HELAL YAŞAM REHBERİ -52. SAYI

Page 1



iÇiNDEKiLER • Kapak Konusu 05

• Herkes Helale Koşuyor Ya Siz ? Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer

• Makaleler 09

• Gökyüzünde Helal Gıda Yemek İstemez misiniz ? Doç. Dr. Hamit Akçay

12

• Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

17

• Bebeğini Doğmadan Zehirleyen Annelere !

Mustafa Meral

Havva Arın

25

• Kâinat ve Biz

33

• Kur’an’dan ve Hadislerden Tüccarlara Altın İlkeler

• Helal Tarifler 38

• Balık Tarifleri Nejla Baş

Prof. Dr. Mustafa Nutku

M. Emin Yıldırım

• Soru - Cevap 42

• Sorularınıza Cevaplar

• Araştırma

• Haberler...

20

45

• Doğal Hayat Alanlarımızdaki Doğal Olmayan Pestisit Kalıntılarına Genel Bir Bakış Yrd. Doç. Dr. Yılmaz Kaya - Yunus Emre Arvasi

• GİMDES’ten Haberler...


Başkan`dan

Başkan’dan Sahip olduğu dinin kendisine yüklediği vecibelerden ve sahip olduğu gücünden habersiz 2 milyarlık İslam ümmeti yüz yıldır Allaha karşı savaş halinde olan inançsız, münkir, gayrimüslimlerin kontrolünde, adı konmamış, bir sömürge hayatını sürdürmektedir. Zamanın fetva vericileri de adeta bu yaşam stilinin fetvalarını sunmaya devam etmektedirler. Bu durum gıda üretim sisteminde de aynıdır. İlk insan ve ilk peygamberimiz olan Hz. Adem’in (a.s) ve eşi Havva anamızın, Allah tarafından kendilerine yasaklanmış ağacın meyvesini, şeytanın aldatması sonucu yemeleri, onların imtihanı kaybetmelerine ve cennetten çıkartılmalarına neden olduğu gerçeğini düşündüğümüz zaman, helal lokmanın bütün insanlar için de ne kadar önemli olduğu anlaşılır. İçinde bulunduğumuz süreç, toplumsal yapımızı tüketen bir süreçtir. Bu süreçten bir an evvel kurtulmak gerekmektedir. Şüphesiz, gelişmiş ülkelerde de çöreklenmiş, trilyonlarca dolarlık gıda, sağlık ve kozmetik sektörleri geleceklerini sağlamak ve pazar alanlarını planlamak zorundadırlar. Bu sebeple, distribütör ismi altında ajanlarını, siyasi otoritelerini, gerekirse güçlü ve gelişmiş ülkelerin kontrolünde olan Dünya Bankasını kullanarak bu planlarını en acımasız şekilde uygulamaktan çekinmemektedirler. Bütün bu küresel tehlikelerden korunabilmek için Müslümanlar olarak Allah’ın ipine sarılmalıyız ! Helal lokma şuurumuzu canlı tutarak gelecek tehlikelere karşı uyanık olmalıyız. Tükettiği ürünlerin emniyetinden sorumlu olan Müslümanlar olarak tükettiğimiz ürünler konusunda giderek daha bilinçli olmak zorundayız. Dergimizin bu sayısında “HERKES HELALE KOŞUYOR YAZ SİZ ?” sloganı ile helal lokma gayretinde olan kardeşlerimizin gündeminden hiç düşmeyen helal ürün ve helal tüketim bilincimize katkı sağlamaya çalıştık. Bu sayımızda da destek veren tüm yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER GİMDES Başkanı

SAHİBİ ve GENEL YAYIN YÖNETMENİ Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği Adına Dr. Müh. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER Editör / Emine AKSOY

GİMDES

Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği 2 Aylık Helal ve Sağlıklı Ürünleri Araştırma Dergisi Yıl: 11 Sayı: 52 ISSN: 2149-9357

Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ - Prof. Dr. Mustafa NUTKU Prof. Dr. Hacı Mehmet GÜNAY - Doç. Dr. Tevhit AYENGİN Doç. Dr. M. Kemal BAŞARALI - Dr. Halim AYDIN Grafik Tasarım / Muhammed Cihat COŞKUN Kapak Tasarım / Tarık AKDERE

Reklam / Abdulhamit AKSEL Baskı - Cilt Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş. - 0 212 671 07 00 (pbx) Adres: Giyim Sanatkarları Sitesi 2. Ada A-Blok Kat: 7 No: T-1 Başakşehir - İstanbul / TÜRKİYE Tel: +90 212 438 33 18 Faks: +90 212 438 33 19 irtibat@gimdes.org / www.gimdes.org Abonelik için: www.gimdes.org/bulten-abonelik-formu.html Fiyatı: 6,00 TL Yıllık Abonelik Bedeli / 60,00 TL (Kargo dahil)


Kapak Konusu

HERKES HELALE KOŞUYOR YA SİZ ?

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER / GİMDES Başkanı

Genelde aldığımız ürünlerin içinde ne olduğuna kimilerimiz hiç bakmayız. Halbuki bize hayat nizamı olarak İslam’ı emir buyuran Rabbimiz ve O’nun Resulü bu konuda bizi uyarıyorlar. “Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: “Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı.” Allah’ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin), Allah’tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı çabuk görendir.” (Maide,4)

“O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Bakara,173) Bu emirlere muhatap Müslümana bugün market raflarında sunulan gıda maddelerinin büyük çoğunluğuna bulaştırılmış bulunan domuz, alkol, kan, leş ve sağlık açısından zararlı birçok katkı maddesi neden kullanılabilmektedir?

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Helal Gıda Gerçeğini Dünya Kabul Etti!

5


Kapak Konusu

Haç’a ve domuza karşı cihat şuuru ile bin yıl dünya hakimiyetini elinde tutan şanlı bir ceddin torunları olarak, her zerresi şehit kanları ile satın alınmış bu topraklarda ve yüzde doksan dokuzunu Müslümanların oluşturduğu ülkemizde domuzdan elde edilen bir maddeden bahsetmekten utanç duyuyorum.

GİMDES Dergisi

Yurtdışında yaşayan kardeşlerimiz helal ürün konusunda daha bilinçlidirler. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdeki durum daha mı iyi? Ne yazık ki bu soruya evet dememiz mümkün değildir.

6

1950’li yıllardan sonra Batı kapitalist üretim ve tüketim çarkının etkin bir hale gelmesi, batı egemenliğinin, batılı yaşam tarzının/modernitesinin dünya insanlarına dayatılır olması da çeşitli din mensuplarını düşündürmüş ve arayışlara sevk etmiştir. Az maliyetle daha çok para kazanma hırsı, üretimde domuz ürünlerini yaygın bir şekilde kullanma, ölü hayvanların her şeyini üretimde değerlendirme, gıda katkı maddelerinin alabildiğince yaygınlaşması, hormonlar ve genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO’lu maddeler) bu yaşam tarzıyla birlikte insanların hayatlarında normal bir

Ocak - Şubat 2017

şekilde yer etmeye başladı. İnsanların yeme/içme tarzları değişti, eski gelenekler unutturuldu, fast food ve abur cubur yeme şekilleri yaygınlaştı. Doğal hayat tarzından uzaklaşma sonucunda yaygın ve yeni hastalıklar, insanlığı yok etmeye başladı. Gerek Müslümanlar gerek diğer din mensupları, bu kötü gidişata karşı arayışlarını hızlandırarak, çözüm yolları bulmaya çalışmaktadırlar. 20. Asırda bu helal ve tayyib ürün arayışları, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerden ziyade, Müslümanların azınlıkta bulunduğu ülkelerde etkin bir şekilde başlamıştır. Bu gayrimüslim ülkelerde yaşayan Müslümanlar, kendilerine ve çocuklarına helal yiyecek ve içecek bulmak için büyük gayret sarf etmek zorunda kalmışlardır. Müslümanlar bu arayışlarını sürdürürken, Yahudilerin uygulamakta oldukları Kosher sistemi onların da dikkatini çekmiştir. ABD’de önceleri Müslümanlar, Kosher damgalı yiyecekleri tercih etmişlerdi. Çünkü yiyecek ve içeceklerle ilgili geniş ve ikna edici bilgilere sahip değillerdi. Bu çalışmalar meyvesini vermeye başlamış, 1963 yılında Müslümanlar ABD’de ilk olarak Helal Standartları tespit ve ilan ederek bu alanda çalışmalar yapmak üzere faaliyete geçmişlerdir.


Kapak Konusu

Son dönemde helal gıda sertifikası alabilmek için başvuru yapan Alman firmalarının sayısı hızla artıyor. Fransa ve İngiltere’de de durum farklı değil. Söz konusu firmalar helal sertifikasını sadece yaşadıkları ülkelerdeki Müslümanlar için değil, dünyanın değişik yerlerindeki Müslüman ülkelere ihracat yapabilmek için de talep ediyor. Bununla birlikte diğer bütün sektörlerde olduğu gibi helal gıda sektöründe yaşanan hızlı büyüme de beraberinde çeşitli sorunları getiriyor. Her şeyden önce helal kesimle ilgili tartışmalar yıllardır dinmek bilmiyor. İlerleyen teknolojiye paralel yeni kesim teknikleri, sorunu çözmek bir tarafa daha da karmaşık hâle getiriyor. AB genelinde hayvana eziyet verdiği gerekçesiyle boğaz-

lamanın yasaklanmasından sonra gündeme gelen tabanca ya da elektrikle şoklama veya daha da kötüsü gazla öldürme yöntemi, İslam’ın helal kesim konusundaki kuralları son derece açık olmasına rağmen, sadece sıradan Müslümanlar değil, din adamları arasında da büyük tartışmalara sebep oldu. Modernite ile adeta yaşantımıza farkında olmadan adapte edilen Jelatin, MSG, Sodyum Nitrit, Aspartam, Sistein vs. gibi yüzlerce zararlı ve haram olma riski olan katkı maddeleri başta olmak üzere tehlikeler içeren gıda üretim sisteminin tek alternatifi helal ve tayyib (sağlıklı, temiz, kaliteli, hijyenik) olma özelliklerini barındıran helal sertifikalı ürünlerin tüm insanlık için, gerekli olduğuna inandığımız, tek çözümdür. Bugün dünyada Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelere ilaveten, azınlıkta oldukları bir çok laik ve gayrimüslim ülkelerde de helal gıda belgeli ürünler piyasaya arz edilmekte ve helal gıda belgelendirmesi ile ilgili faaliyetlerde bulunulmaktadır. Bilhassa, Güneydoğu Asya ve Ortadoğu gibi bölgelerde ithal edilen gıdalarda “Helal” logosu bir zorunluluk haline gelmektedir.

GİMDES Dergisi

Avrupa’da hızla artan Müslüman nüfusu, helal gıda sektörünün de büyümesine vesile oldu. Araştırma Merkezleri’nin verilerine göre, halihazırda Avrupa genelinde yaşayan Müslüman nüfus 50 milyona yaklaştı. Müslümanların nüfus artış hızı dikkate alındığında, bu rakamın 2023’de 58 milyona ulaşacağı tahmin edilebilir. Bu durum yerli-yabancı çok sayıda firmanın helal gıda sektörüne girmesine sebep oluyor.

Ocak - Şubat 2017

7


Makale Uzmanlar, genel kanaatin aksine helal ürünlerin sadece içecek ve gıda maddeleriyle sınırlı olmadığını, artık tüketicilerin daha da bilinçlenerek ikram sektörü, sağlık ve ilaç endüstrileri, kozmetik, finans ve bankacılık sektörlerinde de helal hizmet aradıklarını ifade ediyor. Günümüzde gıda, kozmetik ve ilaç sektörlerinde en büyük problem bu ürünlerin üretiminin teknoloji, ham madde ve katkılar bazında gayrimüslim güçlere bağımlı olarak yürütülmesidir. Hayatımızı nasıl sürdürdüğümüzü biraz da nasıl beslendiğimiz belirliyor. Sağlığımız ve ibadetlerimiz yediklerimizden etkileniyor. Bu sebeple helal rızık temin etmek ilk meselelerimizden biri. Haramdan uzak durma şartı yalnızca et ürünleri için geçerli olmadığına göre her türlü günlük ihtiyacımızı karşılarken de aynı soruların aklımıza gelmesi lazım. Nitekim paket üzerinde yazan “Domuz ve domuzdan elde edilmiş katkı maddeleri bulunmaz.” uyarısıyla sınırlı değil hassasiyetimiz. Sağlığımızı tehdit eden her türlü necis şeylere de aynı ölçüde dikkatle yaklaşmak durumundayız.

GİMDES Dergisi

Yiyip içtiklerimizden giydiklerimize kadar sahip olduğumuz her şeyde hassasiyet göstermek elimizdedir. Bu mühim mevzuda ifrat ve tefritten kaçınmalıyız. Her önümüze geleni satın almak kadar, her şeyden el etek çekmek de doğru değildir. Evet dikkatli olmak zorundayız. Zira haram yiyenin yaptığı duanın kabule şayan olmadığını bildiren naslar bulunuyor. Bu açıdan temkinli davranmak bir mü’min tavrıdır. Etiket okumak, et ve tavuk ürünlerini her yerden satın almamak, işlenmiş ürünlerin katkı maddeleriyle ilgili dikkatli olmak, hijyen malzemelerinde alkol kullanılmadığından emin olmak ve en önemlisi helal bir yoldan kazanç sağlamak gözümüzde büyüteceğimiz şeyler değildir.

8

Bize bütün nimetleri sunan Rabbimizin katında bu uğraşlarımız da yine O’nun (c.c) buyurduğu üzere bir hardal tanesi kadar iyiliğin bile karşılıksız kalmadığı o günde karşımıza çıkacaktır muhakkak. Bu ümitle hareket ettiğimizde çevremizdekilerin “Niye bu kadar uğraşıyorsun, ye gitsin.” ikazlarının ve her gün gözümüze ilişen birbirinden lezzetli görünen gıdaların da üzerimizde pek bir tesiri olmayacaktır.

Ocak - Şubat 2017

İlaç seçiminde de dikkatli olmalıyız. Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, Vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmemektedir. Bunun en önemli sebebi Müslüman tüketicilerin bu duruma sessiz kalması, Müslüman alimlerin yüz yıldır zaruret kavramına sığınması, Müslüman bilim adamlarının helal alternatifler oluşturmaması olarak görebiliriz. Dev ilaç firmaları 30 yıl önce planladıkları “Daha Çok İlaç Satmak İçin Hastalıklar İcat Edelim” projelerini 2000’li yıllarda gerçekleştirme imkanı buldular. Bu projelerinin en büyük tüketici pazar kitlesi ise Müslüman tüketicilerdir. Müslüman doktor ve eczacılarımız başta olmak üzere bilim adamlarının konuya acilen sahip çıkmaları gerekmektedir. Ne yapmalı? Nasıl helal ilaç bulmalı? Müslümanlar olarak düşünmek zorundayız. İslam ümmeti üretken olamadığı için zarurete muhtaç kalmamız sonucu karşılaştığımız, sağlığımızın önündeki temel problemler hakkında bilinçlenmeliyiz. En büyük şifa kaynağımız, Kur’an-ı Kerim‘in ifadesiyle “bütün insanlığa sevgi ve rahmet duyguları ile dolu olan” efendimizin sağlık, beslenme ve tüketim konularında da bütün insanlığa verdiği ilahi mesajları hatırlamalıyız. Başta sorduğumuz soruyu herbirimiz nefsimize tekrar soralım HERKES HELALE KOŞUYOR YAZ SİZ? Cenab-ı Hak kusurlarımızı lütfu ile bağışlasın. Hakkı hak bilip, doğru yolda yürümeyi, batılı batıl bilip, ondan kaçınmayı nasip buyursun. Her türlü haram ve şüpheli lokmadan ve işlerden cümlemizi muhafaza eylesin.


Makale

GÖKYÜZÜNDE HELAL GIDA YEMEK İSTEMEZ MİSİNİZ ?

