İçimdeki ölü dosya

Page 1

İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var EMRE KINAY 19.9.2013

Susmak, en etkili yalan söyleme biçimidir.


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var Emre KINAY

2


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

3

11 Eylül 1988 Kars merkezde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Malatya’nın Doğanşehir ilçesinde, lise ö ğrenimini ise Malatya merkezde tamamladı. Kayseri Erciyes Üniversite’sini 2013 yılında bitirdi. Amatör olarak yamaç paraşütü yapmaktadır. 2011 yılında Kayseri’de düzenlenen Özel(Engelli) Olimpiyatlarında gönüllü olarak görev almıştır. 2007 yılında edebiyat ile ciddi anlamda ilgilenmeye ba şlayan Emre, 2010 yılından beri şiir yazıyor. ‘İçimdeki ölü’ şiiri Temmuz 2012’de Sakarya Canses Gazetesi’nde yayınlanmı ştır. Yozgat Yeni Ufuk Gazetesi’nde bir süre köşe yazarlığı yapan Emre Kınay şimdilerde Sanal Yazar Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapmaktadır. 2011 Yılından itibaren ünlü isimlerle birlikte Sesli Kalemler çatısı altında şiirlerini kaleme alıyor.


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

.../ İçimde ki ölü/de parmak izin var Cesedini taşıyorum uğradığım her mısraa.../

Üzerime bir kürek toprak atmadan Bir kuru dua etmeden Bir demet karanfil bırakmadan Gidemezsin... İçimde ki ölü/de parmak izin var Parmak uçlarımda taşıyorum ismini Herhangi bir yere giden trenden İki bilet alıyorum Arkamdan su dökmeden Mendil sallamadan Yolun açık olsun demeden Gidemezsin... İçimde ki ölü/de parmak izin var Katilde sen Maktul de Beynimden kendini söküp almadan Ölen hayallerimin üstüne Bir parça gazete örtmeden İyi bilirdik demeden gidemezsin... İçimde ki ölü/de parmak izin var... 18 Şubat 2012 05.30

4


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ bir anda sevmiştim seni, bir ölünün, yaşama tutunmaya çalışması gibiydi…/

bir anda sevmiştim seni, fatih’in istanbul’u sevdiği gibi istanbul’un boğazına bağlandığı gibi bir anda, boğazdan geçen bir gemi gibi sevmiştim seni… toprakta ki o yağmur kokusu anında sevmiştim seni, yağmurun temizliğinde, o temizliğin içinde ki ben de sevmiştim seni… gökten düşen 3 cemre gibi düşmüştün önce saçlarıma, ellerime sonra yüreğime… kışın bittiğine sevinen evsizler gibi sevmiştim seni… bir anda sevmiştim seni, doktor’un verdiği, müjdeli haber gibi anne karnında ki bir bebek gibi, bir mültecinin gidemediği memleketi gibi, sevmiştim seni… intihara meyilli bir gencin, haplarla göz göze geldiği an gibi gözlerimizin birbirine değdiği o ışık hızında sevmiştim seni senden önce hiç yaşamamış senden sonra yaşamayacakmışım gibi gecenin ortasında sessizliği bozan ezan sesi gibi geceyi, sabaha doğuran kuş sesleri gibi sevmiştim seni… bu şehirde sevmiştim, denizinin gri olduğu, karla karışık sen yağdığın, yaprakların, yüzüm gibi solgun olduğu zamanda sevmiştim seni soğuğun üstümüze yağdığı,

5


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

boynumuzu kollardan çok, şallarla örttüğümüz bedenleri kat kat örten giysilerin ağırlığında sevmiştim seni majezik gibi sevmiştim seni… en ağrıyan yanıma kendi yarana! derman olduğun için zehrine panzehir, öldürdüğün kadar yaşattığın için nefesime oksijen oksijenime molekül olduğun için, bir annenin bebeğini sevdiği gibi sevmiştim seni!… ben seni, yaşam ile ölüm arasında ki o, anlık zaman diliminde sevmiştim ve sen, dinen hakkını değil! manen hayatını, helal et sevgilim… 15.04.’12…16.36

6


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ Kas’t’ım Hayat/…

Bu gece bir şiir secde ediyor iki dudağının, sevişmelerden arta kalan Boş can kırıklarında... Bu gece bir çocuk gözyaşlarıyla ıslatıyor Kurumaya yüz tutmuş hayal yanlarını... Kastım yok, Kastım yok hayatına, Kastım, canına. Öldürmeye değil..! Öldürene kadar sevmeye... Bu gece bir çocuk isyan etti, senin ayak bastığın her toprak karesine...

Benim şimdi, zaman zarfından kurtulmuş her cümle içerisinden Sıyırıp kazıdığım sıfatlardan, Arındırdığım tümleçlerden Dolaylı nesnelerden... Benim şimdi, seni sevdiğim her oksijen tanesinde Kasıt yok, Kasten, Alenen... Uluorta öpüşmeyişlerimiz varken, Ahlaksızlık, Yüreğinin, beyin hücrelerine kaybettiği her savaştır Olmayan dünyamızın saf bozkırlarında...

Ben ölürsem, ki âlimler Hocalar, sakallılar bunun bir gün gerçekleşeceğini söylerler. Bil ki kara kutumu bulamayacaklar... Ben senden arta kalan ufak bir et parçasını toprak altında çürüsün Ya da, Morg köşelerinde bir kaç eli kanlı doktor tarafından irdelensin diye Yaşatmadım... Onu kimse bulamayacak,

7


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Zaten, sende arama zahmetine katlanmayacaklar bile... Benim 'seni seviyorum' zaafını duyan tüm haylaz çocuklar Temiz hayatlarının ilk kanlı müzikal gösterilerini Sunacak bedenimde... Kuruyan ağacı yıkmak, yeşertmekten kolaydır ve imkânlıdır... Ve hiç bir zaman 'sen' meyvesini vermeyecek... Ve hiç bir zaman taşlanmayacak... Ve hiç bir bahar açmayacak... Ve hiç bir sonbaharı olmayacak... Ne büyük kayıp, Doğduğum Eylül'ün rüzgârı esmeyecek kirpiklerimde... Ne acı, Avuç içlerimiz değmeyecek, sırf üşüdüm yalanına kanarak. Kandırarak..! Bu gece, tir tir titreyecek için... Yastığa başını indirdiğinde hayallerin değil gündelik zırvalıklar kurcalayacak iç organlarını... Bir martının gözyaşlarını saç tellerinin o hazin nemliğinde hissedeceksin... Benim seni seviyor olmam da bir kasıt yok diyecek Kasıt yok düşlerine, Kasıt yok kastına... Bu gece bir masal okuyacaktım gözlerinin içine bakarak Bir şehri yaşatacaktım içinde... Hürriyeti kazanılmamış Kast sisteminin yıkılmadığı... Tek sınıf ayrımımız; Avuç çizgilerimizin hiç aynı zümrede olamayacak Olmasına.....!

09/07/'13

8


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

9

…/ Mutsuz İnsanlar Korosu /…

Bugün bir şeyler yazmak istedim. Aslında yazılacak onca olay varken, içlerinden hangisini seçeceğime karar vermeye çalışırken yazmaktan vazgeçtim.

‘Bazen insan ne aradığını bilmez, ama aradığı mutlaka bir şeyler vardır.’

