Toplumsal muhalefette filizlenen özne
Burjuva siyasette çürüme, toplumsal muhalefette filizlenme
2011 bahar eylemleri ve 1 May›s, toplumsal muhalefetin geliflim seyri aç›s›ndan yeni bir dönüm noktas›na gelindi¤ini göstermektedir. Toplumsal muhalefet uzun zamand›r böylesine zengin bir potansiyel üretmemiflti. Yeni yeni filizlenen özneleri ve geleneksel mücadele birikimiyle toplumsal muhalefet yenilenerek politik s›çramalar yaratabilecek bir enerji ortaya ç›karmaktad›r
K
lasik “lider-partisi”nin bütün özelliklerini gösteren düzen partileri, seçim çal›flmalar›nda da liderlerin tek kiflilik gösterilerinden oluflan kampanyalar yürütmektedir. Bu tek kiflilik gösterilerin içeri¤ini, hemen hemen tümüyle liderler aras› at›flmalar oluflturmaktad›r. Örne¤in bütün siyasal varl›¤›n› halk›n ›rkç›-floven-milliyetçi e¤ilimlerinin politiklefltirilmesi ve sokakta sürekli canl› tuttu¤u faflist kadro hareketinin sald›rganl›¤› üzerine kuran MHP’de Devlet Bahçeli’nin seçim konuflmalar› d›fl›nda yaprak k›m›ldam›yor. Uzun zamand›r orta s›n›f elitlere çekilmifl sosyal demokrasinin krizine, halka dayal› bir hareketlenmeyle çözüm üretmesi beklenen Kemal K›l›çdaro¤lu, bütün ülkeyi tek bafl›na turluyor. Türkiye’nin en köklü kitle hareketi gelene¤inden gelen, ‹slamc› kitle ve kadro seferberli¤iyle iktidara t›rmanan AKP, kendini, Recep Tayyip Erdo¤an’›n lider karizmas›n›n arkas›na çekti. Bugün AKP, klasik bir burjuva lider-partisine dönüflmüfl durumda. Partinin dayand›¤› sermaye çevreleri h›zla ‹slamc› burjuva s›n›f›na dönüflürken, militan kadrolar, parti ve devlet bürokrasine yerleflerek yeni bürokrasi seçkinlerine dönüflmüfl durumdalar. Yönetiflim, aç›kl›k, fleffafl›k, yerinden yönetim, demokratikleflme, ileri demokrasi ve aç›l›m kavramlar›n›n havalarda uçuflarak müjdeledi¤i neoliberal demokrasinin, sözüm ona, en parlak devrini yaflad›¤› bir ça¤da, bu “tek kiflilik demokrasi” gösterileri nas›l aç›klanabilir? Asl›nda tek kiflilik demokrasi gösterileri, AKP iktidar› ve neoliberal dönüflüm program›n› temel alan bütün partiler için yolun sonunun görünmesi anlam›na gelmektedir. “Neoliberal dönüflüm program›”, art›k, egemen s›n›flar›n, egemen iktidar odaklar›n›n ve halk›n, etraf›nda ortak politik hareketlenmeler yaratabilece¤i heyecan verici kuvvetli bir program olmaktan ç›km›flt›r. Bu program›n hemen bütün ana maddelerinin yaflama geçirilmesiyle yerleflik bir düzen haline gelen neoliberal yeni sömürge kapitalizminin iktidar ve muhalefet rolleri, art›k heyecan verici kampanyalar üretemez olmufltur. AKP iktidar›n›n, egemenlerde ve ezilenlerde ortak heyecan ve seferberlik duygular› yaratan hegemonik gücü giderek zay›flamaktad›r. AKP, neoliberal program›n merkezi ad›mlar›na ilgisi azalan egemen-ezilen kesimlerin önüne yeni projeler koymaktansa var olan›n süreklili¤ini vaat eden bir istikrar söylemini öne ç›karmaktad›r. Asl›nda bu zay›fl›¤› iflaret eden “Kanal ‹stanbul” gibi zorlama “proje”ler, rantiye s›n›flar›na yönelik ölü bir “vaat-proje” olman›n ötesinde bir anlam tafl›mamaktad›r. Kuflkusuz neoliberal program, tümüyle ömrünü tüketmifl bir “ana sermaye program›” olarak de¤erlendirilemez. Yeni anayasa yap›lmas›, “yerel yönetimler reformu” ve “personel rejimi reformu” gibi henüz at›lamayan programatik ad›mlar ve henüz yap›lamayan özellefltirmeler var geride. Bu ad›mlar hala egemenler aras› iktidar savafl›mlar›n›n ve düzen içi muhalefetin temel konusu olmaya devam etmektedir. Ancak iflin do¤rusu, neoliberal program›n, ‹slamc›-liberal biçimi ya da sosyal-liberal biçimi etraf›nda dönen iktidar-muhalefet çat›flmalar› halk› pek heyecanland›rm›yor. Zaten bu saatten sonra, AKP’nin uygulad›¤› neoliberal ‹slamc› dayan›flmac›l›¤›n (sadakac›l›k-dilencilefltirme), ya da K›l›çdaro¤lu’nun “Ai-
le Sigortas›”n›n, hele hele MHP’nin “Hilal Kart”›n›n, sosyal güvenlik talepleriyle meydanlar› dolduran yüz binleri heyecanlad›rmas› da olas› de¤ildir.
AKP zorda. Küresel krizin devam eden sars›nt›lar›, Arap halk hareketleri, K›br›s’taki protestolar, Kürt sorunu, cari aç›k derken AKP’nin t›kanma noktalar›yla birlikte bask›c› yüzü de iyice belirginlefliyor. Di¤er yandan emek ve hak mücadeleleri ve yayg›n bir AKP karfl›tl›¤› soka¤a da sokaklar› dolduruyor. AKP flimdi seçim sonras›n›n haz›rl›klar›n› yaparken, toplumsal muhalefet için s›çrat›c› dinamikler de olgunlafl›yor
Seçim kampanyalar›n›n garantili temalar›ndan “‹slamc›l›k” ve “milliyetçilik” bu nedenle sürekli canl› bir flekilde gündemde tutulmaktad›r. Halk›n dinsel, etnik, mezhepsel duyarl›l›klar› canl› tutularak yeri geldi¤inde egemen siyasal kamplaflmalar›n kitlesel aparat› olarak y›¤›nsal hareketlili¤e ya da oya dönüfltürülmeye çal›fl›lmaktad›r. Bununla birlikte, egemenler aras› iktidar savafl›mlar›nda halk›n kimliksel duyarl›l›klar›n›n ve halklar aras›ndaki çeliflkilerin politize edilmesi, s›k s›k baflvurulan bir yöntem de¤ildir. Türkiye’de neoliberal yeni sömürge kapitalizminin krizli ve k›r›lgan yap›s›, egemenlere her zaman halk›n politik kitle seferberlikleriyle oynama flans› vermemektedir. Halk›n politikleflme süreçlerinin önü bir kez aç›ld›¤›nda sürecin nerelere dek gidebilece¤ini kestirmek için, b›rak›n dünya deneyimlerini egemenlerin sadece 1970’leri an›msamas› yeterlidir. Seçim kampanyalar›ndan da görüldü¤ü gibi, her üç düzen partisi de kabul edilmifl neoliberal dönüflüm program›n›n s›n›rlar› içinde, onun elverdi¤ince kendi aralar›nda “k›ran k›rana” rollerini oynasalar da, halk› bu oyuna do¤rudan politiklefltirerek taraf etmemeye ciddi özen göstermektedirler. ‹slamc›-milliyetçi kitlelerin kan›n› kaynatan dinci gericili¤in s›nanm›fl propaganda sözleri Erdo¤an’›n dilinden düflmüyor. Kürt sorununun yol açt›¤› floven duygular, K›l›çdaro¤lu’nun Alevili¤i, yoksullarda alerji yaratan laik seçkinlerin yaflam tarzlar› ya da heykel ve alkollü içki gibi ‹slamc› kitlelerde tepki yaratan konular Erdo¤an taraf›ndan sistematik olarak ifllenmektedir. Ancak sokaklarda ‹slamc› kitlelere rastlanmamaktad›r. Yine K›l›çdaro¤lu da benzer flekilde, halk› bir politik özne olarak kampanyas›na ortak etmemektedir. ‹flsizlik, yoksulluk, aile sigortas› gibi halk›n ekonomik sorunlar›na hitap eden bir propaganda söylemi kullansa da asl›nda, popülist halkç› bir söylem kullanman›n ötesine geçmemektedir. “Herkes için CHP” slogan›nda da oldu¤u gibi, K›l›çdaro¤lu CHP’deki yenilenme hamlesini içi bofl-popülist bir halk kavram›na oturtarak esas›nda sermaye s›n›flar›n› selamlamaktad›r. K›l›çdaro¤lu, ilk bak›flta emek eksenli gibi görünen slogan ve vaatleri, iflçi s›n›f› hareketinin afla¤›dan yenilenmeci gücünü bir iktidar hareketi olarak örgütlemek için gündeme getirmemektedir. Tersine toplumsal muhalefetin sokakta yükseltti¤i talepleri sermaye program› içinde özümseyip, neoliberal program›n y›k›ma u¤ratt›¤› kitlelerin devrimci enerjisini düzenle bütünlefltirmek için kullanmaktad›r.
üresel çapl› ekonomik krizin art arda gelen sars›nt›lar› ve Kuzey Afrika ve Ortado¤u’da yükselen halk hareketlerinin emperyalist bölge projelerini iflasa sürüklemesi, eski egemenlik iliflkileri üzerinden bölgeye müdahale etmeye çal›flan AKP’yi içte ve d›flta epey s›k›nt›ya soktu. Kürt hareketinin sivil itaatsizlik ekseninde yükseltti¤i yeni muhalefet at›l›m› ve buna karfl› AKP’nin kirli savafl yöntemlerini t›rmand›rmas›, iktidar›n bask›c› yüzünü iyice belirginlefltirdi. Hiç hesapta olmayan K›br›s toplumsal muhalefetinin geri ad›m atmayan kararl› protestolar›, AKP ve K›br›s’taki iflbirlikçi iktidar›n sinir sistemini bir hayli y›pratt›. Bun-
K
Bu konuda en s›rad›fl› görünümü MHP vermektedir. Kuruldu¤undan beri, kendisine iflçi s›n›f› hareketinin yükselmesi kafl›s›nda sivil faflist sokak gücü olarak kullan›lmas› ve devletin-rejimin kontrgerila hareketlerinin kadro altyap›s›n› oluflturmas› misyonu biçilen MHP, bugünlerde tamamen siyasetsiz ve ifllevsiz kalm›flt›r. Uzun zamand›r MHP, politik bir tercihle, t›rmanan bir sistematikle sokak hareketlerini yükseltme siyaseti izlemiyordu. Özellikle üniversitelerde gençlik hareketine ve Kürtlere karfl› kimi linç vakalar›nda MHP’li faflistlerin kullan›lmas› bu sistemati¤i de¤ifltirmemektedir.
2
3
DOSYA
lkemiz yeni bir seçim sürecine girdi. Sol hareket ve ilerici güçler aç›s›ndan da zorunlu olarak seçim tart›flmalar› gündemi kaplam›fl durumda. Seçim tart›flmalar›nda devrimci hareketin geçmifl deneyimlerini ve tarihteki baflar›l› örnekleri hat›rlamak bugün içinde bulundu¤umuz seçim sürecinde tak›n›lacak tav›r aç›s›ndan kolaylaflt›r›c› ve ön aç›c› bir yöntem olacakt›r.
Ü
Devrimciler bilir ki, ülkemizde ezilenler lehine gerçekleflecek bir iktidar de¤iflikli¤i (Halk›n gerçekten demokratik bir flekilde yönetime kat›lmas›n› kast ediyoruz.) ancak siyasal bir devrimle mümkün olabilir. Bu nedenle seçim tavr› konusunda as›l cevaplanmas› gereken soru, mevcut parlamenter sistem, onun meclisi ve onu oluflturan seçimlerin devrimci mücadele aç›s›ndan nas›l de¤erlendirilece¤idir. Seçimlerde al›nacak tav›r, devrimci hareketin yürüttü¤ü siyasal mücadele, günün somut koflullar› ve mücadelenin somut ihtiyaçlar› d›fl›nda düflünülemez.
Tarih yolumuzu ayd›nlat›r Türkiye Sol Hareketi’nin seçim ve meclis deneyimleri Devrimciler bilir ki ülkemizde ezilenler lehine gerçekleflecek bir iktidar de¤iflikli¤i (Halk›n gerçekten demokratik bir flekilde yönetime kat›lmas›n› kast ediyoruz.) ancak siyasal bir devrimle mümkün olabilir. Bu nedenle seçim tavr› konusunda as›l cevaplanmas› gereken soru, mevcut parlamenter sistem, onun meclisi ve onu oluflturan seçimlerin devrimci mücadele aç›s›ndan nas›l de¤erlendirilece¤idir. Seçimlerde al›nacak tav›r, devrimci hareketin yürüttü¤ü siyasal mücadele, günün somut koflullar› ve mücadelenin somut ihtiyaçlar› d›fl›nda düflünülemez.
Bu nedenledir ki parlamento ancak siyasal mücadelenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda, mücadelenin ilerletilebilmesi için kullan›labilecek bir araçt›r. Tarihsel süreci biraz inceledi¤imizde de devrimci bir hareket aç›s›ndan parlamento ve seçimlere yönelik örgütlenecek siyasetin, baflar› sa¤layabilmesi için temel bir k›stas ortaya ç›k›yor. Parlamento ve seçimlere yönelik al›nacak tav›r, süregelen devrimci mücadele perspektifinden de¤erlendirilmeli ve mutlaka örgütlü toplumsal güçlere dayanmal›d›r. Örgütlü bir güçle hesap verme iliflkisi kurulmadan, halk›n denetimine sonuna kadar aç›k olabilmeyi bir ön koflul olarak kabul etmeden burjuva parlamentosunun devrimci bir biçimde kullan›lmas›n›n mümkün olamayaca¤›, tarihte yaflanan baflar›s›z örneklerle birçok kez görülmüfltür. Parlamentonun amaçlaflt›r›ld›¤› her siyasi tutum al›fl, devrimci mücadeleyi güçlendirmek yerine zay›flatm›fl, geriye düflürmüfl, moral bozuklu¤una neden olmufltur. Bugünün mücadelesi aç›s›ndan de¤erlendirilebilecek baflar›l› seçim tav›rlar› ve meclis deneyimlerinden söz edeceksek, Türkiye sol hareketinin tarihindeki üç önemli ve farkl› örnekten bahsedebiliriz; 1. Türkiye sol hareketinin önemli kurucu unsurlar›ndan birisi olan, sol düflüncelerin Türkiye toplumuyla ilk kez yayg›n ve kitlesel biçimde buluflmas›n› sa¤layan ve arkas›nda önemli bir meclis deneyimi b›rakan Türkiye ‹flçi Partisi. 2. Devrimci hareketin burjuva parlamentosu ve seçimlerine yönelik temel tezlerinin oluflturuldu¤u, ege-
menlerin iç savafl stratejisine karfl› halk›n direnifl savafl›n› örgütleyen Devrimci Yol’un ‘79 y›l› seçimlerinde yapt›¤› seçim boykotu. 3. Kürt hareketinin yaklafl›k 20 y›ld›r büyük mücadelelerle yaratt›¤› meclis deneyimi.
Mecliste yepyeni fikirleri savunan bir avuç T‹P milletvekili ülkenin siyasal yaflam›na güçlü etkilerde bulunuyor
1961 y›l› bafllar›nda, grev ve toplu sözleflme hakk›, ifl mevzuat› gibi temel konular›n siyasal düzeyde çözümlenmesi gerekti¤ini düflünen Kemal Türkler, Avni Erakal›n, fiaban Y›ld›z, ‹brahim Güzelce, R›za Kuas, Kemal Nebio¤lu gibi ilerici sendikac›lar bunun için iflçileri parlamentoda temsil edecek bir partinin kurulmas› çal›flmalar›na bafllad› ve k›sa bir süre içerisinde T‹P’in kuruluflunu aç›klad›. Kuruluflundan sonraki bir y›l içerisinde T‹P’in önemli bir etkinli¤i görülmedi. Sürecin h›zlanmas›n› sa¤layan, iflçilerin, 1961 Anayasas›’nda öngörülen sosyal haklar›n›n bir an önce hayata geçirilmesi için soka¤a dökülmeye bafllamas› oldu. ‹lk gösteri, 25 Kas›m 1961’de, 5 binden fazla Sümerbank iflçisinin, anayasal haklar›n›n yürürlü¤e konulmas› için, “Haklar›m›z› vermezseniz biz al›r›z” slogan›yla yap›ld›. Hemen ard›ndan ‹stanbul ‹flçi Sendikalar› Birli¤i kitlesel bir miting karar› ald›. 31 Aral›k günü Saraçhane’de toplanan yaklafl›k 100 bin iflçi, sendikal özgürlüklerin ve grev hakk›n›n acilen yürürlü¤e konulmas›n› talep ederek haklar›n›n verilmemesi halinde greve gidilece¤ini ilan etti. ‹flçi s›n›f›n›n içerisinde bulundu¤u bu hareketlilik parti kurucular›n›n partiyi güçlendirme yönünde inisiyatif almalar›n› sa¤layarak T‹P tarihindeki ilk büyük k›r›lmay› yaratt›. T‹P, sosyalist ayd›nlara kap›lar›n› aç›yordu; kurucular›n talebiyle Doçent Mehmet Ali Aybar parti baflkanl›¤›na getirildi.
20
21
DOSYA
Burjuva siyasette depolitizasyon: dura¤anl›k, çürüme, kirli istahbarat operasyonlar› Türkiye gündeminde seçim öncesi siyaset taktiklerinin belirleyici oldu¤u, yüksek gerilimli ve siyasetin “afl›r› uçlar›”n›n öne ç›kt›¤› bir dönem yafl›yoruz. Seçim san-
2011 Haziran seçimlerine yaln›zca birkaç hafta kalmas›na karfl›n burjuva siyasetinde lider söyleminin öne ç›kt›¤›, kirli siyaset eksenli yüzeysel hareketlili¤in alt›nda bir dura¤anl›k yaflan›yor. Egemen s›n›flar› heyecanland›ran “büyük ortak projeler” art›k gündeme gelmiyor. Neoliberal programa karfl› ya da bu program içinde, egemenler aras› radikal bir karfl›tl›k oluflmuyor. Bu program›n farkl› vurgular üzerinden ortaya ç›kan düzen içi terbiye edilmifl karfl›tl›k ise siyasal gündemi hareketlendirmeye yetmiyor. Neoliberal dönüflüm program›n›n “artç› projeleri” ya da Erdo¤an’›n “Kanal ‹s-
SEÇ‹M
D›fll ama - d›flar›da tutma D›fllama siyasetinin gölgesinde;
Aleviler kimi seçecek Aleviler tarih boyunca hep d›flland›, katliamlara maruz kald›, dinci gericili¤in tahakkümü alt›nda ayr›mc›l›¤a u¤rad›. Devletin Alevilere karfl› olan sald›rgan ve d›fllay›c› tutumu Alevileri her dönem ilerici toplumsal mücadelelerin bir bilefleni yapt›. Ancak bu Alevilerin bütün taleplerinin ilerici nitelik tafl›d›¤› anlam›na gelmez. Sonda söyleyece¤imizi baflta söylemekte fayda var; bugün devrimciler Alevi solculu¤u de¤il, Alevilerin devrimci dinamiklerini toplumsal mücadele saflar›na katmay› hedefleyen bir politik çizgi oluflturmal›d›r.
on y›llarda Alevilerin büyük kitlesel mitinglerine tan›k olduk. Aleviler sokak gücünü de göstererek kendi taleplerini ülke gündemine sokma konusunda baflar›l› oldular. Ancak sorunlar›n çözümü noktas›nda siyasal iktidar›n cevab› Alevileri düzene ekleme çabas› olan “aç›l›mlar” oldu. fiimdi genel seçimlere gitti¤imiz bu günlerde Alevilerin seçiminin ne olaca¤›n› ve hangi tarihsel, sosyal temellerden beslendi¤ini de¤erlendirmeden önce, Aleviler üzerinden politika yapmaya çal›flanlar kimler, belirtelim. Geçti¤imiz dönem “Alevi Aç›l›m›” ad›yla kendi Alevisini yaratmaya çal›flan AKP, Alevilik üzerine siyaset yapanlar›n bafl›nda geliyor. Bir di¤er ve en önemli aktörse y›llarca Alevilerin oylar›n› “çantada keklik” sayan CHP. Bu iki egemen siyasal aktörün yan›nda Alevilerin içinden ç›kan ama yaln›zca Alevilerin çok s›n›rl› bir kesimini temsil eden Alevi ör-
S
gütü yöneticileri de var. Öte yandan, y›llarca yoksul mahalle direnifllerine önemli bir dinamizm katan Alevileri, sadece inanç özgürlü¤ü temelinde ezilen bir mezhebin üyeleri olarak örgütlemeye çal›flan solun önemli bir k›sm› da Alevilik üzerine siyaset yapan kesimlerden biri olmufltur. Tüm bu aktörlerin etkisi alt›nda, yanl›fl bir de¤erlendirme olarak, bütünsel-türdefl (homojen) bir topluluk olarak de¤erlendiremedi¤imiz Alevilerin seçimi de farkl›laflmaktad›r. Devletin Alevilere yaklafl›m›, her dönem d›flar›da tutarak sistemin yönetsel mekanizmalar› içine almayan ancak sistem karfl›t› bir güç olmalar›n› da engelleyen bir iliflki biçiminde olmufltur. Ancak ne bu durum ne de bu durumun yaratt›¤› bask› ve zorbal›k Alevilerin ilerici toplumsal hareketlerin etkin bir bilefleni olmas›n› engelleyebilmifltir. Sonda söyleyece¤imizi baflta söylemekte fayda var; bugün devrimciler “Alevi solculu¤u” de¤il, Alevilerin
devrimci dinamiklerini toplumsal mücadele saflar›na katmay› hedefleyen bir politik çizgi oluflturmal›d›r.
Anadolu isyanlar›nda Aleviler Aleviler Anadolu topraklar›nda 700 y›ld›r var. Alevili¤in oluflma koflullar›, 13. yüzy›lda Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenlerle bafllar. Zorla Müslümanlaflt›r›lmaya karfl› yöre halklar›, özellikle göçebe köylüler, ‹slam’›n, kendi geleneksel inançlar›na en yak›n yorumunu, yani Alevili¤i seçerler. Ancak bu seçim bile onlar› bask› görmekten kurtaramam›flt›r. Anadolu tarihi Aleviköylü isyanlar›yla doludur. Osmanl› yöneticileriyle, konargöçer halk›n aras›ndaki çat›flma asl›nda mezhepsel de¤il sosyal ve ekonomik, özünde s›n›fsal bir temele sahiptir. Bu isyanlar›n ço¤u, feodal sömürü düzenine, a¤›r vergilere, t›mar sisteminin bozulmas›na, merkezi Osmanl› Devleti’nin bask›s›-
na karfl› ç›km›flt›r. Yani isyanlar›n temelindeki s›n›fsal dinamikler dinsel biçimlere bürünmüfltür. Aleviler toplumun ve köylülü¤ün en yoksul kesimini oluflturduklar› için merkezi otoriteye karfl› ç›kan ço¤u isyan›n bafl aktörüdürler. Alevilerin bugünkü yerleflim yerlerini belirleyen Baba ‹shak ve Baba ‹lyas’›n Anadolu Selçuklu Devleti’ne karfl› bafllatt›¤› isyan ve Osmanl› döneminde yoksul köylülü¤ün vergi sorununa, t›mar sisteminin bozulmas›na ve merkezi devletin bask›s›na karfl› bafllayan Celali ‹syanlar›, bu ayaklanmalardan sadece birkaç›d›r. Osmanl› ‹mparatorlu¤u, topraklar› üzerinde merkezi devlet otoritesinin kontrolü d›fl›nda ve ço¤unlu¤u göçebe olan yoksul köylülü¤ü kendisi için bir tehdit olarak görmüfltür. Bu nedenle devletin Anadolu’daki Alevi isyanlar›na yan›t› katliamlar fleklinde olmufltur. Yavuz Sultan Selim’in Çald›ran Savafl› öncesi yapt›¤› büyük Alevi katliam›n›n ard›ndan Hilafetin de ‹s-
26
27
SEÇ‹M
Hak mücadelesinin seçimi AKP iktidar›n› zay›flatman›n, geriletmenin ve def etmenin yolu, halk›n ç›karlar› ekseninde örgütlenmifl güçlü bir halk hareketinin AKP’nin karfl›s›na dikilmesidir. Halk›n hak mücadelelerinin büyütülmesiyle elde edilecek sonuç; hükümeti kim kurarsa kursun, meclis kimlerden oluflursa oluflsun, emekçi-yoksul halk›n ç›karlar›yla özdeflleflmeyen hiçbir politikan›n hayata geçirilmemesi olacakt›r
KP ve Tayyip, üç fleyi baflar› ile gerçeklefltirmifltir; halk deste¤ini, ülke egemen s›n›flar›n›n temsilini ve emperyalist iflbirlikçili¤ini. Ancak gelinen noktada, AKP’nin en büyük sorunu halk nezdinde yitirdi¤i güven ve yaratt›¤› umutsuzluktur. Ve AKP iktidar›n› zay›flatman›n, geriletmenin ve def etmenin yolu, halk›n ç›karlar› ekseninde örgütlenmifl güçlü bir halk hareketinin AKP’nin karfl›s›na dikilmesidir.
A
Türkiye art›k tek bir fleye, 12 Haziran’da yap›lacak milletvekilleri seçimine kilitlendi. Bu seçimin en kritik özelli¤i ise 8,5 y›ll›k AKP iktidar›n›n bir 4 y›l daha sürüp sürmeyece¤i. Kuflkusuz bu seçimde baflka sorulara da yan›t bulunacak: “CHP’nin oy oran› kaça ç›kacak?”, “MHP baraj› geçebilecek mi?”, “AKP tek bafl›na ço¤unluk sa¤layamazsa koalisyonu kimler oluflturacak?”, “BDP’nin ba¤›ms›zlar blo¤u kaç milletvekili ç›karacak?” gibi.
Bafla dönersek, bu seçimin kritik aktörü AKP ve elbette onu flahs›nda temsil eden Tayyip Erdo¤an. Bu iki olguyu var eden koflullar› hat›rlamakta yarar var. Çünkü Türkiye siyasi hayat›nda önceki tek parti dönemleri (DP-Menderes, ANAP-Özal) gibi AKP-Erdo¤an tek parti dönemi de büyük bir siyasi-ekonomik k›r›lma sonras›na “denk” geldi. Her ne kadar konuyla do¤rudan ilgisi yokmufl gibi görünse de DP ve ANAP örnekleri, sadece ön süreçleriyle de¤il geliflim süreçleriyle de AKP ile büyük benzerlikler tafl›makta. Özellikle Tayyip Erdo¤an’›n her f›rsatta “biz DP’nin devam›y›z”, “biz Özal’›n devam›y›z” söylemleri göz önüne al›nd›¤›nda kendisine “rol model” olarak kimleri ald›¤› ve o süreçlerden ç›kard›¤› “dersleri” AKP döneminde uygulamaya çal›flt›¤› aç›kt›r. Demokrat Parti t›pk› ANAP gibi üç dönem üst üste iktidar olmufltu. 1950’de yap›lan ilk seçimde Türkiye'deki 27 y›ll›k tek parti (CHP) devri, DP ile sona eriyordu. Bu seçimde de üç parti ve ba¤›ms›zlar vard› (Demokrat Parti %52,68 ile 420 milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi %39,45 ile 63 milletvekili; Millet Partisi %3,11 ile 1 milletvekili; Ba¤›ms›zlar %4,76 ile 3 milletvekili). DP’nin iktidar oldu¤u ilk dönem siyasi muhaliflerine özellikle CHP’ye karfl› “sert” önlemleriyle hat›rlanmakta. CHP mallar› hazineye devredildi. Halkevleri ve Köy Enstitüleri kapat›ld›. ‹lk icraatlar›na yönelik bir di¤er önemli yön ise dinin ve gericili¤in “kullan›m›na” iliflkindi. DP'nin yasal anlamda ilk çal›flmas› Arapça ezan yasa¤›n› kald›rmak olmufltu. Radyoda dini yay›nlar yap›lmas› ve mevlit yay›nlanmas› üzerindeki yasaklar da kald›r›ld›. DP’nin üçüncü döneminde ise bu özelliklerine bir de bas›n üzerinde uygulanan “afl›r›” bask›lar eklenecekti, muhalif yazarlar tutuklan›yor bas›n sansürleniyordu. Gazete bas›m ka¤›tlar›na getirilen k›s›tlamalar ve resmi ilanlar›n da¤›t›lmas›na iliflkin düzenlemelerle “besleme bas›n” kavram› DP döneminde oluflturuldu. T›pk› Tayyip’e oldu¤u gibi Uluslararas› Bas›n Enstitüsü (IPI) Baflkan›, Menderes'e bir mektup yollayarak bas›n üzerindeki bask›lara son verilmesini istiyordu. Tayyip’in bu seçim döneminde de dilinden düflürmedi¤i "Biz bu yola kefen giyerek ç›kt›k" laf› da Menderes ile özdeflleflme çabas›n›n bir ürünü elbette. ANAP da ola¤anüstü bir kofluldan, 12 Eylül 1980 askeri faflist darbesinden sonra yap›lan seçimlerde %45 oyla iktidara geldi. Bu seçimlere de as›l olarak üç parti girmiflti. Özal, dört siyasi e¤ilimi kendi partisinde toplad›¤› propagandas› üzerinden ilerliyordu. Tayyip’in ANAP döneminden ç›kard›¤› en önemli ders de zaten budur. Özal’›n kendisini cumhurbaflkan› yapt›rma modelini örnek al›p almayaca¤›n› ise (e¤er kazan›rsa) ye-
N
ni dönemde görece¤iz.
eoliberal kapitalizmin üniversitelerde içselleflti¤i ve neoliberal hegemonyan›n üniversiteliler üzerindeki tahakkümünün en üst düzeyde oldu¤u bir sürecin içerisinde üniversite muhalefetini yeniden yaratma hedefiyle yola ç›kan devrimci gençlik, bugün neoliberalizme ve AKP’ye karfl› yerel direniflleri ve karfl› ç›k›fllar› merkezilefltirmeyi hedefleyen bir süreci örgütlemektedir.
Tekrar bafla dönersek, 8,5 y›ll›k AKP-Erdo¤an dönemini yaratan geliflmeler 2000, 2001 ve 2002’de yafland›. Bu y›llar 3 partili koalisyon hükümetinin (DSP-MHPANAP) iktidar oldu¤u, daha do¤rusu olamad›¤› dönemi kaps›yor. ‹ktidar›n parçalanm›fll›¤›n›n getirdi¤i siyasi istikrars›zl›k yetmiyormufl gibi 21 fiubat 2001’de Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi yafland›. Milli Güvenlik Kurulu’nda Cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer’in Baflbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitap盤› f›rlatt›¤› o gün daha sonra “Kara Çarflamba” olarak adland›r›lacakt›. Gecelik faizler yüzde 7500’e ç›kt›, ‹MKB ise yüzde 18,1’lik bir düflüfl yaflad›. Hükümet kendisi parçal› olsa da krize erken müdahale edip 27 fiubat’ta, tavsiye üzerine, Dünya Bankas› Baflkan Yard›mc›lar›ndan Kemal Dervifl’i Türkiye’ye davet etti ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakan› yapt›. Ekonomik krizin boyutu o kadar büyüktü ki Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) gazetelere ilan vererek, bütün kesimleri "Ekonomik Kurtulufl Savafl›"na kat›lmaya ça¤›r›yordu (20 Mart). 11 Nisan’da ise daha fazla dayanamayan esnaflar›n eylemleri, Türkiye geneline yay›ld›. Ankara'daki esnaf eylemleri büyük olaylara sahne olurken, gösteriler 6 ay süreyle yasakland›.
Kuflkusuz gençlik hareketinde gelinen düzeyin temelinde, 2005’ten itibaren üniversitelerde neoliberalizme, gericili¤e, faflizme ve tüm bunlar›n hepsinde cisimleflen AKP iktidar›na karfl› gelifltirilen kitlesel, militan, yarat›c› ve hak al›c› direnifller yatmaktad›r. Üniversitelerdeki muhalefetin yeniden üretilmesinde baflar›l› olan gençlik mücadelesinin bugünden geriye bak›ld›¤›nda birçok kazan›m› ve deneyimi bulunmaktad›r. Bu noktada toplumsal muhalefetin c›l›z oldu¤u ve solun üniversitelerde neredeyse dibe vurdu¤u bir dönemde yeni bir sürecin kap›s›n› aralayan ve bugünkü olgunlu¤una eriflen gençlik mücadelesini iki döneme ay›rabiliriz.
1. Dönem Neoliberalizme karfl› direniflin kurucu ad›mlar›
2001 ayn› zamanda, ABD’nin ve dolay›s›yla dünyan›n da unutamayaca¤› bir y›l oldu. 11 Eylül’de El Kaide NewYork'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne ait ikiz kulelere ve Pentagon’a sald›rd›. Bu sald›r› Amerikan emperyalizmi için yeni bir dönemin bafllang›c› haline ge-
Ustal›¤a ustal›kla, ‹flgale direniflle
1950 seçimlerini DP’nin kazanmas›yla Menderes ve Bayar aras›nda bir görev bölüflümü yap›lm›flt›. Bayar Cumhurbaflkan› yap›lm›fl ve 10 y›l bu görevde kalm›flt›. Özal’sa benzer durum karfl›s›nda Cumhurbaflkanl›¤›n› kendi sahiplenmiflti
35
Piyasalaflt›rma dalgas›n›n hamlelerine karfl› aktif direnifliyle kazan›mlar elde eden ve AKP’nin hesaplar›n› devrimci müdahalelerle bozan Kolektifler, çok yönlü kurumsal yap›s› ve merkezi örgütlülü¤ü ile neoliberal iktidar›n “ustal›k dönemi”ne, AKP’yi ve sermayeyi üniversitelerden def etmek, yeni bir üniversite infla etmek için haz›rlan›yor.
Gençlik hareketi ilerliyor
Sermayenin, ideolojik-politik-pratik hegemonyas›, üniversitenin her hücresine yay›lm›fl durumdad›r. Üniversitenin her alan›, sistemli bir flekilde sermaye lehine dönüflüm sürecine tabi tutulmufltur. Bugün aç›s›ndan ise uygulanan program›n ortaya ç›kard›¤› sorunlar her geçen gün artmakta, neoliberal politikalar›n y›k›mlar› her alanda a盤a ç›kmaktad›r. Yaflanan bu dönüflüm süreci içerisinde, üniversitelilerin fazlas›yla t›rpanlanm›fl olan muhalefet etme kanallar› yeniden yarat›lmal›d›r. *Devrimci Gençlik, Ekim 2005, Bugünün gençlik mücadelesi perspektifi yöntem ve araçlar
Gericili¤e karfl› mücadelede yenilenme Sonbaharla birlikte yeni siyasi geliflmelerin yaflanaca¤› bir döneme giriliyor. Geçmifl dönemden kalan sorunlar›n bir k›sm› hafiflemifl olmas›na ra¤men, yeni dönem, AKP ve tüm siyasi aktörler aç›s›ndan daha farkl› ve zor sorunlar›n dönemi olacak. Kapatma davas› ve Ergenekon davas›nda sa¤lanan mutabakat›n AKP’ye daha genifl bir hareket alan› kazand›rd›¤› ortada. Devir teslim töreninde yeni Genelkurmay Baflkan› ‹. Baflbu¤’u
‹ddia fludur ki, halk›n inançlar›na yabanc›laflm›fl burjuva Ayd›nlanmac› gelene¤in ve bu gelene¤i körü körüne devralan sosyalist deneyimlerin bast›r›p “özel alan”a ittirdi¤i “din, kamusal-siyasal alana geri dönmektedir.” Bu dinsel yükselifl “tanr›n›n rövanfl›”d›r. Yine bizim liberallerin de dåört elle sar›ld›¤› bu iddiaya göre, neoliberal dönüflümün kat›-kör laiklik çizgisini geriletmesiyle birlikte özgürlükler ortam› genifllemektedir. Ülkemiz özelinde somutlarsak, Kemalist laiklik çizgisinin ve solun gerilemesi inanç özgürlü¤ü ortam›n› geniflletmektedir.
Veysel Dere
N
eoliberal yeni sömürge kapitalizmi “gericili¤e karfl› mücadele” sorununu yeniden solun gündemine tafl›d›. Neoliberal kapitalizm, Siyasal ‹slam›, yeni düzenin kurucu ve vurucu gücü olarak yeniden yap›land›r›yor. ‹flçi s›n›f› hareketine karfl› neoliberal ilkeler klavuzlu¤unda din yeniden silahland›r›l›rken, neoliberal ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadelede de giderek daha fazla yenilenme belirtileri görünmektedir. Neoliberal dönüflüm, Siyasal ‹slam› yeni düzenin kuru-
cu-ön aç›c› gücü haline getirirken, “dinin geri dönüflü” sorununu, genel olarak din sorununu, dinden kaynaklanan gericilik sorununu ve ‹slamc›larla ittifak sorununu da yeni bir çerçevede gündeme getirdi.
“Dinin geri dönüflü” söyleminin gizledi¤i ‹slamc›-liberal hegemonyan›n yaratt›¤› yan›lsama Feodal dinci iktidarlara karfl› burjuva Ayd›nlanma devrimlerinden yaklafl›k iki yüz y›l sonra, tarih yeni bir
“dinci yükselifl”e tan›k olmaktad›r. 16. yüzy›ldan beri din eksenli çat›flmalar›n bu denli belirleyici oldu¤u bir döneme hiç rastlanmad›. 20. yüzy›l›n sonlar› ve 21. yüzy›l›n bafllar›nda dünyan›n hemen her yerinde bir “dinci yay›lma” görülmektedir. H›ristiyan Protestan köktencilik, H›ristiyan Yeniden Do¤ufl Hareketi, yeni Evanjelistler, H›ristiyan Bat›’da yüzlerce y›l sonra “en parlak” y›llar›n› yafl›yor. Demokrasinin ve özgür felsefesel düflüncenin befli¤i Atina, Belgrad ve Moskova gibi eski sosyalist ülkelerin baflkent-
‹flte ‹slamc›-liberal hegemonya taraf›ndan oluflturulan “dinin muhteflem geri dönüflü” ideolojisi budur. Neoliberal kapitalizmin kurmay ideolojisi olarak ‹slamc›-liberal ideolojinin hedefinde iki düflman bulunmaktad›r: Burjuvazinin eski rejimlerini temsilen Ayd›nlanmac›-laik deneyimler ve bunlar›n ilerici gelene¤ini özümseyerek aflan proleter devrimler. Neoliberalizm öncesi burjuva rejimlerin tasfiyesi ve sosyalizmin/solun yenilgisiyle birlikte “dinin kamusal yaflamdan ç›kar›larak özel yaflama itilmesi projesi” de iflas etti. “Dinin kamusal-siyasal yaflama geri dönüflü” bu iflas›n göstergesidir. Kapitalizm neoliberal ilkeler çerçevesinde daha gerici ve yay›lmac› biçimlerde dönüflürken, gereksinim duydu¤u ideolojik meflruiyeti, ömrünü tüketmifl burjuva Ayd›nlanmac›l›¤›n›n ve yenilgiye u¤ram›fl 20. yüzy›l sosyalizminin inanç özgürlü¤ü bayra¤›n› tersyüz ederek sa¤lamaktad›r. ‹slamc›-liberal entelektüeller akl›nca Ayd›nlanma
56
57
MEDYA
‹ktidar›n medyas› medyan›n iktidar›
Esen Özdemir
AKP, devlet iktidar›n›n ve beslendi¤i ‹slamc› hareketin olanaklar›n› kullanarak, hem neoliberal düzenle hem de kendi iktidar›yla uyumlu bir biçimde medyan›n dönüflümünü sa¤lam›flt›r. Bugün art›k medyada yeni ve AKP taraf›ndan flekillendirilmifl bir düzen vard›r. Bu yeni düzende öne ç›kan medya patronlar›n›n, onlar›n medyas›nda çal›flan yöneticilerin ve yazarlar›n iktidarla örgütsel, ideolojik ve ekonomik ba¤› vard›r. Aralar›ndaki iliflki ‘yandafl’l›kla nitelenebilecek basit bir destek iliflkisi de¤ildir. Bu medya gruplar› iktidar a¤›n›n bir parças› olarak çal›flmaktad›rlar.
da TV’nin sahibi Soner Yalç›n ve üç gazeteci Ergenekon operasyonu kapsam›nda 18 fiubat günü tutukland›. Onlar mahkemeden hapishaneye gitmek üzere yoldayken, matbaadan ç›kan ve da¤›t›ma giren gazetelerde Yalç›n’›n ajandas›nda yer alan özel notlardan emniyet veya savc›l›kta verdi¤i ifadeye kadar ‘çok gizli’ bilgiler çoktan yay›mlanm›flt›. Üzerinde ‘gizli’ mührü bulunan dosyalardaki bilgilerin son derece h›zl› bir biçimde nas›l haber haline geldi¤ini Birgün gazetesi ortaya ç›kartt›. Birgün 1 Nisan günü manfletinden duyurdu¤u ‘S›zd›rma belgeleri aç›kl›yoruz’ ve ertesi gün yay›mlad›¤› ‘Emniyetle yandafl›n haber ortakl›¤›’ haberleriyle eline geçen ve adeta bas›n bültenini and›ran bir belgeyi yay›mlad›. Bu belge dijital ç›kt›lardan olufluyordu. Toplam 19 sayfal›k belgede, Ergenekon davas› kapsam›nda yürütülen Oda TV soruflturmas›n›n içeri¤ine dair gizli kalmas› gereken ‘bilgiler’ aktar›l›yordu. Emniyetten da¤›t›lan fakat polis tutana¤›n› and›rmayan, gayet düzgün bir Türkçe ile yaz›ld›¤› gözlemlenen belgelerde, haber yap›l›rken en çok nerelere vurgu yap›lmas› gerekti¤i belirtiliyordu. Hatta haber için hangi bafll›¤›n kullan›labilece¤i öneriliyordu. 4 Mart tarihinde yay›mlanan Sabah, Habertürk, Star, Vakit, Zaman, Bugün gazeteleri ve Samanyolu Tv de söz konusu bafll›k önerisini aynen kullanm›flt›. Bu haber, AKP’nin oluflturdu¤u yeni medya düzeninin nas›l iflledi¤ini göstermesi bak›m›ndan anlaml›d›r. Haber servisini gerçeklefltiren emniyet de bu haberleri yay›mlayan gazeteler/TV kanallar› da AKP’nin iktidar a¤›n›n en etkili araçlar› aras›ndad›r. Devlet iktidar›n› elinde bulunduran bu parti son sekiz buçuk y›lda Türkiye’nin neoliberal dönüflümünün temel aktörü oldu. Bu dönüflümden ‘ideolojik’ gücü bulunan ve sermaye için cazip bir ‘yat›r›m’ alan› olan medya endüstrisinin pay›n› almas› ise kaç›n›lmazd›r.
AKP, devlet iktidar›n›n ve beslendi¤i ‹slamc› hareketin olanaklar›n› kullanarak medyan›n hem neoliberal düzenle hem de kendi iktidar›yla uyumlu bir biçimde dönüflümünü sa¤lad›. Ç›kartt›¤› yasalarla medyada dönüflümün hukuki zeminini yaratt›. Bu kanunlar› haber içeri¤inin denetiminde etkili bir biçimde kulland›. Hükümete ba¤l› üst kurullar arac›l›¤›yla medya gruplar›n›n tasfiye olmas›n› ve yerini yenilerine b›rakmas›n› sa¤lad›. ‹slamc› sermayenin1 di¤er endüstri alanlar›nda oldu¤u gibi medya alan›nda da önünü açt›. Piyasac›-gerici hegemonyan›n tesisinde de etkili kullanaca¤› bir medya sektörü yaratmak için ‹slamc› kadrolar ve cemaatin olanaklar› seferber edildi. 1980’lerle ortaya ç›kan ve
8
Bilinen anlam›yla “burjuva yurttafll›k” rejimi, belirli bir toplumun meflru üyeleri say›lan tüm bireylerin, aralar›ndaki s›n›fsal, toplumsal, cinsel, dinsel ve etnik farkl›l›klara bak›lmadan, “yasal ve siyasal anlamdaki resmi-biçimsel eflitli¤i” ilkesine dayal› bir haklar ve sorumluluklar rejimidir. AKP, sekiz y›ll›k icraatlar›yla, bu “burjuva yurttafll›k” rejiminin, ezilenlerin konumlar› aç›s›ndan neoliberal ça¤ kapitalizminin ruhuna uygun biçimde yontulup daralt›lmas›n› öngören “neoliberal yurttafll›k” rejimine do¤ru önemli fiili ad›mlar atm›flt›r. Bu ad›mlar›n en önemlisi, “müflteri-yurttafl” yaklafl›m›n›n, yayg›n emek düflmanl›¤› ortam›nda kurumsallaflt›r›lan “güvencesiz çal›flt›rma rejimi” paralelindeki piyasalaflt›rma süreçleri içinde fiilen egemenlik kazanmas›d›r. ‹kincisi AKP, son sekiz y›ll›k iktidar›nda, yeni bir rejimsel kurulufl aç›s›ndan emek düflmanl›¤›yla iç içe ve yan yana biriktirilen son derece önemli bir baflka cephaneli¤e daha sahip olmufltur: Bu da “ümmet-yurttafl” yaklafl›m›d›r. Bu yaklafl›m›n en önemli yönü ise yayg›n kad›n düflmanl›¤›d›r.
Deniz Oktay
O hâlde insanlar, birbirine z›t durumlar› paylaflmal›d›r. Bu da, bir k›sm›n›n zengin, di¤er k›sm›n›n fakir; bir bölümünün tok, di¤er bölümünün aç; bir grubun hasta ve sakat, di¤er grubun ise sa¤lam ve s›hhatli olmas› gibi z›t durumlar›n vücudunu gerektirir. Nas›l kâinat› tamamen ayn› kutuplarda toplamak mümkün de¤ilse, ayn› flekilde insanlar› da ayn› durum ve seviyede tutmak mümkün de¤ildir. D›fltan yap›lacak her müdahale, bu hâkim dengeyi ve vahdetin sa¤lad›¤› âhengi bozar. (…) Herkesi fakir veya zengin yapmaya kalk›flmakla, herkesi erkek veya kad›n yapmaya çal›flmak aras›nda neticeye tesir yönüyle pek fark yoktur. …( Fethullah Gülen)
Neoliberal dinci gericili¤in yeni bir s›çrama planlad›¤› önümüzdeki dönemde yayg›n kad›n düflmanl›¤›na dayal› yeni bir “toplumsal cinsiyet rejimi” neoliberal yurttafll›¤›n bir baflka temel dire¤i olarak kurumsallaflt›r›lmaya çal›fl›lacakt›r.
“Ben zaten kad›n erkek eflitli¤ine inanm›yorum. Onun için f›rsat eflitli¤i demeyi tercih ediyorum. Kad›nlar ve erkekler farkl›d›r, birbirinin mütemmimidir.” (Tayyip Erdo¤an)
66
67
ORTADO⁄U
Ortado¤u’da s›n›f eksenli yeni bir siyasallaflma süreci
AKP 3 Kas›m 2002 seçimlerinde yüzde 34.28’lik bir oy oran›yla iktidara geldi¤inde Türkiye’de hakim medya gruplar› ve sahip olduklar› medya kurulufllar›na iliflkin tablo bugünkünden bir hayli farkl›yd›. Medya pazar› Do¤an Medya Grubu, Mehmet Emin Karamehmet’e ait Çukurova Medya Grubu, Turgay Ciner’in TMSFzede Dinç Bilgin’den devrald›¤› Sabah (Merkez) Grubu, Uzan’lara ait Star grubu, Enver Ören’e ait ‹hlas Grubu ve fiahenk Ailesine ait Do¤ufl Medya Grubu aras›nda paylafl›lm›flt›. Bugün bu gruplardan en büyü¤ü Do¤an, medya alan›nda küçülmeye gitmektedir. ATV Sabah Grubu el de¤ifltirmifl, Ciner yeni bir grup kurmufl, Uzanlar tamamen tasfiye olmufl, tabloya giderek büyüyen Koza ve Albayraklar Grubu eklenmifltir.
Ortado¤u’daki yeni halk hareketleri neoliberalizmin krizi ile Siyasal ‹slam’›n krizinin iç içe geçti¤i koflullarda a盤a ç›km›flt›r. Arap milliyetçili¤inin kal›nt›lar›n› süpüren bu hareketler ayn› zamanda Siyasal ‹slam’›n da krizini a盤a ç›karmakta ve s›n›f eksenli yeni bir siyasallaflma sürecinin iflaretlerini tafl›maktad›r
AKP iktidara geldikten sonra medyada yaflanan neoliberal ‹slamc› dönüflüm ad›m ad›m yaflanm›flt›r.
Yeni medya düzenine yasa k›l›f›
Levent Kara
O
rtado¤u’daki halk hareketlerini, emperyalistlerin yönlendirmesi ve Siyasal ‹slam’›n yükselifli ile aç›klay›p, sosyalist bir geliflmenin bu topraklarda olanak d›fl› oldu¤unu savunanlar›n ihmal etti¤i bir gerçek var. Arap toplumlar›n›n ve genel olarak Ortado¤u toplumlar›n›n tarihi de di¤er toplumlar›n tarihi gibi s›n›f mücadeleleri tarihidir. Dolay›s›yla bugün sahneye ç›kan halk hareketleri en iyi flekilde s›n›f mücadelesi merce¤inden anlafl›labilir. Böyle yap›ld›¤›nda siyaset sahnesinde yaln›zca egemen s›n›flar›n de¤il, henüz geliflkin bir örgüte ve politik stratejiye sahip olmasalar dahi Ortado¤u’nun ezilen s›n›flar›n›n da bir yeri oldu¤u görülecektir. Ezilen s›n›flar› iktidar perspektifli ba¤›ms›z bir siyasal güç haline getirecek dev-
Ceza ve yarg›lama süreçleri bugün AKP’nin yaratt›¤›
79
y›ll›k AKP iktidar› dönemi, dinci gericili¤in neoliberal toplumsal dönüflümün merkezi bir arac› olarak seferber edilmesinde ilk önemli tarihsel s›çrama an›n› oluflturdu. Kuflkusuz ne dinci gericilik, ne neoliberal sald›rganl›k, ne de ikisinin kaynaflmas› AKP iktidar›yla bafllam›fl olgulard›r; hatta bu kaynaflma bundan sonra belli ki sadece AKP iktidarlar›yla da s›n›rl› kalmayacakt›r. 8 y›ll›k AKP iktidar› dönemine özgü olan; dinci gericili¤in, neoliberal sömürge kapitalizminin toplumsal-s›n›fsal örgütlenifli, rejimsel biçimlenifli ve gündelik ideolojik hegemonyas› aç›s›ndan tafl›d›¤› ifllevsellik ve yayg›nl›kta kaydedilen s›çramad›r. Bu s›çramaysa öncelikle “yasal” de¤il fiili olarak belirginleflmekte; anayasal-rejimsel ifadeleri henüz bütünüyle berraklaflmadan önce gündelik iktidar iliflkilerinin ve egemenlik ideolojilerinin içinde berraklaflmaktad›r. Erdo¤an’›n sözlerine inanmak gerekirse AKP, “ustal›k dönemi” olarak planlanan seçim sonras› dönemde, ilk iki dönemde yayg›nlaflt›rd›¤› e¤ilimleri daha da güçlendirmenin ötesinde, iktidar iliflkilerinin dayanaca¤› yeni siyasal-ideolojik dogmalara dönüfltürmeyi öngörmektedir. 2023’e dek uzanan bu siyasal plan içinde biçimlenecek olan yeni rejim, bu dogmalara dayanan yeni bir “yurttafll›k” rejimi olacakt›r.
Neoliberal sistemin, ucuz iflgücü oldu¤u için kamusal kaynaklara ba¤l› olarak yaflayan pasif yurttafllar›n›n, ‘bedavac›lar›n›n’ büyük ço¤unlu¤u kad›nlar; ‹slamc› gericili¤in, zaten ‘f›trat gere¤i erkeklerle eflit olmayan’ve aile içinde makbul gördü¤ü kad›nlar, ikisinin uyumunun yükünü s›rtlan›rken kad›n düflmanl›¤›n›n bedelini de yine bizzat kendileri ödüyor.
ORTADO⁄U
AKP döneminde de¤ifltirilen Terörle Mücadele Kanunu hem toplumsal muhalefeti hem de bas›n› bask› alt›na almak için etkili kullan›lm›flt›r. 26 Haziran 2006 tarihli yeni TMK, ifade özgürlü¤ünü s›n›rlamas›, gerçekleflen fiil yerine fikri cezaland›rma potansiyeli tafl›mas›, kitle iletiflim araçlar›ndan yararlanarak düflüncelerini aç›klayanlara yönelik yapt›r›mlar içermesi, ‘terör’ ve ‘terör suçu’ gibi cezaya tabii kavramlar›n tan›m›n›n mu¤lakl›¤› ve hapis cezalar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas› nedeniyle elefltirilmifltir. Birçok gazeteci bu yasada yer alan ‘propaganda’ suçu nedeniyle yarg›lanmaktad›r.
KADIN
Neoliberal dinci “yurttafll›k rejiminin” kanl› yüzü: kad›n düflmanl›¤›
Ertu¤rul Özkök’le simgeleflen liberal, ‘life style’ (yaflam tarz›) gazetecilik yerini cemaat referansl› genel yay›n yönetmenlerinin, cemaatle iliflkili yazarlar›n öne ç›kt›¤› bir gazetecilik biçimine b›rakt›. ‹slamc› hareket içinde yetiflen entelektüel kadrolar gazetelerde yazmaya bafllad›. Ana ak›m medyadan çok say›da isim cemaatlerle temas etmeye bafllad›. Bu rotaya girmeyenler ise ya polisiye operasyonlarla2 ya da patronaj iliflkileri kullan›larak3 tasfiye edildi.
Hükümetin medya üzerinde yasa yapma yoluyla yaratt›¤› koflullar düflünce ve ifade özgürlü¤ünü s›n›rlayan bir niteli¤e sahiptir. 26 Eylül 2004’te TBMM’de kabul edilen yeni ‘Türk Ceza Kanunu’ (TCK) bas›n alan›nda ifllenen suçlara iliflkin bir önceki bas›n kanunuyla kald›r›lan hapis cezas›n› geri getirmifltir. Var olan hapis ve para cezalar›n›n oran›n› ise artt›rm›flt›r. Yasada ‘suç’ addedilen fiilin tan›m› da oldukça mu¤lak b›rak›lm›flt›r. Bu yasaya dayan›larak gazetecilere çok say›da dava aç›lm›flt›r.
Di¤er taraftan 1995’te harçlara yap›lan zamlarla üniver-
47
MEDYA
O
Türkiye’de üniversitelerin neoliberalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden yap›land›r›lma süreci ‘90’l› y›llarla bafllad›. Yüksekö¤retimin tüm alanlar›n› piyasan›n kâr alanlar›na dönüfltürmeyi hedefleyen neoliberal kapitalizmin üniversitelerdeki ilk sald›rganl›¤› ise 1995’te üniversite harçlar›na yap›lan %350’ye varan zamlar oldu. Yüksekö¤retimin ticarilefltirilmesine karfl› tepkileri kitlesel olarak soka¤a ç›kartabilen Koordinasyon, ba¤›ms›z gençlik hareketi ilkesi, solun geleneksel s›n›rlar›n› aflan örgüt biçimi ve eylem tarz›, farkl›, yarat›c›, her üniversitelinin kendini ifade edebildi¤i ço¤ulcu ve demokratik özellikleriyle harçlara yap›lan zamlarla cisimleflen neoliberal sald›r›ya karfl› üniversitelileri harekete geçirdi. Hiç flüphesiz Ö¤renci Koordinasyonu neoliberalizm karfl›t› ilk üniversite hareketinin lokomotifiydi. Gençlik mücadelesinde yarat›c› bir hareket tarz› üreten Koordinasyon süreci bu özellikleriyle sermayenin stratejisini sekteye u¤ratarak, üniversitelerdeki piyasalaflt›rma sürecini geciktirdi. Üniversite ö¤rencilerinin temsiliyetini oluflturan Ö¤renci Koordinasyonu örgütlendi¤i süreçten güç kaybetmeye bafllad›¤› döneme kadar yapt›klar›yla hala haf›zalarda dinamizmini koruyor.
46
KADIN leriyle birlikte yeniden canlanan Ortodoks kilisesine kan pompal›yor. Tibet’in dinsel lideri Dalay Lama’n›n popülaritesi dünyaca ünlü pop starlar›n› geçti. ABD ve Avrupa’n›n orta s›n›flar› da¤›lan “kutsal ruhlar›n›” Uzak Do¤u’ya düzenledikleri dinsel turlarla toparlamaya çal›fl›yorlar. Hindistan’›n kutsal Ganj Nehri, sadece Hinduistlere de¤il, her y›l milyonlarca turist çeken festivallere yatakl›k ediyor. Filistin halk›n› sistematik olarak katleden “Yahudi dinci Siyonistler”, lobileri ve sermayesiyle “uluslararas› kamuoyu”nu parma¤›nda oynat›yor. Bosna, Lübnan, Irak gibi çok-dinli bölgeler, art›k haritalarda dinsel fliddet bölgeleri olarak gösteriliyor. Bir zamanlar “tehlikeli ak›mlar” aras›nda gösterilen köktendincilik, zaman›m›z›n düzen kurucu dinamiklerini besliyor. Siyasal ‹slam›n El Kaide, Hizbullah, Hamas gibi radikal örnekleriyle ve Müslüman Kardefller, Milli Görüfl gibi ›l›ml›-uyumlu örnekleri, Orta Do¤u’da gerici-otoriter rejimlerin ve toplumsal düzenlerin belirleyici güçlerinden birini oluflturuyor. Emperyalist bölge projelerinin aktif taflronlu¤unu yapan AKP, Türkiye’de neoliberal yeni sömürge kapitalizminin kurucu gücünü oluflturuyor…
Din yeniden silahland›r›l›rken
78
d›¤› kald›r›ld›ktan sonra bunlar›n önemli bir bölümü siyasetin vasat çizgisinde normalleflecektir.
7
Yeni-sömürgecili¤e karfl› dünya çap›nda geliflen ilk isyanlar ve devrimler, anti-emperyalist ba¤›ms›zl›k hareketleri, 68 isyan› ile özellikle Avrupa da geliflen gençlik hareketleri... ‘60’larda ülkemizde h›zla geliflen toplumsal hareketlerin etkilendi¤i uluslararas› koflullar bunlard›. 1961 Anayasas›’yla ülkede oluflan k›smi demokratik ortam, uluslararas› konjonktürün gücünü de arkas›na alan toplumsal hareketlerin h›zla kitleselleflmelerini sa¤lam›flt›. Türkiye ‹flçi Partisi’nin oluflum ve kurulufl sürecini haz›rlayan da toplumsal harekette ve özel olarak da iflçi s›n›f› hareketinde yaflanan canlanmayd›.
ve gitmesi gereken yönü gösterdi. Bu süreçte bask›c›gerici niteli¤i biraz daha öne ç›kan AKP iktidar›, seçim sonras› yeni bir dönemin haz›rl›klar›n› yaparken, henüz yeni bir birlefltirici ve toparlay›c› eksen yakalayamayan toplumsal muhalefet için s›çrat›c› dinamikler de olgunlafl›yor.
6
DOSYA
SEÇ‹M
lara bir de toplumsal muhalefet eklenince iktidar için bir hayli s›k›nt›l› bir bahar dönemi yafland›. Bahar süresince gençlik hareketi, sa¤l›kç›lar, gazeteciler, liseliler, internet sansürüne karfl› protestolar, HES karfl›t› direnifller toplumsal muhalefetin giderek geniflleyen ve yükselen eylem gündemini oluflturdu. Devrimci Sa¤l›k ‹fl ve iflçi-kamu emekçileri sendikalar›n›n örgütledi¤i “güvencesiz iflçi eylemi”, Derelerin Kardeflli¤i Platformu’nun eylemi ve Halkevleri’nin “e¤itim hakk› mitingi”, Bar›nma Hakk› Meclislerinin mitingi hak mücadelesi çizgisinin Ankara’da yank›lanmas›n› sa¤lad›. Son y›llar›n en kitlesel mitinglerine sahne olan 1 May›s gösterileri, toplumsal muhalefetin gücünü, zay›fl›klar›n›
86
rimci stratejinin ve örgütün kurulaca¤› biricik zemin ise emperyalizm iflbirlikçisi neoliberal rejimleri sarsan bu halk hareketlerinin yaratt›¤› çat›flma zeminidir. S›n›f merce¤ini ihmal edenler, son on y›ld›r neoliberal politikalara karfl› ba¤›ms›z iflçi hareketlerine, gençlik hareketlerine, ekmek isyanlar›na, bar›nma hakk› mücadelelerine, köylü mücadelelerine sahne olan bölge ülkelerinde bugün yaflanan ayaklanmalar› “emperyalizmin oyunu” diye yaftalamakta bir sak›nca görmez. Bir zamanlar “Arap sosyalizmi” diye de an›lan “Arap milliyetçili¤i” ak›m›n› yükselterek Ortado¤u halklar›n›n kalbini kazanan Cemal Abdül Nas›r’›n silah arkadafl› Hüsnü Mübarek’ten, nas›l olup da herkesin nefret etti¤i bir despot ç›kt›¤›n› aç›klayamaz. Siyasal ‹slam’›n yeni yönetimlerin
en güçlü aday› olmas› üzerinden tahliller yaparken, sözde muhalif Müslüman Kardefllerin M›s›r’da ve Ürdün’de halk hareketlerini neden uzaktan izledi¤ine ya da ‹ranl› mollalar›n neden birbirine düfltü¤üne bir anlam veremez. Oysa s›n›f merce¤inden bak›ld›¤›nda görülecektir ki, bugünkü halk hareketleri, neoliberalizmin krizinin yaratt›¤› tepki üzerinde yükselmektedir. Ayaklanmalar›n›n hedefinde yer alan despotik liderlikler, monarfliler ve ‹slami yönetimler “bu toplumlar›n genlerinden türeyen kültürün” de¤il, neoliberal emperyalizme farkl› eklemlenme biçimlerinden türeyen s›n›fsal egemenlik iliflkilerinin birer ürünüdür. ‹syan edilen de yaln›zca bu yönetimlerde bulunan kifliler de¤il, onlar›n flahs›nda somutlaflan neoliberal politikalard›r. Politik despotizme karfl› mücadelenin, ka-
ç›n›lmaz olarak s›n›f mücadelesinin dinami¤iyle iç içe geçmesinin nedeni budur.1 Ezilen s›n›flar ba¤›ms›z sendika, siyasi parti, kitle örgütü gibi tüm örgütlenme araçlar›ndan yoksun b›rak›ld›¤› ve siyasi erk “tek adam”›n elinde topland›¤› için, egemen s›n›f ile yaflanan her çeliflki despot liderde simgeleflen diktatörlü¤ün fliddeti olarak karfl›lar›na ç›kmaktad›r. Diktatörlü¤ün devrilmesi elbette s›n›f mücadelesinin nihai hesaplaflmas› olmamakta ama mücadeleyi nihai hesaplaflma yönünde ileri bir aflamaya tafl›maktad›r. Bu hesaplaflmada ezilen s›n›flar diktatörlü¤ün karfl›s›na net bir flekilde dikilirken, Siyasal ‹slam’›n sokak hareketine kerhen kat›l›p, rejimle sorunlar›n› giderir gidermez de soka¤› terk etmesi, sokak hareketi ile s›n›fsal bir çe-
87
Toplumsal muhalefette filizlenen özne 2011 bahar eylemleri ve 1 May›s, toplumsal muhalefetin geliflim seyri aç›s›ndan yeni bir dönüm noktas›na gelindi¤ini göstermektedir. Toplumsal muhalefet uzun zamand›r böylesine zengin bir potansiyel üretmemiflti. Yeni yeni filizlenen özneleri ve geleneksel mücadele birikimiyle toplumsal muhalefet yenilenerek politik s›çramalar yaratabilecek bir enerji ortaya ç›karmaktad›r
K
lasik “lider-partisi”nin bütün özelliklerini gösteren düzen partileri, seçim çal›flmalar›nda da liderlerin tek kiflilik gösterilerinden oluflan kampanyalar yürütmektedir. Bu tek kiflilik gösterilerin içeri¤ini, hemen hemen tümüyle liderler aras› at›flmalar oluflturmaktad›r. Örne¤in bütün siyasal varl›¤›n› halk›n ›rkç›-floven-milliyetçi e¤ilimlerinin politiklefltirilmesi ve sokakta sürekli canl› tuttu¤u faflist kadro hareketinin sald›rganl›¤› üzerine kuran MHP’de Devlet Bahçeli’nin seçim konuflmalar› d›fl›nda yaprak k›m›ldam›yor. Uzun zamand›r orta s›n›f elitlere çekilmifl sosyal demokrasinin krizine, halka dayal› bir hareketlenmeyle çözüm üretmesi beklenen Kemal K›l›çdaro¤lu, bütün ülkeyi tek bafl›na turluyor. Türkiye’nin en köklü kitle hareketi gelene¤inden gelen, ‹slamc› kitle ve kadro seferberli¤iyle iktidara t›rmanan AKP, kendini, Recep Tayyip Erdo¤an’›n lider karizmas›n›n arkas›na çekti. Bugün AKP, klasik bir burjuva lider-partisine dönüflmüfl durumda. Partinin dayand›¤› sermaye çevreleri h›zla ‹slamc› burjuva s›n›f›na dönüflürken, militan kadrolar, parti ve devlet bürokrasine yerleflerek yeni bürokrasi seçkinlerine dönüflmüfl durumdalar. Yönetiflim, aç›kl›k, fleffafl›k, yerinden yönetim, demokratikleflme, ileri demokrasi ve aç›l›m kavramlar›n›n havalarda uçuflarak müjdeledi¤i neoliberal demokrasinin, sözüm ona, en parlak devrini yaflad›¤› bir ça¤da, bu “tek kiflilik demokrasi” gösterileri nas›l aç›klanabilir? Asl›nda tek kiflilik demokrasi gösterileri, AKP iktidar› ve neoliberal dönüflüm program›n› temel alan bütün partiler için yolun sonunun görünmesi anlam›na gelmektedir. “Neoliberal dönüflüm program›”, art›k, egemen s›n›flar›n, egemen iktidar odaklar›n›n ve halk›n, etraf›nda ortak politik hareketlenmeler yaratabilece¤i heyecan verici kuvvetli bir program olmaktan ç›km›flt›r. Bu program›n hemen bütün ana maddelerinin yaflama geçirilmesiyle yerleflik bir düzen haline gelen neoliberal yeni sömürge kapitalizminin iktidar ve muhalefet rolleri, art›k heyecan verici kampanyalar üretemez olmufltur. AKP iktidar›n›n, egemenlerde ve ezilenlerde ortak heyecan ve seferberlik duygular› yaratan hegemonik gücü giderek zay›flamaktad›r. AKP, neoliberal program›n merkezi ad›mlar›na ilgisi azalan egemen-ezilen kesimlerin önüne yeni projeler koymaktansa var olan›n süreklili¤ini vaat eden bir istikrar söylemini öne ç›karmaktad›r. Asl›nda bu zay›fl›¤› iflaret eden “Kanal ‹stanbul” gibi zorlama “proje”ler, rantiye s›n›flar›na yönelik ölü bir “vaat-proje” olman›n ötesinde bir anlam tafl›mamaktad›r. Kuflkusuz neoliberal program, tümüyle ömrünü tüketmifl bir “ana sermaye program›” olarak de¤erlendirilemez. Yeni anayasa yap›lmas›, “yerel yönetimler reformu” ve “personel rejimi reformu” gibi henüz at›lamayan programatik ad›mlar ve henüz yap›lamayan özellefltirmeler var geride. Bu ad›mlar hala egemenler aras› iktidar savafl›mlar›n›n ve düzen içi muhalefetin temel konusu olmaya devam etmektedir. Ancak iflin do¤rusu, neoliberal program›n, ‹slamc›-liberal biçimi ya da sosyal-liberal biçimi etraf›nda dönen iktidar-muhalefet çat›flmalar› halk› pek heyecanland›rm›yor. Zaten bu saatten sonra, AKP’nin uygulad›¤› neoliberal ‹slamc› dayan›flmac›l›¤›n (sadakac›l›k-dilencilefltirme), ya da K›l›çdaro¤lu’nun “Ai-
2
le Sigortas›”n›n, hele hele MHP’nin “Hilal Kart”›n›n, sosyal güvenlik talepleriyle meydanlar› dolduran yüz binleri heyecanlad›rmas› da olas› de¤ildir. Seçim kampanyalar›n›n garantili temalar›ndan “‹slamc›l›k” ve “milliyetçilik” bu nedenle sürekli canl› bir flekilde gündemde tutulmaktad›r. Halk›n dinsel, etnik, mezhepsel duyarl›l›klar› canl› tutularak yeri geldi¤inde egemen siyasal kamplaflmalar›n kitlesel aparat› olarak y›¤›nsal hareketlili¤e ya da oya dönüfltürülmeye çal›fl›lmaktad›r. Bununla birlikte, egemenler aras› iktidar savafl›mlar›nda halk›n kimliksel duyarl›l›klar›n›n ve halklar aras›ndaki çeliflkilerin politize edilmesi, s›k s›k baflvurulan bir yöntem de¤ildir. Türkiye’de neoliberal yeni sömürge kapitalizminin krizli ve k›r›lgan yap›s›, egemenlere her zaman halk›n politik kitle seferberlikleriyle oynama flans› vermemektedir. Halk›n politikleflme süreçlerinin önü bir kez aç›ld›¤›nda sürecin nerelere dek gidebilece¤ini kestirmek için, b›rak›n dünya deneyimlerini egemenlerin sadece 1970’leri an›msamas› yeterlidir. Seçim kampanyalar›ndan da görüldü¤ü gibi, her üç düzen partisi de kabul edilmifl neoliberal dönüflüm program›n›n s›n›rlar› içinde, onun elverdi¤ince kendi aralar›nda “k›ran k›rana” rollerini oynasalar da, halk› bu oyuna do¤rudan politiklefltirerek taraf etmemeye ciddi özen göstermektedirler. ‹slamc›-milliyetçi kitlelerin kan›n› kaynatan dinci gericili¤in s›nanm›fl propaganda sözleri Erdo¤an’›n dilinden düflmüyor. Kürt sorununun yol açt›¤› floven duygular, K›l›çdaro¤lu’nun Alevili¤i, yoksullarda alerji yaratan laik seçkinlerin yaflam tarzlar› ya da heykel ve alkollü içki gibi ‹slamc› kitlelerde tepki yaratan konular Erdo¤an taraf›ndan sistematik olarak ifllenmektedir. Ancak sokaklarda ‹slamc› kitlelere rastlanmamaktad›r. Yine K›l›çdaro¤lu da benzer flekilde, halk› bir politik özne olarak kampanyas›na ortak etmemektedir. ‹flsizlik, yoksulluk, aile sigortas› gibi halk›n ekonomik sorunlar›na hitap eden bir propaganda söylemi kullansa da asl›nda, popülist halkç› bir söylem kullanman›n ötesine geçmemektedir. “Herkes için CHP” slogan›nda da oldu¤u gibi, K›l›çdaro¤lu CHP’deki yenilenme hamlesini içi bofl-popülist bir halk kavram›na oturtarak esas›nda sermaye s›n›flar›n› selamlamaktad›r. K›l›çdaro¤lu, ilk bak›flta emek eksenli gibi görünen slogan ve vaatleri, iflçi s›n›f› hareketinin afla¤›dan yenilenmeci gücünü bir iktidar hareketi olarak örgütlemek için gündeme getirmemektedir. Tersine toplumsal muhalefetin sokakta yükseltti¤i talepleri sermaye program› içinde özümseyip, neoliberal program›n y›k›ma u¤ratt›¤› kitlelerin devrimci enerjisini düzenle bütünlefltirmek için kullanmaktad›r. Bu konuda en s›rad›fl› görünümü MHP vermektedir. Kuruldu¤undan beri, kendisine iflçi s›n›f› hareketinin yükselmesi kafl›s›nda sivil faflist sokak gücü olarak kullan›lmas› ve devletin-rejimin kontrgerila hareketlerinin kadro altyap›s›n› oluflturmas› misyonu biçilen MHP, bugünlerde tamamen siyasetsiz ve ifllevsiz kalm›flt›r. Uzun zamand›r MHP, politik bir tercihle, t›rmanan bir sistematikle sokak hareketlerini yükseltme siyaseti izlemiyordu. Özellikle üniversitelerde gençlik hareketine ve Kürtlere karfl› kimi linç vakalar›nda MHP’li faflistlerin kullan›lmas› bu sistemati¤i de¤ifltirmemektedir.
