HARİCİYE DPUİT YÖNETİM KURULU BAŞKANI
4
EKİN SU YILMAZ
Tamamlanmayanı Konumlandırmak: AB’nin sorunları ve 21. Yüzyıldaki Konumu
DPUİT ADINA İMTİYAZ SAHİBİ
Oğuzhan Sabuncu
EKİN SU YILMAZ
8
SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Avrupa ve Kimlik Bunalımı: ‘’Biz’’ Kimiz? Alina İltutmuş
NAZIM ÇINAR DUVARYAPAR
10
YAZARLAR
Rusya ve Avrupa Birliği: Melez Bir İlişki
ALİ DEMİR
Batu Çoşkun
ALİNA İLTUTMUŞ
13
BATU ÇOŞKUN
İran Nükleer Anlaşması Bağlamında Güncel
Meseleler ve AB’nin Liderliği: Son Gelişmelerin
EMRE YAVUZ
İncelenmesi Hüseyin Serhat Arıkan
HÜSEYİN SERHAT ARIKAN
17
KAĞAN DAĞDEVİREN OĞUZHAN SABUNCU
Avrupa’da Demokrasi Çıkmazı: Visegrad Dörtlüsü İncelemesi
İLETİŞİM
Ali Demir 21
ODTÜ İİBF B Binası Dış Politika ve Uluslararası
Kuzey’in Alametiferikası: Nordik Ekonomik
İlişkiler Topluluğu Odası Çankaya/Ankara
Model
05343995741
Emre Yavuz
dpuit.odtü@gmail.com
22 Nasıl Bir Dünya'da Yaşıyoruz? Tek Kutuplu-Çok Kutuplu Kağan Dağdeviren
2
Sevgili okurlar, Benim ismim Nazım Çınar Duvaryapar ve 2018-2019 dönemi Hariciye editörü olarak sizleri dergimizin 20.sayısında karşılamaktan kıvanç ve mutluluk duyuyorum. Birazdan okuyacağınız
bu sayı geride bıraktığımız 19 öncülünden farklı olarak bir ara sayı olarak ortaya çıktı. “Avrupa” dünyanın başat ağırlık merkezlerinden birisi ve topluluğumuzun ana ilgi alanını oluşturuyor. Biz de böylesine ilgi duyduğumuz Avrupa’nın ve son yıllarda neredeyse Avrupa anlamına gelen Avrupa Birliği’nin yaşadığı son gelişmelere kayıtsız kalamayarak bu ara sayıyı
sizlerle buluşturmak için yola çıktık. İlerleyen sayfalarda karşınızda yalnızca 7 yazı olacak ancak niteliğin niceliğe üstünlüğüne inanan biri olarak bu yazıların ve yazarlarının bu inancımı doğruladıklarını size mutlulukla
söyleyebilirim. Yazarlarımız artık tarihin ilgi alanına giren olaylara veya genel problemlere odaklanmak yerine oldukça güncel gelişmelere ve Avrupa’nın önündeki sınavlara yer vermeyi seçtiler. Avrupa’nın yaşadığı kimlik bunalımı da AB’nin uzun süreli müttefiki ABD’nin Trump yönetiminde bir yol ayrımına girmesi sonucunda giderek bir krize dönüşen İran nükleer anlaşması ve İran’la olan ilişkileri de siz bu satırları okurken oldukça tempolu bir şekilde devam etmekte. Bu yüzden yazılar üzerinde gerekli düzeltmeleri yapıp onlara son halini verirken oldukça keyif aldım. Sizlerin de aynı keyifle okuyacağınızı ümit ediyorum. Sene boyunca desteğini esirgemeyen başkanımız Ekin Su Yılmaz’a en içten teşekkür ediyor, 2019-2020 döneminde Hariciye editörlüğünü üstlenecek Emre Yavuz’a ise başarılı bir sene temennilerimi sunuyorum. Nazım Çınar Duvaryapar 2018-2019 Hariciye Editörü
3
TAMAMLANMAYANI KONUMLANDIRMAK: AB’NİN SORUNLARI VE 21.YÜZYILDAKİ KONUMU Oğuzhan Sabuncu’dan AB’nin güncel konumuna dair isabetli bir değerlendirme sizlerle Avrupa kıtası – belki de Avrupa merkezci tarih okumasının da etkisiyle – insanlık tarihinin çok büyük bir kısmında oldukça önemli bir yer tutmuştur. Özellikle de Orta Çağ’ın sonundan Dünya Savaşları’nın gelişmeler,
sonuna günümüzü
kadar
kıtada
şekillendiren
yaşanan en
büyük
etmenlerdir. Fakat şunu akılda tutmakta fayda var; ekonomik sonra da siyasi birlik alanlarında ciddi adımlar atmayı başaran Avrupa Birliği (AB), kıtanın zamanın akışını belirleme kapasitesini daha önce
Otoritesi’nde geleceğini
bulunan
çeşitli
şekillendirecek
ve
figürler,
kıtanın
AB’nin temelini
oluşturacak fikirleri ortaya atmaya başlamışlardı bile. AKÇT’nin
ardından
gelen
Avrupa
Topluluğu
genişleyerek ve derinleşerek 1990lara kadar giden zorlu süreçte temellerini sağlamlaştırdı ve kıtanın değişen küresel bağlama uyum sağlamasında başatı oynadı. Her ne kadar sırasıyla 1960, 1970 ve
1980lerde kıtayı şekillendirip değiştirecek olaylar yaşansa da, Avrupa kıtası ve AB’nin günümüzdeki rolünü
asıl
belirleyen
dönemin
1990lı
yıllar
olduğunu iddia edebiliriz; özellikle de 1992 ve 1999
yıllarının
bu
rol
belirlenmesindeki
payı
azımsanamaz.
benzeri pek görülmemiş bir şekilde artırdı. Kısa bir Avrupa Birliği’nin 1990lar boyunca yaşadığı tarih incelemesi, AB’nin Avrupa Kömür Çelik değişimin hem kendi planları doğrultusunda hem de
atıldığı yakın çevresinde gelişe olaylara bir tepki verebilmek noktadan günümüze kadar önce kıtayı, sonra da niteliğinde olduğu aşikâr. 1991’de Sovyetler dünyayı nasıl etkilediğini çok rahat göstermektedir. Birliği’nin dağılması ve komünist bloğun çöküşü, Teşkilatı
(AKÇT)
olarak
temellerinin
Bu sebeple bu yazıda da benzer bir kısa tarih Avrupa Birliği’ni pek de hazır olmadığı bir sürecin incelemesiyle yola çıkıp ardından 21. yüzyılı içine itti. Birlik, daha yeni birleşmiş bir incelemek ve ardından Avrupa kıtasının (ve doğal Almanya’dan hemen sonra komünist rejimlerden olarak AB’nin) küresel düzende yerini bulup çıkan Doğu Avrupa ülkeleri, sancılı bir şekilde zamanın akışını nasıl şekillendireceğini tahmin dağılan bir Yugoslavya ve bu değişikliklerin getirdiği ekonomik çalkantılarla uğraşmak zorunda etmek oldukça isabetli olacaktır. Avrupa kıtasının Dünya Savaşları’na giden süreci ve savaşlar esnasında yaşadığı yıkım, kıtanın yakın geleceğindeki kaderini şekillendirdi. Boyutları akıl almaz bir ekonomik ve toplumsal yıkım, ne yapacağı tam olarak kestirilemeyen bir Sovyet tehdidi, çözüme kavuşturulamamış bir “Alman Sorusu”, kıtanın ”,gardiyanlığını”, yapmaya çok da gönüllü olmayan bir ABD ve doğal olarak bunca yıkıcı savaş
sonrasında Avrupa ülkeleri arasında birbirlerine karşı bir güvensizlik atmosferi oluşmuştu. AKÇT, böyle zorlu
bir
ortamda
kıtanın
önemli
ekonomik
sorunlarına bir çare olarak kurulmuş, üye ülkeler arasında
kömür
ve
çelik
dolaşımı
serbestisi
oluşturmuştu; fakat o sıralarda AKÇT’nin Yüksek
kaldı. Bunlara bir cevap olarak ve kendi planlarını devam ettirmek amacıyla Avrupa Topluluğu 1992 yılında Maastricht Anlaşması’nı yürürlüğe soktu. AB, bu anlaşma ile kendisini üç sütun üzerinde
temellendirdi.
Bunlar
ekonomik
ve
toplumsal
konuları içeren topluluk sütunu, Avrupa dışişleri ve güvenlik politikaları sütunu ve adalet ve içişleri sütunu olarak isimlendirildi ve AB’nin ekonomik birliğinin genişlemesi ve derinleşmesi, bunlara ek olarak da bir siyasi birliğin hazırlanması yönünde o güne kadar atılan en büyük adım oldu. 1995 yılında devreye giren Schengen Anlaşması, anlaşmayı imzalayan AB üyesi ve AB üyesi olmamasına
rağmen kıtada bulunup anlaşmaya imza atan ülkeler arasında ürün, hizmet, para ve insan dolaşım
4
ettirilmesi için `gereken güvenlik temini,
dış AB’de de “Eurozone Krizi” olarak boy gösterdi ve
dünyaya “Avrupa Birliği’nin dış politika yüzü” kırılgan ekonomilere sahip birkaç AB üyesini daha olarak gösterilecek AB Dış Politikadan Sorumlu hala içinden çıkamadıkları bir baş aşağı sarmala Yüksek Temsilci makamının oluşturulması ve Birlik sürükledi. Avrupa Birliği, 1990lı yıllardaki kurumsal içi ortak para biriminin yaratılması gibi önemli değişikliklerinin de sayesinde bu gibi krizlere yanıt alanları ilgilendiren değişiklikler oldu.
verebilmek için çeşitli adımlar attı. Birlik ekonomik
2000’li yıllar süresince Avrupa Birliği, daha önce pek karşılaşmadığı problemlerle yüzleşmek zorunda kaldı. Karşısında Sovyetler benzeri bir güç olmadığı için iyice kuvvetlenen Amerikan hegemonyası ve bu hegemonun bölgesel krizlere çeşitli gerekçelerle yaptığı ‘küresel’ müdahaleler bu sorunların siyasi
yönünün
temellerini
senelerinde
oluşturuyordu.
Kosova’da
yaşananlar,
2000-2001 11
Eylül
saldırıları ve güçlenen terör, 2001 yılında 11 Eylül’e tepki olarak başlatılan Afganistan müdahalesi, 2003
yılında
yine
ABD
önderliğinde
yapılan
Irak
müdahalesi ve Avrupa halklarının bu olaylar sonucunda yöneticilerine verdiği tepki; AB’nin başlı başına bir küresel aktör olmaktan ziyade hegemonla birlikte hareket eden bir aktör olduğunu ve bu durumun değişmesi gerektiğini gösteriyordu. AB dışı etmenlerle birlikte AB içindeki çeşitli değişiklikler de siyasi atmosferdeki karışıklığı iyice artırdı; önce 2004 sonra 2007’de Sovyetler Birliği’yle birlikte
dağılan komünist bloğun eski üyelerini kapsayan Merkez Doğu Avrupa ülkeleri genişlemesi yaşandı. Yeni katılan ve liberal demokratik sisteme tam anlamıyla
ayak
uyduramamış,
eski
sistemin
sorunlarını aşamamış bu ülkeler sebebiyle AB içi bir parçalanma, bir ‘demokrasi problemi’ başladı; ancak bu ülkelerle ilgili asıl sorunlar 2010lu yıllarda yaşanacaktı. Bu probleme AB içi karar alma mekanizmalarındaki hükümetler arası iş birliği ve
yapısını güçlendirmek için 2002 yılında Euro isimli para birimini tam anlamıyla dolaşıma soktu ve
ekonomik birlik konusunda ortak pazar kadar önemli bir eşik aşılmış oldu. Her ne kadar 2008 krizinde AB üyelerinin bir kısmı ağır derecede zarar görmüş olsa da Birlik ekonomisi genel olarak ayakta kalmayı
başardı ve toparlanmaya yönelik gerekli adımların atılması için ihtiyaç duyulan ortam hızlıca yakalandı. Aynı zamanda AB, ekonomik alanda daha hızlı bir düzelme
için
gerekli
olan
ticari
bağlantılar
konusunda bolca girişimde bulundu; bunlardan biri AB’nin Karayipler ve Pasifik ülkeleri gibi çeşitli ülkeler ve bölgeleri kapsayan ticaret anlaşmaları imzalaması oldu. Siyasi ve kurumsal anlamda Avrupa Birliği çözümü yeni bir anlaşmada buldu;
2009 yılında devreye giren Lizbon Anlaşması önceki bütün anlaşmaları bünyesinde topladı, 3 sütunlu yapıyı ortadan kaldırdı, kalifiye çoğunluk oylaması sistemini AB’nin birçok alanına yaydı, dışişleri
makamlarını
birleştirdi,
bir
Avrupa
Konseyi
Başkanlığı makamı oluşturdu ve ortak güvenlik ve savunma politikaları alanında çeşitli yenilikler getirdi. Öyle görünüyordu ki Lizbon Anlaşması, 2005 yılında Fransa ve Hollanda halkları tarafından reddedilen Avrupa Anayasası’nın yerini alacak nitelikteydi
ve
AB’yi
21.
yüzyılın
getirdiği
mücadelelere karşı çok daha yetkin bir hâle getirmişti.
