Barış AYDOĞDU
Genel Yayın Yönetmeni w w w.e c a m p u s m a g .c o m
Y kuşağının sahip olduğu özellikler sürekli eleştirilir, özellikle de X kuşağı tarafından. Savurganlıkları, tembellikleri, vurdumduymaz tavırları ve dahası üzerine hep bir şeyler söylenir. Ancak bu kuşak o kadar ciddiye alınmıştır ki, Birleşik Devletler eski başkanı George W. Bush bile bu kuşak üzerine bir açıklama yaparak gereksizliğini ilan etmiştir. Kimileri bu açıklamayı Y kuşağının sonu kabul ederken, kimileri böyle bir kuşağın hiç olmadığını savunmuştur.
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Barış AYDOĞDU
EDİTÖR
Cansu BALCI
DİZGİ & TASARIM
İsmail Hakkı YENER
GÖRSEL YÖNETMEN
Şahan ŞEF
KREATİF DİREKTÖR
Zafer Burak AYDOĞDU
İMTİYAZ SAHİBİ VE SORUMLU YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ
Çağın BOZKURT FOTOĞRAFLAR
BÖLÜMLER EDİTÖRÜ
Mehmer Arif BOZAN Tugse ENKH
Volkan ÖVEN ETKİNLİK KOORDİNATÖRÜ
HABER BİRİMİ
Yusuf Can CATKER Mine DURUKAN
Simge AŞKAN Buket ŞAĞAN Fatma TULUNOĞLU
KAPAK FOTOĞRAFI
SOSYAL MEDYA
REDAKSİYON
Ozidi MANTA
Bilâl KIR
REKLAM BİRİMİ KOORDİNATÖRÜ
Barış AYDOĞDU 0507 715 64 92 • baris@ecampusmag.com KATKIDA BULUNANLAR
Tarık KAYMAK, Oğuzhan ÖZEN, Prof. Dr. Ufuk AYDIN İpek Buket KAMİŞ, Nazmi HAYAT, Bünyamin EGE, Sine YENER, Deniz DEMİR, Mustafa Kadir GÜNER, Murat AYDIN, Rıfat KÖKÇE, Görkem ERTEN, Seyfettin TOPAK, Aydın AYDOĞDU, Berrin YEŞERTENER İLETİŞİM
eCampus’ Dergisi T: 0222 230 38 32 / F: 0222 234 43 71 info@ecampusmag.com www.ecampusmag.com YÖNETİM YERİ
Cumhuriye Mahallesi, Tersel Sokak, Ata Apartmanı, 2/14 Eskişehir / TÜRKİYE YAYIN TÜRÜ
Yerel Süreli Yayın BASKI
Kuşak Ofset Matbaacılık Deliklitaş Mh. Değirmen Sk. Tozman Çarşısı No: 8 Matbaa: EMKO Sanayi Sitesi A-1 Blok No:8 T: 0222 220 92 75 / F: 0222 220 92 75 Eskişehir / TÜRKİYE ECAMPUS’ Dergi Basım – Yayın yasalarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, röportaj, haber ve konuların her hakkı saklıdır.Dergide yer alan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine, basılan fotoğrafların sorumluluğu fotoğrafçılara aittir. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ECAMPUS’ Dergisi projesi sahipleri adına proje yürütücüsü Mıknatıs Production firmasıdır.
Nedir bu Y kuşağı diyenler için, Y kuşağı bazı önemli insanlar tarafından (bu önemli insanlar için mason oldukları dahi söylenir) teknoloji ve iletişim alanındaki gelişmelerle yaratılan globalleşmiş bir nesil olarak tanımlanır. Tabi bu onların düşüncesidir. Biz kendimiz olaya bakacak olursak, 1980’li yıllardan sonra doğan ve 2000’li yılların milenyum çocuklarına kadar doğmaya devam eden kuşaktır (tam olarak böyle bir sınır olmasa da). Gerçekten üzerlerinde teknolojinin büyük etkisi vardır. Aynı zamanda iletişim çağının çocuklarıdır. Çabuk tüketmeye alışmışlardır. Denildiği gibi savurgan olabilirler ve yine söylenildiği gibi sadece oturdukları yerden itiraz da edebilirler. Bu ve buna benzer daha birçok söyleme maruz kalsalar da, unutulmamalıdır ki kendi yaşantıları doğrultusunda yeni bir düzen kurmayı başarmış bir kuşaktır. Nasıl bir düzen kurduklarına gelecek olursak, çok uzağa gitmeden hemen yakın çevrenizde bir gözlem yapabilirsiniz. Mesela bugün, patronları X kuşağı mensubu olan birçok firmanın çalışanları Y kuşağının insanlarıdır. Okullarda da durum bundan farklı değildir. Hocaların çoğunluğu X kuşağı, öğrenciler Y kuşağı… Hatta okullardaki X kuşağının da ötesinde olan eğitmenleri de burada saygıyla analım. İşte bu iki kuşağın birlikte olduğu her yerde yapacağınız incelemeler size bazı gerçekleri gösterecektir. Bu kuşak aslında sandığınız kadar tembel değildir, sadece iş yapma koşullarını kendilerine göre hazırlar. Önem verdikleri ve ön planda tuttukları ihtiyaçları diğer kuşaklardan çok farklıdır. Bu da tembel olduklarına değil, işkolik bir yaşam tarzına karşı çıktıklarına işarettir. Hayattan zevk almaya çalışmaları ise savurganlık olarak tanımlanan bu kuşağın, tüketim kuşağı olduğunu hatırlarsak, savurgan olmadıklarını sadece ihtiyaçlarına göre bilinçli tüketiciler olduklarını göreceksiniz. Y kuşağının kurduğu düzenin sadece bazı ayaklarından bahsettik. Daha birçok başlık açıp altında inceleme yapabiliriz ama başta kısaca dediğimiz için direkt olaya girelim. X veya Y kuşağından olabilirsiniz ya da kendinizi hiçbir kuşağa koyamayabilirsiniz ancak yine de göz ardı etmemeniz gereken nokta, Y kuşağı diye bir şey var ise, kurduğu düzen bugün birçok bilineni değiştirdi. Her şeye sorgulamadan tamam diyenlerin devri kapanırken, artık nedenini sorgulamanın ayıp olmadığı bir düzen var. Deneyimlere her zaman saygı duyan bu düzeni evinizde, işinizde ve her yerde görebilirsiniz. Birinci yılını tamamlayan eCampus’ Dergisi de bu yeni düzen çocuklarının bir ürünüdür. Bir yılda bizden öncekilerin yaptıklarından yola çıkarak, bir şeyleryapabileceğimizi gördük, yeni yılda ise neler yapabileceğimize bakacağız.
Keyifle okuyacağınız bir sayı olması dileğiyle...
iÇiNDEKiLER 08 CAMPUS FASHION
34
16
TÜRKVİZYON
28
UFUK DEĞER
MEHMET BAŞAR
55
ÜNİESES
58 LISBON
70
SİNEMA
54 BLUES FEST 24
38
KARİYER SAYFALARI
20
YILMAZ BÜYÜKERŞEN
iÇiNDEKiLER 44 ANGRY BIRDS
48
KİŞİSEL GELİŞİM ZİRVESİ
50
İŞÇİ FİLMLERİ FESTİVALİ
54
FİKİR ÜRETME KAMPI
CAMPUS FASHiON
MODA EDİTÖRÜ
ASUMAN DOĞULU Betül NAMLI
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Moda Tasarımı Betül’ün kombinindeki en önemli nokta, ceketinin kalıbı. Bu kadar güzel kalıp; giyen kişiye bu kadar iyi oturunca işte böyle bir sonuç çıkıyor ortaya. Siyahlı grili şortu ile zımbalı botu komşu renkleri güzel bir şekilde yansıtırken, kolyesi de zarif ve şık görünümünü tamamlıyor.
FASHION 10
Berna KAVALLI
Oğuz AKTAŞ
Ceketinin güzelliği ile siyah deri eteğinin uyumu zaten tartışılmaz olan Berna’nın, siyahlar içinde parıldayan mükemmel kolyesi, düz siyah çantası ve şık ayakkabı seçimi harika bir kombini ortaya çıkarmış.
Oğuz, siyah kanvas pantolonu, desenli gömleği, kahverengi şişme montu ve marjinalliğini yansıtan şapkasıyla şahane görünüyor.
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Moda Tasarımı
FASHION 12
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Moda Tasarımı
Özge GÜNEŞ
Saner ÖZTÜRKLER
Sade ve bir o kadar da pandoranın kutusuna gizlenmiş olan şıklık var. Oversized Kabanı, sloganlı beresi, deri pantolonu ile kombinlediği salaş kazağı, metalik renkte modern kolyesi ve cut out botuyla Özge, bu sezonun sonbahar kış sokak modasını en iyi şekilde yansıtıyor.
Ve yine vintage etkisi... Bol kesim ceketi, bacağı bir tayt edasıyla saran kotu, baskılı tişörtü, kombinini tamamlyan botu, Eskişehir’ in soğuğundan korurken şıklığını tamamlayan kaşkoluyla güzel ve farklı görünüyor.
Eğitim Fakültesi - Sınıf Öğretmenliği
FASHION 14
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Endüstriyel Tasarım
Diba CELINA
Ömer KILIÇ
Bu sezon siyah ve beyazın birlikteliğinin özellikle desenlerde hissedilir derecede arttığını görüyoruz. İlgi çeken çizgili, siyah beyaz montuyla sokak modasına uygun bir görüntü yakalamış olan Diba’nın yüksek bel pantolunu ve sezona uygun kısa salaş kazağı kendisine oldukça yakışmış.
Modası asla geçmeyecek denim pantolonu, kahverengi gömleği ve siyah trençkotuyla göze hoş gelen bir görüntü yaratan Ömer’in sevemediğimiz tek şeyi ise botları... Bu tarz paçalarla bu botun birlikteliği oldukça demode.
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Moda Tasarımı
FASHION 16
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İşletme
2013 TÜRKVİZYON ŞARKI YARIŞMASI 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında, Anadolu Üniversitesi İki Eylül Kampüsü BESYO Spor Salonunda 19-21 Aralık tarihlerinde gerçekleşen Türkvizyon 2013 Şarkı Yarışması, 24 ülke temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Etkinliğe 24 ülkenin siyaset ve sanat dünyasından ünlü isimlerle birlikte birçok Eskişehirli de katıldı.
2013
Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında, Anadolu Üniversitesi İki Eylül Kampüsü BESYO Spor Salonunda 19-21 Aralık tarihlerinde gerçekleşen Türkvizyon 2013 Şarkı Yarışması, 24 ülke temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Etkinliğe, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, Kosova Demokratik Türk Partisi Genel Başkanı ve Kamu Yönetimi Bakanı Mahir Yağcılar, Vali Güngör Azim Tuna ve eşi Pervin Tuna, Kütahya Valisi Şerif Yılmaz, Eskişehir Milletvekilleri Salih Koca ve Ülker Can, Garnizon Komutanı Hv. Korg. Abidin Ünal, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı (TÜRKSOY) Başkanı Düsen Kaseinov, yarışmaya katılan ülkelerin diplomatik temsilcileri ile çok sayıda Eskişehirli katıldı. 21 Aralık gecesi gerçekleşen büyük finalin açılış konuşmasını Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı yaptı. Avcı, konuşmasında; Türkvizyon’un ilkini Eskişehir’de gerçekleştiriyor olmaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi. Türkvizyon’un dilde, fikirde, işte ve muhabbette birlik olduğunu belirten Bakan Avcı, Türkvizyon’un Türk Dünyası ülkeleri ile kültürel bağları müzik çerçevesinde birleştirdiğini ve asıl amacın 24 Türk Dünyası ülkesini yarıştırmak değil onları birleştirmek olduğuna vurgu yaptı. Böyle bir yarışmanın oluşturulmasına zemin hazırlayan Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı’na, TÜRKSOY’a, TRT’ye, Türk Müzik Birliği Televizyonu’na, Anadolu Üniversitesi’ne teşekkür etmesinin ardından Milli Eğitim Bakanı konuşmasını sonlandırdı. AKTÜEL 18
Nabi Avcı’nın ardından konuşma yapan Vali Güngör Azim Tuna, Eskişehir’in Türkvizyon Şarkı Yarışması ile tarihi bir güne tanıklık ettiğini söyledi. Tuna konuşmasına: “Türk Dünyası türküleri ve şarkıları bütün Türk Dünyası’nı anlatıyor. Gönülden gönüle giden ince yolda gönüllerin birliğidir tek dileğimiz. Bu bakımdan Türkvizyon, tüm dünyaya bu isteğimizi duyuran sesimizdir. Türkvizyon birlik yolunda nefesimizdir.” dedi. Vali Tuna yarışmanın logosunun neden anka kuşu olduğunu ise şöyle açıkladı: “Türkvizyon’un logosuna Anka’yı kondurduk. Çünkü efsanevi Anka Kuşu, Kaf dağına doğru aşk seferine kanat açmıştır. Bizim de gayemiz Anka gibi “gönül” adındaki Kaf dağına varmak, gönüllere girmek…” 24 ülkenin katılımıyla gerçekleşen final gecesi dans gösterisiyle başladı. Ülkelerin bayraklarını taşıyan sanatçıların da salona girmesiyle yarışma start aldı. Ardından 24 ülkeden finale kalan 12 ülke sanatçıları; “Artyr Marlujokov “Altayım menin” (Altay), Farid Hasanov “Yaşa” (Azerbaycan), Gunesh Abbasova “Son Hatıralar” (Belarus), Emir & Frozen Camels “Ters Bosanka” (Bosna-Hersek), Rin’Go “Birlikpen Alğa” (Kazakistan), Çoro Grubu “Kaygırba” (Kırgızistan), Ergin Karahasan “Şu Prizen” (Kosova), Grup Gommalar “Havalanıyor” (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti), Nilüfer Usmanova “Unutgin” (Özbekistan), Aline Şeripcanova “Üpkelemim” (Tataristan), Manevra Grubu “Sen, Ben ve Biz” (Türkiye) ve Fazile İbraimova “Elmalım” (Ukrayna)” şarkılarını seslendirdi.
İlk Türkvizyon Şarkı Yarışması’nın birincisi, Azerbeycan adına yarışan şarkıcı Farid Hasanov oldu. Yaşa isimli şarkısıyla birinciliğe hak kazanan Hasanov, Altın Anka Kuşu Ödülü’nün de sahibi oldu.
Türkvizyon Şarkı Yarışması’nda, Beyaz Rusya’yı temsil eden şarkıcı Güneş Abbasova, Türkçe olarak seslendirdiği “Son Hatıralar” isimli şarkısıyla ikinciliği elde etti.
Türkvizyon Şarkı Yarışması’na katılan ülkeler arasında Ukrayna da vardı. Fazile İbraimova isimli sanatçının seslendirdiği “Elmalım” adlı parça yarışmada üçüncü oldu. AKTÜEL 19
Her ülkeden bir jürinin katılımıyla gerçekleşen Türkvizyon, TRT Türk başta olmak üzere birçok yerli ve yabancı kanalda canlı olarak yayınlandı. Eskişehir’de, şehrin en kalabalık noktalarına kurulan dev ekranlar ile, Türkvizyon Şarkı Yarışması birçok noktadan canlı olarak takip edildi.
K
endi ülkelerinde yaptıkları elemelerden geçen 24 ülke sanatçısı, önce yarı final turunda yarıştı. Sunuculuğunu Vatan Şaşmaz’ın yaptığı yarı final gecesinde ön elemeyi geçen 12 ülke yarışmacısı, finalde kendi ülkelerinin dilinde ve Türkçe olarak seslendirdikleri şarkılarla birbirleriyle yarıştı. Yarışmanın birincisinin tüm katılımcı ülkelerin temsilcilerinin yer alacağı jüri oylamasıyla belirlendiği final gecesinin sunuculuğunu Engin Hepileri ve Ece Vahapoğlu üstlendi. 24 jüri üyesinin oylaması sonucunda yarışmanın birincisi 210 puan alan Azerbaycan oldu. İkinciliği 205 puanla Belarus, üçüncülüğü ise 200 puanla Ukrayna elde etti. Manevra Grubu’nun ‘Sen, Ben, Biz’ şarkısı ile yarışan Türkiye ise 187 puan ile 6’ncı sırada yer aldı.
Anadolu Üniversitesi BESYO Spor Salonunda gerçekleşen Türkvizyon, muhteşem sahne şovları ile izleyenlerin hem gözüne hem de kulağına hitap etti. AKTÜEL 20
Yarışmada Türkiye’yi temsil eden Grup Manevra “Sen, Ben, Biz” isimli şarkısıyla yarışmayı 6. sırada tamamladı.
