Hariciye

Page 1

1


HARİCİYE DÜŞÜNCE DERGİSİ

DPUİT YÖNETİM KURULU BAŞKANI CEREN ÇEVİK

4 2017: Özerklikten Bağımsızlık Referandumlarına Giden Sancılı Süreç Muzaffer Ege Seçgin

DPUİT ADINA İMTİYAZ SAHİBİ CEREN ÇEVİK

7 Avrupa Neyi Oyluyor? Oğuzhan Sabuncu 9 Türkiye’nin Amerikan Rüyası: Yerli Oto Ahmet Duhan Kol

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ VE EDİTÖR ŞEVVAL USLU YARDIMCI EDİTÖR EKİN SU YILMAZ

11 Sosyal Bilimlerde Kavramsal Açıklığa Ulaşmak: Empirisist Epistemolojinin Kısa Bir Savunusu Ali Berk İdil

GÖRSEL TASARIM IŞILAY MERVE GÜZBEY

13 Türkiye– Avrupa Birliği İlişkileri ve Geleceği Çağatay Pehlivan

YAZARLAR MUZAFFER EGE SEÇGİN OĞUZHAN SABUNCU AHMET DUHAN KOL ALİ BERK İDİL ÇAĞATAY PEHLİVAN ALMİLA BAŞAK YALIM AYDIN NAZ ÖZTÜRK NAZIM ÇINAR DUVARYAPAR NAZ GÜLTAN IŞILAY MERVE GÜZBEY MURAT MİMARBAŞI GÜL DENİZ KORKUSUZ DİLEK DEMİRHAN NARTAN KOŞUCU ONUR SAYAR EKİN SU YILMAZ NİLAY GENÇER MUSTAFA ATLI TAYANÇ GÜNGÖR

19 Görünmeyenleri Görünür Kılmak Almila Başak

İLETİŞİM ODTÜ İİBF B BİNASI DIŞ POLİTİKA VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER TOPLULUK ODASI 06531 ANKARA/TÜRKİYE TEL: 312 210 30 56 www.hariciyedergisi.com hariciyedergisi@gmail.com issuu.com/hariciye

22 Birleşmiş Milletler Çevresinde Gelişen Kadın Çalışmaları ve Kadına Şiddetin Önlenmesi Yalım Aydın 24 Angela Merkel, Kadın Kimliği ve Dünya Arenasında Yükselişi Naz Öztürk 26 Erkeklerin Dünyasına Hükmeden Kadınlar Nazım Çınar Duvaryapar 28 Dünya Burnumuzun Ucunda Naz Gültan 31 Mehriban Aliyeva Örneği Üzerinden Azerbaycan’da Kadın Erkek Eşitliği Işılay Merve Güzbey 35 Hukuki Anlamda Pozitif Ayrımcılık Murat Mimarbaşı 42 Uluslararası Uyuşturucu Kaçakçılığında Kadınların Artan Rolü Gül Deniz Korkusuz 44 Küresel Politikada Kadın Dilek Demirhan 47 Müslüman Ülkelerde Trans Kadın Olmak: İran ve Türkiye Nartan Koşucu 49 Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunun 1325 Sayılı Kararı ve Etkileri Onur Sayar 51 Toplumun İlgi Odağı, Devletin Sahibeleri: First Lady’ler Ekin Su Yılmaz

Kapak Fotoğrafı: TOBIAS SCHWARZ, AFP/File

53 Bir Seçmen Olarak Kadın Nilay Gençer

BASKI GÜNDEM OFSET MATBAACILIK YAYINCILIK SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ. Zübeyde Hanım Mahallesi, Kazım Karabekir Cad. Efeler İş Merkezi No:89 D:12 - 13, 06070 Altındağ/ Ankara Telefon: +90 312 341 11 46 – 48 Fax: +90 312 341 11 47 Gsm: +90 533 582 02 84

55 Hayata Siyah Peçelerin Arkasından Bakmak Mustafa Atlı 58 Erasmus’tan Mektup Var Tayanç Güngör

2


editör’den konuşur insan, çizer ,dans eder, türküsünü söyler içindekini dışa vurmak, haykırmak için. ben hep yazanlardan oldum hayatım boyunca ,bir kalem ve kağıt yetti kendimi anlatmaya. etrafımdaki her şey devinip değişirken bende değişmeyen tek şey olarak kaldı yazma arzusu. bu yüzden sevgili okur, elinde tuttuğun bu dergi bir kendini gerçekleştirme olarak da algılanabilir veya bir çocukluk hayalidir yüreğimde senelerdir yaşayan. hariciye uzun bir aradan sonra sizlerin karşısında yeniden. dosya konusu da yukarıda bahsedilen ve yürekte senelerdir yatan hayalle yoğrularak seçildi, benim için bir başlangıç olan hariciye yine benim içinde bulunduğum mücadeleden, kavgadan var olmalıydı yoksa eksik kalırdım. bu konu –özellikle bu konu- yazılacak ,çizilecek ve söylenecek ki gerçekten bu mücadele amacına kavuşabilsin, kazanabilelim. politikada kadın dosya konusuyla bu sayıda hariciye’de, sizlere uluslararası arenada kadının var olma şekli, niteliği ve niceliği mercek altına alınarak siz okurlarımıza sunuluyor. güzel işler çıkarmanın ve başarmanın güzel insanlarla beraber olmakla birlikte gerçekleştiğini hariciye vasıtasıyla bir kez daha öğrendim. bu sebeptendir ki teşekkür etmem gereken birkaç isim bulunuyor. yolun başından beri benimle olan ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen canım dostum Ekin Su Yılmaz’a, kriz anlarında bana manevi desteğini sunan Ege Seçgin’e, hayatımda diğer her şeyde destek olduğu gibi burada da hep destek olan kardeşim Işılay Merve Güzbey’e ve yazar olan bütün arkadaşlarıma teker teker teşekkür ederim. geçip giden bir senenin ardından 2018’den eşitliğin ve barışın hakim olabileceği günler diliyorum. gelecek, bize bu dergiye dosya konusu olan konunun konuşulma gereksiniminin olmayacağı günler de getirecek biliyorum. katledilen bütün kadınların anısına ve en çok da ufuk açma umudu ile, Şevval Uslu uslusevval96@gmail.com “aydınlığım,deliyim,rüzgarlıyım”

3


2017: Özerklikten Bağımsızlık Referandumlarına Giden Sancılı Süreç 2017 yılı bizler için hiç şüphesiz Katalonya Özerk Bölgesi’nin ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu kararı almasıyla şaşırtıcı ve ilgi çekici bir hale geldi ve iki ayrı özerk bölgenin bağımsızlık referandumu kararı alması birbirlerine çok yakın bir tarihte gerçekleşti. Durum böyle olunca bir taraftan bu gelişmeler heyecan vericiydi fakat diğer taraftan ise ulus devleti kavramının 2017 yılı itibariyle yavaş yavaş çözülmeye başladığının bir habercisiydi. Ayrıca bu iki özerk

Muzaffer Ege Seçgin secginege@gmail.com

bölgenin çok kısa bir süre içerisinde peş peşe referandum kararı alması dünyadaki diğer özerk bölgeleri de bağımsızlık konusunda

cesaretlendirdi

denilmesi

yanlış

lanmıştır. Aslında İspanya İç Savaşı’na neden olan etkenler-

olmaz.

den biri de Barselona’nın 1930’lu yıllarda daha fazla siyasi bağımsızlık istemesidir. Yani Franco’nun diktatörlüğünde

İşte bu iki ayrı özerk bölgenin bağımsızlık referandumu kararı

neden bu anma törenlerinin yasaklandığı açık ve ortadadır.

alması özellikle çok uluslu devletleri endişelendiren bir geliş-

1975’te Franco’nun ölümünün ardından, 1978 yılında hazırla-

me oldu çünkü çok uluslu devletlerde farklı uluslardan gelen

nan yeni İspanya anayasası ile birlikte İspanya’yı oluşturan 17

özerklik ya da bağımsızlık taleplerinin sesleri yükselmeye

etnik grubun ve bölgenin özerkliği ve hakları teminat altına

başladı. Bu iki referandum bünyesinde birçok farklı ulusu

alınmıştır. Ve bu bölgeler anayasa hazırlanmadan önce de

barındıran ülkeleri tedirgin etmesinden dolayı bir anda refe-

özerklik statüsü elde etmiş olduklarından bu bölgelere

randum kararına tepkiler yükselmeye başladı. Bunların yanı

“tarihsel özyönetimler” denmiştir. Ayrıca İspanya’nın toprak

sıra Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası

bütünlüğünü bozmaya yönelik girişimleri engellemek amacıy-

ilişkilerde önemli rol oynayan organizasyonlar da devreye

la bu özerk bölgelerin federasyon oluşturmaları anayasada

girince bu referandum kararları bir anda Avrupa ve Ortadoğu merkezli

dünyanın

gündemine

yasaklanmıştır. 2006 yılına geldiğimiz zaman yapılan referan-

yerleşti.

dum ile birlikte özerkliğin çapı genişletilmiş fakat 2010 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından 2006’da Katalonya’nın

Katalonya Özerk Bölgesi ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin

kazandığı bazı hakları geri alınmıştır. Özellikle burada belirtil-

bağımsızlık referandumu kararı almasının arkasında yatan

mesi gereken husus 2008’de dünyayı etkisi altına alan ekono-

nedenleri ortaya çıkarmak için ilk önce bu iki bölgenin tarih-

mik krizin İspanya’yı da vurmuş olmasıdır. İspanya’nın eko-

sel olarak özerk bölge olma süreçlerini ve bu bölgeleri bu

nomik anlamda güçlü olan bölgelerinden olan Katalonya’da

kararı almaya götüren parametreleri incelememiz gerekmekte-

bu ekonomik kriz bağımsızlık taleplerinin yükselmesine neden

dir.

oldu. Fakat Katalonya’nın ekonomik anlamda İspanya’yı sırtladığıyla ilgili çeşitli veriler vardır ve bunların zaman içinde

Katalonya Özerk Bölgesi

salınım yapmasından dolayı aslında Katalonya’nın İspanya

Öncelikle bu bölge için önemli olan olaylara baktığımız za-

ekonomisini sırtladığı yönündeki iddialar pek de gerçeği yan-

man bunların başında 11 Eylül 1714 tarihinde Katalonya ordu-

sıtmamaktadır. Gerçek referandum tarihine gelmeden önce

larının V. Felipe tarafından yenilgiye uğratılması gelir. Yakla-

2014 yılında yapılan resmi olmayan referanduma göre oy

şık bir yıl kadar süren Barselona Kuşatması kırılmış ve şehir

kullanan seçmenlerin %80’i bağımsızlıktan yana tavır almış-

ele geçirilmiştir. Ayrıca bu yenilgiyle birlikte Katalanlar elde

tır. Durum böyle olunca Katalan parlamentosu bağımsızlık

ettiği önemli hakları kaybetmiş ve anayasaları bu yenilginin

referandumu düzenleme konusundaki süreçleri hızlandırmış

sonucunda ortadan kaldırılmıştır. Her yıl 11 Eylül tarihinde

ve 2015 yılında düzenlenen yerel seçimlerde ise Katalan par-

Katalanlar İspanya Veraset Savaşı’nda yenilen Katalonya

lamentosuna ağırlığını koyan ayrılıktan yana partiler, 18 ay

ordularını anmak için anma törenleri ve etkinlikleri düzenler-

içinde referandum düzenleneceğini açıkladı. Referandum

ler. Bu törenlerde savaş sırasında Barselona savunmasının

kararını biraz daha hukuki bir boyuttan inceleyecek olursak

başında bulunan liderler için anma törenleri yapılır ve törenler

İspanya anayasasının ikinci maddesi İspanyol milletinin ayrıl-

ilk 11 Eylül 1886 tarihinde kutlanmaya başlanmıştır. Fakat

maz birliğini ve ülkenin bölünemez olduğunu ortaya koyar.

yaklaşık 350 bin kişinin öldüğü İspanya İç Savaşı’ndan sonra

Bu sebepten ötürü İspanya Başbakanı Mariano Rajoy’un refe-

1939 yılında Franco’nun diktatörlüğünde bu törenler yasak-

randum kararına karşı çıkması üzerine İspanya Anayasa Mah-

4


Irak Kürt Bölgesel Yönetimi

kemesi bu referandum kararını askıya almıştır. Bu karardan sonra İspanya hükümeti ile Katalan yönetim arasındakigergin-

Irak’ın kuzeyinde yer alan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin

likler tırmanmış ve İspanya hükümeti ayrılık yanlısı Katalan

kuruluşu 11 Mart 1970’te Saddam Hüseyin ve Mustafa Barza-

yurttaşlara ve Katalan yönetime yönelik birtakım baskıcı ön-

ni arasında yapılan anlaşmaya dayanmaktadır. Bu anlaşmaya

lemler almıştır. Bunların başında merkez hükümet tarafından

göre Irak’ın kuzeyinde yer alan üç il Erbil’de kurulacak bir

Katalan yönetimin finansal kaynaklarına referanduma bütçe

parlamento tarafından yönetilecek şekilde karar verilmiştir.

ayrılmaması için el koyması ve bölgeye altı bine yakın polis

Ayrıca bunların dışında Kürtçe ülke genelinde Arapçanın

gücü yollaması başta gelir. Aslında düşünüldüğünde İspanya

yanında ikinci bir resmi dil olarak kabul edilmiştir. Fakat İran

merkezi hükümetinin bu referandum kararını ve sonucunu

ile Irak arasındaki savaştan hemen önce Saddam Hüseyin

altın tepside bağımsızlık sunar gibi Katalanlara sunması elbet-

antlaşmayı kaldırmış ve 1974’te Kürt bakanları meclisten

te günümüzün güçlü ulus devleti anlayışıyla ve uluslararası

çıkarmıştır. Daha sonra İran ile Irak arasındaki savaşta bu

ilişkilerde yer alan farklı aktörlerin farklı talepleriyle çok bağ-

bölgenin kontrolü merkezi Irak hükümetinin kontrolünden

daşmaz. Fakat burada üstünde düşünülmesi gereken nokta

çıkmış ve Saddam Hüseyin’e karşı bu bölge İran saflarında

neden Katalanların bağımsızlık talep ettikleri ve İspanya mer-

yer almış ve Barzaniler isyan edip İran ile ittifak içerisine

kezi hükümetinin bu isteğe neden şiddetle karşı çıktığıdır.

girmişlerdir.

Katalanların neden bağımsızlık talep ettiklerini tarihsel ve

Kuzey Irak için yakın tarihteki en önemli dönüm noktaların-

günümüz şartları içinde yukarıda açıklamaya çalıştım. Aslında

dan biri şüphesiz ki 1992 yılında yaşanan gelişmelerdir. Kör-

burada sorulması gereken soru İspanya’nın diğer özerk bölge-

fez Savaşı’nın hemen ardından ayaklanmalar yaşanmış ve

lerinden böyle bir bağımsızlık talebi gelmemişken neden Ka-

bastırma harekâtı sonrasında milyonlarca Kürt Türkiye’ye ve

talanların bağımsızlık istediğiyle ilgilidir. Bunu açıklamak

İran’a göç etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca en önemli geliş-

için elbette çok detaylı bir tarihsel ve kültürel analiz yapılma-

melerden biri 36. paralelin kuzeyi, uluslararası koruma altına

lıdır ve bu analizler yapılırken Katalan toplumunun sosyal ve

alındıktan sonra bölgenin güçlü Kürt partileri fiilen hiçbir yere

siyasal dinamikleri göz ardı edilmemelidir. Diğer bir taraftan

bağlı olmaksızın 2003 yılında Irak’ın Amerika güçleri ve müt-

olaya İspanya hükümeti için bakılacak olursa, elbette İspanya

tefikleri tarafından işgaline kadar bölgeyi yönettiler. Günü-

hükümetinin bağımsızlık referandumu kararına ve bundan

müzde bu bölgeyi düşünecek olursak Irak siyasetinde 1970’le-

çıkan bağımsızlık sonucuna olumlu yaklaşılması beklenemez.

re kıyaslanamayacak ve hatta bağımsızlık referandumu kararı

Zaten referandumdan önceki süreçte de böyle bir yaklaşımları

alabilecek derecede güçlendiğini görebiliriz.Irak Kürt Bölge-

ve beklentileri olduğu görülmemektedir. Ayrıca diğer aktörler

sel Yönetimi’nin neden bağımsızlık referandumu kararı aldığı-

de göz önünde bulundurulduğunda, Avrupa Birliği için de bu

na gelinecek olursa başta Mesud Barzani ve Barzani’yi des-

süreç karşısında elbette İspanya hükümetinin yanında olması

tekleyen bağımsızlık yanlısı Kürtlerin, uzun yıllardır Irak

beklentileri yanıltmaz çünkü Avrupa Birliği hali hazırda İngil-

merkezi hükümeti tarafından devam eden kötü muameleler

tere gibi güçlü bir devletin Avrupa Birliğinden ayrılması gibi

karşısında artık kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmeleri

sancılı bir sürecin içerisinde bulunmaktadır. Bunun üstüne

zamanının geldiği inancında olmaları bağımsızlık referandu-

elbette Katalonya Özerk Bölgesi’nin bağımsızlık yanlısı talep-

mu kararındaki ana etkenlerden biridir. Ayrıca Erbil’deki

lerine karşı hoşgörüyle yaklaşılması beklenemez. Fakat diğer

yönetim, Irak merkezi hükümetinin sistematik bir şekilde

bir taraftan düşünülmesi gereken nokta uzun bir süreden beri

petrol gelirlerinin eşit paylaşımını engellediğini de iddia edi-

verilen bu bağımsızlık mücadelesinin burada sona ermeyeceği

yor. Irak merkezi hükümeti açısından bu referandum yasadışı

ve Katalanların bu isteklerinden vazgeçmeyeceğidir. Tahmin

ve anayasaya aykırı olduğu ifade ediliyor ayrıca Irak parla-

edilebileceği gibi aslında bağımsızlık yanlısı talepler ileriki

mentosu referandumun düzenlenmesini reddeden bir karar da

yıllarda daha şiddetli ve hatta yeniden bir iç savaş yaşatabile-

çıkarmıştır. Iraklı Kürtler açısından bu referandum kararını ve

cek bir hâl alabilir çünkü Katalanların bu yöndeki talepleri

içeriği düşünüldüğünde medyada yansıtılanın aksine Iraklı

şiddet ve baskı kullanılarak geçiştirilmiş hatta halının altına

Kürtlerin hepsi bağımsızlığı destekler nitelikte değildir.Bu

süpürülmüştür. Bu sebepten ötürü İspanya merkezi hükümeti

referandum kararına karşı çıkanlar aslında tamamen bu refe-

ile Katalan yönetimi arasında bir orta yol bulunmalı ve diya-

randuma karşı oldukları için değil sadece siyasi iklim, ekono-

log geliştirilmelidir. Bu görevi üstlenmekle yükümlü olanların

mik koşullar ve güvenlik koşulları gibi nedenleri göz önünde

başında İspanya’nın kendi iç dinamiklerini yansıtan çeşitli

bulundurup “şimdilik hayır” diyen bazı Iraklı Kürt siyasetçi ve

yayın kuruluşları, toplumun ileri gelen insanları gibi faktörler

iş adamlarıdır. Fakat bu referandum kararının mevcut koşullar

gelebilir. Aksi takdirde yükselen bu gerilim şimdilik yatışmış

iyileştikten sonra yapılması halinde destek vereceklerinin

gibi gözükse bile daha sonra bu gerilimin daha ciddi ve önle-

söylenmesi yanlış olmaz. Ayrıca başka bir kesim ise referan-

nemez sonuçlara yol açması uzak bir ihtimal değildir.

5


dumdan “evet” kararı çıkması durumunda bölgede şiddetin

Sonuç olarak, 2017 yılı bu iki özerk bölgenin bağımsızlık için

artmasından ve ekonomik koşulların kötüye gitmesinden endi-

vermiş oldukları referandum kararlarına ve yaşanan gelişmele-

şe etmektedir. Aslında referandumdan çıkan “evet” kararının

re sahne olmuştur. Bağımsızlık referandumu için alınan karar-

ardından bazı insanların ekonomik ve siyasi anlamda Kuzey

ların altında toplumsal, tarihsel ve siyasi nedenlerin yatmış

Irak’ın kötüye gideceğine yönelik endişelerinin artmasının

olmasının yanı sıra ekonomik dinamiklerin de bu sürece götü-

birçok haklı sebebi sayılabilir. Bunların başında Kuzey Irak’ın

ren ana faktörlerden biri olduğunun söylenmesi yanlış olmaz.

iki komşu ülkesi olan Türkiye ve İran bu referandum kararına

Her ulusun kendi kaderini tayin hakkı günümüzde yüz yıl

şiddetle karşı çıkmış ve bu kararın sadece bölgesel değil aynı

öncesine oranla artık daha zor elde edilen ve iddia edilen bir

zamanda küresel birtakım krizlere neden olabileceği konusun-

hak olmuştur. Sebeplerinin başında ise elbette küreselleşen

da Kuzey Irak yönetimine uyarılarda bulunmuşlardır. Burada

dünya, ekonomik ve siyasi anlamda ülkelerin birbirlerine bağlı

Türkiye’nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi için önemini vurgu-

hale gelmesi gibi ana faktörler gelir. Ama burada belirtlmesi

lamamız gerekir çünkü Kuzey Irak’ta çıkan petrollerin tamamı

gereken temel bir unsur, bu iki farklı bölgenin bağımsızlık

Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara ulaştırılır. Bu neden-

taleplerinin 2017 yılı itibariyle sona ermediğidir. 2017 yılı bu

den ötürü Türkiye’nin karşı çıkmasını ve referandumdan sonra

iki bölge açısından hüsranla sonuçlansa da bağımsızlık talep-

uygulayacağı yaptırımları Kuzey Irak yönetimi göz ardı ede-

leri ve her ulusun kendi kaderini tayin hakkı arayışları son

mez ve etmemelidir çünkü petrol ticareti Kuzey Irak ekonomi-

bulmamış gibi görünmektedir. Zaman ne gösterecek bilinmez

sinin ana damarlarından biridir. Aslında sadece Kuzey Irak’ın

ama gelecekte ortaya (BBC, tarih yok)çıkabilecek herhangi bir

komşu ülkeleri değil uluslararası alandaki diğer devletler ve

çatışma ya da savaş ortamından uzak ilişkilerin yürütülmesi

aktörler de bu referandum kararına karşı yer almışlardır. Bura-

gerekmektedir. Çünkü günümüz itibariyle ülkeler diğer ülke-

da şaşırtıcı olan ise Orta Doğu’da Kürtlerin güçlü bir müttefiki

lerle olan ilişkilerinde diyalog kurma ortamından uzaklaşmış-

olan Amerika Birleşik Devletleri’nin bile bu referandum kara-

tır ve asıl olan bu diyalog ortamının yeniden yeşertilmesinde

rının ertelenmesini istemesidir. Bunun yanı sıra Birleşmiş

saklıdır. Eğer bu diyalog ortamı yeniden inşa edilirse bu iki

Milletler ’in Irak temsilciliği referandumda herhangi bir rol

bölgenin bağımsızlık yanlısı taleplerinin barış ve anlayış için-

üstlenmeyeceklerini belirtmiştir. Görüldüğü üzere Kuzey Irak

de çözülebileceği beklenebilir fakat ülkelerin sosyal, siyasi ve

yönetimi uluslararası alanda yalnız kalmış ve özellikle komşu

ekonomik dinamikleri de göz ardı edilmemelidir.

ülke ilişkileri bakımından bu referandum kararı ilişkileri zedelemiştir.

KAYNAKÇA: (2009, Eylül 3). BBC: http://www.bbc.com/turkce/ozeldosyalar/2009/09/090903_spain_war.shtml adresinden alındı (2017, Eylül 25). BBC: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41363443#orb-banner adresinden alındı (2017, Kasım 7). Wikipedia: https://tr.wikipedia.org/wiki/Katalonya_Ulusal_Günü adresinden alındı Özdemir, Ö. (2017, Eylül 29). BBC: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41437383 adresinden alındı

6


Avrupa Neyi Oyluyor?

1945 yılında sona eren İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde aşırı sağ/faşist/Nazi söylemler iktidardaydı ve oldukça büyük bir halk kitlesi tarafından neredeyse sınırsız destek görüyordu. Bu durum, Aydınlanma Çağı ile başlayıp günümüz Avrupa’sını tanımlayan ve Avrupa’nın öncüsü olduğu değerlerle, yani demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü ve benzeri birçok değerle tamamen ters düşmekteydi. Bu tersliği açıklamak, Dünya’nın o zamana kadar gördüğü

Oğuzhan Sabuncu sabuncuoguzhan@gmail.com

en büyük savaşı, neredeyse hiç kimseyi tatmin etmeyecek sonuçları ve 1922-1939 arası aşırı ulusal söylemler kullanarak büyük kitlelerin bir siyasi hareketin ardında nispeten kolayca

başkanlığı seçimlerinin ikinci turunda büyük bir farkla kaybet-

mobilize edilebilmesi göz önüne alınırsa, nispeten kolay bir

miş olsa da, seçimin ilk turunda yüzde 21,70 oy alarak daha

hâl alıyordu. Fakat günümüzde devamlı tartışılan bu “aşırı

sonra seçimi kazanacak Emmanuel Macron’un sadece 2,20

sağın yükselişi” nerelerde ve neden yaşanıyor ve belki de

puan gerisinde yer almıştı. Aynı zamanda Ulusal Cephe, 2014

hepsinden önce sorulması gereken şey, nedir bu “aşırı sağ”?

yılında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en fazla

Aşırı sağ dediğimiz bu siyasî kavram, sözlük anlamıyla sağ

oyu alan parti oldu. Macaristan, diğer ülkelere kıyasla çok

siyasetin en uç noktasını betimler. Devlet otoritesi mutlaktır,

daha somut bir kanıt olarak önümüzde yer alıyor, çünkü 2010

toplumsal yapıyı hiyerarşi ile tanımlar, ya kültürel/ırksal an-

yılından beri oldukça güçlü bir aşırı sağ parti tarafından yöne-

lamda bir üstünlük ve aşağılık argümanı taşır, ya da bu argü-

tiliyor. Başbakan Viktor Orban, 7 yıldır tek başına iktidarda

manı dinî anlamda devam ettirir. 1933-1945 arası sadece Av-

bulunuyor ve Avrupa için eğer gerekli önlemler alınmazsa

rupa değil tüm dünyayı kasıp kavurmuş Nazi Almanya’sı, bu

Avrupa’da neler olacağına dair örnekler teşkil ediyor, zira

kavramı anlamak için çok önemli ve oldukça temel bir örnek-

Macaristan’da 7 yıldır basın özgürlüğü, insan hakları ve mül-

tir; çünkü içinde ırksal bir üstünlük argümanı taşır, devlet

teciler konusunda büyük bir gerileme var. Avrupa Birliği bu

otoritesinin üzerinde bir güç yoktur ve toplumsal yapı hiyerar-

konuya yoğun tepki gösterse de Macaristan bu eleştirileri pek

şi üzerine kurulmuştur. Fakat bizi ilgilendiren konu Nazi Al-

umursamıyor ve aşırı sağın AB karşıtı tutumuna dair çok sağ-

manya’sı ve benzeri geçmiş olaylar değil. Günümüz aşırı sağı-

lam bir örnek teşkil ediyor. Hollanda’da Geert Wilders’in

nı anlamak için 2010 yılından bu zamana kadar Avrupa ülke-

Özgürlük Partisi (PVV) 11 yıldır Hollanda Parlamentosu’nda

lerine ve bu ülkelerde yaşananlara bakmamız gerekir.

bulunuyor. Bu yılın Mart ayında yapılan seçimlerde PVV her ne kadar tahmin edilen yüksek oy oranlarına ulaşamamış olsa

Aşırı sağ, son üç yıldır Avusturya, Almanya, Fransa, Macaris-

da, parlamentodaki sandalye sayısını arttırarak aşırı sağın

tan, Hollanda, Polonya ve İngiltere gibi oldukça önemli Avru-

Hollanda’da ve Avrupa’da nasıl yükselişte olduğuna dair bir

pa ülkelerinde boy gösterir oldu. Sırayla inceleyecek olursak,

örnek sunuyor. Polonya, 2015 yılından beri Hak ve Adalet

Avusturya’da 2016 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimle-

Partisi’nin (PiS) tek başına iktidarıyla yönetiliyor ve Avru-

rinde sağ popülist Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) ada-

pa’nın geri kalanı için oldukça önemli bir gözlem alanı görevi

yı Norbert Hofer çok küçük bir farkla seçimi kaybettiğini

görüyor. Başbakan Beata Szydlo liderliğindeki PiS, oldukça

görüyoruz. 2017 yılında yapılan genel seçimlerde ise yine

katı göçmen ve AB karşıtlığı ile Macaristan ile birlikte Avru-

FPÖ oylarını yüzde 26’ya yükselterek meclise girdi ve yeni

pa için aşırı sağın en yoğun gözlemlendiği ülke konumunda.

hükümeti oluşturmak için kurulması gereken koalisyonda

Son olarak geçmişte Nazi Almanya’sına karşı en sağlam dire-

Avusturya Halk Partisi’nin ortağı olmak için en güçlü aday

niş gösteren ülke olan İngiltere’ye bakacak olursak, bu ülkede

haline geldi. Almanya’da 24 Eylül’de düzenlenen genel se-

de durumun çok farklı olmadığını görüyoruz. Birleşik Krallık

çimlerde Almanya için Alternatif (AfD), İkinci Dünya Sava-

Bağımsızlık Partisi (UKIP) hakkında İngiltere için hayatî

şı’nın sonundan bu yana ilk kez Bundestag’a girmeyi başaran

önem taşıyan Brexit oylamasından AB’den ayrılma kararının

aşırı sağ parti oldu ve Alman Şansölyesi Angela Merkel’in

çıkmasında en büyük rolü oynayan partilerden biri olduğu

koalisyon alternatifleri arasında bulunuyor. Fransa’da ise Ulu-

iddiasının yanlış olduğu söylenemez. Göçmen karşıtlığı,

sal Cephe lideri Marine Le Pen, 2016 yılında yapılan cumhur

AB’ye verilen parayla başka ülkelerin desteklenmesinden

7


ziyade o kaynakların İngiltere’ye ayrılması, “eski ihtişamlı

den edeceği endişesiyle bir göçmen karşıtlığına sürüklendiğini

günler” gibi söylemlerle UKIP bu kritik oylamanın yönünü

söylemek yanlış olmaz. Düzgit üçüncü bir sebep olarak deği-

değiştirip İngiltere gibi demokrasinin oldukça güçlü köklere

şen değer yargılarından bahsediyor. Daha özgürlükçü bir hare-

sahip olduğu bir ülkede bile aşırı sağı canlandırmayı başardı.

ketin, Avrupa’da kök salmış ve nispeten daha muhafazakâr bir

Bütün bu örnekleri göz önüne alarak sormamız gereken asıl

değerler bütününe karşı çıkmasının Avrupa muhafazakârların-

soru şu: toplumu bu denli bölen, devleti bu kadar mutlak kılan

da aşırı sağa kayış yarattığından bahsedebiliriz. Tabii bütün bu

bir ideoloji; demokrasiyi kendisine siyasetin mutlak aracı

sebepler çok önemli bir noktayı görmezden gelmemize neden

biçmiş, toplumsal eşitliği her alanda savunan, geçmişin ideo-

olmamalı: toplumsal hafızanın zayıflaması. İkinci Dünya Sa-

lojilerinin “aşırı” yanlarını kendisinden uzak tuttuğunu iddia

vaşı’nda durdurulan Nazi dalgasının hemen ardından benzer

eden –ve bunu yaklaşık 70 yıldır neredeyse kesintisiz yapabi-

görüşleri engellemek için Avrupa Birliği gibi bir örgütün ku-

len- bir siyasî iklimin içinde kendisine nasıl yer bulabiliyor?

rulması ve bu örgütün görevini oldukça iyi bir şekilde yerine

Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim

getirmesi, toplumların o korku dolu geçmiş günlerin hatıraları-

üyesi Senem Aydın-Düzgit’e göre bu yükselişin üç sebebi var.

nı geçmiş nesillere aktarmasını sekteye uğratmış olabilir.

Düzgit, ilk sebep olarak kimlik tartışmasını öne sürüyor ve

AB’nin bu noktada ne kadar önemli bir yer edindiğini fark

ABD’de Donald J. Trump’ın baş atı olduğu popülist aşırı sağ

eden aşırı sağ partiler de AB’yi elitler tarafından kontrol edi-

diskurun yükselişini buna bağlıyor; ancak bu sebep günümüz

len, üye ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını ortaya kaldırmaya

siyasî, ekonomik ve sosyal koşullarını da göz önünde bulun-

çalışan, işlevini yitirmiş köhne bir yapı olarak göstermeye

durursak, yaşananları açıklamak için oldukça eksik kalıyor.

çalışıyor ve başarıya bir miktar ulaştıklarını söylemek çok da

İkinci bir sebep olarak ise –özellikle Avrupa bağlamında-

yanlış olmaz.

kimlikten ziyade ekonominin gidişatının yarattığı tepkiyi öne sürüyor. 2000lerin başından bu yana Avrupa’da ekonominin

Peki bütün bu bilgilerin ve yaşananların ışığında Avrupa halk-

durumuna bakacak olursak, bu gerekçe yaşananları açıklamak

larının aşırı sağa komple bir kayma gerçekleştirdiğini söyle-

için daha sağlam bir iddia taşıyor. Düzgit, bu sebebi açıklar-

mek doğru olur mu? Bu sorunun cevabını şu anda kesin bir

ken 2008 finansal krizi ve krizin Avrupa’ya yansırken kıtada

şekilde vermek yanlış olur, fakat tahmin yürütüp “hayır” deme

yarattığı ekonomik yavaşlamayı örnek gösteriyor. Tabii bu

imkânımız var. Her ne kadar aşırı sağ Avrupa halkları için çok

durumu açıklamak için sadece 2008 krizi de yeterli gelmiyor.

güçlü bir alternatif olarak gözükse ve toplumsal bilinç geçmiş

Dünya ekonomisinin gittikçe küreselleşmesi esnasında kaza-

hakkında körelmiş olsa da, sonuç olarak elimizde yüzyıllardır

nan bir taraf olduğu gibi kaybeden bir taraf da ortaya çıkıyor:

ilerleme ve gelişmeyle oluşmuş, demokrasi, eşitlik, özgürlük

düşük gelirli işçi sınıfı. Düzgit bu kitleyi şöyle tanımlıyor:

gibi kavramlarla yoğrulmuş bir Avrupa kültürü ve bu toplum-

“Uluslararası ağı olmayan, pasaportu bile olmayan, ülkesinden

lar içinde yetişmiş olan toplumlar var. Bu yüzden Avrupa’nın

çıkmamış, daha mavi yaka işler yapan, az eğitimli, kendisini

yakın gelecekte aşırı sağa teslim olması gibi bir durumdan söz

bir şekilde ekonomik olarak geride kalmış, küreselleşme ne-

etmek çok güç. Fakat emin olabileceğimiz tek bir şey var; son

deniyle kaybettiğini düşünen bir grup”. Bu kitlenin, hâlihazır-

dönemde arkasına çok güçlü bir rüzgâr almış olan aşırı sağ

da zorlu bir ekonomik ortam içinde bir de yoğun bir göçmen

siyaset, daha uzun süre Avrupa siyasî arenasında ana aktörler-

kitlesiyle karşılaşınca bu göçmenlerin kendilerini mesleklerin

den biri olacak gibi duruyor.

KAYNAKÇA: Deutsche Welle Türkye. (2016, Nisan 4). Avrupa’nın aşırı sağ haritası. http://www.dw.com/tr/avrupan%C4%B1n-a%C5%9F%C4%B1r%C4%B1-sa%C4%9F-haritas% C4%B1/a-19215638 adresinden erişildi. Foster, R. (2017, 28 Mart). Populism Marches On. E-International Relations. http://www.e-ir.info/2017/03/28/populism-marches-on/ adresinden erişildi. Galpin, C. (2017, Ekim 4). The German Election – What Does It Mean For Europe?. E-International Relations. http://www.e-ir.info/2017/10/04/the-german-electionwhat-does-it-mean-for-europe/ adresinden erişildi. Karabat, A. (2017, 19 Mart). Avrupa’da aşırı sağ nasıl yükseldi?. Aljazeera Türk. http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/avrupada-asiri-sag-nasil-yukseldi adresinden erişildi.

8


Türkiye’nin Amerikan Rüyası: Yerli Oto Merhaba sevgili okurlar sizlere vatani görevimi yapıyorken yazmanın gurur ve telaşı içerisindeyim. Bu yazımda sizlere ülkemizin özlem ve hasretle beklenen ancak gerçeğe dönüşmesi kan davası haline gelmiş yerli otomobil meselesini ele almaya

çalışacağım.

Bildiğiniz üzere son birkaç yıldır, ülkemizde yerli otomobil üretme gayreti mevcuttur. Gerek hükümet yetkilileri gerekse

Ahmet Duhan Kol ahmetduhankol@gmail.com

yerli yatırımcılar ellerindeki tüm kozları ortaya koyarak bu girişime destek olmak ve üretilecek araç veya araçlarda stratejik ortak olmak için yarışıyorlar. Dışardan bakıldığında millet-

ları olmuş ve yedek parça bakım ve garanti gibi mevzularda

çe ortak bir irade ile bu yatırımı istiyor gibi gözüküyoruz.

devletimiz çoğu zaman müşkül duruma düşmüştür. Bu da

Aslında bu tez 4.Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel zamanında

demek oluyor ki, en azından acilen askeri ihtiyaçlarımızın

denenmiş ve başarılı olmasına rağmen çeşitli mazeretler üreti-

karşılanması için yerli araç üretilmelidir. Unutulmamalıdır ki

lerek tavan arasına sıkıştırılmış “Devrim Arabası” ndan beri

tüm dünyada büyük sanayi atakları ordu ihtiyaçlarını karşıla-

ülkece çok arzuladığımız sanayi hamlesidir. Her ne kadar geç

mak

için

doğmuş

sonrasında

halka

arz

edilmiştir.

kalınmış olsa da zararın neresinden dönersek kârdır diyerek bu ağır sanayi hamlesinin ülkemizi bir adım daha ileriye götür-

Öncelikle tarihten ders çıkartarak geçmişte diğer sanayi ham-

mesini

lelerimizde düştüğümüz hatalara düşmeden bu işe başlanılma-

hep

birlikte

temenni

ediyoruz.

sı gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki dünya taşıt üretme Peki, bu hamle ne kadar yapılabilir gözüküyor? Türkiye’nin

işinde Türkiye’den 150 yıl öndedir. İlle de tamamen özgün bir

böyle bir hamleye ihtiyacı var mı veya alt ve üst sanayi eko-

tasarım kusursuz bir mimari konusunda inatlaşmadan bu sek-

nomik yapısı buna elverişli midir? Birçok Avrupalı ve Uzak-

töre giriş başlatılmalıdır. Esinlenme bu aşamada başlangıç

doğulu otomotiv firmaları ülkemizde hem birleştirme hem

sürecini körükleyecek ve gelişme için ön ayak olacak nitelikte

yedek parça hem de sıfırdan son aşamaya kadar otomobil ve

bir

atılım

olabilir.