Topluluk metodu yöntemlerinin uygulanmasında 2010lu yıllara geldiğimizde, Lizbon Anlaşması’nın yaşanan sorunlar da eklenince kurumsal bir AB’yi gerçekten daha iyi bir konuma getirmesine ‘demokrasi problemi’ ile de karşılaşılmış oldu. Bu rağmen daha önce sorun teşkil edeceği gibi siyasi sorunlara ek olarak çeşitli küresel öngörülmeyen çeşitli alanlarda hâlâ oldukça eksik
ekonomik krizler boy gösteriyordu; bunların en kalındığı apaçık ortadaydı. Yeniden saldırganlaşan büyüğü 2008 yılında ortaya çıkan finansal krizdi, Rusya ve 2014’te yarattığı Ukrayna sorunu, gün
5
nen ama 2016’dan bu yana ‘farklılaşan’ ABD Avrupa Birliği bir karar almak veya bir sorunu arasında Avrupa Birliği, dış dünya konusunda çözebilmek
için değerlendirdiği
durumun tüm
oldukça hızlı bir şekilde çok daha fazla yol kat taraflarıyla temasa geçerek her tarafın üzerinde etmesi gerektiğinin farkına vardı. Fakat sorunlar dış çalışabileceği bir yöntem oluşturmaya çalışmıştır. dünya ile sınırlı kalmadı; dünyada hızla yükselen sağ Ancak son 20 yılda yaşananlar da gösterdi ki efektif popülizm, doğal olarak Avrupa’da da taraftar buldu çok taraflılık AB’nin istediği sonuçları alması ve çeşitli AB ülkelerinde ya iktidara geldi ya da konusunda çok da başarılı bir tutum değil. Bunun pozisyonunu
korumak
isteyen
iktidar
partileri yerine 2016’da Dış İşleri ve Güvenlik Politikaları
tarafından sahiplenilmeye başlandı. Daha önce Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini tarafından bahsedilen ‘demokrasi problemi’ bu noktada tekrar yayınlanan “Küresel Strateji” dokümanında da boy gösterdi; “Visegrád Grubu” olarak adlandırılan belirtildiği
gibi
Avrupa
Birliği
efektif
çok
Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovak taraflılıktan da ziyade ilkeli pragmatizm (principled
Cumhuriyeti dörtlüsünden özellikle Polonya ve pragmatism) yöntemiyle birlikte ilkelerini ve bir Macaristan’ın otoriteryenizm ve sağ popülizme hızla kurallar
bütünü
olma
özelliğini
kaybetmeden
kayarak AB’nin demokrasi ve hukukun üstünlüğü koşulları gerçekçi bir şekilde değerlendirip ilkeleri gibi temel değerlerinden uzaklaşması, hükümetler doğrultusunda
harekete
geçmeyi
tercih
etmiş
üstü bir konumda olan Avrupa Komisyonu gibi durumda. Peki, bu değişiklik AB için neyi ifade kurumların tepkisini çekti ve Birlik içinde derin bir ediyor? Günümüze kadar daha çok bir ‘yumuşak güç’ uyuşmazlık yarattı. Bu gibi sorunlara ek olarak Euro olmayı tercih eden Birlik, ticari kapasitesini ve bölgesinin gerekliliği ve güçlülüğünün sorgulanması, diplomatik özelliklerini kullanarak küresel düzende hükümetler arası ve Topluluk metotlarının yetki kendisine bir yer edinmeye çalıştı. Ancak artık ilkeli
alanları hakkında bitmeyen tartışma, ortak güvenlik pragmatizm ile yorumlanacak olan koşullar, AB’nin ve savunma politikalarına yönelik çalışmalar ve tam anlamıyla olmasa da ‘sert güç’ olma yolunda muhtemelen
hepsinden
de
önemlisi,
Birleşik bazı adımlar attığını gösteriyor. İlkeli pragmatizm ile
Krallık’ın AB’yi terk etme kararı; AB’nin 2010lu AB’nin daha güçlü bir küresel aktör olma yolunda
yıllarda yaşadığı ve çözüm getirmeye çalıştığı bir çaba sarf ettiğini kabul etsek bile bunun sadece sorunların kabaca bir derlenmesi olarak söylenebilir. bir başlangıç olduğunu fark etmekte büyük fayda Günümüzde ise durum şöyle özetlenebilir; son 20 var. Şu anki koşullarıyla AB’nin bir dış politika yılın çözümlenemeyen sorunları ve gün geçtikçe perspektifi değişimiyle bütün kapasitelerinin ve
ortaya çıkan yeni problemler karşısında Avrupa rolünün artacağını var saymak çok doğru bir adım Birliği maalesef tam anlamıyla bir sorun çözücü olmaz. Öyleyse Birlik bu değişikliği ilerletmek ve aktör haline gelebilmiş değil. Aynı zamanda daha 21. yüzyılda sözü geçen bir aktör olabilmek için ne önce bahsedilen sorunlara ek olarak Birlik enerjide yapmalı?
dışa bağımlılık, genişleme ve komşu bölgeleriyle Öncelikle AB, bu aktörler gibi bütünlüklü bir siyasi ilişkiler ve AB’nin savunması konusunda yaşadığı yapıya sahip olmadığı ve dış politika konusunda çıkmazları da bir sonuca bağlayamadı. Tabii ki Birlik hükümetler arası sistemi benimsediği için bu ülkeler bu tip problemlerle yüzleşirken onlara yönelik bir kadar hızlı hareket etme şansına sahip değil. Bu çözüm stratejisi geliştirmenin de peşinde. Günümüze yüzden Birlik bürokratları ve politikacılarının bu
kadar AB’nin çözüm metodu genel olarak efektif çok şartlar altında Trump başkanlığındaki ABD, Çin ve taraflılık (effective multiletarism) olmuştur; yani Rusya arasındaki konumunu çok iyi bir şekilde
6
Her ne kadar ABD 1949’dan beri Avrupa kıtasının tahminlerin altında kalsa da oldukça fazla sayıda en sağlam müttefiki olmuş olsa da son 3 yıldır bu Avrupa
şüphecisi
(Eurosceptic)
parlamenteri
bağlantıda bir zayıflama olduğu aşikâr. Bunu fark ağırlıyor. Bu durumda AB’nin içinde bulunduğumuz eden AB doğal olarak ortak güvenlik ve savunma zaman dilimindeki konumu konusunda çok ciddi politikalarında çeşitli atılımlar yapmaya girişti; tartışmalar çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Böyle bunlardan
en
önemlisi
Yapılandırılmış
Daimi bir riskle karşılaşmaması gereken AB, bu durumda
İşbirliği (YDİ) (PESCO) adı altında genişletilmeye ülke bazlı metotlardan ziyade kendi kurumsal yapısı ve derinleştirilmeye çalışılan savunma yeterliliği aracılığıyla Birlik içindeki ‘demokrasi problemine’
olarak gösterilebilir. YDİ ve benzeri savunma bir an önce çözümler üretmeli. Son olarak da Avrupa yeterliliği atılımlarının AB’ye en büyük katkısı, Birliği mümkün olan en çabuk şekilde Brexit AB’nin savunma konusunda bağımlılığını azaltırken sürecini bir sonuca ulaştırmalı; öyle bir sonuç elde iktisadi anlamda dışa bağımlı kaldığı noktalarda edilmeli ki biraz önce bahsedilen AB şüphecilerin
ticari partnerlerine bir nevi ‘sert güç’ özelliği olarak görüp de önemli bir ders çıkarabileceği, ancak gözdağı olacaktır.
verebilecek
kapasiteye
sahip
olması oldukça önemli bir partner olan Birleşik Krallık’ın
Zira içinde bulunduğumuz dönemde tamamen küstürülmeyeceği bir noktaya varılmalı.
savunma anlamında dikkate değer bir kapasiteye Bunlar gibi ve kuruluşundan bugüne beraberinde sahip olmayan bir ülkenin veya ülkeler üstü yapının taşıdığı problemlere alternatifler üreten ve bunları küresel bir aktör olarak ciddiye alınması oldukça yürürlüğe sokup sonuç alabilen Avrupa Birliği’nin düşük bir ihtimal. İkinci olarak şunu söyleyebiliriz; 21.
yüzyıldaki
konumu,
daha
önce
benzeri
AB’nin uzun yıllardır sahip olduğu ilkeleri ve bu görülmemiş şekilde güçlenecektir ve özellikle de ilkeleri ‘pazarlama’
konusunda
önümüzdeki
çok
yıllarda
fayda
aldığı dersler ABD, Rusya ve Çin arasından güçlü olduğu
sağlayacaktır. alanlarda sıyrılıp kendisine küresel düzende belirgin
Avrupa Birliği, Merkez Doğu Avrupa ülkeleri ve bir konum oluşturmasına yardımcı olacaktır. Balkanlar’a genişlemeden önce bu ülkelere katılım Toparlayacak olursak Avrupa Birliği, Avrupa Kömür koşulu olarak gösterdiği kriterlere rağmen bu ülkeleri ve Çelik Teşkilatı adı altında kurulduğu günden bu
Birlik’e dâhil ettikten sonra çeşitli zorluklar yaşadı. yana beraberinde getirdiği ve tarihsel sürecin zorlu Üye ülkeler olmamalarına rağmen sıkı işbirliği yapan yollarında biriktirdiği sorunların hepsiyle neredeyse
ülkeler olarak gösterilebilen Türkiye ve Ukrayna da aynı anda mücadele etmek zorunda. Ancak Avrupa AB değerlerine birebir entegrasyon konusunda Birliği, küresel düzenin en güçlü aktörleriyle oldukça güçlük çekmekte. Bu yüzden Avrupa hâlihazırda çeşitli alanlarda başa baş istatistikler
Birliği’ndeki perspektif değişimi bu ülkelere ‘norm göstermekte ve Birlik birbirlerine bağlı sorunlarını pazarlayan’ bir yapı olmaktan ziyade onların birer birer çözdüğü müddetçe şunu görebileceğimizi içlerinde bulunduğu koşulları da kabul ederek daha söyleyebiliriz: mevcut düzende var olan güçlü sıkı ortaklığa yönelim göstermekte; bunun daha küresel aktörlerin arasına diğerlerinden çok daha
doğru bir yaklaşım olduğunu da iddia edebiliriz.
farklı bir siyasi ve ekonomik bir yapıya sahip olan Üçüncü olarak mayıs ayında geride bıraktığımız bir ülkeler üstü yapı, yerleşeceği konumu bir daha Avrupa Parlamentosu seçimleri hakkında bir kaç terk etmemek üzere oldukça güçlü bir konuma
çıkarım yapmakta fayda var. AB vatandaşlarının gelecektir ve içinde bulunduğumuz yüzyılı daha önce partiler aracılığıyla iradelerini Birlik düzeyinde dile hiç başaramadığı bir kuvvette şekillendirecek getirdiği bir platform olan Parlamento, seçim öncesi kapasiteye sahip olacaktır.
7
Kaynakça: Congressional Research Service. (2018). The European Union: Ongoing Challenges and Future Prospects. https://fas.org/sgp/crs/ row/R44249.pdf European Commission. (2017). WHITE PAPER ON THE FUTURE OF EUROPE. https://ec.europa.eu/commission/sites/beta-political/ files/white_paper_on_the_future_of_europe_en.pdf European Union External Action Service. (2016). Shared Vision, Common Action: A Stronger Europe. http://eeas.europa.eu/archives/ docs/top_stories/pdf/eugs_review_web.pdf Micossi, S., Tosato, G.L. (2009). THE EUROPEAN UNION IN THE 21ST CENTURY: PERSPECTIVES FROM THE LISBON TREATY. http://aei.pitt.edu/32641/1/64._Europe_in_the_21st_Century.pdf Ujvari, B. (2016). Security Policy Brief. The EU Global Strategy: from effective multilateralism to global governance that works?. http://www.egmontinstitute.be/content/uploads/2016/06/ SPB76.pdf?type=pdf
AVRUPA VE KİMLİK BUNALIMI: "BİZ" KİMİZ? Alina İltutmuş Avrupalıların en önemli iç krizine ışık tutuyor Hiç şüphesiz dünyamız, tarihin hiçbir döneminde bu kadar hızlı bir değişim ve dönüşüme sahne olmamıştır. Her ne kadar bu hızlı değişimin temel dinamikleri, dört yüzyıl öncesinde – modernlik projesinde-
aransa
da,
günümüz
bilim
ve
teknolojisinin iletişim alanında yarattığı devrimler, bu değişimi hızlandıran esas nedenler olmuştur. Nitekim küreselleşme olgusunun neliğine ilişkin
yapılan tanım ve açıklamalar, konunun daha çok politik, ekonomik ve askeri boyutunu öne çıkarsa da, küreselleşmenin en fazla kültürel yaşam üzerinde dönüştürücü bir etki yarattığı, toplumların günlük yaşam pratiklerini biçimlendiren temel değerleri, kolektif imgeleri ve sembolleri hedef aldığı tespitine yer veriliyor. Bu açıdan bakıldığında, dünyanın farklı coğrafyalarını, kültürlerini ve değerlerini birbirine bağlayan
küreselleşmenin,
arasında
iletişim
ve
aslında
toplumlar
etkileşimi
sağladığı,
benzerlikleri, farklılıkları, tikellikleri ve yerellikleri görünür hale getirmek suretiyle insanlar arasında kültürel bir zeminde ve bir ortak paylaşım alanı
yarattığı düşünülmektedir. Ancak Avrupa’da durum gerçekten böyle midir? Avrupa Kimlik krizi: Yapısal olarak ciddi mi? Popülizmin ve aşırılığın yeniden canlanması, Avrupa Birliği'nin üye devletlerinin çoğunu etkileyen kimlik krizinin
güçlü
bir
belirtisidir.
Danimarka'dan
İtalya’ya, Avusturya’dan Fransa ve Hollanda'ya kadar, çeşitli ulusal seçimler, popülizmin gücünü ve sağ kanattaki partileri,
ekonomik ve kültürel
korumacılığın yanı sıra kimlik dolayısıyla oluşan kamusal tartışmada söylemlerini empoze eden tarafları doğrulamaktadır. Kimlik sorunu, şu sıralar
Avrupa'daki birçok popülist ve aşırı sağcı partinin altını oyduğu ortak bir sorun gibi görünmektedir.
8
recinden etkilenen toplumları ne bağlar? Avrupa geçmiş hastalıkların paylaşılan belleğine dayanarak, Birliği, Avrupa'da farklı popülizm türlerinin varlığı daha iyi bir gelecek inşa etmek için ortak bir irade için zorunlu bir koşul olmasa da, teşvik ettiği ortaya çıkabilir. Bu, Avrupa kimliği için gerçek bir temalardan
dolayı
varolan
durumu
daha
da politikanın kötü bir tanımı değildir.Bunun yanında
kötüleştiriyor ve özellikle kimlik konusundaki Avrupa’da sınırlar sorununun merkezi olup, belirli endişeyi ve "açık toplum" ile "kapalı" olan bir hassasiyetle ortaya çıktığı üzerine de vurgu arasındaki
gerginliği
arttırıyor.
