Izlekler 3

Page 1

İZLEKLER

Müze-Dergi

Kasım-Aralık 2017 - 3. sayı

küçük g ü z e l d i r. . .

1


TEKHNE SANAT KİTAPLARI

EKİM 2017 HAZIRLANIYOR

www.tekhneyayinlari.com 2

TEL: 0536 5580302

KASIM 2017 HAZIRLANIYOR

E-MAİL: info@tekhneyayinlari.com

ARALIK 2017 HAZIRLANIYOR

tekhneyayin@gmail.com


3


DUYURU...! Ülkemizde yazık ki dışımızda eleştiri yapanın halen olmadığını ve gerçek ten eleştiri alıp, yönünü bulmak isteyenlerin veya bir yön bulduklarını, fakat ne durumda olup olmadıklarını merak edenlerin çaresizliğini sosyal medyada izleyip gördükçe, her daim bir meseleyi uzak tan izlemek yerine, elini taşın altına koymayı benimseyen biri olarak, eğer gereken katılım sağlanırsa, aşağıdaki çalışmayı gerçekleştirmek istiyorum. 1850 -2000 yılları arasındaki resim sanatımıza “Kim Sanatçı?/ Who is an Ar tist? ” isimli kitap çalışmamda bir eleştirel değerlendirmede bulunmuştum. Bu kitap tükendiği için de Türkçesini “Türkiye’de Resim Sanatı” kitabımızda Ek Bölüm olarak tekrar vermiştik. Bundan böyle de bu metin her fırsat ta- okurun önünde olacak şekilde- basılarak yayında tutulacak. 2000 -2018 arasındaki sürece de bir eleştiri çalışması yapmayı düşünmek teyim. Yaşı ne olursa olsun, çalışmama katılmak isteyenlerin üretimlerinden oluşan seçkilerine ihtiyacım var. Bunlarla ilk olarak, bir ön çalışma gerçekleştireceğim. Daha sonra ilgilenmeye karar verdiğim isimlerle yakın bağlantıya geçmeyi düşünüyorum. En son aşamada da elimde kalan ve gerçek ten bir umut vaat edenler üzerine bir eleştirel yayın çalışması yapmayı planlıyorum. Projenin birinci ayağı katılım süreci, ikinci ayağı katılanların değerlendirilmesi süreci, üçüncü ve son ayağı ise değerlendirmenin bir sonuca götürülmesi. SADECE İKİ İSTEĞİM VAR: Bu çalışmaya katılmayı düşünenlerden birinci isteğim; “Kim Sanatçı? ” ve “Türkiye’de Resim Sanatı” kitaplarımda yer almamış olmaları (İçinde resmin değerlendirildiği alternatif çalışmaları içeren; özellikle hareketli görüntü, resim-fotoğraf ilişkisinin kurcalandığı, vb projeler de katılabilir). İkinci isteğim inanarak, titizlikle gerçekleştirdikleri değişim ve dönüşümlerini gösteren seçkilerinin fotoğraflarını ve hem çalışmalarını hem de kendilerini tanıt tıkları ve ir tibat kurabilmemizi sağlayacak bilgileri sunan bir metni içeren malzemeyi ZIP şeklinde ozkaneroglucom@gmail.com adresine 1 Haziran 2018 ’e kadar yollamaları.

DİKKAT EDİLMESİNİ İSTEDİĞİM HUSUSLAR ŞİMDİ HERKES BANA BİR ŞEY GÖNDERMEDEN İLK ELEMEYİ KENDİ KENDİNE YAPSIN, BİN KEZ DÜŞÜNDÜKTEN SONR A YOLL ASIN LÜTFEN. Z AMAN VAR. ACELEYE GEREK YOK. BUR ADAN K ATILIMCI İSMİ FAL AN ÖNERMEYİN LÜTFEN. EĞER BİRİNE SİZİN İNANCINIZ VARSA DESTEK VERECEK PROJEYİ SİZ ÜRETİN O Z AMAN LÜTFEN. KONU GAYET AÇIK DUYURU YA ZISINDA . DİKK ATLİ VE DEFAL ARCA OKUYUNUZ VE SORU SORMAYINIZ… DAHA EN BAŞTAN GEREKSİZ YORGUNLUKL ARDAN K AÇALIM Kİ YAR ARLI OLMAYA ENERJİMİZ K ALSIN. ÖZK AN EROĞLU

4


5


İZLEKLER

İki Aylık Süreli Yayın

Sanatın Keyifle Buluşma Noktası

İÇİNDEKİLER 8 ELEŞTİRİ

38 MÜZE: KÜÇÜK GÜZELDİR

Sanatın Tinsel Boyutu İçin Katkı Özkan Eroğlu

13 RÖPORTAJ

Francis Bacon “Sevilmek İçin Resim Yaptım” Francis Giacobetti

Çeviri: Ömer Aybars Yurdun

24 BİENAL

61 ÜTOPYA - DİSTOPYA

Akıl ve Gerçekten Uzakta Bir Yerde Evrim Sekmen

66

15. Bienalin Ardından İyi Bir Komşu Gülgün Başarır

Yaşayan Müze Adatepe Zeytinyağı Müzesi Gökyay Vakfı Satranç Müzesi

BİLİNÇ AKIŞI Hiper Yaşamlar Ümit Yılmaz

34 MÜZE

Bir Müze Kurmak A.Celal Binzet

www.izlekler.com www.izlekler.com sanat girişiminin online sanat dergisidir. Editör Evrim Sekmen evrimsekmen@gmail.com Grafik Tasarım Gülşah Gümüş Akın gulsahgumus@gmail.com

Danışma Kurulu Özkan Eroğlu Özgen Acar Utku Varlık Necmi Karkın İletişim Danışmanı Cihan Becan cihanbecan@hotmail.com

Adres : Feyzullah Mah. Lider Sk. No:20 D:2 Maltepe İstanbul Tel. : 0535 323 12 40 E-mail : izlekler@gmail.com

İzlekler dergide yayınlanan yazıların sorumluluğu imza sahiplerine aittir. Dergide yayınlanan tüm yazı, resim, fotoğraf ve temaların her hakkı saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla kullanılabilir.

6


Douwe Egberts Café Merkez Şube Levent Mah. Çamlık Cad. No:7 4.Levent – Beşiktaş / İstanbul Telefon : 0 212 285 11 00 Email : info@douweegbertscafe.com Website : www.douweegbertscafe.com

7


Eleştiri

ÖZKAN EROĞLU ozkaneroglu@gmail.com

Sanatın Tinsel Boyutu İçin Katkı Wassily Kandinsky ve ona bağlı sanat ile

doğa

tinsellik ilişkili çalışmalar yaptığımı biliyorsunuz.

de

Şimdi de aşağıda, söz konusu tipte çalışmaları

Söz konusu yazı “doğa”, “tanrı” ve “insan”

kuvvetlendireceğine inanç duyduğum bir başka

kavramlarına bir bakıştır; daha çok da “insan”da

çalışmayı da buradan siz okurlarımla paylaşmak

“doğa-tanrı”yı, “doğa-tanrı”da da “insan”ı irdeler.

istiyorum:

Şimdi bu yazıya bir okuma yapalım:

1782 yılında Tiefurter Dergisi’nin 32. sayısında

Doğa(DieNatur)

yazar ismi olmadan “Die Natur” (Doğa) isimli

Doğa! Doğa bizi kuşatır, bizi kucaklar. Doğanın

bir yazı yayınlanmıştır. Bu yazının Goethe’ye

etkisinden çıkmak olanaklı değildir. Doğanın de-

ait olduğu düşünülür. Fakat Goethe yazının

rinliklerine de ulaşamayız. Doğa bize sormadan

Georg Christoph Tobler (1757-1812) isimli bir

ve bize haber vermeden dansına bizi dahil eder.

ilahiyatçı tarafından kaleme aldığını ileri sürerek,

Bu danstan kurtulabilmek umuduyla epeyce bir

kendisinin yazmadığını vurgulamıştır. Peki nedir

sürükleniriz. Doğa sonsuz durumlar yaratarak

bu yazıdaki sır?

yeni şekiller oluşturur, böylece her şey hem yeni,

Goethe’nin anlayışında tanrı-doğa, doğa-tanrı

hem de eskidir, hiçbir zaman olamayacağı kadar

kavramları iç içe geçmiştir. Buna göre Goethe’nin

değişir ve dönüşür.

8

felsefesinde derinlemesine

“insan-doğa” irdelendiğini

ilişkisinin bilmekteyiz.


Abdurrahman Öztoprak, 1991, MDF Ü. Karışık Teknik, 47x47 cm, Nahit Kabakçı Koleksiyonu

Biz doğanın tam da ortasında yaşarız ve ona

yaratmasını bilir, görünürde hiçbir çabası

yabancıyızdır. O sürekli bizimle konuşur, fakat

olmaksızın en yüce olgunluğa, en net olana

sırlarını asla ele vermez. Durmaksızın üstünde

istediği an yükselir. Fakat sürekli yumuşak bir

hareket etmemize rağmen, onun üzerinde hiç-

belirsizlikle yarı dumanlı bir halde olmayı da

bir güç ve etkimiz yoktur.

sanki tercih eder. Yapıtlarının kendine özgü

Bireye ait her şeye sahiptir doğa, fakat bireye

oluşu üstün tarafıdır. İleri sürdüğü olaylar,

karşı kayıtsız ve umursamazdır. Doğa sürekli

düşünce anlamında farklı farklıdır ve bütün

inşa eder ve yıkar. Onun atölyesi, erişilmesi ve

farklılıklar bir birlik sunarlar.

ulaşılması olanaksız bir hakikattir.

Sonsuzluk, hayat, hareket ve sürekli kararsızlık

Doğanın sayısız çocukları vardır. Peki bu

doğanın temel özellikleri olmasına rağmen,

çocukların annesi nerededir?

onun sanki ilerlemez gibi görünen bir hali

Doğa, benzeri olmayan bir sanatçı gibidir, ki

de vardır. Ancak her an şekilden şekle girer.

en basit bir maddeden en büyük karşıtlıklar

Onda denge ve dinginlik duygusu olmamasına 9


karşın, hareketsizliğe de karşıdır.

yerine, onu sonsuza dek ışıklı ve hareketli

Doğa bir insan gibi düşünce üretir sanki. Fakat

bir hayata sürüklemek ister hep. Ayrıca onu

bunu insan olarak değil, doğa olarak yapar.

yeryüzüne bağımlı hale getirir, uyuşuk ve ağır

Böylece kimsenin göz ardı edemeyeceği “her

kalmaması için de onu tekrar tekrar sallar.

şeyi kapsayan” yanını da korumuş olur.

Bize yeni yeni zorunluluklar yükler, çünkü bununla

İnsanlar onun kapsamındadır. Ve o da, bütün

hareket verdiğine inanır, az şeyle çok hareket

insanları kapsar. Doğa, insanlarla dostça oynar.

oluşturabilmesi, gerçek kocaman bir mucizedir.

Kendisinden bir şey elde edildikçe de en büyük

Doğaya göre her zorunluluk bir iyiliktir. Hızlı bir

mutluluğu duyar.

şekilde yerine getirilen zorunluluk, yine daha

Doğanın karşıtı yine doğadır. Onu her yerde

hızlı bir şekilde yenisinin doğmasına neden olur.

görmeyen, hiçbir yerde göremiyor demektir. O,

Yeni, bir zorunluluk demek, doğaya göre yeni, bir

kendi kendisine tutkundur. Bin göz ve bin bir kalp

mutluluk anlamına da ulaşır ve çok geçmeden

ile sonsuz şekilde kendi kendisine bir bağlılık

her şey arasındaki dengeyi de sağlar.

gösterir. Kendi kendisinden mutluluk duymak

Kanunlarına karşı gelindiği zamanlarda bile,

için bütün kuvvetlerini geliştirir. Durmadan yeni

kanunlarına uyulur.

tutkulara ulaşmak ister. O tutkulara ulaşmaya da

Ona karşı hareket edilmek istenildiği takdirde

hiçbir zaman doymaz.

bile, onunla hareket edilir.

Bütün neşesini yanılsama ile bulur. Bu neşesini

O çehresine hep önem verir ve bunu bizim için

bozanları ise acımasızca cezalandırır. O kendine

değil, kendisine değer verdiğinden ötürü yapar.

karşı samimi olanları ise, bir çocuk gibi yüreğinin

Çocuklarının yalnız başlarına çalışmasına izin

içine alır.

verir, aptal olanı yargılar, binlerce insanın içinden

Sayısız

çocukları

olan

doğa,

çocuklarının

geçip de bir şey göremediği şeydir doğa.

hepsine karşı cömerttir; eli açıktır, fedakâr ve

Verdiği her şey bir zorunluluk olup, iyidir bunlar.

koruyucudur, ayrıca bolca lütuf da sunar.

Doğa kendisine karşı olan duygular şiddetlensin

Doğa birkaç temel yapıya sahiptir ve bunlar

diye verdiğini geciktirir de, bir bıkma olmasın

devamlı etkili ve çeşitlidir. Yarattıklarını yoktan

diye bunu yapar.

var eder. Ve onlara nereden geldiklerini ve

Doğanın ne dili, ne de sözü vardır.

nereye gittiklerini de dikte etmez. Sadece onların,

Fakat diller ve gönüller yaratır. Doğa bu dil ve

oradan oraya koşuşturmalarını ister. Yolu ise

gönülle konuşur, bunlarla iletişimini sağlar.

sadece kendisi bilir.

En büyük acı aşktır ve ancak aşkla doğaya

Hep yeni oyunları tercih eder ve durmaksızın yeni

yaklaşılabilir. Varlıklar arasına setler çeker ve doğa

izleyiciler oluşturur. Hayat en güzel buluşudur.

hepsine hâkim olmak ister. Şeyleri birbirlerine

Ölüm ise bir yaşama becerisidir onun için.

yaklaştırmak için birbirinden uzaklaştırır. Aşk

İnsanı adeta bir örtüyle sararak durağan kılmak

iksirinden çekilen birkaç yudumla, acı dolu bir

10


Abdurrahman Öztoprak, 1985, MDF Ü. Karışık Teknik, 49x38 cm, Genco Öztoprak Koleksiyonu (1)

hayatın eksiklerini tamamlar.

kendi istediği için yapar. Ancak doğru amaçlar

Doğa her şeydir. Kendi kendini ödüllendirir, yine

için kandırılmayı kabul eder; yoksa gazabı büyük

kendi kendini cezalandırır, kendi kendinden

olur.

mutluluk duyar, kendi kendine acı verir. O sert

Doğa bir bütündür. Hiçbir zaman tam bir

olduğu kadar yumuşaktır. Sevimli ve etkileyicidir.

olgunluğa ulaşmaz. Yaptıkları bir sonsuzlukta

Kuvvetli ve zayıftır. Her şey doğada gerçekleşir.

yenilenerek gerçekleşendir.

