<< insan ne okursa odur >>
01_ONSOZ_yst.indd 1
1
06/06/12 12:07 PM
İÇİNDEKİLER
Önsöz ve Teşekkür ...............................................................................9 Giriş: Dünya 2008’de Nasıl Değişti ...................................................13 1. Finansın Gururu Kırıldı .................................................................33 Finansallaşma nedir? ................................................................36 Finansal Krizlere İlişkin Üç Görüş .............................................48 Bir Finans Krizinden Daha Fazlası ............................................63 İyileşmenin Açmazları ................................................................98 2. Kuşatılan İmparatorluk .............................................................. 113 Devletin Muhteşem Geri Dönüşü........................................... 113 İmparatorlukların Çarpışması ............................................... 123 Uyumsuzluğun Yönetimi ......................................................... 139 Sonuç: Rejim Değişikliği mi Sistem Değişikliği mi? ...................... 145 Neoliberalizmin Sonu mu? ..................................................... 145 Devlet, Piyasa ve Planlama .................................................... 152
01_ONSOZ_yst.indd 7
7
06/06/12 12:07 PM
Önsöz ve Teşekkür
Bu kitabı yazarken başlığıyla ilgili farklı düşüncelerim olduğunu itiraf etmeliyim. O sırada aklımdaki yanılsamalar, Soğuk Savaş’ın sonundan bugüne gelen dönemdeki egemen ideolojiyi oluşturanlar ve daha da önemlisi –en meşhuru Francis Fukuyama tarafından 1989’da Tarihin Sonu ilan edildiğinde ifade edilen- liberal kapitalizmin insanlığın barış, refah ve özgürlüğe sahip olmayı umabilmek için mümkün olan yegane temeli sunduğu inancıydı. Kitabın başlangıç noktası bu inancın, 2008 yaz sonu ve sonbaharında Rusya ve Gürcistan arasındaki savaşta ABD’nin uğradığı jeopolitik gerileme ve 15 Eylül 2008’de Lehman Brothers’ın iflasının açığa çıkardığı ekonomik sarsıntı ile aldatıcı olduğunun ortaya çıkmasıydı. Bunun hâlâ doğru olduğunu düşünüyorum ve bu kitapta özellikle, gelişmiş kapitalist ekonomilerin birkaç on yıldır maruz kaldığı aşırı birikim ve kârlılık krizini temel alan bir doğrulamayı kapsamlı bir analizle geliştiriyorum. Ancak Marx’ın, insanların sahip olduğu dini inançlarla ilgili tümüyle entelektüel bir eleştirinin sınırlarına ilişkin altını çizdiği noktayı unutmuştum: “Onları durumları hakkındaki yanılsamalardan vazgeçmeye çağırmak yanılsamalar gerektiren bir durumdan vazgeçmelerini istemektir.” Liberal kapitalizm de maddi ve simgesel şoklarla uğradığı büyük zarara rağmen, sanki hiçbir şey olmamış gibi güçlenmeyi deniyor. Bank of England’ın [İngiltere Merkez Bankası] Kasım 2009’da yayınladığı bir çalışmaya göre ABD, İngiltere ve Euro bölgesinde finansal sistem için devletin banka kurtarma maliyeti 14 trilyon dolar -küresel üretimin yaklaşık çeyreği- kadardır. Ancak hükümetler hâlâ sürekli kurtuluşları kendi elinde olan finansal piyasaları rahatlatmaya çalışıyorlar. Neoliberal ‘nor-
01_ONSOZ_yst.indd 9
9
06/06/12 12:07 PM
10 l Yanılsamaların Şenlik Ateşi
malliğe’ dönme çabası içinde kamu hizmetleri katledilmekte, en garibi, koca küresel ısınma sorununa piyasa çözümleri sunulmaktadır. Ve böylece yanılsamalar, şenlik ateşini canlı tutmuştur. Bu, toplu olarak kendi kendini aldatma pratiğidir. Ancak bu bize şunu gösterir: Maddi çıkarların sürdürdüğü yanılsamalarla uğraşmaktayız. Başka bir deyişle bunlar ‘yanılsamalar gerektiren bir durum’ olduğunun işaretidir. Bu yüzden içinde bulunduğumuz durumu sona erdirmek her zamankinden daha acil bir meseledir. Büyük güçler arasındaki alaycı hamlelerle geri püskürtülen Aralık 2009’daki Kopenhag iklim zirvesi fiyaskosu, dünyayı şirketler ve devletler arasındaki kör yarışın yönlendirdiği bir ekonomik sistemden kurtarmanın önemini ortaya koymuştur. Bu kitabı yazarken elbette başkalarının desteğine güvendim. Polity’de Clare Ansell, Susan Beer, David Held ve Sarah Lambert’in destek ve yardımlarından faydalandım. Sam Ashman, Joseph Choonara ve Chris Harman; hepsi kitabın taslağını okudular ve çok değerli yorumlarda bulundular. Lorenzo Fusaro kapitalizm üzerine farklı parçalı görüşleri bir araya getirmede David Harvey’nin The Limits to Capital [Sermayenin Sınırları] adlı kitabının önemini görmemi sağladı. Hepsine bana verdikleri destek için teşekkür ederim. Ancak doğal olarak onlar benim bu yardımlardan sağladıklarımdan sorumlu değillerdir. 