ls a y ı
Halk için Mühendislik Mimarlık dergisi Haziran-Temmuz-Ağustos 2016 sayısının ekidir.
öze
enerji komitesi
HALK İÇİN MÜHENDİSLİK MİMARLIK
merhaba, “Rant için değil Halk için Mühendislik” diyerek çıktık yola. Halk için üretim yapmak, halkımızın sorunlarına ortak olmak, derdimizdir. Asgari ücrete çalışan, yoksullukla boğuşan, her geçen gün yapılan zamlarla daha da yoksullaşan halkımıza bir umut olma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Daha önceki sayılarımızda, düzenlediğimiz panellerde söyleşilerde, ülkemizin enerji politikalarından, faturalarımıza yansıyan vergilerden bahsetmiş ve sebebini açıklamıştık. Ancak bizler farkındayız ki durum tespitleri herkeslerce yapılmış ama bir çözüm bir üretim yoluna gidilmemiştir. İşte bizler de Halkın Mühendis Mimarları olarak Enerji Komitesi’ni oluşturarak kendi enerjimizi kendimiz üretebiliriz iddiasıyla yola çıktık. Enerji Komitesi olarak Küçükarmutlu Mahallesi’ne kurabileceğimiz bir rüzgar türbini yapmaya karar verdik. Mahallenin birçok yerinde rüzgar ölçümleri yaptık ve ev tipi bir rüzgar türbini kurulması için elverişli olduğunu anladık. İlk aşamada dikey eksenli bir rüzgar türbini imal ettik, ancak türbin istediğimiz özelliklerde değildi. İlk deneyimimizin de tecrübesiyle halkımıza daha iyi bir rüzgar türbini verebilmek ve Hasan Ferit Gedik rüzgar türbini adının hakkını verebilmek için daha çok çalışmaya başladık. Biliyoruz ki ülkemiz montaj sanayi ülkesidir. Hiçbir ürün tarafımızca üretilmez, sadece gelen parçalar birleştirilir. Kendi ağır sanayimiz yoktur. Yedek parçada, teknolojide dışa bağımlıyız. Aynı durum rüzgar türbinleri için de geçerliydi. Piyasada tüm türbinlerin yurt dışından getirtildiğini, fahiş fiyatlardan satılmakta olduğunu ve düşük rüzgar hızlarında çalışmadıklarını öğrendik. Anadolu’da birçok mucidi gezdik. Onların ürettiği rüzgar türbinlerinde ise atık motor parçalarının kullanıldığını öğrendik. Ama biz tüm parçalarını kendimiz üretmek istiyorduk, çünkü mücadelemiz emperyalizmle. Bir gün sosyalist bir ülke kurduğumuzda emperyalizmin bilgileri bizimle paylaşmayacağını gün gibi biliyoruz, bu yüzden kendi teknolojimizi adım adım geliştirmeliyiz. Burada da öyle yaptık, tüm parçaları kendimiz üretmeye karar verdik. Ve başardık… Bu özel sayımızda rüzgar türbinimizin özelliklerinden ve nasıl ürettiğimizden, ülkemizdeki montaj sanayiden ve bu durumun mühendislik üzerindeki etkisinden bahsettik. Biliyoruz ki bizim mücadelemiz yeni başlıyor, çünkü ürettiğimiz rüzgar türbinlerini uygulama aşamasına geldik. Bu mücadelede sizleri de aramızda görmek istiyoruz. Yeni bir sayıda yeniden görüşmek üzere…
içindekiler 4
6 8 10
11
12 14 16 18
başardık! çok ucuz maliyetlerle, yüksek verimli rüzgar türbini geliştirdik! enerji nedir? elektrik üretimi neden önemlidir? rüzgar türbini nedir? nasıl elektrik üretir? rüzgar türbinimizi, bize dayatılan pahalı elektriğe karşı çok düşük maliyetle ürettik türbinimizdeki teknik başarımız: düşük rüzgarlarda da üretim! türbin deyip geçmeyin! bu kavga, hürriyet kavgasıdır! başarımızın sırrı: kolektivizm kaynağa yolculuk: halka gitmek halktan öğrenen, halk için üreten, halktan yana mühendislik
Halk için Mühendislik Mimarlık Özel Sayı Sahibi: Barış Yüksel Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Cem Dursun Adres: Fatih Sultan Mehmet Mah. Beyaz Sokak No. 20 Sarıyer / İSTANBUL Tel: 0 534 269 73 33 Baskı: Yediz Ofset - Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi 3. Blok 1 Ne 1-2 Topkapı / İSTANBUL / 0 212 577 54 92 halkinmuhendismimarlari@gmail.com /halkinmuhendismimarlari /halkinmuhendis
3
enerji komitesi
BAŞARDIK! ÇOK UCUZ MALİYETLERLE, YÜKSEK VERİMLİ RÜZGAR TÜRBİNİ GELİŞTİRDİK!
Bizler Halkın Mühendis Mimarları’yız. Halkın ihtiyaçları doğrultusunda, yoksulluğa karşı alternatif projeler geliştiriyoruz. Enerji soygununa sosyalist çözümler bulabilmek için çalışıyoruz. Şu an içimizde Halk Bahçeleri Komitesi ve Enerji Komitesi yer alıyor. Aynı zamanda Mimar Meclisi ile birlikte projeler de geliştiriyoruz. Biz HMM Enerji Komitesi olarak teknik ihtiyaçlara yo-
4
ğunlaşıyoruz. Kapitalist pazar ekonomisi içinde çok yüksek fiyatlara satılan ürünler yerine basit, pratik, herkesin yapabileceği yöntemler geliştirmeye çalışıyoruz. Daha önce Ferhat Gerçek Yürüteci geliştirmiştik. Felçli hastaların ayağa kalkabilmesini, dik durabilmesini sağlayan bir çalışmaydı. Şimdi bir başka soruna yoğunlaştık; ücretsiz elektrik
üretimi. Yoksul aileler için elektrik gideri, aylık gelirinin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bir rüzgar türbini tasarlayarak bu gideri tamamen ortadan kaldırabileceğimizi düşündük. Enerji tekellerine bağımlı olmak zorunda değiliz. Onların kar etmek için belirledikleri bedelleri ödemek zorunda değiliz. Piyasada evlerin kendi elektriğini üretebilmesi için satılan başka rüzgar türbinlerinin de olduğunu gördük. Ancak araştırmalarımızda, iki temel sorun olduğunu fark ettik: Satılan rüzgar türbinleri çok pahalıydı. 20.000 TL’den 50.000 TL’ye kadar değişik fiyatlarda satılıyordu. Bu da bir başka soygundu. Yoksul halkın
enerji komitesi