Zamanla açıklanabilecek bir olgu değil bu. Karasızlık, aslında hiç birini bir birinden ayırt edememe değildi. Bu durumlarda bazı şarkıları arka arkaya dinlersin. Sıkıcı gelir. Tekrar dinlemezsin uzun bir süre boyunca. Sonra o şarkı olur olmadık bir yerde çaldığında ise onu nasıl özlediğini anlarsın ve dinlemek istersin. Yazmak da böyle bir şeydi, milyonlarca insan arasından arasından başka insan yokmuşçasına sana sıkışıp kalmak can sıkıcı ve bir o kadar da acizlikti. Her yazar biraz acizdir. Bu acizlik aslında en utanılmaması gereken bir eksiklik. Bazen eksiklikler tamamlar hayatlarımızı. Sen çok gülersin, ben çok efkârlanırım. Çok konuşan bir adam olmadım hiç. Ya da en siktiri boktan mevzuyu öyle süsleyerek başkalarına kakalayan insanlardan da. Basmakalıp, olanı fazla anlatamayan ve hatta olanı eksik anlatabilecek kadar odaklanma sorunlu bir adamım. Eksikliğimi kapattım mı bilmiyorum. Bir insanda kusura aramak, çeşmeyi açıp su gelecek mi acaba diye sormak gibi aptalca bir şeydir. Bir kitabı açtığında baştan sona kadar soluk soluğa okumayı beklemek de.

‘Mutsuz hikâyeler çoğaldıkça mutlu insanlar da çoğalacaktır’.

Hikâyesi güzel olanın mutsuzluğu da güzeldir. Son cümle bana ait değil, zira güzel olan hiç bir şey bana ait değildir, Emrah Serbes'ten okumuştum. Hatırlıyorum, çok güzel oyuncaklarım olurdu ama hiç biriyle çok güzel oynayamazdım.

‘Güzellik, bu dünya da ödemekle yükümlü olmadığım tek Allah Vergi’ siydi...’

18.09.2013 Güz…


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

çekip gidesim var

çekip gidesim var hani hep özenmişimdir ceketini alıp, kapıyı vurup gidebilenlere… bazen, önce kendimden gidesim var gittiğim yere kendimden bir parça götürmeden geçmişi silip atarak gözlerimi çamaşır suyuna batırarak avuçlarımı naftalinleyerek… yürek yaramı tuza yatırarak gidesim var… özlem ile aşkı ceplerimdeki son harçlık gibi saklamadan ya özlemine kıyıp bir duble rakıya yatırarak aşkı meze yapmak ya da alıp aşkı kuruşu kuruşuna harcayasım var… çekip gidesim var çocukluğumun sokağına kan ter içinde kalıp tek korkum eve geç kalmış olmam yolunu gözlediğim adam sadece babam tek hüznüm oyunlara alınmayışım en büyük kıskançlığım misafir çocuğunun aldığı oyuncağım ve en keskin yaram dizlerimin kabuk tutmuş yarası olsa… öyle ya artık yaralar bile kabuk bağlamıyor… senin olduğun her yere bir çomak sokup

10


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

her gün kanatasım var… çekip gidesim var yarıda bıraktığım her sevgiliye bitiremediğim şiire sonunu getiremediğim şarkıya çekip gidesim var senin gittiğin güne pılını pırtını toplarken araya beni karıştırıp aldığın işte o güne karşına dikilip iki laf edesim var: .../ her şey yarım, aslında yarım da bir bütün tam manasıyla sevgilim o gün paramparçaya bölünmüş bir adamdım ben; laf olsun diye değil getir ulan Einstein’ı bu gidiş atom ’un parçalanamaz kuramını tarihten siler atar…/ diyesim var… 8 nisan ’12 …/… 01.26

11


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ Durma /…

Durma bu sabah mutlu uyanabilirsin elini kalbine koy bu gece gam, keder seni bulamayabilir parmak arasındaki boşluğu saçlarınla doldur yastığında ruj izi kalabilir yorganının kokusu sinmiş olabilir başını yastığa koy kalmak istersin gitmen gerekebilir gitmek istediğinde kımıldayamayabilirsin uzan kapat gözlerini bir şiir dinle için, içine sığmayabilir dünya, küçük insanlar büyük gelebilir işte o zaman durma...! durma, elini, yüreğime koy...

12


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

13

҉ Hayat bu ne olacağı belli olmaz, onun için yarından daha çok sev beni...

҉

İkimizin adını yan yana getirmeye gerek yok,

İsminden sonra gelen soyadım Türkçe ‘deki en güzel isim tamlamasıdır

҉

Hayatıma giren bütün kadınlar borçludur bana, bir tek senden alacaklıyım! Kendimi…

҉

Gözlerini tanıyorum. Ve bu tanıklık, bir cinayet soruşturmasının sonucu olabilir. Her ölüm bir birine benzer. Ve her erkek bir göz tarafından mutlaka öldürülmüştür...

҉

İçime kapanık bir insanım ben Çünkü oradasın...

҉

Mutluluğumun adı sen isen; Mutsuzluğumla da bir bağlantın olmalı

҉

Aşk'ta şeriat istiyorum. Ben onun kalbini çaldıysam o da benimkini çalmalı. Kısasa kısas...

҉

Kadınlar yalnız kalmazdı aslında Sadece bir 'adam'lık yer açmasalardı içlerine

҉

Susmak, en etkili yalan söyleme biçimidir.


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ Geçmişte bırakılan dip notları Seni sorguluyor…/

Öyle bir gidişin vardı ki Hiçbir imla kitabında bulamadım karşılığını Sanki tüm dünya görmezden gelmişti bu göçü… O kadar çok ayakkabın vardı ki, Her bir gidişe özel seçilmiş Terk etmeleri biriktirme koleksiyoncusu kız… Benimkisi şu köşede duran Kırmızı rugan mıydı? Sen gittin, Varlığına sunduğum en maceralı gözyaşıydı benimkisi Sen gittin, İnsanlık soykırıma uğradı gözlerimde

Sen gittin…/…içimde kaldın… Ben gittim sana… Sende ki bana iyi bak… … / Kırgınlıklarımı da al yanına

14


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Ve sen sıkı giyin! Bu veda benim içimi yaktı Oralar soğuk olur…/ Şahsi bir bahis yapıyorum yüreğime Her hüzün tecrübemdir diye… Senden sonra hangi şiirimde Bir aşkın özgürlüğünü ilan edebilirim? Hangi kadın yüreğimde ki diktatörlüğünü yıkabilir? Bir iç savaş bu yaşadığım… İttifak bağı kurdum yüreğimde kalbimle… Sen yoksun… Pencere boylarında koptu takvim yaprakları Ana gibi yar! Asker yolu bekler gibi Şafak çizdim duvarlara… Her eylül’de toprağa kokusunu veren Vuslat yağmuruna verdim ben ismini… Sırf sonbaharda çiçeklerimi açtırdığın için… Gidişin ellerime bıraktığın tek pişmanlığım Soruyormuşsun arkadaşlarına ‘o nasıl diye’ Ölümün koynuna bıraktığın soruyu sorma be kadın İyi değilim işte… Kemiklerim sızlaya sızlaya özlüyorum Ama sen sevgili özletme kendini bu kadar! Bi koşu çıkıp gel yanıma Ben verdiğim sözleri tutmuyorum İpince giyiniyorum kar yağdı mı şehre İçkiyi de sigarayı da bırakmadım işte Kendime hiç iyi bakmıyorum sevgilim… Tek kişilik yalnızlıkları giydirdin üstüme Hani bana bir şey olduğun da içinde Binlerce parça ölüyordu ya… Kendi içimde infilak ettim… Sen yaşıyor musun hala? 15.58 7 Mart 2012