çaşıtlı araç üretiyorlar. Bu araçlar ülkemizden tüm dünyaya ihraç ediliyor. Yani sanayi altyapısı olarak büyük bir alt yapısı

Esasen yazımın başında sık sık tekrar edilen “ağır sanayi yatı-

olarak büyük bir açık gözükmemektedir. Peki ya ekonomik

rımı” otomobil endüstrisi için tam bir karşılık olmamaktadır.

altyapı? Küçük bir örnek ile açıklanırsa, “Türk otomotiv ihra-

Günümüzde bu araçlar ağır sanayi maddelerinden çok elektro-

catı ekim ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre %19

nik devrelerden oluşmaktadırlar. Yani, bu hem ağır sanayi

artışla 2,6 milyar $ olurken, ocak-ekim dönemi 10 aylık ihra-

hem de bir teknoloji hamlesidir. Üreteceğimiz aracın omurgası

cat da %31 artarak 1 milyar 85 milyon $ oldu. Bu şu demektir

bu iki daldan oluşmaktadır. Elbette yerli otomobil girişiminin

ki ne sanayi ne de ekonomik olarak yel bir araç üretmemizde

bir de siyasi yanı mevcut bulunmaktadır. Türkiye dünya oto-

herhangi bir engel bulunmamaktadır. Türkiye’de gerekli izin

motiv pazarında önemli bir paya sahiptir. Birçok firma Türki-

ve tescil işlemlerinin ardından araç üretmek gayet mümkün

ye’deki pazarını kaybetmemek için ülkemize özel motor seçe-

gözükmektedir. En azından kâğıt üzerindeki veriler bu şekilde

nekleri sunmakta. Üretilecek yerli araç milli duyguların da

gözükmektedir.

etkisiyle birçok firmanın satışlarını etkileyecek ve pastadaki paylarının küçülmesi bu ülkeler ile olan ilişkileri de bir şekil-

Ülke olarak cumhuriyetimizin kuruluşundan berri ağır sanayi

de etkileyecektir. Yabancı sermayenin ülkemizdeki yeni yatı-

hamlelerinde hep geri kaldığımız apaçık ortada gözükmekte-

rımları bu sebeple siyasi çıkmaza girebilir. Tabi ki bu tespitler

dir. Uçak, gemi, araba, kamyon, çekici, traktör, lokomotif ve

yapılan araçların zamanla iyi satış rakamları çıkarması ile

vagon gibi günümüzün hayati ulaşım araçlarının yapımı tamiri

oluşacak bir durumdur. Bu sebeple üretilecek araçların hem iç

ve satışı konusunda ekonomimizde her zaman büyük delikler

hem de dış pazarda satışı yapılabilecek araçlar olması önemli-

oluşturacak açıklıklarla ilerledik fakat aynı zamanda bunu

dir.

askeri araçların temininde de görebiliriz. Kıymetli ordumuzun

Otomotiv sektörü içerisinde birçok segment mevcuttur. Genel-

en önemli vurucu güçleri hep yabancı devletlerin iştirak firma-

likle bu sınıflar kullanım türüne göre ayrılsa da daha çok zev-

9


ke göre tercih ediliyor. Artık insanlar ihtiyaçlarından çok gö-

yanmalı motorlara elveda demeleri tüm proje ve ülkemiz için

rünüş olarak göz zevklerine daha uygun araçları tercih ediyor

en doğrusu olacaktır.

bundan dolayı otomobil bir ihtiyacın yanında bir tarz meselesi

Biz burada üreteceğimiz yerli otomobilin motorunun elektrikli

de olmuş durumda bulunmaktadır. Yaşa, cinsiyete göre mo-

mi, fosil yakıtlı mı olmasını tartışırken dünya otomotivde

delleri olan markalar sayılarını artırmakta. Bu durum üretilme-

otonom sürüş mekanizmalarına geçmektedir. Az önce bahsi

si planlanan araçlar için en büyük rakip pozisyonunda. Sahada

geçen Tesla markası hali hazırda ülkemizde de satılmakta olan

11-12 modeli olan markaların karşısına tek bir türle çıkmak son

derece

riskli

bir

hareket

modellerinde otonom sürüş özelliği sunmaktadır. Artık araçlar

olacaktır.

dört tekerlekli hareket eden yazılım küplerine dönmüş durumdalar. Bu yürüyen yazılım mühendislik harikaları geleceğimi-

Aynı konuda başka bir nokta ise keskin bir marka yaratmak ve

zin hem de çok yakın bir geleceğimizin günlük ulaşım araçları

insanların talebini bu markaya çekmektir. Bu araçların alına-

olacaklar.

bilmesi için diğer sebepler dışında bir de marka algısı oluşturup bunun pazarlığının yapılması önemli bir husustur. Nasıl

Tüm bu verileri topladığımızda üretimi planlanan araç şu özel-

insanlar tutku ile futbol takımlarına sigaralarına ve kullandığı

liklere

telefonların markalarına bağlılarsa aynı şekilde bu marka ba-

sahip

-fosil

ğımlılığını tercih edecekleri araçlar için de görmek mümkün-

-çağa

dür. Bu bağlılık satış istatistikleri incelendiğinde en büyük

-başarılı

tetikleyici rol olarak karşımıza çıkmaktadır.

olmalıdır:

yakıt uygun

teknolojik bir

kullanmayan altyapıya

pazarlama

sahip ve

olan marka

Tam da bu noktada proje sorumlularının bariz bir risk alması

Bu yazının yazım aşamasına paralel bir şekilde dünyaca dahi

söz konusu. Radikal kararlar bizim için hep korkutucu olmuş-

olarak adlandırılan Elon Musk’ın Tesla’sı elektrikli süper spor

tur ancak istatistiklerin gösterdikleri de riskin alınması gerek-

otomobili dünyaya tanıttı. 1000 km menzili ve 1,9 saniyede

tiği yöndedir. Tüm dünya genelinde 2011 yılında 50.000 adet

0’dan 100 km’ye hızlanması ile tüm otomotiv endüstrisini

elektrikli otomobil satılırken geçtiğimiz yıl 2 milyon adet

allak bullak etti. Biz ülkece hala birileri ihtiyaçtan çok zevk,

elektrikli otomobil satışı olmuştur. Türkiye’de ise bu rakam

şan ve şöhret hem de bilim için fiziğin ve mühendisliğin sınır-

2017 yılının ilk dokuz ayında 45 ile 50 arasında değişmiştir

larını zorluyor. İşte tam da bu sebepten ötürü artık kullanımı-

fakat üretimin artması ve pazarlanma etkisiyle bu sayının

nın bitirilmesi gereken petrolden tamamen vazgeçip elimizde-

artacağına

ki tüm yatırımları elektrikli, hibrit veya hidrojen yakıtlı araçlar üzerine yapmalıyız. Daha önce de belirttiğim gibi, hem zaman

dair

görüşler

mevcut.

Sonuç olarak Türkiye 60 yıllık bir rüyadan gerçeğe geçmek

olarak geride olmamız hem de tükenecek olan bir hammadde-

üzeredir. Hem askeri alanda, hem ekonomik alanda hem de

ye bağlı araç üretmek uzun ve kısa vadede oluşacak sorunları

siyasi anlamda ülkemizin bu hamleye ihtiyacı var. Bu hamle

kabullenmek demektir. En azından bu konuda çağı yakalamak

teknoloji, yenilenebilir enerji ve iyi pazarlama teknikleriyle

için bu işin başındaki yöneticilerin hırsla veya bazı siyasi

markette kendine yer edinebilir ve hatta bu yeri dünya paza-

kaygılar ile değil akıl ve mantıkla hareket etmeleri ve içten

rıyla beraber genişletebilir.

KAYNAKÇA: 1. Posta Gazetesi – 6 Kasım 2017 tarihli sayı sayfa:13 2. Otohaber dergisi 11 Kasım 2017 syf 71

10


Sosyal Bilimlerde Kavramsal Açıklığa Ulaşmak: Empirisist Epistemolojinin Kısa Bir Savunusu Toplum bilimleri alanındaki ilk ciddi atılım, doğa bilimlerinin metotlarını toplumsal olguları incelerken de kullanıp kullanamayacağımız sorunsalı ile başladı ve bugün hala etkisini devam ettiren bu tartışma kolay kolay sönecek gibi de durmuyor. Çok uzun zamandır bilim felsefesi ve özellikle sosyal bilimler felsefesinde kendisine çokça yer bulan bir konu, toplumsal olgular ile fiziksel olguları incelemek amacıyla bir ontolojik ayrım yapılıp yapılmaması sorusuydu. Bugün hala bilim felse-

Ali Berk İdil aliberkidil@gmail.com

fesi alanında bir tartışma konusu olarak var olan bu görüşün kendisini empirisist görüş ile nasıl bağdaştırabileceğini aşağıda detaylandırmaya çalışacağım. Yine de öncelikle bu poziti-

söylemek zor görünmektedir. Şimdi empirik verinin neden

vist de sayılabilecek ama aslında epistemolojik anlamda daha

sosyal bilimlerin sağlıklı işlemesi için gerekli olduğuna ve bu

geniş bir kitleyi kapsadığı için empirisist olarak adlandırmanın

gerekliliğin aynı zamanda nasıl empirisizmi tekrar gündeme

daha doğru olacağını düşündüğüm bir görüşün özelliklerini ve

getirdiğine bakalım. Empirik veriye en başta neden güvenil-

daha sonra faydalarını göstermeye uğraşacağım. Yazının en

mediğini inceledikten sonra, bu güvensizliğin neden temelsiz

sonunda ise kanıtlamaya çalışacağım nokta, bu görüşe daha

olduğunu ve empirik veriye olan güvenin neden yeniden ku-

sonradan pek çok alternatif getirildiyse de hala en sağlam ve

rulması gerektiğine dair bir incelemede bulunmak yerinde

kuramsal olarak en kapsayıcı özelliğe sahip olacak olan görü-

olacaktır.

şün empirisist görüş olduğudur. Belirtilmesi gereken son nok-

Empirik veri pek çok sosyal bilimci tarafından hak ettiği yere

ta ise yazının akademik bir kanıt olarak işlevi olmasından çok

konmamıştır zira empirik veriye dair “gerçek” olanı ya da

benzer düşüncelere sahip insanların sosyal bilimlerin episte-

“görünenin altında” yatanı işaret etmekte, onun bilgisine ulaş-

molojisiyle ilgili düşüncelerini ifade edebilmek gibi bir amacı

makta zorlandığı gibi çok da temeli olmayan bazı görüşler

olduğudur.

sunulmuştur. Bu bağlamda empirik veriye verilecek fazla bir

Sosyal bilimlerin kendisine özgü terminolojisi olduğunu ve bu

önemin sosyal bilimlerin inceleme alanını indirgeyici bir yak-

terminolojinin birtakım ontolojik ve epistemolojik varsayımla-

laşımla küçülteceğine dair tahminler getirilmiştir. Empirik

ra referans vermek için kullanıldığını bugünden bakınca kabul

veriye olan bu güvensizliğin temelsiz olduğunu düşünsem de,

etmek oldukça kolay görünüyor. Kendisine bilimsel olma

bu nedensiz olduğu anlamına gelmemektir. Empirisizme olan

niteliği kazandırmaya çalışan her disiplin öyle ya da böyle

güven eksikliğinin başlıca iki nedeni olduğunu düşünmekte-

kendi terminolojisini oluşturmuştur. Bu çabanın önceki örnek-

yim. Birincisi, normatif değer yargıları ve bu yargılara uygun

leri siyaset biliminde, kamu yönetiminde ve özellikle de ikti-

bilim yapma isteği; ikincisiyse ontolojik ön kabullerdeki zayıf

sat alanlarında göze çarpmaktaydı. "Doğa bilimlerin gücünü

ayrışmaların yaygınlığıdır. Birinci neden olarak verilen nor-

ve başarısını takdir eden bu disiplinlerdeki başarılı metot-

matif değer yargıları hemen hemen bütün aksiyolojik ifadeleri

ların aynısını sosyal bilimlerle davranış bilimlerine uygu-

kapsayacaktır. Bunlardan ilk akla geleni ve belki de en yaygın

lama arzusunda olan kimseler, doğa bilimini başarıya

olanı bilimsel bakışta antroposantrizm hatasıdır. Antroposant-

götüren metotları analiz etme yönünde özel bir güdüye

rizm bir düşünce olarak insanı değerlendirmesinin merkezine

sahiptirler." Bunu yapar ken sosyal bilimcinin temel amaç-

alarak ona ayrıcalıklı bir yer işaret eder. Bir başka deyişle

larından biri toplumsal bir fenomeni tıpkı pozitif bilimlerin

antroposantrizm insanın içkin bir değeri olduğu iddiasındadır.

yaptığı şekilde inceleyip doğadan çıkarsadığı birtakım yasalar

Bunun hümanizm gibi pek çok etik ve politik çıktısı olmakta

aracılığı ile açıklama sunmaktır. Elbette bunun sosyal bilim

ancak bu çıktıların bu alanlardaki doğruluğu hem konu dışı

felsefesi bağlamında tek görüş olduğunu iddia etmek mümkün

hem de meselenin ciddi derecede sübjektif yargılar barındır-

görünmemekte, zira özellikle 20. yüzyıl pek çok farklı görü-

masından dolayı bu yazının konusu olmayacaktır. Yine fakat

şün ortaya çıktığı ve ayrıca bunların bilim felsefesine etkileri

bu yazıda kesin olarak dile getirilebilecek nokta, antroposant-

olduğu bilinmektedir. Özellikle post-pozitivizm gibi şemsiye

rizmin sosyal bilimleri verimsiz ve üstelik çok tehlikeli bir

bir adla anılacak olan pek çok farklı görüş, empirisizme olan

yola soktuğudur. Bunun en önemli örneğini insanın birey ve

güvensizliği ile farklı metotlar denemiş, ancak iki taraftan

toplum olarak davranışını inceleyen sosyal bilim dallarında

birisinin bilim felsefesinde kesin bir üstünlük elde ettiğini

görülen, insanı ayrıcalıklı ve özel bir noktaya koyarak bu ince-

11


lemesini gerçekleştiren araştırmalar oluşturmaktadır. İnsan

empirik veri ile doğruluğu arasında bir ilişki kurulmak zorun-

davranışını incelerken insan doğasına dair her türlü olgunu

dadır. Bu tezi açıklanırken ünlü İngiliz filozof A.J. Ayer’in

doğal bir gelişimin ve bütünsel bir düzenin parçası olarak

Language Truth and Logic kitabındaki argümanlar temel alı-

değil de insanlığın izole ve kendisine özel bir yapısı olduğu-

nacaktır. İkincisi, empirik veri ile ortaya konmamış bir tez

nun düşünülmesi bu noktadan bakıldığında oldukça büyük bir

doğası gereği düşüntülü olacağından, bir tezin ya da teorinin

metodolojik hata gibi görünmektedir. Normatif değerlerin yol

sistematik biçimde çalışılabilmesi için empirik veri ile üzerin-

açtığı bir başka sorun ise preskriptif sosyal disiplinlerdir.

de tartışılabilir olması gerektiği argümanıdır. Üçüncü argüman

Preskriptif sosyal disiplinler kavramın bu noktada, bir doğal

ise bilimsel gelişmenin ve akümülasyonun oluşabilmesi için

fenomeni açıklamaktan ziyade, bir fenomenin ne olması ya da

herkesçe anlaşılabilecek bir kavramsal açıklığa ve dolayısıyla

neye dönüşmesi gerektiğini söyleyen görüşleri genellemek

konuya ait bir ortak kavram ve bilgi birikiminin gerektiğidir.

amacıyla kullanıyorum. Bunun da ayrı bir hata olmasının

İlk argümanın kanıtı oldukça basit bir temelde şekillenmekte-

sebebi, bilimsel bir bilgi ancak bir olgunun ne olduğunu ve

dir. Bu kısmın açıklanması Alfred Jules Ayer’in “Language,

nasıl olduğunu, istisnai şartlarda da niçin olduğunu açıklaya-

Truth, and Logic” [Dil, Doğruluk ve Mantık] isimli kitabında

cak kapasiteye sahiptir. Bir olgunun ne olması gerektiğini

anlattığı biçimde yapmak kolay olacaktır. Dünya üzerindeki

söylemenin bilimsel olarak değerlendirilecek bir tarafı yoktur.

bütün bilgilerin doğruluk değerine ya totoloji aracılığıyla ya

Son dönemde sosyal bilimler alanında bu hataya sıkça düşül-

da empirik dünyada karşılığının bulunması ile ulaşabiliriz.

düğünü görmekteyiz. Burada şu notu da düşmek gerekir ki,

Totolojiler birer a priori bilgi olduklarına göre bu bilgilerden

preskriptif ya da normatif bir değerlendirme toptan gereksizdir

ancak daha fazla totoloji üretebiliriz. Sadece totolojiler aracılı-

denemez ancak bunu bilimsel bir perspektifte yapıyormuş gibi

ğıyla evrenin bütünü hakkında bir bilgiye ulaşamayacağımıza

görünmek hem bilimsel dünya görüşünün geneline hem de bu

göre herhangi bir alanda doğru bir bilgiye ulaşmak için empi-

iddiayla yola çıkan görüşü zedelemektedir. İkinci neden ise

rik veriye ihtiyaç vardır. Sosyal bilimlerin de bu konuya istis-

ontolojik ön kabullerde yapılan zayıf ayrışmalar demiştik.

na oluşturması için ortada açıkça görünen bir neden yoktur.

Zayıf ayrışmalardan kasıt, yeterli kanıt veya güçlü bir argü-

İkinci argümanda ise birinci argümanın kaynakları yeterli

mantasyon olmaksızın bir bilimsel teorinin ontolojisindeki

olacaktır. Spekülatif veya tamamen metafiziksel bir konumda

bütünlüğü ayrıştırma çabasıdır. Ontolojide ayrıştırma farklı

kalan tez, sosyal bilimlerin konusunu oluşturmak için ne ye-

nesneler ve olgulara farklı açıklamalar yapmak konusunda

terlidir ne de gereklidir. Üçüncü ve son argüman ise belki de

imkân ve rahatlık tanıdığından, bu ayrışım oldukça tercih

en önemlisidir. Bir bilimsel birikimin oluşabilmesi için bilim-

edilen ve uygulamada da sıkça karşılaşılan bir durumdur.

sel olma iddiasındaki disiplinin terminolojisi herkes tarafından

Bunun sıkça karşılaşılan bir örneği sosyal bilimler alanında

ortak kullanılmalı ve herkese aynı veya benzer anlamları ile

toplumsal olan ile fiziksel veya bir başka deyişle doğal olanın

gündeme gelmeli. Diğer bir deyişle çok anlamlılığın önüne

ayrılması gibi keyfi bir ontolojik ayrımdır. Bu ayrım başta

geçilerek bilimsel üslupta kavramsal bir bütünlük yaratılmalı-

toplumsal alanı incelerken faydacı bir amaçla yapılan stratejik

dır. Bunun sağlanmasının en önemli yolu ise bilimsel tezlerin

ve metodik bir araçken bugün artık daha geniş ve kimi zaman

ad hoc yöntemlerin kullanımından kaçarak sistematik bir bilgi

yanlış bir biçime kullanılmakta. Günümüzde bu ayrım, bazı

birikimine ulaşmasını sağlamaktır. Bütün bu argümanları

sosyal bilimler teorilerinin doğa bilimlerinin ciddi kanıtlarla

sağlamak açısından empirisizmden daha uygun bir epistemo-

ortaya koyduğu sonuçlarla çeliştiği takdirde bu çelişkiyi teori-

lojik tez göze çarpmamaktadır. Dolayısıyla sosyal bilimler

lerinde değişiklik yapmaya mecbur kalmadan açıklamak için

alanında tam anlamıyla bir bilimsellik sağlanması açısından

kullandıkları bir araca dönüştü. Böylesi ontolojik ayrımlar

empirik veriye güvenin geri gelmesi ve empirik verinin kulla-

sıkça kullanılmakta ve bana kalırsa bilimsel çabanın bütünsel-

nımın arttırılması ve sistematikleştirilmesi gerekmektedir.

liğine zarar verici niteliktedir.

Özet olarak söylenebilir ki uzun zamandır pek çok şekilde

Empirisizmin neden bugün hala en kapsayıcı ve potansiyel

gündeme gelen empirisizm bugün sosyal bilimlerin de doğa

anlamda en yüksek açıklama gücüne sahip olan epistemolojik

bilimlerinde olduğu gibi kendisini geliştirmek için en önemli

görüş olduğundan bahsetmek bu noktada yerinde olacaktır. Bu

aracı gibi görünmektedir. Gerçekten de yukarıda sayılan ne-

iddia üç temel argümanla şekillenecektir. Birincisi, empirik

denlerden ötürü bilimsel tezlerin kurulmasında ve test edilme-

veri olmaksızın herhangi bir tezin kendisini objektif anlamda

sinde empirik veri kullanımı hem uzun hem de kısa vadelerde

kanıtlamasına imkân yoktur. Tersi de geçerlidir: Bir tezin

sosyal bilimlerin pek çok metodolojik sorununun önüne geçe-

objektif anlamda kanıtlanması ve dahi anlamlı olabilmesi için

ceği kanısındayım.

KAYNAKÇA: A. Rosenberg. (2014). Bilim Felsefesi(İ Y., Trans.). (pp. 42) Ankara: Dipnot Yayınları. Boslaugh, S. E. (2016, January 11). Anthropocentrism. Retrieved December 01, 2017, from https://www.britannica.com/topic/anthropocentrism Ayer, A. (2001). Language, truth and logic. London: Penguin Books.

12


Türkiye– Avrupa Birliği İlişkileri ve Geleceği

GİRİŞ Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinin incelenmesinin önemi, gerek ekonomik gerek politik ve gerekse kültürel bağlamda yüksek bir önem taşımaktadır. Ekonomik ve teknolojik ilişkiler ve Türkiye’nin katma değeri yüksek ürün üretimine ağırlık vermesi gerekliliklerine kapsamlı şekilde ileriki

Çağatay Pehlivan Cagatay.pehlivan@metu.edu.tr

bölümlerde değineceğim ama öncelikle Avrupa Birliği’nin Türkiye açısından önemini kültürel ve politik açıdan değerlendirmek istiyorum.

Avrupa Birliği için büyük önemi vardır. Her şeyden önce Kabaca bir başlangıç noktası belirlemek gerekir ise 2. Mah-

(tıpkı NATO’da da olduğu gibi) Türkiye, Avrupa’nın son

mut döneminden itibaren Türkiye’nin Batılılaşma çabası ve

durağıdır ve onun önemli bir güvenlik ortağıdır. Aynı zaman-

kültürel anlamda halkını dönüştürme hedefi, son 200 yılı Av-

da bölgede ilişki kurabileceği tek gerçek demokrasidir. Burada

rupa-Türkiye ilişkilerinde özel bir noktaya taşımıştır. Bu za-

ülke demokrasimizdeki eksikleri göz ardı etmemekle beraber,

man kapsamında Batı ülkeleri ve değerleri modernleşmenin

bölge gerçeklerini göz önüne alarak bu değerlendirmeyi yaptı-

hedefleri ve varılması gerekilen nihai bir yol olarak algılan-

ğımı da belirtmek isterim. Ayrıca yukarıda belirttiğim gibi,

mıştır. Avrupa Birliği’nin, 1951 Paris Antlaşması ile temelle-

Avrupa yaşlanan bir nüfusa sahiptir ve Türkiye, buna karşın,

rini atması ile birlikte ilişkiler başlamış, 14 Nisan 1987’de tam

hala genç bir nüfusa sahiptir, ülkemiz nüfusunun dörtte biri 0-

üyelik müzakerelerinin başlaması ve 1996’da Gümrük Birliği

14 yaş arasındadır. Ayrıca demografik olarak bir başka önemli

anlaşmasının yürürlüğe girmesi ile ilişkiler politik ve ekono-

belirleyici de Avrupa ülkelerindeki Türk nüfustur. Bugün

mik anlamda farklı boyutlar kazanmıştır. Günümüzde her ne

baktığımız zaman, Almanya’da yaşayan Türk nüfusu iki mil-

kadar Brexit ve Katalonya referandumları ile politik-siyasi,

yonun üstündedir. Keza, Fransa ve Hollanda’da da iki yüz

2008 ekonomik krizinden itibaren de iktisadi ve mali olarak

binden fazla Türk nüfusu mevcuttur. Doğru politikalar ile bu

zor duruma düşmüş ve krizler yaşamış olsalar da Avrupa Bir-

demografinin de önemli bir yumuşak güç olarak Türkiye’nin

liği, 4,381,376 kilometrekarelik yüzölçümü, (Dünya’da 7.)

hanesinde yazılı olduğunu belirtmek lazım. Birazdan daha

503.492.041’lik nüfusu (Dünya’da 3.) ve 31.607 Dolarlık kişi

derinlemesine inceleyeceğimiz bir diğer önemli konu da eko-

başı yıllık gayri safi yurt içi hasılası ile Dünya’da önemli bir

nomik alandır. Bu kapsamda klasik ekonomik verilerin değer-

demografik ve ekonomik bir güç olarak yanı başımızda dur-

lendirilmesi dışında, (ithalat-ihracat vs.) Avrupa Birliği’ni bir

maktadır. Bir bakış açısı ile, Avrupa Birliği’nin referandum-

ekonomik ve teknolojik yol gösterici ve standart belirleyici

lar, yükselen sağ ideolojiler, yaşlanan nüfus, ekonomik dur-

olarak değerlendirip inceleyeceğiz. Aynı zamanda Türkiye’nin

gunluk ve Dünyanın gerek politik gerekse ekonomik olarak

enerji hatlarını korumadaki kritik rolünü de değerlendirmeye

ekseninin Asya-Pasifik hattına kayması gibi sebeplerle (bu

çalışacağım. Son olarak bir de güncel konular üzerine bir de-

sebepler kuşkusuz arttırılabilir) önemini kaybettiğini ve Türki-

ğerlendirme yapmaya çalışacağım.

ye açısından daha az önemli (bazılarına göre önemsiz) bir EKONOMİK İLİŞKİLER ve SANAYİ 4.0

aktör haline geldiği söylenebilir. Ancak bana soracak olursanız, Avrupa Birliği’nin önemi ekonomik veya politik alanlarla

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ekonomik ilişkilerini ince-

sınırlı kalamayacak kadar büyüktür. Avrupa Birliği bir stan-

lemeye, birkaç ekonomik veriden bahsederek başlayabiliriz.

darttır ve gerek ekonomide gerekse sosyal ve siyasal alanlarda

Bu bağlamda 2015 yılında Türkiye, ihracatının yüzde 44,5’ini

Türkiye için makul bir rehber ve boy aynasıdır. Burada Türki-

(57,6 milyar Euro) ve ithalatının yüzde 38’ini (70,9 milyar

ye için önemli olan Avrupa Birliğini bir kutsal yol gösterici

Euro) Avrupa Birliği ile yapmıştır. Son 2-3 yıldaki ekonomik

veya bir çeşit ebedi Batılı düşmanlar birliği olarak görmeden,

ve siyasi gelişmeler gerek Türkiye’nin gerekse Avrupa’nın

ticari ve siyasi ilişkileri, değişen Dünya ve teknolojinin gerek-

ekonomi politikasında değişikliklere yol açmakla beraber,

lerini yerine getirerek yeniden inşa etmek çabası olmalıdır.

birbirleri için önemini azaltmamıştır. Buna bir örnek olarak,

Avrupa Birliği’nin, Türkiye için birçok alanda büyük önemi

2017 verilerini verebiliriz. 2017 yılında Türkiye’nin ihracatı

olduğu kuşkusuz. Ancak unutmamak lazım ki, Türkiye’nin de

2016 yılına göre yüzde 12 artarak, 5 milyar 302 milyon Dolar

13


olmuştur (toplam ihracattaki payı yüzde 47’dir). İhracattaki

ilişki ağları oluşturması bu anlaşmayı yetersiz ve ilkel bir hale

bir başka önemli veri ise, Almanya’nın Türkiye’nin ihracattaki

sokmuştur. Bu açıdan Gümrük Birliği anlaşmasının revize

en büyük ortağı olmasıdır (1 milyar 122 milyon Dolar). İtha-

edilmesi önemli bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor. Ancak

latta ise, Çin ve Rusya’nın ardından Almanya 3. sıradadır (1

geçtiğimiz aylarda Angela Merkel’in, Türkiye ile Gümrük

milyar 187 milyon Dolar). Bu veriler ışığında söylememiz

Birliği anlaşmasının güncellenmeyeceğini açıklaması maale-

gereken Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne (ekonomik anlamda)

sef üzüntü vericidir. Tabi bu durum sadece ekonomik gelişme-

Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye olduğundan daha çok bağımlı

lerin değil, sonradan değineceğim politik gelişmelerin de bir

olduğu gerçeğidir. Bunun en önemli sebebi ise Türkiye’nin

sonucudur.

üretiminde yüksek teknolojili ve/veya katma değeri yüksek

Klasik ekonomik verileri inceledikten ve Gümrük Birliğine

ürünlerin pazar payının son derece düşük olmasıdır. Bu duru-

değindikten sonra, kısaca sanayi 4.0’ın önemine ve genç işsiz-

mun ne kadar önemli olduğunu anlatabilmek için hemen şu

lik probleminin ülkemiz için çözümünde bu sanayi devriminin

verilerden bahsedelim: imalat sanayi ürünlerinin, toplam ihra-

ve Avrupa Birliği’nin katkı ve payını anlatmak istiyorum.

cattaki yeri yüzde 92,9’dur. Bu bağlamda bu yüzde 92,9’un

Sanayi 4.0’ın en önemli yeniliği artık sadece üretici ve üreti-

sadece yüzde 2,7’sini yüksek teknoloji ürünleri oluşturmakta-

len ürünün iletişime geçtiği bir bağlamdan, üretilen iki tekno-

dır. İşin ithalat tarafına baktığımızda ise imalat sanayi ürünle-

lojik ürünün iletişime geçebildiği ve maddelerin de akla sahip

rinin toplam ithalattaki yeri yüzde 77,5’tir. Ve bu yüzde

olduğu bir bağlama geçilmiş olmasıdır. Artık bir göz odada

77,5’in içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payı, yüzde

üretilen bir fikir veya parmak boyutunda üretilen bir ufak

15,8’dir. Bu veriler ışığında çıkan sonuç şudur, Türkiye orta/

ürünün (ve tabi bu ürünü üreten şirketin) geliri, ülkelerin yıllık

uzun vadede mutlaka eğitime yatırım yapıp Avrupa Birliği’nin

gayri safi yurt içi hasılatlarını geçmektedir. İçinde bulunduğu-

gerek ekonomik gerek teknolojik seviyesine yetişip bu seviye-

muz bu dönemde, fikir en önemli değerdir. Bu sebepten dola-

yi geçmelidir. Bugün (OECD)verilerine baktığımızda ülke

yı, insana yatırım kavramı önümüzdeki dönemde eğilmemiz

eğitiminin bulunduğu nokta, maalesef şu an için çok yetersiz

gereken en önemli konudur. İşte bu noktada ülkemizdeki genç

bir boyuttadır ve acilen revize edilmelidir. Ancak bu yolla

işsiz oranını azaltmanın da en makul ve gerçekçi yolunun,

verimlilik ve üretim arıttırılabilir. Bu yolla kurulabilecek güç-

yüksek teknoloji üretimine eğilerek ve markalaşmaya önem

lü bir ekonomi ve sağlıklı/adil bir ticaret sistemi ekonomideki dalgalanmaları

durdurup

çok

daha

iyi

vererek bu sanayi döneminin gereklerini yerine getirmek oldu-

örgütlenmiş/

ğunu düşünüyorum. Ayrıca ülkemiz kesinlikle tarımsal üreti-

kurumsallaşmış bir ekonomiye sahip olabiliriz. Bu noktada

me teknolojiyi dahil etmeli ve coğrafi işaretli ürünlerin üreti-

Gümrük Birliği anlaşmasının da gözden geçirilmesi çok

mine ve yerel üreticiye özellikle önem göstermelidir. Ancak

önemli bir husustur.

bu yolla bir çeşit tersine göç sağlayabilip şehirleşmemizi dü-

Öncelikle şunu belirtmem gerekir ki, hiç kuşkusuz Gümrük

zeltebiliriz. Ayrıca bu durumda bölgelerimiz arasındaki üretim

Birliği’nin ülkemize katkıları da olmuştur. 1996 yılından beri

ve gelişmişlik farkı ad azalma yönünde bir gelişim gösterir.

uygulanmakta olan Gümrük Birliği, yürürlükte bulunduğu 20

Bu amaç kapsamında, Türkiye, Avrupa Birliğini örnek alabi-

yıllık dönemde ekonomimize hatırı sayılır bir katkıda bulun-

lir, ayrıca Avrupa Birliği’nden fon desteği de alabilir ve alma-

muştur. Verilere baktığımızda dış ticaret hacmimiz, yıllık 140

lıdır. Zira, ülkemiz için, Avrupa Birliği hala çok büyük bir

milyar Euro’ya ulaşmıştır. Bu dönem zarfında, Avrupa Birliği

pazar ve gerek insan gücümüzle gerekse tarımsal ve endüstri-

ile dış ticaret 7 kat artmıştır. Avrupa Birliği, toplam ticaret

yel üretim potansiyelimizle bu pazarı çok daha fazla ve çok

hacmimizin yüzde 41’ini oluşturmaktadır (Bu oranla beraber,

daha verimli bir şekilde kullanabiliriz. Ekonomik alanda geliş-

Avrupa Birliği hem ihracat hem de ithalatta ilk sıradadır). Bu

me kaydedilmeden, siyasi hiçbir hedefe ulaşılamayacağını da

veriler arasında en önemlisi ise ülkemize gelen dış yatırımın

belirtmek sanırım burada yerinde olur.

3’te 2’si Avrupa Birliği kaynaklıdır. Ayrıca, son bir veri ola-

Bu yeni sanayi dönemini kaçırmamak için yapılması gereken

rak, Türkiye Avrupa Birliğinin 5. büyük ticaret ortağıdır. Bu

en önemli hamle eğitim üzerine olmalı. Bu açıdan karşımıza

verilerle birlikte, Gümrük Birliğinin son tahlilde adil bir anlaş-

yine Avrupa Birliği çıkıyor. Tabi ki Amerika Birleşik Devlet-

ma olmadığını ve Türkiye’nin uzun vadede bu anlaşmadan

leri, Avustralya veya bazı Asya ülkelerinde de çok ileri bir

dolayı zarar ettiğini de söylemek lazım. Bunun en önemli

üniversite eğitimi olduğunu kabul etmekle beraber gerek coğ-

sebeplerinden biri, Gümrük Birliği’nin tasarlandığı zamanda,

rafi yakınlık gerekse kültürel ve tarihsel yakınlıktan dolayı en

Türkiye’nin kısa zaman içinde Avrupa Birliği’ne gireceği

çok faydalanabileceğimiz kaynak yine Avrupa’dır. Bu açıdan

inancıydı. Ancak bu beklenti gerçekleşmeyince, bu zaman

okul öncesi eğitimden doktora düzeyine kadar tüm eğitim

zarfında Türk ekonomisinin kayda değer miktarda büyümesi

sisteminin revize edilip genç nüfusumuza düzgün bir dil eğiti-

ve Avrupa Birliğinin genişleyip 3. Ülkelerle yeni ekonomik

mi vermeliyiz. Bununla beraber, ders programlarına yazılım,

14


kodlama gibi yeni ve dönemin ihtiyaçlarına cevap verebilecek

yorum. Bu açıdan Kıbrıs politikamızı çok ince bir hesapla

dersler eklenmeli. Bunları yaparken de öncelikle eğitimcileri-

tasarlamamız gerektiği bir gerçektir.

mizi eğitmeli ve pedagoji bilgisi üst düzey olan, geçim sıkıntı-

Bu konu hakkında bir toparlama yapmamız gerekir ise, kısa ve

sı olmayan, entelektüel amaçları olan ve bu amaçların peşin-

orta vadede Türkiye’nin Batı karşısında elinde bulunan en

den koşabilen idealist bir öğretmenler sınıfı oluşturmalıyız. Bu

büyük kozun enerji yolları ve bunların güvenliği olduğu bir

amaçları gerçekleştirmek adına genel anlamda Avrupa Birliği

gerçektir. Türkiye’nin bu durumda yapması gereken en önemli

ülkelerini daha özelinde de İskandinav ülkelerini (özellikle

hamle bölgedeki siyasi istikrarsızlığın içine düşmeden enerji-

Finlandiya’yı) incelemenin ve kendi gerekliliklerimize uygun

ye olan bağımlılığımızı azaltmalı ve alternatif enerji kaynakla-

olarak örnek alıp uygulamamızın çok faydalı olacağını düşü-

rına yönelmeliyiz. Bu şekilde jeopolitik gücü ve ekonomik

nüyorum. Bu konu ile ilgili söyleyebileceğim son husus, Tür-

bağımsızlığı, dış politikadaki istikrarlı politikalarla destekle-

kiye’nin pazar ekonomisine entegre oldukça sosyal devlet

yerek hem Orta Doğu üzerinde hem de Avrupa Birliği karşı-

anlayışı ve uygulamalarını daha da kaliteli bir seviyeye çıkar-

sında bir avantaj ve manevra aracı elde edebiliriz.

ması gerekliliğidir. Kanımca bu en önemli husustur ve bu anlamda nevi şahsına münhasır bir devlet anlayışı ve ekono-

GÜNCEL KONULAR

mik sistem inşa etmenin bir zorunluluk olduğunu düşünüyo-

Bu alanda kısaca güncel konulara değinmek istiyorum. Aslın-

rum.

da, bir diğer ifadeyle; mülteci krizi ve Türkiye ile Almanya

ENERJİ YOLLARININ GÜVENLİĞİ ve TÜRKİYE

arasındaki siyasi gerginlik üzerine bazı değerlendirmeler yapma ihtiyacı hissettim. Öncelikle mülteci krizinin güncel bir

Şu ana kadar genel olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan

yanı kalmamış gibi görünebilir. Ama şahsi düşüncem, mülteci

ihtiyaçlarından ve Avrupa Birliği’nden faydalanma yolların-

krizinin sonuçlarını gerek Türkiye gerekse Avrupa Birliği 15-

dan bahsettik. Ancak şimdi bahsedeceğimiz konu, tüm Avrupa

20 yıllık süreç içinde çok daha iyi gözlemleyebileceğiz. Bu

adına hayati bir önem taşımaktadır ve bu konuda Türkiye’nin

açıdan, ülkemizin bu durumdan avantajlı çıkabilmesi adına

ciddi bir jeopolitik avantajı vardır ki bu konu da enerji yolları

gelen mültecilerin ülkemize entegrasyonunun sağlıklı bir şe-

ve bunların güvenliğidir. Orta Doğu’nun siyasi belirsizlikleri

kilde sağlanabilmesi ve bu insanlar içindeki özel yetenekli

ve Batı için doğurduğu güvenlik problemleri, İran’ın Batı

insanların tespiti ve eğitimi adına özel birimlerin kurulması

Dünyası ile devamlı bir gerilim içinde olması ve Rusya’nın

gereklidir. Aynı şekilde uzun vadede, yükselen sağ ideolojileri

devamlı enerji kaynaklarına olan hakimiyeti sebebi ile Batı’yı

de düşünecek olursak, bu mülteci nüfusun (her ne kadar Avru-

tehdit etmesi Türkiye’yi Avrupa için vazgeçilmez ve çok

palı ülkeler çok daha az ve nitelikli bir mülteci nüfusu almış

önemli bir aktör haline getirmiştir. Gerçi son dönemde Türki-

olsa bile) Avrupa Birliği’nin sosyal yapısı üzerinde olumsuz

ye’nin üstünden geçmesi planlanan boru hatlarının Orta Do-

sonuçlar doğuracağını öngörmek zor değildir.