Doğa için geçmiş de, gelecek de yoktur. Onun

Herkese özel ve farklı görünür, bin bir isimle

için sadece sonsuzluk vardır. Sadece iyilik bekler.

anılır, bin bir sözde kendini gizler ve o hep aynı

Yücedir, ketumdur. Doğadan durduk yerde bir

kalmayı başarır.

fayda sağlamak olanaklı değildir. Ne yaparsa

Doğa, bizi bu dünyaya konumlandırandır, yine 11


bizi bu dünyadan alıp götürecek de odur. Ona güveniyorum ve kendimi teslim ediyorum. Benden kendine, en iyisini sağlayacaktır. O kendi yarattığına asla ihanet etmez. Son sözü söyleyecek olan ben değilim. Hayır! Doğru veya yanlış, bütün sözleri ve son sözü doğa söyler. Bütün yanlışlar da, bütün doğrular da doğa”nındır.

Almanca Orijinal Metinden Okuma: Özkan Eroğlu

12

Abdurrahman Öztoprak, 1991, T.Ü.Karışık Teknik, 105x105 cm


Röportaj

Francis Bacon: “Sevilmek için Resim Yaptım”

Francis Giacobetti

fotoğraflanmıştı; dolayısıyla hayatının son ayları

Türkçeye Çeviren: Ömer Aybars Yurdun

olan 1991’in sonbaharından 1992’nin ilk zamanlarına kadar 64 yaşındaki Fransız fotoğrafçı Fran-

20. yüzyılın en büyük İrlandalı ressamının vefatın-

cis Giacobetti’ye kendisinin deneysel fotoğraflarını

dan iki ay önce fotoğrafçı Francis Giacobetti ile

çekmeye izin vermiştir.

olan röportajından özet… (*)

Giacobetti deneyimlerini Paris Match’de bir fo-

Francis Bacon 1992’de öldü. Bütün hayatı boyu-

toğraf muhabiri olarak çalışırken kazandı ve

nca fotoğrafik görüntülerden etkilenmişti ve Ce-

kendisini bir portre fotoğrafçısı olarak gösterdi

cil Beaton, Bill Brandt, Richard Avedon ve John

(kamerasının karşısında oturanlar arasında yazar

Deakin gibi en ünlü fotoğrafçılar tarafından sık sık

Gabriel Garcia Marquez ve Dalai Lama vardır). 13


14


Bacon’un daha alışılmış, oturur durumdaki por-

de anlatmıştır…

tresi, ölümünden sadece bir hafta önce çekildi.

FG: Neden resim yapıyorsunuz? Kimin için resim

Diğer fotoğraflarda Giacobetti, Bacon’un resim-

yapıyorsunuz?

leri üzerinde çeşitlemeler yapmış; papanın kafası,

FB: Kendim için resim yapıyorum. Zaten baş-

hayvan eti, bulanıklaştırma; kendisi ile büyük bir

ka bir şey, nasıl yapılır bilmiyorum. Aynı zaman-

ressamın sanatsal kişiliğinin karışımını sunmuş-

da yaşamım için kazanç sağlamalı ve kendimi

tur.

bir uğraşa vermek durumundayım. Bence bütün

Burada Bacon ile yapılan en son röportajların

insan davranışları cezbetmeye, hoşnut etmeye

birinden bazı kısımları yayımlıyoruz.

adanmıştır. Artık bu konu çok umurumda değil.

Francis Giacobetti: Bir sanatçı olarak mı doğ-

Lakin başlarda sevilmek için resim yaptım… Evet

dunuz?

bu kesinlikle doğru. Sevilmek çok güzeldir. Şimdi

Francis

Bacon:

İnsanların

sanatçı

olarak

artık umurumda değil; yaşlıyım. Aynı zamanda in-

doğmadığını düşünüyorum; bence bu çevrenizin, sanların yaptığınız işi beğenmesi size çok büyük tanıştığınız insanların ve şansın bir karışımından

bir mutluluk verir. Artık, her ne kadar çok az res-

doğuyor. Şükürler olsun ki kalıtımsal değil. Lakin

im yapsam da kendimi durduramadığım için sa-

“sanatçı” büyük bir kelime; gerçekten sanatçı olan

bahları resim yapıyorum veya belki de âşık old-

çok az ressam varken diğer yandan ağaç veya

uğum zaman resim yapıyorum ama artık bunun

camla uğraşan ve hakiki sanatçı olan zanaatkâr-

için çok geç; çok yaşlıyım.

lar da bulunmakta. Yaratıcı içgüdü kesinlikle var.

Şu günlerde yaşlı bir kuş gibi görünüyorum. Ne-

Bu da beni her sabah uyanıp resim yapmaya zor-

redeyse 82 yaşındayım; hafızamı kaybediyorum.

layan şey; aksi takdirde bir serseri olurdum. Pi-

İki sene boyunca ciddi boyutta hastaydım, çocuk-

casso bunu Clouzot’un filminde çok etkili bir şekil-

luğumdan beri astım ataklarından dertliyim ve du15


rum, yaşlandıkça daha da kötüleşiyor. Astım çok korkunç bir hastalık; geceleri bir sonraki sabah uyanabileceğinizden asla emin olamıyorsunuz. Hayatın en temel yapıtaşına; nefesinize saldırıyor. Sürekli her an ölmeye hazır durumdaymış gibi hissediyorsunuz kendinizi. Aslında gerçekten dağda yaşamam lazım; lakin dağlarda resim yapmak benim için imkânsız. Şehre ihtiyacım var; etrafımda dolaşan, kavga eden, düzüşen yani yaşayan insanlara; her ne kadar burada kafesimde yaşayıp dışarıya çok az çıksam da ihtiyacım var. Etrafımda insanların olduğunu bilmem benim için yeterli. Sık sık çok aptal olduğumu düşünüyorum; sık sık iyimserliğim de beni şaşırtıyor. Zira bu benim doğam ve böylesi bir yapıya sahipken asla resim yapmamam lazım. Belki kim bilir bir dolandırıcı, bir hırsız veya bir fahişe olmam gerekirdi. Resmi seçmemi kibir sağladı; kibir ve şans. Bütün sanatçılar kibirlidir; tanınmak ve gelecek kuşaklara bir şey bırakmayı arzularlar. Sevilmek ve aynı zamanda özgür olmak isterler. Lakin kimse özgür değildir. Kimi sanatçılar yüz yıl sonra kesinlikle işe yaramayacak ama ilk yaptıklarında hatırı sayılır şeyler bırakırlar. Ben imzamı bıraktım; eserlerim müzelerde gösterildi, lakin belki bir gün Tate Galeri veya başka müzeler beni mahzene gönderebilirler… Asla bilemezsiniz. Her ne kadar kişisel olarak bu benim için önemli olmasa da kibirim halen önemli olduğunu söylüyor. Resim, hayatıma asla onsuz kazanamayacağım bir anlam bahşetti. FG: Picasso’nun etkisine ne dersiniz? FB: Picasso benim resim yapmamın nedenidir. Bana resmetme dileği veren baba figürüdür. 1929’da tamamıyla devrimsel eserler gördüm; “Le 16

Baiser” ve “Les Baigneuses”. Figürler organik. Onlar “The Crucifixion”da benim ilham kaynaklarımdı. Picasso görünüş kurallarını tersine çeviren figüratif resimler yapan ilk kişiydi; geleneksel kodları kullanmadan, biçimin temsili gerçeğine saygı duymadan, biçim beyne girmeden, doğrudan gözden mideye insin diye gösterimi daha kuvvetli ve daha doğrusal yapmak için yeni bir irrasyonalite kullanan bir görünüm dile getirdi. Picasso bütün bu sistemlere kapıyı açtı. Ben o kapı kapanmasın diye araya ayağımı sokmaya çalıştım. Picasso, içinde Rembrandt, Michelangelo, Van Gogh ve bilhassa Velázquez’i kapsay-


an dâhiler kastından biriydi. Velázquez ondan

Çünkü onların gerçekliği, gerçeğin kendisinden

beklenen ideal illüstrasyon ile izleyicide uy- daha kuvvetlidir. Bir olaya şahit olduğunuzda andırdığı kapsayıcı hissiyat arasında mükemmel

çoğunlukla onu detaylı açıklayamazsınız. Ayrı-

dengeyi bulmuştu. O sadece İspanyol sarayının

ca, polis soruşturmalarında bütün şahitlerin olaya

bir fotoğrafçısı değil, aynı zamanda İspanyol

dair farklı görüşleri vardır. Hâlbuki olayı sembo-

sarayında insan ruhu psikanalistiydi. Her bir por-

lize eden bir görüntüye bakarsanız; olay sanki o

tresinde karakterlerinin yaşamını ve ölümünü bu-

anda oluyormuşçasına durdurabilir ve onu daha

lursunuz. Tıpkı başlangıçtan sona uzanan bir çizgi

kuvvetli bir şekilde hissedebilir, daha şiddetli bir

gibi. Lakin hepsini tepe taklak eden Picasso’ydu!

şekilde özümseyebilirsiniz.

FG: Fotoğraf, çalışmalarında nasıl bir rol oynuy-

Benim için fotoğraf, esas olaya daha açık ve daha

or?

doğrudan ulaştırdığı için önemlidir.

FB: Her zaman fotoğrafa çok ilgiliydim. Yaptığım

İzleme (Görülmeye değer şeye hoşlanarak bak-

resimlerden çok daha fazla fotoğrafa baktım.

ma) kendi gerçekliğimi hayal etmeme izin verir 17


18


ve bu gerçekten çıkardığım düşünce, başka düşünceleri keşfetmeme yardım eder ve bu böyle devam eder… Çalışmam bakıp aklıma kazıdığım ve sıklıkla karşıt konuları içeren birçok görüntü tarafından yaratılan bir düşünce zincirine dönüşür. Bir görüntü diğeriyle ilişki içindeyken önerilere bakarım. Görsel bilgi hakkında esas kaynağım insan ve hayvan hareketlerini fotoğraflayan 19. yüzyıl fotoğrafçısı Muybridge’tir. Çalışmaları inanılmaz derecede kesinliklidir. Hareketin görsel bir sözlüğünü; adeta canlı bir şekilde oluşturmuştur. Orada her şey, hiçbir yetenek veya sahne olmaksızın insanların ve hayvanların hareketleri üzerine ansiklopedik bir dizge gibi sunulmuştur. Modelsiz çalıştığım için bu inanılmaz kullanışlı bir ilham kaynağıdır. Görüntüler aynı zamanda fikirleri bulup onları gerçekleştirmeme yardım ederler. Birbirine karşıt yüzlerce farklı görüntüye bakarım ve onlardan detayları ayıklarım, tıpkı başkasının tabağından yiyen insanlar gibi. Resim yaptığım zaman hayalimden bir görüntüyü resmetmek isterim ve bu görüntü hemen devamında değişime uğrar. Hatta bir keresinde bir fotoğrafçı arkadaşımdan güreşen adamların fotoğraflarını çekmesini rica etmiştim, fakat işe yaramadı. İnsanlar her zaman hareketlerimi fotoğraflardan aldığımı düşündü, lakin bu tamamen yanlış. Resmettiğim şeyi icat ediyorum. Ne olursa olsun bu da doğal hareketin tam tersi oluyor. FG: Resim yaptığınız zaman nasıl bir halde oluyorsunuz? FB: Resim yapmaya başlamadan önce nispe19


ten belirsiz bir hissiyata sahip oluyorum; mutluluk özel bir heyecandır çünkü ve mutsuzluk her zaman bir an sonra mümkündür. Hayat da böyledir; ölüm sürekli bizi çağırdığı için bu kadar kıymetlidir. O an ne yapmak istediğime dair belirsiz bir düşüncem vardır. Hiçbir ilhama sahip olmadığımı sadece resim yapma ihtiyacı duyduğumu söyleyebilirsiniz. Heyecanlı bir durumdayımdır. Boyayı elle uygulayarak başlarım. Bu yolla ya bir şey gerçekleşir ya da gerçekleşemeden başarısız olur. Yaratım süreci içgüdü, yetenek, kültür ve şiddetli bir yaratıcı ateşe sahip olmanın birleşimidir. Uyuşturucu gibi değildir, bu her şeyin çok çabuk gerçekleştiği özel bir durumdur, bilinçlilik ile bilinçsizliğin, korku ve zevkin bir karışımıdır; biraz sevişmeyi; sevişmenin fiziksel hareketlerini andırır. Sonuç çoğunlukla heves kırıcıdır, fakat süreç hayli heyecan vericidir. FG: Resimleriniz sık sık şiddetli olarak tanımlanmıştır… FB: Şiddetli olan resmim değil; şiddetli olan hayatın kendisidir. Fiziksel şiddete maruz kaldım, dişlerim bile kırıldı. Cinsellik, insan duyguları, günlük hayat, kişisel aşağılanma (sadece televizyonu seyretmeniz yeterli) – şiddet insan doğasının bir parçasıdır. En güzel manzarada bile, ağaçlarda, yaprakların altında böcekler birbirini yer; şiddet hayatın bir parçasıdır. Doğarsın, düzüşürsün, ölürsün. Bundan daha şiddetli ne olabilir? Bir çığlık ile bu dünyaya gelirsiniz. Düzüşme özellikle erkekler arasında çok şiddetli bir olaydır ve ölüm onu söylememize gerek bile yok. Arada kendimizi korumamız için kavga ederiz, para kazanmak için her gün aptalca sebepler yüzünden aptallar tarafından aşağılanırız. Bunların 20


21


arasında severiz veya sevmeyiz. Sonuçta hepsi

FG: Çığlık?

aynıdır; zamanı ilerletirler sadece.

