TÜRKİYE ULUSAL ÇALIŞMA GRUBU POSTER SUNUŞLARI
TÜRKİYE MİMARLIĞINDA MODERNİZMİN YEREL AÇILIMLARI XII
16-18 Aralık 2016 ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ SAMSUN
Samsun Büyükşehir Belediyesi Samsun Sanat Merkezi - Atakum
Düzenleme Kurulu _____________________________________________________________________________ Derya OKTAY, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Dekan V. Hakan SAĞLAM, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Bölüm Başkanı Fatih US, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı T. Elvan ALTAN, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, DOCOMOMO Ankara Temsilcisi Ebru OMAY POLAT, Yıldız Teknik Üniversitesi, DOCOMOMO Eş-Başkanı Yıldız SALMAN, İstanbul Teknik Üniversitesi, DOCOMOMO Eş-Başkanı Nilüfer BATURAYOĞLU YÖNEY, Abdullah Gül Üniversitesi, DOCOMOMO Sekreteri
Sergi ve Etkinlikler Kurulu _____________________________________________________________________________ Fatih US, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Melda GENÇ, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Cem AYIK, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Hilal Parlak ARSLAN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Semra BAKKAL, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Muammer YAMAN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Serpil KAPTAN, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun MYO, Görsel İşitsel Teknikler ve Medya Yapımcılığı Bölümü
Bilim Kurulu _____________________________________________________________________________ Derya OKTAY, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Dekan V. T. Elvan ALTAN, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, DOCOMOMO Ankara Temsilcisi Ebru OMAY POLAT, Yıldız Teknik Üniversitesi, DOCOMOMO Eş-Başkanı Yıldız SALMAN, İstanbul Teknik Üniversitesi, DOCOMOMO Eş-Başkanı Nilüfer BATURAYOĞLU YÖNEY, Abdullah Gül Üniversitesi, DOCOMOMO Sekreter
_____________________________________________________________________________
İletişim Adresleri: DOCOMOMO TÜRKİYE Ulusal Çalışma Grubu Poster Sunuşları ve Bildiri Özetleri XII Düzenleme Kurulu Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Güzel Sanatlar Kampüsü, İlkadım 55139 Samsun e-posta: docomomo2016@omu.edu.tr Web sayfası: http://docomomo2016.omu.edu.tr _____________________________________________________________________________
TÜRKİYE MİMARLIĞINDA MODERNİZMİN YEREL AÇILIMLARI XII
TEMA
DOCOMOMO_Türkiye Çalışma Grubu’nun “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” konulu etkinlikler dizisinin onikincisi, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Mimarlar Odası Samsun Şubesi’nin katkılarıyla 16-18 Aralık 2016 tarihlerinde Ondokuz Mayıs Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ nin ev sahipliğinde Samsun’da gerçekleştirilecektir. Toplantıya katkıda bulunmak isteyenlerin; 1920′ler ile 1970′ler arasında üretilmiş olan modern mimarlık örneklerine ilişkin yapı/yerleşim tanıtım formlarını en geç 7 Kasım 2016 gününe dek iletmeleri beklenmektedir. Yapı tanıtım formuna web sitesinden ulaşılabilmektedir. Başvurunun kabul edilmesinin ardından önerilen örnekleri görsel ve yazılı belgelerle tanıtan ve yorumlayan poster sunuşları ile özet kitabında yer alacak özet metinler hazırlanacaktır. Sunulacak yapıyı / yapı grubunu / yerleşimi tanıtan posterler etkinlik boyunca sergilenecek, ayrıca katılımcılar hazırladıkları yapıyı tanıtan kısa bir sözlü sunuş yapacaklardır. Davetli konuşmacıların sunuşlarının ve “Değişen Kent ve Modern Mimarlık Mirası” temalı panelin de yer alacağı etkinliğin, 20. yüzyıl Türkiye mimarlığının bugüne kadar belgelenememiş olan örneklerine, özellikle de Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentler dışındaki üretime dikkat çekmesi ve oluşacak yeni bakış açılarıyla dönem mimarlığının yeniden yorumlanacağı bir tartışma ortamı yaratması amaçlanmaktadır.
DOCOMOMO_Türkiye Çalışma Grubu Hakkında Kamunun dikkatini 20. yüzyılda öne çıkan Modernizm’e çekmek ve “modern mimarlık, tasarım ve şehir plancılığı ürünlerini belgelemek ve korumak” amacıyla 1990 yılında oluşturulan uluslararası bir kuruluş olan DOCOMOMO (DOcumentation and COnservation of Buildings, Sites and Neighborhoods of the MOdern MOvement) bünyesinde oluşan Türkiye Çalışma Grubu 2002 yılında kurulmuş ve böylece Türkiye’deki modern mimarlık örneklerinin belgelenmesi ve korunması amaçlı bir girişim başlatılmıştır. Üniversitelerin, Mimarlar Odası’nın ve çeşitli mimarlık yayın organlarının da benzer girişimlerinin son yıllarda hız kazandığı gözlenmektedir. Varolan literatürün sınırlarını aşmayı hedefleyen geniş kapsamlı bir belgeleme çalışması, dönem mimarlığının daha iyi anlaşılması ve korunması yönünde etkin rol oynayacaktır.
1
DOCOMOMO_Türkiye Ulusal Çalışma Grubu, ilk kez 2004 yılında ODTÜ Mimarlık Fakültesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Türkiye Mimarlığında Modernizmin Yerel Açılımları” başlıklı Poster Sunuşları ile bu tür geniş katılımlı bir çalışmayı başlatmayı hedeflemiştir. Bu etkinliğin ikincisi, 2005 yılında İzmir Mimarlar Odası’nın desteğiyle Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde, üçüncüsü 2007 yılında Erciyes Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Kayseri’de, dördüncüsü 2008 yılında Uludağ Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Bursa’da, beşincisi 2009 yılında Dicle Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Diyarbakır’da, altıncısı 2010 yılında Anadolu Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Eskişehir’de, yedincisi 2011 yılında Mersin Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Mersin’de, sekizincisi 2012 yılında Kocaeli Üniversitesi’nin ev sahipliğinde İzmit’te, dokuzuncusu 2013 yılında Akdeniz Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Antalya’da, onuncusu 2014 yılında Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Erzurum’da ve onbirincisi 2015 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Bolu’da gerçekleşmiştir. Yoğun bir katılımla süreklilik kazanan Poster Sunuşları ile DOCOMOMO girişiminin hedeflediği belgeleme ve tescil çalışmasının yaygınlaştırılmasının yanı sıra, girişimin ülkemizdeki modern mimarlık mirasına dikkat çekmek amacının duyurulması ve geniş çevrelerce paylaşılması yönünde de önemli gelişme sağlanacağı umulmaktadır. Düzenlenen bu toplantılarda sunulan ürünlerden seçilenlerin, gezici bir sergi düzenlenerek, mimarlık okulları ve Mimarlar Odası Şubeleri başta olmak üzere, çeşitli kurumlarda sergilenmesi ve katılan tüm ürünlerin de bir katalog ve CD hazırlanarak derlenmesi planlanmaktadır.
2
PROGRAM 16 Aralık 2016 Cuma 10:30-11:30 Kayıt 11:30-12:00 Açılış Konuşmaları Yrd. Doç. Dr. Ebru OMAY POLAT - DOCOMOMO_TR Eşbaşkanı Prof. Dr. Derya OKTAY - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekan V. İshak MEMİŞOĞLU - Mimarlar Odası Samsun Şubesi Başkanı Prof. Dr. Mehmet KURAN - Ondokuz Mayıs Üniversitesi Rektör Yardımcısı Yusuf Ziya YILMAZ - Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı 12:00-13:00 Sergi Açılışı ve Kokteyl Piyano Dinletisi (Prof. Olga HASANOĞLU) 13:00-15:00 Poster Sunuşları 1 Oturum Başkanı: İshak MEMİŞOĞLU - Çırağan (Mustafa Sabuncu) Apartmanı (Ankara) - Seçil ÖZCAN - Ülkealan Pasajı (Ankara) - Güliz KÜÇÜKTAŞDEMİR - Edremit Kent Merkezinde Konut Örneği: Soğanyemez Mahallesi No:4 (Balıkesir) – Anıl BAYRAM - İpek Palas Oteli (Burdur) - Bengi NAR, Mehmet Ali KARAGÖZ, Seda ŞİMŞEK TOLACI - Özboyacı (Dadacı) Apartmanı (Burdur) - Esra BÜYÜKEMİR, Mehmet Ali KARAGÖZ, Seda ŞİMŞEK TOLACI - Rastgele Apartmanı/ No: 15 (Burdur) - Mehmet Ali KARAGÖZ, Esra BÜYÜKEMİR, Seda ŞİMŞEK TOLACI - Binevler Toplu Konut Yerleşkesi (Çorum) - Hasan TAŞTAN - Kamil Kozak Evi (Düzce) - Elif SAHTİYANCI, Nuray BENLİ YILDIZ, Hanife OKYAY, Melike ÜLKER - Öney Evi (Düzce) - Hande CEYLAN, Elif SAHTİYANCI, Begümnaz ÖZÇELİK, Melike ŞENTÜRK - Trakya Hastanesi (Edirne) - Sennur AKANSEL, Onur ŞUTA, Aslı MERAL - Key Otel (İzmir) – Ezgi ORHAN - Eski Erkek Sanat Enstitüsü (Rize) - Semiha İSMAİLOĞLU, Serap FAİZ BÜYÜKÇAM - Samsun Koleji / Samsun Anadolu Lisesi Binası (Samsun) - Jale Mutlu ARAPOĞLU, Fatih US - Eski Erkek Sanat Enstitüsü (Trabzon) - Serap FAİZ BÜYÜKÇAM, Semiha İSMAİLOĞLU - Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Binası (Trabzon) - S. Aybike TÜRK, Beyza ATALAY - Gölhisar Armutlu Çarşı Cami (Burdur) - Mehmet Ali KARAGÖZ, Seda ŞİMŞEK TOLACI, Şefika Gülin BEYHAN 15:00-15:30 Kahve Arası 15:30-17:30 Poster Sunuşları 2 Oturum Başkanı: Ebru OMAY POLAT - Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlük Binası (Ankara) - Nur ÇAĞLAR, Murat SÖNMEZ, Pelin GÜROL ÖNGÖREN, Aktan ACAR, Işıl Ruhi SİPAHİOĞLU, Zelal ÖZTOPRAK, Günsu Merin ABBAS - Ankara Şeker Fabrikası, Şeker Enstitüsü (Ankara) - Nur ÇAĞLAR, Murat SÖNMEZ, Pelin GÜROL ÖNGÖREN, Aktan ACAR, Işıl Ruhi SİPAHİOĞLU, Zelal ÖZTOPRAK, Günsu Merin ABBAS - Ziraat Bankası Merkez Şubesi (Düzce) - Hande CEYLAN, Salih BEKİN, Hanife OKYAY, Ayşegül SARIOĞLU - Tahir Han (İstanbul) - Mehmet Sinan TARAKÇIOĞLU, Nezih R. AYSEL - Şato Restoran (İzmir) - Gamze SAYGI, Tuğba SARICAOĞLU - Mevlana Çarşısı (Konya) - Özge PARLAK, Esra YALDIZ - Sidestreets / Abdullah Onar’ a ait Ofis Yapısı (Lefkoşa) - Devrim Yücel BESİM
3
-
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Genel Müdürlük Binası (Rize) - Murat TUTKUN, Merve TUTKUN Buzhane Binası (Sinop) - Büşra ÖZAYDIN ÇAT İş Bankası Binası (Trabzon) - Esra İMAMOĞLU, Merve KILIÇBAY, Semih YILMAZ Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Trabzon Şubesi Binası (Trabzon) - Beyza ATALAY, Bahar KARAKAŞ Alman Fabrikası ve Döşeme Mahallesi (Adana) - Seda Nehir AKGÜN İnhisarlar İdare Binası (Antalya) - Hatice ERKMEN, Esra YALDIZ Mudurnu Elektrik Santrali (Bolu) - Burcu BOSTANCI, Müge HALİLOĞLU Elektrik Fabrikası (İzmir) - Tuğba SARICAOĞLU, Gamze SAYGI Bulvar AVM / Eski Tütün Fabrikası (Samsun) - Ezgi ORHAN Türkiye Taşkömürü Kurumu Merkez Elektrik Atölyesi (Zonguldak) - Nazlı ARSLAN, Ömür KARARMAZ
18:00 Yemek için hareket 17 Aralık 2016 Cumartesi 9:00-10:15 Poster Sunuşları 3 Oturum Başkanı: Fatih US - Afyonkarahisar Valilik Binası (Afyon) - Ahunur AŞIKOĞLU, H. İbrahim ALPASLAN - Kuledibi Maliye Şubesi Binası (İstanbul) - Şeyda ŞEN - Şişli Maliye Şube Binası (İstanbul) - Şeyda ŞEN - Tire Kent Müzesi / Eski Belediye Binası (İzmir) - Zeren ÖNSEL ATALA - Kamlık Köyü İlkokulu (Samsun) - Merve GERÇEK - Akçaabat Belediye İş Hanı (Trabzon) - Semih YILMAZ, Esra İMAMOĞLU, Merve KILIÇBAY - Horasan Köprüsü (Erzurum) - Fatma Zehra ÇAKICI, Hilal Tuğba ÖRMECİOĞLU, Tuncer Çağrı ÇAKMUR - Bafra Çetinkaya Köprüsü (Samsun) - İlkay MAŞAT ÖZDEMİR, Hande Nur GÜLEÇOĞLU - Gümrük Binaları (Trabzon) - Bahar KARAKAŞ, S. Aybike TÜRK 10:15-10:45 Kahve Arası 10:45-12:00 Poster Sunuşları 4 Oturum Başkanı: Yıldız SALMAN - Akça Koca Bey Anıt Mezarı (Kocaeli) - Seda KAPLAN ÇİNÇİN, Mehmet ŞENER - Karamürsel Alp Anıt Mezarı (Kocaeli) - Senem MÜŞTAK, Oya ŞENYURT - Meydan Parkı ve Atatürk Anıtı (Trabzon) - Kader KESKİN - Kimyager Ahmet Rıza Bey Evi (Adana) – Ayşe DURUKAN KOPUZ - Eskişehir Şeker Fabrikası Lojmanları (Eskişehir) - Ece Ceren ENGÜR - Villa Maral (İstanbul) - Aylin AKÇABOZAN - Sedefadası Kooperatif Konutları (İstanbul) - Ahmet Suvar ASLAN, Ebru Harman ASLAN - Feneryolu Burç Sitesi (İstanbul) - Emel CANTÜRK - S. S. Yoncaköy Turizm Sahil Evleri Yapı Kooperatifi (İzmir) - Yarkın ÜSTÜNES 12:00-13:00 Yemek Arası 13:00-15:00 Poster Sunuşları 5 Oturum Başkanı: Hakan SAĞLAM - Devlet Hastanesi Münir Alkan Binası (Çorlu) – Yıldız SALMAN, Ebru OMAY POLAT - Veremle Savaş Hastanesi (Çorum) - Hasan TAŞTAN - Trakya Umumi Müfettişlik Binası (Edirne) - H. Burcu ÖZGÜVEN, Tülay CANITEZ, Saygın ALKAN - Yıldız Sineması (İzmir) - Ebru KARABAĞ AYDENİZ, Emre Can ESENALP - Türkiye İş Bankası Yelkenkaya Dinlenme Tesisleri (Kocaeli) - Aynur ÇİFTÇİ - Şehir Stadyumu (Adana) – Ayşe DURUKAN KOPUZ - Hüseyin Avni Aker Stadyumu (Trabzon) - Aslıhan ÖZTÜRK - Karadeniz Teknik Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi (Trabzon) - Büşra TOPDAĞI YAZICI, Fatih YAZICI
4
-
Ankara Atatürk Lisesi (Ankara) - Haluk ZELEF, H.Okan ÇETİN, Ensar TEMİZEL, Ceren Y. YILDIRIM, N. Murat DÖRTLÜK, Simla ŞANLI Kırkpınar Halk Kütüphanesi (Edirne) - Ertan VARLI, Sennur AKANSEL, Onur ŞUTA Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Erzurum) - Fatma Zehra ÇAKICI, Tuncer Çağrı ÇAKMUR Mevlana Tetkikleri Enstitüsü, İl Halk Kütüphanesi (Konya) – Merve KANAT, Esra YALDIZ KTÜ Faik Ahmet Barutçu Kütüphanesi (Trabzon) - Fatih YAZICI, Büşra TOPDAĞI YAZICI Halkevi (Zonguldak) - Senem MÜŞTAK Artemis Ören (Turban Ören) Tatil Köyü (Balıkesir) – Zeynep TUNA ULTAV, Gökçeçiçek SAVAŞIR Çizmecioğlu Motel (Bolu) – Emre GÖNLÜGÜR, Zeynep TUNA ULTAV, Gökçeçiçek SAVAŞIR Nur Apartmanı (İzmir) – Gülnur BALLİCE, Beste TEKİN, Damla KESKİN, Ege KURTBAŞ, Eylül AKAY, Ezgi UZ, Fulya ÖZBEY, Gerçek DÜNDAR Yapı Kredi Bankacılık Akademisi Bayramoğlu Eğitim ve Konaklama Tesisleri (Kocaeli) Elifnaz DURUSOY, Melis BİLGİÇ Şahin (Antik) Otel (Konya) - Gevher SAYAR, Esra YALDIZ 56 Evler Konutları (Samsun) - Emre Can ESENALP, Gülnur BALLİCE Eski Belediye Oteli (Sivas) - Ayşenur COŞKUN
15:00-15:30 Kahve Arası 15:30-16:00 Tematik Sunuş: "Değişen Kent Bağlamında Samsun ve Kent Kimliği" Konuşmacı: Derya OKTAY 16.00-17:30 Panel: “Değişen Kent ve Modern Mimarlık Mirası” Panel Başkanı: Ebru OMAY POLAT Konuşmacılar: T. Elvan ALTAN – “Ankara Garı ve Çevresi” Zeren ÖNSEL ATALA – “Tire Kent Merkezi” 18:00 Yemek için hareket 18 Aralık 2016 Pazar 10:00-16:00 Samsun Teknik Gezi Rehber: Y. Müh. Mimar Embiya SANCAK
5
ANKARA Çırağan (Mustafa Sabuncu) Apartmanı Seçil ÖZCAN Başkent Üniversitesi Ankara Çankaya ilçesi Kavaklıdere Mahallesi Esat Caddesi üzerinde konumlanmış olan Çırağan (Mustafa Sabuncu) Apartmanı Yüksek Mühendis Mimar Teoman Ener tarafından tasarlanmıştır. 1964 yılına tarihlenen yapıya ait orijinal projelere ve bugünkü kullanıma bakıldığında yapıda herhangi bir değişiklik yapılmadığı görülmektedir. Bununla birlikte Ankara Büyükşehir Belediyesi Arşivi’nden ulaşılmış dokümanlara göre 1981 yılı itibariyle yapıya ait dairelerde balkonların, aynı malzemeler kullanılmak şartıyla kapatılmalarına izin verilmiş ve 1982 yılı tarihli belgeden anlaşıldığı üzere ise kullanıcı istekleri doğrultusunda yapıya ait ısıtma sistemi değiştirilmiştir. Ankara’nın iki hareketli caddesi olan Esat Caddesi ve Tunalı Hilmi Caddesi’nin kesişimindeki köşede yer alan yapı bölgedeki konut dokusunun tüm değişim ve dönüşümlerini izleyen/tanıklık eden bir konumda olması nedeniyle büyük öneme sahiptir. Ankara’nın konut dokusu 1928 Jansen planı ile başlayıp 1957 Yücel-Uybadin planı ile devam ettiği üzere 1960’lı yıllardan başlayarak, kentte hızla artan nüfusun barınma ihtiyacını çözmeye yönelik kararlar sonucu ve mevcut katlara iki-üç kat eklenmesi nedeniyle hızla değişmeye başlamıştır. Buna göre kent; eskisine göre daha yoğun bir konut dokusuna sahip olacak şekilde dönüşmüştür. Bir bodrum katı, zemin kat, beş normal kat ve bir teras kattan oluşacak şekilde tasarlanmış olan Çırağan Apartmanı’nın tarihlendiği 1964 yılından sadece dört yıl sonra 1968 yılında ise çatı katı ve çekme katların yasaklanması kararı yürürlüğe girmiştir. Çırağan Apartmanı bulunduğu arsanın konumuna bağlı olarak sahip olduğu alanı maksimum verimde kullanmaya özen gösterecek biçimde tasarlanmış yapının caddelere bakan cepheleri arsadaki kavise bağlı olarak biçimlenmiştir. Böylelikle yapının formu, hem arsanın verilerini kullanmaya özen gösterip özgün bir dil yaratmış; hem de üç ayrı daire planı üç farklı cephe gözetilerek özgün bir şekilde oluşturulmuştur. Bu noktada dairelere göre değişen metrekare büyüklükleri göze çarpan farklılıklardan birisidir. Her katta üç dairenin bulunduğu yapıda planlarda genel yaklaşım; girişte antre, karşısında yan yana çözülen salon ve mutfak, antreye bağlı bir koridor ve bu koridora açılan odalar ve ıslak hacimler biçimindedir. Salonda balkonlar çoğu dairede çıkmalarla cepheye hareket kazandırmış; yapının zemin kat ve teras kat daireleri normal kat planlarından farklılaşmıştır. Yapının zemin katı, dönemin yaygın uygulaması ile örtüşerek ticari fonksiyonları barındıracak şekilde çözülmüştür. Teras katta yer alan iki dairenin planı normal kat planından küçüktür. Buna karşılık elde edilen teraslar ile daire kullanımları zenginleştirilmiştir. Yapının tüm sirkülasyonu katlar boyunca merkezde konumlanmış tek kollu bir merdiven ve bunun tam karşısında bulunan asansör ile sağlanmıştır. Çırağan Apartmanı, simetrik olmayan cephe düzeni, ön cephenin yapının yüksekliğini vurgulayacak biçimde yekpare bir düşey yüzey olarak tasarlanması ve balkonların konumu ile güçlü bir plastik etkiye sahiptir. Yapının diğer iki cephesi plan çözümlerinden kaynaklı olarak birbirlerinden ayrışmıştır. Caddelerin tüm hareketliliğine karşın yapının girişi oldukça mütevazi olacak şekilde Esat Caddesi üzerinde geriye çekilerek sağlanmıştır. Giriş kapısı, buradaki tüm dış cephe kaplamaları, girişte ve yapı içindeki yer döşemeleri ile merdiven kaplamaları yapının ilk yapıldığı haliyle hâlâ kullanılmaktadır. Tüm bu özellikleri ile Çırağan Apartmanı döneminin mimarlık anlayışını yansıtması sebebiyle özgün bir konut yapısı olarak değerlendirilmiş ve sahip çıkılması/ korunması gereken mimari bir miras olarak ele alınmıştır.
Bu yapı ODTÜ Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı doktora programında Prof. Dr. Elvan Altan yürütücülüğünde verilen AH533 Architectural History Research Studio Ankara, 1950-1980 dersi kapsamında 2015-2016 yılı bahar döneminde çalışılmıştır. Çalışmada, Ankara’da 1930-1980 Yılları Arasında Sivil Mimari Kültür Mirası: Araştırma Belgeleme ve Koruma Ölçütleri Geliştirme adlı Tübitak projesi kapsamında yapılan araştırmalar ve elde edilen verilerden yararlanılmıştır
6
ANKARA Ülkealan Pasajı Güliz KÜÇÜKTAŞDEMİR Başkent Üniversitesi Yapı, Ankara’da, Kızılay’ın (Yenişehir Bölgesi) 1950’li yıllardan itibaren, bürokratik, politik ve kültürel olarak yeni bir merkez oluşturmaya başladığı dönemi, kentsel yaşamı ve mekânsal pratiklerini destekleyen bir bölge olan İzmir Caddesi’nde konumlanmaktadır. Yapı 1962 Yılında, Mimar İlhan Erol tarafından tasarlanmıştır. Esas işlevi olan konut+pasaj olma özelliğinde, 8 kat ve 30 daire barındırmaktadır. Yapı betonarme iskelet sistemiyle yapılmıştır. 2004 yılında pasaj işlevi doğrultusunda çeşitli iç mekân müdahalelerinde bulunulmuştur. Yapının bodrum ve zemin kotları, 1962 yılı itibariyle ticari kullanım doğrultusunda planlanmıştır. Yapılış yılında iç mekânda 4 adet büyük ölçekli dükkân bulunmakta iken, 2004 yılındaki revize edilmiş planda dükkân sayısının ve iç mekan bölücülerinin göz ardı edilemeyecek kadar arttığı gözlemlenmiştir. Güncel durumda, birkaç daire haricinde diğer dairelerin de ticari amaç doğrultusunda kullanıldığı görülmüştür. Yapıda çatı ışıklığı konut katlarına hizmet ederken, zemin ve bodrum kotta gün ışığı yapıya dahil olamamaktadır. Merdiven kovası yapının orta aksında, İzmir Caddesi’ne dik konumlanmıştır. Böylece yapının dikdörtgen taban alanı iki ayrı hacim olarak çalışmaktadır. Bunlara ek olarak, 1962 yılındaki plan şemasında bodrum kotunda ticari depolar da yer almaktadır. Bodrum kot planında mimarın önerisi dahilinde plan şemasında yer alan çok amaçlı toplanma alanı güncel durumda “Ülkealan Camii” olarak yeniden işlevlendirilmiş durumdadır. Orijinal planı ve revize edilmiş planında cephe elemanları ve düzeninin değişmediği görülmektedir. Bunlara ek olarak mimarın öngördüğü cephe elemanları yerine, çıkmalarda çelik dikmeler kullanılmıştır. Tüketim kültürünün küresel yayılımı, bina cephesindeki tanıtım ve reklam panolarının fazlalığından da anlaşılabilmektedir. Bir başka cephe müdahalesi olarak, yapı ve benzer işlevli komşu yapıların yol yaklaşımında yer alan, yola paralel vaziyetteki kanopiler belirtilebilir. Büyükşehir Belediyesi’ne ait fotoğraf taramasında, belirtilen cephe müdahalesinin 90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başında yapıldığı tahmin edilmektedir. Son on yılda sözü edilen pasajda ağırlıklı olarak spor ekipmanı ve malzemelerinin alım-satım işlevinin gerçekleştiği, toplumsal bellek ve gündelik alışkanlıklar bakımından belirtilebilir. 1940’lı yılların sonlarına doğru gerçekleşen sosyo-ekonomik ve Batı ile bütünleşme süreci sebebiyle, Başkent’in gündelik yaşamını besleyen yeni/kentli alışkanlıklar beden aracılığıyla deneyimlenmeye başlamıştır. Böylece, ulus devletin inşasında kentli olma durumu, yalnızca kamusal ve anıtsal mekân karşılıkları aracılığıyla var olmaktan çıkmıştır. Ankara’da toplumsal değişimin yanı sıra tüketim maddeleri ve kültürünün yayılımı kentin “oda”ları pasajlar şeffaflık, açıklık ve esneklik bakımından son derece kamusaldırlar. Sentetik eğilimlere ve tüketim alışkanlıklarına karşın pasajlar günümüzde yaşamsallığını korumaya çalışan mekân tipolojileridir.
7
BALIKESİR Edremit Kent Merkezinde Konut Örneği: Soğanyemez Mahallesi No.4 Anıl BAYRAM Balıkesir Üniversitesi Edremit, farklı isimlerde de olsa tarih çağları boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir yerleşim yeridir. Edremit kent dokusu içinde yaptığımız incelemeler ışığında kentin Osmanlı Devleti zamanında oluşmuş organik dokusuyla, Cumhuriyet’in ilanından sonra daha moedernist bir planlama anlayışı ile planlandığını gözlemlemekteyiz. Geleneksel dokunun izlerini taşıyan ve modernist çizgilerin hakim olduğu bir kesişim noktasında karşımıza çıkan bu yapı önemli bir konumdadır. Sadece stratejik konumlanmasıyla değil, aynı zamanda plan şeması ve içinde bulunduğu bahçedeki konumlanmasından da önem arz etmektedir. Yapı, Soğanyemez Mahallesi 506. Sokak ve 507.Sokak birleşimde bulunan köşe bir arsa üzerine konumlanmıştır. Yapıldığı dönem hakim olan Birinci Ulusal Mimarlık Akımının etkisinden dolayı yapı bahçesine giriş köşeden konumlandırılmıştır. Bahçe kapısından girildikten sonra 60 cm yükseliğindeki su basman çıkılarak giriş bölümüne ulaşılır. Kapıdan içeri girildikten sonra girişin sağında ve solunda mekanlar varken, girişin karşısında ise merdiven bulunur. Girişin sol tarafında salomanje şeklinde düzenlenmiş bir yaşam alanı bulunmaktadır. Sağ tarafta bir oda ve mutfak mekanı yer almaktadır. Mutfak mekanından çıkılan bir kapı 507.Sokağa bağlanan bir bahçeye ulaşım sağlamaktadır. Giriş kapısının karşısında bulunan bir merdiven ile ulaşılan üst kat ise; bir sofa niteliğinde bir mekana çıkar. Sağda iki adet oda, solda bir oda ve mutfağın üzerinde bulunan bir banyo mekanı ve bir balkona açılır. Giriş kapısının üzerine aynı zamanda saçak vazifesi ile yapılan balkon merdivenden çıkıldıktan sonra mekanın aydınlatılması gibi de bir görevi üstlenmiştir. Bu plan şeması, Türk Evi tipolojisine uygun olarak inşa edilmiş bir yapı iken, cephede bulunan hareketleri ile modernist bir çizgiyi yakalamayı hedeflemiştir. Cephe özellikleri bakımından sade gibi gözüken yapı da kütlesel hareketler yapılmıştır. Giriş kapısının geri çekilmesi ile uyandırılmak istenen etki üst katta balkonun dışarı çıkarılması ile daha vurgulu hale gelmiştir. Giriş kapısının sağında solunda bulunan kütle hareketleri ise yapının cephesinin de bir ritim hareketi uyandırmıştır. Yapıda, hakim olan geleneksel izlerin plan şemasına etkilerinin yanında cephe de bu etkisinin izlerine daha az rastlanılır. Geleneksel Türk Mimarisinde yer alan ½ oranında ki pencere açıklıkları yerini yatay pencerelere bırakmıştır. Cumbalar yerlerini balkonlara bırakırken, geleneksel plan şemasından kopamadığı gözlemlenir. Yapının; iki doku içerisinde bulunan stratejik konumundan ve cephe - plan şeması arasında çeşitli dönemin izlerinin görülmesi açısından özel bir yapı olduğu kanaatindeyim.
8
BURDUR İpek Palas Oteli Bengi NAR Süleyman Demirel Üniversitesi Mehmet Ali KARAGÖZ Süleyman Demirel Üniversitesi Seda ŞİMŞEK TOLACI Süleyman Demirel Üniversitesi Geleneksel karakterini sürdürmekte olan Çeşmedamı Mahallesi ve modern dönemde oluşum gösteren Cumhuriyet Meydanı ve çevresini birleştiren Gazi Caddesi üzerinde 1957-1958 yıllarında inşa edilen ve özgün durumda konaklama yapısı olarak kullanılmış olan İpek Palas, günümüzde, ticari işlev ve konut işlevini birlikte üstlenmiş durumdadır. Yapıya, Burdur kentinin modern dönemde inşa edilen en büyük ölçekli pasajı olan Berberoğlu Pasajı’ndan ulaşılmaktadır. 1964-1965 yıllarında inşa edilen pasajın döşeme kotları, İpek Palas’a göre ayarlanarak bu mevcut konaklama yapısı pasaja entegre edilmiştir. Nitekim İpek Palas’a yalnızca Berberoğlu Pasajı’nın Gazi Caddesi üzerinde bulunan girişinde yer alan galeriden ulaşılmaktadır. Ayrıca yapının arakot sahanlığından Berberoğlu Pasajı Camisi’ne geçiş bulunmaktadır. Yapının kuzeyinde pasaj, doğu ve batı yönünde yapının gabarisinden az olan ticaret/konut yapıları bulunmaktadır. Zemin ve 1.kat ticari işlevde kullanılırken 2. ve 3. katlar konut olarak işlevlendirilmiştir. Yapının plan kurgusu değerlendirildiğinde, konaklama mekanlarının çift daire olarak tasarlandığı, her daire için ulaşılan büyük ölçekli holden odalara (3 adet) ve ortak kullanımda olan tuvalet, banyo ve mutfak mekanlarına ulaşım sağlandığı görülmüştür. Yapı, betonarme karkas sistemle inşa edilmiş, dolgu malzemesi olarak dolu tuğla (Başmakçı Tuğlası) kullanılmıştır. Gazi Caddesi’ne yönlenmiş olan kuzey cephedeki balkonlarda estetik kaygının bir ürünü olarak 15x15 boyutlarında düşey betonarme mimari elemanlar kullanılmış ve bu elemanlar küçük ebatlı agregalarla imal edilmiş mozaik malzeme ile kaplanmıştır. Yapının merdiven ve balkon korkuluklarında dönemin mimari özelliğini taşıyan demir ferforjeler kullanılmıştır ve özgünlüğünü korumaktadır. Merdiven, balkon ve konaklama mekanlarının zeminlerinde yine dönemin önemli mimari elemanlarından olan, zanaat ürünü karosiman (desenli karo çini mozaikler) yer döşemeleri mevcuttur. Yapının dış cephesine ise çimento katkılı mozaik sıva uygulanmıştır. Ahşap kapı ve pencere doğramaları yapının bir kısmında hala özgünlüğünü korumaktadır İpek Palas, bugünkü güncel kullanımında; girişini cami, umumi tuvaletler, berber, terzi gibi birçok kamusal işlevi bir arada barındırması nedeniyle yüksek kamusal nitelik taşıyan Berberoğlu Pasajı’ndan alıyor olması, pasaj içindeki camiye doğrudan erişimi, ticaret ve konut olmak üzere karma işleve hizmet ediyor olmasıyla kamusal alan/özel alan ara kesitinde durmaktadır. Yapı, bir parçası olduğu Berberoğlu Pasajıyla olan ilişkisi, plan şeması, taşıyıcı sistem özellikleri, mimari elemanları ve yapı malzemeleri anlamında bir modern mimarlık mirası olarak kabul edilmeli ve tüm bu yapısal, fiziksel ve sosyal nitelikleri korunarak gelecek nesillere aktarılmalıdır.
9
BURDUR Özboyacı (Dadacı) Apartmanı Esra BÜYÜKEMİR Mimar Mehmet Ali KARAGÖZ Süleyman Demirel Üniversitesi Seda ŞİMŞEK TOLACI Süleyman Demirel Üniversitesi Özboyacı Apartmanı, Tarihi Ticari Doku’nun öneminin yitirmesinden sonra gelişen, Burdur Kent merkezinde ticaretin en yoğun olduğu Gazi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Bu yeni ticaret aksı üzerinde 1964 yılında inşa edilen yapı, dönemin sosyo-ekonomik koşulu iyi olan kullanıcısı Hüseyin ÖZBOYACI tarafından yaptırılmıştır. Yapı, 8,60 m x 14,60 m alana yerleşmiş; bodrum, zemin ve dört normal kat olarak inşa edilmiş ve daha sonraki dönemde yapıya çatı katı eklenmiştir. Yapının zemin katı ticari işlev, üst katları ise konut işlevlidir. Zemin kattaki ticari mekanlar “u” formunda merkezi bir galeri etrafında konumlandırılmıştır. Apartman ve altı adet dükkanın girişi bu galeriden sağlanırken diğer iki dükkanın girişi Gazi Caddesi’nden sağlanmıştır. Normal katlar konut işlevli olarak kullanılmakla birlikte kat planı bir salon ve dört odadan oluşmaktadır. Aynı kat planı düşey taşıyıcı sistemin gerekliliklerini de yerine getirir şekilde tüm konutlarda kullanılmıştır. Yapının Gazi Caddesi’ne yönlenmiş olan güney cephesinde salon mekanından caddeye doğru yaklaşık 1 m uzunluğunda çıkma mevcuttur. Salon mekanının her iki yanından caddeye bakan odalarda ise salon mekanında bulunan çıkma boyunca eğrisel balkonlar bulunmaktadır. Bu çıkma ve balkonların, betonarme kat silmelerinin, ve sövelerin estetik kaygıyla inşa edildiği düşünülmektedir. Geçirdiği cephe tadilatı öncesinde duvarlarda kullanılan dolu tuğlalar (Başmakçı Tuğlası) ve betonarme karkas sistem açıkça görülmekteyken tadilat sonrası yapının güney cephesine seramik mozaik kaplama uygulanmıştır. Balkonlarında kullanılan demir ferforje korkuluklar biçimsel olarak özgünlüğünü halen korumaktadır. Yapı doğu ve batı cephesinde bitişik nizam olup, bu cephelerdeki binaların gabarileri söz konusu yapı ile aynıdır. Özboyacı Apartmanı aynı işlev doğrultusunda fiziki ve işlevsel özgünlüğünü yitirmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Modern tarzında inşa edilen yapı, aynı dönemde inşa edilen diğer yapılarla birlikte cadde de bir bütün, özellikli bir dönem dokusu oluşturmaktadır. Dönemin Burdur’daki nitelikli yapılarından biri olan bina, mimari anlayışı ve strüktür sistemi açısından Cumhuriyet Dönemi Modern konut mimarisinin önemli örneklerinden biri olmuştur.