15


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/Yalnızlığın kepengini indirdim usta! Bugün de siftah yok…/

Bundan birkaç zaman önceydi Dilime pusu kurmuştu kelimelerim Herkesin an…/ı…/larıma denk düştüğünü sanırdım Ama kimsenin anlamadığını Anlayamamışım… /…/ Şimdi bir sus/..kuna dönüştü kelimelerim Her kelimem de biraz daha sus/..tum… Şiirlerim; sadece bir çığlıktı kimselerin dokunmadığı… Çoğaldıkça çoğaldı… /…/ İçimde barındıramadığım bir yüreği Avuçlarımda taşır oldum… Ve ben çok kırılgandım bu yüzden… Ellerimi sımsıkı tutanlara Beni bu kadar sev…/meyin demeye dilim varmıyordu /…/ Belki de böylesine sevilmek ruhumu okşuyordu… /…/ Ama aşk işte; Beynin bir adım ötesinde kılıç kuşanmış beklerdi… Unuttuğum yüreğim onların elindeydi Ve gün be gün biraz daha eziliyordu… /…/

16


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Aşk bir morfin miydi? Bedenim benliğini kaybetmiş bir çocuk naralarıyla Annesini arıyordu…/ağlayarak… Öyle değil miydi? Hangi acıda başkasına sarılarak avutmuştun kendini… Benden önce sarıldığın ten…/lerden hariç… /…/ Morfin’in etkisi geçtiğindeyse bir ağrı saplanır yüreğinin Tam ortasına…/özlemek… Zaman her şeyin ilacı derler ama ben hiç inanmadım bu yalana Her geçen dakikada ağrı…/özlem…/ uzuvlarıma vuruyordu Üstelik gözlerimde benimle değildi sen kusuyordu… Anladım… Sen özlemin yan etkisiydin… Doz aşımıyla uğramıştın yanaklarıma… /…/ Ve ben seni unutuyorum… …/En azından ben öyle düşünüyorum…/ Sabahlarıma uğramayışını yokluğuna bağlamıyorum artık …/ kader…/diyip geçiyorum… Biliyorum ki …/ kader…/ yalnızların ürettiği bir hayal ürünüdür… Kaderim olmasan bu acının tam ortasında ayaklar altına alıp Bir başka yola baş koyabilirdik ki…/uğruna ölmek gibi…/ kaderimsin işte İyi ya da kötü benimsin işte…/ seçim ise senin… Sen kaderim ol isterken Sensizlik kaderim oldu… /.../ En çok da geceleri şiir yazıyorum ben çünkü o zaman herkes suskunları oynuyor …/ En büyük suskun benim…/ Morfinsiz geçen hikayeler anlatıyorum… Satır satır öğütler yağdırıyorum …/Hiç birine uymuyorum…/

17


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

/…/ Sana unut diyorsam bil ki unutmanı istemiyorum Olur ya gitme dediğimde gittiğin gibi inatlaşırsın benimle… Umut dünyası işte… Düşüncesi bile yetiyor… Onun için sen beni Her gün en baştan Unutabilir misin? ... 21.02.2012…

18


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

19

… / Takvim /…

Bu gün günlerden, Sahi bugün günlerden neydi, ya da miladi takvime göre hangi ayın kaçındayız bir fikrin var mı? ‘Eylül13’ Hüzün perde aralarından sızıyor, vuruyor bedenime, “güneş kemiklere iyi gelir” diye biliyorum da hüzün neremize iyi gelecek bu eylül de. Bayram değil seyran değil bu ayrılık da nereden çıktı? Güz’e ayak uydurmak zorunda değilsin! Ya da mevsimlik göçlerini tamamlamak üzere güneye uçan kuşlara eş değer görmemeliydin kendini… Dur! Gitme! Biraz daha benden bahsedelim mi? Hani senin hiç bilmediğin, oysa senin ezberin olduğumu düşündüğüm benden. İlkokulda gözlerimizin önünden bir an ayırmazdık çarpım tablosunu ezberlemek için ve her çocuk ilk on’lardan başlardı ezbere. Bende on’dan başladım, On’lar derken bir bakmışım bir’lerdeyim. Yani şuanda, yalnızlığımda. Nereden bilebilirdik ki, daha hayat bizimle çocukken oynamaya başlayacağını iki kere ikinin her zaman dört yapmayacağını. Daha bitmedi, Üşüyorsan ceketimi al, Ayrılıklar soğuktur, Her şey ayrı yazılır imla kılavuzumuz da ve biz Türkçe sevdik diye birbirimizi ben hiçbir cümlenin arasında boşluk bırakmadım. Sırf boşluklardan esebilecek bir yel olur diye sıkı sıkıya tutturdum. Ve sen yaşanabilecek onca ihtimaller arasından çok sevdiğin o kırmızı rujunla bir ayrılık şarkısı mırıldandın kulaklarıma. O an Allah’ın bizlere verdiği beş duyu organına birden sövdüm. İşte o an; Ben duydum seni, Gördüm yüzünde ayrılığı Üstünde ki hüznü kokladım Dokundum omzundan uzanan saç kıvrımlarına Ve ayrılığı tat’tım…


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

20

Duyuyor musun sende? Sezen Aksu “Yok, öyle el gibi soğuk durma Gül biraz sana gülmeler yaraşır Yok, öyle güz gibi soğuk olma Güz ayrılık taşır…” Şimdi git! Daha fazla yakamayacaksın bu canı Ya da, özlemini dolayamayacaksın boynuma Tüm ışıkları söndürerek git, Karanlıkta git ki adımlarını saymasın gözlerim, içimde geri döner mi diye bir umut oluşmasın. Görmeyeyim seni ki, bu gidişi içimde bir rüya gibi saklayayım. Her uyandığımda bir kez daha daldığım bir rüya gibi. Gittiğine inandığım gün bil ki, tüm radyolar gece olduğunda ayrılık şarkıları çalmaktan, Amerika sömürgeden vazgeçecek Erkin Koray “Öyle bir geçer ki zaman” diyemeyecek… Unutmadan ilk işin telefon numaranı değiştirmek olsun. Her gün telefonun ekranında senden gelebilecek bir mesaj beklemenin verdiği acıyı yaşamamak için… Ve her özlediğimde sana ulaşmamak için… Olur ya senin de aklına gelir bir gün, Evet, Evet olur ya işte Bir gün gerçekten özlersin diye Ne adresimi, ne de numaramı değiştirmeyeceğim. Gittiğin gibi bulamayacaksın belki Ama hatırladığın gibi kalacağım. Gitmeden son bir şey, Ben bu bahar’da bir çiçek daha ekeceğim saksımıza…

Eylül 13 23.16


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

21

…/ Benim Sen(i) /…

Benim seni sevmiş olmam mevsim yağmurlarının yağmayacağı anlamına gelmez, ıslanabilirsin belki de üşürsün için için. Seni ısıtamayabilirim ama seninle ıslanabilirim. Yağmur güzeldir, hala beraberken yağıyorsa.

