HELAL YAŞAM REHBERİ - 51. SAYI

Page 1



iÇiNDEKiLER • Kapak Konusu 05

• Ne Yediğimiz Neden Önemlidir ? Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer

• Makaleler 08

• Fiyat Artırmak, Karaborsa Meydana Getirmek için Mal Depolamayınız Dr. M. Şerafeddin Kalay

12

• Reçel Üretimi ve Kritik Kontrol Noktaları Ahmet Tunç Cengiz

16

• Tüketim Ürünlerinde Tayyib’lik ve Önemi

• Helal Tarifler 38

A. Hayreddin İşbilir

22

• Giyim Kuşamda İpek Kullanmak

28

• Kantin Gibi Kolaylık Varken, Beslenme Çantası Gibi Gelenekçilik de Ne Oluyor ?

• Soru - Cevap 42

• Sorularınıza Cevaplar

• Pektin (E 440) Timuçin Günesen

• Araştırma 19

Özlem Yıldız

Fatih Kalender

Esma Betül Buhari

33

• Kuru Meyveli Kış Sofralarımız

• Florür Uygulaması Ne Kadar Sağlıklı ve Ne Kadar Gerekli ? Havva Arın

• Haberler... 45

• GİMDES’ten Haberler...


Başkan`dan

Ne Yediğinin Farkında mısın ? Temel gıda maddeleri başta olmak üzere tükettiğimiz birçok gıdanın içine insan sağlığına zarar verecek nitelikte ve Müslümanlar açısından birçok problem taşıyan maddelerin kullanıldığı ürünler yıllardır ülkemizin gündeminde yer almaktadır. Neredeyse gıda mevzuatının, ürünlerde yapılan hilelerin hızına yetişemediğini görüyoruz. Ülkemizde beyaz etin klorlanıp taze görüntüsü verildiği, küflü kaşarların eritme peyniri yapıldığı, sütün yağının alınarak süt ürünlerine margarin yağının katıldığı, insanı şok eden hile teknikleri zaman zaman basına da yansımaktadır. Geçtiğimiz yıllarda devlet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda Türkiye’de sahte gıda piyasasında ürün yelpazesinin bir hayli geniş olduğu, Türkiye’de 27 bin gıda sanayii işletmesinin 10 bini denetlenemediğini. Çünkü bunlardan sadece 17 bini Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın gıda siciline kayıtlı olduğu beyan edilmişti. Ülkemizde 2009 yılından itibaren sertifikalandırma yapmaktayız. Yediklerimiz, içtiklerimiz kısaca tükettiklerimiz helal mi, sağlıklı mı? sorularına hala cevap aramaktayız. Pekçok gıda, ilaç ve kozmetik ürünlerde kullanılan katkı maddeleri helal ve tayyib ürün üretiminde en fazla karşılaşılan problemlerin başında gelmektedir. Helal Sertifikası sağlıklı yaşamın ve inancımızın gerekliliklerinin yerine getirilmesini sağlarken, diğer taraftan; üreticinin ne ürettiğinin, tüketicinin de ne tükettiğinin farkına varmasını, denetim mekanizmalarının çalışmasını, etiketlerdeki beyan ile gerçekteki içerik tutarlılığının ve analiz kabiliyetinin artmasını sağlamaktadır. Aksi takdirde herhangi bir tüketici, eline aldığı ürünlerdeki “ürünlerimizde domuz mamulleri yoktur”, “alkolsüzdür”, “ürünlerimiz sağlıklı ve doğaldır” gibi beyanların doğruluğunu nasıl kontrol edebilir? Kaldı ki günümüzde üretici de bilerek ya da bilmeyerek herhangi bir ürünün üretiminde helal olmayan girdiler kullanabilmektedir. Bu durumdaki tüketici ve üreticinin çaresizliğini gidermede helal sertifikalandırma sistemi önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Müslümanların helal yaşam sisteminin en önemli halkası olan helal lokmayı korumak için GİMDES çalışmalarını sürdürmektedir. Tüm dünyadaki Müslüman Helal sertifikalama kurumlarının çatı kuruluşu pozisyonunda bulunan World Halal Council bünyesinde de helal sertifikalamada İslam birliğini kurma çalışmalarını sürdürmektedir. İslam’da temel kaide olmasına rağmen günlük hayatta kullandığımız hizmetler ve ürünler ile ilgili Helal ve Tayyib farkındalık Müslümanlarda yeni yeni oluşmaya başlamıştır. Müslüman tüketiciler kendi inançlarına uygun ürünleri artık talep eder duruma gelmişlerdir. Helal Yaşam Rehberi Dergimizin bu sayısında “Ne Yediğinin Farkında Mısın?” kapak konusu ile tükettiğimiz ürünleri özellikle gıdalarımızı seçerken helal ve tayyib şartlara sahip olmasının gerekliliği üzerinde durduk. Dergi içeriğinde yazarlarımız; “Fiyat Artırmak, Karaborsa Meydana Getirmek İçin Mal Depolamayınız, Reçel Üretimi ve Kritik Kontrol Noktaları, Tüketim Ürünlerinde Tayyib’lik ve Önemi, Florür Uygulaması Ne kadar Sağlıklı ve Ne Kadar Gerekli?, Giyim Kuşamda İpek Kullanımı, Kantin Gibi Kolaylık Varken, Beslenme Çantası Gibi Gelenekçilik De Ne Oluyor?, Pektin ve Helal Tarifler konularında okuyucularımıza bilgi vermektedirler. Bu sayımızda da dergimize yazıları ile destek veren yazarlarımıza ve hizmeti geçen kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER GİMDES Başkanı

SAHİBİ ve GENEL YAYIN YÖNETMENİ Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği Adına Dr. Müh. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER Editör / Emine AKSOY

GİMDES

Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği 2 Aylık Helal ve Sağlıklı Ürünleri Araştırma Dergisi Yıl: 10 Sayı: 51 ISSN: 2149-9357

Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ - Prof. Dr. Mustafa NUTKU Prof. Dr. Hacı Mehmet GÜNAY - Doç. Dr. Tevhit AYENGİN Doç. Dr. M. Kemal BAŞARALI - Dr. Halim AYDIN Grafik Tasarım / Muhammed Cihat COŞKUN Kapak Tasarım / Tarık AKDERE

Reklam / Abdulhamit AKSEL Baskı - Cilt Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş. - 0 212 671 07 00 (pbx) Adres: Giyim Sanatkarları Sitesi 2. Ada A-Blok Kat: 7 No: T-1 Başakşehir - İstanbul / TÜRKİYE Tel: +90 212 438 33 18 Faks: +90 212 438 33 19 irtibat@gimdes.org / www.gimdes.org Abonelik için: www.gimdes.org/bulten-abonelik-formu.html Fiyatı: 6,00 TL Yıllık Abonelik Bedeli / 60,00 TL (Kargo dahil)


Kapak Konusu

NE YEDİĞİMİZ NEDEN ÖNEMLİDİR ?

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER / GİMDES Başkanı

siller meydana getirdiklerini ve bunların yaptıkları kötü amellerle toplumlarda dengeyi, düzeni ve sosyal yapıyı bozduklarını kim inkar edebilir? Bugün kesinlikle ülkemizde gıda, ilaç ve kozmetik sektörü tam bir kaos içindedir. Muhtevaları itibari ile hem sağlığa, hem de Müslümanların dini emirlerine ters tatbikatlar sürdürülmektedir. Para hırsı, bilgisizlik, dini inanç kaygısızlığı ve kontrolsüzlük Müslüman tüketici için çok acı bir tablodur. Çikolatadan tutun, pastalara, bisküvilere varıncaya kadar, yine pek çok gıda maddesinde yer alan katkı maddelerinin de çoğu hayvani menşeli olması hasebi ile Müslümanları yakından ilgilendirmektedir.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Yüce Allah’ın (c.c) temel sınırları çizerek gıda üzerinde durması ve bazı gıdaları özellikle yasaklaması elbette ki sebepsiz değildir. Hz. Peygamberimiz de (sav), konuyla ilgili hadislerinde hem bu yasakları açıklamış, hem de detaylandırmıştır. Bu sınırlamaların ve yasakların birçok hikmeti vardır. İslam alimleri, bu ayetlerden ve ilgili hadislerden hareketle, helal kazancın insanı iyiliğe, iyi işler yapmaya ve ibadete teşvik edeceğini, haram kazancın ise insanı kötülüğe, kötü işlere sevk edeceğini ve ibadetten uzaklaştıracağını söylemişlerdir. Etrafımıza baktığımız zaman da bu hakikatin pek çok tezahürünü görebiliriz. Haramla beslenenlerin en azından manen sağlıksız ve maneviyatsız ne-

5


Kapak Konusu Yüce Allah (c.c), birçok ayet-i kerimede hem insanlığa, hem iman edenlere ve hem de bütün peygamberlere seslenmiş, onların helal, hoş, sağlıklı ve temiz gıdaları tüketmeleri ve pis, zararlı çirkin ve haram olan her şeyden uzaklaşmalarını emretmiştir. Son peygamber Hz. Muhammed de (sav) Müslümanların helal lokma yemeleri ve içmeleri üzerinde önemle durmuş, haramdan kaçınmaları için her türlü örnek uygulamaları hayatında göstermiştir. Sahih sünnet uygulamaları, bu konuda Müslümanlara aydınlatıcı bir yol ve rehber olmuş ve olmaya devam etmektedir. Batı güdümlü gıda sanayiinin önümüze getirdiği, paketlenmiş hazır gıda maddelerinin tehlike ve problemlerini incelediğimizde gördüğümüz görüntü içerisinde elle tutabileceğimiz, güvenerek, kalp huzuru ile yiyip, içebileceğimiz gıda maddesi bulmamız neredeyse mümkün görülmemektedir. Yüz yıldır bu sanayi kolu her yönü ile gayri İslami ellerin, sermaye babalarının kontrolü altındadır. Müslümanlar da bilgisizliğin, çaresizliğin, yalnızlığın tesiri ile bu kontrol ağının içerisinde esir durumunda iken bu esaret ağının kırıldığını ve İslam ümmetinin artık uyandığını piyasada yer alan helal sertifikalı ürünler göstermektedir.

GİMDES Dergisi

Hayat nizamımız olan İslam’ın ana kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin (sav) sahih Hadislerinde insanların, özellikle Müslümanların, takva mertebesinde uygulamaları istenen “Halalen Tayyiben” şartlarının günlük hayatlarında yaşanabilir olabilmesi için yapılabilecek çalışmaların tamamı GİMDES’in misyon ve vizyonunu oluşturmaktadır. GİMDES asla bir fetva kurumu değildir. Bu sebeple, müslüman tüketicilerin, yüz yıldır çaresiz, savunmasız bırakıldıkları kendisine ait olmayan, kendi kültür ve ananesinden kopuk olarak sürdürdükleri modern yaşantının içinde yaşamlarını kolaylaştıracak fetvalar arayışı içerisinde olmamıştır.

6

GİMDES ana kaynaklarımızın bize sunduğu hayat nizamının olmasını istediği ürünlerini ürettirebilmenin telaşını taşımaktadır. Bu müzmin ve zillet kokan bu yaranın suyun başından, kökünden tedavi edilmesini istemektedir.

Kasım - Aralık 2016

Şu manzaraya bakın; bizim olan yoğurt yıllardır domuz kemik ve derilerinden üretilen jelatinle kirlenmiş olarak Müslümanlara yediriliyor. Unlu ürünlerimiz ekmeğimiz dahil, yufkalarımız böreklerimiz, baklavalarımız yıllardır insan saçı ve domuz kılından yapılmış sisteinle kirlenmiş olarak müslümanlara yediriliyor. Kendi kuzularımızın, buzağılarımızın şirdenlerinden yapılan mayalarımızla üretilirken, peynirlerimiz yıllar varki domuz şirdenlerinin, domuz enzimlerinin karışabildiği ithal maya ve enzimleri ile kirletilmiş olarak Müslümanlara yediriliyor. Raf ömürlerini sermayenin lehine uzatacağız diye et ürünlerinde, tüketicilerimiz yıllardır kanser riski ile, alzheimer riski ile, çocuklarımız beyinsel rahatsızlık riski ile sodyum nitrit, monosodyum glutamata mecbur bırakılıyor. Hayvansal kökenleri açıklanmadan yıllardır pek çok gıda maddesinde kullanılan gliserinler, jelatinler, mono ve di gliseridler ve daha onlarca katkı maddesi, beyinsel rahatsızlıklar tevlit eden sentetik tatlandırıcılar kullanılmaya devam ediliyor. Kozmetik, ilaç ve sağlık ürünlerinde de kullanılan onlarca katkı maddesinden kaynaklanan benzer riskler yıllardır zaruret maddesine sığınarak verilen fetvalarla tüketicilerimize, hastalarımıza tükettiriliyor. Bu zillet değil midir? Müslümanlara yıllarca zillet içinde yaşamak yakışır mı? Ne yediğimizi sorgulamaya başlamamız hastalık üreten ve inançlarımızı zedeleyen bu gıda tüketiminden uzaklaşma gayretinde olduğumuzu göstermektedir. Ülkemizde kanserlerin yüzde 25’i sigara, yüzde 60’ı beslenme, yüzde 15’i genetik ve enfeksiyonlar nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Kanser sadece pahalı ilaçlarla tedavi ve kontrol altına alınabilecek bir hastalık değildir. Bu nedenle, ülkelerin finansal kaynaklarına uygun şekilde esas yatırımlarını kanseri önleme ve erken teşhise yönlendirmeleri gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki kanser önlenebilir bir hastalıktır. En ucuz ve en kolay önleme yolu ise toplumun beslenmesini sağlayan ürünlerin kanser riski oluşturan katkılardan arındırılmasıdır. Uzmanlara göre, Türkiye’de kanser vakaları beş yılda yüzde 60 arttı. %60’ı erkek, %40’ı kadın


Kapak Konusu

olmak üzere yılda 160 bin kişi kansere yakalanıyor. Sorumlusunun, katkılı gıdaların ve sigaranın olduğu artık bilinmektedir.

Böyle bir emir her şeyden önce ferdin maddi ve manevi sağlığını önceleyen bir emirdir. Buna uymayan veya hafife alan bir tavır kendini inkar eden bir tavırdır.

Dikkatsiz iseniz;

İslam, dünya hayatımızın her noktası için mesajı olan bir dindir. Dolayısı ile müntesiplerinin çizgileri, sınırları belli bir yaşam tarzına uymayı istemektedir. Böyle bir istek söz konusu olunca, günlük yaşantımızda önemli yer tutan gıdalarımıza dikkat etmemiz dinin bir emri olarak karşımıza çıkmaktadır.

İçinde bulunduğumuz süreç, toplumsal yapımızı tüketen bir süreçtir. Bu süreçten biran evvel kurtulmak gerekmektedir. Evet! Bağımsız irademizle yeni bir yaşam tarzını düşünmeliyiz. Tarih boyunca bizi biz yapan, manevi değerlerimizle uyumlu, bize yaşama sevincimizi tekrar kazandıracak yeniden sağlıklı bir yaşam tarzına dönüş yapmalıyız. Bu karar o kadar da korkulacak bir karar değildir. Düşünün 50, bilemediniz 100 yıl öncesine kadar yüzlerce asır yaşamış insanlar bugün vazgeçemeyeceğimizi sandığımız bu ürünlerle yaşamadılar. Ceddimiz sağlıklı yaşam tarzını uygulayarak asırlar boyu güçlü ve saygın devletler kurdular. Toplumumuzun şimdilerde kaybolmuş gözüken helal ve tayyib yaşam unsurlarını tekrar gün ışığına çıkarmak herhalde gurur verici bir şey olmalıdır. Hür irademizle önce kendi nefsimizde oluşturacağımız helal ve tayyib yaşam tarzı çevremizde de kabul gördükçe kısa zamanda güçlü bir harekete ulaşacaktır. Ey müminler, gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir. (Ali İmran 139)

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

• Allah’ın adıyla kesilmeyen bir et ürününü yiyebilirsiniz. • Domuz enzimleri enjekte edilmiş bir tavuk fileto yiyebilirsiniz. • Helal haram karışımlarıyla hazırlanmış bir ürünle karşılaşabilirsiniz. • Çapraz bulaşmaya uğramış gıda tüketmeniz içten bile değil. • Boğulmuş veya ölene kadar kaynatılmış kümes hayvanlarını yiyebilirsiniz. • Hatta belki elektrik verilmiş sığır karkasından yapılmış ürünleri tüketmiş olabilirsiniz. • Azı da haram olabilecek sarhoşluk veren maddeler içeren içecekleri içebilirsiniz. • Sağlığımıza zararlı olabilecek katkı maddeli ürünler tüketmek durumunda kalabilirsiniz.

