ETBİR
Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Sektör Yayını 2014 / 3
Dosya Kırmızı Et Hakkında Bilimsel Gerçekler
• Kırmızı et sektörü yeni yatırımlarla büyüyor • OECD ve FAO’nun Tarım Görünüm Raporu’na göre Sığır eti fiyatları rekor seviyelere yükseliyor • ESK’’ya et ithaat izni verildi • Hayvancılık Yatırımlarına Hibe Desteği • Kırmızı Et Sektörü Anadolu’da buluşuyor…
• İzlenebilirlikle izleyebilmek… • Türkiye’de sığırcılık nereye gidiyor • Doğu Avrupa’nın doğal kaynak zengini turizm ülkesi Romanya • Yağlar Koca Bir Yalan
2
3
BU SAYIDA NELER VAR? ETBİR - Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği Kırmızı Et Sektör Yayını Yıl: 8 Sayı: 31 - Ağustos 2014 / 3 Para ile satılmaz.
DOSYA Kırmızı Et Hakkında Bilimsel Gerçekler
İmtiyaz Sahibi Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği adına Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa BILIKÇI
Yayın Koordinatörü
18
Ayla TORUN
Yönetim Yeri Barbaros Mah. Akzambak Sk. Uphill Towers B Blok K: 10 No: 57 Ataşehir İSTANBUL Tel: 0216 478 62 79 Fax: 0216 478 62 76 e-mail: etbir@etbir.org www.etbir.org
Yapım Afiş İletişim I DBYR Tel: 0535. 711 41 37 @: afis@afisiletisim.com www.afisiletisim.com
06 08
BAŞKANDAN
10
SEKTÖRDEN HABERLER • UKON’un iftar yemeği Ankara’da yapıldı • Besi Sığırcılığının Dünü, Bugünü ve Yarını Besi Sığırcılığı Sempozyumu’nda değerlendirildi • Et İthalatına izin
Sorumlu Yazi İşleri Müdürü Ergün GÖÇER
Yayın Kurulu Prof. Dr. Mustafa TAYAR Vet. Dr. Ahmet YÜCESAN Vet. Dr. Can DEMİR Mustafa ALBAYRAK Prof. Dr. Ümit GÜRBÜZ
Reklam Rezervasyon Tel: (216) 478 62 79-324 62 64 e-mail:etbir@etbir.org
4
ETBİR I KIRMIZI
DESTEKLEME • Hayvancılık Yatırımlarına Hibe Desteği
27
HABER • ESK’nın Et İthalatına İzin Verildi
30
HAYVANCILIK • Türkiye’de sığırcılık nereye gidiyor?
34
KÜÇÜKBAŞ • Koyun Yetiştiriciliğinde Yerli Irkların Önemi ve Akkaraman Koyunu
18
DOSYA • Kırmızı Et Hakkında Bilimsel Gerçekler
38
FUAR • Kırmızı Et Sektörü Anadolu’da buluşuyor…
40
KONGRE • Tarım Gıda ve Hayvancılık 2023 Kongresi Türkiye’nin 2023 hedefini Tarımda Dünyada ilk beş olarak saptadı
44
TEKNOLOJİ • İzlenebilirlikle izleyebilmek…
ÜLKE RAPORU Doğu Avrupa’nın doğal kaynak zengini turizm ülkesi Romanya
56 ETBİR Kırmızı Dergi’de yayınlanan yazı ve fotoğraflar yazılı izin alınmadan kullanılamaz, alıntı yapılamaz.
26
DÜNYADAN • OECD ve FAO’nun Tarım Görünüm Raporu’na göre Sığır eti fiyatları rekor seviyelere yükseliyor
Baskı Armoni Nuans Görsel Sanatlar, İletişim Hiz. San. ve Tic. A.Ş. Tel: (216) 540 36 11 pbx
SEKTÖREL YATIRIMLAR • Kırmızı et sektörü yeni yatırımlarla büyüyor
14
Katkıda Bulunanlar Prof. Dr. Alper ÖNENÇ Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ Prof. Dr. Saim BOZTEPE
ETBİR’DEN HABERLER • ETBİR üyeleri iftar yemeğinde buluştu
22
BESLENME Yağlar Koca Bir Yalan
58
Tüm işletmeniz için Ticari BT çözümleri
Başarı sistemin sonucudur
47
EKONOMİ • OECD, Türkiye için büyüme tahminini yükseltti
48
TEKNO HABER • CSB-System ile Optimum kesim ve parçalama
50
FUAR • Türkiye’nin ilk canlı hayvan fuarı Anadolu Expo İzmir’de düzenlendi
52 54
İŞ DÜNYASI • Çalışmak İçin En Uygun Ortam
58 62 64
BESLENME • Yağlar Koca Bir Yalan
66
SEKTÖRÜN ETKİNLİK TAKVİMİ
ÜLKE RAPORU • Doğu Avrupa’nın doğal kaynak zengini turizm ülkesi Romanya
SAĞLIK & LEZZET • Vazgeçilmez Kırmızı Et OTOMOTİV • Nissan Qashqai’nin yeni nesli Türkiye’de satışa sunuldu
OTOMOTİV Nissan Qashqai’nin yeni nesli Türkiye’de
64
ve güzellik dolu Birlik, beraberlik manız dileğiyle. bayramlar yaşa İyi bayramlar
Daha hızlı. Daha güvenilir. Daha verimli. Et sektörünün dünyadaki lider firmaları CSB-System’i başarıyla kullanıyorlar. Entegre BT Çözümümüz ile Rekabet gücünüzü arttırın. Avantajlarınız: Ön tanımlı sektörel süreçler İşletmenizin tüm ihtiyaçlarına tek elden çözüm Kısa sürede kurulum ve yatırımın hızlı geri dönüşü Daha fazla bilgi için lütfen Kare kodu okutunuz! CSB-System Türkiye Hasan Önel Cad. No:69 34325 Firuzköy - İstanbul Tel.: 0212-6903676 Faks: 0212-6903536 info@csb.com www.csb.com
BAŞKANDAN
Değerli üyelerimiz ve sektör mensuplarımız,
K
ırmızı et sektörü her yıl olduğu gibi bu yıl da hareketli başlayan bir Ramazan ayı daha yaşadı. Arzın kısıtlanmasından kaynaklanan fiyat hareketleriyle girdiğimiz Ramazan’ın ortalarından itibaren piyasada oluşan durulmayla birlikte fiyatlar aşağı seyre dahi geçti. Ancak daha Ramazan bitmeden Et ve Süt Kurumu’na et ithalat izni verildiğine dair karar Resmi Gazete’de yayınlandı. Et ve Süt Kurumu Bosna-Hersek’te yaşanan sel felaketi nedeniyle, ülkeye ekonomik destek sağlamak için yıl sonuna kadar 15 bin ton taze veya dondurulmuş eti, sıfır gümrük vergisiyle getirebilecek. Ülkemizde hayvan varlığını arttırmak için besilik materyale ihtiyaç olduğunu ve şimdiye dek hayvancılığa yapılan yatırımlardan verim alabilmek için et ithalatı değil, ihracat odaklı çalışmaları hedeflediğimizi bir kez daha yinelemek istiyorum. Tek bir kuruma verilen bu izin, gelecek tonaj küçük dahi olsa piyasada yarattığı haksız rekabet ortamıyla istikrarı sarsıcı olabilecektir. Daha önceki tecrübede olduğu gibi, bu serbestinin arkasının gelmemesini ümit ediyoruz. OECD ve FAO’nun raporuna göre dünyada sığır eti fiyatları yükselişe devam edecek. Bu yükselişi ancak hayvan varlığını ve üretimi artırarak aşabiliriz. Ülkemizde kırmızı et sektörü her ne kadar sıkıntılı süreçler geçirerek, inişli çıkışlı ve hareketli bir grafik çizse de büyümeye devam ediyor. Bu büyüme bu
6
ETBİR I KIRMIZI
ülkenin, toplumun ihtiyacının göstergesidir. Her yıl ortalama % 15 artan bir üretimden söz ediyoruz. Bu artış, sektörümüzün ihtiyaçları, giderilmesi gereken eksiklikleri, atılması gereken yeni adımların tespiti ve uygulaması için oluşturulacak güç birliğiyle her geçen yıl daha da büyüyecektir. Bu doğrultuda iç sayfalarımızda sanayicilerimizin sektöre yaptığı yatırımlarla ilgili gelişmeleri sunuyoruz. İstanbul’da faaliyet gösteren et üreticilerini aynı çatı altında toplamak, kaçağın önlenmesi ve ürünlerin daha hijyenik olması için şehrin iki yakasında birer et borsası, toptan et sanayi sitesi kurmak için İTO ve İTB ile birlikte girişimlerde bulunmaya başladık. Kırmızı et sektöründe üretim standartlarını sağlamış, gıda güvenliği koşullarına sahip, işinin ehli, marka değeri olan, nitelikli ve vizyoner firmalarımızla birlikte çoğalarak, bu sektörü daha müreffeh günlere çatımız altında taşımanın onurunu hep birlikte yaşayacağız. Kırmızı etin insan sağlığına etkileri, yanlış bilinenlerin doğrularını detaylarıyla anlatan bilimsel bir çalışmayı dosya konusu olarak bu sayıda paylaşıyoruz. Bir Ramazan ayını daha hep birlikte yaşadık. Bu yıl da geleneksel iftar yemeğimize katılarak, bizlerle birlikte olan üyelerimiz ve sektör temsilcilerine teşekkür ediyoruz. Yönetim Kurulumuz adına Ramazan Bayramınızı kutluyor, mutlu bayramlar diliyoruz. Saygılarımla, Mustafa BILIKÇI ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı
7
ETBİR’DEN HABERLER
ETBİR üyeleri
İftar yemeğinde buluştu ETBİR’in geleneksel iftar yemeği 21 Temmuz’da Maçka Günaydın Restaurant’ta yapıldı. Üyelerin yanı sıra sektör paydaşlarını da buluşturan iftar yemeğinde kırmızı et sektörünün güncel verilerine dair bir de sunum yapıldı.
K
ırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği -ETBİR yönetim kurulunun evsahipliğinde düzenlenen iftar yemeği 21 Temmuz’da Maçka Günaydın Restaurant yapıldı. İftar davetine ETBİR üyesi firmaların yanısıra Gıda, Tarım Hayvancılık İstanbul İl Müdürlüğü yetkilileri, sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri, kırmızı et sektörüne teknik ve ekipman desteği sağlayan tedarikçiler, et ve mamül üreticisi firmaların temsilcileri katıldılar. Yemek sırasında kırmızı et sektörünün güncel verilerinin aktarıldığı bir sunumun ardından, Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı’nın misafirlere hoş geldiniz konuşması yaptı. Konuşmasına “Bu akşam hemen her yıl yaptığımız gibi bir ramazan akşamını yine birlikte paylaşarak, iftarımızı birlikte yapalım istedik. Teveccüh gösterip burada bulunduğunuz için yönetim kurulu üyesi arkadaşlarım adına hepinize teşekkür ediyorum” diyerek başlayan Mustafa Bılıkçı; “Ülkemizde kırmızı et sektörü her ne kadar sıkıntılı süreçler geçirerek, inişli çıkışlı ve hareketli bir grafik çizse de büyümeye devam ediyor. Bu büyüme bu ülkenin, toplumun ihtiyacının göstergesi” dedi. Her yıl ortalama % 15 artan bir üretimden söz ediyoruz diyen Bılıkçı; “Bu artış, bizler birlikte oldukça, sektörümüzün ihtiyaçları, giderilmesi gereken eksiklikleri, atılması gereken yeni adımların tespiti ve uygulaması için oluşturulacak güç birliğiyle her geçen yıl daha da büyüyecektir” sözleriyle et sektörünü ihracatçı
8
ETBİR I KIRMIZI
konuma taşıma hedefini vurguladı. İstanbul’da faaliyet gösteren et üreticilerini aynı çatı altında toplamak, kaçağın önlenmesi ve ürünlerin daha hijyenik olması için şehrin iki yakasında birer et borsası, toptan et sanayi sitesi kurmak için İTO ve İTB ile birlikte girişimlerde bulunmaya başladıklarını üyelere duyuran Mustafa Bılıkçı konuşmasını şöyle tamamladı: “Olumsuz söylemler, sınıflandırmalar, medya üzerinden yaratılmaya çalışılan bilgi kirliliği gibi faktörler enerjimizi düşürmeyecek. Bizler bunları aşarak
doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye sizlerin sayesinde ve sizlerle birlikte devam edeceğiz. Kırmızı et sektöründe üretim standartlarını sağlamış, gıda güvenliği koşullarına sahip, işinin ehli, maka değeri olan, nitelikli ve vizyoner firmalarımızla birlikte çoğalarak, bu sektörü daha müreffeh günlere çatımız altında taşımanın onurunu hep birlikte yaşayacağız. Bu vesileyle, 16 yıl önce böyle bir mesleki dayanışmanın temellerini atan ETBİR kurucularına ve yönetim kurulu başkanlığı sorumluluğunu üstlenen eski başkanlarımıza teşekkür ediyorum.”
ETBİR I KIRMIZI
9
SEKTÖRDEN HABERLER
UKON’un iftar yemeği
Ankara’da yapıldı Kırmızı et sektörünün paydaşları Ankara’da Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin iftar yemeğinde bir araya geldiler.
U
lusal Kırmızı Et Konseyi’nin ev sahipliğinde düzenlenen iftar yemeği Ankara Göksu Restaurant’ta yapıldı. UKON’un iftar yemeğine üyeler ve et sektörü temsilcileriyle birlikte Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı bürokrasisinden Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan, Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Özcan, Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcıları Ahmet Kavak ve
10 ETBİR I KIRMIZI
Habib Can, çeşitli daire başkanları, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Eski Başkanı Vahit Kirişçi katıldılar. Genel Kurul’un açılışında Konuklara hitaben hoş geldiniz konuşması yapan UKON Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı; “Tüm aylardan daha hayırlı olan Mübarek Ramazan ayı münasebeti ile sektörümüzle ilgili değerli
temsilcileri bir araya getirerek birlik, beraberlik ve dayanışmayı artırmak istedik.” dedi. Bılıkçı konuşmasında, Konsey’in alt grupları içerisinde yer alan sanayici, tüketici, üretici ve kamu mensuplarının ve ayrıca üyemiz olmayan ancak sektörde önemli yere sahip temsilcilerin bu tip etkinlikler ile bir araya gelerek yakın ilişkiler kurmasının, UKON’un sektördeki etkinliğini artıracağı inandıklarını belirtti.
Profesyonel Çözümler TOPLID Tam Otomatik Map Ambalaj Makinesi
KIYMA MAKİNESİ Saatte 100 Kg’den Saatte 32 Tona kadar
TUMBLER MAKİNELERİ 20 Litreden, 20.000 Litreye kadar
A-550 FULL OTOMATİK DİLİMLEYİCİ Tartım Özellikli
GLM-I MAXX OTOMATİK ETİKETLEYİCİ
Dakikada 30 Paketten - 150 Pakete Kadar Hız
11
SEKTÖRDEN HABERLER
Besi Sığırcılığının Dünü, Bugünü ve Yarını
Besi Sığırcılığı Sempozyumu’nda değerlendirildi Hayvancılık sektörünün istikrar kazanması ve besi sığırcılığının gelişimi için yapılabilecekler konuşmak amacıyla düzenlenen Besi Sığırcılığı Sempozyumu, hayvancılık alanındaki yerli ve yabancı uzmanları biraraya getirdi.
U
ludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları AD tarafından düzenlenen “Besi Sığırcılığı Sempozyumu” 8-11 Mayıs tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirildi. Hayvancılık sektörünün istikrar kazanması ve besi sığırcılığının gelişimi için yapılabilecekler konuşmak amacıyla düzenlenen sempozyum, başkan Prof. Dr. Hakan BİRİCİK’in açılış konuşması ile başladı. Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği-ETBİR’in destekleyicisi olduğu sempozyuma Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan ve Altyapı ve Çevre İzleme Daire Başkan V. Ramazan Koçak, Et ve Süt Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Dr. Sadık Küçükgünay, ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı ile çok sayıda akademisyen, STK ve özel sektör temsilcisi katıldı. Sempozyum başkanı Prof. Dr. Hakan Biricik açılış konuşmasında besiciliğin önemine değinerek, bu sektörün gelişimini için farklı bakış açılarına ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bu bağlamda düzenlenen Besi Sığırcılığı Sempozyumu’nun, sektörleşme yolunda kimliğini bulmaya çalışan besi sığırcılığının ihtiyaç duyduğu teknik bilgi ve donanımı sağlama noktasında atılacak adımlardan ilki olma niteliği taşıdığını belirtti. Panelde bir sunum yapan Hayvancılık Genel Müdürü Mustafa Kayhan, dünyada ve ülkemizde hayvancılık sektöründe yaşanan
12 ETBİR I KIRMIZI
gelişmeleri değerlendirdi. Ayrıca, Bakanlıkça uygulanan destekler ve ilk defa 2014 yılında uygulanacak olan Sürü Yöneticisi Desteği ve Besi Materyali Üretim Desteği hakkında bilgi verdi. Sempozyum kapsamında düzenlenen Türkiye’de Besi Sığırcılığının Dünü, Bugünü ve Yarını başlıklı panelde bir konuşma yapan ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bılıkçı, sektörün sorunları ve çözüm önerileri hakkında değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de hayvancılığın en önemli sorununun kırmızı et üretiminin yani besiciliğin süt hayvanlarıyla yapılması olduğuna dikkat çeken Mustafa Bılıkçı, bu durumun yarattığı olumsuz tabloyu şu şekilde özetledi: “Besici yüksek maliyetle ve et verimi düşük üretim yapıyor. Kesimhaneye sevk edilecek hayvanların karkas randımanları düşük. Üretim tesislerinde parçalamaya alınan bu süt ırkı
hayvanların kemik oranlarının yüksek olması üretim tesisine zarar veriyor. Bu düşük verimliliğin sonucu üretim maliyetleri her kademede biraz daha artıyor ve et tüketiciye daha pahalıya ulaşıyor. Bütün bu nedenlerle et üretimi ve süt hayvancılığı arasında denge korunmalı. Et üretiminde kullanılan materyal süt ırkı besilik hayvanlara takviye olarak kombine ırk besilik hayvanlara ağırlık verilmeli. Kırmızı et üretiminin besi ırkı/kombine ırk büyükbaş hayvanlarla yapılması için daha fazla vakit kaybetmeden ırk dönüşümü sağlanmalı. ETBİR olarak uzun yıllardır bu talebi her platformda dile getiriyoruz, önümüzdeki dönemde de çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
Brezilya ve Arjantin örneği Mustafa Bılıkçı, Brezilya. Arjantin gibi ülkelerin uzun vadeli planlama ile dünyanın en büyük et üreticileri haline geldiğini belirtti. Bu ülkelerin önce yem, sonra damızlık
sorununu çözüp, besilik ırklarını geliştirerek en büyük et tedarikçileri olduğuna dikkat çeken Bılıkçı, Türkiye’nin de planlarını uzun vadeli yapıp, kombine ırklar yaratıp yaygınlaştırması gerektiğini söyledi. Bu konudaki projelere de değinen Bılıkçı, sütçü ırk hayvanları aşılama yöntemi ile doğacak hayvanların kombine ırk olmasını sağlamanın bir öneri olduğuna dikkat çekti. Bir başka projenin ise yurtdışından damızlık kombine hayvan getirip çoğaltmak olduğunu söyleyen Bılıkçı, bu anlamda simmental ırkın
hem et hem süt bakımından verimli kombine bir ırk olduğunu ifade etti. Bılıkçı, Türkiye’nin bu dönüşümü başardığı takdirde önemli bir et ihracatçısı olmaması için hiç bir neden bulunmadığını bildirdi. Kırmızı et fiyatlarının yüksekliğinin tüketimin artmasının önündeki en büyük engeli oluşturduğunu belirten Mustafa Bılıkçı, “Tüketimin artması için üretimi yani arzı artırmamız gerekiyor” dedi. 2013 yılı TÜİK verilerine göre 996 bin 125 ton
Et İthalatına izin Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’ne Bosna-Hersek’ten et ithalatı için izin verildi. 2014 yılı sonuna kadar 15.000 ton taze soğutulmuş veya dondurulmuş et ithaline izin veren Bakanlar Kurulu kararı 23 Temmuz 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı.
E
t ve Süt Kurumu’nun et ithalatı yapmasına izin verildi. Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kururu kararına göre Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü Bosna-Hersek’ten 15 bin ton sığır eti ithalatı yapacak. Et ithalatı taze soğutulmuş veya dondurulmuş olarak yapılabilecek. Bakanlar Kurulu kararında ithalat izni gerekçesi olarak, BosnaHersek’te yaşanan sel felaketi
nedeniyle ülkeye ekonomik destek sağlanması amacıyla tarife kontenjanından değişiklik yapıldığı belirtiliyor. ESK’nın yapacağı sığır eti ithalatı sıfır (0) gümrük vergisi uygulanacak. İthalat lisansı Ekonomi Bakanlığı tarafından düzenlenecek ve sadece ESK tarafından kullanılacak. Kararda ithalat lisansının 3. şahıslara devredilemeyeceği hükmü de yer alıyor.
kırmızı et üretildiğine değinen Bılıkçı, Türkiye’de son yıllarda düzenli olarak artış kaydeden üretimin daha da artarak, öncelikle kendine yeten, daha sonra ihraç eden bir ülke konumuna gelinmesi gerektiğini belirtti. Mustafa Bılıkçı, kırmızı et arzını ve tüketimini artırmak ve makul fiyat politikalarına ulaşabilmek için büyükbaş hayvancılık kadar küçükbaş hayvancılığı da geliştirmemiz gerektiğine dikkat çekti. Ülkemizdeki kırmızı et üretiminin yüzde 80’lik kısmı büyükbaş hayvanlardan yüzde 20’lik kısmının ise küçükbaş hayvanlardan karşılandığını söyleyen Bılıkçı şunları vurguladı: “Geçmişte Türkiye nüfusu kadar küçükbaş hayvan bulunurken bu rakam yıllar içinde hızla düştü. Küçükbaş sayısının kısa vadede en azından nüfusun yarısı seviyesine yükselmesi gerekmektedir.” Panelde ayrıca Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç, ETBİR üyesi Cüneyt Asan ve Hünkar Çiftliği sahibi Eşref Şekerli de birer konuşma yaptılar. Panelin devamında iki gün süren sempozyumda alanında uzman 7 yerli ve 7 yabancı konuşmacılar bilgilerini ve tecrübelerini yaklaşık 250 katılımcı ile paylaştılar.
DÜNYADAN
OECD ve FAO’nun Tarım Görünüm Raporu’na göre
Sığır eti fiyatları rekor seviyelere yükseliyor OECD ve FAO’nun ‘2014-2023 Tarım Görünüm Raporu’na göre Türkiye ve Kore gelecek 10 yılda OECD’nin en hızlı büyüyenleri olacak. Rapora göre, Türkiye’de gıda fiyatları enflasyonu 2014-2023 yılları arasında diğer OECD ülkelerinden daha yüksek olacak.
E
konomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun ortaklaşa hazırladığı ‘2014-2023 Tarım Görünüm Raporu’nu 11 Temmuz’da yayınlandı. Bu rapor, bugüne kadar OECD tarafından yayınlanan 20. Görünüm Raporu. Raporun son 10 yılında OECD, FAO ile iş birliği yapmış durumda. 41 ülke ve 12 bölgede tarımın önümüzdeki 10 yılına dair yapılan tahminleri içeren rapor, hemen her yıl Hindistan, Çin, Brezilya, Rusya Federasyonu ve Arjantin gibi OECD üyesi olmayan ülkeleri de inceleme kapsamına alıyor. 2023 yılına kadar küresel ürünlere yönelik trendlere de değinilen raporda, tarım sektörüne yönelik beklenti ve önemli tespitler var. Rapora göre, Kore ile Türkiye gelecek on yılda sırasıyla yakalayacakları yüzde 4.4 ve yüzde 4.3’lük yıllık büyüme oranlarıyla OECD üyeleri arasında en güçlü GSYH artışı sergileyen ülkeler olacak. Raporda Türkiye’de gıda fiyatları enflasyonunun 2014-2023 yılları arası diğer OECD ülkelerinden daha yüksek olacağı da öngörüldü. Avustralya ve Meksika’nın yıllık yüzde 3.5 oranıyla sabit bir toparlanma göstermesi beklenirken, gelecek 10 yılda ABD ve Kanada’nın sırasıyla yüzde 2.4 ve yüzde 2.3’lük oranlarla büyümesi öngörülüyor. Japonya için ise yıllık yüzde 1.1 ile yavaş bir büyüme beklentisi var. Japonya nüfusunun gelecek 10 yılda 3 milyon gerileyeceği, Avrupa’nın da hafif bir negatif nüfus
14 ETBİR I KIRMIZI
artışı sergileyebileceği kaydedilen raporda, “Avrupa Birliği nüfusu yıllık yüzde 0.1 artmayı sürdürecek. Avustralya, Türkiye ve Meksika, OECD ülkeleri arasında beklenen en yüksek nüfus artış oranlarını sergileyecek” denildi. Rapora göre, 2023’te dünyada peynir ihracatının yüzde 39’unu gerçekleştirmesi beklenen Avrupa Birliği, ana peynir ihracatçısı olarak kalmaya devam edecek ancak büyüme oranı, Yeni Zelanda, ABD ve Avustralya gibi diğer büyük peynir ihracatçılarının gerisinde kalacak. Suudi Arabistan, Belarus, Ukrayna, Mısır, Türkiye ve Arjantin
gibi diğer birkaç ülke, ağırlıklı olarak komşu pazarlara olmak üzere önemli miktarda ihracat gerçekleştirecek.