FB: Çığlık ile doğarız, yaşama bir çığlık ile gelir ve

Resimlerim, her şeyden öte oldukça çetin geçen

belki de ben de bu, aşk yaşama korkusu ile ölüm

hayatımın bir gösterimidir. Dolayısıyla belki resmim korkusu arasındaki bir sinek ağından ibarettir. Bu çok şiddetli olabilir, ancak bu bana doğal geliyor. benim esas takıntılarımdan biriydi. Resmettiğim Tutkum ile hayatımı kazanacak kadar şanslıydım. erkeklerin hepsi en uç durumlardaydılar ve çığlık Bu benim tek başarımdır. Ne verecek ahlaki der- onların acılarının adeta bir transkripsiyonuydu. sim, ne de söyleyeceğim öğüdüm var. Nietzsche

Hayvanlar korktuğunda veya acı çektiklerinde

şunu söylemiştir: “Her şey o kadar saçmadır ki, çığlık atarlar, çocuklar da öyle. Lakin erkekler bizler olağanüstü bile olabiliriz”. Sıradan olmaktan

daha ketum ve daha ürkek bu konuda. Aşırı acı

memnunum.

durumları hariç ağlamaz veya çığlık atmazlar. Bu

FG: Et sizin için neyi temsil ediyor?

dünyaya bir çığlık ile geliriz ve sık sık bir çığlık ile

FB: Et hayattır! Bedenleri, kırmızı eti resmettiğim ölürüz. Belki de çığlık insan durumunun en doğrusgibi resmediyorsam, bu onu çok güzel bulduğum

al sembolüdür.

içindir. Başka birisinin bunu gerçekten anladığını

Peki, David Sylvester (çoktan vefat etmiş olan ve

zannetmiyorum. Kasabın camında gözüken but,

Bacon ile görüşmeler gerçekleştirip onun hakkın-

domuz eti, dil, sığırın parçaları; ölüm; hepsini çok güzel buluyorum. Ve hepsi satılık- ne kadar gerçeküstü! Sık sık insanı sonunda dönüştüğü hayvana iten kazanın diğer hayvanların da- örneğin aslanlar ve sırtlanlar- başına geldiğini, ancak insanın bir primat olarak kaldığını düşünüyorum. Ne olabilirdi? Bu çok garip, bunun hakkında hiç bir şey okumadım, ne Darwin’den, ne de başkasından. Belki de bu bilim kurgu ama çok ilginç. Kasap dükkânında onları izleyen kürk giymiş sırtlanlar karşısında asılmış erkekler olarak hayal ediyorum. Bu erkekler ayaklarından asılmışlar veya yahni ya da kebap için doğranmışlar. Hepimiz etiz. Bu gezegenin bütün sakinleri etten oluşmuştur ve çoğu da etoburdur. Ve düzüşme, bir eti yaran başka bir et parçasından ibarettir. Bizim etimizle bir öküzün veya bir filin eti arasında fark yoktur. 22


da yazan sanat eleştirmeni) ?

maktan alıkoymuyor; sanki bir şey olacakmış gibi,

FB: Bence David Sylvester çok akıllı bir adam, an-

sanki yaşam yeniden başlayacakmış gibi, akşam-

cak onun resim için özel bir hissiyat taşımadığını

ları dışarı çıktığımda sanki sadece elli yaşımday-

düşünüyorum, zira benimle ilgili kitabında birçok

mışçasına flört ediyorum. Motorlarımızı değiştire-

korkutucu kişiden, sevdiği ve hayran olduğu bütün

bilmemiz gerekli.

ressamlardan bahsetmişti. Bence kendisinin hiç

Ebediyet sanatçının ayrıcalığıdır. Tutku sizi genç

bir eleştirel anlayışı bulunmamaktadır.

kılar, tutku ile özgürlük o kadar cezbedicidir ki.

FG: Ölüm sizin için bir takıntı mıdır?

Resim yaptığım zaman ölümsüzüm; sadece resim

FB: Evet, maalesef. On beş ya da on altı yaşım-

yapmanın zevkini veya zorluğunu yaşarım.

dayken bir köpeğin işediğini görmüştüm ve o anda

FG: Nasıl ölmek istersiniz?

öleceğimi anladım. İnsanın yaşamında bilhassa

FB: Hızlı.

önemli bir zorluk olduğunu düşünüyorum; o da gençliğin sonsuza kadar sürmeyeceğini keşfet-

(*) The Art Newspaper, No: 137, Haziran 2003,

tiğiniz andır. Bunu o gün anlamıştım. O günden

Röportaj: Francis Giacobetti, Türkçeye Çeviren:

itibaren her gün ölüm hakkında düşündüm.

Ömer Aybars Yurdun.

Bu kadar yaşlı olsam da, bu beni erkeklere bak-

23


Bienal

GÜLGÜN BAŞARIR gulgunbasarir@gmail.com

15. Bienalin Ardından İ Y İ B İ R KO M Ş U

Her yüreğin rahat etmek için çekildiği bir köşesi

1960 -1971 -1980 yılları arasında fraksiyonel sol

vardır. Halil Cibran

ve sağ siyasi akımların yükseldiği dönemlerdi. Bu

Bir bienali daha geride bıraktık. Bu bienal “ İYİ

yıllarda yine siyasi düşüncesi ayni olan kişiler iyi

BİR KOMŞU” üst başlığı ile komşuluk kavramını komşu oluyordu. Siyasi düşüncesi farklı olan evli tartışmaya açtı. Bienal’in küratörleri Elmgreen &

çiftler için ideolojik farklılık boşanma nedeniydi.

Dragset onlarca soru ile bu kavramı sorgulamamızı Sağ

ve

örgütler

tarafından

kurtarılmış

ve kendi iyi komşu tanımımızı ortaya çıkarmaya ve

mahalleler vardı.

bir farkındalık yaratmaya çalıştılar.

Neredeyse her on yılda bir darbe yaşanan bu

Benim için iyi komşu nedir?

coğrafyada

cevap

verebilmem

için

Bu soruya bugün

çok

öncesine gitmem gerekiyor.

gerilere,

o yıllarda iyi komşu kavramı rafa

1960

kalkmıştı. Çünkü kimse kimseye güvenmiyordu.

O yıllarda siyasi

Ayni ideolojiye mensup komşular da güvenlik

erkin, iktidarının bekası için, halkı taraftar olanlar nedeniyle

konuşmuyorlardı.

Sol

örgütlerden

ve diğerleri olarak bölen siyasi söylemleri, devlet

arananları, kendilerini tehlikeye atarak evlerinde

radyolarından

yayınlamaları,

saklayanlar, yurt dışına kaçmalarına yardımcı

komşuluk ilişkilerini bölüp parçalamıştı. Erkeklerin

olanlar da oldu. Muhbirlik ise bazlarının yaşama

vazgeçilmez uğrak yerleri olan kahveler bile

biçimiydi.

taraftar

listeleri

ayrılmıştı. O yıllarda siyasi düşünceleri ayni olan kişiler iyi komşu sayılıyordu. 24

sol

Bugün eşcinselleri, Kürtleri, Suriyeli’leri yabancıları dışlayanlar

ve

iyi komşu olarak kabul


ediliyor. Siyasi erk her zaman olduğu gibi eylemleri

faklı hikayelere

ve siyasi söylemleriyle halkı taraftarlar ve diğerleri

toplumsal kurumu ifade eden mekanlarda, farklı

olarak bölmeye devam ediyor.

ifade biçimleriyle, yer aldılar. Sergi mekanlarında

Ayni ideolojiye

mensup kişiler hala iyi komşu sayılıyor. Benim

için

şiddete

bulaşmış,

terörü

sahip

sanatçılar,

farklı

bir

bir komşuluk ilişkisi başlattılar. eylem Elmgreen & Dragset sergi kataloğunda yer alan

biçimi kabul edenler iyi komşu olamazlar. Ancak

metninde

komşularımı tanımak

sınırlı bir güce sahibiz ve kendi hikayelerimizi

tanımak

isterim. Onlar da beni

isteyeceklerdir.

Selamlaşmak

iyi

“… sanatçı ve küratör olarak zaten

bir paylaşmaya devam etmezsek eğer, gücümüzün

başlangıçtır. Tanımadığım kişilere karşı içimde her

daha da azalması kaçınılmaz. “ “ Politika ve ana

zaman bir kuşku olacaktır. Kuşkudan kurtulmak akım medya arenasında verilen büyük savaşa için denemek, sınamak, yoklamak deneyimden

çoğu zaman dahil olmasak da kişisel hikayelerimizi

geçirmek gerekir.

birbirimizle paylaşarak yalıtılmışlığımızı pekala

Ancak kuşkular tanıdıkça

azalsa da hiçbir zaman yok olmayacaktır.

kırabiliriz. “ diyor. Sanatçıyı var eden de galiba

Bienalde, farklı aidiyete, farklı cinsel kimliklere, her şeye rağmen paylaşmaya devam etmek. 25


26


Bienale

katılan

sanatçılar,

kendi

hikayeleriyle onları tanımamıza imkan verirken,

kendimizi

de

tanımamıza

imkan veriyorlar. Sanat sanatçıların kendi mahremiyetinde var olan bir şeyi içinde doğmuş olan bir şeyi aktarmak, dışa vurmak, açıklamak girişimiyse, sanatçının söylediklerini hissedebilmek de, mahremiyetimizde karşılık bulması ile ilişkilidir. Pera

Müzesi’nde

yer

alan

Güney

Afrikalı Lungiswa Gqunta’nın Çimen (2016) isimli işi bienaldeki

ilginç

işlerden biri oldu. Bu iş, 25.5 x 484 x 366 cm boyutlarında, ahşap üzerine içine yeşil

mürekkep

konulan 3.168

adet kırık Coka Cola şişesi yan yana dizilerek oluşturulmuş. Güney

Afrikada

zengin

yabancıların girmesini için

engellemek

kendilerine ait yeşil çimenliklerin

etrafındaki ters

beyazlar,

çitlerin

döndürülmüş

yerleştirirlermiş.

üzerine, kırık

Irk

şişeler

ayrımcılığının

göstergesi olan bu uygulamayı sanatçı ters yüz ederek kırık şişelerden bir ‘çimenlik’ oluşturuyor. Bu çimenlikteki kırık şişeler ‘ yeşil ’ şiddeti görünür kılarken kapitalizm ve küreselleşmeyi simgeleyen

Coca

Cola

şişeleriyle

şiddetin küresel boyutlarını ima ediyor. İlginç işlerden bir diğeri Fransız Aude Pariset ‘in Toddler Promession ( 2016 ) isimli işi,Pera Müzesi’nde yer aldı. İKEA markalı bir bebek karyolası içine 27


strafordan yapılmış bir yatak yerleştirilmiş. Yatağın yok edilemediği düşünüldüğünde, geleceğimiz üzeri yüzlerce un kurdu ile doldurulmuş. Strafor doğada

kendi

kendine

çözünmeyen,

olan çocuklara nasıl bir dünya sunduğumuzu

yıllarca görünür kılıyor. Sanatçının işinin bizi irkiltmesi gibi,

yok olmadan kalan bir plastik madde. Bir tek

geleceğe ilişkin bu öngörü de bizi irkiltmeli. Bebek

un kurtları strafordan beslenerek yaşayabiliyor. karyolası, çocuklar üzerinden geleceğimizi, İKEA Bu

plastik

malzemeyi

organik

parçalarına

markası ise bir dünya markası olması nedeniyle,

ayrıştırabiliyor. Sanatçı, bu bulgudan yola çıkarak

tehlikenin tüm dünya için olduğunu hissettiriyor.

un kurtlarının straforu yavaş yavaş yiyip dışkıya

Belçikalı Berlinde DE Bruyckere’nin Konuşmak

dönüştürüşünü, sergi süresince izletiyor. Bebek (1999) isimli işi Pera müzesinde yer aldı. Sanatçı, karyolası içindeki bu durum insanı irkiltiyor. birbirine doğru eğilmiş iki çıplak bacaklı kadın ve Dünyada doğaya bırakılan, yıllarca yok olmayan

erkek heykelinin üstüne büyük bir battaniye örtmüş.

plastik maddelerin yarattığı ekolojik kirliliğin, bu Isınmak için kullanılan battaniye, burada gizlenmek küçük un kurtları dışında hiç bir canlı tarafından ve saklanmak için kullanılmış. Bu battaniye, bordo 28


zemin üzerine sarı renkli büyük çiçekli deseniyle

çıkarsız ve savunmasız

hangi toplum kesimini ifade eder? Ya da önemli mi

mi? İnsan birbirini

bir diğerine anlatabilir

anlayabilir mi?

Bir olmak

battaniyenin renkleri deseni. Bu iki figür gerçekten sadece cinsellikle mümkün mü? İnsanlar arasında konuşuyor mu? Berlinde De Bruyckere’nin işinin

gerçekten bir yakınlık olabilir mi? Galiba cevaplar

adı her ne kadar konuşma olsa da, örtü altında bu

tek tek herkesin kendi mahreminde saklı.

pozisyonda duran heykel, göz önünden gizlenen

Fransız sanatçı Luis Bourgeois’nın ( Kadın Ev

mahrem alana gönderme yapar. Bu pozisyon

) serisinden bir deseni Pera Müzesinde yer aldı.

‘Konuşmak bedensel devinimdir.’diyen Ortega y

Sanatçı bu deseninde, çıplak gövdesi üzerinde

Gasset’ yi haklı çıkarıyor. Bedensel devinimin

baş yerine çok katlı bir ev taşıyan ya da evi elbise

olmadığı bir durumda konuşmak mümkün mü?

gibi giyen kadını bir mekan içinde çizer. Kırılgan

Sanatçı bize sorular soruyor. İki insan gerçekten

ruhuna

anlamlı bir şekilde konuşabilir mi? İnsan kendini

büyük bir yükü başının yerine koyup taşımaktadır

rağmen

küçücük

kollarıyla

böylesine

29


bütün kadınlar gibi. Ayrıca hem mekanın kendisidir

sonucunda doğa beton manzaralara dönüşüyor.

hem değil. Kadının bu ikili hali kadını her zaman

Sanatçı

ayakta tutan bir durumdur . Kendini sadece ev

sahnesi), ‘ Korku vakti (Göl manzarası) isimlerini

olarak hisseden kadın için durum trajiktir. Luis

vermiş. Kendisini boş ya da boşlukta hissedenler

işlerine

Boşluk

Korkusu

(İlkbahar

Bourgeois’nın sanatını şekillendiren özel olarak parkları bahçeleri, ormanları betonla doldurarak kendisinin, genel olarak bütün kadınların hem ev

boşluğu

ortadan kaldırmaya çalışırlar. Oysa

hem ev olmama halidir.

içlerindeki boşluk olduğu yerde öylece kalır.

8. İstanbul Bienali’nde Cehenneme Merdiven Gürcistanlı sanatçı Vajiko Chachkhiani ‘nin ( isimli işiyle yer alan Monika Bonvicini Luis

2015 ) Pera müzesinde bir videosu yer alıyor. Bu

Bourgeois’nın işine gönderme yapan ya da

videoda, beyaz boyası yer yer dökülmüş ahşap

onun işiyle ilşkilendirdiği bir video gerçekleştirir.

çerçeveli bir pencereden haşin bakışlı orta yaşlı

Pera

şişman bir adam bakar. Sabit bakışıyla dışarıyı

müzesi

mekanında

iki

pano

arasında

çekilen bu videoda başına geçirilmiş beyaz bir

gözetlemektedir. Yerinde

evden kurtulmak için kafasını sağa sola vuran

bakış hep sabit kalır. Sanatçı

çıplak bir kadın

görülür.

biraz kıpırdasa da bir bakım evinin

Geleneğin varettiği penceresinden çektiği bu video ile haşin bakışlı

toplumsal iş bölümünün sonucu olan kadını eve

adamın yalnız dünyasını seyrederken

hapseden,kadının kendi isteği dışında başına

yazgılı oluşumuz karşısında yaşama isteğimizin

geçirilen bu ev, kadının gelenekle, erkek egemen

hep diri kaldığı gerçeği ile karşılaşırız.

toplumla hesaplaşmasının bir tezahürü haline Alman

sanatçı

Olaf

Metzel’in

ölüme

(1992-2017)

geliyor. Sanatçının bu videosu Pera Müzesi’nde

Galata Özel Rum Okulun’da Galvanize oluklu

yer aldı.

alüminyumdan inşa edilmiş

Toplama Merkezi

Meksikalı sanatçı Alajendro Almanza Pereda,

(1992) isimli işi yer alıyor.