Hapishanede olduğun kadar çaresizsinizdir gökyüzünde.Yan dükkan, komşu market, arka bahçe, kebapçı hacı amca seçeneklerine sahip değilsinizdir. İstanbul’dan Ankara’ya bir saat kuş olup uçsan sorun değil ama Çin’e Maçine gittin mi işin rengi değişir. 20 saat süren uçak yolculuğunda helal gıda derdi olanların durumunu düşünen var mı? Her derdimiz bitti de bir bu derdimiz mi kaldı? diyenler için meseleye evvela rakamlarla yaklaşalım. Tüm dünyada 1.6 milyar Müslüman yaşıyor. Yani mesele doğrudan 1.6 milyarı ilgilendiren bir mesele ancak herkes elbet uçakla uçmuyor. Husu-

sen bu kitlenin %20’sinin uçakla seyahat ettiğini varsaydığımızda takribi 350 milyon Müslümanın yaşadığı bir sorundan bahsettiğimiz ortaya anlaşılıyor. 350 milyon insan 7 Türkiye demek, 350 milyon nüfus tüm Avrupa’nın yarısı demek. 350 milyon nüfus ABD+Kanada nüfusu demek. Bu sorun bu kitlelerin sorunu olsaydı durum böyle mi olurdu dersek yanlış mı deriz? Zaten nüfustaki ağırlığımız siyasette, ekonomide, sanatta, bilimde vb olsa bu durumda olmazdık diyerek, işin kapsamını gösterir nüfus kıyasını noktalayıp meseleye daha yakın plan bakmaya devam edelim.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

DOÇ. Dr. Hamit AKÇAY / Eğitimci - Yazar

9


Makale

GİMDES Dergisi

Dünyada toplam 13 milyon Yahudi nüfusuna karşın neredeyse dünyadaki tüm havayolu şirketleri menülerinde koşer menüsü bulundurmaktadır. Yani dünyanın her hangi bir yerinde bir uçak seyahatinde o uçakta Yahudi yolcu olması ihtimali Müslüman yolcusu olma ihtimalinin %1’i kadardır. Buna rağmen tüm hava yolları Yahudi yolcuların sorun yaşamaması için gerekli tedbirleri alıyorlar. Takdir ediyoruz. Peki Müslümanlar için durum nasıldır? Zabihah.com adlı bir internet sitesi dünya çapında helal menü sağladığını iddia eden şirketleri incelemiş. Sitenin vermiş olduğu bilgiye göre toplam 77 şirket yolcularına helal menü seçeneği sunmaktadır. Listeyi daha yakından incelediğimizde listede 4 Pakistan, 4 Hindistan, 4 Singapur, 3 Malezya, 3 Amerikan, 2 Tayland, 2 Endonezya, 2 Birleşik Arap Emirliği, 2 Bangladeş, 2 İran, 2 İngiliz, 2 Avustralya, 1 Polonya, 1 Fas, 1 Lübnan, 1 İsveç, 1 Suriye, 1 İsrail, 1 Yeni Zelenda, 1 Yemen, 1 İtalyan, 1 Portekiz ve bir Türk hava yolu şirketinin helal menü sağladığını görmekteyiz. Ancak site Türk hava yolu şirketinin helal menü iddiasının sözlü bir iddia olduğunu, her hangi bir şekilde belgelendirilmediğini/sertifikalandırılmadığını, aynı zamanda alkol servisi yaptığını da belirtmeyi ihmal etmemiş. Listede yer alan 77 Havayolu şirketinin büyük çoğunluğunun durumu da bu Türk hava yolu şirketi gibi. Ya helal menü sağladıkları tam olarak doğrulanamamış yahut helal menü iddiaları tamamen sözlü beyanlarına dayalı oluşturulmuş. İsterseniz buna özde değil sözde helal gıda yaklaşımı da diyebilirsiniz. Ne derseniz deyin hakikat şu ki; havayolu şirketleri, özellikle de sahipleri Müslüman olanlar, nedense Yahudi’ye Hindu’ya Budist’e Vejetaryene yedikleri şeylerin inançlarına, yaşam tercihlerine uygun olduklarını ispata kendilerini sorumlu görürken aynı sorumluluğu Müslümanlar için hissetmiyorlar.

10

Hadi tüm dünyayı falan bir kenara bırakıp yüzümüzü çevirip kendi sınırlarımıza bakalım. İç seferlerdeki kısa mesafe seferlerini, adam ne olur ki, bu kadar hassas olan adam 2 saat aç kalsın diyebilecek goygoycuları mevzu dışı bırakalım. Önce bir uzak mesafelere odaklanalım. Türkiye’den her yıl yurt dışına 10 milyon vatandaşımız uçakla seyahat ediyor.

Ocak - Şubat 2017

Türk hava yolu şirketlerinin resmi internet sitelerini şöyle bir tarayalım dedik. Bu tarama sonucu hiçbir Türk hava yolu şirketinin sertifikalı helal menü içeriği sağlamadığını gördük. İlk olarak en fazla hizmet veren hava yolu şirketinin İngilizce sitesinin yemek ile ilgili kısmını inceledik ve gördük ki; şirketin koşer menü, vejetaryen menü, Hindu menüsü, Glutensiz menü gibi 20 çeşit menü içeriği mevcuttur. Ancak bu kadar zengin ve bol seçenekli şirketin resmi sitesinde helal menüye rastlayamıyoruz. Sonra ticari fırsatçılığı daha yüksek olan diğer şirkete bakıyoruz en azından bir farklılık oluşturmak adına helal menüyü servisine almış mıdır? diye meraklanıp şirketin web sitesini inceledik. Ancak bu şirketin de koşer menü, vejetarjan menü, düşük karbonhidratlı menü gibi seçeneklerinin yanında helal menüyü göremedik. Elbette aynı arayışımız diğer havayolları içinde sürdü ancak hiçbir Türk hava yolu şirketinde helal sertifikası olan bir yiyecek seçeneğine rastlayamadık. Yani Türk Havacılık şirketleri farklı din mensuplarının, sağlık sorunu olan yolcularının, farklı yaşam ve beslenme tercihi olan insanların ihtiyaçlarını ve hassasiyetlerini dikkate alıyor ancak Müslümanların ihtiyaçlarını kale almaya gerek görmüyor. Niçin? Dikkate almıyor çünkü üzerinde kamuoyu baskısını hissetmiyor. Dikkate almıyor çünkü seküler elitlerin Türkiye çok karanlık yerlere gidiyor propagandası hala işe yarıyor. Dikkate almıyor çünkü sorumluluk makamındaki yetkililerin kolaycılığa kaçma alışkanlıkları değişmiyor. Dikkate almıyor çünkü yolcular helal menünüz var mı diye sormuyor? Öyleyse Yavuz Sultan Selim ve cariyesi arasında geçen tarihi anekdodla yazımıza son verelim ki dillerde bir bal tadı kalsın. - Derdi olan neylesin? - Hiç durmasın söylesin!


GİMDES Dergisi

Makale

Ocak - Şubat 2017

11


Makale

ETİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLAR

GİMDES Dergisi

Mustafa MERAL / GİMDES Fıkıh Kurulu Üyesi

12

Bütün hamdler, yaratılmış olan tüm nimetlerini kullarının istifadesine sunmuşken, kulunu kendisine ibadet etme lütfuyla şereflendiren, yaşamlarını ve kulluk vazifelerini yerine getirebilmeleri için kendilerine tertemiz, sağlıklı ve faydalı nimetlerini helal kılıp, tabiatı-selimenin hoş karşılamadığı habis olan şeyleri de haram kılan Allah Teâlâ’ya aittir. Salatu-Selam, helal ve haramların apaçık belli olduğunu, bunların arasındaki şüphelilerden kaçı-

Ocak - Şubat 2017

nılmasını ümmetine öğütleyen, kâinatın efendisi Peygamberimiz ve seçkin âli-ashâbı üzerine olsun. Kur’ân-ı Kerîm’de, yeryüzünde ne varsa hepsinin insanoğlu için yaratıldığı, göklerde ve yerde bulunan her varlık ve imkânın Allah’tan bir lütuf olmak üzere insanoğlunun emrine verildiği, iyi ve temiz şeylerin helal, pis şeylerin haram kılındığı bildirilir. 1


Makale Ayet ve hadislerin ortaya koyduğu hükümlerle yapılması, yenilmesi ve içilmesi kesin olarak yasaklanan şeylere dinimizde haram denilmektedir. Bir şeyin helal veya haram olduğunun hükmü ise sadece Allah Teâlâ ve Rasulü Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimize aittir. Diğer insanlara böyle bir yetki verilmemiş, hatta buna kalkışanlar şu âyet-i kerimeyle uyarılmıştır:

Sırasıyla bu hadisi şerifleri sayacak olursak; Abdullah İbn Abbas Radıyallahu Anh’ın rivayet ettiği şu hadisi şerifte yırtıcı hayvanların yasaklandığını görmekteyiz:

“Siz dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, ‘Şu helâldir, bu haramdır!’ demeyin. Aksi halde Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise kurtuluşa eremezler.” 2

“Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, köpek dişi olan yırtıcı hayvanları ve pençesi olan yırtıcı kuşları yemeyi yasakladı.” 6

“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş, bir de kesmiş olduklarınız dışında; boğularak veya vurularak yahut yukarıdan yuvarlanarak ölmüş ya da (başka bir hayvan tarafından) boynuzlanmış veya yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanla dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılınmıştır. İşte bunlar fasıklıktır…” 4 Bununla birlikte hadisi şeriflerde de bir kısım hayvanların gıda olarak istifade edilmesinin yasaklandığını görmekteyiz. Nitekim Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem biz ümmetine, -ayeti kerimenin ifadesiyle- temiz/pak olanı helal, habis/ pis olanı ise haram kılmıştır. Kur’an-ı Mübin’de şöyle buyurulur;

Ehli merkebin de haram kılındığı, Enes b. Malik Radıyallahu Anh’ın rivayet ettiği şu hadisi şerifle bize bildirilmiştir:

“Hayber günü Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha’ya şöyle nida etmesini emir buyurdu: “Şüphesiz Allah ve Rasülü ehli merkeplerin etlerini yemeyi sizlere yasaklıyor.” Bunu duyan ashab, merkep etleriyle fokurdamakta olan kazanları hemen devirip döktüler.” 7 Deniz hayvanlarıyla ilgili ayeti kerime ve hadisi şeriflerde şöyle buyurulmaktadır:

“Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı.” 8 Hadisi şeriflerde ise şöyle buyurulur: Ebu Hureyre Radıyallahu Anh anlatıyor: Bir adam Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek şöyle sordu;

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Kur’an-ı Mübin’de yenilmesi yasaklanan hayvanlar ikisi Mekke’de ikisi Medine döneminde inen dört ayette sayılmıştır, bunlar; ölü hayvan, domuz eti, kan ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan ibarettir. 3 Bu konuda son inen âyet-i kerimede şöyle buyurulur:

“…O peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten meneder, onlara temiz olan şeyleri (tayyibât) helal, pis olan şeyleri (habâis) de haram kılar…” 5

13


Makale

“Ya Rasülellah! Bizler deniz yolculuğuna çıkıyor ve yanımıza da az su alabiliyoruz. Eğer abdestimizi o sudan alacak olsak içecek suyumuz kalmayacak. Deniz suyundan abdest alabilir miyiz? Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun üzerine buyurdu ki “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir.” 9

GİMDES Dergisi

Abdullah b. Ömer Radıyallahu Anhuma’nın rivayet ettiği başka bir hadisi şerifte ise Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:

14

“Bizim için iki ölü ve iki kan helal kılındı. Ölüler; balık ve çekirge. Kanlar da karaciğer ve dalaktır.” 10

Ocak - Şubat 2017

Mezhep imamlarımız bu ayeti kerime ve hadisi şeriflerin ışığında içtihat ederek hangi hayvanların etinin helal ve haram olduğunu, ya tek tek veya gruplandırarak belirlemeye çalışmışlardır. Bu belirlemelerde, bazı hadislerin sahih kabul edilip edilmemesi veya farklı yorumlanmasının etkileri, kimi hayvanlarda farklı içtihatlara yol açmıştır. Ancak bu ihtilaflar kuran ve sünnette açıkça belirtilmiş olan hayvanlarda olmayıp bilakis hangi hayvanın hangi kısma girdiği konusundaki yorum farklılığından kaynaklamaktadır. Biz bu yazımızda daha çok Hanefi mezhebinin kaynaklarını asıl alaraktan bu kısmı -biiznillah- tamamlamış olacağız. Hanefi mezhep kitaplarımızda 11 eti yenen ve yenmeyen hayvanlar şu şekilde tasnif edilmiştir: a) Etlerinin yenmesi helal olan hayvanlar 1. Sığır, manda, koyun, keçi, deve, tavşan, tavuk, kaz, ördek, hindi türünden evcil hayvanlar. 2. Ceylan, zebra, geyik, zürafa, deve kuşu, dağ keçisi ve yabanî sığır gibi vahşi hayvanlar. 3. Güvercin, serçe, bıldırcın, sığırcık, ekin kargası, tavus, turna, kırlangıç, gibi kuşların etleri. 4. Çekirge. Aslında haşerat nev’inden olmasına rağmen, sünnette yenebileceğine dair özel hüküm bulunarak istisna edilen helâl hayvanlardandır. 5. Deniz hayvanlarından daima suda yaşayıp barınan her çeşit balık türleri helâldir, yenebilir. Somon, kalkan, yunus, sazan, yılan balığı bunlardandır. Boğazlama işlemine de gerek yoktur.


Makale

b) Etlerinin yenmesi helal olmayan hayvanlar 1. Meyte diye tabir edilen, dini usulde kesilmemiş veya kendiliğinden ölmüş hayvanların etleri. 2. Allah Teâlâ’dan başkası adına kesilen hayvanların etleri. 3. Domuz bütün cüzleriyle birlikte. Bu hayvanın haram olduğu Kur’an’ın açık hükmüyle sabittir. Kur’an’da tür olarak yasaklanan tek hayvan olup, bütün cüzleri pistir. 4. Yırtıcı hayvanlar grubundan olan yani alt ve üst çenesindeki dört uzun ve sivri dişleri ile kapıp avlanan ve kendisini bu yolla savunan -evcil olsun olmasın- kurt, aslan, kaplan, pars, sansar, maymun, sırtlan, fil, keler, tilki, gelincik, sincap, çakal, köpek, kedi gibi hayvanlar. 5. Pençesiyle kapıp avlanan ve tırmalayan şahin, doğan, kartal, yarasa, atmaca, akbaba gibi yırtıcı kuşlar, bu özellikte olmasa bile genelde pislikle beslenen kuzgun, karga gibi kuşlar. 6. Tabiatı itibariyle habis/iğrenç bulunan fare, yılan, akrep, kene, sinek, sivrisinek, arı, örümcek kurbağa, kara ve deniz kaplumbağası, köstebek, kirpi, bit, pire gibi böcekler. 7. Ehli merkeplerin ve anaları merkep olan katırların etleri haram veya tahrimen mekruhtur. Yabanî merkeplerin ve anaları sığır olan katırların etleri ise haram değildir.

8. Atlar, cihada yarayan kıymetli hayvanlar olmaları hasebiyle etlerini yemek İmam Azam’a göre tahrimen mekruh, İmameyne göre ise tenzihen mekruhtur. 9. Su hayvanlarından balık türü dışında kalan midye, istiridye, ıstakoz, yengeç gibi hayvanlar Hanefî mezhebine göre habâis kısmından sayıldığından helal değildir, yenilmezler. Diğer üç mezhebe göre ise, sadece suda yaşayan her türlü hayvan -kendiliğinden ölmüş bile olsa- yenebilir, helaldir. 10. Hem karada hem suda yaşayan kurbağa, kaplumbağa, timsah gibi hayvanlar Hanefî ve Şafi 12 mezheplerine göre bunları yemek helal değildir, Mâlikiler’e göre bu tür hayvanlar yenebilir, helaldir. 13 Hanbeliler’e göre ise timsah, kurbağa ve yılanın yenmesi helâl değildir, diğerleri yenebilir. 14 Helal hayvanların yenilmeyen cüzleri Usulünce kesilmiş bir hayvanın yenmesi caiz görülmeyen bazı organ ve cüzleri vardır. Bunlar; hayvanın ödü, bezesi, idrar torbası, cinsel organları ve yumurtaları. Aynı şekilde etinin yenmesi helal türlerden bile olsa, canlı hayvandan -henüz boğazlama yapılmadan- koparılan parça, meyte (murdar) hükmündedir; yenmesi bütün mezheplere göre haramdır. Hayvanların “demi mesfuh” denilen akar kanları da temiz değildir. Burada besmele ile kesilmiş olup olmamaları eşittir.

GİMDES Dergisi

Ancak kendiliğinden ölmüş olarak su üzerine çıkmış balıklar yenmez.

Ocak - Şubat 2017

15


Makale Rabbimiz Celle Celâlühü bütün ümmeti, helal ve haram konusunda hassasiyet sahibi olarak rızasına kavuşan kullardan eylesin. Şu ayeti kerimeyle yazımızı bitirmiş olalım:

“Kimine binesiniz, kiminden yiyecek elde edesiniz diye sizin için hayvanları yaratan Allah’tır.” 15

Dipnotlar: -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------1. Bakara suresi, 29; Câsiye suresi, 13; Mâide suresi, 5; A’râf suresi, 157. 2. Nahl suresi, 116. 3. En’âm, 145; Nahl, 115; Bakara, 173; Maide, 3. 4. Mâide suresi, 3. 5. Araf suresi, 157. 6. Müslim İbnü’l-Haccac el-Kuşeyri en-Nişaburi, Sahih-i Müslim, hadis no: 1934; Ahmed b. Hanbel, Müsnedi Ahmed b. Hanbel, hadis no: 2747. 7. Muhammed b. İsmâil, Sahih-i Buhari, hadis no: 4199; İbnü’l-Haccac, Sahih-i Müslim, hadis no: 1407. 8. Mâide suresi, 96. 9. Malik b. Enes, Muvatta İmam Malik, hadis no: 60; İbn Hanbel, hadis no: 8735; İbn İsâ, Süneni Tirmizi, hadis no: 69. 10. İbn Hanbel, hadis no: 5723; İbn Mâce, 3314. 11. Mes‘ûd b. Ahmed el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’ fi Tertîbi’ş-Şerâi’, Kitâbu’z-Zebâih, c.5 s.35-39; Burhânüddîn Ali b. Ebîbekr elMerğinânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyeti’l-Mübtedi, Kitâbu’z-Zebâih, c.4 s.351-354; Muhammed Emin b. Ömer b. Abidin ed-Dimeşki, Reddü’l-Muhtâr ale’d-Dürri’l-Muhtâr, c.6 s.304-308; Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, s.292,293. 12. Ali b. Hacer el-Heytemi, Tuhfetü’l-Muhtâc fi-Şerhi’l-Mühezzeb c.9 s.378 13. Abdullah b. Abdilber en-Nemeri el-Kurtubî, el-Kâfi fi-Fıkhi Ehli’l-Medine, c.1 s.437. 14. Muhammed b. Kudâme el-Makdisî, el-Muğnî, c.9 s.424,425.

GİMDES Dergisi

15. Mü’min suresi, 79. --------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

16

Ocak - Şubat 2017


Makale

BEBEĞİNİ DOĞMADAN ZEHİRLEYEN ANNELERE !