Avrupa yapılması
gerekmektedir.Bazı
devletler
entegrasyonunun bir parçası olduğundan dolayı, üye güvenliklerinin (özellikle Baltık ve Doğu Avrupa
devletler yanlarında belirli kültürel ve tarihi ulusal ülkeleri ) tehdit edildiğini hissediyorlar ve Birliğin kimlikleri taşımaktadır. Avrupa Birliği her ne kadar onları
daha
fazla
ulusal
askeri
harcamaya
barış ve uygarlık projesi hedefiyle bütünleşik bir (Polonya'da) ya da güçlendirilmiş bir entegrasyon yapıya geçmeye çalışıyor olsa da, farklılıkları stratejisine götüren koruma yeteneklerinden şüphe
kapsayıcılığı anlamında çeşitli sorgulamalara yol ediyorlar.Bu soru hayati önem taşıyor: Rusya, bir açmaktadır. Konjonktürel olarak da, bölge halkların üye devlete karşı Ukrayna'da olduğu gibi saldırgan, olaylara
tepkileri
ele
aldığımız
kimlikler
ve genişleyici bir politika üstlendiyse, birlik ne yapardı?
kavramlar çerçevesinde değerlendirilmelidir. Çünkü Bu soruların Avrupa kimliği için gerçek bir sınav kimlikler arası geçişler mümkün olabilmekte ve olacağı açıktır. Avrupa, sınırlarını korumak için silah liderlerinin
dış
politika
anlayışlarını kullanmaya ve insan hayatlarını feda etme riskini
etkileyebilmektedir. Özellikle ‘öteki’ üzerine inşa almaya hazır mı? Güvenlik yönünün ötesinde, edilen dışlayıcı bakış açısı, aşırı sağın yükselmesinin sınırlar sorunu kimlik sorununu büyük ölçüde ortaya nedenleri arasında gösterilebilir.
çıkarmaktadır: Birlik içindeki ulusları bir araya
getiren şey aynı zamanda onları dışarıdan ayıran Kimlik açığına cevap vermek: ne yapılmalı?
şeydir ve "bir iç" ile "içsiz" arasındaki ayrım
Dillerin öğrenilmesi açısından geliştirilmesi gereken kurucudur. Sınırlar sorunu, birliğin politik ve kamu politikasının ötesinde (Timothy Garton Ash’ın jeopolitik kimliği ile bağlantılıdır ve çokuluslu bir da yazdığı gibi: "Avrupa'daki demokratik sorunun kolektif bütünü içerir
ve bundan dolayı bölge
kalbi, Brüksel değil, Babil”) ,Avrupa’nın kimlik meselesini ciddiye almayı başaramamış sınırsız bir açığına yanıt vermek önce vatandaşlarına zaman ve Avrupa’dan söz etmek mümkündür. Ancak bu mekandaki referans noktalarını sağlamayı amaçlayan görünüşte güvenlik sınırları, bir topluluğun ait olma bir strateji içermektedir. Gerçekte bu strateji Avrupa çerçevesi olarak tanımlanması gibi sorunları da tarihinin öğretisini uygulamak anlamına gelmektedir. beraberinde getirmektedir. Bu tür bir bağlamda, Bu "gençlerin eğitiminde hayati önem taşıyan ulusal Avrupa
Birliği’nin,
sınırları
hakkında
siyasi
anlatıların değiştirilmesi" anlamına gelmez, ancak düşünmeye başlaması gerektiği açıkça ortadadır. Bu genç Avrupalıların her ulusal tarihsel olgunun da hayati soru, Avrupalıları (özellikle Türkiye ve
öncelikle Avrupalı olduğunu öğrenecekleri "özellikle Ukrayna'yı hangi duruma getireceğine ilişkin olarak) Avrupa anlatısı "ile tamamlanırsa başarılı olabilir; ayıran bir sorun olduğu bahanesiyle çok uzun süredir Avrupalılar, Avrupa'yı parçalara ayıran şeyleri ve ötelenmiştir. Bu soruyu sormamak, kamuoyunun bu suçları gizlemeden, ortak bellek ve kahramanların konudaki rahatsızlığına, Avrupa entegrasyonunun yerlerini öğrenmelidirler, çünkü ihmal yoluyla bile desteklenmesindeki zayıflamaya katkıda bulunduğu bir yalan üzerinde iyi bir şey inşa edilemez. Ancak, bir
9
rahatsızlığa
cevap
vermedikleri
anlamına
RUSYA VE AVRUPA BİRLİĞİ: MELEZ BİR
KAYNAKÇA
İLİŞKİ Avrupa Birliği Schuman Raporu, Birliğin 2017 Durumu', Editions Lignes de Repères, Mart 2017. T. Chopin, "Popülist An: Liberal bir Avrupa'ya mı gidiyoruz?" Avrupa Sayı n ° 414, Robert Schuman Vakfı, Aralık 2016. E. Barnavi, " Identité ", op. cit., and. P. Nora, " Les 'lieux de mémoire' dans la culture européenne ", in Europe sans rivage. De l'identité culturelle européenne, Albin Michel, 1988, p. 38-42. T. Garton Ash, “Avrupa'nın asıl sorunu Babil”, The Guardian, 18 Ekim 2007.
Batu Çoşkun AB ve doğudaki ‘hareketli’ komşusu arasındaki ilişkileri değerlendiriyor 1991
yılında
Sovyet
Sosyalist
Cumhuriyetler
Birliği’nin resmen dağılması ile birlikte Avrupa Birliği çeperinde pek çok devlet ortaya çıkmış ve bu
devletlerin “Avrupalılaşma” ve “demokratikleşme”
E. Barnavi, "Kimlik", op. cit. ve. P. Nora, "Avrupa kültüründeki" hafıza yerleri ", Avrupa’nın kıyıları olmadan. Avrupa kültürel kimliği, Albin Michel, 1988, s. 38-42.
süreçleri hız almıştır. Beklentiyi karşılayacak şekilde
Bay Foucher, Sınırların Dönüşü, CNRS Basımları, 2016 ve Sınırların Gözlenmesi, Perrin, 2007.
Atlantik kurumlarına tam üyeliği ile sonuçlandı.
Cilt/Volume II Sayı/Number 1 Nisan/April 2009 Sosyal Bilimler Dergisi/Journal of Social Sciences
bu süreç pek çok eski Doğu Bloğu ülkesinin AvrupaBugün Romanya, Bulgaristan, Macaristan gibi ülkeler Sovyet hegemonyasının kırılması ile sadece AB’nin değil aynı zamanda NATO’nun da tam üyesi haline geldi. Soğuk Savaş sonrası yaşanan bu Avrupa “öforisi” (euphoria) neredeyse bütün post-Sovyet ülkelere dağılmış durumda. Öyle ki tarihsel ve coğrafi
olarak
Avrupa’nın
içinde
bulunmayan
Gürcistan bile bugün AB’ye tam üyeliğin hayallerini kuruyor ve AB endeksli ciddi bir reform sürecinden
geçiyor. Bu konjonktür içindeki en ayrıksı, en istisnai durum ise SSCB’nin aslî unsuru olan Rusya’da baş gösteriyor. Hatırlanacağı üzere, AB 1991'de “istikrarlı, demokratik ve müreffeh” bir Rusya görmek istediğini beyan etmişti. Hatta bu beyandan üç sene sonra Rusya ve AB arasında imzalanan “Partnership for Cooperation Agreement” yani
“Ortaklık
için
İş
Birliği
Anlaşması”
çerçevesinde Rusya da herhangi bir eski Doğu Bloğu ülkesi olarak görülmüş ve AB endeksli yasal reformların
yol
haritası
çizilmişti.
Günümüze
geldiğimizde AB’nin 90’ların başındaki Rusya diskurunda nasıl büyük bir
olduğunu
gözlemleyebiliyoruz.
Rusya’sı
Putin
yanılgı içerisinde
himayelerinde
Zira
bugünün
otoriterleşmiş,
ekonomik yaptırımlar sonucu fakirleşmiş bir ülke konumuna
gelmiştir.
Bu
bağlamda
Rusya'da
demokrasi ve refah ile ilgili umutlar boşa çıkmıştır. AB ile ikili ilişkiler dikkate alındığında ise bloğa ve
10
Avrupa Birliği ve Rusya’nın ilişkilerini irdeleyecek üç başlıkta incelemek isabetli olacaktır. Öncelikle olursak aslında karşımıza “melez” bir resmin ortaya enerji meselesi ve AB’nin Rus gazına olan çıktığını görebiliriz. Bir nevi “arada kalmışlık” bu bağımlılığı dikkate alınmalıdır. İkinci olarak Rusikili ilişkiyi anlamlandırmak için en uygun sıfat Alman ortaklığını model alarak ilişkilerin nüanslı olacaktır. Her ne kadar yakın zamandaki gelişmeler, hâli irdelenmelidir. Son olarak, Rusya’nın AB misal, Ukrayna Krizi ve Rusya’nın hâlen AB üyesi siyasetini medya ve yeşeren aşırı-sağ hareketler olan Birleşik Krallık’ta bir “çift ajan” olan Sergei aracılılığıyla
yönlendirme
çabalarını
irdelemek
Skirpal’ı zehirlemesi gibi meseleler hafızalarda taze yerinde olacaktır.
olsa da "arada kalmışlık" olarak konumlandırdığımız bu
ilişkiyi
apaçık
bir
“düşmanlık”
olarak Öncelikle belirtilmelidir ki, 2030 senesinde AB’nin
nitelendirmek yanlış olacaktır. Hiç şüphesiz, bu toplam doğalgaz piyasasının %70’nin Rusya’ya bağlı düşmanca tavrın yanında Rusya ile son derece sıcak olması bekleniyor. Böylesi bir istatistik aslında AB-
ilişkilere sahip AB üyeleri de bulunmaktadır. Rusya ilişkilerinin reel ekonomik boyutunu açıkça Nihayetinde
bu
realite
de
bize
AB’nin gözler önüne seriyor. Bunun yanı sıra AB’nin Rus
supranasyonel, yani devletler/uluslarüstü kimliği ile doğalgazına olan apaçık bağımlılığı üye devletler klasik diplomatik ilişkileri bağdaştırmanın ne kadar için ciddi bir güvenlik meselesi olarak öne çıkıyor. zor olduğunu göstermektedir.
Öyle ki AB’nin resmî güvenlik stratejisi enerji
Bir yandan Macaristan, Çekya (Çek Cumhuriyeti) ve meselesini “olağanüstü bir endişe” olarak tanımlıyor. Yunanistan gibi kimi AB üyeleri Rusya ile son Geride bıraktığımız on yılda hatırlanırsa, 2009’da derece samimi ilişkilere sahipken, Almanya ve Rusya’nın Ukrayna ile boru hatları sebebiyle Fransa gibi AB’nin tarihî, siyasi ve iktisadi anlaşamaması sonucu Avrupa’daki kimi ülkeler
merkezini oluşturan üye devletlerin Moskova ile gazsız bir kış geçirmek zorunda kalmış, bunlar daha nüanslı ilişkilere sahip olduğu anımsanmalıdır. arasından en çok etkilenenler de görece AB’nin refah Şüphesiz ki bu devletlerin içinde de facto olarak düzeyi daha düşük olan Bulgaristan, Slovakya ve AB’nin kumandanı rolündeki Almanya'nın Rusya ile Macaristan olmuştu. Buna karşın Rusya ile yapılan
arasındaki ilişkileri farklı bir öneme sahiptir. ikili gaz anlaşmalarını böylesi durumları aşmayı haiz Almanya’nın AB kurumları üzerindeki etkisini de şekilde tasarlayan Fransa, Almanya ve İtalya düşünecek olursak ilişkilerin genel seyrinin aslında durumdan aynı şiddette etkilenmemişti. Bu dâhilde Brüksel’den ziyade Berlin’de belirlendiğini de yukarıda bahsedilen devletler üstü kimlik ile üye saptayabiliriz.
Nitekim
Rusya
Devlet
Başkanı devletlerin
ilişkileri
arasındaki
uçurumu
Putin’in üçüncü kere makama seçilmesinden sonra gözlemlemek fazlasıyla mümkündür. Bir başka yaptığı ilk resmî ziyaret Almanya’da gerçekleşmişti. deyişle, üye devletlerin Rusya ile olan ilişkilerinde Basında kimi zaman Putin’in Merkel’e "jest" apaçık
bir
ikililik
söz
konusudur.
Ayriyeten
yapmak amacıyla sevdiği bir balığı yolladığı ve Rusya’nın gaz ihracatını bir siyasi koz olarak
Merkel’in de buna karşılık olarak Rus lidere KGB kullanabilme yeteneğini de burada göz ardı etmemek görevlisi olarak Doğu Almanya’da bulunduğu gerekir. Örneğin, Rus doğalgaz devi Gazprom zamanlarda içtiği biradan gönderdiği yönünde çıkan tamamen Moskova himayelerinde, devletin herhangi haberler
Almanya-Rusya
arasındaki
ilişkilerin bir organı gibi faaliyet göstermekte, bu yüzden de
liderler nezdinde de farklı bir öneme sahip olduğunu Kremlin’in siyasi emellerine uygun düşecek şekilde vurgulamaktadır. Bu bağlamda Rusya-AB ilişkilerini politika
11
belirlemektedir.
Yakın
gelecekte
Esasında doğalgaz ithalatı Almanya için de Rusya ile sağın ve Rusya’nın AB karşıtlığı paydasında olan ilişkilerinin temelini oluşturmaktadır. Alman ortaklaşmasını enerji piyasasındaki düşük çeşitlendirme olanağına temellendirebiliriz. karşın,
Almanya'nın
Rusya’dan
sürekli
da
aslında Nitekim
bu
dâhilde
Marine
Le
Pen,
ithalat Fransa’daki uç sağ Front National partisinin lideri,
yapması bir gereksinim hâline gelmiştir. Buna seçim kampanyası yürüttüğü sırada Kremlin’e bir karşın, Moskova ve Berlin arasında önceden ziyaret
gerçekleştirmiş
ve
burada
Putin
ile
vurguladığımız, sıradanlığı geride bırakmış, diğer görüşmüştü. Bir örnek daha verecek olursak, 2015 AB üye devletlerinin Rusya nezdinde konumu nazara yılında Sputnik İsveç, internet sitesi kapatılmadan
alındığında yakın ve görece sıcakkanlı bir ilişkinin önce, AB ile ilgili tam 698 makale yayımlamış; bu varlığından bahsedebiliriz. Öyle ki iki taraf da zaman makalelerin büyük çoğunluğunda ise AB "yıkılan bir zaman bu ilişkiyi çokça sıradanlaştırmış ama yine de kurum" değerli
görülen
“stratejik
ortaklık”
sıfatı
olarak
değerlendirilerek
fabrikasyon
ile dokümanlar ile AB’nin işlevsizliği kanıtlanmaya
tanımlama yoluna gitmiştir. Benzer şekilde Alman çalışılmıştır. Dolayısıyla AB kurumları bu örnekler Dışişleri Bakanlığı da münhasıran bu ilişkiyi de göz önünde bulundurulduğunda Rus medya “ekonomik kenetlenme sonucu yakınlaşma” olarak propagandasının
ciddi
saldırılarına
maruz
tanımlamaktadır. Misal bu yakınlığa örnek teşkil kalmaktadır. Rus propaganda enstrümanı ve Avrupa edecek şekilde Şansölye Merkel, Rusya Gürcistan’ı uç sağı arasındaki girift ilişki de esasında AB’nin işgal ederek Güney Osetya ve Abhazya’nın ülkeden geleceği için ciddi bir güvenlik problemi olmaya ayrılmasına vesile olunca, Batı bloğunun diğer devam edecek gibi gözüküyor. üyeleri aksine Rusya’yı açıkça hedef almaktan Toparlayacak olursak, Rusya-AB ilişkilerinin aslında çekinmiştir. Hatta Almanya da aynı Rusya gibi temel
bir
medeniyetsel
diskur
çatışmasından
AB’nin çeperinde yer alan Ukrayna ve Gürcistan kaynaklandığını ifade etmek yerinde olacaktır. gibi ülkelerin birliğe katılımına sıcak bakmamakla 1856’daki beraber
ABD
destekli
bu
tür
Kırım
Savaşı'nı
takip
eden
Paris
girişimleri Konferansı'nda Rus İmparatorluğu Avrupalı devletler
reddetmektedir. Öyle anlaşılıyor ki yıllar içerisinde ailesinden fiilen dışlanmış ve statükoyu tehdit eden
AB’nin lideri konumuna gelen Almanya Rusya ile bir güç konumuna indirgenmişti. Bu dönemde Rusya son derece “özel” bir ilişkiye sahiptir.
ciddi bir iç istişare sürecine hız vermiş ve “Avrupalı”
Sputnik ve RT (eski adıyla RussiaToday) Avrupa’da kimliğini
sorgulamaya
başlamıştı.
