Barış AYDOĞDU
Genel Yayın Yönetmeni w w w.e c a m p u s m a g .c o m GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Barış AYDOĞDU
F
arkında mısınız bilemeyiz ama öğrencinin olduğu yerlerde neredeyse her alanda büyük bir hareketlilik var. Etkinlikler, konferanslar, defileler, yürüyüşler, protestolar, yarışmalar ve dahası… Sadece bunlarla da sınırlı değil, büyük işletmelerden tutun da, yepyeni konseptleri ile yine öğrenciye hizmet sunmak adına hayata geçirilen birçok girişim de sürekli olarak bu hareketliliğin bir parçası.
EDİTÖR
Cansu BALCI
DİZGİ & TASARIM
İsmail Hakkı YENER
GÖRSEL YÖNETMEN
Şahan ŞEF
KREATİF DİREKTÖR
Zafer Burak AYDOĞDU
İMTİYAZ SAHİBİ VE SORUMLU YAZI İŞLERİ YÖNETMENİ
Çağın BOZKURT FOTOĞRAFLAR
BÖLÜMLER EDİTÖRÜ
Mehmet Arif BOZAN Ünal USTA Tugse ENKH
Volkan ÖVEN ETKİNLİK KOORDİNATÖRÜ
Yusuf Can CATKER
HABER BİRİMİ
Simge AŞKAN Buket ŞAĞAN Fatma TULUNOĞLU
REDAKSİYON
Mine DURUKAN WEB YÖNETİMİ
SOSYAL MEDYA
Ozidi MANTA
Bilâl KIR
REKLAM BİRİMİ KOORDİNATÖRÜ
Barış AYDOĞDU 0507 715 64 92 • baris@ecampusmag.com KATKIDA BULUNANLAR
Tarık KAYMAK, Prof. Dr. Ufuk AYDIN, Mustafa Kadir GÜNER, Doç. Dr. Mehmet BAŞAR, Semih ÖZKAN, Bünyamin EGE, Doç. Dr. Serap BENLİGİRAY, Caner KÖFTER, Deniz DEMİR, Nazmi HAYAT, Halil GÜNGÖR, İpek Buket KAMİŞ, Özkan AKAR, Berrin YEŞERTENER İLETİŞİM
eCampus’ Dergisi T: 0222 230 38 32 / F: 0222 234 43 71 info@ecampusmag.com www.ecampusmag.com YÖNETİM YERİ
Cumhuriye Mahallesi, Tersel Sokak, Ata Apartmanı, 2/14 Eskişehir / TÜRKİYE YAYIN TÜRÜ
Yerel Süreli Yayın BASKI
Karmen Matbaa ve Basım San. Tic. Ltd. Şti. Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 2NB3 Topkapı / İstanbul ECAMPUS’ Dergi Basım – Yayın yasalarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, röportaj, haber ve konuların her hakkı saklıdır. Dergide yer alan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine, basılan fotoğrafların sorumluluğu fotoğrafçılara aittir. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ECAMPUS’ Dergisi projesi sahipleri adına proje yürütücüsü Mıknatıs Production firmasıdır.
İşte tam da bu noktada öğrenci hayatının her açısının ne kadar da değerli olduğunu anlatmak adına hazırlanan eCampus’ Dergisi, öğrenci olmanın ayrıcalıklarını, güzelliklerini ve öğrenciye dair ne varsa hepsinden biraz da olsa bahsetmek amacıyla yayınlanmaktadır. Sıklıkla yayın amacımızdan bahsettiğimiz bu sayfada, yine bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni ise oldukça basit; öğrenci hayatı her anıyla dopdolu ve her an dile getirilmeye değer. Bir yılı aşkın süredir Eskişehir’den öğrenci manzaralarını aktardığımız bunun yanı sıra öğrenciye olan bakış açısını farklılaştırmaya çalıştığımız bir değer yaratma mücadelesi veriyoruz. Bu mücadeleyi sadece yaptığımız yayın ile değil, hayatımızın her alanında lanse etmeye özen gösteriyoruz. Elbette bu değer yaratma çalışmalarımız esnasında hatalar da yapıyoruz ancak biliyoruz ki bize doğru yolu gösteren şey de bu irili ufaklı hatalar. Ve yine biliyoruz ki, asıl hata yapmadığımızı düşündüğümüz zamanlarda bir yerlerde büyük hatalar yapıyoruzdur. Kısacası, başlarda hataların bir gün hiç yapılmayacağına inanırken, anlıyoruz ki yaptığımız hatalardır bizi en doğrusuna ulaştıran. Yine de hedeflerimizi her yeni başlangıçta sıfır hataya ayarlayıp yola çıkıyoruz ve her yeni başlangıçta yepyeni hatalar yapıyoruz. Yukarıda bahsettiklerimizi, elinize aldığınız derginin içerisindeki hatalarımızı görmezden gelmeniz için değil, bundan sonraki sayıları elinize aldığınızda o hataları bir daha görmeyeceğinizi belirtmek adına kaleme aldık. Bizler var olan bir algıyı, sıra dışı bir anlatımla yeniden yaratmaya çalışıyoruz ve yukarıdan inme, basmakalıp bir sistemi uygulamak yerine, sürekli yeni fikirler ortaya koyan yeni konseptler deniyoruz. Bu süreçteki tek kaynağımız ise yaptığımız hatalarımız. Bir gün sizlere öğrenci hayatının en mükemmel hâlini sunmak dileğiyle…
iÇiNDEKiLER 14 CAMPUS FASHION
20
KÜLTÜR BAŞKENTİ
30
36
MEZUN OLUNCA N’OLCAKSIN?
ONUR BAYRAMOĞLU
42 KARİYER
50
AVRUPA ÖĞRENCİLERİ FORMU
68 SİNEMA
46 AIESEC
iÇiNDEKiLER 22 POPÜLER KÜLTÜRE BİR BAŞKALDIRI ESKİŞEHİR
24
KURBAN
44
TIP FAKÜLTESİ
54 PARIS
Küçüklüğümüzden itibaren sıklıkla duyduğumuz ve etkinliklerine şahit olduğumuz TEMA, hem yaptığı çalışmalar hem de bünyesinde barındırdığı 400 binden fazla üyesiyle bugün, insanlarda ağaç ve toprak bilinci oluşturmaya tüm hızıyla devam ediyor. eCampus’ ailesi olarak TEMA Vakfı Eskişehir gönüllülerine yaptığımız ziyarette, Eskişehir TEMA temsilcisi Dr. Halil Güngör şöyle cevap veriyor TEMA’nın amacı hakkında sorduğumuz soruya; “İnsanların doğduğu yerde doymasını istiyoruz.”
TEMA Nedir? Açılımı; Türkiye Erezyonla Mücadele ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı olan TEMA, 11 Eylül 1992 yılında Sayın Hayrettin Karaca ve Sayın Nihat Gökyiğit başta olmak üzere 30 iş adamının desteğiyle kurulmuştur. Gönüllülük esasına dayanan politikasıyla TEMA, sürdürülebilir yaşam ilkesi ile doğal varlıkların korunmasında, ülkenin ve dünyanın geleceğinde söz sahibi olan, topraktan gelen toplumsal barışı sağlayan bilinçli bireyler yetiştirebilen bir sivil toplum kuruluşu olma vizyonuna sahiptir. TEMA, insanoğlunun doğaya açmış olduğu savaşa karşı, tabiat ananın yanında saf tutan bir barış elçisi olma misyonunu içerisinde barındırır. Her türlü kirlilik, doğal afet, çoraklık ve çölleşme ile mücadele eder. Su ve diğer doğal kaynakların korunmasında öncü bir konumda bulunan TEMA, bu bağlamda oldukça etkili bir görev üstlenmektedir.
Bu Zamana Kadar Yapılan Çalışmalar
Nasıl Gönüllü Olurum?
TEMA’nın başlıca çalışmaları arasında, Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere, toprak ve ağaç bilincini oluşturmak üzere birçok kurum ve kuruluşta seminerler ve eğitimler düzenlemektedir. Bunun dışında, başlattığı yasa çalışmaları ile Türkiye’nin çevresel sorumluluğu için dönüm noktası niteliğinde olan Mera Kanunu ve Toprak Kanunu’nun yasallaşması konusunda çalışmalar yürütmüştür.
Türkiye genelindeki teşkilatlanması; ilköğretim çağına kadar Yavru Tema, üniversite ve lise öğrencilerince faaliyet gösteren Genç Tema ve Mezun Tema şeklinde örgütlenmiştir. 25 yaş altı için ¨5, 25 yaş üstü için ¨20 bağışta bulunarak siz de TEMA ailesine katılabilirsiniz.
Hepimizin aşina olduğu ağaçlandırma çalışmaları, yine TEMA Vakfı öncülüğünde gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmeye devam etmektedir. Halen 150 bin hektar alanda kırsal kalkınma ve ağaçlandırma projesi başta olmak üzere 100’e yakın projenin yürütücülüğünü üstlenmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığı ile birlikte yürüttüğü 10 milyar Meşe Toprakla Buluşuyor kampanyası, 1 milyon hektar alanda sağlıklı meşe ormanları oluşturmayı hedeflemektedir. Bu kampanya, ağaç sevdalılarının orman içerisinde buldukları meşe palamutlarını, TEMA ağaçlandırma merkezlerine götürmesiyle oluşturulmuş ve Türkiye Erezyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, doğadan geleni yine doğaya bırakmaya gönüllü olmuştur. TEMA’nın yurt içinde yaptığı projeler hakkında detaylı bilgi için; www.tema.org.tr adresini ziyaret edebilir, Eskişehir’de bulunan etkinliklerin takibini de gerçekleştirebilirsiniz.
Eskişehir TEMA Eskişehir’de bulunan TEMA Vakfı, kendisine gönül vermiş 12 bini aşkın gönüllüsü ve yol gösterici, ağaç ve doğa hayranı kadrosuyla Türkiye’nin en etkin şubelerinden birisi olarak faaliyet göstermektedir. Siz de TEMA Vakfı’na gönüllü olmak ve doğa için bir adım atmak istiyorsanız, Paşa Mahallesi Fırın Sokak Numara: 8/1 Odunpazarı - Eskişehir’de bulunan Eskişehir TEMA’yı ziyaret edebilir, ömrünü doğaya adamış sıcakkanlı bu insanların arasında kendinize yer bulabilirsiniz.
HABER 12
HABER 14
CAMPUS FASHiON
MODA EDİTÖRÜ
HANDE DURAN Pınar TOPSAKAL
Eğitim Fakültesi - Resim İş Bol kesimli sezon kabanı; crop bluzu, pantolon uyumu; bot ve çanta gibi tamamlayıcıları ve saç stiliyle karakteristik bütünlük sağlamış.
FASHION 16
Büşra YILDIRIM
Tayfun CENGİZ
Deri kollu asker yeşili parka sezon parçalarından... Bot ve çanta seçimi ise genel görünümü itibariyle oldukça uyumlu.
Kruvaze kaban ve dar paça jean birbirini renk ve oran olarak desteklemiş. Bot, atkı ve çantadaki renk seçimi ise oldukça başarılı...
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi - İşletme
FASHION 18
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - İç Mimarlık
MIKNATIS
Yağmur OĞUZ
Ayber YILDIRIM
Şık gömlek ve jean ikilisinin dışında ilk göze çarpan imite kürk kaban. Yüz tipine uygun gözlük seçimi ve diğer aksesuar seçimleri ise şık bir görüntüyü beraberinde getirmiş.
Çok yakın renk değerlerine sahip kaban ve pantolon seçimine, kapüşonlu oduncu gömleği hareket kazandırmış. Kaban ve gömlek sınırı ise oran açısından oldukça başarılı...
Mimarlık ve Tasarım Fakültesi - Moda Tasarımı
FASHION 20
Güzel Sanatlar Fakültesi - Heykel
HAYAL
TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTİ’NDEN ESKİŞEHİR’DE ALIŞVERİŞ ŞENLİĞİ
TURKUAZ SİNEMA GÜNLERİ
Eskişehir, Türk Dünyası Kültür Başkenti Etkinlikleri kapsamında oldukça hareketli bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Esnaf ve tüketiciyi buluşturarak, ekonomiyi canlandırmayı hedefleyen Alışveriş Günleri Etkinliği ile katılımcılara birçok hediye ve promosyon imkanı sunuluyor. Türk Dünyası Kültür Başkenti Alış Veriş Günleri logosunu gördüğünüz herhangi bir mağazadan yapacağınız 50 Türk Lirası ve üzeri alışverişlerde, Eskişehir’in birçok noktasında oluşturulacak olan çekiliş kuponu noktalarında, fiş ibrazı karşılığı, 20 Mart günü Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Kapanış Töreni’nde yapılacak olan büyük çekilişe 1 adet katılım hakkı kazanılıyor.
Geçtiğimiz günlerde, Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti Etkinlikleri kapsamında düzenlenen Turkuaz Film Günleri etkinliği, Türkçe Konuşan Filmler başlığı altında gerçekleştirildi. Türk Dünyası ülkelerinin unutulmaz filmlerinin Türkçe versiyonlarının izleyici ile buluştuğu etkinliğin açılışına, Türk Dünyası ülkelerinin ünlü yönetmen ve oyuncularının da içerisinde bulunduğu yaklaşık 200 kişi katıldı.
8-16 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan “Alış Veriş Günleri” etkinliğinin tanıtım toplantısında konuşan Vali Tuna, etkinlik ile ilgili olarak; “Şehrimizin en canlı noktalarından biri olan Hamamyolu Caddesi’nde ve Vilayet Meydanı’nda “Alışveriş Günleri” boyunca stantlar açılacaktır. Bu etkinlikte “alışveriş” kavramının kültür sanat boyutu da yer alacaktır. Açılış töreninde Türkiye’yi Türkvizyon’da temsil eden Manevra grubu konser verecektir. Tıpkı onların şarkılarında da vurguladıkları gibi ‘Sen, Ben, Biz Hepimiz’ yine Türk Dünyası’nın kalbinde tek nefeste, tek yürekte bir arada olacağız. 40’ın üzerinde gösteriler, eğlenceler, sosyal medya etkinlikleri ile bir festival havasında gerçekleşecek Alışveriş Günleri’nde alışveriş kuponu dağıtımı ve çekilişi yapılacaktır.” dedi. Sürpriz hediyelerin ve promosyonların olacağı Alışveriş Günleri kapsamında gerçekleşecek çekiliş ile; 4 adet Otomobil, 3 adet Motosiklet, 10 adet Dizüstü bilgisayar, 20 adet Bisiklet, 10 adet Buzdolabı, 10 adet Çamaşır Makinesi, 10 adet Fırın, 10 adet Bulaşık Makinesi, 10 adet 102 Ekran Led TV, 26 kişiye Check-up, 26 çifte 3 Günlük Yurtdışı Kültür Gezisi, 26 çifte 5 Günlük Yurtiçi Kültür Gezisi, 100 adet Takım Elbise, 100 adet Nevresim Takımı, 100 kişiye ¨100’lik Gıda Alışveriş Kuponu, 100 kişiye Eskişehir Spor Kombine Bileti yeni sahipleriyle buluşacak.
AKTÜEL 22
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen etkinliğin galası, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna’nın açılış konuşması ile start aldı. Galada izleyicilerle buluşan Kazakistan Sinemasının başyapıtı olarak bilinen milli kahraman, yazar ve siyasetçi “Mustafa Şokay” filmi, etkinliğin başlangıç filmi olarak sunuldu. 4 gün süren etkinlik ile Türk Dünyası ülkelerinin sinema kültürleri yakından tanınmış oldu. Galaya katılan ünlü isimler arasında; Kazakistan’dan “Şokay” filminin yönetmeni Satibaldi Narimbetov, Türkmenistan’dan “Mankurt” filminin de arasında olduğu çok sayıda filmin yönetmeni Hocakulu Narlıyev ile ünlü Türkmen aktris Maya Aymedova; Kırgızistan’dan yönetmenler, Askarbek Kuruşbekov ve Bulutbek Şemsiyev; Yakutistan’dan yapımcı Bergen Parnikov ile yönetmen Sardana Savvina; Tataristan’dan senarist Mansur Gilyazov ile yönetmen Marat Devletov; Çin Uygur Özerk Bölgesi’nden yönetmen Firdevsi Azizi ve yerli yönetmen Mesut Uçakan, aktör Eşref Kolçak, yapımcı İsrafil Kuralay, yönetmen Mehmet Güleryüz, sinema yazarları Burçak Evren, Coşkun Çokyiğit, Elif Tunca ve Murat Tolga Şen yer aldı. Etkinlik çerçevesinde, “Türk Dünyası Sineması” ve ünlü Kırgız yönetmenin ismiyle “Tolomuş Okoyev Sineması” başlıklı iki panel ile “Senaryo Hikâyeleri” ve “Makyaj Atölyesi” başlıklı iki atölye çalışması da düzenlendi. Yoğun ilgi gören Turkuaz Film Günleri Etkinliği, 27 Şubat Perşembe günü sona erdi.
Popüler kültür kolaycıdır.Araştırma yapmaz, derine inmez. İstanbul, Ankara, haydi bilemediniz İzmir’de ne varsa ülkenin kültürünün, yaşam biçiminin, eğitiminin, sporunun buralarda yaşandığını varsayar.
