<< insan ne okursa odur >>
EKOLOJI 000.indd 1
1
05.01.2010 23:29
İÇİNDEKİLER
Önsöz: Yeşil Bir Sosyalizm İçin / Michel Husson ..................... 7 Teşekkürler ....................................................................... 13 Giriş ................................................................................. 17 01] Bilgi Karar Almak İçin Kaçınılmazdır .............................. 23 02] Gelişmelerin Devasa Boyutu ......................................... 37 03] Yanlış Bir ‘Antropik’ Bilinç ............................................ 53 04] Gerekli ve Olanaklı ...................................................... 71 05] İki Kapitalist Engel ....................................................... 87 06] İleriyi Göremeyen Bir Siyaset ...................................... 103 07] Gaz Pedalına Yapışan Ayak ........................................ 115 08] Fazlasıyla Yoksul ve Acemi Büyücüler .......................... 131 09] Yeşillenme mi Çürüme mi .......................................... 147 10] Olası Tek Özgürlük ..................................................... 169 Son Deyiş: Kopenhag’da Doğan Umut ............................... 195
EKOLOJI 000.indd 5
5
05.01.2010 23:29
ÖNSÖZ
Yeşil Bir Sosyalizm İçin
Bu kitap kapitalizm eleştirisi ile ekoloji arasındaki çelişkileri aşmayı sağlayan –ya da en azından bu çelişkilerle ilgili tartışmalarda uzun bir yol kat edilmesini sağlayan- ekososyalist bir projenin tanımlanmasına nihai bir katkıda bulunmak üzere kaleme alındı. Bunu başarmak imkansız gibi görünebilirdi. Durumu biraz karikatürize edersek, uzun süre boyunca, bir yanda boğazına kadar üretkenciliğe gömülmüş, her sorunun çözümünü büyümeye bağlayan bir işçi hareketi, diğer yanda tüm kötülüklerin aşırı nüfustan kaynaklandığını ileri sürecek kadar ileri giden katı bir ekoloji vardı. Köprünün altından çok sular aktı ve ortak bakış açısına yönelim iki eşik noktasının etrafında toplandı. Sol partiler ve sendikalar iklimsel tehdidi daha fazla ciddiye almaya başladılar. Fransız politikasının satranç tahtasında, Sol Parti ekolojik planlamayı gündemine aldı, Décroissant’lar* Yeni Anti-kapitalist Parti’ye katıldı ve Europe Ecologie, Sosyalist Parti’nin ayrıcalıklı partneri haline geldi. Elbette ki uzun bir yürüyüş söz konusu: İstihdam ile çevre korunması arasındaki tezatlar Toulouse’daki AZF Toulouse örneğinde görül*
EKOLOJI 000.indd 7
Minimum üretim ve tüketimi savunan büyüme ideolojisi karşıtı, küçülmeci akım –çn.
