HAVA-İŞ Dergi, Kasım - Aralık 2012

Page 1


İÇİNDEKİLER Grev Haktır, Yasaklanmaz! Grev Yasağı 5 Ay Sürdürülebildi! ........................................................ 2 Direne Direne Kazanacağız! ............................................................... 8 Kazanan Direnen Emekçi Olacak........................................................ 16 THY A.O. 24. Dönem Toplu İş Sözleşmesi Başlıyor ........................... 24 Sınıf Mücadelesi Tarihinin Aynasında İş Hukuku ................................ 25 Kasım-Aralık / November-December 2012

Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Sendikal Mücadele Sürüyor Sürecek... 32 Güç Birliği Kadınları 25 Kasım'da İşyerinde Şiddeti Kınadı................. 36

TÜRK-İŞ ve ITF üyesi

İDARİ YER HAVA-İŞ SENDİKASI İncirli Cad. 68/1 Bakırköy-İST. Tel: (0212) 660 20 95 Faks: (0212) 571 90 51 www.havais.org.tr havais@havais.org.tr Türkiye Sivil Havacılık Sendikası Aylık Yayın Organı Adına SAHİBİ Genel Başkan ATİLAY AYÇİN SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Genel Başkan Yardımcısı SİMAY ÇEKEM

Korunan Sahil Şeridi 10 Metreye İniyor; Beton Tarlalarından Oluşan Bir Ülkede Yaşamaya Hazır Olun! ........... 38 İngilizce Sayfalar / Pages in English..................................................... 39 Üyelerimizden Haberler..................................................................... 46 Bulmaca............................................................................................. 48

ITF THY İşçilerinin İşe İadesi İle İlgili Uluslararası Kampanya Çerçevesinde 1 Dakikalık Kampanya Filmi Yayınladı Uluslararası üst kuruluşumuz ITF, THY'de işten çıkarılan işçilerin işe iadesini sağlamaya yönelik uluslararası kampanya için hazırlanan filmi internette yayınlandı: Brutally Yours! Evrensel temel insan hakkı olan GREV HAKKI'nın yasaklanmasının eleştirildiği filmde bu yasağa karşı çıkan ve bu nedenle işten çıkarılan işçilerin işe geri alınması talep ediliyor.

EDİTÖR CENGİZ ÇAKICI cengiz.ckc@gmail.com BASKI Ümit Matbaacılık San.Tic.Ltd. Şti. 2. Matbaacılar Sitesi Z-A/6-10 Topkapı/İSTANBUL Tel: (0212) 565 42 69 Sicil No: 306731-254313 Baskı Tarihi: Aralık 2012

http://www.youtube.com/watch?v=aY7gNy0_LXg&feature=player_embedded


BAŞKANIN MESAJI “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz?” diyerek başlamak istedim yazıma.

THY A.O. ve THY TEKNİK A.Ş.’den işten çıkarılan ve 200 günü aşkın bir süredir direnen 305 işçi adına. Onlar grev haklarının ellerinden alınmasına boyun eğmeyerek, biat etmek yerine baş kaldırmayı yeğlemişlerdir. Amaçları şu: Bir çağrı yapmak! Attıkları “Direne, direne direnişten zafere” sloganı bir çağrıdır. Bu çağrı, sessiz kalarak yapılan haksızlıklara geçit veren, yandaş olmayı tercih ederek sorunlarını bu yoldan çözebileceğini düşünenlere yapılan bir çağrıdır, bir uyarıdır. “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır,” sloganıyla, yönetenlerin verdikleri kadarıyla yetinmek yerine mücadele ederek kazanılmış hakların korunabileceğini, yeni haklar alabilmek için mücadele etmekten başka yol olmadığını hatırlatmaktır. 15-16 Haziran işçi eylemlerinin, 1991 yıllarında “Ankara’nın şişmanı işçilerin düşmanı,” sloganıyla Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyerek tarih yazan maden işçilerinin, 186 gün İstanbul Atatürk Havaalanı’nın merkezini, çadırlarla donatarak özelleştirmeye karşı çıkan Havaş işçilerinin, yine 78 gün Ankara’nın göbeğine çadır kent kurarak yönetenleri ve onların siyasi iktidarı AKP’yi dize getiren Tekel işçilerinin, işçi sınıfının mücadele tarihi sayfalarına yazılmış eylemleriyle övünmek, ama bunlarla yetinmeyerek, yeni eylemlerle ve mücadeleci anlayışla tarih sayfalarına yazılacak yeni kazanımlar elde edilmelidir diyenlerdir. Onlar işçi sınıfının örgütlü mücadelesine, dayanışmacı ruhuna ve onun önderliğinde oluşacak halk hareketiyle Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin iktidar olunarak taçlanacağına inanarak yola çıkmış kararlı Hava-İş sendikası üyeleridir.

AKP iktidarının atamış olduğu, yandaş yönetici kadrolarının, hava yolu şirketi teknik bilgi ve havacılık kültüründen yoksun karar ve icraatlarına karşın, mesleki sevgi ve teknik donanımları, özverili çalışmalarıyla, şirket ve yolcu ilişkisinin merkezine insan sevgisini koyarak, her yolcuya güler yüzle hizmet veren şirket çalışanlarıydılar. Şirket yönetimince kendilerine insanca yaklaşım gösterilmemesine ve en küçük bir hata ve yanlışta işlerinden atılma korkusunu yüreklerinde hissedip, yarınlara güvenle bakamayan bu insanlar, her türlü olumsuzluğa ve işverenin yandaş kadrolaşmayı esas alan yönetim biçimine rağmen THY A.O. ve THY TEKNİK A.Ş. şirketlerini sıfır kaza ve sıfır rötar noktasına taşımış, bu şirketlerin dünyanın ve Avrupa’nın ilk üç sırasına da yer almasını sağlamışlardı. Amerika’da ikiz kulelerin yerle bir edildikleri dönemde uluslararası hizmet veren büyük hava yolları şirketleri peş peşe kapanırken, THY’ye bağlı şirketlerde çalışanların ve sendika üyesi olanların tamamı büyük bir özveride bulunmuşlardır. Üyesi oldukları sendikalarının işverenleriyle yapmış olduğu görüşmeden çıkan karara uygun davranarak, üç ay uygulamalı, üç ay opsiyonlu olmak şartıyla her ay üç gün eksik çalışarak ücretlerinden %10 kesinti yapılmasına izin vermişlerdir. Bu sayede şirketler kapanma veya küçülme tehlikesini atlatmış, bugün dünya devleri arasında rekabet edebilen ve dünya markası olan THY ve bağlı şirketlerin temelleri, o günlerde yapılan insanlık örneği özverili davranışla korunmuş, bugünlere gelinmiştir.

Şu an şirkette yöneticilik yapanlar o günlerde nerede hangi biat eylemi içerisinde ve sinsi planların peşindeydiler bilemiyoruz. Ayrıca bu bizi ilgilendirmiyor da. Ama bizler o günlerde bu şirketlerdeydik, bugünde buradayız. Bugüne kadar bu şirketlerde, işimizi en iyi şekilde yaparken, mücadele ederek hak almasını da, korumasını da bildik. Biat eden mürit değil, özgür ve örgütlü birey olmayı seçtik ve ona uygun yaşadık. Verilenle yetinmek yerine, mücadele ederek hakkımız olanı istedik ve aldık. Bu ülkenin en ücra köşesinde yaşanan acıyı, kendi yüreğimizde hissettik, içselleştirdik. Hiç kimseyi ötekileştirmeden insan temasını esas alarak barış içerisinde yaşamaya çalıştık. Haksızlığa boyun eğmedik, grev hakkımız ve dolayısıyla özgür toplu sözleşme yapma hakkımız korsan yasayla elimizden alınmak istendi, karşı çıktık. Demokrasi olan ülkelerde olmayan bir ceza verilerek işten çıkarıldık. 200 günü aşkın bir süredir direniyoruz, grev hakkımızı aldık. Direnmeye devam edeceğiz, işe dönünceye kadar! Evet beyler, ülkeyi ve şirketi yönetenler, biz insanca yaşamak adına, tüm yaptıklarımızla çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, peki, YA SİZ? Saygı ve sevgiler.

ATİLAY AYÇİN Hava-İş Sendikası Genel Başkanı

w w w. h a v a i s . org.tr

1


HABER

YASAKLANMAZ!

GREV HAKTIR, Havacılıkta Demokrasi Ayıbı

Grev Yasağı 5 Ay Sürdürülebildi!

Havacılık İşlerinde Neden Grev Yasağı Getirildi? Anayasal hak ve özgürlüklerin en kutsalı ve işçilerin namusu olan grev hakkı toplu pazarlığın olmazsa olmaz koşuludur. Toplu pazarlıkta işçi haklarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi işveren üzerinde böylesine caydırıcı ve denge sağlayıcı üretimi etkileyen bir araç olmadan sağlanamaz. İşte tam böylesine bir aşamada THY A.O. ile Hava-İş Sendikası arasında sürdürülmekte olan

23. dönem toplu iş sözleşmesi esnasında, işverenin sendikayı ve işçileri uzlaşma için ikna etmeyen sosyal, idari çalışma koşulları ve ücret teklifleri nedeniyle masada uzlaşılamadığı ve sendikanın yasal yollarla kullanacağı grev kararı alınma noktasında bu yasak getirildi. Yani THY A.O. işvereni istedi, AKP milletvekilleri bu konuda kanun değişikliği teklifi verdi.

AKP Milletvekili Metin Külünk açıkladı:

“Grev yasağını THY yönetimi istedi!”

2

Sivil Havac ı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


HABER

Milletin meclisinde işveren kayırıldı, işçiler mağdur

birlikte 50 bin kişinin anayasal ve demokratik hakkı olan

edildi. Bir sosyal sınıf lehine yasa çıkarılarak hak ve özgür-

toplu iş sözleşmesini akamete uğratmak için bu ülkemiz de-

lükler kısıtlandı.

mokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecek grev yasağını çare olarak görmüştür.

THY A.O. 2006 yılında binde 8’lik bir hisse payı ile kamu payı %50’nin altına düşürülerek hülle yolu ile kamu statüsünden çıkarılmış, böylelikle TBMM Denetimi, Başbakanlık Denetimi, Kamu İhale Kanunu kapsamından “kurtarılmıştır”. Aslında kamunun malı olan ve siyasi iktidarca atanan bir yönetim iş başındadır. Böylelikle grev yasağı bir anlamda siyasi iktidarca da istenmiş ve uygulanmıştır. Diğer bir deyişle havacılık sektöründe grev ekonomik gerekçelerle yasaklanmaktadır. Bu kendi içinde tutarsız bir gerekçedir çünkü grevin özü zaten ekonomik etkisinin olmasıdır. Toplu İş sözleşme masasında acizlik içine düşen THY A.O. yönetimi, aileleri ile

w w w. h a v a i s . org.tr

3


HABER

AKP Sendikal Yasaklarla İlgili Ne Söz Vermişti? 12 Eylül darbe anayasasının yasaklarının kaldırılacağı vaadi ile yapılan 12 Eylül Anayasa değişiklik referandumu ile ilgili olarak siyasi iktidar AKP, bastırdığı broşürde sendikal haklarla ilgili olarak uluslararası evrensel demokratik normların getirileceğini beyan ediyordu. Özellikle genel grev, siyasi grev, hak grevi gibi Anayasada yasaklı olan hakların çağdaş dünyaya paralel hale getirileceği açıkça beyan ediliyordu.

12 Eylül darbe Anayasası bile havacılıkta grev yasağı getirmemişti. 1962 yılında kurulan ve 50. yılını kutlayan sendikamızın örgütlü olduğu 21 Sayılı Hava Taşımacılığı işkolunda hem 1980 Askeri Darbe öncesi yürürlükte olan iş ilişkileri ilgili yasalar, hem de 12 Eylül darbesi ürünü ve anti-demokratik olduğu her kesimce belirtilen 2821-2822 sayılı yasalarda bile havacılık işkolu ile ilgili hiçbir surette grev yasağı getirilmemiştir.

4

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


HABER

Hava-İş sendikası hiçbir surette GREVİ bir amaç görmemiş, ancak işverenlerin uzlaşmaz tutumlarını, toplu pazarlık sürecinde üyesi işçiler lehine değiştirebilmek için ANAYASAL MEŞRU bir hak ve en son çare olarak görmüştür.

Hava ulaşımında sendikaların kuralları, işçilerin çalışma koşullarını düzenleyici, işverenlerin rekabet / maliyetin ardına sığınarak uçuş emniyetini riske atan uygulamalarını denetleyici rolü tüm, hava ulaşım paydaşları için UÇUŞ emniyeti ve tüketici hakları yönünden hayati önem taşımaktadır. HAVA-İŞ SENDİKASI BU BİLİNÇLE HAREKET ETMEKTEDİR.

!

Grev Yasağı Anayasanın 90. Maddesine ve Evrensel Hukuka Aykırıdır II-ANAYASANIN 90., 54. ve 13. MADDELERİ ile ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER ve BAĞLAYICILIĞI: Anayasa 90. Madde: Anayasamızın Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma başlıklı 90. Maddesi’nin son fıkrası aynen şöyle demektedir: “….. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

Anayasanın bu maddesi ile, açıkça, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır, denilerek, milletlerarası andlaşma ve kanunlar bakımından konuyu açıklığa kavuşturmuştur. Anayasa 54. Madde: Anayasamızın Grev Hakkı ve Lokavt başlıklı 54. Maddesinde yer alan; “… siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz ..” hükmü, İLO’nun eleştirilerine paralel olarak, 2010 yılında yapıw w w. h a v a i s . org.tr

5


HABER lan Anayasa değişikliğinde, Anayasa’dan çıkartılmıştır. 2010 yılından evvel, Anayasa’da yasaklanan bu durumlar, 2010 Anayasa değişikliğinden sonra, Anayasanın 90. maddesi çerçevesinde ve uluslararası sözleşmeler uyarınca, Anayasal hak olarak, tartışmasız hale gelmiştir. Anayasa 13. Madde: Anayasanın 13. maddesi aynen; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanun ile sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” demektedir. Hukuken, yukarıda tam metnini belirttiğimiz, Anayasanın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere ilişkin haklar sadece Anayasa ile sınırlandırılabilir. Anayasada belirtilen temel hak ve özgürlükler Anayasada yerini bulmaksızın kanunlar ile sınırlandırılamaz. Yukarıda ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi, daha önce Anayasanın 54. maddesinde belirtilmiş olan “…siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz” şeklindeki sınırlandırmalar 2010 Anayasa değişikliğinde ayrıntılı gerekçeleriyle birlikte belirtildiği gibi Anayasanın 54. maddesi metninden çıkartılmış olması sebebiyle, uyuşmazlık tarihi itibariyle ve

bugün için temel hak ve özgürlüklerle ilgili olarak Anayasamızda hiçbir sınırlama bulunmamaktadır. Genel hukuk ilkeleri uyarınca, Anayasaya aykırı kanun düzenlenemeyeceğinden Anayasa değişikliği ile kaldırılan temel hak ve özgürlüklere ilişkin sınırlandırmalar kanunla da düzenlenemez.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER: Uluslararası belgelerde sendika, toplu sözleşme ve grevi de kapsayan toplu eylem hakkının birbirini tamam-

Dünyada Havacılık Hizmetlerinde Grev Yasağı Yoktur Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 87 Sayılı Örgütlenme Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Sözleşmesini ve 98 Sayılı Örgütlenme Hakkı ve Toplu Pazarlık Sözleşmesi’ni onaylamış ve çalışma mevzuatını bu sözleşmeler ile uyumlu hale getirmeyi bir uluslararası yükümlülük olarak kabul etmiş bir ülkedir. Ancak, yürürlükteki mevzuatta ve uygulamada bu uyum sağlanmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, bu iki sözleşmeyi ihlal ettiği için ILO tarafından yıllardır ve sürekli olarak eleştirilmektedir. Bu eleştirilerin bir bölümünü de grev hakkı bakımından görülen eksiklikler oluşturmaktadır. ILO ekonomik gerekçeyle grev hakkının sınırlanmasını kabul etmemektedir. ILO grev hakkının iki durumda sınırlanabileceği veya yasaklanabileceğini kabul etmekte-

6

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

dir: 1) devlet adına yetki icra eden kamu görevlilerin (public servants exercising autority in the name of te State) çalıştığı kamu hizmetlerinde veya 2) durması nüfusun tümünün veya bir bölümün yaşamını, kişisel güvenliğini veya sağlığını tehlikeye atabilecek kelimenin dar anlamıyla zorunlu/temel hizmetlerde. ( ILO, Freedom of Association-Digest of Decisions and Principles of the Freedom of Association Committee of the Governing Body, Fifth (revised) edition, Geneva, 2006)


HABER İLO’nun 87 ve 98 Sayılı sözleşmesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Birliği tarafından kabul edilen Avrupa Temel Haklar Şartı’dır. Yukarıda belirtilen uluslararası belgelerde grev hakkı, sendika hakkına dâhil bir İNSAN HAKKI olarak kabul edilmektedir. 87 ve 98 sayılı sözleşmelerin Türkçe metni ektedir. (EK-9) İLO Denetim Organlarına göre, grev hakkına ilişkin Türk Hukukundaki sınırlamalar, uluslararası düzenlemelere aykırıdır. Bu aykırılığın başında da genel grev ve sempati grevlerinin tümüyle yasaklanması bulunmaktadır.

ladığı, kolektif sosyal hakların varlığından söz edilebilmesinin, ancak, her 3 hakkın birlikte ve yeterli etkinlikte tanınması ile mümkün olabileceği kabul edilmektedir. İLO’nun 87 ve 98 Sayılı sözleşmesine göre; İLO’nun 87 ve 98 Sayılı sözleşmelerinde, greve ilişkin hükümler yer almamaktadır ancak, denetim organları, grev hakkının, örgütlenme hakkının doğal sonucu ve işçilerle işçi örgütlerinin temel hakkı olduğunu kabul etmektedir.