YILMAZ BÜYÜKERŞEN
Röportaj: Barış AYDOĞDU
RÖPORTAJ 22
Eskişehir bugün eğitim, kültür-sanat, turizm ve sanayi alanında ülkenin en önemli şehirlerinden biri. Friglere kadar uzanan tarihi içinde zaman zaman parlamış, zaman zaman unutulmuş bir yerleşim merkezi olmuş Eskişehir. 1800’lü yılların sonlarına doğru Hicaz Demiryolu hattının gelmesiyle birlikte silkinip kendine gelmiş. Osmanlı döneminde Kütahya’ya bağlı bir kasaba olan Eskişehir, Cumhuriyetle birlikte Türkiye’nin kalkınmasındaki en önemli simgelerden biri olmuş. Bugün devasa boyutlara erişen TÜLOMSAŞ’ın ilk kuruluş yıllarındaki Cer Atölyesi, Teyyare Fabrikası, Şeker Fabrikası; Cumhuriyet Türkiye’sinin devlet eliyle yapılan büyük yatırımlarına ev sahipliği yapmış. 1950’li yılların başından itibarense, yeniden bir duraklama ve gerileme dönemine girmiş nedense… Cumhuriyetin ilk yıllarındaki o ışıltılı şehir giderek kendi içine çekilmiş, ıssızlaşmış ve yalnızlaşmış… Taa ki, 1999’a kadar… Türkiye’nin, Avrupa’nın hatta dünyanın yakından tanıdığı Eskişehir’in bugünkü haline gelme sürecinin başlangıcı 1999’a denk geliyor. 1999’da yapılan yerel seçimlerde, Eskişehir’e Anadolu Üniversitesi’ni, Türkiye’ye Açık Öğretim Fakültesi’ni kazandıran Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Büyükşehir Belediye Başkanı seçiliyor ve eğitim alanındaki büyük başarılarını bu kez şehircilik-belediyecilik alanında göstermek için kolları sıvıyordu… Daha fazla uzatmadan sözü Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e bırakalım… Sayın Başkanım, yaklaşık 15 yıldır belediye başkanlığı yapmanıza karşın kendinizi her zaman bir siyasetçi değil bir eğitimci ve “Hoca” olarak tanımladınız. Nedenini öğrenebilir miyiz? Söylediğiniz gibi kendimi siyasetçi
olarak değil her zaman eğitimci olarak tanımladım, çünkü öyleyim. Ben bir eğitimciyim. 1999 yılına kadar siyasi partilerden ve liderlerinden siyasete girmem için sayısız teklif almama rağmen, hiç birini kabul etmedim. Her birini kibarca reddettim. Çünkü bir
RÖPORTAJ 23
eğitimci olarak bu ülkeye yapacağım hizmetlerin çok daha önemli ve çok daha kalıcı olduğuna inanıyordum. Nitekim öyle de oldu. Akademi başkanlığım ve üniversite rektörlüğüm döneminde, eğitimin nicelik ve nitelik açısından tüm ülkede gelişmesi için çalıştım, projeler ürettim ve bunları hayata geçirmek için çaba harcadım. Bugün eğitim gören öğrenci sayısı 1 buçuk milyona ulaşan Açıköğretim Fakültesi, bu çabanın kanıtlarından yalnızca bir tanesidir. Aslına bakarsanız, eğer doğru, etkili ve verimli kullanırsanız, bir ülke için siyaset de en az eğitim kadar önemlidir. Eğer siyaseti halkınıza, şehrinize, ülkenize hizmet için kullanırsanız, çok doğru şeyler yapabilirsiniz. Ancak bizim ülkemizde siyaset ne yazık ki, çoğunlukla insanların bir makam sahibi olmak ve hem kendilerinin hem de çevrelerinin ikbali için kullanılan bir araç olarak görülüyor. İşte siyaseti, içinden bu yanlışlığı çıkartıp doğru amaçlar için kullanırsanız, çok faydalı işler yapabilirsiniz. Ben ve arkadaşlarım 1999’da göreve geldikten sonra, seçildiğimiz mevkileri bu amaçla kullandık. Eskişehir’e eğitim alanında kazandırdığımız projeler yanında şehircilik ve belediyecilik alanında da projeleri hayata geçirdik. Bugün geldiğimiz noktada, yaptıklarımızın takdir edildiğini görmek beni çok mutlu ediyor. Eskişehir’de başardığımız şey, doğru kullanıldığında siyasetin de çok faydalı olduğunu gösterebilmiş olmamızdır. Önce Anadolu Üniversitesi’ne sonra Eskişehir’e damganızı vurdunuz. AÜ ile Eskişehir arasındaki ilişkiyi nasıl buluyorsunuz, geliştirilmesi için neler yapılabilir? Üniversiteler ile şehirler arasındaki ilişki, her iki taraf için de çok önemlidir. Şehirlerin sosyal, kültürel ve ekonomik yapıları üniversitelerin ya da üniversitelere bağlı fakülte ve yüksekokulların durumlarını belirlerken, üniversiteler
RÖPORTAJ 24
"ESKİŞEHİR’İ GURUR DUYULAN BİR ŞEHİR YAPTIK" de şehirlerin yapılarını önemli ölçüde değiştirirler. Üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri, çalışanları şehirlerin hem sosyal hem de ekonomik yapılarını olumlu yönde etkiler. Anadolu ve Osmangazi Üniversiteleri ile Eskişehir arasındaki ilişki her zaman olumlu ve birbirlerini tamamlayıcı olmuştur. Her iki tarafın da birbirlerine önemli katkıları oldu, olmaya da devam ediyor. Sizce Eskişehir’in en büyük sorunu ne? Şehirlerin sorunları asla bitmez. Dünya gelişiyor, ülkemiz gelişiyor, buna bağlı olarak insanların yeni ihtiyaçları ortaya çıkıyor. Diğer taraftan insanlara ne kadar çok hizmet ve proje yaparsanız yapın hep daha fazlasını, hep daha iyisini isterler. Bu, insanın doğasında vardır. Aslına bakarsanız, uygarlıkların ortaya çıkmasında asıl itici güç de budur zaten. Hep daha fazlasını ve daha iyisini aramak. Ancak elbette bunu makul çerçeve içinde tutmak gerekiyor. Eskişehir’in bence en önemli sorunlarından biri, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu tarafa şehirleşme anlayışındaki yanlışlar nedeniyle bugün şehir merkezinin kımıldayamayacak denli sıkışmış olmasıdır. O günlerde Eskişehir’i dizayn edenler farklı ve ufku daha geniş bir şehircilik an layışına sahip olsalardı, bugün şehir merkezinde hareket kabiliyetimiz çok daha geniş olabilirdi.
Ana hatlarıyla da olsa, 1999’daki Eskişehir ile bugünkü Eskişehir arasındaki en belirgin değişimi anlatır mısınız? Eskişehir’de son on beş yılda yaşanan değişimi birkaç paragrafa sığdırmak mümkün değil. Eskişehir, bizlere güvenen Eskişehirlilerin desteği ve inancıyla on beş yılda baş döndürücü bir değişim geçirdi. Şehrin kronikleşmiş altyapı problemleri çözüldü. Şehir medeni bir toplu taşıma sistemine kavuşturuldu. On beş yıl önce şehrin en önemli problem kaynağı olan Porsuk Çayı bir değer olarak şehre kazandırıldı. Porsuk’un sebep olduğu afet riski azaltılırken, çayın şehre çok yönlü değer katması sağlandı. Şehir içindeki sanayi kuruluşları şehir dışına çıkarıldı. Neredeyse hiç yeşil alanı olmayan Eskişehir’e büyük ölçekli ve çok fonksiyonlu parklar kazandırıldı. Şehrin siluetinde önem taşıyan ancak yıkılmaya yüz tutmuş olan yapılar yeni fonksiyonlarla şehre kazandırıldı. Şehir Tiyatroları ve Senfoni Orkestrası, şehrin kültür ve sanat faaliyetlerini olağanüstü zenginleştirdi. Büyükşehir Belediyesi’nin bu ve benzeri faaliyetleri sayesinde şehrin sosyal iklimi tepeden tırnağa değişti. On beş yıl önce “Ben kurtulamadım, çocuklarım bu şehirden kurtulsun” diye düşünen Eskişehirliler, şehirleriyle gurur duyar hale geldiler. Değişen ruh durumu, şehirlilerin şehirlerine bakışını değiştirdi. Şehrin sokakları canlandı. Hizmet sektörünün kalitesi yükseldi. Bundan on beş yıl önce ancak yolunu şaşırırsa bir turistin uğrayacağı Eskişehir’e otobüsler dolusu ziyaretçi gelmeye başladı. Eskişehir on beş yıl önce, Türkiye’nin diğer şehirleri gibi hızla kan kaybeden ve kan kaybı durdurulamayacakmış gibi görünen bir şehriydi. Bugün ise diğer şehirlere, “Biz de başarabiliriz” duygusunu veren, onlar tarafından örnek alınmak istenen ve bunun için şehircilik projelerine inceleme gezisi yapmak isteyenlerin sık sık geldiği bir şehir halini aldı. Şehirlerin, otomobillerin akışkanlığını sağlayacak şekilde organize olmadan da gelişebileceğini, otomobillerden önce insanların düşünülmesi ge-
rektiğini herkese gösteren somut bir örnek oldu. Eskişehir artık güzel, medeni, suyla barışık, ekonomisi daha da çeşitlenmiş bir şehir. Bütün bunları on beş yıl gibi kısa bir süre içinde, Eskişehirlilerle birlikte başardık. Hepsinin önemli olduğunu düşünüyorum. Hepsiyle gurur duyuyoruz. Ama benim açımdan asıl büyük başarı, on beş yıl önce süngüsü düşmüş, iddiasını kaybetmeye yüz tutmuş bir şehir iken; bugün, her alanda iddiasını tazelemiş, şehriyle gurur duyan Eskişehirliler haline geldik. Bu kadar kısa sürede şehrin ruh durumunun bu kadar değişmesi, herhalde eşine az rastlanır bir başarıdır.
RÖPORTAJ 25
Eğitim ve sanayi kenti olan Eskişehir’in adının yanına “turizm kenti”ni de eklediniz son yıllarda… Eskişehir’de başlattığımız ve bugün yeni projeler ekleyerek yılmadan sürdürdüğümüz büyük dönüşüm ve gelişim süreci beraberinde kente yönelik önemli bir şehir turizmi hareketi de başlattı. Eskişehir’e yönelik turizm hareketi özellikle hafta sonu turları şeklinde gerçekleşiyor. 15 yıl öncesine kadar süngüsü düşmüş sıradan bir Anadolu kasabası görünümündeki Eskişehir, bugün şehir görmeye gelenlerle adeta dolup taşıyor. Eskişehir için Türkiye’nin “iç turizmdeki yeni gözdesi” demek pek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Eskişehir’deki turizm hareketinin ekonomik boyutu üzerinde de durmak istiyorum. DoğruRÖPORTAJ 26
sunu söylemek gerekirse ben dahi, kentsel projeleri yaşama geçirdiğimiz yıllarda, çok kısa bir süre sonra böylesi bir turizm hareketliliğinin olacağını düşünmüyordum. Bu hareketlilik bugün şehirde hizmet sektörünü de hızlı bir büyüme sürecine soktu. Eskişehir’in turizm alanında değerine değer katacak olan yeni projelerimiz var. Son olarak üniversite öğrencileri için söylemek istedikleriniz nelerdir? Öncelikle çok samimi olarak şu duygumu ifade etmek istiyorum ki, onları gerçekten çok seviyorum, hepsinin gözlerinden öpüyorum. Bu duygunun karşılıklı olduğuna da eminim. Hem üniversitedeki yıllarım, hem de belediyedeki
görevim süresince hayata geçirdiğim tüm projelerin içinde çocuklar ve gençler çok önemliydi. Hala öyle. Çünkü onlar, bu ülkenin aydınlık geleceğini inşa edecek en büyük güçtür. Ben üniversite öğrencilerimizi, Eskişehirli olanlar ya da dışarıdan gelenler şeklinde hiç ayırmadan her birini bu şehrin asli unsurları olarak kabul ediyorum, onları içimizden biri olarak görüyorum. Onlar da, eminim isteyerek ve mutlu olarak yaşadıkları bu şehri seviyor. Dolayısıyla bu şehirde yaşayan insanlar olarak, onların da üzerine düşen görevler var. Bu şehrin hem bugünü hem de geleceği ile ilgili söz sahibi oldukları her alanda bu hak ve ödevlerini yerine getirmelerini bekliyorum.
RÖPORTAJ 27
Öğrenciye Özel Sevgililer Günü Rehberi
Aziz Valentine’nin iki sevgiliyi yasak olmasına rağmen evlendirmesiyle başlayan; erkeklerin ızdırabı, kadınların büyük trip kaynağı ve bilumum romantizm makinesi; 14 Şubat Sevgililer Günü her yıl olduğu gibi bu yıl da kapımızı çok yakında çalacak...
Pahalı
hediyelerle sevgilinin gönlünü almaktan ziyade, el emeği, göz nuru “Bak seni düşündüm; hani önemli olan düşünmek ya o yüzden” savunmasını kolaylıkla yapabileceğiniz türden bir sevgililer günü rehberi hazırladık sizler için. Sevgilinizi en lüks restoranlara götürüp, ona en pahalı hediyeleri almak istiyorsanız ve ben işimi bilirim diyorsanız sevgililer gününü en iyi siz bilirsiniz diyerek sizi bir sonraki sayfada bulunan Mehmet Başar röportajına yönlendirmek boynumun borcudur sanıyorum.
EVDE KUTLAYACAKLARA...
2
13 Şubat gecesi, ertesi günün sizin ve insanlık için büyük bir gün olduğunun farkında olarak uyuyun ve kalktığınız zaman ilk işiniz evinizi temizlemek olsun. Pis bir Sevgililer Günü kutlaması, sizin için üzücü bir sona dönüşebilir. Sevgiliniz için şık ve lezzetli ama mümkünse içerisinde makarna olmayan bir menü hazırlayın. İnternetten arayacağınız “Şampanyada terbiye edilmiş Meksika soslu biftek” tariflerinden uzak durun. Sizin için hazırladığımız menüye uyarsanız, işinizin kolaylaştığını göreceksiniz.
AKTÜEL 28
1
KARAR VERİN ! Öncelikle, Sevgililer Günü için nasıl bir plan yapmanız gerektiğine karar verin. Evde mi yoksa dışarıda mı kutlayacağınızı belirleyin. Eğer ikisini de düşünmüyorsanız, hayatınıza 15 Şubat’ı planlayarak devam etmeyi ihmal etmeyin.
3
KÜÇÜK BİR HATIRLATMA Artık klişeleşmiş olan “Sevgililer Gününde hepimiz Kırmızı Giyinelim, Masayı Kırmızı Güllerle Süsleyelim” fikrinden vazgeçin. Masadaki tek kırmızı şey, özenle seçtiğiniz; bir sevgili ile yemeğin vazgeçilmezi Kırmızı Şarap olsun.
BİR ACAİP HEDİYE
4
Nasıl olsa yemeği hazırladım diyerek hediyeden kurtulabileceğinizi düşünmeyin. Böyle muhteşem bir sofra hazırladığınız için hediyenizin büyüklüğünden feragat edebilirsiniz. Yine kendi ellerinizle hazırladığınız bir hediye, sevgiliniz için oldukça kıymetli olacak ve bir ömür boyu sevgiliniz bu hediyeyi saklayacaktır. Eğer sevgilinizin özel olarak istediği bir hediye yoksa en yakın kırtasiyeye gidip aşağıdaki malzemeleri temin etmenizi tavsiye ederiz. İhtiyacımız olan şeyler; Şık bir kutu, sevgilinizin en sevdiği iki renk karton, ince uçlu pilot kalem ve yapıştırıcı... Tahmin ettiğiniz üzere, kartonların üstüne bir şeyler yazacağız ve kutuya koyacağız. Basit ama etkili bir hediye. Kartonları bir büyük biri küçük olmak üzere kalp şeklinde kesiniz. Üzerine ne yazacağınız size kalmış olsa da bizim önerimiz, onu neden bu kadar çok sevdiğinizi kısa cümlelerle, kestiğiniz kalplerin üzerine yazmanız. Kutuyu sevgilinize hediye ettiğiniz zaman onun gözlerindeki mutluluğu görüp bizlere teşekkür edeceğininiz garantisini veriyoruz.
+
SEVGİLİLER GÜNÜ MENÜSÜ
Patates Püresi Yatağında Kekik Soslu Dana Biftek Malzemeler 4 adet ince dövülmüş dana bifteği 3 - 4 adet patates 100 gram Tereyağı 1 Bardak Süt Kekik Kimyon Kırmızı pul biber Tuz
Hazırlanışı Dana biftekleri, kekik, tuz, kimyon ve kırmızı pul biberden oluşan karışımla harmanlayın. Biraz yağ ile birlikte bifteklerinizi, tavaya yerleştirin. Tavanın kapağını kapatın ve biftekleri kısık ateşle kendi buharıyla 40-45 dakika pişmeye bırakın. Püre için ise; patatesleri bir tencerede, üzerlerini 1-2 parmak geçecek şekilde suda iyice yumuşayıncaya kadar haşlayın ve süzün. Eliniz dayanacak kadar ılıdığında kabuklarını soyun, patates ezeceği, çatal veya rende yardımıyla iyice ezin. Bir tencereye koyun. Süt ve tuz ekleyerek karıştırın. Tencereyi çok kısık ateşin üzerine oturtup tereyağı ekleyin İyice karıştırarak yağın eriyip püreyle özleşmesini sağlayın. Üzerine karabiber serpip servis yapın.
Bu güzel gün için nefis bir sıcak şarap hazırlayabilirsiniz.
