Canada Post Agreement No: 002779532 Canada Post Customer No: 2005010
If undelivered please return to: 2 Clanwilliam Ct., Toronto, ON M1R 4R2
Büyükelçi’nin görevden alınacağı iddia ediliyor Hükûmet ve Saray çevresinden gizli bilgiler aktarmasıyla tanınan Twitter fenomeni Fuat Avni, Ottawa Büyükelçisi Selçuk Ünal’ın işinin bittiğini yazdı. Bu durum, Ahmet Davutoğlu’nun ekibinden olan Selçuk Ünal’ın görevden alınacağı yorumlarına yol açtı. 7’DE
The Voice the Turkish Canadian Community Yýl/Year 8 Sayý/Issue 121 1ofEkim/October 1, 2011 T: 416 462-1244 F: 416 444-4073 2 Clanwilliam Crt. Toronto, ON M1R 4R2 info@canadaturk.ca www.canadaturk.ca ISSN 1923-7030 Fiyatı/Price $1 Yıllık Abonelik/Yearly Subscription $30
Yıl/Year 13 Sayı/Issue 177 Haziran/June 2016 T: 416 462-1244 2 Clanwilliam Ct. Toronto, ON M1R 4R2 info@canadaturk.ca www.canadaturk.ca ISSN 1923-7030 Fiyatı/Price $1 Yıllık Abonelik/Yearly Subscription $30
1
$
Üfürmeye devam
Belli aralıklarla Fethullah Gülen’in Kanada’ya kaçacağını ya da kaçtığını yazan Havuz Medyası, şimdilerde Kanada Türk Dostluk Vakfı ve Vakfın bünyesinde faaliyet gösteren Nil Akademi’yi diline doladı.
Paralel festival
Cemaat’e paralel faaliyetler yapmak için kolları sıvayan AKP Hükûmeti, Cemaat ile özdeşleşen Türk festivallerine de el attı. Bu festivallerden bir tanesi de Anatolia Fest adıyla Toronto’da yapılacak. 5’TE
H
avuz Medyası’na göre Türkiye’den milyonlarca dolar himmet parası kaçırılarak Kanada Türk Dostluk Vakfı (CTFC - Canadian Turkish Friendship Community) ve Nil Akademi’ye gönderilmiş. Gelen para, 2012 yılında satın alınan Nil Akademi Blue Haven Kampüsü
ile 2013 yılında alınan Nil Akademi yurt binası için Bank Asya’dan teminat gösterilerek alınan kredi. Banka kredisine himmet parası denilerek algı oluşturulmaya çalışılıyor. Alınan kredilerin tamamına yakını da Bank Asya’ya geri ödenmiş durumda. 6’DA
PİDE, LAHMACUN, DÖNER, İSKENDER VE KÜNEFE MUSTAFA’DA YENİR...
416 631-0300
866 WILSON AVE. TORONTO, ON M3K 1E5
2
www.canadaturk.ca
{
{
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
www.canadaturk.ca
3
Beyaz mücahitler ve millî mesele A
KP’nin Ak Parti olduğu dönemlerde derinler ile iş birliği yapan kesimler en büyük Ak Parti düşmanıydı. Şimdi ise âşık derecesinde AKP’ye destek veriyorlar. Kim bunlar diye soranlar; düne kadar ‘Şeriat geliyor’, ‘Laik cumhuriyet elden gidiyor’ veya ‘Vatan satılıyor’ diye bağıranlara baksınlar. Kanada’da da bunlardan çok var. Onlara göre Kürt sorunu ve Cemaat meselesi millî mesele ve bunlarla mücadele eden AKP’ye destek vermek lazım. Çözüm süreci altında PKK’yı güçlendiren ve şehirlere yığınak yapmasına göz yuman Hükûmet’in, şimdi ilçeleri, şehirleri yerle bir eden, 100 binlerce insanı evinden, yurdundan eden operasyonlarla yaptığı tahribatın PKK’ya hizmet ettiğini görmemek için kör olmak lazım. Ankara, Konya veya K. Maraş gibi şehirlerden Kanada’ya gelen Kürtlerin önemli bir kısmı, son zamanlara kadar PKK’ya hep mesafeli idiler. Doğulu Kürtlerin arasında da anımsanmayacak sayıda kişi PKK’ya karşı çıkmasa bile
terör ile bir yere varılamayacağı inancını taşıyordu. Şehirlerin yerle bir edilmesinden, insanların mecburi göçe tabi tutulmasından sonra ılımlı Kürtler bile PKK’yı savunmaya başladılar. Kürtler maalesef onarılması zor duygusal bir kopuş yaşıyorlar. Bu duygusal kopuş farklı yöntemlerle Aleviler üzerinde de uygulanıyor. Hizmet Hareketi’ne karşı yapılanlar da ortada. Bir anlamda ülkenin farklı kesimleri kısmi soykırıma tabi tutuluyor. Ancak, dünün Ak Parti düşmanı olan bugünün beyaz mücahitleri, bütün bu olanlar karşısında millî mesele nutukları atıyorlar. *** Geçtiğimiz sayıda uzun yıllardır tanıdığım bir öğretmen arkadaşın eşinin Afrika’da kesilmek üzere kurban bağışı yaptığı için Türkiye’de gözaltına alınmasını haberleştirmiştik. Haber, sosyal medyada paylaşılınca binlerce, belki de milyonlarca kişi okumuş oldu. Haberin ilgi görmesi bir yana habere yapılan bazı yorumlar, belli bir kesimin yobazlığını bir kez daha ortaya çıkarmış oldu. Kurban bağışı yaptı diye, haber verilmeden pasaportu iptal edilen, adli kontrol şartı getirilen ve sonrasında gözaltına alınan bir kadının mağduriyetini haberleştirdiğimiz
için bizi ‘vatan haini’ ilan edenden tutun da ne kadar aşağılık mahluklar olduğumuzu söyleyene kadar inanılmaz yorumlar… Bu yorumları okuyunca herhalde web sitesine girerken bir yanlışlık yaptık diye düşündük. Bu şüpheyle haberi tekrar tekrar yeniden okuduk. Haber gazetede çıktığı gibi web sitesine de girilmişti. Peki bu insanlar neden bize tepki gösteriyordu? Masum bir kadının seyahat hakkını elinden alan, gözaltına alan, kısacası terörist muamelesi yapan bizler değiliz. Zulme zulüm dememiz, zulmü dile getirmemiz, başkalarının da bu zulmü bilmesini istememiz birilerini rahatsız etmiş olmalı. Tarafgirlik gözlüğü takmış bu birileri yapılan zulümleri görmeyebilir ya da görmek istemeyebilir. Ancak bu durum zulmü ortadan kaldırmaz. Maalesef dindar geçinen bir partinin yönetimindeki Türkiye’de Müslümanlara zulüm yapılıyor. Bu zulmün boyutları, yurt dışında yaşayan Türkleri de kapsayacak şekilde genişletiliyor. Son iki yıl içinde beş bine yakın kişi kurban, burs, himmet, zekât vs. verdi diye gözaltına alındı. Binden fazla kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ramazan’ın girmesiyle operasyonlar artarak devam ediyor. Yıl sonuna kadar 30 bin, toplamda ise 400 bin kişinin gözaltına alınacağı
konuşuluyor. Fişlenen kişi sayısı dört milyonun üzerinde. Hizmet Hareketi’ne ait üniversite, kolej, dershane, vakıf, ticari işletmeler ve medya kuruluşlarına el konuldu ve konuluyor. Bununla da yetinilmeyerek Hizmet’e yakınlığı var diye şahısların işletmelerine de kayyım atanıyor. Bütün bunlar herkesin gözünün içine baka baka yapılıyor ve bir avuç insan dışında kimse de sesini çıkartmıyor ya da çıkartamıyor. Sonra da biz bunların haberini yapıyoruz diye hain oluyoruz. *** Aslında Saray ve Hükûmet’in tarafında duranlara da bir şekilde zulmediliyor. Nasıl mı? Bu insanlar eldeki medya olanaklarıyla aptallaştırılıyorlar. Kendileri gibi düşünmeyen insanlara düşman hâle getiriliyorlar. Aklı, fikri ve iradeleri ipotek altına alınıyor. Zalimleri melek, masumları cani görmeye başladı bu kesim. Haramileri Kabe yolcusu zannetmeye devam ediyorlar. Şehirlerin, yaşam alanlarının talan edilmesini, ülke kaynaklarının birilerine peşkeş çekilmesini kalkınma zannediyorlar. Terörle yaşamaya alıştırıldılar. En acısı sürekli patlayan bombalar onları da öldürüyor...
4
www.canadaturk.ca
{
{
CANADATÜRK’e reklam vermek için: 416 462-1244 info@canadaturk.ca
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
www.canadaturk.ca
5
Paralel Türk festivali Cemaat’e paralel faaliyetler yapmak için kolları sıvayan AKP Hükûmeti, Cemaat ile özdeşleşen Türk festivallerine de el attı. Bu festivallerden bir tanesi de Anatolia Fest adıyla Toronto’da yapılacak.
H
izmet Hareketi’ne “Paralel” yaftasıyla kısmi soykırım uygulayan AKP Hükûmeti, Hizmet’i taklitten de geri durmuyor. Çakma Türkçe Olimpiyatları’ndan yurt dışında okul açma girişimlerine kadar Cemaat’in yaptıklarına benzer faaliyetler içerisine giren AKP Hükümeti, kesenin ağzını açmış vaziyette. Bu amaçla yurt dışında parti destekçilerine kurdurulan vakıf ve derneklere proje desteği adı altında kaynak aktarılıyor.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Diyanet Kanada ve Çaykur’un katkılarıyla 10 Temmuz’da Toronto Yonge-Dundas Square’de Anatolia Fest adı altında bir
festival düzenlenecek. Festival, 17 Aralık’tan sonra Toronto’da kurulan CAYEF/KAGEV adındaki AKP yanlısı vakfın ismi altında gerçekleştirilecek.
Yanlış bilgilendirme yapılıyor Festival için hazırlanan web sitesinde Anatolia Fest için ‘Toronto’da ilk Türk festivali’ ifadesi yer alıyor. Halbuki Kanada’nın diğer büyük şehirlerinde olduğu gibi Toronto’da da gerçek anlamda ilk Türk festivali Kanada Türk Dostluk Vakfı tarafından Toronto Turkish Festival adıyla gerçekleştirilmişti. İlki 2006 yılında yapılan Festival, uzunca yıllar Yonge-Dundas Square’da yapıldı ve çok büyük başarılara imza attı. Toronto Turkish Festival sayesinde Mehter
Kanada Türk Dostluk Vakfı, ilk Toronto Türk Festivali’ni 2006 yılında YongeDundas Square’de düzenledi.