ğu’da kurulacak bir Kürt Devleti aracılığı ile veya Bulgaristan -Yunanistan üzerinden oluşturulacak bir yoldan geçirilmesi

Türk-Alman ilişkilerindeki krizlerin asıl sebebi iki ülkenin de

planlanıyor. Bundaki asıl amaç da Türkiye’yi bu jeopolitik

iç politika malzemesi olarak birbirini kullanması ve gerek

denklemde etkisizleştirme olarak düşünülebilir. Türkiye bu

Almanya’nın Avrupa Birliği’nin gerekse de Türkiye’nin Av-

denklemde uzun vadede yenilenebilir ve alternatif enerji kay-

rupa Birliği politikalarının muhalefetinin başı olarak görülme-

naklarına yatırım yaparak enerji bağımlılığını azaltmalı, ikili

si iki ana sebeptir. Ayrıca iki ülkenin medyası da kamuoyunu

anlaşmalarla enerji pazarlarını çeşitlendirmeli ve kaynak de-

bu konuda popülist yazılarıyla yanlış yönlendirmesi buna

polama hacmini/kapasitesini arttırmalıdır. Bu şekilde, Türkiye

sebep olarak gösterebilir. Bu gerginliğin kötü bir sonucu da

enerji bağımlılığını makul ölçüde azaltarak jeopolitik gücünü

Almanya toplumu ile bütünleşmesini tamamlayamamış Türk

arttıracaktır. Bunlarla beraber son zamanlarda biten ve günde-

nüfusunun muhalifleşme ve huzursuzluk kaynağı olma tehli-

mimizi de meşgul eden İpek Yolu projesi gibi projeler ile

kesidir. Bu açıdan Türkiye’nin Almanya ile izlediği politika-

beraber bölgede hem ekonomik hem de siyasi etkinliğimizi

larda hesaba katması gereken bir olgu olarak orada yaşayan

arttırmamız kabul edilebilir bir politika olarak düşünülebilir.

Türk nüfusunu düzenli olarak incelemesi ve desteklemesi

Türkiye’nin Akdeniz’de etkinliğini arttırması ve Kıbrıs hak-

gereklidir.

kında çok daha akılcı ve uzun vadeli politikalar üretilmesi de

SONUÇ

bir zaruret olarak karşımıza çıkıyor. Şahsen, uzun vadede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alandaki

Tüm bunların sonucu olarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile

meşruluk durumunun Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haki-

ilişkilerini istikrarlı ve çok yönlü olarak geliştirmesi gerektiği

miyet seviyesini ve politikalarını belirleyebileceğini düşünü-

düşüncesindeyim. Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler kurmanın Batılılaşmayı beraberinde getirmeyeceği her ne kadar geçerli

15


bir tez ise AB ile siyasi olarak aramıza mesafe koymak da bizi

lerimiz revize etmeliyiz. Amaç, Avrupa Birliği ülkeleriyle

Doğulu bir ülke yapmayacaktır. Bunlara ek olarak Batılı veya

aramızdaki günlük yüzeysel çıkar ve güç çatışması tahsisinden

Doğulu bir ülke olmak tek başına bir gelişmişlik göstergesi

ziyade, Avrupa Birliği’ni var eden genel değer ve hedeflerin

olarak da algılanmamalıdır. Bugün Dünya’ya baktığımızda

ülkemize en uygun şekilde uyarlanması olmalıdır. Sınırların

Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler gerek ekonomik olarak

artık sadece harita üzerinde kaldığı bir Dünya’da Türkiye,

gerekse toplumsal ve kültürel bazda tam anlamıyla öncü ülke-

Doğu-Batı arasında bir tercih yapmak yerine tüm dünyayı

lerdir ve birçok Batı ülkesinden çok daha gelişmiştir. Ama bu

kucaklayan bir eko-politik düzlemde yol haritasını şekillendir-

ülkeler ne coğrafi ne de kültürel olarak tarihin herhangi bir

melidir. Bu şekillendirme sürecinde Avrupa Birliği karşımıza

döneminde Batılı olarak sınıflandıramayacağımız ülkeler ol-

hem bu şekli çizmemizde kullanabileceğimiz bir kaynak, hem

muşlardır. Ülke olarak rasyonel, planlı, uzun vadeli ve top-

bu şekli çizme araçlarımızdan biri, hem de yol haritasını üze-

lumsal faydalarımızı gözeterek Avrupa Birliği’yle olan ilişki-

rinde uygulayacağımız bir siyasi aktör olarak durmalıdır.

KAYNAKÇA: AB Bakanlığı-T.C. Avrupa Birliği Bakanlığı. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http://www.ab.gov.tr/ Manco, U. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http://www.cie.ugent.be/umanco/umanco5.htm Ertuğral, Y. (n.d.). AB Üyesi Ülkelerin Türkiye Dış Ticaretindeki Yeri. Retrieved December 29, 2017, from http://www.europolitika.com/?p=473 Dış Ticaret . (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http://www.invest.gov.tr/tr-TR/investmentguide/investorsguide/Pages/InternationalTrade.aspx T.C. Dışişleri Bakanlığı'ndan. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-iliskilerine-genel-bakis.tr.mfa S. (2017, August 16). Merkel: Türkiye ile Gümrük Birliği anlaşması güncellenmeyecek. Retrieved December 29, 2017, from https://tr.sputniknews.com/ avrupa/201708161029725839-merkel-turkiye-gumruk-birligi/ (TÜİK), T. %. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24822 HOME. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from https://www.ab.gov.tr/1_en.html

16


17


18


Görünmeyenleri Görünür Kılmak Tarihsel süreçte özel alana sıkıştırılmış olan kadınların kamusal alanda varlık gösterebilmeleri için uzun bir mücadele vermeleri gerekecekti. Siyaset bir erkek işiydi, erkek normlarıyla düzenlenmişti. Eril siyasette kadınlardan çocuk büyütmeleri ve aile odaklı geleneksel cinsiyet rollerini yerine getirmeleri beklenmekte, yaşam alanları evin sınırlarıyla çizilmekteydi. Onlar

görülmeyen

görülmek

istenmeyenlerdi,

Virginia

Almila Başak basakalmila@gmail.com

Woolf’un deyimiyle onlar kendilerine oy hakkı verilmeyen, seçilme imkânı tanınmayan, vatan toprağının ve zenginliğinin çok az bir kısmını mülk edinebilen ülkelerinin “vatanevlatları” değil üvey kızlarıydılar. Kıvılcım Fransız devrimiy-

kadının hukuki olarak erkeklerle her yönüyle eşit siyasal katı-

le çakılmıştı fakat ateş nihayet 19. Yüzyılın ikinci yarısıyla

lım haklarına sahip olması yarışa erkeklerle aynı çizgide baş-

birlikte yanmaya başladı. Amerika ve Avrupa’da ortaya çıkan

lamasını sağlayamamıştı. Hal böyleyken bu yarışta kadınlarla

kadın hareketleri- süfrajetler ve Oy Hakkı Militanları- oy kul-

erkekleri aynı kurallara tâbi tutmak yetmeyecek, kadınların

lanma hakkını 20. yüzyılın başlarında elde etti. Bu adımla

önündeki engellerin çeşitli uğraşlarla kaldırılması gerekecekti.

kadınların siyasal alanda varlık göstermelerinin önü açılmıştı

Siyasal karar alma mekanizmalarında kadın kotası uygulaması

oldu (Öztürk, 2011). Görülmeyen, göz ardı edilen kadınların

tam da bu dönemde böyle bir arayışın sonucu olacak uygulan-

kimi zaman kanla sulanan mücadelesi zaferle birlikte beklenti-

maya başlanmıştır.

leri de beraberinde getirdi. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların elde ettikleri bu hak onların siyasal ve toplum-

Kadınların siyasal temsil olanağı sorunu günümüzde bile ev-

sal alanda hızla erkeklerin düzeyine çıkacakları beklentisini

rensel ölçekli bir sorundur. Dünya kadınlarının parlamentolar-

yarattı. Fakat aradan geçen zamanda bu beklenti karşılanama-

da yer alma oranı zaman içinde göreceli olarak artmış olsa bile

dı ve kadınlar neredeyse tam anlamıyla seçme seçilme hakkı

hala çok düşük düzeylerde seyretmekte ve kadınlar ulusal

elde etmelerine rağmen siyasetteki ve dolayısıyla toplumdaki

parlamentolarda olduğu gibi hükümetlerde de kendilerine

ikincil pozisyonlarını sürdürmeye devam ettirildiler. 20. Yüz-

yeterli düzeyde yer bulamamaktadır. Parlamentolar-arası Bir-

yılın sonlarına doğru yaşanan gelişmeler ise toplumsal cinsi-

liğin (IPU) Ekim 2017 itibarıyla yayımladığı verilere göre

yet eşitliği bağlamında yeni bir kapı araladı. İkinci Dalga Ka-

kadınların bütün dünya parlamentolarındaki temsil ortalaması sadece yüzde 23. Bu oranının 1995’te %11.3 olduğu göz önü-

dın Hareketinin etkisi ve Uluslararası örgütlerin çalışmaları bu kapıdan aralanan ışığın birçok ülkede yayılmasına büyük katkı

ne alınırsa çok yüksek bir artıştan söz edemeyiz. Amerika

sağladı. Özellikle 1975 yılında “BM kadın On Yılı”nın ilan

Birleşik Devletlerinde bu oran %28.1, Avrupa’da %27.0 ve

edilmesi ve yine 1981’de yürürlüğe giren ve üye devletleri

Asya’da %19.3. Dünya genelinde 38 ülkenin parlamentosunda

kadın-erkek eşitliğini fiilen sağlamak için önlemler alma yü-

kadınların oranı %10’un altında ve bunlardan 4 ülkenin parla-

kümlülüğü altına sokması bağlamında temel belgelerden biri

mentosunda hiç kadın üye bulunmamaktadır.

sayılan “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi

Kadın temsilini hızlandırmanın, bütün dünyanın bildiği, en

Sözleşmesi (CEDAW)” nin bu gelişmelere etkisi yadsınamaz

etkili yolu kotadır. Kota kadınların kendilerini sistematik ola-

(Öztan, 2004). BM ile birlikte Avrupa Birliği ve Avrupa Kon-

rak dışlayan bir mekanizmaya girebilmelerini mümkün kılar,

seyi de toplumsal cinsiyet eşitliğine “fırsat önceliği ve olumlu

böylece daha fazla sayıda kadının siyasette var olmasını sağlar

ayrımcılık” politikalarıyla katkı sağlayarak özellikle çalışma

(Dahlerup, 2005b, s. 141; Sancar, Acuner, Üstün, Bora ve

ve sosyal politika alanlarında temsillerinin artmasına ve sesle-

Romaniuc, 2006, s. 25). Kadın kotası seçimlerde kadınlara

rinin duyulmasına ortam hazırlamıştır. Yine bu dönemde ka-

tahsis edilen pay ve oranı ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle,

dın örgütlenmelerinin yükselen sesi hem devlet düzeyinde

eğer kota yüzde 35 ise kadınlar bundan daha az pay elde ede-

hem de uluslararası düzeyde kadının zaten hakkı olanı alması-

meyecek demektir. BM ve AB’nin bilimsel standartlara göre

na yardımcı oldu. Özellikle 70li yılların ortalarında birçok

saptadığı ve uyguladığı “kritik eşik” yüzde 33’tür. Sallan’a

ulusal mekanizma ortaya çıkmış ve toplumsal cinsiyet eşitliği-

(2007) göre gerçek temsil bu eşiği talep etmekle başlar zira bu

ne yönelik olumlu ayrımcılık politikaları anayasalarda yer

oran kadınların siyasetin vitrininde değil mutfağında olması

almaya başlamıştır. Fakat bütün bu çalışmaların getirisi olan

için gerekli olan “en az temsil oranı” olarak tanımlanmıştır.

19


Siyasal temsil amaçlı kota çeşitli biçimlerde gündeme gelebil-

olumlu ayrımcılık mekanizmalarıyla desteklemek elzemdir.

mektedir. Kota uygulamasının ilk biçimi partilerin kendi iç

Örneğin tek başına kadın ver erkeğin birbirini takip eden fer-

düzenlemeleri yoluyla, ulusal bir yasaya gerek duymadan bu

muar biçiminde sıralanması yöntemi, yani fermuar liste politi-

uygulamaya başvurmalarıdır. Bu uygulama biçimi dünya ge-

kası, bile tek başına kotanın kendisi kadar önemli bir pozitif

nelinde oldukça yaygındır. Bu türün kadınların sayısal siyasi

ayrımcılık türüdür (Öztan, 2004). Temsilde adalet için bütün

temsilini arttırmakta başarıya ulaşmasındaki en önemli unsur

ülkelere uygulanabilecek bir ve aynı derecede etkili bir formül

uygulamayı başlatan partilerin siyasal sistemde bu yönde bir

yoktur. Avrupa Konseyi yayımladığı raporlarda devletlerin bu

eğilim yaratarak diğer partileri özendirmesidir (Öztan,2004).

alanda zorlayıcı önlemler almasının gereğine işaret etse de

Özellikle eğer iktidar partisi tarafından başlatılmışsa diğer

esas mühim olan bu uygulamaların salt popülist kaygılar içer-

partilerin de yalnızca seçim propagandası için olsa dahi kota

memesi ve kadının siyaset sahnesinde var olma talebine karşı

uygulaması başlatmaları deneyimlenmiştir. Bu tür kota uygu-

samimiyet göstermesidir.

lamalarının en başarılı örneklerinde biri İsveç’tedir. Siyasi

Global bir eğilim haline gelmiş kota uygulamaları kadınların

partilerin gönüllü kota uygulamaları sayesinde parlamentodaki

kamu hayatındaki tarihsel dışlanmışlığına verilmiş bir cevaptır

349 sandalyeden 152’si kadın parlamenterlere aittir. Yani

(Çağlar, 2011). Kadınların ancak kamusal alana girebildiği

2014’te yapılan son seçimlerde yüzde 44 gibi bir orana ulaşıl-

ölçüde görülür hale geleceği açıktır. Fakat bunun yegâne yolu-

mıştır. Almanya’da Yeşiller Partisi kendi iç düzenlemesi gere-

nun kadın kotası olduğunu düşünmek ya da kadın kotasının

ği zorunlu kota uygulamasına geçmiş ve ardı sıra gelen yıllar-

kadın sorularını ve eşitsiz temsilden kaynaklanan demokratik

da Sosyal Demokrat Parti başta olmak üzere diğer partiler de

meşruiyet sorununu tümüyle çözmesini beklemek naifliktir.

kademeli olarak bu sistemi uygulamışlardır. 2013 seçimleri

Her ne kadar bugün kota uygulamaları 98 ülkede uygulanıyor

baz alındığında Almanya’da parlamentoda kadın temsil oranı

olsa da “kadınlar erkeklerin belirlediği siyasete ancak eklem-

yüzde 36’tır ve bu oran Avrupa ortalamasının üstündedir.

lenebilmekte, siyasetin kurucu öznesi olmaktan çok birer nes-

Fakat elbette ulusal düzenlemeye gerek duyulmayan ülkelerin

nesi olma özelliklerini koruyarak siyasette ancak kısmen var

hepsinde sayısal temsil başarıya ulaşmaz. Örneğin Türkiye’de

olabilmektedirler” ( Sallan Gül,2003, s 140-141). Dolayısıyla

parlamentoda kadın oranı yüzde 15’tir ve gönüllü kadın kotası

bu durum kadın hareketinin siyasal alandaki etkisini azaltmak-

bütün partilerde yaygınlık göstermemiştir. Siyasal partilerin

ta, cinsiyete dayalı kamusal politikaların ve toplumsal ilişki-

gönüllü kota uygulaması bu ülkeler dışında İspanya, İngiltere,

lerde talep edilen dönüşümün gerçekleşmesini geciktirmekte-

Danimarka vb. ülkelerde de kullanılmaktadır.

Kotanın bir

dir. Örneğin seçim dönemlerinde partilerin kadın kollarındaki

başka uygulanma biçimiyse anayasa yoluyla ya da salt yasalar

kadınlar erkeklerin belirlediği rolde erkekler için mücadele

yoluyla siyasal partilerinin aday belirleme sürecinde cinsiyet

vermekte ama bu yarışta kendilerine propaganda afişleri dışın-

kotalarının zorunlu tutulmasıdır (Özten, 2004). Bir başka de-

da yer bulamamaktadır çünkü ya listeye girememişlerdir ya da

yişle bu sistemde kadının parlamentodaki sayısal temsili hu-

seçilemeyecekleri sıralarda ancak yer alabilmişlerdir. Dolayı-

kuki mekanizmalarla ulusal düzeyde koruma altına alınmıştır.

sıyla kadınlara oyunun kurallarını değiştirmek ya da yeni bir

Belçika bu türe ilgi çekici bir örnek olarak verilebilir. Belçika

oyun kurmak için imkân sağlanmalıdır. Elbette kotalar yoluyla

seçim yasasına göre aday listeleri içinde aynı cinsten adayların

kadının sayısal temsilinin arttırılması bu imkânın sağlanması

oranı 2/3 ü geçemez (IPU, 2015). Ayrıca, yeterli sayıda kadın

için yeterli değildir; toplumsal düzende kadına bakış dönüştü-

aday olmaması gibi gerekçelerle söz konusu sandalyeler boş

rülmeli, ataerkillikle ve ekonomik, sosyal, psikolojik eşitsiz-

bırakılabilir, buna boş koltuk kotası denir. Bütün bu yasal

likle mücadele edilmelidir. Fakat paradoksal olarak yine bun-

zorunluluklara rağmen Belçika’da son seçimlerde parlamento-

lar için önce kadınların siyasal karar alma mekanizmalarında

daki kadın sandalyesi oranı yüzde 39’dur, dolayısıyla tam

yer almaları gerekir. . “Erkek demokrasiden gerçek demokra-

olarak bir temsil adaleti sağlanmış diyemeyiz. Bunun sebebi

siye” geçilmesi ancak bu yolla mümkün olabilir. Kadınların

yalnızca sabit kota uygulanması yani başka pozitif ayrımcılık

toplumun yarısını oluşturan kesim olarak parlamentolarda

mekanizmalarının devreye sokulmamasıdır. Yasal düzenleme-

aynı oranda yer alamıyorlarsa burada bir temsil krizi var de-

lerle kota uygulayan ülkelere Fransa, İtalya ve birçok Latin

mektir ve bu da zaten kotaların meşruiyetini oluşturur. .

Amerika ülkesi örnek gösterilebilir. Anlaşılacağı üzere siyasi

“Erkek demokrasiden gerçek demokrasiye” geçilmesi ancak

partiler eliyle gönüllü olarak uygulanmaya konan kotaların da

bu yolla mümkün olabilir (KA.DER,2005). Erkek demokrasi-

yasalarla uygulanmaya konan kotaların da elbette sadece gös-

de erkek gözüyle görül(e)meyen ve duyarlılık oluşturul(a)

termelik düzeyde kalan örnekleri de vardır. Dolayısıyla sadece

mayan kadın sorunları da ancak gerçek demokraside kadınla-

yüzde şartı konmasının ötesinde seçilecek sandalyelerden

rın eşit ve haklı katılımıyla çözüme kavuşabilir. Dolayısıyla,

aday göstermek, seçim sisteminde kadınların temsilini arttıra-

kota uygulamalarıyla kadınların siyasette sayısal olarak varlık-

cak düzenlemeler yapmak, bir başka deyişle, bunu çeşitli

larının artması bu nicelik ötesinde onların siyasal ve toplumsal

20


yaşamlarının dönüştürülmesi bağlamında okunmalıdır (Öztan,

sal cinsiyet ilişkisini pekiştirici değil dönüştürücü süreç ve

2004). Tek başına daha çok kadın bu dönüşümü garanti etme-

dinamiklerle yer almaları beklenir. Kaldı ki kota uygulaması-

se de toplumsal cinsiyet ilişkilerinin toplumsal yaşama sinmiş

nın da bir olumlu ayrımcılık aracı olarak ancak dezavantajlı

derin köklerinin sorgulanmasına zemin hazırlayabilir. Zaten

durum ortadan kalkıncaya kadar uygulanması amaçlanmıştır.

temsil bir amaç değil araçtır ve kadınların bu aracı kullanabil-

Yani kotanın amacına ulaşması kendini imha etmesi demektir.

meleri için kadın adına politika üretebilecek çoğunluğa ulaş-

Dolayısıyla bu temsil fırsatı kota ihtiyacını ortadan kaldırma-

mış olması gerekir. Kadın sorunları eril siyasette ancak bu

ya yönelik olmalıdır.

yolla ve kadın gözüyle çözüme kavuşabilir.

Sonuç olarak her ne kadar bu katılımın aracı kadınlara erkek-

Bütün bu tartışma kadın kotasıyla artan temsilcilerin kadına

ler tarafında sunulmuş ve sunuluyor olsa da bu niceliksek

karşı cinsiyet uygulamalarının önüne geçecek; eşitliği sağlaya-

katılımı niteliksel hale getirmek kadınların kendi ellerindedir

cak politikalar üreteceği varsayımı üzerine kurulmuştur. Bu

ve dünyanın her yerinde kadınların toplumsal alandaki görün-

yüzden erkek kıyafetleriyle cam tavanın içinden süzülen, oyu-

mezlik pelerinlerini yırtacak eller yine kendi elleridir. Dünya

nu erkeklerin kurallarıyla oynayarak erkek demokrasiye katkı

sahnesi elbet bir gün o pelerinlerin yakılma merasimine de

sağlayacak kadın figürlerin kadın kotasının esas amacına hiz-

tanıklık edecektir.

met etmeyeceği açıktır. Kadın temsilcilerden mevcut toplumKAYNAKÇA: Beauregard, K. (2017). Quotas and Gender Gaps in Political Participation Among Establishes European Countries. Political Research Quarterly, 1-3. Çağlar, N. (2011). KADININ SİYASAL YAŞAMA KATILIMI VE KOTA UYGULAMALARI. Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, 7276. Demir, Z. (2017). Kadınların Siyasete Katılımı ve Katılımı Artırmaya Yönelik Stratejiler. KADEM Kadın Arşatırmaları Dergisi. Gül, S. S. (2007). 22 Temmuz Seçmiminin Galibi Kim? Bıyıklı Kadınlar mı Yoksa Eril Siyaset mi? Toplum ve Demokrasi, 1-26. Öztan, E. (2004). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları ve Olumlu ayrımcılık. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi(59-1), 204-231. Öztürk, Z. A. (2011). Uluslararası Siyasette ve Karar Alma Mekanizmalrında Kadın. 9-17. Sitembölükbaşı, Ş. (2007). Quota practices in elections as an instrument for women's active participation in political life. 25-33. UN Women. (2017). UN Women: http://www.unwomen.org/en/what-we-do/leadership-and-political-participation/facts-and-figures adresinden alındı Women in National Parliaments. (2017, Ekim). İnter-parliamentary union archieve: http://archive.ipu.org/wmn-e/world.htm adresinden alındı

21


Birleşmiş Milletler Çevresinde Gelişen Kadın Çalışmaları ve Kadına Şiddetin Önlenmesi Kadınların başta sosyal yaşam ve iş yaşamı olmak üzere birçok konuda haklarının geçerlileştirilmesi kapsamında birtakım çalışmalar da Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılmıştır. Bu çalışmaların bahsi geçtiğinde akla ilk gelenlerden birinin CEDAW, yani Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi olmasına şaşırmamak gerekir. CEDAW, 16 temel maddeden oluşur ve kadınların sosyal, ekonomik, siyasal ve aile hayatında maruz kaldığı ayrımcılığı ortadan

Yalım Aydın yalmaydn35@gmail.com

kaldırmayı hedefler. Katılımcı olan devletlerin en önemli görevi eğer ülkelerinde eril anlayışı yıkmak ve cinsiyet eşitliğini ülkenin sistemine başarıyla adapte etmektir. Sözleşmenin

hinde imzalamıştır. Ülkemizin bu sözleşmeye tek katkısı im-

uygulanabilirliği veya uygulamadaki yerini kontrol amacıyla

zalamak da olmamıştır üstelik. Şimdilerde Orta Doğu Teknik

bir mekanizma oluşturulmamış 1979 yılında ilk öne atıldığın-

Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başka-

da. Daha sonra bunun eksikliği hissedilerek 1999 yılında bir

nı olan Feride Acar, 2003 yılında CEDAW başkanlığına seçil-

kontrol mekanizması oluşturulmuş. Kasım 2007 itibariyle 90

miştir. Ayrıca CEDAW ekibinde halen 2018 yılına kadar üye-

devletin onayladığı bu protokolü, ülkemiz 2003 yılında onay-

liği bulunmaktadır. Türkiye bu sözleşmeyi imzalarken başta

lamıştır. Ayrıca ülkemiz kadınlarının CEDAW ile bazı kaza-

çekinceli bir tutum sergilemesine rağmen 2000 yılında tüm

nımları olmuştur. Bu kazanımlardan birkaçını şöyle sıralaya-

çekincelerini kaldırmış olduğunu söylememiz gerek.

biliriz: 1.

1997 yılında “evli kadına kocasının soyadı ile birlik-

Birleşmiş Milletler ile bağlantılı olarak uygulanan bir diğer

te, önceki soyadını da taşıma hakkı” verilmiştir.

kadın programı ise Kadının Güçlenmesi Prensipleri yani kısa-

2.

2004 yılında Anayasa’nın 10. maddesine “Kadın

ca WEP’tir. Bu girişimi, UN Women Avrupa ve Orta Asya

erkek eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçiril-

Bölge Direktörü ve Türkiye Temsilcisi Ingibjörg Sólrún

mesini sağlamakla yükümlüdür” kuralı eklenmiştir.

Gísladóttir şöyle tanımlıyor:

3.

‘’Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Birleş-

2001’de Anayasa’nın 41. maddesinin 1. fıkrasına

“eşler arası eşitlik” ilkesi eklenmiştir.

miş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Com-

4.

19.11.1997 tarihinde Kadın Statüsü ve Sorunları

pact) ortak girişimi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri,

Genel Müdürlüğü’nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığınca

özel sektörün toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları için

nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında “evli/bekâr/dul/

tasarlanmış bir araçtır. Kadının Güçlenmesi Prensipleri,

boşanmış” gibi ifadelerin yerine sadece “evli” veya “bekâr”

kadının işyerinde, piyasalarda ve toplum içinde güçlenme-

ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlanmış-

si için yedi temele dayanan bir çerçeve sunmaktadır. Kadı-

tır.

nın Güçlenmesi Prensipleri, sektör veya şirket büyüklüğü

5.

fark etmeksizin, kadının iş yerlerinde güçlenmesini sağla-

1991 yılında kurulan 49. Hükümette Devlet Bakan-

mak için tasarlanmıştır.’’

lıklarından biri Kadın ve Aileden sorumlu olarak görevlendirilmiştir. Kadın çalışmaları hususunda akla ilk gelenlerden birinin

2010 yılında Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi ve

CEDAW olmasının nedeni CEDAW’ın kadın hakları konu-

Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının

sunda yapılan en kapsamlı işlerden biri olmasıdır aslında. En

Güçlenmesi Birimi ortaklığında oluşan WEP, Gísladóttir’in de

kapsamlı iş olsa da bu sözleşmenin de birkaç istisnası vardır.

belirttiği üzere 7 ilkeye taahhüt verilmesini istemektir. Bu

Vatikan, Somali ve Sudan gibi ülkeler bu sözleşmeyi imzala-

ilkeler ağırlıkla iş hayatındaki kadın – erkek eşitliğine yöne-

mayan ülkeler olmakla beraber, İran’da ise işler her zamanki

liktir. Aralarında Kadınların Eğitim, Kurs ve Profesyonel

gibi karışıktır bu konuda da. 2003 yılında parlamento kabul

Gelişim İmkânlarıyla Desteklenmesi ile Kadınları Güçlendi-

etse de, Anayasa Koruma Konseyi tarafından veto edilmiştir.

ren Girişimci Gelişimi, Tedarik Zinciri ve Pazarlama Yöntem-

Dolayısıyla İran’da sözleşmeyi imzalamamış diyebiliriz. 1979

lerinin Uygulanması gibi sadece kadınlara yönelik olan mad-

yılında imzalanan bu sözleşmeyi Türkiye 20 Aralık 1985 tari

deler de bulunmaktadır. 2015 yılı sonunda dünya çapından

22


1200’ü aşkın destekçi bulmuş bu program kendine. Ülkemizde

Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi

ilk olarak Güner Sabancı ve Ümit Boyner olmak üzere, Garan-

Bölüm Başkanı Feride Acar ise, kadına şiddet sorununun çö-

ti Bankası, Roketsan gibi firmalar da bu programa dâhildirler.

zümüne ilişkin bir röportajında şu cümleleri kullanıyor:

İsteyen her şirketin de istenen taahhüdü verdiği takdirde bu programa katılabileceklerini belirtelim. Ayrıca Global Com-

‘’En başta bakış açısı değişikliği gerekiyor. Toplumda yaygın

pact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin’in

şekilde kampanyalar yürütülmesi, farkındalık yaratılması ve

WEP Uygulama Rehberi’ndeki önsözünü kaynak göstererek,

bu farkındalığın, özellikle ve özellikle, belli meslek grupların-

2016 yılı itibariyle Türkiye’nin dünya çapında WEP’e en çok

da daha da çok vurgulanması gerekiyor. Bu meslek grupları-

destek sağlayan ikinci ülke konumunda olduğunu da belirtme-

nın başında kolluk kuvvetleri ile savcılar ve hâkimler dâhil

miz gerekir.

olmak üzere yargı mekanizması içerisinde yer alanlar geliyor.

Şüphesiz yukarıda bahsi geçen yöntemlerin yanı sıra kadın ve

Bu grupların bakış açısı değişikliğine yönelik bir farkındalık

erkek eşitliğini sağlamak için en uzun vadeli çözüm eğitimden

eğitiminden geçmeleri gerekiyor. Farkındalık yaratmanın

geçmektedir. Bu konuda Birleşmiş Milletler Kadın Birimi

önemli olan boyutu, uluslararası normlardan bu yargı mensup-

bünyesinde atılmış somut adımlar mevcuttur. World Associa-

larının, uygulayıcılarının, yargı mekanizması içinde yer alan-

tion of Girl Guides and Girl Scouts yani kısaca WAGGGS,

ların haberdar olması ve bu normları benimsemeleri.‘’

hazırladığı müfredatta eğitime dayalı bir çerçeve çiziyor. Bu

Aile Danışmanı Efkan Yeşildağ ise geçtiğimiz günlerde Cum-

müfredat erkeklerin yanında yetişkinleri, genç kızları, orta

huriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun

yaşlı kadınları da kendine hedef kitle olarak seçerek hedefe

kadına şiddet konusuna eğitimin iki cinsiyet için de uygulan-

yönelik çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca WAGGGS’ın

ması gerektiğini belirterek şu cümleleri kullanmıştır:

öngörüsüne göre bu müfredat 2020 yılının sonuna kadar 5

"Bugün yaşanan problemin arkasında, bu şiddeti uygulayan

milyon kişiye yardım edilmiş olunacak. Kendi düşünceme

erkeğin maruz kaldığı duygusal şiddeti görmezsek problemin

göre bu müfredat yetersiz durumdadır fakat herhangi bir dev-

önüne geçme şansımız yok. Erkeklere de öfke kontro-

let desteği olmadığı sürece sistematikleşemeyecek bir şeyi

lü eğitimi vermemiz gerekiyor. ‘’

konu edindiğimiz için, yine de umut verici bir adım olmakta-

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, 1999 yılında, 25

dır. Bunu sanırım en iyi Thomas Hardy’nin ‘’Erkeklerin kendi

Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin

hislerini anlatmak için oluşturduğu bir dilde, kadınların kendi-

Uluslararası Mücadele Günü” ilan edilmiştir. Gün olarak 25

ni ifade etmesi çok zordur.’’ sözüyle açıklayabiliriz. Kadınla-

Kasım’ın seçilmesi ise Dominik Cumhuriyeti’nde tecavüze

rın kendini daha iyi anlatması veya toplumdaki yerinin daha

uğrayıp katledilen Mirabal Kardeşleri yaşatmak amacıyla

da belirginleşmesi için kendilerini anlatmaya elverişli bir dile

gerçekleşmiştir. Bu yazı da katledilen bütün kadınlara ithafen

ihtiyaçları vardır. Bir dönem CEDAW Başkanlığı yapan Orta

yazılmıştır. Güzel günler elbet gelecektir!

KAYNAKÇA: Kadının Güçlenmesi Prensipleri (Women’s Empowerment Principles – WEPs). (n.d.). Retrieved December 30, 2017, from http://www.globalcompactturkiye.org/ global-compact-turkiye/kadinin-guclenmesi/weps-nedir/ Learn. (n.d.). Retrieved December 30, 2017, from https://www.wagggs.org/en/what-we-do/stop-the-violence/get-involved/learn/ (n.d.). Retrieved from http://www.ohchr.org/EN/HRBodies/CEDAW/Pages/CEDAWIndex.aspx Myuniversities, Y. (2014, January 22). Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlemesi Sözleşmesi (CEDAW)'nin Genel Çerçevesi ve Sözleşmenin Birinci Maddesinin Kapsamı ile Türk Hukukundaki Yeri. Retrieved December 30, 2017, from https://myuniversities.wordpress.com/2012/11/26/161/ Türkiye, U. (n.d.). Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi. Retrieved December 30, 2017, from https://www.unicef.org/ turkey/cedaw/_gi18.html Feride Acar ile İstanbul Sözleşmesi ve GREVIO üzerine. (n.d.). Retrieved December 30, 2017, from http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/tr/blog/feride-acar-ileistanbul-sozlesmesi-ve-grevio-uzer/ Violence against women, sexual violence, women, abuse, discrimination, Elimination of Violence against Women. (n.d.). Retrieved December 30, 2017, from http://www.un.org/en/events/endviolenceday/ E. (n.d.). Kadına şiddet nasıl önlenir? Psikoloji Sağlık haberleri. Retrieved December 30, 2017, from https://www.elele.com.tr/saglik/psikoloji/kadina-siddet-nasilonlenir Rohter, L. (1997, February 14). The Three Sisters, Avenged: A Dominican Drama. Retrieved December 30, 2017, from http://www.nytimes.com/1997/02/15/ world/the-three-sisters-avenged-a-dominican-drama.html

23


Angela Merkel, Kadın Kimliği ve Dünya Arenasında Yükselişi Merkel’in dünya arenasındaki yerini ve dünyanın en güçlü kadın figürlerinden biri olarak karşımıza çıkışını anlamak için, öncelikle kişilik tahlilini ve geçmişini anlayabilmek oldukça önemlidir. 2005 yılından itibaren seçimlerde elde ettiği başarının tesadüf mü yoksa barındırdığı kadın kimliğiyle ilgili olup olmadığı, geçmişiyle ve güncel verdiği karalarla bağlantılı olarak değerlendirilecektir. Hristiyan Demokrat Parti’nin başına geçtiği dönemden itibaren genel seçimlerde büyük başarı

Naz Öztürk ozturknaz7@gmail.com

elde etmesi, bu başarının ne yönlerden elde edildiği ve güncel kararlarının bu başarıyı ne yönde gölgelediği ya da desteklediğinden bahsedilecektir. Alman hükümetinin ilk kadın başkanı-

şekilde yönlendirdiği ve medya tarafından ne şekilde yansıtıl-

nın olması yanı sıra, bir G8 ülkesini temsil eden tek kadın

dığı Alman siyasetinde tartışmalıdır. Başkanlığının ilk yılla-

lider olması, Avrupa birliğinin siyasi konjonktürünü önemli

rında, elde ettiği başarısını cinsiyetine bağlayanlar, fiziksel

ölçüde belirleyecek istikrarı nasıl yakaladığı konusunu önemli

görünüşünün maskülen oluşunun kasıtlı bir fayda sağladığını

kılmaktadır.

iddia eden bir çoğunluk mevcuttur. Ne var ki Merkel’in 4 dönemdir süren başkanlığı ve elde ettiği siyasi başarının yü-

Merkel’in Geçmişi: Hr istiyan Demokr at Par ti’nin başına

rüttüğü eşit ve yancı olmayan duruşundan

geçmeden önce, Merkel’in yürüttüğü siyasetle ve güncel başa-

söylenilebilir. Bu denli güçlü bir kadın figürünün kendisine

kaynaklandığı

rısıyla ilgili çocukluğunun ve gençliğinin etkisi büyüktür.

feminist dememesi bu söyleme örnek verilebilir. Her hangi bir

Merkel’in politikalarının ve motivasyonunun anlaşılmasında

feminist harekete, pozitif ayrımcılık söylemine veya kadın

büyüdüğü ve gençliğini geçirdiği komünist Doğu Almanya’sı-

haklarına yönelik sert bir duruşunun olmadığı görülmektedir.

nın şartlarını anlamak önemlidir. Templin’de çocukluğunu ve

Her zaman bir görüşü veya olayı sert bir biçimde savunmak-

gençliğini geçiren Merkel’in, üniversite eğitimi de dahil ol-

tan kaçınan Merkel’in, başarısının altında hiçbir tarafı tam

mak üzere kişisel özgürlüklerden mahrum, baskıcı bir ortamda

anlamıyla desteklemeyen, soğukkanlı ve tarafsız yaklaşımı

büyüdüğü görülmektedir. 1989 yılında Berlin duvarının yıkıl-

yatmaktadır. Dünyanın en güçlü liderlerinden biri olarak gös-

masına kadar bu ortamın devam ettiği hesaba katıldığında,

terilmesine rağmen bu pozisyonun, kadınlara yönelik söylem-

Merkel’in izlediği çoğu politika ve kararda bu kişisel özgür-

lerle güçlendirilmemiş olması, büyük eleştiri konusu olmuştur.

lüklere ne denli önem verdiği görülmektedir. Trump’ın seçil-

Ne var ki, Merkel’in 4 dönemlik liderliği sürecinde, kadınların

mesinden sonra “Trump’a batı değerlerine, 'etnik kökenine,

devlet rütbelerinde %38 oranında yer edindiği görülmektedir

cinsiyetine, cinsel tercihine ya da siyasi inancına bağlı olmak-

ve bu oran diğer başkanlık dönemleriyle kıyaslandığında ol-

sızın demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve insan

dukça yüksek bir orandır.

onuruna' bağlı kalması gerektiğini hatırlatmıştı.” Güncel Konjonktürün Etkileri: Mer kel’in Trump ve Brexit İç Politikada Merkel ve Kadın Kimliği: Mer kel’in kariyeri

gibi olayların güncel siyasette ve dünya çapında sağladığı

nasıl başlamıştır? Hristiyan Demokrat Parti’nin üyesi olduktan

istikrarsızlıklarda başlı başına bir istikrar ve güvence olarak

sonra 1991 yılında Kadın ve Gençlik Bakanı olmuştur. Daha

görüldüğünü söylemek mümkündür. Dünya sahnesinde Mer-

sonra 1994 yılında Çevre Bakanlığı yapmıştır. 1998 yılına

kel’in başarısını Wolfgang Boshbash şu sözlerle anlatıyor

gelindiğinde, Merkel’in seçilmesinde önemli bir faktör olarak

“Diğerleri geldi ve gittiler ama Merkel orada kaldı. Güçlü

gösterilen, dönemin şansölyesi Helmut Kohl’un ve HDP’nin

sinirlerine ve poker suratına güvendiği bir gerçek. Onun yüz

bir çok üyesinin illegal para aklama skandalına karışmasıdır.

ifadelerine bakarak hangi yönde karar vereceğini anlamak

Merkel’in bu skandala karışmayan bir kaç üyeden biri olması

güç. Dışa dönük biri değil, Donald Trump gibi sürekli tweet

ve temiz sicili 2000 yılında parti başkanı seçilmesinde büyük

atmıyor olabilir ama bu politik hedeflerine kitlenmediği anla-

bir etkendir. Daha sonra 2005 seçimlerini kazanmasında da bu

mına da gelmemeli.” Merkel’in çok eleştiri toplayan ve en

yaşanan olayın etkisi sürecektir. Merkel’in iç politikayı ne

son genel seçimde oyları kaybetmesine sebep olan bir başka

24


önemli olay ise mülteci sorunu. Mülteci sorunu her ne kadar tüm dünyada etkisi fazlasıyla sürüyor olsa da, Merkel’in 2015 yılında mültecilere Almanya’nın kapısını açma kararı büyük

Sonuç:

tartışmalara sebep oldu. Mültecilerin yeni hayatlarına entegre

Merkel’in güncel sebepler ve kadın kimliği ile ilişkilendirildi-

olması, sosyo-kültürel açıdan ne türlü sorunlar teşkil edip

ğinde söylenilebilir ki, Merkel’in dünya lideri olmasındaki

edemeyeceği endişe konusuydu. Kararın verildiği yılbaşı gü-

öncül sebeplerin arasında cinsiyet faktörü, sanıldığı kadar

nünde kadın Alman vatandaşlarının mülteciler tarafından taci-

büyük bir etken değildir. Merkel’in istikrarlı başarısının altın-

ze uğraması, Alman medyasına fazla yer etmemişti. Buna

da uzlaşmacı ve tarafsız yaklaşımları ve iç siyasetteki gruplaş-

karşıt olarak, mültecilerin ülkeye alınmasına karar verilmesi

maları olabildiğince dengeleyebilmesi yatar. Mantıklı olduğu

ve bu tür olayların üstünün kapatılmasının ülkedeki istikrar ve

kadar vicdani öğelerle karar verebilmesi ve toplumda cinsiyet

Merkel’in seçim sonuçlarını doğrudan etkileyen bir sonuç

faktöründen bağımsız olarak toplumda güven yaratabilmesi, 4.

doğurdu. 3 seçim sonrasında ilk defa Merkel’in oyları büyük

dönem de seçimleri kazanmasının sırrıdır.

oranda düşüş yaşadı ve ilk kez aşırı sağcı afD oylarının bu kadar yükseldiği gözlemlendi. KAYNAKÇA: Karen Beckwith. (2015) Before Prime Minister: Margaret Thatcher, Angela Merkel, and Gendered Party Leadership Contests. Politics & Gender 11:04, pages 718745. Crossref Hill, Jenny. “Angela Merkel'in Sakin Gücü - BBC Türkçe.” BBC News, BBC, www.bbc.com/turkce/resources/idt-sh/angela_merkel_turkish. Şuay Nilhan Açıkalın. 2016. Foreign Policy Decision Making as a Chaotic Phenomenon: Angela Merkel’s Foreign Policy Between 2005–2009. Women Leaders in Chaotic Environments, pages 21-34. Dahlerup, Drude, and Monique Leijenaar. Breaking Male Dominance in Old Democracies. Oxford University Press, 2013. s.(212-216) Hill, Jenny. “Angela Merkel'in Sakin Gücü - BBC Türkçe.” BBC News, BBC, www.bbc.com/turkce/resources/idt-sh/angela_merkel_turkish.