7


Makale

FİYAT ARTIRMAK, KARABORSA MEYDANA GETİRMEK İÇİN MAL DEPOLAMAYINIZ

Dr. M. Şerafeddin KALAY / GİMDES Fıkıh Kurulu Üyesi

İnsanların rızkı ile oynamaya kalkmayınız. Böyle yaparak ticâretle uğraşan diğer insanlardaki kötü hırsı da kamçılamayınız. Böyle yaparsanız kötülüğün ateşleyicisi olursunuz, sebep olduğunuz bu ateş çok geçmeden döner sizi de yakar.

GİMDES Dergisi

Fiyat artmasına sebep olmak için mal depolamanın İslâm fıkhındaki adı “ihtikâr”dır. Daha çok gıda maddelerinde fiyat artışı meydana getirmek için yapıldığı görülmüştür. Bu yüzden birçok ilim ehli ihtikârı, “kendisine ihtiyaç duyulduğu, sıkıntısının yaşandığı bir zamanda gıda maddesi depolamaya denir” diye tarif etmişler, hayvan yemlerindeki ihtikârı da bu çerçevede saymışlardır.

8

Esasen bu mesele piyasa fiyatlarına dıştan müdahale ile iç içe olan bir meseledir. Fiyatları yukarı doğru zorlamanın en çok kullanılan yollarından biri ihtiyaç duyulan malları satıştan çekerek ve depolayarak suni kıtlık meydana getirmektir. Halk diliyle adı karaborsacılıktır ve ticari ahlaksızlık sayılır.

Kasım - Aralık 2016

Allah Rasulü(sav) ihtikâr hakkında şöyle buyuruyor: “Kim ihtikâr için yiyecek depolarsa o insan günahkârdır, asidir.” 1 Hz Ömer’den rivâyet edilen bir hadis farklı bir üslupla ikazda bulunur: “Kim ihtikâr niyetiyle Müslümanların yiyeceklerinde depolama yaparsa Allah onu cüzzam hastalığı ve iflasla cezalandırır.” 2 İhtikâr veya karaborsacılık deyince insan zihninde canlanan mana hiç de güzel değildir ve gerçekten çirkindir. Zikredilen hadis-i şerifler de bunu vurgular. Ancak her depolama, fiyatların yükselmesini her bekleyiş ihtikâr mıdır? Bu soruyu kendi kendimize sorduğumuzda ve üzerinde düşündüğümüzde, düşüncemiz adım adım derinliklere iner, gözümüzün önüne farklı ihtimaller gelmeye başlar. Uygun mevsim gelsin diye bekletilen kumaşlar, giyecekler, ayakkabılar, hatta uygun zamanlarda piyasaya çıkarmak için yoğun hasat mevsimlerinde de-


Makale

Bir insan, piyasadaki fiyatların aşırı derecede düştüğünü veya elindeki malı satmaya gönlünün razı olamayacağı bir fiyata gerilediğini görerek malını daha uygun bir zamanda satmak için depoda tutamaz mı? Görüldüğü gibi mesele, tek taraflı değildir ve bu yüzden farklı açılardan da değerlendirilmeyi gerektirir. İhtikârın sadece depolanabilen gıda maddelerinde olduğu görüşünde olan ilim ehli hiç de az değildir. Ebu Hanife, İmam Muhammed, İmam Şafi bu görüşte olanlardandır. Hanefî fıkhında daha çok hem insan, hem de ehli hayvan yiyeceklerinde depolamaya dikkat çekilirken, Şafi fıkhında gıda maddesi olmasına ve değerinin artmış olduğu bir devrede, daha da artmasını sağlamaya yönelik depolamaya vurgu yapılır. İmam Ebu Yusuf ise umumi manada insanlara zarar veren her nevî ticarî malın stokunu ihtikâr sayar. 3 İhtikârın daha çok gıda maddelerinde yapıldığı bir hakikattir. İnsanlara da daha çok gıda maddelerinde yapılacak stokların zarar verdiği de doğrudur.

Hele de depolanarak pazarda yokluğu hissettirilmeye başlanmış olan maddeler hakkında bir de el altından dedikodu yayılırsa bu, paniklemeye sebep olacaktır. İnsanlar şuursuz bir şekilde ve asıl değerinin ne olduğuna bakmadan mal almaya başlayacaklar, lüzumlu, lüzumsuz mal depolayacaklardır. Harp çıkacağı söylentilerinde bunun nice örneklerini gördüğümüzü hatırlıyoruz. İhtikâr daha çok gıda maddelerinde yapılıyor olsa da, gıda maddelerinde yapılanın tesiri cemiyette çabuk kendini gösterse de İmam Ebu Yusuf’un diğer maddeleri de içine alan görüşü dikkate alınması gereken bir görüştür. Bu gün nice mal vardır ki insanların ona olan ihtiyacı pirinç ve buğdaydan daha çoktur. İlaçlara duyulan ihtiyaç ise, birçok hastalık dalında gıda maddelerine duyulan ihtiyacı hem geçmiş, hem de aciliyette öncelik kazanmıştır. Benzin ve mazot ihtiyacı da nice gıda maddesinin hem fiyatına, hem de piyasada bulunuşuna tesir eder olmuştur. Esasen birçok alanda olduğu gibi ihtikâr konusunda da şahısların niyeti ve içinde yaşanılan durum dikkate alınmalı, bunlara göre değerlendirme yapılmalıdır. Eğer piyasada sıkıntı çekilmiyorsa, aynı maldan yeteri kadar çarşıda, pazarda varsa, bir insanın uygun fiyat anını bekleme niyetiyle malını depoda bekletip piyasaya sürmeyişi ihtikârdan sayılmaz.

GİMDES Dergisi

polanan fındık, ceviz, kestane, elma, çay, nohut, fasulye, pirinç ve diğer maddeler. Bunlar için de aynı ağır ifadeyi kullanabilir miyiz?

Kasım - Aralık 2016

9


Makale Aynı şekilde bilerek fazla üretim yapıp daha sonra gelişen depolama imkânları ile onları depolayıp uygun aralıklarla çarşıya sürmek de ihtikâr değildir. Mevsimleri geçen malları da vitrinlerden indirerek depoya almak ihtikâr çerçevesinde değerlendirilmezler. Esasen manası açık olan ihtikârın, sınırlarını net olarak tayin etmeye gelince bunun o kadar kolay olmadığı görülür. Çünkü ihtikâr hem insanların niyetleri ile bağlantılıdır, hem de piyasanın ve depolanan malın durumu, depolamanın ihtikâr sayılıp sayılmayacağı üzerinde tesirlidir. Hal böyle olunca söylenmesi gereken şudur: Yapılan depolama insanlara zarar verme, suni olarak piyasayı yükseltme ve fiyatları satışa sunulan malın normal şartlarda hak etmeyeceği bir fiyata çıkışını sağlama hedefli olmamalıdır. Malın çarşıda, pazarda kıtlığının çekildiği bir sırada yapılan depolama, kesinlikle günah ve çirkin olan, ticarî ahlâka uymayan ihtikâr çerçevesi içindedir.

Satıcıların korunması doğrudur, ancak en az onlar kadar müşteriler, yani halk da korunmalıdır. Satıcıları ve müşterileri korumanın yolu da şüphesiz israf ve telef olamaz. İyi imkanlarla hazırlanmış soğuk hava depoları bu nevî israfları önleyicidir. Bu şartlardaki depolamalar da ihtikâr değildir. Her mü’mine düşen hayırlı düşünmek, iyi niyetle hareket etmek, insanların acısından, içine düştükleri sıkıntılardan menfaat elde etmeye çalışmamak, o acı ve sıkıntıları gidermek için uğraşmak, kazancın temiz olması için gayret etmektir. Şu hakikati unutmayınız: “Ameller niyetlere göredir,” kalplerden geçenleri kalbin sahibinden daha iyi bilen vardır. “Sözlerinizi ister gizleyin, ister açığa vurun Allah sînelerin gizlediklerini elbette ki bilir. Yaratan, yarattığını bilmez mi? O, lütuf sahibidir, her gizliyi bilir, her şeyden her yönüyle haberdadır.” (Mülk Sûresi [67]/13-14) “Allah gözlerin kaçamak bakışlarını da, göğüslerin gizlediklerini de bilir.” (Mü’min Sûresi [40] /19)

Bunun dışında malın piyasada talebin üzerinde olması, mevsim uygunsuzluğu sebebiyle talep azlığı, rekabet yüzünden fiyatların hakiki değerlerin altına düşmesi gibi durumlarda malı depoya çekerek talep artmasını veya rekabet rüzgârlarının geçmesini beklemek ihtikârdan sayılmamıştır.

GİMDES Dergisi

Burada asıl olan kişinin hem kendi ticâretini koruyup kollaması, hem de diğer insanlara zarar verme, piyasa ile oynama niyeti taşımamasıdır.

10

Ayrıca çarşıya gelmiş, ticarî piyasaya girmiş bir malın zaman zaman yeterli fiyatı bulmuyor diye dökülmesi, imha edilmesi caiz de değildir. Bunun balık avının iyi geçtiği, pazara haddinden fazla balık geldiği zamanlarda yapıldığını, kasalarla balığın denize döküldüğünü duyuyoruz. Daha çok hamsi ve sardalye gibi küçük balıklarda yapılan bu hata açık bir israftır, balıkçıları koruma adına insanlığa zarar vermedir. Benzeri uygulamaların bazen sebze ve meyve hallerinde de yapıldığı kulağımıza çarpıyor.

Kasım - Aralık 2016

Kaynakça

------------------------------------------------------------------------------

1- Sahih-i Müslim, Müsakât (3/ 1227, H. No: 1605), Sünen-i Ebu Davud, İcârât (3/ 728-729H. No: 3447), Sünen-i Tirmizî, Büyû’ (3/ 567, H. No: 1267) . Hadis, İmam Nevevî’nin Müslim şerhinde (11/ 43) “Gıda Maddelerinde İhtikârın Haramiyeti” başlığı altında zikredilmiştir. Hz Ömer de, Osman da ihtikârı yasaklamıştı. (Muvatta, 2/ 651). 2- Sünen-i İbn Mâce, Ticârât (2/ 729, H. No: 2155). Zevâid’de isnadının sahih, ricalinin güvenilir olduğu zikredilir. 3- El-Hidâye (8 / 491-492), el-İhtiyar (4/ 160), Mecme‘u’lEnhur, Damad Efendi (2/ 547), el-Mühezzeb, Şirazî (1/ 299), Şerhu Sahih-i Müslim, Nevevî (11/ 43).


GİMDES Dergisi

Makale

Kasım - Aralık 2016

11


Makale

REÇEL ÜRETİMİ VE KRİTİK KONTROL NOKTALARI Ahmet Tunç CENGİZ / Ziraat Mühendisi - GİMDES Teknik Bilim Kurulu Üyesi

GİMDES Dergisi

Reçel Türk Standartları tanımına göre reçel; reçel yapmaya elverişli olgunlukta, sağlam, yıkanmış, sapları ve varsa çanak yaprakları ayıklanmış, gerektiğinde çekirdekleri çıkarılmış bütün, yarım veya daha küçük parçalar halindeki taze veya çeşitli metotlarla muhafaza edilmiş meyve ve sebzelerin yardımcı maddelerle (sakkaroz ve katkı maddeleri) ısıl işlem uygulanarak yeterli kıvama getirilmiş halidir.

12

Kasım - Aralık 2016


Makale Geleneksel üretimden çıkıp fabrikasyon üretime geçilmesiyle beraber üretim şekillerinde ve ürünlerde farklılıklar oluşmuştur. Üretim şekillerine göre reçel çeşitleri şöyledir; Reçel: Şekerler ve bir veya birkaç çeşit meyve pulpu ve/veya püresinin uygun jel kıvamına getirilmiş halidir. Ekstra Reçel: Reçelden farkı içeriğinde ki meyve pulp (parçacık) miktarının daha fazla olmasıdır. Geleneksel Reçel: Şekerler ve meyvelerin belirli kıvama getirilmiş karışımıdır. Ekstra Geleneksel Reçel: Geleneksel reçelden farkı içeriğindeki meyve yoğunluğunun daha fazla olmasıdır. Diyabetik Ürün Reçel: Reçel yapısının ana unsurunu şekerler oluşturmaktadır. Bu nedenle şeker tüketimi sakıncalı olan hastalar için diyabetik ürünler üretilmektedir. Bu ürünlerin içine şekerin yerine sentetik tatlandırıcılarda girmektedir.

Sorbitole Dayalı Reçel: Şeker oranı düşük olan sorbitol çoğu meyvede doğal hâlde az miktarda bulunan bir şeker alkolüdür. Yaklaşık olarak sakkarozun yarısına yakın tatlılıkta olduğundan diyabetik reçellerin yapımında kullanılmaktadır. Düşük Oranda Şeker İçeren Normal Ürünler: Bu ürünler diğer reçel vb. ürünlere benzemelerine rağmen yaklaşık %20–25 ve daha düşük oranda şeker içerdiklerinden diyabetik ürünler olarak piyasada satılmaktadır. Reçel Üretiminde Kullanılan Maddeler ve Helal ve Tayyib Riskleri Reçel üretim şekillerindeki farklılıklar, kullanılan hammaddelerin çeşitlenmesine neden olduğu gibi kullanılan gıda katkılarının da miktarının artmasına ve çeşitlenmesine sebep olmuştur. Bu durum reçel üretimini helal ve tayyib olma açısından riskli duruma getirmiştir.

Hammaddeler Meyve Pulpu ve Püresi: Bu ürünler elde edilirken enzim kullanımı ve son üründe alkol oluşma riski mevcuttur. Enzimler helal ve tayyib kriterlere göre risklidir. Bir kimyasal tepkimeye sebep olan ve onu hızlandıran, çoğunlukla protein yapısında olan organik maddeye enzim denir. Ticari enzimlerin elde edilmesi için kullanılan mikroorganizmaların nereden izole edildiği neler ile beslendiği helal ve tayyib kriterlerine göre önemlidir. GİMDES bu risklerden dolayı meyve pulpu ve püresinin helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir. Kurutulmuş Meyve ve Sebze: Meyve ve sebzeler kurutulurken insan sağlığına zararlı kimyasal ürünlerin kullanılma riski mevcuttur. GİMDES, İnsan sağlığına zararlı olan katkı maddelerinin üretimde kullanılmasına izin vermemektedir. Ayrıca bazı meyve kurularında yağlama yapılmaktadır.Bundan dolayı GİMDES kurutulmuş meyve ve sebzelerin helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Piyasada bulunan diyabetik ürün çeşitleri şunlardır:

13


Makale

Donmuş Meyve ve Sebze: Gerekli analizlerden örneğin, kükürt, tarım ilacı kalıntısı vb. analizleri yapılmış ve sonuçları uygun çıkmış meyve ve sebzelerin çok düşük sıcaklıklarda şoklanmasıyla elde edilir. Böyle üretilen meyve ve sebzelerin yüksek oranda helal ve tayyib riskleri mevcut değildir. Meyve ve Sebze: Dalından toplanılmış ve gerekli analizlerden örneğin kükürt, tarım ilacı kalıntısı vb. analizleri yapılmış ve sonuçları uygun çıkmış meyve ve sebzelerin üretimde kullanılması. Meyve ve sebzelerin yüksek oranda helal ve tayyib riskleri mevcut değildir.

GİMDES Dergisi

Renklendiriciler

14

Gıda Boyası Kullanımı: Türk Gıda Kodeksinde ekstra reçel ve ekstra geleneksel reçellerin içine boyar madde girmesi yasaklanmıştır. Ancak reçel, geleneksel reçel ve diyabetik reçel tanımlı ürünlerin içine kimyasal boyar maddeler dahil, boyar madde kullanılması serbest bırakılmıştır. Kimyasal boyar maddeler sentetik boyalardır ve kanserojen etkileri ispatlanmıştır. GİMDES helal ve tayyib reçel standardında bu boyaların üretimde kullanılması yasaklanmıştır.

