir sergi açmış ve bu sergide, Ercüment Kalmık’ın etkisinin net olarak anlaşıldığı bir eseri sergilemiştir.

Günümüzde yapı adasının doğusunda yer alan B tipi yıkılarak basket sahasına dönüşmüştür. A tipi de yıkılarak kaba inşaatı devam etmekte olan çok katlı bir apartmana dönüşmektedir. Yapılar günümüze kadar balkolarının yer yer kapanması ve cephelerin tabelalar ile örtülmesi haricinde iyi durumdadır. Ne yazıkki önemli bir modern mimarlık örneği olan bu konut yerleşimi, koruma altına alınmadığı taktirde A tipi sıra evinde olduğu gibi bölgede oluşan ranta daha fazla dayanamayacak ve yerini yüksek yapılardan oluşan yoğun bir yapılaşmaya bırakacaktır. 90 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

91


İSTANBUL Kimya-İş Evleri

Yapının planında konutlarda alışılmış yaşama bölümü / yatma bölümü ayrımı yapılmamıştır. Blokların öne ve geriye çıkan iki cepheli dairelerinde, giriş holüne uzak olan mutfak, yatak odalarının arasında yer almakta, salona bir servis penceresi ile bağlanmaktadır. Arada kalan az sayıdaki tek cepheli dairede ise girişe yakın konumlanan ve aydınlık boşluğuna bakan mutfağa hem salondan hem de yatak odalarından kolayca ulaşılmaktadır. Yapının planimetri ve volümetrisi kadar modernist dili kullanan cepheleri de özgündür. Mimar, hem çıkma ve balkonlarla hareketli kütleyi daha da parçalı hale getirmiş, hem de düşey söve kullanımları ile cephelerde lineer çizgilerden kompozisyonlar oluşturmuştur. Böylece farklı derinliklerde gölgeler oluşan cephe zengin bir görünüme kavuşmuştur.

Güven ŞENER, Arbil ÖTKÜNÇ | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Merter’de yer alan Kimya-iş Evleri, Mimar Müşfik Erem’in (1931-2012) işçiler için tasarladığı, kooperatif kurularak gerçekleştirilmiş, çok sayıdaki toplu konut projesinden biridir. “Toplumcu Mimarlar Fikir Kulübü”nü kuruluşunda (1965) rol almış, Mimarlar Odası’na uzun süre emek vermiş Müşfik Erem; toplumun her kesiminin iyi mimarlık hizmetinden faydalanabilmesini ve evrensel nitelikli değerler içeren mimarlık ürünlerine ulaşabilmesini savunmuştur. Düşük gelirli kullanıcılara yönelik (özellikle sendikalı işçiler için) gerçekleştirdiği Kimya-İş Blokları (Merter), Maden-İş Konutları (Merter), Erdemir İşçi Konutları (Ereğli), DİSK Genel Merkezi (Merter), Birleşik Metal-İş Sendikası Kemal Türker Sosyal Tesisleri (Gönen) bu düşüncenin ürünleridir.

Yapının taşıyıcı sistemi betonarme karkastır. Döşemeler betonarme plaktır. Yapım sisteminde ve malzeme seçimlerinde; uygulama kolaylığı ve ekonomi gözetilmiştir. Dış cephe sıva üzeri boya kaplıdır. Balkon parapetleri, demir profiller arasına yatay olarak monte edilmiş prekast beton panellerden oluşmaktadır. Bu beton panel balkon parapeti Müşfik Erem’in diğer yapılarında da sıklıkla kullandığı bir detaydır. Müşfik Erem’in diğer yapılarında olduğu gibi Kimya İş Evleri’nde de, talep edilen sosyal gereksinimleri karşılamak için plan kurgusu, taşıyıcı sistem kuruluşu, cephe düzeni, malzeme kullanımı ve detay seçimleri rasyonel bir biçimde ele alınmıştır. Böylece yapı, bulunduğu çevrenin mekân kalitesine katkıda bulunurken dönemin mimarlığına ve yapı tipolojisine ışık tutar.

Kimya-İş Evleri, günümüzde özellikle tekstil atölyelerinin ve toptancılarının ağırlıkta olduğu, üretim-ticaret işlevi ile iç içe geçmiş konut yoğunluklu bir çevrede yer almaktadır. Kimya-İş Evleri’nin de içinde yer aldığı yapı adası, birbirine paralel konumdaki Kınalıtepe ve Gündoğdu Sokakları arasında (doğu-batı doğrultusunda) uzun bir dikdörtgen (350x 110 m.) biçimindedir. Bu paralel sokaklar arasında ortalama 9 m. kot farkı olup, Gündoğdu Sokak üst kottadır. Yapı adası ve çevresindeki yapılaşma yüksekliği, yol kotundan itibaren çekme katlar hariç 5 kat ile sınırlıdır. Ancak arazi eğimi ve çukur ön bahçelerden yararlanılarak binalar 6-8 katlı olarak kullanılmaktadır. Kimya-İş Evleri (A blok) Kınalıtepe ve (B blok) Gündoğdu Sokakları arasındaki sırt sırta komşu iki parsel üzerinde, iki ana yapı bloğu şeklinde konumlanmıştır. Çevredeki diğer binaların sokağa paralel, tek parça lineer blok yapılaşmasından farklı olarak, Kimya-İş Evleri’nde ise blok kitlesi öne ve arkaya hareket ettirilerek parçalı bir kompozisyona kavuşturulmuştur. Hem sokak taraflarında hem de arka cephede yarı açık avlular oluşturan bu kitle hareketi, blok kütlesinin sokak üzerindeki duvar etkisini hafifletmektedir. Bu yeşil avlular, bir diğer yandan da daha çok sayıda dairenin doğal ışık ve hava alabilecek şekilde konumlandırılabilmesine imkân vermektedir. A ve B bloklarının her biri kendi içinde, ileri-geri kaydırılmış ve köşelerinden bitişik dörder adet apartman bloğundan meydana gelmektedir. Ana yapı bloklarında dört adet çekirdek ve çevresinde dört adet daire konumlandırılmıştır. Yarım kat çıkıldıktan sonra ulaşılan her merdiven sahanlığında iki daire girişi yer alır. Yapı bloklarında asansör yoktur. Büyüklüklüleri 83-70 m2 arasında değişen, A blokta toplam 79 adet ve B blokta ise toplam 109 adet daire yer almaktadır. Normal katta yer alan 16 dairenin 10 adedi, iki cephelidir. Arada bulunan 6 dairenin ise tek cephesi vardır. Bunlar da cepheye ek olarak köşelerdeki -dört tarafından kapalı olmayıp köşesinden açık- aydınlık boşluklarından faydalanmaktadırlar.

92 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

93


İSTANBUL

İSTANBUL

Kuleli Apartmanı

Marmara Apartmanı

Cemile Feyzan ŞENGÜN

Funda UZ Nurbin PAKER

| Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Kuleli Apartmanı, Fatih’in İskenderpaşa Mahallesinde Feyzullah Efendi Sokak ile Sarıgüzel Caddesinin kesiştiği köşe noktada bulunmaktadır. İki sokak boyunca bitişik nizam sıralanan evlerin kesiştiği köşe noktayı iki kat yüksekliğinde silindirik bir kule ile tamamlamaktadır. Kuleli Apartmanı’nın yapımı Erken Cumhuriyet dönemi yıllarına denk gelmektedir. 1930 yılına tarihlenen yapı, apartman olarak inşa edilmiştir. Yapının 1930’lu yıllarda hâkim olan ulusal eğilimlerin aksine, uluslararası eğilimleri benimseyerek işlevsellik çerçevesinde inşa edildiğini söyleyebiliriz. Yapının banisi Mithat Andaç ile mimarın ilişkisini tam olarak bilmemekle birlikte, iki sokağın kesiştiği noktada bulunan kulenin altında yapının tarihi ve mimarıyla ilgili bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabeden yapının mimarının Mimar Muhittin Fehmi olduğunu öğrenmekteyiz. Güney cephesi zemin katında bulunan daire, daha sonra satılması sonucunda dükkâna çevrilmiş olup, bugün işlevini bu şekliyle devam ettirmektedir. Dükkâna çevrildikten sonra buraya apartman içinden ulaşım kaldırılmıştır. Yapının diğer bölümleri özgün olarak korunmaktadır. Ahşap malzemeyle inşa edilen yapının çatısı, yıprandığından dolayı kötü durumdadır. Bu sebeple, yapının 3. katı boşaltılmıştır. Yapı eğimli bir araziye oturması sebebiyle, güney cephesinden zemin + 3, doğu cephesinden ise zemin +2 olarak algılanmaktadır. Doğu-batı yönünde 12 m, kuzey-güney yönünde 9 m’lik bir dikdörtgen alan içine inşa edilen yapı, iki sokaktan gelen bina cephelerini birleştirir. Zemin katın üstünde güney cephesinde çeşitli çıkmalar yapan bina, bu iki sokağın kesiştiği köşeyi silindirik bir kuleyle tamamlayarak sokağa doğru çıkma yapar ve ismini buradan alır. Burası ayrıca kot sebebiyle de yükseldiği için, köşeden tüm sokağı izlemeye olanak verir ve çok değerli görülür. Hatta buranın Kız Taşı’nı görmesi için özel olarak yapıldığı söylenmektedir. Doğu cephesinde, bu kuleye gönderme yapan oval bir çıkma daha vardır. Bunun doğu cephesine hareket katmak için yapıldığı söylenebilir. Binanın iki cephesi de sık ve yüksek pencereli olarak düzenlenmiştir. Bu pencereler zemin katta kendini geniş ve daha seyrek pencerelere bırakmıştır. Yapının girişi doğu cephesinden verilmiştir. Yapıda, dönemin mimari akımı olan Art Deco’dan izler görülmektedir. Bu durum, işlevselliğinin ve dönemin modern anlayışının yanı sıra, yapıyı görsel olarak da çekici hale getirmektedir. Kuleli Apartmanı, hem tasarımsal olarak dönemin modern apartmanlarından olmuş, hem bulunduğu konum ve çevresi itibariyle de bunu iyi bir şekilde harmanlayarak sunmuştur. Ayrıca, yapının yakın çevresinde bulunan tarihi ve kültürel değerleri dikkate alarak ve onlara saygılı bir duruş sergileyerek tasarlandığı söylenebilir. Bu özellikleriyle yapıldığı dönemi başarılı bir şekilde temsil etmektedir.

94 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

| İstanbul Teknik Üniversitesi Marmara Apartmanı konum olarak, İstanbul Maçka Valideçeşme’de, Alâeddin Yavaşça Sokak üzerinde yer almaktadır. Karşısında Vişneli Tekke Camii ve Süheyla Artam İlköğretim Okulu vardır. İstanbul’un merkezindeki küçük ve nezih semtlerden biri olan Valideçeşme, etrafında parklar, üniversite ve eğitim kampüsleri, konutlar, oteller, butikler, sanat galerileri ve yemeiçme yerleri ile çevrelenmektedir. Kentin merkezi bir konumunda yeralmakla birlikte, sakin yapısını koruyabilmiş bir semttir. Bina, batı tarafı başka bir apartman ile sınırlandırılmış, doğu cephesi Vişnezade Cami Sokak, kuzey cephesi Servirevan Sokak ve Güney cephesi Manzaraya açılacak şekilde, girişi Alaaddin Yavaşça Sokak üzerinde, bir yanı bitişik nizam olarak inşa edilmiştir. Binanın 1952-1955 yılları arasında inşa edildiği tespit edilmiştir. Projenin mimarı Faruk San’dır ve Fahir Berker tarafından inşa edilmiştir. Berker ailesi üyeleri, İzmir’e yaptıkları bir gezi sırasında, Faruk San’ın tasarladığı bir apartmanı çok beğenerek, Maçka’da bulunan aileye ait arazide bir apartman yaptırmaya karar vermişlerdir. Bina, zemin kat ve zemin üzerinde altı kat ve bir teras-çatı katından oluşmaktadır. Her katta iki daire bulunmakta, dairelerin tümü aynı cephede yer almaktadır. Bazı daireler, mimari projenin orijinalinde olmayan bir şekilde duplex olarak çözülmüştür. Özgün planında tüm birimleri konut olarak düşünülen binanın, günümüzde işyeri-ofis kullanımlarına dönüştüğü görülmektedir. Kagir bir yapıdır. Apartmanın girişi eğrisel iç mekan düzenlemeleri ile dikkat çekicidir. Giriş holünün bir yanında zeminde düşünülmüş bir çiçeklik apartmana girenleri karşılar. Giriş holünün diğer yanında apartman görevlisinin karşılama mekanı ve kendisinin yaşayacağı bir küçük daire vardır. Giriş holünün batısında zemin kotta bir garaj düşünülmüştür. Zemin kotta, tüm dairelerin, bir oda büyüklüğünde bireysel depoları bulunmaktadır. Giriş holü üst katlara çıkaran döner merdiveni saran eğrisel duvar ev geniş boşluk ile anıtsaldır. Asansör önünde tek basamaklık mermer seki de aynı eliptik formu sürdürmektedir. Binanın giriş holünde malzeme ve tasarım kararlarının korunduğu söylenebilir. Zemin koyu mermer, duvarlar tavana kadar açık renk Marmara mermeridir. Daire planlarında, ıslak hacimler galeri boşluğuna, yaşama mekanları ise dış cephede konumlanmıştır. Binanın yapıldığı dönem içinde genel konumu, her daire için bir ana ve bir de hizmetli olmak üzere iki girişin bulunması, apartmanın genel sosyo-ekonomik durumunu da tariflemektedir. Ayrıca oldukça geniş salonda bulunan şömine aynı durumu vurgulayan bir başka unsurdur.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

95


Marmara Apartmanı zemin kotunda dairesel kolonların gerisine çekilen duvarları ve garaj girişinin boşluğuyla yerle ilişkisi “hafifleyen”, üst kotlarda tüm ana mekanları tek cephede eşdeğer büyüklük ve biçimle hücreleşen bir apartmandır. Mimarisinde Hilton rasyonalizminden izler okunaklıdır. Betonarme iskelet sistem olarak inşa edilmiş olan binanın cephesi, birbirinin tekrarı her bir katta yatayda birbirine eşit 4 ünite, tavandan yere kadar inen ve tüm üniteyi kaplayan pencere açıklıklarından oluşmaktadır. Cephenin tümündeki yirmi dört ünitenin on ikisinde, cam yüzey cephe ile hem yüzdür, diğer on ikisinde geriye doğru çekilmiş ve balkon oluşmuştur. Balkonların konumu her katta kayarak cephe düzeninde hareketlilik aranmıştır. Cumhuriyet sonrası İstanbul’da inşa edilen tarihi yazılmamış yapı ve tipolojilerden biri olan Apartman mimarisi içinde özgün bir yeri olduğu düşünülen Marmara Apartmanı da örnekleri gibi barınma gereksinimine getirdiği mimari söz ile ön plana çıkmaktadır. Kentsel elemanlarının herbirinin özgün nesneler haline getirilemediği metropoldeki özensiz mimari içinde, Marmara Apartmanı, gerek iç mekan kurgusu ile kentiçi konutunda kamusal ortak kullanımlara ilişkin getirdiği yorum; gerekse dış mekan bileşenleri ile kentin fiziksel çevresini var eden özgün nesnelerinden biri olmayı haketmektedir.

İSTANBUL Ragıp Devres Villası

Neslinur HIZLI Berrak KIRBAŞ | Yıldız Teknik Üniversitesi

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren, Atatürk’ün önderliğinde modern ve çağdaş bir devlet kurabilme hedefiyle özellikle eğitim alanında, uluslararası standartların ve gelişmelerin takibi önemli bir gereklilik halini almıştır. Sosyo-kültürel alandaki modernleşme sürecine paralel olarak mimarlık ve eğitimde de çağdaşlaşabilme adına 1926 yılından itibaren yeni bir mimarinin adımlarının atılması; yeni genç mimarların yetiştirilmesi için ülkemize yabancı mimarlar davet edilmiştir. Cumhuriyet’in Milli Eğitim politikası çerçevesinde, bizzat Atatürk’ün daveti üzerine Türkiye’ye gelen yabancı mimarlardan birisi olan Prof. Dr. Ernst Arnold Egli, hükümetin talebiyle 1927 yılında Türk Eğitim Bakanlığı’nın İnşaat Bölümüne baş mimar olarak atanmıştır. Aynı zamanda İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nin mimarlık eğitimini Viyana Teknik Yüksekokulu’nun eğitim programı üzerinden yenileyen ve bölümün yönetimini eline alan Egli, genç Cumhuriyet’in kurulduğu dönemde simge sayılabilecek birçok modern yapının mimarlığını üstlenmiştir. Ankara ve İstanbul’da daha çok eğitim yapıları tasarlayan mimarın kent ölçeğinde çalışmaları olduğu gibi Türk evi üzerine kapsamlı incelemeleri ve konut çalışmaları da bulunmaktadır. İstanbul’daki modern konut mimarisinin ilk örneklerinden Ragıp Devres Villası, Ernst Egli’nin 1932–33 yıllarında karayolları ve demiryolları inşaatı yapan Yüksek Mühendis Ragıp Devres ve ailesi için tasarlamış olduğu yapıdır. İstanbul’un seçkin mahallelerinden Bebek’te, Boğaz manzarasına sahip bir konumda inşa edilen yapı, günümüze kadar işlevini ve karakteristiğini koruyarak gelmiş olup halen Devres ailesinin üçüncü kuşağı tarafından kullanılmaktadır. Yapının İstanbul’daki sayılı ailelerden biri için tasarlanmış olması, Egli’nin İstanbul’un elit kesimiyle kurduğu yakın ilişkilerin sonucudur. Yapıldığı dönemin tipik Modernist anlayış ve karakteristik özelliklerini yansıtan plan kurgusu ve cephe düzenlemesiyle yapı, 1930’lu yılların Türkiye’sinin konut anlayışındaki yeni arayışların temsili olarak ikon bir yapı halini almıştır. Kübik mimarinin öncü bir örneği olarak yorumlanabilecek yapının Modernist anlayışı yalnızca mimarisinde değil, Türk aile yaşam tarzına kattığı alanda da görülmektedir. Egli bu modern villa tasarımıyla Osmanlı evlerine karşılık Avrupai hayat tarzını sunan yeni bir yaşam biçimini gözler önüne sermiştir. Türkiye’de villa mimarlığı konusunda öncü role sahip olan, bodrum kat üzerine iki katla inşa edilen yapı; yapıldığı dönemin karakteristiğini iç mekân ve plan düzenlemesinde taşıdığı gibi yapım sistemleri ve malzemelerinde de yansıtmaktadır. İç içe geçmiş iki dikdörtgen biçiminde düzenlenen plan şemasına bakıldığında; girişine yandan merdivenle ulaşılan evin arkaya doğru yerleştirilen kanadında bütün servis mekânları ve özel mekânlar görülmekte olup zemin katın bir yarısını kaplamaktadır.

