eCampus'Mag / Sayı 7

Page 1








Cansu BALCI Editör

w w w.e c a m p u s m a g .c o m PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ

Yeni Hedeflerimiz Var!

Mıknatıs Production

Elinizdeki dergi, öğrencinin kimliğini oluşturduğu bir şehirde, öğrenci olmanın yalnızca okumaktan ibaret olmadığının fark edilmesi ile meydana geldi. Öğrenci kentinde, öğrenciyi anlatan, öğrencileri sayfalarına konu edinen bir oluşumun eksikliği, bu derginin varolamasında en büyük etken. Bir yılı geride bıraktığımız bu sayımızda ise, A4 kâğıtlarına baskı alarak bir hayalin anlatıldığı sayfalardan, bu zamana dek hayal ettiklerimizin ötesinde işler yapmış olmanın gururunu yaşıyoruz.

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Barış AYDOĞDU

EDİTÖR

Cansu BALCI

DİZGİ & TASARIM

İsmail Hakkı YENER

GÖRSEL YÖNETMEN

Şahan ŞEF

PROJE DANIŞMANI

Tarık KAYMAK

SORUMLU YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ

Çağın BOZKURT FOTOĞRAFLAR

HABER KOORDİNATÖRÜ

Tugse ENKH Mehmer Arif BOZAN Gökhan ERSOY

Zafer Burak AYDOĞDU REDAKSİYON

Mine DURUKAN

WEB KOORDİNATÖRÜ

YAZI İŞLERİ

Ozidi MANTA

Simge AŞKAN Volkan ÖVEN

SOSYAL MEDYA

Bilal KIR

REKLAM BİRİMİ KOORDİNATÖRÜ

Barış AYDOĞDU 0507 715 64 92 • baris@ecampusmag.com KATKIDA BULUNANLAR

Oğuzhan ÖZEN, İpek Buket KAMİŞ, Prof. Dr. Ufuk AYDIN, Nazmi HAYAT, Prof. Dr. Nadir SUĞUR, Bünyamin EGE, Özgür AKINCI, Deniz DEMİR, Mustafa Kadir GÜNER, Özkan AKAR, Berrin YEŞERTENER İLETİŞİM

eCampus’ Dergisi T: 0222 230 38 32 / F: 0222 234 43 71 info@ecampusmag.com www.ecampusmag.com YÖNETİM YERİ

Cumhuriye Mahallesi, Tersel Sokak, Ata Apartmanı, 2/14 Eskişehir / TÜRKİYE BASKI

ETAM A.Ş. Matbaa Tesisleri Organize Sanayi Bölgesi, Mümtaz Zeytinoğlu Bulvarı 26110, Eskişehir /TÜRKİYE T: 0222 236 00 51 ECAMPUS’ Dergi Basım – Yayın yasalarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, röportaj, haber ve konuların her hakkı saklıdır. Dergide yer alan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine, basılan fotoğrafların sorumluluğu fotoğrafçılara aittir. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.

Yeni hedefler ile giderek büyüyen ekibimiz artık her yerden, her türlü habere kolaylıkla ulaşabilirken, öğrencinin gündemindeki konulara da yine öğrencinin bakış açısıyla yaklaşabiliyor. Tüm bunlara ek olarak yeni fikirler, projeler ve daha birçok konu sayfalardaki yerini daha kapsamlı bir şekilde alabiliyor. Geleceğe dair yatırımlarını bugünden yapanlar için profesyonel anlamda alanlar açmak, uygun çalışma koşulları sunmak ve işin sonunda bir kitleye ulaşmak ise bu çalışmanın belkide en güzel yanı. Eskişehir’in dinamik ve genç nüfusunun bu denli fazla olması, yeni fikirlerin oluşumu için de uygun bir ortam hazırlıyor. Birçok öğrencinin ve genç girişimcinin hayallerini gerçekleştirebilmek adına bir adım atabileceği bu şehirde yaşamanın gerçekten büyük bir ayrıcalık olduğunu unutmayalım. Bu sayımızda, girişimcilik üzerine yaptığımız söyleşide, genç girişimciler için var olan kursları ve kendini geliştirmek isteyen genç arkadaşlarımız için tavsiyeleri bulabilir, bir öğrencinin modellik macerasına tanıklık edebilir, kariyer sayfalarımızda geleceğinizi şekillendirmenin yollarını arayabilirsiniz. Yeni yıla gireceğimiz bu ayda, evde yılbaşı kutlamak isteyenler için hazırladığımız konsepte bir göz atabilir, zihninizde yeni fikirler canlandırabilirsiniz. Anadolu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde neler olup bittiğini takip edip, neler olacağına dair ipuçları yakalayabilirsiniz. Seyahat sayfalarımızda Londra’nın tarih kokan sokaklarında dolaşıp, sinema sayfalarımızda ise beyaz perdenin, adından en çok söz ettiren başyapıtlarını inceleyebilirsiniz.. Bu güzel öğrenci kentinde keyifli bir ay geçirmeniz dileğiyle...



İÇİNDEKİLER 12 CAMPUS FASHION

30

52

HAPPY HALLOWEEN

36

HARUN KARACAN

CENAY TÜRKSEVER

42

BULUTSUZLUK ÖZLEMİ

60 LONDON

72

HOLOKOST



CAMPUS FASHiON

MODA EDİTÖRÜ

HANDE DURAN Ezgi ÖZTÜRK

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İngilizce İşletme Ezgi, tunik olarak kullandığı şeker pembesi rengindeki basic t-shirtü ile kombinlediği siyah renkli taytı ve sütlü kahve tonlarındaki kısa çizmeleriyle rahatına düşkün bir görüntü sergiliyor. Siyah renkte kullandığı zımba detaylı çantası sezonun öne çıkan parçalarından. Renk geçişlerini başarılı bir şekilde yakalayan arkadaşımız, kullandığı camel rengindeki şişme yelek ile kombinini tamamlamış.

FASHION 12


BLG


Cemre PARMAKSIZ

Kaan Baybars KELLELİ

Cemre, açık renkli kot şortuyla kombinlediği siyah file çorapları ve siyah renkli spor ayakkabıları ile rahat ve salaş bir tarz oluşturmuş. Siyah renkli güneş gözlükleri, dağınık bıraktığı siyah saçları ve dijital baskılı t-shirtü üzerine giydiği renkli desenlere sahip yün hırkası ile de bu tarzını güzel bir biçimde ortaya koymuş.

Kaan, koyu renkteki jean pantolonun üzerine giydiği camel rengi mevsimlik kısa ceketi ve aynı tonlardaki şalı ile sonbahar şıklığını yansıtırken, siyah renkli saati ve siyah spor ayakkabılarıyla da oldukça uyumlu bir görüntü ortaya koymuş.

Hukuk Fakültesi - Hukuk

FASHION 14

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İngilizce İktisat



Solmaz CAN

Ozan ERDOST

Siyah tuniği ile kombinlediği siyah taytı ve uzun, metalik renkteki kolyesi ile sade bir görüntü ortaya koyan Solmaz, aynı renkte kullandığı montu ve kısa çizmeleriyle oldukça uyumlu görünüyor. Kahve tonlarında kullandığı küçük, askılı çantası ve dağınık bıraktığı saçlarıyla günlük sokak modasını yansıtıyor.

İngilizce İşletme bölümü öğrencisi olan Ozan, rahatına düşkün bir giyim tarzına sahip. Açık renkli bol jeani ile kombinlediği mavi renkteki converseleri (spor ayakkabıları), bunun en büyük kanıtı. Siyah dijital baskılı t-shirtü üzerine giydiği gri tonlarındaki ekose gömleği ve gri renkli yün hırkası ile renk uyumunu da yakalayan arkadaşımız, rahat ve şık görüntüsünü tamamlamış.

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - Maliye

FASHION 16

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İngilizce İşletme



Elif BOL

Aykut YAKAR

Elif, portakal rengi ve siyahtan oluşan bir kombin yapmış. Elbisesindeki bu renk geçişi oldukça hoş görünse de, diz üstü çizmeleri proporsiyonunu kısarak Elif’in olduğundan daha kısa görünmesine sebep olmış. Bu elbisenin altına kullanacağı siyah renkte, bilekte biten bir bootie ile Elif, daha şık ve doğru bir kombine imza atabilir.

Buz mavisi jeanin üzerine giydiği renkli detaylara sahip ekose desenli gömleği ve siyah renkteki spor ayakkabıları ile spor şıklığı yakalayan Aykut, kampüs modasına uyum sağlamış.

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İşletme

FASHION 18

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İngilizce İşletme



İş İlanı Üniversite mezunu, İlgili alanda en az 2 yıl deneyimli, Askerliğini yapmış, (erkek adaylar için) Şoför ehliyeti sahibi, Seyahat engeli olmayan, Prezantabl, İletişim becerisine sahip, Ekip çalışmasına yatkın, İkna yeteneği olan, Esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilen, MS Office uygulamalarını bilen, İleri düzeyde İngilizce dil bilgisine sahip, Elemana ihtiyaç vardır. Sevgili okurlar, Yukarıdaki bilgileri internetten aldım. Üniversite mezunu eleman arayan firmaların neredeyse tamamına yakınının aradığı ortak özellikler bunlar. Kimse kusura bakmasın, ilk bakışta son derece normal gibi görünen bu tür iş ilanları, yalvaran gözlerle iş arayan, başvurduğu birçok yerden mülakata bile çağrılmayan ve dört bir yana özgeçmiş göndermekten helak olmuş olan diplomalı işsizlerle resmen alay ediyor. Lütfen empati kuralım ve kendimizi bu tür ilanları takip eden diplomalı işsizlerin yerine koyalım. Acaba Türkiye’de yukarıdaki özellikleri taşıyan kaç insan var? İşe girmiş olanların kaç tanesi bu özelliklere sahip olarak işe alınmıştır? İşe alımlar gerçekten ve sahiden bu özelliklere bakılarak mı yapılıyor? İş ilanlarının satırlarını yazanlar, her bir maddede yazılanların iş yaşamında kullanıldığına inanıyor mu? Bu koşullara göre işe alınanlar her gün gürül gürül İngilizce mi konuşuyor? Ehliyeti olanlara şirket araç mı tahsis ediyor? Esnek çalışma; her gün, her hafta ve hatta bazı resmi tatillerde isteğe bağlı olmaksızın mecburi mesai yapmak demek değil midir? Peki, bu ilanları okuyan

AKTÜEL 20

diplomalı işsizlerin ruh hali nasıldır? Bu gençlerimiz birçok iş başvurusunda bulunmuş ve başarısız olmuşlardır. Başvuruda bulundukları birçok yerden yanıt bile alamamışlardır. İş bulamama süreci uzadıkça kendilerini suçlamaya başlamışlardır. Mutsuzdurlar ve yakın çevrelerinden uzak durmaya çalışırlar. Kamu sektörünü hedefleyenler dört gözle hükümetin memur alımı haberlerini beklerler. Memurlarla ilgili iş bulma sitelerine her gün defalarca girerler. İnternetteki tartışma formlarında dertlerini sanal alemdeki arkadaşlarıyla paylaşırlar. Örgütsüzdürler, seslerini dışarıya duyuramazlar. Psikolojileri bozulmuştur. İş bulamamaları nedeniyle ailelerinin ve yakın çevrelerinin baskısı altındadırlar. Ailelerine ekonomik yönden yük olmaya devam ettikleri için bir suçluluk duygusu içine girerler. Herkesin onlara iş ile ilgili soru sormasından bıkmış usanmışlardır. İş bulamadıkları için çaresizce “Masterdoktora” programlarına başvuruda bulunurlar. Bıkmadan usanmadan iş aralar. KPSS’ye hazırlanmak için yolları tekrar dershanelere düşer. Bazıları asgari ücret düzeyinde bile olmayan işlerde çalışarak hayatlarını idame ettirmeye çalışır. Vs...vs...vs... Sevgili okurlar, Türkiye’nin artık en önemli sorunlarından birisi “diplomalı işsizlik”dir. Yakın gelecekte diplomalı işsizlerin oranı %3540’lara ulaşacaktır. Büyük umutlarla okuyan ve bunun sonucunda işsizlikle boğuşan gençlerimize yazık ediyoruz. Şunu herkes bilmelidir ki, hayata dair en büyük umutların yeşerdiği bu yaşlarda gençliği işsizliğe mahkûm etmek zulümdür. Sözün özü, bunca eğitim ve uğraştan sonra geldiğimiz nokta “üstün insan niteliklerine sahip bir gençlik değil”, “ne iş olsa yaparım abi” gençliğidir. Hepimize hayırlı olsun. Prof. Dr. Nadir SUĞUR www.ucnokta.co



Öğrenciye Özel Yılbaşı Rehberi Aralık ayına girilmesiyle birlikte hepimizi saran “Yılbaşı’nda ne yapsak?” heyecanı başladı. Fix menü aldatmacasına kanmadan, uygun fiyatlı ve bir o kadar da eğlenceli bir yılbaşı organizasyonu için tavsiyelerimize kulak vermeniz yeterli. Yılbaşı akşamınızı mükemmel bir şekilde geçirmenize yardımcı olacak, eCampus’ garantili dört dörtlük alternatiflerimize göz atın... Partinizin Vazgeçilmezi; Atıştırmalıklar EVİNİZİ YILBAŞINA HAZIRLAYIN Yılbaşını evde kutlamak konusunda hemfikir olduğumuza karar verdiğimizi düşünerek, sizlere uygun fiyatlarla, dışarı çıkamadığınız için üzülmeyeceğiniz bir konsept hazırladık. Yılbaşı’nın olmazsa Olmazı; Çam Ağacı Keşke evinize yakışır şekilde, en güzel ve büyük ağacı siz alabilseniz ama bazen şartlar uygun olmuyor ve bir bakıyorsunuz ki, size en yakın süpermarketten en küçük çam ağacını alıvermişsiniz. Maharetin büyüklükte olmadığını hatırlatarak uygun süslemelerle en güzel ağaca sahip olabileceğinizi unutmayın. AKTÜEL 22

Eğer partinizi babaannenizle tombala oynayarak geçirmeyecekseniz, gelen arkadaşlarınızın yemeğe kadar idare edebilmelerini sağlayacak atıştırmalıklar işinizi kolaylaştıracaktır. Her ne kadar gecenin sonunda çerezlerinizin havada uçuşacağını bilseniz de atıştırmalıkların partinizin vazgeçilmezi olduğunu unutmayın. Parti Süslemeleri Evinizi yılbaşı havasına sokmanın en kolay yolu, elbette ki arkadaşlarınızın kafalarından çıkarmayacağı yılbaşı şapkaları ve burada parti var diye bağıran yılbaşı süsleri olacaktır. Balonlar ve ışıklarla süsleyeceğiniz evinizin bu hali, gelen arkadaşlarınızın gönlünü feth etmese de, moda girmelerine yetecektir. Küçük Bir Hatırlatma! Tüm bunların yanı sıra evinizin toplu ve düzenli olmasına dikkat edin. Söz konusu olan parti olduğunda, hiç kimse öğrenci evidir normal söylemini kabul etmeyecektir.


KEYİFLİ HİKAYELERİN SENARİSTİ HİNDİSİZ VE ISTAKOZSUZ YILBAŞI YEMEĞİ Gönül isterdi ki size bu sayfalarda güzel bir ıstakoz tarifi ya da daha çok Hıristiyan geleneklerinde var olan bir yemek olsa da artık Türk kültürüne de yerleşmiş hindi tarifi verebilelim. Ancak eldeki imkanlar göz önüne alındığında, sıradışılığın çok lüzumu olmadığına ve gereksiz masraflar yapmanızı istemediğimiz için size öğrenci sofralarının vazgeçilmezi ve bir dünya klasiği olan makarna tarifi vereceğiz. Bu konuda uzmanlaşmış dahi olsanız, vereceğimiz küçük tavsiyelere kulak asarak klasik ama bir o kadar da pratik bir makarna tarifine sahip olacaksınız.

+

TON BALIKLI MAKARNA

Daha önceden ocağa koyup kaynattığınız 1 tencere suya, 1 paket makarnayı ekleyerek Malzemeler haşlayınız. Haşlanan makarnaları süzünüz. Ten1 paket makarna cerenizin içerisine göz kararı sıvı yağ dökünüz 2 kutu ton balığı ve ardından haşlayıp süzdüğünüz makarnaları 1 kutu konserve mısır tencerenin içerisine dökerek karıştırınız. 2 kutu 1 yemek kaşığı kekik ton balığını, fazla yağını kaşık yardımıyla aldık1 yemek kaşığı nane tan sonra tencereye boşaltınız. 1 konserve mıSıvı yağ & Tuz sırı, ardından baharatları ve tuzu da tencereye ekleyerek orta ateşte 3-4 dakika karıştırınız. Ton balıklı makarnanız hazır, afiyet olsun.