Benim seni sevmiş olmam güneşin batmayacağı anlamına da gelmez, henüz yüreğim hükmetmiyor doğanın kanunlarına. Belki ürperirsin, korkabilirsin de odanın bir köşesine sinip ya da yalnızlığına hıçkıra hıçkıra sövebilirsin. Yalnızlığını dindiremeyebilirim ama bir kadeh içkimle ortak olabilirim derdine tasana...

Benim seni sevmiş olmam, Sezen Aksu'nun şarkılarıyla hükmedemeyeceği anlamına gelmez. Belki onu hatırlatır sana, üzülürsün, ağlarsın ya da özlersin. Beynine tecavüz edebilir o bir kaç melodi, ruhun sıkışabilir. Unutmana engel olamayabilirim ama beni yanında hissedebilirsin...

Benim seni sevmiş olmam, Benim seni istemiş olmam, belki çok az bir şeydir şimdilik ama Hayatına yönelik, gözlerine inen gökkuşağının bir rengi olabilir... Unutma ki gökkuşağı yağmurdan sonra çıkıyor güneş ışığıyla birlikte...


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ İz /…

İz var sevgilim, Tıbbın çaresiz kaldığı noktalarda sözlerin Tanrının unuttuğu uç noktalarda gözlerin var. Bir beden iki hayat Kanlı, canlı değil Saçların var, Kokusunu yitirmekten utanan bir çift el Parmak boşluklarında kaybolan bir yaşam Özlem var sevgilim, Söylenmemiş cümleler Öpülmedik anlar Geçilmedik zamanlar Gidilmedik diyarlar Sevmeyi es geçtiğimiz uykular Sevişmediğimiz hayaller Anlatmayı unuttuğumuz rüyalarımız var...

22


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Saat Gidişini 5 geçiyor...

Adın hiçbir adrese karşılık gelmiyor şimdi Sana dair yazılan ne varsa Sen eksikliğinden geri postalanıyor yüreğime… Acılar yoklukların arasında büyütülerek unutulur Yüreğimden düşen binlerce parçanın arasında bulmuştum Unutulmaya yüz tutmuş 45’likler arasında Yıpratmıştı resmini… Saatler yelkovanların koynunda gizlenmiş Akrebini attım avutulmaya mahkum denizlerime Gidişini yaşıyorum hep, Herhangi bir saat olduğu fark etmiyor Bak bir çeyrek olmuş sen gideli yine… Saat yarım’a dayandı mı büyük susarım ben Alışmak ölümdür bilirim, Yokluğun en büyük ölümümdür benim… Şimdi gidişine çeyrek var… Dalgakıran yağmurlardan koparıp getirdiğim bir mektup Islak hüzünleri asılı paragraflarına Sonbahar’ları seversin diye öldürmüyorum Eylül’ü Her mevsimi gidişine gebe bırakıyorum Kırgınım yanında esen rüzgarlara Saçlarının kıvrımlarına bensiz dokunduğu için… Sensizliğe alışarak öldüm ben, Sen alışma diye, Alışıp da ölme diye, Unutma beni diye! Her saat başına denk düştü mü yelkovan Bir mektup bırakıyorum sana… 25 Ocak 2o12

23


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

24

…/ Geçiş Parodileri /…

‘Hayata bir kez geliyorsun, mutlu olsana be adam, git sevdiklerin, seni sevmek için belki de bir neden aramadan orada başucunda duran insanlarla olsana’ Sende bana herkesin öğretmek istediğini öğretmeye çalışıyorsun. Sen ve senden önce hayat arabamda yolculuk eden onca kadın, hep aynı yalanı söyleyip müsait bir yerde indiler. Önyargıların içinde boğulmuş bir vaziyette bir tek kelime etmeden, gelen ilk taksiye binip gittiler. Bilirsiniz birini unutmak başka birinin hayatına Merhaba demekten geçiyordu. Anlamadılar, anlamak istemedikleri için ya da anlamak istedikleri şekilde anladıkları için önemsemediler. Hep mutlu olmam istendi ama yanıldılar. Oysa ben hüznün içerisinde mutlu olan biriydim, tek istediğim şey biraz sevgi ve sonrasında olabildiğince acı. Ben de böyle mutlu oluyordum veya mutlu olduğum masalına inanmış küçük bir çocuk gibi kendimi oyalama sanatını gerçekleştiriyordum. Mutlu ol demek kandırılmışlıktır ve çocuklar en çok kandırıldıklarında ağlarlar. Ve bazı çocuklar uluorta ağlamaktan hiç hoşlanmazlar. ‘ Üzerine söylediklerimden müessesemiz mesul değildir, yazdıklarım noterden tasdikli. Tıpkı lisede verilen tasdikname gibi’ Her insan yaratılış gereği bir yeteneğe sahipti. Benim hiçbir zaman elle tutulur bir yeteneğim olmadı, sevmeyi öğrendik sanki başka bir şey yokmuş gibi. Ne yapalım Allah vergisi dedik son tüketim tarihine kadar kullanacağız. Hem öyle ağır işçiler gibi yıpranma payı da yok emeklilik için. Çalış babam çalış. Memur çocuğu memur zihniyetli olur dedikleri de bu olsa gerek, sabah 8 akşam 5 hep seni sevdim. Geceleri hiç mi aklına gelmedim deme, onlar fazla mesaiydi ve esnek çalışma saatine uyumluydu. Karşılıksız sevdim. ‘ Senin tarifin yok hiçbir kitap da, lisan da.. Boş zamanlarımda tarifini, dolu zamanlarımda seni düşündüm’ Matematik dersini hiç sevmezdim, bu yüzden önceleri sırf ders çalışma saatim dolsun diye tarih kitaplarını okudum, ve hep can alıcı olaylarda kullanılan bir kelime dikkatimi çekiyordu. ‘Tarih tekerrürden ibarettir’ diye. Yalan, gidişin tarihin seyrini değiştirdi. Üniversite yıllarımda ise Muhasebe en büyük dert kaynağımdı. O gün anladım ki, - 1+1=1 - Tarih sadece gerçekleri yazmaz. - Aşk’ın Muhasebesi olmaz, yaşanacaksa yaşlanılacaktır…


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

25

‘ Sen benim, kendimi gördüğüm el aynam gibisin. Ne zaman makyajım aksa elini yüzüme sürüyorum.. ‘ İkna kabiliyeti yüksek insanlar arasında kargaşalar yaşadım. Hiçbir zaman da engel olmadım kimseye, küçük esnaflar gibi buyur ettim içeri. Bir ufak Aşk, bir de muhabbet alıp deftere yazdırıp gittiler. Ay sonunu getiremiyordu. Kan, damarlarıma yetmiyordu. Zaman en acı gerçekti değişimin içinde. Durdurulamaz diyorlar ama külliyen yalan efendim…! Yalan, bilmiyorlar, gözleri hep 10 a bir var… Marketler çıktı, bende olmayan şeylerin onlarda olduklarını söylediler ve birer birer gittiler. Oysa onlar görmek istediklerini gördüler, içimi ta en derin yerime göz atmadılar bile. Ve gittiler, aşka marka etiket basıp ona sahip olabilmek için her şeylerini feda ettiler…