Takımı ilk kez Kanada’ya gelerek konserler verdi. Ayrıca, yine bu Festival sayesinde Tuluyhan Uğurlu gibi pek çok isim YongeDundas Square’de sahne aldı. 2006-2010 yılları arasında üst üste beş yıl Yonge-Dundas Square’de düzenlenen Toronto Türk Festivali, bir yıl aranın ardından 2012’de Roy Thomson Hall’ın yanındaki David Pecaut Square’de yapıldı. Sonrasında ara verilen Festival, son dört yıldır düzenlenmiyor. Öte yandan, Anatolia Fest’in medya sponsorluğunu Toronto merkezli Somali televizyonu Integration TV yapıyor. Integration TV’nin web sitesinde Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın logosu bulunuyor. Logonun sponsorluk desteği alındığı için mi veya farklı bir amaçla mı sitede bulunduğuna dair bilgi talebimize henüz cevap verilmiş değil.
“Canada was built by citizen immigrants, people who come here permanently with their families to become Canadians.” - Hon. John McCallum, MP Minister of Immigration, Refugees and Citizenship
Respond to Canada’s need for immigrants. Become a Regulated Immigration Consultant
Full-time | Part-time | Online Contact a program adviser at 604.628.5784 or Toll free 1.844.628.5784 or apply online today. Ashton College
Ünlü piyanist Tuluyhan Uğurlu, 2010 yılında Toronto YongeDundas Square’de Mehter Takımı ile birlikte konser vermişti.
www.ashtoncollege.ca
6
www.canadaturk.ca
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
Üfürmeye devam
Belli aralıklarla Fethullah Gülen’in Kanada’ya kaçacağını ya da kaçtığını yazan Havuz Medyası, şimdilerde Kanada Türk Dostluk Vakfı ve Vakfın bünyesinde faaliyet gösteren Nil Akademi’yi diline doladı.
H
avuz’a göre Türkiye’den milyonlarca dolar himmet parası kaçırılarak Kanada’da Türk toplumunun gururu olan Kanada Türk Dostluk Vakfı (CTFC Canadian Turkish Friendship Community) ve Nil Akademi’ye gönderilmiş. Damat Berat Albayrak’ın kardeşinin yönetimindeki Sabah gazetesi, 2010 KPSS soruşturması için hazırlandığını iddia ettiği ikinci iddianameye dayandırarak 2012 yılında satın alınan Nil Akademi Blue Haven Kampüsü ile 2013 yılında alınan Nil Akademi yurt binası için Bank Asya’dan alınan krediler bile yurt dışına kaçırılan himmet paraları olarak lanse etti. Gazete, ‘Kanada Türk Dostluk Vakfı’nın, 28 Kasım 2012 tarihinde Bank Asya’dan 7 milyon 454 bin 81,18 TL; 29 Kasım 2013 tarihinde de 5 milyon 38 bin TL kredi aldığını yazdı. Bu paraların büyük kısmının avukat olarak faaliyet gösteren Steven F. Troster’ın hesabına, bir kısmının ise Nil Akademi’ye transfer edildiğini belirten Sabah gazetesi, haber başlığı için ise ‘Himmet paraları Kanada’ya kaçırıldı’ ifadesini kullandı. Havuz Medyası’nın dile getirdiği, iddianamede geçtiği belirtilen bu işlem sıradan bir bankacılık işlemi. 2012 yılında, Toronto’da Finch ile Islington kesişiminde bulunan yaklaşık 24 dönüm arazi üzerine kurulu ve 2,400 m² kapalı alana sahip Nil Akademi Blue Haven Kampüsü binası yaklaşık 5 milyon dolara TDSB’den satın alındı. Binanın alınmasıyla birlikte Kanada Türk Dostluk Vakfı tarafından hem Kanada hem de Türkiye’de “Bir Tuğla da Sen Koy” adında bir yardım kampanyası düzenlendi. Bu amaçla Türkiye’de Bank Asya’da TL ve USD banka hesapları açıldı. Yardımlarla birlikte Bank Asya’dan
teminat gösterilerek kredi çekildi. Alınan kredi, Kanada’da satıcının avukatına havale edilerek satış işlemi gerçekleştirildi. Kanada Türk Dostluk Vakfı, 2013 yılında da Black Creeek ile 401 kesişiminde bir yurt binası satın aldı. 125 odası olan yedi katlı binaya yaklaşık 7 milyon dolar ödendi. Satın alma işlemi sırasında Kanada bankalarından temin edilen mortgage’in yanı sıra Bank Asya’dan da bir miktar kredi çekildi.
Tamamına yakını geri ödendi Aldığımız bilgiye göre, binalar için Türkiye’den alınan kredilerin tamamına yakını Bank Asya’ya geri ödenmiş durumda. Kalan cüzi bir miktarın geri ödemesinin ise bir iki ay içinde tamamlanması planlanıyor.
Okul ücretini ödedi diye gözaltına alındı Öte yandan, Kocaeli Ticaret Odası (KOTO) Başkanı Murat Özdağ, Kanada Türk Dostluk Vakfı’nın hesabına para yatırdığı gerekçesiyle gözaltına alındı. Sorgusunun ardından serbest tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Özdağ, bir yerel gazeteye yaptığı açıklamada Kanada’da okuyan iki çocuğu ve yeğeninin okul parasını Vakfın hesabına yatırdığı için gözaltına alındığını söyledi.
Türk toplumunun en büyük NGO’su Kanada Türk Dostluk Vakfı (CTFC), Kanada’da yaşayan Türk vatandaşlarının kurduğu, kâr amacı gütmeyen, kamu yararına çalışan ve vergiden muaf yirmiye yakın dernek ve vakıf arasında bütçe ve çalışan sayısı olarak en büyüğü konumunda. Revenue Canada’nın verilerine göre, yıllık yaklaşık 5 milyon dolar bütçesi olan CTFC’nin 80 civarında kadrolu çalışanı bulunuyor. Nil Akademi de CTFC’nin bünyesinde faaliyet gösteriyor.
Festival’de sahne alacak
C
az sanatçısı Zeynep Özbilen, Toronto Caz Festivali (TD Toronto Downtown Jazz Festival)’nde sahne alacak. Festival’den yapılan duyuruda, Özbilen, Festival
kapsamında 27 Haziran’da Lula Loung’da sahne alacak. Bu yıl 30. yılını kutlayacak olan Toronto Caz Festivali, 24 Haziran - 3 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek. Toronto’da yaşayan söz yazarı, besteci ve yorumcu Zeynep Özbilen’in geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan albümü “Zee”nin açılış parçası olan “Alufte”, ABD’de düzenlenen ISC-Uluslararası Beste Yarışması’nda finale kalmıştı.
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
www.canadaturk.ca
7
Büyükelçi’nin görevden alınacağı iddia ediliyor Hükûmet ve Saray çevresinden gizli bilgiler aktarmasıyla tanınan Twitter fenomeni Fuat Avni, Ottawa Büyükelçisi Selçuk Ünal’ın işinin bittiğini yazdı.
A
hmet Davutoğlu’nun Saray Darbesi ile Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevinden ayrılmasının ardından Davutoğlu’na yakın isimlerin de uzaklaştırılacağı konuşuluyor. Fuat Avni, Twitter hesabından ‘Davutoğlu Dışişleri Bakanı’yken, sözcülük yapan Selçuk Ünal’ın işi bitti’ şeklinde yazdı. Davutoğlu’nun yakın çalışma arkadaşlarından eski Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ve Bakanlık Özel Müşaviri Selçuk Ünal, 2014 yılında yaz kararnamesi ile Ottawa Büyükelçisi olarak atanmış,
9 Eylül 2014’te de resmen görevine başlamıştı. Kısa bir süre sonrası çıkması planlanan ve birçok Büyükelçi’yi yerinden etmesi beklenen 2016 Yaz Kararnamesi’yle iki yıldır Ottawa’da görev yapan Selçuk Ünal da sürpriz bir şekilde görevden alınabilir. Selçuk Ünal’dan önce görev yapan Tuncay Babalı, Büyükelçi olarak atanmasının üzerinden iki yıl geçmeden görevden alınmış ve Merkez’e atanmıştı. Selçuk Ünal da görevden alınırsa, normalde dört yıl olan Büyükelçi görev süresine Ottawa’da iki Büyükelçi sığdırılmış olacak.
Büyükelçi Selçuk Ünal
8
{
www.canadaturk.ca
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
Ertuğrul 1890
Türk-Japon dostluğuna atfen kazanın yaşandığı bölgeye anıt dikilir. İran-Irak Savaşı’nın sürdüğü 1985 yılında ise; Saddam’ın emriyle, 24 saat içinde Tahran hava sahasının sivil uçaklar için dahi güvenli olmayacağı ilan edilir. Bu tehdit üzerine tüm Avrupa ülkeleri, derhal uçak göndererek vatandaşlarını Tahran’dan tahliye eder, ancak Japonya, bu süre içinde vatandaşlarını aldırmak için uçak gönderemez. Durumun kendisine ulaşması üzerine, dönemin başbakanı Turgut Özal; THY’ye hemen talimat verir ve bir uçak sabaha karşı havalanarak Tahran’a iner. Saddam’ın tanıdığı sürenin dolmasına dakikalar kala İran hava sahasına giren pilot Ali Özdemir; İran’da çalışan Japonlar ve yanlarındaki 30 kişilik turist grubundan oluşan 215 Japon vatandaşını alarak Türkiye’ye getirir. “Ertuğrul 1890”, iki ülkenin tarihi açısından önemli bir yer tutan bu iki olayı anlatıyor.
TORONTO’DA İZLEYİCİYLE BULUŞACAK 1890 yılında Japonya’da batan Ertuğrul Fırkateyni’nin hikâyesini ve 1985 yılında İran’dan Japonların Türkiye tarafından tahliyesini anlatan Ertuğrul 1890 (Kainan 1890) filmi, Toronto Japon Film Festivali kapsamında izleyiciyle buluşacak.