Arkadaşlarınız ve kendiniz için hazırlayacağınız leziz kokteyller, partiniz için iki kutu biradan çok daha cezbedici olacaktır. Ayrıca elinizdeki paranın büyük kısmını alkole ayıracağınızı düşünerek konsepti de çeşitlendirdik. Sizin için vereceğimiz kokteyl tariflerini okumadan önce, her türlü mide bulantısı olayı için evinizde soda, ayran ve türk kahvesi bulundurmanızı tavsiye ederiz. Vampir Öpücüğü Malzemeler Yarım ölçek Şarap Yarım Ölçek passoa* (Meyve Likörü) Hazırlanışı Küçük Şarap Kadehi içerisinde Şarap ve passoa* karıştırılarak servis edebilirsiniz. Jagermonster Malzemeler 3 cl. yagermaystır* 1 atım gırenadin* şurubu 10 cl. portakal suyu Hazırlanışı Yarıya kadar buzla dolu uzun bir bardağa, sırasıyla yagermaystır* gırenadin* ve portakal suyunu koyun. Karıştırmadan servis edin.

Danssız Yılbaşı Olur Mu? Belki de vereceğiniz partinin en renkli dakikaları sürpriz bir dansözün ortaya çıkmasıyla başlayacaktır. Partinizin kalitesini bir adım daha öteye taşıyacak bu sıcacık sürprizin hayali dahi heyecan verici olsa da, siz yinede kendinize alternatif sürprizler hazırlayın. Heyecanı doruk noktasına çıkarmak için jengadan, tabudan ve o tarz klasiklerden kaçının. Tv programalrından da bi o kadar uzak durun. Ancak birçok ortam da Victoria’s Secret Fashion Show izlemek kabul gören bir tercihtir.

Lincoln Malzemeler 1 cl. votka 2 cl. gordons gin* 1 cl. limon suyu 1 dash nar şurubu Hazırlanışı Lincoln kokteylimizde granadine (nar şurubu) hariç diğer bütün malzemelerimizi buz ile birlikte uzun bir bardağa koyup, grenadini bardağın üzerinde duracak şekilde buzun üstüne damlatınız. Yukarıda kullandığımız görsellere aldanmayın, son yasal düzenlemelerden sonra meyve suyu resimleri kullanmayı tercih ettik... AKTÜEL 23


THE

TURBULANCE OF FASHION

Moda, kuşkusuz onu takip eden, etmeyen herkes için bir anlam ifade eder. Karşınızdaki insanı etkilemenin en bilindik yoludur giyinmek. Alışveriş merkezlerini ziyaret eden, dergi karıştıran ve internete giren herkes, kendisini bir anda bu moda paradoksunun içerisinde bulur. Modanın bu olmazsa olmaz yapısı, peşinden milyonları sürükleyişi ve etki alanının bu denli şaşırtıcı boyutlara ulaşması bizleri modanın genç isimleriyle buluşturdu.

Bu sayımızda, Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü dördüncü sınıf öğrencileri ile modanın bu cezbedici etkisinin tasarımlarına nasıl yansıdığını konuştuk. FASHION 24


Özlem GÜNEŞ Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımı hikayeniz nasıl başladı? Tasarım yapmaya başladığım ve tasarımcı olmaya karar verdiğim bir zaman dilimi olmadı. Tasarım hikayem; benim varolduğum gün benimle birlikte başlayan, içimde kendiliğinden gelişen bir şeyin yavaş yavaş hayat bulmasıydı. Düşlerimin konuşabileceği birçok sanat dalıyla küçüklüğümden beri ilgileniyorum. Kendi dünyamın odalarında, her gün yeni bir şey keşfedip ona başka şekilde can veriyorum. Benim için, düşlerimi başkalarının üstüne giydirmekten ve onların da düşlerimle mutlu olduğuna şahit olmaktan daha çok haz veren başka bir şey yok. İşte bu yüzden benim kaşifi olduğum düşler dünyasını insanlara anlatmak ve onlarla birlikte yeniden keşfetmek için tasarım öğrencisiyim. Tasarımlarında nelerden etkileniyorsun? Yaşamaktan ve yaşarken kurduğum hayallerden, gezdiğim yerlerden, okuduğum dergilerden, dilini bilmediğim; resimlerine baktığım kitaplardan, eski fotoğraflardan, sevdiklerimden, dostlarımla sohbetlerden, denizden, doğadan… Kısaca herkes ve herşey benim tasarımlarımın birer parçası olabilir. Tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Tasarım yapmak; doğuştan gelen algılama yeteneğinin yanısıra ciddi bir çalışma disiplinin ardından mümkün olabilecek bir şey. Tasarımlarınızın kişiliğini biraz anlatır mısınız? Tasarımlarımın deneysel bir dili vardır, keşfedilmeyeni keşfetmek gibi... Farklı bir doku, desen ya da kalıp üzerinde oynamalarla, denenmemişi yakalamak için uğraşırım.

FASHION 25


Hande DURAN Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımı hikayeniz nasıl başladı? Sanatın bir koluyla ilgili iseniz beyninizin birşeyleri kusma isteğinin ne kadar rahatsız edici olabileceğini fark etmişsinizdir mutlaka. Yeterli değil elbette ki. Bunu pazarlayabilecek sosyal zekaya sahip olduğunuzu bilmeniz gerekli. Bunları fark ettim diyelim. Gerisi bir Ortadoğu ülkesinde garantili mesleklere sırtını dönüp bu bölümü okuma kararımla geldi Tasarımlarında nelerden etkileniyorsun? Somut ya da somuta yakın şeylerden etkilendim bugüne kadar. Maddenin hareketi ilgimi çeker ve olayların kesişimini gözlemlerim daha çok. Aşk,sevgi,ruh vs pek ilgimi çekemiyor maalesef. Tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Dünya üzerindeki en güzel klişe temel oluşturmak. Tasarımlarımda bunu benimsedim. İşlerinizi dayandırdığınız fikir, başından sonuna kadar istediğiniz pazara ulaşmanızdaki en önemli araç. Yola çıktığım bir görsel, bir duygu, bir koku, bir tat her ne ise vektörel karşılığını kodladığım an en önemli aşamasını hallettim sayıyorum. Sonrası teknik bilgilerimi sonuna kadar kullanmakta ve doğru sunumu gerçekleştirebilmekte. Tasarımlarınızın kişiliğini biraz anlatır mısınız? Sade ve güçlü dokunuşları olan, rahatlık kaygısı taşıyan, karşıt maddelerin kesişimini görebileceğiniz tasarımlar...

FASHION 26


Asuman DOĞULU Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımı hikayeniz nasıl başladı? Anneannem terziydi. Evimizde hep bir dikiş makinesi vardı. Ben de o makineyle uğraşır, dikiş dikmeye çalışırdım. Lise zamanlarımda ağabeyim styling yapmaya başladığında benim de ilgimi çeken bir şeyle uğraştığını farkettim. Ağabeyimin yaptığı işleri, Türkiye’de ve dünyada yapılan işleri takip etmeye başladım ve bunun bana keyif verdiğini gördüm. Ama asıl istediğim styling yapmak değil, o kıyafetlerin yaratıcısı olmaktı. Bu sebeple moda tasarım okumaya karar verdim. Tasarımlarında nelerden etkileniyorsun? Genel olarak her şeyden. Baktığım,dinlediğim en önemlisi hissettiğim her şeyden etkileniyorum. Duygularımı harekete geçiren, beni; hislerimi resmetmeye sevkeden her şey benim ilham kaynağım. Tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Tasarım benim için düşünmek ve incelemekle başlar. Gittiğim her yer, gördüğüm ve duyduğum her şeyi düşüncelerim doğrultusunda hayal gücüme sığdırırım. Sonrasında daha geniş çaplı, düşüncelerimi destekleyici araştırmalar (materyal,teknik ve benim çizgimle alakalı) yaparım. Tasarımlarınızın kişiliğini biraz anlatır mısınız? Tasarımlarım beni yansıtan ufak dokunuşlara sahip. Abartıdan uzak, şatafat yok denecek kadar az ve şık. İlk bakışta çok fazla dikkat çekmeyen ancak kendinizi tekrar bakmaktan alıkoyamayacağınız tasarımlar...

FASHION 27


Betül NAMLI Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü

Moda tasarımı hikayeniz nasıl başladı? Her zaman daha yaratıcı bi alanda olmak istedim. Küçükken de bulunduğum herhangi bir ortamda etrafımdaki şeyleri değiştirip düzenlemeyi severdim. Bu bazen birinin üzerindeki kıyafet bazen bir eşyanın rengi... Bir şeyleri şıklaştırmak ve tasarlamak hep hoşuma gitti. Bir yandan da dergilerin hayatımdaki yeri moda, sanat ve tasarım dünyasına olan ilgimi artırdı. Tasarımlarında nelerden etkileniyorsun? Sanatsal , tarihi ve görsel her şey ilham olabiliyor. Okuduğum bir kitap veya yazıdan etkileniyorum. Aynı zamanda ruhumun ve modumun değişkenliğine bağlı olarak da tasarımlarım şekilleniyor. Tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte önemli olan bir hikaye oluşturmak. Yansıttığım ruhu tanıyıp konumlandırabileceğim bir alan burası ve sonraki aşama bu hikayeyi destekleyip yansıtacak kumaş seçimleri ve sketchler. Bu sırada her an her şey ilham verebiliyor. Tasarımlarınızın kişiliğini biraz anlatır mısınız? Hem seksi hem de maskülen parçaları birleştirmeyi seviyorum. Hepsi içimdeki kişlerden bir parça barındırıyor ve ruhun parçalarını yansıtıyorum. Bu ruh güçlü, seksi; hem umursayan hem de fazlasyıla umursamaz birazda minimal! FASHION 28


Berna KAVALLI Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü

Moda tasarımı hikayeniz nasıl başladı? Benim ailemde ve çevremde bu alanla ilgisi olan kimse yoktu. Bu yüzden eğilimim olduğunu fark etseler de yönlendirme konusunda seçmek istediğim meslek onlara çok ütopik gelmişti. İsteklerimden asla vazgeçmedim. Eğitim alabileceğim okulları araştırdım ve seçimimi yaptım. Tasarımlarında nelerden etkileniyorsun? İnsanın ilham alabileceği şeylerin sınırı yoktur. Bir anlık gördüğünüz görüntüden bile etkilenebilirsiniz. Ben daha çok soyut kavramlardan yola çıkıp somut noktalara varıyorum. Tasarım sürecinden bahsedebilir misiniz? Her tasarımın bir hikayesi ve ruhu vardır. Öncelikle anlatmak istediğim beni baştan çıkaran bir hikaye oluştururum. Tema herhangi bir şey olabilir, önemli olan tasarım sürecinde o hikayeden beslenebilmek. Doğru materyal ve kumaş seçimiyle tasarımlarda bu hikayeyi yansıtırım. Bunların hepsi bir bütünü oluşturur. Tasarımlarınızın kişiliğini biraz anlatır mısınız? Ben tasarımlarımı yaparken kafamda bir kadın profili oluşturuyorum ve bunun üzerinden ilerliyorum.Tasarımlarım elegan, feminen, güçlü ve cesur ruhlu kadını temsil ediyor.

FASHION 29


“Ülkemizin en büyük hazinesi GENÇ GİRİŞİMCİLER”

D

ergimizin bu ay ki konuğu, Eskişehir’deki üniversite öğrencilerinin en büyük destekçileri arasında yer alan, genç girişimcilere verdiği desteklerle de adından sık sık bahsettiren Eskişehir Ticaret Odası Başkanı Harun KARACAN oldu. Yaptığı çalışmalar, yürüttüğü projeler ve içerisinde bulunduğu oluşumlar hakkındaki sorularımızı yanıtlayan Harun KARACAN ile gerçekleştirdiğimiz sohbetimizden, önemli başlıkları sizler için sayfalara taşıdık...

Röportaj: Barış AYDOĞDU

RÖPORTAJ 30


Eskişehir Ticaret Odası Başkanlığı başta olmak üzere Eskişehir’de ve Türkiye genelinde, başarılarıyla adımdan söz ettirmiş birisiniz. Tabir-i caizse tırnaklarınızla kazıyarak gelmişsiniz bugünlere… Bize bu süreçten bahsedebilir misiniz? Harun Karacan’ın başarı süreci nasıl gerçekleşti? Elbette. Ama öncelikle derginiz aracılığıyla Eskişehir’imizin öğrencilerine, misafirlerine, gençlerine kucak dolusu selam ve muhabbetlerimi göndermek istiyorum. Tabi üniversite öğrencileri Eskişehir’imizin hem gurur kaynağı hem de dünyadaki gönüllü elçilerimizdir. Ayrıca eCampus’ gibi bir derginin üniversitelerimiz başta olmak üzere şehrimizin sosyal, kültürel ve sanatsal hayatına ne kadar büyük katkılar sağladığını ve önemini en iyi bilenlerdenim. Çalışmaya, içinde bulunduğum şartlar gereği küçük yaşlarda başladım. İşveren olmanın ötesinde aynı za-

manda çıraklığı, kalfalığı, işçiliği çok iyi bilirim. Bu benim için hem onurdur hem de empati yapabilmenin kapılarını açan anahtardır. Muhakkak ki, disiplin ve başarının ne anlama geldiğini daha o yaşlarda öğrendiğimi gönül rahatlığıyla ifade edebilirim. Bu durum hayatımda bana büyük avantajlar sağladı. Mesela, insanlarla doğru iletişim kurmanın ne demek olduğunu erken fark etmiş oldum. Eskişehir özelinde söyleyecek olursam; Eskişehir’in varlıklı yüzünü de yoksul yüzünü de; işveren kesimini de işçi kesimini de; cömert yanını da muhtaç tarafını da hissetmenin ötesinde biliyorum, yaşıyorum. Elbette hayatım boyunca hiçbir iş için kolaycılığa kaçmadım ve çok çalıştım. Daima kendime örnek edindiğim başarılar ve kişiler oldu. Ama aynı şekilde önce kendi yakınlarımda başlamak üzere iyi bir örnek olmaya çalıştım, çalışıyorum. Kısaca böyle özetleyebilirim. RÖPORTAJ 31


Eskişehir Ticaret Odası olarak, Başkanlığınız döneminde gerek üniversite kulüpleri, gerekse genç girişimcilere verdiğiniz desteklerle genç nüfus tarafından benimsendiniz. Gençlere bu denli önem vermenizin ve destek olmanızın nedeni nedir? Gençler, hayatım boyunca hep çok önemli oldu. Bana göre genç olmak, sadece biyolojik olarak belli bir yaş aralığında olmanın adı değildir. Genç olmak, aynı zamanda atılgan olmak, idealleri uğrunda gerektiğinde gözü kara olmak, yeni keşiflere açık olmak, yeterli azim ve kararlılığa sahip olmak, en önemlisi de tüm bunları başarma iradesine sahip olmaktır. Böyle bir duygu yoğunluğunu 80 yaşında da bulabiliriz ama bazen 20 yaşında bulamayabilirsiniz. Genç olmak daha yeniyi, daha iyiyi, daha ileriyi arayışın adıdır. Ancak elbette biyolojik olarak genç olmak bu konuda daha ciddi bir avantaj sağlıyor. Bugün birlikte çalıştığım arkadaşlarımın çoğu, sahip oldukları yetki ve sorumluluklara göre oldukça genç oldukları eleştirisiyle karşılaşırlar zaman zaman. Bu durum, benim kişisel hassasiyetimden kaynaklanıyor. Ben hayattaki en anlamlı doğruların önce gençler tarafından oluşturulabileceğine inanıyorum, bu nedenle gençleri önemsiyorum. Hayatta hiçbir başarı risk almadan kazanılmıyor. Gençler bu konuda son derece proaktif bir tutuma sahip oluyorlar. Aynı zamanda yaptıkları her çalışmada bir an önce sonuca ulaşmayı arzu ediyorlar. Gençliğin hızından, bu anlamda heyecan duyuyorum. Hız, cesaret ve heyecan, önemli özelliklerdir. Tabi gençliğin bunları tecrübe ile taçlandıracak bir arayış kararlılığından da geri kalmaması gerekir. RÖPORTAJ 32

Elbette öğrenmenin sonu yok. Kendimden başlamak üzere söyleyeyim, hala öğrenmeye devam ediyor ve öğrenmekten mutluluk duyuyorum. Zira hayatın kendisi bir okuldur ve bizler de ölünceye kadar öğrenciyiz. Devir teknoloji ve inovasyon devri. Yaşça tecrübeli olanlar kadar, genç arkadaşlarımızdan öğreneceğimiz daha da çok şeyin olduğunu bilenlerdenim. Bu itibarla kendimden daha genç arkadaşlarıma, onların yaşadıkları problemleri belli bir dönem önce yaşamış biri olarak, destek olmaya gayret ediyor ve bundan büyük mutluluk duyuyorum. Gençlerin, öğrencilerin, belli bir makamda bulunan yöneticilere ulaşması her zaman kolay olmayabiliyor. Ben yürüttüğüm her görevde bu konuda dikkatli davranmaya gayret ettim. Arzu eden herkesin, her öğrenci topluluğunun bizlere ulaşabilmesi konusunda hassas davranıyorum. Davet edildiğim her etkinlikte yer almaya çalışıyorum. Öyle sanıyorum genç arkadaşlarımın teveccühü biraz da bundan kaynaklanıyor. Eskişehir Ticaret Odası ve KOSGEB’in birlikte yürüttükleri “Uygulamalı Girişimcilik” eğitimleri devam ediyor mu? Bu eğitimlere katılabilmek için belirli şartlar var mıdır? Eğitimin amacını kısaca anlatabilir misiniz? Evet, “Uygulamalı Girişimcilik” eğitimleri devam ediyor. Ticaret Odamız bu konuda Eskişehir’de en yoğun çalışan kurum. Durumun böyle olmasından büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu eğitimlere dâhil olabilmek için tek bir şart var, o da hayata geçirilebilir bir iş fikrine sahip olmak. Eğitime olan yoğun talepten ötürü, 30 kişilik kursiyer bu şekilde belirleniyor. Eğitimin içeriği, kursiyerlerin iş fikirlerini sağlıklı bir iş planına dönüştürmeleri için gereken bilgileri içeriyor.