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

26

.../ Çiğ’li /…

Siz hiç bir gece yarısı aniden uyanıp sadece saçlarına dokunmak isteyip de göz hazneniz dolarak bir mesaj haznesine tarif edemeyeceğiniz notları düşerek sevdiğinize gönderdiniz mi ? Siz hiç, yarın acaba ne yapacak cümlesinin ağırlığı altında ezildiniz mi yanında olamayarak ya da siz hiç ağlayarak özlediğinizi haykırmak isteyip de yutkundunuz mu? Biliyorum siz bu duyguların çoğuna yabancısınız, çünkü bu duygular hiç anlatılmadı, mesafelerin nasıl can yaktığını hele hele bir de her şey ters gidiyorken sevdiğinizden "Ben ağladığımda sesini değil tenini istiyorum" cümlesini duymadınız. Çünkü her şey bazen değil hep üst üste gelir ve sırayı ilk hayat alır darbeyi sırtının tam ortasına omurganı paramparça edercesine indirir. Ve omurga insanı hayatta tutan tek şeydi anatomide. Şimdi en çok dudaklarımdan özledim kelimesi fırlayıp çıkıyor adınla çok uyumlu bir isim tamlaması oluyor imla kitabıma. Ardından kulakları sağır edercesine bir sessizlik göz kamaştırırcasına bir sensizlik oluşuyor. Evren kendi yörüngesinde devam etse de diğer insanlar için, benim yörüngem kendimden kayıyor her şey tepetaklak oluyor gözlerimden önce yüreğim ağlıyor. Söylesenize siz hiç sevdiğinizin sesinde demlendiniz mi? Şimdi az pişmiş çay gibi Sadece çiğ kokuyorum... Tarih yok, takvimlerin yalancısı rakamlar ben hala senin gittiğin benimse öldüğüm zamandayım. Bilirsin ölüm tarihi bir kez düşer sayfalara... Ruhum şad olsun diyebiliyorum artık, mutsuzluğunu hiç istemem...


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

27

*** Terk edilmiş evleri ancak it, kopuk doldurur... İşte öyle sevgilim terk ettiğinde... Tam da böyle... *** Bizler annelerimizin karnında ki cenneti bıraktık da geldik dünyaya, senden gidemeyeceğimi düşündüren nedir? *** Bir fermuarda bozuk dişliden sonrası kapanmaz, açılır... Ben senin hayatında ki bozuk dişlinim şimdi açıl açılabildiğin kadar *** Eğer kalbinle bir başkası hayat bulacaksa organ bağısına karşıyım. Bir hayat kurtarırken bir başkasını öldürmektir bu. *** Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Zaman diyorum.. kafası güzel olmalı, nerede nasıl geçeceğini bilmiyor..! *** Bitti, bir kelimeden ibaret sadece. Aslında biten ne biliyor musun hiç bitmeyecek olan onca şeyin başlangıcı... *** Gittin ve ardından üç kez bağırdım. "İyi bilirdik !"


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Hayat İronisi

alışıla gelmiş, tekrarlardan ibaret hayata attığımız küçük ama garip, bir o kadar da basit bir noktayız seninle. ya da karabulutlarını üstüne giyinen gökyüzünün, birkaç damla yağmur bırakması kadar saçma! deli saçması kadar deli, bir deli kadar akıllıydık biz. hiçbir noktada kesişmedi gözlerimizden çıkan doğru ışınları, uzay boşluğu gibi aramıza bıraktığımız mesafe somut olarak birkaç kilometre, soyut olarak bir evren işte… biz hiçbir elmanın iki yarısı olamadık! ya sen elma, ben bir elmanın içinde, iğrenç bir kurt olduk kaldık! olmadık hiç… olduramadık giydiğimiz hiçbir elbiseyi üstümüze, ne geniş beden, ne battal boy… boy verdiğimiz denizlerde, boynumuza gelen sularda boğulduk boyumuzdan büyük işlere kalkıştık, sen beni sevdiğini söyledin, ben sevdiğine inandım mesela… biz hep zıt kutuplarda kaldık, sen kışın ortasında yanarken, ben yazın ortasında sana üşüdüm, insan temmuzun ayazını özler mi işte ben özlüyorum… temmuzun ayazı olur mu hiç deme, kışın ortasında avuçlarımızın terlemesini hatırla ironiyse ironi hayat!

28


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

dolduramadık bir kaset bandını, bir şarkı eksik bıraktık A ya da B kısmını bozuk bir kasetçalar gibi kaldık, gözlerimiz çarpıştığında kulak tırmalayan, bir o kadar sinir bozucu… bir kalem soktular aramıza, geri sardık durduk seninle yobaz bir toplum gibi kaldık tenlerimize onlara sorsalar mubah sevişmemiz bize kalsa hâşâ… sömürgeci devletler gibi yerleştin, saçlarıma siyahı çaldın, renk kattım deyip beyazımı kirlettin… 3 tarafı denizlerle çevrili topraklara çöl iklimi gibi geldin dudaklarıma, kurak topraklar gibi parça parça bedenim… ah sen, işte sen! en zıt noktam, ama ne desem boş, koymuşlar bir fizik kuralı! artı eksiyi çeker diye… şimdi sen ne yapsan nafile ki, ben gecenin ortasında bir ışık olur yine seni severim… 28.05.’12…00.10

29


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Bıçak İzlerin

Sen dokunduğunda bu şehrin tenine, çığlıklar duyulurdu Ayak izlerinden anlardım gelişini… Şimdi; binlerce insan bu şehrin illegal sokaklarında Ama hiç biri, yüzümde ki hüznü görmüyor senin gözlerinden Ki sen olmayınca bir isyanı işaret eden gözyaşlarım düşmekte… … Yıkık bir kentin yorgun iki savaşçısı gibiydik Bir zafer daha kendini geçmişe armağan eder Sonsuzluğun paçavrasına iliştirdiğim “sevmelerim” Ya da “belki”lerim hangi lisanı zapt eder… … Kanaması durmayan yaram biraz daha az bana Şimdi seni bir eylül’e yüklüyorum Sesi dudaklarımı döven kadın! Hangi mevsimde yatağımın sol yanını dolduracaksın? Bekliyorum.. … Yokluğunun bıçak izlerini taşıyorum sırtımda Yaşadığın ne varsa, yitir! Yaşayamadıklarını biriktir öyle gel… Yarınlar o kadar da uzakta değil Gözlerin arayacak beni zamansız üşümelerinde Özleyeceksin biliyorum…

30


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

… Sesi değdiğinde dudaklarımı üşüten kadın! Zamansız silineceksin biliyorum Tıpkı geldiğin gibi Bu intihar bakışlı sevdamıza aldırmadan Bu şehrin caddelerini bir isyana bırakıp gideceksin… … Ne çok büyüttüm gözlerimde seni Yokluğunla ne çok büyüdüm Güneşsiz bir sen’sizlikle sevdim Sen izlerini bırakırken geçtiğin boş caddelere Ben sen’li gözyaşlarımda boğuldum Sen benim monoton bir sevdamın kahramanıydın Ben bir tek, gözlerimde sustuğumda kanardım Sen bilmesen de Kulaklarında ki melodinin cızırtısını yaşıyorum… … Ve ben hep seni özlüyorum… …

31


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ Sev(me) Diyor /…

Bir şehir var içinde saklı. Ora da, bir köşe de esiyor rüzgar. Sev beni diyor Sev ki kasımpatılar açsın yine Sev ki beni, bahar gelsin geç olmadan... Sev ki beni, Doğanın düzeni bozulmasın, Tüm kötü kalpli insanlara rağmen... Bir şehir var içinde saklı, Öyle masum gülüşün, Sebepsiz mahremiyetine uzanan saçların Sev beni diyor, Sev ki gemiler gelsin yine limana Sev ki, vurmasın alabora ellerimi Sev ki beni, Mavi hep mavi kalsın... Bir şehir var içinde saklı Adımlarının sesi, aşkın naraları Umarsız, gözlerinin içi ta en derinden Sev beni diyor, Sev ki, ayrılıklar olmasın Sev ki beni şarkılar sadece melodik olsun Sen sev ki beni, Yarın anlatacağımız, bir anımız olsun...