9
- 23 Haziran tarihleri arasında düzenlecek Festival’de gösterilecek 24 film arasında yer alan Ertuğrul 1890, 19 Haziran Pazar akşamı saat 7’de tek seans olarak beyaz perdeye yansıtılacak. Türk-Japon ortak yapımı olan Ertuğrul 1890, ünlü Japon yönetmen Mitsutoshi Tanaka tarafından çekildi. Filmin oyuncu kadrosunda her iki ülkeden Seiyou Uchino, Kenan Ece, Shioli Kutsuna, Alican Yücesoy, Yui Natsukawa, Uğur Polat, Yukiyoshi Ozawa, Mehmet Özgür, Deniz Oral, Tamer Levent ve Melis Babadağ gibi isimler yer alıyor. Filmin senaryosu Eriko Komatsu tarafından kaleme alınırken, senaryo ve tarih danışmanlığı Prof. Dr. İskender Pala tarafından
yapıldı. Filmin çekimleri, Japonya ve Türkiye’de 4,5 ayda tamamlandı. Dünya sinema tarihinin ilk TürkJapon ortak yapımı Ertuğrul 1890, Japonya’da 5 Aralık’ta Türkiye’de ise 25 Aralık’ta gösterime girmişti
Filmin konusu
Japon heyetinin İstanbul’u ziyaret etmesinin ardından II. Abdulhamid’in
emriyle Amiral Osman Paşa komutasındaki Ertuğrul Fırkateyni iadeyi ziyaret için Japonya’ya gider. Ertuğrul Fırkateyni Japonya’dan geri dönmek için yola çıktığında ise fırtına nedeniyle Kushimoto açıklarında kayalıklara çarpar ve 681 kişiyle 16 Eylül 1890 tarihinde sulara gömülür. Firkateyn’den yalnızca 69 kişi sağ kurtulur. Yaralıların yardımına Japon köylüler yetişir. İlerleyen yıllarda
Ertuğrul Şehitliği Anıtı, Kushimoto, Japonya...
Kanada Okulları hedef büyüttü
N
ew Brunswick eyaleti Eğitim Bakanlığı’nın desteğiyle İstanbul’da açılan Kanada Okulları ilk yılını geride bıraktı. Geçtiğimiz akademik yılda Levent ve Çamlıca’da açılan anaokullarının ardından, 2016-
2017 akademik yılında da Ulus Kampüsü’nde Kanada İlkokulu eğitim hayatına başlayacak. Kanada müfredatını Türkiye’ye uyarlayarak çocuklara Türkçe, İngilizce ve Fransızca eğitim veren Kanada Okulları, anaokulundan
başladığı eğitimi kademeli olarak 12. Sınıf’a kadar çıkartacak. Okullarda Türk öğretmenlerle birlikte New Bruswick Eğitim Bakanlığı tarafından atanan Kanadalı öğretmenler de görev yapıyorlar.
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
www.canadaturk.ca
9
Ada yolcusu Beşiktaş’ın Kanadalı oyuncusu Atiba Hutchinson, İngiltere’ye transfer oluyor.
B
u yıl Beşiktaş’In şampiyonluğunda önemli katkıları bulunan Kanadalı Atiba Hutchinson’ın, İngiltere Premier Lig ekiplerinden West Ham ile anlaştığı iddia edildi. West Ham United’ın teknik direktörü Slaven Bilic’in ısrarla istediği 33 yaşındaki orta saha oyuncusunun
Arkas’ın Kanadalı tutkusu
E
rkekler Voleybol 1’inci Ligi’nin başarılı ekiplerinden Arkas Spor, Kanadalı voleybolcu Tyler James Sanders ile anlaştı. 2013-2014 Sezonu’nda Hollanda’nın Abiant Lycurgus, 2014-2015 Sezonu’nda ise İsviçre’nin Lugano takımında forma giyen Sanders, Kanada millî takımının da oyuncusu. Altıncı Sezonu’nu geride bıraktığı Arkas Spor’un yanı sıra Kanada millî takımını da çalıştıran Antrenör Glenn Hoag, Kanada millî takımından öğrencilerini Arkas Spor’a transfer etmesiyle tanınıyor. Pasör pozisyonunda oynayan Sander,
bugüne kadar İzmir ekibinde oynayan altıncı Kanadalı olacak. Gordon Perrin, Justin Duff’ı, Adam Simac, Gavin Schmitt ve Graham Vigrass son dört yıldır Arkas Spor’da forma Tyler James giyen Kanadalı Sanders voleybolcular oldular. Bu yıl Graham Vigrass ile yolların ayrılmasıyla, Tyler James Sanders, 2016-2017 Sezonu’nda takımdaki tek Kanadalı olacak.
Dörtlü turnuvada bronz madalya kazandılar 2016 Rio Paralimpik Oyunları’na hazırlık amacıyla Toronto’da düzenlenen dörtlü turnuvaya katılan Türkiye A Millî Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı bronz madalya kazandı.
T
oronto’da düzenlenen “Uluslararası Tekerlekli Sandalye Basketbol Turnuvası”na ev sahibi Kanada’nın yanı sıra ABD, İngiltere ve Türkiye katıldı.
27-31 Mayıs tarihleri arasında Mattamy Athletic Centre’da yapılan Turnuva’da Türkiye, İngiltere’ye 6254, Kanada’ya 71-68, ABD’ye 65-54 yenildi. ABD’ye karşı oynanan yarı final maçını ise 59-55 kaybeden Türkiye, üçüncülük mücadelesi için karşılaştığı Kanada’yı 7468 yenerek Turnuva’yı üçüncü tamamladı. Turnuva’yı ABD kazanırken, İngiltere ikinci oldu. Kanada ise son sırada yer aldı. Türkiye A Millî Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı oyuncusu Özgür Gürbulak, Turnuva boyunca attığı 96 sayıyla Turnuva’nın en fazla sayı atan basketbolcusu oldu.
Beşiktaş’ta bir yıllık daha sözleşmesi bulunuyordu. Çocuklarının eğitimi için İngiltere’yi seçtiği öğrenilen Kanadalı futbolcu, 2003 yılından beri Beşiktaş formasını giyiyordu. İki yıllık sözleşmesi geçtiğimiz yıl biten Atiba ile yeniden iki yıllık sözleşme imzalanmıştı.
1983 Toronto doğumlu futbolcu, 2001 yılından beri Kanada Millî Takım’ında da forma giyiyor. Öte yandan, Türkiye’de top koşturan bir diğer Kanadalı futbolcu Tosaint Ricketts de formasını giydiği PTT 1. Lig ekiplerinden Boluspor’dan ayrıldı.
10
www.canadaturk.ca
{
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
Göç edenler ve göçüp gidenler G
öçtük bir kere. Geri olmayan bir yola girdik. Sevdiklerimizi, nefret ettiklerimizi, bir fikir bile yürütmediklerimizi geride bıraktık. Göçmenlik başvurusunun, vize başvurusunun kabul edildiği an ile uçaktan inip Kanada’ya ayak bastığımız anda bir rüya âlemi yaşadık. Havaalanından dışarıya ilk adım attığımızda, eksilerde bir hava sıcaklığı rüzgâr ile yüzümüze çarptığı anda rüyadan uyandık. Bu soğuk çarpması bir tokat çarpması gibi etki bıraktı üzerimizde. Sonra geniş caddeler, villa tipi evleri görünce tekrar bir rüyaya dalar gibi olduk. Yol kenarlarındaki dağlar gibi yığılmış karlar tekrar uyanmamızı sağladı. Ağır yemek kokan binaların koridorlarından geçerek derme çatma apartman dairelerine yerleştik. Lüksten yoksun, eski ya da ucuz eşyalara alıştık kısa bir süre sonra. Çamaşırhanelerle tanıştık, bulaşıkları elde yıkadık. Tim Hortons’ı tanıdık, kahveye
alıştık. Etiler’de sosyete simidi denilerek iskender fiyatına satılan bagel’ın da çok da aranan bir yiyecek olmadığını gördük. Tatlı donutları yemekten tuzlularımızı arar olduk. Yavaş yavaş Türk iş yerlerini keşfettik. Konserve sarmaya, bezelyeye can simidi gibi sarıldık. Zamanla başka dilleri, dinleri, kültürleri öğrendik. Saygıyı öğrendik, sabretmeyi öğrendik. Kütüphaneleri kullanmayı öğrendik. Trafikte kuralları öğrendik, komşunun haklarını öğrendik. Özür dilemeyi, teşekkür etmeyi öğrendik. Adına kuzey, güney, doğu, batı denen yönleri yeniden keşfettik. Paranın kıymetini öğrendik. Paranın her şey demek olmadığını öğrendik. Kendimizi kalabalık içinde yalnız hissetiğimiz zaman anne-babanın, kardeşlerin, akarabaların, dostların kıymetini öğrendik. Hayata tutunabilmek için çok çalışmak gerektiğini öğrendik. Kariyerimiz ne olursa olsun Kanada’da her işin yapılabileceğini, her işi yapmak zorunda olduğumuzu öğrendik. Gün geldi ev aldık, Türkiye’de hayal bile edemeyeceğimiz arabalar aldık. Borçlandık. Belki de hayatımızda ilk kez borçtan korkmadık. Bekârdık evlendik, evli idik boşandık, çocuktuk büyüdük, büyüktük yaşlandık. Kimimiz okudu adam oldu, kimimiz okumadan.
İş yeri açtık, başardık, bazen de battık, batırdık. Bazen kazık attık, bazen de kazıklandık. İyi meslekler edindik, iyi şirketlerde işler bulduk. Bazılarımız havanda su döğdü, didindi, ancak bir baltaya sap olamadı. Bazılarımız ise kendine rezil bir yol seçti. Toplumumuzu, toplumumuzun kurumlarını eleştirdik, diğer toplumlara methiyeler dizdik.
İnsanlarımızdan kaçar olduk. Ancak kendi insanımızın kıymetini sadece başımıza bir bela ya da hastalık geldiği zamanlarda anladık. Çocuklarımızı gerçek birer Kanadalı yaptık. Dilimizi, dinimizi, kültürümüzü unutturduk. Kimimiz tercihlerinden memmun, kimimiz dizini dövmekte. Kısacası kimimiz göç etti, kimimiz ise göçtü gitti.
Gül reçeli
Atla gel!
Hararetli bir kavgadan sonra barışmak için veya evlenme yıldönümü gibi özel günlerde kocasının aldığı gülleri kuruyunca reçel yapan başka ülke kadını var mıdır? Veya zaten karısına kırk yılda bir çiçek alan, çiçeğe verdiği paraya acıyan, madem çiçek alıyorum öyleyse gül alayım, kuruyunca hanım reçel yapar, böylece param yanmaz diyen başka ülke erkeği var mıdır?
Telefon çalar. Arayan kişi: - Müsaitseniz misafirliğe geleceğim. - Ne demek buyur, atla gel, bekliyoruz. Çocuk araya girer: - Kim o baba, kovboy mu? - Ne kovboyu oğlum. - Atı mı var? - Ne atı? - “Atla gel” dedin ya baba...
Kadın ile erkek arasındaki farklar Bir erkek ihtiyacı varsa 2 dolarlık şeye 1 dolar verir. Bir kadın ise ihtiyacı olmasa da 1 dolarlık şeye 2 dolar verir. *** Bir kadın geleceğinden endişeliyse evlenecek bir erkek bulur. Bir erkek
ise evlenene kadar geleceğinden endişeli değildir. *** Başarılı bir erkek, karısının harcayacağından çok parası olandır. Başarılı bir kadın ise böyle bir erkek bulandır.