Kursu tamamlayan kursiyer, 30.000 TL hibe ve ileriki süreçte makine teçhizat alımında kullanılabilecek 70.000 TL faizsiz ve 2 yıl geri ödemesiz kredi kullanma hakkına sahip oluyor. Bu eğitimin en önemli amacı, kursiyerlerimizin bir işletmenin en riskli ilk 2 yılını başarılı bir biçimde geçirmelerini sağlayacak bilgi birikimini edinmelerini sağlamak. Bunun yanında sağlanan finansal destekle girişimciliği özendirmeye çalışmak. Uygulamalı Girişimcilik eğitimi dışında, üniversite öğrencilerinin kendilerini geliştirmek adına katılabileceği başka eğitimler de var mıdır? Elbette. Eskişehir Ticaret Odası’nın ETOAKADEMİ adında bir akademisi var. Burada sağlanan eğitimler herkese açık. Öğrenci arkadaşlarım, bu eğitimleri takip ederek katılabilirler. Eskişehir Ticaret Odası bu anlamda hem ücretsiz eğitim sağlamak, hem de Eskişehirli iş insanlarıyla iletişim içinde olmak için büyük fırsatlar sunuyor. Üyesi olduğunuz birçok kuruluş mevcut. Üyelikler, yönetim kurulu başkanlıkları ve konsey üyelikleri… Sürekli aktif ve hareket dolu bir hayatın içerisinde kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Aslında bu sorunun yanıtı; “kendine zaman ayırmak” konusunda ne düşündüğümüzle doğru orantılı. Evet, zaman zaman aileme, arkadaşlarıma zaman ayırmakta zorlandığım oluyor. Ancak çalışmayı çok seviyorum. Hele hele yaptığım işin insanlara fayda sağladığını görmek, gerçekten tarifsiz bir mutluluk. O yüzden zorlandığım zamanlar olsa da, çalışmaktan büyük mutluluk duyuyorum ve yaptığım her işin beni mutlu ettiğinden emin olarak çalışıyorum. Netice itibariyle, hem çalıştığınızın karşılığında bir

eve daha ekmek girdiğini, bir gencimizin daha kalifiye bir şekilde istihdam edildiğini, bir iş insanımızın daha inovatif bir gelişme içerisine girdiğini, toplamda Eskişehir’imizin ve ülkemizin başının dimdik geleceğe emin adımlarla yürüdüğünü görmek kendime ayırdığım zamanların en büyüğü ve en kıymetlisidir. Yaşadığımız coğrafyada genç girişimcilere sunulan imkanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle eğitim yaşamına devam eden genç girişimciler için tavsiyeleriniz nelerdir? Hep dile getirdiğim bir konuyu tekrar vurgulamak istiyorum; ülkemizin en büyük hazinesi girişimcileri! Bundan belki 10 sene önce ne bir teşvikten, ne de yönlendirmeden söz etmek mümkün değildi. Ancak bugün durum farklı. Ülke olarak hedeflerimiz var ve bu hedeflere erişmemiz noktasında girişimcilerimize büyük sorumluluk düşüyor. Bu nedenle artık girişimcilik farkına varılmış ve desteklenen bir kavram konumunda bulunuyor. Yeterli mi diye sorarsanız desteğin hiçbir zaman “tamam, bu kadarı yeter” noktasına gelmeyeceği açıktır. Ama geçmişte hayal etmediğimiz bir noktada bulunduğumuzu söylemek gerek diye düşünüyorum. Başta gençlerimiz, üniversite öğrencilerimiz ve Eskişehir’imiz olmak üzere insanımızın üretkenliğinin önündeki hangi engel kaldırılsa az, hangi destek sağlansa yetersiz gören bir anlayışa sahibim. Benim gençlikten çıkardığım en önemli anlam da budur. Her an yeni bir girişim, her an yeni bir atılım, heyecan, dayanışma ve kararlılık içerisinde olmak gerekiyor. Bizi zinde tutan da, galiba gençlerle iç içe olmanın verdiği enerjinin ta kendisidir.

RÖPORTAJ 33


Sıradaki düşman minik insanlar diyarı ÇİN ! Amerika Birleşik Devletleri her dönem gücünden çekindiği ya da kendisine rakip olduğunu düşündüğü güçlere karşı sanal olarak da bir mücadele içine girer. Sanal mücadele içerisinde ise oyunlar üzerinden yaptığı karalama çalışmaları, dönem dönem kendi karşısına çıkan ve bir şekilde tehdit unsuru oluşturan ülkelere yöneliktir. İşte Battlefield 4 ile Amerika Birleşik Devletleri’nin eski kâbusu Rusya’nın yerine, yeni korkusu Çin sahneye çıkıyor…

S

: : : : : : : : : : : : : : : : : : : Karşınızda birbirine düşmüş Çinliler! : : Çok düzgün ilerleyen bir hikâyesi : : olmamakla birlikte, elde olandan : erinin birkaç yıldır yaşadığı essizlik, Battlefield IV’ ün piyasaya çıkışı ile bozuldu. Hem de geçmişteki işlerine göre muhteşem gelişmelerle birlikte. Serinin 3. oyunundaki donanım, silah çeşitliliği ve haritasıyla beğenileri toplayan Battlefield, 4. oyununda da bu beklentileri bir tık daha öteye taşımayı başarmış görünüyor. Ancak hikâye için aynı şeyi dile getirmek biraz zor.

AKTÜEL 34

biraz bahsetmemiz gerekirse; dünyamızın yeni süper gücü Çin’de bir darbe teşebbüsü durumu mevcuttur. Çin Donanması’nın başında bulunan Amiral Cheng, elinde bulundurduğu kuvvetleri harekete geçirerek, Çin lideri Jin Jie’ye karşı bir mücadelenin içine girer. Tabi bu hamlesini yaparken Cheng’in destekçisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin ezeli düşmanı Rusya’dır. İlk olarak Çin devlet başkanına bir suikast girişimi planlanır ve Amerikalılar her zaman olduğu gibi zor durumda olan dostlarının yardımına koşan

: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :

süvari birlikleri gibi olayın içine dalar. Süreç, Çinli Amiralin, Birleşik Devletler Donanması’nı bir kaosun içine sürüklemesiyle devam ederken tam da bu noktada yönettiğimiz karakter Daniel Recker ekibi Tombstone ile direkt olarak Amiral Cheng’e ulaşarak darbe teşebbüsünü sonlandırma çabasıyla oyunun içindeki yerini alır. Sağlam bir konusu olmasına karşın, hiç beklemediğiniz bir yerde gelen son sizi şaşırtabilir. Nadirde olsa karşınıza çıkacak olan mantık sıkıntıları ve cevaplayamadığınız sorularda cabası.


n felakette ri sonra geü dönüş n e gerçektm mi muhteşe olacak?

Multiplayer’ a hazırlanın!

: : Single oynarken bahsetmediğimiz : : daha birçok problem dikkatinizi : çekecektir. Özellikle düşmanlarını- : : zın zaman zaman sizi yok sayması : : canınızı sıkabilir. Nereden geldi: ğini anlamadan aldığınız darbe: : lerin üzüntüsünü yaşarken, hayali : siperlerde savaşanlarada denk : : gelebilirsiniz. Bu özelliklere sahip : olan yalnızca Çinliler değil tabi ki… : : Ekip arkadaşlarınızda bir o kadar : yapay zekâdan yoksun olabiliyorlar. : Harita içerisinde özgürce gezinme : : lüksünüz de olmayacak. İlerledikçe : : kapılar bir bir kilitlenecek, sadece

: : : : : : : : : : : : : : : Belirttiğimiz birçok detaydan : anlayacağınız gibi hikâye modun: dan pek zevk almayacaksınız diye : : düşünüyor ve olaya multiplayer’a : hazırlık olarak yaklaşmanızı tavsiye : : ediyoruz. Hikaye modunda geliştire- : ceğiniz taktikler, yeni ve türlü türlü : verilen güzergâh üzerinde takılmak zorunda bırakılacaksınız. Aldığı tüm eksilere dikkat çekmişken araç desteği, orada burada karşınıza çıkan silah değişim kutuları ve ekipmanlar gayet başarılı. Destek helikopterinizi de zaman zaman belirli bölgelere yönlendirerek alanı temizlemeniz mümkün.

silahlarla yaşayacağınız deneyimlerin meyvesini toplayabileceğiniz yer kesinlikle çoklu oyuncu seçeneği… Her şeyi rahatlıkla bulabileceğiniz, takım oyunları ve aksiyonun bol bol içerisinde yer aldığı nokta burası. Garanti veriyoruz, başlarda yaşattığı tüm acıları unutturacaktır. Her zaman kaliteli grafik... Battlefield IV’te, zaten önceden var olan kaliteli grafiğe birkaç ekleme yapılmış. Bu eklemeler de oldukça yerinde ve yeterli olmuş. Mavi filtre sorunu çözülmüş, oyuncular mutlu edilmiş. AKTÜEL 35


Cenay Türksever Idol of Models’ tan sonra hayatınızda neler değişti? Idol of Models benim hayatımda kariyerim açısından çok şey değiştirdi. Her zaman aklımda olan modellik hayalimi gerçekleştirebilmem için bana imkan sağladı. Idol of Models benim tanınan bir model olmamı, moda ve tasarım dünyasının önde gelen isimleriyle çalışmamı sağladı. Bu yarışma ile birlikte artık daha fazla tanınan ödüllü bir model olma şansını yakaladım. Modellik hayatınızın hangi kısmında yer alıyor? Modellik hayatımın neredeyse tamamını kaplıyor diyebilirim. Kariyer planımı artık modellik üzerine kurduğum için aklımda sürekli yeni fikirler ve projeler dönüyor. Bunu nasıl daha iyi yapabilirim üzerine kafa yoruyorum ve bundan büyük bir zevk duyuyorum. Modellik artık benim hayatımın bir parçası ve bu yüzden modelliği çok seviyorum. Sporla da oldukça ilgilisiniz. Profesyonel bir voleybol oyuncususunuz. Peki kariyerinizi nasıl şekillendirmeyi düşünüyorsunuz? Voleybol mu modellik mi?

RÖPORTAJ 36

Voleybolu da modelliği de çok seviyorum. İkisi de benim hayatımın olmazsa olmazını oluşturuyor. Fakat kariyer konusunda modellik daha ağır basıyor benim için. Kariyerimi modellik mesleğine göre şekillendiriyorum. Geçen sene ve bu sene 2013-2014 Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da yer aldınız. Pek çok ünlü tasarımcının defilesinde yer aldınız. Fashion Week sizin için ne ifade ediyor? Fashion Week benim için ve kariyerim için oldukça önemli bir yerde. Benim modellik kariyerimin dönüm noktalarından sayılabilir. Ünlü modacılarla çalışma imkanı buldum ve moda haftasının son defilesi için özel olarak çağırıldım. Bu benim için büyük bir gurur kaynağı oldu. Moda haftasından sonra şansım açıldı ve birçok katalog teklifi aldım. Reklam projelerinde yer almam için teklifler aldım. Modellik mesleği için tüm dünyaca bilinen ve takip edilen bir moda haftasında yer almış olmak bir model için kendini ifade edebileceği ve kanıtlayabileceği bir yer. Bu yüzden İstanbul Fashion Week’te yer almış olmak benim için çok önemli.


Eskişehir sizin için ne ifade ediyor? Lise yıllarımdan itibaren üniversiteyi Eskişehir’de okumak istedim fakat bu hayalimi gerçekleştiremedim, başka bir okulu kazandım. Fakat üniversiteye başladıktan bir sene sonra Idol Of Models’a başvurdum ve yarışma Eskişehir’de yapıldı. Bu vesileyle Eskişehir’e sık sık gelmeye başladım ve geldikçe daha çok sevdim. Ayrıca ilk modellik deneytimimi Eskişehir’de gerçekleştirdim. Bu nedenle Eskişehir’in yeri benim için çok ayrıdır. Birçok başarılı kareografla çalıştınız. Aralarında en beğendiğiniz kareograflar hangileri? Çalıştığım kareografların hepsi alanlarında oldukça başarılı insanlardı. Bunlardan gerek iş disiplini, gerekse modellere olan tavırları açısından en beğen diğim kareograflar Uğurkan EREZ ve Öner EVEZ’dir. Modellik birçok artıyı ve eksiyi bünyesinde barındıran bir meslek. Kariyerini modellik üzerine kurmak isteyenler için tavsiyeleriniz neler? Modellik mesleği güzel ama bir o kadar da zor bir meslek. Bu mesleğe gönül vermek ve gerçekten modellik yapmak isteyenlerin öncelikle çok azimli olması gerekiyor. Kendilerine güvenmeleri çok önemli. Ayrıca kendileriyle barışık olmaları gerekiyor. Sporun her zaman hayatlarında olması gerektiğini unutmamalılar. Kendine güvenen, azimli ve çalışkan insanlar için modellik mesleği çok keyifli bir meslek. Aynı zamanda bu işten keyif almayı da bilmeleri gerekiyor. Yaptığınız işte ne kadar mutlu olursanız, işinizi ne kadar severseniz o kadar başarılı olursunuz. İleriye dönük planlarından biraz bahseder misiniz? Yeni projeleriniz var mı?

RÖPORTAJ: Cansu BALCI FOTOĞRAF: Ozidi MANTA

Yeni dönem için kafamda çok fazla proje var. Bunlardan en önemlileri yurt dışı ile ilgili olanlar. Yurt dışında modellik yapma gibi bir hayalim var ve bu hayalimi gerçeğe dönüştürmek için elimden gelen çabayı gösteriyorum. Yurt dışında ülkemi başarılı bir şekilde temsil etmek istiyorum. RÖPORTAJ 37


Kendinize örnek aldığınız ve beğendiğiniz modeller hangileri? Kendime örnek olarak gördüğüm, beğendiğim modeller var elbette ki. Bunlara örnek vermek gerekirse, mesela Francisco LACHOWSKİ, Jon KORTAJARENA ve Marlon TEİXEİRA başlıca beğendiğim ve takip ettiğim modeller diyebilirim. Eğitimin modelliğe etkisi sizce nedir? RÖPORTAJ 38

Yabancı dil oldukça önemli. Her model bir gün ülkesini yurt dışında temsil etmek ister ve bu konuda yabancı dil bilmenin avantajı çok büyük. Bunun dışında bildiğiniz gibi modelliğin bir okulu yok. O okula gidince model olup çıkmıyorsunuz. Her şeyden önemlisi insanın kendisini geliştirmesidir. Eğitim elbette ki aksatılmaması gereken çok önemli bir şey fakat eğitim görmüş olmak modellik için yeterli değil maalesef.



Gercek Kahramanlar Bu süper kahramanımız ise biraz farklı. Angle Grinder Man‘i diğerlerinden ayıran en büyük özelliği suçlularla hiçbir sekilde mücadeleye girmemesi. Çünkü onun görevi haksızlıklara karsı savasmak değil. En azından kendi görev tanımını bu sekilde yapıyor. Tabi hangi türlü olursa olsun bir süper kahramana yakısan ve yine kendine özgü kıyafeti var. Londra sokaklarında, caddelerinde özellikle geceleri araçları ile yolda kalan insanlara yardım ediyor. Bir nevi yol yardım hizmeti sunuyor insanlığa. Sık sık karsılastığı vakalarda ise su kaynatmıs, lastiği patlamıs, çamura batmıs araçlar var. Bir elinde demir kesme aygıtı, bir elinde ikaz levhası, sırtında küçük krikosuyla yolda kalanların imdadına koŞuyor.

Angle Grinder Man

Superbarrio Meksikalı süper kahramanı günümüzün Robin Hood’u olarak tanımlayabiliriz. Biraz etine dolgun bir Robin Hood olan kahramanımız, hayatını fakirlere ve evsizlere yardım etmeye adamıs. Mexico City halkı tarafından da oldukça sevilen Superbarrio, 10 senedir süper güçleri olmayan bir kahraman olmayı sürdürüyor. Üniversite eylemlerinden tutun da sendika protestolarına kadar her türlü haksızlığa karsı direniste en ön sıralarda yer alan kahramanımızın ismi de oldukça anlamlı. İspanyolcada “Süper Komsu” anlamına gelen Superbarrio’nun en temel görevi ise komsularını gözlemek.

AKTÜEL 40


Foxfire, 28 yasında Michigan’da oturan bir kadın. Onu süper kahraman yapan özelliği ise ne suç ne de suçlular... İnsanlığın günden güne yok olusunu izlemek yerine onlarla konusan, dertlerini dinleyen ve çözümler üreten kahramanımız insanların iç huzurunun tüm insanlık açısından büyük bir önem tasıdığını savunuyor. Sıkıntılı bir anınızda sizi rahatlatmak isteyen birisinin etrafta geziniyor olması Michigan halkı için oldukça güzel.

