HAVA-İŞ Dergi, Mart - Nisan 2012

Page 1


İÇİNDEKİLER THY A.O. 23. Dönem TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ UYUŞMAZLIKTA! ............................................................................ 2 THY Teknik A.Ş. 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesi Başlıyor................... 6 Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı: 12 EYLÜL Zihniyeti Devam Ediyor.................................................................................... 8 Yeni ESNEKLEŞME Saldırısı.............................................................. 12 Yolcusu Olmayan Havayolu Şirketleri ................................................. 14 Mart-Nisan / March-April 2011

Temsilci/Aktivist/Yönetici EĞİTİM SEMİNERİ.................................. 15

TÜRK-İŞ ve ITF üyesi

Yaşasın 8 Mart! .................................................................................. 16

İDARİ YER

Metalaşan Eğitime Son Vuruş: ¾’lük ................................................. 22

HAVA-İŞ SENDİKASI İncirli Cad. 68/1 Bakırköy-İST. Tel: (0212) 660 20 95 Faks: (0212) 571 90 51 www.havais.org.tr havais@havais.org.tr

10 bin HES Daha Geliyor! ................................................................. 32

Türkiye Sivil Havacılık Sendikası

İngilizce Sayfalar / Pages in English..................................................... 34

Aylık Yayın Organı Adına SAHİBİ

Üyelerimizden Haberler..................................................................... 38

Genel Başkan ATİLAY AYÇİN

Bulmaca............................................................................................. 40

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Genel Başkan Yardımcısı SİMAY ÇEKEM EDİTÖR CENGİZ ÇAKICI cengiz.ckc@gmail.com BASKI Ümit Matbaacılık San.Tic.Ltd. Şti. 2. Matbaacılar Sitesi Z-A/6-10 Topkapı/İSTANBUL Tel: (0212) 565 42 69 Sicil No: 306731-254313 Baskı Tarihi: Nisan 2012

Sendika Haberleri .............................................................................. 28 Kâr Hırsı İklim Değişikliğine Yönelik Mücadeleye Karşı...................... 30




BAŞKANIN MESAJI 2 Nisan 1962, Sendikamızın kuruluş tarihi

Türkiye Sivil Havacılık Sendikası (HAVA-İŞ), 50 yaşında Hava taşımacılığı iş kolunda kurulmuş, o gün, bu gündür üyelerine hizmet etmeye çalışan bir kurum. Dile kolay, tam yarım asır. Türkiye’nin çalkantılı ve sancılı yıllarıyla iç, içe yaşanmış 50 yıl. Bu yılların yorgunluğunu, yoğunluğunu soluyarak ve tadarak günümüze kadar yaşama direnmiş koca bir çınarla karşı karşıyayız. Ve o çınar hâlâ ayakta ve dimdik. Bu koca çınara can katan herkese ve yoldaşa selam, saygı sunmak ve hayatta olmayanlara rahmet dilemek bir borç olsa gerek. Türkiye’nin siyasi tarihine ve işçi sınıfı mücadele tarihine canlı tanıklık yapmış bu çınar, bir anı defteri gibi. Her sayfasında ayrı bir tarihsel olay var, mücadeleye ışık tutacak ve alınacak dersler var. Derin izler var duvarlarında ve duvar yazılarıyla dolu her bir yanı. Her biri ayrı anlam ve anılara yüklü... On binlerce insanı bağrına basmış bir işçi sendikası Hava-İş. Siyasi iktidarların ve işverenlerin saldırıları karşısında insanlara güven vermiş, tüm ayrıştıran politikaları reddederek birleştirici olmaya özen göstermiştir. Gün olmuş bağıtlamış olduğu başarılı sözleşmelerle gururlanmış. Gün olmuş, faşist darbelerle toplu sözleşme yapma hakkı elinden alınmış. Kendisi adına toplu sözleşme yapan faşist darbelere ve darbecilere olan tepkisini, toplu iş sözleşme kitapçığının kapağına siyah bant atarak dile getirmiş, yapılanı onaylamamıştır. 1989’lu yıllara damgasını vuran Bahar eylemlerinde, işçi sendikalarındaki sınıf ve kitle sendikacılığı ilkelerine uygun anlayış değişikliğine ve değişime katkı sunmuştur. İşçilerin toplu sözleşme süreçlerine dâhil edilmesi geleneğini başlatmış, hala sürdüren ender sendikalardan biri ol-

muştur. İşçilerin sendikasına ulaşmasının önündeki engelleri bir, bir kaldırarak sendikal bürokrasiye karşı başlatmış olduğu mücadelesini sürdürmektedir. Bağlı olduğumuz Türk-İş konfederasyonunun partiler üstü politikasını açık bir dille ret etmiş, sınıf ve kitle sendikacılığının ilkelerini inatla savunmaktan vazgeçmemiştir. Hiç bir siyasi iktidarın payandası olmamış, yandaşlaşmamış ve biat etmemiştir. Sadece ve sadece üyelerine ve işçi sınıfına olan sorumluluk bilinciyle hareket ederek, kişisel hiçbir çıkar ve menfaat ilişkisine girmemiştir. İş kolu ayırımı yapmaksızın sendikaya ihtiyaç duyan her kişinin, hak arayan her eylemin içerisinde olmaya çalışmıştır. Üniversiteli gençliğin, özerk üniversite mücadelesinde olduğu gibi, derelerin özgür akması gerekir diyenlerin de yanında olmaya çalışmıştır. Yıllardır süregelen demokrasi mücadelesinin değişmez savunucusu olmuştur. İnsan haklarının ve özgürlüklerinin ve demokratik Türkiye talebinin ısrarlı savunucusu olmuştur. Evrensel sınıf dayanışmasının önemine inanmış, hayata geçirmiştir. Barışa yelken açmış, eşit, adaletli ve birlikte yaşamı yüksek sesle haykırmaktan kaçınmamıştır. Üyelerinin hak ve çıkarlarına uygun üretmiş olduğu politikaların hayata geçirilmesi kararlılığını her an göstermiş, gerektiğinde bedel ödemekten kaçınmamıştır. Örgütlü olduğumuz iş yerlerinde, (örneğin HAVAŞ’ta) havaalanlarında yer hizmetleri yapan iş yerimizde, özelleştirmeye karşı 180 gün hava alanında oluşturduğu çadır kentlerde direnmiş, o dönemin iktidarına geri adım attırmış, hukuki alanda sürdürmüş olduğu mücadeleyi kazanmıştır.

Yine THY ve HAVAŞ ta toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşmaya varılamadığı için, 40 gün grev yapmış ve başarıyla sonlandırmıştır. Büyük Zonguldak yürüyüşünde maden işçilerinin yanında olmuş, 78 günlük tekel direnişinde tekel işçileriyle olan dayanışmasıyla işçi sendikalarının kafa ve kasa birliği ilkesine olan bağlılığını göstermiştir Yaptığımız mücadeleyi abartmıyoruz ama asla küçümsemiyoruz da. Bir işçi sendikasının yapması gerekenleri yapmaya çalıştık. Bugüne kadar süregelen anlayışımızı geliştirip güncelleştirerek, gelecek nesillere örgütlülüğü ve dayanışmacı duruşu ve mücadeleci geleneğiyle saygın bir HAVA-İŞ sendikası bırakmaya çalışıyoruz. Bu uzun soluklu yürüyüşü başlatan ağabeylerimize, bizlerle yola çıkıp yoldaşlık edenlere ve bu gün birlikte olduğumuz herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Bu başarı, başarmak için yola çıkanlarındır. Yönetim kurulumuz adına tüm üyelerimize teşekkür ederim. Saygı ve sevgiler. BİRLİKTE VE BİRLİKLE KAZANACAĞIZ!

ATİLAY AYÇİN Hava-İş Sendikası Genel Başkanı

w w w.ha v a is.o rg.tr

1


RÖPORTAJ

THY A.O. 23. Dönem TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ

Hava-İş sendikası ile THY A.O. işletmesi arasında süren THY A.O. 23. Dönem toplu iş sözleşme görüşmelerindeki gelişmeleri Hava-İş Sendikası Genel Sekreteri Mustafa Yağcı ile konuştuk.

2

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

UYUS.MAZLIKTA

► Sayın Yağcı 23. Dönem Toplu İş Sözleşme görüşmelerinde gelinen en son durumu bize açıklayabilir misiniz? Bilindiği gibi THY A.O. 23. dönem toplu iş sözleşmesi görüşmeleri, işverenin kasıtlı yetki itirazı nedeni ile yaklaşık 1 yıl gecikme ile 2 Şubat 2012 tarihinde resmi olarak başlatabildi. Ancak toplu iş sözleşmemizin yürürlük başlangıç tarihi yasal anlamda 01 Ocak 2011 olarak belirlenmiştir. Bu anlamda üyelerimizin hakları 01 Ocak 2011 tarihinden geçerli olacaktır. Toplu iş sözleşmesi sonuçlandığında özellikle ücret artışları ile ilgili farklar bu tarih itibarı ile hesaplanacaktır. 02 Şubat 2012 tarihinde başlayan 60 günlük görüşme sürecinde sendikanın yeni dönem için masaya taşıdığı üye talepleri, işverence kabul edilmediği gibi, sendikanın üzerinde değişiklik yapmadığı üyelerimizin menfaatlerini geriye götüren birçok karşı teklif getirilmiştir. Sendikamız işverenin bu tutarsız ve saygısız tutumu üzerine 19 Mart 2012 tarihinde yapılan 7. oturumda, Uyuşmazlık Zaptı tutulmasından başka çare kalmadığını tespit ederek görüşmeleri sonlandırmıştır. Yasal prosedür gereği bu aşamadan sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ilgili mercilerince resmi arabulucu atanarak, normal süre olarak 15 gün, uzatmalarla 21 günlük yeni bir görüşme süreci başlatılacaktır. Bu süreçten de sonuç alınamadığında resmi arabulucunun raporunu taraflara tebliğinden sonra sendikamız GREV KARARI alacaktır. Bilindiği gibi grev kararı grevi baş-


RÖPORTAJ

Sayın Başbakan Türk Lirasının yeni sembol tanıtımının yapıldığı toplantıda “enflasyonun modern hırsızlık” olduğunu beyan ederken, THY yönetimi 2011 yılında gerçekleşmiş enflasyon olarak önümüzde duran %10,48 oranındaki enflasyon artışını yokmuş gibi değerlendirip 2011 yılı için %3 oranında bir artış önermektedir.

latma kararı değildir. Ancak sendikanın yetkisinin düşmemesi için zorunlu yapılması gereken bir işlemdir. Bu işlemden sonra sendika 6 gün önceden bildirmek üzere 60 gün içinde fiili grevi başlatabilir. ► İşveren bu dönem farklı bir tutum içinde, ücret teklifindeki yaklaşım, karşı teklifler bunları nasıl değerlendiriyorsunuz. İşverenin yaklaşımını baştan beri tutarsız buluyoruz. Görüşmeler başladığında ücret üzerinde bir anlaşma sağlanmadan diğer maddeleri görüşmeyeceklerini beyan ettiler ve direttiler. Daha sonra tüm maddeleri görüşürüz dediler, maddeler görüşülmeye başlandığında üzerinde karşılıklı anlaşılan maddeleri tutanak altına almayız şartını getirdiler. En son ise tarafların değişiklik önermediği maddelerin tutanak altına alınmasını kabul ettiler. Ancak bu seferde sendikanın değişiklik önerisinde bulunmadığı üyelerimizin kazanılmış haklarını hiçe sayan karşı teklifler getirdiler. Bu, baştan bu yana çözüm yerine süreci tıkayan ve sağlıklı

tartışmadan kaçınan bir tutum. Makro veriler veya şirketin verileri üzerinden yapılan tartışmalarda rakamlar çarpıtarak gerçeklerden kaçılamaz. Sayın Başbakan Türk Lirasının yeni sembol tanıtımının yapıldığı toplantıda “enflasyonun modern hırsızlık” olduğunu beyan ederken, THY yönetimi 2011 yılında gerçekleşmiş enflasyon olarak önümüzde duran %10,48 oranındaki enflasyon artışını yokmuş gibi değerlendirip 2011 yılı için %3 oranında bir artış önermektedir. Bu noktada enflasyon bir tahmin olmaktan çıkmış, cebimizi etkilemiş bir reel kayıp olarak olmuştur, bu yetersiz teklifleri sendika olarak değerlendirmemiz mümkün değildir. Ayrıca toplu iş sözleşmesinin gecikmeli başlamasına neden olan işverendir. Üyelerimizin aylardır aynı ücretle çalışmasına neden olan bu haksızlığı yaratanlar bunun sonucuna katlanmalıdır. Yıllardır Hava-İş Sendikasının temel prensip olarak ortaya koyduğu işçilerin kazanılmış hakları üzerinde pazarlık yapılmayacağı yönünde açık uyarı ve değerlendirmesine rağmen ısrarla bu konuda teklifler sunulması işverenin, işyerindeki so-

w w w.ha v a is.o rg.tr

3


RÖPORTAJ

runların, sıkıntıların, ihlallerin boyutunu ve üyelerimizin tepkisinin vahametini henüz kavramadığının göstergesidir. Çünkü THY A.O. yönetimi keyfi bir yönetim tarzı ile iş barışı ve huzurunu şirketten tamamen ortadan kaldırarak, adalet yerine ceza dağıtarak işçileri zaptı rap altına alabileceği, böylelikle sendikanın örgütlü gücünü zayıflatarak istediğini yapabileceği gibi bir hayal kurmuştur. Hava-İş Sendikasının başta yönetim, şube yönetim, temsilci, delegeler ve kurul üyeleri hedef alınarak sendikaya güven zafiyeti oluşturulmak istenmiş ancak bu başarılamamıştır. Hiçbiri geçerli gerekçeye dayanmadığı yargı kararları ile açıkça tespit edilen vicdansızca işçi kıyımları ve baskılara rağmen tüm işçilerin gönlündeki Hava-İş’e güveni zerre kadar zedeleyememişlerdir. Bu nedenle aslında kendileri karanlıkta ıslık çalanların korkuları misali şirket yönetmeyi bırakmalı, bu toplu iş sözleşmesini bir fırsat olarak değerlendirip, personelin haklarına saygı, toplu iş sözleşmesine saygı ve çalışanların öz örgütü olan sendika tüzelliğine saygı temelinde bu “ben bilirimci” ve baskıcı zihniyeti değiştirmelidirler.

4

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

Sendikamız bu dönem görüşmelerin 1 yıl gecikmesini de dikkate alarak çok sade ve az sayıda maddede değişiklik önermiştir. Sendikanın değişiklik önerdiği 30 maddenin 16’sı ücret ve ücrete bağlı maddelerdir.