3
Neoliberal kapitalizmin yerleflik bir düzen haline gelmesiyle, AKP, egemenler aç›s›ndan ana misyonunu tamamlam›flt›r. Elbette bu durum, AKP’nin misyonunun tümüyle tükendi¤i anlam›na gelmemektedir. AKP, hala, sistem ve egemenler aç›s›ndan alternatifsizli¤ini korumaktad›. Ancak bundan sonraki “olas›” iktidar döneminde, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin krizlerinin derinleflmesi ve yükselen toplumsal muhalefetin, AKP iktidar›nda ciddi k›r›lmalar yaratmas› beklenmelidir.
Son günlerde AKP iktidar›n›n MHP’ye karfl› “kaset”lerle yürüttü¤ü kirli siyaset operasyonlar› MHP’yi tamamen etkisiz b›rakm›flt›r. MHP’nin etkili bir seçim kamanyas› yürütmesi ya da kirli savafl›n sonuçlar›n› kendine örgütlemesi engellenmifltir. Böylece neoliberal ‹slamc› rejimdeki çürümenin bir görünümü olarak, asimetrik siyaset yöntemleri (“kirli siyaset” operasyonlar›; siyasette kontrgerilla yöntemlerinin kullan›lmas›) de iyice yerleflik bir hal almaya bafllad›. Kirli siyaset operasonlar›yla AKP iktidar›, rakibinin ya da düflman›n›n sayg›nl›¤›n› yitirmesini sa¤layarak etkisizlefltirmeyi ya da devre d›fl› b›rakmay› hedeflemektedir. ‹slamc› liberal siyaset tarz›n›n alameti farikas› olan kirli siyaset operasyonlar›, gözleme teknikleriyle zaten istila edilmifl-metalaflt›r›lm›fl özel yaflam›n, “ahlakç›l›k” ad›na siyasal ç›karlar u¤runa kullan›lmas›d›r. Kirli siyaset yöntemleri, ayn› zamanda Türkiye’de burjuva parti sisteminin de çürümüfllü¤ünü ve krizini göstermektedir. Rejimin bir yans›mas› olarak otoriter-merkeziyetçi parti yönetimleri, tafllaflm›fl parti bürokrasileri ve yasal mevzuat, partilerin demokratik biçimde de¤iflmesine ve yenilenmesine izin vermemektedir. Siyasal parti yap›lar› temsil iddias›nda bulundu¤u kitlelerin kat›l›m›na, müdahalesine ve denetimine aç›k de¤ildir. Düzenin gereksinim duydu¤u de¤iflimler, vaat edildi¤i gibi demokratik kural ilkeler de¤il, flantaj, rüflvet, tehdit gibi tepeden kirli siyaset yöntemleriyle yap›lmaktad›r. Sözüm ona merkez siyasetinin d›fl›ndan gelerek iktidara yerleflen AKP (‹slamc› hareket), sekiz y›ll›k bir zaman diliminde, “temiz siyaset”, “adam kay›rmac›l›k”, “yolsuzluk” gibi halk›n alternatif bir seçenek olarak kendisini iktidara tafl›d›¤› konularda, flimdi derin bir hayal k›r›kl›¤› yaratmaktad›r. Ad›m ad›m içine sürüklendi¤i iktidar, yorgunlu¤u, yeni zenginleflen ‹slamc› s›n›flar, giderek elitleflen iktidar kadrolar›, h›zla kalk›nan cemaat ileri gelenleri (“cemaat aristokrasisi”), AKP’yi “radikal bir sistem alternatifi” olmaktan ç›karm›flt›r. Üstelik, demokratikleflme vaatlerinin tersine, devletin fliddet gelene¤inde ‹slamc›-liberal bir yenilenme yaratarak onun süreklili¤ini sa¤lamas›, toplumsal muhalefeti bask›c› yöntemlerle sindirmeye çal›flmas›, gazeteciler-ayd›nlar üzerinde bask› kurup, internet sansür yasalar›yla denetim alt›na almaya çal›flmas› ve gerici-›rkç›-cinsiyetçi söyleminini giderek pekifltirmesi AKP üzerindeki beklentileri sürekli azaltmaktad›r. Üzerinde tafl›d›¤› en önemli avantaj›, henüz sistemin kendisine “iktidar alternatifi” bir yap›lanma üretememifl olmas›d›r. Neoliberal kapitalizmin yerleflik bir düzen haline gelmesiyle, AKP, egemenler aç›s›ndan temel görevlerini önemli ölçüde yerine getirmifltir. Elbette bu durum, AKP’nin misyonunun tümüyle tükendi¤i anlam›na gelmemektedir. AKP, hala, sistem ve egemenler aç›s›ndan alternatifsizli¤ini korumaktad›r. Ancak bundan sonraki “olas›” iktidar döneminde, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin krizlerinin derinleflmesi ve yükselen toplumsal muhalefetin, AKP iktidar›nda ciddi k›r›lmalar yaratmas› beklenmelidir. Neoliberal program›n halk üzerindeki y›k›c› etkileri, art›k iyice görünür ve anlafl›l›r olmaya bafllam›flt›r. Temel kamusal hizmetlerin ve sosyal güvenli¤in tasfiyesi; güvencesiz çal›flma ve yaflama biçimlerinin halk›n yaflam›n› iyice sefalete sürüklemesi; iflsizlik, yoksulluk ve toplumsal-s›n›fsal kutuplaflman›n keskinleflmesi, her geçen gün halk›n neoliberal programa yönelik tepkilerinin artmas›na yol açmaktad›r. 2011 bahar›nda toplumsal muhalefetin geliflim seyri ve 1 May›s eylemleri gösteriyor ki, AKP iktidar›na karfl› tepki ve protestolar giderek art›yor ve içeri¤i zenginlefliyor. Güvencesiz iflçi eylemleri, hak mücadeleleri, s›n›rl› da olsa geleneksel sendikal hareketin grevleri, gençlik eylemleri, özellikle asistan hekimler, eczac›lar sokak gösterilerinin kararl› özneleri haline geldiler. Hayat›nda hiç eyleme kat›lmam›fl liseliler ve internet sansürüne karfl› meydanlara dökülenler, iktidar karfl›t› tepkilerin nerelere kadar uzanabilece¤ini göstermektedir. 2011 bahar eylemleri ve 1 May›s, toplumsal muhalefet geliflim seyri aç›s›ndan yeni bir dönüm noktas›na gelindi¤ini göstermektedir. Toplumsal muhalefet uzun zamand›r böylesine zengin bir potansiyel üretmemiflti. Art›k iyice sendikal bürokrasiye daralm›fl geleneksel sendikal hareketin hantal yap›lar›ndan, henüz hiçbir kararl› yap› ve biçime bürünemeyecek kadar taze ve dinamik yeni filizlenen mahalefet kesimlerine kadar toplumsal muhalefet, çok çeflitli ve melez bir görünüm sergilemektedir. Yeni yeni filizlenen özneleri ve geleneksel mücadele birikimiyle toplumsal muhalefet yenilenerek politik s›çramalar yaratabilecek bir enerji ortaya ç›karmaktad›r.
4
‹flte bu noktada hak mücadelesi çizgisinin yükselen toplumsal muhalefetin ekseni ve sürükleyici halkas› oldu¤una inanan ve her geçen gün, devrimci bir eylem çizgisiyle bunun do¤rulu¤unu s›nayan hak mücadelesi militanl›¤›na tarihsel bir görev düflmektedir: AKP iktidar›na ve neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› ürkek ad›mlarla ortaya ç›kan toplumsal muhalefet öznelerine, kararl› bir yürüyüfl yolu göstermek. Toplumsal muhalefetin geleneksel öznelerinden bunu beklemek, bu beklentiye girenleri bofl yak›nma ve s›zlanmalar›n ötesine geçirmeyecektir. Böyle bir politik görev ne geleneksel sendikal hareketin ne de geleneksel sol hareketin merkezi siyasallaflma gündeminde sistematikprogramatik olarak görünmemektedir. Toplumsal muhalefetin bu can al›c› sorunu zaman zaman bu hareketlerin gündemine pratik olarak girse de, bunun gereklerini yerine getirebilecek bir haz›rl›¤a ve eylem çizgisine sahip de¤iller. AKP yeni iktidar dönemine, iflçi s›n›f› hareketine karfl› bir sald›r› rejimi olarak yap›land›r›lan ‹slamc›-liberal rejimi tahkim ederek girmeye haz›rlanmaktad›r. AKP’nin toplumsal muhalefete yönelik yeni sald›r› dalgas›n›n temelini, yine, yeni bir emek düflmanl›¤›, yeni halk düflmanl›¤›, yeni bir Kürt düflmanl›¤›, yeni bir kad›n, do¤a ve sanat düflmanl›¤› oluflturacakt›r. Neolibeal ‹slamc›-liberal burjuva kamusal alan›n, ikinci s›n›flaflt›rarak, en ac›mas›z sömürü düzeneklerine ba¤›ml› k›ld›¤› bu yarat›c› halk kesimlerinin tarihsel konumlar›ndan dolay› ortaya ç›kan politik enerjilerinin, AKP iktidar›na karfl› yine tarihin gördü¤ü en ileri politik toplumsal muhalefet hareketi olarak örgütlenmesi, hak mücadelesi militanl›¤›na özgün bir inisiyatif alan› açmaktad›r. fiimdiye dek hak mücadelelerinin geliflim çizgisi, güvencesiz çal›flma ve yaflam koflullar›nda y›k›ma u¤rat›lan ucuz ve güvencesiz iflçili¤e ve kamusal hak yoksunlu¤una maruz b›rak›lan kesimlerin daha çok yerel-sektörel hak taleplerini öne ç›karan bir süreç izledi. Bu sürecin bafllang›c›nda hak yoksunlar›n›n, kaybolan haklar›n›n telafi edilmesi üzerinden ortaya ç›kan muhalif enerjisinin politiklefltirilmesi, hak mücadelelerinin ülke çap›nda seyrini de¤ifltirecek bir s›çrama noktas› olacakt›r. Böyle bir politikleflme süreci, güvencesizli¤e ve hak yoksunlu¤una maruz b›rak›lanlar›n ve her geçen gün iktidar›n politik sald›r›s›na u¤rayanlar›n AKP iktidar›na karfl› birleflik bir toplumsal muhalefet hareketine do¤ru kararl› bir yola girmelerinin önünü açacakt›r. Böylesi bir sürecin hem kendili¤inden hem de iradi yönleri bulunmaktad›r. Kendili¤inden yönü, neoliberal dönüflümün giderek olgunlaflt›¤› bu dönemin sundu¤u olanaklar; iradi yönü de bu olanaklar› devrimci bir toplumsal muhalefet hareketi için de¤erlendirecek olan hak mücadelesi militanlar›n›n görevleridir. Neoliberal y›k›m derinlefltikçe halk kesimlerinden yükselen tepkiler, devletin ideolojik ve fiziksel fliddeti ile karfl›laflmakta, bu da mücadelenin politik bir zemine s›çramas›na ve devrimci politikan›n di¤er gündemleriyle dirsek temas›na girmesine yol açmaktad›r. Tekel direnifli gibi genifl çapl› iflçi direniflleri s›n›f mücadelesi ile yeniden kardeflleflme mücadelesini iç içe geçirmektedir. HES’lere karfl› mücadele, bir zamanlar eski tip toplumsal hareketlerin faaliyeti say›lan çevre mücadelesini sermaye karfl›t› bir emekçi halk mücadelesine dönüfltürmektedir. Aleviler, gazeteciler, liseli gençlik, az›nl›klar, hatta muhalif taraftar gruplar› mevcut düzene tepkilerini bir baflka zeminde de¤il ama 1 May›s eyleminde emekçiler ve sosyalistlerle yan yana dile getirmeyi tercih etmektedir. Hak mücadelesinin devrimci eylem çizgisi, yeni sömürge devrimcili¤inin izinde, her mücadele döneminde halk›n en ileri dinamiklerinin siyasal iktidara karfl› politikleflti¤i devrimci mücadele gelene¤inin militan birikimini sürdürmektedir. Tarihsel bir görevi sürdürmenin onuruyla ç›kt›¤›, içinden geçti¤i her mücadele sürecinde karfl›s›na ç›kan bütün yak›c› politik sorunlar ve görevler, ayn› militan duyarl›l›k ve kararl›l›kla ele al›nm›flt›r. Ülkenin, halk›n ve toplumun bütün karmafl›k ve yak›c› sorunlar›, somut devrimci görevin sürükleyicili¤inde ve halk›n ortak ç›karlar›n› temsil eden eylem çizgininin yol göstericili¤inde çözüme kavuflturulmufltur. Bugün de hak mücadelesi militanl›¤›n›n devrimci eylem çizgisi, AKP iktidar›na karfl› birleflik bir toplumsal muhalefet hareketinin yarat›lmas›n›n görevlerinden, neoliberal ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadelenin gündeme getirdi¤i görevlere; Kürt sorununun ilerici toplumsal dinamiklerinin toplumsal muhalefete yükledi¤i görevlerden hak mücadelesinin politik toplumsal bir harekete dönüfltürülmesinin görevlerine dek karfl›s›na ç›kan bütün politik sorun ve görevlerin üstesinden gelebilecek birikim ve kararl›l›¤a sahiptir.
‹flte bu noktada hak mücadelesi çizgisinin yükselen toplumsal muhalefetin ekseni ve sürükleyici halkas› oldu¤una inanan ve her geçen gün, devrimci bir eylem çizgisiyle bunun do¤rulu¤unu s›nayan hak mücadelesi militanl›¤›na tarihsel bir görev düflmektedir: AKP iktidar›na ve neoliberal yeni sömürge kapitalizmine karfl› ürkek ad›mlarla ortaya ç›kan toplumsal muhalefet öznelerine, kararl› bir yürüyüfl yolu göstermek.
5
Burjuva siyasette çürüme, toplumsal muhalefette filizlenme AKP zorda. Küresel krizin devam eden sars›nt›lar›, Arap halk hareketleri, K›br›s’taki protestolar, Kürt sorunu, cari aç›k derken AKP’nin t›kanma noktalar›yla birlikte bask›c› yüzü de iyice belirginlefliyor. Di¤er yandan emek ve hak mücadeleleri ve yayg›n bir AKP karfl›tl›¤› da sokaklar› dolduruyor. AKP flimdi seçim sonras›n›n haz›rl›klar›n› yaparken, toplumsal muhalefet için s›çrat›c› dinamikler de olgunlafl›yor
üresel çapl› ekonomik krizin art arda gelen sars›nt›lar› ve Kuzey Afrika ve Ortado¤u’da yükselen halk hareketlerinin emperyalist bölge projelerini iflasa sürüklemesi, eski egemenlik iliflkileri üzerinden bölgeye müdahale etmeye çal›flan AKP’yi içte ve d›flta epey s›k›nt›ya soktu. Kürt hareketinin sivil itaatsizlik ekseninde yükseltti¤i yeni muhalefet at›l›m› ve buna karfl› AKP’nin kirli savafl yöntemlerini t›rmand›rmas›, iktidar›n bask›c› yüzünü iyice belirginlefltirdi. Hiç hesapta olmayan K›br›s toplumsal muhalefetinin geri ad›m atmayan kararl› protestolar›, AKP ve K›br›s’taki iflbirlikçi iktidar›n sinir sistemini bir hayli y›pratt›. Bun-
K 6
lara bir de toplumsal muhalefet eklenince iktidar için bir hayli s›k›nt›l› bir bahar dönemi yafland›. Bahar süresince gençlik hareketi, sa¤l›kç›lar, gazeteciler, liseliler, internet sansürüne karfl› protestolar, HES karfl›t› direnifller toplumsal muhalefetin giderek geniflleyen ve yükselen eylem gündemini oluflturdu. Devrimci Sa¤l›k ‹fl ve iflçi-kamu emekçileri sendikalar›n›n örgütledi¤i “güvencesiz iflçi eylemi”, su ve çevre mücadelelerinin birleflti¤i Do¤an›n ve Yaflam›n Talan›na Hay›r Mitingi ve Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisleri’nin e¤itim hakk› eylemi, Bar›nma Hakk› Meclislerinin mitingi hak mücadelesi çizgisinin Ankara’da yank›lanmas›n› sa¤lad›. Son y›llar›n en kitlesel kat›l›m›na sahne olan 1 Ma-
y›s gösterileri, toplumsal muhalefetin gücünü, zay›fl›klar›n› ve gitmesi gereken yönü gösterdi. Bu süreçte bask›c›-gerici niteli¤i biraz daha öne ç›kan AKP iktidar›, seçim sonras› yeni bir dönemin haz›rl›klar›n› yaparken, henüz yeni bir birlefltirici ve toparlay›c› eksen yakalayamayan toplumsal muhalefet için s›çrat›c› dinamikler de olgunlafl›yor.
Burjuva siyasette depolitizasyon: dura¤anl›k, çürüme, kirli istahbarat operasyonlar› Türkiye gündeminde seçim öncesi siyaset taktiklerinin belirleyici oldu¤u, yüksek gerilimli ve siyasetin “afl›r›
uçlar›”n›n öne ç›kt›¤› bir dönem yafl›yoruz. Seçim sand›¤› kald›r›ld›ktan sonra bunlar›n önemli bir bölümü siyasetin vasat çizgisinde normalleflecektir. 2011 Haziran seçimlerine yaln›zca birkaç hafta kalmas›na karfl›n burjuva siyasetinde lider söyleminin öne ç›kt›¤›, kirli siyaset eksenli yüzeysel hareketlili¤in alt›nda bir dura¤anl›k yaflan›yor. Egemen s›n›flar› heyecanland›ran “büyük ortak projeler” art›k gündeme gelmiyor. Neoliberal programa karfl› ya da bu program içinde, egemenler aras› radikal bir karfl›tl›k oluflmuyor. Bu program›n farkl› vurgular üzerinden ortaya ç›kan düzen içi terbiye edilmifl karfl›tl›k ise siyasal gündemi hareketlendirmeye yetmiyor. Neoliberal dönüflüm prog-
7
GÜNDEM ram›n›n “artç› projeleri” ya da Erdo¤an’›n “Kanal ‹stanbul” gibi inand›r›c›l›ktan uzak projeleri de kitlelerde büyük heyecan dalgalar› yaratm›yor. Bu bak›mdan, seçim öncesi burjuva siyaset iyice içeriksizleflirken, seçim kampanyalar›, bütünüyle düzen partilerinin iktidar manevralar›na ve parti liderlerinin tek kiflilik gösterilerine dönüfltü. Seçim mitinglerinde özellikle talep pankartlar›n›n hemen hemen hiç görünmemesi; yaln›zca parti bayraklar›n›n öne ç›kmas› bu durumu yans›tan bir olgu. Ayr›ca, AKP’nin ‹slamc›-liberal siyasetiyle birlikte, kirli savafltan sonra Türkiye siyaseti flimdi bir de kirli istihbarat operasyonlar›yla tan›flt›.
AKP: Gerici-milliyetçi saflaflma; eme¤e sald›r› Neoliberal dönüflümün köklü ad›mlar›n›n at›lmas› aç›s›ndan AKP iktidar› misyonunu tamamlad›. Ortak ç›karlar ad›na sürükleyici ve heyecan verici projeler kalmad›. “Kanal ‹stanbul” gibi projelerse sermayeye rant vaadi olman›n ötesine geçmemektedir. AKP kitle seferberli¤ine dayal› “yenilikçi” ‹slamc›-liberal parti niteli¤ini kaybetti. Art›k bu bak›mdan kitleleri heyecanland›rm›yor. O nedenle, AKP/Erdo¤an flahsi iktidar›n› güçlendirmek için ‹slamc› gericili¤i ve flovenizmi k›flk›rtan, rakiplerini s›k›flt›rmak için kirli siyaset yöntemlerine baflvuran bir partiye dönüfltü. AKP’nin seçim stratejisi yine Erdo¤an’›n kiflisel karizmas› üzerine kurulu. Önceki seçimlerde ifle yarayan bu stratejinin bu sefer eskisi kadar ifle yaray›p yaramayaca¤› ayr› bir konu. Ancak bu durum yine de kitle seferberli¤ine olan güvensizli¤i yans›tmaktad›r.
AKP bask› ve fliddet ayg›t›n›n tahkimat›nda gemi az›ya alm›fl durumda. GES Komutanl›¤› Genelkurmay’dan al›narak M‹T’e devrediliyor, özel s›n›r birlikleri oluflturuluyor, polisler askerlikten muaf tutuluyor. Muhalif gazetecilere yönelik bask›lardan sonra flimdi de internet sansürü gündemde.
8
Torba Yasa’yla, sermayenin iktidar temsilcisi olmas›n›n gereklerini ve görevlerini önemli ölçüde yerine getiren AKP, meclisin devre d›fl› kald›¤› seçim sürecinde Kanun Kuvvetinde Kararnameyle, bakanl›klar›n yap›s›n› de¤ifltirebilece¤i yetkiyi elde etti. Öte yandan kendi iktidar› etraf›nda “büyük bir ‹slamc›/gerici-milliyetçi saflaflma” yaratmay› hedefleyen AKP’nin seçim politikas›, esas olarak iki sald›r› stratejisine dayanmaktad›r. Birincisi, Erdo¤an son zamanlarda, klasik dinci söylemine ”K›l›çdaro¤lu’nun Alevili¤i” ya da “PKK’nin ‹slam karfl›tl›¤›” gibi ‹slamc› kitlelerin tepkilerini canland›rmaya dönük söylem parçalar› da ekledi. ‹kincisi, yükselen Kürt hareketini savafl› derinlefltirerek bask› alt›na almaya çal›flan AKP, ayn› anda kirli bir siyaset tarz›yla MHP’ye de vurarak onu hareketsiz k›l›p, onu seçim baraj›n›n alt›na itmeye çal›fl›yor. En az›ndan AKP, MHP’yi harekesiz k›larak, bundan önce defalarca oldu¤u gibi, yükselen “Kürt gerilimi”nin ›rkç›-floven sonuçlar›n› kendi parti çizgisi etraf›nda toplamas›n› engelle-
GÜNDEM mifl oluyor. Bu kez de MHP’ye karfl› kullan›lan “kirli silah” AKP’nin, b›rak›n iktidar›n› kaybetmeyi, iktidar›n› zay›flatabilecek bir risk karfl›s›nda bile neleri yapabilece¤inin “ufak” bir göstergesi.
Eme¤e sald›r› AKP, neoliberal düzenini sa¤lamakta engel teflkil eden yasa ve anayasa maddelerini toplay›p ya paketledi ya da torbalad›. Emekçinin en çok can›n› yakan yasalardan baz›lar› torba yasan›n içinde yer ald›. Torba yasa neoliberal düzenin gereklerini yerine getirmek için büyük bir ad›m oldu. Evden çal›flma, uzaktan çal›flma art›k yasayla korunur, kurallaflt›r›l›r hale geldi. Hükümet bunu, istihdam› art›rd›¤› iddias› ile meflrulaflt›rma yoluna gitti. En çok kad›nlar›n ma¤dur oldu¤u bu çal›flma sistemi, kad›nlar› evlerinde iflyerlerinde ucuz ve güvencesiz iflçilere dönüfltürdü. Yasa sayesinde, özel sektörde çal›flanlar, üst düzey yönetici olarak kamu kurumlar›na girebilecekler. Bu durum kamu kurumlar›nda kadrolaflman›n önünü açan bir uygulamay› getiriyor. Bir yandan da engelli çal›flt›rma flart› yine bu yasa ile esneklefltirildi. Engelliler için çal›flma olanaklar›n›n önüne set çekilmifl oldu. Neoliberal sistemde tafleronlaflma, çeflitli yasal-hukuksal düzenlemelerden geçerek ana çal›flma biçimi haline geliyor.
dü¤ü takdirde, abonelerin internet uygulamalar›na eriflmek istedi¤i tarih ve zaman aral›¤›n› belirleyebilece¤i süre limitlerine iliflkin Kurum taraf›ndan düzenleme yap›labilir.” Seçim propagandalar›nda gerici söylemde ciddi bir art›fl gözlenmektedir. “‹leri demokrasi” ve “demokratik aç›l›m” söylemi yerini ›rkç›-dinci bir söyleme b›rakt›. Kars’taki ‹nsanl›k An›t›’n›n y›k›lmas›, ‹slam öncesi tarihi eserlere çanak çömlek diyerek hakir görülmesi, içki yasa¤› (“Hayat› içki ve seksten ibaret zannediyorlar!”) “Abdest almay›” dillendirerek Alevilere yönelik sald›rgan üslubu (“Biliyorsunuz, K›l›çdaro¤lu Alevi” AKP referandumda tavlamay› baflard›¤› MHP taban›n› genel seçimde de kendi arkas›nda tutmak için MHP’ye yönelik kirli siyaset taktiklerini devreye sokmaktan çekinmiyor.
Bask› ve fliddet ayg›t›n›n tahkim edilmesi ve ‹slamc› gerici saflaflma Türkiye’nin en yüksek kapasiteli elektronik istihbarat ve dinleme üssü olan Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanl›¤›’n›n Genelkurmay’dan al›narak M‹T’e devredilmesi, özel s›n›r birliklerinin oluflturulmas›, polislerin askerlikten muaf tutulmas› zaten epeydir tasarlanan düzenlemelerdi… AKP’nin muhalif gazetecilere yönelik bask›lardan sonra, son günlerde, yeni bir kitle iletiflim arac›na yönelik köklü bir sansür tasar›m› gündeme geldi: internet sansürü. Ortado¤u halk hareketlerinde son derece “devrimci” bir araç olarak etkin ve ifllevsel kullan›lan internetin k›s›tlanmas› giderek bask›c› niteli¤i daha öne ç›kan AKP iktidar› için flafl›rt›c› de¤il. Sansür yasas› 22 A¤ustos’ta yürülü¤e girecek. Telekomünikasyon ‹letiflim Baflkanl›¤› (T‹B) iktidara ba¤l› bir dinleme-istihbarat teflkilat› gibi çal›fl›rken, Bilgi Teknolojileri ve ‹letiflim Kurumu (BTK) iktidar›n sansür kurulu gibi çal›flacak. Bu sansür haz›rl›¤›n›n ipuçlar›n› aylar önce Fethullah Gülen bir konuflmas›nda vermiflti. Elbette dindar kitleler için meflrulaflt›rma gerekçesi de haz›r: “Sayg›n ve kutsal aile kurumu”nu korumak, çocuk pornografisinin-çocuk istismar›n›n önüne geçmek… için internet filtrelenmeli... gerekli görül-
demek... “Bunlar›n yaflam›nda Hazreti Ali gibi yaflamak var m›? Yok. Bunlar›n ne yapt›¤› belli de¤il”), internet yasaklar›, Kürt hareketinin “Sivil Cuma” eylemleri nedeniyle ‹slamc› Kürtleri saflaflt›rmaya çal›flmas› örnek gösterilebilir. Seçim mitinglerinde Erdo¤an’›n Alevilere yönelik ajitasyonu yuhalamalarla karfl›l›k bulurken, Kürt hareketine yönelik söyleminin ard›ndan yine linç giriflimleri ve sald›r›lar artt›. ‹zmit’te BDP ‹l Binas›’na yap›lan sald›r›, Bursa ve ‹stanbul’da seçim bürolar›na yap›lan sald›r›lar bunlardan baz›lar›d›r.
MHP’ye operasyon ve milliyetçi-›rkç›-floven saflaflma AKP iktidar›, Kürt hareketine sald›r›lar›n› art›rarak ve yine ayn› zamanda MHP’ye kirli siyaset taktikleriyle operasyonlar tertipleyerek milliyetçi-›rkç›-floven kitleleri kendi arkas›na alma taktikleri izlemektedir. MHP’yi iyice hareketsiz b›rakarak baraj›n alt›na itmek, seçimde
9
GÜNDEM Anayasa yapma-de¤ifltirme gücü elde etme, seçim sonras› kiflisel iktidar›n› güçlendirmek için elini geniflletme taktikleri izleyen AKP, son günlerde MHP’ye yönelik sald›rganl›¤›n› art›rd›. 12 Eylül Referandumunda izledi¤i sa¤›n tamam›n› ‹slamc›-Milliyetçi bir çizgide toplama taktiklerini “yenileyerek” sürdürmektedir. Merkez sa¤› çözme, Saadet Partisi’ni tamamen etkisizlefltirme giriflimleriyle birlikte çözülen temeli geleneksel sa¤c›-‹slamc›-muhafazakâr-Türkçü duyarl›l›klar› harekete geçirerek toparlamaya çal›flmaktad›r. AKP’nin izledi¤i siyaset, ayn› zamanda bir misyon partisi olan MHP’yi misyonsuzlaflt›rm›flt›r. MHP yöneticilerinin internette görüntülerinin ard› ard›na yay›mlanmas›, Bahçeli’nin tehdit edilmesi, Erdo¤anla Bahçeli’nin “bozkurt polemi¤i”, Alpaslan Türkefl’in o¤lu Ahmet Kutalm›fl Türkefl’in AKP’den milletvekili aday› yap›lmas› vs…
‘Herkes için CHP’; ama daha fazla sermaye için! May›s 2010’da, K›l›çdaro¤lu’yla birlikte bafllayan CHP’deki de¤iflim süreci, bugün neoliberal burjuva siyasete “oyun-içi” yeni bir aktör kazand›rd›. fiimdiye dek gerçekleflen de¤iflimlerden göründü¤ü kadar›yla,”Yeni CHP”, AKP-Erdo¤an iktidar›na “sosyal-liberal” alternatif bir siyaset çizgisine oturdu. Haziran 2011 seçim sonuçlar›, ayn› zamanda CHP’deki “de¤iflimin kaderi”nin de s›nand›¤› bir dönüm noktas› olacak. Sonuçlara göre, tepeden siyaset oyunlar›yla, partiye istenilen biçimi kazand›rma operasyonlar› sürecek. Zaman bir kez daha gösterdi ki, CHP’nin de¤iflim süreci, iddialar›n tersine, iflçi s›n›f› ve ezilen halklar; güvencesiz çal›flmaya ve yaflamaya zorlanan emekçi s›n›flar, iflsizler, yoksullar; Kürtler, Aleviler ve kad›nlar›n ç›karlar›n› temsil eden bir toplumsal harekete dayanma-
maktad›r. Baflka bir ifadeyle, CHP’deki de¤iflim, bu kesimlerin hareketlenmesine dayanan bir de¤iflim de¤il. Bu anlamda biçimsel-söylemsel bir de¤iflim olman›n ötesine geçemiyor. En hafifinden, parti yap›s› halk›n ortak iradesine, denetimine ve müdahalesine kapal›d›r. Her ne kadar seçim bildirgelerinde bu kesimlerin sokakta yükselen talepleri tersine çevrilerek kullan›lsa da, bunlar halk›n devrimci eylemi taraf›ndan güvenceye al›nmad›¤›ndan baflar› flans› yoktur. Sermaye iktidar›na karfl› yükseltilen sosyal güvence ve hak talepleri, büyük a¤›rl›¤› neoliberal piyasalarda kendini kan›tlam›fl sermaye temsilcilerinden oluflan yeni parti yönetimine emanet edilmifl durumdad›r. “Herkes için CHP” slogan›, partideki ideolojik-söylemsel de¤iflimin halkç› bir çizgide oldu¤unu göstermektedir. K›l›çdaro¤lu liderli¤indeki CHP, siyasal yelpazede, Baykal’dan devrald›¤› “ulusalc›-merkez parti” çizgisini, “halkç› merkez parti” olarak yeniden üretmektedir. Son TOBB genel kurulunda (16 May›s 2011) da K›l›çdaro¤lu’nun gördü¤ü yo¤un ilgiye bak›l›rsa, partinin “devrimci-s›n›fsal” ça¤r›fl›mlar içeren sloganlar›n›n geri plana itilmifl olmas› sermaye çevrelerini bir hayli memnun etmifl görünüyor. (K›lçdaro¤lu’nun tafleronu “sadece kamuda” kald›raca¤›n› aç›klamas› bile sermayeye ince mesajlar içeriyor.) “Herkes için CHP”; ama bu, sermayenin s›n›rs›z serbestleflti¤i ve eme¤in zincirlendi¤i bir dünyada “daha fazla sermaye için CHP!” demektir. Son zamanlarda, CHP’lilerin, özellikle popüler vekillerin, 1 May›s’ta da görüldü¤ü üzere, toplumsal muhalefet eylemlerine teveccüh göstermeleri, partiyi, toplumsal muhalefetin etkin bilefleni haline getirmemektedir. Tersine CHP’nin kuzuyu kurda teslim eden siyaseti, onun tipik bir neoliberal; yani pragmatist, yararc›, araçsalc› yaklafl›m›n› kan›tlamaktad›r. Halk›n devrimci muhalefetinin bast›r›ld›¤› koflullarda, “halkç›” CHP projesi
K›l›çdaro¤lu’nun TOBB’un 16 May›s’taki genel kurulunda gördü¤ü yo¤un ilgiye bak›l›rsa, partinin “devrimci-s›n›fsal” çar›fl›mlar içeren sloganlar›n›n geri plana itilmifl olmas› sermaye çevrelerini bir hayli memnun etmifl görünüyor. Tafleronu kald›rma sözü verirken sadece kamudan söz etmesi bile sermayeye ince mesajlar veriyor.
GÜNDEM bunu görmezden gelmektedir. Asl›nda bu haliyle, K›l›çdaro¤lu CHP’si, Erdo¤an’›n tek kiflilik siyaset gösterilerine uygun bir rakip oldu¤unu göstermifltir. Gerisi beceri ve çap meselesi.
Tekelci sermaye eme¤e sald›rarak güvence aray›fl›nda Merkez Bankas›’n›n, ayda ortalama yüzde 100 artan cari a盤› (fiubat’ta yüzde 97, Mart’ta yüzde 126) kapatmak için faiz indirimine gitmesi, yabanc› yat›r›mc›lar›n ülkeye giriflini s›n›rlayarak yerli sermayedarlar›n ihracata yönelmesini sa¤lamaktad›r. Sermaye kaç›n›lmaz olarak ülke içine bel ba¤lamaktad›r. Cari a盤› faiz indirimi yollu k›sa süreli giderme hamlesi, d›flar›dan gelen s›cak paraya ba¤›ml› bir ekonomiye sahip Türkiye aç›s›ndan risk olufltursa da AKP, ücret düflürücü genel politikalar kamu harcamalar›n› azaltarak, her zamanki gibi iflin içinden s›yr›labilece¤ini hesaplamaktad›r. D›fl ticaret a盤› ise kriz öncesi trendinin üzerinde bir e¤imle büyüyor ve cari a盤›n büyümesinde geçmiflten daha belirleyici durumda. AKP’nin güvendi¤i, turizm ve özellikle inflaat gelirlerinin cari a盤› azaltma ifllevi giderek azal›yor. Özellikle lüks konut reklamlar›ndaki art›fl gibi, orta s›n›f tüketim al›flkanl›¤›n› yayg›nlaflt›racak tedbirlerle, ‹slamc› sermayeye kaynak aktarma d›fl›nda, bu sorunu çözme flans› yok. Buna karfl›n, sermayenin, özellikle finansal yat›r›mc›lar›n, sab›rl› bekleyifllerinin ard›nda AKP iktidar›n›n “kamu düflmanl›¤›”na olan güvenleri yat›yor. Seçimden galip ç›kmas› büyük oranda garanti olan AKP’nin, kamusal haklar› daha fazla bask› alt›na almas› anlam›na gelen kamusal harcamalar› k›s›tlama politikalar›, sermayenin AKP’ye olan deste¤inin de garantisidir. Kamusal k›s›tlamalara bir de Baflkent Gaz da oldu¤u gibi özellefltirmelerdeki fiyaskolar da eklenince yaklaflan sert
Torba yasa neoliberal düzenin gegrklerini yerine getirmek için büyük bir ad›m oldu. Evden çal›flma, uzaktan çal›flma art›k yasayla korunur, kurallaflt›r›l›r hale geldi. Hükümet bunu, istihdam› art›rd›¤› iddias› ile meflrulaflt›rma yoluna gitti. Kad›nlar evlerinde, iflyerlerinde ucuz ve güvencesiz iflçilere dönüfltü.
“tedbir”ler flimdiden kendini hissettirmektedir. “Daha esnek bir iflgücü piyasas›”, yani ucuz ve güvencesiz iflçilik, özellefltirme geliri beklentisiyle epeydir yap›lmayan do¤algaz ve elektrik zamlar› baflta olmak üzere zamlar ve vergi art›fllar› flimdiden görünmektedir. Bütün bunlar›n üzerine, sermayenin Ortado¤u gelir kap›lar›n›n bir k›sm›n›n kapanmas›, AKP’nin emek düflman› politikalara daha hoyratça sar›lmas›na yol açmaktad›r.
Sermayenin Ortado¤u kap›s› kapan›rken Ortado¤u ve Kuzey Afrika’daki isyanlar bir yandan da Türkiye’nin ticaret köprülerini y›km›flt›r. Libya’ya yönelik hava sald›r›lar›n›n bafllamas›yla, “model ülke” bir anda 20 milyar dolarl›k inflaat sermayesi yat›r›mlar›n› kaybetti. “Hiçbir flekilde M›s›r’› terk etmeyece¤iz” diyen baflta tekstil ve inflaat sektörünün Türkiyeli sermayedarlar› bu aç›klamadan sadece iki gün sonra p›l›n› p›rt›s›n› toplay›p Türkiye’ye kaçt›lar. Türkiyeli sermayedarlar, inflaat sektörünün milyar dolarl›k yat›r›mlar›n›n bulundu¤u ve kriz dönemlerinde ihracat›n› art›rabildi¤i tek ülke olan Libya ile tekstil sektörünün ucuz emek gücü ve ucuz enerji fiyatlar› sayesinde krizleri hafif atlatmas›na olanak sa¤layan M›s›r pazarlar›n› büyük ölçüde yitirdiler. ‹nflaat sektörünün 20 milyar dolarl›k yat›r›m›n›n bulundu¤u Libya’dan çekilmesi, Yemen ve Bahreyn’deki yat›r›mlar›n isyan dalgas›yla tehlikeye girmesi ve tüm bunlar›n üzerine dünya genelinde emtia fiyatlar› ile petrol fiyatlar›ndaki art›fl, Türkiye sermayesinin önümüzdeki dönemde s›k›nt›l› günler geçirece¤ini göstermektedir. 2006’dan bu yana yeni bir “Özal dönemi” yaflayan Fas; TUSKON, MÜS‹AD ve T‹M’in ticaret köprüleri oluflturdu¤u Endonezya ve Cumhurbaflkan› Gül’ün iki y›l-
GÜNDEM d›r sürdürdü¤ü Afrika turlar› (Tanzanya, Kenya, Kamerun, Demokratik Kongo, Gana, Gabon gibi Afrika ülkelerini ziyaret ederek ve Sudan, Zanzibar gibi ülkelerin liderlerini Türkiye’de a¤›rlayarak), yerli sermaye aç›s›ndan bekleneni tam olarak verememektedir. Gana, Gabon gibi Afrika ülkeleri ile Endonezya’ya 27-31 Mart tarihlerinde ç›karma yapan Cumhurbaflkan› Gül, yan›nda T‹M, TUSKON ve MÜS‹AD’› da götürdü ve ticaret köprüleri kurdular. Öte yandan TUSKON’un Fas ve di¤er halk isyan› olmayan Afrika ülkelerine yat›r›mlar› da devam ediyor; ancak bu yat›r›mlar›n toplam› Libya’n›n 20’de 1’i etmiyor. AKP, yurt d›fl› gezilerinde yan›ndan eksik etmedi¤i TUSKON ve MÜS‹AD için yurt içinde de çeflitli operasyonel düzenlemeler yapm›yor de¤il; finans ve otomotiv sermayesine vergi yollu ufak ayarlar verilmesi, oluflan bask› sonucunda ‹fl Bankas› CEO’sunun istifa etmesi, bankalara (Albaraka Türk ve Bank Asya hariç) ufak çapl› cezalar, bunlardan birkaç›. Tabii bu hamlelerde seçime yaklafl›lmas›n›n da pay› büyük. fiimdilik sermayedarlar›n önündeki son AKP projesi “Hedef 2023” ise TUSKON ve MÜS‹AD’tan tam destek alm›fl durumda. Projenin gerçekleflip gerçekleflmeyece¤i bir yana, AKP’nin projeyle birlikte yans›tt›¤› 2023 Türkiye vizyonu do¤an›n ve kentin talan›na ve yeni bir güvencesizlefltirme dalgas›na iflaret etmektedir. ‹stanbul baflta olmak üzere Ankara ve ‹zmir gibi büyük kentlerin nüfusunu ciddi oranda art›r›lmas›na ve bu kentlerin yak›nlar›ndaki su kaynaklar›n›n yok edilmesine yol açacakt›r. “1 milyon yeni konut” ve “‹kinci bir ‹stanbul” gibi vaatlerle inflaat sektörüne Kuzey Afrika’daki kay›plar›n› telafi için yeni bir umut ve destek kap›s› aralamaktad›r.
Tekelci sermayenin stratejik plan› Seçim öncesinde tekelci sermaye de beklentilerini bir bir aç›klamaktad›r. TÜS‹AD, mart ay›nda aç›klad›¤› “‹fl Dünyas›n›n Yeni Yasama Dönemine ‹liflkin Beklentileri 2011-2015” raporunda taleplerini aç›kça dile getirdi: Faiz d›fl› kamu harcamalar› (kemer s›kma ya da ücretlerde genel düflüfl, ürün ve hizmetlere zam ya da hepsi bir arada) düflürülecek. K›dem tazminat›n›n hesaplanmas›nda 30 günlük dilim 15 güne indirilip kalan k›s›m fona ba¤lanacak. Böylece iflçinin ifl güvencesi yar› yar›ya azalt›l›rken, fona devredilen para, sermayedarlar›n ihtiyaçlar› do¤rultusunda kullan›labilecek. Üstelik devlet, firmalar›n geçmifl dönemlerde yapt›¤› k›dem tazminat› ödemelerini taksite ba¤layarak karfl›layacak. Esnek-güvencesiz çal›flt›rman›n yasal-kurumsal ifadesi olan özel istihdam bürolar› ve geçici k›smi süreli ifl
12
iliflkileri yayg›nlaflt›r›lacak. K›saca tafleron sistemi yasallaflt›r›l›p yayg›nlaflt›r›lacak. Sendikalaflmada iflyeri baraj› (yüzde 50 + 1) asla düflürülmeyecek; grev yasalar› gözden geçirilecek. Bölge kalk›nma ajanslar›na a¤›rl›k, Meslek Yüksek Okullar›’na önem verilecek. Örne¤in MYO mezunlar›n›n askerlik meselesinde üniversite mezunuyla eflit say›lmas› gibi. Y›llard›r sab›rla beklenen yüksek ö¤retimin özellefltirilmesi hamlelerine h›z verilecek. Erdo¤an’n›n “30 kiflilik s›n›f-ak›ll› tahta” vaatlerinde görüldü¤ü gibi tekelci sermaye de e¤itim alan›nda de¤iflim alg›s› yaratacak hamleleri art›rma yanl›s›. Yüksek katma de¤er getirecek ürünler üretilecek. Karbon sal›n›m›n› azaltacak ekonomik bir altyap› olufl-
turulacak. En önemlisi de enerji piyasas›n›n liberallefltirilmesi çal›flmalar› h›zland›r›lacak… Bu stratejik talepler T‹SK’in raporlar›nda ve yine AKP hükümetinin ocakta yay›mlanan Sanayi Strateji Belgesi’nde bire bir olmasa da benzer flekillerde zikredilmektedir. Türkiye egemenlerinin ortak ç›karlar› enerji ve emek gücünün ucuzlaflt›r›lmas› konusunda kesiflmektedir.
Uluslararas› tekellere nükleer, yerliye termik ve HES AKP, uluslararas› tekelleri nükleer santral projeleriyle çekmeye çal›fl›rken, yerli sermayenin enerji pastas›ndan pay almas› için de, termik ve hidroelektrik santral projelerini devreye sokmaktad›r. Elektrik ve do¤algaz da¤›t›m bölgelerinde da¤›t›m ihalelerini alan holdinglerin (Karamehmet, AKSA Holding, Limak, Ciner, Eti Gümüfl A.fi. Akenerji, Çal›k, Cengiz Holding) mevcut güçleri ile da¤›t›m iflini devletin yürüttü¤ü gibi yürüteme-
GÜNDEM yecekleri aç›kt›r. BEDAfi’› 3 milyar dolara alan Karamehmet’in aktiflerinin toplam› yeterli olmamaktad›r. Hatta Karamehmet ve Kazanc› ortakl›¤› daha Ankara’n›n do¤algaz da¤›t›m ihalesi için gereken 1,2 milyar dolar› dahi verememifl, ihale iptal edilmifltir. Dolay›s›yla Karamehmet ve di¤er holdinglerin ya enerjiye zam yaparak ya da uluslararas› tekellerle ortakl›klar yap›p ba¤›ml›l›¤› derinlefltirerek sermaye yetersizli¤i sorununu “aflmaktan” baflka ayakta kalma olanaklar› yoktur. Örne¤in TÜPRAfi’› alan Türkiye’nin en büyük sermayedar› Koç Grubu birkaç ay sonra Shell’le ortak oldu.
ABD Baflkan› Barack Obama, 19 May›s’ta yapt›¤› konuflmayla yeni Ortado¤u politikas›n›n köfle tafllar›n› ortaya koydu. Bu politikaya göre ABD, Ortado¤u’da “demokrasi yönündeki de¤iflime” ve 1967 s›n›rlar› içinde bir Filistin devletinin kurulmas›na destek verecek. Yani iddiaya göre, bugüne kadar Ortado¤u’ya demokrasi getirmifl olan ABD, bugünden sonra da Ortado¤u’da zaten var olan “demokratik de¤iflime” destek vermeye devam edecek. Bugüne kadar ‹srail’e koflulsuz destek veren ABD, bugünden sonra ‹srail’in 1967 s›n›rlar›n› ihlal eden iflgaline koflulsuz destek vermeyecek.
Japonya’daki nükleer santral kazas›n›n ard›ndan ülke-
Obama iki y›l önce de M›s›r’dan Müslüman dünyas›na hitaben yapt›¤› konuflmada, yeni bir bafllang›ç sözü vermifl, Filistin topraklar›ndaki ‹srail yerleflimlerinin durdurulmas›n› istemiflti. ‹ki y›l içinde ne yeni bir bafllang›ç oldu ne de ‹srail yerleflimleri durduruldu. Demek ki, ABD Baflkan›’n›n konuflmas› tek bafl›na bir fley ifade etmiyormufl. O nedenle Obama’n›n ne dedi¤inden çok bunlar› hangi ba¤lamda söyledi¤ine ve ne yapt›¤›na bakmak gerek.
Önce Fransa ve ‹talya sonra da bir bütün olarak NATO güçleri Libya’ya yönelik askeri sald›r›lar›n› bafllat›nca, “model ülke” Türkiye bir anda 20 milyar dolarl›k inflaat sermayesi yat›r›mlar›n› kaybetti. Hiçbir flekilde M›s›r’› terk etmeyece¤iz diyen Türkiyeli tekstil ve inflaat firmalar›, bu aç›klamalar›ndan yaln›zca iki gün sonra p›l›n› p›rt›s›n› toplay›p geri döndü.
mizde ve dünya çap›nda nükleer enerjiye karfl› oluflan direnç AKP’yi zorluyor. Baflbakan daha önce inand›r›c›l›k dozu normalin üstünde “Çevrecinin daniskas›y›m” fleklinde aç›klamalar yaparken, flimdi “Nükleerin tüpgazdan ne fark› var” gibi inand›r›c›l›ktan uzak aç›klamalar yapmak zorunda kal›yor. Ki art›k enerji ihtiyac› söylemi de eskisi gibi tutmuyor. HES’lere karfl› yürütülen mücadeleler, siyanürlü alt›n arama çal›flmalar›na ve termik santrallere karfl›, santrallerin kuruldu¤u bölgelerde yaflayanlar›n gelifltirdi¤i mücadeleler yerel sermayedarlar› ve AKP’yi zora sokuyor.
Aktif tafleron tökezledi Di¤er ülkelerdeki liderlere halk›n sesini dinle diyen Baflbakan Erdo¤an konu K›br›sl› emekçilerin eylemleri olunca ‘Besleme’ demektedir. Türkiyeli emekçilere gelince de söze gerek kalmamaktad›r: cop, biber gaz›, tazyikli su, ‹slamc›-liberal AKP iktidar›n›n temelini oluflturuyor.
Obama’n›n en yeni bafllang›c›n› ilan etmesi için, bütün dünyan›n haz›rl›ks›z yakaland›¤› Arap halk hareketlerinin bölgede eski yönetimleri koltu¤undan edece¤inin görülmesi gerekecekti. Arap halklar›n›n iflbirlikçi despotik rejimlere karfl› aya¤a kalkmas›, emperyalizmin Ortado¤u politikalar›n›n temel dayanaklar›n› sarst›. Emperyalizm Hüsnü Mübarek gibi iflbirlikçilerini bile gözden ç›karmak, yeni iflbirlikçiler aramak ve imaj tazeleme operasyonlar›na giriflmek zorunda kald›. Halk ayaklanmalar› patlak verdikten ancak üç ay sonra, Bahreyn’de rejimi korumak için, Libya’da ise rejime karfl› askeri müdahalelerle sürece do¤rudan müdahil oldu. Emperyalizmin Libya’y› bombalayan ordular›n›n art›k yeni bir slogan› vard›: “‹nsani müdahale.” Eskiyen “terörle savafl” konseptinin savafl bahanesi Usame Bin Ladin’e ise art›k gerek kalmam›flt› ki, 2 May›s’ta Ladin’in ölüm haberi geldi. Emperyalizm, bölge politikas›n› yeniden infla etmeye giriflince de, AKP “bölgesel güç” ve “dik durufllu, kiflilikli d›fl politika” iddialar›n›n alt›nda kalarak kendisine biçilen yeni rol neyse oynamaya bafllad›. Tayyip Erdo¤an’a önce “Böyle bir saçmal›k olur mu yahu? NATO'nun ne ifli var Libya'da?”, sonra da “NATO’nun etkisinin artmas›na olumlu bak›yoruz” dedirtip savafl gemilerini Libya’ya yollatan bu süreçti. Ne var ki bu, iktidar aç›s›ndan sözünün alt›nda kalman›n ya da ikiyüzlülü¤ün a盤a ç›kmas›n›n da ötesinde bir sorun oluflturuyor. Ortado¤u’nun emperyalist sisteme entegrasyonunda “pa-
13
GÜNDEM sif tafleronlu¤u” “aktif tafleronluk”la ikame eden, yani kendisine biçilen rolü oynamakla yetinmeyip durumdan vazife ç›kararak pek çok ekonomik ve siyasi giriflim bafllatan AKP iktidar›, halk harektleriyle birlikte, flimdi, eski egemenlik iliflkileriyle kurdu¤u aktif tafleronluk siyasetinin krizini yafl›yor. Emperyalizmle olan ba¤lar›n öteki ba¤lara üstün geldi¤i bir kez daha kan›tlan›yor. Libya’da 20 milyar dolarl›k yat›r›m ve 25 bin kiflilik istihdam gözden ç›kar›ld›. fiimdi s›rada Suriye var. Buna karfl›l›k Türkiye’nin eline ne mi geçti? Baflar›l› olup olamayaca¤› belirsiz yeni emperyalist sald›r›larda, Soros’un deyimiyle “en iyi ihraç mal›” olan ordusunu hizmete sokmak.
AKP, Irak iflgalinin bata¤a dönüflmesinin ard›ndan bölgeye iliflkin di¤er iflgal planlar›n› rafa kald›ran emperyalizmin bofl b›rakt›¤› alanda, yine emperyalizm ç›kar›na kendi bafl›na inisiyatif almaya bafllam›flt›. Ekonomik anlaflmalar ve arabuluculuk giriflimleri sayesinde, Türkiye egemenleri Ortado¤u’nun emperyalist kapitalist sisteme entegrasyonuna hizmet ediyordu. Ancak gerek halk hareketleri gerek f›rsattan istifade yeniden bafllat›lan askeri müdahalelerle süreci kontrol alt›na almak isteyen emperyalist güçler, AKP’nin bölge siyasetinin bu dayanaklar›n› ortadan kald›r›yor. Hatta AKP Libya örne¤inde oldu¤u gibi kendi ortaklar›n›n ortadan kald›r›lmas›nda bizzat görev almak zorunda kal›yor.
Arap halk hareketleri, emperyalizm iflbirlikçisi yönetimlerin koltu¤unu sarsman›n yan› s›ra bölgedeki toplumsal çeliflkilerin a盤a ç›kard›¤› y›k›c› enerjinin art›k “silahl› ‹slami direnifl” d›fl›nda bir kanaldan ilerledi¤ini ortaya koydu. Bu da bölgesel ç›karlar›n› güvence alt›na almak isteyen emperyalizm aç›s›ndan iki önemli sorun a盤a ç›kard›: Birincisi, eski ya da yeni yönetimler alt›nda iflbirlikçi politikalar› güvenceye almak; ikincisi de, bundan önce “silahl› ‹slamc› hareketler” ile meflrulaflt›r›lan emperyalist sald›r› konseptini art›k yeni koflullara uyarlamak.
“Aktif tafleron” d›fl siyasete meydan veren boflluk, halk hareketleri ve yeni bir konseptle canlanan emperyalist müdahalecilik taraf›ndan ortadan kald›r›ld›. Yönetim yenilenmesiyle yeniden güven tazeleyen M›s›r, ilk ifl olarak Hamas ve El Fetih’i bar›flt›rd›, flimdi de Suriye’de arabuluculuk girifliminde bulunuyor. NATO’nun pefline tak›lmaktan baflka flans› olmad›¤›n› kabullenen Türkiye’nin yeni sömürge d›fl siyaseti ise asl›na dönüyor.
Halk hareketlerinde esamesi okunmayan ve “teröre karfl› savafl” konseptinin yerini “insanc›l müdahale”ye b›rakmas› ile art›k ifllevi düflük bir simge haline gelen Usame Bin Ladin’in öldürülmesi de rastlant›sal bir çat›flman›n sonucu de¤ildi. ABD lideri Barack Obama’n›n bizzat emrini verdi¤i planl› bir operasyondu söz konusu olan. Böylece, Obama yönetimi, Irak ve Afganistan’daki sonu gelmez savafllar karfl›s›nda bir baflar›s›zl›k ve b›kk›nl›k duygusuna kap›lan ABD kamuoyunu yeni bir sald›r› sürecine motive edecek bir baflar› yaratm›fl oldu. Ancak bu kez de Libya bir batakl›k ve baflar›s›zl›k öyküsü olma yolunda ilerliyor. Kaddafi yönetimi a¤›r sald›r›ya ra¤men devrilmedi ve muhalefet içinde henüz kendini ülkenin geneline ve iflgalcilere kabul ettirebilmifl bir grup yok. Fransa ve ‹talya’n›n Libya’n›n meflru yönetimi olarak tan›d›¤› Libya Ulusal Konseyi’ni ABD ve ‹ngiltere tan›m›yor. Libya’daki bu açmaz Suriye gibi muhalefetin iktidar› kendi bafl›na deviremedi¤i ve mevcut iktidara güçlü bir siyasi alternatif gösterilemeyen di¤er ülkeler karfl›s›ndaki temkinli yaklafl›m› da aç›kl›yor. Emperyalizm yönetemeyece¤i bir istikrars›zl›k durumunu derinlefltirmek istemiyor.
AKP’nin açmaz› AKP’nin “s›f›r sorun” siyaseti, bölge halklar›yla de¤il bölge yönetimleriyle iyi iliflkiler gelifltirmeye dayal›yd›.
14
Türkiye Libya müdahalesinin ard›ndan bir ay boyunca, pefl pefle NATO komutanlar›n› ve CIA Baflkan› Leon Panetta’y› a¤›rlad›. ‹çeri¤i gizli tutulan görüflmelerde Libya, Suriye ve Kürt meselesinin konufluldu¤u aç›kland›. Kürt meselesinin de bu denkleme dahil edilmifl olmas›, Türkiye’den “PKK’ye karfl› mücadele”sine destek karfl›l›¤›nda baz› tavizler istenmifl olabilece¤ini akla getiriyor. Abdullah Öcalan, May›s ortas›ndaki avukat görüflmesinde bu geliflmeyi, “ABD Kürtlerin kellesine karfl›l›k Türkiye’yi Ortado¤u’daki yeni operasyonlar›nda görevlendirmek üzere anlaflt›” sözleriyle yorumlad›. Libya efli¤i afl›lmadan Suriye’ye yönelik bir askeri harekâta olas›l›k verilmese de, ABD’nin AKP hükümetinden, iyi iliflkiler içinde oldu¤u Beflar Esad yönetimi üzerinde bas›nç oluflturmas›n› bekledi¤i anlafl›l›yor. Obama’n›n yeni dönem konuflmas›nda Esad’a “ya reform yap ya da çekil” diye seslenmesi, Suriye’ye yönelik bir sald›r›n›n de¤il ama yapt›r›mlar›n gündemde oldu¤unu ortaya koydu. Bu da AKP’nin çok övündü¤ü iyi bölgesel iliflkilerinden Libya’daki gibi taviz vermek zorunda kalabilece¤ini, bunu da elbette halklar›n de¤il emperyalistlerin ç›kar›na yapaca¤›n› gösteriyor. Ancak seçim öcesi, Tayyip, Suriye konusunda karizmas›n› sarsacak bir geliflmeye izin vermemek için elinden gelen her fleyi yapacakt›r. AKP’nin eli ise emperyalistler karfl›s›nda zay›f. Emperyalistler, her hareketi ekonomiyi yerinden oynatan spekülatif sermayeyi kullanarak hükümeti ikna edebilir.
GÜNDEM Baflkent Do¤algaz özellefltirmesi için yabanc› bankalar taraf›ndan taahhüt edilen kredilerin ödenmemesi ve seçimlere bir ay kala kendini hissettiren para ç›k›fllar›, AKP’nin bu kart› sürekli ak›lda tutmas›n› sa¤l›yor. Di¤er yandan AKP’nin eli halk hareketleri karfl›s›nda da çok zay›f. Çünkü iktidar deneyimi kimi ‹slamc› örgütler taraf›ndan model al›nsa da, AKP halk hareketlerinin devirdi¤i yönetimlerin müttefikiydi ve bu hareketlerin taleplerini içeren bir program›n temsilcisi de¤il düflman›. AKP’nin eli anti-emperyalist toplumsal muhalefet karfl›s›nda da zay›f. Çünkü y›llard›r emperyalizmin tökezlemelerinin yaratt›¤› boflluktan istifade, onursuz d›fl siyasetine kalkan yapt›¤› “bölgesel güç” propagandas›n›n ve demagojik söylemlerin miad› doldu.
Kürt sorunu Sivil itaatsizlik, kirli savafl-kirli siyaset ‹çinde bulundu¤umuz seçim öncesi süreçte Kürt sorununa iki siyasal güç ve strateji damgas›n› vuruyor. Birincisi, “demokratik çözüm çad›rlar› ve sivil itaatsizlik” eylemleriyle Kürtlerin siyasallaflma tarihinde yeni bir dönüm noktas› anlam›na gelebilecek bir momentin yakalanm›fl olmas›d›r. ‹kincisi, AKP’nin hem yükselen yeni Kürt siyasal at›l›m›n› bast›rmak, hem de MHP’yi etkisizlefltirmek ve seçim baraj›n›n alt›na sürüklemek için efl güdümlü olarak kirli savafl ve kirli siyaset operasyonlar›n› devreye sokmufl olmas›d›r.
Kürtlerin siyasallaflma tarihinde bir dönüm noktas› 2011 bahar aylar› Kürt hareketinin yeni bir geliflme ratas›na girmesiyle hareketlendi. Önce “iki dilli yaflam ve demokratik özerklik” ç›k›fl›, ard›ndan hem Kürt illerinde hem Kürt nüfusunun a¤›rl›kta oldu¤u Bat› illerinde “demokratik çözüm çad›rlar›”n›n kurulmas› ve giderek bu sürecin “sivil itaatsizlik eylemleri” olarak formüle edilip atak yap›lmas›, bu yeni siyasal dönüm noktas›n›n köfle tafllar›n› oluflturmaktad›r. Bu süreç Kürt hareketine yeni bir halk dinamizmi eklemifl oldu. Kitlesel halk direniflleri örgütleyebilen kentsel dinamikler, art›k silahl› eyleme gereksinim duyulmadan büyük kitlesel seferberlikler yarat›labildi¤ini göstermektedir. Ateflkesin do¤as›na uygun olarak geliflen sivil itaatsizlik süreci, gelecekte koflullar›n de¤iflmesiyle birlikte silahl› eylemlerin sistematik olarak bafllamayaca¤› anlam›na gelmemektedir. Ancak kesin olan bir fley var ki, o da sivil itaatsizli¤in, art›k silahl› mücadele dahil her flart alt›nda farkl› koflullara uyarlanarak sürecek olmas›. Özellikle gerçeklefltirilen iki eylem, bu tarz bir direnifl çizgisinin etkisini göstermektedir: Eylemin içeri¤inin tart›fl›-
Kürt hareketinin bafllatt›¤› sivil itaatsizlik süreci, gelecekte koflullar›n de¤iflmesiyle birlikte silahl› eylemlerin sistematk olarak bafllamayaca¤› anlam›na gelmemektedir.
l›r olmas›na karfl›n sonuç al›c›l›¤› bak›m›ndan “sivil cuma”lar ve içinde BDP’li vekillerin de oldu¤u halk topluluklar›n›n fi›rnak’ta s›n›r› aflarak öldürülen PKK’lilerin cenazelerini getirmeleri oldu. Ard›ndan ilan edilen “yas”, seçim çal›flmalar› dahil kentlerde yaflam› tamamen durdurdu. Kürt hareketinin en belirgin seçim takti¤i, AKP’yi Kürt illerinde hat›r›say›l›r oranda gerileterek bölgede Kürtlerin tek ve meflru siyasal temsilcilisi haline gelmektir. “Ulusal birlik politikas›” ve bu politikan›n son zamanlarda özellikle Kürt ‹slamc›lar›na seslenen “sivil cuma” ve Altan Tan-fierafettin Elçi gibi ‹slamc›-sa¤ gelenekçili¤iyle bilinen kiflilerin Bölge’den aday gösterilmesidir. Görünüfle göre, Kürt hareketinin bugüne dek ulaflmakta baflar›s›z oldu¤u ‹slamc› Kürtlerde bir yar›lman›n yarat›lmas› takti¤i izlenmektedir. Bu takti¤in muhafazakâr-‹slamc› Kürtlerde ne denli yar›lma yaratabilece¤i kuflkuludur. Öte yandan bu takti¤in, Kürt siyasal hareketinde ‹slamc›l›¤› meflrulaflt›rmas› ve Kürt sorununun emek eksenli çözümü bak›m›ndan sorgulanmas› gerekir. Bütün bunlar›n yan›nda Kürt sorununun gelecek seyri aç›s›ndan seçim süreci belirsizli¤ini korumaktad›r. PKK’nin ateflkes sürecini haziran ortas›na dek uzatm›fl olmas› ve her fleye karfl›n Öcalan’›n ve devletin müzakere giriflimlerinden tümüyle vazgeçmemifl olmas›, seçim sonras› hareketlenmenin seyrini de¤ifltirebilir. Seçim sonras› yeni bir “yumuflama” döneminin bafllayabilece¤i gibi eskisinden daha fliddetli çat›flmalar›n olmas› da olas›l›k dahilinde görünüyor.
15
Önce krizin y›k›c› sonuçlar›na karfl› iflçilerin tepki eylemleri görünmüfltü sokakta. Ard›ndan öncülü¤ünü Devrimci Sa¤l›k ‹fl’in yapt›¤›, fakat Tekel iflçilerinin Ankara direnifliyle simgeleflen “güvencesizli¤e karfl› iflçi eylemleri” görüldü.