7
05.01.2010 23:29
8 l Yeşil Kapitalizm İmkansızdır
düğü gibi ortadan kalkmadı; ve ‘yeşil istihdamın’ yaratılacağı konusundaki yuvarlak sözler gerçekliği anlamaktan uzak görünüyor. Ekolojistler açısından salt bir çevrecilik zırhından kurtulma ve ekolojinin toplumsal bir sorun olduğunu anlama süreci at başı gitmekte. Orada bile, karbon ya da nükleer enerji vergisi konusundaki farklı tavırlardan da anlaşılacağı gibi ortak bir bakış açısına yönelmek öyle birden gerçekleşmiyor. İlerleme kaydetmeyi sürdürebilmek için öncelikle küresel ısınmaya karşı alınacak önlemlerin aciliyetini kavramak gerekiyor. Daniel Tanuro’nun kitabı Fransa’da tam da Claude Allègre’in iklim septiklerinin saldırıya geçtiği bir dönemde yayınlanıyor. Hedef, IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli-GIEC) meşruiyetini sorgulamak -öyle ki ellerinde var olan olanakları da iyi kullandıkları söylenebilir. Rusya’dan Suudi Arabistan’a kadar, bir hileye inandırmak için e-postalar içlerinden trick (hile) sözcüğü çıkartılarak yağmalanıyor, buna karşın söz konusu olan, bilim insanlarının verileri hile karıştırmak için değil de üzerlerinde çalıştıkları ince ayrıntılar için kullanmaları: Bu yüzden süreklilik arz etmeyen iki veri dizisini bağdaştırmak söz konusu. Sözde bir felaketi ertelemek için bir vuruş hatası kullanıldı (Himalaya buzlarının erime tarihi 2035 yerine 2350 yazıldı) ve Allègre vakasında hatalı, budanmış ve yanıltmaya yönelik alıntılar üst üste yığılmaya başladı. Daniel Tanuro’nun detaylı çözümlemesi tüm bu gülünçlüklere ve lobilerin desteklediği karşı saldırılara peşin bir yanıt oluştururken, Tanuro daha da ileri giderek IPCC’nin tavsiyelerinin yetersiz olduğunu ve NASA’da şef iklimbilimci olarak çalışan James Hansen’in özellikle üzerinde durduğu doğrusal olmayan süreçler gibi bir dizi fenomenin kale alınmadığını öne sürüyor. Her halükarda IPCC’nin hedefleri asgari müşterekler olarak kabul edilmelidir. Küresel ısınma tanım olarak gezegenle ilgili bir fenomen olsa da, etkisi coğrafi ya da toplumsal açıdan nötr değildir. Bu da kitabın kilit önem taşıyan bir başka vurgusudur. Kendi istekleriyle yer değiştirmeyen iklim göçmenlerinin büyük çoğunluğu dünyanın koşulları en uygunsuz bölgelerinde yaşamaktadır. Alınacak tamamıyla toplumsal önlemlerin bedelini kimin ödeyeceği de önemli bir sorundur. Bu bakış açısıyla, özellikle Alman yeşillerinin öne
EKOLOJI 000.indd 8
8
05.01.2010 23:29
Önsöz l 9
sürdükleri şirketlerin ekolojik vergilerinin sosyal ödeneklerin azaltılmasıyla telafi edilmesi önerisini kabul etmek mümkün değildir, çünkü böyle bir durum alınacak her ekolojik önlemin toplum karşıtı bir saldırıya dönüşmesi anlamına gelir. Daniel Tanuro’nun asıl katkısı iklimsel düzensizliklerin kapitalizmin ‘doğal’ işleyişinden ayrı olarak ele alınamayacağını kanıtlamasıdır. Kapitalizmin üretim alanındaki başarıları CO2 salımı açısından oldukça pahalıya patladı. Tüm sorun ona bu ‘maliyetlerin’ sağduyulu tüccarlar, ekolojik vergiler ya da salım izni pazarlıkları sayesinde ödetmenin mümkün olup olmayacağını bilmektir. Daniel Tanuro’nun kitabında bunların tehlikeli birer yanılsama olduklarını anlamamızı sağlayan argümanlar yer alıyor. Bu tip bir çözüm, aslında, birçok