ILO, zorunlu/temel hizmetlerde grevin yasaklanabileceği durumları belirlemek için, nüfusun tamamının veya bir bölümün yaşamına, kişisel güvenlik ve sağlığına yönelik açık ve yakın bir tehdidin varlığı ölçütünü aramaktadır (ILO, 2006, paragraf 581). ILO zorunlu hizmetin dar anlamda yorumlanması gereğine işaret etmektedir (ILO, 2006, paragraf 582-583). ILO Sendika Özgürlüğü Komitesi (SÖK) kararlarında zorunlu olan ve olmayan hizmetler konusunda örnekler vermektedir. Komiteye göre hastane sektörü, elektrik hizmetleri, su sağlama hizmetleri, polis ve silahlı kuvvetler, itfaiye hizmetleri, cezaevi hizmetleri, hava trafik kontrolü zorunlu/temel hizmetler arasında sayılabilir ve buralarda grev hakkı sınırlanabilir. Ancak ILO, genel olarak taşımacılığı ve uçak pilotlarını temel zorunlu hizmetler arasında görmemekte ve bunların grev hakkının sınırlanmasını kabul etmemektedir. ILO ayrıca radyo televizyon hizmetlerini, petrol sektörünü, limanları, bankacılığı, vergi toplamayla ilgili bilgisayar hizmetlerini, mağazalar ve parkları, metal ve madencilik

Avrupa Sosyal Şartına göre; Sözleşmenin 6/4 maddesi uyarınca “menfaat uyuşmazlıkları halinde, işçilerin ve işverenlerin, daha önce yürürlüğe giren toplu sözleşmelerden ortaya çıkmış olabilecek yükümlülükler saklı kalarak, grev hakkı dahil, toplu eylemde bulunma hakkını tanırlar.” Her ne kadar, Türkiye, Avrupa Sosyal şartının örgütlenme hakkına ilişkin 5. Maddesini ve Toplu Pazarlık-Grev hakkına ilişkin 6. Maddesini onaylamamış ise de; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’ye ilişkin “Demir ve Baykara – Türkiye” kararında sosyal şartı Türkiye’nin imzası olmamasına rağmen, dolaylı olarak, Türkiye’yi bu sosyal şartla bağlı kabul etmiştir. Bu doğrultuda hüküm kurmuştur.

sektörlerini, akaryakıt üretimi ve dağıtımını, demiryolu hizmetlerini, şehir içi taşımacılık hizmetlerini, posta hizmetlerini, çöp toplama hizmetlerini, soğutma işletmelerini, otelcilik hizmetlerini, inşaat işlerini, otomobil üretimini, tarımsal faaliyetleri, gıda tedarik ve dağıtımını, darphaneyi, kamu basım hizmetlerini, devlet alkol ve tütün işletmelerini ve eğitim sektörünü de temel zorunlu hizmetler arasında görmemektedir.

w w w. h a v a i s . org.tr

7


HABER

DİRENE DİRENE

KAZANACAĞIZ

8

Bu ülkede 29 Mayıs 2012’de bir hukuk ve demokrasi cinayeti işlendi. TBMM’de milletin vekili olarak yemin edenler THY yönetimi istedi diye havacılık işçilerinin Anayasal ve evrensel hakkı olan GREV HAKKINI yasakladılar. Yasaklamakla kalmadılar en demokratik meşru karşı çıkma hakkını kullanan binlerce işçiye karşı kin ve nefret kustular. 305 arkadaşımızı işten çıkardılar. Bu demokrasi ayıbını ve cinayetini ülkemiz tarihine kara leke gibi yazanlar bu hukuksuz ve adaletsiz girişimlerinin yanlarına kâr kalacağını Hava-İş sendikası ve havacılık işçilerinin buna karşı direnemeyeceğini sandılar. Yaptığımız hukuksuzluk nasıl olsa unutulur ve havacılıkta grev yasağı meşrulaşır diye düşündüler. Ancak Hava-İş Sendikası ve havacılık işçileri bir anlamda namusları da olan uğrunda dünyada binlerce işçinin canını ve kanını verdiği en temel işçi hakkı GREV HAKKINA yönelik bu saldırı karşısında bir oldu bütün oldu ve onurluca bir karşı çıkışla işçi sınıfının tarihten gelen mirasına sahip çıktı.

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


HABER

Sendikal Haklar İçin Uluslararası Merkez Örgütü’nün (ICTUR) direktörü Daniel Blackburn’ün Direnişimize desteğe geldiğinde söylediği çok güzel bir söz var. “Sizin mücadeleniz şimdi uluslararası mücadelelere her zamankinden daha yakın. Grev hakkı olmadan toplu sözleşme toplu yalvarmadır –dolayısıyla, sizin kazanmanız gerekiyor!”

Bu nedenle grev yasağı yasa teklifini THY A.O. yönetimi istedi diye gündeme getiren ve yasalaştıran AKP Milletvekilleri ile THY Yönetim Kurulu Başkanı kamuoyundan ve işçilerden özür dilemelidir. Bu nedenle anti demokratik bu grev yasağına karşı çıktıkları için işten çıkarılan 305 işçi derhal işe geri alınmalıdır.

İşte biz toplu iş sözleşmesini işçiler için “yalvarmadan” çıkarıp üretimden gelen güçle onurlu ve eşit bir paylaşıma dönüştürmek adına Grev Hakkımıza sahip çıktık. Bu dergi baskıya girdiğinde bu haksızlığa direnen arkadaşlarımızın onurlu mücadeleleri Atatürk Havalimanında 6. ayını aşmış olacak. Ancak kim haklı çıktı? Direnen işçiler ve Hava-İş Sendikası. AKP Milletvekillerince 5 ay önce getirilen havacılık hizmetlerindeki grev yasağı Yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 62. Maddesi ile ortadan kaldırılmıştır. Bu yasak kendiliğinden kalkmamıştır. Sendikaları ile birlikte onurla direnen THY işçilerinin işçi sınıfımıza örnek olacak mücadelesi, ulusal ve uluslararası düzeyde emek dostlarının verdiği kapsamlı mücadele, yasağı getiren Hükümet ve AKP milletvekillerini öyle utandırmıştır ki, bu grev yasağı ayıbını yeni kanunda düzenleyememişlerdir. Direnen THY işçilerinin onurlu mücadelesini aşamamışlardır…

w w w. h a v a i s . org.tr

9


HABER

Grev Yasağı ve İşten Çıkarmalar öncesi THY A.O.’da sendikal haklara yönelik büyük hukuksuzluklar yaşanmıştır. 29 Mayıs öncesi THY A.O. yaşanan hukuksuzluklar ve sendikal hak ihlalleri değerlendirildiğinde aslında yapılmak istenenin sadece havacılıkta grev yasağı getirmek değil topyekûn sendikal hakları ve sendikayı ortadan kaldırmak olduğu açıktır.

Çünkü THY A.O. yönetimi yine %100 THY A.O.’nun olan THY Teknik A.Ş. işverenini de yanına alarak ve siyasi iradenin de gücünü kullanarak 2 dönemdir toplu iş sözleşmesine itiraz etmekte ve aylarca süren engellemelere neden oldular. Bu engellemelerin ayrıntılarını Dergimizin toplu iş sözleşmesi ile ilgili bölümde açıklamıştık.

Bu anlamda işten çıkarmalar THY yönetimince bu ön hukuksuzlukları ve grev yasağı ayıbını gözlerden kaçırma, kendi koltuklarını korumayı amaçlayan kamuoyunu yanıltmaya yönelik haksız bir işlemdir. Aşağıdaki röportajda işten çıkarılan arkadaşlarımızın kendi ağızlarından nasıl haksızlığa uğratıldıklarını anlayabilirsiniz.

H AVA C I L I K Ç A L I Ş A N L A R I U YA R I YO R Değerli Vatandaşlarımız; Bir grup AKP milletvekili, 11 Mayıs 2012 tarihinde TBMM’ne verdikleri korsan taksiler, otopark mafyası ve itfaiye erleri ile ilgili düzenlemeler içeren TORBA KANUN TEKLİFİNİN içine, bir de HAVACILIK HİZMETLERİNDE GREV YASAĞI GETİREN bir madde ilave etmişlerdir. Ülkemiz tarihinde darbe ürünü yasalarda dâhil, bugüne kadar havacılık hizmetlerinde hiç grev yasağı getirilmediği gibi, dünyanın hizbir demokratik ülkesinde de bu sektörde böyle bir yasak bulunmamaktadır. Ayrıca getirilen bu kanun teklifindeki grevi yasaklama maddesi başta ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı, BM Ekonomik, Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeyle birlikte Anayasa’nın 90. Maddesi’ne de aykırıdır. 12 Eylül darbecilerini yargılamakla övünenler, 12 Eylül darbesi ürünü 2822 sayılı yasadaki grev yasaklarına, şimdi yeni ve akıl almaz bir yasak eklemektedirler. Bu nasıl ileri demokrasidir? Ülkemiz, Anayasamızda belirtildiği gibi SOSYAL BİR HUKUK devletidir. Bu teklif sosyal devlet tarafından korunması gereken bizleri, işverenler karşısında hak alma fırsatlarından mahrum etmektedir. Açıkça işverenleri koruyup kollamaya yönelik bu Kanun değişikliği teklifini veren ve bunu TBMM’ne sunanları hakkaniyet ve adalete çağırıyoruz. Ne gariptir ki, çalışma hayatı ile ilgili Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanan ve Meclis gündeminde bulunan TEMEL BİR YASA OLAN YENİ TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ YASA TASARISINDA havacılık hizmetlerinde GREV YASAĞI getirilmemiştir. Meclis gündemindeki Bakanlar Kurulunca hazırlanan temel yasa tasarısını bile hiçe sayan bu yasak, neden gündeme getirilmiştir? Bilindiği gibi 14 bin çalışan aileleri ile birlikte 50 bin kişiyi ilgilendiren, ulusal havayolumuz THY A.O.’da İşverence Medeni Kanun’un 2. Maddesi’nde belirlenen iyi niyet hükümlerine aykırı bir şekilde 17 aydır gerekçesiz hukuki yollarla geciktirilen ve engellenen, 23. Dönem toplu iş sözleşmesi GREV KARARI alınması aşamasına gelmiştir. İşte şimdi maçın 89. dakikasında kurallar değiştirilmek istenmekte, bizlerin pazarlık hakkı elimizden alınmaktadır. Tarafsız olması gereken HAKEM açıkça taraf tutmaktadır ve açıkça ŞİKE yapmaktadır. Biz bu haksızlığı kabul etmemekteyiz. Sendikamız HAVA-İŞ, GREVİ bir amaç edinmemiş, ancak toplu pazarlık sürecinde, işverenlerin uzlaşmaz tutumlarının karşısında bizlerin hak ve menfaatlerini koruyabilmek için, bizlere danışarak ANAYASAL MEŞRU bir hak ve en son çare olarak değerlendirmiştir. Hava ulaşımında sendikaların kuralları, işçilerin çalışma koşullarını düzenleyici, işverenlerin rekabet/maliyetin ardına sığınarak uçuş emniyetini riske atan uygulamalarını denetleyici, rolü hayati önem taşımaktadır. Bu rol hava ulaşımın paydaşları için UÇUŞ emniyeti ve tüketici haklarını da güvence altına almaktadır. HAVA-İŞ SENDİKASI BU BİLİNÇLE HAREKET ETMEKTEDİR. Biz havacılık çalışanları, 23 Mayıs 2012 tarihinde diğer tüm partilerin komisyon üyelerinin muhalefetine rağmen sadece AKP milletvekillerinin oyları ile alt komisyonda kabul edilen bu grev yasağı maddesinin, TBMM’ce hakkaniyetle tekrar gözden geçirilmesini ve tekliften çıkarılmasını talep ediyoruz. Eğer bu grev yasağı teklifi TBMM’ne getirilirse o gün biz havacılık çalışanları hizmet üretemez duruma düşeceğiz. Tüm vatandaşlarımızı yasaklara karşı çıkmaya ve bizlere destek olmaya çağırıyoruz. Saygılarımızla. HAVA-İŞ GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU

TÜRKİYE SİVİL HAVACILIK SENDİKASI

10

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

Genel Merkez: İncirli Caddesi 68/2 Volkan Apt. Bakırköy / İstanbul Tel: +90 212 660 20 95 (pbx) Faks: +90 212 571 50 51 www.havais.org.tr


HABER

İşçiler öncelikle grev hakkının yasaklanmaması için önemli uyarıda bulundular. Hava-İş ve üyeleri bu grev yasağının gündeme getirildiği tarihten itibaren her türlü demokratik tepki ile Kanun değişikliği teklifinin geri çekilmesini talep ettiler. Tüm muhalefet partilerinin karşı çıkmasına rağmen teklif asıl TBMM komisyonu Çalışma Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmeden, hatta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı bypass edilerek, jet hızıyla Genel Kurula indirildi. Sendikamız ve üyelerimiz 23 Mayıs tarihinde bu konuda THY A.O. Genel Müdürlüğü önünde 2000 kişinin katılımıyla teklifin geri çekilmesini talep eden basın açıklaması yaptılar, tepkilerini açıkça ortaya koydular. Sendikamız ülke genelinde yayınlanan günlük gazetelere yarım sayfa ilanlar vererek kamuoyunu bilgilendirdi ve teklifi getiren siyasi iradenin bu yanlıştan dönmesini talep etti. Ancak tüm karşı çıkışlara kulak tıkandı ve biz yaparız kimseyi dinlemeyiz şeklindeki despotik tavır değiştirilmedi.

w w w. h a v a i s . org.tr

11


HABER

29 Mayıs günü kanun değişikliği teklifinin apar topar Meclise indirilmesi üzerine grev hakkını korumak için onurlu bir tavır aldılar. Bizler bu tavır ile Türkiye işçi sınıfının onurlu sayfasına yeni bir sayfa ekledik. Grev hakkı olmadan sendika olmaz dedik, kazanılmış haklar yok edilir dedik. Bunun için direndik, direniyoruz. Bu tavır ile kamuoyunda demokrasi düşmanı, emek düşmanı yüzleri açığa çıkan yasakçı zihniyetin işverenleri, öfkelerini 260 THY A.O., 45 THY Teknik A.Ş. çalışanı acımasızca işten çıkararak almak istedi.

12

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


HABER

Basın açıklamasına katılan işçiler, bu meşru haklarını yasal boş günde veya görev saati dışında kullandıkları halde, video kamera sistemleriyle tespit edilerek işten çıkarıldı.

THY A.O. ve Teknik A.Ş.’de Sendikalar Kanunu çerçevesinde görev yapan 11 İşyeri Sendika Temsilcisi ve 1 Denetim Kurulu Üyesi, sendikal faaliyetleri engellenerek işten çıkarıldı.

Uçuş emniyetinin en önemli kuralı doğrultusunda hastalık halinde veya kendilerini hazır hissetmediklerinde uçuşa gitmeme hakkı bulunan işçiler, ellerindeki yasal hastalık raporlarını işveren baskısı altındaki İşyeri Hekimlerine onaylatamayınca işten çıkarıldı.

İşten çıkarılma bildirimi kendilerine SMS mesajı veya e-posta gibi resmi olmayan yollarla, hatta yurtdışı uçuş görevi esnasında, kurallar çiğnenerek yapıldı.

Bu demokrasi ayıbına ortak olan işveren, ayıplarını suçsuz insanların ekmeğiyle oynayarak, yasadışı grev ve eylem yapıldığı aldatmacası ile örtmeye çalıştı.

w w w. h a v a i s . org.tr

13


HABER

İŞİ İŞÇİLER DİREN ALİMANI’NA ATATÜRK HAV TAŞIDILAR Yapılan bu haksızlık karşısında işçiler ve sendikamız meşru direnme haklarını kullandılar ve Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Geliş kapısında işe geri dönüş talebiyle direniş alanı oluşturdular. İşçilerin direnişi ülke çapında ve uluslararası düzeyde büyük yankı uyandırdı ve olağanüstü bir destekle karşılaştı. İşçiler İstanbul’un önemli meydanlarında standlar kurarak bildiri dağıttılar vatandaşlardan imza topladılar. Her partiden duyarlı emek dostları, sivil toplum ku-

14

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

ruluşları, dernekler, bizzat vatandaşlarımız Dış Hatlar direniş alanına gelerek işçilere destek ve güç verdiler. Direnişçi işçiler ayrıca 8 hafta üst üste her Cumartesi günü THY Taksim Satış Bürosu’nun önünde oturma eylemi düzenledi. Bu eyleme de emek dostları önemli destek verdi. Taksim Satış Bürosu önündeki eylem burada başlatılan alt yapı ile ilgili belediye çalışmaları nedeniyle her cumartesi kentin en önemli alanlarında devam ettirilecek. Bu karar ile ilgili ilk eylem Kadıköy’de İskele meydanda yapıldı.


HABER

ULUSLARARASI DESTEK OLAĞANÜSTÜ BOYUTLARA TAŞINDI Atatürk Havalimanı’nda sürmekte olan direnişimizi yurtdışından da birçok dostumuz ziyaret etti: Alman Die Linke (Sol Parti) milletvekili Andrej Hunko, Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nden Avrupa Parlamentosu milletvekili Evelyn Regner, Sendikal Haklar için Uluslararası Merkez’in direktörü Daniel Blackburn, ITF Denizcilik Bölümü Koordinatörü (ve önümüzdeki günlerde ITF’te Genel Sekreterlik görevini üstlenecek olan) Stephen Cotton, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Arne König, ABD’deki Dayanışma Merkezi’nden Rudy Porter, Alman Die Linke milletvekili Sevim Dağdelen, Avrupa Taşımacılık İşçileri Federasyonu (ETF) Genel Sekreteri Eduardo Chagas, Alman ver.di sendikasından üst düzey bir delegasyon. Yapılan diğer sayısız dayanışma eylemlerini ise çok uzun bir liste oluşturduğundan bunları yer

darlığı nedeniyle burada tek tek saymayacağız. Tam liste www.reinstate305.org adresinden İngilizce olarak görülebilir. Son sözü direnen işçiler söyler sözünden yola çıkarak direnişçi işçiler bu mücadele ile ilgili görüşlerini, dergimizin 18-22. sayfalarında dile getirdiler.

w w w. h a v a i s . org.tr

15


RÖPORTAJ

KAZANAN

. direnen

EMEKÇİ OLACAK

Harun Demirel 1999 yılından beri ana bakımda çalışmaktayım. 29 Mayıs basın açıklamasına geldim. Grev hakkı istediğimiz için işten çıkartıldım. 170 gündür bu haksızlığa karşı eylemimize devam ediyoruz. İşe iademizi istiyoruz. Bunu elde edinceye kadar da direnmeye devam edeceğiz.

Asude Fikriye Öğüt Hava yollarında kabin memuru olarak çalışıyordum. Mayıs ayında rahatsızlandığım için rapor aldım. Raporluyken işveren tarafından aranarak, hiçbir şey sorulmadan işten çıkarıldığım bildirildi. Ben de bu haksızlığa karşı burada direniyorum.

16

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


RÖPORTAJ

Meltem Akdağ 1989 yılından beri THY’de çalışmaktayım. 29 Mayıs tarihinde basın açıklamasına katıldım. Yaklaşık 6 gün sonra Los Angeles’de havaalanında uçağın içindeyken işten atıldım. Uçağın içinden indirmeye kalktılar. Kaptanımız izin vermediği için indiremediler. Haksızlıklara karşı gelmek işten atılmama gerekçe gösterildi. Yolcular bir tepki göstermediler, ben bile tepki gösteremedim. Sadece şaşırdık. Kokpit telsizinden ‘Meltem Akdağ iş akdiniz fesholmuştur. Derhal eşyalarınızı toplayıp uçaktan inin’ anonsu yapılıyordu. Sanki ben Amerikalıymışım gibi beni uçaktan indirmeye kalktılar. Şimdi benim ne tepki göstermem lazım, evde oturup ağlamalı mıyım? Buraya her gün gelip tepkimi gösteriyorum. Yaşadığınız şoku düşünebiliyor musunuz? Aşırı derecede tepkiliyim. Dünya havacılık tarihine geçmiş oldum.

Bugüne kadar hiçbir ülkede böyle bir olay yaşamadı. Keşke kapılar açılsaydı da inseymişim. O zaman çok miktarda tazminat alma hakkım olurmuş. Çok üzücü bir olay. Yıllarca emek veriyorsunuz ve sonuçta böyle bir haksızlıkla karşılaşıyorsunuz. Hakkımızı alana kadar mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. w w w. h a v a i s . org.tr

17


RÖPORTAJ

Şule Baykal

Tuğçe Gürsoy THY’de kabin memuru olarak çalışıyorum. 29 Mayısta basın açıklamasına katıldım. Yasadışı eyleme katıldığım gerekçesi ile işten atıldım. İşten çıkarılmamı hiçbir şekilde kabul etmiş değilim. İşten atılan arkadaşlarımın hiçbiri de kabul etmiyor. Hukuka ve Toplu iş sözleşmesine aykırı bir şekilde işten çıkarıldım. İşten çıkarıldığım bana email yoluyla bildirildi. Arkadaşlarımızın bir çoğuna da email veya sms ile bildirildi. 170 gündür Atatürk Hava Limanı’nda direnmekteyiz. Haklılığımız ortaya çıkana kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Grev hakkımızı geri aldık. Haksız bir gerekçe ile işten çıkartılan tüm arkadaşlarımızın işe geri dönüşleri oluncaya kadar mücadeleye kararlıyız. İşe iadeler gerçekleştiğinde haksızlığa uğradığımız da ortaya çıkacaktır.