Kasım - Aralık 2016

Doğal boyar maddelerin hammaddelerinin riskli olması (kırmızı renk üretiminde karmin böceğinin kullanılması gibi), elde edilmesinde haram olan alkol (etil alkol) veya diğer şüpheli çözenler (gliserin gibi) kullanıldığı için GİMDES bu ürünlerin de helal ve tayyib şartlarda üretiminin ispatını istemektedir. Koruyucular Reçellerde kullanılan koruyucular, sitrik asit, benzoik asit, sorbik asit, kalsiyum laktat, kalsiyum klorür olarak sıralanır. Bu koruyucu maddelerden benzoik asit ve benzoik asit tuzlarının (benzoat) sağlığa zararlı olduğu ispatlanmıştır. GİMDES helal ve tayyib reçel standardında bu maddelerin kullanılmasına izin verilmemektedir. Sağlığa zararlı olmayan diğer koruyucu maddelerden ise üretimlerindeki risklerden dolayı helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir. Köpük Kırıcı Üretim esnasında hammaddeler birbiriyle karıştırılıp kaynatma yapıldığında oldukça yoğun köpük oluşmaktadır. Bu köpük sistemlerde arızaya sebe-


Makale biyet verdiği gibi üretimin verimliliğini de menfi yönde etkilemektedir. Oluşan köpük, köpük kırıcı adı verilen (antifoam) yağ veya yağ bazlı ürünlerin kullanımıyla giderilmektedir. Reçellerde köpük kırıcı olarak kullanılan yağ ve yağ asitleri formları, bitkisel veya hayvansal kaynaklardan elde edilmiş olabilir. GİMDES bu ürünlerin helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir. Kıvam Arttırıcılar Gıdanın tadını bozmadan kıvamını arttırmak (yani cıvıklığını azaltmak) için kullanılırlar. Türk Gıda Kodeksinde reçellerde kıvam arttırıcı olarak, pektin, karragenan, jelatin, guar gam, locust bean gum (keçiboynuzu sakızı) gibi ürünlerin kullanımına izin verilmiştir. GİMDES helal ve tayyib standardında ise hayvansal kaynaklı jelatin ve sağlığa zararlı olduğu ispat edilmiş olan karragenanın üretimlerde kullanımına izin verilmemektedir. Diğer kıvam arttırıcılardan ise helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir. Tatlandırıcılar ve Tat Arttırıcılar

Doğal Tatlandırıcılar Karbonhidrat gurubu içinde yer alan maddelerdir. Gıda katkı maddesi açısından önemi büyüktür. Teknolojisine uygun kullanıldığı takdirde herhangi bir zararları ve kullanılma miktarı aşırı olmadığı sürece olumsuz bir yönü yoktur. Karbonhidratlar hücrelerde hayati faaliyetin gerçekleşmesi için olmazsa olmaz enerji kaynağıdır. Doğal tatlandırıcı olarak sakkaroz, fruktoz, glukoz, maltoz, sorbitol vb. sayılabilir. Üretimleri esnasında enzim, alkol ve sağlığa zararlı maddelerin kullanılma riski mevcuttur. GİMDES helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir.

nılmasına izin vermiştir. Sentetik tatlandırıcıların sağlığa zararlı oldukları ispat edildiği için helal ve tayyib üretim sisteminde kullanılmasına izin verilmemektedir. Aroma

Sentetik Tatlandırıcılar

Aroma, koku veya tat vermek, gıdaların sahip olduğu koku veya tadı kuvvetlendirmek veya değiştirmek amacıyla gıdalara ilave edilen ürünler olarak tanımlanmaktadır. Aromalar çeşitli kimyasal molekül gruplarından oluşur. Sentetik veya doğal aroma elde edilmesinde etil alkol (haram olan alkol), çeşitli (bitkisel, hayvansal) yağlar ve sağlığa zararlı kimyasal bileşiklerin kullanılma riski mevcuttur. GİMDES bu ürünlerin helal ve tayyib şartlarda üretildiğinin ispatını istemektedir.

Tatsız veya az tatlı gıdanın tadını yükseltmek için kullanılan katkı maddeleridir. Kalori vermeyen ya da kan şeker düzeyini yükseltmeyen, fakat şeker tadında olan maddelere yapay tatlandırıcı denilmektedir. Türk Gıda Kodeksi reçel tebliğinde sentetik tatlandırıcıların reçel üretiminde kulla-

Maalesef Türk Gıda Kodeksi etiketine yazılmak şartıyla, geleneksel reçeller haricindeki bütün reçellerde aromayı modifiye etmek için distile alkollü içkiler, şarap ve likör şarabı kullanımına izin verilmiştir. Bilindiği gibi bu ürünler caiz değildir.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Gıda içinde tatlılık veren maddeler elde edildiği kaynaklara göre doğal ve yapay tatlandırıcı olarak ikiye ayrılmaktadır.

15


Makale

TÜKETİM ÜRÜNLERİNDE TAYYİB’LİK VE ÖNEMİ

A. Hayreddin İŞBİLİR / Gıda Yüksek Mühendisi - GİMDES Teknik Bilim Kurulu Üyesi

Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve tayyib (temiz) olarak yiyin ve Allah’dan korkun! Şüphesiz ki Allah, gafur (çok bağışlayan), rahimdir (çok merhamet eden). (Enfal:69) O halde Allah’ın sizi, helal ve tayyib olarak rızıklandırdığı şeylerden yiyin ve siz kendisine inanan kimseler olduğunuz Allah’dan sakının. (Maide:88) Öyle ise Allah’ın sizi rızıklandırdığı helal ve tayyib şeylerden yiyin; eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız, Allah’ın nimetlerine şükredin. (Nahl:114)

GİMDES Dergisi

Ey peygamber! Tayyib (helal) şeylerden yiyin ve salih amel işleyin! Şüphesiz ki ben, ne yaparsanız hakkıyla bilenim. (Mü’minün:51)

16

Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanlardan helal ve tayyib olanlarını yiyin ve şeytanın adımlarına tabi olmayın! Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara:168) Kasım - Aralık 2016


Makale

Tayyib kelimesinden murad ise temiz, sağlıklı ve güvenilir olanlardır. Yani pis ve sağlıksız olmamak manasındadır. Dolayısıyla helal bir üretim pis ortamda veya sağlıksız katkılar ile yapılıyorsa buna haram denilmese de tayyib değildir denilir. Ve yine ayetlere münafi olmuş olur. Hem tüketilemez hem de sertifika verilemez. Mesela bir kuzu besmele ile kesildiği halde, pis bir ortamda ve sağlıksız şartlarda parçalarına ayrılmış ise buna haram denilmeyip “Tayyib” değildir denilir. Yine kanserojen olduğu net olarak bilinen; sodyum nitrit, sodyum benzoat gibi veya alerjik olduğu bilinen sentetik renklendiriciler veya nörotoksin olduğu bilinen msg’ye GİMDES sertifika vermemektedir.Ama haram da demez. Tayyib değildir der. GİMDES helal sertifika değil, Helal ve Tayyib Sertifikası verir. Çünkü ayette helal olanları yiyin tayyib olanları ise kafanıza göre takılın demiyor. İkisini beraber zikrediyor. Demek Allah, sadece helal olanları değil, aynı zamanda sağlıklı ve temiz olanları tüketme-

mizi emrediyor. Yani tayyib olmayanları da yememekle bizi mükellef kılıyor. Çoğunlukla yapılan hata ise tayyib kelimesinin tahfif edilmesidir. Bunun sebebi ise, Kodeks Alimentarius veya Türk Gıda Kodeksi’nde olan tanımlandırmalar ile İslam Fıkhına ait bakış açısının karşılaştırılması ve yanlış değerlendirilmesidir. Yine sağlığa zararlı ürünler hakkında fıkıh hocalarımızdan öğrendiğimiz İslami bakış açısı şudur: Zararlı olmak 2 çeşittir. Birincisi, mutlak zararlı olup çok az miktarlarda vücuda alındığında da zararlı olanlardır. İkincisi ise, izafi zarar olarak adlandırılan, yani bizzat zararlı olmayıp, ihtiyara (tercihlerimize) bağlı olarak kendimiz için zararlı hale getirdiklerimizdir. İlk durumdaki maddeler, çok az dahi vücuda alındığında vücudun bundan zarar gördüğü mutlak olanlardır. Sodyum nitrit, sodyum benzoat, msg (mono sodyum glutamat), yapay tatlandırıcılar vs. bunlara birer misaldir ve tayyib (sağlıklı) olmadıklarından dolayı helal sertifika verilemez. İkinci durumda ise, doğru tüketildiğinde zarar vermeyen, fakat fazla veya zamansız tüketildiğinde (mesela yemekten hemen sonra meyve yemek gibi..) vücuda zararlı hale gelen gıdalardan bahseder. Her bir gıda buna misal olarak gösterilebilir. Çok fazla su içersek hücre patlaması (otoliz) olur ve su zehirlenmesi denilen hastalıktan ölebiliriz mesela. Veya şeker hastası olan bir insan, vasat tüketildiğinde zarar vermeyen baklavayı çok yerse hastalığı artabildiği, çilek allerjisi olan birisinin çileği fazla tüketip, helal ve faydalı olan çilekten zarar görebildiği gibi. İşte bu ikinci durum için fıkıh herhangi bir yasak koymayıp, her insan bütün bu gıdaları kendisine zarar vermeyecek şekilde tüketmelidir der. Kodeks ise, değişik kobay hayvanlarıyla yapılan çalışmalarla tespit edilen öldürücü olan dozun, 100’de 1’i gibi rakamları maksimum sınır kabul ederek bu kanserojen, alerjik veya nörotoksin olan sağlıksız (tayyib olmayan) katkılara izin verir. Çünkü insan bu katkıyı içeren gıdanın yüz katını bir anda tüketemez, az miktar alınan dozu ise vücut tolere edebilir der. Fıkıh ile çatışır.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Yukarıda meallerini aldığımız 5 ayette sadece helal değil “tayyib” olanları yememizi emrediyor Allah.Peki neden Allah sadece helal kelimesi ile iktifa etmemiş ve “Tayyib” kelimesini de 5 ayette ısrarla eklemiştir? Fıkıhçılara sorduğumuzda şöyle diyorlar; helal haram kelimeleri gıdaların manevi durumlarından bahseder. Tayyib kelimesi ise maddi durumlardan bahseder. Mesela domuz haramdır (bkz: maide 3). Tek sebebi ise emr-i İlahi’dir. Necaset yemesi, geviş getirmemesi, eşini kıskanmaması ve etindeki trişin maddesi vs. gibi sebepler haramlığının sadece hikmetleridir. Asıl illet değildir. İllet sadece emr-i İlahi’dir. Emr-i İlahi ise manevi bir durum olup imtihan zamanına göre değişiklik gösterebilir. Mesela, Hz. Musa (as) zamanında cumartesi av yapmak haram kılınmıştı. Fakat İslam’da haram değil.. Yine aynı zamanlarda hayvanların iç yağlarını yemek de haram kılınmıştı. Fakat İslam’da ve günümüzde helaldir ve tüketiliyor. Hayvansal yağlar o zamanlarda mesela kolesterol yapıyor diye veya başka bir sebepten dolayı haram kılınmış denilirse hata yapılır. Allah haram demiştir ve haram olmuştur. Günümüzde de kolesterol yapıyor peki neden haram değil? Demek ki tek kural koyucu ve imtihan şartlarını belirleyici olan Allah, İslam ile birlikte yeni kurallar belirlemeyi murad etmiş ve eski kurallarını değişik hikmetlere binaen değiştirmiştir.

17


Makale Halbuki fıkhen asla zaruret kabul edilmeyen sebeplerle katkılar kullanılır. Raf ömrünü çoğaltmak, daha albenili göstermek, renk stabilizasyonu sağlamak, katı kıvam vermek, akıcı hale getirmek, esneklik kazandırmak vs. hiçbirisi fıkhen zaruret değildir. Katkılar ise bu ve benzer sebeplerden dolayı kullanılır.

GİMDES Dergisi

Fıkıhta zaruret meselesi ise, hayatı tehlikeye düşmüş bir insanın hayatını kurtaracak veya insan uzuvlarından birisi kaybedilmek üzere iken bunun kaybını engelleyecek bir haram (veya helal olma-

18

Kasım - Aralık 2016

yan bir şey) alternatifi de o esnada yok ise işlenebilir der. Ölmek üzere iken domuz yemek (ölmeyecek kadar az) veya boğazına ekmek durmuş iken acilen şarap içmek (ekmeği giderecek kadar) gibi. Hülasa, bizi yaratan ve imtihan kurallarını belirleyen Zât, “Helal ve Tayyib” ifadesini ısrarla kullanmış ise bunu iyi idrak etmeli ve bu manaya uygun yaşamalıyız. Tayyib kelimesiyle ifade edilmek istenilen manayı asla tahfif etmemeliyiz.


Araştır�a

FLORÜR UYGULAMASI NE KADAR SAĞLIKLI VE NE KADAR GEREKLİ ?

Havva ARIN / Diyetisyen

Diş sağlığında birincil korumanın önemi büyüktür. Bu amaçla, ilk süt dişinin çıkmasıyla ya da çocuk 12 aylıkken diş hekimi kontrolü yapılmalıdır. Anne babalara, ilk dişin çıkmasından önce ağız temizlemesine başlamaları önerilmelidir. Bunun için, temiz bir ıslak tülbent kullanılabilir. Bakterilerle sa-

vaşan hücreler ve enzimler içeren anne sütü, diş çürüğünü de önleyici etkiye sahiptir. Sekiz-on yaşlarından sonra ise, dental çürükleri önlemek için diş ipi ve fırçası kullanımı yararlıdır. Yoğun karbonhidratlı yiyeceklerin sık tüketiminden de kaçınılmalıdır. Birincil korunmada sık kullanılan flor uygulaması konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Birçok çalışmada sistemik flor uygulamasının bir yararı gösterilememiş, hatta, çok sayıda vakada istenmeyen etkilere neden olan ve geniş kitleler üzerinde florun uzun dönemde insan vücudundaki birikici etkilerini öğrenmemize olanak sağlayan su florlama çalışmaları tartışılmıştır. Koruyucu amaçlı flor kullanımına ABD’de FDA (Food and Drug Administration) kurumunun onay vermediği belirtilmektedir.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Diş çürüğü temelinde kalıtımsal, çevresel etkenler, tükürük yapısı, diş sağlığına önem verilmemesi gibi nedenler yatar. Erken çocukluk çağı çürükleri, diş çürüklerinin % 5’inden sorumludur. Diş çürüğüne yol açan ana nedenlerin bakteriler ve uygunsuz beslenme olduğu, bu bakterinin, sıklıkla anneden çocuğa geçtiği bilinmektedir. Bunun için kritik dönem 6-31 aylar arasıdır. Bu nedenle, annenin ağız florasını düzenleyecek yaklaşımlarının, diş çürüğü yaygınlığını dolaylı olarak azaltacağı öne sürülmektedir.

19


Araştır�a

Sudaki flor yoğunluğunu belirlemek ve bunu sürekli belirli bir düzeyde tutmak oldukça zor bir işlemdir. Kişilerin besinlerle ne kadar flor aldıkları ve ne kadar su içtikleri değişken olduğundan gün içinde flor alımının fazlalığına yol açması olasıdır. Günde 1.5-4.0 mg alınması yeterli bir miktardır. Flor katılmayan su ile günde 0.35-1.5 mg alınırken, flor katılmış su ile 2-3 mg alınmaktadır. Bununla birlikte kişi gün içinde başka flor kaynaklı ürünleri kullanması sonucunda günlük alınan flor miktarı artmaktadır.

GİMDES Dergisi

İnsan sağlığı için önemli olan ve sularda, toprakta, kayalarda, atmosferde, yiyecek ve içeceklerde, bitki ve hayvanlarda ve canlı dokularda bulunan flor, bitkilerden en çok çay grubunda, hayvansal gıdalar arasında ise en çok balıkta rastlanır. İnsan metabolizması için gerekli elementlerden biri olan florun, çocuk ve erişkinlerdeki çürük önleyici etkinliği kanıtlanmıştır.