Tarımda gelecek 10 yılın üretim trendi hayvancılık ve biyoyakıt OECD ve FAO, önümüzdeki on yılda hayvancılığın ve biyoyakıt üretiminin mahsul üretiminden daha yüksek bir oranda büyüyeceğini öngörüyor. Rapora göre, küresel tarım üretiminin yapısındaki bu değişim,
2023’e kadar küresel ürün özetleri
buğday ve pirinç gibi temel gıda mahsullerinden gıda, yem ve biyoyakıt taleplerini karşılamaya yönelik kaba tanelilere ve yağlı tohumlara doğru görece bir kayma olmasını teşvik ediyor. Raporda, ek üretimin çoğunun, toprak ve su olanaklarından yararlanabilme ve politika düzenlemeleri gibi kısıtlayıcı faktörlerin en az belirleyici olduğu bölgelerden kaynaklanacağına işaret ediliyor. Mahsul fiyatlarının 2008 öncesi dönemin üzerinde, ama son zamanlardaki zirvelerin önemli oranda altında kalan seviyelerde sabitlenmesinden önce bir ya da iki yıl daha düşmesi bekleniyor. Bunun tersine, et ve süt ürünlerinin fiyatlarının 2013’te arzın beklentilerin gerisinde kalması nedeniyle tarihsel olarak yüksek seviyelerde seyrettiği bildirildi. Et, süt ve balık fiyatlarının artmasının beklendiği raporda, gerek mahsul gerekse hayvan ürünlerinin fiyatlarının orta vadede gerçek anlamda düşeceği tahmin ediliyor.
Raporda ayrıca tahılların tahmini stok/kullanım oranlarında önemli artış olup, bu durumun fiyatların oynaklığından duyulan kaygıları yatıştırması gerektiği üzerinde duruluyor.
Raporda balıkçılık ile ilgili vurgu da dikkat çekici Kültür balıkçılığı sektörünün tüm kıtalarda değişik hızlarla büyüyeceği kaydedilen raporda, bu büyüme oranı Türkiye için yüzde 77 olarak açıklandı. Dünya balıkçılık üretiminin başlıca itici gücünü gelişmekte olan ülkelerde balık çiftçiliğindeki artışların oluşturacağı öngörülen raporda güçlü talep koşullarında yüksek maliyetlerin devam etmesi, balık fiyatlarını tarihsel ortalamalarının epey üzerinde tutarak, önümüzdeki on yılda tüketim artışını aşağı çekeceği tahmin ediliyor. Buna ilave olarak üretimin artışının esas itibariyle Asya ve Latin Amerika’daki gelişmekte olan ülkelerden geleceği belirtiliyor.
OECD-FAO 2014 yılı Tarım Görünüm Raporu’nda 2023 yılına kadar küresel ürün özetleri ise şöyle sıralandı: Tahıllar: Belli başlı tahılların dünya fiyatları görünüm döneminin başlarında düşerek dünya ticaretine ivme kazandıracak. Stokların yükselerek, Asya’daki pirinç stoklarının rekor seviyelere ulaşması öngörülüyor. Yağlı tohumlar: Küresel planda yağlı tohumların ekildiği tarlaların payı, düşük oranda olsa da, bitkisel yağlara olan talebin devam etmesi fiyatları yukarı ittikçe, artmaya devam ediyor. Şeker: 2013 sonlarında zayıfladıktan sonra uluslararası şeker fiyatları, güçlü küresel talebin itici rol oynamasıyla eski seviyelerine dönecek. Dünya şeker ihracatına egemen olan Brezilya’nın ihracatı, etanol piyasasından etkilenecek. Pamuk: Birikmiş küresel stokların beklendiği üzere serbest bırakılması, tüketimin düşük fiyatlarla artmasına yol açtıktan sonra fiyatlar, 2023 yılına kadar eski seviyelerine dönecek. Biyoyakıtlar: Biyoyakıtlarda tüketim ve üretim seviyelerinin başta şeker esaslı etanol ve biyodizel olmak üzere %50’den fazla artması bekleniyor. Etanol fiyatı, ham petrol fiyatına paralel olarak artarken, biyodizel fiyatı daha çok bitkisel yağ fiyatını izliyor. Et: Asya’dan gelen güçlü ithalat talebinin yanı sıra Kuzey Amerika’da sürülerin yenilenmesi, daha güçlü et fiyatlarına destek olup, dana eti fiyatları rekor seviyelere yükseliyor. Tavuk eti, domuz etini geçerek, görünüm döneminde en çok tüketilen et ürünü haline geliyor. Süt ürünleri: Başlıca üretici ülkelerdeki verimlilik artışlarının devamlılığı ve Çin’deki büyümenin devam etmesi sonucu fiyatlar, mevcut yüksek seviyelerinden biraz düşüyor. Hindistan, AB’yi geçerek dünyanın en büyük süt üreticisi haline gelip, öngörülen dönemde
ETBİR I KIRMIZI 15
DÜNYADAN
önemli ölçüde az yağlı süt tozu ihracatına sahip oluyor. Balıkçılık ürünleri: Balık çiftçiliğindeki büyüme Asya’da yoğunlaşacak. En hızlı büyüme gösteren gıda sektörlerinden biri olmaya devam ederek, 2014’te insan tüketimine yönelik balık avcılığını geçmiş olacak.
Türkiye’de ekmek israfını önleme kampanyası raporda örnek gösterildi Raporda, Türkiye’de çöpe ekmek atılmasını önlemeye yönelik kampanyaya bir bölüm ayrılarak örnek gösterildi. FAO’ya göre dünyada her yıl 1 trilyon 300 milyar kilo (1.3 Giga ton) gıda maddesi çöpe gidiyor. Söz konusu miktar, Sahara altı Afrika’nın yıllık gıda üretimine eşit. FAO ayrıca küresel gıda üretiminin üçte birinin kaybolduğunu ya da çöpe atıldığını belirtiyor. Halihazırda dünyada kaybolan ya da çöpe giden gıda maddelerinin dörtte biri kurtarılsa dünyada 840 milyon aç insanın doyurulmasının mümkün olabileceği kaydediliyor.
16 ETBİR I KIRMIZI
Türkiye’de her ne kadar gıdaların çöpe atılma oranı diğer OECD ülkelerinin oranına göre düşük kalsa da, ekmeklerin çöpe atılmasını azaltmaya yönelik kampanyanın başarılı olduğu belirtildi. Ekmek israfını önleme kampanyasının tanıtım, reklam dahil toplam maliyetinin 243 milyon dolara mal olduğu belirtilirken, 2013 sonunda yapılan araştırma sonucunda bir yılda çöpe atılan ekmek miktarının yüzde 18 azalarak günlük 5.95 milyon’dan 4.9 milyon somuna düştüğü anlaşıldı. Kampanyanın günlük toplam ekmek üretim ve tüketiminin yüzde 10 azalmasıyla sonuçlandığı vurgulanarak, gereksiz ekmek satın alınması konusunda 1.3 milyar dolar tasarruf sağlandığı için toplam tasarruf miktarının 1.5 milyar dolara ulaştığı kaydedildi. Rapor bu yıl özellikle dünyada ikinci en büyük nüfusa, en çok sayıda çiftçiye ve aynı zamanda en çok sayıda gıda güvenliğinden yoksun insana sahip ülke olan Hindistan’a odaklanıyor. Gerçekten de gelecek 10 yılda Hindistan’ın beslenme alışkanlıklarındaki değişim, Çin’in son 20 yılda süt
ürünlerine artan talebi örneğinde olduğu gibi, küresel gıda ticaretini etkileyecek konuma ulaştı. Rapora göre, ağırlıklı olarak vejetaryen olmaya devam etmekle beraber Hindistan’da diyetler çeşitlenecek. Ülkede tahıl tüketiminin artması bekleniyor ama süt ve süt ürünleri, bakliyat, meyve ve sebze tüketiminin de artacağı öngörülüyor. Balık ve et tüketimi de güçlü bir artış gösterecek. Fakat yine de Hindistan’ın et tüketimi dünyadaki en düşük seviyelerden biri olmaya devam edecek. Tarımın genel görünümüne gelince; küresel tahıl üretiminin geçtiğimiz 2 yıllık döneme kıyasla 2023 yılına kadar %15 oranında daha yüksek olacağı kaydediliyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde en hızlı büyümenin ise %26 oranıyla yağlı tohumda olması bekleniyor. İri taneli hububat ve yağlı tohum üretim genişlemesi özellikle gelişmiş ülkelerde güçlü biyoyakıt talebi ve gelişmekte olan bölgelerdeki değişen beslenme alışkanlıklarıyla ivme kazanacak. Raporda, tarım ürünlerine yönelik talebin kararlılıkla süreceği belirtilirken, hububatın yine en fazla tüketilecek gıda olma özelliğini koruyacağı bildirildi. Raporun yayınlanması dolayısıyla bir açıklamada yapan, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, “Olağanüstü seyreden yüksek fiyatların ardından tarım pazarlarının giderek daha istikrarlı bir hale geldiğini” söyledi. Hükümetlerin son dönemde kararlı tarım ticareti ile ilgili politikalarının bunda etkili olduğunu belirten Gurria, bununla birlikte, daha atılacak çok adımın olduğunu söyledi. OECD Genel Sekreteri, özellikle tarım ticareti, verimlilik ve yoksullukla mücadelede daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini ifade etti. Hükümetlerin tarım veriminin artması için daha fazla yatırım yapmasını isteyen Gurria, yine hükümetlerin çiftçilere karşılaştıkları zorluklarla mücadele edilmesi konusunda daha fazla yardımcı olmaları ve zor durumdaki kişilere yönelik daha fazla sosyal koruma tedarik etmesi çağrısında bulundu.
DOSYA
Kırmızı Et Hakkında
Bilimsel Gerçekler
Prof. Dr. Tansel Şireli - Prof. Dr. Nevzat Artık Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü
Önemli bir protein, vitamin ve demir kaynağı olan kırmızı et, kolesterol kaynağı olarak da sağlıklı yaşam için en önemli hayvansal proteinlerden biridir. Genelde gözleme dayalı araştırmalar kırmızı et tüketenlerde yüksek kanser riski olduğunu ileri sürmektedir. Oysa ki daha kapsamlı çalışmalar, kırmızı et tüketiminin kanser üzerindeki etkilerinin çok az veya belirsiz olduğunu ortaya koymaktadır.
G
ıdalar konusunda medyada ve dolayısıyla kamuoyunda oluşan bilgi kirliliğinden en çok etkilenen ürünlerin başında kırmızı et geliyor. Genellikle kırmızı etin gereğinden çok tüketilmesine bağlı oluşabilecek rahatsızlıklardan bahsedilirken, yetersiz tüketilmesinin doğuracağı sakıncalar göz ardı ediliyor. Prof. Dr. Tansel Şireli ve Prof. Dr.
18 ETBİR I KIRMIZI
Nevzat Artık’ın konunun uzmanları olarak paylaştıkları kırmızı ete dair bilimsel verileri iki bölüm halinde yayınlıyoruz.
1- Kırmızı etin bileşiminde neler vardır? Kırmızı et, en önemli hayvansal protein kaynağı olmakla birlikte içerdiği vitamin,
mineral, antioksidan maddeler ve çeşitli besleyici unsurları ile insan beslenmesi ve sağlığı için vazgeçilmez önem arz etmektedir. Kırmızı etin kimyasal bileşimi %75 su, %20 protein, %3 yağ, %1 karbonhidrat, %1 mineral madde ve vitamin içermektedir. Kırmızı etin 100 g tüketilmesi durumunda organizmaya yaklaşık 119 kcal (500 kj) enerji verir.
Genel olarak 100 g kırmızı çiğ etin %20-25’ini protein oluştururken, pişirme işlemi ile etin suyunu kaybetmesi nedeniyle protein oranı %28-36’lara çıkmaktadır. Protein Digestibility Corrected Amino Acid Score (PDCAAS) düzenlenmiş sindirilebilir Protein Amino Asit Skoru, protein kalitesinin değerlendirilmesinde kullanılan bir metot olup, değeri 1.0 olarak kabul edilir. Bitkisel proteinler için bu değer yaklaşık olarak 0,5-0,7 iken, etin skor değeri 0,9 olarak kabul edilmektedir. Kırmızı et proteininin sindirebilme oranı ise %94’dür. İnsan beslenmesinde 100 gram kırmızı et, günlük diyetle alınması önerilen niasinin (B3) %25’ini, kobalaminin (B12) %37’sini, pridoksinin (B6) %18’ini, demirin (Fe) %12’sini, çinkonun (Zn) %32’sini, selenyumun %24’ünü karşılayabilmektedir. Kırmızı et ayrıca insan beslenmesi için önemli olan omega-3, konjuge linoleik yağ asidi (CLA), vitamin A ve E’yi de yapısında bulundurmaktadır. CLA, merada yetiştirilen hayvanların etlerinde ve süt yağlarında yüksek düzeylerde bulunan antioksidan ve bağışıklık sistemini düzenleyici (immunomodulatory) etkisi olan ve obezite kontrolünde de rol oynayan bir yağ asididir. Rumen bakterileri tarafından linolenik asitin CLA’ye çevrilmesiyle oluşmaktadır. CLA düzeyi; yaş, yetiştirme ve gıda kompozisyonuna bağlı olarak değişmekle birlikte sığırlardan elde edilen yağlarda oran yaklaşık 1g/100g, çiğ kırmızı ette 10-46mg/100g’dır. Ayrıca kırmızı et, diğer vitamin ve mineralleri de önemli düzeylerde içermektedir.
2- Kırmızı et iyi bir demir kaynağı mıdır? Demir gıdalarda, hem ve hem olmayan demir şeklinde iki formda bulunur. Kırmızı et demirin her iki formuna da sahiptir. Bu yüzden ette hem molekülünde bulunan en az % 40-60 oranındaki demirin tüketimi önemlidir. Hem molekülündeki
demir yüksek kalitede olup, sebze ve meyvelerden alınan demire göre daha iyi absorbe edilebilmektedir. Bu durum, et içeren gıdaların tüketilmesiyle, hem molekülünde bulunmayan demirin de kullanılabilirliğini arttırmaktadır. Bu nedenle kırmızı et iyi bir demir kaynağıdır. Demirin günlük diyetle alınması tavsiye edilen miktarları; 19-50 yaş aralığındaki erkekler için 10 mg, kadınlar için 18 mg, çocuklar için ise 15 mg olarak belirtilmektedir. Diyetle eksik demir alınması durumunda insanlarda, anemi (kansızlık), çalışma kapasitesinde düşüş, sinirlilik ve duyarsızlık, gıdaların sindiriminde rol oynayan mide asidi salgısının azalması, enfeksiyonlara karşı düşük direnç, soluk ve ince tırnakların oluşması gibi sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir.
3- Kırmızı et iyi bir çinko kaynağı mıdır? Çinko, 70’den fazla enzimin kompozisyonu ve fonksiyonu için esansiyeldir. Çinko, enzimlerin bütünleyici bir parçasıdır. Ayrıca çinko, asit-baz dengesinin sağlanması, amonyağın atılması, sindirim için önemli olan hidroklorik asidin üretimi, proteinlerin sindirimi, etanolün oksidasyonu ve detoksifikasyonu ile kolajen sentezi gibi organizmada bir çok fonksiyonun katalize edilmesinde görevlidir.
Çinko, hastaların iyileşme sürecinde kritik önem taşır; üreme, gelişme ve iştah üzerinde de olumlu etkileri bulunmaktadır. Bu nedenle kırmızı et, miktar ve biyoyararlanım olarak en iyi çinko kaynağıdır. Genel olarak insan vücudunun bir günde kullandığı çinko miktarı 6 mg/ gündür. Terleme ve ölü derilerin atılmasıyla %25-40 oranında çinko kaybı görülmektedir. Bu nedenle çinkonun günlük diyetle alınması tavsiye edilen miktarı; 19-50 yaş aralığındaki erkek ve kadınlar için 15 mg, çocuklar için ise 10 mg olarak belirtilmektedir.
4- Kırmızı et iyi bir B12 kaynağı mıdır? Kırmızı et; çocuk, gelişme çağındaki gençler ve kadınlar için son derece önemlidir. Yeteri kadar et tüketmeyen kişilerde B12 vitamin eksiklikleri gelişebilir. B12 eksikliği toplumumuzda çok sık görülür. B12 vitamin eksikliği, genel olarak uyuşukluk, unutkanlık, sabahları yataktan yorgun kalkma gibi belirtilerle kendini gösterir ve ileri düzey yetersizliklerde sinir fonksiyonlarının bozulduğu kronik hastalıklar ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu eksiklik için kırmızı et iyi bir vitamin B12 kaynağı olup, kırmızı et (100g) günlük diyette alınması önerilen (RDI) B12 miktarının yaklaşık %100’ünü karşılamaktadır.
ETBİR I KIRMIZI 19
DOSYA 5- Kırmızı etin kolesterol içeriği ne kadardır? Kolesterol korkusuyla çoğu kişi kırmızı et tüketiminden kaçınmaktadır. Oysa hiç tüketmemenin de sağlık sorunlarına sebep olduğu bilinmektedir. Birçok kişi ‘sağlıklı beslenme’ adına bunu yapmaktadır. Özellikle kalp hastaları, kilo vermeye çalışanlar, kolesterol problemi olanlar, ileri yaştaki büyükler kırmızı et yemekten hep korkar ve bu konuda kendilerine yasak getirirler. Oysa kırmızı eti tamamen diyetten çıkarmak doğru bir yaklaşım değildir. Ancak bu istenildiği kadar yenilebilir anlamına da gelmemektedir. Her gıda maddesi gibi kırmızı etin de fazla tüketilmesi sağlığımızı olumsuz etkiler, buna karşın hiç tüketmemek de sağlık sorunlarına sebep olabilir. Çünkü kırmızı et protein bakımından oldukça zengin bir besin kaynağıdır. Kolesterol ve doymuş yağ gibi besinsel faktörlerin olası önemi hakkında şüpheye sahip insanlar, sağlık profesyonelleri ve bilim adamları arasında tartışmalara yol açan bu konular hakkında bilgi sahibi olmak zorundadırlar. Örneğin standart 85 gr porsiyon pişmiş yağsız etin, 76 mg kolesterole sahip olduğunu bilmek önemlidir. Peki 76 mg ne kadardır? Amerikan Kalp Derneği’ne göre bu değer 300 mg ile sınırlanmakta ve 85 gramlık porsiyondaki kolesterol miktarı belirtilen miktarın ¼’ü kadardır. Bazı uzmanlar kırmızı etin kolesterol yönünden oldukça zengin bir besin kaynağı olduğunu, fakat bir gıdanın kolesterol açısından zengin olmasının insan sağlığı açısından tehdit oluşturacağı anlamına gelmeyeceğini belirtmektedirler. Organizma için kolesterol seviyesinin belli bir düzeyde bulunmasının çok önemli olduğu ve kolesterolün hücrelerin yapı taşı ve yaşam için çok gerekli bazı hormonların oluşumundaki önemli rolüne dikkat çekmektedirler. Bu nedenle önemli bir protein, vitamin ve demir kaynağı olan kırmızı et,
20 ETBİR I KIRMIZI
kolesterol kaynağı olarak da sağlıklı yaşam için en önemli hayvansal proteinlerden biridir. Burada önemli olan yüksek kolesterolün neden olduğu hastalıklar için risk grubu insanların tüketimi kontrol etmeleri ve günlük tüketimlerde aşırıya kaçmamalarıdır. Kırmızı etin tüketilen miktarı vücut için gerekli düzeyi aşarsa veya etin hazırlanması sağlıksız şekilde olursa o zaman her şeyde olduğu gibi kırmızı et de sağlığımız için tehdit oluşturabilir.
Bazı etlerin kolesterol düzeyi Bazı hayvansal ürünlerdeki kolesterol düzeyleri tabloda verilmiştir. Gıda Adı (100g.Pişmiş)
Kolesterol (mg/dl)
GıdaAdı (100g.Pişmiş)
Kolesterol (mg/dl)
Dana Eti (Az Yağlı)
70.00
Hindi (Bütün)
68.00
Dana Eti (OrtaYağlı)
90.00
Hindi (Göğüs)
65.00
Dana Eti (Yağlı)
110.00
Hindi (Kanat)
77.00
Keçi Eti
57.00
Kaz Eti
80.00
Koyun Eti (Az Yağlı)
140.00
Ördek Eti
76.00
Koyun Eti (Orta Yağlı)
150.00
Tavuk (Bütün)
75.00
Koyun Eti (Yağlı)
160.00
Tavuk Beyaz Et (Derili)
67.00
Sığır Eti (AzYağlı)
60.00
Tavuk Beyaz Et (Derisiz)
58.00
Sığır Eti (OrtaYağlı)
70.00
Tavuk But (Derili)
81.00
Sığır Eti (Yağlı)
80.00
Tavuk But (Derisiz)
80.00
Beyin
3100.00
Tavuk Derisi
109.00
Böbrek (Kuzu)
375.00
Tavuk (Kanat)
70.00
Dalak (Sığır, Dana)
447.00
Karaciğer (Tavuk)
563.00
Dil (Dana)
238.00
Karaciğer (Hindi)
190.00
İşkembe (Sığır)
250.00
Yürek (Tavuk)
242.00
Karaciğer (Dana)
511.00
Yürek (Dana)
176.00
Kaynak: İnteraktifdiyet http://www.interaktifdiyet.com/detay.aspx?id=160 Erişim: 01.05.2014
6- Günlük ne kadar hayvansal proteine ihtiyacımız vardır? Pratik hesaplamada, yetişkin bir insanın yeterli ve dengeli beslenmesi için her bir kg ağırlığına 1 g/gün protein alması önerilmektedir. Bu nedenle günlük diyetin %42-50 kadarını, hayvansal proteinler oluşturmalıdır. Basit olarak 70 kg ağırlığındaki bir kişinin hayvansal protein gereksinimi
30-35 g/gündür. Günlük hayvansal proteinin karşılanmasında et, mükemmel bir protein kaynağıdır.
7- Sadece et tüketimi ile vücudun tüm ihtiyaçları karşılanabilir mi? Uzmanlar gıdaları; süt, et, meyve, sebze ve tahıllar olmak üzere, diyete katkıda bulundukları besin öğelerine
göre gruplandırmışlar ve farklı diyetlerle beslenmenin öneminden bahsetmektedirler. Ayrıca uzmanlar sağlıklı bir beden için 50’den fazla besin maddesinin sağlık için esansiyel olduğunu ve tek başına hiçbir gıdanın bunun tamamını içermediğini de belirtmektedirler. Bu çerçevede et, çok iyi bir B12 ve demir kaynağı iken, vitamin C kaynağı değildir. Portakal ise iyi bir vitamin C kaynağı iken, hemen hemen hiç protein içermemektedir. Fakat besinlerin üstünlükleri değerlendirildiğinde, et yüksek hayvansal protein içermesi nedeni ile besleyici yönü yüksek, değerli ve olmasa olmaz bir besin maddesidir. İnsan beslenmesi için önemli 8 esansiyel amino asidin hepsini ideal oranlarda ve düşük kaloriye sahip olarak içermektedir. Örneğin 85 gram pişmiş yağsız et, 23 ila 50 yaş arasındaki kadınların günlük önerilen protein ihtiyacının %59’unu, B12’nin %76’sını, niasinin %27’sini, ribofilavinin %18’ini, çinkonun %40’ını ve demirin %15’ini karşılamaktadır. Aynı zamanda bu porsiyon, sağladığı 189 kalori ile de ortalama bir kadın için günlük tavsiye edilen kalori miktarının yaklaşık %10’unu da karşılamaktadır. Ancak uzman önerilerinde belirtildiği gibi et ile beraber yeşil gıdaların tüketilmesi besinlerin daha iyi değerlendirilmesi açısından faydalıdır. Bu bağlamda, uzmanlar iyi bir beslenme için günde en az 2 porsiyon et grubu tüketilmesini tavsiye etmektedir.
8- Kırmızı et sağlık için zararlı mıdır? Kırmızı et ile ilgili bilinen yanlışlardan biri, kırmızı etin doğrudan zararlı olduğunun ileri sürülmesi ve buna inanılmasıdır. Bu nedenle de kırmızı etin sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Bazı çalışmalarda kırmızı etin kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve erken yaşlardaki ölümler ile önemli ilişkisi olduğu ileri sürülmesine rağmen, aksine daha detaylı araştırmalar göstermektedir ki kırmızı et, bu hastalıklar üzerine bilinenden daha az etkili veya etkisizdir.
9- Fazla et tüketmek zararlı mıdır? Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi aşırı protein alımı da sakıncalıdır. Günlük diyette sürekli fazla protein alınması, idrarla kalsiyum atımı, karaciğer ve böbreklerin aşırı çalışmasını artırır ve doku tahribatına neden olabilir. Bu durumda bazı hastalıkların hazırlayıcı faktörü olarak rol oynar.
10- Kırmızı et tüketimi bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar mı? Kırmızı et, en önemli çinko kaynağıdır. Kırmızı et ile birlikte vücuda alınan çinko, bağışıklık sistemini destekleyerek
hastalıklardan korunmayı sağlamaktadır.
11- Kırmızı et kanser riskini arttırır mı? Birçok kişi kırmızı et tüketiminin yüksek kanser riski ile ilişkisi olduğuna inanmaktadır. Bazı araştırmalar et tüketiminin kanser riskini arttırmadığını, fakat pişirme esnasında açığa çıkan zararlı formdaki bileşiklerin bu riski arttırdığını belirtmektedir. Bu nedenle etin pişirme yöntemi, etin sağlık üzerindeki etkilerini belirleyen en önemli faktörlerden biri olarak ileri sürülmektedir. Bazı araştırmacılar etin kansere yol açmasındaki ilişkiyi, etin işlenmiş veya işlenmemiş olmasıyla bağdaştırmaktadır. Bu düşüncelerini de birçok gözleme dayalı araştırma sonucu ile açıklamaktadır. Genelde gözleme dayalı araştırmalar kırmızı et tüketenlerde yüksek kanser riski olduğunu ileri sürmektedir. Oysa ki daha kapsamlı ve detaylı çalışmalar, kırmızı et tüketiminin kanser üzerindeki etkilerinin çok az veya belirsiz olduğunu ortaya koymaktadır. Kırmızı etin zararlı etkileri olduğunu ileri süren çalışmaların büyük çoğunluğu gözlemsel verilere dayanmaktadır. Bu tarz çalışmalar iki faktör arasında ilişki olup, olmadığını belirleyen çalışmalardır. Araştırmalar işlem görmüş kırmızı etlerin, işlem görmemiş kırmızı etlere göre daha çok kanser riski taşıdığını ileri sürmektedir. Bu çalışmalarda da daha çok işlenmiş etlerde kullanılan katkı maddelerinin kansere yol açmada önemli olduğunun vurgulanmasıdır. Bu çerçevede, işlem görmüş kırmızı et kategorisine giren sucuk, içerdiği az düzeylerdeki nitrit-nitrattan dolayı kanserojenik etki yapabilmektedir. Ama sucuk üretimi sırasında nitrit ve nitrat yasalarda belirtilen minimum miktarlarda kullanıldığı için sucuğun kanser riskini arttırıp arttırmadığı, kesin olarak bilinmemektedir.