18 yıllık THY personeliyim. 15 yıl Hava-İş Sendikası işyeri temsilciliği yaptım. Bir yıldır da işyeri Baş Temsilcisiyim. O gün izinli olarak buradaki basın açıklamasına sendikal görevim nedeniyle katıldım. Burada bulunmak benim sendikal görevimdi ve emekliliğime de üç ay kalmıştı. Bu durum ilgili yasalara ve toplu iş sözleşmesine aykırı bir durumdur. Baştemsilci olarak sendikam bana bir görev vermişse bunu yerine getirmekle yükümlüyüm. Bana sms de gelmedi. 4 Haziran tarihinde işyerine girişim sırasında kartım okunmadı. Müdürüm bana iş akdimin fesholduğunu söyledi. Haklı direnişimize sonuna kadar inanıyorum. 170 gündür direniyoruz. Grev hakkımızı geri aldık. Tüm arkadaşlarımızın işe iade edileceğine de inanıyorum.

Ferhan Aclani THY’de yaklaşık 4 yıldan beri kabin memuru olarak çalışıyorum. Sendikamızın basın açıklamasının yapıldığı 29 Mayıs günü rapor alarak işyerinden ayrıldım. Burası kalabalıktı arkadaşlarımın arasına katıldım. İşten çıkarıldığım email ile bildirildi. O günden beri buradayım. Umudum işe geri döneceğimiz yönünde. Bu haklı direnişimiz başarıya ulaşacaktır, hiç şüphem yok.

18

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


RÖPORTAJ

Yunus Emre Sever 2006 yılından beri THY’de çalışıyorum. 29 Mayıs günü of günümdü. Demokratik hakkımı kullanarak sendikamızın basın açıklamasına katıldım. 1 Haziranda da işten çıkarıldım. 1,5 gün fazladan çalışmış oldum. Direnişimiz ilk günkü inanç ile çok güzel gidiyor. Geri döneceğimize de kesinlikle inanıyorum.

Burcu Sadiç THY’de 9 yıldır çalışıyorum. Kabin amiriyim. 29 Mayıs’ta hasta olduğum için rapor aldım. İşyerine raporu onaylatmak için geldim ancak ispatlayamadım. Sonra bana da mesaj göndererek işten çıkarıldığın bildirildi, şok oldum tabii ki. O gün burada büyük bir kalabalık vardı. Sadece 300-500 kişi değil belki 2000 kişi vardı. Elimizden alınmak istenen grev hakkımız ile ilgili basın açıklaması yapılıyordu. Demokratik hakkını kullanarak basın açıklamasına katılan arkadaşlarımıza antidemokratik bir şekilde karşılık verildi. İşten çıkarılmayı hak etmediğimizi düşünüyorum. Bu bir hak arayışıydı. Cezasının işten atılma olduğu hangi yasada var. Hiçbir aşamaya girmeden direkt olarak işten çıkarılma uygulaması nasıl olabilir? Buradaki mücadelemizi sonuna kadar devam ettirmekte kararlıyız. Şu an 6 aylık hamileyim. Son zamanlarda buraya her gün gelemiyorum. Elimden geldiği kadar geleceğim. Eşim de beni destekliyor. Suçlu değiliz, bir şey yapmadık. İşimizi kaybettik. 9 yıl emek verdim, hiçbir hakkımız verilmeden işten çıkartıldık. İçeride birçok hakkımız var. Bu nasıl bir demokrasi anlayışı? İnanıyorum ki adalet sistemi hakkımızı koruyacaktır.

Doğa Mutluer THY’de kabin memuru olarak çalışıyordum. 29 Mayıs günü rahatsız olduğum için hastaneye gittim. Doktorum iş göremez raporu verdi ve bu şekilde çalışamayacağımı söyledi. İşyerini bu konuda bilgilendirdim, raporumu gönderdim ve teyidini aldım. Raporu kabul ettiler. Yarım saat sonra bir email aldım. İşten çıkartıldığım bildiriliyordu. Daha sonra da telefonla aynı bildirimde bulundular. Yasadışı eyleme katılmam gerekçe gösterildi. Ben kendilerine hasta olduğumu ve evde olduğumu söyledim. Ertesi gün raporu işyeri doktoruna getirdiğimde, doktor raporu onaylamayarak kabul etmedi. Bu işyerinde çalışmadığım gerekçesi ile raporu onaylamadığını belitti. İşyerine girmek istediğimde de giriş kartım okunmadı. Bu olayla ilgili benden bir savunma isteyen de olmadı. O gün basın açıklamasına katılan çok sayıda insan vardı. Neye göre ayırdılar ve nasıl bir kanaat kullandılar bilmiyorum. Doktor bana uçamazsın dediğinde ben nasıl uçabilirim? Kendime bakamayacak durumdayken, uçaktaki yolcuların güvenliğini nasıl sağlayabilirim? Ödül olarak işten çıkarttılar. Umudumuzu kaybetmedik. 170 gündür buradayız ve sonuna kadar da sürdüreceğiz.

w w w. h a v a i s . org.tr

19


RÖPORTAJ

Yusuf Algül 29 Mayıs tarihinde sendikamızın basın açıklaması nedeniyle buraya geldik. Yaklaşık 2000 kişi vardı. Boş günümdü ve ben de buradaydım. Basın açıklamasını dinleyerek konu ile ilgili bilgi almak istedim. Benim gibi binlerce insan da buraya gelmişti. Daha sonra evime döndüm. Gelenlerin içinde raporlu olanlar ve izinli olanlar da vardı. Grev yasağı yasası uluslararası anlaşmalara ve Anayasaya aykırı bir yasaydı. 5 ay sonra bu hatadan dönüldü. Konu bizim için çok önemliydi. Onun için burada toplandık. Bu yanlıştan nasıl dönüldüyse çıkartılan 305 arkadaşımızın geri alınmasını THY yönetiminden bekliyoruz. Haksız yere işten çıkartılıp mağdur duruma düşürüldük. Toplu iş sözleşmemizde yer alan maddelere

uyulmadı, bizlerin savunması alınmadı, işten çıkarılma prosedürüne uyulmadı. O gün burada en az 2000 kişi vardı. İçlerinden 305 kişi seçildi ve işten çıkarıldı. Çıkarılanların büyük çoğunluğu raporlu ve izinli olanlar. Nereden bakılırsa bakılsın büyük bir haksızlık söz konusu. Bu insan haklarına uluslararası anlaşmalara aykırı. Biz onurlu mücadelemizi sürdürüyoruz. İşbaşı yapana kadar da bu mücadelemizi sürdüreceğiz.

Engin Türk THY Teknik A.Ş.’de 24 yıldır çalışıyorum. 29 mayıstaki basın açıklamasına katıldım. Buraya katılmam yasa dışı gösteriye katılma olarak gösterilerek işten çıkartıldım. Teknik A.Ş.’den 35 kişi olmak üzere 305 kişi bu gerekçe ile işten çıkartıldı. Basın açıklamasına ise yaklaşık 2000 kişi katılmıştı. Sadece basın açıklamasıydı ortada yasa dışı gösteri olacak bir şey yoktu. Bunu kamuoyu da bilmektedir. Bu sürecin devamında burada her gün direnişimize devam ediyoruz. İşe geri dönüşümüz için sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bugün direnişimizin 170. günü. Direnişimiz süresince sendikalar ve uluslararası birlik ITF ve Avrupa Parlamentosu’ndan destekler çığ gibi büyüyor. Ses getirdiğimizi düşünüyoruz. Grev yasağına karşı yaptığımız direnişimizde de ne kadar haklı olduğumuz ve haklı gerekçelerle 29 Mayıs basın açıklaması yapıldığı bir kez daha ispatlanmış oldu. Bu arada mahkememiz devam etmektedir. Mahkemede işveren şahitlerince verilen ifadeler lehimizedir. Söylendiği gibi basın açıklamasına katıldığımızda işimizi aksatmadık. Kısa bir süre sonra işimizin başına döndük. Vardiya bitiminde o vardiyada yapacağımız işlerde bitmişti. İşveren adına ifade verenlerde böyle söylediler. Süreç bu. İşe geri döneceğimizi düşünüyorum. Sendikamızın da gereken tüm yardımları yaptığını özellikle belirtmek istiyorum. Bunu bilmeyen çok kişi var. Buradaki direnişimiz süresinde sendikamız bizlere düzenli olarak maddi ve manevi yardımına devam etmektedir.

20

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

Adil Ak THY Teknik A.Ş.’de çalışıyorum. Aynı zamanda temsilciyim. O gün gece vardiyasından çıktım. 29 Mayıs günü yapılan basın açıklamasına katıldım. 1 Haziran günü de bizim çıkışımızı verdiler. Sonraki süreçte de bu haksız işten çıkarmalara karşı burada direnişe başladık. Bugün 170. gün. İşe iadelere kadar da kararlı bir şekilde bu direnişimizi sürdüreceğiz. Bu süreçte ilk günden bugüne kadar sendikamızın maddi ve manevi yardımları devam ediyor. Bugün duruşmamız vardı. İşveren şahitleri bizlerin aleyhine hiçbir şey söylemedi. Lehimize ifadeler verdiler. Umutluyuz, kazanacağız.


RÖPORTAJ

Deniz Pekbaş Eralp Ben Ankara personeliyim. Kabin amiriyim. Haksızlıklara katlanamayan bir yapım var. Nisan ayında temsilci oldum. Ankara’da her zaman haksızlıklar oluyordu. Personel sürekli diken üstündeydi. İş güvencesi yoktu. Dedikodulu bir ortam vardı. İşsiz kalacaksınız gibi söylentiler vardı. Her uçuşu diken üstünde yapıyorduk.Yıllardır bu böyle hiç düzelmedi. 15 kabin memuru 3 teknisyenle birlikte atıldık. Ben haksızlıklara dayanamadığım için T.İ.S. sürecinde gelip gidiyordum. Bu süreçte eğitimlere katıldım. Temsilci olmaya karar verdim. Haksızlıklar devam ediyordu. İşine düşkün biriyim. Sürekli raporlar hazırlayan. Aksaklıkları düzeltmeye çalışan, işine düzenli giden biriyim.Hiçbir aksaklığım yok, işi aksatmam yok, istirahatım yok. Haksızlıkları görerek bunları düzeltebilmek amacıyla temsilci oldum. Mayıs ayında da işten çıkartıldım. Bu haklı mücadelemizde sendikamız hep yanımızda. Diğer sendikalara baktığımızda hepsi aynı konumda değil. Bu nedenle farklı düşünceler oluşabilir. Ankara buradan farklı daha siyasi yapıda. Genelde de kötü örneklere bakarak sendikalara bir güvensizlik var. Çevrem çoğunlukla memur. İşten çıkarılmamı kuşkuyla karşıladılar. Acaba sendika işveren anlaşması olabilir mi kuşkusu vardı. Ben sendikamı anlattığımda; Atilay başkanımızın konumunu, durumunu, yaptıklarını ve T.İ.S. sürecinde sendikamızın üyeleri ile ilişkilerini aktardığımda ikna oldular ve sen bu sendika ile devam et, doğru yoldasın dediler. Atıldıktan sonra eşimle birlikte

karar vererek ‘bir kişi bir kişidir’ diyerek buraya geldik. 6 aydır buradayım. Eşim işini gücünü bıraktı geldi. Buradaki arkadaşlarımız dayanışması bizim bu kararımızın doğru olduğunu gösterdi. Bizler burada olduğumuz için, İlk günden beri direnen arkadaşların hep yanında oldu. Atilay başkanımız buraya bizden önce geliyor ve en son o ayrılıyor burada. Her türlü sorunumuzda sendikamız bizlere yardımcı oluyor. Desteklerini esirgemiyorlar. Korktukça görünmez olmuyorsunuz. Hani derler ya; ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ Atıldığım ilk gün söylemiştim ‘Sen yılandan yana mısın? Yoksa yılmayandan yana mı?’ Yılgınlıkla bir şey elde edilmiyor. Ona göre tercih yapmalısınız. Kendilerini dışarıda tutan arkadaşlarımız haklarını hukuklarını bilerek bizlerin yanında yer alsınlar. Meslek onurumuza sahip çıksınlar. Hak mücadelesinden vazgeçmesinler. Yarın o yılan onlara da dokunabilir.

Özlem Altıok THY’de 2 yıldır çalışıyorum. 29 Mayıs’ta rapor aldığım için işten çıkartıldım. O gün bu gündür burayı terk etmiyorum. Yapılan haksızlık kabul edilecek bir şey değil. Yalanla dolanla kamuoyunu yanıltarak bizleri yasa dışı eylem yapmakla suçluyorlar. Haksızlığı, hukuksuzluğu yapan TYH yönetimidir. Bunu kamuoyuna duyurmak için, işe geri dönmek için ve hakkımızı almak için bu mücadeleye başladık. Grev hakkımızı aldık, işe geri dönene kadar da bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Her gün sabah buraya geliyoruz. Günlük basını takip ediyoruz. Kimlerin nerelere hizmet ettiğini de daha iyi görüyoruz. Geçenlerde Hamdi Topçu NTV’de ‘arkadaşları boş gününde işten çıkartmadık’ diyerek yalan söyledi. Gelip bizlere soran yok. Bugün 170. gün. Yerli ve yabancı yolculardan bizlerle konuşanlar

oluyor. Direnişimizin nedenini öğreniyorlar. Burası bir anlamda sendikamızın çekim merkezi oldu. Ben işimi yaparım, hiçbir şeye karışmam, hayatıma devam ederim diyen arkadaşlarımız tarafsız olduklarını düşünüyorlar, ancak yanılıyorlar. Hiçbir şeye karışmamak demek kesinlikle işverenin tarafında olmak demektir. İşçi işveren ilişkilerinde tarafsızlık diye bir seçenek yoktur. İşçinin yanında olacaksın Sen işçisin. Bizi hedefimize ulaşmaktan alıkoyacak, haklarımızı almamızı engelleyecek söylemlerde bulunmayacaksın. İşçi olarak bu mücadelenin içinde olacaksın. Burada iki taraf var İşveren ve işçi. Bu durumda 3. Bir taraf olamaz. Birini seçmek zorundayız. İşçi sendikasıyla, başkanıyla burada. Maddi ve manevi yardımlarını esirgemiyor. Çok iyi bir avukatımız var. Kazanacağımızdan eminiz. w w w. h a v a i s . org.tr

21


HABER

A BİZİ L R A L K U L Z HUKUK SU AS AK LARLA ve Y

TESLİM ALAMAZSINIZ

THY A.O. ve THY Teknik A.Ş. toplu iş sözleşmeleri grev yasağı nedeniyle Yüksek Hakem Kurulu’nca karara bağlandı. THY A.O. 23. ve THY Teknik A.Ş. 3. dönem toplu iş sözleşmelerinde ve bir önceki dönemlerde yaşananlar ve işverenlerin tutumları tamamen planlı, organize ve Hava-İş tüzelliğini de hedef alan sendikasız, toplu iş sözleşmesiz işyeri hedefine yönelmiş sendika ve emek karşıtı çok büyük bir saldırıdır. Bir önceki dönemde de THY A.O.’da yetkimize, Teknik A.Ş.’de yetki ve işkolumuza itirazlar yanında 2009 yılı Aralık ayında yapılan Hava-İş Genel Kurulunu etkilemeye yönelik girişimler püskürtülmüş ve THY A.O. 22. ve THY Teknik A.Ş. 2. Dönem toplu iş sözleşmeleri önemli kazanımlarla masada sonuçlandırılmıştı. Süreci toplu sözleşmesi başlamadan ve başladıktan sonraki ön hukuksuzluklar ve grev yasağı sonrası olarak iki ayrı bölümde değerlendirmemiz gerekmektedir. Çünkü ilk bölüm şirket yönetimlerince oluşturulmuş ikinci bölüm ise şirket yönetimleri yine başarılı olamayınca siyasi irade tarafından daha kapsamlı bir saldırı olarak düzenlenmiştir. THY A.O. ve THY Teknik A.Ş yönetimlerinin bu haksızlık ve hukuksuzlukları ortak ve planlı olduğundan yazımızda THY A.O. da yaşananları bilginize sunmaktayız. THY A.O. 23. Dönem Toplu sözleşmesi başlamadan oluşturulan ön hukuksuzluklar; THY A.O. yöneticileri ve onları görevlendiren irade, Toplu İş Sözleşmesi yapmak istemediklerinden, yetkili sendika istemediklerinden, işçilerin, Anayasa’da yer alan, Toplu İş Sözleşmesi ve Sendika örgütlülük haklarını iyi niyetten uzak bir şekilde, akamete uğratmak için, M.K. 2. Maddesinde yer alan “dürüstlük kuralları” ile bağdaşmayacak biçimde davranmış ve işlemler yapmışlardır. Kötü niyetli Yetki İtirazları: 01.01.2011 itibariyle TİS bağıtlayabilmek için Eylül 2010 tarihinde, Sendikamız tarafından, Çalışma Bakanlığı’ndan Çoğunluk Tesbiti talebinde bulunulmuş, Bakanlık 27.12.2010 tarihinde Çoğunluk Tespit yazısını Yetkili Sendikaya ve diğer ilgililere bildirmiştir. THY. A.O. işvereni, bu Çoğunluk Tesbitine İş Mahkemesinde itirazda bulunmuştur. Ancak, bu itirazını, Yetkili Bakırköy İş Mahkemesinde değil, bilerek, daha fazla zaman kazanmak ve mümkün olduğu kadar çalışanların TİS hakkını ortadan kaldırmak, uzatmak için, İstanbul İş Mahkemesinde yapmıştır. Dosyayı inceleyen İstanbul 8. İş Mahkemesi, 2011/44 Esas sayılı dosyasında, TİS, İŞLETME düzeyinde olması sebebiyle, İşletmenin merkezinin bulunduğu yer Mahkemesi olan Bakırköy