ülkenin yeni bir büyümenin lokomotifi olarak gördükleri yeşil kapitalizmin bir bölümünü verimlileştirmek için kabul edilmekte, ama aynı zamanda verimliliğin genel koşullarının üstüne gidilmemesi koşulu dayatılmaktadır. Bu düşünce emisyon indirimi politikalarının kâr oranını düşürmeye başlayana kadar geçerli olacağını akla getirmektedir. Ve bu nokta IPCC’nin hedeflerinin ötesinde kalmaktadır. Yeşil kapitalizmin genişlemesini engelleyen bir diğer sınır da rekabet centilmenliğinin temel ekonomik ilke olarak kabul edilmesidir. Fransız Başbakanı kısa süre önce, Fransız şirketleri arasındaki ‘rekabete gölge düşüreceği’ gerekçesiyle karbon vergisinin kaldırılmasına onay verdi. IPCC’nin belirlediği hedeflere ulaşılmak isteniyorsa, özellikle gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferini içeren dünya ölçeğinde bir planlama ve koordinasyon sistemi oluşturmak gerekir. Oysa böyle bir düzenleme kapitalizmin rekabetçi mantığıyla taban tabana zıttır. Gerekli değişikliklerin büyüklüğü ekososyalist amaç birliğinin temel hedefidir. İklimsel tehdide karşı mücadele aslında insanlığın gereksinimlerini karşılayacak tarzda gerçekleştirilecek bir devrime dayanmaktadır. Bu mücadele insani gereksinimlerin ticari kaygılarla tatminini en aza indirgemeyi, çalışma saatlerinin düşürülmesini, lükse kaçmayan ve dayanıklı mallara yönelmeyi içerir. Ticari tüketim büyük ölçüde emeğin yoğunlaşmasına ve kamu hizmetleriyle barınma koşullarının düzensizleşmesine kar-
EKOLOJI 000.indd 9
9
05.01.2010 23:29
10 l Yeşil Kapitalizm İmkansızdır
şı bir denkleştirme tüketimidir. Tüketim mallarının hızlandırılmış rotasyonu sermayenin, gerçek kullanım değeri yaratmayan bir verimlilik faktörüdür. Kârın maksimize edilmesi mantığını reddedip onun yerine çevre baskısının da desteğiyle refahın maksimize edilmesi mantığı benimsenmelidir. Sonuç itibarıyla, bu önsöz ekososyalizmin kısa ve özlü bir tanımlaması ve yaşam tarzı ve çevreye saygı arasında yeni bir sentez arayışı içinde olan Daniel Tanuro’nun kitabının bir özeti olarak ele alınabilir. Yapıtının ekolojistleri antikapitalist, anti-kapitalistleri de ekolojist olmanın gerekliliğine ikna edebilmesi dileğiyle.
Michel Husson
EKOLOJI 000.indd 10
10
05.01.2010 23:29
Olası tek özgürlük, sosyal insanın, ortak üreticilerin doğayla karşılıklı ilişkilerini akılcı bir tarzla düzenlemeleri ve doğanın kör gücüne yenilmeden onu denetim altına alarak bu karşılıklı ilişkileri en az emek sarfıyla ve insanın yapısına en uygun koşullarda gerçekleştirmeleriyle sağlanabilir. Karl Marx, Kapital, III. Kitap
EKOLOJI 000.indd 15
15
05.01.2010 23:29
Giriş
Bir yanda, üç milyar kişi insanlık dışı koşullarda yaşıyor. Eğitim, sağlık, enerji, su, beslenme, ulaşım, barınma: İhtiyaçları bireysel olarak mütevazı görünse de, toplamda büyük bir miktara tekabül ediyor. Bu gereksinimleri karşılamak ancak maddi üretimi artırmak, dolayısıyla çevresel kaynakları dönüştürmek ve günümüzde % 80’i sera etkisi oluşturan fosil yakıtlardan elde edilen enerjiyi tüketmekle sağlanabilir. Diğer yanda, iki yüz yıllık üretim süreci iklim sistemini uçurumun eşiğine getirdi. Ada ülkelerde, arktik ve çorak bölgelerde, buzların erimesiyle sulama düzeninin altüst olduğu vadilerde yaşayan bazı topluluklar için tehlike eşiği şimdiden aşıldı. İklim değişikliklerinin zıvanadan çıkmasını ve yüz milyonlarca insanın yaşamını tehdit etmesini engellemek sera etkili gazların salımını, doğanın kaynaklarını dönüştürmek için gerekli fosil yakıtların tü-