Dışa kapalı olan

( 2017 )18.yüz yıldan 20. yüzyıla kadar

değerli bu mekana döner bir kapı ile giriliyor. Ucuz bir

sayılan, bugün bit pazarları ya da çerçeveci malzeme olan bu oluklu galvanize malzeme, dükkanlarında satılan Romantik iki manzara resmi

genellikle mültecilerin toplanması için yapılan

üzerine, birinde yatay, diğerinde dikey olmak

geçici mekanlar için kullanılır. Bugün Ortadoğudaki

üzere iki beton blok yerleştirmiş. Beton blok sanki

savaştan kaçan ve Avrupa ülkelerine sığınmaya

resimlerin üzerine asılmış gibi duruyor. Resimlerin

çalışan

üzerine

kapatıldığı

barakaları

sıvı beton sıçratılarak bir inşaat alanı düşündürüyor. Barakanın içi yer yer tahrip olmuş.

etkisi yaratılmış. Sanatçının bu iki işi, bugün pek

İsteği dışında kendisine dayatılan şartlara boyun

çok yapıda benzer duruma

tanık olduğumuz

eğmesi istenen insanların çaresizliğinin şiddete

gibi, bir taraftan yaparken diğer taraftan da yıkan

dönüşmesinin izleri olarak bu barakada yerini

bir zihniyetin

30

insanların

tezahürü olarak, müzenin kalıcı alıyor. Sanatçı 1992 yılında eski Yugoslavya’dan

sergisinde yaşamaya devam edecek. Coğrafyanın

savaş nedeniyle Almanya’ya kaçan göçmenler

keyfi olarak

için yaptığı bu işi, 15. İstanbul Bienali için ikinci

yeniden yeniden biçimlendirilmesi


31


kez gerçekleştirmiş. Savaş ve göç bugünkü verili

her şartta hayatta kalmak için evlerini, ülkelerini

dünyada insanlığın neredeyse ortak kaderi haline

terk etmek zorunda kalışlarının da taşıyıcısı oluyor.

geldi.

Çinli sanatçı Tsang Kin-Wah’ ın Pera Müzesinde

Türkiyeli sanatçı Erkan Özgen’in Galata Özel yer alan ( Dördüncü Mühür-O Gayesiz Ve İkinci Rum Okulun’da

yer alan Harikalar Diyarı (

Defa Ölmek

İstiyor

( 2010 ) isimli işi

Pera

2016 ) isimli videosu, İŞİD tarafından kuşatılan

müzesinin en üst katını kaplayan çok kanallı bir

Kobani ‘den

video enstalasyon.

konuşma

kaçan onüç yaşındaki işitme ve

engelli

bir

çocuğun

yaşadıklarına

uzunluğundaki

odaklanıyor. Çocuk korkuyu, dehşeti, silahları, mücadele aç ve susuz kalışını, silahlı adamları,

bu

Sanatçı altı buçuk dakika videosunda

ölüm,

ve zafer gibi kavramları düşündüren

dürbünle sözlerin karanlık bir ortamda

şehri gözetleyenleri büyük bir enerji ile hiç bir

yaşam

giderek çoğalan

dairesel hareketlerle bütün zemini kaplıyor ve

şeyi gözardı etmeden gösteriyor. Videonun ismi, artık okunamaz hale geliyor. Sözcükler anlamını işitme ve konuşma dünyasının devinimle

engelli bir çocuğun, çocuk

kaldıramayacağı şeyleri

bedensel

kaybediyor.

Sonra tekrar en başa sözcüklerin

okunabilir durumuna evriliyor. Yaşam ve ölümün

gösterirken, sanki harikalar diyarını tekrarlayan döngüsünü ayak bastığımız zeminde,

anlatıyormuş gibi yaratıcılığını ortaya koyuşu sözcüklerin sarmal hareketiyle görünür kılıyor. ile ilintili. Çocuğun yaşadığı bu savaş gerçeğini, Singapurlu Sanatçı Sim Chi

Yin (2011-2014)

korku acı ve travmayı, yaşamayan biri ne kadar işini Sıçan Kabilesi ismini verdiği, fotograflardan anlayabilir?

oluşturmuş. Sanatçı beş yıl boyunca

İtalyan sanatçı Leander Schönweger’in ( 2017 yeraltı mekanlarının

fotograflarını

çekmiş. Bu

) Ailemiz kaybetti / Kayboldu isimli

işi, Galata

fotograflar,

Özel

oluşturulan

boşaltma gibi işlerde, düşük ücretle

Rum

Okulu’nun

çatısında

konaklama,

temizlik,

şehirdeki

yemek,

çöp

çalışan,

labirent şeklinde tasarlanan bir enstalasyon. Boş, güneş ışığının çok az ya da hiç olmadığı daha eski, yıpranmış bir ev olan bu enstalasyonun

çok göçmenlerin yaşadığı yer altındaki barınak

içinde, aile demek olan evin, terk ettiğimiz, artık mekanlarını gösteriyor. Bu barınak mekanları yaşamadığımız, pek çok anıyla dolu olan evin

yaşayanların kimlik özelliklerini kaybetmediklerini

içindeymişiz gibi bir duyguyla dolaşırken sürekli

gösteren eşyalarla düzenlenmiş. Ayrıca yeryüzüne

birbirine açılan odalar ve girilemeyecek kadar

çıktıklarında kendilerine sıçanlar diyenlerden de

küçük kapılarla karşılaşılıyor. Girilemeyen bu hiç farklı değiller. İnsanların sağlıksız koşullarda, küçük kapılı küçük odalar

sanki hala

acıtan

taşeron firmalarda güvencesiz yaşamak zorunda

hatırlamak istemediğiniz anılarla dolu. Bu mekan bırakılmaları küreselleşmenin bedeli olsa gerek. yön duygusunu kaybettiriyor. Sanki yaşanılan Sanatçı işine, Çin medyasının yer altında yaşamak panikle bir kopma yaşanıyor. Aidiyet, özlem, acı zorunda bırakılan bu insanları aşağılamak için

32

ve travmayı birlikte yaşama deneyimi veren bu

taktıkları isim olan Sıçan kabilesi ismini vermiş.

enstalasyon, bugün savaş mağduru göçmenlerin

Brezilyalı sanatçı Victor Leguy, İstanbul’un en eski


semti olan Fener’de , hem kütüphane, hem kafe, anlayışlarını ortaya koydular. Herkesi ilgilendiren hem kitapçı olan

The Pages isimli mekanı odak

ve herkesin üzerinde konuşabileceği bir konu

noktası olarak alıyor. Bu mekanın müdavimleri, olan ev ve aidiyet kavramını seçmiş olmaları, Suriyeli, Iraklı, Libyalı Yemenli

mülteci gençler. geniş toplum kesimlerini olaya dahil etme anlayışı,

Victor Leguy bu mekanda tanıştığı göçmenlerden, politikanın hayatın her alanına yayılan nüfuzunu, kendisiyle bir objeyi değiş tokuş yapmalarını ya

eve ve insanın kendi köklerine yöneltmek isteği

da atmak istedikleri bir şeyi kendisine vermelerini

bienalde ağır bastı. Tüm Türkiye’de iyi komşu

istiyor. Onlardan topladığı bu nesnelerin her birini

nedir sorusunu yaygınlaştırarak farkındalık

yarı yarıya siyah ve beyaza boyuyor. Kutular,

yarattılar.

çerçeveler, çatal, bıçak tabak gibi objeler siyah

Hem doğu hem batı, ne doğu ne batı olan bu

yerleri altta beyaz yerleri üstte olmak üzere

coğrafyada, ideoloji, siyaset ve cehaletin yarattığı

İstanbul

yozlaşma, mülteci krizi, bir dizi terör saldırısı,

Modern’in

bir

duvarında

sergilendi.

Hayatların parçalanışını görür kılan bu iş hayatta darbe girişimi ve mali krize rağmen kalma yada yok olmanın sınırında yaşamanın

iki yılda bir düzenlenen bienalin otuz yılı geride

dehşetini görünür kılıyor.

bırakarak sürekliliğini koruması, sponsor destekleri

Küratörler, dil din cinsiyet aidiyet farklarına,

bir sağlayarak

arada, yan yana yer vererek “ dostça geçinme ve yaşama

ücretsiz kapılarını tüm izleyicilere

açması İKSV’nin kutlanması gereken başarısı.

isteğini her şeyin önüne koyan” 33


Müze

A.CELAL BİNZET acbinzet@gmail.com

BİR MÜZE KURMAK Sanat yapıtlarını, bu iş için ayrılmış bir binanın

rin yaygınlaşmasıyla kendini sınıf atlamış sayan

içinde barındırmak düşüncesi nasıl oluşmuştur?

gelişmemiş toplum insanı, söz konusu araçları,

Ya da birbirinden farklı koşullarda ortaya konmuş,

geleneksel tutucu ideolojilerinin yaygınlaştırılma-

ayrı yaratı ortamlarının ürünü yapıtları bulunduk-

sında kullanmaktadır. Ortada çelişkili bir oluşum

ları yerlerinden koparıp aynı ortamda toplamanın

var. Burada sanayi toplumuyla geleneksel toplum

mantığı nasıl açıklanabilir?

arasındaki kan uyuşmazlığı dikkat çekici. Tek-

Yaşayan bir varlık gibi düşünülmesi gereken bu

nolojik ürünü kullanacak denli “akıllı”(!) ama ona

nesneleri köklerinden çıkararak -deyim yerindey-

ulaşılıncaya değin geçen uzun süredeki insan dü-

se- bir kavanozda bulundurmanın nedenlerini

şüncesinden bir o denli uzakta olanlar söz konusu.

açıklayıcı bir yığın gerekçeler bulunabilir.

Değinilen durumun sanat müzeleriyle arasındaki

Bu yaklaşımın müze kavramına karşı bir algı

ilişki nerede?

yaratacağı açık. Sorun o değil. Burada yalnız-

Şöyle ki, bugün kültürel bakımdan gelişmiş top-

ca söz konusu kavram çevresinde oluşabilecek

lumlarda artık sıradanlaşmış birer kurum olan

bakış açılarını gündeme getirmek istiyorum. El-

müzelerin varlığı yadsınamaz. Hemen yukarıda

bette müzelerin varlığını tartışmak olanaksız. geçen sıradanlaşma sözcüğünün küçümseme

34

Günümüz toplumlarının ulaştığı teknolojik ve bi-

ya da değersiz sayma gibi bir anlam içermediğini

limsel sürecin getirdiği onlarca sorun var. Sana-

vurgulayalım. Ulusal ya da kent müzelerinin varlı-

yi devriminden geçmemiş toplumların yaşadığı

ğı o toplumların varsıllık göstergesidir. Değişik ko-

açmaz ise son derece çelişkili. Çünkü pazar eko-

nularda nesnelerin toplandığı bu binalar giderek

nomisinin doğal uzantısı olarak teknolojik ürünle-

içinde yer aldığı kentlerin kimlik kartı gibi olmuştur.


Bir tür bütünleşme.

nin profiline bakıldığında ne demek istendiği açık-

Kültürel bağlamda orayla ilişki kuranlar arasında

ça görülür. Çünkü her şeyden önce müze kurma

ortak değer yargıları üretip, düşünce katmanları düşüncesi birden fazla kurum arasında düşünsel aracılığıyla zenginleşen bir toplum modeli ortaya

bir ilişkinin varlığını gösterir.

çıkarıyor. Bugünün dünyasında müze ziyaretçileri35


Bunların tümünden önemlisi de böylesi bir işe kal-

lanır. 1939 yılı Nazilerin işgal ve yağma yılıdır.

kışmanın getireceği sorunları yorumlayacak bilin-

“Sakıncalı” olan resimler gizlice Çek Ülke Arşivle-

ce gereksinim duyulduğudur. Mimarlık sanatının

ri Binası’na taşındıktan sonra burada sel baskını-

temelinde işlevsellik yattığı bilinmez olur mu! Her

na uğrayıp zarar görüyor. 1960’larda altı yıl süren

yapı mutlaka bir gereklilik sonucu ortaya çıkmış-

bir restorasyondan sonra 1968 yılına Mucha’nın

tır. İnsanlığın uzun tarihine bakıldığında örnekler

memleketi Moravya’nın Moravski Krumlov ken-

dönem ve toplumlara göre biçim alsa bile sonuç

tindeki bir şatoda sürekli sergilenmeye başlanır.

asla değişmez. O değinilen biçimlerin niteliğini be-

(Oktar Türel, “Uzun XIX. Yüzyılda Orta Avrupa, s.:

lirleyen etmenlerin arasında hiç kuşkusuz ekono-

246) Sanat yapıtının başından geçenler ve eşsiz

mi başta geliyor. Ama bir o denli kültürel anlayışın

serüveni. Örnek yalnız bununla kalsa iyi. Daha yı-

varlığını da unutmamak gerek. Bu iki etkenin var-

ğınla gündeme getirilecek olaydan yalnızca birisi.

lığı kurum olarak müzenin varlığını imler. Giderek, Söz buradan açılmışken bir de Osmanlı’ya uzaikincinin daha belirleyici olduğu konusunu yabana narak batılılaşma girişimlerinin eşiğindeki çabaatmayalım. Yeterince bilinçlenmemiş bir toplum-

lara bakmalı. Müze-i Hümayun’un 17 Ağustos

da böylesi bir kurumun eksikliğini duyumsamanın

1880’deki açılışı nedeniyle Maarif Nazırı Münif

güç olacağı bilinir. Ancak bu anlayıştaki insanların

Paşa’nın bu konuda söyledikleri oldukça anlamlı:

varlığı sayesinde sanat yapıtlarının korunup sak-

“Diğer uygar ülkelerde olduğu gibi İstanbul’da da

lanacağı yerler ortaya konacaktır. Şöyle bir örnek bir müzenin kurulması, ilerlemekte olan memleduruyor elimin altında. Okuduğum kitaptan özet-

ketimizin emeli idi. Hükümdarlara yaraşır gay-

leyerek aktarıyorum. Alfons Mucha Prag Belediye

retlerini bu gibi medeniyet eseri tesislerin çoğal-

Başkanlığı için 20 tabloluk “Slav Destanı” başlığı

masına ve genişlemesine sarf eden şevket ve

altında bir dizi resim hazırlar. Aynı yapıtlar 1928- azamet örneği padişah hazretlerimizin….” (Wendy 33 döneminde birkaç kentte sergilendikten sonra M. K. Shaw, Osmanlı Müzeciliği, s.: 116-117) sürekli sergi binasının bitmemesi üzerine 1933

Kimi zaman müze kavramını eleştirenler bulunma-

yılında ambalajlanarak Şehir Galerisi’nde depo-

sına karşın toplumun vazgeçilmez kurumları arasındaki yerini çoktan almıştır. Hele de gelişmişlikten söz ediliyorsa, onun en basit göstergesinin bu kurumların varlığı olduğu gerçeğini unutmamalı. Toplumsal belleğin kuvvetlendirilmesi bağlamında, düşünsel yapının derinleştirilerek geleceğe bakışın sağlamlaştırılması adına sahiplenilecek bir kurumdan söz ediyoruz.