96 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

97


İSTANBUL

Kat planının öbür yarısı ise önünde geniş verandası ile denize bakan misafir salonunu ve çalışma odasını içermekte olup iki tarafından aydınlatılarak bahçeye kadar uzanmaktadır. Üst katta da balkona açılan yatak odaları, banyo, tuvalet ve ütü odası yer almaktadır. Açık plan anlayışı ile tasarlanan yapıya güneş ışığı tüm mekânlara ulaşacak düzeyde girebilmektedir. Yapım türü betonarme olan yapının çatı konsolunun metal daire kesitli kolonlarla taşınması, bordürle sonlandırılan düz çatısı, duvarın içerisine yerleştirilen yatay şerit halindeki köşe pencereleri, teras ve bahçesinin tel örgülü parapetleri dönemin tipik özelliklerini yansıtmakta olup, Yalı Boyu’ndaki diğer yapılardan farklı bir algı taşımasını sağlamaktadır.

Yedi Emekçi Apartmanı

1930’lar Türkiye’sinin konut mimarlığını, süsten ve bezemeden arındırılmış cephesi ve son derece sade ve yalın hatlarıyla temsil eden, kübik üslubun öncüsü diyebileceğimiz bu villa, Egli’nin o dönemlerde GSA’da proje şefi olduğu öğrenci projeleriyle benzeşen Modernist anlayışın bir ürünü gibidir.

Arbil ÖTKÜNÇ Savaş EKİNCİ | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi

İstanbul, Dikilitaş’ta bulunan Yedi Emekçi Apartmanı Y. Mühendis/ Mimar Müşfik Erem (1931-2012) tarafından 1960’ların sonunda tasarlanıp, 1970’lerin başında uygulanmıştır. SSK fonlarından yararlanmak amacı ile -projenin üzerindeki ibareye göre- “halk konutları standartlarına göre tasarlanmıştır”. Müşfik Erem, “Toplumcu Mimarlar Fikir Kulübü”nü kuruluşunda (1965) aktif rol almış, TİP İstanbul İl Başkanlığı yapmış, Mimarlar Odası’nda ikinci başkanlık (1973-74) ve yönetim kurulu üyeliği (1976-77) yapmış, sosyal açıdan duyarlı ve siyasi kimliği ön planda olan bir mimardır. Mimarlar Odası’nı toplumcu anlayışa sahip kılan kuşağın öncülerindendir. Yedi Emekçi Apartmanı’nın özgünlüğü, mimarın çeşitli sendikalar ile ilişkili tasarlayacağı (Kimya-İş evleri (Merter), Maden-İş evleri (Merter), Erdemir İşçi evleri (Ereğli) vd.) kooperatif konutlarının ilki ve öncüsü olmasıdır. Mimarın amacı, -yapım kolaylığı ve ucuzluğu bakımından- ulaşılabilir olan ve evrensel estetik değerler içeren bir mimarlık anlayışı ortaya koymaktır. İnşaat için gerekli krediyi talep etmek amacıyla, asgari ihtiyaçlara cevap verecek şekilde, mütevazı bir yaklaşımla tasarlanmış; özenli bir yapımla gerçekleştirilmiştir. Zaman içinde kapatılan balkonlar, parapet örülen Fransız balkonlar, değiştirilen doğramalar vb. bozulmalar modern mimarlık dilini hızla sıradanlaştırmıştır. Yedi Emekçi Apartmanı, günümüze kadar, biçimsel olmasa da planimetri olarak özgün tasarımını koruyarak ulaşmıştır. Ayrık nizam içinde yer alan, merkezi merdivenli, (asansörsüz), zemin katta iki, diğer katlarda üçer dairenin bulunduğu bina toplam 5 katlıdır. Yaklaşık olarak toplam 1300 m2’dir. Yapının plan, cephe ve ince yapı açısından değerlendirilmesi, modernist dönemin mekân biçimlenmesi hakkında da ipuçları sunar. Cephe düzeni, malzeme kullanımı ve plan kurgusu rasyoneldir. Her katta -sosyal konut olarak değerlendirilmesi için 100 m2’nin altında planlanmış- üç dairenin bulunduğu apartmanda dairelerin birbirleri ile ortak duvarı bulunmaz. Çift kollu merdivenin ve üç dairenin girişleri aydınlık bir koridor üzerindendir. Bu koridor, üç farklı noktadan doğal ışık almakta, her noktadan apartmanı çevreleyen ağaçlardan biri (servi, akasya, defne) görülmektedir. Her dairede 3 yatak odası, salon, mutfak, banyo ve WC vardır. Yapının özgün halinde salon ve mutfakların balkonları mevcuttur. Planlarda yaşama/ yatma bölümü ayrımı vardır. Giriş holü, karşısındaki mutfak üzerinden ışık almaktadır. İstenirse yemek bölümü olarak kullanılabilecek büyüklüktedir. Salon doğramaları tüm kat yüksekliğindedir.

98 _ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _

99


Gün boyunca, güneş evin tüm mekânlarında dolaşmakta, daireler çift cepheden havalandırılabilmektedir. (Konutta, banyo da arka cephedeki iç boşluktan doğal ışık ve hava almaktadır.) Ana mekânlar cephelere en uygun şekilde konumlandırılmış ve doğramaları serbestçe kompoze edilmiştir. Yapının iç mekânları, görece alçak tavan yüksekliğine (yaklaşık 2.45 m.) rağmen, salonda yere kadar doğrama, odalarda Fransız balkonlar, iç kapılarda buzlu cam kullanımı sayesinde doğal olarak aydınlanmakta ve ferah algılanmaktadır. Antre ve salonu ayıran buzlu cam sürme kapı (2x125 cm.) kirişe monte edilmiş ray üzerinde taşınmakta, mekanizması yapıldığı tarihten günümüze dek sorunsuz çalışmaktadır. Betonarme karkas yapı, sıva üzeri boya kaplıdır. Döşemeler betonarme plaktır. Balkonlarda korkuluk yerine demir profiller arasında yatay olarak monte edilmiş prekast beton paneller kullanılmıştır. Taşıyıcı sistem, dış cephede geniş konsollar çıkabilecek şekilde kurulmuştur. Ana kitleden konsol çıkan farklı işlevdeki mekânlar mimari forma dinamizm kazandırmaktadır. Tek defaya özgü biçimlenen binanın özgünlüğü, vaziyet planı ile ilişkili, caddeye yönlenen volümetrisindedir. Modern mimarlığın 5 ilkesindeki dile yakın biçimde zeminde kolonlar (pilotiler) üzerinde kısımları, arka bahçeye geçilen bir de pasajı bulunmaktadır. Özgün halinde, yapının estetiğini yalın yüzeyler, sade cepheler, monokrom renk kullanımı sağlamaktadır. Mekânsal araştırmalar, süslemesiz yüzeyler, teras çatı, sıvalı beyaz duvarlar Erem’in diğer yapılarındaki mimarlık yaklaşımı ile ortak özelliklerdir. Tasarımın bütüncül oluşu ve sadeliği ön plandadır.

İZMİR Bornova Cengiz Saran Apartmanı

Feyzal AVCI ÖZKABAN Didem AKYOL ALTUN | Dokuz Eylül Üniversitesi

Bornova Belediyesi’nde Fen İşleri Müdürü olan yüksek mimar Sadi Kentoğlu tarafından 1965 yılında tasarlanan ve 1967’de tamamlanan üç katlı apartman, ayrık nizamda Bornova’nın yeşil dokusu görece korunmuş bir sokağı üzerinde konumlanmaktadır. 16x16 metrelik bir kare taban alanına sahip yapının plan şeması orta akstan giriş almakta ve her katta simetrik iki daireden oluşmaktadır. İki oda bir salondan oluşan dairelerin plan şemasında kare formlu giriş antresi etrafında yaşama mekânı, yemek odası, wc ve yatak odalarına bağlanan koridor yer almaktadır. Bu koridor üzerinden mutfak, iki yatak odası, kiler ve banyoya erişim sağlanmaktadır. Her dairede yatak odaları, mutfak ve yaşamanın açıldığı 3 balkon bulunmaktadır. Ayrıca yatak odalarının servis mekânları ile ortak duvarları üzerinde her iki mekâna hizmet verecek depolama birimleri kurgulanmıştır. Tüm dairelerin ıslak hacimleri apartman giriş holünün arkasında, plan şemasının merkezinde yer alan bir ışıklık etrafında toplanmıştır. Yapının L formlu yaşama mekânı; yemek, oturma ve misafir olmak üzere üç alt bölümden oluşmaktadır. Tek bir mekân içinde yer alan oturma ve misafir bölümleri, giriş cephesindeki küçük bir sekme ile ayrıştırılırken; antre ve oturma bölümüne doğrudan açılan yemek odası, mutfakla da küçük bir servis penceresi aracılığıyla ilişkilenmektedir. Giriş cephesinde oluşturulan sekmenin bir benzeri arka cephede iki yatak odası arasında da uygulanmış ve böylece iki odanın da çıkabildiği ortak bir balkon oluşturulmuştur. Yapının yalın prizmatik kütlesi her cephede yer alan konsol balkonlarla hareketlenmekle birlikte yapıya kimliğini veren giriş (ön) cephesinin tasarımıdır. Yatay ve düşey hatların dengesinin arandığı cephe, plan kurgusundan gelen bölümlenmeyle ilişki olarak 5 düşey aksa ayrılmıştır. Ana girişi ve merdiven kovasını oluşturan şeffaf orta aks, giriş saçağı ve üzerinde cephe boyunca devam eden bir yatay kiriş dizisi ile vurgulanmıştır. Bütünde düşey vurgu yaratan bu düzenleme, cephede yer alan betonarme güneş kırıcı plakların oluşturduğu yatay vurguya da destek vermektedir. Balkon döşemelerinin cephe yüzeyinde açılı olarak kırılması ile oluşturulan bu plaklar, gerek eğik formları gerekse yeşil renkli BTB kaplamaları ile cephenin öne çıkan unsurlarıdır. Yapıya karakter veren diğer bir unsur, kütle köşelerinde, balkonların kısa kenarları boyunca yaratılan, dörtlü kolon dizisi etkisi yaratan düşey yırtıklardır. Ön cephedeki vurucu kurguya ek olarak su basmanda yer alan taş doku, ön cephe yüzeyinde kullanılan ve söz konusu düşey aksları ayrıştıran farklı renkteki BTB kaplamalar, yan cephelerdeki Edelputz sıva, düşey çubuklardan oluşan siyah yalın balkon korkulukları da dönem mimarisini temsil eden unsurlardır. Yalın ve etkili mimari dili, insan ölçeğindeki oranları ve önündeki çam ağaçları ile bulunduğu çevreye karakter veren Cengiz Saran Apartmanı, Bornova kent belleğinde önemli bir yere sahip olmasına rağmen kentsel dönüşüm uygulamaları çerçevesinde 2014 yılında yıkılmıştır.

100_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _101


İZMİR Bafralı Konutu

İZMİR DATUMM Danyal Çiper Mobilyaları Deniz HASIRCI Seren BORVALI Hande ATMACA

Feyzal AVCI ÖZKABAN | Dokuz Eylül Üniversitesi Yapı İzmir’in Urla İlçesi’nin sayfiye yerleşimi olan Çeşmealtı Mevkii’nde, Yalı Caddesi boyunca uzanan az katlı tekil konut yapıları arasında konumlanmaktadır. Cadde boyunca ayrık nizam parsellere oturan konut dizileri ön bahçelerle ile sokağa açılırken; parselin arka sınırına yakın konumlanan Bafralı Konutu, oldukça geniş bir ön bahçe üzerinden sokakla ilişki kurmaktadır. Bu konumlanış, yan bahçelerin darlığı nedeniyle komşu yapılarla oluşacak yakınlık problemine de bir çözüm getirmektedir. Konutun tamamen çim ön bahçesinde deniz manzarasını kesmemek üzere az sayıda ve küçük ağaçlar tercih edildiği görülmektedir. Kısa kenarı ile denize açılan, kuzeydoğu-güneybatı ekseninde, dar uzun dikdörtgen bir parselde konumlanan konut; 9.20 x 12.00 m. taban alanına oturan zemin kotunda T, üst katta ise L şemalı kapalı mekânlardan oluşmaktadır. Tek bir eğik betonarme plağın iki kez farklı açılarda kırılması sonucu kütle kurulumu sağlanan konutun zemin katında yaşama, mutfak, banyo ve bir misafir yatak odası yer alırken; üst katta üç yatak odası ve bir banyo bulunmaktadır. Parselin arka sınırına yakın konumlanan konutun ana girişi güneydoğu cephesinde yer almakta ve girişin solunda mutfak, sağında ise sırasıyla banyo ve misafir yatak odası konumlanmaktadır. T şemalı planın giriş aksında uzanan diğer kolunda ise yaşama mekânı yer almaktadır. Yaşama mekânı ön cephe (kuzeydoğu cephesi) ve arka cepheye aynı büyüklükte iki veranda ile açılmaktadır. Ön verandaya yalnız yaşama mekânı açılırken; arka verandaya yaşama ve mutfak birlikte açılmaktadır. Arka veranda ve yaşama mekânını tanımlayan eğik çatı plağı üstte iki kez kırılarak yatak odaları kotunu oluşturmakta ve bu kotun galeri boşluğu üzerinden yaşamayla ilişkilenmesini sağlamaktadır. Üst kotta, galeri boşluğuna bakan bir koridor üzerinde sıralı üç yatak odası ve ana giriş yanındaki banyonun izdüşümüne yerleşen bir banyo bulunmaktadır. Yatak odaları betonarme plağın kirişleri arası boşaltılarak oluşturulan balkon üzerinden ön cepheye açılmaktadır. Yapının en özgün yanını, yaşantının merkezinde eğik plakla tanımlanan ve galeri boşluğu ile üçüncü boyuta taşınan mimari kurgusu ile yaşama mekânı oluşturmaktadır. Öte yandan galeri boşluğu ile vurgulanan giriş holü, zemin kat banyo ve misafir yatak odasını yaşamadan ayıran bölücü duvar ve ona takılan merdiven, yaşama mekânında yer alan şömine, yatak odalarında tasarlanan depolama alanları da yapının mekân kalitesini arttıran detaylar olarak öne çıkmaktadır. İçinde yer aldığı fiziksel çevrede, parsel konumlanışı ve kütle kurulumu ile dikkat çeken Bafralı Konutu; betonarme sistemin olanaklarını tasarımın temel belirleyicisi olarak ele alan mimari yaklaşımı ile önem kazanmaktadır. Çevresinde yer alan iki katlı konut örneklerinden farklı olarak konut yaşamına üçüncü boyutta sunduğu mekânsal deneyim ve eğik betonarme plak estetiğini öne çıkaran kütle dili nedeniyle 1970 sonrasına tarihlenen nitelikli bir modern mimarlık örneği olarak miras statüsünde değerlendirilmeyi hak etmektedir.