EKOLOJI 000.indd 17
17
05.01.2010 23:29
18 l Yeşil Kapitalizm İmkansızdır
ketimini, dolayısıyla maddi üretimi radikal bir şekilde azaltmakla mümkündür. Hiçbir şeyi olmayanların ya da çok az şeyi olanların ve aynı zamanda küresel ısınmanın temel kurbanlarının durumlarının iyileşmesi gibi en meşru haklarını karşılarken iklimsel düzensizlikler sorununu çözmek nasıl mümkün olabilir? İşte asrın bulmacası. Neoliberal hükümetlere ve iş çevrelerine kalırsa, pazar ekonomisi bu bulmacayı çözebilir. Çözüme ekonomi makinesinin yavaşlatılmasıyla değil yeni hamlelere girişilmesiyle ulaşılabilir. Salımları önemli ölçüde azaltmak için karbona caydırıcı bir vergi uygulamak yeterlidir. Pazar bu duruma yeni ufuklar sunarak yanıt verecektir. Güney ekonomileri ormanlarını koruyarak değerlendirebilir, kirletme haklarını satabilir, biyokütle ihraç edebilir ve elde edeceği dövizlerle gelişmiş ülkelerde işsizliği ortadan kaldıracak şekilde Kuzey ülkelerine özgü teknolojileri satın alabilir. Aslında bu erdemli döngü sadece yaratıcılarının hayal ürünüdür. İlk olarak, güçlü fosil enerji lobileri ve bu kaynaklara bağımlı sektörler faturanın kendilerine çıkarılmasını reddettikleri için bu döngü daha baştan kısır olmaya mahkumdur. Petrolü sonu gelene kadar çıkarma gerekliliğini kabul etmek zorunda olan tekeller aşırı kârlarını muhafaza etmek amacıyla enerji denetimini ellerinde tutarak bu süreci kendi tarzlarına, kendi ritimlerine uygun bir şekilde yönetmeyi istiyorlar. Oysa böyle bir talep çok hızlı bir geçiş döneminin zorunluluğuyla tezat oluşturuyor. Adam Smith’in çağdaşlarına rağmen, iklim biliminin verdiği süreye saygı göstermek sadece yenilenebilir enerjiye dayalı yeni ve etkin bir enerji sisteminin kaçınılmaz yatırımlarının değerinden bağımsız olarak planlamasıyla gerçekleşebilir. İkinci olarak, enerji kaynağı pompadaki benzin gibi değiştirilemez: Gerçekleşmesi devasa yatırımlar, ilave salım jeneratörleri gerektiren bir başka üretim ve dağıtım sistemi oluşturulmalıdır. Bu yatırımları yapabilmek için diğer sektörlerin faaliyetlerini azaltmak, dolayısıyla daha az üretmek, dönüştürmek gerekir. Bu karşı duruş rakiplerine karşı üstünlük sağlamak için işçilerin yerini daha üretken makinelerin almasını isteyen yatırımcıların yer aldığı bir üretim biçiminde mümkün değildir. Üretkenlik kapitalizmin
EKOLOJI 000.indd 18
18
05.01.2010 23:29
Giriş l 19
ayrılmaz bir parçasıdır. Sistemin enerji konusundaki açgözlülüğü ekolojik ve iklimsel krizin temel nedeni olan sınırsız birikim mantığından kaynaklanır. Sorun yapısaldır. Çözüm teknolojinin çok ötesindedir. Kuşkusuz, uygulamaya yönelik karşı duruşları saptamak oldukça karmaşıktır, ama bu onların yaşama geçirilemeyeceği anlamına gelmez. Enerji ekonomisinin hatırı sayılır kaynakları vardır ve yenilenebilir enerjilerin kapasitesi insanlığın ihtiyacının karşılanmasına on kez yetecek bir kapasiteye sahiptir. Yani sorun fiziki değil toplumsaldır ve çözümü