Kirli savafl-kirli siyaset AKP’nin, bir süredir, ‹slamc›-milliyetçi hegemonik temelini geniflletme çabas›nda oldu¤u biliniyordu. Bu çaban›n temel ad›mlar›, aç›l›m söylemini iyice geri plana itmek; Kürtler dahil ‹slamc› kitlelerin geleneksel gericili¤ini k›flk›rtmak; ayr›ca ‹slamc› hareketin içiçe geliflti¤i geleneksel milliyetçi-Türkçü e¤ilimlerin ezici ço¤unlu¤unu kendi saflar›na çekmek yönündeydi. Bu çabalar, seçim sürecinde, Kürt hareketine yönelik kirli savafl›n t›rmand›r›lmas› ve MHP’ye yönelik kirli siyaset operasyonlar›n›n bafllat›lmas›yla s›çrama keydetti. Üstelik son zamanlarda Erdo¤an’›n söylemine, klasik dinci unsurlara ”K›l›çdaro¤lu’nun Alevili¤i” ya da “PKK’nin Marksist-komünist ‹slam düflmanl›¤›” gibi ‹slamc› kitlelerin tepkilerini canland›rmaya dönük söylem parçalar›n›n da eklenmesi, AKP’nin neoliberal ‹slamc› gericili¤ini tamamlayan önemli unsurlar. Seçim yaklaflt›kça AKP-TSK mutabakat›yla Kürt hareketine yönelik savafl t›rman›yor. 12-14 May›s tarihleri aras›nda fi›rnak’›n Uludere ilçesinde gerçeklefltirilen TSK operasyonunda 12 PKK’li öldürüldü. Böylece son iki ayda öldürülen gerilla say›s› 52’ye ulaflt›. ‹ktidar temsilcilerinin yaklafl›mlar›ndan, savafl› t›rmand›racak tahkimatlara a¤›rl›k verildi¤i anlafl›l›yor. Baflbakan Yard›mc›s› Bülent Ar›nç, Kürt illerine onbinlerce yeni profesyonel askeri birlikler ile polislerin sevk edilece¤ini bildirdi. Ar›nç, “‹lk planda 10 bin daha sonra yine 10 bin asker yetifltirerek, bu bölgeye sevk edece¤iz. Hükümet olarak istihbarat› güçlendiriyoruz” dedi. Özellikle kentsel kitlesel gösterilere yönelik polis bask›s› t›rman›yor. Bu gösterilere yönelik polis fliddeti yeniden ölümlerle sonuçlanacak düzeye ulaflt›. Kürt hareketinin seçilmifl-fiili siyasal temsilcilerine, belediye baflkanlar›na, Demokratik Toplum Kongresi bileflenlerine, Kürt ayd›n ve sanatç›lara yönelik aylard›r sürdürülen KCK operasyonlar›na, seçim döneminde YSK operasyonu da eklendi. ‹llerin milletvekili say›lar›n›n belirlen-
16
mesinde BDP’nin destekledi¤i ba¤›ms›z adaylar›n veto edilmesi, Kürt hareketine ivme kazand›ran protestolar› bafllatt›. ‹HD “Diyarbak›r fiubesi, Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu Bölgesi” 2011 y›l› ilk 4 ayl›k hak ihlalleri raporuna göre gözalt›larda önceki y›l›n ayn› dönemine göre iki kat art›fl yafland›. Sadece y›l›n ilk 4 ay› içerisinde 11 bin 426 hak ihlali yaflan›rken, 2 bin 788 kifli gözalt›na al›nd›, 747 kifli de tutukland›. Kürtlere yönelik gözalt›lara son 16 günlük bilanço da eklendi¤inde bu say› 3478’e yükseliyor. (17 May›s 2011, ANF) AKP’nin Kürtlere sald›r›s› sadece seçim sürecinde t›rmand›rd›¤› fliddet, KCK ve YSK operasyonlar›yla s›n›rl› de¤il. Referandum sonras›nda Hizbullahç›lar›n serbest b›rak›lmas› ve Mustazaf-Der’in Yüksekova’daki yürüyüflü, “Aile ‹maml›¤›” uygulamlar›n›n yürürlü¤e girifli Kürt hareketi üzerideki bask›lar› çok boyutlu hale getirmektedir. Bu bask›lar genifl bir ittifak cephesi yarat›larak sürüdürülmektedir. Kürt liberal ayd›nlar›ndan liberal sola, Zaman gazetesinden Taraf’a, AKP-TSK mutabakat›n›n bask›c›-sald›rgan yüzünü aklayan bir söylem gelifltiriliyor. Kürt direniflinde “Ergenekon ba¤lant›lar›” ya da “Marksist-komünist din düflmanl›¤›”n›n izleri bulunmaya çal›fl›yor. Üstelik bask›c›-sald›rgan ittifak› destekleyen güçler salt ülke içiyle de s›n›rl› de¤il. Son zamanlarda ABD-AKPTSK iflbirli¤i yeniden güçlendiriliyor. Tam sonuç al›namasa da bu iflbirli¤ine Kürdistan Özerk Yönetimi’ni de katmaya çal›fl›yorlar. Geçti¤imiz mart›n sonunda ABD Gizli Servisi CIA Baflkan› Leon Panetta’n›n ve may›s ortas›nda ABD Genelkurmay ‹kinci Baflkan› Orgeneral James Cartwright'›n Türkiye ziyaretleri, Suriye, Libya, Ortado¤u’nun yan›nda Kürt hareketine karfl› operasyonlar aç›s›ndan da önemli geliflmelerdir. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis’nin a¤z›ndan ço¤unlu¤u gizli yürütülen bu görüflmelerde neler konuflulmufl olabilece¤inin ipuçlar› verildi. Ricciardone, istihbarat paylafl›m› gibi pasif destekler bir yana, PKK’yle mücadelede en büyük deste¤i ABD’nin verdi¤ini, bu-
GÜNDEM nun s›rf ekonomik maliyetinin günde bir milyon, y›lda 400 milyon dolar›n üzerinde oldu¤unu söyledi.
Toplumsal muhalefet Burjuva siyaset ve seçim kampanyalar› ne denli durgunsa, sermaye/AKP iktidar›yla halk aras›ndaki çat›flmalardan do¤an siyasallaflma süreci de o denli hareketli bir dönem yaflamaktad›r. Burjuva siyaset araçlar›n›n ve alanlar›n›n emekçilerin kat›l›m›na kapat›lm›fl olmas›, seçim gündeminden ba¤›ms›z olarak toplumsal muhalefetin siyasallaflma kanallar›n› geniflletmektedir. Bütün bahar sürecinde hareketlili¤ini art›ran toplumsal muhalefet 1 May›s’ta büyük kitlesel gösterilere dönüfltü.
1 May›s 2011: Geleneksel sendikal bürokrasi için küçültücü, güvencesizler için büyük bir ad›m Son y›llar›n en kitlesel ve ülke çap›nda en yayg›n 1 May›s mitingleri gerçeklefltirildi. Bu mitinglerde AKP iktidar›na karfl› tepki ve protestolar bir hayli öne ç›kt›. Halk›n güvencesiz yaflamaya ve çal›flmaya zorlanan kesimlerinin “örgütsüz-kendili¤inden” dinamizmi gösterilere canl›l›k ruhu veren temel “özne”yi oluflturdu. Mitinglerdeki coflku ve dinamizmin temel kayna¤›n› oluflturmakla birlikte, bu kesimler, bir toplumsal muhalefet ekseni olarak, bir hak mücadelesi çizgisi olarak, henüz, talepleriyle, kortejleriyle mitinglere damgas›n› vuran özgün bir politik hareket görünümüne ulaflamad›. ‹flçi s›n›f›n›n yeni dinamiklerini kapsamas› bak›m›ndan bütünüyle ifllevsiz kalan “sa¤-sol-‹slamc›” e¤ilimli geleneksel sendikal bürokrasinin 1 May›s’›n içini boflaltma giriflimleri bertaraf edilemedi. Devrimci-sosyalist sol, 1
May›s’›n militan mücadeleci çizgisini yans›tmas› bak›m›ndan görkemli; ancak toplumsal muhalefetin yeni dinamiklerini kavramas› ve yans›tmas› bak›m›ndan gelenekçi, çarp›k ve yetersiz bir görünüm sergiledi.
Toplumsal muhalefette yavafl, ama kararl› yükselifl Toplumsal muhalefetin geliflme e¤ilimine bak›ld›¤›nda, 2008’den beri yavafl, ama kararl› bir yükselifl görülmektedir. Ana hatlar›yla bak›l›rsa, önceleri “2008 krizi”nin y›k›c› sonuçlar›na karfl› iflçilerin “kriz karfl›t›-tepki eylemleri” görüldü sokakta. Ard›ndan öncülü¤ünü Devrimci Sa¤l›k ‹fl’in yapt›¤›, fakat Tekel iflçilerinin Ankara direnifliyle simgeleflen “güvencesizli¤e karfl› iflçi eylemleri” görüldü. Halkevleri’nin ›srarc› ve kararl› bir mücadeleyle toplumsal muhalefetin gündemine tafl›d›¤› “hak mücadelesi eylemleri” giderek bir muhalefet eksenine dönüfltü. Ö¤renci Kolektifi’nin y›llard›r “Paral› E¤itime Karfl› Özerk Demokratik Üniversite Mücadelesi” çizgisi AKP iktidar›na karfl› ö¤renci hareketinin s›çrama tahtas› oldu. ‹flte bu 1 May›s’ta meydana gelen yayg›n ve kitlesel kat›l›m böyle bir tarihsel arka plandan beslenmektedir. Ancak, özellikle bahar aylar›nda sokaklar› dolduran muhalefet kesimleri 1 May›s’a rengini veren ana kitlenin omurgas›n› oluflturdu. Toplumsal muhalefeti alanlara sürükleyen dinamizm, AKP iktidar›n›n neoliberal politikalar›n›n y›k›c› sonuçlar›na karfl› tepkidir. ‹flçi ölümleri, sel felaketlerinde iflas eden altyap›lar, y›k›lan veya y›k›lmaya çal›fl›lan gecekondular, sat›lan okullar, elektrik ve do¤algaz zamlar›, ulafl›m zamlar›, kad›n cinayetleri, soygunlar, h›rs›zl›klar, giderek artmaktad›r ve
AKP iktidar›n›n flimdi de interneti filtreleme giriflimiyle iletiflim özgürlü¤üne karfl› sal›r›ya geçmesi Türkiye çap›nda yayg›n eylemlerle protesto edildi. En kitlesel eylem on binlerce kiflinin “Sansürsüz ‹nternet” slogan›yla yürüdü¤ü ‹stanbul Taksim eylemiydi.
17
GÜNDEM daha da artacakt›r. Bunlar›n yan› s›ra direnifller, güvencesizlerin eylemleri, topra¤› talan edilen köylülerin eylemleri, ulafl›m, elektrik, do¤algaz zamlar›na karfl› yap›lan eylemler artacakt›r. Öte yandan cinayetler ve erkek fliddeti karfl›s›nda kad›nlar›n sosyal güvence talebi, üniversitelerin piyasalaflt›r›lmas›na ve AKP egemenli¤i alt›na al›nmas›na karfl› gençli¤in devrimci eylemleri, Kürt halk›n›n AKP terörüne karfl› mücadelesi giderek güçlenmektedir. 1 May›s kitlesinin en duyarl› oldu¤u ve canl› tepki verdi¤i konular, YGS skandal›, gazetecilerin tutuklanmas›, güvenceli ifl, do¤an›n talan› gibi konularla AKP karfl›t› slogan ve söylemlerdi. Yirmi y›l sonra MESS’e yeniden meydan okuyarak greve ç›kan metal iflçileri, ülke tarihinin en baflar›l› sa¤l›k grevlerinden birini gerçeklefltiren hekimler, taflerona baflkald›ran güvencesiz iflçiler, toplumsal haklar›n ve do¤an›n metalaflt›r›lmas›na karfl› hak mücadeleleriyle hükümeti “illet” eden yoksullar, YGS skandal›na isyan eden liseliler, siyasal taleplerini militanca savunan Kürtler, AKP gericili¤ine karfl› devletçili¤e ve mezhepçili¤e saplanmayan ilerici bir hareket olarak seslerini yükselten Aleviler, “Yansak da dokunaca¤›z!” diyerek ilk kez kitlesel biçimde sokaklara ç›kan gazeteciler meydanlara s›¤mad›lar. Metal grevinin heyecan›n› alana tafl›yan Birleflik Metal-‹fl; güvencesiz iflçileri örgütlemeyi ve harekete geçirmeyi temel çizgi olarak benimseyen Dev Sa¤l›k-‹fl, Limter-‹fl, Enerji-Sen; güvencesizlerin de örgütlenmesine kap› aralayan Sosyal-‹fl, Bank-Sen gibi sendikalar; g(ö)revden 1 May›s’a yürüyen Türk Tabipleri Birli¤i; E¤itim-Sen kortejlerinin içinde sendikalar›n› güvencesizli¤e karfl› mücadeleye kay›ts›z kalmamaya ça¤›ran güvencesiz ö¤retmen inisiyatifleri; beyaz yakal› iflçiler; irili ufakl› direnifllerden gelen güvencesiz iflçi gruplar›; YGS skandal›na karfl› liselilerin kitlesel eylemleri; Ahmet fi›k ve Nedim fiener’in tutuklanmalar›na karfl› gazetecilerin kitlesel eylemleri; “Güvencesizlik Mitingi”, “Do¤a ve Yaflam Mitingi”, “E¤itim Hakk› Mitingi”, “Bar›nma Hakk› Mitingi” gibi güvencesizli¤e karfl› hak mücadeleleriyle Halkevleri toplumsal muhalefetin yükselen dinamizmini alanlara yans›tt›lar. Yüz binlerce emekçi, birço¤u geleneksel sendikal merkezlerin inisiyatifi d›fl›nda ya da o inisiyatife ra¤men geliflen s›n›f mücadelesi pratiklerinin sloganlar›yla ve konfederasyon yöneticilerine kendilerini kürsüye ç›kmaya yetkisiz hissettiren bambaflka bir dinamizmle bir araya geldi. Güvencesizli¤e karfl› mücadelede ve iflçisi, genci, Kürdü, Alevisi ve ayd›n›yla düzen d›fl› AKP karfl›t› bir çizgide ortaklaflan politik mesajlar›yla meydan kürsüyü aflt›.
18
Yukar›daki foto¤raf, Tayyip Erdo¤an’›n vaktiyle bir ‹ETT çal›flan›yken grev önlü¤ü giydi¤i bir iflçi eyleminden. Ayn› Erdo¤an, 15 Nisan 2011’deki Memur-Sen Genel Kurulu’nda “Grev önlü¤ü giymek, deli gömle¤i giymektir” diyerek greve ç›kmayan bir sendika istedi¤ini belirtti.
1 May›s’›n içini boflaltma stratejisi Devrimci-sosyalist solun ve toplumsal muhalefetin yeni dinamiklerinin militan mücadeleci kararl›l›¤›yla, büyük bedeller ödenerek, yasakl› meydanlar ve sokaklar 1 May›s gösterilerine aç›ld›. Siyasal iktidarlar›n, on y›llard›r devlet fliddeti-medya iflbirli¤i ve geleneksel sendikal bürokrasilerin manipülasyonlar›yla bask› alt›na alarak bo¤maya çal›flt›¤› toplumsal muhalefetin 1 May›s dinamizmi art›k engellenemez bir noktaya geldi. Ne var ki, kazan›lm›fl haklar, meydanlar ve sokaklar egemenlerin sald›r›lar›n›n son bulmas› anlam›na gelmemektedir. Yeni sald›r› stratejisinin hedefi 1 May›s’›n içini boflaltmak. ‹ktidar›n tam anlam›yla güdümüne girmifl, hatta iktidar›n iflçi s›n›f›na müdahalesinin operasyonel arac› durumuna gelmifl Hak-‹fl ve Memur-Sen ve Türk ‹fl’in yan›nda etkisiz bir D‹SK ve KESK, bu stratejisinin uygulanabilmesi için elveriflli koflullar› oluflturdu. Sa¤-sol-‹slamc› e¤ilimli geleneksel sendikal yap›lar ve konfederasyon merkezlerinin ortak ça¤r›lar› ve tutumlar›, 1 May›s’›n AKP karfl›tl›¤› ve s›n›fsal siyasal dinamizmini etkisizlefltirmek üzerine kuruldu. Taksim Meydan›’nda görüldü¤ü üzere 1 May›s karnavallaflt›r›lmaya çal›fl›ld›. Medyan›n da yard›m›yla içi bofl bir coflku, bayram, kutlama söylemi öne ç›kar›lmaya çal›fl›ld›. “Sa¤-sol-‹slamc› kardeflli¤i” vurgusu yap›ld›. Mehter marfl›yla yürüyen Türk Metal, türbanl› kad›nlar, kürsünün etraf›na yay›lan Hak ‹fl, tiyatro gösterileri, oyun-
GÜNDEM re kat›lan KESK üyeleri hakk›nda as›ls›z suç duyurular›nda bulunarak kendi çaplar›nda itibars›zlaflt›rma hamleleri yapmaktan çekinmediler. Ne var ki, y›llard›r güvencesizlik eksenli iflçileflme dinamiklerini görmezden gelen, hatta önünü kesen KESK ve D‹SK’e egemen sendikal anlay›fl bu sald›r› ve manipülasyonlar› savuflturamad›¤› gibi, sendikal hareketteki erimenin önüne de geçememektedir. Y›llar›n mücadele birikimine dayanarak giderek daha büyüyen 1 May›s mitinglerinin tersine, iyice sendikal bürokrasilere daralan sendikal hareket giderek küçülmekte, etkisi yok olmaktad›r.
Geleneksel devrimci-sosyalist sol çizginin açmazlar›
lar, halaylar manfletlere ç›kar›ld›. S›n›fsal-siyasal talepler ve hareketler görmezden gelindi. Oysa toplumsal muhalefet bahar aylar›nda AKP iktidar›n› zorlarken, yine ayn› sendikalar Baflbakan Erdo¤an’› a¤›rlam›flt›. 12 Eylül Referandumu’nda “kamu çal›flan›na grev hakk›” diye alanlarda konuflan Baflbakan Erdo¤an, 15 Nisan’daki Memur-Sen Genel Kurulu’nda “Grev önlü¤ü giymek, deli gömle¤i giymektir” diyerek greve ç›kmayan bir sendika istedi¤ini belirtmiflti. Bu sözler Memur-Sen’liler taraf›ndan “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganlar›yla karfl›lanm›flt›. AKP, eski Hak-‹fl Genel Baflkan› Salim Uslu’yu da milletvekili aday› olarak göstermiflti. Türk-‹fl’e ba¤l› sar› sendika Türk Metal’in 8 Mart’ta düzenledi¤i Kad›nlar Günü etkinli¤inde konuflan Erdo¤an, yine yo¤un alk›fl alm›flt›. Yine ayn› etkinlikte konuflan Genel Baflkan Pevrul Kavlak -ki kendisi Ergenekon Davas› ile Mustafa Özbek’ten boflalt›lan koltu¤a oturtulmufltu- “‹flçi s›n›f› sermaye s›n›f›na düflman olmufltur, bu ne biçim ifltir” diyerek s›k›nt›lar›n› bildirmiflti. ‹ktidar›n iflçi s›n›f›n›n direniflçi katmanlar›na yönelik bask›lar›, Hak-‹fl ve Memur-Sen’in manipülasyonlar› sürekli artmaktad›r. KESK ve D‹SK bu bask› ve manipülasyonlardan nasibini zaten fazlas›yla almaktad›r. Ancak gelinen noktada bask›lar, art›k Türk-‹fl’in AKP ile iflbirli¤ine yanaflmayan, somut direnifller örgütleyen sendikalar› ile Kamu-Sen’e kadar genifllemektedir. Torba Yasa’n›n Plan Bütçe Komisyonundan geçmesinin hemen ard›ndan Hak-‹fl yöneticileri ‹stanbul Büyükflehir Belediyesi yetkilileriyle birlikte yanlar›na noterler alarak Belediye-‹fl’te örgütlü belediye iflçilerini zorla Hizmet-‹fl’e geçirmeye çal›flt›. Memur-Sen’liler, grevle-
S›n›f mücadelesinin bir s›çrama tahtas› olarak 1 May›s’lar›n sürekli k›l›nmas›nda devrimci-sosyalist solun militan mücadeleci eme¤i yads›namaz. Halka bask›lar›n ve sald›r›lar›n simgesi olarak meydanlar›n ve sokaklar›n etraf›ndaki yasak zincirlerinin k›r›lmas›n› bu eme¤e borçluyuz. Ne var ki ayn› baflar› ve kararl›l›k, 1 May›s mitinglerinde de görüldü¤ü üzere s›n›f mücadelesi birikiminin yeni s›n›fsal dinamiklerle buluflturulmas›nda gösterilememifltir. Güvencesizlefltirme, hak kay›plar› gibi sorunlar›n harekete geçirdi¤i yüz binler kendili¤indedn ve örgütsüz bir flekilde alanlara ç›karken, sol, geleneksel yap›lar›n ve de¤erlerin temsilcisi olman›n ötesine geçememifltir. Yeni toplumsal muhalefet dinamikleriyle iliflki kuruldu¤u noktada ise, hak mücadelesi talepleri ya da güvencesiz iflçiler gibi, son derece yararc›, araçsallaflt›r›c› ve pragmatist yöntemler tercih edilmektedir. Bu çarp›k iliflki tarz› haliyle yeni s›n›fsal dinamiklerin politikleflmesine hizmet etmemektedir.
Hak mücadelelerinde yeni bir dönemeç Toplumsal muhalefetin temel sorunu, örgütsüz, kendili¤inden, ama giderek büyüyen yeni dinamikleri toplumsal muhalefetin yeniden yap›lanmas›n›n kurucu gücü haline getirmektir. 1 May›s’›n da gösterdi¤i gibi, hak mücadeleleri çizgisine tarihsel bir görev düflmektedir. Meydanlara yans›yan devrimci potansiyelin gerçek bir harekete dönüfltürülmesi, güvencesizli¤e karfl› ve hak mücadeleleri ekseninde geliflen yeni öznenin siyasal/örgütsel temsiliyetinin oluflturulup bir inisiyatif merkezi olarak kendini ortaya koymas› ile mümkündür. Bu, ortak bir form ya da çat› alt›nda bulunmayan yeni iflçi kitlesinin farkl› kesimlerini bir araya getirecek somut mücadele süreçlerini gerektirmektedir. Meydanlar, bugün böylesi mücadele süreçlerinin nüvelerinin de, bunu devrimci siyasal bir perspektifle örgütleyen öznelerin de bulundu¤unu kan›tlam›flt›r.
19
DOSYA
SEÇ‹M
Tarih yolumuzu ayd›nlat›r Türkiye sol hareketinin seçim ve meclis deneyimleri Devrimciler bilir ki ülkemizde ezilenler lehine gerçekleflecek bir iktidar de¤iflikli¤i yani halk›n gerçekten demokratik bir flekilde yönetime kat›lmas› ancak siyasal bir devrimle mümkün olabilir. Bu nedenle seçim tavr› konusunda as›l cevaplanmas› gereken soru, mevcut parlamenter sistem, onun meclisi ve onu oluflturan seçimlerin devrimci mücadele aç›s›ndan nas›l de¤erlendirilece¤idir. Seçimlerde al›nacak tav›r, devrimci hareketin yürüttü¤ü siyasal mücadele, günün somut koflullar› ve mücadelenin somut ihtiyaçlar› d›fl›nda ele al›namaz. 20
lkemiz yeni bir seçim sürecine girdi. Sol hareket ve ilerici güçler aç›s›ndan da zorunlu olarak seçim tart›flmalar› gündemi kaplam›fl durumda. Seçim tart›flmalar›nda devrimci hareketin geçmifl deneyimlerini ve tarihteki baflar›l› örnekleri hat›rlamak bugün içinde bulundu¤umuz seçim sürecinde tak›n›lacak tav›r aç›s›ndan kolaylaflt›r›c› ve ön aç›c› olacakt›r.
Ü
Devrimciler bilir ki, ülkemizde ezilenler lehine gerçekleflecek bir iktidar de¤iflikli¤i yani halk›n gerçekten demokratik bir flekilde yönetime kat›lmas› ancak siyasal bir devrimle mümkün olabilir. Bu nedenle seçim tavr› konusunda as›l cevaplanmas› gereken soru, mevcut parlamenter sistem, onun meclisi ve onu oluflturan seçimlerin devrimci mücadele aç›s›ndan nas›l de¤erlendirilece¤idir. Seçimlerde al›nacak tav›r, devrimci hareketin yürüttü¤ü siyasal mücadele, günün somut koflullar› ve mücadelenin somut ihtiyaçlar› d›fl›nda ele al›namaz. Parlamento ancak siyasal mücadelenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda, mücadelenin ilerletilebilmesi için kullan›labilecek bir araçt›r. Tarihsel süreci biraz inceledi¤imizde de devrimci bir hareket aç›s›ndan parlamento ve seçimlere yönelik örgütlenecek siyasetin, baflar› sa¤layabilmesi için temel bir k›stas ortaya ç›kmaktad›r. Parlamento ve seçimlere yönelik al›nacak tav›r, süregelen devrimci mücadele perspektifinden de¤erlendirilmeli ve mutlaka örgütlü toplumsal güçlere dayanmal›d›r. Örgütlü bir güçle hesap al›p-verme iliflkisi kurulmadan, halk›n denetimine sonuna kadar aç›k olabilmeyi bir ön koflul olarak kabul etmeden burjuva parlamentosunun devrimci bir biçimde kullan›lmas›n›n mümkün olamayaca¤›, tarihte yaflanan baflar›s›z örneklerle birçok kez görülmüfltür. Parlamentonun amaçlaflt›r›ld›¤› her siyasi tutum al›fl, devrimci mücadeleyi güçlendirmek yerine zay›flatm›fl, geriye düflürmüfl, moral bozuklu¤una neden olmufltur. Bugünün mücadelesi aç›s›ndan de¤erlendirilebilecek baflar›l› seçim tav›rlar› ve meclis deneyimlerinden söz edeceksek, Türkiye sol hareketinin tarihindeki üç önemli ve farkl› örnekten bahsedebiliriz; 1. Türkiye sol hareketinin önemli kurucu unsurlar›ndan birisi olan, sol düflüncelerin Türkiye toplumuyla ilk kez yayg›n ve kitlesel biçimde buluflmas›n› sa¤layan ve arkas›nda önemli bir meclis deneyimi b›rakan Türkiye ‹flçi Partisi. 2. Türkiye devrimci hareketinin Marksist-Leninist gelenek do¤rultusunda burjuva parlamentosu ve seçimlerine yönelik temel tezlerinin oluflturuldu¤u, ege-
menlerin iç savafl stratejisine karfl› halk›n direnifl savafl›n› örgütleyen Devrimci Yol’un ‘79 y›l› seçimlerinde yapt›¤› seçim boykotu. 3. Kürt hareketinin yaklafl›k 20 y›ld›r büyük mücadelelerle yaratt›¤› meclis deneyimi.
Mecliste yepyeni fikirleri savunan bir avuç T‹P milletvekili ülkenin siyasal yaflam›na güçlü etkilerde bulunuyor Yeni-sömürgecili¤e karfl› dünya çap›nda geliflen ilk isyanlar ve devrimler, anti-emperyalist ba¤›ms›zl›k hareketleri, 68 isyan› ile özellikle Avrupa’da geliflen gençlik hareketleri... ‘60’larda ülkemizde h›zla geliflen toplumsal hareketlerin etkilendi¤i uluslararas› koflullar bunlard›. 1961 Anayasas›’yla ülkede oluflan k›smi demokratik ortam, uluslararas› konjonktürün gücünü de arkas›na alan toplumsal hareketlerin h›zla kitleselleflmelerini sa¤lam›flt›. Türkiye ‹flçi Partisi’nin oluflum ve kurulufl sürecini haz›rlayan da toplumsal harekette ve özel olarak da iflçi s›n›f› hareketinde yaflanan canlanmayd›. 1961 y›l› bafllar›nda, grev ve toplu sözleflme hakk›, ifl mevzuat› gibi temel konular›n siyasal düzeyde çözümlenmesi gerekti¤ini düflünen Kemal Türkler, Avni Erakal›n, fiaban Y›ld›z, ‹brahim Güzelce, R›za Kuas, Kemal Nebio¤lu gibi ilerici sendikac›lar bunun için iflçileri parlamentoda temsil edecek bir partinin kurulmas› çal›flmalar›na bafllad› ve k›sa bir süre içerisinde T‹P’in kuruluflunu aç›klad›lar. Kuruluflundan sonraki bir y›l içerisinde T‹P’in önemli bir etkinli¤i görülmedi. Sürecin h›zlanmas›n› sa¤layan, iflçilerin, 1961 Anayasas›’nda öngörülen sosyal haklar›n›n bir an önce hayata geçirilmesi için soka¤a dökülmeye bafllamas› oldu. ‹lk gösteri, 25 Kas›m 1961’de, 5 binden fazla Sümerbank iflçisinin, anayasal haklar›n›n yürürlü¤e konulmas› için, “Haklar›m›z› vermezseniz biz al›r›z” slogan›yla yap›ld›. Hemen ard›ndan ‹stanbul ‹flçi Sendikalar› Birli¤i kitlesel bir miting karar› ald›. 31 Aral›k günü Saraçhane’de toplanan yaklafl›k 100 bin iflçi, sendikal özgürlüklerin ve grev hakk›n›n acilen yürürlü¤e konulmas›n› talep ederek haklar›n›n verilmemesi halinde greve gidilece¤ini ilan etti. ‹flçi s›n›f›n›n içerisinde bulundu¤u bu hareketlilik parti kurucular›n›n partiyi güçlendirme yönünde inisiyatif almalar›n› sa¤layarak T‹P tarihindeki ilk büyük k›r›lmay› yaratt›. T‹P, sosyalist ayd›nlara kap›lar›n› aç›yordu; kurucular›n talebiyle Doçent Mehmet Ali Aybar parti baflkanl›¤›na getirildi.
21
DOSYA
SEÇ‹M
Bu hamle, T‹P’in giderek sistemden umudunu kesmeye bafllayan ayd›nlar, üniversiteliler, gençler, sanatç›lar taraf›ndan da sahiplenilerek güçlü bir seçenek haline gelmeye bafllamas›n›n ilk ad›m›yd›. K›sa bir sürede topluma yay›larak tüm ilerici halk kesimlerinin kendi taleplerinin karfl›l›¤›n› buldu¤u bir çekim merkezine dönüflen parti, devrimci gençlik hareketinin ve 68 sonras› geliflecek devrimci hareketin ana kuca¤› oldu. Bu kitleselleflme ve yayg›nlaflma 65 seçimlerinde 15 milletvekili ile kendini meclis kürsüsünden ifade etmeye bafllayacakt›. Milletvekilleri aras›nda; Mehmet Ali Aybar, R›za Kuas, Tar›k Ziya Ekinci, Sadun Aren, Behice Boran, Kemal Nebio¤lu, Çetin Altan gibi dönemin önemli sendikac›lar›, Kürt ve Türk ayd›nlar› bulunmaktayd›. T‹P mecliste etkili bir muhalefet yürüttü. Özellikle iktidardaki Adalet Partisi’ne yapt›¤› sert elefltirileri zaman zaman meclis içerisinde kendisine yönelik fiili sald›r›lara varacak kadar iktidar› rahats›z ediyordu. 20 fiubat 1968’de ‹çiflleri Bakanl›¤›’n›n bütçe görüflmeleri s›ras›nda meclis tarihinin gördü¤ü en büyük kavgalardan biri yafland›. Çetin Altan’›n ‹çiflleri Bakan› Faruk Sükan’la Naz›m Hikmet üzerine girdi¤i polemik sonras›nda Çetin Altan ve T‹P milletvekilleri, Adalet Partili milletvekillerinin hücumuna u¤rad›. Adalet Partisi milletvekilleri sald›r› s›ras›nda silah kullanmaktan çekinmemifllerdi. Yaflanan çetin koflullara ra¤men T‹P, ezilenlerin sesini ve ç›karlar›n› meclisten bütün ülkeye yaymaya çal›flt›. Kurucular›n›n özelli¤i sonucu iflçi s›n›f› ve sendikal hareketin sorunlar›yla yak›ndan ilgileniyordu. Grev ve Toplu Sözleflme Yasas›, ‹fl Mevzuat›’n›n düzenlenmesi ve sendikal yasalar›n düzeltilmesi için kampanyalar yapt›. ‹flçi mücadelelerini destekledi. Faflizmle Mücade-
le Komitesi kurarak demokrasi ve özgürlükler mücadelesini ilerletmeye çal›flt›. Türk Ceza Yasas›'n›n 141 ve 142. maddelerinin kald›r›lmas› için kampanyalar yürüttü. Kürt halk›na ve Alevilere bask› yap›lmas›na meclisten ilk karfl› ç›k›fl› gerçeklefltiren T‹P, 1967 y›l›nda örgütlemeye bafllad›¤› Do¤u Mitingleri’yle Kürt halk›n›n eflit yurttafll›k koflullar›ndan yararlanmalar› için mücadele etti. Bu çal›flmalar›n sonucunda bu toplumsal kesimlerden büyük bir ilgi ve destek gördü. T‹P’in büyük geliflim göstermesini sa¤layan fley toplumsal hareketle ve hareketi oluflturan tüm bileflenlerle kurdu¤u karfl›l›kl› etkileflime aç›k iliflki ve bu hareketlerin enerjisini birlefltirme becerisiydi. Partinin devrimci mücadele içerisindeki etkinli¤ini yitirmesi de bu özelliklerin giderek kaybedilmesi sonucu ortaya ç›kt›. Devrimci mücadelenin gereksinimlerine cevap veremedi¤i her durumda T‹P bir ad›m daha geri gidiyordu. Çat›flmalar›n derinleflti¤i ve parlamento d›fl› devrimci hareketin geliflmeye bafllad›¤› 68 sonras›nda, öncelikle gençlik hareketiyle bafllayan, giderek dinamik topluluklar›n tümüne yay›lan bir etkisizleflme içerisine girildi. T‹P, 1968 kitle hareketleriyle doru¤a ç›kan dalgan›n düflünsel ve politik önemini göremeyerek Türkiye devrimine yap›lmaya çal›fl›lan güncel politik katk›lara giderek uzaklaflt›. Dinamik kadrolar›n ve çevrelerin büyük ço¤unlu¤u yeni muhalefet biçimleri öneren hareketlere yöneldiler. Sol içi tart›flmalarda, Sovyetik kamp›n etki alan›na girmeye bafllamas›yla birlikte kitle hareketleriyle ba¤› giderek azald›. 68’de seçim kanununda yap›lan de¤ifliklikle (milli bakiye sisteminin kald›r›lmas›) parlamento etkinli¤ini yitirince etki alan› daha da darald›. Devrimci hareketin kitle hareketi üzerindeki etkisi her geçen gün artarken, T‹P kendi iç krizleri ne-
Meclis’in s›ra d›fl› sosyalisti 5 Ekim 1908'de ‹stanbul'da do¤an M. Ali Aybar, Galatasaray Lisesi'nden sonra ‹stanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Ayn› fakültede Anayasa Hukuku asistan›, hukuk doktoru ve devletler hukuku doçenti oldu. 1946'da yaz›lar› nedeniyle doçentlik görevine son verildi. Ayn› y›l Demokrat Parti'den (DP) milletvekili aday› oldu; ancak seçilemedi. Önce Hür, sonra Zincirli Hürriyet gazetelerini ç›kard› ve buralardaki yaz›lar› nedeniyle 1949'da 3 y›l 8 ay hapis cezas›na çarpt›r›ld›. 1950'deki genel afla serbest b›rak›lan Aybar, iki y›l sonra avukatl›¤a bafllad›. 1962'de T‹P'in genel baflkanl›¤›na getirildi. 1965 ve 1969 genel seçimlerinde bu partiden ‹stanbul milletvekili seçildi. Ayn› dönemlerde Sovyetler Birli¤i'nin Çekoslovakya'y› iflgaline karfl› ç›kt› ve "Türkiye’ye özgü sosyalizm", “Güler yüzlü sosyalizm” fleklinde ifade etti¤i sosyalizm anlay›fl›n› savundu. Bu görüfllerine karfl› ç›kanlar aras›ndaki anlaflmazl›¤›n büyümesi üzerine 1969'da genel baflkanl›ktan, 1971'de de parti üyeli¤inden istifa etti. 1975'te, k›sa bir süre sonra Sosyalist Devrim Partisi ad›n› alacak olan ve 12 Eylül 1980'de di¤er partilerle birlikte kapat›lan Sosyalist Parti'yi kurdu. Mehmet Ali Aybar, 10 Temmuz 1995'de ‹stanbul'da, tedavi edildi¤i Florence Nightingale Hastanesi'nde kalp yetmezli¤i sonucu öldü.
22
60’l› y›llar sonras› ülkede oluflan k›smi demokratik ortam, uluslararas› konjonktürün gücünü de arkas›na alan toplumsal hareketlerin h›zla kitleselleflmelerini sa¤lam›flt›. Türkiye ‹flçi Partisi’nin oluflum ve kurulufl sürecini haz›rlayan da toplumsal harekette ve özel olarak da iflçi s›n›f› hareketinde yaflanan canlanmayd›.
deniyle devrimci süreçte giderek silikleflti.
Namlular›n gölgesindeki seçim aldatmacas›na hay›r! Tek Yol – Tek Alternatif Halk›n kendi iktidar›d›r! Devrimci Yol ve 1979 Seçim Boykotu 80 öncesi iç savafl sürecinden geçen ülkemizde geliflen Devrimci Yol hareketi, faflizme karfl› yürütülen militan kitle direnifllerinden, halk›n kendi iktidar deneyimlerinin yarat›lmas›na, iflçi komite ve konseylerinin fabrikalardaki baflar›l› örgütlenme deneyimlerinden, direnifl komiteleri çal›flmalar›na kadar birçok alanda önemli deneyimler b›rakm›flt›r.
retim üyeleri, gazeteciler, sendikac›lar, hedef tahtas›na al›nm›flt›. Kahve, otobüs taramalar›, toplu haldeki insanlar›n üzerine bomba at›lmas› gibi sald›r›lar meydana gelmeye bafllam›flt›. Bu sald›r›larla birlikte gerici ayaklanmalarla kitle katliamlar›na yönelerek tüm toplumu sindirmeye ve bir askeri darbeye zemin haz›rlayacak kargafla ortam›n› yaratmaya yönelik provokasyonlara giriflilmiflti. Faflist terörün doru¤a ç›kt›¤› olay ise Kahramanmarafl’ta yafland›. Kahramanmarafl katliam›yla birlikte tüm toplum, en küçük birimine kadar ikiye bölündü. Türkiye'nin her taraf›nda insanlar kendi güvenliklerini sa¤layabilmenin yollar›n› aramaya bafllad›. Kahramanmarafl olaylar›n›n en önemli sonuçlar›ndan biri de 13 ilde s›k›yönetim ilan edilmesiydi.
Tüm bu birikimlerin yan›nda, Devrimci Yol’un 14 Ekim 1979’da yap›lan ara seçimlerde yürüttü¤ü boykot kampanyas› da, seçimler ve sand›k siyaseti konusunda devrimcilerin almas› gereken tutum aç›s›ndan bugün de de¤erlendirilmesi gereken baflar›l› bir örnektir. Devrimci Yol, seçimleri boykot kampanyas›yla mevcut parlamenter sisteme karfl› güçlü bir elefltiri yükselterek halk›n alternatif iktidar organlar›n› örgütlemeye çal›flm›flt›r. Boykot siyaseti o kadar etkili olmufltur ki iktidardaki Ecevit neredeyse tüm seçim propagandas›n› Devrimci Yol ve boykot elefltirisi üzerine kurmufltur.
‹flte böyle bir ortamda ülke seçimlere gidiyordu. Devrimci Yol seçimleri boykot siyasetini, egemenler taraf›ndan halka karfl› yürütülen iç savafl stratejisine halk›n verdi¤i yan›t olarak kurmaya çal›flm›flt›.
80 öncesi ülkemizde bir taraftan ekonomik bunal›mlar derinleflirken di¤er yandan faflist terör artarak yay›l›yor, buna karfl› halk›n direnifl e¤ilimleri de giderek kuvvetleniyordu. Ülkede fliddeti her geçen gün artan bir iç savafl bafllam›flt›. Faflist sald›r›lar önce tek tek solculara yönelmifl, bir süre sonra solcu kimli¤i öne ç›kan ö¤-
“Bugün için de, seçimler karfl›s›ndaki devrimcilerin tavr›n›n belirlenebilmesi için, yaflanan somut durumda, yani s›n›flar mücadelesinin bugünkü durumunda karfl› karfl›ya bulunulan siyasal görevlerin, devrimci hareketin karfl›s›na almas› gereken somut hedeflerin göz önüne al›nmas› gerekir. Seçimler siyaseti, tespit edilen somut
“Devrimcilerin ‘burjuva parlamentoculu¤u ve seçimleri’ karfl›s›ndaki tavr› mevcut koflullardaki somut siyasi görevlerine göre belirlenir. Bu somut görevler do¤rultusunda belirli koflullar alt›nda iflçi-köylü adaylar göstererek seçimlere kat›lmak, baz› partileri ya da partiler blo¤unu desteklemek veya seçimleri boykot etmek söz konusu olabilir.
23
DOSYA
SEÇ‹M
Devrimci Yol, halk›n kendi iktidar olanaklar›n›n güçlendirilmesi gerekti¤ini söyleyerek meclis d›fl›, devrimci bir alternatifin güçlü bir biçimde örgütlenmesini hedeflemifltir.
siyasal görevlere tabidir.” denilerek devrimci hareketin, seçim ve meclis konusunda tav›r al›rken bugün de baflvuraca¤› temel Marksist-Leninist ilkeler vurgulanm›fl, bu prensipler etraf›nda sol hareket içerisindeki parlamentocu seçene¤e yönelik temel elefltiriler de flekillenmifltir. “Marksistler aç›s›ndan, seçimlere kat›lma, bir taktik olarak benimsense bile, bu, ancak ve ancak parlamentodan ve seçim platformundan bir kürsü olarak yararlanmak ve bu platformun sahte kimli¤ini deflifre ederek tek ve gerçek alternatifin emekçilerin kendi iktidarlar› oldu¤unu ve bunun da tek devrimci yolunun seçimlerden ve bu parlamentodan geçmedi¤ini kitlelere kavratmak için yaparlar. Gerçek alternatif halk›n kendi devrimci iktidar›d›r. Bu da ancak ve ancak devrimci bir yoldan gerçekleflebilir. Seçimlerde kitlelere ‘oy verebilecekleri bir alternatif gösterme’ amac›yla seçimlere kat›lanlar ise kitlelere bu seçimler yoluyla -kendileri gibi ‘iyi’ bir partiye oy vererek onu iktidara getirme yoluyla kurtulabilecekleri umudunu yaymaya çal›flan revizyonist sahtekarlardan baflkas› olamaz.” Devrimci Yol örgütledi¤i boykot kampanyas›yla, düzenin Ecevit baflkanl›¤›ndaki CHP iktidar› eliyle, sistem d›fl› ve sistem karfl›t› geliflen kitle hareketini içsellefltirme çabalar›n›n önüne geçmeyi baflarm›flt›. Ecevit’in 77 seçimleri öncesi oluflturdu¤u “sol” söylem halk nezdinde önemli bir sempati ve umut yaratm›fl ve Ecevit’in iktidar olmas›n› sa¤lam›flt›. Fakat halk›n beklentilerinin hiçbiri Ecevit hükümeti taraf›ndan karfl›lanamam›flt›. Ne ekonomik krizin etkileri hafifletilebilmifl ne de faflist teröre karfl› halk›n can güvenli¤ini sa¤layacak tedbirler al›nabilmiflti. Ecevit sermayeye ve fasiflt güçlere karfl› ald›¤› hay›rhah tutumun bedelini a¤›r bir flekilde ödedi. “Umudumuz Ecevit” söylemi iki y›ldan k›sa bir süre içerisinde etkisini yitirdi, Ecevit, büyük oranda umut olmaktan ç›kt›. Tam bu noktada, toplumda yaflanan bü-
24
yük umut k›r›lmas›na karfl› Devrimci Yol halk›n kendi iktidar olanaklar›n›n güçlendirilmesi gerekti¤ini söyleyerek meclis d›fl› devrimci bir alternatifin güçlü bir biçimde örgütlenmesini hedefledi. Direnifl Komiteleri bir taraftan faflist sald›r›lara karfl› halk›n kendini savundu¤u en genifl örgütlenme biçimleri olarak di¤er yandan da halk›n demokrasiyi ö¤rendi¤i, ülke sorunlar›n› tart›flt›¤›, sorunlara çözüm yollar›n› üretti¤i ve uygulad›¤› yani halk›n do¤rudan yönetime kat›ld›¤›, alternatif iktidar organlar› olarak örgütlendi. Devrimci Yol, s›k›yönetim koflullar›nda girilen ‘79 seçimlerinde boykot kampanyas›yla önemli bir baflar› kazand› Seçimlerdeki kat›l›m büyük oranda düflüfl göstermifltir. Seçim sonucunda CHP büyük oy kayb›na u¤rayarak, 1977'deki yüzde 41,4’lük oy oran›ndan, 1960'lardaki klasik yüzdesine düfltü: 29,1. Eski oylar›n› koruyan AP ise, 50 senatörlükten 33’ünü ve 5 milletvekillik kazand›. Seçimlerden hemen sonra Ecevit hükümeti istifa etmek zorunda kald›, Ecevit’ten umudunu kesen halk›n büyük bölümü devrimci mücadele etraf›nda kümelendi.
Kürt hareketi ve ba¤›ms›z adaylar Yaklafl›k otuz y›ld›r süren Kürt siyasal mücadelesinin, geçmifl dönem parlamento deneyimi de baflar›l› örnekler aras›nda de¤erlendirilmelidir. Her ne kadar Kürt sorununun meclis temelli çözülebilmesi olanakl› olmasa da, ba¤›ms›z adaylarla meclise girilmesi Kürt sorununun daha genifl çevrelerce tart›fl›l›r hale gelmesini sa¤lam›flt›r. Kürt halk›n›n ulusal sorununu dile getirmek, ne istediklerini ve neleri istemediklerini yüksek sesle söylemek için Kürt siyasal hareketi parlamentoyu etkin bir flekilde kullanmaktad›r. Kürt siyasal hareketinin temsilcilerinin meclise girifli tüm egemen inkar ve imha siyasetine, Kürt halk›n›n
varl›¤›n›n toptan reddine dayanan rejimin temellerini sarsan bir mücadele tarihinin içinde flekillenmektedir. Kürt halk›n›n askeri-demokratik tüm mücadele araçlar›n› ve yöntemlerini kullanarak yürüttü¤ü mücadele kendi siyasal temsilcilerini a盤a ç›karm›flt›r. Parlamentoyu temel amaç olarak de¤il Kürt halk›n›n taleplerinin karfl›lanmas›; Kürt sorununun demokratik çözümü için bir kürsü olarak kullanmay› baflarm›flt›r.
ce Diyarbak›r’da 39 ba¤›ms›z aday seçime girmiflti. Kürt hareketi bu engellemenin karfl›s›na da bir halk örgütü olman›n gücüyle ç›kt›. Ço¤u Türkçe bilmeyen, okuma yazmas› olmayan kad›nlar ve yafll›lar da dahil olmak üzere binlerce insana ip ve flablon kullanarak oy verecekleri adaylar› bulmalar› yönünde e¤itimler verildi. Halk, örgütü ve kararl›l›¤›yla bu engeli aflarak temsilcilerini meclise gönderdi.
1991 y›l›nda Halk›n Emek Partisi'nin SHP ile birlikte kurdu¤u seçim ittifak›yla meclise girmesi ülkenin siyasal sürecinde önemli bir k›r›lma yaratt›. Leyla Zana, Mahmut Al›nak, Hatip Dicle, Orhan Do¤an, Ahmet Türk, S›rr› Sak›k, Selim Sadak ve Sedat Yurttafl gibi isimler taraf›ndan Kürt siyasal hareketi ilk kez mecliste temsil ediliyordu.
Kürt hareketinin meclisteki gücünü as›l olarak halk örgütlülü¤ünden ve silahl› mücadeleden ald›¤› yaflanan son süreçle bir kez daha kan›tland›. Seçim baraj›, Siyasi Partiler Kanunu gibi engellemeler yetmiyormufl gibi Kürt siyasal hareketinin mecliste temsilinin önüne geçmek için YSK’dan ç›kart›lan veto karar› büyük bir halk direnifliyle karfl›laflt›. Kürt halk›, bu karar› sokaklara ç›karak, bölgede hayat› durdurarak geri çektirdi. Direnifliyle vekillere dönük vetoyu kald›rd›. Bu süreçte sokak ile meclise gönderilen temsilciler aras›ndaki örgütlü iliflkinin ne derece olumlu oldu¤u kendini yeniden gösterdi. Meclis temsilcilerinin Kürt halk›yla birlikte militan sokak hareketlerine yönelmeleri bu olumlu ba¤›n bir göstergesi ve meclise girmek için çabalayan “sol” aç›s›ndan da örnek al›nmas› gereken bir durumdur.
6 Kas›m 1991'de, TBMM 19. Yasama Dönemi için yap›lan yemin töreninde, Kürt milletvekillerinden Leyla Zana, Türkçe bafllad›¤› yemini Kürtçe “Ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm” (Bu yemini Türk ve Kürt halklar›n›n kardeflli¤i ad›na ediyorum) cümlesiyle tamamlay›nca, egemenlerin Kürt sorununun mecliste ifade edilmesine tahammülsüzlü¤ü kendisini hemen gösterdi. Ülkede büyük bir linç kampanyas› bafllat›ld›. Bu ilk deneyim, 3 Mart 1994'te DEP'li milletvekillerinin dokunulmazl›klar›n›n kald›r›larak tutuklanmalar› ve DEP’in kapat›lmas›yla son buldu. Uzun y›llar boyunca legal Kürt partilerinin meclisten ve siyasetten çeflitli engellemelerle d›fllanma giriflimi 2007 seçimlerinde Kürt siyasal hareketinin ba¤›ms›z aday stratejisiyle yeniden delindi. Var olan seçim baraj› engelini aflmak için gelifltirilen ba¤›ms›z aday stratejisi de çeflitli engellemelere maruz kald›. 2007 seçimlerinde Kürt ba¤›ms›z adaylar›n seçilmesini engellemek için oy pusulalar› ço¤u devlet destekli onlarca ba¤›ms›z aday ismiyle dolduruldu. Sade-
Kürt siyasal hareketinin meclis deneyimi bir kez daha göstermifltir ki; ancak örgütlü bir halk hareketi taraf›ndan denetlenebilen, siyasal bir harekete ve halka hesap verme sorumlulu¤u tafl›yan temsilciler, meclise girme amaçlar›n› meclis içinde de bayraklaflt›rabilmektedir. Yaflanan tüm bu deneyimler, meclis kürsüsünün, ancak sokaktan beslendi¤i ve halk›n örgütlü gücünün denetime aç›k oldu¤u koflullarda toplumsal mücadeleler aç›s›ndan bir de¤er tafl›d›¤›n› göstermektedir. Aç›k ki meclis, toplumsal mücadelenin kurucu unsuru de¤il ancak mücadele arac› olarak de¤erlendirilebilir.
Meclis temsilcilerinin Kürt halk›yla birlikte militan sokak hareketlerine yönelmeleri, aralar›ndaki olumlu ba¤›n bir göstergesi ve meclise girmek için çabalayan “sol” aç›s›ndan örnek al›nmas› gereken bir durumdur.
25
DOSYA
SEÇ‹M
D›fllama - d›flar›da tutma siyasetinin gölgesinde;
Aleviler kimi seçecek Aleviler tarih boyunca hep d›flland›, katliamlara maruz kald›, dinci gericili¤in tahakkümü alt›nda ayr›mc›l›¤a u¤rad›. Devletin Alevilere karfl› olan sald›rgan ve d›fllay›c› tutumu Alevileri her dönem ilerici toplumsal mücadelelerin bir bilefleni yapt›. Ancak bu Alevilerin bütün taleplerinin ilerici nitelik tafl›d›¤› anlam›na gelmez. Sonda söyleyece¤imizi baflta söylemekte fayda var; bugün devrimciler Alevi “solculu¤unu” de¤il, Alevilerin devrimci dinamiklerini toplumsal mücadele saflar›na katmay› hedefleyen bir politik çizgi oluflturmal›d›r.
on y›llarda Alevilerin büyük kitlesel mitinglerine tan›k olduk. Aleviler sokak gücünü de göstererek kendi taleplerini ülke gündemine sokma konusunda baflar›l› oldular. Ancak sorunlar›n çözümü noktas›nda siyasal iktidar›n cevab› Alevileri düzene eklemeyi hedefleyen “aç›l›mlar” oldu. fiimdi genel seçimlere gitti¤imiz bu günlerde Alevilerin seçiminin ne olaca¤›n› ve bu seçimin hangi tarihsel, sosyal temellerden beslendi¤ini de¤erlendirmeden önce, Aleviler üzerinden politika yapmaya çal›flanlar kimler, belirtelim. Geçti¤imiz dönem “Alevi Aç›l›m›” ad›yla kendi Alevisini yaratmaya çal›flan AKP, Alevilik üzerine siyaset yapanlar›n bafl›nda geliyor. Bir di¤er ve en önemli aktörse y›llarca Alevilerin oylar›n› “çantada keklik” sayan CHP. Bu iki egemen siyasal aktörün yan›nda Alevilerin içinden ç›kan ama yaln›zca Alevilerin çok s›n›rl› bir kesimini temsil
S 26
eden Alevi örgütü yöneticileri de var. Öte yandan, y›llarca yoksul mahalle direnifllerine önemli bir dinamizm katan Alevileri, sadece inanç özgürlü¤ü temelinde ezilen bir mezhebin üyeleri olarak örgütlemeye çal›flan solun önemli bir k›sm› da Alevilik üzerine siyaset yapan kesimlerden biri olmufltur. Tüm bu aktörlerin etkisi alt›nda, bütünsel-türdefl (homojen) bir topluluk olarak de¤erlendirilemeyecek Alevilerin seçimleri de farkl›laflmaktad›r. Devletin Alevilere yaklafl›m›, her dönem d›flar›da tutarak sistemin yönetsel mekanizmalar› içine almayan ancak sistem karfl›t› bir güç olmalar›n› da engellemeye dönük bir iliflki biçiminde olmufltur. Ancak ne bu durum ne de bu durumun yaratt›¤› bask› ve zorbal›k Alevilerin ilerici toplumsal hareketlerin etkin bir bilefleni olmas›n› engelleyebilmifltir. Sonda söyleyece¤imizi baflta söylemekte fayda var; bugün devrimciler “Alevi solculu¤unu” de¤il, Alevilerin devrimci dinamik-
lerini toplumsal mücadele saflar›na katmay› hedefleyen bir politik çizgi oluflturmal›d›r.
Anadolu isyanlar›nda Aleviler Aleviler Anadolu topraklar›nda 700 y›ld›r var. Alevili¤in oluflma koflullar›, 13. yüzy›lda Anadolu’ya gelen göçebe Türkmenlerle bafllar. Zorla Müslümanlaflt›r›lmaya karfl› yöre halklar›, özellikle göçebe köylüler kendi geleneksel inançlar›na en yak›n ‹slam yorumunu, yani Alevili¤i seçerler. Ancak bu seçim bile onlar› bask› görmekten kurtaramam›flt›r. Anadolu tarihi Alevi-köylü isyanlar›yla doludur. Osmanl› yöneticileriyle, konargöçer halk›n aras›ndaki çat›flma asl›nda mezhepsel de¤il sosyal ve ekonomik, özünde s›n›fsal bir temele sahiptir. Bu isyanlar›n ço¤u, feodal sömürü düzenine, a¤›r vergilere, t›mar sisteminin bozulmas›na, merkezi Osmanl› Devleti’nin bask›s›-
na karfl› ç›km›flt›r. Yani isyanlar›n temelindeki s›n›fsal dinamikler dinsel biçimlere bürünmüfltür. Aleviler toplumun ve köylülü¤ün en yoksul kesimini oluflturduklar› için merkezi otoriteye karfl› ç›kan ço¤u isyan›n bafl aktörüdürler. Alevilerin bugünkü yerleflim yerlerini belirleyen Baba ‹shak ve Baba ‹lyas’›n Anadolu Selçuklu Devleti’ne karfl› bafllatt›¤› isyan ve Osmanl› döneminde yoksul köylülü¤ün vergi sorununa, t›mar sisteminin bozulmas›na ve merkezi devletin bask›s›na karfl› bafllayan Celali ‹syanlar›, bu ayaklanmalardan sadece birkaç›d›r. Osmanl› ‹mparatorlu¤u, topraklar› üzerinde merkezi devlet otoritesinin kontrolü d›fl›nda ve ço¤unlu¤u göçebe olan yoksul köylülü¤ü kendisi için bir tehdit olarak görmüfltür. Bu nedenle devletin Anadolu’daki Alevi isyanlar›na yan›t› katliamlar fleklinde olmufltur. Yavuz Sultan Selim’in Çald›ran Savafl› öncesi yapt›¤› büyük Alevi katliam›n›n ard›ndan Hilafetin de ‹s-
27
DOSYA
SEÇ‹M
tanbul’a getirilmesiyle Sünni inanca dayanan devlet gelene¤i iyice güçlenmifltir. Devletin zulmüne ve katliamlara maruz kalan Aleviler, uzak diyarlara yerleflip saklanarak uzun y›llar kimliklerini gizlemifllerdir. Sünni devlet gelene¤i Osmanl›’dan bu yana sürmektedir.
Cumhuriyet’e sahip ç›kmak Cumhuriyetin kurulmas›n›n Alevilerde büyük heyecan yaratt›¤› do¤rudur. Sünni-Hanefi Osmanl› devlet gelene¤inin üstüne laik bir rejimin kurulaca¤›n›n söylenmesi bile Alevilerin içinde büyük bir umut do¤urmufltur. Bu umudun bugün de devam etti¤ini söylemek yanl›fl olmaz. Kurtulufl Savafl› s›ras›nda Aleviler, padiflaha, hilafete ve emperyalizme karfl› mücadeleye kat›l›r ve cumhuriyet devrimini destekler. Ancak cumhuriyetle ne vaat edilen laiklik gelir ne de Alevilerin üzerindeki bask›lar son bulur. Laiklik anayasal güvence alt›na al›nm›flt›r fakat dinci gericilik toplumu yönetebilmek için her zaman siyasal iktidarlar›n malzemesi olmufltur. Cumhuriyetle laik devlet yap›s›n› kurmaya yönelik ad›mlar at›lm›flt›r. Örne¤in, Halifelik kald›r›lm›fl, tekke ve zaviyeler kapat›lm›flt›r. Fakat yerine devlete ba¤l›, devlet bütçesinden beslenen ve Sünni mezhep esaslar›na göre hareket eden Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› kurulmufltur. 1. Meclis’e davet edilen Hac› Bektafl’taki postniflinlerden Cemalettin Efendi’nin bir defa meclise gidip, meclisin laik olmad›¤›na, dinin devletten ayr›lmad›¤›na karar vermesi ve ‘Cumhuriyet bizim için de ha-
yal k›r›kl›¤› olmufltur’ demesi bu durumu anlatan örneklerden biridir. Devletin bask› ve zor yöntemlerine gelince; bunlar, cumhuriyet sonras› da de¤iflik biçimlerde devam etmifltir. Cumhuriyetin ilk y›llar›nda merkezi devlet egemenli¤ini tesis etmek için yap›lan katliamlarda ve daha sonraki on y›llarda devlet sopas› Alevilerin s›rt›ndan eksik olmam›flt›r. Sömürge tipi faflizmin bir yönetme biçimi olarak ortaya ç›kan kontrgerilla katliamlar›nda, Alevilerle birlikte öteki ezilen halk kesimleri de hedef al›nm›flt›r. Bu dönem, Alevilere karfl› yok sayma politikalar› da devam etmektedir. Ancak bunun yan›nda çeflitli egemen aktörlerin Alevileri düzene eklemleme çabas› da güç kazanm›flt›r. Bunlardan en önemlisi elbette ki CHP’dir. Ancak sadece CHP’yle s›n›rl› kalmam›flt›r. Baz› Aleviler Menderes döneminde Demokrat Parti’ye bile destek verebilmifltir. ‘60’l› y›llarla beraber Alevilerin önemli bir k›sm› otoriteye karfl› soldan bir muhalefet örgütlemeye bafllam›flt›r. Alevilerin partileflme giriflimlerinin ilki olan (Türkiye) Birlik Partisi de bu dönemde ortaya ç›km›flt›r. Partinin amblemi, 12 ‹mam› ve Ali’yi sembolize eden 12 y›ld›z ve asland›. 1966 y›l›nda bir grup vars›l Alevinin kurdu¤u Birlik Partisi girdi¤i ilk seçimde (1969) %2,8 oran›nda oy al›p 8 milletvekili ç›kard›. Ancak Alevi dedelerinin ç›kar ve iktidar savafl› sonucunda k›sa sürede kurulufl amac›ndan uzaklaflt›, zay›flad› ve 1980 faflist darbesiyle kapat›ld›. TBP, Alevilerin toplumsal muhalefete kat›l›m›nda etkili olmay› baflaramad›, Aleviler bu dönemde de CHP’ye oy vermeye devam ettiler. Sanayileflmenin h›zlanmas› ve köylerden kentlere göçle beraber yoksul Aleviler kendilerini solda ifade etmeye bafllad›. ‘70’li y›llarda geliflen faflizme karfl› direnifllerde önemli bir özne oldular. ‹ç savafl koflullar›nda Aleviler, devletin kontrgerilla sald›r›lar›na maruz kald›. Çorum, Marafl ve Sivas’ta yarat›lan faflist provokasyonlarda Aleviler devrimcilerle beraber do¤rudan hedef gösterilmiflti. Ancak bu dönem kendilerine yönelen sald›r›ya devrimci hareketlerin içinde cevap verebilmifllerdi. Aleviler bir defa daha Anadolu topraklar›nda halk hareketlerinin önemli bir bilefleni olmufltu.
Neoliberal kimlik politikalar›n›n etkisi
Cumhuriyetin kurulmas›n›n Alevi toplumunda büyük heyecan yaratt›¤› do¤rudur. Sünni-Hanefi Osmanl› devlet gelene¤inin üstüne laik bir rejimin kurulaca¤›n›n söylenmesi bile Alevilerin içinde büyük bir umut do¤urmufltur.
28
Alevilerin konumu aç›s›ndan önemli bir k›r›lma tarihi 12 Eylül 1980’dir. 12 Eylül faflizmi alt›nda ülkedeki devrimci-ilerici toplumsal hareketler tasfiye edildi. Sol ve sola ait tüm de¤erler, özneler sistem için en büyük tehlike olarak görüldü. Darbeyle beraber Türk-‹slam sentezci bir ideolojik devlet çizgisi oluflturuldu ve gericilik bir devlet politikas› olarak s›çrama gösterdi.
Böylece neoliberal politikalar›n uygulanmas› için uygun koflullar oluflturuldu. Neoliberalizmin kurallar› ekonomide oldu¤u kadar do¤rudan toplum yaflam›nda da uyguland›. Kamusal alan piyasaya aç›l›rken kamusal iliflkilerin yerini, hemflehri örgütleri, cemaatler gibi yap›lar ald›. Toplumun kendini s›n›fsal kimli¤iyle de¤il memleketiyle, cemaatiyle, mezhebiyle tan›mlamas› yayg›nlaflt›. Bu dönemde büyük kentlere göç h›z kazand› ve bu defa göç, gerçek manas›yla topra¤›ndan kopart›l›p, proleterleflmek anlam›na geliyordu. Göç edilen büyük kentlerde bir arada yaflama zorunlulu¤u, büyük flehre tutunmak için gelifltirilen dayan›flma iliflkisi, kültürünü devam ettirme çabas› Alevileri s›n›f kimli¤iyle de¤il de mezhep kimli¤iyle var olmaya zorlad›. (Yabanc› de¤il, bizden.) Zaten neoliberal dönemin temel özelliklerinden biri olan kimlik eksenli siyaset bu koflullar alt›nda Alevi kimli¤inde gerçek karfl›l›klar›ndan birini buldu. Alevi köylerine cami yap›lmas›, zorunlu din dersi gibi devlet politikalar›, Alevileri ezilen mezhep olarak siyaset yapmaya zorlad›. ‘80’li y›llarda göçle gelinen flehirlerde iki temel sonuç ortaya ç›kt›. Birincisi Alevi dernekleri kurarak, köy derneklerinde toplanarak, köy derneklerini birer cem eviymifl gibi de¤erlendirip Alevilerin kendini Alevi kimli¤iyle buralarda ifade etmeleri ve zamanla aç›lan cem evlerinin Alevilerin toplanma ve örgütlenme yerlerine dönüflmesidir. ‹kincisi de, bir dönem önce, k›rdan kente gelen gecekonducudan bina sahibine dönüflen, kendi hemflerilerinin yani yoksul yoksul Alevi gençlerin eme¤ini sömürerek s›n›f “atlayan” Alevilerin oluflmas› yani Aleviler aras› s›n›fsal farkl›laflmalar›n daha fazla büyümesidir. ‘80 sonras› devlet çizgisinin Türk-‹slam sentezine dayand›¤›n› söyledik. Bu gelenek gericili¤i bir toplum ve piyasa düzeni olarak oturtmay› hedefledi. Alevilik de bu durumdan pay›na düfleni ald›. Yoksul, gecekondu mahallelerinde biriken ve kimli¤i art›k gizlenemeyecek olan Aleviler tafl›d›klar› s›n›fsal dinamizmden kaynakl› devletin kontrol alt›nda tutmas› gereken kesimlerdendi. Devletin Alevileri bir az›nl›k mezhebi olarak sisteme ekleme çabas›, mezhebe dayal› örgütlenmenin önündeki engelleri kald›rarak oldu¤u kadar, Hac› Bektafl törenlerinin devlet himayesine al›nmas› gibi Alevilere özel politikalar gelifltirerek de oldu. Bunun yan›nda neoliberal rejimin açmaza girdi¤i dönemlerde Aleviler laik-fleriatç› saflaflman›n taraf› olmaya zorland›. ‘80’li y›llardan sonra neoliberalizmin alt kimliklerle siyaset yapma özelli¤ine de ba¤l› olarak ANAP, DYP, MHP hatta RP bile Alevilerden oy almaya çal›flt›. Refah Partisi’nin, flimdi de Erdo¤an’›n, “Ali’yi sevmek Alevilikse biz de Aleviyiz” söylemi sa¤›n Alevilere yönelmesinin
karikatür cümlesini oluflturdu. Bu sözle bile RP az da olsa Alevi köylerinden oy alabilmifltir. Ancak bu denemelerin hiçbiri Alevi oylar›nda büyük bölünme yaratmad›. Bu durum, sadece, sa¤›n Alevilere dönük pragmatist politika yapma çabalar› aç›s›ndan sözünü etmeye de¤er. Alevilere yönelik devlet politikas› her iktidar döneminde farkl› biçimlere büründü. “As›l Türkler Alevilerdir” denilerek, Alevilerin inanç temelli bir arada durufllar›na bir de milliyetçilik temelli ortakl›k eklenmeye baflland›. Alevilerde Kürtlere karfl› floven duygular oluflturulmaya çal›fl›ld›. Ancak bunlar›n hiçbiri Alevilerin tamam›n› egemen siyasetin güdümüne sokamad›. Bugün AKP de Alevilere yönelik taktikler izliyor. ‹lk seçim döneminde Reha Çamuro¤lu gibi ünlü bir Alevinin milletvekili yap›lmas› Alevilerin üzerindeki etkisinden çok Sünnilerin hegemonyas›n› güçlendiren propagandaya yaram›flt›r. Alevi dedelerinin Tayyip Erdo¤an’la iftar yeme¤i yemesi gibi ad›mlarla bafllayan giriflimlerden sonra AKP’nin as›l hamlesi “Alevi aç›l›m›” ad›yla çeflitli Alevi örgütlerini bir araya getirmeye bafllad›¤› çal›fltaylar oldu. Alevi çal›fltaylar›nda dedelerin devlet taraf›ndan maafla ba¤lanmas›, Diyanet’in içinde Alevilerle ilgili bir birim kurulmas› gibi Alevili¤i dev-
Aleviler üzerindeki bak› Cumhuriyet döneminde de devam etti. Özellikle iç savafl koflullar›nda Aleviler, kontrgerilla sald›r›lar›na maruz kalan halk kesimlerindendi.
29
DOSYA
SEÇ‹M
Cem Vakf› Baflkan› ‹zzettin Do¤an; önce ANAP’nin, sonra DYP’nin, flimdi AKP’nin, iktidarda kim varsa onun Alevisi oldu. Do¤an, Alevili¤i “maddiyata” tahvil edebilen nadide örneklen biri.
letin tahakkümü alt›na almaya yönelik öneriler gelince Cem Vakf› gibi iflbirlikçi Alevi örgütlenmeleri hariç di¤er Alevi örgütleri bu süreçten çekildi ve kendi çal›fltay sürecini bafllatt›lar. Asl›nda AKP’nin yürüttü¤ü çal›fltaylar›n birine Marafl’ta Alevilerin katili olan Ökkefl fiendiller’in (Kenger) ça¤r›lmas›, zaten AKP’nin gerçek yüzünü ayan beyan orta ç›karm›flt›. Bu aç›l›m Mad›mak Oteli’ni müze yapmayacak kadar da Alevilerin taleplerine kulaklar›n› t›kad›. AKP’nin Alevi aç›l›m›n›n somut sonucu e¤itim müfredat›n›n daha da gericilefltirilmesi, zorunlu din derslerine devam edilmesi, ‹mam Hatip Liselilerin üniversiteye giriflinin kolaylaflmas›, türban›n serbest b›rak›lmas›, gerici kadrolar›n tüm devlet kurumlar›na yerlefltirilmesi, 10 bini aflk›n Kuran kursu, devlet kayna¤›yla bas›lan din kitaplar›, aile imaml›¤›, 90 bin cami, 120 bin din memuru… oldu. AKP’nin Alevi aç›l›m›yla yapmaya çal›flt›¤› kendi Alevisini yaratma projesi k›sa sürede Aleviler taraf›ndan reddedildi. Ancak Alevi kimli¤ine yönelik yap›lan çal›flmalar Alevilerin kendi kimliklerine sahip ç›kma e¤ilimlerini güçlendirdi. “Alevi aç›l›m›”n› bir dönem vitrin yapmaya çal›flan Tayyip Erdo¤an seçim öncesinde meydanlardan K›l›çdaro¤lu’na yüklenmek için Alevi kimli¤ini malzeme yapt›. Bu bile AKP’nin ayr›mc›l›k politikalar›na devam etti¤ini aç›kça göstermektedir.