102_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

| İzmir Ekonomi Üniversitesi

Zeynep TUNA ULTAV | Yaşar Üniversitesi

1967-85 yılları arasında Mimar Danyal Çiper tasarlanmış ve üretilmiştir olan mobilyalar grubu; Koltuk 1 (74*76*67), Koltuk 2 (66*62*66), Sandalye (44*47*73 cm), çalışma masası (120*70*72) ve kesonu (47*88*50) ve yemek masasından (200*90*71) oluşmaktadır. Mobilyalar, Danyal Çiper’in yeğeni Arıl Cansel tarafından DATUMM (Dokümantasyon ve Arşivleme_Türkiye’de Modern Mobilya) projesi (2013-2015) kapsamında İzmir Ekonomi Üniversitesi’ne bağışlanmıştır. Koltuk 1: Kolçaklı ahşap ceviz kaplamaya ve kırık beyaz renkte döşemeye sahip olan okuma koltuğu, 1985 yılında Çiper’in kendisinin ve yeğeni Arıl Cansel‘in vücut ölçülerine göre tasarlanmış, iki adet üretilmiştir. Minderinin oturma kısmı, ergonomik olarak tasarlanarak iki ayrı yükseklikte olup, dizlerin altına gelen kısımda ek bir destek bulunmaktadır. Oturma bölümünün strüktürü kütlesel ve dönerdir. Koltuk 2: Kolçaklı ahşap ceviz kaplama oturma odası koltuğu, 1971 yılında yemek masası ve sandalyeleri ile birlikte tasarlanmış ve sekiz adet üretilmiştir. Dördü ev kullanımına ayrılırken, diğer dördü Danyal Çiper Atölyesi‘nde kullanılmıştır. Kolçaklarındaki yatay fugalar, sandalyeye karakteristik özelliğini vererek, konut için tasarlanmış diğer mobilyalar ile bir dil birliği oluşturmuştur. Koltuğu bazasına bağlayan ayağı, yemek masasının sandalyeleriyle aynı birleşim detayını taşımaktadır. Koltuk, ahşap strüktürü ve bej kadife döşemesi ile özgün biçimde korunmaktadır. Sandalye: Ceviz kaplama sandalye, 1972 yılında tasarlanmış, yedi adet üretilmiş ve Çiper’in kendi evinde kullanılmıştır. Kumaş döşeme, oturma kısmının strüktüründeki yatay fugalar, sandalyeye karakteristik özelliğini vermektedir. Parçası olduğu yemek takımının masası ve konut için tasarlanmış diğer mobilyalar ile bir dil birliği oluşturmuştur. Çalışma Masası ve Kesonu: Çalışma masası, 1967 yılında Çiper’in babası Tevfik Çiper’in avukatlık bürosu için tasarlanmıştır. Kütlesel ve yatay hatlı masanın kesonu, bir taraftan dolap, diğer taraftan çekmeceli olacak şekilde iki taraftan da kullanılabilmektedir. Çekmeceler, alt kısma doğru verilen açı sayesinde doğal olarak oluşan çıkıntı aracılığıyla açılabilmektedir. Çiper’in tasarım çizgisi özellikle bu çalışma masasına tamamen yansımıştır. Yemek Masası: Ceviz kaplama yemek masası, 1972 yılında Çiper ailesinin kullanımı için tasarlanmıştır. Tek bir geniş ayağa sahip olup, bir tarafı duvara monte edilmektedir. Masa tablasının yan yüzeylerindeki ve geniş ayak desteğindeki yatay fugalar, özenli bir detayla masanın, takımın parçası olan sandalyelerle uyum içinde olmasını sağlamaktadır.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _103


Yemekli toplantılar için kullanılan beş kişilik bir ayaklı, portatif ek ünitesi de bulunmaktadır. Masanın üzerine asılan ahşap, dört floresanlı bir aydınlatma birimi ve monte edildiği duvarı kaplayan lambri ekleri, 1991 yılında ailenin taşındığı eve uymadığı için kaldırılmıştır. Heykelsi yapısıyla, aileyi bir araya getirme işlevi gören bir odak noktası olmaktadır. Çevresine yedi sandalye yerleştirilmektedir. Mimar Danyal Tevfik Çiper’in (1932-2008) mobilyaları, Türkiye’de modern mobilya akımı içinde önemli bir rol üstlenmektedir. Çiper’in avangard mimari yaklaşımındaki “bütüncül” anlayışın mobilyalarına da yansıdığı görülmektedir. Çiper’in mobilyaya verdiği önem, “mekânın hayat bulmaya mobilyadan başladığı” şeklindeki görüşünden anlaşılabilir. Mobilyalarının tüm detaylarını kendisinin çözmesi, tasarımlarının birer ticari ürün değil, sanat ürünü olması gerektiği ve duruma özel tasarlanması gerektiği anlayışından gelmektedir. Kendisi, mobilyanın, hareketin ve kullanımın yankısı olduğuna ve mimarlığın bunun sonucu olarak doğduğuna inanır. Çizgisinde ve malzeme kullanımında yalınlık ve dürüstlük ise, yine Çiper’in temel tasarım kıstaslarından birisidir. Mobilya tasarımlarının mimari tasarımlarından farkı, tüm içmimariyi oluşturmalarına, mekân kalitesini tanımlamaları ve iç-dış ilişkisini kurmalarına rağmen, hiçbir kaynakta rastlanmıyor olmaları ve korunmaları konusunda mimari ürüne kıyasla daha büyük zorluklarla bulunuyor olmasıdır. Bu anlamda da belgelenmeleri ve arşivlenmeleri oldukça önemlidir.

İZMİR Evka 2 - A Tipi Konut

Gülnur BALLİCE Emre Can ESENALP | Yaşar Üniversitesi

İzmir’in Çiğli ilçesinde yer alan toplu konut alanında inşa edilen A tipi konutlar, 920 adet olup, 115 m2lik müstakil bitişik dört eş villadan oluşmaktadır. Toplu konut alanında 1987 yılında başlayan inşaat, altyapıyla beraber 1990 yılında tamamlanmıştır. Hem dört eş villanın kendi içerisindeki konumlanışı, hem dörtlü villaların arazi içerisindeki konumlanışı, arazinin ortalama %15 eğimini, manzara ve doğal havalandırma açısından avantaja dönüştürmüştür. Konutlar giriş katta teras, salon, mutfak ve tuvaletten oluşurken, birinci katta oturma odası, ebeveyn odası ve çocuk odası, banyo ve balkondan, üçüncü katta ise teras ve çatı odasından oluşmaktadır. Gerek plan kurgusu, gerek kullanılan malzemelerin ve detay çözümlerinin yalınlığı dönemin hızlı konut edinme sürecinin birer göstergesidir. Islak mekânların kat planlarındaki konumu dönemin akılcı uygulamalarına örnek oluştururken, konut içerisinde ortak kullanım alanı olan balkonun yatak odalarından soyutlanması, mahremiyet kaygısını ortaya koymaktadır. Villalar ölçekleri doğrultusunda, hem yataydaki hem düşeydeki tasarım kararlarıyla, 1980’li yıllarda birincil konut üzerinden yeniden canlanan bahçe kent hareketine gönderme yapmaktadır. Toplu konut projesinin akılcı minimalist çözümleri, 70’li yılların sonuna kadar kent merkezi içerisindeki artan nüfusun barınma problemini çözmek amacıyla, hızlı üretim kaygısı içinde yapılan sosyal konutların birer temsilidir. Bu yıllarda kent merkezlerindeki arsa değeri artışları sonucunda çeperlere yayılma politikası ile gündeme gelen bu toplu konut projeleri bahçe kent modelini uygulanabilir kılmıştır. Okul, spor alanları ve sosyal tesisleri de barındıran, altyapısıyla beraber bitmiş bir projenin kendi başına bir kent gibi çalışacağı öngörülmüştür. Dönem hükümetinin toplu konut anlayışının bir simgesi olarak inşa edilen bu proje de İzmir’de sosyal konut bağlamında geç modern örnekler arasında önemli bir yere sahiptir. Üretici belediyenin yönetiminin ve mimarlarının dâhil olduğu bu toplu konut projesi, dönemi içerisinde tamamen kamu eliyle üretilmiş bir konut edindirme sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu proje, yapıldığı dönemde belediyeye kaynak temin etmek, kentsel rantı kamuya aktarmak amacıyla geliştirilen “üretici belediyecilik” modelinin konut kooperatifleri yoluyla konut ve arsa üretiminde yer almasının önemli bir uygulamasıdır.

104_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _105


İZMİR Dikili’de Konut

Hümeyra BİROL AKKURT Selen GÜLER | Dokuz Eylül Üniversitesi

İZMİR Küçükyalı’da Aile Apartmanı

Gülnur BALLİCE Emre Can ESENALP | Yaşar Üniversitesi

Dikili kent merkezinde ve Dikili Limanının doğusunda yer alan Salimbey mahallesinde konumlanan konut yapısı, yerleşimin önemli arterlerinden olan Şehit Sami Akbulut Caddesi üzerindedir. Bahçe içinde konumlanan, zemin ve iki kattan oluşan yapı aile apartmanı olarak tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Bu kapsamda, zemin kat ticari birim, birinci ve ikinci katlar ise konut olarak kurgulanmıştır. Yapının inşa tarihi ve mimarı ile ilgili bir belgeye ulaşılamamakla birlikte, içinde bulunduğu yapılı çevrenin oluşumu ve mimari dili ile 20.yüzyıl ortalarında inşa edildiği düşünülmektedir.

Yapı İzmir genelinde günümüzde sayıca az kalmış 1. Ulusal Mimarlık Akımı konut örnekleri arasındadır. 1926 yılında 82 m2 alan üzerine inşa edilen apartman yapısı, bir bodrum kat ve üç normal kat planından oluşan, toplamda dört katlı bir yapı olarak tasarlanmıştır. Yapı konum olarak Mithatpaşa Caddesi’ndeki “Sıra Evler” (Yedi Evler) in arka sokağında bulunmaktadır. Yapının bulunduğu sokaktaki diğer yapıların dizilişi ve parsel büyüklükleri incelendiğinde bu bölgede geçmişte Sakız tipi konutların yer aldığı anlaşılmaktadır.

Ticari birim-eczane- olarak kurgulanmış ve kullanılmış olan zemin kat, kuzey cephe üzerinden ve direkt bahçeden erişim almaktadır. Birinci ve ikinci katta yer alan konutların mekân dağılımı ve yerleşim düzeni aynı özellikleri göstermektedir. Yapının kuzeybatısındaki merdiven kovasından erişim alan konutlar, kuzey cepheye açılan yaşama mekânları (yemek odası, salon) ve doğubatı yönünde yer alan dağılım holünden erişilen mutfak, ıslak hacimler ve yatak odalarından oluşmaktadır. Tavan ve duvarlar süslemesiz, yalındır. Mekânlara açılan ahşap doğramalı kapı ve pencereler süslemesizdir. Yapı, betonarme karkas sistem ile inşa edilmiştir.

Yapının bileşenleri ayrı ayrı incelendiğinde, İzmir kentine özgü Sakız tipi konuttan modern konuta geçiş aşamaları konusunda ciddi veriler elde edilmektedir. Cephe açıklıkları Sakız tipi konutun oranlarını tekrar ederken, ferforje işçilikleri art-deco stilindedir. Ana giriş Sakız tipi konutlardaki mahremiyet kaygısına referans verecek biçimde içeri çekilmiştir. Birbirlerine U şeklindeki iki kollu merdiven ile bağlı her bir normal kat, mutfak, banyo, yatak odaları ve salondan oluşup, ayrı birer bağımsız bölüm olarak çalışmaktadır. Ana girişin üzerindeki kemer, dairesel cumbanın karakteristiği, balkon parapetinin cepheyle birleşme detayları yine 1. Ulusal Mimarlık Akımının tasarım kaygılarını taşımaktadır. Bağımsız bölümlerin keskin bir şekilde birbirinden ayrılmaması ve ıslak mekânların ortak düşey sirkülasyonun karşısında konumlandırılması, planlamada mahremiyet kaygısının ikinci planda kaldığı algısını kuvvetlendirmektedir.

Kübik bir kütleye sahip olan konut, yalın ancak etkili bir cephe diline sahiptir. Zemin kat, taş dokulu cephe kaplaması ile yapı bütününden ayrıştırılmıştır. Birinci ve ikinci katlara erişim sağlayan merdiven kovasını barındıran oylumunun kütlesel vurgusu, batı cephesinde yer alan balkonun düşey vurgulu taşıyıcı/sınırlayıcı elemanları, pencere açıklıklarını çevreleyen masif yüzeylerde sıva düzleminde yaratılmış geometrik çizgiler ve pencere boşlukları ile ilişkilendirilmiş cam mozaik kaplı yüzeyler, yapının kütle ve cephe karakterinin önemli unsurlarıdır.

106_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Yapının bileşenleri geleneksel tekil konut - çoğulcu modern konut süreci bağlamında incelendiğinde, bina tekil konuttan apartmana geçiş sürecinin ilk önemli denemelerinden biri olarak karşımızda durmaktadır. Yapı, kurgusu ve çevresiyle olan ilişkisiyle, gelenekseli moderne taşıyıp ayakta kalmış önemli bir deneme konumundadır. Bu durum yapının Türkiye’de ve İzmir’de modern mimarlık tarihi içerisindeki önemini göstermektedir

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _107


İZMİR Sahilevleri’nde Özhan Konutu

Zeynep TUNA ULTAV

İç mekânda da özellikli eleman seçimleri dikkat çekicidir ve bu elemanların özenle korunmuş olduğu görülmektedir: dönemini yansıtan gömme dolaplar, dolap kulpları, kapılar, kapı camları, vb. Yaşama mekânının zemini diyagonal çizgilerle döşenen mermerden oluşmaktadır. Bu kullanım, hem mekânı diğerlerine göre daha özellikli kılmıştır hem de mekâna hacim katmıştır. “Meslek hayatımda hiçbir yapıyı örnek almadım ve almak da istemedim” demiş olan Hotan’ın yapılarının altının çizilmesi dönemi örneklemesi açısından önemlidir. Yapı, aynı zamanda kent merkezinde yer alan konutlara ek olarak sayfiye bölgelerinde edinilen ikinci konutlara da nitelikli mimarisiyle örnek teşkil etmektedir. Yukarıda belirtilen biçimsel özellikleri ve malzeme diliyle de modernist yaklaşımını açıkça ortaya koymaktadır. Tüm bu nedenlerle, yapı arşivlenmesi ve kayda alınması gereken önemli bir yapı olarak karşımıza çıkmakta; kullanıcılarının da yapının mimarisiyle ilgili gösterdiği hassasiyet örnek teşkil etmektedir.

| Yaşar Üniversitesi

İzmir’de modern mimarlık üretiminin öncü mimarlarından olan ve Fuar Evlendirme Dairesi, Atatürk Kapalı Spor Salonu, Halkapınar Atletizm Stadı gibi yapılarla İzmir kentinin modern mimarlık repertuarına önemli yapılar kazandırmış olan Mimar Harbi Hotan tarafından tasarlanmış ve 1954 yılında inşa edilmiş olan yapı, İzmir Sahilevleri’nin ana araç aksı olan ve denize paralel konumlanan Gürler Caddesi üzerinde yer almaktadır. Denizle, semtin ana dolaşım aksıyla ve deniz kıyısındaki parkla güçlü bir ilişkisi bulunmaktadır. Çoğu kendisi gibi konut yapısı olan komşularının yanı sıra semtin önemli buluşma merkezi olan bir kafeye de komşu olan yapı; düşük yoğunluklu, çoğunluğu tek ya da iki katlı olan konut dokusu içinde yer almaktadır. 1125 m2’lik bir parsel içinde yer alan tek katlı yapının taban alanı yaklaşık 125 m2’dir. Ana yönelimi kuzey-güney aksında olan yapının ana girişi, kuzey yönündeki davetkâr kanopinin altından doğrudan yaşama biriminedir. Batı ve doğu komşularına sağır cephelerle karşılık veren yapının temel yönelimi deniz yönündedir. Bu karardan hareketle, yapının temel yaşama birimleri kuzeye yönelmiştir. Yapının modern dili peyzajla da güçlendirilmiştir. Yapının en önemli karakteristiği, ön (kuzey) cephede, veranda üst örtüsünün üstünde kalan yüzeylerin monoton sağırlığının etkisini azaltmak amacıyla tasarlanmış dört yapraklı yonca desenli beyaz geometrik rölyeftir. Güneyde ise, daha sakin bir cephe dili görülmektedir. Batı ve doğu cepheler ise taştır; bu cephelerde açıklıklar sınırlı tutulmuştur. Çatı saçağı, boylu boyunca yapıyı dolaşmakta ve alttan uca doğru kesit boyutu azalan merteklerini dışarıya okutmaktadır. Yapının en önemli özelliklerinden biri, çatı eğiminin binaya uçuyormuş hissi verecek şekilde içe doğru çözülmüş olmasıdır. Ancak bu eğim, içeride düz tavan görüldüğünden içeriden hissedilmemektedir. Yapının iki yan cephesi güneş vurduğunda sarımtırak/pembemtrak bir renge bürünen taş duvardır. İki taş cephenin arasında kalan beyaz duvar yüzeyler ortaya güçlü bir şekilde çıkmaktadır. Çatı saçağının ahşap kaplaması, beyaz rölyef ve taş duvarın yan yüzeyi bir araya geldiğinde etkileyici bir kombinasyon oluşmaktadır. Pencere üstünde kullanılan yatay ve beyaz kirişler de, taş dokusunun monotonluğunu kırmaktadır. Verandanın dökme mozaik olan yer döşemesi de yan duvarlarla uyumlu bir biçimde farklı bir sarı taştan seçilmiş, aralara yerleştirilen (özgün hali kırmızı lacivert olan) pembe siyah taşlarla büyük yüzeylerin ezici etkisi azaltılmıştır. Verandanın çevresi de, siyah taşla çerçevelenmiştir. Ön cephede yer alan verandanın üst örtüsü köşede yuvarlatılmış olarak biçim almaktadır. Aynı dili, örtüyü taşıyan V şeklindeki siyah çelik kolonlarda da görmek mümkündür. Binanın köşesi de tam daire şeklinde yuvarlatılmıştır. Giriş veranda döşemesi de yapının diline uygun taşıyıcılarla yerden yaklaşık 50 cm yükseltilmiştir. 108_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _109


