12 minute read

I GÜNDEM

Next Article
I EVENT

I EVENT

İngiltere’de gündem

BM İklim Değişikliği Konferansı - COP26’ydı

Advertisement

İngiltere gündemi bu ay boyunca İklim Zirvesi’ne kilitlendi. Dünya liderlerinin bir araya geldiği 26. Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı - COP26, Glasgow’da gerçekleştirildi. Konferansın sonunda iklim değişikliğine karşı alınacak önlemleri içeren bir anlaşma imzalandı.

Koronavirüs pandemisi nedeniyle geçen yıl ertelenen İklim Değişikliği Konferansı - COP26, 1-14 Kasım 2021 tarihleri arasında İskoçya’nın Glasgow kentinde yapıldı. COP konferanslarında, 1992 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) uyarınca “tehlikeli iklim değişikliğini önlemek” ve küresel olarak adil bir şekilde sera gazı emisyonlarını azaltmanın yolları üzerinde duruluyor ve yeni hedefl er belirleniyor. Dünya liderlerini iklim değişikliğiyle mücadele için her yıl bir araya getiren BM İklim Değişikliği Konferansı - COP’dan bu seneki en önemli beklendi, küresel sıcaklık artışının sanayi devri öncesine oranla 1,5 derece ile sınırlandırılmasıydı.

İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı işbirliği

Konferansın ilk günlerine katılan 120’den fazla ülkenin lideri daha sonra yerlerini müzakereleri yapan başta çevre bakanları olmak üzere üst düzey yetkililere bıraktılar. Konferansa katılan liderler, küresel çevre kriziyle ilgili mesajlarını paylaşırken ABD Başkanı Joe Biden, Donald Trump yönetiminin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi sebebiyle özür diledi. En büyük seçim vaatlerinden biri iklim

değişikliğiyle mücadele olan Biden, göreve geldiği 20 Ocak 2021’de anlaşmaya geri dönülmesi için bir kararname imzalamıştı. Biden, bütün büyük ekonomilerin sera gazı salınımı konusunda amaçlarına ulaşmasını umduğunu vurgulayarak, “ABD, bu konuda üzerine ne düşüyorsa yapacaktır.” dedi. İklim değişikliğinin etkilerinin “yıkıcı olduğunun” bilindiğini söyleyen Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Biz Paris İklim Anlaşmasını uygulayabiliriz ve uygulamamız gerekiyor. Bunu bu yüzyılın içinde değil, G20 ülkelerinin söylediği gibi 21. yüzyılın ortasına kadar yapmamız gerekiyor.” dedi. Emisyonda ülke olarak en büyük payı olan Çin lideri Şi Cinping konferansa katılmazken, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, “net sıfır” karbon emisyonu hedefi ne 2070’de ulaşmayı planladığını açıkladı.

COP26 İklim Zirvesi’nde varılan anlaşma neleri öngörüyor?