36


37


Müze: Küçük Güzeldir

Müzeler: Küçük Güzeldir Önceliği İnsana Ver

38


ren Bir Müzecilik Anlayışı

39


“Küçük Güzeldir” önceliği insana veren bir eko-

len zaman aralığının gerçekleştirdiği gündelik ya-

nomi modelinin adıdır. E. Schumacher tarafından şam mekanlarıdır. Bu doğrultuda birçok uzmanlık 1970’li yıllarda ortaya atılan bu modelde insani ve

dalı bir arada bize bir resim çizerler. Etnografya

toplumsal değerler ön plana alınarak bir yaşam

müzelerinde gördüklerimiz anlatılan konu kadar

başladığında ekonomik istikrar, yerel kaynakların

eskimiş tekniklerin kullanıldığı vitrin düzenleme-

doğrudan üretime katılması ve buna bağlı olarak

leri çoktan işlevini kaybetmiş eseri odağına alan

kolektif bir mutluluğun gerçekleşeceği öngörülü-

yerlerdir. Bugün insan odaklı olan yapılar ve en-

yor. Müzeler, tarihi ve kültürel misyonları gereği

formasyon akışının hızlı olduğu bir dünyada mü-

bugün kar amacı gütmeyen yapılar olarak bu mo-

zelerde kavramsal zeminin hızına ayak uydurmuş

deli hayata geçirebilen organizmalar oldu. Geçmi-

ve atmosferini değiştirmeye başlamıştır.

şin esin perileri olan müzeler, bugün ekonomik ya-

Müze tanımı sanat eserlerinin tapınaklarından

pılar olarak insanı odağına alan geleceğe dönük

hayat alanına taşınan ve etkiye açık olabilen de-

fikirler ve esinler veriyorlar. Kurumsal ve yerleşik müzelerde açıkça görünmeyen insani faydalar, küçük ve tematik müzelerde yeni araştırma alanlarına ve müzenin sorgulayan eğitimsel işlevine katkı sağlıyorlar. Dinsel anlamda geçmiş zamanların dinsel itkileri Göbeklitepe kazılarıyla akılları tekrar meşgul ederken dinin hayatı düzenleyen ahlakı temsil eden yönünün göz ardı eden modellerin başarılı olamayacağı sözünü ettiğimiz küçük güzeldir kitabında detaylı ele alınmış. Budizmin bu konudaki referansları önceliği insana ve doğaya veren barışçıl yapıların fayda dediğimiz neyse gerçek boyutuyla bize yaşatabileceği savunuluyor. Hristiyanlığın da iyilik adı altında karakterize olmuş yanını yer yer araçsallaştırıp kötü amaçlara kullansa da dinler tarihi bu konuda güçlü referanslar taşıyor. Buna rağmen resmi ve tarihsel oandan ayrı olarak bu olgunun daha arkaik yanını göstermek açısından küçük müzelere değiniyoruz. Müzeler, bireyin günlük yaşantısında basit anlamıyla gezmeye ve öğrenmeye ait edimlerin bir arada yapıldığı günümüzde kaliteli zaman deni40


mokratik alanlar olarak görülmesi birçok müzenin içerisinde yaşaması gerektiğini düşünenler dahi kendini yenilemeye mecbur bıraktı. Eğitim işlevi, bu konunun en azından tartışılmaya başlanan bir sunma işlevi ve toplumsal, ekonomik işlevleri te- yanı olduğunu gösteriyor. kil bir müze yapısı içerisinde insan hayatını içine

Bildiğimiz anlamda devlete bağlı bir otoriteye tü-

alacak şekilde devam eden yapılar olarak kendi

müyle bağlı müzeler kavramların tekilliklerini gös-

anlamını örmenin önemi kavranmaya başladı. Bu

terme refleksinden yoksun olduklarından bu görev

aslında müzeciliği yeniden tanımlayan ve onu bü-

küçük müzeler tarafından daha iyi ifşa edilebiliyor.

tün disiplinlerle çalışmaya iten bir motivasyon ta-

Hayatın güncel mekanizmaları ikonik nesneler

şıyor. Buna rağmen bir kültür merkezi ve müzenin

aracılığıyla

tarihsel içeriğini dejenere eden popülist yapılar

ye verildiğinde bir anlamda tarihsellikten ve bilgi

olarak konuya ihtiyatlı yaklaşan, müzeyi üstkültü-

rejiminden kurtulmuş oluyor. Öznel hikayelere ve

rün ve bilginin temsil edilen yerler yarı özerklik

yorumlara yer açılıyor. Tahtakuşlar ve Hareketli

düzensiz bir zamansızlıkta izleyici-

41


müze galerileri böylesi bir toplamı içinde barındırı-

yatın içerisinde bir kurgu yaratmak ve samimiyet

yor. Tarihsel bağlamından kopmuş nesnelerin bir uyandırma ve insana verdiği destek konusunda analojik geçidi müzeye gitmeden sizi heyecanlan-

yaptığından ötesine geçemiyor. Büyük kent mer-

dırıyor. Böylece büyük müzeleri gezmiş ve yıllarca

kezli olan müze organizasyonları ise yaratıcı en-

deneyim edinmiş müzegezerler bu yapıları farklı düstrinin ilkeleriyle şirket ve yönetişim ataklarıybir yere koyarak aslında bir alternatif yarattığını la yarar kısmını ticarileştirip gösteriş anlamında

42

düşünmeden, müze gezisi şeklinde rahatça ha-

kurguluyor. Sonuçta kapitalizmin döngüsünde sı-

yatına dahil edebiliyor. Diğer taraftan klasikleşen

radanlaşan bir uğrak yerine dönüşme riski taşı-

yönetim ve sunum tarzlarıyla büyük müzeler ha-

yor. Küçük müzelerin kurucuları özelinde sosyal


durum örneklenebilir. Tahtakuşlar Müzesi’nde de benzeri bir çadır bulunmaktadır. Küçük müzeler açık bir yapıt gibi okunabilir. İstediğiniz yorumu yapabilirsiniz. Her türlü kavramın temsil edilebildiği bir nesneler dizgesi sunabilir. Bir hikayeyi orada gzlemlerken zihninize kendi imgenizde taşıyabilirsiniz. Zamanlararası saçma bir yolculuğun tedirgin edici sağlıksız bir kurgusuna kapılabilirsiniz. Çocuğa yaşamı öğretmek için deneyimlenen bir oyuncak yapı gibi davranışsal, bilişsel özelliklerinizi geliştirebilirsiniz. İçinde yaşadığınız bir ütopyanın çıktısı, iyi niyet mekanları olarak küçük müzeler Dünya’da yüzlerce örneğine rastlanan tematik, sanatsal

üretim modellerinin

güzel bir örneğini çoğaltıyor. Koleksiyonun içeriği , sunumlarının kalitesi ve bilimsel tasarımla tümü havada uçuşan hikayeye, felsefeye ve tarihselliğe dayalı soyut kavramlar müze yapısı içerisinde bireysel aklın temsiline dönüşüp kendisini bir yaşayan organizma olarak var ediyor. Ayrıca sanatın nesnesi olmaktan çıkıp kültür nesnesine dönüşüyorlar. Ve içinde insanın oldukça fazla yer bulduğu üretim zincirine dahil oluyor. Küçük müzeler üretim zincirini kurarken sosyal ve kültürel değerleri kullanarak yaşamın gündelik faaliyetlerinin içerisinde zaten yer alan alışkanlıklarıhayata yerleşmeleri ve kavramsal olarak akılda

mızı deneyimlendiğini görmek biz duygusunu sü-

kalmaları duygusal bir amaçla başlayan hikayenin

rekli kılıyor ve insanın psikolojik sıkıntılarını farklı

profesyonel bir yönetim tarzıyla postmodern öz-

dünya şemasıyla iyileştirebiliyor. Tahtakuşlar Mü-

nellik ilkesiyle oluşturmaktadır. Günümüz Sanat

zesi, bir şaman kültürünün kendisini temsil eden

stratejilerinin de izlediği yol bundan başkası değil-

bir müze görünümündedir. Ruhani gücün doğa-

dir. Sanat kavramlarıyla karşılanan birçok kültürel daki canlı varlıklarla inanç sırasına bağlanmadan öğenin müze yapısını da bu yolla dönüşüme uğ-

arafta yaşadığı dönemlerin arkakik bir

uygarlık

ratması olağandır. Bir kültür nesnesi olan Yörük

öncesi metafiziği deneyimletir. Bireyin varlık ve

Evi’nin, sanatçı Nil Yalter’in işindeki varlığı ile bu yokluk meselesini, akıldışı konuları anlamlandırı43


cı, iyileştirici ve geleceği gören, iyicil duyguların

bir süre sonra onu dönüştürmeye başlıyor. Araç-

taşıyıcıları bilge şamanlar eski zamanlardan bu-

sallaşmanın negatif etkilerinin farkında yerler ola-

güne yarattıkları motivasyonla yerini korumakta-

rak insanlığa fayda mekanizmalarına doğrudan

dırlar. Balıkesir’e bağlı Tahtakuşlar köyünde bulu-

bağlanmayı tercih ediyorlar.

nan Tahtakuşlar galerisini eskiden bugüne kalan

Masumiyet Müzesi bir edebi romanın müzeleş-

geleneklerin çağdaş yoruma imkan veren bir dü-

tirilmesi ve devamında gördüğü ilgi ve Icom’dan

zensizliğin verdiği ucu açıklıkla anlamlandırabilir,

aldığı ödüllerle günün müzecilik zihniyetini ortaya

öznel bir hikayenin peşinden gidebilirsiniz.

koyuyor. Küçük olanın değerli olması sadece so-

Müzeler, hikayeyi kurgulayan alanlara dönüştüler. mut değil soyut motivasyonları atağa geçirdiği bir

44

Bu anlamda hayal gücünüzü ve iradenizin kur-

duygu birikimi sağladığı sürece yaşayabilir. Eko-

guladığı her aklın temsil edilebildiği yerler haline

nomiği akla getiren sürdürülebilirlikte kolektif olanı

geldi. Postmodernizmin yaydığı analitik ve özgür

sürekli diri tutmakla mümkündür. Masumiyet Mü-

düşüncenin sınırsız olanaklılığı içinde hisli yerler

zesi bir anlamda artık yok olanın bir kurgu roman

olarak müzeleri tahayyül etmek bir uzmanlığın çok

olduğu gerçeği üzerinden romanından müzeleşe-

ötesinde bir anlam taşıyor. Hikayeyi kuran yerler

bileceği bir hayat biçimini gösterir. Çağdaş ilkeler-


le tüketim malzemelerini popüler kültür malzemesi

sini açık etmiş oldu. Bu anısını anlatırken kızarak

olarak kısa bir dönem öncenin müzeleştirildiğini

ve üzülerek geldiğimiz duruma da veryansın edi-

savlar. Etnografik müzelerin çağdaş bir şekilde

yor. Sosyal değerlerin mazide kalan bir şey olma-

tersine çevirir. Çağdaş etnografinin örneklerini

dığını hatırlama yeri olarak hareketli müze kolek-

sunmuş olur.

siyonlarıyla kendi içinde modern bir sürü karşıtlığı

Çağdaş etnografik düzenleme ve yapılanmanın

bir arada işleyerek bir fark yaratıyor. Uzmanlaş-

yaşayan iyi bir örneğini sunan Baksı Müzesi, mü-

mamış teknolojisiyle çevrenin şaşkınlıkları arasın-

zelerin bütünden tekile inen var oluş sorsunu ge-

da her gelen kişilerle ve Japon turist gruplarıyla

leneksel müze kalıplarını yıkarak cevaplıyor.. Hü-

saatler geçiriyor. Müzelerin empoze etme görevini

samettin Koçan’ın özelin kurduğu müze kompleksi

Nurtaç Yılmaz ve müzede birlikte çalıştıkları eşi

küçük tavırlar ve yaklaşımlarla büyük müzelerin Ömür hanım ile beraber anılar ve yaşanmışlıklar yapısal ve sunumla ilgili sergileme yöntemlerini üzerinden tekrar yaşatıyorlar. Milli birlik ve beradevralırken içeriğinde farklı politikalar üretir. Bay-

berlik için en basit şekliyle bir duygu bütünlüğü

raktar köyünün eski adı Baksı, “şaman” demek kurmaya çalışmışlar. olan anlamıyla modern müzelere karşıt bir yol

Müze olgusuyla karşılanmaları yetersiz kalan bazı

çizdiğini de imlemiş oluyor. Sanatçı Hüsamettin

müzeler küçük güzeldir konusuna ekonomik ve

Koçan, evedönüş duygusu yolunda köyüne yap-

kültürel açıdan yaşamı değerli ve eğlenceli kılan

tırdığı bu kompleksle insana olan yardımın yanı

adımlar atmışlar. Adatepe Zeytinyağı Müzesi, An-

sıra insanın kimliğine yabancılaşmış tarafına da

kara Beykent’te yer alan Yaşayan Müze, Gökyay

bir eleştiri getirir.. Çağdaş sergileme tekniklerinin

Satranç Müzesi, küçük müze kapsamında çevre-

yanı sıra üretime ve eğitime dayalı bir fabrikayı

sine faydalı bulunduğu bölgenin kültürünü bilim-

anımsatan yanıyla Baksı Müzesi çoktan köyde

sel anlamda tasnif edip yaşamla buluşturan gü-

kurulmuş bir tasvirin ötesine geçmiş oldu. Üretim

zel müze örneklerini oluşturuyor. Tinselliği maddi

atölyeleri ve eğitim seminerleri yerel olanın yaşa-

olanla harmanlayarak değer yaratmış bu müzele-

tılması anlamındaki katkıyı insanlara fayda üzerin-

rin tüketim amaçları dışında halkla buluşmasını

den bir müzecilik anlayışı şeklinde sunarak Türki-

popülist bir çehre kazanmayarak gerçekleştirdik-

ye adına cesaret verici bir işi gerçekleştirdi.

leri için gelecekte kurulacak olan müzelere önem-

Küçük müzeler,

li birer örnek teşkil ediyorlar.

rafından

modern zamanların otorite ta-

dışarıda bıraktığı kültürel yapılanmayı

Adatepe Zeytinyağı Müzesi yetkilisi Mustafa Ça-

duygusal vizyonu ve yaşanmış sözlü kültüre ait

kılcıoğlu Ankara Beypazarı Yaşayan Müze’nin ku-

hikayeleri postmodern bir kurmaca aracılığıyla

rucusu Dr Sema Demir, Gökyay Satranç Müzesi

görselleştirir. Hareketli Müze’nin kurucusu Nurtaç

kurucusu Akın Gökyay’a röportajımıza katılarak

Yılmaz ile görüştüğümde Atatürk resminin kaldırıl-

deneyim ve bilgi aktarımında bulunduğu için te-

masını isteyen bir ziyaretçiye olan dikbaşlı tavrını

şekkür ederiz.

