CANADATÜRK APRIL 2016

Canada Post Agreement No: 002779532 Canada Post Customer No: 2005010

If undelivered please return to: 2 Clanwilliam Ct., Toronto, ON M1R 4R2

NBA’in sıra dışı yıldızı ENES KANTER Oklahoma City Thunder’ın yıldız oyuncusu Enes Kanter, saha içindeki başarısının yanı sıra saha dışındaki yaşantısı ve açıklamalarıyla da gündemden düşmüyor. Hizmet Hareketi’ni

desteklediği için eleştirilen genç basketbolcu açık ve net konuştu: ‘Benim ölçüm popüler olanın değil; doğru olanın yanında durmaktır.’ Enes Kanter ile söyleşi 16-17’DE

The Voice the Turkish Canadian Community Yýl/Year 8 Sayý/Issue 121 1ofEkim/October 1, 2011 T: 416 462-1244 F: 416 444-4073 2 Clanwilliam Crt. Toronto, ON M1R 4R2 info@canadaturk.ca www.canadaturk.ca ISSN 1923-7030 Fiyatı/Price $1 Yıllık Abonelik/Yearly Subscription $30

Yıl/Year 13 Sayı/Issue 175 Nisan/April 2016 T: 416 462-1244 2 Clanwilliam Ct. Toronto, ON M1R 4R2 info@canadaturk.ca www.canadaturk.ca ISSN 1923-7030 Fiyatı/Price $1 Yıllık Abonelik/Yearly Subscription $30

1

$

iSTiKRARDAN KORKUYA

Bölgenin en huzurlu ve güvenli ülkesi olarak anılan Türkiye, son birkaç yıldır güvenlik sorunu olan, uzak durulması

gereken bir ülke haline geldi. Özellikle son altı ay içerisinde peşpeşe patlayan bombalar sonrası

insanlar korkudan sokaklara çıkamaz oldu. Yabancı ülke vatandaşları ve gurbetçi Türkler de

güvenlik sorunu nedeniyle Türkiye’ye gitmekten çekiniyorlar. 5’TE

PİDE, LAHMACUN, DÖNER, İSKENDER VE KÜNEFE MUSTAFA’DA YENİR...

416 631-0300

866 WILSON AVE. TORONTO, ON M3K 1E5

2

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016

NİSAN/APRIL, 2016

{

{

www.canadaturk.ca

3

İslamcılarla ulusalcıların aşkı

I

rak işgali sonrası ABD’li general, Irak’ın geleceğini konuşmak için Irak’ın önde gelenlerini toplantıya çağırır. Ancak yakıp yıktıkları, binlerce kişinin ölümüne sebep oldukları, kısacası bir ülkeyi işgal ettikleri için oldukça tedirgindir.

Gece uyuyamaz. Sabaha kadar davet ettiği kişilerin neden ülkemizi işgal ettiniz, bu kadar insanın canına neden kıydınız şeklinde soracakları sorulara vereceği cevabı düşünür.

Ertesi gün davet edilenler gelir. Önce general konuşur ve Irak’ı neden işgal ettiklerini tedirgin bir şekilde anlatır.

Ancak korktuğu olmaz. Gelenler generalden hesap sormak bir yana, kendi grup-aşiretlerinin ne kadar yardım alacağı, yönetimde ne kadar söz sahibi olacakları şeklinde sorular sorarlar, beklentilerini dile getirirler.

Yani makam ve paradan konuşurlar.

Bunu yaparken de sık sık kendi aralarında büyük tartışmalar yaşanır.

Bunların halini gören general derin bir oh çeker ve bu iş çok kolay oldu der.

Bizzat şahit olanlardan dinlediğim gerçek, yaşanmış bir hikaye bu.

Birileri sizi bölüp parçalamak ya da yok etmek istediklerinde bunu onlara altın tepside sunmanın bir mantığı yok.

Kanada Türk toplumunun değerli temsilcileri de Iraklı aşiret liderleri gibi kendi alacağı para ve makamın peşine düşündüğünden toplumu dinamitlemek isteyenler hep başarılı oluyor.

AKP’nin iktidar olup da muktedir olamadığı zamanlarda Kanada’ya atanan devlet görevlileri sadece toplumun yüzde 10’luk bir kesimini muhatap almış, geri kalanını ise dışlamışlardı.

Bu yüzde 10’luk kesim, bu işte bir gariplik var dememiş, muhatap alınmanın, ağıza çalınan azıcık paranın ve ne işe yaradığını halen dahi anlayamadığım küçük makamların sevdasına düşmüşlerdi. Ayrıca kendilerini dünyanın merkezinde görme gibi bir hastalıkları da vardı.

Bu garipliği pek çok kez sert bir şekilde dile getirmiş, yanlıştan dönülmesi için çağrılarda bulunmuştuk.

Zaman geçti, devlet görevlilerin dünya görüşleri konjektürel olarak değişti. Ancak garip uygulamada hiçbir değişiklik olmadı. Yine toplum üyeleri arasında ayrımcılık yapılıyor, eskilerin muhatap aldığı kesime kendi türettikleri bir yüzde 10 daha eklemek suretiyle kervan yürütülmeye çalışılıyor.

Ne eski yüzde 10, ne de yeni eklenen yüzde 10 bu durumdan rahatsız değil.

Aksine hallerinden öyle memnunlar

ki, farklı uçlarda fikirlere sahip olmalarına rağmen çok iyi anlaşıyorlar.

Bunun en güzel örneğini Ulusal Kanal’da yayımlanan bir haberde görmek mümkün. Habere göre, Vatan Partisi öncülüğünde bir araya gelen Türkler geçtiğimiz ay Toronto’da PKK ve IŞİD’i protesto etmek için bir gösteri düzenlemiş. Vatan Partisi temsilciliği üyelerinin eylemine Kanada Türk Dernekleri Federasyonu, Kanada Türk Topluluğu ve Anadolu İslam Merkezi üyeleri de destek vermiş.

Vatan Partisi Doğu Perinçek’in partisi. Anadolu İslam Merkezi ise Kuzey Amerika Milli Görüş Teşkilatı’nın ta kendisi.

Bu iki kesimin birlikteliği, Türkiye’de AKP ile derinlerin birlikteliğinin bir yansıması.

Bir taraf darbeleri, cinayetleri görmeyecek, bunlardan mahkum olan Ergenekon ve Balyozcuları aklayacak; diğer taraf ise hırsızlık, yolsuzluk, kaçakçılık vs. ne kadar kanun dışı iş yapıldıysa bunlara göz yumacak.

Birisine başkanlık yolu açılmasına karşılık da Hizmet Hareketi başta olmak üzere tüm cemaat ve tarikatlar iki tarafın işbirliği ile yok edilecek.

Ne diyelim… Allah ahirette de sizleri beraber haşretsin… *** Çeşitli başlıklar altında proje başvurularına destek veren Yurt Dışı Türkler Başkanlığı (YTB)’nın şeffaf olmadığını ve hangi projeye ne kadar

destek verdiklerini açıklamadıklarından birkaç kez bahsetmiştim.

Bir kaç kere bilgi talebinde bulunmamıza rağmen, YTB’nin Kanada’da hangi projelere destek verdiğini öğrenme şansımız olmadı.

Sağdan soldan öğrendiğimize göre YTB Başkanı kısa bir süre önce Kanada’ya gelmiş ve kendilerine uygun dermek ve vakıflarla görüşmeler yapmış.

Bir süredir kara listede olduğumuz için bu tür gelişmelerden haberdar edilmiyoruz. Çok da tın diyoruz. Ama haberimiz olsaydı cevabını merak ettiğiniz soruyu bizzat YTB Başkanı’na sorardık. Cevap alamazdık belki ama en azından şansımızı bir kez daha denemiş olurduk. *** İki yıl öncesine kadar YTB’den Kanada’ya gelenler önce Hizmet Hareketi’ne bağlı kurumlarla irtibata geçerdi. Hizmet’i o kadar çok severlerdiler ki, Kanada’da kaldıkları süre zarfında otel ve diğer masraflarının büyük bir kısmını da Hizmet’e ödettirirlerdi.

Bazen de Hizmet’e mensup kişilerin evlerine misafir olurlardı.

Hizmet’teki arkadaşlar misafir ağırlamanın lezzetine varır, onlar da konaklama ve yiyecek için aldıkları harcırahları biriktirmiş olurlardı.

Hükümetin Hizmet’le arayı bozması YTB’de çalışanlara büyük darbe vurmuş gibi…

4

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016

NİSAN/APRIL, 2016

{

{

www.canadaturk.ca

5

iSTiKRARDAN KORKUYA

Bölgenin en huzurlu ve güvenli ülkesi olarak anılan Türkiye, son birkaç yıldır güvenlik sorunu olan, uzak durulması gereken bir ülke haline geldi. Özellikle son altı ay içerisinde peşpeşe patlayan bombalar sonrası insanlar korkudan sokaklara çıkamaz oldu. Yabancı ülke vatandaşları ve gurbetçi Türkler de güvenlik sorunu nedeniyle Türkiye’ye gitmekten çekiniyorlar.

Y

abancı ülke istihbaratlarından art arda şehir isimleri vererek saldırı uyarısı geliyor. İsrail ve ABD, Türkiye’de bulunan vatandaşlarının ülkeyi terk etmelerini istedi. Hatta ABD, İncirlik Üssü’nde bulunan askerlerin ailelerini tahliye etti.

Diğer ülkeler de bölge ve şehir isimleri vererek kendi vatandaşlarını ilan edilen yerlerden uzak durmaları konusunda uyarıyorlar.

Doğuda birçok şehirde çözüm sürecinde palazlanan ve

şehirlere yerleşen PKK’ya karşı büyük operasyonlar yapılıyor. Bu operasyonlarda şehirler boşaltılıyor, ilçeler yerle bir ediliyor. Sivil halk ise ya göç ediyor ya da iki ateş arasında yaşam mücadelesi veriyor.

Diğer yandan Saray ve güdümündeki iktidar, kendi ve hukuksuzluklarını gizlemek için ülkeyi yangın yerine çevirmiş durumda. Yazan, düşünen, hayırsever kim varsa baskı altına tutuluyor, göz altına alınıyor, ticari işletmelere, vakıflara kayyım atanarak el konuluyor.

Muhalif gurbetçiler de gözaltına alınma tehdidiyle karşı karşıya.

Bu hâliyle Türkiye, ülke içinde yaşayanların yanı sıra ziyaretçiler için de güvenli bir ülke olmaktan çıktı. Özellikle son üç ayda Ankara ve İstanbul’da meydana gelen canlı bomba eylemleri hem turistlerin hem de yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının güvenlik endişesini en üst seviyeye taşıdı. Çok sayıda uluslararası konferans iptal ediliyor; lüks gemi firmaları Türkiye’yi programlarından çıkarıyor; tur operatörleri anlaşmalarını

iptal ediyorlar.

Yurt dışında yaşayan gurbetçi Türklerin önemli bir bölümü bu yaz için Türkiye seyahat planlarını erteleme yolunu seçiyor.

Biletlerini, ucuz olsun diye önceden alanlar da iptal etme peşinde.

Seyahat acentaları ve havayolu şirketleri bugünlerde bir yandan bilet satıyorlar bir yandan da bilet iptal işlemleri ile meşguller.

Toronto’da faaliyet gösteren bir Türk seyahat firmasının verdiği bilgiye göre, terör endişesinden dolayı bazı yolcular çoluk çocuk Türkiye’ye gitmek istemiyorlar ve çok sayıda bilet iptali oluyor. Düzenledikleri turların da iptal olduğunu belirten Firma, son olarak Kanadalılardan oluşan kalabalık bir grubun Türkiye’ye gitmekten vazgeçtiğini kaydetti.

Terör eylemleri ve totaliter

yönetim nedeniyle imajı kararan Türkiye’ye giden turist sayısında resmî rakamlara göre hızlı bir düşüş var.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerine göre bu yıl Şubat ayında Kanada’dan Türkiye’ye giden ziyaretçi sayısında da geçtiğimiz yıl Şubat ayına göre yüzde 18’lik bir düşüş yaşandı.

Geçtiğimiz yıl Şubat ayında Kanada’dan Türkiye’ye 6 bin 174 kişi gitmişti, bu yıl Şubat ayında bu sayı 5 bin 75’e düştü.

Kanada’dan Türkiye’ye giden ziyaretçi sayısındaki düşüşün yaz aylarında hızlı bir şekilde devam etmesi bekleniyor. Öte yandan Kanada da kendi vatandaşlarını Irak ve Suriye’ye komşu iller Hakkari, Siirt, Şırnak, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Tunceli, Batman, Muş, Diyarbakir ve Hatay’ın yanı sıra terör ihtimaline karşı Ankara’da Kızılay ve Ulus’a seyahat etmemeleri konusunda uyardı.

“Canada was built by citizen immigrants, people who come here permanently with their families to become Canadians.”

- Hon. John McCallum, MP Minister of Immigration, Refugees and Citizenship

Respond to Canada’s need for immigrants.

Become a Regulated Immigration Consultant

Full-time | Part-time | Online Contact a program adviser at 604.628.5784 or Toll free 1.844.628.5784 or apply online today.

Ashton College

www.ashtoncollege.ca

6

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016

Randevusuz konsolosluk işlemi yapılamayacak Toronto Başkonsolosluğu’nda pasaport işlemleri dahil her türlü işlem için randevu alma şartı getirildi.

R

andevu almadan Konsolosluğa gidenler ise elleri boş dönecek.

Randevular sadece internet üzerinden alınabilecek. Ailece yapılacak işlemler için ailenin her bir bireyi ayrı ayrı randevu almak zorunda. Ayrıca tek bir rendevuyla birden fazla işlem yapılamayacak.