SSCB’nin
pek çok insanın hayatına girmiş medya kuruluşları kurulması ve 2. Dünya Savaşı'na müteakip Soğuk olarak karşımıza çıkıyor. Pek çok ülkede yerel bir Savaş sürecinde ise Rusya ve uyduları “diğer” perspektif ve dil ile yayın yapan bu Kremlin fonlu konumuna düşmüş ve görece “asyatik” özellikleri ile organlar Rusya’nın AB üzerindeki “soft power” yani Batı nezdinde tahayyül edilmişti. Buna karşın Rusya, yumuşak
gücü
Esasında
biz
açısından Türkiye’de
değerlendirilmelidir. ABD'nin çekirdeğini oluşturduğu liberal düzene de
bu
tür
yayın karşı şüpheci kalmış ve bu düzenin bir ürünü olarak
kuruluşlarının varlığından haberdarız. Bilhassa Batı gördüğü AB projesini de doğal hakimiyet alanı Avrupa’da Rusya’ya yakın kamuoyunu besleyen bu olarak
gördüğü
Doğu
Avrupa,
Balkanlar
ve
tarz kuruluşlar aynı zamanda da uç-sağ yapılanmalar Kafkasya’ya bir tehdit unsuru olarak görmüştür. ile de eşgüdümlü hareket ediyor. Öyle ki ana akım Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna’daki gayri hukuki
medyada yer bulamayan aşırı-sağ AB’li siyasiler bu faaliyetlerini de bu bakışla değerlendirmek gerekir, kuruluşlar aracılığıyla kamuya ulaşıyorlar. Aşırı zira AB Rusya için bölgedeki en büyük rakip
12
Rusya kendine yakın ve istikrarlı otoriter rejimleri desteklemeyi tercih ederken (örneğin Belarus), AB ise “Avrupa öforisini” çeperine yaymak istemektedir.
İRAN NÜKLEER ANLAŞMASI BAĞLAMINDA GÜNCEL MESELELER VE AB’NİN
Bu çekişmeye rağmen Rusya, AB içinde yer alan Almanya
gibi
“dostlarıyla”
çalışmaya
LİDERLİĞİ: SON GELİŞMELERİN
devam
İNCELEMESİ etmekte ve AB’nin önemli bir iktisadi ortağı olarak Hüseyin Serhat Arıkan gündemin ilk sıralarını işgal varlığını sürdürmektedir. Yani yazının giriş eden bu önemli konuyu AB gözüyle inceliyor bölümünde yer verilen “melez ilişki”
kavramsallaştırmasının da bu açıklamalar ışığında Yoğun ve aralıklı müzakerelerin ardından 2015’te reelpolitik ve ideolojik eğilimler ile bütünleştiğini imzalanan İran Nükleer Anlaşması (Joint görebiliriz. Hiç şüphesiz tam da bu nedenle, bir Comprehensive Plan of Action), uluslararası yandan Avrupa Birliği nosyonuna temelden karşı işbirliğiyle İran’a uygulanan ekonomik ambargoların olan Rusya, bu nosyonu ayakta tutan Almanya ile aşamalı olarak kaldırılmasıyla sonuçlanan tarihi bir çıkarları doğrultusunda sürekli ve sıcak ilişkiler anlaşmadır. Müzakerelerde önemli rol oynayan, ilerletmek durumundadır. dünyanın başat süper güçleri (Avrupa Birliği’nin KAYNAKÇA
Fransa, Almanya ve İngiltere olmak üzere üç ağır
Averre, D. (2009). Competing Rationalities: Russia, the EU and the 'Shared Neighborhood'. Europe-Asia Studies, 61(10), 1689-1713. Dimitrova, I. (2010). EU-Russia Energy Diplomacy 2010 and Beyond? Connections, 9(4), 1-16. Haukkala, H. (2009). Lost in Translation? Why the EU has Failed to Influence Russia's Development. Europe-Asia Studies, 61(10), 1757-1775. Howorth, J. (2007). Security and Defense Policy in the European Union. New York: Palgrave Macmillan. Kragh, M., &Asberg, S. (2017). Russia’s strategy for influence through public diplomacy and active measures: the Swedish Case. Journal of Strategic Studies, 40(6), 773-816. Lukyanov, F. (2008). The Partnership That Went Astray. Europe-Asia Studies, 60(6), 1107-1119. Mcnabb, D. E. (2016). Vladimir Putin and Russia's Imperial Revival. Boca Raton: CRC Press. Meulen, E. F. (2009). Gas Supply and EU-Russia Relations. Europe-Asia Studies, 61(5), 833-856. Stelzenmüller, C. (2009). Germany's Russia Question: A New Ostpolitik for Europe. Foreign Affairs, 88(2), 89-100. Tsygankov, A. P. (2013). Russia's Foreign Policy: Change and Continuity in National Identity. Lanham: Rowman&Littlefield Publishers. Wiegand, G. (2008). EU-Russian Relations at a Crossroads. Irish Studies in International Affairs, 19 (1), 9-15.
topu ve Birleşmiş Milletler’in daimi beş üyesi) bu anlaşmayı diplomatik bağlamda büyük bir başarı olarak addetmişti. Bunda en büyük sebep, İran’da Şah Pehlevî döneminden beri sürmekte olan ve devrim sonrası silahlanma amacıyla biçimlendirilen İran Nükleer Programı’nın nihayet sözü edilen anlaşma
sayesinde
barışçıl
temellere
indirgenmesidir. Yıkıcı güce sahip herhangi bir nükleer
patlayıcının
üretilmesi
için
gerekli
materyallerin kullanımını sınırlayan anlaşma, İran’ın küresel ekonomiyle bütünleşme isteği sayesinde ve uzun yıllar süren ekonomik ambargoların İran ekonomisine verdiği hasarlar sonucunda mümkün olmuştur. İran, geçmişte birçok standardını ihlal ettiği Uluslararası Atomik Enerji Kurumu’nun (IAEA) görevlilerine nükleer tesislerine erişim hakkı tanımıştır. Özünde İran tarafından verilen birçok taviz içeren anlaşma, ilgili kurumun belirlenen zaman aralıklarında yayınladığı ve İran’ın anlaşmaya uyduğunu belirten raporlarla meşruiyet kazanmıştır. Bazı maddeleriyle on, diğerleriyleyse on beş yıl boyunca
nükleer
silah
üretimi
için
gerekli
materyalleri sınırlayan ve ilişkin imkanların İran sınırlarından dışarı çıkarılmasını sağlayan İran
13
diğer sorunlara odaklanma ve bu bağlamdaki hükümetini zor durumda bıraktı. ABD’de yaptığı çabalara tahsil edilen kaynakları artırma fırsatı işlerin sıkıntıya girmemesi için, çeşitli AB şirketleri vermiştir.
İran’dan çekilme kararı aldı. AB için, nükleer anlaşmaya ve İran’a verdiği sözlü desteğin karşısında
ABD’de 2016 yılında yapılan başkanlık seçimleri pratikte böyle bir çelişki görmek, istenmeyen bir sonucunda Donald Trump’ın yürütme erkinin başına durum olsa gerektir. Nitekim bu durum AB’nin, geçmesi
ve
dolayısıyla
ABD
dış
politikasını bağımsız
bir
siyasi
aktör
olma
iddiası
belirleme gücünü elde etmesiyle İran Nükleer düşünüldüğünde, güvenilirliğini zedeleyebilir. AB
Anlaşması’na ilişkin süreç bir değişim yaşadı. ülkelerinin
transatlantiğin
diğer
tarafıyla
olan
Anlaşmanın imzalanmasından beri Obama’nın dış diplomatik görüşmelerinde bu sorunu dile getirdiğini politikasına yönelik eleştirilerini şiddetle artıran ve
sınır-ötesi
ambargoları
Cumhuriyetçi Parti üyelerinin desteğini çoktan belirttiklerini
biliyoruz.
edinen Trump, anlaşmayı bir süre eleştirdikten sonra ambargolardan
etkilenen
hoş
görmediklerini
Bunun
ve
yanı
bunu
sıra,
düzeltmeye
ülkesini anlaşmanın imzacıları arasından çekti. çalışanın yalnızca AB olduğunu söylemek yanlış Nükleer anlaşmanın ayakta durması konusunda olur; İran’la önemli ekonomik ilişkiler yürüten farklı sorumluluğunun arttığını gören Avrupa Birliği, aktörler
de
ABD
ile
olan
görüşmelerinde
ABD’yle karşı karşıya gelme ve transatlantik ambargolara uymamak için izin/taviz istedi. Bunların ilişkilerin zedelenmesi pahasına çeşitli kararlar aldı. arasında, İran’dan yaptığı petrol ithalatı gerekçesiyle Sözü
edilen
kararların
ana
hedefi
ABD izin almayı başaran Türkiye de var. Fakat, verilen
ambargolarından etkilenen İran’ın nükleer anlaşmaya izinlerin mayısta (2019) biteceği düşünüldüğünde uyma motivasyonunu sürdürmekti. Bu kararların ABD’nin gelecekte izleyeceği politikayı öngörmek
işlevselliği ve onlara ilişkin son gelişmeler aşağıda zor. Ambargoların İran’a verdiği zarar büyüdükçe, ele alınacaktır. Ondan önce, ABD ve AB arasındaki Avrupa Birliği’nin içindeki ABD’ye daha yakın gerilimlerin yükselmesinde en büyük rolü oynayan ülkelerin AB içinde teşkil ettiği görece farklı duruş ve
yakın
zamanda
transatlantik
görüşmelerin da dikkate alındığında, İran Dışişleri Bakanı Cevad
sıklığını artıran ambargolar tartışılmalıdır.
Zarif’in geçtiğimiz şubat ayında Münih’te yaptığı konuşmada AB’nin çabalarını yetersiz gördüğünü
ABD’nin hükümet kararıyla ve Hazine Bakanlığı açıklayan sert ifadeleri anlam kazanıyor. eliyle yeniden yürürlüğe soktuğu İran’a yönelik Zarif, Münih’te ABD’nin tek taraflı (unilateral) ekonomik ambargolar, iki aşamada hayata geçirildi politikalarının
bir
tehdit
oluşturduğunu
ve
ve kapsamlı bir içeriğe sahip. Bu ambargoların en Avrupa’nın buna karşı tavır alma mecburiyetini önemli ve sıra dışı yanı, sınır-ötesi (extra-territorial) vurguladı. Washington’ın 1979’dan bu yana var olan nitelik
taşımalarıdır.
Yani
ABD,
ambargolara İran’a
yönelik
“saplantı”sını
eleştirdi;
Avrupa
uymadığını gördüğü tüzel veya gerçek kişilikleri, Birliği’nin nükleer anlaşmayı hayatta tutmak için
bunlar hangi ülkenin sınırları içinde/kanunlarına göre mevcut iş
görüyor
olurlarsa
olsun,
yasal
çabalarından
daha
fazlasını
yapması
olarak gerektiğini söyledi. Zarif’in sözlerinde böylesi bir
cezalandıracağını bildiriyor. Geleneksel uluslararası sertlik ve açıklığın bulunmasının bir sebebini hukukun uygulamaları arasında alışılmadık bir eylem konuşmasından bir ay önce yükselen AB-İran
olarak göze çarpmalarının yanında, ABD’nin sözü gerginliklerine bağlamak mümkün. Ocak ayında edilen sınır-ötesi ambargoları birçok AB şirketini ve Hollanda hükümeti 2015 ve 2017 yılları arasında
14
AB bu iki İran vatandaşına ve İran Askeri İstihbarat yeterince yapıcı olamamış, üçüncüsüyse iddialı bir Teşkilatı’na yönelik yaptırımlar getirdi. Nitekim, çözüm önerisi olarak ortaya çıksa da aşağıda Danimarka ve Fransa da 2018’de ülkelerinde açıklandığı
üzere
henüz
istenilen
seviyeye
meydana gelen bazı olayların İran kaynaklı olduğuna ulaşamamıştır. dair şüphelerini dile getirdi. İkili ilişkilerin güçlü olmasına ihtiyaç duyulan bir dönemde gerginliklerin İlk olarak, AB’nin dış borç verilebilir ülkeler böylesi artması, İran’a, Tahran-Brüksel ilişkilerinin listesine İran’ı alması incelendiğinde, bundan pratik önemini
nükleer
anlaşma
üzerinden
AB’ye sonuçlar beklemekten ziyade, bu hareketi politik bir
hatırlatma gerekliliğini hissettirmiş olabilir.
jest ya da diplomatik bir duruş göstergesi olarak ele
Yine de Avrupa Birliği ile ABD’nin İran’a ilişkin almak daha doğru olacaktır. Çünkü bir ülkenin bu politikalarında belirgin bir fark olduğunu biliyoruz. listeye alınması, AB’nin ilgili programına ayırdığı German Institute for International and Security para miktarının bir kısmının o ülkeye borç olarak
Affairs’ın 2018’de yayınladığı ve konuyla ilgilenen verilebileceği anlamı taşıyor. Yani, AB dışı ülkelere birçok saygın yazarın katkıda bulunduğu Savıng uzun
vadede
fonlama
ve
altyapı
geliştirme
Transatlantic Cooperation and the Iran Nuclear projelerine destek sunmak amacıyla ayrılan bu Deal başlıklı metinde, Avrupalı aktörlerin İran’a miktardan İran’a herhangi bir borç henüz verilmedi. yaklaşımında, ABD’nin tersine, İran’ı bölgesel Bunun yanı sıra, İran’ın bahsedilen listeye alınması sorunların ana kaynağı olarak ele almayan bir kararı, AB’nin İran’a borç vermesi yolundaki görüşün hakim olduğu notu düşülüyor. Buna ilave pürüzlerin daha da ortaya çıkmasını sağladı. Mesela, olarak, ABD’de Trump ve John Bolton gibi isimlerin başkanlık koltuğunda Werner Hoyer’in oturduğu desteklediği agresif yaklaşımdan farklı biçimde, Avrupa Yatırım Bankası (EIB), ki ilgili dış borç
AB’nin, zorlayıcı yaptırımların yanında bunları programı
bu
bankanın
yetki
alanına
giriyor,
bütünleyen angajman/iletişim yanlısı bir politikayı ABD’nin yaptırımlarını görmezden gelemeyeceğini benimsediği söyleniyor. Ayrıca yine ABD’nin açıkladı.