22

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

İş Mahkemesinin Yetkili olduğu gerekçesiyle, davayı yetki yönünden reddetmiştir. Kötü niyetli olan THY A.O. işvereni, bu yetkisizlik kararını temyiz etmiş, dosya, Y.9.H.D. tarafından, ONANMAK suretiyle kesinleşmiştir. Yargıtay’ın bu kararından sonra, dosya, Yetkili Bakırköy İş Mahkemesine gönderilmiştir. Bakırköy 13. İş Mahkemesinin 2011/244 Esas sayılı dosyasında tarafların iddia-savunmaları çerçevesinde bilirkişi incelemesi yapılmış, Sendikanın ezici çoğunlukta olduğu, itirazın yerinde olmadığı tesbit edilerek, Rapor ve belgeler doğrultusunda, itirazın esastan da reddine karar verilmiştir. İşveren bu kararı da temyiz etmiştir. Y.9.H.D. itirazı yine reddetmiş, Kararı ONAMIŞTIR. Sonuç olarak, kötü niyetli İşveren itirazları reddedilmiştir. Ancak, Bakanlıktan, THY A.O. Genel Müdürlüğü ve bağlı işyerleri İŞLETMESİ için Yetki Belgesi alınıp TİS görüşmelerine 02.02.2012 tarihinde başlanabilmiştir. Böylece, 2 yıllık olarak yapılacak olan TİS nin görüşmeleri, 16 ay sonra başlayabilmiştir. Resmi Arabulucu faaliyetlerine Hukuk dışı itirazlar. Alınan Tedbirler. Hukukla izah edilemeyecek işlemler. THY A.O. İşvereni ve onları görevlendiren irade, 02.02.2012 tarihinde başlayan TİS görüşmelerinde hiçbir ilerleme kaydedilmesine fırsat bırakmamıştır. 10 yıllardır TİS de yer alan işçi lehine, yasanın üzerinde kazanılmış haklar, TİS den çıkartılmak istenmiş, Hükümet tarafından açıklanan yıllık enflasyon, %10 un üzerinde olan Ülkemizde, yıllık %3 zam teklifinde bulunmuşlardır. Bu tutum ve kasıtlı tavır, iyi niyetle izah edilemeyeceği gibi, Sendika ve Sendika üyelerince de “Hayatın olağan şartlarına” uygun bulunmamıştır. Amacı TİS imzalamak olmayan işveren yetkililerinin de isteği ile, 19.03.2012 tarihinde uyuşmazlık tutulmuştur. Uyuşmazlığın tutulmasından sonra, 2822 sayılı yasanın ilgili maddeleri uyarınca, prosedür devam etmiş, uyuşmazlık zaptı, görüşmeler başladıktan sonra 45. günde tutulmuş olması sebebiyle, 2822 sayılı yasanın 22. maddesinin 2. bendi uyarınca, taraflar arabulucu konusunda anlaşamayınca, “görevli makam” tarafından “Resmi arabulucu listesinden” tarafların huzurunda ad çekmek suretiyle tespit etmiştir. Ad çekmek suretiyle tespit edilen arabulucu görevine başlamıştır. İşveren yetkilileri Anayasa’da yer alan, Toplu İş Sözleşmesi ve Sendika örgütlülük haklarını iyi niyetten uzak bir şekilde, akamete


HABER uğratmak istediklerinden, Devletin düzenlediği ve gerçekleştirdiği bu işlemi de, Mahkemelerde itiraz konusu yapmışlardır. Bu nedenle, Sendika taraf gösterilmeksizin, Yetkisiz Bakırköy Mahkemesi’nde, arabulucu seçimi işlemi hakkında dava açmışlar, aynı zamanda bu işlem hakkında “ihtiyati tedbir” talebinde bulunmuşlardır. İş yoğunluğundan veya sehven olsa gerek, maalesef, Yetkisiz Bakırköy 5. İş Mahkemesi, gıyabımızda arabulucu işlemini “tedbiren” durdurmuştur. Sendika, durumdan haberdar olunca, müdahale dilekçesi vermiş, konuyu, Hukuku ve yasanın açık hükümlerini, Mahkemenin yetkisizliğini anlatmış, Bakırköy 5. İş Mahkemesi, 2012/191 Esas sayılı dosyasında, Sendikayı, “Müdahil” sıfatıyla davaya kabul etmiş, tarafları duruşmaya çağırmış ve tarafların huzurunda, Tedbirin kaldırılmasına ve yetki yönünden davanın reddine karar vermiştir. Bununla da yetinmeyen, THY A.O. işletmesi Yöneticileri ve onları görevlendiren irade, Toplu İş Sözleşmesi yapmak istemediklerinden, Anayasa’da yer alan, Toplu İş Sözleşmesi ve Sendika örgütlülük haklarını iyi niyetten uzak bir şekilde, akamete uğratmak isteklerine ve çabalarına devam etmişler; Bu defa da İstanbul İş Mahkemelerinde, Hem Bakırköy’den Yetkisizlikle gelen davaya kaldığı yerden İstanbul 11. İş Mahkemesinde devam etmişler, Hem de İstanbul 7. İş Mahkemesinde ayrı bir dava daha açmışlardır. İstanbul 7. İş Mahkemesi, 2012/276 Esas sayılı dosyasında, Sendika taraf gösterilmeden açılan tedbir talepli davada, tensiple, sendikaya da tebligat yapılmasına, ilgili evrakların toplanmasına, duruşmanın da 22.05.2012 tarihine bırakılmasına, “İhtiyati Tedbir” isteğinin de duruşmada değerlendirilmesine Karar vermiştir. Sendika tarafından, dosyaya sunulan dilekçe ile, konu, hukuk ve yasanın açık hükmü anlatılmış, ilgili belgeler dosyaya celbedilmiş, 22.05.2012 tarihli duruşmada, tarafların huzurunda, İhtiyati tedbir talebinin ve davanın esastan reddine karar verilmiştir. İstanbul 11. İş Mahkemesi, 2012/243 Esas sayılı dosyasında, yine iş yoğunluğundan veya sehven olsa gerek, yine taraf olan sendikanın gıyabında, “Arabulucu” işlemini yine “Tedbiren” durdurmuş, duruşma gününü de 04.09.2012 tarihine vermiştir. Yine durumdan haberdar olan sendika, ilave bir dilekçe daha sunarak, konuyu, hukuku ve yasanın açık hükümlerini tekrar anlatmış, İstanbul 11. İş Mahkemesi de, 25.05.2012 tarihinde, tarafların huzurunda yaptığı duruşmada Tedbirin Kaldırılmasına, davanın da esastan reddine karar vermiştir. 2822 sayılı yasanın uygulanmasını önleyemeyen irade, en sonunda, 6321 sayılı Yasa ile, dünyada bir tek örneği olmayan, “Havacılık Hizmetlerinde” özel, grev yasağı getirmiştir. THY A.O. yöneticilerini görevlendiren irade, Dünyada örneği olmayan kanun değişikliği ile de tatmin olmamış, Çalışma Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürlüğünün hukuk dışı işlemi ile TİS nin YHK na dahi gönderilmesi engellenmek istenmiştir. 6321 sayılı yasa ile getirilen grev yasağı ile de tatmin olmamış, Sendikanın Yüksek Hakem Kuruluna da başvurması ve üyeleri adına TİS yapılmasının temin edilmesi önlenmek istenmiştir. T.C.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü 06.06.2012 tarihinde, Bakanlık İl Müdürlüğünde kayda geçen, 05.06.2012 tarihli yazı ile “Resmi arabulucu raporunun sehven tebliğ edildiği anlaşılmış olup raporun işleme konulmaması”nı istemiştir.

Bakanlık İl Müdürlüğü, Bu yazıyı, ekine iliştirmek suretiyle aynı gün, 06.06.2012 tarihinde, üzerinde “iadeli taahhütlü” damgası bulunmasına rağmen, Sendikaya “Memur vasıtasıyla elden tebliğ” etmiştir. Sendika, 06.06.2012 tarihinde elden tebellüğ ettiği bu “Hukuk dışı” yazıya, aynı gün, 06.06.2012 tarihinde APS ile Hukuk çerçevesinde cevap göndermiş, Çalışma Genel Müdürlüğü yazısının Hukuk dışı olduğunu, kabul etmediğini, dosyanın 05.06.2012 tarihinde 191 kayıt numarası ile Yüksek Hakem Kurulu’na iletildiğini belirtmiştir.

Görüldüğü gibi, tüm bu bilgi ve be lgeler, THY A.O. işletmesi yöneticilerini göre vlendiren iradenin, Toplu İş Sözleşmesi yapılmasını istemediğinin, Yetkili Sendika istemediğinin, işçilerin, Ana yasa’da yer alan, Toplu İş Sözleşmesi ve Sendika örgütlülük haklarını iyi niyetten uzak bir şekilde, akamete uğra tma k istediğinin, nihai amaçlarının, elle tutulur kanıtıdır. İşveren Yüksek Hakem Kurulu’ndan da umduğunu bulamamıştır. THY A.O. ve THY Teknik A.Ş. şirk etlerinde 23. ve 3. Dönem toplu sözleşmelerin grev yasağı nedeniyle Yüksek Hakem Kurulu’na gönderilmesi, elb ette kazanılmış haklara gelebilecek zarar tehlikesi nedeniyle kritik bir süreç olarak değerlendirilmiştir. Ancak grev yasağına karşı verilen ulu slararası ve ulusal düzeydeki karşı çıkış 29 Mayıs’ta Anayasal ve demokratik tepkilerini ortaya koyan THY işçileri ile bu karşı çıkış nedeniyle işverenlerin acımasızca kıyıma uğrattığı 305 işçinin onurlu direnişi bu tehlikeli süreci eng ellemiş ve işçilerin hak kaybı yaşanmadan bu olumsuz süre ci atlatmalarından en önemli rolü oynamıştır. Bu arkadaşl arımızın mücadelesine ne kadar saygı duysak azdır. Sendikamızın Türk-İş’den de tale bi olan 22. toplu iş sözleşmesindeki kazanılmış hakları n hiçbir şekilde geriye götürülmemesi Kurulda kabul edilmi ştir. • Yine sendikamızın talebi olan reel ücretlerde kayıplara yol açacak ücret artışları olmaması yönün de ki görüşü çerçevesinde sözleşmenin yürürlülük süresi 2 yıl olarak belirlenmiş; İşverenin 1. Yıl %3, 2. Yıl %3, sendikanın ortalama 1. yıl için istediği olan % 17 ücret tekliflerine karşı • Ücret zammı olarak 1 yıl için; 1. Altı ay %5, 2. Altı Ay %5 oranında • 2 yıl; 3. Altı ay %4, 4. Altı ay için %3 oranında zam yapılmıştır. Ayrıca demokrasi ayıbı grev yasağına karşı Hava-İş sendikasının verdiği demokratik mücade lede bu konuda bedel ödeyerek, hala dış hatlarda grev yasağ ına hayır diyen ve işe geri dönüş mücadelesi veren THY ’nin onurlu direnişçi işçilerinin işe iadesi ile ilgili olarak Türk-İş tutanağa muhalefet şerhi koymuştur.

w w w. h a v a i s . org.tr

23


TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ

THY A.O. 24. Dönem

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ BAŞLIYOR

Hava-İş sendikasının yetkili olduğunu tespit eden Bakanlık yazısı 17 Kasım 2012 tarihinde sendikaya tebliğ edildi. THY A.O. işvereninin engellemeleri yasağı gibi demokrasi ayıbı olarak ülve grev yasağı nedeniyle Yüksek kemiz tarihine geçen anti-demokratik Hakem Kurulu’nda sonuçlanan bu işyollara saptılar. letmede 23. dönem toplu iş sözleşAncak sonuç ne oldu? 5 ay sonra mesi yaklaşık 18 aylık bir süre grev yasağı kaldırıldı, Yüksek Hakem geçtikten sonra yürürlüğe girebilmişti. Kurulu’na giden sözleşmeler Hava-İş’in Hava-İş Sendikası bu dönem toplu direnişi ve kamuoyundan gelen baskıiş sözleşme sürecinde de oluşabilecek larla istedikleri gibi üyelerimizin hak her türlü kötü niyetli girişimi dikkate kayıpları ile sonuçlandırılamadı. alarak yasanın düzenlediği 120 gün İşverenin bu itirazları ve sendikal önceden yetki sürecini başlatma hakdüzene karşı oluşturduğu bu engeller kını kullanmış ve 3 Eylül 2012 tariboşuna gayretler değildir. Burada esas hinde yetki başvurusunda bulunolarak hedef alınan işçilerin kazanılmış muştu. haklarının ve toplu iş sözleşmesinin Bu konuda sendikanın haklı olduğu bağlayıcı hükümlerinin ortadan kaldıortaya çıkmış, işverende Hava-İş sendirılması ya da fiilen ihlal edilmesidir. kasından 2-3 gün sonra bu konuda Yeni dönem toplu iş sözleşmesinde tahminimizce yeni bir uyuşmazlığın alt temel olarak iş barışı ve huzurunun yapısını oluşturmak amacıyla yetki başoluşturulması gerekmektedir. Bunun vurusunda bulunmuş, Hava-İş’in başilk şartı da haksız bir biçimde grev yavurusundan haberleri olmadığı için sağına karşı çıktıkları için işten çıkarılan basına yaptıkları açıklamada yetki için işçilerin işine geri döndürülmesidir. Bu başvurduklarını ve bir an önce Hava-İş konuda 7 aydır bu taleplerini sürdüren Sendikası’nı masaya davet etmek için direnen arkadaşlarımızın bu mücadebu işlemi yaptıklarını belirtmişlerdi. lesinin masada da sürdürülmesi tüm Şimdi kendilerini Hava-İş sendikası üyelerimizce de desteklenecektir. olarak masaya davet ediyoYine yaşanan sorunlardan şu ruz. İnşallah bir kez görülmüştür ki toplu sözolsun sözlerinde duleşme dışındaki mevrurlar toplu iş sözzuatlarla yönetmelik toplu em dön eni Y leşme sürecini prosedürlerle belirl iş sözleşmesinde teme yine çıkmaza lenen haklarımız ile barışı ve iş rak ola sokmazlar. ilgili düzenlemeler runun zu hu Hava-İş senher zaman kaybeoluşturulması dikası olarak hiçdilme tehlikesi ile mektedir. rek ge bir zaman toplu iş karşı karşıyadır. Bu sözleşme masasından nedenle bu konulardaki kaçmadık tam tersi matemel düzenlemeleri artık sada taleplerimiz karşısında iştoplu iş sözleşmesi güvencesinde düverenler büyük acze düştüler. Bu zenleyip yönetmeliklerden çıkarmak nedenledir ki grev oylaması istediler, gerektiğini düşünüyoruz. bu nedenledir ki yetki itirazı ve diğer THY A.O. işletmesinin son mali itirazları yaptılar, bu nedenledir ki grev tablo ve faaliyet raporları göstermiştir

24

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

“THY A.O. 24. Dönem Anket Çalışmalarımız Başlıyor.” ki THY A.O. işçileri olağanüstü bir özveri ve verimlilikle çalışmaktadır ve şirket bu nedenle kârlıdır. Emek maliyetleri THY A.O.’nun uluslararası piyasada rekabet edebilirliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle THY A.O. işçileri uluslararası alanda hizmet üretmekte, ücret ve diğer haklarının da buna paralel düzenlenmesinin gayet doğal olduğunu bu konuda işverenlerce kamuoyunu etkilemeye yönelik işçilerin çok yüksek ücret aldığı şeklindeki söylemlerin taleplerini etkilemeyeceğini kamuoyuna bir kez daha duyurmaktadır. Hava-İş sendikası yeni dönem toplu iş sözleşmesi ile ilgili olarak üyelerinin görüşlerini alarak taleplerini belirleyecek ve toplu iş sözleşme görüşmelerini şeffaflık içinde yürütecektir. Bu çalışmalar kapsamında anketlerimiz işyerlerine dağıtılacak olup, bu görüşler değerlendirilerek ön taslak hazırlanacak ve son kez üyelerin görüşü alındıktan sonra yeni dönemle ilgili tekliflerimiz işverene verilerek görüşmelere çağrı yapılacaktır.


EĞİTİM

SINIF MÜCADELESİ TARİHİNİN AYNASINDA İŞ HUKUKU Kasım ayı başında onaylanan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası ile Türkiye “nurtopu gibi bir İş Yasası’na” daha kavuşmuş oldu. İş Hukuku’nun tarihsel seyrine, işçi sınıfı mücadelesi ile etkileşimi bağlamında göz atmak, bu yeni topun “nuru” hakkında bizi aydınlatmaya yarayabilir. Bugün çok karmaşık hukuksal/teknik özellikleri ve detayları ile uzmanlık gerektiren bir alan olan İş Hukuku’nun geçmişi, öyle sanıldığı gibi Antik Yunan’a kadar gitmez. Zira sermaye sınıfı, daha 19. yüzyılda bile, özel bir iş hukuku alanının gerekliliğini reddetmekte ve iş hukuku yönünde her türden gelişmeyi serbest piyasa ekonomisinin temel dogması olan, "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" yaklaşımına bir müdahale olarak gördüğünden var gücü ile karşı çıkmakta idi. Öyle ya, madem "serbest piyasa ekonomisi" doğru olan tek ekonomik sistemdi, o zaman "tümüyle özgür" olan işçi ile işveren arasındaki ilişkiler alanına üçüncü bir güç müdahale etmemeli, bu "özgür ilişki"ye hukuki hiç bir sınırlama getirilmemeliydi. Ancak, tek belirleyici sermaye değildi sınıflı toplum yapısında. 19. yüzyılın ikinci yarısında gelişen işçi hareketi, bu "zoraki anlaşma özgürlüğü"nün aslında kapitalistlerin işgücünü diledikleri gibi, sınırsızca sömürme özgürlüğü olduğunu kavradı. Böylece, işçi-kapitalist ilişkilerini kısmen de olsa işçiler yararına sınırlayan yasaların çıkması, hukuksal sınırlamaların getirilmesi kavgası başladı.

Nitekim, işçi sınıfının uzun mücadeleleri sonrası, ilk İş Hukuku düzenlemeleri çocukların çalıştırılmasının, yaşları ve çalışma süreleri yönünden sınırlandırılması ile başlar. Bunu, kadınların çalıştırılma sürelerini sınırlandıran düzenlemeler izler ve sonra özellikle madenlerde çalışma süreleri ile ilgili sınırlamalar ortaya çıkar. İşçilerin yıllar süren mücadeleleri sonucunda, kolektif olarak çıkarlarını savunmak amacıyla kendi örgütlerinde, sendikalarda örgütlenme hakkı, işverenlerle topluca ücret ve çalışma koşulları hakkında görüşmeler yapma hakkını ya da çalışma saatlerini kısıtlayan yasaların çıkartılmasını sağlanır.

w w w. h a v a i s . org.tr

25


İŞ HUKUKU

Türkiye’de de İş Hukuku’nun ortaya çıkışı ve gelişimi ise, henüz onyıllarla ölçülebilecek kadar yenidir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de, sanayileşme ile doğru orantılı olarak zayıf bir işçi sınıfı ve dolayısıyla cılız bir işçi hareketi söz konusudur. Sanayileşme çabalarının yoğunlaştığı 1936 yılına kadar bireysel iş ilişkilerini düzenleyecek bir İş Yasası çıkarılmaz. 1936 yılında kabul edilen İş Yasası, 1937 yılında yürürlüğe girer, ancak koruyucu hükümleri yaklaşan 2. Dünya Savaşı nedeni ile askıya alınır ve grev yasağı getirilir. Denilebilir ki, Cumhuriyet’in ilk İş Yasası, “ölü bir İş Yasası”dır. O yıllarda, işçi sınıfının henüz son derece zayıf olması, sermaye birikiminin devlet eliyle yürütüldüğü bu süreçte, devleti çalışma hayatı ve ilişkilerinin tek düzenleyici ve otoriter aktörüne dönüştürmüştür. Öyle ki, 1947’ye kadar karşısında, bırakın mücadele eden bir sınıfı, muhatap alınacak sendika bile yoktur.