ETBİR I KIRMIZI 21
SEKTÖREL YATIRIMLAR
Kırmızı et sektörü
yeni yatırımlarla büyüyor Geçirdiği sıkıntılı süreçleri sektöre yatırım yaparak atlatmaya çalışan kırmızı et sektörü, son yıllardaki büyüme eğilimini yeni yatırımlar, ortaklıklar ve devirlerle yukarı taşımayı sürdürüyor.
İ
şletmelerin modernizasyonuna sağlanan hibe ve desteklerle tesislerini yenilemeye devam eden kırmızı et sektöründe 2014 yılı özellikle yeni işletme yatırımlarına ağırlık verilen bir yıl oldu. Kesimhane ve kombinadan et mamülleri üretimine kadar pek çok firma yeni yatırımlar ve ortaklıklarla büyüme hedefini sürdürüyor.
Şahin Sucukları’ndan +4 derecede 120 güne kadar dondurulmadan saklanan taze et ve tuzu azaltılmış sucuk Yeni tesis yapımları devam eden firmalardan biri Şahin Sucukları markası altında faaliyetini sürdüren Kayseri merkezli Şahin-Melek Et ve Et Mamülleri Gıda San. Tic. A.Ş., 2015 yılında yeni tesisini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Kayseri Mimar Sinan Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 63 bin metrekarelik alanda yapımı devam eden tesisle ilgili sorularımızı Genel Müdür Mustafa Demirpalta yanıtladı.
Şahin-Melek olarak hakkında kısaca bilgi verir misiniz? 1923 yılından beri faaliyetini sürdüren Şahin Sucukları olarak, Kayseri Karpuzatan bölgesindeki tesisimizde günlük 50 ton kapasiteyle üretimimizi sürdürüyoruz. Ana ürünler olan sucuk ve pastırmanın yanı sıra dilimli ürün kategorisinde; Altınkesim salam, sucuk, pastırma ve kavurma da tüketicilerimizin tercihine sunulmaktadır. Ayrıca etli Kayseri mantısı ile de ürün skalamızı genişlettik.
Yeni tesis yatırımınızın yeri ve büyüklüğü nedir? Kayseri Mimar Sinan Organize Sanayi Bölgesi’nde yapımı devam eden yeni tesisimiz, 63.000 m2 alan üzerine kurulu, 40 bin m2 kapalı alanda oluşan Türkiye’nin
22 ETBİR I KIRMIZI
en büyük entegre et tesisi olacak. Et sektöründe çığır açacak olan +4 derecede 120 güne kadar taze ve dondurulmadan saklanan et teknolojisi yanı sıra tüketicilerimize süt ürünleri ile de daha iyi ve geniş hizmet vermeyi planlamaktayız.
Çalıştıracağınız personel sayısında artış olacak mı? 2013 yılında 180 olan çalışan sayısı 2015 yılında yaklaşık 200 hedefine ulaşacaktır.
saklanacak kırmızı et çalışmalarımız dünya çapında çözüm ortaklarımızın da işbirliği ile tüketicimizle buluşmaya hazırlanıyor.
Ürün yelpazesinde neler vardı, çeşitlilik artacak mı?
Kapasite ve üretim takviminiz hakkında bilgi verir misiniz?
Şarküteri çeşitlerimiz sucuk, pastırma, salam, sosis, kavurma, füme dil, füme et. Bunların yanı sıra mantı ve dilimli ürünlerle de tüketimize geniş yelpazede hizmet vermekteyiz. Türkiye’de kokusuz sucuğu yapan ilk ve tek firmayız. Ayrıca fermente sucukta çok ileriyiz. Şu an çalışmalarını sürdürdüğümüz ve çok yakında çıkaracağımız yeni ürünümüz tuzu azaltılmış sucuk. Özellikle tuz yemeyenler, tansiyon yahut diabet hastalarına özel üretiyoruz. 2015 yılı içerisinde tamamlanmasını planladığımız tesisimiz ile de et teknolojisine yeni bir boyut getiriyoruz. +4 derecede dondurulmadan ilk günkü tazeliği ile
Dünyanın en büyük 5 et imalatçısına hizmet veren çözüm ortaklığımız ile tesisimiz en yeni teknolojiyle donatılıyor. Saatte 120 büyükbaş hayvan kesim kapasitesi Türkiye de bir ilki gerçekleştirecek. Yeni fabrikamızın 2015 yılının sonunda tam kapasiteyle faaliyete geçmiş olmasını planlıyoruz.
Bu yatırımla Şahin Sucukları olarak hedefiniz nedir? Şahin Sucukları olarak şimdiye kadar tüketicimize sunduğumuz sağlık, güven ve lezzetten ödün vermeden daha fazlasını verebilmek ve hep birlikte büyümeyi hedefliyoruz.
Yeni dönemde Aytaç Et Çerkeş tesisleri 608 kişiyi istihdam ediyor Aytaç Et’in yeni dönemdeki üretimi hakkında Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Hüseyin Avcı’dan bilgi aldık.
Aytaç Et tesisleri hakkında bilgi verir misiniz? Aytaç Et tesisleri, Çankırı iline bağlı Çerkeş ilçesinde, 852.000 metrekarelik alan üzerine kurulu üç ayrı işletmede faaliyetini sürdürmektedir. Dünyanın en büyük entegre yatırımlarından biri olan Aytaç Tesisleri; günde 750 büyükbaş, 2.500 küçükbaş
hayvan, 120.000 piliç kesebilme ve 65.000 ton/yıl işleme kapasitesine sahiptir. Günümüzün en gelişmiş gıda teknolojisiyle donatılmış, tam otomatize tesisi olma özelliği taşımaktadır.
Yıldız Holding’e devirden sonraki süreçte fabrikada neler değişti? Fabrikamız 2014 Ocak ayında yeniden üretime başladı. Kırmızı ve beyaz et tesislerinde gerekli bakım çalışmaları yapılarak en verimli biçimde kesintisiz üretim imkanı sağlandı. İlk başladığımız dönemde 225 olan çalışan sayımız Haziran
sonu itibariyle 608’e ulaştı. Aytaç ürünleri, geniş dağıtım ağıyla tüm Türkiye geneline dağıtılmaya başladı. Ambalajlarımız, yeni marka imajımıza ve kimliğimize göre yeniden dizayn edildi. Etiket bilgilerimiz de yenilenen gıda kodeksi ve et tebliğlerine göre güncellendi. Aytaç olarak vizyonumuz; Türkiye’nin lider et ve et ürünleri firması olmaktır.
Ürün yelpazesinde neler vardı, çeşitlilik artacak mı? Şarküteri tarafında 52, piliç tarafında ise 78 çeşit ürün bulunmaktadır. Ürün çeşidi her geçen gün artış göstermektedir. Pazarlama ve Ar-Ge ekibi 40’a yakın projeyle, inovasyon çalışmalarına ara vermeden devam ederek, pazara sunulmak üzere yeni ürünler geliştiriyor.
Türkiye’nin en köklü et mamülleri markalarından Maret, Namet’e devredildi
Coşkun Et Afyon OSB’ye yatırım yapıyor
Koç Holding kuruluşlarından Tat Gıda’nın Maret markası ve fabrikası Namet Gıda A.Ş. tarafından satın alındı. Koç grubu Maret’i 75 milyon dolara satarak et işinden çekilirken, Rekabet Kurumu da satışı Temmuz ayında onayladı. oplam 136 milyon lira sermayesi bulunan Tat Gıda’da Koç Holding’in % 43.65 payı bulunuyor. Tat Gıda’nın açıklamasına göre, satış işlemlerinin tamamlanmasının ardından şirket et ve et ürünlerindeki faaliyetlerini sonlandıracak. Tuzla Tepeören’de bulunan Maret fabrikası 185 dönüm arazi üzerine 20 bin m2 kapalı alana konumlanıyor. Maret’in ürün yelpazesinde sucuk, salam, sosis, pastırma, jambon bulunuyor. Türkiye’nin önemli et mamülleri markalarından biri olan Namet Gıda, 2010 yılından itibaren Kocaeli Çayırova’daki fabrikasında üretime başlamıştı. Namet Gıda Koç grubundan geçen yıl da Şanlıurfa’da bulunan Harranova Çiftliği’ni satın almıştı.
Afyonkarahisar Organize Sanayi Bölgesi, yeni bir yatırım kazanıyor. Coşkun Et A.Ş. Afyon OSB’ye 15 milyon liralık et entegre tesisi kuruyor. ürkiye’nin hayvancılık merkezlerinden Afyon’da yeni bir yatırıma hazırlanan Coşkun Et, Organize Sanayi Bölgesi’nde “kapasite geliştirme” düzenlemesi ile birlikte 15 milyon liralık bir yatırım kararı verdi. 18.730 metrekarelik alanı kaplayacak yatırımın hayata geçmesinin ardından günlük üretim de artacak.
T
T
Kapasite yıllık 75 bin büyükbaş
Coşkun Et Entegre Tesisleri’nin inşasının bitiminden sonra günde 250 adet büyükbaş, 400 adet küçükbaş hayvan kesilecek. Modern teknolojiyle donatılacak tesiste yılda 75 bin büyükbaş, 120 bin küçükbaş hayvan kesilmesi hedefleniyor. Coşkun Et’in et mamülleri üretimi İstanbul’daki fabrikada devam edecek. Afyon tesisleri sadece kesimhane olarak firmanın kendi ihtiyacını ve bölgenin kombina ihtiyacını karşılamak üzere hizmet verecek.
ETBİR I KIRMIZI 23
SEKTÖREL YATIRIMLAR
Beşler yeni fabrikada üretime Ağustos’ta başlıyor 1945 yılında kurulan ve Türkiye’nin önde gelen gıda firmalarından biri olan Beşler Sucuk, İstanbul Silivri İlçesi Alipaşa’da 40 dönüm arazi üzerine 30 bin metre kare kapalı alana sahip yeni fabrikasını 4 Ağustos 2014’te faaliyete geçiriyor.
K
arizma Beşler Et Gıda San. A.Ş. Genel Müdürü Yılmaz Buldu’nun verdiği bilgiye göre, Türkiye’nin et ve et ürünleri ileri işlem ve şarküteri sektörünün en büyük yatırımı olacak fabrikanın, tek vardiyada 2.500 ton kapasitesi bulunuyor. 40 milyon dolarlık yatırım bedeli olan fabrika, 2015 yılında donuk ürünler için gündeme alacağı ek yatırımlarla birlikte, toplamda 50 milyon dolar yatırım bedeline sahip olacak.
Beşler Gold Sucuk’a Uluslararası Ödül International Taste & Quality Institute tarafından düzenlenen Superior Taste Award yarışmasında Beşler Sucuk’un “Gold Sucuk” ürünü Üstün Lezzet Ödülü’ne layık görüldü. 2005 yılından bu yana Belçika’nın Brüksel kentinde International Taste & Quality Institute (iTQi) tarafından mükemmel tat ve kalitedeki yiyecek ve içecekleri belirlemek için düzenlenen Superior Taste Award (Üstün Lezzet Ödülü), bu sene de Haziran ayının ilk günlerinde sonuçlarını açıkladı. Prestijli aşçılık dernekleri, the Association de la Sommellerie Internationale (ASI) ve diğer saygın içecek dernekleri tarafından seçilen, uluslararası aşçı ve gurmelerin juri olarak yer aldığı, dünyanın birçok ülkesinden markaların katılımı ile düzenlenen yarışmada, tadım testinin tarafsızlığı için ürünler kör tadım yöntemi ile değerlendirildi. Superior Taste Award, tadım
24 ETBİR I KIRMIZI
alanında kanaat lideri ve uzman olan şeflerin kör tadım testine dayanmasından dolayı, uluslararası tanınırlıkta tek olarak görülüyor. 1945 yılında kurulan ve Türkiye’nin önde gelen gıda firmalarının biri olan Beşler Sucuk, Superior Taste Award yarışmasında Gıda/ Et&Şarküteri kategorisinde ülkemizi temsil eden markalar arasında yer alırken, Beşler Sucuk’un yarışmada değerlendirilen “Gold Sucuk” ürünü % 76 puan ile Üstün Lezzet Ödülü’ne layık görüldü. 2014 senesi başında kurumsal imajı ile de kabuk değiştiren Beşler bu ödül ile birlikte “Türk Mutfağı”’nın lezzet kalitesini yurtiçi ve yurtdışında tasdik ederek önemli bir başarıya imza attı. Yarışmaya Gıda ve İçecekler genel kategorilerinden katılan markalardan toplam puanı 90% ve üzerinde olan ürünler “Sıradışı/3 Yıldız” , 80-90% arasında olan ürünler “Dikkat Çekici/2 Yıldız”, 7080% arasında olan ürünler ise “İyi Lezzet/1 Yıldız” alarak Üstün Lezzet Ödül’üne layık görüldü.
ETBİR I KIRMIZI 25
DESTEKLEME
Hayvancılık Yatırımlarına
Hibe Desteği
Ahır-ağıl tadilatı veya yeni yapılacak kapalı, yarı açık ve açık sistemli ahır ve ağıl inşaat yatırımlarına % 50; Damızlık erkek hayvan (boğa, koç-teke) alımı yatırımına % 80 hibe desteği verilecek.
D
oğu Anadolu (DAP), Güneydoğu Anadolu (GAP), Konya Ovası (KOP) ve Doğu Karadeniz Projeleri (DOKAP) Kapsamındaki İllerde Mevcut Damızlık Sığır ve Damızlık Koyun İşletmelerinin İnşaat ve Damızlık Erkek Materyal Temininin Desteklenmesine İlişkin Uygulama Esasları Tebliği (Tebliğ no: 2014/28) 5 Temmuz 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Hayvancılık yatırımlarına sağlanacak hibe desteğinden; Doğu Anadolu Projesi (DAP) kapsamında Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli ve Van illeri, Güney Doğu Anadolu Projesi
26 ETBİR I KIRMIZI
(GAP) kapsamında Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illeri, Konya Ovası Projesi (KOP) kapsamındaki Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray illeri, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) kapsamında Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Bayburt ve Gümüşhane illeri yararlanacak.
Destekleme kapsamı Bu illerdeki yatırımcılara 20142018 yılları arasında uygulanacak hibe desteği kapsamında iki türlü destekleme yapılacak. İlki, mevcut büyükbaş-küçükbaş hayvancılık işletmelerinin modernizasyonu için ahır-ağıl tadilatı veya yeni
inşaat yapımı. Diğeri ise koç-teke alımı. Bu desteklemeden mevcut 10-49 arası büyükbaş veya 100200 arası küçükbaş kapasiteli işletmelere sahip yetiştiriciler yararlanabilecekler.
Etçi ve kombine ırklardan damızlık boğa alımına % 80 hibe Doğu Anadolu Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi ve Doğu Karadeniz Projesi kapsamındaki illerde ise ayrıca mevcut işletmelerin etçi ve kombine ırklardan damızlık boğa alımı yatırımlarına destekleme verilecek. Bu desteklemeyle et üretiminde verimlilik ile kalitenin artırılması ve bölgesel kalkınma hedefleniyor.
Yatırım konuları ve hibe oranları Tebliğ kapsamındaki damızlık sığır ve koyun-keçi işletme yatırımları, ahır-ağıl tadilatı veya yeni yapılacak kapalı, yarı açık ve açık sistemli ahır ve ağılları kapsayacak. Projede yer alan inşaat yatırımı konusunda, yatırımın gerçekleşme tutarının % 50’si oranında hibe desteği uygulanacak. Damızlık erkek hayvan alımı yatırımında, hayvan alım tutarının % 80’i oranında hibe desteği uygulanacak. Bu kapsamda damızlık boğa ve damızlık koç-teke alımı yapılabilecek.
Desteklemeden yararlanacaklar Hibe desteklemesinden Bakanlık Türkvet veri tabanına ve Koyun Keçi Kayıt Sistemine kayıtlı 10 - 49 baş anaç sığır veya 100 200 baş anaç koyun-keçi kapasiteli aktif işletmesi olan gerçek ve tüzel kişiler yararlanacak. İşletmenin başvuru tarihinden en az 1 yıl önce kayıt altına alınmış olması gerekiyor. Tebliğ esasları çerçevesinde başvurusu onaylandıktan sonra yeni inşaat yapımı, tadilatı, damızlık boğa alımı ve damızlık koç-teke alımını gerçekleştiren yatırımcılara destekleme ödemesi yapılacak. Damızlık erkek hayvan alımı yapacak büyükbaş işletmeleri 1 (bir) baş damızlık boğa, küçükbaş işletmeleri ise mevcut anaç koyunkeçi sayısının % 5’ini aşmayacak miktarda damızlık koç-teke alımı yaparak hibe desteklemesinden faydalandırılacak. Hibe desteğinden, projesi onaylanan ve projesinde belirtilen süre içinde yatırımı tamamlanan işletmeler yararlanacaklar. İnşaat yatırımı yapmak isteyen ve damızlık boğa, koç-teke alımı hibe desteğinden yararlanmak isteyen yatırımcılar bulundukları İl veya İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine başvurmaları gerekiyor.
Eker: Besi materyali üretimi
için hibe desteği verilecek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, DAP, GAP, DOKAP ve KOP Projesi kapsamında yer alan 35 ili, ülkenin kırmızı et arzının karşılanmasında en önemli girdi olan, besi materyali üretimi için hibe desteği kapsamına aldıklarını açıkladı.
G
ıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Konya Ovası ve Doğu Karadeniz Projesi kapsamında yeni başlattığı uygulama ve desteklerin startını Erzurum’dan verdi. Özellikle küçük ve orta ölçekli aile işletmelerimize önemli hayvancılık destekleri sağlamak suretiyle, kırsal istihdamı ve çiftçi gelirini daha fazla artırmayı hedeflediklerini söyleyen Bakan Eker, projelerle bölgedeki yetiştiricilerin gelir düzeyini yükselterek bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan kaldırmayı arzuladıklarını dile getirdi.
Bakan Eker hedefleri sıralarken de; Küçük ve orta ölçekli aile işletmelerinin fiziki altyapılarının iyileştirileceğini, mevcut hayvanların ıslah edileceğini, bölgedeki mera potansiyelinin en iyi bir şekilde değerlendirileceğini ve böylece et yönü ön planda olan hayvancılığın geliştirileceğini ifade etti. Hayvansal üretimde kırsal istihdama verilen önemin artırılacağını belirten Bakan Eker, 2018 yılına kadar devam edecek projelerle bölgesel üretim modellerini ön planda tuttuklarını ifade etti. Büyükbaş hayvancılık işletmelerine, etçi veya kombine ırk damızlık boğa alımında % 80 hibe desteği sağlayacaklarını da söyleyen Bakan Eker; “Tabii veya suni tohumlama ile etçi veya kombine tohum kullanan ve ön soy kütüğüne kayıtlı; anaç hayvan başına 350 TL, doğacak buzağı için ise 150 TL olmak üzere toplam 500 TL destek veriyoruz. Ayrıca yetiştirici soy kütüğüne üye ise 70 TL ilave destekten faydalanacaktır. Yetiştiricilerin desteğe erişimini kolaylaştırmak için başvuruda ölçek ve birlik üyelik şartı aranmayacaktır” dedi.
Sertifikalı sürü yöneticisi istihdamına 5000 TL destek
Bakan Eker ayrıca, sürü sağlığı ve sürü yönetimi konularında teorik ve uygulamalı kurslar düzenlediklerini ve başarılı kursiyerlere sertifika verildiğini belirterek, sertifikalı sürü yöneticisi olan veya istihdam eden 500 baş ve üzeri işletmelere yılda 5.000 TL destekleme verdiklerini ekledi. Hayvancılıkta dönüşümün devam ettiğini vurgulayan Bakan; “35 ilde küçük işletmelere sağlayacağımız bu desteklerle, et ve sütte arz-talep dengesini sağlarken, aynı zamanda güvenilir gıda üretimini arttırmayı amaçlıyoruz. Hayvancılığa verdiğimiz desteklerle üreticimizin mutlu, et ve süt sektörlerimizin güçlü olması için çalışıyoruz” dedi.
ETBİR I KIRMIZI 27
DESTEKLEME
Besilik materyal ve kırmızı et üretimi destekleniyor
Türkvet sistemine kayıtlı, en az 12 aylık yaşı tamamlamış, karkas ağırlığı en az 200 kg/baş olan erkek sığırlarını onay belgesi almış kesimhanelerde kestirenler, besilik erkek sığır desteklerinden yararlanacaklar. Anaç sığır başına 350 TL, besilik buzağı başına da 150 TL destekleme verilecek.
yetiştiricilerin, işletmeleri ve sığırlarını Türkvet ve e-ıslah veri tabanına 31.12.2014 tarihine kadar kayıt edilmesi gerekiyor. Anaç sığırların 1.11.2013 ile 31.12.2014 tarihleri arasında ülkemizde suni tohumlama yapılmış ve 15.2.2015 tarihine kadar e-ıslaha kaydedilmiş olması zorunlu. Sığırlarda ondört aylık (420 gün) yaştan önce tohumlanan hayvanlar desteklemeden faydalanamayacak. Kombine ve etçi ırklar ile melezlerinin kendi ırkıyla, sütçü ırkların melezleriyle, doğum tarihi 1.1.2009 ve öncesi olan saf sütçü ırklar ve yerli ırkların da kombine veya etçi ırklarla tohumlama yapılmış olması gerekiyor. Yetiştiriciler, işletmelerindeki anaç sığırlar ile desteklemeye esas kayıtlarının 31.12.2014 tarihine kadar Türkvet ve e-ıslah veri tabanında güncellenmesinden sorumlular.
Besilik Materyal Üretim (Buzağı) Desteklemesi
2
014 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemelere İlişkin Bakanlar Kurulu Kararında yer alan hayvancılık destekleme ödemelerine ilişkin usul ve esasları kapsayan Hayvancılık Desteklemeleri Hakkında Uygulama Esasları Tebliği 28.05.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandı. Kırmızı et üretiminin artırılması amacıyla ‘Besilik Erkek Sığır’ desteklemesine Tebliğ kapsamında bu yıl da devam edilecek. Ayrıca Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ilk defa olarak bu yıl GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi), DAP (Doğu Anadolu Projesi), KOP (Konya Ovası Projesi) ve DOKAP (Doğu Karadeniz Projesi) illerini kapsayan “Besilik Materyal Üretim Desteklemesi” uygulamaya konuldu.
Besilik Erkek Sığır Desteklemesi
Kesim tarihi itibariyle besi süresinin son 90 gününü müracaatçının veya eşinin işletmelerinde tamamlamış, Bakanlık Hayvan Kayıt Sistemine (Türkvet) kayıtlı, en az 12 aylık yaşı tamamlamış erkek sığırlarını (manda
28 ETBİR I KIRMIZI
dahil) Bakanlıktan şartlı onay/onay belgesi almış veya geçiş süresinden yararlanan kesimhanelerde kestiren ve kesim bilgilerini KES veri tabanına kaydettiren üreticilere hayvan başına destekleme ödemesi yapılacak. Karkas ağırlığı en az 200 kg/baş olan sığırlar desteklemeden yararlanacak. Kesimi yapılan sığırların, kesim tarihi itibariyle geriye dönük 90 günlük besi süresini Türkvet kayıtlarına göre müracaatçının veya eşinin işletmelerinde tamamlamış olması gerekiyor. Besilik erkek sığırlar için verilecek destekleme miktarı Bakanlıkça ayrıca belirlenecek.
Besilik Materyal Üretim (Anaç sığır) Desteklemesi
Anaç sığır yetiştiriciliği yapan, yetiştirici/üretici örgütü üyesi yetiştiriciler üyesi olduğu örgütü aracılığıyla, üye olmayan yetiştiriciler ise önsoykütüğü üzerinden il/ilçe müdürlüğüne müracaat edecekler. Yetiştiriciler, bu desteklemeden hayvan başına yılda bir kez yararlandırılacak. Anaç sığır başına 350 TL verilecek bu desteklemeden faydalanacak
Buzağı başına 150 TL olarak verilecek desteklemeden yararlanacak tüm buzağıların 2014 yılı doğumlu ve Türkvet’te kayıtlı olmaları, E-ıslah’a kayıtlı analardan doğmaları ve e-ıslah veri tabanına kayıtlı olmaları zorunlu.
Kombine, etçi ırk ve bunların melezi sığırların, aynı ırk boğanın spermasıyla suni tohumlama sonucu veya Bakanlıktan izin almış kombine veya etçi ırk tabii tohumlama boğasının tohumlamasından doğmuş olmaları, Yerli ırk ve melezi sığırların, kombine veya etçi ırk bir boğanın spermasıyla suni tohumlama sonucu veya Bakanlıktan izin almış kombine veya etçi ırk tabii tohumlama boğasının tohumlamasından doğmuş olmaları Sütçü ırkların melezleri ile doğum tarihi 1.1.2009 ve öncesi olan saf sütçü ırk sığırların kombine veya etçi ırk boğanın spermasıyla suni tohumlama sonucu doğmuş olmaları gerekiyor. Hayvancılık desteklemeleri konusunda daha ayrıntılı bilgi almak isteyen üreticiler, İl Müdürlükleri Hayvan Sağlığı Yetiştiriciliği ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü veya İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüklerine başvurabilirler.
ETBİR I KIRMIZI 29
HAYVANCILIK
Türkiye’de
Sığırcılık nereye gidiyor? Hayvancılığı gelişmiş ülkeler bugün ulaştıkları verim düzeylerini saf yetiştirme yanında planlı melezleme çalışmalarına borçludurlar. Gerek süt ve gerekse et üretimi için geliştirdikleri ticari melezler hatta genotipler, hayvansal üretimde hedeflenen ekonomik verim düzeyine önemli katkılar sağlamaktadır.