10
BURDUR Rastgele Apartmanı/ No:15 Mehmet Ali KARAGÖZ Süleyman Demirel Üniversitesi Esra BÜYÜKEMİR Mimar Seda ŞİMŞEK TOLACI Süleyman Demirel Üniversitesi Rastgele Apartmanı, Tarihi Ticari Doku’nun öneminin yitirmesinden sonra gelişen, Burdur Kent merkezinde ticaretin en yoğun olduğu Gazi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şevket ÇETİNKAYA tarafından 1964 yılında inşa ettirilmiştir. Yapı, bodrum, zemin ve dört normal kat olarak inşa edilmiştir. Yapının zemin katı ticari işlev üst katları konut işlevlidir. Günümüzde ise 1. katı ticari, 2. katı konut işlevli, 3. ve 4. katları kullanılmamaktadır. Yapının zemin katında Gazi Caddesi’ne konumlandırılan bir dükkan ve caddeden içe çekilmiş konut girişi bulunmaktadır. Betonarme karkas sistemin yapısal gerekliliği sonucunda konut planları her katta aynıdır. Konutların plan kurgusu dört oda ve bir salondan oluşmaktadır. Yapının Gazi Caddesi’ne yönlenmiş olan güney cephesinde salon mekanından caddeye doğru yaklaşık 1 m uzunluğunda çıkma mevcuttur. Bu çıkmada her katta 2 adet pencere kullanılmış, bu pencerelerden çift kanatlı olanlar söve içine alınmıştır. Bu pencereler ve söveler her katta şaşırtmalı bir düzende tasarlanmıştır. Salon mekanının her iki yanından caddeye bakan odalarda ise salon mekanında bulunan çıkma boyunca balkonlar bulunmaktadır. Güney batıda konumlandırılan balkonların caddeye doğru yönelen korkulukları betonarme, batı yönünde ise demir ferforjedir. Cephenin güney doğusundaki odalara ait balkonlardaki korkuluk düzen ise diğer balkon korkuluklarının tam tersidir. Güney cephesindeki şaşırtmalı ve söveli pencere düzeniyle balkonlardaki korkuluk düzeni Gazi Caddesi üzerindeki döneme ait nitelikli yapılardan farklılık göstermektedir. Betonarme karkas sistemle inşa edilmiş olan yapının duvarlarında geleneksel dolu tuğla (Başmakçı Tuğlası) kullanılmıştır. Bu özellikler yapının doğu cephesindeki binanın gabarisinin söz konusu yapıya göre daha düşük olması dolayısı ile okunabilmektedir. Yapı inşa edildikten sonra güney cephesine çimento esaslı sıva uygulanmıştır, sadece 2. katındaki özgün ahşap pencereleri ve balkon kapıları değiştirilmiş, yerine PVC doğramalar kullanılmıştır. Balkonlarında kullanılan demir ferforje korkulukların özgünlüğünü yitirmemiştir. Rastgele Apartmanı aynı işlev doğrultusunda fiziki ve işlevsel özgünlüğünü yitirmeden günümüze kadar gelebilmiştir. Geleneksel dokunun eski işlevini yitirmesi sonucunda gelişen aks üzerinde bulunan modern dönem özelliği taşıyan diğer konutlarla birlikte bir doku olarak nitelikleri bozulmadan korunmalıdırlar.
11
ÇORUM Binevler Toplu Konut Yerleşkesi Hasan TAŞTAN Yıldız Teknik Üniversitesi Çorum Binevler Projesi, Behruz Çinici tarafından gerçekleştirilen, mahalle ölçeğinde bir toplu konut projesidir. Behruz Çinici’nin deyimi ile gerçekleştirebildiği iki ütopyadan biridir. Projenin hikayesi 1970 yılında Çorum’da işçi, memur ve esnafların oluşturduğu orta gelir grubundan bir grup insanın Cazip Bölge Binevler Kooperatifi’ni kurmaları ile başlamaktadır. Projeye Behruz Çinici’nin dahil olması ile, Çorum’un 5 km kuzeyinde 135 hektar genişliğinde bir araziye 15.000 kişilik bir uydu kent inşaa edilmiştir. Proje aynı zamanda Türkiye’nin ilk kent dışı toplu konut projesi olma özelliği taşımakdadır. 3000 konuttan oluşan projenin ilk etabı 1975 yılında tamamlanmıştır. Çinici ve tasarım ekibi, kooperatif üyeleri ile yapılan anket çalışmalarının yanısıra geleneksel mimariyi ve Çorum halkının kültürünü de göz önünde bulundurarak tasarım evresini gerçekleştirmiştir. Her konutta bulunan kişi başı en az 60m2 yeşil alanın yanı sıra ortak yeşil alanlar da düşünülmüştür. Geleneksel avlular, hayat ve seki gibi mimari ögeler projenin önemli unsurları olmuştur. Yapıların form ve detayları belirlenirken toplumun tarihi ve kültürel karakteristik özellikleri etkili olmuştur. Günümüzde Binevlerprojesinde konutlara çeşitli eklentiler yapma sureti ile tip projenin dışına çıkıldığı, örnekler mevcuttur. Çorum Binevler projesi teknik, kültürel, toplumsal ve tarihsel olarak birçok konuda bir kilometre taşı özelliği taşıyan ilkleri barındırmaktadır. Öncelikle Orta Anadolu’da Çorum gibi kalkınmakta olan bir şehir için bu proje büyük bir fırsat olmuştur. Halkın içinden bu tür bir girişimin gerçekleşmiş olması ve şehir merkezinden uzakta bir uydu kent özelliği taşıyan ilk yerleşmenin gerçekleşmesi projenin önemli özelliklerindendir. Proje teknik özellikleri bakımından da Çorum için ilkleri barındırmaktadır. Binevler yapı kooperatifi kurduğu prefabrik beton eleman fabrikası ile konutların taşıyıcı duvarlar ve döşemeler gibi gibi standart elemankarını hızlı bir şekilde üretirken çevre illere de hizmet etmiştir. Böylece ucuz ve kaliteli üretim sağlanmıştır. Binevler projesi hiçbir devlet yardımı olmadan yerel malzeme ve insan kaynakları ile daha iyi kentsel çevrelerinin oluşturulabileceğinin en somut örneği ve gerçekleşmiş bir ütopyadır. Behruz Çinici’nin sözleriyle ‘’Çorum Binevler Yapı Kooperatifi prıjesi çevreye başarılı bir toplum hareketinin mimari bir proje çevresinde gerçekleştirilebileceğini öğretmiştir’’. Binevler projesi inşa süreçleri, yapım teknikleri ve tasarım süreçleri ile plan tipolojileri gözönüne alındığında moden mimarlık bağlamında iyi bir örnek olma özelliği taşımaktadır.
12
DÜZCE Kamil Kozak Evi Elif SAHTİYANCI Gazi Üniversitesi Nuray BENLİ YILDIZ Düzce Üniversitesi Hanife OKYAY Düzce Üniversitesi Melike ÜLKER Düzce Üniversitesi Kamil Kozak Evi Düzce şehir merkezinin ilk yerleşimini etrafında toplayan ve doğu-batı doğrultusunda uzanan şehrin ana aksının devamında yer alan Bolu Caddesi üzerinde konumlanmaktadır. Parselin güney cephesi Bolu Caddesine açılırken doğu ve batı doğrultularında caddeye bağlanan ara sokaklara cephesi bulunmaktadır. 1955’de inşa edilen yapı günümüze özgün haliyle ulaşabilmiştir. Söz konusu yıllarda inşa edilerek günümüze ulaşabilmiş konut sayısı Düzce’de oldukça azdır, bu da yapıyı kent hafızası açısından önemli kılmaktadır. Kamil Kozak Evi içten merdivenli iki katlı yığma kârgir bir konut yapısıdır. Net geometrik formlarla oluşturulmuş kütle kompozisyonuna ve oldukça sade bir cephe kurgusuna sahiptir. Konutun üç basamakla ulaşılan ve kütlede geri çekilen girişi ön cephenin sol köşesinde yer almaktadır. Giriş kapısından geçildikten sonra karşıda ahşap merdiven sağ tarafta ise kat holü yer almaktadır. Salon, mutfak ve ıslak hacim bu hole açılmaktadır. Ön cepheye bakan salonun bir kısmı yemek odası olarak tasarlanmış ve arka cephede yer alan mutfakla ilişkilendirilmiştir. Salon, bahçeden bir basamak yükseltilmiş ve herhangi bir korkuluk elemanıyla sınırlandırılmamış kolonadlı ön balkona üç adet ahşap kapıyla açılmaktadır. Ahşap merdivenle üst kata çıkıldığında ise ikisi ön cepheye, birisi arka cepheye yönlenen üç yatak odası ile ıslak hacim mekânları bulunmaktadır. Yapının kütle ve cephe kararlarına bakıldığında; iç mekân organizasyonunda olduğu gibi sadelikten yana olunduğu görülmektedir. Giriş cephesinde, zemin ve birinci katta eş karakterde ahşap kapılar ile kapıların sağ ve solunda bulunan düşey taşıyıcılardan meydana gelen modül cephe boyunca üç kez tekrarlanmaktadır. Dikdörtgen prizma formuna sahip konutun ön cephesi boyunca devam eden balkonu, balkon ve saçağı taşıyan vurgulu düşey taşıyıcıları, simetrik ve tekrarlı ön cephe kurgusu, beyaz boyalı duvarları, sade detayları ve yıllanmış ağaçların yer aldığı nitelikli ve geniş bir bahçe içerisinde yer alması yapının mimari karakteristiğini ortaya koymaktadır. Son yıllarda öncelikli olarak büyükşehirlerde başlamış olan “kentsel dönüşüm” süreci küçük şehirlere de sirayet etmiş ve söz konusu döneme ait mimari örnekler hızla ortadan kaldırılmaktadır. Bu da yapıyı önemli kılmakta ve yapıldığı döneme ait izler taşıması nedeniyle gelecek kuşaklara aktarılması gereken bir belge niteliğine dönüştürmektedir.
13
DÜZCE Öney Evi Hande CEYLAN Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Elif SAHTİYANCI Gazi Üniversitesi Begümnaz ÖZÇELİK Düzce Üniversitesi Melike ŞENTÜRK Düzce Üniversitesi Öney Evi kentin omurgasını oluşturan iki ana ulaşım aksının kesiştiği alanda merkezi bir konumda yer almaktadır. 1968 yılında betonarme olarak projelendirilen yapının mimarı, 1960-1970 yılları arasında Düzce ve civarındaki yapılı çevrenin üretiminde önemli rol oynayan Çetin Kaya Arsal’dır. Öney Evi, yapıldığı dönemde batı ve kuzey yönlerinde iki taraftan sokağa cephesi olan bir köşe parseli üzerinde bulunmaktadır. Yapının parsele yerleşimi, sokağa açılan kuzey ve batı yönlerinden geriye çekilerek bu yönlerde yapıyı çevreleyen bir ön bahçe oluşturulmak suretiyle şekillenmiştir. Batı yönünden merdivenlerle ön bahçeye inilirken, bahçe tanzimi kullanıcıyı yapının girişine yönlendirmektedir. Bodrum, zemin ve birinci katlardan müteşekkil yapıda zemin ve birinci katlar ortak girişe sahip ancak kendi içerisinde bağımsız iki bölüm olarak düzenlenmiştir. Katları bağlayan ortak merdiven, konutun girişini düşeyde vurgulayacak şekilde ön cephede konumlandırılmıştır. Giriş saçağının hemen üzerinden başlayan yarı geçirgen beton blokların kullanımıyla bu kısım cephede farklılaştırılmıştır. Merdivenin plan düzlemindeki konumu ise temel olarak benzer mekânsal kurguya sahip zemin ve birinci katlardaki yaşama ve yatma bölümlerini birbirinden ayırmaktadır. Yaşama mekanı dikdörtgen formundaki dört düzlemin bir araya gelmesiyle oluşturulmuş, kuzey ve batı cepheleri boyunca balkon ile çevrelenmiştir. Yapının kitlesine bakıldığında düşey dolaşım elemanı ile birbirinden ayrılan yaşama ve yatma bölümlerinin cepheden sezilebildiğini söylemek mümkündür. Cephede yakalanan düzen ile yapının ağırlık merkezinin girişi olduğu söylenebilirse de, giriş aynı zamanda geometrik merkez değildir. Yaşama bölümü, giriş holünün hemen yanı başında yer alan bir karşılama salonundan sonra, yukarıda da değinildiği gibi çeşitlenerek genişlemekte, yapının geometrik merkezini kendi lehine kaydırmaktadır. Öyle ki cephede girişin düşey vurgusuna karşın, yapının geniş betonarme saçağı ve yaşama mekanını çevreleyen balkonların yataylık vurgusu ile yapı iç mekanının plan organizasyonunda yakaladığı zenginliği cephesine de taşımaktadır. Balkon korkulukları, yağmur olukları ve çiçeklik gibi detayların da yapı plastiğini güçlendirir biçimde tasarlanmış oldukları görülmektedir. Öte yandan yapı içerisindeki mobilyalar da konuta özel olarak yapının mimarı tarafından tasarlanmış ve yerel bir ahşap atölyesinde üretilmiştir. Yerleşim ölçeğinden, detaylara ve hatta mobilya ölçeğine dek uzanan tutarlı mimari dili ve anılan özellikleri ile Öney Evi, Düzce’nin modernleşme tarihine sivil mimari üzerinden ışık tutabilecek bir yapı olmasına karşın 2016 yılında yıkılmıştır. Yıkıldığı tarihe kadar büyük ölçüde özgünlüğünü koruyan bu yapının araştırma ve belgelemeye konu olması da bu anlamda önemli bulunmaktadır.
14
EDİRNE Trakya Hastanesi Sennur AKANSEL Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Onur ŞUTA Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Aslı MERAL Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait Edirne Trakya Hastanesi binası, 25.10.1959 tarihinde Edirne Kervan Oteli ismiyle kullanıma açılmıştır. Şehrin İstanbul yolu girişinde eski kent dokusunun içinde yer alan hastanenin, yakın çevresinde az katlı konutlar ile günümüzde sadece bir yanında duvar izleri ayakta olan Kadirhane Tekkesi, diğer yanında Orduevi (eski Kurtuluş İlkokulu) bulunmaktadır. Yapı bodrum kat üzerine iki katlıdır. Bodrum katı yığma yapı tekniğinde, üst katlar betonarme yapım sistemi ile taşıyıcı sistemi çözülmüştür. Sonradan ilave edilen sokak tarafındaki hasta yatak odaları çelik konstrüksiyon kullanılarak inşa edilmiştir. Yapının iki ana girişi bulunmaktadır. Ana yoldan yaya, arka yoldan taşıt ve acil girişi düzenlenmiştir. Otelin yatma kısımları günümüzde hasta yatak odaları olarak, lokanta ve gazino kısmı ise doktor odaları, acil servis ve laboratuarlar olarak yeniden düzenlenmiştir. Otelin, çamaşırlık ve personel yatak odaları ile banyoları ve kalorifer dairesine tahsis edilen bölümleri, günümüzde görüntüleme merkezi fizik tedavi ünitesi ve tıbbi depolar olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bodrum katına ön bahçeden ayrı girişler ilave edilmiştir. Günümüzde yapının özgün karakteri bozulmuş, cephesine yeni yemeiçme mekanları eklenerek bahçe kullanıma açılmıştır. Binanın yapım sisteminde en belirgin özelliklerden birisi geleneksel Türk mimarisinde olduğu gibi geniş saçakları bulunmasıdır ve bu saçaklar sayesinde giriş açıkça algılanmaktadır. Odaların dizilişi cepheye yansıtılmış, oda boyutlarının tekrarlılığının balkonlar vasıtası ile cephede okunulması sağlanmıştır. Bugünkü Trakya Hastanesi, Cumhuriyet dönemi tipik yapılarından olup, aynı zamanda Edirne’nin ilk konaklama yapısıdır. Yapıldığı yıllarda Meriç’in görsel zenginliğine hakim olacak bir yönde konumlandırılmıştır. Yukarıda ifade edilen eklerle yapının orijinalliği bozulmuş, manzara yönü yüksek ölçüde kapatılmıştır. Ayrıca Edirne Koruma Kurulu korunacak eserler listesinden çıkartılması da olumsuz yönde etkili olan sebeplerden biridir.
15
IZMIR Key Otel Ezgi ORHAN Çankaya Üniversitesi Yapı, 1950’de Merkez Bankası İzmir Şubesi için açılan bir yarışma projesi ile elde edilmiştir. Projeyi, üniversite öğrencisi oldukları dönemde Doğan Tekeli ve Ergun Unaran hazırlamışlar, ancak yarışmaya okuldaki asistanları Orhan Bolak’ın imzasıyla katılmışlar. Yapı, dönemin I. Ulusal mimarlık akımının etkisinden sıyrılmış, modernist bir çizgide üretilmiştir. Kübik formu, yalın geometrik tasarımı ile dönemin yenilikçi örneklerinden sayılabilir. Cephelerde kullanılan yüksek dikdörtgen pencereler ve kesintili kolonadlar ile ağır bir bina görüntüsünün önüne geçilmiştir. Yüzeyde taş ve betonarmenin birlikte kullanılması ve tüm cephelerde girişten tavana kadar uzanan açıklıklar yapıyı bulunduğu iklim ve coğrafi koşullara uygun olarak hafifletmeyi sağlamıştır. Erken Cumhuriyet döneminin mimarlık ve kent planlama yaklaşımı etkisiyle devletin güçlü bir kurumsal yapısının simgelenmesini amaçlandığından, anıtsal bir yapı olarak tasarlanmıştır. Yapı bir yandan simgesel ağırlığı yansıtırken diğer yandan kentin dokusuyla uyumlu, insan ölçeğinde, genel siluete eklemlenmiş bir mimari dil benimsemiştir. İzmir’in kent imgelerini bir arada bulunduran ve benzer mimarlık üsluplarını barındıran çevresiyle özdeşleşmiş bir yapıdır. Ölçeği, kullanılan malzemesi ve mimari yaklaşımıyla kentin siluetine entegre olmuştur. Konak Pier ile Pasaport İskelesi arasında yer alan Atatürk Caddesi üzerinde yer almaktadır. Yapı, tam da kentin merkezine uzanan ikinci kordon aksından Hükümet Konağına yönelmektedir. Girişi İzmir Valiliği ve Saat Kulesi yönüne bakmakta olup, önünde ufak bir meydan yer almaktadır. Atatürk ve Cumhuriyet Caddeleri arasında kalan yapının ilk işlevinin getirdiği yaya akışı yoğunluğu nedeniyle giriş açıklığı bu meydana verilmiştir. Yoğun iş merkezinin çevrelediği yapının İzmir Ticaret Borsası ve çeşitli banka ve İşhanlarına komşuluğu bulunmaktadır. 1980li yıllarda Merkez Bankası İzmir Şubesinin yeni adresine taşınması sonucu yapı bir süre atıl kalmıştır. Mülkiyetinin el değiştirmesi ile birlikte işlev değişikliğine gidilerek otel olarak kullanılması amaçlanmıştır. Kent merkezinde yer alması ve sınırlı ölçeği nedeniyle yapının iş adamlarına yönelik konforlu bir konaklama tesisine dönüştürülmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle, yapının modernist kabuğu, 2011 yılında mekansal kurgusu zedelenmeden bir restorasyon görmüştür. Restorasyonda dış cephe özellikleri korunmuş, iç mekanda ise orijinal yapı gözetilerek otel fonksiyonu kazandırılmıştır. 31 standart oda ve 3 özel donanımlı oda olmak üzere toplam 34 odası yer almaktadır. Yapının orijinalinde taş ve betonarme birlikte kullanılmıştır. Restorasyon sırasında yapılan incelemeler yapının Deprem Yönetmeliği’ne göre yeterince güvenli olmadığının ortaya koymuş, bu nedenle güçlendirme çalışmaları gündeme gelmiştir. Bu kapsamda dış iskeletin kesitlerinde değişiklik olmaması ve görsel açıdan sorun yaratmaması için karbon liflerle güçlendirilmiştir. İç mekanda ise, yapının orijinalinde yer alan ortadaki avlu korunmuştur. Bu avlunun zemin katta üstünü örten cam tuğla ile örülmüş olan tonozu aslına uygun olarak yenilenmiştir.
16
RİZE Eski Erkek Sanat Enstitüsü Semiha İSMAİLOĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi Serap FAİZ BÜYÜKÇAM Karadeniz Teknik Üniversitesi Özgün adı Rize Erkek Sanat Enstitüsü olan yapı/yapılar, şimdilerde Tevfik İleri Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi olarak hizmet etmektedir. Söz konusu yapı grubu, Rize şehri için önemli bir konumda, Cumhuriyet modernleşmesi ile hızlanan yapı faaliyetlerinin yoğun olduğu kentin batı yönündedir. Yapı grubunun yer aldığı cadde/aks doğrultusunda aynı dönemlerde inşa edilmiş yönetim, güvenlik, sağlık ve eğitim tesisleri de yer almaktadır. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren önemli amaçlarından biri olan gençleri eğitmenin yanı sıra meslek kazandırmak için açılan enstitülerden biri olarak Rize Erkek Sanat Enstitüsü, 1945 yılında açılmış, tesviye bölümü ile eğitime başlamıştır. 1946 yılında ise Tesviye, Ağaç İşleri ve Metal İşleri olmak üzere 3 bölümlü tek katlı E tipi atölyelerin inşa edilmesi ile bugünkü konumunda eğitime başlamıştır. Bu yıllarda sadece E tipi yapı grubundan oluşan enstitüye, 1967 yılında Elektrik bölümü, 1968 yılında derslik, laboratuvar, kütüphane, idare odalarının bulunduğu Ana Öğretim Binası, Çok Amaçlı Salon ve Yemekhane binası eklenmiştir. Yapı grubu içerisinde ilk fark edilen yapılar 1948 yılında yapılan E tipi atölyelerdir. Bu atölyelerin temeli Kara taş ile atılmış ve altı boş bırakılmıştır. Ayrıca yapılarda ters kiriş uygulanmış ve kirişler yine Kara taş ile geçilmiştir. Yapıların temelden nefes alması için döşemenin altı boş bırakılmış ve boşluklar cepheden görülmektedir. Çatıların yapımında ise Ahşap Semer Sistemi ve Fener Çatı uygulanmıştır. Atölyelerin duvarları 40-50 cm kalınlığındadır. Metal İşleri Atölyesi dışında diğer atölyeler tek hacimli yapılar olarak inşa edilmiştir. Kütlesel etki ve boşluk doluluk oranlarının cephelerde özgün olarak korunabildiği; atölye yapılarının orijinalliğini koruyan iki kanatlı ahşap kapıları ve dökme mozaik zemin kaplaması olduğu görülmüştür. 1967 ve 1968 yıllarında inşa edilen yapılar ise betonarme kargas üzeri 2-3 katlı yapılardır. Bu yapılarda da hem cephe düzeni hem de kütle olarak modernizmin etkilerini görülmektedir. Ayrıca yapının genelinde kapıların ve merdiven korkuluklarının özgün kaldığı; zemin malzemesinin değiştirildiği tespit edilmiştir. Ancak hem 1945 yılında yapılmış olan atölyelerde hem de 1967-68 yıllarında yapılmış olan diğer yapılarda günümüz işlevlerine uygun çeşitli bölücü duvar gibi sistemler eklenerek değişiklikler yapılmıştır. Genel olarak yapı grubu bir takım değişiklikler ve eklemeler ile özgün kimliği kısmen zarar görmüş olsa da mevcudiyetini ve özgün işlevini sürdürüyor olması Cumhuriyet’in mimarlık mirası için önemlidir.
17
SAMSUN Samsun Koleji – Samsun Anadolu Lisesi Binası Jale Mutlu ARAPOĞLU İç Mimar Fatih US Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türkiye’de yabancı dilde öğretim yapmış olan altı maarif kolejinden biri olan,1955-1956 öğretim yılında eğitime başlayan Samsun Maarif Koleji’nin, öğrenci profili, müfredatı, sosyal imkânları, arazisi ve mimari yapısı gibi birçok konuda model olması düşünülmüştür. Samsun Anadolu Lisesi Binası, 1959 yılında Bayındırlık Bakanlığı tarafından açılan ‘Samsun Maarif Koleji Proje Yarışması’ neticesinde gerçekleştirilmiş bir projedir. Çağdaş bir yönetim şekli olan Cumhuriyet’in yapılanma döneminin sürdüğü bu yıllarda, cumhuriyet rejiminin benimsediği modernleşme olgusunun mimarlığa yansımasına örnek teşkil etmektedir. Mimarlığın ideolojik bir araç olarak etkin bir rol üstlendiği bu dönemde, yarışmalar yoluyla elde edilen yapıların bir anlamda nitelikli bir mimari çevrenin elde edilmesine katkıda bulunması da amaçlanmıştır. Yarışmanın ihtiyaç programında yaklaşık 45000 m2’lik bir alanda inşa edilmek üzere; 800 yatılı öğrenci için sınıflar, yatakhane, yemekhane, kütüphane ve spor salonu bulunmaktadır. Yarışmada birincilik ödülünü kazanmış olan ve uygulaması gerçekleştirilmiş projede farklı işlevler farklı kütleler yoluyla ayrılarak çözülmüştür. Tesis Samsun’ un merkezinde, günümüzde Gazi Ethem Paşa Bulvarı Fevzi Çakmak Mahallesi olarak bilinen alanda yaklaşık 45 dönüm arazi üzerine konuşlandırılmıştır. Yarışma sonrasında inşaata hemen başlansa da, o dönemde ülkenin içerisinde bulunduğu siyasi durum nedeniyle inşaatına ara verilmiştir. İnşaat 1964 yılında tekrar başlamış ve mesleki denetim görevi, projenin mimarlarından olan Coşkun Erkal’a ve eşi Filiz Erkal’ a verilmiştir. 14 yıl gibi uzun bir sürede tamamlanabilen inşaat sürecinin ardından yapı, ancak 1971-1972 eğitim öğretim yılında kullanılmaya başlanabilmiştir. Yatay bant pencereleri modern mimarlık özelliği taşımaktadır. Betonarme ve tuğla dolgu kullanılarak inşa edilen yapıda döşemeler asmolendir. Açık alanlarda, arkadlarla yapılar arası dolaşım alanı oluşturulmuştur. Günümüzde, ana bina çoğunlukta; Samsun Anadolu Lisesi’ne ait derslik, kütüphane, yemekhane ve idari merkez olarak işlevini sürdürürken, bir kısmı ’50. Yıl Ortaokulu Özel Eğitim Sınıfları’ olarak kullanılmaktadır. Spor salonu, Samsun Anadolu Lisesi’ne ait bir yapı olarak kullanılmaya devam etmektedir. Yatakhane binası ‘Mareşal Fevzi Çakmak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ olarak hizmet vermekte, yemekhane ve kütüphane binaları bakımsızlık nedeniyle kullanılamamaktadır.
18
TRABZON Eski Erkek Sanat Enstitüsü Serap FAİZ BÜYÜKÇAM Karadeniz Teknik Üniversitesi Semiha İSMAİLOĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi Özgün adı Trabzon Erkek Sanat Enstitüsü olan yapı/yapılar, günümüzde Trabzon Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olarak hizmet vermektedir. Söz konusu yapı kompleksi, Trabzon kenti için önemli bir konumda, Cumhuriyet modernleşmesi ile hızlanan yapı faaliyetlerinin yoğun olduğu kentin batı yönünde bulunmaktadır. Yapı kompleksinin yer aldığı cadde/aks üzerinde yine aynı dönemlerde inşa edilmiş çeşitli spor, sağlık ve eğitim tesisleri de yer almaktadır. Cumhuriyet’in eğitim politikaları ile hayata geçirilen ve gençleri eğitmenin yanı sıra meslek kazandırmayı amaçlayan enstitülerden biri olan Trabzon Erkek Sanat Enstitüsü, 1943 yılında açılmış, 1945 yılında ise tesviye, metal işleri, mobilya ve dekorasyon işliklerinin inşa edilmesi ile bugünkü konumunda eğitime başlamıştır. Bu yıllarda sadece E tipi yapı bloğundan oluşan enstitüye, 1960’lı yıllarda öğretim binası, spor salonu, elektrik ve motor bölümü binası, 1970’li yıllarda ise elektronik, makina ressamlığı ve döküm bölümü binası eklenmiştir. 1987 yılında ise 1940’lı yıllarda inşa edilmiş olan E tipi binanın bir bölümü yeniden yapılmıştır. Yapı kompleksi içinde ilk göze çarpan yapılar 1940’lı yıllarda inşa edilmiş atölyelerdir. Bu atölyeler betonarme kargas içinde taş dolgu ile yapılmış tek hacimli yüksek ve geniş açıklıklı özgün yapılar olarak öne çıkmaktadırlar. Özgün yapı malzemesi, kütlesel etki ve boşluk doluluk oranlarının cephelerde özgün olarak korunabildiği atölye yapılarının ana girişleri de orijinalliğini koruyan iki kanatlı ahşap kapılardır. 1960’lı ve 1970’li yıllarda inşa edilen bloklar ise betonarme kargas üzeri 3-4 katlı yapılardır. Bu yapılar da gerek kütle gerek cephe düzeni yönünden modernizmin etkilerini yansıtmaktadır. Özgün yapı malzemesi, kapı, pencere ve çatı sistemleri ile sahip oldukları mekansal nitelikler, yapıldıkları yılların tasarım ve mimari anlayışını yansıtan önemli unsurladır. Ancak gerek 1940’lı yıllarda yapılmış olan atölyelerde gerekse 1960 ve 1970’li yıllarda yapılmış olan diğer bloklarda günümüz işlevlerine uygun çeşitli bölücü duvar, tavan vb. sistemler eklenerek değişiklikler yapılmıştır. Trabzon kenti için değerli bir noktada konumlanan yapı kompleksinin bir takım değişiklikler ve eklemeler ile özgün kimliği kısmen zarar görmüş olsa da mevcudiyetini ve özgün işlevini sürdürüyor olması dönemin mimarlık anlayışının yorumlanabilmesi ve Cumhuriyet’in mimarlık mirası için önemlidir.
19
TRABZON Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Binası S. Aybike TÜRK Karadeniz Teknik Üniversitesi Beyza ATALAY Karadeniz Teknik Üniversitesi Trabzon’da yer alan ve 1967 yılında inşası tamamlanan Karadeniz Teknik Üniversitesi Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski dördüncü, Ankara ve İstanbul illeri dışında kurulan ise ilk üniversitesidir. Kampüs planı, 1963 yılında düzenlenen Karadeniz Teknik Üniversitesi binalarına ait Şehircilik ve Mimari Proje teklif alma yarışmasında Sedat Hakkı Eldem başkanlığında toplanan yarışma jürisinin Mustafa Polatoğlu ve Nihat Güner’in hazırladığı projeyi birinci olarak ilan etmesiyle belirlenmiştir. Özgün adıyla İnşaat-Mimarlık Fakültesi ise üniversitenin kurulan ilk fakültelerinden biridir. Kampüsün ana omurga hattının hemen hemen ortasında ve yolun üst kotunda yer alan betonarme yapı, doğu-batı yönünde uzanır. Yapının özgün halinde kuzey ve güney cephelerinde ahşap doğramalı pencerelere yer verilmiştir. Bölgenin eğimli topografyasına göre yerleştirilen yapının ana yol üzerinde yer alan öğrenci girişi, 1970’li yıllarda Türkiye’de yaşanan siyasi olaylar nedeniyle kapatılmış, üst kotta yer alan ve “hoca girişi” olarak kullanılan kapı, tek giriş olarak kullanılmaya başlamıştır. Batı cephesinde yer alan bu giriş, şaşırtmalı yerleştirilmiş ahşap doğramalı pencereleri, altı kolonun taşıdığı çıkmanın oluşturduğu gölgelikli alanı ve dışarı taşan beton çeperli kapısıyla dikkat çeker. 1976 yılında yapı girişinin sol yanına ilave edilen Mimarlık Laboratuvarı da bugün giriş katında yer almaktadır. İkinci katta yer alan öğrenci lokali yine ülkede yaşanan siyasi olaylar nedeniyle kapatılmak zorunda kalmıştır. Yapının orta aksından geçen ve özgün bütün katlar boyunca devam eden kırmızı duvarın her iki tarafına saplanmış tek kollu merdivenler ise yapının ana çekirdeğini oluşturmaktadır. Sınıfların ve akademisyen odalarının koridora bakan duvarlarında ahşap doğramalı yatay şerit pencereler kullanılmış, bu sayede iç mekanın aldığı gün ışığının arttırılması amaçlanmıştır. Bugün, yapının pek çok yerinde alüminyum doğramalar yer almasına karşın, giriş cephesinde, güney cephesinin zemin katında ve iç mekânda hala özgün doğramalara rastlanabilmektedir. Başlangıçta Z+3 katlı inşa edilen yapı, artan öğrenci sayısı ile birlikte kapasite olarak yeterli gelmemeye başlayınca ek bir yapı ilavesine karar verilmiştir. 2012 yılında yapımı tamamlanan bu ek yapıda bugün İç Mimarlık Bölümü sınıfları ve öğretim üyelerinin odaları yer alır. Yapı, üniversitelerin ve üniversite yapılarının önem kazandığı yıllarda başkent ve büyükşehir haricinde inşa edilen tek Mimarlık Fakültesi olmasıyla da kentsel açıdan önem taşımaktadır. Türkiye’nin geçirdiği siyasi hareketliliğe tanıklık eden ve fiziksel anlamda bu hareketlilikten payını alan Karadeniz Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, pek çok değişim geçirmesine karşın Geç Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığının modern üslubunu yansıtan değerli örneklerinden biri olarak var olmaya devam etmektedir.
20
BURDUR Gölhisar Armutlu Çarşı Cami Mehmet Ali KARAGÖZ Süleyman Demirel Üniversitesi Seda ŞİMŞEK TOLACI Süleyman Demirel Üniversitesi Şefika Gülin BEYHAN Süleyman Demirel Üniversitesi Gölhisar halkının kurduğu ve desteklediği Gölhisar Armutlu Çarşı Cami Yaptırma Derneği tarafından inşası 1964 yılında başlatılan yapı, 1965 yılında tamamlanıp halkın hizmetine girmiştir. Yapıldığı dönemde kırsal bir bölgeye modernist bir tarzda inşa edilmiş olması yerleşim kimliği açısından ve dönemin siyasi özellikleri açısında önem taşımaktadır. Yapı dikdörtgen bir plana sahiptir ve caminin araziye yerleşimi giriş cümle kapısı kuzeybatı yönüne konumlandırılmak üzere kuzeybatı-güneydoğu aksın üzerindedir. Caminin zemin katı mescit işleviyle kullanılmaktadır. Yapının ana girişi kuzey batı cephesinde bulunmakta ve merdivenlerle ana girişe ulaşılmaktadır. Yapının son cemaat mahali yarım daire şeklindedir. Bu mekandan yapının ana kütlesine girildiğinde giriş kapısının sağında ve solunda mükebbire vardır. Yapının iç mekanında güney doğu cephe duvarında kürsü, mihrap ve minber bulunmaktadır. Yapının harimi kare bir forma sahiptir ve bu alan içinde sekizgen bir düzen oluşturan sekiz adet kolon bulunmaktadır. Bu mimari elemanlar, yapının harim bölümünü kapatan ve caminin tek ana kubbesini taşımaktadır. Ana kubbe; hafif olması için betonarme ile oluşturulan kabuktan inşa edilmiştir. Her iki kolon arasında doğal aydınlatmayı sağlamak için üçer adet vitray pencere, bunların üzerinde 1 adet daire dilimi şeklinde pencere bulunmaktadır. Kubbeyi çevreleyen toplamda 24 adet vitray pencere ve 8 adette dairesel pencere vardır. Kubbede bulunan bu pencereler sayesinde, cami mekanları içerisinde ışık kalitesi yükselmiştir. Yapı inşa edildiği 1965 yılından günümüze kadar olan süreçte özgün cephe özelliklerini korumuştur. Kuzey doğu ve güney batı cephesinde 121 adet 60x60 büyüklüğünde pencere açıklıkları vardır. Bu açıklıklar cepheden içeriye doğru çekilmiş, pencere önlerinde gölge oluşumunu sağlayan betonarme prekast elemanlarla donatılmıştır. Bu iki cephede ki 121 adet pencerenin 22 adeti mescit bölümünde, 99 adet penceresi ise caminin ana bölümünü oluşturan mekanda bulunmaktadır. İslam dininde 99 sayısı Allah’ın isimlerini nitelendirmektedir. Dolayısıyla bu rakamın özellikle kullanılmış olduğu düşünülmektedir. Armutlu Çarşı Cami modern döneminin özelliklerini taşımakla birlikte ilçede tarihi ve modern tüm dini yapılar incelediğinde farklı bir mimari anlayışıyla inşa edildiği görülmektedir. II. Cumhuriyet dönemi ve sonrası yapılan modern camiler içinde yapılan gruplandırmada “Eğrisel Üst Örtülü Cami” tipolojisine giren yapının kubbesi betonarme kabuktur. İnşa edildiği dönemde betonarme karkas sistemin kullanılmış olması betonarme kubbe kabuğunun farklılığı, kubbedeki saçakları, güneybatı ve kuzeydoğu cephelerindeki pencere açlıkları, pencerelerinde kullanılan betonarme prekast elemanları ve saçaklarıyla yapı, bulunduğu doku içerisinde de uzun yıllar farklılığını korumuştur.