anlatırken müzenin el yordamıyla kurulan ideoloji45


YAŞAYAN MÜZE, Beypazarı

zırladım. Projeyi birkaç kuruma ve yerel yönetime sundum. Bunlardan biri de Beypazarı Belediyesi idi. İleri görüşleriyle yaygın takdir toplayan Belediye Başkanı Mansur Yavaş, teklife olumlu yaklaşarak, Türkiye’nin ilk ve tek yaşayan müzesini kurma fikrime evet dedi. Antik çağda şiirin, destanın, tarihin ve müziğin koruyucuları olan Musaların barındıkları mekânlara “müze” adı verilirdi. O dönemin insanları, tanrı Zeus ile hafıza tanrıçası Mnemosyne’in kızları Musaların yaşadıkları evlere “müze” adını verir, buralarda “sözün ve ezgi”nin koruyuculuğunu yaptıklarına ve hatta onların esin perileri olduklarına inanırlardı. Bir kültür bilimci olarak, dokuz peri kızının yıllardır kulağıma fısıldadıkları gözümün önünde canlanıverdi. O günden beri de, peri kızları gibi “sözü” ve “sesi” ve aslında “geleneği” korumaya söz verdim. Burada ekonomik bir farkındalık var mıydı bilemiyorum. Çünkü daha çok işime duyduğum aşk ve

Dr. Sema Demir

hayallerimin heyecanı vardı. Sanırım 2015 yılında KAGİDER tarafından layık görüldüğüm “sosyal gi-

46

Durağan ve sadece koruyan müze düşüncesi-

rişimci” ödülü ekonomik süreci öncelemediğimin

ne karşı “Yaşayan Müze” inşa etme fikri nasıl

bir göstergesidir.

oluştu? Daha karlı girişimlerde bulunmak ye-

Yaşayan Müze kavramı hayata geçirildiğinde

rine farklı konsepte bir müze kurdunuz ve bu

düşündüğünüzden farklı nasıl gelişmeler ya-

konuda örnek gösterildiniz. Sosyal ve ekono-

şandı? Beypazarı’nın ve yakın çevrenin tepkisi

mik farkındalığınızı birleştirme yönünde sizi

nasıl oldu. Hayatlarında nasıl bir yere koydu-

tetikleyen ne oldu?

lar? Hikayeleri canlandırma bir anlamda kişi-

Bir kültür bilimci olarak böyle bir müze açmaya,

sel tarihe de not düşen bir müze yaklaşımı di-

Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi bölümünde

yebilir miyiz?

aldığım eğitimin ilk yıllarında heveslenmiştim. Ak-

Müze fikrimizle beraber yakın çevremiz tarafından

lımdan ve yüreğimden geçen bu fikri geliştirmek

hep samimiyetle desteklendik. Fakat kâr getirme-

için akademik olarak bu konuya eğilmeyi seçtim.

yecek, zor, meşakkatli bir işe soyunduğumuz ko-

Uzun soluklu bir çalışmanın ardından uygulamalı

nusunda da uyarılar almadık değil. Bugün gelinen

bir halkbilim müzesi açabilmek için bir proje ha-

noktada Yaşayan Müze, Türk Hamam Müzesi ve


Yaşayan Köy Beypazarı için de oldukça önemli.

Aslında yaşayan müze kavramı ziyaretçilerimiz

Sosyo-kültürel ve sosyo- ekonomik anlamda kat- için hala yepyeni bir kavram. Başından bugüne ma değer üretiyorlar. Müze çalışanlarımız arasın- müzeyi ziyaret etmek isteyen ziyaretçilerin müzeda mesleki eğitimini halk bilimi alanında tamam-

ye girmeden önce, müzenin isminin etkisiyle baş-

lamış olanlar olduğu kadar Beypazarı kadınları

layan ilk şaşkınlığını gidermek için hala ilk anlattı-

da var. Bizimle çalışmaları ailelerine ve nihayet

ğımız şey bu kavram oluyor. Geleneğin bir müze

toplumsal yapıya sirayet eden bir süreç. Çocukları

nesnesine dönüşecek değerde olması, ziyaretçi-

müze mekanında büyüyor mesela. Yaşayan Müze

lerimizi şaşırtıyor ve düşündürüyor.

hem öğrenme hem etkileşim anlamında çalışan-

Masal müzemizin kalbi. Sözün büyüsünü bugüne

larımız için de bir dönüşüm mekanı. Bu anlamda

kadar hiç düşünmediğimiz bir şekilde ele alıyoruz.

ziyaretçilerimiz kadar çalışanlarımız için de kişisel

Belki bir masal ebesinden hiç masal dinlememiş,

tarihlerinde iz bırakan bir deneyim denebilir. As-

belki hiç masal dinlememiş ziyaretçilerimiz oluyor.

lında herkes kendi potansiyelinin farkına varıyor.

Çocuklar masal dinliyor. Masal anlatanlar masal

Bir günde yüzlerce kişiye anlatım yapıyorsunuz ve

dinliyor. Uygulamalı anlatımlarımıza katılıyorlar.

onlara bilmedikleri şeyleri anlatıyorsunuz ya da zi-

Hep gördükleri, bildikleri şeyler belki ama onlara

yaretçi bile olsanız bir anda kendinizi onlarca kişi-

yepyeni tanımlar ekliyoruz. Kendilerinin dokunma-

nin önünde bir sanatı icra ederken buluyorsunuz.

sı için fırsat tanıyoruz. Bir anne-baba kendilerinin 47


bile bilmediklerini çocuklarının hem görmüş hem

ediyor. 2012 yılında Türk Hamam Müzesini açtık.

uygulamış olmasından son derece mutlu oluyor.

16. Yüzyıla ait bir kültür varlığına sürdürülebilirlik

Müzeler kar amacı gütmeyen kurumlar olarak

kazandırmış olduk. Aynı zamanda o tarihte Türki-

ayakta durabilmek ve kendi maliyetini karşıla-

ye’nin ilk dünyanın üçüncü hamam müzesi olması

ma yönünde faaliyette bulunabilirler. Yaşayan

nedeniyle de kıymeti büyüktür. Aynı yıllarda Ana-

Müze, bu anlamda nasıl katma değer yaratı-

dolu Açık Hava Müzesi- Yaşayan Köy’ün yatırımı

yor?

da başladı. 2016 yılı sonunda ziyaretçi kabul et-

Yaşayan Müze gerek müze girişi gerekse müze

meye başladık. Bir Anadolu kasabası inşa ettik.

içinde ücretli etkinliklerle gelir elde ediyor. Bir de

Bölgesel mimari örneklerimizi ve bu bölgesel hari-

müzemizin bünyesinde kahvemiz var. Geleneksel ta üzerinde geleneği de bütün olarak ele alabildiürünlerin yeniden üretildiği bir oyuncak atölye-

ğimiz yeni bir müze kazandırmış olduk.

miz var. Üretimin durması sanatın ya da zanaatın

Müzeyi tanımsal açıdan en çok hangi disiplin-

kaybı demek. Bu anlamda Eyüp oyuncaklarının

lerle bağdaştırırsınız? Akademisyenler veya

üretimini ve satışını gerçekleştirdiğimiz gibi halk uzmanlarla iletişim halinde olma konunsun sanatını ve zanaatını icra edenlerin ürünlerini zi- verimlilik arz edeceğini düşünüyor musunuz? yaretçimizle buluşturduğumuz hediyelik eşya bö- Aslında kültür açısından baktığımız zaman çok lümlerimiz de var.

disiplinli bir yapının tam kalbinde duruyoruz. Halk

Yanı sıra on bir yıldır yatırımlarımız da devam Bilimi, Edebiyat, Antropoloji, Etnoloji, Filoloji, Eti48


moloji, Tarih, Sosyoloji, Arkeoloji, Güzel Sanatlar, tirmek kimliği yitirmekle sonuçlanır. Bu anlamda Restorasyon ve Konservasyon, Mimarlık, Müzik, burada edinilen bilginin yaşam içinde kullanılıyor psikoloji gibi pek çok bilimle birlikte çalışabiliriz.

olması hem günlük hem de uzun vadeli olumlu so-

Hatta çalışmalıyız. Bu anlamda müzelerimizi bir

nuçlar doğuracak. G

laboratuvar gibi de görüyoruz. Araştırmacılar için

eleneğini bilen, seven, ondan beslenen, kendine

kaynak sağlayabilen mekanlar bunlar. Biz bu ko-

yabancı olmayan bir nesil için çalışıyoruz. Top-

nuda gerekli iş birliklerine daima açığız. Bu anlam-

lumsal faydamız bir şekilde öksüz ve yetim kalmış

da yürüttüğümüz çalışmalar da oluyor zaten. Halk kültürel mirasımızı doğru sergileme teknikleri kulbilgisi dediğiniz şey aslında bilimleri var eden te-

lanarak ziyaretçilerimizle buluşturmak. Bu miras,

mel kaynağı üretiyor. Merkezinde inanın olmadığı unutulup bir köşeye atılacak, basit karakterde debir bilimden söz edilebilir mi? Dolayısıyla halkı, ğil. Medeniyet kurmuş bir geçmişin bize emanethalk bilgisini halk davranışını, üretim biçimlerini

leri bunlar. Değerini anlatmak ve göstermek için

bilmek ve bu anlamda ortaklaşa bilgi üretmek çok

değerini bilmek lazım.

önemli.

Müzenin koleksiyonuna eklemeler yapıyor mu-

Yaşayan Müzenin insana faydalı bir müzecilik

sunuz? Uzun vadede müze yapısı içerisinde

modeli olarak düşündüğünüzde gündelik ha-

veya dışarısında yeni planlar, düzenlemeler ve

yata katkısı nedir?

girişimler olacak mı?

Aslında ritüeli ya da başka bir değişle geleneği yi-

Elbette koleksiyonumuz genişliyor. Çünkü nesne

49


ile gelenek aslında birbirinden doğan şeyler. Bu yüzden mekan-nesne-zaman ve anlatıyı bir bütün olarak ele alıyoruz. Aslında bu alanda hayli büyük yol kat ettik diyebiliriz. Çünkü geleneği var eden mekanları kurgulamaya başladık. Uzun erimli hedeflerimizin en önemli kısmını hayata geçirmiş olduk. 2016 yılında üçüncü müzemiz olan Yaşayan Köy Anadolu Açık Hava Müzesi can buldu. Yine Beypazarı’nda bulunan Yaşayan Köy 25 000 m2 üzerinde Anadolu’nun bölgesel mimarisini yeniden inşa yöntemi ile kurguladığımız bir köy. Yaşayan müze ve Türk Hamam Müzesinden edindiğimiz tüm deneyim ve maddi getiri ile meydana geldi. Ulaşmak istediğimiz en büyük hayal gerçekleşmiş oldu. Bu anlamda otuz üç tane yeni yapı birimiz bunların etrafındaki etnografik zenginlikle sergileniyor. Kullandığımız teknikler gereği kostümden, ev gereçlerine, tarımsal gereçlerden hayvanlığa, el aletlerinden üretim aletlerine varana kadar her şeye ihtiyacımız var. İnsanın kullandığı her şeye… Bu anlamda koleksiyonumuzun giderek zenginleştiğini ve buna devam edeceğini söylemek mümkün.

ADATEPE ZEYTİNYAĞI MÜZESİ Mustafa Çakılcıoğlu

50

- Müzenin ekonomik anlamda üretiminin bir

yen ve dahası geleneksel taş değirmen ve soğuk

müze deneyimiyle sunulmasının müzeyi ya-

sıkım zeytinyağı üretimi yapılan yaşayan bir müze

şayan bir kurum yapıyor mu? bir gezi ve bil-

kimliği ile öne çıkmaktadır. Müzede zeytinin hasa-

gilenme yeri olarak müze mi, yerel değerlerin

dından işlenmesine, zeytinyağının üretilip pazar-

korunması mı, yoksa iktisadi bir üretim mi ön

lanması ve yine değişik alanlarda kullanımına ait

plana çıkıyor?

miras, tarihsel bir süreç içerisinde ekipman, bilgi

Adatepe Zeytinyağı Müzesi 2001 yılından beri

panosu, efemera malzeme olarak sergilenmekte-

Zeytin ve Zeytinyağı geleneksel üretim biçimlerine

dir. Meraklısına, zeytin ve zeytinyağının üretimine

ait değişik tarihlerde kullanılan ekipmanı sergile-

dair kapsamlı bilgi verilmektedir. Geleneksel zey-


tinyağı sabun üretimi de Müze sergileme konula-

operatifler gibi farklı yapıda işletmelerle yan

rından olup, zeytinyağı kültürünün tamamlayıcı bir yanalık sağlanıyor mu? ürünüdür.

Bölgede bulunan meslek okulları öğrencilerine iyi

Burada ticari bir faaliyetten çok kültürel bir hizmet

bir bilgi kaynağı olmaktadır. Bunun yanı sıra yurt

söz konusudur. Yaşadığımız coğrafyaya ait ancak içi ve dışından da eğitim kurumlarının ilgi odağı unutulmaya yüz tutmuş üretim biçimleri günümüz

olmaktadır.

Bölge turizmi için ayrıca bir cazibe

ve sonraki kuşaklara aktarılmaktadır.

merkezi olmuştur.

-Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nin tanıtımı yapı-

3- İnsani anlamda beraberliği, birbirine faydalı

lırken bir işletme olarak sanat kurumları, ko-

olmayı ve dayanışmayı önemseyen sosyal de51


52


53


üretimi tarihsel olarak çeşitli uygarlıklara hayat ve güç vermiş olması ve halen bölge ekonomisinin en önemli geçim kaynaklarından olması nedeniyle Adatepe Zeytinyağı Müzesi bölge insanının yaşamına dair önemli bir yansımadır. 4- Yaratıcılık anlamında müzenin, işletmeye motivasyon aracı olduğunu düşünüyor musunuz? Müzenin varlığı, Ticari faaliyet olarak yürütmekte olduğumuz işletmemize bir motivasyon aracı olmaktadır. 5- Müzenizin yerel etnografik değerlerin büyük müzelerde vitrin temsilleri dışında yerinde deneyimlenmesinin etkileşimi arttırdığını ğerler müzenizde daha kolay hayata geçirilebi-

54

düşünüyor musunuz?

liyor mu?

Müzede sergilenen çok çeşitli üretim ekipmanı

Bir kültür ve gelenek olarak zeytin ve zeytinyağı

ve efemera malzeme, belki tek başlarına pek bir


anlam ifade etmese de bir araya geldiklerinde Zeytin ve Zeytinyağı üretim süreçlerinin anlaşılması ve tanıtımı açısından önemlidir. Müzemiz bünyesinde geleneksel kaynatma yöntemiyle yapılan sıcak sabun üretimi de görülebilmektedir. İzleyici süreçlere yerinde dahil olmaktadır.