Prof. Dr. Alper ÖNENÇ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
G
erek resmi kurumların gerekse süt ve et sanayinin üretim rakamları incelendiğinde Türkiye süt üretiminin %92’si, kırmızı et üretiminin ise %87’ini sığırdan karşılanmaktadır. Sığır varlığının 14 milyon başın üzerine çıktığı, sığır popülasyonu içinde inek oranının % 40 tahmin edildiği ülkemizde gelecek dönemlerde hayvansal protein ihtiyacımızın ağırlıklı olarak inek sütü ve sığır etinden karşılanacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
30 ETBİR I KIRMIZI
Ancak kişi başı yıllık kırmızı et tüketimi 65 kg, süt tüketimi 311 kg olan AB ülkeleriyle kıyaslandığında Türkiye’nin yaklaşık 13 kg kırmızı et tüketimi ve 186 kg olan süt tüketimi Türk insanının kişi başı hayvansal protein tüketiminin neden 27 gram olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Öne sürülen rakamsal değer ile 177 ülke arasında 101’inci sırada yer almaktayız. Ortaya çıkan tablo ticari açıdan değerlendirilecek olursa Türkiye’de sığırcılığın önemli bir yatırım alanı olduğu düşünülebilir.
Nitekim bu şekilde düşünen birçok sermaye grubu sıfır faizli kredi olanağını, teşvikleri dikkate alarak sığırcılığa yatırım yapmıştır. Ancak bina, makine ve donanım gibi sabit yatırım masraflarını gereksiz yere yüksek tutan, hayvana yatırım yapmayı ikinci plana atan yatırımcılar harcadıkları paranın geri dönüş süresini uzatmıştır. Hayvansal üretimin canlıya dayalı bir üretim dalı olduğunu unutan yatırımcılar masa başı hesaplarının sahada tutmadığını gördüklerinde hatayı kendilerinde aramamışlardır.
Yoğun sermaye girişinin olduğu son 5 yıllık süreçte sağım sistemleri, makine teçhizat, damızlık hayvan, sperma, veteriner ekipman ve ilaçlarında dışa bağımlılık artmıştır. Sektördeki gelişmelere ayak uydurmaya çalışan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin bir kısmı olanakları çerçevesinde büyümeye çalışırken, bir kısmı da güçlerinin üstünde kredi borçları altına girmiştir. Sığırcılıkta son 5 yıllık dönem içinde yapılan yatırımlar birkaç cümleyle değerlendirilecek olursa yatırımcıların pazar araştırması yapmadan yatırım kararı aldığı, gösteriş uğruna ya da yönlendirmeyle pahalı bina tasarımları ve ekipmanlarla toprağa para gömdüğü, bitkisel üretim için arazi almayı ya da kiralamayı tercih etmediği, bu nedenle özellikle yem girdilerinde dışa bağımlı olduğu, niteliksiz ve teknik yönden zayıf işgücü kullandığı, vizyonu olmayan, yaratıcı görüşleri olmayan, kriz anında çözüm üretemeyen yöneticilerle yola devam ettiği, ekonomik verim düzeyini belirleyemedikleri görülmektedir. Ne acıdır ki, bugün hala üretimde yer alan ticari çiftlikler ekonomik verim düzeyi kavramının ne olduğu bilmemektedir. Oysa sığırcılık faaliyetlerinde bulunan gerek küçük aile işletmeleri gerek orta ve büyük ölçekli çiftlikler, sahip olduğu ya da olacağı üretim kaynaklarını dikkate alarak karlı bir üretim yapabileceği verim düzeyini belirlemek zorundadır. Her sığırcılık işletmesi birbirinden farklılık gösterir. Bu nedenledir ki, her işletme kendi üretim koşullarına sahip hayvanlara sahip olmak zorundadır. Gerçekleştirecekleri üretim için çeşitli harcamalar yapacak olan bu işletmeler giderlerini karşılayacak verim düzeyine sahip hayvanları tercih etmelidirler. Üstelik belirledikleri bu verim düzeyi yıldan yıla değişebilecektir. Üreticiler işletme giderlerini karşılayacak ve kar elde edebilecek verim düzeyinin yani “Ekonomik Verim Düzeyinin” piyasa koşullarının etkisi altında olduğunu bilmek zorundadırlar. Örneğin bir bölgede
üretim maliyetleri artıyor, ürün fiyatları düşüyorsa ekonomik verim düzeyi yükselir. Üretim maliyetleri düşürülebilir ve ürün değeri fiyattan satılabilirse Ekonomik Verim Düzeyi düşürülebilir. Bir işletme ekonomik verim düzeyini hesaplarken bulunduğu bölgedeki girdi maliyetlerini, ürün fiyatlarını düzenli takip etmeli, günlük üretimlerini kaydetmelidir. Türkiye sığırcılığı ekonomik verim düzeyi bakımından değerlendirildiğinde karşımıza iki durum çıkar. En sık karşılaşılan, hayvanların genetik kapasitelerinin işletmenin ekonomik verim düzeyinin üstünde olmasıdır. Bu durum, özellikle küçük aile işletmelerinde ve yanlış sürü yönetimi uygulanan işletmelerde karşımıza çıkar. Hayvanların verim kapasitelerinden yararlanılamaz, bir ölçüde genetik israf söz konusudur. Anılan sorunla karşı karşıya kalan işletmeler barınak, bakım ve besleme gibi çevre koşullarını iyileştirmek zorundadır.
İkinci durum ise bizim bir anlamda işletme körlüğü altında karşımıza çıkar. Büyük ölçekli sığırcılık işletmelerinde yaygın bir sorundur. Gereksiz yere toprağa ve binaya fazla para harcayan yatırımcı, elinde kalan sınırlı parayla ucuza damızlık hayvan bulma arayışına girer. Bu tercihi sonucunda satın aldığı damızlık hayvanların verim düzeyleri işletme ekonomik verim düzeyinin altında kalır. Yatırımcı çevre koşullarını değerlendirememiştir. Yüksek genetik değere sahip hayvanlarla çalışması gerekirken, ekonomik nedenlerle ortalama verim düzeyine sahip hayvanlar satın almıştır. Bu yatırımcı için en kolay ve hızlı olanı elindeki hayvan materyalini genetik değeri yüksek hayvanlarla değiştirmektir. Yani yeni bir satın almadır. Ancak uzun vadede yapılması gereken ve doğru olan, sürüsünde yüksek verimli hayvanlara daha fazla üreme şansı vermek, ortalamanın altında kalan hayvanları ise sürüden çıkarmaktır. Bir başka ifadeyle
ETBİR I KIRMIZI 31
HAYVANCILIK
seleksiyona başvurmaktır. Birçok yetiştiricimiz yaşlılık ve çeşitli hastalıklar nedeniyle sürüden hayvan çıkarmayı seleksiyon olarak yorumlamaktadır. Oysa bu yapılan işlemin adı ayıklamadır. Sürüsünde seleksiyonu doğru uygulayan, dış yapı ve verim özelliklerinin hangisinde ilerleme sağlaması gerektiğini iyi belirleyen ve bu yönde sperma kullanan işletmeler geleceklerini de garanti altına almaktadır. İşletmelerinde hayvanlarının dış yapı özellikleri ve verim özelliklerinin ne durumda olduğunu takip etmeyen üreticiler, kör sperma tercihleriyle yalnızca kolay doğumla yılda bir buzağı ve düşük bir verim artışını, belki süt yağı ve proteininde gerilemeyi hedefleyen bir yaklaşıma imza atarlar. Yukarıda kısaca değindiğimiz teknik sorunlar sığırcılıkta arzu edilen gelişmeyi tehdit etmektedir. O zaman bu tehditleri ortadan kaldırarak yeni fırsatlar oluşturmak için üretici ne yapmalıdır? Üreticiler öncelikle işletmelerini kurarken ya da mevcut işletme koşullarını iyileştirirken binaya ve mekanizasyona aşırı para harcamamalıdır. Hatta kısa vadede kullanılmayacak hiçbir ekipman ve donanıma para bağlamamalıdır. Kullanılmayacak, atıl durumda
32 ETBİR I KIRMIZI
kalacak inşaatlara başlanmamalıdır. Kademeli büyüme tercih edilmeli, büyürken işletmenin yatırımı kendini finansa etmesine özen gösterilmelidir. Özellikle küçük ölçekli işletmeler ve köylerdeki aile işletmeleri bireysel büyüme yerine, ortak sağım, ortak makine parkı ve ortak yem bitkileri üretimi ve yem hazırlama modellerini ayrı ayrı ya da uygun kombinasyolarda tercih ederek, birlikte üretim yapmayı hedeflemelidir. Yem bitkileri üretimi gelecekte daha fazla önem kazanacaktır. Sığırcılık faaliyetiyle uğraşanlar kaba yem üretimine önem vermelidir. Hayvanlarda besin madde ihtiyaçlarının %80’e yakını mutlaka yem bitkilerinden karşılanmalıdır. Üreticiler olası ölçüde icarla, sözleşmeli olarak ya da arazi satın alma yoluna giderek işletmelerinin kaliteli kaba yem ihtiyaçlarını kendileri karşılamalıdırlar. Kaba yem üretiminde arazinin doğru işlenmesi, uygun tohum seçimi, ekim ve hasat zamanının iyi belirlenmesi ve uygun-ekonomik depolama koşulları oluşturulması elde edilecek ürünün maliyeti üzerinde doğrudan etkilidir. Yem bitkileri üretimi uzmanlık isteyen bir alandır. Üreticilerin yem bitkileri üretiminde tecrübe kazanana kadar profesyonel yardım alması gerekmektedir. Aksi takdirde birim
alandan sağlanacak düşük rekolte, kaba yem üretim maliyetlerini yükseltir ve dışarıdan tedarik edilen kaba yemi daha cazip hale getirir. Düşük kalitede kaba yem, kesif yem, yem katkı maddeleri ve ilaç kullanımını da artırır. Üreticiler üretim kalemleri içinde en düşük paya sahip olan sperma seçiminde oldukça cimri davranmaktadır. Oysa sürüsünden gelecekte elde edeceği verim ve gelir, seçeceği spermanın kalitesiyle doğrudan ilişkilidir. Ucuz ve kalitesiz sperma seçerek yemden yararlanma yeteneği kötü, hastalıklara direnci, üreme gücü ve verimi düşük, sürü ömrü kısa bireylerin sürüde yer almasına neden olacaktır. Üreticiler ekonomik verim düzeylerine en uygun genetiğe sahip hayvanları seçmelidirler. Bunun için sperma seçiminde profesyonel destek alınmalı, kör atış yöntemi tercih edilmemelidir. Üreticiler unutmamalıdır ki ucuz sperma, ucuz yem ve kalitesiz kaba yem her zaman daha pahalıdır. Bu yaklaşımla 1 kg süt üretimi, 1 kg canlı ağırlık artışı daha pahalıya mal olur. Hayvana yapılan yatırımın her zaman karşılığı alınır. Üretici sığır yetiştiriciliğini profesyonel düzeyde yapmak istiyorsa hayvan için gereken konforu en ucuza nasıl sağlayabilir? bunun yollarını araştırmalıdır. Yakın işletmelerde
sağlamaktadır. Bu ülkeler tek ırka dayalı üretim yerine üretici ve tüketicilerin taleplerine cevap verebilmek için farklı ırklarla üretimlerini gerçekleştirmektedir. Bu ülkelerde ırkı koruma adına aynı ırka farklı ırktan sperma atma yasaklanmadığı gibi hatta teşvik edilmektedir. Hatta bu ülkelerde farklı ırklarla melezleme çalışmaları ile ırkın zayıf karakteri iyileştirilerek, ileri kuşaklarda damızlık olarak belirlenen boğalar, suni tohumlama boğası olarak boğa kataloglarına girmeye başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda iki verim yönlü, zor çevre koşullarına uyum gösteren genetik materyallere ilginin giderek artacağı beklenmektedir Ülkemizde üretici tek ırka ve tek verim yönüne sahip ırk yetiştiriciliğine mahkum edilmemelidir.
gördüğü uygulamaları kendi işletmeleri için örnek alarak uygulamak doğru bir yaklaşım değildir. Üretici meraklı, sorgulayıcı ve araştırıcı olmalıdır. Sürekli yeniliklerin peşinde koşmalı, kendi koşullarını iyileştirmeye yönelik çözümler geliştirmelidir. Uygun bulduğu üretim modelini, yeni bir sistemi önce işletmesi içinde oluşturduğu deneme alanında test etmelidir. Hatta bu ufak denemelere aile içinde hayvancılığa ilgi duyan gençleri de dahil etmelidir.
vermek amacıyla, tarım konulu teknik kitap ve dergi almayı, spor ya da magazin dergileri almaya tercih etmelidirler. Çocuk ve gençlerin doğru eğitimi ve yönlendirilmesi işlerinin geleceği ve gelişmesi için de önemli bir yatırım olacaktır. Özellikle meraklı çiftçi çocuklarına devlet bursu olanaklarının yaratılması, Ziraat ve Veteriner Fakültelerine yönlendirilmeleri önder ve eğitimli çiftçi sayısının ülkemizde artmasına da önemli katkı sağlayacaktır.
Üreticilerimiz yenilikleri görsel ve yazılı medyadan daha fazla takip etmeye başladılar. Fuarlar, yeniliklerin çiftçiye ulaştırıldığı buluşma noktaları haline geldi. Üreticiler, maddi olanakları dahilinde yurt içi fuar etkinlikleri yanında yurt dışı fuar etkinliklerine de mutlaka katılmalıdır. Teknolojik olanaklardan yararlanarak sosyal ağlarda ve tartışma gruplarında yer alarak kendi aralarında görüş alış verişinde bulunmalıdırlar. Özellikle hayvancılığa ilgi duyan çocuk ve gençlerin eğitimlerine destek
Gelecekte, sığırcılıkta iki verim yönlü ırkların tekrar önem kazanacağı beklenmektedir. Bu yönde üreticiler iki verim yönlü farklı ırkları hatta bu ırkların spermalarını kullanmaya başlayacaktır. Hayvancılığı gelişmiş ülkeler bugün ulaştıkları verim düzeylerini saf yetiştirme yanında planlı melezleme çalışmalarına borçludurlar. Gerek süt ve gerekse et üretimi için geliştirdikleri ticari melezler hatta genotipler hayvansal üretimde hedeflenen ekonomik verim düzeyine önemli katkılar
Üretici seneye ürettiğinden ne kadar para kanacağını bilmeli, tarımda üretim planlamasına geçilmelidir. Tarımsal mekanizasyonda ve otomasyonda yerli üretim teşvik edilmelidir. Üretici ile tüketici arasındaki aracı sayısını düşüren kooperatifler daha fazla desteklenmeli, özellikle ürün pazarlama konusunda ayrı bir teşvik sistemi uygulanmalıdır. Yetiştirici birlikleri, üretici örgütlü hayvan ıslahı, boğa test merkezi, açık artırma usulü damızlık hayvan satış merkezleri, hayvan toplam ve sevkiyat merkezleri, ot borsaları konularında kooperatiflerle uyum içinde birlikte çalışmalıdır. Türkiye sığırcılığında yapısal sorunların çözümü zaman ve sabır istemektedir. Üretici örgütlü, şirket halinde büyümeyi özendiren modeller üreticilere benimsetilmelidir. Bu modeli tercih eden üreticilerin ürünlerine de ek destek verilmelidir. Türkiye hayvancılığının %70’ini oluşturan küçük işletmeler ekonomiye kazandırıldığında, büyük işletmeler doğru yönlendirildiğinde Türkiye’nin dışa bağımlılığı azalır, yakın komşularına damızlık, kasaplık hayvan ve hayvansal ürün ihraç eden bir ülke durumuna gelir.
ETBİR I KIRMIZI 33
KÜÇÜKBAŞ
Koyun Yetiştiriciliğinde
Yerli Irkların Önemi ve Akkaraman Koyunu Koyun yetiştiriciliğinde ırk tercihi yapılırken, yetiştiriciliğin yapılacağı yörede problemsiz bir şekilde yetiştirilen, döl veren, süt veren, o yöreye adapte olmuş yani uyum sağlamış ırkları tercih etmek gerekir. Orta Anadolu bölgesi için bu ırklar Akkaraman, Kangal Akkaramanı ve Dağlıç iken, Doğu Anadolu bölgesi için Morkaraman, Batı bölgeleri için Kıvırcık, Sakız ve yeni koyun tipleri olan Tahirova, Sönmez, Acıpayam gibi genotipler, Güney Doğu Anadolu bölgesi için İvesi, Karadeniz bölgesi için Karayaka ve benzeri ırklardır.
Prof. Dr. Saim BOZTEPE Selçuk Ünv. Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, Hayvan Yetiştirme A.D.
Giriş Türkiye’ de yetiştiriciliği yapılmakta olan yerli koyun ırkları Akkaraman, İvesi, Morkaraman, Dağlıç, Sakız, Kıvırcık, Karayaka gibi sıralanabilir. Türkiye koyun varlığı içerisinde Tuj, Hemşin, Çine Çaparı, Çandır gibi mahalli ırklar yanında çeşitli melezleme çalışmaları ile elde edilmiş Malya, Anadolu Merinosu, Ramliç, Tahirova,
34 ETBİR I KIRMIZI
Acıpayam, Sönmez, Türkgeldi gibi bazı tipler de bulunmaktadır. Bunların bazıları aynı coğrafya ve şartlarda yetiştirilirken bazıları farklı coğrafyaların ve şartların koyunlarıdır. Örneğin Kıvırcık ve Sakız iklimin daha ılıman ve bitki örtüsünün daha cömert olduğu batı bölgelerinde yetiştirilirken, Morkaraman koyunu kışın şiddetli geçtiği doğu illerinde yetiştirilmektedir.
Bu hayvanların bazı morfolojik özelliklerine bakıldığında Kıvırcık ve Sakız’ın neden batı illerinde yetiştiğini o coğrafyaya uyduğunu, Morkaraman’ın veya Akkaraman’ın neden Doğu illerinde ya da Orta Anadolu’da olduğu kolayca anlaşılabilir. Bu morfolojik özelliklerden en önemlisi kuyruk yapılışıdır. İnce kuyruklu koyun ırkları doğu illerinde yetiştirilmek istenirse özel önlemlerin
alınması gerekir. Bu durumda yetiştiricilik entansifleşmeye kayar ki yapılan koyunculuğun getirisi ya da karlılık ortadan kalkabilir. Koyun yetiştiricilerinin yörelerinde problemsiz bir şekilde yetiştirilmekte olan, daha önce tecrübe edilmiş ırklarla çalışmaları tavsiye edilebilir. Bu makalenin amacı, koyunculuk yapmakta olan ve yeni arayışlar içine giren bazı yetiştiricilerle, devletin hayvancılığı canlandırmak maksadıyla vermeyi taahhüt ettiği cazip destek ve teşviklerden yararlanarak koyunculuğa yeni başlamak isteyen bazı müteşebbislere yardımcı olmaktır.
Kimi Yerli Koyun Irkları ve Akkaraman Koyunu Koyun yetiştiriciliğiyle ilgili yazılmış kaynakların bir çoğunda yerli koyun ırklarımızın verimlerinin düşük olduğu ifade edilmektedir. Oysa yerli hayvan türleri içerisinde en azından yerli koyun ırkları için bunları ifade etmek çok doğru bir yaklaşım değildir.
Akkaraman koyunu Türkiye yerli koyun populasyonunun hemen hemen yarısını oluşturan değerli bir ırktır. Akkaraman kuzuları yoğun besi şartlarında 300-350 gram günlük canlı ağırlık artışı sağlayan, bir kg canlı ağırlık artışı için 4-5 kg yem tüketen, 35-40 kg canlı ağırlığa iki ay gibi kısa sürede ulaşan ve %50 civarında karkas randımanı sağlayan çok değerli hayvanlardır. Akkaraman kadar olmamakla birlikte diğer yerli ırklarda da benzer sonuçları görmek mümkündür. Verimi düşük olduğu düşünülerek yerli koyun ırklarımızın besi performansları ve karkas kalitelerinin artırılması amacıyla bazı İngiliz etçi koyun ırkları Tarım Bakanlığı tarafından zaman zaman ithal edilmiş, hem bakanlığın ilgili kuruluşları hem de Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü muhtelif melezleme çalışmaları yürütmüştür. Melez hayvanlarda yerlilere göre önemli üstünlükler tespit edilememiştir. Bu çalışmaların bazıları aşağıda (Tablo 1) özetlenmiştir.
Tablo 1. Bazı yerli koyun ırkları ve etçi koyun ırklarının melezlerine (F1) ait besi performansları Kaynak
Genotip
GCAA(g)*
YDK**
(%) Karkas Randımanı***
Eliçin ve ark. 1989a
Akkaraman(A) Ile de France x (A)
259.6 258.8
5.8 6.5
50.2 48.7
Ertuğrul ve ark. 1989a
Akkaraman (A) HamshireDown x (A)
224.8 246.2
7.2 5.9
48.3 45.9
Eliçin ve ark. 1984
Akkaraman (A) Ile de France x (A)
210.0 238.0
5.1 4.5
51.0 48.8
Eliçin ve ark. 1989b
Karayaka(K) BorderLeicester x (K)
202.6 210.6
6.0 7.0
47.7 46.3
Ertuğrul ve ark. 1989b
Akkaraman (A) B.Leicester x (A) Dorset Down x (A) Ile deFrance x (A)
239.8 270.0 244.8 258.8
6.1 5.9 6.0 6.5
49.5 46.3 48.1 48.7
Boztepe ve ark., 1997
Akkaraman İvesi Dağlıç G. Karaman
294.1 315.7 277.1 195.7
4.0 4.0 4.2 6.9
47.8 46.7 50.1 50.4
Dağ ve Ertuğrul, 1993.
Karayaka(K) BorderLeicester x (K)
196.1 227.0
5.1 5.4
44.9 46.9
Karabacak ve Boztepe, 2007 ve 2008
Akkaraman Dağlıç Kıvırcık Malya Karacabey Merinosu
304.0 234.0 211.0 303.0 279.0
4.3 5.3 5.3 4.5 4.3
46.0 48.0 45.2 45.7 44.4
*: Günlük Canlı Ağırlık Artışı, **: Yem Değerlendirme Katsayısı (1 kg canlı ağırlık artışı için tüketilen kg yem miktarı), ***: (Karkas Ağırlığı/ Canlı Ağırlık) x 100
Tablo 1’in incelenmesinden anlaşılabileceği gibi melez hayvanlarda önemli bir üstünlük görülmemektedir. Özellikle İngiliz etçi koyunlarında iri kemik yapısı, ağır postu, başının büyük oluşu gibi nedenlerle karkas randımanı düşük olurken, yerli ırklarda daha ince bir vücut yapılışı, postunun hafif oluşu ve başının küçük oluşu gibi özellikler nedeniyle karkas randımanı yüksek olmaktadır. Tablo 1’de sunulan özellikler bakımından melezler yerlilerden yüksektir denecek kadar bir üstünlük de söz konusu değildir. Akkaraman, Dağlıç, Morkaraman, İvesi gibi ırklar yağlı kuyrukludur ve kuyruk ağırlığı ırktan ırka değişiklik gösterir. Örneğin Akkaramanlarda 5-6 kg, Morkaramanlarda ortalama 6-7 kg ve hatta bazen 15-20 kg’ a kadar çıkabilmektedir (Kaymakçı ve Sönmez, 1992). Bazı uzmanlar yağlı kuyruklu koyun ırkları için kuyruğun bir dezavantaj olduğunu ifade etmektedirler. Ancak bu durum yağlı kuyruklu koyunlar için genellikle bir avantajdır. Birinci avantaj; vücutta toplanması gereken yağ kuyrukta toplanmakta ve daha az yağlı bir karkasa imkan vermektedir. İkincisi; Yağlı kuyruklu koyun ırklarının yetiştirildikleri coğrafyalarda ya kış çok şiddetli geçmektedir ya da mera imkanları yıldan yıla değişiklikler göstermektedir. Her iki halde de yağlı kuyruk zor şartlara dayanma bakımından bir avantaj sağlamaktadır. Nitekim 1980’li yılların sonlarında Konya, Karaman, Karapınar gibi yerlerde kısmi bir kıtlık yaşanmış ve bu olumsuz şartlara bölgede yetiştiriciliği yapılan yağlı kuyruklu koyun ırkları dayanabilmiştir. Yağlı kuyruğu bu açıklamalara rağmen istemeyenlere Bıyıkoğlu ve ark.’nın(1977) Morkaraman kuzularda yaptıkları kuyruk kesimi çalışmasının sonuçlarından yararlanmaları tavsiye edilebilir. Söz konusu çalışmada 1-3 günlük kuzularda kuyruk kesimi uygulanmış ve yapılan besi çalışması sonucunda gövdedeki yağ oranının düştüğü
ETBİR I KIRMIZI 35
KÜÇÜKBAŞ
ve daha kaliteli bir karkas elde edildiği bildirilmiştir. Yağlı kuyrukla ilgili bir çare olarak bu çalışmanın sonuçlarından yararlanılabilir. Türk Standartları Enstitüsü Akkaraman ırkı standardına göre Akkaramanların süt verimi 25-30 kg civarındadır. Akkaramanlarda süt verimi ve laktasyon süresini Mundan ve Özbeyaz (2004) 43 kg ve 156 gün, Yıldız ve Denk (2006) halk elindeki Akkaramanlarda 39.7 kg ve 123 gün olarak tespit etmişlerdir. Kaymakçı ve Sönmez (1992) ise bakım ve beslemenin iyi sürülerde bu ortalamanın 50-60 kg’ a kadar çıkabileceğini bildirmiştir. Yani Orta Anadolu’ nun bu dayanıklı koyun ırkının süt verimi de tatmin edici sayılabilir. Zira Akkaramanlar sütçü bir koyun ırkı değildir. Akkaraman yerli ırklar içerisinde aşım mevsimi en uzun olan ırklardan biridir. Kaymakçı ve Sönmez (1992) Akkaramanların aşım mevsimi uzunluğunu 295 gün ve anöstrus süresini (kızgınlık görülmeyen süre) 70 gün olarak bildirmişlerdir. Bu, neredeyse sığırlar gibi yılın her döneminde herhangi bir hormon uygulaması yapmadan yavru alınabilmesi anlamına gelmektedir. Diğer taraftan Çolakoğlu ve Özbeyaz (1999) Akkaramanlarda doğum oranını % 87.2 ile 90.5 arasında, ikizlik oranınıysa %29.5 ile 43.1 arasında bildirmişlerdir. Yıldız ve Denk (2006) ise halk elindeki
36 ETBİR I KIRMIZI
Akkaramanlarda gebelik oranı ve doğum başına ortalama kuzu sayısını sırasıyla % 85 ve 1.01 adet olarak tespit etmişlerdir. Koyun yetiştiriciliğinde ırk tercihi yapılırken, yetiştiriciliğin yapılacağı yörede problemsiz bir şekilde yetiştirilen, döl veren, süt veren, o yöreye adapte olmuş yani uyum sağlamış ırk yada ırkları tercih etmek gerekir. Örneğin Orta Anadolu bölgesi için bu ırklar Akkaraman, Kangal Akkaramanı ve Dağlıç iken, Doğu Anadolu bölgesi için Morkaraman, Batı bölgeleri için Kıvırcık, Sakız ve yeni koyun tipleri olan Tahirova, Sönmez, Acıpayam gibi genotipler, Güney Doğu Anadolu bölgesi için İvesi, Karadeniz bölgesi için Karayaka ve benzeri ırklardır. Irk tercihinde yöredeki el sanatları imalatı da bazen önem arz edebilir. Örneğin Konya’dan Çanakkale’ye uzanan geçit bölgede Dağlıç yetiştiriciliği yapılmakta ve bu ırk yöre için önem arz etmektedir. Zira yöredeki insanlar halı yapımına çok uygun olan Dağlıç yapağısından yararlanarak el dokuması halılar üreterek bütçelerine katkı sağlamaktadırlar. Isparta halısının ünü Dağlıç yapağısından gelmektedir. Yöre insanının koyunculuktan elde ettiği geliri artırmak maksadıyla Dağlıç ile Rambouillet melezlenerek daha verimli olan Ramliç koyun tipini yetiştiriciler tarafından
benimsenmemesinin bir nedeni de Ramliç koyun tipinin yapağısının halı yapımına uygun olmaması olabilir. Orta Anadolu bölgesi şartlarında koyun sütüne yönelik bir yetiştiriciliğe de yer verilmek istendiğinde Akkaramanlara birçok özelliğiyle benzeyen İvesi koyunu tercih edilebilir. 1980’li yılların sonlarında Tarım Bakanlığı ve FAO ortaklığında Konya genelinde yürütülen bir proje kapsamında Akkaramanların süt verimini artırmak amacıyla yetiştiricilere İvesi koç dağıtılmıştır. Bu proje Karaman, Karapınar, Konya’nın bazı merkez köyleri (Meydan, Ortakonak gibi), Ilgın, Kadınhanı ve Akşehir’de yürütülmüştür. Bu yerlerde dağıtılan İvesi koçlarının akibeti belli değildir. Yani bu hayvanlar şimdi neredeler? Kontrolsuz bir şekilde yürütülen bu tip çalışmalar için sınırlayıcı bazı tedbirlerin olması gerekir. Şimdi Akkaramanlarda araştırma yapmak isteyen bazı araştırıcılar saf Akkaraman koyunu bulmakta zorlanmaktadırlar. Çünkü sürü sahipleri ellerindeki çok değerli ırka ait hayvanları bir kısım söylentilerle bilmedikleri, yakından tanımadıkları ırklarla veya koyun tipleriyle melezleyerek veriminin artacağını zannetmektedirler. Oysa ırkın özellikleri bozulmakta ve saf sürüler yok olmaktadır. Araştırıcılar devlet çiftliklerinde yetiştirilen hayvanlarda çalışma veya satın alma yoluna gitmektedirler. Yani halk elinde saf hayvan bulmak zorlaşmaktadır. Koyun sütü için tavsiye edilen İvesiler sütçü koyun ırkları içerisinde en iyi sürü içgüdüsüne sahip ırklardan biridir. Buna rağmen büyük sürüleri gütmek zordur. Çünkü İvesiler merada geniş açılı bir üçgen misali dağınık bir şekilde yayılır. Mukayese edilebilmesi açısından ifade etmek gerekirse; Akkaramanlar toplu bir şekilde yayılırlar, sevk ve idareleri İvesilere göre daha kolaydır. Süt koyunculuğu için Sakız koyunundan da söz edilebilir. Kaymakçı ve Sönmez’e (1992) göre iyi bakım ve besleme şartlarında 6-7 ay sağılabilen Sakız koyunu,
kuzuların sütten kesilmesinden sonra 150-200 kg süt verebilirler. Sütçü bir koyun ırkı olan Sakızlardan bir doğumda 3-4 yavru verenlere rastlanırsa da ortalaması iki yavru kabul edilebilir. Canlı ağırlıkları da tatmin edici sayılabilecek Sakız koyunlarının en önemli dezavantajı diğer sütçü ırklarda olduğu gibi sürü içgüdüsünün olmamasıdır. Süt üretimi amacıyla Sakız koyunlarından, meraya çıkarmadan, entansif şartlarda yararlanılabilir.