2009 yılı, 1960’lar kuşağının Marksist entelektüellerinden çok önemli isimleri bizden kopardı. Örneğin Giovanni Arrighi ve Jerry Cohen’in vefatına tanık olduk. Ancak Yanılsamaların Şenlik Ateşi iki diğer isme adanmıştır. Geçen on yılda, Peter Gowan modern dünyanın hem özgün hem de ufuk açıcı eleştirel politik iktisadını geliştirmiş, ancak bundan önce, pek çok başka işin yanı sıra Doğu Avrupa ve o zaman hâlâ Sovyetler Birliği olan topraklarda anti-Stalinist sosyalizmin ilerlemesine katkıda bulunmak için aralıksız bir çaba vermiştir. Peter’ı okumak ve onunla konuşmaktan çok şey öğrendim. O olağanüstü bir insandı ve Haziran 2009’daki kaybı büyüktü. Ancak sonra, aniden ve beklenmedik bir biçimde Chris Harman 2009 Kasım’ında vefat etti. Bu benim kelimelere dökmekte güçlük çektiğim bir üzüntü kaynağı. Chris otuz beş yıldan fazla bir süredir hem bir arkadaş hem de etkisinin her zaman hissedildiği bir entelektüeldi. Pek çok farklı alanda Marksist düşünceyi geliştirmesinin yanında politik iktisat alanındaki uğraşısı özellikle önemli olmakla beraber benim
01_ONSOZ_yst.indd 10
10
06/06/12 12:07 PM
Önsöz ve Teşekkür l 11
konu hakkındaki görüşlerimi şekillendirmede oldukça yardımı olmuştur. Chris’in ölümünün, son kitabı olan Zombie Capitalism’de [Zombi Kapitalizm] de görüldüğü gibi Marksist politik iktisat üzerine yazdıklarının böylesine verimli olduğu bir döneme gelmiş olması ayrıca üzücüdür. Tıpkı kendisinin elinizdeki kitaba ve bundan önceki Imperialism and Global Political Economy [Emperyalizm ve Küresel Politik İktisat] adlı kitabıma yaptığı gibi ben de onun kitabını taslak halindeyken okumuş ve yorumlarımı belirtmiştim. Onunla uzun diyaloğumuzun bittiğine ve benim onsuz devam etmem gerektiğine inanmak imkansız görünüyor.
01_ONSOZ_yst.indd 11
11
06/06/12 12:07 PM
Giriş: Dünya 2008’de Nasıl Değişti? Bir olayın ya da olaylar dizisinin tarihsel bir dönüm noktası –bir başlangıç ya da son– olarak ilan edilmesinin güzide bir geçmişi vardır. Belki de bu, Goethe’nin, Fransız devrimci güçlerinin Eylül 1792’de Valmy’de eski rejimin ordularını ağır bir yenilgiye uğratmasından sonra, “Burada ve buradan sonra dünya tarihinde yeni bir çağ açılır” demesiyle başlar. Ancak uygulama, moda ya da politik döngüde en son eğilimin hemen bir gayretle tarihsel zaman içinde derin bir kesintinin göstergesine çevrildiği gibi, gazetecilik klişelerinin en sıkıcısına dönüşmüştür. Hiç şüphe yok ki burada, günümüz kapitalizminin kendisini dünyaya nasıl gösterdiğinin önemli bir yönü olarak sonsuz yenilik ideolojisinin tezahürü oyundadır. Gelgelelim, kıymetinin azalmış olması gerçekten çığır açan özellikte olayların yaşanmadığı anlamına gelmez.1 Bana göre, 2008’in yaz sonu ve sonbaharının başı tam da böylesi bir olayı işaret eder. Olayın doğası özellikle iki hadisede sinyal verdi: Ağustos başında Rusya ve Gürcistan arasındaki kısa süren savaş ile hemen ardından 1930’ların Büyük Buhranı’ndan beri yaşanan en büyük küresel finansal çöküşü başlatan, Lehman Brothers’ın 15 Eylül’deki iflası. Peki bu –farklı önemlerdeki, ikincisi birincisinden daha önemli- hadiseler hangi olaya işaret etmektedir? İlk tahmin Soğuk Savaş sonrası dönemin bittiğini gösterdiklerini söylemek olabilir. Bu, 11 Eylül 2001’de New York ve Washington’a yapılan terörist saldırıların bu dönemi bitirdiği yönündeki yaygın görüşe ters düşer. Düşünüldüğünde, bu klasik söylem aslında doğru değildir. 1
02_GIRIS_yst.indd 13
Alain Badiou’nun konu üzerine yürüttüğü önemli, güncel felsefik tartışma için özellikle bkz. L’Être et l’évenement (Paris, 1988) ve Logiques des mondes (Paris, 2006).