AKTÜEL 29
R A Ş A B T E M H E M ANADOLU’DA GİRİŞİMCİLİĞİN UZMAN İSMİ Sizi tanımayanlar ve daha yakından tanımak isteyenler için kendinizden kısaca bahseder misiniz? Ankara doğumluyum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümünü bitirdikten sonra, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinde araştırma görevlisi olarak işe başladım. Gerçi Anadolu Üniversitesi’nden önce Ziraat Bankası’ndan almış olduğum bursu ödemek için 1,5 yıl Ziraat Bankası’nda çalıştım. Eskişehirli olmamakla birlikte 18 yıldır burada yaşıyorum ve gün geçtikçe de daha fazla Eskişehirli oluyorum. Halen İİBF de görev yapıyorum. Girişimcilik ve finans derslerine giriyorum. Evliyim, eşim de akademisyen ve bir oğlumuz var, Halil Çınar. Onu büyütmenin keyfini çıkarıyoruz. Genç girişimcilere verdiğiniz desteklerle adınızdan sıkça söz ettiren bir akademisyensiniz. Girişimcilikle ilgili yürütücülüğünü yaptığınız projeleri anlatır mısınız? Öyle mi? Eğer öyleyse ne mutlu bana. Çünkü hayatımda en sık kullandığım kelimelerden birisi girişimcilik. Hatta eşim bazen kıskanıyor. Bizden çok girişimcilikle berabersin diye. Gerçekten zamanımın önemli bir bölümü
sonradan da konu hem akademik açıdan hem de uygulama açısından popüler oldu. Yaptığımız projelere gelince aslında hepsi girişimcilik eko sistemine katkı vermek ve girişimcilik kültürünü oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen projeler. Bunlardan bir tanesi ilköğretim öğretmenlerine yönelik olarak hazırladığımız Girişimcilik Bilim Kampı adı altında gerçekleştirdiğimiz ve TÜBİTAK destekli bir proje. Bu projenin amacı, ilköğretim düzeyinde görev yapan Eskişehir ilindeki ilköğretim öğretmenlerinin girişimcilik kavramını tanımalarını ve genel olarak girişimci düşüncenin temellerini öğrenmelerini sağlamak, bu konudaki bilgi birikimlerine katkı vermek, girişimcilik kültürünün oluşturulmasının toplumsal önemini anlatmak ve bu kültürün oluşturulmasının bir zorunluluk olduğu konusundaki farkındalıklarını yaratmaktır. Bu genel amaç çerçevesinde projenin bir diğer amacı da, verilen bu eğitimlerin ilköğretim düzeyindeki öğrencilere ne şekilde aktarılabileceği konusunda beyin fırtınaları yaptırmak ve ulaşılan bulgular doğrultusunda girişimcilik eğitimine ilişkin yol haritasına yönelik ipuçları yakalamak şeklinde özetlenebilir. Projenin ne şekilde işle
Üniversitelerde girişimcilik kültürünün oluşturulması amacıyla başlatılan proje kapsamında, hem öğrencilerimiz hem de öğretim elemanlarımız girişimcilik eğitimlerinden yararlanacak. girişimcilik konusuna katkı vermekle geçiyor. Girişimcilik, aslında çok değerli hocam Prof. Dr. Yavuz Odabaşı’nın yönlendirmesi sonucunda ilgi duyduğum bir alan. 15 yıl önce bu konuyla tanıştığımda esas alanım finansal yönetimle çok kesişen yönleri olduğunu gördüm ve devam ettim, RÖPORTAJ 30
diğini ve gerçekleştirildiğini görmek için www.girisimcilikkulturu.net adresinden bilgi alınabilir. Bunun dışında KOSGEB eğitimleri çerçevesinde kadın ve genç girişimciliğini desteklemek amacıyla çok sık eğitim projeleri gerçekleştirdik. Bu
eğitimlerin önemli bir kısmını Odunpazarı Belediyesi bünyesinde yaptık. Üniversite bünyesinde girişimcilik farkındalığını arttırmak ve öğrencilerimizin kariyer alternatiflerinden biri olarak gelecekte kendi işlerini kurabilecek modellerin anlatıldığı eğitim ve araştırma projeleri yürüttüm. Çocuklara yönelik özellikle ilköğretim düzeyinde beş ve altıncı sınıflara yönelik girişimcilik projeleri, yaz ve kış okulları gibi eğitim ve uygulama projeleri yaptık. Çok yakın zamanda TÜBİTAK 1601 destekleri kapsamında yeni bir projeyi hayata geçiriyoruz. Bu proje de son derece önemli ve üniversitemizde yenilik ve girişimcilik alanlarında kapasite artırılmasına yönelik. Üniversitelerde girişimcilik kültürünün oluşturulması amacıyla başlatılan proje kapsamında, hem öğrencilerimiz hem de öğretim elemanlarımız girişimcilik eğitimlerinden yararlanacak. 2 yıl sürecek olan projenin sonunda öğrencilerimiz ve öğretim elemanlarımızın, değer yaratımına katkı sağlayacak projeler üretmesi bekleniyor. Bu projeye başvuran 48 üniversite oldu sadece 14 tanesi destek almaya hak kazandı. Bizde bu 14’ün arasındayız ve hatta ilk sıralardayız.
Bugünün Küçüğü Yarının Girişimcisi Projesi kapsamında yalnızca lisans eğitimi alan öğrencilere değil daha genç girişimcilere de ışık tutuyorsunuz. Mihalgazi Ortaokulu’nda gerçekleştirdiğiniz bu projeden söz eder misiniz? Bu proje bugüne kadar yürütmüş olduğum ve çok keyif aldığım bir proje. Çünkü tamamen ilköğretim düzeyindeki çocuklarla birlikte çalıştık. Proje Eskişehir ilinde ilköğretim düzeyinde 5. ve 6. Sınıflarda eğitim alan öğrencilerin, girişimcilik kavramını tanımalarını ve genel olarak girişimci düşüncenin temellerini öğrenmelerini sağlamak amacıyla tasarlandı. Bununla birlikte proje ile öğrencilerin hayal gücü, analitik yaklaşım, planlama, problem çözme, yenilikçilik, risk alma ve sosyal iletişim gibi yeteneklerini geliştirmek hedeflendi. Bugünün Küçüğü Yarının Girişimcisi Projesi 3 ilköğretim okulunda gerçekleştirildi. Bunlardan birisi de Mihalgazi orta okuluydu. Batıkent ilköğretim okulu ve Mehmet Gedik okulu da proje kapsamında yer aldılar. Bu proje de TÜBİTAK destekliydi. Ayrıca Eskişehir Ticaret Odası da projemize maddi ve manevi destek verdi. Proje hakkında detaylı bilgi www.girisimcidusunce.net/ adresinden alınabilir. Türkiye de bir ilktir bu proje. Kurucularından olduğunuz Anadolu Üniversitesi Girişimcilik Eğitim ve Araştırma Birimi (GEAB) hangi faaliyetlerde bulunuyor? GEAB 2002 yılında kuruldu. GEAB’ın amacını “Tüm paydaşlarımızın girişimcilikle ilgili çalışmalarına yön vermek, mevcut uygulamalarını geliştirmek ve yeni alanlara girmelerine yardımcı olmak...” şeklinde özetleyebilirim. Şu an yeni bir yapılanma içerisinde GEAB bünyesinde ANAÇ adı altında öğrencilere yönelik bir ön kuluçka birimi oluşturuldu. Gerçekten üniversitemiz girişimcilik ekosistemi açısından son derece önemli ve yönlendirici konumda. Yeni nesil danışmanlık sloganıyla ortaya çıkan bir oluşum olan Çizgi Dışı Girişim’in vizyon ve misyonundan bahseder misiniz? Çizgi Dışı Girişim 2012 yılında; ortak akıl ve birikimin sonucunda “Çocuk Girişimciliği Eğitim Modülü” tasarlamak ve üretmek amacıyla kuruldu. Girişimcilik Eğitim Modüllerinin yanı sıra KOBİ’ lerin sorunlarına proje tabanlı çözümler üretmeyi hedefleyen Çizgi Dışı Girişim, tüm paydaşlarına yeni nesil danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Röportaj: Cansu BALCI RÖPORTAJ 31
Bilginin öne çıktığı ve fikrin eyleme dönüşüm sürecinde her türlü kaynağın erişilebilir olduğu günümüzde; Çizgi Dışı Girişim, rakiplerinden farklı olarak yerel, ulusal ve uluslararası işbirlikleri ve stratejik ortakları ile danışmanlığın yeni versiyonunu oluşturmaktadır. Disiplinler arası yaklaşıma verdiği önem ve gerçekleştirme yeteneği, farklı ve güçlü olmasını sağlamaktadır. Vizyonumuz; Patent ve girişimci sayısını arttırarak ülke kalkınmasında etkili, araştırma geliştirme faaliyetleri ile girişimcilik ekosisteminde söz sahibi, yarattığı müşteri yaşam boyu değer modeli ile tercih edilen bir firma olmaktır.
RÖPORTAJ 32
Girişimciye öğütler veren ve ona yol gösteren Girişimcilik iklimi dergisi hakkında bilgi verebilir misiniz? Türkiye’de tek olan bir yapı… “Girişimcilik İklimi Dergisi”nin amacı, güncel girişimcilik konularıyla birlikte rol model girişimcileri okurlarıyla buluşturabilmektir. Girişimcilik konusuyla ilgilenen ve ilgilenecek olan hem akademik hem de uygulamacılara ulusal ve uluslararası düzeylerde ulaşabilmeyi amaçlarken; onların görüşleri, deneyimleri ve düşüncelerini içeren yazılara yer veriyor. Yaratmak istediğimiz değer; daha çok bilinçlenme, öğrenme, ilham verme ve yol gösterme odaklı. Hedef kitlesi; ulusal düzeyde girişimcilik odaklı politika üreten karar alıcılar ve ilgili
kamu kurumları, iş dünyasını oluşturan gerek mesleki gerekse de sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, girişimciler ve kendi işini kurmak isteyen potansiyel girişimcilerdir. Uygulamalı Girişimcilik dersi bir öğrenciye neler kazandırır? Çok şey kazandırır diyelim ve merak uyandıralım. TÜBİTAK tarafından düzenlenen 2238 Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz? Son derece önemli bulduğum bir yarışma. Aslında
destek mekanizması da denebilir. Bu yarışmanın amacı, girişimcilik kültürünün gençler arasında yaygınlaşmasını sağlamak ve çeşitli alanlarda yenilikçilik içeren iş fikri olan ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilerine fikirlerini hayata geçirmelerine yönelik uygun ortamı hazırlamak için destek sağlamaktır. Geçen sene bu programın içerisinde jüri ve eğitmen olarak görev yaptım. Gerçekten çok iyi iş fikirleri var. Türkiye’de genç girişimcilerin yetişmesi ve yetiştirilmesinin önemi nedir? İşsizlikle mücadele, yeni fikirleri ortaya çıkarma, yeni yatırımlar dersek bu konunun ne kadar önemli olduğu anlaşılır herhalde… RÖPORTAJ 33
KOSGEB GİRİŞİMCİLİK DESTEK PROGRAMI
K
OSGEB Girişimcilik Destek Programı, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Eskişehir’de geniş bir kitleye, gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmaktadır. Girişimciliğin desteklenmesini, yaygınlaştırılmasını ve başarılı işletmelerin kurulmasını amaçlayan Girişimcilik Destek Programı, 24 saati atölye çalışmalarından oluşan toplam 70 saatlik bir uygulamalı eğitim programı içermektedir. Bu eğitim programı, kendi işini kurmak isteyen girişimcilerin bir iş planına dayalı olarak kuracağı işletmelerin başarı düzeylerini artırmak amacıyla düzenlenmekte, eğitimleri tamamlayıp iyi bir iş planı sunan girişimcilere %60-%70 oranında hibe verilmektedir. KOSGEB'in Girişimcilik Destek Programı kapsamında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi ve KOSGEB Eskişehir Hizmet Merkezi Müdürlüğü işbirliğiyle ikincisi düzenlenen " Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi " için başvuru süresi 13 Kasım 2013 Çarşamba Günü itibariyle tamamlanmıştır. Uygulamalı girişimcilik eğitimine katılmak için başvuruda bulunan 135 girişimci adayı ile 14-15 Kasım 2013 tarihlerinde Eskişehir Kent Konseyi toplantı salonunda mülakat görüşmeleri yapılmış, KOSGEB Eskişehir Hizmet Merkezi Müdürlüğü’nün, Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin ve Büyükşehir Belediyesinin yetkilileri AKTÜEL 34
tarafından oluşturulan jüri, eğitime katılacak 30 girişimci adayının seçimini gerçekleştirmiştir. Uygulamalı girişimcilik eğitimi, 18 Kasım - 13 Aralık 2013 tarihleri aralığında, Büyükşehir Belediyesi Meslek Edindirme ve Eğitim Merkezi'nin eğitim salonunda, hafta içi her gün Doç.Dr. Barış BARAZ tarafından verilmiştir. Destekten yararlanmak isteyen ve eğitimleri başarıyla bitirmiş olan her girişimci adayı kendi iş fikrinin iş planını hazırlama becerilerini kazanacak ve böylelikle iş fikirlerini en az riski alarak hayata geçirebilecektir. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, iş fikirlerinin, riskler en aza indirgenerek hayat geçirebilmesine olanak sağlayan KOSGEB'in Girişimcilik Destek Programı çerçevesinde uygulamalı girişimcilik eğitimlerinin kendi bünyesinde verilmesinden ve gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına vesile olmaktan dolayı kıvanç duymaktadır. Eğitime katılmak için başvuruda bulunan 135 girişimci adayı belediyenin bu duyguda yalnız olmadığını kanıtlar sayıdadır. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, KOSGEB Girişimcilik Destek Programı çerçevesinde verilen uygulamalı girişimcilik eğitimlerini desteklemeye, Eskişehir genelinde duyurmaya devam edecektir.
RÖPORTAJ 36
UFUK DEĞER MR. INTERNATIONAL
Modellik geçmişi çok eskilere uzanmıyor. Defile ve katalog çekimlerinden, İstanbul Fashion Week podyumlarına, Demet Akalın’ın “Sabıka” parçasına çektiği klibinin en ünlü sabıkalısı olmaktan, Idol Of Models Türkiye birinciliğine... Yaklaşık üç yılda yarattığı etkileyici modellik kariyeri, gelecek için kurguladığı oyunculuk hayalleri, bunların yanısıra her zaman başarıyla içerisinde bulunduğu eğitim hayatı ve dahası... Röportaj: Cansu BALCI Fotoğraf: Ozidi MANTA RÖPORTAJ 37
Sizi daha yakından tanımak isteyenler için kendinizden bahseder misiniz? 17 Eylül 1988 Ankara doğumluyum. Liseyi bitirene kadar Ankara’ da yaşadım. Sonrasında, üniversite eğitimim için İstanbul’ a geldim. Yaklaşık olarak 5 senedir İstanbul’ da yaşıyorum. İstanbul Arel Üniversitesi Radyo ve TV Programcılığı bölümü mezunuyum. Üniversiteden sonra modellik yapmaya başladım. Best model Turkey, Idol of Models ve Mr. International yarışmalarına katılıp derece aldım. Şimdi ise bir oyuncu koçundan oyunculuk üzerine eğitim alıyorum. Eğitim hayatınız hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? İstanbul Arel Üniversitesi Radyo ve TV Programcılığı bölümü mezunuyum. Diğer taraftan Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü 3.sınıf öğrencisiyim. Bu işin eğitimini almış birisi olarak sinema sektöründe yer almayı düşünüyor musunuz? Cine 5 ve TRT gibi televizyon kanallarında kamera arkasında çalıştım. Prodüksiyon, reji, ışık, stüdyo şefliği gibi sinemanın ve televizyonun kamera arkasında çeşitli görevler üstlendim. Ancak, benim asıl gönlümden geçen, sinema oyunculuğudur. Bu konuda eğitimlerime devam ediyorum. Kim bilir; belki de beni yakın bir zamanda ekran karşısında görebilirsiniz. Modellik hayatına ne zaman ve nasıl başladınız? Yaklaşık 4 sene önce bir mağazada satış danışmanı olarak çalışıyordum. Çalıştığım firmanın online katalog çekimlerine katılmam için teklif geldi. Ben de kabul ettim ve o günden sonra modelliğe başladım. Idol of Models hayatında neler değiştirdi? Idol of Models hayatımın dönüm noktasıydı desem yanlış olmaz sanırım. Bu yarışmanın bana kattıklarını sıralamam mümkün değil. Anlatılmaz, yaşanır denir ya aynen öyle bir şey. Sözcüklerle tarif edemiyorum ama her şeyden önemlisi herkes tarafından çok fazla saygı gördüm ve bu benim için çok önemliydi. Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’da hangi modacılarla çalıştın? Emre Erdemoğlu, Niyazi Erdoğan, Şafak Tokue gibi modacıların defilesinde yer aldım.