Popüler
kültürün ögeleri bu şehirlerde oluşur; başka şehirlerde yer yerinden oynasa, sıradışı, hatta olağanüstü şeyler de olsa fark etmez. Çünkü popüler kültüre göre yaşam büyük şehirlerden ibarettir ve gerisi teferruattır. Popüler kültüre göre deprem riski İstanbul’u tehdit ediyorsa risktir; kar yağışı İstanbul’da yoğun olacaksa korkutucudur, takım İstanbul takımıysa şampiyonluk adayıdır. Geçenlerde Eses’in birmaçının başlama vuruşundan önce saygı duruşu vardı. Trafik kazasında yaşamını yitiren bir futbolcu anısınaydı saygı duruşu. Ve Eses bando saygı duruşu marşını canlı olarak çaldı. Evet Türkiye’nin popüler kültürünün üretildiği yerlerde olduğu gibi kayıttan değil; canlı. Statta herkes dinledi birkaç kendini bilmezin dışında. Bu ses aslında popüler kültüre bir başkaldırı idi, Eses bandonun kendisi gibi. Diyordu ki: “bak popüler kültür ben buradayım, ben farklıyım”
AKTÜEL 24
Zorla giriyordu popüler kültürün gündemine… Bando çalarken Eskişehir’in popüler kültüre ne çok başkaldıran bir şehir olduğu aklıma geldi. Mesela Eskişehirspor’un kendisi de böyle bir başkaldırı değil miydi? Yılların popüler takımlarına başkaldırmamış mıydı? Zorla gündeme girmiş, popüler kültürün ezberini bozmamış mıydı? Sonra aklıma Kent Konseyi geldi. Kentte sözünü söyleyecek ne kadar birey ya da kuruluş varsa davetliydi. Yeni stat nereye yapılsın, politikacılardan beklentiler, demiryolunun yeraltına alınması… Doğrudan demokrasinin örneğiydi Konsey… Anadolu Üniversitesi mesela. O da bir başkaldırı değil mi? Popüler kültüre göre “Eğitim İstanbul, Ankara ve İzmir’de verilir, taşrada eğitim mi? Açıköğretim mi? Televizyondan yayın mı? Bunu mutlaka İstanbul’daki bir üniversite yapmalı…”
Anadolu Üniversitesi bu söyleme ilk başkaldırıdır. Hocasıyla, yaygın altyapısıyla popüler kültürün ezberini bozmuştur Anadolu Üniversitesi. Anadolu’da da kaliteli eğitim yapılabileceğini, tüm dünyaya eğitim hizmeti sunulabileceğini göstermiş, popüler kültüre başkaldırmıştır. Sivil Havacılık Yüksekokulu da öyledir, İletişim Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi de, Hukuk Fakültesi de… Yılmaz Hoca örneği de farklı değildir. Bu şehrin, muhalif olmasına rağmen Yılmaz Hoca’yı seçmesi bir başkaldırı değilmidir? Popüler kültür güçlüden yanadır, popüler olandan yanadır. Popüler kültür iktidar muhalifi olanı pek sevmez. Ama Eskişehir farklıdır, sessiz, şiddetsiz, medenice cevap verir popüler kültüre. Yaşanılır olmasıyla başkaldırıdır Eskişehir. Sanatın içine tükürüldüğü bir ülkede inadına heykelleriyle güzel, operasıyla zengin, parklarıyla keyifli, tiyatrolarıyla gururludur. Popüler kültürün, “Sanat İstanbul, Ankara ya da İzmir’de yapılır” klişesine bir başkaldırıdır Eskişehir.
Burada da sanatvardır, burada da sanatçı vardır diye haykırır popüler kültüre. Zorla girer gündemine ve ezberini değiştirir popüler kültürün. Yayasına yürüyecek yol bırakmayıp kalbini araç yollarına, ruhunu lüks otomobillere teslim eden popüler kültüre inat, şehrin merkezini yayalara açan; yetmedi, onlara yürüyüş ve bisiklet yolları sunan şehirdir Eskişehir. Odunpazarı gibi yok olmaya yüz tutmuş bir semti Dünya Kültür Mirası listesine sokan, endüstriyel markalara karşı halkına tertemiz kalabak suyu içirenlerin şehridir burası. Bir başkaldırıdır Eskişehir; popüler kültüre karşı ve popüler kültürün ezberini bozan… Prof. Dr. Ufuk AYDIN AÜ Hukuk Fakültesi Dekanı (21.03.2011)
AKTÜEL 25
RÖPORTAJ 26
Röportaj: Cansu BALCI Fotoğraf: Şahan ŞEF
RÖPORTAJ 27
Geçmişte, oldukça zor şartlarda albüm çıkarmayı başarmışsınız. Tabiri caizse tırnaklarınızla kazıyarak geldiniz bugünlere. O zamanlardan biraz bahseder misiniz? Kurban grubunu kurmaya ve albüm çıkarmaya nasıl karar verdiniz?
diye düşünmüştük o zamanlar. Aynı zamanda dikkatimizi çeken bir diğer nokta, “Kurban” kelimesinin hiçbir dilde tam olarak karşılığının olmaması… Nedeninin ve nasılının bilinmemesi ve çok fazla anlamının olması ismi seçmemizde bir diğer etkendi.
Aslında albüm çıkarma maceramız grubun kurulmasından çok daha sonralara dayanıyor. Albüm çıkarmadan önce zaten farklı gruplar halinde barlarda sahne alıyorduk. O zamanlar yapılan ve halen yapılmaya devam edilen Roxy Müzik Yarışması’na katılmaya karar verdik. Bu yarışmaya katılabilmemiz için bir topluluk, bir grup haline gelmemiz gerekiyordu. Ekibimizi topladık ve yarışmaya katıldık. Bizim için biraz zorlu bir süreç oldu çünkü yarışmanın yeni başladığı bir dönemdi. Yarışmanın ikinci senesinde katıldık ve bu yarışmanın bizim için önemi büyüktü. Çünkü bu yarışma o zamanlar oldukça popülerdi ve yarışmayla birlikte hem piyasaya girme şansımız artacaktı hem de kendimizi tanıtma fırsatı bulmuş olacaktık. Bu üzerimizde çok yoğun olmasa da bir baskı kurdu. Fakat şu anda buradayız ve halimizden memnunuz.
Türkiye’de genel yapı itibariyle cover parçaların sevilip benimsenmesi çok zor bir iş. Cover parçalarınızdaki bu başarınızı neye bağlıyorsunuz? Biz aslında kolay tutar diye düşünerek yapmıştık. Bence cover parçaların sevilip benimsenmesi, sıfırdan yazılan bir şarkının benimsenmesinden çok daha kolay. Bu zamana kadar piyasada yükselmiş ve bir şekilde piyasadan sıyrılmış gruplara bakarsanız, hepsinin bir cover albümünün bulunduğunu görürsünüz. Fakat bizim cover albüm yapma sebebimiz elbette ki bu değildi. Biz bu şarkıları, albümden önce çıktığımız barlarda çalıyorduk. Bir kısım dinleyicimiz zaten bizim tarzımızı benimsemişti fakat asıl sebep üzerinde uzmanlaştığımız daha doğrusu önceden bildiğimiz bir iş yapmaktı.
“İsim rock grubunu da çağrıştırmadığı için
bizleri türkücü zannedip arayan çok oldu.”
Müzikle ilk tanışmanız nasıl oldu? Bu sorunun cevabı oldukça uzun aslında, çünkü hepimizin müzikle tanışma hikâyesini anlatmak sayfalar sürer. Fakat ortak bir paydada birleştirmek adına müzikle tanışmamız, müzikle haşır neşir oluşumuzun çocukluk günlerimize dayandığını söylersek yanlış olmaz sanıyorum. Grubun ismine gelirsek neden Kurban? O zamanlar üzerinde çok fazla düşünüp karar verdiğimiz bir isim olmadı Kurban. Birkaç isim alternatifi arasından karar verdik. Bizim dikkat ettiğimiz nokta hem Türkçe olması hem de akılda kalıcı, insanların unutmayacakları bir isim olmasıydı. Daha iyi bir seçeneğimiz yoktu aslında. Zaten o zamanlar bir rock grubunun piyasaya girmesi ve tutunması çok zordu. Bu nedenle sanıyorum çok fazla üzerinde düşünmedik ismin. İsim rock grubunu da çağrıştırmadığı için bizleri türkücü zannedip arayan çok oldu. Her bu işe yeni başlayan insanlar gibi biz de bu piyasanın içerisinde kurban oluruz
RÖPORTAJ 28
Az önce bahsettiğim gibi cover albüm bir grubun parlamasına yardımcı olur. Fakat bizde tam tersi bir durum yaşandı. Çünkü coverlediğimiz şarkıların telifleri bize sıkıntı yaşattı. Özellikle albüm çıktıktan sonra rahmetli Barış Manço’nun sevenleri bize tavır aldılar. O durumu da açıklamak istiyorum. Cover albümüzde yer alan “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” isimli şarkıda, “Barış söyler kendi bir ders alır mı?” kısmını “Deniz söyler kendi bir ders alır mı?” olarak seslendirdik. Bu durum çok fazla tepki topladı. Şarkıyı seslendirmeden öne Sayın Lale Manço’dan izin aldık. Hukuksuz iş yapmadık ama buna rağmen eleştiri aldık. Onların savunması da şu şekilde: Şarkının dizesini değiştirmemiz değil de Barış Manço’nun mahlasını değiştirmiş olmamızın sorun yarattığı söylendi. Ortada kötü bir niyet yoktu ama radyoyu açtığımızda Barış Manço sevenlerinin bizlere küfrettiğini duyuyorduk. En başında plak şirketiyle görüştüğümüzde böyle bir durumun bizlere sıkıntı yaratabileceğinden hiç kimse bahsetmedi. Şarkıyı dinlediler ve “Deniz’i Barış yapın.” diye bir şey söylemediler. Biz de sorun yaratmayacağını düşündük başından uyarılmadığımız için. Biz o zamanlar öyle genç ve toyduk ki, mahlasın ne olduğunun ve değiştirilmesinin sorun yaratacağının farkında değildik.
2005 yılında dağılan Kurban grubunun tekrar bir araya geldiğini görmek hayranlarınızı oldukça memnun etti. Grubun dağılma ve bir araya gelme sürecini bizlere anlatır mısınız?
şarkılar oluşturup söylemeye başlıyoruz. Sokakta gördüğümüz adamdan etkilenip de bir şey yazıp söyleyebiliyoruz, içimizden birinin sevgilisiyle olan problemi ya da güzel anıları da ilham kaynağı olabiliyor o kişi için.
Açıkçası bu çok sevdiğimiz bir hikâye değil takdir edersiniz ki. Üzerimizde oluşan baskı sebebiyle grup içerisinde birtakım tatsız olaylar yaşandı. Zaten çok da uzun sürmedi 1,5 sene sonra tekrar bir araya geldik.
Son albümümüz olan “Sahip”ten bahsedecek olursak orada sosyal mesaj kaygısı taşıyoruz. Sosyal mesaj kaygısı da değil aslında. Ülkemizin ve dünyanın durumunu, yaşanan gelişmeleri kendi dünyamızla birleştirerek anlatıyoruz. Yaşanan gelişmelerin bu denli can sıkıcı olması bizlerin keyifli müzik yapmasını ve neşeli şarkılar üretmesini de engelliyor. İçerisinde bulunduğumuz ve bulunacağımız durum hepimizi etkiliyor, bizleri, bizlerin müzik yapmasını engelleyecek şeyler yaşanıyor ve buna kayıtsız kalmaktansa, evet biz buyuz demek ve insanlara duyarlılığımızı göstermek istiyoruz. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak diye bir durum en azından bizim için söz konusu olamaz. Taşıdığımız bir kaygı yok ama yaşanan olaylara da kayıtsız kalamıyoruz maalesef. Ortalıkta boş boş gezen şarkıcılardan ve insanlardan bir farkımız olması adına bu tür işler yapıyoruz.
Alternatif rock ın Türkiye deki ilk temsilcilerindensiniz. Sizlerden ilham alan günümüz alternatif rock grupları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Bir şeylere sebep olmuş olabiliriz ve bu bizi çok gururlandırır. Hala daha inanamıyoruz. Biz albüm çalışmalarına başladığımızda yıl 1997’ydi. O zamanki ortamla şu anki ortam arasındaki farka inanmak mümkün değil zaten. Dediğim gibi bir şeylere sebep olmuş olduğumuzu biz de görüyoruz, hissediyoruz. Fakat sebep olmuş olduğumuz şeyin şu anda korkunç bir sona doğru ilerlediğini ve manipule edildiğini görmek bizi üzüyor. İnsanların müzik yapmasıydı bizim istediğimiz şey fakat şu anda sağda solda müzik yapan insanlar gerçekten çok rahatsız edici. Bununla beraber, Nirvana, Rammstein gibi büyük rock gruplarının ortaya çıkışından önce, yaklaşık olarak 1987-1991 arasında büyük bir boşluk yaşandı müzik dünyasında. İnsanlar ne dinleyeceklerini bilmiyorlardı fakat bu grupların ortaya çıkışıyla boşluk dolduruldu. Şu anki müzik piyasasını da öyle değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Büyük bir keşfe gebe olduğuna inanmak istiyorum müzik sektörünün. Şarkılarınızı yazarken sosyal mesaj kaygısı taşıyor musunuz? Ya da şarkılarınızın belli bir hikâyesi oluyor mu? Zaman zaman bir hikâyeden ilham alarak hareket ettiğimiz oluyor fakat bazen de bir ilham geliveriyor ve bunun üzerine
Yakınlarda bir albüm hazırlığı var mı, yeni projeler ve konserler? Olacak elbette ki. Hepimizin hayatı şu sıralar biraz çalkantılı. Fakat bu durumu toparlayıp en kısa zamanda harekete geçeceğimize inanıyorum. Hiçbir şey sürekli yüksek titremiyor sonuçta. Son olarak da söylemek istediğim bir şey var. Sanırım hayatımızda ilk kez insanların ihtiyacı olan bir şeye yöneleceğiz. Çünkü bizim de buna ihtiyacımız var. Yani etrafınıza baktığınızda sizi çok bunaltan şeyler oluyorsa, buna sebep olan şeylerin yerine geçebilecek olan ne görüyorsanız onu yapmak istiyoruz aslında.
RÖPORTAJ 29
Neden İngilizce Öğrenmeliyim? Günümüzde, bilmeyenin iş hayatında ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü, globalleşen dünyanın yegâne ortak dili haline gelmiş durumda İngilizce. Özellikle özel sektörde çalışmak isteyenler için, yalnızca grammar bilgisine sahip olmak maalesef ki yeterli değil. Speaking ve writing konularının da ileri seviyelerde olması gerekiyor. Peki, neden bu kadar zorunluluk halini almış durumda ve neden İngilizce öğrenmeliyiz? My English Kurum Müdür’ü Reha Durucasu’ya sorduk.
Eskişehir’de İngilizce eğitimi hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
My English’te sadece İngilizce eğitim veriliyor, bu doğru mu?
Eskişehir İngilizce eğitimi konusunda gerçekten de büyük bir pazar. Üniversite öğrencilerinin ve bilinçli velilerinin önemsediği bir eğitim olduğunu söyleyebilirim. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite öğrencileri ve meslek sahibi kişilerin bu konuya ciddi bir ilgi duydukları ortadadır.
Kesinlikle. Birçok dilden ziyade bir dile odaklanarak o dilin her türlü içeriğine detaylı hâkim olan bir kurumuz. Bu sayede öğrencilerimize, onların aklına gelebilecek ya da gelemeyecek her türlü konuda rehberlik edebiliyoruz.
İş hayatında İngilizce için ne söylemek istersiniz? Öğrencilerin gelecekte iyi bir işe sahip olabilmeleri için, o işe talip diğer adaylar arasından seçilebilir hale gelmesi gerekmektedir. Bunun için de adayın fark yaratması şarttır. İngilizce bilen bir aday bu farkı yaratmayı başarmış demektir. Şöyle bir Türkiye gerçeği vardır. Her sene üniversite mezunu öğrenci kadar kişi İngilizce öğrenmiyor, dolayısıyla her geçen sene İngilizce bilmeyen üniversite mezunu sayısı artıyor. Bu da İngilizce bilmenin her geçen sene işe alımlarda önemini ne kadar koruduğunu gösteriyor.
KARİYER 30
Günümüzde birçok insan artık İngilizcenin de yetmediğini başka birkaç yabancı dili de bilmek gerektiğini söylüyor, bu konudaki görüşünüz nedir? Benim şahsi fikrim, insanların önce İngilizce öğrenmesi gerektiği. Bu lafı söyleyen birçok insan henüz İngilizce konuşmayı bilmiyor. Ayrıca İngilizcenin dışında öğrenilen ekstra bir ikinci dil, spesifik işler dışında (Çin ile ithalat-ihracat yapan firma vb.) İngilizcenin yarattığı etkiyi yaratmıyor.