55


Gökyay Vakfı Satranç Müzesi

rerek birçok değerli insanın desteğiyle, Başkentte hayatın telaşından uzak bir liman oluşturdum. Müzede bulunan her eser geldiği yerden izler taşıyor, ziyaretçilerine tüm dünyada yazılışı farklı olsa da okunuşu aynı olan bir dili, satrancı öğretiyor. Satranç müzesi olarak amacımız, misafirlerimize yalnızca sergilediğimiz satranç takımlarını göstermek değil, onların hayatlarına dokunarak sınırların ötesinde bir yolculuk yapmalarını sağlamak. Binlerce kilometre uzaktaki bir insanın yarattığı eserle, hiç görmediği tanımadığı başka bir bireyin hayatında yaratacağı etkiye aracı olabilmek, küçük güzelliklerle mutluluğu tatmak, tattırmak istiyoruz. Müzemiz, kar amacı gütmeden insanların hayatına dokunmayı amaçladığı için ziyaretçilerimize daha samimi bir ortam sunuyor. 2-Gökyay Vakfı Satranç Müzesi, müzecilik gi-

Akın Gökyay 1- Gökyay Vakfı Satranç Müzesi’nin kurarken turistik gezilerden aldığınız satranç takımlarının müzenin koleksiyonunu oluşturmasın turizm ve müzecilik buluşmasında insani bir ortak paydaya sahip olması açısından düşüncelerinizi alabilir miyiz? Günümüzde üretim ve tüketim endeksli çok hızlı bir hayat hepimizi sarmalamış durumda. Bu yoğun gündemde insanın kendisine yatırım yapması, biraz nefes alıp bu hengâmeden sıyrılabileceği bir ortam yaratması çok zor. Bu noktada satranç benim hayatımda durup dinlenebildiğim bir liman, hareket ettiğimde ise yolumu aydınlatan bir fener oldu. Satrancın ışığıyla, dinlendiğim koylardan derleyip topladığım satranç takımlarının diğer hayatlara da ilham olabilmesi için beraberimde geti56


rişimiyle hangi farklı alanları bir araya getirdi? tında parmakla gösterilir konuma geldi. MüzemizMüzenin sosyal faaliyetlerini içine alarak bah-

de el sanatlarından fotoğrafçılığa kadar çok geniş

sedebilir misiniz?

bir yelpaze ile insanlara ulaşıyoruz. Tüm bunların

İlk olarak dünyanın farklı yerlerinden toplanıp geti-

yanı sıra çocuklara ve yetişkinlere yönelik satranç

rilen satranç takımlarının dört duvar arasından çı-

eğitimleri ve farklı atölye çalışmaları düzenliyor,

karak insanlara ulaşması, hem satranç hakkında

müze atmosferi içerisinde ailelerin çocuklarıyla

hem de diğer ülkelerin kültürleri hakkında ilham

birlikte vakit geçirebileceği bir alan yaratıyoruz.

vermesi için başladığımız bir girişimdi. Ancak şu

Müzemize gelen ziyaretçi gruplarının içinde bir

an geldiğimiz noktada Gökyay Vakfı Satranç Mü-

gün anaokulu diğer gün üniversite olabiliyor. Sat-

zesi tarihi binasında ev sahipliği yaptığı sosyal bu-

ranç Müzesi çok yönlü gelişim sunan bir eğitim ve

luşmalar, müzik dinletileri, sergiler ve özel içerikli kültür merkezi olarak konumlanıyor. organizasyonlarla Ankara’nın sosyal etkinlik haya-

3-Satranç sporunun yaygınlaşmasına katkı 57


sağlamak için sadece satranç sporu adına ya- Bu da Gökyay Vakfı Satranç Müzesi’ni diğer müpılan bir tematik müze büyük ve kapsamlı mü-

zelerden farklı kılıyor.

zelerden farklı olarak neler vaat eder?

4-Kar amacı gütmeyen işletmeler olarak müze-

Öncelikle Gökyay Vakfı Satranç Müzesi adından

lerin ekonomik fayda ve devamlılığının sağlan-

da anlaşılabileceği üzere merkezine satrancı alı-

ması için başvurulan yöntemler (kurs vs) ye-

yor. Biz bir tarafta satranç, diğer tarafta doğal

terli mi? Farklı motivasyonlara ihtiyaç duyuyor

taşlar sergilemiyoruz. Diğer müzelere göre daha

musunuz?

samimi, içten bir ambiyansa sahibiz. Müzemizde Müzeler somut değil soyut bir yatırım olarak dü-

58

satrançla bilfiil ilgilenme fırsatı bulamayan ziyaret-

şünülmeli, ziyaretçilerinin kendi kişisel gelişimine

çilerimizi satrancın derin dünyasıyla tanıştırmak,

katkı sağlayabilecek bir kazanım elde ettiği, insan

önceden tanışmış olanlarla da satrancın derinlik-

odaklı kültür merkezi olmalıdır. Bir mum misali bu-

lerine birlikte dalmak istiyoruz. Buradaki hemen

lunduğu yeri aydınlatmalıdır. Ancak takdir eder-

her parça, bulunduğu ülkede bizzat gidilip incele-

siniz ki bu ateşin sürekli yanması için fitilin bel-

nerek, doğduğu kültürü ile birlikte Ankara’ya geti-

li aralıklarla değiştirilmesi gerekiyor. Bu noktada

rildi. Satranç takımlarımız müzenin her köşesinde

yalnız başımıza yetişemiyor, sponsor ve destek-

ayrı bir coğrafyanın ve uygarlığın izlerini taşıyor.

çilere ihtiyaç duyuyoruz. Kurslarımızda ve etkin-


liklerimizde mümkün olduğunca düşük bütçeyle

gınlaşması için çeşitli etkinlikler ve atölyeler dü-

daha çok insana ulaşmaya çalışıyoruz. Etkinlik-

zenliyor, özellikle sosyal değerlerin farkındalığını

lerimizde maddi olarak imkânı olanların yanı sıra

satranç çatısı altında ziyaretçilerimize kazandır-

olmayanlara da erişebilmek, paylaştığımız şeyleri

maya çalışıyoruz. Biz dayanışmayla, birliktelikle

artırmak istiyoruz. Destekçilerimiz ve satranç se-

küçük güzelliklerin çığ gibi büyüyerek her yere

verler müze mağazamızdan temin edebilecekleri

ulaşacağına inanıyoruz.

satranç temalı mobilyadan tutun hediyelik eşyaya

6-Günümüzde müzenin eğitimsel işlevlerinin

kadar birçok ürünle de Müzemize destek verebilir.

ön plana çıkmasını nasıl değerlendiriyorsu-

5-İnsani anlamda beraberliği, birbirine faydalı

nuz?

olmayı ve dayanışmayı önemseyen sosyal de-

Öncelikle her müze içerisindeki eserlerle başlı

ğerler, müzenizde daha kolay hayata geçirile-

başına bir okuldur. Gökyay Vakfı Satranç Müze-

biliyor mu?

si’ne baktığımızda ise gerek Ankara’da gerekse

Tabii ki, zaten müzemizin kendini konumlandırışı

ülke genelinde satranç severlerin bilip, ilgilendiği

tamamen insani değerler üzerinedir. Müzemizin bir noktada yer alıyor. Ancak biz daha çok insakuruluşu, bireysel olarak toplanan eserlerin top-

nın satrançla, kültürle, sanatla ilgilenmesini isti-

lumla paylaşılması ile olmuştur. Kapıları açtığımız yor, daha bilinçli ve dinamik nesillerin yetişmesi günden beri bireysel değil kolektif bir bilincin yay-

için çabalıyoruz. Ziyaretçilerimiz müzede yalnızca 59


satranç takımlarını görmüyor aynı zamanda sat- 8- Müzenin koleksiyonuna eklemeler yapılıp ranç takımlarının geldiği coğrafyaların kültürünü koleksiyon yenileniyor mu? de keşfediyor. Burada verdiğimiz eğitimlerle ise

Sadece koleksiyon yapmak için değil, güzel olana

hem çok daha geniş bir kitleye ulaşıp bireylerin

dokunmak ve bu güzelliği yaymak amacıyla da bu

ilgilerine göre kendilerini geliştirebilecekleri kanal- yola çıktık. Başarı, azim, hobi, tutku ve sayamalar yaratıyor hem de ailelerin çocuklarıyla birlikte yacağım birçok güzelliklerle geçen yıllar bana bu katılabileceği bir platform oluşturuyoruz.

satranç hazinesini hediye etti. 412 satranç takımı,

7- Gökyay Satranç Müzesi’nin Ankara ve Altın-

2012 yılında Guinness Rekorlar Kitabına girdik.

dağ ile etkileşimi nasıldır? Turistik grup gezi-

Bu süreç, hem heyecanlı hem de gurur vericiydi.

leri düzenleme stratejilerine müze olarak katı-

Her güzel şey gibi koleksiyonumuzun da sürekli

lıyor musunuz?

olarak yenilenmesini esas tuttuk. Şu an Gökyay

Müze fikri daha ortaya çıkar çıkmaz Altındağ Be-

Vakfı Satranç Müzesi’nde Amerika’dan Tanzan-

lediye Başkanı Veysel Tiryaki böyle bir müzenin

ya’ya, Hollanda’dan Mozambik’e, Rusya’dan İtal-

‘Altındağ özelinde, Ankara genelinde sosyokültü-

ya’ya kadar 109 farklı ülkeden 632 satranç takımı

rel anlamda büyük bir boşluğu dolduracağını’ söy-

bulunuyor. Hobiden tutkuya uzanan bu yolculuğu-

ledi. Altındağ’da yıkılan tarihi bir Ankara Evi’nin

muzu sanatseverlerle, satranç sporuna ilgi duyan-

aynı formatında yapılan binasını müze olarak aç-

larla ve Müzemizi ziyaret eden tüm konuklarımızla

tık. Kentsel dönüşümün çok büyük hızla devam

paylaşmak bize inanılmaz bir haz veriyor. Müze-

ettiği bir bölge olan Altındağ’da kültürel olarak da

mizi ve koleksiyonumuzu sürekli yenilemeliyiz ki,

bir dönüşüm yaşanması için bu girişim önemliydi.

burayı gezen insanlar her seferinde farklı bir rengi

Müzemiz kurulduğu günden beri sürekli olarak ar-

görebilsinler. Biz heyecanlı ve ruhu hiç yaşlanma-

tan ziyaretçi profiline sahip. Müzemiz çok kısa bir

yacak bir ekibiz. Farkımızı, bu noktada ortaya ko-

zamanda 7’den 70’e herkesin ilgi odağı oldu. Bu-

yuyoruz.

lunduğu lokasyona çok hızlı adapte olan Müzede,

Konuyla ilgili aklınıza gelen başka söylemek iste-

hem Ankara’dan hem de yurt içi ve yurt dışından

dikleriniz olursa lütfen belirtiniz.

gelen misafirlerimizi ağırlıyoruz. Her geçen gün daha fazla insanın yaşamına ilham verebilmek, farklı kültürlerle tanışmalarını sağlamak için Ankaralılarla buluşabileceğimiz etkinlik sayısını artırmaya çalışıyoruz. Anaokullarından üniversitelere, Başkentlilerden komşu şehirlere, yurt içinden ve yurt dışından gelen turistik grup gezilerine de kapımız açık. Zevkle ziyaretçilerimize eşlik ediyoruz. Toplu şekilde gezmek, öğrenmek, görmek de çok eğlenceli… 60


Ütopya-Distopya

EVRİM SEKMEN evrimsekmen@gmail.com

AKIL VE GERÇEKTEN UZAKTA BİR YERDE Akıl ve gerçeklik, zamanın ruhunu ve bireyin hikayesini anlatırken toplumsal hafızanın sosyal ve kültürel sembolleri olmadan düşünceye anlamlı sözler söyletemez. Çağdaş zaman ikonları ve mitolojileri böylesi bir uzamda üstgerçekliği kurgular. Verilerin işlenmesiyle toplumsal yaşamı teknolojinin dijital görünümleriyle biçimlendiren hayat fenomeni, dinsel inançlardan doğan ve insanı hayata bağlayan tinsel dünyayı göstergeler üzerinden siber gerçekçiliğe taşır. O nedenle inanışlardan bahsedilmez onun yerini alan eklektik hayata bağlanmaya yarayan gerçek veya gerçekdışı denilen yargılarla bütüne varılır. Dolayısıyla

akla hayale

gelmez yan yanalıklar post kavramların taşıyıcısı semboller akıldışı yerine şairane ve gerçeküstü olağanüstülükler olarak algılanır. Temsili dijital evrende ve bilgisayar ortamlarında vuku bulan yansımaların coğrafyasında kimliklerin ve dünyaya 61


yönelik tasavvurları bugünde bir tehdit olarak algı- mal eden distopik bir olay. Bir anlamda iyimser, bir lamayız. Aslında son dönem popüler kültür ürün- medya vizyonundan uyanılmış oldu. Sanat ve eslerinde bile yer alan cehennemi deneyimlediğimi

tetik’i toplumdan ayrı düşünemeyeceğimiz gibi bu

söylemi, eskiden bu tür gelecek tahminleri kahin-

paradigmaya bağlı olarak toplumsalı analiz etme

lerden beklenirken bugün gündelik dilin sıraan ko-

gücünü yitirip üstgerçekçi, görünmez distopyala-

nusu olmuştur. Distopya üretiminin algıyı yöneten

rın konusunun da parçasıdır artık. Bir şeyin ken-

bu şekli zamanın ruhunu taşıyan Dövüş kulübü,

disi olmanın mümkünlüğünde McLuhan’ın iyimser

Matrix, İnception gibi filmler iyimser bir şey söy-

tespitlerinin de bu yarayı iyileştiremeyeceği görü-

leme derdinden çok yeni dünyanın yapay gerçekli-

lüyor.

ğinin arzu biçimlerinin birer yansımasıdır. Postmo-

Modern sonrası toplum yapısında duygusal atak-

dern kültürün ilişki ve varoluş biçimlerini tüketim

lar aracılığıyla bireyin köklü hafızasının yarattığı

ve yaşam şekillerinin bir uzantısı olarak sunarlar. sarsıntılar ultra modern teknolojilerin yöneteme-

62

Tıpkı 11 Eylül saldırısının da yapay bir gerçeklik

diği bir alanı işaret ediyor. Bu anlamda sanatın

gibi algılanması gibi. Canlı yayınla dünyaya gös-

tarihçeleri eleştiri sayesinde kurulmaya devam

terilen gerçek bir dehşet anının simülasyon gibi

ediyor. Davranışları ve algıları denetim altında tu-

algılanıp gerçeği uzamından koparan ve dünyaya

tarak arzuları ve yaşama dair talepleri baskılamak


kolay olmamıştır. Diğer yandan eleştirinin yönü ve

ması ütopyasını ve küçük, mutlu hayatımızı dü-

ölçütleri buna uygun olarak değer kazanıyor.