26

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

2. Dünya Savaşı sonrasında, dünyada esen “demokrasi rüzgârları” Türkiye’yi de etkiler ve bir “sendikalar yasasına” ihtiyaç duyulur. Ancak, dönemin Çalışma Bakanı S. Irmak’ın açıklamasından da anlaşılacağı üzere, İş Hukuku’nu belirleme tekeli hala devletindir: “Türkiye’ye yakışacak ve Türk rejiminin hürriyet zihniyetine yakışacak olan” sendika tipinin “devletle beraber” olan, “milli karakterli”


İŞ HUKUKU

olmalıdır!” 1945/46 yıllarında, Çalışma Bakanlığı, İş Bulma Kurumu ve İşçi Sigortaları Kurumu kurulur. 1947, Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesinden ziyade, uluslararası konjonktürün etkili olması sonucu, sendikal yasağın kaldırıldığı yıl olarak tarihe geçer ancak, yaşamsal iki veçhesi hala eksiktir: “toplu iş sözleşmesi ve grev yasası”. Sendikalar, yasal olarak tanınmalarına karşın, grevsiz ve yetersiz toplu pazarlık hakkıyla faaliyet gösterilmek zorunda bırakıldıklarından, iş hukukunda ileri düzenlemeler yapılarak işçi haklarının korunmasında yeterince etkin olunamaz. 1961 Anayasası’nda ilk kez "grev hakkına" yer verilir. 1963 yılında, “Kavel grevi”, grev hakkının sadece Anayasa’da tanımlanmasının yeterli olmadığını ortaya koyar ve bir "grev yasası" nın kapısını aralar. 1963 yılında 274 Sayılı yeni bir “Sendikalar Kanunu” ile 275 sayılı “Toplu Sözleşme Grev Yasası” çıkartılır. Henüz güçlü bir sınıf hareketinin tarih sahnesinde rol almadığı koşullarda, adeta “bahşedilen” bu hak, 1961 Anayasası’nın görece demokratik yapısı sayesinde, 1960’lı yıllar boyunca, işçi sınıfının bilinç düzeyi ve örgütlü mücadelesi yükselmiş, aynı anda, sermaye cephesi işyerlerindeki çatışmayı daha genel bir çatışmaya dönüştürmek için devletin yeniden etkin rol oynamasını istemekten kaçınmamıştır. İşte bu noktada, 15-16 Haziran direnişini anımsamamız gerek… 15-16 Haziran 1970 direnişi, Türkiye işçi sınıfı mücadele tarihinin belki de unutulmaz, en gör-

kemli iki günü ve İş Hukuku ile sınıf mücadelesi arasındaki diyalektik ilişkinin özeti gibidir. Kurulması üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen işçilerin kitleler halinde DİSK’te örgütlenmeye başlamaları sonrası paniğe kapılarak bir yasa hazırlanır ve sendika özgürlüğü ile toplu iş sözleşmesi yapma ve grev haklarını dolaylı yoldan kaldırılmaya ve tek bir

konfederasyon oluşturarak, DİSK’i işlemez hale getirmeye çalışılır. Söz konusu yasa tasarısı, 11 Haziran 1970 günü onaylanmış ve işçi sınıfı kazanılmış haklarına ve örgütlülüğe karşı düzenlenen bu saldırı karşısında İstanbul’da unutulmaz bir direniş başlatmıştır. 15 Haziran’da 115 fabrikadan 80 bine yakın işçinin katıldığı yürüyüş, 16 Haziran’da daha büyük katılımlar ile fabrikalarını terk eden işçiler, İstanbul’un her iki yakasında da şehir merkezine kadar inmişler, olaylarda 3 işçinin öldürülmesi sonrası, Kadıköy Kaymakamlığı da işçiler tarafından basılmış ve ateşe verilmiş, İstanbul adeta savaş alanına dönmüştür. Bu iki günlük tarihsel direniş sonrası, Sendikalar Yasası’nda değişiklik yapan yasa Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilecek, işçi sınıfının gasp edilmek istenen hakları bu “yasal olarak” da iade edilecektir. Efsanevi 15-16 Haziran direnişin Türkiye işçi sınıfına anlattığı ilk şey, genelde hukukun, özelde iş hukukunun, “sınıf savaşımlarına ilişkin” kavramlar olduğudur. Kapitalist üretim sürecinde, işçilerin bedenlerini ve yaşamlarını, üretim sürecinin gereklerine uyumlulaştırma çabaları, daha başından itibaren, hukukun bu gerekler üzerinden yeniden

w w w. h a v a i s . org.tr

27


İŞ HUKUKU

biçimlenmesi anlamına gelecektir. Sermaye sınıflarına karşı, işçi sınıfının kendisini korumasını ve kendi düzenini de yaratmasını amaçlayan sendikal örgütlenmeye, grevlerine ilişkin her türlü yasal düzenleme, sınıflar mücadelesinin hukuk zeminindeki tezahürüdür özünde. 12 Mart 1971 askeri darbesi işçi sınıfı hareketi üzerinde baskı kurmaya çalışmışsa da mücadeleci sendikalar buna da teslim olmamış ve 1970’li yıllar boyunca işçi sınıfı hareketi yükselmiştir. Yükselen işçi sınıfıyla baş edemeyen sermaye, çareyi 12 Eylül 1980’de gerçekleşen yeni bir askeri darbeyle bulmaya çalışmıştır. Türkiye’nin 1970’lerde başlayan “neoliberal dönüşüm” sürecine uyumunu amaçlayan 12 Eylül darbesi, sendikaları baskı altına almış ve kapitalizme ideolojik karşıt olmaktan çıkartıp kapitalizmin ideolojik aygıtlarına dönüştürmeyi amaçlamıştır. 1980 darbesi ile birlikte, sermaye sınıfının elindeki tüm araçlarla topyekün bir saldırısı gerçekleşmiş, Türkiye işçi sınıfının ve örgütlü mücadelesinin

28

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

karşı karşıya kaldığı bu en pervasız saldırı dalgası sonrası, en büyük hak gasplarını hayata geçirilmiştir. 27 Mayıs’ın yol açtığı kısmi demokratik ortamı sağlayan 1961 Anayasası da, buna bağlı olarak çıkarılan sendikalar, grev ve TİS yasaları da (12 Mart darbesiyle belli bir rötuş yemiş olsa bile) bütünüyle ortadan kaldırılır. 2821 ve 2822 sayılı sendikalar ve TİS yasası ile işçi sendikaları; İş Yasası vb. tüm düzenlemelerle de işçi mücadelesi kıskaç altına alınırken, ekonomik ve demokratik hak ve özgürlükler rafa kaldırılır. Yaşanan süreç, sınıflar mücadelesinin güçlü tarafının, güçsüz olanı acımasızca ezdiği, hatta öldürücü darbeler indirdiği bir kavganın, tarihin aynasına travmatik bir yansımasıdır bir bakıma… Darbe sonrası, sınıf hareketinin en ciddi eylemlilik süreci, 1989 Bahar Eylemleri adıyla anılan süreçte yaşanır. Özellikle kamu işyerlerindeki işçilerinin yoğun eylem ve protestolar 1980 sonrasının kayıplarını telafiye yönelik önemli kazanımlar sağlanır. Sendikal hareket kendini bulmaya başlar


İŞ HUKUKU

ve 1991 maden işçilerinin ülkeyi sarsan büyük Ankara yürüyüşleri sonrasında, “Kamu Emekçileri, Anayasa, Devlet Memurları Yasası” gibi yasalarla getirilen yasaklara karşı, “kamu emekçilerinin sendikal hakları” tanınmış olur. Bir yanda, bu mücadelenin ürünü olarak KESK kurulur, diğer yanda DİSK ve bağlı sendikalar yeniden “yasal” statülerine kavuşurlar. 1990’lı yıllar, Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesinde gerileyişin ve dolaylı olarak, İş Hukuku alanında ciddi hak gasplarının bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden hızla geçmeye başladığı dönemin önünü açar. Uygulamaya konulan neo-liberal program ve sermayenin özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma, esnek çalışma yöntemleri ile işçi sınıfı mücadelesi derin yaralar alır. Giderek eriyen ve cılızlaşan işçi sınıfı mücadelesi, sermayenin ardarda ve çok kapsamlı hak gasplarına maruz kalır. 2003 yılında, 1971 yılından bu yana yürürlükte olan 1475 sayılı İş Yasası’nı köklü değişikliklere uğratan 4857 sayılı yeni İş Yasası yürürlüğe girer. Yeni İş Yasası, 30 yılı aşkın süredir istikrar kazanmış pek çok uygulama ve kurumu ya değiştirir ya da ortadan kaldırır: “Geçici İş İlişkisi”, “Kısmi Süreli İş Sözleşmesi”, “Belirli Süreli Sözleşme”, “Çağrı Üzerine

Çalışma”, “İş Zamanı Denkleştirilmesi”, “Telafi Çalışması”, fazla çalışmada süre sınırının kaldırılması bu yasayla düzenlenen değişikliklerdir. Sosyal ve sınıfsal ilişkileri düzenleyen İş Yasası, bu yeni haliyle emek-sermaye ilişkilerini derinden etkileyecek yeni kurumlar ve kurallar getirirken, eski İş Yasası’nın sınırlı da olsa dayandığı “işçiyi koruma” anlayışı, yerini önemli ölçüde “işletmeyi koruma” anlayışına bırakır. Bir diğer deyimle ithal ikameci, Keynesyen/Fordist dönemin İş Yasası, neo-liberalizmin ve küresel piyasa ekonomisin İş Yasası’na dönüştürülmüştür. Herşeyden önce, kolektif sendikal hakların varlığı ve İş Hukuku’nun merkezi sinir sisteminin sigortası olan “iş güvencesi” 19.yüzyıl koşullarına geri dönüşü anımsatacak biçimde tırpanlanmıştır. Esnek, güvencesiz ve kuralsız çalışmayı dayatan neo-liberal uygulamalar sonucu, istihdam toplumunun temeline dinamit döşenmektedir. Hala anayasal bir hak olan sendikalaşma hakkından, sıradan bir hak olan işverenin işçiye ücret bordrosu verme yükümlülüğüne kadar, İş Hukuku’nun irili ufaklı hemen hemen tüm hükümleri rahatlıkla ihlal edilebilmesine yol açan neo-liberal çalışma biçimlerini içeren İş Yasası, yeni çıkarılan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası ile hukuksal zemine daha güçlü basma olanağına sahip olmuştur. Bu durum, aynı zamanda, 21. yüzyıla girerken, örgütlü gücünü önemli ölçüde yitirmiş ve mücadelesi dibe vurmuş olan işçi sınıfının, üst üste gelen saldırılar karşısında en önemli mevzii kayıplarının izdüşümü İş Hukuku aynasına yansımasının sonucudur. SONUÇ YERİNE… İş Hukuku’nun ülkemizdeki kısa tarihçesi, sınıf mücadelesinin hukuksal veçheleri olan sosyal güvenlik, çalışma yaşamı, sendikalar vb. kavramların

w w w. h a v a i s . org.tr

29


İŞ HUKUKU

içerikleri ve işleyişleri, sınıflar mücadelesindeki güçler dengesinin ürünü olan hukuksal düzenlemelerle ( anayasa, iş hukuku, vb.) biçimlendirilişini anlatıyor bize. Nitekim, tarih boyunca, sınıflar mücadelesinin tarafları olan sınıfların örgütlülükleri, bilinçleri, diğer sınıflar/toplumsal kesimler üzerindeki etkileri, hayata müdahale kapasiteleri, kısacası “güçleri”; hukuk (anayasa, kanunlar, yönetmelikler vb.) içinde yer alan ekonomik-sosyal-kültürel hakları da belirliyor. Ünlü filozof Althusser’in dile getirdiği gibi, “hukuk, sermayenin ve emeğin yeniden üretimine müdahil olduğu kadar, kimi durumları yasakladığı ve cezalandırdığı için “üretim ilişkilerinin işleyişine” de doğrudan müdahildir”. Soyut emeğin toplumun kurucu unsuru olarak düşünülmesini mümkün kılan, “üretimin sosyal/demokratik söylemi” ile “hukuki söylemin” eklemlenmesi, bir başka filozofun, Negri’nin “emeğin anayasallaşması ” diye adlandırdığı 1945-1980 döneminde gerçekleşmişti. Bu dönemde, hukuki özne, sendika üyesi olarak toplum adına serbest piyasa düzenine müdahil

30

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

olabiliyor, sözleşme serbestisi prensibine aykırı hukuki biçimlerin yararlanıcısı olabiliyordu. Oysa bugün, üretimin neo-liberal söylemi içerisinden bakıldığında, bunun mümkün olmadığını görüyoruz. Aksine, bu söylem içerisinden bakıldığında, piyasa bir hak süjesi donuna bürünebiliyor: topluma karşı korunması gereken hakları olan bir süje...” Bu bağlamda, işçi sınıfının tökezlediği bir tarihsel süreçte, “işçinin yerine piyasanın temel alındığı ve korunduğu” bir İş Hukuku’nın inşa edildiği söylenebilir. 19. yüzyıl vahşi kapitalizminin yarattığı tahribata karşı ortaya çıkan “İş Hukuku” günümüzde “yeni vahşi kapitalizme” payanda yapılırken, emek kitlelerinin ayağa kalkmaması durumunda, bırakın hak ve özgürlükleri gerçek anlamda genişletecek yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesini, kendimizi “kıdem tazminatı” gibi çok önemli yasal hakların ve hukuksal kazanımların nasıl ve hangi yöntemlerle geri alınacağı tartışması içinde bulabiliriz. YAVUZ PAK Siyaset Bilimci


K ARİK ATÜR

w w w. h a v a i s . org.tr

31


HABER

Sabiha Gökçen Havalimanında Sendikal Mücadele Sürüyor Sürecek Hülle yolu ile İSG Yer Hizmetleri A.Ş.’yi kapatan LİMAK Holding’in sendika karşıtı tutumları Hava-İş Sendikası’nın örgütlenmesini engelleyemeyecek. Sezgin Uzun - Hava-İş İstanbul Anadolu Yakası Şube Başkanı

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski yöneticilerinden Nihat Özdemir’in sahibi olduğu Limak holding tarafından işletilen, İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Hava Limanı’nda yaklaşık 3,5 yıldır sürdürülen örgütlenme faaliyetimiz başlamıştır. Bu tarihten önce Savunma Sanayi Müsteşarlığına bağlı HEAŞ (Havaalanı İşletme ve Havacılık Endüstrileri A.Ş.) tarafından işletilen havalimanı 2000 yılında hizmete açılmış, ancak ilk yıllarda havayolu şirketlerinin bu mey-

32

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

dana sıcak bakmaması nedeniyle beklenen yolcu kapasitesine ulaşamamış, 2002 yılında Rusya ve Türki Cumhuriyetlerine yapılan bavul ticareti bu meydan üzerinden yapılmaya başlanması neticesinde göreceli olarak gün be gün artan hareketlilik başlamış, buna paralel olarak yolcu taşıyan charter uçuşlarda başlamıştır. 2004 yılında ise Pegasus’un Sabiha Gökçen Havalimanı’nı ana üs olarak kullanıp tarifeli seferlere başlaması ile birlikte, başta THY olmak üzere birçok

yerli ve yabancı havayolu şirketleri havalimanına tarifeli uçuşlar yapmaya başlamasıyla, 2006 yılında hava limanının mevcut terminal ve diğer eklentileri artan yolcu sayısını karşılayamaz hale gelmiştir. 2006 yılına kadar HEAŞ personeli işçilerin bin bir özverileri ile büyüyen havalimanı, bu tarihten sonra artan rant nedeni ile özelleştirme kapsamına alınmış ve bu doğrultuda hazırlıklar yapılmaya başlanmış, geçmişte HEAŞ tarafından havalimanına davet


HABER

edilmelerine rağmen ilgisiz kalan şirketler birden avuçlarını ovuşturmaya başlamışlardır. Nitekim 2007 yılının Temmuz ayında yapılan bir ihaleyle Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski başkan vekili Nihat Özdemir’in amir ortağı olduğu Limak Holding, Hindistan menşeili GMR ve Malezya menşeili Malaysia Airports üçlü konsorsiyumu tarafından kurulan İSG YATIRIM YAPIM VE İŞLETME A.Ş. adlı şirkete 20 yıllığına yap işlet devret modeli ile yaklaşık 2 milyar Euro + KDV karşılığı ihale edilmiş ve anılan şirket havalimanını 1 mayıs 2008 tarihinde devir alarak işletmeye başlamıştır. İşletmeye açıldığı 2000 yılından, yeni şirketin devir aldığı Mayıs 2008’e kadar kamu statüsündeki HEAŞ tarafından işletilen havalimanında çalışan işçilerin maaşları yüksek olmasa da tüm yasal hakları ve yılda 4 ikramiyeleri HEAŞ tarafından ödenirken, bu özelleştirmeyle maaşlarının artacağını bekleyen işçiler, maalesef ülkemizdeki diğer özelleştirmelerde de olduğu gibi hayal kırıklığına uğramışlardır. Şöyle ki, yeni şirket ilk olarak ikramiyeleri kaldırarak işçilerin zaten düşük olan maaşlarını adeta % 33 oranında düşürmüş, sonrasında ise fazla mesai ücretlerini ödemeyeceğini bunun yerine kendisinin belirleyeceği tarihlerde denkleştirme yolu ile izin vereceğini belirtmiş ancak hiçbir zaman bu izinleri kullandırmamıştır. Yeni şirketin gelmesi ile zaten düşük olan emeklerinin karşılığı ücretlerin ciddi anlamda pul olduğunu gören işçiler bu durumu işveren yetkililerine ilettiklerinde ise olumlu yanıt alamadıkları gibi kendilerine adeta kapı gösterilmiştir. Gün be gün artan uçuş trafiği nedeni ile Avrupa’nın en hızlı büyüyen hava limanı unvanını alan Sabiha Gökçen Havalimanı işçileri ile Mayıs 2009’ da sendikamız irtibata geçmiş, işçilere haklarını almanın tek yolunun

Hava-İş sendikasında örgütlenmek olduğu anlatılarak ilk örgütlenme faaliyetimiz Yer Hizmetleri A.Ş. şirketinde başlamış ve 19 Haziran 2009 tarihinde TİS yapacak çoğunluk sağlanarak ÇSGB’dan yetki talebinde bulunulmuştur. İşveren tarafından sendikal faaliyetin duyulması üzerine, ilk olarak örgütlenmede öncü konumda bulunan 17 işçinin iş akitleri sözde gerekçelerle 13 Haziran 2009 tarihinde feshedilmiş, ancak diğer işçilerin onurlu direnişi ile karşılaşan işveren adeta geri adım atarak 4 gün sonra bu 17 işçiyi işe geri almak zorunda kalmıştır. Bu durum bugüne kadar ülkemizde görülen ilk örnek olmuştur. Ancak işveren diğer şirketlerinde çalışan 122 işçiyi kendilerine haber vermeksizin SGK’ya ceza ödeyerek geriye doğru Yer hizmetleri A.Ş.’ ye geçişlerini yaparak çoğunluğumuzu düşürmeği amaçlamış, ancak bu işçilerinde sendikamıza üye olmaları nedeni ile bu girişimi boşa çıkmıştır. İşverenin her saldırısına cesaretle karşılık veren işçilerin kararlı tutumunu gören işveren, bu kez de TİS sürecini uzatarak engellemek adına ÇSGB’ dan işkolu tespiti talebinde bulunmuş, ilgili bakanlığın tespiti ile işyerinin 21

sıra nolu hava taşımacılığı işkoluna girdiği tespit edilmiş, işveren bu tespite Kartal 2. İş Mahkemesinde itiraz ederek Bakanlığı dava etmiştir. İşkolu tespitinin mahkeme süreci devam ederken 8-9 Eylül 2009 tarihinde 226 sendika üyesi işçi sözde eylem yaptıkları gerekçesi ile kolluk kuvvetlerinin de yardımıyla topluca işten çıkarılmıştır. Kartal 2. İş Mahkemesi’nin atadığı bilir kişi heyetinin işyerinde yapmış olduğu incelemede, Bakanlığın vermiş olduğu kararın yerinde olduğu, iş yerinin 21 sıra nolu hava taşımacılığı iş koluna girdiğinin tespiti ile, bu tespit mahkemece de onaylanmış, işveren bu kez mahkemenin kararını temyiz ederek konuyu Yargıtay’a taşıyarak süreci olabildiğince uzatarak işçileri sendikal güvenceden yoksun bırakarak çalıştırmaya zorlamış, ancak işkolu tespitinin Yargıtayca da onanması üzerine karar kesinleşmiştir. 8-9 Eylül 2009 tarihinde topluca işten çıkartılan üyelerimizin Kartal İş Mahkemelerindeki işe iade ve sendikal tazminat davaları işçiler lehine sonuçlanarak, Feshin geçersizliğine, İşçilerin işe iadelerine, 4 aylık ücretlerinin ödenmesine, işverence işe başlatılmamaları halinde 1 yıllık brüt ücret tutarında sendikal tazminatın ayrıca w w w. h a v a i s . org.tr