KOCAELİ

MUĞLA/MİLAS

Namık Yolga Evi

Çamlık Sokaklar

Elçin Burcu TEMEL | Maltepe Üniversitesi Yapı, Kocaeli’nin Darıca İlçesine bağlı olan Bayramoğlu mahallesinde konumlanmıştır. ‘Üç burunlar’ olarak da bilinen yarımadada genellikle dinlenme tesisleri, kamp alanları ve yazlık konutlar bulunmaktadır. Diplomat Namık Yolga’nın isteği üzerine yapılan, Bayramoğlu’nda konumlanmış villanın tasarımı Yüksek Mimar Çelik Alatur’a aittir. Mimar, villayı 1969 yılında tasarlamıştır. Deniz kenarında 400m2’lik arsa üzerinde bulunan villanın zemin oturumu 100m2, toplam inşaat sahası 297m2’dir. Yakınında henüz başka yapı olmamasına rağmen, ilerde gerçekleşebilecek komşu yapılar öngörülerek villa denize doğru yönlenirken; komşu parsellere bakan cephelerde sağır duvarlar oluşturulmuştur. Villa iki kütleden oluşan parçalı bir yapıya sahiptir. Bu iki kütleden deniz tarafında olanının, parselin tamamını kullanacak şekilde oluşturulmasındansa; daha küçük tutulması tercih edilmiş, cadde tarafında kalan kütlenin de deniz manzarasının kesilmemesi sağlanmıştır. Kütleler ortada şeffaf bir merdivenle bağlanmaktadır. Bu şeffaf alan iç avlu görevi üstlenerek yapının bahçeyle olan ilişkisini güçlendirmektedir. Yarım merdiven yüksekliğinde kademelendirilerek bağlanan iki kütlede her katta deniz algılanmaktadır. Önünde doğal plajı olan villa için tasarlanan ufak iskele inşa edilmemiştir. Villanın cadde yönünde garaj girişi bulunmaktadır. Daha sonra su deposu ihtiyacından dolayı bu garaj girişi kaldırılmış su deposu eklenmiştir. Su deposunun üstünde kalan alan, giriş terası olarak kullanılmaktadır. Eğimli çatı altında kullanılan pres tuğla, delikli örgüsüyle doğal havalandırma sağlamaktadır. Betonarme sistemle inşa edilmiş villanın yağmur olukları brüt beton olarak bırakılmıştır. Cadde cephesindeki güneş kırıcılar, çelik L çerçeve sisteme ahşap latalar vidalanarak oluşturulmuştur. Evin giriş katındaki salonda bulunan tuğladan yapılmış şöminenin dışı, mermer mozaik sıva ile kaplanmıştır. Villa içinde çelik taşıyıcılı ahşap merdiven basamakları kullanılmıştır. Doğal plan kısmına çevre binalardan dolayı beton dökülmüştür. Bu alana bir kulübe eklenmiştir. Bayramoğlu yarımadasında konumlanan villa, bölgenin ilk yazlık konutlarındandır. Yine aynı bölgede bulunan Yelkenkaya Dinlenme Sitesi’nin de mimarı olan Çelik Alatur, parsel sınırları içerisinde özgün ve modern bir yapı tasarlamıştır. Çevresini ve çevresinin gelişimini analiz ederek yapıyı konumlandırmıştır. Doğal havalandırma sistemi, malzeme tercihleri ve doğal çevreyle kurduğu hassas ilişki, yapının önemini artırmaktadır.

110_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

M. Zühre SÖZERİ YILDIRIM Hüseyin ÖKTEN | Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Türkiye’de birçok kentte Cumhuriyet sonrası yapılan yeni kent planlamalarında eski kentin dışında kalan ağaçlık alanlar (çamlık alanlar) konut alanlarına dönüştüğünden, bu alanlardaki ağaç yoğunluğu sokakların da ağaçların isimleriyle anılmasına neden olmuştur. Ancak Milas Çamlık Sokaklar örneğinde, yerel ile yapılan sözlü görüşmeler bu ağaçların yeni imar hareketleri sırasında dikildiğini ve resmi adları farklı olmasına karşın kentlinin bu sokakları ısrarla çam ağaçları ile anmakta olduğu bilgisine ulaşılmaktadır. Böylelikle yeni sokaklar yeni dikilen çam ağaçları ile daha da belirginleşerek, modernleşme sürecindeki kentin yeni gelişme halkasını belirgin olarak ortaya koymaktadır. Kentlinin bu sokaklara sahip çıkışı, isimleri resmi olarak ‘Çamlık’ olmamasına rağmen, hala Birinci Çamlık, İkinci Çamlık isimleri ile yaşatılmalarından anlaşılmaktadır. Sokakların içinde bulunduğu bölge, Milas eski kent yerleşiminin sonu olarak bilinen bir yerdir. 1920’ler sonrasında burada izi bulunan bir yol bulvar haline getirilerek, Atatürk Bulvarı adını alır. 1950’lerde Çamlık Sokaklar oluşur, ancak 1960 yıllarına kadar bu yeni yerleşim alanında tam olarak yapılanma gerçekleşmez. Bu alan hakkında 31.10.1963 tarihli İller Bankası tarafından onaylı Milas İmar Planı kapsamında ilk kararların verildiği anlaşılmaktadır. 1980 sonrasında yeni imar planları ve kat yüksekliklerindeki değişiklikler yıkımların başlamasıyla Çamlık Sokaklarının görüntüsünü değiştirmeye başlamıştır. Bu değişim bugün iyice hızlanmış durumdadır. Bir yıl sürecinde yaptığımız belgeleme çalışmaları, sokaklara kimliğini kazandıran en temel öge olan çam ağaçlarının hızlı bir şekilde yok edildiğini göstermektedir. Özelikle yeni yapılan çok katlı binalardaki otopark girişleri için bu ağaçların kaldırıldığı ya da kurutulduğu tespit edilmiştir. Bugün uydu görüntülerinde daha önce belirgin şekilde algılanabilen yeşil doku gözlenememektedir. Çamlık sokakların kimliğinde etken olan diğer öge, kentin önde gelen aileleri tarafından inşa edilmiş, dönemin mimari ve estetik kaygıları ile oluşturulmuş, kentteki modern izlerin tanıkları olan iki veya üç katlı konutlarıdır. Özellikle dönemin önemli apartmanlarının da bu sokaklarda bulunması modern dönemin önemli izlerindendir. Ancak daha geçen yıl mevcut yapısı ile belgeleyebildiğimiz, Docomomo poster sunumlarında önceki yıllarda sunulmuş olan, kentin en tanınan yapılarından Bostancı Apartımanı cephe düzenlemesinde tadilat yapılması ve giriş katının bir markete dönüşmesi nedeniyle yok olan yapılar arasına katılmıştır.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _111


MUĞLA/MİLAS Çamlık Sokakta Bir Ev

M. Zühre SÖZERİ YILDIRIM | Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Soykan evi gerek brüt beton yüzeyleri gerekse de form özgünlüğü ile Muğla Milas ilçesinde Modern Mimarlık ile Yerel ilişkisini örnekleyen önemli bir yapıdır. İçinde bulunduğu İkinci Çamlık Sokak, Türkiye’de birçok kentte Cumhuriyet sonrası yapılan yeni kent planlamalarını -özellikle geleneksel kent dokusunun dışına açılan ilk halkayı- temsil ediyor olması nedeniyle yapının özgünlüğünü kuvvetlendirmektedir. Kentin Modern ve Cumhuriyet sonrası gelişimine işaret eden İkinci Çamlık Sokak üzerindeki bu yapı, profesyonel yaşamının daha ilk yıllarında bu kadar cesur bir yapı yapma kararlılığını gösteren, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden 1970 yılında yüksek mimar olarak mezun olan mimarını ‘Mehmet Demokan Özgen’i de bugüne taşımaktadır. Özgen’in Önder Seren ile birlikte tasarladığı ve Çukurova Üniversitesi kampüsündeki dikkate değer yapılardan biri olan Mithat Özsan Amfisi (1974) de dönemin önemli modern mimarlık eserleri arasında sayılmaktadır. Sokaktaki yapılar genellikle yığma-betonarme karma yapılardan ve 50-70 yılları arasındaki cephe düzenlerine sahipken, yapı 70 sonrasında inşa edildiğinden neredeyse döneminin tek özgün örneğidir. Geniş cam yüzeyler, ferforje, brüt beton, taş ve ahşabın birlikte uyum ve cesur bir yaklaşımla kullanılması kütle oranlarındaki cesur çizgilerle oldukça iyi örtüşmektedir. Genel cephe oranlarında yatay hatlar geniş yüzeyler halinde kullanılmış, ancak bacalar ve giriş aksı çevresinde kullanılan düşey etki ile bu yataylık oldukça heykelsi bir anlatımla dengelenmiştir. Çiçeklik ve bacaların formları üzerinde hissedilen tasarım endişesini metal kapı kolları, pencere korkulukları ya da bahçedeki basit metal elemanlarda dahi izlemek mümkündür. Özellikle ayrıntıda abartılmış formlar tercih edilmiş, bu da yapıya oldukça özgün bir plastik kazandırmıştır. Yol boyunca dizili çam ağaçlarıyla belirginleştirilmiş, kent tarafından İkinci Çamlık sokak ismi ile yaşatılan kentin yereldeki modern renklerini bugüne taşıyan bu sokak, artık sadece dizili çamlarını değil, bu çamlara eşlik eden yapılarını da kaybetmeye başlamıştır. İmar planlarındaki değişimler sonucunda oluşan yeni yapılanma koşulları ve değişen fonksiyonlar yapıların dönüşümüne ya da tamamen yıkılmalarına neden olmaktadır. Geçen yıl bu yapıyla ilgili araştırmamızın başlatıldığı dönemlerde var olan Soykan Evi, kısa bir süre önce yıkılıp yerini çok katlı bir yapının inşaatına terk etmek zorunda kalmıştır. Oysa kentlerdeki yapısal karakterlerin değişimini gözlemek açısından farklı dönem örneklerini izleyebilmek, kentin ruhunu hissettirecek izleri de bulmayı sağlayacaktır. Bu nedenle Soykan Evi korunamamış olsa da çevresindeki yapıların hızla korunabilmesi ve belgelenmesi gereklidir.

112_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

SİNOP/AYANCIK Koloni Evleri

Figen KAFESCİOĞLU | Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Koloni Evleri, 1928’de Türkiye’de ilk kereste fabrikası olarak Belçikalı bir yatırımcı ve mühendis ekibe verilen imtiyazla kurulan Zingal Orman İşletmesi-Ayancık Kereste Fabrikası’nın memur lojmanları olarak yapılmış yapılardır. Bugüne kadar yalnızca konut işlevli olarak kullanılan ve tasarımcıları bilinmeyen yapıların fabrika ile eş zamanlı olarak 1920’li yılların sonlarında inşa edildikleri düşünülmektedir. Ayancık Kereste Fabrikası, 40’lı yılların sonunda ZİNGAL T.A.Ş. ile yapılan imtiyaz sözleşmesinin feshi ile kamuya geçmiş ve 2000 li yıllarda zarar ettiği gerekçesi ile faaliyetine son verilerek sökülmüş ve hurdaya çıkarılarak satılmıştır. Yapılan sözlü tarih çalışmalarından edinilen bilgilere göre Fabrika’ya ait üç ayrı tip lojman ilçede üç ayrı bölgede bulunmaktadır. Bu dokümana konu olan lojman grupları “Büyük Mahalle” olarak anılan memur lojmanlarını kapsar. Bu blokların yakınında, “Küçük Mahalle” olarak adlandırılan, işçiler için yapılan ancak bugün yıkılmış işçi lojmanlarının da olduğu bilinmektedir. İlçenin kuzeyinde Ayancık Çayı’nın hemen Doğu kıyısında fabrika arazisi içinde denize yakın bir alanda mühendis lojmanları da bulunmaktadır. Koloni Evleri, Ayancık Kaymakamlığı’nın başvurusu üzerine Samsun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 29.09.2012 tarihinde 578 sayılı karar ile Korunması Gereken Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tescillenmiştir. Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarındaki kalkınma ve sanayileşme hamlelerinden biri olan Zingal Orman İşletmesi (Ayancık Kereste Fabrikası), ülkenin ilk modernizasyon çabalarına örnek oluşturmaktadır. Büyük Mahalle’de yer alan her birinde altışar konut birimi bulunan dört bloktan oluşan yapılar grubu, morfolojik ve tipolojik yapıları, iç mekan kurguları ve donanımları açısından modernist yaklaşıma ve ilçe bütününde özgün bir duruma işaret ederler. Bölgenin geleneksel bahçe içinde, sofalı plan tipine sahip, ahşap konut mimarisinden farklı olarak sıra ev tipinde modern dönem işçi/memur konutları niteliği taşırlar. Koloni evleri, ilçe girişine yakın konumda Yalı Mahallesi’nde, Orman ve Cahit Övet Caddeleri arasındaki parselde, çevredeki hastahane, okul ve lojman işlevli, bugün özgün karakter taşımayan, betonarme yapıların arasında bulunmaktadır. Yaklaşık olarak 7800 m2 parsel içinde 1200 m2 oturum alanlı blokların arasında geniş bir avlu bulunmaktadır. Konutlara girişler avlu cephesindedir. Avluda blokları birbirine bağlayan beton yaya yolları bulunmaktadır. Dört bloktan oluşan yapılar grubunun her bloğunda yaklaşık 50 m2 oturma alanı olan altı adet konut birimi bulunmaktadır. Avludan dokuz basamakla çıkılan açık balkon/eyvandan girilen birinci katta koridora açılan üç oda ve tuvalet ile banyo ve yarı gömülü durumda bulunan zemin kata inen merdiven bulunmaktadır. Avludan birkaç basamak inilerek de ulaşılabilen zemin kat ise temel duvarlarını da oluşturan taş duvarlarla çevrili ve mutfak ile kilerin yer aldığı kattır.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _113


Binaların zemin kat duvarları moloz taş, birinci kat duvarları ahşap çatkı arası tuğla örülüdür, ahşap kolonların arasındaki duvarlar çimento sıva ile sıvanmıştır. Alt kata inen tek kollu ve dengeli yapıda merdiven ile iç mekan bölücülerinin tümü, zemin döşemesi, çatı konstrüksiyonu ve merdiven ahşaptır. Blok başlarındaki dairelerin yan cephelerinde pencereler vardır. Yapıların tümünde doğramalar ahşap ve çift kanatlıdır. Yapıların yola bakan cephelerinde birinci katlarda tüm cephe boyunca uzanan altları kapalı balkonlar vardır. Konutlarda ilk yapıldıkları yıllardan itibaren elektrik kullanıldığı ve elektrikli ısıtıcıların olduğu binalarda yaşamış olanlarca aktarılmaktadır. Ayancık ilçesinin kültürel belleğinde önemli yere sahip “koloni evleri”, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sanayileşme örneklerinden Ayancık Kereste Fabrikası’nın lojmanları olması ve yerel malzeme ve teknikler kullanılarak modern bir konut tipolojisi örneği uygulaması olması bakımından önem taşımaktadırlar.