25


Erkeklerin Dünyasına Hükmeden Kadınlar Son yıllarda özellikle dönemi konu alan dizilerin etkisiyle Osmanlı tarihine yönelik gözle görülür bir ilgi artışı mevcuttur. Ancak üzülerek söylemek gerekir ki, bu ilgi şanlı zaferler ve ecdat güzellemelerinden öteye gitmeyen yüzeysel kalmış bir ilgidir. İlber Ortaylı’nın da dediği gibi Avrupa tarihi bir evlilikler tarihiyken Türklerin tarihiyse savaşlar tarihidir. Osmanlı tarihi incelenirken merkeze fetihleri almak doğru bir karardır ancak bu merkezi kuşatan ve Binbir Gece

Nazım Çınar Duvaryapar c.duvarpar@gmail.com

Masalları kadar renkli bir dünya sunan birçok farklı alanda bilgi sahibi olmak tarih yapmakla övünen bir millet için çok önemlidir.

işaret etmektedir. Bu yanlış algıyı düzelttikten sonra şimdi

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi tarihte Avrupa siyasetine

sırayla bu dönemin en göze çarpan kadınlarından bazılarını

kadınların

daha yakından tanıyacağız.

etkisini

daha

çok

evlilikler

yoluyla

gözlemleyebiliyoruz. Her ne kadar Kraliçe I. Elizabeth ve Çariçe II. Katerina gibi

HÜRREM SULTAN veya tam ismiyle Devletlu İsmetlu

doğrudan hükmetmiş kadınlar olsa da bunların sayısı oldukça

Hürrem Haseki Sultan Aliyyetü'ş-Şân Hazretleri; Sultan I.

azdır. En kuvvetli döneminde Avrupa egemenliği için

Süleyman’ın nikahlı eşi ve Sultan II. Selim’in validesi, Avru-

Osmanlıların karşısına çıkmış Habsburg hanedanının ünlü

pa’da Roxalena adıyla bilinen ve kadınlar saltanatını başlatan

sözü doğu ve batı arasındaki bu farkı özetlemeye yetiyor:

sultandır. Osmanlı tarihinin en güçlü ve en etkili kadın

“Bellum gerant alieni, tu felix Austria nube / Savaşı başkaları

sultanlarından birisi olarak görülür. Orhan Bey’in Rum kızı

yapsınlar, sen ise ey mesud Avusturya, evlen”. Küçük Viyana

Nilüfer Hatun’u nikâhına almasından sonra bir Osmanlı

dukalığı gerçekten de evlilikler yoluyla bugünün zengin

hükümdarıyla evlenen ilk kadın ünvanının da sahibidir.

Belçika ve Hollanda topraklarına, İspanya’ya ve İspanya’nın

Bilinen üzere, oğullarının hayatını kurtarmak için girdiği bu

Amerika’daki zengin sömürgelerine sahip oluvermişti[1].

yolda Şehzade Mustafa’yı ve Sadrazam Maktul İbrahim

Sultan Süleyman’ın hükmettiği devletse o güne gelene kadar

Paşa’yı da bertaraf etmeyi başaran Hürrem Sultan ve kızı

218 yıl boyunca türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar yaşamış

Mihrimah Sultan’ın tahta yeni çıkan Lehistan Kralı II.

ve hepsinden galip ayrılmayı başarmıştır. 16.Yüzyıl Habsburg

Zygmunt’a gönderdikleri tebrik mektupları hala Polonya

Osmanlı çekişmesi ne yazık ki bu yazının konusu değildir.

devlet arşivlerinde bulunmaktadır. Bu durumun Müslüman bir

Kadınlar saltanatı Osmanlı İmparatorluğu’nda Haseki

doğu devleti için alışılmamış bir durum olduğu da belir-

Sultanların veya Valide Sultanların (hatta Mihrimah Sultan

tilmelidir. Kadın sultanların arasında en medyatik olanı olsa

örneğinde görüldüğü gibi, bir padişah kızının veya Kösem ve

da ardıllarına kıyasla oldukça güçsüz olduğunu belirtmek

Safiye Sultan örneklerindeki gibi Büyük Valide Sultanların)

isabetli olacaktır.

devlet yönetimine müdahale ettikleri, hatta zaman zaman bizzat devleti yönettikleri döneme verilen isimdir[2]. Bu

SAFİYE SULTAN veya tam ismiyle Haseki Safiye Valide

dönem büyük ölçüde Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama

Sultan yaşadığı döneme mührünü vuran, vurduğu yerden ses

dönemine denk gelir. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşlılık

çıkaran, çıkardığı ses hâlâ kulaklarda çınlayan, sarayın en

döneminde 1540 civarı başlamış, 1656 yılında Hatice Turhan

kudretli sultanlarından biridir.

Sultan’ın mühr-i hümayunu Köprülü Mehmet Paşa’ya

birlikte kimi iddialara göre Venedikli asil bir ailenin kızıdır.

vermesiyle son bulmuştur. Daha o zamanlarda kadınların

Akdeniz’de Osmanlı leventlerinin bir akında esir aldığı Safiye

devlet işlerine karışmasının fayda getirmeyeceği toplumda

Sultan gelecekte Sultan III. Murad olacak Şehzade Murad’ı

yaygın bir kanıydı. Dönemin bazı tarihçileri de duraklama ve

etkilemeyi

gerilemeye kadınların devlet işlerine karışmasının neden

kayınvalidesi Nurbanu Sultan ve kızları Esmehan Sultan ve

olduğu görüşünü öne sürmüş ve kadınlar saltanatı bugüne

Gevherhan Sultan ile iktidar mücadelesine girişse de 1583’da

kadar olumsuz bir şekilde algılanmıştır. Ancak kadınlar

Nurbanu Sultan’ın ölümünden sonra eşi üzerinde tam bir etki

saltanatının sona ermesine rağmen kötü gidişin belirli

oluşturmayı başarmıştır. Kökeni yüzünden Venedik yanlısı bir

periyotlar dışında engellenememesi bu görüşün yanlışlığına

politika izledi ve döneminde Osmanlı Venedik ilişkileri

26

başardı.

Eşinin

Kökeni kesin olmamakla

saltanatının

ilk

yıllarında


oldukça iyi ve barışçıl seyretti[3]. Dış politikaya ilgisi bununla

Mehmed döneminin başlarında mutlak suretle hüküm süren

sınırlı kalmayan Safiye Sultan, dönemdaşı ünlü İngiltere

Kösem oynadığı son taht oyununda yenildi. Gelini Hatice

Kraliçesi I. Elizabeth’le mektuplaşıp birbirlerine hediye

Turhan Sultan tarafından yenilgiye uğratılan Kösem, 62

göndermişlerdir. Hatta Elizabeth’in hediyesi olan atlı arabayla

yaşında Topkapı Sarayı’nda harem ağalarının elinde can verdi.

o güne kadar alışılmamış şekilde İstanbul sokaklarında gezin-

Neticede taht oyunlarının iki neticesi olabilir: ölüm veya

tilere çıkmıştır. İç politikada ise iktidarını tehdit eden herkese

zafer.

karşı oldukça acımasız davrandı.İmparatorluğun kudretli sadrazamı

Sokollu

gitmesinin

ve

Mehmet

dönemin

Paşa’nın

suikaste

şehzadelerinden

NEDEN SONA ERDİ?

kurban

Kadın

Mahmut’un

Sultanların

bu

çabaları

aslında

bir

iktidar

mücadelesinden çok bir can mücadelesi sayılmalıdır. Fatih

boğdurulmasının arkasında Safiye Sultan vardır.

Kanunnamesi’nde yer alan kardeş katli yasasına göre- ki genel MAHPEYKER KÖSEM SULTAN veya tam ismiyle

kanını aksine bize göre oldukça isabetli bir karardır- iktidar

Devletlü İsmetlü Haseki Mahpeyker Kösem Büyük Valide

mücadelesini

Sultan Aliyyetü'ş-Şân Hazretleri, 130 yıllık dönemin bu en

kaybediyordu.Yani bu iktidar mücadeleleri basitçe bir kadının

kudretli karakteri Osmanlı İmparatorluğunda başka hiç bir

oğlunun canını kurtarma çabası olarak görülmelidir. Nitekim

kadının ulaşamadığı güce ve yetkiye ulaşmış 62 yıllık yaşamı

I. Ahmed döneminde kardeş katli yasasının kaldırılmasından

boyunca

kaybedenler

aynı

zamanda

canlarını

da

oynamaktan

sonra kadınlar saltanatı bir süre boyunca Kösem Sultan’la

vazgeçmemiş kadın sultan 14 yaşında kudretli Handan Valide

devam edip son bulmuştur. Ayrıca Köprülü Mehmed Paşa’nın

Sultan tarafından kendisinden bir yaş küçük Sultan I.

geniş yetkilerle sadaret makamına getirilmesiyle başlayan ve

Ahmed’e sunuldu. Zamanla Sultan’ın gözdesi olan Kösem,

arka arkaya göreve gelen Köprülü ailesinden sadrazamların

haseki sultanlığı sırasında siyasetle çok ilgilenmedi. Bunun

başlattığı

sebebiyse Handan Valide Sultan’ın mutlak gücü ve çok genç

Topkapı’dan Bab-ı Ali’ye kaydırması, gücün padişahtan ve

yaştaki Sultan Ahmed’in kendini kanıtlama çabalarıdır.

dolayısıyla harem kadınlarından bürokrasiye kaymasına neden

Venedik arşivlerindeki en son bulgulara göre aynı zamanda

olmuştur.

her

nefesinde

‘’taht

oyunları’’

Köprülü

devrinin,

payitahtın

güç

ağırlığını

Sultan Ahmed’in nikahlı eşiydi[4]. I. Ahmed’in vefatının ardından sırasıyla I. Mustafa ve II. Osman ve tekrar I.

SONUÇ

Mustafa’nın kısa saltanatlarının ardından -ne yazık ki bu kısa

Bağrından dünyanın ilk kadın hükümdarı Saka ecesi Tomris

ama oldukça olaylı dönemi bu sayfalara sığdırmak mümkün

Katun (hatun), eşi Selçuklu hükümdarı Tuğrul beyi çok güç

değil- Kösem Sultan, oğulları ve torunu dönemlerinde ise,

durumlardan kurtaran Altuncan Katun ve Terken Katun gibi

toplamda otuz yıla yakın bir süre boyunca devletin fiili ve

tarihe adını kazımış kadınları çıkarmış Türkler maalesef Os-

idari gücünü doğrudan veya dolaylı olarak bizzat elinde

manlı İmparatorluğu döneminde bu özelliği önemli ölçüde

bulundurmuş ve oynadığı siyasi oyunlarla imparatorluk

kaybetti. Kadınların daha çok evlerde vakit geçirdiği, top-

üzerinde iktidar sahibi olmak isteyen bütün aktörleri birer

lumsal hayatta kayda değer bir etki bırakamadığı bu erkekler

birer bertaraf etmiştir. Benzeri görülmemiş bir şekilde,

dünyasında, kadınlar 130 yıl boyunca imparatorluğa doğrudan

aralıklarla yaklaşık 20 yıl boyunca saltanat naibesi olarak

veya dolaylı olarak hükmetmeyi başardılar. Daha önce de

erkekler dünyasına bir kadın olarak doğrudan hükmetti.

belirttiğimiz gibi dönemin başlamasının başlıca sebebi bir

İmparatorluğun isyanlarla çalkalandığı, ekonomik ve sosyal

annenin evlatlarının canını kurtarma içgüdüsü olsa da, zaman

olarak çok sıkıntılı bir dönemde başarılı sayılabilecek bir

geçtikçe kadın sultanlar Allah’ın yeryüzündeki gölgesi olan

yönetim gösterdi.

padişahların üzerine gölge düşürmeyi başardı. İlgili okur-

Oldukça zalim ve sert karakterli oğlu IV. Murad gençliğinden

larımıza Esperanza Malchi başta olmak üzere Yahudi kira

itibaren validesini devlet işlerinden uzak tuttuysa da oğlunun

kadınları ve bu topraklardaki ilk feminist isyan olarak nite-

genç yaştaki ölümünden sonra ipleri tekrar eline almayı

leyebileceğimiz 1802 Bursa İsyanı’nı araştırmalarını tavsiye

başardı. Oğlu I. İbrahim döneminin tamamında ve torunu IV.

ederiz.

KAYNAKÇA: [1] Ortaylı, İlber: Tarihimiz ve Biz, Timaş sf.119 [2] Altınay Ahmet Refik: Kadınlar Saltanatı; Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000(ilk basım 1916-1923 arasında dört cilt), [3]Venice and the Islamic world, 828-1797, Issue 6921, By Stefano Carboni, Institut du monde arabe (Fransa), Yale University Press, 2007. [4] Kumrular, Özlem: Kösem Sultan (İktidar Hırs ve Entrika) Doğan Kitap,2015

27


Dünya Burnumuzun Ucunda Kim istemez bir memleket olsun; ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun; kış günü herkesin evi barkı olsun; yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun. Cahit Sıtkı Tarancı, ‘Memleket İsterim’ adlı şiirinin dizelerinde bir millet özelinde değil, özünde tüm insanların tercümanı olmuştur. Doğası gereği insan bir yuva ister, memleketi yuvası olsun ister; kimisi de göçmen kuşlar misali yuva

Naz Gultan nazgultan@hotmail.com

arayışındadır. Günümüz dünyasında küresel boyutta etkisini gösteren sorunlardan biri mülteciler krizidir. Terminoloji gereği ‘kriz’ başlığı verilmiş ve yer yer problem olarak addedilen

Otorite sahibi kişiler tarafından cinsel saldırı

bu durumun aslında kadrajı daha geniş bir perspektife oturtul-

Ailelerinden ayrı düşmüş kız çocuklara, bakıcı aile ya-

ması gereken bir tablo olduğunu farz edebiliriz. Bu geniş kap-

nındayken cinsel taciz

samlı gözlem ve fikre sahip olmak için öncelikle konuya sağ-

Aile içi şiddet

bunun yolu da anahtar kavramlara hâkim olmaktan geçer.

Yakacak toplarken, su almaya giderken cinsel saldırı

Konumuzla ilişkili kritik kavramların başında ‘mülteci’ gel-

Hayatta kalabilmek için cinsel ilişkiye zorlanmak/ zorla

lıklı ve güvenilir bir bilgi alt yapısıyla yaklaşmak gerekir,

fuhuş

mektedir ve resmi tanımı şöyledir: vatandaşı olduğu ülke dı-

şında olan ve "ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncesi nedeniyle zulme uğraya-

Sığınma ülkesinde yasal bir statü beklerken ya da yardım ve kaynaklara erişmeyi beklerken cinsel taciz

cağından haklı sebeplerle korktuğu" için vatandaşı olduğu

Anlaşılacağı üzere şiddeti alevlendiren, kadının erkekten daha

ülkeye dönemeyen veya dönmek istemeyen kişiler. Bu tanımı

aciz bir varlık olarak görülmesi ve bu durumun her türlü istis-

göz önünde bulundurduğumuzda ve ülkeler arası kültürel,

marı haklı çıkaracağı algısıdır. Bu algı sorgulanması ve değiş-

siyasi, dini çeşitliliklerden doğan refah seviyesi farklılıklarının

tirilmesi gereken sağlıksız bir düşünce yapısıdır. Herhangi bir

varlığını akıllarda meşru kıldığımızda; insanların iltica etme

bireyin bir başkası üzerinde fiziksel veya manevi üstünlük

eğilimi göstermesini belli bir mantığa oturtabiliriz. Bu kurdu-

kurması mazur görülmemeli ve bir kılıf uydurma arayışına da

ğumuz empati temelli mantık doğrultusunda da mülteci kadın-

girilmemelidir. Öyle ki, yine BM Mülteci Örgütü’nün saptadı-

lar alt başlığı spesifiğine inerek onları anlamaya ve durumları-

ğı üzere bazı kadın mültecilerin diğer hemcinslerinden daha

nı analiz etmeye yaklaşabiliriz.

fazla korunmaya ihtiyaçları vardır. Bu kadın mülteciler; refakatsiz ve tecrit edilmiş tek kadınlar, yalnız aile reisi kadın-

Kadın mültecileri gözlemlemek için bir hedef zaman dilimi

lar, cinsel şiddet kurbanı kadınlar, eşcinsel kadınlar, ruh sağlı-

seçmek kaotik çıkarımlar yapmamıza engel olacaktır. Bu sı-

ğı bozuk ve travmatik olaylar yaşamış kadın mülteci-

nıflandırmayı iltica öncesi, iltica esnası ve iltica sonrası olarak

ler, refakatsiz kız çocuklar, koruyucu aile bakımına verilmiş

üç ana başlığa ayıracak olursak, bu yazıda odak nokta iltica

çocuklar ve gözaltındaki veya benzeri durumdaki kadınlardır.

sonrası süreç olarak seçilmiştir. Genel bir girizgâh yapıp, baş-

Kadınların ve kız çocuklarının bir erkek himayesi, varlığı

langıç noktamızı kadın mültecilerin iltica sonrası maruz kal-

veya koruması olmaksızın hayatlarını sürdürme çabası, olaya

dıkları maddi ve manevi istismarlar olarak belirleyelim. Ulus-

karşı çıkarcı yaklaşımlar dolayısı ile oldukça zorlu bir hal

lararası Af Örgütü’nün (UAÖ) verilerine göre, 15-40 yaş arası

almıştır. Ahlaki değerlerimiz ve muhakeme kabiliyetimiz bizi

birçok kadın cinsiyete dayalı şiddet dolayısıyla ölmekte veya

diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerimizdendir. Bu

yaralanmaktadır. Kadınlara yönelik şiddetin yoğun olması ve

özelliklerimizi kuvvetlendirmek ve bilinçlenmek, hayatta

bazı devletlerin kadınların insan haklarını korumada isteksiz

kendine bir şans daha yaratmak için bir sürü şeye göğüs ger-

olması, korumaması, savaş ve şiddet olayları dünyadaki kadın

miş mülteci kadınların böylesine insanlıktan uzak muamelele-

mülteci sayısının fazla olmasına neden olmuştur. Dünyadaki

re maruz kalmasına engel olur.

mülteci nüfusunun %70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturmak-

İltica sonucu terk edilen ülkelerin birtakım ortak kültürel özel-

tadır. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü de sığınma ülkesinde

likleri ve kadınların genel mizacı gereği, kadınlar daha domes-

kadın ve kız çocuklarına yönelik cinsiyet/ toplumsal cinsiyete

tik yani eve bağlı bireylerdir. Alışılmış düzenlerinin dışına

dayalı şiddeti aşağıdaki gibi kategorize etmiştir:

çıkarak kendilerine en baştan hayat kurmaları; bu yeni ortam-

28


da kültüre, günlük yaşantıya, dile ve benzeri birçok konsepte

müz dünyasında bir yerden bir yere gitmek, bir yerde otur-

adaptasyon sağlamaları göreceli olarak erkekler için olduğun-

mak, sıradan bir günü yaşamak tüketime dayalı bir dünyanın

dan daha problematik olabilir. Herkesçe malum olan genel

çark gibi işleyişinin parçalarıdır. En basit ihtiyaçlarımızı bile

geçer bir bilgi, mültecilerin çoğunlukla ataerkil toplum köken-

karşılamak için onlarca insanla iletişim kurarız, onlar da çark-

li olduklarıdır. Bu öznitelikte toplumlarda kadının yeri evdir

la dönen ruhlardır. Şimdi düşünmek gerek, yeni dünyada ka-

ve mesuliyeti tamamen ailesi odaklı ve evine bağlı gereklilik-

dınlar çalışmazlarsa çarkın dişleri arasında nasıl ezilmeden

lerdir. Nazım Hikmet ‘Kadınlarımız’ şiirinde ‘ve sofradaki

kurtulacaklar? Yaşamak için tüketmek gerek, tüketmek için

yeri öküzümüzden sonra gelen…’ sözleriyle traji-komik bir

üretmek gerek. Kadın mülteciler bir meslek icra ederek hayat-

dil yakalayarak kadının yerini resmeder. Durum böyle iken

larını kazanacak hem de sosyal bağlarını kuvvetlendirip ileti-

akıllarda devletlerin ve/veya sivil toplum kuruluşlarının kadın

şim ihtiyaçlarını giderecekler. Çeşitlilikten zenginlik doğar,

mültecilerin iltica sonrası o ülkelere adaptasyonu ile alakalı

bir çalışma ortamında fikir ve bilgi zenginliği yaratmak demek

herhangi bir sorumluluk alıp almadığı, mülteci kadınlara ne

ilerici adımlar atmak demektir yani anlayacağımız kadın mül-

tür yarar ve katkı sağladıkları soruları doğuyor. Sesini en çok

tecilere iş imkânı sağlamak çift taraflı bir kazanç işidir aslın-

duyuran ve görece en geniş kitlelere ulaşan sivil toplum kuru-

da. Peki herhangi bir şekilde mültecilerin ekonomik olarak

luşu Mülteci Kadınlar Komisyonu olmuştur. Bu kuruluşun

kendi kendilerine yeterliliklerini sağlamaları ile ilgili hak ve

amacı -benzeri diğer kuruluşlar gibi (örneğin; Women Refu-

sorumluluklar hukuksal bir düzenlemeye sokulmuş mudur ve

gee Route)- kadın mültecilerin haklarını korumak, ihtiyaçları-

gerekli uygulamalar yapılıyor mudur bunu inceleyelim. Ulus-

nı ve sıkıntılarını araştırıp saptadıktan sonra çözüm önerileriy-

lararası mülteci hukukunun temel belgesi olan 1951 tarihli

le yetkili mercilere başvurmak, mukavemetlerini güçlendiren

Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nin

program ve politikaları destekleyici eylemlerde bulunmak ve

17, 18 ve 19. maddeleri mültecilerin gelir getirici işlere ve

insani yardım hareketlerine yenilikçi değişimler uygulamaktır;

geçim kaynaklarına erişimlerini düzenlemektedir. Bu bağlam-

bu hedefler uğruna reel ve sanal platformlarda çeşitli dergi,

da, Sözleşme ’ye taraflar devletlerin iç hukuklarında mülteci-

blog, makale vb. yayınları, bağış toplama ve saha çalışmaları

lerin çalışma hakkına erişimlerini sağlamak yükümlülükleri

sürdürmek gibi birçok koldan faaliyet göstermektedirler. Her

mevcuttur. Temel insan hakları belgeleri ve ulusal mevzuatlar-

ne kadar mülteciler konusunda uzman başka köklü kurum ve

da yer alan çalışma hakkına ilişkin düzenlemelerin ötesinde

kuruluşlar ve hatta devlet birimleri de faaliyet gösterse kalıcı

mülteci kadınların ekonomik olarak güçlenmelerini ve kendi

çözümler için odak gruba hitap etmek, iç dünyalarına nüfuz

kendilerine yeterliliklerini etkin bir biçimde sağlamalarının

etmek lazım gelir. Bütün bu yardımlara ihtiyaç duyan mülteci

esas yolu sosyal ve ekonomik alanda işverenlerin ve devlet

kadınlar aslında annesinin ilgisi ve kılavuzluğu için eteklerini

kurumlarının bu grupların dahlini teşvik etmesi ve artırması-

çekiştiren bir çocuk, biz dünyanın geri kalanı ise bakışlarını

dır.

aşağı çevirmesi, el uzatması beklenen anneyiz. Onlar için

Yine temel haklar arasında yer alan özel hayata ve aile hayatı-

destek kapıdan çıkınca sokak aralarında, nefes alınca ciğerleri-

na saygı hakkı gereği devletlerin aile bütünlüğünü gözetmesi

ne dolan havada yani ulaşabilecekleri yerlerde olmalıdır. Fran-

ve aile birleşimine imkan tanıyan hukuki düzenlemeleri yap-

sa, Amerika, Türkiye ve Ürdün’de örnek sayılabilecek birta-

maları ve tedbirleri almaları gerekmektedir. Ne yazık ki dev-

kım yurt/barınak, okul, dil kursları, destek grubu buluşmaları

letlerin günümüzde uyguladıkları katı göç politikaları nede-

ve profesyonel danışmanlık benzeri fasiliteler ilgili ve yetkili

niyle aile birleşimi fiiliyatta oldukça zorlaşmıştır. Aile üyele-

birimlerce lokal olarak sağlanmaktadır. Ancak ne yazık ki bu

rinden ayrı düşen kadınların; yasal yollarla aileleriyle yeniden

olanaklar bahsi geçen örnek ülkeler de dahi yaygınlık sağlaya-

birleşimlerini sağlayamamaları yasadışı yollarla, hayatlarını

bilmiş ve yüksek etkinlik gösterebilmiş değiller. İstatistiklerin

tehlikeye atarak ikincil göç hareketleri içinde yer almalarına

bize çizdiği tablo, mültecilerin büyük bir kısmının çok büyük

sebep olmaktadır. Bu tehlikelerin ve ayrı düşmelerin sonuçları

kent merkezlerini değil; civar yerleşkeleri (küçük şehir, köy,

aile yapıları ve hayat standartlarının bozulmasına sebep ol-

kasaba) tercih ettiğidir. Dolayısı ile bu tarz olanakları, tabiri

maktadır, halbuki aile bütünlüğünü koruyucu adımlar atarak

caizse, küçük ölçekteki yerleşkelere de taşımak gerekir. Ka-

bizim tahminimiz ötesinde mültecilere psikolojik ve sosyal

dınlara dil öğretelim ki sokaklar ninnilerle dolsun, ellerinden

artılar sağlayabiliriz.

tutalım ki dans etmeyi öğretsinler; işleri olsun, çalışabilsinler

Doğal ortamı dışında yetişme çırpınışı içinde olan çiçekler

böylece ayakları üzerinde durup bizleri de yukarı çıkarabilsin-

gibi inatçı ve bir o kadar da narin… özene, inanca ve yardıma

ler. Destek çıkalım var olsunlar… Var olsunlar ki, onlar ki

ihtiyaç duyarlar mülteci kadınlar. Yalnızca mülteciler değil

anne olurlar, güzel insanlar yetiştirip mutlu bir dünya var et-

dünya genelinde kadının önemi ve aktifliği artırılması gereki-

sinler!

yorken mağdur kalmış bu insanlara sahip çıkmalıyız. Hem

Evin kapısından çıktığımız anda tüketim canlısı oluruz: Günü-

bizler (belli bir refah seviyesinde yaşamını idame ettirebilen

29


ve dünyanın geri kalanı, diğer kültürler konusunda meraklı,

lar mı? İki taraf da aslında dip dibe körlük içinde yaşıyor,

kimimiz çeşitlilik peşinde gezgin insanlar) mültecileri

dünya burnumuzun ucunda ve bizler bunun farkında değiliz.

(bambaşka yerlerde huzur ve yaşama imkanları arayan farklı

Mutlak bir empati, merhamet ve hoşgörü içerisinde yaşamalı

insanları) hor görüyoruz ki? Tablomuza eklemek istediğimiz

hayatı. ‘YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR VE

eksik renkleri barındıranlar onlar olamaz mı? Onlar arayışı

BİR ORMAN GİBİ KARDEŞCESİNE…’ BU DÜNYA Bİ-

içinde oldukları huzuru ve ‘yuvayı’ bizlerin arasında bulamaz-

ZİM!

KAYNAKÇA: Anonim (2015), Tüm mültecilerin yaşadığı korunma sorunları kadınlar tarafından da paylaşılır., erişilme adresi; http://www.unhcr.org/tr/tum-multecilerin -yasadigi-koruma-sorunlari-kadinlar-tarafindan-da-paylasilir Anonim (2016), New York Declaration, erişilme adresi; http://refugeesmigrants.un.org/declaration Anonim (2017), About the Women’s Refugee Commission, erişilme adresi; https://www.womensrefugeecommission.org/about Anonim (2017), A humanitarian center for refugee women and families, erişilme adresi; https://www.paris.fr/actualites/a-humanitarian-center-forrefugee-women-and-families-4481 Anonim (2010), Kadın Mültecilerin Yaşadıkları Sorunlar, erişilme adresi; http://multeci.net/?p=24

30


Mehriban Aliyeva Örneği Üzerinden Azerbaycan’da Kadın Erkek Eşitliği

Azerbaycan, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın her yıl hazırladığı İnsani Gelişme Endeksi’ne göre 2016 yılında 188 ülke arasında 78. sırada olup, Yüksek İnsani Gelişme yaşanan ülkeler içindedir. Aynı listede Türkiye 71. sıradadır. Bu sıralamalar belirli kategorilerdeki gelişmeler temel alınarak hazırlanmaktadır. Örneğin; eşitsizliğe uyarlanmış İGE, toplumsal cinsiyete dayalı gelişme endeksi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği endeksi ve çok boyutlu yoksulluk endeksi. İlk ba-

Işılay Merve Güzbey iguzbey@gmail.com

kışta Azerbaycan’ın bu sırası düşük gözükmektedir fakat diğer kategorilerdeki değerler incelendiğinde yüksek gelişme gösterdiği anlaşılmaktadır. UNDP raporuna göre Azerbaycan son

modern toplumlarda kadınlar, feminist hareketlerin temel

on yılda en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmuştur. Bu-

aldığı eşitlik, farklılık ve kamusal özerklik gibi söylemler ile

nun yanı sıra, 22 Nisan 2016’da Paris İklim Anlaşmasını im-

kamusal alanda yer almaya başlamıştır. Feminist hareketlerin

zalamış ve sera gazı salınımını azaltmak için çalışmalara baş-

sivil toplum kuruluşları çatısı altında kurumsallaşmaya başla-

lamıştır.

ması kadınların en temel vatandaşlık haklarını sorgulamalarına ve talep etmelerine yol açmış, sivil toplum kuruluşları ara-

Azerbaycan’ın tarihi incelendiğinde Türk ve İran kültürlerinin

cılığıyla kolektif bir güç oluşturan kadınlar mevcut sosyal,

izlerinin yoğun olduğunu görmek mümkündür. Buna ek ola-

siyasal ve ekonomik yapıyı lehlerine döndürmek için hak

rak, bir dönem Sovyetlere bağlı olduğundan toplumsal ve

mücadelesini örgütlü bir biçimde artırmışlardır. Demokrasinin

siyasi hayata Sovyetler ’in de kültürleri yerleşmiştir. Günlük

işlerliğinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının gündemde

hayat ve kadının toplumdaki yeri konusunda da dış etkenler-

tutmaya çalıştıkları kadınlarla ilgili temel sorunlar ve bu so-

den bağımsız bir Azerbaycan kültürü görmek mümkün değil-

runlara sundukları çözüm önerileri toplumsal cinsiyet eşitsiz-

dir. Çevresindeki ülkelerin ve halkının mensup olduğu dinle-

liklerinin azaltılmasına katkı sağlamaktadır. Seçme ve seçilme

rin etkileri toplumu şekillendirmiştir. Toplumun yaklaşık %

hakkına sahip olmalarına rağmen yerel yönetimlerde ve mec-

90’ı Müslüman olduğundan İslam’ın etkileri daha yoğundur.

liste yeterince temsil edilemeyen kadınların durumları sivil

Üstelik Azerbaycan halkının çoğunluğu Türk kimliklerine

toplum kuruluşları ve bazı kurumlar tarafından sorgulanmaya

önem verdiğinden kendilerini İran’dan ziyade Türkiye’ye

açılarak siyasi alandaki kadın sayısının artırılması sürekli dile

daha yakın hissetmektedir ve bunun sonucu olarak Türk kültü-

getirilmektedir. Bir önceki cumhurbaşkanı Heydar Aliyev de

rüne ve Türklerdeki kadın kimliğine yakın bir politika izle-

bu konunun üstünde durmuş ve geliştirilmesi için bir takım

mektedirler. Bunun yanı sıra, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler

çalışmalar yapmıştır. Bunların arasında 1998 yılında Heydar

Birliği’nden kalan laik miras nedeniyle halkın dini serbest

Aliyev’in verdiği kararname ile kurulan Kadın Sorunları Dev-

yaşama ve ifade etme özgürlüğü vardır (Yılmaz & Sayın,

let Komitesi (QPDK) sayılabilir. Bu ve benzeri kurum ve sivil

2013). Özellikle İslami, dini öğelerin toplumsal-siyasi hayatta-

toplum kuruluşlarıyla, kadınların yaşadığı sorunların çözümü-

ki etkisinin artması, kadına erkekten daha az değer verilmesi-

ne yönelik politikalar ve yenilikler üretilmeye çalışılmaktadır.

ne sebep olmaktadır. Bu etki düşünüldüğünde, laiklik anlayışı

Bu politikaların sonucu olarak Azerbaycan’da kadınların siya-

ile birlikte kadın erkek eşitsizliği azalmış ve Azerbaycan

sete katılımı ve liderlik özellikleri artmakta ve kadın erkek

Cumhuriyeti’nin modernleşmesi hızlanmıştır.

eşitsizliği azalmaktadır.

Dini etkenlerden farklı olarak toplumu şekillendiren ve eşit-

Azerbaycan kendi içinde çeşitli dönemler geçirmiş ve bu dö-

sizliğe sebep olabilen başka etkenler sayılabilir. Örneğin,

nemlerde farklı politikalar uygulamıştır. Bunlar da doğal ola-

toplum içinde kadın hareketlerinin ve eğitiminin eksikliği,

rak toplumu etkilemiştir. Reha Yılmaz ve Fatih Mehmet Sayın

kadınların belli durumlarda haklarını arama olasılığını düşü-

(2013)’a göre Azerbaycan’ın dış ve iç politikası birkaç döne-

rür. Maide Gök (2015)’ün yaptığı araştırmalara göre kadını

me bölünerek anlatılabilir. İlk dönemi Rusya’ya bağımlılıkla

kamusal alanın dışında bırakan geleneksel toplumların aksine,

karakterize edilebilir. İkinci dönem, dış politika programının

31


aykırılaştığı, Türkiye eğilimli bir siyasetin başladığı, Rusya ve

yılında gerileyerek 99. sırada yer almıştır. Değişik meslek

İran’la ilişkilerin zora girdiği, Batılı ülkelerle yürütülen ilişki-

kollarında da kadınların oranları erkeklere göre düşüktür.

lerde strateji eksikliğinin yaşandığı bir dönem olmuştur.