► Hava-İş Sendikasının talepleri ve işveren karşı teklifleri konusunda neler söyleyebilirsiniz. Hava-İş Sendikası toplu iş sözleşme tartışmalarını tüm maddeleri ile birlikte (ücret, çalışma koşulları ve sosyal haklar) bir bütün görmektedir. Elbette sendikanın tekliflerinin pazarlık payı vardır, ancak şu anki işverenin pozisyonu değişmezse bu tartışmanın başlaması mümkün görünmemektedir. Dergimizle ek olarak verilen uyuşmazlık maddeleri, sendikamızın talepleri işverenin karşı teklifleri genel maddelerde TABLO, uçucu ekiplerin maddeleri ile ilgili TABLO1 halinde yer almaktadır. Sendikamız bu dönem görüşmelerin 1 yıl gecikmesini de dikkate alarak çok sade ve az sayıda maddede değişiklik önermiştir. Sendikanın değişiklik önerdiği 30 maddenin 16’sı ücret ve ücrete bağlı maddelerdir. İdari maddelerde yapılan değişiklikler ise tamamen işverenin dönem içinde oluşturduğu ihlaller ve sorunların giderilmesi içindir. İşveren evlenme, doğum, kreş, ölüm, iş kazası maluliyet gibi sosyal yardımlarda mevcut miktarlara 2 yıl için zam önermemiştir. İşveren ayrıca sendikanın değişiklik teklif etmediği 16 maddede karşı teklif getirmiştir. Bu maddeler içinde fazla mesai, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil günü ücreti gibi yasaların üzerinde üyelerimize hak getirmiş durumda olan maddelerde de kazanılmış hakları geriye götüren


RÖPORTAJ tekliflerde bulunmaktadır. Ayrıca çalışmalar arası 15 saat olan süre 14 saat önerilerek normal çalışan üyelerimizin günde 9 saat çalışmasına neden olacak yeni bir teklif getirilmiştir. Yaklaşık 7000 üyemizi ilgilendiren uçucu ekiplerin çalışma koşullarını düzenleyen 99. Madde de sendikamızın yeni getirdiği teklifler kabul edilmediği gibi; Genel Esaslar maddesinde “şirketin iradesi dışında” şeklinde hiçbir hukuki temeli olmayan bir tanımlama ile oluşabilecek aksaklıklarda TİS ile kazanılmış uçuş görev ve dinlenme sürelerinin ve diğer haklarının uygulanmamasını öneriyorlar. Bu nasıl bir uçuş emniyeti anlayışıdır? Uçucu ekipleri her koşulda istedikleri gibi uçurmak istiyorlar. 24 saat önce tebliğ kuralını bozma, konaklama meydanında 10 saat olan dinlenmeyi 8 saate çekme, dinlenme süresi tarifinde yer alan blok süre x 2 kısıtlamasını kaldırma, ayda 8 adet olan boş gün sayısını 7’ye çekme, gün içinde istendiği gibi görev değişikliği yapma şeklinde kabul edilemez karşı teklif getiriyorlar. Toplu iş sözleşmesindeki Not-1 ve Not 2’yi kaldırarak Yönetmelikten kaldırılan hükümleri geçerli hale getirme ve ER sonrası 48 saat dinlenmeye BI planlanmasının önünü açma girişiminde bulunuyorlar. Yine sendikamızın düzenlediği pilotların sinyorite sorunları, tip değişiklikleri yaş kısıtlamaları, emeklilikle iş sözleşmesinin sürdürülmesi gibi sorunlara yönelik tekliflerimiz hiç tartışılmamaktadır. ► Sayın Yağcı işveren tüm bu uzlaşmaz tutumu ile neyi hedeflemektedir? THY A.O. işletmesindeki sendikal süreçlerdeki uyuşmazlıklara bakıldığında Hava-İş’in yaşamadığı çalışma yaşamı pratiği kalmamıştır diyebiliriz. Grev, grev ertelenmesi, grev oylaması, Yüksek Hakem Kurulu, yetki itirazı, işkolu itirazı vb. Ancak tüm bu süreçleri lehine çevirmede, işverenler değil,

sendika başarılı olmuştur. Sonuçta çalışma yaşamının doğal uzlaşma yolundan sapmak işverene yaramamıştır. Bu dönemde, mevcut yönetim sanırız THY’nin eski yönetimlerince oluşturulmuş denenmiş ancak başarısız olmuş bazı politikalardan medet ummaktadır. Öncelikle hükümetin TBMM’ne sunduğu Toplu İş İlişkileri yasa tasarısında yıllardır sosyal tarafların tartıştığı taslak metinlerde yer almayan ve bir gecede tasarıya sokulan, sadece havayolu taşımacılığında grev esnasında işverene faaliyetlerinin %40’nı sürdürüme imkânı tanıyan GREV KIRICILIĞI anlamındaki girişimde havayolu patronlarının büyük rolü olduğunu biliyoruz. Ancak sendikamızın örgütlediği kampanya, ulusal ve uluslararası destek, siz üyelerimizin karşı çıkışı ile söz konusu düzenleme TBMM İhtisas Komisyonları görüşmelerinde tasarıdan çıkarılmıştır. Bu nedenle de THY A.O. işverenin grev kırcılığı hevesi kursağında kalmıştır. Eğer uzlaşma yerine farklı yollara yönelirlerse bu kendi seçimleridir. Eski denenmiş usullerden ellerinde tek kalan grev ertelemesi ve sözleşmeyi Yüksek Hakem Kuruluna götürmek seçeneği kalır ki, bir sonraki sözleşmeye 8 ay süre kalmışken böylesi bir maceraya tevessül edeceklerini hiç sanmıyoruz. Birinde fiili olarak yapılan ve hüsrana uğradıkları, geçen dönem cesaret edemedikleri grev oylaması seçeneğinden, personel üzerinde yaptıkları bunca baskı ve haksızlıklardan sonra sonuç almaları yine mümkün olmayacaktır. Çalışanlar kendilerine grev oylaması dayatılması halinde, ortaya konulacak sandığı “iştahla” beklemektedir. Bu nedenlerle masada çözüm arayı dışında her yol sorunları daha büyük hale getirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Hava-İş sendikası talepleri üzerinden dönemsel sorunları temelden çözümleyici bir yaklaşım sergilenirse, çözüm için adım atılması olanaklı hale gelir.

Eğer uzlaşma yerine farklı yollara yönelirlerse bu kendi seçimleridir. Eski denenmiş usullerden ellerinde tek kalan grev ertelemesi ve sözleşmeyi Yüksek Hakem Kuruluna götürmek seçeneği kalır ki, bir sonraki sözleşmeye 8 ay süre kalmışken böylesi bir maceraya tevessül edeceklerini hiç sanmıyoruz. w w w.ha v a is.o rg.tr

5


T OPLU İŞ SÖZ LEŞMESİ

T H Y A . O. 2 3 . D ö n e m To p l u İ ş S ö z l e ş m e s i n d e

Resmi Arabulucu Belirlendi Hava-İş Sendikası konu ile ilgili olarak üyelerine aşağıdaki açıklamayı yaptı. Değerli Üyelerimiz; Bilindiği gibi THY 23. dönem toplu iş sözleşmesi görüşmeleri 19 Mart 2012 tarihinde uyuşmazlıkla sonuçlanmış, sendikamız bu nedenle resmi arabulucu atanmasını talep etmiştir. THY 23. dönem toplu iş sözleşme resmi arabulucu belirlenmesi ile ilgili 9 Nisan 2012 tarihinde Çalışma Bölge Müdürlüğü’nde yapılan toplantıda resmi arabulucu olarak, kura ile Sayın Fevzi Yılmaz belirlenmiştir. İşveren yetkilileri resmi arabulucu atamasının Mahkemece yapılmasını gerektiğini gerekçe göstererek Yetkili Makamca tutulan tutanağa itirazi kayıt koymuş, sendikamız da bu itirazı kaydi kabul etmediğini beyan etmiştir. Şekilsel bir işlemde bile böylesine uzlaşmaz tavır içine giren işverenin bu mızıkçı tavırları mücadelemizin başarıya ulaşması için bizleri daha da inançlı kılmaktadır. Sayın resmi arabulucunun göreve başlaması ile ilgili süreç Çalışma Bölge Müdürlüğü’nün atama tebligatını resmi arabulucuya tebliğ ettiği tarih ile başlayacaktır. Bu tebliğ tarihinden itibaren arabulucunun 15 günlük görev süresi başlayacaktır. Taraflar anlaşırsa bu süre 6 gün uzatılabilmektedir. Resmi arabulucu aşamasında anlaşma sağlanamazsa resmi arabulucu uyuşmazlık tutanağının sendikamıza tebliğ edilmesinden sonraki 6 iş günü içinde sendikamız GREV KARARI alacaktır. Saygılarımızla

THY Teknik A.Ş. 3. Dönem Toplu İş Sözleşmesi Başlıyor İşverenin, HAVA-İŞ sendikasının YETKİ TESPİTİNE yaptığı itiraz reddedilerek 3 Nisan 2012 tarihi itibariyle sendikanın yetkisi kesinleşti. Hava-İş Sendikası üyelerine konu ile ilgili aşağıdaki duyuruyu yayınladı. THY Teknik A.Ş. işyerinde bir önceki dönem yaşadığımız ve 25 ay süren işveren ve Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı işveren tetikçisi Çelik-İş sendikasının eşgüdümlü YETKİ ve İŞKOLU itirazı sonrası birlik ve örgütlülüğümüzle saldırıları püskürtmüş, 2. dönem toplu iş sözleşmemizi başarı ile sonuçlandırmıştık. 01 Temmuz 2011 tarihi itibarı ile başlaması gereken 3. dönem toplu iş sözleşmesinde ne yazık ki bu kez yine işverenin yetkimize yaptığı gerekçesiz itiraz ile karşılaştık.

6

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

Sendikamız 01 Temmuz 2011 tarihinde toplu iş sözleşmesinin zamanında başlayabilmesi için yasanın tanıdığı hakla 3 ay önce yetki tespiti başvurusunda bulunmuş, ancak işveren bu tespitimize hemen itiraz etmiştir. İtiraz süreci bu anketlerin sizlere dağıtıldığı bu tarihte 12 ay sonra sonlandırılabilmiştir. Elbette bu itirazlar işverenlerce planlı olarak yürütülmektedir ve şirketin sermayesinin %100’ne sahip THY A.O. yönetimince THY A.O.’da sürdürülen sendikal örgütlüğümüze karşı girişimlerden bağımsız değildir. THY Teknik A.Ş. ne yazık ki fiilen THY ‘den koparıldık-


T OPLU İŞ SÖZ LEŞMESİ tan sonra karmaşık bir şirketleşme ile bölünüp parçalanmaya çalışılmaktadır. 700’e yakın THY Teknik A.Ş. personelinin bir gecede THY A.O.’ya devredilmesi ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yapımı sürdürülen HABOM projesinin tamamen sendikasız bir işyeri olarak faaliyete geçmesi amacını içinde barındıran yeni istihdamlar bu işveren oyunlarının en önemli göstergeleridir. Ancak işverenlerin her zaman ticari gibi görünen bu işlemlerinin arkasında sendikasız ve toplu iş sözleşmesiz bir işyeri yaratmak arzuları vardır. Sendikamız THY A.O.’da uyuşmazlık aşamasına gelen 23. dönem toplu iş sözleşmesi ile THY Teknik A.Ş. sözleşmesi ve HABOM projesinin işverenlerce birlikte değerlendirildiğinin farkındadır. İşçilerin sendikal örgütlüğünü kırmak için bu konuda ince planlar yürütülmektedir. İşverenler bunu daha öncede THY Teknik A.Ş. Motor ve Makine atölyelerinin Pratt Whitney ile ortak kurulan TEC’e devrinde denediler. Ancak bu bölümlerde çalışan üyelerimiz sendikaları ile ortak bir tavır içinde birlikte davranarak kendilerine geçiş esnasında dayatılan toplu sözleşme haklarını ortadan kaldıran bireysel sözleşmeleri yırtıp atarak, sendikal örgütlülüklerini korudular ve TEC’de başarılı bir şekilde ilk toplu sözleşmelerini imzaladılar. Bu deneyim önümüzdeki süreçte bizlere rehber olmalıdır. Buradan HABOM için işe alınan ve şu anda THY Teknik A.Ş.’de çalıştırılan tüm teknisyen arkadaşlara sesleniyoruz, toplu iş sözleşmeli ve sendikalı bir düzen için THY teknik A.Ş. çalışanları ile birlikte davranmanız sizin menfaatiniz ve geleceğiniz için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle sendikamızın HABOM’da da sizler için yaptığı örgütlenme çalışması için yakında birlikte olacağız.

Değerli Üyelerimiz; 3. dönem toplu iş sözleşmesi ile ilgili taleplerimizi sizlerin görüşleri doğrultusunda hazırlıyoruz. Bu dönemin talepleri konusunda yeni oluşan sorunlar, özellikle şirketin parçalanması ve işçi devirleri ile ilgili oluşabilecek olumsuzluklar, kazanılmış haklarımıza yönelecek tehditleri önlemek kadar, işkolumuzun ve mesleğimizin özellikleri, verimliliğimiz, uluslararası arenada alın terimizle oluşturduğumuz haklı özveriler değerlendirilecektir. Taleplerimiz reel ücretlerimizin geliştirilmesi, çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi, sosyal haklarımızın yükseltilmesi ve istihdam güvencemizin sağlanması yönündeki temel konularda oluşacaktır. Özellikle THY A.O. sözleşmesindeki gelişmelerde de tanık olduğumuz gibi kazanılmış haklarımıza yapılacak hiçbir karşı girişim kabul edilmeyecektir. Sözleşme görüşmelerimiz başladığında görüşmeler siz üyelerimize açık olarak sürdürülecektir. Tüm iletişim kanalları ile şeffaflık içinde ve birlikte karar alarak her zamanki gibi süreç ne kadar sıkıntılı olursa olsun birlikte ve birlikle mücadelemizi kazanımlarla sonuçlandıracağımıza inancımız tamdır. Saygılarımızla.

w w w.ha v a is.o rg.tr

7


T İİK TASARISI

Toplu İş İlişkileri Kanunu tasarısı:

12 Eylül Zihniyeti Devam Ediyor

lirlenir.

Hükümet işveren örgütlerinin ta-

Yasa Tasarısı” adı altında getirmek

lebi doğrultusunda, yetersiz ve anti-

istediği düzenlemeler, birçok anti-

demokratik hükümlerle dolu ÇSGB

demokratik hükümle birlikte, hava-

taslağını iyice geriye götürmüş an-

cılık sektöründe GREV HAKKINI

“Böylesi hukuka aykırı, yasakçı

laşılan.

tümüyle işlevsiz hale getirmeyi,

bir düzenleme 12 Eylül darbe yasa-

böylece Toplu İş Sözleşmesi hakkını

larında bile yer almamıştı!

Meclis’e sunulan TİİK tasarısında mevcut ve 12 Eylül darbesinin doğrudan ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı yasaların temel olumsuzluklarını

ortadan kaldırmayı öngörüyor. Yasa Tasarısının 64. Maddesinin

koruyor ve hatta bunları yer yer eşi

(6) Hava ulaşımı alanında faali-

görülmemiş anti-demokratik hü-

yet gösteren işyerleri veya işletme-

kümlerle “taçlandırıyor.”

lerde

Hukuk devletinde, kişiye özel hukuk düzenlenmesi olmaz. Havada olmaz. Ayrıca, getirilen bu fiili grev ya-

işveren

sağı başta bir Birleşmiş Milletler

Bilindiği gibi bu eşi görülmemiş

faaliyetin yüzde kırkını sürdürebilir.

(BM) kuruluşu olan Uluslar arası Ça-

anti-demokratik hükümlerin biri

Bu durumda, çalışacak işçilerin sa-

lışma Örgütü’nün (ILO) Türkiye’nin

özellikle sendikamızı, Hava-İş’i hedef

yısı, niteliği ve çalışma yerleri, işye-

de onaylamış bulunduğu 87 ve 98

alan bir biçimde tasarlanmış.

rinde veya işletmede çalışan işçi

sayılı sözleşmeleri olmak üzere, Av-

sayısına göre işveren tarafından be-

rupa Sosyal Şartı, BM Ekonomik

Hükümetin “Toplu İş İlişkileri

8

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

esnasında

mayı yaptı:

cılık çalışanlarına özel, grev yasağı

6. Fıkrası şöyle diyor:

grev

Sendikamız bu konuda şu açıkla-


T İİK TASARISI

Hükümet tarafından yaklaşık bir ay önce Meclis’e sevk edilen Toplu İş İlişkileri Kanunu (TİİK) tasarısı “Biz seçkinlerin, elitlerin, patronların hükümeti değiliz,” diyen hükümetin gerçek yüzünü bütün açıklığıyla ortaya koydu. TİİK tasarısını okuduğumuz zaman Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından hazırlanan ve sadece sınırlı bazı iyileştirmeler ancak ILO sözleşmelerine ciddi aykırılıklar içeren taslağa bile tahammül edilemediğini gördük.

Sosyal Kültürel Haklar Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeyle birlikte, Anayasa’nın 90. Maddesine de aykırıdır. Hava ulaşımı bir hizmet zinciri ile yolcularımızın bir yerden bir yere emniyet içinde götürülmesini sağlayan, can ve mal güvenliği için yıllarca

oluşan

acı

tecrübelerle

düzenlenen sıkı kurallara bağlı bir sektördür. Bu hizmet zinciri en zayıf halkası kadar sağlamdır. Evrensel bir temel hak olan GREVİ engellemek uğruna, sadece rekabet ve maliyeti düşünen “işve-

deki yolcularımızın can ve mal em-

durmalıdır.

renler lehine yarım yamalak faaliyet

niyetini hiçe sayan bu düzenlemeye

Grev esnasında bir havayolunda

sürsün de ne olursa olsun” şeklin-

tüm duyarlı kamuoyumuz da karşı

faaliyetin işçilerin % 40’ı ile sürdürülmesi, UÇUŞ EMNİYETİNİ riske atacaktır.” Taslakta grev yasakları başka sektörlerde de genişletiliyor. ÇSGB taslağına göre Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan işletilen işyerlerinde var olan grev yasağı kaldırılıyordu. Hükümet bu küçük iyileştirmeyi dahi kabul etmedi ve bu yasak da tasarıya geri konuldu. AKP

hükümetinin

toplumun

w w w.ha v a is.o rg.tr

9


T İİK TASARISI

Yeni yasanın uygulamaya konulmasının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra işverenler, özellikle de THY A.O. ve THY Teknik A.Ş. işyeri sendika temsilcilerini işten çıkarma furyası başlattılar.

bütün kurumlarını kendi etki ala-

susturulmaya çalışılıyor.