bunu ödeyebilmesi imkansız. Zaten bu bedel 10 yıllık elektrik giderinden bile fazla. Yani hiç uygun değildi. Bu türbinler pahalı olmalarının yanı sıra verimli de değildi. Elektrik üretebilmek için yüksek rüzgar güçlerine ihtiyaç duyuyordu hemen hepsi. Düşük rüzgarlarda elektrik üretmiyorlar. Bu da verilen paranın boşa verilmesi anlamına geliyor. Çünkü her zaman yüksek hızda rüzgar esmiyor. İşte bu iki sorunu çözmek için yola çıktık. Bir rüzgar türbini tasarlamalıydık. Hem çok ucuza mal olmalıydı; hem de düşük rüzgarlarda da elektrik üretmeli ve verim olabildiğince yüksek olmalıydı. İlk denememizi geçen sene yaptık. İstediğimiz sonucu alamadık. Çünkü onda elektrik üreten aksamda yani alternatörde dışarıdan aldığımız, fabrikasyon parçalar kullanmıştık. Bunun üzerine çalışma yöntemimizi değiştirdik. Türbinin her parçası ama her parçasını biz yaratmalıydık. Yeterli bilgimiz yoktu. Araştırmalar yaptık. Kitaplarımızı yeniden gözden geçirdik. ODTÜ’de, İTÜ’de hocalarımıza danıştık. Anadolu’da rüzgar türbini yapan halkımızdan insanlara gittik. Yöntemlerini inceledik. Bir yandan da bir torna atölyesinde denemelerimizi yapıyorduk. Gündüzleri işlerimizde çalışıyor, geceleri üretim için bir araya geliyorduk. Başarısız olduğumuz anlar oldu. Ama yıl-
madık. Biz devrimciyiz. Belki o an çözümü bilmiyor olabiliriz ama mutlaka bir çözümü vardır, devrimciler için çözülemeyecek bir şey yoktur, işte bunu biliyoruz. Bu düşüncelerle çalışmalarımızı tamamladık. Bu türbini çok uygun fiyatlara mal ettik (yaklaşık 1.200 TL). Çok düşük rüzgarlarda (1.5 – 2 m/s) hızlarda düşük de olsa (saatte 30-40 watt) elektrik üretiyoruz. 3–5 m/s hızlarında saatte yaklaşık 70–150 watt aralığında elektrik üretiyoruz. 7 m/s hızında satte yaklaşık 400 watt elektrik üretiyoruz. Ortalama bir evin satte elektrik ihtiyacı 200 watt civarında. Yani düşük rüzgarlarda bunun yarıya yakınını, yüksek rüzgarlarda ise 2 katını üretebiliyoruz. Bu türbinde bir başka başarımız ise her şeyiyle bize ait olması. Dışarıdan hiçbir yedek parça kullanmadık. Yani dışa bağımlı değiliz. Emperyalizme bağımlı montaj sanayinin egemen olduğu bir ülkeyiz. Kendimize ait ağır sanayimiz yok. Teknolojide, yedek parçada dışa bağımlıyız. Sosyalist Türkiye’de buna son vereceğiz. Kendi ağır sanayimizi kuracak, üretimimizi dışa bağımlı olmaktan çıkarıp tamamen özgürleştireceğiz. İşte bu rüzgar türbinimiz bu yolda atılmış ilk adımımızdır. Bu adımlarımızı çoğaltacağız. Bir bir halkımızın yoksulluğuna çareler üreteceğiz, bir yandan da kendi teknolojimizi, kendi tekniğimizi geliştireceğiz.
Bilimsel bilgi bu halkın çocuklarından çalınıyor. Bilgiye eriştiğinde, imkanlarını zorladığında bu ülkenin evlatlarının neleri başarabileceğini göstereceğiz. Geliştirdiğimiz rüzgar türbinimizi ilk olarak Armutlu’da bir gecekonduya taktık. Armutlu Mahallesi, konumu gereği zenginlerin iştahını kabartan, devrimci kimliği nedeniyle egemenlerin hışmını üzerine çeken, yıkım tehditleri yaşayan, buna karşı örgütlü bir şekilde direnen bir mahalle. Bu mahalle nice yiğit evlatlar yetiştirdi. Bu evlatlardan biri de çetelere karşı mücadelede katledilen Hasan Ferit Gedik. Türbinimizi ilk bu mahallede kurduğumuz için, türbinimizin adını da bu mahallenin bir değeriyle taçlandırmak istedik. Bu nedenle türbinimizin adını HASAN FERİT GEDİK RÜZGAR TÜRBİNİ olarak belirledik. Hasan Ferit Gedik Rüzgar Türbinimizi önce Armutlu’daki tüm evlere, ardından İstanbul’un diğer yoksul mahallelerine ve Anadolu’ya da yaygınlaştıracağız. Türbinimizi maliyet fiyatlarından vereceğimiz gibi, nasıl ve hangi malzemelerden yapıldığının formülünü de açıklayıp herkesin yapmasını sağlayacağız. İşimiz burada bitmiyor. Türbinin hemen ardından başka başka onlarca sorunumuzun çözümüne çareler aramaya devam edeceğiz...
5
enerji komitesi
ENERJİ NEDİR? ELEKTRİK ÜRETİMİ NEDEN ÖNEMLİDİR? Enerji genelde iş yapabilme yeteneği olarak tanımlanır. Yapılan, üretilen değiştirilen her türlü eylemin oluşumunda enerji vardır. Nefes alışımız, uyumamız, düşünmemiz, ısınmamız, aydınlanmamız, endüstriyel üretimimiz; kısacası tüm yaşamsal faliyetlerimizde enerji kullanırız. Enerjinin insanlar için bu kadar önemli oluşu; fizikten sosyolojiye, politikadan sağlığa, ekonomiden çevre bilİmine birçok alanın parametresidir.
Emperyalizmin Enerji Politikası İnsanlık için bu kadar önemli olan enerji ülkeler için de vazgeçilmez bir koz, gelişmelerini, endüstrileşmelerini hızlandıran bir güç olmuştur elbette. Kapi-
6
talizmin insanı, çevreyi, dünyayı hiçe sayan doğası bu gücü silaha ve savaşa çevirmiştir. Kapitalist ülkeler doğal kaynaklara sahip olabilmek için diğer ülkeleri sömürgeleştirmiştir. Onlara saldırmış, dünyayı paylaşım ve egemenlik saldırılarına mahkum etmiştir. Emperyalizmin gözü dönmüşçesine istediği petrolün ve enerji kaynaklarının çokça bulunduğu ülkeler, bu savaşların merkezi olmuştur. 1. ve 2. Paylaşım savaşlarından alınan derslerle silahların ve askeri müdahalelerin yetmediği yerlerde; politik , ekonomik sosyal kuvvetler ve yerli işbirlikçilerin yardımıyla sömürü devam etmiştir. Emperyalizm ortadan kalmadığı sürece enerji paylaşım mücadelesinin temel konularından biri olacaktır.
Emperyalizmin ülkemizde enerji konusundaki programları özelleştirmeler ve bunun yanı sıra uluslararası yasalarla tanınmış ve emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden yükümlülükleri içermektedir. Türkiye’de iktidarların “ulusal çıkar” olarak göstermeye çalıştıkları politikalar emperyalizmin sınırları dahilindedir seçimle gelen her hükümet bu anlaşmalara uymak zorundadır.