Hatta
Hoyer,
İran’da
aktif
bir
rol
aksine, AB, İran’a yönelik politikalarında nükleer edinemeyeceklerini söyleyip, borç verilmesi gibi bir
anlaşmayı farklı meselelere gelince bir koz ya da kararın
Avrupa
Yatırım
Bankası’nın
ABD
baskı aracı olarak kullanmak istememekte. Bunları piyasalarında para kazanmasını engelleyeceğini ifade düşündüğümüzde, aşağıda açıklanan AB adımları etti. Birçok AB şirketinin benzer bir tavır takındığı daha anlam kazanacaktır.
da düşünüldüğünde, bu bağlamdaki AB politik girişimlerinin ya da söylemlerinin ayaklarının ne
AB’nin İran’ı ve nükleer anlaşmayı desteklemek için kadar yere basacağı kuşku taşıyor. aldığı önemli kararları şöyle sıralayabiliriz: AB’nin dış borç verilebilir ülkeler listesine İran’ı alması; İkinci kayda değer gelişme/girişim, yani Blocking Blocking Regulation isimli AB düzenlemesinin, AB Regulation (Blocking Statute da denir) isimli AB
şirketlerini ABD’nin yaptırımlarına karşı koruyacak düzenlemesinin, şekilde
güncellenmesi;
AB’nin
ABD’nin yaptırımlarına
AB karşı
şirketlerini koruyacak
ABD’nin şekilde
egemenliğinde olan SWIFT sistemine karşılık, güncellenmesi; 2018 haziranında alınan Avrupa İran’la olan ticari ilişkilerini kolaylaştırmak adına Komisyonu
kararıyla,
yukarıda
bahsedilen
Special Purpose Vehicle adlı sistemi geliştirmesi. gelişmeyle beraber ortaya çıktı. . Bu karar, AB Bunların ilk ikisi sonuçları değerlendirildiğinde şirketlerinin
15
ABD
ambargolarına
uymasını
ve bu zararların tazmin edilmesi şansını tanıyor. sorununu teşkil eden petrol ihracatlarının düşüşüne (Blocking Regulation’ı 1996’da çıkardığı zaman da yönelik herhangi bir çözüme odaklanmıyor. AB’nin amacının ABD’nin Küba, İran ve Libya’ya Özetle,
AB’nin
İran
Nükleer
Anlaşması’nın
yönelik sınır-ötesi ambargolarına karşı durmak uygulanmasını etkili bir şekilde sürdürmek için olduğunu kaydetmek gerekir.) İlgili güncelleme, aynı yaptığı çalışmalar devam etmekte. Konunun asıl yılın yedi ağustosunda yürürlüğe girdi. Hatta AB, bu kritik boyutu, bu bağlamdaki tartışmaların bir düzenlemeyle ilgili soruları yanıtlayan bir Guidance kısmının “İran anlaşmadan çekilecek mi?” sorusuna Note bile yayımladı. Ancak bu bağlamda, ilgili indirgenmiş olması. Nitekim İran’ın bir süredir takip
güncelleme daha yalnızca söz konusuyken, ortaya ettiği
retorik
bunu
düşündürmek
amacıyla
çıkan ilk mesele AB Komisyonu’nun koyduğu şekillendirildi. Yine de bu sorulan soruyu haksız ya yasakları
ihlal
eden
kişilikleri
belirleme da
daha
az
dinamiklerinin sorunsallığıydı. Örneğin, İran’da satışlarındaki
yaptığı işleri sonlandıran
bir
firmanın,
sorunların
mı
etkili
ciddi
düşüş
insani
yoksa bu kararında bir ikinci ya da üçüncü aktöre karşılanamıyor meşru
kılmıyor.
İran’ın ve
petrol
INSTEX’in
ABD yaratılmasının arkasındaki ana sebep, yani İran
ambargolarından çekinerek mi bu yola başvurduğunu halkının bağlı
meşru
hâle
bazı
ihtiyaçlarının
gelmesi,
İran’ın
bile nükleer
olduğunu anlaşmaya olan bağlılığını hem halk nezdinde hem
belirlemek, dahası bunu kanıtlamak zor. Guidance de dış politikada sorgulamasına neden olacaktır. Note,
Komisyon’un
bu
zorluğu
öngördüğünü AB’nin transatlantiğin öte tarafıyla kurageldiği sıkı
imleyen ifadeler de içeriyor. İkinci olarak, bir AB çıkar
ilişkilerinin
varlığı,
nükleer
anlaşmayı
şirketinin, ambargolar yüzünden uğradığı zararı sürdürmek için attığı adımları ve onların etkisini gerekçe göstererek AB mahkemelerinde ABD’ye sınırlıyor. İran’ın çeşitli konularda verdiği karışık
dava açmasının doğuracağı siyasi sonuçlar da mesajlar da, AB-İran ilişkilerinde yakın zamanda şirketleri
ürkütebilir.
Dolayısıyla
sözü
edilen meydana gelen gerilimi de katarsak, farklı engeller
gelişmenin ne kadar etkili olacağı sorusu gündemden yaratabilir. ABD’de gittikçe yaklaşan başkanlık kalkmış değil.
Special
seçimlerinin ABD dış politikasında bir değişim
Purpose
değerlendireceğimiz
Vehicle, üçüncü
bu
gelişme,
metinde getireceğini öngörerek politika yapmaksa konuyu belki
de ertelemekten öteye geçmeyecektir. Bu seçimi Donald
AB’nin aldığı kararlar arasında en heyecan verici Trump’ın olanı.
Özel
olarak
INSTEX
adı
verilen
kazanmasıysa,
ABD’nin
SWIFT’in
bu nüfuzunu korumak ya da artırmak için INSTEX’i
mekanizma, İran halkının en çok ihtiyaç duyduğu baltalama
yoluna gitmesi ihtimalini artırabilir.
ürünlerin meşru bir tabanda sağlanması, bir yandan AB’nin, İran Nükleer Anlaşması’nı destekleyen da
İran’ın
nükleer
anlaşmaya
taahhüdünün Demokratların ABD yasamasındaki gücünü artırmak
sürdürülmesi için yaratılmış bir proje. Nitelikte için lobi yapması pratikte fayda doğuracak sonuçlar sınırlandırılmış bir ticari ilişkiyi kapsarken ABD üretecektir. Çünkü Trump’ın Temsilciler Meclisi’nde
yaptırımlarını kısmen geçiştirmeye yarıyor. ABD’nin artan Demokrat varlığıyla da güçlenen bir iç baskın olduğu küresel finans sisteminin dışında, politikada taviz ve müzakere zorunluluğu doğuyor. Euro bazlı bir işbirliği oluşturuyor.
Ancak bu Cumhuriyetçilerin desteği artık her konuda kendi
mekanizma yürütülen teknik çalışmalar neticesinde isteğini
gerçekleştirmeye
yetmeyecek,
ki
uzun bir bekleyişin ardından 28 Haziran’da devreye Obamacare’in ilga edilmeye çalışıldığı süreçte girdi. Ayrıca INSTEX İran’ın daha büyük bir Cumhuriyetçilerin fire verdiği bile görüldü. Ancak
16
KAYNAKÇA
AVRUPA’DA DEMOKRASİ ÇIKMAZI:
Gray, A., & Weise, Z. (2019). Iran to EU: Give us more to
VİSEGRAD DÖRTLÜSÜ İNCELEMESİ
preserve nuclear deal. Retrieved from https://www.politico.eu/ Ali Demir AB’nin içeride yüzleştiği ‘karanlık’ tarafı article/mohammad-javad-zarif-iran-to-eu-give-us-more-to-
bizlere tanıtıyor.
preserve-nuclear-deal/
Brustlein, C., Dobbins, J., Kaye, D., Meier, O., Overhaus, M., Temelini 2. Dünya Savaşı sonrası kıtada yaygın bir
& Quilliam, N. et al. (2019). Saving Transatlantic Cooperation şekilde
kabul
görmeye
başlayan
Avrupa
and the Iran Nuclear Deal [Ebook]. Stiftung Wissenschaft und bütünleşmesi fikrinden alan Avrupa Birliği’nin (AB) Politik German Institute for International and. Retrieved from kuruluşu ekonomik bir altyapıya sahiptir. Avrupa https://www.swp-berlin.org/fileadmin/contents/products/
Kömür ve Çelik Topluluğu ismi ile ilk örgütsel
comments/2018C09_zmd_etal.pdf
European Commission. (2019). Guidance Note Questions and yapısına kavuşan bu oluşum, zaman içerisinde çeşitli
Answers: adoption of update of the Blocking Statute [Ebook]. özellikleri
birliğin
gereklilikleri
çerçevesinde
https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/ kendisine atfetmiştir. Kuşkusuz ki bu özellikler TXT/PDF/?uri=CELEX:52018XC0807(01)&from=EN arasında demokrasi, hukukun üstünlüğü ile insan Retrieved
from
New mechanism to facilitate trade with Iran: joint statement.
hakları
ve
özgürlüklerinin
yeri
ayrıdır.
Batı
(2019). Retrieved from https://www.gov.uk/government/news/ medeniyetinin insanı merkez alan düşünce yapısını joint-statement-on-the-new-mechanism-to-facilitate-trade-with- sistematik bir süreçle irdeleyen AB, üyeleri ve siyasi iran
-ekonomik
açıdan
ilişkiler
geliştirdiği
ülkeler
Special Purpose Vehicle/Entity - SPV/SPE. (2019). Retrieved nezdinde barış, birlik, eşitlik, özgürlük, dayanışma, from https://www.investopedia.com/terms/s/spv.asp
güvenlik gibi kavramları desteklemeye ve öncelik haline getirmeye önem verir.
Avrupa Birliği, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları olgularını ayrı ayrı değerlendirmez, temel aldığı nokta bu kavramların birbirleriyle bağlantılı bir şekilde sağlanması gerektiğidir. Bu bakış
açısında
demokratik
yöntemlerin
kullanılmadığı ve demokrasinin balans ayarları ile kısıtlandığı toplumlarda temel hak ve özgürlükler garanti edilemez. Anti-demokratik yönetimler zaman içerisinde mutlak güç ile yozlaşma eğilimine sahip olduğu için hukuk mekanizmalarının tarafsızlığına etki etmeleri sık rastlanan bir sonuçtur. AB, Dış Politika ve Güvenlik Küresel Stratejisi kapsamında birliğe komşu ülkelerde bu değerlerin benimsenmesi için çaba harcarken, 2007’de yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması ile üye ülkeler için taviz vermeyecek şekilde tüzüğünü oluşturmuştur. Muasır medeniyetler seviyesi temellendirmesi ile Cumhuriyetimizin aldığımız
17
Avrupa
kuruluşundan modeli
itibaren
aslında
örnek
günümüzde
na kadar farklı etnik köken, dil ve görüşlerin huzur gerçekleştirdiği iki devrim girişimi Kızıl Ordu içerisinde, bir arada yaşadığı Kıta Avrupası’nda, tarafından bastırılmış, insanların yaşadıkları yerden Suriye İç Savaşı’nın tetiklediği göçmen dalgası üye kilometrelerce uzakta, başka bir ülkedeki merkezden ülkeleri zorlu bir ikileme sürükledi ve güvenlik, yönetilmesi algısını perçinlemiştir. Günümüzde bu sağlık altyapısı, eğitim gibi sebeplerle savaştan ülkelerde yükselen sağ hareketi ile var olan insan kaçan göçmenler Avrupalılar tarafından göz ardı haklarına muhalefet ve rest kültürü, köklerini edilmeye mahkûm oldu. AB, birliğin sınırlarını tarihteki yönetim biçimlerinden almıştır. oluşturan İtalya, Yunanistan, İspanya gibi üye Ancak 90’lı yılların başında art arda devrim ülkelere yardım etmek amacı ile içerideki göçmen hareketleriyle ile demokratik rejimlere geçiş yapan sayısını üyelere belirli bir oranda dağıtmak istediyse Visegrad Dörtlüsü için Avrupalı kimliği ile de bu tasarı özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde kabul bütünleşme, temel hak ve özgürlükleri tanıma ile görmedi, aksine aşırı-milliyetçi, despot partilerin siyasi arenada çoğulculuk ilkeleri şeklen devlet yükselişi ve iktidara ortak olmaları ile sonuçlandı. yapısına uyarlanmış olsa da toplumun çeşitli
İngiltere’nin birlikten ayrılma istemi ile temelleri kesimleri ve ülkenin yönetici elit sınıfınca tam sarsılan Avrupa Birliği’nin mülteci kotası kararında benimsenmemiş mutabakat
sağlanamamasının
ardında
oldukları
göze
çarpıyor.