Glasgow’da yapılan 26. BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26) ülkeler, iklim değişikliğine karşı alınacak bir dizi önlemi içeren bir anlaşmayı imzaladı. Glasgow İklim Anlaşması olarak adlandırılan anlaşmada; kömürün aşamalı olarak azaltılması taahhüdü, emisyon azaltma planlarının düzenli olarak gözden geçirilmesi ve gelişmekte olan ülkelere daha fazla fi nansal destek gibi önemli kararlar yer aldı. Ülkeler, 1,5°C hedefi ni ulaşılabilir kılmak üzere gelecek yıl emisyon azaltma planları için yeniden bir araya gelecekler. Glasgow İklim Anlaşması ile zirvenin öne çıkan konularından olan, kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılması planlanıyor. Bu yönüyle anlaşma, kömür kullanımını azaltmayı hedefl eyen tarihteki ilk anlaşma oldu. Ancak, kömür taahhütleriyle ilgili taslak metinlerde yer alan ifadelerin değiştirilmesi tartışmalara neden oldu. Anlaşmanın daha önceki taslak metinlerinde kömürün “aşamalı olarak sonlandırılması” taahhüdüne Hindistan’dan itiraz geldi. Hindistan İklim Bakanı Bhupender Yadav, “Kalkınma ve yoksullukla uğraşan gelişmekte olan ülkelerden, kömür ve fosil yakıt sübvansiyonlarını aşamalı olarak sonlandırma vaatleri vermesi nasıl beklenebilir?” dedi. Bazı ülkeler hayal kırıklıklarını ifade ederken söz konusu ifade “aşamalı olarak azaltmak” şeklinde değiştirildi. Zirveye başkanlık eden Alok Sharma, kömürle ilgili değişikliği değerlendirirken, anlaşmayı bir bütün olarak korumanın da hayati olduğunu ifade etti. Anlaşmanın tarihi bir başarı olarak niteleyen Sharma; “1,5°C hedefi ni ulaşılabilir tuttuk. Altı yıldır dünyayı koruyan Paris Anlaşması’nı kapattık. Bunu da İngiltere başkanlığında yaptık. İklim değişikliğine karşı korumasız ülkeler için daha fazla para sağladık. Kömür konusunda da tarih olacağı bir yolda olduğumuzu söyleyebiliriz “ dedi. İlk kez bir COP metninde kömürle ilgili bir ifadenin yer aldığını vurgulayan Sharma, “Günün sonunda, Çin ve Hindistan kendilerini diğer ülkelere açıklamak zorunda kalacaklar” şeklinde konuştu.

Kömür tartışmaları

Kömür, karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor. Bu sebepten de 1,5°C hedefi nin de merkezinde bulunuyor. 2015 yılında Paris’teki zirvede kabul edilen söz konusu hedefe ulaşmak için, küresel emisyonların 2030 yılına kadar yüzde 45 ve 2050’ye kadar da neredeyse sıfıra düşürülmesi gerekiyor. Anlaşmanın bir parçası olarak ülkeler, küresel sıcaklık artışının 1.5°C ile sınırılandırılması hedefi ne ulaşılabilmek adına gelecek yıl bir araya gelme sözü verdi. Ülkeler bu toplantıda karbon salımını azaltmak için planlarını masaya koyacak. Mevcut taahhütler uygulanması, küresel ısınmayı yalnızca 2,4°C ile sınırlandırıyor. Bilim insanları ise küresel sıcaklıkların 1,5°C’den fazla artmasıyla, milyonlarca insanın ciddi olarak bu durumdan etkileneceği konusunda uyarılarda bulunuyor. COP26 Başkanı Alok Sharma, kömürle ilgili değişikliği değerlendirirken, anlaşmayı bir bütün olarak korumanın da hayati olduğunu ifade etti. Anlaşmanın tarihi bir başarı olarak niteleyen Sharma; “1.5°C hedefi ni ulaşılabilir tuttuk. Altı yıldır dünyayı koruyan Paris Anlaşması’nı kapattık. Bunu da İngiltere baş-

kanlığında yaptık. İklim değişikliğine karşı korumasız ülkeler için daha fazla para sağladık. Kömür konusunda da tarihi bir yolda olduğumuzu söyleyebiliriz” dedi. İlk kez bir COP metninde kömürle ilgili bir ifadenin yer aldığını vurgulayan Sharma, “Ancak sözlerimizi yerine getirirsek hayatta kalabileceğiz. Burada, Glasgow’da bir tarih yazıldı. Şimdi ise bir sonraki bölümün, burada birlikte verdiğimiz taahhütlerin başarısını göstermesini sağlamamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