Boğaziçi Üniversitesi ile olan bağınız nedir? Boğaziçi Üniversitesi ile kuruluşumuzdan beri süre gelen protokolümüz doğrultusunda kendilerinden eğitim konusunda destek alıyoruz. Öğretmen alımı, kaynak seçimi vb. konularda Boğaziçi Üniversitesi’nin yönergelerini benimsiyoruz. Bunun sonucunda da C1 eğitimini tamamlayan öğrencilerimize yine Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri tarafında Eskişehir’de yapılan sınav ile Boğaziçi Üniversitesi yabancı dil sertifikası veriyoruz. Ayrıca böyle bir sertifikayı Boğaziçi Üniversitesi ve My English dışında veren bir kurum yok. My English’te Genel İngilizce programının çok popüler olduğunu duyuyoruz, bunu neye bağlıyorsunuz? Öyle demeyin sınav İngilizcesinde de büyük bir ivme yakaladık :) Öncelikle genel İngilizce eğitiminin Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Sınıflandırılması (CEFR) temel alınarak A1 den başlayarak C1 seviyesinin sonuna kadar verildiğini belirtmek isterim. C2 adı altında bir eğitimi aldığını iddia eden bir öğrenci ise yanılır, çünkü C2 eğitim verebilecek bir kaynak mevcut değildir. O seviyedeki bir eğitimi de ancak İngilizce öğretmenleri alabilir. Genel İngilizce eğitimindeki başarı öğrenciyi 7/24 İngilizce ile haşır neşir etmekten geçiyor. Öğrenciler her hafta belirli günlerde sınıf öğretmenleriyle dersler alıyorlar. Bunun yanı sıra öğrenciler kulüp aktivitelerine de katılmak zorundalar. Kulüp aktivitelerinde hem yerli hem de yabancı öğretmenlerle her bir seviye için haftada ortalama 25 adet ders yer alıyor. Ayrıca öğrencilere My English’e gelmediği zamanlarda yine İngilizceye yönelik çalışma yapmaları adına The Project Umbrella adı altında bir online sistem sunuyoruz. Tüm bu 3 bileşeni bir araya getirdiğimizde öğrenciye 7/24 eğitim sunmuş oluyoruz. Konuşma kulüpleriniz de var değil mi? Konuşma kulüpleri, kulüp aktivitelerinizden sadece bir tanesi. Bunun yanı sıra okuma, konuşma, dinleme, yazma, dilbilgisi, kelime hazinesi, müzik, video, telaffuz, insan kay-
nakları, pazarlama, iş İngilizcesi gibi birçok kulüp aktivitemiz yer almaktadır Türkiye çapında bu genişlikte bir kulüp aktivite programı olan bir dil okulunu daha mevcut olmadığı konusunda da iddialıyız. Ayrıca konuşma kulüplerimizde ana dili İngilizce olmayan bir öğretmen asla ders veremez. Bu öğretmen mutlaka ve mutlaka Amerikalı, İngiliz, Avustralyalı ya da Kanadalı olmalıdır. Peki ya sınav İngilizcesindeki ivme ne düzeyde? İngilizceye yönelik her türlü sınava öğrencilerimizi hazırlayabilecek ve onların başarılı olmalarını sağlayacak nitelikte olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. YDS’de uzun soluklu programlar ile öğrencilere gerekli sınav altyapısını sunup, etkin denemelerle gerçek sınav puanına yakın puanlar almalarını sağlıyoruz. TOEFL da ise zaten TOEFL IBT sınav merkezi olmamızdan ötürü öğrencilerimize hem sınıf hem de laboratuvar ortamında sınav stratejilerini öğretiyoruz. LYS-5 lise öğrencilerimiz ile bizim geleceğimiz oldukları için her biri ile kendi çocuğumuz gibi ilgilenip, İngilizcenin yanı sıra YGS’de ihtiyaç duyacakları Türkçe, matematik, sosyal bilgiler vb. dersler konusunda da destek sağlıyoruz. Ayrıca üniversitelerinde hazırlık okuyup, henüz başarılı olamamış öğrencilere hazırlık atlama eğitimi veriyoruz. Bu programı her bir üniversite özelinde şekillendirmek de mümkün. IELTS sınavına hazırlık programımız ise ÖSYM’nin bu sınavı eşdeğer kabul etmemesine rağmen başarıyla devam etmektedir. Bir eğitimci olarak, yabancı dil sınavlarına hazırlanan arkadaşlarımız için tavsiyeleriniz nelerdir? Öncelikle şunu söylemeliyim. Genel İngilizce ‘de belirli bir seviyeye gelemeyen hiçbir öğrenci sınav İngilizcesinde başarılı olamaz. Şöyle örnekleyeyim: bir yabancıyı ülkesinden alıp ÖSYS soktuğunuzu varsayalım. Adam daha cümlenin öğelerini bilmeden nasıl dilbilgisi sorularını yapacak? Son olarak da şunu eklemeliyim. Her şey öğrencide bitiyor. Biz en iyi kaynakları, online sistemleri, öğretmenleri vb. destekleri öğrencilerimize sunsak dahi, öğrenci gerekli ilgiyi ve devamı göstermediği sürece başarılı olamaz. KARİYER 31
RÖPORTAJ 32
Eskişehir’den başlayarak Türkiye’nin birçok ünlü futbol kulübünde forma giyen ve en sonunda yuvasına geri dönerek Eskişehirspor formasıyla ter döken Onur Bayramoğlu’na, futbol hayatı ve Eskişehir’e kazandırdığı yeni yatırımı ile yarattığı değeri sorduk. İşte Eskişehir’in ve Eskişehirspor’un genç yıldızı Onur Bayramoğlu röportajından sayfalara taşıdığımız başlıklar… Öncelikle seni tanımayanlar ya da daha yakından tanımak isteyenler için Onur Bayramoğlu’ndan ve futbol hayatından biraz bahseder misin? 1990 Eskişehir doğumluyum. Futbola 7 yaşında, okula başladığım dönemin yazında adım attım. İlk ve orta öğrenimimi, Melahat Ünügür İlköğretim Okulun’da, lise öğrenimimi Fatih Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Liseden mezun olduğum 2008 senesinde DSİ Bent Spor’dan Bozüyükspor’a transfer oldum. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünü kazandım. 1 sene sonra Beşiktaş’a transfer oldum. 2,5 sene Beşiktaş’ta oynadım. Transfer olduktan sonra sakatlığıma önceden yanlış teşhis konulduğunu öğrendim. İlk senem sakatlığı atlatmakla geçti. Sanırım birçoğunuz pubis sakatlığını duymuşsunuzdur. Bu sırada ÖSS’ye tekrar girip Bahçeşehir Üniversitesi’ne kaydımı aldırdım. Ayrıca Açık Öğretim’e yazıldım. Schuster’in gelmesiyle güzel imkânlar bulmama rağmen şans bir türlü benden yana olmamıştı. Çok sakatlık yaşadım ama yaşadığım bu sorunlar bana her açıdan eksiklerimi görme imkânı vermişti. Şike olaylarının patlak verdiği dönemde Tayfur Hoca sürekli oynamam için kiralık oynamamı istemişti. Eskişehirspor’dan başka bir yere gitmek istemediğimi söylemiştim. Ve o akşam, o sıralar Eskişehirspor’un başında bulunan Bülent Uygun ile telefonda görüştük. Görüşmeden sonra yüzyüze daha iyi konuşabileceğimizi düşünerek gece babamla Eskişehir’e geldik. Sabah çok güzel bir güne uyanacağımı düşünürken televizyonu açtığımda dün görüştüğüm neredeyse herkesi elinde kelepçelerle görmüştüm. BJK kamp kadrosunda da değildim. Tamamen boşlukta kalmıştım.
O yaz tamamen kendi imkânlarımla çalıştım. Bu imkânları bana sağlayan Güven Sevil hocama da buradan şükranlarımı sunuyorum. Ligin başlamasıyla birlikte tekrar BJK ile idmanlara çıkmaya başladım. Devre arası Gençlerbirliği’ne transfer oldum. 1 sene Ankara’da kaldım. Sonrasında kısa bir İzmir maceram da oldu. Bir Eskişehirli olarak üç büyük şehirde(Beşiktaş – Gençlerbirliği – Karşıyaka) forma giydin. Son olarak doğduğun şehrin formasını taşıyorsun. Muhtemelen tüm bu kariyerin çocukluk hayalindi ancak doğduğun şehrin formasını giymek nasıl bir duygu? Dediğiniz gibi çocukluk hayalimi yaşıyorum. Sanırım futbolun endüstriyel olmamasını dileyen herkesin de hayali budur. Eskişehir’de futbol-para bütünleşmesine karşı durmuş, küstürülmüş ama hala Eskişehirsporlu olan, Eskişehirspor’a gönülden bağlı olan ve her türlü desteği veren çok güzel insanlar var. Sırf bu yüzden dahi Eskişehirli olmaktan gurur duyuyorum. Eskişehirli olmak çok güzel, Eskişehirspor’da oynamak da. Ama üzgünüm, burada forma giyme duygusunu tanımlayabilecek kadar iyi Türkçe bilmiyorum. Eskişehirspor’a transferin nasıl gerçekleşti? Geçtiğimiz yaz Gençlerbirliğin’den ayrılma vakti benim için gelmişti. Nereye gidebilirim diye düşünürken, Mesut Hoşcan Eskişehirspor Kulübü Başkanı seçildi. “Eskişehir’in çocukları Eskişehirspor’da oynar.” dedi. Başkanımız onu söyledikten sonra bana başka bir seçenek kalmamıştı zaten.
RÖPORTAJ 33
Eskişehirspor formasıyla ilk gölünü Sivasspor’a attın, o ilk golden sonra neler hissettin?
bir futbolcu olarak maçı izleyebilmem gerekirdi. Gittiğim maçlarda hep golleri kaçırdım.
Bunu maçtan sonra da söylemiştim. Top çizgiyi geçtikten sonra belli bir bölümü gerçekten hatırlamıyorum. Çok değişik bir histi. Uzun süredir birikmiş bir duygu patlaması yaşadım. Maçtan sonra çok güzel mesajlar aldım. Destekleri için hepsine çok teşekkür ederim.
Eskişehir’de, Eskişehirlilere güzel bir yatırım yaparak Subway markasını şehre taşıdın. Neden tercihini Subway’den yana kullandın?
Eskişehirspor taraftarı hakkında neler söylemek istersin? Birçoğu arkadaşım olmakla birlikte hepsinin Eskişehirspor için her şeylerini vereceğini biliyorum. Ayrıca Eskişehir’de tarihi bir tribün kültürü var. 2. Lig B kategorisindeyken ben de maçlara giderdim. Ama stada maç izlemeye gitmemeye çalışırdım çünkü
RÖPORTAJ 34
Eskişehir son yıllarda oldukça gelişen bir şehir ve birçok dünya markası şehrimize gelmeye başladı. Birçok yabancı öğrenci, değişim programlarında şehrimizi tercih ediyor. Birçok turist geliyor. Ayrıca burada okuyan birçok öğrenci de değişim programlarıyla yurtdışı deneyimi yaşıyor. Ayrıca sosyal medya ile bu markayı bilen çok sayıda insan var. Subway Dünya üzerinde en fazla şubesi bulunan ve en sağlıklı fastfood firması. Ben de yemekten keyif aldığım bir lezzeti Eskişehirlilerle buluşturmak istedim.
Şehre kazandırdığın marka ile sen de artık genç girişimciler arasındaki yerini almış bulunuyorsun. Bu tarz bir işletme açmak sana neler hissettiriyor? Geçtiğimiz birkaç senedir ne yatırım yapabilirim diye araştırıyordum. Biliyorsunuz futbol belli bir yaşa kadar tam kapasiteyle oynanabilen bir oyun. Futbol bittikten sonrasını da düşünmek ve o zamana uygun bir yatırım yapmak bence her aklı başında futbolcunun yapması gereken bir iştir. Ben yapı itibariyle uzun süre oturup bekleyebilecek bir insan olmadığımdan. Farklı bir dala el atmak istedim. Hem Eskişehirspor’daki kariyerin için, hem de diğer alanlarda gelecek planların arasında neler var? Eskişehirspor’da kalmak istiyorum. Kendi menfaatlerimi ve Eskişehirspor’un menfaatlerini bir tutup bir Eskişehirli olarak burada kaptanlık görevini üstlenmek istiyorum. En büyük gelecek planım ise Eskişehirspor ile Lig Şampiyonluğu yaşamak. Futboldan ayrı diğer planlarım ise çok net değil. Ben futboldan ayrılana kadar eğer güzel bir fırsat çıkarsa onu o zaman değerlendiririm. Röportaj: Volkan ÖVEN Fotoğraf: Ünal USTA
RÖPORTAJ 35
!
Yeni Mezunların DİKKATİNE İşverenlerin Dikkatini Çekmenin Püf Noktaları Yaşamımızın en özgür ve en deli dolu kısmı maalesef ki sona eriyor. El bebek gül bebek yetiştiğimiz hayattan kendimizi kurtarıp gerçek hayatla yüzleşmemizi sağlayacak en temel faktör olan iş bulma zorunluluğu, mezuniyetimizin yaklaşması ile birlikte elzem bir hal alıyor. İş sahasına adım atacak olan on binlerce rakibimiz arasından sıyrılmamızı sağlayacak olan temel şey ise elbette ki sahip olduğumuz nitelikler. İyi bir üniversiteden yüksek not ortalamalarıyla birlikte mezun olmuş olmak elbette ki bizlere artı puan kazandıracaktır fakat bunlar yeterli değil. Hele ki iş bulmanın ve kendi alanında iş yapmanın oldukça zor olduğu bir ülkede yaşıyorsak…
Farklı Sektörlerde Tecrübe Sahibi Olmak Üniversite öğrencisi olmak, lise öğrencisi olmaktan öte farklı sosyal çevreler arasında bulunma ve kendini geliştirme fırsatını sağlar. Okul harçlığınızı çıkarmak için bile olsa çalıştığınız ve emek harcadığınız her şey iş yaşamınızda sizi bir üst sıraya taşıyacaktır. Bölümünüz ne olursa olsun, farklı sektörleri deneyimlemiş olmak size artı puan kazandırır. Bir kafede garson olarak çalışmak veya bir mağazada satış temsilcisi olarak çalışıyor olmak sizin takım çalışmasına yatkınlığınız ve iş bitirici özellikte olduğunuz mesajını verir işverene. Bu nedenle, maddi durumunuz ne olursa olsun yeni sosyal çevreler oluşturmak ve kendinizi geliştirip iş yaşamınıza hazırlamak adına, öğrencilik yaşamınız boyunca çalışabildiğiniz kadar çalışmanızı ve farklı sektörlerde tecrübe sahibi olmanızı tavsiye ediyoruz. İngilizce ve Daha Fazlası Çağımız iş dünyasının gerekliliklerinden en önemlisi, evrensel dil olma özelliği taşıyan İngilizce’ye hakim olabilmeyi gerektiriyor. Türk mantığı diye tabir ettiğimiz orta seviyede İngilizce biliyor olma durumu, maalesef şirketler tarafından kabul görmüyor. Günümüz şartlarında, iyi derecede İngilizce biliyor olmak bile sizi rakiplerinizin önünde bir üst sıraya taşımada yetersiz kalıyor. Artık şirketler işe alımlarında İngilizcenin yanında ekstra bir yabancı dil bilenlere öncelik tanıyorlar. Özellikle Türkiye’nin dış ticaretine ivme kazandıran ülkelerin dillerini konuşabiliyor olmak sizleri üst sıralara taşıyacaktır. Bu diller arasında; Mandarin (Çince), İspanyolca, Rusça ve Arapça öne çıkıyor. İngilizcenizin yanı sıra bu dillerden herhangi birine hakimseniz, iş bulma konusunda en büyük engeli aşmışsınız demektir. Bilmiyorsanız da öğrenmek için hiçbir zaman geç değil.
SOSYAL YAŞAM
Hemen karamsar bir tablo çizmemize gerek yok. Size vereceğimiz ipuçları ile sektörde rakiplerinizden sıyrılmanız mümkün. Dünyaca ünlü ulusal ya da uluslar arası şirketlerin işe alımda dikkat ettikleri temel faktörlerin bilincinde olmak sizlere artı puan kazandıracaktır.
KARİYER 36
Ülkenizdeki Yasal Yönetmelik, Kanun ve Tüzük Bilgisine Sahip Olmak Her geçen gün değişen ve gelişen mevzuatlara sahibiz. Bu yasal mevzuatlarla ilgilenmek, takip etmek ve bu mevzuatlara hakim olmak işvereniniz karşısında sizi güçlü kılar. Çalışmayı düşündüğünüz alanda öne çıkan ve değişen yönetmelikleri takip edin, araştırın ve öğrenin. Bu konuda önünüze çıkan yazılı ve hatta sözlü mülakat sorularından bir veya birkaçını cevaplayarak rakiplerinizi sollayabilirsiniz.
Sosyal Yaşam Şirketlerin en fazla dikkat ettikleri noktalardan birisi de elbette ki sosyal yaşam. Her zaman belirttiğimiz gibi üniversite okumak yalnızca ders çalışmaktan ibaret değildir ve şirketler de bunun farkında. Kendinizi geliştirmek için attığınız her adım gözlerinden kaçmayacak ve size artı puan kazandıracaktır. Staj yapmış olmak, sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, öğrenci kulüplerinde görev almış olmak, hem öğrencilik yaşamınızda kaliteli vakit geçirmenize yardımcı olacak hem de sizi iş yaşamına hazırlayacaktır. Bunun dışında bir diğer önemli etken ise, yurt dışında eğitim almış olmak. Fırsatınız, zamanınız ve paranız varsa yurt dışına gitmek için daha fazla beklemeyin. Yurtdışında eğitim almış olmak hem sizin dilinizi geliştirecektir hem de bulunduğunuz ülke hakkında tecrübe ve vizyon sahibi olmanızı sağlayacaktır. Teknomezun Teknoloji her birimizin yaşamının bir parçası… İşverenler için de bu böyle. Teknolojiye yatkın ve teknolojik gelişmelere açık olan mezunlar, diğerlerine göre daha avantajlı olarak görülüyor. Teknoçağa teknomezun gerek. İnovatik Düşünen; Yenilikçi İş dünyası, artık X kuşağının egemenliğinden kurtularak Y kuşağının egemenliği altına giriyor. Bu se beple artık eski fikirler rafa kalkıyor ve tüm şirketler AR-GE ve İnovasyon birimlerine oldukça yüklü
paralar harcıyor. Bu sebeple, farklı düşünebilen, yaratıcı ve yenilikçi bireyler diğer rakiplerinden bir adım önde oluyor. Yaratıcılık elbette ki sonradan kazanılabilen bir yetenek değil fakat beyninizi farklı düşünmeye sevk ederek, yenilikçi fikirler üretmeye zemin hazırlayabilirsiniz. Empati Kurabilme Hem sosyal hem de iş yaşamınızın en önemli parçalarından birisi empati kurmaktır. Kendini karşıdakinin yerine koyup düşünme olarak tanımlanan empati yeteneği, sizi hem iş hem arkadaş çevrenizde sevilen birisi haline getirmenin yanı sıra, empati kurabilme yeteneği, müşterilerinizin ve rakiplerinizin isteklerini tahmin edebilme konusunda da oldukça faydalı olacaktır. Piyasaya Hakim Olma Bulunduğunuz piyasanın ihtiyaçlarına, sektörünüzün pazardaki durumuna hakim olabilmek, tıpkı yapboz parçalarını yerine oturtabilmek gibi, iş yaşamınızın temel taşlarını oluşturur. İş görüşmesine gitmeden önce mutlaka başvurduğunuz firmanın pazardaki durumunu ve nelere ihtiyacı olduğunu analiz edin. Tüm bu yukarıda saydığımız maddeler, yapılan araştırmalarda işverenlerin en çok dikkat ettikleri konular olarak belirlenmiştir. Yapılacak olan mülakatlarda, sizde bu özelliklerin var olduğunu saptadıkları zaman tüm rakiplerinizi geride bırakarak iyi bir iş sahibi olmanın haklı gururunu yaşayabilirsiniz. Kendinizi bu konularda geliştirmeniz ve eğitmeniz hem kişisel hem iş hem de sosyal yaşamınız açısından faydalı olacaktır.