Foxfire Gerçek adı Jim olan kahramanımız oldukça idealist bir ruha sahip. Evli ve bir çocuk babası olan Jim, hayatını suçla ve suçlularla savasmaya adamıs. İnsanlara vermek istediği mesajı iletebilmek adına bunu kendine görev üstlendiğini söyleyen nam-ı diğer Citizen Prime, haftada iki kez kostümünü giyerek yasadığı sehir olan Phoenix’te devriye geziyor. Fakat görevini gerçeklestirebilmek için suç oranı oldukça düsük olan bu sehri seçtiği için genellikle atraksiyonsuz bir gece geçiriyor. Yalnızca bir defa bir dükkanı soymaya çalısan hırsızı yakalamıs olan kahramanımız için bu olayla kariyerinin zirvesine ulasmıs görünüyor.

Citizen Prime

Terrificia kendisi geceleri barlarda ve karanlık sokaklarda bir basına devriye geziyor. Asıl görevini tacize uğrayan kadınları korumak olarak tanımlamıs Terrificia Yanında her zaman bulundurduğu ve vazgeçilmez ekipmanları ise (Terrificia’nın süper güçleri de diyebiliriz) tacizcileri tüm kamuoyuna ifsa etmek için kullandığı kamerası, gereken durumlarda tacizcilerin kullandığı aleti etkisiz hale getirmek adına tasıdığı sopası ve son olarak da gerçekten zor durumlarda kaldığında kullandığı biber gazı! “Fantastico” adını verdiği birde bas düsmanı var. Ee süper kahraman olurda, bas düsmanı olmaz mı? Terrificia, sokaklarda devriye gezmediği zamanlarda ise bir bilgisayar firmasında danısmanlık görevini yürütüyor. AKTÜEL 41


“Türkçe sözlü rock yapılabilir mi?” sorusuna verdikleri cevaptı Bulutsuzluk Özlemi. Türkçe sözlü alternatif rock müziğinin ve Bulutsuzluk Özlemi’nin kurucularından olan Nejat Yavaşoğulları ile geçmişi, bugünü ve yarını konuştuk. İşte o sohbetten sayfalara taşıdıklarımız…

Eğitim hayatınızın ilk yıllarına uzanan müzik geçmişinizi anlatır mısınız? Bugüne dek süregelen tarzınızı yaratan o dönemi... Klişe olacak ancak müziğe olan ilgim çocukluğumdan beri var olan bir durum. Yaşadığım o dönemde ilkokul çocukları olaya mandolin ya da flüt çalarak başlarlardı. Ben de mandolinle başlayanlardanım. Tabi ki birçok aile gibi benim ailem de bu konuya duyarsızdı ama ben müzik konusunda ısrarcı oldum ve ilgilerini yönlendirerek, dersler almaya başladım. İlkokul sürecimi tamamladığımda artık başka müzik RÖPORTAJ 42

tarzları ilgimi çekiyordu. Özellikle bunların içerisinde, “Rock” müzik bana birkaç adım daha yakındı. Mandolini gitar gibi düşünüp çok çalmış birisi olarak da ilk gitarıma lise yaşantım esnasında sahip oldum. Başarılı bir öğrenciydim, ailemi korkutan şey de bu başarının müziğe olan ilgimle bozulması durumuydu. Zaman içinde onların da gönüllerini bir şekilde yaparak kendi çapımda gruplarda çalmaya başlamıştım tabi… Sonuç olarak, o günlerden bugünlere hala müzik yapıyorum…

Aynı zamanda müzikle uğraşıp, mimarlık da yapıyorsunuz. Hiç ikisinden birisi olsun hayatımda dediğiniz oluyor mu? Müzikle birlikte sanata olan düşkünlüğüm de vardı lise yıllarımda. Sayısal bölüm okuyan bir öğrenciydim ve ailemin beklentisi bilindik kalıp meslekler doğrultusunda ilerlemem yönündeydi. Ama benim sanata da olan ilgim, mimar bir akrabamın çizimlerini gördükten sonra mimarlığın da benim için uygun bir ilerleme rotası olduğunu hissettirdi bana. Akademik yaşamımda


bu hissimin peşinden gittim ve bugün mimarlık hala benim yaşamımın bir bölümünü meşgul etmekte. Bu meşguliyetin varlığı ise beni mutlu ediyor. Mimarlıkla birlikte sanatın nereden gelip, nereye gittiğine bakma şansını yakaladım. Çok kaliteli hocalarla, bugünün önemli sanatçılarının bazılarıyla arkadaş olma fırsatını buldum. En nihayetinde yaptığım müzik de bile mimarlık eğitimim faydalarını gördüm. Zaman zaman düşündüğüm oluyor, mimar olmasaydım nasıl olurdu diye ancak bu işi yapmanın zevkinin

ayrı olduğunu biliyorum. Genelde restorasyon çalışmalarında bulunan birisi olarak da, Eskişehir’de geçmişin yansıtılmasına yönelik yapılan çalışmaları da gayet başarılı bulduğumu eklemek isterim. Mümtaz Soysal’ın bir makalesinin başlığından geliyor grubun adı. O makalede ne anlatıyordu Mümtaz Soysal? O makale Deniz Gezmiş ve yol arkadaşlarının ölüm yıl dönümlerinin birisinde yazılmış bir makaledir. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünen her idealist genci

etkileyen şeyler vardı içerisinde de. Aşağı yukarı sizlerin yaşlarında olan gençlerin idam edilmesi olayı etkilemişti beni de. Oldukça acıklı bir hikâyedir. Mümtaz Soysal da onlar için şöyle yazmıştı o makalede; “Onlar bulutsuzluk özlemleri olan çocuklardı ve bunu hayatlarıyla ödediler.” Ben de o makaleyi okuduktan sonra; “Bulutsuzluk özlemi sardıysa beni, tele vurup çağırmayı kesmem mi lazım? Bulutsuzluk Özlemi sardıysa beni, kanat takıp “Deniz” gibi uçmam mı lazım?”, diyerek şarkı yapmıştım. Bir süre sonra baktık ki grup RÖPORTAJ 43


“Bulutsuzluk Özlemi” olarak anılmaya başladı. Grubun en başından bugüne değişmez isimlerinden olan Sina, üniversite eğitimini bitirince İstanbul’a yerleşti. O sırada bir arkadaşım da bana konser teklifinde bulunmuştu. Sina’yı da konserde piyano çalması için çağırmıştım, daha sonra bu şekilde çalışmaya başladık ve iki arkadaş daha bize katıldı. Konsere hangi isim altında çıksak diye düşünürken, Sina ile birlikte isimlerimizi kullanmaya karar verdik. Başka teklifler de almaya başladık, hatta röportajlar yapılmaya bile başlamıştı ama bizim grubumuzun adı hala yoktu. Hatta bir ara gazetelere “İsimsiz Grup” olarak çıktık. Yine bu tarz bir süreç devam ederken, Sina bir röportajında grubun adı “Bulutsuzluk Özlemi” dedi. 1 yıl kadar bu isimle devam ettik ama ben değiştirmek istiyordum grubun adını ve zaman geçtikçe bu iş güçleşiyordu. “Mor” ve “Feveran” isimlerini düşündük ve adımızı değiştirmeye kalktığımızda da bu kez dinleyicilerimiz bunu kabul etmedi. Biraz zorunda kalmıştık bu ismi kullanmak için. Grubu kurarken kafanızda Türkçe sözlü rock müzik konsepti vardı? Bu da bir ilkti bu topraklarda… Bu fikrin ortaya çıkışından bahseder misiniz? Bizden öncekiler bir şeyler yapmıştı. Cem Karaca ve onunla aynı tarzı paylaşan diğerleri… Ancak biz biraz daha farklıydık. Led Zeppelin ‘ler, Deep Purple’ lar, Queen ‘ler dinleyen bir kuşaktık. Âşık Mahsuni ya da Dadaloğlu tarzı değildi yapmak istediğimiz şey. Çevreciydik, sanat tartışmaları yapıyorduk ve bunların hepsi bizim müziğimizde etkiliydi. “Namus Belası” ya da “ Gardaşlık” değildi söylemek istediklerimiz. Türkiye’de hep ‘rock müzik vardı ya da yoktu’ tartışmaları olurdu. Bu durum bize göre ise; Türkçe sözlü rock müzik vardı ama kırsal temalı şeklindeydi. Aynı zamanda bizim dönemimizde “Bad Luck” gibi basmakalıp İngilizce müzik yapan gruplar da vardı. Tabi bu oluşumlarda da kendini ifade edemiyordun. Biz işe, kent boyutunu Türkçe olarak getirdik, kent boyutunu getirirken de kendimizi ifade ettik. Bizim açtığımız bu yoldan da başkaları geldi. Zaman zaman zor süreçler yaşadınız, sansürlerle uğraştınız. Vermek istediğiniz mesajlara engeller geldi. Yine de yıllar içinde hep var oldunuz. Geçmişten bugüne varlığını koruyan bir topluluk olarak, dünden bugüne değişenler neler? Artık daha mı özgürüz, yoksa sansür farklı noktalarda mı karşımıza çıkıyor? Türkiye’de baskılar hiç eksik olmuyor. 12 Eylül’ ün etkileriyle müzikler yaptık. Özgürlükten, tutsaklıktan ya da darbeden bahsettiğimiz şarkılar oldu. Hayal kırıklıkları yansıdı bu işin içine, “daha iyi bir dünya olabilir mi?” sorusu yer etti aynı zamanda. Biz hep yarınlar daha iyi olacak diye düşündük. Ancak şu anda hukukun ayaklar altında olduğunu görmek, RÖPORTAJ 44


üzüyor insanı. Temel haklarımızı dile getirmek bile baskıyla karşılandığında, bu gelecek için hayal kırıklığı yaratıyor bende. Gelecekten hep daha az sömürünün olduğu günleri bekledik, insanların sanatla uğraşmaya, âşık olmaya vakit bulabildikleri bir dünya... Protest tarzda söylemler ile karşı durduğunuz nokta veya noktalar neler? Vermek istediğiniz mesajlar mı var? Mesaj verme kaygımız olmadı bizim, esinlendiğimiz, içimizden gelen şeyleri dillendirdik sadece. Herkes hayattan algılayabildiği kadarını alıyor, o kadarını yaşıyor. Karşılaştığım bazı durumlarda ise şunu fark ettim ki, bir tek sözümüzden bizim frekansımızı yakalayıp, dünyaya bakış açısı değişen insanlar da var. Mesele bugün birçoklarının yaptığı gibi oturduğumuz yerden, kafiye

oluşturabilecek kelimeleri bir araya getirip okumak değil. Mesele içtenlikle samimiyetle bir şeyler ortaya koyabilmek. Özgünlüğü olmayanlar bugün var yarın yoklar… Üniversite öğrencileri sizi takip eden kitlenin belki de en başında yer alıyor, bunun nedeni sizce nedir? Müziğin içtenlikle dinlendiği bir dönem var, üniversite öğrencileri tam da o döneme denk geliyor. Bu öğrenciler de kendilerine dayatılan müzikle, sanatla ya da yaşam tarzıyla yetinmez. Eskişehir, bir öğrenci kenti olarak öne çıkan şehirlerden. Bu şehre karşı neler hissediyorsunuz? Eskişehir’e 1990’lı yılların başından beri gelirim. Özellikle kış aylarındaki ayazını hiç unutmam. Burada verdiğim bir konserden

sonra arabama binip İstanbul’a dönecekken, anahtarı takıp kapıyı açamadığımı, kilitlerin donduğunu hatırlarım. Bunun dışında da bu kentin gelişme çizgisini gözlemleyebilenlerdeniz. Yaşadığımız coğrafyanın farklı ve güzel bir köşesi. Bizler için her gelişimizde ayrı bir yeri olan şehir. Eskişehir halkıyla, öğrencisiyle, faaliyetleriyle güzel bir şehir. Her şeyin küçük de olsa bir örneğinin bulunduğu, yapmak istediğiniz birçok şeyi yapabileceğiniz bir şehir. Halkının öğrencisini sempatiyle karşılayıp, içselleştirdiği bir şehir. Ek olarak Yılmaz Büyükerşen gibi bir hocaya sahip olan, çok şanslı bir şehir. Kısacası bizler, Eskişehir’e giden birileri gördüğümüzde hep şunu söyleriz: “Eskişehir’e gidecekseniz biz de gelelim…”

RÖPORTAJ 45


STAJ DEFTERİ ÖZGE EĞRİBAY İŞLETME Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü 3. Sınıf öğrencisi olan Özge, yaz dönemi stajını, Samsun Medical Park Hastanesi’nde, İnsan Kaynakları biriminde yaptı. Staj dönemi süresince Hasta Hizmetleri Bölümünde görev alan ve Sağlık Sekreterliği yaparak ilk staj deneyimini yaşayan Özge’nin gelecek planları arasında İnsan Kaynakları ve Pazarlama alanlarında, köklü bir firmada staj yapmak yer alıyor.

FURKAN PEKİYİ İŞLETME Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nde 3.yılına başlayan Furkan, ilk staj deneyimini, Eti Gıda A.Ş ‘de Satınalma Biriminde gerçekleştirdi. 30 gün süre ile staj yapan Furkan’ın gelecek sömestrda Sabancı Holding bünyesinde bulunan bir şirkette Satış-Pazarlama Departmanında staj yapmak gibi bir planı bulunuyor.

İŞ HAYATINA İLK ADIM BURAK AÇIKGÖZ İŞLETME Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden 2012-2013 yarıyılında mezun olan Burak, mezun olduktan sonraki ilk profesyonel iş deneyimine HSBC A.Ş. ‘de Pazarlama Uzman Yardımcısı olarak başladı. Burak şu anda HSBC’de ürün pazarlama ve müşteri ilişkileri görevlerini yürütüyor.

BİLAL KIR İLETİŞİM TASARIMI VE YÖNETİMİ Anadolu Üniversitesi İletişim Tasarımı ve Yönetimi Bölümü 2012-2013 Bahar Dönemi mezunu olan Bilal, profesyonel anlamdaki ilk iş deneyimine, Mıknatıs Production’da Sosyal Medya Uzmanı olarak başladı. AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde eş zamanlı olarak yükseklisans eğitimini sürdüren Bilal, çalıştığı şirketin mevcut sosyal medya hesaplarını yönetme ve denetimini gerçekleştirme görevlerini sürdürüyor. KARİYER 46



İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı

Y

eni çıkarılan kanun ile birlikte, hayatımıza giren yeni bir meslek dalı olan İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı ile, iş kazalarının önüne geçilmesi ve Avrupa Birliği standartlarında işyerlerinin oluşturulması hedefleniyor. Üniversite mezunlarına yeni bir iş sahası oluşturan bu mesleğin iş tanımını içerisinde, sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamının sağlanması, sağlık ve güvenlik risklerinin en aza indirgenmesi ve koruyucu hizmetlerin yürütülmesi için gerekli önlemlerin alınması ile bu önlemlerin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için elverişli ortam yaratılması yer alıyor. Üniversitelerin mühendislik, mimarlık bölümlerinden ya da iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı ön lisans programlarından mezun olan kişiler, gerekli sertifika ve ilgili bakanlığın açtığı yazılı sınavdan başarılı oldukları takdirde İş Sağlığı ve Güvenliği uzmanı olabiliyor. Yeni kanun ile birlikte her işyerinde bulundurulması zorunlu hale gelen İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı’nın kadroları, işyerlerinin çalıştırdıkları işçi sayısına göre belirleniyor. Henüz çok yeni bir meslek dalı olan iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı hakkında bilinmeyenleri, konunun uzmanı, Osmangazi İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Kurumu Yetkilisi Ümit KARA ile konuştuk...