Sonuç Sonuç olarak en azından koyunculukta ifade edilenlerin aksine yerli ırklardan et üretimi veya süt üretimi ya da hem et hem de süt üretimi amacıyla
yararlanılabileceği ifade edilebilir. Koyunculukla ilgili olarak Türkiye’ nin koyun ırklarının koyunculuktan beklenen her türlü ürünü karşılayacak düzeyde olduğu ifade edilebilir. Bunun için hangi ırkın ya da genotipin hangi yörelerde en fazla faydayı sağlayacağına karar verilmesi önemlidir. Buraya kadar ifade edilenler kültür ırkı koyunlardan hiç yararlanılmasın şeklinde değerlendirilmemelidir. Ülkenin ihtiyaçları ve yararı doğrultusunda çalışmalar ve uygulamalar yapılabilir ve yapılmalıdır. Örneğin yabancı kaynaklı koyun ırklarından başta Merinos olmak üzere Ile de France, Teksel, Rambouillet, Lincoln, Hamshire, Ost Fritz gibi dünyaca ünlü ırklar Türkiye’ ye değişik
vesilelerle getirilmiştir. Bunların yerli ırklarla melezlemeleri yapılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda melezlerin üstünlükleri sıralanmıştır. Ancak bu melez hayvanların bir çoğu ya devlet çiftliklerinde kalmış ya da yok olmuşlardır. Bu vesileyle bir kere daha ifade etmek gerekirse yerli koyun ırklarımıza sahip çıkmak gerekir. Bu ırkların ifade edildiği gibi önemli eksiklikleri yoktur. Tablo 1’ de verilen bazı araştırma sonuçları ve yukarda verilen bazı bilgilerden de bu anlaşılmaktadır. Orta Anadolu bölgesi için Akkaramanlar, yerine göre Dağlıçlar değerli ırklardır. Yetiştiriciler son yıllarda Romanov koyunu yetiştirmeye yönelik bir çaba içerisindedirler. Romanovlar dünyada döl verimi yüksek ırklardan biridir ve batındaki yavru sayısı da bilindiği gibi yüksektir. Dolayısıyla entansif yetiştiricilikle ilgili yeterli bilgisi ve alt yapısı olmayan yetiştiricilerin bu ırkın yetiştiriciliğinin üstesinden gelmesi zordur. En azından suni emiştirme sistemleri konusunda ve hastalıkların denetimi konusunda bir eğitimden geçmeleri gerekir. Daha da önemlisi böylesi ırkların yetiştirilmek istendiği yerlerde bir adaptasyon çalışmasının yapılması gerekir.
Akkaraman Koyunu Genel Verim Özellikleri 1) Dişi Canlı Ağırlığı: 40 - 45 Kg 2) Cidago Yüksekliği: 65 cm 3) Laktasyon Süresi: 140 - 150 Gün 4) Süt Verimi: 40 - 55 Lt/Laktasyon 5) İkiz Doğum Oranı % 4 - 5 Arası 6) Yapağı Verimi 1.5 - 2 Kg arası 7) Lüle Uzunlüğü 8 - 12 Cm 8) Elyaf Çapı: 29 - 35 Mikron 9) Temiz yapağı oranı % 62-70
ETBİR I KIRMIZI 37
FUAR
Kırmızı Et Sektörü
Anadolu’da buluşuyor… KET 2015 Kırmızı Et Üretimi, Teknolojileri ve Donanımları Fuarı’nın ikincisi Şubat 2015’te hayvancılık sektörünün en önemli merkezlerinden biri olan Konya’da düzenlenecek.
B
u yıl ilki İstanbul’da düzenlenen KET 2014 Kırmızı Et Teknolojileri ve Donanımları Fuarı Konya’ya taşınıyor. İkinci KET Fuarı 2015 yılında, Türkiye’nin önemli kırmızı et üretim merkezlerinden Konya’da düzenlenecek. Tüyap Konya Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenecek fuar, Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği ve ETBİR-Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği işbirliği ile T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı başta olmak üzere, Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı, TZOB Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Konya Ticaret Odası, Konya Sanayi Odası, Konya Ticaret Borsası ve PANKOBİRLİK’in destekleri ile 18 - 21 Şubat 2015 tarihleri arasında Konya Ticaret Odası – Tüyap Konya Uluslararası Fuar Merkezi’nde yapılacak. Konya Tohum, Konya Hayvancılık ve Konya Sulama Teknolojileri Fuarları ile eş zamanlı gerçekleştirilecek olan KONYA ET 2015 Kırmızı Et Üretimi, Teknolojileri ve Donanımları Fuarı Anadolu’nun kendi konusunda ilk ve tek fuarı olma özelliği ile sektöre yeni bir soluk getirecek. Temel işlevi gıda maddesi üretimi olan hayvancılık sektörü,
38 ETBİR I KIRMIZI
bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artan nüfusun yeterli ve dengeli beslenmesinde ve birçok alanda endüstri hammaddesi olarak kullanılması nedeniyle önemli bir yer tutuyor. Özellikle toplumdaki bireylerin sağlıklı beslenmelerinde gerekli olan temel gıda maddelerinin bitkisel ve hayvan üretim kaynaklı olmaları ve protein miktarı itibariyle hayvansal gıdaların ön plana çıkması toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi için büyük önem taşıyor.
Ersözlü; “Protein Deposu Konya…” Konya Et 2015 Fuarı planlaması hakkında bilgi veren Tüyap Konya Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü İlhan Ersözlü, “Tüyap Konya Fuarcılık A.Ş. olarak yıllardır büyük başarı ile gerçekleştirdiğimiz Tohum ve Hayvancılık Fuarlarımız ile eş zamanlı olarak bu yıl, İstanbul’dan sonra Anadolu’da ilk kez Kırmızı Et Üretimi ihtisas konusuna yönelik hazırlayacağımız KONYA ET 2015 Fuarı sektörün tek buluşma noktası olacaktır” dedi. Konya’nın bilindiği üzere, tahıl ambarı, Kobi başkenti ve Anadolu’nun Üretim Üssü gibi ünvanları ile anıldığı belirten Ersözlü; Konya’nın 1.7 milyon baş koyun, 650 bin baş sığır ve 185 bin baş keçi, 850 bin ton süt üretimi ile ülkemizin aynı zamanda da protein deposu konumunda olduğunu vurguladı. İlhan Ersözlü; “Tüyap Konya Fuarcılık A.Ş. olarak hayvancılık sektörünün en önemli merkezlerinden biri olan ilimizde, sadece Konya’ya yönelik değil
1.813.847 büyükbaş, 4.748.077 küçükbaş hayvan varlığına sahip Ankara, Aksaray, Kayseri, Karaman, Afyon gibi illerimizi ve tüm bölgeyi kapsayarak bölgesel değil ulusal/uluslararası nitelikte bir fuar hazırlayarak, Fuar süresince besicilikten etin market raflarında sergilenmesine kadar ki tüm süreçler işlenecektir” dedi.
Onbinlerce ziyaretçi Konya’da buluşacak Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği ve Türkiye Kasaplar Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarlar Federasyonu üyelerinin, perakende sektörü, turizm, restaurant zincirlerinin temsilcilerinin de davetli olduğu, Konya Et 2015 Fuarı gerçekleştirilmekte olan etkin tanıtım ve pazarlama faaliyetleri neticesinde, başta Tüyap AŞ.’nin Bulgaristan, Kosova, Rusya, Gürcistan, Mısır ve İran’da bulunan ofisleri aracılığıyla getirilecek alım heyetlerinin yanı sıra, hedef pazar niteliği taşıyan ülkelerden ve yurtiçinden 50’ye yakın ilden gelecek profesyonel ziyaretçilere ev sahipliği yapacak. 18-21 Şubat 2015 günlerinde ziyarete açık kalacak fuar, 4 gün boyunca çeşitli etkinliklerim de gerçekleşmesi planlanıyor.
ETBİR I KIRMIZI 39
KONGRE
Tarım Gıda ve Hayvancılık 2023 Kongresi Türkiye’nin 2023 hedefini
Tarımda Dünyada ilk beş olarak saptadı TASAM tarafından yedi yıldır yürütülen Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi dâhilinde düzenlenen Tarım Gıda ve Hayvancılık 2023 Kongresi; OECD’nin 2012 rakamlarına göre dünyanın 7. tarımsal gücü olan Türkiye’nin hedefini, 2023 yılında ilk beş ülke arasına girmek olarak belirledi.
C
umhurbaşkanlığı manevi himayelerinde başlatılan Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi’nin Stratejik Lokomotif Sektörler “Tarım, Gıda ve Hayvancılık 2023 Kongresi” İstanbul’da gerçekleştirildi. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM tarafından yedi yıldır yürütülen Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023 Projesi dâhilinde Stratejik Lokomotif Sektörler “Tarım, Gıda ve Hayvancılık 2023 Kongresi” 8-9 Mayıs 2014 tarihlerinde İstanbul düzenlendi. TASAM tarafından “sektör aktörlerine” yönelik düzenlenen ve tarım, gıda, hayvancılık politikalarında meydana gelen değişim ve gelişmelerin ayrıntılı şekilde irdelendiği Kongre’de; “Tarım Sektöründe İnovasyon, İnsan Kaynağının Dönüşümü ve Rekabetçi Kurumsal Kapasite 2023”, “Tarımda Markalaşma ve Özgün Ürünler 2023”, “Tarım Gıda ve Hayvancılıkta Dış Kapasite İnşası 2023 - Orta Doğu, Yakın Asya ve Afrika”, “Çin, Hindistan ve Rusya ile Arjantin ve Brezilya; Rekabet ve Fırsatlar 2023”, “Bölgesel Kalkınma Projeleri (GAP, DAP, DOKAP, KOP vb): Potansiyel ve Fırsatlar”, “Kırsal Kalkınma, Çok Boyutlu Üretim Güvenliği 2023”, “Tarım, Gıda ve Hayvancılık Sektör Derinliği - AB Ortak Tarım Politikası ve Türkiye”, “Biyo-Çeşitlilik ve GDO’lu Ürünler, Arz ve Gıda Güvenliği 2023”, “Et, Süt ve Su Ürünleri, Perspektif
40 ETBİR I KIRMIZI
2023”, “İklim Değişiklikleri; İklim Biliminin Geliştirilmesi, Çok Boyutlu Bölgesel Öngörüler, Fırsat ve Risk Senaryoları 2023”, “Türk Tarımının Model Rolü”, “Tarımsal Desteklemede Yeni Modeller” ve “Tarımsal Üretim ve Pazarlamada Yeni Perspektifler” temaları altında 13 oturum 2 ayrı salonda eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir.
Türkiye OECD’ye göre dünyanın 7. tarımsal gücü oldu. Hedef; 2023’te ilk 5 ülke arasına girmek! Kongre’de açılış konuşmalarını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mirmahmutoğulları, TASAM Başkanı Süleyman Şensoy ve sektörün öne çıkan temsilcileri yaptılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümü olan 2023’ü sembolik bir milat kabul ederek şekillendirilen Proje’de
gelinen durum itibariyle neredeyse bütün kurumlarımızın 2023’e dair hedef odaklı çıktılar üretip ona paralel yol aldığını belirten TASAM Başkanı Süleyman Şensoy, sonuçta ülkemizde büyük bir sinerjinin açığa çıktığını, gelecek tasarımı ve yönetiminin yerleşik bir “kültür” hâline gelmekte olduğunu söyledi. Şensoy; “Stratejik Lokomotif Sektörler içinde Tarım, Gıda ve Hayvancılık 2023 çalışmaları, kaynakların etkin kullanımı ilkesine direkt vurgusu ile en başta gelmektedir. OECD’nin 2012 rakamlarına göre dünyanın 7. tarımsal gücü olan Türkiye’nin hedefi, 2023 yılında ilk beş ülke arasına girmektir” dedi. Bakanlık temsilcileri ve çok sayıda akademisyen ile kurum, sektör ve medya temsilcilerinin katılımı ile interaktif bir ortamda gerçekleştirilen Kongre’de planlanan konular, programa uygun olarak tüm yönleri ile ele alınmıştır.
Oturumlar sırasında ortaya konan görüşler bu raporda özet olarak sunulmaktadır.
Et, Süt ve Su Ürünleri Perspektif 2023 Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fahri Yavuz’un oturum başkanlığını yaptığı “Et, Süt ve Su Ürünleri Perspektif 2023”başlıklı oturumda Prof. Dr. Cennet Oğuz (Selçuk Üniversitesi), Prof. Dr. Şeminur Topal (Gedik Üniversitesi), Dr. Atilla Özdemir (Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) konuşmacı olarak katıldılar. Müzakereci olarak Mustafa Albayrak (ETBİR), İbrahim Gümüş (Süt Dünyası Dergisi), Erdal Elmas (BESD-BİR), Elif Yücel (SETBİR)’in katıldığı oturumda, tarımın lokomotifi olacak et, süt ve su ürünleri alt sektörleri incelenerek, 2023 hedefine yönelik stratejiler ortaya konulmaya çalışıldı. Oturumdaki tespitler her üç alt grup için ayrı değerlendirilirken, et sektörü için veriler şöyle sıralandı. Ülkemiz hem üretim hem de tüketim olarak gelişmiş ülkelerin oldukça gerisindedir. Türkiye’nin yıllık et üretimi 2013 rakamlarına göre yaklaşık 1 milyon ton tüketimi ise yaklaşık 1 milyon 200 bin ton olup yine yaklaşık 250 bin ton et ithal edilmektedir. Kayıt dışı et üretimin 450 bin ton olduğu tahmin edilmektedir. TÜİK verilerine göre 2013 yılında büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre % 3,6 artarken küçükbaş hayvan sayısı ise % 7,5 artmıştır. Kesilen hayvan sayısına göre ise büyükbaşta % 8,5 artış gerçekleşmiş ve küçükbaşta ise % 18,8 azalma yaşanmıştır. Hayvancılık üretiminin yaklaşık % 20’si entegre tesislerde yapılmaktadır ve entegre tesislerdeki hayvan varlığı ortalama 200-250 adettir. İthal karkas etin kilogram fiyatı 13.5 TL, yerli karkas ise 14.5, 15 TL/Kg’dır. Ülkemizde 2005-2011 yılları arasındaki büyükbaş hayvan sayılarına bakıldığında toplam sığır sayısının 2007-2009 yılları arasında azaldığı, 2009 yılından itibaren
ise artış olduğu görülmektedir. Irklarına bakıldığında ise kültür sığırı sayısında düzenli bir artış olduğu, kültür melezi sığırlarda 2006 yılından itibaren düşüş yaşanmakla birlikte, 2009-2011 yılları arasında sayılarında artış olduğu, yerli sığırlarda ise 2005-2011 yılları arasında genel olarak bir düşüş olduğu görülmektedir. 2005-2011 arası küçükbaş hayvan sayılarına bakıldığında ise küçükbaş hayvan sayılarında 2006 yılından 2009 yılına kadar düşüş olduğu, 2010 ve 2011 yıllarında ise yükselme olduğu görülmektedir.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de keçi sütünden elde edilen ürünlere olan talepteki artışla keçi yetiştiriciliği önem kazanmıştır. Kesilen hayvan sayısı yıllara göre değişkenlik göstermekle beraber 2013 yılında yaklaşık 10 milyon adet ile maksimum seviyeye ulaşmıştır. Bir önceki yıla göre % 10,4 oranında artan toplam keçi varlığı, sığır, manda ve koyun ile kıyaslandığında yüzdesel olarak önemli oranda artışın görüldüğü tür olmuştur.
Canlı Hayvan Sayısı (Baş) Sığır
Koyun
Keçi
Toplam
2001
10 548 000
26 972 000
7 022 000
44 542 000
2002
9 803 498
25 173 706
6 780 094
41 757 298
2003
9 788 102
25 431 539
6 771 675
41 991 316
2004
10 069 346
25 201 155
6 609 937
41 880 438
2005
10 526 440
25 304 325
6 517 464
42 348 229
2006
10 871 364
25 616 912
6 643 294
43 131 570
2007
11 036 753
25 462 293
6 286 358
42 785 404
2008
10 859 942
23 974 591
5 593 561
40 428 094
2009
10 723 958
21 749 508
5 128 285
37 601 751
2010
11 369 800
23 089 691
6 293 233
40 752 724
2011
12 386 337
25 031 565
7 277 953
44 695 855
2012
13 914 912
27 425 233
8 357 286
49 697 431
2013
14 415 257
29 284 247
9 225 548
52 925 052
ETBİR I KIRMIZI 41
KONGRE Hayvansal Ürünler Kırmızı Et
Süt
Tavuk Eti
2001
435 778
9 495 550
614 745
2002
420 595
8 408 568
696 187
2003
366 962
10 611 011
872 419
2004
447 154
10 679 406
876 774
2005
409 423
11 107 897
936 697
2006
438 530
11 952 099
917 659
2007
575 622
12 329 789
1 068 454
2008
482 458
12 243 040
1 087 682
2009
412 621
12 542 186
1 293 315
2010
780 718
13 543 674
1 444 059
2011
776 915
15 056 211
1 613 309
2012
915 844
17 401 262
1 723 919
2013
996 125
18 223 712
1 758 363
Küresel Piyasaların 2013 2022 Öngörüsü Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve diğer uluslararası kuruluşlar her fırsatta gıda ve açlık sorunu yaşanmaması için bu alana yatırım yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü(OECD) ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün tahminine göre 2050′ye kadar dünyada hayvansal ürün talebinin yüzde 70 artması bekleniyor. OECD ile FAO’nun “Tarımsal Bakış 2013-2022 başlıklı araştırmasına göre, dünya et sektöründeki muhtemel gelişmeler özetle şöyle: - Dünyada 1 milyar yoksul, hayvancılıkla geçimini sağlıyor.
- Küresel et üretim artışında gelişmekte olan ülkelerin payının yüzde 80 olması bekleniyor. - Kişi başı tüketim, gelişmekte olan başlıca ülkelerde, gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaştıkça yavaşlayacak. - Kanatlı eti hala en düşük fiyatlı, en popüler ürün olacak ve et tüketimindeki artışın yüzde 50’sini karşılayacak. - Gelişmekte olan ülkeler, üretim ticaret ve tüketimdeki değişim rolünü güçlendirmeye devam edecektir. - Yavaşlayan üretim artışı ve güçlü talebin etkisiyle değişen piyasa temelleri nedeniyle gelecek 10 yılda et fiyatlarının yüksek kalması beklenmektedir.
- Geçen altı yılda yüksek yem fiyatlarının etkisiyle azalan karlılık ve başlıca üretici ülkelerde hayvancılık yatırımlarının azalması ve arz zincirinde yaşanan değişimle, piyasalar da giderek daraltmaktadır. - Başta BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ve diğer gelişmekte olan ülkelerde artan gelir ve nüfus da talebi güçlü tutmaktadır. - Artan girdi maliyetleri ve arazi ve su kaynaklarının kullanımında alternatif ürün rekabeti nedeniyle küresel et üretiminin gelecek 10 yılda ılımlı bir büyüme göstermesi beklenmektedir. - Üretimde, geçen 10 yılda yüzde 2,3 olan büyüme hızının yüzde 1,6 ya düşmesi beklenmektedir. - Geçen 10 yılda bu kadar hızlı artışın sürükleyicisi, kanatlı sektörü olmuştur. Ancak gelecek 10 yıldaki yavaşlamanın sebebi de büyük ölçüde bu sektör olacaktır. Geçen 10 yılda yüzde 3,7 olan kanatlı eti sektörü büyüme hızı yüzde 1,9’a gerileyecektir. - Küresel et tüketimi, başlıca tarımsal emtialar arasında en hızlı oranda büyüyenlerden biri olacak. Ancak bazı ülkelerde kişi başına tüketimin doyum noktasına ulaşması nedeniyle büyüme yavaşlayacaktır. Bu yavaşlama gelecek 10 yılda daha da şiddetlenebilecektir.