33


HABER

ödenmesine karar verilmiş, bu kararlar Yargıtay denetiminden de geçerek onanmıştır. Kesinleşen mahkeme kararı ile iş başvurusu yapan işçiler işveren tarafından işe başlatılmamış, 4 aylık net + 12 aylık brüt maaş tutarında sendikal tazminatları işverence ödenmiştir. İşkolu tespitinin kesinleşmesinin ardından, Bakanlıkça iş yerinde TİS yapma yetkisinin sendikamıza tebliğ edildiği gün olan 13 Aralık 2010 tarihinde, toplu iş sözleşmesi masasında sendikamızı zayıflatmayı amaçlayan işveren 122 sendika üyesi işçiyi sözde gerekçelerle topluca işten çıkartmıştır, aynı gün bakanlığın verdiği TİS yetkisini mahkemeye taşıyarak bu kez de çoğunluğa itiraz ederek biraz daha zaman kazanmak istemiştir. Her türlü hukuksuzluğu yapmayı kendisinde hak gören işverenin tüm bu girişimleri, Sendika güvencesinden yoksun bırakılan sendika üyesi işçileri ağır işlere yönlendirip cezalandırarak sendikadan istifa etmelerini sağlayacağını zanneden işveren her defasında onurlu işçilerin dik duruşu ile karşılaşmış ve bu girişimleri boşa çıkmıştır. Çoğunluk tespitinin mahkeme süreci devam ederken, 13 Aralık 2010 tarihinde topluca işten çıkartılan üyelerimizin Kartal İş Mahkemelerindeki işe iade ve sendikal tazminat davaları

34

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

işçiler lehine sonuçlanarak, Feshin geçersizliğine, İşçilerin işe iadelerine, 4 aylık ücretlerinin ödenmesine, işverence işe başlatılmamaları halinde 1 yıllık brüt ücret tutarında sendikal tazminatın ayrıca ödenmesine karar verilmiş, bu kararlar Yargıtay denetiminden de geçerek onanmıştır. Kesinleşen mahkeme kararı ile iş başvurusu yapan işçiler işveren tarafından işe başlatılmamış, 4 aylık net + 12 aylık brüt maaş tutarında sendikal tazminatları işverence ödenmiştir. İşverenin çoğunluk tespitimize yapmış olduğu itiraz 7 Haziran 2011 tarihinde Yargıtay denetiminden de geçerek onanması üzerine, 2 yılı aşkın süren hukuk mücadelesi sendikamızın

ve üyesi onurlu işçilerin zaferi ile sonuçlanmış ve İSG Yer Hizmetleri A.Ş. işvereni, 5 Ağustos 2011 tarihinde TİS görüşmelerine istemeyerek de olsa başlamak zorunda kalmış ve Sendikası ile birlikte hareket ederek sabırla sürdürülen uzun hukuk mücadelesi işçilerin başarısı ile 3 Kasım 2011 tarihinde bu işyerinde Toplu-İş Sözleşmesi imzalanmasıyla zaferle sonuçlanmıştır. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda sendika istemeyen yalnızca İSG işvereni olmayıp, sendikanın bu havalimanında başarılı olmasının kendi işçilerine de yansıyacağını düşünen Sabiha Gökçen Havalimanı’nda faaliyet gösteren diğer havayolu ve yer hizmetleri şirketleri de, İSG işvereni ile ortak hareket ederek, sendikayı başarısız kılmak adına yaptıkları muvazaalı işlemler adeta ayyuka çıkmıştır. İşverenlerin muvazaalı işlemleri sonucunda, daha toplu-iş sözleşmesinin imzası kurumadan, işverenin en büyük müşterisi konumundaki Pegasus Hava Taşımacılığı A.Ş. ile olan yer hizmeti alım sözleşmesini hileli bir şekilde süresinden 1,5 yıl önce sonlandırarak, küçülme bahanesi ile 2 Ocak 2012 tarihinde 555 işçinin iş sözleşmesini topluca fehs etmiştir. Bu fesihte işveren ve Pegasus ile birlikte Pegasus’un yer hizmeti almaya başla-


HABER

2 Ocak 2012 tarihinde işten çıkartılan üyelerimizin Kartal İş Mahkemelerinde açılan işe iade davalarında ise, bilirkişilerin raporu doğrultusunda “feshin sendikal nedenle yapıldığı, davalı ile dava dışı Pegasus firmasının muvazaa içerisinde birlikte hareket ettikleri, kanunun dolanıldığı, aynı anlama gelmek kaydı ile kanuna karşı hile yoluna gidildiği mahkemelerce tespit edilerek işçilerin işe iadelerine karar verilmiştir. dığı Çelebi Hava Servisi A.Ş.’nin de dahli bulunmaktadır. Çünkü bu üç şirket Sabiha Gökçen Hava Limanında faaliyetlerine devam eden, az ücret çok iş beklentisiyle işçileri kuralsız çalıştırarak karlarına kar katmayı birinci hedef sayan, sendikanın başarılı olmasının kendi işçilerine de kendilerince “olumsuz” yansıyacağı endişesinden, dolayısı ile sendikanın başarılı olmasını engellemek adına üçlü bir şekilde bu muvazaa içerisinde bulunmuşlardır. 2 Ocak 2012 tarihinde işten çıkartılan üyelerimizin kartal iş mahkemelerinde açılan işe iade davalarında ise, bilirkişilerin raporu doğrultusunda “Feshin sendikal nedenle yapıldığı, davalı ile dava dışı Pegasus firmasının muvazaa içerisinde birlikte hareket ettikleri, kanunun dolanıldığı, aynı anlama gelmek kaydı ile kanuna karşı hile yoluna gidildiği mahkemelerce tespit edilerek işçilerin işe iadelerine karar verilmiştir. Tüm bu olaylar yaşanırken çelebi hava servisi şirketinde örgütlenme faaliyetimiz devam etmiş, bu şirketteki bazı üyelerimiz sendikal nedenle işten atılmış, bu üyelerimiz ile ilgili açılan davalar kazanılarak işçilerin işe iadeleri ile sonuçlanmıştır. İSG Yer hizmetleri A.Ş. şirketi son olarak 1 ekim 2012 tarihinde yer hizmetleri faaliyetini tümü ile sonlandırarak kalan 101 üyemizin işine de muvazaalı olarak son vermiştir. Yine Limak holding’e bağlı İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı LGM

(Limak güvenlik hizmetleri) A.Ş. şirketinde Sendikamız örgütlenmiş ve Mayıs 2012 tarihinde ÇSGB’ lığından yetki tespiti talebinde bulunmuştur. Ancak Limak Güvenlik Hizmetleri yöneticileri sendikal örgütlenmeyi başarısız kılmak adına Haziran ayında acilen yönetim kurulunu toplayarak kağıt üzerinde şirketin adını Orion Koruma ve Güvenlik A.Ş. olarak değiştirerek, sözde yetki karmaşası yaratmayı amaçlamışlardır. Yine sözde güvenlik şirketinde 2 yönetici ortalarda dolaşmakta ancak üyelerimizin tüm hak edişleri ve SGK primleri LGM tarafından ödenmektedir. Hatta şirkete yeni alınan personelleri LGM olarak işe almakta, ancak talimat ve benzeri bildirimleri sözde şirket Orion adı altında yayınlamakta-

dırlar. İşvereni ve yönetimi aynı olan bu şirkette de tıpkı Yer Hizmetleri A.Ş.’ de olduğu gibi işverence üyelerimize baskılar yapılarak günlük çalışma süresi 12 saat’ e çıkarılmış, sendika üyeliğinden istifa etmeye zorlamışlardır. Ancak bu baskılar sonuç vermeyince, 11 Kasım 2012 tarihinde Öncü işçi konumunda bulunan 2 üyemizin, “izinli oldukları gün işe gelmedikleri “ gibi komik bir gerekçeyle iş akitleri feshedilmiş, ardından 14 Kasım 2012 tarihinde başka 2 üyemiz ise tüm işçilere imzalatılmak istenen kölelik koşullarındaki yeni iş sözleşmesini imzalamadıkları için iş akitleri feshedilmiştir. Bunun üzerine diğer işçilerin bu duruma tepki göstermesi sonucunda işveren söz konusu yeni iş sözleşmesini diğer işçilere imzalatmaktan vazgeçmek zorunda kalmıştır. Sendikamız Sabiha Gökçen Hava Limanı’ndaki tüm emek düşmanlığına karşı mücadelesini üyeleri ile birlikte onurluca sürdürmekte, er ya da geç LGM Güvenlik başta olmak üzere tüm hava limanı çalışanları Toplu-iş sözleşmesi ile sendikal güvenceye kavuşacaklardır. Saygılarımızla.

w w w. h a v a i s . org.tr

35


HABER

Güç Birliği kadınları 25 Kasım'da işyerinde şiddeti kınadı

Kadınız Sendikalıyız Şiddete İsyandayız Hava-iş Sendikasının da içinde yer aldığı Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nü bir haftalık eylemlilik ve farkındalık faaliyetleriyle gündeme getirerek, dikkatleri üzerine topladı.

Alanlarda, direniş yerlerinde, be-

kinliklerine 19 Kasım Pazartesi

arttığını belirtti. Daha sonra hükü-

lediye otobüslerinde, “işyerindeki

Günü Taksim Meydanı'nda, başladı.

met ve işverenlerin kadına yönelik

kadına yönelik şiddete hayır” dedik.

Burada Kadın Koordinasyonu adına

şiddete karşı işyerinde yapması ge-

Her yıl direnişte olan kadınlarla bir-

yazılan bildiriyi Tekgıda-İş Sendikası

rekenleri belirterek: “Hükümet, iş-

likte kutladığımız gün, bu yıl

Kadın Komisyonu Başkanı Neslihan

yerlerini kadına yönelik şiddetten

THY’den atılan ve 184 gündür dire-

Taşoluk Nakaş okudu.

arındırmak için gereken her türlü

nen Kadın arkadaşlarımızla kutlandı.

yasal düzenlemeyi yapmalı. İşveNakaş, esnekliğin, güvencesizli-

renler dışarıdan ve içeriden gelen

ğin, sendikasızlığın yaygınlaştığı, re-

kadına yönelik şiddete karşı engel-

2012 yılının 25 Kasımı'nda işye-

kabetin, bireyselliğin yoğunlaştığı,

leyici önlemler almakla yükümlü kı-

rinde kadına yönelik şiddetle müca-

çalışanlar arası iletişimin, ortak ha-

lınmalı.” dedi. Sendikaların da işyeri

deleyi ana tema olarak seçen

reket etme anlayışının azaldığı neo-

ve grup toplu sözleşmelerine şid-

Sendikal Güç Birliği Platformu

liberal

koşullarında,

dete karşı maddeler eklemelerini

Kadın Koordinasyonu (SGBPKK) et-

işyerinde kadına yönelik şiddetin de

öneren Nakaş, “Şiddetten arındırıl-

çalışma

mış işyerleri için haydi kadınlar sendikalara,

haydi

kadınlar

örgütlenmeye” diyerek konuşmasını bitirdi. SGBPKK'sına mensup kadınlar sloganlarla kadına yönelik işyeri şiddetini protesto edip, özgürlük balonlarını uçurduktan sonra Taksim Mis Sokak'ta stant açtılar. Gün boyu işyerinde kadına yönelik şiddete karşı, koordinasyonun hazırladığı farkındalık broşürlerini ve balonları dağıttılar. Stantlara THY’de direnişte olan kadın arkadaşlarımızda destek verdiler.

36

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i


HABER

Anadolu Yakası Standı ise 21 Kasım Çarşamba Günü Kadıköy İs-

kadınlara yönelik şiddetin son bul-

rafından 25 Kasım Pazar günü Ga-

ması temennisiyle bitirdi.

latasaray-Taksim Tramvay Durağı

kele Meydanı'nda açıldı. Kadın Ko-

Havayolu emekçileri adına konu-

arasında yapılan büyük kadın yürü-

ordinasyonu iki gün boyunda 4

şan Başak Çetin, sonuna kadar mü-

yüşü oldu. Carol Bruce'nin de katıl-

bine yakın broşür ve bine yakın

cadele

söyleyerek

dığı eyleme, Sendikal Güç Birliği

balon dağıttı. Özellikle çocukların

kadına karşı şiddet ve tacizi kınadı.

Platformu Kadın Koordinasyonu

balonlara ilgisi büyüktü.

Ziyaretin son konuşmacısı ise DHL

temsili düzeyde yer aldı.

direnişinden Burcu Sombahar oldu.

bul'da en görkemli kadın yürüyüşü

22 Kasım Perşembe günü hafta-

Kadına yönelik şiddete karşı atılan

olan eylemde KESK, TTB, TMMOB

nın önemi nedeniyle Hayat TV’nin

sloganlar ve kadın şarkıları eşliğinde

gibi emek ve meslek örgütlerinden

her hafta yayınladığı ve kadınların

çekilen halaylarla direniş ziyareti

kadınlar da vardı.

ele alındığı Ekmek ve Gül progra-

son buldu.

mına Kadın Koordinasyonundan

SGBPKK'sı bu yıl bir ilke imza attı. Kadın Koordinasyonu’nun 25

Hava-iş Temsilcisi Eylem Enül, 25

THY’den atılan ve 180 gündür dire-

Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı

Kasım

nen 305 arkadaşımız her hafta ol-

Mücadele Günü etkinlikleri çerçeve-

Sendikası temsilcisi Eylem Enül, 25

duğu gibi bu haftada Bakırköy

sinde ürettiği ortak afişler, 22 Kasım

Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mü-

Özgürlük Meydanı’nda oturma ey-

2012 tarihinden itibaren, İkitelli ve

cadele Günü'nün anlamına ilişkin

lemi yaptı. Oturma eylemine dire-

Kadıköy

bir konuşma yaptıktan sonra koor-

nişteki kadın arkadaşlarımızın davet

eden ve 100 güzergahta çalışan

dinasyonun taleplerini bir kez daha

ettiği Carol Bruce katılım sağladı ve

130 belediye otobüsüyle bir hafta

dile getirdi.

kısa bir konuşma yaptı konuşma-

boyunca İstanbul’un dört bir yanını

Daha sonra söz alan Carol

sında “Eyleminiz olumlu sonuçla-

dolaşacak.

Bruce, 50 milyon üyeli federasyon

nan kadar yanınızda olacağız ve sizi

adına havayolu emekçilerini ve

yurtdışında

desteklemeye

Güçbirliği Kadınları, “ Kadınız,

SGBPKK'sını temsilen orada bulu-

devam edeceğiz” diyerek konuşma-

Sendikalıyız, Şiddete İsyandayız” di-

nan kadınları selamladı. Bruce haklı

sını bitirdi.

yerek kadınları işyerinde yaşadıkları,

Yağmur

Kasım

İstan-

günü

platformundan

24

edeceklerini

Cumartesi

Demir ve Avukat Devrim Avcı ile kadınların yaşadığı sıkıntılar ele alındı. 23 Kasım Cuma günü Atatürk Hava Limanı'nda THY'de işten çıkarılan ve direnişte bulunan kadın arkadaşlarımızla birlikteydik. Burada bizlere Küresel Sanayi İşçileri Federasyonu IndustriALL'in Kadın ve Beyaz Yakalı İşçiler Bölümü Direktörü Carol Bruce eşlik etti. Koordinasyon

adına

Hava-İş

da

mücadelelerinde havayolu emekçi-

Sendikal Güç Birliği Platformu

lerinin yanlarında olduklarını be-

Kadın Koordinasyonu'nun son ey-

lirtti.

lemi 25 Kasım Kadın Platformu ta-

Konuşmasını

dünyada

Garajları'ndan

hareket

fiziksel, cinsel ve ruhsal şiddete karşı sendikalı olmaya davet ediyor.

Eylem Enül w w w. h a v a i s . org.tr

37


ÇEVRE

KORUNAN SAHİL ŞERİDİ 10 METREYE İNİYOR;

BETON TARLALARINDAN OLUŞAN BİR ÜLKEDE YAŞAMAYA HAZIR OLUN! “Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları, kanunla düzenlenir.” / Anayasa Madde 43 Öyle bir ülke düşünün ki, kıyıları duvarla örülmüşçesine betonlaşmış, 10 metrelik ince bir şeridin dışında soluk alacak, ferahlayacak ve sözde ‘Anayasa’nın 43. Maddesi ile sahilleri kamu yararına açık’ olan bir karış yeri, kalmamış olsun. İşte, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hazırlığını yaptığı son yasal değişikliklerle aynen bu olacak

38

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

ve beton tarlalarından oluşmuş bir ülkede yaşamaya mahkûm olacağız. Yapılacak yasa değişikliği, ülkenin tüm sahillerinde, korunan kıyı şeridini 10 metreye düşürüyor. Zaten 200 metre olması gereken korunan sahil şeridi önce 100 metreye, sonra da 50 metreye düşürülmüştü ve işin tuhafı ne 100, ne de 50 metrelik sahil şeridi, siyasi ayrım gözetmeden tüm yerel kamu yöneticilerince, asla korunmamıştı. Şimdi yapılacak olan ise, son darbeyi indirmek, öldürmek için vurmak! Bu yasayı hazırlayanlar akıl tutulmasına mı uğradılar bilemiyoruz ancak; İnsanlığa, insan aklına, mantığa, vicdana, yurt sevgisine, verilen sözlere aykırı olan bu yasal düzenleme, kesinlikle tasarıdan çıkartılmalı ve asla gündeme alınmamalıdır.


ENGLISH

The struggle goes on!