TİİK taslağı işyeri sendika temsil-

nına çekmek, kendi uzantısı haline

Hava-İş’i arka bahçesi haline ge-

cilerinin iş güvencesini geri getirme

getirmek gibi bir politikası var. Bu

tiremediğini gören hükümet TİİK

sözünden de cayıldığını gösteriyor.

politikaya boyun eğmeyenler ise

taslağında bu tür bir saldırıyı uygu-

2003 yılı öncesinde işyeri sen-

hedef haline getiriliyor ve ezilmeye,

lamaya koydu.

10

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

dika temsilcilerinin önemli bir iş gü-


T İİK TASARISI vencesi vardı. Bu güvence yeni İş

dırmada “ulaştırma” 16 sayılı işkolu

Gerçekten de lojistik, üretimin

Yasası ile kaldırıldı. Yeni yasanın uy-

olarak gözüküyor. Ancak “denizyolu

küreselleşmesi ile son 20 yılda

gulamaya konulmasının üzerinden

ulaştırma” “ulaştırma” işkolunun dı-

büyük önem kazanmıştır ve farklı

kısa bir süre geçtikten sonra işveren-

şında tutuluyor ve “gemi yapımı”

ulaştırma türlerini bir araya getir-

ler, özellikle de THY A.O. ve THY

ile birleştiriliyor! “Ardiye, antrepocu-

mek, iç içe sokmaktadır.

Teknik A.Ş. işyeri sendika temsilcile-

luk ve limanlar” da “ulaştırma” işko-

Lojistik şirketleri hava, deniz, de-

rini işten çıkarma furyası başlattılar.

luna dâhil değil! Yani tasarıya göre

miryolu, kara ulaşımını kullanmakta,

İşyeri sendika temsilciliği çok ağır

ulaştırma = havacılık + karayolu

dev uçak filolarına, kamyon ve kam-

riskleri göze almak pahasına yapılan

ulaştırma + demiryolları.

yonet ağlarına sahip oldukları gibi,

Bu işkolu sınıflandırması bütü-

bir görev haline geldi.

demiryolu hatları üzerinde belirli

Bu nedenle Hava-İş ve diğer sendikalar yıllardır temsilci güvencesinin geri gelmesini talep ediyorlar. Nitekim sendikaların ve uluslararası kuruluşların ısrarı sonucunda temsilci güvencesi ÇSGB taslağında yer aldı. Taslağın “işyeri sendika temsilciliği güvencesi” başlıklı 24. maddesine göre işveren işyeri sendika temsilcilerinin iş sözleşmelerini haklı bir neden olmadıkça ve nedenini yazılı olarak açık ve kesin şekilde belirtmedikçe feshedemeyecekti. Fesih durumunda temsilci ve sendika dava açabilecekti. Mahkeme temsilcinin işe iadesine karar verirse fesih geçersiz sayılarak

fesih

tarihi

ile

kararın

kesinleşme tarihi arasındaki ücret ve

Tasarı halen 28 olan işkolu sayısı

hatları işletmekte, limanlar satın al-

diğer hakları temsilciye ödenecekti.

18’e düşürüyor. Yeni sınıflandır-

makta, gemicilik hatları kurmakta,

İşverenin temsilciyi işe başlatma-

mada “ulaştırma” 16 sayılı iş-

muazzam depolama ve antrepo tes-

ması halinde ise iş ilişkisinin devam

kolu olarak gözü-

ettiği kabul edilerek temsilcinin üc-

küyor.

isleri kurmaktadır. Bu şirketleri herhangi bir ulaş-

reti ve diğer hakları ödenmeye

tırma sektörüne sıkıştırmak müm-

devam edilecekti.

kün değildir ve ulaştırma bütün

Bu hüküm işyeri sendika temsil-

nüyle yandaş konfederasyon Hak-

ulaştırma türlerini kapsamadığı sü-

cisine çok güçlü bir iş güvencesi

İş’in gelecek planlarına uygun bir

rece bu şirketler her yetki başvuru-

sağlıyordu. Böylece sendikalar 2003

biçimde yapılmış, hiçbir mantıki te-

sunda

yılında kaybettikleri bir hakkı geri

meli olmayan ve günümüzün eko-

örgütlenmeyi önleyebilecektir.

almış olacaktı. Ama işveren örgütleri

nomik gerçeklerine aykırı olan bir

bu güvenceye geçit vermedi ve

sınıflandırmadır.

işkolu

itirazını

kullanıp

Kısacası TİİK tasarısında 12 Eylül zihniyeti bütün anti-demokratikli-

Günümüzde ekonomi çevreleri

ğiyle ve ne acıdır ki “ileri demok-

karıldı. Tasarı halen 28 olan işkolu

ve hükümet lojistik sözcüğünü dilin-

rasi” yaftası altında aynen devam

sayısı 18’e düşürüyor. Yeni sınıflan-

den düşürmemektedir.

ediyor.

temsilcinin iş güvencesi taslaktan çı-

w w w.ha v a is.o rg.tr

11


ESNEK LEŞME

YENİ

ESNEK LEŞME SALDIRISI

Hükümet emek piyasasını daha da esnekleştirmeye ve güvencesiz hale getirmeye kararlı. Ne yazık ki, Türk-İş bu kararlılık karşısında teslimiyetçi bir tutum içinde; günü kurtarmaya bile çalışmıyor, tam anlamıyla susuyor. İddia şu: Türkiye’deki emek piyasasının katı olduğu ve istihdamın yeterince artmamasının ve işsizliğin yeterince azalmamasının nedeni de asıl olarak bu katılık. Bu katılık nedeniyle ülkemizin rekabet gücü de yeterince artmıyor. 12

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

Bu konuda İMF’in, Dünya Bankası’nın, OECD’nin ve diğerlerinin raporları, değerlendirmeleri var.

Bu son derece yanıltıcı bir değerlendirme. Elbette bu yanıltma operasyonu kasıtlı bir biçimde yapılıyor. Arkasında önemli sınıfsal çıkarlar var.

Katılıktan kastedilen çalışanları koruyan ve düzenleyici yasa hükümleri. Bu konuda bugüne kadar zaten pek çok şey kaybettik ancak işverenler ve hükümet bunları yeterli bulmuyor. Daha fazlasını istiyor.

Emek piyasası ve istihdam ilişkileri daha da esnekleştirilirse ne olacak? Ücretler reel olarak daha da düşürülebilecek. Yani hedeflenen daha ucuz işçilik.

Esnekleşme sendikalaşma girişimlerini boğmayı ve mevcut sendikal örgütlenmeleri yok etmeyi de daha kolay hale getirecek. Elbette bu da ucuz işçilik hedefine ulaşma yolunda önemli avantaj sağlayacak işverenlere.

Siz siz olun, o “güvenceli esneklik” türünden içi boş retoriğe kulak asmayın. Orada kullanılan güvenceli tamlaması bütünüyle makyaj amaçlıdır. Türkiye gibi sosyal güvencelerin çok zayıf olduğu bir ülkede daha fazla


ESNEK LEŞME

esneklik aynı zamanda büsbütün güvence-

için (birkaç hafta) ve hatta bu kısa sürelerde

sizlik anlamına gelir.

bile kısmi zamanlı olarak istihdam edilebilecek. Bu tür işlerde çalışan insanların emekli-

Hükümetin Ulusal İstihdam Stratejisi

liğe hak kazanmaları yüzyıldan fazla bir süre

özünde bir TİSK, TÜSİAD, MÜSİAD, TUS-

çalışmaları gerekecek. Yani bu insanlar için

KON belgesidir. Bunların aralarında sermaye

emeklilik olanağı fiilen ortadan kalkacak.

birikimi sürecinin kontrolü konusunda verilen (ve siyasi alanda çok ciddi yansımaları

İş paylaşımı, esnek zamanlı çalışma,

olan) büyük kavgalar olabilir. Ama iş işçilerin

evden ve uzaktan çalışma gibi yeni esnek ça-

emek gücünü daha ucuza satın almaya gel-

lışma biçimleri de yasal hale gelecek.

diğinde bu farklılıklar önemini yitirmektedir. Kıdem tazminatı fonu kurulacak ve bu yaUlusal istihdam stratejisi geçici işçiliği yaygınlaştırmak istiyor. Bu belirli süreli söz-

pılırken kıdem tazminatı ağır bir biçimde budanacak.

leşme ile istihdamı esas istihdam biçimi haline getirecektir.

Asgari ücrette yaş ayırımı yeniden düzenlenecek ve 16 olan asgari ücret yaş ayırımı

Tam bir sosyal felaket kaynağı olan taşe-

18’e çıkarılacak. Böylece 18 yaş altı genç iş-

ronluk uygulamasının daha da serbest hale

çilere daha düşük asgari ücretle çalıştırılabi-

getirilmesi öngörülmektedir. Bunun neden

lecek.

olacağı sonuçlar taşeronlaşmanın bugüne kadar neler getirdiğine bakarak kolayca tahmin edilebilir.

Bu paketin yasalaşması halinde yeni bir denge kurulacağını ve işverenlerin ve hükümetin yeni taleplerle, yeni bir saldırı ile kar-

İş Yasasında olmasına rağmen belirli dü-

şımıza

dikilmeyeceğini

düşünüyorsanız

zenlemeler nedeniyle işverenlerin yeterince

yanılıyorsunuz. 2003 yılında Meclis’ten

yaygın bir biçimde kullanamadıkları kiralık

geçen İş Yasası’ndan sonra nasıl durmadı-

işçilik (modern kölelik) ve istihdam büroları

larsa şimdi de durmayacaklar.

uygulamasının hızla yayılması arzu ediliyor. Durmak yok daha fazla kâr için daha fazla Böylece işçiler çok ama çok kısa süreler

sömürüye devam!

w w w.ha v a is.o rg.tr

13


SEK T ÖR H AB ER

Yo l c u s u O l m a y a n

İ R E L T E K R İ Ş U L O Y A HAV Leasing yani kiralama yoluyla uçak almak havacılık sektöründe yeni bir uygulama değil hiç kuşkusuz. Uzun yıllardır uçak alımlarının birçoğu bu yolla yapılıyor. Bu tür kiralamanın tam adın finansal kiralama. Yani gerçekte uçaklar taksitle alınıyor ancak ödenen taksitlere kira muamelesi yapılarak vergi avantajları sağlanıyor. Ancak havacılık sektöründe giderek artan bir başka uygulama daha var. Bu da faaliyet kiralaması ya da operasyonel kiralama. Bu tür kiralama uygulamasına gerçek kiralama da diyebiliriz. Çünkü bu uygulamada havayolları bir uçağı birkaç yıllığına kiralamaktadır. Uçağı kiralayan şirket ise uçağın ikinci el piyasasında değerinin azalmasından doğacak riski üstlenmektedir. Bu uygulamanın özü itibariyle bir evin kiralamasından herhangi bir farkı yok. Günümüzde dünya sivil uçak filosunun üçte biri artık bu tür kiralama yolu ile kullanılan uçaklardan oluşuyor. 1980 yılında, yani 22 yıl önce bu oran yüzde 1 civarındaydı. Üstelik eldeki veriler faaliyet kiralaması ile işletilen uçakların oranının önümüzdeki yıllarda daha da artacağını gösteriyor. Dünyanın en büyük dört havayolundan ikisi işte bu türden havayolu şirketlerine uçaklarını kiraya veren, dolayısıyla hiç yolcusu olmayan havayolu şirketleri. Bunlardan GECAS’ın 1732 ve ILFC’nin 1031 uçağı var. Bir karşılaştırma yapabilmeniz için THY’nin filosunun 179, dünya devi Delta’nın ve American Airlines’ın filolarının

14

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

sırasıyla 800 ve 775 uçaktan oluştuğunu belirtelim. Uçaklarını bir kiralama şirketine satın sonra bu uçakları o şirketten operasyonel kiralama yöntemi ile kiralamak giderek daha sık başvurulan bir uygulama haline geliyor. Mesela Air France-KLM filosunun yaklaşık 900 milyon dolarlık bölümü için böyle bir uygulamaya girişmeyi planlıyor. Bir yanıyla sektör giderek otelciliğe benzemeye başlıyor. Bir yanda otelin sahipleri var bir yanda da onu işleten şirketler. Üstelik havacılıkta kirası ödenmeyen malı geri almak daha kolay… Bu da operasyonel kiralamayı daha da cazip hale getiriyor. Böylece iflas eden ya da sektörden çıkmak isteyen bir şirket uçakları sahibine geri vererek bunu kolayca yapabilecek. Yaptığımız eğitim çalışmalarında yıllardır liberalleştirme ve kuralsızlaştırma ile sektörün giderek çevrimsel, dışsal şokların olumsuz sonuçlarına çok daha açık hale geldiğini anlatıyoruz. Operasyonel kiralama liberalizasyon ve kuralsızlaştırmanın neden olduğu bu tehlikeli kırılganlıklara kısmi bir çözüm yolu olarak kullanılıyor. Ancak bu ilaç da liberalizasyonun ve kuralsızlaştırmanın parçası olan bir ilaçtır. O nedenle de böyle bir esnekliğin havacılık işçileri için hayırlı sonuçlar doğurmayacaktır. Çünkü havayolu yönetimleri kiralamanın getirdiği esnekliğin iş sözleşmelerinde de olmasını isteyeceklerdir. Zaten yasalar da dünya çapında bu esnekliği işverenlere büyük ölçüde sağlamaktadır.


EĞ İT İM

vist/Yönetici ti k A i/ c il s m e T

Rİ EĞİTİM SEMİNE

Yeni dönemin zorlu mücadelelerine hazırlanıyoruz

Sendikamız 25-26 Şubat 2012 tarihinde bir Temsilci/Aktivist/Yönetici seminerini başarıyla gerçekleştirdi. Eğitim ve Örgütlenme sekreterlerimiz Ayhan Uygun ve Kaya Saya’nın organizasyonu ile yürütülen Temsilci/Aktivist/Yönetici Seminerlerine sendikamızın örgütlü olduğu ve örgütlenme çalışması yürüttüğü bütün şirketlerden arkadaşlarımız katıldı. Seminerin temel amaçlarından biri katılımcıların bundan sonraki hayatlarında karşılaşabilecekleri sendikal sorunları çözme yöntemlerini hep birlikte tartışmaktı. Seminerde temsilci, aktivist ve yönetici arkadaşlarımızın görevlerini yaparken ilk elden ihtiyaç duyacakları temel bilgilerin verilmesi ön plana alındı. 100’ün üzerinde katılımcı olduğu için seminerde esas olarak tercih ettiğimiz katılımcı eğitim modeli yerine katılımcı modelle geleneksel eğitim modeli arasında kalan

bir karma yaklaşımı kullandık. Seminerde temsilci, aktivist ve yönetici arkadaşlarımız genel olarak Türkiye sendikal hareketinin ve özel olarak sendikamızın önündeki sorunları da birlikte ele alma fırsatı buldular. Teorik eğitimin pratik gündemlerle yoğrulduğu bu seminerimizin önümüzdeki yeni zorlu dönemin ihtiyacı olan daha yoğun mücadele günlerine hazırlıkların tamamlanmasına katkıda bulunacağını umut ediyoruz. İki günlük seminer süresince temsilci ve aktivist arkadaşlarımız sendikamızın genel merkez yönetimiyle yeni dönemin zorlukları ve imkânları üzerine de bol bol tartışma ve görüş alışverişinde bulunma şansına sahip oldular. Eğitim çalışmalarımızı önümüzdeki aylarda da hız kesmeden sürdüreceğiz.

w w w.ha v a is.o rg.tr

15


DÜ NYA K ADINL AR G Ü NÜ

Güvenceli ve sendikalı bir iş… Şiddetsiz bir yaşam…

N I S A Ş YA ! T R A 8M 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması,

işçi yanarak ölür.

uluslararası düzeyde kabul gören bir hal alması 1970'lere

Aynı yıl diğer endüstri kollarındaki kadınlar da müca-

rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadın-

deleye devam ederler. Kadınların yürüttükleri mücadele-

larının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi

nin temelinde seçme ve seçilme hakkı, günlük çalışma

1800'lerin ortasını bulur. ABD'nin New York kentindeki

saatlerinin, koşullarının ve ücretlendirmenin yeniden dü-

Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, 1800'lü yıl-

zenlenmesi gibi konular bulunmaktadır. Dünya Kadınlar

ların ortalarından beri daha iyi çalışma koşulları, emekle-

Gününde bugün de ilk başlarda yapıldığı gibi eşitlik için,

rinin karşılığında hak ettikleri ücret ve daha iyi yaşam için

bağımsızlık için, politik haksızlıkların ortadan kalkması için,

mücadele vermektedir. Ama bunca yıllık mücadeleye kar-

daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için

şın elde edebildikleri pek bir hak yoktur. En sonunda, 8

çalışmışlardır.