KARİYER 37
Mezun Olunca N'olacaksin? İletişim Tasarımı Ve Yönetimi
Proje Sorumlusu
Editö r
ımcı
ar Web Tas
r ktö
da Re
Sosyal Halkla İlişkiler Medya Uzmanı Uzmanı
KARİYER 38
?
İletişim Tasarımı Ve Yönetimi İletişim dediğin bir kara delik. Bireyler arasında, kitleler arasında, karı-koca İletişim toplumlar dediğin birarasında, kara delik. Bireylerarasında; arasında,insanlar kitleler arasında bir kara delik. İlk insandan bu yana durmadan arasında, toplumlar arasında, karı-koca arasında; insanlar gelişen, değişen, çağların gidişatını yönlendiren bir arasında bir kara delik. İlk insandan bu yana durmadancanlı gelişen, mekanizma. Yazılısından sözlüsüne, sosyal medyadakinden değişen, çağların gidişatını yönlendiren canlı bir mekanizma. kurum içinesözlüsüne, kadar; reklamcılığı, sinemayı, gazeteciliği, iki Yazılısından sosyal medyadakinden kurum içine sevgili arasındaki ilişkiyi yönlendiren her şey. kadar; reklamcılığı, sinemayı, gazeteciliği, iki sevgili arasındaki
ilişkiyi yönlendiren her şey.
Metin
Moderatör Dijital Marka Uzmanı
?
Grafiker
Yazar ı
İnsan Kaynakları Uzmanı Sosyal Medya Uzmanı
KARİYER 39
KARİYER 40
İletişim Tasarımı ve Yönetimi Bölümü’ne gelince; 1982 yılında Anadolu Üniversitesi’nde Eğitim İletişimi ve Planlaması olarak kurulmuş bir bölüm. Yirmi yıl boyunca bu isimle hizmet verdi, 2001 yılında adı İletişim Bölümü oldu; 2011’de ise İletişim Tasarımı ve Yönetimi. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin belki de en bahtsız bölümü. Basın Yayın Bölümü öğrencileri gazeteci olacak. Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü öğrencileri reklamcı. Sinema ve Televizyon Bölümü öğrencileri yönetmen, kameraman, senarist… İletişim Tasarımı ve Yönetimi Bölümü öğrencileri ne olacak? İşte anneannelere anlatması en zor konu bu… Mezun Olunca N’olacaksın? Bu bölümden mezun olunca şu işleri yapabilirsin: Özel ve kamu kuruluşlarında yönetim kadrolarında, insan kaynakları yönetiminde, kurum içi iletişim yönetiminde, gazete ve dergilerde editör, moderatör, yazar ve tasarımcı olarak, reklam ve halkla ilişkiler uzmanı olarak, dijital marka uzmanı olarak,
web ve grafik tasarımcısı olarak çalışabilirsin. İletişimi tasarlamak ve yönetmek senin işin! Markanın iletişim stratejisini belirlemek, kurum içindeki ilişkileri yönetmek, kitlelere seslenecek başkan adayını yönlendirmek de senin işin. Hafta sonu çalışanlara paintball turnuvası düzenleyip, kurum için de motivasyonu artırmak da. Gündemi takip etmek zorundasın. Reklamın iyisinden anlaman gerek. Basın bülteni yazmayı bilmelisin. Sinemanın iyisinden de anlamalısın. Teknoloji yoldaşın. Bol bol kitap okuman gerek. İletişim trendlerini, sosyal medyayı da ezber etmelisin. Bunların hepsi iyi bir iletişimci olmak için sahip olman gerekenlerin yüzde altmışı. Geri kalan yüzde kırklık kısım ise sana doğuştan verilmiş olmalı. Tüm bunlara sahip olduktan sonra; bölümüm İletişim Tasarımı ve Yönetimi dediğinde iki yıllık mı o bölüm diyenlere ise “hayır altı aylık” deme haddini biz şimdiden veriyoruz sana. Anneanneye anlatmak hala zor ama kabul ediyoruz.
KARİYER 41
Tümer BAYDAN Barış BAYKAL
Ekonominin gelişmesi ile birlikte günümüzde küçük, büyük ve orta ölçekli işletmelerin sayısı her geçen gün artıyor. İşletmelerin artması ile birlikte bu işletmeleri yönetecek ve ileriye taşıyacak işletmecilere de ihtiyaç duyuluyor. Bir işletmenin muhasebe, pazarlama, tanıtım gibi faaliyetlerini yürüten işletmenin gelişiminden sorumlu olan kişi işletmecidir. Kısacası, müşteri veli nimetimizdir düşüncesi ile ticari düşünce yapısının milenyum çağdaki ismidir işletmecilik. Kamu veya özel sektörün her alanında bu işleri yürütecek bir işletmeci olmak zorundadır. İşletme için en sağlıklı kararları vermekle görevli olan işletmeciler; işletmenin çevresi ile işletme sahibi ve çalışanlar arasında iletişimi sağlamakla görevlidirler. İşletmenin hangi ürün veya hizmeti, ne şekilde üretmesi halinde en üst düzeyde kar elde edeceği konusunda planlar yapar ve karar alır, işletmede çalışanların birbirleri ile ilişkilerini, işletmenin gelişmesini sağlayacak şekilde düzenler, işlerin teknik denetimini sağlar, beklenen amaçlarla ulaşılan amaçlar arasındaki farklılıkları belirler ve bu fatklılıkları giderici önlemler alır. Üretim ile satışların kısa dönem sonuçlarını gözden geçirerek aylık ve yıllık üretim ve satış raporunu hazırlar. Eskinin esnaf mantalitesi ile oluşan günümüz adıyla işletmeci, aynı anda birçok işi beraber yürütebilme ve gözlemleme yeteneğine sahip KARİYER 42
olmalıdır. Piyasanın ve içinde bulunulan pazarın durumundan en ince ayrıntısına kadar haberdar olmalı, tüketici davranışlarının nasıl şekilleneceğine göre yıllık planlarını hazırlamalıdır. Bir işletmecide bulunması gereken niteliklerden en önemlisi; kişinin bir işi planlayabilme ve planı uygulayabilme yeteneğine sahip olmasıdır. İşletmenin kar marjını en üst düzeye taşıyarak tüm işletme fonksiyonlarını bir arada yürütebilen kişi, başarılı bir işletmecidir. İşletmeci olmak için üst düzeyde akademik yetenekten ziyade, fikirlerini başkalarına aktarabilme ve insanları ikna edebilme gücüne, ileriyi görebilme ve fırsatları sezebilme yeteneğine sahip olunması gerekir. Yüksek başarma güdüsü olan, yaratıcı, başkaları ile işbirliği içinde çalışabilen, matematik ve sosyal bilimlere ilgili, sabırlı, anlayışlı, hoşgörülü, insan ihtiyaçlarına karşı duyarlı, zamanı iyi kullanabilen kimseler, işletmecilik için biçilmiş kaftandır. Sizi tanımayanlar ve daha yakından tanımak isteyenler için kendinizden kısaca bahseder misiniz? Barış Baykal: 1981 yılı Balıkesir doğumluyum. Pazarlama yönetimi ve İşletme Bölümlerinden mezunum. Çok uzun yıllar boyunca Telekomünikasyon sektöründe satış ve kanal yöneticiliği yaptım. Yani kurumsal hayatı çok iyi bilirim. Bunun dışında
reklamcılık, yapımcılık, tv programcılığı ve çizerlik gibi farklı işlerde de çalıştım. Bu kadar işte tecrübe kazanmam benim vizyonumu fazlasıyla genişletti. Bu sayede olaylara farklı pencerelerden bakabiliyor, tedarikçilerimiz ve müşterilerimizle görüşürken zorlanmıyorum. Tümer Baydan: 1981 Erzurum doğumluyum. Uzun yıllar ısıtma sektöründe teknikerlik ve satış müdürlüğü yaptım. İş nedeniyle Türkiye’nin büyük bir kısmına ziyaretler yaptım. Bu sayede Türkiye’mizin folklorik yapısını iyi gözlemleme şansına eriştim. Böylelikle insanlarla iletişim yeteneğim daha da artmış bulundu. Sizce bir işletmecide bulunması gereken özellikler nelerdir? Barış Baykal: Öncelikle bir işletmeci, ileri görüşlü yani vizyon sahibi olmalı. Her zaman motivasyonu yüksek olmalıdır. Enerjisi düşük kişiler ticaret ya da işletmecilik yapamaz. Özgüven de çok önemli çünkü kişi kendisine ve yeteneklerine ne kadar güvenirse o kadar risk alır. Tümer Baydan: İletişim becerisi de çok önemlidir. Örneğin, biz restoranımıza gelen her müşteri ile tek tek ilgileniyor ve onlardan feedback alıyoruz. Aynı zamanda esnek ve rahat olmalıdır. Biz ortağımla bu konuda birbirimizi dengeliyoruz. Onun endişe ettiği konularda ben rahat davranabiliyorum ve bu sayede problemi çözebiliyoruz. Tabi bir de şans olacak. Yani Allah yürü ya kulum diyecek.
Nasıl başarılı bir işletmeci olunur? Tümer Baydan: Bana göre; işletmecilikteki birinci kural, yaptığın işi severek yapmaktır. Müşteri ile aranızda oluşan güven çok önemlidir. Müşteriye kaliteli ve lezzetli hizmet sunarsanız mutlaka karşılığını alırsınız. Müşteri dükkândan içeri girdiği zaman o dükkânı bir ticarethane değil de kendini rahat hissedebildiği ve güvendiği bir ortam olarak görebiliyorsa o zaman başarılı bir işletmecisiniz demektir. Bunun dışında tabi ki iç müşterilerimizi de unutmamalıyız. Kendi personelinizi ve işletmenizin heyecanını, motivasyonunu daima ilk günkü gibi tutmak da gerekir. Barış Baykal: Bizim markamız hem kurumsal hem de samimi bir marka. Yani müşteri bize geldiğinde Türkiye’nin her yerinde yediği kaliteyi ve standardı bulacağını biliyor ama bunun dışında samimi ve sıcak bir ortamda güler yüz ve iyi hizmetle kendini evinde gibi hissedeceğini de biliyor. Bunu sağlamak ve başarmak zor olsa da işyerinize geldiğinizde her gün ilk günkü gibi heyecanlı ve istekli olmalı, bunu da hem müşterilerinize hem de personelinize yansıtmalısınız. Günümüz işletmecilik anlayışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Tümer Baydan: Özellikle Eskişehir için konuşacak olursak alternatiflerin çok olması sayesinde rekabetin de çoğalması sonucu işyerlerinin müşterilerine daha iyi hizmet vermek için yarışır durumda olması gerekirken ve bu durumun tabi ki müşterilerin lehine olması gerekirken, Eskişehir’de tam tersi bir durum ortaya çıkmış. Biz de normal hayatımızda birer müşteriyiz. Eskişehir gıda yönünden çok ucuz ve çeşitli ama ne yazık ki kaliteli ve lezzetli ürün satan yerler de azınlıkta. Sektördeki rakiplerimiz bu yönde kendilerini geliştirmek yerine alternatif arayışlar içerisine giriyorlar. Müşteriler için kafeler ve restoranlar daha interaktif durumda ve ne yazık ki biz de bu oyunun içerisine girmiş bulunmaktayız. Lezzetimizden, kalitemizden ve iyi fiyat politikamızdan ödün vermeden müşte-
rilerimize burada geçirdikleri zamanı daha değerli ve hatırlanabilir kılmak için yeni oyun makineleri koymayı planlıyoruz. Sonuç olarak günümüz işletmeciliğinde özellikle Eskişehir’de rekabetin artması kaliteyi yükseltmesi gerekirken düşürmüş. Bir genç girişimci olarak, Etiler Marmaris ile bir araya geliş sürecinizden bahseder misiniz? Barış Baykal: Eskişehir’e yerleşmeden önce İstanbul’da ikamet etmekteydik. Yaklaşık 6 ay süren bir pazar araştırması sonucu Eskişehir’de büfecilik sektöründe bir açık olduğu kanısına vardık. Etiler Marmaris, Türkiye’nin en büyük ve borsaya açılmış tek yerli fastfood zinciri. Eskişehir ilimizde açılan 96. Şubesi ile gün geçtikçe daha da büyümektedir. İstanbul ve bizim için çok önemli olan lezzetine ve kalitesine güvendiğimiz bu markayı Eskişehir’deki tüketicilerle buluşturma kararı aldık. Hem genç girişimciler olmamız hem de yüksek motivasyonumuz sayesinde bizlerin markamıza inandığımız gibi onlar da bize inandılar. Zaten Eskişehir bu anlamda doğru bir lokasyondu ve Etiler Marmaris de bunu biliyordu. Dolayısıyla bu konuda desteklerini bizlerden eksik etmediler. Genç bir girişimci olmanın sektör bazında avantajları ve dezavantajları nelerdir? Tümer Baydan: Tabi ki ilk önce genç girişimci olmanın gururunu yaşıyoruz. Şuan bizimle 12 personel arkadaşımız çalışmakta ve onlara ilham kaynağı olduğumuzu bilmek de bizleri motive ediyor. Onlarla ve müşterilerimizle çok rahat ve arkadaşça iletişim kurabilip onlar gibi düşünebiliyor bu sayede kendilerini arkadaş ortamında hissetmelerini sağlayabiliyoruz. Enerjimiz ve isteğimizin fazla olmasında genç ve yeni olmamızın etkisi tabi ki çok büyük. Bunun yanı sıra gerçekten farkına vardık ki işletmede ve ticarette tecrübenin çok büyük önemi bulunmaktadır. Dezavantaj olarak sanırım en büyük eksiğimizin bu olduğunu düşünüyoruz. Bunu da eski çalıştığı-
mız işlerden kazandığımız tecrübe ve fikirlerle az da olsa kapatmaya çalışıyoruz. Gerçekten işletmecilik parası olanın değil tecrübesi ve dinamizmi olan kişilerin işidir. Girişimci doğulur mu yoksa girişimci olunur mu? Barış Baykal: Ticaret tamamen deli işidir ve büyük cesaret gerektirir. Bizim ortağım ile dostluğumuz 20 yıl öncesine dayanmaktadır. İkimizde çalışmaya çok küçük yaşlarda başladık. Hatta yaptığımız ilk iş lise çağlarımızda pazar yerinde beraber çorap satmaktı. Çok zevk alarak ve iyi paralar kazanarak yaptığımız pazarcılık sayesinde küçük yaşta paranın değerini ve ticaretin önemini kavramış olduk. Zaten anladık ki bizim içimizde bir girişimcilik ruhu yatmaktaydı. Yıllarca beraber farklı işlerde çalıştıktan sonra artık doğru zamanın geldiğine inanarak hizmet sektöründe doğru işletme ile yeniden ticaret hayatımıza geri dönmüş bulunmaktayız. Hatta keşke pazarcılığa devam etseymişiz diyoruz çünkü bizce girişimci olunmaz girişimci doğulur. İşletmecilik düşünen arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir? Öncelikle gerçekten çok iyi düşünmeleri ve iyi pazar araştırması yapmaları gerekmektedir. Türkiye’de ekonomi çok fazla değişken ve çalkantılı olduğu için doğru zamanlama çok önemli. Bunun yanı sıra bütün hayatlarını bu işe adamaları gerektiğini bilmelerini isteriz. Yani bütün hayatınız, hayat arkadaşınız, eviniz ve dolayısıyla işiniz burası olacaktır. İşi ile evli olma deyimi sanırım tam anlamıyla bu olsa gerek. Ayrıca, bu röportaj sayesinde ulaştığımız tüm eCampus’ dergisi okuyucularına da teşekkür ederiz.
Röportaj: Cansu BALCI Fotoğraf: Ünal USTA
KARİYER 43
Özgeçmişimi Hazırlarken Nelere Dikkat Etmeliyim? Özgeçmiş hazırlamak önemli bir iştir. Bu nedenle hazırlarken dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır. Bu yazımızda etkili bir özgeçmişin nasıl hazırlanacağı üzerinde duracağız. Ancak özgeçmişimizi hazırlamaya başlamadan önce bazı konuları araştırmalı ve belli kararları vermelisiniz. Gerçekten ne istiyorum? En başta yaşamınızın bundan sonrasını nasıl geçireceğiniz, nerede yaşamak istediğiniz ve iş ve özel yaşamınız konusundaki ihtiyaçlarınızın ve beklentilerinizin neler olduğu hakkında düşünün ve kafanızı netleştirin. Önce, düşünmeniz gereken şudur: Siz kimsiniz? Temel bilginiz, becerileriniz, yetenekleriniz ve potansiyeliniz hakkında bir bilginiz var mı? İnsan olarak üstün yanlarınız ya da zayıf noktalarınız hangileri? Bu soru bazılarınıza çok saçma gibi görünebilir. Ne yani, ben kendimi tanımıyor muyum? Nasıl bir ortamda, kimlerle çalışmak istiyorum? Ne kadar ücret talep edeceğim? Bunu yaparak iş hayatından esas olarak ne beklediğinizi, neyi hedeflediğinizi de belirlemiş olacaksınız. Birinin yukarıdaki soruları cevaplandırabilmesi için kendi kendisinin farkında olması gerekir. Bu iş için öz farkındalık gerekir. Bilişsel ve duyuşsal bir etkinlik olan öz farkındalık, duygusal zekânın da önemli bir niteliğidir. Etkili iletişim ve kişilerarası ilişkilerde de bir önkoşul olarak tanımlanan Öz farkındalık bir bireyin;
KARİYER 44
•
Kendi kişilik yapısını algılaması,
•
Güçlü ve zayıf yanlarının farkına varması,
•
Duygularını, düşüncelerini ve inançlarını net bir biçimde ortaya koyması,
•
Diğerlerine karşı empati geliştirme kapasitesini artırması,
•
Stresli ya da baskı altında olduğu zamanları kısa sürede anlayıp, önlem alabilmesi,
•
Diğerinin onu nasıl algıladığını bilmesi,
•
Kendisinin diğerlerine karşı nasıl bir tavır takındığı ve hangi tepkileri verdiği hakkında fikir sahibi olması,
•
Kendi yorumlarını değiştirmeyi ve diğerlerinin düşüncelerine inanmayı başarması,
•
Düşünce süreçleriyle ilgili daha iyi tercihlerde bulunması ve bu sayede duygusal tepkiler vermekten ya da yıkıcı bir davranışta bulunmaktan kurtulması,
•
“Nasıl olmak istediğini” keşfetmesi ve bunu gerçekleştirmek için dikkatini nereye odaklaması gerektiğini anlaması,
•
Hayatta hangi yöne ilerleyeceği hakkında netlik kazanması ile ilgilidir.