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
{
{
www.canadaturk.ca
11
12
www.canadaturk.ca
HAZİRAN/JUNE, 2016
TARIK DAĞI’NDA
HALİT ANGINER /CANADATÜRK
K
aya’nın en güneyinde, deniz kıyısında, geçen gemilerin ardında, ta uzaklarda, öteki kıyıdaki dağlara bakıyordum. Bunlar Atlas Dağları’dır. Bu dağlar, bir zamanlar Afrika’nın kuzeyinden denizi yararak, Avrupa’ya ulaşıyor, Akdeniz’i, Atlas Okyanusu’ndan ayırıyorlardı. Sonra ne oldu da, iki kıtayı, yani Avrupa ve Afrika’yı birleştiren dağ sırası yok oldu ve iki deniz birleşiverdi. Bu olay, bilimin, henüz insanın hayal gücünü aşamadığı ilk çağlarda, yaşadığı var sayılan, Tanrısal güçlere sahip, Herakles (Hercules, Herkül)’e bağlanır. Biz insanlar gibi çelişen, kıskanan, kin tutan, intikam alan eski Yunan Tanrılarından birinin gazabına uğrayan Herakles, çılgınlık anında karısı ve çocuklarını öldürür. Bu günahtan arınması, huzura kavuşması için kendisine Tanrılar tarafından 12 görev verilir. Bu görevlerden biri, Atlas Okyanus’u kıyısındaki Cadiz şehrinde yerine getirilecektir. Herakles yola koyulur. Akdeniz’deki yolculuğu sonunda önüne Atlas Dağları çıkar. Cadiz’e varmak için bu dağları aşması gerekmektedir. Uzun yolun yorgunluğundan sonra bir de dağlara tırmanmak! Herakles işi basitleştirir ve sahip olduğu Tanrısal güçle dağa yumruğunu vurur. Dağ parçalanır ve iki deniz birleşir. Herakles de yoluna devam edip Cadiz’e ulaşır. İşte Akdeniz’i, Atlas Okyanusu’na bağlayan Cebeli Tarık Boğazı böyle açılmış. Boğaz’ın Afrika yakasındaki dağ Cebeli Musa adını taşıyor, yani Musa Dağı, Avrupa yakasındaki dağ ise Cebeli Tarık, yani Tarık Dağı. Vaktiyle bu dağlara Herakles’in sütunları denirmiş; bir sütun sağda, bir sütun solda. Sütunların adları niye değişmiş, Musa Dağı, Tarık Dağı olmuş? Bundan 1300 yıl önce, İslamiyet’in ilk yıllarında, Kuzey Afrika fethedilmiş ve buralarda yaşayan Berberi kabileleri Müslümanlığa davet edilmişlerdi. Kuzey Afrika Valisi Musa bin Nasır’ın
kölesi olan Tarık bin Ziyad adlı genç bir Berberi, Müslümanlığı kabul ederek kölelikten bağışlanmış, hür bir kişi olmuştu. Akıllı, becerikli kişiliğiyle valinin gözüne girmiş, hızla yükselmişti. Zenginliği ile ünlenmiş Endülüs’ü, yani İspanya’yı fethedecek olan ordunun başına getirildi. İşte Dağlar bu Fatih’lerin adlarını taşıyor. Cebeli Tarık, yani Tarık Dağı, koskocaman bir kaya. Bu yekpare kayanın içi, Herakles zamanından beri, köstebek yuvasına dönmüş durumda. Herakles’in yumruğunu vurduğu zamandan beri kayanın içinde doğal mağaralar var. Bunlardaki karstik oluşumlar ziyaretçilerin ilgi odağı. Ama asıl ilginç olan mağaralardan birinde, hâlen bulunamayan patikalardan birinin, Akdeniz’in altından Kuzey Afrika’ya, Fas’a kadar uzanan bir yeraltı geçidi olduğu efsanesi. Böyle bir geçit var mı yok mu bilinmez ama bilinen, bu mağaralara araştırma için giren bir İngiliz subayla yardımcısı askerin kaybolduğu, bütün aramalara rağmen, bugüne kadar onlardan bir iz bulunamadığı. Cebeli Tarık’ta her şey Kaya ve çevresindeki az biraz düz araziden ibaret. Cebeli Tarık’a İngiltere vizesi ile giriliyor. Çünkü burası dış işlerinde İngiltere’ye bağlı özerk bir yer. Gelmeden önce edindiğimiz bilgiler, arabayı İspanya’da bırakıp, otobüsle Cebeli Tarık’a gitmemizin daha uygun olacağı yönündeydi. Girerken sorun yokmuş. Ama çıkışta, yani İspanya’ya dönerken İspanyol polisi zorluk çıkarıyormuş. Bazen saatlerce gümrükte beklemek zorunda kalınıyormuş. Epeyi düşündükten sonra şansımızı deneyip arabayla gitmeye karar verdik. Girerken pasaportlarımızı gösterdik, çıkarken ise İspanyol polisi bakmadı bile. Ya araları düzelmiş olmalı ya da o sırada gelen herhangi bir yolcu gemisi olmadığı için, kalabalık yoktu ve herhalde biz onlar için ilgi çekici kişiler değildik. İngiltere ve İspanya, yüzlerce yıl dünya denizlerine hâkim olmak için savaştılar. İşte bu savaşlarda stratejik aklı önde tutan İngilizler, İspanya’nın ana vatanında bu önemli üssü ele geçirdiler.
Bundan sonra, İspanyollar yüzlerce yıl burayı geri almak için savaştılar. Yalnız İspanyollar değil, Fransızlar, Almanlar da. Neden? Çünkü Cebeli Tarık, Akdeniz’in ucunda, Atlantik’e, İngiltere ile Batı ve Kuzey Avrupa’ya geçiş noktasında. Özellikle Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla, Doğu’nun ticareti Akdeniz’e bağlanınca önemi daha da arttı. Bu geçide hükmeden, Akdeniz ticaretine de hükmedecekti. O yüzden Cebeli Tarık, bazısı uzun yıllar süren savaşlara sahne olmuş, kuşatma altında yaşamıştır. Bu kuşatmalardan birinde, durumun ümitsiz göründüğü bir zamanda, Kaya’yı savunan komutan, emrindeki askerlere “Ne yapalım?” diye sormuş, onlardan yaratıcı bir fikir beklemiş. Yaratıcı fikir gelmiş: “Dağı oyalım ve askerimizi ve toplarımızı oralara yerleştirip hem korunalım hem yukarıda avantajlı duruma geçelim.” Kaya’yı oymuşlar. Önce metrelerle ölçülen tüneller yapılmış, çekiç ve küskü kullanarak. İnsan azmi neyi başaramaz ki? Gelen düşman ordularına böyle karşı koymuşlar. Kolay değil; bir tarafınız deniz, bir tarafınız düşman toprağı. Zamanla, teknoloji geliştikçe, bu savunma tünelleri uzamış da uzamış, kilometreleri bulmuş. Cebeli Tarık’ta, Kaya’nın güney ucunda, süt beyaz deniz Feneri’nin yanında, karşıdaki yine süt beyaz, pırıl pırıl parlayan camiye bakıyor, aklımdan geçiriyorum okuduklarımı, duyduklarımı. İlk ne zaman duydum adını? Belki, ortaokuldaydım; bir küçük kitapçıkta Tarık bin Ziyad ve İspanya’nın Müslümanlar tarafından fethi anlatılıyordu. Yazıya başlarken, bu kitapçığı aradım, bulamadım. Sanki ilham perim ortadan kaybolmuştu. Yazıya başlayamadım. Bugün, rastlantıyla, ilgisiz bir şeyi ararken, küçük kitabı buluverdim. Ve benim çocuk aklımı çok etkileyen şeyi hatırladım: Başarılar cezasız kalmaz. Herakles’in sütunlarına adlarını veren vali Musa bin Nasır ve komutan Tarık bin Ziyad, hizmet ettikleri İslam Halifesi tarafından mükâfat yerine ağır şekilde
cezalandırılmışlardır. Ama bunlara rağmen, Cebeli Tarık’ın sahilinde karaya çıktığında gemilerini yakan ve askerlerine: “Arkanızda deniz ve ölüm, önünüzde ise zafer var. Seçim sizin!” diyen Komutan Tarık, “Tarih yapan büyük adamlar “ listesine adını yazdırmış, çocuk ruhumun kahramanlarından biri olmuştur; 1300 yıl önce, bilmediği bir ülkeye gelen ve tek geri dönüş, kurtuluş yolu olan gemilerini yakan bir kahraman! Tarihi böyle kişiler yazar! Cebeli Tarık’ta 30 bin kişi yaşıyor. Parlamentosu ve solcu, sağcı, liberal birçok siyasal partileri var. Futbol kulüpleri ve kupalara katılan millî takımları var. Gerçi çok gol yiyorlar ama katılıyorlar. Ülke yakın zamanlara kadar İngiliz askerlerine hizmet vererek geçiniyormuş. Şimdi ise gelirleri, turizmden, büyük firmaların vergi cenneti olmaktan, internet üzerinden oynanan kumardan. Düşünün bir Kaya’sı ve buradaki Müslümanlar zamanından kalma bir küçük kale, iki mağara ve tünellerden başka görülecek, pazarlanacak pek bir şeyi olmayan ülkenin önemli geliri turizmden sağlanıyor. Demek ki Cebeli Tarık’ın meraklıları var. Cebeli Tarık’a, havaalanının tek uçak pistinin üzerinden geçilerek giriliyor. Eğer o sırada bir uçak iniyor ya da kalkıyorsa, yol bariyerle kapatılıyor ve uçak arabaların arasından geçiyor. Çünkü ülkede yer kıtlığı var. 7 kilometre karelik, yani 2 km’ye 3.5 km’lik bu minik ülkede, gerçekten yer yok. Bu nedenle arabanın yerini motosiklet almış. Ülkenin yarısını Tarık Dağı kaplıyor. Onun üzerine bir şey yapılamıyor: Doğal sit alanı. Ama içerisi, esrarengiz mağaralar, tünellerle dolu. Dağa teleferikle çıkılabiliyor. Burada Kuzey Afrika maymunları görülebiliyor: Avrupa’da yaşayan son maymunlar. Küçük çarşıda alışveriş yapılabilir. Yalnız arabanızı park etmek için, parkmetrelere Cebeli Tarık Pound’u atmak gerekiyor. Her yerde Euro geçiyorsa da, bu kural park metrelere işlemiyor. İlla bankaya kadar gidip para bozdurmalısınız.