İsaxan’ın “Azerbaycan Cumhuriyeti’nde Devlet Kadın Politi-

Üçüncü dönemde, dış politikanın yeniden yapılandırıldığı ve

kası” isimli makalesinde bahsettiği üzere; devlet hizmetinde

uluslararası politikada etkin bir devlete dönüşme çabaları

çalışan kadınların oranı %28’dir. Hakemlerin %14’ü kadındır.

görülmektedir. Dördüncü dönemde ise, bölgedeki etkin aktör-

Azerbaycan'da kadınların karar vermeye katılımı (yerel istatis-

ler arasında denge politikası yürütülmüştür. Bu dönem politi-

tiklere göre) şöyledir: Azerbaycan'da Parlamento Başkanının 3

kası Denge Politikası olarak betimlenmiş ve bu politika Azer-

yardımcısından 1'i kadındır. Parlamento’nun 125 milletvekili-

baycan’ın toprak bütünlüğü probleminin çözülmesi, diğer

nin 19'u (15,2%); Aile, Kadın ve Çocuk Problemlerinden

ülkelerle politik, ekonomik ve askeri işbirliği için uygun şart-

Sorumlu Devlet Komitesi Başkanı; Öğrenci Kabulü Devlet

ların oluşturulması, bölgesel ve uluslararası kurumlarla işbirli-

Komisyonu Başkanı; 3 Bakan Yardımcısı; Azerbaycan Cum-

ğinin sağlanması hedeflenmiştir. Bu politikaların uygulanması

huriyeti 85 İlçe üzerinden 35 İcra Hâkimiyeti Başkan Yardım-

tabi ki ülke içindeki politikaları da etkilemiş ve değiştirmiştir.

cısı, 45 şube müdürü; Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Bakanlar

Rusya’ya bağımlı olunan dönemde kadın politikaları konusun-

Kurulu Başkan Yardımcısı; İnsan Hakları Müvekkili; Nahçı-

da da Rusya örnek alınmıştır veya aynı şekilde Türkiye’ye

van Özerk Cumhuriyeti İnsan Hakları Müvekkili; Anayasa

yakın politikalar uygulandığı dönemde Türkiye’nin kadın

Mahkemesi'nin Başkanvekili ve 1 hakem kadındır. İç İşleri

politikalarından etkilenilmiştir. Fakat bunların da ötesinde

Bakanlığı'nın kurumlarında 1122 kadın, onlardan orta ve bü-

Azerbaycan’da kadın politikalarını, kadınların eğitim ve mes-

yük reis kurulu görevlerinde 287, sıradan ve küçük reis kurulu

lek hayatını daha çok şekillendiren etkenler vardır. Örnek

görevlerinde 835 kadın hizmet ediyor. Bu sayılar ise hâkimi-

olarak ekonomik, etnik, tarihi ve dini öğeler sayılabilir. Bunun

yet yöneticiliği ilişkileri sisteminde kadınların rolü ve yerini

yanı sıra Azerbaycan daha evrensel, daha küresel politikalar

belirliyor. Kadınların politik yaşama katılımı onun sosyal

uygulayabilmiş ve uluslararası bütünleşmeyi sağlayarak bu

statüsü, sosyal çıkarları ve politik davranışını dikkate alan

sayede kadın politikalarını da modernleştirmiştir.

özel sosyal grubun yükselen siyasi faaliyeti olarak görülüyor (İsaxan, 2015). Bu oranların düşük olmasının sebepleri arasın-

Azerbaycan’da kadınların ülkenin toplumsal-siyasi hayatına

da kadın liderlik eğitimi için iyi gelişmiş eğitim sisteminin

katılımı Batı ülkelerinden daha sonra başladı ve bunun sebebi

olmaması, cinsiyet eşitliği düzenleyici mekanizmaların zayıf

Azerbaycan’ın tarihi gelişim özellikleridir. İbrahimova Gülzar

olması ve kadın siyasetçiler ve kadın örgütleri arasında işbirli-

İsaxan’a göre yirminci yüzyılın başında Azerbaycan kadınları-

ği faaliyetlerinin zayıf olması sayılabilir. Sonuç olarak, teoride

nın büyük çoğunluğunun eğitim, kültürel değerler, toplumsal

kadınların akademik ve meslek hayatlarında yükselememeleri

ve sosyal yaşamla ilişki imkânı yok derecesinde idi ve aslında

için hiçbir engel bulunmamakta aksine teşvik ve yardımlar

aile istismarı içinde yaşıyordu. Bu yüzden geçen yüzyılın ilk

mevcut; fakat pratikte sonuçlar farklı oluyor ve kadınların

yıllarında kadın hareketlerinin temel amacı kadının politik

akademik ve meslek hayatında yükselme oranları erkeklere

haklarından ziyade kadının toplumsal yaşamı ve eğitimiydi

göre daha düşük oluyor. Üstelik kadınların başkanlık görevle-

(İsaxan, 2015). 1991 yılında Sovyetlerin dağılması ile birlikte

rinde pek olmadığı, çoğunun ancak başkan yardımcılığı sevi-

Azerbaycan bağımsızlığını kazandı ve bununla birlikte cinsi-

yesine kadar yükselebildiği görülmektedir. Bunun sebebi tam

yet ve siyasi haklar konusunda yeni bir dönem başladı. “1994

olarak bilinemez, fakat eşitsizlik veya kadınların yetersiz eği-

yılından başlayarak ülkede oluşan sosyal ve ekonomik alanda-

tim alması gibi nedenler düşünülebilir. Bunun araştırılması

ki istikrar kadınların gelişimine de ivme kazandırdı” (İsaxan,

aşamasında Azerbaycan’daki eğitim durumlarına bakılabilir.

2015). Bu yıldan itibaren gelişmeler hızlandı ve kadın milletvekillerinin sayısındaki artışla birlikte daha fark edilir duruma

Azerbaycan nüfusunun eğitim durumu özellikle Sovyet döne-

geldi. Bir önceki cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’in oluşturdu-

minden günümüze kadar geçen sürede büyük değişime uğra-

ğu komite ile çözüme yönelik kadın politikaları uygulanmaya

mıştır. Örneğin, 1926 yılında ülke nüfusunun yaklaşık %30’u

başlandı.

okur-yazarken, 1970 yılında bu oran kadın erkek fark etmeksizin %99’a ulaşmıştır. Bu sonuçlarda Sovyetler Birliği’nin

1 puanın kadınlarla erkeklerin eşitliğini, 0 puanın ise tam eşit-

eğitim politikaları çok etkili olmuştur. Azerbaycan’da son

sizliği gösterdiği rapora göre Azerbaycan cinsiyet eşitsizliğin-

olarak yapılan nüfus sayımına göre okuma-yazma bilenlerin

de 2011 yılında 0,6558; 2012’de 0,6555, 2013’te 0,6558 puan

oranı %98,2 (erkeklerin % 98,6’sı, kadınların ise %97,7’si)

aldı. Bu demektir ki, kadınlar erkeklere kıyasla imkânlarının

gibi oldukça yüksek bir değer oluşturmaktadır (Seferov&

%65ini gerçekleştirebiliyorlar ve yine bu alanda 2011 yılında

Akkuş, 2005). Bu ülkenin 11. yüzyıldan itibaren takip ettiği

Azerbaycan 135 ülke arasında 91. sırada yer alıyorken 2013

eğitim sistemi, Türk- İslam âleminin klasik okul ve medrese

32


sistemi şeklinde idi. Ve Azerbaycan’ın siyasi gelişmelerle

Tıp Enstitüsüne başlamıştır. Daha sonra Moskova Tıp Enstitü-

dolu bir ülke olması, eğitimde çok fazla değişimlere gitmesine

sünü birincilikle bitirmiştir. 1988- 1992 yılları arasında Mos-

ve hatta dört defa alfabe değiştirmesine sebep olmuştur. İlerle-

kova’da Göz Hastalıkları Araştırma Merkezinde çalışmıştır.

yen yılların istatistiklerine bakıldığında kadın erkek arasındaki

Daha sonra 1995 yılında Mehriban Aliyeva’nın teşebbüsü ile

okur-yazarlık farkı azalmış, ikisi de %100’e yaklaşmıştır.

hâlihazırda onun rehberlik ettiği Azerbaycan Kültür Fonu

Fakat bu benzerlik eğitim seviyesindeki oranlara bakıldığında

kurulmuştur. Ayrıca Aliyeva, Heydar Aliyev’in zengin mirası-

yok olmakta ve fark açılmaktadır. Ülkede zorunlu eğitim 1995

nın öğrenilmesi ve onun yarattığı milli devletçilik fikirlerinin

yılında kabul edilen anayasa ile 9 yıldır, ilkokulun 1. sınıfla-

yeni nesillere aşılanması için kurulan Heydar Aliyev Fo-

rından başlar, ortaokulun 9. sınıfını bitirince sona erer; yani

nu’nun rehberliğini yapmaktadır. Bunun yanı sıra Aliyeva,

lise seviyesine kadardır. Eğitimde kadın erkek ayrımı yoktur,

Azerbaycan’ın edebiyatının ve ulusal müziğinin korunması ve

isteyen herkes akademik olarak yükselebilir; fakat yine de

geliştirilmesi için çalışmalar yürütmektedir. Bu çalışmaları

yüksekokul ve üniversite seviyelerinde kadınların oranı erkek-

sayesinde 2004 yılında UNESCO İyi Niyet Elçisi seçilmiştir.

lerden düşüktür. Örneğin ilkokulu bitirenlerin %46,9’unu

2004 yılından beri Yeni Azerbaycan Partisinin Siyasi Şurası-

erkek, %53,1’ini kadın nüfus, ortaokulu bitirenlerin %44,5’ini

nın bir üyesidir. Bu partinin kurucusu İlham Aliyev’in babası

erkek, %55,5’ini kadın, liseyi bitirenlerin %46,5’ini erkek, %

Heydar Aliyev’dir. Ayrıca tıp alanında da birçok çalışma yap-

53,5’ini kadın, yüksekokulu bitirenlerin %49,3’ünü erkek, %

mış, geliştirilmesi için destek olmuştur. Ülkesinin gelişmesi

50,7’sini kadın, üniversiteyi bitirenlerin ise %58,1’ini erkek,

ve diğer ülkelerle dostça ilişkiler kurması için çok çalışmış;

%41,9’unu kadın nüfus oluşturmaktadır (Seferov& Akkuş,

özellikle Polonya, Rusya ve Türkiye ile dostluk bağlarını güç-

2005). Yüksekokul ve üniversite seviyesinde kadın oranlarının

lendirmek için çalışmalar yapmış ve çeşitli ödüllere layık

düşmesinin sebebi Azeri toplumunun geleneksel yapısıdır.

görülmüştür. 21 Şubat 2017 yılında Cumhurbaşkanı İlham

Erkeklerin aile reisi olarak ev geçindireceği düşüncesinin

Aliyev tarafından Cumhurbaşkanı Başyardımcısı yapılmıştır.

yaygın olması gibi nedenlerle, erkeklerin okutulmasına önce-

Eşi İlham Aliyev’in de başarılı bir eğitim hayatı olmuştur.

lik tanınmaktadır. Böylece lise mezunu erkeklerin yüksekokul

1977 yılında Moskova Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişki-

ve üniversite bitirmeleri için aileler tarafından bütün imkânlar

ler bölümüne girmiştir. 1985 yılında ise araştırmalarını ta-

zorlanmaktadır. Ancak son yıllarda değişen ekonomik koşul-

mamlayıp tarih bölümünden doktorasını almıştır. 1985- 1990

lar aile yapılarında da bir değişim meydana getirmiştir. Artık

yılları arasında mezun olduğu üniversitede uluslararası ilişki-

aileler çocuklarını cinsiyet ayrımı yapmaksızın okutmaya

ler alanında dersler vermiştir. 1991-1994 yılları arasında giri-

çalışmaktadır. Sonuç olarak, üniversite düzeyinde eğitim alma

şimcilik üzerine çalışmalar yaptıktan sonra 1994 yılında cum-

oranlarının ilerleyen yıllarda artacağı ve kadın erkek arasında-

hurbaşkanı olan babasının yardımcısı olmuştur. Daha sonraki

ki farkın kaybolacağını düşündürmektedir.

yıllarda siyaset bilimi alanında da doktorasını tamamlamıştır. 2003 yılında cumhurbaşkanı olmuştur. Çok iyi derecede Rus-

İş hayatındaki kadın erkek oranlarının farklılığının sebebinin

ça, Fransızca, İngilizce ve Türkçe bilmektedir.

bulunması için yapılabilecek çalışmalar şu soru ile başlayabilir: Aynı sosyo-ekonomik yapıda bulunan aileler içinde yeti-

İlham Aliyev’in de başarılı bir akademik hayatı olduğu söyle-

şen, aynı okullarda aynı eğitimi alıp, aynı iş tecrübeleri kaza-

nebilir. Fakat görüldüğü üzere Mehriban Aliyeva’nın da çok

nan iki insan (bir kadın ve bir erkek); meslek hayatlarında da

başarılı bir eğitim hayatının olduğu, birçok okulunu üstün

benzer şekilde yükselebilir mi?

başarıyla bitirdiği söylenebilir. Fakat Mehriban Aliyeva genelde tıp alanında çalışmış ve yine bu alanda ihtisas yapmıştır.

Mehriban Aliyeva, bu sorunun araştırılması için güzel bir örnek olabilir. Mehriban Aliyeva Azerbaycan’ın şu anki Birin-

Mehriban Aliyeva’nın akademik çalışma alanı ve şu anki mes-

ci Hanımı ve Cumhurbaşkanı Başyardımcısıdır. Bu dereceye

leği göz önüne alındığında akılda bazı soru işaretleri oluşmak-

ulaşmasında ailesi ve başarılı eğitim hayatı etkili olmuştur.

tadır. Bazı yorumcular Mehriban Aliyeva’nın cumhurbaşkanı

Mehriban Aliyeva 26 Ağustos 1964’te aydın bir ailenin kızı

yardımcısı olabilecek kadar başarılı olmadığını, eşi sayesinde

olarak doğdu. Profesör olan babası, Arif Paşayev, başarılı bir

bu makama geldiğini söylemektedirler. Bu görüşün birçok

bilim insanıdır. Annesi, Aida Imanguliyeva, ise Azerbay-

takipçisi bulunmaktadır. Hiç kuşkusuz ki, Azerbaycan’da

can’da Arap Edebiyatı konusunda doktor ve profesör unvanla-

cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevini başarıyla yerine geti-

rını alan ilk insandır. Sadece Arap Edebiyatı değil, doğubilimi

rebilecek daha birçok isim bulunmaktadır. Mehriban Aliye-

konusunda da önemli çalışmalar yapmıştır. Mehriban Aliyeva,

va’nın yerine getirilebilecek kadın ve erkek birçok isim ara-

aydın, eğitimli ve varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya

sından, onun bu görev almış olmasında eşinin payının büyük

gelmiştir. Orta öğretimi dereceyle bitirip Azerbaycan Devlet

olduğu yadsınamaz. Bu göreve gelirken pek çok soru ve eleş-

33


tiri de onu takip etmiştir. Buna karşı olarak savunucuları ve

kek çocuklarda yüzde 85. Bu da gelişmiş ülkelere kıyasla

destekleyicileri de fazladır. Bazı yorumcular, aslında Mehri-

düşüktür (İsaxan, 2015).

ban Aliyeva’nın daha da yükselmesi gerektiğini fakat eşinin gölgesinde kalarak ve toplumdaki eşitsizlik yüzünden yüksele-

Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Azer-

mediğini düşünmektedirler. Belki de Mehriban Aliyeva örne-

baycan, tarihi boyunca bağlı olduğu her ülkenin kültüründen

ğinde sorun oluşturabilecek hiçbir durum yok, ikisi de olması

etkilenmiş ve kendi toplumunu buna göre şekillendirmiştir.

gereken ve olabilecekleri başarı seviyelerindedir.

Rusya, İran ve Türkiye’nin kültürleri ve toplumsal yapılarıyla kendi toplumunu ve politikalarını oluşturmuştur. Halkın bü-

Aynı şartlarda yetişmiş iki insan hakkındaki soruya cevap

yük kesiminin bağlı olduğu İslam dininin etkisiyle ve diğer

niteliğinde olabilecek bir bilimsel araştırma bulunmaktadır.

toplumsal etkilerle, kadın erkek eşitsizliği oluşmuştur. Fakat

Bu araştırma sonucunda oluşturulan cinsiyet eşitsizliği rapo-

Azerbaycan çeşitli politikalar uygulayarak bu sorunu düzelt-

runda yer alan bilgiye göre; kadınlarla erkeklerin maaş farkına

mektedir ve eşitsizliği yok etmeye çalışmaktadır. Azerbay-

göre Azerbaycan 2011 yılında 54. sırada, 2012’de ise 41. sıra-

can’da cumhurbaşkanı başyardımcısı olan Mehriban Aliyeva

dadır. Erkeğin geliri kadının gelirinin iki katıdır. Azerbaycan

ve onun akademik ve siyasi hayatı, yukarıda bahsedilmiş olan

bu alanda 2012 yılında 88. (2011’de 85) sıradadır. Profesyonel

soru için bir örnek olabilir. Aynı toplumda yetişen, aynı eğiti-

ve teknik elemanlar arasında kadınların payı ise yüksektir.

mi alan ve aynı iş tecrübelerini kazanan iki insan (bir kadın ve

Azerbaycan dünyada 33. yerde bulunmaktadır. (54 kadın, 46

bir erkek); benim görüşüme göre meslek hayatında aynı başa-

erkek). İlköğretime erişimde 2011 yılında Azerbaycan 101,

rıya ulaşabilirler, fakat cinsiyet eşitsizliği raporunun da göster-

2012 yılında 103. sıradadır. Orta öğretimde 100, tam orta

diği gibi maaş farklarında ve belki de iş hayatında yaşadıkları

öğretimde ise 93. sıradadır. Burada kızların ve oğlanların il-

sorunlar düşünüldüğünde belirgin bir fark bulunmaktadır.

köğretime erişimleri yaklaşık aynıdır, kızlarda yüzde 84, er-

KAYNAKÇA: Goluboff, S. L. (2003, Autumn). Azeri Women in Transition: Women in Soviet and Post-Soviet Azerbaijan by Farideh Heyat. Retrieved from http:// www.jstor.org/stable/3185837 Gök, M. (2015). Kadın hareketlerinin kurumsallaşması ve bu kurumsallaşmanın kadının siyasi yaşama katılımına etkileri. Women and Politics in a Global World, 148-168. Retrieved from http://acikarsiv.aydin.edu.tr/xmlui/handle/11547/166 İlham Aliyev’in biyografisi: http://az.president.az/president/biography İnsani Gelişme Raporu: http://www.tr.undp.org/content/turkey/tr/home/library/human_development /human-development-report-20161.html Isaxan, I. G. (2015). Azerbaycan Kadını Siyasal Hayatta. Women and Politics in a Global World, 127-146. Retrieved from http://acikarsiv.aydin.edu.tr/xmlui/ handle/11547/166 Mehriban Aliyeva’nın biyografisi: http://www.mehriban-aliyeva.az/en/site/biography Najafizadeh, M. (2003, April). Women's Empowering Carework in Post-Soviet Azerbaijan. Retrieved from http://www.jstor.org/stable/3594693 Seferov, R., & Akkuş, A. (2005). Azeraycan Nüfusunun Eğitim Açısından Analizi. Selçuk

Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (13), 357-376. Swietochowski, T. (2004). Russian Azerbaijan, 1905-1920 The Shaping of National Identity in a Muslim Community. Cambridge, UK: Cambridge University Press. Yılmaz, R., & Sayın, F. M. (2013). Azerbaycan Dış Politikasını Belirleyen Öğeler ve Denge Politikasına Yansımaları. Journal of the Institute of Social Sciences Cankiri Karatekin University/Cankiri Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 4(1).

34


Hukuki Anlamda Pozitif Ayrımcılık

Giriş Eşitlik mücadeleleri tarih süreci içerisinde sürekli değişim gösteren bir yapıya sahip olmuştur . Aradaki ‘’eşitlik’’ sürekli olarak kalmış ancak denklemin tarafları zamanın anlayışına göre değişmiştir. Eşitliği savunan Aristo bile kimi insanları doğaları gereği köle olarak nitelendirmiştir. Siyasi , ekonomik ve felsefi anlayışlar da tarih süreci içerisinde aynı şekilde

Murat Mimarbaşı muratmimarbasi@gmail.com

eşitliğe kendilerince anlamlar yüklemişlerdir. Ve ne yazık ki kadınlar yakın bir zamana kadar bu eşitlik mücadelesine konu

birkaçı şunlardır;

olamamış ve tarihte pasif olarak konumlandırılmışlardır. Hatta modern eşitlik anlayışının doğduğu sayılan Fransız ihtilali bile kadınlara eşitlik getiremedi. Günümüzdeyse eşitlik ilkesi tartışmasız bir biçimde ‘’ İNSAN

Geçmişten gelen eşitsizliği ortadan kaldırmayı amaçlar.

Uygulandığı grubu, uygulanmayan diğer fertlerle eşit konuma getirmeye değil (uygulandığı konuda) daha üst

HAKLARININ’’ temelini oluşturur . Günümüzdeki ‘’eşitlik’’

(ayrıcalıklı) bir konuma getirmeyi amaçlar.

anlayışını incelediğimiz zaman karşımıza 2 temel anlayış çıkar. Bunlardan birincisi herkese koşulsuz bir biçimde aynı

olarak uygulanan ‘’mutlak eşitlik’’ anlayışıdır ; ikincisi ise

Geçmişten gelen geçmişten gelen eşitsizlikleri ortadan

aynı durumda olanlara aynı farklı durumda olanlar farklı yak-

kaldırmayı amaçladığı için geçici nitelik taşır; dolayısıyla

laşım sergilenmesi gerektiğini savunan ‘’nisbi eşitlik’’ anlayı-

eşitsizlik sona erdiğinde uygulanan ayrımcılık ortadan

şıdır. Buradan hareketle eşitliği ‘’ eşitlik denklemi içerisinde

kalkmalıdır.

yer alanların aynı hak ve ödevlere tabii olmasıdır’’ şeklinde

tanımlamak yanlış olmayacaktır. Peki salt bir eşitlik gerçekten adaleti sağlayabilir mi ? İşte bu

Pozitif ayrımcılık uygulandığı alanda bir tavsiye veya teşvik niteliği taşımaz , zorunluluk niteliği vardır.

soru aynı zamanda pozitif ayrımcılığı gündeme getirmiştir. Pozitif Eylem ve Pozitif Ayrımcılık Daha önce belirttiğimiz gibi uygulamada pozitif ayrımcılıkla

Pozitif Ayrımcılık

karıştırılan araçlardan birisi pozitif ayrımcılık pozitif eylem ve

“Eşit sonucun ortaya çıkması eşit olmayan araçları gerekti-

pozitif eylemdir. Pozitif eyleme kısaca değinmek gerekirse

rir.”

pozitif eylem ‘’zorunluluk içermeyen tavsiye , destek ve teş-

Sartori

vik niteliği taşıyan eylemler ‘’olarak görülebilir. Ancak bu

Pozitif ayrımcılık mutlak eşitliğin olması halinde bile adaletin

ikisinin arasındaki fark pozitif ayrımcılık dar olarak yorum-

sağlanamadığı durumlarda eşitliği adaletli kılan araç olarak

landığı zaman ortaya çıkar. Öte yandan pozitif ayrımcılığı

görülebilir . Nitekim geçtiğimiz yüzyıla kadar seçme ve seçil-

geniş olarak yorumlarsak pozitif eylemi , pozitif ayrımcılığın

me hakkına sahip olmayan kadınların bir anda kanunlarda eşit

bir alt kolu veya daha yumuşak bir hali olarak görebiliriz.

olarak belirtilmesi kadınları ancak kağıt üzerinde eşit hale

Mesela kadınların iş hayatına katılmaları için devletin kadın-

getirir. Çünkü ortada kurulmuş bir sistem vardır ve yüzyıllarca

lara verdiği ücretsiz meslek edinme kursları örnek olarak gös-

özgürlük dışında tutulan kadınların hemencecik kendi kendile-

terilebilir. Pozitif ayrımcılık içinse somut bir noktaya değin-

rine bir yerlere gelmesini beklemenin pekte adaletli olmayaca-

mek gerekirse kota uygulamalarından (örneğin bir iş yerinde

ğı aşikardır.

çalışanların en az %50’sinin kadınlardan seçilmesi zorunlulu-

Pozitif ayrımcılık üzerine şu an bile tam anlamıyla kesin bir

ğu gibi) bahsedilebilir.

tanıma ve ortak noktaya varıldığını söylemek güçtür. Çünkü pozitif ayrımcılık farklı ideolojilerin farklı eşitlik anlayışına göre farklı yerler edinmektedir. Bu yüzden pozitif ayrımcılık

Makul Uyumlaştırma ve Pozitif Ayrımcılık

hala sosyal devlet , pozitif eylem ve makul uyumlaştırma gibi

Pozitif ayrımcılıkla karıştırılan bir diğer kavramsa makul

eylemlerle karıştırılmaktadır.

uyumlaştırmadır. Makul uyumlaştırma , belirli sebeplerden

Pozitif ayrımcılığı diğer faktörlerden ayıran esaslı unsurlardan

ötürü haklar bakımından geride kalan kişilerin, bazı

35


‘’uyumlaştırıcı’’ veya ‘’denkleştirici’’ fiillerle eşitliğini sağ-

Tabi bu açıklamalarımızdan pozitif ayrımcılığın sadece kadın-

lamaya çalışır. Mesela , köyde yaşayan öğrencilerin zorlu

lar için olduğu gibi bir sonuç çıkmasın. Pozitif ayrımcılık

mevsimsel koşulları ve uzaklığı nedeniyle okula zamanında

geçmişte haksızlığa uğramış ve gelecekte sıkıntı çekebilecek

yetişememeleri dolayısıyla köyde yaşayan öğrencilere diğer

bütün gruplara uygulanabilmelidir. Ancak günümüzde pozitif

öğrencilerden farklı saatlerde ders programı yapılması, buna

ayrımcılık (normatif düzenlemelerde direkt pozitif ayrımcılık

örnek verilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta uygu-

olarak geçmez) çıkış noktasını ve tarihçesini kadın hakların-

lanılan eylemle olmasın gereken eşitliğin sağlanmasıdır; hal-

daki problemlerde bulmuştur. Dolayısıyla uygulamada en

buki pozitifi ayrımcılık salt eşitlikten bir adım öne çıkarak bir

bariz olanı kadınlar lehine olan pozitif ayrımcılıktır.

‘’ayrımcılıktır’’. Normatif Olarak Pozitif Ayrımcılık Pozitif Ayrımcılığın Yeri ve Tartışmaları

Uluslararası Düzenlemeler Açısından

Pozitif ayrımcılık coğrafyadan coğrafyaya ,anlayıştan anlayışa

20. yüzyıla kadar kadınların seçme ve seçilme hakkı bile yok-

farklılıklar göstermektedir. Örneğin liberal düşünceye sahip

tu. Kadın hakları üzerine düzenlemeler II. Dünya Savaşı’nın

olan devletler pozitif ayrımcılığı geniş olarak yorumlayarak

ertesinde hız kazanmış ve sırasıyla ücret eşitliği , eşit muame-

pozitif eylemlerle yetinmişlerdir lakin sosyal devlet anlayışı-

le , pozitif eylem ve pozitif ayrımcılık şeklinde gelişim göster-

nın daha yaygın olduğu Kuzey Avrupa ülkeleriyse konuya

miştir . 1948 yılında BM tarafından ‘’Evrensel İnsan Hakları

hassasiyet göstermiş ve pozitif eylemleri zaten sosyal devlet

Beyannamesi’nde ‘’ ilan edilen kadın-erkek eşitliği Kadınlara

ilkesinin gerekleri içerisinde görmüş ve pozitif ayrımcılığı dar

Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’yle

ve etkili olacak biçimde uygulamışlardır. Nitekim iş hayatı ve

(CEDAW) güçlendirilmiştir

siyasal süreçte de bunun meyvelerini almışlardır. İlerleyen BM EVRENSEL İNSAN HAKLARI BEYANNAMESİ

bölümlerde Sonuçlar kısmında değineceğimiz üzere kadınların katılımının en yüksek olduğu ülkeler yine bu ülkelerdir. Hatta bu ülkelerden . Hatta bu ülkelerden bazıları artık bu işin sonu-

“Birleşmiş Milletler halkları, temel insan haklarına, insanlık

na gelmiş pozitif ayrımcılığı bazı konularda uygulamadan

onuruna ve değerine, erkek ve kadınların eşit haklara sahip

kaldırmaya başlamışlardır.

olduklarına olan inançlarını Birleşmiş Milletler Şartında teyit

“Peki ya pozitif ayrımcılık ayrımcılığa dönüşürse?”

ederek, daha geniş özgürlükler düzeni içinde toplumsal ilerle-

Değinilmesi gereken bir diğer nokta ise pozitif ayrımcılığın

meye ve yüksek standartlara ulaşmaya karar verdiklerinden

tartışmalarıdır. Pozitif ayrımcılığa karşı çıkanların öncelikle

(…)”

öne sürdükleri şey , mevkii ve makama getirilecek kişilerin sırf bu ayrımcılık yüzünden o mevkileri daha çok hak eden

Madde 2

daha nitelikli kişilerin önünü tıkaması, eleştirisidir. Daha doğ-

“Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir

ru bir ifadeyle ‘’yanlış insanlara fayda sağladığı‘’ savıdır.

görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhan-

Fikrimce gözden kaçırdıkları nokta , bu davranışın ancak kısa

gi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan

süreli fayda sağlayacağıdır ; çünkü ileride ortaya çıkabilecek

bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ay-

yeni fikirler engellenecek ve bu da kısır döngüye girmiş bir

rıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk

eşitsizlik yaratacaktır. Bunun dışında unutulmaması gereken

olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke

bir diğer husus şudur; pozitif ayrımcılık eşit eğitim ve seviye-

yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu

de iki aday varsa kadına öncelik verilmesi anlamına gelir.

devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü

Dolayısıyla aynı seviyedeki erkek ve kadın arasında uygulan-

bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.”

ması bu problemi çözecektir. Bunun dışında pozitif ayrımcılığa karşı çıkanlar geçmişte olan hataların yeni nesle ödetilme-

Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi

sine karşıdır. Pozitif ayrımcılık uygulamalarına ilginç bir tepki de feminist-

Madde 2 f.1

lerden gelmiştir . Feministler kendi içlerinde bu konu hakkın-

“Bu sözleşmeye taraf devletler, bu sözleşmede yer alan bütün

da fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Liberal feministler tarafından

kişisel ve siyasal hakların kullanılmasında eşit haklar sağla-

ılımlı olarak karşılanan pozitif ayrımcılık radikal feministler

mayı taahhüt eder.”

tarafından şiddetle reddedilmiştir; reformist feministler ise sosyolojik dönüşüm projeleriyle uyumlu olduğu için pozitif ayrımcılığı uygulanabilir bulmuşlardır.

36


CEDAW

(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler,

Madde 4

harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler

“Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için Taraf Devlet-

için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.

lerce alınacak geçici ve özel önlemler, işbu Sözleşmede belirHiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

tilen türden bir ayrım olarak düşünülmeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik veya farklı standartların korunması sonucunu doğurmayacaktır. Fırsat ve uygulama eşitliği hedeflerine ulaşıldığı

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun

zaman bu önlemlere son verilecektir.”

önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

“Anneliğin korunması amacıyla işbu Sözleşme’de belirtilenler dahil, Taraf Devletlerce alınacak özel önlemler, ayrımcı ola-

2004 yılında eklenen fıkrada dikkat edilirse devlet ‘’eşitliğin

rak nitelendirilmeyecektir.”

yaşama geçmesiyle YÜKÜMLÜDÜR ‘’ denilmiş ve çekingen

Yukarıda da görüldüğü üzere sözleşmelerde mutlak eşitlikten

davranılmıştır. 2004’te eklenen bu fıkranın gerekçesinde

pozitif ayrımcılığın yasaklanmadığı somut bir eşitliğe doğru

‘’bunun evrensel uluslararası anlaşmalara ve AB’ye uyum

bir gelişim göstermektedir. Devletler tarafı olduğu uluslararası

sağlama yolunda atılan bir adım’’ olduğu belirtilmiştir. Bura-

sözleşmelere uymak zorundadır. Dolayısıyla devletler iç hu-

da şu soruyu sormak gerekmektedir ; başkaları , kadınlara

kuklarında, en az sözleşmelerde taahhüt ettikleri kadarını iç

veya herhangi bir gruba evrensel ölçüde özgürlük tanımadan

hukuklarında uygulamak zorundadır.

kendimiz özgürlük tanıyamayacak mıyız?

CEDAW m. 4 f. 1’e dikkat edilirse ‘’taraflarca alınacak geçici ve özel önlemler’’ denmiştir. Burada ‘’özel önlemlerle ‘’

Buna ek olarak şunu belirtmek gerekir, 2004 değişikliğindeki

kast edilen pozitif ayrımcılıktır, aynı zamanda devamında

10, madde her ne kadar eksik olsa da Anayasa m.90 f.4’ te

bulunan ‘’geçici’’ olma özelliği bunların amacını yerine getir-

belirtilen ‘’Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası

diğinde yürürlükten kaldırılması gerektiğinden bahseder.

andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek

Türk Hukukundaki Düzenlemeler

cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konul-

Cumhuriyet Türk kadınlarına 1930’da yerel ,1934’te genel

muş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşma-

seçimlere katılma hakkını dünyadaki birçok ülkeden daha

larla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nede-

önce tanımış ancak sonrasında bunu devam ettirememiş (daha

niyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma

önce de dediğimiz gibi kadınlara kağıt üzerinde bir eşitlik

hükümleri esas alınır.‘’ hükmü uluslararası anlaşmalarda im-

verilmiştir.) ve kadın haklarını uluslararası anlaşmalardaki bir

zaladığımız pozitif ayrımcılık hükümlerinin uygulanması için

zorunluluk olarak görmekten ileri gidememiştir.

açık bir kapı bırakmıştır

Anayasamız pozitif ayrımcılığı ilk olarak 2004 yılındaki tartışmalı bir değişiklikle Türk hukukuna sokmuştur. Bunu da

2010 yılında Anayasa değişikliğiyle 10, maddeye eklenen ek

tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler sebebiyle yapmıştır.

tümce 2004 değişikliğiyle yarım bırakılan eksiklikleri büyük

Zaten daha sonraki vakitlerde bu maddenin yetersiz olduğu

ölçüde kapatır niteliktedir. Eklenen ‘’ bu maksatla alınacak

anlaşılmış ve 2010 yılındaki değişikle güçlendirilmiştir.

tedbirler eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamaz. ‘’ denilerek Anayasada nisbi eşitlikten bahsedilmiş ve (bu anlamda) pozi-

X. Kanun önünde eşitlik

tif ayrımcılığa yol açmıştır.

MADDE 10-

2010 değişikliği pozitif ayrımcılığı devlete yükümlülük olarak bırakmış bunu sadece cinsiyet eşitliği için değil ,aynı zamanda

Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,

‘’ çocuklar, yaşlılar, özürlüler , harp ve vazife şehitlerinin dul

din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin

ve yetimleri ile malul ve gaziler ‘’ için de öngörmüş-

kanun önünde eşittir.

tür .Burada şunu belirtmeliyiz ki bu sayılanlar ‘’ numerus clausus ‘’ niteliği taşır ; yani bu sayılanlar dışında kimseye

(Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit

pozitif ayrımcılık yapılamaz.

haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 12/9/2010-5982/1 md.) Bu

Ulusal düzenlemeler için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlı-

maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yo-

ğı’nın (ASPB) Nisan 2017’de çıkan ‘’Türkiye’de Kadın’’

rumlanamaz.

raporuna bakıldığında Başbakanlık ve TBMM’nin birçok

37


düzenlemesinin olduğu görülmekte fakat bunların çoğunun

te bağlı tercihli uygulamaların temelde eşitlik ilkesine aykırı

sosyal devlet ilkesi , eşit muamele ve pozitif eylem şeklinde

olmadığı belirtilmiş ama Norveç’teki programın katılığının

olduğu görülmektedir. Bu anlamda tartışmalı bir örnek ver-

erkek başvurucuları adı geçen iş için tamamen devre dışı bı-

mek gerekirse kimilerine göre ‘’ doğum izni pozitif ayrımcılık

rakmasının kabul edilemez olduğu kararına varılmıştır. EFTA

olarak görülmekte kimilerine göreyse bu zaten sosyal devlet

Mahkemesi bu kota uygulamalarına olan karşıt tutumu ile kota

ilkesinin gereğidir. Pozitif ayrımcılık dar anlamda gözetilerek

uygulamalarını eşitlik ilkesine aykırı bulan Amerikan Yüksek

yapılan bir diğer uygulamaya ; Sermaye Piyasasının, Kurum-

Mahkemesi’nin kararları ile benzerlik göstermektedir.

sal Yönetim İlkelerin Belirlenmesine ve Uygulanmasına iliş-

Buna ek olarak AB’de yapılan bir öneride halka açık şirketle-

kin 30 Kasım 2011 tarihli 57 Numaralı Tebliğinde halka açık

rin 2020 yılına kadar (bütün AB ülkelerinde) yönetim kurulla-

şirketlerin yönetim kurullarında en az 1 kadın üye bulunması

rında en az %40 kadın bulundurma zorunluluğu ve buna uy-

zorunluluğu ör nek olar ak göster ilebilir .

mayanlara cezai yaptırım uygulama önerisi getirilmiş , ancak

Öte yandan yukarıda söylediklerimize ek olarak Türkiye’de

bir grup ülke buna karşı çıkmıştır.

kadın-erkek eşitliğinin sağlanması amacıyla son dönemde

Dünyanın en demokratik ülkelerinden biri olarak nitelendiri-

aşağıda sayacağımız şu adımlar atılmıştır:

len ve siyasal yaşamın belirli bir kültürde olduğu İngiltere’nin

TMK değişmiş ve kocanın lehine olan bütün ayrıcalıklar kal-

pozitif eylem aşamasından ileri gitmemiştir ve bunun sebebi

dırılmıştır.

düşündürücüdür. Acaba demokrasi mi kadın haklarını ortaya

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Ka-

çıkarır yoksa kadın haklarımı demokrasiyi?

nunu çıkartılmıştır. Türk Yargısının Tutumu

İş Kanunu temel insan hakları ve cinsiyet konusunda ayrım yapılmayacağı biçiminde düzenlenmiştir. TCK Cinsiyet eşitliği ve kadına karşı şiddet konusunda geniş-

Türk hukukunda eşitlik nisbi (maddi) ve mutlak (şekli) olarak

letilmiştir.

ikiye ayrılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarından anla-

TBMM’de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK)

şılacağı üzere Anayasa Mahkemesini nisbi eşitliği benimse-

kurulmuştur.

miştir. Ancak doktrinde Anayasanın hangisini benimsediği

‘’Kadın İstihdamının Arttırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlan-

tartışmalıdır. Fikrimce 1982 Anayasası (zaman içindeki deği-

ması’’ konu başlıklı Başbakanlık Genelgesi yayımlanmıştır.