1979 Eskişehir doğumlu olan Ümit KARA, ilk orta ve lise öğrenimini Eskişehir’de tamamladı. Lisans eğitimi için Sakarya Üniversitesi Yapı Öğretmenliği bölümünde öğrenim gördü. Mezun olmasının ardından ilk pofesyonel iş deneyimini, yurtdışında bir PVC firmasında yaşadı. Ardından Türkiye’ye yerleşen KARA, Türkiye’nin önde gelen yapı firmalarında yönetici olarak çalıştı. Şu anda Osmangazi İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Kurumunun sahibi ve üst düzey yöneticisi olarak çalışmaktadır. KARİYER 48

İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı kimdir ve kimler bu unvana sahip olabilir? Usul ve esasları yönetmelikle belirlenen, iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip, Bakanlık ve ilgili kuruluşlarında çalışma hayatını denetleyen müfettişler ile mühendislik veya mimarlık eğitimi veren fakültelerin mezunları ile teknik elemanlar İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı olabilir. Tüm mühendislik mimarlık fakültesi mezunları, Teknik öğretmen, fizikçi, kimyager ve biyolog unvanına sahip olanlar ile üniversitelerin iş sağlığı ve güvenliği programı mezunları iş güvenliği uzmanı olmak için bakanlıkça yetkilendirilmiş eğitim kurumuna başvurabilirler. Türkiye çapında 5 büyük ilde yapılacak ve tarihlerini bakanlığın belirlediği sınavda başarılı olduktan sonra e-devlet üzerinden TC kimlik numaralarına İSG uzmanı tanımı yapılmaktadır. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı sertifika programlarından bahseder misiniz? A, B ve C tipi sertifikalar arasındaki farklar nelerdir? Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı sistemi sağlam zemine oturtulmaya çalışılmaktadır. 30 haziran 2012 tarihinde yayımlanan 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunun getirdiği işyeri sınıflandırmasına göre çok tehlikeli iş yerlerine A sınıfı iş güvenliği uzmanları, Tehlikeli iş yerlerine B sınıfı uzmanları, az tehlikeli iş yerlerine C sınıfı uzmanlar

bakabilecekler. Mevcut durumda ihtiyacı karşılayacak uzman olmadığı için C sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olanlar SGK prim ödeme gününe göre bir üst sınıfa yükselebilecekler. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı tam olarak ne iş yapar ve hangi koşullarda çalışır? İş güvenliği uzmanının görevlerini anlatmaya çalışayım. Rehberlik görevi vardır, İşyerinde yapılan çalışmalar ve yapılacak değişikliklerle ilgili olarak tasarım, makine ve diğer teçhizatın durumu, bakımı, seçimi ve kullanılan maddeler de dâhil olmak üzere işin planlanması, organizasyonu ve uygulanması, kişisel koruyucu donanımların seçimi, temini, kullanımı, bakımı, muhafazası ve test edilmesi konularının, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına ve genel iş güvenliği kurallarına uygun olarak sürdürülmesini sağlamak için işverene önerilerde bulunmak. İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili alınması gereken tedbirleri işverene yazılı olarak bildirmek. İşyerinde meydana gelen iş kazası ve meslek hastalıklarının nedenlerinin araştırılması ve tekrarlanmaması için alınacak önlemler konusunda çalışmalar yaparak işverene önerilerde bulunmak. İşyerinde meydana gelen, ölüm ya da yaralanmaya neden olmayan, ancak çalışana, ekipmana veya işyerine zarar verme potansiyeli olan olayların nedenlerinin araştırılması konusunda çalışma yapmak ve işverene önerilerde bulunmak. Risk değerlendirmesi yapmak.


İş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapılmasıyla ilgili çalışmalara ve uygulanmasına katılmak, risk değerlendirmesi sonucunda alınması gereken sağlık ve güvenlik önlemleri konusunda işverene önerilerde bulunmak ve takibini yapmak. Çalışma ortamı gözetimi yapmak Çalışma ortamının gözetiminin yapılması, işyerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereği yapılması gereken periyodik bakım, kontrol ve ölçümleri planlamak ve uygulamalarını kontrol etmek. İşyerinde kaza, yangın veya patlamaların önlenmesi için yapılan çalışmalara katılmak, bu konuda işverene önerilerde bulunmak, uygulamaları takip etmek; doğal afet, kaza, yangın veya patlama gibi durumlar için acil durum planlarının hazırlanması çalışmalarına katılmak, bu konuyla ilgili periyodik eğitimlerin ve tatbikatların yapılmasını ve acil durum planı doğrultusunda hareket edilmesini izlemek ve kontrol etmek. Eğitim, bilgilendirme ve kayıtlarını yapar. Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin ilgili mevzuata uygun olarak planlanması konusunda çalışma yaparak işverenin onayına sunmak ve uygulamalarını yapmak veya kontrol etmek. Çalışma ortamıyla ilgili iş sağlığı ve güvenliği çalışmaları ve çalışma ortamı gözetim sonuçlarının kaydedildiği yıllık değerlendirme raporunu işyeri hekimi ile işbirliği halinde hazırlamak. Çalışanlara yönelik bilgilendirme faaliyetlerini düzenleyerek işverenin onayına sunmak ve uygulamasını kontrol etmek. Gerekli yerlerde kullanılmak amacıyla iş sağlığı ve güvenliği talimatları ile çalışma izin prosedürlerini hazırlayarak işverenin onayına sunmak ve uygulamasını kontrol etmek. Bakanlıkça belirlenecek iş sağlığı ve

güvenliğini ilgilendiren konularla ilgili bilgileri, İSG KATİP’e bildirmek İlgili birimlerle yapmak.

işbirliği

İşyeri hekimiyle birlikte iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla ilgili değerlendirme yapmak, tehlikeli olayın tekrarlanmaması için inceleme ve araştırma yaparak gerekli önleyici faaliyet planlarını hazırlamak ve uygulamaların takibini yapmak. Bir sonraki yılda gerçekleştirilecek iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili faaliyetlerin yer aldığı yıllık çalışma planını işyeri hekimiyle birlikte hazırlamak. Bulunması halinde üyesi olduğu iş sağlığı ve güvenliği kuruluyla işbirliği içinde çalışmak. Çalışan temsilcisi ve destek elemanlarının çalışmalarına destek sağlamak ve bu kişilerle işbirliği yapmak. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı’nın aldığı ücretler hangi aralıktadır? C sınıfı uzmanlar 2-3 bin TL, B sınıfı uzmanlar 3-7 bin TL, A sınıfı uzmanlar da 7-15 bin TL arasında maaş alabiliyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlığı yeni olmasına rağmen oldukça rağbet gören bir meslek. Bu mesleğin iş bulma olanakları nelerdir? Günümüzde henüz çok tehlikeli işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurulması zorunlu olsa da 2016 yılında yürürlüğe girecek olan yasaya göre ellinin altında çalışanı olan az tehlikeli işyerleri de iş sağlığı ve güvenliği uzmanı bulundurmakla yükümlü olacaktır. Bu nedenle ilerleyen zamanla birlikte iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının iş olanakları da giderek artacaktır.

Ümit KARA Osmangazi İSG KARİYER 49


Özgeçmişimi Nasıl Hazırlamalıyım? Doç. Dr. Serap Benligiray Anadolu Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü sbenligi@anadolu.edu.tr Özgeçmiş, kendinizi potansiyel işvereninize tanıtacağınız kısa tarihçenizdir. Ancak bu tanıtımın, sizin hayat hikâyeniz ya da yaptığınız işlerin ve elde ettiğiniz başarıların ansiklopedik bir listesi olmadığını da hatırlatmak isterim.

Fo to ğ

Ad: Soyad:

ra f

Özgeçmişiniz, başvuru yapacağınız işle ilgili eğitim durumunuza, sahip olduğunuz temel bilgilere, becerilerinize, yetkinliklerinize, deneyimlerinize ve ilgi alanlarınıza ilişkin bir özet belge olacaktır. Biz, burada en sıklıkla kullanılan, biyografik, koronolojik, geleneksel bir özgeçmişi nasıl hazırlayacağınız üzerinde duracağız. Öncelikle böyle bir özgeçmişte hangi bilgilerin, hangi sıralamada yazılması gerektiğini aşağıdaki şekilden inceleyebilirsiniz.

İletişim Bilgileri: Kişisel Bilgiler Eğitim İş Deneyimi Sahip Olunan Beceriler Kişisel Özellikler Üye Olunan Dernek ve Kuruluşlar Hobiler / Aktiviteler Başarılar / Ödüller Referanslar

Fotoğraf: Özgeçmişin özellikle fotoğraflı olması gerektiği belirtilmemişse, koyulmasına gerek yoktur. Ayırımcılık yapılmaması için bazı işverenler özgeçmişlerde adayların fotoğraflarının yer almamasını tercih ederler. Eğer fotoğraf eklenmesi istenmişKARİYER 50

: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :

se, mutlaka eklemelisiniz. Fotoğraf en doğal halinize yakın ve formel olmalıdır. Bunun anlamı, geleneksel bir vesikalık fotoğraf ile temiz, düzenli ve sade bir görüntü sunmanız gerektiğidir. Ayrıca güncel, son aylarda çekilmiş fotoğrafınızı kullanmalısınız. İletişim bilgileri: Özgeçmişin üst kısmının ortasına konulmuş bir kartvizit olarak düşünülmelidir. İletişim bilgilerinizi yazılırken “Ad, Soyad, Adres, Tel “ gibi başlıklar koyulmasına gerek yoktur. Bu bölümde ikametgâh adresinizi, e-posta adresinizi ve telefon numaranızı yazmalısınız. İkametgâh adresi: Cadde, sokak ve apartman adı, Kapı ve kat numarası, Posta kodu, Semt/İlçe ve İl adı, e-posta adresi: Resmi bir çağrışım yaratacak (Örneğin, ad ve soyad içeren) e-posta adresi kullanılmalı ve komik ve formel olmayan e-mail adresleri kullanmaktan kaçınılmalıdır.(Örneğin, sweetgirl@...; brownhair@... gibi) Telefon: Her zaman ulaşılabilecek sabit bir telefon numarası (Örneğin, ev telefonu) ve aktif olarak kullanılmakta olan bir mobil telefon numarası yazılmalıdır. Kişisel Bilgiler: Bu bölümde cinsiyet, uyruk, doğum tarihi, doğum yeri, medenidurum, çocuk sayısı, gerekirse boy ve kilo bilgileri yer alır. Eğitim: Bu bölümde örgün ya da yaygın eğitim kurumlarından aldığınız eğitimler, kurslar, seminerler, tez ve proje çalışmaları yer alabilir. Özgeçmişe herhangi bir diploma, sertifi-

: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :

ka ya da katılım belgesi eklenmez. Eğitim durumunuza ilişkin bilgilere genellikle liseden itibaren vermeniz yeterli olur. Sıralamada genellikle en son bitirilen eğitim programı en üstte yer alır. Diğerleri geriye doğru sıralanır.Örgün ya da yaygın eğitim kurumlarından aldığınız eğitimlere ilişkin vermeniz gereken bilgiler şunlardır: *Başlangıç ve bitiş tarihleri, *Okulların adları ve hangi şehirde oldukları, *Fakülte/Enstitü Adı-Bölümü (Öğrencilik devam ediyorsa sınıfı), *Mezuniyet başarısı- puan ortalamaları (Mezuniyet başarısına ilişkin bilgi verilmemesi düşük olduğu izlenimi oluşturacaktır) Genel ortalamanız düşük olabilir. Ancak aldığınız eğitim başvurduğunuz pozisyonla doğrudan ilgiliyse, özgeçmişinizle birlikte göndereceğiniz bir ön yazıda ortalamanızın düşük olma nedenlerini açıklamanız faydalı olacaktır. *Başvurduğunuz iş ya da pozisyonla ilgili kurslar - seminerler, kursların - seminerlerin konusu - veren kurum veya kuruluşun adı ve yeri - bitirme tarihleri ve süreleri. Özellikle yeni mezunlar deneyimlerinin olmaması nedeniyle aldıkları eğitimleri ön plana çıkarmalıdır. Yeni mezunlar başvurdukları pozisyona yönelik yeterli bilgi, beceri ve isteğe sahip olduklarını belirtmek için aldıkları dersleri, gerçekleştirdikleri ya da katıldıkları projeleri, yaptıkları stajları yazabilirler. İş Deneyimi: Kronolojik bir özgeçmişte iş deneyimi yazarken aşağıdaki bilgilere yer vermelisiniz:


*Halen çalıştığınız (varsa) işletme, unvan bilgileri ve görev süresi, *Halen yaptığınız işler, üstlendiğiniz görev ve sorumluluklar, *Daha önceki işyerlerinde çalışma tarihleriniz ve süreleri (ay ve yıl olarak), çalıştığınız pozisyonların adları (görev, unvan), çalıştığınız işletmenin/lerin adları ve yerleri (işletmenin adresine gerek yoktur, şehri belirtmek yeterlidir), *Üstlendiğiniz sorumluluklar ve elde ettiğiniz somut başarılar. Pozisyondaki başarılarınızı yazılırken “Satışları artırdı”, “Eğitim verdi” gibi açık olmayan ifadeler yerine, «Satışları % 15 artırdı”, “16 kez, 2000 kişiye toplam 34 saat eğitim verilmesini organize etti» gibi ifadeleri kullanmayı tercih ediniz. Ancak özgeçmişe bu tür bilgilerin yazılması isteğe bağlıdır. *Yeni mezunsanız iş deneyimi bölüme size bazı nitelikler ve yetkinlikler kazandırdığına inandığınız faaliyetleri ekleyebilirsiniz. Bu bölümde katıldığınız sosyal sorumluluk projelerinden, başvurduğunuz pozisyonla ilgili derslerden, eğitimlerden, part-time ya da gönüllü olarak çalıştığınız işlerden, kulüp ya da dernek faaliyetlerinden, katıldığınız projelerden ve stajlardan söz edebilirsiniz. Sahip Olunan Bilgi ve Beceriler: Bu bölümde yer verilmesi gereken bilgiler şunlardır: *Bilgisayar donanım, programlama dilleri, işletim/ağ sistemleri, ofis programları, veritabanı programları, özel amaçlı programlar, web uygulamaları gibi alanlardan hangilerini hangi düzeyde bildiğiniz/kullandığınız. *Bildiğiniz yabancı dil/diller ve seviyeleri, *Kullandığınız ofis araçları, özel nitelikli cihazlar ve araçlar, kullandığınız araç veya iş makineleri için sahip olduğunuz belge ve sertifikalar (sürücü belgesi sahipliği gibi) *Mesleki yeterlilikleriniz (lisans, sertifika, ruhsat sahipliği gibi), *Özel nitelikli bir üretim, yapım veya hizmet tekniği bilginiz ve beceriniz, *Çok özel bir alanda uzmanlık derecesinde sahip olduğunuz bilgi, *Fiziksel üstünlükleriniz ve becerileriniz. Kişisel Özellikler: Bu bölümde sahip olduğunuza inandığınız ya da belgelendirdiğiniz bazı kişisel özelliklerinize vurgu yapmalısınız. Örneğin; *Liderlik becerileriniz, *Büyük ve çok fonksiyonlu ekipleri yönetme yeteneğiniz, *Sorumluluk alma ve inisiyatif kullanma beceriniz, *Sonuç odaklı çalışma alışkanlığınız,

: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :

*Analitik ve stratejik düşünme yeteneğiniz, *Rekabeti ve problem çözmeyi sevmeniz, *Ekip çalışmasıyla başarıyı hedefleme tercihiniz, *Eleştiriye açık, şeffaf ve paylaşımcı olmanız, *Araştırıcı, sorgulayıcı ve çözüm üretici olmanız. Üye Olunan Dernekler ve Kuruluşlar: Bu bölümde özellikle başvurulan pozisyonla ilgili olabilecek, örneğin, mesleki nitelikli, sosyal sorumluluk üstlenen ya da gönüllük esasına dayalı dernekler yazılabilir. Hobiler/Aktiviteler: Özgeçmişi inceleyen kişi, sizin boş zamanlarınızı değerlendirirken uğraştığınız hobilerden ve yaptığınız aktivitelerden, kişilik özellikleriniz hakkında önemli ipuçları yakalayabilir. Örneğin, Bungee jumping, yamaç paraşütü, snowboard, dağcılık gibi heyecan düzeyi yüksek aktivitelerle uğraşan bireylerin ofis ortamındaki rutin işlerden sıkılabilecekleri varsayılabilir. İş Deneyimi: Kronolojik bir özgeçmişte iş deneyimi yazarken aşağıdaki bilgilere yer vermelisiniz: *Halen çalıştığınız (varsa) işletme, unvan bilgileri ve görev süresi, *Halen yaptığınız işler, üstlendiğiniz görev ve sorumluluklar, *Daha önceki işyerlerinde çalışma tarihleriniz ve süreleri (ay ve yıl olarak), çalıştığınız pozisyonların adları (görev, unvan), çalıştığınız işletmenin/lerin adları ve yerleri (işletmenin adresine gerek yoktur, şehri belirtmek yeterlidir), *Üstlendiğiniz sorumluluklar ve elde ettiğiniz somut başarılar. Pozisyondaki başarılarınızı yazılırken “Satışları artırdı”, “Eğitim verdi” gibi açık olmayan ifadeler yerine, «Satışları % 15 artırdı”, “16 kez, 2000 kişiye toplam 34 saat eğitim verilmesini organize etti» gibi ifadeleri kullanmayı tercih ediniz. Ancak özgeçmişe bu tür bilgilerin yazılması isteğe bağlıdır. *Yeni mezunsanız iş deneyimi bölüme size bazı nitelikler ve yetkinlikler kazandırdığına inandığınız faaliyetleri ekleyebilirsiniz. Bu bölümde katıldığınız sosyal sorumluluk projelerinden, başvurduğunuz pozisyonla ilgili derslerden, eğitimlerden, part-time ya da gönüllü olarak çalıştığınız işlerden, kulüp ya da dernek faaliyetlerinden, katıldığınız projelerden ve stajlardan söz edebilirsiniz. Sahip Olunan Bilgi ve Beceriler: Bu bölümde yer verilmesi gereken bilgiler şunlardır:

: : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : : :

*Bilgisayar donanım, programlama dilleri, işletim/ağ sistemleri, ofis programları, veritabanı programları, özel amaçlı programlar, web uygulamaları gibi alanlardan hangilerini hangi düzeyde bildiğiniz/kullandığınız. *Bildiğiniz yabancı dil/diller ve seviyeleri, *Kullandığınız ofis araçları, özel nitelikli cihazlar ve araçlar, kullandığınız araç veya iş makineleri için sahip olduğunuz belge ve sertifikalar (sürücü belgesi sahipliği gibi) *Mesleki yeterlilikleriniz (lisans, sertifika, ruhsat sahipliği gibi), *Özel nitelikli bir üretim, yapım veya hizmet tekniği bilginiz ve beceriniz, *Çok özel bir alanda uzmanlık derecesinde sahip olduğunuz bilgi, *Fiziksel üstünlükleriniz ve becerileriniz. Kişisel Özellikler: Bu bölümde sahip olduğunuza inandığınız ya da belgelendirdiğiniz bazı kişisel özelliklerinize vurgu yapmalısınız. Örneğin; *Liderlik becerileriniz, *Büyük ve çok fonksiyonlu ekipleri yönetme yeteneğiniz, *Sorumluluk alma ve inisiyatif kullanma beceriniz, *Sonuç odaklı çalışma alışkanlığınız, *Analitik ve stratejik düşünme yeteneğiniz, *Rekabeti ve problem çözmeyi sevmeniz, *Ekip çalışmasıyla başarıyı hedefleme tercihiniz, *Eleştiriye açık, şeffaf ve paylaşımcı olmanız, *Araştırıcı, sorgulayıcı ve çözüm üretici olmanız. Üye Olunan Dernekler ve Kuruluşlar: Bu bölümde özellikle başvurulan pozisyonla ilgili olabilecek, örneğin, mesleki nitelikli, sosyal sorumluluk üstlenen ya da gönüllük esasına dayalı dernekler yazılabilir. Hobiler/Aktiviteler: Özgeçmişi inceleyen kişi, sizin boş zamanlarınızı değerlendirirken uğraştığınız hobilerden ve yaptığınız aktivitelerden, kişilik özellikleriniz hakkında önemli ipuçları yakalayabilir. Örneğin, Bungee jumping, yamaç paraşütü, snowboard, dağcılık gibi heyecan düzeyi yüksek aktivitelerle uğraşan bireylerin ofis ortamındaki rutin işlerden sıkılabilecekleri varsayılabilir.