21
ANKARA Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlük Binası Nur ÇAĞLAR TOBB-ETÜ Murat SÖNMEZ TOBB-ETÜ Pelin GÜROL ÖNGÖREN TOBB-ETÜ Aktan ACAR TOBB-ETÜ Işıl Ruhi SİPAHİOĞLU TOBB-ETÜ Zelal ÖZTOPRAK TOBB-ETÜ Günsu Merin ABBAS TOBB-ETÜ Türkiye'de Cumhuriyet dönemiyle birlikte kalkınma ve gelişme hamlesi olarak fabrikaların sayısı yıldan yıla artmış bu bağlamda şeker endüstrisinin hızlı gelişimi öngörülmüş ve 1935 yılına kadar 4 şeker fabrikası faaliyete geçmiştir. Şeker sanayinde istikrar ve bütünlük sağlayabilmek açısından mevcut fabrikaların yönetimi tek şirket altında toplanmış, Temmuz 1935'de Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. kurulmuştur. Kurumun Genel Müdürlük Binası Ankara’da kamu yapılarının yer aldığı Cumhuriyet Mahallesi Sıhhiye semtinde yer almaktadır. 1954 yılında tamamlanan yapı bodrum kat üzeri 4 kat olarak inşa edilmiş, yapıya 1969 yılında 3 kat daha ilave edilmiştir. Bina iç avlulu bir yapıdır. II. Ulusal Mimarlık Akımının etkilerinin giderek zayıfladığı bir dönemde yapılan betonarme yapının taş ve tuğla kaplamaları 1940'ların yerellik vurgusunu göstermektedir. 1930-50 yılları arasında önemli yapıların büyük çoğunluğunu yabancı mimarların yaptığı bir dönemde, yapı bazı kaynaklara göre İTÜ Mimarlık Bölümü öğretim üyelerinden Paul Bonatz tarafından tasarlanmıştır. Bunu doğrulayacak bilgiye ulaşılamamış olmakla birlikte yapının uygulama projesine ait çizimlerin Ali Mukadder Çizer imzalı olduğu tespit edilmiştir. 1950'li yıllarda yabancı mimarların çalışmalarına karşı giderek oluşan tepkilerin yanı sıra 1954 yılında Mimarlar Odasının kurulmasıyla birlikte yabancı mimarların sayısında bir azalma yaşanmıştır. "Artık, mimari biçimlerin yönlendirilmesinde en etkili araç olan mimarlık yarışmaları Mimarlar Odası'nın kontrolüne bırakılmış, Oda'ya daha büyük güçler veren kurallara bağlanmıştır. Bu gelişmeler kamu yapılarının biçimlenmesinde devlet tekelinin kalkması anlamına gelmektedir" (Tekeli 2005:29).
22
ANKARA Şeker Fabrikası Şeker Enstitüsü Nur ÇAĞLAR TOBB-ETÜ Murat SÖNMEZ TOBB-ETÜ Pelin GÜROL ÖNGÖREN TOBB-ETÜ Aktan ACAR TOBB-ETÜ Işıl Ruhi SİPAHİOĞLU TOBB-ETÜ Zelal ÖZTOPRAK TOBB-ETÜ Günsu Merin ABBAS TOBB-ETÜ Ülkemizin sanayi ve endüstrileşme geçmişinde şeker fabrikaları çok önemli bir role sahiptir. Ülke sermayesinin devlet ve özel sektör işbirliği sayesinde üretime nasıl dönüştüğünün; makineleşmenin Cumhuriyet tarihindeki izleri Şeker Fabrikalarının oluşum ve gelişim sürecinde okunabilir. Bu bağlamda araştırma ve geliştirme binalarının kökenlerinin anlaşılması bakımından bu enstitü binası da ayrı bir önem taşımaktadır. Bu yapı grubu bilim ve üretim ilişkisinin mekânsal karşılığı olarak modern mimarlık tarihimizin belki de ilk arge binası olması bakımından önemlidir. Yapı grubu Ankara Şeker Fabrikası Etimesgut yerleşkesi içindedir. Enstitüsü A, B ve C bloklardan oluşan bir araştırma binasıdır. A blok idare, C ve B bloklar laboratuvar olarak kullanılmaktadır. “Proje fonksiyonlarına göre biçimlenen üç kitlede düzenlenmiştir. Araştırma Enstitüleri, tipik Fizik-Kimya laboratuvarları karakterindedir ve oldukça benzer iki yapıya yerleştirilmişlerdir (B ve C blokları). Bunlarda bir bodrum ve iki normal kat vardır. 3.5 mt. aks açıklığında (pencere modülü 1.75) ve kiriş-plak sistemindedirler. Bu açıklık ve modül; cepheye dik doğrultuda laboratuvar bankoları koymak için en uygun ölçülerdedir. Kiriş-plak sistemi de bütün tesisat problemlerini kolayca çözmüş ancak gereken yerlerde asma tavan yapılmıştır. Laboratuvarlarda çeker ocaklar orta koridorun iki yanındaki duvarlara konulmuş, bunların baca ve aspiratörleri çatıda düzenlenen bir çekme kata toplanmıştır. C blokunda Şeker imalâtının bütün safhalarının içinde yer aldığı küçük bir pilot fabrika bulunmaktadır.” (Sisa ve diğerleri, 1968). Döneminin modern mimarlık etkileri bağlamında değerlendirildiğinde mekânsal nitelikleri, kütle düzeni ve cephe karakteri bakımından son derede çağdaş bir yapı olduğu söylenebilir. Yalın kütle plastiği ve içeriğine uygun geliştirilmiş yüzeyleri ile her bir ana kütle ayrı bir yapısal düzen barındırmakla birlikte bu üç kütlenin oluşturduğu uyumlu bir düzenden söz etmek mümkündür. Şeker Araştırma Enstitüsü yerleşkesi, Sami Sisa, Metin Hepgüler ve Doğan Tekeli’nin mekânsal arayışlarının, mimari görüşlerinin en yalın hali ile vücut bulduğu örneklerdendir. 1961 yılında sınırlı yarışma sonucu elde edilen enstitü ülkenin modernleşme sürecinin fiziki / mekânsal yan ürünü ve mirası olmanın ötesinde bir değer taşımaktadır. Bu yapı topluluğu, mimarlarının entelektüel duyarlılıklarının bir sonucudur ve yer ve önemi ancak biyografilerinin bütünlüğü ve tutarlılığı içinde ele alındığında anlaşılır hale gelecektir. Doğan Tekeli’nin 1961 yılında Arkitekt’in 302. sayısı için The Japan Architect dergisinin Kasım 1960 sayısından yaptığı bir çeviri bu sürekliliğin nirengi noktalarından biri olarak görülebilir (Tekeli, 1961). Tekeli takdim yazısında Modern Mimari konusunda bizden daha fazla deneyimi olan Japonya’da yapılan tartışma ve eleştirileri ilgi çekici bulduğunu ifade eder. Tekeli’nin görüşlerini aktardığı iki Japon mimardan biri olan Kiyoshi Higuchi çağdaşlarına bir serzenişte bulunur ve mimarinin sadece mantıklı ve işlevsel planlar, güzel biçimlerle sınırlandırılamayacağını ifade eder. Mimarlık, “iç mekanı, yapılarla, yapı ve çevresi ile yaratılan mekanı da” kapsamaktadır. Bu görüş, elbette çevirinin geri kalanı ile birlikte, Tekeli-Sisa yaklaşımı olarak tarif edilebilecek bir entelektüel içerik ve sürekliliğinin Modern Mimarlık bağlamında temellerini işaret etmektedir. Bu temeller üzerine inşa edilen mimari anlayış ve arayışın sürekliliği, ikilinin on yıl sonra, 1970 yılında Mimarlık dergisi için kaleme aldıkları bir yazıda kendini ortaya koymaktadır (Tekeli ve Sisa, 1970). Tekeli ve Sisa sanayi yapılarını işlevsel amaçlarını gerçekleştirmekle salt üretime yönelmiş makine parçaları olarak görmezler. Mimarlık ucuz, çabuk ve işlevsel olanla «insanî» olan arasındaki dengeyi bulmalıdır. 1960 – 1970 arası mimarlık ortamının, entelektüel içeriği değişkenlik göstermekle birlikte biçimsel sonuçları benzer denemelere sahne olduğunu söylemek mümkün. Her bir yapının, kendi karakterini koruyarak, araziye uygun, alanı tıka basa doldurmadan, ortak avlular etrafında nitelikli bir bütünü oluşturacak ve birbirine akacak biçimde bir araya getirilmesi bu denemelerin ortak biçimsel dilini oluşturmuştur. 23
Şeker Enstitüsü yerleşkesi, mimarlarının işlevsel ilişkilerin düzenlenmesinden taşıyıcı sistem çözümüne, arazi kullanımından cephe düzenine kadar her düzlemde bahsi geçen insani denge arayışının örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’nin Modern Mimari mirasına yaptıkları bu entelektüel katkı yapıların biçimsel dilinin çok ötesinde bir değerlendirmeyi haketmektedir. Kaynaklar: Tekeli, Doğan (çev.), 1961. “Japonya’da Bir Yüksek Okul”. Arkitekt, 302, s.40-43. Tekeli Doğan, Sisa, Sami, 1970, “Sanayi Yapıları Üzerine”. Mimarlık, 80, s.61-79. Sisa, Sami, Hepgüler Metin, Tekeli, Doğan, 1968, “Etimesgut’ta Şeker Araştırma Enstitüsü”, Mimarlık, 52, s.26-27.
24
DÜZCE Ziraat Bankası Merkez Şubesi Hande CEYLAN Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Salih BEKİN Düzce Üniversitesi Hanife OKYAY Düzce Üniversitesi Ayşegül SARIOĞLU Düzce Üniversitesi Ziraat Bankası, kentin en önemli akslarından İstanbul Caddesi ile bu caddeden ayrılan Park Sokak arasında üçgen formlu bir yapı adasının doğu ucunda yer almaktadır. Yapı parsel üzerinde doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen formunda konumlandırılmış olup, batı yönünde geriye çekilerek girişini aldığı doğu cephesi önünde küçük bir üçgen giriş avlusu oluşması sağlanmıştır. 1954 yılında tamamlanarak kullanımına başlanan Ziraat Bankası; 1967, 1985, 2001 ve 2014 yıllarında kütle, cephe, iç mekan ve plan ölçeğinde bir dizi müdahale görmüştür. Yapının doğu cephesindeki ana girişi, yüksek bodrum kat dolayısıyla zeminden basamaklarla yükseltilmiştir. Giriş cephesi, yapının saçağını taşıyan ve iki kat boyunca devam eden dört adet kolon ile anıtsal nitelikte tasarlanmıştır. Kolonadlı olarak düzenlenen bu cephe yapının en karakteristik cephesidir. Yapı bodrum, zemin ve birinci katlardan oluşmaktadır. Giriş cephesinde bulunan dörtlü kolonad yapıyı hem cephede hem plan düzleminde üç bölüme ayırmaktadır. Simetrik düzenlenen cephede giriş ortadan yapılmaktadır. Giriş cephesinde, zemin katta girişin iki yanında yer alan geniş pencere açıklıkları ve birinci katta yer alan üçlü dikey pencere düzeni bu cephenin ritmini tamamlamaktadır. Yapının içine girildiğinde, girişi tarifleyen akslar üzerinde iki yanda yer alan bölücü duvarlarla oluşturulan rüzgarlıktan geçerek karşılama holüne ulaşılmaktadır. Yapının iç mekanını karakterize eden bu geniş hol, giriş cephesindeki kolonad düzenine paralel bir dörtlü kolon sırası daha barındırmaktadır. Müşteri holü, memur servisi ve vezneler ile çevrelenmektedir. Katlar arasında düşey dolaşımı sağlayan iki ayrı merdiven kovası bulunmaktadır. Yapının bodrum katında teknik hacimler, depo ve arşiv bölümleri bulunmakta olup, yapıldığı dönemde müdür lojmanı olarak kullanılan ve kuzey cepheden bağımsız bir merdiven ile ulaşılan birinci katında ise 1985 yılındaki tadilattan bu yana bankacılık işlemlerinin yapıldığı bölümler yer almaktadır. Günümüzde, özgün işlevi ile kent merkezinde hizmet vermeye devam eden Ziraat Bankasının 1954 tarihli yapısı, benzer tarihsel dönemlerde ülke ölçeğinde projelendirilen ve inşa edilen bir bütünün parçası olarak değerlendirilmektedir. Yapıldığı dönemin mimari eğilimlerini tutarlı biçimde yansıtan Ziraat Bankası Binası araştırma, belgeleme ve korumaya konu edildiği ölçüde, depremlerle fiziksel sürekliliği bozulmuş ve bütünlüklü bir kent kimliği gösteremeyen, ilaveten ülke genelindeki yıkıcı kentsel dönüşüm süreçlerinin etkisinin giderek daha fazla görüldüğü Düzce’de, kentin modernleşme tarihine ilişkin yeni okumaları mümkün kılabilecektir.
25
İSTANBUL Tahir Han Mehmet Sinan TARAKCIOĞLU Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Nezih R. AYSEL Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 1895’te Karaköy Rıhtımı’nın inşa edilmesi ile yük ve yolcu gemilerinin rıhtımı kullanması, Liman çevresindeki bölgenin önemini artırmıştır. Limana paralel olarak uzanan Kemankeş Caddesi’nin Karaköy Rıhtımı yönünde Denizcilik ve Liman İşletme Binaları, Karaköy Yolcu Salonu, Eski Paket Postanesi gibi kamu yapıları, kara yönünde ise ağırlıklı olarak ticaret hanları yer almaktadır. 19.yy’ın ikinci yarısından itibaren ticari açıdan önem kazanan bölge, kentsel ölçekte olduğu kadar tekil binalar ölçeğinde de kent tarihi açısından önemli örnekleri barındırmaktadır. Bu yapılardan arasında değerlendirilebilecek olan Tahir Han, Kemankeş Caddesi’nin kara yönünde sıra düzenli bir yapı adası üzerinde yer alan ticaret yapılarından biri olarak 1935 yılında Kavalalı Tahir İsmail Bey tarafından Mimar M. Vedad Tek’e yaptırılmıştır. Binaya ait farklı tarihlerde teslim edilen projeler ve o döneme ait haritalar binanın ve çevresinin günümüzdeki durumuyla tam olarak örtüşmemektedir. 1940 tarihli S. Nirven haritasında derin bir avlu ve Tophane yönünde iki katlı bir ardiyesi olduğu görülmektedir. Ancak zaman içinde ardiyenin bulunduğu parsele, Tahir Bey’in eşinin adıyla anılan Nesli Han; arka avluya da girişi Murakıp Sokak üzerinde olan bir başka han inşa edilmiştir. Tahir Han; 606.62 m2 alanlı arsası üzerinde, bitişik nizamda 18,25 metre cephe genişliğine ve 26,50 metre bina derinliğine sahiptir. Zemin üzerinde beş kattan oluşan yapının, yol kotunda asma katlı bir dükkan bulunmaktadır. Sıra düzen içindeki yapının, güneybatı cephesinde yapılan çekilme neticesinde, iç mekâna üç farklı cepheden doğal ışık alınmıştır. Pencere hizaları boyunca devam eden yatay bantlar, yapının düşey etkisini azaltır. Betonarme yapım sistemiyle inşa edilen yapının cephesi dönemin etkisiyle sıva ile biçimlendirilmiştir. Son katında deniz yönünde geniş bir teras bırakılan binanın çatısı oluklu levha ile kaplanmıştır. Merdiven basamakları dökme mozaik, sahanlık zeminleri ve kat holleri karo mozaik ile kaplıdır. Zaman içinde farklı kullanımlara bağlı olarak kat planları değiştirilmiş, yalnızca bir katı özgün plana yakın özelliklerini muhafaza etmiştir. Bölgeye komşu olan Salıpazarı Limanı’nın ticari gemilere kapatılmasıyla, bölgenin özelliğine yönelik hizmet veren binalarla birlikte Tahir Han da bu süreçten etkilenerek terk edilen yapılar arasına katılır. Mülkiyeti iki ayrı kişi/kurum üzerinde bulunan yapı, 2006 yılında korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edilmiş; 2009 yılında rölövesi kabul edilerek, 2011 yılında da I.dönem restitüsyonu onaylanmıştır. Ancak proje onay süreci henüz tamamlanamamıştır. İnşa edildiği dönem ve içerisinde yer aldığı çevre bağlamında değerlendirildiğinde Vedat Tek'in çeşitli mecmualarda yayınlanan söylemlerinin kaynağı niteliğinde olan Tahir Han, günümüzde son derece bakımsız ve harap durumdadır.
26
İZMİR Şato Restoran Gamze SAYGI Dokuz Eylül Üniversitesi Tuğba SARICAOĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi Özgün ismi “Şark Kahvesi” olan yapı Rıza Aşkan tarafından tasarlanmış olup 1955 senesinde İzmir Belediyesi tarafından inşa edilmiştir (Anon. 1954). Yapı inşasını takip eden senelerde gastronomik ve rekreatif özgün kullanımı ile halka hizmet etmekteydi, bu durum İzmir Belediyesi Neşriyat Müdürlüğü Tarafında 1955 senesinde hazırlanan Beyaz Kitapta, “...halk, temiz ve nezih bir şekilde istirahat ve eğlence imkanını elde etmiştir.” şeklinde ifade edilmektedir. 1993 senesinde kısmen yeniden inşa edilen yapı, 2010 yılında restore edilerek (WEB-1) Belediye Konukevi olarak kullanıma açılmıştır. Yapının mimari üslubu, Sedad Hakkı Eldem’in 1948 de yaptığı ve yıkılmış olan İstanbul’daki “Taşlık Kahvesi” yapısına referans vermektedir. Kayın (2013), ise yapının simgesel Osmanlı yapılarından, 1699 yılında inşa edilen (WEB-3), İstanbul Boğaziçi’ndeki, Amucazade Hüseyin Paşa Yalısı’nı çağrıştırdığını belirtmektedir. Ortogonel ve prizmatik kütle şeması, cumbayı andıran çıkması ve yapıyı çevreleyen geniş saçaklarıyla, İkinci Ulusal Mimari ve Osmanlı Yalı tipolojisine (Güner 2005) ait biçimsel nitelikler taşımaktadır. Yapı, Konak meydanı ile Eşrefpaşa semtinin ana bağlantısı olan Birleşmiş Milletler Caddesi (Varyant) üzerinde, kendisinin yaklaşık yedi katı kadar alana sahip eğimli bir peyzaj içinde konumlanmaktadır 740m 2 kapalı, 5280 m2 açık yapılaşma alanına sahiptir. Yapı, eğimin yükseldiği bölgede (Kuzey) iki, yol ile ilişki kurduğu (Güney) bölgede ise tek katlıdır. Yapının özgün plan şemasında (Aşkan 1955) yol kotundan girilen birinci katta, antre, vestiyer, 200 kişilik kapalı, 50-60 kişilik yarı açık (teras), 15-20 kişilik özel yemek yeme salonu ve idari birimden oluşmaktadır. Yapının zemin katı, mutfak, teknik servis mekanları, ıslak mekanlar ve yarı açık oturma alanını içermektedir. 2010 senesinde yapılan restorasyon (WEB-1) sonrasında ise yapı İzmir Büyükşehir Belediyesi konukevine dönüştürülmüş olup; birinci katında giriş, yemek yeme salonu, mutfak, ıslak mekanlar ve başkanlık odasından, zemin katında ise konukevi hizmeti verebilecek dört adet yatak odası, yarı açık oturma alanı ve teknik donanım içeren servis mekanlarından oluşmaktadır. Sonuç olarak, yapı özgün haliyle kare planlı kübik bir ana kitle ile buna batı yönünde, eğimin azaldığı yola paralel alanda saplanan ikincil lineer yarı açık diğer bir kütleden oluşmaktadır. Ana kübik kütlenin yapının eğimden yararlanarak zemin katta oluşturduğu özgün yarı açık alan yapının yatay çizgilerini vurgulamakta ve kitleye hafiflik sağlamaktadır. Birinci katta günümüzde kapalı mekana dönüştürülen lineer yarı açık alan, yapının yalın mimari dilini kısmen değişikliğe uğratsa da, yapı bütüncül olarak değerlendirildiğinde döneminin çizgilerini hala yansıtmaktadır. Bu kitle kurgusu günümüze korunarak gelmiştir. Yapı, geniş açıklıkları, hafif taşıyıcı sistemi ve saçak altı motifleri gibi özgün mimari nitelikleri barındırmaktadır. İkinci Ulusal Mimari üslubun İzmir’deki nadir temsiliyetlerinden olan ve tarihsel, eğitim, işlevsel ve belge değerlerini taşıyan bu kültür varlığı özgün kullanımını sürdürmese de, Belediye Konukevi olarak kamu yararına kullanılmak üzere yeniden hayata geçirilmiştir. Kaynakça Anon, (1954). Beyaz Kitap, İzmir Belediyesi Neşriyatı. Aşkan, A.A. (2011). 1922-1960 Yılları Arasında, İzmir’deki Mimarlık ve Kentsel Planlama bağlamında Rıza Aşkan, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. Aşkan, R. (1955). “Şark Kahvesi”, Arkitekt, 279, ss:5-8. Güner, D. (2005). “Şato Restaurant”, İzmir Architectural Guide içinde, s.96, İzmir Mimarlar Odası Yayınları, İzmir. Kayın, E. (2013). “Şark Kahvesi (Şato Restoran)”, İzmir Kent Ansiklopedisi, Mimarlık içinde, ss:284-285, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir. WEB-1. Şato Restoran Restorasyon Projesi, Pakben Mimarlık, İzmir, erişim tarihi: 30 Kasım 2016. http://www.pakben. com/portfolio-items/sato-restoran-restorasyon-projesi konakizmir/?portfolioID=86#iLightbox[0c5aeeb3423e90ae976]/0 WEB-2. Varyant Şato Yenileme Restorasyonu Yapılması İşi İhale İlanı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir, erişim tarihi: 30 Kasım 2016. http://www.izmir.bel.tr/f_ihale/VARYANT%20%C5%9EATO%20YEN%C4%B0LEME%20RESTORASYONU%20 YAPILMASI%20%C4%B0%C5%9E%C4%B0%2018.doc WEB-3. Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı Koleksiyonu, Mimarlık Müzesi, erişim tarihi: 30 Kasım 2016. http://web.archive.org/web/20071009161558/http://www.mimarlikmuzesi.com/biyografi.asp?id=10105
27
KONYA Mevlana Çarşısı Özge PARLAK Necmettin Erbakan Üniversitesi Esra YALDIZ Necmettin Erbakan Üniversitesi Mevlana Çarşısı, Konya’da tarihi kent merkezi içerisinde bulunması ve yapıldığı dönemin biçimsel özellikleri olan; sadelik, işlevin ön plana çıkması, kütle ve yüzey arasındaki ilişkileri, cephede plastik etki taşıması gibi bir çok özelliği ile mimari anlamda öneme sahip bir yapıdır. Yerel modern mimarlık ürünü olan yapı, 1979 yılında mimar Özhan Sökmen tarafından tasarlanmıştır. 1980 yılında yapımına başlanan çarşı, 1987 yılında tamamlanmış ve faaliyete geçmiştir. Bulunduğu arazi, önceden meyve, sebze pazarı olarak kullanılan bir alan olmasından dolayı, yapıldığı dönemde insanları çarşı işlevi ile yapıya çekmek zor olmamıştır. Konya ili, Karatay ilçesi, Aziziye Mahallesinde yer alan yapı, iki kat bodrum, zemin ve üzeri beş kat şeklinde inşa edilmiştir. Bodrum katları otopark, zemin ve birinci katı mağaza olarak tasarlanmıştır. Zemin katta, yapının dış çeperinde bulunan mağazalar dışa dönük olarak, yapının üst katları ise iş merkezi olarak kullanılmak üzere düzenlenmiştir. Yapı, yatay düzlemde yayılan bir siluete sahiptir. Bu büyük yataylık hissini tasarımcı, ana kütleyi küçültüp, yükselterek gidermeye çalışmıştır. Cephe kaplaması mermerdir ve başka hiçbir malzeme kullanılmamıştır. Yapı rijit ve sadedir. Eğimli gelen yüzeyler ile cepheye hareketlilik kazandırılmıştır. Plan anlamında farklılaşmaya gidilip cephe de herhangi bir başka süslemeye ihtiyaç duyulmamıştır. Yapıda bütün çatı sistemi teras çatıdır. Çarşı içinde atrium oluşturularak içeriye doğal aydınlatma sağlanmıştır. Düşey sirkülasyon elemanı olan merdivenler atrium etrafında bulunmaktadır. Ayrıca mağazaların olduğu birinci kat, üzeri doğal aydınlatma ile aydınlanmaktadır. İç mekanlar yatay bant pencereler ile aydınlanmaktadır. Yangın merdiveni betonarme olarak direk dış cephe ile bağlantılıdır. Mevlana Çarşısı, süslemeden arınmış yalın cephesi, işleve göre aydınlatılan iç mekanları, teras çatı kullanılması, cephede oluşturulan yataylık etkisi ve işlevin biçimde ifadesi ile Modern Mimarlık dönemi özelliklerini tamamen yansıtan bir yapıdır. Türkiye'de yaşanan modernizmin kültürel ifadesi olması sebebi ile mimari anlamda değeri büyüktür. Mevlana Çarşısı’nın sahip olduğu tüm bu mimari özellikleri ile modern mimarlık mirası olarak nitelendirilebilmektedir. Ancak çarşı, bulunduğu tarihi doku içerisinde aykırı bir yapı olduğu gerekçesiyle her dönem yıkılma tehlikesi ile karşılaşmıştır. Yapı sahibinin belediye olması, kullanıcıların mimari anlamda bilgi sahibi olmaması ile de tescillenmesi söz konusu olmamış ve günümüzde iş merkezi olarak kullanılan kısmı tıraşlanmak üzere boşaltılmıştır.
28
LEFKOŞA Sidestreets / Abdullah Onar’ a ait Ofis Yapısı Devrim YÜCEL BESİM Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Şu an Sidestreets adındaki ofis yapısı Kıbrıs’ ın Başkenti Lefkoşa’dadır. Türk ve Rum sınırı ile Sarayönü Meydanı’ na yakın; tarihi bir doku içindedir. Doğu tarafında kırma çatılı, iki katlı, cephesi sarı taş kaplı, tarihi görünümlü bir yapı; Batı tarafında teras çatılı beş katlı kendisi gibi modern bir yapı bulunmaktadır. Yapının karşısında ise İngiliz Sömürge Yönetimi Dönemi’ ne ait Mahkeme binaları bulunmaktadır. Yapının tasarımcısı olan Abdullah Onar, mimarlık eğitimini İngiltere’ de almış ve 1956 yılında Ada’ ya dönen sayılı Kıbrıslı Türk mimarlardandır. Bu yapıyı, konut ve iş yeri konusundaki deneyimlerinin biriktiği bir dönemde 1973-1975 yılları arasında gerçekleştirmiştir. Beş katlı betonarme karkas olan yapının ön cephesi Kuzey’ e doğrudur ve arkasında küçük bir avlusu bulunmaktadır. İnce uzun bir arsaya net bir plan anlayışında oturtulmuştur. Ortadaki çekirdekte depo, mutfak, tuvalet gibi servis alanları, merdiven ve asansör boşluğu yerleştirilmiştir. Zemin katta apartman girişi, dükkan ve deposu bulunmaktadır. Birinci katta 1975- 1997 yılları arasında mimarın kendisi tarafından kullanılan ofis, teknisyen odası ve sekreterya vardır. Diğer katlarda ise küçük ofisler bulunmaktadır. Ofis olarak tasarlanmış olan yapı şu an kullanılmamaktadır. 2006 yılında içinde değişiklikler yapılarak eğitim ve kültür merkezine dönüştürülmüş olan yapının giriş katında sanat galerisi, diğer katlarda ise sınıf ve ofisler düzenlenmiştir. Yapı, 2014 yılına kadar Kıbrıs’ taki çok kültürlülük üzerine vurgu yapan Sidestreets organizasyon tarafından kent kültürünün yerleşmesiyle ilgili etkinliklerin düzenlendiği aktif bir yer olmuştur. Yapının en önemli özelliği Kıbrıs Türk tarafındaki ilk çok katlı ofis yapısı olmasıdır. 1960-74 yılları arasındaki “modern kültürün keşfedildiği” dönemin iyi bir temsilcisidir. Tasarımcısının “kullanım ve ekonomi” önceliklerini yansıtmakta; yapım tekniği, plan düzenlemesi ve cephe özellikleriyle modern mimarinin temel niteliklerini taşımaktadır. Yapının diğer bir özelliği koruma altındaki Surlariçi Bölgesi’ ndeki konumuyla ilişkilidir. Surlariçi, daha çok iki katlı sivil mimari örneklerin bulunduğu, bununla birlikte tarihi anıtsal yapıların da olduğu özel bir alandır. Ancak kentin merkezi olmasından dolayı modern tarzda çok katlı iş merkezleri de bu dokunun içine yerleşmiş ve gelişen turizm olgusu sonucunda eğlence yerlerinin sayısı artmıştır. Bu açıdan yeniden işlevlendirilmiş olan yapının Modern Mimarlık ürünleri arasına kaydedilerek yeni misyonuyla yaşatılması önemlidir.
29
RİZE Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Genel Müdürlük Binası Murat TUTKUN Karadeniz Teknik Üniversitesi Merve TUTKUN Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi Devlet Teşekkülü olan ÇAYKUR, başta Rize olmak üzere Karadeniz Bölgesinin en önemli kuruluşları arasında yer almaktadır. ÇAYKUR çay tarımını ve kalitesini geliştirmek, işlenmesini sağlamak ve iç - dış piyasaya çay üretmek amacıyla kurulmuş, ülke için bir yatırım kaynağı olmuştur. Çay İşletmeleri Genel Müdürlük Binası (bilinen adıyla ÇAYKUR Genel Müdürlük Binası), Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 1975 yılında ilan edilen bir proje yarışması ile elde edilmiştir. Yarışmayı birincilikle kazanan Mimar Atilla Atay ve Uçkun Atay tarafından projelendirilerek, 1979 yılında inşaatı tamamlanan ÇAYKUR Genel Müdürlük Binası, 1980 yıllarının başında hizmet vermeye başlamıştır. Yapı, Rize merkezde şehrin ana sirkülasyon aksı olan Menderes Bulvarı’nda inşa edilmiştir. Yapıldığı dönemin modernist üslubuyla tasarlanan basit geometrik formdaki yapı, bodrum + zemin üzerine 9 katı ile şehrin ilk çok katlı yapıları arasında yer almaktadır. Fonksiyonel mekan düzeniyle dikdörtgen plana sahip ve süslemeden uzak olan yapı 20.yy’da yayılmaya başlayan yalın mimari anlayışının örneklerindendir. Yapının çatı örtüsü 1m yüksekliğinde betonarme parapet arkasında dere ve yağmur oluğu çözümlemesiyle birlikte kurgulanan oturtma çatı biçimiyle gizli çatı olarak kurgulanmıştır. Çatı kaplama malzeme olarak alüminyum plakalar kullanılmıştır. Yapının girişi, kolonlarla taşıtılan toplantı salonu kitlesinin dışarı taşmasıyla vurgulanmıştır. Toplantı salonunun giriş bağlantısı birinci kat üzerinden kurgulanmıştır. Zemin katında giriş, bekleme salonu, bürolar, depolar, mescit, lavabo, doktor ve şoför odası yer alırken, birinci katta genel müdür odası, müdür yardımcıları ve sekreter odaları, toplantı salonları ile ıslak hacimler bulunmaktadır. Diğer normal katlarda lineer bir koridor aksı üzerinde yer alan bürolar, arşivler ve ıslak hacimler bulunmaktadır. Bodrum katında ise teknik birimler ve genel arşiv yer almaktadır. Yapı cephesinde iç ve dış mekan ilişkisi, yatay eksende kurgulanmış pencere dizileriyle kurulmuştur. Kolonları dış mekandan algılanabilen yapının, yapım sistemi betonarmedir. Yapının doğu cephesinde sonradan inşa edilmiş bir adet giriş ve asansör yer almaktadır. Yapı içerisinde yer alan sabit donatılar arasından toplantı salonunda bulunan ahşap koltuklar ve ahşap kürsü döneminin modernist özelliklerini yansıtması açısından dikkat çekicidir.
30
SİNOP Buzhane Binası Büşra ÖZAYDIN ÇAT Kocaeli Ünievrsitesi Sinop Buzhane Binası Sinop’un Güneydoğu tarafında yer alan İç Liman Bölgesi’nde Sinop Merkez Balıkçı Barınağı ve İskelesi’ne hizmet etmek amacıyla inşa edilmiştir. Yapının temeli 1951 yılında atılmış ve 1954 yılında yapımı tamamlanmıştır. Buzhane Binası geniş bir alan üzerinde kurulmuş olup, kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Tek katlı olan yapının duvarları betonarme olup üst örtüsü betondan düz damla kapatılmış ve üzerine kırma çatı yapılarak Marsilya kiremidi ile örtülmüştür. Yapı makine dairesi ve depo kısmı olarak iki bölümden oluşmuştur. Soğuk hava deposunun bulunduğu batı kısmında -idari bölüm hariç- pencere bulunmamaktadır. Makine dairesinin yer aldığı doğu kısmında ise dikdörtgen şeklinde 8 adet silmeli pencere yer almaktadır. Bu silmeli pencereler geç dönem Osmanlı mimarisini anımsatmaktadır. Arka cephede orijinalinde iki tane olduğu tahmin edilen makinelerde günümüze kalan bir tanesi bulunmaktadır. Ayrıca yapının içinde de yine dönemin endüstriyel mirası sayılabilecek makineler ve ahşap buz rafları bulunmaktadır. Sinop Buzhane Binası günümüzde orijinalinde olduğu gibi tek katlıdır. Yapının cephelerinde yer yer sıva ve boya kalkmaları görülmektedir. Yapı bugün strüktürel olarak iyi durumdadır. Çatıda herhangi bir hasar görülmemektedir. Buzhane binasının içinde yer alan ve buz kalıplarının depolanmasına yardımcı olan raflar günümüzde deforme olmuştur. Ayrıca yapının karakteristik özelliğini oluşturan ve kuzeybatı cephesinde yer alan makinelerden biri öncesinde bulunduğu tahmin edilen yerde bulunmamaktadır. Makinelerden günümüze kalmış olan ise çalışmaz durumda ve hasar görmüştür. Yapının mülkiyeti Sinop Belediyesi’ne aittir. Yapının bakımından günümüzde Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü sorumludur. Sinop ili tarih boyunca önemli bir liman kenti işlevi görmüştür. Sinop Osmanlılar Dönemi’nde özel ve askeri gemilerin üretildiği bir ticaret kenti olarak işlevini sürdürürken, 1853 yılında gerçekleşen Rus Baskınından sonra ortaya çıkan Kırım Savaşı neticesinde yapılan antlaşma sonucu, Sinop Limanı’nın askeri amaçlı etkinliğinin yasaklanması, kale ve tersanenin işlevini yitirmesine ve giderek harap olmasına yol açmıştır [1]. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ülke genelinde yapılan yatırımlar Sinop ilinin de eski değerine ulaşmasına katkı sağlayacak yönde olmuştur. Buzhane Binası kentin balıkçılık potansiyelinin ortaya çıkarılması için atılan önemli bir adım olmuştur. Buzhane Binasının bulunduğu Sinop Merkez Balıkçı Barınağı ve İskelesi’nin yapımı da bu yönde atılan önemli bir adımdır. Buzhane Binası içinde ve dışındaki makinelerde endüstri mirasının önemli parçalarından biri olarak değerlendirilebilir. [1]. Esemenli, D., (1990), Sinop İli Türk Dönemi Mimarisi, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Estitüsü, İstanbul.