V C Kendisi açısından gerekli değerlemeleri yapmayan birinin kendini doğru bir yerde konumlandırması güçtür. Ayrıca uygun olmayan seçimleri nedeniyle hüsrana ve hayal kırıklığına uğramaları, mutsuz olmaları olasılığı yüksektir. Başvuru yapacağım iş ve işletme hakkında yeterli bilgiye sahip miyim?
Özgeçmiş hazırlıyorsanız, bir iş başvurusu yapıyorsunuz demektir. Bunun için öncelikle çeşitli şirketlerin web sitelerinde ya da danışmanlık firmalarının kariyer sayfalarını, gazetedeki iş ilanlarını titizlikle gözden geçirin. İş ilanlarını okurken konum unvanını, koşullarını ve sorumluluk tanımlarını işaretleyin ve özgeçmişinizi yazarken bu sözcükleri kullanın. Bu, özgeçmişinizin ilanın diline uygun olmasını sağlayacaktır.
Tek ve standart bir özgeçmiş yerine, başvurduğunuz işin özelliklerine göre şekillendirilmiş özgeçmişler hazırlamak daha yararlı olur. Çünkü özellikle spesifik olarak bir pozisyona başvuru yapıyorsanız, özgeçmişiniz o işin gerekliliklerine göre hazırlanmış olmalıdır. Bu nedenle başvurduğunuz işle ilgili olarak hangi beceri ve özelliklerin arandığını iyi belirleyin ve özgeçmişinizde bu yönlerinizi vurgulayın. Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır (Montaigne). Son olarak, özgeçmişinizi doğru bir Türkçe ile hazırlamanız çok önemlidir. Özgeçmişiniz ne kadar dolu ve tatmin edici olursa olsun, yazımına gerekli özen gösterilmemişse, ciddiye alınmayacaktır. Bu nedenle özgeçmişinizin doğru bir Türkçe ile yazılmış olmasına; gramer ya da dizgi/baskı hatası olmamasına özel dikkat göstermelisiniz. Bunu garanti etmek için, özgeçmişinizi hazırladıktan sonra birkaç kişiye okutun. Bir özgeçmiş ne kadar iyi olursa, etkili bir ön yazı ile sunulursa daha çok dikkate alınır. Bu nedenle bir sonraki sayıda, ön yazı üzerinde duracağız. Her şey gönlünüzce olsun. Doç.Dr.Serap Benligiray Anadolu Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü sbenligi@anadolu.edu.tr
KARİYER 45
Eskişehir’imizin güzide hastanesi, şehrimizin ilk ve tek Eğitim ve Araştırma hastanesi olma özelliği taşıyan, dertlerimizin dermanı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ni tanıtıyoruz bu sayımızda. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin temeli, dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından atılmış olup Tıp Fakültesi Hastanesi, 1977 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’ne bağlanmasıyla birlikte şu anki kimliğini kazanmıştır. Geride bıraktığı 37 senede Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, sayısız hasta tedavi etmiş ve bölge içerisinde en fazla tercih edilen üniversite hastanelerinden birisi olmuştur. Daima kendini yenileyen ve teknolojiye kayıtsız kalmadan emin adımlarla ilerleyen, güler yüzlü personeli ve araştırmalara istinaden yüksek oranlara ulaşan hasta memnuniyetiyle Türkiye’de sayılı üniversite hastanelerinden birisi haline gelmiştir.
REHBER 46
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, 947 yatak, 20 ameliyat odası, 2 adet anjiyo cihazı, diyaliz ünitesi, 15 hemodiyaliz cihazı, 4 adet portabl diyaliz tankı ile ismini telaffuz etmekte ve dahi yazmakta zorlanacağımız birçok teknoloji harikası cihaz ile günlük ortalama 1920 hastasına en üst düzeyde hizmet vermektedir. 560 öğretim üyesi, 598 hemşire, 1144 hastane personeli ile toplamda 2302 çalışana sahip bir hastane olan Tıp Fakültesi Hastanesi, Hipokrat ile iş birliği yapmışçasına her sene yüzlerce nitelikli tıp fakültesi öğrencisi yetiştirmeye ve mezun etmeye devam etmektedir.
Verdiği eğitim ve hizmet kalitesiyle profesyonel alanlarda tam puan alan Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi polikliniklerinde tedavi olmak için önceden randevu alma zorunluluğu var. Elbette ki acil polikliniği dışındaki tüm poliklinikler için geçerli olan bu uygulamadan faydalanabilmek için, 444 66 26 yı aramanız yeterli olacaktır. Baştan uyarmamızda fayda var. Yoğunluktan dolayı istediğiniz gün ve saate randevu almanız için erken davranmanız gerekiyor.
REHBER 47
Nedir bu AIESEC? 1948 yılında, öğrencilerin kendilerini geliştirip yetiştirebildikleri uluslar arası bir platform olarak kurulmuş olan AIESEC, günümüzde 110 ülkede faaliyet gösteren oldukça prestijli bir kurumdur. Üyelerine hem iş hem de staj imkânı sağlayan bu kurum, dünyanın en büyük öğrenci organizasyonu olarak akıllarda yer etmiş, köklü bir kurum olma özelliği taşır. AIESEC Türkiye ise, AIESEC’in faaliyet gösterdiği 110 ülke arasında saygın bir yer edinmiş ve yurt dışına en fazla öğrenci gönderen şubelerden birisi olmuştur. Türkiye’deki kurulumu 1956 yılında gerçekleştirilen bu öğrenci topluluğu, darbe döneminde bile kapatılmamış olan iki kurumdan birisi olma özelliği taşımaktadır (Kızılay ve AIESEC). AIESEC Bana Ne Kazandırır? Yaptığı etkinlikler ve öğrencilere kazandırdıkları bakımından birçok kulübe göre üstünlüğü bulun AIESEC Türkiye’nin öğrenciler için AIESEC Üyeliği, Global Citizen ve Global Talent adı verilen programları bulunmaktadır. AIESEC üyeliği ile öğrencilerin takım üyeliği ve takım liderliği tecrübesi kazanmaları, profesyonel öğrenme ve dinamik girişimci ruha sahip olmak için gerekli potansiyeli edinmeleri hedeflenmektedir. Tamamen gönüllülük esasına dayalı bir kurum olan AIESEC Türkiye, sosyal sorumluluk bilincini geliştirmek ve geleceğin liderlerini yetiştirmek misyonuna dayanarak Global Citizen programı ile öğrencileri, dünyanın her yerinde yardıma ihtiyacı olanlar adına gerçekleştirilen projelerle buluşturarak öğrencilerin kendilerini geliştirme fırsatı yakalamasına yardımcı olur. Bir diğer program olan Global Talent programı ile öğrencilerin ve yeni mezun gençlerin kendi sektörlerinde gelişim tecrübesi kazanabilmesi ve eğitim hayatları boyunca karşılaştıkları teorik bilgileri pratiğe dökebilmesi için gerekli ortamı sağlar. Ayrıca, yurt dışında gerçekleştirilen bu program ile öğrenciler, yabancı dil becerilerini geliştirme fırsatını da yakalamış olur. Nasıl AIESEC’li Olurum? Bir çeşit mülakat sistemiyle ekip arkadaşlarını belirleyen AIESEC Eskişehir, gerçekleştirdiği etkinlikler ve ulusal çapta düzenlediği projeler ile adından oldukça sık söz ettirmektedir. Yapılan İngilizce mülakatın ardından takım gönüllüleri AIESEC adına gelecekleri için yatırım ve planlama yapmaya başlarlar. Üniversite öğrenci kulüpleri mantığının sosyal gönüllü kavramından ziyade, elle tutulur somut bir şey elde etme hissi ile çalışan öğrenciler, yurt dışında çalışma fırsatı yakalar. AIESEC programları dâhilinde ülkemize, şehrimize gelen öğrencilere rehberlik etme ve bu sayede dillerini geliştirme fırsatı yakalayan üniversite öğrencileri, üniversite öğrencisi olmanın okumaktan ibaret olmadığını kanıtlamış olurlar. Detaylı bilgi için; www.aiesecturkey.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
REHBER 48
REHBER 49
Yabancı dil bilmenin kaçınılmaz olduğu bu dönemde, ingilizce öğrenmek için Türkiye’de yıllarımı harcadıktan sonra son çareyi İngiltere’ye gitmekte buldum. Hangi şehre ve hangi okula gideceğim konusunda Global Vizyonun yönlendirmeleri ve kendi araştırmalarımla Brighton St.Giles International'i seçtim. Ayni zamanda Ingiliz bir aile ile kalacaktım. Ingiltere'ye ve kalacağım eve ulaşmak da tamamen sorunsuzdu benim için. St.Giles okul yonetimi ve ogretmenleriyle ogrencinin kendini iyi hissetmesi icin cabalayan bir okul. Brigthon'daki en iyi lokasyona sahip okuldu. Sertifikami aldigim gun gogsumu gererek gayet iyi "ingilizce konusabiliyorum" dedirtecek kadar ilerlemisti. Bu nedenle once onyargilarinizi ve korkularinizi yenin, bu surecin sizi bir sifir one gecirecegine inanin ve gercekten ingilizce ogrenmek istiyorsaniz-firsatiniz da varsa-ingiltereye gidin. Hem harika bir deneyim hem de en faydali egitim. Ihtiyacim olan heryere kisa yuruyus mesafelerinde; tüm unlu caddelerine,sahil kenarina,Brigthon'in tarihi olarak gormek isteyecegim heryere en fazla 10dakika yuruyerek ulasiyordum. Tüm yardımları Global Vizyon ekibine çok teşekkür ederim.
Üniversiteyi bitirdikten sonra Aksaray’da bir fabrikada mühendis olarak çalışmaya başladım. Anadolu Lisesi’ni bitirmeme rağmen İngilizcemi pratik anlamda kuvvetlendirecek hiçbir şey yapmamıştım. Global Vizyon Yurtdışı Danışmanlığı’nın önerilerini dikkate alarak seçimimi Amerika yönünde kullandım ve hızlı bir şekilde işlemlerimi tamamladım ve 2 ay sonra New York’daydım. New York gerçekten de mükemmel bir yermiş. Anlatmakla olacak bir yer değil, kesinlikle orada bulunup hiç karanlık yaşamayan bu muhteşem şehri görüp, caddede dolaşırken bir sürü farklı aksanı duymanız ve acıkınca da hemen bir köşe başında Hotdog yiyip gökdelenlerin arasında o şehri izlemeniz lazım. Hafta sonları Central Park’a gidip o kadar kalabalığa rağmen parka girdiğiniz anda sizi saran sessizliğe bürünüp doğayla baş başa olmanız lazım… Sonuç olarak 4 aylık gittiğim New York’da hem dilimi geliştirdim, hem de New York’u baştan aşağı gezdim. Bir hafta sonu Washington’a da uğradım. Emeği geçen tüm Global Vizyon ekibine çok teşekkür ederim…
REHBER 50
Yurtdışında eğitim görmek, insana çok değişik bakış açıları ve deneyimler kazandırıyor. Viyana gibi kültürel anlamda çok önemli bir şehirde bulunmanın ayrıcalığını her an yaşıyorsunuz. Kendi içinde rahat bir şehir olmasının yanında, yaşam kalitesi yönünde de oldukça önemli bir şehir. Çevre ülkelere yakınlığı sayesinde kısa bir sürede 3 farklı ülke gezme fırsatı buldum(Bratislava, Budapeşte ve Prag). Klasik müzik konserinden operaya kadar her türlü sosyal aktivitenin ve çeşitliliğin bulunduğu bir yer. Çok farklı etnik kökenden insanlarla tanıştım. Bu da iletişim açısından gayet faydalı bir durum. Şimdiye kadar yaşadıklarımı ve gördüklerimi Eskişehir Global Vizyon Ofisi çalışanlarına borçluyum, onların sayesinde şu an iyi bir ülkede faydalı bir eğitim almaktayım. Herkese tavsiye ederim.
2010 yılında Sabancı Üniversitesi Mekatronik mühendisliğinden mezun oldum. Mühendislik üzerine daha fazla yoğunlaşmadan önce, kariyerimdeki farklı seçenekleri gözden geçirmek istedim. Daha sonra ise İngiltere’de MBA yapmaya karar verdim. Bu kararımdan sonraki süreçte Eskişehir Global Vizyon ekibi olarak Ayşegül Hanım ve Veli Bey bana çok yardımcı oldular. Şu an ise Londra’da Brunel Üniversitesinde MBA yapmaktayım. Brunel Üniversitesini araştırmam ve buraya kabul almam ise Global Vizyonun yardımıyla oldu. Yüksek lisans için deneyimli bir şekilde başvuracağınız üniversitelerin seçilmesinden tutun, üniversitelere başvurulması, başvuruların koordine edilmesi, gerekli evraklar, ielts-toefl ya da diğer sınavlar, vize süreci, uçak bileti ve hatta üniversiteye yerleştikten sonra bile size yardımcı oluyorlar ve işinizi oldukça kolaylaştırıyorlar. Bir örnek olarak IELTS sınavı için ortalamada 6,5 almama rağmen yazım kısmından 5,5 aldığım için IELTS sınavına bir daha girmem gerekiyordu. IELTS’in başvuru süreci, sonuçlarının açıklanması uzun sürdüğünden benim okula başlamam gecikebilirdi. Ayşegül Hanım bana IELTS sınavı yerine geçen ancak sonuçları daha çabuk açıklanan PTE(Pearson Academic Testi)’yi önerdi ve diğer işlemler için zamanlamam çok daha rahat oldu. Klasik bir vize başvuru sürecinde bile, evraklar birbirine karışıp işler ters gidebiliyorken kendi adıma yüksek lisans için Global Vizyonda tecrübeli insanlardan yardım aldım ve bunu herkese öneririm. Aklınızda soru işaretleri varsa ve nereden başvurabileceğinizi bilmiyorsanız bile, Global Vizyon Ofisine kesinlikle uğramalısınız… REHBER 51
AVRUPA ÖĞRENCİLERİ FORUMU
AEGEE
GÜZ DÖNEMİ KAPANIŞ PARTİSİ
AEGEE Eskişehir ekibi, 2013-2 014 Öğretim Yılının Güz Döneminin kapanm asıyla yoğun geçen bir dönemin yorgun luğunu, Dönem Sonu Kapanış Partisi adını ver dikleri etkinlik ile attı. Yoğun bir katılımın gerçekleştiği etkinliğe, yeni ve eski AEGEE üyeleri katıldı. Üyelerin birbirleriyle kaynaş masının amaçlandığı etkinlik ile AEGEE Esk işehir üyeleri, keyifli anlar yaşadı. 5 AEGEE Eskişehir üyesinin Erasmus Değişim Programı ile farklı Avrupa ülkelerine gideceğinin kesinleşmesiyle bu parti, bir veda partisine dönüştü. AEGEE Esk işehir üyelerinin Erasmus Maceralarının yer aldığı bir slayt gösteriminin de yapıldığı gec ede, katılımcılar kahkaha dolu bir gece geçirdi .
ETKİNLİK 52
Association des Etats Généraux des Etudiants de l’Europe Nasıl okunacağı, öğrenci kitleleri arasında büyük tartışma yaratan AEGEE(ayce, eyci, eycey, a:je), Avrupa’da 200’den fazla üniversite şehrinde lokalleri bulunan Avrupa’nın en büyük disiplinler arası öğrenci kulübü olma özelliği taşıyor. Her yıl 200 den fazla etkinliğin düzenlendiği bu kulüp katılımcılarına; Yaz veya Kış Üniversiteleri, her konuda konferanslar, tematik etkinlikler, yerel tatiller; çevre, halkla ilişkiler, reklamcılık, politika, insan hakları, telekomünikasyon ve daha birçok konuda düzenlediği kurslar ile kişisel gelişim yönünde katkı sağlamayı hedefler. AEGEE Eskişehir ailesine katılmanız için, 18-35 yaşları arasında, üniversite öğrencisi, mezunu veya akademik personeli olmanız ve AEGEE - Eskişehir’in Anadolu Üniversitesi Öğrenci Merkezi’ndeki ofisine uğramanız yeterli olacaktır.