114_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _115


SAĞLIK YAPILARI


BOLU Memleket Hastanesi

Mimar Semih DİMİCİOĞLU | Sebilci Bolu Kültür Derneği

Can KARAGÜLLE

| Abant İzzet Baysal Üniversitesi Memleket Hastanesi, Mutasarrıf İsmail Kemal Bey tarafından Uğurlu Nâib Çayırı denilen yerde, 1886 (1302) yılında yapılmıştır. Hastane esasen frengi mücadelesi için tesis edilmiş ise de daha sonra Hükümet Hastanesi adını alarak her nevi hastalar kabul edilmiştir. Hastane; memur odası, eczanesi, muayene bölümü, yemekhane hamam ve erkek ve kadınlara ait altı büyük odadan oluşmaktadır. ( Bolu Vilayeti Salnamesi 1925 (1341)) Yapının bulunduğu Uğurlu Naip Tepe 19. Yüzyılda kentin resmi ve askeri binalarını kapsayan Hükümet Meydanı’nın kuzey doğusunda bulunmaktadır. Bulunduğu tepenin batısında ilk olarak 1886 yılında frengi ve gureba hastanesi olarak yapılan yapı Nizam-ı Cedit Binası, Hükümet Binası, Kızılay Hamamı, Telgrafhane Binası, Jandarma Binası, Hükümet Camisi, Askerlik Şubesi, Vilayet Matbaası, Ziraat Müdürlüğü yapılarının oluşturduğu tarihi kent meydanının bir parçasıydı. 1938 Bolu İl Yıllığı’nda mevcut hastanenin bugünün ihtiyacına cevap vermediği hemen doğusunda Uğurlu Naip Tepe’nin batısında 50 yataklı ve asrın icaplarına uygun hastane binasının 1938 yılı sonunda biteceğini ve hastanenin buraya taşınacağını yazmaktadır. Bugün halen kullanılmakta olan Memleket Hastanesi ancak 8 Mart 1943 tarihinde hizmete girebilmiştir. Eski binası ise bir dönem sanat okulu, daha sonra öğrenci yurdu olarak kullanılmış ve 1980 yılında yıktırılmıştır. Memleket Hastanesi Bolulu Sağlık Bakanı Zihni Ülgen döneminde İzzet Baysal resmi karnesi ile İzzet Baysal’ın abisi Mehmet Baysal tarafından yapılmıştır. Yapı, bodrumsuz üç katlı yığma konstrüksiyon olarak yapılmıştır. Yapının, zemin katının tamamı taş duvardan, birinci katı dış duvarları taş duvar, iç duvarları blok tuğladan, üçüncü katı ise tamamı blok tuğladan yapılmıştır. 1965 yılında Hastaneyi Geliştirme Derneği tarafından kuzeyine poliklinik ve hemşirelere lojman binası yaptırılmıştır. Orijinal yapı ve doğusundaki eklenti bina ekim 1996 yılında onarım ve tadilat görmüş yapının batısına da dört katlı ilave yapı eklenmiştir. 8 Mart 1943 tarihinde hizmete açılan Vilayet Memleket Hastanesi, 28 Kasım 1998 tarihinde Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi olarak kullanılmış, 26 Mart 2011 tarihinde Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi ile birleşerek bugün Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Ünitesi olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Cumhuriyet dönemi sonrası gelişen kentin ilk resmi özgün yapılarından olan Memleket Hastanesi’nin sonradan yapılan eklentiler yıkılarak 1943 yılındaki orijinal haliyle restorasyonu yapılmalı ve yeni bir işlev verilerek bulunduğu tepe rekreasyon alanı olarak düzenlenmelidir.

118_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

BURSA Uludağ Kirazlıyayla Sanatoryumu

Cansu ÖZKUL Aslı KIRBAŞ | İstanbul Teknik Üniversitesi

Mimar Leman Tomsu ve Emin Onat tarafından tasarlanan Uludağ Sanatoryumu Kirazlıyayla Tesisleri’nin ön projeleri Eylül 1945’te yapılmıştır ve 1946 yılında ise hizmete açılmıştır. Bursa Uludağ Kirazlıyayla bölgesinde, Uludağ Yolu 25.kilometresinde bulunan tesis; yaklaşık 8.000 metrekaresi ana bina olmak üzere, lojman ve servis yapıları ile 10.000 metrekareyi aşan büyüklükte bir yapı kompleksi olarak tasarlanmıştır. Resmi tapulu alan olarak 243.945 metrekare üzerinde kurulduğu belirtilmektedir. Orman ile çevrili bir alanda inşa edilmişti. Genel yerleşim planına bakıldığında, yedi ayrı birim olarak tasarlandığı görülen bu kompleksin en büyük parçası olan Büyük Otel, güneydoğu cephesine bakan giriş plazası ardında bir kapalı avlu etrafında yer alan mekanlar şeklinde tasarlanmıştır. Yapımında taş ve ahşabın yoğun olarak kullanıldığı yapının bütününde oranlar ön planda tutulmuştur. Büyük Otel’in çatısı oturtma kırma çatıdır. Kuzeye bakan dış cephelerde küçük açıklıklar ile ağır ve masif bir görüntü yakalanırken, güneydoğu cephesi ahşap balkonlar ile boydan boya kuşatılarak hafifletilmiştir. Büyük Otel, kompleksin en önemli birimidir. Otoparkın karşısındaki kuzeybatı cephesinden, -3.10 kotundan kapalı iç avluya girilmektedir. Avluyu çevreleyen güneybatı kolu avlu dışına da devam ederek L şeklinde bir form ile güneydoğuda yine bir açık alan tanımlayacak biçimde kapanmaktadır. Plan şemasına göre, avludan geçilerek girilen ana kolda, çift kollu merdivenler ile -1.20 kotuna ulaşıldıktan sonra lobi mekanına çıkılmakta, lobi içerisinde 1 metre kadar yükseltilerek +0.05 kotuna oturtulmuş satış birimleri yer almaktadır. Lobi mekanının baktığı cephelerde daha geniş açıklıklar düşünülmüş, böylece manzaradan yararlanılması sağlanmıştır. Sanatoryumlarda hastaların bol oksijen alması gerektiğinden, hasta odalarının ortak balkonlara açılması sağlanmıştır. Hasta odalarının bir üstünde doktor odaları ve ameliyathaneler, arkaya uzanan kolun son ikinci katında da toplantı salonu yer almaktadır. Yapının sanatoryum olarak hizmet ettiği dönemlerde hastaların beraberce spor yapabilmesine olanak sağlayan avlu ve eğlence için kullanılan çok amaçlı salon bu anlamda iki ortak alan çözümü olarak dikkat çekmektedir. 1989 yılında Nuray ve Atilla Adal tarafından restorasyonu gerçekleştirilmiştir. 1979 yılında ‘sağlık kuruluşu olarak kullanılmak kaydıyla’ Uludağ Üniversitesi’ne devredilmiş, 1983-1994 yılları arasında üniversiteye bağlı konaklama tesisi (Uludağ Kirazlı Otel) olarak hizmet verdikten sonra 2000 yılında kapatılmıştır. Halen restorasyonu ve yenileme çalışmaları sürmektedir. Günümüzde Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na devredilmiştir, henüz kullanılmamaktadır. BTSO Akademisi’nin projesi kapsamında “Yaşam Boyu Eğitim Merkezi” olarak kullanımı planlanmakta, iş dünyasına eğitimler verilmesi düşünülmektedir.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _119


1940’lı yılların ortasında inşa edilmiş bu yapı, öncelikle tasarımcıları bağlamında büyük önem teşkil eder. Proje; Cumhuriyet döneminin önemli kadın mimar figürlerinden Leman Cevat Tomsu ve İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı, modern mimarlık tarihinin önemli aktörlerinden Emin Onat tarafından, İTÜ’de beraber geçirdikleri 20 yıllık akademik ve pratik anlamda ortaklığın kapsadığı bir çalışmadır. Erken Cumhuriyet’in sağlık politikaları ile modern mimarlık üretiminin buluşma noktasında çokça örneğini görebileceğimiz (günümüzde mevcut ya da değil) bir yapı tipolojisi olan Sanatoryum binalarının bir temsilcisi olması, Kirazlıyayla Sanatoryumu’na cumhuriyet tarihi bağlamında da ciddi bir önem yüklemektedir. Tomsu ve Onat tarafından tasarlanan, üslupsal anlamda 40-50 arası, İkinci Ulusal Mimari Akım olarak nitelendirilebilecek yaklaşımın etkilerini taşıyan ve bu etkileri yerel bir takım içeriklerle buluşturur. Yapımından günümüze, çeşitli dönemlerde el değiştirmiş yapının son olarak bir eğitim tesisi haline getirilmesi ile gündeme gelmiş olması nedeni ile, işlevsel dönüşüm tartışmaları bağlamında aynı zamanda güncel bir önem de taşımaktadır.

İSTANBUL Validebağ Sanatoryumu

Ecehan KIVILCIM Nağme Ebru AYDENİZ | Yaşar Üniversitesi Türkiye’de ve dünyada bir dönem büyük can kaybına sebep olan verem hastalığı, 20. yüzyılın ilk yarısında ülkemizde en yaygın görülen ölüm nedenlerinden birisi olmuştur. Bu hastalıkla mücadele çalışmaları Osmanlı Dönemi’nde başlamış, önce mevcut yapılar tedavi merkezlerine dönüştürülmüş, tedavi için özelleştirilmiş “sanatoryum” yapıları ise 20. yüzyılın ilk yarısında yapılmaya başlanmıştır. Ülkemizde ilk yapılan sanatoryum yapılarından birisi, İstanbul’un en havadar yerlerinden olan Çamlıca tepesinin eteklerinde yaptırılan Validebağ Sanatoryumu’dur. 1853 yılında dönemin padişahı Sultan Abdülaziz’in kız kardeşi Adile Sultan’ın verem hastalığına yakalanan kızı Hayriye Sultan için, Mimar Nikogos Balyan tarafından Validebağ Korusu içinde Adile Sultan Kasrı yaptırılmıştır. Bu kasır ve arazisi Cumhuriyet’in ilk yıllarında Milli Eğitim Bakanlığına verilmiş ve yetimler yurdu olarak kullanılmış, 29 Mayıs 1927 tarihinde ilkokul öğrencileri için 50 yataklı bir prevantoryuma dönüştürülmüştür. Böylece Adile Sultan’a atfen Validebağ adıyla anılan koruda verem ile mücadelenin ilk adımı atılmıştır. Verem hastalığının tedavisi için gerekli bol oksijen, güneş vb. şartları sağlayan Validebağ Korusu, ilerleyen yıllarda verem ile mücadele için büyüyen bir sağlık kompleksi haline gelmiştir. 1928-31 yılları arasında, Mustafa Necati Pavyonu ismiyle 80 yataklı prevantoryum inşa edilmiş, öğretmen ve öğrencilerin prevantif tedavilerini üstlenmiştir. İlerleyen yıllarda arazideki yapılara yapılan eklemelerle kurumların yatak kapasiteleri arttırılmış, 1950 yılında ise Validebağ Sanatoryumu 73 yatakla hizmete girmiştir 1953 yılında Aeryum faaliyete geçirilmiş, 1954 yılında İhsan Mermerci tarafından 50 yataklı bir Çocuk Prevantoryumu hizmete girmiştir. Tüberküloz hastalığının azalmasıyla 1974 yılında sanatoryum yapısına 50. Yıl Binası eklenmiş ve burası Validebağ Öğretmenler Devlet Hastanesine dönüştürülmüştür. 2009 yılında Bakanlığın aldığı bir karar ile arsası TOKİ’ye malvarlığı ve hastaları Üsküdar Devlet Hastanesine devredilmiş, A ve B Blok adıyla bu hastaneye bağlı hizmet vermeye devam etmiştir .Günümüzde sanatoryum yapısı B Blok adı altında Göğüs Hastalıkları ve Fizik Tedavi Merkezi olarak, prevantoryum yapısı Mustafa Necatibey Öğretmen Huzurevi olarak hizmet vermektedir. Çocuk Prevantoryumu ise boşaltılmış ve yıkılmayı beklemektedir. Zamanla inşa edilen pavyonlarla gelişen komplekste tedavi kurumlarının yanı sıra, hastaların bağışıklık sisteminin desteklenmesi için organik gıdaların tüketimine önem verilmiş, arazide meyve sebze üretiminin yanı sıra küçük çaplı hayvancılığa dayalı faaliyetler yapılmıştır. Ayrıca, hasta çocuklarının bağışıklık sistemlerini güçlendirmek amaçlı havuz ve kum havuzu eklenmiştir. Çocuklar ve yetişkinler için sinema gösterimleri yapılmış, piyesler oynatılmış ve Validebağ Korusu kent belleğinde yalnızca bir sağlık kompleksi olmanın ötesinde sosyal yaşamın da desteklendiği bir alan haline gelmiştir.

120_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _121


Validebağ Korusu, barındırdığı birçok canlı ve bitki türü sebebiyle doğal değer taşımaktadır. Bunun yanısıra koruda 1930’lu yıllardan başlayarak yapılan binaların modern mimarlık prensipleriyle oluşturulması sebebiyle, alanın mimarlık disiplini açısından da değeri söz konusudur. Farklı dönemlerde inşa edilmiş ve benzer mimari yaklaşımlarla biçimlenmiş bu yapılar, erken modernizmin geniş pencere, teras, balkon vb. karakteristik unsurlarını tedavi amaçlı barındırmaktadır. Verem hastalığının tedavisinde kullanılan, hastalara yatma veya yarım oturma şeklinde yaptırılan açık hava kürü için tasarlanan kuzeye kapalı balkonlar, yapıların karakteristik çizgisinin oluşturmaktadır. Validebağ Korusu bir dönem büyük can kaybına sebep olmuş bir hastalıkla verilen mücadele sebebiyle de toplumsal bellekte ve kent kimliğinde yer etmiş üst düzeyde mimari nitelikleri olan yapılardan oluşan bir yerleşkedir. Bu sebeple bu alanda yeni yapılaşmanın engellenmesi ve tüm yapıların Modern Mimarlık Mirası olarak yeniden işlevlendirilerek korunmaları gerekmektedir.

İZMİR Karşıyaka Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü Tuğçe PEKDOĞAN | İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü

Bilge Müge İÇMELİ | Gediz Üniversitesi

Ekonomik, sosyal, kültürel ortamın doğal bir sonucu olarak gelişen Türk mimarisinde temel geometrik biçimler, modüler cephe düzenlemeleri, genellikle iki ve üç katlı yapıların simetrik olarak düzenlenmiş olmaları ve betonarme iskelet sistemi kullanılması bu dönemin ortak özellikleridir. Bu çalışmada günümüzde Karşıyaka Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü olarak kullanılan yapı Cumhuriyet Dönemi ‘İkinci Ulusal Mimarlık Üslubu’ nün geleneksel mimari çizgileri ile döneminin modernist yaklaşımlarını yansıtması, plan çözümleri, cephe karakteri, mimari elemanları ile 1950-1960 yılları arasındaki dönemin mimarisini günümüze taşıyan az sayıdaki örneklerden biridir. Yapı Karşıyaka Gazi Anadolu Lisesi ve Orman Bakanlığı İzmir Bölge Müdürlüğü gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan binaların bulunduğu 1743.sokakta yer almakta olup ayrıca yakın çevresi tamamen çok katlı konutları barındırmaktadır. Bu yapı İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nun 02.12.2010 gün ve 4798 sayılı kararı gereğince 35.08/570 Envanter numarası ile tescillenmesiyle işlevi değiştirilerek koruma altına alınmış ve kullanımına devam edilmiştir. Parsel, ayrık nizam, 22 metre bina derinliği, 3 er metre komşu bahçe, 5 metre ön bahçe, 5 kat, h:15.80 metre gabaride inşaata müsaittir. Bu bina yaklaşık olarak 250 m2‘lik yapı alanına sahiptir. Yapı 6 metre olarak iki kat üzerine tasarlanmıştır. Ana giriş için 6 basamak merdiven ile +1.50 kodundan binaya giriş yapılarak bir antreye ulaşılmaktadır. Antre üzerinde bir kat merdiveni bulunmaktadır. Bu kot holüne eklenmiş olan u dönüşlü merdiven ile zemin kat ve birinci kata ulaşılmaktadır. Merdivenlerden bir hole, holden de odalara girilir. Mevcut durumunda kat planları benzer olup üst ve alt katta altı oda bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı bu sistem merkezde olan holün etrafını saran odalardan oluşmaktadır. Arka cepheye ise bir kat yüksekliğinde kömürlük eklenmiştir. Bunun dışında binada acil servise ulaşımı sağlayan bir giriş ve servis için bir tali kapı bulunmaktadır. Binanın bütün pencerelerine ahşap jaluzi konulmuştur. Bu jaluzi odalara hem güneşten muhafaza hem de mahremiyet sağlamaktadır. Aynı bu yapı gibi yakın çevresi de dönemin özelliklerini hala taşımakta ve bir kısmı korumaya alınırken bir kısmı ise hiçbir kayıt olmadan unutulmaya yüz tutmuştur. Bu yapı ve diğerlerinin belgelenmesi Cumhuriyet Dönemi Modern Mimarlık Miras’ına önemli bir katkı sağlayacaktır. Geçirdiği değişimlere rağmen dönem özelliklerini halen yansıtmakta olduğu bu bilgilerin hem İzmir kent tarihi hem de ilerideki araştırmalar için önemli olduğu düşünülmektedir.