AKP gericili¤ine karfl› Alevilere gösterilen alternatif: CHP Cumhuriyetin kuruluflundan beri oldu¤u gibi 1980 sonras› da Alevilerin en çok destek verdi¤i parti CHP oldu. CHP, Alevileri düzen içinde tutulmas›n›n önemli bir arac›d›r. Neoliberalizmin alt kimlikleri kutsayan politikas› CHP aç›s›ndan da de¤erlendirildi. Alevilerin talepleri daha çok gündeme al›nd›. Ancak CHP’nin Alevilerin taleplerini içeren bir politikay› güçlü bir flekil-
30
de örgütledi¤i söylenemez. Örne¤in CHP, AKP’nin yapt›¤› gibi “Alevi aç›l›m›” giriflimlerinde bulunmam›flt›r. Sosyal demokratlar›n Alevilere dair en fazla yapt›¤› “aç›l›m” SHP’nin iktidar orta¤› oldu¤u dönemde Alevilere devlet kadrolar›nda yer vermek olmufltur. Tek bafl›na iktidar partisi olamayan sosyal demokrat gelenek buna ra¤men Alevilerin oylar›n›n kendisinin oldu¤una emindir. Bu nedenle de CHP, Alevilere dair hiçbir zaman köklü bir program oluflturmam›flt›r. CHP’nin Alevilerle kurdu¤u iliflki her dönem faydac› bir iliflki olmufltur. 2011 y›l› seçim beyannamesinde Diyanet’in reforma tabi tutulmas›, zorunlu din dersi yerine tüm dinleri ve kültürleri kapsayacak dersler konulmas› gibi Alevi halk›n›n taleplerini yat›flt›ran söylemler bulunmaktad›r. CHP’nin milletvekili aday listelerinde ise Alevi örgütlerinin yöneticilerinden hiçbiri yer bulamad›. Ancak Sabahat Akkiraz gibi simgesel Alevi milletvekili adaylar› tercih edildi. Alevilerin kendi de¤erlendirmelerinde, Alevileri CHP’nin yan›na sürükleyen nedenlerin bafl›nda 12 Eylül Anayasas›, seçim baraj› ve Siyasi Partiler Kanunu say›l›yor. Oysa özellikle bu dönemde AKP’nin karfl›s›nda oyum bofla gitmesin kayg›s› ya da ‹slamc› gericilik karfl›s›nda kendini koruma güdüsü, Alevileri daha çok CHP’ye itiyor. Aleviler CHP’yi AKP gericili¤ine karfl› “tek alternatif” olarak görüyor. Oysa Alevilere yönelik sald›r›lar›n birço¤u sosyal demokratlar›n iktidar›nda gerçekleflmifltir. 2 Temmuz 1993’te hükümette olup katliam› engelleme konusunda ad›m atmayan iktidar orta¤› sosyal demokratlar, bugün de Alevilerin eflit yurttafll›k taleplerini seçim programlar›na dahi almam›flt›r. K›l›çdaro¤lu’nun CHP’nin Alevi partisi haline geldi¤i söylemlerine verdi¤i yan›t; “Siyasette söyleyecek sözü olmay›p, onurunu ayaklar alt›na al›p çi¤nemekten zevk alan kifliliksiz, afla¤›l›k insanlar bu tür söylemleri kullan›r. Siyaset terbiyesi olmayan bu tür insanlar›n ülkeyi yönetme konu-
sunda sözleri olamaz” fleklindedir. Bunu kan›tlamak için K›l›çdaro¤lu 2 Temmuz anmas›nda Sivas’a bile gitmemifltir. Seçimlerin yaklaflt›¤› bugünlerde seçim meydanlar›nda Alevilerin taleplerine dair edilen tek laf Gürsel Tekin taraf›ndan “cem evlerinin ibadethane yap›laca¤›” ifadesidir. Alevilerin inançla ilgili en geri talebi CHP’nin program›nda de¤il ama propaganda malzemeleri aras›nda yer alm›flt›r. CHP, Alevileri bir az›nl›k mezhebi olarak düzen s›n›rlar› içinde tutmaya çal›flmaktad›r. AKP’nin alternatifi olarak görülen CHP, Alevilerin AKP gericili¤ine karfl› tepkisini flekilcili¤e ya da salt inanç özgürlü¤üne indirgeyerek zay›flatmaktad›r. Oysa gericileflme bütün toplum yaflam›n› sarmakta ve neoliberalizm bu gerici sistemin içinde kendini kolayl›kla yeniden üretebilmektedir.
Aleviler ve sol ‹flçi hareketinin, devrimci hareketin, ilerici toplumsal hareketlerin geri çekildi¤i koflullarda, neoliberal politikalar›n da etkisiyle Aleviler kendi mezheplerine daha çok döndü ve içe kapand›. Egemen siyaset odaklar› Alevi mezhebiyle ilgili politikalar üretirken, Alevilerde mezhepçi e¤ilimler de güçlendi. Aleviler toplumsal muhalefetin önemli bir parças› olmakla beraber din temelli örgütlenmelere de yöneldi. Sadece inanç taleplerini öne ç›karma e¤ilimi güç kazand›. Alevilerin kendi içinden do¤an siyasallaflma e¤ilimleri de çeflitlilik gösterdi. Bugün Alevilerin içinden düzenle daha iç içe temsiliyetler ç›kt›¤› gibi, muhalif olan ve genellikle düzen d›fl› kalmay› baflaran temsiliyetler de oluflmufltur. Ancak sadece Alevilerin taleplerini örgütleyenlerin, soldan ya da sa¤dan olmas› fark etmez, bir mezhep hareketinden öteye geçebilmesi mümkün de¤ildir. Alevilerin kendi içlerinden ç›kan siyasallaflma e¤ilimlerinden biri düzenle iç içe olan ve iktidarda kim varsa onun gölgesine giren sermaye sahibi olabilmifl kesimleri temsil eden e¤ilim oldu. Bu e¤ilim Alevi toplu-
munda ço¤unluk olmayan bir kesimi ifade etmektedir. ‹zzettin Do¤an, Fermani Altun gibi flahsiyetler bunlar›n bafl›n› çekmektedir. Do¤an, as›l olarak 2 Temmuz sonras› Türkiye siyasetindeki yerini alm›flt›r. Alevilerin tepkilerini Cem Vakf› arac›l›¤›yla düzene eklemlemek istemifltir. DYP ve SHP hükümetinin iktidar› döneminde Tansu Çiller’in Alevi oylar›n› almak için Cem Vakf›’na örtülü ödenekten 5 trilyon vermesi çokça tart›fl›lm›flt›. ANAP’l› belediye baflkanlar›n›n döneminde vakfa verilen arsalar da bilinenlerdendir. ‘80 öncesi katliamlara kar›flanlarla el s›k›flmas›, Alevi mitinglerinin “Avrupa’dan para almak için” yap›ld›¤›n› söylemesi ‹zzettin Do¤an’›n Aleviler içindeki konumunu iyice zay›flatm›flt›r. Uzun y›llar milletvekilli¤i yapm›fl ‹zzettin Do¤an’›n babas› Hüseyin Do¤an’›n meclisteki en önemli marifeti Birlik Partisi’nin 8 milletvekilini Adalet Partisi’ne transfer etmek olmufltur. Son Alevi aç›l›m›nda da iftar sofras›nda baflbakan›n yan›nda yer kapma yar›fl› yapan bu e¤ilim, devlet aç›s›ndan her dönem iflbirli¤i yap›labilecek Alevileri temsil etmektedir. Alevi halk›n içerisinden do¤an bir di¤er e¤ilim de partileflme e¤ilimidir. Alevilerin tek siyasi parti kurma giriflimi Birlik Partisi de¤ildir. ‘80 sonras› geliflen koflullarda da bu tip denemeler olmufltur. 1996’da sermayedar Ali Haydar Veziro¤lu taraf›ndan büyük paralar harcanarak kurulan Bar›fl Partisi ‘80 sonras› do¤rudan Alevi partisi olarak kurulan tek partidir. Seçimlerde %0,25’lik oy ald›ktan sonra “Seçimlere yeterli kat›l›m bile olmuyor, kapat›yoruz” diyerek partiyi kapatm›fl, müteahhitlik ifllerine geri dönmüfltür. Do¤rudan Alevi partisi olarak kurulmasa da Alevi mitingleriyle yükselen hareketlenmeyi arkas›na almaya çal›flarak kurulan bir di¤er parti de Eflitlik ve Demokrasi Partisi olmufltur. EDP, liberal sol tezlerin sözcüsü olarak kuruldu. Türkiye toplumunda kendine destek bulamad›. Bu partinin oluflumuna ön ayak olan Ali Balk›z’›n Alevilerin bir bütün olarak bu partiye destek verdikleri manas›na
Aleviler toplumsal muhalefetin önemli bir parças› oldu¤u kadar din temelli örgütlenmelere de yöneldi. Sadece Alevilerin taleplerini örgütleme e¤ilimi güç kazand›. Alevilerin kendi içinden do¤an siyasallaflma e¤ilimleri olufltu.
31
DOSYA
SEÇ‹M
gelen aç›klamalar›, Alevilerin içinden büyük tepki toplad›. Zaten son seçimlerde Ali Balk›z da yeniden CHP saflar›na geçerek geleneksel bir davran›fl› devam ettirdi. Asl›nda Alevilerin partileflme e¤ilimi tüm yaflanan örneklerde zay›f ve baflar›s›z olmufltur. Ama kendini parlamentoda ifade etme iste¤i özellikle ‘80 sonras› güçlenmifltir. Gerek ba¤›ms›z adaylarla gerek CHP ve hatta AKP gibi sa¤ partilere girerek parlamentoya temsilci sokma yöntemi Aleviler içinde kabul görmektedir. Aleviler parlamento d›fl›nda da kendilerini farkl› vak›flar ve dernekler yoluyla ifade etmeyi seçmektedir. Her bir e¤ilim kendini farkl› bir Alevi örgütlenmesi içinde ifade etmektedir. Alevi örgütlenmeleri içinde Pir Sultan Abdal Kültür Derne¤i, Hac› Bektafl Veli Anadolu Kültür Vakf› gibi her dönem toplumsal muhalefetin bir parças› olan ve tutumunu soldan yana koyanlar da vard›r. Sonuçta son dönemde ç›kan Alevi örgüt yöneticileri, Aleviler taraf›ndan her koflulda önder olarak görülmemektedir. Devrimci saflarda çok a¤›r bedeller ödeyen Alevi kökenli devrimciler olmas›na karfl›n, tarih boyunca ciddi katliamlar ac›lar görmüfl bugün de gören bir halka risk almay› göze almayanlar›n önderlik etmesi zaten beklenemezdi. Alevilerin her dönem ilerici toplumsal muhalefet hareketlerinin bir bilefleni oldu¤unu söylemifltik. Bu durum 1980 sonras› da de¤iflmedi. Darbenin yaratt›¤› bask› koflullar›nda “faflizme karfl› demokrasi mücadelesi”nin bir parças› olanlar, zamanla özellikle kentin varofllar›nda devrimci hareketlere kat›ld›lar. Ancak baz› sol hareketler, Alevilerin mezhep eksenli oluflan dinamizmini araçsallaflt›rd›. Solun bu tutumu Alevilerin mezhep temelli örgütlenmesini güçlendirdi. Sol liberal çizgiden devrimci hareketlere kadar çok genifl bir yelpaze içinde Aleviler siyasetin konusu oldu. Sol liberal tezler Alevili¤i sadece ezilen bir kimlik olarak tan›mlay›p, ona dair sadece kimlik politikas› üreterek neoliberalizmle uyumlu bir çizgi izledi. Alevi dinamizmini as›l kapsayansa yoksul mahalle isyanlar›na ön ayak olan devrimci-sosyalist sol hareketlerdir. Kentin varofllar›na göç eden Alevilerle kurulan ba¤, özellikle ezilen Alevi gençlerinin sisteme olan tepkisinin devrimcilerle buluflmas› birçok yoksul mahalle isyan›na temel oluflturmufltur. Gazi Mahallesi, 1 May›s Mahallesi gibi mahalleler ve buralardaki halk direniflleri bu temele dayan›r. ‘80 sonras› yoksul mahalle direnifllerinin temsilcisi olan devrimci, sol hareketler bu mahallelerdeki dinamizme dayanarak oluflmufltur. Ancak boynunda Ali’nin k›l›c› Zülfikar’la düzene isyan eden Alevi gençlerinin s›n›fsal kimlikleri daha geri planda kalmaktad›r. ‘80 sonras› pek çok sol ayd›n, Alevi inanc›n›n ilerici özelliklerine at›fta bulunarak
32
“Alevici” bir çizgiye düfltü. Devrimci yap›lar›n birço¤u da Alevilerin sadece mezhepsel sorunlar›n› ve taleplerini temel alan bir mücadele örgütlemeye yönelmifltir. Devlet Alevileri rejimin gereksinimlerini karfl›layacak bir kitle taban› haline getirmeye çal›fl›rken, kimi sol gruplar da Alevilerin s›n›fsal niteliklerinden dolay› sahip olduklar› ilerici dinamizmi köreltip Alevi sorununu s›rf inanç özgürlü¤ü sorununa indirgediler. Bu e¤ilim son y›llarda daha çok güçlendi. Daha önceleri solcu Aleviler, Alevi örgütlerinde yönetimlere giriyor, çeflitli faaliyetlerde bulunuyordu. Fakat son y›llarda bu da yetmedi ve kimi sol gruplar kendi Alevi örgütlerini kurmaya bafllad›. Kürt hareketi de bu kategori içine girdi. Kürt hareketi, son y›llarda özellikle Kürt Alevilerini ayr› bir Alevi örgütü olan Özgür Demokratik Alevi Hareketi içinde örgütlemeye çal›flmaktad›r. Bu e¤ilimler halen kentin yoksul mahallelerinde, kentsel dönüflüm, güvencesiz ça-
l›flma gibi sorunlarla bo¤uflarak yaflayan yoksul Alevilerin sistemle s›n›fsal olarak çarp›flmas›n› gölgelemektedir. Devrimciler Alevilerle birlikte bütün halk› özgürlefltirecek bir mücadele çizgisini s›n›f mücadelesi perspektifiyle büyütmelidir.
Alevilerin ilerici-toplumsal dinamizmi Aleviler tarih boyunca hep d›flland›, katliamlara maruz kald›, dinci gericili¤in tahakkümü alt›nda ayr›mc›l›¤a u¤rad›. Devletin Alevilere karfl› olan sald›rgan ve d›fllay›c› tutumu Alevileri her dönem ilerici toplumsal mücadelelerin bir bilefleni yapt›. Ancak bu Alevilerin bütün taleplerinin ilerici nitelik tafl›d›¤› anlam›na gelmiyor. Örne¤in, zorunlu din dersinin kald›r›lmas› laiklik aç›s›ndan ve bilimsel e¤itim aç›s›ndan ilerici ve toplumsal muhalefetin sahiplenmesi gereken bir taleptir. Ancak bugün Alevilerin bir k›sm› hala din e¤itimini reddetmeyip Alevili¤in de okullarda okutulmas› gerekti¤ini savunmaktad›r. Bu nedenle devrimciler Alevilerin ilerici taleplerini devrimci mücadelenin bir parças› olarak örgütlemeyi hedefler. Bugün AKP gericili¤ine karfl› mücadelede Alevilerin öne ç›kard›¤› kimi talepler hak mücadeleleriyle iç içe geçmeye ve toplumsallaflmaya aç›kt›r. Örne¤in zorunlu din derslerinin kald›r›lmas› hem gericili¤e karfl› mücadelenin hem de e¤itim hakk› mücadelesinin önemli bir sacaya¤›d›r. Bunun gibi daha birçok örnek, Alevilerin ilerici dinamiklerinin top-
lumsal mücadelenin içinde yeniden örgütlenmesi anlam›na gelecektir. Son yap›lan “Büyük Alevi Kurultay›”n›n sonuç metninde “Biz Aleviler, her insan›n do¤ufltan kazan›lm›fl haklar› olarak bilinen, sa¤l›k, e¤itim, bar›nma gibi haklar›n›n AKP hükümeti ile birlikte kamusal hizmet olmaktan ç›kar›l›p, piyasa koflullar›na terk edildi¤i, özellefltirme ad› alt›nda, cemaatlere peflkefl çekildi¤inin bilincindeyiz. Bu nedenle kurultay›m›z, bar›nma, sa¤l›k ve e¤itim hakk›n› bir kamusal hizmet olarak görüp, ücretsiz, nitelikli ve herkese eflit olarak sunulmas›n› savunmaktad›r” sözleri yer almaktad›r. Alevi örgütlerinin solla kurdu¤u yak›n temas ve ortak tabanlar›ndan kaynakl› bu tip tespitler yap›lmaktad›r. Ancak Alevileri devrimci mücadeleyle (örne¤in hak mücadelesi ile) buluflturacak olan gene solun kendisidir. Devrimciler devletin her türlü bölme, alt kimliklere ay›rma politikas›na karfl›l›k ezilen her bir halk kesimini özgürlükçü, eflitlikçi ve proleter nitelikli yeni bir politik bütünlük içinde bir araya getirmek ve Alevilerin ilerici toplumsal dinamiklerini örgütleyerek toplumsal devrim saflar›na katmak için çabalar. Y›llarca Anadolu isyanlar›na, yoksul mahallelerde devrimci hareketlere kucak açan Alevilerin içinde bar›nd›rd›¤› devrimci gelenek, bugün hem gericili¤e karfl› mücadelenin hem de halk›n hak mücadelelerinin önemli dinamiklerinden birini oluflturmaktad›r.
DOSYA
SEÇ‹M
Hak mücadelesinin seçimi AKP iktidar›n› zay›flatman›n, geriletmenin ve def etmenin yolu, halk›n ç›karlar› ekseninde örgütlenmifl güçlü bir halk hareketinin AKP’nin karfl›s›na dikilmesidir. Halk›n hak mücadelelerinin büyütülmesiyle elde edilecek sonuç; hükümeti kim kurarsa kursun, meclis kimlerden oluflursa oluflsun, emekçi-yoksul halk›n ç›karlar›yla özdeflleflmeyen hiçbir politikan›n hayata geçirilmemesi olacakt›r
KP ve Tayyip, üç fleyi baflar› ile gerçeklefltirmifltir; halk deste¤ini, ülke egemen s›n›flar›n›n temsilini ve emperyalist iflbirlikçili¤ini. Ancak gelinen noktada, AKP’nin en büyük sorunu halk nezdinde yitirdi¤i güven ve yaratt›¤› umutsuzluktur. Ve AKP iktidar›n› zay›flatman›n, geriletmenin ve def etmenin yolu, halk›n ç›karlar› ekseninde örgütlenmifl güçlü bir halk hareketinin AKP’nin karfl›s›na dikilmesidir.
A
Türkiye art›k tek bir fleye, 12 Haziran’da yap›lacak milletvekilleri seçimine kilitlendi. Bu seçimin en kritik özelli¤i ise 8,5 y›ll›k AKP iktidar›n›n bir 4 y›l daha sürüp sürmeyece¤i. Kuflkusuz bu seçimde baflka sorulara da yan›t bulunacak: “CHP’nin oy oran› kaça ç›kacak?”, “MHP baraj› geçebilecek mi?”, “AKP tek bafl›na ço¤unluk sa¤layamazsa koalisyonu kimler oluflturacak?”, “BDP’nin ba¤›ms›zlar blo¤u kaç milletvekili ç›karacak?” gibi.
Bafla dönersek, bu seçimin kritik aktörü AKP ve elbette onu flahs›nda temsil eden Tayyip Erdo¤an. Bu iki olguyu var eden koflullar› hat›rlamakta yarar var. Çünkü Türkiye siyasi hayat›nda önceki tek parti dönemleri (DP-Menderes, ANAP-Özal) gibi AKP-Erdo¤an tek parti dönemi de büyük bir siyasi-ekonomik k›r›lma sonras›na “denk” geldi. Her ne kadar konuyla do¤rudan ilgisi yokmufl gibi görünse de DP ve ANAP örnekleri, sadece ön süreçleriyle de¤il geliflim süreçleriyle de AKP ile büyük benzerlikler tafl›makta. Özellikle Tayyip Erdo¤an’›n her f›rsatta “biz DP’nin devam›y›z”, “biz Özal’›n devam›y›z” söylemleri göz önüne al›nd›¤›nda kendisine “rol model” olarak kimleri ald›¤› ve o süreçlerden ç›kard›¤› “dersleri” AKP döneminde uygulamaya çal›flt›¤› aç›kt›r. Demokrat Parti t›pk› ANAP gibi üç dönem üst üste iktidar olmufltu. 1950’de yap›lan ilk seçimde Türkiye'deki 27 y›ll›k tek parti (CHP) devri, DP ile sona eriyordu. Bu seçimde de üç parti ve ba¤›ms›zlar vard› (Demokrat Parti %52,68 ile 420 milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi %39,45 ile 63 milletvekili; Millet Partisi %3,11 ile 1 milletvekili; Ba¤›ms›zlar %4,76 ile 3 milletvekili). DP’nin iktidar oldu¤u ilk dönem siyasi muhaliflerine özellikle CHP’ye karfl› “sert” önlemleriyle hat›rlanmaktad›r. CHP mallar› hazineye devredildi. Halkevleri ve Köy Enstitüleri kapat›ld›. ‹lk icraatlar›na yönelik bir di¤er önemli yön ise dinin ve gericili¤in “kullan›m›na” iliflkindi. DP'nin yasal anlamda ilk çal›flmas› Arapça ezan yasa¤›n› kald›rmak olmufltu. Radyoda dini yay›nlar yap›lmas› ve mevlit yay›nlanmas› üzerindeki yasaklar da kald›r›ld›. DP’nin üçüncü döneminde ise bu özelliklerine bir de bas›n üzerinde uygulanan “afl›r›” bask›lar eklenecekti, muhalif yazarlar tutuklan›yor, bas›n sansürleniyordu. Gazete bas›m ka¤›tlar›na getirilen k›s›tlamalar ve resmi ilanlar›n da¤›t›lmas›na iliflkin düzenlemelerle “besleme bas›n” kavram› DP döneminde oluflturuldu. T›pk› Tayyip’e oldu¤u gibi Uluslararas› Bas›n Enstitüsü (IPI) Baflkan›, Menderes'e bir mektup yollayarak bas›n üzerindeki bask›lara son verilmesini istiyordu. Tayyip’in bu seçim döneminde de dilinden düflürmedi¤i "Biz bu yola kefen giyerek ç›kt›k" laf› da Menderes ile özdeflleflme çabas›n›n bir ürünü elbette. ANAP da ola¤anüstü koflullar alt›nda, 12 Eylül 1980 askeri faflist darbesinden sonra yap›lan seçimlerde %45 oyla iktidara geldi. Bu seçimlere de as›l olarak üç parti girmiflti. Özal, dört siyasi e¤ilimi kendi partisinde toplad›¤› propagandas› üzerinden ilerliyordu. Tayyip’in ANAP döneminden ç›kard›¤› en önemli ders de zaten budur. Özal’›n kendisini cumhurbaflkan› yapt›rma modelini örnek al›p almayaca¤›n› ise (e¤er kazan›rsa) ye-
ni dönemde görece¤iz. Tekrar bafla dönersek, 8,5 y›ll›k AKP-Erdo¤an dönemini yaratan geliflmeler 2000, 2001 ve 2002’de yafland›. Bu y›llar 3 partili koalisyon hükümetinin (DSP-MHPANAP) iktidar oldu¤u, daha do¤rusu olamad›¤› dönemi kaps›yor. ‹ktidar›n parçalanm›fll›¤›n›n getirdi¤i siyasi istikrars›zl›k yetmiyormufl gibi 21 fiubat 2001’de Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizi yafland›. Milli Güvenlik Kurulu’nda Cumhurbaflkan› Ahmet Necdet Sezer’in Baflbakan Bülent Ecevit’e anayasa kitap盤› f›rlatt›¤› o gün daha sonra “Kara Çarflamba” olarak adland›r›lacakt›. Gecelik faizler yüzde 7500’e ç›kt›, ‹MKB ise yüzde 18,1’lik bir düflüfl yaflad›. Hükümet kendisi parçal› olsa da krize erken müdahale edip 27 fiubat’ta, tavsiye üzerine, Dünya Bankas› Baflkan Yard›mc›lar›ndan Kemal Dervifl’i Türkiye’ye davet etti ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakan› yapt›. Ekonomik krizin boyutu o kadar büyüktü ki Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) gazetelere ilan vererek, bütün kesimleri "Ekonomik Kurtulufl Savafl›"na kat›lmaya ça¤›r›yordu (20 Mart). 11 Nisan’da ise daha fazla dayanamayan esnaflar›n eylemleri, Türkiye geneline yay›ld›. Ankara'daki esnaf eylemleri büyük olaylara sahne olurken, gösteriler 6 ay süreyle yasakland›. 2001 ayn› zamanda, ABD’nin ve dolay›s›yla dünyan›n da unutamayaca¤› bir y›l oldu. 11 Eylül’de El Kaide NewYork'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne ait ikiz kulelere ve Pentagon’a sald›rd›. Bu sald›r› Amerikan emperyalizmi için yeni bir dönemin bafllang›c› haline ge-
1950 seçimlerini DP’nin kazanmas›yla Menderes ve Bayar aras›nda bir görev bölüflümü yap›lm›flt›. Bayar Cumhurbaflkan› yap›lm›fl ve 10 y›l bu görevde kalm›flt›. Özal’sa benzer durum karfl›s›nda Cumhurbaflkanl›¤›n› kendi sahiplenmiflti
35
DOSYA
SEÇ‹M
tirilecekti; “Teröre karfl› savafl” bafllam›flt› art›k. Bu yeni durum Türkiye aç›s›ndan da yeni bir misyonun ve elbette yeni bir dönemin bafllang›c› oldu. Böylece ilk meyvesini vermifl, ABD’nin güvenilir müttefiklerinden biri olan Türkiye, yeni IMF yard›mlar› için pozisyonunu güçlendirmiflti. 11 Eylül’den çok de¤il 1,5 ay sonra yani 1 Kas›m 2001’de Türkiye, Afganistan'a asker gönderme karar› ald›. ABD'nin Afganistan’da yürüttü¤ü "Sürekli Özgürlük Harekat›" çerçevesinde ilk olarak yaklafl›k 90 kiflilik bir özel harekat grubunun görevlendirilmesi kararlaflt›r›ld›.
ye'ye de gelerek, Baflbakan Ecevit ve Genelkurmay Baflkan› Hüseyin K›vr›ko¤lu ile görüflüyordu. (Bu görüflmeden tam bir y›l sonra yani AKP’nin iktidarda oldu¤u 19 Mart 2003’te ABD, Irak’› iflgal edecekti.) 2002’nin ilk yar›s›nda egemenlerin, hükümeti bitkisel hayattaki bir baflkana yönettirmekten baflka seçenekleri yoktu. Öyle ki 27 May›s 2002’de Ecevit 77. do¤um gününü hastanede kutluyordu. Ve çok geçmeden üçlü koalisyon (DSP-MHP-CHP) 16 Temmuz’da erken seçim karar› ald›. Erken seçim 3 Kas›m 2002’de yap›lacakt›.
22 Aral›k 2001’de ise dünya yeni bir ekonomik krizle çalkalan›yordu, bu kez yer Arjantin’di. Kriz, Arjantin’de bir halk isyan›na dönüflmüfltü. Arjantin'de patlak veren ekonomik krizle Türkiye'nin k›yaslanmas› gündemdeydi. George Soros'un o günlerde yapt›¤› "Arjantin ile Türkiye k›yaslanamaz, çünkü Türkiye'nin ihraç edecek bir ordusu var" aç›klamas› gündemdeki yerini hala koruyor.
Koalisyon hükümetinin erken seçim karar› almas›ndan 4 gün önce yani 12 Temmuz’da hükümetin D›fliflleri Bakan› ‹smail Cem, baflbakan yard›mc›s› Hüsamettin Özkan ve ekonomiden sorumlu bakan Kemal Dervifl birlikte bir yeni oluflum hareketi (YTP) bafllatt›klar›n› aç›klad›. Yeni dönemin yeni siyasi öznesi bu troyka olacakt› ama evdeki hesap çarfl›ya uymad›.
2001’in bir di¤er önemli geliflmesi ise AKP’nin kurulufludur; 14 A¤ustos 2001. 2002, bir önceki y›l›n geliflmeleri do¤rultusunda ilerledi. 19 Mart 2002’de ABD Baflkan Yard›mc›s› Dick Cheney olas› Irak operasyonuna destek toplamak amac›yla ç›kt›¤› 12 ülkeyi kapsayan Ortado¤u turunda Türki-
AKP’nin oluflum süreci de bu üç y›l içerisinde gerçekleflti. 28 fiubat 1997’den sonra Erbakan ve ekibinin, yarg› taraf›ndan kapatma davalar›yla sürekli “taciz” edildi¤i bu dönem kendi içerisinde ilk k›r›lma iflaretini 14 May›s 2000’de verdi. O tarihte yap›lan Fazilet Partisi 1. Kongresi’nde Erbakan’›n aday› Recai Kutan’›n karfl›s›na Abdullah Gül, genel baflkan aday› olarak ç›kt›. Ancak bu giriflim baflar›s›z oldu; Gül 521, Kutan 633 oy ald›. FP’nin siyasi gelece¤ini bu muhalefet de¤il, hakk›nda aç›lan kapatma davas› belirledi. FP, 22 Haziran 2001’de kapat›ld›. Erbakan ekibinin haz›r olan yeni partisi ise bir ay sonra yani 20 Temmuz’da kuruluflunu aç›klayacakt›; Saadet Partisi. Erbakan ve ekibi bürokrasiyle u¤rafla dursun, ayn› süreçte ilginç baflka bir olay yaflanmaktayd›. 4 Temmuz 2001 tarihinde yani FP’nin kapat›l›p SP’nin aç›lma aral›¤›nda, Recep Tayyip Erdo¤an ald›¤› özel bir davet üzerine ABD'ye gitti. (Bu ziyaret, Tayyip’in ABD’den özel talimat ald›¤›n› kan›tlamak için yeterli de¤ildir elbette, ancak aradaki iliflkinin niteli¤ini kan›tlamak için yeterlidir.) Yeni parti de çok gecikmedi, Saadet’in kurulufluna kat›lmayan ekip (Erdo¤an, Gül, Ar›nç, fiener...) 14 A¤ustos 2001’de
Adalet ve Kalk›nma Partisi’nin kuruldu¤unu ilan ediyordu. Ve çok de¤il 15 ay sonra, 3 Kas›m 2002’de bu parti yüzde 34 oy alarak tek bafl›na iktidar oldu. Ve halen iktidarda…
AKP süpürülecek de¤il, hala kullan›lacak aktör Tüm bu süreci de¤erlendirirken AKP’yi ve Tayyip’i, “sadece” d›flar›dan oluflturulmufl “›smarlama” bir siyasi hareket olarak görmek do¤ru olmaz. AKP ve Tayyip, üç fleyi baflar› ile gerçeklefltirmifltir; halk deste¤ini, ülke egemen s›n›flar›n›n temsilini ve emperyalizmle iflbirli¤ini. Halk deste¤ini; eskinin baflar›s›zl›¤›, ma¤duriyet, dini kimlik, muhafazakar davran›fl kal›plar› ve belediye baflkanl›klar› sayesinde oluflturulan baflar›l› yöneticiler imaj› ile. Egemen s›n›flar›n deste¤ini; temelinde, korudu¤u ve gelifltirdi¤i ekonomik program (neoliberal) bulunmak üzere, egemen s›n›flar›n daha önce baflka partilerde (DYP, ANAP, MHP…) bulunan çeflitli temsilcilerini kendi bünyesinde birlefltirmesi ile. Emperyalist iflbirlikçili¤ini; hiçbir biçimde ABD ç›karlar›n› zedelemeyen hatta bölgesel planlarda do¤rudan görev alan (Afganistan’a asker gönderen, BOP’un eflbaflkan›y›m diyen baflbakan) ve hatta durumdan vazife ç›karan (Filistin’de, Suriye’de, ‹ran’da ABD lehine arabuluculuk inisiyatifleri almaya çal›flan) icraatlar› ile. Henüz çok erken olmas›na ra¤men; Irak ve Afganistan’daki geliflmeler Obama baflkanl›¤›ndaki ABD’nin önceliklerinin de¤iflti¤inin göstergesi say›labilir. Bilindi¤i gibi ABD, askerlerinin önemli bir bölümünü Irak’tan çekmiflti. Ve flimdi Usame Bin Ladin’in ortadan kald›r›lmas›, Obama’n›n Temmuz’da Afganistan’dan askerlerini çekece¤ine iliflkin verdi¤i “sözü” de tutmas› için uygun bir ortam oluflturdu. Taliban’la yap›lan görüflmeler de bu hedefe uygun ilerliyor. Arap ve ‹slam co¤rafyas›ndaki di¤er geliflmeler de (Tunus, M›s›r, Libya, Yemen, Suriye vb.) Obama baflkanl›¤›ndaki ABD’nin “ilgi alan›n›n” nereye kayaca¤›n›n aç›k göstergesi. AKP iktidar›n›n böylesi bir “de¤iflim” karfl›s›nda, h›zla yeni duruma uyum sa¤layaca¤›n› öngörmek kâhinlik olmayacakt›r. AKP projesinin baflar›l› olmas›nda kuflkusuz Tayyip Erdo¤an’›n müstesna bir yeri mevcut. ‹stanbul gibi bir megakentin belediye baflkanl›¤›n› yapm›fl olmas› Tayyip Erdo¤an’a hem kendi kadrolar›n› oluflturma hem de büyük sermaye gruplar›n› yaratma/kontrol etme yetene¤i kazand›rd›. Ayn› zamanda bu süreç onun, ait oldu-
¤u siyasal topluluk üzerindeki liderlik pozisyonunu da pekifltirdi. Tayyip Erdo¤an’›n içinden yetiflti¤i bu dönem; neo-liberal politikalar›n etkin bir biçimde uyguland›¤›, devletin merkezi ekonomik faaliyetlerinin tasfiye edilmeye baflland›¤›, tekelci sermayenin yerel ekonomik faaliyetlere (ya¤maya) yöneldi¤i, kent rant›n›n h›zla büyüdü¤ü dönemdir. Yerel yönetimlerin bu gücü sa¤da oldu¤u kadar (Tayyip Erdo¤an, Melih Gökçek), merkez solda da siyasi iktidar peflinde koflan flah›slar yaratm›flt›; Murat Karayalç›n, Sefa Sirmen, Celal Do¤an, Mustafa Sar›gül, Gürbüz Çapan gibi. MHP’de de kendi çap›nda Aytaç Durak, Turgut Alt›nok örnektir. Belediyelerin sahip oldu¤u büyük rant, ad› geçen flah›slar›n ayn› zamanda yolsuzluklarla an›lmas›na neden oldu. Ancak iktidar›n› sürdürenler bu iliflkileri, yani suç ortakl›klar›n› bir dava kardeflli¤ine dönüfltürdü. Bu durumun Tayyip Erdo¤an’a güçlü bir “lobi faaliyeti” sa¤lad›¤›, iktidar›n›n sürmesine ciddi katk›da bulundu¤u aflikard›r (Çal›k, Albayraklar, Ülker...). Tayyip’in, belediye baflkanl›¤› döneminde edindi¤i deneyimin ne kadar ifle yarad›¤›, yeni seçim propagandas›n›n ana omurgas› haline getirdi¤i “ç›lg›n projesi”nde kan›tlan›yor; ‹stanbul’u yeni rant ve paylafl›m sürecine, bu kez daha üst düzeyden sokmak. Sonuç olarak; içte ve d›flta temel belirleyenler de¤iflmemifltir. Egemen s›n›flar›n temsili ve emperyalistler aç›s›ndan en uygun tercih hala AKP’dir. Toplumun yaklafl›k yüzde 70’inin “sa¤ siyasal tercih” zemininde bulundu¤u göz önüne al›nd›¤›nda, bu zeminde güçlü
2006’da Baflbakan’›n dan›flman› Cüneyt Zapsu Washington’da Amerikal›lara sesleniyordu: “Bu adam› (Tayyip Erdo¤an) deli¤e süpürmeyin, onu kullan›n.”
37
DOSYA
SEÇ‹M
bir siyasal oluflum gerçekleflmedi¤i sürece AKP’nin bu pozisyonu devam edecektir. Anavatan ya da DYP’den dönüflen DP ciddi bir alternatif oluflturamamaktad›r. fiimdiye kadarki denemeler (Cindoruk’un, Abdüllatif fiener’in giriflimleri vb.) baflar›s›z oldu. Ancak bu zemin her zaman (hatta CHP’nin içinden bile) yeni bir tercih yaratma potansiyeline sahiptir. AKP’yi iki dönem iktidara tafl›yan dini, muhafazakar de¤erler ve bu de¤erleri sahiplenen toplum kesimleri AKP ve Tayyip taraf›ndan sürekli istismar edilmifl, çarp›k bir flekilde gelifltirilmesi sürdürülmüfltür. Cemaat ve tarikatlar ile düzenli bir “besleme” iliflkisi kurulmufltur. Hatta bunlar üzerinden toplumda “ikili hukuk” anlay›fl› ve kurallar› meflrulaflt›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Bir tarafta burjuva hukuku di¤er tarafta ‹slam dininin sözde hukuku bir arada iflletilmektedir. Kamusal alan›n her düzeyinde “türban takabilme umudu” her seçim döneminde tekrar tekrar pazarlanmaktad›r. Toplumda yarat›lan “bizden ve bizden de¤il” ayr›flt›rmas›; devlet olanaklar›ndan yararland›rmada, devlet kadrolar›n› oluflturmada belirleyici olmufl, hatta s›nav sistemini flifrelemenin bile “iç meflruiyetini” oluflturmufltur.
olarak zaten var olan gelir adaletsizli¤i daha belirgin hale gelmifltir. Bu süreçte iflsizlik ve yoksulluk artarken dolar milyarderlerinin say›s› 29’dan 38’e ç›kt›. Ad›nda “adalet” olan bu parti, ülkede çok büyük adaletsizliklere, ayr›mc›l›¤a neden oldu. Kadrolaflma, adam kay›rma, suiistimal s›radan vukuatlar haline geldi. En son ÖSYM’nin yapt›¤› s›navlarda ortaya dökülenler, kadrolaflman›n ve ayr›cal›k oluflturman›n kan›tland›¤› örneklerden sadece en sonuncusu, flimdilik. AKP ile geçen 8,5 y›l boyunca, Özal döneminde uygulamaya konulan neoliberal politikalar, sermaye lehine hiçbir k›r›lmaya izin verilmeksizin uyguland›. Hat›rlanaca¤› gibi o dönemin en gözde politikas› “özellefltirmeler” idi. AKP iktidar› dönemi icraatlar›n›n anlat›ld›¤› “Al›n›m›z›n AK'›yla 8,5 Y›l” isimli kitapta, 20022011 döneminde toplam 34 milyar dolarl›k özellefltir-
Neoliberal politikalara en uyumlu insan tipi AKP’nin temsil etti¤i ve yayg›nlaflt›rmaya çal›flt›¤› modelde bulunuyor; “Neden ve nas›l” sorular›n› sormadan sadece önüne konulan ifli yaparak ekonomik üretim sürecinde yer alan iflçiler, bilimin prensipleriyle de¤il metafizi¤in prensipleriyle e¤itim sürecinden geçen ö¤renciler, erke¤in kaburgas›ndan yarat›ld›¤›n› kabul eden ikincil kad›nlar, kendileri için neyin iyi oldu¤unun karar›n› “büyüklerine” b›rakan müritler, tüm haks›zl›klar›n hesab›n›n sorulmas›n› “sonraki dünyaya” b›rakan “bugün yaflayanlar”. Tüm bu gerici kal›plar, dönemin kapitalist politikalar›n›n AKP’nin zihniyetiyle birlikte uyum içinde çal›flmas›n› sa¤l›yor. ‹slam dünyas›n›n “lideri” olma hayali ise Tayyip’in bu kitle üzerinde hala tüketmedi¤i en büyük “sermayesi”. Bir önceki dönemin verileri, yönetim iliflkileri üzerinden kurdu¤u d›fl politika program› son geliflmelerle (M›s›r, Libya, Suriye) tamamen çökmesine, tüm ezberini bozmas›na ra¤men, ABD’nin yard›m›yla yeni hedefler bulmakta s›k›nt› çekmeyecek. Üstelik bir gün Fransa, ertesi gün Avrupa parlamentosu, ama ne zaman istese “çatabilece¤i” bir ‹srail zaten mevcut. AKP ve Tayyip, toplumdaki dini gericili¤in en büyük temsilcisi ve tafl›y›c›s›d›r ancak... AKP’nin en büyük sorunu halk nezdinde yaratt›¤› umutsuzluktur. Baflta Kürtler karfl›s›nda ikiyüzlü pozisyonu kan›tlanm›flt›r. Yaflanan ekonomik krizin sonucu
38
me gerçeklefltirildi¤i ifade ediliyor. Türkiye'nin 19862002 dönemindeki özellefltirme miktar›n›n 8 milyar dolar olmas› ise baflar›s›zl›k olarak kaydedilmekte. Sat›lanlar, asl›nda bu toplumun y›llard›r biriktirdi¤i de¤erler. AKP dönemi sadece bu ortak yarat›lan maddi de¤erlerin sermayeye devri olarak yaflanmad›, ayn› zamanda
kamusal haklar alan› bir bütün olarak sermayenin para kazanaca¤› kapitalist pazarlar haline dönüfltürüldü. Baflta e¤itim ve sa¤l›k olmak üzere bar›nma, ulafl›m, haberleflme, su, beslenme vb. tüm haklar art›k al›n›p sat›labilen birer meta halinde. AKP’nin çok övündü¤ü e¤itime ve sa¤l›¤a bütçeden ayr›lan pay›n artm›fl olmas› ise devletin, özel sektörden ald›¤› hizmet ve mallara ödenen mebla¤›n artm›fl olmas›d›r. AKP’nin militanca uygulad›¤› politikalardan bir di¤eri ise emekçilerin güvencesizlefltirilmesidir. AKP’nin Tekel iflçilerini ezme “kararl›l›¤›” ve onlara reva gördü¤ü gelecek unutulmad›. AKP’nin yeni dönem hedefinin ne olaca¤› Tayyip’in iki kritik sözcü¤ünden rahatl›kla anlafl›labilir; “ustal›k dönemi” ve “2023 hedefi”. AKP’nin yeniden tek bafl›na iktidar olaca¤› bir durum kuflkusuz bir öncekilerden
“farkl›” olacakt›r. AKP’nin uygulad›¤› neoliberal politikalar, izledi¤i emperyalist iflbirlikçisi d›fl politika, gerici toplum mühendisli¤i projeleri ve yeniden yap›land›rmaya çal›flt›¤› kurumsal faflizm bir bütün olarak farkl› bir evreye s›çrayacakt›r. Tekelci sermaye de as›l olarak (nüanslar› olsa da) bunu talep etmektedir. Tüm bu gerçekler ›fl›¤›nda AKP iktidar›n› zay›flatman›n, geriletmenin ve def etmenin yolu; merkez sa¤da yeni bir alternatifin oluflmas›n› tetiklemeyeceksek(!), egemen s›n›flar›n tercihlerinin de¤iflmesini ummayacaksak(!), emperyalist politikalar›n kendisine yeni bir konsept yaratmas›n› beklemeyeceksek(!), halk›n ç›karlar› ekseninde örgütlenmifl güçlü bir halk hareketinin bu politikalar›n uygulanmas›n›n önüne dikilmesidir.
AKP’nin alternatifi CHP! “Yeni CHP”, AKP’nin zay›flad›¤› yerde yani halk nezdinde yitirdi¤i güven ve yaratt›¤› umutsuzluk üzerinden kendisine yeni bir “alan” açt›. K›l›çdaro¤lu’nun seçim meydanlar›nda bolca vurgulad›¤› “halk›n iktidar›n› kuraca¤›z” vurgusu asl›nda gücünü, AKP iktidar›n›n y›llard›r halk› d›fllayan, yoksul ve yoksun b›rakan politikalar›ndan al›yor. Peki, CHP halk›n iktidar›n› kurabilir mi?
Art›k Tayyip, yol arkadafllar›n›n bafl›na gelenlerden ders alm›fl olmal› ki, halkla karfl› karfl›ya geldi¤i her ortamda, halkla aras›na “yumurta eriflim mesafesi” koymaya özen gösteriyor. Ne olur ne olmaz. Kas›mpaflal›lar›n karizmas› her fleyleridir.
CHP’nin bunu yapabilmesi için s›n›fsal, ideolojik ve örgütsel olarak bu hedefe uygun donanm›fl olmas› gerekir. Oysaki CHP’nin s›n›fsal temeli; çözülen orta s›n›flar, görece güvenceli biçimlerde çal›flan iflçiler ve eski s›n›fsal konumlar›n› korumay› amaçlayan kamu çal›flanlar›ndan oluflmaktad›r. Özelikle de bu kesim içindeki asker-sivil devlet bürokrasisinin etkisi “hala” çok önemlidir. Böylesi bir s›n›fsal temel, neoliberal politikalar›n y›k›ma u¤ratt›¤› yoksul emekçi halk s›n›flar›n›n tepkilerini AKP iktidar›na alternatif bir siyasi harekete dönüfltürmeye elveriflli de¤ildir. Bir örnek Bursa’dan; CHP Bursa milletvekili adaylar› listesinin ilk s›ras›nda Sena Kaleli bulunmaktad›r. Kaleli, Kamil Koç Otobüsleri A.fi.’nin sahiplerinden olmakla birlikte, GES‹AD (Onur), BUS‹AD, BOY-KOOP, BURTAB, BURSAV, S‹V‹LAY, TOBB (Kad›n Giriflimciler Kurulu Üyesi), Türkiye'de ‹talyan Ticaret Odas› ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odas› (BTSO) üyesidir. Ve CHP’nin ülkenin en önemli sanayi flehirlerinden Bursa’daki 18 aday› içinde iflçi, kamu çal›flan› hatta sendikac› bile yok. Taflerona, güvencesizli¤e karfl› direnifl örgütleyecek, sendikalaflmay› büyütecek olan bu kadro mu? ‹stanbul 3. Bölge aday s›ralamas› da bir baflka “akademik araflt›rma” konusu; birinci s›rada siyasi hayat›n›n tamam›n› DSP’de geçirmifl Erdo¤an Toprak, ikinci s›rada önem-
39
DOSYA
SEÇ‹M
li tekstil patronlar›ndan Umut Oran, üçüncü s›rada D‹SK eski baflkan› Süleyman Çelebi, dördüncü s›rada türkücü Sabahat Akkiraz. Tekstil iflçili¤inden D‹SK baflkanl›¤›na gelmifl Süleyman Çelebi, tekstil patronu Umut Oran’dan daha de¤ersiz görülmüfl. Her ikisinin de (Oran, Çelebi) seçilece¤i kesin olmas›na ra¤men, bu s›ralama CHP içindeki hiyerarfliyi göstermesi aç›s›ndan ibretliktir. Örnekler art›r›labilir, Zonguldak gibi. K›l›çdaro¤lu, “Demirel’in çocu¤u” Mehmet Haberal’›, madencilere “Zonguldak’›n çocu¤u” diye tan›t›p birinci s›raya yerlefltiriverdi. ‹fli elinden
CHP’den örneklere “gericilerden transfer edilenlerle” devam edilebilir. Bu konuda çarp›c› flah›s AKP'den de milletvekili aday aday› olmak istemesiyle tan›nan ilahiyatç› Muhammed Çakmak, bir sürede Mehmet A¤ar’a dan›flmanl›k yapm›flt›. CHP’de son kurultayla birlikte Kemal K›l›çdaro¤lu’nun blok listesinden Parti Meclisi’ne girdi ve ‹stanbul'dan milletvekili aday› gösterildi. Röportajlar›ndan al›nt›lar yapmak bile bu flahs› tan›mak için yeterli olabilir; "Baflörtüsü özgürlü¤ünü dibine kadar destekliyorum", “Nakflibendi fleyhi torunuyum. Onun
CHP’nin halk›n temel ekonomik talepleri ve sosyal haklar için Türkiye sosyal demokrasisinin geleneksel kal›plar› içerisinde yapabilece¤i neredeyse bir fley kalmam›flt›r. Üretim, istihdam, bölüflüm konular›nda sermaye s›n›f›n› da emekçi kitleleri de birlikte ikna edecek ciddi ne söylenebilir?
al›nm›fl, hiçbir sosyal hakk›, sendikas› olmayan, taflerona mahkûm edilmifl maden iflçisini art›k Haberal temsil edecek. Deveye sormufllar neden boynun e¤ri… CHP’nin ideolojik çizgisi ise neoliberal politikalar› toptan reddetmemekte ve ona alternatif politikalar (sistem içi bile olsa) önermemektedir, ‹zmir’deki tafleron belediye iflçilerinin durumu sadece örneklerden biridir. Tam tersine neoliberal politikalar›n derinlefltirdi¤i sorunlara “sosyal demokratça” elefltirilerde bulunmaktad›r. CHP sadece neoliberal politikalar›n uygulanma düzleminde AKP’nin alternatifidir. Yoksa neoliberal politikalar› tamamen reddeden ve halktan yana yeni bir politik program önermemektedir. CHP egemenler için kullan›lacak bir alternatiftir, halk için de¤il. CHP; Kürt sorunu, ‹slamc› gericilik gibi siyasi sorunlara karfl› da gündelik, pragmatik yaklafl›mlar d›fl›nda sistematik politikalar üretmemektedir. Kürt sorununu ekonomik soruna indirgeyen, ‹slamc› gericili¤i sosyal olgu olarak de¤erlendiren bir siyasi partinin ideolojik çizgisi “çarp›k”t›r.
40
torunu olmaktan da sonsuz onur duyan bir adam›m", “dinin bayrak, toprak gibi Kürtlerle Türkler aras›nda bir çimento oldu¤unu savunuyorum”. “Cemaatin güçlenmesinin ard›nda ABD var, yorumuna kat›l›yor musunuz?” sorusuna ise Muhammed Çakmak flu yan›t› veriyor: “Bunlar klasik eski Marksist jargona dair, geri kalm›fl kafalar›n ürünü olan söylemler. Komik fleyler.” Yeni CHP, bu konuda da klasik tarz›ndan vazgeçmemifl, hat›rlanaca¤› gibi Deniz Baykal döneminde de Yaflar Nuri Öztürk milletvekilli¤ine tafl›nm›flt›. fiimdi daha da “ileri” gitmektedir. Gericileri sözde yedekleyerek gericilik ne kontrol alt›na al›nabilir ne engellenebilir. Sosyal demokrat hareketin farkl› partilere bölünmesi, parti içi hizip çekiflmeleri, tart›flma ve karar alma mekanizmalar›n›n daralarak partinin bir lider partisine dönüflmesi gibi sorunlar, K›l›çdaro¤lu ile birlikte flimdilik hal› alt›na süpürülmüfltür, ancak ortadan kalkmam›flt›r. K›l›çdaro¤lu’nun parti liderli¤ine gelifli örgütsel bir dinamizm ile gerçekleflmedi¤i gibi sonraki süreç de tabandan geliflen güçlü bir örgütsel yenilenme ata¤›na
dönüfltürülmedi. CHP’deki örgütsel kriz flimdilik, bir baflka baflar›s›zl›k dönemine kadar sadece ertelendi. Özetle; “CHP’yi s›k›nt›ya sürükleyen Türkiye’nin son 20 y›ld›r geçirdi¤i liberal sürecin ekonomik alan› bütünüyle küresel kapitalizmin uzant›s› haline getirmesi ve geleneksel anlam›yla sosyal demokrat programlara son derece dar bir manevra alan› b›rakmas›d›r. Bir baflka deyiflle, CHP’nin halk›n temel ekonomik talepleri ve sosyal haklar için Türkiye sosyal demokrasisinin geleneksel kal›plar› içerisinde yapabilece¤i neredeyse bir
CHP’li belediyelerde örgütlenen tafleron iflçiler, kendilerini kap› önünde bulsa da, CHP kamudaki tafleron iflçilere kadro müjdesi veriyor. Peki ya kamuda çal›flmayan tafleron iflçilere ne olacak?
fley kalmam›flt›r. Üretim, istihdam, bölüflüm konular›nda sermaye s›n›f›n› da emekçi kitleleri de birlikte ikna edecek ciddi ne söylenebilir. En fazla, sol liberallerin temel talepleri aras›nda yeralan ad›mlara yönelebilir. Örne¤in, CHP yöneticilerinin AKP’nin ‘baflar›l›’ biçimde uygulad›¤› yoksullara kamu eliyle sadaka da¤›t›lmas› siyasetini elefltirmek için dile getirdi¤i, bu uygulamay› ‘anayasal hak’ olarak düzenleme (aile sigortas›) söylemi gibi. Sanayisi, tar›m› çökertilmifl, do¤as› tahrip edilmifl, istihdam yap›s› bozulmufl, gelir da¤›l›m› dengesi alt üst olmufl bir Türkiye’nin yeniden kurulmas› gibi çok temel sorunlar›n çözümüne iliflkin bir siyasetin üretilmesinde sosyal demokrat siyasetin sermaye s›n›f›ndan ba¤›ms›z bir programa sahip olabilece¤ini iddia etmek hiç de gerçekçi bir yaklafl›m olmayacakt›r. CHP’nin önümüzdeki seçim sürecinde ‘sosyal devlet’ söylemiyle soslanm›fl sermaye s›n›f›n›n genel ç›karlar›n› temsil eden neoliberal bir programa sahip olaca¤›n› söyleyebiliriz.”1
Seçim siyaseti / Sand›k siyaseti Böyle bir tablo karfl›s›nda devrimciler ne yapmal›? Seçimlerde nas›l bir tutum almal›? Bu soruya verilecek yan›t, devrimcilerin tarihsel süreç içerisinde üretip, kan›ksad›¤› bir “sabit”le bulunabilir. “Seçimler karfl›s›ndaki devrimcilerin tavr›n›n belirlenebilmesi için, yaflanan somut durumda, yani s›n›flar mücadelesinin bugünkü durumunda karfl› karfl›ya bulunulan siyasi görevlerin, devrimci hareketin karfl›s›na almas› gereken somut hedeflerin göz önüne al›nmas› gerekir. Seçimler siyaseti, tespit edilen somut siyasal görevlere tabidir.”3 Bu prensip kabul edildi¤inde, devrimcilerin sabit ve her seçimde uygulayacaklar› tek bir sand›k tavr› yoktur. Yani devrimciler her seçimi “boykot” etmez. Ya da devrimciler önlerine sand›k geldi¤inde sadece o ana iliflkin, o an önlerine gelen seçeneklere (adaylara) göre siyaset belirlemez. Bu iki tutum ancak iki seçim aras› siyaseti olmayanlar, politika yapmayanlar için düflünülebilir. Yeri gelmiflken devrimci hareketin tarihinde bir seçim tutumu olarak 1979’daki ara seçimleri “boykot” tavr› ay›rt edici öneme sahiptir. Devrimci Yol, o tarihte “Seçim Aldatmacas›na Hay›r” diyerek seçimleri boykot ça¤r›s› yapm›fl ve “Tek Yol-Tek Alternatif, Halk›n Kendi ‹ktidar›d›r”› iflaret etmifltir. Sadece bu ça¤r›yla yetinmemifl, karfl› siyasal tutum al›fllar› “Seçimlerde kitlelere ‘oy verebilecekleri bir alternatif gösterme’ amac›yla seçimlere kat›lanlar ise kitlelere bu seçimler yoluyla -kendileri gibi “iyi” bir partiye oy vererek onu iktidara getirme yoluyla!- kurtulabilecekleri umudunu yaymaya çal›flan revizyonist sahtekarlardan baflkas› olamaz”3 diyerek yarg›lam›flt›r. fiimdi, “boykot tavr› devrimcilerin her durumda uygulayacaklar› bir tav›rd›r” saptamas› yapmak, bu tarihsel çizgiyi devam ettirme iddias›nda olan ve bugün bir yasal parti (ÖDP) kurup kitlelerden oy talep eden arkadafllar› bu formata (revizyonist sahtekarlar) sokmak olur ki, bu da “do¤ru” olmaz. Tekrar ilk prensibe dönersek; seçimler siyaseti tespit edilen somut siyasal görevlere tabidir. Peki, içinde bulundu¤umuz dönemde devrimcilerin somut siyasal görevleri nelerdir? Bu görevler birçok flekilde tan›mlanabilir; sosyalizm ideolojisini inan›labilir bir dava haline getirmek, anti-emperyalist mücadeleyi büyütmek, faflizme karfl› demokrasi mücadelesi vermek, gericilik karfl›t› bir özgürlük cephesi oluflturmak vb. Ancak bizler, tüm bunlar› kendi siyasal görevlerimiz
41
DOSYA
SEÇ‹M
Kürt siyasal hareketi Refah Partisi’nin Güneydo¤u Müfettiflli¤ini yapan Altan Tan’›, 78’de Adalet Partisi’nden milletvekilli¤i yapm›fl, sonra CHP’ye “transfer” olmufl fierafettin Elçi’yi sadece Kürt kimli¤ini temsil ettikleri için aday göstermekte bir sak›nca görmüyor.
olarak kabul etmekle birlikte, tüm bunlar›n ortak keseni (ana halka) olarak “Hak Mücadelelerini” uzunca bir süredir belirlemifl ve sürdürüyor durumday›z. “Halk›n hak mücadelelerini yaratma ve bu mücadelelerin aktif bir bilefleni olma” biçiminde ifade edilebilecek bir siyasi çizgide konumlan›yoruz. Yani bizler, halk›n sa¤l›k hakk›, bar›nma hakk›, e¤itim hakk›, su hakk›, güvenceli çal›flma hakk› vb. için mücadele ediyoruz. Ve biliyoruz ki bu haklar›n mutlak kazan›m› bu sistem içinde gerçekleflmez, gerçekleflemez. Siyasal ve toplumsal bir de¤iflim, yani devrim gerektirir. Dolay›s›yla, ayn› zamanda burjuva rejimin yasama ve yürütme organ› olan meclisin bir bütün olarak y›k›lmas› zorunludur. Dolay›s›yla bizlerden sistemi devam ettirme, onun ar›zalar› çözme misyonuyla oluflturulmufl bir meclis için de mücadele etmemiz beklenemez. Di¤er yandan Meclis’in yani sistemin yasama organ›n›n ifllevinin, neoliberal politikalar uyar›nca her geçen gün azald›¤› da göz önüne al›nmal›. Özellikle Türkiye Yat›r›m Dan›flma Konseyi ve Yat›r›m Ortam›n› ‹yilefltirme Koordinasyon Kurulu ortak bir düzlemde faaliyet göstererek Türkiye Hükümetinin programlar›na, parlamentonun ç›karaca¤› yeni yasalara ve merkezi idarenin düzenlemelerine yön vermeyi amaçlamaktad›rlar. Sermayenin müdahaleleri “Yönetiflim organlar›, üst kurullar gibi kurumlar vas›tas›yla” do¤rudan yasa yapma hakk›na kadar genifllemifltir. Böylece Meclis yasa yapma yeri de¤il sadece “haz›rlanm›fl” yasalar› onaylama yeri haline getirilecektir. Bu durum halk›n “varolan” si-
42
yasal haklar›n›n daha da k›s›tlanmas› ve meclisin daha da ifllevsizleflmesi anlam›na gelmektedir. Yönetiflim modelleriyle yasama erkini Meclis iradesinden ç›karmaya çal›flan yeni anlay›fl ki art›k %10 baraj›na gerek kalmayacakt›r, ayn› zamanda yürütme erkinin di¤er erkler üzerinde bask›n ve belirleyici olmas›ndan yanad›r. Baflkanl›k sistemi tart›flmalar› ve yeni anayasa da as›l olarak yürütme erkini artt›rma üzerine yap›lmaktad›r. Ancak meclis kürsüsünün, milletvekilli¤i kimli¤inin “hala” yads›namaz bir etkisinin oldu¤u da bir gerçek. Zaten birçok sol grubun ve flahsiyetin “sand›k ilgisi” de bu albeniden kaynaklanmakta. Bununla birlikte tarihteki “Türkiye ‹flçi Partisi” örne¤ini ve bugünkü “BDP” örne¤ini ayr› de¤erlendirmek üzere, flimdiye kadarki çeflitli sol flahsiyetlerin meclis deneyimi, b›rak›n baflar›l› örnekler oluflturmay› tam bir rezalet oldu. R›dvan Budak, Bayram Meral gibi iflçi s›n›f›n› sözde temsil etmek üzere bu yola girenler ya da baflka türden flahsiyetler CHP listelerinden mecliste yer ald›lar. Fakat meclise girdikten sonra sadece kendilerini temsil edip(!), partilerinin basit bir neferi oldular. Yak›n tarihten örnek ise Ufuk Uras’t›r. ÖDP Genel Baflkan› iken ba¤›ms›zlar blo¤undan milletvekili olan Uras, seçildikten sonra kendisine oy veren toplulukla hiçbir aidiyet ve hesap verme iliflkisi kurmadan uzaklaflm›fl, hatta kendi partisiyle bile ters düflüp, Türkiye siyasal tarihine EDP gibi liberal oldu¤u bile flüphe götürür bir
ucube4 kazand›rm›flt›r. ÖDP’yi ve geçen seçimdeki ba¤›ms›z aday (Ufuk Uras) olma f›rsat›n› kendi siyasi partilerini kurmak için bir zemin olarak kullanan bu flah›slar›n siyasal misyonu; devrimcilerin, sosyalistlerin siyasal faaliyetini baltalamak, sosyalizmi inan›labilir bir proje olmaktan ç›karmakt›r. Bu amaçla Alevileri kullanma çabas›ndan baflka partilerle (SHP) saçma birleflmelere kadar her yol denenebilir. Baflar›s›z olundu¤unda küfür edilir. Alevileri partiye ça¤›r›p kitle deste¤i planlar› yapan EDP’liler, bu operasyon baflar›s›z oldu¤unda o dönem ki genel baflkanlar›n›n (Ziya Halis) a¤z›ndan en a¤›r hakaretlerde bulunmufl, EDP'yi elefltiren Alevi örgütleri için, “Haddini bilmez tekke baronlar›” ifadesi kullanm›flt›r. Hatta daha da ileri giderek, CHP’yi destekleyen Alevileri “Alevilerde Stockholm Sendromu (tecavüzcüsüne âfl›k olan maktul) var” sözleriyle afla¤›lam›flt›r.5 Di¤er EDP bafl(kan)lar› Ufuk Uras, Ferdan Ergut, Saruhan Oluç da aksi görüfl beyan etmemifltir. EDP’liler için hiç vazgeçilmeyecek yol ise en kritik aflamalarda liberalliklerinin gere¤i olarak AKP politikalar›na yedeklenmeleridir. Referandumda gösterdikleri “yetmez ama evet” tavr› ne kadar “ba¤›ms›z” ve “kendilerine has” politika yürüttüklerinin kan›t›d›r. Biz o dönem, Ufuk Uras dalgas›na kap›lanlara çekincelerimizi belirtti¤imizde, bize “oyunbozan” elefltirisi getiren o dönemin “özne”leri, dört y›l boyunca yaflananlara tan›k olmalar›na ra¤men bir “özelefltiri” yapma ihtiyac› bile duymamaktad›rlar. Kürt siyasal hareketi bu konuda; seçti¤i temsilcilerini denetleme, hatta gerekti¤inde geri ça¤›rma iliflkilerine sahip olmas› aç›s›ndan önemli bir örnektir. Kuflkusuz bunu sa¤layan da örgütlü yap›s›d›r. Sosyalizm tarihini görmek istemeyenler sadece k›sa tarihimize bakarak bile izlenmemesi gereken yolu görebilirler; kiflilik analizleri, iyi niyet beyanlar›, güvence alt›na al›nmam›fl taahhütlerle bu ifller olmuyor. Cehenneme giden yol iyi niyet tafllar›yla döflelidir. Her ne kadar bu yaz›n›n ana amac› olmasa da soldaki yasal parti kurma/yasallaflma süreçlerinde yaflanan çarp›lmalara “de¤inmek” gerekiyor. ‹lk bafllarda yasal partiler; sosyalizmi inand›r›labilir bir proje haline getirmek, kitlelere ulaflabilmenin yeni yollar›n› bulmak, çok daha rahat siyasi propaganda yapabilmek, halk›n örgütlenme süreçlerine daha do¤rudan kat›labilmesini sa¤lamak gibi “ulvi amaçlar” için kullan›labilecek bir araç ama sadece bir araç olarak düflünüldü ve kuruldu. Hatta Kürt hareketinin kendi yasal partisiyle kurdu¤u iliflki örnek olarak gösterildi ve böyle yap›laca¤› taahhüdü bile verildi. Bundan kas›t, güçlü bir silahl› müca-
Kürt siyasal hareketi bu konuda; seçti¤i temsilcilerini denetleme, hatta gerekti¤inde geri ça¤›rma iliflkilerine sahip olmas› aç›s›ndan önemli bir örnektir. Kuflkusuz bunu sa¤layan da örgütlü yap›s›d›r.
delenin ya da farkl› bir ifade ile güçlü bir sistem d›fl› mücadelenin bütünleyeni/tamamlayan› olarak “yasal alan›n” kullan›lmas› idi. Elbette bu “sunum”un, 80 öncesine devrimci bir romantizmle yaklaflan genç kitleler üzerinde “ifle yarar” bir pazarlama takti¤i oldu¤u çok sonradan anlafl›lacakt›. ‹llegal yap›lar›n› koruyarak yasal parti kuran TDKP-EMEP örne¤i de sözde “olumlu” ön aç›ç› ifllev gördü. Ancak bir süre sonra yasal partiler bu pozisyonlar›n› tamamen yitirdi. Ve tam tersine amaç ile araç yer de¤ifltirdi. Art›k amaç; yasal partimizi nas›l propaganda edebiliriz, yasal partimize nas›l insan örgütleriz, yasal parti binalar›m›z› nas›l sürekli aç›k tutabiliriz, di¤er partilerle nas›l rekabet edebiliriz vb. oldu. Yasall›k avantaj de¤il, bürokratik angaryalar aras›nda bo¤uflma, beceri/beceriksizlik s›navlar› oldu. Say›sal sonuçlar; al›nd›ktan sonra de¤il, hedef olarak konularak motivasyon kayna¤› oldu. Hatta baz› yasal partiler varl›klar›n› sürdürebilmek için daha güçlü siyasi hareketlere yedeklenme iliflkileri bile gelifltirildi, bu tür iliflkilerle milletvekili olabilme hayalleri sürekli canl› tutuldu/tutuluyor (EMEP, SEH, EDP gibi bolca örnek gösterilebilir). Pusula flafl›nca, ne yöne gidildi¤i anlafl›lm›yor, do¤al olarak.
43
DOSYA
SEÇ‹M
Hak mücadelelerinin seçim tavr› Somut siyasal görev olarak “hak mücadelelerinin” genel seçimler karfl›s›ndaki tavr› ne olmal›d›r? Hak mücadelelerinin özellikle son y›llarda çok güçlü bir “bilinç” ve “dinamizm” yaratt›¤› ortada. E¤itim hakk› mücadelesi, en basitinden neredeyse her okulda kay›t paras›n›n sorgulanmas›nda yans›mas›n› bulan bir bilinç, bin bir gerekçe uydurularak toplanmaya çal›fl›lan paralara karfl› güçlü bir karfl› durufl oluflturdu. Sa¤l›k hakk› mücadelesi, AKP’nin her türlü göz boyama taktiklerine ra¤men baflta sa¤l›k emekçileri olmak üzere AKP’nin sa¤l›k politikalar›na güçlü bir direnç sergiliyor. Su ve yaflam hakk› olarak HES’lere karfl› oluflturulan bilinç art›k HES tafleronlar›n›n köylere sokulmamas›na neden oluyor. Hiçbir örgütsel forma dönüfltürülemeyen ulafl›m hakk› mücadelesi bile belediyelerin ulafl›ma zam yapamamas›na neden oluyor. Bar›nma hakk› mücadelesi neredeyse “kendili¤inden” yeni örgütsel formlar bularak yoluna devam ediyor. Ancak hak mücadeleleri “her fleye ra¤men” kendi örgütsel mekanizmalar›n› olmas› gereken düzeye getiremedi, siyasal temsiliyetlerini oluflturamad›. Bu durum hak mücadelelerinin özneleri aç›s›ndan hem bir özelefltiri hem de bir taahhüttür. Yani henüz yapamad›¤›m›z için “özelefltiri veriyoruz” ancak yapmak için de “söz veriyoruz”. Ve bizler, gerek sosyalizm mücadelesinin uzun tarihin-
den gerekse de ülkemizdeki mücadelenin “k›sa” tarihinden biliyoruz ki “baflkas›n›n ipiyle” “gökyüzüne” ç›k›lmaz. Hak mücadelelerinin flu an için a盤a ç›km›fl siyasal temsilcileri yoktur ve o yüzden de bu mücadeleyi meclise tafl›yacak, o kürsüyü bu mücadelenin “yaygaras›n›” yapmak için kullanacak, milletvekili kimli¤ini hak mücadelesi kortejlerinde bir nefer yapacak aday› yoktur. (Ayr›ca böylesi bir düzey oluflturulsa bile seçimi nas›l de¤erlendirece¤i yani meclise aday gösterip göstermeyece¤i de bu örgütlülüklerin karar› olacakt›r.) Bizim oy pusulas›nda üzerine “evet” basacak bir bölümümüz yok. “fiimdilik” sadece yürüdü¤ümüz sokaklar›m›z, üzerine “tek yol devrim” yazd›¤›m›z duvarlar›m›z var. Birlikte söylemeye ça¤›rd›¤›m›z bir türkümüz, birlikte geniflletmeye çal›flt›¤›m›z bir “yol”umuz var. Hak mücadelelerinin kendi adaylar› olmamas›na ra¤men bilindi¤i gibi, bu seçimlerde de çeflitli sol partiler, sol gruplara mensup çeflitli solcu adaylar ve BDP’nin oluflturdu¤u Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blo¤u’nun ba¤›ms›z adaylar› oy pusulas›nda yerlerini alacaklar. Seçimlere giren sol parti (TKP gibi) ve gruplar›n milletvekilli¤i kazanmak gibi bir amaçlar›n›n olmad›¤› aç›k, onlar sadece bu dönemi kendi gruplar›n›n daha rahat propagandas›n› yapabilmek için kullanmay› amaçl›yorlar ve “baflar›l› say›labilecek” bir oy say›s›na ulaflabilirlerse bunu da kendi politik çizgilerinin do¤rulu¤u olarak lanse etmeyi. O yüzden bu çal›flmalarla girilecek bir “destekleme” iliflkisi bile bu çal›flmalar› bir bütün olarak onaylama anlam› tafl›r. Burada as›l önemli olan seçilebilme olana¤› bulunan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blo¤unun adaylar› karfl›s›nda do¤ru tutumun nas›l al›naca¤›d›r.