Toronto Başkonsolosluğu’ndan konuyla ilgili yapılan duyuru şöyle: ‘Başkonsolosluğumuzdaki bekleme sürelerinin en aza indirilmesini ve sunulan hizmetin kalitesinin daha da artırılabilmesini teminen, Başkonsolosluğumuzda yerine getirilen tüm konsolosluk işlemlerinde 4 Nisan 2016 Pazartesi gününden itibaren randevulu sisteme geçilecek olup, temsilciliğimizde bu tarihten itibaren randevusuz işlem yapılması mümkün olmayacaktır.

Başkonsolosluğumuza konsolosluk işlemleri için başvurmak isteyen vatandaşlarımızın, www.konsolosluk. gov.tr internet sayfasındaki “randevu modülünden” çalışma günleri içinde 09.00 - 12.00 saatleri arasında randevu almaları gerekmektedir. Başkonsolosluğumuz evrak iadesi işlemleri ise çalışma günleri içinde 14.00 – 16.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek olup, vatandaşlarımızın bu işlem için ayrıca randevu almalarına gerek bulunmamaktadır.

Randevu sisteminin verimli çalışabilmesi için her başvuru sahibi adına ve her bir işlem için ayrı ayrı randevu alınması önem taşımaktadır. Tek bir randevuyla

tüm aile bireylerinin işlemleri ya da tek bir randevuyla birden fazla işlem yapılamayacaktır.’

Yeni uygulama, Konsoloslukta sıra bekleme sorununu aza indirebilir ancak beraberinde de büyük sorunlar meydana getirmesi bekleniyor.

Kanada’da yaşayan her Türk vatandaşının randevu sisteminden haberdar olması söz konusu değil.

Uzun yol katederek Konsolosluğa gidip randevu sürpriziyle karşılaşacakların sayısı hiç de az olmayacak. Ayrıca, bilgisayar kullanmayan ya da kullanamayanlar ile herhangi bir email adresine sahip olmayanlar da randevu almakta büyük sıkıntılar yaşayacaklar.

Öykü Yarışması için başvurular başladı Ankara Kitaplığı’nın geleneksek olarak düzenlediği “Öykü Yarışması” için son katılım tarihi 20 Haziran olarak açıklandı.

Ö

düllü yarışmaya, sadece Kanada’da yaşayanlar, daha önce yayımlanmamış, on sayfayı geçmeyen, Türkçe veya İngilizce yazılmış öykülerle katılabilecek.

Birinciye 500, ikinciye 300, üçüncüye ise 200 olmak üzere toplamda 1,000

dolar ödül dağıtılacak. Ayrıca, bir öyküye de “Özendirme Ödülü” verilecek.

Seçici kurul tarafından değerlendirilecek öyküler, sonuçlar açıklandıktan sonra Ankara Kitaplığı tarafından kitap olarak bastırılacak.

NİSAN/APRIL, 2016

{

Türkiye Sağlık Bakanlığı’ndan onay aldı

{

yapılan açıklamada, Şirketten 80 milyonluk nüfusa sahip

bir ülke olan Türkiye’de cilt kanseri vakaları hızlı bir şekilde arttığı ve bu amaçla 2015 yılında Türkiye’de temsilcilik açtıkları ve

büyük dermatoloji merkezleri ile anlaşma yaptıkları belirtildi.

SIAscopy cihazı, deri kanseri tarama cihazı olarak kullanılıyor.

Kanada firması MedX’in genel merkezi Mississauga’da bulunuyor.

7

Kik savaşı Waterloo merkezli teknoloji şirketi Kik Interactive Inc.’in, isim hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle Azer Koçulu adlı ABD’nin Oakland şehrinde yaşayan bir Türkle sürtüşmesi Facebook dahil binlerce sitenin aksamasına sebep oldu.

B Kanada’nın tanınmış medikal cihaz firması MedX Health Corp, ürettiği SIAscopy cilt değerlendirme sistemlerinin Türkiye’de satışı için Türkiye Sağlık Bakanlığı’ndan resmî izni aldı.

www.canadaturk.ca

ir şirkette yazılım geliştirici olarak çalışan Azer Koçulu, ‘Kik’ ismini taşıyan bir JavaScript paketi geliştirdi. Paket yayımladıktan epey bir süre sonra ise Kanada’da faaliyet gösteren mesajlaşma uygulaması Kik, Koçulu’yla irtibata geçerek ‘Kik’ isminin değiştirilmesi gerektiğini iletti ve telif haklarının çiğnendiğini kaydetti. Ayrıca, Koçulu’yu dava etmekle tehdit etti.

Basına açıklamalarda bulunan Koçulu, “Kik adlı şirket, aynı isimdeki açık kaynaklı projemi yayımlamam hâlinde avukatlarının kapıma dayanıp bütün hesaplarıma el konulacağını söyledi. Bu tehdide aldırış etmediğim için, projemin

dağıtımını sağlayan NPM şirketine başvurdular ve hiçbir yasal dayanağı olmayan bir şekilde, projemin adını zorla değiştirmeye teşebbüs ettiler.

NPM şirketinin dağıttığı 273 adet irili ufaklı projemi hemen geri çektim.

273 projeden özellikle bir tanesi, modern internet altyapısının domino taşlarından bir tanesi olan, 10 satırlık oldukça basit bir kod parçasıydı. Bu nedenle binlerce internet sitesi 2.5 saat boyunca geliştirme ve yayın aşamasında kesintiye uğradı. NPM, 2.5 saat sonra zararın büyümesini önlemek için kodlarımı tekrar yayımlamaya başladı. Ben de aynı zamanda projelerimi gönüllülere dağıtmaya başladım,” dedi.

2009 yılında bir grup Waterloo Üniversitesi öğrencisi tarafından kurulan Kik, özellikle gençler arasında büyük rağbet gören FB Messenger, Snapchat ve WhatsApp’a rakip bir mesajlaşma programı.

Bugün dünya genelinde yaklaşık 300 milyon kullanıcıya sahip.

8

{

www.canadaturk.ca

‘Atilla’nın Geçtiği Yer’ Toronto’da gösterilecek

M

ontreal’de yaşayan Türk yönetmen Onur Kahraman’ın son filmi ‘Atilla’nın Geçtiği Yer’ (Là ou Attila passé) Toronto’da izleyiciyle buluşacak.

Atilla’nın Geçtiği Yer, 16-17 Nisan tarihlerinde düzenlenecek Quebec yapımı filmlerin yer aldığı Quebec Filmleri Turnesi (Tournée du cinéma Québécois) kapsamında Alliance Française de Toronto’da gösterilecek.

Atilla’nın Geçtiği Yer (Là ou Attila passé), Quebec’te yaşayan bir ailenin çocuk yaşında evlat edinmiş olduğu Türk kökenli Atilla’nın yalnızlığını anlatıyor.

{

NİSAN/APRIL, 2016

Kanada turnesinde

E

ski Zaman gazetesi yazarı, Babacanlar programı sunucusu taşlama şairi Bekir Salim, Nisan ayı içinde Kanada’nın değişik şehirlerinde izleyiciyle buluşacak.

ABD’nin ardından Kanada’ya gelecek olan Bekir Salim, 23 Nisan’da Vancouver, 24 Nisan’da Edmonton, 26 Nisan’da Calgary, 29 Nisan’da Toronto ve 30 Nisan’da da Montreal’de sahne alacak.

Programlar ücretsiz olacak. Şair, saz ve söz sanatçısı

Bekir Salim, Türk Edebiyatı’nda önemli bir yer tutan, Divan edebiyatında “Hiciv” Halk edebiyatında “ Taşlama” denilen sanat dalının icrası şeklinde ortaoyunu denilebilecek türden programlar gerçekleştiriyor.

1964 Erzurum doğumlu sanatçı, ressam olarak da tanınıyor.

Salim’in yaptığı resimler İstanbul metrosu dahil Türkiye’de ve başta ABD olmak üzere yurt dışında kültür merkezlerinde, okullarda, kongre ve belediye binalarında duvarları süslüyor.

SC-Uluslararası Beste Yarışması’nda finale kaldı Onur Karaman Yönetmen

Toronto’da yaşayan söz yazarı, besteci ve yorumcu Zeynep Özbilen’in geçtiğimiz yıl piyasaya çıkan albümü “Zee”nin açılış parçası olan “Alufte”, ABD’de düzenlenen ISCUluslararası Beste Yarışması’nda finale kaldı.

Y

arışmadaki tek Türk olarak da ön plana çıkan Zeynep Özbilen, World Music kategorisinde yarışıyor.

Toplam 21 kategoride düzenlenen yarışmada finalistler arasından dereceye girecekler internetten yapılan uluslararası halk oylamasıyla belirlenecek. Oylama www. radioairplay.com/voting adresinden 15 Nisan’a kadar yapılacak.

Toronto’da yaşayan caz şarkıcısı Zeynep Özbilen, Zee adlı albümünü geçtiğimiz yıl Toronto’da tanıtmıştı.

Zeynep Özbilen

{

NİSAN/APRIL, 2016

{

www.canadaturk.ca

9

IDI’dan Halk Kahramanları Ödülleri Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü’nün GTA şubesi (IDI GTA) tarafından verilen Halk Kahramanları Ödülleri (Public Heroes Award)’ni kazananlar açıklandı.

G

TA bölgesinde görev yapan polis, itfaiye ve acil servis elemanları arasından, fedakârlık, adanmışlık ve çokkültürlülüğe katkı kriterleri kapsamında başvuru yapan veya aday gösterilenler arasından yapılan

değerlendirme sonucu ödül almaya hak kazanan isimler şunlar: Michelle Vivian(Peel Regional Police), Michael Fennell (Brampton Fire & Emergency Servicec), Alexander McLean (Peel Regional Paramedic Services), Jon Carson (York Regional Police), Andre Clafton (Vaughan Fire & Rescue Service), David Whitley (York Region Paramedic Services), James Lambe (Toronto Police Service), Tamara Sylvan (Toronto Fire Services), Jason Hess (Toronto Paramedic Services), Scott Logan (Durham Regional Police Services), Daniel Gagnon (Region of Durham Paramedic Services), Patrick

John McCallum Kanada Göçmenlik ve Vatandaşlık Bakanı

Nevruz Şenliği ilgi odağı oldu

I

DI tarafından organize edilen Nevruz Bahar Festivali 22 farklı etnik toplumun işbirliğiyle Toronto’da yapıldı.

20 Mart’ta düzenlenen ve halk oyunlarından, yemek yarışmasına kadar renkli görüntülerin yaşandığı Bahar Festivali’ne

Kanada Göçmenlik ve Vatandaşlık Bakanı John McCallum da katıldı. Öte yandan, Nevruz Bahar Festivali kapsamında Ontario Eyalet Parlamentosu’nda geleneksel Anadolu Kültürleri Federasyonu (AHF) Türk Dünyası Resepsiyonu düzenlendi.

Armstrong (Ontario Provincial Police), Robert Jozelj & Heather Kennedy (Toronto South Detention Centre).

2016 Halk Kahramanları Ödül Töreni, 14 Nisan’da Mississauga Convention Centre’da düzenlenecek.

Eski York Regional PoliceŞefi Armand La Large’nin ana konuşmacı olacağı Ödül Töreni’nde Eski Toronto Paramedic Services Şefi Bruce Farr’a ise Yaşam Boyu Başarı Ödülü, RCMP’den Stephen White’a ise Seçkin Liderlik Ödülü verilecek.

10

{

www.canadaturk.ca

{

NİSAN/APRIL, 2016

Kanada’ya yolu düşen ünlüler

Gizem Karaca

• 1992 doğumlu oyuncu küçükken ailesiyle birlikte önce ABD’ye sonrasında ise Kanada’ya taşındı. Ortaokulu Kanada’da okuyan güzel oyuncu daha sonra Türkiye’ye döndü. Katıldığı güzellik yarışmasının ardından oyunculuğa adım atan Karaca, Musteşem Yüzyıl, Eve Düşen Yıldırım, Benim Hâlâ Umudum Var, Güzel Köylü adlı dizi filmlerde rol aldı. Gizem Karaca, son olarak İstanbul Sokakları adlı diziyle ekranlarda boy gösteriyor.

Necati Şaşmaz

• Türkiye’nin en uzun soluklu dizilerinden olan Kurtlar Vadisi’nde başrol oynayan Necati Şaşmaz, dizide Polat Alemdar rolünü canlandırıyor.

1990’lı yıllarda ABD’ye giden Şaşmaz, birkaç yıl da Kanada’da yaşadı. Toronto ve Kitchener arasında mekik dokuyan sanatçı, Kanada’da kaldığı süre içinde İngilizce ve Turizm eğitimi aldı.

Mehmet Aras

• Tiyatro, dizi ve film oyuncusu Mehmet

Aras, bir süredir Kanada’da yaşıyor.

Eşi Semiha Aras ile Toronto’da yeni bir hayata başlayan Aras, onlarca dizi ve filmde rol aldı. Kurtlar Vadisi Pusu, Muhteşem Yüzyıl, Arka Sokaklar ve Sakarya Fırat rol aldığı yapımlardan sadece bir kaçı.

Erkin Koray

• Türk rock müziğinin öncülerinden olan Erkin 1977 yılında Türkiye’den ayrılarak Kanada’ya geldi. Fesupanallah ve Çöpçüler gibi unutulmaz şarkılara imza atan Koray, Kanada’da beş yıl kadar yaşadıktan sonra Türkiye’ye geri döndü.

Ali Barkın

• Sinema ve dizi oyuncusu Ali Barkın 2010 yılında Kanada’ya geldi.