Havva ARIN / Diyetisyen

Gebelik döneminde annenin yediği besinin çeşidi, miktarı, kalitesi her yönü ile bebeği etkilemektedir. Gebeliğin her haftasında ayrı gelişim evresi geçiren savunmasız embryo için annenin beslenmesinde gelişimi olumsuz etkileyecek veya bebeğe zarar verecek besinlerden uzak durması gerekiyor. İşte bu sebeple öncelikle bebeğin anne karnında yaşamını devam ettirebilmesine yardımcı olan muhteşem eseri tanımakta fayda var, plasenta.

Plasenta: Fetüs ile anne arasındaki metabolik ve hormonal ilişkiyi sağlayan çok önemli bir organdır. Gebelik ilerlediğikçe bebeğin ihtiyaçları doğrultusunda plasentanın faaliyetleri de değişkenlik göstermektedir. Plasenta birçok kan havuzu şeklindeki bir yapıdan oluşmuştur. Kan havuzlarına anne dokularından gelen damarlar açılır ve anne kanı bu havuzlarda birikir. İnce bir zar tabakası ile anne kanı ve fetüs kanı birbirinden ayrılır. Bebekle anne arasındaki madde geçişleri bu zar aracılığı ile olur. Genel olarak plasentanın görevleri şunlardır; gaz alışverişi (oksijen alıp kullanma), beslenme (bebeğe besin geçişi sağlar), atım (bebeğin metabolizma

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Sağlıklı bir bedene sahip olabilmek ve bize verilen bu beden emanetini iyi koruyabilmek için hayatımızın her döneminde doğru beslenmek gerekiyor. Bu noktada anneler için hamilelik dönemi en çok özen gösterilmesi gereken süreçtir. Bu dönemde annenin beslenmesine dikkat etmesi hem kendi sağlığı hem de bebeğin sağlığı için şarttır.

17


Makale

atıklarını uzaklaştırır), bağışıklığı sağlar, bebeği dış etkilerden korur (fakat çoğu virüs ve ilaç plasentadan içeri geçebilmektedir), hormon salınımı sağlar. Görüldüğü gibi plasenta bebek için gerçekten önemli muhteşem bir yapıdır. Anne ve bebek arasında madde alışverişini sağlar, bebeği dışardan gelebilecek zararlara karşı korur. Fakat bazı maddeler plasentadan geçebildiği için bebek için zararlı etkiler oluşturabilmektedir. Bu maddelerden bazıları da fast food gıdalarda yaygın olarak kullanılan katkı maddeleridir (nitrit-nitrat, mono sodyum glutamat, kafein, akrilamid vs). Bir annenin yalnızca nefsi arzusu doğrultusunda fast food ürünleri tüketmesi; aslında bebeğini yavaş yavaş hasta etmesi demektir. Yapılan araştırmalar annenin gebelik sürecindeki beslenmesinin tam üç nesil sonrasını etkilediğini ortaya koymaktadır. Ayrıca annenin bu dönemde besin seçimleri bebeğin sonraki yaşantısında da besin tercihlerini ve bağımlılıklarını etkileyebilmektedir.

GİMDES Dergisi

Nitrit-nitratlar

18

Gıda sektöründe yaygın olarak et ürünlerinde kullanılan nitrit-nitratlar insan sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır. Özellikle çocuklarda kullanımı önerilmemektedir. Çocuklarda “mavi bebek sendromu” adı verilen hastalığın kaynağıdır. Bunun yanında nitrit-nitratlar toksik etki oluşturmakta ve kanserojen etkisi ile de sağlığı tehdit etmektedir.

Ocak - Şubat 2017

Aspartam, Monosodyum Glutamat Gıdalarda farklı amaçlarla kullanılan bu katkı maddeleri, insanlarda sinir sistemini etkileyebilme özelliğine sahiptir. Özellikle epilepsi nöbetlerini tetiklemeye neden olmaktadırlar. Aspartam, fenilalanin denen aminoasidin öncüsüdür. Ve kanda fenilalanin yüksekliği fenilketonüri (PKU) hastaları için risklidir. Gebelikte aspartam içeren gıda ve içeceklerin fazla tüketimi, plasenta membranından bebeğe geçişi ile birlikte toksik birikime neden olmaktadır. PKU hastası bir gebenin ise bu tür hazır gıda ve içecek tüketimine daha çok dikkat etmesi gerekmektedir. Bunun haricinde beyinle alakalı bir hastalık olan epilepsinin gebelik döneminde beslenme ile de ilişkisi vardır. Epilepsi; tekrarlayan kısa süreli nöbetlerle karakterizedir. Hastaların yaklaşık yarısında belirli bir sebep bulunamazken, diğer yarısında gebelikte olabilen beyin gelişim problemleri, doğum sırasındaki nedenler gibi sebeplerin nöbetlere yol açtığı söylenmektedir. Bunun yanında tüketilen gıdalarla ilişkisi olup olmadığı üzerine de bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Besinlerle alınan aspartamın yıkım ürünlerinin kanda belirli seviyeye ulaşması sonucunda epilepsi nöbetlerinin arttığı, monosodyum glutamatın ise epilepsi nöbetlerini tetiklediği ortaya çıkmıştır.


Makale Akrilamid Gıdaların yapısında bulunan karbonhidrat ve yağların yüksek sıcaklıklara maruz kalması sonucunda oluşan bir maddedir. Akrilamid yüksek sıcaklıklarda ve nem oranının düşük olduğu ortamlarda hazırlanmış patates ve tahıl ürünleri gibi bazı besinlerin yapısında, kızartma ile fırınlama veya ızgara ile oluşmaktadır. Patates cipslerinde ve kızartmasında ciddi oranlarda akrilamid oluştuğu rapor edilmiştir. Yapılan çalışmalar kanserojen ve mutajen bir madde olduğunu desteklemektedir. Özellikle sinir sistemi üzerinde hasar oluşumu yüksektir. Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu besinlerdeki akrilamidi ‘İnsanlar İçin Grup 2A Olası Kanserojen’ sınıfına ve Avrupa Birliği ise “Sınıf 2 karsinojen ve mutajen” sınıfına almıştır.

Çünkü bu ürünleri tüketmeleri durumunda, bebeği GDO’nun beklenilecek zararlarından korumaları mümkün olmayacaktır. Sonuç olarak; bebeğin en sağlıklı şekilde gelişimini sağlayabilmek adına annenin beslenmesi en önemli faktörlerden birisidir. Hazır gıdanın çok yaygın olarak tüketildiği günümüzde, anneler sorgulayıcı olmalı ve önce dünyaya getirecekleri savunmasız yavrularını düşünmelidir. Bireyin beslenme eğitiminin anne karnında başladığı unutulmamalıdır. Bebeğin vücuduna giren gıda veya gıda bileşenlerine bağlı olarak, sonraki dönemde oluşabilecek hastalık risklerine karşı gebelik döneminden itibaren önlem alınmalıdır. Bebeğini hasta eden değil bebeğine emanet gibi bakan anneler olmalıyız.

Fast food ürünlerin çoğu (kızartmalar, cipsler, bisküviler, bazı ızgara ve fırın ürünleri gibi) yüksek ısıya maruz kalan gıdalardan oluşmaktadır ve akrilamid oluşumu da kaçınılmaz olabilmektedir. Fetüs ve yeni doğanların vücudu bu maddeyle savaşacak kadar güçlü değildir. Bu nedenle gebe ve emziren annelerin bu tarz beslenmeden uzak durmaları gerekmektedir. GDO

Yapılan araştırmalarda besine nakledilen yeni genin bağırsakta parçalanmadan kaldığı ve bunların hücrelere geçişi durumunda kanser dahil pekçok hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırladığı ortaya konmuştur. Anne adayları gebelik dönemi boyunca (bebeğin organlarının oluştuğu kritik ilk 2-3 ay dahil) GDO’lu ürünlerden uzak durmaları gerekmektedir.

KAYNAKLAR -------------------------------------------------------------------• Backe, W.J., Yingling, V., Johnson, T., 2014. The determination of acrylamide in environmental and drinking waters by large-volume injection – hydrophilic-interaction liquidchromatography and tandem mass spectrometry. Journal of Chromatography A 1334: 72–78. • FAO/WHO, 2002. Joint FAO/WHO Consultation on Health Implications of Acrylamide in Food (2002 : Geneva, Switzerland) Health implications of acrylamide in food : Report of a joint FAO/WHO consultation, WHO Headquarters, Geneva, Switzerland, 25-27 June 2002. • Cemek, M., Akkaya, L., Birdane, Y.O., Seyrek, K., Bulut, S., Konuk, M., 2007. Nitrate and nitrite levels in fruity and natural mineral waters marketed in western Turkey. Journal of Food Composition and Analysis 20: 236-240. • Connolly, D., Paul, B., 2001. Rapid determination of nitrate and nitrite in drinking water samples using ion-interaction liquid chromatography. Analytica Chimica Acta 441: 53-62. • Prof. Dr. Fatih Gültekin, “Gıda Katkı Maddeleri Ve Hastalıklar”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Isparta. 1. Ulusal Helal ve Sağlıklı Yaşam Kongresi, 2011.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Hızla artan dünya nüfusu, beraberinde besin ihtiyacını da doğurmuştur. Bunun çözümü olarak ise gen transferi teknolojisi geliştirilmiş ve hem tarım hem hayvan verimini arttırabilineceği sonucuna varılmıştır. Fakat verim artarken sağlık riskleri de ortaya çıkmıştır. Bitkiden bitkiye veya hayvan bitki arasında yapılan gen transferi sonucunda oluşan yeni ürün kanserojenik, mutajenik bir hal almıştır. Ayrıca GDO’lu gıdalar hücre içi toksik birikime, bağışıklık sisteminin düşmesine, alerjik reaksiyonların artmasına da neden olmaktadır.

19


Araştır�a

DOĞAL HAYAT ALANLARIMIZDAKİ DOĞAL OLMAYAN

PESTİSİT KALINTILARINA GENEL BİR BAKIŞ

GİMDES Dergisi

Yrd. Doç. Dr. Yılmaz KAYA - Yunus Emre ARVASİ / Ondokuz Mayıs Üniversitesi

20

Geçmişten günümüze kadar kültür bitkileri yetiştiriciliği yapılan hemen hemen bütün topraklarda yabancı ot olarak adlandırdığımız yani istenmeyen otlar sürekli olarak sorun olmaktadır ve bununla birlikte bazı böceklerde sürekli olarak bitkilere zarar vermişlerdir. Bu istenmeyen otlarla ve böcek gibi canlılarla mücadele etmenin birden çok yolları mevcut olmakla birlikte en yaygın olarak kullanılan, ekonomik açıdan tercih edilen metot ise kimyasallar ve kimyasal mücadeledir. Kimyasal komponentlerin tamamı “Pestisitler” olarak adlandırılan kimyasal yapılı zehirlerdir. Pestisitler insektisit, herbisit, fungisit, rodentisit vb. şeklinde gruplandırılmıştır. Pestisitler, tarımsal üretim yetiştiriciliğinden dağıtım süresinin sonuna kadar ya da gıdasal ürünlerin zirai ürünlere işlenmesi esnasında ortaya çıkabilecek yabancı yani istenmeyen zararlıların etkisini yok etmek veya kontrol altında tutmak için kullanılan kimyasallardır. Bu tanımdan

Ocak - Şubat 2017

da anlaşılacağı gibi pestisit kullanılmasının amacı bir yandan ürünün hem verimini hem de kalitesini arttırmak, diğer yandan da ekonomik olmasına yöneliktir. Dolayısıyla bu hedefe ulaşmak için bilinen bütün mevcut yol ve yöntemleri kullanan insanoğlunun çevre ve insan sağlığını en az olacak şekilde olumsuz etkilemesi beklenen yöntemi tercih etmesi beklenmektedir. Ama maalesef en fazla kullanılan yöntem olan pestisitler doğaya ve insanoğluna en fazla zarar veren kimyasal zehirlerdir. PESTİSİT KALINTILARI Pestisit kalıntısı bir gıdanın, zirai ürünün ya da hayvan yemi içinde herbisit ve insektisit gibi pestisit kullanımı sonucu kalan kimyasal olarak ifade edilmektedir. Bu ifade pestisitlerin dönüşüm ürünlerini, reaksiyon ürünlerini ve toksikolojik etkisinden dolayı önemli olan safsızlıklar gibi bütün pestisit çeşitlerini kapsamaktadır (Tatlı, 2006).


Araştır�a şik kısımlarında, farklı yoğunluklarda birikinti yaptıkları tespit edilmiştir. Bu birikintiler bitkilerdeki enzimatik olayların etkisiyle ana bileşikten farklı ürünlerine dönüşmeye başlayıp uygulanandan daha ağır sonuçlar doğurabilir. Bu hususta yapılan bir çalışmaya örnek olarak; Aslan (2011) tarafından kiraz meyveleri üzerinde yapılan bir çalışmada %20’lik malathion’un %0.2’lik dozda uyguladığı meyvelerde yaptığı analizlerde, 1. ve 2. günde sırasıyla 1.47 ve 0.95 mg/kg kalıntı gözlenmiş; 4. ve 5. günde ise analizlerde herhangi bir kalıntıya rastlanılmamıştır. PESTİSİTLERE DAYANIKLILIK Organizmaların pestisitlere duyarlılığının azalma göstermesi, pestisitlere olan talebi arttırmakta, insan sağlığını ve çevreyi en fazla etkileyen etmenlerden birisidir. Organizmaların pestisitlere olan duyarlılığı azaldıkça, o pestisitin organizmaya olan etkiside düşmektedir. Eski etkisinin kaybolmasından dolayı uygulayıcılar, eski etkililiği elde edebilmek için sürekli doz yükseltme yoluna başvurmaktadırlar. Sonuç olarak ortamda ihtiyaç fazlası doz artışı meydana gelmekte bu da çevrede pestisit kalıntılarının daha fazla yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Pestisitlere duyarlılık adaptasyon ve dayanıklılık olmak üzere iki başlık altında ifade edilmiştir. Adaptasyonda, bir organizmanın genetik yapısı değişmez, fakat kimyasal maddeye uyum göstermeye başlaması sonucunda duyarlılığı azalır. Dayanıklılıkta ise organizmanın genetik yapısında

GİMDES Dergisi

Pestisitlerin bilinçsiz ve kontrolsüz kullanımı sonucu, zararlı organizmalarda dayanıklılık oluşturabilme riskleri ve kalıntılar yoluyla insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkileri kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Söz konusu riskler nedeniyle, özellikle gelişmiş ülkelerde pestisitler daha bilinçli ve kontrollü kullanılmaktadır (Gullino and Kuijpers, 1994; Ragsdale and Sisler, 1994). Günümüzde tarımsal üretimler ülkeler arası ticarette önemli yere sahiptir bundan dolayı bu ürünlerde pestisit kalıntılarının olmaması gibi bir zorunluluk ortaya çıkmıştır çünkü ülkeler ihraç ettiği ürünlerin sağlık, çevre gibi sorunlara neden olmasını istememektedir. Son yıllarda Türkiye’den Rusya’ya giden bazı tarımsal ürünler başta olmak üzere gıda ürünleri Rusya gümrüğünden geri gönderilmiştir çünkü pestisit kalıntılarının beklenilen orandan yüksek çıkmasından dolayıdır. Bununla birlikte bu nedenlerden ötürü 90’lı yılların sonlarına doğru pestisit kalıntı analizlerinin güvenirliğine bir belirteç olması hedeflenen kalite kontrol ve kalite güvencesi gibi değişkenler gündeme gelmiştir (Tiryaki, 2013). Son yıllarda yapılan çalışmalarda insan vücudunda organik klorlu pestisitlerin kalıntıları tespit edilmiş ve böylelikle de Pestisit kalıntılarının önemi anlaşılmıştır. Pestisitlerin tümünün toksolojik etkiden dolayı bir zararının olmadığı belirtilse bile, bazılarının kansere yol açtığı, sinir sisteminin hasarına neden olduğu ve son olarakta mutasyon meydana getiren etkilerinin olduğu kesinleşmiştir. Pestisit kalıntılarının en önemli kaynağı gıdalardır. Kalıntı üzerine yapılan çalışmalarda bitkilerin köklerinden meyvelerine kadar deği-

Ocak - Şubat 2017

21


GİMDES Dergisi

Araştır�a

22

bir değişiklik meydana gelir bundan dolayı duyarlılık azalır. Bu sonuca göre dayanıklılığın çoğunlukla geri dönüşümsüz bir mutasyon olduğu anlaşılmaktadır. Adaptasyonda ise, pestisit kullanımı durdurulur ya da azaltılırsa organizma yavaş yavaş tekrar eski duyarlılığını kazanabilir (Delen, 2014). Zararlı bir organizma bir pestisite dayanıklılık kazandığında, o pestisit ile aynı etki mekanizmasına sahip diğer pestisitlere de otomatik olarak dayanıklı hale gelmektedir. Bu da, konuyu kimyasal savaşım açısından daha da karmaşık hale getirmektedir. Kısacası, dayanıklılık sorunu hiçbir zaman tek bir pestisit ya da etkili madde ile sınırlı değildir. 1970’de dayanıklı olarak saptanan tür sayısı 244 iken 1980’de bu sayı 428’e yükselmiştir. Günümüzde ise bu sayı dört haneli rakamlara ulaşmıştır. Dünden bugüne meydana gelen bu artış tipteki pestisit dayanaklılığını aşmak için daha yüksek miktarda doz uygulamak gerekecek bu da hem maliyetin artmasına, verimin düşmesine hem de çevrede, üründe kalıntı miktarı artmasına neden olacaktır. Pestisitler içerisinde en yaygın olarak kullanılanlar herbisitlerdir yani yabancı ot öldürücülerdir. Herbisitlerin parçalanmadan toprakta kaldığı süre yabancı otların kontrolü açısından çok önem arz etmektedir. Sürenin kısa olması yabancı ot kontrolünün yeterli miktarda yapılamayacağına neden olacağı gibi, uzun olması da çevreye bulaşmalar yapabilmesi bakımından sorun oluşturabilmektedir (Başaran, 2009). Uygulanacak herbisit yada insektisit gibi pestisitler seçilirken yalnızca spesifik istenmeyen canlılar için sorun olan

Ocak - Şubat 2017

değil aynı zamanda uygulamanın yapılacağı alanın toprak özelliklerini, iklim koşullarını, yer altı su kaynaklarına yakınlığını da dikkate alıp bu şartları sağlayan pestisit seçilmelidir. Bu şartları sağlamayan pestisitlerin kullanılması belli bir müddet sonra verdiği zararı telafi etmenin mümkün olmayacağı sonuçlara yol açabilir. Herbisit kalıntıları kabul edilebilir limitlerin üzerinde olduğunda insan ve hayvan sağlıgını tehdit edebilir duruma gelebilmektedir. Pestisit kalıntısı sadece üretilen bitkisel ürünlerde değil aynı zamanda toprakta bulunduğunda da birçok soruna neden olabilmektedir. Toprakta hareketli olan pestisitler kolaylıkla yıkanarak yeraltı su kaynaklarına ulaşarak bulundukları alandan çok daha uzak mesafelere taşınabilmekte ve o alanlara da kalıntıları veya dönüşüm ürünleri ile bulaştırabilirler. Gerek topraktaki herbisit kalıntısı gerekse herbisit kalıntıları ile bulaşmış olan yeraltı suları ile yetiştirilen tarımsal ürünlerde fitotoksisite sorunları ile karşılaşılabilmektedir (Serim, 2016). Mesela, Dalapon herbisiti şeker pancarı gibi bitkilerde kullanıldığında bitkilerin kökleri vasıtasıyla bitki bünyesine geçer ve bu şeker pancarını tüketen insanlara intikal eder. Bununla birlikte Dalapon herbisiti toprağa ulaştığında suyla birlikte taşınır ve suyu tüketen başta insanlar olmak üzere hayvan ve bitkilere zarar verebilir (Kaya,2013). Tarım ilaçlarının bitkiler üzerinde oluşturduğu zehirli etkiye “Fitotoksisite” adı verilir. Bunun sonucu olarak başta insanlar olmak üzere, hayvan ve hatta bitki sağlığı açısından da hayati riskleri vardır.