122_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _123


SANAYİ / ENDÜSTRİ YAPILARI


AFYON DMO Binası

E. Sümeyye YALÇINKAYA Ş. Gülin BEYHAN | Süleyman Demirel Üniversitesi Devlet Malzeme Ofisi, 1926 yılından bugüne değin, kamu kurum ve kuruluşlarının gereksinim duyduğu malzemelerin merkezi satın alma görevini üstlenmektedir. Cumhuriyet döneminde kurulan bu kuruluşların binaları, ya var olan binaların satın alınmasıyla ya da yeni binalar yapılması ile sağlanmıştır. Malzeme ofisi olarak yapılan binalar depolama için gerekli özellikler düşünülerek tasarlanmış ve o dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Arazi seçimleri ulaşım güzergâhları ve kent kavşaklarına yakın yerler düşünülerek yapılmış ve bu yapılar malzeme sirkülasyonun kolay yapılabileceği yerlere kurulmuştur. Ana bina depo, yan işlevli binalar ise idari bina, lojmanlar ve küçük ölçekli güvenlik kulübeleridir. Yapının yapım tarihi bilinmemekle birlikte Afyon 1967 İl Yıllığı’nda o yıla ait binalar arasında gösterilmektedir. Yapının yer seçimi Tren Yolu ve Tren Garı ile ilişkili olarak yapılmıştır. Yapının bulunduğu bu aks üzerinde yine Cumhuriyet Dönemi yapılarından Toprak Mahsulleri Ofisi, Stadyum gibi yapılar da bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde kurulan bu kuruluşların mimarisi Erken Cumhuriyet ve Modern Türk Cumhuriyeti özellikleri taşımaktadır. Yapı 2 adet depo,1 adet idari bina, 1 adet lojman ve güvenlik kulübesinden oluşmaktadır. Yapılar topluluğuna kimlik veren en önemli bina depo binasıdır. Ana bina olan depo dikdörtgen planlı olarak inşa edilmiştir. Depolar birbirinin simetriği olarak konumlandırılmıştır. Depoların orta kısmında idari bina bulunmaktadır. İdari binanın arkasından iki depoyu birbirine bağlayan geçiş vardır. Deponun iç mekanı yaklaşık olarak 28.35x65.45 m. boyutlarındadır. Ön cephede giriş kısımlarının üzerinde betonarme saçaklar bulunmaktadır. Yapı betonarme karkas sistemle inşa edilmiştir. Çatı üst örtüsü betonarme olup formu tonoz şeklindedir. Yapının geniş açıklıkları, dönemin strüktürel teknolojisi, formu, iç mekan biçimlenmesi modernist yaklaşımlar taşımaktadır. Kemer formundaki saçaklar, betonarme çatı örtüsü ile bütünlük sağlamaktadır. Saçakların üzerinde, çatı örtüsüne kadar uzanan, sıralı dikey tekrarlanmış pencereler bulunmaktadır. Tekrarlanan pencereler ve saçakların oluşturduğu cephe karakteri, dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Toplumsal, işlevsel, mekansal, kültürel ve mimari olarak bir dönemin izlerini taşıyan modern dönem kamu ve sivil mimarlık mirasının korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu doğrultuda günümüze kadar gelmiş olan bu mirasın bir an önce tescillenmesi ve bundan sonraki dönemlere aktarılması gerekmektedir.

126_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

BALIKESİR Edremit Belediyesi Soğuk Hava Deposu

Anıl BAYRAM | Balıkesir Üniversitesi Yapı, Balıkesir İli Edremit İlçesi Soğanyemez Mahallesi 236 Ada 1 Parselde bulunur. Yapının inşa faaliyetleri; 1954 yılında Belediye Başkanı Ali İLERİ tarafından başlatılmıştır. 1958 yılında ise Belediye Başkanı olan Ferit ERTAN döneminde kullanıma açılmıştır. Uzun yıllar soğuk hava deposu olarak faaliyetini devam ettiren yapı zamanla çeşitli işlev değişiklikleri yaşamıştır. Bunlar sırası ile; soğuk hava deposu, Edremit Belediyesi Su ve Otobüs İşletmeleri Müdürlüğü Binası, SGK binasıdır. Son işlevi olan SGK Hizmet Binasından sonra yapı işlevsiz kalmıştır.Yapı işlevi gereği basit bir plan şemasına sahiptir. Doğal zeminden yükseltilerek inşa edilen yapıya günümüzde 3 basamak ile çıkılmaktadır. Batı cephesinde bulunan giriş kapısından sonra doğu – batı doğrultusunda omurga niteliğinde bir koridor bulunmaktadır. Kuzey – Güney istikametinde eklemlenmiş mekânlar ile yapının plan şeması ortaya çıkmaktadır. Yapının gerek işlevinden, gerekse Ülkenin içinde bulunduğu dönemin ekonomik şartlarından dolayı yapı oldukça sade bir cephe düzenine ve plan şemasına sahiptir.Yapının cephesinde en dikkat çekici unsurlardan birisi geniş saçaklarıdır. Dönem özelliklerinden olan geniş saçaklar binanın bitişini net bir şekilde vurgulamaktadır. Diğer dikkat çekici özelliklerinden birisi ise giriş kapısının hemen solunda bulunan bayrak direkleridir. Yapının özgün işlevine aykırı olarak inşa edilen pencereler zaman içerisinde açıldığı tahmin edilmektedir. Yapıya ait özgün planlarına ve eski resimlerine ulaşılamadığı için zaman içerisinde yapılan değişikliklere sözlü bilgiler ile ulaşılabilmektedir. Edremit Belediyesi eski Personellerinden olan, Hayati TOHUMEKER ile yapılan sözlü görüşmelerde yapının özgün işlevinde bulunan soğuk hava depolarının GRASSO marka soğuk hava depo imalatı yapan şirket tarafından yapıldığı söylenmektedir. O dönemde, ailesi de çiftçilikle uğraşan ve günümüzde Bahçıvanlar Odası Başkanı olan Zekai ULUĞLU tarafından elde edilen bilgiler ışığında yapının plan şeması ile ilgili bilgilere ulaşılmıştır. Yapının giriş kısmında güney cepheye bakan mekânın idari büro olarak kullanıldığı, diğer tüm mekânların ise soğuk hava deposu olarak kullanıldığı ifade edilmiştir. Özgününde tuvalet ve herhangi başka bir işleve sahip olmayan yapı zamanla geçirdiği işlev değişiklikleri neticesinde iç mekâna bay, bayan tuvaleti ve mutfak gibi ek bir takım işlevler daha almıştır. Yapıyı özel kılan en önemli özelliklerinden birisi ise konumlandığı yer ile çevresi ile kurduğu ilişkidir. Yapı ve çevresi özgününde bir kompleks niteliğinde olup, zamanla bu özelliğini yitirmiştir. Yapının batısında bulunan mezbaha yeri ile yine batısında bulunan Edremit Ovası meyve bahçeleri ve seraları bir bütündür. Bununla birlikte doğusunda bulunan Edremit Parkı, park bünyesinde bulunan Ördekli Park, Tepe Gazinosu, parkı kuzeyde sınırlandıran Belediye Düğün Salonu, Edremit Otogar Kompleksi, Karagözoğlu İlköğretim Okulu, Edremit Lisesi, Edremit Kız Meslek Lisesi ile aynı dönem yapılarıdır. Tüm bu ögeler ile birlikte, 50’li yıllarda modernleşme hareketi ile şehrin yeni merkezi olma yolundaki bu yapılar hedeflerine günümüzde ulaşmış durumdadırlar. Fakat bu merkez olma konusunda başarılı olan yapılardan bazıları günümüze ulaşamamıştır. Bu nedenle Edremitlilerin belleğinde olan bu yapıların, şehrin ortak kimliğinin oluşması açısından önemi büyüktür. İnsanların yaşadıkları yeri benimseyip, sahip çıkabilmesi ise ortak bir belleğin oluşması ile mümkündür. Soğuk Hava Depo yapısı ise, döneminin özelliklerini taşıması açısından önemlidir. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _127


BALIKESİR Sümerbank Binası

Büşra ÖZAYDIN ÇAT | Kocaeli Üniversitesi

cephede bozulmalar görülmektedir. Göze çarpan değişiklikler, bina cephesindeki boya renginin ve yapıdaki doğramaların değişmesidir. Ayrıca günümüzde zemin katta özellikle giriş bölümünde mağaza girişi tanımlayan kaplamalar yapılmıştır.

Balıkesir Sümerbank Binası Cumhuriyetin ilanından sonra ülkemizde atılan sanayileşme adımlarından biri olarak değerlendirilebilir. Balıkesir kentinde ticari bir kimliğe sahip olan Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda yer alan bina meydanın özelliğini devam ettirir niteliktedir. Ülkemizde Cumhuriyet’in ilanında sonra ortaya çıkan kent-köy kimliklerinin ayrıştığı görülmektedir. Bu ayrışma da ulaşım, kültür, sanayi ve ticaret önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle bu faaliyetlerin gerçekleşmesine imkan veren binalar da hem modern kimlikleri hem de yapım biçimlerinde kullanılan modern teknikler açısından değerli görülmektedir. Bu dönemde inşa edilen Sümerbank binaları bu kapsamda değerli bulunmuştur. Balıkesir Sümerbank binası da halkın modern tekstil ürünleri ile tanışmasını sağlamıştır. Sümerbank mağazalarında üretilen kıyafetlerin halka yeni bir görünüm kazandırdığı iddia edilebilir. Bu durum yeni bir toplum inşasında önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.

Balıkesir Sümerbank Binası Balıkesir Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda yer almaktadır. Kent genelinde 1930’lardan itibaren yeni kentsel alanların oluşturulması kapsamında yaşanan modernleşme süreci geleneksel bir meydan olan Ali Hikmet Paşa meydanında da etkisini göstermiştir. Meydanda Sümerbank Binası dışında modern anlamda önemli diğer binalar; Yeni Çarşı alışveriş kompleksi, Balıkesir Kasap ve Sebze Hali yapısı ve Ziraat Bankası binasıdır. Yapılar yoğunluğuna bakıldığında meydanın ticari bir kimliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Sümerbank binası bu ticari kimliği devam ettirir nitelikte inşa edilmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra kentlerde meydana gelen yenilenme hareketlerinden biri de sanayi ve ticaretin gelişmesinde yardımcı olacak binaların yapılmasıdır. Sümerbank binası 1950’lerin ikinci yarısında Ali Hikmet Paşa Meydanı’nın kuzeyinde inşa edilmiştir. Bina Ali Hikmet Paşa Meydanı’nında bir sınır niteliğinde yer almaktadır. Yapı Sümerbank’ın satış alanı ve ofislerini içeriyordu. En üst iki katın ise lojman olarak kullanıldığı bilinmektedir. Betonarme konstrüksiyonlu olan yapının ön cephe niteliğindeki giriş cephesi dışbükey olarak biçimlendirilmiştir. Buna paralel olarak, arka cephe içbükeydir. Yapıda zemin kat, asma kat, dört normal kat ve bir çatı katı bulunmaktadır. Yapının kim tarafından tasarlandığına ilişkin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Ön cephede üst katlarda kullanılmış yatay ve düşey beton elemanlar hem pencerelerin içine yerleşeceği boşlukları tanımlamakta, hem de cepheye üçüncü boyut kazandırmaktadır. Yapını sağ ve sol cepheleri sağır olarak tasarlanmıştır. Yapının zemin katında kullanılan doğramalar meydanı tanımlayacak şekilde geri çekilerek takılmıştır. Bu durum yapının üst katlarına hakim olan ağır görüntüyü zemin katta hafifletmiştir. Zemin kat daha boş ve ayaklar üzerinde taşınırken üst katlarda daha dolu bir kütle okunmaktadır. Çatı katında da yine bir geri çekilme yapılmıştır. Yapının çatısı kiremit kaplamadır. Yapının cephesinde sıva üzerine boya uygulaması yapılmıştır. Ön ve arka cephelerdeki doğramaların ahşap olduğu tahmin edilmektedir. Sümerbank kullanımının ardından binanın mülkiyeti Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) Grubu’na geçmiştir. 2002 yılındaki ekonomik krizle birlikte Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu´na geçen Oyakbank´ın, İNG Bank´a atışı ile birlikte Balıkesir Süberbank binası da İNG Bank´ın mülkiyetine geçmiştir. Son olarak binayı 2010 yılında LC Waikiki satın almıştır. Fakat 2013 yılında yapılan restorasyon çalışması Bursa Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından projeye uygunsuz hareket edildiği gerekçesiyle durdurulmuştur. Restorasyon daha sonra tamamlanarak günümüzde LC Waikiki mağazası olarak kullanılmaktadır. Binanın zemin katı dışındaki 5 katı uzun süredir kullanılmamaktadır. Bu durum da yapının bulunduğu meydanda kent yaşamına yeterince dahil olamamasına neden olmuştur. Yapının kullanılmayan üst katlarında arka

128_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _129


BURSA Tolon Çamaşır Makinesi Fabrikası

Şule AYENGİN Ender ŞEN | Uludağ Üniversitesi

Bursa’nın Osmangazi İlçesi, Gaziakdemir Mahallesi’nde bulunan Tolon Çamaşır Makinesi Fabrikası, Cumhuriyet döneminde betonarme karkas ve kâgir sistemle inşa edilen önemli endüstri yapılarından biridir. Türkiye’nin “tamamen yerli imalat” ile üretilmiş ilk çamaşır makinelerinin fabrikasıdır. Etki alanı oldukça büyük olan (kurulduğu dönemde 67 ili bulunan Türkiye’de 64 ilde bayisi bulunmaktadır) fabrikanın kurucusu cumhuriyetin kuruluşu sonrası oluşmaya başlayan ulusal sanayimizin önemli girişimcilerinden Kamil Tolon’dur. Fabrikanın geçmişi, 1957 yılının Aralık ayında Malcılar Fabrikası’nın arkasındaki 14 dönümlük tarlanın satın alınması ile başlamıştır. 1958 yılında gerçekleşen Büyük Bursa Yangını’nda Kapalı Çarşı ve Cumhuriyet Caddesi’ndeki 1130 işyeri tamamen kül olmuştur; bunlardan biri de Tolon’ların ilk imalathaneleridir. Temeli 1958’de atılan ve 1959 yılında tamamlanan fabrika, 4 katlı idare yapısı ve hemen bitişiğinde bulunan tek katlı, şet çatılı fabrika binasından oluşur. Şet çatı örtüsü kemerli olup, yarısı cam kaplıdır. Testere dişi şeklinde düşey ve eğik yüzeylerin, yatay ara kesitler yaparak oluşturduğu bu çatı şeklinin kullanılması ile fabrikaya ait büyük alanlar ışık sağlanarak örtülebilmiştir. Yan kanatlar şık mimari detaylarla ana binayı sarmakta ve kalaylama, polişleme, yemekhane gibi birimleri gizlemektedir. Yapıldığı dönemde fabrikanın hemen girişinde yer alan büyük duvar, Profesör Erdinç Bakla tarafından yapılmış büyük kar taneleri ile kaplanmıştır. Toplam 7000 metrekare olan tesisin ön bölümünde ofisler, konut bölümü ile birleştirilmiştir. Aynı zamanda idari binada bulunan Tolon Ailesi’nin vaktiyle yaşamını sürdürdüğü 1200 metrekarelik konut bölümünde 2 yemek salonu, 8 yatak odası, bir misafir salonu ve oturma mekânları bulunmaktadır. Ferah iç mekânları, oranlı pencereleri, işleve uygun tasarlanan çatısı ile saçak kurgusu ayrıca özgün cepheleri, merdivenleri ve mimari detaylarıyla endüstri mirasımıza önemli bir katkıda bulunmaktadır. Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Bölge Müdürlüğü tarafından 29.06.2001 tarihinde tescil edilen fabrika yapısı, üretimin durması ve içinde bulunduğu bölgenin deri sanayi ile yoğunlaşması sonucunda atıl bir vaziyettedir ve bir dönem depo olarak kullanılmıştır. Ciddi bir onarım görmemiş olan ve basit onarımlarla günümüze gelen yapı fiziksel olarak tahribata uğramış olmasına rağmen ayaktadır. Günümüzde kullanılmayan ve terk edilmiş yapının korunması ile ilgili çalışmaların yapılması, yapının bir kültür mirası olarak kalabilmesi açısından son derece önemlidir.