ETKİNLİK 53
REHBER 54
PAR S SEYAHAT 56
Adını Galya halklarından olan Parisii’lerden alan, moda ve lüksün dünya başkenti konumundaki Ville Lumière (Işık Şehir) Paris KORHAN TEKİN Anadolu Üniversitesi / Hava Trafik Kontrol
SEYAHAT 57
Nasıl Gidilir? Her zaman olduğu gibi ilk olarak bir Schengen vizesine sahip isek, Türkiye’den direkt uçuşlar ile Paris’e gidebiliyoruz. Kent iki büyük havaalanına sahip; İkinci Dünya Savaşı’nın Fransa’da en bilinen isimlerinden birisi olan Charles de Gaulle’ ün adını taşıyan havaalanı ve Orly Havaalanı. Yaklaşık 3 saat 40 dakika süren bu yolculukta THY’nin ve Air France’ ın yanı sıra, Paris’te bulunan diğer havalimanlarına giden ve daha uygun ücretli havayollarının kullandığı, aktarmalı uçuşları da tercih edebilirsiniz. Biz uygun bütçeli uçuşları tercih edenlerin çoğunlukta olduğunu düşünerek, uçuşunuzu Beauvais Havaalanı’nda noktaladığınızı varsayarak, bu noktadan merkeze nasıl gidebileceğiniz hakkında bir iki şey dile getirmek isteriz. Gideceğiniz yere ve zamana göre değişiklik göstermekle birlikte, Paris’in en merkezi noktasına bir taksiyle giderseniz, €100 - €150 arası bir ücret ödeme ihtimaliniz yüksek. Ancak zaten uygun yollu bir havayolunu tercih ettiyseniz, Paris’e ulaşmak size bu kadar pahalıya patlamaz. Bu yüzden havayolu şirketinizin otobüslerini tercih etmek sizi büyük bir hüzünden kurtaracaktır. Ancak Paris’e Avrupa’nın başka bir kentinden seyahat edeceksek, bu noktada devreye otobüs ve tren yolculukları giriyor. Eurolines oldukça popüler bir otobüs firması ve Avrupa’nın her yerinden Paris’e sizi ulaştırıyor. Bu yolculuk esnasında dikkat edilmesi gereken nokta ise, Fransa’ya girdiğinizde neredeyse sizin işinize yarayacak tüm tabelalarda Fransızca bir şeyler yazıyor olması durumu. Ayrıca otobüs yolculukları bizdeki gibi bol molalı değil. Son olarak ise eşyalarınızı bagajlarda kaybetme ihtimaliniz oldukça yüksek. Eğer yolculuk için tercihimiz trenden yana ise, Fransız ulusal tren yolu şirketi SNCF tercih edilebilir. Bu hızlı tren yolculuğu otobüse göre daha konforlu ve hızlı olacaktır ama ücret konusunda biraz daha pahalı olduğunu unutmayın. Size bizden bir ipucu; tren biletleri Türkiye’deki gibi sabit değil. Ne kadar erken alırsanız o kadar ucuz bulabilirsiniz. 2-3 ay öncesinden 25€ olan bilet fiyatlarının son anda 130€140€ olabileceğini unutmayın.
SEYAHAT 58
Konaklama Her gün on binlerce turiste ev sahipliği yapan Paris, kalacak yer konusunda nerdeyse sonsuz seçeneklere sahip. Sadece yer bulmak konusunda sıkıntılar yaşayabilirsiniz ki bu da biraz erken alınan önlemlerle çözülecektir. Bütçeniz için uygun seçenekleri kısa bir araştırmadan sonra rahatlıkla bulabilirsiniz. Önceden planlı olarak seyahat ediyorsanız zaten bir problem çıkmayacaktır. Eğer yaz aylarında Paris’teyseniz, oteller en yüksek fiyatlardan konuklarını ağırlıyor. Zaten oteller genel olarak tercih listenizdeki pahalı seçenekler olacaktır. Bazı otellerde ise size değişik gelebilecek başka alternatifler de mevcut. Çift kişilik uygun otel odaları gecelik 60 ile 90 Euro arasında bir fiyat aralığına sahipken 4, 6 veya 8 kişilik odalarda fiyatlar 25 ile 50 Euro arasında değişiyor. Hatta odadaki yatak sayısı 10’a ulaştığında fiyat 20 Euro’ya kadar düşüyor. Hostellerde de fiyat politikası aşağı yukarı aynı. Kişi başı 10 Euro‘dan başlayan fiyatlarla ister çift kişilik, isterseniz de daha fazla yatak seçenekli yerler bulmanız mümkün. Bu konuda küçük bir uyarı yapmak gerekirse, en önemli etkenlerin başında metroya olan yakınlık geliyor. Metroya yakınsanız, kalacağınız yerin merkezden biraz uzakta olması sizin için bir şeyi değiştirmeyecektir. Tercihiniz bu tarz yerlerden yana kullanmak kârlı olabilir. Tabi daha kârlı bir seçenek daha var. Eyfel Kulesi’nin tam karşısında yer alan Champs de Mars Parkı’nda sabahlamak. Her dakika etrafınızda güvenlik görevlilerinin olduğu, aynı zamanda etrafınızda sizin gibi birçoklarının da bulunduğu bu alanda kendiniz için güzel bir bank bulup, eşyalarınızı da bir şekilde güvence altına aldıktan sonra, hafif bir uykuya dalabilirsiniz.
Yemek Kültürü Paris’teki yemek kültüründen bahsetmeden önce değinmek istediğimiz nokta, çok popüler alanlarda yer alan mekânları tercih etmemeniz yönünde olacaktır. Şöyle ki; bu tarz alanlarda, yiyeceğiniz her şey oldukça pahalı olacaktır ve hizmet noktasında beklentilerinizin altında kalma ihtimalleri yüksektir. Fransız mutfağına özgü tatları arıyorsanız daha küçük ve salaş dükkânları seçmenizde fayda var ve Fransızlar da buna inanıyor. Çok lüks ve pahalı mekânlara bir öğrenci olarak gitmek gerçekten zor olacağı için oraları düşünmeden diğer mekânlara geçmenizi öneririz. Fransız mutfağının gerçek lezzetlerini buralarda daha ekonomik şekilde tadabilirsiniz. Çoğu menünün içinde bir şişe şarap ve üç çeşit yemek bulunur ve bu yüzden uygun olanların bile bazen fiyatları €30’ ya kadar çıkabilir. Bu yüzden bu durumu göz ardı etmeyiniz. Ayrıca kahvaltı ile ilgili büyük ve güzel hayaller kurmayınız, çünkü gerçekten bir fincan kahve, kurabiye ve kruvasan(croissant) ile geçiştirilen bir öğün konumunda. Öğle yemekleri için de hafif atıştırmalıkları tercih ediyorlar ancak akşam yemekleri bambaşka olabiliyor.
Dikkatli Olmalısınız! Diğer birçok şehir gibi Paris’te de yankesicilere ve hırsızlara dikkat etmelisiniz. Zaten her yerde olduğu gibi siz her zaman yankesici ve hırsızlara karşı tedbirli olabilirsiniz ancak biz yine de uyarmış olalım. Sadece hırsız ve yankesiciler değil, dünyanın önde gelen büyük şehirlerinde yaşanan akıl almaz oyunlarla dolandırılıp, üzülebilirsiniz. Toplu taşımada(özellikle metroda) çok dikkatli olmakta fayda var. Trafik çilesinden kurtulmanın tek yolu ise yürümeyi göze almak. Çünkü Paris çok gelişmiş ama bir o kadar da karmaşık bir metro ağına sahip. Bir metro durağından yeraltına indikten sonra birkaç aktarma yaparak şehrin istediğiniz noktasından yeryüzüne çıkabilirsiniz. Bunun için kendinize ve gideceğiniz yere en yakın metro istasyonlarını gösteren bir şehir haritası edinmeniz yeterli. Ancak aktarma yapmak (peron değiştirmek) için metro istasyonlarında uzun süre yürümek hatta farklı katlara çıkıp inmek gerekebiliyor. Yani büyük kesişim noktaları bazen 2-3 katlı tren raylarına sahip. Metro biletleri ise oldukça uygun, çoklu metro biletlerinden (10’lu olan 13.5 euro civarında) almanız avantajlı olacaktır. SEYAHAT 59
NERELERE GİTMELİ? Paris’e gitmek planlarınız arasında yer alıyorsa, zaten gezip görmek istediğiniz yerleri çoktan belirlemişsinizdir ancak bizler bir de gitmeyi daha plan aşamasında tutanlar için listeleyelim istedik. İlk olarak “nereleri görmeli?” sorusundan yola çıkarak diyoruz kİ; ’na gitmelisiniz. Kral Louis XVI tarafından bir av alanı olan bölgeye kurdurulan saray, Fransa’da monarşinin simgesi halindedir. Paris’ten sadece 20 kilometre kadar uzakta olan bu muazzam yapı, 1789 Fransız İhtilali’ne kadar yönetim merkezi olma özelliğini taşıyor. 17. ve 18. Yüzyıl mimari özelliklerini taşıyan bina, I. Dünya Savaşı’nı sonlandıran anlaşmalardan birine de 1919 yılında ev sahipliği yapar. Bugün içerisinde Fransa Tarih Müzesi’ni de bulundurmaktadır. Hafta içi girişlerin €20, hafta sonu €25 olduğu bu muazzam yapıda tüm gün kendinizi geçmişte hissedebilirsiniz. Versay sarayına şehir merkezinden geçen C5 tren hattı ile Versailles-Château durağında inerek yaklaşık 30 dakikada ulaşabilirsiniz.
yı
SEYAHAT 60
Versay Sara-
Bir gününüzü komple Versay Sarayı’na ayırdıysanız, bir başka gününüzü de Louvre Müzesi’nde geçirebilirsiniz (en azından müze severler için böyle olabilir). Louvre Müzesi Fransa’nın en büyük müzesi olma özelliği taşır. 19. Yüzyıl’dan, Orta Çağ’a dek birçok esere ev sahipliği yapar. İçerisinde sadece Fransa’dan değil tüm dünyadan izler taşır. Dünyanın bütün kıtalarının tarihsel geçmişinin izlerinden, Mona Lisa portresine kadar birçok değerli eseri, €12‘luk bir ücretle görme imkânı bulabilirsiniz. Ufak bir ipucu; eğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerde öğrenci iseniz (Erasmus öğrencisi vs.) Paris’deki bütün müzelere ücretsiz girme hakkınız olduğunu unutmayın.
Daha gidecek o kadar çok yer var ki, biz son olarak birkaç tanesinden daha kısaca bahsedelim diyoruz ve Paris’ten yaklaşık 30 kilometre uzakta olan Disneyland’a gitmenizi tavsiye ediyoruz. Yeryüzündeki en ünlü tema parklarının başında gelen Disneyland, Amerika’dan sonra açılmış ilk parktır. İçerisinde Walt Disney Studios’a ait bir park daha bulunan bu alanda çok eğleneceğiniz kesin. Bu gezinize ek olarak dünyanın en ünlü caddelerinden birisi olan Şanzelize Caddesi’nde bir tur atabilirsiniz. Yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda olan bu caddeye metro aracılığıyla kolayca ulaşabilirsiniz. Caddenin sonundaki Arc de Triomphe ile fotoğraf çekinmeyi unutmayın.
“Neleri yapmalıyız?” sorusuna ise vereceğimiz ilk cevap, Paris denilince akıllara gelen ilk yapı olan Eyfel Kulesi’ne çıkmanız yönünde olacaktır. Ancak herkes ilk olarak buraya hücum ettiği için, kuleye giriş esnasında uzun kuyruklarda bekleyebilirsiniz. Bu noktada “Paris Pass” kartı, Paris’te bu tarz popüler noktalara girişinizi hızlandıracaktır. Bu kart ile bir çok müzede indirim imkanı bulurken, şehir içi ulaşımdan ücretsiz yararlanabilirsiniz. Eyfel Kulesi’nden etrafı iyice izledikten sonra, Seine Irmağı üzerinde yapılan bot turuna katılabilir, Moulin Rouge gösterisini izleyebilirsiniz. Dünyanın en ünlü dansçılarını izlemek için birçok ziyaretçinin mutlaka uğradığı bu gösteriler, gezinize ayrı bir renk katacaktır.
SEYAHAT 61
FASHION 62
TURBULANCE OF FASHION III
THE
Moda, kuşkusuz onu takip eden, etmeyen herkes için bir anlam ifade eder. Karşınızdaki insanı etkilemenin en bilindik yoludur giyinmek. Alışveriş merkezlerini ziyaret eden, dergi karıştıran ve internete giren herkes, kendisini bir anda bu moda paradoksunun içerisinde bulur. Modanın bu olmazsa olmaz yapısı, peşinden milyonları sürükleyişi ve etki alanının bu denli şaşırtıcı boyutlara ulaşması bizleri modanın genç isimleriyle buluşturdu.
Bu sayımızda, Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü dördüncü sınıf öğrencileri ile modanın bu cezbedici etkisinin tasarımlarına nasıl yansıdığını konuştuk.
FASHION 64
Gamze CEYLAN Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olmaya ne zaman karar verdiniz? Aslında tam da moda tasarımcısı demeyelim. Tasarımcı olma yolundaki parkurda yürüyorum dersek daha doğru olur. Hayatımdaki bu süreç uzun zaman önce başladı. Tasarımcı olma adı altında değil ama giyim adı altında uğraşmak istiyordum. Bu kararımı da lise hayatıma başlamadan önce aldım ve giyim üzerine eğitim veren bir liseye gittim. Lise eğitimimin ardından üniversite eğitimimle de kendimi tasarım alanında geliştirme sürecine girdim. Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız? Tasarım yaparken her şeyden ilham alabiliyorum aslında. Aklınıza gelebilecek her şey bir ilham kaynağı olabiliyor. Bir yerden sonra bunun eğitimini alıyoruz bir nevi. Bir konu ya da bir obje fark etmiyor. Sadece seçtiğim kalıbın içine giriyorum. O kalıp üzerinde3 kafa yoruyor ve o kalıbın nitelik ve niceliklerini anlamaya çalışıyorum. Bende yarattığı duyguları ortaya çıkarıyorum ve bulduğum bu ayrıntıları sezon trendleriyle birleştirerek tasarımlarımı ortaya çıkarıyorum. Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor? Yaptığım tasarımlar ilham aldığım konudan ve benden, kişiliğimden bir şeyler yansıtıyor. Sonuçta tasarım yaparken bir şeylerden esinleniyor olmama rağmen yaptığım tasarımlarda kendimden mutlaka bir parça buluyorum. Küçük bir formülle anlatacak olursam; ilham + ben= TASARIM diye bilirim. Kimlere hitap ediyorum? Aslında kendimi şu ya da bu kefeye koymuyorum. Tasarımlarımı yaparken; kime, toplumun hangi kesimine hitap etmesini istiyorsam ona göre bir hedef kitlesi belirleyip tasarımlarımı o çerçeve de yapıyorum. Kendimi toplumun bir parçasına endekslemiyorum. Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti? Çok şey değişti diyebilirim. Açıkçası alışveriş yapma alışkanlığım kayboldu. Önceden alışveriş yapmak için mağazalara gider, olan seçeneklerden beğendiğim şeyleri alırdım. Ama şimdi ya gittiğim mağazalarda daha seçici oluyorum ya da mağazaya gidip ürün bakmak yerine kumaşçılara gidip beğendiğim kumaşlardan neler yapabilirim diye düşünüyorum. FASHION 65
Erhan ATABEK Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz? Moda ve tasarım ülkemizde son yıllarda çok duyduğumuz kelimelerden. Özellikle, insanların ortaya çıkarılan, tasarlanan ilginç ve sıra dışı ürünlerden etkilendiklerini fark ettikten sonra “Bunu ben de yapabilirim.” dedim. Her kesimden insanın tasarım ya da icatlara karşı duyduğu özel ilgi ve istek bende ilginç bir şeyler ortaya koyabileceğim hissini uyandırdı. Bu nedenle elimden gelenin en iyisini yapmak ve en güzel hizmeti sunmak için tasarımcı olmaya karar verdim. Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız? Her zaman sadelikte saklı olan güzelliğe inanırım. Bu yüzden tasarımlarımda sade çizgiler kullanmayı tercih ediyorum. En büyük ilham kaynağım ise doğadır. İlham dolu yapısı ve hiçbir şeyin aşırıya kaçmamış oluşu beni doğaya yöneltir. Günümüzde pek çok buluş, icat ve tasarım da doğadan ilham alınarak tasarlanmıştır. Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor? Elegan ve zarif kişilere hitap eden bir tarzım olduğuna inanıyorum. Tasarımlarımda klasik öğelere yer veririm. Sadeliğe vurgu yaparım. Sadeliğin içerisinde yer alan güzellik bana kalırsa şatafatlı olan objelerde yok. Sadelik kendine güvenin ölçütüdür. Bu nedenledir ki kendine güvenen ve yaşamaktan zevk alan herkes tasarımlarımda kendini bulabilir diye düşünüyorum. Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti? Tasarım artık hayatımızda her alanda görmeye başladığımız bir kavram. Tasarım işlevsel ve insan hayatını kolaylaştırmak hedef alınarak yapılıyorsa tasarım süreci de keyifli oluyor. Tasarım ortaya çıkartırken hayata daha farklı bakmayı öğreniyorsunuz. İhtiyaçlara, zevklere, işlevselliğe yönelik düşüncelerle algılama ufkunuz değişiyor. Tasarımlar ortaya çıkardıktan sonra ve bu süreçte, baktığım her şeyi farklı algılamaya başladım. Galiba en büyük fark bu… FASHION 66