RÖPORTAJ 38
Kendine idol olarak belirlediğin modeller hangileri? Beğendiğim modeller elbette ki var. Fakat kendime idol olarak belirlediğim kimse yok. Kendi çizdiğim yolda kariyerimi, elimden geldiğince kendim olarak şekillendirmeye çalışıyorum. İlerideki planlarından bahseder misin? Şuanda oyunculuk eğitimi alıyorum. Gerekli eğitimleri tamamladıktan sonra oyunculuk yönünde ilerlemek istiyorum. Onun dışında küçük yaşlardan beri sporla ilgileniyorum. Birçok branşla içli dışlı oldum ve bunun sonucunda ileriki zamanlarda özel ve güzel bir spor salonu açmayı düşünüyorum. Mister İnternational macerandan bahseder misin? Her şeyden önce 15 gün boyunca çok güzel arkadaşlıklar edinip çok keyifli zaman geçirdim. İnsanların bana olan tepki ve davranışları çok hoşuma gitti. Konuşmamla, duruşumla ve davranışlarımla ülkemi en iyi
şekilde temsil ettiğime inanıyorum. Orada edindiğim arkadaşlar hala beni arayıp, sorup ülkelerine davet ediyorlar. Diğer ülkelerin national direktörleri benimle çalışmak istiyor. Yarışmadan sonra Abercrombie gibi dünyaca ünlü bir marka tarafından Dubai’ye, görüşmeye davet edildim. Bunlar çok önemli şeyler benim için… Yurtdışında sana olan ilgiyi nasıl değerlendiriyorsun? Yurtdışında bulunan fanlarımın bana olan bu ilgisinden oldukça memnunum. Ülkemizde genel olarak kıymet bilmeyen bir tavır hâkim. Yabancılar kime değer vereceklerine, gerçekten büyük bir objektif tavırla, önyargılara aldanmadan karar veriyorlar. Bu yalnızca benim için değil diğer model arkadaşlarım için de geçerli. Bizim ülkemizde işler ahbap, tanıdık vesilesiyle ilerlediği için kimse hak ettiği değeri göremiyor. Yurtdışında ise bunun tam tersi hak edene değer veriliyor. Bu nedenle, yurtdışında bu kadar çok ilgi görmek, beğenilmek ve sevilmek benim için oldukça gurur verici… RÖPORTAJ 39
STAJ DEFTERİ HÜLYA USLU TURİZM VE OTEL İŞLETMECİLİĞİ Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Bölümü 4. Sınıf öğrencisi olan Hülya, ilk staj deneyimini 2. sınıf yaz döneminde Yer İşletmeleri departmanında, bir diğer staj deneyimini ise 3. sınıf yaz döneminde, Pegasus Hava Yollarında İzmir İstasyonda gerçekleştirdi. Kariyer planları arasında kurumsal bir firmanın idari departmanlarında yükselmek yer alıyor.
GÜLİN ÇELİKCAN İKTİSAT Anadolu Üniversitesi İktisat bölümü 3.sınıf öğrencisi olan Gülin, yaz dönemi stajını Korel Elektronik San. Tic . Aş ‘de muhasebe departmanında yaptı. Muhasebe konusunda tecrübe kazanan Gülin’in sömestrda Finansbank’da pazarlama bölümünde staj yapmak gibi bir planı bulunuyor.
KÜBRA CESUR İKTİSAT Anadolu Üniversitesi İktisat bölümü 3.sınıf öğrencisi olan Kübra, stajını Halkbank’da gerçekleştirdi.Stajını bankanın idari bölümünde gerçekleştiren Kübra, kredi dosyaları hazırlayarak tecrübe kazandı. Kübra’nın gelecek planları arasında bankacılık sektöründe kalıcı olmak bulunuyor.
BEGÜM ATASÖZÜ İKTİSAT Anadolu Üniversitesi İktisat bölümü 3.sınıf öğrencisi olan Begüm, ilk stajını geride bıraktığımız yaz döneminde, Adana Ticaret Odası’nda yaptı. 30 günlük staj deneyimi yaşayan Begüm, Ticaret Odası bünyesinde şehir planlama projesinde takım görevlerinde yer aldı.
KARİYER 40
İŞ HAYATINA İLK ADIM MUSTAFA ÇAĞRI İLİM SİNEMA VE TELEVİZYON Anadolu Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümü 2012-2013 bahar dönemi mezunu olan ve profesyonel anlamda ilk iş deneyimine İstanbul’da 12 Yapım’da görüntü yönetmeni olarak başladı. Çalışmış olduğu şirket araclığı ile TV 8’de yayınlanan “Akustikhane” ve “Bi’Zamanlar” programlarının içinde görev yapan Mustafa Çağlar ayrıca bir çok ünlü markanın reklam filmlerinin görüntü yönetmenliğini yapmaktadır.
SILA GÜLBAĞ ECZACILIK Sıla, Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden 2012 2013 yılı bahar döneminde mezun oldu. Mezuniyeti sonrasında profesyonel anlamdaki ilk iş deneyimine, Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak başladı. Araştırma görevlisi olmak için birçok aşamadan geçen Sıla, akademisyenlik için gerekli olan basamakları çıkmaya devam ediyor.
ELİF YILMAZ BASIN VE YAYIN Anadolu Üniversitesi İletişim Bİlimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümünden 20122013 bahar döneminde mezun olan Elif, ilk iş deneyimini Anadolu Üniversitesi bünyesindeki Radyo A’da yaptı. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans öğrenimi gören arkadaşımız, bir yandan çalışıp bir yandan da eğitimine devam ediyor.
CANSU ÖZKUL ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü, 2012-2013 bahar dönemi mezunu olan Cansu Özkul, profesyonel anlamdaki ilk iş deneyimini İzmir’de rüzgâr ve güneş enerjisi sektöründe faaliyet gösteren Enisolar isimli firmanın Muhasebe departmanında gerçekleştirdi. Cansu, muhasebenin yanı sıra asıl kariyer hedefi olan İnsan Kaynakları Departmanı için firmanın insan ilişkileri süreçlerinin takibinden de sorumlu olarak çalışma yaşamını sürdürüyor. KARİYER 41
SIFIRIN ALTINDA MARKETING 2013 Anadolu Üniversitesi Marketing Kulübü tarafından bu yıl 8’incisi düzenlenen “Sıfırın Altında Marketing’13”, 21 Aralık Cumartesi günü Sinema Anadolu’da başladı. Konferansa Samsung Satış ve Pazarlama Müdürü Cenk Güler, Akampüs Kurucu Ortağı İbrahim Üğdül, Karaköy Güllüoğlu Baklavaları Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Güllü ve E-ticaretMag Kurucu Ortağı Ahmet Kırtok gibi sektörün önde gelen isimleri katıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını Marketing Anadolu Kulübü Başkanı Talha Kırlak yaptı. Kırlak: “Kulübümüz üniversitenin en eski kulüplerinden birisidir. Bugün burada Sıfırın Altında Marketing etkinliğinin 8’incisini düzenliyoruz. Bu etkinlik 2006 yılında başladı ve bugüne kadar iş dünyasının önde gelen isimlerini ağırladı. Bu süreç ise yoğun çalışmalarla 3 ay öncesinden başlıyor. Sponsorluklar, davet ettiğimiz konuşmacılar etkinlik için yapılan diğer hazırlıklar şeklinde sayabiliriz. Bunların hepsinin bizim için önemi ise güzel bir etkinlikle sizin buradan mutlu ayrılmanızdır.” diyerek Marketing Anadolu Kulübü’nün çalışmalarından ve etkinliğin hazırlık aşamalarından söz etti.
ETKİNLİK 42
Açılış komuşmasının ardından oturumun ilk konuşmacısı Samsung Satış ve Pazarlama Müdürü Cenk Güler söz aldı. Teknoloji pazarının liderlerinden biri olan Samsung’un işleyiş ve çalışmalarından bahseden Güler, 1960 yılından beri faaliyet gösteren Samsung’ un devamlı olarak AR-GE çalışmalarına önem verdiğini ve amaçlarının teknoloji üretmekten çok insanların hayatını kolaylaştırmak olduğunu söyledi. Etkinliğin son günü Peak Games Performans Pazarlaması ve İş Zekası Yöneticisi Erdem İnan, Tab Gıda Sanayi ve Ticaret Genel Müdürü Caner Dikici, M3 Works’un Kurucusu ve Genel Koordinatörü Erdem Genç, konuşmalarıyla kendi başarılarından yola çıkarak önerilerde bulundular. Her biri kendi alanında başarılı olan konuşmacılar katılımcılara başarılı olmanın püf noktalarını anlattılar. İki gün süren etkinliğin kapanış konuşmasını ise Marketing Anadolu Öğrenci Kulübü Akademik Danışmanı ve Öğrenci Kulüpleri Koordinatörü Öğr. Gör. Dr. Mehmet Gökhan Turan yaptı. Turan, Anadolu Üniversitesi’ nde öğrenci olmanın faydalarını, kendi lisans yaşamından örnekler vererek öğrencilerle paylaştı.
MARKETING ANADOLU KULÜBÜ ETKİNLİK 43
! Ç A A F KA
TASARIM
LAZIM!
YARATICI DÜŞÜNME VE YAZMA ÇALIŞTAYI
Anadolu Üniversite si Tasarım Kulübü ta rafından, Anadolu Üniversite si Mimarl ık sarım Fak ve Taültesi’ nd e gerçekleştirilen Y aratıcı Dü şünme ve Yazma Ça lıştayı, “Ka fa Aç” sloganıyla ö ğre Rauf Köse ncilerle buluştu. me riç’in katılı n ve Murat Memıyla gerç ekleştirilen etkinli ğe öğrencileri özellikle tasarım ve tasarım la ilgilenenler büy ük ilgi gös terdi. Oldukça ren kli ve eğle nceli görüntülerin ya 2 gün sürd şandığı etkinlik, ü.
ETKİNLİK 44
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ TASARIM KULÜBÜ Anadolu Üniversitesi Tasarım Kulübü, tasarım ile ilgilenen öğrencilerin tümünü bölüm ayırt etmeksizin kendi çatısı altında toplayarak, öğrencilerin mesleki aydınlık ve yeterliliklerin artırılması, mesleki örgütler ile bağlarının kuvvetlendirilmesi ile deneyimlerinin artması ve geleceğin tasarımcılarının mesleki tecrübelerini henüz öğrenci iken kazanmalarını kendisine amaç edinmiş olan bir öğrenci kulübüdür. Aktif yaşamına 5-6 sene önce başlayan Tasarım Kulübü, Anadolu Üniversitesi bünyesindeki aktif kulüplerden birisi olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
FİKİR ÜRETME KAMPI YENİ NESİL FİKİRLER
U
luslar arası Girişimcilik Merkezi, İntel ve Kalkınma Bakanlığı ortaklığında düzenlenen “Yeni Nesil Fikirbazlar Aranıyor Üniversiteler Arası Fikir Üretme Kampı”, Kızılay İş Merkezinde gerçekleştirildi. Kampa; Eskişehir Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Güven Erdoğan, Türk Kızılayı Eskişehir Şube Başkanı Yüksel Girgin, Tepebaşı Kaymakamı, Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Savaş Özaydemir, Eskişehir Ticaret Odası Eski Başkanı Harun Karacan, davetliler ve öğrenciler katıldı.
Fikir Üretme Kampı uygulaması ile geleceğin girişimcileri ve sosyal yenilikçileri için bir eğitim fırsatı sunuldu. Programda, problemin belirlenmesinden iş kurmaya kadar girişimcinin kat edeceği yol canlandırıldı. Etkinlik, gençlerin girişimcilik becerilerini arttırmaları, aynı görüşte yenilikçilerle güçlü iletişim ağları kurmaları ve başarılı bir girişimci olmaları için temel hazırladı.Gençlerin takım halinde çalışıp, bir girişimcinin algısını yakalayarak sosyal bir soruna yenilikçi bir çözüm bulmaları, fikrin somut bir prototipini ortaya çıkarmaları ve bu süreçte pratik yaparak deneyim kazanmalarına zemin hazırlandı.
#eskişehirüretiyor
Gün boyu fikirler üretildi, seçildi, iş modellemeleri yapıldı...
#hayatıdeğiştirecekfikirlerbukampta
Üç gün süren yoğun bir çalışma maratonunun ardından kampa katılan 12 grubun ürettikleri iş fikirlerinden 3 adet birinci seçildi. Birinci seçilen grupların iş fikirleri, kamp sonrasında modellenmesi ve saha çalışmalarıyla test edilmesi için Uluslararası Girişimcilik Merkezi ve Intel öncülüğünde danışmanlık hizmeti verilmek ve destek sağlamak amacıyla değerlendirmeyi alındı. uluslararasigirisimcilikmerkezi.org
ETKİNLİK 46
GİRİŞİMCİLİK EKOSİSTEMİ GİRİŞİMCİLİK VE İNOVASYON II
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nin en aktif kulüplerinden birisi olan ESOGÜ Genç Girişimciler Kulübü, ilkini geçtiğimiz yıl düzenlediği “Girişimcilik ve İnovasyon” panelini, bu sene de “Girişimcilik Ekosistemi” adıyla gerçekleştirdi. Türk Kızılayı Eskişehir Gençlik Kollarının da desteğiyle, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Prof. Dr. Fazıl Tekin Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe, TOBB Genç Girişimciler Kurulu Üst Kurul Üyesi ve Habitat Kalkınma ve Yönetim Derneği Onursal Başkanı Sezai Hazır, TOBB Genç Girişimciler Kurulu Üst Kurul Üyesi Sedat Kılıç ve TOBB Eskişehir İl Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Güven Erdoğan konuşmacı olarak katıldı.
Etkinlikte, girişimcilik iklimi ile günümüzde girişimcilik kültürü, mevcut girişimci ve girişimcilik algısı, girişimcilikte güncel gelişmeler ve karar alıcılarının girişimcilik ekosistemine bakış açıları gibi başlıklar değerlendirildi.
Dünyaca ünlü Angry Birds (Öfkeli Kuşlar) oyunu interaktif dev simülasyon haliyle geçtiğimiz günlerde Neo Plus Outlet’te meraklılarıyla buluştu. Alışveriş Merkezi içerisinde yetişkinler için oluşturulan alanda devasa sapan ile Angry Birds oyununu oynayarak sürpriz hediyeler kazanan katılımcılar, keyifli vakit geçirdi. Avm Mfi Partners tarafından yönetilen NeoPlus Outlet ve Yaşam Merkezi Eskişehir Tepebaşı Belediyesi işbirliği ile gerçekleştirilen etkinlikte 10 yaş altı çocuklar da unutulmadı. Tablet bilgisayarlar ile oyunu oynayıp, öfkeli kuş maskotu ile fotoğraf çekilme şansı yakalan minikler, başarı sertifikası ile ödüllendirildi. Anadolu Üniversitesi bünyesinde bulunan birçok öğrenci kulübünün de aktif olarak katıldığı etkinlik, kulüp çalışanlarının eğlenceli vakit geçirerek motive olmasına yardımcı oldu.
