Arşiv peşinde Kürt araştırmaları

Page 1

Politik

AYLIK EDEBİYAT SANAT VE DÜŞÜN DERGİSİ

5 Aralık 2020 Cumartesi

SAYI: 287

Arşiv peşinde

Kürt araştırmaları


Rus ressam Grigoriy Gagarin'in 1849 yılında ürettiği ‘Kürt Aşireti Aras Nehri'nden Geçiyor’ adlı tablo.

T

üm Avrupa’yı fethetmek üzere ordusunun başında Alp Dağları’nı aştığını gösteren bu tabloyu Jacques Louis David yapmış. Gerçekte ise Napolyon hiç üniforma giymezmiş. O karlı zirveleri, gözlerini bile kapatan gri renkli kalın bir kürke sarılmış halde, isimsiz kaygan kayaların üzerinde düşmeden ilerlemesini mümkün kılan kahverengi bir katırın sırtında, soğuktan titreyerek geçmiş. Gerçeklik ve resmi sanat… Herausgeber: Medya Presse-und Werbeagentur GmbH Hans-Böckler-Str. 16 63263 Neu-Isenburg

Geschäftsführer: Ahmet Yücedağ

Ver. Redakteur: Özgür Reçberlik

politikart@yeniozgurpolitika.org


Dijital arşiv devrimcidir

w Dijitale aktarılan ve erişime açılan arşiv, imtiyazları ortadan kaldırır, arşivlenen değeri kültürel bir sermaye olmaktan çıkarır, sahibi için birer nostalji nesnesine dönüştürür.

G

örsel, işitsel ve yazılı materyal zenli bir arşivin olmayışı ciddi bir sorun. ve dökümanların arşivi, bir Bu konuda oraya giden Kürt araştırmaulusun belleğinin günücıların hoyratça tutumu ile beraber Ermüze ulaşması ve kültürel üretimi menistan devletinin arşivlemedeki için oldukça önemlidir. Kürtler gibi yaklaşımı da çok iç açıcı değil. (Konu ile yıllardır yok olmamak için çetin bir ilgili kısa bir gezi-gözlem yazısı için mücadele veren halkların, ölülerini Dawid Yeşîlmen’in PolitikART’ın 248. İbrahim BULAK sakladıkları mezarları bile paramsayısında yayınlanan Lêkolînên Wêjeya parça edilirken söz konusu arşivleme Kurdî li Kafkasyayê yazısına bakılabilir.) olduğunda egemen, emperyal devletler ile kıyaslamak çok da akla yatkın değildir. Aynı zamanda Şeffaflık ve kültürel sermaye egemen uluslar ve emperyal devletlerin arşivleri Sürgünde oluşturulan kurumların arşivleri, araşkoloni ve mağdur halklar için de önemli, zira talan tırmacılar için önemli merkezler durumundadır. edilen kimlik ve tarihine dair izleri o arşivlerde Fakat Kürt kurumlarının arşivlerini açmada çok mibulmak mümkün. Bu minvalde ezilen halklar nezsafirperver olduğunu söyleyemeyiz. Araştırmanın dinde arşivlemenin kendisi için bir direniş formuamacı ve ne için yapıldığı arşivi açıp açmamada dur diyebiliriz. belirleyici olabileceği gibi siyasi ve örgütsel aidiyet ve yakınlıklar da önemli roller oynayabiliyor. Yine Riya Teze’nin akıbeti bazı kurumların güvenlik ve farklı kaygılardan doKürtler, uzun yıllar süren savaşın ardından isimlayı arşiv konusunda şeffaf olamama gibi bir soleri değişse de kendi ülkelerinde birçok alanda runu da var. Bunun yanında kurumsal ve bireysel kimlik ve gelenek oluşturdular. Bunun yanı sıra olarak da kendine sınırlar çizip, elindeki arşivi ulusürgünde de belleği muhafaza edecek kurumlar sal bir değerden öte kültürel sermaye olarak gören bir yaklaşımın varlığından da söz edebiliriz. açtılar ki, zaten son 50 yılda Kürtlerin hatırı sayılır görsel, işitsel ve yazılı üretimlerin bir kısmının me- Şeffaf olamama ve kültürel sermaye olarak görmenin Kürt arşivciliğinde doğurduğu zorluklar, haliyle kanı da sürgünün ta kendisiydi. Hakeza Kürtlerin araştırmacıların da işini zorlaştırıyor. sınırları içerisinde yaşadıkları devletlerin arşivlerinde de Kürtleri ilgilendiren önemli değerler bulunuyor. Söz gelimi en uzun soluklu Kürtçe gazete Neden dijitale aktarılmalı? olan Riya Teze’nin tüm sayılarının ve Sovyetler zaBu zorluklar için dijital dünya çok büyük bir manında basılan Kürtçe kitapların korunduğu dü- imkan sunuyor. Mesela, dijitale aktarılan ve eri-

şime açılan arşiv, imtiyazları ortadan kaldırır, arşivlenen değeri kültürel bir sermaye olmaktan çıkarır, sahibi için birer nostalji nesnesine dönüştürür. Dijitale aktarılan her türlü belge artık örgütsel fonksiyonunu yitirir bir ulusal değer haline gelir. Dar bir kesimin ulaşabileceği arşivi herkesin erişimine açık hale getirir.