Ülkemizde Uygulanan Enerji Politikası ve Halka Yansıması Enerjinin birçok ülkede kullanılmasında halkın ihtiyacını karşılamak değil, sermayenin ihtiyacını karşılamak temeldir ve maalesef ki yine faturası halka kesilir. Doğal kaynaklardan halkın vergileri ile üretilen enerji yine halka para ile satılır; ama büyük sermaye grupları, teşvik yasaları gibi devlet oyunları ile ya vergiden arınmış bir şekilde ucuz kullanır, ya da bedava kullanır; yine bu gideri karşılamak için fatura halka kesilir. Bu adaletsizliğin en belirginlerinden birisi de elektrik alanındadır. Elektrik de tıpkı sağlık, ulaşım, barınma, eğitim, su ve haberleşme gibi temel
enerji komitesi
hakkımızdır. Fakat bu düzen tüm bu temel haklarımızı alınıp satılabilen birer meta olarak görüp kullanmaktadır. Ülkemizde 2013 yılında TEDAŞ’ın 21 bölgesel elektrik dağıtım şirketine bölünerek özelleştirilme sürecinin tamamlanmasıyla; en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan elektrik de işbirlikçi enerji tekellerine peşkeş çekilmiştir. AKP ve işbirlikçi tekeller; bazen açık zamlarla, bazen faturalardaki birim fiyatların noktadan sonraki haneleriyle oynayarak halka fark ettirmeden bugüne kadar bu soygunu gerçekleştirmiştir. Kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli, enerji fonu, belediye tüketim vergisi (BTV) ve TRT payı gibi vergiler ve gizli zamlar bu soygunun açık göstergesidir. Halkımız kullandığı elektiriğin kat kat fazlasını ödemektedir. Bir de bu vergiler ve fonlar yetmezmiş gibi bu vergilerin ve fonların üzerine %18 KDV eklemetedir. Yani yoksul emekçi halkımız, verginin de vergisini ödemektedir. Halk soyulurken, KaçAKsaray’da elektrik har vurulup harman savruluyor. Bir şehre yetecek kadar aydınlatma kullanılıyor. Halkımız yüklü miktarlardaki elektrik faturalarını ödemekte geciktiği taktirde toplamda 5 gün sonunda elektrik kesilerek kapatılıyor. Üstüne üstlük bir sonraki faturada açma-kapama bedeli, gecikme bedeli de faturaya yansıtılıyor.
Elektrik Soygunu Varsa Çözüm de Vardır!
örgütlenmesinden geçmektedir.
Yüksek miktarlarda elektrik faturaları ödemek, bugün halkın en öncelikli sorunlarından biri haline gelmiştir. Çözüm ise, yüksek elektrik faturalarıyla nasıl soyulduğumuzu öğrenmekten geçer. Halkımız; yakıcı olarak hissettiği, sahiplendiği, nedenini bildiği sorunları çözmesini de gayet iyi bilir. Tarih, halkın kendi sorunlarına, ihtiyaçlarına yaratıcı çözümler bulduğu örneklerle doludur. Elektrik soygununun çözümü de halkın kendi öz örgütlülüklerinde bir araya gelmesinde,
olarak yaptığımız ve yaygın-
Halkın Mühendis Mimarları laştırma çalışmalarına başladığımız rüzgâr türbinleri de düzenin yarattığı elektrik sorununa çözüm getirmeyi amaçlamaktadır. Elektrik dağıtım şirketlerinin bizleri soymasına seyirci kalmak zorunda değiliz, kendi elektriğimizi kendimiz de üretebiliriz. Rüzgâr türbini ve benzer enerji üretim yöntemlerini halkla beraber üretip çoğaltmalı, yaygınlaştırmalıyız.
7
enerji komitesi
RÜZGAR TÜRBİNİ NEDİR? NASIL ELEKTRİK ÜRETİR? Rüzgar türbini için, rüzgardan başlayıp evdeki priz ve lambalara kadar uzanan bir zincirin halkalarının bütünü diyebiliriz. Bu zincirin halkaları şöyle sıralanır: aaRüzgar aaKanatlar aaAlternatör (ya da diğer adıyla Jeneratör) aaRegülatör aaAkü aaİnvertör Rüzgar: Hareket enerjisi elde etmemiz için ihtiyaç duyduğumuz güç kaynağımız. Ne kadar güçlü eserse o kadar hızlı hareket enerjisi ortaya çıkar. Bu nedenle rüzgarın esme hızı, üretilen elektriğin gücünü belirler. Kanatlar: Rüzgardan aldığı itme kuvveti ile dönmeye başlar ve hareket enerjisi (mekanik enerji) ortaya çıkarır. Kanatlar yatay eksenli olabileceği gibi dikey eksenli de olabilir. Kanatın boyu, şekli, hammaddesi, ağırlığı esen rüzgardan ne kadar etkileneceğini ve hangi hızda döneceğini de belirler. Alternatör (Jeneratör): Kanatların ürettiği hareket
8
enerjisini elektrik enerjisine çevirir. Bu şöyle gerçekleşir: Mıknatıslarda kuzey (N) ve güney (S) kutupları vardır. Mıknatıslardaki bu kutuplanma kuzeyden (N) güneye (S) doğru bir manyetik alan oluşturur. Mıknatısın N yönünü bir bakır telin üzerinden geçirirsek telde elektriksel bir gerilim oluşur. S yönünü geçirdiğimizde ise, N yönünü geçirdiğimizde oluşan gerilimle ters yönlü bir gerilim oluşur. Böylece artı ve eksi yönlerinde sürekli dalgalanma oluşacak ve telde bir gerilim ve buna bağlı olarak akım elde edilecektir. Bakır telde akım oluştuğunda elektrik üretilmiş oluyor. N ve S ne kadar hızlı yer değiştirirse dalgalanma sıklığı o kadar artıyor. Bu aynı zamanda manyetik alanın hareketinin de hızlanması anlamına geleceği için, hızlandıkça üreteceğimiz elektrik enerjisi de büyümüş oluyor.. Mıknatısı sabit tutmak ise, bakır tellerde elektrik enerjisi oluşturmuyor. Elektrik enerjisinin oluşması için mutlaka manyetik alanın hareket etmesi gerekiyor.