20

Flor; doğal içme suyu ve kaynak suyu flor yoğunluğunun düşük olduğu (<0.5 ppm) coğrafi bölgelerde veya içme sularının florlanmasının ekonomik veya teknik yetersizlikler sebebiyle yapılamadığı ülkelerde, dişlerin çürükten korunması amacıyla bir halk sağlığı yöntemi olarak, farklı yollarla uygulanmakta ve böylece bireylerdeki çürük sıklığının azaltılması hedeflenmektedir. Ancak flor kullanımı ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken nokta şudur; çeşitli flor uygulamaları sırasında, gereken günlük optimal flor dozu aşıldığında, alınan fazla

Kasım - Aralık 2016

dozun miktarına göre vücutta çeşitli etkiler ortaya çıkabilir. Bunların ilki Dental Florozis’tir (Dental florozis; dişlerin gelişim aşamasında, uygun dozun üzerinde flor alımı sonucunda, dişin bir tabakası olan “mine” nin hasar görmesi ve renkleşmenin oluşmasına denir). Ayrıca, doğal içme suyu ve kaynaklarında flor konsantrasyonu günlük optimal flor dozundan daha yüksek olan coğrafi bölgelerde yaşayan bireylerde de, Florozis tablosunun görülme riski yüksektir. Günümüzde florozis vakalarının, geçmişe oranla görülme sıklığının arttığı bildirilmektedir. Eskiden sadece doğal kaynaklardan alınan flor günümüzde çeşitli flor uygulamalarıyla, son yıllarda diş macunlarının içeriğindeki flor miktarının arttırılmasıyla ve şişe sularına, bebek mamalarına, vitaminlere, tuza vb. flor katılması gibi yollarla da alınmaktadır. Böylece çürük prevalansında belirgin bir azalmanın sağlandığı, ancak buna karşılık, dental florozis olgusunun meydana gelme riskinin arttığı gözlenmektedir. Dental florozis olgusunun sıklığındaki artış, günümüzde önemi giderek artan bir sorun teşkil etmektedir. Flor, büyük oranda sindirim sisteminde emilip, dolaşıma taşınarak, dokularda depolanır. Sistemik flor uygulamaları; tablet, pastil, damla, tuz veya süte flor katılması, multivitamin-flor kombinasyonları, okul ya da içme sularının florlanması şeklinde yapılır. İçme sularının florlanması; ekonomik ve etkin bir çürük proflaksi yöntemidir. An-


Araştır�a

Bunun yanı sıra, diyet, iklim, rakım, sosyo-ekonomik yapı vs. gibi dental florozisi etkileyen diğer faktörlerin varlığı da unutulmamalıdır. Nitekim son yıllarda pek çok ülkede, içme suları florlanmış bölgelerde, ayrıca çeşitli flor içerikli ürünlerin de kullanımına bağlı olarak, hafif veya orta şiddette florozis olgularının görülme sıklığında artış olduğu rapor edilmektedir. Dental florozis oluşumuna yol açan tamamen kesin bir dozaj belirlenmiş değildir ve ayrıca diğer bazı faktörlerin de florozis oluşumunu etkilediği bilinmektedir. Bununla birlikte genel olarak, çürükten koruyucu ve güvenli içme suyu flor konsantrasyonunun 1 ppm civarında olduğu bunun üzerindeki konsantrasyonlarda ise, florozis tablosunun ortaya çıktığı bildirilmektedir. Bunların haricinde, flor alımının önerilen dozun üzerine çıkması halinde akut flor zehirlenmesi görülür. Bu durumda bireyde; mide bulantısı, kusma, ishal, siyah katran gibi dışkılama, karın ağrısı, tükürük salgısında artış, göz yaşarması, burun ve ağızdan mukus gelmesi, terleme, baş ağrısı, kırıklık, baygınlık, uyku hali görüldüğünü, bunların ardından kas kasılmaları, kas krampları, titreme, kardiyovasküler bozukluk, düzensiz kalp atımı, tansiyon düşüklüğü, solunum bozuklukları, elektrolit dengesizliği, kalsiyum düşüklüğü ve bilinç kaybı olabileceğini belirtmiştir. Süregelen flor zehirlenmesi durumlarında ise; iskelet sistemi ve dişlerde lezyonlar, kemik ağrısı, kemik kırıkları, ciltte kızarıklık, ağız ve dudaklarda yaralar görülebileceği açıklanmıştır. Bunların yanısıra; karaciğer, böbrek, kalp, kas, sinir, sindirim sistemi ve iskelet sisteminde işleyiş bozuklukları olabileceği belirtilmektedir. Flor üzerine yapılan araştırmaları incelersek: Türk çocukları üzerinde yapılan çalışmalarda, sudaki flor düzeyini artırmanın ağız hijyeni kötü olan çocuklarda çürük riskini azaltmadığını ve dental florozis yaygınlığını artırdığı belirlenmiştir.

Çocuklarda süregen florozisin kalp üzerine etkilerini araştırdıkları bir çalışmada ise, florozis bölgemiz olan Isparta’da dişlerinde florozis belirlenen 35 çocukta, ağır florozisli grupta daha belirgin olmak üzere, kalsiyum düşüklüğü, bir troit göstergesi olan T4 düzeyinde düşüklük belirlenmiş ve vakaların izlemi önerilmiştir. Yapılan bazı çalışmalarda kandaki düşük hemoglobin seviyelerinin flor zehirlenmelerine bağlı olabileceği sonucuna varılmıştır. Yine florlanmış sularla yapılan bir çalışmada; antioksidan savunma sisteminde zayıflamanın, beyinde bulunan sinir hücrelerinde hasarların, Alzheimer bulgularının ortaya çıktığı görülmüştür. Suyun florlanması üzerine yapılan başka bir çalışmada ise; çocuklarda IQ düşüklüğü, kemik kırıkları, troid fonksiyon bozukluğu ve alerjik belirtilerin ortaya çıkabildiği gösterilmiştir. Sonuç olarak; florun ciddi anlamda eksikliğine bağlanacak sorunlara rastlanmasa da diş çürüklerinin flor eksikliğiyle ilgisi vardır. Ancak, flor alınmadığı halde, ağız içi hijyene ve beslenmeye özen gösterildiğinde çürük oluşmayabilir. Bu durum, flor alınmasının kesinlikle bir gereksinim değil, koruyucu bir özellik olduğu düşüncesini ön plana çıkartmaktadır. Vücuda fazla miktarda flor alımının bazı riskleri olduğu da gözönünde bulundurulmalıdır. Özellikle erken gelişmekte olan diş tabakasının fazla flor alımından etkileneceği erken çocukluk döneminde yapılan tüm uygulamalarda dikkatli olunması gerekir. Ebeveynler çocukların diş sağlığı konusunda çocukları teşvik edici ve onlara örnek olan yaklaşımlarda bulunmalıdır.

Kaynaklar: -----------------------------------------------------------------------------• Xiang Q, Liang Y, Chen L, et al. Effect of Fluoride in Drinking Water on Children’ Intelligence. P.R. China Res 2003; 36:2:84-94. • Varner JA. Chronic administration of aluminium fluoride and NaF to rats in drinking water: Alterations in neuronal and cerebrovasculer integrity. Brain Res 1998; 784:284-98. • Çetin N, Bilgili A. Tavşanlarda flor uygulamasının bazı kan parametreleri üzerine etkisi. Erciyes Ü. Sağlık Bilimleri Dergisi 2004; 13:46-50. • Ermiş RB. Dental caries and fluorosis in low and high fluoride areas in Turkey. J Quintessence Int 2003; 34:354-60. 38. Olgar Ş, Kuybulu AE, Karademir S, Sipahi T, Örmeci AR, Köşker ME. Çocukluk çağında kronik florozisin kardiyak etkileri. Çocuk Dergisi 2008; 8(Ek Sayı 1):204. • Olgar Ş, Kuybulu AE, Karademir S, Sipahi T, Örmeci AR, Köşker ME. Çocukluk çağında kronik florozisin kardiyak etkileri. Çocuk Dergisi 2008; 8(Ek Sayı 1):204.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

cak içme suyuna ilave edilecek flor miktarı; yerleşim bölgelerindeki doğal içme ve kaynak sularının flor konsantrasyonlarına, bölgede günlük tüketilen ortalama su miktarlarına ve uygulanmakta olan diğer flor proflaksi programlarına göre ayarlanmalıdır.

21


Makale

GİYİM KUŞAMDA İPEK KULLANMAK

GİMDES Dergisi

Fatih KALENDER / GİMDES Fıkıh Kurulu Üyesi

22

Günümüz modern insanı (!) bu denli kendini cazibeli gösteren elbiselerin yasak kılınmasını algılayamamaktadır. Neden geniş, bol avret uzuvlarını belli etmeyecek elbise giyilmesi gerektiğini bir türlü kavrayamamaktadır. Akıllarına göre giysi, insanı şık gösteren, karşı tarafa cazibe veren dış kaportadır. Bu yüzden giysiyi tamamen örf ve adete bağlı yöresel bir fiil olarak görmektedirler. Buna bağlı olarak giysinin sünnet olan çeşidinin olmadığını iddia etmektedirler. Halbuki Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in giymiş olduğu elbise şeklini, sırf ona tabi olmak niyetiyle giymenin sünnet olması bir yana, giyim-kuşamda uyulması gereken ve farz olan bir takım esaslar vardır. Yaşadığımız âlemin, imtihana mebni olduğunu iyice kavradıktan sonra bu tür meseleleri algılamamız hatta hayatımıza tatbik etmemiz daha kolay olacaktır. Karşı cinsi cezbetmenin bir maksat değil de bir fesat olduğunu bilmek, kuşkusuz

Kasım - Aralık 2016

meseleyi hakikati üzere, ayakları yere basarcasına anlamının en ön şartıdır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik)”. El-Â’râf 26 Kuşkusuz dünya hayatında geliş gayemiz sadece her türlü nimetten istifade etmek değildir. Belki bazı hoşumuza gidecek şeyleri sırf bizi yaratandan dolayı terk ederek onun yolunda ilerlemek ve imtihanı kazanmak en ulvi ve esas gayemizdir. Bu yüzden yasaklanan her şeyin mutlaka sadece dünyaya bağlı olarak algılanabilir bir gerekçesi olmak zorunda değildir. Bazen sadece imtihana de-


Makale

İpek; İpekböceğinin ürettiği yumuşak, parlak bir liftir. İpekböceği bir tırtıldır ve bu lifi kendine koza örmek için üretir. İnsanlar bu liften iplik yapar ve kumaş dokurlar. İpek çok sağlamdır. Boyanınca da çok gösterişli olur. Bazen ipeğe başka lifler karıştırılarak döşemelik ve perdelik kumaşlar yapılır. İpek en çok dut ipekböceğinden elde edildiğini görmekteyiz. İpek güzel görünüşlü, yumuşak, parlak ve dayanıklı olup, kolaylıkla ve iyi boya tuttuğu için daha da güzelleştirilebilen hayvansal kaynaklı bir liftir. İpek, liflerin kraliçesi olarak bilinir. [1] Yüce dinimiz, dünyayı bir karargâh olarak değil de geçici bir tarla olarak yaratan Allah Teâlâ’nın nimetlerinden yararlanmayı belirli şartlarla kısıtlamıştır. Sözgelimi; israf etmemek, kibirlenmemek,

başkalarına zarar vermemek, topluma ekonomik ve ahlak yönüyle zarar vermemek emsali bir takım şartlar koymuştur. İpek giymek, tarih boyunca bir böbürlenme, övünme vesilesi olmuştur. Bunun yanında pahalı olması elbiseye haddinden fazla önem verilmemesini ve israfa sürüklememesini öğütleyen naslara aykırı düşmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” Araf/31 Saydığımız bu gerekçeler, hikmet açısından olup belki tartışılabilir olsalar da ipek giymenin yasaklanmasındaki illet değillerdir. Bu konuda illet, yani ipeğin yasaklanmasının gereği doğrudan hadis-i şeriflerdir. Bize düşen Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in yasakladığından sakınmaktır. Zira imtihan için geldiğimiz bu dünyada insanoğluna verilen akıl, eğer Allah Teâlâ’nın

GİMDES Dergisi

sek bile, bir şeyin yasak olmasına yeter sebeptir, yeterki onu yasak kılan nas mevcut olsun. Buna taabbudi denir. İşte bu kabilden olan bir mesele olarak ipek kullanmayı ele alacağız.

Kasım - Aralık 2016

23


Makale tüm emir ve yasaklarını gerekçeleriyle anlayabilecek olsaydı ve doğruyu bulabilecek olsaydı imtihanın bir önemi kalmazdı, Kuran-ı Kerim’in bir faidesi kalmazdı. Her şeyi akılla bilir doğru olanı aklımıza göre yapardık. Hâlbuki Allah Teâlâ, kendisine iman etmemizi, kesin olan emir ve yasaklarını aklımız alsa da almasa da yerine getirmemizi emretmektedir.

(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ipek kumaş giymeyi yasaklamış, ancak şu kadarı müstesna etmiştir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şu kadarı derken baş parmağını takip eden iki parmağıyla bunu gösterdi.” Mektubu okuyunca biz anladık ki bununla âlem (elbiseye konan işaret veya elbisenin kenarları yani elbiselere eklenen veya dikilen ipek ) kast edilmiştir. [2]

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” Ahzab/36

Ebu Ümame, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i şöyle derken işittiğini anlatıyor: Ahirette nasibi olmayan erkeklerin dışında dünyada ipek giyen erkek olmaz. [3]

Katade (Allah ondan razı olsun) anlatıyor: Ebu Osman en-Nehdiyy şöyle dedi: Ömer (Allah ondan razı olsun)’in mektubu bize ulaştığında biz Utbe b. Ferkat ile birlikte Ezrebican denilen yerdeydik, mektupta şöyle yazılıydı: “Peygamber Efendimiz

Savaş esnasında ipek giymek ise İmam Ebu Hanife’ye (Allah ona rahmet etsin) göre caiz değildir. Ancak İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e (Allah onlara rahmet etsin) göre savaş esnasında ipek elbise giyilebilir. [4] Zira düşmanın karşı-

GİMDES Dergisi

İpeğin yasak olduğunu ifade eden açık hadis-i şerifler vardır. Sözü uzatmamak için sadece bir kaç tanesini zikredeceğiz.

Kadınların ipekten elde edilmiş kumaşları her türlü kullanmaları caizdir.Buna dair tüm İslam âlimlerinin sözbirliği vardır. Erkeklerin savaş dışında katıksız ipekten olma gömlek, kaban ve sair elbise giymeleri de söz birliğiyle haramdır.

24

Kasım - Aralık 2016


Makale

Hz. Ali (Allah ondan razı olsun) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ipekli bir kumaş alarak sağ tarafına koymuş, bir altın parçası da alıp sol tarafına koymuş, sonra bunlara işaret ederek “İşte bu ikisi de ümmetimin erkeklerine haramdır” buyurdular. [5] İmam Ebu Hanife (Allah ona rahmet etsin) bu hadisi-i şerifin genel olduğuyla yani savaş haline dair bir ayırım yapmadığıyla amel etmiştir. Düşmana heybetli görünmek için başka alternatiflerin olduğunu söylemiş, erişi ipek olanla bunun mümkün olacağını savunmuştur. [6] Kişinin bedeniyle arasında başka giyecek olsa dahi ipekli giymek haramdır. Sıhhatli görüş budur. İmam Ebu Hanife’den (Allah ona rahmet etsin) gelen rivayete göre ipekli elbise cilt ile yani insan derisiyle temas ederse giyilmesi haram olur. Kumaşın markası veya firma markası gibi birbirine bitişik olan dört parmak kadarının ipek olmasında bir beis yoktur. Bu miktar ipeğe müsaade edilmesi İbn Abbas’dan (Allah onlardan razı olsun) gelen rivayete binaendir.

O rivayet şöyledir: “İbn Abbas’dan (Allah ondan razı olsun) rivayet olunmuştur ki, Peygamber Efendimiz (Sellellahu Aleyhi ve Sellem) katıksız ipekten yapılan elbiseyi giymeyi yasakladı. Ancak işaret/alem (marka ismi gibi amblem) ve elbisenin argacı (elbise örülürken dikine kullanılan ipler) ipekten olursa bunda bir beis yoktur”. [7] Elbisenin alemi, onun süsü, deseni demektir. Nitekim bu husus Kâmus’ta da bu şekilde manâlandırılmıştır. Bundan katıksız ipekliden örülmüş veya sonradan elbiseye dikilmiş desenler kastedilmektedir. Bununla elbise kenarlarında dikilenler arasında fark yoktur. İkisi de dört parmaktan fazla olmamalıdır. Ama İmam Şafiî (Allah ona rahmet etsin) burada muhalefet etmiştir. Çünkü Şafiiler süsü dört parmakla kaydetmişlerse de elbise etrafının ne kadarının ipek olabileceğinin yöreden yöreye değişebileceğini ve genel âdete göre takdir edilebileceğini söylemişlerdir. Yani bir yörede dört parmaktan daha fazla olmak üzere elbiselerin yakaları süsleniyorsa o yörede bu işlem caizdir. Hanefilere göre âlem yani işaret hem yakalara takılan armaları, hem de elbiselerde kullanılan desenleri kapsamaktadır. Buna astarlar ve yenlerin etrafına, cübbenin yakasına işlenenler, ilikler ve kumaştan yapılan düğmeler de dâhildir. Tüm bunlar enine dört parmaktan fazla olmamak şartıyla caizdir. Bir elbiseyi bir parça ipekle yamamakta

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

sında heybetli görünmek psikolojik strateji olarak önemlidir. Buradan din veya vatan için ihtiyaç olduğunda kişinin ipek elbise giymesinde bir sakınca olmayacağı anlaşılmaktadır.