İsviçre Çevre Bakanı Simonetta Sommaruga, kömürle ilgili ifadenin değiştirilmesine ilişkin, “Kömür ve fosil yakıt sübvansiyonları konusunda anlaştığımız dilin şeffaf olmayan bir süreç sonucunda daha da yumuşatılmasından dolayı derin hayal kırıklığımızı ifade etmek isteriz” diye konuştu. Sommaruga bu durumun dünyayı 1.5°C hedefi ne daha fazla yaklaştırmayacağını belirterek, “Bu, hedefe ulaşmayı zorlaştıracak” dedi. Gezegenin kaderinin hala pamuk ipliğine bağlı olduğunu vurgulayan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Hala iklim felaketinin kapısını çalıyoruz” dedi. Hızlıca adım atılmazsa net sıfıra ulaşma şansımız sıfır olacağını ekleyen Antonio Guterres, “Onaylanan metinler birer uzlaşmadır. Günümüz dünyasındaki çıkarları, koşulları, tezatlıkları ve siyasi iradeleri yansıtırlar. Önemli adımlar atılıyor ama ne yazık ki kolektif siyasi irade bazı derin çelişkileri aşmaya yetmedi.” şeklinde konuştu.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson ise anlaşmayı ileriye doğru atılmış büyük bir adım olarak niteleyerek; “İlk kez kömür kullanımını azaltacak uluslararası bir anlaşmaya ve küresel ısınmayı 1.5°C ile sınırlamak için bir yol haritasına sahibiz. İleride COP26’ya sonun başlangıcı olarak dönüp bakacağımızı umut ediyorum. Bu amaçla da çalışmaya devam edeceğim.” dedi. Kömürle ilgili ifadelerin yumuşamış olmasına karşı, sınırlandırma ifadelerinin ilk kez bir anlaşmada açıkça bahsedildiğini vurgulayan gözlemciler, anlaşmayı hala bir zafer olarak görüyor. Greenpeace Direktörü Jennifer Morgan da “Bir kelimeyi değiştirdiler ama COP’un, kömür çağının bittiği mesajını değiştiremezler. Şu anda hala kömür yakanlar da dahil olmak üzere temiz, yenilenebilir enerjiye geçiş, tüm ülkelerin çıkarına.” sözleriyle anlaşmadan ümitli olduğunu belirtti.

Sıcaklık artışı gezegeni doğrudan etkiliyor

Paris İklim Anlaşması’nın parçası olan ve 1,5 derecelik bir sıcaklık artışının gezegen için ne anlama geleceğini yakından incelemekle görevlendirilen Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli, 1.5 derece ile 2 derece arasındaki farkın büyük hasarlara yol açabileceğini belirledi. Buna göre, 1.5 derecelik artış; deniz seviyelerinin yükselmesi, mercan resifl erinin zarar görmesi ve sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller, daha şiddetli fırtınalar ve diğer aşırı hava koşullarında artışa neden olsa da 2 derecelik artıştan çok daha az etkili olacak. Mevcut durumda sıcaklıklar halihazırda sanayi öncesi seviyelerin yaklaşık 1.1-1.2 derece üzerinde seyrediyor ve sera gazı emisyonları da artış eğiliminde. 2020’de Kovid-19 kaynaklı karantinalar sırasında karbondioksit üretimi düşse de ekonomilerin toparlanmasıyla tekrar yükseldi. 1,5 derece hedefi için küresel emisyonların her yıl yüzde 7 azalması gerekiyor.

İKLİM KRİZİ

Dünyada iklim değişiyor ve insan faaliyetleriyle yükselen sıcaklıklar, yine insanlar ve diğer canlıları artık her alanda tehdit ediyor. Bu gidişe dur denilmediği takdirde, insanlar ve doğa, kuraklık, deniz seviyelerinin yükselmesi ve çok sayıda canlı türünün tamamen yok olması gibi bir dizi felaket ve dev bir tahribatla baş başa kalacak. Dünya, büyük bir sorunla karşı karşıya olsa da çözüm yolları var.

İklim değişikliği nedir?