42 ETBİR I KIRMIZI
ETBİR I KIRMIZI 43
TEKNOLOJİ
İzlenebilirlikle
izleyebilmek… Kırmızı et ve kanatlı sektörünün yanısıra, yeni Hal Yasası ile meyvesebze sektöründe dahi uygulamaya geçilen mevzuatlar, izlenebilirliğin hayati önemini ortaya koyuyor. Haksız kazanç ve adil olmayan rekabet koşulları, bilmeden elma ile armutun kıyaslanmasına ve yanlış sonuçların doğmasına neden olurken; rekabet piysasında varlığını sürdürebilmek adına kaliteden verilen ödünler, hem insan sağlığına hem de firmalarımızın geleceğine mal olabilir. Ali Emin ESKİÇIRAK ÜÇGE Elektronik A.Ş. Industrial Group Director
B
elki de bazılarımızın hiç duymadığı ya da telaffuzda zorlanabileceği bir terim olan ‘İzlenebilirlik’, aslında tahmin edilebileceğinden de kolay ve faydalı bir operasyonun adıdır. İşin teknik detaylarına girmeden önce, hayatın içinden bazı örneklemelerle, açıklamaya çalışayım… Çok eski olmamakla beraber, yıllar öncesine gidelim biraz. Vardık ve yine bugünkü gibi (biraz daha genç) bir vatandaştık… Ama ne oluyordu? Belediyeye gidiyorduk Emlak sicilimiz ayrı, Çevre Temizlik sicilimiz ayrı… Vergi dairesinde, gelir vergisi sicilimiz ayrı, taşıt vergisi sicilimiz daha ayrı… Bir borcumuzu kapatırken, bir başkasını unutuveriyorduk, çünkü; ‘adınıza borç kaydı çıkmıyor beyefendi/ hanımefendi’ deniyordu ve ileride karşılaşacağımız borçlarımız kalıyordu aslında… Belki birileri
44 ETBİR I KIRMIZI
bizim borçlarımızı, belki biz birilerinin borçlarını da yanlışlıkla ödemişizdir geçmişte… Bakıldı ve görüldü ki bu işler böyle yürümeyecek, yeni bir şey keşfedildi (!)… Herkese bir Vatandaşlık numarası verelim ve tüm bu işlemler için bu vatandaşlık numarası ile takip edilsin denilerek… Ve bu numara, herkesin yanında taşıması zorunlu olan, Kimlik Kartında bulunmalıydı… Bunu yapmak için tüm Kimlik kartlarının değişmesi gerekiyordu… Ve (gerek kimliklerin yenilenmesi/ değişmesi gerektiğinde verilen yeni kimliklerde, gerekse zaman içerisinde ve koşullu süreçlerle de desteklenerek, örneğin; Vatandaşlık numarası bulunmayan kimliklerle oy kullanılamaması gibi) bu değişim/ dönüşüm sağlanmış oldu… Her vatandaş, adı artık ‘TC Kimlik Numarası’ olan ve bir benzeri daha bulunmayan bir tanımlayıcıya sahip
olmuş ve bireye dair tüm resmi ve evraksal işlemler bu numara üzerinden yapılır oldu… Bir bankanın ya da bir GSM operatörünün müşteri hizmetlerinden yapılan tüm işlemler artık bu numarayla yapılabilir hale geldi… Hatta, öyle oldu ki, bu numara SMS atılarak dahi Bankalardan kredi talep edilebilir hale gelindi… Kişiye ait her şey tek bir numaraya bu kadar bağlanmışken, her şey gün gibi ortadayken kredilendirmede risk ve güven analizi çok kolayca yapılabilir oldu… Yani, artık herkes bizi bu numaramızdan tanıyor… Bu bilgi, tabii olarak bazı riskleri de beraberinde getiriyor… Zira, kimliğimizin sadece olumlu yönleri yok(!)… (Bu konuya yazımın ilerleyen satırlarında tekrar döneceğim…) Buraya kadar olan kısımda, sahip olduğumuz TC Kimlik Numarasının (TCKN), aslında bir izlenme
(izlenebilirlik için gerekli olan) numaramız olduğunu anlamışızdır sanırım… Bundan sonra, biz nereye, TCKN oraya… Gelelim sektörel olarak izlenebilirliğin ne olduğuna ve neden gerek duyulduğuna… İşin iki ayrı başlıkta değerlendirilmesi gerekir: 1-Hukuki ve resmi sorumluluk, 2-Kalite ve üretim kontrolü… 26 Eylül 2008 tarih ve 27009 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan GIDA GÜVENLİĞİ VE KALİTESİNİN DENETİMİ VE KONTROLÜNE DAİR YÖNETMELİK (Bu Yönetmelik, 27/5/2004 tarihli ve 5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 7 nci, 10 uncu, 16 ncı, 17 nci, 18 inci, 23 üncü ve 25 inci maddelerine, 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 7 nci maddesi, 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 15 inci maddesi, 22/2/2005 tarihli ve 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanununun 7 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.) bu işin yasal, hukuki ve resmi tarafını oluştururken, bu kısma girmeden, daha çok ikinci madde olan Kalite ve Üretim kontrolüne dair bir yaklaşımım olacaktır. İzlenebilirlik, ne ürettiğimizi, nasıl ürettiğimizi, ürünümüzün hangi süreçlerden geçtiği ile ilgili (aslında üreticilerin şifahen) bildiği ama rakamsal verilere dökülmeyen değerler manzumesinin tamamıdır. Hammadde girdisinden, nihayi mamüle kadar geçen süreçlerin içinde bulunduğu bir olgudur. Yukarıda belirttim ama detaylarına değinmediğim yasal ve hukuki taraflarını da şimdilik bir tarafa koyarak ama unutmadan devam edelim… Gerekçesi ne olursa olsun, içeriğinde insan hayatı ve sağlık mefhumunu barındıran herşey, bahane götürmez ve bir ciddiyet gerektiren, önemli bir sorumluluktur. Kırmızı et ve kanatlı sektörünün yanısıra, yeni Hal Yasası ile meyvesebze sektöründe dahi uygulamaya geçilen mevzuatlar, izlenebilirliğin
İzlenebilirlik, ne ürettiğimizi, nasıl ürettiğimizi, ürünümüzün hangi süreçlerden geçtiği ile ilgili (aslında üreticilerin şifahen) bildiği ama rakamsal verilere dökülmeyen değerler manzumesinin tamamıdır. Hammadde girdisinden, nihayi mamüle kadar geçen süreçlerin içinde bulunduğu bir olgudur. hayati önemini ortaya koyuyor… Haksız kazanç ve adil olmayan rekabet koşulları, bilmeden elma ile armutun kıyaslanmasına ve yanlış sonuçların doğmasına neden olurken; rekabet piysasında varlığını sürdürebilmek adına kaliteden verilen ödünler, hem insan sağlığına hem de firmalarımızın geleceğine mal olabilir… Yapılan bir üretimin girdileri, hammadde, yarı mamül, izlenen proses ve süreçlerle birlikte, ambalaj malzemesi de buna dahil olmak üzere; sonuç, ürün olarak ortaya çıkan mamülün toplam kalitesine etki eder. İşimizi seviyorsak, işimizi geliştirmemiz ana hedefimiz olmalı. Hergün işlerimizi aynı yaparak, farklı sonuçlar alacağımızı ve işlerimizi geliştirebileceğimizi düşünmek de doğru olmasa gerek. Bunun için, eksiklerimizi bilmemiz, farkında olabilmemiz ve süreçleri yönetebilmemiz lazım… Farkında olabilmemiz için de, ölçümlemeliyiz… Ölçmek, bilmek ve yönetebilmek…Bu üç temel üzerinden hareket edersek kuşkusuz ki yolumuz izlenebilirliğe çıkacaktır.
Üretim girdilerimiz, ‘ne, ne kadar, nerden geldi, maliyeti ne?’ gibi sorulara alacağımız cevaplarla; Proseslerimiz, işin Teknik bilgisine sahip personel, uygun ekipman ve uygun bir üretim ortamında; hazırlanmış uygun bir reçete veya talimat ile beraber, nihayi ürünün satış noktasındaki albenisi üzerinde, yenilikçi, yürürlükteki mevzuatlara uygun, sağlıklı ve hijyenik bir ambalajlama ile baştan sona kesintisiz olarak akması gereken bir serüvenin adıdır izlenebilirlik… Detayına inilecek en önemli ve dikkat edilemeyen konu ise, kesinlikle bir üretim tesisindeki standart olmayan proses ve uygulamalardır izlenebilirliği bozan…İzlenebilirliği, izlenemez duruma getiren, belirlenmemiş standartlar ve süreçlerdir… İzlenemediğiniz durumda, üretiminizi de izleyemezsiniz… Personelin, izlenebilirliğe aykırı davranmasına göz yumduğunuz ölçüde; izleyebilirliğinize engel koyarsınız… Belirlemediğiniz kat’i ve kesin kuralları uygulamadığınız müddetçe, kendinizi izleyemezsiniz… Ne girdi, ne kadar girdi, ne çıktı, ne kadar çıktı gibi konuları da ölçerim sanır; ama ölçemezsiniz… Mal iadeniz gelir,
ETBİR I KIRMIZI 45
TEKNOLOJİ buna neden olanı bilemezsiniz… Bir olması gereken mal iadeniz, on olur, hatayı ayıklamaya çalışır; sorun neydi demeye başlarsınız… Personel kaybı, zaman kaybı, ilave yatırım dediğiniz her şeyin bedelini, farkında olmadan öyle bir ödersiniz ki; hem paranız, hem malınız, hem itibarınız zarar görür… Sektörel çalışmalarımızda sıkça karşılaştığımız şeylerin başında: metrekare eksikliği nedeniyle Üretim alanlarında yaşanan keşmekeşler; herkes her işi yapar anlayışıyla istihdam edilen personeller; Üretim için farklı farklı makine parkuruyla yapılması gerektiği halde, adeta sıra bekleyen ortak kullanımdaki makine parkuru; böyle yapılması gerekiyormuş ama böyle de olsa olur yaklaşımları, maalesef toplam kaliteyi etkileyen en olumsuz bileşenlerdir. Sonra üzerine bir de şu efeliği yaparız: ‘Müşterim, üründe sorun var/ürün bozuk diye dönüş yaparsa, sorgu ve sualsiz iade alırım’…Kurumsal kimlikli ve işi gıda olan bir işletmenin kesinlikle göstermemesi gereken bir yaklaşımdır bu…Alırsınız tabii, almalısınız da zaten…Zira almamak için elinizde sağlam doneleriniz yok… Oysa, müşterilerimize vereceğimiz taahhüdün şu olması gerekir: Ben ürünümü en iyi koşullarda üretir, en iyi şekilde ambalajlar, en iyi şartlarda (soğuk zincir kırılmadan) sevkederim… Ve eğer, sevkettiğim bir ürün ya da ürün grubunda herhangibir sorun olursa, sorunun nereden kaynaklanabileceğini bilir, bulur; ürünlerin tamamını değil, sadece sorunlu ürünlerimi geri çağırırım… Böylece, 1 tırlık malı değil, 1 paletlik malı iade alırsınız…Teminatımız bu olmadığı müddetçe, ne ürünümüzün kalitesi ne de üretimimizin kapasitesi, bizi istediğimiz yerlere götürmez… Hastalık varsa hangi hayvandan geliyor? Bir bulaşma varsa, hangi personelden (ellerini yıkamadan mı Üretim yapmış, saç ya da sakal mı düşmüş) ya da hangi makineden (deterjan, dezenfektan ya da makine yağı bulaşması) kaynaklı olabilir? Sorunlu üretim hangi zaman aralığında yapılmış? Bunu söyleyebilmek için, izleyebilmek gerekir…İzleyebilmek için
46 ETBİR I KIRMIZI
de, control noktaları, kriterleri belirlemek; her farklı girdiye bir TCKN vermek ve Üretim süreçleri boyunca ve sonuna kadar bu numara ile seyahatini sağlamak gerekir. Eğer bunu yapmayıp; ‘bu işin doğasında bu var’, ‘belirsiz süreçlerimiz var’ diyorsak sistemi kuramayız. Kuramadığımız sistemler yüzünden de işletmelerimiz yürümez, markalaşamayız, firmalarımız ikinci, üçüncü kuşakları görmez ve biz de sebebi, bahaneyi ve sonucu başka yerlerde ararız. Manuel ve düzensiz dahi olsa, uygulanan her proses bir düzene oturtulabilir…Zira, Her düzensizlik, aslında kendince bir düzene sahiptir…Bunu görmek ve sistematize etmek gerekir… İşlemleri belirlemek, istasyonları belirlemek, kişileri belirlemek, birimler arası etkileşimi kurgulamak, efektifliği tesis etmek, Üretim verilerini doğru ve eksiksiz olarak girmek (girilmesini sağlamak), girilen verilerin akışlarını sağlamak, bilgilerin ürünle birlikte bir TCKN gibi yanyana hareket etmesini sağlamak, bu verilerin nihayi ürün üzerinde dinamik göstergelerle tüketiciye; yasal ve hukuki mevzuatlara gore, kamu görevlilerine ibraz edebilecek düzeyde bir yapı kurmak ilk etapta izlenebilirliğin bir gerekliliği gibi görünse de aslında, firmaların kendilerini izleyebilmeleri için daha öncelikli bir gerekliliktir… Kaybedebileceğimiz enerjimiz yok fazladan… Sahip olmadığınız süreç ve prosesleri artık kurgulamalı; mevcut
süreçlerle yürümüyorsa, yeni süreçler ve prosesler belirlenip uygulama geliştirilmeli… Güzel ülkemin büyük hedefleri olacaksa, ürettiğimi sadece ikinci, üçüncü dünya ülkelerine ihraç etmeyip, Avrupayı da ihracat hedefimin merkezine koyuyorum diyeceksek, oyunu kuralına gore oynamalıyız/oynayacağız… Bu, bugün bir gereklilik gibi görünmüyorsa bile, yarın kapımıza gelecek… Gelecek yarın…ve yarın yakın bir gelecek… Öyle bir ürün ki, üzerindeki numaradan, ürünün kaynağını ve geçtiği süreçleri (hayal gücünüzle sınırlı) sunabiliyorsunuz müşterilerinize…Herkesin cebinde akıllı telefonların var olduğu bir devirde, reklam ve tanıtımlarınızı ürün üzerindeki bir numara ile ya da bir barkodu okutarak yapabiliyor; elektrososyal çağın getirdiği imkanlarla, daha az maliyetlerle, daha etkin müşteri potansiyeline hitap edebilir oluyorsunuz… Ve başardıklarınız da başaramadıklarınız da sizinle birlikte ilerliyor aslında…Öyle ya da böyle, piyasada bir TCKN’a sahipsiniz ve bu numara ile, ürününüze dair tüm geçmiş siciliniz görülebiliyor… Bir SMS ile başvurulan kredi kadar kolayca değerlendirilip, iyi sicile iyi not ve kredi, kötü sicile, kötü not ve kredisizlik… İşimizi izleyelim, izleyebilelim, izlenebilelim…
EKONOMİ
OECD,
Türkiye için büyüme tahminini yükseltti OECD, Türkiye’nin bu yıl büyüme beklentisini yüzde 3.3’e çıkarırken, Mayıs ayında yayınlanan ekonomik görünüm raporunda bu beklenti yüzde 2.8 olarak gerçekleşmişti.
E
konomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 10 Temmuz’da açıklanan Türkiye Ekonomik Anketi raporunda Türkiye’nin mali istikrarı yakalayarak ve enflasyonu düşürerek büyümesini yeniden dengelemesi gerektiği söylenirken, bu yeniden dengelemenin gerçekleşmemesi durumunda ekonominin sermaye girişlerine yüksek derecede bağlı kalmaya devam edeceği ve dalgalanma yaşayacağı uyarısı yapıldı. Her iki yılda bir yayınlanan Türkiye Ekonomik Anketi isimli raporda OECD, Türkiye’nin bu yıl büyüme beklentisini yüzde 3.3’e çıkarırken, Mayıs ayında yayınlanan ekonomik görünüm raporunda bu beklenti yüzde 2.8 olarak gerçekleşmişti. OECD önümüzdeki yıl için ise Türkiye’nin yüzde 4 büyüyeceğine dair tahminlerinde değişiklik yapmadı. Türkiye’nin ekonomik büyümesi 2013 yılında iki kat artarak yüzde 4 olarak gerçekleşirken, hükümet bu yıl da yüzde 4 ekonomik büyüme bekliyor. OECD başlıca aşağı yönlü risklerin ABD’den gelecek normalleşme politikalarıyla beraber küresel mali piyasalarda yaşanacak muhtemel çalkantılar ve yerel siyasi tansiyondan kaynaklandığını belirtiyor. Raporda “Jeopolitik risklerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri,
Rusya ve Ukrayna’da daha da yükselmesi üzerine zayıflayacak ihracattan dolayı da büyüme negatif etki altında kalabilir. Son olarak Euro Bölgesi’nde yeniden artan tansiyon finansal piyasalara zarar vererek güvene darbe vurabilir, bu da Türkiye’yi hem ticaret üzerinden hem de finansal bağlar üzerinden olumsuz etkileyebilir” ifadeleri kullanıldı. Türkiye’de siyasi belirsizliğin Mart 2014 yerel seçimlerinden sonra azaldığını belirten OECD, bu durumun hem yerel talebi hem de uluslararası güveni sanılandan daha olumlu etkileyebileceğini belirtti. Paris merkezli düşünce kuruluşu Türkiye’de enflasyonun 2014 yılının ikinci yarısında düşmesinin beklendiğini fakat yüzde 5’lik hedefin oldukça üzerinde kalacağının tahmin edildiğini söylerken, bunun kısmen liradaki değer kaybından kısmen de Ocak 2014’te gerçekleşen vergi artışlarından kaynaklandığını belirtiyor. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Ağustos ayında gerçekleştirilecek olan ve kazanması beklenilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce faiz oranlarının düşürülmesi çağrısı yaparken, 820 milyar dolarlık ekonomiyi büyütmek isteyen Merkez Bankası bunu gerçekleştirebilmek için enflasyonu kontrol altına alma hedefini gittikçe
daha fazla riske atıyor. OECD güvenilir bir enflasyon hedefi olmamasının “para politikasının geçici enflasyon şoklarına daha fazla tepki göstermesi ve üretim ve işsizlikte daha fazla volatiliteye yol açacağı”nı söylüyor. Raporda Türkiye’nin para politikasının enflasyon ve enflasyon beklentilerini enflasyon hedefine yaklaştırmak için yeterince sınırlayıcı olması gerektiği söyleniyor. OECD, “Dezenflasyon rayına oturduğu zaman manevra için yaratılan herhangi bir alan kur oranlarını ve sermaye girişlerini yumuşatmak için kullanılabilir. Yetkililer aynı zamanda şu an çok yüksek olmayan döviz rezervlerini de artırmakta fayda görebilirler” ifadelerini kullandı. OECD aynı zamanda Türkiye’nin daha çok tasarruf ve uzun vadeli yatırım teşvikinde bulunması gerektiğini ve kamu finansmanının güvenilirliğini koruması gerektiğini belirtti. Raporda ayrıca Türkiye’nin mali takipleri daha çok geliştirerek uluslararası standardlara göre genel hükümet raporları yayınlaması ve bütün finansal ve kısmi finansal aktivitelerin yer aldığı geniş raporlar yayınlaması gerektiği belirtiliyor.
ETBİR I KIRMIZI 47
TEKNO HABER
CSB-System ile
Optimum kesim ve parçalama CSB-System’in hayvan yönetimi modüllerinin tüm ERP alanlarına doğrudan entegrasyonu sayesinde kesim ve parçalama doğrudan doğruya maliyet kontrolüne tabi tutulur. Bu planlama başka arayüzler olmadan, genel bir veri tabanı sayesinde gerçekleştirilir. Avantajınız: Şeffaf ve verimli prosesler.
C
SB-System’de kesim süreci tedarikten sevkiyata kadar tamamen yapılandırılmıştır. ERP sektörel yazılımının yüksek özelleştirme derecesi, kendisini tüm bilgilerin şeffaflığında ve ayrıca yapılandırılmış alt proseslerin bütünlüğünde gösterir. Tedarik planlaması kesim hatlarının kapasitelerini dikkate alır. Ayrıca satış ve üretim verilerine bağlantılar sayesinde ekonomik canlı hayvan satın alma kararları için önemli yardımları olur. Bunun da ötesinde personel istihdamı her birimin niteliklerine göre planlanır. Parçalama planlaması, işletmenizin parçalama yöntemi ve eti kemikten ayırma yönergelerine göre en doğru miktarlarda ve en uygun verim kalitesinde getiri elde etmenizi sağlar. Her bir çalışana, parçalama için net yönergeler verilir. Teslimattan, bayıltmaya, veteriner muayenelerine, sınıflandırmaya ve depolara kayıtların yapılmasına kadar tüm oluşan veriler tam olarak CSBSystem’e entegre edilmiştir. Proseslerin kesintisiz olarak entegrasyonu sayesinde doküman hazırlama işlemleri minimuma indirgenir. İzlenebilirlik için gerekli tüm verilere daima erişilebilir. CSB-System, izlenebilirlikle ilgili tüm ulusal ve uluslararası normları standart çözümünde karşılar. Kanunen zorunlu bilgilerin yanında işletme içi kullanım için diğer verilerde kayıt altına alınır. Bunlar teslimatçı, kesim hayvanları ve işletmenizin randıman değerlendirmeleri için temel olarak kullanılır.
48 ETBİR I KIRMIZI
CSB-System’in hayvan yönetimi modüllerinin tüm ERP alanlarına doğrudan entegrasyonu sayesinde kesim ve parçalama doğrudan doğruya maliyet kontrolüne tabi tutulur. Parça listeleri temelinde entegre planlama modülleri ile üretim ve entegre tur planlaması ile satış/sevkiyat üzerinden genel bir veri temeli kullanıma sunulur. Böylece tam doğru tedarik miktarlarının belirlenmesi için satış/sevkiyat emirlerinden canlı hayvan tedarikine kadar her şey tamamen planlanabilir. Bu planlama başka arayüzler olmadan, genel bir veri tabanı sayesinde gerçekleştirilir. Avantajınız: Şeffaf ve verimli prosesler.
Sistemin sağlayacağı avantajlarla, gizlenmiş kalite ve miktar potansiyelinin farkına varın • Hatasız çalışma • Tüm bilgilerin sürekli bulunurluğu • Tüm proseslerde verimlilik • Maliyetlerde yüksek tasarruf ve hızlı kurulum süresi • Kesintisiz çevrimiçi işletme verileri kaydı • Kalite yönetimi ve Kesintisiz izlenebilirlik
CSB-System’in et ve kanatlı sektörlerine özel çözüm seminerleri devam ediyor CSB-System tarafından düzenlenen Gıda Sektörü Yöneticileri için Uluslararası Uygulamalı Seminer 4-5 Haziran 2014’te İzmir yapıldı. İki gün süren seminer, et ve kanatlı sektörlerine özel çözümleri içeriyordu.
Türkiye’nin saygın firmalarından 28 katılımcının eşlik ettiği etkinliğin ilk günde teorik bilgiler anlatıldı. Sektör odaklı başlıklar büyük ilgi yarattığı seminerde İzlenebilirlik, i-Poultry (Akıllı Tavukçuluk), Üretim planlama ve veri toplama, Mobil ERP çözümleri ve Türkiye’nin önde gelen firmalarından Lezita Beyaz Et işleme tesisi-CSB çözümü konu başlıkları arasındaydı. Seminere, Lezita-CSB çözümünü sunmak üzere Abalıoğlu HoldingBilgi Teknolojileri Müdürü Mert Tuna ve ekip üyeleriyle, Bilgi Teknolojileri Yöneticisi Çağdaş Ulupınar ve Proje Uzmanı Özcan Çelik de katıldılar. İkinci gün ise Lezita Kemalpaşa tesislerine işletme ziyareti yapılıp, saatte 24.000 piliç kesen tesis gezildi. CSB-System tarafından entegre edilmiş üretim çözümü, katılımcılara gösterildi. Gelecek seminer Almanya’nın Karlsruhe’da CSB-System önümüzdeki günlerde bir seminerini de 17-18 Eylül’de Almanya’nın Karlsruhe şehrinde “EDEKA Rheinstetten” et işleme tesislerinde yapacak. Günlük
630 ton et ve et ürünleri sevkiyatı yapan firma, 1250’den fazla Edeka mağazasına teslimat yapıyor. 7/24 vardiya sistemiyle çalışan firmada günlük 130.000 kalem, 100.000 kasa sevkiyat hazırlanıyor. Seminerin başlıca konuları arasında Edeka Rheinstetten et tesisi ve lojistik merkezi projesi, Parçalama planlaması ve yönetimi, Ekipman verimliliği ve entegrasyonu ile hat kontrolü (Overall Equipment Efficiency), ERP’ye ve MES’e lojistiğin entegrasyonu, her büyüklükte işletme için otomasyon gibi başlıklar yer alacak. Seminerimiz hakkında daha fazla bilgi QR barkod üzerinden veya seminer@csb.com.tr adresinden temin edilebilir.
ETBİR I KIRMIZI 49
FUAR
Türkiye’nin ilk canlı hayvan fuarı
Anadolu Expo İzmir’de düzenlendi Mayıs ayında İzmir Ülkü Yarış Pisti’nden düzenlenen Anadolu Expo Canlı Süt ve Besi Hayvanları Çiftlik Ekipmanları, Süt ve Et Teknolojileri ve Yem İhtisas Fuarları’nda özellikle Ege Bölgesi’nin hayvancılığı sergilendi. Türkiye’de ilk kez gerçekleşen canlı hayvan fuarı kapsamındaki güzellik yarışmaları bölge çiftçilerinin ilgisiyle gerçekleşti.
H
ayvancılık sektörünün önde gelen firmaları ve üreticiyi bir araya getiren, ‘‘Anadolu Expo Canlı Süt ve Besi Hayvanları Çiftlik Ekipmanları, Süt ve Et Teknolojileri ve Yem İhtisas Fuarları’’ 22-25 Mayıs tarihlerinde düzenledi. Renkli organizasyon ve yarışmalar ile ziyaretçilere farklı bir hafta sonu aktivitesi yaşatan fuarda koyun ve keçi ırkları ile süt cinsi hayvanlar sergilendi. İlk günden itibaren bölge çiftçilerinin yoğun ilgi gösterdiği fuar, İzmir Valisi Mustafa Toprak, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarı Vedat Mir Mahmutoğlu, TİGEM Genel Müdürü Mustafa Avcı, Et ve Süt Kurumu Başkanı İsmail Kemaloğlu, Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürü Ahmet Güldal, İzmir İli Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Özer Türer ve İzmir İli Büyükbaş Damızlık Yetiştiricileri Birliği Başkanı Ali Gülkaynak tarafından açıldı.
50 ETBİR I KIRMIZI
Organizasyonu üstlenen Platform Fuarcılık Genel Müdürü Gül Ceylan açılış konuşmasında 3 yıllık bir uğraş sonunda böylesi bir fuarı İzmir ve Türkiye’ye kazandırdıkları söyledi. Ceylan Birleşmiş Milletler tarafından 2014 yılının Uluslararası Aile Çiftçiliği yılı olarak belirlendiğini hatırlatarak, ‘‘Kalkınmakta olan ülkelerin pek çoğunda tarım üretiminin yüzde
80’i aile çiftçiliği sayesinde gerçekleştirmekte. Fuarın amacı ekonomimizin önemli bir gücü olan çiftçimizi son teknolojiler ile buluşturup üretim kalite ve kapasitelerine olumlu katkı sağlamaktır’’ şeklinde konuştu. Açılıştaki konuşmasında, Anadolu EXPO Fuarı’nın gelecek yıllarda büyüyerek önemini arttıracağına inandığını kaydeden
İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir’in süt üretimi ve işleme konusunda AB standartlarını yakalayan bir konumda bulunduğunu ifade etti. Yetiştirici Birlik Başkanları ve sektör temsilcileri ile Fuar alanını gezen Vali Toprak; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, TZOB, İŞ-KUR ve Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin ortaklaşa düzenlediği “Sürü Yönetimi Elemanı Benim Projesi’nde eğitimlerini tamamlayan sürü yöneticilerine sertifikalarını verdi. Açılış töreninin sonunda önceden belirlenen 42 yetiştiriciye Saanen ırkından damızlık tekeleri teslim edildi.