Araştır�a

İfade ettiğimiz gibi pestisit kalıntılarının en önemli kaynağı gıdalardır. Pestisitlerin ürün verimi ve kalitesini artırması, daha ekonomik olması, insan sağlığına olumlu etkisi gibi birden çok fayda sağladığı bilinmektedir ama gıda ürünleri gibi tüketim maddelerine intikal eden pestisit kalıntı miktarlarının tolerans sınırının tespit edilmesi hem insan sağlığı hem de ihraç edilen gıda ürünleri bakımından birden çok öneme sahiptir. Pestisitlerin gıdalar vasıtasıyla insan vücudunda birikmesi ve çevre kirliliğine olumsuz etkisi bu kimyasalların kullanımıyla ilgili dünyada ciddi endişe artışına sebep olmaktadır. Pestisitler, insana sadece ağız yolu ile değil, deri yolu ve solunum yoluyla da geçebilmektedir. Vücuda alınan pestisitler canlıda birikime veya direk ölüme sebep olmaktadırlar bundan dolayı sağlık üzerinde ciddi yan etkilere sebep olmaktadırlar. Kullandığımız bütün pestisitlerin insan vücudunda aynı etkiyi göstermediğini biliyoruz. Pestisitlerin dikkatsiz kullanılması baş ağrısı kaynaklı intoksikasyonlar, deride döküntüler, kızarıklıklar, görmede bulanıklık, nörolojik bozukluklar gibi akutik zehirlenmelere ya da kanser riski, aplastik anemi, doğum defektleri, üreme sistemi ve fertilite üstüne olumsuz etkiler, nörolojik hasar, akciğer hasarları, endokrin ve bağışıklık sistemi bozuklukları gibi kronik sorunlara neden olmaktadırlar. Bundan da anlaşılacağı gibi kullanılan kimyasalların birçoğu potansiyel kanserojen etki etmektedir bundan dolayı birçok ülke özellik-

le “organoklorlu” ve “poliklorlu” pestisitlerin kullanımını kısıtlamış veya yasaklamıştır. Son yapılan Pesticide residues in food 2016 raporuna göre pestisitler üzerinde iyi çalışma yapılmış olup çeşitli pestisit kalıntıları fare, tavşan, köpek ve insanlar üzerinde denenmiştir. Toksik seviyeleri bulunmuş olup başta anormal bebek doğumları olmak üzere birçok hastalığa sebep olabileceği hatta kanseri tetikleyebileceği tartışılmıştır(http://www.fao. org/3/a-i5693e.pdf). PESTİSİTLERİN ÇEVREYE ETKİLERİ Çevrede yıllarca parçalanmadan kalabilen kararlı organik bileşikler olan Pestisitler, farklı çevresel ortamlar arasında sürekli geçiş yapabilirler (Ritter et. al., 2007; Ünal, 2010). Tarım alanlarına, kültür bahçelerine uygulanan pestisitler karmaşık hareketler sonucu o ortamda yaşayan başka canlılara geçebilir ve dönüşüme uğrayabilir. Toprak ve bitki uygulamasından sonra yüzeyde kalan pestisitler yağmur sularının neden olduğu yüzey akışı ile yahut ta toprağın altına doğru yıkanmak suretiyle taban suyu ve diğer su kaynaklarına ulaşabilir. Buharlaşma sonucu havaya karışan pestisitler rüzgârlarla taşınabilir, yağmur ve kar yağışıyla tekrar yeryüzüne geri dönebilir. Bunun sonucunda bal arısı, yararlı böcekler ve yararlı bitkiler başta olmak üzere hedef olmayan canlı organizmalara pestisitler bulaşabilir ya da kalıntıya neden olabilmektedir. Pestisitlerin bu taşınması, potansiyel olarak yersularının derinliği, sulama, yağış süresi ve sıklığı, iklim ve tarım koşulları, pestisitin

GİMDES Dergisi

PESTİSİTLERİN İNSAN SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ

Ocak - Şubat 2017

23


Araştır�a kalıcılığı, uygulanan metot ve oranına, toprağın özelliğine, pestisitin kendi formülasyonuna ve kimyasal özelliklerine bağlıdır (Levine, 2007; Hangsheng, 2011; Bansal, 2012). Eğer pestisitler saydığımız bu durumlar sonucunda uygulandığı bölgeden uzaklaşıp yer değiştirirlerse çevrede “kirletici” olarak adlandırılır ve yayılış alanlarındaki canlı yaşamlar için tehlike oluşturabilirler. SONUÇ Pestisitler ile alakalı yapılan çalışmalar detaylı incelendiği zaman pestisitlerin kullanımının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında farklı uygulandığı görülmektedir. Bu maddelerin üretimlerinin yasaklanması, uzun yıllar boyunca çevrede bozulmadan kalabilecekleri durumunu değiştirmemektedir. Bu yasaklar aynı zamanda eğitim programları ve gerçek alternatiflerle desteklenmelidirler. Aksi takdirde gelişmekte olan ülkeler özellikle bazı ülkelerde kullanımının tamamen yasaklandığı pestisitleri en ucuz alternatif olarak kullanacaklar ve yıllar sonra topraklarının pestisit kalıntıları sonucu verimin ve kalitenin azaldığını ya da son bulduğu durumuyla karşı karşıya kalacaklardır (Gevao ve diğ., 2010). Bunların neticesi olarak kanser gibi insan ve çevre sağlığında ciddi problemlerle karşılaşılacaktır. Herbisitler başta olmak üzere tüm pestisitlerin özellikle kimyasalların gıda ürünlerinden uzaklaştırılması gerekmektedir bu kimyasalların yerine doğaya ve insanoğluna zarar vermeyen biyolojik çözümler üretilmelidir.

GİMDES Dergisi

Bunlarla birlikte Uluslararası saygınlığı olan Food Safety News’in haberine göre Amerikan Gıda ve İlaç Kurumunun yaptığı bir denetimde ballarda “Glyp….” cinsi herbisitlere rastlanmıştır(http://www.foodsafetynews.com/2016/10/fda-testing-finds-weedkiller residue-in-honey-instant-oatmeal/#.WGeTePmLSM8). Yine Bahsi geçen herbisitin sakat bebek doğumlarına da sebep olduğu yapılan çalışmalarla ispatlanmıştır. (http://rinf.com/alt-news/ wp-content/uploads/2016/05/Glyphosate-causescancer-andbirth-defects.-Humans-and-theenvironment-are-being-silently-poisoned-by thousand of-chemicals.pdf).

24

Herbisitlerin potansiyel olarak birçok meyve ve sebzelerde bulunacağı düşünülmektedir. Bu yüzden meyve ve sebzeler başta olmak üzere gıdaların kesinlikle herbisit ve insektisit gibi kalıntı analizleri yapılmalıdır ve sıfır tolerans gösterilmelidir.

Ocak - Şubat 2017

Bunların yanı sıra insan ve doğaya bu kadar yan etkilere sahip olan zehirli kimyasalların modern adıyla pestisitlerin kullanımı İslam inanç sisteminde yeri neresidir? Çünkü şek ve şüpheye yer vermeyecek şekilde zararları olan bu pestisitlerin kullanılmasının ve pestisit kalıntısı olan gıdaların tüketiminin acaba bir mahsuru var mıdır? Çünkü bahsi geçtiği gibi anormal bebek doğumlarından, yetişkin insanlarda deri hastalıklarına kadar hatta kansere kadar birçok yan etkisi ve zararları vardır. Bu hususu da alanlarında uzman ilim sahiplerinin değerlendirip kamuoyunu aydınlatması gerekmektedir.

KAYNAKÇA -------------------------------------------------------------------1. Bansal, O.P., 2012, Degradation of pesticides. In: Rathore, H. S., Nollet, L. M. L. (ed.), Pesticides evaluation of environmental pollution, CRC Press, Boca Raton, USA, pp. 47-76. 2. Delen, N, Türkiye’de tarım ilacı sorunu ve bu sorunun kaynakları. Dünden Yarına Entegre Mücadele Çalıştayı. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Çanakkale, 2014. 3. Delen, N., TİRYAKİ, O., Türksever, S., ve Temur, C., Türkiye’de Pestisit Kullanımı, Kalıntı Ve Dayanıklılık Sorunları, Çözüm Önerileri. Türkiye Ziraat Mühendisliği VIII. Teknik Kongresi Bildiriler Kitabı-2. s758. Ankara, 2015. 4. Durmuşoğlu, E.,Çelik, C., Türkiye’de pestisit kalıntıları üzerinde yapılan çalışmalar. Türk. Entomol. Derg. 25(1):6580,2001. 5. Gevao, B., Alegria, H., Jaward, F.M., Beg, M.U., 2010, Persistent organic pollutants in the developing world. In: Harrad, S. (ed.), Persistent organic pollutants, John Wiley & Sons. Ltd., UK, pp. 161. 6. Kaya Yilmaz, Sibel Yilmaz, Sevgi Marakli, Nermin Gozukirmizi and Fahrul Huyop(2013). Transformation of Nicotiana tabacum with dehE gene. The Journal of Food,Agriculculture and Enviroment., Vol. 11, Issue 3&4 7. Kül, M., İzmir Körfezi Kara Midye (Mytilus Galloprovincialis) ve bazı Balık Türlerindeki Pestisit Kalıntı Değerleri ile Bazı Doğal Radyonüklid Konsantrasyonları arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü. Ege Üniversitesi, İzmir, 2016. 8. Serim, AT., Buğday Ekiliş Alanlarında Kullanılan Yeni Bazı Sulphonylurea Grubu Herbisitleri Topraktaki Kalıntılarının Ayçiçeğine Etkileri Üzerinde Araştırmalar. Doktora Tezi. Fen Bilimleri Enstitüsü. Ankara. 2016. 9. Tarım İlaçları Kongre ve Sergisi, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası, Bildiriler Kitabı, 25-26 Ekim 2007, Ankara, 2007. 10. Tiryaki, O, Canhilal, R. ve Horuz, S, Tarım ilaçları kullanımı ve riskleri. Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 26 (2): 154-169, 2010. 11. Tiryaki, O, Tarım İlaçları Kullanımına Farklı Bakışlar. Kayseri Ticaret Borsası Dergisi, 7 :34-37, 2015. 12. Ulusoy, Ş., İstavrit ve Midyelerde Gıda Güvenliği Açısından Bazı Pestisitlerin Belirlenmesi ve Değerlendirilmesi. Doktora Tezi. Fen Bilimleri Enstitüsü. İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2016.


Makale

KÂİNAT ve BİZ

Prof. Dr. Mustafa NUTKU / GİMDES Teknik Bilim Kurulu Üyesi

Helal gıda konusunda söylenebilecekler, elbette o seri yazılarda söylenenlerden ibaret değildir; söylenebilecek başka şeyler vardır; bunlardan bazıları söylenmektedir ve bundan sonra da söylenebilir. Hadis-i Şerifte “Bir saat tefekkürün, farz ibadetlerden sonra gelen ibadetlerin bir senesinden daha fazla olduğu bildirildiğinden, gene bir hatırayla birlikte ve sayfa hacminin müsaadesi nispetinde, bu defa da Âl-i İmrân suresinin sonundaki iki âyetin ikazıyla başımızı gökyüzüne çevirip düşünelim.

Geçici görevle İngiltere’ye giderken, yanıma Ömer Nasuhi Bilmen’in “Büyük İslâm İlmihali” kitabını almayı da ihmal etmemiştim. Kitabın 20-21/395. sayfasında şöyle deniliyordu: “Yüce Allah'ın varlığını isbat için Kelam (Akaid) ilminde felsefe kitablarında pek çok delil yazılıdır. Bunlardan bir kısmını "Muvazzah İlm-i Kelam Dersleri" adındaki eserimizde açıklamış bulunuyoruz. Şimdi burada: "Şüphe yok ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün değişmesinde akıl sahibleri için (Allah'ın varlığını, kudret ve azametini gösteren) büyük işaretler vardır." (Âli İmrân: 190) âyetini okuyup yüksek anlamını düşünmek yeterlidir. Bu âyet-i kerîme güzelce düşünülürse, Yüce Allah'ın varlığına, kuvvet ve kudretinin büyüklüğüne dair sayısız deliller önümüze çıkar. Bizim bu eserimiz onları açıklamaya yeterli değildir. Ancak

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

"Helal Gıda Hatıraları" başlığı ile yazmış olduğum seri halindeki makaleler GİMDES Dergisi’nin ilk defa Şubat 2011 yılındaki 16.sayısında yayınlanmaya başlamış ve beş yıl sonra Mart-Nisan 2016 tarihli 47. sayısına kadar beş yıl müddetle devam ettikten sonra, Mart-Nisan 2016 tarihli dergide o yazılarıma son vermiştim.

25


Makale astronomi, kozmoğrafya, biyoloji, kimya, ruhiyat (psikoloji) ve anatomi gibi ilimlerin verdiği bilgileri göz önüne getirenler, bu âyet-i kerîmenin işaret ettiği delillere pek güzel akıl erdirebilirler. Her sağduyu sahibi insan düşündükçe, Yüce Allah'ın varlığını kabule mecbur olur. İşte yukarda Türkçe anlamını verdiğimiz âyet-i kerîme, bu gerçekleri haber veriyor ve bizi uyarıyor. Bundan sonra gelen: "Akıl ve anlayış sahipleri o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken, yanları üzere yatarken (her hallerinde) Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve derler): Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. (Boşuna bir şey yaratmaktan) sen münezzehsin. Bizi ateş azabından koru." anlamındaki âyet-i kerîme, gerçek anlayış ve akıl sahibinin kimler olduğunu bize bildiriyor. Bütün bu âyetler, İslam dininde aklın ve düşüncenin ne kadar büyük önem taşıdığını da bize göstermiş oluyor. Bir hadisi şerifde de: "Tefekkür gibi bir ibadet yoktur." buyrulmuştur. Gerçekten İslam dininde aklın ve düşüncenin büyük yeri vardır. İslam dini tamamen akla ve hikmete uygundur. Muhakeme ve eleştirme, onun hak ölçülerini değiştiremez. İslamiyet, düşünen insanların dinidir.