ETKİNLİK 48
ı Kuralım! ıf ın s a n A in İç iz Geleceğim rumğu ve de sosyal so Sosyal sorumlulu ine nd ke uma yaymayı luluk bilincini topl si ite rs Anadolu Ünive ilke edinmiş olan bu , bü lü l Hizmetler Ku Gönüllü Toplumsa eden alarına hız kesm bağlamda çalışm kirçe i itimin okullardak devam ediyor. Eğ aol ri bi gereklerinden deği ve en önemli e oj pr r ınıfları üzerine bi rak görülen anas i es oj Pr İçin Anasınıfı olan Geleceğimiz zHi l nüllü Toplumsa kapsamında, Gö aşı nya’ya bağlı Bağb metler Kulübü, Ko n na lu uyu köyünde bu Beldesi ve Belk şle ek ıfı kurulumu gerç ilkokullara anasın Park One Night’ta tirmek adına, 222
en parzenledi. Düzenlen Kareoke Party dü llarının ku n gelir ile anao tiden elde edile da bun’ kapsamında Afyo yanısıra bu proje zi’ne ke er cuklar Eğitim M lunan Otistik Ço Göu. ld ımlarında bulunu de materyal yard anı şk Ba zmetler Kulübü nüllü Toplumsal Hi ını: ar ul yg kinlikle ilgili du Ali İhsan Yalgı, et lüKu r le plumsal Hizmet “Bizler Gönüllü To ce le ge cesi eğitimin ülke bü olarak, okul ön so al sy i bilmekteyiz. So ğindeki önemini iy ğumuz i yürütmekte oldu rumluluk projeler iz İçin m nda ise Geleceği göz önüne alındığı zlerin bi i gerçekleştirmek Anasınıfı Projesin ergest işler yaptığının gö ne kadar doğru tane 2 proje kapsamında sidir. Bu sene, bu arak ol l ern ve materya köy okuluna mod baı ay asınıfı kazandırm kusursuz birer an ifade etti. şardık.” şeklinde ETKİNLİK 49
KİŞİSEL GELİŞİM ZİRVESİ’13
Anadolu Üniversitesi Kariyer Kulübü “Kişisel Gelişim Zirvesi” adını verdiği etkinliğini, Atatürk Kültür Merkezi’nde 6. kez gerçekleştirdi. Alanında uzman birçok ünlü ismin katıldığı etkinliğe, Eskişehir Ticaret Odası eski başkanı Harun Karacan’ ın yanısıra Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Ender Suvacı da katıldı. ETKİNLİK 50
Etkinliğin açılış konuşmasını Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ender Suvacı yaptı. Suvacı konuşmasında, kişisel gelişimin hem üniversite hayatı hem de sonrası için çok önemli olduğunu söyledi. Anadolu Üniversitesi’nin de kişisel gelişim konusunda oldukça donanımlı bir okul olduğunu vurgulayan Ender Suvacı özellikle Erasmus Programı hakkında bilgi
verdi. Suvacı: “Kampüste bu yönde neler yapabileceğimize baktığımızda ilk olarak Erasmus’u düşünebiliriz. Bu program sadece eğitim programı değil; aynı zamanda bir kültürel etkileşimdir. Erasmus Programı’nda Anadolu Üniversitesi 2004’ten beri Türkiye’de ilk sıralarda yer alıyor.” dedi. 2 gün süren etkinliğin birinci günü,
KARİYER KULÜBÜ
Alphan Manas’ ın “Girişimcilik ve İnovasyon” eğitimi ile başladı. Manas konuşmasında, kadercilik anlayışıyla, her işte bir hayır vardır mantığı ile hareket etmeden gençlerin kendi kaderlerini kendilerinin çizmesinin önemine değindi. “Kişisel İmaj ve Marka Yönetimi” hakkında konuşan Pınar Kopar ise kişisel marka olmanın sırlarını AYUTİ adını verdiği kuralla birlik-
te katılımcılarla paylaştı. Kopar, AYUTİ kuralını “Akla gelen ilk isim olmak, Yeni fikir üretmek, Uzmanlaşmak, Tutarlı olmak ve İsmi özdeşleştirmek.” olarak açıkladı. Birinci günün son konuşmacısı İnci Kayra Tokatlıoğlu idi. Tokatlıoğlu, öfke ve stres yönetimi hakkında izleyicilere önemli ipuçları verdi. 2. günün ilk konuşmacısı olan Aşkım Kapışmak, etkili iletişim
ve insan ilişkileri konulu sunumunda, “Karşı tarafın bizi anladığı kadar anlaşılırız” diyerek, insan ilişkilerinin yapısına değindi. Kişisel Gelişim Zirvesi’nin son konuğu, Dünya Bilardo Şampiyonu Semih Saygıner ‘di. Saygıner, başarı hikayesini paylaştığı konuşmasında kendi hayatından kesitlerle başından geçen komik olayları anlattı. ETKİNLİK 51
İŞÇİ FİLMLERİ FESTİVALİ ESKİŞEHİR Eskişehir’de bu yıl 8.si düzenlenen Uluslararası İşçi Filmleri Festivali, her sene olduğu gibi bu sene de renkli görüntülere sahne oldu. Festival, Tepebaşı Belediyesi Temizlik İşçilerinin oluşturduğu Eko Şov Ritim Grubu’nun Kanatlı AVM önündeki gösterisiyle başladı. Gösterinin ardından, yapılan yürüyüşle Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’ne geçildi. 17 farklı ülkeden 55 filmin gösterime girdiği festivalin bu yılki teması “Sınırda Yaşamak”’dı. 2 senedir açılışta sevilen şarkılarını seslendiren Praksis grubunun performansı sonrası, açılış filmi olan “Direnen Sevgi” izleyenlerin beğenisine sunuldu. Gösteriminin ardından Direnen Sevgi filminin yönetmeni Berkan AKTEPE ile kısa bir söyleşi yapılmasıyla açılış programı son buldu.
ASGARİ ÜCRETİN SINIRINDA YAŞIYORUZ
ETKİNLİK 52
Ayrıca festival kapsamında düzenlenen fabrika gösterimlerine de yüzlerce işçi katıldı. Bu sene Doruk Ev Gereçleri, Demişas ve Tekersan Jant Sanayi olmak üzere 3 adet fabrikada fösterim gerçekleştirildi.
SAVAŞIN SINIRINDA YAŞIYORUZ
Eskişehir’de her sene birçok insanın beklediği Uluslararası İşçi Filmleri Festivali 13 Aralık’ta son buldu. Her sene daha da yoğun bir izleyici kitlesiyle karşılanan festivalin dokuzuncusu için şimdiden birçok gönüllü toplandı. Bu sene festivali düzenleyen kurumlar arasında DİSK, KESK, TMMOB İKK, ESMMMO, KRİSTAL-İŞ, MADEN-İŞ, ESKİŞEHİR TÜRK HARB-İŞ, TEZ KOOP-İŞ, HALKEVLERİ, ESKİŞEHİR KENT KONSEYİ yer alırken festivalin destekçileri arasında Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü, Öğrenci Kolektifleri yer aldı. ETKİNLİK 53
KARİYER.NET İLE KARİYER TÜYOLARI Anadolu Üniversitesi Kariyer Kulübü, 16 Aralık Pazartesi günü “Kariyer.net’ten Kariyer Tüyoları ve Sonrasında SunExpress’in Gökyüzünde Kariyer" başlıklı kişisel gelişim etkinliği düzenledi. Öğrenci Merkezi Salon 2009’da gerçekleşen etkinlikte Kariyer. net Pazarlama Müdürü Uğur Özmen ve SunExpress İnsan Kaynakları Müdürü Yiğit Acar öğrencilere iş yaşamına yönelik bilgiler verdi ve yöneltilen soruları cevapladı. İşverenlerin adaylara nasıl ulaştığından bahseden ve sosyal medya gerçeğinin altını çizen Uğur Özmen, son olarak "İş görüşmesine nasıl gidilmeli, nelere dikkat edilmeli?" konularında öğrencilere tavsiyelerde bulundu. Uğur Özmen “Altın kurallar; görüşmeye zamanında gitmek, gidemeyeceksek haber vermek, firma ve firma yetkilisi hakkında bilgi toplamak, gelebilecek sorulara hazırlıklı olmak, özenle seçilmiş uygun bir kıyafet, olumlu beden dili. Etkili beden dili; gülümsemek, göz teması kur-
mak, baş hafif eğik dinlemek (ilgi bakışı), elleri uygun kullanmak.” dedi. “2014 yılında 500 kabin memuru alımı olacak” SunExpress’in güçlü hissedar yapısı ile birlikte 2 lider kuruluş Lufthansa ve Türk Hava Yollarının eşit ortaklığında kurulduğunu ifade eden Yiğit Acar, SunExpress’in Alman ve Türk havacılığının zengin bilgi birikimi ile mükemmel bir Avrupalı hava yolu örneği olduğunu belirtti ve konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Güvenlik, hizmet, bakım ve eğitim alanında en yüksek standartlara sahip olmakla birlikte başarılı iş modeli olan, planlı yatırımlar yaparak sağlıklı büyüyen, çok kültürlü ve donanımlı insan kaynağı olan firmayız.” Uğur Özmen ve Yiğit Acar’ın sunumlarının ardından Kariyer.net'ten tüm katılımcılara katılım sertifikası verilirken; 5 kişiye Infolang Dil Okulları’ndan çevrim içi İngilizce eğitimi ve herkese %10 indirim, SunExpress’ten ise 5 kişiye uçak maketi hediye edildi.
BEMAR İLE KARİYER YOLCULUĞU Anadolu Üniversitesi Kariyer Kulübü’nün düzenlediği “Bemar ile Kariyer Yolculuğu” etkinliği, 19 Aralık Perşembe günü Öğrenci Merkezi Salon 2009’da gerçekleştirildi. Etkinliğin konuğu “Dijital Medyada ETKİNLİK 54
Marka Stratejileri” başlıklı sunumuyla gazeteci - yazar ve dijital marka stratejisti Kalust Şalcıoğlu oldu. Şalcıoğlu, sunumuna sosyal medyanın önemini ve ulaştığı kitle açısından çok büyük bir güce sahip olduğunu ifade ederek başladı. Çalıştığı şirket
veya kişilerin sosyal medya üzerindeki etkinliklerinden bahseden Kalust Şalcıoğlu, başarılı reklam stratejisinin “minimum maliyetle maksimum kitleye ulaşabilmek” olarak tanımlandığını ve bunun da en kolay sosyal medya üzerinden yapılabileceğini söyledi.
LEVENT ÜZÜMCÜ İLE ETKİLİ İLETİŞİM
Anadolu Üniversitesi Kariyer Kulübü, ünlü tiyatro sanatçısı Levent ÜZÜMCÜ’yü ağırladı. “Levent Üzümcü ile Etkili İletişim” isimli seminer, Anadolu Üniversitesi Salon Anadolu’da 300 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversitelerde öğrencilerle buluşmaktan büyük keyif aldığını söyleyen ÜZÜMCÜ, sözlerine: “Anadolu Üniversitesi mezunu birisi olarak, kendi okulumda siz öğrenciler ile buluşmuş olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu kampüste geçirdiğim yıllar aklıma
geldikçe sizleri kıskanıyorum.” diyerek başladı. Etkinliğin başlamasıyla birlikte Etkili İletişim ve Beden Dili hakkında hayatın içinden örnekler veren sanatçı, yaşamın insanın eline bir kez verilen bir fırsat olduğunu ve bu fırsatı etkili bir biçimde değerlendirmek gerektiğini söyleyerek öğrencilere tavsiyelerde bulundu. Öğrencilerin yoğun katılım gösterdiği etkinliğin sonunda Levent ÜZÜMCÜ’ye katkılarından dolayı bir teşekkür plaketi hediye edildi. Fotoğraf: Caner KASAPOĞLU ETKİNLİK 55
BLUES FESTIVAL
T
ürkiye’de 23 yıldır düzenlenmekte olan Blues Festivali’nin 24.sü bu yıl da Anadolu’nun dört bir yanında gerçekleştirildi. Blues Fest’in Eskişehir ayağı, 222 Park’ta sevenleriyle buluştu. Konserde Jimmy Burns Band, Katherine Davis ile Joe Louis Walker ve grubu sahne aldı. İlk olarak Jimmy Burns Band sahnede yerini alırken ünlü blues gitaristi David Antonio Herrero da ona eşlik etti. David Antonio Herrero’nun elektro gitarla yaptığı gösteriye Yalçın Karausta’nın bağlama ile eşlik etmesi ise izleyiciler tarafından büyük beğeni topladı. Sonrasında gospel ve boogie jazz tarzlarının ünlü ismi Katherine Davis şarkılarını seslendirdi. ETKİNLİK 56
ESKİŞEHİRSPOR VE TÜRKİYE FUTBOLU ÜZERİNE ERTUĞRUL SAĞLAM
Ü
niversiteli Eskişehirsporlular (ÜNİESES) tarafından düzenlenen “Eskişehirspor’u ve Türk Futbolunu Ertuğrul Sağlam’a Soruyoruz” söyleşisi, Anadolu Üniversitesi Kırmızı Salon’da gerçekleştirildi. Söyleşiye, Eskişehirspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam, Eskişehirspor Kulüp Menejeri Özgür Tulun, Ünieses Genel Kordinatörü Doç. Dr. Semih Bilge ile öğrenciler katıldı. Öğrencilerin Eskişehirspor ve Türk futbolu ile ilgili sorularını samimi ve sıcak bir şekilde cevaplayan Ertuğrul Sağlam; hedeflerinin Türkiye Kupası' nda finale kadar gidip kupayı almak olduğunu söyledi. Eskişehirspor’da bu sezon hem yeni yönetimin hem de kendisinin gelmesi ile büyük bir değişim olduğunu dile getiren Ertuğrul Sağlam: şu an ligin en geç takımlarından biri olduklarını ve hedeflerinin kesinlikle sene sonunda Avrupa’ya gitmek olduğunu söyledi. Söyleşinin sonunda Ünieses temsilcileri tarafından Ertuğrul Sağlam’a hediyeler verildi ve ardından Ediz Bahtiyaroğlu için hazırlanan “Kalplerden Cennete” belgeselinin gösterimi yapıldı. ETKİNLİK 57
KAMPÜSTEN GELEN SES ÜNİ ESES Ünieses’in kuruluşundan itibaren genç arkadaşlar ile omuz omuza olduğunuzu biliyoruz. Ünieses’in kuruluşundan ve sizin Ünieses ile olan bağınızdan bahseder misiniz? Ünieses fikri 2005 yılının Kasım ayında ortaya çıktı. Doç.Dr Murat Kiracı hocamız ile “Niçin üniversitelerde Eskişehirspor temsil edilmiyor” diye hayıflanırken, efsane kaptanımız Anadolu Üniversitesi Mali Profesörü olan Prof. Dr. Fethi Heper’in kapısını çaldık ve kendisine danıştık. Kesinlikle bizi desteklediğini, Eskişehirspor’un o başarılı dönemlerinin üniversiteliler sayesinde olduğunu dile getirdi.Bu bize moral verdi ve resmi olarak 2006 Ocak ayında kısa adı “ÜNİESES” olan Üniversiteli Eskişehirsporlular oluşumunu faliyete geçirdik. Ünieses olarak şuanda kaç üniversitede aktif olarak çalışıyorsunuz ve finansmanı nasıl sağlıyorsunuz? Bir dönem 50-55 olan temsilcilik sayımızı bu dönem 35’e düşürdük.Çünkü felsefemizde “Eskişehirspor için çalışmak” yer alıyor. Sayının önemi olmadığına kanaat getirdik ve aktif şekilde çalışan oluşumlarımızla bu sezon yeni bir yapılanmaya girdik. Amacımız hiçbir kurum ya da kişiden maddi destek almadan Eskişehirspor bayrağını üniversitelerde en iyi şekilde dalgalandırmak. Türkiye’de son senelerde artık sporseverler tribünlere gitmiyor. Bir taraftardan öte bir akademisyen olarak bunun sebebleri olarak neye bağlıyorsunuz? RÖPORTAJ 58
Evet haklısınız,son yıllarda kangren haline gelen bir konu bu ve bana göre birçok sebebi bulunuyor. Ama en önemlisinin “3 Temmuz Şike Süreci” olduğunu düşünüyorum. O günden sonra insanlar stadyumlardan televizyon karşısına geçmeye başladı ve ülkemizde televizyon taraftarlığı olgusu meydana geldi. Bu süreç ile insanların güveni sarsıldı. Sürecin devamında ortaya çıkan belgeler, haberler, tapeler kamuoyunu oldukça yıprattı. Bunun devamında gelen 6222 sayılı “Sporda Şiddetin ve Düzensizliğin Önlenmesi” ne yönelik çıkarılan yasa ile işler iyice kötüye gitmeye başladı. Yasanın uygulanmasında yapılan haksızlıklar insanları iyice küstürdü. Futbol bir eğlenceden çıkıp eziyet haline gelmeye başlayınca tribünlerde erimeler söz konusu oldu. Eskişehirspor’a dönecek olursak sezon başında “Önce Güven” sloganı ile yola çıkan yeni bir yönetim anlayışı mevcut. Sizin Ünieses olarak yeni yönetimden beklentileriniz nelerdir? Beklentiler tabi ki büyük. Bizim için çok önemli bir değişimdi, fakat yeni yönetimin zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Büyük borçların olduğu ve enkaz devraldıklarını söylüyorlar. Bu yüzden stratejilerini uygulamak ve kendilerini ispatlamak için en azından 1 seneye ihtiyaçları var. Sloganın önce güven olması önemli değil, bu taraftar yıllarca kandırıldı. Bizler artık somut adımlar atılmasını, bu taraftara hak ettiği değerin gösterilmesini istiyoruz ve yeni yönetimin de bunu gerçekleştireceğine inanıyoruz.
Yönetim daha kongreyi kazanmadan, karakteri ile futbolseverlerin kalbinde taht kurmuş Ertuğrul Sağlam ile anlaştı. Ünieses olarak Ertuğrul Sağlam’ın camiaya hareket getirdiğini düşünüyor musunuz? Kesinlikle getirdi. Hoca taraftarla ilk kez bizim düzenlediğimiz yemek organizasyonunda bir araya geldi. O gün bize bir camianın geleceğinin üniversiteliler olduğunu ve futbolun kalitesinin yükselmesi için üniversiteli beyinlerin söz sahibi olması gerektiğini dile getirdi. Yaşantısı ve karakteri ile kaliteli bir insan olduğunu daha ilk günden kanıtladı. Bu da taraftarda ayrı bir heyecan yarattı. Biz de o gün kendisine güvendiğimizi, arkasında olduğumuzu söyledik. Hedefi olan insan, hedefi olan takım, hedefi olan yönetim ile biz inanıyoruz ki bu taraftarın beklediği güzel günler yakında. Ünieses taraftarın parlayan yıldızı ve bu sezon hemen hemen bütün deplasmanlarda sizleri görmekteyiz. Deplasman organizasyonları hakkında bilgi verir misiniz? Finansman konusunda kimseden destek almadığımızı söylemiştim. Genç arkadaşlarımız kendi organizasyonlarını kendileri düzenliyorlar. Mesela Kayseri deplasmanında Eskişehir, Ankara, Karabük, Sivas, Konya ve Nevşehir temsilciliklerimiz organizasyon yaptılar. Bağımsız bir oluşum olduğumuz için öğrenci arkadaşlarımız yemek paralarından artırıp pankart hazırlıyor,
Röportaj: Volkan ÖVEN Fotoğraf: Mehmet Arif BOZAN
cebinden kısıp deplasmana gidiyor ve tutkunu oldukları renklere hizmet ediyorlar. Ünieses’in gelecekteki projelerinden bahseder misiniz? Şu an Türkiye’de yaklaşık 175 üniversite var. Öncelikli hedefimiz Eskişehirspor bayrağını tüm üniversitelerde dalgalandırmak. Bununla beraber kurumsallaşmak geliyor tabii. Bu oluşumun yönetimini tamamen üniversiteli arkadaşlar oluşturuyor. Biz onlara sadece yol gösteriyoruz. Onların söz sahibi olması, gelecek adına çok önemli. Bununla beraber kapak ve kitap toplayıp ihtiyacı olanlara ulaştırma, huzurevi ve çocuk esirgeme kurumlarının ziyaretleri, 10 Kasım’da Anıtkabir ziyareti gibi sosyal etkinliklerimiz sürekli devam ediyor ve edecek. Son olarak bu oluşuma katılmak isteyen Üniversiteli Eskişehirsporlu arkadaşlarımız sizlere nasıl ulaşabilirler? Aktif olarak Facebook, Twitter ve İnstagram’dan bizlere ulaşabilirler. Ayrıca gerek web sitemizden gerekse Facebook sayfamızın temsilcilik bölümünden eğitim gördükleri üniversitelerde temsilci arkadaşlarımızın iletişim numaralarından onlarla irtibata geçebilirler. Temsilciliği olmayan üniversitelerde bu bayrağı en iyi şekilde dalgalandıracağına inanan arkadaşlar bizlere sosyal medya aracılığı ile ulaşabilirler.
facebook.com/universitelieskisehirsporlular twitter.com/uni_eses
RÖPORTAJ 59
Mükemmel doğa güzellikleri, okyanus esintileri, Endülüs, İspanyol ve daha nicelerinin katkıda bulunduğu 800 yıla yaklaşan başkentlik tarihi ile Avrupa’nın her açıdan zengin kenti; Lizbon...