Atilay Ayçin President of Hava-Is

At the time of writing Turkish Airlines and Turkish Technic workers who are all members of the Hava-Is have been on the picket line at Istanbul’s Ataturk International Airport, main hub for Turkish Airlines, for 201 days now. Turkish Airlines and Turkish Technic have fired 305 workers via text message, email and phone call who took part in a legal protest, a “sick leave” action in protest over the oppressive amendment. Although they are out on the street for more than 200 days, our members remain solid and defiant. Since the end of May, these workers have been fighting against an attack engineered by their employer who is attempting a cut in wages and working conditions by introducing a full-fledged strike ban in civil aviation industry. After the ban, the High Court of Arbitration, an anti-democratic institution controlled by the representatives of employers and the government, shapes the collective bargaining agreements in civil aviation industry. It is in the vital interests of all aviation workers around the world to stand in internationalist solidarity with these courageous workers in their battle. A victory for Turkish civil aviation workers would be a victory for all aviation workers. In early days of July, the International Transport Workers’ Federation (ITF) has officially launched a campaign backing our struggle to reverse the ban on the right to strike and to reinstate 305 dismissed workers. So far, the campaign has successfully prompted unions from across the world to support members of Hava-Is. As the leader of this union I spent all of my time at the picket line with our members. As a union leader for me this is a debt of honour. I was put into jail for defending workers in the past. I have been tortured for the same sin. I have been threatened for numerous times and subjected to physical attacks as well. I have been receiving threats for the last few weeks. Nevertheless, they neither be able to intimidate me, the Hava-Is leadership nor our members. In solidarity,

w w w. h a v a i s . org.tr

39


ENGLISH

Chronology Chronology of of the the events events 11 May 2012 - Attack on the right to strike in Turkey: The Turkish government has taken steps to toughen up the country’s already draconian anti-union laws, which will make it impossible for aviation unions to organise strikes. Metin Külünk, a deputy of the governing political party Adalet ve Kalkinma Partisi (AKP) tabled a motion in the Turkish parliament to amend the collective labour agreements law. This is set to introduce a fully fledged ban on the right to strike in the aviation industry. Atilay Ayçin, Hava-Is president, said, “Once again the government is attacking a group of workers who are taking a stand. Workers must have a right to withhold their labour. Otherwise, they can’t exercise their democratic rights. The aim is to transform aviation workers into serfs or slaves. The AKP government wants tyranny to rein our working lives. The government singles out Hava-Is because they couldn’t manage to transform it into a puppet organisation as they have done with many others.” 23 May 2012 - Strong turnout at rally against attempts to ban aviation strikes: More than 3000 aviation workers and supporters rallied in Istanbul in protest over the Turkish government’s plans to ban strikes in the aviation industry. The workers, represented by Hava-Is, protested in front of Turkish Airlines’ (THY) general management building. They were calling for an end to planned legislation that singles out Hava-Is, the only aviation union in Turkey, by banning strikes in the industry. The workers were also angry over THY tactics, which have derailed the collective bargaining process. ITF civil aviation section secretary Gabriel Mocho joined the rally along with a host of representatives from progressive Turkish unions including the ITF-affiliated Tumtis. He told the workers: “Your union has been under systematic attack, particularly for the last five years. In 2008, your union’s bargaining power was under threat. At the time, the ITF and the ETF supported you, and we will keep on showing solidarity with you.” He called on the Turkish government to comply with International Labour Organization (ILO) conventions on freedom of association and the right to organise, which it had ratified, “in particular, with the guaranteed right to organise and strike at the time chosen, and for the purposes decided upon, by union members.” Hava-Is president Atilay Aycin said: “Without the right to strike, many other rights and hard won gains remain vulnerable where we have them, and unwinnable where we do not.” He concluded: “If the draft amendment aiming to ban strikes in the aviation industry comes to parliament, on the very same day we will stop working and planes will not fly. We must do everything we can to stop the anti-trade union policies of the government and employers.” He also condemned THY’s “malicious attempts” to shelve ongoing collective bargaining negotiations. Given the airline’s strong financial position, the workers could not accept what was effectively a “substantial real wage loss.” 29 May 2012 - ITF condemns Turkish government no strike plan: The ITF condemned the Turkish government’s continuing attempts to deprive citizens of their right to strike, and spoke out in support of airline workers who are resisting its draconian plans. On 29 May, the day the amendment introducing the

40

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

strike ban across the aviation industry was to be presented to the parliament’s plenary session Hava-Is members went on a ‘mass sick leave’ protest, which disrupted aviation services. Gabriel Mocho, ITF civil aviation section secretary, stated: “This latest government ploy would remove what should be the inalienable right to withdraw your labour. Already, as part of savage anti-union legislation, go-slows, solidarity strikes, general strikes and workplace occupations are banned, along with strikes over the non-observance of collective labour agreements.” He continued: “This legislation appears to be a deliberate attempt to target the very existence of the Hava-Is union. Its members' protests have been ignored. The government’s intransigence – exemplified by the reported sending today of security forces to airports – has left union members no alternative to taking this latest action. We commend them for making this brave move to defend their most basic rights.” 30 May 2012 – Resistance against strike ban law in Turkey: Members of Turkish civil aviation union Hava-Is have announced a new wave of ‘resistance’ protests in a bid to see off legislation outlawing strike action in the aviation industry in Turkey. 12 June 2012 - Global union federations challenge Turkish labour minister over labour law changes and strike ban: Representatives from five global union federations (ITF, IUF, UNI PSI, ICEM) met with Faruk Çelik, the Turkish labour minister in Geneva. Their aim, was to raise a number of concerns, including pending changes in trade union and collective labour relations laws, imprisoned trade unionists, and alarming levels of occupational accidents and deaths. David Cockroft, ITF general secretary attended the meeting to express the grave concern of the entire Global Unions movement at the total ban on all strikes in civil aviation which was introduced in Parliament by an MP from the ruling party and quickly approved last week by the president. Çelik said that the government was opposed to a blanket ban on strikes in the aviation sector and that it would encourage an urgent process of dialogue involving Turkish Airlines Management, Hava-Is the ITF affiliated civil aviation union and the government about bringing the law into line with International Labour Organization standards. Cockroft made it clear that as Turkish Airlines was a leading member of the Star Alliance, unions from other airlines in the group would be following events in Turkey with great attention. He also made it clear to the minister that the reinstatement of more than 300 airline employees who had been dismissed last week for participation in industrial action would be an important


ENGLISH step forward in establishing constructive dialogue. 6 July 2012 - ITF campaign backing for Turkish aviation union: The ITF has officially launched a campaign backing a Turkish aviation union’s struggle to reverse a ban on the right to strike and to reinstate 305 dismissed workers. ITF general secretary David Cockroft commented: “These sackings have proved that what Turkish Airlines wants the Turkish government delivers – and vice versa. Our aim is clear, the reinstatement of these workers and the withdrawal of the new no strike amendment. The right to strike is a human right.” 27 July 2012 - “Olympic challenge” protest to reinstate aviation workers in Turkey: Unionists staged a vociferous protest against the sacking of more than 300 aviation workers in Turkey this morning when they attempted to hand over to the Turkish embassy in London an “Olympic gold medal” calling for their reinstatement. ITF activists and representatives from UK affiliated union Unite, accompanied by members of London’s Turkish community, held 305 red and white balloons - each representing a dismissed Turkish Airline worker and member of the ITF-affiliated union Hava-Is. Speaking at the protest ITF maritime coordinator Stephen Cotton said: "Our good-natured and vocal protest served to remind PM Erdogan that Turkey’s reputation internationally rests as much with the way its workers and their trade unions are treated as with the Olympic values of its athletes competing in the 2012 games. It’s a shame we were not allowed to deliver the ‘gold medal’ but it didn’t prevent us from making our point strongly. These aviation workers were sacked by text, phone and email for protesting when their legal right to strike was removed. The government owns the majority share in Turkish airlines so should act now to reinstate the workers and to call a halt to attacks on workers’ and union rights.” 6 August 2012 - ITF urges Turkish Airlines chairman to step in over 305 sacked workers: In a strongly worded letter ITF general secretary David Cockroft urged Hamdi Topçu, Turkish Airlines’ Chairman of the Board and Chairman of the Executive Committee, to take personal responsibility for opening talks to try and resolve the dispute between management and the HavaIs union. 8 August 2012 - Manchester United and FC Barcelona urged to raise plight of 305 workers sacked by sponsor Turkish Airlines: On the day of their friendly match in Gotenborg, the International Transport Workers’ Federation (ITF) has written to the chief executive of Manchester United and the president of FC Barcelona asking them to use their influence with official sponsor Turkish Airlines over its sacking of 305 workers. 30 August 2012 - Action day shows support for sacked 305: Trade unionists showed their support for 305 unfairly sacked Turkish Airline (THY) workers by targeting the company’s offices in major world cities. Supporters publicised the plight of the 305 in Amsterdam, Brussels, Hamburg, London, New York, Stockholm and Tokyo. 14 September 2012 - Norwegian unions question national investment in THY following 305 sackings: Norwegian trade unions have questioned whether the country’s national invest-

ment bank should continue to invest in Turkish Airlines following the airline’s sacking of 305 employees. The Norwegian Cabin Crew Union, the Norwegian Union of Commercial and Office Employees, and the Parat union have all contacted the Norges Bank Investment Management – the investment arm of Norway’s central bank – to warn it that to continue to back THY financially is incompatible with its stated principles. The unions stated that they have: “no objections to the fact that the Norges Bank Investment Management invests in international civil aviation as well as various other industries. Nonetheless, the unalterable condition is that any investment must be made in accordance with the Norges Bank Investment Management’s own ethical guidelines. Based on the actions of the Turkish Airlines’ management during the past few months we fail to see that the company meet these criteria.” They continued: “305 Turkish Airlines’ employees were sacked in May after participating in protests against legislation to deprive them of the right to strike. The proposed legislation is in violation of ILO convention no. 87 concerning Freedom of Association and Protection of the Right to Organise. Convention no. 87 is also referred to as the Constitution of the ILO. Turkey, as well as Norway, has signed convention no. 87 and we find this to be incompatible with state ownership of Turkish Airlines. The right to strike is a fundamental democratic right and we find it reprehensible that Norges Bank Investment Management is a shareholder in a company which is in violation of basic international democratic principles … Should Turkish Airlines fail to reemploy the 305 workers, the Norges Bank Investment Management has no choice but to pull out of the airline.” 25 October 2012 - Union pressure wins removal of strike ban: Turkey’s government has withdrawn a ban on strikes in the country’s civil aviation sector following an international campaign led by the ITF and Hava-Is. ITF general secretary David Cockroft commented: “This ugly attack on fundamental rights was rightly decried by Turkish aviation union Hava-Is and by the ITF. We are delighted that those protests have paid off and this shabby piece of legislation has been buried. This fulfils the promise made personally to me by the Turkish labour minister that this provision would be dropped. However, we are still awaiting the results of his promise to intervene to get 305 workers at Turkish Airlines – who were sacked for protesting against the proposed change to the law – reinstated.” ITF president Paddy Crumlin added: “The ITF and its affiliated unions shone an international spotlight on Turkey over this ban, and the government has rightly decided that it has to be cancelled. The new law bows to international opinion on the ban, but it fails to address fundamental trade union rights, and its provisions potentially breach ILO standards and European Union norms.” He added: “It is well past time for Turkish Airlines to put back to work the 305 people who rightly resisted the same legislation that has now been dropped like a hot potato.” Commenting on the Collective Labour Relations law ITUC general secretary Sharan Burrow said: “Although we have seen some progress, this bill is still very far from complying with international labour standards.” For more details of the campaign please see www.reinstate305.org w w w. h a v a i s . org.tr

41


ENGLISH

A full scan of European Commission’s “Turkey 2012 Progress Report” from the perspective of labour and trade union rights Published by The European Commission in Brussels on October 10, 2012 The 2012 Turkey Progress Report by the European Commission in Brussels is a damning indictment of the current government’s increasingly authoritarian bent. For instance, Turkey has more imprisoned journalists than almost any other country. The Report’s findings regarding labour and trade union rights in Turkey provides an authoritative account of some aspects of the government's systematic abuse of basic democratic and workers’ rights. Under the subtitle of “2.1. Democracy and the rule of law” (p. 8) Further progress in implementing the 2010 constitutional amendments has been limited. The law on civil servants’ trade unions was amended to include provisions on their right to collective bargaining, while laws on collective bargaining, strikes and lockouts for private sector employees and the establishment and duties of the Ministry of Justice, Protection of Personal Data and military justice are still pending. (…) (p. 14) Yargi Sen, a trade union of judges and prosecutors was closed in a case launched by the Governorate of Ankara, on the grounds that the union contravened domestic legislation. European standards provide that judges should be free to form and join Professional organisations whose objectives are to safeguard their independence, protect their interests and promote the rule of law.

Under the subtitle of “2.2. Human rights and the protection of minorities” (p. 23) On several occasions there were scenes of violence, disruption of demonstrations and disproportionate use of force by security forces against demonstrators — especially in rallies related to the Kurdish issue, students’ rights, the environment, activities of the Higher Education Board (YÖK) and trade union rights. (…) Freedom of association legislation is broadly in line with EU standards. However, the need to change the legal framework with regard to political parties and trade unions was not met. There were examples of restrictive interpretation of legislation vis-à-vis associations and harassment of their leaders . Freedom of association for trade unions is compromised in practice by police raids, as happened in June with the arrests of more than 70 trade union activists, including the President of KESK, a civil service confederation.

42

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

(…) The trade union for civilian staff working for the military, SIME-SEN, is facing a court action to close it down, as civil servants employed in the Ministry of Defence and Turkish Armed Forces are not allowed to create or join trade unions. (…) (p. 26) Women were underrepresented in the management of trade unions. Several female trade union activists were detained and arrested prior to international women’s day. (…) (pp. 29-30) As regards labour and trade unions rights, legislation on trade unions and collective bargaining by civil servants was amended, leading to the first collective bargaining exercise in this sector. However, the new legislation is not fully in line with the EU acquis and International Labour Organisation conventions, especially with regard to the right to strike for public servants, the process of collective bargaining and dispute settlement, as well as restrictions on large categories of public servants to form and join trade unions. The draft law on collective labour relations, amending the legal framework for trade unions in the private sector, has not been adopted. In May the Law on Strikes was amended to prohibit strikes in the aviation sector. This takes Turkey’s labour legislation further from EU and ILO standards. [emphasis added] The limited labour rights granted by existing legislation have not always been available to employees, with several cases of dismissal apparently linked to union membership. There was continued state interference in unions’ internal affairs. Industrial action and demonstrations by trade unions were regularly restricted and on occasion broken up by the security services using force. Many unions and union activists faced police raids, criminal charges and imprisonment on allegations of ‘terrorist activity’. Overall, there was limited progress in the areas of labour and trade union rights. The legislation on civil servants’ trade unions rights has been amended but is still not in line with EU and ILO standards. Collective ac-


tions by trade unions suffer numerous restrictions. (…) (p. 34) Anti-KCK operations widened, not only targeting Kurdish politicians, locally elected mayors and members of municipal councils, but also media representatives, human rights defenders, trade unionists, prominent academics and lawyers. Under the subtitle of “4.19. Chapter 19: Social policy and employment” (p. 65) There has been limited progress in the area of social dialogue. A new law on trade unions in the civil service was adopted in April 2012, leading to the first collective bargaining exercise in this sector. The final decision was taken through mandatory arbitration amid strong criticism of the public servants’ trade union confederations. The law falls short of meeting EU and ILO standards. The law on collective labour relations regulating the private sector is still pending parliamentary approval. High thresholds for entering into collective bargaining continue to significantly restrict the possibility of collective agreements and consequently impede the full exercise of the right to bargain collectively. Moreover, the lack of release of data on the number of workers in each sector by the authorities has prevented the conclusion of any new collective agreements for several months. Turkey excessively restricts the right to strike. In May 2012 the government adopted a law excluding also workers in the civil aviation sector from the right to strike. Following their protest against losing this fundamental

right more than 300 airline workers were fired. Increasing the number of activities in which workers are deprived of this right takes Turkey a further step away from respecting full trade union rights in line with EU and ILO standards. Turkey also excessively restricts the right to establish or join trade unions as they cannot be set up along professional categories or in certain sectors, for example for civilian staff working for the Ministry of Defence. As a result of the restrictive legislative provisions and difficulties in exercising trade union rights, the level of unionisation and the coverage of collective agreements remain very low, estimated at 8% of the registered waged workers. The Turkish Economic and Social Council has not convened since 2009. (…) (p. 67) Some progress, albeit uneven, has been achieved in the field of social policy and employment. Administrative capacity improved, social security coverage was extended and new legislation on health and safety at work and trade union legislation for public servants was adopted. However, trade union rights for workers and public servants still fall short of meeting the EU and ILO standards. (…) (s. 73) Legislation on civil servants’ trade unions and collective bargaining was amended. However, the new legislation is not fully in line with EU standards and International Labour Organisation conventions, especially with regard to collective bargaining, dispute settlement, and the right to strike, in relation to public servants.

An advocate for workers, and the oppressed Kemal Işkın Keleşoğlu, long-time lawyer of the Turkish Civil Aviation Union (Hava-Is), passed away in Istanbul, on August 21, from stomach cancer. He was 66. Keleşoğlu’s health had declined rapidly over the last few days due to aggressive cancer. He was dedicated to the workers’ and trade union movement until the end of his life. With the death of Keleşoğlu, the working class lost one of its most principled representatives. He took an uncompromising and principled stand for workers’ rights even in the most difficult of circumstances. He was a lawyer who always found himself in arduous circumstances and handled situations with great courage. The real Kemal Keleşoğlu cannot be understood aside from his politics. He not only acted as legal counsel for trade unions and workers (free of charge for most of the time) but represented numerous political prisoners during the darkest days of the military rule in the country. He was a lawyer with a record of courageous defence of political prisoners, union leaders and human rights in the 1980s. During this period, he spent an important portion of his time rushing back and forth between courts martial and various prison buildings to provide help and hope to his clients and their families. It is important to remember that during this horrible period, hun-

dreds of thousands of unionists and leftists were detained and tortured; tens of thousands went on hunger strikes for their most fundamental rights in prison; hundreds were “disappeared” or shot to death in cases of extrajudicial execution, and 50 people were hanged, most of them for political reasons. After things relatively turned back to “normal” in the early 1990s Keleşoğlu engaged in the work in the workers' movement, but at the same time he was still active in political movements. Among many others, he was a leading member of the Human Rights Association, the Freedom and Solidarity Party, and the Social Studies Foundation for Culture and Arts. Dozens of aviation, textile, public sector workers, friends and relatives were present at his funeral on August 21, showing that his work as a lawyer and political militant had a significant impact on many people from different walks of life and parts throughout the country. Atilay Ayçin, president of Hava-Is said, “All the deaths are early, but it was too early for brother Keleşoğlu. He was an advocate for the workers, and the oppressed. Brother Keleşoğlu fought for the workers’ cause with courage and determination throughout his adult life. Even in the hospital he continued to follow developments regarding recent attacks on our union and was optimistic that he would be able to continue to take part in the struggle. We will not forget him.”

w w w. h a v a i s . org.tr

43


ENGLISH

23 August 2012: ITF responds to journalist's questions Are you holding talks with Turkish Airlines management? Do you get any signals of a step towards reinstating the 305? The ITF has called for the Turkish Airlines management to enter into a constructive dialogue with Hava-Is, the sacked workers’ union, to try to resolve this very damaging dispute that has been running for over two months now. During this time, Turkish Airlines has not shown any inclination to engage positively with the union. As the Turkish government had rushed through the no-strike amendment affecting the aviation industry and owns a 49.12 per cent interest in Turkish Airlines, I personally met with the Labour Minister in Geneva and an ITF delegation later visited the Turkish Embassy in London to seek urgent government intervention to reinstate the workers and to work with the union to ensure that the new law meets ILO standards. Despite these meetings, talks have failed, apparently due to a lack of willingness on the part of the airline’s management to achieve a mutually acceptable solution. This means the 305 workers remain dismissed. How could this campaign affect Turkish Airlines’ reputation in the media? (and international public opinion) Turkish Airlines is damaging its own reputation and the reputation of the country, given its close association with the government. Its behaviour is completely at odds with its ambitions to be a

European and global leader. It took extreme measures in sacking by text, email and phone hundreds of men and women who were simply protesting against a proposal to change the law in order to remove their right to strike, a political move which is seen as having been motivated by the company. This proposal runs contrary to ILO Convention 87 concerning freedom of association and protection of the right to organise, to which Turkey is a signatory. Our campaign is mobilising international solidarity and support for the workers, and the increased public awareness that we are generating is leading to growing criticism of the company’s behaviour. Are there any other organizations (NGO’s etc.) supporting your campaign? Do you get any response/reaction/support (specifically if possible) from international community, other airline workers, companies or customers? The entire global union family supports this campaign and Labour Start has given it a public platform. Members of London’s Turkish and Kurdish community joined the ITF demonstration outside the Turkish Embassy in London in July and continue to take campaign actions. These communities have also supported actions in other European countries. In order to reach out as widely as possible to build awareness and support, we’ve produced a one-minute campaign video, Brutally Yours, on YouTube, which is being circulated by people on social media platforms such as Twitter and Facebook. In the first 48 hours of the film being posted, it had been viewed by

nearly 4,000 people. We’re also approaching organisations which have a relationship with Turkish Airlines; for example, this week we have urged Manchester United and FC Barcelona, who are both sponsored by the company and who are committed to corporate social responsibility, to use their influence. Do you have plans to expand the campaign? What other steps can you take? The ITF has a long history of running successful campaigns in support of workers who need it. We have a global reach through our unions and allies, and now we have social media to call upon. We will continue to do all we can to mobilise support for our campaign and will take other actions as necessary and appropriate to keep the pressure up on Turkish Airlines and the government. They have nothing to lose and everything to gain by entering talks, reinstating the sacked workers and working with Hava-Is to take the airline forward in what is a highly competitive and volatile industry.