Onur Konuğu Tigem Son yıllarda Türkiye’nin hayvancılıkta yapmış olduğu atılım ve gelişmeleri Dünyaya tanıtmak ve
dünyadaki gelişmeleri Türkiye ile tanıştırmak için üzere düzenlenen fuara, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) çiftliklerinde bulunan numune hayvan türleri ile onur konuğu olarak katıldı. Çeşitli aile işletmeleri, kooperatif ve birlikler de standlarının yanı sıra örnek hayvanlarıyla da fuarda yerlerini aldılar. Ulusal Kırmızı Et Konseyi de fuardaki standıyla etkinliklere destek oldu.
Pistte Bu Kez Arabalar Değil Kuzular Yarıştı Fuar kapsamında, hayvan üreticileri arasında ‘‘Toklu’’ ve ‘‘Ergin’’ kategorilerinde En Güzel Sakız Koç, ‘‘Teke’’ ve ‘‘Keçi’’ kategorilerinde ise En Güzel Saanen ırkı yarışmaları düzenlendi. İzmir ve Ege Bölgesinde faaliyet yürüten yetiştirici birliklerinin organize
ettiği yarışmalarda süt ırkı holştayn inekler için de ayrı bir güzellik yarışması yapıldı. Afyon, Aydın, Denizli, Manisa, Kütahya, Burdur Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birlikleri destekleri ile organize edilen Ulusal Damızlık Sığır Yarışması’nda sektör dışı ziyaretçilerin bilgilendirilmesi için ırk özellikleri de anlatıldı. Türkiye’de ilk defa İzmir’de gerçekleşen fuar, çeşitli yarışmalar ve şovlarla renklenirken, düzenlenen forumlarla çiftçinin kendini rahatlıkla ifade edebildiği bir serbest kürsü oluşturuldu. Ege Bölgesindeki Afyon, Aydın, Denizli, Manisa, Kütahya, Burdur Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlükleri, Damızlık Sığır Yetiştiricileri, Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri, Süt Üretici ve Kırmızı Et Üretici Birlikleri katılımları ile bölgelerindeki hayvancılık potansiyellerini ziyaretçiler ile paylaştılar.
ETBİR I KIRMIZI 51
İŞ DÜNYASI
Çalışmak İçin En
Uygun Ortam
Ofis ortamı işyeri sahibi için de çalışanlar için de büyük bir öneme sahiptir. Gün boyunca çalışmalarınızı yöneteceğiniz bu yerde rahat hareket edebilmek için ofis mobilyaları seçimlerinin doğru yapılması önemlidir.
O
fisinizin işinizi kolay yapmanızı sağlayacak eşyalar ile dekore edilmiş olması son derece önemli bir detaydır. Ofisin fiziki koşulları da dekorasyon için çok önemlidir. Aydınlık olmayan bir ofisiniz var ise beyaz mobilyalar tercih edebilir ve giriş duvarına büyük bir ayna asabilirsiniz. Bu sayede ofisiniz çok daha büyük ve derin görünecektir. Duvarlara yapacağınız hoş raf sistemleri ile de hem kitapları depolayabilir hem de şık bir görünüm kazandırmış olabilirsiniz. Ofis mobilyalarının iş kapsamına, personel sayısına göre özel seçilmiş olması çok önemli bir detaydır. Günümüzde artık açık ofisler daha sık kullanılan ofis tarzlarıdır. Bunlara da aralarında bir panel olan masalar kombinlenebilmektedir. Müşteri
52 ETBİR I KIRMIZI
karşılama alanınız yok ise masaları ona göre dizayn etmeli koltuklar ile renklendirmelisiniz. Gelen misafirlerin rahatlık ile oturabileceği koltukları masanın karşısına koyabilirsiniz. Zeminleriniz açık renk parke ile döşenmiş ise koyu kahverengi yâda siyah mobilya seçebilirsiniz. Fakat böyle bir seçim yaparsanız mutlaka duvarlarınızı beyaz yada krem gibi açık renklerde boyamalı ve duvarlara renk verecek tablolar asmalısınız. Bilgisayar kullanımı fazla ise kolay kullanım için tekerlekli sandalyeleri tercih edebilirsiniz. Çalışma hayatının olmazsa olmazlarından biri de ofis ortamıdır. Ofis ortamı iş yeri sahibi için de çalışanlar için de büyük bir öneme sahiptir. Gün boyunca
çalışmalarınızı yöneteceğiniz bu yerde rahat hareket edebiliyor olmanız için ofis mobilyaları seçimlerinizin doğru yapılması önem taşımaktadır. Bir insan evde geçirdiği zamandan daha fazlasını ofisinde geçirir, özellikle ofis çalışanları için bu durum her zaman böyle olmaktadır. Bu nedenle çalışanların daha verimli olabilmesi için bulundukları ortamın daha ferah haline getirilmesi şarttır. Küçük bir ofis için ofis mobilyaları seçerken seçiminizi büyük masalar ve dolaplardan yana kullandığınız zaman odanın daha küçük görünmesine neden olursunuz. Üstelik bu durum çalışanların kendini daha rahatsız hissetmesine neden olacağından performans düşecektir. Aynı şekilde büyük bir ofis için küçük eşyalar da
yeterli gelmeyecektir. Bu nedenle mobilyaları seçerken odanın büyüklüklerine dikkat etmek gerekmektedir. Ofis mobilyaları alınırken dikkat edilmesi gereken özelliklerden biri de ihtiyacı karşılayıp karşılamamasıdır. Bir ofiste ziyaretçi çok ise ziyaretçi koltukları ihtiyacı doğacaktır, bir ofiste dosya işleri oldukça fazla ve bunların döküm olarak elinizin altında olması gerekiyorsa bu dosyaları yerleştirmek ve düzenli bir şekilde saklayabilmek için dolaplara, hatta kilitli dolaplara ihtiyaç duyarsınız. Bu detayları da göz önünde bulundurmak eşyaları ve mekanı uzun süreli kullanabilmek için gereklidir. İş yerleri insanların evlerinden sonra en çok vakit geçirdikleri yerdir. Hatta bazı insanlar
evlerinden bile daha çok vakti iş yerlerinde geçirirler. Bu tür insanlar için iş yerlerini ve işlerini severek çalışmaları çok önemlidir. Bu türden durumlarda kaliteli iş verimi için en iyi seçenekler tercih edilmelidir. Çalışanların tercihleri doğrultusunda seçilmiş ofis mobilyaları her zaman için insanları çalışmaya iter. Ofis mobilyaları işin daha kolay yapılabilmesi için de önemlidir. Özellikle çalışanlara işlerinde engel olacak tarzda mobilyalar can sıkıcı olabilir ve işlerin de yavaşlamasına neden olur. Huzurlu ve verimli bir çalışma ortamı için bu detayların çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Mesela çalışırken etrafta sürekli olarak mobilyalara takılmak ve ya mobilyaların yapısından kaynaklı çalışanların bacaklarını ve ya kafalarını vurmaları onların işi sevmelerine ve daha hızlı yapmalarına da engel olur.
Dışarıdan gelen müşteriler için de bu geçerlidir. İçeri giren müşteri ofis içerisinde kolay hareket edebilmelidir. Müşteri için ilk izlenim çok önemlidir. İlk izlenimi de oluşturacak faktörlerin başında ofis mobilyaları ve ofis dizaynı gelir. İlk izlenimi veren çalışanlar değil ofisin ta kendisidir. Kapıdan içeri girer girmez dağınık bir yapı ile karşılaşmak iş açısından da güven vermeyecektir.
ETBİR I KIRMIZI 53
ÜLKE RAPORU
Doğu Avrupa’nın doğal kaynak zengini
turizm ülkesi Romanya Karadeniz ve Tuna havzasıyla büyük bir ekonomik potansiyeli elinde bulunduran Romanya, gelişmiş sanayii ve tarım alanlarının yanı sıra zengin doğal kaynakları açısından da oldukça şanslı konumda. Coğrafi Konum Asya, Avrupa ve Ortadoğu’nun kavşak noktasında, Tuna Nehri ve Karadeniz yakınlarında yer alan Romanya, coğrafi yerleşim açısından oldukça stratejik bir konuma sahiptir. Büyük bir ekonomik potansiyeli elinde bulunduran ülke, gelişmiş sanayii ve tarım alanlarının yanı sıra zengin doğal kaynakları açısından da oldukça şanslıdır. 21,5 milyonluk nüfusu ve 238 391 kilometrekarelik yüzölçümü ile Avrupa’nın güney doğusunda yer alan Romanya, Bulgaristan (608 km), Macaristan (443 km), Moldova (450 km), Sırbistan (476 km) ve Ukrayna (531 km) ile sınıra sahiptir. Başkenti Bükreş olan ülkenin diğer önemli şehirleri Köstence, Yaş, Timisoara, Cluj-Napoca, Galati, Braşov ve Craiova’dır.
Siyasi ve İdari Yapı Romenler, diğer Latin ulusları gibi M.S. ilk 1 000 yıl içinde ortaya çıkmış ve Trakyalı ataları olan Hint-Avrupa köklü “Dacia”lılar ile aynı bölgede yaşamışlardır. Bugün Romenler Doğu Roma dünyasının yegane temsilcisidir ve Romence de İspanyolca, İtalyanca ve Fransızcanın yanında başlıca Latin kökenli dillerden birisidir. İlk kez 1859 yılında Wallachia ve Moldavia Prensliklerinin birleşmesi ile doğan Romen ulus devleti, 400 yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış ve 1878 yılında resmi bağımsızlığını ilan ederek üç yıl sonra da bir krallık haline gelmiştir.
54 ETBİR I KIRMIZI
Ancak söz konusu krallık, Romen nüfusun sadece bir kısmını kapsamış, 3 milyon kişi Macaristan yönetimindeki Transilvanya’da, 2 milyon kişi Rusya kontrolündeki Bessarabia’da ve küçük gruplar da Bulgaristan’a ait bulunan Dobruca bölgesinde kalmışlardır. Krallığın, Romanyalıların tamamını bir yönetim altında toplama hedefi, ancak I. Dünya Savaşı’nın ardından 1918 yılında Transilvanya, Bessarabia, Bukovina ve güney Dobruca bölgelerinin Romanya ile
birleşmesi ile gerçekleştirilmiştir. Böylelikle ülke bir anda iki misli büyümüş, ancak bu yeni bölgelerin ekonomik gelişmesi ya da tam anlamıyla entegre olması sağlanamamıştır. II. Dünya Savaşı sonrası ülke, diğer Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri gibi Sovyet egemenliği altına girerek komünist rejimi benimsemiştir. 1947 yılı sonunda da Kral Michael tahttan çekilerek ülke Romanya Halk Cumhuriyeti adını almıştır.
Ülke Profili Nüfus: 21.528.627 (28 Mayıs 2008) Din: Ortodoks (%87), Protestan (%6,8) Katolik (%5,6), Diğer (%0,6) Yüzölçümü: 238 391 Km2 Başkent: Bükreş (1 931 000) Para Birimi: Leu (RON) Dil: Romence. Ayrıca İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve Almanca
Doğu Avrupa ülkelerinde komünist rejimlerin sarsıldığı 1989 yılı sonlarında, tüm ülkeye yayılan ayaklanmalar sonucu, Ulusal Kurtuluş Cephesi (National Salvation Front) sosyalist rejime son vermiş, 1990 yılında da serbest seçimler yapılarak ülkede çok partili demokratik sisteme geçilmiştir. Romanya, halen çok partili parlamenter sistem ve Senato ile Millet Meclisinden oluşan iki meclis ile yönetilen demokratik bir Cumhuriyettir.
Nüfus ve İşgücü Yapısı 1990 yılından beri, gerek dışarıya göç, gerekse artan ölüm ve azalan doğum oranları nedeniyle, Romanya’nın nüfusu sürekli azalma kaydetmiştir. 1990 yılının Temmuz ayında 23,21 milyon kişi olan ülke nüfusu, 2008 yılında 21,5 milyon kişiye kadar düşmüştür. Ülkenin nüfus azalışında doğal sebeplerin yanı sıra göç de önemli bir faktörü oluşturmaktadır. Nüfusun azalmış olmasına, yurtdışına çalışmaya gidenlerin önemli ölçüde sebep olduğu tahmin edilmektedir. Diğer taraftan Uluslararası Göç Örgütü, 2008 yılı itibarıyla yurtdışında çalışmakta olan Romen sayısını 2 milyon kişi olarak belirtmektedir ki bu rakam da yetişkin nüfusun yaklaşık %10’luk kısmına karşılık gelmektedir. 1990’lı yıllarda başlayan dış göçün başlangıçtaki hedef ülkeleri Yugoslavya ve Polonya gibi Doğu Avrupa ülkeleriyken bugün Almanya, İtalya, İspanya gibi Batı Avrupa ülkeleri ve İsrail en fazla tercih edilen yabancı ülkeler haline gelmiştir. Ülkenin nüfusunun %89,5’i Romenlerden oluşmaktadır. Ülkede resmi olarak Macarlar (%6,6), Çingeneler (%2,5) ve Almanlar (%0,5) da dahil olmak üzere 13 azınlık grubu mevcuttur.
ve hidro-elektrik potansiyelini saymak mümkündür. Temel metallerin çıkarılması ve işlenmesi Romanya’da çok uzun yıllardır yapılmaktadır. Ülkede demir cevheri, boksit (2,5 milyon ton), bakır (1,5 milyon ton), kurşun (600 000 ton), çinko (1,4 milyon ton), altın ve uranyum rezervleri mevcuttur. Ancak bu rezervlerin bir kısmının kalitesinin düşük olması, madenlerin bakımsız kalması ve yabancı yatırım eksikliği, sektörde sorun yaratmaktadır. Ülkede ayrıca tuz üretimi yapılmaktadır.
Ekonomik Yapı Avrupa’nın güney doğusunda yer alan ve Polonya’nın ardından Orta ve Doğu Avrupa’nın en büyük ikinci pazarı durumunda olan Romanya’da, sanayileşme sürecine girilmesiyle birlikte güçlü bir kırsal göç gerçekleşmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan ağır yaralarla çıkan Romanya, ekonomisini kalkındırmak için büyük bir mücadele dönemine girmiştir.
Aralık 1989 Devrimi’nden sonra serbest piyasa sistemine adapte olmaya başlayan Romanya, iktisadi gelişme amacıyla dış ticarete önem vermiştir. Ayrıca, yine bu amaçla pek çok reformlar yapılmıştır. Kısa sürede hisselerinin çoğu devlet kontrolü altında bulunan bütün kuruluşların hızlı ve şeffaf bir biçimde özelleştirilmesi ve vatandaşların hayat standardının yükseltilmesi yönünde politikalar uygulamaya konulmuştur. Bu reformlar özellikle, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği gibi uluslararası oluşumlar tarafından desteklenmiştir. Bu önemli gelişmelerle beraber 1 Ocak 2007 itibarıyla ülkenin Avrupa Birliği tam üyesi olması, Romanya’yı Avrupa’nın en cazip ülkelerinden biri haline getirmiştir. Ülkenin 1989 yılında geçiş dönemine girmesinin ardından tarım ve sanayi sektörleri küçülmeye başlamış ve bu sektörlerin GSYİH içindeki payı da tedricen azalmıştır. Romanya ekonomisinin yeniden
Doğal Kaynaklar ve Çevre Romanya’nın önde gelen doğal kaynakları arasında kerestelik orman, kömür, demir cevheri, tuz madeni, ekilebilir alanlar
ETBİR I KIRMIZI 55
ÜLKE RAPORU Sanayi
yapılanmasında gıda, gıda işleme, tekstil, kürk ve deri, ayakkabı ve hafif sanayi makine üretim sektörlerine ağırlık verilmiştir. Ağır sanayi özellikle metalurji ve kimyasallar geleneksel olarak önemini korumaktadır.
Tarım ve Hayvancılık Romanya zengin tarım alanlarına sahip olup, ülke toprakları geniş bir ürün yelpazesini yetiştirmeye elverişlidir. 1989’dan itibaren en fazla özelleştirme tarım sektöründe gerçekleştirilmiştir. 1989-2004 yılları arasında ekilebilir alanların % 85’i ve hayvancılık sektörünün % 98’i özelleştirilmiştir. Buna rağmen, tarım sektörü yeni AB üyesi ülkeler arasında yine de zayıf kalmıştır. Komünizm döneminin ardından toplam ekilebilir alanların % 80’inin sınırlı
ebatlarındaki parseller halinde özel sektöre yeniden dağıtılmasına rağmen 2000 yılına kadar çiftliklerin sadece % 2’sinin büyüklüğü 10 hektarı aşmıştır. Toprakların eski sahiplerine tekrar dağıtılması sonucu yaşanan parçalanma ve birleştirme çalışmalarının yavaş ilerlemesi, sektördeki makinalaşma ve dolayısıyla gelişmeyi de yavaşlatmıştır. 2007 yılında tarım sektörü ülkedeki toplam istihdamın %29,5’ini ve kırsal istihdamın %64,4’ünü karşılamakla birlikte GSYİH’ye ancak %5,87 katkıda bulunabilmiştir. Ülkede üretilen başlıca tarım ürünleri mısır, buğday, patates, ayçiçeği tohumu (çekirdek), arpa, domates, üzüm, elma, lahana ve şeker pancarıdır. Hayvansal ürünlerde ise tavuk, koyun, domuz ve sığır üretimi öne çıkmaktadır.
Sanayi ve imalat sektörü metalurji, ağır sanayi ve kimya sanayiindeki tesislerin eskimesi ve teknolojik açıdan demode olması yüzünden sıkıntıya düşmüştür. Komünizm döneminde imalat sanayi tesislerini bir araya toplama uygulaması devrim sonrası dönemde ülkeyi yaşlı ve hantal sanayi tesisleriyle başbaşa bırakmıştır. Verimsiz fabrikaların kapatılması ve diğerlerinin modernleştirme çalışmaları ilk başlarda sektörü zayıflatmış, fakat bu önlemler 2000-2004 yılları arasında endüstrideki % 25 artışla meyvesini vermiştir. 2000’li yılların başına kadar yavaş adımlarla ilerleyen özelleştirmenin 2001 yılından itibaren hızlanması ve yabancı yatırımları artırması geniş ölçüde modernleştirmeyi mümkün kılmıştır. Başlıca sanayi ürünleri tekstil, ayakkabı, lastik, çimento, ham çelik, hane halkı tüketim maddeleri, binek arabaları, traktörler, şarap ve biradan oluşmuştur. 2000’li yılların başında en hızlı gelişen sanayi kolları otomobil üretimi ve eczacılık ürünleri üretimi olmuş ve her ikisi de doğrudan yabancı yatırımlarla önemli ölçüde desteklenmiştir. Son yıllarda ayakkabı ve tekstil gibi bazı ihraç ürünleri gelişmiş ülkelerle rekabetten zarar görmüştür. 1990’lı yıllardaki ekonomik durgunluktan olumsuz yönde etkilenen inşaat sanayi, 2000’li yılların başından itibaren konut talebinde artış, taksitli satışlar, karayolu inşaatı ve turistik tesislerden beslenerek gelişmeye başlamış olup, bu eğilimin devam etmesi beklenmektedir.
Turizm Avrupa’nın önemli bir yol kavşağında yer alması nedeniyle, Romanya’ya başlıca merkezlerden demiryolu, karayolu, hava yolu ve su yoluyla (Tuna Nehri ve Karadeniz’den) ulaşmak çok kolaydır. Ülkenin başta dağları ve ovaları olmak üzere coğrafi güzelliği
56 ETBİR I KIRMIZI
Romanya’yı turizm için ideal kılmaktadır. Tabiat ve dağ turizmi, şatolar, Tuna Deltası, Karadeniz Sahilleri ve manastırlar turistleri cezbeden başlıca faktörlerdir. Her yıl 15 000’den fazla yabancı turist Tuna Nehri’nde tekne turlarına katılmaktadır. Ayrıca ülkede sayıları 200’ü aşan sıhhi kaplıcalar da turistlerin ilgisini çekmektedir.
Enerji 2000 yılından günümüze, sanayi sektöründeki canlanmaya paralel olarak enerji tüketiminde büyüme gözlenmektedir. Başta kömür ve doğal gaz olmak üzere Romanya, önemli birincil enerji kaynaklarına sahip tek merkezi Avrupa ülkesi ve hatta bölgede Rusya hariç enerji bakımından kendi kendine yeterli olmaya en yakın ülke durumdadır. Bununla beraber, ülke küresel anlamda önde gelen bir enerji üreticisi olmamanın yanısıra petrol, doğal gaz, kömür ve enerji sektörlerinde iç talebi ithalat yoluyla karşılamaktadır. Romanya’nın enerji kaynakları hem miktar bakımından fazladır hem de çeşitlilik göstermektedir. 45 yıl daha
kullanılabileceği ve 4,1 milyar ton rezervi bulunduğu tahmin edilen kömür, özellikle de linyit, ülkenin uzun vadede en önemli enerji kaynağıdır.
ülke, yatırımcı sayısı itibarıyla da üçüncü ülke konumundadır. Bu durum Türk yatırımlarının nispeten küçük ölçekli yatırımlar olduğunu göstermektedir.
Bankacılık
Yatırımlara Sağlanan Teşvikler
Romanya’da bankacılık sistemi Merkez Bankası ve diğer banka ve finans kuruluşundan oluşan ikili bir yapı arz etmektedir. Ülkede 1 adet devlete ait, 3 adet Romen sermayeli, 27 adet yabancı sermayeli banka, 1 adet kredi kooperatifi ve 8 adet yabancı sermayeli bankaların şubeleri olmak üzere 40 banka faaliyet göstermektedir. Ülkede Türk sermayeli olarak Credit Europe Bank ile Garanti Bankası’nın Romanya şubesi faaliyet göstermektedir.
Doğrudan Yabancı Yatırımların Görünümü Özellikle Romanya’daki sistem değişikliğinden hemen sonra Türk yatırımcıları küçük yatırımlarla piyasaya girmiştir. Fakat son yıllarda Romanya’ya yönelik büyük Türk yatırımlarının arttığı gözlemlenmektedir. Türkiye değer itibarıyla Romanya’da en fazla yabancı sermaye yatırımı yapan on birinci
Romanya’da değeri 1 milyon Avro’yu aşan yatırımlara destek vermek üzere kurulan Yabancı Yatırımlar Ofisi (ARİS) yatırımcılara danışmanlık hizmeti vermekte ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerde yardımcı olmaktadır. Ülkede yabancı yatırımcıların %100 şirket sermayesi sahibi olmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Yabancı yatırımcılar ekonominin tüm sektörlerinde yatırım yapabilir, sermaye ve karları ülke dışına transfer edebilir. Ülkede 30 milyon Avro’yu aşan ve en az 300 kişilik istihdam yaratan şirketlere ve 100 milyon Avro’yu aşan ve en az 500 kişilik yeni istihdam yaratan şirketlere yönelik devlet yardımları uygulanmaktadır. Ayrıca Sanayi Parkları’nda yapılacak yatırımlara Bölgesel Devlet Yardımları uygulanmaktadır. Diğer taraftan KOBİ’lerin modernizasyonu ve geliştirilmesi ile KİT’lerin geliştirilmesi faaliyetlerine yönelik devlet yardımları da bulunmaktadır.
ETBİR I KIRMIZI 57
BESLENME
Yağlar Koca Bir Yalan Yıllarca doymuş yağın obezite ve kalp hastalıklarına sebebiyet veren bir numaralı düşman olduğu söylendi. Ancak anlaşılan o ki aslında bu yağlar bizim için faydalı olabilir!
8
0 ve 90’ların yağsız beslenme çılgınlığı fiyaskosundan beri çok şey öğrendik. Rejimimizden yağı keserken beklentimiz gitgide incelmekti. Aksine beklediğimizin tam tersi oldu çünkü yağsız kurabiyeler, peynir, cips ve krakerler bizi tok tutan önemli maddeleri içermiyor. Bu yüzden de yediğimiz porsiyonu iki katına çıkarmamıza neden oluyorlar. Üstelik üreticiler yemekleri lezzetlendirmek için içlerine fazladan şeker katıyor ve aldığımız kalorilerin iki
katına çıkmasına sebep oluyor. Harvard School of Public Health’te beslenme ve salgın hastalıkları bilimi profesörü Doktor Frank Hu, “Düşük yağlı besin tüketme uyarısı ters tepti ve işlenmiş karbonhidrat, şeker ve kalori yüklü besinlerin çoğalmasına neden oldu” diyor. Bu sıralar yağ hakkında verilen öneriler “daha az yağ tüket” yerine “faydalı yağları tüket” tavsiyesine
doğru kaymaya başladı. Artık yağlar iyi veya kötü olarak tanımlanıyor. İyi olanlar: Avokado, zeytinyağı gibi besinlerin içinde bulunan tekli doymamış yağlar, mısır ile ayçiçeği yağının içinde bulunan çoklu doymamış yağların yanı sıra ceviz ve somonun içinde bulunan Omega-3 gibi yağlardır. Sınıfı geçen bu iki tür doymamış yağ, kalp hastalıklarında önemli rolü olan kolesterolün seviyesini azaltmakta da etkilidir.
Bize Söylenen Uzun süredir bize düşman olarak gösterilen “suçlu” ise doymuş yağlar. 1950’lere dayanan halk arasındaki inanış, kırmızı et, süt ürünleri ve bazı bitkisel besinlerin içinde bulunan doymuş yağın kolesterol ve kalp krizi riskimizi
58 ETBİR I KIRMIZI
arttırdığı yönündeydi. Nispeten yeni tanıştığımız, paketlenmiş ürünler ve fast food’un temel içeriklerinden biri olan trans yağlar ise diğer yaramaz maddelerden biri. Sadece kötü kolesterolü yükseltmekle kalmayıp, bu kötü kolesterolün etkilerini yok eden iyi kolesterolü de düşürüyor. The American Heart Association’ın önerisine göre, doğmuş yağ alımınızı alınan kalorilerin yüzde 7’sinden daha az olacak şekilde sınırlamak gerekiyor. Örneğin günde 2000 kalori alınıyorsa, bu 16 grama denk geliyor. (Yani neredeyse bir çikolatalı milk shake’in içinde bulunan doymuş yağ kadar.) Trans yağları ise günde iki gramdan fazla almamak gerekiyor.