şiklikleri göze aldığımızda) mutlak eşitlikten nisbi eşitliğe doğru evrim geçirmiş ve ‘’yarı nisbi eşitlik ‘’ denilecek bir yöntem belirlemiştir. Bunu dememdeki sebep Anayasa madde

Emsal Yargı Kararları

10’da belirtilen önlemlerin ‘’ numerus clausus ‘’ (belirli sayıda) niteliği taşımasıdır.

Avrupa Mahkemelerinin Tutumu Anayasa Mahkemesi Kararı 1988 Yukarıda da bahsettiğimiz üzere sosyal devlet anlayışını benimseyen Kuzey Avrupa ülkeleri pozitif ayrımcılığı zaten

“Anayasada öngörülen eşitlik yasa önünde eşitlik olup herke-

sosyal devlet ilkesinin gereği olarak görmüşler ve bundan

sin aynı hak ve yükümlülüklere sahip olması anlamında değil-

dolayı açık bir yetkilendirmede bulunma gereği hissetmemiş-

dir. Eşitlik , her yönü ile aynı hukuki durumda olanlar için söz

lerdir. Ancak bu 2009’a kadar sürmüş 2009 yılında imzalanan

konusudur. Hukuk felsefesine girmiş bir deyimle “eşitlerin

AB ülkelerinin imzaladığı Lisbon Anlaşmasının 157. Maddesi

eşitliği” anlamındadır. Farklı durumda olanlara , yani eşit

pozitif ayrımcılık ölçütünü kabul etmiştir.

olmayanlara , farklı kurallar uygulanması , yani “eşit olma-

Almanya ve İsveç’te okul ve üniversitelere girişte ve kimi

yanların eşitsizliği” eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.”

devlet kadrolarına atanmada kadınlar lehine geliştirilen kota uygulamaları dava konusu olmuştur. Bu davalarda Avrupa

Yukarıda da söylediğimiz ve kararlardan da anlaşılacağı üzere

Adalet Divanı, kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık uygulama-

Anayasa Mahkemesi nisbi eşitlik ilkesini benimsemiştir. Yasa

larının “katı bir şekilde” uygulanmadığı sürece AB hukukuna

koyucu “eşitlerin eşitliğini” dikkate almak zorundadır.

uygun olduğu kararına varmış tır. Benzer bir şekilde Norveç Oslo Üniversitesi’nde bazı akademik kadroların münhasıran

Anayasa Mahkemesi’nin 2010 yılında vermiş olduğu bir diğer

kadınlara tahsis edilmesi, EFTA Mahkemesi önünde dava

kararında da pozitif ayrımcılık tartışma konusu olmuştur.55

konusu olmuştur. Bu davada EFTA Mahkemesi söz konusu

Mahkeme bu kararda altmış yaşının altındaki kadınlara altı ay

uygulamanın EFTA sözleşmesinin “kadın erkek eşitliği ile

veya daha az süreli hapis cezalarını konutlarında çekebilmesi-

ilgili hükmünü ihlal ettiği kararına varmıştır. Kararda cinsiye-

ne olanak sağlayan kanun hükmünü Anayasa’ya aykırı görme-

38


miştir. Bundan başka Mahkeme söz konusu yasal düzenleme-

kat ev ve bakım işi yapmaktadır. Küresel olarak emeklilik

nin Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesiyle ilgili olma-

yaşının üzerinin olup emeklilik maaşı alamayanlar içinde

dığı kararına varmıştır. Ne var ki itiraz konusu kanun hükmü,

kadınların oranı %65’tir.(200 milyon kadın 115 erkek) yine

altı aydan az hapis cezalarına mahkum olanların cezalarını

aynı rapora göre (istihdam artışının en çok gelişmiş ve geliş-

konutlarında çekebilmeleri için erkekler açısından en az altmış

mekte olan ülkelerde olduğunu unutmadan) 1995 yılından

beş yaş şartı öngörmüşken kadınlar için böyle bir sınırlama

2015’e istihdam düzeyindeki mutlak değişim kadınlarda 191

öngörmemiştir. Dolayısıyla kararda, konunun eşitlik ilkesi ve

milyon , erkekle ise 382 milyon şeklinde gerçekleşmiştir.

pozitif ayrımcılığın meşru sınırları içinde dahil olup olmadığı-

Şunu da belirtmek gerekir ki belirli sektörlerde sadece kadın-

nın tartışılması beklenmektedir. Bu nedenle, düzenlemenin

ların çalışmasını onların lehine bir durum olarak görmemek

eşitlik ilkesi ile ilgili olmadığından bahisle 10. maddedeki

gerekir.

pozitif ayrımcılık noktasında tartışılmamış olması bu konuda açıklık getirebilecek bir içtihat oluşturmak için gerekli olan

Ülkeler

Seçim (Yıl)

1. Ruanda 2. Küba 3. İsveç 4.Güney Afrika 5. Finlandiya 6. Belçika 7. İzlanda 8. İspanya 9. Norveç 10. Mozambik 11. Danimarka 12. Angola 13. Hollanda 14. Kostarika 15. Arjantin

önemli bir fırsatın kaçırılması sonucunu doğurmuş- tur. Öte yandan Fulya Kantarcıoğlu ve Celal Mümtaz Akıncı karşı oy yazılarında şu ifadelere yer vermiştir: Pozitif ayrımcılık ise kadınlara cinsiyet farklılığına karşın, erkeklerle aynı haklardan yararlanmayı talep etme hakkı vermekte, başka bir anlatımla haklardan yararlanma konusunda onları erkeklerle aynı konuma getirmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda, pozitif ayrımcılığın, kadınlar yönünden erkeklerle aynı haklardan yararlanmalarının sağlanmasına yönelik olduğu, onlar için bir imtiyaza dönüşmemesi gerektiği göz ardı edilerek, pozitif ayırımcılık gerekçesiyle erkeklerin kadınlarla eşit haklardan yararlanmalarının engellenmesi Anayasa’nın 10. maddesine aykırılık oluşturur. Açıklanan nedenlerle kadın hükümlülere tanınan bir hakkın aralarında suç tipi ve hukuki durumları bakımından fark bulunmayan erkek hükümlülere de tanınmaması, cinsiyete dayalı ayırımcılık yarattığından itiraz konusu ibarenin, Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüsüne katılmıyoruz.

Kadın (N)

Kadı n%

2013 2013 2010 2009

Sandalye (N) 80 612 349 400

51 299 1157 179

63.8 48.9 45.0 44.8

2011

200

85

42.5

2010 2009 2011 2013 2009

150 63 350 169 250

62 25 139 67 98

41.3 39.7 39.7 39.6 39.2

2011

179

70

39.1

2012 2012 2010

220 150 57

81 58 22

38.8 38.7 38.6

2013

257

94

36.6

(2014 yılında dünyadaki parlamentolarda en yüksek kadın temsiline sahip olan ülkeler)

Buradaki karşı oy yazısı ‘’imtiyaz ‘’ noktasına değinmiş , Ulusal Raporlar Sonuçlar

suçların işlenmesinde cinsiyete dayalı bir ayrımcılık olmadığının altını çizmiştir . Bence ek olarak suçlar konusunda bu şekilde uygulanabilecek ayrımcılık kadınları suça teşvik ede-

Ulusal sonuçlar konusundaki başlangıcı özellikle parlamento-

bileceğinden ötürü pozitif ayrımcılık olarak değil , kadınların

daki kadınların temsili üzerinden başlatmak gerekir. Çünkü

aleyhine bir ayrımcılık olarak görülmelidir.

demokrasi halkın temsilidir.ve halkın ihtiyaçlarına göre seçilmemiş bir meclisin toplumdaki eksiklikleri gidermede etkisiz kalacağı aşikardır. Ne yazık ki bir çok ülkeden önce kadınların

Uluslararası Rapor ve İstatistikler

seçme , seçilme hakkını elde ettiği ülkemizde bu konuda ilerUluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 178 ülkenin verileriy-

leme kaydedilememiştir. Kadınların özel ve kamusal yaşama

le yaptığı araştırmada 1995 yılından 2015 yılına istihdamda

katılımı önündeki engeller , yine onların siyasal karar meka-

cinsiyet farkı ancak 0,6 puan azalmıştır. İstihdam/nüfus oranı

nizmalarındaki rolleriyle ortadan kaldırılabilir.

kadınlarda %46 , erkeklerde ise %72’dir. Aile işlerinde çalışan sayısı son 20 yılda kadınlarda 17 puan ve erkeklerde de 8 puan azalmıştır bunun sonucunda aile işlerine katkı amaçlı çalışanlar arasındaki cinsiyet açığı %11’e inmiştir. Kadınlar gelir düzeyi fark etmeksizin erkeklere göre en az 2,5

39


rektörlükte kadınların oranı yalnızca %9’dur. Durum bürokra-

Kadın ParlamentoToplam milletSeçim yılı daki milletiçindeki vekili vekili sayısı pay (%) sayısı

side de çok farklı değil ; üst düzey yöneticilerin %89’u erkek %11’i kadındır.

1935 1939 1943 1946 1950 1954 1957

395 400 435 455 487 535 610

18 15 16 9 3 4 7

4.6 3.8 3.7 2.0 0.6 0.7 1.1

1961 1965 1969 1973 1983 1987 1991 1995 1999

450 450 450 450 400 (1 boş) 450 450 550 550

3 8 5 6 12 6 8 13 22

0.7 1.8 1.1 1.3 3.0 1.3 1.8 2.4 4.0

2002 2007 2011 2015

550 550 550

24 50 79

4.4 9.1 14.4

Maalesef ülkemizde kadınların karar alma mekanizmalarında-

550

98

17.8

rant yapan gruplar bulunmaktadır ve acaba rantla gelen bir

550

81

14,73

Haziran

2015 Kasım

2016-2017 verilerine göre kız çocuklarının okullaşma oranı Muş’ta %46 Ağrı’da %50 Bitlis’te %53 iken Rize’de %100 , Isparta’da %98 ve Artvin’de %98’dir. Değerlendirme ve Kapanış Dünyanın her gün gelişim ve değişim süreci içerisinde olduğunu hesaba katarak söylemek gerekir ki kurulan yeni dünya düzeninde biyolojik ayrımcılığa geçit yok . Bunu aşamayan toplumlar dünyaya ayak uyduramayacak ve muhtemelen eskiyeni çatışmaları yaşayacaklardır. Pozitif ayrımcılık gerçekten de salt bir eşitlikten çok adaletli eşitlik ister. Pozitif ayrımcılık uygulamalarını en iyi uygulayan ülkeler bile bu konuya pozitif eylem vb. uygulamalarla başlamıştır. Eşitlik, adaletli olmak için pozitif ayrımcılığa nasıl ihtiyaç duyuyorsa; aynı şekilde pozitif ayrımcılık da geçiş kademeleri olan pozitif eylem vb. enstrümanlarla geçiş aşamasına ihtiyaç duyar.

ki eksikliği ağır bir biçimde halk tabanında kendini göstermektedir. Ülkemizdeki bu eksiklik dünyadaki genel olan eğilimden çok farklı değildir. Ancak bu konuları çıkarları için pozitif ayrımcılık cidden başarıya ulaşabilir mi? Bunun dışında şunu belirtmeliyiz ki pozitif ayrımcılık yapıyoruz gerekçesiyle yeniden bir eşitsizlik (imtiyaz)yaratmamak

(Bugüne kadar olan seçimlerde TBMM’de kadın temsili)

gerekir. Buradaki kilit nokta eğitimden geçmektedir. Eğitimin olmadığı bir toplumda pozitif ayrımcılık da dahil her şey yan-

Buna ek seçimlere gelirsek 30 mart 2014 yerel seçimleri 30

lış anlaşılacaktır. Nitekim ülkemizde pozitif ayrımcılık üzeri-

Büyükşehir Belediye Başkanının yalnızca 3’ü ve 1381 beledi-

ne ezberden öteye gidemeyen anlayışlar bunu kanıtlar nitelik-

ye yalnızca 40’ı kadındır. Belediye meclisleri ve il genel mec-

tedir.

lislerinde de durum aynı şekildedir. Bu problem sadece kanunlarla çözülecek biçimde değildir , Aşağıda bahsedeceklerimiz siyasi karar alma mekanizmaların-

aynı zamanda toplumsal duyarlılıkta arttırılmalıdır. Bu prob-

daki eksikliklerin tezahürü olarak da değerlendirilebilir.

lemlerin çözülmesi için öncelikle kadınların parlamentodaki temsil problemi halledilmeli ve günlük yaşamda da kadınlar

Türkiye’de üst düzey yöneticilikte , kurul ve komisyonlarda

siyasetten uzak tutulmamalıdır.

kadınların temsil düzeyinin düşük olduğunu söylemek gerekir. Buna karşın uzmanlık gerektiren meslekler ve akademide kadın oranları hayli yüksektir. Üniversitelerde kadın öğretim görevlileri oranı %43,5’tür. Akademideki bu oranın bir çok Avrupa ülkesiyle eşdeğer veya daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Ancak buna karşın yönetici kadrosu olan

40


KAYNAKÇA: 2014 Yılında Dünyadaki Parlamentolarda En Yüksek Kadın Temsiline Sahip Olan Ülkeler: http://www.ipu.org/wmn-e/arc/classif010114.htm Akbaş, Kasım ve Şen, İlker Gökhan, ‚Türkiye’de Kadına Yönelik Pozitif Ayrımcılık: Kavram, Uygulama ve Toplumsal Algılar‛, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Hukuk Fakültesi 20. Yıl Özel Sayısı, (2013): 165-189. Dinçkol, Bihterin, ‚Kadın Erkek Eşitliği için Pozitif Ayrımcılık‛, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 8, (2005): 101-107 Gözler, K. Türk Anayasa Hukuku Dersleri , Bursa: Ekin 2015. Gül İdil Işıl ve Ulaş Karan, Ayrımcılık Yasağı, Kavram, Hukuk, İzleme ve Belgeleme. Editörler: Burcu Yeşiladalı -Gökçeçiçek Ayata. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011. İba , Şeref, Anayasa ve Siyasal Kurumlar , Ankara:Turhan 2008. İba, Şeref ,Eşitlik ve Pozitif Ayrımcılık Kavramları Yönünden Dokuzuncu Anayasa Değişikliği ,Amme İdaresi Dergisi 2006. Karakuş , Yeliz , Türkiye’de ve Avrupa'da Pozitif Ayrımcılık : Karşılaştırmalı Bir Çalışma 2006. Öden,Merih. Türk Anayasa Hukukunda Eşitlik İlkesi, Ankara:Yetkin Yayınevi, 2003. Özbudun, Ergun. Türk Anayasa Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınevi, 2011. T.C. Aile ve Sosyal Politakalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü. “Türkiye’de Kadın”, Nisan 2017. Teziç , Erdoğan , Anayasa Hukuku , İstanbul : Beta 2014. Ulucan , Devrim ,Eşitlik İlkesi ve Pozitif Ayrımcılık , Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 15, Özel S., 2013, s.369-383.

41


Uluslararası Uyuşturucu Kaçakçılığında Kadınların Artan Rolü

"Kitabı bitirdiğimde rahat bir nefes aldım, çünkü bitirmeden öldürüleceğim diye korkuyordum. Fakat şimdi kitap çıktı, Meksika'nın bu savaşta neler çektiğine dair tanıklık kâğıda dökülmüş oldu." Bu sözler, Meksika’da uzun yıllar boyunca uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir kartelin içinde görev aldıktan sonra yazdığı "Gerçek İçin Ölmek: Meksika'nın Vahşi Uyuşturucu Savaşının İçinden” adlı kitabındaki anıları ve itirafları

Gül Deniz Korkusuz guldenizkorkusuz0805@gmail.com

sebebiyle sık sık ölüm tehdidi alan “Lucy” takma adlı kadına ait. ("Kimsenin yazamadığını yazan Meksikalı kadın- BBC Türkçe", 2013) Lucy’nin yazdığı kitap ve karşımıza çıkan her

lerden oluşan bu topluluklarda son dönemlerde kadınların

istatistik, günümüzde kadınların rolünün artmasıyla daha da

aktif roller aldığı görülüyor. Geçmişte görevleri yalnızca üzer-

ciddi boyutlara ulaşan uyuşturucu kaçakçılığı probleminin

lerinde uyuşturucu ile seyahat etmek olan kadınlar, bugün

kadınların hayatları üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne

kartelleri yönetiyor, para aklama görevini üstleniyor, kısacası

seriyor. Bu sorunun hem kadınlar üzerindeki hem de dünya

daha aktif roller oynuyor. Bunun en önemli sebebi ise sınır ve

üzerindeki etkilerini anlayabilmek içinse, son yıllarda altın

ülke içinde artan baskılar olarak gösteriliyor. Çoğalan operas-

çağını yaşayan uyuşturucu ticareti hakkında genel bir bilgi

yonlar ve önlemler, uyuşturucu taşıyıcılarının günlük hayatta

sahibi olmak şart.

şüphe çekmeyecek ve sorguya çekilme ihtimalleri erkeklere

Uyuşturucu kaçakçılığı, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve

oranla daha az olan kadınlar arasından seçilmesine sebep olu-

Suç Ofisi tarafından, “kaçakçılıkla mücadele kanunlarına

yor. (The Rise of Femicide and Women in Drug Trafficking,

aykırı olarak uyuşturucu maddelerin yetiştirilmesinin, üretimi-

2011) Kadınlar içinse işsizlik, eğitimsizlik ve ekonomik deza-

nin, dağıtımının ve satışının yapılması olarak tanımlanmıştır.

vantajlar uyuşturucu çetelerine katılmayı bir alternatif haline

Uyuşturucu ve kaçakçılığına bağlı suçların ciddiyeti giderek

getiriyor. Uyuşturucuya bağlı suçlar sebebiyle tutuklanan

artarken, aynı zamanda oldukça kapsamlı kanunlar da birçok

kadınların büyük bir çoğunluğunu, çocuklarını yalnız büyüt-

ülkede yürürlüğe konulmaktadır. Söz konusu kanunlara rağ-

meye çalışan veya ailelerine bakmakla yükümlü olanlar oluş-

men uyuşturucu kaçakçılığının azalmak yerine, şekil değiştire-

turuyor. (Giacomello, n.d.) Verdiği röportajda: “Çoğumuz

rek artmasına ise günümüzde en çok kar getiren işlerden birisi

bunu milyoner olacağımız için değil, çaresiz olduğumuz için

olduğu gerçeği sebep olmakta. Bunun en açık örneğini UNES-

yapıyoruz.” diyen uyuşturucu kuryesi bekâr bir anne ise en

CO’nun 1995’te yayınladığı veriler ortaya koymaktadır. Veri-

çarpıcı örneklerden birisi. (Seiffert, 2011) Çetelerin kaçakçılı-

lere göre, Meksika’da yaşanan kriz döneminde ülkeye petrol

ğı kolaylaştırmak için kadınları daha fazla kullanmak istemesi

ihracatı ile giren para ve uyuşturucu kaçakçılığı sonucu kaza-

ve kadınların yaşadığı ekonomik ve sosyal zorluklar birleşti-

nılan para neredeyse birbirine eşit. Bu verilerden konuyla

ğinde kadınların bu alana katılımındaki artış kaçınılmaz hale

ilgili iki çıkarım yapılabilir: kaçakçılığın bu denli artmasının

geliyor. Ortaya çıkan istatistikler durumun ciddiyetini gözler

başlıca sebebinin yüksek miktardaki para akışı olduğu ve ka-

önüne seriyor. 2010’da elde edilen verilere göre tüm Latin

dınların bu motivasyonla tüm riskleri göze alıp uyuşturucu

Amerika’da tutuklanan erkek sayısı, kadın sayısından fazla

ticaretinde de söz sahibi olmaya başlamaları.

olsa da uyuşturucuya bağlı suçlar sonucu hapse giren kadın

Kaçakçılık yalnızca Meksika gibi gelişmekte olan ülkeler için

sayısı erkeklere oranla daha fazla. (WOLA)

problem oluşturmuyor. Uyuşturucu ticaretinin getirdiği inanıl-

Röportajlar ve istatistikler genel anlamda kadınların uyuşturu-

maz kar ve uyuşturucuya karşı artan talep, gelişmiş ülkelerde

cu ticaretinde aldığı rolü ortaya koysa da arka planda

de bu sorunun giderek büyümesine neden oluyor. Dünya siya-

“madalyonun iki yüzü” denilebilecek bir durum var. Haberler,

setini ve ülkeler arası ilişkileri kimi zaman terörist organizas-

sosyal medya ve filmlerde yansıtılan ve uyuşturucu çetelerinin

yonları finanse ederek, kimi zamansa ekonomik problemler

“karizmatik liderleri” olarak yansıtılan kadınlar aslında gerçek

yaratarak etkileyen uyuşturucu ticareti, dünyanın dört bir ya-

hayatta piramidin en tepe noktasını oluşturuyor. Kadınlar her

nındaki karteller ve çeteler tarafından yönetiliyor. Eski dö-

ne kadar erkeklerle hiyerarşik yapının her basamağında eşit

nemlerde liderleri ve çalışanları birkaç istisna dışında erkek

rol paylaşmaya başlamış olsa da asıl artış gösterdikleri alan

42


taşımacılık olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir deyişle kadınla-

beraberinde getiriyor. Suç oranları kadınların da katılımıyla

rın en çok rol aldığı alan, en alt sınıf olan kuryelik denilebilir.

giderek yükseliyor, hapishaneler giderek doluyor ve kadına

Taşımacılık yapacak olan uyuşturucu kuryeleri genellikle genç

karşı şiddet artıyor. Kolay para kazanma ve lüks bir hayat

ve güzel kadınlar arasından seçiliyor ve bu kadınlar piramidin

yaşama hayali kadınların tutuklanmasına, senelerce hapis

tabanını oluşturuyor (Giacomello, n.d.). Temel görevleri ise

yatmasına ve öldürülmesine sebep oluyor. 1989-2008 yılları

vücutlarını kullanarak maddenin ulaşımını sağlamak. Ancak

arasında Arjantin’de uyuşturucuya bağlı suçlar nedeniyle hap-

eğer bir kurye zamanında destinasyonuna varamazsa, midesin-

se giren kadınların sayısı %271 artarken, Brezilya’da %290

deki paket çözünebiliyor ve aşırı doz sebebiyle ölümüne sebep

(2005/2013) ve Kolombiya’da %211 (2000/2014) arttı

oluyor. Bu tehlikelere rağmen, dünyanın dört bir yanında hala

(Boiteux,2015).

bu işi yapan, yakalanan, aranan binlerce kadın bulunuyor.

“uyuşturucu savaşları” olarak adlandırılan rekabetlerde yine

Kadınlar yakın zamanlarda aktif rol almaya başlasalar da as-

kadınlar hedef alınıyor. Çeteler rakiplerinin kuryelerini öldür-

lında neredeyse yüz yıldır uyuşturucu ticaretinin içindeler.

mekten çekinmiyor çünkü bunun önemli bir yaptırımı olmaya-

Lola la Chata, aynı zamanda Meksika uyuşturucu kaçakçılığı-

cağının farkındalar. Kadın kuryeler “güçsüz” ve “savunmasız”

nın büyükannesi olarak biliniyor ve bu alanın en eski örnekle-

bir konumda bulunuyor. Kadınlara uygulanan şiddetin dozu da

rinden birisi olarak gösterilebilir. 1906’da doğduğu yer olan

aynı oranda artıyor.

Mexico City, o zamanlar hırsızlıktan uyuşturucu kaçakçılığına

Tüm bu gerçekler uyuşturucu ticareti ve uluslararası düzeyde-

illegal aktivitelerin en yoğun olduğu bölgelerden birisiydi.

ki illegal organizasyonların artık yalnızca erkeklerin dünyası

Annesinin ticaret ağı uyuşturucu maddelerin dağıtımına kadar

olmadığını gösteriyor. Uyuşturucu kaçakçılığı tam tersine

genişlediğinde, Lola onun yanındaki en önemli yardımcı ko-

günümüzde gölgesi çoğunlukla kadınların üzerinde dolaşmak-

numundaydı. Meksika Devrimi dönemindeki zorlu yaşam

ta olan bir problem. Ünlü top modellerden, ülkelerinde ekono-

koşulları, ailenin illegal yöntemlerle para kazanma yollarını

mik ve sosyal zorluklar içinde yaşayan kadınlara, binlercesi-

tercih etmesine ve uyuşturucu ticaret ağından önemli bir po-

nin hayatını etkileyen uyuşturucu kaçakçılığının durdurulması

zisyona gelmesine sebep oldu. Yirmili yaşlarda ailesi ve dene-

için uluslararası iş birlikleri de yetersiz kalmakta. Latin Ame-

yimlerinden öğrendikleri sayesinde kendi kartelini kuran Lola,

rika başta olmak üzere, dünyanın dört bir yanında uyuşturucu-

1956’da ölene kadar Meksika’dan Amerika’ya uyuşturucu

ya bağlı suçlara karşı alınan önlemlerin, her sene artan hapis

akışını kontrol etmeye devam etti. Bir diğer örnek ise geçmiş-

ve ölüm oranlarına bakıldığında yetersiz kaldığı aşikârdır.

te Kolombiya güzeli seçilen, model Angie Valencia. “Şüphe

Ülkelerin yakın gelecekte, uyuşturucu ticaretinde “kadın elin-

çekmeyen masum melekler” olarak adlandırdığı genç model-

den” çok daha fazlası olduğunu anlayarak, ölüm ve hapis

leri uyuşturucu kuryesi olarak kullanan Valencia, 2009’da

oranlarını durdurmak için daha sıkı önlemler almaları şart

hapse girdi. Lola ve Valencia uyuşturucu çetelerindeki yüksek

çünkü kadınların günümüzde erkeklerle her alanda eşit rol

pozisyonları sayesinde lüks bir hayata sahip olsalar da, bu

oynama ve eşit haklara sahip olma çabası artık illegal alanlar

durum kuryelik yapan genç kadınlar ve bekâr anneler için tam

için de geçerli. Bu gerçeğin göz ardı edilmesi daha yüzlerce

tersi: tehlikeli ve ölümcül.

kadının hapse girmesi, öldürülmesi ve suç işlemesi ile sonuç-

Kadınların rolünün gün geçtikçe artması ve karteller içindeki

lanacaktır.

Dahası

karteller

arasında

oluşan

ve

“glass ceiling”i (cam tavan) kırmaları, yıkıcı sonuçları da

KAYNAKÇA: Kimsenin yazamadığını yazan Meksikalı kadın- BBC Türkçe. (2013, April 04). Retrieved from http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/04/130404_meksika_blogcu United Nations Office on Drugs and Crime. (n.d.). Retrieved from http://www.unodc.org/unodc/en/drug-trafficking/index.html Seiffert, R. (Director). (2011). Cocaine Unwrapped [Motion picture on Documentary]. UK. Perrot-Lanaud, M. (n.d.). The social and economic impact of drug trafficking. Retrieved from http://portal.unesco.org/en/ev.phpURL_ID=6906&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html Council on Hemisphere Affairs. (n.d.). The Rise of Femicide and Women in Drug Trafficking. Retrieved from http://www.coha.org/the-rise-of-femicide-and-women-indrug-trafficking/ Giacomello, C. (n.d.). How the Drug Trade Criminalizes Women Disproportionately. Retrieved from https://nacla.org/article/how-drug-trade-criminalizes-womendisproportionately

43


Küresel Politikada Kadın

GİRİŞ Küresel politika alanı ortaya çıkışından bu yana geleneksel çizgi içerisinde devlet merkezli gelişmiş ve devlete ait güç, egemenlik, savaş, barış, çıkar, güvenlik gibi kavramlar erkekler ve erillikle özdeşleştirilmiştir. Soğuk savaş sonrası dönemde siyasetin genel konjonktürü değişmekle birlikte ve bu alana yeni kavramlar, yeni bakış açıları ve yeni eleştiriler eklenmiş-

Dilek Demirhan ddemirhan93@gmail.com

tir. Yükselen yeni seslerden biri de feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımı olmuş ve bu kuramın savunucuları, kadının uluslararası politikadaki yerini sorgulamaya başlayıp alana yeni

sizliğinin ortadan kalkacağını iddia etmişlerdir. İkinci dalga

bir soru yöneltmişlerdir: kadınlar uluslararası politikanın nere-

feminizm ise ilk dalgaya göre daha derin kavramsallaştırma

sinde? Bu soru çevresinde ise kuramlarını geliştirmişler.

ortaya koymuş ve temel olarak kadının özgürleşmesi üzerine yoğunlaşmıştır. “Birinci dalga feminizm eğitim, siyaset ve

FEMİNİST HAREKET VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER

çalışma gibi ‘kamusal’ alanlarda reform yapılmasıyla ilgilen-

Küresel politikada kadının yerinin sorgulanmaya başlanması

mişken ikinci dalga feminizm ‘kişisel olanın siyasi nitelikle’

feminist hareketin ortaya çıkışı ve feministlerin, sosyal bilim-

olduğu görüşünden hareketle aile ve ev hayatı gibi ‘özel alan-

lerin pek çok alanında olduğu gibi, uluslararası ilişkiler ala-

ların’ yeniden yapılandırılması çabası içerisinde olmuştur. Bu

nında da kadınların yerini sorgulamaları ile başlamıştır.

şekilde ikinci dalga feminizm daha çok ‘gündelik yaşamın’

“Çünkü feminizmin ulusal sınırları aşarak çeşitli kadın hare-

politikasıyla ilgilenmiş ve aile içindeki güç yapıları ile kadın

ketleri veya örgütlenmeleri aracılığıyla yaşadığı uluslararası-

ve erkek arasındaki kişisel ve cinsiyetle ilgili ilişkiler konu-

laşma süreci, uluslararası ilişkiler disiplininin çalışma alanına

sunda sorgulamalarda bulunmuştur.” 1990’ların sonunda orta-

giren konuların daha yakından gözlemlenmesi ve sorgulanma-

ya çıkan üçüncü dalga feminizm ise ikinci dalgaya tepki ola-

sını beraberinde getirmiştir.”

rak doğmuş ve evrensel kadın anlayışını reddederek, toplum-

Feminizm en genel anlamda kadının sosyal hayattaki yerinin

sal cinsiyet, ırk, etnisite, siyaset, iktisat gibi kavramlar üzerine

iyileştirilmesi hareketidir ve kadınların sadece kadın olmaktan

yoğunlaşmıştır.

dolayı karşılaştıkları eşitsiz ilişkilere yoğunlaşır. Sadece kadın

Temelde üç dalga halinde gelişen ve pek çok alt dala ayrılan

-erkek eşitsizliğine odaklanmayan feminizm, aynı zamanda

feminizm, bütüncül bir kuram geliştirememiştir. Ancak tüm

eşitsizliğin psikolojik, ekonomik, politik ve sosyal yönlerine

yaklaşımların ortak vurgusu kadının sosyal hayatta görünür

de dikkat çeker.

kılınması ve eril hâkimiyetin sorgulanması üzerine olmuştur.

Mary Wollstonecraft‟ın 18.yy’da yazdığı Kadın Haklarının

Feminizmin uluslararası ilişkiler alanına yansıması ise 1980le-

Savunusu (Vindication of the Rights of Woman) adlı kitabı ilk

rin sonu, 1990ların başlarına denk düşmektedir. İki kutuplu

modern feminist kitap kabul edilmekle birlikte, feminizm

dünyanın sona ermesiyle birlikte, politika sahnesinde farklı

kökenlerini eski Yunan ve Çin uygarlıklarına kadar götürmek

kavramlar ve düşünceler dolaşıma girmiş ve geleneksel yakla-

mümkündür. “Örneğin Venedik doğumlu bir şair olan Christi-

şımlar sorgulanmaya başlanmıştır. Devleti başat aktör olarak

ne de Pisan (1365-1434), geçmişteki ünlü kadınların cesur

gören geleneksel yaklaşımlar, devletin içindeki aktörleri ve

eylemlerinden bahsederek ve eğitim ve siyasi etkiyle ilgili

kimlikleri kuramsal yapılarının içine almamaktaydı. Bu nok-

kadın haklarının savunuculuğunu yaparak modern feminizmin

tayı tartışmaların odak noktasına alan feminist uluslararası

görüşlerinin ilk habercisi olmuştur.”

ilişkiler teorisyenleri, uluslararası ilişkiler alanını “içinde ço-

Ortaya çıkışından bu yana feminizm, liberal feminizm, sosya-

cukların hiç doğmadığı ve kimsenin ölmediği” bir dünya ola-

list/marksist feminizm, radikal feminizm, post-modern femi-

rak tanımlamışlar ve eleştirini bu nokta üzerinden geliştirmiş-

nizm… gibi pek çok alt dala ayrılan bir kuram olmuştur. Fa-

lerdir. Nitekim, Bosna Hersek’te yaşanan olaylar, , Afrika ve

kat en genel anlamda üç dalga şeklinde ilerlemiştir. 19.yy’da

Asya’daki çatışmalarda zarar görenlerin yaklaşık %80‟inden

ortaya çıkan birinci dalga feminizm, başlıca kadınların oy

fazlasının kadınlar olması, 1975-1985 arasını BM tarafından

kullanma hakkı, eğitim ve mülkiyet hakkı üzerine yoğunlaş-

“Kadınların On Yılı” olarak ilan edilmesi gibi gelişmelerle

mış, kadınların bu hakları elde etmeleri halinde cinsiyet eşit-

birlikte kadın konusu hızla uluslararası ilişkilerin gündemine

44


girmiştir.

nin değişmesine, dönüşmesine ve kadının politik alandaki

“Feminist uluslararası ilişkilerin gelişiminde Ann Tickner,

yerinin iyileşmesine katkı sağla”ma”mıştır. Ana akım varsa-

Sandra Harding, Cynthia Enloe ve Christine Sylvester gibi

yımların cinsiyet temelinde tekrar gözden geçirilmesi, erillik-

alanın önde gelen isimlerinin yönelttikleri; “neden devlet ve

dişilik rollerinin eleştirisi gibi kavramları uluslararası ilişkilere

uluslararası örgütlerin yöneticileri, dış politika karar alıcıları

dâhil ederek alanın gelişimine katkı sağlamıştır.

veya askerler genellikle erkektir; neden dış ve askeri politika alanlarında kadınlara yeterince yetki verilmemektedir, ulusla-

KADIN POLİTİKACILAR VE KÜRESEL POLİTİKADAKİ

rarası ilişkiler disiplininin toplumsal cinsiyet sorunlarına bakı-

TEMSİLLERİ

şı tarafsız mıdır; feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımı savaş,

Özellikle seçme ve seçilme hakkını elde etmesinden bu yana

nükleer silahlanma, çevre tahribatı, uluslararası terör, enerji

kadınlar politika sahnesinde daha görünür ve dolaylı da olsa

kıtlığı veya Ortadoğu’daki sorunların çözümü gibi dünyanın

söz sahibi olma hakkını elde etmiştir. Dünya sahnesinde Mar-

önemli problemlerine farklı çözümler üretebilir mi?” gibi

garet Thatcher, Benazir Butto, Hillary Clinton, Ellen Johnson

temel soruların ve bunlara yönelik cevap arayışlarının büyük

Sirleaf, Indira Gandhi ve Angela D. Merkel gibi güçlü siyasi

etkisi olmuştur.”

karakterleri görmemize rağmen kadınların uluslararası politi-

Alanın önemli teorisyenlerinden J. Ann Tickner’ın “Searching

kadaki konumları hala eşitsiz ve sorunludur.

for the Princess? Feminist Perspectives in International Relati-

Kadın ve erkek olma rollerinin toplum tarafından sıkı sıkıya

ons” adlı makalesindeki nitelendirmesiyle uluslararası ilişkiler

belirlendiği bir dünyada kadınlar, zor da olsa siyaset sahnesin-

‘prenslerin’ hakim olduğu, ‘prenseslerin’ ise görmezden gelin-

de kendilerine yer bulabilmektedir. Ancak bu temsil bazı so-

diği bir alan olarak gelişmiştir. Yüksek politika alanları prens-

runları ve zorluklarını da beraberinde getirmektedir.

lerle/erkeklerle özdeşleştirilirken, alçak politika alanları ise

Dış politikanın egemenlik, hegemonya ve erillik gibi tanımlar-

prenseslerle/kadınlarla özdeşleştirilmiştir. Temelde bu özdeş-

la açıklanması neticesinde maskülen değerler ön plana çık-

liği sorgulayan feminist uluslararası ilişkiler yaklaşımı bu

makta ve çoğu zaman karar alıcı aktörler de erkekler olmakta-

yanıyla geleneksel çizgiden ayrılır ve eleştirel bir yaklaşım

dır. Bu bağlamda cinsiyet kimliği dış politika kararlarının

sunar.

alınmasında ve dolayısıyla küresel politikanın şekillenmesinde

Sadece kadının uluslararası politikadaki varlığını sorgulama-

önemli rol oynamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da kimi

yan feminist uluslararası ilişkiler kuramları, aynı zamanda

zaman kadın politikacılar ‘egemen maskülenlik’ kavramının

milliyetçilik, savaş, çatışma ve güvenlik gibi alanın önemli

arkasına gizlenerek siyaset sahnesine çıkabilmiştir. Sözgelimi,

başlıklarına da değinmişlerdir. Özellikle savaş konusu üzerine

erkeklik değerlerine en çok değer veren ülkelerden olan İngil-

eğilen feminist uluslararası ilişkiler teorisyenleri, savaşı sade-

tere’de uzun süre başbakanlık yapan Thatcher’ın

ce erkeklik ve kadınlık rollerini güçlendirmesi bakımından

Lady” lakabını kullanması maskülen duruşunu pekiştiren bir

değil, aynı zamanda savaşın cinsiyetler üzerinde doğurduğu

takma ad olmuştur. Ayrıca Thatcher görev süreci boyunca

farklı sonuçlar bakımından da incelerler. Bu bağlamda sava-

feminizmi aşağılayan söylemlerde bulunmuş ve herhangi bir

şın erkekler tarafından karar verilip uygulanan bir eylem ol-

kadını bakanlık birimlerine önermemiştir.

masına ancak savaşın sonuçlarından en çok etkilen ve mağdur

Bir başka sorun ise karar alıcı aktör haline gelen kadınların

edilenlerin kadınlar olduğuna dikkat çekmişlerdir. “Örneğin

ülkesindeki siyasetin yine erkek çoğunluğundaki parlamento-

İkinci Dünya Savaşı’nda askeri faaliyetler sırasında ölenleri

lara dayanmasıdır. Sadece Almanya’nın değil tüm Avrupa’nın

sayısı 25 milyon iken ölen sivillerin sayısı 42 milyondu ve bu

en uzun süre görev yapan kadın lideri olan Merkel örneği de

sivillerin çoğu kadınlardan oluşmaktaydı.” Bunun yanı sıra

böyle bir sorunu perdelemektedir. Güçlü kimliği, maskülen

savaş tecavüzleri, cinsel şiddet, esir kampları da savaşın ka-

duruşu ile uzun yıllardır başbakanlık yapan Merkel’in ülkesin-

dınlar üzerindeki ağır psikolojik ve sosyal etkileri arasında

de aktif siyaset yapan kadınların sayısında ciddi bir düşüş

sayılmıştır. Ayrıca bütüncül bir güvenlik anlayışını reddeden

yaşanmaktadır.

feminist uluslararası ilişkiler kuramcıları, özellikle kadınların,

Müslüman ülkeler içinden ilk kadın başbakan olan Benazir

çocukların ve marjinal grupların hayatını etkileyen yapısal

Butto genç, başarılı, gösterişli ve iyi eğitim görmüş bir kadın

şiddeti de dikkate almışlardır.

olarak Pakistan siyasetinin erkek egemen siyasi kurumları ve

Feminizmin kendi içindeki ayrışma uluslararası ilişkilere dair

eski moda politikacılarına meydan okuyarak uzun yıllar baş-

getirdikleri yaklaşımları da etkilemiş ve feminist uluslararası

kanlık görevini yürütmüştür. Ancak uğradığı suikast sonucu

ilişkiler yaklaşımı da bütüncül bir kuram ortaya koyamamıştır.

hayatını kaybeden Butto’dan sonra yerine yeni bir kadın siyasi

Ancak devletleri, uluslararası siyasi organları ve aktörleri

aktör gelmediği gibi Pakistan’da kadınların siyasal yaşamında

cinsiyet eşitsizliği üzerine düşünmeye davet eden feminist

da bir iyileşme görülmemiştir.

uluslararası ilişkiler kuramları, uluslararası ilişkiler disiplini-

BM ve IPU'nun hazırladığı “Siyasette Kadın 2017” haritasına

45

“Demir


göre, dünyada parlamentolarda kadın oranı yüzde 23lerde

uluslararası feminizmin her dalı kadının politik durumunun

seyretmektedir. Bu oran

parlamentodaki erkek nüfusunun

iyileştirilmesi için farklı tezler sunmuşlar, söz konusu sorunu

çeyreğini bile oluşturamadığı gibi dünya üzerindeki dağılımı

pek çok açıdan ele alarak alanın gelişimine katkı sağlamışlar-

da orantılı değildir. Mecliste kadın oranının en yüksek olduğu

dır.

bölge yüzde 41,7’lik oranla İskandinav ülkeleri olurken, Arap

Maskülen-feminen, alçak politika-yüksek politika, kamusal

ülkeleri ve Pasifik ülkeleri en son sıralarda yer almışlardır.

alan-özel alan gibi ikilemlere dikkat çeken teorisyenler, bu

Kadınların siyaset sahnesindeki sayıca az oluşunun nedenleri

kavramlar üzerinde yeniden düşünülmesini sağlayarak alanı

toplumsal cinsiyetçi sosyalizasyon süreci, kadınlara ilişkin

zenginleştirmişlerdir.

durumsal kısıtlamalar, kadınlara yönelik yapısal engeller ve

Üzerinde durdukları zemin kaygan da olsa kadınlar uluslarara-

dış politika alanının en maskülen özellikleri sergileyen politik

sı politikanın göz ardı edilemez aktörlerindendir. Bu zeminin

alan olmasıyla açıklanmaktadır.

sorunlarının ve zorluklarının tespit edilmesi alanın gelişimine katkı sağlayacağı gibi aynı zamanda dünya nüfusunun yakla-

SONUÇ

şık yarısını oluşturan kadının politik kimliğinin iyileşmesine

1980’lerde uluslararası ilişkiler teorilere adım atan feminist

de yardımcı olacaktır.

uluslararası ilişkiler yaklaşımı geleneksel yaklaşımları sorgu-

temsil uçurumu devam etmekte olsa da kadınların politikadaki

layarak alana yeni bir soluk getirmiştir. Uluslararası ilişkilerin

konumları son yarım yüzyıl içinde önemli kazanımlar elde

‘mainstream’ (ana akım) yaklaşımlarını ‘malesteam’(erkek

etmiştir. Bu anlamda feminist uluslararası ilişkiler teorisinin

gündemi) olarak değerlendirerek var olan değerlerin yeniden

alana katkıları göz ardı edilemez boyuttadır.