politikaya bağlıdır. Sonuç itibarıyla, yapmamız gereken tercih oldukça basittir: -ilk tercih kapitalist üretimin alanının radikal bir şekilde kısıtlanmasıdır, sadece yenilenebilir enerjiden yararlanan, döneme uygun başka bir ekonomiye dayanan bir toplum perspektifiyle küresel ısınmanın zararlarını minimuma indirgeyerek insanların kaliteli bir yaşam sürdürmesini sağlamak mümkündür. -ikinci tercihse birikimi giderek dizginlenemez hale gelen kapitalist mantık çerçevesinde üretime devam ederek iklimsel düzensizliklerin yüz milyonlarca insanın yaşama hakkını kısıtlamasına göz yummak ve gelecek kuşakları nükleer, biyoyakıt, GDO ve CO2’in jeolojik stoklanması gibi tehlikeli teknolojilerin bilinemeyen etkilerine maruz bırakmaktır. Boğazına kadar kendine özgü çelişkilerin bataklığına saplanmış, yeni bir Trente Glorieuses* büyümesiyle kendisini toparlaması mümkün olmayan, niceliğini kendisinin de belirleyemediği fiziki sınırlarla karşı karşıya kalan sistem başından büyük işlere girişmeyi denerken aynı zamanda iklimsel krizin ortaya çıkışında hiçbir katkısı bulunmayan çok sayıda insanın başının üzerinde Demokles’in kılıcını sallıyor. İşte şu anki durumun özeti böyle. Bir filozofun tarihin sonunu ilan etmesinden yirmi yıl sonra, bir alternatif her zamankinden daha zorunlu hale geliyor. Tehdidin boyutlarının devasa olduğunu söylemek yetmez, Herkülvari bir güce sahip olduğunu eklemek gerekir. Sadece zenginliklerin yeniden dağıtımını değil toplumsal zenginliğin yeniden tanımlanmasını dayatan derin yapısal değişikliklerin gerçekleşmesi kaçınılmaz. *
EKOLOJI 000.indd 19
Otuz Şanlı Yılın -çn
19
05.01.2010 23:29
20 l Yeşil Kapitalizm İmkansızdır
Hangi mallara ve hizmetlere ihtiyacımız var? Neyi hangi miktarlarda üretmemiz gerekir? Buna kim karar verecek? Nasıl bir çevrede yaşamak istiyoruz? Biyosferin seçimlerimizin etkisi konusundaki ‘fikirlerine’ nasıl kulak verebiliriz? Tüm bu girişimlerin olası sonuçları ne olabilir, onları nasıl yönetebiliriz, yanlış bir adım atmış olduğumuzu düşündüğümüzde bu hatayı nasıl telafi edebiliriz? Bu önemli soruların yanıtları sonunda hep aynı engele çarpıyor: rekabetçi sermayedarların daha büyük kâr sağlama amacıyla ‘Tüketici’ statüsüne erişebilecek olanakları olanları besiye çekip geri kalanları açlığa mahkum ederek, diledikleri yerde, diledikleri zaman yatırım ve üretim yapabilme özgürlükleri. Gerekli alternatif, sözcüğün güncel anlamıyla sadece politikada yatmıyor, söz konusu olan bir uygarlık seçimi. Gurular, sonuçları çok tehlikeli küresel bir olgu olan iklim değişiminden Malthus’u fark ettirmeden yeşile boyayıp panik yaratarak yararlanıyorlar. Kapitalizmin varoluş hakkını insanlığın bir bölümünün yaşam hakkına tercih etmeyi daha akla yatkın bulan bu sözde filozofların sayıları endişe verici ölçülerde. Egemen sınıfın en üst kademelerinde bile yankı bulan bu gerici kuramların menzilini yabana atmamak gerek. Buradan bir komplo teorisi üretmeye hiç gerek yok, kapitalizmin mantığı bu olası barbarca çözümü doğasının gereği olarak sunuyor. Sol bir ekoloji, sosyal bir ekoloji, ‘ekososyalizm’ acil bir şekilde gerekliliğini hissettiriyor. Temel hedefi sola bu yolda ilerlemesi için destek vermek olan bu kitabın çıkış noktası