Bunu Nasıl Sağlıyoruz? Alternatör, rotor ve stator isimli iki parçadan oluşuyor. Rotor, bir tepsi gibi çember
şeklinde. Çemberin iç kısmına, içe bakacak şekilde mıknatıslar yan yana diziliyor. Mıknatısları yan yana dizerken bir N yönünde bir S yönünde olmasına dikkat ediyoruz. Rotor, kanatlara takılı parçamız. Yani kanatlarla birlikte dönecek olan parçamız. Stator, rotorun içine yerleştirilen, rotora temas etmeyen, sabit duran parçamız. Bu parçada kutup başlarımız var ve bu kutup başlarını bakır tel ile sarıyoruz. Statordaki bakır tel içeride sabit duruyor, onun karşısındaki rotorun iç kısmına yerleştirilen mıknatıslar ise rotorla birlikte dönüyor. Mıknatısların sürekli dönüyor olması ve N ve S şeklinde yan yana dizilmiş olması,
enerji komitesi
sabit duran bakÄąr tellerin de sÄąrasÄąyla N ve S kutuplarÄąna maruz kalmasÄąnÄą saÄ&#x;lÄąyor. Kanatlar dĂśndĂźÄ&#x;Ăź sĂźrece rotor da dĂśnĂźyor ve bĂśylece elektrik ĂźretmiĹ&#x; oluyoruz. MÄąknatÄąslarla bakÄąr teller arasÄąndaki gerilim, bir frenleme etkisi de yaratÄąyor. Bu gerilim ne kadar bĂźyĂźkse, bir baĹ&#x;ka ifadeyle mÄąknatÄąsÄąn boyu, bakÄąr telin uzunluÄ&#x;u, geniĹ&#x;liÄ&#x;i vb ne kadar fazlaysa gerilim ve buna baÄ&#x;lÄą olarak frenleme etkisi de artÄąyor. Frenleme etkisinin artmasÄą, kanatlarÄąn rĂźzgarda dĂśnmesini gßçleĹ&#x;tiriyor. Sadece gßçlĂź rĂźzgarlarda dĂśnmesini saÄ&#x;lÄąyor. Biz sadece gßçlĂź rĂźzgarlarda dĂśnen deÄ&#x;il, çok dĂźĹ&#x;Ăźk rĂźzgarlarda da dĂśnebilen bir alternatĂśr yapmak istiyoruz. Hem dĂźĹ&#x;Ăźk rĂźzgarlarda dĂśnebilmeli yani frenleme etkisi dĂźĹ&#x;Ăźk olmalÄą, hem de ĂźrettiÄ&#x;i gßç yĂźksek olmalÄą. Hedefimiz bu denklemi çÜzmek. RegĂźlatĂśr: RĂźzgar hÄązÄą sĂźrekli deÄ&#x;iĹ&#x;eceÄ&#x;inden, ona baÄ&#x;lÄą olarak elde ettiÄ&#x;imiz gßç de sĂźrekli deÄ&#x;iĹ&#x;ecektir. Bu deÄ&#x;iĹ&#x;imler ise zararlÄą olduÄ&#x;undan sabitlemek gerekiyor. RegĂźlatĂśr gerilimi sabitleyip, akÄąmÄą deÄ&#x;iĹ&#x;ken tutarak akĂźlerimizi Ĺ&#x;arj etmemizi saÄ&#x;lÄąyor.
ĂœrettiÄ&#x;imiz elektriÄ&#x;i depolayacaÄ&#x;ÄąmÄąz, rĂźzgar esmediÄ&#x;inde kullanacaÄ&#x;ÄąmÄąz alan. ElektriÄ&#x;in Amper, Volt, Watt, OHM, Joule gibi deÄ&#x;er ve Ăśzellikleri var. BunlarÄąn ne anlama geldiÄ&#x;ini anlatmak için elektriÄ&#x;i bir baraja benzetebiliriz. ElektriÄ&#x;i barajÄąn bĂźtĂźnĂź olarak varsayarsak; Barajdaki suyun miktarÄą: Giren Enerji (Joule) Barajdaki suyun yĂźksekliÄ&#x;i (içindeki suyun basÄąnç gĂźcĂź): Gerilim (Volt) Barajdan akan suyu taĹ&#x;Äąyan borunun geniĹ&#x;liÄ&#x;i: Direnç (OHM) Borunun içinden geçen suyun miktarÄą: AkÄąm (Amper) Borunun içinden geçip atÄąlmÄąĹ&#x; olan suyun saatteki miktarÄą: Gßç (Watt) Borunun içinden saatlerce atÄąlmÄąĹ&#x; suyun toplam miktarÄą: ÇĹkan Enerji (Joule) Ĺžu formĂźl de unutulmamalÄą: Watt: Volt x Amper Bu durumda
Amper: Watt / Volt Volt’u regĂźlatĂśr kullanarak 14.4’e sabitliyoruz. ÇßnkĂź akĂźyĂź Ĺ&#x;arj edebilmemiz için Volt’un 14.4 olmasÄą gerekiyor. Bu durumda Watt’Ĺ arttÄąrdÄąÄ&#x;ÄąmÄązda Amper’i de arttÄąrmÄąĹ&#x; oluyoruz. Amperi arttÄąrmamÄąz, akĂźyĂź daha hÄązlÄą Ĺ&#x;arj etmemizi saÄ&#x;lÄąyor. AkĂź sĂźrekli kullanÄąlacaÄ&#x;Äąndan ve boĹ&#x;alacaÄ&#x;Äąndan, hÄązlÄą Ĺ&#x;arj edebilmek Ăśnemli... Ama Amper telden geçen akÄąm, yani borudan geçen su anlamÄąna geldiÄ&#x;ine gĂśre, telin kalÄąnlÄąÄ&#x;ÄąnÄąn Ăźzerinde bir akÄąm geçiĹ&#x;i olmamalÄą. Yani tel kalÄąnlÄąÄ&#x;ÄąnÄąn taĹ&#x;ÄąyacaÄ&#x;Äąndan fazla akÄąm Ăźretirsek teli yakarÄąz. Sonuç olarak rĂźzgar enerjisini elektrik enerjisine çeviren bu sistemin en Ăśnemli ayaÄ&#x;ÄąnÄą kanatlar ve alternatĂśr oluĹ&#x;turuyor. Çok dĂźĹ&#x;Ăźk rĂźzgarlarda dĂśnen ve maksimum yĂźkseklikte enerji Ăźreten bir tĂźrbin. YaptÄąÄ&#x;ÄąmÄąz deneylerle bunu bĂźyĂźk oranda baĹ&#x;ardÄąk. Ĺžimdi daha da geliĹ&#x;tirmek için çalÄąĹ&#x;maya devam ediyoruz...
Ä°nvertĂśr: YĂźkseltici. ĂœrettiÄ&#x;imiz elektriÄ&#x;i 220 volta çevirerek evde kullanÄąlabilir hale getiriyor. AkĂź:
9
enerji komitesi
RÜZGAR TÜRBİNİMİZİ, BİZE DAYATILAN PAHALI ELEKTRİĞE KARŞI ÇOK DÜŞÜK MALİYETLE ÜRETTİK Kendi rüzgar türbinimizi üretmemizin nedenlerinden biri de ülkemizde elektriğin oldukça pahalıya satılmasıdır. Enerji tekelleri; faturalarda “enerji fonu, iletim bedeli, kayıp-kaçak gibi hanelerle” elektrik fiyatlarını olması gerekenin neredeyse iki katı olarak gösterirken, bizler de ucuz elektriği halka nasıl taşıyabileceğimizin yollarını araştırıyorduk. Öncelikle bir rüzgar türbininin temelde hangi parçalardan oluştuğunu öğrendik. Ardından da türbinimizin yatay mı, dikey mi olduğuna karar vermemiz gerekmekteydi. Anadolu’da halkımıza yaptığımız ziyaretler ve araştırmalarımız sonucu türbinimizin yatay eksenli olmasına karar verdik. Alüminyum sacdan 3 adet kanat yaptık. Rüzgar türbinimiz için en yoğun çalışma yaptığımız kısım, alternatör üretimiydi. Hangi tip alternatör kullanabileceğimizi araştırdık. Düşük devirlerde elektrik üretme zorunluluğu-
10
muz bizi şu an ürettiğimiz alternatöre getirdi. Bu alternatörün özelliği; çok kutuplu olması, dolayısıyla düşük devirde çalışması, ömrünün uzun olması ve bakım gerektirmemesiydi. Araştırmalarımız sonucunda alternatör tipimizi ve alternatör için hangi parçaları kullanacağımızı öğrendik. Piyasadaki ev tipi rüzgar türbinlerini araştırdığımızda, 3 m/ sn’den düşük hızlarda elektrik üretebilen rüzgar türbininin olmadığını gördük. Biz ise 1-2 m/ sn’lik hızlarda bile elektrik üretiyoruz. Bizim ürettiğimize piyasadaki en yakın ürünün satış fiyatı 7680 dolar, yani yaklaşık 23 bin lira yapmaktadır. Bizim toplam maliyetimiz ise yaklaşık 3000 liradır. Ki bu maliyetin yarısını aküler oluşturmaktadır. Piyasadaki ürünlerle bu denli fiyat farkı olmasının 2 sebebi olduğunu düşünüyoruz: Birincisi; Rüzgar türbinimizi kar elde etmek için geliştirmedik. Bizi
motive eden itici güç; kar elde etmek bir yana, halkımızın elektrik kullanırken soyup soğana çevrilmesi sorununu yüreğimizde hissetmemizdir. “Halkımız daha ucuz elektriği nasıl kullanabilir?” sorusunu cevaplamaya çalıştık. Bilmediğimiz, tıkandığımız yerlerde halkımızdan öğrendik, bilgilerimizi daha da pekiştirdik. İkincisi; Rüzgar türbinimizin her parçasını kendimiz yapmaya çalıştık. Okullarda, çalıştığımız işyerlerinde bize öğretilen “kes-yapıştır”, “onu al buraya tak, şunu al oraya tak, hah oldu bitti” tarzı yöntemleri, montaja dayalı üretimi, yüzeysel, üstünkörü çalışma tarzını bir kenara bıraktık. Bize öğretilmeyen bilgileri pratikte öğrendik, her parçanın ne işe yaradığını anladık. Yapabildiğimiz ölçüde tüm parçaları kendimiz üretmeye çalıştık. Ve bu sayede her parçanın gerçek maliyetini de öğrendik.