Her ne kadar niteliksel ve niceliksel

sorgulanmasını sağlamıştır. Bütüncül bir yaklaşım sunamayan

KAYNAKÇA: ATAMAN Muhittin (2009). “Feminizm: Geleneksel Uluslararası İlişkiler Teorilerine Alternatif Yaklaşımlar Demeti”, Alternatif Politika, Cilt 1, Sayı 1, sf 1-41. “Benazir: Bir Hanedanın Sonu” BBC Haberi 27.12.2007 http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/2007/12/071227_butto_obit.shtml Erişim Tarihi: 24.11.2017 BUTLER Judith (2015). “Cinsiyet Siyaseti. İşkence Ve Seküler Zaman” Savaş Tertipleri, Çev. Şeyda Öztürk, YKY Yayınları, İstanbul, sf 98-126. ÇAKIR Serpil (2007). “Feminizm: Ataerkil İktidarın Eleştirisi”, H. Birsen Öz (der.), 19. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Modern Siyasal İdeolojiler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, sf 412-475. EKEN , Mehmet Evren. (2017). “Feminizm, Maskülinite ve Uluslararası İlişkiler Teorisi: Uluslararası Siyasetin Toplumsal Cinsiyeti.” Uluslararası İlişkiler Teorileri içinde. Ramazan Gözen (Der.). İletişim Yayınları, sf 443- 491. FAZLI Doğan, Duygu Özlük(2016). “Feminist Uluslararası İlişkiler Ve Uluslararası İlişkiler Eleştirisi: Cinsiyet, Devlet Ve Güvenlik”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı 32, sf 54-70. HEYWOOD Andrew (2011). “Küresel Siyasette Toplumsal Cinsiyet”, Küresel Siyaset, Çev. Nasuh Uslu Vd, Adres Yayınları, Ankara, sf 487-510. “Kadın Politikacı Sayısı Azalıyor” Deutsche Welle Haberi, 14.08.2017 http://www.dw.com/tr/kad%C4%B1n-politikac%C4%B1-say%C4%B1s%C4%B1-azal% C4%B1yor/a-40083730 Erişim Tarihi: 30.11.2017 KOYUNCU , Çiğdem Aydın (2011). “Dış Politika Karar Verme Mekanizmalarında Kadının Yeri”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 44, Sayı 4, sf 99-120. ÖZTÜRK , Zerrin Ayşe. Uluslararası Siyasette Ve Karar Alma Mekanizmalarında Kadın, Ege Stratejik Araştırmalar Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, Sf 85-106. PINARCIOĞLU , Nihal Şirin. (2017), Eril Siyasette Kadın Temsili (Mi?), Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt 7, Sayı 1/1, sf 12-24. “Siyasette Kadınların Dünya Haritası Çıktı” Bianet Haberi, 31.03.2017 https://m.bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/185021-siyasette-kadinlarin-dunya-haritasicikti Erişim Tarihi: 20.11.2017 TİCKNER J. Ann (1992). Gender İn İnternational Relations : Feminist Perspectives On Achieving Global Security , Columbia University Press, New York. Tickner, J. Ann (1999), “Searching for the Princess? Feminist Perspectives in International Relations”, Harvard International Review, Cilt. 21, Sayı: 4, sf 44-48. TICKNER J. Ann ve Laura Sjoberg (2007). “Feminism”, Tim Dunne, Milja Kurki, Steve Smith (der.), International Relations Theories: Discipline and Diversity, Oxford University Press, Oxford. TÜR Özlem, Çiğdem Aydın Koyuncu(2010)- “Feminist Uluslararası İlişkiler Yaklaşımı: Temelleri, Gelişimi, Katkı Ve Sorunları”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, Cilt 7,Sayı 26, sf 3-24. “Women İn Politics 2017 Map” http://www.unwomen.org/en/digital-library/publications/2017/4/women-in-politics-2017-map Erişim Tarihi: 24.11.2017

46


Müslüman Ülkelerde Trans Kadın Olmak: İran ve Türkiye

“Politikada Kadın olarak belirlenen dosya konusunda şüphesiz bir şekilde yer verilmesi gereken bir konuyu aydınlatmak amacıyla kaleme alınmış, yürekten yazılmış bir yazıdır bu.” Yazıda iki ülkede trans kadınların hak mücadelesi ve günlük yaşam deneyimleri ele alınacaktır. Hiç de uzaklara gitmeyip Türkiye'yi seçmemin nedeni, hâlihazırda ülkemizde şiddet ve

Nartan Koşucu nartan.kosucu@metu.edu.tr

ayrımcılığın trans kadınların hayatının büyük bir parçası olması; İran'ın seçilmesinin nedeni ise Türkiye'den farklı olarak bu ülkenin açık bir şekilde şeriatla yönetilmesi ve trans kadın-

maya devam ediyor. Human Rights Watch'ın raporuna göre

ların deneyimlerinin de buna göre farklılık göstermesidir.

keyfi tutuklama ve gözaltılar, işkence ve özel hayatın ihlali

Amacım, ilk önce bu iki ülkede trans kadınların nasıl günde-

hem transların hem de eşcinsel ve biseksüellerin uğradığı hak

me geldiğini ve rejimlerin buna karşılık olarak nasıl politikalar

ihlalleri arasında yer alıyor. Dahası tutuklanan LGBT'ler adil

ürettiğini açıklamaktır. Daha sonra ise İran ve Türkiye'de trans

bir şekilde yargılanmıyor. Çünkü ülke açıkça şeriatla yönetili-

kadınların varoluş mücadelesinin kısaca tarihini anlatıp, onları

yor ve heteroseksüel edimler dışındaki tüm aktiviteler yasadı-

kamusal ve ekonomik alanlardan dışlayan mekanizmalar ta-

şı. Bu yüzden cinsiyet geçiş sürecine olan devlet desteği aslın-

nımlanmaya

da transları tanımlı kadın modeline uygun hale getirme çaba-

çalışılacaktır.

sından başka bir şey değil. Translar eğer devletin gözünde Trans kadınların görünür olma mücadelesi

cinsiyet kimliklerini 'kanıtlayamazlarsa' eşcinseller gibi hapse atılma, hatta idam cezasıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Ben-

İslam devletinin ilanından önce, İran’ın trans kadınlara yöne-

zer şekilde bazı eşcinseller ve cinsiyetsiz, cinsiyet-akışkan

lik kapsayıcı veya dışlayıcı bir politika geliştirmediğini görü-

bireyler üzerinde de zorla cinsiyet geçiş ameliyatı uygulanıyor

yoruz. Uzun zaman Türkiye'de de olduğu gibi, İran devletinin

ki yasa önünde aslında karşı cinse ilgi görüyormuş gibi gözük-

bu konuyu yok sayma, tepki göstermeme hali var. İran'da hak

sünler. Sonuç olarak devlet cinsiyet geçiş ameliyatlarını des-

mücadelesini başlatan isimlerden biri olan Maryam Hatoon

teklese de translar kamusal alandan dışlanıyor, şiddete maruz

Molkara, doğumda kendisine erkek cinsiyeti atanmış bir ka-

kalıyorlar. Eşcinsellere istenmeyen cinsiyet geçiş ameliyatları

dın. Henüz Humeyni sürgündeyken, ileride devletin başına

uygulanıyor.

geçeceğini düşündüğü için ona mektuplar yazmaya başlıyor. Hem Humeyni'ye hem de başka liderlere yazdığı mektuplarda

Diğer taraftan Türkiye'de trans kadınların 70'li ve 80'li yıllarda

kendisinin 'erkek bedeni içine hapsolmuş bir kadın' olduğunu

büyük kentlerin çeşitli yerlerinde birlikte yaşadıkları görül-

söylüyor ve cinsiyet değiştirme ameliyatı için izin istiyor.

mektedir. 1978 yılından itibaren ise polisin trans gettolarına

Rejim değişiminden sonra bir süre hapse atıldıktan sonra Hu-

yönelik baskısının arttığı ve sakinleri sürgün politikalarına

meyni ile görüşmeye gidiyor ve bu süreçte çoğu kaynağa göre

maruz kaldırılmıştır. 12 Eylül Darbesi'nden sonra askeri rejim

Humeyni'nin korumaları tarafından fiziksel şiddet görüyor.

İstanbullu trans kadınlar trenlerle beraber sürgün edilmeye

Ancak görüşmelerinden sonra Humeyni, bir kişi eğer kendisi-

çalışılınmıştır. Gerek mahalleli ahlakçılığı, gerek devletin

ni karşı cinsin bedeninde kapana kısılmış hissediyorsa, do-

kurumsallaşmış trans fobisi yüzünden keyfi mahalle baskınları

ğumda atanmış cinsiyetini değiştirmek için tıbbi ve hormonal

ve gettolardan kovulmalar halen devam etmektedir. Son ör-

müdahalelere başvurabileceğini, bunun İslam'a aykırı olmadı-

nekleri 2000'li yıllarda Ankara Eryaman'da ve İstanbul Avcı-

ğına dair bir fetva yayınlıyor.

lar'da yaşanmıştır. Türkiye LGBT kurtuluş mücadelesinin sık

Bugün İran, Tayland'dan sonra dünyada en çok cinsiyet geçiş

sık kullandığı 'gettoları değil şehrin tamamını istiyoruz' sloga-

ameliyatı yapılan ikinci ülke ve devlet kişinin maddi durumu-

nı bu olaylara gönderme yapar. Trans kadınlar aynı dönemde

na göre bu ameliyatların yüzde ellisine kadarını karşılıyor.

medyanın da dikkatini çekmiştir ancak bu mesele o dönemde

Ancak durum sadece görünüşte gelişmiş gözüküyor, gerçekte

Türk medyası için öyle yabancıydı ki gazeteciler, trans kadın-

trans kadınlar hala büyük ölçüde şiddet ve ayrımcılığa uğra-

ları tanımlarken genellikle homoseksüel kelimesini kullanmış-

47


lardır. Türk Ceza Kanunu'nda LGBT'ler ile ilgili hiçbir madde

hizmetlerine erişim, psikolojik ve fiziksel şiddet olduğu söyle-

olmamasına rağmen eşcinseller ve translar zaman zaman keyfi

nebilir.

gözaltılara maruz kalmıştır. Translar daha görünür oldukları ve eşcinseller gibi kimliklerini gizleyemedikleri için çok daha

Translara yönelik ayrımcılığın ve yaşanan mağduriyetin teme-

büyük oranda şiddetin, baskının, ayrımcılığın nesnesi olmuş-

linde ikili cinsiyet sisteminin yattığının altını çizmek önemli

lardır. Trans kadınlar halen emek piyasasından dışlanarak seks

bir noktadır. Bir insanın doğduğu anda ona atanan cinsiyeti

işçiliği yapmak durumunda bırakılmakta, Kabahatler Kanunu

reddetmesi, başka bir cinsiyetin özelliklerini benimsenmesinin

gerekçe gösterilerek keyfi olarak gözaltına alınmakta, her gün

insanlık tarihi kadar eski bir olgu olduğu bilinen bir gerçeklik-

tacize tecavüze uğramakta ve öldürülmektedirler. LGBT kur-

tir. Kapitalizme içkin ikili cinsiyet sistemi nedeniyle günü-

tuluş mücadelesinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de

müzde bu durum patolojik bir vaka olarak görülüyor. Toplu-

güç kazanmasıyla artık LGBT'lerin hak ihlali söz konusu ol-

mun önemli bir kesiminin cinsel çeşitliliği aile kurumuna karşı

duğunda başvurabilecekleri kanalların sayılarını artırdığı göz-

bir tehdit olarak görmesinin arkasında, ayrımcılığın din, ahlak

lemlenir. Medyanın muhalif kesimlerinin kısmen ayrımcı

ve burjuva ideolojisi ile meşrulaştırılması yatıyor. Coğrafya-

söylemden beslenmeyi bıraktığı görülüyor. İran'ın aksine cin-

mızdaki trans kadınlar dünyanın diğer yerlerindeki hak müca-

siyet geçiş ameliyatına devlet destek vermiyor ancak önünde

delesi deneyimlerinden yararlanarak toplum içinde hak ettikle-

herhangi bir yasal engel de bulunmamaktadır. Bugün Türki-

ri yerlere ulaşacaklardır.

ye'de transların yaşadığı en yakıcı sorunların istihdam, kamu

KAYNAKÇA: Discrimination and Violence against Sexual Minorities in Iran. (2015, October 20). Retrieved December 29, 2017, from https://www.hrw.org/report/2010/12/15/ we-are-buried-generation/discrimination-and-violence-against-sexual-minorities

Gürsü, E., & Elitemiz, S. (Eds.). (2012). 80'lerde Lubunya Olmak. Retrieved December 29, 2017, from http://www.siyahpembe.org/80lerde-Lubunya-OlmakWeb.pdf

Iran: Discrimination and Violence Against Sexual Minorities. (2015, April 17). Retrieved December 29, 2017, from https://www.hrw.org/news/2010/12/15/irandiscrimination-and-violence-against-sexual-minorities

Trans Sesler, Yüzler, Hareketler – Türkiye´de nesilden nesile trans olmak. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http://7713.berlin/tr/yazi/trans-sesleryuzler-hareketler-turkiyede-nesilden-nesile-trans-olmak/

Türkiye'de LGBT Hareketi: Daha Geniş bir Evrene Doğru Soybilim, Özgünlük ve Gömülmüşlük. (n.d.). Retrieved December 29, 2017, from http:// researchturkey.org/tr/lgbt-movement-in-turkey/

48


BM Güvenlik Kurulunun 1325 Sayılı Kararı ve Etkileri

Kararın Arka Planı Negatif haklar statüsünde yer alan siyasete katılma hak kavramına dikkatlerin çekildiği 18.yy’dan itibaren eşitsizliğin görüldüğü bir alandır. Bu süreçte görülen Fransız Devrimi sonrası yapılan yurttaşlık ve seçmenlik arasında yapılan ayrım bunun en büyük örneğidir. Bunu takriben 150 yıllık süreçte kadınlar yaşama, mülkiyet edinme gibi haklar edinmesi rağmen siyasete katılım hakkını ancak 1950lerden sona elde edebil-

Onur Sayar onursayar81@hotmail.com

mişlerdir. Hakkın elde edilmesi sorunların çözümüne kalıcı bir çözüm getirememiş, tepkilere karşı bir taviz olarak verilen bu hak yapısal reformlarla desteklenmediğinden beklenen etkiyi

sırasında kadın ve kızların özel gereksinimleri; b) Yerel kadın-

gösterememiştir. Özellikle yüksek politika olarak bilinen sa-

ların barış girişimlerini ve çatışmaları çözmeye yönelik yerel

vaş, barış ve güvenlik politikalarının oluşturulması sürecinde

süreçlerini destekleyecek ve barış anlaşmalarının bütün uygu-

öne çıkan bu dengesizlik ilk kez 2000’de BM Güvenlik Kon-

lama mekanizmalarında kadınları içerecek tedbirler; c) kadın

seyi’nin aldığı 1325 sayılı karar ile küresel bir sorun olarak

ve kızların insan haklarının sayılması ve korunmasını, özellik-

görülmeye başlanmıştır.1325 temel olarak kadınların barış

le anayasa, seçim sistemi, polis ve adalet çerçevesinde sağla-

politikalarına katılımı arttırmayı hedeflemektedir. Karar mü-

yacak tedbirler;’ olarak oluşturulan 8.madde en kapsamlı ve

zakerelerde kadın temsilcililerin gerekliliğine vurgu yapmak-

yapıcı madde olarak düşünülebililinir. Zira, bu döneme kadar

tadır. Karar bu konuda bir milat olarak değerlendirilmektedir.

kadın hakları üzerinde yapılan çalışma araştırma inceleme ve

Bu karar ile kadınların barış görüşmelerine dâhil olmasının ve

kararlarda karışıklık çözümü alanında kadın rolüne değinilme-

barışa katkıda bulunmasının gerekliliği kanıtlanmışır.

miştir. Benzer şekilde 2008 tarihli 1830 sayılı karar ile bu

2.Dünya Savaşı sonrası dönemden 1992’ye kadar yapılan 30

duruma dikkat çekilmiştir.

kritik barış müzakeresine kadınların katılımının çok düşük

Kararın Etkileri

olduğu gözlenmiştir. Karardan önceki 50 yıl bu kararın ne

2000’den sonra 2011 yılına kadar geçen sürede ne yazık ki

denli gerekli olduğunu da kanıtlamaktadır. Bu süreçte yapılan

kadınların barış görüşmelerinde arabulucu ve imzacı olarak

güvenlik politikalarında, barış kararlarında kadınların çoğun-

bulunma oranlarında önemli bir değişiklik olmadı. 2008’de

lukla yer almadığı görülmüştür. Yakın dönemde görülen istis-

Dünya Ekonomi forumu ülkelerin çeşitli toplumsal cinsiyet

nai durumlar dışında bu durumun bir sorun olarak süregeldiği-

alanlarındaki boşlukları giderme konusunda kastettikleri yolu

ni göstermiştir. Var olan az sayıdaki örnek ise 1990lardan

değerlendirdi ve bir önceki yılda 128 ülkenin 41’inde genel

itibaren dönemin koşullarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

olarak durumun kadın için daha da kötüleştiğini tespit et-

Öte yandan aynı dönemlerde BM, AB veya Avrupa Konseyi

ti.1325 sonrası süreçte 33 barış görüşmesine katılan 280 dele-

gibi örgütlenmelerde çok az sayıda da olsa kadın aktörün yer

geden yalnızca 11’ikadındı. Hükümet adına görüşmelerde

aldığı/almış olduğu görülmektedir. Ancak oransal olarak bir

bulunan kadınların oranı ise %7’de kalmıştı. Yapılan 61 barış

dengesizlik görülmekteydi. BM bu durumun farkına vararak

görüşmesinin yalnızca 2 tanesinde kadın imzacı bulunmaktay-

çıkardığı 1325 sayılı kararda üç aşamalı bir çözüm yolu buldu.

dı. Bu durumun farkına varan BM çeşitli ülkelerde kadınlar-

Bu aşamalar, cinsiyete dayalı şiddetten korunmaları, karar

dan oluşan arabuluculuk heyetleri oluşturmaya başladı ancak

alma ve barış süreçlerine kadınların katılımı ve şiddetin önlen-

bu heyetlerin hiçbirini barış görüşmelerine atamadı. Bu heyet-

mesi olarak belirlenmiştir.

ler barış müzakerelerine doğrudan katılmasalar da görüşlerini

Kararın İçeriği

bildirmekteydiler. Ancak heyetler istenildiği takdirde diğer

Kararın özellikle 8. Maddesi katılım sağlama açısından önem-

uluslararası kuruluşların isteğiyle belirli anlaşmazlık çözümle-

lidir. ‘Bütün ilgili tarafları, barış anlaşmalarının görüşülmesi

rinderol alabilmekteydiler. Afrika Birliğinin 2008 yılında

ve uygulanması sırasında, toplumsal cinsiyet bakış açısını

ülkeye davet ettiği kadın arabuluculuk heyeti Kenya’da seçim

benimsemeye davet eder. Bu kapsamda, diğerleri yanında; a)

sonrası yaşanan krizin çözümünde etkin rol aldı. 2014’te çö-

çatışma sonrası geri dönme ve geri yerleşme ve rehabilitas-

zümlere katkıda bulunan 14 arabuluculuk heyetinden 12’si

yon, yeniden bütünleşme ve çatışma sonrası yeniden inşa

kadınlardan oluşuyordu. Kadınlar öte yandan kısmen de olsa

49


müzakere gruplarının tarafları arasında yer almaya başladılar. 1992 yapılması önleyici bir çözüm olabilir. Yapılan düzenlemeler kadınların yılında yapılan incelemede 17 barış görüşmesinde kadınları delegas- bu sürece otomatik olarak katılımını sağladığı takdirde hem kadınlar yondaki ortalama oranının %9 da kaldığı görülmüştür. Bu 17 görüş- süreçlere dahil olmaya harcayacakları zamanı sürecin işeyişinde kulmede alt sınırın %0 üst sınırın ise %35 olduğu görülmüştür. En yüksek lanmış olacaklar hem de taraflar hedeflerine yoğunlaşmış olacaklardır. oran olan %35’e ise 2011 yılında Filipinler Hükümeti ile Ulusal De- Ayrıca BM, sürece dahil olan devletler ve arabulucuların kadınlara mokratik Filipinler Cephesi arasında yapılan görüşmelerde ulaşılmış- görüşmelerde yer ayırması önemlidir. Kadınların teşvik edilmesi ve tır.

eğitilmesi de barış görüşmelerinde kadın oranının arttıracak diğer bir

Öte yandan kadınların bu sürece dahil olmasının önemli sonuçları durumdur. Artan sayıda kadının masada olması ve başarılı şekilde olmuştur. Bunlardan ilki görüşmelerden nihai barış kararının çıkması- uygulanan çeşitli toplumsal cinsiyet politikaların ille de kadınların dır. Arabuluculuk heyetlerinin üzerinde çalıştığı 14 farklı çözümsüz- ‘gerçek’ dahil olma ve katılımı anlamına gelmediğini unutmamak lükten 12’si tarafların uzlaşı ile sonuçlanmıştır. Ayrıca heyetlerde gerekir. 1325 sayılı karar bütün bu girişimler için gerekli dayanağı bulunan kadınların müzakerelerdeki faaliyetleri incelendiğinde var sağlama imkanına sahiptir. İkinci olarak kadınların barış görüşlerinde olan anlaşmazlıklarla yetinmeyip olaylara geniş bir çerçeveden baka- sadece temsilci olarak bulunmaların yanı sıra, görüşmenin öncesindeki rak cinsiyet eşitsizliği ve kadı haklarının yetersizliğini de gündeme incelemelerde ve barışa giden süreçte bulunmaları kadınların aktif rol getirdikleri görülmüştür. Luz Méndez Guatemala Barış Görüşmelerin- almalarını sağlayacaktır. Diğer bir çözüm ise sürece dahil olan yetkilide Guatemala Ulusal Devrimci partinin delegesi olmasına rağmen, lere barış görüşmelerindeki kadın-erkek eşitsizliğine vurgu yapılmasıpartinin önceliklerinden ziyade toplumsal alandaki kadın sorunlarına dır. 2011’den bu yana BM Kadın Birimi, BM Politik İşler birimiyle önem vermesi ve bu sorunların çözümüne giden yolun başlatıcı olması birlikte bu konuda faaliyet yürütmeye başlamıştır. Ancak yaratacağı bunun bir örneğidir.

olumlu etkiler henüz ortaya çıkmamıştır. Ancak kadınlara katılımını

Konuya farklı bir yönden bakıp kadınların barış görüşmelerindeki ve entegrasyonunu sağlayacak faaliyetler yapılmamaktadır. Bu alanda istekleri sosyal ve siyasal anlamda değişikliklere yol açmıştır. Bu is- kadınların barış görüşmelerine katılmasının sürece zarar vereceği yötekler genel olarak güvenlik ve korunma ile şiddetin önlenmesi ile nündeki düşüncenin aşılamamış olması da olayın temelinde yatan asıl ilgilidir. Bunlara ek olarak bu anlaşmalara katılmak neticede doğrudan nedendir. Bu konuda BM barış görüşmeleri başlamadan önce bu sivil olmasa da yerel ve ülkesel ölçekte kadınların siyasete katılma isteğini toplum kuruluşlarına yer vermesi, görüşmeleri olumlu yönde etkileyansıtmaktadır. Bunun yanı sıra ekonomik yaşantıya katılmak ve eği- mekle kalmayıp kadınların katılımını da arttıracaktır. Çünkü sürece tim hakkından etkili bir şekilde yararlanmak da görüşmelerde günde- başlangıçta dahil olunması halinde yapılan tartışmalara ve çözüm öneme gelen taleplerden olup diğer hakların kazanılmasında önemli pay rilerine katılmak kolaylaşacaktır. Bu görüşmelere kadınların ve kadın sahibi olmuştur. Örneğin 2006 yılında Uganda’da imzalanan Juba sivil tolum örgütlerinin katılımını sağlamak amacıyla BM ‘nin bütçe Barış Anlaşması’nda kadınlara eğitime erişim kolaylığı sağlanmıştır. sağlaması da destekleyici bir çözüm olabilir. Bu durum çözümün uyEğitim sürecinde kadınlara yasal haklarının öğretilmesi, temel güven- gulanabilirliğini arttırmaktadır. lik becerilerinin kazandırılması da hedeflenmiştir. Eğitim yalnızca bir Bu olumsuzluklara rağmen 1325’in yarattığı olumlu değişiklikler de alanla sınırlı kalmamıştır. Ayrıca mesleki eğitiminin desteklenmesi de göz ardı edilmemelidir. Barış anlaşmalarına bakıldığında 1325’in bakararlaştırılmıştır. Bu kadınların sosyal ve ekonomik hayata katılımı- şarısı daha açık bir şekilde görülmektedir. Devam eden bir araştırmanın önünü açmıştır. Ancak Kadınların katıldığı barış görüşmeleri sü- da, Christine Bell ve Catherine O’Rourke Şubat 1990’den Şubat reçler açısından da farklılık göstermektedir. Bu anlaşmalar BM anlaş- 2010’a kadar imzalanan 585 anlaşmayı incelemiş ve bu dönemdeki malarına göre cinsiyet ayrımcılığı ve kadına şiddet gibi konularda tüm anlaşmaların sadece yüzde 16’sı kadınlardan bahsederken, 1325 daha kapsamlı, çözümleyici maddeler içermektedir. Ayrıca bu anlaş- öncesi dönemdeki anlaşmalarda bu oranın yüzde 11, 1325 sonrası malarda BM Güvenlik Kurulu’nun 1525 sayılı kararına yapılan vurgu- dönemdekilerde ise bu oranın yüzde 27’ye çıktığını tespit etmişlerdir. lar, anlaşmaların meşruiyetini de arttırmaktadır.

Ayrıca BM’nin üçüncü taraf olarak katıldığı anlaşmalarda bu oran yüzde 4’ten yüzde 12’ye çıkmış ve BM’nin üçün taraf olmadığı anlaş-

SONUÇ

malarda bu oran yüzde 7’den yüzde 14’e çıkmıştır.

Alınan 1325 sayılı kararın kayda değer bir başarı gösterememesi eleş- En nihayetinde siyasi ve sosyal eşitsizliklere karşı çözüm yolu olarak tirileri de beraberinde getirmiştir. Bu duruma kararın izleme kurulları karşımıza çıktı. Karar, toplumsal cinsiyet temelli barış inşa süreçleri gibi bir uygulama mekanizmasının ve süre hedefinin bulunmaması ile tüm karar alma süreçlerinin her kademesinde kadınları dahil etme nedeniyle değişimi gerçekleştirebilecek düzenlemeler içermemesi ve katılımlarını sağlama yollarını yaratmak için bir şablon sundu. En neden olmuştur. BM’ye burada önemli görev düşmektedir. İlk olarak, önemlisi ise sorunun çözümüne katkı sağlamasa dahi çözüme giden Barış görüşmelerindeki süreçlere katılımcılara ilişkin bir düzenleme

yolu açtı.

KAYNAKÇA: (tarih yok). http://www.sivilsayfalar.org/kadin-baris-guvenlik-1325/ adresinden alındı (tarih yok). http://www.unwomen.org/-/media/headquarters/attachments/sections/library/publications/2012/10/wpssourcebook-03a-womenpeacenegotiations-en.pdf?la=en&vs=1159 adresinden alındı Council, U. S. (2000). Women and Peace and Security. http://www.un.org/en/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1325(2000)&referer=http://www.un.org/en/sc/documents/ resolutions/2000.shtml&Lang=E adresinden alındı Koyuncu, Ç. A. (2011). Dış Politika Karar Verme Mekanizmalarında. Amme Đdaresi Dergisi, 99-120. Sönmez, G. (2017). Kadınlar Radikalleşme ve Şiddet İçreren Aşırılığın Neresinde. Ortadoğu Analiz, 18-20.

50


Toplumun ilgi odağı, devletin sahibeleri: First Lady’ler

26 Mayıs 2017 tarihine geldiğimizde günün gazete manşetlerinde bir isim öne çıkmaktaydı: Gauthier Destenay. Bir önceki gün Brüksel’de gerçekleştirilmiş olan NATO liderler zirvesine damga vurmuş bu isim karşımıza partneri aracılığıyla çıkmakta ve dünya liderlerinin eşlerinin - başka bir deyişle “first lady”lerin geleneksel fotoğraf çekiminin arasına girerek kameralara gülümsemekteydi. 2015 yılından beri Lüksemburg Baş-

Ekin Su Yılmaz ekinsuyilmaz@gmail.com

bakanı Xavier Bettel ile evli olan Destenay, tarihte bir ilke imza atarak gurur ve sevinç ile partneri Bettel’e liderler zirvesinde eşlik ediyor ve sevginin sınır tanımadığı bu çağda “First

cenazesinde eşi üzerinden tanımlanan ama yıllar için de çok

Gentleman” olarak öncül bir unvan taşıyordu.

da anlam kazanan bu unvana layık görülmüştür.

Böylelikle Türk Dil Kurumu’nun başbayan olarak tanımlama-

Amerikan Anayasasında ve ya resmi bir dokümanda yeri ol-

ya uygun gördüğü ama hâlâ dilimize bu hali ile oturtamadığı-

mamasına rağmen yıllar içinde bu unvan, Amerikan başkan-

mız bu gayri resmi unvan, cinsiyetler üstü bir şekilde yeniden

larının etki unsuru oluşturan eşlerini yüceltmek ve bir politik

üretilmiş oluyordu. Bu yeniden üretim, haliyle makam teşkil

figür haline getirmek uğruna yeniden tanımlanmaya ve kulla-

etmese de çeşitli beklentiler ile donatılmış bu unvanın incelen-

nılmaya başlanmıştır. Kısa bir süre içinde First Lady de Baş-

mesinin ve anlamlandırılmasının gereğini kuvvetlendirmiş

kanın kendisi gibi ayrı bir proje haline gelmiş ve sosyal yaşa-

olacak ki geçtiğimiz yıllar bu konu için zengin bir tartışma

mın her alanında emsal teşkil etmeye başlamıştır. Seçim kam-

alanı doğurdu. 2016’nın sonu, 2017’ninse başına geldiğimizde

panyalarına katılmak, sosyal etkinliklerde Başkan’a vekillik

Atlantik’in bir ucu hayran kaldığı ve artık siyasi bir figür hali-

etmek ve çeşitli sosyal sorumluluk projelerini yürütmek gibi

ne gelmiş olan First Lady Michelle Obama’yı uğurlarken,

gayri resmi birçok sorumluluğu olan Amerikan Başkan Eşleri

Donald Trump’ın eşi Melania Trump’ı bu unvana layık gör-

zaman içinde tarzları ve yaşam stilleri ile de öne çıkmışlardır.

mekte zorlanıyor; diğer ucu ise yeni seçilmiş Fransız Başkan

Tarih içinde Jacqueline Kennedy gibi kimileri giyim-kuşam

Emmanuel Macron’un First Lady’sini yakın mercek altında

ve trajik yaşam öyküleri ile karşımıza çıksa da, Hillary Clin-

tutuyordu. Bize daha yakın bir coğrafyada, Azerbaycan’da ise

ton gibi örnekler ise bu unvanlarının ötesine gidip kendi siyasi

bir First Lady, Mihriban Aliyeva Cumhurbaşkanı Birinci Yar-

kariyerlerini sürdürmeye ve bu alanda öncül isimlerden olma-

dımcısı görevine getiriliyordu. Günümüze gelindiğinde ise

ya karar vermişlerdir.

kamuoyu tepkisinin yoğun ve çoğunlukla çelişkili olduğu bu

Amerikan etkisi bu alanda da kısa sürede tüm dünyaya yayıl-

hassas unvan hakkında herkesin hemfikir olduğu tek bir ger-

mış, başbayanlık artık sadece bir ülkeye has olmaktan çıkmış

çek vardı: 21. Yüzyıl, Devlet başkanlarının eşlerine onların

ve genel geçer bir görev haline gelmiştir. Günümüzde sadece

isteği ve iradesi dışında siyasi, sosyal ve ahlaki rol ve yüküm-

devlet başkanları değil çoğu siyasi lider ve diplomat eşlerini

lülükler yüklüyor ve bu rol ve yükümlülüklerin kontrolünü,

kariyerlerinin önemli bir parçası haline getirmiş ve partnerleri-

tepkisi ve medya aracılığıyla, çoğunlukla da irrasyonel bir

nin kariyerlerindeki temsil önemini güçlendirmişlerdir. Tak-

tutumla gerçekleştiriyordu.

dim edilebilirliği yüksek bir eş seçmek siyasi güç kazanmada

Günümüzde her ne kadar evrensel bir anlam taşısa da “First

neredeyse vazgeçilmez bir koşul olmuş ve aksinin yaşandığı

Lady”liğin de kökleri modern bir çok fenomen gibi Batıda

durumlarda tarih bize kamuoyunun ne kadar da etkili olabile-

bulunmaktadır. İlk olarak bu unvan 1849 yılında, eski Ameri-

ceğini göstermiştir. First Lady’leri konusunda belki de en

kan Başkanı James Madison’ın eşi Dolley Madison’ın cenaze-

ilginç manzaralara tanıklık etmiş Fransız halkı tabiri caizse

sinde dönemin Amerikan Başkanı Zachary Taylor tarafından

First Ladylerine en zor anları da yaşatan halkın ta kendisidir.

Madison’ı anarken sarf edilmiştir. Eşinin başkanlık yaptığı

Eski Başkan Sarkozy’nin sansasyonel eşi Carla Bruni’yi ülke-

dönemde nezaketi ile ön plana çıkmış olan Madison, Başkanın

nin en antipatiği ilan etmekle kalmamışlar, yeni First Lady’le-

eşinin rolünü tanımlama arayışı içinde olmuş ve İngilizlerin

ri Brigitte Macron’un da resmi olarak bu unvanı elde etmeme-

yakmış olduğu Beyaz Saray’ı yenilemek başta olmak üzere

si için ellerinden geleni yapmışlardır. Başka bir coğrafyada

birçok zorlu görevi üstlenmiştir. Eşinin başkan olarak popüla-

kamuoyunun tam tersi pozitif bir etkisi ise eski Arjantin Baş-

ritesinin artmasına da bu yoldan katkı sağlayan Madison ise

kanı Néstor Kirchner’in eşi Cristina Fernández de Kirchner’in

51


eşinin ardından 2 dönem art arda ülkeye başkanlık yapması ile

ten şaşmamış ve eşi Tansu Çiller’in yanında ama her zaman

kendini göstermiştir. Kirchner Arjanti’nin unutulmaz First

geri planda kalmayı tercih etmiştir.