Kürt sorununu, bir “ezilen halk” sorunu olarak de¤erlendirmek gerekir. Bu noktadan bak›nca da Kürt emekçilerini, Kürt köylülerini, Kürt yoksullar›n› temel alan, onlar›n temsiliyeti üzerinden bir siyasallaflmay› amaçlayan bir çizgidir do¤ru olan.
44
Bilindi¤i gibi Kürt siyasal hareketinin özellikle AKP iktidar› döneminde/karfl›s›nda gelifltirdi¤i politika, Kürtlerin bir bütün olarak (feodali, burjuvas›, dincisi, emekçisi, köylüsü...) temsiliyetini amaçlayan ve bu do¤rultuda hedefler (anadilde e¤itim hakk›, Kürt kimli¤inin anayasal hak olmas›...) belirleyen bir “ulusal birlik projesi” rotas›nda ilerliyor. Bu politikan›n “do¤al sonucu” olarak da bir dönem Refah Partisi'nin Güneydo¤u Müfettiflli¤i yapan Altan Tan’›, 1978’de Adalet Partisi’nden milletvekilli¤i yapm›fl sonra CHP’ye “transfer” olmufl fierafettin Elçi’yi sadece Kürt kimli¤ini temsil ettikleri için (ve elbette baflka siyasal parti tercihinde bulunmalar›n› da engellemek için de) aday göstermekte bir sak›nca görmüyor. Kürt siyasal hareketinin, Türk soluyla gelifltirmeye çal›flt›¤› seçim siyaseti de bu eksen üzerinden ve bu ekseni do¤ru bulanlarla kuruluyor. Yani Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blo¤u içinde bu-
Bizim oy pusulas›nda üzerine “evet” basacak bir bölümümüz yok. “fiimdilik” sadece yürüdü¤ümüz sokaklar›m›z, üzerine “tek yol devrim” yazd›¤›m›z duvarlar›m›z var.
lunan DS‹P, EMEP, EHP, EDP, SDP, ‹SP, KDP, DÖH, ‹flçi Cephesi, KÖZ gibiler ayn› zamanda Kürtlerin “ulusal birlik projesini” sahiplenmeyi ve fierafettin Elçi ve Altan Tan’a oy vermeyi, onlar ad›na seçim çal›flmas› yapmay› taahhüt etmekteler. Bat›’da gelifltirilen bu taktik, Kürt siyasal hareketinin, eski “kendi d›fl›yla tek yanl› iliflki kurma” anlay›fl›n› tazelemesi bak›m›ndan da sorgulanmas› gerekir. Bizler aç›s›ndan Kürt sorunu, bir “ezilen halk” sorunudur. Bu noktadan bak›l›nca da Kürt emekçilerini, Kürt köylülerini, Kürt yoksullar›n› temel alan, onlar›n temsiliyeti üzerinden bir siyasallaflmay› amaçlayan bir çizgidir, do¤ru olan. Do¤al olarak böylesi bir çizginin temsilcileri de Elçi ve Tan gibiler olamaz. Benzer bir “ince iflçili¤i” Bat›’daki sol(dan) adaylar için de yapmak gerekir(di). Ancak her fleye ra¤men (bu blo¤un içinde olmad›¤›m›za göre, bu blo¤un tüm adaylar›n› desteklemek veya bu adaylar›n tüm vebalini gö¤üslemek gibi bir sorumlulu¤umuz yok); bu blok içindeki adaylara karfl› seçici bir tutum alarak, sosyalist kimli¤e sahip, milletvekili kimli¤ini emekçi halklar›n ç›kar› için kullanacak Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtafl, Ertu¤rul Kürkçü gibi adaylar›n “desteklenebilece¤i” aç›kt›r. Bu destek onlar›n seçim çal›flmalar›n›n do¤rudan örgütçüsü olunaca¤›, onlar ad›na oy istenece¤i anlam›na gelmemeli. Tekrar tekrar alt›n› çizmek gerekir, bu tutum kiflili¤ine güvenilen6 sosyalist adaylarla dayan›flma amac› tafl›maktad›r, bu adaylar “hak mücadelesi çizgisinin” tafl›y›c›s› de¤illerdir.
kün” bir ortak tavr› netlefltirmek aç›s›ndan önemlidir. Son söz; AKP iktidar›n› zay›flatman›n, geriletmenin ve def etmenin yolu, halk›n ç›karlar› ekseninde örgütlenmifl güçlü bir halk hareketinin bu politikalar›n uygulanmas›n›n önüne dikilmesidir. Bu halk hareketi; AKP’nin uygulad›¤› neoliberal politikalara, izledi¤i emperyalist iflbirlikçisi d›fl politikaya, gerici toplum mühendisli¤i projelerine ve yeniden yap›land›rmaya çal›flt›¤› kurumsal faflizme karfl› duracakt›r. Bu karfl› duruflun sand›ktan önce ya da sand›ktan sonra diye iki ayr› bölümü yoktur. Halk›n hak mücadelelerinin büyütülmesiyle elde edilecek sonuç; hükümeti kim kurarsa kursun, meclis kimlerden oluflursa oluflsun, emekçi-yoksul halk›n ç›karlar›yla özdeflleflmeyen hiçbir politikan›n hayata geçirilmemesi olacakt›r. Birlikte söylemeye ça¤›rd›¤›m›z bir mücadele türkümüz, birlikte geniflletmeye çal›flt›¤›m›z bir devrimci “yol”umuz var.
Dipnotlar 1 Halk›n Devrimci Yolu, Ocak-Mart 2011, sayfa 51 2 Devrimci Yol, say› 30, 3 Eylül 1979 3 age 4 Ucube: Önemli biçim bozuklu¤u olan canl› yarat›k, iki bafll› dana gibi. (Büyük Larouse) 5 Bu de¤erlendirmenin son dönemde yeni yetme “teorisyenler” aras›nda oldukça yayg›n oldu¤u görülüyor. Tarihi tekil olaylar›n toplam›ndan ibaret sanan cahil “tarihçiler” Alevileri toptan aptal bir toplum olarak görme saçmal›¤›na düflmektedir. 6 Bu tan›m›n subjektif bir de¤erlendirme tafl›d›¤› aç›kt›r. Bu de¤erlendirmedeki kriterler; sosyalist mücadeledeki süreklilik, tarihsel misyon ve Kürt hareketine “sol”dan yap›lacak katk›d›r.
Kuflkusuz böyle bir yaz›da isim zikretmenin çeflitli handikaplar› mevcut. Bu handikaplar›n bafl›nda her türlü ayr›nt›land›rman›n ve aç›klaman›n görmezden gelinip sadece isimler üzerinden tart›flma yap›lmas› gelir. Ancak seçimler ve adaylar karfl›s›nda al›nacak tavr› “mümkün” oldu¤unca belirsizlikten kurtarmak “topye-
45
Ustal›¤a ustal›kla, iflgale direniflle
Gençlik hareketi ilerliyor 46
Piyasalaflt›rma dalgas›n›n hamlelerine karfl› aktif direnifliyle kazan›mlar elde eden ve AKP’nin hesaplar›n› devrimci müdahalelerle bozan Kolektifler, çok yönlü kurumsal yap›s› ve merkezi örgütlülü¤ü ile neoliberal iktidar›n “ustal›k dönemi”ne, AKP’yi ve sermayeyi üniversitelerden defetmek, yeni bir üniversite infla etmek için haz›rlan›yor.
N
eoliberal kapitalizmin üniversitelerde içselleflti¤i ve neoliberal hegemonyan›n üniversiteliler üzerindeki tahakkümünün en üst düzeyde oldu¤u bir sürecin içerisinde üniversite muhalefetini yeniden yaratma hedefiyle yola ç›kan devrimci gençlik, bugün neoliberalizme ve AKP’ye karfl› yerel direniflleri ve karfl› ç›k›fllar› merkezilefltirmeyi hedefleyen bir süreci örgütlemektedir. Kuflkusuz gençlik hareketinde gelinen düzeyin temelinde, 2005’ten itibaren üniversitelerde neoliberalizme, gericili¤e, faflizme ve tüm bunlar›n hepsini kendisinde cisimlefltiren AKP iktidar›na karfl› gelifltirilen kitlesel, militan, yarat›c› ve hak al›c› direnifller yatmaktad›r. Üniversitelerdeki muhalefetin yeniden üretilmesinde baflar›l› olan gençlik mücadelesinin bugünden geriye bak›ld›¤›nda birçok kazan›m› ve deneyimi bulunmaktad›r. Bu noktada toplumsal muhalefetin c›l›z oldu¤u ve solun üniversitelerde neredeyse dibe vurdu¤u bir dönemde yeni bir sürecin kap›s›n› aralayan ve bugünkü olgunlu¤una eriflen gençlik mücadelesini iki döneme ay›rabiliriz.
1. Dönem Neoliberalizme karfl› direniflin kurucu ad›mlar›
Sermayenin, ideolojik-politik-pratik hegemonyas›, üniversitenin her hücresine yay›lm›fl durumdad›r. Üniversitenin her alan›, sistemli bir flekilde sermaye lehine dönüflüm sürecine tabi tutulmufltur. Bugün ise uygulanan program›n ortaya ç›kard›¤› sorunlar her geçen gün artmakta, neoliberal politikalar›n y›k›mlar› her alanda a盤a ç›kmaktad›r.Bu dönüflüm süreci içerisinde, üniversitelilerin fazlas›yla t›rpanlanm›fl olan muhalefet etme kanallar› yeniden yarat›lmal›d›r. *Devrimci Gençlik, Ekim 2005, Bugünün gençlik mücadelesi perspektifi yöntem ve araçlar
Türkiye’de üniversitelerin neoliberalizmin ihtiyaçlar› do¤rultusunda yeniden yap›land›r›lma süreci ‘90’l› y›llarla bafllad›. Yüksekö¤retimin tüm alanlar›n› piyasan›n kâr alanlar›na dönüfltürmeyi hedefleyen neoliberal kapitalizmin üniversitelerdeki ilk sald›rganl›¤› ise 1995’te üniversite harçlar›na yap›lan %350’ye varan zamlar oldu. Yüksekö¤retimin ticarilefltirilmesine karfl› tepkileri kitlesel olarak soka¤a ç›kartabilen Koordinasyon, ba¤›ms›z gençlik hareketi ilkesi, solun geleneksel s›n›rlar›n› aflan örgüt biçimi ve eylem tarz›, farkl›, yarat›c›, her üniversitelinin kendini ifade edebildi¤i ço¤ulcu ve demokratik özellikleriyle harçlara yap›lan zamlarla cisimleflen neoliberal sald›r›ya karfl› üniversitelileri harekete geçirdi. Hiç flüphesiz Ö¤renci Koordinasyonu neoliberalizm karfl›t› ilk üniversite hareketinin lokomotifiydi. Gençlik mücadelesinde yarat›c› bir hareket tarz› üreten Koordinasyon süreci bu özellikleriyle sermayenin stratejisini sekteye u¤ratarak, üniversitelerdeki piyasalaflt›rma sürecini geciktirdi. Üniversite ö¤rencilerinin temsiliyetini oluflturan Ö¤renci Koordinasyonu örgütlendi¤i süreçten güç kaybetmeye bafllad›¤› döneme kadar yapt›klar›yla hala haf›zalarda dinamizmini koruyor. Di¤er taraftan 1995’te harçlara yap›lan zamlarla üniver-
47
GENÇL‹K HAREKET‹ sitelerde piyasalaflt›rmay› bafllatan ancak üniversitelerdeki direnifl karfl›s›nda amaçlad›¤› düzeyde baflar›l› olamayan sermaye güçleri, Koordinasyon hareketinin geri çekilerek gençlik mücadelesinin zay›flad›¤›, toplumsal muhalefetin de güç kaybetti¤i bir dönemde ikinci hamlesini yapt›. Üniversitelerdeki yeni piyasalaflt›rma dalgas› devletin a¤›r sald›r›s› karfl›s›nda gençlik hareketinin ezildi¤i ve ölü bir muhalefetin oldu¤u döneme denk gelmektedir. Bu noktada piyasalaflt›rmaya karfl› ilk kitlesel ç›k›fl› örgütleyen Ö¤renci Koordinasyonu’nun gittikçe zay›flamas› yeni sald›r› dalgas›n› kolaylaflt›rm›flt›r. Üniversitelerdeki neoliberal dönüflüm özellikle 1999’da bafllayan Bologna Süreci’ne uyum politikalar›n›n hataya geçirilmesi ile 2000’li y›llarda h›zl› bir ilerleme kaydetti. Uzun y›llar sürdürülen dönüflümle sermaye, üniversitelerin tüm alanlar›nda içselleflti. Bafltan afla¤›ya dönüfltürülen üniversitelerdeki bilgi ve ideoloji, piyasan›n gereklilikleri çerçevesinde flekillendirildi. Sermayenin üniversitenin tüm alanlar›nda tahakküm kurmas› ile üniversitelerdeki temel hizmetlerin paral›laflt›r›lmas› ve üniversitelilerin müflterilefltirilmesi sürecine karfl› gençlik hareketi(1) sermayenin üniversitelerdeki iflgalini durdurabilmek için fiili direnifller örgütledi. Bir dizi üniversitede piyasalaflt›rmaya karfl› (kay›t paras›, transkript paralar›, üniversite içi ulafl›m›n paral› olmas›) hak al›c› bir çizgi gelifltirildi. Kuflkusuz birçok kazan›m›n da elde edildi¤i bu süreç, üniversitelerin piyasalaflt›r›lmas›na karfl› geliflen hareketin “içerisinden” kendi ba¤›ms›z mücadele örgütünü de yaratt›. Üniversitelerdeki tüm anti-demokratik uygulamalara (yönetmelikler, soruflturma-ceza), sermayenin üniversiteli ayd›n kimli¤ini y›k›ma u¤ratan ideolojik hegemonyas›na, devlet ve üniversite yönetimlerinin kontrolünde geliflen gerici, faflist sald›r›lara karfl› yükseltilen kararl› mücadele süreci gençlik hareketinin “yeni” mücadele çizgisini ortaya ç›kard›. Gençlik hareketinde “dipten” yeni bir süreci örgütleyen bu çizgi üniversitelerde piyasalaflt›rmaya karfl› biriken enerji ve ortak iradenin tart›flmalar›yla Ö¤renci Kolektifleri’ni kurdu. Piyasan›n üniversitelerdeki sald›rganl›¤› karfl›s›nda yarat›lan direnifller yeni dönemin kendi demokratik kitle örgütünü yaratm›fl oldu. Gençlik hareketinde neoliberalizme karfl› tepkilerin harekete geçirilmesine iflaret eden Kolektifler bu tepkileri yayg›nlaflt›rmak amac›yla 12 May›s 2006’da bafllatt›¤› MP3 (Müflterilefltirmeye ve Piyasalaflt›rmaya karfl› 3 Talep) kampanyas› ile üniversitelerde ve kentlerde toplad›¤› 300 bin imzayla gençli¤in paras›z e¤itim talebini 18 Ekim 2006’da yapt›¤› kitlesel merkezi eylemle meclise tafl›d›. Di¤er taraftan, sermayenin üniversitelere dönük ikinci
48
hamlesi üniversitelerde sermaye karfl›s›nda direnç gösterebilecek gençlik hareketinin ezilmesi ve yok edilmesi stratejisiyle iç içe geliflti. Neoliberal sald›r› dalgas›yla üniversitelerdeki bask› ve denetim mekanizmalar› üniversite muhalefeti karfl›s›nda özel olarak profesyonellefltirildi (Polis operasyonlar›, soruflturma-ceza-uzaklaflt›rma, kameralar, turnikeler). YÖK ve polisler arac›l›¤›yla neoliberal politikalar karfl›s›nda oluflan tepkileri bask› alt›na alarak üniversite muhalefetini ortadan kald›rmay› hedefleyen sald›r›lara karfl› Kolektifler, solun geriye çekildi¤i bir süreçte militan çizgisi ile üniversiteyi savundu. Nitekim üniversitelerde muhalefete yönelen soruflturma ve at›lmalara kadar giden cezalar listesinde fazlaca Kolektifçi bulunmaktayd›. Bu sald›r›lara karfl› gelifltirilen tepkiler üniversite muhalefetinin diri kalmas›n› sa¤layan temel belirleyici dinamiklerden biri oldu. Neoliberal ideolojinin hâkim oldu¤u piyasan›n çürüyen üniversitesine karfl› bir taraftan direniflleri birlefltirmeyi hedefleyen Kolektifler di¤er yandan gençlik hareketinin neoliberalizme karfl› mücadelesinin öncülü¤ünü yapt›. Neoliberalizmin müflteri haline getirdi¤i üniversitelileri piyasalaflt›rmaya karfl› mücadelede ma¤dur rolünden devrimci mücadele içerisinde özneye dönüfltürmeyi amaçlayan Kolektifler gençli¤in neoliberalizme karfl› direniflinin ve demokratik ö¤renci hareketinin yarat›lmas›n›n adresi durumundad›r.
Gençlik hareketinde genel durum Üniversite mücadelesi gerek bu alan›n öznelerinin h›zl› bir biçimde bu alandan “mezun” olmalar› gerekse de bu mücadelenin önemli tarihsel kesintiler (Dev-Genç dönemi, Dernekler dönemi, Koordinasyon dönemi, Kolektif dönemleri aras›ndaki boflluklar) yaflanmas› nedeni ile biriktirdiklerini bir sonraki kufla¤a tafl›yamama sorununu ciddi olarak yaflamaktad›r. Bunun do¤al sonucu üniversite mücadelesi vermek isteyen öznelerin ideolojik çarp›kl›klara, politik yanl›fll›klara ve yeni örgütsel icatlara “mahkum” olmalar›d›r. Bu özneler, her yeni dönem “Amerika’y› yeniden keflfetmek” zorunda kal›yorlar. Bu süreçte gençlik mücadelesine dönük yap›lan tart›flmalarda öne ç›kan çarp›k çizgilerden biri, gençlik mücadelesinin örgütlenmesini siyasal sol partilerin (TKP’li ö¤renciler, Emek Gençli¤i…) gençlik örgütlerine havale eden e¤ilim oldu. Üniversiteyi sol partilerin çal›flma alanlar› olarak gören bu e¤ilim, gençlik mücadelesinin temel belirleyenlerinden olan ba¤›ms›z hareket ilkesini göz ard› eden bir çizgi izledi. Üniversite kitlesi içerisinde partiye kadro bulma gayesiyle çal›flma yapan
GENÇL‹K HAREKET‹ komsomol yani partinin örgütsel olarak do¤rudan belirleyici oldu¤u yap›lar, siyasi parti merkezinden al›nm›fl kararlar› üniversitelerde faaliyet fleklinde örgütleyip taraftar toplamaya çal›flt›lar. Di¤er taraftan üniversite hareketine parti program› d›fl›nda bir siyaset öneremeyen bu anlay›fl gençlik mücadelesinin ihtiyaçlar›n› kavrayamayan bir düzlemde hareket etti. Üniversiteyi ba¤›ms›z kitlesel ve bir bütün olarak toplumsal hareket içerisinde özne haline getiremeyen siyasal partilerin gençlik örgütlerinin üniversite muhalefetine dair bu parti merkezli bak›fl aç›lar› ayn› zamanda gençlik içerisinde parlamentarizmi örgütleyerek gençli¤in sokaktaki mücadelesini pasiflefltiren bir konum ald›. Gençlik mücadelesindeki bir di¤er çarp›k hareket tarz› ise gençli¤in temel sorunlar›n› ve taleplerini dar ekonomik s›n›rlara indirgeyen çizgi oldu. (Genç-Sen) Bu çizgi üniversitelilerin kendi öz gücünü ve potansiyelini hiçe say›p üniversite mücadelesinin içerisinden yarat›lm›fl de¤il d›flar›dan ›smarlanm›fl projelerle kurulan bir örgüt modeli (sendika) stratejisini örgütledi. Bu hareket tarz› sendika söylemiyle muhalefet yaratmaya çal›fl›rken bir yandan bu modelin dejenere edilmesine yol açmakta, di¤er yandan da “sendika”n›n ça¤r›flt›rd›¤› ekonomik mücadele, toplu sözleflme, dayan›flma gibi bafll›klar› içerdi¤inden gençlik mücadelesinin hedeflerini yanl›fl kanallara yöneltmektedir. D‹SK taraf›ndan Avrupa gençlik hareketinden kopyalanarak Türkiye’ye uyarlanmaya çal›fl›lan, birçok siyasi gençlik örgütünün ilkesiz birlikteli¤ine dayanan ve mücadeleden çok masa bafl›n-
da hesaplar›n/pazarl›klar›n yap›ld›¤› Genç-Sen projesi ülkemizdeki gençlik mücadelesinin temel ald›¤› üniversitenin kendi özgücü ve meflruluk ilkelerini yok sayan/kavrayamayan bir hatt› izleyerek iflas etmektedir. Bu dönemde gençlik mücadelesine bak›fl aç›s›ndaki baflka bir çarp›lmay› ise Gençlik Muhalefeti’nin izledi¤i (ÖDP çevresi) çizgi oluflturuyor. Gençli¤i yafl grubuna göre kategorilefltiren ve neoliberal sald›rganl›¤›n sonucu olarak tüm katmanlar›n sorunlar›n›n ortaklaflt›¤› sav› ile iflçi-iflsiz, liseli, üniversiteli tüm gençli¤i ortak bir yap› bünyesinde hareket ettirmeye çal›flan bu anlay›fl, üniversite mücadelesinden kopan/uzaklaflan bir noktaya do¤ru kaymaktad›r. Üniversite mücadelesinin ihtiyaçlar›n› öngören siyasi faaliyet üretemeyen ve program oluflturamayan bu hareket çizgisi önerdi¤i örgüt biçimi ile gençlik mücadelesinin di¤er alanlar›nda ba¤›ms›z siyasi hedef ve programlar gelifltirememe sorununu yaflarken ayn› zamanda kendi özgün mücadele örneklerini yaratabilme potansiyeli olan alanlar›n, üniversite muhalefetinin tahakkümü alt›na girmesine neden olmaktad›r. Pragmatizme dayanan ve günün devrimci mücadelesinden uzak sol nostaljik vurgular› ön plana ç›karan bu çizgi, üniversite mücadelesinin politik-örgütsel önemini göz ard› ederek devrimci gençlik hareketinin tarihinde ve ilkelerinde olmayan bir mücadele örgütü biçimini önererek mücadeleyi güncelleyememektedir. Gençlik hareketinin temel ilkelerini ve üniversitelerdeki mücadelenin güncel çat›flma zeminini kavrayamayan bu anlay›fllar karfl›s›nda Ö¤renci Kolektifleri temel ola-
rak üniversitelerde gençli¤in ba¤›ms›z kitle örgütünün ve hareketinin yarat›lmas› gayesiyle hareket etti. Bu anlay›fl üniversitelilerin genifl kesimlerini kapsayan ve mücadele süreci içerisinde oluflmufl kendi öz örgütlenmesinin yarat›lmas›n› savundu. Meflru, kitlesel, demokratik, militan ve fiili mücadele çizgisini savunan Kolektifler, neoliberalizme karfl› direniflin oda¤›na üniversitelileri koyan, d›flar›da de¤il üniversitelerde kurulan bir mücadele örgütüdür. Bu hareket çizgisi ayn› zamanda gençli¤i pasiflefltiren siyaset tarz› karfl›s›nda üniversitelileri temel sorunlar› etraf›nda harekete geçirerek sokakta hak al›c› militan bir mücadele prati¤ini ve piyasan›n çürüttü¤ü üniversiteye karfl› üniversitenin devrimci dönüflümünü hedefleyen bir siyasal süreci örgütlemeye çal›flm›flt›r.
2. Dönem Gençlik hareketi neoliberalizmin iktidar›na karfl› siyasallafl›yor 2007 seçimlerinin ard›ndan yeniden iktidara gelen AKP, halka ve üniversitelilere karfl› neoliberal, gerici ve faflist sald›rganl›¤›nda vites yükseltti. Tekelci sermayenin deste¤ini yeniden alan ve seçimleri kazanan AKP, iktidar›n›n ikinci döneminde özellikle üniversitelerde egemenlik kurma stratejisinde kritik ad›mlar att›. AKP iktidar›n›n bu dönemki güncel stratejisi sermayenin piyasalaflt›rma sürecinin ilerletilmesi beklentisini karfl›lamaya çal›flmakla birlikte üniversitelerdeki yönetsel mekanizmalar› Siyasal ‹slamc› kadrolarla donatmas› oldu. AKP iktidar› 2007 genel seçimlerinin ard›ndan üniversitelerdeki ulusalc› kadrolar› büyük oranda tasfiye etti. Seçimlerin ard›ndan Abdullah Gül’ün Cumhurbaflkan› olmas›yla gerek rektör atamalar› gerekse YÖK Baflkanl›¤›’na Fethullah Gülen cemaatinden Yusuf Ziya Özcan’›n getirilmesi ile AKP iktidar› üniversitelerde yukar›dan afla¤›ya kadrolaflmaya bafllad›. Üniversitelerin YÖK arac›l›¤›yla tepeden kontrol alt›na al›nmaya çal›fl›ld›¤› bu dönem, önceki y›llarda YÖK’e muhalefet eden gerici ö¤rencilerin tüm muhalefetinin geri çektirildi¤i bir süreç oldu. AKP’nin üniversitelerdeki yönetsel mekanizmalar›n (rektör atamalar›), akademik kadronun ve üniversiter yaflam›n gericilefltirilmesi operasyonunu önceden gören ve buna karfl› politik program oluflturan gençlik hareketi siyasal iktidar›n üniversiteye sald›r›s› karfl›s›nda direngen bir mücadele hatt› oluflturmaya çal›flt›. AKP’nin üniversitelerdeki dönüflüm program›na (türban, YÖK, rektörler) karfl› Kolektifler militan bir çizgi izleyerek AKP’nin siyasal sald›r›lar› karfl›s›nda üniversitelerde aktif bir direnifli örgütledi.
50
Meflru, kitlesel, demokratik, militan mücadele çizgisini savunan Kolektifler, gençli¤i pasiflefltiren siyaset tarz› karfl›s›nda üniversitelileri temel sorunlar› etraf›nda harekete geçirerek sokakta hak al›c› militan bir mücadele prati¤ini ve piyasan›n çürütmek istedi¤i üniversiteye karfl› üniversitenin devrimci dönüflümünü hedefleyen bir siyasal süreci örgütlemeye çal›flt›.
Egemenler aras› iktidar mücadelesinin zirve yapt›¤› bir süreçte toplumun saflaflt›r›ld›¤›, gençli¤in ya AKP’nin ve liberallerin sahte özgürlük tart›flmalar›n›n arkas›nda dizilmeye ya da AKP karfl›s›nda ulusalc› kanad›n yan›nda saf tutmaya ça¤r›ld›¤› bir sürecin ard›ndan, gençlik hareketinin Türkiye solunun tüm ideolojik yan›lsamalar›na yan›t› üniversite mücadelesini ba¤›ms›z bir politik çizgide yükseltmek oldu. Bu noktada yeni sömürgecili¤in güncel iktidar› AKP, gençlik hareketinin siyasal mücadelesinin hedefi olarak belirginleflti. Gençlik mücadelesi, ülkedeki neoliberal sald›r› program›n› örgütleyen, emperyalizmle kurulan iflbirlikçili¤i “model ülke” ç›tas›na kadar yükselten, dinci gericili¤i toplumun ve üniversitelerin tüm mekânlar›na ve iliflkilerine yerlefltirmeye çal›flan ve siyasal rejimi neoliberal kapitalizmin gerekleri do¤rultusunda yeniden flekillendiren AKP iktidar›na karfl› siyasal mücadeleyi salt bir tercihten çok zorunluluk olarak örgütledi. Türkiye’nin neoliberal dönüflümünde özgün bir örnek olan AKP, gençli¤in hedef tahtas›na oturdu. Ö¤renci Kolektifleri, “Ülkemizi, üniversitemizi AKP’ye b›rakmayaca¤›z” slogan›yla iktidar karfl›t› politik hatt› gelifltirirken AKP’nin üniversitelere dönük siyasal sald›r›-
sini amaçlayan yasa tasar›s›yla üniversitelerdeki gerici hegemonyas›n› art›rmaya çal›flan AKP iktidar› karfl›s›nda Kolektifler, türban konusundaki ideolojik-politik netli¤i ile üniversitelerde gericili¤e karfl› ideolojik olarak güçlü bir barikat oluflturmaya çal›flt›. Bunun yan›nda gençlik mücadelesi AKP eliyle üniversitelerde art›r›lan bask› ve denetim mekanizmalar›na karfl› gelenekselin d›fl›na ç›karak gelifltirdi¤i yeni yöntem ve araçlarla üniversiteyi savundu. Siyasal iktidar›n ülkede ve üniversitelerde özgürlük ve demokrasi söylemi vas›tas›yla kurmaya çal›flt›¤› hegemonya gençlik mücadelesinin AKP’nin rektör seçimlerindeki demokrasi maskesini düflüren, AKP temsilcilerinin üniversite ziyaretlerindeki flovlar› karfl›s›nda gerçeklefltirilen yumurtal› protestolar gibi yarat›c› ve militan eylemler ile çatlamaya bafllad›.
lar› karfl›s›nda gençli¤in temel motor gücü oldu. Bu noktada Kolektifler, siyasal iktidar›n kadrolaflma ataklar›yla üniversitelerde egemenli¤ini tesis etmesine Kocaeli Üniversitesi’ne gelen Fethullahç› YÖK Baflkan› Yusuf Ziya Özcan’a karfl› yapt›¤› ilk yumurta eylemiyle, ‹TÜ’nün akademik aç›l›fl›na gelen Tayyip Erdo¤an’a karfl› yap›lan militan protestoyla ve ard›ndan “‹TÜ’yü AKP’ye B›rakmayaca¤›z” slogan› ile gerçeklefltirilen kitlesel eylemle, 2 Kas›m 2008’de Ankara’da gerçeklefltirilen, kitlesel s›çraman›n da yafland›¤› AKP karfl›t› miting ve AKP temsilcilerinin üniversiteye her ad›m att›klar›nda gerçeklefltirdi¤i protestolarla üniversitelerde ve sokakta mücadeleyi yükseltmeye çal›flt›. AKP’nin üniversitelerdeki sald›rganl›¤›n› art›rd›¤› ve gençlik mücadelesinin ivme yükseltti¤i bu süreçte Kolektifler, siyasal iktidar›n üniversitelerin bafltan afla¤›ya siyasal ‹slamc› kadrolarla kuflat›lmas› stratejisi karfl›s›nda üniversitelerde AKP karfl›t› direnifli yaratmaya çal›fl›rken, AKP iktidar›n›n kadrolaflma dalgas›n› durduramad›. Ancak bu süreçte Kolektifler gericilik karfl›s›nda direngen bir odak olabildi. Bununla birlikte bugün AKP karfl›tl›¤›n›n toplumsal muhalefetin genelinde güçlenmesinde Kolektifler’in AKP’ye karfl› yürüttü¤ü militan sokak mücadelesinin etkisi büyüktür. Siyasal iktidar› ve neoliberalizmi hedef alan ideolojik politik-pratik çizginin üniversitelerde kitlesel karfl›l›k bulmas› ise gençlik mücadelesine yeni bir ivme kazand›r›rken AKP iktidar›n›n üniversiteye sald›rganl›¤›n›n dozu artt›. 2008’de türban›n üniversiteye girme-
Bu noktada sermayenin beklentileri karfl›s›nda üniversitelerdeki piyasalaflt›rma sürecini derinlefltirmeyi hedefleyen AKP iktidar›, 2009’da harçlara yapt›¤› zamlar›n karfl›s›nda gençlik mücadelesini buldu. 2009’un yaz aylar›nda harç zamlar›na karfl› hareketli, yarat›c› ve militan bir süreci örgütleyen Kolektifler harç zamlar›n›n geri çekilmesinde ve piyasan›n yeni sald›r› dalgas›n›n durdurulmas›nda gençlik mücadelesinin en dinamik öznesidir. Bunlar›n yan›nda Ö¤renci Kolektifleri’nin bu dönem gençlik mücadelesindeki ay›rt edici iki temel özelli¤i belirginleflti. Birincisi, Kolektifler ›srarc› mücadele anlay›fl› ve yarat›c› müdahaleleriyle üniversitelerdeki siyasi bofllu¤a yön verdi. ‹kincisi ise Kolektifler, ideolojik-politik hatt› ile üniversitenin temsilcisi konumuna yerleflti. Bu ay›rt edici kritik özelliklerinin yan›nda Kolektiflerin, üniversite ö¤rencilerinin çok daha büyük bir kesiminin temsiliyetini oluflturmaya yönelik çal›flmalar› ve üniversite içindeki kurumsal faaliyetlerini art›rma ad›mlar› önümüzdeki dönemin temel hedefleri aras›ndad›r.
2010 gençlik hareketinde s›çrama: Kolektif, AKP iktidar›n›n krizini derinlefltirdi 2010 y›l›n›n son aylar› gençlik mücadelesi aç›s›ndan uzun y›llard›r neoliberalizme ve gericili¤e karfl› verilen militan mücadelenin, örgütlenen politik hatt›n baflar›s›n›n belirginleflti¤i ve AKP iktidar›n›n krizlerinin yafland›¤› bir dönem oldu. 12 Eylül referandumunun ard›ndan neoliberal program› anayasal güvence alt›na alan ve siyasal iktidar›n› pekifltiren AKP’nin elde etti¤i hegemonik etkiyi genel seçimlere kadar sürdürme planlar›n›, demokratik ö¤renci
51
GENÇL‹K HAREKET‹
Neoliberalizmin müflteri haline getirdi¤i üniversitelileri piyasalaflt›rmaya karfl› mücadelede ma¤dur rolünden özneye dönüfltürebilen Kolektifler, neoliberalizme karfl› demokratik ö¤renci hareketinin yarat›lmas›n›n adresi durumundad›r.
hareketi yapt›¤› kitlesel, militan ve yarat›c› devrimci müdahalelerle karfl›lad›. Ankara Üniversitesi SBF’deki yumurta eylemi ile simgeleflen bu sürecin yaratt›¤› güçlü siyasal etkinin alt›nda yatanlar› belirtmekte yarar var. Kuflkusuz ki AKP iktidar› ile hesaplaflan bu güçlü etkinin temelinde Ö¤renci Kolektifleri’nin kuruluflundan bugüne kadar elde etti¤i onlarca kazan›m, deneyim; daha önce yap›lan yumurtal› eylemlerin ve y›llard›r ›srarla sürdürülen paras›z demokratik üniversite mücadelesinin ortaya ç›kard›¤› birikim var.
¤› dönemde yapt›¤› yarat›c› devrimci müdahaleler bask› operasyonunun siyasal iktidar ile üniversite aras›nda hesaplaflmaya dönüflmesini sa¤lad›. Yaflanan bu süreç, AKP iktidar›n›n meflrulu¤unda sars›lmalar yaratt›. Gençlik hareketinin son dönemdeki ç›k›fl› AKP’nin uzun y›llard›r sürdürdü¤ü neoliberal sald›rganl›¤a öfke duyan halk›n ve üniversiteye yap›lan siyasal sald›r›lar karfl›s›nda isyan›n›n belirginleflmeye bafllad›¤› genifl ö¤renci kitlesinin sesi olurken AKP ile üniversitenin kan uyuflmazl›¤› netleflti.
Referandumun ard›ndan genel seçime giden süreçte AKP iktidar›, üniversite üzerindeki siyasal etkisini artt›rman›n ve üniversitelerdeki neoliberal dönüflümde gerçeklefltirece¤i s›çraman›n hesaplar›n› yap›yordu (YÖK’te dönüflüm tart›flmalar›, Dolmabahçe toplant›lar›). AKP üniversitelerdeki piyasac› ve gerici dönüflümü gerçeklefltirmeyi üniversitelerdeki direngen muhalefeti ortadan kald›rma operasyonu ile eflzamanl› gelifltirmeye çal›flt›. Piyasalaflt›rma ve gericilik karfl›s›nda geliflecek tepkileri ezmek amac›yla üniversitelerdeki bask› yayg›nlaflt› (Sivil polis genelgesi, arama kararlar›, 15 ay hapis cezas›, polis ve özel güvenlik sald›r›lar›…).
Son dönemde siyasal iktidar›n k›r›lgan süreçlerinde yapt›¤› yarat›c› müdahalelerle gençlik mücadelesindeki temel güç Ö¤renci Kolektifleri oldu. Piyasalaflt›rmaya ve gericili¤e karfl› uzun y›llard›r inatla sürdürülen mücadele bu gücün temel dayana¤›d›r. Kuflkusuz ki yak›n süreçte demokratik ö¤renci hareketinde yarat›lan dinamizm, Kolektiflerin öncülü¤ünü yapt›¤› ve üniversite mücadelesine önerdi¤i neoliberalizme ve gericili¤e karfl› ideolojik-politik-pratik mücadele hatt›n›n do¤rulu¤unu kan›tlam›flt›r. Di¤er taraftan gençlik hareketindeki bu politik çizginin baflar›s›, özgün eylem tarz› ve hareket biçiminin üniversitelerde karfl›l›k bulmas› daha kitlesel ve yeniden siyasal bir özne olarak merkezi gençlik hareketin yarat›lmas› olanaklar›n› vermektedir.
Ö¤rencilerin siyasal iktidar›n bask› politikalar› karfl›s›ndaki tepkilerinin politize edilmesi ve kitlesel, militan eylemler AKP’nin gençlik üzerindeki bask› operasyonunu bofla ç›karmay› baflard›. Devrimci gençlik mücadelesinin AKP iktidar›n›n süreci manipüle etmeye çal›flt›-
52
Ö¤renci Kolektifleri’nin yeni hedefleri Gençlik mücadelesinde yaratt›¤› yeni muhalefet tarz›, kitlesel-militan eylemleri, siyasal etki potansiyeli ve
GENÇL‹K HAREKET‹
Gençlik hareketinin son ç›k›fl› AKP’nin uzun y›llard›r sürdürdü¤ü neoliberal sald›rganl›¤a öfke duyan halk›n ve üniversiteye yap›lan siyasal sald›r›lar karfl›s›nda isyan›n›n belirginleflmeye bafllad›¤› genifl ö¤renci kitlesinin sesi oldu. AKP ile üniversitenin kan uyuflmazl›¤› netleflti
üniversitelerde biriktirdi¤i güç ile öne ç›kan Ö¤renci Kolektifleri kritik bir eflikten geçmektedir. Üniversite mücadelesinde 2006’dan günümüze dek ciddi deneyim kazanm›fl, onlarca kazan›m elde etmifl ve siyasal gücü ile ülke ve üniversite gündemini etkileyebilen Kolektifler, neoliberalizme ve gericili¤e karfl› sürdürülen mücadelede hem politik hem de pratik (kitlesel-yayg›n) olgunlu¤a eriflirken kurulufl aflamas›n› da tamamlad›. Kolektifler Türkiye siyasetinin tarihsel bir efli¤inde örgütsel olarak bir at›l›m gerçeklefltirmektedir. Gençlik mücadelesinde özneleflen ve üniversitelerde gençlik kitlelerinin muhalefet etme adresi konumuna yerleflmeye bafllayan Ö¤renci Kolektifleri üniversitelerdeki neoliberalizme karfl› direnifllerin birlefltirilmesi ve merkezilefltirilmesi hedefiyle örgütsel bir yenilenme süreci bafllatt›. 2005-2006’dan itibaren üniversitelerde gençlik hareketini yeniden yaratmaya çal›flan, piyasalaflt›rma ve gericilik karfl›s›nda direngen bir çizgi izleyen, zamanla kitlesel militan hareket biçimine dönüfltürülen gençlik hareketinin yarat›c›, öncü, infla edici bu hareket çizgisinin merkezileflme hedefinin köfle tafllar›n› belirginlefltirmek faydal› olacakt›r. Bu noktada Kolektifler’in örgütsel yenilenme sürecindeki temel hedeflerinden birincisi hareketin ülke ve üniversite siyasetindeki siyasal etkisi ve gücünün artt›r›lmas›d›r. Hiç flüphesiz hareketin güncel hedefleri ül-
ke siyasetinin politik atmosferinden ba¤›ms›z de¤ildir. Gençlik mücadelesindeki örgütsel at›l›m, Türkiye oligarflisinin dönüflüm içerisinde oldu¤u bir sürece denk gelmektedir. Di¤er taraftan AKP iktidar›n›n önümüzdeki dönem (seçimlerin ard›ndan) üniversitelerdeki neoliberal, gerici dönüflümünde ç›tay› yükseltece¤i, üniversiteliler üzerindeki bask›y› art›raca¤› (Mersin’de BDDK baflkan›na yumurta atan üniversitelilere YÖK’ten ç›karma cezas›n›n verilmesi bunun son örne¤i oldu) su götürmez bir gerçek. Gençlik mücadelesi gelecek dönem AKP’nin siyasal hegemonyas›n› sürdürece¤i üniversitelerde piyasalaflt›rma sürecini yükseltece¤i ve faflizan bask›c› politikalar›n›n gençlikteki karfl›tl›¤›n›n büyüyece¤i bir siyasal atmosferle karfl› karfl›ya kalacak. Böylesi bir konjonktürde demokratik ö¤renci hareketinin piyasac› sald›rganl›k ve paralelinde geliflecek olan bask› ayg›tlar› karfl›s›ndaki direniflinin çok yönlü, kurumsal ve merkezi bütünlü¤e kavuflturularak iktidar karfl›s›ndaki siyasal etki gücünün artt›r›lmas› gerekmektedir. Kuflkusuz üniversitelerdeki neoliberal dönüflüm program›na karfl› parçal› tepkiler baz› kazan›mlar elde etse dahi, ortak bir program ve hedefle merkezilefltirilmedi¤i takdirde siyasal etki gücü zay›f kalmakta ve genifl gençlik kitlelerini harekete geçirebilme olanaklar› azalmaktad›r. Bu noktada gençli¤in temel sorunlar›n›n ve taleplerinin merkezi, bütünlüklü bir siyasal hareket biçimine dönüfltürülmesi gençlik mücadelesinin temel hedefidir.
53
GENÇL‹K HAREKET‹ ‹kincisi, piyasalaflt›rma ve gericilik karfl›s›nda kitlesel kopufllar yarat›lmas›n› sa¤layacak, mücadelede çok yönlü, demokratik, kat›l›mc›, üretken ve kurumsal ayaklar› güçlü bir yap›n›n gelifltirilmesidir. Egemenlerin yüksekö¤retim alan›na dönük topyekûn sald›r› haz›rl›¤› yapt›¤› bir süreçte hareketin kitleselleflme olanaklar›n›n artt›r›lmas› ve siyasal iktidar karfl›s›nda üniversite içinde güçlü bir barikat kurulmas› gençlik mücadelesinin en acil güncel ihtiyaçlar› aras›ndad›r. Kolektifler siyasal iktidar karfl›s›nda üniversiteli kitlesinin siyasallaflt›r›lmas›nda ve harekete geçirilmesinde kritik olan çok yönlü kurumsal ayaklar›n (yay›n faaliyeti, propaganda-örgütlenme, bas›n-web, yaz çal›flmalar›, üniversiteli kad›n faaliyeti, araflt›rma, kültür sanat (Gençlik Filmleri Festivali) vb. merkezi birimler) gelifltirilmesini ve güçlendirilmesini amaçlamaktad›r. Kolektifler kuruluflundan bugüne biriktirdi¤i, yaz aylar›nda yoksul mahallelerde bafllatt›¤› “Okumufl ‹nsan Halk›n Yan›ndad›r“ projesi, halklar›n kardeflli¤ini simgeleyen Hakkâri’deki Devrimci Gençlik Köprüsü’nü yeniden infla eden kampanyas›, ülke çap›nda birçok ilde merkezi olarak düzenlenen “Uluslararas› Gençlik Filmleri Festivali”, her y›l düzenlen “Kolektif Yaz Kamp›” ve üniversitelerde özgün bir çal›flma olan “Üniversiteli Kad›n Kolektifi” gibi çok yönlü mücadele alanlar›n› yetkinlefltirmeyi ve çeflitlendirmeyi hedeflemektedir. Bu çok yönlü faaliyetler üniversitelilerin genifl ço¤unlu¤unu kapsayabilme ve üniversitelilerle dinamik bir iliflki kurabilme olanaklar›n›n artt›r›lmas› noktas›nda temel sacayakt›r. Böylece üniversitelilerin e¤ilimleri kapsanabilecek ve artan kurumsall›kla kitle örgütünün gücü, üretkenli¤i ve görünürlülü¤ü belirginleflecektir. Gençlik hareketindeki kurumsallaflma-merkezileflme hedefi Ö¤renci Kolektifleri’nin ayaklar› yere basan ve geliflkin olan yerel birim faaliyetlerini niteliklilefltirecek ve üniversiteyi temsil gücünü art›racakt›r. Bu süreç ayn› zamanda yerel birimlerin merkezi-demokratik karar alma süreçlerine kat›l›m›n› art›raca¤›ndan örgütün demokratik iflleyifl kanallar›n›n geliflmesini sa¤layacakt›r. Ö¤renci Kolektifleri yenilenen örgüt yap›s› ile birlikte kurumsal tan›ml› alanlar›, tüm üyelerinin seçimiyle oluflturulan alan özel birim faaliyetleri ve güçlü yerellikleri ile kat›l›mc›, daha aç›k, kolay temas kurulabilen bir demokratik kitle örgütünün inflas›n› hedeflemektedir. *** Siyasal iktidar önümüzdeki dönem neoliberal sald›rganl›¤›nda “ustal›k dönemi”ni yaflayaca¤›n› aç›klarken üni-
54
versitenin demokratik kitle örgütü Ö¤renci Kolektifleri neoliberal dönüflümde eflik atlamay› hedefleyen AKP karfl›s›nda üniversitelerdeki direnç noktas› olarak durmaktad›r. Piyasalaflt›rma dalgas›n›n kritik hamlelerine karfl› aktif direnifller vererek kazan›mlar elde eden ve AKP iktidar›n›n hesaplar›n› devrimci müdahalelerle bozan Kolektifler, yeni dönemde çok yönlü, güçlü kurumsal yap›s› ve merkezi örgütlülü¤ü ile neoliberalizmin iktidar›n›n “ustal›k dönemi”ne, AKP iktidar›n› ve sermayeyi üniversitelerden defetmek ve yeni bir üniversite infla etmek için haz›rlan›yor.
Kolektifler Türkiye siyasetinin tarihsel bir efli¤inde örgütsel olarak bir at›l›m gerçeklefltirmektedir. Gençlik mücadelesinde özneleflen ve üniversitelerde gençlik kitlelerinin muhalefet adresi konumuna yerleflmeye bafllayan Kolektifler, üniversitelerdeki neoliberalizme karfl› direnifllerin birlefltirilmesi ve merkezilefltirilmesi hedefiyle yenilenme süreci bafllatt›.
GENÇL‹K HAREKET‹
Dipnot: 1 Bologna Süreci 1998 Sorbonne deklarasyonu ile bafllayan, ancak 1999 Bologna Bildirgesi ile an›lan, 2010 hedef itibariyle “Avrupa Yüksekö¤retim Alan›”n› yaratmay› amaçlayan bir dizi de¤iflikli¤i kapsamaktad›r. Bu süreçte üye ülkelerin parlamenterleri düzenli olarak bir araya gelmifl, yüksekö¤retim sistemlerinde yapt›klar› de¤ifliklikleri de¤erlendiren deklarasyonlara imza atm›fllard›r. AB ülkelerinin bu süreçte amaçlad›klar›, AB’nin siyasi ve ekonomik s›n›rlar› içerisindeki üniversitelerin yönetim biçimi, finansman› ve istihdam yap›s›, ders içerikleri, tafl›d›klar› de¤erler ve bunlar›n de¤erlendirildi¤i kalite k›staslar› ile birbirlerine denklefltirilmesidir. Bu süreç iki noktay› hedeflemektedir. 1- Avrupa’da üniversitelerin yetifltirece¤i emek gücünün piyasa koflullar›na uyumlulaflt›r›lmas›, Avrupa içi emek gücü hareketlili¤ini karfl›lamak için bireyin de¤iflik yerlerde ve zamanlarda yüksekö¤retimini devam ettirebilmesi için e¤itim programlar›n›n birbirine denklefltirilmesi yani e¤itim alan›nda yeni bir yap›lanmay› hedeflemektedir. 2- Bu hareketlilikten akademisyeni, idari personeli ile üniversite çal›flanlar›n›n ve ö¤rencilerin de nasibini almas› beklenmektedir. Süreç, yüksekö¤retimin piyasan›n talepleri çerçevesinde yeniden biçimlendirmeyi, üniversitenin flirketlefltirilmesi ve ö¤rencilerin müflterilefltirme süreci derinlefltirmeyi hedeflemektedir. Kaynak: Emperyalizme, Oligarfliye Karfl› Devrimci Gençlik Dergisi Say› 19- Yüksekö¤retimde Dönüflüm hedefleri/ Evdeki Hesap Çarfl›ya Uyar m›?
Ö¤renci Kolektifleri’nin yeni örgütsel yap›s› Ö¤renci Kolektifleri uzun zamand›r önüne koydu¤u merkezileflme hedefini 15 Nisan’da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yap›t›¤› 1. Genel Kurul’da gerçeklefltirdi. 40 üniversiteden Kolektif birimlerinin birleflti¤i genel kurulda Ö¤renci Kolektifleri’nin yeni örgütsel yap›s›, kurumsal ayaklar› oluflturuldu. ‹flte Kolektif’in yeni örgütsel yap›s›: Türkiye Üniversiteler Meclisi (TÜM): Tüm Kolektif üyelerinin bulundu¤u Ö¤renci Kolektifleri’nin en genifl merkezi birimidir. Bu birimin temel görevi; Kolektif’in önündeki dönem içerisinde izleyece¤i genel politik çizgisini ve buna ba¤l› hareket biçimini oluflturmakt›r. Türkiye Üniversiteler Meclisi y›lda bir defa (fiubat ay›nda) toplan›r. Türkiye Birim Koordinasyonu (TBK): Birim koordinasyonu Türkiye Üniversiteler Meclisi’nden sonra Kolektif’in en yetkili kurumudur. Yerellerdeki Kolektif birim temsilcilerinden oluflan Birim Koordinasyonu’nun temel hedefi, yerel Kolektif çal›flmalar› aras›nda hareketli bir etkileflim a¤› sa¤lamakt›r. Türkiye Birim Koordinasyonu düzenli olarak y›lda üç defa toplan›r. Kolektif Yürütme Kurulu (KYK): Kolektif Yürütme Kurulu her y›l fiubat ay› içerisinde yap›lan Türkiye Üniversiteler Meclisi’nde seçim usulüyle oluflturulur. Kolektif Yürütme Kurulu’nun temel görevi TÜM ya da TBK taraf›ndan al›nan kararlar› yerine getirmekten sorumlu merkezi birimlerin kolektif biçimde hareket etmesini sa¤lamakt›r. KYK Ö¤renci Kolektifleri’nin merkezi birimlerini koordine etmeyi hedefler. Kolektif Yürütme Kurulu Bas›n Sözcüleri: Kolektif’in kurumsal temsiliyetini art›rma hedefiyle Kolektif ad›na medya kurulufllar›na her türlü demeci verme yetkisine sahip olacakt›r. KYK içerisinden seçildi Kampanya ve Propaganda Birimi: KYK ya da temsilciler meclisi taraf›ndan al›nan kampanyalar›n araçlar›n› üretmek (bildiri, broflür, afifl video vs) bu biriminin görevi olacak. KYK içinden seçildi Örgütlenme ve Üye ‹htiyaçlar›n› Karfl›lama Birimi: Kolektiflerin ülke çap›nda yayg›nlaflmas›n› sa¤lama, üyelik iliflkilerinin gelifltirilmesi, üye e¤itimi için çeflitli kaynaklar›n sa¤lanmas›, merkezi maddi ihtiyaçlar›n planlamas› bu birimin sorumlulu¤unda olacakt›r. KYK içinden seçildi Üniversiteli Gazetesi: Kolektiflerin ayl›k yay›n organ› gazetesinden sorumludur. KYK’ dan bir üye bu birime kat›ld›. WEB Araçlar› Birimi: Kolektifler.net, Kolektiflerin resmi twitter ve facebook sayfalar›ndan sorumlu olacak birimdir. Üniversiteli Kad›n Kolektifi: Üniversiteli kd›nlar›n kendi öz özgülü¤ünden sorumlu birim. kendi ba¤›ms›z tart›flmalar›yla çal›flmalar›n› sürdürecek. KYK’dan 2 üye bu birime kat›ld›. Kolektif Sinema: Gençlik Filmleri Festvali’ nin süreklilefltirilmesi ve daha güçlü örgütlenmesi amac›yla bu biriminde de KYK’dan bir üye bulunacakt›r. Araflt›rma birimi: Üniversitelilerin sosyal, politik ve ekonomik yönelimlerini bilimsel kriterlere göre inceleyecek, çeflitli sonuçlar ve raporlar ç›kartarak hem kamuoyuna bunlar› sunacak, hem de üniversitede yürütülen mücadeleye veri havuzu yaratacak bir birimdir. KYK’dan bir üye bulunacak. Kolektif Üyelik: Anti faflitst, anti-empperyalist olan, gericilik karfl›t› ve cinsiyetçi olmayan ve mücadele ilkelerini kabul eden her üniversite ö¤rencisi Kolektif üyesi olabilir. ‹l Meclisi: Herkese aç›k genifl kolektif toplant›lar›d›r. ‹l Temsilciler Koordinasyonu: Bir ilde birden fazla Kolektif birimi olmak flart›yla, her kolektif biriminden seçilmifl üyelerden oluflacak birim il meclisinin kararlar›n› hayata geçirmeyi, temsil edilen birimlerinin zenginliklerini ,önerilerini tart›fl›larak somut ad›mlara dönüfltürmeyi hedefleyecek.
55
Din yeniden silahland›r›l›rken
Gericili¤e karfl› mücadelede yenilenme Bugün ‹slamc›-liberal ittifak taraf›ndan gündeme getirilen din sorunu, bir “inanç özgürlü¤ü” ya da “insan haklar›* sorunu de¤ildir. ‹nanç özgürlü¤ü diye gündeme getirilen, iflçi s›n›f› mücadelesine, ilerici toplumsal dinamiklere, eflitlik, özgürlük ve toplumsal / kamusal mülkiyet savunucular›na karfl› ‹slamc› gericilik gelene¤inin neoliberal güçler taraf›ndan yeniden silahland›r›lmas›d›r
Veysel Dere
N
eoliberal yeni sömürge kapitalizmi “gericili¤e karfl› mücadele” sorununu yeniden solun gündemine tafl›d›. Neoliberal kapitalizm, Siyasal ‹slam›, yeni düzenin kurucu ve vurucu gücü olarak yeniden yap›land›r›yor. ‹flçi s›n›f› hareketine karfl› neoliberal ilkeler klavuzlu¤unda din yeniden silahland›r›l›rken, neoliberal ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadelede de giderek daha fazla yenilenme belirtileri görünmektedir. Neoliberal dönüflüm, Siyasal ‹slam› yeni düzenin kuru-
56
cu-ön aç›c› gücü haline getirirken, “dinin geri dönüflü” sorununu, genel olarak din sorununu, dinden kaynaklanan gericilik sorununu ve ‹slamc›larla ittifak sorununu da yeni bir çerçevede gündeme getirdi.
“Dinin geri dönüflü” söyleminin gizledi¤i ‹slamc›-liberal hegemonyan›n yaratt›¤› yan›lsama Feodal dinci iktidarlara karfl› burjuva Ayd›nlanma devrimlerinden yaklafl›k iki yüz y›l sonra, tarih yeni bir
leriyle birlikte yeniden canlanan Ortodoks kilisesine kan pompal›yor. Tibet’in dinsel lideri Dalay Lama’n›n popülaritesi dünyaca ünlü pop starlar›n› geçti. ABD ve Avrupa’n›n orta s›n›flar› da¤›lan “kutsal ruhlar›n›” Uzak Do¤u’ya düzenledikleri dinsel turlarla toparlamaya çal›fl›yorlar. Hindistan’›n kutsal Ganj Nehri, sadece Hinduistlere de¤il, her y›l milyonlarca turist çeken festivallere yatakl›k ediyor. Filistin halk›n› sistematik olarak katleden “Yahudi dinci Siyonistler”, lobileri ve sermayesiyle “uluslararas› kamuoyu”nu parma¤›nda oynat›yor. Bosna, Lübnan, Irak gibi çok-dinli bölgeler, art›k haritalarda dinsel fliddet bölgeleri olarak gösteriliyor. Bir zamanlar “tehlikeli ak›mlar” aras›nda gösterilen köktendincilik, zaman›m›z›n düzen kurucu dinamiklerini besliyor. Siyasal ‹slam›n El Kaide, Hizbullah, Hamas gibi radikal örnekleriyle Müslüman Kardefller, Milli Görüfl gibi ›l›ml›-uyumlu örnekleri, Ortado¤u’da gerici-otoriter rejimlerin ve toplumsal düzenlerin belirleyici güçlerinden birini oluflturuyor. Emperyalist bölge projelerinin aktif taflronlu¤unu yapan AKP, Türkiye’de neoliberal yeni sömürge kapitalizminin kurucu gücünü temsil ediyor… ‹ddia fludur ki, halk›n inançlar›na yabanc›laflm›fl burjuva Ayd›nlanmac› gelene¤in ve bu gelene¤i körü körüne devralan sosyalist deneyimlerin bast›r›p “özel alan”a ittirdi¤i “din, kamusal-siyasal alana geri dönmektedir.” Bu dinsel yükselifl “tanr›n›n rövanfl›”d›r. Yine bizim liberallerin de dört elle sar›ld›¤› bu iddiaya göre, neoliberal dönüflümün kat›-kör laiklik çizgisini geriletmesiyle birlikte özgürlükler ortam› genifllemektedir. Ülkemiz özelinde somutlarsak, Kemalist laiklik çizgisinin ve solun gerilemesi inanç özgürlü¤ü ortam›n› geniflletmektedir.
“dinci yükselifl”e tan›k olmaktad›r. 16. yüzy›ldan beri din eksenli çat›flmalar›n bu denli belirleyici oldu¤u bir döneme hiç rastlanmad›. 20. yüzy›l›n sonlar› ve 21. yüzy›l›n bafllar›nda dünyan›n hemen her yerinde bir “dinci yay›lma” görülmektedir. H›ristiyan Protestan köktencilik, H›ristiyan Yeniden Do¤ufl Hareketi, yeni Evanjelistler, H›ristiyan Bat›’da yüzlerce y›l sonra “en parlak” y›llar›n› yafl›yor. Demokrasinin ve özgür felsefesel düflüncenin befli¤i Atina, Belgrat ve Moskova gibi eski sosyalist ülkelerin baflkent-
‹flte ‹slamc›-liberal hegemonya taraf›ndan oluflturulan “dinin muhteflem geri dönüflü” ideolojisi budur. Neoliberal kapitalizmin kurmay ideolojisi olarak ‹slamc›-liberal ideolojinin hedefinde iki düflman bulunmaktad›r: Burjuvazinin eski rejimlerini temsilen Ayd›nlanmac›-laik deneyimler ve bunlar›n ilerici gelene¤ini özümseyerek aflan proleter devrimler. Neoliberalizm öncesi burjuva rejimlerin tasfiyesi ve sosyalizmin/solun yenilgisiyle birlikte “dinin kamusal yaflamdan ç›kar›larak özel yaflama itilmesi projesi” de iflas etti. “Dinin kamusal-siyasal yaflama geri dönüflü” bu iflas›n göstergesidir. Kapitalizm neoliberal ilkeler çerçevesinde daha gerici ve yay›lmac› biçimlerde dönüflürken, gereksinim duydu¤u ideolojik meflruiyeti, ömrünü tüketmifl burjuva Ayd›nlanmac›l›¤›n›n ve yenilgiye u¤ram›fl 20. yüzy›l sosyalizminin inanç özgürlü¤ü bayra¤›n› tersyüz ederek sa¤lamaktad›r. ‹slamc›-liberal entelektüeller akl›nca Ayd›nlanma
57
Bir zamanlar ‘tehlikeli ak›mlar’ aras›nda gösterilen köktendincilik, zaman›m›z›n düzen kurucu dinamiklerini beslemektedir. Kapitalizm, neoliberal ilkeler çerçevesinde daha gerici ve yay›lmac› biçimlerde dönüflürken, gereksinim duydu¤u ideolojik meflruiyeti, ömrünü tüketmifl burjuva ayd›nlanmac›l›¤›n›n ve yenilgiye u¤ram›fl 20. yüzy›l sosyalizminin inanç özgürlü¤ü bayra¤›n› tersyüz ederek sa¤lamaktad›r.
gelene¤i üzerinden solu vurmaya çal›flmaktad›r. Onlara göre, halk›n inançlar›n›n totaliter yöntemlerle bast›r›lmas›n›n sorumlusu Ayd›nlanma gelene¤ini sahiplenenlerdir. Solu da Ayd›nlanma gelene¤inin sürdürücüsü olarak gören ‹slamc›-liberal entelektüeller, Türkiye’de solu, Kemalizm gelene¤inin gölgesinde siyaset yapmakla suçlamaktad›r. Elbette burjuvazinin korkakça yar›m b›rakmas›na karfl›n burjuva devrimlerinin ilerici dinamiklerinin, proleter devrimler taraf›ndan devral›n›p sürdürüldü¤ü do¤rudur. Feodal dinsel gerici düzene karfl› inanç özgürlü¤ünün yolunu açan “laiklik” de bunlardan biridir. Ama sosyalizm, laikli¤i, salt egemen s›n›f›n dar ç›karlar›n›n aleti olmaktan ç›kararak, dini bütün iktidar ve egemenlik iliflkilerinin k›y›s›na do¤ru, yani dinin sönümlenmesi alan›na iten devrimci bir dünya görüflüdür. Ancak burada ideolojik bir kontr-atak var. Öncelikle, “din sorunu”, idealist dünya görüflünün gere¤i sadece “inanç özgürlü¤ü”ne indirgeniyor. Yani din, salt bir düflünsel sorunmufl gibi ele al›n›yor. Onun siyasal iktidarla ba¤lant›lar›, s›n›fsal temeli ve ekonomik-toplumsal düzenle iliflkileri -örne¤in dinden kaynaklanan gericilikgörmezden geliniyor. ‹kincisi, sol, inanç özgürlü¤ünü engellemek ve halk›n inançlar›na yabanc›laflmakla suçlan›yor. Üçüncüsü dine ve burjuvaziye devrimci roller biçiliyor. En önemlisi ise, bütün bu laf kalabal›¤›n›n ve kavram kargaflas›n›n arkas›nda neoliberal ‹slamc›-gericili¤in yeni sald›r› hamleleri perdelenmeye çal›fl›l›yor. ‹slamc›l›¤›n kamusal-siyasal alan› istila etmesi bir “geri dönüfl” de¤ildir. Eski bast›r›lm›fl dinsel kimliklerin ve hareketlerin “yeniden canlanmas›” söz konusu de¤ildir. Bütün bunlar, Kemalistlerle girifltikleri iktidar çat›flmas›nda, Kemalist gericili¤e karfl› mücadele çizgisinin yenilgisi üzerinden zaferlerini ilan eden ‹slamc›-liberal blokun safsatas›d›r. Bu safsatalar ‹slama ya da gericili¤e karfl› mücadele ad›na hortlaklarla, yani
58
zaten dinin ölmüfl gitmifl bir biçimiyle mücadeleye ça¤›r›rken, ‹slamc›l›¤›, neoliberal yeni sömürgecili¤in ve emperyalist bölge projelerinin temel dinamizmi haline getiren düzenin krizi gizlenmektedir. Ayd›nlanma gelene¤i üzerinden ve bu gelene¤in üretti¤i “totaliter düflünce ve rejimler” üzerinden solu vurmaya çal›flmaktad›r. Yeni egemen güçler, oluflturduklar› ‹slamc›-liberal hegemonyayla neoliberalizmin krizini solun krizi gibi göstermeye çal›flmaktad›r. Söz konusu olan neoliberal yeni sömürge kapitalizminin krizidir. Tekelci sermaye egemenli¤inin, metalaflman›n, mülksüzleflmenin ve proleterleflmenin krizidir. Elbette düzenin krizi çeflitli dinsel yükselifller ya da afl›r›l›klar üretmektedir. Ancak “yan›bafl›m›zda cereyan eden fley, ‘dinin geri dönüflü’nden ziyade; son derece din d›fl› politik ve ekonomik ç›karlar›n hizmetinde bir ‘dine baflvuru’dur.”1 Neoliberal ilkeler çerçevesinde ‹slamc›l›¤›n yeniden yap›land›r›lmas› -neoliberal ilkeler çerçevesinde dinin yeniden silahland›r›lmas›d›r. Kamusal-siyasal alan›n dinselleflmesi, dinin yeniden siyasallaflmas›d›r. ‹slamc›l›k, eskisinden farkl› içeriklerle, zaman›n gereklerine uyarak de¤iflmektedir. Onun kamusal alandan çekilip, özel alanlara ittirilmesi de; sonra yeniden kamusal alan› istila etmesi de hep s›n›f-iktidar çat›flmalar›n›n, zaman›n egemenlik biçimlerinin gereklerine göre biçimlenmesidir.
Genel olarak din sorunu Marksizmin dine yaklafl›m›, dinin toplumsal düzende oynad›¤› somut rollere ba¤l› olarak çeflitlilik gösterir. Tarihsel olarak, demokratik devrim, laiklik ilkesi ve dinin sönümlenmesi devrimci yaklafl›m›n ana çizgisini oluflturur. Ancak Türkiye gibi ‹slamc›-liberal gericili¤in neoliberal yeni sömürge kapitalizmin kurucu-ön aç›c› dinamizmini oluflturdu¤u yerde, sorun salt dine genel yakla-
GER‹C‹L‹K
Markizmin din sorununa getirdi¤i acil çözüm, halk kitlelerini öznelefltirerek, dinsel kurallarca düzenlenmifl toplumsal egemenlik iliflkilerini ve devlet düzenini devrimler yoluyla demokratiklefltirmektir.
fl›m ilkeleriyle çözülemez. Bu durumda gericili¤e karfl› mücadele ilkelerinin de devreye girmesi kaç›n›lmazd›r.