KARİYER 51


HAPPY HALLOWEEN ERASMUS KULÜBÜ

Avrupa ve Amerika da en sevilen ve en eğlenceli bayramlardan biri olan Cadılar Bayramı, Erasmus Kulübü’nün organizasyonuyla bu yıl 222 Park One Night’ ta kutlandı. İlginç kıyafetleri ve eğlenceli ruh halleriyle özellikle erasmuslu öğrenciler için bir şölen havasında geçen Cadılar Bayramı partisi, Türkiyeli ve yabancı uyruklu öğrencileri bir araya getirdi “Cadılar Bayramı” inancına göre; yazın bitişi ve kışın başlamasıyla birlikte, ruhların eskiden yaşadıkları evleri ziyaret ettiğine inanılıyordu. İnsanlar ortalıkta dolaştıklarına inandıkları ruhların kendilerini tanımaması için maskeler takıyor ve kostümler giyiyordu.

ETKİNLİK 52


ETKİNLİK 53


REKLAM OBURLARI Reklam Oburları Kampüste, 2002 yılından bu zamana kadar Türkiye’deki birçok üniversiteyi gezerek öğrencilerin komik reklamlar izleyip keyifli vakit geçirmelerini sağlayan bir etkinlik. Bu yıl organizasyonunu Anadolu Üniversitesi İletişim Kulübü’nün düzenlediği etkinlikte dünyanın en komik reklamları, Anadolu Üniversitesi öğrencileri ile buluştu. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sponsorlar aracılığıyla öğrencilere çeşitli hediyeler dağıtıldı. Öğrenci Merkezi Salon 2009’da gerçekleştirilen Reklam Oburları Kampüste etkinliğinin öğrencilere ne tür yararlar sağladığı hakkında kısa bir konuşma yapan Anadolu Üniversitesi İletişim Kulübü Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Ali Ergin, sınav dönemi öncesinde öğrencilerin rahatlamaya ihtiyacı olduğunu ve öğrencilerin de bu durumdan oldukça memnun olduğunu söyledi.

ETKİNLİK 54


23. AKBANK CAZ FESTİVALİ

JAZZ ON CAMPUS Caz tutkunlarının her yıl heyecanla beklediği, Türkiye’nin en uzun soluklu festivallerinden biri olan Akbank Caz Festivali, 23. yılında yine dopdolu bir program ile sanatseverlerle buluştu. 23. Akbank Caz Festivali kapsamında düzenlenen “Kampüste Caz” etkinliği Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’da gerçekleştirildi. 70’li yıllarım kung-fu filmleri, animeler ve çizgi roman kitaplarından esinlenen “Sean Nowell and The KungFu Masters” grubu izleyenlere keyifli dakikalar yaşattı. Akbank Sanat, Basın ve İletişim Yöneticisi Bora Çekiç festivalle ilgili olarak: “Akbank Caz Festivali, Türkiye’nin en uzun soluklu festivallerinden biri ve bu sene 23.sünü gerçekleştiriyoruz. Festival içerisinde Kampüste Caz da artık bir klasik hâline geldi. Kampüste Caz’ı özellikle üniversite gençleri için düşündük ve İstanbul haricinde Anadolu’nun pek çok şehrine gidiyoruz. Amacımız; cazı Anadolu’daki üniversiteli gençlere sevdirmek.” dedi.

Sean Nowell ETKİNLİK 55


#eskisehirdeeglencevar Eskişehir Barlar Sokağı, oldukça eğlenceli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. “Eskişehir’de Eğlence Var” isimli etkinlikte birçok sanatçı sahne aldı. Ücretsiz olan etkinliğe “Yalan Dünya” dizisinin en sevilen karakterlerinden olan Orçun’u canlandıranBartı KÜÇÜKÇAĞLAYAN’ın solisti olduğu Büyük Ev Ablukada grubu sevilen şarkılarını seslendirdi.

ETKİNLİK 56


rimiz yayıncılık ilkele mız ığı ad alm n izi gereği ını ar afl oğr fot şahısların z. ru yo mı yın ya

DJ David ŞABOY ve Su SOLEY’in de şarkılarıyla dinleyenleri coşturduğu gecede son olarak karükatürist Alpay ERDEM de stand up şovuyla seyircilere kahkaha dolu bir gece yaşattı.

ETKİNLİK 57


YOL HİKAYELERİ Anadolu Üniversitesi Kariyer Kulübü, geçtiğimiz günlerde Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’da Tayfun TALİPOĞLU’nu ağırladı. “Tayfun TALİPOĞLU ile Yol Hikayeleri” başlıklı söyleşinin açılış konuşmasını Öğrenci Kulüpleri Koordinatörü Öğr. Gör. Dr. Mehmet Gökhan TURAN gerçekleştirdi. Diğer öğrenciler arasında fark yaratmak için öğrencilerin en az bir kulübe üye olmaları gerektiğini söyleyen TURAN’ın ardından Kariyer Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Görkem ALDOĞAN kariyer kulübü olarak hedeflerini ve vizyonlarını anlattı. Söyleşinin başlamasının ardından sahneye çıkan Tayfun TALİPOĞLU, başından geçen ilginç hikayeleri öğrencilerle paylaştı. Anadolu Üniversitesi öğrencilerine, Türkiye’nin en güzel okulunda okuduklarını söyleyen TALİPOĞLU, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bana eğer bir daha dünyaya gelsen hangi üniversitede okumak istiyorsun?’ deseler ‘Anadolu Üniversitesi’ derim. Çünkü bu okulda üniversite havası var.” Söyleşi, Tayfun Talipoğlu’nun okuduğu şiirlerle son buldu.

Tayfun TALİPOĞLU

ETKİNLİK 58



Güneşin hiç batmadığı imparatorluğun başkenti, günümüz Avrupa’sının bir numaralı iş ve finans merkezi; Londra...

İlknur CANDEMİR Anadolu Üniversitesi / Endüstri Mühendisliği



Nasıl Gidilir? Londra’ya, Ankara ve İstanbul’dan olmak üzere neredeyse günün her vakti rahatlıkla uçak bulabilirsiniz. Maddi sıkıntılarınız yok ise İstanbul’dan Türk Hava Yolları ile First Class rahatlığıyla uçabileceğiniz gibi, yine İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan havalanan Easy Jet’ler ile neredeyse 150 TL‘ye (yaklaşık £50) Londra’ya gitmeniz mümkün. Tabi buradan bindiğiniz Havalimanı kadar Londra’da ineceğiniz havalimanı da bir o kadar önemli. Birçok havalimanının bulunduğu şehirde merkeze nereden, ne şekilde geleceğinizi iyice araştırmanızı tavsiye ederiz. Tüm havalimanlarından Londra’nın merkezine ulaşım çok kolay olsa da, fiyatlar mesafe arttıkça buna paralel olarak artacaktır. Türkiye’den Avrupa’ya yapılabilecek en uzun seyahatlerden birisi olacak olan bu yolculuk yaklaşık olarak havayolu ile 3,5 saatinizi alacaktır. Tüm bunların dışında Londra’ya yani Birleşik Krallık’a gitmek için en zorlu süreci vize işlemleri sırasında yaşayacaksınızdır. Seyahatinizi eğitim programları dâhilinde yapacak olsanız dahi birçok prosedürün bulunduğu bu süreç oldukça sıkıntılı olmasıyla ünlüdür. Birleşik Krallık (İngiltere) vizesi için puanlamalı bir sistem vardır. Bu puanlama sistemine göre vize alıp alamayacağınıza karar verilmektedir. Göçmen bürosu çalışanları başvurunuzda verdiğiniz dökümanlara ve kriterlere uygunluklarına bakarak sizin hangi vizeyi alabileceğinize karar verirler. Başvuruücretleri ise vize çeşitlerine göre £45 ‘dan, £600 ‘a kadar yükselebilmektedir.

SEYAHAT 62


Konaklama Avrupa’nın en büyük başkentlerinden olan Londra’da konaklama imkânları sınırsız ancak bu durum aşırı yoğun turist ilgisinden kaynaklı olarak fiyatları yükseltmekte… Sizler herhangi bir program dâhilinde Londra’da bulunacaksanız konaklama hakkında gerekli bilgiyi işlem yaptığınız organizasyona göre ödeyeceksinizdir. Bu durumların dışında Londra’da bir başınıza kalacak iseniz, merkezdeki konaklama noktaları sizleri üzebilir. Merkezden ne kadar uzaklaşırsanız, her yerde olduğu gibi Londra’da da daha uygun yerleri bulacaksınız. Hostellerde yine aynı mantıkla orantılı olarak size daha da uygun fırsatlar sunacaktır ki, güvenlik problemlerinin olmadığı hostelleri bulmak burada hiç de zor değil. Merkezden uzakta olmak sizi korkutmasın hem güvenlik önlemleri açısından şehrin her yeri kontrol altında hem de ulaşım ağı (özellikle metro) çok gelişmiş olduğu için uzakta olmak seyahatiniz esnasında probleme yol açmayacaktır. “Londonbb.com” (The London Bed & Breakfast) dan ev konaklamaları noktasında uygun fırsatlar karşınıza çıkabilir.

Yemek Kültürü

Dikkat Etmekte Fayda Var! Dört bir yanı güvenlik önlemleriyle donatılmış olsa dahi her büyük şehirde olduğu gibi burada da yankesiciler dikkat edilmesi gereken bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Sokaklarında rahatlıkla gezebileceğiniz Londra’da bile, bir anda ne olduğunu anlamadan cebinizdekilerden olabilirsiniz. Dünya’nın en kalabalık şehirlerinden birisi olduğu düşünülürse bu oldukça anlaşılır bir durum olarak karşımıza çıkacaktır.

Kendisine has bir mutfağı olduğu söylenemeyen İngiliz Kültürü’nde daha çok Londra’nın kozmopolit yapısından kaynaklı olan farklı kültürlerin lezzetlerinin birçoğuna ulaşabilirsiniz. Her kültürün kendi insanının elinden çıkan birçok tadı denemek için gerçekten güzel bir yer. Fish & Chip’ in ait olduğu kültür olarak değerlendirildiğinde, balık ve patates kızartmasını denemek sizlere farklı bir zevk verebilir. İngiliz sömürgesinde uzun yıllar yaşayan topluluklardan birçok insan bugün Londra’da ve bu kültürlerin lezzetleri de bu şekilde oldukça başarılı bir şekilde sunulmakta. Dünya’nın her yerinde var olan Fastfood zincirleri de bütçenize uygun fırsatlar sunmaktadır. Son olarak çay siparişleri verirken dikkat etmeniz gereken nokta, çayınızın sütlü mü yoksa sütsüz olacağını belirtmenizdir. SEYAHAT 63


Batı Avrupa’nın metropollerinden birisinde,

İrlanda’ya has siyah bir bira türü olan Guinness içerken, kentin hareketliliğine şahitlik edebilir, bunun yanı sıra kendine özgü sakinliğinde yakaladığı benzersiz uyumu fark edebilirsiniz. Kırmızı telefon kulübeleri, kürk şapkalı askerleri, tablolardan alışık olduğumuz şemsiyeli ve pantolon askılı beyfendileri tarihin büyüleyici dokusu eşliğinde izleyebilirsiniz. Ünlülere merhaba diyebileceğiniz başta olmak üzere, tarihin türlü entrikalarına tanıklık etmiş sarayları gezebilir, görsel bir tarihe ev sahipliği yapan kentin tadını, neredeyse her yerde muhteşem manzaralar eşliğinde çıkartabilirsiniz.

Madame Tussauds Müzesi

SEYAHAT 64

Eğlence Avrupa’nın önde gelen kenti olan Londra’da bar, pub ve gece kulübü sayısı gerçekten çok fazla. Avrupa’nın diğer şehirlerine bakıldığında pahalılık açısından ilk üçte sayabileceğimiz kentte, Thames Nehri kıyılarında ya da yakınlarında bulunan birçok pubta oldukça keyifli dakikalar geçirebilirsiniz. Ancak bütçenize uygun seçenekler yaratmak adına Oxford Street’te kalan bölgede daha ucuz ve hareketli mekanlar bulmanız da mümkün. Eğlence anlayışınıza göre West End bölgesinde de oldukça güzel mekanlar mevcut. Tercihlerinizi yaparken düşünebilirsiniz.


Mutlaka Görmeliyiz! Kenti ziyarete gelen misafirlerine oldukça fazla imkânlar sunan Londra’da, eğer az zamanınız var ise o kısıtlı zamanın içerisine sığdırmanız gereken birçok şey var demektir. İlk olarak Buckingham Sarayı görülmesi gereken ilk yer olarak tanımlanabilir. Kraliyet ailesinin hâli hazırda yaşamını sürdürdüğü bu saraya bir de saat 11’de gidebilirsek, ünlü muhafız alayının nöbet değişim törenlerine denk gelmiş oluruz. Bu sarayın da içerisinde yer aldığı Westminster Abby ‘de ise kraliyet ailesi üyelerinin mezarlarını ve tören alanını mutlaka ziyaret etmelisiniz. Thames Nehri üzerinde bulunan ve Parlamento Binası’nın bir parçası olan Big Ben Saat Kulesi’ne uğradıktan sonra Parlamento Binası’nda da vakit geçirmek oldukça başarılı bir tercih olacaktır. Parlamento Binası’ndan çıktıktan sonra, tam karşınızda bulacağınız London Eye ile

yapacağınız yarım saatlik dönme dolap macerası da size tüm Londra’yı gökyüzünden görme imkânı sunacaktır. Kesinlikle görmemiz gereken birçok yapının olduğu bu şehirde, Londra Kulesi ve buna ek olarak Londra Köprüsü’de listenizde başlarda yer almalıdır. Konum olarak yine bu yapılara yakın olan St. Paul Katedrali ise dünyanın en büyük ikinci katedrali olması nedeniyle bir sonraki rotanız olabilir. Ayrıca Aziz Paul’un Mersin’de doğmuş birisi olması ilginizi çekebilir. Tüm bu tarihi yapılara ek olarak gidilecek birçok noktanın yer aldığı bu şehirde sanata ayırmanız gereken zamanlarda kesinlikle olmalı çünkü Ulusal Galeri olarak bilinen mekânda muhteşem tablolar sizleri bekliyor olacak. Bu galeride ise yine ilginizi çekebilecek olan ve Bellini’ nin elinden çıkmış “Fatih Sultan Mehmet” tablosunu da görebilirsiniz. SEYAHAT 65


BENİAN ÇULHAOĞLU “Yalnız Gezgin’in Gezi Defteri” Tek başına dünya gezisi kaldığı yerden devam ediyor! Seyahat tutkunuzun başlangıç noktası ve hikâyesi hakkında neler söylemek istersiniz? Hayat felsefem olan özgür olmak ve çocukluğuma verilmiş sözüm, beni seyahate iten büyük güçlerdi. Kolay olmadı tabi. Bir anlamda tek tip yaşam biçimini dayatan otoriteye karşı koymaktı benimkisi. Her anne baba gibi bir saksı çiçeği misali özenle yetiştirmeye çalıştılar beni. Bilmeden dünyanın değişmez sınırlardan ibaret olduğunu öğretmeye çalıştılar. Ve içinde bulunduğun ortamla yetinmesini... Önceleri içimde yolculuklar yaptım. Zamanla sığmadı yüreğime. Özgür kıldım onu, o da beni. Döndüm yüzümü yollara, sınırları aştım. Çocukluk yıllarımda Almanya’da doktor olan dayım farklı ülkelere yaptığı seyahatlerden kartpostallar yollardı. Alelacele yazıldığı belli, bir iki cümleyi geçmeyen bu kartpostalları dört gözle beklerdim. Annem merakımı anlamış olsa gerek ‘Ülkeler ve İnsanlar’ ansiklopedisini fasikül fasikül alıp, biriktirmeye başladı. Pırıl pırıl kuşe kâğıda basılı bu dergiler aklımı başımdan alıp götürürdü. Uzanıp halının üzerine saatlerce bakıp hayallere dalardım. Her yer öyle uzak görünürdü ki…