Toygur SIĞ Anadolu Üniversitesi / İşletme
LISBON
SEYAHAT 60
SEYAHAT 61
Nasıl Gidilir? Lizbon, merkezi ve civarındaki köy ve beldeleriyle mutlaka gezilip görülmesi gereken bir şehir. Modernleşme yolunda ilerlemesine rağmen eski ve tarihi dokusunu kaybetmeden büyüyen nadir Avrupa başkentlerinden birisi olan Lizbon’a, müzeler şehri dersek yanlış olmaz. Eski Şehir olarak tabir edilen Alfama bölgesi, daracık sokakları, tarih kokan yerleşkesi ve mistik havasıyla sizi büyüleyecek ve sizi kendisine hayran bırakacaktır. Sanat müzeleriyle ön plana çıkan şehirde bulunan Ulusal Antik Sanat Müzesi, sizi 19. yüzyıl Portekiz’ inin sanat dünyasında hoş bir gezintiye çıkaracaktır. Bunun dışında Portekiz, Denizcilik Müzesi, Keşifler Müzesi, Okyanus Müzesi gibi birçok müzeye ev sahipliği yapmaktadır. Lizbon sokaklarında yapacağınız kısa bir yürüyüş bile, bünyesinde 49 adet müze bulunduran bu kentin tarihi hakkında sizin fikir sahibi olmanıza yardımcı olacaktır.
SEYAHAT 62
Konaklama Lizbon’a gittiğinizde, konaklayacağınız yeri seçerken en çok dikkat etmeniz gereken şey konaklayacağınız yerin merkeze yakın olmasıdır. Şehrin dışında, hava alanına yakın bir otelde konaklamak belki size daha geniş ve rahat bir ortam sunabilir fakat, merkeze yakın olmanın avantajlarından; şehrin uyanışına tanık olmaktan ve şehrin hareketliliğine katılma fırsatından sizleri mahrum bırakacaktır. Eğer bütçeniz uygunsa Lizbon, sizlere 5 yıldızlı otelden başlayan bir klasmandan 3 yıldızlı otellere ve hatta hostellere kadar birçok konaklama imkânı sunsa da, Türkiye standartlarına uygun olarak en düşük 4 yıldızlı bir otelde konaklamanız güvenliğiniz ve konforunuz açısından çok daha iyi olacaktır. Eğer arabanız varsa veya araba kiralamayı düşünüyorsanız, Lizbon’un çevresinde bulunan doğal bir güzelliğe sahip kasabalardan birisinde, bir butik otelde konaklayabilirsiniz. Bu butik otellerin fiyatları çok pahalı olmamakla birlikte, bir vasıtası olan turistler için oldukça avantajlıdır. Bizim tavsiyemiz, Lizbon’un yalnızca merkezinde değil civar kasabalarında da bolca vakit geçirmeniz gerektiği yönündedir.
Yemek Kültürü
Dikkat Etmekte Fayda Var! Lizbon’da akşamları yapacağınız küçük yürüyüşler için şehrin merkezinden fazla ayrılmamalısınız. Şehrin merkezinden uzaklaşıp arka sokaklara doğru ilerledikçe, her şehirde olduğu gibi Lizbon’da da yankesiciler ve dolandırıcılarla karşılaşabilirsiniz. Kalabalık yerlerde durmaya ve tek başınıza civardan uzaklaşmamaya dikkat etmekte fayda var.
Lizbon mutfağı, özellikle deniz mahsulü tüketmeyi sevenler için oldukça cazip. Pirinç, patates, ekmek ve etin de oldukça sık kullanıldığı bu zengin mutfakta, aynı zamanda dünyanın en lezzetli şaraplarını tatma fırsatını yakalayabilirsiniz. Portekizlilerin önem verdiği bir diğer lezzet ise, zeytinyağı ve sarımsak. Hemen hemen bütün yemeklerini zeytinyağı ve sarımsak ile terbiye eden Portekizlilerin, temel geçim kaynağı olan balıkçılığın zorlu şartlarından bu ikili ile korundukları söylenmektedir. Estetiğe çok önem verilmeyen bu mutfakta, balık türlerinden Morino Balığı’nın ayrı bir yeri bulunuyor. Eğer balık seviyorsanız, Portekizlilerin yılın 365 günü, 365 farklı tarifle pişirdikleri bu balığı denemeden şehirden ayrılmamanızı tavsiye ediyoruz. Balık sevmiyorsanız elbette ki size uygun menüler de mevcut. SEYAHAT 63
THE
TURBULANCE OF FASHION II
Moda, kuşkusuz onu takip eden etmeyen herkes için bir anlam ifade eder. Karşınızdaki insanı etkilemenin en bilindik yoludur giyinmek. Alışveriş merkezlerini ziyaret eden, dergi karıştıran ve internete giren herkes, kendisini bir anda bu moda paradoksunun içerisinde bulur. Modanın bu olmazsa olmaz yapısı, peşinden milyonları sürükleyişi ve etki alanının bu denli şaşırtıcı boyutlara ulaşması bizleri modanın genç isimleriyle buluşturdu.
2014 yılının ilk sayısında, Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü dördüncü sınıf öğrencileri ile gerçekleştirdiğimiz projemizin ikinci ayağında, yine modanın bu cezbedici etkisinin tasarımlarına nasıl yansıdığını konuştuk. FASHION 64
Eda KURT Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olma fikrine sizi iten şey neydi? Küçüklüğümde çok da farkında olmadan yengem ve babaannem sayesinde kumaşların ve kalıpların içinde büyüdüm ve yıllar geçtikçe ben de o kumaşlardan nasibimi almaya başladım. Bana dikilen kıyafetler hoşuma gitmeye başladı. Lise dönemimde ise şu an okuduğum okuldan benden bir kaç sene önce mezun olan bir büyüğüm sayesinde bu bölümü daha iyi tanıyıp daha sonra bu bölümü okumaya karar verdim. Buradayım ve şimdi ise istediğim bölümden mezun oluyorum. Son zamanlarda moda dünyasındaki gelişmeler birçok tasarımcının doğmasını sağladı. Sizin farkınız nedir? Son zamanlarda moda ile uğraşan kişilerin sayısı ne kadar artsa da hepsine “Moda Tasarımcısı” demek doğru olmaz. Bu işin eğitimini alıyor olmak ve yetenekli olmak bir yana, gerçekten bu mesleği yapmak istemek en önemli şey olsa gerek. Sadece güzel giyiniyor ya da giydiriyor olmak en iyisi olacağınız anlamına gelmiyor. Bu sektörde ne kadar istekli olursanız, bu mesleği ne kadar ciddiye alırsanız ve çok çalışıp, başarıyı hedeflerseniz o kadar farklı olursunuz. Eğitiminiz dışında moda alanında edindiğiniz tecrübeler size neler kazandırdı? Eğitim dışında edindiğim tecrübeler sayesinde, gerçek hayatı daha çok görme şansını elde ettim. Bu işlerin sandığımdan daha zor, sektörün de ne kadar acımasız olduğunu fark ettim. Yaşadığım ufacık bir tecrübeden tutun da tüm hatalarım ve sektörde gördüklerimin hepsi bana birçok şey kattı. Tasarım sürecinizden bahseder misiniz? Kendinize ait teşvik edici yöntemleriniz var mı? Tasarım işi ciddi bir araştırma, incelemeyle başlıyor ve tabi bunları görebiliyor olmak işin ayrı bir parçası. Temayla ilgili ne kadar çok görsel, ne kadar çok kumaş ve materyal görürsem, kendi tasarımımı o kadar güzelleştirmiş oluyorum. Daha sonraki aşama ise bu gördüklerimi ve zihnimdekileri harmanlayabilmek… FASHION 65
Buse BAKIR Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olma fikrine sizi iten şey nedir? İnsanlar, büyürken etrafında gördükleri olaylardan etkilenir. Bu etkileşim sonucunda bir konuya yönelirler. Çocukken, amcamın evdeki tablolarını incelerdim. Resme yönelmem böyle başladı diye düşünüyorum. Tabii bir de yapabilmek önemli. Daha sonra kıyafet çizimlerine başladım ve bu alanda eğitim almaya karar verdim. Son zamanlarda moda dünyasındaki gelişmeler birçok tasarımcı doğmasını sağladı. Sizin farkınız nedir? Çok detaycıyımdır. Kıyafetlerimde detaylara çok önem veririm. Tasarımlarımda hiçbir zaman düz bir A kesim elbise göremezsiniz. Bu beni bazen çok yorsa da, iş bittikten sonraki mutluluk tarif edilemez. Eğitim dışında moda alanında edindiğiniz tecrübeler size ne kazandırdı? Tasarım, tüketiciyle buluşana kadar birçok aşamadan geçer. Bu aşamalar tasarımın çiziminden 3 boyutlu hale gelip fotoğraflanmasına kadar birçok alanı kapsar. Tasarımın bu sürecini bilmeyen bir moda tasarımcısı olamaz. Bu aşamaları sadece eğitim alarak görmemiz mümkün değil. Bu nedenle kendimizi geliştirmek adına gördüğümüz, okuduğumuz, dokunduğumuz her şey bizi tasarım konusunda daha ileriye götürür. Tasarım sürecinde bunların bana büyük bir katkısı oluyor. Tasarım sürecinden bahseder misiniz? Kendinize ait teşvik edici yöntemleriniz var mı? Tasarım süreci, sancılı bir süreçtir. Tema seçimiyle başlayan süreç, araştırmayla devam eder. Çizime geçtiğim an her şey değişir. Çünkü sürekli tasarımları düşünürüm, uyku düzenim bozulur. İlham perisi, bazen uğramaz kapıma. Ama kendimi tasarım havasına sokmam gerektiğinde, genelde rahatlatıcı müzikleri açıp araştırmalarımı gözden geçiririm. Çizimlerin üretime girmesiyle birlikte olay tamamen başka bir şeye dönüşür. Kendimi atölye ve ev arasında geçen bir çembere kapatmam gerekir. Ama tasarımımın olumlu eleştirilerini duyunca, çektiğim bütün sıkıntıları unuturum. Bence en büyük mutluluklardan biri budur. FASHION 66
Gaye AYANOĞLU Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olma fikrine sizi iten şey neydi? Üniversiteden önce bildiğim tek şey, bir şekilde bir sanat dalının içinde yer almam gerektiğiydi. Güzel sanatlar, konservatuar ve edebiyat üçlüsü arasında gidip gelirken önümde bir anda ablam belirdi. Rengârenk kalemleri ve kâğıtlarıyla endüstriyel tasarım bölümüyle tanıştım. Ardından Eskişehir’e ziyaretlerim, fakültedeki moda bölümü, hocalarla tanışmam ve ilk kez “Neden olmasın?” düşüncemle kim olmak istediğime karar verdim. Son zamanlarda moda dünyasındaki gelişmeler birçok tasarımcının doğmasını sağladı. Sizin farkınız nedir? Belki de tasarımcı ilan edilen birçok sosyetik insanın doğmasını sağladı dersek kaba olabilir; ama daha doğru. Beğendiğim birçok isim var tabii. Benim farkım işin tekstili, dokusu, satışından ziyade bir hikâyesinin olmasına önem vermem olabilir. Elinizde iyi bir hikâye varsa iyi işler de çıkacak ve malzemeleri, alıcısı da kendiliğinden bulacaktır işlerinizi. Eğitiminiz dışında moda alanında edindiğiniz tecrübeler size neler kazandırdı? Staj yaptığım birçok firma bana hayal kırıklığı yaşatmış olsa da çok şey kazandırdı. Öncelikle işi gerçekten çok iyi bilmeniz, kendinizi asla ezdirmemeniz ve bilmiyorsanız da biliyormuş gibi yapmanız altın eğitimler arasında. Yurt dışındaki tecrübelerime gelince işin teknik detaylarına çok önem veriyorlar. Birçok CAD programına ve çizim detaylarına bu şekilde hâkim olduğumu düşünüyorum. Tasarım sürecinizden bahseder misiniz? Kendinize ait teşvik edici yöntemleriniz var mı? Aklıma gelen ilk sözcükleri yazar, kafamda eğip büker ve birbirleriyle örtüştürmeye çalışırım. Ardından da bir hikâye oluşturmamla devam eder. Kendimi teşvik etmek için kendime izin veririm. Yani bir fikir çıkmıyorsa zorlamadan başka alanlara yönelirim. O gün dinlediğim bir müzik ya da arkadaş ortamında yapılan bir espri bile beni tetikleyecek bir şeye dönüşebilir. FASHION 67
Melike ÇITAK Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Sizi moda tasarımcısı olma fikrine iten şey neydi? Görsel zekâ sonradan kazanılmayacağı gibi daha çocukken kendini belli etmeye başlıyor. Diğer insanlardan farklı olarak siz her zaman çevreyi kendi algı süzgecinizden geçirip yeniden yorumlamaya başlıyorsunuz. Bu algı sizi hem dışlıyor hem de kendinizi keşfedip, olayalrı tekrar tekrar kurgulanabilir kılıyor. Ve zamanla insanın tutkusu haline geliyor. Bu tutku bende günlüğüme çizilen resimlerden, babaannem dikiş dikerken onu hayranlıkla izlerken hatta barbie bebeğe masa örtüsünden gelinlik dikerken kendini hissettirdi. Ve o his bana bir düşümü bahşetti. Son zamanlarda moda dünyasındaki gelişmeler birçok tasarımcının doğmasını sağladı. Sizin farkınız nedir? Son yıllarda Türkiye’de moda kendi kültüründe yoğrulan bir giyim kuşam geleneği olmaktan çok global bir moda algısının kapılarını açıyor. Ve bu işin çekici olmasının nedenlerinden biri de yaratıcı süreçleri içerisinde barındırmasıdır. Ancak moda yalnızca bir estetik kaygısından süregelmez. Bunun içerisinde sosyolojik, kültürel ve teknik bir çok komplike taraf vardır. Ben modanın içerisinde kendi kategorimin çizgileri arasına sıkışıp ‘Benim işim tasarlamak ‘ vs. gibi yanılgılara gitmeden bu işi bir bütün olarak kavrayıp bu şekilde uygulamaya çalışıyorum bu da beni hem yaratıcı bir sürece hem de uygulamada estetik bir sonuca götürüyor. Eğitiminiz dışında moda alanında edindiğiniz tecrübeler size neler kazandırdı? Eğitimde her şey kurgusaldır. Yapılan projeler edinilen bilgiler... Eğer siz bu kuru bilgileri gerçek hayatta kişilerin ve işinizin üzerine giydirebiliyor ve onu bir bütün olarak kavrayabiliyorsanız başarılısınız demektir. Tecrübeler size vaat edilen ütopyaların şans bulduğu yerdir. Ve bu şansı kendinize tanımak sizin elinizdedir. Tasarım sürecinizden bahseder misiniz? Kendinize ait teşvik edici yöntemleriniz var mı? Aslına bakarsanız tasarım öyle masanın başına geçip çiziverince olan bir şey değildir. Tasarım sizin neredeyse tüm ömrünüzün vücut bulduğu yerdir. Geçmişten bir koku burnunuza tüter gidip kâğıda düşer. Tasarım yalnız giydirmek değil o giysiye bir şiiri, kokuyu hatta bir korkuyu bile saklayabilmektir. FASHION 68
Ödül ŞARÖZ Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olma fikrine sizi iten şey neydi? Beni bu karara iten temel olay küçük yaşta çizimler yapmaya başlayıp bununla saatlerimi geçirip, bundan keyif almamla başladı. Çizdiklerim bir yerden sonra kıyafetleri değiştirmeye kendimden bir şeyler ekleme isteğini ortaya çıkardı. Sanırım bu noktadan sonra benim içimde başlayan bir ilgi, daha sonrasında da bunu hayatımı sürdürmek için yapacağım meslek seçimi halini aldı. Son zamanlarda moda dünyasındaki gelişmeler birçok tasarımcının doğmasını sağladı. Sizin farkınız nedir? Evet, moda tasarımcılığı günümüzde çok popüler olan bir meslek haline geldi. Bu ne kadar doğru tartışılsa da çok konuşulan konulardan biri… Benim farkım, bu işi gerçekten severek, isteyerek ve başarıyla yapanlarla sanıyorum ki ortaktır. Yapılmamışı, akla ilk gelmeyeni ve gereksiz fazlalıktan arınmış güzelliği yakalamak olarak söyleyebilirim. Eğitiminiz dışında moda alanında edindiğiniz tecrübeler size neler kazandırdı? Aslında bu işe başladıktan sonra sokakta yürümek, bir film izlemek bunların hepsi tecrübe olarak sayılabilir. Çünkü her şeyi farklı bir bakış açısıyla değerlendirmeye başlıyorsunuz. Ama profesyonel olarak dersek iki fabrikada staj yaptım, buralarda yapılan tasarımın üretim süreci, müşterilere nasıl sunulduğu gibi önemli deneyimler edindim. Tasarım sürecinizden bahseder misiniz? Kendinize ait teşvik edici yöntemleriniz var mı? Aslında bu soruya evet var diyebilmek isterdim ama bazen tasarım süreci denilen olay gerçekten sancılı olabiliyor. Çünkü daha iyisini çıkarabilme isteği insanı sürekli daha fazla düşünmeye, gördüğü her şeyi daha farklı değerlendirmeye zorluyor. Ama bazen herkesin baktığı ama benim kendi temama göre gördüğüm farklı detaylar bana çok yardımcı oluyor. FASHION 69
KARMAKARIŞIK
GÜLŞAH DEMİRCİ Akademisyenlikten, yazarlığa geçişiniz nasıl oldu? Sizi kitap yazmaya iten sebepler nelerdi? Aslında böyle bir geçiş yok. Yani süreci keskin bir çizgiyle ayırmam mümkün değil. Ben yaklaşık 7-8 yıldır yazıyorum. Edebiyat her daim var oldu yanımda, belirttiğim gibi olmazsa olmazlarımdandır. Kitap çıkarma isteğim hep vardı, bu bilinçle yazdıklarımı hep kayıt altına aldım. Bu süreçte kimi zaman yıldığım da oldu, inancımı kaybettiğim de. Ama bir şekilde kendime güvenip bir yerden başlamam gerektiği konusunda kendimi ikna ettim. Kısmet bu zamanaymış, 13 Aralık 2013’te çıktı kitabım. 13’ün uğuruna da hep inandım ve 2013 yılı geldiğinde “Evet, beklenen yıl geldi, kitabı çıkarman gerekiyor artık.” dedim ve bu cesareti gösterdim. Kitabınızın ismi “KARMAKARIŞIK” ve vurguladığınız nokta “ÂŞIK”… Bunun sebebini öğrenebilir miyiz?