130_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

KÜTAHYA Azot Fabrikası

Demet YILMAZ | Yıldız Teknik Üniversitesi

“Kütahya Azot Fabrikası” Kuruluş, 11 Şubat 1954 tarih ve 8631 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulunun 25. 12. 1953 gün ve 4 / 2006 sayılı kararı ile bir “ Kamu İktisadi Teşekkülü “ ( KİT ) olarak kurulan Azot Sanayii T.A.Ş.’ nin ilk işletmesi olup, 27.09.1961 tarihinde İLK GÜBRE ÜRETİMİne başlamıştır. 01. 01. 1985 tarihinde 233 sayılı KHK ile müessese olmuş, daha sonra Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu’ nun ( Yüksek Planlama Kurulu ) 06. 04. 1987 tarih ve 87 / 4 sayılı kararı ile Kütahya Gübre Sanayii A.Ş. adı altında bağlı ortaklık haline getirilmiştir. Kütahya Ticaret Siciline 30. 06. 1987 tarihinde ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 30. 07. 1987 tarihli sayısında ilan edilmesi suretiyle Şirket Statüsüne dönüştürülmüş ve bu suretle hukuki hüviyet kazanmıştır. 18. 08. 1998 tarih ve 98 / 58 sayılı Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı ile Özelleştirme kapsamı ve programına alınmış, Özelleştirme Aşamaları sonucunda Şirket 18.Ekim.2004 tarihinde YILDIZ ENTEGRE AĞAÇ SANAYİİ ve TİCARET A.Ş. Bünyesine katılmıştır. Yerleşke Kütahya-Eskişehir karayolu üzerinde yer almaktadır. Yerleşkenin kurulduğu tarihlerde yapılan makette 91 adet fabrika yapısı olduğu görülmektedir. Bu yapılardan başlıcaları depolar, kuleler, ambarlar, atelyeler, labratuarlar, idari binalar, yemekhane, mutfak, hastane, gazometreler, asit ve nitrat daireleri yer almaktadır. Yapılar betonarme sistemle inşa edilmiştır. Depo ve atölyelerde şevli çatı kullanılarak doğal ışıktan maksimum faydalanılmıştır. İdari bina ve diğer sosyal yapıların tamamı modern dönemin izlerini taşımaktadır. Kurulduğu dönemde üretilen malzemeler şuan üretilmeyip dışardan alındığından yerleşkede pek çok yapıya ihtiyaç kalmamıştır. Şuan pek çok yapının yerinde olmadığını ve ihtiyaç olmayanların da yıkılmaya devam edildiğini görmekteyiz. Bazı yapılar ise atıl durumdadır. Yerleşkede hiçbir yapı tescilli değildir.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _131


RİZE Gündoğdu Çay Fabrikası

Seda ÇALIŞIR HOVARDAOĞLU Ozan HOVARDAOĞLU | Erciyes Üniversitesi Türkiye’de 1924 yılında çıkartılan 407 sayılı Kanun ile çay üretimi ve tarımı deneme çalışmalarına başlanmış ve bu amaçla Rize’de Bahçe Kültürleri İstasyonu kurulmuştur. 1930’lu yılların sonlarına doğru çayın ekonomik açıdan önem kazanması ve 1940 yılında çıkartılan 3788 Sayılı Çay Kanunu ile çay tarımı ve üretimi desteklenmiştir. Kararname ile Araklı’dan Rus sınırına kadar olan bölgede, 3000 hektarlık bir alan çay tarımı için ayrılmış; üreticiye Ziraat Bankası’ndan 5 yıl süreyle faizsiz kredi verilmiştir. Üretilmeye başlanan yaş çay yaprakları kurulan atölyelerde işlenerek kuru çay elde edilmiş ve üretim giderek artmıştır. 1942 yılında 4223 sayılı kanun ile çay ithali ve yurt içinde satılması devlet tekeline alınmıştır. Artan çay üretimi nedeniyle, fabrika kurulması kararı alınarak, ilk çay fabrikası Rize Fener Mahallesi’nde işletmeye açılmış ve devamında Gündoğdu Çay Fabrikası’nın da içinde yeraldığı çok sayıda fabrika inşa edilmiştir. 1964 yılında çay üretimi, iç tüketimi karşılayacak seviyeye ulaşabilmiş ve çay ithalatı durdurulmuştur. Uzun yıllar çayın tarımı Tarım Bakanlığı’nca, yaş çayın satın alınması, işlenmesi ve pazarlanması ise Gümrük ve Tekel Bakanlığı’nca yürütülmüştür. Çay Kurumu Genel Müdürlüğü (ÇAY-KUR)’un kurulmasıyla birlikte, 1971 yılında çay tarımının ve çay işletmesinin ayrı Bakanlıkların sorumluluğu altında yürütülmesine son verilmiştir. 4 Aralık 1984 tarih ve 3092 sayılı kanunla çayın üretimi, işlenmesi ve pazarlanması serbest bırakılmış ve böylece çay özel sektöre açılmıştır. Çay işleme ve pazarlama sürecine özel sektörün katılımı, çok sayıda fabrikanın kurulmasını da beraberinde getirmiştir. Sayıları hızla artan çay fabrikalarının bir kısmı üretime devam ederken, bir kısmı da kapanmıştır. Rize İli için önemli bir iş olanağı olarak da bilinen çay fabrikaları, üretime başladıkları tarihten günümüze kadar geçen süre içerisinde teknik ilerlemenin ve üretim kapasitesinin gerisinde kalma, maliyet yüksekliği gibi nedenlerle; yenileme ve/veya kapanma gibi kararlarla karşı karşıya kalmıştır. İşlevini yitiren bazı fabrika yapıları yeniden işlevlendirilme kararları alınıncaya kadar atıl kalmakta ya da yıkılmaktadır. Gündoğdu Fabrikası ve ilgili yapılarının da bulunduğu alanın ise yakın yıllarda turizm tesis alanı olarak yeniden yapılanması söz konusu olmuştur. Üretim kapasitesindeki artışla birlikte günümüzde işlevine devam etme kararı alınan fabrika, bazı bakım ve onarımlarla yenilenerek çay fabrikası olarak kullanılmaktadır. Rize Gündoğdu’da, Karadeniz Sahil Yolu yakınında yer alan fabrika alanı, konut ve ticari işlevlere ait çok katlı yeni yapılaşmaların da içinde bulunduğu kıyıya yakın yerleşim alanındadır. Fabrika alanındaki betonarme yapıların kat yükseklikleri; fabrika 2-4 kat, ambar 3 kat ve muhasebe yapısı 2 kat olacak şekilde farklılıklar göstermekle birlikte; mimari form ve malzeme açısından yapılar arasında uyum bulunmaktadır. Açık ve yeşil alanları ve birkaç katlı yapıları ile alan, çevresindeki yüksek yoğunluklu yapılaşma alanlarından farklılık göstermektedir.

İZMİR Toprak Mahsülleri Ofisi Silosu

N. Ebru KARABAĞ AYDENİZ Sergio TADDONIO | Yaşar Üniversitesi Alsancak Silosu, 1858 yılında faaliyete geçen Alsancak Gar Tesislerinin karşısında yer almaktadır. Söz konusu yıllarda bu alan endüstri ve depolama alanı olarak gelişmeye başladığından çevrede Havagazı, Elektrik, Un, Kiremit vb. birçok fabrika ve depo yapısı yapılmaya başlamıştır. 1951 yılında açılan imar planı yarışmasını kazanan Aru-Canpolat-Özdeş grubunun, liman tesislerinin buraya taşınmasını öngörmesi üzerine, liman tesisleriyle birlikte Toprak Mahsulleri Ofisi tesisleri ve silolar inşa edilmiştir. Alman Miag fiması tarafından projelendirilip betonarme sistemde inşa edilen 36 silindirli silo, monolitik bir strüktüre sahiptir. Yapı özgün durumunu korumakta ve silo olarak kullanılmaya devam etmektedir. Ülkemizde Cumhuriyet Döneminde başlayan çok yönlü ve kapsamlı modernleşme hareketi, endüstriyel ve ekonomik açılımları da beraberinde getirmiştir. Bu açılımların fiziksel ürünü olan yapı gruplarının ve bu yapıların kent içindeki yeri ve öneminin kent tarihi, kent kimliği, kentli belleği vb. çalışmalara dahil edilmesi gerekmektedir. Bu yapı gruplarından birisi olan silolar, gelişen yükleme-boşaltma sistemleri sayesinde, tarımsal üretimlerin endüstri yapıları haline gelmiş ve endüstrileşen tarımın dev anıtlarına dönüşmüştür. 1933-1938 yılları arasında ülkemizde uygulamaya konan beş yıllık kalkınma planı kapsamında 12 adet betonarme silo inşa edilmiş, 1950-1960 yıllarında yapılan tarımsal gelişme hamlesi olarak da 14 adet ikinci kuşak silolar inşa edilmiştir. İkinci kuşak silolardan birisi olan Alsancak silosu, kentin tarihsel süreci içinde gelişen demiryolu, liman, endüstri alanı kesişiminde konumlanan, kentin periferisinde gerçekleşen kırsal-tarımsal değerlerin kentteki sembolü olan betonarme bir anıttır. Ulaştırma Bakanlığı’nın Alsancak Kruvaziyer Liman projesi kapsamında Toprak Mahsulleri Ofisi’nin diğer yapılarıyla birlikte yıkılması, yerine otel, alışveriş ve eğlence mekanlarından oluşan bir kompleks yapılması planlanmış, ardından çeşitli gerekçelerle mahkeme yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Oysa dünyada eski liman bölgelerinde yer alan, işlevini kaybettikten sonra başarılı müdahalelerle yeniden işlevlendirilen silo örnekleri, kentin geçmişte liman ve endüstri bölgesi olan alanlarının kimliğini vurgulamaktadır. Bu yapılar modern mimarinin biçim ve kütlelerini taşımaları sebebiyle modern mekanlara dönüştürülmelidirler.

Çay tarımının başlangıcı ve ilerlemesinde ilk sıralarda yeralan Rize’nin, son dönemlerde kamu-özel tesis değişiklikleri, yapı yıkımları ya da işlev değişiklikleri ile karşı karşıya kalan Çay İşleme-PaketlemePazarlama-Anatamir gibi Fabrikaları’nın, ülkemiz açısından ekonomik ve sosyal katkılarının yanısıra tarihi önemi açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu düşünceyle, üretimin ilk yapıları arasında yer alan ve ÇAYKUR’a ait fabrikaların koruma ve belgelemelerinin önemi artmaktadır. 132_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _133


SİNOP Zingal Kereste Fabrikası Yerleşkesi

TEKİRDAĞ Salad Yağ Fabrikası

Deniz Öztürk

Esen Gökçe ÖZDAMAR Ayşe KOPUZ

| İstanbul Teknik Üniversitesi

| Namık Kemal Üniversitesi

Zingal Kereste Fabrikası, 1929 yılında Belçika merkezli bir şirket olan Ozin-Allu Metier de Flandre tarafından Sinop’un Ayancık ilçesinde kurulmuştur. Fabrikanın kurulma kararının alınması, 1923 I. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar ve ulusal burjuvazinin oluşturulabilmesi için yerli ve yabancı sermayeye olanak ve kolaylıklar sağlanması sonucudur. Çangal ve Zindan Dağlarının isimlerinden yola çıkılarak ZİNGAL adı verilen tesis zengin bir orman örtüsüne kurulmuştu ve bu ormanlar hammadde deposuydu. Üretim tesisi Karadeniz ve Ayancık çayının birleştiği noktada yer alır. Yer seçimi, bitmiş ürünün sevkiyatını kolaylıkla sağlamak amacıyla stratejik olarak seçilmiştir. Ancak şu an kullanılmayan fabrika arazisinden yol geçmesi planlandığından bu bütünlük ne yazık ki kaybolmaktadır. Fabrika 1996 yılında özelleştirilmiş ve sonrasında kademeli olarak kapatılmıştır. 2010 yılından bu yana da üretim tesisindeki yapılar parça parça sökülmekte ve hurda fiyatına satılmaktadır. Mansard çatılı, bant pencereli, çelik sistemle oluşturulmuş geniş açıklıklı sunta üretim binası kalan son binalardan birisidir; ancak bina boşaltılmış, onu var eden makinalarından arındırılmış ve her türlü dış etkiye açık biçimde bırakılmıştır. Üretim binası dışında yerleşkede kalan yapılar; çeşitli idare binaları, günümüzde farklı işlevlerle kullanılan bu sebeple de daha bakımlı olan yemekhane binası, anıtsal giriş kapısı sayılabilir. Bunlar dışında Koloni Mahallesi (işçi konutları) evleri, 1929 yılından kalma hızar ve lokomotif, ÇangalZindan dağlarındaki tesisler bulunmaktadır. Çalışmaya konu olan alan sadece bir üretim binası olarak değil; sosyal alanları, işçi ve mühendis konutları, yemekhanesi ile bir yerleşke, ürettiği ve kullandığı teknoloji ve bir etki alanı olarak değerlendirilmelidir. Cumhuriyetin ilanından sonra 1929 tarihinde Ayancık’ta kurulan bu fabrikanın önemi sadece sanayileşme ve iş istihdamı değildir. Asıl dikkat çekilmek istenen küçük bir Anadolu kasabasının fabrika ile şehirsel gelişimidir. Şirketin fabrikaya hammadde taşımak için kurduğu ulaşım sistemleri (dekoviller) sayesinde kırsalda yaşayan köylüler şehir merkezine kolayca ulaşma imkanı bulmuşlardır. Tomrukların dağlardan fabrikaya taşınmasını sağlamak amacıyla 1930’da 70’ten fazla direk ile havai hat oluşturulmuştur. Şuanda bu hata ait Çangal orman bölgesindeki 1 adet direğin kaldığı bilinmektedir. Orman köylerinde fabrikanın yaptırdığı hastane, kantin, okul, sinema gibi tesislerden köylüler de faydalanmışlardır. Spor, eğitim, giyim, sosyal hayat, mimari gibi alanlarda fabrikada çalışmak üzere aileleriyle gelen yabancıların etkisi azımsanamaz. Orman köylüsü de ilçe halkı da ekonomik ve sosyal olarak kalkınmıştır. 1930’lu yıllarda Ayancık’ta tenis kortları, kadın-erkek basketbol ve voleybol takımları kurulmuştur. Farklı ülkelerden gelen fabrika çalışanları ve köylerden gelen işçiler için barakalar, lojmanlar oluşturulmuş hatta bu alan kendi başına mahalle olmuş, bu sahaya Koloni Mahallesi (halk arasında Büyük Mahalle) denilmektedir. Fabrika, kendi enerjisini üretme kapasitesine sahipti ve 1937 yılından itibaren üretilen elektriğin bir kısmını kasabaya vermeye başlamıştı. Bu tarihte Türkiye’nin çoğu ilinde dahi elektrik yokken bu kasaba fabrikasının ürettiği elektriği kullanmaktaydı. Tüm bu anlatılanlarla beraber hala Ayancık ilçe merkezi ve yakın çevresinde yaşayanlar için fabrikanın sosyal hayatta ve belleğinde yer eden şey; tüm zamanı bölen, haber veren fabrika borusudur. Ayancık Kereste Fabrikası’nın hikayesi cumhuriyet sonrası bir Anadolu kasabasının modern insanlar ve yaşamla dolu bir yer haline gelmesinin hikayesidir. 134_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Salad Yağ Fabrikası Tekirdağ il merkezinin 15 km doğusunda, İstanbul-Tekirdağ karayolu üzerinde, Karaevli Köyü, Karaevlialtı Mevkii olarak adlandırılan bölgede, Çitlembik Çayı ağzının doğu yakasında, Marmara Denizi’ne hakim bir durumda yer alır. Kuzey, doğu ve batı yönünde tarlalar, güney yönünde ise karayolu ve Çamlık plajı ile çevrilidir. Fabrikanın da içinde bulunduğu alanın, 1980’li yıllarda süren araştırmalar sonucu MÖ. 3000 yılına tarihlenen antik Heraion Teikhos liman kenti üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Fabrika kullanıma açıldığında, tahribatı önlemek için kazı çalışmalarına başlanmıştır. Alan, 2000 yılında SİT alanı ilan edilmiş, fabrikanın da içinde bulunduğu alan ise III. derece arkeolojik sit alanı olarak kabul edilmiştir Bir dönem yemeklik sıvı yağlara adını veren Salat, 1930’lu yıllarda Pari Ailesi tarafından yaratılmış bir markadır. 1930’lu yıllarda ailenin İstanbul Balat’taki Berrak Yağ Fabrikaları’nda ayçiçek yağı olarak üretimine başlayan Salat, 1966 yılında Özdoyuran Ailesi tarafından satın alınarak 1969 yılında Tekirdağ’daki yeni bir fabrikaya taşınmıştır. Trakya Yağ Sanayi A.Ş. fabrikasında üretime başlayan tesis, 1970’li yıllarda Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve 1992 yılında yapılan grevle birlikte üretimi durmuş (2, 3) ve tesis 2013 yılında atıl bir durumda bırakılmıştır. Bugün sadece idare binası ayakta kalan tesisin üretim bloklarının ise yıkıldığı görülmektedir. İdari yapı betonarme yapım tekniğinde yapılmıştır. Yerleşke, dolum ve üretim tesisleri ile yönetim binası olmak üzere toplam yedi adet kütleden oluşmakta ve yaklaşık 56.500 m2 arazi üzerinde yer almaktadır. Tesis, 1969 yılında Yüksek Mühendis Mimar Necmi Üstünel tarafından projelendirilmiş ve yönetim binası ve bazı kısımları inşa edilmiştir. 1975’te ise dolum tesislerinin ve 600 tonluk yağ tankı Engin İnşaat firması (sonraki ve diğer adı Bay İnşaat) tarafından Mart ayında başlanmış ve Kasım ayında tamamlanmıştır. Yağ tankı, beton temelli çelik konstrüksiyonla inşa edilmiştir . Tesis, 130x85 metre ve 100x20x6 metre boyutlarında iki ana bloktan oluşmaktadır. Bloklar, cephelerinde kullanılan prekast beton elemanlar, alüminyum asma tavanlar ile 1970’lerin modernist çizgisini taşımaktadır. Yönetim yapısı ise; düz teras çatısı, yatay silmelerle çevrili pencereleri, bölmeli/ desenli ışıklık amaçlı duvarları ve zemin katta ara boşluklarıyla oldukça sade ve modern bir cephe düzenine sahiptir. Fabrikanın idare binasının giriş holünde Türkiye’nin ilk seramik sanatçılarından biri olan Prof. Dr. Jale Yılmabaşar’ın ayçiçekleri ve köylüleri konu aldığı seramik panoları bulunmaktadır. Panolar, 2013 yılında bir firma tarafından taşınarak konservasyon çalışmaları yapılmıştır.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _135


ZONGULDAK Merkez Lavuarı

sinema, tiyatro ve konferans salonları, sanat galerileri, restoranları, kafeleri olan kültür ve ticaret merkezi olarak kullanılması amaçlanmıştır. Ancak kazanan proje imar problemleri çözülemediğinden uygulanamamıştır. Zonguldak Merkez Lavuarı, Türkiye’nin ilk ağır sanayi kenti olan Zonguldak’ın endüstri kimliğini ve kömür kültürünü yansıtması bağlamında önem taşıyan bir tesis olarak simgesel bir anlam içermekteydi. Dolayısıyla, günümüzde lavuar tesisinden geriye kalan yeraltı silolarının ve dekantasyon kulelerinin korunması ve sembolik olarak sergilenmesi kent kimliğinin sürdürülmesi açısından önem taşımaktadır.