Visegrad Macaristan’da 2010’dan beri devam eden Viktor
Dörtlüsü olarak adlandırılan Çek Cumhuriyeti, Orban iktidarı eşi benzerine rastlanmamış kararlar ile Macaristan, Polonya ve Slovakya başrol oynuyor. Macaristan’ın AB’nin kurucu değerlerine olan Günümüzdeki
siyasi
duruşlarını
bir
kenara bağlılığını sorgulatıyor. Liberal dünya görüşünü
koyduğumuzda, ilk bakışta göze ortak iki özellikleri yayma misyonuna sahip Macar iş insanı George çarpıyor:
SSCB
uydu
devletleri
olmaları
ve Soros’u iktidarının ana tehdit ögesi olarak belirleyen
Avrupa’yı görünmez bir sınırla ikiye bölen Demir Orban, sağ hükümetlerde sık rastlanan örneği ile Perde zamanlarında AB’nin kurucu ülkelerinin popülaritesini ortak bir düşman yaratma ve halk karşısında
yer
araştırmalarını
almaları.
Dönem
üzerinde önünde onunla savaşma üzerinden elde ediyor.
yoğunlaştıran sosyal bilimcilerin Göreve başlamasını takriben bir sene içerisinde
çalışmalarından yola çıkarak saptanabilecek ilk yaptığı
dört
sorun, bu dört bağımsız ülkenin yaşadığı güncel organlarının
anayasa içeriğini
değişikliği denetleyecek,
ile
medya hükümet
demokratik sorunlarda otokrat eğilimlere sahip tarafından belirlenen üyelerden oluşan bir organ sosyalist
geçmişlerinin
payının
büyük
olması. kurmak; 70 yaş sınırını 8 yıl öne çekerek Anayasa
SSCB’nin demir yumruğu altında rejim tabanında Mahkemesi yargıçlarını erken emekli etmek; seçim farklı
görüşlere
müsamaha
gösterilmemesi, kampanyalarını yayınlama hakkını sadece hükümete
vatandaşların fikir ile ifade özgürlüklerinin yok yakın medya oluşumlarına tanımak; geleneksel aile sayılması ve Batılı ülkelere olan önyargılı tutum yapısına sürekli vurgu ile LGBTİ+ toplumunun sebebiyle
sosyo-kültürel
ve
bilimsel
alanlarda varlığını ve ihtiyaçlarını göz ardı etmek; seçim
gelişmeler hakkında bilgi almanın yasak olması, bu yasasında toplam milletvekili sayısı ve seçim ülkelerdeki siyaset anlayışı ve geleneği üzerinde asli bölgelerinin sınırlarını partisi yararına değiştirmek etkiler bırakmıştır. Siyasi arenada görüşlerinin gibi uygulamalarla birliğin diğer ülkelerine kaygı temsilini
sağlayabilmek
ve
ülkelerinin
bilgi veren sinyaller göndermiştir.
tecridinden kurtulabilmesi adına Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde
halkların
1956
ve
1968’de
Polonya’da hükümet politikalarının ırkçı ve otoriter
18
anayasada değişiklik yapmak için yeterli meclis Kuciak’ın ortaya çıkardığı belgelerde gözlemlenen çoğunluğuna ulaşan parti, bir önceki hükümetin AB devlet-mafya
ilişkileri,
ülkede
temel
hak
ve
yanlısı politikalarını terk ederek ülkeyi göçmen özgürlüklerin tüm vatandaşlar nezdinde korunması karşıtı ve popülist bir çizgiye taşıdı. Bu süreçte, hususunda görev
süreleri
yargıçları
dolmuş
yerine
Anayasa
muhalefet
büyük
tehlike
arz
ediyor.
Çek
Mahkemesi Cumhuriyeti ise Başbakan Andrej Babis’in AB
partisi
tarafından tarafından küçük işletmeleri canlandırma amacıyla
zamanında seçilmiş adayları hükümeti devraldıkları tahsis edilen ödenekleri kişisel şirketleri vasıtasıyla gibi görevden almaları; söz konusu mahkemenin kendi hesabına geçirmesi skandalı ile çalkalanıyor.
karar alma mekanizmalarında gerekli çoğunluk ve AB’nin bizzat takipçisi olduğu davada, Babis’in hazır bulunma sayılarını değiştirmeleri; hükümete şirketi Agrofert’e bu ödeneklerden onlarca milyon bağlı medya kuruluşlarının yöneticilerini hazine aktarıldığı öğrenildi. Demokrasinin temel taşlarından bakanının
seçimine
bırakmaları
ve
kürtajı hesap verilebilirlik ve şeffaflık ilkelerinin devletin
kriminalize etmek için sundukları yasa tasarıları AB üst kademelerince ihlal edilmesi ülkede demokrasi ve diğer uluslararası aktörlerden sert tepki almalarına geleneğinin sürdürülebilir geleceği açısından endişe sebep oldu. Her ne kadar Polonya vatandaşları bu tür verici. değişiklikler aleyhinde tavırlarını ülke çapında Visegrad Dörtlüsü’nü iç siyaset dinamikleri dışında protestolar ile aktif bir şekilde belirtmiş olsalar da, ortak paydada buluşturan çeşitli politik duruşları ülkedeki çoğulcu ve demokratik
yapının PiS mevcut. Suriye’deki iç savaş sebebiyle can döneminde bir hayli zarar gördüğü aşikâr. güvenlikleri için Avrupa’ya akın eden mültecileri Prag Baharı ile Demir Perde ülkelerinde demokrasi ‘işgalciler’ olarak tanımlayan bu örgütsel yapı, istemine en fazla yaklaşmış Çek Cumhuriyeti ve AB’nin aldığı mülteci kotası kararının da en şiddetli Slovakya için de (O zamanki devlet yapılanmasında muhalifleri.
Ülkelerine
kabul
ettikleri
mülteci
Çekoslovakya olarak birleşik bir yapıya sahiplerdi) sayısını oldukça düşük tutan bu ülkeler, gelen durum pek iç açıcı görünmüyor. Güttükleri yabancı insanların da mümkün olduğunca yerel Hıristiyan düşmanı ve İslamofobik politikaların yanı sıra halktan olmalarına ve kadın ile çocuklara öncelik
medyaya baskı ve yolsuzluk iddiaları ile sürekli vermekte dikkat ediyorlar. Macaristan’ın mülteci gündemde yerlerini koruyorlar. Her iki hükümet de akını sonrası Sırbistan ve Hırvatistan sınırlarına uluslararası medya ile yerel, muhalif gazetelerin yaptırdığı duvar, Trump’ın ırkçı retoriğinin Kıta liderler
hakkında
ülkelerinin
yanlış
refahının
aksi
bilgiler
yaydığı
yönünde
ve Avrupası’nda vücut bulmuş hali. Eski zamanlarla
çalıştığı kıyaslandığında savunma amaçlı surlara da benzeyen
konusunda hemfikirler. Bu durum çeşitli medya bu
yapı
ile
Avrupa’da
temsilcileri ve gazetecilerin sürekli olarak hakaret, hedefleyen
mülteci
taciz ve hapis tehditleri ile karşı karşıya kalmalarına önleyebilmek
hedefleniyor.
sebep oluyor. Slovakya’da hükümetin mafya ile platformlarda
ve
İslam’ın
akını/işgal
yükselişini saldırısını
Uluslararası
ülkelerindeki
siyasi
konuşmalarında
bağları üzerine araştırma yapan Jan Kuciak adlı bir sıklıkla ‘İslam’ın Avrupa’da yerinin olmadığını’ gazeteci ile kız arkadaşının suikaste kurban gitmesi vurgulayan bu anlayış, Avrupa’nın insan haklarına ülkede bir infial yaratmıştı ve Başbakan Fico’nun saygılı imajını yerle bir etmekte. istifası
ile
sonuçlandı.
Her
ne
kadar Visegrad Dörtlüsü’nün siyasi tutumları ve cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan yolsuzluk karşıtı hareketleriyle Avrupa ülkeleri ve AB’ye ne kadar Avukat Zuzana Caputova umut vaat etse de,
19
üstünlüğüne olan bağlılığını sürekli olarak dile getiren bir organizasyon için, mensuplarının kendi ülkelerinde yargının tarafsızlığına olan hukuksuz müdahaleleri ve AB vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerin ihlalleri önemli bir prestij kaybı. Uluslararası arenada AB yönetimi farklı değerlerin önemine vurgu yapıyorken üyeleri ile taban tabana zıt çatışmaları, kurumun stratejik konularda siyasi
gücüne darbe vuruyor. İkinci olarak, bu ülkeler hakkında
Avrupa
Birliği
Adalet
Divanı’nda
KAYNAKÇA Gabrizova, Z., Strzałkowski, M., Zachová, A.,
Zbytniewska, K. and Zgut, E. (2018). Visegrad nations united against mandatory relocation quotas. [online]
EURACTIV.
Available
at:
https://
www.euractiv.com/section/justice-home-affairs/ news/visegrad-nations-united-against-mandatoryrelocation-quotas/ [Accessed 15 May 2019].
çiğnedikleri yasalar için bizzat AB tarafından davalar Kelemen, R. (2019). Hungary’s democracy just got açılmış olsa da, kurumun ve potansiyel cezaların a failing grade. [online] The Washington Post.
caydırıcılık etkisi düşük. İngiltere’nin AB’den Available at: https://www.washingtonpost.com/ ayrılma istemiyle başlattığı Brexit süreci bürokratik news/monkey-cage/wp/2019/02/07/hungarysolarak kurumu fazlasıyla yıprattı ve birliğin geleceği democracy-just-got-a-failing-grade/? adına daha fazla ülkenin ayrılma talebinde bulunması utm_term=.75058471f050 [Accessed 15 May 2019]. ancak yıkıcı sonuçlar getirir. Üçüncü olarak ise, bu Klein, R. (2019). This is how the Visegrad Group dört ülkenin AB yönetiminin kararlarını tanımayan works. [online] Deutsche Welle. Available at: https:// tutumları daha fazla AB ülkesini bu tür cüretkâr www.dw.com/en/this-is-how-the-visegrad-grouppozisyonlara teşvik ediyor. Sürekli olarak ırkçı ve works/a-47402724 [Accessed 15 May 2019]. İslamofobik
varlıklarını
bir
gündem
sürdürmeleri,
ile
diğer
birlik
içerisinde
ülkelerde
aşırı
milliyetçi akımların yükselişine ilham kaynağı oluyor. Almanya’da Almanya için Alternatif (AfD), Hollanda’da Özgürlük Partisi (PVV) gibi siyasi
oluşumların
muhalefetteki
yerlerini
ilerleyen
seçimlerde sağlamlaştırmaları, İtalya’da 5 Yıldız
Rohac, D. (2018). Hungary and Poland Aren’t Democratic. They’re Authoritarian.. [online] Foreign Policy.
May 2019].
Sebastian Kurz liderliğindeki hükümet Avrupa’nın kolektif geleceği adına çalan tehlike çanlarının şiddetini arttırıyor. Eğer Avrupa Birliği, başta olmak
üzere,
https://
arent-democratic-theyre-authoritarian/ [Accessed 15
kurmaları ve Avusturya’da göçmen karşıtı Şansölye
Dörtlüsü
at:
foreignpolicy.com/2018/02/05/hungary-and-poland-
Hareketi ve Lig partilerinin ortaklaşa hükümet
Visegrad
Available
bünyesindeki
muhalif sesleri kontrolünü eline alamazsa, sonunun
başlangıcına hazır olmalı.
20
KUZEY’İN ALAMETİFARİKASI: NORDİK
anlayışıyla düşünmek yerine çelişmeci demokrasi
EKONOMİK MODEL
anlayışıyla düşünmek pratikteki uygulamayla daha
Emre Yavuz İskandinav ülkelerinin ayırt edici
örtüşür bir yaklaşım olur . Benzer şekilde bölge
özelliğini bize ayrıntılı bir şekilde aktarıyor.
ülkelerinin devlet harcamalarının milli hasılaya oranı
Nordik Ekonomik Modeli veya diğer adıyla Nordik Refah Modeli temel olarak İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan keynesçi refah devleti anlayışının nordik kültürü üzerine eklemlenmesiyle oluşmuştur.
Avrupa
etkilenmelerine
devletlerinin
karşılık
İskandinav
savaştan ülkelerinin,
Finlandiya dışında, savaşın etkilerini daha az hissetmeleriyle birlikte bölgesel olarak bu yeni
yüksek miktardaki kamu harcamalarından dolayı yüksekken Norveç’in petrol gelirlerinin etkisiyle bu oran görece daha düşüktür . Dolayısıyla bu bölgedeki ülkeleri incelerken coğrafi etkilerin özellikle İsveç ve
Norveç üzerinde balık sektörüyle getirdiği etkileri ve dini
faktörlerin,
politik
kültürün
getirilerinin
ülkelerin kendi içlerinde ayrı politik ve ekonomik durumları açıkladığı da söylenebilir.
