AGOS
7 MART 2014
15
Osmanlı Ermenilerinin yaşantısı bu kitapta
LORA SARI
lorasari@agos.com.tr
Osmanlı Ermenilerinin, Anadolu’nun çeşitli yerleşim yerlerindeki sosyal ve kültürel yaşamlarını hatırlatmaya yönelik bir internet sitesi olarak başlatılan Houshamadyan Projesi’nin ilk matbu ürünü olan kitabın ilk cildi yayımlandı. Osmanlı Ermenilerinin geçmişini yaşatma ve hafızayı nesilden nesle aktarmayı hedefleyen proje, unutulmaya yüz tutan Osmanlı Ermenilerinin dünyasına ışık tutmaya devam ediyor. Erzurumlu Pastırmacıyan ailesi, 1910
010’da Berlin’de kurulan Houshamadyan Derneği, 2011’den bugüne, internet sitesi aracılığıyla, Osmanlı Ermenilerine dair fotoğrafları, otobiyografileri, seyahatnameleri, günlükleri, anı objelerini topluyor ve akademisyenler tarafından kaleme alınan, Osmanlı Ermenilerinin tarihine dair çeşitli makalelerle yayına devam ediyor. Konu hakkında görüştüğümüz Houshamadyan Projesi Direktörü ve Genel Yayın Yönetmeni Vahé Tachjian, kitabın da, internet sitesi pro-
2
Beş ana makaleden oluşan kitapta, Anadolu’nun çeşitli yerleşim yerlerinden 250’ye yakın fotoğraf, ‘aile’, ‘ticaret’ ve ‘okul hayatı’ başlıkları altında, üç ayrı fotoğraf albümünde sergileniyor.
jesinde olduğu gibi, okurların büyük katkısıyla gerçekleştiğini söyledi: “Bu kadar kısa bir süre içinde Osmanlı Ermenilerinin hayatını yansıtabilecek bir kitabın hazırlanması hem akademik, hem de finansal olarak çok zorlayıcıydı. Sitemizin ziyaretçilerinin crowdfunding aracılığıyla yaptıkları bağışlar ve iki yıldır sitemize gönderdikleri fotoğraflar sayesinde kitabın yayımlanması mümkün oldu.” Beş ana makaleden oluşan kitapta, projenin internet sitesinde olduğu gibi, makaleler, konuyla ilgili birçok görselle birlikte sunularak, söz konusu tarihin zihinlerde canlandırılması kolaylaştırılıyor. Kitapta, Anadolu’nun çeşitli yerleşim yerlerinden 250’ye yakın fotoğraf, ‘aile’, ‘ticaret’ ve ‘okul hayatı’ başlıkları altında, üç ayrı fotoğraf albümünde sergileniyor.
Ticaret, mahkûmiyet, memleket Chicago Üniversitesi Osmanlı ve Türkiye Çalışmaları’nda doktora öğrencisi olan Yaşar Tolga Cora, kitabın önsözünde, 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan Erzurumlu girişimci Haçadur Pastırmacıyan’ın hayatından söz
ye ve yaşatmaya teşvik ettiğine dikkat çekiyor.
Hatıratlar
Zonguldak, 1915, Hayrenitsa Torosyan, Nıvart Çakırhagopyan, Bedros ve Hımayag Köseyan. Bu fotoğrafın çekildiği sırada Hımayag’ın eşi Hayganuş (Hayrenitsa ve Nıvart’ın ablası) ve kızı Hyuperik Şam’a sürgüne gönderilmiş ve orada ölmüştür. Ayakkabı ustası olan Hımayag bu sayede sürgünden kurtulmuş ve Zonguldak’ta çalışmaya devam etmiştir.