doğanın sınırlarını ve zorlamalarını dikkate almayan özgürleştirici bir projenin mümkün olmadığıdır. Toplumsal ve çevresel tehditler artık bir bütünün ayrılmaz parçaları haline gelmişlerdir. İklim değişikliği bizi şu saptamayla yüz yüze bırakıyor: İnsanlık artık sadece kendi sosyal varlığı ve yerel çevresini değil küresel çevresini de üretiyor. Bundan böyle, çocuklarımız için istediğimiz –ya da istemediğimiz- bir toplumla birlikte doğayı da tanımlama sorumluluğumuz var. Dolayısıyla artık başka bir toplum için hazırlanan bir programa çevreyle ilgili bir bölüm eklemek yeterli olmuyor: Gelişmenin nicel sınırları sorununu yakın ya da uzak bir geleceğe havale etmek yerine acil bir zorunluluk olarak kabul edip bir aggrionamento –güncelleştirme- yapmamız kaçınılmaz. Ekolojik sorunun hem alternatifi hem
EKOLOJI 000.indd 20
20
05.01.2010 23:29
Giriş l 21
de şu andan itibaren bu hedefe ulaşılacak yolda atılması gereken adımları içerdiği unutulmamalıdır. Toplumsal ve çevresel mücadelelerin iç içe geçmiş bir halde sürmesi için stratejiler geliştirmemiz gerek. Bu radikal bir hamlenin önkoşul olarak kabul edilmesini dayatan zorlu bir görev, çünkü kapitalizm doğal kaynakların mülkiyetini içeriyor ve sermayedarların eline geçen bu kaynaklar üreticilerin karşısına düşman bir güç olarak dikiliyorlar. XIX. ve XX. yüzyıllara ‘toplumsal sorunlar’ damgasını vurdu. XXI. yüzyıla ise yeni ekososyal sorun hâkim olacak. Sadece kapitalizmi reddeden bir sol bu soruna ismine layık bir çözüm getirebilir. Ama bunun için koşulların oluşturulması gerekir. Bilimci güvence yerini temkinliliğe bırakmalı, doğa üzerindeki egemenlik kurma düşlerinden kolektif, iyi niyetli ve özenli bir sorumluluk duygusu adına vazgeçilmelidir. Aynı zamanda özgürlük kavramı da gözden geçirilmelidir. Çünkü doğal sınırları kabul etmek, ekolojik döngülere ve ritimlere saygı göstermek sonunda emekle ve emeğin üretkenliğinin artışının sınırlarıyla ilgili olası özgürlüğün dolayısıyla insani özgürlüğün sınırlarını da kabul etmek anlamına gelir. Başka bir seçenek yoktur. Bu önermeyi dikkate almayan bir sol şimdiden küresel ısınmanın etkilerine maruz kalan yüz milyonlarca yoksula ihanet etmiş olacaktır… Aynı şey, sanayi devrimi boyunca toprakların talanını gözlemlerken “Mümkün olan tek özgürlük ortak üreticilerin doğayla olan karşılıklı ilişkilerini akılcı bir tarzla düzenlemeleriyle gerçekleşir.” önsezisinde bulunan değeri bilinmemiş bir Karl Marx’a karşı da ihanet sayılacaktır. Bu kitabın redaksiyonu, Birleşmiş Milletler örgütünün 2009 Aralık ayında Kopenhag’da yaptığı iklim zirvesiyle aynı dönemde hazırlanıyor. Aciliyete rağmen uluslararası yeni bir anlaşmanın imzalanması ileri bir tarihe bırakıldı. Bankaları büyük maliyetlerle kurtaran hükümetlerin başka öncelikleri var, şimdi de neoliberal mantığın gereği olarak kamu harcamalarını halkların sırtına yüklemeyi hedefliyorlar. Her halükarda, günün birinde imzalayacakları bir anlaşmanın ekolojik açıdan yetersiz, sosyal açıdan canice ve teknolojik açıdan tehlikeli olacağı kuşkusuzdur. Başka bir politika gereklidir. Toplumsal hareketlenmelerden doğacak başka bir dünyanın, başka bir iklimin olanakları mevcuttur.
EKOLOJI 000.indd 21
21
05.01.2010 23:29