Vancouver’da sinema eğitimi alan Barkın, Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli dizi ve sinema filmlerinde rol aldı.

Hayat Devam Ediyor, Deniz Yıldızı, Şefkat Tepe, Eski Hikâye ve Yeşil Deniz rol aldığı dizilerden bazıları.

Bican Günalan

• Bir Demet Tiyatro’da Fadıl Fıdıllıoğlu karakteriyle ün yapan Bican Günalan, kızının eğitimi için Kanada’ya geldi.

2009 yılında Türk toplumuna yönelik tiyatro atölye çalışmaları yapan Günalan, Selamsız Bandosu, Süper Baba, Vizontele, Organize İşler, Eyvah Eyvah ve Akasya Durağı gibi çok sayıda sinema filmi ve dizide yer aldı.

Leyla Tekül

• Bir zamanların ünlü talk showcusu Leyla Tekül, 2002 yılında Kanada’ya geldi. Vancouver’a yerleşen Tekül, kendisini gizlemek için ismini Ayşe olarak değiştirdi. 2004 yılında Canadatürk, Leyla Tekül’ün izini bulmuş, Vancouver’da kurmaya çalıştığı yeni hayat hakkında bilgiler almıştı. 1990’dan sonra toplumun sosyal yapısında meydana gelen değişim ve taşra kültürünün İstanbul kültürüne üstün gelmesinden dolayı yaptığı işe müşteri bulamadığını

söyleyen Tekül, “Sanatçıların in veya out olduğu dönemler vardır. Sonuna kadar sahnelerde, televizyonlarda gösterilerimi yapmaya çalıştım. En son Kanada’ya gelmek için gün saydığım zamanlarda bile Flash TV’de program yaptım. Direndim ama olmadı. Out olduğumun farkına vardım ve her şeyi bıraktım, Kanada’ya geldim. Leyla Tekül ismini sildim, kendime sıfırdan yeni bir hayat kurmaya çalışıyorum,” şeklinde açıklamada bulunmuştu.

British Columbia Üniversitesi’nde master yapan Leyla Tekül, hâlen Vancouver’da özel bir kolejde koordinatör olarak çalışıyor.

Ferhan Şensoy

• Fransa’nın ardından 1974 yılında Kanada’ya gelen tiyatro oyuncusu Ferhan Şensoy, iki yıl kaldığı Montreal’de Fransızca oyunlar yazdı ve sahneye koydu. 1975 yılında en iyi yabancı yazar ödülü kazanan Şensoy, aynı yıl Türkiye’ye geri döndü.

NİSAN/APRIL, 2016

Türkiye’deki Kanada otelleri

Antalya’da Hotel Canada

Ş

aban Akkelle ve Carrie Akkelle, 1989 yılında Florida, Miami’de Carnival Cruise gemilerinde çalışırken tanıştılar. Çift, 1990 yılında da Calgary’de evlendi.

Carrie Akkelle, Kanada’da 13 yıl lisanslı optisyen olarak görev yaptı. Şaban Akkale ise çeşitli restoranlarda garson olarak, plastik şişe üreten bir fabrikada yardımcı asistan olarak çalıştı.

1993 yılında ise Antalya Çıralı’da otel inşaatına başladılar ve 1994 yılında hizmete açtılar. İnşaat sırasında ve otelin ilk yıllarında Şaban Akkelle, yazın altı ay Türkiye’de kaldı, kışın ise Kanada’da yaşadı.

Akkelle çifti, kızları iki yaşına gelince önemli bir karar alarak 1997

yılında Türkiye’ye yerleşmeye karar verir.

Bu kararı vermelerinde birbirlerinden altı ay ayrı kalmanın zorluğu ve çocukların Türkiye’de daha iyi bir ortamda yetişeceği inancı ağır basar. Çıralı, Şaban Akkelle’nin doğum yeri. Bölgede ekoturizmin önem kazanması onlara cesaret verir. Otelin sunduğu yemeklerin çoğunu Şaban Akkelle hazırlıyor, yemekte kullandıkları malzemelerin çoğu kendi bahçelerinden.

Türkiye’ye kesin dönüş yaptıklarında otelcilik ve aşçıbaşılık kurslarına katılıp diplomalar almış.

Otelin isminin Canada Hotel olması ve logosunda kocaman kırmızı bir maple yaprağı bulunması bölgeye giden Kanadalıların ve diğer turistlerin oldukça ilgisini çekiyormuş.

İstanbul’da Hotel Kanada

A

ntalya Çıralı’daki Canada Hotel, Türkiye’de Kanada ismini taşıyan tek otel değil. sahiplerinin Kanada ile bağlantısı yok. İsmin hikâyesini öğrenmek

için iletişim kurduğumuz otel işletmecisi, otelde kalan ilk müşterilerinin Kanadalı olması nedeniyle otelin adını “Hotel Kanada” olarak koyduklarını söyledi.

{

{

www.canadaturk.ca

11

12

www.canadaturk.ca

NİSAN/APRIL, 2016

BATUM - BATUMI SARP - SARPI

HALİT ANGINER /CANADATÜRK

K

arşılaştığı her yeni şeyde geçmişi hatırlayan yaşını almış kişiler gibi, yine hayallere dalmıştım ki, hanım, kolumu sarsalayarak, Sarp Sınır Kapısı’na geldiğimizi söyledi.

Geceyi, Karadeniz’in kıyıcığında, Rıfat Ilgaz’ın anlattıklarına benzeyen bir yerde, küçük bir otelde geçirmiştik.

Akşam, kıyıda, ailelerin doldurduğu sahil gazinosu masalarından birine oturmuş, yıldızların altında, denizden gelen yaz rüzgârının esintisiyle dalgalanan şarkıları, türküleri dinlerken çaylarımızı yudumlamıştık.

Müzik, esinti, yıldızlar derken, ertesi günkü yolculuğu düşünerek otele dönmüştük.

Her zaman olduğu gibi, uyumadan önce bir iki satır okumak için, çantamdan gözlüğümü çıkarmak istediğimde, çantamın olmadığını, aklım yıldızlarda kaldığından, çantamı yıldızların altındaki masada unuttuğumu fark ettim.

Giyinip sahile vardığımda masaların bizimki dışında dolu olduğunu, çantamınsa bıraktığım yerde durduğunu gördüm.

Mutlu bir şekilde otele dönerken, benim telaşlı hâlimi görmüş olan görevliye olayı anlattım.

“Bizim buralarda hiçbir şey kaybolmaz, bulan bize getirir, ne zaman gelseniz bizden alırsınız,” dedi. Şimdiye değin birçok defalar gittiğim Karadeniz’de hiç yanlış bir olayla ve yanlış kişilerle karşılaştığımı hatırlamıyorum. İzlenimlerim hep olumlu.

Sabah erkenden Sarp’ta, Gürcistan kapısındayız. Eğer geç kalınırsa yığılmalar olduğunu, insanların birbirini çiğnediğini duymuştuk.

Küçük bir matbu kâğıda adımızı kimlik numaramızı yazıp 15 TL karşılığında memura damgalattıktan sonra Gürcistan’a giriş belgemizi almış olduk. İlk defa pasaport göstermeden bir başka ülkeye geçiş yapıyordum. Ama işler pek kolaylaşmış diye sevinirken bizim kuyruk takıldı kaldı.

Gürcü bayan gümrük memuru bir delikanlının nüfus cüzdanındaki fotoğrafını delikanlıya benzetememiş: “Bu cüzdan senin değil!” diyor.

Bizi de bir korku aldı: Hangimiz nüfus cüzdanındaki fotoğrafa benziyoruz ki? Cüzdanı

alalı yıllar olmuş, o günlerden ne ahımız, ne vahımız kalmış.

Neyse ki Bayan “Bunlar kendilerine bile zarar veremez” diye düşündü sanırım, bir şey sormadan belgelerimizi damgaladı.

Sınırı geçince, ne insanlar ne de tabiat değişiyor. Zaten vaktiyle sınır çizilirken, çizgiyi sınırdaki Sarp Köyü’nün ortasından geçirmişler.

Yani sınırın bir tarafındakiler, öte tarafındakilerle akraba. Gürcistan Sovyetler Birliği’ne bağlıyken Sarp’ta kapı filan yoktu.

Akrabalar birbirini ziyaret etmek isterlerse, o zamanlar pek zor olan, pasaport çıkaracaklar, hükûmetten izin alacaklar, sonra karşı taraftan da vize.

Soğuk Savaş yılları: Herkes her şeyden şüpheleniyor. Hükûmetten izin alınsa bile, böyle bir yolculuğu göze almak her babayiğidin harcı değil! İnsan otomatikman şüpheli kişi durumuna düşüveriyor. Ona da razı olsa bile, bir taş atımı mesafedeki akrabaya ulaşmak günler alıyor. Çünkü uluslararası bir hava alanından uçağa binip, Ankara veya İstanbul’a inmek, oradan otobüsle Sarp Köyü’ne gitmek gerekiyor.

Bizim taraftakiler için ise, tersine yolculuk.

Bu yüzden akrabalar birbirlerini ziyaret edememiş ve unutmuşlar.

Bunları nereden biliyorum?

Bir zamanlar Adapazarı’ndan yola çıkmış, bütün Karadeniz sahilini dolaşarak, günler sonra Hopa’ya varmıştık.

Oraya kadar gelmişken, ezeli ve ebedi düşmanımız Komünist toprağını görelim, nasıl bir yermiş bakalım, diye düşündük.

Ve gittik. Tam detaylarını hatırlamıyorum ama bir Askerî Birliğe vardık. Girişteki nöbetçilere amacımızı anlattım. “Yasak” dediler.

Israr ettim. Uzun yoldan geldiğimizi söyledim. Konuşmalarımız uzayınca bir subay yanımıza geldi. Ona aynı şeyleri tekrarlayınca, subay sınıra gitmemize izin verdi.

Bir onbaşıyı mihmandar olarak görevlendirdi.

Onbaşı çok düzgün konuşuyor, köyü, sınırı, köyde yaşayanları, yaptıkları işleri, Sarp köylülerinin atmaca meraklarını, atmacaları av için nasıl yetiştirdiklerini anlatıyordu.

Köyün Rusya tarafında kalan parçasının adı da Sarp idi, ancak onu Gürcüce Sarpi’ye çevirmişlerdi, Batum’a Batumi dedikleri gibi.

Sarpi’deki köylülerin bir kısmı her sabah otobüslerle Batum’daki fabrikalara çalışmaya gidiyorlarmış. “Onlar çalışıyor, bizimkiler kuş besliyor”muş.

Sanki onbaşı değil, civarın mülki amiriydi.

Her şeyi biliyordu. Rusya tarafında gözetleme kuleleri vardı, bizim tarafta ise tel örgü.

Bunları anlatırken bize el ve kollarımızı çok hareket ettirmememizi, kulelere dikkati çekecek şekilde bakmamamızı tembih etmişti.

Tam sınırda ise bir dere sınır çizgisini tayin ediyordu. Derenin üzerinde de bir tahta köprü. Bir problem çıktığında iki taraf bu köprüde buluşur, sorunu hallederlermiş.

Köprüyü görünce bizim çocuklar hemen koşturdular. Onbaşı “Aman, sakın!” diyerek koştu, çocuklardan birini köprüde yakaladı.

Ama zapt etmek mümkün mü? Üç çocuk!

Birini tutuyoruz, diğeri kaçıyor.

Sonunda çocukları köprüden uzaklaştırabildik. Az kaldı Soğuk Savaş’ı, Sıcak Savaş’a çevirip adlarımızı tarihe yazdıracaktık.

Sarp Köyü’nü bu nedenle unutamam.

Sınırdan Batum’a giderken, deniz kenarında Apsaros Kalesi önünden geçiyoruz.

Kale’de bir küçük müze ve Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Mattheas’ın mezarı bulunuyor.

Az sonra Batum’dayız: Bahçeleri meyve ağaçlarıyla dolu evler, temiz sokaklar, bağırıp çağırmadan dolaşan sakin insanlar.

Her şey, anlatılanların tersi gibi görünüyor.

Kadınlar evlerde çamaşır seriyor, erkekler ya çapa yapıyor ya da bir şeyler taşıyorlar.

Sanki burası her yıl 4 milyon turisti ağırlayan bir şehir değil! Herhalde ortalıkta gençler olmayınca patırtı çıkmıyor diye düşünüyoruz. Çünkü Batum yöneticileri, Batum’u kumarhanelerle donatıp Karadeniz kıyısında bir Las Vegas yaratmak istiyorlar diye okumuştuk.

Eh, fikir kumar olunca işlerin nereye varacağını tahmin etmek mümkündür.

Gazeteler, Karadenizli meraklıların bu nedenle Batum’a aktığını, turistlerin yarıdan fazlasının Türkiye’den gittiğini, hatta Batum’a Laz Vegas adının verildiğini yazmıyorlar mı?

Ama Batum sakin bir şehir izlenimi veriyor. İnsanı üzecek bir durum yok: İnsanlar temiz, etraflarına rahatsızlık vermiyorlar. Şehir Güzel mimari yapılarla bezenmiş ve bezenmekte devam ediyor. Las Vegas’ta nasıl Mısır piramitleri, Roma sarayları, Eyfel Kulesi, Venedik saray ve kanalları varsa, burada da, İskenderiye Feneri, İskenderiye Kütüphanesi, Piazza Meydanı ve Akrapolis var.

Doğal olarak Las Vegas’takiler gibi çok büyük değiller; para meselesi elbette!

Sanat eseri sayılabilecek güzellikteki binaların yanı sıra, Batum’un meydanlarını, caddelerini, çok güzel ve çok sayıda heykeller süslüyor.