“Din halk›n afyonudur” “Dinsel sefillik bir yandan gerçek sefilli¤in ifadesidir ve di¤er yandan gerçek sefilli¤e karfl› protestodur. Din, ruhsuz koflullar›n ruhu oldu¤u gibi, ezilmifl bast›r›lm›fl yarat›¤›n iç çekifli, kalpsiz bir dünyan›n kalbidir. Din halk›n afyonudur.”2 Marks’›n bu ünlü sözü Marksist yaklafl›m›n köfle tafl›n› oluflturur. Bu söz, dinin düzeni hakl›laflt›r›c›-meflrulaflt›r›c› rolüne vurgu yapar. Din ve dinden gücünü alan yap›lar, toplumsal düzenin ve sömürünün süreklili¤ine ve halk›n uyuflturulmas›na hizmet eden gericili¤in kaynaklar›ndan biridir. Dinin ortaya ç›k›fl› ve evrimi, insan›n do¤al çevresine, kendi yarat›c› gücüne ve öznelik potansiyeline yabanc›laflmas›n›n öyküsüdür. ‹lkel do¤a dinlerinden geliflmifl tek tanr›l› dinlere dek dinin evrimi, do¤al, toplumsal ve düflünsel olaylar karfl›s›nda insan›n öznelik konumunu yitirmesini meflrulaflt›rm›flt›r. Hatta zaman zaman insan akl›n›n ve eyleminin devrimci s›çramalar› bile dinin zorunlu k›ld›¤› dünya görüflü ve yaflam tarz›n› meflrulaflt›rmak için kullan›lm›flt›r. (‹slam felsefesinin ak›lc› yorumunun temsilcisi olan Mutezile mezhebinin yapt›¤› gibi.) Dinsel ö¤reti ve yaflam klavuzlar›, tanr›sal iradenin tecellisi olarak s›n›fsal egemenlik iliflkilerinin süreklili¤ini esas alm›flt›r. Din, özünde, insan›n özneleflmesi-özgürleflmesi sorununa getirdi¤i yan›tlardan dolay› gerici bir dünya görüflüdür. Tarihsel toplumsal ilerlemelerin, üretici güçlerin ve insan›n gelifliminin gerektirdi¤i düflünsel hamleleri yapamaz ve insan›n kaderini do¤aüstü-tanr›sal güçlere teslim eder. Bu yönleriyle, din bütün gerici iktidarlar›n vazgeçilmez baflvuru kayna¤›d›r. Feodal-dinsel iktidarlara karfl› laik devrimlerden yana olan devrimci burjuva s›n›flar› bile, kapitalizm yerlefliklik kazand›kça sömürü düzenini korumak ve sürdürmek için yine dinsel gericili¤in yard›m›na baflvur-
mufltur. Yine kapitalizmin evriminde çeflitli aflamalarda, din karfl›tl›¤›n›n yayg›nlaflt›¤› zamanlarda bile yükselen iflçi s›n›f› hareketlerine ve sosyalist devrimlere karfl› burjuvazi, dinsel gericili¤i, politik hareketler, uluslar aras› cephe ve kuflaklar olarak örgütlemekte tereddüt etmemifltir. K›sacas›, s›n›f egemenli¤ine dayal› gerici toplumlarda egemen s›n›flar, gelmifl geçmifl en kullan›fll› ve en güçlü gericilik kayna¤› olarak dine baflvurmaktan hiç çekinmemifllerdir. Bu çerçevede Marksizm’in din sorununa getirdi¤i ivedi çözüm, halk kitlelerini öznelefltirerek, dinsel kurallar taraf›ndan düzenlenmifl toplumsal egemenlik iliflkilerini ve devlet düzenini devrimler yoluyla demokratiklefltirmektir. Böylece di¤er bütün egemenlik/ezme-ezilme iliflkileri gibi din de sönümlenme sürecine girecektir. Hedef “dinin sönümlenmesidir.” Din, insan›n özneleflmesiyle birlikte; yani toplumsal koflullar› insan›n-öznenin yönlendirmesiyle sönümlenecektir. Bu bak›mdan as›l sorun dinsel kitlelerin dönüflümüdür ve devrimci politika esas olarak dinsel kitleleri dönüfltüren devrimci pratiklere odaklanmal›d›r. Devrimciler, sab›rla halk›n dinsel kriterlerle karar verme biçimini de¤ifltirme ve dini sönümlendirme yetene¤i kazanmal›d›r.
Demokratik devrimden dinin sönümlenmesine Ayd›nlanma devrimlerinde gerici-dinci feodal iktidarlara karfl› inanç özgürlü¤ü bayra¤›n› açan burjuvazi devrimci nefesi kesildikten sonra, dini, kendi iktidar›n›n korunmas› ve süreklili¤i için kullanmaya bafllad›. Bu tarihten itibaren proletarya taraf›ndan devral›nan demokratik devrimlerin ve dinin sönümlenmesi sürecinin temel yol gösterici ilkesi laiklik olmufltur. Ama Ayd›nlanma gelene¤inin basit anlamda sürdürülmesi olarak de¤il, onun devrimci gelene¤inin özümsenip afl›lmas› olarak. Burada öncelikli hedef, dinin, toplumsal-kurumsal gericiliklerin kayna¤› olmaktan ç›kar›larak düflünce, inanç ve vicdan özgürlü¤ü alan›na çekilmesidir. “Din özel bir mesele olmal›d›r.” Din, dinsel kurumlar ve dinsel örgütler
59
devlet karfl›s›nda özel olmal›, devletten ba¤›ms›z olmal›. Din kamusal-siyasal alana de¤il, özel alana özgüdür. Dinin devletten ayr›l›¤›, iflçi s›n›f› siyasetinin temel siyasal taleplerinden ve hedeflerinden biridir. Bu, politik özgürlü¤ün vazgeçilmez unsurudur. (Bak. Engels ve Lenin) 3
Devrimciler laikli¤i nas›l savunur?
Laikli¤in, bütün zaman ve mekanlarda geçerli -evrensel- bir tan›m› yoktur. Her koflulda do¤ru bir laiklik olmad›¤›na göre, her koflulda savunulacak bir laiklik de olamaz. Laiklik, iflçi s›n›f›n›n özgürlük mücadelesinde ön aç›c› tarihsel kazan›mlar› çerçevesinde savunulabilir. Tarihsel olarak feodal-s›n›fsal iliflkilerin ve mülkiyet iliflkilerinin çözüldü¤ü süreçte, “özellikle liberal düflünsel ak›mlarla beslenen burjuvazinin, ç›karlar›n›, egemenli¤in kayna¤›n›n tanr›dan al›narak ulusa verilmesinde görmesi, laiklik sürecinin bafllat›lmas›nda önemli ve ayr› bir etken olmufltur.”4 “Gücünü Tanr›dan alan” feodal, s›n›fsal, siyasal ve dinsel gericilik biçimleri bu süreçte çözüldü. ‹nsan (toplum, halk, ulus) iradesine ve akl›na dayal› laik, demokratik, cumhuriyetçi egemenlik biçimleri insanl›¤a yeni özgürlük ufuklar› açt›. Klifle deyimle, “din ve devlet ifllerinin” birbirinden ayr›lmas› ve her birinin kendi özerk ve ba¤›ms›z alanlar›na çekilmesi toplumsal ilerlemenin önünü açt›. Devletin belli bir dini temsil etmedi¤i; bütün din ve inançlar karfl›s›nda yans›z kalabildi¤i aflamalara gelindi. Dinin kamusal alandan özel yaflam alan›na, cemaat, toplum ve kiflilerin vicdanlar›na çekildi¤i; kamusal güce dayanmad›¤›; kamuda dinsel kökenli bir düzenleme yapmad›¤› toplumsal düzeylere ulafl›ld›. ‹nanmama özgürlü¤ü, inanç ve ibadet özgürlü¤ünün güvencesi oldu. Akla dayanan yeni toplumsal düzende, bireysellik, eflitlik, özgürlük, ço¤ulculuk gibi bütün statüler hukuk taraf›ndan güvence alt›na al›nd›. K›saca, dünyevi iktidar, dinsel-s›n›fsal tahakküm karfl›s›nda serbest kald›¤›ndan, halk s›n›flar›n›n politik özne olarak iktidara müdahale edebildi¤i dünya görüflünün tarihsel olarak kendini ilan etti¤i aflamalara gelindi. ‹ktidar araçlar› laikleflmifl/sekülerleflmifltir;5 yani modernleflmifl, ça¤›n gerektirdi¤i bilimsel teknolojik yöntem ve ilkeler taraf›nda düzenlenir olmufltur. Sadece iktidar de¤il, iktidar›n temeli olan düflünce, toplum ve e¤itim sistemi gibi toplumu bütünlefltiren, örne¤in uluslaflt›ran unsurlar da laikleflmifltir. Dinin ve devletin özerk alanlar›na çekilerek birbirlerine kar›flmamas›, laikli¤in evrensel tan›m›nda uzlafl›larak var›lan bir ‘centilmenlik anlaflmas›’ de¤ildir. Sert s›n›f çat›flmalar›n›n sonucunda ulafl›lan bir iktidar biçimidir. Bu s›n›f çat›flmalar›na ba¤l› olarak, tarihsel süreç içinde en genel anlam›yla, laikli¤in iki temel ifllevi ortaya ç›km›flt›r: y›k›c›-devrimci ifllevi ve kurucu ifllevi. Laik-
60
li¤in, köhnemifl ve ömrünü tüketmifl feodal egemenli¤in y›k›lmas›ndaki devrimci rolü ve burjuva egemenli¤in kurulmas›ndaki düzen kurucu rolü, esas›nda bu iki temel ifllevden kaynaklanmaktad›r. Eski feodal düzenin y›k›lmas› ve yeni kapitalist düzenin kurulmas› sürecinde bu iki temel ifllev koflullara ba¤l› olarak çeflitli siyasal niteliklere bürünmüfltür. Bu bak›mdan burjuva laikli¤in her zaman devrimci, ilerici nitelik tafl›d›¤› söylenemez. Sosyalistler, laikli¤in, yaln›zca devrimci gelene¤ini ve birikimini sahiplenmektedir. Burjuvazinin, kapitalizmin geliflme flartlar›na ba¤l› olarak, sermayenin mutlak zaferi u¤runa iflçi s›n›f›n›n devrimci hareketleri karfl›s›nda gerici kanl› ittifaklara girmesi s›kça rastlanan tarihsel bir olgudur. Bu süreçlerde, kapitalist sistem statükocu, muhafazakar, gerici, faflist nitelikler sergilemektedir. Bu gibi durumlarda ço¤u zaman, eski dinsel düzenin dinsel egemenlik araçlar› yeni kapitalistleflme döneminin gereklerine uygun olarak laik dünyaya aktar›lm›flt›r. Buralarda egemenli¤in kayna¤› de¤iflmekle birlikte, dinsel egemenli¤in araçlar› burjuvazinin daha çok ifline gelmifl ve korunmufltur. Dinsel iktidarlar ve özneler aç›k tehlike olmaktan ç›kt›ktan sonra, dinci gericili¤in kulland›¤› yöntem ve araçlar laik iktidarlarca rahatl›kla kullan›lm›flt›r. Kapitalizmin geliflim seyrine ba¤l› ve onun bir gere¤i olarak, yeni gerici ittifaklar›n s›n›fsal temelleri iflte bu noktalarda oluflmaktad›r. Din ve devlet, yeni burjuva iktidarlar›n yükseliflinde karfl›l›kl› olarak birbirini güçlendiren gerici ittifaklara girmektedir. Örne¤in “laikli¤in yozlaflm›fl biçimi” olarak söz edilen ‘laikçilik’, “dinin devlet güdümünde oldu¤u laiklik tipidir”. Burada, din sadece gerici iktidarlarca denetim alt›-
Dinin isyanc› potansiyeli ve ‹slamc›larla ittifak sorunu
menlere duyulan kin, ilkin dinsel protestolar fleklinde ortaya ç›km›flt›r. Ezilenlerin dünyaya yönelik elefltirileri, kendilerini ifade edebildikleri tek kanaldan, yani dinsel kanallardan dile gelmifltir. Öyle ki, teolojik olarak din, ezilenlerin, bask› alt›nda tutulanlar›n kurtuluflunu esas olarak “öte dünyaya” gönderse de bu dünyaya odaklanan dinsel kurtulufl hareketleri de tarihte ortaya ç›km›flt›r. Bu hareketler dinin protestocu potansiyelini harekete geçirerek kimi toplumsal hareketlere önderlik etmifltir. Din savafllar› ya da ayk›r›-sapk›n mezhep hareketleri olarak ortaya ç›kan kimi ak›mlar ilerici toplumsal hareketler taraf›ndan yönetilmifllerdir. Özellikle Engels’in çal›flmalar›nda6 görüldü¤ü üzere ortaça¤da s›n›f savafl›mlar› dinsel savafllar biçimine bürünmüfltür. Kilisenin egemenli¤ine karfl› Lutherci reform hareketlerinin içinden Thomas Münzer önderli¤inde köylü ayaklanmalar›n›n ç›kmas› gibi. Anadolu, Mezopotamya, Kürdistan ve Orta Asya’da da yüzlerce dinsel görünümlü s›n›fsal hareket-ayaklanma görülür. Bu hareketler düflünsel ve bölgesel olarak birbirinin haz›rlay›c›s› olmufl, birbirinin altyap›s›n› oluflturmufltur. Bunlar, yoksul köylülerin, topraks›zlar›n ve kölelerin düzene karfl› tepkilerini ‹slam›n içinden protestocu unsurlar› öne ç›kararak gerçeklefltirdi¤i hareketlerdir. Örne¤in Abbasilere karfl› en kapsaml› isyan› örgütleyen efltlikçi Zenc Hareketi, ard›ndan Karmatiler; Anadolu Selçuklular›na karfl› isyan eden Pavlekiler ve Babailer ve Osmanl›lara isyan eden fieyh Bedrettin Hareketi gibi... Yine Güney Amerika’da yükselen yeni sömürge devrimlerinde etkin rol oynayan H›ristiyan Kurtulufl Hareketi (H›ristiyan “Özgürlük Teolojisi”) dinin isyanc›-protestocu potansiyeline örnek gösterilebilir.7
‹ktidar›n hizmetindeki ‹slamc›-liberal entelektüeller, s›k s›k, ‹slamc› hareketlerin neoliberal dönüflümden yana tav›rlar›n› vurgulayarak, onlar›n ça¤›n devrimci güçleri aras›nda say›lmas› gerekti¤ini ileri sürmektedirler. Ne yaz›k ki, söz konusu ‹slamc›-liberal iddialar solda da karfl›l›k bulmaktad›r. Kimi sol çizgiler ‹slam›n isyanc›protestocu potansiyeline gönderme yaparak, onlar› ittifaklar politikas›na dahil etmektedirler. ‹slamc›lar›n Ortado¤u’daki “anti-iflgalci/anti-Amerikanc›” tav›rlar›, “‹slamc›-sol ittifak”a gerekçe gösterilmektedir. Ya da ‹slamc› entelektüel ve dernekleflmelerin zaman zaman iktidara muhalif ç›k›fllar yapmas› bu ittifak›n gerekçesi olmaktad›r. Üstelik bu ittifak aray›fllar› tarihsel örneklerle de desteklenmeye çal›fl›lmaktad›r.
Ancak ‹slamc›lar aras›ndan Müslüman halklara yönelen sald›r›lara karfl› ç›k›fllar ya da iktidar savafl›mlar›nda hükümete yönelen kimi protestolar, tutarl›-bütüncül bir özgürlükçü kimli¤i temsil etmemektedir. ‹slamc› hareket Türkiye’de bafllang›çtan itibaren yukar›dan-devlet iktidar›, sermaye ve emperyalist odaklarca iç içe, birbirlerini karfl›l›kl› destekleyerek geliflmifltir. Demokratik devrimde ya da en az›ndan demokrasi mücadelesinin baz› tutarl› taleplerinde ittifak yap›labilecek ‹slamc› bir hareket bulunmamaktad›r. Bu yan›lg›l› ittifaklar politikas›, ‹slamc›lar›n, ‘anti-emperyalist’ (anti-kapitalist) oldu¤una iliflkin yan›lsama ve ‹slamc› hareketin, ‘düzen karfl›t›’, ‘reformist’, ‘demokrat’, hatta devrimci dinamikler içerdi¤ine iliflkin yan›lsamadan kaynaklanmaktad›r.8
Gericili¤e karfl› mücadelede Kemalist çizginin yenilgisi, idealist-burjuva din anlay›fl›n›n yenilgisidir. Sömürü ve bask› koflullar›nda salt düflünsel yollarla dinsel önyarg›lar› yok etmek olas› de¤ildir. Bu bak›fl aç›s›, Cumhuriyetten günümüze ‹slamc›l›¤›n kullan›lmas›nda Kemalizmin sorumlulu¤unu gizlemeye çal›flmakta, dinsel gericili¤in güçlenmesinde Kemalizmin sorumlulu¤unu görmezlikten gelmektedir.
na al›n›p kullan›lmam›fl; zamanla devlet de dinin denetimi alt›na girerek dincileflmifltir. Sonuç olarak laiklik, soyut evrensel bir ilke olarak her koflulda mutlak savunulamaz. Onun tarihsel kazan›mlar›, ona yeni devrimci içerik ve biçimler kat›larak savunulabilir. Bu da ancak, sermayenin ve dinin her çeflit tahakküm biçimine karfl›, laikli¤i, yeni proleter-halkç› devrimci süreçlerin etkin militan bir mevzii haline getirerek olanakl›d›r.
Marksizm elbette dinin isyanc›-protestocu rolüne vurgu yapar. Din, özellikle tek tanr›l› dinler, bafllang›ç zamanlar›nda, ezilenlerin, yoksullar›n, d›fllanm›fllar›n, itilenlerin dini olarak ortaya ç›kar. Dindar kitleler aras›nda devrimci s›n›f bilincinin geliflmedi¤i yer ve zamanlarda ege-
Dine karfl› mücadele ve gericili¤e karfl› mücadele ‹slamc› gericilik, yeni iktidar ve egemenlik iliflkilerinin gereklerine uygun silahland›r›l›rken, gericili¤in her devir-
61
Din, özellikle tek tanr›l› dinler, bafllang›ç zamanlar›nda, ezilenlerin, yoksullar›n, d›fllanm›fllar›n dini olarak ortaya ç›kar. Dindar kitleler aras›nda devrimci s›n›f bilincinin geliflmedi¤i yer ve zamanlarda egemenlere duyulan kin, önce dinsel protestolar fleklinde ortaya ç›km›flt›r. Ezilenlerin dünyaya yönelik elefltirileri, kendilerini ifade edebildikleri dinsel kanaldan dile gelmifltir. Bu hareketler dinin protestocu potansiyelini harekete geçirerek kimi toplumsal hareketlere önderlik etmifltir.
de geçerli kadim bir gelene¤ini ›srarla sürdürmektedir. O gelenek, “anti-komünizm” gelene¤i; yani sol düflmanl›¤› ve karfl›-devrimciliktir. Son 50 y›ld›r, Türkiye’nin hemen her yerinde kitlelerin dinsel duyarl›l›klar›n› sola/sosyalizme karfl› ‹slamc› gericilik saflar›nda politiklefltiren ‹slamc› hareket, flimdi liberal müttefikleriyle birlikte yine ayn› fleyi yapmaktad›r. ‹slamc› gericili¤i neoliberal ilkeler çerçevesinde yeniden yap›land›r›rken, yine sola sald›rarak, yine “solun/Marksizmin dine ve dindarlara düflmanl›¤›” propagandas›n› yeniden yeniden ›s›t›p gündeme getirerek gerici yap›lanmay› gizlemektedir. Neoliberal gerici hamleleri “inanç özgürlü¤ü” olarak lanse ederken, sözüm ona Ayd›nlanma gelene¤inin sürdürücüsü sosyalist/Marksist solu özgürlükler önündeki en ciddi engel olarak göstermektedir. Hatta daha da ileri giderek devrimcileri “halka ve halk›n inançlar›na yabanc›laflm›fl elit solcular” olarak karalamaktad›rlar. K›saca, bütün Ayd›nlama ve sosyalizm deneyimlerinin birikiminin tasfiyesi ve büyük bedeller ödeyerek elde edilen kazan›mlar›n›n ele geçirilmesinin –karfl›devrimcilik- üzerinden neoliberal gericilik kendi zaferini ilan etmektedir. Ne yaz›k ki, sosyalizmin ve devrimci hareketin yenilgilerinin; üstelik gericili¤e karfl› mücadeleye ipotek koyan Kemalist çizginin yenilgisinin yaratt›¤› politik ortam ‹slamc›-liberal ideojinin etkisini art›rmaktad›r. Görülen en yayg›n etki soldaki eziklik ve egemen ideolojinin etkisine girmektir. Oysa bunca zay›fl›¤›na karfl›n hala sola-sosyalizme-devrimci harekete sald›rmalar›n›n nedeni, mutlak iktidarlar›n› ilan ettikleri bir zamanda içine düfltükleri kriz ve tek gerçek düflmanlar›n›n, hala inanç özgürlü¤ü bayra¤›n›n tek gerçek-sahici tafl›y›c›s› olmas›d›r.
62
Genel olarak dine karfl› mücadeleyle, gericili¤e karfl› mücadele ayr› fleylerdir Dine karfl› mücadele, insan›n özneleflmesi-özgürleflmesi temelinde uzun erimli, sab›r gerektiren bir mücadeledir. Demokratik devrimden laikli¤e/sekülerizme, inanç özgürlü¤ünden kültür devrimlerine, sömürünün ortadan kald›r›lmas›ndan toplumsal devrimlere, her türlü egemenlik iliflkilerini ve ezme ezilme iliflkisini ortadan kald›rmadan insan›n yeti ve yeteneklerini özgürce gelifltirmesine ve halk›n özgürlü¤ünü ve do¤al çevrenin korunmas›n› temel alan bilimsel teknolojik at›l›mlara dek pek çok alanda kararl› bir mücadele süreci gerektirir. Bütün bu sürecin sürükleyici gücü, halk kitlelerinin iflçi s›n›f› siyaseti önderli¤inde politik seferberli¤idir. Zaten halk kitleleri içinde yüzy›llard›r gelenek oluflturmufl dinsel inanç katmanlar›n› birkaç kurgusal sokak prati¤iyle de¤ifltirmek olas› de¤ildir. Geleneksel inanç biçimlerinin dönüflümü ve iflçi s›n›f› bilincinin geliflimi ancak devrimci toplumsal pratiklerden geçerek sa¤lanabilir. Bu noktada halk›n farkl› inanç biçimlerinin iflçi s›n›f› hareketinin birli¤ine zarar verebilecek tutars›zl›klar›yla elbette mücadele edilmelidir. Ancak bu, dindarlarla –inançl› insanlar, türbanl› kad›nlar, din adamlar›- mücadele edilmesi ya da onlar›n mücadele örgütlerinden d›fllanmas› anlam›na gelmez. Dinin ö¤retisel-teolojik sorunlar› mücadelenin birincil sorunu haline getirilmez. Birincil sorun her zaman, ortak mücadele ilkeleri, de¤erleri ve program› temelinde “proleter dayan›flman›n ve bilimsel dünya görüflünün sakin, ›srarl›, sab›rl› ve tali ayr›l›klar›n her türlü abart›lmas›ndan uzak propagandas›d›r.”9 Oysa gericili¤e karfl› mücadele, uzun, sab›rl› ve kararl›
Tarihsel olarak feodals›n›fsal iliflkilerin ve mülkiyet iliflkilerinin çözüldü¤ü süreçte, özellikle liberal düflünsel ak›mlarla beslenen burjuvazinin, ç›karlar›n›, egemenli¤in kayna¤›n›n tanr›dan al›narak ulusa verilmesinde görmesi, laiklik sürecinin bafllamas›nda önemli ve ayr› bir etken olmfltur. ‘Gücünü Tanr›dan alan’ feodal, s›n›fsal, siyasal ve dinsel gericilik biçimleri bu süreçte çözüldü. ‹nsan iradesine ve akl›na dayal› laik, demokratik, cumhuriyetçi egemenlik biçimleri hakim oldu.
bir ideolojik mücadele gerektiren bir inanç sorunu de¤ildir. Gericili¤e kaynakl›k eden ‹slamc›l›k ve onun kurumsal, ekonomik, toplumsal ve siyasal biçimlerine karfl› mücadele politik bir sorundur. ‹slamc› gericilik toplumdaki s›n›f egemenli¤inin, ayr›cal›klar›n ve öteki toplumsal egemenlik biçimlerinin korunmas›na ve sürdürülmesine hizmet etmektedir. Burada ‹slamc›lar belli bir inanc›n temsilcisi de¤il, egemen-sömürücü s›n›flar›n temsilcisidir. Çünkü ‹slamc›l›¤›n kamusal yaflamdaki etkisi, toplumdaki devrimci geliflmeleri engelleyen ve halk›n belli kesimlerini sistematik-kurumsal olarak bask› alt›nda tutmay› hedefleyen gerici bir etkidir. Ayr›cal›k elde etmek ve bunlar› sürekli k›lmak için toplumun belli kesimlerine sistematik sald›r› ve yok etme hareketine dönüfltü¤ünde o toplumda art›k bir dinsel-siyasal gericilik sorunu var demektir. ‹slamc›l›¤›n egemen güç ve sömürü iliflkilerini halk›n karfl›s›na bask›c› siyasal rejimler ve hareketler olarak ç›kard›klar› her yerde mücadele, iflçi s›n›f›n›n gericili¤e karfl› devrimci mücadelesidir. Bütün bunlar›n ›fl›¤›nda, günümüzde neoliberalizme karfl› mücadele koflullar›nda yenilenen neoliberal ‹slamc›-dinci gericili¤e karfl› mücadelenin esaslar› da netlik kazanmaktad›r.
Gericili¤e karfl› mücadelede yenilenme ‹slama dayanan siyasal-toplumsal hareketler, ilerici toplumsal hareketlerle bulufltu¤unda zaman zaman isyanc›protestocu bir rol oynasa da, yaklafl›k bin y›ll›k tarihi boyunca ezici bir ço¤unlukla köklü bir gericilik gelene¤i yaratm›flt›r. Bafl›ndan beri iktidarlar› destekleyen ve iktidarlarca desteklenen ‹slamc› gericilik gelene¤i, bugün de iktidar odakl› bir gerici hareket olarak geliflmektedir. Bugün
‹slamc› gericilik, “Kemalist laikli¤in krizi”yle birlikte, baflka bir ifadeyle, “Kemalist gericili¤e karfl› mücadele” anlay›fl›n›n yenilgisiyle birlikte, neoliberal burjuva kamusal alanda “mutlak zafer”ini ilan etti. Neoliberal ‹slamc› gericilik, neoliberal yeni sömürgecili¤in “zinde gücü” olarak, yeni düzenin kuruluflunda vurucu ve kurucu bir rol oynad›. Tasfiyeydi, dönüflüyordu derken, art›k kamusal alan, neoliberal ilkeler taraf›ndan zaman›n gereklerine göre yeniden silahland›r›lan ‹slamc› gericili¤in kurallar›nca belirlenir oldu. Bunu, ‹slamc› harekette ve ‹slamc› burjuvazide bir devrimcilik misyonu gören liberaller, sözüm ona özgürlüklerin geniflleme olana¤› artt›¤› için coflkuyla karfl›lad›lar. Gericili¤e karfl› mücadelenin bayra¤›n› Kemalistlere kapt›ranlar ya da içten içe bu durumdan memnunluk duyanlar ise büyük bir moral çöküntü içine girdiler. Kemalizm yenildi¤i için kendileri de yenilmifl say›ld›lar.
Kemalist gericili¤e karfl› mücadele anlay›fl›n›n yenilgisi Gericili¤e karfl› mücadelede Kemalist çizginin yenilgisi, asl›nda idealist-burjuva din anlay›fl›n›n yenilgisidir. Bu anlay›fl, gericili¤i toplumsal-s›n›fsal egemenlik düzeninde de¤il de salt insanalar›n dinsel düflüncelerinde görmektedir. Dolay›s›yla toplumsal düzene karfl› de¤il de salt dinsel düflüncelere karfl› ç›kmakta; esas olarak “halk›n cahili¤i”yle ya da sadece baz› dinsel figürlerle mücadele etmektedir. Kemalist gericili¤e karfl› mücadele anlay›fl›, soyut, idealistçe, ak›lc›l›k ad›na s›n›f mücadelesinden kopuktur. Sömürü ve bask› koflullar›nda salt düflünsel yollarla dinsel önyarg›lar› yok etmek olas› de¤ildir. Böyle bir bak›fl aç›s›, cumhuriyetten günümüze, bask›-
63
GER‹C‹L‹K c› devlet gelene¤inin sürdürülmesinden toplumsal gericili¤in güçlendirilmesine kadar ‹slamc›l›¤›n kullan›lmas›nda Kemalizmin sorumlulu¤unu gizlemeye çal›flmaktad›r. Bu anlay›fl›n etkisinde kalanlarsa dinsel gericili¤in güçlenmesinde Kemalizmin sorumlulu¤unu en hafifinden görmezden gelmektedir. Kemalizmi yenilgiye götüren gerçek süreç, ‹slam›n sinsice geliflmesi ve bunun karfl›s›nda “halk›n cahilli¤i” de¤ildir. As›l yenilgi, neoliberal yeni sömürgecili¤in krizinden do¤maktad›r. Yenilgi, somut olarak, neoliberal dönüflümün, Siyasal ‹slam›n ve Kürt hareketinin yükseliflinin Kemalist laikli¤i ve ulusal birlik politikalar›n› krize sokmas›ndad›r. Böylece iktidar blokunda Kemalizmin temsil etti¤i güçlerin egemenli¤i sars›ld›; Kemalizm hegemonik gücünü yitirdi. Neoliberal dönüflüm politikalar›n›n y›k›ma u¤ratt›¤› kitleleri düzene eklemleme yetene¤ini kaybetti. Kürt sorununu s›rf “ayr›l›kç› terör” ve gericili¤i s›rf irtican›n hortlamas›” (türban-çarflaf sorunu) olarak gören; ‹slamc› gericili¤i s›rf tarihsel gerici bir biçimine ya da k›l›k-k›yafet gibi yaln›zca tek bir biçimine indirgeyen anlay›fl›n hegemonya flans› kalmad›. Kemalizm, egemenler aras› iktidar mücadelesindeki eski avantajlar›n› ve gücünü yitirdi¤i gibi yasland›¤› tarihsel birikim kendisine karfl› bir silah olarak kullan›ld›.
‹deolojik kontr-atak ‹slamc›-liberal hegemonya ‹ktidar blokunun yeni egemen güçlerini temsil eden ‹slamc›-liberal ittifak, Kemalist laikli¤in yenilgisini “‹nanç özgürlü¤ünün zaferi” olarak sundu. Bunu yaparken, Kemalist laikli¤in, kimi de¤erli kazan›mlar› haricinde sahtekârca yasland›¤› ilkeleri, yani burjuva devrimlerinden ve ayd›nlanma deneyimlerinden gelen ve devrimci iflçi s›n›f›n›n kanl› bedeller ödeyerek sosyalist devrimlere tafl›d›¤› eflitlik ve özgürlük ilkelerini tersine çevrilmifl bir silah olarak kulland›. Kemalistlerin yenilgisi üzerinden solu ve devrimci hareketi hedef ald›. ‹flin kötü taraf› tarihsel bir yenilgi sürecinden geçen Türkiye solu da kronik bir moral çöküntü içinde bu sald›r›lar›n etkisi alt›nda kald›. Zay›fl›¤›n›n ve kendine olan güvensizli¤in neticesinde ya liberal tezlere savruldu ya da gericili¤in karfl›s›nda tek alternatif olarak gördü¤ü Kemalizme, örne¤in TSK’ya bel ba¤lad›. ‹slamc›-liberal hegemonyan›n asimetrik sald›r› dalgalar›n›n k›r›lmas›, neoliberal ilkeler çerçevesinde yeniden yap›lanan gericili¤e karfl› mücadelenin de yenilenmesini gerektirmektedir.
Neoliberal ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadelede yenilenme dinamikleri 1. Bugün ‹slamc›-liberal ittifak taraf›ndan gündeme hileli biçimde yeniden getirilen din sorunu, bir “inanç özgürlü¤ü”, “demokrasi” ya da “insan haklar›” sorunu de¤ildir. ‹nanç özgürlü¤ü diye gündeme getirilen, iflçi
64
s›n›f› hareketine, ilerici toplumsal dinamiklere, eflitlik, özgürlük ve toplumsal/kamusal mülkiyet savunucular›na karfl› ‹slamc› gericilik gelene¤inin neoliberal güçler taraf›ndan yeniden silahland›r›lmas›d›r. 2. Neoliberal ‹slamc› gericili¤e karfl›, gericili¤in bir baflka biçimini temsil eden Kemalist laiklik anlay›fl›n›n yenilgisi, solun, sosyalist hareketin ve özel olarak devrimci hareketin yenilgisi anlam›na gelmez. “Almanya yenildi¤i için Osmanl›’n›n da yenik say›lmas›”, ancak ilkö¤retim tarih kitaplar›n›n idealist mant›¤›nda görülebilecek türden bir kibir k›r›nt›s›d›r. Kemalist laikli¤in yenilgisi, egemenler aras› iktidar savafl›mlar›nda “gericili¤e (‘irtica’) karfl› mücadele” kavram›n›n bugün için ifle yaramamas› anlam›na gelmektedir. Kemalizmin gericili¤e karfl› mücadele bayra¤› alt›nda saflaflm›fl kimi sol gruplar›n sürüklendi¤i moral çöküntü say›lmazsa, bu sorun, kategorik olarak devrimci-sol siyaset alan›n›n d›fl›n›, egemen burjuva siyaset alan›n› ilgilendirmektedir. 3. “Solun, halktan ve halk›n inançlar›ndan kopuk, halka yabanc› elit bir yaflam tarz›na sahip” oldu¤u tezi ise, sola ve onun canl› yaflam alan›na, yani halkla ba¤lant›lar›na yönelik, on y›llard›r süren devlet bask›s›, faflist terör, kirli savafl ve asimetrik ideolojik sald›r›lar› gizlemek için ileri sürülen ‹slamc›-liberal bir çarp›tmad›r. Bugün devrimci-sosyalist sol, halk›n ba¤r›nda filizlenen ilerici fikirlerin ve ilerici toplumsal pratiklerin tek gerçek savunucusudur. Burjuvazinin, neoliberal kapitalizmin sürekli k›l›nmas› için, ‹slamc› gericili¤i yeniden silahland›rd›¤› içinde bulundu¤umuz ça¤da, tarihsel, toplumsal ve s›n›fsal olarak “özgürlük ve eflitlik” ilkelerinin tek gerçek sürdürücüsü iflçi s›n›f› hareketi ve onun devrimci dünya görüflü sosyalizmdir. 4. ‹ddia edildi¤i gibi, “dinin kamusal alana dönüflü”, bir “inanç özgürlü¤ü” ve genel olarak “özgürlükler alan›nda bir geniflleme” de¤ildir. Burjuva kamusal alan›n ‹slamc›liberal ilke ve kurallarca denetim alt›na al›nmas› ve yeniden inflaas›d›r. ‹slamc› gericili¤in ve sermayenin en genel kurallar›, neoliberal yeni sömürge kapitalizminin yerleflik bir toplumsal düzen haline gelmesinin önünü açan gerici siyasal-toplumsal gücü oluflturmaktad›r. Neoliberal dincilik, temel kamusal hizmetlerin piyasalaflt›r›larak halk›n, bar›nma, beslenme, enerji, ulafl›m gibi temel kamusal haklar›ndan yoksun b›rak›lmas›n›n hizmetine koflulmaktad›r. Sosyal güvenceleri tümüyle ortadan kald›rarak halk›n insanca yaflam koflullar›n› yok eden “güvencesizlik rejimleri”, kendisini meflrulaflt›rmak için gereksindi¤i düzenekleri, ‹slamc› gericili¤in geleneksel düflünsel-paratik yap›lar›ndan türetmektedir. Bugün “inanç temelli organizasyonlar” olarak yutturulan, tarikat-cemaat yap›lar›n›n köklü örgütlenme gelene¤i, vak›f ve dernekler, STK’laflarak hem sosyal güvenli¤in tasfiyesi, hem halk›niflçi s›n›fn›n politik örgütlerinin tasfiyesi, hem de ‹slamc› dayan›flma a¤lar›n›n oluflturulmas›na koflulmaktad›r.
5. Neoliberal ‹slamc› gericili¤in, ‹slamc› burjuvazi, enerjik kadro kufla¤›, cemaat yap›lar› ve yeni ‹slamc› entelektüellerden oluflan bütün bileflenleri, tarihsel bir karfl›devrimci hareketin güncel rolünü oynamaktad›rlar. ‹flçi s›n›f› hareketine karfl› “komünizme karfl› mücadele” patiklerinde yetiflmifl ‹slamc› gericilik, bugünkü tarihsel rolünü yine iflçi s›n›f›n›n büyük kanl› bedeller ödeyerek elde etti¤i tarihsel kazan›mlar›n ele geçirilmesinde oynamaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n silahs›zland›r›lmas›; örgütsüz, bilinçsiz, sendikas›z b›rak›lmas›nda gerici al›flkanl›klar, korkular, dogma ve “duyarl›l›klar” son derece ifle yaramaktad›r. Büyük “güvencesizlik eksenli proleterlefltirme” süreçleri sonucu oluflmufl “güvencesiz çal›flt›rma rejimi”nin diplerine ç›r›lç›plak f›rlat›lan ucuz ve güvencesiz çal›flan iflçilerin denetiminde, gerici hareketin örgütlenme, sendika, komünizm, k›saca emek düflmanl›¤› ve devlete, siyasal ve dinsel otoriteye ba¤l›l›k konusundaki anlay›fllar› çok ifllevsel olmaktad›r. “‹leri demokrasi, demokratik aç›l›m, inanç özgürlü¤ü” söylemine nispet, güvencesiz iflçilerin sendiklaflmalar›n›n k›rlmas›nda, örgütlenen iflçiler, hala iflçi militanlar›n›n “komünist”, “Kürt”, K›z›lbafl” olmas›yla korkutulmaya çal›fl›lmaktad›r. 6. Güvencesiz çal›flma ve güvencesiz yaflam›n temeline yerleflti¤i yeni “neoliberal toplumsal cinsiyet rejimi”nde, kad›n›n yeniden aç›kça ikinci s›n›flaflt›r›lmas›, yeni bir kad›n düflmanl›¤› dalgas›yla gündeme gelmektedir. (Bak. Bir sonraki “Kad›n Düflmanl›¤›” yaz›s›.) ‹nanç özgürlü¤ü bayra¤› alt›nda, dinsel ba¤›ml›l›klar›n› da tafl›man›n “emniyeti” içinde, kamusal alana ucuz ve güvencesiz iflçileri olarak gönderilen kad›nlar, bir yandan da “ailenin yüceltilmesi” politikalar›n›n bask›s› alt›nda yok say›lmaktad›r. 7. “Demokratik aç›l›m” politikalar›yla, etnik ve mezhepsel inançlar›n› özgürce yaflayabilsinler diye, neoliberal kimlik politikalar›n›n bayra¤› alt›na ça¤›r›lan Kürtler ve Aleviler, neoliberal aç›l›m ve asimilasyon düzeneklerinin kurban› haline getirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Ne var ki, etnik ve mezhepsel temelli Kürt ve Alevi kimli¤i kap›dan içeri çekilirken, Kürtlerin ve Alevilerin ilerici toplumsal dinamikleri ve hareketleri, neoliberal dinci sald›r›lar›n yard›m›yla tasfiye edilmeye çal›fl›lmaktad›r. 8. Kamusal alan›n ‹slamc›-liberal dönüflümü, halk›n düflünsel kapasitesinde toptan bir gerileme olarak yaflanmaktad›r. Sigortac›l›k, bankac›l›k, reklamc›l›k ve televizyonculuk gibi yükselen yeni orta s›n›f meslekler ve giderek büyüyen orta s›n›f profesyonelleri (entelektüelleri), medya ve üniversitelerde konumlanm›fl olan yeni ‹slamc› entelektüellerin yard›m›yla kurulan ‹slamc›-liberal hegemonya, halk›n ortak düflünsel kapasitesine sistematik gerici bir sald›r› eflili¤inde kurulmaktad›r. Bu sald›r›lar ayn› zamanda “devrimci ayd›n”›n tasfiyesi olarak da gündem gelmektedir. Gündelik yaflam al›flkanl›klar›ndan, kültürel-sanatsal etkinliklere dek halk›n ortak yaflam›nda, cemaatlerin düzenleyici kurallar› ve
Güvencesiz çal›flma ve yaflam›n üstüne infla edilen ‘neoliberal toplumsal cinsiyet rejimi’nde kad›n›n yeniden aç›kça ikinci s›n›flaflt›r›lmas› gericili¤in kaynaklar›n› beslemektedir.
ikili hukuku giderek daha fazla belirleyici olmaktad›r. Bu koflullarda, neoliberal ‹slamc› gericili¤e karfl› mücadelenin yenilenen öznesi, özgürlük ve eflitlik bayra¤›n› da sonuna kadar tafl›yacak iflçi s›n›f› hareketidir. ‹flçi s›n›f› hareketinin somut sürükleyici halkas› hak mücadelesidir. Sürekli gerici sald›r› dalgalar› alt›nda neoliberal ‹slamc› kamusal alanla güvencesizlefltirilerek bütünlefltirilen halk kitlelerinin, bugün tek güvencesi, güvencesizli¤e karfl› mücadele hatt›n›n kurucu-birlefltirici dinami¤i olan hak mücadelesidir. Güvencesiz iflçi hareketi, kamusal hak yoksunlar› hareketi, kad›n hareketi, ayd›n hareketi, ilerici toplumsal dinamikleriyle öne ç›kan Kürt hareketi ve gericili¤e karfl› mücadelenin hala en sa¤lam geleneksel öznesi olan Alevilerin hak mücadelesi ekseninde politikleflmeleri, neoliberal dincili¤e karfl› devimci-sosyalist bir yenilenme çizgisini oluflturacakt›r. Gericili¤e karfl› mücadele çizgisini, neoliberal ‹slamc› gericili¤in s›çrama tahtas› AKP iktidar›na karfl› toplumsal muhalefetin asli bilefleni haline getirmek somut-güncel bir görevdir. T›pk› eflitlik ve özgürlük mücadelesini, toplumsal mülkiyet ve kamunun demokratik-proleter yeniden yap›land›r›lmas› mücadelesinin bir parças› haline getirmenin stratejik bir görev olmas› gibi.
Dipnotlar 1 Georges Corm, 21. Yüzy›lda Din Sorunu, ‹letiflim, ‹stanbul, 2008 2 Marx & Engels, On Religion, Progress Publishers, Moscow, 1972, p.38. 3 ‹lgili bölüm k›salt›larak ve küçük baz› de¤ifliklikler yap›larak al›nt›land›. “Laikli¤in Krizi ve Hak Mücadeleleri”, Halk›n Devrimci Yolu, Temmuz-Eylül 2009 4 Aliefendio¤lu, Y. (2001) “Laiklik ve Laik Devlet”, Laiklik ve Demokrasi, Der. ‹brahim Kabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara, 80. 5 Taxier, P. (2001) “Frans›z Laiklik Modelinin Kaynaklar›”, Laiklik ve Demokrasi, Der. ‹brahim Kabo¤lu, ‹mge Yay., Ankara. 6 Friedrich Engels, Köylüler Savafl›, Sol Yay., Ankara; Anti-Dühring, Sol Yay., Ankara; Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, Sol Yay., Ankara. 7 Faik Bulut, “‹lk Halk ‹syanlar›”, Bilim ve Gelecek, Say› 40; ‹hsan Eliaç›k, http://ihsaneliacik.org; Michael Löwy, Marksizm ve Din Kurtulufl-Teolojisi Meydan Okuyor, Belge Yay›nlar› 8 ‹slamc› gericilik: Neoliberal yeni sömürgecili¤in ‘zinde gücü’, Halk›n Devrimci Yolu, S.2, Nisan-Haziran 2001 9 V.I. Lenin, agy. 10 “‹slamc› Gericilik: Neoliberal Yeni Sönmürgecili¤in ‘Zinde Gücü’”, Halk›n Devrimci Yolu, Say› 2, Nisan-Haziran 2009 11 “‹slamc› Gericilik: Neoliberal Yeni Sönmürgecili¤in ‘Zinde Gücü’”, Halk›n Devrimci Yolu, Say› 2, Nisan-Haziran 2009
65
KADIN
Neoliberal dinci “yurttafll›k rejiminin” kanl› yüzü: kad›n düflmanl›¤› Neoliberal sistemin, ucuz iflgücü oldu¤u için kamusal kaynaklara ba¤l› olarak yaflayan pasif yurttafllar›n›n, ‘bedavac›lar›n›n’ büyük ço¤unlu¤u kad›nlar; ‹slamc› gericili¤in, zaten ‘f›trat gere¤i erkeklerle eflit olmayan’ve aile içinde makbul gördü¤ü kad›nlar, ikisinin uyumunun yükünü s›rtlan›rken kad›n düflmanl›¤›n›n bedelini de yine bizzat kendileri ödüyor. Deniz Oktay
O hâlde insanlar, birbirine z›t durumlar› paylaflmal›d›r. Bu da, bir k›sm›n›n zengin, di¤er k›sm›n›n fakir; bir bölümünün tok, di¤er bölümünün aç; bir grubun hasta ve sakat, di¤er grubun ise sa¤lam ve s›hhatli olmas› gibi z›t durumlar›n vücudunu gerektirir. Nas›l kâinat› tamamen ayn› kutuplarda toplamak mümkün de¤ilse, ayn› flekilde insanlar› da ayn› durum ve seviyede tutmak mümkün de¤ildir. D›fltan yap›lacak her müdahale, bu hâkim dengeyi ve vahdetin sa¤lad›¤› âhengi bozar. (…) Herkesi fakir veya zengin yapmaya kalk›flmakla, herkesi erkek veya kad›n yapmaya çal›flmak aras›nda neticeye tesir yönüyle pek fark yoktur. …( Fethullah Gülen)
66
KADIN
8
y›ll›k AKP iktidar› dönemi, dinci gericili¤in neoliberal toplumsal dönüflümün merkezi bir arac› olarak seferber edilmesinde ilk önemli tarihsel s›çrama an›n› oluflturdu. Kuflkusuz ne dinci gericilik, ne neoliberal sald›rganl›k, ne de ikisinin kaynaflmas› AKP iktidar›yla bafllam›fl olgulard›r; hatta bu kaynaflma bundan sonra belli ki sadece AKP iktidarlar›yla da s›n›rl› kalmayacakt›r. 8 y›ll›k AKP iktidar› dönemine özgü olan; dinci gericili¤in, neoliberal sömürge kapitalizminin toplumsal-s›n›fsal örgütlenifli, rejimsel biçimlenifli ve gündelik ideolojik hegemonyas› aç›s›ndan tafl›d›¤› ifllevsellik ve yayg›nl›kta kaydedilen s›çramad›r. Bu s›çramaysa öncelikle “yasal” de¤il fiili olarak belirginleflmekte; anayasal-rejimsel ifadeleri henüz bütünüyle berraklaflmadan önce gündelik iktidar iliflkilerinin ve egemenlik ideolojilerinin içinde berraklaflmaktad›r. Erdo¤an’›n sözlerine inanmak gerekirse AKP, “ustal›k dönemi” olarak planlanan seçim sonras› dönemde, ilk iki dönemde yayg›nlaflt›rd›¤› e¤ilimleri daha da güçlendirmenin ötesinde, iktidar iliflkilerinin dayanaca¤› yeni siyasal-ideolojik dogmalara dönüfltürmeyi öngörmektedir. 2023’e dek uzanan bu siyasal plan içinde biçimlenecek olan yeni rejim, bu dogmalara dayanan yeni bir “yurttafll›k” rejimi olacakt›r. Bilinen anlam›yla “burjuva yurttafll›k” rejimi, belirli bir toplumun meflru üyeleri say›lan tüm bireylerin, aralar›ndaki s›n›fsal, toplumsal, cinsel, dinsel ve etnik farkl›l›klara bak›lmadan, “yasal ve siyasal anlamdaki resmi-biçimsel eflitli¤i” ilkesine dayal› bir haklar ve sorumluluklar rejimidir. AKP, sekiz y›ll›k icraatlar›yla, bu “burjuva yurttafll›k” rejiminin, ezilenlerin konumlar› aç›s›ndan neoliberal ça¤ kapitalizminin ruhuna uygun biçimde yontulup daralt›lmas›n› öngören “neoliberal yurttafll›k” rejimine do¤ru önemli fiili ad›mlar atm›flt›r. Bu ad›mlar›n en önemlisi, “müflteri-yurttafl” yaklafl›m›n›n, yayg›n emek düflmanl›¤› ortam›nda kurumsallaflt›r›lan “güvencesiz çal›flt›rma rejimi” paralelindeki piyasalaflt›rma süreçleri içinde fiilen egemenlik kazanmas›d›r. ‹kincisi AKP, son sekiz y›ll›k iktidar›nda, yeni bir rejimsel kurulufl aç›s›ndan emek düflmanl›¤›yla iç içe ve yan yana biriktirilen son derece önemli bir baflka cephaneli¤e daha sahip olmufltur: Bu da “ümmet-yurttafl” yaklafl›m›d›r. Bu yaklafl›m›n en önemli yönü ise yayg›n kad›n düflmanl›¤›d›r.
“Ben zaten kad›n erkek eflitli¤ine inanm›yorum. Onun için f›rsat eflitli¤i demeyi tercih ediyorum. Kad›nlar ve erkekler farkl›d›r, birbirinin mütemmimidir.” (Tayyip Erdo¤an)
Neoliberal dinci gericili¤in yeni bir s›çrama planlad›¤› önümüzdeki dönemde yayg›n kad›n düflmanl›¤›na dayal› yeni bir “toplumsal cinsiyet rejimi” neoliberal yurttafll›¤›n bir baflka temel dire¤i olarak kurumsallaflt›r›lmaya çal›fl›lacakt›r.
67
KADIN Öncelikle belirtilmelidir ki kad›n düflmanl›¤›, “modern öncesi-ça¤d›fl›” bir hortlak de¤il, tersine, erkek egemenli¤i ve dinci gericili¤in neoliberal kapitalizmin ruhuyla özgün biçimde bütünleflmesinin ürünü olan “modern” bir olgudur. Kad›n düflmanl›¤›, 8 y›ll›k AKP döneminin en çarp›c› “yükselen de¤erlerinden” biri olarak bu partiye birçok baflka s›fat›n yan› s›ra “kad›n düflman› parti” s›fat›n› da kazand›rm›flt›r. Ama yaln›zca AKP’ye özgü de¤ildir. Tersine, kad›n düflmanl›¤›, erkek egemenli¤inin özel bir biçimi olarak, neoliberal gericili¤in evrensel e¤ilimlerinden biridir ve gündelik erkek egemenli¤i de¤erlerinin k›flk›rt›lmas›ndan beslenir. Kad›nlar›n sosyal, yasal-siyasal ve ahlaki-ideolojik alanlarda elde etti¤i ilerlemeleri ve asl›nda eflitlik-özgürlük mücadelesinin ortak ürünü olan “kad›n özerkli¤ini” geriletmeyi amaçlar. Bu geriletme ise kad›nlar› esnetilmifl
erkek egemenli¤i kal›plar›ndan daha kat› bir ataerkil denetim alt›na almay› öngörür. Kad›n eme¤inin, bedeninin ve kimli¤inin bu flekilde özgürlük kayb›na u¤rat›lmas›nda, kad›nlar›n özerkli¤ini aç›kça hedef alan düflmanca yöntemler kadar, eflitlik istemini “f›rsat eflitli¤ine” indirgeyen “yüceltme” söylemleri de son derece ifllevseldir. 2011 fiubat’›nda feminist bir araflt›rma kurumu taraf›ndan yay›mlanan uluslararas› bir rapora göre, neoliberal dinci hareketler, iktidarlar›n› derinlefltirmek için öncelikle, “aile, geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri, namus, ulusal safl›k, ahlaki ve kültürel üstünlük” gibi, kad›nlar›n özerkli¤ini afl›nd›rmay› dolays›z olarak merkezine koyan stratejilere yaslanmaktad›r.1 A¤›rl›kla “adalet, kalk›nma, refah” vurgulu adland›rmalar› tercih eden bu partilerin, yüceltme söylemleri eflli¤inde kad›nlar›n özerkli¤ini hedef almalar› tesadüf de¤ildir. Dinci ve milliyetçi hareketlerin ataerkillikle olan organik ba¤lant›s›n›n sonucudur.2 Öte yandan benzer söylemleri ve örgütlenme stratejilerini seferber eden bu hareketlerin “kad›n siyasetleri”, emek piyasas›n›n yeniden örgütlenmesi; sosyal hizmetler alan›n›n ve kamusal alan›n yeniden biçimlendirilmesi; sadakac›l›k-STK’c›l›k ve yönetiflim mekanizmalar›n›n derinlefltirilmesi ve neoliberal yurttafll›k rejiminin egemen k›l›nmas› gibi, kapitalizmin güncel e¤ilimlerinin tümüyle yak›ndan iliflkilidir.
AKP’nin kad›n siyaseti: Kuzu postundaki kurt! AKP’nin kad›n siyaseti, bu hareketi neoliberal dinci gericili¤in en baflar›l› örneklerinden biri haline getiren kilit ö¤elerden biriyken, kad›n örgütlenmesi ve kad›nlarla ilgili yasal-kurumsal düzenlemeler olmak üzere iki temel aya¤a yaslanmaktad›r. Gerçekte, kad›n siyaseti, AKP’nin ilk ortaya ç›k›fl›ndan itibaren yayg›nlaflt›rd›¤› “›l›ml› ‹slam” ve “liberal muhafazakâr” kavramlar›na dayal› siyasal imaj›n elde etti¤i baflar›da da son derece önemli bir rol oynam›flt›r. Farkl› ba¤lamlardaki benzerleri gibi AKP de, baflka hiçbir partinin sahip olmad›¤› yayg›nl›ktaki kad›n teflkilat›ndan ve kad›nlarla ilgili yasal düzenlemelerden, parti örgütlenmesini daha da yayg›nlaflt›rmak ve partinin “yumuflak ama muhafazakâr imaj›n›” inand›r›c› k›lmak AKP, ‹slamc› gelenekten farkl› olarak, örgütçü kad›nlar›na ve dost görünümüne ra¤men, kad›n› araçsallaflt›ran ve nesnelefltiren kad›n siyasetiyle, örgütçü kad›nlar›n da hizmet etti¤i kendine özgü bir kad›n düflmanl›¤› ortaya koyuyor.
68
KADIN için alabildi¤ine yararlanm›flt›r. Kad›n siyaseti, AKP ile liberal/liberal feminist ayd›nlar ve STK çevreleri aras›ndaki ittifak›n önemli köprülerinden biri olmufltur. Biraz da bu köprü sayesinde, muhafazakârl›k kendisini modern ve “dönüflüm yanl›s›” bir seçenek olarak öne ç›kart›labilmifl ve kad›n düflmanl›¤› “kad›n dostu” bir vitrinle sunulabilmifltir. Bu “kad›n dostu” vitrin, AKP taraf›ndan k›flk›rt›lan kad›n düflmanl›¤›n›n, bütün vahfli sonuçlar›na karfl›n, basit de¤il karmafl›k; kat› de¤il esnek; kad›nlar› d›fllamaya de¤il araçsallaflt›rarak içermeye dayal› yöntemleri de kapsamas› sayesinde imal edilmektedir. 8 y›ll›k AKP iktidar› döneminde yaflanan egemen s›n›flar kutuplaflmas›n›n, kad›nlar aras› bir kutuplaflmaya, hatta kad›nlar aras› bir düflmanl›¤a dönüflmesini de kolaylaflt›ran bu durum, kad›nlar› “nesne-öznesi” haline getirebilen bu özgün kad›n düflmanl›¤› siyasetiyle mücadeleyi daha da zorlu hale getirmektedir.
R.T.E.’nin kad›n k›talar›: RP Han›mlar Komisyonu’ndan ISO 9001-2000 belgeli AKP Kad›n Kollar›’na “Tan›d›¤›m Tayyip Erdo¤an, kad›n kollar›na dair siyasi çal›flman›n önemini her zaman bilir, onu di¤er liderlerden ay›ran en önemli özelliklerinden birisi de budur; Kad›n Gücü’nü keflfetmifl bir genel baflkan olmas›…” (Sibel Eraslan, RP eski ‹stanbul Han›mlar Komisyonu Baflkan›, eski Vakit, yeni Star gazetesi yazar›) Kad›nlar›n y›k›c›, otoriter ve kad›n düflman› siyasetlerin kitlesel taban örgütçüsü ve vitrini haline getirilmesi Hitler Almanya’s›ndan Pinochet fiili’sine dek bilinen bir öyküdür. Kad›nlar›n çeflitli egemenlik ideolojileri ve maddi iliflkilerle örülen özgün siyasal ataerkil pazarl›klar3 dâhilinde, hem döven hem de seven bir “baba/koca/liderin” temsil etti¤i davalar u¤runa seferber oldu¤u bu örneklerin, Erdo¤an’›n “kad›n gücünü” keflfetmesinde ne kadar etkili oldu¤unu bilmiyoruz. Ancak Refah Partisi’nin “Han›mlar Komisyonu”ndan, AKP’nin ISO 9001-2000 Kalite Yönetimi Sistemi belgeli Kad›n Kollar›’na uzanan “kad›n vitrini yaratma” sürecinin alt›ndaki imza tektir: Erdo¤an. 1983 y›l›nda kurulan Refah Partisi’nde kad›nlardan oluflan bir “çal›flma k›tas›” oluflturma fikri, ilk kez, partinin yüzde 10 baraj›n› aflamad›¤› 1987 genel seçimleri sonras›nda gündeme gelen “Milli Görüfl’ün tarihsel %11 efli¤ini aflma” tart›flmalar›yla birlikte, dönemin ‹stanbul ‹l Baflkan› Tayyip Erdo¤an taraf›ndan öne sürüldü.4 Bafllarda, “parti yeterince erke¤e ulafl›rsa, kad›nlar da nas›l olsa kocalar›yla birlikte oy verir” gelenek-
AKP’li kad›nlar, liderlerine ba¤l›l›klar›n› dillendirirken, Erdo¤an’›n kad›n vitrini yaratma fikrini erkek siyasetini sürdürmek için bir yöntem olarak kulland›¤›n› dikkate alm›yor
selci direnciyle karfl›laflan öneri, 1989 y›l›nda, parti üyesi erkeklerin akrabalar›ndan oluflan ve daha sonra ilk “han›mlar komisyonuna” dönüflecek olan çekirdek bir kad›n grubuna bizzat Erdo¤an taraf›ndan e¤itim seminerleri verilmeye bafllanmas›yla gerçe¤e dönüfltü. Erdo¤an’a, dinci gericili¤in “bütün insani etkileflimi cinsellefltirme” saplant›s›n›n bir sonucu olarak yap›lan, “seminerlerde kad›nlara s›rt›n› dönerek e¤itim vermesi” önerisi muhtemelen gerçekleflmedi. Ama han›m komisyonlar› üyeleri parti toplant›lar›nda haremlik-selaml›k oturma düzeniyle yer almaya bafllad›lar. RP’nin merkezi organlar›ndan biri olan “Halkla ‹liflkiler Komisyonu”na ba¤l› olarak çal›flan han›m komisyonlar›, 1996’da bütün illerde ve daha alt düzeylerde de önemli oranda örgütlenmesini tamamlad›. Han›m Komisyonlar›, partinin il, ilçe, belde, mahalle ve sand›ktan oluflan parti teflkilat›n›n her düzeyinde, ama ayn› düzeydeki parti örgütlerinden daha afla¤›daki bir konumla örgütlenerek, bu yap›lara hem dikey, hem de yatay olarak ba¤lan›yordu. Han›m komisyonlar›n›n üyeleri il ve ilçe düzeyindeki meclislerde erkek üyeler taraf›ndan temsil ediliyor; sadece il han›m komisyonu üyeleriyle ilçe komisyonu baflkanlar› ayl›k divan toplant›lar›na kat›labiliyordu. Kendi içlerinde kat› bir iflbölümü olan han›m komisyonlar›, ilk kez, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Erdo¤an’› ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkanl›¤›’na tafl›yan güç olarak ön plana ç›kmaya bafllad›lar.
Han›mlar, anneler, türbanl› simgeler RP, baflka hiçbir partinin sahip olmad›¤› yayg›nl›ktaki kad›n örgütlenmesine ve mitinglerindeki yo¤un kad›n
69
kat›l›m›na karfl›n, Milli Görüfl çizgisiyle uyumlu biçimde, kad›nlarla ilgili “dünyevi” sorunlara program›nda hiç yer vermedi. T›pk› MSP gibi, RP program› da kad›na herhangi bir at›fta bulunmadan “aileyi” vurguluyordu. Toplumun ve refah›n temel dire¤i olarak nitelenen ailenin çözülmesi toplumsal kötülüklerin kayna¤› ve iflareti olarak vurgulan›rken, “anneler” büyük sultanlar›n anneleri gibi, gelece¤in büyük Türkiye’sini kuracak nesillerin yetifltiricisi olmaya ça¤r›l›yordu. RP, anneli¤i, dönemin Türk-‹slam-milli kalk›nma vurgulu Milli Görüfl tezleri içinde “ahlak ve erdem” simgesi olarak öne ç›kart›yordu. Kad›nlar›n gündelik sorunlar›na dair vaatlerini ise evlili¤in kolaylaflt›r›lmas›; faizsiz evlilik kredileri verilmesi ve isteyen “han›mlara aile içindeki sorumluluk ve görevlerini sarsmayacak, tam ya da yar›m günlük ev d›fl› istihdam olanaklar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas›yla” s›n›rl›yordu. RP-Milli Görüfl söyleminde, daha “laik-dünyevi” nitelikli, toplumsal yaflant› düzeyindeki sorunlarda kad›nlar “han›m” ya da “anne” olarak bahis konusu edilirken, kad›nlardan kad›n diye söz edildi¤i tek tart›flma alan›n›n (Milli Görüfl çizgisinin do¤as› gere¤i dinsellefltirilmifl) siyasal alan olmas› önemlidir. Burada kad›n, ‹slam dinine aç›k at›fla “erke¤in mütemmimi (tamamlay›c›s›) konumuyla “Adil Düzenin” aktif kurucusu olarak vurgulanmaktad›r. Asl›nda, kad›n›n aktif siyasal kuruculuk rolü, kad›n›n, Adil Düzen’in tan›m› gere¤i, “bat›l›n” iflareti olan “kad›n-erkek çat›flmas›n›” ve eflitlik iddias›n› reddetmesi; “fiziksel ve ahlaki anlamda zay›f cins” (mütemmim) olmay› f›trat›n gere¤i olarak kabullenmesi ve dolay›s›yla kendi cinselli¤ini etkisizlefltiren araçlar›n gönüllü-militan savunucusu olmas› ölçüsünde daha da vurgulu hale gelmektedir. Kad›nlar› “difliliklerini vurgulayarak ‘hayvan’ düzeyine indirgeyen” kapitalist erotik söylem gibi, f›trat› (do¤as›) gere¤i korunmaya muhtaç ve denetlenmesi gereken ‘mütemmim cins” düzeyine indirgeyen ‹slamc›-siyasal söylem de kad›nlar›n insanl›¤›n› çarp›tmaktad›r. Ancak bu çarp›tma, gerek cemaatler ve dinsel hareketler gerekse ortalama ataerkillik dokusu içinde yetifltirilen kad›nlar›n öz alg›s› ve benlik anlay›fl›yla son derece uyumludur. Üstelik laiklik ve kad›n haklar› alan›nda yaflanan de¤iflimlerin ülkemizdeki toplumsal cinsiyet iliflkilerinin en can al›c› k›s›mlar›na; örne¤in kad›nlar›n genel rolü, aile içindeki konumu ve cinselli¤e iliflkin çifte standartlara hiç dokunmam›fl oldu¤u düflünüldü¤ünde, siyasal ‹slam’›n toplumun ortalamas›nda kök salm›fl olan bu anlay›fl›n en keskin ve dinsellefltirilmifl biçimini temsil etti¤i de aç›kt›r. Siyasal ‹slam’›n yükselifle geçti¤i 1980-90’lar Türkiye’sinde ise bu benlik
70
anlay›fl›n›n hem ideolojik-siyasal bir ifadeye bürünmesi, hem de son derece gerici ataerkil pazarl›klar›n konusu haline getirilmesi için gerekli bütün koflullar mevcuttur. ‹yi bilenen bu koflullar içinde geleneksel cemaatlere üye kad›nlar, üniversitede yayg›nlaflan siyasal ‹slamc› hareketin genç kad›n militanlar› ve büyük kentlerin göç bölgelerinin yoksul ev kad›nlar›, kad›nlar›n ikincilli¤inin kabulüne dayal› bir “adaletle” tan›mlanan dinsel-siyasal bir düzenin militan savunucusu olma karfl›l›¤›nda farkl› k›r›nt›lar elde etmifllerdir. Birinciler, cemaatin onaylad›¤› bir siyasal dava u¤runa evin-ev ifllerinin biraz daha d›fl›na ç›karak parti teflkilat›n›n sessiz emekçili¤ine buyur edilmifltir. ‹kinciler en kat› denetim-afla¤›lama (örtünme-türban) araçlar›n›n bayraklaflt›r›lmas›na dayal› bir yüceltme mekanizmas›yla ortak davan›n siyasal simgeleri haline getirilmifl ve parti-hareket mekanizmalar› içinde istihdam edilmifltir. Sonuncularsa giderek güvencesizleflen yaflam koflullar› içinde oy karfl›l›¤›nda maddi yard›m alabilmifltir. Siyasal ‹slamc› hareketse, AKP’ye do¤ru evrildi¤i süreçte, bu farkl› kad›n tiplerinden oluflan “kad›n k›talar›n›n” siyasal enerjisini, toplumun bütün s›n›flar› aras›ndaki örgütsel gücünü yayg›nlaflt›rmak ve türban›n davan›n siyasal simgesi olarak tafl›d›¤› anlam› güçlendirmek için alabildi¤ine kullanm›flt›r. Kad›nlar›n ahlaki düflkünlü¤ünü vurgulamak, kad›n cinselli¤ini ve kad›nlar›n kamusal alana kat›l›m›n› denetlemek gibi birçok ifllevi kapsayan bir giyinme kodu, bir kez daha rejimsel bir anlam kazanm›fl; kad›nlardan neredeyse ba¤›m-
c› sonuçlar›n önünü açmaktaysa da, laikçi egemen s›n›flar›n “türban asabiyetini” yükselten, bu y›k›c› sonuçlar de¤il do¤rudan do¤ruya egemenliklerinin konusu olan ç›karlar olmufltur.