25


Makale

da beis yoktur. Ama ipek kumaştan kılıf yapmak böyle değildir. Peygamber Efendimiz’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hadislerinden yola çıkarak, elbisede bulunan ve bir görüşe göre dört parmağı, diğer görüşe göre üç parmağı geçmeyen ipek miktarının caiz olduğunu söylenmiştir. [8] Ayrıca elbisenin farklı farklı yerlerinde bulunan ipek kumaşlar da ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Fakat bakıldığında elbisenin ipekten olduğu izlenimi oluşuyorsa böyle bir elbiseyi kullanmak da caiz olmaz. Caiz olan dört parmak miktar ipeğin elbiselere eklenen veya dikilen ipek olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca elbisede alem olarak kullanılan ipeklerin de sakıncasının olmadığı, hiçbir âlim tarafından inkâr edilmemiş olduğu için sözbirliğiyle kabul edilmiş sayılmaktadır. [9]

GİMDES Dergisi

Dağınık yerlerde olan ipekler toplanıp hesap edilmez. Yani bir uçta iki parmak, diğer uçta üç parmak ipek olsa toplamı dört parmağı aşmıştır denilip yasak kılınmaz.Bunun gerektirdiği şudur: İpek ile bezenmiş, desenlenmiş nakışlı elbiseyi giymek helâldir, eğer her nakış dört parmak kadar değilse. Eğer hepsi bir araya geldiği zaman dört parmağı geçerse bu yine helâldir. Ancak hepsi ipekli görünecek kadar olursa caiz olmaz.

26

Fakat bazılarına göre sarık bu hükümden müstesnadır. El-Müctebâ adlı kitapta; “Sarıkta iki veya daha fazla yerlerde bulunan ipekli nakışlar derlenmiş yani bir yerdeymiş gibi kabul edilir” de-

Kasım - Aralık 2016

nilmektedir. Ez-Zeylaî’nin ifadesine göre: Tellerle örülenler de dört parmak kadar olduğu takdirde giyilmesi ve kullanılması helâldir. Aksi takdirde erkekler için helâl olmaz. Kenarları ipek ile örülmüş cübbenin giyilmesi mekruhtur denilmektedir. Dîbac denen saf ipekten yapılmış cibinlik yani sivrisinek ve benzeri rahatsızlık veren haşarattan korunmak için yatağın üzerine açılan örtünün kullanılmasında erkekler için de beis yoktur. Keza çocukların beşikleri üzerine açılan cibinliklerde bu kabildendir. Dîbac, arşı ve argacı ipekten olan nesnedir. Fakat giyilen bir nesne değildir. Bu yüzden caizdir. Halis ipekten yapılmış uçkur bağı da mekruhtur. Sıhhatli görüş budur.Bazıları “bunda beis yoktur” demişlerdir. Halis ipekten yapılmış kalensuve yani takke/fes giymek de mekruhtur.Sarığın altında kalsa bile. Yakaya asılan para cüzdanının ipek olması da mekruh olur. Kadınlar için dibaceyi, ipekliyi, altın ve gümüşü ve diğer incileri süs olarak kullanmakta bir beis yoktur. Kişi ipek kumaş ile evini süsleyebilir. Tefahür kastedilmeksizin altın ve gümüş kaplarla da süsleyebilir. Göze, göz ağrısı gibi bir özür sebebiyle ipek kumaştan olan siyah bir eşarp bağlamakta bir beis yoktur. Elbise bütünüyle ipek olmayıp sadece luhmesi ipek olursa (dokumacılıkta dikine konulan iplikler ki bunlara luhme veya eriş denir) tüm âlimlere göre savaşta giyilmesi caiz, savaş dışında mekruhtur.


Makale Yine elbise bütünüyle ipek olmayıp sadece südası (dokumacılıkta enine konan ipliklerdir ki bunlara argaç veya çözgü de denilmektedir) tüm âlimlere göre savaşta ve savaş dışında giyilmesi caizdir. [10] İpek böceğinin kozasından yapılmayan dokuma, haram olan ipek değildir. Suni ipek, eğer ipek böceğinin ürettiği değilse, başka maddelerden yapılmışsa isminin ipek olması onu haram kılmaz.

ğil, ona bunu takan anne ve babayadır. Çünkü bu hususta gelen nas, (hadis) ergenlik kaydı bulunmaksızın ümmetin erkeklerinin tamamını kapsar. Allah Teâlâ, kendilerine Allah ve Resulünün emri veya yasağı ulaştığında artık orada kem-küm etmeden “Rabbim Allah” deyip emri uygulayan ve yasağı işlemekten sakınan kullarından eylesin! Âmin.

Elbisenin yapımında kullanılan malzemenin çoğu ipekten olursa, böyle bir elbiseyi giymek erkeklere haramdır. İpek böceğinin üretmediği, saf halde bulunmayan suni ipeklerin bu yasak kapsamına girmeyeceğini söylemiştik.

Kaynaklar:

İmam Ebu Hanife’ye (Allah ona rahmet etsin) göre, halis ipekten bir yastık yapıp onun üzerinde uyumakta veya minder yapıp üzerine oturmakta bir sakınca bulunmamaktadır. Zira bunda tazim söz konusu değildir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (Allah onlara rahmet etsin) aykırı görüş beyan etmişlerdir. [11] Çünkü Huzeyfe (Allah ondan razı olsun)’den şöyle rivayet edilmiştir: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bize altın ve gümüş kaptan bir şey içmeyi, bu kaplardan bir şey yemeyi, kalın-ince ipek giymeyi ve bu tür bir kumaş üzerine oturmayı yasaklamıştır.” [12]

[3] Buhârî, Edeb 66; Müslim, Libâs 7, 10. Ayrıca bk. İbni Mâce, Libâs 16

[2] Buharî, bab: lubsu’l-Harir ve’ftiraşuhu li’r-rical

[4] Alauddin es-Semerkandî, Tuhfetu’l-Fukahâ 3/583 [5]Ebu Dâvûd, Libâs, 4 [6] Alauddin es-Semerkandî, Tuhfetu’l-Fukahâ 3/584 [7] Ebu Davud, babu’r-ruhsati fi’l-alem ve hayti’l-harir. Hadis no: 4057 [8] Alauddin es-Semerkandî, Tuhfetu’l-Fukahâ 3/585 [9] Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed Şemsu’l-Eimme es-Serahsî, elMebsût; Alauddin es-Semerkandî, Tuhfetu’l-Fukahâ; Alâuddin Ebû Bekr el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi fî Tertibi’ş-Şerâi’ [10]El- İsbicabî şöyle der: İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e (Allah onlara rahmet etsin) göre, eriş ve argacı ipek olan bir elbise sık dokunmuşsa savaşta giyilmesi caizdir. Çünkü böyle bir elbise kılıç darbelerine karşı daha koruyucu ve kişiyi düşmana karşı daha heybetli göstermektedir. Argacı (dokumada enine olan ipleri) ipek, erişi (dokumada dikine olan ipleri) ipek olmayan elbiseyi giymekte bir sakınca yoktur. Bu konuda âlimler arasında bir ihtilaf söz konusu değildir. Çünkü dokuma elbiselerde eriş asıldır. Argaç ona tabidir. Bir de şu var; Siyer şerhinde Şeyhu’l-İslam: “Erişi ipek olmayıp argacı ipek olan dokuma elbisenin giyilmesinde bir sakınca olmaması ipeğin görünmemesiyle kayıtlıdır. Eğer ipek görülüyorsa erkekler için yine mekruh olur” demiştir. [11] Alauddin es-Semerkandî, Tuhfetu’l-Fukahâ 3/585 [12] Buhari

GİMDES Dergisi

Giyilmesi erkelere yasak olan şeyleri, erkek çocuklara giydirmek de yasaktır. Aynı şey, takılar için de geçerlidir. Özellikle günümüzde erkek çocuklara takılan altın bileklik ve gerdanlıklar bu kapsamdadır. Elbette günah, mükellef olmayan çocuğa de-

-----------------------------------------------------------------------------[1]Dört bin yılı aşkın bir süreden beri, insanların ekonomik hayatında önemli bir rol oynamakta olan ipek, yıllar boyu Çin, Hindistan, Taşkent, Bağdat, Şam ve İstanbul’dan geçen ipek yolunu takiben Avrupa’ya taşınmıştır. Bu zaman zarfında ipek, altından daha değerli bir ürün olarak alıcı bulmuştur.

Kasım - Aralık 2016

27


Makale

KANTİN GİBİ KOLAYLIK VARKEN, BESLENME ÇANTASI GİBİ GELENEKÇİLİK DE NE OLUYOR? Esma Betül BUHARİ / Psikolog

GİMDES Dergisi

Erken çocukluk gelişimi çocukların hayatın erken dönemlerindeki (0-8 yaş) fiziksel, mental ve sosyal gelişimini kapsamakta ve beslenme, sağlık, zihinsel gelişim ve çocukların sosyal iletişimleri için gerekli tüm girişimleri içermektedir. Erken çocukluk gelişimini etkileyen üç ana bileşenden söz etmek mümkündür, bunlar; beslenme, çevre ve eğitimdir. Sağlık bu üç faktörden de etkilenecek ve bozulan sağlık da bu faktörleri etkileyecektir.(1)

28

Kasım - Aralık 2016


Makale

Beslenme konusundaki bilgisizlik, hatalı besin seçimi ile besinleri yanlış hazırlama, pişirme ve saklama yöntemlerinin uygulanmasına neden olmakta ve beslenme sorunlarının boyutlarının büyümesine yol açmaktadır. Toplumun gelişme düzeyiyle birlikte kadının genişlemiş rolleri ne olursa olsun, onun taşıdığı geleneksel rollerin değeri bütün önemi ve genişliğiyle sürmektedir. Ülkemizde kadının aile içindeki en etkili ve geleneksel rolü aile bireylerini beslemesi şeklindedir. Şehirde, kırsal alanda, ev dışında çalışsa ya da çalışmasa bu sorumluluk kadına aittir. Kadın, bir anne olarak toplumsal yapının en küçük ve en temel birimi olan ailenin gelirini yiyecek olarak sofraya taşıyarak, çocukların doğru beslenmesine, bunun sonucunda da bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı gelişmelerine katkı sağlar. Aynı za-

manda da bilgi birikimini, davranış biçimlerini ve kültürünü çocuklarına aktararak onların eğitiminde önemli bir rol oynar. Bu görevi eksiksiz yaptığı sürece, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısındaki gelişmelere de katkı sağlar. Türkiye’deki bireylerin çoğunun beslenme bilgisinden yoksun olduğu bilinmektedir. Ailelerdeki beslenme hataları, evde beslenmeden sorumlu olan kadının eğitim düzeyi ile paralellik göstermektedir. Eğitim düzeyi yükseldikçe yanlış ve hatalı uygulamalar azalmakla, sağlık ve beslenmeye ilişkin bazı yararlı uygulama ve alışkanlıklarının arttığı görülmektedir. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almaları, ev ve aile yaşamını kolaylaştıran ürünlere duyulan ihtiyacı artırmıştır. Ailelerin beslenme ve yemek pişirme alışkanlıkları, yemek hazırlamaya ayırdıkları zaman, hazır yiyecekleri tüketme miktarları ile pişirme yöntemleri zaman içerisinde önemli derecede değişmiştir. Gıda üretim, işleme ve pazarlama yöntemlerindeki gelişmeler ailelerin yemek hazırlama faaliyetlerine yeni boyut kazandırmıştır.(3) Tüm bu bilimsel verilerin ışığında ilkokul çağındaki çocuklarımızın beslenme alışkanlıkları ve yöntemleri hakkında şunları söyleyebiliriz ki; postmodern çağla beraber annelerin ailedeki konumları, rolleri ve çocuklarımızın çevreden etkilenişleri ile birlikte değişen beslenme düzeni, aslında çok ciddi

GİMDES Dergisi

Çocuklarda 7-14 yaşı içine alan ilköğretim dönemi; büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu, yaşam boyu sürebilecek davranışların büyük ölçüde oluştuğu bir dönemdir. Bu hızlı büyümeyi sağlayabilmek için gerekli enerji, protein, vitamin, mineral ve diğer besin öğelerinin, yeterli ve dengeli bir beslenme planı oluşturularak sağlanması gerekmektedir. Okul çocuklarının beslenmesi fizik gelişmeyi sağlamanın yanı sıra, bu yaş grubundaki çocukların hastalıklardan korunması açısından da önemlidir.(2)

Kasım - Aralık 2016

29


Makale anlamda bir tehdit oluşturmakta. Bu tehditler, gerek içerik gerekse metod olarak büyük sorunları içeriyor. Günün en önemli öğünü olan kahvaltı, çoğu ailede atlatılırken, öğle öğünleri fast food tarzında, akşam yemekleri ise basitçe geçiştirilme yahut hazır gıda tüketimine yönelmiş durumdadır. Beslenme düzeni ailede öncelikle annenin sorumluluğunda oturtulması gereken bir düzendir ki ailenin annesinin bu konudaki tavrı tüm ailenin hem fizyolojik hem psikolojik tüm yaşamsal süreçlerine etki etmektedir. Gelgelelim böylesi hassas bir konuda eğitimli anne olmak yeterli midir bunu etraflıca tartışmak icab eder. Zira annelerin çoğunun mesaili bir şekilde çalıştığı günümüz şartlarında, çocuklarına kendi hazırladığı nezih gıdaları beslenme olarak koymak; hem geleneksel hem de çabuk elden olmayacak bir algıya sebep oluyor. Hakeza okulların bir çoğunda verilen toplu yemek hizmetleri, anneleri bu konuda hazıra konmaya kah rahat etmeye itiyor. Peki olaya tersten bakarsak; her türlü kolaylık olarak görülen imkanlara rağmen, çocuklarına kendi hazırladıklarını beslenme olarak koyan dikkatli ve idrakli annelerin hiç kazançları olmuyor mu? Önemli verilerle bunu anlatabiliriz sanıyoruz.

GİMDES Dergisi

Öncelikle ele aldığımız kaynaklarımızın sıhhati çok mühimdir ki, bizi doğru sonuca ulaştırsın. Bu sebeple ilk olarak şu ayet-i celileyi zikretmekte fayda vardır: “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”(4)

30

Kasım - Aralık 2016

Hakk’ın Rahim sıfatının tecellisi annelerin, çocukları, yuvası ve eşleri için yaptıklarını İslam düşüncesine göre ele alıp düşündüğümüzde, hiç biri yoktur ki fedakarlık olmadan yapılabilsin. Çocukların doğumundan, yetiştirilmesine, evin her türlü işinden, eşini râzı etmeye tüm bunları kendi mutluluğu için başat faktör olarak inanmış annelerin gücü bitmez tükenmez bir hazine gibidir. Ailesinin ufacık bir tebessümü, sevgi gösterisi tüm bunları kat be kat ve tekrarla yapabilecek güç katar ona. Her şeyden öte evladını iyi bir şekilde yetiştirme amacı güden, onlarda geleceğini, umutlarını, dualarını besleyip büyüten her anne için, hiç bir yapılan boşa gitmeyecek kadar değerlidir. Çocuğunun üstüne başına, düzenine, temizliğine, edebine, görgüsüne, eğitimine, özgüvenine, terbiyesine, haddine, mürüvvetine, hatta şehadetine hep anneler yön verir, annelerin hayalleri duaları eşlik, yoldaşlık eder. Her nerede ki bir evlat hayır dışı işler eyler, bellidir ki orada herşeyde başat olan helal lokma sıkıntısından, helal süt içmişlikten dem vurulur. Helal lokma/süt derken ne kastedilir o halde? Annelerimizin, evin reisi olan eşlerinin getirdiği rızkı abdest ve dualarla, güzel hallerle aş edip sofraya adab ile koyması bu işte başattır muhakkak ve fakat ev dışında tüketilen gıdaların halelliği de bir o kadar önemli ve dikkat edilmesi gereken bir öneme sahiptir. Zira evde bu dikkatle yapılan yemeklere alışan bir çocuğun hem maddi hem manevi bünyesi dışarı-


Makale

daki ne idüğü belirsiz gıdalara karşı hazırlıksız olduğundan, her türlü (maddi manevi) hazımsızlığa, rahatsızlıklara sebep olur. Gelgelelim içlerindeki zararlı ve yabancı maddelerin çokluğu ve terimsel olarak da karşılıklarının neler olduğunun takibini yapmaktan aciz olduğumuz yığınla hazır gıda ve uygunsuz ortam besinleri; gözümüzden gönlümüzden sakınarak büyüttüğümüz evlatlarımıza ne gibi rahatsızlıklar getiriyor bunun takibini de tam anlamıyla yapabilir değiliz.

olumsuz etkilemektedir. Haram/zararlı gıda, görüntü, duyumlarla dolan beden ve ruhtan helal bir iş bekleyebilir miyiz?