ediyor. Cora, birincil kaynaklara dayanan çalışmasında, bizi Pastırmacıyan’ın ticari hayatının çeşitli aşamalarına götürüyor. Osmanlı taşrasında yaşayan bir Ermeni’nin elde ettiği ticari başarıları ve şehrinin öne çıkan şahsiyetlerinden biri haline gelişini anlatıyor. Makale, öte yandan, Osmanlı’da bir Ermeni’nin nasıl kolayca savunmasız kalabileceğini, günah keçisi olabileceğini, kin ve nefret kaynaklı saldırıların hedefi haline gelebileceğini de ortaya koyuyor. Kitapta yer alan bir başka makalede, Columbia Üniversitesi’nde Ermeni Çalışmaları alanında çalışan yardımcı doçent Nanor Kebranian, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ceza sistemini inceliyor ve Ermeni siyasi hükümlülerin genel bir resmini sunuyor. Kebranian, çeşitli örnekler ışığında, Ermeni mahkûmlara uygulanan işkenceleri ve mahkûmların bu işkencelere nasıl karşı koyduklarını anlatıyor. Makale, Osmanlı hapishanelerindeki günlük yaşama, resmi makamların hapishanelerde yürüttüğü politikaya ve bütün bunların, Ermenilerin genel
durumunu nasıl etkilediğine dair güçlü bir çerçeve sunuyor. Michigan Üniversitesi’nde, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu bölgeleri üzerine doktora çalışması yürüten Dzovinar Derderian’ın kaleme aldığı makalede ise, Van’ın (Vaspuragan), Ermenilerin ulus bilincindeki ‘memleket’ kavramını nasıl güçlendirdiği anlatılıyor. Çalışmanın odağında, Van’daki Varakavank Manastırı’nın ve ‘Ardzvi Vaspuragani’ adlı cemiyetin başında bulunan ve Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermenilerle, dünyanın diğer yerlerinde yaşayan Ermeniler arasında bağ kuran Hırimyan Hayrig’in çalışmaları yer alıyor. Derderian, Ardzvi Vaspuragani’nin başlattığı, ulusal bilinci hayata geçirme hareketinin, kültür ve eğitimde bir özgürlük alanı açtığına, bu hareketin ayrılıkçılık ve bölgesel bağımsızlık fikirlerini benimsemediğine, aksine, Ermenileri doğup büyüdükleri toprakları sahiplenmeye, geliştirme-
haftan›n
sanat
çizelgesi
Hatice Güleryüz’ün video, resim, ışıklı heykel ve yerleştirmelerinden oluşan ‘İleri Sar’ adlı kişisel sergisi 5 Nisan’a kadar Galeri Rampa’da. 0212 327 08 00
‘Huşamadyan’, kelime anlamıyla hatırat, anı albümü demek; proje ekibi de bu kitapta hatıratlara yer vermeyi eksik etmemiş. Vahé Tachjian yazısında hatırat türünün iki ünlü yazarı Manuk Dzeron ve Harutyun Sarkisyan’ın çalışmalarını ele alıyor ve bu çalışmaların, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni hafızasının yeniden inşasında çok güçlü ve zengin kaynaklar teşkil ettiğini belirtiyor. Mihran Minassian’ın, kitapta yer alan ‘hatıratlar bibliyografyası’ da, bu Ermenice kaynakların, Osmanlı Ermenilerinin yerel tarihini öğrenmek isteyenlerin önünde ne kadar geniş bir bilgi havuzu olduğunu ortaya koyuyor. Proje kapsamında, her yıl bir cilt daha yayımlanması planlanıyor. İkinci cilt, Mihran Minassian’ın özel koleksiyonundaki ‘Osmanlı Ermenileri’ fotoğraflarında oluşacak; üçüncü ciltte ise, Osmanlı’da Ermenilerin el sanatları ve zanaat alanlarındaki faaliyetleri ele alınacak. Şu an için yalnızca İngilizce olarak basılan ilk cildi Aras Yayıncılık’tan temin etmek mümkün; çalışma, e-kitap olarak, internet üzerinden de satın alınabilir.
Mezire, 1908, 1895 Katliamı’ndan sonra yetim kalan Yeğya Muradyan ve Yervant Garabedyan.