Selin KAĞITCI Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz? Küçük bir defter, renkli kalemler ve hayal gücüm ile küçük yaşlarda çizdiğim elbiseler o zamanlar sadece oynadığım eğlenceli oyunların bir parçasıydı. Büyüdüğümde bunu mesleğim haline getirmeye ve bu alanda kendimi ifade etmek istediğime karar verdim. Çocukluk hayalimi üniversitede moda tasarımı eğitimi almaya taşıyarak moda tasarımcısı olma yolunda güzel bir adım attım. Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız? Tasarım sürecinde beni etkileyen her şey ilham kaynağım olabilir. Bu süreçte çevremde olan herhangi bir eşya, sosyal yaşantımda sözü edilen bir konu, somut ya da soyut her şey bana ilham verebiliyor. Dikkatimi çeken bir objenin şekli, bir çiçeğin kıvrımı, hoşuma giden bir kumaş ya da o an yansıtmak istediğim bir duygu tasarımlarımın ilham kaynağıdır. Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor? Tasarımlarım sadeliğin detaylarında gizlenmiş şıklığı yansıtıyor. Sade bir kumaşı, küçük detaylarla hareketlendirip onu boğmadan ve aşırıya kaçmadan şekillendiriyorum. Tasarım yaparken abartıdan uzak giyinmeyi seven fakat ufak dokunuşlarla kişiliklerini ve tarzlarını yansıtmak isteyen bayanları hayal ediyorum. Ve böylece ortaya zarif detayların sade çizgilerle bütünleştiği tasarımlar çıkıyor. Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatınızda neler değişti? Tasarım yapmak bir farkındalık yaratıyor. Bir nevi algıda seçicilik de diyebiliriz. Kendimi tasarımlarıma öylesine kaptırıyorum ki o anda ya da sonrasında çevremde gördüğüm herhangi bir objeyi nasıl kullanabilirim diye düşünmeye başlıyorum. Ben tasarım yapmaya başladıktan sonra çevremdeki her eşyanın, materyalin bir değeri olduğunu fark ettim ve onları tasarımlarımda kullanabileceğim bir malzeme olarak değerlendirmeye başladım. FASHION 67
Mihraç ZAYIF Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz? Kendimi bildim bileli ailemin sayesinde kumaşların, kalıpların içinde var oldum. Bir nevi aileden aileye geçen bir yetenek gibiydi. Kumaşlara baktığımda her zaman tasarım yapma isteği duydum. Tasarımlarımın başkaları tarafından beğenilip giyilecek olması bana büyük bir haz verdi. Sonunda bu duygularıma cevap vermeye ve Moda Tasarımı alanına yönelmeye karar verdim. Tasarımlarınızda nelerden ilham alırsınız? Öncelikle biraz tasarım sürecinden bahsetmek istiyorum. Kağıtların başında oturup ilham perisi beklemekle maalesef ki ilham gelmiyor. Beyniniz bu süreçte çevresinde görüp duyduğu her detayı, tasarım için harmanlayıp size sunuyor. Ben de bunun farkında olarak tasarım sürecimde olabildiğince çevremi izleyip dinlemeye ve gözlem yapmaya gayret ederim. Bazen gördüğüm küçük bir görüntü, duyduğum bir diyalog bile ilham perimin gelmesine yardımcı oluyor. Tasarımlarınız neyi yansıtıyor ve kimlere hitap ediyor? Belli bir hedef kitlem olduğunu düşünmüyorum. Fakat tasarımlarımda ben nasıl kendimi buluyorsam, müşteri kitlemin de aynı şekilde hissedeceğini düşünerek tasarlıyorum. Ana temam ne olursa olsun şıklıktır. Aynaya baktığı zaman kendisini mutlu hissetmek isteyen, abartıdan uzak ve frapan kadınların, tasarımlarımda kendilerini bulacaklarına inanıyorum. Tasarım yapmaya başladıktan sonra hayatımızda neler değişti? Tasarım benim hayatımın bir parçası durumunda. Bir şeylere ortaya çıkarabildiğimi gördükten sonra, hayata bakış açım bile değişti. Hayal gücüm gelişti, ufkum açıldı ve farklı düşünebilme özelliği kazandım. Bunu yalnızca tasarımlarımda değil kendi sosyal yaşamımda da sıkça kullanır oldum. Kısacası tasarım bütün benliğimi keyif verici bir şekilde değiştirdi diyebilirim. FASHION 68
Meltem TUNCER Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü Moda Tasarımcısı Olmaya Nasıl Karar Verdiniz? Moda tasarımcısı olmak, farklı düşünebilme ve farklı koordinasyonları bir araya getirebilme olarak tanımlanabilir. Yaratıcılığın bir bileşimi olan tasarım benim için farklı düşünebilme kabiliyetimi fark etmemle başladı. Tasarımcı olarak farklı bir kimliğe bürünmekten ziyade, farklılıklar ortaya koyabilme isteğimin ortaya çıkmasıyla birlikte, bana uygun olan mesleğin moda tasarımcılığı olduğuna karar verdim. Tasarımlarınız Neyi Yansıtıyor ve Kimlere Hitap Ediyor? Tasarımlarımda en çok dikkat ettiğim nokta, fonksiyonelliktir. Bir parçanın birden fazla kullanımı olması, benim gözümde o parçayı kullanışlı kılar. Bu nedenle de tasarımlarımda tekdüzelikten kurtulup, insanları çok yönlü düşünüp giyinebilme noktasına taşımayı hedeflerim. Bunu daha farklı açıklamak gerekirse, insanları “Gördüm, aldım, giydim” mantalitesinden kurtarıp, “Buldum, aldım, giydim” mantığına sokabilmektir. Bir başka deyişle tasarımlarımın, ihtiyacı olanı kendi kafasında yaratan ve çok yönlü düşünebilen her bireye hitap ettiğini söyleyebilirim. Tasarımlarınızda Nelerden İlham Alıyorsunuz? Bir tasarımcının ciddi anlamda kendi kişisel gelişimine önem vermesi gerekir. Tabir-i caizse kendini bulabilmelidir ki tasarımlarını oluşturabilsin. Bu bağlamda bana göre en önemli nokta kişinin yaşadığı coğrafya ve kültürdür. Toplumsal birikim ve bilgi birikiminin yoğunluğu ve bileşimi benim tasarımlarıma hayat veren noktadır. Tasarım Yapmaya Başladıktan Sonra Hayatınızda Neler Değişti? Kendimden büyük bir beklentim var. Aldığım eğitim ve yeteneklerim doğrultusunda, moda tasarımı okumak ve kumaşlara hayat verebiliyor olmak beni çok mutlu ediyor. Ayrıca kendime olan beklentimi; şimdiki kimliğim ile gelecekteki kimliğim arasında oluşacak olan farklılıkları merak etmemi sağlıyor. Kısacası tasarım yapmak bakış açımı derinleştirdi ve merak duygumu daha yoğun bir şekilde yaşamama sebep oldu. FASHION 69
SERGIO LEONE & CLINT EASTWOOD
S İ N E M A N I N O R T A K L A R I
Sinemada ortaklıklar hep ilgimizi çekmiştir. Yönetmenler bazen bir oyuncuya o kadar bağlanabilirler ki 7-8 defa bile aynı projede yer alabilirler. Akıllara tabii ki ilk olarak S. Leone ve C. Eastwood örneği geliyor. İşte biz de bu tarz diğer ortaklıkları sizler için derledik. Hangi yönetmen, hangi oyuncuyla, kaç defa çalıştı?
S. Leone ve C. Eastwood belkide sinema tarihinin en ilginç ortaklığına imza attı. Sadece üç filmde birlikte çalıştılar ama efsanevi ortaklılar listemize girmeyi başardılar. Bu ikiliyi farklı kılan Sergio Leone ‘nin İtalyanca Clint Eastwood’ un ise ingilizce biliyor olmasıydı. Birbirlerinin dediklerini hiç anlamadılar belki ama sonuç olarak “dolar üçlemesi” ile bu ikili tarihe geçti.
TIM BURTON & JOHNNY DEPP
Dile kolay tam 7 filmde birlikte olsalar da bunun sonu gelmeyecekmiş gibi görünen ortaklık. Öyle ki Tim Burton denildikten sonra akla gelen ilk şey oldu Johnny Depp. Makas Eller, Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Ed Wood en akılda kalanları olsa da ikilinin başarısının diğer ortaklıkların başarısı kadar verimli olamaması hem düşündürücü hem de üzücü bir vaziyet. AKTÜEL 70
ALFRED HITCHCOCK & JIMMY STEWART
Bir oyuncuya birçok projede yer vermesiyle tanınan Hitchcock’ ın herşeye rağmen yine de bir favori oyuncusu vardı o da Amerikalı sinemaseverlerin en tatlı hatırası olan James Stewart’dı. Stewart, Frank Capra ile anılsa da Vertigo, Rear Window ve iki harikulade filme daha Hitchcock ile imza atmış adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmıştır.
QUENTIN TARANTINO & SAMUEL L. JACKSON
Öncelikle şunu söylemeliyiz, bu ortaklığı yazmadan evvel Quentin Tarantino & Quentin Tarantino ortaklığını düşünmedik değil ancak Samuel Jackson’ ın onca performansını çöpe atamazdık. Sanki Tarantino ona rol teklif ettiğinde başka bir boyutta oyunculuk sergileyen oyuncu, kendisine verilen en küçük rolde bile devleşmeyi başarıyor. Tıpkı “Django Unchained” filminde olduğu gibi karede 2 saniye bile görünse fark yaratmayı başarıyor. Tarantino’nun onun için çok farklı olduğunu söylüyor Samuel Jackson. Pulp Fiction, Django, Kill Bill 2 ikilinin unutulmaz filmleri... AKTÜEL 71
S V Al Pacino
Robert De Niro
10/9 İLK NEREDE GÖRDÜK ? Al Pacino sinemalara hızlı giriş yapan oyunculardan biri. Godfather ile ilk kez tanınan oyuncu daha önce sadece 2 filmde oynamıştı. Godfather ile Oscar adaylığı dahi bulunuyor.
İLK NEREDE GÖRDÜK ? 10/9 Scorsese’in Mean Streets filmine kadar 2. Sınıf Amerikan filmlerinde rol alan De Niro ilk kez Oscarlık performans sergilediği Godfather II’ deki performansı ile dikkatleri üzerine çekmişti.
10/8 ÜSTLENDİĞİ ROLLER Onu hep Godfather I, Godfather II, Scarface gibi ağır filmlerde gördük. Sert adam tiplemesini çok iyi canlandıran Al Pacino herkesin tarafından hala ağır abi hareketleri ve karizmasıyla hatırlanır. 10/8 10/8,5 ÖNEMLİ PROJELER Godfather I, II, III, Dog Day Afternoon, Scarface, The Insider 10/8.5
BAŞARILAR & ÖDÜLLER 10/6,5 8 kez aday olduğu Oscar’ı 1 kez kazanan oyuncu sayısız aday olduğu Altın Küre’yi ise 4 kez kazanarak göz dolduran bir kariyeri gözler önüne sermiş durumda.
10/9 EN SON NEREDE GÖRDÜK? 2012 Yapımı Eski Dostlar filminde boy gösteren usta oyuncu yaşlanmasına rağmen hala formda olduğunu gösteriyor tüm sinemaseverlere. Ancak senaryo bu yıldız oyuncunun yanında oldukça sönük kalmış.
41.0 AKTÜEL 72
10/9 ÜSTLENDİĞİ ROLLER Kariyerinin başlarında sert karakterli kişiliklere can verse de, Al Pacino’dan farklı olarak kariyerinin sonlarında çok daha yumuşak başlı karakterlerde de rol aldı hatta komedi filmlerinde dahi boy gösterdi. 10/9 ÖNEMLİ PROJELER Godfather II, Taxi Driver, Raging Bull, The Deer Hunter, Once Upon a Time in America, Goodfellas, Silver Linings Playbook 10/8 BAŞARILAR & ÖDÜLLER 7 defa aday olduğu Oscar ödülünü 2 kez kazanmayı başaran kurt aktör, 8 defa aday olduğu Altın Küreyi 1 defa evine götürebildi. EN SON NEREDE GÖRDÜK? 10/9 De Niro’ yu kariyerinin son dönemlerinde, ilk günlerini aratmayan sert adam rolünde görebildik. Meşhur American Hustle’da yine bir mafya tiplemesiyle karşımızdaydı efsanevi oyuncu.
44.0
OSCAR’DAN AKILDA KALANLAR Oscar ödül töreni 2 Mart gecesi yapılan görkemli bir organizasyonla sahiplerini buldu. Geceye En İyi Yönetmen ödülü dâhil 7 Oscar kazanan “Gravity” damgasını vurdu. 10 Oscar adaylığı bulunan American Hustle ve törenden eli bir kez daha boş dönen Dicaprio ise gecenin hayal kırıklıkları oldu. ABD’nin Los Angeles şehrinde dağıtılan ödüllerde En İyi Film ödülünü gerçek bir hikâyeden uyarlanan “12 Yıllık Esaret” filmi alırken, En İyi Kadın oyuncu “Cate Blanchett” En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu “Jennifer Lawrence”, En iyi Erkek Oyuncu “Matthew McConaughey , ” En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu 30 Second to Mars grubunun solisti “Jared Leto” seçildi. Geceye asıl damgasını vuran ise Leonardo Dicaprio’ nun elinin 4. Kez boş dönmüş olmasıydı. Sosyal medyayı uzun süre çalkayan Dicaprio, Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde hem alay konusu oldu hem de hayranları tarafından teselli edildi. Ödülün açıklanmasının ardından Leonardo Dicaprio’ nun gözlerinin dolmasına rağmen rol arkadaşını tebrik etmesi ise görülmeye değerdi. Akıllarda kalan bir başka olay ise sunucu Ellen’ in “kim pizza yemek ister” sorusuna ünlü oyuncuların hep birlikte ilkokul talebesi tadında el kaldırması oldu. Daha sonra gelen pizzaları servis etmek ise Brad Pitt’ e düştü. Görünen o ki Angelina Jolie Brad Pitt’ e ev işleri konusunda birkaç ders vermiş. Ve tabii ki o meşhur o fotoğraf. Neredeyse piksel başına bir ünlünün düştüğü karede kimler yok ki. Bir milyonun üzerinde retweet alan fotoğraf Twitter’da en çok rt alan tweet rekorunu da kırmış oldu. AKTÜEL 73
N
azım Hikmet Ran. Romantik komünist. Romantik devrimci. Mavi gözlü bir dev. 20. yüzyılın belki de en gözde şairi. 1902’de doğmuş, 1963’te ölmüş. 12 yıldan fazla cezaevlerinde kalmış, Türk vatandaşlığından çıkarılmış ama gönüllerden çıkarılamamış, mezarı Moskova’da bir adam. Hep aşık bir şair. Kendi ağzından aşk ile ilgili söyledikleri: Çok şükür aşığım. Bana öyle geliyor ki bir tek insana, yüz milyonlarca insana, bir tek ağaca, bütün ormana, tek bir düşünceye, bir çok düşünceye ve fikre aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir. İlk büyük aşkı Nüzhet. Bahçesinde ebruli, hanımeli açan bir ev isteyen Nüzhet. Nazım’ın arkasından Moskova’ya giden ama O’nun hayatına ayak uyduramayıp Türkiye’ye geri dönen ve bir profesörle evlenen Nüzhet. Hani “Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri” şiirinde zengin bir cüceyle evlendirilen, bahçesinde hanımelleri açan evinin dev gibi sevgilere mezar bile olamayacağı söylenen Nüzhet. İkinci evliliği; Lena Yurçenko. Diş hekimi, başarılı Lena. Moskova’da tanıştılar ama Nazım Hikmet Türkiye’ye dönerken yanında götürmek istediği Lena’ya vize alamadı. Üçüncü evliliği Piraye. Sevgili/ Benden emin olman beni öyle bahtiyar, öyle mağrur kıldı ki/ Bin bir gece şehrimin altın kakmalı kapılarından/ Muzaffer girmiş bir eski kahraman gibi hissediyorum kendimi. Nazım Piraye’yi çok sevdi. Evlilik yaşamlarının on üç yılını hapiste geçiren Nazım’ın karısına yazdığı mektuplar ile yıllar geçti ve Nazım Hikmet, Piraye ile evliyken, Münevver’e aşık oldu. Piraye’ye açık yüreklilikle anlattı durumu. Oysa ne güzel şey-
AKTÜEL 74
dir hatırlamak Piraye’yi, ne güzeldir O’na dair şeyler yazmak. Nazım’ın deyimiyle, yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana Nazım’ın Piraye’ye yaptığı kötülüğü yapmamıştır. Cezaevinde açlık grevi yapıp hastaneye kaldırılan Nazım Hikmet’i ziyarete gider Piraye. Münevver de çıkıp gelince hastaneye, Nazım ile Piraye’nin son görüşmesi bu olur. Piraye boşandıkları 1951 yılında 1995 yılına kadar süren aşk acısını bir başına yaşamıştır. Nazım’ın Piraye’den sonraki eşi Münevver. Nazım’ın tek çocuğu Mehmet Nazım’ın annesi. Nazım hapisten çıkınca evlendiler fakat Piraye ile aynı kaderi yaşadı Münevver de. Hapisten çıkınca Varşova’ya giden Nazım’ı ziyaret etmeye gittiğinde Vera Tulyakova ile evlendiğini öğrendi. Vera’dan önce evlendiği doktoru Galina ise, Nazım Hikmet’in hiç şiir yazmadığı tek kadın. Nazım, ölene kadar saçları saman sarısı, kirpikleri mavi Vera ile evli kaldı. Aşka aşık bir adam olan Nazım Hikmet, tüm hayatı boyunca kadınlar sevdi, kadınlar da onu. Bu kadar birbirinden farklı kadınla bu kadar çok aşk yaşamasa, bu şiirleri okuyamazdık herhalde. Pek çok okuyucusuna göre Nazım’a en aşık, O’nu en çok seven ve hak eden kadına, Piraye’ye yazdığı bir şiirle bitsin bu yazı da: Ne güzel şey hatırlamak seni/ ölüm ve zafer haberleri içinden/ hapiste/ ve yaşım kırkı geçmiş iken/ Ne güzel şey hatırlamak seni/ bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında/ vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının/ İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti/ Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının/ güneşli bir rahatlık ve etin daveti/ kıpkızıl çizgilerle bölünmüş/ sıcak ve koyu bir karanlık.
N
azım, heybesinde harfleri düğme gibi taşırdı. Sonra o düğmeleri birer birer dikerdi kağıdına. “Şiir” denirdi adına ama kim derdi ki bu şiirler aklımızdan hiç çıkmayacak şarkıların da sözleri olacak. Nazım Hikmet benim için Cem Karaca’dır aslında. Ancak şarkılar Cem Karaca ile sınırlanacak kadar az değil. En sevdiğim olduğundan önce ondan başlayacağım.