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
{
MALZEMELER 1 paket Phyllo Pastry (hazır baklavalık yufka) sos malzemeleri: 2 adet yumurta 1 su bardağı yoğurt yarım su bardağı sıvı yağı 1 şişe soda veya maden suyu (1 su bardağı kadar)
doğradığımız soğanı ilave edip kavurmaya devam edelim. Sonra karabiberi, tuzu ve pul biberi ilave edip ocaktan alalım. Sosu için; bir kaba yumurtaları kırıp çırpalım. üzeri için: Üzerine yoğurdu ve sıvı yağı ilave edip Yumurta sarısı çırpalım. Susam Son olarak sodayı ilave edip karıştıralım. Çőrek otu 2 adet yufkayı üst üste tezgaha yayalım. (2 yufkanın arasına bir şey sürmüyoruz) HAZIRLANIŞI Üzerine fırçayla sostan sürelim. 3. kat yufkayı koyup tekrar karışımdan İçi için; kıymayı suyunu salıp çekene sürelim. kadar kavuralım. Aynı şekilde 4. kat yufkayı koyup tekrar Üzerine sıvı yağını ve ince ince karışımdan sürelim.
13
Güzel Kurabiye Pişirmenin Püf Noktaları
Phyllo Pastry’den Sodalı Kıymalı Börek
iç malzemeleri: 350 gr kıyma 1 adet büyük boy soğan karabiber Tuz Pul Biber 2 yemek kaşığı sıvı yağı
www.canadaturk.ca
En son 5. yufkayı üstüne serelim. Yufkanın kenarına kıymalı harçtan yayalım. Kenarından başlayarak rulo şeklinde sarıp yağlı kağıt serili tepsiye yerleştirelim. Yufkaları beşer beşer saralım. (Genelde paketten 20 adet yufka çıkıyor) Böreklerin üzerine yumurta sarısı sürüp fırına vermeden önce istediğiniz boyutta dilimleyin. Son olarak böreklerin üzerine susam ve çörek otu serpelim. Önceden ısıtılmış 170° C fırında üzerleri kızarana kadar pişirelim. Not: Tarif http://www.yemektarifleri-sitesi.com adresinden alınıp uyarlanmıştır.
• Kurabiye yaparken kullandığımız malzemelerin oda sıcaklığında olması gerekiyor. • Kurabiyelerin yumuşak olması için, tereyağını veya margarini eritip soğuttuktan sonra kullanmalıyız. (Tereyağını ya da margarini oda sıcaklığında da yumuşatabiliriz.) • Kullandığımız yoğurdun ekşi olmaması gerekiyor, yoğurdunuzun tadına mutlaka bakın. Yoğurt ekşi ise kullanmayın. • Unu ve diğer kuru malzemeleri eleyerek kullanmalısınız. Böylece topaklanmış malzemeler kurabiye hamurumuza girmeyecektir. • Kurabiye hamuru kulak memesi yumuşaklığında olmalıdır. • Kurabiye malzemelerinin tam ölçüde olması gerekir. Malzemelerin eksik ya da verilen ölçülerden az veya fazla kullanılması kurabiyelerin dağılmasına neden olur. • Kurabiye hamuru buzdolabında 15 - 30 dakika arası dinlendirilmelidir. • Kurabiyeleri pişirirken şekillerinin bozulmaması ve üzerilerinin çatlamaması için, kabartma tozunu çok az ya da hiç kullanmamalıyız. • Kurabiyelerin piştiğini anlamak için altlarına bakmalıyız. Kurabiyelerin altları kızarmış ise pişmiş demektir. • Kurabiyeleri fırına koyduktan 15 dakika sonra kontrol etmeliyiz. Kurabiyeler yanabilir. • Kurabiyeleri fırından sertleşmeden çıkarmalıyız, çünkü kurabiyeler soğudukça kıvam alır.
14
www.canadaturk.ca
{
{
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
{
{
www.canadaturk.ca
15
16
{
www.canadaturk.ca
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
Kanada’da Ramazan ON
bir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif 6 Haziran Pazartesi başladı. Ramazan dolayısıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da Kanada’da çeşitli etkinlikler yapılıyor. Camiler rutin iftar programlarını yaparken, Anadolu Kültürleri Federasyonu’na üye vakıflar ve kültür merkezlerinde Ramazan coşkusu Kanada genelinde Kanadalıları da içine alacak
LER N Ü G N U Z U
B
u yıl Toronto, Montreal, Halifax’ta yaşayanlar günün yaklaşık 17 saati, Vancouver, Winnipeg, Edmonton ve Calgary’de yaşayanlar ise günün yaklaşık 19 saati oruç tutuyorlar. Kuzey’e çıkıldıkça günler uzadığından Yukon’un Yellowknife şehrinde imsak ile iftar arasında 21, Nunavut’un başkenti Iqaluit’ta ise 21.5 saat bulunuyor. Kuzey Yarım Küre yazı yaşarken Güney Yarım Küre’de kış mevsimi olduğu için oruç süresi daha kısa. Ülkelere göre bu süre 9-14 saat arasında değişiyor.
şekilde devam ediyor. ‘Ramazan Kültür Şenlikleri’ adı yapılan etkinlikler kapsamında Toronto, Calgary, Ottawa, Montreal, Hamilton, London, Edmonton, Regina, Vancouver ve Kitchener-Waterloo şehirlerinde Ramazan çadırlarında ve kültür merkezlerinde toplu iftar programları düzenleniyor. Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü (IDI) de yine Kanada genelinde siyasetçilerden akademisyenlere,
diğer dinlerin temsilcilerinden toplum önderlerine kadar geniş yelpazede konukların davetli oldukları iftar programları organize ediyor. IDI ayrıca, geleneksel hâle getirdiği ev iftarlarıyla da Kanadalıları Türk ailelerin evlerinde ağırlıyor. Bu yıl, ayrıca geçtiğimiz yıl Toronto’da yapılan sokak iftarları da Kanada genelinde komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi planlanıyor.
AYRAMI B N A Z A M RA LI EMMUZ SA
5T
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Türk toplumu ile diğer Müslüman toplumlar için Ramazan Bayramı ayrı günlerde başlayacak gibi. Kanada Türk toplumu, Türkiye ile birlikte 5 Temmuz Salı günü Ramazan Bayramı’nın ilk gününü kutlarken, ayın hareketini takip eden diğer Müslüman toplumlar için bayram muhtemelen 6 temmuz Çarşamba günü başlayacak.
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
{
{
www.canadaturk.ca
17
18
T
www.canadaturk.ca
{
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
KANADA’NIN Sayıları az ünleri fazlaÜNLÜLERİ
ürkiye’nin şarkıcı, müzisyen, oyuncu ünlülerinin isimlerini yazmaya kalksak onlarca sayfa yazabiliriz. Bunda sinema ve televizyonun başta olmak üzere görsel ve yazılı medyanın büyük payı var. Son on yıldır da dizi sektörü sayesinde ünlüler kervanına her geçen gün yenileri ekleniyor. Kısacası Türkiye’de
şöhrete çok kolayca ulaşılabiliniyor. Kanada’da ise durum çok daha farklı. Hadi Kanada’nın ünlülerini sayın desek, hemen aklımıza iki elin parmakları kadar isim gelir. Biraz daha zorlasak bir o kadar daha ancak sayarız. Bazı ünlüleri de ismen biliriz ancak Kanadalı olduklarını bilmeyiz. Türkiye’nin ünlülerini Ortadoğu
ve Balkan ülkelerinin dışında pek kimseler tanımaz. Kanada’nın sayıca az ünlüsünün ünü ise dünyaya yayılmış durumda. Justin Bieber’i, Celin Dion’u, Jim Carrey’i, Mike Myers’ı Türkiye dahil dünyanın hemen hemen her yerinde ilkokul çocukları bile tanır. Michael Buble, Ryan Gosling, Ryan
Reynolds, Michael J. Fox, Pamela Anderson, Keanu Reeves, Donald Sutherland, Bryan Adams, Paul Anka, The Barenaked Ladies, Neil Young, Avril Lavigne, Nelly Furtado, Diana Krall, Leonard Cohen veya Shania Twain’i de hemen hemen herkes bilir. İşte Kanada’nın sayıları az, ancak ünleri büyük sanatçıları...
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
{
{
www.canadaturk.ca
19
20
{
www.canadaturk.ca
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
KURTULUŞA Tutuksuz GİDEN YOLDA yargılanacak K “Sakarya Savaşı’nda, Dua Tepe’nin düşmandan alınışını sevinç gözyaşlarıyla kutluyorduk. Kolordu Kurmay Başkanı akşam yemeği hazırlatmıştı. Yemek olarak ortaya bir tavuk ve dört beş dilim siyah ekmek konmuştu. Dünden beri açtık, ağzımıza en ufak bir lokma girmemişti. Gazi Paşa, İsmet Paşa, ben, Kazım bey, yere kurulan sofraya, bağdaş kurarak oturduk. Mustafa Kemal Paşa Kazım beye sordu: - Erlere yiyecek ne verebildiniz? Kazım beyin soruyu tekrarladığı Kurmay Başkanı cevap verdi: - Efendim, dün sabah tedarik ettiğimiz buğdayı kavurup yemeleri için birliklere dağıtmıştık. Mustafa Kemal Paşa tavuğa el sürmeden sofradan kalktı. Biz de onu takip ettik. Hiçbirimiz ne tavuğa, ne ekmeğe el sürmedik. O akşam hepimiz aç yattık.” (*) Ordu Karargâhının Kurmay Başkanı General Asım Gündüz anılarında, en küçük ferdinden, başkomutanına kadar, Kurtuluş Savaşı’nı yapan ordunun, nasıl bir mahrumiyet içinde mücadele ettiğini anlatır. Ordunun yetişmiş subayları ve erleri, yıllardır dünyanın dört bir bucağında, Kafkasya’da, Balkanlar’da, Galiçya’da, Filistin’de, Mısır’da, Yemen’de, Arabistan çöllerinde savaşırken erimiş, tükenmişti. Elde kala kala, ihtiyarlar ve acemi, çocuk yaşta gençler kalmıştı. İşgal altındaki İstanbul’dan kaçıp Ankara’ya gelen Harp Okulu öğrencileri, burada kısa bir kursa alınıp, subay yapılıyor, cepheye gönderiliyordu. Subay eksikliği böyle karşılanmaya çalışılıyordu. Anadolu’nun verimli toprakları düşman işgali altındaydı. Düşman köyleri, tarlalardaki mahsulü yakmıştı. Millî Ordu’nun beslenmesi büyük sorundu. Askerî birlikler tarlalarda bulabildikleri buğdayı biçiyor, onu yiyorlardı. Üstte başta, ayakta yoktu. Tam bir sefalet hüküm sürüyordu. O günleri anlatan Gazilerin anılarında bu yoksulluğu, acıklı durumu görmek mümkündür. Tabii en önemlisi silah ve mühimmat eksikliğidir. Dört bir taraftaki depolardan taşınan toplar öyle çeşitlidir ki, eldeki cephane bu toplara uymaz. Süvarilerin, mızraklarından başka silahları yoktur. Bir İstiklal Savaşı Gazisinden dinlenmiştim: “Silahımız yoktu. Ağaç dallarından uzun mızraklar yapmıştık. Bununla düşmana saldırıyorduk. Toz duman içinde bizi silahlı zannedip ya teslim oluyor ya da kaçıyorlardı.”