Bu heykellerin iyi ki yolları bizim oralardan geçmemiş; Yoksa “Böyle sanatın içine ….”, diyen sanatsever belediye başkanları, çoktan kazma - küreklileri gönderip, bu tehlikeli unsurlardan hemşerilerini kurtarırlardı. İnşaat bolluğuna, çok sayıda müteahhite rağmen, yeşil alanlar ve plajlar tamamen halkın kullanımına ayrılmış ve kimseye dokundurulmamış.

Ağaçlandırılmış sahil yürüme yolunun uzunluğu 7 kilometre. Şehrin yamaçlarında kocaman bir Botanik Park’ı var.

200 bin nüfuslu şehrin kalabalığını ve gençlerin nerede olduğunu, denize yakın çok büyük bir parka ulaştığımızda görüyoruz.

Gençler müzik eşliğinde dans ediyorlar. İzleyicileri de dansa çağırıyorlar. Dans etmesini bilmeyenlere öğretiyorlar.

Ama burada da patırtı yok, yalnızca müziğin sesi var.

Yemeğimizi yerken, masalara gelen, bikinili, filmlerden çıkıp gelmiş güzellikte bayanlar, hediyeler dağıtıyorlar ve sahildeki müzikli gösterilerine davet ediyorlar.

Gittik. Bir markanın reklam gösterisiymiş.

Plaj dolu, binlerce insan, şezlonglarına uzanmış güneşleniyor, gösteriyi izliyorlar. Şehrin merkezine, Orta Mahalle deniyor.

Müslümanlar burada yaşıyormuş. Orta mahalledeki, Orta Cami adını taşıyan, aydınlık, huzur veren, renk renk nakışlı bu güzel cami, 1866 yılında yaptırılmış.

Görevli ihtiyarla sohbet ettim: Ahıska Türklerindenmiş.

1921 yılında, Mustafa Kemal Atatürk, Rusya ile sınır antlaşması yaparken, Batum Müslümanlarının haklarının korunması için Batum Vilayetinin Özerk Bölge olması şartını koşmuş. Ve Türkiye, Acaristan adını alan Özerk Batum Vilayetinin garantörü olmuş. Bugün bu garantörlük devam ediyor.

Eğer özerklik herhangi bir şekilde kaldırılırsa, Türkiye’nin bölgeye müdahale hakkı var.

NİSAN/APRIL, 2016

{

{

13

Sirke, sadece salatalarımıza ve turşularımıza tat katmakla kalmaz, aynı zamanda farklı pekçok işe de yarar...

HAVUÇLU VE ETLi PiLAV

‌• Tıkalı duşlarınızı elma sirkesi ve bir miktar su ilave edilmiş bir kapta beklettiğinizde pırıl pırıl olduğunu göreceksiniz.

B

u sayıda sizlerle, ağzınıza layık bir pilav tarifi paylaşacağız.

Buram buram Anadolu kokan ama Kanada’da da hazırlayıp afiyetle yiyebileceğiniz enfes bir lezzet. Hadi bakalım kolay gelsin ve afiyet olsun...

‌• Bahçenizdeki parke taşlarının çevresinde otların oluşmasını istemiyorsanız parkenin çevresine bir miktar sirke dökünüz.

Malzemeler: 3 su bardağı pirinç ½ kg havuç ½ kg kuşbaşı et 1 büyük soğan 250 gr margarin 3 su bardağı su Bir tutam tuz Hazırlanışı: Pirinçler ayıklanıp yıkandıktan sonra, bir kaba konularak üzerini kapatacak kadar sıcak tuzlu suda su soğuyuncaya kadar bekletilir.

Soğanlar küçük küçük doğranır.

Et üzerini kapatacak kadar suyla bir tencereye konur ve

www.canadaturk.ca

suyunu çekene kadar pişirilir.

Havuçlar soyularak boyuna dörde bölünür ve küçük küp biçiminde doğranır. Soğanlar margarinin yarısı ile hafifçe pembeleşene kadar kavrulur, ardında buna et ve havuç ilave edilerek havuçlar pişene kadar kavrulmaya devam

edilir. 3 bardak kaynar suyun içine, kalan margarinle tuz ilave edilerek margarin eriyene kadar karıştırılır.

Ardından pirinç ilave edilir ve kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirilir.

Pirinç suyunu çekince et ve havuçlar ilave edilir. Iyice karıştırıldıktan sonra demlenmeye bırakılır.

‌• Daha parlak bardaklar için 3 litre durulama suyuna yarım fincan sirke ilave edin. Aynı işlemi camlarınıza da uygulayabilirsiniz. ‌• Etin yumuşak olması için haşlama suyuna limon suyu ya da sirke katın. Ancak kızartacaksanız bir gece sirkeli ve sıvıyağlı sosun içinde bekletin. Sosun içine taze bitkilerden ince ince kıyarak lezzet katabilirsiniz. Ardından eti hiç yağ koymadan kızartın. ‌• Kızartma yaptıktan sonra mutfağınızın kokmasını istemiyorsanız, bir kapta sirkeli su kaynatın. Mutfağınızın tertemiz kokmasını sağlarsınız.

14

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016

NİSAN/APRIL, 2016

{

{

www.canadaturk.ca

15

16

www.canadaturk.ca

{

{

NBA’in sıra NİSAN/APRIL, 2016

Oklahoma City Thunder’ın yıldız oyuncusu Enes Kanter, sah açıklamalarıyla da gündemden düşmüyor. Hizmet Hareketi’ net konuştu: ‘Benim ölçüm popüler olanın değil; doğru olan

1

992 doğumlu Enes 4 yıl daha uzatır.

Kanter, bu yıl NBA’de NBA tarihinde en harikalar yaratıyor. fazla transfer ücreti Takımı OKC (Oklahoma alan Türk basketbolcu City Thunder), Batı ve en çok kazanan Konferansı Ligi’nde şu Türk sporcu olarak an 3. sırada yer alıyor kayıtlara geçen 2.11 HASAN YILMAZ ve playoff’lara kalmayı m boyundaki genç ve garantilemiş durumda. başarılı basketbolcu, Samanyolu Koleji, sonrasında saha içindeki başarısının yanı Ülkerspor ve Ülkerspor’un sıra saha dışında yaptıklarıyla da Fenerbahçe’ye satılmasıyla gündemdeki yerini koruyor.

Fenerbahçe Ülker’de oynayan Hizmet Hareketi ve Fethullah Enes Kanter, 2009 yılında henüz 16 Gülen sevgisini her fırsatta dile yaşındayken basketbol kariyerine getiren Kanter, bu sevgisi ve muhalif NBA’de devam etmek için ABD’ye gitti. duruşu nedeniyle adresi belli bazı ABD’de önce lise ve kolej kesimler tarafından hedef tahtasına takımlarında oynayan Kanter, 2011 oturtuluyor. Tartışmasız en iyi Türk yılında Utah Jazz tarafından transfer basketbolcu olan Kanter, bu nedenle edilir ve profesyonel basketbolcu Millî Takım’a dahi çağrılmıyor. olarak NBA’de oynamaya başlar.

‘Benim ölçüm popüler olanın 2015’te sezon ortasında Oklohama değil; doğru olanın yanında durmak’ City takımına takas edilen Kanter, diyerek ve sahadaki başarılarıyla bu sezon sonunda Portland Trail kesimlere cevabı fazlasıyla veriyor.

Blazers’tan $70 milyon dolarlık Enes Kanter ile Toronto Raptorsteklif alır. OKC, bu paranın aynısını OKC maçı için geldiği Toronto’da verince Kanter, OKC ile sözleşmesini sohbet etme imkânı bulduk. İsviçre’de doğdunuz, çocukluğunuz Van’da geçti. Sonrasında Ankara’da lise eğitimi aldınız. Basketbola nerede ve ne zaman başladınız?

- Basketbol’a ilk Van’da başladım. O zamanlar çok imkân yoktu ama basketbol sevgim ve ileride bu oyunu en iyi şekilde oynama isteğim vardı.

Buna inanmıştım. Hatta öyle ki, Van yıllarımda ileride Los Angeles Lakers’ta oynama hayallerim vardı ve o zamanlar henüz 12-13 yaşlarındaydım.

Türkiye’de binlerce basketbolcu var ama NBA’de oynayan Türk basketbolcu sayısı oldukça az. Sizin NBA’ye gelmeniz nasıl oldu?

- Uzun ve zorlu bir süreç oldu. İlk geldiğimde 2009 senesiydi ve henüz 16 yaşındaydım. Farklı liselerde oynama imkânım oldu. Bir yandan kendimi NBA hayallerime hazırlıyor diğer taraftan buradaki kültürü ve dili öğrenmeye çalışıyordum. Önüme farklı engeller çıktı ama hiçbir zaman hayallerimdeki vizyondan vazgeçmedim ve Allah (cc) da benim fiili ettiğim dualarıma karşılık verdi ve başarı bir şekilde kapımızdan içeri girdi.

Şu anda sizinle birlikte Ömer Aşık ve Ersan İlyasova NBA’de oynayan Türk basketbolcular. Geçmişte Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu gibi isimler de NBA’de oynamış ve oldukça başarılı olmuşlardı. Az önce

de dediğim gibi sayı oldukça az. Size göre bunun sebepleri nelerdir? Başarıyı yakalamış bir basketbolcu olarak genç basketbolculara tavsiyeleriniz nelerdir?

- Gençlerimizin kendilerine güvenmesi gerekiyor. Bu olmazsa olmaz şart. İkincisi bu genç dimağların ve bedenlerin doğru eğitilmesi, donatılması gerekiyor. Bu da Türkiye’deki basketbol altyapısını ve genel eğitimini elinde bulunduran kurumların sorumluluğunda. Son olarak Türkiye pazarından buralara gelmelere Türk spor camiası korkulacak ve kaybedilecek bir değer olarak bakmamalı. Uzun vadeli Türk basketbolunun kalitesini buralarda temsil etme ve millî değerlerimizin temsili olarak görülmeli ve başarı gösterebilecek herkesin önünün açılması gerekiyor.

Henüz 23 yaşındasınız ve sezon başında yüklü bir transfer sözleşmesine imza attınız. 4 yıl için 70 milyon dolar şeklinde yazılıp çizildi bu rakam. Arda Turan Barcelona’dan yıllık 7 milyon Euro alıyor. Karşılaştırıldığında iyi para gibi duruyor. Yanılıyor muyuz?

- Matematiği doğru yapmışsınız:) Eski bir ekonomi muhabiri olarak merakımdan bu soru: Kazancınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Türkiye’de ve ABD’de farklı yatırımlara giriyorum. Bunu idare eden bir ekibim var ve onlar yönetiyorlar.

Ben ise basketboluma yani en

iyi bildiğim işe bakıyorum.

Oklahoma City’de hayat nasıl? Çok fazla Türk’ün olmadığı bir yer olarak biliyoruz..

- Sessiz ve çok büyük olmayan bir yer. Ama insan bir yeri dostlarından dolayı severmiş. O yüzden ben de seviyorum orayı. Çok fazla olmasa da, dinamik fedakâr Türkler var burada. İnandıkları değerleri buradakilere de duyurma hissi ve çabasıyla çıkıp gelmişler buralara. Hayatın her noktasında başarılı yerlere gelmişler. Doktordan öğretmene, akademisyene, öğrenciye, tüccarına kadar herkes var. Onlarla iç içe güzel bir birlikteliğim var.

Sosyal medyadan takip ettiğimiz kadarıyla ABD’nin çeşitli bölgelerinden ve de Türkiye’den pek çok kişi sizi ziyarete geliyor. Aralarında

Hakan Şükür gibi yakından tanınan isimler de var. Bu sevgiyi, ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

- İşinizi doğru yapar, dürüst ve manalı bir hayat yaşama gayreti içinde olursanız size saygı gösterenlerin sayısı da artar.

Ben böyle olduğumu iddia edemem ancak elimden geldiği kadar doğru işler yapmaya çalışıyor; iş hayatımda da profesyonellikten asla taviz vermiyorum.

Hizmet Hareketi’yle yollarınız nasıl kesişti? Fethullah Gülen ile diyaloğunuz nasıl?

- Hizmet Hareketi’ni ilkokul ikinci sınıftan beri biliyorum. Hizmet’in okullarında okudum. Seneler içinde şahit olduğum onca güzellik oldu.

Ancak Amerika’da Hizmet’in ne kadar global bir mesajının olduğuna şahit oldum. Karşılık beklemeden, insanlığın

{

{

www.canadaturk.ca

17

a dışı yıldızı NİSAN/APRIL, 2016

ha içindeki başarısının yanı sıra saha dışındaki yaşantısı ve ’ni desteklediği için eleştirilen genç basketbolcu açık ve nın yanında durmaktır.’ hizmeti için koşturan eğitimcilerin, diyalogcuların, hayatı yaşadıkları yerlerde daha anlamlı kıldıklarına şahit oldum.

Tabii ki yaşımın ilerlemesiyle de daha iyi gözlem ve analiz etme imkânım oldu. Bu da Amerika’ya denk geldi kader olarak. Yani ilkokuldan beri bu hareketin bir şekilde bir yerinde olsam da, hakiki manada tanımam ve yaptığı her meseleye bir tarafından kendimce benim de girmem Amerika’da oldu. Son senelerimde daha da elimden geldiğince bir parçası olmaya çalışıyorum. Eğitim ve diyalog alanlarında Hizmet’in insanlığa sunduğu mesaj ve imkân inanılmaz bir şey. Hem dünya adına hem de ahiret adına inanılmaz bir yatırım. Demiştiniz ya ekonomi muhabirliğim var ve yatırım hakkında sormak istiyorum diye, işte yaptığım en güzel ve kârlı yatırımım bu.