31
TRABZON İş Bankası Esra İMAMOĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi Merve KILIÇBAY İstanbul Teknik Üniversitesi Semih YILMAZ Karadeniz Teknik Üniversitesi Trabzon’un önemli ticaret akslarından biri olan Kahramanmaraş Caddesi üzerinde bulunan İş Bankası Binası, cephe karakteri bakımından kent merkezi silüetinde önemli bir yere sahiptir. 1974 yılında banka olarak tasarlanıp günümüzde halen banka işlevini sürdüren bu yapı, 1928 yılında faaliyete açılan alt cadde olan Kunduracılar Caddesi’nde bulunan tescilli eski İş Bankası Binası’na ek olarak yapılmıştır. 1974 yılında Türkiye İş Bankası Müdürlüğü’ne yazılan raporda yapının ruhsatsız kısmının yıktırıldığı belirtilmiştir. Ayrıca yapı 2011 yılında geçirdiği tadilat sonrasında beton sağır yüzeyler kompozit panel ile kaplanmış, pencereler alüminyum pencere olarak değiştirilmiş, iç mekanda 26m2’lik bir alan düzenlenmiştir. Yapı zemin üstünde 5 kat, zemin altında 1 bodrum kat olmak üzere toplam 7 kata ve 18.5 metre yüksekliğe sahiptir. Bitişik nizam olarak tasarlanan yapının üç cephesi açıktır. Ana caddeye bakan cephesinde yatay bant pencereler ve yatay sağır bant çıkıntılar bulunmaktadır. Geri çekilmiş ve farklı malzeme ile kaplanmış zemin kat, üst katlardan kendini ayırmaktadır. Yan cephede daha kısa sağır bant çıkıntılar, kat yüksekliğinde pencereler ve sağır yüzeyi yırtan bina boyunca uzanan dar uzun cam yüzey dikkat çeken diğer unsurlardır. Bitişik nizam olan yapının bir tarafında yapı bulunurken diğer tarafında iki parsel arasındaki boşluk bulunmaktadır. Bankamatiklerin bu boşlukta yer alması kullanıcıların cadde üzerinde yoğunlaşmasına ve dolaşımı zorlaştırmasına engel olmaktadır.
32
TRABZON Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Trabzon Şubesi Binası Beyza ATALAY Karadeniz Teknik Üniversitesi Bahar KARAKAŞ Karadeniz Teknik Üniversitesi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Trabzon Şubesi Binası, mimari üslubu ile II. Ulusal Mimarlık Üslubun etkilerinin yanı sıra 1960’lı yıllardan itibaren ortaya çıkan, yeni tekniklerin, biçimlerin denenmesi ve yeni arayışların hâkim olduğu bir anlayışın da izlerini taşımaktadır. Trabzon’un önemli ticari arterlerinden olan Kahramanmaraş Caddesi üzerinde konumlanan yapı, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 31.05.2006 tarihli kararı ile döneminin mimari anlayışını temsil eden önemli bir mimari ürün olması nedeniyle tescillenerek koruma altına alınmıştır. Yapım yılına dair bir belge elde edilememekle birlikte içinde konumladığı bölgenin oluşum dönemi ve mimari dili üzerinden 1960’lı yıllarda inşa edildiği düşünülmektedir. İki kütle olarak tasarlanan banka yapısı, bodrum, zemin ve birinci kat olmak üzere üç ana kat kullanımından oluşmaktadır. Dönemin kurumsal tip projelerinde sıklıkla görülen mekânsal anlayış doğrultusunda, bodrum kat servis ve depo; zemin kat bankacılık; birinci kat lojman ve bankacılık kullanımlarına hizmet vermek üzere tasarlanmıştır. İki kütleden büyük olanında, zemin ve birinci kat mekânsal kurgularının merkezinde yer alan orta boşluk yapının karakteristik öğelerindendir. Simetrik bir plan organizasyonu yerine iki farklı kütleyi yan yana getirerek kare ve dikdörtgen plan düzenlemesi tercih edilmiştir. Yapının ön cephesinde yer alan ana giriş kapısının, orta eksen yerine simetri algısını bozacak biçimde, cephenin batı ucunda tasarlanması dönem anlayışını destekler niteliktedir. Ana girişin, yalın bir şekilde tasarlanmış, süssüz cephe karakteristiğine uyumlu bir biçimde anıtsal olmayışı, yeni arayışlara, yeni denemelere yer veren 1960’lı yılların modern mimarlık anlayışına işaret etmektedir. Yapı boşlukları işlevsel gerekliliklere yanıt verecek biçimde katlara göre farklılaşmaktadır. Zemin katta büyük boyutlu olarak düzenlenmiş, birinci katta ise daha küçük boyutta tekrar eden dikdörtgen pencere açıklıkları, kütle bitişindeki geniş saçak çözümlemesi yapının karakteristik cephe dilini oluşturan temel unsurlarındandır. Kullanım sürecinde kütle-mekân-eleman ölçeğinde birtakım müdahaleler görmüştür. Bu müdahaleler sonucunda yapının özgün mekânsal kurgusunda büyük ölçüde değişimler meydana gelmiştir. Buna rağmen yapı, kütle biçimlenişi, cephe organizasyonu ve elemanları ile sahip olduğu, II. Ulusal ve 1960’lardan sonra yeni denemeleri içeren mimari anlayışı yansıtan özgün mimari kimliğini büyük ölçüde sürdürmektedir. Cumhuriyet’in modern mimarlık anlayışını gerektiği gibi yansıtan bu yapının, kentin ortak belleğinde varlığını sürdürmesi ve bu süreklilik için de yapının kente aitliğini sosyal, kültürel, fiziksel açılardan yitirmemesi gerekmektedir.
33
ADANA Alman Fabrikası ve Döşeme Mahallesi Seda Nehir AKGÜN Abdullah Gül Üniversitesi Adana 20. yüzyılın başlarında önemli bir endüstrileşme sürecine girmiştir. Sırasıyla fabrikalar kurulmaya başlamış, devlet destekli yatırımlarla şehrin ekonomisinde ciddi bir büyüme söz konusu olmuştur. Bu sürecin öncülerinden olan Alman Fabrikası, 1900’lü yılların başında, ‘Deutch Levantinische Baumwolle Gesellchaft’ tarafından çırçır fabrikası olarak inşa edilmiş ve faaliyete geçmiştir. Dönemin sanayi yapıları arasında kütle kurgusu, yapım tekniği ve malzeme özellikleri bakımından oldukça dikkat çekicidir. 1971 yılında yağ üretim tesisi, sonrasında çeşitli depo ya da ambar yapıları endüstri kompleksine eklenmiştir. Yerleşimin merkezinde çırçır fabrikası ve yağ üretim tesisi bulunmaktadır. Üretim tesisi birimleri tuğla yığma olarak inşa edilmiş üzeri çimento sıvanmıştır. Ahşap çatı strüktürü metal levha ile kaplanmış, beşik çatı formundadır. Tuğla yığma olarak yapılmış bacası hala ayaktadır. Yapıyı çevreleyen ambar ve depolama alanlarında farklı yapım teknikleri görülmektedir. Yapım tekniğindeki değişimler dönem ekleri olarak yorumlanabilir fakat bu varsayımı netleştirmek için malzeme analizleri yapılması gerekmektedir. Üretim tesisinin batısında bulunan ambarlar betonarme strüktürlü, tuğla dolgulu, ahşap asma çatılı mekanlardır. Cumhuriyet Caddesi’nde yer alan birimler tuğla yığma olarak inşa edilmiştir fakat çatı örtüleri bulunmamaktadır. Üretim tesisinin doğusunda bulunan ambar ve depolama birimleri betonarme strüktürlü, metal çatı kaplaması olan ve dış yüzeylerinin metal levha ile kaplandığı bir yapım sistemine sahiptir. Yerleşkenin kuzeyine işçiler için tasarlanmış mekanlar bulunmaktadır, kuzeybatısında ise iki adet metal silo bulunmaktadır ve yüzeyinde ciddi korozyon gözlenmiştir. Söz konusu yapı günümüzde Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından dönüşüm alanı olarak ilan edilen Döşeme Mahallesi’nde konumlanmaktadır. Mahalle, kent merkezine oldukça yakın D100 (Adana-Mersin) karayolu üzerinde, oldukça stratejik bir konumda bulunduğundan ciddi bir kentsel gelişme baskısı altındadır. Bu noktada Döşeme Mahallesi’nin karakteristik özelliklerinden bahsetmek gerekir. Döşeme Mahallesi planlama modeli olarak önemli bir örnek teşkil etmektedir. Alman şehir plancısı Hermann Jansen’in planlarında Döşeme Mahallesi’nin gridal planı gözlenmektedir. Sanayi bölgesine yakın olması sebebiyle bölgenin bir işçi mahallesi olarak tasarlanmış olabileceği ya da geçmiş dönemdeki iskan politikaları sebebiyle göçmenler için kurulmuş bir mahalle olabileceği düşünülmektedir. Bütün bu özellikler göz önünde bulundurulduğunda stratejik konumu, bir endüstri yapısı olarak özgün nitelikleri, çevresi ile ilişkisi ve bir çekim noktası olma potansiyeli önemli bulunmuş, aynı zamanda herhangi bir koruma önlemi olmadığı için yapının fiziksel sürdürülebilirliği tehlike altında olduğundan çalışma konusu olarak seçilmesi uygun bulunmuştur.
34
ANTALYA İnhisarlar İdare Binası Hatice ERKMEN Necmettin Erbakan Üniversitesi Esra YALDIZ Necmettin Erbakan Üniversitesi Tüm dünyada 20. yy'da yeni yapı malzemeleri ve yapım tekniklerinin gelişmesi ile birlikte tarihsel biçimlerin baskısından kurtulan; toplumsal ve teknolojik gelişmeler paralelinde biçimlenen yeni bir mimari anlayış ortaya çıkmıştır. Türkiye'de bu modernizm süreci içerisinde süslemeden arınmış, net geometrik biçimlerin kullanıldığı, işlevin biçimsel bir ifadesi olarak inşa edilmiş yapılardan biride Antalya Tekel Binası olarak adlandırılan İnhisarlar İdare Binasıdır. Yapı 1934 yılında Mimar Tahir Tuğ tarafından Antalya Belediyesi’nden alınan köşe parsel üzerinde tasarlanmıştır. Yapımı 1938 yılında tamamlanmış olan yapı 1970’lerde yıkılarak aynı amaç ile kullanılmak üzere yerine yeni bir bina inşa edilmiştir. Yapı L plan şemasının sahip olup yığma yapım tekniğinde inşa edilmiştir. Arsasının köşeleri doğrultusunda uzanan 2 adet kol ortada birleşerek L meydana getirmiş ve çekirdeğe saplanarak iç kısmında avlu oluşmasına neden olmuştur. Plan şemasındaki L yi oluşturan iki dikdörtgen geometri üzerinde, cephedeki simetrik kübik çıkmalar ile desteklenmiştir. Çıkmalarla hareket kazandırılmaya çalışılan yapı oldukça yalın ve nettir. Kübik çıkmalar edelputz diğer kısımlar düz çimento sıvalıdır. Çatısı düz olup, taş bordürlerle çevrilmiş dar pencerelere sahiptir. Yapı ferah, aydınlık ve Antalya için örnek olacak şekilde temiz bir işçilikle yapılmıştır. Pencereler yörenin iklim koşulları göz önüne alınarak küçük tutulmuştur. Bina projelendirilirken pencerelerin boyutuna itiraz edilmiş olsa da yapıldıktan sonra itirazların yerinde olmadığı görülmüştür. Resmi bir bina olması sebebiyle yazın açıldığında perdelere masalara çarpan kanat pencereler yerine sürme pencereler kullanılmıştır. Zemin katta büyük caddeye bakan kısımda kepenk ile güvenlik altına alınmış bir ürün satış mağazası, bu odanın solunda köşeye gelen bölümde memurlar için bir oda yer almaktadır. Küçük caddeye bakan cepheye tuz ve müşkirat ambarları (saf alkol deposu) konulmuştur. Bodrum katta sığınak ve şarap mahzeni yer almaktadır. 1. Katta; müdür ve bekleme odası, müfettişlik, muhasebe vb odaları vardır. Binanın 2. Katı; bir evrak deposu, hademe yatak odası ve su deposu olarak projelendirilmiş olmasına rağmen yapım aşamasında gerekli görüldüğünden bu kat yönetici katına dönüştürülmüştür. Yapı, Antalya’nın ilk yerleşim yerlerinden biri olan Kaleiçi’ni; Günümüz Antalyası’nın tek meydanı olan Cumhuriyet Meydanı’nı; Kentsel Sit Alanı olan Balbey ve Haşimişcan Mahalleleri’ni birbirine bağlayan 2 ana arter üzerinde konumlanmaktaydı. Söz konusu bölgelere baktığımız zaman Cumhuriyet Meydanı ve su gösterileri eşliğinde yayayı toplayıp dağıtan bir bölgenin, Işıklar diye anılan tarihi havuzun ve uzun palmiye ağaçların simgelediği çarşısının, Kaleiçi’nin ana girişi olan Üçkapıların, birçok tarihi yapıyı içinde barındıran Balbey ve Haşimişcan gibi kentsel sit alanlarının birbirine bağlandığı bir noktada bulunan yerde olması gereken bina günümüzdeki değil bize 1930’lu yılları ve bu yıllardaki toplumsal, kültürel ve siyasi yapıyı yansıtan Tekel Binası olması gerekmektedir. Yapı 20. yüzyılın başındaki Türkiye'deki toplumsal, kültürel, siyasi ve teknolojik alanlarda yaşanan değişimin mekansal anlamdaki etkilerini yansıtması bakımından oldukça önemlidir. Ancak yapının 1970 li yıllarda yıkılması ve yerine başka bir yapı inşa edilmesi toplumsal bellek adına büyük kayıplara sebep olunmuştur. Ayrıca bulunduğu tarihi doku içerisinde diğer yapılarla birlikte değerlendirilip, bütüncül bir koruma anlayışı ile korunması gerekmekte idi. Yapının yıkılmış ve yerine hangi anlayış ile yapıldığı belli olmayan bir bina inşa edilmesi ile modernizmin yerel kimliğine ait bir iz Antalya kentinden silinmiştir.
35
BOLU Mudurnu Elektrik Santrali Burcu BOSTANCI Abant İzzet Baysal Üniversitesi Müge HALİLOĞLU Abant İzzet Baysal Üniversitesi Türkiye’de elektriğin kullanımı, modern yaşama geçiş için önemli bir aşamadır. Modern sanayi, aydınlatma ve ulaşım, 20. Yüzyıl başındaki Türkiye için yeni gelişen alanlardır ve bütün bu alanlar enerjiye ihtiyaç duymaktadırlar. Artan ihtiyacın karşılanması için, 1923 ve 1938 dönemleri arasında, çoğu katı yakıt kullanan, birçok elektrik santralinin yapıldığı görülür. Ancak, şehir merkezlerinin %88’ini aydınlatan bu santrallerin, ilçe merkezlerinin sadece %26’sında kullanıldığı görülmektedir. 1936 yılı Mudurnu Belediyesinin 5 yıllık çalışma programında yer alan ve 1941 yılında kullanıma açılan Mudurnu Elektrik Santrali bu örnekler sonrasında kırsal bir örnek olarak yapılan ve ilçenin gündelik hayatını değiştiren (modernleştiren) bir örnek olarak karşımıza çıkar. Yapı, Mudurnu’nun güneyinde, Bolu - Mudurnu yol aksının iki yanında bulunan anıtsal yapıları ve geleneksel konut dokusunu geçtikten sonra, aksı sonlandıran konumda 15 dakikalık yürüme mesafesi ile ulaşılabilen bir alanda yer alır. Bu aksın paralelinde uzanan Mudurnu Çayı ise yapıya sadece 20m uzaklıkta bulunmaktadır. Santralin enerjisini üretmek için bu su kaynağından faydalandığı bilinmektedir. Yapının kuzeydoğu cephesinin önünde demir bir trafo direği ve beton havuz yer almaktadır. Bu havuz teknik bir gereklilikten dolayı inşa edilmemiştir. İlçe merkeziyle fiziksel olarak bu kadar yakın olması halkın ve santral çalışanlarının santral bahçesini bir sosyalleşme alanı olarak kullandıklarının kanıtıdır. Kullanımı sona erdikten sonra yeniden işlevlendirilmeyen yapı her türlü etkiye açık bir şekilde metruk durumda bulunmaktadır. Elektrik üretiminde kullanılan malzemeler hala yapının içindedir ancak onların da koruma altına alınmadığı gözlemlenmiştir. Mudurnu Elektrik Santrali 1950’li yıllara kadar üretime devam etmiştir. Bu dönem içinde, gündüzleri, ilçedeki küçük ölçekli sanayinin gelişmesini sağlayacak elektriği üretirken, geceleri de konutlara verilen elektrikle sosyal yaşamın gün boyu devamlılığını sağlamıştır. Gerek işleviyle gerekse işlevine uygun yapım sistemi ve plan kurgusuyla kırsal alanda kalan bu yapı, modern mimarinin günümüze ulaşmış örneğidir.
36
İZMİR Elektrik Fabrikası Tuğba SARICAOĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi Gamze SAYGI Dokuz Eylül Üniversitesi 18. ve 19. Yüzyıldan itibaren Avrupa’daki Endüstri Devriminin yansımaları İstanbul-Haliç ve İzmir-Darağacı bölgelerinde görülmüştür. Diğer bir yandan, Kurtuluş Savaşı ve İzmir yangının ardından kentin yeniden planlanmasının bir parçası olan Danger-Prost Planı, Darağacı’nı da içeren bir bölgeyi endüstriyel alan olarak ele almıştır. 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin ardından Cumhuriyetin ilk yıllarında da endüstri kuruluşlarının devlet politikası olarak teşvik edilmesi bu bölgelerin gelişimini desteklemiştir. İzmir Elektrik Türk Anonim Şirketi tarafından kurularak, 1928 yılında hizmete açılan Elektrik Fabrikası sayesinde elektriğin banliyölere kadar aktarılması ve elektrikli tramvayların kullanılması mümkün olmuştur (Kayın 2013a). Tüm bunların ışığında, Elektrik Fabrikası, Erken Cumhuriyet Döneminde, İzmir’de sanayileşmede gerçekleşen dönüşümün önemli bir tanığıdır. İzmir kenti ölçeğinde, 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başı sanayileşmenin etkileri ve kent planlaması çalışmaları ile oluşan tarihi ticaret dokusunun (Çıkış 1999) (Liman Arkası Bölgesi) önemli bir öğesidir. Dolayısıyla, kent belleğinde, sanayileşmenin kentleşmeye yansımalarını (Pöğün 1999) izleyebilmek adına önem taşımaktadır. Elektrik Fabrikası, İzmir Liman Arkası Bölgesi içinde yer alır. Tarih içerisinde Kalafat mevkii, Carenage, Takoz Deliği, Darağacı ve Şehitler isimlerini alan bölge, oluşumundan bu yana çeşitli sanayi kuruluşları, depolar ve buralarda çalışan işçilerin konutlarına ev sahipliği yapmıştır (Gökdemir 2013). Bölge, tarihi endüstri yapılarının zaman içerisinde işlevlerini yetirmeleri nedeniyle çöküntü bölgesine dönüşmüştür. 1998 yılında İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından Liman Arkası bölgesi koruma altına alınmıştır (Kayın 2013b). Aynı zamanda alan, 2003 tarihli Nazım İmar planında, ticaret, turizm ve kültür kullanımı için ayrılmış ve tarihi endüstri yapıları alanlarının kültür ve turizm kullanımında özel proje alanı olarak önerilmiştir (Şimşek 2006). Yapı, Kuzey-Güney doğrultusunda birbirine bitişik farklı boyutlarda dört adet dikdörtgen planlı kütle ile bunlara Batı doğrultusunda eklemlenen iki adet daha küçük ölçekli dikdörtgen planlı kütleden oluşmaktadır. Bütüncül, diğer bir deyişle tümel mekan organizasyonuna sahip olup 3300 m2lik kullanım alanı vardır (Akyurtlaklı vd. 1999). Cephede ve kütlede farklı en, boy ve gabari ile okunabilen farklılıklar, iç mekanda işlevsel değişikliklere referans vermektedir (Kayın 2013b). Yapıdaki geniş açıklıklar, çelik asma kirişler ile geçilmiştir. Doğudaki ilk kütle iki katlıdır. Bu kütle içerisinde, çelik kirişlerle kurulan üst katta yöneyim odaları ile kumanda odası yer almaktadır. Doğudan ikinci kütle tekil bir hacim olup geçmişte elektrik üretiminin olduğu alandır. Yapı, üretim biçiminin ve teknik donanımların gerekliliklerine göre biçimlenmiştir (Akyurtlaklı vd. 1999). Yapı dış kabuğu, yangında zarar gören kısım dışında bütünlüğünü korumaktadır ancak içerideki teknik donanım yerinde değildir. Yapım sistemi, tamamen açıkta kalacak şekilde tasarlanmıştır; çelik kolon ve kirişler, diyagonal çelik elemanlar, çelik konsol döşemeler ve çeşitli birleşim detayları tamamen açıktadır. 20. Yüzyılın başlarındaki yapım sistem ve teknolojilerini açıkça sergileyen yapı, gerek kent gerekse ülke ölçeğinde karakteristik ve özellikli bir örneği temsil etmektedir. Yapı, 1953-55 yıllarında teknik gereklilikler nedeniyle müdahaleler görmüş ve 1996 yılında bilinçsiz müdahalede uğramış olsa da yapı kabuğu günümüze özgün olarak ulaşabilmiştir (Şimşek 2006). Hem bulunduğu kentsel alan hem de taşıdığı kültürel miras bilgisi ele alındığında, Elektrik Fabrikası tarihsel, teknik, özgünlük, ekonomik, eğitim ve belge değerlerini taşımaktadır. Sonuç olarak, bu değerler bütününün fiziksel ve kültürel süreklilik çerçevesinde devamını sağlayabilmek için kamu yararına gerçekleştirilen bir koruma ve yeniden işlevlendirme planlanması gereklidir. Böyle bir uygulama yapının çağdaş yaşamda rol almasını sağlayacak ve gelecek nesillere aktarımını sağlayacaktır. Kaynakça Akyurtlaklı, S., Çaylan, D. ve Pöğün, Y. (1999). “Olanaklar”, Ege Mimarlık, 31, ss:37-41. Çıkış, Ş. (1999). “Bir Ticaret Şehrinde Sanayi”, Ege Mimarlık, 31, ss:18-20. Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi (2005). "Elveda İzmir Termik Santrali", Elektrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Haber Bülteni, Süha Tarman Bağış Fonu, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi. Gökdemir, O. (2013). “Darağacı”, İzmir Kent Ansiklopedisi, İzmir’de İdari ve Mahalli Yer Adları içinde, ss:87-88, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir. Kayın, E. (2013a). “İzmir’in Kentsel ve Mimari Gelişiminin Ana Hatları”, İzmir Kent Ansiklopedisi, Mimarlık içinde, ss:2971, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir. Kayın, E. (2013b). “Endüstri Yapıları Mimarisi”, İzmir Kent Ansiklopedisi, Mimarlık içinde, ss:378-399, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir. Şimşek, E. (2006). Endüstrı̇ Yapılarının Kültürel Mı̇ras olarak İrdelenmesı̇ ve Değerlendı̇rı̇lmesı̇: İzmı̇r Lı̇man Arkası Bölgesı̇ Örneğı̇, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Pöğün, Y. (1999). “Olanaklar”, Ege Mimarlık, 31, s.42. 37
Ahmet Piriştina Kent Arşivi. Süha Tarman Bağış Fonu, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir. WEB-1. GEDİZ Elektrik Dağıtım A.Ş. Tarihçesi, erişim tarihi: 30 Kasım 2016. http://www.gdzelektrik.com.tr/bpi.asp?caid=515&cid=1658 WEB-2. “48 yıl önceki İzmir Elektrik Fabrikası”, İzmir Life, Temmuz 2012, erişim tarihi: 30 Kasım 2016. http://indigogiller.blogspot.com.tr/2012/07/48-yl-onceki-izmir-elektrik-fabrikas.html
38
SAMSUN Bulvar AVM (Eski Tütün Fabrikası) Ezgi ORHAN Çankaya Üniversitesi Samsun Tekel Tütün Fabrikası, Osmanlılar döneminde 1887 yılında Fransız Regie Şirketi tarafından inşa edilmiştir. Fabrika depo alanları, idari birimler, yemekhane ve açık alanları ile yaklaşık 9321 m2lik bir alan üzerine konumlanmıştır. Fabrikada işlenen tütünün pazarlara ulaşımını sağlamak için 1891’de Fransız Regie Generale Şirketi tarafından tütün iskelesi de inşa edilmiştir. Osmanlı Reji Şirketine ve Duyun-u Umumiye’ye bırakılan İşletme ve Reji Şirketinin tüm mal varlığı 1923’te Türkiye Cumhuriyeti devletine bırakılmış, ardından 1932’de İnhisarlar Genel Müdürlüğüne devredilmiştir. Fabrika, Fransız modernitesinin işlevselci yaklaşımıyla oldukça yalın, geometrik düzenli ve dikdörtgen formlu yapılardan oluşmaktadır. 5 bloktan oluşan birimleri birbirine bağlayan açık avlular ve geçitler tasarlanmıştır. Üretim birimi iki katlı olup, arkasına sıralanan depo birimleri üç ve dört katlı olarak inşa edilmiştir. Fabrika yapılarında betonarme ve kagir yapım sistemleri kullanılmıştır. Kemerli kapı ve pencereleri ise birimlerin endüstriyel yapısına estetize edilmiş bir cephe kazandırmıştır. Duvarlarda beton, taş ve tuğla birlikte kullanılmıştır. Yapıların yer döşemesinde ahşap, çatıda ise kiremit örtü bulunmaktadır. Düzenli aralıklarla yerleştirilmiş pencerelerde ise ahşap kullanılmıştır. 1970lere değin Samsun sigara ve tütün fabrikası üretim açısından Cibali ve İzmir sigara fabrikalarının ardından üçüncü sırada yer almıştır. Ancak 1970lerden sonra sigara ithalatının başlamasıyla tesislerin önemi giderek azalmış ve 14 Haziran 1997 yılında Ballıca sigara fabrikasının kurulmasının ardından tesiste üretim sonlanmıştır. Milli Emlak’a devredilen tesis bu tarihten itibaren atıl bırakılmıştır. 2006 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla tesis yenileme alanı olarak ilan edilmiştir. 2009 yılında açılan ihale sonucu Tekel Fabrikaları ve depoları ile Kültür Müdürlüğü binalarını içeren 17500m 2’lik alana yönelik bir kentsel yenileme projesi hazırlanmış ve Fabrika yapıları restore edilmiştir. Temmuz 2012’de Bulvar AVM adıyla hizmete açılmıştır. Samsun Tekel Tütün Fabrikası, kent merkezinde, Tütün İskelesi ve tren istasyonuna uzanan sahil yoluna bağlantısında yer almaktadır. Bu merkezi konumu nedeniyle kentin tarihselliği içinde önemli bir mekânsal rolü bulunmaktadır. Fabrikanın yeniden işlevlendirilmesi uzun süre boş ve bakımsız bırakılan blokların arasından geçen sokakların yenilenmesini ve bu alanların yeniden kent yaşamına dahil edilmesini sağlamıştır. Restorasyondan sonra, çevre düzenlemesiyle birlikte Fabrika avlusu meydana dönüştürülmüş ve araç kullanımına açık olan geçişler yayalaştırılarak aydınlatma sistemiyle desteklenmiştir. Bu yenileme projesi her ne kadar endüstri mirası olan bir yapıyı temsil etmede zayıf kalsa da, kentin en önemli üretim birimlerinden olan tesisin kent merkezini ve kentin tarihselliğini karakterize etmesi nedeniyle yeniden kazanılması bakımından önemli bir projedir.
39
ZONGULDAK Türkiye Taşkömürü Kurumu Merkez Elektrik Atölyesi Nazlı ARSLAN Yıldız Teknik Üniversitesi Ömür KARARMAZ Yıldız Teknik Üniversitesi Zonguldak bölgedeki kömür ve maden yatakları bakımından zengin, Cumhuriyet’in ilanından sonra il olan bir Anadolu kentidir. Kent, taşkömürü ile özdeşleşmiş, kömür işletmeleri, işçi konutları ve hizmet birimleriyle tipik bir sanayi kenti özelliği taşımaktadır. Maden kültürü ile ülkemizde bu sektöre ait ender endüstri yapılarının bulunduğu kentte, Cumhuriyet tarihinin endüstri mirasına dair oldukça nitelikli örnekler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi mülkiyeti Türkiye Taşkömürü Kurumuna ait olan Elektrik Atölyesi’dir. Zonguldak ili Merkez ilçesi, Mithatpaşa Mahallesi, 362 ada 154 parsel, Ankara yönü çıkış yolu üzerinde bulunan bina, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Maden Makineleri Fabrika İşletme Müdürlüğü Yerleşkesi içinde yer almaktadır. Yerleşkenin kuzeyinde konut bölgesi, güneyinde ise Ankara yolu ile birlikte Üzülmez Deresi ve kömür taşımacılığında kullanılan demiryolu bulunmaktadır. 1958 yılında projelendirilen bina Mimar Sermet Baslo tarafından tasarlanmıştır. TTK Merkez Elektrik Atölyesi Zonguldak havzasındaki kömür üretim tesislerinin ihtiyacı olan elektrik makineleri ile elektrik teçhizatlarının bakım, onarım ve üretimi konusunda hizmet vermektedir. Sanayi yapılarına dair tipik özelliklerin yanı sıra yapıyı özel kılan birçok teknik ve estetik unsur mevcuttur. Yapının mantar kolonları, tonoz kiriş sistemi, eğrisel çatısı ve çelik-cam birlikteliği yapıyı özel kılmaktadır. Modernizme referans veren geometrik düzenler, iç mekan ve cephede okunabilmektedir; çelik merdivenler, kolon formları ve renkler, görsel ve teknik anlamda çeşitlilik sağlamaktadır. Yapının plan şemasını merkezi bir atrium şekillendirmektedir. Yapı zemin katta dikdörtgen bir plan üzerine otururken, 1. Kat U plan şeması ve mekânların açıldığı merkezi bir atrium ile tasarlanmıştır. Birinci kata atrium içinde konumlanan çelik merdivenler ile ulaşılmaktadır. Çeperde ofis birimleri yer alırken, atriumda üretim, bakım ve onarım faaliyetlerinin gerçekleştirildiği tezgâhlar yer almaktadır. Sanayi yapılarının karakteristik özelliklerinden biri olan yatay bant pencerelerin yanı sıra, çatı örtüsünde tonozun kullanımının getirdiği avantajla yapının doğu ve batısında oluşturulan yarım daire açıklıklar, güneş ışığından optimum derecede yararlanabilmesini sağlamaktadır. Cumhuriyet dönemi sanayi yapıları arasında yer alan TTK Merkez Elektrik Atölyesi, mantar kolonları, tonoz çatısı, betonarme yapım sistemi ve serbest plan şeması ile dönemin yapım tekniği ve planlama anlayışını yansıtmaktadır. Maden Makineleri Fabrika İşletme Müdürlüğü yerleşkesi içinde; elektrik atölyesi ile birlikte mekanik atölyeler ve asetilen fabrikası da yer almaktadır. Cumhuriyet sonrası Türkiye sanayisi adına önem teşkil eden taşkömürünün işletilmesi ve pazarlanması, Zonguldak ilini kalkınmaya öncülük eden şehirlerden biri haline getirmiştir. Üretim, bakım ve onarıma yönelik inşa edilen sanayi yapıları, toplumsal bağlamda güçlü devlet ekseninde özgüvenin oluşmasına katkı sağlamaktadır. Tarihsel süreçte kalkınmaya öncülük eden sanayi sektörüne dair yapı ve kurumların korunması, toplumsal belleği taze tutmaktadır. Bu bağlamda TTK Merkez Elektrik Atölyesi özgün işlevini koruması, dönemin mimari anlayışını yansıtması, Zonguldak belleğine ve Cumhuriyet sanayisinin kalkınma sürecine dâhil olması adına korunması gerekli olan yapılar arasındadır. Cumhuriyet dönemi tasarım anlayışını yansıtan bu bina, özenle incelenmesi ve özgün işlevini sürdürerek korunması gereken bir değerdir. TTK Elektrik Atölyesi’nin tescil edilmesine yönelik Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı, Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne başvuruda bulunmuş olup; kurul, 2878 sayılı kararı ile Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre taşınmazın yerinde incelenmesine karar vermiştir.