Ankara’daki atölyelerde gece gündüz cephane imal edilmeye çalışılır. Mustafa Kemal Paşa birçok gecelerini bu imalathanelerde geçirir. Sakarya Savaşı’nın en karanlık günlerinde, elde cephane kalmadığı için hücum eden düşmana karşı koymanın imkânsızlığı nedeniyle Doğu Anadolu’ya geri çekilmek fikri konuşulmaya başlanınca, Mustafa Kemal subaylarına şu emri verir: “Arkadaşlar, düşmanı tepelerde bir iki mermi ile oyalayacaksınız. Düşmanı tepeye gelinceye kadar yoracaksınız. Askere süngü taktırarak onları bekleyeceksiniz. Tepeye geldiklerinde saldıracaksınız. Askerlerin en önünde siz olacaksınız. Süngünüz varsa, vatan için cephaneye ihtiyaç yoktur.” Sakarya Savaşı’na “Subay Savaşı” denir. Hiç savaşmamış genç askerlere cesaret vermek için sırf subaylardan taarruz grupları kuruluyor, bunlar en önde düşmana saldırıyorlardı. Subaylarının ateş hattına atıldığını gören genç çocuklar, “Allah, Allah”, diyerek onların peşinden koşuyorlardı. En çok subayın şehit verildiği savaştır Sakarya Savaşı. Sadece askerler değil, onların aileleri de fedakârlıkta geri kalmadılar. Çeşitli yerlerden İnebolu’ya gönderilen silah ve cephane, oğulları, kocaları, erkek kardeşleri cephede savaşan dedeler, nineler, kadınlar, genç kızlar ve çocuklar tarafından cepheye taşınıyordu. Katılmış türküsüne kağnıların Sekiz yaşlarında yavrucuk Çapraz bağlamışlar Allı yeşilli bir kolanla Sırtına sandığını Sordum götürdüğün ne? Dedi: Toplara mermi ( ** )
Kağnılarla yük taşırken yolda doğum yapan kadınlar vardı. Millî Meclis, her evden, cephede savaşan evlatları için, iki fanila, iki çorap, bir çarık, iki don ve bir atkı istiyordu. Halk nesi var, nesi yok yüzde 40’ını Millî Mücadele’ye verecekti. Bunun karşılığında para pul yoktu. Yalnızca bir borç senedi veriliyordu. Anadolu insanı, vatanın “Harimi İsmet’ine” giren düşmanla savaşır, canını verirken, İstanbul’da bazı kimseler gazetelerinde Kemalistlerin halkı soyduğunu yazıyorlardı. Oysa kalım savaşıydı bu. Viyana’dan, Yemen’den, Kuzey Afrika’dan, çekile çekile, Anadolu’dan başka gidecek bir yer kalmamıştı artık. Mustafa Kemal, ülkenin ve milletin bağımsızlığının ancak her bir ferdinin fedakârlığıyla, toprağını canı pahasına korumasıyla gerçekleşebileceğini biliyordu. Onun için, Kurmay Başkanı’na, savaş meydanında şu emri yazdırmıştı: “Savunma çizgisi yoktur, savunma alanı vardır. Bu alan bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşının kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” ( * ) Asım Gündüz, Hatıralarım ( ** ) F.H.Dağlarca, Bağımsızlık Savaşı
anada’ya gelmek için gün sayarken pasaportuna el konularak adli kontrol tedbiri getirilen, ardından da gözaltına alınan Emine Somuncuoğlu tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Somuncuoğlu’nun yurt dışına çıkış yasağına yaptığı itiraz ise reddedildi. 9 Mayıs sabahı Adana ve Mersin’i kapsayan ve on yedi kişinin gözaltına alındığı operasyonda Emine Somuncuoğlu da gözaltına alınmıştı. Bir süre Nile Academy’de öğretmenlik yapan Halil Somuncuoğlu ile 2012 yılında Türkiye’de evlenen Emine Somuncuoğlu, Bank Asya üzerinden Afrika’da kesilmek üzere Cemaat’e kurban bağışı
Emine Somuncuoğlu
yaptığı için terör örgütüne destek sağlamakla suçlanıyor.
Bakanlık ömrü yetmedi
A
hmet Davutoğlu’nun Saray Darbesi’yle devrilmesinin ardından kurulan Binali Yıldırım Hükûmeti’nde yer bulamayan dönemin Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, planlanan Ottawa ziyaretini yapamadı. Mustafa Elitaş’ın, 24 Mayıs’ta düzenlenen Kanada Türk İş Konseyi (CTBC) ve DEİK/Türkiye-Kanada İş Konseyi (TCBC) Ortak Yıllık Konferansı’na katılacağı açıklanmıştı. Bu yıl 13.’sü düzenlenen
Mustafa Elitaş
Konferans’a Elitaş yerine Ekonomi Bakan Yardımcısı Fatih Metin katıldı.
Halifax’ta Çanakkale Savaş Anıtı açıldı Nova Scotia eyaletinin başkenti Halifax’ta Çanakkale Savaş Anıtı (Gallipoli War Memorial) açıldı. hayatını kaybeden Çanakkale’de Türk ve Kanadalı askerlerin anısına
Canadian Museum of Immigration at Pier 21’in bahçesine dikilen Anıt’ın üzerinde Çanakkale’de savaşan askerlerin ortak tarihini anlatan ifadeler ve Atatürk’ün Anzak anneleri için söylediği sözler yer alıyor. Çanakkale Savaşları’na Newfoundland Kraliyet Alayı (The Royal Newfoundland Regiment)’na bağlı 1000 kadar Kanada askeri Çanakkale’de Suvla Koyu’na çıkartma yapmıştı. Newfoundland Alayı, 1. Dünya Savaşı’nın parçası olan Gelibolu Saldırısı’na katılan tek Kuzey Amerika birliği idi. Askerler, İngiliz birliklerine katılmak için Halifax’tan gemilerle yola çıkmışlardı. Halifax’taki Çanakkale Savaş Anıtı ile birlikte Türkiye’nin
girişimleriyle Kanada’da açılan anıt sayısı ikiye yükseldi. Şehit Albay Altıkat anısına 2012 yılında Ottawa’da Şehitler Anıtı açılmıştı.
HAZİRAN/JUNE, 2016
T
ravma ve depresyon terapisinde onca saati hastaya harcar, sadece ne için uğraşırız biliyor musunuz? Hayatınızda başka opsiyonlarınız da vardır. Mutluluk araçları ararız. Mutluluk hormonunu beyinde yeniden düzgün salgılatmak için dünyevi ve uhrevi yeni hedefler belirler ve hayatı yeniden anlamlandırırız. Serotoninin doğal salgılanması, sizi bunalımdan çıkartır. Peki, öfke yönetimi kolay mıdır? Değildir. Allah, insanda üç unsura sınır koymadı ve imtihanlarda buradan soruyor. “Akıl, şehvet ve öfke”. Boşanmalar artıyor. Bir yastıkta kocamak isteyen yok gibi… Ev içi şiddet konusunda teori olarak psikolojide üç aşamada çözüm öneriliyor. ‘Polisi arama’ fiziksel olarak ciddi hasar ve güvenlik sorunu olmadan tavsiye edilmiyor. İlişkide güven kriz meydana geldi mi onarması güç. Aşağıda belirttiğim evlilikte öfke yönetimi kurallarının yüzde 55 başarı reytingi var, denemek de yararınıza. Sakin olun ve elinizden geleni yapın. 1. aşama’da şiddetin evliliğe nasıl tesir ettiği, duygusal, ruhsal, cinsel ve fiziksel yaşadığınız zararları eşinizin de anlaması gerekiyor. Eşinize bir mektup yazın ve duygularınızı anlatın. Kimse mükemmel değildir. Eğer ayrılmak, boşanmak için bir bahane arıyorsa, mutlaka bunu doğrudan sorunuz. İletişim kopuklukları genellikle tarafların ego çarpışmasındandır. 2. aşama sorunları anlama, mantıklı tartışma ve sorgulama sürecidir. Bu süreç tamamlanmadan son aşamaya geçilmiyor. Eşinizin de size kendi derdinin ne olduğunu bir mektupla yazmasını talep edin ve bekleyin. Zira iletişim sorunu yaşıyorsunuz. Günde on beş dakika sağlıklı, kavga, küfür ve hakaret etmeden, laf sokmadan müzakere etseniz, belki de ortada bazı yanlış anlamaların olduğu anlaşılır.
{
{
Evlilikte öfke yönetimi! Empati yapılmadığı için böyle oluyor. Sürekli kıyaslamalarla eşler bir yere varamaz. Erkeklerin ve kadınların en nefret ettiği şey bir başkasıyla kıyaslanmaktır. 3. aşama’da ileriye bakmak ve evlilik ilişkisinin nasıl olacağı konusunda ortak bir anlaşma sağlamak gerekiyor. ‘House Rules’ dediğimiz ‘Ev Kuralları’ belli olmadığı zaman sorunlar ortaya çıkar. Kim, ne zaman, ne gibi sorumluluklar üstlenecek, ne zaman yemekte olunacak, çocukla(rla) ilgilenme saatleri net olarak anlaşmaya bağlanmalı. Belirsizlikler krize dönüşür. Anne ve babalarınızla görüşmelerde nasıl davranılacak, sosyal aktivitelerin planı, cinsel hayatın düzeni gibi kritik konularda bir anlaşma sağlayın. Hayatınız belirsiz olmasın. Türkler gibi son dakika golü atmaya alışmış bir toplum ve kültürel arızası olanlar için acaba çok mu şey istiyoruz? Hayır. Şiddet kabul edilebilir bir durum değil. ‘Anger Management’ gerekiyorsa
ki gerekiyor; size bununla ilgili beş konuda strateji vereyim. Test edilmiş, onaylanmış kurallardır. 1. Sözlü saldırı ve duygusal küçük düşürme yasak. 2. Fiziksel saldırı yasak. 3. Birbirini suçlama oyunu oynanmayacak. 4. Boşanma, ayrılma tehdidi, şantajı yasak. 5. Özür dileme yapılacak. İki taraf da birbirinden özür dilemeyi bilecek. ‘Erkekler özür dilemez,’ diyorsanız baştan kavgaya hazır olunuz. Son olarak bu kurallar bozulduğunda duruma göre bir saat, 12 saat veya 24 saat konuşmama cezası verilecek. Buna ‘Time Out’ deniliyor. Bu mutlaka öfke anında yapılacak ve kızgınlığın soğuması sağlanacak. Son olarak kesinlikle ev terk edilmeyecek. Başka odaya geçin, kapınızı kapatın. Kadınlar konuşmayı çok severler, uzun süre konuşmamaya dayanamazlar.