İklim ile bir yerde yıllar boyunca hakim olan ortalama hava durumu kastediliyor. İklim değişikliği ise bu ortalamalarda değişiklik olması demek. Şu anda tanık olduğumuz hızlı iklim değişikliğinin sebebi ise insanların evlerinde, fabrikalarda ve ulaşımda kullandıkları fosil yakıtlar yani akaryakıt, doğalgaz ve kömür. Bu fosil yakıtlar yandıkları zaman havaya sera gazları adını verdiğimiz ağırlıkla karbondioksitten oluşan gazlar salıyorlar. Bu gazlar ise güneş ışınlarıyla gelen ısıyı emerek gezegenimizin ısısının yükselmesine yol açıyor. Dünya şu anda 19. yüzyıl ile kıyaslandığında ortalama 1,2 santigrat derece daha sıcak ve atmosferdeki karbondiyoksit gazlarının miktarı da yine aynı döneme göre yüzde 50 daha fazla. Bilim insanları eğer iklim değişikliğinin en kötü sonuçlarından kaçınmak istiyorsak, ısıdaki artışı yavaşlatmak gerektiğini, ortalama hava sıcaklıklarının, yüzyılın sonunda yani 2100 yılına gelindiğinde bugüne göre en fazla 1,5 derece artmasının sağlanması gerektiğini söylüyorlar. Ne var ki yapılan hesaplamalara göre, şu ana kadar taahhüt edilenlere ek yeni adımlar atılmadığı takdirde yüzyılın sonunda sıcaklık artışı 2 santigrat dereceyi bulabilir. Bunun da ötesinde eğer hiç bir şey yapılmazsa, bilim insanları bu ısınmanın 4 dereceye kadar da çıkabileceğini söylüyor. Bunun da yıkıcı sıcaklık dalgalarına, milyonlarca insanın su seviyelerindeki yükselme nedeniyle evlerini kaybetmesine ve bitki ve hayvan türlerinin bir kısmının bir daha geri gelmemek üzere soyunun tükenmesine yol açabileceğini ifade ediyorlar.

İklim değişikliğinin etkileri nelerdir?

Aşırı iklim olayları şimdiden sıklaştı ve insanların hayatlarını, düzenlerini ve geçim kaynaklarını tehdit ediyor. Isının daha da yükselmesiyle, bazı tarım alanları çölleşebilir ve bu da bazı bölgeleri yaşanmaz hale getirebilir. Başka yerlerde tam tersi olabilir. Aşırı yağışlar, Çin, Almanya, Belçika ve Hollanda’da yakında tanık olduğumuz türden çok büyük sellere yol açabilir. Daha yoksul ülkelerde yaşayan insanlar, iklim değişikliğine göre yaşamlarını yeniden düzenlemek için gerekli kaynaklara sahip olmadıkları için bu değişimden en kötü etkilenecekler. Gelişmekle olan ülkelerdeki bir çok tarım bölgesi zaten şu anda bile ısınmadan etkilenmiş bulunuyor ve bu muhtemelen daha da kötüleşecek. Okyanuslarımız ve içindeki eko-sistemler de tehdit altında. İklim değişikliği nedeniyle suların ısınmasıyla, 1995 yılından bu yana Avustralya’daki Büyük Set Resifi adı verilen su altı yaşam ortamındaki mercan kayalıklarının yüzde 50’si yok oldu. İklim değişikliğiyle havanın ısınması ve kuruması yüzünden orman ve çalı yangınları sıklaşıp yaygınlaştı. Sibirya gibi yerlerde buzların erimesi, yüzlerce yıldır buz altında kalmış sera gazlarının da atmosfere yükselerek iklim değişikliğini hızlandırmasına yol açtı. Daha sıcak bir dünyada hayvanlar da içme suyu bulmakta ve yaşamlarını sürdürmekte zorlanacak. Örneğin kutup ayıları, yaşamlarının bağlı olduğu buzların erimesiyle yok olabilir ve fi ller günlük 150 ila 300 litre içme suyu ihtiyaçlarını karşılamakta sıkıntı çekebilir. Bilim insanları adım atılmadığı takdirde bu yüzyıl içerisinde en az 550 türün yok olabileceğini söylüyor.

Dünyanın farklı yerleri nasıl etkilenecek?