40
AFYONKARAHİSAR Valilik Binası Ahunur AŞIKOĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi H. İbrahim ALPASLAN Dokuz Eylül Üniversitesi Yapı; Afyonkarahisar kent merkezindeki Cumhuriyet Meydanı’nda yer almaktadır. Söz konusu meydan, Afyon Kalesi’nin bulunduğu tepenin başlangıç noktasında konumlanan, Afyonkarahisar için büyük önem taşıyan bir meydandır. Yapının bulunduğu Cumhuriyet Meydanı, Kurtuluş Savaşı’nın en önemli muharebesi olan Dumlupınar Meydan Muharebesi ile ilgili stratejik planların yapıldığı karargahı da içinde bulundurmaktadır. Geçmişte karargah olarak kullanılan bu yapı günümüzde Zafer Müzesi olarak işlev görmektedir. Zafer Müzesi ve çalışmamıza konu olan bina arasında Zafer Parkı ve Afyonkarahisar’ın simgesi olan Zafer (Utku) anıtı yer almaktadır. Yapının yanında bulunduğu Zafer Parkı; çevresindeki Bedesten, İmaret Camii gibi değerli kültür varlıkları, tarihsel kamu yapıları ile anıtsal yapılar bulunduran geleneksel çarşı merkezi ve kentsel sit alanı ile organik bir bütünlük oluşturmaktadır. Bugün valilik olarak kullanılan ve 2 yapıdan oluşan kompleks 2007 yılından önce Kız Enstitüsü ve Belediye Binası olarak kullanılmıştır. Çalışma konusu olan iki ayrı bloktan oluşan binanın yapımı 1938 de tamamlanmıştır. [1] “Zafer (Utku) anıtının bulunduğu yüksekçe bir arazi üzerinde yerleşen yapılar, kentin 1930’lardan kalma görkemli iki yapısını oluşturmaktadır. Yapılar; benzer kütle ve cephe özellikleri göstermektedirler. Belediye binası, girişlerin bulunduğu dışarı taşan iki yan ve ortadaki iki katlı yatay kütleden meydana gelmiştir. Ana girişin bulunduğu kısım bir kat yükseltilmiştir. Yapının bodrumunda depolar ve kalorifer dairesi, zemin katının giriş kütlesinde büyük hol, arkada dikey pencerelerden aydınlanan geniş ve rahat basamaklarıyla merdivenler ve bazı çalışma odaları yer almaktadır. Uzun kütlede odalar bir koridorun iki tarafına yerleştirilmiştir. Merdivenle ulaşılan giriş yüzeyi düzgün kesme taşla kaplı büyük bir girinti içindedir. Geçmişte reis odası olan mekanın balkonuna açılan kapılar ve üstlerindeki pencereler dikey girintiler içine alınarak anıtsal üçlü yüksek sütün motifini anımsatacak biçimde düzenlenmişlerdir. Diğer bölümlerinde uzun dikdörtgen pencereler eşit aralıklarla dizilmişlerdir. Enstitü binası, bodrum üzerine iki katlı olan yatay bir kütle ile iki dikey kütlenin U biçimi yapacak şekilde birleşmelerinden oluşmuştur. Girişin bulunduğu öne çıkan üç katlı bloğun bodrumunda kalorifer dairesi, zemin katında avluya bakan koridor üzerine dizilmiş odalar vardır. Merdivenle ulaşılan giriş girinti içindedir. Sağa, merdiven genişliğince dışarıya taşmış, yapıyı yandaki belediye binasından perde gibi ayıran düzgün kesme taşla kaplı bir duvar yapılmıştır. Bu duvar üstte dönerek dikey kütlenin son katı için bir balkon oluşturmuştur. Yan cephelerden girişte soldakinde üçlü pencere düzeni ve dairesel bir açıklık vardır. Avluya bakan koridorlarda da dairesel pencereler açılmıştır. Betonarme iskeleti olan yapının üst örtüsü kiremit kaplı eğimli çatıdır. Bodrum dışarıdan taşla kaplıdır, üst katlarsa gri serpme sıvalıdır. Pencere çerçeveleri ve bodrumu üst katlardan ayıran bordür taştandır.” [2] Yapının kütle ve cephe kurgusu incelendiğinde geniş saçaklı kırma çatısı, köşelerde kuleleşerek yükselen kütlesi ve taçkapıları hatırlatan giriş kompozisyonları 1.Milli Mimari üslubunu hatırlatırken biçimsel aktarmaların azlığı ve geometrik düzenlemelerin tercih edilmesi ile de Modern Mimari’ye yaklaşan bir dili olduğunu söylemek mümkündür. Bu bağlamda yapı Erken Cumhuriyet Dönemi’nin Milli Mimari ve Modern Mimari arasındaki salınımında ortalarda yer alan özel bir örnek olarak değerlendirilebilir. [1] Afyonkarahisar Kütüğü Cilt II, 2001, Uyum Ajans Ankara, sy.238 [2] Aslanoğlu İ., Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938, 2010,Bilge Kültür Sanat, sy.158-187
41
İSTANBUL Kuledibi Maliye Şube Binası Şeyda ŞEN İstanbul Kültür Üniversitesi 1939-1950 yılları arasında İstanbul’da birçok kamu yapısı inşa edilmiş, Maliye Bakanlığı tarafından artan ihtiyaç doğrultusunda inşa ettirilen maliye şube binaları da bu dönemde yeni bir tip olarak ortaya çıkmıştır. 1946’da Maliye Bakanlığı tarafından yaptırılmış olan Kuledibi Maliye Şube Binası, o dönemde İstanbul Nafia Müdürlüğü’nde çalışan ve birçok maliye şube binasının projesini yapan Yüksek Mimar Faruk Çeçen’in tarafından tasarlanmıştır. Yapı, büyük bir bahçe içerisinde, önündeki caddeye dik bir şekilde konumlandırılmış, bodrum üzerine iki katlı, T biçimindeki bir kütleden oluşmaktadır. Yapının Meşrutiyet Caddesi’ne bakan kuzey cephesinde, bu dönemde inşa edilmiş diğer kamu binalarında da sıklıkla görülen çıkma kullanılmış, bu cephenin orta bölümü simetriği bozmayacak şekilde bir kat yüksekliğinde, dikdörtgen olarak öne çıkarılmıştır. Bu dikdörtgen çıkma, zemin kotundan yükselen ve yapının bu cephesinde dikey bir etki yaratan iki kat yüksekliğindeki dikdörtgen sütunlar tarafından taşınmaktadır. Yapının ana girişine, merdivenlerden çıkarak, zemin kattaki sütunlu bu anıtsal girişten ulaşılmaktadır. Yapının kat planları, simetrik ve birbirinin aynıdır. İç düzenlemede mekanlar, yapıya enine bölen ortadaki geniş holün iki yanına yerleştirilmiştir. Yapının simetri aksı olan giriş aksında, geniş holün karşısında büyük müşteri holü bulunmaktadır. Bodrumun rustik taşla ve üst katların düzgün kesme taşlarla kaplı olduğu cephelerde, bu malzeme değişikliğinin gerçekleştiği zemin kat döşeme kotunda kat silmesi bulunmaktadır. Yapıda göze çarpan cephe özellikleri arasında dışa taşan taş söve ile çerçevelenmiş dikey merdiven penceresi sayılabilir. Betonarme iskeletli yapı geniş saçaklı kiremit kaplı beşik çatı ile örtülmüştür. Günümüzde yapının özgün planında müdür ve müfettiş odaları ve arşiv için tasarlanan büyük mekanlar ara duvarlar örülerek ikiye bölünmüş, özgün durumunda taş olan döşeme kaplaması ve merdiven kaplaması mermer ile değiştirilmiştir. Yapının pencere doğramaları PVC malzeme ile değiştirilmiştir, bu değişiklik sırasında özgün pencere boyutları korunmuş fakat pencere doğramalarının bölüntüleri özgün niteliğini kaybetmiştir. Bodrum kat, zemin kat ve dikey merdiven pencereleri metal kafeslerle kapatılmıştır. Kuledibi Maliye Şube Binası, aynı dönemde inşa edilmiş, aynı işlevdeki maliye şube binalarının içinde özgün özelliklerini koruyarak günümüze ulaşan önemli bir örnektir. Aynı dönemde daha yalın niteliklerle inşa edilen diğer maliye şube binalarından anıtsal girişi, çıkması, geniş saçağı, merdiven penceresi gibi özellikleri ile ayrılarak dönemi içerisinde inşa edilen diğer kamu yapılarına referanslar vermektedir.
42
İSTANBUL Şişli Maliye Şube Binası Şeyda ŞEN İstanbul Kültür Üniversitesi 1939-1950 yılları arasında İstanbul’da birçok kamu yapısı inşa edilmiş, Maliye Bakanlığı tarafından artan ihtiyaç doğrultusunda inşa ettirilen maliye şube binaları da (Hocapaşa, Kadıköy, Fatih, Beyazıt, Kuledibi Mercan, Şişli, Galata, Üsküdar ve Beşiktaş maliye şubeleri) bu dönemde yeni bir tip olarak ortaya çıkmıştır. Şişli Maliye Şubesi Binası, o dönemde İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü mimarı olarak çalışan ilk kadın mimarlarımızdan Yüksek Mimar Münevver Belen tarafından tasarlanmış, 1946 yılında tamamlanmıştır. Prizmatik bir kütleye sahip olan yapı, kütle ve cephe düzeni açısından son derece yalındır. Şişli Maliye Şubesi Binası, Halaskargazi Caddesi üzerinde yüksek ve bitişik nizam apartmanların arasında, Halaskargazi Caddesi ve İzzet Paşa Sokağı köşesinde yer alanda eğimli bir parselde, betonarme iskelet sistemiyle zemin üzeri 3 katlı olarak inşa edilmiştir. Yapının giriş kapısı, Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan köşesi içeri alınarak oluşturulmuş ve üzeri betonarme bir saçakla vurgulanmıştır. Zemin katta, yapı köşesine yerleştirilen sütun, yapıda kullanılan dönemin mimari unsurlarındandır. Yapının kat planları birbirinin aynıdır. Katlarda, memur büroları ve vergi mükelleflerine ait holler bulunmaktadır. Memurlar ve vergi mükellefleri temasının holdeki bankolar aracılığıyla sağlanması hedeflenmiştir. Yapı cephesinde, koyu gri taş kaplamaların oluşturduğu kesintisiz yatay ve dikey çizgiler hakimdir. Dönemin özelliklerinden birini yansıtan yatay olarak düzenlenmiş pencere açıklıklarında, cephede kullanılan koyu gri taş kaplamaya karşıtlık oluşturacak beyaz ahşap pencere doğramaları kullanılmıştır. Günümüzde yapının kütle ve cephe düzeni büyük ölçüde korunmuş, kütlesine yapılan en büyük müdahale eklenen yeni kat olmuştur. Ayrıca Halaskargazi Caddesi üzerinde yapı köşesi içeri alınarak oluşturulmuş ve üzeri betonarme bir saçakla vurgulanmış olan giriş kapısının önüne demir bir giriş kapısı eklenmiştir. Eklenen bu yeni kapı nedeniyle, geri çekilmeyle meydana getirilen üzeri betonarme saçakla örtülü yarı açık mekan, kapalı bir rüzgarlık haline gelmiş, cephedeki giriş vurgusu yok edilmiştir. Yapının her iki cephesine de pvc su boruları, klimalar eklenmiş, İzzet Paşa Sokak cephesinde 1. katta yer alan pencelere ise demir parmaklıklar eklenmiştir. Şişli Maliye Şubesi Binası, aynı dönemde inşa edilmiş, aynı işlevdeki yapıların arasında özgün özelliklerini koruyarak günümüze ulaşan önemli bir örnektir. Yatay olarak düzenlenmiş pencere açıklıkları ve yatay olarak vurgulanan çatı düzlemi gibi tasarım öğeleri ile derinlik kazandırılan yapı, döneminin yalın tasarımlarındandır.
43
İZMİR Tire Kent Müzesi (Eski Belediye Binası) Zeren ÖNSEL ATALA İstanbul Teknik Üniversitesi
Tire Kent Müzesi Tire’nin 1950’li yıllarda gerçekleştirilen imar hareketleri sonucunda yapılaşmış bölgesinde yaklaşık 1200m2’lik bir alana oturmaktadır. Cumhuriyet Caddesi ile Atatürk Caddesi’nin kesişiminde, Cumhuriyet Meydanı’nın güneyinde ve meydana hakim bir yapı adasında bulunur. Yapının kuzeyinde Cumhuriyet Meydanı ve 4 Eylül Kurtuluş Anıtı, meydanın devamında yapı ile aynı aks üzerinde İstasyon Caddesi, batısında Öğretmenevi, kuzeybatısında Otel Tirem, doğusunda ticaret yapıları, kuzeydoğusunda Hükümet Konağı ve ilerisinde Havuzlu Park konumlanmıştır. Tek katlı yapı, biri kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan, diğer ikisi ona kuzeydoğu ve güneybatı yönünde dik olarak eklemlenmiş üç blok şeklinde tasarlanmıştır. Kuzeydoğu yönünde bulunan ve ana giriş kapısı ile sinema salonunun da yer aldığı blok tonoz örtülü olup diğer bloklar kiremit kaplı kırma çatı ile kapatılmıştır. 1945 yılında Mimar Cavit Tamkan tarafından hazırlanan ve 1946 yılında Mimar Ulvi Başman tarafından tadilatı gerçekleştirilen projeye göre 1950 yılında dönemin en aktif halkevlerinden biri olan Tire Halkevi’nin kullanımı için inşaatı tamamlanan yapı, 1953 yılında mimar Can Egeli tarafından hazırlanan projeyle Belediye Binası’na dönüştürülmüş ve 4 Eylül 1955 yılında Belediye Hizmet Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yapının betonarme iskelet sistem olarak inşa edilen Halkevi’nden Belediye Binası’na dönüştürülmesi sırasında toplantı salonu, nikah salonu olarak yeniden düzenlenmiş, kütüphane, ayrı bir giriş ile Halk Kütüphanesi olarak hizmet vermeye başlamış, yapının ana girişine ise iki ayak üzerine oturan silindirik kabuk eklenmiştir. 2009 yılına kadar Belediye Binası olarak kullanılan yapı, 08.04.1999 tarih ve 7904 sayılı kararla tescil edilmiştir. 2011 yılında Kültürel Mimarlık tarafından hazırlanan, Gürya İnşaat tarafından uygulanan ve 2013 yılında tamamlanan proje ile Tire Kent Müzesi olarak işlevlendirilen bina, 15.10.2014 tarihinden itibaren müze olarak kullanılmaktadır. Yeniden işlevlendirme sonrasında konferans salonu, sinema salonu olarak yeniden düzenlenmiş, ana girişi holüne bilet satış gişesi, hediyelik eşya dükkanı ve kafeterya yerleştirilmiştir. Eski muhasebe departmanı sergi holü, sergi salonu ve idari birim olarak yeniden düzenlenmiştir. Kütüphanenin yer aldığı blokta sergi salonlarının devamı ile el sanatları çarşısı bulunmaktadır. Arka bahçe ise otopark ve bahçe olarak düzenlenmiştir. Tek katlı olarak tasarlansa da hemen aynı aksta kuzey yönünde azalan eğimle devam eden İstasyon Caddesi’nden bakıldığında kent içinde varlığı okunmaktadır. Az katlı olması sayesinde güneyinde başlayan daha erken tarihli kentsel dokunun da önüne geçmeyen bir kütle yaratılmıştır. Kuzey cephesinde kullanılan beton güneşlikler, kuzey, güney ve batı cephelerinde oluşturulan ritmik pencere açıklıkları, konferans salonu ve kütüphane hacimlerinde oluşturulan dolu cephelerle kontrast oluşturmaktadır. Yapı, inşa edildiği günden itibaren barındırdığı üç farklı işlev ile farklı dönemlerin sosyal yapısına ve kamusal ihtiyaçlarına ışık tutması ve döneminin modern mimari kimliğini yansıtması açısından önemlidir. Tire’de 1950 sonrasında yeni yolların açılması ile modern mimarlık mirası kapsamında değerlendirilebilecek yapıların inşası sonucunda oluşmuş ve döneminin imar çalışmalarını yansıtan bir katmanın parçası olan yapının tescilli olup, günümüzde kent belleği için önemli bir işlevle kullanılması olumlu bulunmaktadır.
44
SAMSUN Kamlık Köyü İlkokulu Merve GERÇEK Karadeniz Teknik Üniversitesi Samsun’un Havza ilçesine bağlı Kamlık mahallesinde bulunan yapı günümüzde Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilk ve ortaokul binası olarak hizmet vermektedir. Kamlık Köyü İlk-Ortaokulu 1997 yılında Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 01.10.1997 tarih ve 2945 Karar No ile tescil edilmiştir. Yapının 2006 yılında Samsun Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından bakım ve onarımı gerçekleşmiştir. Cumhuriyet’in ilanı ile yükselen modernleşme hareketi ile başlatılan ilk endüstrileşme atılımları, yurdun çeşitli yörelerinde yapılan çok sayıda eğitim yapıları, garlar, konutlar gibi bu yapı da 1923 yılında Hükümet Konağı olarak yapılmış fakat 1927’de okul binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. İlk olarak iki katlı olan binaya 1938 yılında 3. kat eklenmiştir. Yapı 1938-1941 yılları arası Köy Enstitüsü olarak kullanılmıştır. 1943’te meydana gelen depremde 3. katta çatlaklar oluşmuş ve bu sebeple bir süre boş kaldıktan sonra 3. kat yıkılıp 1973´te zemin kat ortaokul birinci kat ilkokul olarak tekrar açılmıştır. 1984 yılında ilköğretim okuluna dönüştürülmüş ve o tarihten itibaren kesintisiz hizmet vererek köy halkının okur-yazarlık oranını hep yüksek kalmasına yardımcı olmuştur. Yapı taş duvarlardan oluşturulmuş ve binaya giriş doğu yönündeki dışa taşkın, üç yanı açık, sivri kemerli bölümden sağlanır. Yapının 1. kat cephe süslemeleri, yakın köylerden Karacören köyünden çıkarılan kızılımsı taşın işçilikle tamamlanması ile mahalli üsluptadır. Kilit taşları üzerine yerleştirilen stilize edilmiş rozetler ile Erken Cumhuriyet dönemi özellikleri yansıtılmaktadır. Yapıldığı döneme göre özellikle ikinci katında kullanılan yalın cephe düzeni ve doluluk boşluk oranları ile bina adeta birkaç sene içerisinde ülkeye adım atacak modern mimarinin ilk adımları niteliğindedir. 2006-2007 yıllarında yapılan bakım ve onarım ile günümüz işlevlerine uygun pencere, zemin kaplamaları, tavan vb. sistemler eklenerek değişiklikler yapılmıştır.
45
TRABZON Akçaabat Belediye İş Hanı Semih YILMAZ Karadeniz Teknik Üniversitesi Esra İMAMOĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi Merve KILIÇBAY İstanbul Teknik Üniversitesi 1973 yılında Akçaabat ilçe belediyesi olarak tasarlanan bina, bölgenin hem görsel hem işlevsel yoğunluğunu bünyesinde taşıması bakımından önemli bir yere sahiptir. Yapıldığı günden bugüne yoğun kullanıma sahip olan yapının yüklendiği potansiyel düşünüldüğünde ilçenin merkez yapılarından biridir. Yapının zemin katları ticari işleve hizmet eden birimler, üst katları ilçe belediye binası olarak tasarlanmıştır. 2000’li yılların başlarında yeni belediye binasının yapılması ile mevcut binada belediyeye ait birkaç birim kalmıştır, yapı bu tarihten sonra yoğunluklu olarak ticari işlevine devam etmektedir. Devlet Sahil Yolu üzerinde yer alan yapı, konumu itibariyle Akçaabat kent belleğinde önemli bir yere sahiptir. Sahil Yolu’ndan Akçaabat’ın içine bağlanan yolun köşe parselinde bulunan yapı merkezi bir konuma sahiptir ve görünürlüğü açık olan bir yapı özelliği taşımaktadır. İlk olarak 1973 yılında hazırlanan yapıya ait avan projesinde tasarımcı lojman katı ve açık ofis sistemi düşünmüştür ancak 1976 yılında onaylanan projede lojman katı ve açık ofis sistemi iptal edilerek yapı günümüzdeki haliyle uygulanmıştır. Yapıda çok kapsamlı değişiklikler yapılmamakla birlikte ticari birimler özelinde mekan büyütmeye yönelik değişiklikler yapılmıştır. En son 2014 yılında yapı cephesi yenilenmiş ve iç mekanda basit tadilat uygulamaları yapılmıştır. Yapı 6 katlı olup (bir kat bodrum, zemin kat, 4 kat zemin üstü) toplam 5845m2 inşaat alanına sahiptir. Dört cephesi açık olan dikdörtgen forma sahip yapı kütlesi iki dar uzun çekirdek hacimleri ile parçalanmıştır. Bu hacimlerde düşey yönde uzanan cam yüzeyler ve bu yüzeyleri kapatan beton bölücüler mevcuttur. Ana formda yatay doğrultuda uzanan, kütleyi baştan sona saran, her katta tekrar eden pencere tipi mevcuttur. Zemin kat, farklı kurgulanan cam yüzeyler ile cephede algılanırlığı artmıştır. Yapının Sahil Yolu’na bakan cephesinde pencere kurgusunda değişiklikler yapılarak tek tip pencere kurgusundan parçalı dar uzun ve bütünleştirilmiş giydirme cam yüzeylerden oluşan cephe kurgusuna geçilmiştir. Bu değişiklikler sadece yapının ön ve yan cephelerinde uygulanmıştır arka cephesinde değişiklik yapılmamıştır. Arka cephede kütlenin ham dikdörtgen formu bozularak içeri çekilme yapılmıştır. Yapıda dikdörtgen formun parçalanması, pencere tipleri, beton düşey bölücü elemanlar dönemin mimari tarzını yansıtması bakımından önemli bir yere sahiptir.
46
ERZURUM Horasan Köprüsü Fatma Zehra ÇAKICI Atatürk Üniversitesi Hilal Tuğba ÖRMECİOĞLU Akdeniz Üniversitesi Tuncer Çağrı ÇAKMUR Atatürk Üniversitesi İsmini bulunduğu yerleşim biriminden alan Horasan Köprüsü, Karayolları Genel Müdürlüğü kayıtlarınca önceleri Trabzonİran transit yolu olarak adlandırılan, günümüzde ise Horasan-Ağrı Karayolu (D-100) olarak bilinen aksın 1. kilometresindeki Horasan-3 Köprüsü’ nün 200 metre güneyinde ve hem şehir hem de Doğu Anadolu Bölgesi için yüzyıllardır büyük bir anlam ifade eden Aras Nehri üzerinde bulunmaktadır. Yapı, konumu itibarı ile tarihi İpekyolu’nun uğrak noktalarından olan ve hâlihazırda 40.300 kişilik nüfusuyla Erzurum’un büyük ilçelerinden biri durumundaki Horasan’ı, güneyindeki Kırık, Tahirhoca ve Gündeğer köylerine bağlar. 30 kilometre kadar batıda yer alan ve 13. yy sonlarında İlhanlılar tarafından yine Aras Nehri üzerinde inşa edilen Çobandede Köprüsü’nün modern bir ardılı olduğu söylenebilir. Karayolları Genel Müdürlüğü Arşivi’nden edinilen bilgiye göre Horasan Köprüsü, 1941 yılında 142.059 TL bedelle T.C.K. kontrollüğünde ve Kemal Gençspor müteahhitliğinde, 3 açıklıklı olarak betonarme malzemeden inşa edilmiştir. Cumhuriyet sonrası dönemde betonarme malzemenin köprü inşasında ilk kullanıldığı yıllar içerisinde inşa edildiği bilinen yapıda, yine dönemi için yeni olan bowstring sistem kullanılmıştır. Horasan Köprüsü, hemen hemen aynı dönemde yapılan ve sistem-malzeme özellikleriyle çağdaşları arasından, sahip olduğu 36 metrelik 3 eş açıklığı ve toplamda 114 metrelik uzunluğuyla sıyrılır. Köprü, günümüzde D-100 karayolunun aktif olarak kullanılmasıyla yoğun araç trafiğinin uzağında kalsa da hala güneydeki yerleşkeleri Aras Nehri üzerinden Horasan’a bağlamaktadır. Yapı, bu zaman zarfında anı değeri ve hâkim görüş açısı sebebiyle bir seyir ve dinlenme noktası kimliğini kazanmıştır. Yapımından bugüne kadar geçen 75 senelik dönemde Karayolları Genel Müdürlüğü’nün rutin yol bakım çalışmalarının haricinde ciddi bir onarım gördüğü bilinmeyen köprüde yapısal elemanlarda kısmi deformasyonlar ve çatlaklar gözlemlenmektedir.
47
BAFRA Çetinkaya Köprüsü İlkay MAŞAT ÖZDEMİR Karadeniz Teknik Üniversitesi Hande Nur GÜLEÇOĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi Çetinkaya köprüsü, Kızılırmak gibi Anadolu'nun en büyük nehirlerinden birinin denize döküldüğü yerde olması, Kızılırmak deltasını kaplayan Bafra Ovasına sahip olması ve yapımı için gereken bütçesi ile şimdiye kadar yapılan şose köprülerinin en önemlisi ve Türkiye’nin en uzun betonarme-kemerli köprüsüdür. Form ve malzeme açısından modern mimari örneğidir. Temeller 6.5m boyunda larsen cinsi demir palplanşlar ile alçak su seviyesinden 4m aşağıya kadar indirilerek ahşap kazıklar üzerine oturmuştur. Köprünün boyu toplam 255 metre, genişliği ise 6.80 metredir, 7x35 açıklığında kuşak kemere sahiptir. Köprü inşaatı 26 ayda bitirilmek üzere 30 Temmuz 1935 tarihinde ihale edilmiş. Köprünün inşaatına 1936 yılının ilkbaharında başlanılmıştır. 15 Ekim 1937 tarihinde inşaatı bitirilmiştir. 4 Kasım 1937 tarihinde Perşembe günü yapılan bir törenle açılmıştır. Köprü yapımının yüklenicileri; Mahmut Hüseyin, Mustafa Reşit ve Şeriki Kolektif Şirketidir. Köprünün yapılması için; Ulaştırma Bakanı Ali ÇETİNKAYA, Bayındırlık Bakanı Müsteşarı Ali Baytın, Bayındırlık Bakanlığı Köprüler Başmühendisi Kemal Hayırlıoğlu, Samsun Valisi Fuat Tuksal, Belediye Başkanı Zihni Lokman ve Bafra Kereste Fabrikası sahipleri büyük çaba sarf etmiştir. Çetinkaya Köprüsü Bafra halkı için bir kimlik özelliği taşıması ve düğünlerde, sünnet töreni konvoylarında köprünün kullanılmasıyla kültürel olarak nesilden nesile aktarılan bir değer olmasıyla korunmaya değer görülmektedir.
48
TRABZON Gümrük Binaları Bahar KARAKAŞ Karadeniz Teknik Üniversitesi S. Aybike TÜRK Karadeniz Teknik Üniversitesi 1927 yılında inşa edilmiş Trabzon Gümrük Binaları, Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardaki Neoklasik, Eklektik ve Osmanlı Yeniden Canlandırmacı yaklaşımların periferideki önemli örneklerinden birini oluşturmaktadır. Yeni kurulmuş Cumhuriyetin kendini somut olarak ifade etme biçimi olan mimarlık aktivitesinin, Türkiye’nin Trabzon’dan yurtdışına açılan kapısında vurgulanma ihtiyacı önemle üzerinde durulması gereken bir noktadır. Diğer bir deyişle Trabzon Gümrük Binaları, 1. Ulusal Mimarlık Dönemi ve Trabzon kenti için nadir örneklerden birini oluşturmaktadır. Yapı grubu soldan sağa Liman Gümrük Müdürlüğü, Gümrük Ambarı ve Gümrük Muhafaza Baş Müdürlüğünden oluşmaktadır. Genel cephe kurgusu simetrik olmak üzere klasik ve modern pek çok ögenin bir arada bulunduğu eklektik bir yapı sergilemektedir. Zemin kat boyunca sıralanan gömme dorik sütun dizisi Neoklasik, basık sivri kemerli pencereler, dışarı taşan saçaklar ve kırma çatı Osmanlı Canlandırmacılığı, ambarın bulunduğu üçgen alınlıklı cephenin geometrik düzenlemesi ise modern mimari eğilimlerin bir kompozisyonu gibidir. Aynı zamanda söz konusu ekletisizm tam anlamıyla dönemin ideolojik durumunun bir aynasıdır. Binanın yapım dönemi tam olarak Cumhuriyetin ideolojik perde arkasını mimariye yansıtmaya başladığı, aynı zamanda Osmanlı Yeniden Canlandırmacı yaklaşımların ise sonlanmaya yüz tuttuğu dönemin arakesitinde bir dönüşüm sürecine denk gelir. Yapı grubu, yontu yığma taş ve ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Döşeme kiriş ve kaplamaları ahşaptan, taşıyıcı ve duvarları ise yontu taştan oluşturulmuştur. T.K.T.V.K.K raporlarına göre yontu taş kolonlar orijinalinde önemli kalem işlerine sahiptir. Yapılar, 1982 yılında tescillenmiş ve 1992 yılında 2 nolu koruma grubuna dahil edilmiştir. Yapının mimarı ve işvereni hakkında bilgiye ulaşılamamış arşiv bilgileri ışığında Deniz İşletme Müdürlüğü mülkiyetinde olduğu belirlenmiştir. Trabzon Gümrük Binaları, ticari hayatı denizcilik üzerine kurulu olan ve döneminde Doğu Karadeniz’de en aktif ticari/denizcilik faaliyetlerinin görüldüğü bir şehirde inşa edilmiş olması bakımından da ayrıca önem teşkil etmektedir. Batı yanında Milli Savunma Bakanlığı’na ait “Kalepark” yerleşiminin bulunduğu, askeri bir alanın hemen doğusunda, kentin “Gavur Meydanı” olarak nitelenen “Meydan” alanının hemen bitiminde ve kentin en korunaklı körfezini oluşturan doğal liman bölgesinde bulunması bakımından yapının konumu yapıya verilen tarihi değerin bir diğer göstergesi gibidir. Trabzon kent ve mimarlık tarihi açısından çok önemli bir örnek oluşturan Trabzon Gümrük Binaları, aslına uygun olarak korunmaya ve yaşatılmaya muhtaçtır.
49
KOCAELİ Akça Koca Bey Anıt Mezarı Seda KAPLAN ÇİNÇİN Kocaeli Üniversitesi Mehmet ŞENER Kocaeli Üniversitesi 1974 yılında yapımı tamamlanan Akça Koca Bey anıtı, Osmanlı imparatorluğunun ilk yıllarında yaşayan ve Kocaeli şehir tarihinde önemli bir yeri bulunan Akça Koca Bey adına yapılmış bir anıt mezar yapısıdır. Akçakoca Bey’in yaşadığı Osmanlı dönemine ait otağların mimari formunda yapılması itibarıyla milli mimarlık karakteri gösteren bu yapı, betonarme yapım tekniği ile inşa edilmesi ve brüt beton malzemeyi ön plana çıkaran brütalist bir anlayışla tasarlanması sebebiyle de modern mimarlık yapısı hüviyetini taşır. Yapının, Oscar Niemeyer’in o dönem modern mimarlık yapılarında da görüldüğü üzere dairesel, eliptik ve eğimli formların ya da yapı elemanları uygulamalarının modern yapı malzeme ve teknolojileriyle bir arada kullanıldığı bir anlayışla tasarlandığı ve inşa edildiği görülür. Betonarme bir subasman üzerine eğik açılı bir şekilde yerleştirilen kolonların, bahse konu tarihi otağlarda da benzeri görülen konik bir üst örtüyle kapatılması sonucu ortaya çıkan bu anıt bütünüyle betonarme olarak inşa edilmiştir. Bunun yanında, yürüyüş platformu aksında, üst örtünün üçgen şeklinde yırtılmasıyla yapı girişinin tanımlandığı, aksın sonunda (üst örtünün altında) Akçakoca Bey’e ait mezar lahdinin yer aldığı ve yapının yanında yer alan uzun betonarme dikme yoluyla da yapının anıtsal değerinin daha da vurgulandığı görülür. Modern mimarlığa ait yapı malzeme ve teknikleriyle tarihselci bir yapı tipinin güçlü ve tutarlı bir sentezle bir araya getirilmesi, yapının modern mimarlık mirası bağlamında ifade ettiği önemli yerin en temel sebebini oluşturur. Bu yönüyle özgün bir mimari kimliğe sahip olan bu yapı, tarihsel anlamda da kent için güçlü bir sembolik anlam ihtiva eder. 1970’li yıllarda dünyada ve ülkemizde örnekleri görülen modern mimarlık uygulamalarına benzer yönler barındırması itibarıyla yapı, Kocaeli’nin kentsel ve mimari modernleşme tarihinin de en önemli bileşenlerinden birini oluşturur. Yapıya koruma ya da yıkım anlamında herhangi bir müdahale yapılmamış olmakla birlikte, 2013 yılında yapılan çevre düzenlemesi projesi çerçevesinde yapının beyaza boyanmış olmasının, brüt betonun kullanımı ve malzemenin vurgulanması yoluyla ortaya konulan modern mimarlık yaklaşımını neredeyse ortadan kaldırdığı göze çarpar.
50
KOCAELİ Karamürsel Alp Anıt Mezarı Senem MÜŞTAK Kocaeli Üniversitesi Oya ŞENYURT Kocaeli Üniversitesi Karamürsel Alp, 1327 yılında Osmanlı’da ilk tersanenin kurulmasına ve savaş gemilerinin yapımına başlanmasını sağlayan, uzun yıllar donanmanın başında görev yapmış Osmanlı’nın ilk “Amiral” ünvanını almış deniz komutanıdır. Osmanlı’ya ve Türk denizciliğe büyük hizmetler vermiş olan Karamürsel Alp’in vasiyetinde “Ölünce beni öyle bir yere gömün ki sırtım dağlara dayansın, kucağıma denizi verin, daima donanmamı göreyim” sözlerinin yer aldığı rivayet edilmektedir. Kendi adının verildiği Karamürsel’de, kendi kurduğu tersanenin arka kısmında denize bakan bir yamacın eteğine defnedilmiştir. Amiral Karamürsel’in o dönemki adıyla “yeni devlet yolu” kenarında (Günümüzde Amiral Caddesi - E881) ve ilçe mezarlığı içinde bulunan mezarı 1951 yılında dönemin belediye başkanı tarafından mermer malzeme ile yaptırılarak düzenlenmiştir. Ancak, 1971 yılına gelindiğinde bu mezarın bir anıt mezar olarak yeniden tasarlanması gerektiği fikri doğmuştur. Bu sebeple, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile temasa geçilerek komutanlık aracılığıyla Yük. Mimar Mühendis Hayri Güner’e bir proje çizdirilmiş ve maketi hazırlatılmıştır. Ancak, tasarım uygulanmamıştır. 1971 yılındaki bütçe müzakerelerinde konu tekrar gündeme gelmiştir. Hayri Güner’in önerisi dışında Belediyeye iki proje daha önerilmiştir. Projeler arasında Belediye Meclis üyeleri tarafından yapılan seçimde, söz konusu iki projeden İnşaat Mühendisi Necmi Pilge’nin tasarımının uygulanmasına karar verilmiştir. 1976 yılında yapımı tamamlanan anıt mezar, Oscar Niemeyer’in modern mimarlık ürünlerinde görülen dairesel, eğimli, plastik etkisi yüksek formlarına benzer bir anlayışla tasarlandığından söz edilebilir. Karamürsel Alp’in yaşadığı dönem olan 14. Yy Osmanlısında geleneksel çadır tipolojisinin modern bir yorumu olarak ele alınabilecek olan anıt, tamamen betonarme yapılmış eğrisel bir kabuğun 4 noktada yere teması ile oluşmaktadır. Kabuğun üst kısmında, 4 ayrı cepheye yönelecek şekilde açılan dairesel boşluklarla kabuğun altında yer alan anıt mezarın aydınlatılması sağlanmaktadır. Yapının özgün değeri tarihe ait bir biçimsel formun çağdaş yapım sistemleri ve tasarım girdileriyle ele alınarak başarılı bir sentez oluşturuyor olmasından kaynaklanmaktadır. Karamürsel Alp anıt mezarı, tarihi bir niteliğin çağdaş yorumuyla modern mimarinin kent içerisindeki önemli bir simgesi olmaktadır.
51
TRABZON Meydan Parkı ve Atatürk Anıtı Kader KESKİN Ondokuz Mayıs Üniversitesi Atatürk Alanı, İskenderpaşa Mahallesi, Ortahisar’da bulunan ve 4000 metrekare alan üzerine kurulu olan Meydan Parkı bünyesinde tescilli Atatürk Anıtı’nı barındırmaktadır. Meydan Parkı’nın bir yandan limana yakın olması, diğer yandan kentte insan sirkülasyonun en yoğun olduğu sokak ve caddelerle bağlantılı olması sebebiyle park, kentin odak noktasını oluşturmaktadır. Atatürk Anıtı ve Meydan Parkı’nın kentte merkezi konumda olmasının yanı sıra çevresinin de tarihi doku ile çevrelenmiş olması alanı ayrıca önemli kılmaktadır. Bugün Trabzon’un en önemli odak noktası olan Meydan Parkı’nın tarihi Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanmaktadır. Osmanlı dönemindeki adı Meydan-ı Şarki olan meydan, çevresinde çok fazla yabancı nüfus barındırmasıyla halk arasında Gâvur Meydanı olarak adlandırılmıştır. Kentlerdeki meydanlar kentin önemli sosyalleşme alanları olması sebebiyle bizlere kentin sosyal durumu ile ilgili önemli ipuçları sunmaktadır. Bu nedenle alanın liman yoluyla kente gelen yabancıların karşılaşacakları ilk yer olması, kentin görünümü hakkında ilk izlenimleri vermiş olması sebebiyle cumhuriyet döneminde modernleşme hareketine bağlı olarak meydanın yeniden düzenlenmesi gerektiği düşünülmüştür. Bu sebeple Paris’ten getirtilen Lambert kent için yeniden bir plan çizmiş ve merkez olarak da bugün anıtın bulunduğu Meydan Parkı’nı göstermiştir. Kentte odak noktası oluşturan meydanlar içerisinde barındırdığı yapılarla toplum üzerinde bellek oluşturabilmektedir. Milli mücadele dönemini anlatan kahraman ve kahramanlıkların betimlendiği sembolik anıtlar Cumhuriyet dönemi modernleşme hareketinin önemli göstergelerinden biridir. Bu nedenle Cumhuriyet döneminde anıt yapılması yönünde teşvikler yapılmıştır. Bu doğrultuda Trabzon kentinde de bir Atatürk Anıtı’nın yapılması istenmiş ve meclis tarafından kent için bir anıtın yapılması kararlaştırılmıştır. 1949 yılında GSA tarafından düzenlenen yarışma sonucu heykeltıraş Hüseyin Anka Özkan ve heykeltıraş Yavuz Göre’nin betimlediği Atatürk Anıtı’nın yapılmasına karar verilmiştir. 3,5 metre ve 3500 kilo ağırlığında olan ve askeri bir üniforma ile tasvir edilen anıt Meydan Parkı’nın ortasına yerleştirilmiştir. Atatürk Anıtı’nın kendisi de 30 Ağustos 1950 yılı Zafer Bayramı’nda düzenlenen bir törenle birlikte açılmıştır. Geçmişten günümüze farklı birçok sosyal olayları bünyesinde gerçekleştirmesi, geçmişten izler taşıması, günümüzde hala aktif bir şekilde toplanmalara fırsat vermesi sebebiyle Meydan Parkı’nın kentteki rolü önemlidir. Meydan Parkı içerisinde yer alan Atatürk Anıtı’nın geçmişteki olayları canlı tutması, bellekte yer edinmesine fırsat vermesi, halkın Ata’ya ve asker arkadaşlarına duyduğu minnet duygusunun sembolik bir ifade öğesi olması, Cumhuriyet dönemi modernleşme hareketinin önemli yapılarından biri olması sebebiyle Atatürk Anıtı’nın değeri büyüktür.