Temmuzun Son Haftası 26..

Anladım

32


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Ellerinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi Bakışlarım duvarlardan kazınıyor Yaşanılacak ne kaldı ki geriye Bak akreple yelkovan sıkıştırıyor! Zaman biriminde kaybolmuşluklarımı … Bize çocukluğumuzda öğretmişlerdi Matematiğin altın kuralını Bilinenlerle bilinmeyenler bir tarafa diye Seni yüreğimin hangi tarafıma koydum da Sonuçsuz kalıyorsun! … Kaç veda gerekiyor geri gelmen için Anladım, bir nehrin iki yakası gibiydik Ben sana doğardım, bende biterdim … Uzaklar hep hasrettir içimde Tabirimce tanımlar yüklüyorum sandallara Bırakıyorum senin akış yönüne Ama hiç biri kıyı boylarına demirlemiyor…

… Gelmedin, böyle sevdirdin kendini Günaha bağımlı kullar gibi Ölümün koynunda beslediğin İlk kurşunla vurdun, öyle hazin öyle bir son. Gelmen için kaç veda gerekiyor… … Anladım, bir şehrin çıkmaz sokakları gibiydik Ben adım attıkça, kapalı yolları dikerdin gözlerime… … Yaslanıyorum bir otobüs durağına Bilirim geç kalan her şey gibi Gelmeyecek o da zamanında… … Susuyorum, çektiğim bu kadar hasret

33


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Sözcüklerden anlamlar yapıp çizdiklerim Ertelenmiş sevinçlerim, soykırıma uğramış sevgilerim Tut! Kes at ellerimi Bunlar kangren olmuş bir aşkın Sana uzanan kolları Al geri veriyorum bedeli ödenmiş Ölümü alnına yazılmış sevgilerimi… … 30 Aralık 2011 05.50

34


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Ben ayrılığa gebeyim

Gelme bana öyle vakitsiz Dağınıktır kollarım Üstelik dilim lal olur Hoş karşılayamam seni.. Hem ben öyle sürprizlerden hoşlanmam! İzinsiz, zoraki sevdalarımdan olma Ben ayrılığa gebeyim.. ** Gelme bana öyle zamansız Şarkılarım hala son ses Hıçkırıklarımdan bihaber kulaklarım Çalma kapımı! Duymazsam kırılırsın diye korkarım.. Ben daha pişmanlık intiharımdan uyanmadım. ** Gelme bana öyle yerli yersiz Kimliksizim, hükümsüzüm.. Küllüklerdeki izmaritlerin kokusudur Yalnızlığım.. ** Gelme bana öyle Ben ayrılığa gebeyim Doğurmadım hüzünlerimi Büyütmedim gözlerimde Öldürmedim kendimi içimde.. Gelme bana öyle Bu sevda bakışlı gözlerinin katili yapma Avuçlarının terini soğutma Ben yalnızlığa müebbet yedim Günü birlik sevdalarımın Saatlere sıkıştırılmış Ziyaretçilerinden olma..! 14 Ocak 2012 14.28

Öyle bir gittin ki!

35


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Öyle bir gittin ki Gidişinle, yol yol uzadı gözlerim Organlarım infilak etti Paramparça Savruldular Herkese bir parça düştü payımdan Senden sonra Ama hiç biri Tam bir ben’e sahip Olamadı Öyle bir gittin ki İçerlerime ağlamayı öğrendim Bundandır Kalbimin rutubet bağlaması! Küf kokan dudaklarım Var benim Kim bilir kaç ay geçti Dudaklarının Dudaklarımın son durağı olmadığı Etraf biraz dağınık Beynimi toparlayan Olmadı

Öyle bir gittin ki

36


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Önce beni uğurladılar Birkaç gün Gözlerinden ağızlarına Akan tuzlu suyu tattılar Sonra Sonrası mı tatlı sularda Boğuldular Öyle bir gittin ki Öyle bir bittim ki Mürekkebim kanatıyor Çizgisiz beyaz sayfaları Kalbim ise Kurşunkalemimin ucunda Can çekişiyor Sen Öyle bir gittin ki Yokluğunu anlatabilecek Bir şiir bile YAZAMIYORUM

Ah be kadın!../Mutluluk…/

37


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Ah be kadın! Ağır tahribatlı gözlerin yok mu? Her gün bir başka ölünüyor bakışlarında… Ah be kadın! Saçlarının kıvrımların da Batar şu kahpe İstanbul’un güneşi… Hiçbir uzak değmez dudaklarının kıyı boylarına Mesafeler bir piç gibi kalır Dokunduğum da avuç içlerine… Ah be kadın! Sen hangi bahar’ın vuslat yağmurusun Çiselercesine yağıyorsun İç ağrılı yanlarıma… Ah be kadın! Seninle mutsuzluktan mı bahsediyorsun Ben o trenden geçeli Bir sen boyu yolum oldu… 26 Ocak 2012 03.11

38


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Anlayacaklar Gittiğini

Gittiğinde hiçbir şeyi değiştirmedim ‘Yok’luğun bile yerli yerinde Hala yastığın duruyor yatağımda Yorganı bile çekiştirmiyorum uyuyamadığım gecelerde Uykundan uyanma diye Bu aralar gelsen çok iyi olur aslında ** Bir anlaşma yapalım seninle Gidişini kimselere söyleme, kendine bile Ben söylemiyorum… Her gün oturup saatlerce yazıyorum Soranlara sana şiirler yazdığımı söylüyorum. ** Sensizliğe karşı savaşımda umutsuzluğa kapılıp Ağlamaklı olduğum geceler de Odama çekilip kilitliyorum kapıyı Merak ettiklerinde seni arayacağımı Rahatsız etmemelerini söylüyorum.

** Belki de delilik bu benim yaptığım Arkadaşlara bahsediyorum senden Hiç gitmemişsin gibi Bu sokak her gün sana iletemediğim selamlarını gönderiyor “Uğramıyor bayadır hayırdır?” diye soruyor tanıdıklar İnce hastalığa yakalandı dikkat etmesi gerekiyor Ben bile gitmiyorum yanına diyorum. Seni çok incittiğimi bilmesinler diye… ** Her akşam iki tane ekmek alıyorum Penceremin önünde ki güvercinler Hiç aç kalmıyor. Bak, bakkal Rüstem Efendi “Acil şifalar diliyor” ** Bazen ben bile inanıyorum biliyor musun?