Hocaefendi’yi boş vakitlerimde ziyaret etmeye çalışıyorum. Kendisi bu Hareket’in en öncülerinden ama kesinlikle başındaki bir lideri olarak davranmıyor. İnanılmaz bir ilmi, şefkati ve vizyonu var. Yani beni en çok etkileyen özellikleri. İnsanların şahsi hayatlarına anlam kazandırma adına milyonlarca insanı ikna etmiş ve doğru bir istikamete doğru yönlendiriyor. Saygı duyulası, sevilesi bir insan ve bunu sonuna kadar hak ediyor. Günümüzde onu tanımadan karalayanlara da anlam veremiyorum.

Bu kadar insanlığa faydalı bir insan neden sevilmesin ki? Hepsi bir tarafa onu milyonlar sevmiş, dünya, farklı yerlerinde onun fikirlerini alkışlıyor, gerisi de sinek vızıltısı deyip geçmek lazım.

Herkesin Hizmet’e yüz çevirdiği bir zamanda Hizmet’e destek çıkmanız nasıl karşılanıyor. Sevenlerinizin sayısına paralel düşmanlarınızın sayısı da arttı sanırım. Tehditler alıyor musunuz veya önünüzü kesmek isteyenler oluyor mu?

- Doğru olanı yaptığımı düşünüyorum. Herkesin yüz çevirmesi bir ölçü değil. Bu, Hizmet’in doğru olmadığını da göstermez. Benim ölçüm popüler olanın değil; doğru olanın yanında durmak. Bu yüzden kim ne derse desin aldırmamaya çalışıyorum. Tehditler alıyorum tabi

Enes Kanter, Canadatürk Genel Yayın Yönetmeni Hasan Yılmaz’ın sorularını cevaplandırdı.

ki ama bunlar beni yıldırmıyor.

Türkiye Basketbol Millî Takımı’na çağrılmayışınızın altında Hizmet’e desteğiniz ve sosyal medyadaki paylaşımlarınızın payı var mı?

- Mutlaka var ancak daha önce de defalarca söylediğim gibi birilerine yaranmak için gerçekleri söylemekten geri duracak değilim. Doğru bildiğim şeyleri, doğru insanların yanında dimdik durarak söylemeye çalışıyorum. Bununla beraber son iki senedir defalarca tekrar ettiğim gibi yine söylemek istiyorum: Ben her zaman millî formaya hizmet etmeye hazırım. 2013 ve 2014’te çok büyük sakatlıklarım vardı gelemedim ancak 2015’te gelmek istediğimi ve hazır olduğumu aylarca söyledim.

Ancak farklı şeyler bahane gösterildi ve çağrılmadım. Ama her şeye rağmen ben insanlara değil; vatanıma hizmet ile sorumluyum. Bugün çağrılsam geçmişe sünger çekip, vatan için millet için gidip o şerefli formayı giymeye hazırım.

Takım arkadaşlarınıza, çevrenize bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?

- İzah edecek bir şey yok aslında. Herkes her şeyi olağan netliğiyle görüyor.

beşeri normlara ters. O yüzden bir müddet sonra, bu iki sene de olabilir, dört sene de olabilir, ama bir müddet sonra insanlarımızın kendi doğru eksenlerine oturacağına da itimadım var.

Aileniz Türkiye’de. Onlara baskı var mı?

- Benim fikirlerim ve duruşum beni bağlar. Onlar kendi hayatlarına devam ediyorlar.

Siyasi mesajlar yayımlama, sadece basketbolunu oyna şeklinde eleştiriler mutlaka alıyorsunuzdur. Bu eleştirilere cevabınız nedir?

- Eleştirileri oldukça ciddiye alıyorum. Özeleştirinin ve farklı fikirlere açık olmanın insanı geliştirdiğini düşünüyorum. Benim için herkesin fikri önemli.

Saha dışı olaylarla bu kadar fazla gündeme gelmek sizin basketbol kariyerinizi nasıl etkiliyor?

- Ciddi etkilediği söylenemez. Sahaya çıkınca her şeyi bir kenara bırakıyor ve maça konsantre oluyorum. Tek hedefim var: En iyi oyunumu oynamak ve takımımı hak ettiği yere taşımak.

28 Mart’ta Toronto’da Toronto

Raptors’a karşı maça çıktınız. Bir gün öncesinde de Nile Academy ziyaretiniz oldu. Bu ziyaretten aklınızda neler kaldı?

- Öğrencilerin ve akademik kadronun gözlerindeki ışıltı. Bu ışıltının hiç sönmemesi için dua ediyorum.

Oklahoma City ile karşılaştırırsanız Toronto nasıl bir şehir?

- Toronto, dünyanın her köşesinden gelen insanların beraber yaşadığı bir dünya şehri. Bu manada Oklahoma City ile karşılaştırılınca oldukça renkli bir şehir olduğunu düşünüyorum. Oklahoma City’yi seviyorum; oldukça iyi insanların yaşadığı küçük ve kaliteli bir şehir. Ama Toronto ile karşılaştırıldığında oldukça küçük kalıyor.

Nasipse bir 15 sene daha NBA’de oynayacaksınız. İleride bir gün sizi Toronto Raptors forması ile görmek mümkün olur mu?

- En nihayetinde ben bir profesyonelim ve profesyonellik neyi gerektiriyorsa onu yapmaya çalışıyorum. Bu bağlamda gelecekte ne olacağını bilemeyiz ama iyi bir teklif aldığım takdirde neden olmasın.

Hidayet Türkoğlu’nun Saray Başdanışmanı olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Türkiye’de nepotizmin vardığı son nokta diye düşünüyorum. Türkiye’de meritokrasi diye bir şey yok. Siyasi otoriteye boyun eğdiğiniz ve otoriteyi yücelttiğiniz kadar yükseliyorsunuz. Bu şekilde yükselmektense yerimde kalmayı tercih ederim. Yerimden de gayet memnunum.

Saray ve iktidara muhalif sesler çıkaran herkesin düşman, vatan haini ve terörist ilan edildiği bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’ye gidince başınıza bir şeyler geleceğinden endişe ediyor musunuz?

- Türkiye’ye gidersem söylediklerimden dolayı beni tutuklayabilirler; bunu bekliyorum açıkçası. Ancak Allah’tan başka kimseden de korkmuyorum. Kimsenin isteği için doğru bildiğim bir şeyden vazgeçecek değilim.

Doğruları söylemek; doğru olduğuna inandığımın yanında durmak bana güç veriyor. Ancak şunun bilinmesini istiyorum: Şu süreç ve sistem çok fazla sürdürülebilir bir şey değil. Hem sosyal, hem siyasi, hem de

Enes Kanter sevgisi NİLE ACADEMY ZİYARETİ

2

8 Mart’ta Toronto Air Canada Centre’da Toronto Raptors ile karşılaşan ve maçı 110-100 kazanan OKC’nin yıldız oyuncusu Enes Kanter, maçtan bir gün önce geldiği Toronto’da Türk toplumuyla

bir araya geldi. Nile Academy Erkek Lisesi’nde düzenlenen gecede toplum üyeleriyle buluşan Kanter’e özellikle gençler ve çocuklar büyük sevgi gösterisinde bulundular. Toplum üyeleri ile uzun uzun sohbet eden NBA yıldızı, hayranları için basketbol topu, forma ve resimlerini imzaladı ve hatıra fotoğrafı çektirdi.

18

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016

NİSAN/APRIL, 2016

{

{

www.canadaturk.ca

19

İki yazı yazdım, kısmetim açıldı Y

aşım 25-30 arasında bir yerde. Çevremdekiler güzel olduğumu söylüyorlar. Bazıları sarışın renkli gözlüleri aptal bulsalar da hemcinslerimden ve erkeklerin birçoğundan zeki olduğum söyleniyor. İyi bir eğitimim var. Kanada’ya geleli birkaç yıl oldu, eğitimime burada da devam ediyorum.

Zeki olduğum kadar çalışkanmışım da. Öyle diyorlar...

Boy pos zekâ hepsi yerinde denmesine rağmen ciddi anlamda bir erkek arkadaşım olmadı nedense.

Etrafımda niyeti ciddi bekârlar, niyeti kötü magandalar dolanıp duruyor yıllardır. Üzerime çok gelindiğinden naza çekiyor, kaçıyorum. Ondandır...

Ama babaannemin “Seçen seçilir, üzümün çöpüne, armudun sapına fazla bakma, he deyiver birisine” sözlerine aldırmadan bugünlere geldim.

Çok şükür hâlâ seçen kişiyim. Ama otuzuma yaklaştıkça içime kurt düşmüyor da değil.

Evde kalmış kızkurusu halam da “Aman ha otuzu geçirme, yoksa benim gibi seçilenler arasında bile yer bulamaz evde kalırsın” diye de hatırlatıp duruyor.

Bazen soyunup aynanın karşısına geçip kendimi seyrediyorum. Temel gayet sağlam duruyor. Otuzunda da, kırkında da endişe edecek bir durum yok gibi geliyor bana; en azından doğurana kadar.

Otuzunda otuzluk kırkında kırklık bakarız biz de. Erkek değiliz ki kırkında yirmilik kızoğlan kız arayalım. Ne demişler dengi dengine. Üniversitede iken kız arkadaşlarımın gözü hep yüksekteydi. Bazıları ile ara sıra da olsa görüşüyorum. İçlerinde bir bekâr ben kalmışım. Kızların evlendikleri tipleri gördükçe, hayal edilenle elde edilen arasında ne kadar fark olduğunu fark ediyorum. Renkli gözlü, sarışın, uzun boylu veya siyah gözlü, esmer, uzun boylu atletik yapılı, romantik, paralı erkekleri hayal eden arkadaşlarımın kimisi tamamen kel, bodur, göbekli tiplerle yuva kurmuşlar.

Mutlular mı?

Mutluymuşlar.... öyle diyorlar...

Ama kocalarından daha yakışıklısını gördüklerinde, ah çekmiyor da değiller hani.

Bazen ben de arkadaşlarım gibi Brad Pitt ayarında bir yakışıklı hayal ederken marul göbekli, bol kıllı, bodur, kel birisiyle evlenebilir miyim diye soruyorum kendi kendime.

Sorunun cevabını evleneceğim güne kadar vermem imkânsız.

Kader, kısmet... *** Yazının başlığından da anlaşılacağı gibi yazı yazmaya başladığım günden beri email yoluyla çok sayıda kişiden mektup aldım.

Kimisi resmime aşık olmuş, boş muyum diye soruyor, kimisi romantik cümlelerle hemen sonuca gitmeye çalışıyor.

“Merhaba, Pınar Hanım. Gazetede resminizi ilk gördüğümde inanın daha önce hiçbir kimseye karşı duymadığım hisler gelişti bende. Toronto’da iyi bir firmada çalışıyorum ve bekârım. Müsait bir zamanda bir Starbucks’ta kahve içebilir, bizbirimizi tanıma imkânına kavuşabiliriz. Ne dersiniz...”

“Pınarcığım, yazılarınızı beğenerek okuyorum. Yazılarınızla birlikte sizi de beğendiğimi itiraf etmek istiyorum. Çok güzel gözleriniz var. Sinemadan çok hoşlanıyorum. Eminim siz de hoşlanıyorsunuzdur. Sizi bir akşam vizyona yeni giren bir filme davet etsem kabalık etmiş olur muyum? Cevabınızı bekliyorum...”

“Slm. Ben Necati. Hamilton’da yaşıyorum. Eğer bu taraflara yolunuz düşerse size şehrimizi gezdirmek isterim.

Hatta müsaitseniz Niagara Falls’a da gidebiliriz. ” “Size bu şekilde bir email yazmak belki kabalık gibi gelebilir ama kusuruma bakmayın. Bekâr olduğunuzu öğrendim.

Ben evliyim ama eşimle aramız iyi değil.

Hayatımı birleştirebileceğim bir başkasıyla karşılaştığım gün boşanma işlemlerine başlayacağım. Sizin gibi güzel bir bayanla evlenmek ve mutlu olmak benim de hakkım olsa gerek. Telefon numaranızı verirseniz sizi aramak istiyorum...”

“Pınar Hanım, ben Kanada’da öğrenciyim. Arkadaşlarla haftaya bir ev partisi düzenliyoruz. Gelmek ister misiniz?

Bu sayede tanışmış oluruz....” ..... İşte bana ulaşan emaillerden bazıları.

Bazıları ise editörümüzden yardım istiyormuş. Beni ne zannediyorlar diyerek haklı olarak serzenişte bulundu.

Oldukça girişimci erkeklerimiz var.

Ama bu girişim sadece kadınlara ve kızlara karşı... Öyle blind date ile kendime arkadaş bulma düşüncesinde değilim.

Kendime göre erkeklerde aradığım kriterler var Bu kriterlere uyan çıkarsa otuzuna kadar, çıkmazsa kırkına kadar yolumuz var.

20

{

www.canadaturk.ca

{

NİSAN/APRIL, 2016

BAHAR VE HÜZÜN Meşhur Türk başı Şöyle diyor bilge: Gönlünce de dönse, bu dünyanın sonu ne?

Okunup bitse de ömür kitabın, sonu ne?

Yüz yıl dilediğin gibi yaşadın diyelim Bir yüz yıl daha yaşasan sonu ne?

M

evsim dönümleri hep böyle: Bulutların ardından bir türlü gelemiyor güneşin ışıkları. Bir alaca karanlık sürüp gidiyor. İnsanı daha yalnızlaştırıyor, daha duygusallaştırıyor.

Böyle zamanlarda hatıralar da daha bir yakın, şarkılar daha bir dokunaklı.

Aklımız geçmişe, geleceğe daha çok takılıyor.