52
ADANA Kimyager Ahmet Rıza Bey Evi Ayşe DURUKAN KOPUZ Namık Kemal Üniversitesi Adana’da Erken Cumhuriyet döneminde Alman mimar Jansenn’in 1935 yılında tasarladığı imar planı düzenlenmesinde, kuzeyde Ceyhan yolu üzerinde yer alan eski şehir merkezi ile tren istasyonu arasında yeni bir yerleşim alanı gelişmiştir. Bu gelişimin ana akslarında biri İstasyondan Atatürk caddesine başlanan (20 mt’lik) İstasyon caddesidir. Kimyager Ahmet Rıza Bey evi, dönemin en işlek caddelerinden olan, İstasyon Caddesi (Bugünkü Atatürk caddesi) üzerinde, diğer birçok Erken Cumhuriyet Dönemi yapısıyla birlikte yer almaktadır. Yapının mimarı 1931 yılında Adana Fen İşleri Müdürlüğüne atanan Abdullah Ziya Kozanoğlu’dur. İki katlı olarak düşünülen yapı, Adana kentinin sıcak ikliminden dolayı güneye açık bir şekilde tasarlanmıştır. Güneyde yer alan teras ve balkonlar, yazın yatmak için de kullanılmaktadır. Kuzeyde merdiven kovası, çalışma odası ve ıslak hacimler yerleştirilmiştir. Ev sahibinin bayramlarda fazla misafir geldiğinde karşılamak üzere, misafir kabul salonu büyüyebilecek şekilde, açılır kapanır kapılarla bölünmüştür. Ayrıca modern mimarlığın fonksiyonel, sade, kullanışlı öğretileri binanın her noktasında görülmektedir. Balkon ve saçaklardaki geniş çıkmalar, modern mimarlığın özelliklerindendir. Adana kentinin iklimsel şartları dikkate alınarak yapılan yönlendirme ilkeleri oldukça yerindedir. Yapım sistemi olarak, bina betonarme yapım tekniğinde inşa edilmiştir. Bina mermer sıvayla sıvanmış, çatı betonarme döşeme üzerine iki kat ruberoitle kaplanmıştır. Yapıda, tüm mobilya, kullanılan malzeme ve ayrıntıların mimar tarafından hazırlanması dikkat çekicidir. Planda saksının koyulacağı yerden, nerede dikiş dikileceği, hizmetçinin çamaşırları nerede ütüleyeceği, yazın balkonda yatılacak yere kadar oldukça titiz bir tasarım ön plandadır. Binanın, mimar tarafından her detayının bütün olarak ele alındığı nadir örneklerden biridir. Ön cephede yer alan geniş cam yüzeyler, arka cephede merdivendeki dikey camlar, saçakları taşıyan ince ve zarif kolonlar ve düz çatısı ile Modern mimarlığın, Türkiye’deki en önemli örneklerinden biri olarak tasarlanmıştır. Yapının mimari olarak değerlendirilmesi haricinde, Abdullah Ziya’nın mimar olarak tavrı, yapıyı bütün mimari detay ve iklim koşulları olarak ele alışı, yapının Erken Cumhuriyet Dönemi mimarlığının görsel bir belgesi olarak değerlendirir. Ancak yılı bilinmemekle birlikte bina uzun zaman önce yıkılmış, kent belleğinde önemli bir yere sahip olan bu yapı tarihi hafızadan da yok edilmiştir. Kaynaklar: Abdullah Ziya Kozanoğlu, Kimyager Ahmet Rıza Bey Evi, Mimar 1931/9 s. 287-295
53
ESKİŞEHİR Şeker Fabrikası Lojmanları Ece Ceren ENGÜR İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bugün sayısı 30’u aşan ve devlete ait Şeker Fabrikaları yerleşkelerinin en erken dönemde yapılan dört tanesinden biri olan Eskişehir Kazım Taşkent Şeker Fabrikası, 1930’larda devletçilik ilkesi ışığında endüstrileşme çabalarının hız kazandığı dönemde inşa edilir. Devlet merkezli bir kolektif yaşama mahal veren yerleşke, üretim binalarının yanı sıra, lojmanları ve sosyal tesisleriyle de erken Cumhuriyet dönemi modern mimarlığı özelliklerinin önemli bir yansımasıdır. Alman etkisindeki konut ve sosyal tesislerin plan tipleri ve döneme ait iç mekan özellikleriyle 83 yılın izlerini taşımaktadır. Belge niteliğindeki bu yerleşke, endüstri ve barınmanın bir arada olduğu 19. Yüzyıl Avrupa ve Amerika’da gelişen şirket-şehir (company-town) modeline de bir örnek sayılabilir. Yerleşke, endüstri mirası olma niteliği bağlamında; tarihi, teknolojik, sosyal ve mimari değerlerin her birini bünyesinde barındırır. Ayrıca, günümüzde, terk edilmemiş, planlandığı yıldan beri üretimi devam eden ve sunduğu yaşam alanlarını da koruyabilmiş ender yerleşkelerden biridir. Kentin büyümesiyle, yapıldığı yıllara göre kentin çok içinde kalan yerleşke, planlaması bakımından da kent dokusundan gözle görülür bir şekilde ayrışır. Yerleşkeye sadece konutlar ya da hizmet binaları olarak ayrı ayrı bakmak mümkün değildir. Plan organizasyonu ile bir bütün olan ve kent dokusundan izole durumda bulunan bu yerleşke, türlü işlevlerin homojen bir şekilde çalıştığı bir yaşam alanı sunar. Yerleşke, Şeker Fabrikası’nın konut ve sosyal tesisleri olarak, fabrika üretim binalarından Sivrihisar Caddesi ile ayrılır. Bu büyük yerleşke, 1933 yılından beri özgünlüğünü korumakta ve az sayılabilecek bir kaç binadaki fonksiyonel değişiklikle günümüze kadar ayakta kalabilmiştir. Hastane, ofis binası, sinema ve bekar lojmanları olarak tasarlanmış olan binalar işlev değişikliğine uğramış; konutlar, misafirhane, spor alanları ve oyun parklarının işlevleri korunmuştur. Yerleşkede yedi farklı konut tipi bulunur. Bunlardan sadece 3 katlı apartman tipinde olanlar 1984 yılında inşa edilmişlerdir. Diğer evler, ya iki katlı apartman, ya dubleks müstakil, ya da tek katlı müstakil olarak orijinal planlarındadırlar. Binalarda yığma yapım tekniği kullanılmıştır. Yerleşke Eskişehir merkezinde en yeşil bölge olarak, yoğun bitki örtüsüyle dikkat çeker ve kent içinde bir mikroklima yaratır. Özellikle, lojmanlarla çevrelenen koru, yerleşkenin tam ortasında yer alır ve binaların yerleşiminde önemli bir rol oynar. Türkiye’nin modernleşme sürecine tanıklık eden Eskişehir Şeker Fabrikası Lojmanları, Cumhuriyet’in erken dönemlerinden günümüze kadar varlığını sürdürmüş; kültür varlığı olarak da tescilli bir yapı grubu olma niteliği kazanmıştır.
54
İSTANBUL Villa Maral Aylin AKÇABOZAN Yıldız Teknik Üniversitesi İstanbul’daki modern konut mimarisinin öncül örneklerinden Villa Maral, Mimar Emin Onat tarafından Mühendis Hazık Ziyal ve ailesi için 1941 yılında inşa edilmiştir. Kadıköy’ün önemli konut yerleşmelerinden biri olan Göztepe Mahallesinde, Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi üzerinde yer almaktadır. Yapıldığı dönemde Göztepe, Caddebostan, Erenköy, Suadiye, Feneryolu ve Kalamış’ta da benzer villalar görülmektedir. O dönemde İstanbul’un Anadolu yakasındaki villalar, mimarları ve modern çizgileriyle günümüze ulaşan tarihi değerlerdir. Tarihsel açıdan bakıldığında Villa Maral, Mimar Emin Onat’ın yaptığı ve uygulanan ilk villa projesi olması açısından önem taşımaktadır. Villa Maral, 1940’ların başında İstanbul’da yaygın olarak görülen modern mimari üslubu yansıtması açısından önem taşımaktadır. Dengeli ve sade kütle düzeni, iç mekân kurgusu ve detaylarındaki zenginlik ile dönemin konut yapılarına özel bir örnek oluşturmaktadır. Villa iki katlı olup, zemin kat eğimden dolayı biraz yükseltilmiştir. Yapının güney cephesi Marmara Denizi manzarasına bakacak şekilde planlanmıştır. Yapıya cadde üzerinden girilmektedir. Önde bahçe bırakılarak yapı yoldan geri çekilmiştir. Giriş cephesi sütunlarla çevrili olup, teras ile çevrelenmiştir. Villa geniş cephesi ve yalın çizgisiyle bir dinlenme evi özelliğini taşımaktadır. Ayrıca yapı bol ışık alarak genişlik hissi de artırılmıştır. Yapı, dönemin yapım tekniği olan, betonarme iskelet olup duvarlar delikli tuğla dolguludur. Yeni ve yurt dışından getirilen çeşitli yapı malzemeleri kullanılmıştır. Az eğimli çatı Amerika’dan getirilen bakır çatı örtüsü ile kaplanmıştır. Kapı ve pencere bordürlerinde İtalya’dan getirilen traverten taşı kullanılmıştır. Dış cephe sıvası Avrupa’da üretilen Edel Putz sisteminde sıvanmıştır. Değişen ve dönüşen kent öncelikle yaşayanların değişmesine neden olmakta ve yapılar da yaşayanları terk ettikten sonra işlev değiştirmekte, bir süre sonra da hızlı değişimin etkisiyle kimliklerini yitirmektedirler. Yapı ve çevrenin yaşadığı kültürel değişim, estetik bütünlüğe de yansımaktadır. Villa Maral’ın 2011 yılında restorana dönüşümü ile cephe ve iç mekânında özgünlüğü ve estetik bütünlüğü bozucu unsurlar görülmektedir. 2016 yılında ihtiyaçlar doğrultusunda yapılan değişikliklerle yapının cephesindeki özgün değerler okunmamaktadır. Yapının yol (giriş) cephesindeki kafesler 2006 yılında yapılan yenileme çalışmaları ile birlikte kaldırılmıştır. 2016 yılında ise ön cephesine kış bahçesi eklenmiştir. Cephe özgünlüğü yapılan müdahalelerden dolayı bozulmuştur. İç mekân düzenlemesi tamamen değiştirilmiştir. Kaset döşemelerin bir bölümü kapatılmıştır. Terasın yan cephesi çelik strüktür ile kapatılmıştır. Girişin yanında bulunan açık mekândaki kolonların arası cam ile kapatılmıştır. Ön cepheye tente gibi güneş kırıcı elemanlar eklenmiştir. Yeni eklerle birlikte yapı özgünlüğünü gün geçtikçe kaybetmektedir. Yapının kültürel sürekliliği de işlev değişikliği nedeniyle kesintiye uğramıştır. İşlev değişikliği farklı mekânsal ihtiyaçlar doğurmuştur. Bu sebeple villanın cephelerine yeni ekler yapılmıştır. Her yıl yapılan değişiklikler yapının kültürel ve estetik değerlerine zarar vermektedir. İşlev değişikliğinin getirdiği müdahalelerle yapı yalın ve modernist kimliğini kaybetmiştir; döneminin kültürel ve tarihsel yapısını gösteren özellikleri okunmamaktadır. Günümüzde, sahip olduğumuz miras üzerindeki en büyük tehdit kentsel dönüşüm kapsamında yapılan müdahalelerdir. Kent içinde geniş bahçe içinde bulunan iki katlı köşk ve villalar, çevresindeki hızlı dönüşüme direnmektedir. Yıkarak yapma eylemi, toplumsal hafızanın yitirilmesine, yerin kimliğinin, ruhunun yok olmasına neden olmaktadır. Villa Maral gibi birçok değerli villa da günümüzde çok katlı konut bloklarının arasında sıkışıp kalmış, işlevlerini kaybetmişlerdir. Villa Maral İstanbul’da modern mimarlık eserlerinin korunması konusunda önemli bir örnek olmakla birlikte, kaybettiği fiziksel ve kimliksel değerler ile koruma ve yaşatma kavramını yeniden sorgulamamıza neden olmaktadır.
55
İSTANBUL Sedefadası Kooperatif Konutları Ahmet Suvar ASLAN Yıldız Teknik Üniversitesi Ebru HARMAN ASLAN Yıldız Teknik Üniversitesi Sedefadası, Büyükada'nın doğusunda, Adalar İlçesi'nin iskâna açık en küçük adasıdır. 1956'da Şehsuvar Menemencioğlu ile kızı Reyan Şehsuvaroğlu, mülkiyetlerindeki Sedefadası'nda seçkin kişilerin oturacağı bir yerleşim yeri yapmak için girişimde bulunmuş, bu amaçla aynı yıl konut kooperatifi kurmuşlardır. Bu dönemde adanın üzerinde tek bir ağaç dahi bulunmamaktadır. Sedefadası için hazırlanan 1/1000 ölçekli imar planı 06.07.1956 tarihinde onaylanmış, 1960'a dek süren çalışmalar sonucunda adada yollar açılmış, elektrik getirilmiş, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi profesörlerinden Fikret Saatçioğlu koordinasyonu ile farklı türlerde 25 bin ağaç dikilmiş ve 64 yapının inşaatına başlanılarak bu yapıların 42'si 1961 yılında tamamlanmıştır (Erogan 1961). Bu dönem tasarlanan yapıların mimarı Kadri Erogan'dır. 1970 sonrasında ise adada farklı mimarlar tarafından 40 kadar yapının daha yapıldığı bilinmektedir. Sedefadası konutları; tekil yapı ölçeğinde dönemin mimari modernizm anlayışını yansıtmaktadır. Buna mukabil bu yapıların birlikteliği tekil konumlarından, özelliklerinden ayrılarak bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha önemlidirler. Bu bağlamda İstanbul 5 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 09.12.2009 tarih ve 2201 sayılı kararı ile Sedefadası'nın bir bölümü kentsel sit alanı ilan edilmiştir. Sedefadası'ndaki yapıların yapım dönemi, İstanbul'da ölçeği farklı olsa da benzer şehircilik deneyimlerinin gözlemlendiği bir tarih aralığına denk gelmektedir. Bir tarafta Emlak Kredi Bankası aracılığı ile Ertuğrul Menteşe yürütücülüğünde yapılan Ataköy 1. ve 2. kısımlar inşa edilirken diğer tarafta yine Emlak Kredi Bankası öncülüğünde Kemal Ahmet Aru'nun yaptığı Levent yerleşimi yükselmekteydi. Tüm bu yerleşimlerdeki yapıların aktif yeşil alan büyüklükleri, TAKS oranları, yapıların taşıdığı mimari ve estetik nitelikler gibi öne çıkan özellikleriyle birlikte, fiziki yapılanmasının doğal çevresiyle bir bütünlük oluşturduğunu söylememiz mümkündür. Sedefadası'nın imar planları modern şehircilik anlayışı ile hazırlatılmıştır (Erogan 1961). Yapıların TAKS oranı 0,50'yi geçmeyecek şekilde düzenleşmiştir. Böylece kütlelerin yapı yoğunluğu dengelenmiştir. Alanın bir ada olması dolayısıyla giriş çıkışları tamamen kontrollü olarak yapılmaktaydı. Bu durum büyük oranda bugün de devam etmektedir. Günümüzde de adadaki sosyal örgütlenme kooperatif üzerinden sağlanmaktadır. Bu da adalı kimliği, aidiyeti ve birlikte iş yapabilme becerisini geliştirmiştir. Tüm bunlar aynı zamanda kapalı yerleşimlerde tanık olunabilen özellikler arasında yer almaktadır. Sedefadası, dönemin modernizm anlayışını tekil yapı ve kentsel ölçekte yansıtmasının yanında, o günkü Türkiye planlama literatüründe yer almayan kapalı yerleşimlere -o dönemde hatta bugün bile adı tam olarak konulamamış olsa da- örnek teşkil etmektedir.
56
İSTANBUL Feneryolu Burç Sitesi Emel CANTÜRK İstanbul Teknik Üniversitesi Feneryolu’nda Bağdat Caddesi üzerinde yer alan Burç Sitesi, 10’ar katlı üç konut bloğu ve önünde yatay olarak konumlanmış 3 katlı bir ticaret bloğundan oluşmaktadır. Site, 1933 doğulu İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu mimar Ergün Ersöz tarafından tasarlanmıştır. Bağdat Caddesi’ne paralel uzan ticaret bloğu, yatay bir kütle olup, iki parçalı olarak tasarlanmıştır. Katların caddeye bakan cephelerine açık sirkülasyon alanları bulunmaktadır. Bağdat Caddesi’nden bakıldığında, ticaret bloğundaki doluluk-boşluk oranları ve üst kat döşemesinin altı parçalı, “ters u” saçaklar şeklinde caddeye doğru uzanması ilk dikkati çeken ve mimarın kendine özgü tarzını yansıtan estetik unsurlardır. Caddeden bakıldığında ticari bloğun arkasında kalan konut blokları ise, öndeki yatay bloğun aksine düşey bir etki vermekte, ancak onların tasarımında da yatay bant pencereler ve yatayda uzanan dolu balkon parapetleri ile yatay etki arttırılmaktadır. Her bir konut bloğu, ortadaki çekirdek tarafından dört parçaya ayrılmış, böylelikle kütlenin ağırlığı hafifletilmiş ve arkitektonik bir kütle elde edilmiştir. Balkon parapetleri sağır tutularak yapının arkitektonik kütlesinin etkisi artırılmıştır. Yatayda katlar arasında kopmayı sağlayan en belirgin mimari öğeler olan balkonlar, bazı katlarda kullanıcılar tarafından ilave doğramalarla kapatılmıştır. Cephe yüzeyinin önüne çıkarılan balkonların oluşturduğu cephe düzenlemesi iki boyutlu bir tasarım olmaktan çıkıp, hacim kazanmıştır. Üç boyutlu cephenin oluşturduğu ışık-gölge etkisi yapının plastik etkisini artırmaktadır. Burç Sitesi, bulunduğu yere, bağlama ve program gerekliliklerine göre biçimlenişi, işlevsel plan kurgusu, yalın ve geometrik biçim dili ile Bağdat Caddesi’ndeki geç modern apartman türlerinin nitelikli ve özgün bir örneğini oluşturmaktadır. Özellikle mimarının kendine has estetik dilini yansıtması açısından önemli bir örnektir. Yalın ve geometrik biçim dili, işlevsellik ve betonarme kullanımı modern mimarlığın ilkeleri arasındadır. Burç Sitesi de yere, bağlama ve programa verilen rasyonel bir tepki olması itibariyle moderndir. Yapıların kütlelerindeki geri çekilmelerin oluşturduğu doluluk-boşluk, kullanılan parçalı saçaklar ve ışık-gölge etkisi algıda zenginlik yaratan unsurlardır. Özetle, Burç Sitesi, yalın ve gösterişten uzak biçimsel özellikleri ve işlevsel mekân çözümleriyle, konut tipolojisi tarihi içinde mekânsal ve estetik olarak nitelikli ve özgün bir kaynak oluşturmaktadır. Bağdat Caddesi ve çevresinde, bu yapı ve benzer örneklerini konut stoku olarak anlamsız kılacak derecede yükselen rant nedeniyle, Burç Sitesi’nin de üzerinde yıkılma baskısı olduğu görülmektedir. Bu kaçınılmaz son riski nedeniyle, dönemin sivil mimarlığına ilişkin özgün örneklerden biri olan yapının belgelenmesi ve bir veriye dönüştürülmesi önemlidir.
57
İZMİR S.S. Yoncaköy Turizm Sahil Evleri Yapı Kooperatifi Yarkın ÜSTÜNES Yaşar Üniversitesi İzmir’de ticaretle uğraşan varlıklı ailelerin bulunduğu tarihi Kemeraltı çarşısındaki tüccar ve esnafların öncülüğünde resmi olarak 2 Ekim 1973 yılında kurulan S.S. Yoncaköy Turizm Sahil Evleri Yapı Kooperatifi, İzmir’in Ahmetbeyli ilçesinde dönemi için yeni sayılacak yazlık konut fikrine öncülük etmiştir. İzmir’den 54 km. mesafede, günümüzdeki İzmir-SelçukKuşadası sahil yolu üzerinde bulunan, tarihi Efes şehrinin uzantısı Klaros Antik Şehri’nin 3km. doğusunda yer alan ve bu nedenle sit sınırları içine alınarak günümüzde inşaat izni verilmeyen Yoncaköy Sahil Sitesi, bölge halkı arasında Menderes ilçesi Ahmetbeyli köyünün bir kısmına adını vermektedir. 1960’lı yıllara kadar vadi yatağına kurulmuş bir çiftlik arazisi (Pananos Çiftliği) olan bu bölge, zaman içerisinde özellikle yol ve altyapı çalışmalarının bölgeye çekilmesini sağlayarak siteye yakın köy yerleşim alanlarının da gelişimine direkt katkı sağlamıştır. Yakın çevresine sağladığı katkıların yanı sıra bölgedeki önemli akslara olan yakınlığı ile dikkat çeken Yoncaköy Sahil Sitesi, yaklaşık 10km.lik çember içerisinde Efes Antik Kenti, Klaros Antik Kenti, Artemis Tapınağı, Meryemana Kilisesi, Saint Jean Kilisesi, İsabey Camii, Efes Antik Müzesi ve Yedi Uyuyanlar gibi hem İzmir hem de ülkemiz için oldukça önemli tarihi yapı/bölgelere olan yakınlığı ile daha da değerli hale gelmektedir. Yaklaşık 560.000 metrekarelik vadi yatağına inşa edilen denize 525 metre cephesi bulunan Yoncaköy Sahil Sitesi’nin 500-600 metrekare arasında değişen parsellerinde iki ayrı etapta inşa edilmiş toplam 282 adet konut, farklı mimarlar ve tasarım anlayışlarıyla kooperatif üyeleri için yaptırılmıştır. Y. Müh. Mimar Şerif Ali Akkurt tarafından yapılan 242 konuttan oluşan 1. Yoncaköy evleri daha yalın, fonksiyonel ve net çizgilere sahipken, Prof. Dr. Mimar Cengiz Eren ve Mimar Fazıl İnanlı’nın projelerini hazırladıkları ve 1972 yılında katıldıkları İzmir Sınırlı Davetli Ulusal Mimarlık Yarışması’nda birincilik ödülü kazandıkları 2. Yoncaköy evleri (Kırk Evler) ise Akdeniz mimarisinin karakteristik tüm özelliklerini yansıtmaktadır. 1970’li yılların başlarında projesine başlanan ve iki katlı, kırma çatılı, dolu tuğla yığma kâgir yapı sistemiyle yapılmış Yoncaköy evleri, İzmir’de “yazlık” kavramına nasıl yaklaşıldığını ve cumhuriyet dönemindeki modernist yaklaşımın yazlık konutlardaki etkilerini anlamamız açısından önemli bir örnektir. Özellikle 2. Yoncaköy evlerinde kullanılan karakteristik Akdeniz mimarisi geleneksel üslup ve fonksiyonellikle harmanlanarak geçmişle mimari bir bağ kurulmasını sağlamış, günümüzde sitenin kurulduğu yıllardaki mimari yaklaşımlar hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Bu özellikleri bünyesinde bulunduran nitelikli yazlık site sayısının günümüzdeki sayıca azlığı, Yoncaköy Sahil Sitesi’nin korunması-belgelenmesi yolundaki önemini daha da arttırmaktadır.
58
ÇORLU Devlet Hastanesi Münir Alkan Binası Yıldız SALMAN İstanbul Teknik Üniversitesi Ebru OMAY POLAT Yıldız Teknik Üniversitesi Çorlu Askeri Hastanesi, 1936 yılında Orgeneral Salih Omurtak’ın girişimiyle inşa edilmeye başlanmış, inşa edildiği 1936-38 yılları arasında Çorlu sınırları dışında yer alan 82 dönümlük geniş bir alan içinde konumlanmıştır. Hastanenin projesi Mimar Necmi Ateş tarafından hazırlanmış; uygulaması A. Ziya Kozanoğlu tarafından yapılmıştır (K. Özbay, Türk Asker Hekimliği Tarihi ve Asker Hastaneleri, C. III, İstanbul 1981, s. 183-190). Çorlu Askeri Hastanesi, 1930-1940 arası dönemde İstanbul’da Cerrahpaşa ve Çapa Hastane yerleşkelerindeki ve Anadolu’nun çeşitli kentlerindeki sağlık ve diğer kamu yapılarına gözlenen ortak mimari dilin nitelikli örneklerinden biridir. 1939 yılında hizmete açılan ve duyulan ihtiyaca bağlı olarak 500 yataklı olması planlanan hastane, bodrum üzerinde iki katlı bir düzendedir. 1972 – 1974 yılları arasında binanın arka tarafa yeni poliklinik binaları eklenmiş, 1984 yılında orta bloğun arka kısmında bir adet kat çıkılmıştır. Ana hastane yapısı Çorlu Devlet Hastanesi Münir Alkan Binası olarak tanımlanmıştır. Günümüze ulaşan kütle düzenlemesi, cephe ögeleri, merdiven kulesi ve iç mekân ayrıntıları, iç mekan donanımı özgün niteliklerini korumaktadır. Kütle ve cephe bütünlüğü, kuleler, doluluk-boşluk oranları, yatay ve düşey vurgular döneminin modernist estetik biçimlenmesinin örneğidir. Yapı çevresindeki peyzaj düzenlemesi ile bir bütün olarak tasarlanmıştır. 82 dönümlük arazinin ön tarafında bulunan yaklaşık 10 dönümlük bahçesinde 60-70 yaşında ağaçlar mevcuttur. Yapı ve çevresi bütüncül bir tasarım ve kullanım niteliği taşımaktadır. Kent belleğinin önemli bir bileşeni olan yapı, toplumun ihtiyacı olduğunda, hem sivillere, hem de askeri personele hizmet vermesi; II. Dünya Savaşı seferberliği sırasında yurt savunmasına hizmet etmesi; Trakya Bölgesi’nde toplanan askerler tarafından kullanılması, hastaneye tarihi belge olması yanında bir de sosyal, simgesel değer katmıştır. Günümüze ulaşan tüm bu nitelikleri ile kent merkezinde nitelikli bir kamusal alan olma potansiyeli de barındırmaktadır. Yapı sahip olduğu özellikleri ile kültür varlığı olarak tescil edilmiş olsa da, son dönemdeki imar kararlarına bağlı olarak tescilinin kaldırılması gündeme gelmiştir. Çorlu Belediyesi, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi ve DOCOMOMO Türkiye Çalışma Grubu tescilin devam etmesi ve bütüncül tasarım niteliğinin yeniden değerlendirilmesi yönünde ilgili koruma bölge kuruluna görüş bildirmişler ve yapının kültür varlığı olarak korunması kararının sürdürülmesini sağlamışlardır. Bu gelişme sonrasında, yapının sosyal bir işleve hizmet etmesi amacıyla restore edilmesi planlanmaktadır.
59
ÇORUM Veremle Savaş Hastanesi Hasan TAŞTAN Yıldız Teknik Üniversitesi İnşa edildiği günden günümüze kadar sağlık yapısı olarak hizmet veren Çorum Veremle Savaş Hastanesi 3.500 m2 kapalı alana sahiptir. Yapı açık alanlarının çeşitli peyzaj elemanları ve bitkiler ile düzenlendiği 10.000 m2’lik bir arazide yer almaktadır. Çorum veremle savaş hastanesi kentin merkezi konumunda yer alacak bir arazide inşaa edilmiştir. Yapı kentin ana caddesi olan ve saat kulesi ile sonlanan Gazi Caddesinin beslendiği ana yollardan biri olan Bahabey Caddesi üzerinde yer almaktadır. Yapı arazisi konumu ve topografyası sebebi ile çevresinden yüksekte bulunmaktadır. Arazinin iki kenarı çevresinden yaklaşık 3.5 metrelik duvarlar ile ayrılırken kalan iki kenarı da demir parmaklıklar ile çevresinden koparılmıştır. Yapının işlevi böyle bir arazi seçiminin yapılmasında etkili olmuştur. Günümüzde Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi olarak kullanılan yapı 1948 yılında Çorum Verem Savaş Derneği’nin girişimi inşa edilmiştir. İlk planı 1948 yılında Bayındırlık Bakanlığı, Yapı ve İmar İşleri Başkanlığı tarafından çizilmiştir. İki normal ve bir bodrum kattan oluşan yapı inşa edildikten sonraki yıllarda 20 yataklı bir verem savaş dispanseri olarak kent halkına hizmet etmiştir. 1952 yılında ise yapının iki ucuna simetrik olarak eklemeler yapılarak yapı genişletilmiştir. Arşiv bilgilerinden sözkonusu ek yapıların projesinin de bayındırlık bakanlığınca yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahalli yardımlarla inşaa edilen yapı peyzaj tasarımı ile öne çıkmaktadır. Yapı arazisi çeşitli ağaçlar ile donatılmış hasta odalarının balkonlar ile bu yeşil alandan faydalanmaları sağlanmıştır. Hastaların tedavilerine yardımcı olması için yararlanıldığı belirtilen Ihlamur ve vişne ağaçlarının da yer aldığı peyzaj düzenlenmesi Prof. Dr. Sadri Aran tarafından çizilmiştir. 2008 yılında Göğüs Hastalıkları Hastanesinin taşınması ile bina da bir takım değişiklikler yapılmıştır ve ne yazık ki iç mekanları genişletmek için bahçeye bakan balkonlar kapatılmıştır. Yapı arazi seçimi, plan şeması ve peyzaj düzenlenmesi gibi tasarımsal özellikleri ile korunması gereken ve dönemini yansıtan modern mimari örneğidir. Kullanıcısının ve işlevinin iyi analiz edildiği, mimari anlamda korunması gereken bir örnek özelliği göstermektedir. Kent merkezinde yer alan peyzajı ile kentin kimliğine katkı sağlamış, merkezi konumda örnek bir yeşil alan oluşmasını sağlamıştır. Yapı üretim süreçleri ve plan şeması bakımından ele alındığında ise yapı sivil toplum kuruluşu-kamu işbirliği ile inşa edilmesi ve döneminin mimarisini yansıtıyor olması sebebi ile korunması gereken bir değer özelliği taşımaktadır.
60
EDİRNE Trakya Umumi Müfettişlik Binası H. Burcu ÖZGÜVEN Trakya Üniversitesi Tülay CANITEZ Trakya Üniversitesi Saygın ALKAN Trakya Üniversitesi Umumi Müfettişlikler, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ekonomik, bölgesel ve kentsel kalkınmayı hedefleyen yönetim birimleridir. Trakya Umumi Müfettişliği 19 Şubat 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuştur. Merkezi Edirne olan kurumun faaliyet alanı Edirne, Tekirdağ, Kırklareli ve Çanakkale illerini kapsamaktadır. Umumi Müfettiş olarak Dr. İbrahim Tali Bey [Öngören] (1875-1952) atanmış olup aynı göreve 1935 yılında İzmir Valisi General Org. Kazım Dirik (1880-1941) getirilmiştir. Dirik, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında olduğu gibi, Trakya Umumi Müfettişliği görevinde de önemli katkılar vermiş bir kişiliktir Müfettişlik binası 1938 yılında Edirne’nin tarihi semtlerinden Kıyık’ta 355 ada, 7 parselde inşa edilmiştir. Yapı bodrum, zemin ve birinci kattan oluşmaktadır. Zemin katta giriş sahanlığından geniş bir hole ve holün sonunda katlar arası düşey bağlantıyı sağlayan merdivene ulaşılır. Holün açılan koridorların her iki yönünde de ofisler yer almaktadır. Cephe yalındır. Binanın özgün durumunda geniş pencere yüzeyleri görülmekle birlikte işlevin dönüşümüyle pencere oranlarının ve cephenin değişime uğraması dikkati çekmektedir. İnşa edildiği dönemde binada kalorifer tesisatı kurulmuştur. Erken Cumhuriyet döneminde kentlerde yeni inşa edilen kamusal binalarda rasyonalist mimari yaklaşım tercih edilmektedir. Kübik kütle anlayışında tasarlanan Müfettişlik Binası da betonarme iskelet sistemi, geniş cam yüzeyler, yüksek parapet ve gizli saçaklar gibi ögelerle tanımlanabilir. Umumi Müfettişlik kurumunun kaldırılmasından sonra, bina Edirne Devlet Hastanesi’nin Verem Hastalıkları birimine dönüştürülmüştür (1951 sonrası). Bir süre Hemodiyaliz Ünitesi olarak, günümüzde ise Ambulans Kontrol Merkezi Başhekimliği olarak kullanılmaktadır. İşlev değiştirdiği süreç içerisinde yapı çeşitli onarımlar geçirmiş; pencere genişliği ve ahşap elemanlar değiştirilmiş, özgün halindeki gizli çatı karakteri kaybolmuş, geniş saçak eklenmiş, kübik etki bozulmuştur. Trakya Umumi Müfettişlik binası Edirne’nin modern mimari kimliğini yansıtan ender bir örnek olup, dönemin yönetim anlayışının mimariye yansıması açısından da büyük önem taşımaktadır. Bina Edirne’de uygulanan ve günümüze ulaşabilen öncü betonarme inşaat örneklerindendir; bulunduğu Kıyık Caddesi için bir referans noktasıdır. Bina, aynı zamanda Edirne’nin kentsel kalkınmasında büyük emeği geçen Org. Kazım Dirik ile özdeşleşmiştir. Kaynaklar: Aslanoğlu,İnci: Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938, Bilge Kültür Sanat Yayın Dağıtım San. Ve Tic.Ltd.Şti., İstanbul, 2010. Cumhuriyet Gazetesi Arşivi, 05.01.1938 Koçak, Cemil: Umumi Müfettişlikler, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010. Özdeş, Gündüz: Edirne İmar Planına Hazırlık Etüdü. İstanbul Teknik Üniversitesi Matbaası, İstanbul, 1951.
61
İZMİR Yıldız Sineması N. Ebru KARABAĞ AYDENIZ Yaşar Üniversitesi Emre Can ESENALP 1940’lı yıllarda Mehmet Senai Kazmirci tarafından Basmane semtinde satın alınan bir arsa üzerinde açık hava sineması olarak inşa edilen yapı, sıcak İzmir gecelerinde yıldızlara bakılarak film izlendiğinden dolayı Yıldız Sineması adını almıştır. 1953 yılında İtalyan Mimar Ferrari tarafından hazırlanarak uygulanan kapalı sinema salonu projesi, mekanı bölen kolonlar sebebiyle kısa bir süre sonra yıkılmış ve Mimar Erdoğan Tözge tarafından hazırlanarak inşa edilen kapalı sinema salonu 1957 yılında hizmete girmiştir. 1989 yılında yapılan tadilat projesinde ise sinema yapısı spor salonuna dönüştürülmüş, sinema salonunun balkonları yıkılarak, parter kat halı sahaya çevrilmiştir. Uluslararası Üslup’un başarılı ve etkili bir örneği olarak nitelendirilebilecek olan Yıldız Sineması’ nın sade bir mimari dile sahip prizmatik kütlesi Rasyonalist-Pürist anlayışın karakteristik unsurlarını sergilerken, bu cepheden çıkan eğik bant pencereler bağımsız biçim arayışlarını temsil etmektedir. Bu dönemde dik açıyı zorlamaya başlayan mimarlar yeni denemelere girişmiş, Yıldız Sineması cephesinde görülen biçimsel özgürlük arayışları günümüze kadar sürmüştür. Bu pencereler aynı zamanda giriş saçağı ile birlikte yapının kütlesel etkisini hafifleten unsurlar olmuştur. Yapının modernist yalın dili, cephe elemanlarında ve iç mekan tasarımında da sürdürülmüştür. Giriş kapısında kullanılan üçgen formlar, iç mekan döşemelerinde döküm mozaik üzerinde kullanılan yalın ve renkli geometrik formlar, sinema salonunun yan duvarlarında bulunan üçgen rölyefler, hep bu yaklaşımı temsil etmektedir. Yapı özgünlüğünü zamanın yıpratıcı etkisi ve geçirdiği tadilatlardan dolayı kısmen kaybetmiş olsa da, korunmuş özgün mimari ve iç mekan elemanlarıyla, dönemin kamusal toplanma mekanları olan sinema yapılarının günümüze ulaşabilen nadir örnekleri arasındadır. Yapının belediye arşivinden ulaşılabilen ve farklı mimarların imzasını taşıyan projeleri de, dönemin mimarlarının aynı sorunu nasıl farklı şekilde ele aldığını ve tasarım dilleri arasındaki farkı ortaya koymaktadır. Kısmen korunmuş mekan kurgusu ve cephe bütünlüğünün yanında, günümüze ulaşan özgün kapı ve pencere doğramaları, yer döşemeleri, sabit ve haraketli mobilyalar, tavan süslemeleri, aydınlatma elemanları, dönemin eğlence mekanlarında tasarım anlayışına ışık tutan birer belge niteliğindedir. Döneme ait özel mülkiyette olup kamusal nitelikte olan ticari yapıların, özellikle eğlence yapılarının değişen sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlara cevap verme amacıyla uğradığı tahribat göz önüne alındığında yapının bugünkü durumuyla benzer örnekleri arasından öne çıktığı görülmektedir. Bu nedenle Yıldız Sinema Salonu’nun belgelenmesi ve korunması, Türkiye Modern Mimarlık Mirası bağlamında önem taşımaktadır.