Mart 1908 günü, haklarını alabilmek için son çare olarak greve giderler. Ancak patronlar bu greve zalim bir şekilde

TÜRKİYE'DE 8 MART KADINLAR GÜNÜ

müdahale ederler. Greve giden kadınlar fabrika binasına

İlk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kut-

kilitlenirler. Patronlar bu yolla grevin başka fabrikalara sıç-

lanmaya başlayan 8 Mart, 1975 yılında daha yaygın ola-

ramasını engellemek isterler. Ancak beklenmedik bir şey

rak kutlandı ve sokağa taşındı.

olur ve fabrika yanmaya başlar. Ne yazık ki yangından fab-

"Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programında Tür-

rikada bulunan kadın işçilerden çok azı kaçarak kurtulmayı

kiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı"

başarır Yanan fabrikadan kaçmayı ve fabrikanın çevresine

kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört

kurulmuş olan barikatları aşmayı başaramayan 129 kadın

yıl anılmadı 8 Mart. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı. Kadınlar 80'li yıllarda 8 Mart'ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazı kutlamalarını sürdürdüler. 90'lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu. SENDİKAL GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU Bilindiği gibi 8–11 Aralık 2011 tarihlerinde Türk-İş 21. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi. Geçen dört yıl içinde emeğe yönelik saldırıların gün gün artması kazanılan hak-

16

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi


DÜ NYA K ADINL AR G Ü NÜ

Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1800'lü yıllarda bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için greve giden kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamayarak ölmeleriyle gündeme geldi Kadınlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 8 Mart'ta eşitlik isteklerini daha yüksek sesle dile getiriyorlar.

larımızın gaspları ve kıdem tazminatının kalkması gibi durumlarla karşı karşıya kaldığımız, yandaş sendikacılığın arttığı bu dönemde Türk-İş’e bağlı 10 sendikanın 2011

Türk-İş genel kuruluna endeksli bir oluşum olmadığını daha önceden

yılının başlarında oluşturduğu dayanışma daha sonra Sen-

açıklamış ve sonucu ne olursa olsun

dikal Güç Birliği Platformu adını aldı oluşum içinde bulu-

varlığını sürdüreceğini söylemişti.

nan sendikalar; Basın-İş , Belediye-İş, Deri-İş, Hava-İş,

SGBP, Türk –İş içerisindeki muhalif

Kristal-İş, Petrol-İş, Tekgıda-İş, Tez-Koop-İş, Tümtis, TGS.

duruşunu devam ettirecek,

Sendikal Güç Birliği Platformu’nun amacı, Hükümetin sendikal hareketi ve en başta da Türk-İş’i yandaş bir yapı

sokaklarda birleşerek büyümesini sürdürecektir.

haline getirme operasyonunu boşa çıkartmaktır. Eğer Türk-İş hükümetin arka bahçesi haline bürünür ise sendikal hareket de felce uğrayacaktır. Bugün gündemde olan Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile işten atmayı kolaylaştı-

SENDİKAL GÜÇ BİRLİĞİ PLATFORMU

racak, esnek çalışmayı ve taşeronlaştırmayı yaygınlaştıra-

KADIN KOORDİNASYONU

cak bir plan içinde olan hükümet, kıdem tazminatı

Sendikal Güç Birliği Platformu içinde kadın hareketini

hakkımıza göz dikmektedir.

ve çalışmalarını gerçekleştirmek için 2011 Eylül ayından

Sendikal Güç Birliği Platformu sınıf sendikacılığını öne

itibaren çalışmalar yapan daha sonra Sendikal Güç Birliği

çıkarmış, sendika içi demokrasiye olan ihtiyacı değinerek

Kadın Koordinasyonu adı ile çalışmalarına hız kazandıran

güçlü sendikal harekete olan ihtiyacın altını kalın çizgilerle

grup; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü

çizilmiştir. Türk-İş genel kurulunda; ülke sorunlarına hiçbir

nedeniyle 22 Kasım Taksim ve 23 Kasım Kadıköy Meydan-

ayırım yapmadan duyarlı davranmak, Devlet, patron ve

larında açtıkları stantlarında 25 Kasım Kadına Yönelik Şid-

hükümetlere eşit mesafede durarak, sınıfa karşı olan so-

detle Mücadele Günü için bastırılan Kadına Yönelik

rumluluğunun bilinciyle hareket etmesi gerektiğine vurgu

Şiddete Son broşürleri ve kokartlarını dağıtarak farkındalık

yapılmıştır. SGBP, haklarımıza yönelik saldırılarda, genel

yaratmaya çalışmışlardır.

grev kararı almalı ve hayata geçirmelidir önerisini somutlaştırarak genel kurul kararına dönüştürmüştür. Türk-İş genel kuruluna endeksli bir oluşum olmadığını daha önceden açıklamış ve sonucu ne olursa olsun varlı-

25 Kasım günü 11.30’dan itibaren Tuzla Organize Deri Sanayi’nde sendikalı oldukları için işten çıkarılan ve 250 gündür direnişte bulunan ve baskılara maruz kalan kadınlar ziyaret edildi.

ğını sürdüreceğini söylemişti. SGBP, Türk –İş içerisindeki

Direniş alanında SGBP Kadınları adına yazılan ortak bil-

muhalif duruşunu devam ettirecek, sokaklarda birleşerek

diriyi Hava-İş Sendikası’ndan Eylem Enül okudu. Daha

büyümesini sürdürecektir.

sonra direnişteki kadın işçilerden Dilek Göl söz aldı. 25 w w w.ha v a is.o rg.tr

17


DÜ NYA K ADINL AR G Ü NÜ

SGBP Kadın Koordinasyonu 10 Mart 2012’de 8 Mart şenliği için Kadıköy Salon Aktaş’da etkinlik düzenlediler. Hava-İş Sendikası Genel Başkan Vekili Simay Çekem bir konuşma yaparak salondaki işçi kadınları selamladı. Gecede şiirleriyle Yazgülü Yeşil katkı sundu.

Kasım ortak etkinliğimizde Petrol-İş üyelerinin oluştur-

SGBP Kadın Koordinasyonu, İzmir Sendikalar Birliğinin

duğu Mecaplast İşçi Tiyatrosu’nun kadın oyunu sergi-

25.02.2012 tarihinde Elit Düğün Salonunda yapılan Billur

lendi.

Tuz ve Savranoğlu İşçileri ile Dayanışma Şenliğinde, SGBP

Ocak ayı itibariyle Sendikal Güç Birliği Kadın Koordi-

Kadın Koordinasyon’u aduna Tekgıda-İş Sendikası Kadın

nasyonu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir dizi

Komisyonu Başkanı Neslihan Taşoluk Nakaş koordinas-

etkinlik yapmak ve etkinliklerini ortaklaştırma kararı ile

yon’nun ortak metnini okudu.

toplantılar yapmaya başladı, ilk olarak 15 Şubat tarihinde

Dev Sağlık-İş'in ve İstanbul Tabipler Odası Kadın Ko-

İzmir- Çiğlide bulunan Basın-İş ve Deri-İş İzmir Şubelerinin

misyonu’nun örgütlediği “Kadın Emeği ve Güvencesizlik”

ortak kullandıkları şube binasında, Deri-İş, Basın-İş, Hava-

paneline Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu adına

İş, Tekgıda-İş, Tez-Koop-İş, Petrol-İş Aliağa, şube başkan

Hava-İş Sendikasından Eylem Enül bir konuşma yaptı.

ve yöneticileri ve Petrol-İş Aliağa Şubesi Ev Kadınları Komisyonunun katılımıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantının ardından İzmir Şubeleri ile birlikte buluşu-

Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu’nun bir haftaya yaymış olduğu 8 Mart Etkinlikleri;

larak Billur Tuz Direnişi ziyaret edildi. Burada ilk olarak Tek-

Sendikal Güç Birliği Platformu’na bağlı sendikaların

gıda-İş Sendikası Genel Başkan Danışmanı Gürsel Köse söz

kadın üyeleri, 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar gününü di-

aldı ardından SGBP Kadın Koordinasyonu adına Tez Koop-

renişte olan kadın işçilerle birlikte kutladı. Direnişte olan

İş Sendikasından İstanbul 5 Nolu Şube Başkanı Rabia Öz-

Hey Tekstil ve Kampana Deri işçilerini ziyaret eden kadın-

karaca Över konuşmasını yaptı.

lar, dayanışmayı büyüteceklerini açıkladı.

Daha sonra konuşmalara Tümtis Sendikası İzmir Şube

ICEM’ den Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Sorumlusu

Başkanı Şükrü Günseli ve Tez-Koop-İş Sendikası İzmir Şube

Carol Bruce‘de ziyaretlerimize destek verdi. Hey Tekstil iş-

Başkanı Birol Aslanoğlu ile noktalandı.

çilerinin direnişini sürdürdüğü fabrika önüne gelen plat-

Billur Tuz Direniş ziyaretinin ardından direnişlerinin

form üyesi kadınlar adına Tez Koop-İş Sendikası’ndan

200. Gününde olan Savranoğlu Deri İşçileri ziyaret edildi.

İstanbul 5 Nolu Şube Başkanı Rabia Özkaraca Över, Hey

Direnişçiler adına kadın işçi Esra Baysal konuşma yaptı.

Tekstil direnişçisi Necla Doğan ve Carol Bruce konuşmalar

Deri-İş Sendikası İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz söz

yaptılar. Ziyaretin ardından otobüslerle Taksim’e geçen

alarak mücadelelerinin 1 Mart itibariyle işverenin herhangi

kadınlar, İstiklal Caddesi boyunca kadınlara karanfil ve ta-

bir adım atmaması halinde eylemlerinin çeşitleneceğini

leplerinin yer aldığı bildiriler dağıttı. Taksim Meydanı’nda

belirtti.

halaylarla yürüyüşü bitirdiler. Buradan Tuzla Organize Deri

18

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi


DÜ NYA K ADINL AR G Ü NÜ Sanayi Bölgesi’nde direnişte olan Kampana deri işçilerini

Daha sonra ICEM Carol Bruce bir konuşma yaptı ve daha

ziyaret etti. SGBP Kadın Koordinasyonu adına Deri-İş Sen-

sonra Hava-İş Sendikası Genel Başkan Vekili Simay Çekem

dikası uzmanlarından Tülin Çelik ve Kampana direnişçile-

bir konuşma yaparak salondaki işçi kadınları selamladı.

rinden Dilek Göl konuşma yaptı. Ziyaretin ardından

Gecede şiirleriyle Yazgülü Yeşil katkı sundu. Kurulan ser-

otobüslerle Taksim’e geçen kadınlar, 2003 yılından beri

best kürsü ile direnişteki kadın arkadaşlar yaşadıkları sıkın-

gerçekleştirdiği geleneksel “feminist gece yürüyüşü” ka-

tılardan bahsettiler. Etkinlik Feryal Öney ve Boğaziçi

tıldılar.

Gösteri Sanatları Topluluğu’ndan müzisyenlerin konseriyle

SGBP Kadın Koordinasyonu 10 Mart 2012’de 8 Mart

renklendirildi.

şenliği için Kadıköy Salon Aktaş’ta etkinlik düzenlediler.

İstanbul Kadıköy’de 8 Mart Kadın Platformu tarafından

Güç birliği yapmış kadınlar tarafından etkinliğin planlanıp,

11 Martta kitlesel bir miting gerçekleştirildi. Bu mitinge

katılımcılarının da kadın işçiler oluşturduğu 600 kişilik sa-

feminist kadın örgütleri, SGBP Kadın Koordinasyonu,

londa düzenlenen etkinlik Bilge Seçkin Çetinkaya’nın su-

KESK, çeşitli siyasi grup ve partilerin kadın kolları ile Hey

numu ile renk kattığı gecede Salonun süslenmesinden,

Tekstil işçisi direnişçi kadınlar katıldı. SGBP Kadın Koordi-

ikramlıklara, 8 Mart tarihinin anlatıldığı sinevizyon göste-

nasyonu’nun etkinlikleri 1 Mayıs ile devam edecektir.

riminden, sahne organizasyonlarına her bir parçası Koordinasyondaki kadınlar tarafından ince ayrıntılarla organize

Hava-İş Sendikası

edildi. Gecede ilk sırayı Önder Babat Çocuk Korosu aldı

Genel Başkan Yardımcısı

seslendirdikleri parçalarla etkinliğe ayrı bir tat katan çocuk

Simay Çekem’in

korosundan sonra, SGBP Kadın Koordinasyonu adına Tek-

konuşmasından

gıda-İş Sendikası Kadın Komisyonu Başkanı Neslihan Ta-

bir bölüm:

şoluk Nakaş koordinasyon adına ortak bir metin okudu.

Yıl 1857 ağır, dayanılmaz çalışma koşulları altında ezilen ve ikinci sınıf insan işlemi gören kadın işçilerin tarihe damgasını vuracak başkaldırısı. Bu başkaldırı, aradan geçen bunca zamana rağmen anlamından ve öneminden hiçbir şey kaybetmediği gibi, geçen zaman dilimiyle birlikte yeni anlamlar yüklenerek ve önem kazanarak günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır. Bizlerde bu nedenle buradayız. Anıları anımız, mücadele anlayışları rehberimiz olacaktır. Bunu göz ardı etmeden, bizler o günden bu güne neler yapabildik, o dönemin kazanımlarına neler katabildik, neleri değiştirebildik. Bizler devraldığımız bu mücadele anlayışını geliştirip, haklarımızı koruyup geliştirebildik mi? ikinci sınıf vatandaş

Gecede ilk sırayı Önder Babat Çocuk Korosu aldı seslendirdikleri parçalarla etkinliğe ayrı bir tat katan çocuk korosundan sonra, SGBP Kadın Koordinasyonu adına Tekgıda-İş Sendikası Kadın Komisyonu Başkanı Neslihan Taşoluk Nakaş koordinasyon adına ortak bir metin okudu.

olmaktan kurtulabildik mi? Zaman zaman da olsa, bizlere ihtiyaç duyulan yerlerde analık, bacılık sıfatları ön plana çıkarılan, sonrasında unutulan, ikinci plana itilen insan olma statümüzü değiştirebildik mi? Bu soruları çoğaltmak mümkün. Kadın haklarında bazı dönemsel ve göreceli iyileştirmeler olmuş olsa da, çoğunluklu olarak peşpeşe sorulacak soruların cevabı hayır olacaktır. Çalışanların örgütlülük oranı, çalışan kadın sayısı ve kadınların toplum içerisinde kendilerine layık görülen statü, bu tespiti doğrulamaktadır. Sadece seçim sandığına endeksli olan de-

w w w.ha v a is.o rg.tr

19


DÜ NYA K ADINL AR G Ü NÜ

Hava-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Simay Çekem: “İş yerinde, evde ve sokakta kısacası hayatın her alanında kadın, var olan ve kullanabildiği haklarıyla insandır. Ağırlaşan yaşam koşulları, tüm çalışanlar açısından ciddi tehlikeler ve riskler oluştururken cinsiyet ayırımı yapmamaktadır.”

mokrasilerle yetinmek nasıl ki evrensel demokrasinin tari-

adıyla önümüze konularak, elimizden alınmaya çalışılan

fine yeterli olmayacaksa, kadınlara seçme ve seçilme hak-

haklarımız.

kının tanınmış olması da, özgür kadın tarifine yeterli

Yıllardır süren, sendikasızlaştırma ve yarınları güven-

olmayacaktır. Kadının cinsel bir obje olmaktan çıkarılarak,

cesiz kılma politikaları. Özelleştirme ile kamu kurum ve

önce insan teması ve sınıfsal kimliği tanınmalı ve kendisini

hizmetlerinin ticarileştirilmesi, kapanan iş yerleri ve işini

özgürce ifade edebilmesinin önündeki engeller kaldırılma-

kaybeden on binlerce insan.

lıdır. Özgür ifadenin ve temsil hakkının önündeki engel ve

Kadın, erkek ve çocuk ayırımı yapılmaksızın önce açlığa

sınırlamaların kimden geldiği, nasıl geldiği, ne için geldiği

terk edilip, sonra sadakaya mecbur bırakılan insanlar,

önemlidir. Soruna kalıcı çözümler getirebilmek için bu tes-

bizim insanlarımız. Süre gelen kirli bir savaşın, yok ettiği

pitlerin doğru yapılması gerekir. Esas olan, kadının özgür

bu ülkenin geleceği olan gençlerimizle, tahrip edilmiş do-

birey sıfatıyla ve insan haklarıyla tanınmasıdır. Siyasi, kül-

ğası ve coğrafyasıyla, yakılan yıkılan Anadolumuz. Kısaca

türel, ekonomik ve cinsel her türlü yasak ve kısıtlamalar-

tanımlamaya çalıştığım ülke bizim ülkemiz. Kendisi özgür

dan kurtulmuş, özgür insan tarifinde kendisini bula-

ve bağımsız olmayan ülkemiz. Kendisi özgür olmayan ül-

bilmesidir. İş yerinde, evde ve sokakta kısacası hayatın her

kenin insanları özgür olabilir mi? Özgür olmayan insanlar

alanında kadın, var olan ve kullanabildiği haklarıyla insan-

haklarını kullanabilir mi? Kadınıyla ve erkeğiyle.

dır. Ağırlaşan yaşam koşulları, tüm çalışanlar açısından

Evet, konuşmamın başında sorduğum soruya döner-

ciddi tehlikeler ve riskler oluştururken cinsiyet ayırımı yap-

sek, söylenecek olan şu;1857 yılından günümüze çok,

mamaktadır. Ülkemiz açısından durum daha da vahimdir.

ama çok şey değişti. Üretim araçları ve biçimleri değişti,

Bir yanda en az üç çocuk yapın diyen bir Başbakan, sanata

biz emekçilerin üretim araçları karşısındaki konumumuz,

ve sanatçıya hakaret yağdıran Bakanlar, modern olmayı

ağırlaşan sömürü koşulları, yoksullaşmamız ve yoksunlaş-

aşifte olarak algılayan örümcek kafalı bürokratlar. Bir diğer

mamız değişmedi. Egemen güçlerin kullandıkları yöntem

yanda ise, cemaat ve tarikatlar içerisine sıkıştırılmış, ılımlı

ve araçlar değişmiş olsa da, bölen parçalayan ve bizleri

İslam cumhuriyeti modeli ile Ortadoğu halklarına örnek

birbirimize kırdıran saldırgan politikaları değişmedi. Artık

model olsun diye, üzerinde onlarca oyun oynanan ülke-

yeter demenin zamanıdır. İşte 8 –MART o günün ve za-

miz. Emperyalist güçlerin ağırlaştırılmış sömürü yöntem-

manın adıdır. 1857 yılı bu başkaldırıyla daha güçlü ve an-

lerinin, ileri demokrasi veya yeniden yapılanma politikaları

lamlı olacaktır, saygılarımla.

GÜÇLÜ SENDİKALARIN KADINLARA İHTİYACI VAR… GÜVENCELİ ve SENDİKALI BİR İŞ, ŞİDDETSİZ BİR YAŞAM İÇİN… TÜM KADINLARI SENDİKAL HAKLARINA ve TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNE SAHİP ÇIKMAYA ÇAĞIRIYORUZ… TÜM KADIN ÜYELERİMİZİN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLUYORUZ.

20

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi


K ARİK AT Ü R

w w w.ha v a is.o rg.tr

21


EĞ İT İM

. . METALASAN EGITIME . 3 SON VURUS: . 4 LÜK!!! ??

Türkiye’de, genel hatlarıyla eğitimin gelişimi, dünyadaki gelişimi ile paralellik taşır. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş yıllarında eğitimi, modern toplum projesini geliştirmek üzere, modern toplumlarda eğitime yüklenen veya eğitimden beklenen rol çerçevesinde biçimlendirir. Eğitimdeki gelişmeler, Türkiye’nin geç modernleşme sürecinin Türkiye’ye özgü yanlarının yansımalarını da barındırır ister istemez.

22

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

EĞİTİMİN TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ İnsan topluluklarının sürekliliğini sağlayan önemli kurumlardan olan eğitim, başlangıç toplumlarından bugüne kadar tüm toplumlarda varlığını sürdüren bir başat kurumlardan biri. Bir eğitim kurumu olarak “okulun” ortaya çıkması ise insanlığın uzun geçmişine göre yeni sayılabilir. Okulun ortaya çıkmasından önce, kültürü yeni kuşaklara; çalışma yaşamı, din, sözlü edebiyat, aile, gelenek ve görenekler, toplumun siyasi ve ekonomik yapısı aktarmış, bu kurumlar eğitim işlevini üstlenmişlerdir. Bu kültürün içinde sonradan doğan okul, o dönemde, daha çok giderek önem kazanan devlet işlerinin yürütülmesi için devlet görevlileri yetiştirme işlevine sahiptir. Ortaçağ’da, hem doğuda hem de batıda, eğitme dini hegemonyanın damgasını vuruşuna tanıklık ediyoruz. Dini yapıların çevresinde çok sayıda okul açılırken, dönemi ünlü düşünürlerden Saint Augustine o günlerin durumunu özetlerken asırlar sonrasından, bugünün Türkiye’sinden bir esinti taşıyor gibidir: “İnanç olamayan yerde bilgi olmaz.”


EĞ İT İM

üştürülmüştür. Neo-liberal eğitim politikaları da, bir yandan belli bir orta-üst kesim için emek kalifiyesinin artırılmasına hizmet ederken, diğer yandan toplumun büyük kesiminin eğitimsiz ve niteliksiz işgücü olarak piyasaya itilmesine katkıda bulunmuştur.

İlk üniversitelerin açılışını takiben, Fransız devrimi ile birlikte, eğitim sistemi yeni toplumsal yapıya uygun olarak köklü değişime uğrar. Yeni üretim güçlerinin gelişmesine engel olan geleneklere, önyargılara, dinin hegemonyasına ve özellikle de kilisenin güdümündeki eğitim öğretim kurumlarına karşı savaş açılır ve Rönesans’la birlikte bu savaş en keskin dönemini yaşar. Fransız Devrimi’ni takip eden ulus-devletin gelişimi ile ulusal eğitimin gelişimi birbirine paralel bir süreç izler. Kapitalizmin erken aşamalarından başlayarak modernleşme süreci boyunca yeni sistemin ideolojik hegemonyasının gereksinimi olan yurttaşlık eğitimi giderek yaygınlaşır. Bu noktada eğitim, resmi ideolojinin benimsetilmesi, kapitalizme özgü insan tipolojisinin yaratılması ve bireylere vatandaşlık bilincinin kazandırılması açısından zorunludur Eğitim, aynı zamanda muazzam üretim ve tüketim makinesine dönüşen toplumsal yapı için, bilimsel ve teknik bilgiye duyulan ihtiyacı karşılama işlevi görmeye, yani üretim sürecinin vasıflı emek gereksinimini karşılamaya da başlar. Genel olarak, kapitalizm öncesi toplumsal yapılarda eğitimin amacı, ideolojik hegemonyayı meşrulaştırarak yaymak ve devlet aygıtının yönetici-bürokratik kadrolarını yetiştirmek iken, kapitalizmle birlikte bir de “üretim sürecine vasıflı işgücü yetiştirme” işlevi eklemlenir. Yakın tarihte, 1970’li yıllardan itibaren sosyal devlet anlayışının terk edilmesi, toplumsal ilişkilerin, ekonomik ilişkiler temelinde yeniden tanımlanması ve devletin kamu hizmetlerinden büyük ölçüde çekilmesi, eğitim sisteminde köklü değişimlere yol açmıştır. Son on yıllarda, neo-liberalizmin hakimiyeti ile birlikte, eğitim kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılıp özel bir ekonomik faaliyet haline getirilmiş, insani bir etkinlik olan eğitimi hem bir “meta” ya hem de “karlı bir sektör” haline dön-

TÜRKİYE’DE EĞİTİMİN DÖNÜM NOKTALARI Türkiye’de, genel hatlarıyla eğitimin gelişimi, dünyadaki gelişimi ile paralellik taşır. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş yıllarında eğitimi, modern toplum projesini geliştirmek üzere, modern toplumlarda eğitime yüklenen veya eğitimden beklenen rol çerçevesinde biçimlendirir. Eğitimdeki gelişmeler, Türkiye’nin geç modernleşme sürecinin Türkiye’ye özgü yanlarının yansımalarını da barındırır ister istemez Kemalist resmi ideolojinin hegemonyasının yaşamın her alanında olduğu gibi eğitim alanında belirleyiciliği söz konusudur. Yeni devletin öncelikleri ulus devletin inşası, ulusalcı kimliğin yaygınlaştırılması, cumhuriyet düşüncesini ve bununla bütünlük gösteren laik düşüncesini yerleştirmek, böylece dini “meşruiyet kaynağı ”olmaktan çıkarmak ve onun yerine modern toplumun değerleri arasında yer alan “bilimcilik, pozitivizm, ilerleme, evrimcilik, akılcılık” gibi değerleri toplumda yaygınlaştırmak olmuştur. Bunun gerçekleştirilmesi ve toplumsal ilişkilerin yurttaşlık bağı üzerinde oluşturulmasında örgün eğitim sürecine, yani okuldaki toplumsallaşma sürecine büyük gereksinme duyulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, rejime güven duyulmasını sağlama ve kurulan ulus-devletin temel değerlerini toplum bilincine yerleştirme ivedilikli konular yanında, kapitalizmin ekonomik altyapısını devlet eliyle kurma gibi bir sorun ile de karşı karşıya kalmıştır. Buna bağlı olarak, Cumhuriyetin ilk dönemlerini izleyen süreçte, kapitalist ekonominin gelişim yasaları, Türkiye’de de eğitim sisteminin gelişmesinde belirleyici olmaya başlamıştır. Türkiye’de kapitalizmin gelişmesine koşut olarak, 1940’lardan itibaren bu değişimin başladığı ve planlı dönemde en yüksek düzeye ulaştığı belirtilebilir. Bu politikalarla birlikte eğitim sistemi, çeşitli toplumsal kesimlerle sunduğu eğitim olanakları açısından derinleşen bir eşitsizlik içine girmiştir. Bu noktada, Cumhuriyet tarihinin tek özgün eğitim hamlesi olan “Köy Enstitüleri”ni atlamak doğru olmaz.

w w w.ha v a is.o rg.tr

23


EĞ İT İM

Nüfusun ezici çoğunluğunun köylerde yaşadığı ve okuryazarlık oranının diplerde olduğu Anadolu’da, 1940 yılında Köy Enstitüleri kurulur. Aydınlanmacı bir yaklaşımla, yeni rejimin ruhunu ve düşüncesini köye de ulaştıracak bu eğitsel devrim hareketi yalnızca köyün maddi kalkınması değil, aynı zamanda ve daha önemli olarak köy insanını bilinçlendirilmesi de hedeflenir. Köy çocuklarının, okuma-yazmadan modern tarıma, klasik dünya edebiyatından senfonilere uzanan geniş bir yelpazede modernizmin nimetleriyle yoğruldukları bu deneyim çok sürmez. Köy Enstitüleri 1954 yılında, Demokrat Parti döneminde kapatılır. Korkulur. Zira Köy Enstitüleri kısa zamanda ağalık düzenine hatta kapitalizme muhalif unsurların yeşerdiği tarlalara dönüşür. Tüm olumlu yönlerine rağmen, gözden kaçırılmaması gereken, Köy Enstitüleri’nin de temellerinin İzmir İktisat Kongresi’nde atılmış olduğu ve sistemin ekonomik alandaki dönüşümüne eşlik eden bir eğitim hamlesi olarak tarihe geçmiş olmasıdır. Hal böyle iken, bu dönüşümün aksine hareket etme bilincine sahip bir muhalefet potansiyeli barındırması, ömrünün sadece14 yıl sürmesine neden olmuştur. Türkiye’de eğitim süreci, dünyadakiyle koşut olarak, 1980 sonrası liberal bir dönüşüme tabii tutulmuştur. Oysa, henüz 1970 yılında, Anayasa Mahkemesi “özel” yüksek öğretim kurumları ile ilgili yasa hükmünü iptal ederken gerekçe olarak “ Devletin başta gelen ödevi ticaret konusu yapılamaz” der. 1982 Anayasası ise, eğitimle ilgili “ Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” diyerek “eğitim hakkını” güvence altına alır. Ancak, uygulama bambaşkadır: neo-liberal politikalar ekonomide, toplumsal hayatın tüm alanlarında olduğu gibi, eğitimde hızla hükmünü kurar. 1980 sonrası eğitime damgasını vuran ve eğitim politikalarına yön veren neo-liberal ekonomi ve onun ideolojik hegemonyasını ifade eden yeni resmi ideoloji, yani “ Türk-İslam Sentezidir.” Türkiye’de eğitim tarihine genel ve kısa bir bakış, sürecin dünyadakinden çok bağımsız olmadığını gösterir ve tam da Foucault’un dediği yere götürür bizi: “Birey, sosyalleşme süreci ile birlikte toplumsalın içinde varolur ve bireyin benlik kurgusu bu toplumsal süreçler içerisinde oluşur. Tam da bu noktada, yani bireyin sosyal ilişkiler ağı içerisinde kurgulanması sürecinde eğitim işlevi devreye girer. İktidar eğitim kurumları aracılığıyla top-

24

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

lumsalın içerisinde bir birey yaratır. Bu birey, iktidar ilişkilerinden sıyrılmış, bağımsız bir özne değildir artık”. Nitekim Türk-İslam sentezinin eğitim politikaları; bilimsellikten eleştirel düşünceden uzak, muhafazakar, dindar, çıkarcı, ırkçı, faydacı, sorgulamayan, demokratik değerlere yabancı, saldırgan, hoşgörüsüz kuşaklar yetiştirilmesinin tohumlarını ekmiş ve bugün tartışılan eğitim politikalarının temellerini atmıştır. Tam da bu birey, neo-liberalizmin vahşi politikalarına itaat edecek olan bireydir. SON VURUŞ ¾’LÜK !!! Geçtiğimiz günlerde T.B.M.M.’de yasalaşan ve kamuoyu tarafından “4+4+4 Eğitim Modeli” olarak bilinen İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, yukarıda değindiğimiz eğitimi belirleyen koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. 12 Eylül 1980 sonrasında din, Türk-İslam sentezinin bir gereği olarak “zorunlu din dersiyle” eğitim sistemine sokulmuştu. İmam Hatip Okullarının ve Kuran Kurslarının sayıları 12 Eylül sonrası Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırarak en yüksek rakamlara ulaşmıştır. Bugün,


EĞ İT İM

seçmeli ‘Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin Hayatı” dersleriyle camiyi, yani devlet dininin okula sokulduğu iklim, yine bugünlerde bir yargı oyunuyla hesap sorulan(!) 12 Eylül’de oluşturulmuştur. 28 Şubat post-modern darbesi diye nitelendirilen süreçte, yerli sermayenin laikdinci fraksiyonları arasındaki gerilimin tezahürü olarak ortaya çıkan 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim modeli ile, İmam-Hatiplerin sadece orta kısımları kapatılmış ve türban yasağı gibi sembolik kimi adımlar haricinde, 12 Eylül’ün getirdiği eğitim politikalarında değişikliğe gidilmemiştir. Postmodern darbe, gerçekte, radikal dinci akımların tırpanlanıp, uluslararası neo-liberal sistemin gereksinimini karşılayacak “ılımlı dinci” iktidarların önünü açma hedefine hizmet ediyordu denilebilir bir bakıma. Kaçınılmaz olarak, bu süreçte hayata geçirilen 8 yıllık zorunlu eğitimin asıl hedefinin de, piyasanın gereksinimi olan insangücünü yetiştirmek olduğu ve bunun için mesleki eğitimin bu modelin merkezine alındığı unutulmamalı. Nitekim, 1999 yılında yapılan 16. Milli Eğitim Şûrası’nın temel gündem maddesi ‘Meslekî ve Teknik Eğitim’di. Söz konusu şûrada alınan kararlardan birinde: “ İlköğretimin bütün sınıflarında meslek alanını tanıtıcı etkinliklere yer verilmelidir” deniyordu... 2010 yılında yapılan şûradaysa, ilk yılı okul öncesi eğitim olmak üzere, “dörder yıllık üç aşamalı 13 yıllık zorunlu eğitim” öneriliyordu. TOBB başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, 2010 genel kurul açış konuşmasında ne yapılması gerektiğini söylüyordu: “Eğitim sistemindeki sorunlara çare bulmalıyız. Ülkemizin mesleki eğitim altyapısını komple elden geçirmeliyiz. Kısır tartışmaları bir yana bırakıp, mesleki eğitim sistemimizi piyasanın taleplerine duyarlı hale getirmeliyiz”. Bugün tartışılan 4+4+4 eğitim modeli, eğitime ilişkin 4 temel değişiklik öneriyor: 1- Bu teklifle hâlihazırda 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu olan ilköğretim, 4+4 olarak kesintili hale getiriliyor. Buna karşın ortaöğretim (lise) kesintili, örgün ya da yaygın biçimlerde zorunlu hale getirilerek zorunlu eğitim kademeli ve kesintili olarak 12 yıla çıkarılıyor.

Tüm olumlu yönlerine rağmen, gözden kaçırılmaması gereken, Köy Enstitüleri’nin de temellerinin İzmir İktisat Kongresi’nde atılmış olduğu ve sistemin ekonomik alandaki dönüşümüne eşlik eden bir eğitim hamlesi olarak tarihe geçmiş olmasıdır. Hal böyle iken, bu dönüşümün aksine hareket etme bilincine sahip bir muhalefet potansiyeli barındırması, ömrünün sadece14 yıl sürmesine neden olmuştur.

w w w.ha v a is.o rg.tr

25


EĞ İT İM

4+4+4 yasası, hükümet tarafından halkla ilişkileri uzun zaman önce yapılan ve tamamı IMF, OECD ve TÜSİAD, İTO, MÜSİAD gibi patronlar tarafından talep edilen ve yine tamamı Türkiye’deki üretimi ve çalışma düzenini Asyalaştıracak (düşük maliyetli işgücü ile yüksek üretim, yüksek kazanç, yüksek sömürü) olan özel ekonomik bölgeler, kiralık işçilik ve bölgesel asgari ücret uygulamalarının “eğitim ayağıdır”.

26

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

2- 4+4+4’ün ilk 4’ü zorunlu, örgün ve genel ilkokullardan, ikinci 4’ü ise zorunlu, örgün ya da yaygın (açık) ve genel, teknik ve mesleki ortaokullardan, üçüncü 4’ü ise zorunlu, örgün ya da yaygın (açık) ve genel, teknik ve mesleki liselerden oluşuyor. Yani ikinci ve üçüncü 4 yıllık bölümün açık ortaokul ve liselerde ve açık ya da örgün İmam Hatiplerde okunmasının yolu açılıyor. 3- Zorunlu ilköğretim yaşı 6-13 yaş aralığına çekiliyor. Böylece ilkokul 6-9 yaş arasında, ortaokullar ise 10-13 yaş arasında okunacak. Bu durumda ortaokul yaşı tam da kızların ergenlik dönemi olan 1013 yaş arasına denk getirildiği için kızlar devletin yarattığı yasal ortamla ergenlik döneminde eve kapatılabilecek, erkek çocuklar için ise çıraklık yaşını açık ortaokul ile fiilen 10’a, çocuk işçilik yaşı ise fiilen 14’e düşecek. 4- Mesleki Eğitim Kanunu’nda yaptığı değişiklik ile de işletmelerin çalıştırabileceği stajyer öğrenci sayısındaki azami sınırı kaldırıyor. Böylece işletmeler (KOBİ’ler) istedikleri kadar öğrenciyi stajyer adı altında ucuz işgücü olarak kullanabilmesinin yolu açılıyor. Yeni modelin başlıca iki amacı göze çarpıyor: Birincisi, sermayenin, özellikle de küçük ve orta boy sermayenin ucuz emek ihtiyacını karşılamak, bu amaçla da çocuk emeği sömürüsünü derinleştirmek; ikincisi, eğitimdeki özelleştirme sürecini hızlandırmak. 4+4+4 yasası, hükümet tarafından halkla ilişkileri uzun zaman önce yapılan ve tamamı IMF, OECD ve TÜSİAD, İTO, MÜSİAD gibi patronlar tarafından talep edilen ve yine tamamı Türkiye’deki üretimi ve


EĞ İT İM

çalışma düzenini Asyalaştıracak (düşük maliyetli işgücü ile yüksek üretim, yüksek kazanç, yüksek sömürü) olan özel ekonomik bölgeler, kiralık işçilik ve bölgesel asgari ücret uygulamalarının “eğitim ayağıdır”. Piyasanın taleplerini yerine getirirken, Kuran dersleri ve imam hatipler ile hem eğitim alanını hem de toplumsal yaşayışı otoriter bir muhafazakârlaştırmaya tabi tutmayı hedeflemektedir. Diğer yandan eğitimin tümüyle paralı olması, özel okulların hakimiyeti sözkonusudur. 4+4+4 yasası, bir önceki dönemin, kapitalizmin genişleme evresi ve genel eğitim sistemi sayesinde okuyarak sınıf atlayabilen yoksul çocuklarına bundan böyle sınıf atlamanın tüm kapılarını kapatmaktadır. SONUÇ YERİNE 2012 yılında, Türkiye’de Başbakan, 1947 yılında ABD Başkanı Truman’ın şu sözlerini tekrar ediyordu:“Amerikalıların barıştan da daha çok değer verdikleri bir şey vardır. O da hürriyettir. İnanç hürriyeti, düşünce hürriyeti, teşebbüs hürriyeti. Bu hürriyetlerden ilk ikisinin, üçüncüye bağlı olduğu bir gerçektir”. Evet, artık küçük bir Amerika’ya dönüşen Türkiye’de teşebbüs hürriyeti, hem de ilk ağızdan ilahlaştırılarak bireysel ve toplumsal yaşamın temeline yerleştiriliyordu. 4+4+4 Eğitim modeli protestoları sırasında saldırıya uğrayarak darp edilen Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız ise avaz avaz bağırıyordu: “Yasayla ilgili tartışma Kuran eğitimi, peygamberin hayatı vs üzerinden yürüyor. Oysa ki bu yasa eğitim hakkını piyasalaştıran, kamusal olmaktan çıkartan, sömürüyü yaygınlaştıran, sınav-dershane odaklı bir sistem yaratıyor. Siyasal iktidar bu gerçeği örtmek için tartışmayı din ve inanç üzerinden götürmeyi tercih ediyor. Kuşkusuz bu alanda da ciddi sorunlar var ve Eğitim-Sen olarak laik eğitimi cüretkarca savunacağız. Ancak, yasanın pratik anlamı, yoksul aile çocukları için eğitimin neredeyse imkânsız hale gelmesidir”. Türkiye’de aslında 1950’li yıllardan bu yana bir anlamda aydınlanmacı, laik eğitim modeli geçerliydi. Yönetim, otoriter olsa da, bu model içinden, bir biçimde, başlangıcı anti-emperyalist olsa bile eninde sonunda anti-kapitalist muhalefetler yükselmiştir. Oysa, dinle büyülenen ve laiklikten vazgeçilen bir toplumda bilimsel akıl eriyecek ve kapitalizm ne denli vahşileşirse vahşileşsin antikapitalist bilincin gelişmesi daha da zorlaşacaktır. Bu noktada, Althusser’i anmakta yarar var: “Kapitalist hegemonyanın dışında, eğitim, devletin kendi ideolojik hegemonyasını kurmada ve sürekliliğini

sağlamada bir araç, devlete uygun bireyler yetiştirmede bir aygıttır. Egemen ideolojinin dışına çıkamayan, ondan bağımsız düşünemez hale getirilen birey ideallerini gerçekleştirmede, özgür düşünmede, sanatsal yaratıcılıkta körelir.” İnsanlar, yine yeniden vahşileşen kapitalizme karşı dine doğru geriliyorlar mı, yani artan dindarlık bir tür savunma, varoluş çabası mı, yoksa dine doğru kışkırtılarak denetim altında mı tutuluyorlar? Türkiye’de yaşanan değişimle koşut olarak, Aydınlanma ilkelerinin, modernist ve laik yapının, eğitimin kamu hizmeti olarak kabul edilişinin sonu getirilmiştir artık. Bu vazgeçişte özellikle laik sistemde yetişen ve Aydınlanma ilkeleri doğrultusunda eğitim gören toplumlarda anti-kapitalist bilincin de kaçınılmaz bir şekilde yeşerdiği gerçeği yatıyor olabilir mi?!? YAVUZ PAK Siyaset Bilimci

Kaynakça: 1- Sarı, Özgür; Önkal Güncel. “Eleştirel Düşüncede Entegrasyon Süreci Olarak Eğitim”, G.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi,2007. S:45-57 2- Yard. Doç. Haspolat, Evren. “4+4+4 Hangi Kıyametin Alameti Farikasıdır” http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=44033 3- Tonguç, Engin. “Köy Enstitüleri'nin İzinde”, Ankara, 2003, Güldikeni Yayınları 4- Ercan, Fuat. “Neo Liberal Eğitim Ekonomisi; Eleştirel Bir Çerçeve Denemesi” Eğitim Ne İçin? Üniversite: Nasıl? YÖK: Nereye?, Ütopya Yayınları, 1999. 5- Candansayar, Selçuk.”Sırt Çantamıza Koyacağımız Soru”, Birgün Gazetesi. http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1187 091205&news_code=1325498878&day=02&month=01&year= 2012 6- Başkaya, Fikret. “Eğitim Reformu Neden ve Kim İçin” http://www.ozguruniversite.org/index.php?option=com_content&view=article&id=1100:eitim-reformu-neden-ve-kimincin&catid=12:guenluek&Itemid=8

w w w.ha v a is.o rg.tr

27


SENDİK A H AB ERLERİ

10 YILLIK AKP YÖNETİMİNDE

10 BİN 723 İŞÇİ İŞ CİNAYETLERİNE KURBAN GİTTİ! Türkiye’de 19462010 arasında 60 bin işçi iş cinayetlerine kurban gitmiş. 2000-2010 arasında ise 10.723 işçi...

Türkiye kapitalizmi büyüdükçe işçi ölümleri artmış. Giderek daha fazla işçi iş cinayetine kurban gider olmuş.

Bu cinayetlere “iş kazası” diyorlar, “ihmal” diyorlar. İş cinayetlerinin asıl nedeni; Esnek, kuralsız, güvencesiz ve sigortasız çalıştırmadır. Daha fazla esneklik daha fazla ölüm demektir. Daha az sendika daha çok ölüm demektir. Sendikanın giremediği iş yerine ölüm girer. En büyük sektörlerden biri olan inşaatta kamu dışında sendikalı işçi yok noktasındadır. Yalnızca Mart ayında en az 59 işçi iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi. Bunlardan 11'i Esenyurt'ta kaldıkları çadırda yanarak hayatını kaybetti. 11 işçinin yanarak öldüğü bu cinayetlerde yetkili hiç kimse sorumluluk almamakta.

28

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

Yapı Denetim Firması: “Denetleme mahallimizde bir sorun yok.” Esenyurt Belediyesi: “Sorumluluk bizde değil." Çalışma Bakanlığı: “Cevap veremeyiz.” İşçilerin ölümü işte bu cevaplarda saklı. 11 işçinin yanarak öldüğü Esenyurt’ta kimse sorumluluk almazken Türkiye’de sadece 318 iş müfettişi olduğunu biliyor muydunuz? Esenyurt’ta meydana gelen ve 11 işçinin hayatını kaybettiği olayın ardından hemen tüm gazete ve televizyon kanalları aynı noktanın altını çizdi: “Denetim yok.” İşçilerin adeta ölüme sürüklendiği bu sürecte Esenyurt Belediyesi’nden, Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’na oradan yapı denetim firmasına kadar herkes “biz suçsuzuz” ya da “cevap veremeyiz” diyor.


SENDİK A HAB ERLERİ

Teamsters sendikasının Küresel Stratejiler Direktörü

Tim Beaty’nin ziyareti Teamsters (tam adı International Brotherhood of Teamsters) sendikasının Küresel Stratejiler Direktörü Tim Beaty, 8 Mart 2012 tarihinde sendikamız Genel Merkezini ziyaret ederek Genel Başkanımız Atilay Ayçin’le görüştü. Üst kuruluşumuz ITF’in (Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu) üyesi, ABD’nin ve dünyanın en önemli sendikalarından biri olan Teamsters (tam adı International Brotherhood of Teamsters) sendikasının Küresel Stratejiler Direktörü Tim Beaty, 8 Mart 2012 tarihinde sendikamız Genel Merkezini ziyaret ederek Genel Başkanımız Atilay Ayçin’le görüştü. Görüşmeye sendikalarla çeşitli çalışmalar yürüten Molly McGrath ve Dış İlişkiler ve Eğitim Uzmanımız Kemal Ülker de katıldı. Yapılan görüşmeler sırasında Tim Beaty, Türkiye’deki sendikal hareket ve yeni Toplu İş İlişkileri yasa tasarısı ile ilgili olarak bilgilendirildi.

Dünyada çokuluslu şirketlerdeki istihdam politikaları ve bu gelişmeler karşısında uluslararası sendikal dayanışmanın öneminin vurgulandığı toplantıda gelecekteki işbirliği ve ortak çalışmalar için karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Önümüzdeki dönemde Hava-İş ve Te-

amsters yakın bir işbirliği ve dayanışma içinde olacak. Beaty, İstanbul’a dünyanın birçok ülkesinde mağazaları bulunan İKEA’da örgütlü bulunan 14 ülkeden 20 sendika Türkiye’de bir araya gelerek İKEA Sendika Birliği'ni kurduğu toplantı için gelmişti.

Teamsters sendikası hakkında Kuruluş tarihi : 1903 Üye sayısı : 1.430.000 Faaliyet gösterdiği ülkeler : ABD ve Kanada Üye olduğu ulusal konfederasyonlar : Change to Win Federati on [Kazanmak için Değiş] ve Canadian Labour Congress [Kanada Emek Kongresi] Genel Başkanı : James P. Hoffa Genel merkezinin bulunduğu şehir : Washington D. C. Web sitesi : www.teamsters.org

KESK 21 ARALIK ‘TA GREVE ÇIKTI Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK’e bağlı Eğitim Sen, SES, Tüm Bel Sen, BES, ESM, Tarım Orkam Sen, Haber Sen, Yapıyol Sen, BTS, Kültür Sanat Sen, DİVES 21 Aralık 2011 günü greve çıktılar. • Grev hakkının yasal teminat altına alındığı bir toplu sözleşme düzeni için,

• Net asgari ücretin 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret ve maaşlarda bu tutarın vergi kesintisi dışında bırakılması için, • Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest bırakılması için, Greve çıkan KESK çalışanlarına sendikamız genel başkanı Atilay Ayçin’de alanda bir konuşma yaparak destek verdi.

• Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için, • Ülkenin “KHK”lerle yönetilmesine son verilmesi için, • 4/C, 4/B, 50/D, 4924 veya taşeron adı altında sürdürülen güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara iş güvencesi sağlanması için, • Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için, • Emekçilere dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi için, • Temel ücretlerin artırılarak, gerçek bir eşit işe eşit ücret sistemi için, • Ek ödemelerin tüm emekçiler için eşitlenerek emekliliğe yansıtılması için,

w w w.ha v a is.o rg.tr

29


ÇEVRE

Uluslararası Hava Taşımacıları Birliği (IATA) BM’den, Avrupa Birliği Karbon Salımı Düzenleme Sistemi konusunda arabuluculuk yapmasını istedi.

Havayolu şirketlerinin en büyük işveren örgütü konumundaki Uluslararası Hava Taşımacıları Bir-

Bu yıl için birikmiş emisyon borcunun yüzde

liği (IATA), Birleşmiş Milletler'e bir çağrıda bulu-

85’inden harç alınmayacak. Bu oran 2013 yılında

narak, Avrupa Birliği Karbon Salımı Düzenleme

yüzde 80’e düşecek. Havayolu şirketleri bu mik-

Sistemi konusunda havayolu şirketleri ve Avrupa

tarın üzerinde ürettikleri karbondioksit için ser-

Birliği arasında arabuluculuk yapmasını istedi.

best piyasada emisyon sertifikası satın alacaklar.

Sistem, Avrupa Birliği hava sahasını kullanan

IATA'nın çağrısı öncesinde, Çin yönetimi, ha-

şirketlere, karbon salım oranlarına göre ek vergi

vayolu şirketlerinin bu sisteme katılmasını yasak-

uygulanmasını öngörüyor.

lamıştı. Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada da

1 Ocak 2012’den bu yana Avrupa Birliği ha-

30

olduğu görüşünde.

bu plana karşı çıkan ülkeler arasında.

valimanlarına iniş kalkış yapan havayolu şirketleri

Bu karşı çıkışa son günlerde THY üst yönetimi-

Avrupa emisyon sertifikası ticaretine katılmak zo-

nin de katıldığı dikkat çekiyor (Havada 'karbon

runda. Amaç sivil havacılığın da iklimin korunma-

kavgası' büyüyor; Dünya, 13 Mart 2012).

sına katkıda bulunmasını sağlamak. Avrupa

Sorunun bir an önce çözülmemesi duru-

Birliği’nin son çevre inisiyatifi Çin, ABD ve Rusya

munda, konuyla ilgili tüm tarafların bundan zarar

tarafından boykot ediliyor. Çin sivil havacılık dai-

göreceklerini belirten IATA Yönetim Kurulu Baş-

resi uygulamanın devletlerarası anlaşmalara aykırı

kanı Tony Tyler, "Bunun bir ticaret savaşının baş-

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi


ÇEVRE

langıcı olmadığını ve en kısa sürede sağduyuyla çözüme kavuşturulacağını umuyorum," dedi. Amerika Birleşik Devletleri, geçen yıl, Avrupa Adalet Divanı'na başvurarak Brüksel'in uygulamaya koyduğu bu yeni planı durdurmaya çalış-

IATA Yönetim Kurulu Başkanı, Avrupa Birliği'nden de görüşmelere aktif olarak katılmasını ve çözüm arayışına yardımcı olmasını talep etti. Sera etkisi yapan gazların atmosferdeki oranı ise rekor seviyeye çıkmış durumda.

yasal

Küresel ısınmanın başlıca sorumlusu olarak

olduğuna karar vererek Washington'un talebini

görülen karbondioksit gazının sanayileşme öncesi

reddetmişti.

döneme nazaran yüzde 39 arttığı bildiriliyor.

mış

ancak

mahkeme

uygulamanın

Avrupa adalet Divanı'nın kararından bu yana

Birleşmiş Milletler'in iklim uzmanları bu duru-

Amerika Birleşik Devletleri, sorunun uluslararası

mun üç ana nedenini fosil yakıtlarına bağımlılığa,

bir havacılık kurumu tarafından

karbondioksiti atmosferden emen ormanların giderek yokoluşuna ve tarımda gübre kullanımına bağlıyor.

Dünya Meteoroloji Örgütü, son on yılın iklim verileri kaydedilmeye başlandığından beri tecrübe edilen en sıcak on yıllık dönem olduğuna da dikkat çekiyor. Örgüt, eğilimin bu şekilde devam etmesi durumunda olağanüstü iklim felaketlerinin yaşanmaya devam edeceğini belirtiyor. çözülmesi çağrısında bulunuyor. ABD ve Kanada

Avrupa Birliği’nin Karbon Salımı Düzenleme

Avrupa Birliği'nin uygulamasının hem iklim deği-

Sistemi giderek büyüyen çevre felaketine karşı

şikliği hem de havacılık sözleşmelerini ihlâl etti-

alınmış çok yumuşak ve yetersiz bir önlem as-

ğini savunuyor.

lında. Ancak havayolu şirketleri bu yetersiz ön-

Plana açık şekilde karşı çıkan Çin ise, bu uygu-

lemi bile kabul etmek istemiyorlar. Bu mantık kârı

lamanın Çin havayolu şirketlerine yıllık yaklaşık

insan ihtiyaçlarının ve çevrenin önüne koyan

125 milyon dolar ek yük getireceğini savunuyor.

mantıktır.

IATA Yönetim Kurulu Başkanı Tony Tyler, plana yapılan itirazlar dikkate alındığında, Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü'nün (ICAO) soruna çözüme aramak için en uygun kurum olduğunu söyledi. ICAO şemsiyesi altında bir çözüm aramanın vakit alacağını belirten Tyler, buna rağmen tüm taraflar için daha faydalı bir sonuç çıkacağına inandığını belirtti.

w w w.ha v a is.o rg.tr

31


ÇEVRE

10 Bin HES Daha Geliyor

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu, düzenledikleri basın toplantısı ile; Doğu Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezisi Raporu'nu açıkladı. Çin malı teknolojinin kullanıldığı HES furyasında Türkiye'nin orta vadede HES çöplüğüne döneceği uyarısı yapılırken, yeni yayımlanan 'lisanssız elektrik üretimi'ne ilişkin yönetmeliğin ardından 10 bin HES'in daha planlanacağı belirtildi.

32

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

!

Korunan Alanlar HES İnşaatlarına Açılıyor Hükumet, tüm yurtta büyük tepki gören Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu’yla yapamadığını, alelacele meclisten geçirdiği Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu’nda küçük bir değişiklikle yaptı. Böylece, koruma statüsü sayesinde HES'lerden bugüne kadar korunmuş tüm alanların koruma kalkanı ortadankaldırılmışoldu. 6094 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu’nda yapılan son


ÇEVRE

Gökdere Köprü Barajı’nda işçilerin ölmesi protesto edildi

değişiklik; Milli Park ,Tabiat Parkı, Tabiat Anıtı ile Tabiatı Koruma Alanları’nda, Muhafaza Ormanları’nda, Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları’nda, Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nde ve Doğal SİT Alanları’nda Hidroelektrik Santrali (HES) inşaatları yapılmasının yolunu açıyor.

Adana’nın Kozan İlçesi’ndeki Gökdere Köprü Barajı inşaatında meydana gelen kazada insanların yaralanıp hayatlarını kaybetmesi protesto edildi. Kurumlar adına yapılan basın açıklamasında; Davutpaşa, Tuzla, Bursa, Balıkesir, Zonguldak, Ostim, Elbistan ve İstanbul’da ortaya çıkan ‘katliam gibi iş kazalarından’ sonra benzeri bir olayın bu kez Kozan’daki baraj inşaatında kendini gösterdiği dile getirilerek, bir süre önce su tutulmaya başlanan Gökdere Köprü Barajı'nın, dipsavak derivasyon tüneli kapağının patlaması sonucu işçilerden 2’sinin cenazesine ulaşıldığını 2’sinin yaralı, 10 işçinin ise kayıp olduğunu ifade edildi.

Dünya nükleeri, Türkiye nükleer karşıtlarını yargılıyor Almanya'da ve Finlandiya'da on binlerce kişi nükleer karşıtı gösteriler düzenler ve hükümetler nükleer planlarını sorgularken, Türkiye'de nükleer santral kurulmasını istemeyen 58 eylemci yargılanmasına devam ediliyor. Toplumsal sorumluluk ve anayasal hakları doğrultusunda hareket eden eylemcilerin 6 aydan, 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması nedeniyle, eylemcilerin haksız mağduriyeti devam ediyor. Greenpeace en kısa zamanda bu haksız durumun sonlandırılmasını istiyor.

Nükleer ve 3. köprü ÇED'den muaf Nükleer santrallar, 3. köprü, Gebze-İzmir otobanı, Ilısu Barajı gibi dev projelere Çevresel Etki Değerlendirmesi muafiyeti getirildi. 15 nisan 2011’de Resmi Gazete’de Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Yönetmeliği’ndeki, ÇED muafiyetini kapsayan Geçici 3. Madde’yle ilgili bir değişiklik yayımlandı. Buna göre 3. köprü, Gebze-İzmir otoban yolu, Sinop ve Akkuyu nükleer santraları, Hasankeyf gibi uygulamalara ÇED muafiyeti yeniden getirildi.

28 Aralık 2010 günü mecliste SİT Koruma Statüsü’ne sahip ve milli park alanlarının kanun değişikliğiyle HES inşaatlarına açıldığı dile getirilerek ; Adalet kanun yapmaktan ibaret zannedenlerin, yıktıkları bölgelerde yaşayan halkın tabiatı ve yaşam hakkını koruma iradesini yok sayanların çok yanıldıkları vurgulandı. Gökdere Köprü Barajı’ndaki olayın yalnızca bazı teknik eksiklikler ve kullanılan malzemelerin kalitesizliği ile açıklanamayacağının vurgulandığı açıklamada, İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSG) sisteminin bütüncül politikalar ve merkezi bir müdahaleyi gerektirdiği bildirildi.

w w w.ha v a is.o rg.tr

33


ENG LISH

A difficult period ahead

Atilay Ayçin President of Hava-Is

34

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

As you all know our collective-bargaining talks with Turkish Airlines, management has entered into a very crucial era. On March 19, THY management and our union recorded in a report that the parties have failed to come to an agreement on 39 out of 108 of the points under negotiation. To put it plainly, unfortunately, collective-bargaining talks are heading towards a deadlock. During the talks, employer side offered a meager 3 percent nominal wage increase for 2011 and 2012. This is even lower than the targeted inflation rate, and this situation disturbs our members. Moreover, THY management is also asking for many concessions, including a reduction of days off for pilots and crew members. Needless to say, accepting such an offer will mean nothing but a sell out. As Hava-Is we have never betrayed our rank and file members, and we will not do this in the future as well. We are seeking improvements in wages and working conditions for our members who have contributed to the success of Turkish Airlines in the last decade. Our proposals have been fair, but THY seems intent on pushing for unreasonable concessions from its employees. At the bargaining table, we have pledged to make efforts to continue the talks. However, this doesn’t mean that we shy away from using our legal and democratic rights, including the right to strike. We ask THY management to stop refusing to give ground on employment conditions. Moreover, we warn them that offering only a small concession on pay will not offer a solution. Now it is the time to show your dissatisfaction to the employer side by using soft means. By using every opportunity, we need to convey them the message that if the talks break down at any point, the airline will face dire consequences and there is no need to go down this path. We will keep on behaving with good intentions, but on the other hand, we will not let this to lead to loss of rights and living standards. Please be prepared to act together if a strike becomes necessary to force a settlement. In solidarity,


ENG LISH

23rd collective-bargaining agreement period:

What is going to happen next?

The first meeting regarding the 23rd collective-bargaining agreement period took place on February 2, 2012 between Turkish Airlines Inc. and the Turkish Civil Aviation Union at the General Management Building of the airline at 14:00pm. This means that 30 days passed since the beginning of negotiations. As the title of this memo suggests our aim is to provide you a general overview of the process. Where the parties fail to reach an agreement, 30 days after the commencement of collective bargaining, either of the parties may request from the competent authority a mediator selected from the official list to join the bargaining process. In this case, the competent authority shall call the parties to a meeting within six working days of receiving the request, for appointing a mediator. If no recourse has been made to the appointment of a mediator in accordance with the first paragraph, and no agreement has been reached 60 days after the com-

mencement of collective bargaining, the competent authority shall, upon request or at its own initiative and within six working days, apply to the court, asking the court to appoint a mediator from the official list. The term of duty of the mediator shall be 15 days. This term may be extended for a maximum of six working days after the consent from the parties. If the parties fail to come to an agreement at the end of the time limit fixed for mediation, the mediator shall record the dispute in a report within three working days and transmit this

report to the competent authority together with his recommendations and proposals to bring about a settlement to the dispute. The competent authority shall transmit a copy of this report to each of the parties within six working days at the latest. A decision to call a strike in one or more establishments or in an enterprise shall not be taken until six working days have elapsed since the date of notification of the report referred above, to the effect that mediation proceedings have failed to resolve the dispute concerning these establishments. As you can see, there is an excessively long waiting period from the start of negotiations to the date when a strike can be held, and the union must follow specific steps. Collective bargaining must take place first. If there is a decision to go ahead with strike action, the employer must be given at least six working days notice. In Turkey solidarity strikes, general strikes, go-slows and workplace occupations continue to be banned.

Professor Fevzi Yılmaz appointed mediator in THY dispute Yesterday, in line with the provisions specified under The Collective Labour Agreement, Strike and Lock-Out Law (No. 2822), the competent authority, appointed Professor Fevzi Yılmaz as the mediator in the presence of both parties. Legal representatives of Turkish Airlines affix an objection annotation maintaining that a mediator should be appointed by the court. This indicates that THY management aims to postpone the bargaining process and is behaving in bad faith. THY management can even open a court case against the appointment of Mr. Yılmaz as the mediator. The term of duty of the official mediator shall start on the date on which the notice of the court is delivered to him. Functions of a mediator are as follows: The term of duty of the mediator is 15 days. This term can be extended for a maximum of six working

days with the consent of the parties. The mediation process is not a compulsory one. However, the relevant law stipulates that he/she “shall make every effort to bring about a settlement between the parties and make proposals to the interested parties.” Where the mediator succeeds in reconciling the parties, the process ends with an agreement. If the parties fail to come to an agreement at the end of the time limit fixed for mediation, the mediator records the dispute in a report within three working days and transmits this report to the competent authority together with his recommendations and proposals to bring about a settlement of the dispute. The competent authority shall transmit a copy of this report to each of the parties within six working days at the latest. Although these are quite clear deadlines, in practice they are rarely met.

w w w.ha v a is.o rg.tr

35


ENG LISH

New ITUC report highlights failure to protect workers in Turkey A new ITUC report released today strongly criticizes the Turkish government’s failure to protect workers from exploitation and intimidation by private-sector employers and state authorities. Weak and poorly-enforced labour laws, coupled with courts which are strongly biased in favour of employers, leave the country’s workforce without protection from discrimination and largely unable to bargain collectively for decent wages and conditions. “Turkey has an extremely poor record on labour rights, and the list of victims of anti-union harassment by the government and employers continues to grow,” said ITUC General Secretary Sharan Burrow. Heavy restrictions on the right to organise unions, government manipulation of union membership figures and the common practice of threats and intimidation to stop workers joining and forming unions mean that only 5.4% of workers are covered by collective bargaining agreements. The long-standing practice of judicial harassment of union advocates continues, with another 15 women arrested and taken into custody last week while their union office was raided by police. Many other unionists remain in prison, and peaceful union demonstrations are often subjected to violence by the authorities. The report, submitted today to the World Trade Organisation’s Trade Policy Review on Turkey, also finds that women in Turkey are concentrated in labour intensive industries, agriculture and informal activities which offer little or no security, income and social protection. Women face a considerable gender pay gap and only one out of four women participates in the formal workforce. Child labour remains a serious problem. Even though 41 per cent of working children are on farms, employment in agriculture is not governed by the Labour Code but by a special “Code of Obligations” that does not provide adequate protection. In the cities, many children work on the street. Many street children - who are often victims of trafficking - are forced into beggary, the illegal drugs trade, petty crime and other worst forms of child labour.

36

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

Unions take up the fight against new anti-union legislation in Turkey Unions in Turkey are joining forces in a bid to see off a notorious piece of draft legislation, which, if passed, threatens to erode Labour rights. have

force 40 per cent of their workforce to

launched a concerted campaign under

work during a strike. While ILO core

the auspices of the Trade Union Unity

labour standards allow employers and

Across

Turkey,

unions

Platform, formed a year ago by labour

unions to agree rules to maintain min-

organisations affiliated to Türk-İş, a

imum services, the imposition of such

Turkish trade union confederation,

a law forcing people to work during a

which includes the ITF-affiliated unions

strike, is a clear violation of ILO stan-

Hava-İş and Tümtis. They issued a joint

dards and would effectively destroy the

statement condemning the govern-

ability of trade unions to function.

ment’s draft Collective Labour Rela-

As part of the union campaign,

tions Law, which they believe breaches

Hava-İş will on 20 February distribute

ILO and EU standards.

20,000 leaflets to aviation workers all

Provisions include suggestions that

over the country to raise awareness. On

there should be a three per cent thresh-

21 February, a petition campaign will

old in each sector before trade unions

be launched and Trade Union Unity

can even qualify to undertake collective

Platform unions will participate in joint

bargaining. This will deny nearly 60 per

rallies and demonstrations in cities

cent of existing unions the right to col-

across Turkey.

lective bargaining. ILO conventions 87

Atilay Ayçin, Hava-Is president,

and 98 on freedom of association and

commented: “The new legislation

collective bargaining, the ILO's core

forces unions to accept legal arrange-

conventions, which have been ratified

ments that prescribe flexible, unse-

by the Turkish government, do not per-

cured

and

unregulated

working

mit thresholds for trade union mem-

conditions. The brazen attack on the

bership that would effectively deny

right to strike singles out Hava-Is. For

most unions the right to represent their

us the right to strike is in no way nego-

members.

tiable.” Last December, 13 members of

Another clause of the draft law ap-

Global Unions, including the ITF, raised

pears to deliberately target Hava-Is (the

their concerns about the new draft leg-

principal Turkish aviation union). It

islation with Turkish prime minister

gives aviation companies the right to

Recep Tayyip Erdoğan.


ENG LISH

AA memo memo on on your your right right to to refrain refrain from from fulfilling fulfilling your your obligation obligation to to work work ifif your your wages wages go go unpaid unpaid Dear non-Turkish speaking members of Hava-Is, You are all hired on the basis of employment contracts that are made for a definite (fixed term) period. In fact, this practice goes against the principals, and limitations brought up by the Labour Law (Law No. 4857). Article 11 of the Labour Law stipulates: “An employment contract is deemed to have been made for an indefinite period where the employment relationship is not based on a fixed term. An employment contract for a definite period is one that is concluded between the employer and the employee in the written form, which has a specified term or which is based on the emergence of objective conditions like the completion of a certain work or the materialisation of a certain event. “An employment contract for a definite period must not be concluded more than once, unless there is an essential reason which may necessitate repeated (chain) contracts. Otherwise, the employment contract is deemed to have been made for an indefinite period from the very beginning.” Moreover, when the employment relationship comes to an end for one reason or another Turkish Airlines management blocks your salary and other wage related payments for weeks. Some of our exmembers even received their unpaid wages after they went back to their home countries. Rightfully, this creates outrage among you. Please be advised that the Labour Law provides protection to you for such cases. Firstly, Article 24 of the Labour Law (Law No. 4857) says: “The employee is entitled to break the contract,

whether for a definite or an indefinite period, before its expiry or without having to observe the specified notice periods, in the following cases…” And one of these cases is described as follows: “If the employer fails to make out a wages account or to pay wages in conformity with the Labour Law and the terms of the contract.” According to the Law, this behaviour falls into the category of “immoral, dishonourable or malicious conduct or other similar behaviour.” Secondly, Article 34 of the same Law says: "The employee whose wage has not been paid within twenty days of the day it was due, except for force majeure, may refrain from fulfilling his obligation to work. Even if refraining from work by employees based on their personal decisions takes on the character of a concerted action in quantifiable terms, it shall not qualify as a strike. The highest interest rate charged to bank deposits shall be levied on wage debts not paid on the day they were due. “Employment contracts of such employees shall not be terminated solely because they have refrained from working for this reason; no replacements shall be hired, nor may such work be performed by others.” If you face such a treatment, you can stop working for Turkish Airlines by referring to these two provisions. However, before using your legal rights mentioned above against unpaid wages, bonuses, etc. it would be useful to inform Human Resources Department in writing. Thus, you will have proof, then you can show a copy to the court if it deems to be necessary. Also please do not forget to send a carbon copy of your letter to our union.

New president for the European Transport Workers’ Federation Swedish unionist Lars Lindgren was this week elected to the presidency of the European Transport Workers’ Federation (ETF), the ITF’s European arm, following a meeting of the ETF executive committee in Brussels. Lindgren, a trucker by profession, has been working for the Swedish Transport Workers’ Union for more than 25 years. Currently the union’s president and general secretary, he has also held the positions of international secretary and local union official. Politically active at local parliament level in his home county, Lindgren is also a member of the executive board of the Swedish Trade Union Confederation, LO. His numerous ITF positions include: executive board member, vice-chairman of the dockers’ section, and member of the ITF international bargaining forum negotiating team. He is also a member of the ETF executive committee and of the Nordic Transport Workers’ Federation executive board and management committee. Lindgren commented: “There lies a huge task ahead of us, in a Europe where

more and more people are struggling to preserve what was obtained in the past, let alone to improve their living and working conditions. But it is worth the fight and I truly believe that the ETF can make a difference and has already proved its power many times. I am honored to become president of such a strong federation and play an important role in defending our members all over Europe.” Eduardo Chagas, ETF general secretary, added: “I welcome Lars Lindgren’s wide experience in the transport sector and in the international trade union movement. Today’s decision shows our internal strength and it also allows the ETF to immediately focus again on the preparation of the May 2013 ETF congress and in preparing the ETF response to the external challenges transport workers are facing and fight united for a social Europe.” Lindgren succeeds Graham Stevenson, who was the ETF’s president from 2009 to 2011.

w w w.ha v a is.o rg.tr

37


Ü Y ELERİMİZ DEN

EVLENENLER ● THY Antalya İstasyon Üyemiz İsmet Mindaş – Hülya 25.02.2012’de.

● THY Uçuş İşletme üyemiz Ceyla ile Karamurat

SÜNNET ● Gül Özlem Gülek’in Oğlu Tahsin Efe Gülek 22.01.012’de ● THY Teknik A.Ş. üyemiz Doğan Öztürk'ün oğlu Gökay Öztürk 24.01.2012'de sünnet olmuşlardır.

14.04.2012'de.

● THY Uçak Emliyetten Emekli üyemiz Erol Yıldız'ın oğlu Rıdvan ile Aynur 01.04.2012'de.

● THY Teknik üyemiz Barış Ertekin Başsoy ile Aydan Tuna 10.03.2012'de.

● THY İzmir İstasyon emekli üyemiz Hikmet Yüksel'in kızı 18.02.2012'de.

● THY Teknik A.Ş. temsilcimiz Kemal Yaprak ile Bilge Uçar 15.01.2012'de.

● THY Teknik üyemiz Mahfuz Ekin ile Marşi Deah 25.12.2011'de evlenmişlerdir. Evlenen tüm üyelerimize mutluluklar dileriz.

Sağlıklı günler dileriz.

R A H AT S I Z L A N M A ● TEC Temsilcimiz Hüseyin Mökükcü'nün eşi Belgin Mökükcü 28.03.2012'de.

● THY- Antalya Satış Trafik şefimiz Saim Pınar 16.03.2012 tarihinde hastalanmıştır.

● THY Kargo üyemiz Cavit Açıkgöz'ün kızı Tuğba Açıkgöz 16.03.2012'de.

● TEC üyemiz Fatih Güleçyüz'ün kızı Elif Güleçyüz 02.03.2012'de.

● THY İzmir İstasyon Müdürlüğü üyemiz Ayşen Çorumlu'nun eşi 29.02.2012'de

NİŞANLANANLAR ● THY Antalya emekli üyemiz Orhan Karabulut’un kızı Melek Karabulut 10.12.2011’de nişanlanmıştır. Mutluluklar dileriz.

● THY İzmir Satış Müdürlüğü üyemiz Neşe Kılıç 15.02.2012'de ● TEC üyemiz Can Emrah Ülgü'nün babası Orhan Ülgü 16.01.2012'de

● THY İzmir İstasyon Müdürlüğü üyemiz Selime Hande Yıldırım 13.01.2012'de

DOĞUM ● THY Antalya Kargo'dan üyemiz Murat Yaşar Yıldız'ın Kuzey isminde bir oğlu 06.03.2012’de

● THY Uçuş İşletme üyemiz Özge Uygun'un oğlu 10.02.2012'de.

● THY Teknik A.Ş. üyemiz Ramazan Taşkın'ın ikizleri 17.01.2012'de.

● THY Kargo üyemiz Ziya İşlek'in kızı 11.01.2012'de. ● THY Hatay Muhasebe Md. üyemiz Sevgi Ceyhan'nın kızı Melek Ceyhan 05.01.2012'de.

● THY Kargo Bşk. Üyemiz Nur Saygısever'in kızı 04.01.2012'de.

● Hava-iş Antalya Şube Eğitim ve Teşkilatlandırma Sekreterimiz Türkan Sabancı'nın Egemen isminde bir oğlu 30.12.2011’de.

● TEC üyemiz Veysel Koca'nın oğlu 16.12.2011'de. ● TEC üyemiz Fatih Demirkan'ın oğlu Furkan Demirkan 15.12.2011'de

● Mehmet ve Nuray Mete’nin Doğa isminde bir oğlu 23.12.011’de.

● Mehmet Turgut Temiz’in Çinar isminde bir oğlu 16.01.012’de

● Ankara üyemiz Sibel Elaldı’nın kızı 08.02.012’de dünyaya gelmişlerdir. Yeni doğan bebeklerimize mutlu ve sağlıklı bir yaşam diliyoruz.

38

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

● THY Teknik üyemiz Selma Alter 11.01.2012'de. ● THY Teknik A.Ş. üyemiz Erhan Eren 02.01.2012'de. ● TEC üyemiz Ender Arabacı 15.12.2011'de. ● THY İzmir İstasyon Müdürlüğü üyemiz Hande Tarancı 06.12.2011'de

● THY İzmir İstasyon Müdürlüğü üyemiz Derya Kökel 02.12.2011'de

● THY İzmir İstasyon Müdürlüğü üyemiz Zerrin Gök'ün annesi 30.11.2011'de

● THY İzmir İstasyon Müdürlüğü üyemiz Sahure Karancak'ın annesi 25.11.2011'de

● THY Eğitim üyemiz Özlem Atik 24.10.2011'de ● Serkan Gündoğmuş’un annesi Ruşen Gündoğmuş 11.01.2012’de

● Ayfer Candar’ın babası Hasan Çakır 16.01.2012’de ● ANK.ŞB.Sekreteri sn.Reşat Karaman’ın kızı Merve Karaman 27.01.012’de

● Hava-İş Antalya Şube Mali Sekreteri Ertan Uyar’ın eşi 28.01.2012’de

● THY-Antalya İstasyon üyemiz İbrahim Cengiz 17.02.2012’de

● THY-Antalya emekli üyemiz Mehmet Şekerci’nin eşi 15.02.2012’de

● THY-Antalya İstasyon üyemiz Saim Pınar 16.03.2012’de ● THY-Antalya İstasyon üyemiz Bengü Çakı 19.03.2012’de Rahatsızlanan üyelerimize acil şifalar diliyoruz.


Ü Y ELERİMİZ DEN

V E FAT

● THY Uçuş İşletme üyemiz Ali Yaman'ın eşi Perihan Yaman 21.02.2012'de.

THY Uçuş İşletme üyemiz Serkan Tınç'ın eşi, aynı zamanda kendisi de uçuş işletme üyemiz olan Nergiz Çakıroğlu Tınç'ı 03.03.2012’de elim bir trafik kazasında kaybettik. Ailesine, Yakınlarına ve arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz.

● THY Genel Müdürlük üyemiz Alkım Şenay Orakçıoğlu'nun babası 17.02.2012'de.

● THY İzmir Hat Bakım Şefliği emekli üyemiz Veli Kenan Erdemir'in annesi 14.02.2012'de

● THY Uçuş İşletme üyemiz Pınar Güneser'in babası Selçuk Büyükdoğan 11.02.2012'de.

● THY Ağrı Satış Md. üyemiz Namık Zengin'in babası ● THY Teknik üyemiz Veli Özarslan'ın babası 28.03.2012'de.

● THY Teknik İmalat ve Tamir Atelyeleri üyemiz Türker Etuş'un babası 24.03.2012'de.

● THY Kargo üyemiz Önder Güzelbilen'in babası Hüseyin Güzelbilen 24.03.2012'de.

● THY Kabin Hizmetleri üyemiz Damla Tuğlu'nun babası Mecdi Tuğlu 23.03.2012'de.

● THY Hat Bakım üyemiz Zeki Okur'un abisi Abidin Okur 23.03.2012'de.

● THY İzmir Hat Bakım Şefliğinden emekli üyemiz Yaşar DOĞAN'ın annesi 23.03.2012'de

● THY Kargo üyemiz Adnan Karaismailoğlu'nun dedesi 21.03.2012'de.

● THY Hat Bakım üyemiz Candan Demircan'nın babası 19.03.2012'de.

● THY Kabin Hizmetleri üyemiz Burcu Sinem Erfındık'ın babası Yılmaz Yaşar Gürbüz 18.03.2012'de.

● THY Kabin Hizmetleri üyemiz Melike Terlikçi'nin babası Gökhan Terlikçi 16.03.2012'de.

● THY Genel Müdürlük üyemiz Murat Özen'in annesi 12.03.2012'de.

● THY Harbiye Satış Müdürlüğü üyemiz Özlem Bozkır'ın babası 12.03.2012'de.

● THY Taksim Satış üyemiz Fitnat Diğdem Odabaşı babası Alparslan Ereker 04.03.2012'de.

● Hava-İş İzmir Şube Personeli Gürkan Güçlü'nün kayınvalidesi ve emekli üyemiz Reyhan Güçlü'nün annesi 03.03.2012'de

● Kabin Hizmetleri üyemiz Kaptan Yavuz Koral'ın babası 01.03.2012'de.

● THY Genel Müdürlük üyemiz Sibel Bilgiç'in babası 27.02.2012'de.

● THY Teknik Temsilcimiz Adil Ak'ın amcası 27.02.2012'de.

● THY Kadıköy Satış üyemiz Sibel Bilgiç'in babası Selim Sırrı Serim 27.02.2012'de.

● THY İstasyon Baş Müdürlüğü emekli üyemiz Turgay Kuzu 27.02.2012'de.

03.02.2012'de.

● Temsilcimiz Hakan Yıldırım'ın annesi 20.01.2012'de.

● THY A.O üyelerimiz Aytül Can ın babası ve Murat Can' ın kayınpederi emekli üyemiz Ünal Sönmez 22.11.2011'de.

● THY İzmir İstasyon emekli üyemiz Ahmet Aksüt 17.01.2012'de

● THY Teknik üyemiz Nejdet Gönen'in annesi 06.01.2012'de.

● THY Uçak Güv. Bşk. üyemiz Davut Bozkurt'un babası 06.01.2012'de.

● THY Uçuş İşletme üyemiz Meltem Özçetin'in babası 03.01.2012'de.

● THY Uçuş İşletme üyemiz Kaptan Hasan Aktaş'ın babası ve İstasyon md. üyemiz Dilek Adalı Aktaş'ın kayınpederi Ali Ekber Aktaş 03.01.2012'de.

● Uçuş İşletme üyemiz İdil Koral'ın kayınbabası 01.03.2012'de.

● THY Antalya İstasyon üyemiz Çisel Tuba Dere'nin babası ve THY Antalya İstasyon üyemiz Ömer Dere'nin kayınpederi 12.12.2011'de

● THY Teknik üyemiz Murat Metin Şafak'ın annesi 09.12.2011'de.

● THY Uçuş İşletme üyemiz Serap Özkan'ın babası 06.12.2011'de.

● THY Dispeç Müdürlüğü eski üyemiz Baş kontrolör Cüneyt Yüksel 06.12.2011'de.

● THY Teknik üyemiz Cevdet Yıldız'ın annesi 02.12.2011'de.

● Filiz Çakır’ın annesi Remiye Bayram 23.12.2011’de

● Ebru Demirci’nin babası Aselet Demirci 28.12.2011’de ● Damla Tuğlu’nun babası 23.03.2012’de ● Serenat Özmen’nin kardeşi Doğuş Burak Özmen 26.03.2012’de

● Büşra Maldan’ın babası 26.03.2012’de vefat etmişlerdir. Yakınlarına başsağlığı ve sabır dileriz.

w w w.ha v a is.o rg.tr

39


T EK NOLOJİ DÜ NYASI

BULMACA

SOLDAN SAĞA 1- Lokomotif ve vagonların gidebilmesi için demir çubukların paralel olarak döşenmesinden meydana gelmiş yol. 2- Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk. - Genellikle çocuk oyunlarında baş olan, diğer çocuklara veya gruba karşı cezasını çekmek ve bundan kurtulmak için tek başına bütün sorumluluğu üzerine alan. - Satrançta, her yönde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak L biçiminde hareket eden taş. 3- Posta kutusu (kısaltma). - Savaş ve taşıma gereçleriyle donatılmış (kıta veya birlik). 4- Doktorun hastası için gerekli gördüğü ilaçlarla, bunların kullanılış biçimleri yazılı olan kâğıt. Selülozdan yapılan, parlak, bükümsüz iplik. 5- Üzme, sıkıntı verme, üzgü. - İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka. 7- Gam dizisinde "sol" ile "si" arasındaki ses. İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan. 8- Romen rakamında; M rakamının adı. - İşini iyi bilen, yetenekli kimse (mecaz). 9- Davranış, tavır. - Gözde sarıya çalan kestane rengi. 10- Alfabenin on beşinci harfi. - Hazırlanan içeceğin renk ve koku bakımından istenilen durumu. 11- Açık kurşuni, külrengi. - Sesin bir yere çarpıp geri dönmesi, yankılanması. 12- Lüfer balığının küçüğü (Temnodon altator). 13- Bir kurala bağlı olmayıp ancak işitmekle öğrenilen (söz). – Bir haber ajansı. 14- Ekme işini gerçekleştiren. - Birden çok kimse veya nesneyi ilgilendiren, onlara özgü olan, onların katılmasıyla oluşan, birlikte. 15- Bir çalışmaya yardım sağlamak için, genellikle açık havada yapılan eğlentili toplantı.Aldatma, düzen, tuzak, hile. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1- Yeryüzü kabuğunun bazı jeolojik olaylar sonunda sarsılması. - Belge niteliği taşıyan film veya televizyon programı. Dokümanter. 2- Bir olgunun, bir olayın tekrarlandığını belirtir, defa, kere, sefer. - Bir yarışmada başta bulunan takım veya yarışmacı. – İlave. 3- Gam dizisinde re ile fa arasındaki ses ve bu sesi gösteren nota işareti. - Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot. - Bir sıvıyı ağza alıp yutmak. 4- Vücudun bir bölümünde hareket ve hissetmenin kalkması. -Yardım amacıyla toplanan para. 5- Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm. Nikel'in kısaltması. 6- Kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına takılan kol. – Dokuz artı bir sayıda olan.

40

Siv il Ha v a c ıl ık Ça l ışa n l a rın ın Sesi

1

2

3

4

5

6

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15

7- Genellikle bölmeli göçebe çadırı. - Kez, yol, defa, sefer. 8- Lenf damarları içinde dolaşan ve kan plazması ile akyuvarlardan meydana gelmiş saydam ve soluk sarı renkte bir sıvı. Akkan. – Bir spor kulübümüz(kısaltma). 9- Bildirme yazısı, mesaj. - Toplum töresine uygun davranma, incelik. 10- Havada beşte dört oranında bulunan, rengi, kokusu ve tadı olmayan gaz. Nitrojen. - Ceket altına giyilen kolsuz ve kısa giysi. - Büyük kardeş, ağabey. 11- Vücut ısısı. - Geminin rüzgâr üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme, bazısını germe işlemi.

G E Ç E N S AY I N I N Ç Ö Z Ü M Ü

ÖDÜLLÜ

Bulmacayı doğru çözüp gönderen herkese, ailenizle birlikte izleyebileceğiniz The Smurfs (Şirinler) DVD hediye! Mektuplarınızı Hava-İş Genel Merkezi adresine göndermenizi rica ederiz.

7

8

9

10

11


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.