39


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Mutfağa sesleniyorum filmin en soluksuz anında “Bir su getirir misin?” Oysa istediğim su değildi, Belki duyar da çıkar gelirsin ansızın. ** Bu aralar gelsen çok iyi olur aslında Anlayacaklar, benden gittiğini. Hadi sevgilim, iyileş bir an önce Bu ev eksikliğini hissediyor “Daha erken 5 dakika daha uyuyayım” Dediğim kimsem bile yok… 28 Aralık 2011 05.38

40


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Yelken

Bir cinayet teşebbüsüydü Gözlerinden "vur"ulmak! Her gün kim bilir kaç kez öldüm Cesedimi topladılar her akşam isimsiz kıyılarında... Acımak nedir bilirim, Senden öncede canım yandı. Kapı askılarında boynumun izleri Sen hiçbir kış gelmezdin ki. Gittiğinde ellerim aradı en çok Biraz zordu sabah uyanacağımı bildiğim Uykulara dalmak. Her günün sabahına Yorgun,bitkin yara bere içinde Bir savaştan çıkmışçasına uyanırım Unutmak için önce Düşlerimi ellerinden koparmalıyım Gündüzleriyle tek düze sevdalar Gelmeyeceğin toprakları ıslatma Nadasa bırak yüreğimi Git! İhanet adına yap Yüreğini başka "koy"larda demirle. Bu kırık dökük yelken Artık senin rüzgarlarınla yön bulmayacak...

41


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Sonbahar’da üşüme/sen…/

Acı çekiyorum diye kızıyor dostlarım bana Toparlan! Kendine gel! Lafları sıralanıyor arka arkaya Bilmiyorlar ki; Ben onu severken Ayna da ki acıyı görmeyi seviyordum Zaten gittiğinde kendimi görmüyordum. Derdimi hep onun gidişi zannediyorlar Giderken birçok şeyimi de aldı götürdü Yüzümde ki gülüşü çaldı Aşk mısralarımda ki anlamlarımı çaldı Kendime olan umudumu aldı Ve gitti. Yağan yağmura bile hüzünlenebiliyorum şimdi Sonbahar gelsin istemiyorum Olur da üşürsen, Ceketini veren olur

42


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/Yağmur cesedimizin tenini dövüyor…/

Ölü bir şehrin çocuklarıydı yüreklerimiz Filizlenirken solan bir çiçek Bir soluk dahi alamamış cenin… Adını sen koy işte…/adı sen… Hiç yaşanmamış buluşmaların Gökyüzü zerreciklerinde çarpışmayan kahkahalarımızın Gözlerimizin bir değmediği film karelerinin Gözyaşlarımızın damlamadığı yastığın… Adını Sen koy…/…“sen” Unut yaşamadıklarımızı, Alfabemizde yan yana getiremediğimiz 3 harfi Binlerce şarkının içinde Bizim olsun diyemediğimiz şarkıları Doğmayacak olan kızımızı Unut işte bana dair ne varsa Hatırlatmayanları da unut İsmimi Cismimi Gözlerimi Sözlerimi Unut… Sen en iyisi mi beni unut… Çünkü iki kişi hatırladı mı Ayrılık olmuyor… 6 Mart 2012 15.09

43


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

belki, öteki tarafta

Ben senden önce kendimi bulduğumda Yetimdim bu hayata.. Elleri üşüyen eldivensiz çocuklar kadar İçime işleyen soğukla Tutunmuştum prangalara Senin adına ne yapmam gerekiyorsa Yaptım Dudaklarımdaki sus parçalarını böldüm Ellerine dağıttım, Her biri eşit parçaya bölünmüş gülüşlerimi Serdim çakıl taşlarıma Yol yol uzadım iliklerime işleyen senle Hüznü astım kirpiklerime Yokluğunu sundum bir bayram sabahı kapımda bekleyen Sevinç çığlıklarına. Dilime takılan ilk harfi tıkıyorum boğazıma Susuyorum, Konuşmak yokluğunda en çok da Etrafımı saran eş dost’a kapı oluyordu.. Konuşmak en çok da içimi yakarcasına Geçen içki damlama vuruyordu Sek içeceğim bu yıldızsız gecemde seni Daha çok yakacaksın geçtiğin organlarımı Ve ben bu gecenin hesabını En çok da kıyıya vuran dalgalara Yükleyeceğim

44


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Kelimelerim can çekişiyor mürekkebimde Satır satır kan ağlıyor Dökülen umutlarıma Üryan cümlelerim şimdi Rahminde bir cenin Düşük yaptı şiirlerim Sana dair tek bir nefes bile alamadan Kapanıyor dudaklarından çıkacak Rüzgâr tınısı. En çok da gidemem dediğin yerde Kurşungeçirmez kalemimi asardım göğsüme Şimdiyse soğuk sularda Uykuya dalıyor armağan ettiğin vaatler.. Sen yoksun Kanım donuyor damarlarımda Doktorlar göremiyor kalbe giden yollarımı Bir sigara külünde bıraktığım huzuru Döktüğüm toprak Bu gece de beni çağırıyor Nemli mezar taşlarına sarılıyor umut Bu tarafta gelmedin Belki öteki tarafta

45


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

*** Aşk, rus ruletinde ki tek mermi gibidir Kimde patlarsa o ölür !

*** Gel, bu gece ıslatalım gidişinin şerefine yastıklarımızı...

*** yokluğun ilk göz ağrımdı...

*** En büyük özgürlüktü, bir göğüs kafesinin içinde yer edinebilmek...

*** Bana değil, ömrümün geri kalanına sahip olmanı isterdim.

*** Mutluluk göreceli bir kavramdır, gördükçe mutlu oluyorum...

***

46


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Öldür beni giderken!

Öldür beni giderken! … Kalan yanlarıma “sen” veremem Ben seni kendi mezralarımda kaybetmişken Öldür beni öyle git! … Göz çukurlarıma göm cesedini Nefeslerinde boğ Gözlerimi senden bilmesinler Öldür beni, kendini intihar et Katilin ol… Beni sende görüp seni bende bilmesinler Bildiklerinde, kalırım yoksa sende… … Öldür beni giderken! … Kıyı başlarında sızmış bulmasınlar beni Bulup da sana getirmesinler geri Öldür beni! Senin konunu başkasından duymayayım Duyup da her gün bir daha ölmeyeyim Öldür beni! … Yaşarsam eğer Her gün gittiğine inanamam ben… …

47


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Bazen

Bazen istersin Hiçbir şey’e takılmadığın kadar Zamanlarından çalarsın, eklersin onun olmayan zamanlarına Bazen istersin, Çok bir şey değildir Sabahları uyandığında yatağının diğer tarafının sıcak olması gibi Gözlerini açtığında bugün ne yapıyor değil ne yapacağız diye düşünürsün Bazen Bir gece yanında olmasını dilersin Oturup bir kahve tadında hatırlar eklemek istersin yıllarına Bazen Ses tonunda yakalarsın kurulan hayalleri Canlanır göz perdelerinde sahneler Bazen İnanmak istersin körü körüne Gerçekler demirden bir kapı gibi örterken önünü Sen anahtar deliğinden görürsün Bazen Hava kasvet ceketini giyer üstüne bir de fon ekler beynine Bir sigara daha yakarsın Düşünürsün, düşünürsün, düşünürsün Beynin ağır basar terazinde kalbe Kendinden çıkar bir köşeye oturup izlersin Ne içindi bütün bunlar dersin? Sonra bir mesaj gelir, Her şey en başa sarılır sımsıkı. Bazen Ağlamak istersin göz pınarlarından kesilene kadar bileklerin İstersin yanında deliler gibi Bütün her şey varlık, hayat, nefesler, ömür onsuz olmayacak dersin İşte o an da hiçbir zaman olmazlar Bazen Beklersin, sabredersin onun çıkıp geleceği zamanı Yenilmezsin o gelmez ama sen vazgeçmezsin Aslında o öyle çok seviliyordur ki Tüm sitemler bundandır Bazen Mesafeler insana öyle bir koyar ki Bu suratının tam ortasına inmiş elmacık kemiğini içine gömen bir yumruk gibidir