62
KOCAELİ Türkiye İş Bankası Yelkenkaya Dinlenme Tesisleri Aynur ÇİFTÇİ Yıldız Teknik Üniversitesi Kocaeli İli, Darıca İlçesi, Piri Reis Mahallesi, Yelkenkaya Mevkii’nde küçük bir koyda bulunan tesis 1965-1967 yılları arasında inşa edilmiştir. Tesis, yakınındaki Bayramoğlu yarımadasının 1955-1970’li yıllar arasında gözde bir sayfiyeye dönüşmesinin etkisiyle İstanbul’a yakın tatil yapmak isteyen Banka mensupları için tasarlanmıştır. Yazılı kaynaklara göre dinlenme tesisinin bulunduğu alanda Bizans Dönemi’nde Ayayorgi Manastırı’nı korumak için “Filokroni” kalesi inşa edilmiştir. Kale ve manastırdan günümüze bir burç, kale duvarının bir kısmı ve ayazma ulaşabilmiştir. Tesisin mimarı 1954’te İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan ve 1956-1964 yılları arasında Paris’teki eğitimi sonrasında çeşitli atölyelerde çalışma olanağı bulan Çelik Alatur’dur. 156 konaklama birimi, gazino, açık tiyatro, havuz, mutfak ve genel servis birimlerinden oluşan tesisi tasarlarken Alatur yere özgü akılcı çözümler üretmiş ve farklı işlevli yapıları tasarım ilkelerine uygun olarak ustalıkla yerleştirmiştir. Tesiste değişik aile yapılanmalarına göre düzenlenen modüler konaklama birimleri üç tiptir. Betonarme karkas sistemde inşa edilen birimler arazinin eğimli ve kayalık oluşu nedeniyle, temel hafriyatından kaçınmak ve zeminden gelecek rutubetin önüne geçmek için beton kolonlar üzerinde yükseltilmiştir. Birimlerin hem yüz ya da kaydırmalı yerleştirilmesiyle cephelerde hareketlilik ve iç mekânda kısmen mahremiyet oluşturulmuştur. Yan cepheleri sağır birimlerin arka cephelerindeki güneş kırıcılar metal taşıyıcılı olup üst bölümleri doğal saz ile kaplanmıştır. Eğimli çatılar özgünde eternit kaplı olup çörten ve oluklar brüt betondur. Eski kalenin bulunduğu yerdeki gazino manzaraya hâkim konumdadır. Kütlesi, geniş açıklıkları, eğimli beton plaklardan oluşan çatı biçimlenişiyle oldukça nitelikli bir tasarım olan gazinoda çatı suları tek bir çörtenle süs havuzuna dökülür. Gazinoya bağlı servisler ise bir iç avlu etrafında toplanmıştır. Tesiste konaklama birimlerinin yalın cephe biçimlenişleri, ilk inşasındaki ahşap iç dekorasyon öğeleri; gazinonun kırık beton plaklardan oluşan çatısı, peyzaj öğeleri dönemine özgü modern çizgiler taşımaktadır. Ancak günümüze kadar geçen süreçte konaklama birimlerinin özgün iç dekorasyonunda, gazinonun özgün plan düzeninde ve peyzajda bazı değişiklikler yapıldığı gözlenmiştir. Müdahalelere karşın oldukça bakımlı ve iyi durumdaki tesiste yapılan ağaçlandırma çalışmasıyla yetişmiş, envanteri yapılmış, farklı türde 589 adet ağaç bulunmaktadır. 1970 tarihli Arkitekt Dergisi’nde “tatil köyü” olarak anılan tesis, bir kurumla aidiyet bağı kurmuş çalışanların ve ailelerinin modern dinlenme/eğlence anlayışını yansıtan ve işlev anlamında sürekliliğini, modern miras anlamında da teknik ve estetik değerleriyle varlığını büyük ölçüde günümüze kadar koruyabilmiş nadir örneklerden biridir.
63
ADANA Şehir Stadyumu Ayşe DURUKAN KOPUZ Namık Kemal Üniversitesi Adana Şehir stadyumu, bugünkü adıyla “5 Ocak Fatih Terim Stadyumu”, Erken Cumhuriyet dönemi yapılarının yer aldığı, Reşatbey mahallesinde, Valiyolu caddesi ve Stadyum caddelerinin arasında bulunmaktadır. Yapının çevresinde, “Adana Merkez Öğretmenevi”, “Adana Sağlık İl Müdürlüğü” ve “Adnan Menderes Kapalı Spor Salonu” yer almaktadır. Yapı, Adana Belediyesi Fen Müdürlüğü yapmış Mimar Abdullah Ziya Kozanoğlu tarafından 1931 yılında tasarlanmış ancak kompleks 1938 yılında tamamlanmıştır. Stadyumun arsası ve inşaat maliyetleri belediye tarafından karşılanmıştır. İnşaatın, hem maliyet hem da zaman açısından bir yılda tamamlanamayacağı düşünüldüğünden, yapının üç bölümde yapılmasına karar verilmiştir. İlk yıl, duş ve soyunma mekânları, futbol sahası, ağaçların dikilmesi ve balkon bölümünün yapılmasına, ikinci yıl sahanın çevre duvarları, drenajı, koşu parkurları ve tribünlerin yapımı ve son yılda tenis, voleybol sahaları ve küçük bir gazinonun inşa edilmesi planlanır. Bununla beraber ilk yıl, sahanın zemin düzenlenmesi, duş mekânları ve yağmur sularını uzaklaştırmak için hendekler açılması ve balkonun yapımı tamamlanmıştır. Sporculara ait, tam oyuncu sayısı kadar 11 dolaplı iki soyunma mekânı ve 5 duş ve 1 tuvalet yapılmıştır. Duşlar yarım tuğla ve naylon perdelidir. Projeden anlaşıldığı kadar minimum ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak planlama yapılmıştır. Balkonun betonarme döşemesi %7 eğimli ve üzerinde yer alan ahşap tribünden 12 metre uzaklığı görebilecek şekilde planlanmıştır. Tribünlerde oturma ve ayak koyulacak yerler birbirinden ayrı ve ahşap olarak düşünülmüştür. Genel tribünler ise sahanın batı tarafında, üstü açık, zemini beton ve %40 eğime sahiptir. Batı tarafında yapılmasının nedeni, yazın sıcak olan bu bölgede, seyircilerin güneşi arkalarına almaları ve rüzgârın güney batıdan esmesidir. Manzaralarına engel olmaması için balkon binasından 40 mt uzağa yerleştirilmiştir. Stadyumun girişi kuzey bölümünde yer alan ana caddeden verilmeyip, binadan çıkan halkın kalabalık bir durumda yolu kapatmaması için batı tarafındaki caddeden verilmiştir. Türbinlere ve balkona ortadan verilen bir kapı ile geçilirken, çıkışları ayrı kapılardan verilir. Genel vaziyet planında tüm sahanın etrafına 10 mt ara ile okaliptüs ağaçları dikilmiştir. Projede, doğu bölümünde yer alan tenis kortlarının etrafı portakal ve mimoza ağaçlarıyla bir koru halinde tasarlanmıştır. Sahanın etrafına 25 mt ara ile drenajlar açılıp giderleri hendeklere bağlanmıştır. Yapıldığı yıl, 105x70 ebadında 60 kulvarlı 2.000 kişilik kapalı, 7.600 kişilik açık olmak üzere toplam 9.600 kişilik olarak yapılarak hizmete girer. Stadyumun zemini çimdir. Tesis bünyesinde; 5 adet amir odası, muhasebe, saha komiseri, personel odası, 2 adet kazan dairesi, depo, ışıklandırma kumanda odası, artezyen ve trafo odası bulunmaktadır. Kapalı tribünde, ses düzenlenmesi, canlı yayın, medya bölümleri bulunmaktadır. 4 adet sporcu 1 adet hakem soyunma odaları, WC ve duşları mevcuttur. Adana’daki sporcu gençlerin bir araya gelip; futbol, atletizm, güreş, boks, tenis ve voleybol oynamaları için etrafı kapalı ve gerekli binalar ile birlikte yapılmasına karar verilmiştir. Mimar Abdullah Ziya bu eserini, stadyum örneği olarak değil, Türkiye şehirlerinde spor ihtiyacına cevap veren bir tesis olarak görür.
64
TRABZON Hüseyin Avni Aker Stadyumu Aslıhan ÖZTÜRK Karadeniz Teknik Üniversitesi
Trabzon Cumhuriyet Dönemi ile birlikte modernleşme faaliyetleri içinde yer almıştır. Öncelikli olarak bu faaliyetlerin başında da imar planı hazırlama gelmektedir. Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde 1924 yılında çıkartılan mesken ve imar kanunlarında Belediyelere şehir planı yapma zorunluluğu getirilmiştir. Lambert geleneksel olarak şekillenmiş şehri yeniden ele alarak modern bir anlayışla yorumlamıştır. Stadyumun inşa edileceği alan Lambert’in Trabzon için yaptığı planla belirlenmiş olmakla birlikte binanın kendi mimarına ulaşılamamaktadır. Stadyum yapısı, Lambert’in hazırladığı şehir planında, spor mıntıkası olarak belirlenen alan içindeki yerinde inşa edilmiştir. Trabzon’da bir dönem Kavak Meydanı olarak bilinen bölge, surlarla çevrili eski kentin batısında bulunmaktadır. Kavak Meydanı, Meşrutiyet’ten beri çeşitli spor faaliyetlerinin, mitinglerin ve bayram eğlencelerinin yapıldığı bir yerdir. Stadyumun da ilk temelleri bu bölgede o zamanlardan atılmıştır. İlk ismi “Trabzon Şehir Stadı” olan yapının adı daha sonra stadın yapılışına olan katkılarından ötürü Hüseyin Avni Aker adını almıştır. Yapı betonarme yapım sistemi ile inşa edilmiştir. Ancak daha sonra eklemeler ve onarımlar yapılmıştır. 1948’de temeli atılan yapı 1951’de Trabzon Şehir Stadı adıyla 2.400 kişi kapasiteyle açılır. 1951’de yapı kullanıma açıldıktan sonra birçok kez onarım geçirerek ve bugünkü halini alarak 24.169 kişilik kapasiteye ulaşır. Stadyumda 1981'de büyük bir tadilat yapılmış, 1994 yılında ise stadın üstü uzay kafes modeli ile kapatılıp ışıklandırılmıştır. 2008'de 1.200, 2010'da 260 kişilik kapasite artışıyla birlikte stadyum bugünkü halini alır. Ayrıca 2008'de yapılan onarımda maraton tribününün üzeri açılmıştır. 25.000 metrekare alana sahip olan statta, Oyun alanı ölçüsü günümüzde 68*105 m’dir. Günümüzde kapalı bölüm 5.300, maraton bölümü 10.900, kale arkası bölümü ise 5.300 kişiye hizmet etmektedir. Kent hafızasında Kavak Meydanı (Günümüzde İnönü) adlı bölge ile özdeşleşmiş olan yapının günümüzde işlevine son verilerek Trabzon’un batı tarafında Akyazı mevkiinde denize dolgu alanlar yapılarak üzerine yeni bir stadyum inşa edilmektedir. Şehrin futbol ve benzeri spor faaliyetleri yeni yapılan bu kompleksin olduğu bölgeye taşınacaktır. Hüseyin Avni Aker Stadyumu da yakın gelecekte yıkılacaktır ancak açılan mekânsal boşluğun işlevinin ne olacağı henüz kesinleşmemiştir. Cumhuriyet öncesinde spor faaliyetlerine ayrılan bir bölgede ve göz ardı edilemez büyük çapta bir alanda, modern dönemde inşa edilerek günümüze kadar gelen bu yapının kentsel bellekteki yeri yaşadığı/yaşattığı dönemlerin uzunluğu ve mekânsal boşluğun büyüklüğü açısından oldukça önemlidir. Yapının yıkılması ile açılacak olan bu boşluğa katılımcı bir uygulama ile zihinlerde yer etmiş işlevsel imkânlara yakın çözüm önerilerinin getirilmesi, kentsel hafızanın yeni duruma adapte olması açısından daha pozitif bir yaklaşım olabilir.
65
TRABZON Karadeniz Teknik Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Büşra TOPDAĞI YAZICI Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih YAZICI Karadeniz Teknik Üniversitesi KTÜ Atatürk Kültür Merkezi, Trabzon ili, Karadeniz Teknik Üniversitesi Kanuni Yerleşkesi’ nde yer almaktadır. Yapı yerleşke içerisinde rektörlük, kütüphane ve Atatürk anıtı ile akademik merkez olarak adlandırılan yapı topluluğunu oluşturmaktadır. 1968 Yılında Akademik Merkez için açılan proje yarışmasında ulaşım, binaların mevcut alanla ilişkileri, binaların fiziksel planlama yönünden birbirleriyle ilişkileri, fonksiyon, iç ve dış mekan düzenlemeleri ile binaların ve alanın plastik değeri, ekonomi, konstrüksiyon gibi değerlendirme kriterleri ile 30 proje içinden Doğan Tekeli ve Sami Sisa’ nın tasarımı 1. seçilmiştir. Projede yapıldığı dönemde dünyada kabul gören ilkeler dikkate alınarak, rektörlük, toplantı salonları, kütüphane gibi yapıların merkez oluşturarak fakülteler ve yurt binalarına yakın olması ve bağlantının rahat sağlanması amaçlanmıştır. Yapı bölgenin topografyasından dolayı kotlardan faydalanılarak konumlandırılmıştır. 2 kota oturan binaya her kottan giriş sağlanmaktadır. Yapı zemin, -1 ve bodrum katları olmak üzere 3 kattan oluşmaktadır. Ana giriş saçak altından yarı açık mekan ile belirli akslarla yan yana sıralanmış 3 kapı ile sağlanmaktadır. Giriş holünün karşısında ilk projede pano olarak belirtilmiş bugün dekoratif fayans ile kaplanmış duvar yer almaktadır. Duvarın her iki yanında yer alan denetimli giriş kapıları ile fuaye alanına ulaşılmaktadır. Fuaye alanı, pencerelerin yanı sıra kirişli tavan döşemesindeki ışık bacaları ile aydınlatılmıştır. Fuayeye biri 1000 (Hasan Saka Salonu) ve 250 (Reşit Tarakçıoğlu Salonu) kişi kapasiteli iki ana salon ve bunlara ek hizmet sağlayan küçük birimlerden oluşmaktadır. Bu merkezde tiyatro, konser, konferans, panel gibi etkinliklerin yürütülmesine imkan sağlayan donanım mevcuttur. Salon duvarları ahşap paneller, zemin halıfleks, koltuklar kırmızı deri kumaş ile kaplanmış, tavan döşemesinde çelik çatı makası kullanılmıştır. Fuaye alanında karo mozaik ve diğer dolaşım alanlarında yerinde dökme mozaik döşeme malzemesi kullanılmıştır. Yapının mekan kurgusunu değiştiren herhangi bir düzenleme, bakım veya onarım yapılmamıştır. Yapının çevre yapılarla olan ilişkisi, iki yönden manzaraya açılması, rektörlük ve kütüphane yapıları ile bir merkez oluşturması ve bu merkezin öğretim binaları aksında yer alması, özgün mimari dilini ve özgün malzeme kullanımını kaybetmemiş olması ile modern mimarlık mirasının örnekleri arasında kaydedilmesi gereken bir yapıdır.
66
ANKARA Atatürk Lisesi Haluk ZELEF Orta Doğu Teknik Üniversitesi Hasan Okan ÇETİN Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ensar TEMİZEL Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ceren Yağmur YILDIRIM Orta Doğu Teknik Üniversitesi Nurettin Murat DÖRTLÜK Orta Doğu Teknik Üniversitesi Simla ŞANLI Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bu çalışma Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mmarlık Bölümü 3. Sınıf stüdyosunun ortak çalışması olarak hazırlanmıştır. 1930’ların sonlarında inşa edilen Ankara Atatürk Lisesi, Türkiye’deki mimarlık tarihçilerinin kullandıkları sınıflandırma çerçevesinde değerlendirildiğinde I. Uluslararası Dönem ürünüdür. Ancak bina, mimariyi keskin bir şekilde ulusal ve uluslararası olarak ayrıştırmayan, sentezci bir yaklaşımı öneren Taut’un modernist/gelenekçi yaklaşımının ürünüdür. Yatılı erkek lisesi olması sebebiyle sadece Ankara’dan değil, bütün Anadolu’dan gelen öğrencileri yeni cumhuriyetin kuruluş fikirleri ve mekânsal anlayışlarıyla tanıştırmıştır. Okul, tasarımı itibarıyla çevresiyle etkileşim halindedir. Yapı; A, B ve C olmak üzere üç bloktan ve bunlardan bağımsız müze ve spor salonundan oluşmaktadır. Ana dolaşım aksı üzerinde dallara ayrılmış bir tasarıma sahiptir, bu da cephelerinin, etrafındaki yapılarla ve yollarla ilişkiye açık olmasını sağlamıştır. Yapı birbirine bağlı ince kütlelerden oluştuğundan bunların arasındaki açık alanlar tanımlı, güneş alan, okuldaki sosyal hayata olumlu katkıları olan dış mekanlardır. Yapının büyük pencereleri, iç ve dış mekân arasındaki ilişkide önemlidir. Binanın çevresiyle ilişkisine ek olarak, oturumunun ve formunun şekillendirilmesinde, yapıyı çevreleyen sokakların biçiminin etkisinden bahsedilebilir. Mekânların binanın dışından okunabilmesi, mekân farklılaşması ve buna uygun olarak açıklıkların farklı şekillerde olması, betonarme iskelet kullanılması, süsleme kullanılmaması, konferans salonunun iki kat ile aynı anda görsel ilişki kurması ve yapının iç mekânlarının dönüştürülmeye açık olması Taut’un modernist yaklaşımının yansımalarıdır. Ayrıca, kullanılan pencere tiplerinden birinde Taut’un geleneksel Türk evinden esinlenip kendi yorumuyla “saçaklı pencere” yaratması yerelliğe saygısını göstermektedir. Betonarme iskelet içindeki mekân bölücü duvarlar tuğlayla örülmüştür. Yapı, subasman seviyesine kadar bosajlı kesme taşla kaplanmıştır. Diğer yerlerse sıvayla kaplıdır. A Blok’ta bulunan ana girişin zemini Ankara taşıyla kaplıdır. Yatakhane ve yemekhane olan C blok, 1988’de dersliklere dönüştürülmüştür. Orijinal plandaki spor salonu yerine, 1994’te farklı tasarımda bir spor salonu inşa edilmiştir. Çok amaçlı salonun zemini, orijinalinde düzken, sonrasında, sabitlenmiş koltuklarla, yükseltilmiş bir platformu olmuştur. Günümüzdeki müze, orijinalinde revirken, sonrasında müdür lojmanına dönüştürülmüştür. 1988’den itibaren Cumhuriyet Eğitim Müzesi olarak kullanılmaktadır. Yapı, mimari nitelikleriyle olduğu kadar kentsel yerleşimi ve çevresiyle ilişkileri açısından da önemlidir. Lise, Jansen Planı’nda Atatürk Bulvarı ve demiryolu ana akslarının kesişiminin güneybatısındadır. Yapı, planın önemli öğelerinden olan “yeşil koridor”lardan birisinin üstündedir. Yapının yakın çevresi, planda konut bölgesi olarak belirtilmektedir. Zamanla kentteki yoğunluk arttırılmış, hem ticari amaçlı yüksek yapılar az katlı konutların yerini almış hem de taban alanları arttırıldığından dış mekânlar giderek azalmıştır. Bu nedenle günümüzde yapının sunduğu dış mekânlar kent merkezi ve yakın çevresi için çok önemlidir. Özetle, bina, toplumsal, tarihsel ve kültürel olarak, cumhuriyet tarihi, eğitim sistemi ve Türk mimarlığı açısından önemli bir konumdadır. Yapı, değişikliklerle birlikte günümüzde hala lise olarak kullanılmaktadır.
67
EDİRNE Kırkpınar Halk Kütüphanesi Ertan VARLI Trakya Üniversitesi Sennur AKANSEL Trakya Üniversitesi Onur ŞUTA Trakya Üniversitesi Edirne Kırkpınar Halk Kütüphanesi, kente girilen E5 otoyolunda Londra asfaltı üzerinde Ayşekadın semtinde yer almaktadır. Yakın çevresinde Edirne Merkez Öğretmenevi, Ekmekçizade Ahmetpaşa Kervansarayı ve Kadı Bedrettin Camii yer almaktadır. Cumhuriyet dönemi tipik yapılarından olan yapı aynı zamanda Edirne’nin ilk modern kütüphane yapısıdır. Bundan önceki kütüphane Selimiye Camii Külliyesi içindeki Sıbyan mektebinde yer almaktaydı. A tipi kütüphane projesi olarak yapılan Edirne Kırkpınar Halk Kütüphanesi 1968 yılında kullanıma açılmıştır. Yapının mekan organizasyonunu incelediğimizde; geniş ve aydınlık bir giriş holünden iki kollu bir merdivenle üst katlara ulaşıldığı görülmektedir. İlk kullanımında zemin katta çocuk kütüphanesi, danışma kartoteks, wc ve idari büroların bulunduğu bilinmektedir. Merdivenle ulaşılan 1.katta sol tarafta iki kat yüksekliğinde yetişkin okuma salonu, sağ tarafta ise özel eserler salonu, 2.katta ise idari ofisler bulunduğu ifade edilmiştir. Günümüze gelindiğinde, yapıda mekansal bir değişiklik olmamasına rağmen 14/01/1994 yılında büyük ölçüde I.Murat mahallesinde yapılan yeni kütüphaneye taşınan binanın bir çok mekanı kullanılmamaktadır. Yapıda 1. Katta çocuk okuma salonu ve 2. Katta yetişkin okuma salonu olmak üzere iki salonda kütüphane hizmeti verilmektedir. Bunun yanı sıra 1. Katta idari hizmetler için bir mekanda kullanılmaktadır. Bina içinde yer alan diğer mekanlar atıl durumdadır. Binada tümüyle, aydınlık gün ışığından maksimum faydalanılan mekanlar mevcuttur. Yapı bodrum kat üzerine üç katlıdır. Yapının taşıyıcı sistemi betonarme yapım sistemi ile çözülmüştür.
68
ERZURUM Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Fatma Zehra ÇAKICI Atatürk Üniversitesi Tuncer Çağrı ÇAKMUR Atatürk Üniversitesi Erzurum kent merkezindeki sanayi bölgesinde, 50. yıl ve Kongre Caddeleri arasında yer alan yapı, teknik lise, atölyeler, inşasında öğrencilerin yer aldığı iki adet lojman binası ve Cumhuriyet tarihi açısından büyük bir önem arz eden Kongre Binası ile birlikte yaklaşık 30 dönümlük bir kampüs alanını paylaşmaktadır. 1958 yılında inşa edilerek Yapı Sanat Okulu adıyla marangoz ve tesfiye atölyeleri olarak kullanılmaya başlanan yapı, 1960-1961 eğitim öğretim yılından itibaren Yakutiye Atatürk Mesleki ve Teknik Lisesi ismiyle hizmet vermeye başlamıştır. Günümüzde Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ismini alan yapı, Neo-klasik üslupla inşa edilen kentteki diğer simge yapılardan Erzurum Lisesi ve Erzurum Gar binasına referans vermektedir. Kullanıcıları tarafından taş bina olarak anılan lise binası; kuzey-güney istikametinde konumlandırılan iki katlı ana bina ile batı yönünde ona dik şekilde saplanan 4 adet tek katlı atölye birimi ile plan düzleminde taraklı bir forma sahiptir. Her biri dikdörtgen planlı olarak betonarme çerçeve sistemle tasarlanarak inşa edilen ana bina ve atölye üniteleri kırma çatı ile örtülüdür. Binanın ana girişi iki katlı ana binanın doğu yönünde yer alırken, bu girişin tam karşısında bahçeye açılan ve malzeme giriş-çıkışının sağlandığı bir arka kapı bulunmaktadır. Atölye birimlerinin de batı yönlerinde malzeme girişçıkışı için büyük kapılar bulunmaktadır. Teorik dersliklerin bulunduğu ön plan yapısındaki taş kat silmeleri, çerçeveli düzgün yonu taşla imal edilen cephesine zenginlik katmıştır. Atölye bloklarının cephelerinde ise kaba yonu taşlar arasında beton hatıllar tercih edilmiştir. Ana binanın giriş holünde ve üst kat holünde kaset döşeme kullanılmıştır. Geniş ve ferah eğitim mekânlarının bulunduğu yapıda yerinde dökme mozaik döşeme uygulaması yapılmıştır. Günümüzde 150 m2 büyüklüğündeki depo ve ısıtma hacimlerinin yer aldığı bir bodrum kat üzerinde iki kat yükselen giriş bloğunda yer alan derslikler bilim ve teknoloji sınıfları olarak hizmet verirken; atölye blokları, bileme, boyama, kaplama ve ağaç işleme birimleri olarak kullanılmaktadır. Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 21.04.2016 tarih ve 2117 sayılı kararı ile tescillenen yapıda zaman içinde bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Değişen ve artan ihtiyaçlara bağlı olarak kuzey yönündeki iki atölye yapısı, batı yönünde uzatılarak büyütülmüştür. 2015 yılında ise pencere kasaları PVC malzemeyle değiştirilmiş ve kiremit olan çatı örtüsünün yerine metal malzemeyle yeni bir örtü yapılmıştır. Ayrıca, üst katta bir depo ile tuvalet mekanı birleştirilerek daha büyük bir tuvalet mekanı elde edilmiştir. Bunların dışında büyük ölçekli bir tadilat veya restorasyon geçirmeyen yapı, bugün sağlam ve kullanılabilir bir vaziyette hizmet vermeye devam etmektedir. Çerçeveli düzgün yonu taşlardan inşa edilen cephelerde yer yer malzeme bozulmaları ve dökülmeler gözlemlenmektedir.
69
KONYA Mevlana Tetkikleri Enstitüsü (İl Halk Kütüphanesi) Merve KANAT Necmettin Erbakan Üniversitesi Esra YALDIZ Necmettin Erbakan Üniversitesi Mimarlıkta modernizm, sadelik, yalınlık, işlevsellik ve geleneksel mimariden kopuşu ifade etmekte; temel olarak biçimin basitleştirilip yalınlaştığı, mimarinin süslemeden arındırıldığı ve sağır şeffaf, düz yüzeyli, yalın geometrilerin kullanıldığı bir uslup olarak nitelendirilmektedir. Anadolu’da modernizmin etkileri ile modern mimarlık ürünlerinin görüldüğü kentlerden bir olan Konya’da; modernizmin yerel açılımları olarak tanımlanabilen birçok konut, kamu yapısı ve banka binası inşa edilmiştir. Bu kamu yapılarından biride günümüzde var olmayan Mevlana Tetkikleri Enstitüsüdür. Bu enstitünün kurulma fikri olarak, aslen Tıp profesörü olan ecdadının Hz. Mevlâna'ya uzanması sebebiyle çalışmalarının büyük bir bölümünü bu sahada yapan F. Nâfiz Uzluk'un, giriştiği, bir fikir hareketiyle ortaya çıkmıştır. Daha sonra, Konya Turizm Derneği'nin gayretleriyle oluşmuş ve Yeni Konya Gazetesi'nin 9 Aralık 1968 tarihli nüshasında Millî Eğitim Bakanı İlhami Ertem, MEB Kültür Müsteşarı, Mehmet Önder ve Senatör Feyzi Halıcı'nın hazır bulunduğu bir törenle Mevlânâ Enstitüsü'nün inşaatına başlanacağı müjdesi verilmiştir. Konya İli Karatay ilçesi, Müze Alanı Caddesi üzerinde 155 nolu ada, 49 nolu parsel üzerinde bulunan yapı, 1970-1973 yılları arasında mimar Özhan Sökmen tarafından Mevlana Tetkikleri Enstitüsü olarak yapılmıştır. Yapı, Mevlana felsefelerinin araştırılmasının gerekliliği ile inşa edilmiş ancak kullanıma açılamamıştır. Yapımından sonra yıllarca hiç bir olumlu hizmet veremeyip ve 1978'de binadaki tabelası bile sökülmüştür. Yapılış amacı ile kullanılamayan yapı, 1978'den sonra İl Halk Kütüphanesi olarak hizmet vermiştir. 2009 yılında Büyükşehir Belediyesine yeni bir İl Halk Kütüphanesi binası yapılması şartıyla devredilmesiyle 2012 yılında yıkılmıştır. Tarihi kent merkezinde yer alan yapı, yalın malzemeleri ve renk seçimiyle, net geometrilerden oluşan kütlesi, işleve uygun küçük pencereleri ve teras çatı kullanımı ile tipik 20. yüzyıl modern mimarlık eserlerinden biridir. Yapı; konferans, araştırma, çalışma, eğitim, depolama, kütüphane, tartışma gibi eylemlere imkân verecek şekilde düzenlenmiş minimalist bir araştırma merkezidir. Yapı, cephe kaygılarından uzak işlevin getirdiği ölçüde var olabilmiştir. 20.yy mimarlığında önem kazanan yalın tasarım ve cephe dili geçerlidir. Yapı ön cephesinden bakıldığında birbiri içerisine geçmiş dikdörtgenler prizmalarından oluşmaktadır. Plan şemasında net geometrik kütlelerden oluşan yapı teras çatı kullanımı ile cephedeki yataylaşmalar, üst katlarda düşey şerit pencere kullanımı, alt katlarda iç dış mekan ilişkisinin sağlandığı şefaf yüzeyleri ve kübik hatları ile 20. yüzyıl Konya Modern Mimarlık kültürünün ifadesi olarak nitelendirilmektedir. Yapı, bütünüyle; içerdiği mekanların işlevini cepheye yansıtan bir tutumla tasarlamıştır. Tecrit gerektiren kütüphane veya okuma salonlarının aydınlatılması bant ve dar pencerelerle, fuaye ve giriş hollerinin ise geniş pencerelerle yapılmıştır. 2 bodrum kat, zemin ve 1.kattan oluşan çeşitli yüksekliklilerde tercih edilen mekânlar dizgisiyle oluşturulmuştur. Yapı mekânların birbiriyle entegrasyonu, kullanıcı odaklı çözümler, kullanıcı odaklı mekansal özellikleri, cephenin oluşumunda mekansal dizgilerin etkisi, düz çatı kullanımı, içe dönük tasarımı, döneminin taşıyıcı teknolojilerinden ve betonarmenin sunduğu olanaklardan yararlanma, durağan, yalın, arınmış bir üslup sergilemesiyle modernizmin ürünü olarak nitelendirilebilmektedir. Ancak modern mimari kültürün ifadesi olarak nitelendirilen bu yapı, taşıdığı tüm dönemsel özelliklerine rağmen yıkılmıştır.
70
TRABZON KTÜ Faik Ahmet Barutçu Kütüphanesi Fatih YAZICI Karadeniz Teknik Üniversitesi Büşra TOPDAĞI YAZICI Karadeniz Teknik Üniversitesi 1968 yılında yarışma projesinde birincilik ödülünü almaya hak kazanan Sami SİSA ve Doğan TEKELİ’nin KTÜ Akademik Merkez tasarımının bir bölümünü oluşturan Kütüphane binası dönemin modern mimarlık anlayışı ile tasarlanmış, içinde bulunduğu KTÜ yerleşkesi eğitim yapıları ile uyumlu, yerleşimi ve çevre yapılarla kurduğu bağ ile açık kamusal mekanlar oluşturan, konstrüksiyonu açıkça okunan bir yapıdır. 1969 yılında projelendirilen Kütüphane binası toplamda 4 kattan ve 5.650 m2 kapalı alandan oluşan bir eğitim yapısıdır. Güney cephesinden zemin katta ana girişi olan bina, kuzey-güney aksında 3 ayrı kota yerleşmiştir. Birinci kat hariç tüm katların farklı kotlara oturması bu katların dış mekanlar ile ilişkili olmalarını sağlamıştır. -1. ve -2. kat büyük ölçüde çalışma salonu olarak kullanılmaktadır. -1. kata hem ana girişten hem de bu kata ait bir giriş kapısından ulaşılabilinirken -2. kattaki çalışma salonu 2013 yılında yapılan tadilattan sonra öğrencilerin 7 gün 24 saat kullanabilmesi için ana mekan ile bağlantısı kesilmiştir. Zemin kat ve 1. kat ise çalışma salonlarının da olduğu fakat matbu eserler için kitaplıkların çoğunlukta olduğu katlardır. Zemin kat ve 1. kat, -1. kat ve -2. kat ayrı ayrı geniş birer galeri ve merdiven ile hem görsel hem de fiziksel olarak birbirleriyle bağlanmıştır. Giriş katının dış mekanında kullanıcıların vakit geçirmeleri için amfi ve geniş sert zeminler yer almaktadır. -1. Kat çıkışında otopark yer almaktadır fakat bu kat aynı zamanda çalışma salonu çıkışı olduğu için kullanıcıların açık havaya çıktıkları ve vakit geçirdikleri alan olmuştur. -2. katın ön cephesinde çalışma salonundan çıkılan teras alanlar yer almaktadır. Birinci katın tavan döşemesinde galerinin üzerinde bölümlenmiş geniş bir ışık bacası yer almaktadır. 1. Katta büyük bir kısmı Referans Kitaplar bölümü bunun yanı sıra Tarih Araştırmaları Salonu, Lisansüstü Tezler bölümü ve Çalışma Salonu yer almaktadır. Giriş katında ise ödünç alma ofisi, fotokopi salonu, katalog tarama bilgisayarları ve büyük bir kitap salonu yer almaktadır. İç mekanda bölücü olarak alüminyum doğramalı cam paneller kullanılmıştır. Bu sayede mekânların görsel erişimleri arttırılmış ve mekan kullanımı kolaylaştırılmaya çalışılmıştır. Zemin döşemesinde karo fayans, duvar ve kolonlarda ise sıva üzerine krem boya kullanılmıştır. Cephelerinde doğal ışıktan maksimum oranda faydalanabilmek için modernist bir tavırla alüminyum doğramalı geniş cam yüzeyler bir ritim oluşturacak şeklide kullanılmıştır. Opak duvar yüzeylerinde ise beyaz tarak sıva uygulaması ile yapıya saf ve duru bir görünüm kazandırılmıştır. 2006 yılında yapının denize bakan kuzey tarafında yapı hacmini büyütme amaçlı ek yapılmıştır. Bu ek yapı, kütüphanenin ilk tasarımındaki yapım tekniği, kullanılan malzeme, cephe doluluk boşluk oranları açısından birebir örtüşmektedir. Bilinen son tadilat ise 2013 yılında bakım ve koruma amaçlı inşaat imalatları, sıhhi tesisat işleri ve elektrik işleri olarak 3 kalemde yapılmıştır.
71
ZONGULDAK Halkevi Senem MÜŞTAK Kocaeli Üniversitesi 1932 yılında açılan Zonguldak Halkevi, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren yapılan devrimlerin köklü hale getirilmesine yönelik faaliyet gösteren 34 halkevinden biri olmuştur. Zonguldak CHP İl Teşkilatı ve Halkevi İdare Heyeti tarafından 1932 yılında bir Halkevi inşa etme kararı alınmıştır. Yapılacak halkevi için bir proje yarışması düzenlenmiştir. Yarışmaya katılan 8 proje arasından Mimar Abidin Mortaş ile Mimar Zeki Selah’ın hazırlamış oldukları proje, jüri heyeti tarafından 1. seçilerek inşa edilmeye değer görülmüştür. Zonguldak Halkevi, kentin en eski aksı olan Gazipaşa Caddesi üzerinde Hükümet Binası’nın ve Cumhuriyet Meydanı’nın karşısında önemli bir bağlamda inşa edilmiştir. Zonguldak Halkevi binası, inşa edildiği 1933 yılının etkin mimari üsluplarının özelliklerini taşımaktadır. 1927’den itibaren Erken Cumhuriyet dönemi modernizmi olarak tanımlanabilecek ve kısmen yabancı mimarların gelişi ve yabancı mimarlık kaynaklarının yerli mimarlar tarafından incelenmeye başlaması sonucunda ortaya çıkan yeni bir yaklaşım, dönemin yapıları üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Bu yaklaşımda, yapılar hangi amaca yönelik kullanılacaksa salt onun çözümü üzerine çalışılmış, cephelerde süslemelere verilen önem azalmış (cepheler süsten arındırılmaya başlamış) ve yapıda genel bir ifadeyle yalın bir dil tercih edilmiştir. 1927-1940 yılları arasında etkisini gösteren bu İşlevselci Rasyonalist eğilim, dönem boyunca Zonguldak Halkevi gibi diğer kamu yapılarında da etkili olmuştur. Zonguldak halkevi de bu anlayışla planimetrik yapısı itibarıyla modernist bir serbest plan ve kübik kütle yaklaşımıyla şekillenmiştir. Yapının ön cephesinde geniş cam yüzeyler kullanılmış, teras bölümünde kolonadlı teras ile Neo-klasik mimariye gönderme yapılırken, diğer yandan da yapının betonarme strüktürü okutulmuştur. Yapının batı cephesinde yer alan hususi ikametgah bölümünde rastlanan yuvarlak köşe dönüşü Mendelsohn etkisinin bir yansıması olarak kabul edilebilir. Benzer bir örneği, yakın tarihlerde inşa edilen Şekip Akalın’ın Ankara tren Garı yapısında da görmek mümkündür. Zonguldak Halkevi, inşa edildiği 1933 yılından kapatıldığı 1951 yılına kadar geçen sürede Halkın eğitim ve kültür seviyesini yükseltmek, birlik ve beraberlik içerisinde bir toplum ideolojisi oluşturmak için çok sayıda faaliyette bulunmuştur. Kentin sosyal ve kültürel açıdan gelişiminde etkili rol oynayan Zonguldak Halkevi, taşıdığı tarihsel niteliklerle kent belleğinde yer etmiş önemli bir kentsel imgedir. Modern mimarinin kent içinde az sayıda kalmış önemli temsilcilerinden biri olarak korunması ve gelecek nesillere aktarılması önem arz etmektedir.