paradigmanın sisteme oturtulması görece daha kolay Bölgenin ortak özelliklerden biriyse bu ülkelerin gerçekleşmiştir. Aynı zamanda bölgedeki ülkelerin kamu harcamalarını refah devleti anlayışıyla devamlı yönetmesidir. Bunun sonucunda kamu emeklilik büyümeleri buradaki refahın hayatın her alanında planı ve mülkiyet haklarının önemi de artmıştır. kendini göstermesiyle devam etmiştir. Demokrasi Bölgenin karakteristik özelliklerinden olan refah yine
jeopolitik
konumlarından dolayı
Endeksi ve Küresel Barış Endeksi gibi listelerde ilk devleti ile serbest pazar ilkesinin eklemlenmesi ürün pazarı düzenlemesiyle sıralardaki yerlerini koruyan İskandinav ülkelerinin düşük büyük sağlamlaştırılmıştır. Bunlara ek olarak, devlet etkenlerden biri daha önce de bahsedildiği gibi üniversiteleri ile ücretsiz eğitim ve gelişmiş sağlık siyasal kültürün refah devleti anlayışıyla bölgeye sistemi bölgedeki ülkelerin tamamında ortak bulunan özel İskandinav Refah Modelinin sağlanmasıdır. faktörlerdir . İskandinav ülkelerinde diğer dünya bu
şartları
yerine
getirmesindeki
en
Weber’ci bir anlayışla bölgedeki dini mezhebin ülkelerine göre çok daha yüksek oranda bulunan işçi ekonomik koşullara etkisini araştıran Schröder’e sendikalarına katılan işçi oranları da bu politik ve göre, bölgedeki hakim mezhep olan Lüteryenliğin toplumsal kültürün yaygınlaşmasında önemli bir rol ülkenin tamamını cemaat olarak görmesi ve devletin oynamaktadır İşgücü piyasası politikalarının ekonomik, sosyal düzene müdahalelerde bulunması düzenlenmesinde hükümetlerin korporatist yapısıyla ulusal çapta refah dayanışması ve ekonomik özellikle İsveç ve Norveç’te işçi sendikaları ile özel
işbirliğini de yanında getirir . Bölge ülkelerinin şirketler arasında arabulucuk yapması işsizlik, emek sosyal politika yönelimleri genellikle liberal piyasasının düzenlenmesi ve iş alanlarının dağılımı demokrasinin temel gereksinimlerinden biri olan konusunda etkilidir . Bölgedeki ülkelerin ortak uzlaşı ve tartışma kültüründen beslenen bir özellik gösterdiği bir diğer alan ise OECD ülkeleri anlayıştır. Yine de bölgenin tamamının kendi arasında cinsiyet eşitsizliği oranının en düşük olduğu içerisinde bir bütün olmaktan çok ülkelerin ülkeler olmasıdır. İşgücü piyasası açısından da geçmişlerine de bağlı ayrıcalıklı statülere sahip önemli bir gösterge olan doğum sonrası izinler devlet olduğu görülmüştür. Tarihçi Guðmundur Jónsson’a politikaları ile ailelerdeki ebeveynlerin her ikisini de göre
İzlanda’yı
taşlarından
biri
İskandinav olan
temel kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra Demokrasi cinsiyetler arasındaki gelir eşitsizliği de Finlandiya
Model’in
Oydaşmacı
hariç İskandinav ülkelerinin tamamında düşük
21
Sonuç olarak İskandinav ülkelerinin kendilerine Nasıl Bir Dünyada Yaşıyoruz? Tek Kutuplu-Çok Kutuplu
özgü kültürel geçmişleri, ekonomi ve finansın akademik ve pratik olarak doğduğu coğrafyalardan biri olması, aynı zamanda bölgedeki ülkelerin jeopolitik
yapılarından
dolayı
öteki
Avrupa
Kağan Dağdeviren son günlerde gittikçe daha sık
duyduğumuz
bu
sorunun
cevabını
arıyor
ülkelerine göre daha az savaş yapıp serbest market anlayışının yerine refah devletinin önemli bir parçası 2.Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş sürecinde 2 olan ekonomiye müdahaleci devlet anlayışı bölgede kutuplu bir dünya düzeni gördük.Bir tarafta sosyalist
kendi içlerinde yaygın ve bütünsel ama aynı dünyanın lideri ve koruyucusu Sovyetler Birliği zamanda dünyadaki paradigmadan çok etkilenmeyen diğer tarafta özgür dünyanın ve kapitalist bir yapıya sahip olmalarını sağlamıştır. İskandinav ekonominin önderi ve idolü Amerika Birleşik ülkelerinin sistemlerinin birçok endekste ve Devletleri.Bu düzen 1991'de Sovyetler Birliği'nin
makalede demokratiklik bağlamında üst sıralarda yer yıkılması ile yerini Amerika'nın liderliğindeki tek alması da tüm bu özgünlüklere ve ortak özelliklerin kutuplu dünya düzenine bıraktı. Bazıları için bu senteziyle mümkünleşmiştir. KAYNAKÇA
korkunç bir gelişmeydi çünkü kapitalist Amerika'nın liderliğindeki dünya, Amerika'nın keyfi kararlarının ve engellenemez gücünün sonuçlarına katlanmak
Data.worldbank.org. (2019). General government final consumption expenditure (% of GDP) | Data. [online] Available zorunda kalabilirdi. Körfez Savaşı ve 2003 Irak at: https://data.worldbank.org/indicator/ne.con.govt.zs [Accessed 7 May 2019]. işgali bu endişeleri güçlü bir şekilde doğruladı. Andersen, Torben M.; Holmström, Bengt; Honkapohja, Seppo; Korkman, Sixten; Söderström, Hans Tson; Vartiainen, Juhana (2007). The Nordic Model: Embracing globalization and sharing risks (PDF). Yliopistopaino, Helsinki: Taloustieto Oy. ISBN 978-951-628-468-5. Retrieved 7 May 2019.
Ancak, zaman ilerledikçe ABD'nin yön verdiği tek
Schröder, Martin (2013). Integrating Varieties of Capitalism and Welfare State Research. Palgrave Macmillan. p. 157.
güçlerin Amerikan gücünü kısıtladığı ve dünyadaki
Bruhn, Anders; Kjellberg, Anders; Sandberg, Åke (2013). Sandberg, Åke (ed.). "A New World of Work Challenging Swedish Unions" (PDF). Stockholm: 126–86.
değiştirmeye başladığı iddia edilmeye başlandı. Bu
kutuplu dünya düzeninin değiştiği ve Rusya, AB ve
Çin gibi yeni küresel aktörlerin sahneye çıktığı ve bu güç
dağılımını
'çok
kutuplu'
olacak
şekilde
yazıda da yeniden şekillendiği iddia edilen dünya
Jónsson, G. (2014). Iceland and the Nordic Model of Consensus Democracy. Scandinavian Journal of History, 39(4), pp.510düzeni incelenecektir. Ayrıca bu yazının amacı 2 528. Rosser, Mariana V. and J Barkley Jr. (July 23, 2003). Comparative Economics in a Transforming World Economy. MIT Press. p. 226. Is the Last Mile the Longest? Economic Gains from Gender Equality in Nordic Countries. (2018). . Thursday's papers: Finland's gender pay gap, a. (2019). Thursday's papers: Finland's gender pay gap, our duty to help, and cheaper microbreweries. [online] Yle Uutiset. Available at: https://yle.fi/uutiset/osasto/news/ thursdays_papers_finlands_gender_pay_gap_our_duty_to_help _and_cheaper_microbreweries/10333748 [Accessed 7 May 2019].
soruya cevap bulmaktır. Hala Amerika’nın önderliği altındaki tek kutuplu dünyada mı yaşıyoruz? Yoksa yeni küresel aktörlerin de ağırlığını hissettirerek
dünyayı şekillendirdiği ve Amerika'yı kısıtladığı bir dünya mı? Bu soruların cevabını bulmak
için
öncelikle çok kutupluluk ve tek kutupluluk tanımları incelenecek ardından, siyaset arenasında bir kutup
ağırlığına
sahip
olmak
için
gerekli
koşullar
incelenecektir. Son olarak ise ABD, AB, Rusya ve Çin tek tek incelenip bu aktörlerin ağırlığını sürdürme
ve
incelenecektir.
22
kutup
olma
potansiyelleri
Çok Kutupluluk Nedir?
verilebilecek örnekler Roma, Moğol ve Osmanlı
Uluslararası politikada çok kutupluluk, ikiden fazla aktörün birbirlerine yakın oranlarda askeri, siyasal,
ekonomik ve kültürel etkiye sahip olduğu bir güç dağılımıdır. Böyle bir düzende herhangi bir devlet tek başına karar alıp bunu uygulama gücüne sahip değildir. Aksine, ülkeler kendi çıkarlarını sağlamak için diğer ülkeler ile ittifak kurmak zorundadırlar ama bu ittifaklara karşı diğer ülkeler de kendi çıkarlarını
korumak
ve
arttırmak
için
ittifak
kurarlar.Bunun sonucunda da genellikle 2'den fazla kutuptan oluşmuş bir dünya düzeni meydana gelir.
Bu
güç
merkezleri
çıkarlarını
sağlamaya
ve
korumaya çalışırken birbirlerini dengeleme görevi
imparatorluklarının gücünün zirvesinde oldukları dönemler ise
olabilir.Elimizdeki
SSCB’nin
en
yıkılışından
yakın
sonra
örnek
ABD'nin
yönlendirdiği ve liderlik ettiği zaman dilimidir.Bu süreç içerisinde Amerika BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarını bile beklemeden veya kararın çıkmasını gerek görmeden hareket edebildi ve bu duruma karşı
diğer
ülkeler
önderliğindeki
tepki tek
gösteremedi.Amerika'nın
kutuplu
dünyada
Irak
ve
Afganistan'ın işgaline tanık olduk ve buna karşı dünya halkları ne kadar tepki gösterirse göstersin
hükümetler bu operasyona bir şekilde destek vermek zorunda kaldı veya en fazla sessiz kalabildi.
görürler ve böylece de tek bir hegemon gücün Nasıl 'Kutup' Olunur? oluşumu
engellenir.
Çok
kutuplu
dünyaya
verebileceğimiz en iyi örnek 1871- 1914 arası Avrupa’da ortaya çıkan güçler dengesidir.Bu süreç boyunca Fransa, İngiltere, Rusya, Prusya, İtalya ve Avusturya
gibi
ülkeler
kendi
amaçlarını
gerçekleştirme imkanına tek başına sahip değillerdi ve bu amaçlarını hayata geçirmek için de mecburen diğer ülkelerle ittifak kurmaya yöneldiler ve bu sayede Avrupa 43 yıllık bir süreçte büyük bir savaşa tanık olmadı ama bu düzen 1. ve 2. Dünya Savaşları
neticesinde ile ortadan kalktı ve yerini SSCB ve ABD’nin
hakimiyetindeki çift
Uluslararası arenada bir kutup oluşturabilmek için
bir ülkenin belli alanlarda güce sahip olması gerekiyor. Politik gücü en basit haliyle başka aktörleri kontrol etme ve kararlarını etkileyebilme yeteneği olarak tanımlayabiliriz ve 5 temel başlıkta
ekonomik, askeri, teknolojik, jeopolitik ve kültürel olarak sınıflandırabiliriz. Eğer herhangi bir aktör bu özelliklerin
hepsini
dünyanın
her
bölgesinde
kullanabilecek kapasiteye sahipse o aktörün gerçek bir kutup olduğunu kabul edebiliriz.
kutuplu düzene Ekonomik Güç
bıraktı.
Ekonomi her şeyin başında geliyor.Eğer herhangi bir
Tek Kutupluluk Nedir?
aktör politikalarını uygulatmak için gerekli
Uluslararası politikada tek kutupluluk, bir aktörün askeri, siyasi ekonomik ve kültürel etkinin çoğunu uyguladığı bir güç dağılımıdır .Bu düzende belli bir ülke dominant güce sahipken diğer ülkeler bu güce sahip değildir ve bu yüzden de lider ülkeyi takip
ekonomik güce sahip değil ise etkisi sadece kısıtlanmaz ,direkt sıfırlanır. Bu yüzden dünyada söz sahibi olmak isteyen bir aktör uluslararası ekonomik ilişkilerde elini kuvvetli tutmalı, piyasaları
etkileyebilecek kuvvete ve öneme sahip olmalıdır.
etmek ve onun kararlarına uymak zorundadır, Askeri Güç uymadıkları
takdirde
uyguladığı Her ne kadar 21. yüzyılda askeri gücün öneminin yaptırımlara maruz kalırlar ve bu yaptırımları azaldığı iddia edilse de bir aktör dünyada söz sahibi
engelleyebilecek
veya
lider
ülkenin
kısıtlayabilecek
olmadığından büyük zarar
güçleri olmak istiyorsa gerektiğinde askeri gücünü dünyanın görürler.Bu düzene istediği bölgesinde kullanabilecek kapasiteye sahip
23
rel ve jeopolitik gücün etkisi kısıtlanacaktır
büyük bir avantaj sağlayacaktır. Dikkat edilmesi gereken nokta ise her kültürün yayılabilmesinin
Teknolojik Güç
kolay
olmamasıdır.
Örneğin,
bireyselciliği
ve
Teknoloji sadece 21.yüzyılda değil, insanlık tarihi özgürlüğü odak noktasına koyan Batı kültürü ile boyunca önemini korumuş önemli bir güç toplumcu yaşamı ve otoritenin önemini vurgulayan unsurudur.Ülkelerin ekonomileri, askeri kapasiteleri Doğu kültürünün arasında bu kültürleri yayma ve kültürleri teknolojik gelişmelerden önemli bir konusunda büyük farklılıklar vardır. Ayrıca şekilde etkilenir. Eğer bir aktör teknolojik öğrenilmesi kolay olan İngilizce ile dünyanın en zor gelişmelere yön verebiliyorsa , o aktör önemli bir dillerinden biri olan Çince'nin öğrenilebilmesi kozu ele geçirmiştir ve bu sayede önemli bir güç elde arasında büyük farklılıklar vardır ve bu farklılıklarda edebilir ve bununla diğer ülkeleri etkileyebilir. kültürel gücü etkileyen önemli faktörlerden biridir. Teknolojik bakımdan geri kalmış bir ülkenin bir güç Avrupa Birliği merkezi olma şansı yoktur. Şu ana kadar hep ülkelerden bahsettik ancak bir güç
Jeopolitik Güç
merkezi olma iddiasında bulunan ülkeler üstü bir
Jeopolitik güç ve yukarıda bahsettiğimiz diğer güç
aktör de var: Avrupa Birliği.Bu yapıya baktığımızda
çeşitleri arasındaki temel fark savaşlar ve yeni toprak göreceğimiz ilk şey Birlik içindeki herhangi bir kazanımları haricinde değişmesinin imkansız ülkenin tek başına bir ağırlık merkezi oluşturma olmasıdır. Bu yüzden de herhangi bir aktörün imkanının bulunmamasıdır ama bu ülkeler Avrupa tamamen olmasa da bir kutup oluşturabilme imkanı
Birliği sayesinde güçlerini tamamen olmasa bile
ülkenin coğrafyasına bağlıdır ve bu gerçeğin
kısmen birleştirebiliyor ve böylece güçlerinin ayrı
değiştirilme imkanı çok düşüktür. Örneğin,
ayrı toplamından daha fazla bir güç yakalama
Kazakistan, Nijer ve Yeni Zelanda gibi ülkelerin
imkanına
dünyada yaşanan olayları etkileme ve yön verme
incelediğimizde bu birliğin en güçlü
imkanı kısıtlıdır çünkü bu ülkeler politik açıdan
ekonomik gücü olduğunu görebiliyoruz. ABD’nin
sahip
oluyor.