• İklim değişikliği dünyanın farklı bölgelerinde farklı sonuçlar yaratacak. Bazı bölgeler diğerlerine göre daha fazla ısınacak, bazı yerlerde yağışlar artarken başka yerlerde kuraklıklar yaygınlaşacak. • Eğer yüzyılın sonuna kadar ısı artışı 1,5 derece ile sınırlanamazsa bazı sonuçları şöyle olacak: • İngiltere ve Avrupa aşırı yağışlar nedeniyle artan sel felaketleriyle karşılaşacak

• Orta Doğu ülkelerinde aşırı sıcak hava dalgaları yaşanacak ve tarım alanları çölleşebilecek • Pasifi k bölgesindeki ada ülkeleri denizlerin yükselmesiyle tamamen sular altında kalabilecek • Bir çok Afrika ülkesinde kuraklık ve gıda sıkıntısı riski artacak

• ABD’nin batısında kuraklık ihtimali yükselirken diğer bölgelerinde şiddetli fırtınalar artacak • Avustralya muhtemelen daha çok aşırı sıcaklık ve kuraklık dönemi yaşayacak.

Hükümetler ne yapıyor?

• Ülkeler artık iklim değişikliği ile ancak hep birlikte başa çıkabileceği konusunda hemfi kir ve 2015 yılında Paris’de varılan tarihi anlaşma ile yüzyıl sonuna kadar ısı artışını 1,5 santigrat dereceyle sınırlamak için adımlar atmayı taahhüt ettiler. • İngiltere Kasım ayında, ülkelerin 2030 yılı için karbon salımı azaltma planlarını masaya koyacağı COP26 dünya liderleri zirvesine ev sahipliği yapacak. • Bir çok ülke 2050 yılına kadar ulusal karbon salımını sıfırlamayı vaadetti. Bu sera gazı salımlarını mümkün olduğu kadar azaltmak, kalan kısmını da atmosferden emecek önlemlerle dengelemek anlamına geliyor. Uzmanlar bunun erişilebilir bir hedef olduğunu ama hükümetlerin, iş dünyasının ve bireylerin büyük değişiklikler yapmasını gerektireceğini söylüyorlar.

Bireyler neler yapabilir?

Büyük adımların hükümetler ve iş dünyasından gelmesi gerekiyor ama bilim insanları bireylerin de hayatlarında küçük bazı değişiklikler yaparak iklime insan etkisini azaltabileceğine dikikat çekiyor. Bu konuda bireylere önerilen adımlardan bazıları şöyle: • Daha az hava yolculuğu yapın • Otomobilsiz bir hayat yaşayın ya da elektrikli araçlara yönelin • Çamaşır makinası gibi enerji kullanan eşyalarınızı yenilerken enerjiyi daha verimli kullanan ürünleri seçin • Doğal gazlı ısınmadan elektrikli ısı pompası sistemine geçin • Evinizin ısı yalıtımını güçlendirin.

Birleşik Krallık’ta on binlerce kişi iklim için yürüdü

Glosgow’da gerçekleşen BM İklim Değişikliği Konferansı devam ederken Birleşik Krallık genelinde çok sayıda kentte, iklim değişikliğine dikkat çekmek ve COP26 zirvesinde bulunan liderleri harekete geçirmek için yürüyüş düzenlendi.

Londra’daki yürüyüşe binlerce kişi katıldı. COP26’nın düzenlendiği İskoçya’nın Glasgow kentindeki yürüyüş ise çok daha büyüktü. Galler’in başkenti Cardiff’te de çok sayıda kişi parlamento önünde bir araya geldi. Galler’de Swansea, Bangor, Llangollen ve Holyhead kentlerinde de benzer yürüyüşler düzenlendi. Kuzey İrlanda özerk bölgesinde ise en büyük yürüyüş başkent Belfast’taydı. Birleşik Krallık genelinde 10’dan fazla kentte, dünya genelinde ise 300 civarı şehirde iklim değişikliğine karşı eylem çağrısıyla yürüyüş yapıldı. Yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı belirtilen Londra’daki yürüyüş sırasında “İklim devrimi olmazsa her şeyi kaybedeceğiz” pankartı tutan bir grup, kendilerini George V Köprüsü’ne zincirledi. Polis, Scientist Rebellion (Bilim İnsanları İsyanı) adlı örgütten 21 kişiyi gözaltına almak için zincir kesme aletleri kullandı. Yürüyüşün son durağı olan Glasgow Green parkında konuşmacılar için bir sahne de kuruldu.