GİMDES Dergisi

İşte akıllı insanlar o kimselerdir ki, gökleri, arzı, gece ve gündüzleri, göklerde parıldayan ve her biri güneşten binlerce defa daha büyük yıldızların ihtişamını düşünürler, yeryüzündeki sayısız canlı

26

Ocak - Şubat 2017

ve cansız yaratıkları göz önüne alırlar. Hoş gündüzlerin, sakin gecelerin ne kadar sağlam bir düzen ve ölçü içinde yaratılış kanununa uyarak birbirini kovalayıp durduklarını düşünürler. İbret bakışları ile yapılan böyle düşünceler sonunda insanlar, bu âleme bu düzeni ve ölçüyü vermiş olan Yüce Allah'ın kudret ve azametini isteyerek ve teslimiyetle kabule mecbur olurlar. Hattâ böyle büyük varlıkları değil, bir zerreden küçük olduğu halde büyük bir duygu ile hayat ve görevini sürdürmeye çalışan bir mikrobu, yine bir zerreden küçük olduğu halde başlı başına bir âlem olan bir atomcuğu düşünmek bile, gerçek akıl sahibi bir insan için Allah'ın yüce kudret ve hikmetini tasdik etmeye yeterlidir. Büyük bir nizam ve intizam içinde yaratılan bütün bu güzel ve acaib varlıklar rastgele mi olmuştur? Bunlar bilgi ve hikmetten yoksun olan yahut hayal edilen bir tabiatın eseri midir? Asla. Böyle yanlış bir hükme hiçbir akıl sahibi varamaz.” Âl-i İmrân Suresinin bu âyetlerinin ve onlardan sonrakilerin nüzulünden, çeşitli sahih hadis kitaplarında bahsedilmektedir. Abdullah b. Ömer (r.a.) hazretleri naklediyor: ‘Hz. Âişe'ye; Resulullah'dan gördüğün şeylerin en hayret verici olanını bana söyle.’ dedim. Bunun üzerine ağladı ve uzun bir müddet ağladıktan sonra dedi ki: ‘Onun her işi hayret vericiydi. Bir gün bana geldi, yorganıma girdi, hatta cildini cildime dokundurdu, sonra da buyurdu ki, 'Ey Âişe, bu gece bana Rabbime ibadet etmek için izin verir


Makale misin?' Ben de; 'Ey Allah'ın Resulü, ben senin yakınlığını severim, isteklerini de severim, izinlisin.' dedim. Kalktı, odadaki su ibriğine vardı, abdest aldı, suyu çok da dökmedi, sonra namaza durdu. Kur'an okuyordu ve ağlıyordu. Sonra iki elini kaldırdı, yine ağlıyordu. Hattâ gözyaşlarının yeri ıslattığını gördüm. Sonra Bilâl geldi, kendisine sabah namazını bildirdi. Baktı ki ağlıyor; 'Ey Allah'ın Resulü, dedi, Allah Tealâ senin geçmiş ve gelecek günahını affetmiş olduğu halde ağlıyor musun?' O; 'Ey Bilâl, buyurdu, şu halde ben şükreden bir kul olmayayım mı?' Bundan sonra buyurdu ki, 'Nasıl ağlamayayım, Allah Teâlâ bu gece şu âyeti indirdi: (Bütün gökler ve yer Allah'ın mülküdür.) Resulullah bunu söyledikten sonra da 'Vay bunu okuyup da, bu babda düşünmeyene!.' Diğer bir rivâyette, 'Vay bunu çeneleri arasında çiğneyip de bunda düşünmeyenlere!' buyurdu."

O yazım şöyleydi: “KÂİNATIN BÜYÜKLÜĞÜ Bir senenin yaklaşık 365 gün ve dünyanın güneşin etrafındaki devrini tamamlaması için geçen zaman olduğunu, okur-yazar olup da bilmeyen yok gibidir. Dünya güneşin etrafındaki bir devrini yapıncaya kadar bir sene geçiyor. Acaba dünya çok yavaş hareket ettiği için midir ki, güneşin etrafındaki devrini ancak bir senede tamamlayabiliyor? Hayır. Dünya güneşin etrafında dönerken saniyede 29,76 km.lik bir ortalama hızla hareket etmektedir. Bu, saatte 107136 km ortalama hız demektir (Bizim cismimizin büyüklüğüne göre bu hız, bir otobanda giden otomobilin ortalama hızının bin misli büyük bir hızdır; fakat, dünyanın 12756 km olan ekvatordaki çapıyla kıyaslanacak olursa; Dünyanın güneş etrafındaki hareketinde bir saatte

çapının 8,4 katı kadar mesafe katettiği, çapı kadar bir mesafeyi de yaklaşık 7 dakikada katettiği söylenebilir). Dünya, saniyede 29,76 km ortalama hızla hareket etmesine rağmen, güneş tarafındaki devrini bir defa tamamlayıncaya kadar biz bir yaşımıza daha giriyoruz!.. Ardarda turlarla yapılan seçimlerin kaçıncı turda olduğunu merak edip birbirimize sormamız tabiî ki tenkidi mucip değildir. Fakat bu arada kendi kendimize de sorsak: “-Acaba, ben kaçıncı turdayım ve bu turlarımın sonunda nereye seçilmeğe namzetim?" İnsana ömür mühleti çok uzunmuş gibi gelir. İnsan ömrünün ortalama 60 turla ifade edilmesi karşısında, meseleyi –itiraz makamından– vüzuha kavuşturmak için müdahalede bulunanlar olur: “–60 tur diye insan ömrünü çok kısa görme; dünyanın güneş etrafındaki bir turunu tamamlarken katettiği mesafeyi de düşünmek lâzım.” Evet, bu da ayrı ve başlıbaşına bir ibret konusu. Öyle uzun bir mesafe ki, dünya saniyede 29,76 km ve saatte 107136 km’lik bir ortalama hızla hareket etmekle, ancak bir yılda katedebiliyor!. Peki ya güneş sistemindeki diğer gezegenler? Onların güneşe mesafeleri ve güneş etrafındaki turlarında katettikleri yörüngelerinin uzunluğu nedir?

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

İngiltere’de, Üniversite kütüphanesindeki kitap isimlerine göz gezdirirken, “How Big Is the Universe” (Kâinat Ne Kadar Büyük?) isimli bir “popüler bilim” kitabı dikkatimi çekince, o kitapta kâinatın büyüklüğü hakkında verilen bilgilerle Âl-i İmrân sûresinin son âyetlerinin meallerini ve Büyük İslâm İlmihalinde Allah’ın “Vücud” sıfatı (Allah’ın varlığı) konusunda bahsedilenleri birlikte işleyerek bir yazı yazmıştım ve gönderdiğim bir İstanbul gazetesinde o yazım hemen yayınlanmıştı. Dinî eserler neşreden bir yayınevi de “Onuncu Gezegen” adlı başka bir makalemle birlikte onu bir broşür halinde çok sayıda basmış ve sattığı kitapların sayfaları arasına koyarak hediye etmişti.

27


Makale

Ya güneş sisteminin dışındakiler? Gözümüzle görebildiğimiz ve göremediğimiz kâinatın büyüklüğü ne kadardır? İşte şimdi, saniyede 29,76 km.lik bir ortalama hızla güneş etrafındaki turunu üzerindekilerle birlikte yapmaya devam eden dünya uzay gemisindeki yolcular olarak, yolculuğumuzun bu anında biraz da bu mesele üzerinde fikren durup düşünmeye çalışalım.

GİMDES Dergisi

Eski devirlerden beri gökler akıl sahipleri için alâka mevzuu olmuş; insanlar gök yüzünü incelemişler, kâinatın büyüklüğünü ve sırlarını tahmine çalışmışlardır. Göklere ait müşahedelerini, gördükleri hakkındaki düşüncelerini, göklerde cereyan edenlerle ilgili izahat ve teorilerini yazmışlardır. Yıllar geçtikçe eski teoriler daha hassas müşahedelerle, hesap metotlarıyla geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam edilmektedir.

28

Kâinatın insana hayret ve haşyet veren büyüklüğü, son yüz yıl içinde daha iyi anlaşılmaya başlamıştır. Kâinatın büyüklüğünü rakamlarla ifade yoluna teşebbüs eden astronomi âlimleri, bu esnada ekseriya kendilerini de bir dehşet ve korku hissinden kurtaramamışlardır. İnsan, zaman ve uzay hakkında dünyada elde ettiği tecrübelerinin delillerini, bütün kâinatın muammasını da çözmek için kullanmaya kalkışmakta; fakat bildiği bütün ölçü sistemlerini zaman ve uzayın birbiri ardındaki sil-

Ocak - Şubat 2017

silelerine tatbike çalışırken, bu ölçü sistemlerinin artık hükümsüz olduğu bir yere varmaktadır. İnsandaki sınırlı idrakten doğmuş geometri ve şekil tasavvurlarının, sınırı tesbit edilemeyen uzay için de tatbik edileceği şüphelidir. Gökteki yıldızların tetkiki insanı, fenlerin ve tahayyül kabiliyetinin izahını yapmaktan aciz kalacağı “sonsuzluk” ve “ebedîyet” mefhumlarını düşünmeye sevk etmektedir. İnsanların elde ettiği fen ilimlerinin ve insandaki tahayyül kabiliyetinin, “sonsuzluk” ve “ebedîyet” mefhumları mevzubahis olunca, ötesi karanlık bir uçurum kenarına gelmiş gibi olması ve daha ileri gidememesi karşısında Schiller gibi bazı filozoflar: “–Kâinatı düşünmek, insanı Allah'ın varlığını kabule zorlar.” demekten başka bir çıkar yol bulamamışlardır. Çok açık ve bulutsuz bir yaz gecesinde çok dikkatle bakan bir göz, küçük ışıklı noktacıklar halinde 6000 kadar yıldız görebilir. Küçük bir teleskop kullanılsa, görülebilen yıldız sayısı çok daha fazla olur. Güney Kalifornia'da Mount Palomar'daki dev teleskopla ise, milyarlarca yıldız görülebilmekte ve fotoğrafları çekilebilmektedir. Son dört asırdır astronomlar kâinatı teleskoplarla tetkik etmektedirler. “Galaksi” adı verilen dev yıldız kümelerini incelemek için astronomlar senelerini vermişlerdir. Sonsuz olduğu hissini veren feza denizinde yüzen


Makale çok büyük gaz ve toz bulutları olan “Nöbüle”lerin fotoğraflarını çekmişlerdir. Astronomların bütün bu çalışmalarıyla ilgili kitaplar kütüphanelerin raflarını doldurmuş bulunmaktadır. İçinde yaşadığımız, insanın “misal-i musaggarı” (küçültülmüş bir misali) olduğu muazzam bir kâinat vardır. Bu büyük kâinatın mevcudiyetinin sebepleri ve hikmetleri konusu, insan için en tabii ve en meraklı suallerden birini teşkil etmektedir. Mevzuun çok geniş olması sebebiyle, biz burada sadece kâinatın büyüklüğü konusunda şimdiye kadar elde edilmiş bilgilerden bahsedip tefekkürü okuyucuya bırakacağız. Kâinatın büyüklüğü ne kadardır? Kâinatın büyüklüğünü tayine çalışmak, insan için mevcut olabilecek en büyük rakamı bulmaya çalışmak gibidir. Astronomlar bütün mevcut galaksileri keşfettiklerini söyledikten sonra, birisi daha kuvvetli bir teleskop yapınca, fezanın daha derinliklerinde daha başka galaksilerin de mevcut olduğu görülebilmektedir.

Astronomlar, göklerdeki yıldızlararası mesafeleri ifade için, “ışık yılı” mesafe birimini kullanırlar. Bir “ışık yılı”, ışığın bir yılda katettiği mesafedir. Işığın saniyede takriben 300.000 km. katettiği düşünülerek bu mesafe biriminin büyüklüğü tasavvur edilebilir. Dünyaya en yakın yıldız olan “Alpha Centauri” 4,4 ışık yılı mesafededir. Güneşin dünyaya uzaklığı ise, sadece 8 ışık dakikasıdır. Arza nisbeten en yakın yıldızlardan biri olan “Sirius” yıldızı, 8 ışık yılı uzaklıktadır. Işık yılını daha iyi anlaşılır şekilde izah etmek gerekirse, Sirius yıldızında bu gece büyük bir patlama ile ışığında her zamankinden çok fazla bir artış olsa, biz bunu ancak

8 yıl sonra bu geceki patlamada neşrolan ışıkları bize ulaştığında görebiliriz. Bu ışık yılı mesafe birimini “Samanyolu”nu ifade için kullanırsak; “Samanyolu” dediğimiz galaksimiz, çapı 100.000 ışık yılı, kalınlığı 10.000 ışık yılı olan disk görünüşündeki çok büyük bir hacimde, her biri birer güneş olan yüz milyar yıldızın tevzi olması ile husule gelmiştir. Bizim güneşimiz ve gezegenler sistemi, bu galaksinin merkezinden 30.000 ışık yılı mesafede yer almıştır. Uzun yıllar boyunca astronomlar, birçok yıldızı içine alan bu “Samanyolu” adı verilmiş galaksinin kainatın bütününü teşkil ettiği ve bu galaksinin haricinde başka hiçbir yıldız bulunmadığını zannetmişlerdi. Daha sonraları artan görüş imkânları ile, kâinatın içinde bulunduğumuz galaksideki yıldızlardan ibaret olmadığı, daha başka galaksilerin hatta “Galaksi kümeleri” manasında “Klaster”(Cluster)lerin de bulunduğu anlaşılmıştır. Galaksiler, umumiyetle birbirlerine nispeten yakın mesafede olanların teşkil ettikleri “galaksi çiftleri” halinde bulunurlar. Meselâ bizim içinde bulunduğumuz “Samanyolu” galaksisine en yakın mesafedeki diğer galaksi “Andromeda” adı verilmiş olandır ki, bize iki milyon ışık yılı uzaklıktadır...

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Havanın açık olduğu bir yaz gecesi göğe bakıldığında, görüş sahamızı bir ufuktan bir ufuğa kateden ışıklı bir şerit halinde yıldızlar görülür. Buna “Samanyolu” denir. Bu, bizim içinde bulunduğumuz galaksidir. Bizim güneşimiz, bu galaksinin uçlarından birine yakın bir yerdedir ve Samanyolu'nu teşkil eden kendisi gibi yüz milyar güneşlerden sadece bir tanesidir!.. Biz Samanyolu'na bakarken bizden çok uzak, bizim dışında olduğumuz bir yıldız kümesine bakıyormuşuz gibi gelir. Halbuki milyarlarca güneşle beraber bizim güneşimizin ve onun peyki olan arzın da içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisini, arz üzerinden görebileceğimiz şekliyle seyredebilmekteyiz.

29


Makale

Galaksi kümeleri olan Klaster'lerden, binden fazla galaksi ihtiva edenleri vardır. Bu klasterlerin bir uçtan diğer uca büyüklükleri, bir milyon ışık yılı ile on milyon ışık yılı arasında değişebilmektedir. Güneş sistemimizin içinde bulunduğu “Samanyolu” galaksisi, 20 tane galaksi ihtiva eden bir klaster'e dahildir. Bu klaster'in çapı 3 milyon ışık yılıdır. Bu klaster'lerin de fezada rastgele dağılmadıkları ve 100 milyon ışık yılı çapında bir hacme yüz tane kadar klaster'in muntazam bir şekilde tevzi edildiği anlaşılmaktadır. Kâinatta üçyüz milyardan fazla galaksinin bulunabileceği ve bir galaksinin de yüz milyardan fazla yıldız ihtiva edebileceği, fennin bu güne kadar elde ettiği bilgilerle söylenebilmektedir.

GİMDES Dergisi

İnsan, maddî bir varlık olarak düşünülünce, kâinatın büyüklüğü yanında ne kadar küçük bir cisme sahiptir. Mânevî varlığı; akıl, his, tahayyül gibi çeşitli kabiliyetleri ile göz önüne alındığında, kâinat yanında insanın ehemmiyetinin büyüklüğü anlaşılabilmektedir.

30

İnsan, kendi ağırlığı ve hacmine kıyas etmek icabetse, yan yana konulması gereken rakamlara sayfa ebadının dar geleceği yıldızları, galaksileri, klasterleri boyutlandırıyor, kendine olan mesafelerini muhtelif birim sistemleriyle ifade edebiliyor, bazı özelliklerini tesbit edebiliyor. İnsanın aklını kullanarak yapabildiği bütün bu kabil işlerin hepsinden de önemli olan aklî faaliyeti ise, bu mev-

Ocak - Şubat 2017

cudatın tesadüflerin eseri ve oyuncağı olamayacağını idrak edebilmesi; mevcudatı Hâlıkına nisbet edebilmesi, Allah'ın eseri gözüyle mevcudata bakabilmesi, kâinat sahifelerinde bu kâinatın Sanatkârının isim ve sıfatlarının tecellilerini okuyabilmesidir. Allah'ın varlığının, birliğinin ve kudretinin çok açık delillerini ihtiva eden kâinatın, halen fenlerle bilinen büyüklüğü dahi insanın tasavvur ve tahayyül sınırlarının zorlandığını hissedebileceği bir mertebededir. Kâinatın bu büyüklüğü, Sahibinin, Sanatkârının büyüklüğüne delalet eder. Kâinatın büyüklüğünü Sahibine izafe etmesiyle insan, kullara kul olmak veya geçici küçük menfaatlere köle olmak yerine, bu büyük kâinat mülkünün büyük sahibine kul olmanın büyük şerefiyle şereflenir; hakikî huzuru, emniyeti, saadeti bulur. Allah'ın insanlara hitabı olan Kur'an-ı Kerim'de, muhtelif âyetlerle insanları göklerdeki delillerin üzerinde düşünmeye davet etmesi, insanlara verdiği akıl nimetinin bu mevzuda sâlim bir şekilde düşünebilmek kabiliyetinde olduğunun en kesin ve sağlam teminatıdır. Bu delillerin üzerinde düşünen akıl için iki yol vardır: “Ya bu delillerin Allah'ın varlığına, birliğine, kudret ve azametine delalet ettiğini idrâk ve kabul etmek veya bunu yapmadığı takdirde de, akıl olarak insan bedenindeki vazifesinden istifa edip gitmek!.”