I

ansu BALC RÖPORTAJ: C REHBER 66

On iki yaşlarındaydım sanırım. Bir gün Sultanahmet’te on yedi on sekiz yaşlarında bir grup genç gördüm. Sırtlarında kocaman çantaları dolaşıyorlardı. Onca yüke aldırış etmeden kimi fotoğraf çekiyor kimi hediyelik eşyalara bakıyor kimi de

haritada gidecekleri yeri bulmaya çalışıyordu. O an bir fotoğraf karesi gibi dondu hafızamda. Ben de yapmalıyım dedim o an… Sonrasında, üniversiteyi bitirmek üzere olduğum sıralarda İngilizce kursuna gidiyordum. Bir gün kantinde bir broşür gördüm. ‘İngilizce öğrenmek için çalışma fırsatı’ başlıklı. O yıllarda yurtdışına çoğunlukla çocuk bakıcısı olarak gidiliyordu. Ancak bana göre bir iş değildi. Gördüğüm ilan daha farklı iş imkânları sunuyordu, bir tür hastabakıcılıktı. O gün karar verdim. Yurt dışına çıkmam için elime geçen iyi bir fırsattı. Bunu mutlaka değerlendirmeliydim. CSV yani toplum hizmet gönüllüsü olarak gittiğim İngiltere’de hayatım tamamen değişti. Dili, dini, gelenekleri, yaşam şekli ile bizden çok farklı bir kültürü tanımak, bir süre de olsa onlarla aynı hayatı paylaşmak bir kaldıraç etkisi yaratmıştı yaşamımda. İlk yurt dışı tecrübem işte böyle başladı. Londra’nın ardından Edinburg’da da benzer bir işte çalıştım. İngiltere’de olduğum süre içinde Paris’i, Brüksel’i, Amsterdam’ı gördüm. Çok küçük bir bütçe ile ve kendi paramla yaptığım bu seyahatler güçlü olduğumu hissettirdi bana. Hayallerimi bir gün gerçekleştireceğimi biliyordum ve gördüm ki esas olanlar inanç, kararlılık ve cesaretti. Kitap yazmamın amacı da aslında, bugün otuz altı ülkeye yolculuk


1971’de İstanbul’da doğdu. 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Davranış Bilimleri Anabilimdalı’nda yüksek lisansını tamamladı. Gezmek, görmek amaçlı 4 kıtada 42 ülkeye seyahat etti. 1996 yılından itibaren bir şirkette çalışmakta olup, farklı yönetim kademelerinde görev aldı. Aynı zamanda, 2008-2013 yılları arasında Bursa Ayrıntı gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Hayat Akıp Giderken ve Herkese ve Herşeye Rağmen TEK BAŞINA DÜNYA GEZİSİ isimli kitapları yayımlandı.

yapmış biri olarak bu işin atla deve olmadığını birinci ağızdan anlatmaktı. Bir tutku olsun ya da arzu, fark etmez insanlar isterlerse bunu başarabilirler. Seyahat edeceğiniz noktaları seçerken nelere dikkat edersiniz? Popüler yerler mi ilginizi çeker yoksa tarihi mekânlardan yana mı olur tercihiniz? O dönemdeki bütçeme uygun olmasına, zaman kısıtım varsa vize olup olmamasına bakarım. Ancak daha çok tarihi mekânlar beni çeker. Güneş, deniz, sahiller beni çekse de genelde azınlıkta kalır bu tip tatiller. Ancak asla turla gitmem, tek başıma yollarda olmak hoşuma gidiyor. Seyahatleriniz genellikle yurtdışı yönlü ancak Türkiye’de de birçok noktada bulundunuz. Merak ettiğimiz şey ise Türkiye’de ve yurtdışında ilk seyahat ettiğiniz yerler neresi? Babamın işi nedeniyle küçük yaşlarda farklı şehirlerde yaşadım. Tokat, Akyazı, Erzincan gibi… O dönemde alıştım diyebilirim. Ancak yine de yurt dışı seyahatlerine göre kapsam dardır. ilk tek başıma seyahatim Edirne ye olmuştu. 2 günlüğüne gitmiştim. Daha sonrasında güneye iki haftalık bir tur yapmıştım. Olympos, Kaş, Kalkan, Fethiye, Dalyan ve Foça olmak üzere… Ancak Kaş’ı, Bodrum’u görmeden Hindistan sahillerini tanımış, Bali’yi görmüş, Kanarya Adalarını çoktan keşfetmiştim. Yurt dışında ilk gittiğim yer Londra’dır.

Yurtdışında yalnız başınıza seyahat etmek sizin için ne gibi zorluklar anlamına geliyor? Karşılaştığınız ya da karşılaşma olasılığınızın olduğu olumsuz durumlar karşısında neler hissediyorsunuz? Tabii ki zorluklarla karşılaşıyorum. Bir kez fotoğraf makinamı çalmışlardı, Rio de Jenerio’da. Güpegündüz gasp ederek. Ama hiç etkilenmedim diyebilirim. Seyahat sırasında konsantrasyonum bozulmadı. Bir sonraki seyahatime giderken içten içe bir tedirginlik olmadı değil, ancak onu da yendim. Şu ana kadar tek tehlikeli durum bu oldu. Onun dışında geziler bazen can sıkıcı olabiliyor, bir takım zorluklar çıkabiliyor, hastalıklar ve akla gelmeyen olumsuzluklar yaşanabiliyor. Ama geriye dönünce tüm bunlar hoş bir anı olarak hatırlanıyor. Her şey çok tıkırında gidince anlatacak bir şey olmuyor zaten. Gezmek insana hoşgörülü olmayı, mücadele etmeyi, sorunlara pratik çözümler bulmayı öğretiyor. Bir sonraki seyahatinizde kendinizi daha güçlü, tecrübeli ve cesaretli hissediyorsunuz. Öncelikle, ister yurtiçinde isterse yurtdışında olsun seyahat edenlere tavsiyem, ülkelere özgü hazırlanmış ‘Lonely Planet’ adlı kitapla seyahat etmeleri olacak. Ne yazık ki bu kitabın henüz Türkçe çevirisi yok. Kitabın özelliği gideceğiniz yer hakkında her türlü detaylı bilgiyi içermesi; ilgili ülkenin dini, kültürü, tarihi yapısından tutun, sizi bekleyen tehlikelerden dikkat etmeniz gereken hususlara

kadar her çeşit bilgi yer alıyor. Turistik yerlerin haritalarının da kitapta yer alması işinizi kolaylaştırıyor. Harita üzerinde gezilecek yerler, her bütçeye uygun otel, lokanta, alışveriş imkânları, önemli noktalar işaretlenmiş; kitabı elinize aldığınızda, istediğiniz özellikte ve fiyatta seçeneklerden yararlanabiliyorsunuz. Gideceğiniz yerin adresi, telefon numarası yer aldığı gibi, varsa bir takım özelliklerini de önceden öğrenebiliyorsunuz. Yabancı dil bilmeyenlere tavsiyem, Türkçe rehber kitaplar ve internet üzerinden bilgi almaları olacak. Ancak bu detayda Türkçe bir kitaba henüz rastlamadım. Türkiye’yi bile maalesef bu kitapla geziyorum; şu ana kadar da ciddi bir sıkıntı yaşamadım.

REHBER 67


Çok farklı coğrafyalar gezen birisi için oldukça genel bir soru olmakla birlikte Türkiye’de ve yurtdışında seyahat etmek arasındaki farklar neler?

“Tek başına bir kadının yaptığı seyahatlerin ilgi çekeceğini düşündüm. Ve bu noktaya nasıl gelindiği, gelinebileceğini anlatmanın faydalı olacağını…” REHBER 68

Bende uyandırdığı duygular anlamında çok farklı değil. Ben seyahat etmeyiseviyorum. Hemen her yer ilginç geliyor. Türkiye görülmeye değer yerler anlamında çok zengin bir ülke. Her şehri farklı bir ülke olduğunu düşünüyorum kimi zaman. Hal böyle olunca tutkuyla gezmek kalıyor bana da. Dünya üzerinde 4 kıtadan 40 ülke gezmiş birisi olarak birçok farklı hayat tarzını, kültürü canlı olarak gözlemlediniz. Bunların arasında Anadolu kültürüne en yakın ve en uzak olanlara nerelerde rastladınız? Kosova, Bosna-Hersek, Arnavutluk tam Anadolu diyebiliriz. En uzak ise Amerika, Rusya ve Hindistan...

Çok değil, yaklaşık 3 yıl öncesinde seyahatlerinizi insanlarla paylaşmaya başladınız. Gezi notlarınızı sayfalara dökmek, bir gezi yazarı olmak geçmiş planlarınız arasında yer alıyor muydu? Seyahat dönüşlerimde aileme ve arkadaşlarıma seyahatlerimi, ilginç olayları anlatıyordum. Güzel anıların dışında oralardayken nefret ettiğim, öfkelendiğim olaylar bile araya zaman girdikten sonra gözüme komik ve eğlenceli gelebiliyordu. Bunları anlatınca arTkadaşlar arasında sanki bir stand-up gösterisi yapıyormuş gibi hissettiğim zamanlar oluyordu. Anladım ki gördüklerimi, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi daha çok insanla paylaşmak güzel olacaktı. Bunun da tek yolu yazmaktı. Böylece yolculuklarımı yazmaya başladım. Tek başına bir kadının yaptığı seyahatlerin ilgi çekeceğini düşündüm. Ve bu noktaya nasıl gelindiği, gelinebileceğini anlatmanın faydalı


olacağını… Tek Başına Dünya Gezisi adlı kitabım böyle doğdu ve diğeri onu takip etti. İşte elinizdeki kitabın kısa öyküsü. Ancak öncesinde haftalık gazetede köşe yazarlığına başlamıştım. Kültür-sanat, seyahat ağırlıklı yazıyordum. Ama seyahat ağır basmıştır her zaman. Gezi rotalarınızı çizdikten sonra seyahatlerinizi hangi yolla yapmayı planlarsınız? Karadan, denizden veya hava yoluyla… Tabi bu kararı aldıktan sonra uygulama konusunda ne kadar ısrarcı olduğunuzda ayrı bir merak uyandırıyor bizde… Gidiş dönüş biletim kesindir, mutlaka alırım. Ancak genelde en fazla bir ay öncesinden alabiliyorum, asıl işim nedeniyle, plan yapmak zor oluyor. Diğer ulaşım planları çoğunlukla orada gelişir. Ara ülke ya da şehirlere giderken tercihan Otobüs kullanırım, zaman zaman da tren. Zaman kısıtı, vize ya da güvenlik

problemi söz konusu ise uçak en iyisidir. Gezileriniz esnasında şahitlik etmiş olduğunuz önemli anlar ya da o önemli anları yakalamak için gerçekleştirdiğiniz seyahatler yaptınız mı? 35 yıl öncesindeki ilkokul birinci sınıftaki öğretmenime yaptığım bir yolculuk vardı. zamanda yolculuk yapmaktı benimkisi. Bu unutulamaz. Habersiz pat diye çıktım bir bayram günü karşısına. Sadece birkaç kez maille yazışmıştık. Muhteşemdi karşılaşmamız. Şehre gitmiştim. Evimiz otel olmuştu. Otelde yani evimizde kaldım. Harikaydı. Tarif edilemez duygular yaşamıştım. Bunlar yaptığım en güzel yolculuklardı… Son olarak gezip görmekle, gördüklerinizi anlatmak farklı şeyler ve siz her iki durumda da oldukça

başarılı birisiniz. Özellikle “Yalnız Gezgin’in Gezi Defteri” adlı kitabınızın satışları, bu kitaba olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Yüzümü kara çıkarmadı diyebilirim. Bunun da bir önceki kitabım Tek Başına Dünya Gezisi gibi iyi gittiğini le yebilirim. Gezginlere her geçen gün ulaşıyor. Bu mutluluk verici. Ancak yeni gezginler yaratmak duygusu var ya, o bambaşka bir şey… REHBER 69


Pilates Nedir? 100 yıllık bir geçmişi olan pilates, Joseph Pilates tarafından geliştirildi. Çocukluğunu astım ve romatizma gibi hastalıklarla boğuşarak geçiren Joseph Pilates, tüm sorunlarına rağmen vücut geliştirmeye büyük ilgi duymuş, boksörlük ve koruma eğitmenliği yapmış. Doğu formunda egzersizler üzerinde çalışmalar yapmış ve bu çalışmalarını fizyoloji ve hareket bilimleriyle birleştirerek Pilates metodunu oluşturmuş. Pilates kendi metodunu kontroloji olarak adlandırmıştır. Birinci Dünya Savaşı kamplarında hastabakıcı olarak çalışmış ve buradaki askerlere kendi geliştirdiği teknikleri öğretmiştir. Yatarak tedavi gören hastalar için geliştirdiği ve modern egzersiz ekipmanlarının öncüsü olan ekipmanlarla yatan hastalara yatakta egzersiz yapma imkanı sağlamıştır. Bu şekilde hastaların yaralı dokularının sabit kalması sağlanarak yatak istirahati döneminde kendi kendini mobilize etme imkanı, kaslarını kuvvetlendirme imkanı ve bu sayede fiziksel uygunluk düzeyini koruyabilme imkanı oluşturulmuştur.

Bir grip salgınında İngiltere’de pek çok kişi hayatını kaybederken, kampta yaşayanların hiç etkilenmemesi üzerine “pilates” tanınmaya başlamıştır. Daha sonra kendi tekniğini geliştiren Pilates, 1926’da Amerika’ya göç etmiş ve New York’ta bir stüdyo açmış. Joseph Pilates “10 seansta farkı hissedeceksiniz. Yirmincide farkı görecek ve 30. seansta tümüyle yepyeni bir vücuda sahip olacaksınız” diyor. Pilates’e göre: devamlı, düzenli ve akılcı bir şekilde yapılan vücut geliştirme sayesinde günlük işlerimizi daha kolay, daha doğal ve daha doyurucu bir hale getirebiliriz. Pilates yönteminde egzersizlerle elde edilen sonuçlar, egzersizler bırakıldıktan sonra da devam eder. Pilates’in altı prensibi; 1.Konsantrasyon: Pilates yaparken hareketlere yoğunlaşmak, bedenin uyum içinde nasıl çalıştığına ve hangi kasların kullanılıp, hangilerinin kullanılmadığına dikkat etmek gerekir. 2.Kontrol: Pilates metodunda kontrol çok önemlidir. Kontrol için bedenin iyi dinlenmesi ve hareketlerin gösterildiği şekilde uygulanması, olası sakatlıkların önlenmesi gerekir. 3.Merkezleme: Pilates Metodu’nda, doğru hareket sanatlarında olduğu gibi merkez; göbek, bel ve kalça çevresidir. İç organları ve omurgayı yerinde tutan kas sistemlerini içerir. Merkezleme, üst bedenin stabilitesini ve esnemeyi, uzamayı sağlar. 4.Akıcı hareket: Hareketler acele edilmeden, her noktadan tek tek geçerek ama aynı zamanda hiç duraksamayarak yapılmalıdır. 5. Kesinlik: Hareketler belirsizce değil, hakkı verilerek tam yapılmalıdır. Hareket sekansları birbirleri içinde ve birbirleri arasında koordine olmalıdır. 6.Nefes: Nefes alıp verme, panik olmadan sırıtan arkasına ve altına derin nefes alıp bütün nefesi tamamıyla dışarı üflemek yoluyla olmalıdır. Böylece, nefesi tamamen boşaltıyoruz ve kanı temizlemiş olur.

AKTÜEL 70


Faydaları

larda tek tek bireylerle de ilgilenme becerisine sahip olmalıdır.Eğitmenin başlıca amacı herkesin o dersten en iyi şekilde faydalanmasını sağlayabilmek ve bunu aceleye getirmeden sakin ve rahat bir biçimde yapılmasını sağlamaktır.

Nelerdir?

Pilatesin Temel Amaçları

Pilatesin

Herkes pilatesten farklı farklı faydalanabilir; ancak pilatesin bu aktiviteyle uğraşan herkese sayısız ortak yararı bulunmaktadır. Pilatesin fiziksel ve zihinsel durumunuzda yapacağı inanılmaz değişikliklerden bazıları şunlardır: İyi bir kan dolaşımı,derin sağlıklı nefes alıp verme ve güçlenmiş akciğerler, güç ve esneklik, sağlıklı kemikler ve eklemler, gelişmiş duruş, denge ve koordinasyon, sıkı bir karın, enerji, dayanıklılık ve stres seviyesinde düşüş, vücuttaki ‘acı ve ağrılarda’ azalma, zarar görmüş kas ve eklemlerin yeniden yaralanma ihtimalini önleme şeklinde sıralayabiliriz.