Yeni Sinema Hareketi ve Beşiktaş Belediyesi’nin düzenlediği ‘Her Cuma Yeni Sinema’ etkinliği kapsamında, 7 Mart Cuma günü 14:00’te Levent Kültür Merkezi’nde Melik Saraçoğlu ve Hakkı Kurtuluş’un ‘Gözümün Nuru’ adlı filmi gösterilecek. 0212 325 73 71 Piyanist Ayça Yılmaz Altuğ, 10 Mart Pazartesi akşamı 19:30’da Sismanoglio Megaro’da bir piyano resitali verecek. 0212 244 93 35
KÜLTÜR - SANAT
OBUR Levon Bağış levoncan@hotmail.com
Sağlıklı gıda pazarları Her ne kadar bu sene pek bir kış görmemiş olsak da, takvim yapraklarının söylediğime göre ilkbahara girmiş bulunuyoruz. Bu sene hiç kışa giremedik sayılır; neredeyse bir aydır çiçeklenmiş meyve ağaçlarına rastlıyoruz. İklim dengesizliği bazen işimize geliyor. Kışın ortasında sokakta kafelerde oturmak falan keyifli gelebilir ama şehir hayatı dışında, tarlalarda, bağlarda pek iyiye yorulacak bir durum değil bu sıcaklık ve yağış olmaması durumu. Eğer bu aylarda sıcaklık sıfırın altına düşerse, çiçeklenen bu bitkilerden hemen hiç ürün alınamaz. Tüm bağları, meyve bahçelerini ve nihayetinde bizi etkileyen büyük bir felaket aslında, bu sıcaklık ve kuraklık. İstanbul Şubat ayında iki defa sıcaklık rekoru kırdı ve sadece birkaç aylık suyumuz kaldığı söyleniyor ama pek umursadığımız söylenemez. Her şey gibi bu konuyu da ya seçimlerden sonra ya da gerçekten susuzluğu yaşamaya başladığımızda konuşacağız herhalde... Fazla karamsar olmadan, bahar geldi diye sevinmemizi sağlayan sebepler de yok değil Allahtan. Baharla beraber sofraların şenlik edeceği yiyeceklerin de zamanı geliyor. Lüfer, palamut, yavaş yavaş kalkan görünmez olurken, bir-iki hafta içinde oğlak ve kuzu zamanı geliyor. Şimdi, tam oruç zamanı bunları anlatmayacağım; yoksa kuzu sarma kokoreçin tam zamanı... Bu mevsimin taze lezzetlerini de unutmamak lazım. Ülkemizde kuzugöbeği denen en kıymetli mantarlardan ‘morel’in zamanı geliyor; kuşkonmaz için de en doğru zaman bahar. Kuzugöbeği mantarı Bunun gibi pek çok ürünü zamanında bulmak çok önemli ama önemli olan başka bir konu daha var: Mevsiminde çıkan taze ürünleri nereden bulacağız? Marketlerde, kalıptan çıkmış gibi, pırıl pırıl parlayan elmalar bana hep uyuyan güzelin ısırdığı elmayı hatırlatıyor. Marketlerden, etiketli, aynı boy ve görünümde endüstriyel gıdalardan biraz uzaklaşmak lazım. İstanbul’da bunu yapabileceğiniz en güzel yer, Bomonti Ekolojik Pazarı. Buğday Hareketi’nin inisiyatifi ile kurulan ve 2006 Haziranı’ndan beri, Şişli Belediyesi’nin tahsis ettiği alanda açılan %100 ekolojik pazarda, marketlerdeki kadar yakışıklı olmasa da, çok lezzetli ve sağlıklı gıdalara ulaşabiliyorsunuz. Bu ürünleri, araKuşkonmaz cı olmadan, üreticinin elinden almak da çok keyifli. Beylikdüzü, Bakırköy ve Kartal’da da aynı pazar kuruluyor. Lezzetli ve sağlıklı yemek yapmak isteyenler için tam bir cennet. Fiyatları tam pazar fiyatı olmasa da, el yakan cinsten değil. Cumartesi günleri kuruluyor. Hazır pazara gitmişken, girişteki tezgâhların birindeki gözlemecide bir yorgunluk molası verebilirsiniz. Ekolojik ürünlerden yapılan gözlemeler şahane; ben özellikle ısırganotlu olanını tavsiye ederim. İstanbul’da yerel ürünleri bulabileceğiniz diğer bir pazar da, Kasımpaşa’da kurulan Kastamonu/İnebolu pazarı. Ürünleri direkt üreticisinden almak için iyi bir alternatif. Ekolojik/organik olma iddiası yoksa da yerel, yöresinde yetişmiş ürünleri bulmak için ideal bir yer. Bütün esnafı İnebolu/Kastamonu’dan gelen ve 30-35 tezgâhtan oluşan bu mütevazı pazarda, mevsiminde, çeşit çeşit mantarlar, peynirler, köy ekmeği, erişte ve daha pek çok şey bulabiliyorsunuz. Pazar günleri kurulan bu pazarın en renkli zamanı, tabii ki yine bahar ayları.
Suzan Kardeş, 7 Mart Cuma akşamı 22:30’da Hayal Kahvesi Beyoğlu’nda bir konser verecek. 0216 556 98 00 Tiyatro Boyalı Kuş’un sahnelediği, Melek Kobra’nın sıradışı hayatını konu alan ‘Melek’ adlı oyun 10 Mart Pazartesi akşamı 20:30’da Cihangir Sahne’de izlenebilir. 0212 245 21 09
‘İleri Sar’