72
BALIKESİR Artemis Ören (Turban Ören) Tatil Köyü Zeynep TUNA ULTAV Yaşar Üniversitesi Gökçeçiçek SAVAŞIR Dokuz Eylül Üniversitesi Mimar Ünal Gönenç tarafından 1976 yılında projelendirilmiş olan Artemis Ören Tatil Köyü, günümüzde özgün işlevi olan tatil köyü işlevini devam ettirmektedir. Balıkesir’in Burhaniye İlçesi’nin turizm beldesi olan Ören’in merkezine 500 m uzaklıkta ve Ören Plajı’nın güneyini sınırlayan Karınca Deresi’nin hemen kuzeyinde yer almaktadır. Yerleşimin güney ve kuzeyinde, plaja açılan otel, pansiyon gibi turizm tesisleri ile plaja hizmet veren ticari işletmeler; doğusunda ise, daha çok yazlık konutların oluşturduğu site yerleşimleri bulunmaktadır. Otel, motel, tatil köyü, kamping, yat limanı ve seyahat acentalarından oluşan işletmeleriyle Türkiye turizm sektörüne önemli katkılarda bulunmuş olan T.C. Turizm Bankası (TURBAN) A.Ş.’nin tatil köyü tesislerinden biri olan TURBAN Ören Tatil Köyü, inşa edildiği 1970’lerin ülke koşullarına göre oldukça niteliklidir; 1980’lerde, Burhaniye ilçesinde bulunan tesisler arasında öne çıkmaktadır (T.C. Turizm Bankası A.Ş. Bülteni, 1986). 25.000 m2'lik arsa alanı üzerinde konumlanmış 116 Oda ile 247 yatak kapasitesine sahip olan ve mülkiyeti Genel-İş Sendikası’nda olan tatil köyü, 1989 yılına kadar T.C. Turizm Bankası AŞ; 1991 yılı sonuna kadar da 2. Sınıf Tatil Köyü niteliğinde hizmet vermek üzere TURBAN Turizm AŞ tarafından kiralanmıştır. Özelleşme sonrasında Artemis Ören Tatil Köyü adıyla, 236 yatak kapasiteli, 150 kişilik ana restoran, 135 kişilik alakart restoranı, 65 kişilik “snack bar”ı, kafeteryası, oyun salonu, çocuk bahçesi, “Mini Club”, mini çarşı, diskotek, bilardo ve masa tenisi alanı, tenis kortu, basketbol ve futbol sahaları, küçük ve büyük yüzme havuzundan oluşan tesislerle turizm sektöründe yer almaya devam etmektedir. Yerleşkeyi oluşturan yapıların mimari dili özgün niteliğini sürdürmektedir. Konaklama birimlerinin ve lobi iç mekânlarında değişiklikler yapılmıştır. Restoran iç mekânı korunmuş; otel atıl biçimde varlığını sürdürmektedir. Yerleşkedeki tüm yapıların biçimsel özelliklerinde göze çarpan modern dili tanımlayan en önemli özellik dışavurulan taşıyıcı sistem ve detaylardır. Üst katında 6 adet suit oda bulunan lobi ve kafeteryanın yer aldığı dairesel kütle, yerleşkede yer alan diğer konaklama yapılarının prizmatik diliyle zıtlık oluşturmaktadır. Yapıların kütle biçimlenmeleri, sakin cephe dili ve kütle oluşumları, beyaz yüzeyleri, modernist detayları, restoranın iç mekânındaki mobilyalar, duvar ve tavan kaplamaları ve aydınlatma elemanlarının oluşturduğu bütüncüllük; Artemis Ören Tatil Köyü’nü, modern mimarlık mirasımızın parçası olmaya değer kılmaktadır. Kuruluşu 1954 yılına tarihlenen (Bozok ve Şahin, 2009, 263) ve 1992 yılına kadar Türkiye’nin çeşitli noktalarında inşa edilen otel, motel, tatil köyü, seyahat acentesi ve marina işletmeciliğinde Türkiye turizmine öncü ve örnek olmuş ve 1989 yılından sonraki adıyla TURBAN Tesisleri (Özdemir, 2013, 266), turizmin ülke geneline yayılmasında, turizm bilincinin oluşmasında ve eğitimli insan gücü yetiştirilmesinde önemli görevler üstlenmiştir (Çavuş ve Öncüer, 2009, 94) ve Türkiye turizm tarihi açısından oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Birçoğu kiralanarak işletilen zincir konseptindeki Turizm Bankası tesislerinde, ortak bir mimari dilden bahsetmek mümkün değildir. Turizm alanında bir ekol olan TURBAN zincirindeki tesislerden biri olan Artemis Ören Tatil Köyü, Türkiye turizm tarihine tanıklık etmiştir. 1970’ler turizm mimarlığının karakteristik özelliklerini günümüze taşıyan yerleşkenin, modern mimarlık mirası içinde değerlendirilerek belgelenmesi ve korunması önem taşımaktadır.
73
BOLU Çizmecioğlu (Çizmeci) Motel Emre GÖNLÜGÜR İzmir Ekonomi Üniversitesi Zeynep TUNA ULTAV Yaşar Üniversitesi Gökçeçiçek SAVAŞIR Dokuz Eylül Üniversitesi 1964 yılında Bolulu işadamı Mustafa Kemal Çizmecioğlu tarafından hizmete açılan Çizmecioğlu (Çizmeci) Motel, Kuzey Amerika menşeili bir yapı tipinin İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Türkiye’de benimsenen ekonomik kalkınma modelinin ve bu modelin fiziksel altyapısını oluşturmak üzere yürürlüğe konan karayolu taşımacılığı politikalarının yapılı çevreye bir yansıması olarak görülebilir. 1950’li yıllarda Türkiye, Truman Doktrini bağlamında dâhil olduğu Marshall Yardımı’ndan sağlanan finansal kaynakla kapsamlı bir karayolu inşa programına girişmiştir. Bu program bünyesinde inşa edilen şehirlerarası yollardan Ankara Asfaltı olarak da bilinen İstanbul-Ankara yolu (eskiden E-5, günümüzde D-100) üzerinde Bolu girişi mevkiinde konumlanmıştır. Amanvermez dağlık topoğrafyası nedeniyle şehirlerarası seyahatin soluklanma gerektiren en önemli durak noktalarından olan kent, Türkiye’deki ilk motel yapılarına ev sahipliği yapmıştır. Türkiye’nin ilk motel tarzı konaklama tesisi Emniyet Motel, 1957 yılında yine Bolu’da Çizmecioğlu Motel’in bulunduğu noktaya yakın bir mesafede Shell Company of Turkey Ltd ile Bolulu işadamı Mehmet İnan’ın ortaklığında inşa edilmişti. Bu bağlamda motel mimarisi, karayolu trafiğinin önemli bir geçiş noktası olan Bolu’nun kent kimliğinde önemli bir yere sahiptir. Çizmecioğlu Motel aynı zamanda yeni yeni gelişen uluslararası turizm pazarından pay almak isteyen hükümetlerin ülkede turizmi geliştirmek yönünde gösterdiği çabanın bir ürünüdür. Otellere nazaran daha küçük ölçekli bir yatırım gerektiren moteller, uluslararası turizmin gerektirdiği konfor ve hizmet anlayışının taşraya yayılmasına öncülük ediyorlardı. Örneğin Çizmecioğlu Motel, müşterilerine her bir odasında “modern konfor” olarak adlandırılan daimi sıcak-soğuk su, banyo, tuvalet, telefon ve radyo hizmeti vadediyordu. Ayrıca motelin restoranı, benzer müesseselerden “alafranga servis”i ve “Amerikan bar”ıyla ayırt ediliyordu. Otomobilli müşterilere sunulan bu hizmetlere ek olarak, konaklama tesisinin bünyesinde bir benzin istasyonu ve yıkama-yağlama servisi mevcuttu. Çizmecioğlu Motel’in özgün tasarımına yön veren temel kriterlerden birinin şehirlerarası trafiğin süratinde kolay fark edilmesi olduğu söylenebilir. Geniş, yarı geçirgen prizmatik hacmiyle yola yüzünü dönen yapı, hemen önündeki park yeri açıklığı, kamusal kullanımların bir araya getirildiği giriş katı ve bir örnek oda balkonlarının tanımladığı ön cephesiyle civardaki yapı stoğundan ayrılır. Benzer bir hassasiyetle tesisin adı uzak mesafeden okunabilecek şekilde tüm ön cepheyi kaplar. Özgün halinde balkonların önünde yer alan düşey metal elemanlar, cephede boylu boyunca giden korkulukların yatay etkisini kırmakta, kütlenin yataylığıyla yarışmasını engellemektedir. Eski fotoğraflardan edinilen bilgiye göre, motelin kuzey ve güney cephelere yerleşen, toplam 28 odası olduğu düşünülmektedir. Odalara ulaşıma sağlayan koridor aksı da doğu cephesine açılan ortak bir balkonla sonlanmaktadır. Arkasında düşey dolaşımın konumlandığı batı cephesinin özgün bilgisine ulaşılamamaktadır. Günümüzde bu cephenin daha sağır bir şekilde ele alındığı görülmektedir. Yapı çeşitli değişiklikler nedeniyle, özgün modernist dilini kaybetmiş ve sıradan bir yapı niteliğine bürünmüştür. Tek korunan elemanı giriş kanopisi olan yapıya çatı katı eklenmiştir; ön ve arka cephedeki balkonlar kapatılmış ve balkonlardaki, cepheye karakteristik özellik kazandıran düşey metal cephe elemanları ve korkuluklar kaldırılmıştır. Giriş katında yer alan restoranın önündeki terası örten düz çatılı üst örtü, eğimli çatıyla değiştirilmiş; bu nedenle zemin katla 1. kat arasında yer alan ve motelin adının da yerleştirildiği sağır cephenin etkisi oldukça azalmıştır. Motelin adının Çizmeci Motel olarak değişmesiyle, cephede önemli bir yer kaplayan ve modernist diliyle dikkat çeken motel adının grafik kalitesi de farklılaştırılmış ve yazı boyutlarının küçültülmesiyle dikkat çekiciliği azaltılmıştır. Motelin modernist dilini güçlendiren hâkim beyaz renk de pembeyle değiştirilmiştir. Peyzaj dilinin de değiştiği; ön cephenin önündeki ağaçlar kütlenin eskiden var olan çarpıcı etkisini azalttığı görülmektedir. Motel tipolojisi, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemi Türkiye’sinde, mimari modernizmin devlet güdümünden çıkıp daha geniş bir yapı repertuarına nüfuz edişine örnek teşkil eder. Hususi otomobilin kişiye sağladığı fiziksel hareketliliğin bireyin toplumsal hareketliliğiyle örtüşeceği varsayılan bir kalkınma ve refah vaadinin dillendirildiği bir tarihsel dönemin tanığıdırlar. Bu nedenle Çizmecioğlu Motel’in Türkiye mimarlık tarihine kaydının düşülmesi aciliyet arz eder.
74
İZMİR Nur Apartmanı Gülnur BALLİCE Yaşar Üniversitesi Beste TEKİN, Damla KESKİN, Ege KURTBAŞ, Eylül AKAY, Ezgi UZ, Fulya ÖZBEY, Gerçek DÜNDAR Yaşar Üniversitesi Nur apartmanı, İzmir kentinin kuruluş tarihinde önemli bir yere sahip olan Agora, Tiyatro, Stadyum ve Kadifekale’nin de içinde yer aldığı bölgede konumlanmaktadır. Yapının bulunduğu çevrede de Kemeraltı Anafartalar Caddesi ile Kadifekale arasındaki yamaçlara yayılan organik bir doku bulunmaktadır ve Müslüman nüfusa ait geleneksel konutlar yer almaktadır. 1930’lu yılların sonlarında başlayan kırma çatılı, saçaklı ve serpme sıvalı ulusalcı söylemler 1950’lere kadar devam etmiştir. Modernist-fonksiyonalist üsluba geçiş eğilimleri 1950’lerden sonra ızgara cepheli, kübik formlu ve simetrik planlar üzerinde yükselen yapılarla başlamıştır. Yapının bitişik nizamda iki adet yan cephesi, 943 Sokak’a bakan apartman girişinin yer aldığı bir ön cephesi ve arkada bahçeye açılan arka cephesi bulunmaktadır. Zemin ve birinci kattan oluşan yapının ön cephesinde simetrik bir düzen olup giriş kapısı geri çekilerek vurgulanmıştır. Giriş kapısının her iki yanında üç adet toplam altı adet dükkân bulunmaktadır. Yapının merkezinde üst kata çıkan bir merdiven ve geniş bir giriş holü bulunmaktadır. Birinci katta bulunan iki adet dairenin plan şeması orta hollü olarak çözülmüştür. Konutun diğer birimlerine bu hole açılan kapılarla ulaşılmaktadır. Her dairede 5 oda bulunmaktadır. Bu odalardan ikisi birbirine geçmeli cam bölme ile ayrılmış büyüyebilen esnek mekânlardır. Yapıda İzmir’de 1923-50 döneminde görülen yalınlık anlayışı devam etmektedir. Dışta Bauhaus etkisiyle yatay ve düşey çizgiler kullanılmış; zemin kat yatay bir saçakla üst kattan koparılmış; süslemesiz, iddiasız ve yalın bir mimari dil tercih edilmiştir. Dönemin tipik özellikleri olan betonarme geniş saçak kullanılması, çatının yüksek bir parapetle gizlenmesi, cephede dolu çıkma yapılması, pencerelerde beyaz bordür kullanımı yapının karakteristik özellikleridir. Cephede duvarpencere-balkon-çıkma gibi elemanlarla dengeli bir dolu-boş oranı yaratılarak simetrik düzenin monotonluğundan uzaklaşılmıştır. Yığma kâgir sistem olarak yapılmıştır. Apartman giriş holü, dükkânlar, dairelerin salonları, balkon, mutfak, banyo ve zemin kat holünde karo siman mozaik taş kullanılmıştır. Odalarda ve birinci kat holünde ahşap rabıta zemin kaplaması bulunmaktadır. Üst kata çıkan merdiven basamaklarında dökme mozaik malzeme kullanılmıştır. Yapı kullanılabilir durumdadır ve özgün tasarımı büyük oranda korunmuştur. Nur apartmanı, İzmir’de 1950’ler sonrasına ait konut örneklerinin önemli temsilcilerinden biridir.
75
KOCAELİ Yapı Kredi Bankacılık Akademisi Bayramoğlu Eğitim ve Konaklama Tesisleri Elifnaz DURUSOY Yıldız Teknik Üniversitesi Melis BİLGİÇ Yıldız Teknik Üniversitesi “Yapı Kredi Bankacılık Akademisi Bayramoğlu Eğitim ve Konaklama Tesisleri”, İstanbul’a 40 km, Kocaeli’ne ise 60 km mesafede olan Bayramoğlu Yarımadası’nda yer almaktadır. Eski adı Balyanoz olan Bayramoğlu Yarımadası, 1955 yılında Yarımada’ya ismini veren Necmettin Bayramoğlu’nun yoğun uğraşları sonucunda yerleşime açılmıştır. Yarımada’ nın gelişimini yönlendiren en önemli etkenler ise bölgeye hizmet eden ulaşım ağının düzenlenmesi ve toplu taşıma sisteminin kurgulanması olmuştur. Nitekim 1955 ile 1970 yılları arasında İstanbullular için gözde bir sayfiye alanı haline gelen Bayramoğlu Yarımadası, 1960 yılında turizm bölgesi ilan edilmiştir. Belirtilen dönemde Bayramoğlu Yarımadası’nda inşa edilen yapıların birçoğu dönemin özgün ve nitelikli sivil mimarlık örneklerinden oluşmaktadır. “Grand Hotel Bayramoğlu”, diğer adıyla “Bayramoğlu Hoteli”, ise bu yapılar arasından sıyrılarak dikkat çekmektedir. Mimar Süleyman Haldun Güleman tarafından Yarımada’nın güneye bakan burnunda turistik bir dinlenme sahası olarak tasarlanan yapı, Necmettin Bayramoğlu’nun 1968 yılına kadar yaşadığı evin bulunduğu parsele inşa edilmiştir. İnşaatı 1970 yılında tamamlanan tesisin kendisinden sonra hayat bulan yeni yapıların inşasına ivme kazandıran bir etki doğurduğu bilinmektedir. 7000 m2 inşaat alanına sahip 6 katlı bir otel olarak inşa edilen yapı, özgününde 126 oda ve 300 yataktan oluşmakta ve resepsiyon, müşteri holü, çarşı, şark kahvesi, amerikan bar, çay salonları, kulüp salonu, oyun odaları, lokanta, diskotek ve amfi tiyatro gibi farklı işlevlere hizmet eden açık/kapalı mekânlar içermektedir. Betonarme karkas sistemle inşa edilen yapının planında kullanılan ızgara sistem ve geometrik formlar, kaydırma ile cepheye kazandırılan hareketlilik ve kısmen doğal kaya zemine oturan yer yer ise “V” kolon ve dairesel kesitli taşıyıcı elemanlarla desteklenen zemin kat döşemesi; yapının modern tasarım yaklaşımındaki rasyonel anlayışı simgelemektedir. 1973 yılında Yapı Kredi Bankası’ na satılarak “Yapı Kredi Bankacılık Akademisi Bayramoğlu Eğitim ve Konaklama Tesisleri” adını alan tesise (A Blok) aynı yıl kuzey yönünde yine modern mimarlık mirasının nitelikli birer örneği olup Doğan Tekeli ve Sami Sisa tarafından tasarlanan 6 katlı iki blok (B ve C Blok) daha eklenmiştir. Yapılan eklerle birlikte tesisin toplam kapasitesi 555 kişinin konaklamasına olanak sağlayacak şekilde 267 odaya arttırılmıştır. Günümüzde Yapı Kredi Bankası tarafından işletilen tesis, yalnızca banka çalışanlarının kullanımına açık olarak eğitim ve konaklama amaçlı faaliyet göstermektedir.
76
KONYA Şahin (Antik) Otel Gevher SAYAR Necmettin Erbakan Üniversitesi Esra YALDIZ Necmettin Erbakan Üniversitesi 19. yüzyılda tarihselciliğe karşı bir tepki olarak ortaya çıkan modernizm hareketi mimarlık alanında da etkili olmuştur. Teknoloji ve tasarımın birleşmesiyle oluşan bu akımın eserlerinde sadelik ve yalınlık ön plandadır. Tüm dünyayı özellikle Avrupa’yı etkileyen modernizm zamanla Anadolu’da da etkisini göstermiştir. Anadolu’nun önemli merkezlerinden olan Konya’da da modernizim açısından önemli eserler oluşturulmuştur. Mimar A. Tunaoğlu tarafından Konya Karatay ilçesinde, Mevlâna caddesi üzerinde 3115 nolu ada 106 nolu parselde 19581959 yılları arasında otel ve ticari alan olarak yapılmıştır. Konya’nın ilk otellerinden olması, bitişik nizamda köşe parselde olması ve yapıldığı yıllarda da, günümüzde de şehrin önemli akslarından biri olan Mevlana Caddesinde olması yapının önemini arttırmaktadır. Bir yapının korunması için gerekli olan anı değeri, kültürel yaşamın mekana yansıması nedeniyle oluşan değeri, bir dönemi yansıttığı için oluşan değeri, kent belleğinin bir parçası olması değeri gibi özellikleri taşımaktadır. Şahin (Antik) Otelin ilk projesi girİş katta banka, ticari dükkanlar ve otel lobisinden oluşurken, bodrum kat depolardan oluşmaktadır. 1. katta restorant kısmı ve otel odalarından oluşmasına rağmen merdivenin oluşturduğu aks sayesinde odalar ve restorantlar birbirinden tamamen ayrılmaktadır. 2. ve 3. katlar ise tamamen odalardan oluşmaktadır. Cepheye karakterleri içerideki fonksiyonları direk yansıtmaktadır. Şahin (Antik) Otel birçok resmi tadilat geçirmiştir.Bu tadilatların en önemlisi 1963 yılında kuzey cephesinden giriş merdivenle sağlanarak bodrum katına pasaj yapılmasıdır. Bir diğer önemli tadilat isteği ise 1982 yılında kat ilavesi istenilmiş ancak belediye tarafından bu istek reddedilmiştir. 1989 yılında ise giriş katta bulunan banka resmi olarak otelin lobisine dahil edilmiştir. Ayrıca 2005-2003-1996-1989-1984-1983-1986- yıllarında da iç mekanları ve kat mülkiyet kanunu sebebiyle çeşitli tadilatlar geçirmiştir. Bu kadar tadilat geçirmesine rağmen yapının hala ayakta durabilmesinin en önemli sebebi islevsel olarak büyük bir değişiklik olmaması, orijinal işlevinin ise hala kabul gören bir işlev olması, sonradan yapılan tadilatların ve isteklerin yapıya zarar vermeyecek ölçüde olmasıdır.
Şahin (Antik) otel’in cephe karakterine kütlesel olarak bakıldığında 3 adet dikdörtgenler prizmasının birbiri içerisine geçmesiyle oluştuğu görülmektedir. 1. kütle giriş kattaki ticari alanı oluşturmaktadır. 2. kütle ise otelin yatak katlarını oluşturmaktadır. 3. kütle ise şehrin manzarasına hâkim, birinci ve ikinci kütleyi birbirinden ayıran konsol yapmış şekilde bulunan otelin restorant bölümüdür. Yapının yalın malzemeleri, fonksiyonu cephesine yansıyan tasarımı, şeffaf giriş mekanları, teras çatısı, kentin ilk otellerinden olması dolayısıyla kent kimliğinde edindiği yeri ile tipik bir modern mimarlık yapısıdır.
77
SAMSUN 56 Evler Konutları Emre Can ESENALP Gülnur BALLİCE Yaşar Üniversitesi Geleneksel 19. yy konut mimarisini referans alan ve İkinci Ulusal Üsluba göndermeler yapan her biri bahçe içindeki 56 Evler, 1950ler Samsun’unda modern konutun temsilcisi olarak öne çıkmaktadır. 1952 yılında tamamlanan ve çoğunluğu üst orta sınıfa mensup eğitimli ailelerin katıldığı kooperatiften günümüze ulaşabilen üç adet konut yapısı, dönemin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatına ışık tutmaktadır. Bahçeli ev anlayışının Samsun’a özgü bir şekilde yorumlanmasıyla ortaya çıkan konut yapıları, 1950li yılların modern konut yetersizliğine karşın, çoğunlukla Karayolları’nda çalışan ailelerin yanı sıra, Nato’da çalışan Amerikalı aileler ve liman yapımında çalışan Alman aileler için prestijli birer kira evi alternatifi haline gelmiştir. 56 Evler’in inşaatını takip eden yıllarda nitelikli tekil konutların ve apartmanların yakın çevrede kümelendiğinden bahsetmek mümkündür. Bunun yanında semt Karayolları ve Devlet Su İşleri çalışanlarına ait kooperatiflerin de kümelendiği bir merkez haline gelmiştir. Her katta bağımsız birer daireden oluşan iki katlı, toplam 56 adet konut yapısından oluşan kooperatifte oda sayıları ve büyüklüklerine göre A, B, C tipi olmak üzere üç farklı tipte dikdörtgen konut planı şeması bulunmaktadır. A tipi evler üç oda ve salon salomanje, B tipi evler iki oda ve salon salomanje, C tipi evler bir oda ve salon salomanjeden oluşmaktadır.. Eski Rum Mahallesi’ndeki geleneksel konut anlayışının bir devamı olarak, salon ve balkonlar denizi görecek şekilde kuzey cephesinde konumlandırılmıştır. Konut yapıları, İkinci Ulusal Mimarlık Üslubuyla benzeşen bir biçimde geniş saçaklı, kübik cephe özelliklerine sahiptir. Bütün odalar binanın dış cephe yüzeylerinde konumlandırıldığından doğal aydınlatmadan maksimum düzeyde faydalanılmıştır. Odaların yer aldığı cephelerde ritmik düzende yerleştirilmiş çift kanatlı pencereler bulunmaktadır. Kentte kaloriferli, asansörlü apartman dairesine olan talebin bir sonucu olarak 1970’li yılların başında yıkılmaya başlanan konut yapılarının birçoğu 1990’ların başına kadar yerlerini altı – yedi katlı apartmanlara bırakmıştır. Konut kooperatifi, 20. yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’deki mimarlık anlayışının bir sonucu olarak hem geleneksele hem de modern mimarlığa referans vermektedir. Evlerin birbirlerine ve denize göre olan konumlanmaları, cephe özellikleri ve geniş saçakları ve kullanılan malzemeler dönemin bahçeli ev anlayışına ışık tutmaktadır. Yapıldıkları dönemden 1990lı yıllara kadar sürdürülen bahçe kültürü ile kent peyzajına katkı sağlayan konut yapıları, Samsun modern konut tarihi açısından günümüze ulaşabilen en önemli yapı stoku arasındadır.
78
SİVAS Eski Belediye Oteli Ayşenur COŞKUN Gazi Üniversitesi Atatürk Caddesi'nde, tarihi Taşhan ile aynı eksende ve Eski Örnek Otel'in karşısında bulunan, Eski Belediye Oteli, dönemin ihtiyaçları doğrultusunda 1952 yılında açılmıştır1. Yapıldığı dönemde Belediye binasının tam karşısında olacak şekilde konumlandırılan otel binası, Bodrum + Zemin + 3 kattan oluşup, dönemin yapım teknolojisi ile karma sistem olarak inşa edilmiştir. Bodrum katı, hamam ve çamaşırhane, zemin katı ise lokanta olarak tasarlanan yapı, zaman içinde farklı işlevlerde kullanılmış ve çeşitli dönüşümlerle günümüze kadar ulaşmıştır. 1953 yılında bir yangın geçirmiş2 olan yapı, 1967 yılında Sivas Spor Kayseri Spor maçı sonrası tahribata uğramıştır3. Hem yerel halkla yapılan görüşmeler hem de yerel gazete arşivlerinde yapılan araştırmalar sonucunda 1963 yılında hamamın kapatıldığı, yapının 1980'li yıllara dek otel olarak kullanıldığı ve bu yıllarda bodrum katının, pasaj olarak kamu hizmetine devam ettiği anlaşılmaktadır. 80'li yıllarda Zabıta Müdürlüğü'ne devredilen yapı, 90'lı yıllarda bir dönem Belediye Lokantası olarak hizmet vermiştir4. 1997 yılında Kızılay Tıp Merkezine dönüştürülmüştür5 . Bu dönüşüm sırasında yapının balkonları kapatılmış, dış cephesi boyanmış, bazı bölücü duvarları yıkılmış ve asansör eklenmiştir6. 2010 yılından 2015 yılına kadar Numune Hastanesi Semt Polikliniği olarak kullanılan yapı7, 2016 yılı itibari ile yeniden otel işlevine dönüştürülmüş, henüz hizmete açılmamıştır. İlk yapıldığı yıllarda, üst katları gri renkte sıvalı, kota oturan bodrum kat ve zemin katın dış yüzeyi ise dikdörtgen biçimli gri kesme taşla kaplıdır. Yalın kütlesi, bezemelerden arınmış cephesi ve yuvarlatılmış dinamik balkonlarıyla modern anlayışın etkisi görülmektedir. Cepheye asimetrik bir düzen hakimdir. Giriş kapısı cephe düzeninin bir parçası olarak değil fonksiyona ait gereklilikler gözetilerek yerleştirilmiştir. Bunun yanısıra, geleneksel taş malzemenin görünür olması, tekrar eden pencere düzeni ve pencere oranlarıyla klasizmin etkileri görülmektedir. İç mekanda, avlulu çözümlerin bulunmadığı modern anlayışın aksine büyük bir ışıklık ve çevresinde çözülmüş çekirdek ve koridor yer almaktadır. Odalar cephe boyunca koridor üzerine dizilmiştir. Dolayısıyla, 1. Ulusal Dönem Mimarlığı'nda da sıkça rastlanan, geleneği devam ettiren içe dönük bir tasarım söz konusudur. Bu nitelikleriyle yapı, modern klasist bir örnek olarak tanımlanabilir.
1 2 3 4 5 6 7
1 Mart 1952 tarihli Ülke Gazetesi haberi 22 Aralık 1953 tarihli Ülke Gazetesi haberi 19 Eylül 1967 tarihli Milliyet Gazetesi haberi Faruk Aburşu ile görüşme Ünal Fırat ile görüşme Hülya Kayışoğlu ile görüşme Bekir Coşkun ile görüşme 79
ANKARA Şeker Fabrikası Ofis Binası Nur ÇAĞLAR TOBB-ETÜ Murat SÖNMEZ TOBB-ETÜ Pelin GÜROL ÖNGÖREN TOBB-ETÜ Aktan ACAR TOBB-ETÜ Işıl Ruhi SİPAHİOĞLU TOBB-ETÜ Zelal ÖZTOPRAK TOBB-ETÜ Günsu Merin ABBAS TOBB-ETÜ Ankara Şeker Fabrikası Yerleşkesinin güneyinde, İstasyon caddesinin sınırında kalan arazi üzerinde yer alan Ofis Binası, Fabrika ile servis alanları arasında yer almaktadır. Fabrikanın yönetim merkezi olan yapı yerleşkenin ilk dönem binalarından biri olup 1958-60 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapının mimarı Alman mimar ve mühendis Bernhard Pfau olarak belirtilmekle birlikte bu konuda kesin bilgiye henüz ulaşılamamıştır. 1950'lerin modern çizgisinin benimsendiği yapının cephesi oldukça sadedir. Bodrum katı bulunan ve tek katlı olan yapı dikdörtgen forma sahiptir. Yaklaşık 1350 m2 toplama alana sahip olan yapının merdivenli girişinin üstünde kavisli bir sundurma vardır. Yapının iki yanında servis girişi bulunmakla birlikte yapının güneyine daha sonradan tek katlı müştemilat eklenmiştir. Betonarme yapının bodrum katı taş kaplama olup, üst katlar sıva kaplıdır. Ankara Şeker Fabrikaları Yerleşkesi içinde yer alan Ofis Binası tescilli bir yapıdır. İçinde yer aldığı endüstri alanının temel yapılarından birisi ve dönem mimari örneği olarak korunması gereken endüstri mirasıdır. Kaynak: Alpagut, Leyla & Achim Wagner (der.). 2011. Bir Başkentin Oluşumu: Avusturyalı, Alman ve İsviçreli Mimarların Ankara'daki İzleri. Ankara: Goethe Institut.
80
ANKARA Şeker Fabrikası Vaziyet Planı Nur ÇAĞLAR TOBB-ETÜ Murat SÖNMEZ TOBB-ETÜ Pelin GÜROL ÖNGÖREN TOBB-ETÜ Aktan ACAR TOBB-ETÜ Işıl Ruhi SİPAHİOĞLU TOBB-ETÜ Zelal ÖZTOPRAK TOBB-ETÜ Günsu Merin ABBAS TOBB-ETÜ Ülkenin şeker ihtiyacını karşılamak üzere kurulan Ankara Şeker Fabrikasının (14711/1957 tarihli 6747 sayılı kanun) teknik, zirai, idari ve içtimai tesislerle birlikte, "bütün ileri Şeker sanayi memleketlerinde olduğu gibi" yapılması planlanmıştır. İnşaatına 22.5.1958 tarihinde başlanan Ankara Şeker Fabrikası, Türkiye'nin 16. şeker fabrikası olarak 19 Ekim 1962'de faaliyete geçmiştir. Ankara Etimesgut ilçesi sınırları yer alan fabrika yerleşkesinin kuruluş yeri olarak belirlenmesinde öne çıkan unsurların başında Etimesgut demiryolu istasyonunun karşısında olması,1957’de onaylanan Ankara Nazım Planı (Yücel –Uybadin) Planı ile kentsel yerleşmenin dışında ve batıya doğru gelişmesi planlanan sanayi bölgesinde yer alması, karayolu bağlantısı ve şeker pancarı temin edecek sahalara göre merkezi bir konumda olması gösterilebilir. Bu amaçla 4500 dönümlük bir saha tahsis edilmiştir (30-18-1-2-147-58-2; T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri). O. Reisoğlu tarafından kampüs alanının ilk planlaması, 23.11.1959 tarihinde yapılmıştır. Bu plan 04.11.1960 tarihinde revize edilmiştir (Ankara Şeker Fabrikaları Arşivi, No:1597, D-82/34). Kampüs alanı büyüklüğüne paralel olarak bir kasaba ölçeğinde kullanıcıları için her tür sosyal, kültürel, eğitim amaçlı mekânsal donanımlara sahiptir. Kampüs alanı; 14711/1957 tarihli 6747 sayılı kanun hükmünde kararnamede belirlenen biçimiyle “esas fabrika ve müştemilatı, iki büyük şeker ambarı, malzeme, tohum, gübre, yağ, akaryakıt ve melas ambarlar, atölyeler, ofis binası, ziraat bölge binaları, yüzer kişilik işçi pavyonları, hamam ve işçi meydan binası, otomobil ve lokomotif garajları, kantarlar, rampalar, demiryolu iltisak hattı, karayolları ve meydanları, su, kanalizasyon ve elektrik tesisleri, tesis edilecek çiftliğe ait yem siloları, çiftlik malzeme ambarı, küçük çiftlik tamirhanesi, ve çiftlik idare binaları, 800 süt hayvanı besleyecek ahırlar ve müştemilatı, Süthane, Zirai Araştırma Laboratuvarları, Teknoloji Laboratuvarı ve Şeker Enstitüsü binası, Şeker Sanayi personeli Yetiştirme Meslek Okulu (Lise derecesinde), Lokanta ve Misafirhane Binaları, Kantin ve Satış Mağazası Binaları, Memur ve Usta Lojmanları, Revir Binası, Spor Sahaları, diğer Müteferrik tesislerden” oluşmaktadır (30-18-1-2-147-58-2; T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri). Fabrika bir endüstriyel yapı olarak çelik sistemlerle geri kalan bina türleri ise betonarme sistemle inşa edilmiştir. 1960'lı yıllar Türkiye'sinin endüstri mirasını örnekleyen önemli yerleşkelerinden biri olarak Ankara Şeker Fabrikası, endüstri mimarisinin, tarihinin, teknolojisinin ve endüstri alanlarındaki sosyal yaşamın somut belgesi niteliğindedir. Aynı zamanda 1950'lerdeki yoğun sanayileşme faaliyetlerinin beraberinde getirdiği yeni üretim-kentleşme biçiminin Ankara üzerinden okunabildiği bir modeldir. Bu önemli Modern mimarlık mirasının korunması ve kent için değer haline getirilmesi sadece mimarlık ve planlama adına değil kentin sosyal, kültürel ve ekonomik sürdürülebilirliği açısından önemli bir tartışma konusudur. Fakat bu alanın nitelikli kullanımı karşısındaki en büyük tehditlerden birisi kentsel rant baskısıdır. Toplumda Endüstri mirası konusunun kültürel, ekonomik, siyasi ve sosyal olarak doğru bağlama oturmaması bugün tartıştığımız rant ve endüstriyel alanların mekânsal dönüşüm probleminin temelidir. Özellikle 2004 yılı itibariyle Ankara Şeker Fabrikasının özelleştirme programına alınması ve süreç içinde yaklaşık 18 ha. büyüklüğündeki yerleşke alanın çeşitli işlevler için fabrika arazisinden alınmış olması tehditin büyüklüğü ve yakınlığının göstergesidir. Bu doğrultuda, fabrika yerleşkesi ivedilikle tescil edilmelidir. Ancak bu şekilde yapıların sürdürülebilirliği sağlanabilir, somut belge niteliğindeki endüstri mirası korunabilir.
81
82