Efsun EKENYAZICI GÜNEY | Bahçeşehir Üniversitesi Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)’na ait olan Zonguldak Merkez Lavuarı tesisi, Milli Egemenlik Caddesi üzerinden Zonguldak Çarşı istikametine giderken sağ kolda yer almaktadır. 1954 yılında İngiliz Simon-Carver Ltd. Şirketi tarafından inşasına başlanan yapı grubu 1956 yılında hizmete açılmıştır. 141.000m² alan üzerinde kurulu oldukça görkemli bir sanayi tesisi olan Zonguldak Merkez Lavuarı, Cumhuriyet döneminin ilk sanayi tesislerinden biridir. Taban alanı yaklaşık 12.000m² olan yüksekliği ise 25 metreye ulaşan ana binası ve entegre tesisleriyle birlikte 110.000m² alana yayılı lavuarda Kozlu ve Üzülmez’den gelen kömürler yıkama, arıtma ve ayrıştırma işlemlerine tabi tutulmaktaydı. Betonarme ve çelik çerçeve yapım sistemlerinin birlikte kullanıldığı yapı grubu, kırmızı tuğlalı cepheleri ile dikkat çekerken 1950’li yılların yapım teknolojisinin ve sanayi yapılarının dilinin ipuçlarını da vermekteydi. Dolayısıyla bir yandan Zonguldak’ın ülkenin o dönemdeki sanayileşmesindeki öncü rolünü yansıtan diğer yandan kentin kömürle ilişkilenen kimliğini kuvvetlendiren simgesel bir yapı grubuydu. Lavuar tesisinde kömürün geçirdiği işlemler şöyle gerçekleşmekteydi: Öncelikle üretim bölgelerinden gelen kömürler depolanmak üzere tesisteki yeraltı silolarına dökülmekte, oradan bantlarla lavuarda yıkama, arıtma, ayrıştırma işlemlerinin yapılacağı birimlere bağlanmaktaydı. Lavuarda işlem gören kömür, yükleme ünitesi ile tekrar bantlara aktarıldıktan sonra gemilere, vagonlara ya da kamyonlara iletilerek dağıtılmaktaydı. Tesiste yeraltı silolarının haricinde ayrıca, kömürün çeşitli işlemlerle ayıklandığı kriblaj ünitesi, yıkama ünitesi ve dekantasyon kulelerinin de parçası olduğu filtrasyon ünitelerine ait binalar yer almaktaydı. 2000’li yıllara kadar çalışmaya devam eden lavuar, daha ucuz kömür ithal edilmeye başlandıktan bir süre sonra kapatılmıştır. Endüstri mirası olarak tescili için 2006 yılında Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na başvurulmuş ancak, henüz karar çıkmadan tesiste yıkım başlatılmış ve binaların çoğu yıkılmıştır. Buna rağmen yıkımdan geriye kalan üç adet dekantasyon kulesi, kriblaj binası ve yer altı silo tesisleri Zonguldak’ın kimliğini, kömür kültürünü gösterir Endüstri Yapısı olarak değerlendirilmiş ve gelecek nesillere aktarılacak Endüstri Mirası olarak tescillenmiştir. Ardından kötü durumda olan kriblaj binası da yıkılmıştır. Alandaki yapı grubunun büyük kısmı yıkıldığı için günümüzde kentin gelişimine önemli katkıları olan bu simgesel tesissafranen geriye boş bir arazi içinde yer alan kuleler ve silo kalmıştır. Mimarlar Odası Zonguldak Şubesi, yıkımdan kalan mevcut yapıların korunarak yeni işlevlerle kent hayatına kazandırılması için bu alanın tasarımına yönelik iki adet proje yarışması düzenlemiştir. Böylece Zonguldak’ın kentsel kimliğinin önemli bir parçası olan kömür ve sanayi ilişkisinin yeniden vurgulanması hedeflenmiştir. Alanın, içinde maden ve makine müzeleri,

136_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _137


ULAŞIM / HABERLEŞME YAPILAR


BURDUR

ISPARTA

Gar Binası

Gönen – Gümüşgün TCDD İstasyonu

Sevim ATEŞ CAN Ayşe Tuba DİNCER Birkan ÖZİPEK | Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Gar ve hizmet binaları, kent merkezindeki Cumhuriyet Meydanı’nı Gar’a bağlayan İstasyon Caddesi’nin bitiminde konumlanmaktadır. Gar’ın çevresi yeşil alanlar (parklar) ile çevrelenmiştir. Bu alanlardan güneydeki, İstasyon Parkı olarak planlanmış ve günümüzde kent halkı için dinlenme yemek yeme alanı olarak hizmet vermektedir. Yeşil alanlardan sonra konut bölgeleri yer alır. İzmir – Aydın demiryolu hattı kapsamında Eğirdir’de son bulan hat üzerinden, 1936 yılında 24 km’lik bir hatla Gölbaşı, Çerçin, Askeriye duraklarından sonra Burdur İl Merkezi demiryolu ağına bağlanmıştır. Gar ana hizmet binası, bitişik konumdaki ambar ve açık ambar, wc binası, büfe, açık peronlar, su depoları, kömür deposu, bakım atölyesi ve lojmanlardan oluşmaktadır. Gar binası iki katlıdır. Zemin katında yolcu salonu, bilet gişesi ve hareket memuru odası ile müdür odası yer alır. 1. Kat ise müdür ve hareket memurunun lojmanlarına ayrılmıştır. Bodrum katında istasyon hizmet mekanları ile lojmana ait yakıt deposu bulunmaktadır. Yapılar demiryolunun güneyinde, doğu – batı ekseninde lineer bir gelişme içindedir. Malzeme ve yapım sistemi açısından bütünlük gösterirler. Ana bina, kırma çatılı ve dikdörtgen planlıdır. Betonarme hatıllı yığma yapım sisteminde yapılmıştır. Bodrum temelleri moloz taş, üst katlar tuğladır. Cepheleri yöresel kurna taşı ile kaplıdır. Yanındaki hangar yapısı ise tek katlı, asma çatılı ahşap bir yapıdır. Binalar özgünlüklerini büyük ölçüde korumaktadır. Kapı ve pencere doğramaları orijinaldir. Özellikle, yolcu salonuna açılan üç adet ahşap çarpma kapı dikkate değer özelliktedir. Burdur Garı, Cumhuriyet döneminin simgesel ögelerinden biridir. Cumhuriyet’in ülkeyi demir ağlarla örme politikası kapsamında, erken dönemde inşa edilmiştir. İzmir – Afyon demiryolu ağının son durağıdır. Kentsel ölçekte bakıldığında, Cumhuriyet’in yeni/modern kent kurma anlayışının güzel bir örneğini oluşturmaktadır. Meydan, İstasyon Bulvarı ve Gar üçlüsünün önemli bir belgesi durumundadır. Büyük ölçüde korunmuş olması önemini artırmaktadır. Günümüze ulaşan bu yapılar aynı zamanda, endüstri mirasımızın da temsilcileridir. Dünyada, demiryolu mirası olarak korunan bu yapılar, ülkemizin toplumsal ve kentsel yaşamı, kent kurgusu ve ekonomik gelişimi gibi konularda önemli birer belge durumu özelliği taşırlar. Burdur Garı, ayırıcı bir özellik olarak, plan özelliği bakımından ikiz planlı gar yapıları sınıflandırmasında yer almaktadır.

140_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

Ayşe Betül GÖKARSLAN | Süleyman Demirel Üniversitesi Gümüşgün TCDD İstasyonu, Isparta’nın Gönen ilçesine bağlı Gümüşgün Kasabasında yer almaktadır. Afyon ile Isparta arasındaki karayolu ulaşımına paralel uzanan demiryolu ulaşımının kuzeyinde konumlanmıştır. Yapı 13 nolu paftada, 5 nolu adada yer almaktadır. Gümüşgün istasyonu, ana bina, ambar, lojman, su deposu, gazhane ve tuvalet yapılarından oluşmaktadır. Eski lojman binası terkedilerek yeni bir lojman binası yapılmıştır. Ana istasyon binasının bir kısmı tek, bir kısmı iki katlıdır. İki katlı bölümün üst katı misafirhane şeklinde tasarlanmıştır. Alt katta ise bekleme salonu, gişe, büro odaları gibi hizmet birimleri bulunmaktadır. Ayrıca bodrum katıda vardır. İstasyon yapısının hemen karşısında rayların diğer tarafında ambar yapısı bulunmaktadır. Ambarın içerisinde büyük tek bir mekanın yanında, iki katlı bir büro kısmı vardır ve yapının içerisinden ray hattı geçmektedir. Lojman yapısı da istasyon binasıyla aynı mimariyi göstermektedir. Tek katlı beşik çatılıdır ve iki bağımsız bölümden oluşmaktadır. Gazhane bir odadan oluşan küçük bir kulübe şeklindedir ve ambar yapısının önünde yer almaktadır. Su deposu ise üzerinde silindir şeklinde bir depo bulunan yapıdır. Tuvalet kompleksin temel mimarisine uyumlu, tek katlı, küçük tek bir mekandan oluşmaktadır. Tuvalet binasında panjurlu, kare formlu pencereler vardır. İstasyon, günümüzde sefer sayısı çok azaldığı için nadiren kullanılmaktadır. Lojman binasının pencerelerinden bazıları betonla kapatılmıştır. Uzun müddet kullanılmadığı için yapıda çok fazla bozulma vardır. Lojman yapısı hariç diğer yapılar sağlam durumdadır. Keçiborlu TCDD İstasyonu, 1910 yılında, İzmir – Aydın tren yolu hattı kapsamında, İngilizler tarafından inşa edilmiştir. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun 11.11.2003 tarihli ve 6098 sayılı kararıyla tescillenmiştir. Atıl durumda kalan bu yapı Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayinin gelişmesinde katkıda bulunmuşlardır. Bu nedenle bu yapı hem mimari, hem tarihi hem de kentsel öneme sahiptir.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _141


ISPARTA Eğirdir TCDD İstasyonu

Ayşe Betül GÖKARSLAN | Süleyman Demirel Üniversitesi

ISPARTA Keçiborlu TCDD İstasyonu

M. Elif ÇELEBİ KARAKÖK | Süleyman Demirel Üniversitesi

Eğirdir TCDD İstasyonu, Isparta ile Eğirdir ilçesi arasındaki karayolu ulaşımının Barla Kasabasına giden yol kavşağı üzerinde yer almaktadır. Eğirdir Gölüne bakmakta ve askeri alana bitişiktir. Yapı Eğirdir’in Yazla Mahallesinde, 415 nolu ada, 2,3 ve 15 nolu parseller üzerinde yer almaktadır.

TCDD İstasyonu, Isparta’nın Keçiborlu ilçesinde ve Isparta merkezden gelen ana yolun güneyinde bulunmaktadır. Çevresinde çok katlı konutlar, kükürt fabrikası ve Süleyman Demirel Üniversitesine ait Meslek Yüksek Okulu binası vardır. İstasyon, 11 nolu pafta, 30 nolu ada, 1 nolu parsellerde yer almaktadır.

Eğirdir TCDD İstasyonu, ana hizmet binası, lojman, ambar, bakım atölyesi, tuvalet gibi yapılarından oluşmaktadır. Ana hizmet binası dikdörtgen formlu plan tipine sahiptir. Yapı bodrum katı ile birlikte 3 katlıdır. Kuzey(ön) ve güneyde(arka) iki adet girişi vardır. Ön girişler genel girişlerdir. Arka giriş ise üst katla asıl bağlantıyı sağlayan idare girişidir. Alt katta genel kullanıma ait emanet depo bölümü, bekleme bölümü ve bilet gişe bölümü vardır. Bekleme bölümünden üst kata hizmet edecek olan mutfak, tuvalet, merdiven vardır. Üst kat ise tamamen idari kısma aittir. İdari kısım için özel arka giriş bulunmaktadır. Ayrıca buraya ön giriş kullanılarak bilet gişe bölümünden merdivene ulaşılarak da çıkılmaktadır. Ön kısımda binaya bitişik peron kısım bulunmaktadır. Ayrıca bir bodrum katı mevcuttur. Yapının kuzey cephesinde altta yedi, üstte beş pencere ve üç genel giriş kapı vardır. Bu cephede peron kısım da vardır. Güney girişinde idari giriş kapısı ve benzer formda pencereler vardır. Ayrıca bekleme bölümünden kullanılan tuvalet ve dışarıdan girilen bir oda daha vardır. Batı ve doğu cephe dikdörtgen formun dar olan cepheleridir. Doğu cephesi kördür. Batı cephede ise iki adet simetrik pencere bulunmaktadır. Cephelerde pencere söveleri vardır ve duvarlarda da söveler vardır. Yapı beşik çatılıdır. Beşik çatı altlarında üçgen alınlıklar vardır. Yapıda merdiven ve merdiven korkulukları ahşaptır. Korkuluklarda yuvarlak süslemeler mevcuttur. Pencerelerde söve ve tuğla süslemeler vardır. Duvarlarda da söve süslemeler bulunmaktadır. Beşik çatı altlarında üçgen alınlıklı süslemeler vardır. Yapı içerisinde özgün teçhizat da bulunmaktadır. Eğirdir İstasyonu günümüzde atıl durumdadır. Lojman yapısı hariç diğer yapılar sağlam durumdadır.

Keçiborlu TCDD İstasyonu ambar lojman ve tuvaletten oluşan bir yapı kompleksidir. Ana istasyon binasının bir kısmı tek bir kısmı iki katlıdır. İki katlı kısmın üst katı misafirhane olarak tasarlanmıştır. Alt katta ise bekleme salonu, gişe büro odaları, bilet gişesi gibi hizmet birimleri bulunmaktadır. Bilet gişesi ile bekleme salonunu pencere birbirine bağlamaktadır. Yapının çatısı beşik çatı şekline sahiptir. Ana binanın hemen karşısında hangar yapısı bulunmaktadır. Büyük bir mekandan oluşmaktadır. Yapının bir ucunda dikdörtgen formlu iki katlı büro bulunmaktadır. Ayrıca yapının içinden bir ray hattı geçmektedir. Yapının çatısı beşik çatı şekline sahiptir. Lojman yapısı da istasyon yapısı ile aynı mimari özelliklere sahiptir. Birbirinden bağımsız iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Tek katlı ve beşik çatı şekline sahiptir. Tuvalet yapısı da istasyon binası ile aynı mimari özelliklere sahiptir. Tek katlı olup iki bağımsız bölümden (kadın ve erkek bölümü) oluşmaktadır. Çatısı beşik çatı sisteminde inşa edilmiştir. İstasyon binası kuzey cephesi ray tarafına bakmaktadır. Hangar binası ile istasyon binası karşılıklı olarak konumlandırılmıştır. Hangar binasının doğu ve batı ucunda büyük kapılar bulunmakta ve bu kapıların içlerinden ray sistemi geçmektedir. Yapılar cephe olarak düz ve nizami bir karakterdedir. Ana istasyon binasını doğu cephesi tek katlı batı cephesi ise iki katlıdır. Yapının kapı ve pencerelerin tamamı dikdörtgen formdadır ve çevresinde söve dönmektedir. Bu sövelerin üzerinde de basık kemer formunda tuğla söveler yer almaktadır. İstasyon, günümüzde sefer sayısı çok azaldığı için nadiren kullanılmaktadır. Bir kısmı boş, bir kısmı depo olarak kullanılmaktadır. Fiziksel olarak sağlam durumdadır.

Eğirdir TCDD İstasyonu, 1907 yılında, İzmir – Aydın tren yolu hattı kapsamında, İngilizler tarafından inşa edilen yapı son duraktır. Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun 29.08.2002 tarihli ve 5561 sayılı kararıyla tescillenmiştir. 2002 yılında tescil edilen yapı, 2009 yılında özelleştirme kapsamına alınan 25 garın arasına girmiştir. Tarihi garı çevreleyen araziler ise 2014 Eylül ayında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satışa çıkarılmıştır. Mülkiyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne (TCDDY) ait olan garın arazileri, ihale yoluyla satılmıştır. Son olarak Eğirdir Belediyesi ile ODTÜ Mimarlık Fakültesi işbirliğinde koruma projesinin hazırlanmasına karar verilmiştir. Atıl durumda kalan bu yapı Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayinin gelişmesinde katkıda bulunmuşlardır. Bu nedenle bu yapı hem mimari, hem tarihi hem de kentsel öneme sahiptir. Ayrıca bu istasyon yapısı Kurtuluş savaşında önemli görevler üstlendiği için toplumun kent belleği açısından da önemlidir. 142_ Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları XI. Poster Sunuşları

1910 yılında, İngilizler tarafından inşa edilen Keçiborlu TCDD İstasyonu Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun 11.11.2003 tarihli ve 6096 sayılı kararıyla tescillenmiştir. Atıl durumda kalan bu yapı Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayinin gelişmesinde katkıda bulunmuşlardır. Bu nedenle bu yapı hem mimari, hem tarihi hem de kentsel öneme sahiptir.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi _143




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.