Avrupa
Birliği'ni yanının
önemli coğrafi bölgelerde konumlanmış değiller. Bu ardından dünyanın en büyük 2.ekonomisini ülkelerin aksine Rusya, ve Türkiye gibi ülkeler oluşturan olan Avrupa Birliği süper güç veya 'kutup' bulundukları konumlardan büyük avantaj sağlama oluşturmak için fazlasıyla yeterli ekonomik güce imkanına sahipler. Rusya Uzak Doğu'ya Orta
sahip.Avrupa
Asya'ya ve Avrupa'ya aynı anda komşu iken ve
vatandaşlarına gerekli refahı sağlayabiliyor.Kişi başı
böylece bu bölgelerde yaşanan olayları etkileme
gelirin yüksek olması enflasyon ve işsizlik oranının
imkanına sahipken, Türkiye ise elinde tuttuğu
düşük olması AB ülkelerini bir bütün olarak
boğazların stratejik konumu ve Avrupa'yı
ekonomileri sayesinde diğer ülkelere kıyasla politik
Ortadoğu'ya ve Batı Asya'ya bağlayan bir köprü
amaçlarını gerçekleştirmede büyük bir avantaj
olması nedeniyle önemli bir jeopolitik güce sahip.
sağlıyor. Kültürel güç bakımından AB'yi incelersek
Kültürel Güç
çok kolay bir şekilde görülebileceği gibi dünyada bu
Süper güç olmak isteyen bir ülkenin diğer ülkelerin vatandaşlarını etkileyebilmesi gerekir.Bunu da ancak
kendi kültürünü yayarak ve empoze ederek yapabilir. Kültürünü yayarken dilini de yayacağı için çok
Birliği
çatısı
altındaki
ülkeler
konuda ABD ile ilk sırayı paylaşıyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanların çoğu Batı'ya ve Avrupa'ya göç etmek istiyor, Avrupa Birliği'nin başarılarına
24
ve
vatandaşlarının
refahına
insanların
Avrupa'yı
birinci
tercih
olarak askeri gücü göremiyoruz. AB üyesi ülkelerin önemli
görmelerinde büyük katkı sağlıyor.Avrupa Birliği'nin bir kısmı ABD liderliğindeki NATO şemsiyesi temel değerleri olan özgürlük, bireysellik ve refah altında hareket ediyor ama NATO onların kendi gibi değerleri de göz önünde bulundurursak AB çıkarlarını gerçekleştirmesine yeteri kadar katkı bütün dünya tarafından ulaşılmak istenen hedef sunamıyor
.Çünkü
ABD
liderliği
altındaki
olarak görürüyor ve bu da bu Birlik'in yaratmış NATO'nun çıkarları ABD çıkarları ile tamamen olduğu belki de en büyük güç. Birlik’in ulaşmış uyumlu iken AB'nin çıkarlarını NATO aracılığıyla olduğu teknolojik gelişmişlik seviyesi de AB'nin gerçekleştirmesinin tek koşulu kendi çıkarlarının
kültürel gücü ile doğrudan ilintili çünkü nitelikli göç ABD ile uyumlu olması oluyor ve böylece AB kendi konusunda insanların ilk tercihlerinden birisi olan saf çıkarlarını gerçekleştirmek istediği zaman askeri AB dışarıdan gelen bu destek ve yılların getirdiği güçten mahrum kalıyor. birikim
sayesinde
teknolojik
güç
bakımından
liderlerden birisi. Avrupa Birliği'nin jeopolitiğine
Rusya
baktığımızda Akdeniz’e, Atlas Okyanusu’na, ve SSCB zamanında tartışmasız bir süper güç olan ve Kuzey Denizi’ne kıyısının olması öte yandan sosyalist kutbun liderliğini yapan Rusya şu anda o ve Orta Doğu parlak günlerinden tamamen uzak.Bazı çırpınışlar ülkelerine komşu olması Birlik’e çok geniş bir etki sergilese ve belli bölgelerde ABD'yi ve AB'yi zorlasa sahası sağlıyor.Bu geniş sınırlar AB'nin etkileyip bile süper güç tanımını elde etmeyi hak eden bir Afrikaya’ Rusya'ya Türkiye'ye
şekillendirebildiği bölge sayısını arttırdığı için bir Rusya karşımızda bulunmuyor. güç merkezinde bulunması gereken önemli bir Rusya’yı incelemeye başladığımızda en başta gerekli özellik olan jeopolitik güç sağlanmış oluyor. ekonomik güçten yoksun olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan bakacak olursak AB kutup olmak için Dünyanın en büyük 12. ekonomisi olmasına rağmen yukarıda saydığımız bazı özelliklere sahip kendisinin yarısı kadar nüfusa sahip Güney Kore'den değil.Öncelikle Avrupa Birliği'nin birleşik bir aktör ve kendisinin üçte biri kadar nüfusa sahip olan olmak yerine farklı çıkarları bulunan devletlerden Kanada'dan daha zayıf bir ekonomiye sahip hem de
politika bu ekonominin sadece sahip olduğu doğal kaynaklar oluşturmasında büyük bir sıkıntı oluşturuyor. Her üzerinden döndüğünü düşünürsek Rusya bir süper ülke AB’nin çıkarları yerine kendi çıkarlarını öne güç olabilmek için yeterli ekonomik kapasiteye sahip koyduğu için AB gerektiği yerde gereken politikayı değil.Kültürel güç konusuna baktığımızda ise oluşan
bir
birlik
olması
AB'nin
bile insanların Rusya'dan kaçtığını, Rus dilinin önemini uygulayamayacak şekilde sıkışıyor. Göçmen krizi yitirdiğini görüyoruz ve bu durum da bize Rusya'nın sırasında yaşanan belirsizlikler bize Avrupa kültürel güç bakımından iyi bir konumda olmadığını Birliği'nin politika belirleme konusunda yaşadığı ve yerini kaybetmeye başladığını gösteriyor.Bu uygulayamıyor
hatta
bazen
politika
sıkıntıları ve bu politikaları üye devletlere kabul durum teknolojik güç bakımından da geçerli. SSCB ettirebilme konusunda zayıflığını gösterdi.Ama sonrası askeri teknoloji dışında diğer aktörlerin AB'nin en büyük sorunu ise askeri gücünün zayıflığı yakaladığı ivmeyi yakalayamayan Rusya bir süper daha doğru ifade etmek gerekirse olmaması.Bir güçte bulunması gereken teknolojik kapasiteye de politik aktör politikalarını uygulamak ve uygulatmak sahip değil.
istiyorsa hem ekonomik hem askeri olarak caydırıcı güce sahip olmalı ama AB örneğine baktığımızda
25
Rusya'nın jeopolitik konumuna bakarsak belki de Çin
Denizi'nde
çekinmeden
kullanıyor
ve
hem en avantajlı hem en dezavantajlı ülke olarak hissettiriyor. Teknolojik olarak son yıllarda Çin'in adlandırabiliriz.Dünya'nın
toprak
genişliği büyük bir hız kazanmasıysa, Çin’e süper güç olma
bakımından en büyük ülkesi olan Rusya,’nın ve kutup oluşturma konusunda büyük bir imkan Avrupa'ya
Kafkaslar’a,
Orta
Asya’ya,
Kuzey sağlıyor. Öte taraftan Çin'in jeopolitik konumunu
Kutbu’na ve Uzak Doğu'ya bağlanan sınırları var ve incelediğimizde ise Çin'in sıkışmış bir konumda böylece de buralarda yaşanan gelişmeleri etkileme olduğunu görebiliriz.Ülkenin sınırını oluşturan uçsuz imkanına sahip ama buna rağmen ülkenin sıcak bucaksız platolar ve ormanlar Çin'in sınır ötesindeki
denizlere bağlantısı yok ve bu durum Rusya'yı belli komşuları ile ilişkilerini kısıtlıyor ve Çin'i Pasifik durumlarda ciddi bir şekilde kısıtlıyor ama genel Okyanusu'na mahkum ediyor. Pasifik Okyanusu'nda olarak bakarsak Rusya jeopolitik olarak güçlü bir karşısında başta ABD olmak üzere sayısız rakip konuma
sahip.
Askeri
açıdan
Rusya'yı bulan Çin askeri gücüyle avantaja sahip olsa da
incelediğimizde Sovyetler Birliği'nden sonra da bunun sürdürülebilirliği Amerikan kararlığına göre büyük ekonomik sıkıntılarına rağmen askeri gücünü belirleneceği için kuşkulu.Kültürel bakımdan Çin'i tamamen
olmasa
da
önemli
bir
kısmını ele alırsak Çin dili ve kültürü diğer kültürlerden ve
koruyabildiğini görüyoruz.Tabi ekonomik sıkıntılar dillerden farklılıkları ve öğrenme zorluğundan dolayı askeri gücü önemli bir şekilde kısıtlıyor ama ne Çin'in etkisini geliştirmede önemli olursa olsun Rus ordusu karşısına herhangi bir sunmuyor. ülkenin rahat bir şekilde çıkması mümkün değil.
Ayrıca
kendisini
bir katkı
ekonomik
olarak
geliştirmek isteyen Çin'in sosyal yapısı ve kültürü kendisine katkı sağlamak yerine zarar oluşturuyor.
Çin
Komünist parti liderliğinde otoriter ve toplumcu bir kapitalizme kültüre sahip olan Çin, süper güç olup ABD'ye karşı açtığından beri en başta ekonomi olmak üzere çıkmak istiyorsa öncelikle kendi siyasi rejimine ve
Çin
kapılarını
serbest
piyasa
ve
neredeyse her alanda çok büyük bir ivme kazandı ve kültürüne karşı çıkmak zorunda çünkü 21.yüzyıla ve şu anda ABD'ye tek başına karşı çıkabileceğini kapitalist ekonomik modele hiçbir şekilde uyumlu kanıtlama imkanına sahip olan tek ülke.Ama olmayan yönetici eliti Çin üstünde kontrolünü gerçekten Çin bu güce sahip mi?Az önce de sürdürürse ve daha liberal bir politik atmosfere geçiş bahsedildiği gibi Çin gerçek bir ekonomik süper yapılamazsa Çin'in uzun vadede gelişmesinin güç.Dünya ekonomisine etkisi tartışılmaz ve Çin'in duraksaması kaçınılmaz. Öte yandan Çin kültürünün yaşayacağı bir sıkıntı veya uygulamaya koyduğu bir temel öğeleri olan toplumculuk ve otoriterlik, politikanın diğer ülkeleri etkilememesi özgürlük ve bireycilik ile değiştirilmez ise Çin uzun olanaksız.Ama diğer taraftan bakınca da Çin'in 1 vadede kapalı toplum düzeninden kurtulamaz ve milyardan fazla vatandaşı olduğunu unutmamalıyız dünyayı yakalayamaz. ve şu ana kadar yaşanılan ekonomik gelişmeler Çinli Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları AB ve ABD’deki insanların ekonomik gelişmişlik düzeylerine yaklaştırsa da Çin'in bu 2.Dünya Savaşı'nın sonundan itibaren tartışmasız bir konuda
hala
büyük
bir
yol
kat
etmesi süper güç olan ABD 2019 yılında da bu gücünü
gerekiyor.Askeri güç olarak Çin'i incelersek Rusya koruyor ama bazı insanlar ABD’nin bu gücünden ve ABD'den sonra en güçlü orduya sahip olması ülke şüphe duymaya başladı ve ABD’nin gücünün için çok büyük bir avantaj ve bu avantajını Güney zayıfladığı iddia edilmeye başlandı ama bunlar
26
Ekonomik olarak bakacak olursak ABD hala dünya etkin bir şekilde görebiliyoruz ama bu bölgelerin lideri olma özelliğini koruyor. Diğer ülkeleri dışında Latin Amerika, Uzak Doğu yada Afrika gibi ekonomik
yaptırımlar
etkileyebiliyor.
ile
Halkına
korkutabiliyor
refahı
yada bölgelerde Rus etkisi çok zayıf.AB için bakarsak
dünyanın
geri genel
olarak
etkinliği
sınır
bölgelerinde
bile
kalanına göre daha adil ve fazla bir şekilde sağlayan tartışmalıyken Dünyanın geri kalanında etkisinin çok ABD’nin ekonomik gücünde bazılarının iddia ettiği kısıtlı olduğu söylenebilir.Çin ise ekonomik gücü şekilde bir gerileme yok.Askeri güç olarak incelersek sayesinde Afrika ve Latin Amerika'da gücünü ise her zaman alışık olduğumuz tablo ile karşı ABD arttırmışken Orta Doğu ve Avrupa'da etkisini
askeri harcamada ve askeri güçte diğer ülkelere arttırmaya
çalışıyor,
ama
bu
durumun
kapatılması neredeyse imkansız bir fark atmış sürdürülebilirliği şüpheli.Amerika ise Dünya'nın her durumda. Dünyanın her bölgesinde askerleri ve noktasında bulunabilecek askeri v e ekonomik üsleri bulunan Amerika bu imkanlar ile geri kalan kapasiteye ve ayrıca meşruiyete sahip.Bu nokta
ülkelere kıyasla büyük bir avantaja sahip ve bütün Amerika'yı gerçek bir süper güç yapan şey.Çok bölgelere askeri müdahalede bulunma kapasitesine sayıda rakibe karşı olmasına rağmen Dünya'nın her sahip. Teknolojik olarak ABD’ye baktığımızda ise noktasına müdahale edebilmesi ve bunu başarıyla liderliğin yine kimde olduğunu görmek zor olmuyor. gerçekleştirmesi Amerika'yı gerçek bir kutup ve Her ne kadar rakipler ABD’nin karşısına çıksa da süper güç yapıyor. ABD bu konuda liderliği sürdürmeye devam ediyor. Jeopolitik olarak ABD’yi sadece yer aldığı coğrafi bölge içinde inceleyemeyiz. Avrupa’da, Asya’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika'da ve Afrika'da bulunan
Amerikan üsleri de Amerika'nın jeopolitik gücüne katkı sağlayan ve
onu
dünyada
eşi
benzeri
görülmemiş bir süper güç yapan araçlar. Amerika'nın kültürel gücünü incelediğimizde göreceğimiz şey
Amerikan kültürünün ve dilinin dünyanın her köşesinde bulunmasıdır. Sinema sektöründen giyim sektörüne, spordan teknolojiye Amerikan liderliği ülkeye çok büyük bir avantaj sağlıyor ve bütün insanları cezbedecek bir güce sahip olmasını sağlıyor. SONUÇ Genel olarak anlaşılabileceği gibi Amerika Birleşik Devletleri dışında Dünya'da şu anda gerçek anlamda bir süper güç yani kutup bulunmuyor. Bunun en önemli sebebi ABD dışında herhangi bir ülkenin veya AB gibi bir ülkeler topluluğunun Dünyanın herhangi
bir
bölgesinde
yaşanan
gelişmelere
müdahale etme ve etkileme kapasitesine sahip olmamasıdır.Rusya'yı Suriye'de ve Karadeniz'de
27
KAYNAKÇA
ODTÜ DIŞ POLİTİKA VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER TOPLULUĞU
28