Sabah sabah pencereden dışarıya bakıyor, düşünüyordum. Mutfaktan gelen kahve kokusu ve radyodan gelen şarkıyla düşüncelerim aralandı.

Yaş otuz beş yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün.

Bildiğiniz gibi şair Cahit Sıtkı’nın ünlü şiirinden bu şarkı. Bir zamanlar dillerden düşmeyen mısralar: Yaş otuz beş yolun yarısı eder, Cahit Sıtkı 35 yaşında bu şiiri yazarken, bir otuz beş yıl daha yaşayacağını mı düşünüyordu?

Tanrı’nın ona ancak 10 yıl daha ömür biçtiğini, hayatı 10 yıl sonra terk edeceğini hiç aklına getirmiş miydi?

Oysa ince hastalığın ciğerlerini kavurup, yangın yerine döndürdüğü şair Muzaffer Tayyip, az bir zaman sonra öleceğini adı gibi biliyordu.

Henüz 24 yaşındaydı, daha dünyayı tanıyamamış, pek çok şeyi öğrenmemiş, yoksulluk nedeniyle en basit mutlulukları bile yaşayamamıştı: dünyaya bir daha gelirsem akşamları erkenden uyuyacağım ne işim var kasvetli yerlerde pazar günleri parklarda gezeceğim karımla ben onu bunu bilmem şunu biliyorum yalnızca ölmek ya da ölmemekte bütün mesele yeter ki insan ölmesin akşamları uyuyup sabahları uyansın saçları dağılsın rüzgârda Muzaffer Tayyip 24 yaşında öldü.

Uyudu ve bir daha uyanmadı.

Ve saçları bir daha rüzgârda dağılmadı.

Tedavisi için para bulabilseydi, daha yaşayabilir, evlenir, parklarda karısıyla gezebilirdi.

Birkaç şiir kitabı yayımlayabilirdi.

Bilim, insan ömrünü uzatmak için gecesini gündüzüne katıyor. Gelecekte, laboratuvarlarda imal edilen ciğerler, böbrekler eskiyen organların yerine takılıverecek.

Belki Cahit Sıtkı’nın hesap ettiği gibi 70 yıl değil, 170 yıl yaşayacağız. Daha doğrusu yaşatılacağız.

Diyelim ki insan bu uzun yaşama adapte oldu, yaşatıldığı kadarını bilinçli olarak yaşayabildi, yani ömrümüz bir misli arttı, ne olacak?

Bize verilen ömrü doyasıya yaşamak, herkesi, her şeyi sevebilmek: Ağaçları kuşları, şarkıları, kitapları, şiirleri...

Henüz ömrünün baharında olan ama son günlerini yaşadığını bilen Muzaffer Tayyip, sanki daha yüz sene yaşayacak olan güngörmüş, geçirmiş bir bilge gibi, bakın nasıl anlatıyor duygularını: Remzi Bey diyor ki bana; iyi ki bir kelime öğrenmişsin söyleyip duruyorsun ikide bir: yaşamak, yaşamak ilahi Remzi Bey, sen ne söylersen söyle ben seviyorum yaşamayı ve insanları bana benziyor hepsi mesela sokakta birisi sigarasını yakıyor sigaramdan bir başkası mesela, durup bakıyor arkamdan kim bilir kime benzetmiş beni ve akşam karanlığında dönerken evime uğurlar olsun diyor bir ses eyvallah, diyorum, hemşerim.

Muzaffer Tayyip Uslu, Rüştü Onur, Kemal Uluser, üç yoksul Lise arkadaşıydılar. Ortak yanları hayatlarını dolduran edebiyat tutkusu ve ciğerlerini dolduran ince hastalığın dumanıydı.

Ve onlar yirmili yaşlarda, ikişer yıl arayla, bu dumanın içinde boğuldular.

Yoksulluk ve kapıda bekleyen ölüm onları hayatı ve insanları sevmekten, hiçbir zaman alıkoymadı.

Kemal Uluser, kullandığımız yaşantı sözcüğünün mucididir.

Fukaralık nedeniyle İlkokuldan sonra okuyamamıştı.

Sonra bir gün Cumhurbaşkanı Atatürk’e okumak istediğini anlatan bir mektup yazdı. Mektubu okuyan Atatürk’ün emriyle parasız yatılı olarak ortaokula kaydedildi.

Nurullah Ataç, Behçet Necatigil gibi önemli edebiyatçılar, Kemal Uluser’in, eğer yaşasaydı önemli bir sanat adamı olacağını anlatmışlardır.

Rüştü Onur’u ve onun acılarla dolu hayatını ve içli aşkını gelecek günlerde anlatacağım. Şimdi sözü, her şeye rağmen “Yaşamak Güzel Şey”, diyebilen Muzaffer Tayyip’e bırakmak en doğrusu: önce öksürüverdim öksürüverdim hafiften derken ağzımdan kan geldi bir ikindi üstü durup dururken meseleyi o an anladım anladım ama iş işten geçmiş ola şöyle bir etrafıma baktım baktım ki yaşamak güzeldi hala gökyüzü maviydi alabildiğine...

Turk’s & Cacios Adaları’nda bolca yetişen ve Osmanlı devrinde giyilen kavuğa benzedikleri için Turk’s Head diye adlandırılan kaktüsler…

Türk kavuğunun şekli ve sarığı sarma biçimi Türk Başı (Türk’s Head) tabirini ortaya çıkarmış ve kaktüsten düğüm çeşidine kadar birçok şeye isim oluvermiş.

D

ünyaya hükmettiğimiz dönemlerde atalarımızın giydiği sarık ve kavukların ünü bütün dünyaya yayılmıştı.

Kanada’nın 11. eyaleti olması için çabaların sürdüğü Turks & Caicos Adaları’nın ismi de Türk kavuğundan gelir. Adaları ilk kez keşfedenler her tarafta sıkça rastladıkları bir kaktüse, şeklinin Türklerin giydiği kavuğa benzemesi sebebiyle “Turk’s Head” adını verirler.

Karayipler, Meksika ve Güney Amerika’da yetişen bu kaktüs çeşiti, o zamandan günümüze Turk’s Head olarak anılır.

Günümüzde Turks & Caicos adalarının simgesi hâline gelen bu kaktüse Turk’s Head denilmesi adanın ismine yansır. Caicos ise, bölgede yaşayan yerli halkın konuştuğu Lucayan dilinde ipe dizili boncuk anlamına geliyor.

Turks & Caicos ismi böylece ortaya çıkmış olur.

Kanada gibi İngiltere’ye bağlı olan Turks & Caicos Adaları, 500 bin metrekarelik bir alan üzerinde kurulu ve nüfusu sadece 35 bin.

NİSAN/APRIL, 2016

T

ürkçesi ‘öyküsel terapi’ olan naratif terapi, postmodern dünyamızda popülerliği artan bir yöntem.

Seansları uzun sürdüğü için Kanada devlet kurumları ve OHİP bu konuda ödeme yapmıyor, sigorta firmaları çok nadiren ödüyor; bu nedenle özel terapi yapan terapistler kullanıyorlar.

Avustralyalı Aile Terapisti Michael White ve Yeni Zelandalı Aile Terapisti David Epson tarafından geliştirildi, 94 yaşına gelen Irvin Yalom en iyi uygulayıcısı oldu.

Bu terapide, şahsın hayat olaylarına verdiği anlamlar ve yorumlar yeniden anlamlandırılıyor. Problemin kendisi sorun, şahıs problem değil anlayışına dayanıyor; şahıs ile sorunu birbirinden ayırıyor. Veya “kişi problem değildir, problemdir problemin kendisi” şeklinde de özetlenebilir. Öyküsel Terapi, bireylerin problemlerini içselleştirdiğini ve kendilerinin bir parçası hâline getirdiklerini öne sürüyor. Hâlbuki problem dışarıdan geliyor ve kişinin problemi sahiplenmesi için hiçbir sebep yok. Sorunu sahiplendikçe problemi kendinizden uzaklaştırmanız ve problemden kurtulmanız zorlaşır. Yeni bir hikâye yazmanız için öncelikle problem gördüğünüz husustan uzaklaşmanız (externalization) gerekiyor. Travmadan sonra, eski konuma dönmek imkânsızdır.

Bu nedenle hayatınızda yeni bir sayfa açıp, yeni bir bakış penceresi ile olaylara yaklaşmalısınız.

Kur’an’da geçen kıssaların hepsi insan hayatında yaşanan değişik travmaları anlatır. En güzel kıssa denilen Hz. Yusuf’un öyküsünde kardeşleri tarafından kuyuya atılıp travma yaşamış bir insan var. Mısır’da köle pazarında satıldığı yetmez, efendisi Züleyha kam alamayınca iftira ile onu hapse attırmıştır. Tam dokuz yıl hapiste kaldı.

Rüya yorumu ilmini bilmesi sayesinde Allah’ın yardımıyla kurtuldu. Neden dokuz yıl kaldı da, önce kurtarmadı?

Rüya yorumu yaptığı iki kişiye ‘Hükümdara benden bahsedin,’ diyerek yardımı Allah’tan değil, kraldan istedi.

Oysa tam tevekkül ve tam sabır etmesi gerekirdi. Yardım gecikti. Mısır’a önce maliye veziri, daha sonra da sultan oldu.

{

{

Her hayat bir öyküdür:

Öyküsel Terapi

Kardeşi Bünyamin’i hırsızlık hilesi ile alıkoyması ilginçtir.

Büyük ağabeyi Yahuda akıllanmış mıdır? Kendisi gibi Bünyamin’i de kuyuya atıp, babasına öldü diye yalan söyleyip, ölüme terk edecek midir? Yoksa babası Hz. Yakup’a bu sefer doğruyu mu söyleyecektir?

Yahuda, Hz. Yusuf’a yaptığı kötülükten ders çıkarmıştır. Yalan söylemez, babasını Hz. Yusuf’a getirir. Kıssadan hisse şudur: Doğruluktan başka elimizde güç yoktur.

Yusuf’un travması, buna şahit olduktan sonra tamamen zihninden kalkar. Aşk ve nefret travmasının Züleyha’da bıraktığı izlerin silinmesi de yine tam tevekkül ile olur. Allah, Yusuf’tan sokaklarda meczup olan Züleyha’yı bulup, onunla evlenmesini ister. Aradan yirmi yıl geçmiştir, saçları beyazlamış Züleyha, Hakk’ı bulmuştur, Yusuf’u tanımaz.

Yusuf’un dokunuşu ile Züleyha eski gençliğine ve güzelliğine kavuşur.

Mucize beklentisi ve bunun hayalini kurmak bir terapi tekniğidir. Her türlü nimete erişen Yusuf, tam rahata erdiği anda ölümü ister, ‘Refiki Ala’ der. Bu dünya imtihan dünyasıdır, ölümsüz ruhunun ufku Allah’a kavuşmayı diler.

Ruh, geçici tatlardan bıkar. Allah işine karışmak olmaz, kader her zaman adalet eder. Her şerden hayrı çıkarır, her işinde mutlaka bir hayır ve hikmet vardır.

Öyküsel Terapi, yeniden çerçeveleme yapıyor. Bu kıssadan da anlayacağınız gibi yeniden bir çerçeveleme oluşturdum. Siz de durumunuzu ya da diğer insanların davranışlarını yeniden yorumlar veya anlamlandırırsanız farklı bir sonuç çıkartacaksınız. Davranışlara verdiğiniz yanlış anlamlardan sorunlar kaynaklanır. Beyninizdeki bir lop diğeri ile iletişimsizdir. Problem doğru olmayan yorumlardandır. Yorumunuz değişirse davranışınız da değişecektir. Öyküsel Terapi’de insanların hayatları hikâyeleştirme üzerinden yeniden düzenlenirse yorumlarının ve anlayışlarının değişeceği öngörülüyor. Öyküsel Terapi ile kin, nefret ve haset eden bireyin içindeki bencillik hissi yok edilmelidir. Egosu küçültülmeli, diğergamlık hissi artırılmalıdır. Başkaları için de sevinmesi öğretilmelidir. Kendini yermesi öğretilmelidir. İnsan hatalarını görebilmeli; iyi yönlerini kötü yönlerini masaya yatırıp değerlendirmeli; hatalarını görmesi sağlanmalıdır. Var olanla, kendisine verilmiş güzelliklerle kanaat etme duygusu uyandırılmalıdır.

Nimetlere şükür etmesi öğretilmelidir.

Terapide önce soruna ortak bir ad konur. Soruna baskıcı niyetler ve taktikler atfedilir. Sorunun olumsuz etkinleri araştırılır. Birey yaşamının sorunun gelişimi üzerindeki etkisi

www.canadaturk.ca

21

belirlenir. Alternatif anlamlar çıkarılır ve farklı bakış açılarından sorun görülür. Sorunun sorun ol(a)madığı anlar tespit edilir. Yeni bakış açısını destekleyecek geçmiş örnekler bulunur.

Bugün geçmişten kurtarılır, geleceği yapılandırılır. Yeni sürece uygun sosyal çevre oluşturulur. Öyküsel Terapi’de terapist uzman değildir, hasta kendi hayatını en iyi bilen kişidir; ancak yeni hikâye beraber yazılacaktır. Bireyin referans çerçevelerini araştırıp, daha tatmin edici bir yaşamı kurabilmesi için eski ve yeni oluşacak algıları tanımlamaya uğraşır terapist. Terapötik süreçte önemli olan teknik ya da değerlendirmeden çok empati ve iş birliğine dayalı ortaklıktır.