“Def’i şer celb’i menâfîden evladır” düsturunca mücadele etmekten vazgeçmeden elimizden geleni yapmak, bu konuda kamuoyu oluşturmak ve bilmediklerimizin şerrinden Hakk’a sığınarak iş eylemek zorundayız. Ne kadar uzak olunursa o kadar hayırlı olacak bu tüketim/hızlı çağ beslenme kültürünün, yine evlatlarımızın, nesillerimizin maddi manevi sağlığı adına temiz alternatiflerini de bulmakla yükümlüyüz.

O halde birimizi bin eyleyebilecek olan Hakk’ın yardımı ile, kendi kapımızın önünü süpürmekle işe başlayalım ve evlatlarımıza evlerimizde, eşlerimizin getirdiği helal rızıkları, bizler de dualarımızla, abdestlerimizle, nezafetimizle kendimizi katıp, okullarda yanlarına katık edelim ve sonucunu Hakk’tan büyük etkilerle bekleyelim. Bu bilinci de çocuklarımıza küçük yaşlarda bizler de örnek olarak verebilelim. En temiz gıda, evde sevgiyle, dua ile, helal şartlarda yapılan ve hep birlikte muhabbetle tüketilen gıdadır algısını beyinlerine iyice yerleştirelim.

En basitinden evlerimizde kendi ellerimizle hazırladığımız nice nice temiz ve güzellikteki besinleri ibadet niyetiyle onlara okula giderken verebilsek, bu konuda da ayet-i kerime mucibince zerre hayır niyetine hem girsek, hem çağın her türlü bozuk gıdasına karşı evladımız için cihada niyetlensek, muhakkaktır ki boşuna bir iş eylemiş olmayız.

Keza boğazından/ağız kapısından içeri yalnızca helal ve temiz gıdalar girmiş, gözüyle helalden başkasına bakmamış, kulağından helalden başkası girmemiş biri pek tabidir ki ayağıyla, gözüyle, diliyle, duruşuyla, düşüncesiyle hayırda çığır açacak idrakte, etkide ve farkta olacaktır.

Öyle ya ne demiş büyükler Niyet hayr, âkıbet hayr… Kaynaklar

-----------------------------------------------------------------------------1- Prof. Dr. Elif N. Özmert, Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 2005;48:179-195 2- Dr. Ruhuşen 2008;14:1:18-24

Kutlu,

Selçuk

Üniversitesi,

Fırat

Tıp

Dergisi,

3- Nazlı Büyükkoyuncu, Selçuk Üniversitesi, Çocuk Gelişimi ve Beslenme ABD,Yüksek Lisans Tezi, Konya-2010 4- Sûre-i Zilzâl; 7-8

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Zira boğazdan giren her bir lokma bizim beden ve ruh ikilimizi etkilemektedir. Bu bedenlerimizi bir küp misali kabul eylesek de, ağız, kulak, göz gibi kapakları da dış dünyaya kapı bilsek, inanılır ve kabul edilir ki bu kapılardan her içeri giren menfi nüve, içerideki beden ve daha önemlisi ruhu

31


GİMDES Dergisi

Makale

32

Kasım - Aralık 2016


Makale

PEKTİN (E 440)

Timuçin GÜNESEN / Yüksek Kimyager - GİMDES Teknik Bilim Kurulu Üyesi

Pektin, özellikle olgun meyvelerde bulunan büyük şeker yapılarıdır.Gıdalarda kıvam için, sabit yapı sağlamak için, emulsifiye edici olarak kullanılabilir. İnsanlar tarafından pek az sindirilebilir. Pektin narenciye ve baklagillerde yüksek oranda bulunur.

Elma, greyfurt, portakal, ayva ve kayısıda yüksek düzeyde bulunmaktadır. Bu meyve liflerinin %60%70’nin pektin olduğu bilinmektedir. Pektin doğal olarak oluşmuş şeker olarak kabul edilir, daha çok D-galakturonik asid denen şeker artığını kapsar. Pektin, suyunun partiküllerinin bileşikleri olarak çözünebilir ve çözünmez formlarda bulunabilir. Pektinin içerikleri, Fransız kimyacı Henry Broconnot tarafından bulunmuş ve tanımlanmıştır. Pektin; detoksikan olarak, gastrointestinal sistemin düzenleyicisi ve koruyucusu, bağışıklık sistemi canlandırıcısı, ülser ve nefrit karşıtı ajan olarak görev yapar.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

E440 koduyla bilinmektedir. Gıda üretiminde stabilizatör ve kıvam arttırıcı olarak kullanılmaktadır. Pektin kullanımına bütün ülkelerde izin verilmektedir. Çünkü pektin hiçbir toksikolojik etkisi olmayan son derece güvenilir bir maddedir. Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliğinde katkı maddesi olarak değerlendirilmez. Kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Asidik koşullarda pektin jel formunu alır ve gıdalarda kıvamlaştırıcı olarak kullanılabilir. Bu özelliği ile reçel ve jel yapımında kullanılır.

33


Makale

Elma kabuğunda bulunan cinsi, kandaki kurşun gibi, arsenik gibi ağır metallerin iyonları için mıknatıs görevi görür ve dolaşım sisteminden dışarı atılmasına yardımcı olur. Gıdalarda Kullanımı Pektin gıdalarda jel oluşturucu, kıvam oluşturucu ve stabilizatör etki gösterir. Jel oluşturma özelliğinden dolayı özellikle reçel ve jöle yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.

Gıda Sektöründe Uygulama Alanları Jelleşmeyi sağlama: Jöle, marmelat, reçel, vs. Kıvam verme: Salça, krema, krem peynir, sos, mayonez Meyve tadını arttırma: Meyveli yoğurt Stabilizatör: Dondurma Bayatlamayı geciktirme: Fırıncılık ürünleri Homojen ve güzel görünüm sağlama: Meyve suları Diğer sektörler

GİMDES Dergisi

Salça, mayonez, krem peyniri gibi gıdalarda kıvamı artırır ve tadın gelişmesine katkı sağlar. Meyve tadını arttırıcı etki gösterdiğinden meyveli yoğurtlarda baskın meyve tadı oluşmasını sağlar. Meyve sularında homojen ve güzel bir görünümün sağlanmasına yardım eder.

34

Pektin kullanımı yalnızca gıda sanayisi ile sınırlı kalmamaktadır. İlaç, kozmetik, kağıt gibi jelleşme özelliğine ihtiyaç duyulan birimlerde de kullanımı yaygın olarak gerçekleştirilmektedir.

Kasım - Aralık 2016

Genel olarak kıvam gerekliliği olan pek çok sektörde kullanılmaktadır. Spesifik olarak ise; tıp alanında, pektin dışkının hacmini ve akışkanlığını arttırdığından ishal ve kabızlık tedavisinde kullanılır. Ayrıca boğaz pastillerinde yatıştırıcı olarak kullanılır. Kozmetik ürünlerinde stabilizatörlük görevi görür. Geviş getiren hayvanların yemlerine katıldığında sindirilebilirliği ve enerji yoğunluğunu arttırdığı belirtilmiştir.


Makale

Pektin üretiminde 4 ana basamak vardır: • Hidroliz • Saflaştırma • Seperasyon • Standardizasyon Elma posası ya da turunçgil kabuğu Sıcak çözeltide protopektinin asit ile hidrolizi Presleme Filtrasyon Konsantrasyon Alkolde çökeltme Yıkama Kurutma & Öğütme İstenen kullanım amacına göre standardize etme Son ürün kontrolü Paketleme

Burada helallik açısından kritik nokta 5. aşamada kullanılan alkolün cinsidir. Eğer etil alkol kullanılmışsa, İslam Fıkhına göre necis ve sarhoşluk verici olarak kabul edildiğinden kullanımı kabul edilmemektedir. Bunun yerine muadil çözücüler (izopropil alkol gibi) kullanılanlarına müsaade edilmektedir. Pektin eldesinde ürününün daha rahat elde edilmesini sağlamak için enzimlerde kullanılabilmektedir. Enzim bitki hücresinin hemiselüloz polisakkaritlerini çevreleyen bir matriks oluşturur. Meyve yapısının önemli bir parçasını oluşturan pektin, pektinaz isimli enzim ile pektinik asite ve sonuçta pektik asite dönüşür. Bu kimyasal yıkım sırasında meyve, hücre duvarları bozuldukça yumuşar. Bu aşamada da kullanılan enzimler mutlaka helal yollarla elde edilmelidir. Çünkü enzim kaynakları hayvansal yada bitkisel olabilmektedir.

GİMDES Dergisi

Pektin Üretimi ve Kalite Kontrol

Kasım - Aralık 2016

35


Makale Bizler de evlerimizde meyve çekirdeklerini bir bardak suyun içerisinde bekletirsek suyun zamanla jelleştiğini gözlemleyebiliriz hatta evimizde pektin üretebiliriz.

• Limon pektini nasıl yapılır? 10-15 adet limonun sarı kabuğu soyulup içindeki beyaz kısım rendelenir. Yaklaşık 0,227 gram oluyor. 4 çorba kaşığı limon suyu eklenir. 1 saat bekletilir. Yarım litre su eklenir. Yine 1 saat beklenir. 10 dakika kaynatılır. Sıkılarak tülbentten süzülür ve steril bir kavanoza konulur.

• Elma pektini nasıl yapılır? 2 buçuk kg yeşil ekşi elmanın kabukları soyulur, rendelenir. Elma kabukları, rendesi ve çekirdekleriyle beraber bir tencereye konur ve üzerini geçecek kadar su ile doldurulur. Suyun yarısı buharlaşıncaya kadar kaynatılır. Bir akşam bekletilerek tülbentten sıkmadan süzülür. Süzüntü jel kıvamına gelene kadar kaynatılır ve steril kavanoza konulur.

GİMDES Dergisi

İstediğiniz zaman reçelleriniz de ve marmelatlarınız da helal yollardan elde edilmiş olarak kullanabilirsiniz.

36

Kasım - Aralık 2016


GİMDES Dergisi

Makale

Kasım - Aralık 2016

37


Helal Tarifler

Kuru Meyveli Kış Sofralarımız

GİMDES Dergisi

Özlem YILDIZ / Diyetisyen

38

Kış ayının yaklaşması ile günlerde kısalma olmaya başladı. İşleri yetiştirme telaşıyla çoğu zaman meyve yemeyi unutuyoruz ve genellikle gece geç vakitlerde tabaklar dolusu meyve tüketiyoruz. Aslında sağlıklı bir şey yaptığımızı sansak da meyveyi fazla miktarda tüketmemiz kilo almamıza ve kilo alımı da beraberinde bir sürü probleme neden oluyor. Sağlıklı bir bireyin günlük meyve gereksinimi 3-4 porsiyondur ama bu 3-4 porsiyonu bir arada değil gün içine yayarak tüketmek gerekir. Birçoğumuz çalışıyoruz veya dışarda işlerimiz oluyor yani tüm gün evde değiliz ve meyve tüketmeye vaktimiz olmayabiliyor. Dışarda olduğumuz vakitlerde, meyve gereksinimimizin bir kısmını kuru meyve olarak tercih edebiliriz. Hem taşımak kolay olur, hem de her ortamda tüketebiliriz. Kasım - Aralık 2016

Böylelikle gereksinimimiz olan 3-4 porsiyonluk meyveyi gece bir oturuşta tüketmemiş oluruz. Kuru meyveler, yaş meyvenin içerdikleri % 80–95 oranındaki suyun % 10–20 oranlarına düşürülmesi ile elde edilir. Kurutma esnasında C vitamini kaybı dışında, kuru meyvelerin vitamin ve mineral içerikleri genellikle yaş meyve ile aynıdır. Dikkat etmemiz gereken sadece miktar kontrolüdür. 4 adet kuru kayısı, 1 yemek kaşığı kuru üzüm veya dut, 1 adet kuru incir, 5 adet kuru erik bir porsiyon meyveye denktir. Bu kış tatlılarınızı şerbetli yoğun tatlılar değil de, tariflerini vereceğimiz daha hafif kuru meyve tatlıları olarak tercih edebilirsiniz.


Helal Tarifler

Malzemeler: • 5 adet kuru incir • 5 adet kuru erik • 10 adet kuru kayısı • 1 fincan kuru üzüm • 1 fincan iri dövülmüş ceviz • 1 tatlı kaşığı tarçın • 100 gr. nişasta • 4 su bardağı su Hazırlanışı: Kuru meyveleri, 1 saat önceden yıkayıp, suda bekletin. Sonrasında süzüp, varsa çekirdekleri ayıklayıp fındık iriliğinde doğrayın.Bir tencereye su, nişasta ve doğradığınız meyveleri koyup, kaynatın. Koyulaşınca kaselere bölün, ceviz ve tarçınla süsleyin.

Hazırlanışı: Elmaları yıkayıp, kabuklarını soyun. Daha sonra ortadan ikiye ayırın. Ortalarını dolma gibi hafifçe oyun. Hepsini bu şekilde yapıp, dibini yağladığınız fırın tepsisine dizin. Bir kaba kayısıları ve incirleri minik parçalar halinde doğrayın. Yaban mersini ve kuru üzümleri 15 dakika suda bekletin. Tüm meyveleri süzüp aynı kaba alıp, tereyağını da ekleyin. Biraz su ile şekeri eritip, kaba ekleyin ve karıştırın. Bu harcı fırın tepsisine dizdiğiniz elmaların içine doldurun. Uygun bir kapak ile elmaların üzerlerini kapatın. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında pişirin. Servis ederken üzerine ceviz ve tarçın ekleyebilirsiniz. Soğuk olarak servis ediniz.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Malzemeler: • 4 tane büyük boy elma • 2 yemek kaşığı toz şeker • 1 çay bardağı kuru üzüm • 1 çay bardağı yaban mersini • 5 tane incir • 5 tane kayısı • 1 tatlı kaşığı tereyağı

39


Helal Tarifler

Malzemeler: • 3 adet yumurta • 1,5 su bardağı badem içi • 1 su bardağı fındık içi • 1 çay bardağı süt • 10 adet kuru kayısı • 10 adet kuru incir • 1 fincan kuru üzüm • 1 paket kabartma tozu • 1 adet limon kabuğu rendesi • 1 çay kaşığı tarçın • 1 yemek kaşığı kakao

Hazırlanışı: İncir, üzüm ve kuru kayısıları şişmeleri için 10 dakika kadar ılık suda bekletin. Badem ve fındık içlerini mutfak robotunda toz hale getiriniz. Yumurtaları, süt ve rendelenmiş limon kabuğunu hafif beyaz bir renk alana kadar çırpın. Suyunu süzüp, kuru kayısı ve incirleri küçük küpler halinde doğrayınız. Çırpılmış yumurtalara toz hale gelen badem ve fındık içini, doğranmış kuru meyveleri, kabartma tozu, tarçın ve kakaoyu ekleyip karıştırma işlemini kısa bir süre sürdürün. Kullanacağınız kalıpları veya göz göz boşlukları olan yapışmaz kalıbınızı hafif yağlayın, kalıba yerleştirin. Hazırladığınız kek harcını eşit olarak paylaştırın. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 20-25 dakika pişirin.

GİMDES Dergisi

Malzemeler: • 2 su bardağı süt • 7 yemek kaşığı irmik • 6 yemek kaşığı şeker • 10 adet ıspanak yaprağı • 1 çay bardağı kuru yaban mersini

40

Kasım - Aralık 2016

Hazırlanışı: Ispanakları haşlayıp rondodan geçiriniz.Süt ve şeker önceden haşlanıp rondodan geçirilmiş ıspanakları ve irmiği bir tencereye alın, karıştırarak pişirin ve soğumaya bırakın. Soğumuş olan karışıma önce yıkanmış ve kurulanmış yaban mersinini ekleyin ve karıştırın. Karışımı küçük toplar halinde yuvarlayın ve buzdolabında 1 saat kadar bekletiniz.