48


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Ama insanoğlu işte, iyileşmesini de bilir Ve bekler. Bazen Hiç olmaması gereken zamanlarda saniyeler saat rolünü üstlenir Bazen Bir şarkı çıkar, işte o an da hiçbir lisan da tanımlayamazsınız sevginizi Kendinizi bir karanlık çukurun en dibinde yapayalnız bulursunuz Ümit edersiniz bir el uzanır mı diye? Beklenen parmak boşlukları sevgiliye aittir Ve hiçbir parmağınız başka parmak boşluklarında tamamlanamaz Bazen Bir çiçek kokusu arasında sevgilinin kokusunu duyarsın Aslında sen ona dokunmamışsındır bile Ama o koku hiç yabancı değildir Sen yıllarca yaşamış gibisindir Bazen Öyle bir hissettirir ki aslında hiç gitmemiş gibidir Sen gelmek istersin o zaten gelmiştir Bazen… Bazen… Bazen… Bazen Tüm ihtimalleri yıkarsın, geçmiş geçmiştir dersin Ve en baştan seversin… Tarih : 20 Aralık 2011 Saat : 14.30

49


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Gideceksin

Ellerini bıraksam, Kaçmaya meyilli mahkûmlar gibisin Vicdanın İşlediğin suçun acısını çekse de Aklın Hep özgürlükte Ellerini bıraksam Soluk almaya gelmiş misafirler gibisin Önce gelmeye Sonra gitmeye niyetlisin Ellerini bıraksam Yalancı baharlar gibisin İçimi ısıtsan da bilirim Yarın karlar yağdıracaksın Saçlarıma Ellerini bıraksam Kaçacak gibisin Ayaklarından anlıyorum Bir adımın bende Bir adımın eşiğin öbür tarafın da

Ellerini bıraksam diyorum Bırakamam ki Ne yana baksam sen Kime baksam gözlerin Duyduğum sesler senin Oysa sen hiç Gelmedin bana Yüreğin bir kafesin içinde Atan kuş gibiydi Açsam kapısını Kim bilir Hangi pencere de soluklanacaksın…

50


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Şehr-i cennetin toprak kokusu

Düştün işte, Yüreğimdeki bu ayaklanışın Şehr-i cennetin Toprak kokusunu yayıyordu Gözlerinle değdiğin tenimde. Yakama iliştirdiğim geçmişin ceset topluluğunu Silkeliyordun kahkahalarınla. Sonra gece olurdu, Tüm gözler kapanırdı üzerimizde sessizce. Akreple yelkovan arasında sıkıştırırdım ben gözlerimi, Seni tüm mevsimlerime yükler Sesin değdiğinde dudaklarımın kıyısına … Ben geleceğimi bağışlardım arafta ki ulaşılmazlıklarıma…

Gittin! Sen gittin; Şimdi dört duvar arasına sıkıştırılmış şarkılar Yüreğimin en kuytu kenarlarını sızlatıyor. Ağlamıyorum, sakın üzülmediğimi düşünme Biliyorum, sen yanımda olsaydın Ağlamamı hiç istemezdin. Silerdin kolu çekiştirilmiş kazağınla gözyaşlarımı. Ağlamıyorum, belki de; İçimde tüketmediğim üryan umutlarım var benim. …

51


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Geldiğin kadar geç kalmadın giderken

Geldiğin kadar geç kalmadın giderken! O kadar çok nedensiz gidiyorsun ki Arkanda bıraktığın anıların üstünü örtercesine Seriliyor sebepsizliğin. Sensizliğinden çok bu acıtıyor içimi… … İnanır mısın? Sensizliğimde baktığım aynaların Hiç birinde kendi cismime rastlamadım. Yağan yağmur bile hüzünlendirebiliyordu. Oysa; Ne güzeldi yağmur kokusunun arasında Kahkahalarımızı havada buluşturmak… … Tenine dokunabilmek… Parmak uçlarımdan kalbe giden asırlık bir yolculuk gibiydi...

…. Ölümden bahsediyorlar sonrasında “Ölüm” ! İki dudağımızın arasında ki mesafe kadar gerçekti Ölüm, gözlerimizin sevişmesi kadar imkânsızdı. Şimdi ihtimaller yaratıyorum denizim de Yaşayabileceğim neyim kaldı ki gölgende. Soluğu gırtlağında düğümlenmiş Asılı yalnızlıklar dışında. “Gittin! “ Sadece “Gittin” Geç kalmış “pişmanlıklarım” Ve avuç dolusu “belkilerim” Geldiğin kadar geç kalmadın bu veda da Geldiğin kadar geç kalmadın…

52


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Şiir gibiymiş meğerse

Dört bir kenarı intihara sebep Duvarlarında asılı anılar… Uğramadığım günlerde "sensizlik" tutmuş. Bak; Saatlerce konuştuğumuz koltuğumdayım.. Küllüğüm sağ köşemde, Sigaramın bile markası aynı. Kapatıyorum gözlerimi, Tek tek canlanıyor gözlerimin önünde Geçip, Gitmeyen zaman! … Her yer sana bezenmiş sevgili, Tek eksik;Kulağımın içinde aylarca dans eden sesin… “Sen yoksun” O kadar çok yoksun ki, Kırık-dökük, biraz hazin Biraz da efkârlı bu topraklar. Geçmişin derinliklerinde can buluyor Doğmamış kelimelerim… Oysa; Hiç bu kadar öksüz kalmamışlardı… … Gece oluyor, sessizlik çöküyor bu kente Hangi yöne baksam Biraz daha yükseliyor “yazdan kalma kahkahalarımız” … Tanıdıklar peşi sıra hal hatır soruyor, Çok değişti diyorum “hayat” Meğerse, Şiir gibi bir şeymiş… Bir günü “Onunla” doldurup, Başlayıp. Bitirmek!

53


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

…/ Kutsal kitaplar gibi yüreğim Çok değiştirildim…

Yokluğunun yalnızlığını taşıyorum cebimde Gitmelerinin rüzgârı bir yaz’ı gebe bırakır güz’e Öyle hazin… Ve soğuk… …/ El falımda seni göremeyecek diye falcı Keşfedilmemiş topraklar gibi gizliyorum ellerimi Gizemlerini bir giz gibi gömüyorum göz çukuruma Ve ben En çok da unutulmaya yüz tutmuş kutsal kitaplar gibi Uğurlanıyorum… Başın sıkışmasa okumayacaksın bile beni… …/ Ben seninle 4 mevsimi yaşamak isterdim ki Gidişini bile küresel ısınmaya bağlıyorum Ya yakıp kavuruyorsun tam orta yerimi Ya da en sıcak yaz gecesinde iliklerime kadar üşütüyorsun… …/ Seninle aşk bir med cezir Ve Astrolojiye kaldı gelmişimiz geçmişimiz Yükselenin ne bilmiyorum ama Gidişin aslanlar gibiydi… 11.3.12 00.19

54


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

Sen sadece …/sev…/ Ardından gelecek olan …/gilim/… Dilime sadece teferruattır…

55


İçimdeki Ölü/de Parmak İzin Var

56


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.