www.canadaturk.ca
21
Umarım bunları uygularsınız, görürsünüz başarılı olacaktır. Umudunuzu kaybetmeyin. Batı toplumunun hastalıkları Türk toplumuna virus gibi geçtiği için, ‘biz Türk’üz, Müslüman’ız, bizde böyle sorunlar olmaz’ diye kendi kendinizi avutmayın. Mutlaka oluyordur. Her insanda kadınlık ve erkeklik hormonu değişik oranda olabilir. Şemsi Tebrizi’nin bu konuda bir vaazı var. Sohbetlerinden oluşan Makalaat adlı eserinde geçiyor. Erkeksi kadın, kadınsı erkek tanımı bu yüzden var. Ancak bir erkekte kadınlık hormonu normalden fazla diye gay olmaz, sadece davranışları toplumun öngürdüğü ölçüde erkeksi değildir. Medyumlara, büyücülere, cincilere asla gitmeyin, çoğu yalancıdır. Ara bozup düzeltmede cin ve şeytanları araya sokarlar, işler daha da karışır. Kadınlarda bu konuda takıntı var. Ne olsa akrabalar, dostlar büyü yaptırdı diye büyü bozdurmaya, muska yazdırmaya koşuyor. Doktora para ödemez, bu sahtekârlara avuçla parayı gözünü kırpmadan öderler. Ne olursa olsun önce sakin olun ve sakın boşanma davası açmayın. Her ailede kavga ve şiddet az veya çok olur. Karşılıklı güven, saygı ve umut yok olmasın. İlk adımı siz atın. Batı’da kadınlarda polisi hemen arama hastalığı var. Eğer polisi aramışsanız ve ciddi bir durum değilse eşinizden bunun için özür dileyin. Bu sizi küçültmez. Erkeklerin en büyük korkusu polise kendi eşi tarafından şikâyet edilmektir. Bunu düzeltin ki, aradaki güven tesis olsun. Bazı kadınlar çok dağınık, yemek yapmayı bilmiyor ve temizliğe dikkat etmiyor. Bazıları ise tam tersi, tam bir temizlik hastası, takıntılı. Eğer eşiniz çok dağınıklık ve temizlikte hassas değilse, iyi para kazanıyorsanız haftada bir eve temizlikçi getirin. Güzel yemek talep ediyorsanız, yemek yapsın, evi temizlesin. Kocanız bu konuda takıntılı da olabilir veya kardeşlerinin eşlerindeki düzeni talep ediyor, sürekli kıyaslıyordur. Herkesin farklı kaliteleri vardır, sizdeki kaliteler de onlarda yoktur. Pozitif yanlarınızı ön plana çıkartın, eşinizin bunların tam farkına varmasını sağlayın. Erkeklerin ekonomik durumu kötüye gitti mi, kadınlar sosyal medyaya takılıyorlar. Erkeklerin tartışmasız aile reisi olduğu devir geçti. Bizim babalarımızın sözü üzerine evde söz söylenmezdi. Bizim nesil yarı kılıbıktı. Şimdiki gençler ise tam kılıbık. Daha doğrusu kızlar, Kanadalılar gibi hayatı yarı yarıya paylaşmak, ev işlerinde, çocuk bakmada eşitlik talep ediyor. Kanada’da büyüyenlerin Türkiye’den damat veya gelin ithal etmesi bu nedenle çok sakıncalı. Erkekler, eş ithal etse bile kadınların beş sene içinde değiştiğini gözlemleyecektir. Kızlar, koca ithal etse, Türk erkeği, annesi gibi bakım talep ediyor. Mızmız çocuklar, sürekli ağlayan bebekler gibiler. Anneleri böyle el bebek, gül bebek yetiştirmiş. Öyle kolay kolay da kaynananın gelinine oğlunu kaptırmaya niyeti yok. Akıllı kaynana, kızına iyi baksın diye damadı el üstünde tutar. Akıllı damat ise kaynana ve kaynatasına saygıda kusur etmez. Gelinler, demode geleneklerle yaşamak istemiyor. Zaten çok sabırlı ve hoşgörülü de değiller. En ufak bir sorunda kavga çıkartabilirler. Yaşadığı sosyokültürel ortam bunu dayatıyor. Opsiyonlar birey özgürlüğüdür.
22
www.canadaturk.ca
{
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
Kanada’nın değişen göçmen dokusu MURAT KANDEMİR murat_kandemir@outlook.com
K
anada’ya göçmenlik yolu son 25 yıldır muazzam değişikliğe uğradı. Eğer Kanada’da yaşıyorsanız Toronto gibi metropol şehirlerde sadece yolda yürüdüğünüzde bu dramatik değişikliği görmeden edemiyorsunuz. Mesela Toronto’da otobüs beklerken ya da alışveriş yaparken etrafınızdaki etnik göçmen çeşitliliğini iyice hissediyorsunuz. Ülke tam bir göçmen ülkesi hâline geldi. Çarşamba günü ABD’li Pew Araştırma Merkezi (Pew Research Centre) tüm dünyadaki göçmen popülasyonu üzerine interaktif bir harita yayımladı. Bu harita Birleşmiş Milletler Popülasyon Merkezi’nden alınan bilgilere göre hazırlandı. Yayımlanan makaledeki bilgiler daha çok dünyanın 46.6 milyonluk en büyük göçmen nüfusunu barındıran Amerika göçmenlik konusunda olsa da son 25 yıllık Kanada’nın kendi göçmen nüfusu hakkında da ilginç detaylar veriyor. Grafik incelendiğinde Kanada’nın görünen yüzünün kısa sürede ne kadar çok değiştiği görülebiliyor. Örneğin Çin, Hindistan ve Filipinler’den gelen göçmen sayısının ne kadar arttığı göze çarpıyor. Çinli sayısı 170.000’den 710.000’e fırlarken ülkedeki Pakistanlılar Kanada’nın en büyük 10’uncu göçmen grubu oldu. Pakistanlılar 1990’da Kanada’ya en çok göçmen gönderen ilk 30 ülke sıralamasında bile bulunmuyordu. Tabi bir de madalyonun öteki tarafı var. Ülkeye Asya ülkelerinden gelenlerin dramatik olarak arttığı görülürken, Avrupa’dan gelen göçmen sayısının da son yıllarda muazzam bir şekilde düştüğü görülüyor. Örneğin 2000 yılında İngiltere’de doğan göçmenler Kanada’nın en geniş göçmen grubunu oluşturuyorlardı. Fakat unutmayalım ki bu gruplar Kanada’ya göçmenliğin ilk yıllarında geldiler ve hızla yaşlanıyorlar. Fakat 90’lı yıllarda ilk 10 ülkede yer alan Hollanda, Portekiz ve Polonya’dan gelenlerde herhangi bir düşüş görünmüyor.
ABD dünyadaki en büyük göçmen sayısına sahip olabilir fakat genel olarak bakıldığında göçmenler ülkenin toplam nüfusunun sadece yüzde 14’ünü oluşturuyor. G20 ülkeleri içinde Kanada, toplam nüfusunun yüzde 22’sini oluşturan göçmen sayısıyla üçüncü gelirken, Suudi Arabistan yüzde 32 ile birinci ve Avustralya ise yüzde 28 ile ikinci sırada yer alıyor. Asya’daki G20 ülkelerine baktığımızda ise göçmen nüfusun ülke nüfusunun ortalama yüzde biri civarına denk geldiğini fark ediyoruz. Örneğin Japonya’daki göçmen nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 1.6 iken bu oran Çin’de sadece yüzde 0.07 seviyesinde kalıyor. Doğum oranlarının düşük olması ve artan iş gücü ihtiyacı gibi sebeplerle birlikte ülkeye gelen göçmenler Kanada’nın ekonomik büyümesinde oldukça büyük bir paya sahip. Özellikle Kanada’da 1946-1964 arası doğanların (baby boomers) yaşlanarak iş gücünden çekilmesiyle oluşan iş gücü boşluğu düzenli göçmen alımı sayesinde doldurulabilmektedir. Liberal parti başkanı ve Kanada başbakanı Justin Trudeau’nun geçen Mart ayında ülkeye kabul edilecek göçmen sayısını arttırma hedefi boşuna değil. Kanada demografik değişikliğe uğruyor eskinin azınlık göçmen grupları artık çoğunluk olmaya başlıyor. Savaşlar, ekonomik istikrarsızlık ve daha iyi bir hayat kurma gibi çeşitli sebeplerle tüm dünyada nüfus hareketliliği eskiye oranla daha şiddetli devam ediyor. Bakmayın siz dünyanın üretim fabrikalarının Çin ve Malezya gibi Asya ülkelerine kaydığına, dünya insanı Batı’ya göç etmeye çalışıyor. *Murat Kandemir, (Member of ICCRC)
{
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
www.canadaturk.ca
HAKAN ERKAN matt@erkan.ca
23
EMLAK KÖŞESİ
Ev alırken verdiğiniz depozito hakkında bilmeniz gerekenler Depozito ne zaman ödenmeli? Genellikle ev alımında, teklifin kabul edilmesinden 24 saat içinde, depozitonun ödenmesi gerekir. Ancak birden fazla alıcının aynı anda teklif vermesi durumunda yani “bidding war” dediğimiz ortamda depozitonun da teklif ile birlikte hazır bulundurulması tavsiye edilen bir durumdur. Bu durum alıcıyı bir adım avantajlı duruma geçirecektir. Alıcı ertesi gün depozitoyu ödemeyerek, sözleşmeyi iptal edebilir mi? Eğer alıcının verdiği teklif kabul edilirse, alıcı bu kararından keyfe keder dönemez. Eğer böyle bir durum olursa ve de satıcı daha sonra evi başka birine düşük fiyata satmak zorunda kalırsa, aradaki farkı ve de avukat masrafını alıcıdan isteme hakkı doğar. Eğer depozitonun yatırılmasında gecikme olursa ne olur? Böyle bir durumda satıcının sözleşmeyi iptal hakkı doğar ve de
daha yüksek veren başka bir alıcıya evi satabilir. O yüzden herhangi bir gecikme durumda, hemen haber verip, uzatma istenilebilir. Depozito neden satıcıya değil de, emlak firmasına ödenir? Burada önemli olan, paranın güvenilir, sigortalı bir hesapta bulunmasıdır. Eğer alıcı “home inspection”dan memnun kalmazsa ve de evi almaktan vazgeçerse, satıcı depozitoyu vermeyip tutabilir mi? Satıcı, inspection ve banka finans şartından dolayı veya herhangi bir sebepten dolayı, alıcının iyi niyetinden şüphe duyarsa, depozitoyu geri ödemeyebilir. Bu durumda para, yine emlak firmasının korumalı hesabında kalır. Hâkimin vereceği karara göre depozitonun ne yapılacağına karar verilir. Bu süre uzun olabilir. O dönemde ev piyasadan çekilir. Hakan Erkan (Member of Toronto Real Estate Board)
CANADATÜRK SATIŞ NOKTALARI Canadatürk gazetesi her ay bine (1,000) yakın adrese posta ile ücretsiz gönderiliyor. Hedefimiz aylık 3 bin gazeteyi doğrudan adreslere göndermek. Siz de adres listemizde yer almak istiyorsanız, 24’üncü sayfadaki formu eksiksiz doldurup bize postalayabilir ya da isim ve adres bilgilerinizi info@canadaturk.ca email adresine gönderebilirsiniz. TORONTO Accurate Accounting 450 Wilson Ave. Unit 2 416 638-0700 Adonis (Scarborough) 20 Ashtonbee Rd. 416 642-1515 Al Premium Food Mart 1970 Eglinton Ave E Best Kebab & Doner 2762 Keele St. 647 748-6363 Can-Turk İpek Mobilya 1179 Finch Ave W. Suite #13 416 736-4473 Chef 47 879 Wilson Ave. 647 430-2178
Dr. R.N. Sezer & Associates 1273 Broadway Ave. 416 429-3317
Nile Academy Erkek L. 135 Plunkett Rd. 416-285-0115
Sunny Foodmart 1- 747 Don Mills Rd. Unit 60 2- 1620 Albion Rd.