Helal Tarifler

Kurutmak için muz, elma, şeftali, kayısı, mango, erik, armut, kızılcık, portakal ve hurma gibi meyvelerden birini seçebilirsiniz. Seçeceğiniz meyvenin olgun olmasına dikkat ediniz. Önce iyice yıkayın, çürükleri veya lekeli bölüm varsa, iyice temizleyin. Saplarını çıkarın, içinde çekirdeği varsa onları da çıkarın. Ardından meyvenizi dilimlere ayırın. Dilimlenmiş meyveleri kurutmak için düşük ısı ve uzun zamana ihtiyacınız var. Fırın tepsisine yağlı kağıt koyun ve üzerine dilimlenmiş meyvelerinizi yerleştirin. Meyvelerin birbirleriyle temas etmemesine dikkat ediniz.150-180 derecelik fırına meyveleri koyun ve pişirmeye başlayın. Her iki saatte bir meyveleri alt üst etmeyi ihmal etmeyin. Her meyve için farklı pişirme süresi vardır. Sürekli kontrol edin ve iyice kuruduğundan emin olduktan sonra fırından alın. Birkaç gün ağzı açık olarak bir kapta beklettikten sonra, ağzı kapalı bir kapta saklanabilir.

GİMDES Dergisi

* Helal ve Tayyib sertifikasına sahip ürünler ile yapmayı unutmayınız.

Kasım - Aralık 2016

41


Sor� - Cevap

SORULARINIZA CEVAPLAR

• Yıllardır sizi takip etmekteyim. Un ve unlu mamuller konusunda sürekli uyarılarınız oluyor. Bu mamullerde kritik olan konular ve kullanılan katkı maddeleri nelerdir? Un ve unlu mamuller de kritik noktalar şöyledir: 1- GDO’suz buğday veya tahıl olmalı. 2- Vitamin, enzim gibi katkılar veya mikslerin güvenilir bir helal sertifikası olmalı. 3- Pestisit ve ağır metal riski analizler ile kontrol edilmeli. 4- Unlu mamuller için hidrojene ve esterifiye bir yağ kullanılmamalı ve kullanılacak olan yağın güvenilir bir helal sertifikası olmalı. 5- Unlu mamullerde kullanılan; sucuk, peynir, zeytin, pekmez, tahin, her türlü baharat vs.’nin güvenilir bir helal sertifikası olmalı. Bu ürünlerde kullanılabilen katkı maddeleri:

GİMDES Dergisi

Enzimler, mayalar, E 300 askorbik asit (C vitamini), bitkisel yağlar, emülgatörler (E 471-E477 mono- ve digliseridler ve modifiye edilmiş formları), E 282 kalsiyum propiyonat, E 281 sodyum propiyonat, E 262 sodyum diasetat, sirke, E 260 asetik asit, E 280 propiyonik asit, E 200 sorbik asit, E 202 potasyum sorbat ve E 203 kalsiyum sorbat, E 283 potasyum sorbat, Şekerler (sakaroz,maltoz,fruktoz,glukoz), E170 kalsiyum karbonat, E332 Potasyum sitrat, E481 sodyum stearol-2-laktilat, E441 jelatin, E422 gliserol (gliserin).

42

Ayrıca, daha beyaz görünen un elde etmek için, E928 benzoil peroksit ve E924 potasyum bromat gibi kanserojen ve alerjik maddeler beyazlatıcı olarak, E910- E920 sistein gibi insan saçından ve domuz kılından üretilen ve hacim artırıcı ve hamur geliştirici olarak kullanılan katkı maddeleri de söz konusudur.

Kasım - Aralık 2016


Sor� - Cevap

• Gliserin Helal midir?

Gliserin veya gliserol olarak adı geçen katkı maddesi, hayvansal, bitkisel katı ve sıvı yağların hidrolizi sonucunda elde edilen berrak, renksiz, tatlımsı ve kıvamlı bir sıvıdır. Şekercilikte, deterjan, sabun, sentetik sakız, kozmetik ürün, çorba ve ilaç imalatında katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Dikkat edilmesi gereken kritik hususlar şöyledir; Gliserin yağdan elde edilir. Hammadde olarak kullanılan yağın menşei bitkisel kaynaklı veya hayvansal kaynaklı olabilir. Hayvansal kaynaklı olduğu taktirde “İslami Usule Uygun Kesilmiş” bir hayvandan elde edilmiş olmalıdır. Bitkisel olduğu taktirde bitkisel yağın GDO’lu tohumlardan elde edilmemesi gerekmektedir. Aynı zamanda üretim prosesinde ise alkol ile muamele edilmemelidir. Helal ve Tayyib şartlara uygun olmalıdır.

• Alkolsüz olduğu iddia edilen bazı meşrubatların ambalajları üzerinde ‘soğuk içiniz’ yazısı bulunmaktadır. Bunun yazılma sebebini açıklarmısınız?

GİMDES Dergisi

Soğuk içilmesi istenen bu gibi içeceklerde, genellikle Aspartam ve Ase sulfam gibi suni tatlandırıcılar kullanıldığı ve bunların 30C derecelerde, kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşabilen metanol ve formaldehit sebebi ile, ölüme kadar götürebilecek rahatsızlıklara neden olabileceği bilinmektedir. Bu gibi ürünlerin üreticileri ürün etiketinde bu açıklamayı koyarak vuku bulabilecek ölüm vakalarında yasal yönden kendilerini sağlama almaktadırlar. Kasım - Aralık 2016

43


Sor� - Cevap • Hayvansal gıdaların kullanımındaki problemler hakkında bilgi verebilir misiniz ?

Faydalanma (intifa’) • Domuzdan elde edilen her türlü şey, çok küçük miktarlarda da olsa haramdır. • Helal yoldan kesilmiş hayvanlardan geliyorsa, bu helal hayvanlardan elde edilen Helal Kesim (Zabiha): her şey helaldir. • Kurban edilecek hayvan(lar) İslam şeri- • Helal hayvandan gelse bile kandan elde atına göre helal hayvanlar olmalıdır. edilen her şey haramdır. • Kurban kesimi, İslam’ın bu konuda koyduğu şartların bilincinde olan yetişkin ve Çapraz bulaşma (İhtilat) aklı başında Müslüman kimseler tarafın- • Sıvı maddeden sıvı maddeye • Tozdan toza dan gerçekleştirilmelidir. • Kurban edilmeden önce hayvanın canlı • Sıvı maddeden katı maddeye • Tanecikli maddeden tanecikli maddeye olması gerekir • Hayvanlar, metalden keskin bir nesne • Katı maddeden katı maddeye ile (bıçak) kurban edilmelidir. • Kurban kesimine başlamadan önce Bis- Dönüşüm/Başkalaşma (İstihale) • Domuzun vücudu hakkında herhangi bir millahi Allahu Ekber denir başkalaşma söz konusu değildir • İstihale yalnızca hamr (şarap) sirke haline geldiğinde uygulanır.

GİMDES Dergisi

• • • •

44

Helal kesim Faydalanma (intifa’) Çapraz bulaşma (ihtilat) Dönüşüm/başkalaşma(istihale)

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler...

AKRİLAMİD TEHLİKESİ

2002 yılının Nisan ayında İsveçli bir bilim adamı gıdaların doğal halinde bulunmayan akrilamidin, yüksek ısıyla pişerken oluştuğunu keşfetti. Ardından Amerika ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın gelişmiş ülkelerinin gıdalarında da akrilamid taraması yaptı. Akrilamidin insanlarda ve laboratuvar hayvanlarında nörotoksik etkisi kanıtlandı.Yine laboratuvar hayvanlarında kötü huylu tümör (kanser) oluşumuna neden olduğu tespit edildi. İnsanlardaki kanser oluşumuyla henüz bir bağlantısı tam kanıtlanmasa da Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu (International Agency for Research into Cancer) gıdalardaki akrilamidi insanlar için potansiyel kanserojen maddeler arasına aldı.

Akrilamid normalde gıdalarda hiç bulunmuyor. Bu madde plastik sanayiinde kullanılıyor. Sigarada kansere yol açtığı sanılan maddeler arasında akrilamid de bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Tarım Örgütü (FAO) insanlara akrilamid içeriği yüksek gıdaları mümkün olduğunca tüketmemeyi ve taze sebze-meyve ağırlıklı beslenmeyi öneriyor. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi laboratuvarında yapılan Türkiye`deki akrilamid taramalarında evde taze patatesin soyularak kızartılmasına oranla, fast food ürünü olarak doğranıp dondurulmuş patateste çok daha yüksek miktarda akrilamid tespit edildi. Uzmanlar, fırınlama ve kızartmada gıdanın içindeki şeker ile proteinin yüksek ısıda reaksiyona girmesi sonucu ortaya çıkan akrilamidin haşlama yemeklerde oluşmadığını söylüyor.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Şu ana kadar yapılan çalışmalar akrilamidin, özellikle şeker ve asparajin içeriği bol gıdaların yüksek sıcaklıklarda (kızartma ve fırında) pişirilmeleri sonucu oluştuğunu ortaya çıkardı. Proteinlerin yapı taşları olan 20 aminoasitten bir tanesi olan asparajin, akrilamid oluşumunda kilit rol oynuyor. Yüksek ısıda protein ile şeker kimyasal reaksiyona girip akrilamid maddesini hasıl ediyor. Bu yüzden asparajin içeriği yüksek gıdalarda daha ileri seviyede akrilamid oluşuyor.

45


Gimdes`ten Haberler... Bisküvi ve cipslerin bazı çeşitlerinin potansiyel kanser riski taşıdığını belirten uzmanlar, insanlara taze meyve ve sebze yemelerini, haşlanmış gıdalar tüketmelerini, bisküvi, cips, kahvaltılık gevrekler ve özellikle patates kızartması tüketmeyenlerin sağlıklı beslenme açısından daha kazançlı olacağını belirtiyorlar. Tencerede pişen yemek kültürünün Türkiye’de yaşayanlar açısından bir nimet olduğu unutulmamalıdır. Meyvesi sebzesi bol, mutfak kültürü zengin bir ülkede yaşadığımız için ne kadar şanslıyız. Daha sağlıklı beslenmek için atıştırmalık zararlı abur cuburları da evden uzaklaştırırsak bu tür risklerden de uzak oluruz. Hafıza gücünü artırmak için, dengeli beslenmek, temiz havada egzersiz yapmak, bitkilerin şifalarından yararlanmak mümkün.

Ancak genelde göz ardı ettiğimiz, bir diğer önemli yapılması gereken iş, dini hayatımızı tekrar gözden geçirerek, bugüne kadar ihmal ettiğimiz Allah’ın bizden istediği ibadet hayatımızı onarmak. Kısaca helal ve tayyib bir yaşam sistemine dönüş yapmak. Unutmayalım ki en büyük Hafız Rabbimizdir. O ise bize ’’şah damarımızdan daha yakın olduğu bildiriyor’’. Fakat bu yakınlıktan genelde habersiz gibi yaşıyoruz. Bir an evvel bu yanlışlığımızı gidermeye çalışmalıyız. Rabbimiz de bu konuda bizi ikaz ediyor. “Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut 45) “O halde beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin de nankörlük etmeyin. (Bakara 152)

GİMDES Dergisi

PROPOLİS

46

Propolis bal arıları tarafından kozalaklı ve diğer ağaçların tomurcuklarından toplanan doğal bir reçinedir. Kovan duvarlarını güçlendirmenin, kovandaki hava deliklerinin kapatılmasının, uçuş deliklerinin daraltılmasının yanı sıra kovandaki ölü işgalcileri mumyalamak için arılar tarafından kullanılır. Propolis hafif aromatik kokulu bir yapışkan ve yeşilimsi-kahverengi renkte olan bir kitledir. Propolis, antik çağlardan beri tıbbi bir ajan olarak kullanılmaktadır. M.Ö. 300 yıllarında eski Yunanda kozmetik amaçlı, inflamasyon ve yara tedavisi için halk hekimliğinde, eski Mısır da ise ölülerin mumyalanmasında kullanılmıştır. Daha sonraları dahili ve harici kullanılır olmuştur

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler... Propolis, antibakteriyel, antiviral, antifungal, antioksidan, antiinflammatör, yara iyileştirici, doku yenileyici ve anestetik etkileri yanında pek çok biyolojik aktivitenin gerçekleşmesine neden olur. Propolis üzerinde yapılan çalışmalar, bu maddenin antimikrobiyel özellikler taşımasının yanı sıra insan sağlığı için çok önemli ve gerekli olan vitaminler, mineral ve elementleri de içerdiğini göstermiştir. Propolis aynı zamanda antioksidan, iltihap önleyici, tümör önleyici, anti kanser, karaciğer koruyucusu, lokal anestetik, anti mutajenik gibi pek çok faydalı biyolojik aktivitelere sahiptir.

ve lokal anestezi, anti-ülser, ve anti-inflamatuar özelliklere sahip, kan basıncını düşürmek ve bağışıklık sistemini uyarmak için, bakteri, virüs ve mantarları öldürmek için kullanıla gelmiştir. Propolis, gram-pozitif bakteriler, maya ve bazı virüslere karşı antimikrobik etki göstermektedir. Propolis genellikle ağız ve diş preparatları, diş çürümesi ve ağız ülserlerini tedavi etmede ve arızalı dişlerin sağlığını teşvikte bir rolü olabilir. Propolis ve kimyasal bileşenlerin sitotoksisite özelliği hayvanlarda tümör hücresinin büyümesini durdurduğu bildirilmiştir. Ancak, insan kanserinde klinik çalışmalar henüz eksiktir. Kalp üzerine bağışıklık sistemi etkileri, antioksidan eylemleri ve etkileri de tam tarif edilmemiştir. Çok yönlü biyolojik ve farmakolojik etkilerinden dolayı propolis ekstraktı kozmetik, besin maddeleri, diş hijyen maddeleri, kremler ve gıda takviyeleri gibi pek çok uygulama alanına sahiptir. Yan etkiler olarak, cilt ve mukoza tahrişi ile alerjik reaksiyonlar bildirilmiştir.

Propolis superkritik akışkan ekstraksiyonu ile elde edilir. Sıklıkla kullanılan ürün % 96’lık etanol ekstraksiyondur. Etanol ile birlikte su, n-hekzan, koloroform ve etil asetat da çözücü olarak kullanılabilir. Propolis suda ve hidrokarbon çözücülerde az, alkollerde ise oldukça fazla çözünürlük göstermektedir. Etanol dışında eter, glikol, metanol, yağ gibi çözücülerde de çözünebilmektedir. Genellikle mumlar, reçineler, su, inorganik bileşenler, fenoller ve esansiyel asitleri içermektedir. Propolis, %50 reçine ve bitkisel balsam, %30 balmumu, %10 esansiyel ve aromatik yağlar, %5 polen ve %5 çeşitli organik

GİMDES Dergisi

Kalp üzerine bağışıklık sistemi etkileri, antioksidan eylemleri ve etkileri de tam tarif edilmemiştir. Çok yönlü biyolojik ve farmakolojik etkilerinden dolayı propolis ekstraktı kozmetik, besin maddeleri, diş hijyen maddeleri, kremler ve gıda takviyeleri gibi pek çok uygulama alanına sahiptir.Yan etkiler olarak, cilt ve mukoza tahrişi ile alerjik reaksiyonlar bildirilmiştir.