http://www.youtube.com/watch?v=aY7gNy0_LXg&feature=player_embedded

44

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i



ÜYELERİMİZDEN

EVLENENLER ● THY Genel Müdürlük üyemiz Döndü Karakurt’un oğlu Ceyhan ile Ayşegül 17.11.2012'de. ● THY uçuş işletme üyemiz Özlem Altıok'un abisi 06.10.2012'de. ● THY Teknik A.Ş. üyemiz Serkan Akar ile Canan Karaoğlu 22.09.2012'de. ● THY Isparta Satış Müdürlüğü üyemiz Ali Avcı 14.07.2012'de ● THY Uçuş işletme üyemiz Haşim Erdoğan ile Tülay Kuzgun 13.07.2012'de. ● Teknik üyemiz Hıdır Kılıç'ın kızı Nuray ile Hüseyin Bostancı 07.07.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyelerimiz Çiğdem Onur ile Ali Aykol 29.06.2012'de. ● THY KHB üyemiz Buket Aytaç ile Burak İçke 09.06.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Tanju Şenyurt'un kızı Binnur ile Eren 01.06.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Cengiz Başeli 01.06.2012'de. ● Teknik üyemiz Cem Kaya ile Gülseren 26.05.2012'de. ● Teknik üyemiz Emrah Mert ile Hülya Şentürk 26.05.2012'de. ● Teknik üyemiz İsmail Oğuz un oğlu Ferhat ile Sevcan 29.04.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Hüsnü Kapan ile Eda Deveci 28.04.2012'de. ● TEC üyemiz Murat Aydınoğlu ile Duygu 21.04.2012'de ● Teknik üyemiz Kerem Yaprak ile Emine Aktaş 21.04.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Ersin Aras ile Firuzan 21.04.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Engin Yüksel ile Esra Demir 14.04.2012'de. ● THY Hat Bakım üyemiz Cemil Yıldız'ın kızı Çiğdem Yıldız ile Fatih Özcan 08.04.2012'de. ● THY Ankara Satış üyemiz Eda Polat ile Salih 11.05.2012’de. ● THY Ankara Satış üyemiz Elif Yeda ile Cahit Kayaer Demircioğlu 12.05.2012’de. ● THY Ankara Operatör üyemiz Köksal Acarbaş. ● THY Ankara Kargo üyemiz Metin Deniz ile Tümay Özarda 09.06.2012’de. ● THY Antalya İstasyon üyemiz Gözde Güçlü 03.11.2012’de. ● THY Antalya emekli üyemiz Ramazan Akbıyık’ın kızı 06.10.2012’de evlenmişlerdir. Evlenen tüm üyelerimize mutluluklar dileriz.

NİŞANLANANLAR ● THY Uçuş işletme üyelerimiz Duygu Avdaç ile İsmail Gür 28.10.2012'de. ● THY Antalya Kargo üyemiz Seyit Yağmurlu ile THY İstasyon üyemiz Zehra Demir nişanlanmıştır. Mutluluklar dileriz.

DOĞUM ● THY Kargo Bşk.-Uçuş İşletme Bşk.üyelerimiz Zeynep Sena Sancaklı ile Pilot Murat Sancaklı'nın kızları Alara Nur Sancaklı 24.08.2012'de. ● THY Yer İşletme üyelerimiz Günnur ve Kadir Kök'ün kızı Ada Kök 23.08.2012'de. ● Hava İş Teknik Temsilcimiz aynı zamanda üyemiz Kemal Yaprak’ın oğlu Çınar Kartal 10.08.2012'de. ● Teknik üyemiz Ali Uzun’un oğlu Rüzgar Taylan 04.08.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Hüseyin Uysal’ın oğlu Murat 20.07.2012'de. ● THY Genel Müdürlük üyemiz Mehtap Öncel in kızı 17.07.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyelerimiz Pınar Güneser ve Alper Güneser in kızı Karen 15.07.2012'de. ● THY Genel Müdürlük eski üyemiz Tevfik Atik ve KGBT üyemiz Selma Atik in ikiz kız çocukları 10.07.2012' de . ● THY Genel Müdürlük üyemiz Özlem Aydın'ın kızı 17.05.20127'de. ● TEC üyemiz Tarık Ziya Tekin ile THY Genel Müdürlük üyemiz Candan Tekin in oğlu Yusuf 16.05.2012'de. ● THY Uçuş İşletme üyemiz Erkan Baykoç'un kızı Sare Eliz 25.04.2012'de. ● THY Ankara İstasyon üyemiz Cem Abdullah Önal’ın oğlu Kerimcan 29.03.2012’de. ● THY Ankara Teknik üyemiz Satılmış Bora’nın kızı Zümra 13.04.2012’de. ● THY Ankara İstasyon üyemiz Ebru Yahnici’nin oğlu Altay 10.03.2012’de. ● THY Genel Müdürlük üyemiz Yeşim Yüksel Müker in oğlu 30.11.2012'de. ● THY Antalya Teknik üyemiz Serhat Büyükçulhacı’nın oğlu 11.09.2012’de dünyaya gelmişlerdir. Yeni doğan bebeklerimize mutlu ve sağlıklı bir yaşam diliyoruz.

SÜNNET ● Teknik üyemiz Hüseyin Kuran'ın oğlu Kerem 26.05.2012'de. ● THY Ankara İstasyon üyemiz Mehmet Uluağaçlı’nın oğlu Enes 24.06.2012’de. ● THY Antalya emekli üyemiz Keziban Yüksel’in oğlu Yaşar Taha 30.09.2012’de sünnet olmuşlardır. Sağlıklı günler dileriz.

R A H AT S I Z L A N M A ● THY İkram üyemiz Elif Taylan ın babası 05.11.2012'de. ● THY Bilet Satış üyemiz Sara Bozdoğan'ın annesi 24.05.2012'de ● THY Teknik üyemiz Süleyman Aycan Ertaş 16.04.2012'de.

46

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

● THY Uçak Güvenlik üyemiz Hüseyin Fırat Aslantürk'ün oğlu Doğucan Ali Aslantürk 04.04.2012'de. ● THY Ankara Kargo üyemiz İ. Mete Arslan 27.03.2012’de. ● THY Ankara Hat Bakım üyemiz Cengiz Narcıoğlu 03.05.2012’de. ● THY Ankara Kargo üyemiz Mehmet Kemal Yıldırım 08.05.2012’de. ● THY Ankara Kargo üyemiz Osman Bakırcı 08.05.2012’de. ● THY Ankara Kargo üyemiz Mehmet Şefik Kışla’nın oğlu Ahmet 28.05.2012’de. ● THY Antalya Kargo üyemiz Ayfer Öter’in ayağı kırılmıştır. Rahatsızlanan üyelerimize acil şifalar diliyoruz.

V E FAT ● THY Uçuş işletme üyemiz Fulya Gürsel Topoyan’ın annesi 26.11.2012'de. ● THY Harbiye Satış Bürosu üyemiz Ebru Tezbaşaran'ın babası 22.11.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyemiz Ömür Yükseler 'in babası 21.11.2012'de. ● THY Uçuş İşletme üyemiz Kaptan Pilot Hakan Özkeleş in babası 16.11.2012'de. ● THY Genel Müdürlük üyemiz Aslı Özbatır ın babası 05.11.2012'de. ● THY Mardin Teknik üyemiz Levent Kepek'in babası 02.11.2012'de. ● Teknik üyemiz Zeynel Abidin Tuna 30.10.2012'de. ● THY Ekip Planlama üyemiz Yeşim Erdoğan’ın annesi 30.10.2012’de. ● Teknik üyemiz Muammer Bayramçavuş un babası 09.10.2012'de. ● THY Hat Bakım üyemiz Murat Şakir Paya ' nın babası 08.10.2012'de. ● Teknik üyemiz Ferit Körükçü' nün babası 01.10.2012'de. ● THY Kabin Hizmetleri üyemiz Yusuf Algül'ün dayısı Ali Akkaya 14.09.2012'de. ● THY Uçuş İşletme üyemiz Kaptan Pilot Turhan Özler' in babası 13.09.2012'de. ● Hava-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Eyüp Kaplan'nın annesi Esma Kaplan 13.09.2012'de. ● THY Hat Bakım üyemiz Ahmet Erdal Peker' in babası 08.09.2012'de. ● Teknik üyemiz Bülent Özgün ün annesi 25.08.2012'de. ● THY İkram Bşk.Anlaşmalar ve Ödemeler Md.üyemiz Gülgün Yılmaz Barıkan'ın babası 24.08.2012'de. ● THY Kargo üyemiz Hüseyin Koca' nın annesi 14.08.2012'de. ● THY İçhatlar üyemiz Neriman Senem Gümüş babası 23.07.2012'de. ● Hava İş Sendikası Denetim Kurulu üyemiz Ahmet Çankaya'nın ve uçuş işletme üyemiz Özlem Çankaya'nın oğlu 21.07.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyemiz Seymen Kinden' in babası, Hande Kinden in kayınpederi 17.07.2012'de. ● THY Hat bakım üyemiz Refik Sarıaydın'ın babası 27.06.2012'de. ● THY Gümrük'den Emekli Üyelerimiz Rağıp Afacan'ın Annesi, Filiz Öğüt'ün kayınvalidesi Bedia Afacan 24.06.2012'de. ● THY yer işletme bşk Ertuğrul Karaferiye ve Genel Müdürlük üyemiz Özden Karaferiye'nin kayınpederi 22.06.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyemiz Deniz Küsem'in babası 22.06.2012'de. ● Teknik temsilcimiz Adil Ak'ın abisi 21.06.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyemiz Emine Afşin 22.05.2012'de. ● THY İzmir Hat Bakım Şefliği üyemiz İbrahim Esen'in annesi 21.05.2012'de . ● THY Güvenlik Başkanlığı üyemiz Sinan Kılıçarslan'ın abisi Said Kılıçarslan 16.05.2012'de. ● THY Uçuş İşletme üyemiz Kaptan Burak Yaman 14.05.2012'de. ● THY Yer işletme üyemiz Hami Akar'ın annesi 10.05.2012'de. ● THY Uçuş İşletme üyemiz Kaptan Şahin Önder'in annesi Meral Önder 07.05.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyemiz Berna Öcal ın annesi 02.05.2012'de. ● THY Muhasebe Bşk. üyemiz ve Emekli üyemiz Tülün Gürünlü'nün oğlu Saadettin Alp Gürünlü 17.04.2012'de. ● Hava-İş İzmir Şube Başkanımız S.Serkan Mutlu'nun babası Mehmet Doğan Mutlu 13.04.2012'de. ● THY Kabin Hizmetleri üyemiz Yonca Osoy'un babası 09.04.2012'de. ● THY Teknik üyemiz Seçkin Kaya'nın annesi 06.04.2012'de. ● THY Kabin Hizmetleri üyemiz Ferda İleri'nin annesi 09.04.2012'de. ● THY A.O Kaptan İrfan Buyuran'ın babası ve Sevim Buyuran'ın kayınpederi Şerif Ali Buyuran 01.04.2012'de. ● THY Ankara Kargo üyemiz Okan Ateş’in anneannesi Halise 24.06.2012’de. ● THY Ankara İstasyon üyemiz Elif Taylan’ın babası Cavat 07.11.2012’de. ● THY Ankara İstasyon üyemiz Hayrettin Ünalan’ın annesi 10.06.2012’de. ● THY Ankara emekli üyemiz ve sendikamızın Teşk. ve Eğitim Sekreteri Müslim Arslan’ın babası Mahir 05.11.2012’de. ● THY Antalya İstasyon üyemiz Beyza Davaz ve THY Antalya emekli üyemiz Ayşen Moral’in annesi 09.11.2012’de. ● THY Kadıköy Satış üyemiz Vildan Mataracı'nın babası 28.11.2012'de. ● THY Uçuş işletme üyemiz Emre Yeşildağ ın babası 29.11.2012'de vefat etmişlerdir. Yakınlarına başsağlığı ve sabır dileriz.


ÜYELERİMİZDEN

Sendikamızın Hukuk Müşaviri, AVUKAT KEMAL IŞKIN KELEŞOĞLU’NU

“KEMAL ABİ”MİZİ KAYBETTİK Yaşamını bir devrimci ve hukukçu olarak hak ve adalet mücadelesiyle geçiren, işçi sınıfının “Kemal Abi”si, 12 Eylül davalarının fedakâr avukatı, işçilerin, emekçilerinin haklarının yılmaz savunucusu, İstanbul Barosu’nun eski Genel Sekreteri, BirGün gazetesinin kurucularından olan Kemal Keleşoğlu 21 Ağustos 2012, Salı günü aramızdan ayrıldı. 6 Ekim 2012 akşamı İstanbul’da yapılan anma toplantısında Genel Başkanımız Atilay Ayçin, Kemal Keleşoğlu’yla ilgili şunları söyledi: Ustamı, öğretmenimi, ağabeyimi, çok iyi bir dostumu kaybettim. Ama Kemal Ağabey sadece benim için değil, tüm Türkiye işçi sınıfı için büyük bir değerdi. Bugün sürmekte olan direnişimize de onunla başladık. Biliyorsunuz 130 gündür havaalanında direnişteyiz. O sırada Kemal Ağabey can derdinde. Ama bana gelen her 10 telefondan üçü de Kemal Ağabey’den. Her seferinde sordu: “Bana ihtiyacın var mı?” O sırada yatakta; hasta. Ben de akşamları direniş yerinden ayrıldıktan sonra Kemal Ağabey’in yanına gittim. Hastaneye yattığı zaman da yanına gittim. Hastane kuralları gereği tokalaşmıyoruz, öpüşmüyoruz. “Ağabey sana mikrop bulaştırmak istemiyorum,” diyordum her seferinde. Ziyaretim bitti, odadan tam çıkacağım sırada elimden yakaladı beni. Sesi çıkmıyor artık. Sarıldı bana. Ben de ona sarıldım. Birkaç dakika öyle kaldık. Öpüştük. Ertesi gün, Pazartesi günü öğle saatlerinde aramızdan ayrıldı Kemal Ağabey. Kemal Ağabey ile ilgili söylenebilecek çok şey var. Kendisini 1980 yılından bu yana tanıyorum. Kemal Ağabey sendikamız için, Hava-İş için de çok önemli bir insandı. Kendisiyle birlikte benim hakkımda açılan davaların çetelesini tutardık. Bana açılan dava sayısı o kadar fazladır ki, arada bir atlama olmasın diye birlikte, dikkatli bir biçimde takip ederdik bu dosyaları. Sanırım kendisiyle bu nedenle gitmediğimiz yer, ifade vermediğimiz mahkeme kalmadı. Farklı düzeylerde askeri mahkemeler buna dâhil. Bir keresinde yine bir askeri mahkemedeyiz. Bir salondan bangır bangır bağırarak konuşan bir adamın sesi geliyor. Kimse artık, adam geçmiş mahkeme heyetinin karşısına bayağı hararetli bir konuşma yapıyor diye düşündüm bir an. Kemal Ağabey de, “Bak senin gibi konuşan bir var içeride,” dedi. Sonra öğrendik ki heyet benim konuşmalarımın videolarını izliyormuş içeride. Kemal Ağabey’i çok seviyoruz. Onu hiç unutmayacağız ve çok özleyeceğiz, çok arayacağız.

w w w. h a v a i s . org.tr

47


Bulmacayı doğru çözüp gönderen herkese, Alfred Hitchcock’un filmlerinden seçmeler DVD’si hediye! Mektuplarınızı Hava-İş Genel Merkezi adresine göndermenizi rica ederiz.

BULMAC A

ÖDÜLLÜ

BULMACA

SOLDAN SAĞA 1- Hava akımlarından yararlanarak uçan, uçağa benzer motorsuz hava taşıtı. - Bir işteki engelleri yenme kararlılığı. 2- Türk halk müziğinde bağlama, cura, tar vb. mızraplı çalgıların genel adı. - Bütünü, hepsi. 3- Müzikte; gam dizisinde "sol" ile "si" arasındaki ses. - Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum. - Kışın yağar. 4- Sulandırılıp çalkalanmayla yapılan içecek. Gece gösterimi. 5- Ekmek. - Beyaz, kara ve siyah karşıtı. 6- Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni. 7- Övmekten emir. 8- Engel. - Yiğit, kahraman. 9- Yiğit, özellikle Batı Anadolu köy yiğidi, zeybek. – Bası. 10- Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda. - Dek, değin, kadar, beri vb. edatlarla birlikte kullanılarak bir fiilin, bir hareketin, bir yerin, bir şeyin başladığı veya sona erdiği noktayı, zaman ve uzaklık bakımından abartmalı bir biçimde anlatan bir söz. 11- Dili tutulmuş, konuşamaz duruma gelmiş, dilsiz. 12- Ölüdoğa. 13- Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim, nam. - Hangi şey. - İplik, sicim, tel vb. ince şeylerden kafes biçiminde yapılmış örgü. 14- 3 Ocak 1963 tarihinde yitirdiğimiz, dünyaca ünlü şairimizin soyadı. - İnce perde veya örtü Zar kanatlılardan, bal ve bal mumu yapan, iğnesiyle sokan böcek. 15- Çay, kahve vb. içeceklerle bazı yiyeceklerin satıldığı yer.

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14

48

Sivil Havacı l ı k Ç a l ı ş a n l a r ı n ı n S e s i

15

7- Dingil. - Latince tekrar anlamına gelen ön ek. 8- Kanın rengi, kızıl, kırmızı. - Rutenyum elementinin simgesi. 9- Anlak. – Gelir. - Sıvıları ölçmede kullanılan, bir desimetreküp hacminde ölçü birimi (kısaltma) - Yılın on iki bölümünden her biri. 10- Harar, büyük çuval. - Dar ve kalınca tahta. - İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe. 11- Kafadan bacaklılardan, ılıman ve sıcak denizlerde yaşayan, eti yenen, kendini korumak için siyah renkli bir sıvı salarak suyu bulandıran bir yumuşakça, sübye.

G E Ç E N S AY I N I N Ç Ö Z Ü M Ü

YUKARIDAN AŞAĞIYA 1- Taşlık yokuş. Erzurum ilimizde bulunan, 3125 metre rakımlı, tektonik bir dağımız. Kırmızımtırak sarı sert bir kabukla örtülü, içinde çok sayıda kırmızımtırak, sulu taneler bulunduran yuvarlak yemiş 2- Yaprakların düz ve parlak bölümü. - Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı. - Adanılan şey, nezir. 3- Kakım. - Ribonükleik asit. - Karşıtlık, karşıt olma, zıtlık, çelişki, kontrast. – İşte, al buyur anlamında kullanılır. 4- Haykırma, bağırma. - Herkesşe bilinme, tanınma durumu, san, şöhret, şan. 5- Bir işin elden geldiğince iyi olmasına çabalama, özenme, itina, ihtimam. - Kapı menteşesi. 6- Satrançta, her yönde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak L biçiminde hareket eden taş.

Hazırlayan: İsmail Akman




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.