Dijitalde önemli bir mecra: Arşîva Kurd Bu hususta diasporada hayat bulan ‘Arşîva Kurd’ adındaki internet sitesi için özellikle bir parantez açmak gerekiyor. Buna benzer internet sayfaları tematik olmaları sebebiyle de fokusu belli okuyucuların işini kolaylaştırıyor. Arşîva Kurd, özellikle yakın dönem süreli yayınların arşivine ulaşmak isteyen Kürt araştırmacıların çok yakından tanıdığı dijital bir kütüphane. En önemli özelliği, 1970’li yıllardan sonra Avrupa, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de çıkmış Türkçe ve Kürtçe süreli yayınlar üzerine en kapsamlı ve geniş mecra olmasıdır. Yine az da olsa farklı dillerde kitaplar ve süreli yayınlar mevcut. 70’li ve 80’li yıllarda Kuzey Kürdistan’daki Kürt örgütlerini yakından tanımak isteyen her insanın taleplerine cevap olabilecek bir site. Günden güne arşivini büyüten Arşîva Kurd, örgüt farkı gözetmeksizin Kürtlerle ilgili tüm kaynaklara yer veriyor. Bu tür mecraların çoğalması ve içeriğini olabildiğince zenginleştirmesi her bakımdan Kürtler için faydalıdır.

3


Kurumsal çalışma kültürü, arşivler ve yapabileceklerimize dair öneri ve eleştiriler

Kapsamlı bir arşiv kampanyasına ihtiyaç var

K

ürtlerin tarihsel önemi olan külmürülmesi, köleleştirilmesi ve benlitür ve sanat varlıklarını koruyan ğinin deforme edilip başkalaştırılbir yasası olsaydı eğer, özellikle ması daha rahat olacaktır. Kürt halkının arşivlerini kişisel kazanç Değil Kürtçe konuşmanın, şarkı sağlamak için pazarlayan ya da kişisel söylemenin, mırıldanmanın ve egolarını tatmin için evlerinde hapsehatta ıslıkla bir Kürtçe melodiyi çalden veya bu halkın değerlerini kendilemanın bile en acımasız şekilde ceriyle beraber mezara götürmek zalandırıldığı öyküleri çoğumuz bir Hakan AKAY isteyerek başka bir biçim düşmanlık biçimiyle duymuş ve okumuştur. yapan bazı art niyetli kişiler, “Tarihi eser Bazılarımıza “Bu kadarı olmaz artık” kaçakçılığı suçundan“ yargılanıp, sanırım en ağır cededirten düşmanlığın, “bir iki jandarmanın kişisel, zayı alırlardı. anlık tepkisi” olarak ele alamayacağımız derin tarihOysa böylesi bir hazineyi ortaya çıkarıp yaşam sasel bir geçmişi ve gerçekliği vardır. vaşı ve özgürleşme mücadelesi veren bir halkın seYasaklanan ve en acımasız şekilde şiddetle cezavincine ortak olmak, o sevincin gururunu, onurunu landırılan “ıslık melodisi”, Kürt’ün cenazesini, düğüyaşamak varken, bu halkın lanetini kazananalar olanünü, üretimini, üretim ilişkilerini, bir dağ köyünde rak tarihin kara sayfalarında yerlerini alacaklardır. bile tek başına yürürken düşlere dalıp, hayal bile kuBundan hiç kuşkumuz yok. ramayacak derecede her an, her yerden bir saldırı Dört parçaya bölünmüş Kürtlerin başındaki dört gelecek derecede panik haline sokma politikasının ana egemen ırkçı ve dinci gücün üzerinde hemfikir hayata geçirilmiş gerçekliğidir. oldukları politikanın temeli; “Kürt yoktur, dili yoktur, Tam da bu noktada işte, Kürtlerin yaşayan ve yakültürü yoktur, geçmişi yoktur“ düşmanlığıdır. şatılan belleğinin borçlu olduğu dengbêjleri anmaBöylece geçmişinden koparılan bir halkın hem dan ve onların emeğinin önünde saygıyla bugünü, dolayısıyla da geleceği olmayacağı için söeğilmeden ilerleyemeyeceğimizi görüyorum.

4

w İnternet üzeri gönderim imkanları olmayan vatandaşlarımız, kendilerine en yakın toplama merkezlerine ellerindeki arşivleri (resim ve videolu ispatlarla) bırakabilir.