enerji komitesi
TÜRBİNİMİZDEKİ TEKNİK BAŞARIMIZ: DÜŞÜK RÜZGARLARDA DA ÜRETİM! Düşük rüzgar hızındaki başarımız; bilgibirikim, deneyim ve araştırma geliştirme çalışmalarımızın bir sonucu oldu. Kanat tasarımı, jeneratör ve transmisyondaki (hareketli parçalar) verim, düşük hızda ürettiğimiz
Rüzgar Akım Gerilim Güç Hızı (m/s) (Amper) (Volt) (Watt)
2,54
0,5
13
6,5
3,5
2,5
16
40
4
4
16
64
7
14
25
350
7,44
15
25
375
elektriği hedeflediğimiz noktaya taşıdı. Kanat tasarımı düşük rüzgar hızlarında çalışacak şekilde yapıldı. Geniş süpürme alanlı olarak imal edildi. Kanat malzemesi olarak 2 mm alüminyum sac kullanıldı. Kanat tasarımını piyasadaki benzerlerinden hiçbir şekilde alıntı yaparak belirlemedik. Tamamen kendimize özgü ve İstanbul’un rüzgar karakterine uygun olarak tasarladık. Jeneratör bölümünde ise sabahlara kadar aylarca süren deneyler sonucunda elde ettiğimiz başarı benzer türbinlerden oldukça fazla oldu. 3-4 m/s rüzgar hızlarında bir çok piyasa türbini dönmezken bizim üretimimiz 1.5-2 Amper’e varan akım üretmekte. 6-7 m/s’de ise 15 Amper 25 Volt tam yüklü olarak elektrik üretimimiz oldu. Denemelerimizde farklı rüzgar hızlarında elde ettiğimiz akım, voltaj ve güç değerleri yandaki tablo ve grafikte gösterilmektedir. Türbin çalışmalarımızda daha yolun başında olmakla beraber halkımız için en verimli, dayanıklı ve ekonomik türbinin üretimi için çalışmalarımıza devam edeceğiz.
11
enerji komitesi
TÜRBİN DEYİP GEÇMEYİN! BU, KAVGA; HÜRRİYET KAVGASIDIR! Üretmeyi başardığımız rüzgar türbini, bir bağımsızlık savaşının önemli bir parçasıdır. Neden? Emperyalizm, sömürge ülkelerinde kendi ihtiyaçları doğrultusunda görev paylaşımları yaparak ülkeleri kendine bağımlı hale getirir. Bu bağımlılık ilişkisi; sömürge ülkeleri sanayiden tarıma, ekonomiden eğitime kadar etkiler. Rol yukarıdan biçildiğinden, bu rolü ve politikayı sadece kontrol eden (emperyalist şirket) bildiğinden dolayı bu politikaların hareket ettirdiği yığınlar mümkün olduğunca gerçeklerden uzak tutulur. Bu sömürgecilik ilişkileri
12
kendisini sanayide apaçık gösterir. Yeni sömürge ülkelerin sanayisi yukarıdan aşağıya yabancı sermaye ve işbirlikçi burjuvazi eliyle kurulur ve bu tip örgütlenen sanayi şekillerine montaj sanayii denir. Montaj sanayi ülkelerinde üretim cılız ve bütünüyle dışa bağımlıdır. Ağır sanayide ise emperyalizmin kullanıp eskittiği teknolojileri bir kez daha keşfetmek zorundadır. Sömürge ülkelerdeki bilgi birikim hiçbir zaman bir sistemin bütünüyle kavranabilmesine müsaade etmez. Montaj sanayinin tercih edilme sebebi de budur. Bir bütünün belli bir kısmının bilgisine
sahip olunur veya hali hazırda kurulmuş bir bant üzerinden ezberletilmiş bir imalat yapılır. Bu politikalarla mevcut teknoloji üzerine bir adım ilerisini kurmak bir yana dursun, mevcut teknoloji dahi puslu camlar arkasından gösteriliyor yeni sömürge ülkelerde. Böyle bir sanayi politikasına sahip ülkelerde bilim ve teknik de bu politika ekseninde gelişiyor. Bilim veya teknik üretmekten aciz bir ülkede mühendislik mesleği sadece ara elemanlık görevini yerine getirmeye denk düşüyor. Montaj sanayi ülkelerindeki mühendisler ne yapacağını bilemeyen, yaptığı işte ve ko-
enerji komitesi
numunda hiç-bir netliği olmayan, patronuna, bilginin ihrac edildiği yurtdışı firmalarına bağımlı bir hale geliyor. Yapacağı işi ve yapacağı işin kime hizmet ettiğini bilmeme; yaptığı işteki emeğinin belirsizliği mühendislik mesleğinin değersizleşmesine sebep oluyor. Bu değersizleşme sadece mesleki ölçekte kalmayıp insani bir değersizleşmeyi de beraberinde getiriyor. Halkın Mühendis Mimarları Enerji Komitesi olarak ürettiğimiz Hasan Ferit Gedik Rüzgar Türbini böyle bir dünyanın Türkiye’sinde hem bireysel anlamda, hem de halk olarak özgürleşme ve bağımsızlık savaşının önemli bir adımıdır. Bütün parçalarıyla kendi imal ettiğimiz ve tasarımı bize özgün olan bir rüzgar türbini üzerinde en açık şekilde düşünebilecek, olası sorunlarda en etkili çözüm yollarını ortaya koyabilecek bilgi birikim yine bizim ellerimizde olacaktır.