Piyasac›-‹slamc› burjuvazinin çiftli¤inin simgesi: türban Kad›n›n ikincilli¤i önkabulüne dayal› bir adalet aray›fl› elbette hak edene hak etti¤i kadar özgürlük ve hak öngörecektir. Kendisini ikincil konumda gören kad›n kendisine lay›k görmedi¤i kendi hak ve özgürlükleri için de¤il, birinci derecede önem arz eden siyasetinin mevcudiyeti için, ‘baflörtüsü’ gibi gizli bir özne için özgürlük isteyecektir
s›z bir siyasal talep olarak egemenler aras› mücadelenin simgesel arac›na dönüflmüfltür. Kad›n giysileri hangi durumda olursa olsun kad›n cinselli¤ine dair güçlü simgelerdir. Ola¤an koflullarda yaln›zca devletin koruyucusu oldu¤u toplumsal cinsiyet iliflkileri içindeki anlamlar›yla öne ç›kan bu simgeler, özgün siyasal anlamlar›n› özel tarihsel süreçler içinde kazan›rlar. 2000’ler Türkiye’sinde türban› özgün bir siyasal simge haline getiren dinamik de, neoliberal kapitalizm içinde geliflen yeni ‹slamc› burjuvazinin siyasal egemenlik iddias›n›n ata¤a geçmesidir. Sömürge tipi faflizmin rejimsel kuruluflunda tarihsel bir çat›rdamaya neden olan bu atak, egemen erkek kamusunda, kad›nlar üzerindeki denetimin simgelerine dair önceden var olan uzlaflmay› da parçalam›flt›r. Türban, ne “geleneksel baflörtüsü” gibi, sömürge tipi faflist devletin, erkeklerin kad›nlar›n eme¤i ve cinselli¤i üzerindeki ev içi denetimine verdi¤i deste¤in simgesidir ne de “çarflaf” gibi yeni sömürge tipi laik devlet-cemaatler aras›ndaki eski sald›rmazl›k anlaflmas›n›n kuytuluklar›na gizlenebilen geleneksel ataerkil denetimin simgesi. Türban, ‹slamc› neoliberal burjuvazinin kamusal alan› kendi çiftli¤i ilan etmesinin simgesidir. Yeni sömürge kapitalizminin neoliberalizmle birlikte de¤iflen s›n›fsal dokusu içinde bu simge sadece erkeklerin kad›nlar üzerindeki somut denetimi bak›m›ndan de¤il, hâkim s›n›flardan erkeklerin di¤erleri üzerindeki ideolojik denetimi bak›m›ndan da önemli anlamlara sahiptir. Bu durum, baflta kad›nlar olmak üzere bütün ezilenler aç›s›ndan y›k›-
Siyasal ‹slamc› hareketin 28 fiubat 1997 sonras›nda RP’den AKP’ye dönüflümü sürecinde egemen s›n›flar aras›nda derinleflen çat›flma kendisini “laiklik” ve “demokrasi” uçlar› aras›ndaki bir mücadele gibi sunarken, neoliberal kapitalizmin serpilen gücü ‹slamc› burjuvazi, türban›n bu kez a¤›rl›kla bir ma¤duriyet simgesi haline dönüfltürülmesiyle güçlü bir ideolojik silah elde etmifltir. “Türbanl› k›zlar” sorunu, bir yandan kamusal alan›n ‹slamc›laflt›r›lmas› sürecinin liberal kavramlarla meflrulaflt›r›lmas›n› kolaylaflt›ran ve laiklikle demokrasinin kavramsal bütünlü¤ünü parçalayan öncü sorunlardan birisi haline gelmifltir. Ayn› liberallefltirme kad›nlar aç›s›ndan eflitlik ve özgürlük mücadelesinin bütünlü¤ünü “f›rsat eflitli¤i” ekseninde parçalayarak AKP’nin daha sonraki kad›n siyasetinin araçlar›n› ve ittifaklar›n› güçlendirmifltir. “Tesettür, kad›n› erke¤e göre daha fazla ‘dinsellefltirir’. Tesettür dâhil dini emirlere, erkeklerle eflit mesafede olan kad›nlar, seküler olanla temas konusunda ayn› flansa sahip de¤illerdir”.5 Gerek Siyasal ‹slam’a gerekse Kemalist laikli¤e kad›n bedenini rejimsel bir s›n›r tafl› gibi kullanma imkân› veren bu durumu yaratan eflitsiz toplumsal cinsiyet iliflkileri, bize bir yandan, kad›nlar›n ataerkil denetimden özgürleflmesinin yaln›zca tesettürden “kurtar›larak” mümkün olmayaca¤›n› söylemektedir. Laiklikle demokrasinin kad›nlar›n ana gövdesi bak›m›ndan sahici bir anlama sahip olmas› ayn› zamanda bu denetimin bütün maddi zeminlerinin parçalanmas›n› gerektirir. Ya da bir baflka deyiflle, “sömürge tipi laiklik ve sömürge tipi demokrasinin” mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne olmasa bile önemli temellerinden biri, erkek egemenli¤inin maddi temellerinin sömürge kapitalizmi içinde sürekli olarak yeniden üretilmesidir. Öte yandan ayn› eflitsiz toplumsal iliflkiler, kamusal alana mesafeleri erkeklerden çok daha fazla olan kad›nlar›n ‹slamc› hareketin ma¤dur yüzü olarak öne sürülmesini ve türban›n kamusal alandaki varl›¤›n›n liberal “inanç özgürlü¤ü-f›rsat eflitli¤i” sorununa dönüfltürülmesini de kolaylaflt›rmaktad›r. Neoliberal ‹slamc›l›¤›n kad›nlara ve topluma önerdi¤i piyasac›-dinci “çözüm”, kamusal alan›n kendisinin, kad›nlar›n (ezilenlerin), s›rtlar›na vurulan ikincillik damgalar›n› aç›kça teflhir ederek girebilecekleri cami alt› post-modern bir al›flverifl merkezine dönüfltürülmesinden ve bu alan›n kurumsall›kla-
71
KADIN r›n›n toplumsal eflitsizlikleri piyasan›n ve dinin elbirli¤iyle do¤allaflt›racak siyasal mekanizmalar› ve ideolojik yaklafl›mlar› özgürce üretmesine imkan verilmesinden ibarettir. Ayn› tezin uzant›s› olarak türban›n üniversitedeki varl›¤› da, kad›nlar›n e¤itimdeki f›rsat eflitli¤i söylemiyle savunulmakta; ‹slamc› burjuvazinin bu siyasal simgesinin arkas›nda varl›¤›n› sürdüren ataerkil denetim iliflkilerinin kendisinin e¤itim alan›ndaki toplumsal cinsiyet eflitli¤i zeminini yok etti¤i has›ralt› edilmektedir. Liberal kimlik siyasetçilerinin de do¤al olarak büyük bir ifltahla üstüne at›ld›klar› bu ‹slamc›laflm›fl kamu önerisi, bir yandan ‹slamc› burjuvazinin derinleflen ekonomik gücüyle birlikte eski “resmi” kamusal alan›n yan› bafl›nda fiilen infla edilip ona nüfuz etmektedir. ‹slamc› burjuvazinin egemenli¤i alt›ndaki özel üniversiteler, tatil siteleri, büyük oteller, medya kurulufllar›, belediyeler, sa¤l›k kurumlar› ve ‹slami yaflam siteleri, ‹slamc› piyasac› kamuyu, türban dahil bütün simgeleriyle birlikte kurumsallaflt›rmaktad›r. Öte yandan “türban”, resmi kamunun içinde fiilen yayg›nlaflan mescitler, cuma namazlar›, oruç tatilleri gibi ‹slamc› pratiklerin üstünde ve ötesinde nihai bir vaat-tehdit gibi as›l› tutularak, kamunun ‹slamc›laflt›r›lmas› sürecinin ritmine pragmatik iktidar hesaplar› aç›s›ndan ayar verilmesini de sa¤lamaktad›r. Bu süreçte en fazla ayar verilen kesimlerden birinin Siyasal ‹slamc› hareketten neoliberal-dinci bir iktidar alternatifi yaratma sürecini “Allah r›zas› için” s›rtlanan ‹slamc› kad›nlar olmas› elbette manidard›r. “RTE’yi belediye baflkanl›¤›na tafl›yan kad›n” diye an›lan RP ‹stanbul Han›mlar Komisyonu baflkan› Sibel Eraslan’›n kendi ekibi için parti yönetiminde olmas› talebinde bulundu¤u andan itibaren “feministlikle suçlanarak” d›fllanmas›ndan, RP’nin kapat›lmas› sonras›nda kurulan Fazilet Partisi’ne eski han›m komisyonu üyelerinin hiçbirinin davet bile edilmemesine; kad›nlar›n aday s›ralamas›na en arkalardan dahil olabilmesinden, son süreçteki “türbanl› aday yoksa oy da yok” tart›flmas›n›n yaratt›¤› infiale dek, militan ‹slamc› kad›nlar›n siyasete kabullerini mümkün k›lan ataerkil pazarl›¤› biraz olsun geniflletme giriflimleri hep “feminist edepsizler” suçlamalar› eflli¤inde hüsranla sonuçlanm›flt›r. Ancak “f›trat› eflit olmayana f›rsat eflitli¤ini” kendi militan kadrolar› söz konusu oldu¤unda bile çok gören AKP, 8 y›ll›k iktidar› döneminde, vitrinini önemli ölçüde “liberallefltirdi¤i” kad›n siyasetini “f›rsat eflitli¤i” söylemiyle meflrulaflt›rabilmifltir.
AKP’nin kad›n siyaseti: F›tratta eflitsiz olan, f›rsatta eflit olur mu? AKP’nin “liberal muhafazakâr” bir parti olarak Milli Görüfl’le fark›n› çizme gayreti, özellikle iktidar›n›n da-
72
Neoliberalizm de ‹slamc› gericilik de ‘aile içinde’ kad›n›n bedenini erkeklere, eme¤ini sermayeye, ömrünü çocuklar›n› yetifltirmeye teslim ederken, kad›na verdi¤i (aile içindeki) de¤er, ona uygulad›¤› fliddet biçimleriyle somutlan›yor.
ha liberal vurgulu ilk döneminde öne ç›karken, parti program›nda da “f›tratla” ilgili cinsiyetçi-dinci tezlerin f›rsat eflitlikçi-liberal ifadelerin içine gömülmesi tercih edilmifltir. Fethullah’›n da türbanl› kad›nlara “bafl›n› aç okuluna gir” fetvas› verdi¤i bu dönemde kaleme al›nan AKP program›n›n kad›nlarla ilgili bölümü, AB müktesebat›yla uyum; Dünya Bankas›’n›n son dönem “sosyal politika, kad›n eme¤i ve yönetiflim” siyasetleri ve geleneksel cinsiyetçi iflbölümüne sahip ç›k›lmas› gibi temel ö¤elere yaslanmaktad›r: “Kad›nlar sadece toplumumuzun yar›s›n› oluflturduklar› için de¤il, her fleyden önce birey ve sa¤l›kl› nesillerin yetifltirilmesinde birinci derecede etkin olduklar› için, y›llar›n ihmali sonucu biriken her türlü sorunlar›yla ilgilenilmesi, partimizin öncelik verdi¤i bir konudur…” Program›n “sosyal politikalar” bafll›¤› alt›nda yer alan kad›n bölümü bu cümlelerle bafllarken, hemen alt›ndaki “aile ve sosyal hizmetler” bölümünde de, “partimiz aile merkezli politikalara öncelik verecektir” denilmektedir. Ancak AKP, iktidar›n›n en AB uyumcu ilk döneminde,
KADIN Madde de¤iflikli¤i, pozitif ayr›mc›l›k ilkesinin ilerici anlam›n› ters yüz ederek, bu ilkeyi, “f›trat gere¤i erkeklerle asla eflit olmayacak olan afla¤› kad›n cinsine flefaat göstermenin” anayasal arac›na dönüfltürmüfltür. Kad›n düflmanl›¤›n›n piyasac›-dinci gericili¤e özgü bu yenilenmifl biçimi anayasal iktidara kavuflurken, e¤itim, sa¤l›k gibi Türkiye’ye toplumsal cinsiyet eflitli¤i göstergeleri bak›m›ndan son derece kötü “puanlar” kazand›ran alanlarda at›lan sahte “kad›n dostu” ad›mlar da, bu iki kurumun ortak çal›flmalar› sayesinde, kad›nlar›n özerkli¤inin s›n›rland›r›lmas› amac›na hizmet eder hale getirilmektedir. E¤itimde cinsiyetçi-gerici içeri¤in ve aile merkezlili¤in yo¤unlaflt›r›lmas›; kad›n sa¤l›¤› programlar›nda do¤urman›n teflvik edilmesi; “fliddete karfl› mücadelede” kad›na karfl› fliddet vurgusunun a¤›rl›¤›n›n “aile içi fliddet” denilerek “ailenin korunmas›na” kayd›r›lmas›, RTE”nin “3 çocuk do¤urun” sözleriyle bafllay›p son dönemde iyice belirginlik kazanan “anneli¤i yüceltme” siyasetinin araçlar› olarak öne ç›kmaktad›r.
zinay› yeniden suç haline getiren yasal düzenlemeleri meclisten geçirmeyi ihmal etmezken (Eylül 2004), (kad›ndan ve aileden sorumlu) ayn› devlet bakanl›¤›na ba¤l› iki kritik “sosyal politika” kurumu olan “Kad›n›n Statüsü Genel Müdürlü¤ü” ve “Aile ve Sosyal Araflt›rmalar Genel Müdürlü¤ü”, AKP’nin kad›n siyasetinin “liberal-muhafazakar" iki aya¤›na uygun bir iflbölümü içinde çal›flt›r›lm›flt›r. AB ile uyum gere¤i ç›kart›lan “ayr›mc›l›kla mücadele” ve “toplumsal cinsiyet eflitli¤i” yasalar›, liberal feminist çevrelerle ba¤lar› s›k›laflt›ran yönetiflim mekanizmalar›, kad›n eme¤ini esneklefltirme ve mikro-kredicilik çal›flmalar›, parlak bir vitrin olarak önde tutulan ilk kurum taraf›ndan yürütülmüfltür. ‹kincisi taraf›ndan düzenli olarak örgütlenen “Aile fiûralar›” ise, 2010 y›l›nda kad›n örgütleri taraf›ndan haz›rlanan CEDAW Gölge Raporu’nda vurgulanan sonucu güvence alt›na alacak çal›flmalardan sorumlu k›l›nm›flt›r: “Türkiye'de artan muhafazakâr davran›fl biçimleri, kad›nlar›n hak ve özgürlüklerini kullanmalar›n› giderek artan ölçüde tehdit etmektedir. (…) Olumlu geliflmelerin baz›lar› bile muhafazakâr alt metinler tafl›makta ve var olan hak ve özgürlüklerin ihlaline sebep olabilecek boflluklar içermektedir.” Nitekim 2010 y›l›nda gerçeklefltirilen anayasa de¤iflikli¤i referandumuyla kabul edilen 10.
Neoliberal dincili¤in “annelik-aile” vurgusuyla, basit fizyolojik birer olgu de¤il, ataerkil toplumsal cinsiyet kurgular› olan “kad›nl›k ve erkeklik” aras›ndaki kat› iflbölümünü insan eylemiyle de¤ifltirilemez bir “kader” olarak do¤allaflt›rmas› ve birbiriyle ilintili birçok amaca hizmet etmektedir. Kad›n›n mevcut toplum içindeki ikincilli¤ini ister kaba “biyolojiye”, isterse “f›trata” ba¤las›n bütün gerici tezler kad›nlar›n “aile köleli¤ini” meflrulaflt›rmaya hizmet eder. Kad›nlar›n sürekli vurgulanan diflilik ve gelecek kuflaklar›n e¤iticisi olma rolü, neoliberal gericilik ba¤lam›nda “f›trat›n lütfu” olarak yüceltildi¤inde, bu yüceltmenin amaçlar› flunlard›r: Kad›n eme¤ini de¤ersizlefltirmek; kad›nlar›n bu s›n›rl› annelik kavram›yla çeliflen özerklik (ve emeklerinin de¤erlenmesi) taleplerini bas›nç alt›na almak; kad›nlar›n piyasayla kaynaflm›fl cemaat kimliklerinin simgesel tafl›y›c›s› olma niteli¤ini güvenceye kavuflturmak. AKP’nin SSGSS Yasas›, Torba Yasa, ‹fl Yasas›, Kad›n ‹stihdam›n›n Art›r›lmas› ve F›rsat Eflitli¤inin Sa¤lanmas› genelgesi gibi ad›mlarla oluflturdu¤u bu durum, program›n›n kad›nla ilgili bölümünde de zaten istenen hedefler olarak vurgulanmaktad›r. “Ev içi eme¤in sayg›nl›¤› korunarak kad›nlar için yeni istihdam alanlar› oluflturulacak; kad›nlar›n çal›flma hayat›, çocuk ve aile sorumluluklar› dikkate al›narak sosyal güvenlik ve çal›flma koflullar›nda iyilefltirmeler yap›lacakt›r”. Böylece giderek derinleflen güvencesizlik ve vahfli piyasa ortam›nda kad›nlar, büyük bir ço¤unlu¤u için kâbusa dönüflen “yaln›z bafl›na eflitlik ve özgürlük arama” ihtimali karfl›s›nda s›cak aile-cemaat ortam›ndaki
73
KADIN diflil-evcil rollerin sahte güvenli¤ine s›¤›nmaya raz› edilmektedir. Kamu hizmetlerinin piyasalaflt›r›ld›¤› ve “evde hizmetin” teflvik edildi¤i koflullarda “ev kad›nlaflt›rma”, hizmetleri piyasadan sat›n alamayan bütün kad›nlar için geçerlidir. Böylece, bir yandan “ev kad›nl›¤› ve annelik” özellefltirme siyasetini destekleyen daha da a¤›r ve profesyonel gerekleri olan bir meslek haline dönüflmektedir. Öte yandan kad›n eme¤i, “ev içi emek” statüsünün de¤ersizlefltirmesine daha da fazla mahkum edilmektedir. Yoksul kad›n kitlesinin büyük bir k›sm›n›n emek piyasas›na ancak “örtünerek”, sosyal güvence flemsiyesine ise ancak evlenerek dahil olabilmesi, kad›n›n evin d›fl›nda çal›flmas›n›n ima etti¤i “kutsall›k yitimini” telafi eden bir ideolojik araca da dönüfltürülmektedir. Kad›nlar›n kamusal alana ve piyasaya bu biçimde kat›l›m›, ailenin ve cemaatin kad›nlar›n ekonomik kaynaklar› ve eme¤i üzerindeki denetimini güvenceye almaktad›r. K›sacas› “f›trat f›rsat›” sürekli çelmeleyerek kad›nlar›n özerkli¤ini baltalamakta ve bir bütün olarak eme¤in varl›k koflullar›n› zorlaflt›rmaktad›r. Kad›nlar›n güvencesiz yaflam koflullar› içinde bu özerklik yitimine herhangi bir biçimde baflkald›rd›¤› yerdeyse AKP iktidar›n›n bir baflka gerçe¤i yüzümüze vurmaktad›r: Her gün 5 kad›n›n çok yak›nlar›nda olan erkekler yani aile içindeki erkekler taraf›ndan öldürüldü¤ü bir ülkede yafl›yoruz!
‹mam… cemaat! Ancak bu vahfli tablo bile “imam… cemaat” iliflkisinde kad›n düflmanl›¤› üzerinde var olan mutabakat› sarsacak gibi görünmemektedir. AKP, yasama y›l›n›n bitmesinden hemen önce meclisten geçirdi¤i Kanun Hükmünde Kararname ç›karma yetkisiyle “Kad›n ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanl›¤›”n› “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanl›¤›’na” indirgeme karar›n› aç›klad›. RTE’nin kad›nlara çocuk do¤urtma saplant›s› ise resmi Gülen cemaatinin aileyi yücelten manifestosunun niyetinin aslen kad›na yönelmifl, aile içine hapsetme politikas› oldu¤unun göstergelerinden biri, Gülen’in bir erkek olarak seçebildi¤i ‘ailesiz’ yaflam tarz›.
“Aile fiûralar›”nda dile getirilen s›n›rlar› aflarak, Gülen cemaati taraf›ndan düzenlenen aile konferanslar›nda ifade edilen önermelere yaklaflmaya bafllad›. Gülen cemaatine ba¤l› Gazeteciler ve Yazarlar Vakf› taraf›ndan, 2010 Aral›k ay›nda düzenlenen “Din, Gelenek ve Modernite Ba¤lam›nda Bir De¤er Olarak Aile Konferans›’n›n ‹slamc› bas›n taraf›ndan “manifesto gibi deklarasyon” manfletiyle duyurdu¤u sonuç metnindeki vurgular AKP’nin “ustal›k döneminde” izlemesi muhtemel kad›n siyasetine ›fl›k tutmaktad›r: “Tüm uluslar›n yeni nesillerinin sa¤l›kl›, verimli ve sevgi dolu yetiflmeleri için do¤al ailenin yap›s›n›n erkek ile kad›n›n evlili¤ine dayand›¤›na inan›yoruz ve tüm uluslar›n genç nüfusa ihtiyaç duyduklar›n› göz önünde bulundurarak do¤al evliliklere dayal› çocuklar›n ço¤almas›n› destekliyoruz. Ailenin korunmas›nda en büyük role sahip dini motivasyonlar› önemsiyor ve bu konuda bütün kültür ve dinlerin ortak stratejiler gelifltirmelerini destekliyoruz. Buna ba¤l› olarak din temelli nikah›n küçümsenmesini ve meflru say›lmamas›n› elefltiriyoruz. Devlet politikalar›n›n, ailenin korunmas› yönünde azami çaba göstermelerini destekliyor ve sivil toplum kurulufllar›n›n devlet politikalar›n› yönlendirici çal›flmalar yapmalar›n›n gereklili¤ine inan›yoruz. Neslin korunmas› esas›na dayal› olarak boflanmay› azaltacak her türlü tedbirin hayata geçirilmesini gerekli görüyoruz. Yaflan›lan mekânlar›n bireysel hayat› de¤il, aile hayat›na uygunlu¤unu özendiren yap›lar olmas›n› destekleyen devlet politikalar›n› savunuyoruz. Çocuklar›n fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal gelifliminin korunmas› ad›na medya araçlar›n›n aileyi tehlikeye atacak yay›nlar yapmamas›n›, evlilik birli¤ini tehdit alt›na alan cinselli¤in önlenmesini talep ediyoruz. Ailelerin çocuklar›yla daha fazla zaman geçirmelerine imkan sa¤layan ifl düzenlemelerini destekliyoruz. Nesiller aras› çat›flman›n önlenmesi için çekirdek aileyi oluflturan anne, baba ve çocuklar›n ötesinde, büyükanneler, büyükbabalar, halalar, teyzeler, amcalar ve kuzenlerin oluflturdu¤u genifl ailelerin iletiflimini ve irtibat›n› önemsiyor, korunmas› için sivil toplumun ve devletin gerekli önlemleri almas›n› talep ediyoruz. Modern ça¤›n kaç›n›lmaz sonuçlar›ndan biri olan çekirdek aileyi, genifl aile ile olan iliflkilerini azami derecede güçlendirerek ‘Genifl aile ile iliflik çekirdek aile modelini’ özendirmeliyiz. Kürtaj› önleyen ve azalan do¤um oranlar›n›n artmas›n› sa¤layan politikalar› ve projeleri destekliyoruz. Eflcinsellik ve aile içi zinaya (ensest) karfl› yeterli tedbirlerin al›nmas›n› talep ediyor, her toplumu tehdit eden bu hastal›klar›n önüne geçmek için elbirli¤i ile çal›fl›lmas›n› destekliyoruz.” Öte yandan AKP iktidar› döneminde %1400 kat arta-
rak gerçek bir rezillik düzeyine ulaflan kad›n katliamc›l›¤› hocaefendigilleri konuyu biraz daha ciddiyetle ele almaya zorlamaktaysa da, hocaefendi neyin fliddet say›l›p say›lamayaca¤› konusunu da bizzat ayd›nlatmaktad›r. Zaman gazetesinde Gülen’le sohbetlerini zikreden bir köfle yazar›n›n “...hoca, dayak yiyen kad›nlar ortada çocuklar› yoksa boflanabilirler derim, diyor” sözlerinin gördü¤ü tepki üzerine yapt›¤› sözde düzeltme, fliddeti önlemekle görevli resmi kurumlar›n neden bafll›ca ifllerini kar›-koca aras›nda arabuluculuk yapmak haline getirdiklerini özetlemektedir: “Bir; sözü edilen, ad› üzerinde dayakt›r. Kocan›n flu veya bu vesile ile çok ileri giden bir tart›flma ortam›nda sinirlerine hakim olamay›p kar›s›na att›¤› bir tokat de¤ildir. Tasvip edilmemekle beraber befler olarak herkesin bafl›na gelebilecek ve enderi nadirattan tahakkuk eden bu türlü bir tokat atma boflanma sebebi elbette say›lamaz. Hocaefendi'nin kasd›n› etti¤i bu de¤il; aksine kocada adeta al›flkanl›k kazanan, âdet haline getirilen fliddet uygulamas›d›r”.
Liberal “güç kazand›rma” mitinden neoliberal aktif-pasif yurttafll›k gerçe¤ine Tokat› dayaktan saymayan ve kad›n› erkek yapmaya çal›flman›n yarars›zl›¤›n› vurgulayan hocaefendi, zenginden al›p fakire vermenin de eflitlikle de¤il, kabiliyetlerin körelmesi, çal›flma arzusunun sönmesi, üretimin düflmesi ve sevgi, sayg›, itaat ve flefkat gibi güzel duygular›n ölmesiyle sonuçlanaca¤›n› vazeden sofu bir neoliberaldir. O, “yukar›dan flefkat ve merhametin, afla¤›dan ise hürmet ve itaatin söz konusu oldu¤u bir cemiyetin teflekkülüyle” kavuflulacak huzura inan›r. F›trat›n ilahi bir serbest piyasa gibi anlat›ld›¤› bu “uzlaflan çeliflkiler” dünyas›nda sosyal devlete, sosyal harcamalara, sosyal vatandafll›¤a, ezilenlerin eflitlik mücadelesinin ilerici politik arac› olarak pozitif ayr›mc›l›¤a ve elbette eflitlikle özgürlük ad›na isyana yer yoktur. fiefkat ve merhamet göstermesi gereken “yukar›s›” olarak sermaye ve erkekler; hürmet ve itaat göstermesi gereken afla¤›s› olarak iflçiler ve kad›nlar, aile, namus ve din de¤erleriyle yüklenerek art›k bir cemaat niteli¤ini kazanm›fl olan toplumda huzura kavuflacaklard›r. Fakat elbette, “ferdi planda bu böyle olmakla birlikte, cemiyet plan›nda devletin güçlü olabilmesi için gerekli bütün flartlar›n haz›rlanmas› da, vazgeçilmez bir ehemmiyeti haizdir”!6 Fettullah Gülen’in “eflitsizliklerin neden zorunlu oldu¤unu” aç›klamaya ay›rd›¤› bu yaz›s›, dinsel tonu yok say›ld›¤›nda, devletin ve yurttafll›¤›n yeniden yap›land›r›lmas›n› anlatan herhangi bir ikinci kuflak Dünya Bankas› metninin birebir ayn›s›d›r. Sosyal müdahalelerin
Eflitsizlikleri üreten liberalizm ve ilahi adaletin zenginler ve fakirleri, egemenleri ve itaat edenleri gerektirdi¤ini vazeden ‹slamc› gericili¤in ortakl›klar›na karfl›; yoksulluktan en çok etkilenen, egemen erke¤e itaat etmesi beklenen kad›nlar, eflitli¤in ve kad›n özgürlü¤ünün mümkün oldu¤u halk iktidar› için mücadele veriyor.
KADIN “asalaklaflt›rd›¤›” iflçiler; baflar›yla motive olan sermaye birikimi; sermayenin sosyal sorumluluk projeleri; düzene sayg›l› itaatkâr yönetiflim organlar› ve hepsinin üstünde aç›k bir zor ayg›t› olarak devlet. Ancak DB tezlerinin mutlaka Gülen’le birlikte okunmas› zorunludur. Çünkü neoliberalizmin dinci gericilikle birlikte imal etti¤i güvencesiz çal›flt›rma rejimi, muhafazakâr toplumsal cinsiyet rejimi ve kamusal alan›n anlam›n› dönüfltüren piyasalaflt›rma rejiminin bileflkesi hangi isimle ifade edilirse edilsin ayn› yeni yurttafll›k rejimini iflaret etmektedir: “Piyasa yurttafll›¤›; neoliberal yurttafll›k; aktif-pasif yurttafll›k”. S›n›fsal, cinsel ve etnik ayaklar üzerine oturan ve insan hayat›n›n de¤erini sadece piyasadaki de¤eriyle tartan bu yeni müflteriyurttafl rejiminde, “piyasada de¤eri düflük oldu¤u için kamusal kaynaklara ba¤›ml› yaflamak zorunda kalan vas›fs›zlar” (pasif yurttafllar) bir nevi bedavac›lar, h›rs›zlar say›lmaktad›r. Aktif yurttaflsa, piyasadaki de¤eri kamusal kaynaklardan çalmas›n› gerektirmeyen; piyasadan elde etti¤i gelirle kendi e¤itim, sa¤l›k, özel sosyal güvence ihtiyaçlar›n› karfl›layabilen, yani müflteri olabilen yurttaflt›r. Kamusal kaynaklara ba¤›ml›l›¤› gayr› meflru sayan bu rejimde, bir yandan kad›n›n kocas›na ba¤›ml›l›¤› “meflru bir ba¤›ml›l›k” olarak kutsanmakta; öte yandan “inanç temelli kurumlar,” mikro-kredi bankalar›, vas›f kazand›rma STK’lar›yla birlikte ço¤u kad›n olan pasif yurttafllar›, aktif yurttafl haline dönüfltürme sürecinde seferber edilmektedir. Kad›n›n “yuva yapan difli kufl” imgesinin de vurguland›¤› bu süreçte, kad›nlar sadece hanenin ekonomik koflullar›n› iyilefltirmek ad›na yerel kalk›nma projelerinin, “evde bak›m” projelerinin de¤il, neoliberal dinci hareketlerin de parças› ve savunucusu haline getirilmektedir. ABD’deki Evanjelist hareketten Hindistan’daki Hindu köktendincili¤ine, fiili’nin Katolik gericili¤inden RP’nin Han›mlar Komisyonu ve AKP’nin ISO 9001-2000 belgeli Kad›n Kollar›na, neoliberal dinci hareketlerin kad›n örgütlenmesi bu temel altyap› tekni¤ine dayanmaktad›r. Kad›n düflmanl›¤›n› garanti alt›na alan bir siyasal rejim içinde, kad›nlara mevcut iktidar ve güç iliflkilerini sa¤lamlaflt›rmay› amaçlayan özgün bir “siyasal hareket alan›” açan bu hareketler, bir yandan, liberal feminizmin “güç kazand›rma”, “ekonomik ba¤›ms›zl›k”, “siyasete kad›n kat›l›m›” gibi eski varsay›mlar›n› ve stratejilerini içlerini boflaltarak araçsallaflt›rmaktad›r. Öte yandan kad›nlar›, çocuklaflt›r›p kendi adlar›na karar verme yeteneklerini küçümseyen bir söylem eflli¤inde, AKP Kad›n Kollar›’nda oldu¤u gibi, “derin bir hayranl›kla ba¤l› olduklar›” liderlerinin temsil etti¤i piyasa, inanç, aile üçlüsüne dayal› bir toplum projesinin aktif tafl›y›c›lar› haline getirmektedir.
76
Siyasal iktidar ve erkek iktidar›n›n makbul gördü¤ü; balland›ra balland›ra anlatt›klar› “kutsal aile” içindeki kad›n, ailesi için devlete ve piyasaya müflteri olan kad›n, çocu¤unu yetifltirmekle yükümlü birey olarak kad›n, bedeni her an tecavüze, tacize, fiziksel fliddete aç›k, her an öldürülme tehlikesiyle karfl› karfl›ya olan kad›n, evde parça bafl› ifl yapan kad›n, d›flarda çal›flmak için kapanmak zorunda kalan kad›n olmaya isyan ediyoruz: “Bizim ‘kutsal’›m›z sadece özgürlü¤ümüzdür.”
KADIN tirildi¤i; kamusal alan›n ‹slamc›laflt›r›ld›¤› bir ortamda, kad›nlar›n eflit yurttafll›k hakk›n›n savunulmas›; sadece bütün ezilenlerin eflit yurttafll›k hakk›n›n savunulmas›n›n de¤il, içinde yaflayabilece¤imiz bir “toplumun” mevcudiyetini sürdürmesinin de önkofluludur. Bu noktada, tüm kad›nlar için sosyal güvence talebi, eflit yurttafll›k hakk›n› alma yolunda kad›nlar›n ataca¤› önemli bir ad›m, ataerki ve neoliberal gericilikle bir mücadele yöntemi olarak ele al›nmal›d›r. Yeni dönemin, e¤itimli anneler, güvencesiz iflçiler rollerini dayatan, toplumsal cinsiyete dayal› iflbölümünü pekifltiren ve bu yönleriyle kad›n›n ifl yükünü, karfl›l›ks›z ev ifllerinin yan›nda parça bafl› iflleri de ‘gerekli’ k›larak artt›rd›¤›n›n göz önüne al›nmas› önemlidir. Sosyal güvence talebinin içeri¤ine bak›lacak olursa örne¤in; kad›nlar›n ev içindeki karfl›l›ks›z eme¤inin topluma de¤er katan ifller olarak kabul edilmesi talebi, hem toplumsal cinsiyet rollerini y›kma iddias›yla erkek egemenli¤ine karfl›; hem de kad›n›n eme¤inin karfl›l›¤›n› almas›na engel olan neoliberal sömürüye karfl› bir meydan okumad›r. Gericili¤in, ücretli bir iflte çal›fls›n çal›flmas›n bütün kad›nlar› mahkum etmek istedi¤i ‘kutsal aile’sine, kad›n düflmanl›¤›na karfl› yükseltilecek slogan mevcut durumda; ‘Tüm kad›nlara sosyal güvence!’dir.
Kad›nlar›n, ne yaz›k ki, kad›n düflmanl›¤›n› bayrak edinen bir yeni yurttafll›k rejiminin arac›s› haline getirildi¤i bu durum, “güvencesiz çal›flt›rma rejiminin, muhafazakar toplumsal cinsiyet rejiminin ve piyasalaflt›rma rejiminin” tümünü birden hedef alan; yani haklar mücadelesini kad›nlar›n özerkli¤ini afl›nd›ran piyasac›-ataerkil ve dinci e¤ilimleri gerileterek kad›nlar için gerçek bir eflit yurttafll›k mücadelesi haline dönüfltüren özgün bir siyasal hareket ve örgütlenme alan› yarat›lmas›n› daha da zorunlu k›lmaktad›r. Çünkü ancak böyle bir hareket ve örgütlenme alan›, kad›nlar› “siyasete kat›l›m, yoksullukla mücadele, güvenlik ihtiyac› ve hayatta kalmak” ad›na gerici ataerkil pazarl›klar›n içine s›k›flt›ran maddi koflullar› gerileterek, eflitlik-özgürlük mücadelesine ikna edebilir. Kuflkusuz bunun önkoflulu, kad›n mücadelesinin kendisinin bu siyasal alan› yaratma gere¤ini yerine getirmesinin yan› s›ra, güvencesiz çal›flt›rma, gericilikle mücadele ve piyasalaflt›rma karfl›t› mücadelenin de, kendisini kad›nlar›n eflit yurttafll›k hakk›n› savunacak bir hareket olarak tasavvur edebilmesidir. Ama yurttafl tan›m›n›n kendisinin aç›kça s›n›flaflt›r›ld›¤› ve cinsiyetlefl-
Piyasan›n bütün “kutsal de¤erleri ve ba¤lar›” yok etti¤i bu ülkede, zorla evlendirilerek, zorla do¤urtularak, örtülerek, kapat›larak, parçalanarak hâkimiyet alt›nda tutulmaya çal›fl›lan kad›n bedeni kendisine yabanc›laflt›r›larak, parçalanan toplumu kad›n düflmanl›¤› sayesinde cemaat olarak yeniden bütünlefltirmeye çal›flan muhafazakârl›¤›n kalesi haline getiriliyor. Cemaatin zenginleri, kad›n iflçilerin s›rt›ndan kazand›klar›n› baflka kad›nlar›n hayat›n› ve bedenini kontrol etmek için harcarken, cemaatin mülksüzlerinin kad›nlar› do¤rama hakk›n› teyit ediyor. Türban, bunun için simgelefliyor. Bizimse el konulan eme¤imizin ve do¤ranan bedenimizin özgürlü¤ünden baflka bir “kutsal” simgemiz yok. Ç›plak bedenlerimizle utanmadan kad›n düflmanl›¤›n›n üstüne yürüyoruz.
Dipnotlar 1 Cassandra Balchin, Towards a Future without Fundamentalisms, Analyizing Religious Fundamentalist Strategies and Feminist Response, AWID, 2011. 2 “Kad›n cinselli¤i üzerindeki toplu denetimin önemli bir nedeni kad›n›n cinsel iffeti ile aile ya da sülalenin flerefi aras›nda kurulan ba¤lant›d›r. Kad›nlara herhangi bir yanl›fl davran›fl nedeniyle bütün bir toplulu¤a, sülaleye ya da aileye utanç ya da fleref getirecek denli muazzam olumsuz bir güç atfedilmifltir. Bu nedenle tamamen eve kapat›lma ve örtünmelerinden, kamusal alana girifllerinin ve hareketlerinin s›n›rland›r›lmas›na kadar varan kat› d›flsal bask›lar alt›nda yaflarlar.” Deniz Kandiyoti, Cariyeler, Bac›lar, Yurttafllar 3 “Ataerkil pazarl›k”: Deniz Kandiyoti taraf›ndan, kad›nlar›n “bask›c› ve koruyucu” ö¤elerden oluflan hâkim toplumsal cinsiyet iliflkileriyle k›smi dengeler kurabilmek ve k›smi güç kazanabilmek için ezilen konumundan kabullendikleri eflitsiz al›flveriflleri ve uyum stratejilerini aç›klamak üzere gelifltirilen kavram. 4 RP “Han›mlar Komisyonu” ile ilgili bilgiler için: Yeflim Arat, Rethinking Islam and Liberal Democracy, Islamist Women in Turkish Politics, 2005. 5 Mücahit Bilici, ‹slam›n Bronzlaflan Yüzü: Caprice Otel Örnek Olay›, http://www.sbk.boun.edu.tr/makale/mucahitkongre.htm 6 Allah, ‹nsanlar› Neden Bir ve Eflit Yaratmam›flt›r? Fethullah Gülen, 21.07.2007
77
MEDYA
‹ktidar›n medyas› medyan›n iktidar›
Esen Özdemir
AKP, devlet iktidar›n›n ve beslendi¤i ‹slamc› hareketin olanaklar›n› kullanarak, hem neoliberal düzenle hem de kendi iktidar›yla uyumlu bir biçimde medyan›n dönüflümünü sa¤lam›flt›r. Bugün art›k medyada yeni ve AKP taraf›ndan flekillendirilmifl bir düzen vard›r. Bu yeni düzende öne ç›kan medya patronlar›n›n, onlar›n medyas›nda çal›flan yöneticilerin ve yazarlar›n iktidarla örgütsel, ideolojik ve ekonomik ba¤› vard›r. Aralar›ndaki iliflki ‘yandafl’l›kla nitelenebilecek basit bir destek iliflkisi de¤ildir. Bu medya gruplar› iktidar a¤›n›n bir parças› olarak çal›flmaktad›rlar. 78
MEDYA
O
da TV’nin sahibi Soner Yalç›n ve üç gazeteci Ergenekon operasyonu kapsam›nda 18 fiubat günü tutukland›. Onlar mahkemeden hapishaneye gitmek üzere yoldayken, matbaadan ç›kan ve da¤›t›ma giren gazetelerde Yalç›n’›n ajandas›nda yer alan özel notlardan emniyet veya savc›l›kta verdi¤i ifadeye kadar ‘çok gizli’ bilgiler çoktan yay›mlanm›flt›. Üzerinde ‘gizli’ mührü bulunan dosyalardaki bilgilerin son derece h›zl› bir biçimde nas›l haber haline geldi¤ini Birgün gazetesi ortaya ç›kartt›. Birgün 1 Nisan günü manfletinden duyurdu¤u ‘S›zd›rma belgeleri aç›kl›yoruz’ ve ertesi gün yay›mlad›¤› ‘Emniyetle yandafl›n haber ortakl›¤›’ haberleriyle eline geçen ve adeta bas›n bültenini and›ran bir belgeyi yay›mlad›. Bu belge dijital ç›kt›lardan olufluyordu. Toplam 19 sayfal›k belgede, Ergenekon davas› kapsam›nda yürütülen Oda TV soruflturmas›n›n içeri¤ine dair gizli kalmas› gereken ‘bilgiler’ aktar›l›yordu. Emniyetten da¤›t›lan fakat polis tutana¤›n› and›rmayan, gayet düzgün bir Türkçe ile yaz›ld›¤› gözlemlenen belgelerde, haber yap›l›rken en çok nerelere vurgu yap›lmas› gerekti¤i belirtiliyordu. Hatta haber için hangi bafll›¤›n kullan›labilece¤i öneriliyordu. 4 Mart tarihinde yay›mlanan Sabah, Habertürk, Star, Vakit, Zaman, Bugün gazeteleri ve Samanyolu Tv de söz konusu bafll›k önerisini aynen kullanm›flt›. Bu haber, AKP’nin oluflturdu¤u yeni medya düzeninin nas›l iflledi¤ini göstermesi bak›m›ndan anlaml›d›r. Haber servisini gerçeklefltiren emniyet de bu haberleri yay›mlayan gazeteler/TV kanallar› da AKP’nin iktidar a¤›n›n en etkili araçlar› aras›ndad›r. Devlet iktidar›n› elinde bulunduran bu parti son sekiz buçuk y›lda Türkiye’nin neoliberal dönüflümünün temel aktörü oldu. Bu dönüflümden ‘ideolojik’ gücü bulunan ve sermaye için cazip bir ‘yat›r›m’ alan› olan medya endüstrisinin pay›n› almas› ise kaç›n›lmazd›r. AKP, devlet iktidar›n›n ve beslendi¤i ‹slamc› hareketin olanaklar›n› kullanarak medyan›n hem neoliberal düzenle hem de kendi iktidar›yla uyumlu bir biçimde dönüflümünü sa¤lad›. Ç›kartt›¤› yasalarla medyada dönüflümün hukuki zeminini yaratt›. Bu kanunlar› haber içeri¤inin denetiminde etkili bir biçimde kulland›. Hükümete ba¤l› üst kurullar arac›l›¤›yla medya gruplar›n›n tasfiye olmas›n› ve yerini yenilerine b›rakmas›n› sa¤lad›. ‹slamc› sermayenin1 di¤er endüstri alanlar›nda oldu¤u gibi medya alan›nda da önünü açt›. Piyasac›-gerici hegemonyan›n tesisinde de etkili kullanaca¤› bir medya sektörü yaratmak için ‹slamc› kadrolar ve cemaatin olanaklar› seferber edildi. 1980’lerle ortaya ç›kan ve
Ertu¤rul Özkök’le simgeleflen liberal, ‘life style’ (yaflam tarz›) gazetecilik yerini cemaat referansl› genel yay›n yönetmenlerinin, cemaatle iliflkili yazarlar›n öne ç›kt›¤› bir gazetecilik biçimine b›rakt›. ‹slamc› hareket içinde yetiflen entelektüel kadrolar gazetelerde yazmaya bafllad›. Ana ak›m medyadan çok say›da isim cemaatlerle temas etmeye bafllad›. Bu rotaya girmeyenler ise ya polisiye operasyonlarla2 ya da patronaj iliflkileri kullan›larak3 tasfiye edildi. AKP 3 Kas›m 2002 seçimlerinde yüzde 34.28’lik bir oy oran›yla iktidara geldi¤inde Türkiye’de hakim medya gruplar› ve sahip olduklar› medya kurulufllar›na iliflkin tablo bugünkünden bir hayli farkl›yd›. Medya pazar› Do¤an Medya Grubu, Mehmet Emin Karamehmet’e ait Çukurova Medya Grubu, Turgay Ciner’in TMSFzede Dinç Bilgin’den devrald›¤› Sabah (Merkez) Grubu, Uzan’lara ait Star grubu, Enver Ören’e ait ‹hlas Grubu ve fiahenk Ailesine ait Do¤ufl Medya Grubu aras›nda paylafl›lm›flt›. Bugün bu gruplardan en büyü¤ü Do¤an, medya alan›nda küçülmeye gitmektedir. ATV Sabah Grubu el de¤ifltirmifl, Ciner yeni bir grup kurmufl, Uzanlar tamamen tasfiye olmufl, tabloya giderek büyüyen Koza ve Albayraklar Grubu eklenmifltir. AKP iktidara geldikten sonra medyada yaflanan neoliberal ‹slamc› dönüflüm ad›m ad›m yaflanm›flt›r.
Yeni medya düzenine yasa k›l›f› Hükümetin medya üzerinde yasa yapma yoluyla yaratt›¤› koflullar düflünce ve ifade özgürlü¤ünü s›n›rlayan bir niteli¤e sahiptir. 26 Eylül 2004’te TBMM’de kabul edilen yeni ‘Türk Ceza Kanunu’ (TCK) bas›n alan›nda ifllenen suçlara iliflkin bir önceki bas›n kanunuyla kald›r›lan hapis cezas›n› geri getirmifltir. Var olan hapis ve para cezalar›n›n oran›n› ise artt›rm›flt›r. Yasada ‘suç’ addedilen fiilin tan›m› da oldukça mu¤lak b›rak›lm›flt›r. Bu yasaya dayan›larak gazetecilere çok say›da dava aç›lm›flt›r. AKP döneminde de¤ifltirilen Terörle Mücadele Kanunu hem toplumsal muhalefeti hem de bas›n› bask› alt›na almak için etkili kullan›lm›flt›r. 26 Haziran 2006 tarihli yeni TMK, ifade özgürlü¤ünü s›n›rlamas›, gerçekleflen fiil yerine fikri cezaland›rma potansiyeli tafl›mas›, kitle iletiflim araçlar›ndan yararlanarak düflüncelerini aç›klayanlara yönelik yapt›r›mlar içermesi, ‘terör’ ve ‘terör suçu’ gibi cezaya tabii kavramlar›n tan›m›n›n mu¤lakl›¤› ve hapis cezalar›n›n yayg›nlaflt›r›lmas› nedeniyle elefltirilmifltir. Birçok gazeteci bu yasada yer alan ‘propaganda’ suçu nedeniyle yarg›lanmaktad›r. Ceza ve yarg›lama süreçleri bugün AKP’nin yaratt›¤›
79
MEDYA medya düzeninin temel denetim araçlar›ndan birisi olmufltur. Türkiye Gazeteciler Sendikas›'n›n yay›nlad›¤› rapora göre, 31 Mart 2011 tarihi itibar›yla, hapishanelerde 61'i tutuklu 7'si hükümlü olmak üzere toplam 68 bas›n emekçisi bulunmaktad›r. Hakk›nda hapis veya para cezas› talebiyle dava aç›lm›fl gazeteci ve bas›n kuruluflu say›s› ise 2 bini geçmektedir. Gazeteciler hakk›nda aç›lm›fl 4 binden fazla soruflturma devam etmektedir. Böylece gazeteciler davalar ve cezalarla susturulmaya çal›fl›lmaktad›r. Son olarak ‘Gazetecilere özgürlük getirecek’ denilerek pazarlanan ve yeni yasama y›l›n› bekleyen “Türk Ceza Kanununda De¤ifliklik Yap›lmas›na Dair Kanun Tasar›s›” medyan›n siyasi operasyonlarda kullan›lmas›n› yasayla düzenlemektedir. Ergenekon, KCK ve Devrimci Karargah davalar›nda s›kça kullan›lan telefon görüflmeleri, internet yaz›flmalar› ve özel yaflama ait pek çok bilginin iffla edilmesi yasalaflmaktad›r. Tasar›yla gazetelerin savc›l›k izniyle yap›lan dinleme kay›tlar›n› ve di¤er ‘özel’ bilgileri yay›mlamas› yasal hale gelmektedir.
Etkili bir araç: Üst kurullar AKP’nin medya ortam›na nüfuz etme ve farkl› medyalarda içerikten ticari iliflkilere, sermaye yap›s›ndan yay›nc›l›k ilkesine kadar her konuda belirleyici bir güç olmas›nda hükümete ba¤l› kurullar›n etkisi bulunmaktad›r. AKP’nin medya üzerindeki belirleyicili¤inde en etkin rol alan kurul Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) olmufltur. RTÜK üyelerinin belirlenmesi 2005 y›l›nda AKP taraf›ndan Anayasa’n›n 133. maddesine yap›lan bir ekleme ile TBMM’ye verilmifltir. Eklenen madde ile RTÜK’ün eskiden 5’i TBMM, 4’ü ise gazeteci örgütleri, YÖK, MGK gibi kurumlar›n önerdi¤i adaylar aras›ndan seçilen 9 üyesinin tamam›n›n TBMM’deki siyasi parti gruplar›n›n milletvekili say›s›na göre belirlenmesi ilkesi getirilmifltir. Kurulun mevcut 9 üyesinin 6’s›n›n AKP, 2’sinin CHP, 1’inin de MHP taraf›ndan önerilmifl üyeler olmas› RTÜK’te flimdilik AKP’nin sözünün geçti¤ini ortaya koymaktad›r. Bu de¤ifliklikten 6 y›l sonra 16 fiubat 2011’de “Radyo ve Televizyonlar›n Kurulufl ve Yay›n Hizmetleri Hakk›nda Kanun Tasar›s›"n›n kabul edilmesiyle radyo ve TV denetiminde hükümetin denetim imkanlar›n› artt›ran yeni bir dizi de¤ifliklik gerçekleflmifltir. Yasa ‘baflbakan ya da baflbakan taraf›ndan görevlendirilen bir bakana milli güvenli¤in aç›kça gerekli k›ld›¤› hallerde veya kamu düzeninin ciddi flekilde bozulmas› ihtimalinin bulundu¤u durumlarda geçici yay›n yasa¤› getirme hak-
80
k›’ tan›maktad›r. ‹ktidar›n RTÜK arac›l›¤›yla TV programlar›na yönelik müdahalesine ilflikin en yak›n örnek 2011 Ocak’›nda gösterime giren Muhteflem Yüzy›l dizisine yönelik ›rkç›-gerici elefltiriler sonras› gösterilen tav›rd›r. Osmanl› padiflahlar›ndan Kanuni Sultan Süleyman’›n hayat›n› anlatan dizi, bir grup gerici-faflist taraf›ndan ‘ecdatlar›n› düflkün gösterdi¤i’ gerekçesiyle elefltirilmifl, elefltiriler TBMM kürsüsünde RTÜK’ten sorumlu devlet bakan› Bülent Ar›nç taraf›ndan sahiplenilmifltir. “Diziyle ilgili flikayetleri süratle dikkate alaca¤›m›z› ve kanun çerçevesinde gere¤ini yapaca¤›m›z› söyleyebilirim” diyen Ar›nç’›n aç›klamas›n›n ard›ndan RTÜK diziye 12 Ocak 2011’de “tarihe mal olmufl bir flahsiyetin mahremiyeti konusunda gerekli hassasiyet göstermedi¤i” gerekçesiyle uyar› cezas› vermifltir. AKP hükümetinin medyaya müdahale ve daha sonra yandafl bir medya cephesi yaratma yolunda etkin kurumlar›ndan biri de Bankac›l›k Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK); bu kuruldan öte ona ba¤l› Tasarruf Mevduatlar› Sigorta Fonu’dur (TMSF). 2001 krizi sonras› bankac›l›k sektöründeki alt-üst olufl
MEDYA BDDK karar›yla birçok bankaya ve bankan›n ait oldu¤u sermaye grubunun mal varl›¤›na el konularak TMSF’ye devredilmesini beraberinde getirmifltir. TMSF, BDDK taraf›ndan kendisine devredilen bankalar›n yeniden yap›land›r›lmas›yla görevli bir kurumdur. TMSF’nin yönetimi büyük oranda BDDK yetkililerinden oluflmakta ve bu isimler Bakanlar Kurulu taraf›ndan atanmaktad›r. 2004 y›l›nda Bankac›l›k Kanunu’nda yap›lan de¤ifliklikle TMSF'ye, banka bat›ranlar›n varl›klar›na el koyma gücü verilmifltir. TMSF, 3 Temmuz 2003’te Uzanlar’a ait ‹mar Bankas›’na, 14 fiubat 2004’te ise Bankac›l›k Kanunu’nda yap›lan de¤iflikli¤e dayanarak ailenin geri kalan 219 flirketine el koymufltur. 2001 krizinde dahi dokunulmayan ‹mar Bankas›’na 2003 y›l›nda el konulmas› Cem Uzan’›n 2002 genel seçimlerinde yüzde 7.25 oran›nda oy almas›na ba¤lanm›flt›r. Elindeki medya imparatorlu¤u ile k›sa zamanda siyasi alandaki etkisini artt›rma ihtimali nedeniyle Uzan, AKP iktidar› için bir tehlike olarak görülmüfltür. Böylece siyasi bir rakip BDDK arac›l›¤›yla tasfiye edilmifltir. Uzanlar’›n sahibi oldu¤u Star gazetesi, Star TV, Kral TV ve radyo kanallar› TMSF yönetimine geçmifltir. Star gazetesi AKP’ye yaAKP medyas› taraf›ndan kurulan Medya Derne¤i Baflkan› Salih Memecan ve derne¤in yöneticileri Cumhurbaflkan› Abdullah Gül’le beraber. Bu dernek AKP bas›n›n›n, Bas›n Konseyi’nin alternatifini kurarak medya alan›nda kendi denetim ve yapt›r›m örgütünü yaratma çabas›n›n bir ürünü.
k›n olan Safa Ali Özmen, Hasan Do¤an ve Ethem Sancak’a sat›lm›flt›r. Star grubu d›fl›nda Cine 5 ve SabahAtv grubu da TMSF yönetimine geçmifl ve daha sonra düzenlenen ihalelerle sat›lm›flt›r.
Kârl› bir endüstri: yükselen ‹slamc› sermaye Medya bir ekonomik iliflkiler alan›d›r. ‹deolojik yeniden üretim gücü onu farkl› endüstri alanlar›nda yat›r›m yapan sermayedarlar›n ilgi alan› haline getirmifltir. Ayd›n Do¤an’›n “Buzdolab› fabrikas› da kurabilirdim. Ancak bu ifl (gazete patronlu¤u) bana statü kazand›rd›” diyerek dile getirdi¤i üzere sermaye gruplar› da statü için medya alan›na yönelmektedir. AKP iktidar› döneminde yükselen ‹slamc› sermaye de ayn› arzularla medya alan›na yönelmifltir. Medya endüstrisinde de iktidar›n kendilerine sa¤lad›¤› ‘ihale’, ‘kredi’ gibi kolayl›klarla h›zla yer edinmifllerdir. Elde ettikleri medya gücünü hem kendileri için hem de ekonomik-siyasi ittifak halinde olduklar› AKP iktidar›n›n ideolojik hegemonyas›n› kurmak ve güçlendirmek için kullanm›fllard›r. AKP, medya sermayesi iliflkisinin en tipik örne¤i Çal›k Holding olmufltur. Çal›k Holding, AKP iktidar›n›n ilk befl y›l›nda brüt kâr›n› %40 artt›rm›flt›r, ayn› devirde holdingin toplam varl›klar› %133 art›fl göstermifltir. Holdingin sahibi Ahmet Çal›k 2008’de 1 milyar dolarl›k servetiyle 785’inci s›radan Forbes’in ‘Dünya Milyonerleri Listesi’ne girmifltir. 2005 y›l›nda Karadeniz'e inen ham petrolün Akdeniz'den Ceyhan'a getirilmesini sa¤layacak olan SamsunAdana/Ceyhan Ham Petrol Boru Hatt› projesi, 2009'da gerçekleflen elektrik da¤›t›m özellefltirmesinde, Samsun, Amasya, Çorum, Ordu ve Sinop illerini kapsayan Yeflil›rmak Elektrik Da¤›t›m A.fi.'yi (YEDAfi) 441,5 milyon dolar vererek sat›n almas› Çal›k’›n iktidarla kurdu¤u ekonomik iflbirli¤inin göstergeleridir. Fakat AKP’nin Çal›k Holding’e en büyük deste¤i ATV Sabah grubunun sat›fl› olmufltur. 2007 y›l›nda Ciner Holding’e ait bu grubun hisselerinin bir k›sm›n›n eski sahibi Dinç Bilgin’e ait oldu¤u öne sürülerek bu medya grubuna TMSF taraf›ndan el konulmufltur. Ard›ndan ATV Sabah grubu 5 Aral›k 2007 günü TMSF taraf›ndan düzenlenen ihale ile Çal›k’a sat›lm›flt›r. Sekiz firman›n girdi¤i ihalede ilginç bir biçimde sadece Çal›k Grubu teklif vermifl, 1.1 milyar dolarl›k teklifle ihaleyi kazanm›flt›r. Grubun bu bedeli nas›l ödeyece¤ini merak edenler devreye AKP hükümetinin girdi¤ini görmüfltür. Çal›k’›n taahhüt edilen 1.1 milyar dolar› öde-
81
MEDYA mesi için kamu bankalar› olan Vak›fbank ve Halk Bankas›’ndan 375’er milyon dolar kredi almas› sa¤lanm›flt›r. Geri kalan miktar ise Abdullah Gül taraf›ndan Çal›k Holding yöneticileri ile Katar fieyhi’nin tan›flt›r›lmas› ve sonras›nda Katarl› El Wassel flirketinin hisselerin yüzde 25’ine ortak edilmesiyle karfl›lanm›flt›r. Bu ihale nas›l bir yandafl medya yarat›ld›¤›n› göstermesi bak›m›ndan da önemli bir olayd›r. Medya sektörüne h›zl› bir girifl yaparak büyüyen AKP’ye yak›n gruplardan birisi de Bugün gazetesi, Kanaltürk ve Bugün TV’nin sahibi Koza olmufltur. Koza flirketler grubunun halka aç›ld›¤› 2003 y›l›nda piyasa de¤eri 20 milyon dolarken bugün yaklafl›k 500 milyon dolar olmufltur. Yani aradan geçen 7 y›lda de¤erini 25 kat artt›rm›flt›r. AKP döneminde 100’den fazla bölge için madencilik arama ruhsat› alan grubun 2009 y›l›nda AKP taraf›ndan yap›lan vergi düzenlemesiyle borsan›n düflme trendi gösterdi¤i o günlerde hisseleri tavan yapm›flt›r. Türkiye’de faaliyet yürüten alt› siyanürlü alt›n madeninden ikisinin sahibi olan grup 14 May›s günü Kütahya’da bir alt›n madeninde siyanür havuzunun çökmesinin ard›ndan “Büyük yalan ortaya ç›kt›, ezber bozuldu” (16 May›s 2011) bafll›kl› bir haber yay›mlam›flt›r. Siyanürün insan sa¤l›¤›na zarar› olmad›¤› hatta her insanda belli bir miktar bulunan bir kimyasal oldu¤unu anlatan haber, medya sahipli¤inin ifl dünyas›na sundu¤u olanaklar› göstermketedir. Medyada bir di¤er yükselifl öyküsü de Yeni fiafak gazetesinin de ba¤l› bulundu¤u Albayrak Holding için geçerlidir. Albayraklar’›n farkl› yat›r›m alanlar›na yönelerek h›zla büyümesi de yine AKP iktidar› dönemine denk gelmektedir. Grubun Erdo¤an’›n belediye baflkanl›¤› döneminde belediye arac›l›¤›yla giriflti¤i iflleri AKP iktidar› döneminde daha genifl çapl› ifller ve ihaleler takip etmifltir. fiirket flu anda inflaat, sanayi, lojistik, hizmet, turizm sektöründe de faaliyet yürütmektedir. Grup 2001'de 150 milyon dolar olan cirosunu 2007'de, 6 y›l içinde 5 kat art›rarak 750 milyon dolara yükseltmifltir. Albayraklar’›n kalk›nmas›nda devletten al›nan ihalelerin rolü büyüktür. Örne¤in ‹çiflleri Bakanl›¤›'n›n açt›¤› 12 (kimi kaynaklara göre ise 22.8) trilyonluk polis montu dikim ihalesinin büyük bir bölümü Albayraklar Grubu'na verilmifltir. Sümer Holding’e ait TÜMOSAN ihalesi de Albayraklar’a ba¤l› ALÇEL‹K Yap› ‹nfl. A.fi’ye verilmifltir. Albayraklar akrabal›k yoluyla AKP medyas›n›n farkl› mecralar›nda çal›flmalar yapmaktad›r. Yeni fiafak gazetesinin sahibi olan Sad›k Albayrak’›n o¤lu Berat Albayrak (Baflbakan’›n k›z›yla evli) Mart 2007’de Çal›k
82
Mehmet Barlas’›n Baflbakan’a olan sevgisini gösterebilmek için hayli cüretli davrand›¤› görülüyor. Türkiye’de liberalizmin en ateflli savunucular›ndan olan Barlas, AKP iktidar›na ve medyas›na gönüllü olarak dahil olanlardan. Üstelik bu ba¤l›l›¤› ve Baflbakan sevgisini bölüm bafl›na 1300 TL ücret karfl›l›¤›nda TRT ekranlar›ndan tüm Türkiye’ye anlatma flans›na da sahip.
Holding’in Genel Müdürlü¤ü’ne getirilmifltir. Kardefli Serhat Albayrak ise A¤ustos 2008’de Ethem Sancak’a ait Star Grubu’nda genel müdür olmufl, 2008 y›l›nda ise Turkuvaz Grubu’nda yönetim kurulu baflkanvekili olmufltur. Ailenin medya dünyas›ndaki iliflkileri oldukça yayg›nd›r. Zaman gazetesinin ba¤l› oldu¤u Feza Yay›nc›l›k da yükselen flirketler aras›ndad›r. fiirket, Fethullah Gülen'e yak›nl›¤›yla bilinmektedir. Zaman gazetesi d›fl›nda Aksiyon, Today's Zaman, Cihan Haber Ajans›, S›z›nt› dergisi de bu gruba ba¤l› olarak ç›kart›lmaktad›r. Feza grubu AKP’nin iktidar olmas›ndan sonra ekonomik olarak büyümüfltür. Grup ‹stanbul Sanayi Odas› taraf›ndan haz›rlanan “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluflu” listesinde hep listesinde yerini alm›flt›r. Zaman gazetesi Gülen cemaatiyle ayn› çizgidedir. Gazetenin Genel Yay›n Yönetmeni Ekrem Dumanl›’n›n ifadesiyle “kendisi ve gazetenin sahipleri taraf›ndan sevilen biridir.” Zaman gazetesi cemaatin hem örgütlenme hem de propaganda arac› olarak kullan›lmaktad›r. Gazetenin sat›fl› örgütlenme faaliyetinin bir parças›d›r. Abonelik a¤› cemaat mensuplar›ndan sempatizanlar›na kadar herkesi kapsamaktad›r. Gazete 2006 y›l›ndan beri 1 milyon tiraj›n› hedeflemekte cemaat örgütsel olarak gazete sat›fl› için seferber olmaktad›r. ‘Türkiye’nin en yüksek tirajl› gazetesi’ oldu¤unu söyleyen zaman 2011 May›s’› itibariyle sat›fl›n›n 960 bin oldu¤unu aç›klam›flt›r. 1 milyon tiraj ve ‘en çok satan gazete’ slogan› cemaatin ideolojik hegemonya kurma
MEDYA ri nedeniyle baflbakan Ayd›n Do¤an’› fliddetle elefltirmesiyle bafllad›. Erdo¤an 19 Eylül 2008 günü yapt›¤› bir konuflmada AKP’lileri bu grubun gazetelerini boykot etmeye ça¤›rd›. ‹fl burada da kalmad›. Baflbakan bir siyasi hareketin lideri olarak kitleler üzerindeki etkisini boykot ça¤r›s›yla kullan›rken bir yandan da elindeki iktidar gücünü kulland›. Do¤an’a ba¤l› holdingleri vergi denetmenleri incelemeye ald›. 2009 fiubat’›nda Do¤an Grubu’na Do¤an TV’nin yüzde 25’inin Axel Springer’e sat›fl› s›ras›nda yükümlülüklerini yerine getirmedi¤i gerekçesiyle 826 milyon liral›k ceza kesildi. Bu cezan›n ard›ndan Eylül 2009’da bu sefer 3 milyar 755 milyon liral›k vergi cezas› kesildi. Do¤an Grubu’nun amiral gemisi Hürriyet’in genel yay›n yönetmenli¤ine, Ertu¤rul Özkök’ün ard›ndan gazetenin Ankara Temsilcili¤i görevini yürüten Enis Berbero¤lu getirildi. Berbero¤lu’nun bu görevi, Türkiye’nin iktidar odaklar› taraf›ndan Haziran 2009’da çekilen bu foto¤raf karesiyle tescillendi. Berbero¤lu baflbakan ve genel kurmay baflkan›n›n 9 askerin öldü¤ü Gediktepe Karakolu’na yapt›¤› ziyarete kat›ld›.
çabas›n›n bir ürünüdür. Ayn› zamanda, en çok satan gazete olarak medya üzerinde etkili bir güç olmak anlam›na gelmektedir. Fakat burada bilinmesi gereken önemli bir gerçek fludur: Zaman gazetesinin bayi tiraj› 20 bindir. Geriye kalan 940 bin gazetenin da¤›t›m süreci flöyledir: Gazeteler bayiye ulaflt›ktan sonra Zaman gazetesinin görevlileri gelip bayideki gazetelerin paras›n› ödeyip almaktad›r. Bu sat›fl abone sat›fl› olarak kayda geçmektedir. Zaman gazetesi görevlileri bu gazeteleri abonelere kendisi da¤›tmaktad›r. Bu gazetelerin bir k›sm› cemaat mensuplar›na da¤›t›l›rken bir k›sm› da propaganda amac›yla paras›z olarak da¤›t›lmakta, posta kutular›na b›rak›lmaktad›r. Al›nan veya da¤›t›lan gazetelerin finansman›n› sa¤lamak için cemaat içinde maliyetin müritlere, sermayedarlar›na paylaflt›r›ld›¤› öne sürülmektedir. Reklam pazar›nda en büyük pay sahibinin halen Do¤an Grubu olmas›, Bas›n ‹lan Kurumu taraf›ndan verilen resmi ilanlarda Zaman gazetesinin pay›n›n üçüncü s›rada yer almas› 1 milyon tiraj iddias›n›n do¤ru olmad›¤› flüphesini güçlendirmektedir. AKP medyas› ve ‹slamc› sermayenin medya alan›ndaki karfl›l›kl› destek iliflkisinin yaratt›¤› tablonun bir di¤er unsuru ise s›n›f içi çat›flmad›r. Bir önceki bölümde bahsedilen Uzanlar’›n tasfiyesi ve Do¤an Grubu’nun medyada küçülmesi, enerji gibi sektörlerden çekilmesiyle sonuçlanan AKP operasyonlar›, yandafl gruplara s›n›f içi çat›flmada da arka ç›k›ld›¤›n› göstermifltir. Her fley 2008 Eylül’ünde Deniz Feneri davas› haberle-
Do¤an elbette bu bedeli halk›n haber alma hakk›n› savunup Deniz Feneri davas› haberlerini yapt›¤› için ödemiyordu. Daha do¤ru bir ifadeyle Deniz Feneri haberlerini halk›n haber alma hakk› için gündeme getirmiyordu. Baflbakan’a göre bu haberleri yapmas›n›n ve AKP’yle ilgili yolsuzluklar› gündeme getirmesinin nedeni Do¤an’›n ‹stanbul’daki Hilton arazisi üzerine yapmay› planlad›¤› projeye izin verilmemesiydi. Bu olay medya patronlar› ile iktidar aras›daki iliflkilerin niteli¤ini göstermektedir. Patronlar ç›kar ve kâr için ellerindeki medya kuvvetiyle iktidar üzerinde bask› yapabilmekte tersten iktidar da elindeki olanaklar› kullanarak sermaye gruplar›n› bask› alt›na almaktad›r.