Real Canadian Superstore 3050 Argentia Rd. 905 785-8928
Marash Café 2019 Rue Lapierre 514 363-3555
Eren’s Hair Salon 893 Wilson Ave 416-638-1530
Nile Academy İlköğretim & Kız Lisesi 5 Blue Haven Crst. 647 748 6453
Tamam’s Restaurant 2180 Steeles Ave. W. Unit 6 905-760-8690
Tahsin Meat Products 755 Queens Way E. Unit 16 905 272-1300 MONTREAL
Marche Ayder 3791 Willeray (514) 722-1835
Kanada Sufi Kültür Merkezi 270 Birmingham St.
Nile Academy Erkek Yurdu 265 Queens Dr.
Koza Grill 6464 Yonge St #164A, 647 350-9393
Nuri Sansarlıoğlu 754 Wilson Ave. 647 343-6113
Mustafa Turkish Pizza 866 Wilson Ave. 416 631-0300
Pizza Pide 949 Gerrard St. E. 416 462-9666
Narin Pastanesi 881 Wilson Ave. 416 631-7500
Polat Auto Services 14 Sable St. 416 630-1444
Tasteco Supermarket 62 Birchmount Rd #18 416 690-0081 MISSISSAUGA
Anadolu Kültür Merkezi 11280, av Jules-Dorion 514 852-2223
Adonis (Missisauga) 1240 Eglinton Ave W.
Antep Baklava 5098 Jarry Est 514 419-8758
Beyti Kebab 1650 Dundas Street East 905 848-2590
Çiçek Pastanesi 3656 rue Fluery E. 514303-5361
Master Delight 7033 Telford Way Unit 2&3 905-671-9229
Efes Pastanesi 689, Rue Saint-Roch 514 495-6535
Turquoise Pide 3662 Rue Fluery Est 514 903-9571 OTTAWA Anadolu Kültür Merkezi 335 Michael Cowpland Dr. 613 829-7787 EDMONTON Nebula Academy & Anadolu Kültür Merkezi 12023 81 St. 780 761-0250
24
www.canadaturk.ca
{
{
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
HAZİRAN/JUNE, 2016
{
{
www.canadaturk.ca
25
Bir işe soyunmak
1
900’lü yıllarda gelenleri bir yana bırakırsak Kanada’ya 1950’lerde göç etmemize rağmen köklü iş yerlerine sahip değiliz. Restoranlardan örnek verirsek, en eski restoranımız on beş yıllık. Açılan restoranların ömrü birkaç tanesi hariç altı ay ile beş yıl arasında değişiyor. Bu süre zarfında sık sık da el değiştiriyorlar. Bir işe soyunan kişiler az çok benzer hataları yapıyorlar. Genelde iyi senaryoya göre hesaplar yapılıyor. İyi senaryo dediğimiz de altı boş hayalden öte bir şey değil. Kötü senaryoya karşı ise kimse hazırlıklı değil. Fizibilite çalışması, piyasa araştırması yapılmıyor. Bilgi, birikim ve ustalık gereken iş kollarına giriliyor. İyi bir donanıma sahip olunmayınca da son genelde hüsran oluyor. Öğüt alınmıyor, tecrübesi olan kişilerin söylediklerine kulak tıkanılıyor. Tabii ki burada öğüt ile negatif eleştiriyi birbirinden ayırmak lazım. Akıl danışılan kişinin işinde başarılı olması tavsiye edilir. İş yerinin açılacağı bölgede varsa diğer Türk iş yeri sahiplerine danışılıp fikirleri sorulmuyor. Sektörler farklı olsa da bölgedeki kira ücretleri ve diğer konularda faydalı bilgiler alınabilir. Sermaye olmadan, sağdan soldan ya da bankadan alınan borç parayla işe girişiliyor. Henüz iş yerinin kapısını açamadan para bitiyor. İş yeri açarken harcama moduna girildiğinden plansız ve gereksiz harcamalar yapılıyor. İş yeri ortak açılmışsa ortaklar arasında kısa sürede sürtüşme başlıyor ve ayrılıklar yaşanıyor. Sabır ve sebat yok. Bu özelliklerin olmaması bir iş yerinin henüz yılını doldurmadan kapanmasına yol açıyor. Kanaat yok. Aza kanaat getirilmediğinden, fazlası da bulunamıyor. Fazla para kazanma hırsı yüzünden yavaş yavaş ama sağlıklı bir şekilde büyüyen iş yerleri bile kısa sürede kapanabiliyor.
FOTOĞRAFLI
Dürüstlük yok. “Kazık atan kendine atar” misali dürüst olmayan bir işletmenin ayakta kalabilmesi hemen hemen imkânsız. Reklam ve tanıtıma yeterince önem gösterilmiyor, ya hiç ya da yeterince bütçe ayrılmıyor. ‘Bizi herkes biliyor, tanıyor’ gibi ticarette karşılığı olmayan bir düşünce var. Bir iş yerini ya da ürünü bilmek ayrı, hizmet veya ürünü satın alma dürtüsünü harekete geçirmek, tercih sıralamasında en üst sırada tutmak, hatırlatmak tamamen ayrı şeyler. İnsani ilişkilerin eksikliği, müşteri memnuniyetine odaklanmama, kalitesiz ürün ve hizmet sunma, topluma yönelik iş yapılmasına rağmen toplumdan uzakta durmayı da diğer hatalar olarak sayabiliriz. Listeyi daha da uzatmak mümkün. Ama ilk etapta benim gözüme çarpan bunlar. Hatalara işaret ettik, umarız yeni bir işe soyunacaklar bu hatalardan ders alırlar. Yoksa kısa bir süre sonra başarısız bir girişimin ardından yüklü bir borçla baş başa kalabilirler. *** Türkiye’deki siyasi istikrarsızlık ve yönetim baskılarından dolayı iş adamları, dolayısıyla sermaye yurt dışına kaçıyor. Son günlerde Kanada’ya da çok sayıda iş adamı geliyor ve iş imkânları konusunda arayış içindeler. Çoğu da maalesef Türkiye mantığıyla Kanada’da bir iş yapma peşindeler. Örneğin Türkiye’de inşaat işleriyle uğraşan kişiler, Türkiye’de yaptıkları gibi belediyelerdeki yetkili mercilerin gönlünü hoş ederek istedikleri alanda istedikleri şekilde inşaat yapabileceklerini zannedebiliyorlar. Ya da kısa sürede az bir yatırımla çok büyük paralar kazanabileceklerinin hayallerini kuruyorlar. Öncelikle: - Kanada’da hangi statü ile kalınacağına karar vermeli. Turist vizesi ile gelip yatırım yapmak pek mantıklı olmasa gerek. - Bilinmiyorsa dil öğrenilmeli. - Yatırım imkânları konusunda güzel bir araştırma yapmalı. Yatırım yapılması düşünülen sektörde mümkünse bir süre çalışmalı. - Profesyonel danışmanlık firmalarından destek almalı. - Sıfırdan başlamak yerine Kanada’da yerleşik firmalarla ortaklık kurma ya da firma satın alma yoluna gidilmeli…
T
Creemore Jail
oronto’nun kuzeyinde Collingwood şehrine yakın Creemore kasabasında bulunan Creemore Hapishanesi (Creemore Jail)’nin Kuzey Amerika’nın en küçük hapishanesi olarak kabul edildiğini, 1892 yılında taştan inşa edilen üç hücreli hapishanenin yaklaşık 30 metrekare büyüklüğünde
olduğunu, 1940’lı yıllara kadar kullanılan hapishanenin 1970’lerde turistik amaçlı olarak yeniden hizmete açıldığını, bu hapishane dışında Creemore’a komşu diğer kasabalarda da küçük hapishaneler olduğunu ve birkaçı için Creemore Hapishanesi gibi Kuzey Amerika’nın en küçük hapishanesi iddiasında bulunulduğunu biliyor muydunuz?
26 ve 27’deki bulmacaların çözümleri
YORUM Yeni nesil temizlikçi... Nile Academy temizlik görevlisi işine yatırım yapmış. Self-Balancing Smart Scooter ya da bilininen adıyla hoverboard ile bir uçtan diğer uca hızlı bir şekilde temizliğini yapıyor...
Yayıncı/Publisher BestOne Media Inc.
E: info@canadaturk.ca W: www.canadaturk.ca
Genel Yayın Yönetmeni / Editor-in-chief Hasan Yılmaz
Canadatürk’te yayımlanan yazıların her türlü sorumluluğu yazarına aittir. Canadatürk, yayımlanan reklamların içeriğinden, reklamı yapılan ürün ve hizmetin alınması veya kullanılması sonrasında oluşabilecek olumsuzluklardan sorumlu tutulamaz.
Yazarlar/Writers Hasan Yılmaz, Akif Eren, Faruk Arslan, Fatma Durmaz, Hakan Erkan, Halit Angıner, Murat Kandemir, Pınar Şenkaya Görsel Yönetmen/Art Director Hasan Yılmaz Adres/Address 2 Clanwilliam Crt. Toronto ON, CANADA M1R 4R2 Phone: 416 462-1244
ISSN 1923-7030 CANADA POST AGREEMENT NUMBER 42779532 We acknowledge the financial support of the Government of Canada through the Canada Periodical Fund of the Department of Canadian Heritage.
FRUITERIE ERMIS Günlük taze meyve ve sebzeler Türk gıda ürünleri Tel: 514 329-2220 3257 Henri Bourassa E. Coin (corner) St-Michel, Montreal, QC H1H 1H3
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016
{
{
www.canadaturk.ca
27
28
www.canadaturk.ca
{
{
HAZÄ°RAN/JUNE, 2016