Haksız Suçlama!
miktarda doymuş yağ tüketmenin kalp hastalığı ve krizi oranını düşürmekte etkili olmadığı ortaya çıkmıştı. Ancak 2010’da yapılan, 21 araştırma ve 350.000 insanı içeren geniş ve ayrıntılı çalışma analiz uzmanlarının dikkatini çekti. Çalışmanın araştırmacılarından University of California, Berkeley’de beslenme bilimi profesörü Doktor Ronald Krauss, çalışmanın yarattığı tartışmadan ve sonuçlarından şaşırmıştı. Krauss, “Doymuş yağın zararlı olduğuna dair fikirleri destekleyecek yeterli bulgu olduğu düşünülüyordu. Bu çalışmamızı yayınlamak için çok çalıştık çünkü herkesin içinde bizim yayınladığımız bulgulara baştan bir güvensizlik vardı” diyor. Araştırmacılar da daha önceden buldukları ipuçlarına
göre doymuş yağın düşman olmaması gerektiğini söylüyor. Yıllardır doymuş yağların kalp hastalıklarına sebebiyet verdiğine inanılan “kalp-perhizi” tezi sadece insanların kolestrol seviyelerini ölçen ve aslında kalp krizi riski olup olmadıklarına bakmaksızın, çoğunlukla hayvan deneylerine ve kısa süreli denemelere dayalıydı. Harvard Medical School’da diyet ve kalp sağlığı üzerine araştırmacı, salgın hastalıklar ve Profesör Doktor Dariush Mozaffarian, “Bu araştırmalar tez üretmek için uygun olsa da geniş çapta öneriler üretmek için yetersiz. Daha uzun süreli deneylerden bulgular topladığımızda gerçeğin daha detaylı şekilde analiz edilmesi gerektiğini anladık” diyor. Araştırmacıların fark ettikleri şey, insanların ne yediklerini göz önünde bulundurduklarında, doymuş yağları beslenme düzeninden çıkartmanın pek bir fark yaratmadığıydı. Örneğin tereyağı yerine soya yağı kullanmanın, yani hayvan yağlarını i bitkisel yağlarla değiştirmenin kötü kolesterolü ve hastalığı azaltmakta faydalı olduğu görülmüş. Bu bağlamda sabah yenilen domuz pastırmasını bir adet bagel ile değiştirmenin de bir fayda etmediği görülmüş. Tufts University’deki Cardiovascular Nutrition Laboratory’nin yöneticisi Alice H. Lichtenstein, “Doymuş yağları işlenmiş karbonhidratlarla değiştirdiğinizde trigliserit seviyesi; artar ve iyi kolesterol seviyesi düşer” diyor. Yüksek trigliserit ve düşük iyi kolesterol,
Doymuş yağı yıllarca yerdikten sonra tıp camiası 2010’da American Journal of Clinical Nutrition’da yayınlanan bir araştırmayla şaşkına döndü. Araştırmanın sonuçlarına göre, doymuş yağ ile kalp krizi veya hastalıkları arasında direkt bir bağlantı bulunmuyor. Bu yağ hakkındaki bilgilendirmeler bu kadarla da kalmıyor. Dört yıl önce, VVomen’s Health Initiative araştırmasının bulgularına göre, az
ETBİR I KIRMIZI 59
BESLENME şeker hastalığı ve kalp hastalığının karışımı olan metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalıklarını işaret eden risk faktörlerindendir. Az miktarda doymuş yağ tüketmek kilonuzu kontrol etmenize de yardımcı olmaz. The New England Journal of Medicine’deki bir araştırmaya göre, düşük karbonhidratla beslenen insanların, düşük yağ içeren besinlerle beslenen insanlara oranla daha çok doymuş yağ ile beslenmelerine rağmen daha hızlı kilo verdikleri ve daha iyi kolesterol seviyeleri olduğu gözlemlenmiş. Bunun nedeni ise az karbonhidrat tüketen insanların daha az insülin salgılamaları,Diane Silvernale 113 dolayısıyla da vücutta yağ depolanmasını ve açlık hissini azaltırken, metabolizma da kolesterolü kontrol edecek şekilde etkilenir.
Yağ Kandırmacası Onca olumlu bulguya rağmen doymuş yağın neden hala zararlı olduğu düşünülüyor? Çünkü tek bir yağ çeşidinden ibaret değil, burada en azından iki düzine farklı tür yağdan bahsediyoruz. Yale University’deki Prevention
60 ETBİR I KIRMIZI
Center’dan Doktor David Katz, “Bu yağlar eşit yaratılmamış” diye ekliyor. Bu yüzden de doymuş yağlar konusunda bir genelleme yapmak mümkün değil. Dietary Guidelines for Americans’da ise böyle bir genelleme yapılmış. Dietary Guidelines Advisory Committe’ye göre beslenmemizdeki dört temel doymuş yağ şöyle: (1) Palmitik ve (2) miristik asit. Palmiye yağı, tereyağı ve yumurtada bulunan palmitik asit, peynir, süt, tereyağı ve ette bulunan miristik asit, ilk bakışta zararlı besin kategorisine uyuyor gibi görünüyor çünkü enflamasyonu ve kötü kolesterolü yükselttiği düşünülüyor. Ancak kötü kolesterol artıyormuş gibi görünmesinin nedeni bu moleküllerin vücuda girince büyümesidir. Aslında sayı olarak artmazlar yani zararlı değildirler. Bu doymuş yağlar aynı anda vücuttaki iyi huylu kolesterolü de arttırıyor ve bu da etkiyi dengeliyor. (3) Stearik asit çikolata ve kırmızı ette bulunuyor, üstelik kötü kolesterolü de arttırmıyor. Hatta Dietary Guidelines Advisory Committe tarafından hazırlana bilimsel bir raporda, bu asidin “kolesterol yükseltici” doymuş yağ olarak geçmemesi gerektiği bildirilmiş. (Gerçi komite hala
doymuş yağların kullanımını kısmak konusunda uyarılar yapsa da stearik aside değinmemesi bize garip geldi). Bu nedenle siyah çikolata çoğu uzmandan onay alıyor. Dr. Katz, “Çikolatada bulunan stearik asidin kandaki kolesterole hiçbir kötü etkisi bulunmamaktadır” şeklinde ekliyor. (4) Lorik asidin de zararsız olmayacağına dair bazı belirtiler var. En son birinci sınıf yemekler listesine giren hindistan cevizinin içinde bulunuyor ve stres seviyesini düşürmekten, bel çevrenizi inceltmeye kadar birçok şeye faydalı olduğu söyleniyor. Fakat bazı iddialar abartılmış olabilir. “Lorik asit sadece tehlikesiz bir yağ ama hindistan cevizi yağının zeytinyağı gibi diğer yağlara göre üstünlüğünü gösteren bir faydası tam olarak bilinmiyor” diyor Katz.
Gerçek Suçlu Bazı araştırmacılara göre doymuş yağ günah keçisi muamelesi görüyor. Genelde insanların en çok sevdiği ve içinde doymuş yağ içeren üç besin: Peynir, pizza ve kurabiye, kek gibi tahıl içeren tatlılardır. Doymuş yağların bulunduğu bu besinler aslında sağlığınıza zararlı olan şeyler olabilir. Örneğin, üzerinde kırmızı et olan iki dilim pizzanın içinde 20
gram doymuş yağ bulunur ve aynı anda neredeyse 1000 kalori içerir, bu da günlük sodyum ve trans yağ limitinden fazladır. Krauss, “Besinlerin içindeki tek kimyasala yoğunlaşmayı bırakıp, yemeğin geldiği paketi gözden geçirmeliyiz” diyor. Dr. Mozaffarian, “Modern diyetler gerçekten sağlıksız olan her şeyi içeriyor” diyor. Kendisi ve meslektaşları farklı risk faktörlerine bağlı olarak çeşitli ölümleri araştırıp bunu beş farklı beslenme düzeni içerisinde açıklamış. Bu kategoriyi yüksek trans yağlar, yüksek doymuş yağ oranı, yüksek sodyum, düşük meyve sebze oranı ve düşük omega-3 bulunan yağ asitleri olarak ayırmışlar çünkü her birinin örnekleri büyük ölçüde işlenmiş ürün tüketen toplumlarda sıkça bulunuyor. Bu şablonlara bağlı ölümler incelendiğinde, doymuş yağa bağlı olarak gerçekleşen ölümlerin en az risk taşıdığı görülmüş. Katz, “Eğer çok fazla tuz, trans yağ tüketip az miktarda meyve, sebze ve balık yiyorsanız aldığınız doymuş yağ ne olursa olsun kalp hastalığı riskiniz bulunuyor. Buna karşılık eğer beslenmenizde her şeyi doğru yapıyorsanız az veya çok doymuş yağ tüketmenizin sağlığınız üzerinde çok minimal bir etkisi olacaktır” diye belirtiyor. İşin özeti, doymuş yağ sahip olduğu bu kötü itibarı hak etmiyor. Bu yüzden odağı daha önemli beslenme bozukluklarına çevirmeliyiz, örneğin işlenmiş karbonhidratlar veya besin değeri düşük ürünler gibi. Şimdi elinize bir parça bitter çikolata alıp aşağıdaki önerileri dikkatle okuyun.
YERKEN UYMANIZ GEREKEN KURALLAR Doymuş yağ sandığınız şeytan olmayabilir, ama bu beslenme şekliniz açısından ne demek oluyor? Bu yapmanız gereken sekiz şey karmaşayı ortadan kaldıracak. 1. İşlenmemiş besinlere ağırlık verin. Kalp sağlığınıza dikkat ediyor, besin değeri yüksek ürünler, tam tahıl, baklagil, fıstık ve balık ile besleniyorsanız doymuş yağlardan yana bir sıkıntınız olmaz.
2. Aşırıya kaçmayın. Doymuş yağ suçlu olmayabilir ama doymamış yağların sağladığı faydaları sağlamaz. Bu yüzden tereyağı ve kırmızı et yemeyi tercih etmeyin. Balık, fasulye ve mercimek, kırmızı etten daha sağlıklı protein kaynaklarıdır.
3. Düşük yağlı süt ürünleri tercih edin. Düşük yağlı süt ve yoğurt iyi seçenekler çünkü hem tam yağlı ürünlerden daha az kalorilidir hem de aynı miktarda kalsiyum ve D vitamini içerir.
4. Fazla ‘iyi’ görünüyorsa dikkat edin. Pazardan alınan yerel organik krema yine de normal krema kadar kalori içerir. Dondurma ve pastırma gibi yiyeceklerde aşırıya kaçmayın. Paketinde doymuş yağ yoktur yazısı bulunan ürünler bile yine de sodyum, şeker ve işlenmiş un içerebilir.
5. Hindistan cevizini çok tüketmeyin. Kanola ve zeytinyağı gibi tekli ve çoklu doymuş yağlar içeren sıvı bitkisel yağları tercih edin. Bir grup insan hindistancevizi yağına geçiyorsa da diğer yağlar kadar faydalı olduğuna dair henüz yeterince bulguya sahip değiliz.
6. Trans yağlardan uzak durun. Zararlı bir çok etkisi var ve çoğunlukla işlenmiş besinlerin içinde bulunuyor. Üzerinde kısmen hidrojenize yazılı besinler de trans yağ içeriyor.
7. Karbonhidratlara dikkat edin. Karbonhidratları kraker ve tatlılar gibi şekerli ve işlenmiş nişastalar yerine meyve, sebze ve tam tahıldan alın.
8. Kendinizi siyah çikolatayla şımartın. Her gün 30 grama yakın küçük bir parçayla kendinizi şımartın. İçindeki doymuş yağ sağlığınıza zarar vermeyecektir ve antioksidan görevini gören flavonoidler hücrenin hasar görmesini engelleyecektir.
ETBİR I KIRMIZI 61
SAĞLIK & LEZZET
Vazgeçilmez
Kırmızı Et Kırmızı et yüksek kaliteli esansiyel amino asit içeren protein, demir ve çinko yönünden zengindir. Gıdalardan alınan demirin sindirilmesine yardımcıdır. B grubu vitaminler için zengin bir kaynaktır. Dolayısıyla toplumda yaygın olarak görülen beslenme yetersizliklerini büyük ölçüde azaltır.
G
ünlük alınması gereken protein miktarı erişkin bir erkekte 55 gr, kadında ise 4 gr’dır.Bu miktar hastalık ve yüksek aktivite gibi durumlarda artabilmektedir. Gelişme çağındakilerin hayvansal proteinlere ihtiyacı fazladır. Beliritlen miktardaki protein, yüksek kaliteli ve sindirilebilir olmalıdır. Hayvansal proteinlerin % 75’inden, bitkisel proteinlerin % 50’sinden
62 ETBİR I KIRMIZI
faydalanılabilir. Bu kapsamda, hayvansal gıdaların içerdiği protein, bitkisel gıdalara kıyasla çok daha kalitelidir. Kırmızı et en değerli hayvansal protein kaynağıdır. Et kan yapar ve kansızlığı önler. Bedeni canlı ve güçlü kılar. Zihinsel gelişmeyi sağlar. Şişmanlığı önler. Büyümede önemli bir etkisi vardır. Değerli bir vitamin ve mineral kaynağıdır.
Et ve Et Ürünleri Tiamin, Riboflavin, Niasin, Biotin, B6, B12, Pantotenik asit, Folasin gibi B kompleks vitaminler için önemli bir kaynaktır. Ayrıca demir, çinko ve manganez için de mükemmel bir gıdadır. Çinko ve demir eksikliğinin giderilmesinde önemli rol oynamaktadır. B12 vitamini sayesinde sinir hücrelerinin büyümesi ve tamirinde etkin rol oynar. Vitamin B12 karbonhidratlar, protein ve yağların işleme tabi tutulması için gereklidir. Aminoasitlerin işlevinde rol oynamaktadır. Folik asit ile bileşimi sinir hücrelerinin kılıflarının korunabilmesi ve DNA sentezi için gereklidir; sinir iletilerini kolaylaştırır.
Kırmızı et demir deposudur Gıdaların içerdiği demirin insanlar tarafından sindirilmesi, maddenin kimyasal formuna, beraber alındığı diğer gıdalarla etkileşimine ve bireyin fizyolojik faktörlerine göre değişmektedir. Etteki demirin yarısı hemoglobinde bulunmaktadır ve sindirilme oranı % 35 civarındadır. Bitkilerdeki demirin sindirilme oranına (% 1-10) göre oldukça yüksektir.
Kırmızı et önemli bir çinko kaynağıdır Çinko 50’den fazla enzimin yapısına girer. Et çinko açısından en zengin kaynaktır ve ihtiyacın neredeyse % 50’si sadece etten karşılanabilmektedir. Özellikle çocukların mutlaka kırmızı et tüketmesi gerekmektedir. Ramazan ve Kurban Bayramlarını art arda yaşayacağımız yaz günlerinde sofralardan eksik olmayacak gıdalardan biri de kırmızı et olacaktır. Geleneksel mutfak ve damak tadının vazgeçilmez lezzetlerinden birkaç yemek tarifini bayramlarda sevdiklerinizle paylaşabilmeniz dileğiyle sunuyoruz.
Kuzu Etli Keşkek Malzemeler • • • • • • • •
1 kilo kemikli kuzu eti 2 soğan 1 çorba kaşığı tane karabiber 1 su bardağı aşurelik buğday 5 su bardağı su 2 çorba kaşığı tereyağı 1 tatlı kaşığı kırmızı toz biber Tuz, karabiber
Dana Külbastı
Hazırlanışı Öncelikle eti düdüklü tencerede soğan va karabiberle pişirin. Etin kemiklerini ayıklayın. Akşamdan ıslattığınız buğdayı eti pişirdiğiniz suya katın, üzerine eti koyun, pişirmeye bırakın. İyice pişen buğdayı tahta kaşıkla döverek macun gibi yapın. Bu arada isterseniz etin tamamını buğdayla birlikte dövün, isterseniz bir kısmını üzerine gezdirmek için ayırıp kalanını dövün. Derince bir servis tabağına aktarıp üzerine tereyağında kırmızı biber yakıp gezdirin. Sıcak sıcak ikram edin.
Malzemeler • • • • • • • • • • •
8 kalem dana pirzolası 50 gr margarin yağı 2 baş soğan 2 diş sarımsak 2 tatlı kaşığı ketçap 1/2 tatlı kaşığı şeker 1/2 tatlı kaşığı hardal 1/2 tatlı kaşığı kırmızı biber 3 kaşık sirke 1 fincan zeytinyağı Yeteri kadar karabiber, tuz
Hazırlanışı
Patlıcanlı Kuzu Kapama Malzemeler
Hazırlanışı
• • • • • • • • •
Öncelikle etleri tencerede sulunu salıp çekinceye kadar pişirin. Patlıcanların kabuklarını alacalı soyun, irice doğrayın, tencereye aktarın. Üzerine domatesi, havuç ve patatesi doğrayın. Yarım ay şeklinde kesilmiş soğanı, kıyılmış sarımsağı serpiştirin, zeytinyağını, tuzunu ilave edin. Sivri biberleri de iri parçalar halinde doğrayıp ekleyin. Kapağını kapatıp kendi suyuyla pişmeye bırakın.
400 gr kuzu kuşbaşı 4 patlıcan 1 domates 1 havuç 1 patates 1 soğan 3 diş sarımsak 1 çay bardağı zeytinyağı 5 sivribiber
Margarini bir tencereye koyup ocağı yakın. Yağ eridikten sonra tencereyi ateşten indirin. İçine bardak suyu, sirkeyi, ketçapı, şekeri, hardalı, kırmızı biber, rendelenmiş soğanı, dövülmüş sarımsağı katıp tencereyi tekrar ateşe oturtun ve malzemeyi 5-6 dakika kaynatın. Öte yandan külbastıları teker teker dövdükten sonra bir tepsiye dizin. Hazırladığınız sosu üzerine dökün ve külbastıları ara sıra çevirerek, bu sosun içinde üç saat dinlendirin. Sonra bir ızgarayı fırçayla yağladıktan sonra odun kömürü ateşinde ısıtın. Izgara iyice kızdıktan sonra külbastıları içinde bulunduğu sosa bulayıp çıkararak ızgaraya dizin ve her iki yanını kızartın. Külbastılar kızardıktan sonra servis tabağına dizin ve bu arada tekrar kaynatılmış olan sosu üstüne döküp sıcak sıcak servis yapın.
ETBİR I KIRMIZI 63
OTOMOTİV
Nissan Qashqai’nin yeni nesli
Türkiye’de satışa sunuldu
2007 yılından bugüne kadar dünya çapında 2 milyonun üzerinde satış başarısı gerçekleştiren Qashqai, Türkiye’de ise 45 binin üzerinde tüketicinin tercihi oldu. Crossover segmentinin standartlarını yeniden belirleyen yeni nesil Qashqai ile ilk jenerasyonun başarısını daha da yukarı çıkarmayı hedefleyen Nissan, Avrupa’dan sonra Türkiye’de de yeni Qashqai’yi satışa sundu.
P
remium teknoloji, ikinci nesil crossover dizaynı ve gelişmiş dinamikler, yeni Nissan Qashqai’nin omurgasını oluşturuyor. Nissan crossover ailesinin DNA’sını taşıyan yeni Qashqai, cesur ve sportif görünüşü ile mevcut modele göre 20 milimetre daha geniş, 47 milimetre daha uzun ve 15 milimetre daha alçak olarak tasarlandı. Yüksekliği 15 milimetre azalmasına rağmen, ön ve arka baş mesafesi 10 milimetre artırılarak hakim sürüş pozisyonu korundu.
64 ETBİR I KIRMIZI
Yeni Qashqai Premium teknoloji, ikinci nesil crossover dizaynı ve gelişmiş dinamikler, yeni Nissan Qashqai’nin omurgasını oluşturuyor. Nissan crossover ailesinin DNA’sını taşıyan yeni Qashqai, cesur ve sportif görünüşü ile mevcut modele göre 20 milimetre daha geniş, 47 milimetre daha uzun ve 15 milimetre daha alçak olarak tasarlandı. Yüksekliği 15 milimetre azalmasına rağmen, ön ve arka baş mesafesi 10 milimetre artırılarak hakim sürüş pozisyonu korundu.
İkonik V-motion ızgaranın gelecekteki tüm modellerde görülecek geliştirilmiş şekli, kaputun üzerinden omuza kadar uzanarak daha sportif bir görünüme katkıda bulunuyor. Gösterişli ön tampon ve tekerleklere doğru uzanan çamurluklarla Qashqai daha güvenli bir görünüm sergiliyor; bazı modellerde sunulan 19 inç jantlarla yolda daha da güçlü bir duruş elde ediliyor. Üstün kaliteli detaylara sahip bumerang LED farlar ve arkadaki stoplar, Qashqai’nin tasarımına hem gündüz hem de
gece farklı bir görsellik katıyor. Üstün verimliliğe sahip gelişmiş benzinli ve dizel motor seçenekleri sunan yeni nesil Qashqai, hangi şanzıman seçeneği tercih edilirse edilsin sürücülerin beklentilerinin ötesine geçiyor. Seride biri benzinli, ikisi dizel olmak üzere üç motorun yanı sıra iki ve ya dört çeker seçeneği yer alıyor. Yeni Qashqai’nin 1.2 litre benzinli motor seçeneği altı vitesli manuel şanzımanla sunularak, gelişmiş turbo şarjlı motor 115PS (85kW) güç ve 190Nm tork sağlıyor. Mütevazı ölçülerine rağmen 1.2 litre motor güçlü ve önceki 1.6 litre motora göre daha hızlı ivme ve esneklik sunuyor. 1.5 litre dizel
motor seçeneği, geçirdiği evrim sonucu 99 g/km’lik karbondioksit emisyonuyla bir Qashqai’de sunulan en çevreci ve en etkin yakıt tüketimli motora dönüştü. Ciddi bir mühendislik programı sonucu 1.5 litre dCi motor, tork değerindeki 20Nm’lik artış sayesinde sürüş anında daha fazla esneklik sunuyor. 1.6 litre dizel motor seçeneği ise Qashqai dizel serisinin en üst modeli olarak konumlandırılıyor. 1.6 dCi iki ve dört çeker seçenekleriyle sunuluyor. Alliance ortağı Renault ile birlikte geliştirilen 130PS (96kW) motor, segmentindeki en gelişmiş dizel motorlardan biri olup yakıt tüketimini minimize etmek ve karbondioksit emisyonunu
azaltmak üzere tasarlanmış çeşitli teknik yenilikleri içeriyor. İki çekerli manuel seçenekte 1.6 dCi’nin karbondioksit emisyonu 115g/ km ve AB ortalama yakıt tüketimi değeri 4.4 l/100kilometre İkinci nesil Qashqai için özel olarak geliştirilen yeni Xtronic şanzıman versiyonunda emisyon 119g/km ve tüketim 4.6 l/100km iken, dört çeker manuel seçenekte ise sırasıyla 129g/km ve 4.9 l/100km değerleri sağlanıyor. Qashqaı’nın 1.2 litre benzinli modeli 67 bin 990 liradan, 1.5 dizel modeli 76 bin 990 liradan, 1.6 dizel modeli 81 bin 990 liradan, 1.6 dizel otomatik modeli ise 86 bin 990 liradan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor.
ETBİR I KIRMIZI 65
SEKTÖRÜN ETKİNLİK TAKVİMİ
GIDA FUAR ve ETKİNLİKLERİ EYLÜL 2014 4-6 Eylül “3rd Annual World Food Congress (FOOD-2014)”. Blossom Water Museum Hotel (BWMH). Changchun, Çin 3. Yıllık Dünya Gıda Kongresi. Bilgi için: Ms. Penny Xiao. E.mail: penny@bitlifesciences.com Web: www.bitcongress.com/Food201
4-7 Eylül WORLDFOOD 2014, 22. Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy İstanbul Bilgi için: ITE TURKEY / E Uluslararası Fuar Hizmetleri Tel: (212) 291 8310, Faks: (212) 240 4381, E.mail: info@ite-turkey.com, food@ite-exhibitions.com Web: www.euf.com.tr, www.worldfood-istanbul.com
18 – 21 Eylül İSTANBUL GIDA-TEK 2014, 9. Gıda ve İçecek Teknolojileri, Gıda Güvenliği, Katkı ve Yardımcı Maddeler, Soğutma, Havalandırma, Depolama Sistemleri ve Lojistik Fuarı
16 Ekim TÜGİS Dünya Gıda Günü İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi İstanbul Bilgi için: TÜGİS, Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sen. Tel: (212) 251 3480-81, Faks: (212) 251 3482 E.mail: gidaisverenleri@gmail.com, Web: www.tugis.org
16-17 Ekim III. Et Ürünleri Çalıştayı: Et Ürünleri Üretiminde İnovasyon / Tokat Bilgi için: Gaziosmanpaşa Ünv. Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü E.mail: eturunlericalistayi3@gop.edu.tr Web: http://eturunlericalistayi.gop.edu.tr
KASIM 30 Ekim – 2 Kasım 6. Ulusal Obezite Kongresi / İstanbul Bilgi için: Türkiye Obezite Araştırma Derneği Tel: (212) 230 4900, Faks: (212) 248 5523 E.mail: info@obezitearastirma.org Web: www.obezitearastirma.org, www. consessustourism.com
Avrasya Ambalaj 2014 İstanbul, 20. Uluslararası Ambalaj Endüstrisi Fuarı
5 – 7 Kasım
Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi İstanbul.
“2nd International Congress on Food Technology”
Bilgi için: Tüyap Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş.
Kuşadası, Aydın
Tel: (212) 886 6843, Faks: (212) 886 6896,
2. Uluslararası Gıda Teknolojisi Kongresi
E.mail: yurticisatis@tuyap.com.tr,
Bilgi için: Gıda Teknolojisi Derneği
Web: www.tuyap.com.tr
Ankara Üniversitesi, Gıda Mühendisliği Bölümü 06110 Dışkapı, Ankara
26 – 27 Eylül
Tel: (312) 203 3300, Faks: (312) 317 8711
Bursa 1. Uluslararası Gıda Kongresi Bursa Bilgi için: Selim Çoban, Plaza Turizm Kongre Org. E.mail: selimcoban@plazatur.com,
E.mail: birce@intfoodtechno2014.org, gida@gidadernegi.org Web: www.intfoodtechno2014.org
Web: www.gida2023.org/index.htm
EKİM 13-15 Ekim 18. Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu, IFOAM Dünya Organik Kongresi Lütfi Kırdar Kongre Merkezi İstanbul Bilgi için: BUĞDAY Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Tel: (212) 252 5255, Faks: (212) 252 5256 E.mail: info@owc2014.org, Web: www.bugday.org
66 ETBİR I KIRMIZI
Web sayfamızdan ve Facebooktan bizi takip edin!
www.etbir.org www.facebook.com//ETBİR
67
68
ETBİR I KIRMIZI 02