‹deolojik hegemonya kurmada deneyimli bir hareket Medya s›n›f çat›flmas›n›n bir alan› oldu¤u kadar bir ideolojik çat›flma alan›d›r da. Kitleler üzerindeki etkisi, gerçe¤i manipüle etme gücü, onu ideolojik hegemonyan›n tesisinde etkili k›lm›flt›r. Bu özellik AKP iktidar› döneminde de etkili bir biçimde kullan›lm›flt›r. Bunun için hem ‹slamc› hareket içinde yetiflen entelektüel kadrolar hem de hareketin maddi olanaklar› kullan›lm›flt›r. Medyan›n AKP iktidar› süresince yaflad›¤› dönüflümde mülkiyet iliflkileri kadar ideolojik pozisyonu da de¤iflmifltir. Medya sektörünün 1980 sonras› gazeteci kökenli ailelerin yapt›¤› bir ifl olmaktan ç›k›p bu alana girerek h›zla tekelleflen sermaye gruplar›n›n eline geçmesi bu alanda önemli bir dönüm noktas› olmufltur. Do¤an Holding bu tarihten AKP iktidar›n›n kurdu¤u yeni medya düzenine kadar geçen 30 y›ll›k sürecin simgesi olarak görülmektedir. Grup elindeki iki büyük gazeteyi (Milliyet ve Hürriyet) gazetecilik kökenli ailelerden sat›n alm›flt›r. Ard›ndan k⤛tç›l›ktan da¤›t›ma, bask›dan haber ajans› kurmaya kadar medya endüstri-
83
MEDYA sindeki tüm faaliyet alanlar›na yönelerek bir medya tekeline dönüflmüfltür. Medyan›n 1980 sonras› Türkiye ile beraber liberal dönüflümünün köfle tafl› Do¤an Grubu olmufltur. Grubun amiral gemisi olan Hürriyet de bu dönüflümün ve Özal’la beraber kurulan liberal ideolojik hegemonyan›n tesisinde etkili rol alm›flt›r. Ertu¤rul Özkök’ün genel yay›n yönetmenli¤i ile simgeleflen bu yay›nc›l›k anlay›fl› temelde orta s›n›f›n ‘kent hayat›’n› ve tüketime dayal› yaflam kültürünü kutsamak, yayg›nlaflt›rmak üzerine kuruluydu. Haberin içeri¤inin magazinleflmesi, kiflisel hayat deneyimlerini yazan gazetecilerin ortaya ç›kmas›, gazetecili¤in içeri¤ini ‘hafifleten’ yay›nlar bu döneme rastlamaktad›r. Bugün Do¤an Grubu medya alan›nda küçülmeye gitmektedir. ‹ki büyük gazetesi, Milliyet ve Vatan 21 Nisan 2011’de Karacan-Demirören ortakl›¤›na sat›lm›fl, bu gazetecilik tarz›n›n ve AKP öncesi medyan›n simge ismi Ertu¤rul Özkök ise amiral gemisinin komutas›n› bu tarihten çok önce 29 Aral›k 2009’da b›rakm›flt›r.
uzman› olan Prof. Dr. Nabi Avc› getirilmifltir. Avc› ‹slamc› bas›n›n bugünkü yay›nc›l›k çizgisinin temelini atan isimlerden birisidir. AKP iktidar› döneminde baflbakan›n dan›flman› olarak görev yapm›flt›r. Erdo¤an’›n ‘Nabi Hoca’ diyerek seslendi¤i Avc›, baflbakan›n baflta bas›nla iliflkileri olmak üzere bir çok alandaki iliflkilerine yön vermifltir. fiu anda AKP’nin Eskiflehir’den milletvekili aday›d›r. Avc›’n›n yönetimindeki bu gazete genç bir ekiple yay›nc›l›k yapmaya bafllam›flt›r. Bu genç ekipte Mehmet Ocaktan (2007’de AKP Bursa milletvekili olarak meclise girdi), Yusuf Ziya Cömert (Yeni fiafak genel yay›n yönetmeni), Mustafa Karaalio¤lu (Star gazetesi genel yay›n yönetmeni), Hakan Albayrak (Yeni fiafak ya-
Bu iki olay AKP’nin flekillendirdi¤i yeni düzenin dönüm noktalar› olarak ele al›nabilir. Art›k medyada AKP’nin ideolojik hegemonyas›n› tesis eden yeni ve ‘güçlü’ yay›n gruplar› vard›r. Bu gruplar›n yay›n yönetmenleri Özkök gibi akademik kariyerden gazetecili¤e geçifl yapm›fl liberalizmin bayraktarlar› de¤ildir. Cemaat içinde yetiflmifl, yay›nc›l›k deneyimini cemaat yay›nlar›nda edinmifl isimlerdir, onlar›n köfle yazarlar› kendi hayatlar›n›, seyahatlerini yazan isimler de¤il cemaatin kanaat önderleridir. Yazd›klar›n›n arka plan›n› ‹slamc› ideoloji ve de¤erler dünyas› oluflturmaktad›r. 1980’li y›llar arkas›na rejimin deste¤ini de alarak h›zla kitleselleflen ‹slamc› hareketin entelektüel bir kadro kufla¤› yaratma çabas› içinde oldu¤u y›llar olmufltur. Bu dönemde kurulan birçok yay›nevi ‹slamc› teoriye dair yay›nlar çevirip basarak ve yay›mlad›klar› dergiler arac›l›¤›yla ‹slamc› entelektüel bir kufla¤›n yetiflmesine zemin oluflturmufltur. Bu yay›nevlerinden birisi de 1990 y›l›nda kurulan ‹z Yay›nc›l›k’t›r. ‹z Yay›nc›l›k taraf›ndan ç›kart›lan haftal›k ‹zlenim dergisi ‹slamc› medyan›n tarihi aç›s›ndan da önemlidir. 1992-1997 y›llar› aras›nda yay›n yapan bu derginin kadrosunda yer alan Ali Bulaç (bugün Zaman gazetesi yazar›), Hüseyin Karaman (bugün Yeni fiafak yazar›) Fehmi Koru (bugün Zaman gazetesi yazar›) yine ‹z Yay›nc›l›k taraf›ndan ç›kart›lacak olan Yeni fiafak gazetesinin kurucu kadrolar› olmufllard›r. 1995 y›l›nda ç›kart›lan Yeni fiafak 1998 y›l›nda Albayraklar’a sat›lm›flt›r. Albayraklar’a sat›lan gazetenin kadrosu yenilenmifltir. Gazetenin bafl›na iletiflim bilimleri
84
zar›), Akif Emre (Dünya Bülteni genel yay›n yönetmeni) gibi isimler yer alm›flt›r. ‹simlerinin hemen yanlar›nda yer alan bugünkü konumlar› söz konusu genç gazetecilerin nereye yükseldi¤ini göstermektedir. Görüldü¤ü üzere bugün AKP medyas›n› yönetenler geçmiflte cemaatlerin ‘fikir dergileri ve gazeteleri’nden yetiflen isimlerdir. Bu gazetelerin yazarlar›, ‹slamc› kitleler üzerinde etkiye sahip olan ‘kanaat önderi’ konumundaki cemaatin öncüleridir, sayg›n isimleridir. Erenköy cemaatinin önde gelen isimlerinden Star gazetesi yazar› Ahmet Taflgetiren’in yazd›klar›n›n bu cemaa-
MEDYA tin mensuplar› için herhangi bir köfle yazar›ndan daha etkili olmas› flafl›rt›c› de¤ildir. ‹slami çevrelerin dergiler arac›l›¤›yla örgütlendi¤i 1980’li y›llarda birçok ‹slamc› dergide yazarl›k ve editörlük yapan (Hareket dergisi, Düflünce dergisi, Kitap dergisi v.b) Zaman gazetesi yazar› Ali Bulaç’›n, bugünkü ‹slamc› entelektüel çevrenin kurucular›ndan birisi olarak ‹slamc› taban üzerinde herhangi bir araflt›rmac› yazar ya da gazeteciden daha fazla etkisi bulunmaktad›r. Zaman gazetesinde yazan Hüseyin Gülerce’nin yazd›klar›n›n kendisinden çok Gülen cemaatinin resmi görüfllerini yans›tmas›, Gülerce’nin cemaatin bir sözcüsü olarak yazmas› da benzer bir anlam tafl›maktad›r. Herhan-
mas› için faaliyet yürütmektedir. Bu vak›f ve cemaatin çeflitli kurumlar›n›n düzenledi¤i, gazetecilerin davet edildi¤i geziler ve tart›flmalar ana ak›m medyadan yazar-gazeteci devflirilmesinde önemli bir iflleve sahiptir. Örne¤in yak›n zamanda TSK’ya cemaatle diyalog öneren, cemaatin yurt d›fl› okullar›n› öven yaz›lara imza atan Serdar Turgut’un; “Benim annem de baflörtülü” ç›k›fl›n› yapan Cüneyt Özdemir’in; neoliberal kimlik siyasetinin ‘flair’ savunucular›ndan Bejan Matur’un 2010 sonbahar›nda cemaat taraf›ndan New York’a geziye götürüldü¤ü, bu gezi s›ras›nda da Fethullah Gülen’le görüfltürüldü¤ü iddia ediliyor. Turgut’un cemaati öven yaz›lar›na, Gazeteciler ve Yazarlar Vakf›’ndan bir isimle görüflmeye, ard›ndan ‘sohbet’lere kat›lmaya bafllad›ktan sonra yazd›¤› belirtiliyor. AKP medyas›nda çal›flmak ya da medyada AKP’nin kurdu¤u bu yeni düzenle bütünleflmek gazetecilerin önünün aç›lmas›na ve mevkidafllar›ndan daha fazla gelire sahip olmas›na da olanak tan›m›flt›r. Örne¤in TRT’den sorumlu devlet bakan› Bülent Ar›nç’›n TBMM’de bir soru önergesine verdi¤i cevaba göre TRT’de program yapan Star’dan Ergun Babahan’a bölüm bafl›na 3 bin lira ile Fehmi Koru’ya ayda 10, Ekrem Dumanl›’ya 6 bin lira ücret ödenmektedir.
gi bir köfle yazar›ndan daha fazla etkiye sahip olmaktad›r. Bu örneklerin yan› s›ra ana ak›m medyada uzun y›llard›r yazan isimler de cemaatin yörüngesine girmifltir. Kimi isimler ‘sohbetlere’ ça¤r›larak kimileri ise aç›ktan gazetelerde köfle verilerek AKP medya düzeninin parças› haline getirilmifllerdir. Gülen’in resmi olarak tek ba¤›n›n bulundu¤u kurum olan onursal baflkan› oldu¤u Gazeteciler ve Yazarlar Vakf› bu çaban›n somut örgütüdür. Vak›f hem Gülen Cemaati’nin halkla iliflkiler faaliyetini yapmakta hem düzenledi¤i toplant›lar, forum ve buluflmalarla cemaatin ideolojik çizgisinin yayg›nlafl-
Görüldü¤ü üzere AKP medyas› olarak nitelendirilecek bu gazetelerin patronlar›, bu gazetelerin yönetici ve yazarlar›n›n iktidarla örgütsel, ideolojik ve ekonomik iliflkileri vard›r. Aralar›ndaki iliflki ‘yandafl’l›kla nitelenebilecek basit bir destek iliflkisi de¤ildir. Bu gazeteler iktidar a¤›n›n bir parças› olarak çal›flmaktad›r. Devlet iktidar›yla beraber AKP’yle simgeleflen neoliberal-islamc› ideolojinin, devletin di¤er ayg›tlar›na ve toplumsal yap›ya ifllemesinde rol almaktad›rlar. Çünkü bu sayede iktidar olan kendi ideolojilerinin siyasi partisidir, kendi s›n›fsal ç›karlar›n›n kollay›c›s› bir partidir. En nihayetinde kendi iktidarlar›d›r.
Dipnotlar 1 ‹slamc› sermaye “‹slamlaflma projesi ile do¤up geliflmifl ve oluflturulmufl, ‹slamlaflma projesine tabi” Tan›m Mustafa Sönmez (Türkiye’de Kutuplaflma, Sermaye S›n›f› ve TÜS‹AD, 12 Haziran 2008, Bianet) 2 Nedim fiener ve Ahmet fi›k’›n tutuklanmas› bu yöntemin en gözle görünür yafland›¤› olay oldu. 3 AKP karfl›t› yazar Bekir Coflkun’un Haber Türk’ten gazetenin sahibi Turgay Ciner istemedi¤i için kovulmas› bu duruma aç›k bir örnek.
85
ORTADO⁄U
Levent Kara
O
rtado¤u’daki halk hareketlerini, emperyalistlerin yönlendirmesi ve Siyasal ‹slam’›n yükselifli ile aç›klay›p, sosyalist bir geliflmenin bu topraklarda olanak d›fl› oldu¤unu savunanlar›n ihmal etti¤i bir gerçek var. Arap toplumlar›n›n ve genel olarak Ortado¤u toplumlar›n›n tarihi de di¤er toplumlar›n tarihi gibi s›n›f mücadeleleri tarihidir. Dolay›s›yla bugün sahneye ç›kan halk hareketleri en iyi flekilde s›n›f mücadelesi merce¤inden anlafl›labilir. Böyle yap›ld›¤›nda siyaset sahnesinde yaln›zca egemen s›n›flar›n de¤il, henüz geliflkin bir örgüte ve politik stratejiye sahip olmasalar dahi Ortado¤u’nun ezilen s›n›flar›n›n da bir yeri oldu¤u görülecektir. Ezilen s›n›flar› iktidar perspektifli ba¤›ms›z bir siyasal güç haline getirecek dev-
86
rimci stratejinin ve örgütün kurulaca¤› biricik zemin ise emperyalizm iflbirlikçisi neoliberal rejimleri sarsan bu halk hareketlerinin yaratt›¤› çat›flma zeminidir. S›n›f merce¤ini ihmal edenler, son on y›ld›r neoliberal politikalara karfl› ba¤›ms›z iflçi hareketlerine, gençlik hareketlerine, ekmek isyanlar›na, bar›nma hakk› mücadelelerine, köylü mücadelelerine sahne olan bölge ülkelerinde bugün yaflanan ayaklanmalar› “emperyalizmin oyunu” diye yaftalamakta bir sak›nca görmez. Bir zamanlar “Arap sosyalizmi” diye de an›lan “Arap milliyetçili¤i” ak›m›n› yükselterek Ortado¤u halklar›n›n kalbini kazanan Cemal Abdül Nas›r’›n silah arkadafl› Hüsnü Mübarek’ten, nas›l olup da herkesin nefret etti¤i bir despot ç›kt›¤›n› aç›klayamaz. Siyasal ‹slam’›n yeni yönetimlerin
ORTADO⁄U
Ortado¤u’da s›n›f eksenli yeni bir siyasallaflma süreci Ortado¤u’daki yeni halk hareketleri neoliberalizmin krizi ile Siyasal ‹slam’›n krizinin iç içe geçti¤i koflullarda a盤a ç›km›flt›r. Arap milliyetçili¤inin kal›nt›lar›n› süpüren bu hareketler ayn› zamanda Siyasal ‹slam’›n da krizini a盤a ç›karmakta ve s›n›f eksenli yeni bir siyasallaflma sürecinin iflaretlerini tafl›maktad›r
en güçlü aday› olmas› üzerinden tahliller yaparken, sözde muhalif Müslüman Kardefllerin M›s›r’da ve Ürdün’de halk hareketlerini neden uzaktan izledi¤ine ya da ‹ranl› mollalar›n neden birbirine düfltü¤üne bir anlam veremez. Oysa s›n›f merce¤inden bak›ld›¤›nda görülecektir ki, bugünkü halk hareketleri, neoliberalizmin krizinin yaratt›¤› tepki üzerinde yükselmektedir. Ayaklanmalar›n›n hedefinde yer alan despotik liderlikler, monarfliler ve ‹slami yönetimler “bu toplumlar›n genlerinden türeyen kültürün” de¤il, neoliberal emperyalizme farkl› eklemlenme biçimlerinden türeyen s›n›fsal egemenlik iliflkilerinin birer ürünüdür. ‹syan edilen de yaln›zca bu yönetimlerde bulunan kifliler de¤il, onlar›n flahs›nda somutlaflan neoliberal politikalard›r. Politik despotizme karfl› mücadelenin, ka-
ç›n›lmaz olarak s›n›f mücadelesinin dinami¤iyle iç içe geçmesinin nedeni budur.1 Ezilen s›n›flar ba¤›ms›z sendika, siyasi parti, kitle örgütü gibi tüm örgütlenme araçlar›ndan yoksun b›rak›ld›¤› ve siyasi erk “tek adam”›n elinde topland›¤› için, egemen s›n›f ile yaflanan her çeliflki despot liderde simgeleflen diktatörlü¤ün fliddeti olarak karfl›lar›na ç›kmaktad›r. Diktatörlü¤ün devrilmesi elbette s›n›f mücadelesinin nihai hesaplaflmas› olmamakta ama mücadeleyi nihai hesaplaflma yönünde ileri bir aflamaya tafl›maktad›r. Bu hesaplaflmada ezilen s›n›flar diktatörlü¤ün karfl›s›na net bir flekilde dikilirken, siyasal ‹slam’›n sokak hareketine kerhen kat›l›p, rejimle sorunlar›n› giderir gidermez de soka¤› terk etmesi, sokak hareketi ile s›n›fsal bir çe-
87
ORTADO⁄U liflki içinde oldu¤unu göstermektedir. Dolay›s›yla, Arap milliyetçili¤inin kal›nt›lar›n› süpüren bu hareket ayn› zamanda Siyasal ‹slam’›n da krizde oldu¤unu göstermekte ve s›n›f eksenli yeni bir siyasallaflma sürecinin iflaretlerini tafl›maktad›r.
dahale devreye sokuldu. Önce (12 Mart) ABD Savunma Bakan› Robert Gates Bahreyn’e gitti, bu ziyaretin ard›ndan (14 Mart) Körfez ‹flbirli¤i Konseyi’nin karar›yla 1000 Suudi askeri Bahreyn’i iflgal ederek ayaklanmay› kanla bast›rd›.
Kimin isyan›?
Bahreyn’de rejimi korumak için halk hareketini bast›ranlar, Libya’da tam tersi bir tutum izlediler.
Tunus’ta 17 Aral›k 2010 günü, Muhammed Buazizi adl› genç iflportac›n›n, zab›talar›n tezgâh›na el koyup kendisine hakaret etmesini protesto etmek için bedenini atefle vermesi, Arap isyanlar›n› tutuflturan k›v›lc›m oldu. Zeynel Abidin Bin Ali yönetiminin devrilmesiyle sonuçlanan Tunus ayaklanmas› daha sonra di¤er Kuzey Afrika ülkelerinde de yank›s›n› buldu. Ekonomik, siyasal ve kültürel anlamda Arap dünyas›n›n kalbi olarak bilinen M›s›r’da, 31 y›ll›k Hüsnü Mübarek yönetimi 25 Ocak 2011’de bafllayan gösterilere kat›lan milyonlar karfl›s›nda 18 gün dayanabildi. Üç ay içinde farkl› ölçekler ve biçimler alt›nda Cezayir’de, Ürdün’de, Yemen’de, Suriye’de, Libya’da, Bahreyn’de, Irak’ta ve hatta Suudi Arabistan’da mevcut yönetimlerin devrilmesini talep eden hareketler a盤a ç›kt›. Cezayir ve Irak’taki gösteriler kayda de¤er bir kitlesellik ve militanl›k yakalasa da yönetimleri sarsacak ölçüde etkili olamad›. Ürdün’de ocak bafl›nda bafllayan protestolar 1 fiubat’ta hükümetin görevden al›nmas›yla sonuçland› ancak protestolar zay›flayarak da olsa sürdü. Kendi bafl›na bir mucize say›lan ilk protestosunu 10 Mart’ta yaflayan Suudi Arabistan’da, ölüm fermanlar›, rüflvetler ve polis ablukas›yla sokak yasakland›. ‹ran körfezindeki en önemli ABD deniz üssüne ev sahipli¤i yapan Bahreyn’deki isyan karfl›s›nda ise d›fl mü-
‹çlerinde halk kesimlerinin yan› s›ra subaylar›n, hükümet yetkililerinin ve d›fliflleri bürokratlar›n›n da bulundu¤u muhalifleri desteklemek ad›na Muammer Kaddafi rejimini hedef alan bir askeri sald›r› bafllatt›lar. Birleflmifl Milletler, isyan eden halk› Kaddafi yönetiminin fliddetinden koruma gerekçesiyle, 17 Mart’ta Libya’y› uçufla yasak bölge ilan etti. ‹ki gün sonra Fransa ve ‹ngiltere’nin hava sald›r›s› daha sonra da NATO’nun genifl kapsaml› müdahalesi geldi. Ülke emperyalist sald›r› alt›nda iç savafla sapland›. Ancak yayg›n yorumlar›n aksine, ne muhalefet hareketi emperyalizmin k›flk›rtmas›yla ne de emperyalist müdahale Kaddafi’nin anti-emperyalizmini ezme ya da petrol zenginli¤ine el koyma amac›yla aç›klanabilir. Muhalefetin eylemleri flubatta patlak verdi¤inde bü-
Bir Müslüman Kardefller militan› Tahrir Meydan›’na giden taraftarlar›na ajitasyon çekiyor. Müslüman Kardefller, Tahrir ayaklanmas›n›n ilk günlerinde soka¤a ç›kmam›fl, daha sonra temkinli bir kat›l›m sergilemiflti.
ORTADO⁄U tün Arap ülkelerini saran protesto hareketi dalgas›n›n Libya’ya özgü bir parças›ndan ibaretti. ‹syanc›lar, Bingazi’yi ele geçirdikten birkaç gün sonra kendini meflru yönetim ilan eden Halk Komitesi karargâh binas›na “Yabanc› müdahalesi istemiyoruz / Libya halk› bunu kendisi baflaracakt›r” yaz›l› dev bir pankart asm›flt›. Ancak ne zaman ki emperyalistlerin Libya’ya ilgisi artt›, hükümet üyeleri ve Washington büyükelçisi gibi d›fliflleri bürokratlar› ve sürgündeki gerici muhalifler de isyan hareketinin bir parças› olduklar›n› ilan etmeye bafllad›. Halk Komitesi’nin birkaç gün içinde a¤›z de¤ifltirip d›fl müdahale ça¤r›s›nda bulunmas› böylesi bir süreçte gerçekleflti. Ne var ki, bundan sonras› da muhalefet hareketi ile emperyalistlerin mutlak uyum içinde hareket etti¤i bir dönem de¤ildi. Fransa ve ‹talya’n›n Libya’n›n meflru yönetimi olarak tan›d›¤› Libya Ulusal Konseyi’ni ABD ve ‹ngiltere tan›m›yor. Ortada emperyalist müdahale için bahane edilen, emperyalistler aras› rekabetin bir arac› haline getirilen ve gelece¤in iflbirlikçi yönetimi olup olamayaca¤›na karar verilemeyen, netlikten yoksun bir muhalefet hareketi var. Di¤er yandan, hedefe konan Kaddafi yönetimi Nas›r’›n Arap milliyetçili¤i rüzgar›ndan etkilenerek iktidara geldi¤i 1969 devrimindeki ba¤›ms›zl›kç› tavr›n› ve devletçi ekonomi politikas›n› terk edeli çok oldu. ABD 2003’te Irak’› iflgal ettikten sonra, Kaddafi emperyalizmle uzlaflmay› tercih etti. Ekonomi yabanc› bankalara ve petrol flirketlerine aç›ld›. IMF’nin yap›sal uyum program› kabul edilerek devlet flirketleri özellefltirildi. G›da ve benzin gibi temel maddelere devlet sübvansiyonu kesildi. Bu süreçte servet Kaddafi ailesi elinde birikirken, Kaddafi’ye uzak afliretler ülkenin zenginli¤inden pay alamad›. Yoksulluk, düflük ücretler ve genç nüfus içindeki iflsizlik t›rman›fla geçti. Bu toplumsal temeller üzerinde yükselen isyan, Libya’n›n afliretlere bölünmüfl toplumsal yap›s›, siyasi yönden zay›f muhalefeti ve iç birlikten yoksun hükümet ve ordusu ile de birleflince d›fl müdahale aç›s›ndan elveriflli bir ortam do¤du. Arap halk hareketlerinin tetikledi¤i de¤iflim dalgas›n› kontrol alt›na almak isteyen emperyalistler de bu f›rsat› kaç›rmad›. Suriye ve Yemen’de ise hareketlerin tüm kitleselli¤ine ve kararl›l›¤›na karfl›n, iktidarda kendi iç bütünlü¤ünü koruyan ve Mübarek gibi halk deste¤inden bütünüyle soyutlanmam›fl yönetimler vard›. Bu da emperyalistlerin henüz müdahil olmadan temkinli bir flekilde izlemeyi tercih etti¤i süre¤en ve kanl› bir çat›flma ortam› yaratt›. Kaddafi’ye kay›ts›z flarts›z “yönetimden çekil” diyen ABD, Suriye ve Yemen yönetimlerini “gerekli reformlar› gerçeklefltirin ya da çekilin” diye uyarmakla yetinmifltir. Libya müdahalesi baflar›ya ulaflmadan ve söz ko-
nusu ülkelerde güvenilir iktidar alternatifleri belirmeden bu tutumun de¤iflmesi zordur. Arap halk hareketleri patlak verdi¤inde emperyalizmin ilk tepkisi flaflk›nl›kt›. Tunus isyan› bafllad›¤›nda Fransa, Bin Ali’yi “kitlelerin sesine kulak verdi¤i” için destekliyor, ABD ise sesini ç›karm›yordu. M›s›r’da ise ABD ilk baflta Mübarek’e sahip ç›kt› ancak bir süre sonra “çekil” diye seslenmek zorunda kald›. Ortado¤u’nun petrol zenginli¤ine hükmeden ABD iflbirlikçisi monarflilerle yönetilen Körfez ülkeleri2 söz konusu oldu¤undaysa halk ne pahas›na olursa olsun bast›r›lmal›yd›. Emperyalizmin geliflmelerin yönü belli oldukça kendi ç›karlar› do¤rultusunda tutum belirledi¤i, kimi yerlerde halk hareketini, kimi yerlerde rejimi savundu¤u, kimi yerde ise kazanan›n belli olmas›n› beklemeyi tercih etti¤i bir manzara a盤a ç›kt›. Geç verilen ya da verilmeyen tepkiler ve tutars›zl›klar, emperyalizmin bu dalgaya haz›rl›ks›z yakaland›¤›n› ortaya koyuyordu. Bu da, birbirinden ilham alarak benzer kitlelerle ve benzer taleplerle a盤a ç›kan halk hareketlerini emperyalist planlar›n bir ürünü olmakla itham etmenin yersizli¤ini ortaya koymaktad›r. Emperyalizmin sonradan sürece müdahil olarak krizi f›rsata çevirmeye çal›flmas› bu gerçe¤i de¤ifltirmemektedir. Mevcut de¤iflim sürecini tetikleyen esas unsur emperyalizmin dayatmas› de¤il kendi iç dinamikleriyle geliflen halk hareketlerinin dayatmas›d›r. So¤uk Savafl’›n ard›ndan özellikle Do¤u Avrupa’da yönetim de¤iflikli¤i talebiyle gerçekleflen sokak hareketlerinin emperyalistlerce yönlendirilen hareketler oldu¤u a盤a ç›km›flt›. Bugünkü hareketleri emperyalizmin oyunu olarak yaftalayanlar›n yan›lg›s›, iki süreç aras›ndaki fark› ihmal etmelerinden kaynaklanmaktad›r. Emperyalizmin bugün de sürece dahil oldu¤u do¤rudur ancak emperyalizm söz konusu siyasal de¤iflimi d›flar›dan dayatan de¤il, iç dinamiklerin dayatt›¤› de¤iflime kendi ç›karlar› do¤rultusunda müdahale etmeye çal›fland›r. Öyleyse, sözleflmiflçesine birbiri ard› s›ra patlak veren bu halk hareketleri, emperyalizmin bir oyunu de¤il de kimin eseri? M›s›r, Suriye ve Ürdün’deki ana muhalefet gücü olan Müslüman Kardefller’in gösterilere sonradan dahil oldu¤u, kitlelerin herhangi bir ‹slamc› talep ya da önderlikle hareket etmedi¤i, bölge çap›nda bu tarz bir seferberlik kapasitesine sahip bir baflka politik aktör olmad›¤› da biliniyor. Bu hareketlerin, iç dinamiklerle geliflen kendili¤inden hareketler oldu¤u ortada ise k›flk›rt›c› aramak yerine, kendili¤inden harekete geçen kitlelerin kim oldu¤una ve ne istedi¤ine bak›lmal›d›r.
Yeni orta s›n›f m›? ‹syan›n simgesi galine gelen Muhammed Buazizi, bedenini atefle vererek halk ayaklanmalar›n›n fitilini yakma-
89
ORTADO⁄U
Müslüman Kardefller kimdir? Müslüman Kardefller (MK), bir ilkokul ö¤retmeni olan Hasan ElBenna taraf›ndan 1928’de M›s›r’›n ‹smailiye kentinde kuruldu. 1936’ya kadar sosyal yard›m ve dayan›flma hareketi olarak faaliyet yürüten örgüt, bu tarihte Filistinlilerin Siyonist genifllemeye ve ‹ngiliz manda yönetimine isyan etmeleriyle birlikte at›l›m yapt›. Örgütünü d›fla yaymak isteyen El-Benna bu isyan› bir flans olarak de¤erlendirip Filistin’e yard›m kampanyas› düzenledi. Bu kampanyayla M›s›r s›n›rlar›n›n d›fl›na taflan örgüt, özellikle çok etkili oldu¤u El Ezher Üniversitesi’ne gelen Suriyeli, Lübnanl›, Filistinli, Ürdünlü ö¤renciler arac›l›¤›yla d›flar›da da yay›lmaya bafllad›. Bugün pek çok ülkede örgütlü olan hareketin temelleri böylece at›lm›fl oldu. Bu tarihten sonra MK, etkisi alt›ndaki kitle nedeniyle M›s›r siyasetinde göz önünde bulundurulmas› gereken bir yap› haline geldi. Hilafet’in yeniden tesisini savunan MK, özel mülkiyetin ve toplumsal eflitsizli¤in ‹slam’›n içinde yer ald›¤›n› ve olmas› gerekti¤ini savunuyordu. 1948 Arap-‹srail savafl›ndan sonra MK, savafltan bozgunla ayr›lan yönetime karfl› hoflnutsuzlu¤un adresi haline gelmesiyle ilk kez yasakland›. Örgüt, misilleme olarak baflbakan Nukrafli’yi öldürdü. Devletin MK’ye cevab› çok a¤›r oldu ve örgütün kurucusu, fikri önderi Hasan El-Benna 1949’da öldürüldü. 1952’de MK’nin de destekledi¤i bir darbeyle yönetimi ele geçiren Cemal Abdül Nas›r’›n, laik ve SSCB müttefiki bir rejim kurmas› MK ile Nas›r’›n aras›n› açt›. Nas›r, kendisine suikast girifliminde bulundu¤u için 1954’te tutuklatt›¤› MK üyelerini, ülkede yükselen komünist harekete karfl› iflbirli¤i yapma düflüncesiyle 1964’te serbest b›rakt›. Bir y›l sonra MK’nin Nas›r’a yönelik yeni suikast planlar› a盤a ç›kt› ve aralar›nda MK lideri Seyyid Kutub’un da bulundu¤u 3 kifli idam edildi. Nas›r 1970’te ölünce, yerine gelen Enver Sedat’›n da ilk ifli yükselen sol ve Nas›r’c› muhalefete karfl› MK’yle iflbirli¤i yapmak oldu. Enver Sedat MK’ye genifl serbestlikler tan›d› ve örgütü “›l›ml›laflt›rma” yolunda önemli ad›mlar att›. Örgütün içinde bu durumdan rahats›z olan gruplar ayr›larak radikal ‹slamc› örgütleri oluflturdular. MK ile Enver Sedat aras›ndaki iliflkiler ‹srail’le imzalanan Camp David anlaflmas›yla birlikte bozuldu ve MK Sedat’a muhalefet etmeye bafllad›. MK’nin ›l›ml› kanad› muhalefetini daha “sakin” sürdürürken, Enver Sedat’›n MK’yi bölme politikas› sonucunda kurulan radikal örgütlerden El-Cihad, bir resmi tören s›ras›nda düzenledi¤i suikastla Sedat’› öldürdü. Sedat’›n yerine gelen Hüsnü Mübarek, Sedat’› öldüren 4 kifliyi idam etti ve binlerce MK üyesini tekrar hapse gönderdi. Örgüt daha sonra ba¤›ms›z adaylarla seçimlere kat›larak parlamentoya girdi. 2005 seçimlerinde 88 sandalye kazand› ve Mübarek’in neoliberal ekonomi politikalar›n› destekledi. Son isyana kerhen kat›lan örgüt, grev ve gösterileri yasaklayan yeni yasal düzenlemeler ve geçifl hükümeti konusunda ordu ile uzlaflt› ve ›l›ml› ‹slamc› Özgürlük ve Adalet Partisi’ni kurdu.
90
dan önce, pek çok Tunuslu genç gibi geçimini sa¤lamak için iflportac›l›k yap›yordu. Liseyi bile bitirmemifl olmas›na ra¤men pek çok yay›nda üniversite mezunu diye an›lmas› ise, asl›nda halk hareketlerine iliflkin bir gerçe¤i vurgulamaya yarayan isabetli bir “yalan”d›r. Bölgedeki halk hareketlerinde sürükleyici güç olarak e¤itimli (meslek sahibi), genç ve iflsiz kitleler öne ç›kmaktad›r. Geçmifl dönemden miras kalan kamusal e¤itim politikalar› sayesinde e¤itim oran› yüksek olan Tunus’ta, 15-24 yafl aras› nüfusun iflsizlik oran›n›n yüzde 31 olmas› bu duruma bir aç›klama getirmektedir. Bu iflsizlik, ekonomik faaliyetin k›y› bölgelerde yo¤unlafl›rken, ülkenin iç kesimlerinde dibe vurdu¤u; en zengin yüzde 10’un gelirinin en yoksul yüzde 60’›n gelirine denk oldu¤u bir toplumsal adaletsizlik ortam›nda yaflanmaktad›r. E¤itimli genç nüfusun iflsizlik sorunu, neoliberal dönüflüm sürecinde özellefltirmelerle kamudaki ifl olanaklar›n› ortadan kald›ran ve tercihini ucuz iflçilikten beslenen ihracata dayal› ekonomik modelden yana kullanan di¤er ülkeler için de geçerlidir. Halk hareketlerine iliflkin haber ve de¤erlendirmelerde s›kl›kla “yeni orta s›n›f” diye an›lan bu kitleler, “meslek sahibi” olmalar› ve geleneksel iflçi kal›plar›na uymamalar› nedeniyle böyle an›lsalar da bugünkü ihracata dayal› ekonomi modelinin bel kemi¤ini oluflturan ucuz ve güvencesiz iflgücünün, yani yeni proletaryan›n bir parças› haline gelmifltir. Üstelik yeni proletaryan›n bu kesimi, e¤itimli olmalar› dolay›s›yla, örgütlü politik mücadele deneyimlerinin eksikli¤ine karfl›n belirli bir bilinç düzeyini kendili¤inden tafl›makta ve yeni iletiflim teknolojilerinden etkin biçimde faydalanmaktad›r. Bu özellikleri, ezilen s›n›f›n di¤er kesimleri ve ayd›nlarla iliflki kurmalar›n›, s›n›r ötesindeki halk hareketleriyle etkileflime girmelerini, rejimin geleneksel bask› ve manipülasyon ayg›tlar›na ra¤men iletiflime geçerek kitle seferberliklerine giriflmelerini kolaylaflt›rmaktad›r. Tüm bunlar, gençlik eylemleri olarak bafllayan protestolar›n, di¤er emekçi kesimlerini ve bu kesimlerin taleplerini içeren ayaklanmalara dönüflmesini anlafl›l›r k›lmaktad›r. Tunus’taki ayaklanmaya sendikalar ve sosyalist örgütler oldukça etkin biçimde dahil olmufl, hatta hükümet kurma giriflimlerinde kimi bakanl›klara sendika temsilcilerinin getirilmesi kararlaflt›r›lm›flt›r. Sokaklardaki halk ise eski rejimin kal›nt›lar›ndan mutlak olarak ar›nmam›fl hiçbir yönetimi kabul etmeyece¤ini göstererek, sendikalar› bu tür hükümetlere kat›lmaktan vazgeçirmifl ve süre¤en bir yönetim krizi a盤a ç›km›flt›r. Di¤er yandan Baasç›lardan komünistlere pek çok sol çevre taraf›ndan kuru-
ORTADO⁄U lan 14 Ocak Cephesi gibi, halk hareketini ileriye tafl›may› hedefleyen oluflumlar›n, hareketin ancak s›n›rl› bir bölümünü örgütlü/programl› bir mücadeleye sevk edebildi¤i görülmüfltür. Bu da yeni proletaryan›n toplumsal muhalefetin geleneksel yap›lanmas›yla kavranmas›n›n kolay olmad›¤›n› ortaya koymaktad›r. M›s›r’da ise kitleler “Mübarek’in yönetimi terk etmesi” baflta olmak üzere, “siyasal özgürlükler üzerindeki k›s›tlamalar› kald›ran yeni bir anayasa yaz›lmas›, asgari ücretin yükseltilmesi ve sa¤l›k, bar›nma, ulafl›m gibi hizmetlerin iyilefltirilmesi”3 talepleri etraf›nda bir araya gelmifltir. Siyasal ve örgütsel anlamda önemli bir çeflitlili¤i de bar›nd›ran bu kitleler, Samir Amin’in s›n›fland›rmas›na göre “gençlik, radikal sol, orta s›n›f liberaller ve ‹slamc›lardan” oluflmaktad›r.4 Amin’in “gençlik” diye an-
eden komitelerin birikimine yaslanan hareket, 2004’te Mübarek rejimin geriletilmesi ve M›s›r’›n demokratikleflmesi için mücadele eden bir örgüt olarak deklere edilmifltir. Ne var ki, kurulufl aflamas›ndaki kitlesel militan eylemleriyle ses getiren hareket, halk›n sand›k bafl›na gitti¤i 2005 y›l›nda bekledi¤i etkiyi yaratamam›flt›r. Burada da hareketin, halk›n iflsizlik, yoksulluk ve sosyal hizmetlere eriflimdeki s›k›nt›lar gibi somut gündemleriyle ilgilenmeyen soyut bir demokrasi mücadelesi veriyor olmas›ndan do¤an açmaz› etkili olmufltu. 2003’te ülke tarihinin en kitlesel eylemlerine imza atan ve 2004’te Mübarek rejiminin bask›lar›na karfl› militan bir karfl› ç›k›fl sergileyen Kifaye hareketinin geri plana düfltü¤ü yerde, özgürlük mücadelesini emekçi s›n›f›n mücadelesiyle iliflkilendiren 6 Nisan Hareketi’nin öne ç›k›yor olmas› te-
Tahrir’de Müslümanlar ve H›ristiyanlar omuz omuza mücadele etmifl, bir taraf namaz k›larken bir taraf da ‹ncil okuyup dua etmiflti. Y›llarca radikal ‹slamc› tehdide karfl›, Mübarek rejimini desteklemek zorunda b›rak›lan H›ristiyanlar, ayaklanma s›ras›nda art›k bu oyuna gelmeyeceklerini gösterdi.
d›¤› ve a¤›rl›¤›n› e¤itimli iflsiz gençlerin oluflturdu¤u kesim içinde 6 Nisan Hareketi ön plana ç›kmaktad›r ki, hareket, ad›n› 6 Nisan 2008 tekstil iflçileri grevinden almaktad›r. Tekstil kenti Mahalla el Kubra’da, Mübarek yönetiminin s›k›yönetim kararlar›na ra¤men örgütlenen grev s›ras›nda gençler facebook üzerinden bir dayan›flma eylemi örgütleyip herkesi siyahlar giyerek evlerinden ç›kmamaya ça¤›rm›fl ve bu eylem hareketin do¤uflu olarak kabul edilmifltir. Orta s›n›f liberaller diye an›lan kesim ise savafl karfl›tl›¤› ya da siyasal özgürlükler mücadelesi içinde bir muhalefet oda¤› olarak geliflen ancak siyasal taleplerini ezilenlerin somut sorunlar› ile bir ba¤lant› kurmaks›z›n ve iktidar perspektifinden yoksun biçimde ifade eden ayd›nlard›r. Avukat, gazeteci, akademisyen vb. kesimlerin önemli yer tuttu¤u bu kesimin öne ç›kan örgütü ise 2004’te kurulan Kifaye (Yeter) hareketidir. ‹kinci ‹ntifada (2000) ile dayan›flma eylemlerini ve ABD’nin Irak’› iflgaline (2003) karfl› mitingleri organize
sadüf de¤ildir. M›s›r halk hareketinin üçüncü bilefleni ise, çok say›da fraksiyon çat›s› alt›nda faaliyet gösteren ve 2000’li y›llarda yükselen yeni tipte iflçi ve köylü hareketleri ile etkileflim içinde olan sosyalist yap›lard›r. “Hiç flüphesiz, bu büyük ayaklanman›n gerisinde halk›n son dönemde yüz yüze geldi¤i giderek kötüleflen yaflam koflullar› var. ‹flçilerin 2007’deki grevleri, mücadelenin bafllang›c› say›labilir. Nitekim 2007 grev dalgas› s›ras›nda ba¤›ms›z sendikalar kurma fikri ortaya ç›kt› ve hayata geçirildi. Bunun yan›nda topraklar› ellerinden al›nan küçük çiftçi hareketlerinin hükümetin tar›m ekonomisini gözden ç›karmas›na ra¤men büyük bir kararl›l›kla haklar›n› savunmalar› önemlidir.”5 Amin’in “‹slamc›lar” diye and›¤› ve M›s›r’›n en örgütlü muhalefet oda¤› olarak bilinen Müslüman Kardefller, yani hareketin dördüncü bilefleni ise, uzun süre ayaklanmaya kat›lmam›fl ancak bütün M›s›r Tahrir Meydan›’na ak›nca taban›yla ters düflmemek için olsa gerek hareke-
91
ORTADO⁄U te temkinli biçimde dahil olmufltur. Hareket henüz sokaktan çekilmemiflken geçifl yönetimi müzakerelerine bafllayan Müslüman Kardefller örgütü, Mübarek’in ülkeyi terk etmesinin ard›ndan ise yönetimi devralan ordu ile uzlaflm›flt›r. Yeni yönetim gösteri ve grevleri yasaklarken, siyasi partiler üzerindeki k›s›tlamalar›n k›smen kald›r›lmas› ve baflkanl›k süresinin k›salt›lmas›ndan ibaret anayasa de¤iflikli¤i referandumunda da Mübarek’in partisi ile Müslüman Kardefller birlikte hareket ederek “evet” cephesini oluflturmufltur. Halk›n yar›dan ço¤unun sand›k bafl›na gitmedi¤i referandumda, Tahrir ayaklanmas›n›n as›l örgütçüleri hay›r oyu kullanm›fl ancak sand›ktan yüzde 77,2 ile “evet” ç›km›flt›r. Bu manzara Müslüman Kardefllerin, siyasal gerçekli¤i aç›s›ndan halk hareketinin de¤il egemen s›n›f siyasetinin bir bilefleni oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Müslüman Kardefllerin bu tutumunda, hareketin “ifladamlar› kolu” olarak da bilinen ve 1974 sonras›n›n neoliberal ekonomi politikalar›yla esnaf ve küçük iflletmeciler aras›ndan s›yr›larak yükselen burjuvaziye ve toprak sahiplerine dayanan s›n›fsal temeli belirleyicidir. Liberallerin de geriye düfltü¤ü bu süreçte gençli¤in ve solun, emekçi s›n›flar›n önemli bir bölümü ile organik bir ba¤a sahip olmasa bile, bu kesimlerin taleplerini kendi talepleri olarak sahiplenerek kendini gerçeklefltirdi¤i ve politika sahnesinde bir ad›m öne ç›kt›¤› görülmektedir. Özetle, Tunus ve M›s›r halk hareketleri ile ilgili olarak “gençlik” ya da “yeni orta s›n›f” denilip geçilen fley, asl›nda yeni proletaryan›n en dinamik bileflenidir. Siyasal etki gücünü de s›n›f›n di¤er kesimlerinin taleplerini kendi mücadelesiyle kaynaflt›rabilme yetene¤inden almaktad›r.
Mezhep eksenli yaklafl›mlar›n yetersizli¤i Di¤er ülkelerdeki ayaklanmalara iliflkin s›n›f d›fl› analizler de gerçekleri yans›tmaktan uzakt›r. Örne¤in, Bahreyn halk hareketi Sünni az›nl›¤›n iktidar›na karfl› fiii ço¤unlu¤un isyan› olarak aç›klanmaya çal›fl›lmaktad›r. Ne var ki, Bahreyn’deki protestolarda Sünnilerin de bulundu¤u bilinmektedir. Sünnileri fiiilerle ortak hareket etmeye sevk eden fleyin Sünni-fiii gerilimi olamayaca¤› da aç›kt›r. Bu küçük ada ülkesinde, petrol fiyatlar›n›n ve finansal sermayenin yükselifli ile büyük bir servet a盤a ç›kt›. Fakat, Bahreyn ulusal gelirinin üçe katland›¤› son yedi y›lda, bu servetin yaln›zca küçük bir parças›, istihdam yaratmada ve temel hizmetlerin sa¤lanmas›nda kullan›ld›. Sahilleri denize do¤ru 20 km doldurulup lüks konutlar infla edilerek, yüzölçümü 5’te 1 oran›nda büyütülen Bahreyn’de 50 binin üzerinde ailenin ev edindirme listelerinde s›ra bekledi¤i tahmin ediliyor.6 Baz› ai-
92
leler 20 y›l› aflk›n zamand›r, ayn› çat› alt›nda, bozuk s›hhî koflullar alt›nda, arka arkaya gelen birçok nesillerle bir arada ve s›k›nt›l› flartlarda, bar›nma kapsam›nda kendilerine bir ev verilmesini beklemekte. Bütün bu süre boyunca, bu insanlar; ABD’li ve Avrupal› yat›r›mc›lar›, finansörleri, flirketleri ve zengin turistleri çekmek için mantar gibi biten mega al›fl verifl merkezleri ve çok katl› gökdelenlerin yan›nda, bunlarla tamamen çeliflen, flehirlerin d›fl k›s›mlar›nda ve köylerde sürdürdükleri sefil yaflam koflullar› içinde, kendilerini kendi ülkelerinde yabanc› gibi hisseder olmufllard›r. Emlak piyasas›n› gelifltirmek için arazi oluflturmak ad›na ülkenin sahilleri doldurularak tahrip edilmifl, geleneksel olarak bal›kç›l›kla geçinen Bahreynlilerin geçim koflullar› ortadan kald›r›lm›flt›r. Bahreyn, halk›n petrol üzerinde en ufak bir denetim flans› yakalamas›na izin vermeyen tüm Körfez ülkeleri gibi, iflgücü olarak yurttafll›k haklar›ndan yoksun ucuz göçmen eme¤ini kullanm›fl ve yurttafll›k haklar›na sahip kendi halk›n› da bu yolla ‘üretimden gelen gücü olmayan’, ekonomik iliflkiler içinde pasif bir pozisyona itmifltir. Kifli bafl›na gelirin on binlerce dolarla ifade edildi¤i Körfez ekonomilerinin süslü gökdelenlerinin ard›nda gizlenen gerçek budur. ‹ktidar›n, yani servetin kontrolünün Sünni bir hanedan›n elinde bulunuyor olmas› ve fiiilere yönelik ayr›mc›l›k, Sünni halk kesimlerinin de ezildi¤i gerçe¤ini de¤ifltirmemektedir. Bahreyn’deki harekette yoksul semtlerde Sünnilerin de fiiilerle birlikte eylemlere kat›lmas› bu gerçe¤e dayanmaktad›r. “Alevi az›nl›¤›n iktidar›na karfl› Sünni ço¤unlu¤un muhalefeti” türünden ezberlerle an›lan Suriye için de benzer fleyler söylenebilir. ‹ktidardaki Baas Partisi, ordu ve bürokrasi Alevi (Nusayri) a¤›rl›kl›d›r. Ancak devletin sa¤lad›¤› olanaklarla varl›¤›n› sürdüren Suriye burjuvazisi Sünni a¤›rl›kl›d›r. G›da ve tekstil d›fl›nda ekonomik faaliyetlerin büyük ölçüde kamu elinde oldu¤u Suriye’de, burjuvazi devletin sa¤lad›¤› olanaklarla d›fl ticaret alan›nda faaliyet göstermektedir. Devlet de Sünni ço¤unluk ile bir denge kurabilmek ad›na kendine ba¤›ml› bir Sünni ticaret burjuvazisinin geliflmesini sa¤lam›flt›r. Ayr›ca, son ayaklanmalar›n Deraa gibi Sünni kentleriyle s›n›rl› kalmay›p Lazkiye gibi Alevi kentlerine de yay›lmas› ve çat›flmalar›n halk kesimleri aras›nda de¤il halk ile devlet güçleri aras›nda cereyan etmesi mezhepçi tezleri çürütmektedir. Eylemlerin ne bafllat›c›s› ne de mutlak hakimi olan Müslüman Kardefller’in mezhepçi sloganlar› dile getirmesi de bu gerçe¤i de¤ifltirmemektedir. Eylemlerde yükseltilen talepler aras›nda ola¤anüstü halin kald›r›lmas›, örgütlenme hakk›n›n tan›nmas›, insan haklar› ihlallerinin durdurulmas› ve sorumlular›n yarg›lanmas›, siyasi tutsaklar›n serbest b›rak›lmas›n›n yan› s›ra geçici kamu
ORTADO⁄U çal›flanlar›n›n kadroya al›nmas›, g›da ve yak›t fiyatlar›n›n ve vergilerin düflürülmesi de yer almaktad›r. Politik ‹slam’›n ve liberalizmin bir tür elefltirisi anlam›na da gelen ekonomik ve politik taleplerin iç içeli¤i burada da karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu ise Suriye aç›s›ndan ülkede henüz hissedilmeye bafllanan neoliberal dönüflüm süreci gibi yeni bir olgudur. Sendikalar dahil bütün kitle örgütlerini 1980’lerde ortadan kald›rarak halk› öz savunma araçlar›ndan mahrum b›rakan rejim, ABD’nin ambargosu nedeniyle neoliberal politikalara en geç geçifl yapan Ortado¤u ülkesi olmufltur. 2000’de iktidara gelen Beflar Esad, ülke ekonomisini 2002’den itibaren piyasa eksenli bir dönüflüme yönlendirmifl, fiyatlar üzerindeki s›n›rlamalar ile tar›msal üretime ve temel tüketim maddelerine uygulanan sübvansiyonlar kald›r›lmaya bafllanm›fl, geçici çal›flt›rma biçimleri yayg›nlaflt›r›lm›fl, özel sektör teflvik edilmifltir. Nüfusunun yüzde 62’si k›rda yaflayan Suriye’de tar›m›n GSMH içindeki pay› 2005’te yüzde 23 iken 2008’de yüzde 17’ye düflmüfltür. Tüm bunlar da bugünkü çat›flman›n toplumsal temellerini oluflturmufltur. Ortado¤u çap›nda eflitsiz ve farkl› biçimler alt›nda yaflanan neoliberal tahribat karfl›s›nda halk hareketlerinin efl zamanl› olarak geliflmesi yaln›zca bir esinlenme ile aç›klanamaz. Burada 2008’de patlak veren ve tüm toparlanma iddialar›na ra¤men, dünyay› dalga dalga etkilemeye devam eden ekonomik krizin rolü üzerinde düflünülmelidir. Küresel ekonomik kriz, Ortado¤u’nun M›s›r gibi ihracata dayal› ekonomilerinde pazarlardaki daralmaya ba¤l› olarak küçülmelere yol açm›fl, finansal çöküfle ba¤l› olarak Körfez ülkelerinin finansal yat›r›mlar› durmufltur. Di¤er Ortado¤u ülkelerinden Körfez’e çal›flmaya giden göçmen iflçiler ülkelerine geri dönünce hem iflsizlik art›rm›fl hem de örne¤in M›s›r ekonomisinde yüzde 5’lik bir a¤›rl›¤› olan iflçi dövizlerini dibe vurdurmufltur. G›Nas›r’›n “Arap sosyalizmi” basbaya¤› kapitalist bir düzendi. Laiklik, devletçi ekonomi ve SSCB ile iyi iliflkiler Nas›r’›n s›k› bir antikomünist olmas›n› engellemiyordu.
da ve yak›t fiyatlar›ndaki spekülatif dalgalanman›n sürmesi de halk›n yaflam koflullar› üzerinde sars›c› etkilerde bulunmufltur.
Kriz kehanetleri 2008’de patlak veren küresel mali krize hala kal›c› bir çözüm bulamayan emperyalist merkezler, eflitsizliklerin giderilmemesi halinde tüm dünyan›n yeni bir toplumsal devrimler ça¤›na sürüklendi¤ini en yetkili a¤›zlardan dile getirmekle birlikte, kriz karfl›s›nda eflitsizlikleri art›ran sermaye yanl›s› politikalara sar›lmaktad›rlar. Yani sistem bizzat, kendi mezar kaz›c›lar›n› yaratt›¤›n› itiraf etmifl hatta bugünkü eylemleri birkaç y›l önceden haber veren kehanetlerde bulunmufltur. Küresel ekonomik krizin ilk safhas›nda, 2008’in Aral›k ay›nda, IMF, hükümetleri “sokakta fliddetli huzursuzluklar olabilir” diye uyard›: “Malî sistemde küçük seçkin bir kesimin ç›kar› yerine herkesin ç›kar›n› gözeten bir yeniden yap›lanma olmad›kça dünya çap›nda ülkelerde fliddet içeren protestolar olabilir.” Ocak 2009’da, Obama’n›n Ulusal ‹stihbarat Direktörü Dennis Blair, ABD’nin ulusal güvenli¤ine en büyük tehdidin terörizm olmay›p küresel bir ekonomik kriz oldu¤unu söylüyordu: “Ekonomik krizler e¤er bir ya da iki y›l uzarlarsa rejimleri tehdit eden istikrars›zl›k risklerini art›r›rlar... Ve istikrars›zl›k geliflmekte olan pek çok ülkedeki k›r›lgan kanun ve nizam› gevfletebilir, bu ise tehlikeli bir biçimde uluslararas› topluma s›çrayabilir.” 2007’de gelecek 30 y›l içindeki küresel e¤ilimleri de¤erlendiren bir ‹ngiliz Savunma Bakanl›¤› raporu yay›mland›. Raporda flunlar yaz›l›yd›: “Zengin ve yoksullar aras›ndaki uçurum muhtemelen artacak ve mutlak yoksulluk küresel bir sorun olarak kalacakt›r. (...) Bunlar ayn› zamanda, salt muhtemelen dinî, anarflist ya da nihilist ha-
reketlerle iliflkili kapitalizm karfl›t› fikirlerin yeniden ç›kmas›na neden olmakla kalmayacak, ayn› zamanda popülizmin ve Marksizm’in dirilifline neden olacakt›r.”
Siyaset sahnesinin düflenleri, yükselenleri Arap milliyetçili¤inin kal›nt›lar›n› ortadan kald›ran bu yeni halk hareketleri, ‹ngiliz Savunma Bakanl›¤›’n›n kayg›lar›n›n yersiz olmad›¤›n› göstermektedir. Bu hareketleri yönlendiren geliflkin Marksist örgütlerden söz etmek elbette mümkün de¤ildir ancak meydanlardan yükselen taleplerin ve kitleleri seferber eden yeni tipte örgütlerin s›n›fsal bir karakter tafl›d›¤› da ortadad›r. Siyasal ‹slam’›n yayg›n beklentinin aksine bu hareketlere kerhen dahil olmas› ve harekete ‹slami bir karakter kazand›ramamas› da, s›n›f eksenli muhalefeti reddeden, kapitalist sistem içi bir hareket olmas›yla iliflkilidir. Bu gerçeklik de kapitalizmin bölgedeki geliflim seyri ba¤lam›nda anlafl›labilir. Arap milliyetçili¤inin ve siyasal ‹slam’›n ana vatan›, Arap dünyas›n›n kalbi M›s›r, bu geliflim seyrinin de en iyi gözlemlenece¤i örnektir. M›s›r’da 1952’deki hür subaylar hareketiyle kral› (Kral Faruk) devirerek iktidara gelen laik milliyetçi Cemal Abdül Nas›r, Arap toplumlar›n›n bir türlü gerçekleflmeyen ulusal ve toplumsal kurtulufl özlemlerine k›smen de olsa yan›t üreten “Arap sosyalizmi”7 politikas›yla dönemine damgas›n› vurdu. Nas›r kesinlikle sosyalist de¤ildi ancak Süveyfl Kanal› gibi ülkenin stratejik ekonomik varl›klar›n› kamulaflt›rmak, ba¤›ms›z ve güçlü bir ordu kurmak, sanayileflme yoluyla M›s›r toplumunu kalk›nd›rmak istiyordu. Bunun için finansman ve silah talep etti¤i ABD’den ret yan›t› almas› üzerine, dönemin iki kutup-
94
lu dünya dengelerinden faydalanarak Sovyetlerle iflbirli¤ine yöneldi. Ancak yine de kapitalizmden kopmad› ve ülke içindeki komünist hareketi ezdi. Kamulaflt›rmalar, ithal ikameci bir sanayileflme modeli ve toprak reformlar›yla kapitalist ekonominin s›n›rlar› içinde kalmakla birlikte kentli ve köylü kitlelerin yaflam koflullar›nda önemli iyilefltirmeler a盤a ç›kard›. Nas›r’›n verdi¤i ilham ve iki kutuplu dünya koflullar›n›n sa¤lad›¤› olanaklar di¤er Arap ülkelerini de bu rotaya çekti. Nas›r, di¤er Arap devletleriyle birlikte 1967’de ‹srail’e açt›¤› savafl› 6 günde kaybedince, Arap milliyetçili¤i için art›k yükselifl devri kapanm›flt›. Ancak halk kitleleri Nas›r’a bu yenilgi nedeniyle s›rt çevirmedi ve istifas›n› kabul etmeyerek ölene kadar (1970) onu iktidarda tuttu. ‹thal ikameci sermaye birikim modeli, dünya kapitalizmindeki geliflmelere ba¤l› olarak 1970’lere do¤ru sorunlar yaflamaya bafllam›flt›. Nas›r’›n ard›ndan iktidara gelen Enver Sedat da 1974’te “‹ntifah” (aç›k kap› politikas›) ad› alt›nda yeni bir ekonomik politika bafllatt›. Özellefltirmeler, kamu harcamalar›nda kesintiler ve ithal ikamecilikten ihracata dayal› ekonomiye geçifl ile birlikte servet iktidar çevresindeki bir avuç az›nl›¤›n elinde birikirken, genifl kitleler ucuz iflçili¤e, iflsizli¤e, yoksullu¤a itiliyordu. Ekonomideki dönüflüme siyasetteki dönüflüm efllik etti. 1975’te SSCB’yle iliflkiler kesildi, 1977’de ‹srail’le bar›fl›ld› ve 1978’de M›s›r’› tescilli ABD-‹srail iflbirlikçisi haline getiren Camp David8 anlaflmas› imzaland›. Sedat, Nas›r’›n miras›na ihanet etmekten çok, Nas›r’›n tercih etti¤i kapitalist yolun mant›ki sonuçlar›na ulaflm›flt›. Ancak halkta ciddi rahats›zl›klar yaratan bu dönüflüm süreci hem solcular›n hem de Nas›rc›lar›n tepkisini çekmeye bafllad›. Enver Sedat da Nas›rc›lara ve
Müslüman Kardefllerin ve liberallerin geriye düfltü¤ü bu süreçte gençli¤in ve solun, emekçi s›n›flar›n önemli bir bölümü ile organik bir ba¤a sahip olmasa bile, bu kesimlerin taleplerini kendi talepleri olarak sahiplenip kendisini gerçeklefltirdi¤i ve politika sahnesinde bir ad›m öne ç›kt›¤› görülmektedir. Tunus ve M›s›r halk hareketleri ile ilgili olarak “gençlik” ya da “yeni orta s›n›f” denilip geçilen fley, asl›nda yeni proletaryan›n en dinamik bileflenidir. Siyasal etki gücünü de s›n›f›n di¤er kesimlerinin taleplerini kendi mücadelesiyle kaynaflt›rabilme yetene¤inden almaktad›r.
solculara karfl› bir dengeleyici unsur olarak Müslüman Kardeflleri sahneye ça¤›rd›.9 Hareket olarak kendi sermayesini oluflturmaya özel önem veren ancak Nas›r döneminin devletçi politikalar› nedeniyle bu flans› yakalayamayan Müslüman Kardefller ‹ntifah politikas›n› benimsedi, muhalefetini ise yolsuzlu¤u hedef alan dini bir temelde sürdürdü. Neoliberal politikalar›n önünü açarken bir yandan solu ezip bir yandan da “irticai tehlike” diye hedef gösterdi¤i Siyasal ‹slam’›n önünü açan bu rejim, 12 Eylül rejimine ne kadar da benziyor! Laik milliyetçili¤in sözde halefi Enver Sedat ile Müslüman Kardefller aras›ndaki bu iliflki Mübarek döneminde de güçlenerek sürdü. Müslüman Kardefllerin temel dayana¤›n› oluflturan küçük burjuvazi (esnaf ve küçük iflletme sahipleri) ucuz iflçili¤e dayal› üretimden beslenerek M›s›r burjuvazisi içinde yer etmeye bafllarken, ‹slamc› hareketin bir parças› olan toprak sahipleri de Nas›r’›n köylülere da¤›tt›¤› topraklar› geri alarak konumlar›n› güçlendiriyordu. Sedat ve Mübarek ise Müslüman Kardefllerin ‹slamc› muhalefeti karfl›s›nda bir savunma olarak rejimi ‹slamc›laflt›rd›. Laik oldu¤u iddia edilen M›s›r’›n Sedat taraf›ndan haz›rlanan 1979 Anayasas›’nda “Anayasa’n›n temel kayna¤› fieriatt›r” diye yazmaktad›r. Neoliberal dönüflüm Arap milliyetçili¤ini çürüttü, siyasal ‹slam’› yükseltti. Bu di¤er Arap ülkelerinde de çeflitli düzeylerde yans›mas›n› buldu. Mübarek döneminde Dünya Bankas› ve IMF ile 1991’de imzalanan yeni ekonomik anlaflmalar ile h›zl› bir özellefltirme süreci bafllad›. Bu zamana kadar neoliberal politikalar henüz emekleme aflamas›ndayd› ve toplumsal yap›y› alt üst eden ad›mlar henüz at›lmam›flt›. Kamu iflletmelerinin birer birer özelleflti¤i 90’lar toplumsal altüst
olufl sürecinin bafllad›¤› y›llard›. Temmuz 2004’te, flu an görevden uzaklaflt›r›lan “‹fl adamlar› hükümeti” kuruldu. Geleneksel bürokrasi ile burjuvazinin çeflitli temsilcilerini bir araya getirdi¤i için bu ad› alan hükümet, ilk görev y›l›nda o güne kadar yap›lan özellefltirmenin on kat› de¤erindekini gerçeklefltirdi. Bu dönem tekstil iflçileri ve vergi memurlar› baflta olmak üzere on binlerce iflçinin ba¤›ms›z sendikalarda örgütlendi¤i, fiili grevler örgütledi¤i, köylüler hareketinin (“fellahin”) toprak reformu ile kazand›klar› topraklar›n gasp›na karfl› direndi¤i bir dönemdir. Ne var ki ana muhalefet Müslüman Kardefller, bu hareketlerin hiçbirine kat›lmam›flt›r. Müslüman Kardefller’in muhalefette yaratt›¤› bofllukta 6 Nisan, Kifaye ve M›s›r Ba¤›ms›z Sendikalar› gibi hareketlerin geliflti¤i dönem de bu dönemdir. Ayn› zamanda 25 milyar dolarl›k bir sermaye grubunu10 ve büyük toprak sahiplerini temsil eden Müslüman Kardefller’in, “Müslüman Kardefller Fraksiyonu” ad› alt›nda mecliste temsil edildi¤i dönemde halk›n tepki gösterdi¤i neoliberal sald›r›lar› Mübarek’in partisi ile birlikte onaylad›¤› dikkate al›nd›¤›nda durum aç›kl›k kazanmaktad›r. M›s›rl› Müslüman Kardefller’in bu pozisyonu Ürdün’deki Müslüman Kardefller ve Lübnan Hizbullah’› için de geçerlidir ve siyasal ‹slam’›n son halk hareketlerinde neden bu kadar geride kald›¤›n› aç›klamaktad›r. 2000’li y›llarda kat› bir neoliberal program uygulayan ‹ran’›n molla rejiminin, 2009’daki büyük ayaklanmalar›n ard›ndan hala bir iç çekiflme içinde bulunmas› da siyasal ‹slam’›n iktidarda iken yaflad›¤› krize örnektir. Siyasal ‹slam, dini söylemi vaktiyle, toplumsal adaletsizlik ve çürümenin elefltirisi için kullan›rken, art›k bask›lar› ve toplumsal adaletsizli¤i meflrulaflt›rmak için kullanmaktad›r. M›s›rl› Müslüman Kardefller’in köylülere toprak da¤›t›lmas›n› ‹slam’›n, mülkiyet hakk›na sahip ç›kt›¤›n› vurgulayarak reddetmesi, ‹ranl› Ayetullahlar›n kendi tasfiye operasyonlar›n› hakl› ç›karmak için has›mlar›n› cin ça¤›rmakla suçlamas› vb örnekler, gerçekte ‹slamc› ideolojinin kitleler üzerindeki etkisini zay›flatacak bir sürece iflaret etmektedir. Siyasal ‹slam iktidarda iken halk kitlelerini yönetme ve egemen s›n›flar› bir arada tutma yetene¤ini yitirmekte, muhalefette iken de halk hareketinin egemen s›n›flara karfl› tepkisini temsil edememektedir.
Sonuç yerine Ortado¤u’daki bu yeni halk hareketleri neoliberalizmin krizi ile siyasal ‹slam’›n krizinin iç içe geçti¤i koflullarda a盤a ç›km›flt›r. Bu yeni hareket geçici bir afl›r›l›k de¤il yeni bir düzen kurulmadan sönümlenmesi mümkün olmayan bir kaç›n›lmaz baflkald›r› dalgas›d›r.
95
ORTADO⁄U Ne var ki, yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmek istemedi¤i ve yönetenlerin de art›k yönetemez hale geldi¤i devrimci kriz durumu, isyan eden kitlelerin iktidar perspektifli bir önderlikten yoksun olmalar› nedeniyle flimdilik devrimlerle sonuçlanamamaktad›r. Emperyalizm, Bahreyn’deki gibi yönetimi do¤rudan denetimi alt›nda tuttu¤u ve halk isyan›n› kanla bast›rman›n mümkün oldu¤u yerlerde iflbirlikçilerinin imdad›na yetiflmektedir. Tunus ve M›s›r’daki gibi iktidarda art›k tutunamayanlar ise yerlerini, isyan eden kitlelere de¤il, emperyalizmin denetim çabalar› dâhilinde rejimin daha az y›pranm›fl aktörlerine b›rakmaktad›r. Arap milliyetçili¤i sahneden silinirken, sistem neoliberal entegrasyon yoluyla art›k rejim içi bir aktör haline gelmifl olan siyasal ‹slam’a umut ba¤lamakta, burjuvazinin farkl› katmanlar› ve emperyalizm iflbirlikçisi ordu ise pozisyonunu koruyarak yeni siyasal temsilcisi ile kaynaflmaktad›r. Di¤er yandan yeni yönetimlerde rol almaya soyunan politik aktörler, halk hareketlerinin taleplerini içeren programlar oluflturmamakta, aksine halk hareketleri taraf›ndan y›k›lan yönetimlerin neoliberal programlar›n› onarmaktad›r. Böylelikle, çat›flma zemini muhafaza edilmekte ve yeni çat›flmalara davetiye ç›kar›lmaktad›r. Bu çat›flman›n devrimci potansiyelini neoliberalizme karfl› mücadele içinde özneleflen Ortado¤u’nun yeni proletaryas›, karfl›devrimci potansiyelini ise neoliberalizm ile birlikte onun krizini de içsellefltiren ve kendi krizine dönüfltüren siyasal ‹slam temsil etmektedir. 21. yüzy›lda Ortado¤u sosyalist hareketlerinin önünde duran görev, yeni proletaryan›n farkl› kesimlerinin taleplerini iktidar perspektifli ortak bir program etraf›nda birlefltiren neoliberalizm karfl›t› bir çizgiyle, halklar›n ulusal ve
toplumsal kurtulufl özlemlerine yan›t üretmektir. Bu çizgi ayn› zamanda neoliberal modelin bütünsel bir parças› haline gelen siyasal ‹slam’la hesaplaflmay› da kaç›n›lmaz k›lacakt›r. S›n›fsal karakteri öne ç›kan çat›flma ancak bu eksende derinlefltirildi¤i sürece neoliberalizmin ve siyasal ‹slam’›n krizine sosyalizmin yükselifli efllik edecektir. Bir Ortado¤u hareketi olarak sosyalizm, bundan sonra, hemen flimdi!
Dipnot: 1 Adam Hanieh, M›s›r halk hareketi: Yaln›zca bir geçifl sorunu de¤il, 2 ‹ran Körfezi’ne k›y›s› olan Arap ülkeleri, Körfez Ülkeleri diye an›lmaktad›r. Petrodolar ekonomisi olarak bilinen bu ülkelerin tamam›nda monarfliler hüküm sürmektedir. Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Umman, Bahreyn, Birleflik Arap Emirlikleri. 3 Memduh Habashi, “M›s›r’da Neler Oluyor?” konferans› konuflmas› (‹stanbul MMO), Ocak 2011, kay›tlar sendika.tv’de 4 Samir Amin’den aktaran Immanuel Wallerstein, Libya and the World Left (Libya ve Dünya Solu), http://www2.binghamton.edu/fbc/archive/301en.htm 5 Samir Amir, M›s›r Devrimi ve Sonras›, çeviren Özgür Üniversite. 6 Finian Cunningham, Bahreyn: Di¤er bir ABD müttefikine karfl› isyan›n toplumsal kökenleri, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=35668. 7 “Arap sosyalizmi” olarak da an›lsa Nas›r’›n yerlefltirdi¤i ve di¤er Arap devletlerince de örnek al›nan sistem kapitalist bir sistemdi. Devletin ekonomik faaliyetlerin merkezinde yer almas› ve Sovyetlerle kurulan iyi iliflkiler, rejimi sosyalist yapm›yordu. Aksine Nas›r ve ard›llar›n›n bask› politikalar›n›n ana hedefi komünistler ve sol oldu. 8 ABD Baflkan› Jimmy Carter’›n gözetimi alt›nda M›s›r Baflkan› Enver Sedat ile ‹srail Baflkan› Menahem Begin aras›nda 17 Eylül 1978’de imzalanan ve M›s›r-‹srail iflbirli¤inin önünü açan anlaflmad›r. Anlaflma maddeleri flunlar› içermektedir: “‹srail M›s›r’a ait olan Sina Yar›madas›’ndan çekilecek, buna karfl›l›k M›s›r da ‹srail’i tan›yacak ve diplomatik iliflkileri bafllatacak. Filistinlilere özerklik verilecek, bunun çerçevesi M›s›r, Ürdün ve ‹srail taraf›ndan belirlenecek, Filistin’deki ‹srail askeri say›s› azalt›lacak. ‹srail-Ürdün bar›fl görüflmeleri bafllat›lacak.” Anlaflma sonras›nda M›s›r ve ‹srail iliflkileri geliflse de, Filistin’e iliflkin sözler tutulmad›. M›s›r yönetimi, Filistin davas›n› bir pazarl›k unsuru olarak kullanm›fl ve kendini kurtarmak için deyim yerindeyse Filistin’i satm›flt›. 9 Müslüman Kardefller daha önce 1964’te de Nas›r taraf›ndan ç›kar›lan bir genel afla yükselen komünist harekete karfl› denge unsuru haline getirilmek istenmiflti. 10 Faik Bulut, 'Arap Dünyas›nda Ayaklanma' Konferans›, Nisan 2011, ‹stanbul.
Ayaklanmalar›n hedefinde yer alan despotik liderlikler, monarfliler ve ‹slami yönetimler “bu toplumlar›n genlerinden türeyen kültürün” de¤il, neoliberal emperyalizme farkl› eklemlenme biçimlerinden türeyen s›n›fsal egemenlik iliflkilerin birer ürünüdür. ‹syan edilen de yaln›zca bu yönetimlerde bulunan kifliler de¤il, onlar›n flahs›nda somutlaflan neoliberal politikalard›r. Politik despotizme karfl› mücadelenin, kaç›n›lmaz olarak s›n›f mücadelesinin dinami¤iyle iç içe geçmesinin nedeni budur. Ezilen s›n›flar ba¤›ms›z sendika, siyasi parti gibi tüm örgütlenme araçlar›ndan yoksun b›rak›ld›¤› ve siyasi erk “tek adam” elinde topland›¤› için, egemen s›n›f ile yaflanan her çeliflki despot liderin fliddeti olarak karfl›lar›na ç›kmaktad›r.
96