Düzgün ve dengeli gelişim, doğru nefes alıp verme, esnek, sıkışmamış omurga ve eklemler, sağlıklı kan dolaşımı ve beden/ruh birliği pilatesin temel amaçlarıdır. Hareketlerinizi kontrol ve koordine etmek için dikkatinizi topladığınızda bedeniniz daha dengeli gelişir, omurga ve eklemleriniz daha sağlıklı bir hareket ortamına sahip olur. Böylece kan dolaşımı hızlanarak nefes alıp verme kapasiteniz artar. Bu da bütün dokularınıza daha fazla oksijen gitmesini sağlar. Doğru Eğitmeni Bulmak Pilates eğitmenlerinin her biri kendi çapında değerlidir ve kendi güçlü ve zayıf yanlarını derslerine taşırlar. Ama yine de iyi bir eğitmende aramanız gereken özellikleri aşağıda sıralayacağız. Sizin için neyin önemli olduğu da çok önemlidir ancak eğitmenleri araştırırken aşağıdaki maddelerini gözden geçirmeyi ihmal etmeyin. İyi bir pilates eğitmeni: -Her seviyedeki Pilates egzersizlerine ve tüm malzemelere hakimdir.

Tüm bunların bir arada olmasına inanmak güç olsa da, pilates size vücudunuzu, dolayısıyla da hayatınızı kontrol edebilme yetisi kazandırır. Ve her şeyden önemlisi de pilatesin bu faydalarını görebilmek için uzun saatler çalışmanıza gerek yoktur.

-Uzun zamandır ve halen Pilates uygulayıcısı ve öğrencisidir.

Grup Dersleri

-Pilates tarihi ve felsefesi hakkında aydınlatıcı bilgi verecek düzeyde olmalıdır.

Grup derslerinde daha verimli olabilmek için en fazla 10 ar kişilik gruplar halinde çalışılmalıdır.Böylece eğitmenler her bireyle teker teker ilgilenebilir.Daha kalabalık gruplarda eğitmenin ilgisi bölüneceğinden yapılan çalışmanın kalitesi de düşecektir.Ne olursa olsun başarılı bir eğitmen grup çalışmalarında eğitim verirken aynı zamanda gerekli durum-

-Kendi eğitimine katkı sağlayacak eğitimler alıyor ve kendini geliştiriyor olması gerekmektedir. -Temel anatomi bilgisine sahip olması gerekmektedir.

-Pilatesin vücudunuzda sağlayacağı değişiklikleri gösteren iyi bir örnek olmalıdır. -Tam bir profesyonel gibi davranmalıdır. (Kişisel konularda gereksiz konuşmaktan kaçınmalı ve boş yorumlar yapmamalıdır.) -Her seviyedeki öğrencilerinin güvenli ve etkili ilerlemesini sağlayacak birikime sahip olmalıdır. -Öğrencilerine motivasyon,cesaret ve ilham vermelidir. Daha da ötesi,iyi bir eğitmen kişisel güvenlik, anında müdahale ve değişiklik yapma yetisine sahip olmalıdır.Hareketler arasındaki geçişleri iyi ayarlamalı ve her hareketten alınan faydayı en üst seviyeye çıkartabilmektedir. FitnessTrainer Bahriye TOKER

AKTÜEL 71


H olokost

BEYAZ PERDEDE

II.Dünya Savaşı dönemi ve Nazi Almanya’sının Yahudilere karşı yürüttüğü soykırım projesi tüm dünyada büyük bir sarsıntı yarattığı gibi sinema dünyasında da birçok projeye kaynak oldu. İşte bizde sizler için bu zorlu savaş ve soykırım yıllarının sinemaya ne gözle aktarıldığını, konu işlenirken ne tür anlatım tarzlarının kullanıldığını ve sinemanın hangi karanlık dünyalara ışık tuttuğunu inceledik.

Nazi ve Yahudi soykırımı filmleri içerisinde anlatım yönü açısından en farklısı belki de Piyanist’tir. Roman Polanski dönemi, Almanların Yahudilere yaşattığı katliamı klasikleşmiş bir şekilde anlatmak yerine etrafında olup biteni anlamaya çalışan bir adamın penceresinden anlatmayı tercih etmiş. Sadece cani Alman tutumunu değil aynı zamanda Almanlara çalışan Yahudileri de göz önünde bulundurarak Yahudileri de eleştirebilmiş. Eğer izlemediyseniz Polanski’nin diğerlerinden çok farklı olan bu Oscarlı filmine kesinlikle bir göz atmalısınız.

AKTÜEL 72


Bir diğer başyapıtsa “holokost” filmlerini alaya alan Soysuzlar Çetesi. Sinemanın dahi çocuğu Quentin Tarantino Western’dan, Yahudi soykırımı filmlerine, kendine has kanlı aksiyon sahnelerinden holokost filmlerini tiye alan bir çok türü tek noktada birleştirmiş. Aslında bu filmde baskıcı Nazi döneminden çok, Nazi avcısı Amerikalı bir grubun Nazilere nasıl korku saçtığı anlatılıyor. Akademi’den 2 Oscar almayı başaran bu filmi izlerken Tarantino’nun filme serptiği kendine has unsurları iliklerinize kadar hissedecek, Nazi dönemini anlatan filmlerde yeni bir çığır açtığını hemen anlayacaksınız.

Spielberg’in 7 Oscarlık dev projesi, gerçek bir yaşam öyküsü. Schindler’in Listesi Nazi Almanyası döneminin kan dondurucu ve de ürkütücü varlığını belki de en iyi hissettiren filmdir. Alman iş adamı Oskar Schindler’in düzenlediği sahte belgelerle (Alman savaş gücü için gerekli göstererek) toplama kamplarına göndermekten kurtardığı 1100 yahudinin efsanevi hikayesinin, efsanevi bir şekilde beyaz perdeye aktarıldığı bir başyapıt. Dönemin incelenmesine gelirsek Nazi dönemini bir olay örgüsü içinde aktarmayı başaran Steven Spielberg karakterlerin yansıtılması konusunda başarılı sayılabilir. Toplama kampı komutanı Amon Göth’ü, vahşi Nazi subaylarının bütün özelliklerini taşıyan bir karakter olarak resmedebilmiş. Oskar Schindler’in tüm kahramansı özelliklerinin yansıtılmasının yanı sıra Nazi Partisi üyesi olduğu ve parti adına casusluk yapmış olduğu gerçeğini unutmamak gerek. AKTÜEL 73


VS Steven Spielberg TARZ

Kariyerinin başında bilim - kurgu ve macera konuları üzerine yoğunlaşan Spielberg daha sonra ise filmlerinde köle ticareti, savaş, terörizm ve tarihi olaylar temalarını işlemiştir.

10/8.5

ÖNEMLİ PROJELER

Schindler’in Listesi, Kutsal Hazine Avcıları, E.T, Er Rayn’ı Kurtarmak, Lincoln, Güneş İmparatorluğu

10/9.0

BAŞARILAR & ÖDÜLLER

Akademi’nin en sevdiği yönetmenlerden biri olan Spielberg 12 kez aday gösterildiği “Oscar” ödülünü 3 kez kazandı. Ayrıca 3 “Altın Küre” ye sahip yönetmen “Cannes Film Festivali”nden de 1 ödül kaptı.

10/9.0

ARTILAR & EKSİLER

Spielberg’in yazıp, yönetme ve teknik konularda çığır açtığı su götürmez bir gerçek. Lakin pek çok tarihi filmde yanlı tutumu, Amerikan milliyetçisi yaklaşımı ve ABD’yi aklayıp paklama tutkusu usta yönetmene eksi değer katıyor.

10/7.5

YÖNETTİĞİ SON FİLM

2 Oscarlı “Lincoln” filmi tam da akademinin sevdiği ve klasik bir Spielberg filmi. Birleşik Devletler’in efsanevi başkanının Spielberg’in destansı anlatımı ile aktarıldığı film, beyaz perdeye taşınmış başarılı bir yapım olarak sinema tarihine geçiyor. 10/8.0

AKTÜEL 74

42.0

Martin Scorsese TARZ

Bir zamanlar içinde bulunduğu belli olan sokak hayatını tema alan M. Scorsese özellikle tarihi karakterleri ve gerçek olayları anlattığı biyografik filmleriyle tanınır. Suç ve dram unsurlarını filmlerinde ustaca harmanlayarak işler.

ÖNEMLİ PROJELER

10/8.5

Raging Bull, Taxi Driver, Sıkı Dostlar, Casino, New York Çeteleri, Aviator, Köstebek, Zindan Adası 10/9.0

BAŞARILAR & ÖDÜLLER

Tam 8 kez aday olduğu Oscar’ı sadece 1 kez kazanan yönetmen 3 “Altın Küre”sahibidir. Cannes Film Festivali’nden de 2 ödülle dönmeyi başarmıştır. 10/8.0

ARTILAR & EKSİLER

Ele aldığı gerçek hikâyeleri kendi süzgecinden geçirerek aktaran ve Hollywood’un klasik sermayeci filmlerini çektiği gerekçesiyle sık sık eleştirilen Scorsese’in en büyük artısı ise sinemanın sadece senaryo yönüyle değil ses, dekor, sanat yönetimi ve müzik yönüyle var olduğu realitesini kabul ettirmesidir. 10/9.0

YÖNETTİĞİ SON FİLM

Scorsese’in 5 Oscar aldığı son filmi Hugo kendisinin en başarılı filmlerinden. Ancak hemen hatırlatalım yakında Türkiye’de gösterime girecek olan “THE WOLF OF WALL STREET” de yönetmenin en başarılı filmlerinden biri olacağa benziyor. 10/8.5

43.0



pasaj

DİSTOPYA VE EDEBİYAT Distopyanın en genel tanımı için “beklenmedik bir şey olacak beklentisi” tanımı yapılabilir. Distopya; günümüzde ve gelecekte ideal olan toplumun giderek kötü bir hal alacağını, sistemin insanları terörizme sürükleyeceğini ve toplumsal bağların ortadan kalkacağını savunan pesimist bir bakış açısıdır.

Distopya kelimesinin üretilmesi görece olarak yenidir. “Cesur Yeni Dünya”ya yazdığı ön sözünde Huxley, bizi geleceğe taşıyan her türlü spekülatif yapılanma için geçerli olduğunu düşünerek kullandığı ütopyayı kötü bir yer olarak betimler. Ancak 1952 yılında Max Patrick iyi bir yer olan ütopya ile onun zıttı olan distopyayı birbirinden ayırmayı önerir. Batı örgütlerini ve toplumlarını işleyen yirminci yüzyıl edebiyat ürünleri arasında en çok bilinen dört tanesi yayın sırasına göre şöyle sıralanabilir. Eugene Zamiatin - Biz (1924), Aldous Huxley – Cesur Yeni Dünya (1932), George Orwell - 1984 (1948), Ray Bradbury - Fahrenheit 451 (1953)

Ütopya + Something Goes Wrong: Distopya

AKTÜEL 76


Distopya, bir başka ifade ile kara-ütopya kavramı 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında ortaya çıkmıştır. Yunanca “kötü, istenmeyen” anlamına gelen “dys/dis” ile “toprak, ülke, vatan” anlamlarına gelen “topos” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. İlk defa 1868 yılında, John Stuart Mill Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada kullanmıştır. İrlanda toprak politikası hakkında yaptığı konuşmada Mill “Ütopyacı olmaktan ziyade distopyacı veya kakotopyacı oldukları söylenebilir. Ütopya denilen şey uygulanabilir olmaktan uzak düşecek şekilde fazla iyi iken, bize önerdikleri şey uygulanabilir olmaktan uzak düşecek şekilde fazla kötüdür.” demiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında toplumların yaşadığı büyük değişimlerin sebebi olan teknolojik

gelişmeler sinema ve edebiyat alanında da distopik eserlerin verilmesine sebep olmuştur. Sinema tarihinde ilk distopik film olarak kabul edilen eser, Fritz Lang tarafından 1927 yılında yönetilen “Metropolis” filmidir. Bu alanda çekilen diğer filmlere örnek olarak şunlar sayılabilir: Matrix, Karanlık Şehir, Son Umut, Otomatik Portakal, Yapay Zeka, 12 Maymun… Distopik sayılabilecek edebi yazınlar ise şunlardır: 1984, Cesur Yeni Dünya, Hayvanlar Çiftliği, Biz, Fahrenheit 451, Ben…serlerinde bu türü benimseyen yazarlar, yaşadıkları dönemdeki sorunları gözlemleyip, sonuçlarına ilişkin insanları uyarmayı amaçlamıştır. Distopik bilimkurgular toplumların geleceklerine yönelik tehlikeleri, toplumsal ve siyasal yaşamdaki tehlikeleri fark edip bunu insanlara anlatarak, birer toplum eleştirisi halini almışlardır.

AKTÜEL 77


MARK WEBBER Formula 1’e veda eden Mark Webber’in kariyerinden akılda kalanlar... 215 yarış, 42 podyum, 9 zafer ve 13 pole pozisyon. Mark Webber'in Formula 1 kariyeri 2013 Brezilya Grand Prix'si ile birlikte sona erdi. Avustralyalı ismin unutulmaz anlarına göz atalım mı?

İlk Yarış Avustralya 2002 Formula 1 tarihinin en unutulmaz ilk yarış performanslarından biri. Avustralyalı sürücü ilk yarışında Minardi ile inanılmaz bir şekilde beşinciliğe ulaşmıştı. İlk dönemeçte meydana gelen kaza da ekmeğine yağ sürmüştü. Ne olursa olsun, Avustralya seyircisi Formula 1'e müthiş giriş yapan sporcusunu çılgınca alkışlamıştı. İlk Podyum Monaco 2005 Webber birkaç kere podyumun kıyısından dönmüştü fakat siftahı en sevdiği yarışlardan biri olan Monaco’da yapmıştı. Avustralyalı, daha sonra iki kez zafere ulaştığı piste ilk imzasını böyle atmayı başarmıştı. Güvenlik aracının uzun süre yolda olduğu günde Webber üçüncülüğü aldı. İlk Zafer Almanya 2009 Avustralyalı isim ilk zaferi için uzun süre savaştı fakat galibiyet günü geldiğinde bunu kendi stili ile yaptı. Yağmuru, güçlü rakipleri ve takım arkadaşı Sebastian Vettel’i geride bırakarak.

AKTÜEL 78


Son Zafer Britanya 2012 Kendi evi Avustralya'da belki hiç kazanamadı ama Mark Webber her zaman Silverstone'u sevdi. İkinci evi, Avustralyalı'ya son zaferini de getirdi. Bu, Mark Webber'in dokuzuncu Grand Prix zaferiydi. Son Yarış ve Son Podyum Brezilya 2013 Webber’in vedası klâsına yakıştı. Sıralama turları sonrasında son yarışına dördüncü başlamaya hak kazanmıştı. Startta sakindi, devamını iyi getirdi, savaşarak tırmandı. Son yarışının podyumunda Red Bull’un şampiyonu Sebastian Vettel ve Ferrari’nin yıldızı Fernando Alonso ile birlikteydi. İkili, Webber’e şampanya banyosu yaptırdı. İşte uzun kariyerden geriye bu rakamlar ve Red Bull aracının içindeki o son fotoğraf kaldı. Mark Webber kaskını çıkardı, saçları rüzgarda dalgalanırken Formula 1’e kendine has bir selam çaktı, emekli oldu.

www.redbull.com/tr/tr


TARiHTE 6 ARALIK 1877 Thomas Edison ilk ses kaydını gerçekleştirdi. 3 ARALIK 1911 Chevrolet otomobil pazarına resmen girdi.

19 ARALIK 1978 Jim Jones’un lideri olduğu Peoples Temple adlı bir tarikatın üyeleri topluca intihar etti ve 914 kişi öldü.

7 ARALIK 1941 Japon uçakları Amerikan deniz üssü Pearl Harbor’u bombaladı.

21 ARALIK 1952 ABD ilk hidrojen bombası denemesini Pasifik Okyanusu’nda gerçekleştirdi.

AKTÜEL 80


ARALIK AYI 8 ARALIK 1868 İlk ışıklı trafik lambaları Londra’da kullanıldı.

7 ARALIK 1917 Sovyetler Birliği’nin temel federel devleti, Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

29 ARALIK 1890 Japonya’da batılılaşma hareketleri sonucu olarak Meiji Anayasası ilan edildi. Samuraylar dönemi bitti.

1 ARALIK 1906 İlk sinema salonu Paris’te açıldı.

16 ARALIK 1631 Venüz Yanardağı patladı, 4000 kişi öldü.

1 ARALIK 1999 Dünyanın ilk 7 yıldızlı oteli Burj Al Arab hizmete açıldı.

22 ARALIK 1497 Portekizli denizci Vasco De Gama Ümit Burnu’na ulaştı.

Aralık adının İngilizce karşılığı olan ‘December’, Latince 10 anlamına gelen “decem” den gelir. Aylara bölünmemiş kış mevsimi, Ocak ve Şubat arasında bölünene kadar eski Roma takviminde Aralık ayı 10. ay idi.

AKTÜEL 81





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.