Bu sadece bir rüzgar türbini için dahi olsa bize soluk kanalları açan bir araç. Piyasadaki rüzgar türbinleri için malzemeler ve parçalar arasında bir uyumsuzluk olabilir. Sadece montajda birleştirilmiş veya herhangi bir parçası ithal edilmiş bir rüzgar türbininde olası bir sorunun çözümü dışarıdan eklenen her bir kalem için bağımlılığı da beraberinde getirecektir. Örnek verecek olursak; bizim ürettiğimiz bir rüzgar türbininin bobin sargılarından bir tanesinin sarım sayısı eksik olabilir. Bu sorunu sarım yapan kişinin nokta tespitiyle çözebiliriz. Olmaz ise sarımları tek tek test ederiz. Bu bizim için 40 gr bakır ve 1 saatlik vakit kaybına denk düşer. Ama kazanacağımız bir tecrübe daha eklenir. Fakat piyasada montajı yapılan bir rüzgar türbininde böyle bir sorunda bir alternatör komple değişmek zorundadır ve sorun tespiti oldukça zordur.
Bu iki farklı tarz; yeni ile eskiyi, çürümüş olanla gelişmekte olanı ortaya koymaktadır. Eski sistemde akşama kadar; ne işe yaradığını, montajının nasıl yapılacağını bilemeyen, yaptığı teknolojinin gelişim sürecinden haberdar olmayan bir mühendislik anlayışı var iken bir diğer yanda bütün bir parça ve süreçle ilgili küçük detayları dahi özümseyip sonunda doğru olanı yapabilen bir mühendislik anlayışı var. Düzenin elindeki silah; yalnızlaştırma, izole etme ve sınıflandırmadır. Bu politikayı tepetaklak edip en keskin şekilde önüne dikmemiz gereken ise kendi gücümüze, bilgimize güvenip üreteceği alternatif çözümlerdir. Prometheus’un özgürlük ateşi şimdi bizim elimizdedir. Bizden ve halkımızdan çalınan bilgi ve birikimi tekrardan ait olduğu kaynağa geri teslim etmeliyiz. Mühendislik onuru ve halkımızın bağımsızlık savaşı, bize bunu söylüyor...
13
enerji komitesi
BAŞARIMIZIN SIRRI: KOLEKTİVİZM
Rüzgar türbini çalışmalarımız yaklaşık 2.5 yıl önce başlamıştı. Daha öncesinde de bir adet rüzgar türbini kurduk mahallemizde. Ancak şimdiki çalışmalarımızdaki amacımız, yaptığımız rüzgar türbinini daha da geliştirmek, daha bilimsel yönleriyle ele almak ve her bir parçasını kendimiz yapabileceğimiz duruma getirmek. Tabi ki bu çalışmaların hem kendimizin, hem de halkımızın yapabileceği açıklıkta ve basitlikte olması için anlaşılır kılınması gerekiyor. Yoksa yaptığımızın bir anlamı da olmaz. Amacımız halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda mühendisliğimizi icra etmektir. Bu çalışmaları geliştirirken fark ettiğimiz en büyük ve bizi güçlü kılan bilgi ise şu oldu; eğer istersek ve birlikte emek
14
verirsek; inanırsak kendimize, gücümüze, haklılığımıza; yapamayacağımız hiçbir şey yok. Bu çalışmaları tek bir kişi yürütseydi bu kadar başarılı, hızlı, çok yönlü ele alan bir tarzda ilerleyemezdik. Bu bilgileri biz en baştan yaratmadık. Olan bilgileri toparlayıp üstüne kendi bilgimizi de ekleyip mahallerimizdeki rüzgar hızlarına uygun rüzgar türbini oluşturduk. Bizi en çok geliştiren şey; kolektif bir biçimde çalışmamız oldu. Hiçbir bilgiyi ya da pratik çalışmayı kimseden saklı kılmadık. Hep birlikte çalıştık, hep birlikte tartıştık. Hepimiz, çalışan ve bir sürü işle uğraşan insanlarız. Ama bu durum bizi halk için mühendislik yapmaktan alıkoymadı. Oluşturduğumuz kısıtlı zamanda birlikte çalışarak, her birimiz bir ilmek atarak
kurduk türbinimizi. Bazılarımız bazı konularda daha iyiydi tabi. Mesela mekanikten daha iyi anlayan usta bir abimiz ya da elektronikten daha iyi anlayan bir arkadaşımız var. Bazı arkadaşlar daha az biliyor diye mekanik işlerini yada elektronik işlerini sadece anlayanlar üzerinden yapmadık. Yapılacak her aşamayı hepimizin öğrenmesi ve yapması üzerine kurduk. Böylece hem hepimizi daha iyi katmış olduk çalışmalara, hem de aklımızı, bilgimizi farklı açılardan daha da zenginleştirdik. Bazı konuları çok iyi biliyor olması, o konu hakkında her yönden bakmasını sağlamaz insanların. Kolektif çalışma bu açıdan da çok önemlidir. Zenginleştirir büyütür, iyileştirir, herkesi katar işin içine. Bireysel olarak kalsaydı eğer çalışmalar; bu halk için değil, ego tatmini için olurdu. Ayrıca kişi bazlı olarak kalması işi hem daha da yavaşlatır, hem de olumsuzlukların olması halinde üretimi durdurur. Sadece internet üzerinden, kitaplardan, türbin üretici firmalardan gördüklerimizle ya da kendi bilgimizle de sınırlı kalmadık. Halka da gittik. Halkımızın yaratıcı fikirlerinden de yararlandık. Bize çok şey
enerji komitesi
kattılar. Bu bilgilerin bir araya toplanması bizi daha da zenginleştirdi. Bildiklerimizi de saklamadık. Biz açık olduğumuz için ve amacımızın güzelliği sayesinde hep daha fazla bilgi edindik. Bilgi ne kadar artarsa üretimimiz de o denli iyi olacaktı. O yüzden her birimizin bütün üretimde eşit bir şekilde bilgi aktarımı olmasını sağladık. Böylece birimizin görmeyeceği ya da aklına gelmeyeceği bir noktayı diğer arkadaşlar ortaya koydu. Daha sağlam olduk. Daha güçlendik. Ve başardık. Zafere ulaştık. Kangren olmadı çalışmalarımız. Hep daha ileri adımlar attık. Bizleri yozlaştırdılar, bireyselleştirdiler. Kültürümüzü yok etmeye çalışıyorlar. Biz insan olarak kolektif yaşardık, üretirdik. Köylerde bu şekilde yaşayanlar vardır hala. Üretimi kolektif bir şekilde yapmak. Nasıl oluyor peki? Neden kolektif çalışma daha güzel ve üretken? İnsanlar hem çalışmadan zevk alırlar. Çünkü birlikte emek verirler. Yalnız olmazlar. Birliktelik güçlendirir insanı. Hem de daha verimlidir kolektif çalışma. Mesela 5 kişi düşünelim. Bir tarlayı ekip biçsinler. Ayrı ayrı yapacakları alan çok fazla olmayacaktır. Fakat bu 5 kişinin birlikte çalıştığını düşünürsek daha fazla ve verimli çalışacaklardır. Hayatımızı paylaşmak üzerine kurmaz isek sıkıcı, monoton ve bizi ileriye taşımayan bir biçimi tercih etmiş oluruz. Oysaki paylaşarak kolektif bir
biçimde daha üretken ve güzel kılmış olacağız her şeyi. Bireysellikten arınmamız gerekiyor. Bireysellik, bizi yalnızlaştırmaktan ve küçültmekten başka bir şeye yaramaz. Kendimiz için çalışmak değil bizi güçlü kılan. Başkaları için, halkımız için çalışmak, üretmektir bizi güçlü kılan. Biz oluşturduğumuz, edindiğimiz bilgileri, kurduğumuz rüzgar türbinini kendimize saklamayacağız. Satmayacağız öğrendiğimiz bilgileri. Kendimiz için kullanmayacağız. Halkımızla paylaşacağız. İnsanlarımıza anlatacağız. Daha da büyütmek istiyoruz çünkü. Herkes yararlansın istiyoruz. Biliyoruz ki daha da gelişecek, daha da zenginleşecek. Biz buna inanıyoruz. İnancımız ise haklılığımıza olan güvenimizdir. Biliyoruz ki insanların hakkıdır emperyalizme bağımlı kalmadan enerji üretmek. Bize kullandığımızın bile 3 katı fazla parayla satıyorlar enerjiyi. Bir de bu şekilde sömürülüyoruz.