Makale

Fenlerin şimdiye kadarki gelişme seviyesiyle “bilinen” kâinatın büyüklüğü hakkında verilen malumat, şöyle bir misal üzerinde özet olarak tekrar edilebilir: Süleymaniye Camii gibi büyük bir camiyi göz önüne alalım ve buna “kâinat” diyelim. Süleymaniye Camiinin içinde, aralarındaki mesafeler bir santim olacak tarzda yüz milyar toz zerresini dağıtalım. Bu misâlle gökler kıyaslanırsa; Süleymaniye Camiinin büyüklüğüne nisbeten içindeki bir toz zerresinin küçüklüğü, bilinen kâinata nisbeten bir galaksinin küçüklüğü nispetindedir. Bu toz zerrelerinin her biri, ortalama yüz milyar yıldız ihtiva eden galaksileri temsil etmektedirler. Bu toz zerrelerinden birini daha iyi görebilmek için, Asya Kıtası kadar büyüttüğümüzü farzedelim ve ona bizim galaksimiz olan “Samanyolu” diyelim. Bu Asya Kıtası üzerine bir madenî para koyalım. Asya Kıtası üzerinde bir madenî paranın işgal edeceği yer, Samanyolu galaksisinde bizim güneş sistemimizin -yani güneş ve onun gezegenleri: Merkür, Venüs, Arz, Mars, Jüpiter, Saturn, Uranus, Neptün ve Pluto'nun- işgal edebileceği yer kadardır. Bu misalden de anlaşılacağı gibi, üzerinde bulunduğumuz arz, hatta bütün güneş sistemimiz, kâinatın büyüklüğüne, hattâ sadece kendi ga-

laksimizin büyüklüğüne nispeten bile, çok küçük bir maddî varlık teşkil etmektedir. Diğer bir deyişle, bugünkü fen ilimlerinin seviyesiyle “bilinen kâinat” çok büyüktür. “Bilinen kâinat”ın dışında, kâinatın ne kadar büyük olduğu hususunda ise, bir tahmin yapılamamaktadır. İşte kâinat böyle bir “Mescid-i Kebîr” dir. «Kâinat Mescid-i Kebîrinde Kur'an kâinatı okuyor! Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidâyetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet, söz odur. Ve ona derler. Hak olup, Haktan gelip Hak diyen ve hakikatı gösteren ve nuranî hikmeti neşreden odur...» (Risale-i Nur Külliyâtı, SÖZLER) Kur'an-ı Kerim'de, Âl-i İmrân Suresi 189-191. âyetlerde mealen şöyle buyruluyor: “Göklerin ve yerin mülkü (bütün hazineleri) Allah'ındır. Allah her şeye hakkiyle kadirdir. Gerçekten göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, sağ duyulu akıl sahipleri için, Allah'ın varlığını, kudret ve azametini gösteren deliller vardır. Akıl ve anlayış sahipleri o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken ve yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında Allah'ın varlığını isbat için iyice düşünürler (ve derler): ‘Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. (Boşuna birşey yaratmaktan) Sen münezzehsin. Bizi Cehennem ateşinden koru.”

GİMDES Dergisi

İnsanların ekseriyeti, çeşitli vasıtalarla akıllarının bu mesele üzerinde lâyıkı ile düşünebilmesini önlemekle, üçüncü bir yol tutmuş gibi görünüyorlar.

Ocak - Şubat 2017

31


GİMDES Dergisi

Makale

32

Ocak - Şubat 2017


Makale

KUR’AN’DAN VE HADİSLERDEN TÜCCARLARA ALTIN İLKELER

M.Emin YILDIRIM /

KUR’AN’DAN İLKELER 1. Ey Müslüman Tüccar! Ticaretin kendine özgü bir heyecanı, gerginliği ve havası vardır. Daha çok kazanma tutkusuna kapılıp, sakın Allah’ı anmaktan, namazı ikâme etmekten, zekatı vermekten geri durmamalısın. Bir hak olan ölümü sürekli hatırında tutmalısın ki, kaymayasın, kaydırılmayasın, sarsılmadan istikamet üzere yürüyebilesin. 1

3. Ey Müslüman Tüccar! İman ettiğin Rabbin, bir imtihan gereği yeryüzüne indirdiği bazı rızıkları helal, bazılarını haram kılmıştır. 4 Allah’ın koymuş olduğu bu sınırlara riayet etmek senin en büyük vazifendir. 5 Şeytan ve dostları, ayağını kaydırmak için tüm vesileleri zorlayacak, haramları sana süslü ve kârlı gösterecektir. 6 Sen takva elbisesini iyice kuşanmalı ve her an Rabbin ile irtibatını taze tutmalısın ki, hesabını verebileceğin işlerle iktifa edebilesin.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

2. Ey Müslüman Tüccar! İman ettiğin Rabbinin, dilediği kimseye rızkı genişlettiğini, dilediğine ise sadece yetecek kadar verdiğini hatırından çıkarmamalısın. 2 Sana düşen vazife yeryüzünde rızkını aramak için gayret etmek ve ter dökmektir. 3 Beşer olarak elinden geleni yapmalı, neticeyi ise Rabbine bırakmalısın ki, haddini aşmayıp, payına rıza gösterebilesin.

33


Makale 4. Ey Müslüman Tüccar! Ne yaparsan yap, alırken, satarken, borçlanırken, ortaklık kurarken, hepsini kayıt altına almalısın. Kur’an’ın en uzun ayetinin 7 konusunun bu olduğunu unutmamalı ve gereğini yerine getirmelisin ki, ortaya çıkma ihtimali bulunan tüm sorunların kapısını kapatabilesin. 5. Ey Müslüman Tüccar! Ticaretin tartı ve ölçü üzerine yürüyorsa, hakkaniyetten asla ayrılmamalısın. Her türlü yolsuzluğun kınandığını 8 ve Medyen halkının böyle bir hilekarlıktan dolayı azaba çarptırıldığını 9 unutmamalısın. Tartarken, ölçerken, başkasının hakkına dikkat etmelisin ki, yarın hak divanında beratını sağ elinden alabilesin. 6. Ey Müslüman Tüccar! Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Faiz yiyenler, kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbeti geçirir gibi kalkacaklardır. 10 Helal olan kazancına faizi bulaştırırsan, bereketten mahrum olursun. 11 Allah ve Resulü ile savaşmak istemiyorsan 12 bulaşmamalı ve çok dikkatli olmalı; ne almalı, ne de vermelisin. Bu konuda hassasiyetini her geçen gün ziyadeleştir ki, umumi bir belaya dönüşen bu hastalıktan kendini koruyabilesin. 7. Ey Müslüman Tüccar! Sadakat senin en önemli ilken olmalıdır. Kur’an, sıddıkları, nebilerin hemen sonrasına, şehitlerin ise hemen öncesine almıştır. 13 Kaygan zeminlerde sadakati sürdürmek zordur. Bundan dolayı sadıklarla beraber olmak, sadık dostlar edinmek gereklidir. 14 Yanında, arkanda sadık dostların olsun ki, sürçtüğünde uyaran bir dil, düştüğünde uzanan bir el, yanı başında görebilesin. 8. Ey Müslüman Tüccar! İyiliğin ve takvanın yayılması için yardımlaşmalı, kötülüğün ve düşmanlığın artmasına engel olmalısın. 15 Ne kadar sıkıntı ile karşılaşsanda, Allah’a borç verir gibi, O’nun kullarının yardımına koşmalısın. O’na verilen borçların bir kayıp değil, kazanç olduğunu unutmamalısın. 16 İyiliğin yayılması adına gayretlerini daha da arttır ki, gerçek manada saadete erişebilesin. 17

GİMDES Dergisi

9. Ey Müslüman Tüccar! Borçlarını ödeme konusunda çok titiz davranmalı, haksızlık etmemeli, karşılıklı rıza dışında kimseleri zora sokmamalısın. 18 İyilikleri suiistimal eder, insanların içerisindeki iyilik damarını yok edersen, hem kendini, hem başkalarını manen öldürmüş olursun. 19 Bu konuda istenilen duruşu sergile ki, etrafındakileri pişman etmeyesin, işin neticesinde kimsesiz kalmayasın.

34

10. Ey Müslüman Tüccar! Sahici kazancın nereden geldiğini hiçbir zaman unutmamalı, zekatını tastamam verdiğin gibi, infak ve sadakalarını da arttırmalısın. Gece gündüz, gizli açık, Allah’ın sana verdiklerini O’nun yolunda harcamalı, tüm korku ve hüzünlerden emin kalmalısın. 20 Allah bire yedi yüz veriyorsa akıllı bir tüccar olarak nasıl bu ticaretten geri durabilirsin ki? 21 Öyleyse Allah’ı ticaretine ortak et ki, almak için değil vermek için isteyen bir ortağın sahibi olasın, vermeye doymayan biri olabilesin.

Ocak - Şubat 2017


Makale

NEBEVÎ İLKELER 1. Rezzak olan Allah’ın senin hakkındaki takdirine razı olmalı, bu konudaki tevekkülünü selim bir şekilde inşa etmelisin ki, imanına yakışır bir kamet ortaya koyabilesin. “Eğer siz hakkıyla Allah’a tevekkül etseydiniz, O, sabahleyin aç gidip akşamleyin tok olarak yuvalarına dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de kesinlikle rızıklandırırdı.” 22 2. Allah’ın koymuş olduğu helal ve haram sınırlarına riayet etmeli, şüpheli şeylerden ise yüz çevirmelisin ki, namusuna ve haysiyetine leke sürmeyesin. “Helal bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise bir takım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını (namus ve haysiyetini) korumuş olur. Kimde şüpheli şeylere meylederse, her an harama düşebilir.” 23 3. Rızkını aramak için sabahın erken saatlerinde evinden çıkmalı, güneşi üzerine doğurmamalı, sen güneşin üzerine doğmalısın ki, berekete nail olabilesin. Hz. Ali’den nakledildiğine göre, Resulullah (sas) bir gün şöyle dua etmiştir: “Allah’ım! Ümmetim için sabahın erken vakitlerini bereketli kıl!” 24

5. Sattığın malın işlevini azaltan ve değerini düşüren bir kusur varsa, bunu alıcıya açıkça söyle ki, kazancına haram katmayıp, lanete muhatap olmayabilesin. “Kim kusurunu açıklamadığı bir malı satarsa daima Allah’ın gazabı ve meleklerin laneti altındadır.” 26

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

4. Alırken satarken, borç verirken, tahsil ederken, kolaylığı esas al ki, ticaretini rahat yapabilesin, Allah’ın rahmetini kazanabilesin. “Satarken, alırken, alacağını talep ederken hoşgörülü davranıp kolaylık gösteren kimseye Allah rahmetiyle muamele eylesin.” 25

35


Makale 6. Faiz konusunda hassas olmalı, yememeli, yedirmemeli, yenilen yerde durmamalı ve çok dikkatli olmalısın ki, Resulullah’ın çatık kaşlarına ve ağır sözlerine maruz kalmayasın. Cabir b. Abdullah diyor ki: “Resulullah (sas) faiz yiyene, yedirene, bu işlemi yazan kâtibe ve buna şahitlik eden şahitlere lanet etti ve: “Onların hepsi (günahta) eşittirler!” dedi.” 27 7. Yaptığın işte sebat göstermeli, sabırlı olmalı ve çok kısa vadeli hesaplar yapmamalısın ki, işin neticesinde başarı elde edebilesin. İmam Nafî ticaretindeki bir değişik ile alakalı Hz. Aişe validemize halini anlatınca, annemiz dedi ki: “Böyle yapma! Ticaretini eski hali ile devam ettir. Ben Resulullah’tan (sas) şöyle işittim: “Allah-u Teâla, sizden birine bir tarafı rızık sebebi kılarsa, bu değişinceye veya güçleşinceye kadar onu terk etmesin.” 28 8. Dünya malının, göz alıcı ve tatlı olduğunu, ancak Allah (cc) katında geçici ve değersiz kılındığını hiçbir zaman unutma ki, hırsı ve tamahı kuşanmayasın, hak ettiği yere kadar arkalarından koşabilesin. Resulullah’ın (sas) Hakîm b. Hizâm’a tavsiyesi: “Ey Hakîm! Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala engin bir gönülle ve göz dikmeksizin sahip olursa, kendisi için malı bereketlenir. Ama kim de hırs ve tamahla dolu bir kalple bu malı arzularsa, tıpkı doymak bilmeyen obur bir kimse gibi onun için malın bereketi kaçar. Veren el, alan elden üstündür.” 29 9. Malını ederinin üzerinde satmak için yanlış yollara sapmamalı ve müşterilerini asla aldatmamalısın ki, Resulullah’ın (sas) ümmeti olarak kalabilesin. Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Efendimiz (sas) aldatma ve aldanma riski içinde olan her türlü alışverişi yasakladı 30 ve bir gün yaş buğdayları kurunun altına koyarak satmak isteyen satıcıyı uyararak: “Aldatan bizden değildir!” dedi. 31 10. Ticaretini dürüstlük üzerine bina etmeli ve asla doğruluktan ayrılmamalısın ki, cennette en güzel dostlarla komşuluk yapabilesin. “Dürüst ve güvenilir tüccar, peygamberler, sıddîklar ve şehitlerle (cennette) beraberdir.” 32

GİMDES Dergisi

Dipnotlar ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------1. Nûr Sûresi, 24/37 17. Müzzemmil Sûresi, 73/20

36

2. İsra Sûresi, 17/30; Sebe Sûresi, 34/36

18. Nisa Sûresi, 4/29

3. Cuma Sûresi, 62/10; Müzzemmil Sûresi, 73/20

19. Nisa Sûresi, 4/29

4. Yunus Sûresi, 10/59

20. Bakara Sûresi, 2/ 274

5. Hac Sûresi, 22/30

21. Bakara Sûresi, 2/ 261

6. Enam Sûresi, 6/142

22. Tirmizi, Zühd, 33; İbn Mace, Zühd, 14

7. Bakara Sûresi, 2/282

23. Müslim, Müsâkât, 107

8. Şuara Sûresi, 26/ 181, 182; Mutaffifîn Sûresi, 83/1-6

24. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. 1, s. 153

9. Hûd Sûresi, 11/85, 86

25. Buhari, Bûyû, 16

10. Bakara Sûresi, 2/275

26. İbn Mace, Ticârât, 45

11. Bakara Sûresi, 2/276

27. Müslim, Müsâkât, 106; Nesâî, Zinet, 25

12. Bakara Sûresi, 2/279

28. İbn Mace, Ticârât, 12

13. Nisa Sûresi, 4/69

29. Buhari, Zekat, 50

14. Tevbe Sûresi 9/119

30. Ebû Davûd, Bûyû, 24

15. Maide Sûresi, 5/2

31. Müslim, İman, 164; Tirmizi, Bûyû, 74

16. Bakara Sûresi, 2/245

32. Tirmizi, Bûyû, 4

Ocak - Şubat 2017


GİMDES Dergisi

Makale

Ocak - Şubat 2017

37


Helal Tarifler

Balık Tarifleri

Nejla BAŞ / Gıda Mühendisi

GİMDES Dergisi

Ülkemizde her ne kadar balık yeme oranı düşükse de kış aylarında balık yemek vazgeçilmez alışkanlıklardandır. Balık her yaşa uygun ve iyi bir protein kaynağı olmasından kaynaklanan özelliği ile sağlıklı beslenmede çok tavsiye edilir. Bununla birlikte balığı pişirme metodlarını da iyi bilmek gerekir ki, hem besleyici özelliği kaybolmasın hem de sağlığa zararlı hale gelmesin. Balığın yararlı ve kıymetli bir besin olması içi yağ dolu bir tavaya atıp kızartmakla onu masumlaştırmaz.

38

Her balığın bir mevsimi ve en lezzetli olduğu dönem vardır. Kış aylarının ilk sırasını hamsi ardından denizlerin kuru fasulyesi istavrit alır. Ocak ayı istavritin en lezzetli olduğu aydır. Akdeniz ve Ege de mercan öne çıkar. Palamut zamanı geride kalsa da onun yerine torik iyi bir tercihtir. Ocak - Şubat 2017


Helal Tarifler

BALIKLARDA EN SAĞLIKLI PİŞİRME METODLARI

Buğulama: Balık buğulama da, genellikle doğranmış kuru soğan, limon dilimleri, defne, karabiber ve maydanoz, dereotu (özellikle somon balığı için) ve adaçayı kullanılır. Buğulama da balık kendi suyunda pişirilirken, balıklar suyunu çektikten sonra biraz zeytinyağı gezdirilir ve birkaç dakika da bu şekilde pişirilir.

Fırın: Dilimlenmiş palamut, torik ve kolyoz, soğan, domates, limon dilimleri ve bol maydanozla fırında pişirmekle oldukça lezzetli olur. Mayonezli ya da beşamel soslu bir tarif hazırlayacaksak levrek, kefal, kırlangıç, sinarit, lipsoz ve mercan gibi beyaz etli balıklar tercih edilmelidir. Çorba: Çok faydalı ve lezzetli balık çorbası için, beyaz etli bütün balıklar uygundur. Balık çorbası, bol limon ve karabiberle çeşnilendirilmelidir. Çocuklar için de iyi bir tercihtir. Köfte: En lezzetli balık köftesi için, palamut, lüfer ve somon başta gelir. Aslında lop etli her tür balıktan harika köfteler hazırlanabilir. Bu da balık yemeyenler için bir çözümdür.

GİMDES Dergisi

Izgara: En sağlıklı pişirme yöntemlerindendir. Çipura, levrek, alabalık, barbunya, lüfer, kalkan, uskumru, sardalya ve hamsi gibi birçok balık ızgarada pişirilebilir. Bunlar önceden marine edilebileceği gibi olduğu gibi de ızgaraya koyulabilir. Izgara yaparken diğer etler ile ilgili tüm kurallar balık için de geçerlidir. Kömür ateşine uzaklığının iyi ayarlanması, ateşin iyice olgunlaşması gerekir.