Bigilerimiz, zaman, dil, din ve kültürle sınırlıdır. Hayatımızı kendi anlattığımız ya da başkalarının bizim hakkımızda anlattığı öykülerle yaşarız. Her yaşantımız ve algımız sosyal ve kültürel bağlamda yapılan konuşmalarla öyküye dönüşür. Patolojik kurbanlar olma rolünden çıkıp, hikâyenizdeki travmadan güçlü bir filizle, bir ruhsal büyüme ile çıkıp yeniden doğuş yapmanız hedeflenir.

Her hayat bir öyküdür. Terapist, saygılı bir merak, ısrar, şefkat, ilgi, iyimserlik ve danışanın bilgisine değer vererek hatta bazen büyülenerek dinler ama bireyin sorunlarla dolu hikâyesine saplanıp kalmaz. Hikâyenin içindeki yetenek ve başarı ayrıntılarına dikkat eder ve üzerinde durmak için sorular sorar, aldığı cevaplara göre yeni sorular üretir. Sorunla bireyi ayırır ve toptancı bir dil kullanmaz. Anlatılan öyküye odaklanırsanız, şahsın değişim süreci kolaylaşır, onu yönlendirmezsiniz. Her çocuk ve yetişkin kendi travmasının ne zaman, niçin ve nasıl kaldıracağını aslında biliyor. Terapist, tecrübesinin gücünü ilişkiye yansıtmaz, çünkü tekniğe değil pozitif yaklaşım ve tutuma dayanır. Sorunun devam etmesini sağlayan konuşma biçimini bozmayı ve değiştirmeyi hedefler. Kültürel ve dinî özelliklere saygı gösterir ve anlamaya çalışır. Gelişmeleri kayıt altında tutmak amacıyla bireye mektuplar yazmak faydalıdır. Herkes Yusuf gibi kuyuya düşebilir, onu oradan çıkaracak bir el arar.

Adaletsizlik, eşitsizlik ve haksızlık üzer.

Geçmiş milletleri oluşturan bireylerin çöküşü ve kurdukları devletlerin yıkılışı ekonomik yetersizlik ya da kaybedilmiş savaşlar nedeniyle değil, kötü ahlaktandır. Bulaşıcıdır.

Nedir bu hastalıklar? Şımarıklık, küstahlık, servet çokluğuyla övünme, birbirine sırt dönüp uzaklaşma, çekememezlik, kıskançlık, kin, nefret ve haset. Bu sorunların çözümü sıradışı kişilik geliştirmekle mümkündür. Zarafet, şefkat, kendini bilme, korkusuzluk, özgüven, kararlılık, akıllılık, tevazu, dürüstlük, sevecenlik ve sosyal adaleti sağlayacak hakperestlik duygusu.

Bugün de kötüler iyileri çekemiyor ve hayatlarını azaba çeviriyorlar. İyiliklere, güzelliklere çirkin deyip daha bir çirkinleşiyorlar. Güzel şeyleri baltalıyor, dünyayı kötülükler arenasına çeviriyorlar.

Hakkın şahsı manevisi ile şerrin şahsı manevi hep kavga hâlindedir. Güçlü olan değil, haklı olan kazanır. Hayat bir mücadele değil, bir yardımlaşma ve şefkatle birbirini kucaklamadır.

Kainatta hayvanlar ve bitkiler âleminde bu sevginin sayısız örnekleri vardır.

Duruşunuzu peygamberlerin, evliyaların aydınlattığı doğruluk ve hak yolundan seçin, zulümlere, zalimlere güler geçersiniz.

22

{

www.canadaturk.ca

{

NİSAN/APRIL, 2016

Kanada Emeklilik Planı ve İhtiyarlık Güvencesi arasındaki farklar MURAT KANDEMİR murat_kandemir@outlook.com

T

rudeau Hükûmeti’nin hazırladıkları Liberal Parti bütçesinin konuşulduğu şu günlerde gündem biraz daha ekonomi üzerine. Ben de bu konudan giderek hem göçmenlere hem de vatandaş olanlara emeklilik planları hakkında biraz bilgi vereyim istedim.

Kanada’da uygunluk kriterleri ve katkı yöntemi farklı emeklilik hak programları genelde birbirleriyle karıştırılır. Önceki Hükûmet’in 2012 bütçesinde Maliye Bakanı Jim Flaherty yaşlılık parası (OAS) olarak da bilinen ihtiyarlık güvencesinde yaş uygunluk kriterinin 65 yaştan 67’ye çıkarılacağını duyurmuştu. Yaş uygunluk kriterinin 67’ye çıkarılması 2023’te yürürlüğe girecekti.. Özel Kayıtlı Emeklilik Tasarruf Planı (RRSP) veya çeşitli özel tasarruf araçlarıyla para biriktirmenin yanı sıra Kanada Emeklilik Planı (CPP) ve İhtiyarlık Güvencesi (OAS) Kanadalılar için emeklilik planlamasının önemli araçlarından sayılıyor.

Program uygunluk kriteri ve ne kadar ödeme yapılacağı konusunda bu iki program Kanadalılar tarafından sıkça karıştırılıyor. Bu yazımızda OAS ve CPP farklarını özetleyelim.

Kanada İhtiyarlık Güvencesi (OAS)

Yaşlılık parası olarak da bilinen İhtiyarlık Güvencesi (Old Age Security) 65 ve üstü Kanadalılara yapılan aylık nakit ödemedir ve bu ödemeyi almak özel şartlara tabidir. OAS desteği CPP’nin aksine kişilerin iş geçmişine bağlı değildir ve bu ödeneği almak için herhangi bir işten emekli olunmak zorunda da değildir.

Hükûmet OAS ödemelerini Tüketici Fiyat İndeksi ile ölçülen hayat pahalılığındaki değişikliklerine göre her üç ayda bir revize ediyor.

Service Canada verilerine göre 2012 Ekim ayı itibariyle aylık ortalama ödeme 514.56 Kanada doları, 2013 yılının ilk çeyreğinde ise maksimum ödeme 546.07 Kanada dolarıydı.

1 Ocak 2016 tarihi itibariyle temel OAS ödemesi aylık 570.52 dolar oldu.

Buna ek olarak düşük gelirli yaşlı vatandaşlar için Garantili Maaş Desteği (Guaranteed Income Supplement) gibi ek gelir getiren tamamlayıcı programlar da var.

Hükûmet geliri iyi olan Kanadalıların OAS ödemelerinde kesinti yapıyor. Örneğin 2013’te emekli ve 70,954 dolardan fazla geliriniz (emekli maaşı ve özel tasarruflar vs.) varsa Hükûmet OAS ödemenizde kesinti yapacaktır. 70,954 doların üstü gelirde her bir dolar için yapılacak 15 cent kesinti yıllık enflasyona göre yapılacaktır. Yani sonuç olarak emekli olarak yıllık geliriniz 114, 640 dolar seviyesinde ise OAS ödemeleriniz sıfıra kadar düşecek.

Kimler başvurabilir?

OAS emeklilik ödemesi Kanada vatandaşı olan ve 18 yaşın üstünde ülkede yasal olarak en az 10 yıldır yaşayan herkese verilir.

Kanada vatandaşı olarak yurt dışında yaşayanlar Kanada içinde en az 20 yıl yaşadıkları taktirde bu haktan yararlanabiliyorlar.

Ne zaman başvurmalı?

65 yaşına basmalarına altı ay kalan adaylar OAS ödeneği için başvuru yapabilirler. Devamlı olarak Kanada’da yaşamayanlar ya da Kanada’da doğmamış olanlar OAS başvurularında Hükûmet’e ülkeye giriş ve çıkış tarihlerini bildirmek zorundadırlar. Hatta bu bilgiyi destekleyecek başka belgeler de istenebilir.

Eğer kişi 65 yaşından sonra başvurmuşsa birikmiş OAS ödemeleri toplu olarak yapılır. Örneğin 66 yaşında başvuru yapmış birisi 12 aylık OAS ödemesini de alır.

Peki oran nasıl hesaplanıyor?

Tam ödeme alabilmek için bir kişinin 18 yaşından sonra Kanada’da en az kırk yıl yaşamış olması gerekiyor. 1 Temmuz 1977’de ya da öncesinde 25 yaşına basmış ve Kanada’da yaşamış ya da 18 yaşından sonra bir süre yaşamış olanlar veya geçerli Kanada göçmenlik vizeleri ile başvurudan önce Kanada’da 10 yıl yaşayanlar da bu haktan yararlanabiliyor.

Tam ödemeden yararlanamayanlar Kanada’da kalış sürelerine göre kısmi ödeme alabiliyorlar. Örneğin yetişkin hayatının en az 26 yılını ülkede geçirenler OAS ödemesinin 36/40’ını alabilirler.

OAS’den alınacak minimum ödeme toplam ödemenin çeyreği kadar olabiliyor ve bunun için de en az 10 yıl Kanada’da yaşamış olmak gerekiyor. İşte en az 10 yıllık ikametle alınabilecek para olarak bildiğiniz bu ödeme aslında tam OAS ödeneğinin yüzde 15’i olan ödemedir. Ödenecek kısmi tutar hesaplanıp onaylandıktan sonra OAS emeklilik ödemesi yüzdesi kişinin Kanada’da daha fazla kalması hâlinde bile hiç artmayacaktır.

Kanada Emeklilik Planı (CPP)

Kanada Emeklilik Planı (Canada Penison Plan) çalışan ve emeklilik sistemine kazançlarından kesinti yapılarak katkıda bulunan tüm Kanadalılara açık olan bir emeklilik gelir programıdır.

Yani kişinin emekli olunca CPP’den alacağı miktar yaptığı katkının miktarına ve süresine göre belirlenir.

Dört çeşit CPP hakkı mevcuttur: Sakatlık (disability benefits), emeklilik, dul-yetim yardımı (survivor) ve 2012’de başlatılan emeklilik sonrası hakları (post-retirement).

Biz sadece CPP emeklilik ödemesinden bahsedelim.

2012 Ekim ayı itibariyle aylık CPP ödemesi 528.49 dolar seviyesindeydi.

2013’te maksimum CPP ödemesi ise 1,012.50 dolardı. Hükûmet CPP oranlarını her sene Ocak ayında Tüketici Fiyat İndeksi ile ölçülen yaşam maliyeti değişikliklerine göre revize ediyor. 2016 yılında 65 ve üstündekilere ödenen tavan CPP emeklilik ödemesi 1,092.50 dolar seviyesinde belirlendi.

Service Canada’ya göre 18-65 yaşları arasında Kanada’da yaşamış ve çalışmışsanız ve ortalama bir gelir kazanmışsanız 65 yaşında alacağınız CPP emeklilik tutarınız ayda 788 dolar civarında olacak.

Kimler başvurabilir?

CPP’ye en az bir ödeme yaparak katkıda bulunan herkes 65 yaşında haktan yararlanmak için başvurabilir. Dediğimiz gibi alacağınız CPP ödemesi yaptığınız katkının miktarı ve süresine göre belirlenecektir.

Erken emekli olmak isteyenler 60 yaşından sonra maaşlarından kesinti yapılacak şekilde CPP’ye başvurabilirler.

CPP ödemeleri için başvuru maddi olarak ek kesinti yapılarak 65 yaşından önce de yapılabilir. 2013 yılında 65 yaşından önce CPP alan adaylara maaş aldıkları her ay için yüzde 0.54 oranında erken emeklilik kesintisi yapıldı. Bu oran 2016 yılında yüzde 0.6’ya yükseltildi.

Diğer taraftan kişi CPP emekliliğini tehir

etmek isterse 65-70 yaş arasında bekleme yaptıkları için maaşlarda artış olacaktır. 65 yaşından sonra emekli olmak isteyenlerin maaşlarına 2013 yılında yüzde 0.70 fazla ödeme yapıldı.

Ne zaman başvurulmalı?

Bu biraz da daha az, tam ya da daha fazla ödeme almak isteyen kişiye kalmış.

Ama Hükûmet, emeklilik başvurusu yapmak isteyenlerin en az altı ay önce başvurularını yapmasını istiyor.

Kanadalılar emeklilik başvurularını internet sitesinde çevrim içi yapabilecekleri gibi, başvuru formunu yazdırdıktan sonra doldurup herhangi bir Service Canada ofisine bırakarak da yapabilirler.

65 yaşını doldurduktan sonra başvuru yapmamış kişilere 12 aya kadar geçmiş ödeme yapılabilir.

CPP’ye katkı nasıl olmalı? Çalışan bir kişinin yıllık CPP katkısı yıllık gelirinin yüzde 9.9 kadarıdır. Bunun yarısını işveren yarısını da işçi öder. Yıllık emeklilik kazançları her sene Ocak ayında (2013 yılında 51,100 dolardı) ayarlanır ve 3,500 dolar muafiyeti vardır. 2013 yılında işveren ve işçi için yapılacak en çok emeklilik katkısı her birisi için 2,356.20 dolardı.

Kendi nam ve hesaplarına çalışanlar (selfemployed) CPP planına ticari kazançlarının yüzde 9.9 katkı yapmak durumundadırlar.

51,100 üst tavan ve 3,500 dolar muafiyetle birlikte yapılacak maksimum CPP katkısı 2012 yılında 4,712.40 dolardır. Ülkede 3,500 dolardan az kazananlar CPP’ye katkı yapmazlar. Yaşı 70 olanlar çalışmaya devam etseler bile CPP’ya katkıda bulunamazlar.

Kanadalıların CPP’ye ellerinden geldiği kadar katkı yapmaya dikkat ettiklerini şahsen gözlemledim.

Siz de gençliğinizde emekliliğinizi iyi planlayın ve elinizden geldiği kadar emeklilik planınıza katkı yapın. Pişman olmazsınız. *Murat Kandemir, (Member of ICCRC)

{

NİSAN/APRIL, 2016

{

www.canadaturk.ca

23

EMLAK KÖŞESİ HAKAN ERKAN matt@erkan.ca

Bu piyasada ev bulmak

2

Bidding Wars

016’nın ilk üç ayında ev almak isteyenlerin korkulu rüyası yine “bidding wars” oldu.