şünmeye bunun içinde yaşamaya itilebilir. Bunu

Sanatın sarkastik ve eleştiri yüklü sinik dili hayatın

kabul etmeyen alanların olduğu sosyal diyolog

yapıntıları ve medya üzerinden kurulan ideolojik

platformları ise bireyin gerçekçi bir ütopyadan çok

varyasyonları hipergerçekçi bir mekanizmanın tu-

eğitim aldığı bir bitmeyen kişilik inşasına dönüşü-

zağında yaşıyor. Aslında hayatın kadim öğretile-

yor. Zamanın arada hakim kültürün sınıf tarzını

ri tarafından zaman ve mekan algısı aynı düzen

benimseme konusunda yeterli koşulun sağlandığı

içerisinde akmaya devam ediyor. Duygunun ve

yerler popülist bir geçmişten ve gelenekten kopma

tinin kavramsal ve imge bombardımanında zama-

sahaları. Hayatta her şey düşüncenin aktarımla-

nı ve mekanı istediği zaman kesintiye uğratabile-

rında olduğu gibi düzenli ilerlemiyor, Hiçbir şeyde..

ceği gerçeği ile yüzleşme yaşandı. Şimdi iktidar

Bu düzensiz düzenli halin oluştuğu yerleri göster-

ve baskı mekanizmalarına karşı sosyal mecradan me açısından önemli bir film, roman, görsel sadilsel bir kültür yaratma zamanı !

natlar birikimi bulunuyor. Yine de gittikçe tekrara

Hipperrealist davranış kalıpları ve teknolojiye

dönüşen bu distopik dünya algısında sıradanı dis-

adanmış yaşam bu inancı tetikliyor. Bu noktada

topik bir normallik ısrarı olarak algılarsak distopik

sanatın ve kişinin kendi direnç noktalarını yarat-

kurguyu yerinden sökmüş olmaz sadece tersine 63


çevirmiş oluruz.

dığı sanat ekolüyle Rönesans’a taşıyan bir kurgu-

Tüyap Artist sergisi bu sene Ezgi Bakçay koordi-

nun peşinden gidiyor. Postmodern dilin kurgusunu

natörlüğünde “Ütopya” başlığı altında küratörsüz zamansallık boyutuyla metin tekrar varediyor ve bir model olarak kurgulandı ve daha esnek sanat-

bu da aslında bu rastlantısal gibi görünen analo-

çılara demokratik katılım çağrısıyla vücut buldu. jilerin esrikliğinde sergiden çıkarılabilecek bir şey Kara Ütopya, Sanatçının ütopyası, Sessel ütopya-

yoku

deneyimliyoruz. Rafet Arslan, söyleminde

lar ve kentsel ütopyalar sergileri birbiriyle sarmal

hayatla ve felsefeyle uyumsuzlaşan her şeyi sa-

halinde bağlanmış çatışız sergileme mantığıyla nat aracılığıyla dışlıyor. Elif Soylu’nun “Yapıntı” sunuldu. İşlerin kolay ve bir güncel sanat dene-

adlı

yerleştirmesi inşaat malzemeleri Ross adlı

yimi sunarken imgelerin ve imajların direkt bağ-

ikonik yapıtıyla şekerlerden yaptığı yığınla sevgi-

lantıları yapıtların altmetnini okunur kılıyor. Kara

lisini ölmeden önce ikonikleştiren Felix Gonzales

Ütopya’nın küratörü Rafet Arslan aslında adından Torres imalı yapıt, kentselin ve doğanın katli kar-

64

da anlaşılacağı gibi bir distopyanın bile olmadığı

şıtlığını ortaya sererek bedenlerimizin bu yapıntı-

kötümser bir çerçeveyle sanat işlerine sözü bırak-

ya dönüştüğünü söylüyor. İnşaat malzemeleriyle

tı. Sinik stratejisini sergi metninde Ütopya’yı kur-

ev kavramının inşaata dayalı bir tüketim ahlakına

gulayan romanlar üzerinden pasifize ederken söy-

dönüştüğünü görmek doğanın yok oluşu karşıtlı-

lemi sanat yapıtının etkisiyle anlatılıyor.. George

ğında bir “hiçbir yer” sendromu üretiyor. Serginin

Orwell, Huxley izleğini, Campenalla’dan ödünç al-

diğer işlerinden biri Ece Eldek imzalı “İçindekiler”


tuvalet üzerinden ironik ucu açık bir görüntü havu- izleyiciyi gelecek kötü günlere ütopik beklentilezu yaratmış. Eldek’in işi spekülatif ve direkt mesaj rin gerçekleşme ümidini devam ettiren distopik tercihiyle bu ruh halinin rehavetine kapılmamıza

bir dil üzerinden yürüyor. Yıkımların ve inşaların

engel olan taktiksel bir yapıt.

kısa zaman aralığında gerçekleştiği bugünde par-

Tüyap’ta gözlemlenen işlerin, projelerin ve buna

çalanmış hayatlar adına sözlerde suskunlaşıyor.

ayrılan finansmanında yeni vizyon için hayati önem

Tüketimin vardığı son nokta sloganı, tüketimden

taşıyor. Sergilerin medya gerçekliğinde tüketildiği

varamadığımız noktaları imliyor artık.

bir zamanda karşıtı aramak adına yapılan işleri

Doğanın ve sağlıkla ilişkisinin ambalajlanmış bir

yerinde görme ve zamandan bir an koparabilmek

halde tüm dinamikleriyle tüketim hayatımıza sokul-

önemli. Zaman zaman sanatın yaygınlaşması ve

duğu bir zaman aralığında doğayı da insani olarak

sanat sektörünün satış anlamında taşıyıcısı olma-

algılayıp uzmanlaşmış bilgiyle bize sürekli fayda

ması gibi nedenlerle eleştirilen yanının dışında, getireceğini umuyoruz. Utopik, Distopik kurgu bir Tüyap Artist sanat fuarı bu bağlamda iş çevrelerini

rüya alemindeymişiz gibi ikili aklın veçhelerini bize

hayata tutunmaya çalışan sosyal olanakları sınır-

sunarken sürekli yapay bir ikilem yaratıyor.

lı gençler için bir eğitim platformu halinde buraya

kötü, güzel, çirkin arasındaki tüm anlam düzeyle-

İyi,

çekebilir.,Güncel sanat ilkelerinin sosyal bir sahası ri ütopya adında veya yapay gerçeklik üretimleri olarak konumlanabilir.

tarafından yok ediliyor. Doğanın yok oluşuyla ha-

Vahşi kapitalist ereklerin şiddetin dilinin sertleşme-

yat ona kendini göstereceği yeni temsiller buldu.

siyle sanat atağı geçirilen bir klinik aslında.. Ütop-

İnsanı iyileştiren bir doğa ütopyası. Doğayı bir in-

ya ve distopya realizmi ise bazen kriz anlarında

san gibi algılama ve insana iyi gelen bir amaçla

şeytanın avukatlığını yapıyor.. Hayatın temsil yeri

kullanma tavrı distopyanın yeryüzündeki görünü-

olduğunu iddia eden popülist sanat üretimlerine

mü gibidir. İnsanın hastalanması ve doğanın yok

karşın sanatçının kadrajından sunulan yaratıcılık

olmasıyla bilincin realitesi yeni ikilemler üretir.

imleri bize hayal kurduran yegane alanlar.Ferhat

Farklılıklar, yan yanalıklar, olasılıklar ve ara alan-

Özgür’ün Bienal’in paralel etkinlikleri kapsamında

lar olmadan denklem kurulamıyor. Üstgerçekliği

Pill Galeri’de gerçekleştirdiği sergi, Hayvan Çiftliği

üretmeye mahkum distopya, kendi dışında dokun-

George Orwell referansıyla romandan hareketle

duğu her şeyi yok ediyor. Bu boyutta yaşanılan

böylesi bir gerçekçi ütopya kurguluyor. Doğaya

ruh hallerinin ve dünyayı algılama farkındalığının

mücadelenin doğaya karşı bir ütopya tasarlama-

hayata yer açması gerçekçi bir uzamla mümkün-

da fablın gücü ve yaşamın farkındalık anlarıyla

dür. Mesela, rüyada elinizde tuttuğunuz bir çiçek

buluşan popüler kültür sloganları... Doğaya tekil uyandığınızda hala elinizde duruyorsa bu duruma gözlüklerle bakarak hikayeyi parçalamak ve iyiyi

karşılık gelecek farklı boyutlardaki bilinç akışları

kurtarmak... Hikaye gerçeklerden daha büyük di-

imgelemini kurmaya devam edecektir.

yerek. Kentsel dönüşüm alanı olan Balat’taki sergi, sanatçının öznelliği ve görsel tasarımı üzerinden 65


Bilinç Akışı

ÜMİT YILMAZ

HİPER YAŞAMLAR Temsil nesnesi olmaktan çıkıp bir hipergerçek- reddettiği, kendi içinde saklamadığı, onu kabul etliğe dönüşmüş olan “yeni nesne” bir şeyi temsil

mediğinde yansıtmaktadır. Kabul etseydi ve içine

etmek yerine kendisini bize sunmaktadır. Bu tem-

hapsetseydi görüntü ortaya çıkmazdı. Aynanın

sil nesnesi olmaktan çıkıp hipergerçekliğe dönüş-

yansıtıcı düzlemi görüntüyle benlik arasında araç-

müş olan yeni, temsil gücünü yitirmiş “kendisini”

sallık görevi görmesi bir kırılma noktasıdır. Sana-

bize sunmaya başlamıştır. Nesne, temsil gücünü

tın kadim tarihi bu kırılmaların , temsillerin ve gö-

yitirdiği zamanda ise o da artık bir özne gibi dav-

rüntülerin oluşumuyla yakından ilgilidir.

ranacak ve öznenin yerine geçmeye çalışacaktır.

Görüntünün ortaya çıktığı “Yansıtma” ve “Tem-

...Özne hipergerçekliğe dönüştüğünde ortaya çı-

sil Etme” dediğimiz olumsuzlama alanı aynanın

kan “nesnel dünya” karşısında “yeni nesneler” son arkasına sürülen ve yansıtmayı sağlayan “SIR”

66

derece çaresizdir.

dediğimiz şeyin yaptığı işi reddetme ve kabul et-

ÖZNE kendisini nesnesi karşısında kurmak zorun-

memesi üzerine bir diyalektik oluşturuyor.

dadır...Nesne ise temel olarak özneyi temsil eden

tersini düşünelim. Ayna sırsız olsaydı,

bir tür “Ayna” gibidir.

parçası gibi arkasını gösterseydi ki işte buna ben

Bir ayna metaforuyla konuyu örnekleyebiliriz. Bir

“kabul etme “ diyorum. O cam sizin görüntünüzü

aynayı düşünelim onun yansıtma niteliği

onun

kabul etseydi , bu durumda sizin görüntünüz o ca-

temsilidir.Ayna yansıttığı şeyi temsil eder. Nes-

mın içinden geçip gidecekti ve “Yansıma” olma-

nelerde pratikte öznenin yansıtıcısıdır.

yacaktı.

Nesne-

Tam

bir cam

nin yansıttığı düzlem üzerinden özne kendini ifa

İşte Hipergerçeklik noktasına

gelmiş olan nes-

eder.Yalnız ayna yansıtma görevini temsil etme

neler yani artık hiç bir yansıtma özelliği olmayan

niteliğini redederek yapar. Bir ayna görüntünüzü

yansıtma ve temsil etmek niteliği yerine size kendi


FotoÄ&#x;raf: Kemal Korkmaz

67


varlığını dayatan size gerçekten daha gerçek gibi kendi arzu ve korkularım kendi düşüncelerim taragelen her şey temsil niteliğini kaybetmiş nesneler-

fından yok edilmiş oluyor.

dir.

Böylece tüm düşüncelerim birer hayalet gibi hem

Nesne deyince her seferinde yeniden tanımlama

peşimi bırakmıyor hem de bu hayalet beni yansıt-

yapma ihtiyacı duyuyorum ...Çünkü nesne dediği-

mıyor. Beni temsil etmeyen, beni yansıtmayan bir

mizde insanların tamamına yakını cisimler dünya-

şeyin en azından benim peşimi bırakmasını var-

sını ,maddi formları filan düşünüyorlar.

lığımla ilgilenmemesini beklerdim. Hipergerçeklik

Oysa ki nesne dediğimiz şey, öznenin karşısında

haline getirdiğim hiçbir şey

duran her şeydir.

Peki yaşamda bunu nasıl deneyimliyoruz? Nes-

Nesnenin şöyle bir tanımı vardır...

neleri nasıl hiper gerçeklik haline getiriyoruz? Ya-

Bilincime konu ettiğim her şey nesnedir.

şamdaki her şeyi bu hale getiriyoruz. Önce ev alır

Bilincime neyi konu ediyorsan o bir nesnedir .

içini eşya doldurmaya başlarız. Ev özne ise eşya

Bilincime düşünceleri konu ediyorum. Bu durum-

onun nesnesi gibidir.Eşyaları bir süre sonra öyle

da her düşünce bir nesnedir : fikirler,psişik durum,

abartırız ki eşya bir hipergerçekliğe dönüşür.

peşimi bırakmıyor.

Hi-

davranışlar, tüm fiziki alem, insanlar ..vs... işte bu pergerçekliğe dönüşen eşyalar yüzünden iş tersidurumda hipergerçeklik haline getirilmiş, temsil

ne döner. Eşyamıza göre ev bakmaya başlarız.

yeteneği elinden alınmış olan bu yeni nesne bilin-

Eşya asıl gerçeklik (hipergerçeklik) ise ikincil du-

cime konu olmayı gerçekleştirecek yansıtma yete-

ruma itilen bir şey haline gelir.

neği olmayan bir şeydir.

Düşüncelerimizde de durum aynı bu örnekteki gi-

Bu arkasını gösteren bir cam parçası gibidir ve bidir. Düşünce öznenin bir enstrümanı gibiyken onun üzerinden kendi yansımamı göremem...

oradan buradan toplanan ve artan düşünce artık

Nesneler beni temsil etmemekte çünkü öylesi-

hiper bir düşünce haline gelince özneyi iplemeyen

ne büyük bir gerçeklik içine kendilerini haps et-

bir şeye dönüşür. Düşüncelerimizin, fikirlerimizin

tiler ki onlar birer hipergerçekliğe dönüştüler ve

çok büyük kısmı sizi ele geçiren, sizi birer enstrü-

bu yüzden beni temsil etmek yerine bana kendi-

man hayalet gibidirler. enstrumanlardır. Size hük-

lerini dayatmaya başladılar. Beni temsil etmesi

meder, sizi bir nesneye kendilerini ise birer özneye

gereken düşüncelerimin beni yansıtmaması artık çevirmişlerdir ... Hiper gerçeklik, hiper nesne, tembir hipergerçeklik içerisinde olan düşüncelerimin

sil yeteneğini kaybetmiş düşünceler, fikirler, dav-

beni temsil etmemesi o düşüncenin varolmadığını

ranışlar, duygular bir özne gibi davranmaya sizi

bize gösterir. Bu hiper nesne içinde yaşadığımızı

yok etmeye başlarlar. Hiper yaşamları, zenginlik,

gösteren bir problem ortaya koyar. Bilincime konu

refah, mutluluk sanıp bunu avantaj kabul ederler

oldukları için düşüncelerimi temsil eden nesne-

ama aksine hiper yaşamlar buharlaşmış, yok edil-

ler aslında varlar ve her yerdeler. Varlıklarını bize miş yaşamlardır. dayatıyorlar. Böylece “kendim”, “Varlığım”, kendi düşüncelerim, kendi fikirlerim, kendi duygularım, 68


FotoÄ&#x;raf: Kemal Korkmaz

69


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.