Okuduğumda “Ne harika söz!” dediğim şu mısralar var: “Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril / Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.” Ceviz Ağacı, Cem Karaca’dan dinlenildiğinde “Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul’u. / Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.” mısralarıyla vurur bence insanı. Gel gelelim bana soracak olursanız bir “Bence sen de şimdi herkes gibisin” vardır ki 1918’de (yani daha Nazım 16 yaşındayken -14 diyenler de var ama hesap tutmuyor doğum yılıyla karşılaştırınca) yazılmış bir şiirdir, Cem Karaca 1992’de -bence “Hiç derdi olmayan insanları bile üzeyim.” diyerek çıkardığı “Nerede Kalmıştık” albümünde şarkı olarak yer almıştır.
Nazım Hikmet, Karlıkayın Ormanında’nın da şairidir. Belki yalnızca şarkısını bilenlerdensinizdir. Sonra “Güneş topla benim için” de O’nundur. İkisi de Zülfü Livaneli’nin yorumladığı parçalar olarak kazındı hafızalara. “Seni düşünmek güzel şey” vardır bir de. Ezginin Günlüğü’nden dinleyenler şöyle bir keyiflenir. Ne güzel müziktir o. Nazım Hikmet şiirlerine albümler bile çıkarılan bir şair. Fuat Saka’nın iki albümü var Nazım şiirlerinden. “Şarkılarda Nazım Hikmet” var bir de unutulmaması gereken. Suat Özönder’in bestelediği Nazım Hikmet şiirlerinden oluşan bir albümdür bu da. Daha Fikret Kızılok, Grup Yorum, Yeni Türkü’nün bestelediği şiirler var. Kim bilir belki daha bestelenesi ne şiirleri var Nazım’ın? Zaman belki o bestekarları getirecektir bize, Nazım’ın düğmeler diktiği o kağıtlara birer nota da onlar konduracaktır. Dinleyeceksiniz biliyorum, keyifli dinlemeler efendim.
AKTÜEL 75
HERKES İÇİN SPOR Spor bir yaşam biçimi olmalı! Gerçekte spor bir “Yaşam Parçasıdır.” Sahip olduğumuz organizmanın hayat içerisindeki yolculuğunu daha kaliteli kılabilmek adına izlediğimiz yollardan sadece bir tanesidir spor. Kimimiz bunu daha sağlıklı ve zarif bir vücuda sahip olabilmek için yaparız, kimimiz ise gerçekten bir hayat biçimi haline getirip, tüm sağlık getirilerinin yanı sıra, kendimizi aşabilme ve hayatımızı kazanma aracı olarak kullanırız. Amaç ne olursa olsun, kişinin sahip olduğu organizmanın fizyolojik yeteneklerini kullandığı, bu iş için sorumlulukları dışında kalan zamanını programladığı, birileri ile ya da yalnız keyif alarak yaptığı bir uğraştır spor. Dolayısıyla spor, kişinin hem fiziki hem de ruhsal gelişimine katkıda bulunacaktır. Vücudumuzun zindeliği, hareket kabiliyeti, sağlık durumu ile ilgili önemli etkileri olan sporun, aynı zamanda ruh dengemiz ve yaşam sevincimiz üzerinde de çok anlamlı pozitif etkileri söz konusudur. Düzenli spor yapan kişiler; daha geç yorulup daha çabuk dinlenirler, sağlıklıdırlar, hastalıklara karşı dirençleri yüksektir, hoş ve zarif bir görünüşe sahiptirler, sosyal ve eğlencelidirler, kolay ve güçlü arkadaşlıklar kurabilirler. Ayrıca spor yapan kişilerin spor sırasında salgılanan endorfin hormonu sayesinde özgüvenleri yükselir ve daima hayata pozitif bakarlar. Hareketsizliğin ve obezitenin geleceğimizi tehdit ettiği şu günlerde artık her birey hayatına bir şekilde sporu dâhil etmek mecburiyetindedir. Sporun her yaşta vazgeçilmez bir yaşam parçası olduğu bilinciyle herkesi spora davet ediyoruz. Spor, bilinçli ve yaş gruplarının ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yapılmalı, amaca yönelik düzenli ve progresif bir artış izlemelidir. Kurumumuz, üyeleri ile ortaklaşa bir çalışma programı hazırlayarak performans düzeyiniz ve ihtiyaçlarınız ne olursa olsun, uygun antrenman programları üretmekte ve sizleri spor hayatınız boyunca takip etmektedir. Kilo kaybı programları, Cardiovascular Programlar, Fizyo-therapy sonrası toparlanma antrenmanları, Kas gruplarına yönelik kuvvet ve direnç antrenmanları ile kişilerin mevcut performans durumunun saptanması ve üst düzey antrenman programları oluşturulması, Personal Training, Obezite tespiti ve ardından uygun antrenman programları ve daha birçok performans ve antrenman ihtiyacınızda, sizlerin yanındayız.
AKTÜEL 76
Cardio Bisikletleri Kalori yakmak için kullanılan bisikletlerden eliptik bisiklet ile başlayalım. Eliptik bisikletlerde kol hareketleri dâhil edilmezse genellikle saatte ortalama 600 kalori yakılır. Kol hareketleri genellikle bir zorlama olmadığından çokta önemli bir değişime neden olmaz. Ancak eliptik bisikletlerde diske belli bir hız verdiğinizde disk bu hızla daha az bir kuvvetle dönmeye devam eder. Bu yüzden siz de daha az kalori yakmaya başlarsınız.
Koşu Bandı (Koşma Halinde) Kendinizi salmadan, güzel ve enerjik bir koşuyla saatte ortalama 600-1200 kalori arasında yakabilirsiniz. Özellikle yakılan kaloriyi artırmak için zaman zaman eğim verilmelidir. Ancak sürekli nabzınızı kontrol etmelisiniz zira koşarken aşırı zorlanan kalbiniz durabilir, kriz geçirebilirsiniz. Zaten koşu bandını otomatik bir eğimli moda ayarlarsanız nabzınıza göre hızı azaltıp artırabilir ve eğimi değiştirip nabzınızı düzenleyebilir.
Koşu Bandı (Yürüme Halinde) Vücudumuzun, ilk yaşlarımızdan beri alışık olduğu şeylerden birisi yürümektir. Engebeli bir arazide temponuzu değiştirerek yürümek ve bu yürüme esnasında ara ara fitness hareketleri yapmak kalori yakmanız için gayet etkilidir ancak normal bir hızda koşu bandında yürümenin size pek bir getirisi olmaz. Vücudunuz zaten yürümede ustadır ve ustalıkla yaptığı bu işi en az kalori yakma düzeyine göre optimize eder. Bu optimizasyonu bozmazsanız emeğiniz boşa gidiyor demektir. Ortalama bir hızda yürüyerek saatte 200-250 kalori yakabilirsiniz.
Ersan ÖZDEN Sportifclub Fitness Supervisior AKTÜEL 77
BU AY NE YAPMALI?
Kampüs’te Neler Oluyor? SİNEMA Khadak Suyun Rengi
FESTİVAL 12. Amatör Caz Müzisyenleri Festivali Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü tarafından, geleneksel bir kimliğe büründürülen Amatör Caz Müzisyenleri Festivalinin 12. si Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’da gerçekleşecek. Caz severlerin her sene olduğu gibi bu yıl da merakla beklediği etkinliğin biletlerine, Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’dan ulaşmak mümkün. 3 gün boyunca, sürecek etkinlik ile tutkunu olduğunuz tınıları, amatör caz severler tarafından dinleme imkânı bulabilirsiniz. Düzenleyen: AÜ Sinema Kulübü Yer: Sinema Anadolu Başlangıç: 11.03.2014 - 12:00 Bitiş: 13.03.2014 - 07:00
SEMİNER İş’te Taktik III Anadolu Üniversitesi İstatistik ve ARGE Kulübü, sektörün önde gelen isimleri ile katılımcılarını buluşturduğu İş’te Taktik etkinliğinin bu yıl 3. ayağını düzenlemeye hazırlanıyor. 14-15 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan etkinlik ile katılımcılar hem sektörü tanıyacak, hem de sertifika sahibi olacaklar. Düzenleyen: İST. & AR-GE Kulübü Yer: Salon 2003 Başlangıç: 14.03.2014 - 09:00 Bitiş: 15.03.2014 - 18:00
Bagi ailesi ile Gobi çölünde çobanlık yapan bir kızdır. Göçebe bir yaşam süren kendisi ve minik ailesi ile birlikte, göçebelik yaptığı topraklardan sürgün edilir. Kendisininki gibi birçok göçebe ailenin de madenlerde ve hükümet işlerinde çalıştırılmak üzere gettoların eline teslim edildiğini görür. Tüm bunlar olurken ruhlar aleminde bulunan Bagi’nin aşkı Zozoya ve arkadaşları, reel dünyada yer almak için mücadele etmektedir. Sundance ve Venice film Festivalleri de dahil birçok alanda toplam 16 ödül kazanan film, Asya steplerinde yaşayan insanların dramını, modern dünyayı eleştirel nitelikte ele almaktadır. 19 Mart tarihinde Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi Kırmızı Salon’da gösterilecek olan bu bol ödüllü filmi kaçırmamanızı öneririz. Düzenleyen: Düşünce ve Hukuk Kulübü Yer: Kongre Merkezi Kırmızı Salon Etkinlik Tarihi: 19.03.2014 Saat: 16:00
EĞİTİM
TİYATRO AEGEE Proje Yazımı & Yönetimi Eğitimi
Kulüp içi eğitimi olarak adlandırılan, AEGEE’nin gelenekselleşen Proje Yazımı ve Yönetimi eğitimi, 3 gün sürecek olan bir çalışmayla, Mart ayı’nın son çeyreğinde gerçekleştirilecek. Kulüp üyelerinin AEGEE’yi tanıması ve takım çalışmalarına adapte olmaları amacıyla oluşturulan eğitim, interaktif bir şekilde, Kongre Merkezi Kırmızı ve Mavi Salon’da yapılacak. Düzenleyen: AEGEE Yer: Kongre Merkezi Kırmızı Salon ve Mavi Salon Başlangıç: 29.03.2014 - 09:00 Bitiş: 29.03.2014 - 19:00
Yeraltından Notlar Rus ve Dünya Edebiyatının dehası olarak nitelendirilen Dostoyevski’nin unutulmaz eseri Yeraltından Notlar, Anadolu Üniversitesi öğrencileri tarafından sahnelenecek. Oyunun konusuna gelirsek; oyun, köleliğin feshedildiği 1864 Rusya’sında yaşanan tüm siyasi çekişmelerden habersiz, kendisini dışa kapatmış, asosyal bir adamın iç çatışmalarını ve yaşadığı hezeyanları monolog şeklinde anlatır. Düzenleyen: Tiyatro Anadolu Yer: Salon 2003 Etkinlik Tarihi: 19.03.2014 Saat: 19:00
Sektör Buluşmaları ‘14 Anadolu Üniversitesi’nin en aktif kulüplerinden birisi olan Kariyer Kulübü, geleneksel hale gelmiş olan Sektör Buluşmaları etkinliği ile bu yıl da oldukça ses getirecek gibi görünüyor. Sektörün önde gelen isimlerini öğrenciler ile buluşturmayı hedefleyen Kariyer Kulübü, etkinlik sonrasında katılımcılara sertifika her sene olduğu gibi bu sene de sertifika sunacak. Düzenleyen: AÜ Kariyer Kulübü Yer: Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi Başlangıç: 27.03.2014 - 09:00 Bitiş: 28.03.2014 - 18:00 REHBER 78
KONFERANS
Eskişehir’de Neler Oluyor?
BU AY NE YAPMALI?
TİYATRO Fehim Paşa Konağı Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyuncularının sahnelediği, Fehim Paşa Konağı isimli oyun, rahmetli Turgut Özakman tarafından kaleme alınmış. Konusuna gelirsek; Fehim Paşa Konağı, Osmanlı Devleti’nin kompleksli padişahı II. Abdülhamit’in burnunu beğenmemesi dolayısıyla “burun” kelimesini yasakladığı, istibdat dönemi ve bu dönemin sağlam taşlarından Fehim Paşa’yı ve konağını konu alır. O dönemin en disiplinli isimlerinden olan Fehim Paşa, yakın dostunun oğlunu konağına alır ve işler artık bu konak sakinleri için eskisi gibi olmaz. Aşk, komedi, tarih ve daha fazlasını bulacağınız bu oyunu kaçırmamanızı tavsiye ediyoruz. Öğrenci biletlerinin oldukça uygun fiyatlara sahip olduğunu unutmayın. Yazan: Turgut Özakman Düzenleyen: EBB Şehir Tiyatroları Etkinlik Tarihi: 17.03.2014 - 20.00 Yer: EBB Opera Binası
YABANCI SİNEMA
YerLİ SİNEMA Soğuk
Need For Speed Hız Tutkusu Birçoğumuzun araba tutkunu olmasının yegâne sebepleri arasında sayılabilecek olan NFS isimli oyundan uyarlanan filmin başrolünde,Aaron Paul yer alıyor. Eskişehir’de bulunan tüm sinemalarda, 14 Mart tarihinde vizyona girecek olan filmin konusuna gelirsek; hapisten çıktıktan hemen sonra ülkeler arası bir araba yarışına katılan sokak yarışçısının eski partnerinden intikam alma çabası, Scott Waugh’ın yorumuyla hayat buluyor.
Aslında “Soğuk”, Aralık ayı vizyonlarından aşina olduğumuz bir Uğur Yücel filmi. İlk gösterimini Berlin Film Festivali’nde yapacak olan film, 21 Mart tarihinde izlemeyenler ve yeniden izlemek isteyenler için tekrar vizyona giriyor. Fragmanı oldukça merak uyandıran film, Kars’ta bir gece kulübünde çalışan 3 kız kardeş ve onlardan birine kayıtsızca aşık olan genç bir demiryolu işçisinin yaşamlarından kesitler sunuyor.
Yönetmen: Scott Waugh Göseterim Tarihi: 14.03.2014 Tür: Aksiyon Oyuncular: Aaron Paul, Dominiz Cooper, Imogen Poots
Yönetmen: Uğur Yücel Göseterim Tarihi: 21.03.2014 Tür: Dram Oyuncular: Ezgi Molla, Ahmet Rıfat Şungar, Şebnem Bozoklu
FESTİVAL Türk Dünyası Alışveriş Günleri Eskişehirliler, önümüzdeki günlerde oldukça renkli bir etkinliğe şahit olacak. Türk Dünyası alış veriş günleri adı verilen etkinliğe katılabilmeniz için yapacağınız tek şey; alışveriş yapmak. Eskişehir’de bulunan küçük esnafı tanıtmak ve Eskişehir’in ticari piyasalarını hareketlendirmek amacıyla düzenlenen etkinlik ile ayrıca, Türk Dünyası Alışveriş Günleri logosunu gördüğünüz mağazalardan yapacağınız her 50 Türk Lirası ve üzeri alışverişinizde, bir adet çekiliş kuponu kazanıyorsunuz. Sürpriz hediyelerin ve promosyonların olacağı Alışveriş Günleri kapsamında gerçekleşecek çekiliş ile; 4 adet Otomobil, 3 adet Motosiklet, 10 adet Dizüstü bilgisayar, 20 adet Bisiklet, 10 adet Buzdolabı, 10 adet Çamaşır Makinesi, 10 adet Fırın, 10 adet Bulaşık Makinesi, 10 adet 102 Ekran Led TV, 26 kişiye Check-up, 26 çifte 3 Günlük Yurtdışı Kültür Gezisi, 26 çifte 5 Günlük Yurtiçi Kültür Gezisi, 100 adet Takım Elbise, 100 adet Nevresim Takımı, 100 kişiye 100 TL’lik Gıda Alışveriş Kuponu, 100 kişiye Eskişehir Spor Kombine Bileti yeni sahipleriyle buluşacak. Düzenleyen: TDKB Ajansı Başlangıç: 8.03.2014 Bitiş: 16.03.2014 Çekiliş Tarihi: 21.03.2014
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası Orkestra şefliğini Ender Sakpınar’ın gerçekleştireceği, Burak Basmacıoğlu (Klavsen) ‘nun solistliğini üstlendiği Senfoni dinletisi, her zaman olduğu gibi yine kulaklarınızın pasını silmek için Büyükşehir Belediyesi Sanat ve Kültür Sarayı’nda düzenlenecek. Bu senfoninin ise diğerlerinden önemli bir farkı bulunuyor. Elde edilen gelirin tamamı LÖSEV’e bağışlanacak. Düzenleyen: EBB Senfoni Orkestrası Yer: EBB Sanat ve Kültür Sarayı Etkinlik Tarihi: 14.03.2014 Saat: 20.00
SENFONİ
REHBER 79
TARiHTE 6 Mart 1836 Samuel Colt ilk 34 kalibre altıpatlar (revolver) silahının seri üretimine başladı.
1 MART 1912 İlk kez bir insan(Albert Berry) paraşüt ile uçaktan atladı.
10 Mart 1876 Graham Bell yardımcısını yardıma çağırırken farkında olmadan ilk telefon görüşmesini yaptı.
10 Mart 1919 Meksikalı devrimci lider Emiliano Zapata, Meksika hükümeti tarafından öldürüldü.
Mart, Gregoryen Takvimi’ne göre yılın 3. ayı olup 31 gün çeker. Eski Roma’da Mart ayının adı, Roma Savaş Tanrısı “Martius” idi ve bu ayın savaşa başlamak için şanslı bir zaman olduğu kabul edilirdi.
AKTÜEL 80
MART AYI 1 MART 1978 Charlie Chaplin’in cesedi, İsviçre’deki mezarından çalındı. 5 Mart 1953 Sovyet lideri Stalin hayatını kaybetti.
16 Mart 1988 Saddam Hüseyin’in emri ile Halepçe’de zehirli gaz saldırısı başlatıldı. 4 Mart 1882 İngiltere’de ilk elektrikli tramvay hizmete girdi.
22 Mart 1945 Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Irak ve Yemen, Kahire’de Arap Birliği’ni kurdular.
23 Mart 1956 Pakistan, ilk İslam cumhuriyeti olarak tarih sahnesinde yer aldı.
AKTÜEL 81