uket ŞAĞAN RÖPORTAJ: B REHBER 70
Gayet açık değil mi? Aslında kitabımın adını bu şekilde koymamın iki sebebi var. Birinci sebebim kitabımı incelediğinizde içerisinde şiir - deneme -
aforizma hatta hikâye gibi birçok türün mevcut olduğunu göreceksiniz. Tür olarak karmakarışık bir kitap. İkinci sebebim ise adından anlaşıldığı üzere ana tema aşk ve aşkın tüm katmanlarını, her halini görmekteyiz. Duygular olarak da karmakarışık. Kitabınızdaki satırlar sizden izler taşıyor mu? Edebiyat hem kurguyu hem de kurgu dışı gerçekleri barındırabilir. Benim kitabım bu yönden de karmakarışık. Tabi ki benden de izler taşıyor, hayal gücümden de. Ben yazma sürecinin sadece insanın başına gelmiş şeyleri aktarması olarak kabul edemiyorum. Yazar olan kişi empati yapıp başkalarının yaşadıklarını da kendi yaşamış gibi aktarabilmeli. Bu sebepten dolayı kitabımda çevremden de izler görmek mümkün. “Zordu başa çıkmak aşkla öyle herkesin yer açabileceği bir şey değildi ruhunda, belki de bu yüzden herkese nasip olmuyordu âşık olmak…” diye bahsediyorsunuz kitabınızda aşktan. Peki, neden herkese nasip olmuyor bu özel duygu?
1987’de Zonguldak’ta doğumdu. İlkokul ve lise eğitimini Zonguldak’ta tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için yolu Ankara’ya düştü. Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1 yıl kadar özel bir şirkette Dış Ticaret Bölüm sorumlusu olarak çalıştıktan sonra 2011 yılında Anadolu Üniversitesi’nde İngilizce öğretim elemanı olarak göreve başladı ve hala bu göreve devam etmekte.
Günümüzde aşk kavramı maalesef çok basite indirgenmiş durumda. Çoğu âşık oldum zannediyor ya da karşısındaki kişiye kolayca aşkım sözcüğüyle hitap ediyor. Aşk küçük bir hoşlantıyla karıştırılamayacak kadar yüce bir duygu aslında. Gerçek manada, saf aşk öyle her yüreğe uğramaz ya da uğrasa bile yatıya kalamaz. Kolay bir misafir değildir aşk insanın yüreğinde, ağırlamak zordur onu memnuniyetle. Bunu bilmek lazım her şeyden önce ve ona göre davranmak gerek usulünce. “karmAkarıŞIK” okuyucuları kitabınızda neler bulabilir? Onlara vaat ettiğiniz şeyler neler? karmAkarıŞIK insanın duygu dünyasını yansıtıyor. Her okuyucu kendinden bir şeyler bulabilir. İnsan varlığını duygulardan ayırmamız mümkün değil çünkü. Farklı tarzları bir arada barındırdığı için de hitap kitlesi biraz daha genişliyor. Kimi şiir sever, kimi deneme. Bu açıdan baktığımızda da her okuyucu tat alabilir kendi edebiyat zevkine göre.
Kimseye anlatamayıp içinizdekileri dökebileceğiniz bir yoldaştır yazma süreci. O yüzden en iyi dostumdur kalemim, ona sırt çevirmek olmaz tabi. Sırada bir roman çalışmam var. Küçük bir tüyo vereyim. Post-modern tarzda bir günlük zaman dilimini kapsayan bir roman olacak. Onu da 2014 yılında tamamlayıp çıkartmayı düşünüyorum. Kitabınızın satışları, kitaba olan ilgi ve önümüzdeki süreç için beklentileriniz nelerdir? Yazdıklarımı kitaplaştırma sürecim ekonomik kaygılardan uzak şekillendi ve öyle olmaya da devam edecek. Daha çok yeni, 13 Aralık’ta okuyucuyla buluştu kitabım ve ilk imza günümüzü 21 Aralık’ta gerçekleştirdik. Benim için çok güzel bir duygu, okuyucuyla buluştuğunu görmek de beni teşvik ediyor. Dönütler, aldığım olumlu eleştiriler de beni kamçılıyor ve önümdeki yolda adımlarımı
hızlandırmama yol açıyor. Sıradaki imza günüm 5 Ocak’ta Ankara’da. Önümüzdeki süreçte çeşitli illerde imza günleri olmaya devam edecektir. İlk kitabım olan karmAkarıŞIK bana hayallerimin uzandığı yola açılan kapıdan içeri adım atmamı sağladı. Asıl ikinci kitabım olacak olan roman çalışmamla ben bu yolda yürümeye başlayacağımı inanıyorum. Umarım yazmaya olan aşkım, günümüzdeki aşklar gibi kelebek ömürlü olmaz! eCampus’ ekibine de teşekkürlerimi sunuyorum. Bir zaman öğrencilerim olan gençlerin böylesine güzel bir çalışmayla karşıma çıkması da öğretmenlik mesleğinin değerini bir kez daha kanıtlıyor bana!
Akademisyen olarak kitap yazmak çok şaşırtıcı bir durum değil ancak bu kitapların tarzı akademik içerikten farklı olunca durum değişiyor. Siz bu çizgiyi aşan bir akademisyen olarak gelecekte yazarlık planlarınızı nasıl kurguluyorsunuz? Yazmaya devam edeceğim konusunda bir şüphem yok. Çünkü yazmak benim için nefes almak gibi. Klasik günlük işlerin telaşesinde durup bir mola vermek gibi. Kendimi en iyi yazarak ifade ettiğimi düşünüyorum. REHBER 71
S İ N E M A N I N
MARTIN SCORSESE & ROBERT DE NIRO Sinemada ortaklıklar hep ilgimizi çekmiştir. Yönetmenler bazen bir oyuncuya o kadar bağlanabilirler ki 7-8 defa bile aynı projede yer alabilirler. Akıllara tabii ki ilk olarak M. Scorsese – Robert De Niro örneği geliyor. İşte biz de bu diğer ortaklıkları sizler için derledik. Hangi yönetmen, hangi oyuncuyla, kaç defa çalıştı?
O R T A K L A R I
M. Scorsese ve De Niro bugüne kadar tam 8 projede birlikte çalıştılar. Sinemadaki ortaklıklar içinde en başarılı ortaklık Scorsese ve De Niro ortaklığı diyebiliriz. 1973 yılından bu yana De Niro’dan vazgeçmeyen Scorsese çok başarılı işler çıkardı. Hem kendisi hem de De Niro kariyerlerinin filmlerine birlikte imza attılar ve aynı anda yükselişe geçtiler. Robert De Niro bu projelerle tam üç kez Oscar adayı oldu ve Raging Bull ile bu ödülü kazandı.
STEVEN SPIELBERG & TOM HANKS
Er Ryan’i Kurtarmak, Sıkıysa Yakala, Terminal, Band Of Brothers (Mini dizi). 4 defa aynı projede birlikte oldular. Ancak filmler ortada. Çok uzun olmasa da pekâlâ kaliteli bir ortaklık olduğu söylenebilir. Er Ryan’i Kurtarmak Spielberg ve özellikle de Tom Hanks için kariyerlerinin performansı oldu. Tom Hanks Forrest Gump’dan sonra adını bir kez daha tüm dünyaya duyurdu ve günümüzün en saygın oyuncuları arasına ismini yazdırdı. Spielberg’in katkısı ise kesinlikle tartışılmazdı. AKTÜEL 72
MARTIN SCORSESE & LEONARDO DI CAPRIO
M. Scorsese’in yeni nesil De Niro’ su demek yanlış olmaz Di Caprio için. Scorsese Robert De Niro’yu bıraktıktan sonra Di Caprio ile birlikte tam 5 projede yer aldı. Kendisi bu ortaklıktan ilk Oscar’ını çıkarsa da Di Caprio hali hazırda son filmi “Para Avcısı” ile bu ödülü hala beklemekte. Göklerin Hâkimi, New York Çeteleri, Köstebek, Zindan Adası ve Para Avcısı birlikte yer aldıkları projeler.
DAVID FINCHER & BRAD PITT
Bir diğer verimli ortaklıksa Fincher – Brad Pitt ortaklığı. İkili az ama öz projelere imza attılar. Bunlardan en önemlisi özellikle gençler arasında çok popüler olan Dövüş Kulübü. Hem Pitt hem de Fincher için bir dönüm noktası olan film akademiden aynı reaksiyonu alamasa da günümüzde sayılı filmler arasında gösterildi. Buna karşın çoğu çevrelerce eleştirilse de 13 Oscar adaylığı bulunan Benjamin Button’ın Tuhaf Hikâyesi’ni yine birlikte çektiler. Yine Se7en bu ikilinin en büyük projelerinden biri olarak akıllardaki yerini koruyor. AKTÜEL 73
VS James Stewart İLK NEREDE GÖRDÜK? 10/8.5 “Mr Smith Goes To Washington” ile sinemaseverler arasında üne kavuşup, sevilen James Stewart aynı zamanda Oscar ile onurlandırıldı. ÜSTLENDİĞİ ROLLER 10/9.5 Kariyerinin sonlarında western filmlere yönelse de James Stewart’ı James Stewart yapan oynadığı karakterlerde takındığı sevecan tavır ve çizdiği iyi kalpli adam portresidir. Bu özellikleri onun kuşkusuz gelmiş geçmiş en iyi birkaç oyuncu arasında göstirilmesini sağladı.
10/9.5 ÖNEMLİ PROJELER Şahane Hayat (It’s A Wonderful Life), Vertigo, Arka Pencere, Mr. Smith Goes to Washington, Philadelphia Hikayesi, Harvey, Anatomy Of A Murder
Clark Gable İLK NEREDE GÖRDÜK? 10/8.5 C. Gable’ın kariyeri bir romantik komedi klasiği olan “It Happened One Night” (Bir Gecede Oldu) ile yükselişe geçti. Düşük bütçeli bu film C. Gable’a beklediğinden çok fazlasını kazandırdı. ”Hollywood’un Kralı” lakabını da bu filmden sonra kazanmıştır.
10/8.5 ÜSTLENDİĞİ ROLLER Özellikle Oscar kazandıktan sonra kendisini devamlı yakışıklı, çapkın ya da zengin karakterleri canlandırırken gördük. O efsanevi bakışı ile Türkçeye “Klark Bakışı Atmak” deyimini kazandırdı. ÖNEMLİ PROJELER 10/8.5 Rüzgâr Gibi Geçti (Gone With The Wind), Bir Gecede Oldu, Uygunsuzlar, Denizde İsyan
BAŞARILAR & ÖDÜLLER 10/9.0 1 Altın Küre, 1 Oscar ve ayrıca 4 Oscar adaylığı bulunan usta aktör akademi tarafından 1985 yılında “Onur Ödülü”ne layık görüldü. AFI tarafından tüm zamanların en başarılı 3. Oyuncusu olarak gösterildi.
2 Altın Küre ve 2 Oscar adaylığının dışında 1 kez de Oscar Kazandı. AFI tarafından tüm zamanların en başarılı 7. Oyuncusu olarak gösterildi.
EN İYİ PERFORMANS 10/9.5 “Şahane Hayat” kuşkusuz onun için zirve noktası oldu. Film ayrıca oyunculuk kariyeri boyunca çizdiği iyi kalpli, saygın, yardımsever, alçakgönüllü tiplemeri içinde bir doruktu. Zaten James Stewart’ı bir kez izlediyseniz etkilenmemeniz mümkün değil.
10/10 EN İYİ PERFORMANS Gone With The Wind’ deki Rhett Butler rolü ile Oscar kazanamasa da kesinlikle tüm gönülleri fethetti ve sinema tarihinin en efsanevi oyunculuğunu sergiledi. Yakışıklı, zengin ve çapkın karakterini ustaca canlandırdı ve kendi dönemindeki jönlere bu filmdeki rolüyle yön verdi.