Birçok bölgede piyasadaki evlerin büyük bir oranının istenilen fiyatların %10-50 daha üzeri fiyatlarla ve de en fazla bir hafta gibi bir süre içinde satıldığını görüyoruz. Önceki yıllarda Toronto merkezde görülen “multiple offer” durumları şu an GTA’nın tüm bölgelerine sıçramış durumda. Önümüzdeki aylarda piyasanın biraz daha dengeleneceğini tahmin ediyoruz.

Toronto Merkez olarak yaptığım bir araştırmada, müstakil ev fiyatları son

bir yılda % 17, York Bölgesi’nde ise % 19 oranında arttı. Buna paralel olarak şehir merkezinde (downtown), condo fiyatlarının geçen yıla göre %11 oranında artığını izlerken, bu piyasanın alıcı satıcı arasında daha dengeli ve sağlıklı olduğunu ve de ortalama 25-30 gün gibi bir sürede satıldığını söyleyebiliriz. Özellikle göç nedeniyle Toronto nüfusunun hızlı artışı, rekor seviyede düşük mortgage faizleri, döviz kurundaki düşüş ve buna paralel olarak yabancı yatırımcıların talebi piyasanın durumunu daha da tetikleyen faktörler arasında yer alıyor.

Hakan Erkan (Member of Toronto Real Estate Board)

AŞÇI ARANIYOR Edmonton’daki restoranımız için mutfakta tecrübeli usta eleman aranıyor.

Anatolia Food Market + 1 587 521-4004

CANADATÜRK SATIŞ NOKTALARI Canadatürk gazetesi her ay bine (1,000) yakın adrese posta ile ücretsiz gönderiliyor. Hedefimiz aylık 3 bin gazeteyi doğrudan adreslere göndermek. Siz de adres listemizde yer almak istiyorsanız, 24’üncü sayfadaki formu eksiksiz doldurup bize postalayabilir ya da isim ve adres bilgilerinizi info@canadaturk.ca email adresine gönderebilirsiniz.

TORONTO Accurate Accounting 450 Wilson Ave. Unit 2 416 638-0700 Adonis (Scarborough) 20 Ashtonbee Rd. 416 642-1515 Al Premium Food Mart 1970 Eglinton Ave E Best Kebab & Doner 2762 Keele St. 647 748-6363 Can-Turk İpek Mobilya 1179 Finch Ave W. Suite #13 416 736-4473 Chef 47 879 Wilson Ave. 647 430-2178

Dr. R.N. Sezer & Associates 1273 Broadway Ave. 416 429-3317 Eren’s Hair Salon 893 Wilson Ave 416-638-1530

Nile Academy İlköğretim & Kız Lisesi 5 Blue Haven Crst.

647 748 6453 Nile Academy Erkek Yurdu 265 Queens Dr.

Kanada Sufi Kültür Merkezi 270 Birmingham St.

Nuri Sansarlıoğlu 754 Wilson Ave. 647 343-6113

Mustafa Turkish Pizza 866 Wilson Ave. 416 631-0300

Pizza Pide 949 Gerrard St. E. 416 462-9666

Narin Pastanesi 881 Wilson Ave. 416 631-7500

Polat Auto Services 14 Sable St. 416 630-1444

Nile Academy Erkek L. 135 Plunkett Rd. 416-285-0115

Sofra Nazar 1166 St. Clair Ave. W. 416 653-6536

Sunny Foodmart 1- 747 Don Mills Rd. Unit 60 2- 1620 Albion Rd. Tasteco Supermarket 62 Birchmount Rd #18 416 690-0081 MISSISSAUGA

Tahsin Meat Products 755 Queens Way E. Unit 16 905 272-1300 MONTREAL Anadolu Kültür Merkezi 11280, av Jules-Dorion 514 852-2223

Adonis (Missisauga) 1240 Eglinton Ave W.

Antep Baklava 5098 Jarry Est 514 419-8758

Beyti Kebab 1650 Dundas Street East 905 848-2590

Çiçek Pastanesi 3656 rue Fluery E. 514303-5361

Master Delight 7033 Telford Way Unit 2&3 905-671-9229

Efes Pastanesi 689, Rue Saint-Roch 514 495-6535

Real Canadian Superstore 3050 Argentia Rd. 905 785-8928

Marash Café 2019 Rue Lapierre 514 363-3555

Marche Ayder 3791 Willeray (514) 722-1835 Turquoise Pide 3662 Rue Fluery Est 514 903-9571 OTTAWA Anadolu Kültür Merkezi 335 Michael Cowpland Dr. 613 829-7787 EDMONTON Anatolia Food Market 15920 Stony Plain Rd.

587 521-4004

24

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016

{

NİSAN/APRIL, 2016

{

www.canadaturk.ca

25

Hayırsız evlat!

T

ürkiye’den bazı gazete ve televizyonlardaki bir haber oldukça ilgimi çekti. Haberin konusu altı çocuğundan beşi doktor olan Gaziantepli bir Anadolu kadını idi. Bütün zorluklara rağmen çocuklarını okutmuş. Çocukları da onu hiç mahcup etmemiş, başarılı olarak tıbbı bitirmişler. Beş doktor çocuğundan üçü de kendilerine doktor eş bulup evlenmiş. Haberlerde anne ve beş doktor çocuk uzun uzun anlatılırken, altıncı çocuktan hiç bahsedilmemesi dikkatlerden kaçmıyor.

Demek ki altıncı çocuk doktor olamadığına göre hayırsız çıktı. Şimdiki yeni yetmeler “büyüyünce ne olacağın” sorusuna topçu veya popçu diye cevap verseler de doktor veya avukat olmak Türkiye’de ve hatta Kanada’da hâlâ büyük sükse yapıyor.

Ben ise oldum olası bu iki meslek dalında eğitim almayı hiç düşünmedim. Üniversite yıllarında biz bir gün Adalar, bir gün Şile deyip gezerken Tıp ve Hukuk Fakülteleri öğrencileri gece gündüz ders çalışmakla meşguldüler. Onların kan çanağına dönmüş gözlerine bakarken içimiz cız eder, kendi hâlimize şükrederdik.

Devam mecburiyeti olmayan, sınavdan sınava uğradığımız İletişim Fakültesi’nde okumanın zevki bir başka idi.

Zaten lise birinciliğim olmasına ve alacağım puanın ne olursa olsun birincilik kontenjanından üniversiteye yerleştirileceğimi bilmeme rağmen, sözelden girdiğim sınavda hiçbir hukuk bölümünü işaretlememiştim. İlk sıraya mezun olduğum bölümü yazmıştım.

Sınav sonuçları gelince anneme İletişim Fakültesi’ni kazandım deyince ilk tepkisi “Niye doktor, avukat değil oğlum, seni artist olasın diye mi büyüttüm?” demesi oldu. Açıkçası Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan İletişim Fakültelerine dönüştürülen okulum hakkında ben de fazla bir şey bilmiyordum. İsminin kulağıma hoş gelmesi ve o zamanlar Kemal Sunal’ın bu bölümde okuması tercihimde etkili oldu.

Annem, okuyacağım bölümün televizyonla, sinemayla alakalı bir şey olduğunu çakmıştı. Ama bazı eş, dost ve akrabaların okul tatillerinde yaptığım ziyaretlerde bozuk televizyon ve radyolarını tamir etmemi istemeleri bana çok koyuyordu.

Beş çocuğunu doktor yapan kadının

duyduğu gururu annem gazeteci oğlu için duyuyor muydu?

Köyde kadınlar arasında yapılan sohbetlerde işsiz güçsüz gezen tiplerin annelerinin çocukları için düzdükleri methiyeler yanında benim annemin “Bizim ki hayırsız çıktı,” demesi neyin işaretiydi?

Henüz anne kucağından ayrılıp İstanbul’a okumak için gittiğimin ikinci senesi bir televizyonda iş bulup muhabirliğe başlamıştım. Her gün yaptığım haberler vesilesiyle yirmi saniyeliğine de olsa ekranda gözüküyordum. İlk günlerin heyecanıyla haberim yayımlanmadan annemi arar, beni izlemesini isterdim. Her seferinde “Aman oğlum sanki televizyona tek sen çıkıyorsun,” derdi.

Bazen de komşu kadınların “Oğlunu televizyonda gördük. Gurur duymalısın onunla,” demeleri karşısında bile pek tepki vermezdi.

Yine bir gün annemi beni izlemesi için aradığımda “Oğlum televizyona çıkmak için İstanbul’a kadar gitmeye ne gerek vardı. Az sonra televizyonlara bak, benimle ilgili bir haber var, sen onu izle,” dedi.

Hayda....

Hemen dediği televizyon kanalını açtım. O da ne! Benim annem köydeki tarlamızda televizyon ve gazetelerden gelen muhabirlerin sorularını cevaplıyor.

Olay şu: Teyzemin oğlu Hindistan’a yaptığı bir sefer sırasında bir yerden kabak çekirdekleri alır. Bu çekirdekleri anneme vererek ekmesini ister. Annem de ektiği bu çekirdekleri gözü gibi bakarak büyütür. Birkaç ay sonra bu çekirdeklerden devasa kabaklar ortaya çıkar. Hatta bu kabakların bir tanesi tam 150 kiloya ulaşır. Bunu duyan gazeteciler de soluğu annemin yanında alır ve Türkiye’nin en büyük kabağını üreten kadın diye haberini yaparlar.

Gazeteci, televizyoncu havam bir anda annemin bu hamlesi karşısında sönüvermişti.

Gün geldi yolumuz Kanada’ya düştü.

Annem soranlara yine “Bizim ki hayırsız,” çıktı diyormuş.

Onun benim için hayırsız çıktı demesinin seçtiğim meslekle alakalı olmadığını çocuk sahibi olduktan sonra anlamaya başladım.

O, evladını ne iş yaparsa yapsın yanı başında görmek istiyor.

Köyden şehre, şehirden İstanbul’a, İstanbul’dan Kanada’ya uzanan bir yolculuk, her adımda biraz daha uzaklaşmak.

Dünyanın bir ucundaki evladın ihtiyarlıklarında anneye, babaya ne kadar hayrı dokunabilir.

Hayırsızız işte.

Annemin bir sözü ile yazıyı bitireyim.

“Git oğlum git, yakında dünyadan da çıkacaksın bu gidişle.”

Eşeği olurum!

Kanada’ya çok küçük yaşta geldiği için Türkçe konuşmakta zorluk çeken bir Türk, eşiyle birlikte arkadaşlarının düzenlemiş olduğu bir partiye katılır. Yanına yaklaşan bir dostu -“Afedersiniz, yanınızdaki hanımefendi neyiniz oluyor acaba”

diye sorar.

-“Benim eşeğim olur ” diye cevap verir.

Bu cevap karşısında bir anda yüzü kızaran kadın -“Kusura bakmayın, Türkçesi pek iyi değil. Ben onun eşi olurum” diye düzeltme yapar.

Highway 401 Kanada’nın en büyük otoyolu olan Highway 410’un yapımına 1950’lerin başında başlandığını, Windsor’dan Quebec Eyalet sınırına kadar uzanan 800 kilometrelik bu otoyolun resmî olarak 1968 yılında hizmete girdiğini, 1965 yılında otoyol tamamlanmadan dönemin Ontario Başbakanı John Robarts tarafından Kanada Federasyonu’nun kurulmasında önemli rol oynayan ilk başbakan Sir John MacDonald ile iş adamı-politikacı Sir George Etienne Cartier’ın onuruna

401’e “Macdonald-Cartier Freeway” adının verildiğini ve yol kenarlarına “MC” yazılı levhalar dikildiğini, zamanla bu levhaların ortadan kalktığını ve yerlerini “401” yazılı levhaların aldığını, 2007 yılında Trenton ile DVP/404 arasının yurt dışında ölen Kanada askerleri anısına “Highway of Heroes” olarak adlandırıldığını, Kanada’nın nüfusunun yarısının 401’in etrafında yaşadığını ve 401’in Toronto içinden geçen kısmının dünyanın en kalabalık otoyolu olduğunu biliyor muydunuz?

26 ve 27’deki bulmacaların çözümleri

Yayıncı/Publisher BestOne Media Inc.

E: info@canadaturk.ca W: www.canadaturk.ca

Genel Yayın Yönetmeni / Editor-in-chief Hasan Yılmaz

Canadatürk’te yayımlanan yazıların her türlü sorumluluğu yazarına aittir. Canadatürk, yayımlanan reklamların içeriğinden, reklamı yapılan ürün ve hizmetin alınması veya kullanılması sonrasında oluşabilecek olumsuzluklardan sorumlu tutulamaz.

Yazarlar/Writers Hasan Yılmaz, Akif Eren, Faruk Arslan, Fatma Durmaz, Hakan Erkan, Halit Angıner, Murat Kandemir, Pınar Şenkaya Görsel Yönetmen/Art Director Hasan Yılmaz Adres/Address 2 Clanwilliam Crt. Toronto ON, CANADA M1R 4R2 Phone: 416 462-1244

ISSN 1923-7030 CANADA POST AGREEMENT NUMBER 42779532 We acknowledge the financial support of the Government of Canada through the Canada Periodical Fund of the Department of Canadian Heritage.

FRUITERIE ERMIS Günlük taze meyve ve sebzeler Türk gıda ürünleri Tel: 514 329-2220 3257 Henri Bourassa E. Coin (corner) St-Michel, Montreal, QC H1H 1H3

ŞİFRE:

NİSAN/APRIL, 2016

{

{

www.canadaturk.ca

27

28

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2016