Lady’lerinin arasına girmekle kalmamış, desteğini mobilize

Evlilik her ne kadar hususi bir bir araya gelme durumu olsa

ederek sandığa da taşımıştır.

da, siyasi figürler ve devlet başkanları seviyesinde evlilik,

Türkiye’ye gelindiğinde ise henüz 12 Devlet Başkanı olmuş

görevin kendisi kadar kamulaşmış bir alan olmuştur. Bu ne-

ülkemizin başbayanları ile geçmişi Batıdakinden oranla daha

denledir ki toplumun yansımalarının arandığı liderlerde, iyi bir

az politik olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçtiğimiz 94 yıl

eş çoğu iyi özelliğin önünde bir koşul olarak karşımıza çık-

içinde köşkün sahibelik yapmış Cumhurbaşkanları eşleri,

maktadır. Bu koşulun varlığı o kadar önemlidir ki tarih içinde

resmi seremonilerde ve çeşitli siyasi etkinliklerde eşlerini

kendini bir unvan olarak üretmiş ve projelendirmiştir. Batının

yalnız bırakmamaya özen göstermişlerdir. Fakat unvanlarının

“First Lady” olarak adlandırmayı uygun gördüğü, bizim de

üstü bir görevlendirmeden ya da öne çıkmadan uzak kalan

kabullendiğimiz bu gayri resmi ama bir o kadar da önemli

yerli First Ladylerimiz, Türk siyasetinin hafızasına genelde

unvan yer yer bir sempati unsuru yer yer de bir eleştiri sebebi

eşlerinin yanında, eşlerini insanileştiren ılımlı ve bir o kadar

olarak karşımıza çıkmıştır. Kadın ve erkek ilişkilerinin yeni-

da pasif figürler olarak kazınmışlardır. Biz de zaman içinde

den üretildiği ve kadının artık erkek üzerinden tanımlanması-

onların ağızlarından eşlerinin öykülerini ya da mazilerini din-

nın sonuna gelindiği bu dönemde, “First Lady”lerin hala bir

lemeye alışmış ve onlardan ilave bir görev beklememeye alış-

magazin ve denetim unsuru olarak kullanılması fazlasıyla

mışızdır. Türk siyasi tarihinde sadece Cumhurbaşkanlarının

endişe vericidir. Yapılan siyasete her ne kadar temsili bir bo-

değil Başbakanların da eşlerinden öne çıkan birçok figür ol-

yutta katkı sağlasa da günümüz devlet başkanlarının eşlerine

muştur. Mevhibe İnönü ve Rahşan Ecevit gibi Cumhuriyet

olan bu ilgi, siyasetin odağını çoğunlukla şaşırtmakta ve kadı-

kadınları çoğu zaman eşlerine destek olmakla kalmamış, ülke-

nı istemediği bir boyunduruk altına da sokmaktadır. Kamuoyu

nin fedakâr ve merhametli anneleri olarak da benimsenmişler-

ve medyanın asıl odağı sadece eşleri aracılığıyla hayatımıza

dir. Eşinin soyadını taşıyan Özer Uçuran Çiller ise ülkemizin

yer etmiş figürler olmaktan çıkmalı ve siyasette seslerini du-

ilk ve tek “First Gentleman”ı unvanına sahip olarak gelenek-

yurmaya çalışan kadın politikacılar olmalıdır.

KAYNAKÇA:

George W. Bush Presidential Library and Museum. (n.d.). https://www.georgewbushlibrary.smu.edu/The-President-and-Family/Laura-W-Bush/The-First-Lady-andHer-Role.aspx Kurtbay, Y. (1985). Protokol dersleri. Ankara: Dışişleri Eğitim Merkezi. Pruitt, S. (2017, August 09). Why the French Despise the Concept of First Ladies. http://www.history.com/news/why-the-french-despise-the-concept-of-first-ladies Vallely, P. (2008, March 27). The Big Question: What is the role of a First Lady, and can she have political significance? http://www.independent.co.uk/news/world/ politics/the-big-question-what-is-the-role-of-a-first-lady-and-can-she-have-political-significance-801716.html

52


Bir Seçmen Olarak Kadın

Siyasi katılımda cinsiyet bazında bir farklılığın olup olmadığı ve kadınların, erkeklere kıyasla siyasi katılımının düşük olduğuna dair uzun yıllardır çalışmalara yapılmaktadır. Batılı sanayileşmiş demokrasiler üzerinde yapılan araştırmalara göre, kadınların erkeklere nazaran siyasal katılımının daha az olduğu görülmektedir. Burada önemli olan nokta “siyasal hayata katılım” ile ne anlaşıldığıdır. Akla gelen ilk olgu genel ve yerel seçimlerde oy kullanmaktır. Demokratik yönetimlerde

Nilay Gençer nilaygencerr@gmail.com

vatandaşların en meşru hakkı ve aynı zamanda bir vatandaşlık görevi olarak karşımıza çıkan oy kullanma, bireylerin siyasal arenada karar alma süreçlerine katılımı ve iktidarı belirlemele-

Bu çalışmada 2004 ISSP( Türkçesi: Uluslararası Sosyal Anket

ri açısından oldukça önemli olsa da göz ardı edilen birçok

Programı) modülünü kullanarak oy kullanma ve siyasi parti

siyasi katılım biçimi mevcuttur. Eğer siyasal katılımda cinsi-

üyeliğini kurumsallaşmış katılım olarak alırken, daha başka

yet farkı söz konusuysa öncelikle oy kullanmanın ötesinde bu

siyasal davranışları daha az kurumsallaşmış olarak tanımlar-

katılımın nasıl ve hangi biçimlerde olacağını göz önünde bu-

lar. Bu çerçevede, siyasi aktivizm/militanlık davranışını ince-

lundurmak gerekiyor.

lerler ve gösteri yürüyüşlerine katılım, dilekçe imzalama,

Oy kullanma, parti üyeliği, dernek üyeliği, kamu görevlileriy-

ürünleri çeşitli sebeplerle boykot etme ve siyasal aktörlerle

le ya da siyasal parti liderleriyle temasta bulunmak, militanlık,

iletişime geçme gibi örnekleri bu davranışa dahil ederler. Her

siyasal bir kampanyada aktif olarak görev almak, bir mitinge

ne kadar oy kullanmada eşitlik söz konusu olsa da, kadınların

ya da toplantıya katılmak vb. örnekler siyasal katılım çerçeve-

siyasal partiye üye olma potansiyeli erkeklere oranla daha az

sinde değerlendirilebilir. Gelişen ve küreselleşen dünyada, her

olduğu yine bu araştırmadan elde edilmiştir. Fakat, ilginç olan

bir ülkede vatandaşların siyasal hayata bakışı ve dolayısıyla

nokta ise bu araştırmanın önemli bir konuya aydınlık getirme-

katılımı değişmektedir. Günümüzde, Batı demokrasilerinde

sidir. Özel aktivizm denilen özel eylem türlerinde bir cinsiyet

görülen katılım, vatandaş tarafından başlatılan ve politika

farkı söz konusu; fakat, bu sefer cinsiyet farkı kadınlardan

odaklı siyasal aktiviteleri içermektedir. Bu yaklaşım, aktivizm

yana! Peki nedir bu özel aktivizm? Bu alanda çoğunluğu ka-

ya da eylemcilik olarak Türkçe karşılığını buluyor. Siyasal

dınların oluşturması ne gibi bir anlam ifade ediyor? Bu demek

hayata katılımı inceleyen modernleşme yaklaşımının içinde

oluyor ki, kadınların dilekçe yazması ve imzalaması, ürünleri

yer alan Yeni Politika Tez’inin başlangıç noktası tam da bu-

politik sebeplerle boykot etmesi veya tam tersi satın alması,

dur. Bu teoriye göre, eski ve geleneksel formlar olarak adlan-

sosyal ve siyasi gruplara para bağışı yapması olasılığı erkekle-

dırabileceğimiz; oy kullanma, siyasal parti üyeliği ve dernek

re oranlara çok daha yüksek. Bu tarz özel/ bireysel eylemler

üyeliği yerine protesto ve resmi olmayan kanallar yoluyla

en az kaynak bağımlığı içeren ve günlük yaşama en kolay

bireyler seslerini duyurmayı tercih ediyor. Daha kolay bir

adapte edilebilen tarzda siyasi katılım eylemleridir. Bu sebep-

tabirle; vatandaşlar, politikadan elini ayağını çekip inzivaya

le, cinsiyet farkından söz ederken aslında birçok faktör bu

çekilmediler. Ne de olsa, Aristo’nun da dediği gibi “ Zoon

konuya dahil oluyor. Örneğin, çeşitli toplumlarda erkeğin

Politikon” (Türkçesi: insan doğası itibariyle politik bir hay-

daha çok liderliğe doğru, kadınların ise daha çok pasif bir role

vandır.)

doğru sosyalleştiği birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bu-

Kadın ve erkek cinsiyet uçurumu, farkı veya açığı olarak lite-

nun dışında, sosyo-ekonomik durum, sahip olunan statü, aile

ratüre yerleşen; İngilizce ’de “gender gaps” olarak karşımıza

içinde kadına yüklenen “anne” sorumluluğu ve bu aileye ba-

çıkan kavram, siyasal hayata katılımda kadın ve erkeğin hangi

kan, ilgi gösteren kadın, erkeğe oranla daha az zamanı ve

siyasal kanallarda daha pasif ve aktif olduğunu belirtiyor.

kaynağı/ gücü olduğu için siyasal sistemde daha pasif olarak

Kadınların, oy verme eylemini en az erkekler kadar yerine

karşımıza çıkıyor. “Genel olarak ataerkil toplumlarda özne,

getirdikleri bilinmektedir. İki önemli kadın araştırmacı, Hilde

kültür, akıl, bilim ve kamu ile özdeşleştirilen erkek cinsiyeti-

Coffe ve Catherine Bolzendahl, 2010 yılında yayımlanan ma-

nin karşısında; nesne, doğa, duygu, bilim dışı ve özel alan ile

kalelerinde 18 gelişmiş batı ülkelerine bakarak kadın ve erke-

eşleştirilen kadın cinsiyeti arasında daima karşıt bir durum

ğin oy kullanmada tamamen eşit olduğu sonucuna ulaşırlar.

oluşturulmuştur. Ancak burada önemle vurgulanması gereken

53


konu, belirtilen özelliklerin ilkinin ikincisine negatif anlam

kadın milletvekili, 1 Mart 1935’te Parlamento’nun ilk toplan-

yükleyerek kendisini yükseltmesidir. Böylece ataerkil denetim

tısında yerlerini almışlardır. Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın-

mekanizmaları tarafından toplumda geçerli olan ve bugün de

lar, dünyadaki pek çok ülkeden önce bu hakkı elde etmiş olsa

geçerliğini koruyan erkek egemen yapı içerisinde erkek cinsi-

da siyasal katılım seviyesi günümüzde hala düşüktür. (Çağlar,

yeti olumlulukla özdeşleştirilirken, kadınlara ise pasif ve edil-

2011). Örneğin, seçme ve seçilme hakkından bu yana, hükü-

genliklerini

yüklenilmekte-

mette yer alan kadın sayısı sınırlıdır. Kadınların ilk kez bulun-

dir.” (Altındal, 2009)Özetle, yukarıda bahsedilen araştırma

duğu hükümet 1971-73 olağanüstü dönemin partiler üstü hü-

bulgusunun ana fikri, kadınların katılımının sadece seçimlerde

kümetleridir. Parlamento içinde bir kadın milletvekili ancak

oy kullanma ve örgütlere üyelik gibi geleneksel siyasal ku-

1987 seçimlerinden sonra hükümette yer alabilmiştir. 1993

rumlara dayandırılarak ölçmenin yanıltıcı olabileceği. Grevler,

yılında ilk kez bir kadın başbakan olarak iş başına gelmiştir.

gösteriler; kısacası perde arkası faaliyetler de siyasal davranış-

(Tansu Çiller) Siyasal katılım seviyesine ilişkin örnekler ço-

ları anlamada ve cinsiyet/yaş/statü ile alakalandırılarak karşı-

ğaltılabilse de, irdelenmesi gereken konu Türkiye’deki kadı-

laştırmalar yapmada en az oy kullanma kadar gerekliler. Siya-

nın aktif katılımını engelleyen toplumsal, kültürel, ekonomik

sal katılımda kadınların özel aktivizmde(eylemcilik)daha ak-

ve siyasal nedenlerdir. İlk akla gelen geleneksel ataerkil aile

tif, siyasal partiye üyelikte daha pasif ve oy kullanmada erkek-

ilişkilerinin modern toplumda hala baskın olarak varlığını

ler ile eşit olduğunu söyledikten sonra, çeşitli faktörlerin siya-

sürdürmesidir. Örneğin, kırsal kesimde, düşük öğrenim düze-

sal katılımı nasıl etkilediğini incelemek bu bağlamı anlamamı-

yinde olan kadınlar üzerinde eşlerinin, babalarının ve diğer

za yardımcı olacaktır. Coffe ve Bolzendahl, araştırmalarında

erkek aile üyelerinin politik baskıları devam etmektedir.

kişilerin evlilik, boşanma, eğitim ve iş durumlarına bakarak

( Doğramacı, 1997, s.141) Unutulmamalıdır ki, kadın kamusal

bunların her birinin siyasi katılımı nasıl etkilediğini inceledi-

alana girebildiği ölçüde özgürleşir ve kendi potansiyelini ger-

ler. Buldukları sonuçlar ise ilgi çekici! Örneğin; evli olma

çekleştirebilir. Evde temizlik yapan, yemek pişiren, aileye

durumu, erkeklerin siyasal katılımını etkilemezken; evli ka-

hizmet eden, çocuk doğuran, cinsel rolleriyle var olmayı sür-

dınlar bekar kadınlara kıyasla özel ve kolektif aktivizm tiple-

dürdüğü sürece siyasal katılımda da ikinci olacaktır. Sallan

rinde daha az aktif. Boşanma durumu, kadınların siyasi temas

Gül’e göre, Türkiye’nin erkek merkezli siyasal kültürü kadın-

içerisindeki katılımını arttırırken erkekleri etkilemiyor. Tam

ların erkeklerin belirlediği siyasette ancak eklemlenebilmekte

zamanlı çalışan erkeklerin herhangi bir siyasi parti üyesi olma

ve siyasetin kurucu öznesi olmaktan ziyade birer nesnesi ola-

olasılığı %10 iken, tam zamanlı çalışan kadınlarda bu olasılık

rak siyasette kısmen var olabilmektedirler. Bunların sonuçları

%6 olarak tespit ediliyor. Ayrıca, üniversite mezunu olmak

ise, kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik kadın hareketinin

kadınların bir siyasi partiye üye olması ihtimalini arttırırken,

siyasal boyutta etkisinin azalması ve cinsiyete dayalı kamusal

erkekler için bu faktör önemsiz. Oy kullanmada kadın ve er-

politikaların dönüştürülmesinin gecikmesidir. ( Sallan Gül,

keklerin eşit oranda katılımından bahsetmiştik. Bu da demek

2003)

pekiştirecek

nitelikler

oluyor ki, üniversite eğitimi kadınların bu eşitliği bozmalarında; daha doğrusu ileri götürmelerinde başrol oynayabilir. Dik-

Atatürk, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi

kat çekilmesi gereken başka önemli bir kavram ise; siyasal ilgi

kararı hakkında kendi el yazısıyla şöyle demektedir;

ve etkililik. Siyasal ilgi özellikle kadınlar için önemli bir de-

“Bu karar Türk kadınına sosyal ve siyasal hayatta bütün mil-

ğişken. Yüksek siyasal ilgi, bir kadının oy verme tahmini

letlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve

olasılığını (predicted probability) erkekten daha fazla arttırı-

kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım

yor. Genel olarak, tüm siyasal davranış tiplerinde sürekli tek-

gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni konumunu yetki ile

rarlanan bir cinsiyet ayrımından bahsetmek söz konusu değil.

işgal etmiş, iş hayatının her aşamasında başarılar göstermiştir.

Ayrıca, katılımı belirleyen ayırt edici özellikler kadınlar ve

Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk

erkekler için farklı önem taşıyorlar.

kadını bu sefer de milletvekili seçme seçilme suretiyle hakları-

Peki, bizim ülkemizde durum ne? Atatürk devrimlerinin en

nın en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin

önemlilerinden olan seçme ve seçilme hakkını Türk kadını 5

birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının

Aralık 1934’te kazanmıştır. 8 Şubat 1935 yılında yapılan mil-

elindedir ve onu yetki ve liyakatle kullanacaktır.”

letvekili genel seçimlerinde Meclis’e girmeye hak kazanan 17 KAYNAKÇA: Bolzendahl C.& Coffe H. (2010). Sex Roles: Same Game, Different Rules? Gender Differences in Political Participation, 62:318-333. DOI:10.1007/s11199-009-9729-y Caglar, N. (2011). The Journal of Visionary: Women’s Participation in Political Life and Quota Applications, 3(4) 59-67. Retrieved from : http://dergipark.gov.tr/ download/article-file/213982 Örtlek, M. (2013) Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi: Türkiye’de Siyaset ve Kadın, 5(2), 284-286. Retrieved from: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/117409

54


Hayata Siyah Peçelerin Arkasından Bakmak “İlerlemek istiyorsanız, kızları eğitmelisiniz. Kızları eğitirseniz, tüm halkı değiştirmiş olursunuz. Tüm toplumu değiştirmiş olursunuz.” (Al Jazeera) Bu sözler Nobel ödüllü insan hakları aktivisti Malala Yusufzay’ın Birleşmiş Milletler’ in en genç barış elçisi seçilmesi onuruna ABD’de düzenlenen törende yaptığı konuşmasındandır. Pakistanlı aktivist Malala Yusufzay 2012’de küresel terör örgütü Taliban tarafından saldırıya uğradı ve hayatını kaybetti. aynı şekilde karşılık bulmuyor. Modern dünya bir taraftan

Mustafa Atlı mmustafaatli4620@gmail.com

olgusal ve eşitlikçi dünya yaratma hedefine odaklanırken,

Ortadoğu kadınları sosyal alanda, yanlarında eşleri olmadan

diğer taraftan bu hedefler üzerinden toplumların kaderine

bir özne olmaktan yoksunlar. Bu Arap kadınlarının toplumla

direkt ve dolaylı bir biçimde etki etmeye devam ediyor. Olgu-

ilişkilerini neredeyse minimum düzeyde tutmaları şartını da

sal bir biçimde, bu etkinin çerçevesi toplumların modern olana

beraberinde getiriyor. Bugün Ortadoğu’da çoğu yerde kadınlar

doğru ilerlerken hangi benzer aşamalardan geçmesi gerektiği

yanlarında erkek çocuk ya da eşleri olmadan sokağa çıkamı-

şartında farklılaşmakta. Böylelikle bu şartlar, bir taraftan top-

yorlar. Ataerkillik Ortadoğu’da kadının sosyal ve kültürel

lumların kaderini belirlerken bir taraftan da onlar arasında

alandan dışlanmasının en güçlü nedeni olarak görülebilir.

ayrımın sınırlarını da çizmiş oluyor.

Çünkü ataerkil toplum yapısına sahip Ortadoğu ülkeleri kadı-

Bu ayrımdan en fazla etkilenen toplumların başında gelişme-

nı, mahremiyet kavramıyla eşine bağımlı kılar. Kadının mah-

miş toplumlar gelmekte. Ortadoğu toplumları bu ayrımda

remiyet duygusuyla sadece eşine bağlı olması, Ortadoğu’da

keskin bir sınıra sahipler. Peki, dünya toplumları bir taraftan

kadını erkek egemenliğinin katı kurallarına uymak zorunda

daha modern olana doğru evrilirken neden Ortadoğu toplum-

olan bir köle haline getirmiştir. Ataerkil toplumlar, kendi ku-

ları daha keskin bir sınıra sahipler? Bu çalışma, bu soru teme-

rallarına boyun eğmeyen kadınları ‘’ aykırı’’ olarak nitelendi-

linde Ortadoğu'daki ayrımın öznesi olan kadın üzerine odak-

riyor ve toplumsal alandan tamamen dışlıyor. Bu konu da ağır

lanmakta.

yaptırımlar mevcuttur. Yakın zamanda Suudi Arabistan’da

Eğer Ortadoğu toplumlarını geri kalmış toplumlar olarak nite-

ekmeğini getiren iki erkekle konuştuğu için 75 yaşındaki dul

lendirirsek, Ortadoğu kadınlarını da toplumsal cinsiyetçiliğin

bir kadına 40 kırbaç ve 4 ay hapis cezası verildi.

utanç verici noktalarından biri olarak kabul etmemiz gerekir.

(Kıykaç,2012). Bu alışkanlığın çok eskilere dayandığını Çağ-

Çünkü Ortadoğu kadınları; erkekler çoğunlukla kısıtlı ekono-

daş Demren “Ataerkillik denilen olgu, İslamiyet’ten önce de

mik faaliyetlerin yerine getirilmesinde özne olurken, kadınlar

vardı’’ sözüyle açıklıyor. Ataerkillik Ortadoğu toplumların,

çadırlar ve topraktan evler içinde çocuk doğurma ve soy deva-

toplumdan topluma geçen bir genetik mirasi şeklinde ilerliyor.

mını sağlamak gibi konularda yükümlülüğe sahip ve çoğun-

Ataerkillik olgusunun bu derece kalıtsal hale gelmesi Ortado-

lukla da bir özne olmadan hayatlarını tamamlayan konumda-

ğu’da savaş ortamının sürekli hale gelmesiyle de ilişkilidir.

lar. Bugün Ortadoğu da, kadınların %34’ü 20 yaşını doldur-

Erkeğin sürekli savaşan taraf olması ve kadının savaş için

madan evleniyor ve ortalama altı çocuk dünyaya getiriyor.

gerekli nüfusu sağlamada araçsal bir yer edinmesi yükümlü-

Sadece bu oranlara bakarak bile, Ortadoğu’da kadınların top-

lükleri, savaşın ortamının kadına toplumsal alanda getirdiği

lumsal cinsiyetçilik içindeki negatif yerini görebilirsiniz. Orta-

ağır maliyetler olarak görülebilir. Özellikle 11 Eylül 2001

doğu’da kadın ve toplumsal cinsiyetçilikle ilişkisi, sadece hızlı

ABD saldırılarıyla başlayan ve daha çok Pakistan, Irak ve

nüfus artışı ve artan doğum oranlarıyla açıklanamaz. Bu ne-

Afganistan’da yüzlerce intihar saldırısıyla kendini gösteren

denlerin neler olduğu konusunda daha nesnel sonuçlara odak-

savaş ortamı, sadece dışşal nedenler üzerinden kaynaklanma-

lanmak üzere, Ortadoğu da kadın olgusu dört kategori üzerin-

makta aynı zamanda içerideki güç çekişmelerinden de beslen-

den incelenmiştir: i) Ortadoğu'da sosyo-kültürel alanda kadı-

mektedir. Yıllardır süren bu savaş ortamı kadının kısıtlı olan

nın yeri, ii) Ortadoğu'da siyasi alanda kadının yeri, iii) Ortado-

sosyal ve kültürel etkileşimini yok etmekte ve kadını arka

ğu’da inanç sisteminde kadının yeri ve iv) Ortadoğu’da eko-

planda kalmaya zorlamaktadır.

nomik faaliyetlerde kadının yeri

ii) Ortadoğu’da siyasi alanda kadının yeri

i) Ortadoğu’da sosyo-kültürel alanda kadının yeri

Demokratik sistemlerde, kadınlar dünya nüfusunun yaklaşık

Toplumsal cinsiyet kavramının var oluş şekli her toplumda

55


%50’sini oluşturduklarından dolayı karar alma mekanizmala-

dığı tespitini yapmak mümkündür. İslam inancında kadının da

rında da %50 oranında sandalyeye sahip olmaları gerektiği

erkeğinde kul olarak kabul edilmesine anlayışına karşın, Orta-

ileri sürülmektedir (Dahlerup, 2007). Öte yandan kadınlarla

doğu’da uygulanan şer-i hükümlerde aynı kulluk anlayışı

erkeklerin ilgi alanları birbirinden farklı olmasından dolayı,

geçerli değildir. Örneğin, Ortadoğu ülkelerinde yasamanın

erkeklerin kadınları temsil edemeyeceği görüşü güçlü bir ka-

kaynağı olarak belirlenen şeriat, aile kanunlarında kadına karşı

nıdır. Buna ek olarak kadınların siyasi temsili ve katılımı

ayrımcılığı gözeten pek çok hükmü barındırmış, kadının evli-

problemi tüm dünya için sorun teşkil etmekteyken, bu sorun

lik, seyahat ve yaşayacağı yer seçimi gibi tüm eylemleri erkek

Ortadoğu da çok daha belirgin bir sınır durumdadır. Örneğin;

vasiliğinde yapması öngörülmüştür. (Aşkar Karakır&Aknur,

1 Mayıs 2014 itibariyle tüm dünyadaki parlamenter seçimler

2015). Buradan hareketle söyleyebiliriz ki; kültürel alan ve

dikkate alındığında, Ortadoğu ülkeleri % 15,9’la bölgelerde en

İslam inancından bağımsızlaşan şeriat hükümleri siyasi etki ve

düşük kadınların siyasi hayata katılım oranına sahiptir. ( Wo-

denetim mekanizması içinde siyasileştirilmiş ve taraflaştırıl-

men in parliaments 2014).

mıştır. Kadının başka bir erkekle ilişkisini zina ve evliliğinin

1920’li yıllarda kurulan manda ve himaye rejimleri, çoğunluk-

değerini erkeğin iki dudağı arasına bağlayan şeriat hükümle-

la askeri destekli olmakla birlikte günümüzde varlığını zor

rinden hareketle, adaletin simgesi ve inancın temel kuralları

durumlarda sürdürmektedir. Monarşik sistemin en başta de-

olarak görüldüğü yargısına ulaşılabilir. Öyle ki, şeriat hüküm-

mokrasiyi ve kadının siyasi hayata katılımı dışladığı Ortado-

leri kadının başka bir erkekle kurduğu ilişkiyi yasaklar ve

ğu’da, siyasi istikrarsızlık bütün sorunların kaynağını temsil

recim ile cezalandırılır. Recim cezası, Ortadoğu’da kadının

etmekte. Peter Bergen, iktidar ve siyasi istikrarsızlığın ana

şeriat hükümlerine göre ağır suç olarak görülen zina cezasına

sorun kaynağı olmasıyla ilgili “ Temel sosyolojik sorun suç

karşı verilen bir cezadır. Bu cezanın acımasızlığını, Sürey-

değil kanun, boşanma değil evlilik, ırk temelli ayrımcılık değil

ya’yı taşlamak filmi ve kitabında net bir biçimde görebiliriz.

ırk temelli katmanlaşma, ihtilal değil iktidardır” diyerek dü-

İranlı bir kadın olan Süreyya, kocasının boşanma talebine

şüncesini dile getirmektedir. Ortadoğu’da monarşik rejimlerin

uymayınca, köylerdeki dini inancın denetimcisi olan molla ve

varlığı, Arap kadınlarından 2011’den itibaren ciddi tepkiler

muhtar tarafından, evli halde bir başka erkekle görüştüğü

almakta. Kadınlar, Arap Baharı gerçekleştirilirken birçok

iddiasıyla recim cezasına çarptırılır. Süreyya boğazına kadar

ülkede bu süreçte otoriter rejimlere karşı gerçekleştirilen pro-

canlı canlı toprağa gömülür ve ölene kadar taşlanır. Özellikle

testolara büyük katılım göstererek demokrasi, siyasi adalet ve

aşırı İslamcı grupların siyasi kontrolü ele geçirmesiyle birlikte

özgürlük gibi temel haklar talep etmişlerdir. Örneğin, Tu-

–her ne kadar resmi olarak reddedilse de- İran örneğinde oldu-

nus’ta kadın aktivistler, gazeteciler, sendikacılar, öğrenciler ve

ğu gibi bu tarz şeriat eksenli cezalar Ortadoğu’da sıklıkla

anneler, devlet başkanı Bin Ali’yi protesto için Burgaba cad-

görülmektedir. Dini inanç biçimlerinin yaşamla iç içe geçmesi

desinde “Git artık” pankartları taşımışlardır (Aşkar Kara-

ve toplumsal yaşamı belirleyici ana etken olması kadının, arka

kır&Aknur,2015).Mısır’da Tahrir Meydanı’nda, otoriter reji-

planda kalmasına yol açmaktadır.

min kadın kurbanı olan Esma Arap Devrimi’nin Mısır’daki

iv) Ortadoğu’da kadının ekonomik alanda yeri

sembolü olmuştur. Fakat kadınlar tüm bu çabaların kendileri-

Erkeğin çölde ekmek aradığı ve kadının evde kendi mahremi-

ne siyasi adalet getireceği konusunda yanılmışlardır. Rejim

yet alanına çekildiği Ortadoğu’da ekonomik yaşam düşük

değişiklerinin ardından, kadınlar büyük oranda siyasi alandan

gelir düzeyi ve ekonomik kaynakların yetersizliği gibi neden-

dışlanmış hatta otoriter yönetimlerin altında sahip oldukları

lerle zor koşullarda sürmektedir. Petrol kaynaklarına sahip ve

siyasi haklarını dahi kaybetmişlerdir. Örneğin, rejim değişik-

diğerlerine göre siyasi istikrara, şiddet kültürüne sahip olma-

lerinin ardından Mısır’da 1979’dan beri yürürlükte olan se-

yan Suudi Arabistan gibi ülkeler bu çıkarımın istisnasını oluş-

çimlerde, kadın milletvekili adayları için ayrılan kota kaldırıl-

turabilirler. Her ne kadar belli bir bölgede ekonomik yeterlilik

mıştır Karakır & Aknur, 2015). Demokratik mekanizmalar

sağlasalar da, bu ülkelerde ekonomik refahın adaletsizce dağı-

içindeki monarşik karakterli bu tarz uygulamalar, kadınların

tıldığı gerçeği gizlenemez. Öte yandan belirli bir kültür ve

siyasi alanda temsil sorununun gelecekte de devam edeceğini

ekonomik yetkinliği sağlamış Ortadoğu ülkelerinde, kadınla-

öngörüsüne katkı sunmakta ve kadınları siyasi alanda da geri

rın özel mülk edinmeleri ve ekonomik girişimci hakları elle-

planda bırakmaktadır.

rinden alınmıştır. Ataerkil bir yapıda olmaları ve erkeğin kadı-

iii) Ortadoğu’da inanç biçimlerinde kadının yeri

na göre daha fazla ön plana çıkması, Ortadoğu ülkelerinde

Günümüzde monarşik karakterli demokrasi sistemlerine sahip

ekonomik gücün kadının eline geçmesini önlemiştir. Kadınla-

Ortadoğu ülkelerinin çoğunluğunda inanç biçimleri, hem dev-

rın okuma yazma oranlarının çok düşük olduğu ve ekonomik

let işlerinde hem de diğer alanlarda baskın bir yaygınlığa sa-

aktivitelerin olmadığı çıkarımı yapılabilir. Parasal gücün aile-

hiptir. İslam’ın inanç biçimi, şeriatın yaşamı düzenleyen temel

de, erkeğin elinde olması bu kanıyı güçlendirmektedir.

kurallar olarak belirlendiği ve yaşamın her alanında uygulan-

56


Yukarıda Ortadoğu’da kadın olgusu ve toplumsal cinsiyetçilik

iktidara gelen aşırı İslamcı ve muhafazakâr iktidarlar tarafın-

dört ana başlıkta incelenmiş olup, Ortadoğu’da kadın olmak

dan, kadınlar siyasi alanda da geri plan atılmışlardır. Özel

geri planda olmakla eş değer olduğu görülmüştür. Sosyo-

mülkiyet kavramının kadına açık olmayışı, Ortadoğu’da kadı-

kültürel anlamda kadının, erkeğin baskısı altında ezilmesi ve

nın ekonomik alanda da kısıtlamış ve geri planda kalmaya

inanç biçiminde buna göre düzenlenmesi, bu negatif konumu

zorlamıştır. Tüm bu çıkarımlardan hareketle söylenebilir ki,

güçlendirmektedir. Siyasi olarak otoriter yönetimlere sahip

Ortadoğu'da kadın olmak toplumsal yaşama siyah peçelerin

olan Ortadoğu ülkeleri, her ne kadar tepkiler yoluyla demok-

arkasından bakmakla eş değerdir.

rasi doğrultusunda evrilseler de, geçiş dönemlerinden sonra

KAYNAKÇA: Acemoglu, D. and Robinson, J. (2014). Ulusların düşüşü. İstanbul: Doğan Kitap. Demren, Ç. (2008, December). Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Ortadoğu’da Ataerkillik Ve Erkeklik İlişkileri, (32), 321-329 Dahlerup, Drude (2007), ‘’Gender Balance in Politics: Goals and Strategies in a Global Perspective’’, The Arab Quota Report: Selected Case Studies by International Institute for Democracy and Electoral Assistance, http://www.quotaproject.org/publications/arab_quota_report.pdf (23.11.2013): 19-25 El-Sayed, Shawki. ‘’ Lobbying for Increased Participaiton of Women in Egypt’’, The Arab Quota Report: Selected Case Studies by International Institute for Democracy and Electoral Assistance, (2007), http://quotaproject.org/publications/arab_quota_report.pdf (23.11.2013) : 73-76 Karakır, I. A., & Aknur, M. (2015). Devrimler Sonrası Arap Kadının Siyasi Temsili: Bir Arap Yanılgısı Mı? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi , 70(1), 131-162. Kıykaç, O. (2012, June 27). Şeriat Nedir: Cezaları Ve Uygulamarı Milliyet Gazetesi. Retrieved December,. 2016 from http:// blog.milliyet.com.tr/seriat-nedir --- cezalarıve-uygulamaları/Blog/?BlogNo-368600 Erdbrink, Thomas: “Iranian authorities step up arrests of women for ‘immodest’ dress,” Washington Post, June 2, 2010, NeOldu.com / Kader Basayoğul ‘’Women in National Parliamnets’’ (2014), Inter-Parliamentary Union (IPU), http://www.ipu.org/wnne/world.htm (10 Mayıs 2014).

57


Erasmus’tan Mektup Var Eski, sevimli, ve modern... Leiden’ı tanımla-

Tayanç Güngör gungor.tayanc@gmail.com

yabilecek ilk akla gelen üç kelime diye sorulduğu takdirde bu cevaplar verilebilir. Tarihi çok eskilere dayanan ve büyüklerin ta-

yer” duygusunu bastırıp yola devam etmeniz

biriyle

Leiden.

gerekiyor. Çünkü gelince duyacağınız “Abi

130.000’e varan bir nufüs ve her konuştuğu-

Leiden’da insandan çok bisiklet var” efsanesi

nuz üç insandan birinin öğrenci olması ile

tamamıyla doğru. Ayrıca şehir de küçük ol-

kendine Hollanda’da hatırı sayılır bir yer

duğu için çok rahatlıkla her yere bisikletle 5

edinmiş burası. En büyük övünç kaynağı ise

-10 dk’da gidebileceğiniz bir ulaşım ağı olu-

kuruluşu 1575’e kadar giden üniversitesi.

şuyor ki burayı güzel yapan nedenlerden bir

Hollanda’nın en eski üniversitesi olması ta-

tanesi de kesinlikle bu. Ayrıca eğer özellikle

bii ki tek başına övünmek için yetmeyeceğin-

benim gibi kış vakti gelecek insanlar için

den, bir de üniversiteyi dünyanın en iyi

söylemekte

üniversiteleri sıralamasında ilk 100’e koya-

bunlar soğuk, rüzgar ve yağmurun ender ola-

rak alanlarında bir kalite örneği göstermiş

rak birleştiği yerlerden birisi Leiden. Kendi

Hollandalılar. En başından söylemek gere-

soğuk direncime güvenerek geldiğim ve “ben

kirse ,ki anafikri hemen verelim, geldiğinize

dayanıklıyım ya” diyerek hava attığım Lei-

pişman olmayacağınız bir yer Leiden.

den benim için soğuğun tanımını üstüne

görmüş

geçirmiş

bir

yer

fayda

var,

muhteşem

üçlü

ki

yağmur ve rüzgar ekleyerek yeni bir boyuta Tüm Avrupa daha tatil yaparken açılan

ulaştırdı.

akademik dönemi her ne kadar “az sağı solu gezeydik” gibi bir algı oluşturuyorsa bile za-

Son nokta ise tabii ki hayat. Memleket hasre-

ten dönem içinde olan biten etkinlikler, ge-

ti çekenler için söylüyorum burada Türk nü-

ziler, sergiler vs. derken kendinizi ne oldu-

fusu hatırı sayılır düzeyde o yüzden kesin-

ğunu anlamadan dönem sonunda bulabile-

likle rahat olabileceğiniz bir yer. Üstte an-

ceğiniz, nitekim bana olan da bu, bir yer

lattığım üzere bir etkinlik cenneti olan Lei-

burası. Burda ilk tavsiye olması açısından

den’da zaten bir süre sonra kendi kendinize

söylemek lazım, oryantasyon haftasına ke-

gidecek her türlü bir yer buluyorsunuz. Sos-

sinlikle gidilmesi gerekiyor ki neyle karşı

yalleşme konusunda sizi olabilecek en üst

karşıya olduğunuzu anlayın, ayrıca her ta-

seviyelere taşıyacak olan bu yerde eğlenecek

raftan

bir şey bulmamak zaten imkansız oluyor

uluslararası

öğrenci

yağacağı

için

kendiniz için çok güzel arkadaşlıklar oluş-

çünkü herkese hitap eden bir sistemleri var.

turabilirsiniz. Benim en büyük hatam bu

Yazıyı bitirirken bir yurtdışından yazı gön-

oryantasyona gitmemek olduğu için Leiden’a

derme artistliği olan, yazdığı yerin dilinden

ilk geldiğim vakit yapayalnız bir halde ha-

“hoşçakal” demek yerine, beni ilk geldiğim

yata başlamak durumunda kalmıştım. Ama

vakit yapayalnız halden, ki Sezercik kadar

bu gelenler için umut kırıcı olmaktan ziya-

acıklı

de, kendi çabanızla bir ortam oluşturmak

“ortamlara sokan” sevgili ISN (International

hepsinden daha güzel bir duygu.

Student Network) ve onun biricik başkanı

bir

hikayedir,

alıp

bildiğin

sayın Marion Hilhorst’a da burdan selamlaİkinci en önemli kural ise tabii ki bisiklet.

rımı yolluyorum. Ha görmeyecek muhtemel

Gelmeden öğrenin, gelince tepe tepe kullanın.

ama olsun, beni bilenler bilir, söylemek la-

Hayatımda ilk defa bisiklet trafiği görünce

zım. Sonuçta bizde insanlık var.

bir köşeye çekip içinizden gelen “bu nasıl bir

58


Katkılarından dolayı Basri Şahin’e teşekkür ederiz. Basri Şahin 05355586154 GİZEM CAFE ODTÜ İİBF A Binası

European Union Simulation in Ankara 20-23 April 2018 Apply now! www.eurosima.org 59


60


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.