AKTÜEL 74
46.0
BAŞARILAR & ÖDÜLLER
44.5
10/9.0
Ve evet… Bütün sinemaseverlerin heyecanla beklediği 86. Oscar ödüllerinin adayları açıklandı. Bu sene diğer senelere göre çok daha iyi projelerin ortaya çıktığı bir sene oldu. Bu da ödüllerin hangi filmlere gideceği konusunda sinemaseverler tarafından net bir kanı olmadığı anlamına gelebilir. Biz de dergimizce yol göstermek amacıyla tahminler yürüttük. EN İYİ FİLM En iyi film dalında iki iddialı film bulunuyor. American Hustle ve 12 Years a Slave. Akademinin kendine has tutumunu düşünürsek bu ödül için favorimiz “12 Years a Slave” EN İYİ ERKEK OYUNCU Bizim favorimiz her ne kadar akademi hoşlanmasa da The Wolf of Wall Street’ deki kendini dahi aşmış performansıyla “Leonardo Dicaprio” EN İYİ KADIN OYUNCU Favori Cate Blanchett gibi görünse de tahminimiz, birazda Akademinin yardımından faydalanarak bu ödülü 4. Kez kazanacak olan “Meryl Streep” EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU Dallas Buyers Club’daki performansıyla Altık Küre kazanan ve aynı zamanda müzisyen olan favorimiz “Jared Leto” EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU Bu yılın başarılı filmi American Hustle ’da gösterdiği başarılı performans ile Oscar’ı ikinci defa kazanacağını düşündüğümüz aktris aynı zamanda bizim bu yılki favorimiz “Jennifer Lawrence” EN İYİ YÖNETMEN İçimizden Martin Scorsese geçse de bu ödülde en iddialı isim Gravity ile “Alfonso Cuarón” UYARLAMA SENARYO Favorimiz uyarlama ustası Scorsese’ den “The Wolf of Wall Street”
ÖZGÜN SENARYO Belki de sahibi şimdiden belli olan ödül bu dalda verilecek. Özgün senaryoda açık ara favorimiz “American Hustle” AKTÜEL 75
Cemal Süreya
Cemal Bey! Hayat Kısa, Kuşlar Uçuyor
Asıl adı: Cemalettin Seber. Gülbeyaz’la Hüseyin’in oğlu. 1931’de Pülümür’de doğmuş bir adam. Pülümür o zamanlar Erzincan’a bağlı, şimdilerde Tunceli’ye. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcısı, müfettiş, darphane müdürü, bankacı, çevirmen, şair, yazar, dört kadının kocası, en çok da insan. Üvey kızının anlattığına göre bir iddia yüzünden, kaybederse soyadındaki y harflerinden birini sildireceğini söylemiş. Kaybedince de sildirmiş. O gün bugündür de Cemal Süreya. İlk şiiri ‘Şarkısı Beyaz’ 1953’te Mülkiye Dergisi’nin 8 Ocak tarihli sayısında yer aldı. Sonrasında; Üvercinka’yı, Beni Öp Sonra Doğur Beni’yi, Güz Bitiği’ni, Sıcak Nal’ı, Sevda Sözleri’ni, Uzat Saçlarını Frigya’yı, On Üç Günün Mektupları’nı ve daha nicesini yazdı. Başından sürgünler, yatılı okullar, şiirler, kadınlar, dost meclisleri geçmiş; 40’a yakın ev değiştirmiş bir şair. Güz Bitiği’nde şöyle anlatıyor değiştirdiği evleri: “Hiçbir semtte berberin olmadı/ 1954-1980 yılları arasında/ 26 yılda 28 ev değiştirdin/ Leke kuşağı nasıl tanımaz seni.” Ailesiyle Erzincan’dan Bilecik’e taşınmasına sebep olan 38 sürgününü ise, bir şiirinde şöyle anlatıyor: “Bizi bir kamyona doldurdular/ Tüfekli iki erin nezaretinde/ Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular/ Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar/ Tarih öncesi köpekler havlıyordu.” Bir cins şair Süreya kendi deyimiyle. Şair dediğin üçe ayrılıyor ona göre: Büyük şair, cins şair, hem büyük hem cins şair. Süreya için Baudelaire cins şair, Victor Hugo ise büyük şair. Nazım Hikmet, hem cins hem büAKTÜEL 76
yük şair. Kendi şiiri için de “güneşten yırtılan caz, kavaldan akan gökyüzü” diyor. “Ah Tomris Ah… Sen Yok Musun Sen!” İkinci Yeni denilince akla gelen ilk isimlerden. İkinci Yeni’nin gelini Tomris’e o da aşık. İkinci Yeni’nin şanssız erkeklerinden o. Tomris’in gönlünde yer etmeyi hep bilmiş, ama sevdiği olmak için elinden bir şey gelmemiş. Tomris Uyar anlatıyor: “ Her akşam işten çıkıp eve damlıyordu Cemal Süreya. Biraz gez, dolaş, arkadaşlarınla falan buluş dedim. Ertesi gün geç geldi Cemal, ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açtım, apartmanın girişinde gördüm Cemal Süreya’yı. Gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkısı eve geliyor ama aşağıda oturuyordu, gecikiyordu. Bu durumun adı ‘şahsiyet rötarı’ydı.” Onun söyledikleri dışında, hakkında söylenecek, yazdıkları hakkında anlatılacak fazladan hiçbir şey yok. 59 yıllık bir yaşama asırlar sığdırmış, kadınlar sevmiş, kadınları acısı bellemiş, kadınların acısı olmuş, yaşadığı tüm evlere şiirin kokusunu sindirmiş bir adam. Yayınlanmayan son şiirinde de şöyle diyor: “Ölüyorum tanrım/ Bu da oldu işte/ Her ölüm erken ölümdür/ Biliyorum tanrım/ Ama ayrıca aldığın şu hayat/ Fena değildir/ Üstü kalsın.” 9 Ocak 1990’da İstanbul’da öldü Cemal Süreya. Adından sildirdiği harf ve içinde dünyanın döndüğü bir bardak çay ile beraber. Haberin var mı Cemal Bey? Hayat hala kısa, kuşlar hala uçuyor.
Özlemenin Diğer Adı “Özlemenin diğer adı” başlığı keyifli olmasını umduğum bir yazı için fazla hüzünlü gibi. Ancak 90’lar Türk Pop müziğini anlatmak için başka ne denilebilir ki? Özgüvenin tavan yaptığı, kliplerin absürdlük yarışında olduğu ve pek tabi şarkı sözlerinin durup dururken saçma sapanlaştığı bir dönemdi de. Böyle söyleyince hep kötüleyeceğim gibi oldu, hayır hayır, 90’lar Türk Pop’unun altın çağıdır, göz bebeğimizdir. Tarkan, Yonca Evcimik, Çelik, Mirkelam, Burak Kut, Nilüfer Örer, İzel, Ayşegül Aldinç, Kenan Doğulu, Ayna, Candan Erçetin, Birkaç İyi Adam, Demet Sağıroğlu, Grup Vitamin, Hakan Peker, Harun Kolçak, Mustafa Sandal, Oya & Bora, Yıldız Tilbe, Sertab, Serdar Ortaç, Tayfun, Ünlü, Teoman, Sibel Alaş, Ragga Oktay, Mansur Ark, Kerim Tekin, Rafet El Roman ve unuttuğum onlarca isim, 90’ları unutulmaz kıldı. Okuduğunuz her isimde bir şarkı canlandı kafanızda eminim. Birkaç isimden kısa kısa bahsedelim. Çelik ile başlasak nasıl olur? “İzel Çelik Ercan” ile tanıdığımız Çelik, 1994 yılında kapağı Michael Jackson – Bad’den aşırma olan bir albümle Türk pop listelerini sarsmıştı: Ateşteyim. Aynı albümde yer alan “Meyhaneci” parçası da halen unutulmamış Çelik şarkıları arasındadır. Hala “Abi adam çizgisini hiç bozmadı” ekibinin bayrak taşıyanıdır. Hatırlar mısınız bilmem, Nilüfer Örer’den bahsetmek istiyorum. 90’larda çıktı, 90’larda kayboldu, o yılların efsanesi oldu. Bugün albümlerinin bulunması mucize olan bir isim olan Nilüfer Örer, Şımarık, Sana Güvenmiyorum, Mevsim Bahar şarkılarıyla 90’ların 2. yarısında en çok dinlenilen isimlerden olmayı başarmıştı. Çocukluğumun en iyi popçusu, sesine hayran olduğum Burak Kut’ta sıra. Benimle Oynama albümüyle çıkış yapan sonraki albümü Nereden Geldim, Nerelere Gideceğim albümüyle yerini daha da sağlamlaştıran Burak Kut, 90’larda New York’ta bir klip patlatıp siyahi dansçıları “Haydi zıpla!” komutuyla uzun atlama
90’lar Türkçe Pop şampiyonu yapmıştı. Ancak askerden dönüp, tanınmaz halde ortaya çıkınca 2000’lere o ışığı taşıyamadı. Sırada 91’ yılında sattığı single sayısıyla dudak uçuklatan Yonca Evcimik var. Abone albümü Türk Pop’una yön verdi. 90’ların nasıl geçtiğini daha başından öğrenmek istiyorsanız bu albümü bir dinleyin derim. Bandıra Bandıra’sı, dansı, tarzı sonraları akıllara kazınacak Çılgın Bediş’iyle Yonca, 90’ların süper starıdır. Son olarak hatırlatayım: “Okayi yamaşita kombamba kombamba kombamba???” Peki ya güneş kolyeli Kenan Doğulu? Saçları uzundu hatırlarsanız. Neron’dan fenaydı Roma’yı yakma konusunda. 90’lar için o karizma yeterli gibi olsa da 2000’li yıllarda tarzını değiştirdi, yaşı 40’a dayandı ancak enerjisinden hiçbir şey kaybetmedi Kenan. 90’lar çocukları için yeri ayrıdır. Koşan adam Mirkelam. Aslında ismi Fergan. Soyismi Mirkelam. 90’lara kadar müziğini taşımaya çalışmış ancak sesini duyuramamış, İskenker Paydaş ve İstanbul Müziğin sihirli dokunuşuyla 1995’te asıl “koşusunu” yapmış bir isim Mirkelam. Hem o zamanki hem şimdiki şarkılarını keyifle dinlediğimiz nadir 90’lar efsanelerinden. Demet Sağıroğlu. Kendisine bir lakap bulmadım. Belki kendisi için nam-ı diğer Kınalı Bebek diyebiliriz ama asıl 90’lar gençliğini Arnavut Kaldırımı ile üzerek unutulmaz olmuştur. 2000 yılında Papatya Falları ile yine şarkısını ezberletmeyi başaran Demet, şimdilerde akıllardan silindi gibi. Çocukluğumuzun en renkli yanıydı Grup Vitamin. Daha 90’lar bitmeden “Ah şimdi Grup Vitamin ne şarkı yapardı şu hallere.” dedirtmişlerdi. Zira 96’ yılında Gökhan Semiz’in ani ölümü sevenlerini yasa boğmuştu. Arada açıp dinleyenler adına söyleyeyim, hala yüzümüzü güldürüyorsunuz çocuklar, teşekkürler! Bu ay bana ayrılan yeri aştım, editörüm çok kızacak. Halbuki daha yeni başlamıştık. Önümüzdeki ay görüşene dek 90’lar popuyla kalın, hoşça kalın.
AKTÜEL 77
Sporda Kişisel Gelişim G
enelde kişisel gelişim teorileri, insanların fiziksel potansiyellerini gerçekleştirmesi yönüne ne yazık ki yeterince değinmez. Oysa fiziksel gelişim beraberinde, kişisel gelişim teorilerinde erek olarak konumlandırılan “kendini tanıma, sosyal hayatta etkinliği artırma, erdemlere sahip olma, güçlü kişilik, bilinç, sorumluluk, özgüven, mutluluğu yakalama” gibi ödevlerden pek çoğunu doğrudan ya da dolaylı olarak elde etmemizi sağlar. Öyleyse fiziksel potansiyelimizi açığa çıkartmak, özümüzde var olan zindeliği ve gücü kazanmak kişisel gelişim için sandığımızdan daha büyük bir adımdır ve ben de bugün size hakiki bir kişisel gelişimden bahsedeyim…
K
işisel gelişimi sağlamak ve olumlu değişimler yaratmaya dair kitapları hepiniz bilirsiniz.İçlerinde bilimsel olanları, duygusal olanları, gerçekten motive eden cümleleri barındıranları da vardır ancak geri kalan büyük kısmı bir dizi klişe ve palavradan ibarettir. Palavra olmayanları bulup okuyun, ancak bunlar yine sizden çok şey bekler; bakış açınızın değişmesi, bilinçlenmeniz çoğunlukla yetmez ve bir dizi yeni uygulamaya gitmediğiniz sürece bu bilgilerin sizin için bir anlamı olmaz. Gerçek değişim ise bilinçli ve kararlı insanların işidir. Ben bugün size yaşamınızda gerçekten olumlu değişim yaratmanızı sağlayacak çok basit ama uygulaması disiplin ve sebat isteyen bir etkinlikten ve bunun temel kurallarından bahsedeceğim, bu etkinliğin adı; Fitness ya da Vücut geliştirme.
Sporda Kişisel Gelişimin Faydaları Kurallarımıza geçmeden önce, düzenli vücut geliştirme çalışmalarının size sağlayacağı faydalardan bilimsel olarak ispatlananlarından sadece birkaçını sıralayayım (hem kadın hem erkek için geçerlidir): Kronik yorgunluğunuz altta yatan metabolik bir hastalığınız yoksa iyileşir, yorgunluğunuz azalır, yorulma eşiğiniz yükselir (bunu 1-2 ay spordan sonra rahatça hissedebilirsiniz). Sanıldığının aksine, spor sizi daha yorgun yapmaz! Dolaşım, sindirim ve solunum sistemi dâhil vücut sistem işleyişlerinde artış ve iyileşme gerçekleşir. Kuvvet artışı sağlanır. Kan lipit düzeyiniz dengelenir. Bazal metabolizma artar. Glikoz toleransı ve insülin duyarlılığı gelişir. Vücut kompozisyonu iyileşir, gelişir. Postür ve denge gelişir. AKTÜEL 78
Koroner kalp hastalıkları, göğüs hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalıkları, kanser ve daha tonla hastalığa yakalanma riskiniz azalır. Depresyon riski azalır. Solunum yükü azalır. Kas performansı artar. Aerobik kapasite artar (bunun için kardiyo egzersizleri daha etkili olsa da ağırlık egzersizleri de artırıyor). Yürüme gibi hareketli postürlerde iyileşme sağlanır. Gevşeme artar. Eklem hareketliliği iyileşir, doğal sınırlarınız çerçevesinde gelişir (gerdirmeleri ihmal etmezseniz daha da çok gelişir ancak gerdirmeleri antrenman öncesi değil, antrenman sonunda veya gün sonunda yapın). Ameliyat öncesi dönemde daha iyi hazırlık sağlar, ameliyat sonrası dönemde daha çabuk iyileşme gerçekleşir.
Hepsinden önemlisi; düzenli spor duygu ve düşünce dünyanızda da gerçek ve güçlü değişimler sağlar, her şeye daha hazırlıklı olduğunuzu hissedersiniz, daha güçlü ve dirençli... Sadece psikolojik faydaları da yoktur, çoğu kez sosyal ilişkilerinizde de artış ve iyileşme gerçekleşir. Bunun bilimsel temelleri de var, bilindiği gibi spor mutluluk hormonu olarak adlandırılan hormonların daha çok salgılanmasını sağlıyor. Düzenli egzersizin faydaları sayfalarca yazılabilir ve her geçen yıl yeni faydaları ortaya konuyor. Profesyonel olmadığı hâlde hayatı spordan ibaret, başka yönü hiç gelişmemiş “kas kafalının” teki olmamanız şartıyla spor yapmak sizi oldukça geliştirecektir…
Aktif Bir Kış Kışın ortasındayız. Dışarıda hava buz gibi… Bu mevsimde kanepeye kurulup battaniyenin altında ısınırken bir şeyler atıştırıp film izlemek gibisi var mı? İddia ediyoruz ki var! Havanın soğuk veya karlı olması kendinizi tembelliğin kollarına bırakmanın bahanesi değil. Kış boyunca her türlü aktiviteden uzaklaşıp bünyenizi rölantiye alırsanız, yaz geldiğinde tişörtünüzün bel bölgesinden fırlayacak bolca "Türk kasını" göze almalısınız. Kışı hareketsiz geçirmeniz, alacağınız kilolar anlamına geliyor. "Baharda veririm" diye de düşünmeyin. Sık sık kilo alıp vermek sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu sebeple, kış aylarında aktif olmakta sonsuz fayda var. Dört mevsimi hakkını vererek yaşayan bir ülkede olduğumuz için, bahar ve yaz aylarında dışarıda yaptığınız aktiviteleri kışın yapmak zor geliyor olabilir. Soğuk havada dışarıda spor yapmaktan hoşlanmıyorsanız, sporunuzu kapalı ortama taşıyabilirsiniz. Bir spor salonuna yazılın. Zamansızlıktan şikayet ediyorsanız, her sabah erken kalkıp işe/okula gitmeden önce spor salonuna uğrayın. Sabah sporunun güne taze bir başlangıç yapmanızı sağlayacağını, sizi tüm gün boyunca zinde tutacağını göreceksiniz. Başlarda sıcacık yatağınızdan kalkmak zor gelse de, bir kez vücudunuzu alıştırırsanız her sabah spora gitmek sizin için vazgeçilmez bir zevk olacaktır. Yeter ki, sabahın o kör vaktinde kendinizi sıcak yatağınızdan söküp evin dışına atmayı başarın. sizin için vazgeçilmez bir zevk olacaktır.
N ERSA N E ÖZD
Fitness Supervisor AKTÜEL 79
TARiHTE 2 OCAK 1915 20th Century Fox film şirketi kuruldu.
7 OCAK 1927 Okyanus aşırı ilk telefon görüşmesi New York ile Londra arasında yapıldı.
2 OCAK 1959 Fidel Castro, Küba’nın lideri oldu.
4 OCAK 1999 Hugo Rafael Chávez, Venezuela devlet başkanı seçildi.
9 OCAK 1969 “Concorde” ses hızını aşan ilk yolcu uçağı oldu.
AKTÜEL 80
OCAK AYI 10 OCAK 1863 Dünya’nın ilk metrosu olan “Londra Metrosu” nun ilk hattı açıldı.
21 OCAK 1899 Opel ilk araç üretimini gerçekleştirdi.
30 OCAK 1948 Mahatma Gandhi evinin bahçesinde, akşam yürüyüşü yaparken öldürüldü. 8 OCAK 1990 Pisa Kulesi, tarihi boyunca ilk kez güvenlik gerekçesi ile ziyarete kapatıldı.
17 OCAK 1991 Körfez Savaşı başladı.
26 OCAK 1788 Avustralya’da lk yerleşim yeri kuruldu.
Latince’de Ocak Ayı ismini, Roma Kapı Tanrısı Janus’tan alır. Kış mevsimini tek bir ay olarak kabul eden Romalılarda yıl 10 aydı ancak M.Ö. 700’lü yıllarda, senenin 364 gün olduğunu hesapladıklarında “Ocak” ve “Şubat” aylarıda takvime eklendi. Türkçe’de ise çeşitli söylentiler olmakla birlikte, soğuktan korunmak için ocak yakılan zamandan dolayı adı “Ocak”tır.
AKTÜEL 81
eCampus’ 1 Yaşında