Kasım - Aralık 2016

47


Gimdes`ten Haberler... bileşenleri ihtiva etmektedir. Balmumu ve organik bileşenler işleme sürecinde (genellikle etanol ekstraksiyonu) uzaklaştırılır. Polifenol, terpenoidler, steroidler, şeker ve aminoasitlerden oluşan 300’den fazla bileşen işlenmemiş propolisde tespit edilmiştir. Yüksek oranda Epicatechin, Naringenin, Catechin, Genistein, Kaempferol, Chlorogenic acid, Quercetin, Apigenine, o-Coumaric acid, Protocatechuic acid, Syringic acid, p-Coumaric acid, Gallic acid, Ferulic acid, Caffeic acid gibi bitki kimyasallarını içerdiğinden sağlık açısından faydalı özellikleri bulunmaktadır. Propolis yanlış olarak helal olduğu bilinir. Ancak üretimde çözücü veya taşıyıcı olarak çoğunlukla etanol ekstraksiyonu kullanılmaktadır. Etanol fıkıhta çoğunluk ulemamız tarafından necis olarak kabul edilen bir katkı maddesidir. Bundan dolayı, eğer üretimlerde veya ekstraksiyon işlemlerinde etanol kullanılmışsa, son ürün şüpheli olarak kabul edilmektedir. Mutlaka güvenilir bir Helal ve Tayyib Sertifikalandırma kurumunun kontrolünden geçmiş ürün tercih edilmelidir. Kaynaklar: -----------------------------------------------------------------------------------------------------• Amoros, M., Simoes, C. M. O., Girre, L., Sauvager, F., and Cormier (1994). Comparison of the anti-Herpes simplex virus activities ofpropolis and 3-methyl-2-butenyl caffeate. Journal of Natural Products, 57, 644–647. • Banskota, A. H., Tezuka, Y., & Kadota, S. (2001). Recent progress in pharmacological research of propolis. Phytotherapy Research, 15, 561–571.

GİMDES Dergisi

• Biscaia D., Sandra R.S. Ferreira. 2009. Propolis extracts obtained by low pressure methods and supercritical fluid extraction. J. of Supercritical Fluids. 51, 17–23 Bonvehi, J. S., Coll, F. V., & Jorda, R. E. (1994). The composition, active components and bacteriostatic activity of propolis in dietetics. Journal of the American Oil Chemists Society, 71, 529–532.

48

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler...

• Burdock, G. A. (1998). Review of the biological properties and toxicity of bee propolis (propolis). Food Chemistry and Toxicology, 36, 347–363. • Burdock, G. A. (1998). Review of the biological properties and toxicity of bee propolis (propolis). Food Chemistry and Toxicology, 36, 347–363. • Catchpole O.J., J.B. Grey, K.A. Mitchell, J.S. Lan. 2004. Supercritical antisolvent fractionation of propolis tincture, J. Supercrit. Fluids 29, 97–106. • Frenkel, K., Wei, H., Bhimani, R., Ye, J., Zadunaisky, J. A., Huang, M. T., et al. (1993). Inhibition of tumor promoter mediated processes in mouse skin and bovine lens by caffeic acid phenethyl ester. Cancer Research, 53, 1255–1261. • Grange, J. M., & Davey, R. W. (1990). Antibacterial properties of propolis (bee glue). Journal of Royal Society of Medicine, 83, 159–160. • Kalogeropoulos N., S.J. Konteles, E. Troullidou, I. Mourtzinos, V. T. Karathanos. (2009). Chemical composition, antioxidant activity and antimicrobial properties of propolis extracts from Greece and Cyprus. Food Chemistry 116, 452–461 • Kim, D.-M., Lee, G.-D., Aum, S.-H., & Kim, H.-J. (2008). Preparation of propolis Nano food and application to human cancer. Biological and Pharmaceutical Bulletin, 31, 1704–1710.

• Mohammadzadeh S., Shariatpanahi M., Hamedi M., Ahmadkhaniha R., Samadi N. and Ostad S. N. (2007). Chemical composition, oral toxicity and antimicrobial activity of Iranian propolis. Food Chemistry 103 1097–1103.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

• Marcucci, M. C. (1995). Propolis: chemical composition, biological properties and therapeutic activity. Apidologie, 26, 83–99.

49


Gimdes`ten Haberler...

NETWORK SATIŞ SİSTEMİ VE HELAL SERTİFİKALANDIRMA Network marketing sistemine ilk bakıldığında, mal pazarlaması esasına dayalı bir alım satım işlemi gibi görünmekte ise de sistemin detaylarına inildiğinde İslam hukuku açısından akdin geçersiz olmasını gerektiren bir çok sıkıntılı durumlar vardır. Bu sıkıntılardan bazıları; öncelikle bu sistem içerisinde şartlı akit içermektedir. Şöyle ki, sisteme girebilmek için adı geçen şirketin bir ürününü almak şarttır. Eğer bir kimse ben sadece üye olmak istiyorum ürüne ihtiyacım yok derse bu kişinin sisteme girmesi mümkün değildir. Her ne kadar burada pazarlama şirketi “bu sisteme üye olmak istiyorsan bu malı alacaksın” veya üye olmak isteyen kişi “ben bu ürünü alırım ama beni bu sisteme alacaksınız” şeklinde açıkça bu şartları telaffuz etmeseler de sistem bu tarz bir çalışma üzerine kurulduğundan bu hükmen anlaşılmaktadır. Bu şart ise akdin gerektirmediği bir şart olmuş olur. Hanefi mezhebine göre ise akdin gerektirmediği bir şart alışverişi fasid/geçersiz kılar. (Bedâiu’s-Senâiğ, El-Hidaye Şerhu’l-Bidâye; fasit alış verişler babı.) Diğer bir sıkıntı ise; Bir kimsenin paraya malik olması üç şeyden biriyle mümkündür.

GİMDES Dergisi

a) Ya o mala maliktir. Yani kendi parası olup ona sahip ve maliktir.

50

b) Ya amildir. Yani çalışarak kazanmasıyla o mala sahip olmuştur. c) Ya da ödeme sorumluluğu olması sebebiyle paraya sahiptir. Örneğin; müşteri ile satıcının veya herhangi bir iş ustasının buluşmalarında aracılık yapıp, aralarındaki anlaşmalı hesap

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler... üzerinden pay alan kimse gibi. Ancak bu sisteme baktığımızda bir seviyeden sonra buradaki kazanç bunlardan herhangi birine girmemektedir. Şöyle ki, üye olan bir kimse üye buldukça para kazanıyor. Belki ilk üyelerde bir çabası ve sorumluluk alması söz konusu olduğundan (paraya malik olmanın üçüncü kısmına girerek) onlar üzerinden bir pay/prim alması mümkün olsa da daha sonraki alt üyelerde hiç tanımadığı hatta hiç karşılaşmadığı kimseler üzerinden prim almaya devam ediyor. Bu ise paraya malik olma sebeplerinden herhangi birine girmediğinden buradaki kazanç karşılıksız kalmış olur. Bu da caiz değildir. Dolayısıyla çalışma sisteminde İslam hukuku açısından sıkıntılar olan bir sisteme sertifikasyon yapmakta doğru olmayacaktır. Her şeyin en doğrusunu Allah Teâlâ bilir.

HİNT CEVİZİ VE HİNT CEVİZİ İÇEREN ÜRÜNLER

Toplumumuzun, bu ürünün fıkhi şartlarını bilmeyen kesimler tarafından baharat olarak patatesli yemeklere, köfteye, püreye, beşamel sosuna, çorbalara, mantarlı yemeklere, etli yemeklere eklenmesinin yanında bebeklerde iştah açıcı, gaz giderici ve sakinleştirici olarak kullanılmaktadır.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

Muskat cevizi; küçük hint cevizi, küçük hindistan cevizi, cevz-i bevva, narcil, nutmeg isimleriyle de bilinir. Karayip adalarında yetişir. Küçük Hindistan Cevizi dense de bildiğimiz Hindistan ceviziyle bir ilgisi yoktur. Hindistan Cevizi (cocos nucifera) hurma cinsinden gelen bir tropikal bölge yemişidir. Muskat (myristica fragrans) ise sıcak bölgelerde yetişen bir ağacın fındıkla ceviz arası irilikteki yemişidir.

51


Gimdes`ten Haberler...

Bulantı önleyici, sindirimi kolaylaştırıcı ve antiseptik özelliklere sahip olan bu baharat aynı zamanda insanın azalarında uyuşukluk ve cansızlık hâsıl eden, zihinde ve akılda karışıklığa sebep olan bir bitkidir. Halüsinasyon görmeye sebep olabilir. Yüksek dozları çok daha tehlikelidir.Sütle beraber alınması bayıltıcı olabilir. Bazı kimselerde susuzluk, sersemlik, mide bulantısı, kusma, mide ve göğüste baskı, kasılma gibi yan tesirleri olabilir.Muskat cevizi safrole içerir. Bu madde bazı uyuşturucu maddelerin başlangıç maddesidir. Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anha) şöyle buyurmuştur: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sarhoşluk veren ve bedene gevşeklik veren (azalarda bir uyuşukluğa sebep olan) her bir şeyi yasakladı” (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, (26634); Ebû Dâvud, (3686). Malikîler ve Şafiîler bu bitkinin sarhoş edici olması konusunda hem fikirdirler.Hanbelîlerden ise imamları İbn Teymiyye ve onun tabilerinin ‘Küçük Hindistan Cevizi Sarhoş Edicidir’ şeklinde açık ifadeleri vardır. Hanefî imamların bazılarının ise bunu dolaylı ifade eden kelamları vardır. Şöyle ki:

GİMDES Dergisi

İbn Dakîk el-îd ve onun dışındaki diğer ûlemanın kelamlarından şu açıkça anlaşılmıştır; “Küçük Hindistan cevizi, tıpkı Banotu gibidir.” Dolayısıyla Hanefî âlimleri Banotu’nun sarhoş etmesini kabul ettiklerinden, Küçük Hindistan Cevizi’nin de sarhoş etmesiyle hükmettikleri anlaşılmış olur.

52

Hanbelî ulemasından,Takıyyudîn İbn Teymiyye (Rahimehullâh); Aklı bulandıran/karıştıran her şey haramdır. Çünkü aklı bulandırmak -şer’an itibar edilecek bir zaruret olmadıkça- Müslümanların ittifakı ile haramdır.İsterse herhangi bir sarhoşluk ve keyif vermese bile böyledir. ( Mecmûat-u Fetevâ İbn Teymiyye, 34/211,212.)

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler... Dört mezhep imamlarına göre; Şafiî, Malikî ve Hanbelî imamlarının açık ifadeleriyle, Hanefî ûlemasının da dolaylı olarak bu hükmü gerektiren ifadelerinden Küçük Hindistan Cevizi’nin haram olduğu anlaşılmıştır. (el-Fetâve’l-Fıkhıyyetü’l-Kübrâ, 4/229,230.) En iyisini Allah(CC) bilir. Bu fıkhi açıklamalar ışığında GİMDES Hint Cevizine ve Hint Cevizi içeren ürünlere sertifika vermemektedir.

BURSA FECRİ CİHAN DERNEĞİ’NDE “HELAL YAŞAM İÇİN HELAL LOKMA BİLİNCİ’’ ANLATILDI Bursa Fecri Cihan Derneği “Helal Yaşam İçin Helal Lokma Bilinci” konulu seminer programı düzenledi. Program 28 Ekim 2016 Cuma günü Ördekli Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Seminere konuşmacı olarak GİMDES Baş Denetçisi, Gıda Mühendisi F.Füsun Menteş katıldı. Program ilgi ile takip edildi.

Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin tükettiği cips, şeker, çikolata vb. ürünlerde sağlık açısından tehlikeli maddeler olduğu gibi, İslami açıdan da birçok tehlikeli maddenin bulunabildiğini belirtti. Bu tehlikelerden korunabilmek için GİMDES helal logolu ürünlerin tüketilmesi tavsiyesinde bulundu.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

F. Füsun Menteş seminer içeriğinde, gıda ürünleri başta olmak üzere günümüzde tükettiğimiz kozmetik, ilaç vb. tüm ürünlerin helal ve tayyib bir kontrolden geçmesinin gerekliliği üzerinde durdu.

53


Gimdes`ten Haberler... GİMDES Hanımlar Kurulu Aylık Bilinçlendirme Seminerlerine Devam Ediyor Helal gıda, ülkemizde her zaman ailelerin gündeminde olması gereken bir konudur. Salih nesillerin yetişmesini sağlamakta annelerin öneminin farkında olan GİMDES Hanımlar Kurulu, hanımlara yönelik seminer çalışmalarını gerçekleştirmeye devam etmektedir. 12 Kasım Cumartesi günü GİMDES merkezinde düzenlenen seminer programında GİMDES Teknik Bilim Kurulu üyesi, Veteriner Hekim Arzu SARITAŞ tarafından “Kırmızı Et, Beyaz Et, İşlenmiş Et Ürünleri ve Yem Rasyonu” konularında bilgi verildi.

ANTALYA’DA HELAL VE TAYYİB BESLENME ANLATILDI

GİMDES Dergisi

Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü, İlahiyat Fakültesi Dekanlığı, Antalya Gençlik ve Dayanışma Platformu, Akdeniz Gençlik Klupleri Federasyonu, Hayrat Vakfı ve GİMDES Helal Gıda Gönüllüleri’nin müştereken organize ettiği ve GİMDES’in davet edildiği konferansa GİMDES adına Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER ve Teknik Bilim Kurul üyesi Murat SAYIN katıldılar.

54

GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER konferans içeriğinde “Helal ve tayyib beslenmenin önemi, Helal ve tayyib yeme içmenin temel dayanakları, Niçin helal sertifikalandırmaya ihtiyacımız olduğu” konularında bilgi verdi.

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler...

HALAL DUNYA MARKETLERİ ANTALYA VE KOCAELİ ŞUBELERİ AÇILDI “Sizden,hayra davet eden, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 104) “Eğer Allah’ın ayetlerine iman ediyorsanız, Allah’ın ismi anılarak kesilen hayvanlardan yiyin.” (Enam-118)

Bir Müslümanın hayat standardının olmazsa olmazını helal yaşam teşkil etmektedir. Doğumundan ölümüne kadar helal dairesi içerisinde yaşamak onun en önemli hedefidir. Bu hedefin en önemli halkası ise helal lokma’dır. Bu sebeple, helal yaşam, helal yemek, helal içmek, kısaca helal lokma Müslümanın olmazsa olmazı, onun imani bir meselesidir.

Kasım - Aralık 2016

GİMDES Dergisi

“Ey iman edenler! Eğer siz yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların helal ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin” (Bakara /172)

55


Gimdes`ten Haberler... Bugün, GİMDES’in çok sıkı denetim ve kontroller yaptığı, sadece GİMDES onaylı ürünlerin satıldığı onlarca marketler zinciri oluştu. Bu marketlerde helal, sağlıklı ve kaliteli ürünler vatandaşlarımızın beğenisine sunulmaktadır. Halal Dunya Marketleri şubelerinde satılan ürün fiyatlarının diğer marketlerde satılan aynı ürünlerden farklı olmadığı gerçeğini görmeleri için tüm halkımızı bu marketleri ziyarete davet ediyoruz. İhtiyaçlarımızı helalinden temin edebileceğimiz, helal ve tayyib üretim sisteminde üretilmiş olan GİMDES sertifikalı ürünlere artık Antalya ve Kocaeli’nde yaşayan tüketiciler de kolaylıkla ulaşabileceklerdir.

GİMDES Dergisi

Şuurlu Müslümanların Helal ve Tayyib ürün arayışı yoğunlaştıkça “Halal Dunya Market” şubelerinin sayısı da artmaya devam edecektir.

56

Kasım - Aralık 2016


Gimdes`ten Haberler...

KASTAMONU’DA HELAL LOKMA KONFERANSI GERÇEKLEŞTİRİLDİ GİMDES ve Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) ortaklaşa düzenlediği “Helale Dair Hasbihal” konulu konferans Kastamonu Şehit Şerife Bacı Öğretmen Evinde gerçekleştirildi. Kur’an’ı Kerim tilavetiyle başlayan konferansda Yüksek Kimyager Timuçin Günesen “Helal Lokma” konulu bir sunum gerçekleştirdi.

GİMDES Dergisi

Konferansta Müslüman toplumun gıdalarla ilgili nasıl bir yol izlemesi gerektiği üzerinde durularak gıdalarda ve katkılarda bulunması muhtemel şüphelerden bahsedildi. Ayrıca büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde bizlerin Türk halkına uygun bir kodeksi talep etmemiz gerektiği vurgulandı.

Kasım - Aralık 2016

57


Gimdes`ten Haberler...

GİMDES Fıkıh Kurulu Üyesi Hocalarımızla GİMDES Merkezinde İstişare Toplantısı Gerçekleştirildi

GİMDES Dergisi

22 Ekim 2016 Cumartesi günü Fıkıh Kurulu üyelerimizden Hüseyin AVNİ, Nurettin YILDIZ, Prof. Dr. Tevhid AYENGİN, Doç. Dr. Hasan Tahsin FEYİZLİ, Doç. Dr. İlker ALAT ve Mustafa MERAL Hocalarımız ile helal sertifikalandırma sistemindeki kritik hususlar hakkında istişare yapıldı.

58

Kasım - Aralık 2016



GİMDES Dergisi 60

Kasım - Aralık 2016


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.