Ocak - Şubat 2017

39


Helal Tarifler

Malzemeler: • 1 kilo istavrit • 2 adet patates • 2 adet kuru soğan • 2 adet domates • Tuz • Kekik • Zeytinyağı Hazırlanışı: Temizlenmiş yıkanmış balıkları bir süzgece koyun. Balıkları zeytinyağı, tuz ve kekikle harmanlayın. Patatesleri dilimleyin ve soğanları halka halka doğrayın. Daha sonra istavritleri yağlanmış tepsiye sıralayın ve üzerine patates ve soğanları yerleştirin. Eğer yazdan hazırladığınız domates sosunuz varsa en üste koyarak önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında patatesler yumuşayıncaya kadar pişirin. İstavritler servise hazırdır.

GİMDES Dergisi

Malzemeler: • 1 adet levrek • 1 adet soğan • 1 adet havuç • 2 adet patates • Yarım limonun suyu • 7 su bardağı su • 1 adet defne yaprağı • Yarım çay bardağı pirinç • 2 dal maydanoz

40

Hazırlanışı: Herhangi beyaz lop etli bir balık; somon, palamut da olabilir. Balığı temizleyelim ve tencereye koyalım. Hemen üzerine iri doğranmış bir adet soğan, küp küp doğranmış patatesleri tencereye ekleyelim. Limonun suyunu ve suyu ilave edelim. Son olarak defne yaprağını katıp sebzeler yumuşayıncaya kadar pişirelim. Sebzeler yumuşadıktan sonra tencereyi ocaktan alıp, balığı çıkarıyoruz. Balığın etini derisinden ve kılçıklarından ayırıp tekrar tencereye ilave edelim. Pirinci ekleyip yumuşayıncaya kadar pişirelim. Tuzunu karabiberini ekledikten sonra çorbamızı kıyılmış maydanozla süsleyerek servis yapalım. Ocak - Şubat 2017


Helal Tarifler

Malzemeler: • Kılçıkları da temizlenmiş bir kg hamsi • 1 orta boy soğan • 3 diş sarımsak • 3 adet sivri biber • 1 adet kırmızı biber • 2 adet orta boy domates • Maydanoz, limon, karabiber ve pul biber Hazırlanışı: İnce doğradığımız soğanları tereyağında hafifçe öldürelim. Sivri ve kırmızı biberleri ince doğrayıp soğanlara ekleyelim. Birkaç dakika sonra domatesleri ve doğranmış sarımsakları bu karışıma ilave edelim. Kapağını kapatıp orta ateşte beş dakika pişirelim. Sonra bu karışımın yarısını bir tabağa alıp tencereye hamsiyi, limon suyunu ve baharatları ekleyelim. Bir çay bardağı su koyduktan sonra tabağa aldığımız karışımı balıkların üzerine yayalım. Maydanozu da ilave ettikten sonra tencerenin kapağını kapatarak kısık ateşte on beş dakika daha pişirelim. Beş dakika demlendirdikten sonra servis yapalım.

Malzemeler: • 4 adet levrek balığı fileto • 4 dilim limon • 4 adet defne yaprağı • 4 çorba kaşığı tereyağı • Yeteri kadar tuz, karabiber Hazırlanışı: Fırını l8o°C ısıtın. 30 cm uzunluğunda 4 adet fırın pişirme kağıdı hazırlayın. Her bir kağıdın üzerine 1 adet fileto levreği yerleştirin. Her bir filetoya da sırayla varsa domates sosu, defne yaprağı, bir dilim limon biraz tereyağı koyun. En üste ise tuz ve karabiber serpin. Kağıdın kenarlarını kıvırarak paket yapın. Fırın tepsisine yerleştirin. Sıcak fırında 20 dakika pişirdikten sonra servis yapabilirsiniz.

GİMDES Dergisi

Balık pişirmede asla alüminyum folyo kullanılmamalıdır. Alüminyum kolayca yiyeceklere geçer ve vücuda zarar verir. Yapacağınız tüm yemeklerde kullanacağınız ürünlerin Helal ve Tayyib Sertifikalı olmasına dikkat ediniz Ocak - Şubat 2017

41


Sor� - Cevap

SORULARINIZA CEVAPLAR

• Alkollerin hepsi haram mıdır ?

Bütün alkoller haram değildir. Etil Alkol sarhoşluk veren özelliğinden dolayı haramdır. Ancak alkol isim ekleri ile anılan diğer alkoller ise aynı özelliğe sahip değildirler. Bunu örnekler ile açıklayalım; 1. Şeker alkolleri, etil alkol içermezler ancak kimyasal formüllerinden dolayı şeker alkolü olarak adlandırılırlar. Şeker alkolleri veya Polioller (şeker alkolleri), mısırdan yapılan bir grup düşük kalorili tatlandırıcıdır. Eritrol, maltitol, mannitol, sorbitol ve ksilitol bu grupta yer alan poliollerdir. 2. İsopropil alkol, ev temizleme ürünleri ve deri losyonları dahil pek çok ürünlerin üretimlerinde kullanılmaktadır. Sarhoşluk veren etkisi olmadığından helaldir. 3. Metil alkol veya metanol toksik (zehirli) alkollerdir. 4. Benzil alkol organik bileşendir ve mürekkep, boya ve reçine kaplamalarında kullanılır. 5. Butil alkol, boyalarda çözücü olarak kullanılır.

GİMDES Dergisi

6. Setil (Cetyl) alkol bir yağ alkolüdür. Bitkisel yağlardan elde edilirse helaldir ancak haram olan bir hayvandan elde edilmişse haramdır. Kozmetik ürünlerinde yaygın olarak kullanılır.

42

7. Stearyl alkol, yağ bazlı stearik asitten elde edilir. Kozmetik ürünlerinde kullanılır. Ham madde kaynağı helal olmalıdır.

Ocak - Şubat 2017


Sor� - Cevap

• Gazozlarda az da olsa niçin etil alkol bulunur ?

Sade gazozlar da dahil, bütün gazozlarda tat veya koku verici esanslar kullanılır. Bu esanslar, yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler. Bunları suda çözünür hale getirmek için hem su ile hem de yağlarla tam karışabilen (çözünebilen) ara çözücülere ihtiyaç olur. Bu hususta en bol, en ucuz ve en yaygın olarak kullanılan ara çözücü de etil alkoldür. Etil alkol bunun için gazozların terkibine girer. Kimya bilimi açısından bunun biraz daha açıklaması şöyledir: Kimyada, ‘benzer olanlar, birbiri içinde çözünür’ kaidesi vardır. En mühim ve en çok kullanılan çözücü de su olduğundan suyun dışındaki bütün çözücülerde hidrofil (suyu seven, su ile tam karışan) ve hidrofob (suyu sevmeyen su ile tam olarak karışmayan) olarak ikiye ayrılır. Moleküllerinde hidrofil bulunduran maddeler su ile hidrofil assosiasyon yaparak berrak bir çözelti verebilir. Yağ cinsi maddeler, bu sebeple benzin, eter, toluen gibi çözücülerde çözünür. Etil alkol ise molekülünde hem hidrofil hem de hidrofob grub bulundurduğundan hidrofil grubu ile hidrofil assosiasyon, hidrofob grubu ile de hidrofob assosiasyon yaparak ara çözücü vazifesi görür.

İşte gazozlarda tat ve koku verici yağ cinsi maddelerin berrak bir çözelti verecek şekilde suda çözünür hale getirilmesi için ara çözücü kullanma işlemi budur. Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Karmaşık gibi görünen bu mevzuu, aslında herkes çok basit bir deneme yaparak kolayca anlayabilir. Bir iki damla yağ cinsi madde (zeytinyağı, çiçek yağı veya diğer sıvı yağ ve esanslar) bir şişe suya ilave edilse, ne kadar şiddetle ve uzun müddet çalkalansa berrak bir çözelti vermez. Bu bir iki damla yağ bulunursa, biraz etil alkolde kolayca çözülebilir. Etil alkol bulunamazsa, tuvalet ispirtosu veya kolonya da %75-80 etil alkol ihtiva ettiğinden, bunların az bir miktarları da yağ cinsinden bir iki damla maddeyi kolayca çözerek berrak bir çözelti verir. Bu berrak çözelti şimdi bir şişe suya ilave edilirse, suyun berraklığı bozulmaz.

43


Sor� - Cevap

• Gıda, kozmetik ve ilaçların üretiminde kullanılan katkı maddeleri hangi özellikler için kullanılmaktadır ? • • • • • • •

Renklendiriciler Koruyucular Antioksidan asitler mineral tuzlar Kıvam arttırıcılar, stabilizörler, homojenleştiriciler İncelticiler Aromalar, tat vericiler Parlatıcılar, tatlandırıcılar

• Suni tatlandırıcıların kullanım alanları nelerdir ?

Bilindiği gibi diyabet hastalığı günümüzde oldukça yaygınlaşmıştır. Bu hastalığa sahip olan insanlar şeker lezzetini yakalamak için alternatif olarak özellikle aspartam ve sakarin karışımı olan tabletleri kullanmaktadırlar. Bu tabletler mevcut ilaç üretici firmalar tarafından yurtdışından ithal edilmekte, reçete ve ruhsatlara göre hazırlanıp iç piyasaya arz edilmektedir. Tatlandırıcıların diğer kullanım alanı ise toz ve sıvı içeceklerdir. Bu ürünlerde; Aspartam, asesülfam ve sakarinin kombinasyonu kullanılmaktadır. Şeker hastalarının kullanımı oldukça düşük olması ve kullanan insanların yaş seviyelerinin yüksek olması dolayısı ile pek bir problem gözlemlenmemiştir. Fakat toz içeceklerde kullanımı, özellikle aspartamın içinde bulunan fenil alanin isimli amino asitin çocukların zeka gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle kanıtlanmıştır.

GİMDES Dergisi

Toz karışım olan ve meyve suyu yerine kullanılan ürünlerin reklamlarından hedef kitlesinin çocuklar olduğunu anlamak zor değildir.

44

Türkiye’de üretilen toz karışımların çoğu merdiven altında üretilmekte ve piyasaya arz edilmektedir. Gerek üretiminin kolay olması (sadece toz karıştırıcı ve ambalajlama yeterlidir) ve mevcut kar marjlarının çok yüksek olması sebebiyle üretimi çok yaygındır.

Ocak - Şubat 2017


Gimdes`ten Haberler...

TÜRKİYE 500 TON DOMUZ ETİ İTHAL EDECEK!” BU HABER DOĞRU MU? İLGİLİLERDEN AÇIKLAMA BEKLİYORUZ! Resmi gazetede yayımlanan tebliğiyle Et ve Süt Kurumu’na Moldova Cumhuriyeti’nden 500 ton domuz eti ithal etme yetkisi verildi. Sıfır gümrükle ithal edilecek domuz etinin kim için satın alındığı ise açıklanmadı. Bugünlerde Resmi gazetenin 7 Aralık’taki sayısında yayımlanan domuz eti ithalatına izin verilen tebliğ konuşuluyor. İddialara göre Et ve Süt Kurumu’na verilen domuz ithalatına ilişkin kurumun bağlı bulunduğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerinin de bir bilgisi yok! Türkiye, pek de alışık olmadığı bir ithalatla karşı karşıya! Resmi Gazete’nin 7 Aralık sayısında yayınlanan tebliğe göre Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı olan Et ve Süt Kurumu, Moldova Cumhuriyeti’nden 500 ton taze, soğutulmuş veya dondurulmuş domuz eti ithal edecek. Bu ithalat sıfır gümrük vergisiyle olacak.

İddialara göre ithalat yetkisi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ait olduğu halde, Ekonomi Bakanlığı’na verilmiş durumda. Tebligatta Et ve Süt Kurumu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na bağlı olmasına rağmen, 500 ton domuz eti ithalatını Ekonomi Bakanlığı üstlendi. İşin kafaları bulandıran tarafı ise İthal edilecek domuz etinin ne amaçla ithal edildiği ve nerede kullanılacağı konusunda bugüne kadar herhangi bir açıklama yapılmamış olmasıdır. Bir de bir milli kuruluş durumunda olan Et ve Süt Kurumunu Müslüman halkın gözünde şaibeli bir duruma düşürmenin kime hizmet edeceği hususudur.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Yetki Karmaşası

45


Gimdes`ten Haberler... YENİ ANAYASADA TÜKETİCİ HAKLARI ve HELAL ÜRÜN KAVRAMININ GİRMESİNİ İSTİYORUZ! Toplumumuzun tamamını ilgilendiren tüketicinin temel haklarını dile getiren maddeye yine yer verilmedi. GİMDES’in hazırlayıp ilgililere sunduğu teklif bu kez de gündeme getirilmedi. Tüketici temel hakları bütün toplumu ilgilendirdiğinden yeni anayasanın Temel Hak ve Hürriyetler Sosyal ve Ekonomik Hak ve Hürriyetler bölümünde yer alması zaruridir. “Helal Ürün” kavramı ise bu meselenin özünü ve temelini oluşturmaktadır. Tüketiciyi direkt ilgilendiren gıda, temizlik, tekstil, kozmetik ve ilaç sanayinde “Helal Ürün” kullanma temel hak ve hürriyeti, % 98 i Müslüman olan ülkemizde yeni anayasanın en öncelikli maddelerinden birisi olmalıdır.

Tüketici tanımının içine, zengin-fakir, çocukihtiyar, kadın-erkek toplumdaki bütün insanlar girmektedir ve tüketici günümüzde tamamen korunmasız durumdadır. Bugün yaşanan olumsuzluklar, bize göstermektedir ki, tüketici hakları, insan haklarının en başta gelen maddelerinden birisi olarak yeni anayasada yer almalıdır. Bugün gelişen dünyada tüketicinin aşağıda belirtilen haklarının güvence altına alınması gerektiği herkesin kabulündedir. Bunlar; Tüketicinin sağlık ve güvenliğinin korunması hakkı, Tüketicinin ekonomik menfaatlerinin korunması hakkı, Tüketicinin zararlarının tazmin edilmesi hakkı, Tüketicinin bilgilendirilmesi ve eğitim hakkı, Tüketicinin örgütlenme ve temsil edilme haklarıdır. Bu belirtilen haklar gelişmiş ülkelerin tamamında “Tüketicinin vazgeçilmez temel hakları’’ olarak korunmaktadır.

GİMDES Dergisi

Helal Ürün Kullanma Hakkı İşin bir başka boyutu ise, bir Müslüman için, “helal ürün kullanma temel hakkı” dır. Bunu “İnanca göre ürün kullanma hakkı” olarak da genişletmek mümkündür. Çünkü bir insanın inancına göre yiyip içmesi ve inancına göre ürünler kullanması en doğal ve temel haklarındandır. Bir Müslüman, inancına göre yasak olan domuz mamulünü kullanmama hakkına sahip olmalıdır.

46

Bir Müslüman, inancına göre alkol kullanmama hakkına sahip olmalıdır. Bir Müslüman, kullandığı ürünlerin içinde ve temelinde alkol ve domuz kökenli maddelerin olup olmadığını bilme hakkına sahip olmalıdır. Hanefi veya diğer mezheplerden birine bağlı olan bir kimse,mezhebine göre, kullandığı ürünlerin helal olup olmadığını bilme hakkına sahip olmalıdır.

Ocak - Şubat 2017


Gimdes`ten Haberler... Devlet; tüketicilerin sağlık ve güvenliğini, ekonomik menfaatlerini, zararlarının tazmin edilmesini, bilgilendirilmesini sağlamak, eğitim, örgütlenme, temsil edilme ve inancına göre ürün kullanma haklarının tanınması ve korunması için gerekli önlemleri almak, bu hakların önündeki ekonomik, sosyal, siyasal engelleri kaldırmakla görevlidir. Tüketici Hakları ve İnanca Göre Ürün Kullanma Hakkı kanunla düzenlenir. GİMDES ve DHV Yönetimi adına GİMDES ve DHV HUKUK MÜŞAVİRİ Av. Hakkı AYGÜN

Çocuğu hastalanan bir annenin çocuğu için eczaneden aldığı ilaç ve şurubun inancına göre helal ya da haram olup olmadığını bilme hakkı olmalıdır. Ailesini geçindirmek için çalışan bir babanın marketten aldığı ürünün helal mi haram mı olup olmadığını bilme hakkı olmalıdır. Bir Hıristiyan kullandığı ürünlerin kendi inancına göre yasak mı serbest mi olduğunu bilme hakkına sahip olmalıdır. Bir Musevi kullandığı ürünlerin kendi inancına göre uygun olup olmadığını bilme hakkına sahip olmalıdır. Bir vejetaryen kullandığı üründe hayvansal maddelerin bulunup bulunmadığını bilme hakkına sahip olmalıdır. Bu sayılan misalleri çoğaltmak mümkündür.İnsanların bir şeyin inancına göre yasak ya da serbest olduğunu bilme hakkı ile bu hakkını kullanıp kullanmaması ayrı şeyler olup bilerek yasak olan şeyleri kullanıyor olması bir insanın kendi tercihi olmalıdır. Yeni Anayasada Tüketicinin Bu Temel Hakkı İçin Madde Teklifimiz

GİMDES Dergisi

Temel Hak ve Hürriyetler Sosyal ve Ekonomik Hak ve Hürriyetler Başlığı altında; Madde (X) Tüketici Hakları ve İnanca Göre Ürün Kullanma Hakkı Tüketiciler; gıda ve emtia güvenliğine, bilgi edinme ve ekonomik çıkarlarına göre dilediğini serbestçe seçebilme, örgütlenme, temsil edilme hakları ile inancına göre ürün kullanma haklarına sahiptirler.

Ocak - Şubat 2017

47


Gimdes`ten Haberler...