Rüzgar türbinini yapmanın zor olmadığını, bilgiye ulaşıldığı takdirde herkesin yapabildiğini anladık biz bu çalışmada. Ve biliyoruz ki bilgi saklanmadığı zaman sorunlarımızı ortadan kolaylıkla kaldırabileceğiz. Bu kadar çok emek verip sadece yaşamda kalabilecek kadar kazancımız değil bizim hakkımız. Birlik olursak rüzgar türbinini kurduğumuz gibi adaletli, eşit bir dünya da kurabiliriz. Yapılan politikaların tümü birlikteliğimizi yıkmak üzerine. Çünkü kendi kar ve kazançlarını düşünüyorlar sadece. Bizi bilgi saklamaya, bireysel kazanma hırsına büründürüyorlar. Ve biliyorlar ki bu şekilde yok edebilirler ancak bizi. Yetenek yüklüyorlar bize. Üretimin, emek vermenin, buluşun kaynağı yetenek değildir. Bilgidir. Öğretildiği takdirde, paylaşıldığı takdirde herkes bir şeyler katar, böylece büyür her şey. Böylece çok daha ileri sonuçlar kazanılır.
15
enerji komitesi
KAYNAĞA YOLCULUK: HALKA GİTMEK Bir buluş-icat asla tek bir kişinin üstün zekasının ürünü, tek başına keşfettiği bir şey değildir. İnsanlık var olduğu günden beri sürekli olarak gelişmiş, var olanla yetinmeyip hep daha iyisini istemiştir. Elindeki şey ne olursa olsun onu sürekli geliştirmiş, pratikleştirmiş ve bu bilgilerini gelecek nesillere akarmıştır. Bu bilgi-birikim nesiller geçtikçe büyümüş, yayılmıştır. İcatlar, buluşlar, bu bilgi ve birikimlerin geçmişten gelmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bugün teknoloji dediğimiz bu buluşlar, icat yapma işi emperyalistlerin kontrolleri altındadır. Günümüzde kullandığımız çoğu teknolojik alet, emperyalistlerin bize sunduklarıdır. Bunun sebebi insanlığın geçmişten günümüze biriktirdiği bu bilgi ve birikimlerin emperyalistler tarafından dünya halklarından saklanmasıdır. Emperyalizmin getirdiği bu sorun insanlığın gelişimi adına önemli bir engeldir ve emperyalizmin yıkılması ile birlikte yok olacaktır. Bizler Halkın Mühendis Mimarları olarak, çok iyi mühendislik eğitimi almış, her şeyi bilen, deneyimli mühendislik pratiğine-tecrübesine sahip mühendisler değiliz. Bunun tam aksine yeni sömürge bir ülke-
16
nin, emperyalizmin politikaları neticesinde şekillenen, montaj sanayisine ara elemanı yetiştiren mühendislik okullarından çıkmış, bu halkın evlatlarıyız. Bu nedenledir ki emperyalizme karşı olan bu savaşta ‘mühendislik mimarlık’ alanında halkımızın yanında mücadele vermekteyiz. Emperyalizmin bizden sakladığı insanlığın ortak mirası olan bilgileri geri alacağız. Bunu da halkımız için yaptığımız projelerle başaracağız. “Öyleyse, önce eski görüşlerimizi silmeli ve giderek daha büyük bir eleştiri ruhuyla halka daha çok yaklaşmalıyız. Eskiden yaklaştığımız gibi değil, çünkü hepiniz şöyle
diyebilirsiniz: “Yoo, ben de halkın dostuyum, İşçilerle, köylülerle konuşmayı çok severim, her pazar falan yere, filan şeyi görmeye giderim.” Bunu herkes yapar, fakat bugün yapmak zorunda olduğumuz yardımseverlik, dayanışma şeklinde olmalıdır. Halka şunu demek için yaklaşmamalıyız: “İşte geldik, sana yardımcı olacağız, bilimimiz sayesinde sen eğiteceğiz, sana yanlışlarını, kültürsüzlüğünü, bilgisizliğini göstereceğiz.” Biz halka bir araştırıcı ruhuyla, alçak gönüllülükle gitmeli halkın büyük bilgelik kaynağından feyz almalıyız. Çoğu kez, ne derece yanılmış olduğumuzu, basmakalıp düşüncelerimizin sonunda kendimizden birer parça ve refleksler halini almış olduğunun farkına varacağız. Çoğu kez, yalnız genel, toplumsal ve felsefi görüşlerimizi değil, tıp konusundaki görüşlerimizi bile baştan aşağı değiştirmemiz gerekecektir.” (Ernesto Che Guevara’nın 19 Ağustos 1960’da, Havana’da Halk Sağlığı Bakanlığı açılış konuşmasından) Rüzgar türbinimizi yapmaya başladığımızda teknik bilgi olarak çok eksiktik. İnternetten araştırmalar, okullardan, kitaplardan aldığımız bilgiler elbette vardı ancak pratikte hiçbir fayda sağlamıyordu. Sürekli tıkanmalar, karasızlıklar yaşıyorduk. Ör-
enerji komitesi
neğin türbinimizin; yatay eksen mi dikey eksen mi olması gerektiğine bile karar veremiyorduk. Bu noktada bize yardımcı olacak, çözüm bulacak bir yöntem olarak Anadolu’ya gittik. Anadolu’da ihtiyaçları doğrultusunda kendi rüzgar türbinlerini kendi imkanlarıyla üretmiş insanlarımızı bulduk. Bir program çıkarttık ve ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. İlk durağımız Isparta ve Antalya’da rüzgar türbini için jeneratör üreten abi-kardeş idi. Bizimle farklı siyasi görüşlere sahip insanlardı. Ancak gerek bilgi paylaşımı gerek ağırlama konusunda bu hiç sorun oluşturmadı. Emperyalizmin bilgiyi saklama bencilliğinin aksine halkımızda bir paylaşma, yardımcı olma arzusu gördük. Isparta ve Antalya’da teknik olarak rüzgar türbininin alternatör kısmını inceledik. Pratik ve teorik bilgiler aldık. Kendi bildiklerimizi onlara aktardık. Ardından Hatay’a gittik. Burada büyük rüzgar türbini santrallerinde çalışan bir abimizle görüştük. Arkadaşlarımız bizi kendi evine kendi imkanlarıyla rüzgar türbini yapmış iki insanımıza daha götürdü. Bunlardan birisi de yaşayan herkesin soyadının aynı olduğu ‘Dadük Köyü’ idi. Burada enerji tekelleri tarafından kurulmuş büyük rüzgar türbinlerinin yanıbaşında bir eve gittik. Bu evde yaşayan amcamız o büyük türbinleri inceleyerek kendine küçük bir rüzgar türbini yapmıştı. Kanatları PVC borudan kesmiş, alternatörü çıkma