06/05/12 4:14 PM
14 l Yanılsamaların Şenlik Ateşi
Zira Avrupa’nın, Batı’nın şartlarıyla tekrar bütünleşmesi ve Sovyetler Birliği’nin çökmesi devletlerarası sistemde ABD’nin eşi benzeri görülmemiş bir egemenlik dönemini başlattı. Bu Amerikan üstünlüğünün ideolojik eşlikçisi –en etkili olarak Francis Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu’ tezinde dile getirdiği- iki önermede özetlenebilir: Liberal kapitalizm modern bir toplum için rasyonel olarak kabul edilebilir yegane sosyo-ekonomik çerçeveydi ve liberal demokrasilerin genişleyen çemberi dünyaya iyi huylu küresel yönetişimi sunabilirdi. Bu önermelerin dile getirilişinde ve sürdürülüşünde çeşitli farklılıklar oldu, ancak bunlar başlıca Batılı devletlerin liderlerinin paylaştığı bir ortak akıl oluşturdu.2 11 Eylül saldırıları, bu ideolojik ve politik kümelenmeye belirli ve dramatik bir meydan okuma olmuş ancak onu dağıtamamıştır. Aksine saldırılara tepki olarak George W. Bush yönetimi büyük bir gayretle ABD hegemonyasını yeniden teyit etmeye ve güçlendirmeye çabalamış, gerçekten de hem Afganistan hem de Irak’ta başta kazandığı görünüşte süratli zaferlerle pek çoklarını bu girişimde başarılı olduğuna inandırmıştı. Ayrıca oğul Bush idaresindeki ABD, Batı’daki yönetici sınıfların 1989’dan beri ortak görüşü olan neoliberal düşüncenin zafer gösterisini tekrar öne sürdü. Yönetimin Taliban’a ve Saddam Hüseyin’e yönelik çıkarmaları arasındaki ara dönemde duyurulan kötü şöhretli Ulusal Güvenlik Stratejisi, Soğuk Savaş’ın bakiyesini onaylayarak, ‘ulusal başarı için tek bir sürdürülebilir model: özgürlük, demokrasi ve serbest girişim’ şiarıyla başlıyordu.3 Diğer Batılı devletler Bush yönetiminin tek taraflılığına ayak direyebilir ve bazı durumlarda da liberal kapitalizmin ABD’nin yaygın olarak somutlaştırdığı serbest piyasa versiyonundan kısmen farklı modellerini savunabilirler. Ancak Avrupa Birliği’nin, Dünya Ticaret Örgütü’nün Kasım 2001’de, 11 Eylül’e cevaben başlattığı ticaret serbestisi müzakerelerinin Doha turuna gösterdiği bağlılık, ilkesel düzeydeki anlaşmazlıkların nispeten az olduğunu ortaya koymuştu –sonu gelmeyen çözümsüz görüşmelerin gösterdiği gibi çıkar çatışmalarının kendilerini ABD’den ayırmasıysa tamamen başka bir meseleydi. 2
F. Fukuyama, Tarihin Sonu ve Son İnsan (New York, 1992). Bu çağın ruhu halen Fransız Dışişleri Bakanı olan tarifsiz Bernard Kouchner tarafından örneklendirilir; Pierre Péan’ın çarpıcı ve gülünç portresinde Le Monde selon K. (Paris, 2009) işlenir.
3
Amerika Birleşik Devletleri’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi, Eylül 2002, www.georgewbush-whitehouse.erchives.gov, s. iv.
02_GIRIS_yst.indd 14
14
06/05/12 4:14 PM