İngiltere, iklim değişikliğiyle mücadelede eden yoksul ülkelere yardım sözü verdi

İklim Değişikliği Konferansı’nda yeni bir taahhüt açıklayan İngiltere, yoksul ülkelere 290 milyon sterlin finansman desteği sözü verdi.

BM İklim Değişikliği Konferansı’ndaki oturumlardan, küresel ısınmanın özellikle yoksul ülkeler üzerindeki etkileri de ele alındı. Bu konuda yeni bir taahhüt açıklayan İngiltere, yoksul ülkelere 290 milyon sterlin fi nansman desteği sözü verdi. Fonun büyük bölümü, Asya-Pasifi k ülkelerine aktarılacak. Fonun 274 milyon sterlini, Asya-Pasifi k ülkelerinde iklim eylem planlaması ve yatırımını desteklemek, doğayı koruma projeleri geliştirmesini kolaylaştırmak ve düşük karbonlu kalkınmayı teşvik etmek için kullanılacak. 15 milyon sterlinlik kısmı, gelişmekte olan ülkelerin iklim krizine yanıt verecek çözümler geliştirmeleri için kullanılırken, 1 milyon sterlin ise iklimle bağlantılı felaketler dahil acil durumlarda, küresel insani yardımın daha hızlı ve etkili bir biçimde sağlanması için ayrılacak. 290 milyon sterlinlik fon İngiltere’nin dış yardım bütçesinden sağlanacak. İngiltere hükümeti geçtiğimiz ay, dış yardım bütçesini, ulusal gelirin yüzde 0.5’ine düşüreceğini açıklamıştı. Bu karar en erken 2024-2025’e kadar geçerli olacak. Hükümetin kıdemli iklim değişikliği danışmanları, kesintiyle birlikte İngiltere’nin yoksul ülkelere “uzun vadeli iklim yardımı yapamayacağına ya da bu yardımlar konusunda ciddi olmadığına” işaret ettiğini söylemişlerdi.

İklim finansmanına neden ihtiyaç var?

Gelişmekte olan ülkeler, yıllık sera gazı salımlarını azaltarak 2050’den önce “net sıfır” karbon emisyonu hedefi ne ulaşırken, iklim değişikliğine uyum sağlayacak yatırımları yapabilmek için yıllık 100 milyar dolarlık iklim fi nansmanına ihtiyaç duyuyor. Gelişmekte olan ülkeler, küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salımlarının çok küçük bir bölümünden sorumlu. Bugün dünya nüfusunun en zengin yüzde 1’inin salımları, en yoksul nüfusun yüzde 50’sinin salımlarını ikiye katlıyor. Buna karşın iklim krizinin yıkıcı etkilerinden en çok bu ülkeler etkileniyor. Daha zengin ülkeler, 2009’da gelişmekte olan ülkelere 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar dolarlık iklim fi nansmanı sağlanacağını taahhüt etmişti bu plan gerçekleşmedi. 100 milyar dolar için şimdiki hedefse 2023 olarak belirlendi. İngiltere’nin Uluslararası Ticaret Bakanı Anne-Marie Trevelyan, bu kararla ilgili olarak hayal kırıklığını paylaşmış ve daha fazla insanın yoksulluğa itilmeden dünyanın ”hemen şimdi harekete geçmesi’ gerektiğini belirtmişti. Zengin uluslar, tarih boyunca salımları için yasal bir yükümlülük altına girmediler. Çünkü böyle bir faturanın bilançosu trilyonları bulabilir. Bugüne kadar yalnızca İskoçya, ekonomileri iklim krizinden zarar gören ülkelere 1 milyon sterlinlik bir telafi fonu taahhüt etti.

This article is from: