KÜLTÜR SANAT
“Geçmişe takılı kalıp kültürümüzü beslemezsek biteriz” Silvina Der-Meguerditchian ve Vahé Tachjian’ın yolu 2010 yılında Huşamadyan Projesi’yle kesişti. Osmanlı’daki Ermeni yaşamını bu kadar incelikli ve derin ele alan proje, geçmiş ile bugün arasında yırtılan bağları yeniden ören bir köprü oldu. RÖPORTAJ VE FOTOĞRAFLAR: SARKİS GÜREH
S
ilvina Der-Meguerditchian’ın İstanbul’daki ikinci kişisel sergisi ‘Yeri Olmayan Bellek’ 18 Nisan-25 Mayıs tarihleri arasında Depo’da sanatseverlerle buluştu. Der-Meguerditchian’ın, tarihçi Vahé Tachjian ile birlikte yürüttüğü Huşamadyan projesi (www.houshamadyan.org) çerçevesinde elde edilen fotoğraflar, bu fotoğraflarla hazırlanan halı ve videolar ile çeşitli objelerin yer aldığı sergi, kimlik ve hatırlama temalarını merkeze aldı. Der-Meguerditchian, tarihi tarihçilere bırakmayan, tarihten beslenen bir sanatçı. Kökleri hiç görmediği Antep ve Maraş’a dayanıyor. Dedelerinin nasıl yaşadıklarını merak edip, gözünde hiçbir şey canlandıramayınca kimlik, aidiyet ve hatırlama üzerine düşünmeye ve üretmeye başlamış. Der-Meguerditchian’ı farklı
kılan, geçmişi olduğu gibi göstermesi değil, ona tekrar hayat vermesi. Bunu doğal ve içten yapabildiği için, izleyici, yüzyıl öncesiyle kolayca bağ kurabiliyor. Bu da sanatçının esas hedeflediği şey... Herkesin, 1915’te Ermenilere ne olduğuna odaklandığı bir dönemde, tarihçi Vahé Tachjian “1915 öncesinde Ermeniler nasıl yaşardı” sorusuna yanıt arıyordu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin nasıl yaşadıklarını, Ermeni kaynaklarını kullanarak anlatmak gibi amacı vardı. Bu kaynaklar çok değerli olmasına karşın, hem Ermeniler hem de Ermeni olmayan tarihçiler tarafından değerlendirilmiyordu. Der-Meguerditchian ve Tachjian’ın yolu 2010 yılında Huşamadyan Projesi’yle kesişti. Osmanlı’daki Ermeni yaşamını bu 151
kadar incelikli ve derin ele alan proje, geçmiş ile bugün arasında yırtılan bağları yeniden ören bir köprü oldu. Sergi dolayısıyla İstanbul’da olan Der-Meguerditchian ile Huşamadyan ve Yeri Olmayan Bellek Sergisi üzerine söyleştik.
Osmanlı’nın farklı bölgelerinden günlük yaşamı konu alıyor. El işlerini konu alan bir albüm daha var. Ve burada, el işi objelerin üretildikleri yerden şimdi bulunduğu yere olan yolculuğu da anlatılıyor. Üçüncü albüm ise okulları ve öğretim hayatını gösteriyor. Ayrıca makaleler var. Colombia Üniversitesi’nden Nanor Kebranian, Ermeni mahkûmların durumunu ve gizlice yazdıkları mektupları analiz ediyor. Chicago Üniversitesi’nden Yaşar Tolga Cora, Erzurumlu zengin bir işadamı olan Haçadur Pastırmacıyan’ın öldürülüşünü anlatıyor. Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Ermenilerle, Osmanlı Ermenileri arsında bağ kuran Hırimyan Hayrig ve Van’da yayımlanan Ardzvi Vaspuragani dergisini konu alan bir makale daha var. Kitapta Vahe’nin de iki önemli hatırat yazarı Harutyun Sarkisyan ve Manuk Dzeron ile ilgili bir makalesi bulunuyor.
Huşamadyan Projesi’nde neler yapıyorsunuz? 1915 öncesinde Ermenilerin yaşadıkları her şehri, kasabayı, köyü ayrıntılı bir şekilde ele alıyoruz. Oralardaki yaşamı sadece genel hatlarıyla değil, her şeyiyle anlatmak istiyoruz. Eskiden hazırlanan yıllıklarda, hatıratlarda olduğu gibi... O yıllıklar, hayatın başka başka yüzlerine gösteren önemli kaynaklar bizim için. Ekonomik veriler, sosyal ve kültürel yaşam, din, şarkılar, dans, hikâyeler, deyimler, Kiliseler, okullar vs... Huşamadyan herkesin, kendinden bir parça bulabileceği bir proje. Vahe de ben de, farklı yollardan Osmanlı’da 1915 öncesinde Ermeni yaşamı Serginiz kimlik ve bellek araToplumlar, ancak eski olanı yeniye üzerinde çalışıyorduk. Birlikte sındaki bağlara odaklanıyor. çalışmaya başladığımızda İkiHangi düşüncelerle yola çıkdokuduklarında varlığını sürdürebilir. miz de, interneti kullanmanın tınız sergiyi hazırlarken? Aksi halde ölürler. öneminin farkındaydık. ProjeHuşamadyan Projesi’yle yi herkesin kolayca ulaşabileeski fotoğraflar günlük yaşaceği, anlayabileceği ve özellikle gençlerin ilgi göstereceği şekil- mımın bir parçası oldu. Ama ben tarihçi değilim. Sanat yoluyla de geliştirdik. Standartlarımızı yüksek tuttuk ve hem form hem bir şeyler söyleyebilmenin yolunu arıyorum. Sergilenen iki halı, içerik olarak titizlikle çalıştık. Şimdilik, projede çalışan küçük bir 1915 öncesinde yaşayan aileleri bir şekilde yan yana getirmek grubuz. Maddi olarak daha çok desteklenebilirsek, bu büyük ve düşüncesiyle meydana geldi. Bir kısmı kırılmış, yırtılmış olan bu önemli çalışmayı daha hızlı ilerletebiliriz. fotoğrafların, bir bütünlük içinde, tam olarak birlikteler hissini vermelerini istedim. Bu halılar, bu topraklarda bir zamanlar daha Proje kapsamında bir de kitap yayımladınız... zengin ve daha büyük olan ama şimdi var olmayan bir yaşamın Projeye başladıktan sonran her yerden fotoğraf gelmeye küçük bir parçasını, bir fragmanını gösteriyor. başladı. Neredeyse her hafta bir şey ulaştı elimize. Bu ilgi bizim Sergideki kırmızı teller ise insanın önüne açılan çok ve farklı için çok değerli. Kitabın ilk bölümü bu fotoğraflardan oluşuyor ve yolları simgeliyor bana göre. Bu yollar bir yerde kesişip insanın 152
KÜLTÜR SANAT
yaşamına bir yön verir. Bana göre bu teller kesik, oradalar ama kesişemiyorlar. Dans videosu ise Buenos Aires’te yapıldı. Dansın, nasıl direniş unsuru olabileceğini anlatmak istedik. O videoda çocuklar Koçari dansını ediyorlar, ki yüzyıldır bu dans öğretilir gençlere. Bu dans, hatırlamak, unutmaya direnmek için oynanıyor. Ben yeni bir şey yaratmak isterim ama eski olanı silmem veya yok saymam, olduğu gibi de muhafaza etmem. Buna karşıyım. Onu yeni bir şekle sokarım. Toplumlar, eski olanı yeniye dokuduklarında varlığını sürdürebilir. Aksi halde ölürler. Dans videosu, bu düşünceyle hazırlandı. Animasyon videoları nasıl hazırlandı? Yıllar önce animasyon stüdyolarında çalıştım. Uzmanı değilim ama biraz anlıyorum. Eski fotoğraflara hayat vermek, hep istediğim bir şeydi. Ve bu fikir ortaya çıktı. Huşamadyan’da bilikte çalıştığımız grup arkadaşımla birlikte diyalogları yazdık. Harput lehçesiyle konuşan bir arkadaşım seslendirme yaptı. Kadın sesi lazım olunca San Fransico’dan bir sanatçı arkadaşım yardımcı oldu. Çok zorlandık. Bir video için bir ay uğraştık. Seri için hazırlanan videolar için Heinrich Böll Stiftung Derneği bize destek oldu. 1915 öncesine ilişkin büyük bir boşluk var, bunun tamamlamak mümkün mü? Belki de tek yol bizim Huşamadyan projesinde yaptıklarımızdır. Projemiz, o insanlarla bugün ve gelecek arasında bir köprü kuruyor. Bu zaten benim sanatımın temeli aynı zamanda; tarih, bizim yola devam etmemizi sağlayacak bir besin bana göre. Geçmişe takılı kalıp kültürümüzü beslemezsek, o zaman biteriz.
Silvina, projesini editörümüz Sarkis Güreh’e anlattı.
İstanbul’da bulunmak size neler hissettiriyor? Zor... İki kutup arasında gibiyim. Bir yandan mutlu hissediyorum, bana ait olan çok şey görüyorum, tanıyorum. Diğer yönden hep ağır bir tarafı var burada olmanın. Burada bir şekilde kendime ait bir alan işgal etmeyi istedim: Burası bana da aitti ve şimdi benim de söyleyeceklerim var. Bunun zorluklarını görüyorum. Ama mücadeleye devam edeceğim. 153