GIDA AROMALARINDA ALKOL Bugün, gıda sanayiinde kullanılan koku verici aromalar, ekseriyetle alkolde eritilmiş, tabii veya sentetik esanslardan oluşmaktadır. Büyük çoğunluktaki İslam düşünürü, alkol içinde eritilmiş aroma ihtiva eden gıda maddesinin de helal olmadığı görüşündedir. Çünkü, çoğu içildiği zaman sarhoşluk veren alkol, çok az da olsa bu gıda maddesine karışmıştır. KATKI MADDELERİNDEKİ ŞÜPHELER

GİMDES Dergisi

Gıda ürünlerinde kullanılan tüm katkı maddeleri için şüphe söz konusudur. Çünkü, hepsi de haram veya helal kökenli olabilirler. Mesela pek çok gıda ürününde kullanılan Mono ve Digliserid’lerin kökeni bitkisel yağlar olduğu takdirde helal olduğu halde, domuz ve helal kesim olmayan hayvanların yağları olduğu takdirde de haram olmasısöz konusudur.

48

Yine, gliserin, lesitin, peynir üretiminde kullanılan enzimler, mayalar kökenleri itibari ile helal de olabilir, haram da olabilir. Maalesef, market raflarını dolduran gıda ürünlerinin üzerindeki etiketlerde bu katkı maddeleri için ayrıntılı bilgi ekseriyetle mevcut değildir. İster ecnebi ülkelerde, ister İslâm ülkelerinde olsun Müslüman’ın işi zor gözükmektedir. Danimarka’dan bir kardeşimizin bu konularla ilgili gönderdiği mesajını birlikte okuyalım. Bu kardeşimiz bulunduğu ülkedeki bazı firmalara mektup göndermiş. Kısaca özetlersek: Almanca ve İngilizce olarak firmalara yazdığı mektuplarda, kardeşimiz firmanın ürünlerinde kullandığı vanilyanın sıvı olarak mı, katı olarak mı kullanıldığını, bazı ürünlerde alkollü katkıların kullanılıp kullanılmadığını, vanilyanın alkol kullanılarak ekstrakte edildiğini, sentetiklerinin %100 alkolsüz olabildiklerini, kullandıkları vanilya, vanillin ve etil vanillin hakkında araştırmacı ve bir tüketici olarak cevap aradığını, ayrıca ürünlerinde domuz ve domuz yağından yapılmış katkı maddelerinin kullanılıp kullanılmadığını sorguluyor.

Ocak - Şubat 2017


Gimdes`ten Haberler... Birlikte okuyalım: Geçenlerde tevafuken rastladığım bir mesele üzerine yoğunlaşmam beni derin bir araştırmaya yöneltti. Ben yurt dışında yaşıyorum ve elimden geldiğince gıdalardaki helal-haram’a dikkat etmeye çalışıyorum, hatta o kadar ki bu hususta dini hassasiyeti olan arkadaşlar dahi artık abartıyorsun diyorlar, nitekim bu son meselede yine böyle oldu. Mevzu neredeyse bütün çikolata, bisküvi ve dondurmalarda bulunan vanillin, vanillya aroması veya etilvanilin ile ilgili. Normalde çikolatanın üzerinde “vanilin” veya “aroma” yazdığında bir şey olabileceği aklıma gelmezdi. Fakat öğrendim ki her ne kadar ürünlere direkt alkol konulmasa da, içine konulan aroma veya vanillin öncesinden ethanol (etil alkol) ile bir işlem görüyormuş. Hepsi böyle olmasa da böyle olma ihtimali var. Bir çok üreticiye mail attım. Kiminden tamamen sentetik, toz halinde vanillin, ethonalla işlem görmüyor diye cevap geldi, kiminden ise muğlak ifadelerle açıklama yapan mailler geldi.

GİMDES Dergisi

Artık üzerinde Aroma, vanilliin, vanillearoma, ya da herhangi bir aroma yazan bir şey almıyorum, önce araştırıyorum, fakat bu çok zor oluyor. Hadi ben neyse, dikkat ederim, çok sevdiğim halde yemem, çünkü burada sizin bahsettiğiniz helal hassasiyeti olan üreticiler maalesef yok veya yaygın değil. Fakat çocuğu olan arkadaşlar için bu mevzu çok zor. Diğer arkadaşları dondurma yerken onlar yiyemeyecek, çikolata yerken onlar yiyemeyecek vs.

Ocak - Şubat 2017

49


Gimdes`ten Haberler...

En son kraftfoods’un mars, snickers ve twix gibi çikolatalarında sığır midesinden bir madde kullanmaları üzerine İngileteredeki Vejetaryanlar protesto ediyor. Bir haftada 6000 şikayet mektubu aliyorlar ve şirket üretimi durdurup o maddeyi çıkarıyor. Demek istediğim şu ki, 6000 Vejetaryan şikayet edip istediklerine ulaşabiliyor ise, neden biz Müslümanlar bir araya gelip büyük üreticilere toplu halde seslenemiyoruz? Çünkü bu maddeleri ethanol ile işlem gördürmeden de üretmek mümkün. Garip, uzun, soru içermeyen bir mail oldu ama, sanki insan derdini bilen birileri ile paylaşmak istiyor... Ayrıca bu aroma meselesini neredeyse hiç kimse bilmiyor, belki sizin aracılığınız ile hassaten yurt dışındaki vatandaşlarımız haberdar olur. Bütün dünyadaki tüketicilerin bu zorluğu aşabilmesi için çok yönlü çalışmalar yapılmalıdır. Bunları sıralarsak: 1. Öncelikle gıda katkı maddeleri konusunda bilgilenilmelidir. 2. Marketlerden alışveriş yaparken gıda maddelerinin paketleri üzerindeki etiketi dikkatle incelenmelidir. Şüphe duyduğumuz gıda maddesini satın almamalıyız.

GİMDES Dergisi

3. Örgütlenmeliyiz. Dernek veya vakıf çatısı altında bir araya gelmeliyiz. Dergi, gazete, broşür, internet sayfaları ile uyarıcı yayın faaliyetleri yapılmalıdır.

50

4. Bulunduğu ülkenin resmi makamlarından dini inanç haklarının korunması için talepte bulunulmalıdır. 5. Birçok ülkede ve ülkemizde söz konusu olduğu gibi, tüketiciler üreticilerin, ithalatçıların, Müslüman’ların güvendiği bir kuruluştan helal sertifika almış olmaları şartını aramalıdır.

Ocak - Şubat 2017


Gimdes`ten Haberler... GİMDES HELAL PLATFORM ÇALIŞMALARI HEPARİN’Lİ SERUMDA DOMUZ TEHLİKESİ GİMDES’e çalışmaları boyunca destek olan TOÇ BİR-SEN Sendikası “Helal Gıda” konferanslarına aralıksız devam ediyor. Tarım Orman Çalışanları Birliği Sendikası (TOÇ BİR-SEN) ve Genç Memur-Sen tarafından “Günlük Sağlık Uygulamalarında Helal-Haram İlişkisi” konulu bir konferans düzenlendi. MEMUR-SEN Genel Merkez salonunda icra edilen konferansta GİMDES Teknik Kurulu üyelerimizden Doç. Dr. İlker ALAT konuşmacı olarak katıldı. Doç. Dr. İlker ALAT, sağlık sektöründe domuzdan elde edilen ürünlerin kullanıldığını, bunun bir skandal olduğunu belirtti. Günlük sağlık uygulamalarında helal-haram ilişkisini örneklerle anlattı.

Hastanelerdeki tedavi yöntemleri ve tedavide kullanılan araçlara değinen ALAT, içerdiği ‘heparin’ maddesinden dolayı serum takılan her insanın domuzla tanışmış olabileceğini kaydetti.

Doç. Dr. İlker ALAT, domuz ve domuzdan elde edilen katkı maddelerinin sadece gıda alanında değil hayatımızın hemen her alanında karşımıza çıktığını belirterek; kapsüllü ilaçların kapsülünün jelatinden üretildiğini, jelatinin de domuz ve sığırdan elde edildiğini, sığırın ise nasıl kesildiğinin bilinmediği için helal olduğunun söylenemeyeceğini dile getirdi. Haramla şifa bulunamayacağını, şifanın helal kaynaklardan aranması gerektiğini anlatan Doç. Dr. İlker ALAT konuşmasında “Herhangi bir hastalığımız sebebiyle kalkıp da hemen harama sarılmamalıyız. Ne olursan ol, harama sarılma deniliyor. Helal kaynaklara ulaşacak tedbirleri almamız gerekir.” diye uyarılarda bulundu.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

“DOMUZ KATKISI HAYATIN HER ALANINDA…”

51


Şanlıurfa Bölge İbrahim Halilullah Eğitim Merkezinde Helal Tüketim Anlatıldı Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Şanlıurfa Bölge İbrahim Halilullah Eğitim Merkezinde Şanlıurfa ve çevre illerden gelen 85 imam ve hatibe 18.01.2017 tarihinde GİMDES çalışma sistemi ve gıda katkı maddeleri anlatıldı.

GİMDES Dergisi

GİMDES denetçisi İbrahim Halil YÜZGÜL sunumunda GİMDES’in kuruluş amacı, misyonu anlatıldıktan sonra, gıda katkılarının kullanım amaçları helal, şüpheli ve haram katkıların olduğunu Müslümanların, özellikle topluma imam ve önder olanların bunlara dikkat etmesi gerektiği üzerinde duruldu.

52

Ocak - Şubat 2017


ENDERÛN İSLAMİ İLİMLER AKADEMİSİ HELAL ÜRÜN BİLİNCİ SEMİNERİ DÜZENLEDİ ENDERÛN Sevgi Dostluk ve Yardım Derneği bünyesinde bulunan Enderûn İslami İlimler Akademisinde eğitim gören kız öğrencilere yönelik olarak 19.01.2017 perşembe günü “Helal Ürün Bilinci” semineri verildi.

GİMDES Ankara Temsilcisi Suat SEZER öncelikli olarak Kur’an ve sünnete göre helal gıdanın önemini ayet ve hadisler ile belirttikten sonra gıda katkı maddeleri, bu maddelerin kullanıldığı gıdaların durumu ve helal sertifikalandırmanın gerekliliğini anlattı.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

GİMDES Teknik Bilim Kurulu üyesi ve Ankara Temsilcisi Ziraat Yüksek Mühendisi Suat SEZER tarafından verilen seminere Enderûn Akademide eğitim gören 65 kız öğrenci ve eğitimciler katıldı.

53


Gimdes`ten Haberler... TOÇ BİR-SEN ALANYA TOPLANTISINDA HELAL GIDA ANLATILDI Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Toç Bir-Sen’in tüm Türkiye’de gerçekleştireceği İşyeri Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantılarının ilk ayağı olan Birinci Bölge Toplantısı Antalya’nın Alanya ilçesinde yapıldı. Toplantıya 350’yi aşkın İşyeri Temsilcisi ve Şube Yönetim Kurulu üyeleri katıldı.

GİMDES Dergisi

Programda GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER ve Yüksek Kimya Mühendisi Murat SAYIN tarafından Helal Gıda Semineri gerçekleştirildi. Seminerde “Helal ve Tayyip Ürün Nedir?, Günlük Hayatta Kullandığımız Ürünlerde İnancımız Açısından Kritik Katkı Maddeleri, Helal Sertifikalama Kurumları Arasındaki Farklar, Helal Güvence Sistemi” konularında katılımcılar bilgilendirildi.

54

Ocak - Şubat 2017


Gimdes`ten Haberler... HELAL VE TAYYİB STANDARDINA ÜNİVERSİTELERİN TEZ PROGRAMLARINDA DA YER VERİLMEYE BAŞLANDI İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yüksek Lisans öğrencileri GİMDES Helal ve Tayyib Kanatlı Kesim Standardına tezlerinde yer verdiler. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisi Neslihan Mervenur VURAL, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans öğrencisi Ümmü Eymen BALBABA, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı, Yüksek Lisans öğrencisi, Araş. Görev. Şaban KÜTÜK GİMDES’i ziyaret ettiler.İlahiyat Fakültesi bünyesinde kanatlı hayvanlarla ilgili çalışmalar yürüten heyet GİMDES Kanatlı Hayvan Kesim Standardı hakkında bilgi aldı.

GİMDES Dergisi

GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER, kanatlı hayvanların beslenme şartlarının fıkhi boyutu hakkında bilgi vererek, günümüzde birçok kurum ve kişilerin adeta şehir efsanesine çevirdikleri kanatlı hayvanların beslenmesi, yem rasyonu, kesim ünitesi, sulu yolum, kuru yolum, şoklama ünitesi, kan akıtma havuzu, tüy ıslatma ünitesi konularında da önemli açıklamalarda bulundu. GİMDES Başkanı bugüne kadar denetimlerde ve incelemelerde bulundukları firmalardan gözlemlerini aktararak tamamen reel olaylardan örnekler vererek standartlarının oluşum şartlarını tüm detayları ile açıkladı.

Ocak - Şubat 2017

55


Gimdes`ten Haberler... HELAL VE TAYYİB SAĞLIK GRUBU GİMDES’i ZİYARET ETTİ Helal ve Tayyib Sağlık Grubu temsilcisi Muhammed Emin YURTÇU ve Sevgi KÖKSAL GİMDES’i ziyaret ederek Helal Sağlık ve Helal İlaç konularında bilgi aldı. Muhammed Emin YURTÇU, helal ve tayyib gıdanın önemli olduğu kadar helal ve tayyib sağlık çalışmalarının da önemli olduğunu, yıllardır Müslüman tüketicilerin bilinçsizliği, Müslüman alimlerin zaruret kavramına sığınması, Müslüman bilim adamlarının helal alternatifler üzerinde çalışmamaları sonucunda bugünkü durumun oluştuğunu belirtti. Bundan sonra Tıp ve Eczacılık öğrencileri ve akademisyenleri başta olmak üzere bu kötü gidişe çözüm bulmak için GİMDES ile iş birliği içerisinde olacakları konusunda bilgi verdi.

GİMDES Dergisi

GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER,konuya sahip çıkılmasının öneminden bahsederek sağlık sektöründe eğitim görmüş Müslüman doktor ve eczacılarımız başta olmak üzere bilim adamlarının konuya acilen sahip çıkmalarının önemli olduğu üzerinde durdu.

56

Ocak - Şubat 2017


Gimdes`ten Haberler... Hindistan’dan Jamiat Ulama-i-Hind Halal Trust Kurumu GİMDES’i Ziyaret Etti. Hindistan’ın Yeni Delhi şehrinde yerleşik Jamiat Ulama-i-Hind Halal Trust Kurumu Genel Müdürü Mohammad Noman Lateef ve Gıda Uzmanı Faiyaz Khan GİMDES’e ziyarette bulundu. Heyet, GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER ile görüşmelerinde, GİMDES’in Türkiye’de Helal Sertifikalandırma alanında gösterdiği çalışmanın kendileri tarafından takdir ile karşılandığını ve GİMDES ile işbirliği yaparak deneyimlerinden faydalanmak istediklerini belirtti. GİMDES’in tanıdığı kurumlar arasında bulunmak için başvurularını yaptıklarını, ilgili heyetin ziyaretini en kısa zamanda beklediklerini ifade etti. GİMDES Başkanı Dr. BÜYÜKÖZER “Helal sertifikanın Müslümanın helal yaşam sisteminin en önemli bileşeni olduğunu, GİMDES olarak tüm dünyada yalnızca Müslümanların maslahatı için faaliyet gösteren helal sertifikalandırma kurumlarıyla, her zaman bilgi ve tecrübe paylaşımına hazır olduklarını ifade etti. Bu kapsamda Jamiat Ulama-i-Hind Halal Trust Kurumu ile tanınma çalışmalarının ilerletilmesi için yapılan faaliyetlerin çok önemli olduğunu belirtti.

NASIL HELAL İLAÇ BULACAĞIZ ?

Dev ilaç firmaları 30 yıl önce planladıkları “Daha Çok İlaç Satmak İçin Hastalıklar İcat Edelim” projelerini 2000’li yıllarda gerçekleştirme imkanı buldular. Bu projelerinin en büyük tüketici pazar kitlesi ise Müslüman tüketicilerdir. Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir.

Ocak - Şubat 2017

GİMDES Dergisi

Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, Vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmemektedir. Bunun en önemli sebebi Müslüman tüketicilerin bu duruma sessiz kalması, Müslüman alimlerin yüz yıldır zaruret kavramına sığınması, Müslüman bilim adamlarının helal alternatifler oluşturmaması olarak görebiliriz.

57


Gimdes`ten Haberler...

Ne Yapmalı? Nasıl Helal İlaç Bulmalı? Müslümanlar Olarak Düşünmek Zorundayız. İslam ümmeti üretken olamadığı için zarurete muhtaç kalmamız sonucu karşılaştığımız, sağlığımızın önündeki temel problemler hakkında kardeşlerimize bilgi vererek “EMR-İ Bİ’L-MARUF VE NEHY-İ ANİ’L-MÜNKER” vazifemizi yerine getirmeye çalıştık. En büyük şifa kaynağımız, Kur’an-ı Kerim‘in ifadesiyle “bütün insanlığa sevgi ve rahmet duyguları ile dolu olan” efendimizin sağlık, beslenme ve tüketim konularında da bütün insanlığa verdiği ilahi mesajları hatırlatmak istedik. Aslında çoğu insanın şöyle dediğini duyar gibiyiz “Tedavi bu, Haramı Helali mi Olur? Önemli Olan İnsan Sağlığı… Ne Yapsın Ölsün mü İnsan?” Biz inanıyoruz ki bir gün şu hadisin doğruluğunu tüm dünya görecektir inşaallah,

GİMDES Dergisi

‘Şüphesiz ki Allah sizin şifanızı size haram kıldığı şeylerde kılmamıştır.’ (Buhari)

58

Ocak - Şubat 2017




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.