bir elektrik motoruna mıknatıs yerleştirerek yapmıştı. Biz gittiğimizde teknik sorularımızı sıraladık, ancak çoğu şeye cevap alamıyorduk. Çünkü türbin, teknik bilgiden ziyade deneme-yanılma ile bu halini almıştı. Buna rağmen evin elektrik ihtiyacını karşılıyordu. Halkımız emperyalizmin sakladığı bilgileri ihtiyaçları doğrultusunda tekrar keşfetmişti. Bu keşfettiği bilgileri emperyalistler gibi saklamayı değil, paylaşıp çoğaltarak daha da geliştirmeyi seçiyordu… Bir de ODTÜ ziyaretimiz oldu. ODTÜ’de bulunan Rüzgar Enerjisi Teknolojileri Araştırma ve Geliştirme Merkezi’ne gittik. Buradaki rüzgar tünellerini inceledik. Kendi türbinimizi de götürüp akademisyenlerle fikir alışverişi yapmayı düşünüyorduk. Görüştüğümüz akademisyenler bizi bu konuda daha bilgili gördükleri bir profesöre yönlendirdi. Ancak profesörden ilk duyduklarımız “Bunu kimse almaz”, “Bundan para kazanamazsınız”, ”Paranızı boşa harcamayın batarsınız” gibi cümleler oldu. Ona türbini yaparken ticari bir kaygımızın olmadığını, türbinimizi herhangi bir rant uğruna değil, tamamen halkımız için yaptığımızı güçlükle anlatabildik. Profesöre gittiğimizde Anadolu ziyaretlerimizi tamamlamış, halkımızdan birçok şeyi öğrenip, kendi bilgilerimizi de katarak ilk türbinimizi üretmiştik. Yani artık bu konudaki teknik bilgilerin çoğuna hakimdik. Dolayısıyla profesörden teknik
bilgi anlamında beklentimiz epeyce büyüktü. Ancak durum bunun tam tersiydi. Profesör alternatörümüzü beğenmemişti; sürekli farklı tipte alternatörler, teknikler öneriyordu. Ancak biz onun önerdiği yöntemlerin çoğunu daha önceden denemiştik ve eksik kısımlarını ona anlatarak bütün tezlerini çürüttük. Sonuç olarak emperyalizmin yeni sömürgesi olan ülkemizde teknolojik bilgiler, kırıntılar halinde dağılmış. İş pratiğe dökmek üretmek konusuna gelince bu kırıntıları birleştirmek imkansız. Bir şey üretmek için emperyalistlerin göstermelik paylaştığı teknik bilgiler yetersiz kalıyor. Gerek görüştüğümüz firmalar, gerekse akademisyenler bile bu bilgilerin tamamına sahip değil. Bizim ise bu sorunu çözmedeki en önemli kaynağımız halkımız. Halkımıza gittiğimizde ne konuda olursa olsun mutlaka bir çözüm bulunuyor. Çünkü bizim onlara güvendiğimiz kadar halkımız da bize güveniyor ve ne yapmaya çalıştığımızı anlıyor. Bildiği, keşfettiği şeyleri paylaşıyor, kendine saklamıyor. Bu paylaşımcılık sadece bu alanda da sınırlı değil. Halkımız her konuda yardımsever ve paylaşımcı. Emperyalizm ve oligarşi son zamanlarda bu konuda her ne kadar önemli tahribatlar yaratsa da halkımızı teslim alamamıştır. Halkımızın konukseverliği ve bunun özündeki paylaşımcılık, dayanışmacılık, bizim de yaşatıcısı, taşıyıcısı olmamız gereken özelliklerden biridir.
17
enerji komitesi
HALKTAN ÖĞRENEN, HALK İÇİN ÜRETEN, HALKTAN YANA MÜHENDİSLİK Gerçek halk sevgisinin ne olduğunu tam anlamıyla somutlaştırabilen kocaman bir ailenin fertlerinden olma sorumluluğu ve bilinciyle çıktık yola. Halkımız sizi çok seviyoruz diye haykıran, halk sevgisinin vücut bulmuş halinden, sevginin onurla harmanlandığı cüretten güç alarak atıyoruz adımlarımızı. Rüzgar türbini çalışmalarımız halk sevgisinden ayrı değil elbet. Çünkü mühendisliği ve mimarlığı halk için yapıyoruz. Biz de halkla birlikte, halktan öğrenerek ilerliyoruz. Bu yüzden attığımız adımlar ne güvensizce ne de kaygan zeminde oluyor. Şu anda yürütüyor olduğumuz kolektif çalışma ve sağlam temeller üzerine oturtulmuş araştırma sürecimiz, şimdiki çalışmalarımızın başarısının birer somut kanıtıdır. Emek doğru adımlarla bütünleştiğinde başarı kaçınılmaz oluyor Bizleri vurdumduymaz, hantal ve bencil bireyler olmaya iten ve çepeçevre kuşatarak aptallaştırma amacı güden bu soysuz düzen, bilimsel bilgiyi de saklayarak bizi tamamen ça-
18
resiz kıldığını zannediyor. Oysa devrimci mühendis mimarlar, halk için mühendislik mimarlık yapanlar da var. Bizden koparılmak istenen üretme arzusu ve gücünü birbirimizden güç alarak tırnakla sökülüp koparılacak olan teknoloji ve bilimin belki de ilk tarihsel adımları bunlar. Evet o kadar iddialıyız. Bugün eğitim ve öğretim ticarileştirilmişken, özellikle kapi-
talist ülkelerde, emperyalizmin boyunduruğunda bulunan yeni sömürge ülkelerde parası olanın yararlanabildiği bir hizmete dönüştürülmüşken halkın çıkarlarını gözeten mühendis ve mimarlar olarak bizler bu iddiamıza parmak da basarız. Çünkü bilim ve teknoloji ancak insanlığın yararına olduğunda gayesine ulaşır. Bugün yüksek öğretim fakülteleri ya da üniversiteler dahi sermaye sahibi sanayicilerle işbirliği içindeyken biz de bu iddiamıza yalnızca parmak basmaz, altını kızıl kalemlerle çizerek tarihe de yazarız. Eğer bu direniş denizinde bir damlaysak şimdi, ileride kasırgalar yaratan dev dalgalar haline dönüşeceğiz. İnancımızı ısrar ile disiplin ile harmanlıyoruz. Kendi elektriğini üretme konusunda kafa yoran mühendislere, teknikerlere, öğrencilere, rüzgar türbini ile ilgilenen herkese sesleniyoruz. Gelin, halk için mühendislik yapın. Alın terinizin ısısı elektrik enerjisine dönüşsün. Rant politikalarının hüküm sürdüğü sanayi toplumlarının birer uzvu olmak yerine gerçek üretimin bir parçası olun.