İlk arşivciler Ağacı, yaprağı, taşı, toprağı ve suyu incelemekten bıkmayan ve yüzyıllardır aynı deneyi yapan ama her seferinde farklı sonuçlara gitmeyi amaçlayan bir doğa bilimcisinin sabrı, tutkusu, bilgisi ve hevesiyle her gün dengbêjliği ele alıp bundan her gün farklı sonuçlara, bilince ulaşabilmenin heyeca nıyla çalışmalı, her cümlesinde, her melodisinde kısacası her sesinde ve sessizliğinde yeni bir şeyleri keşfetmeye çalışmalı ve bunun heyecanını hiçbir bahaneye meydan vermeden kaybetmemeliyiz. Çünkü tarihimizin, günümüzün ve geleceğimizin en ahlaki, en sanatsal, en tarihsel ve de en bilimsel ilk arşiv çalışmasını yapan kişi ve kurumlarımız olmuşlardır.


w Belki kurumlarımız gerektiği gibi bir arşiv sistemini oluşturamamış olabilirler ancak anılarına, yaşadıklarına değer veren yüzlerce, binlerce ailenin var olduğunu ve ellerinde biriktirdikleri her türlü görsel, işitsel arşiv değerlerini başlatacağımız bir arşiv kampanyasıyla sunabileceklerini biliyoruz.

Kurumlaşmalar ve rolleri Kürt özgürlük mücadelesine paralel olarak gelişen yapılanmalar, kurumlar oynaması gereken tarihsel rollerini geçmişte oynadılar mı, bugün oynayabiliyorlar mı? Bu soruya maalesef olumlu bir cevap vermek mümkün değil. Belki kimilerine göre çok sivri gelecek bir iddiayı dillendirmek ve üzerinde düşünmeye davet etmek isterim. Kürtlerin her şeyiyle yasaklı olduğu, yok edilmeye mahkum edildiği ülkelerde gelişen özellikle Kürt kültür-sanat kurumlaşmaları, çok kısa bir süre sonra varoluş gerekçelerinin aksine kültür ve sanatın gelişiminin önünde engel olma pozisyonuna geçmişlerdir. Şöyle bir örnek vereyim: Her şekilde yasaklı olduğu halde Kürdistan’ın en ücra dağ köylerine bile Şivan Perwer’in veya Koma Berxwedan’ın kasetleri nasıl ulaşabiliyordu? Şivan Perwer veya Koma Berxwedan’ın ilk çıkan ürünlerinin üzerinde şöyle bir ibare vardı: ‘Kî kopî nekî, mala wî ne ava be’. Yani, ‘bu kaseti kopya yapıp başkalarına ulaştırmayanın evi şen olmasın’. Gerek Şivan Perwer gerekse de Koma Berxwedan’ın Kürt özgürlük mücadelesine çağrı yapan devrim şarkılarını içeren şarkılarının legal bir şekilde halka ulaşması mümkün değildi. O yüzden de bu kasetlerin kopya yapılıp, çoğaltılarak halka ulaştırılması yeni bir devrimci ahlaki gösteren, ulusal mücadelenin bilincini yükselten çok güçlü bir göstergeydi. Hiçbir şekilde legal dağıtım ağına giremeyen bu çalışmalar inanılmaz bir hassasiyet ve itinayla sanki Kürdistan’ın her yerine aynı anda ulaşabiliyordu. Oysa İstanbul’da TC yasaları çerçevesinde kurulan bir Kürt müzik kurumunun dikkat ettiği en önemli şey, kapatılmasına gerekçe olabilecek bir esere, bir üretime meydan vermemekti. Hal böyle olunca sakıncalı olabilecek, radikal denilebilecek temel eserlerden daha çok; mesela Kurdistan yerine “Gulistan” kavramlarının kullanıldığı, ulusal mücadeleye direk çağrı yapan eserler yerine daha yumuşak bir üretimi esas alan halay, düğün eserlerini yansıtan bol üretimlerin enflasyonunun yaşandığı bir süreç başlamış oldu.

Sistemin yasalarının yörüngesi Kürtlerin ulusal bilinç ve özgürleşme mücadelesini esas alıp, toplumu mücadele için ayağa kaldıran temel sanat ürünlerinin yasak olduğu, toplatıldığı bir sistemde Kürt kurumları kira, vergiler gibi temel kurumsal giderlere ek olarak çalışanlarının ücretlerini karşılamak için daha soft bir üretim programını tercih ettiler. Bu süreç öyle bir noktaya geldi ki, sadece çok sa-

Neden bir Kürt MESAM kurumu kurulamadı?

tılıyor ve çok gelir getiriyor diye dili Kürtçe olan ama özünde Kürtlerin ulusal bilinçlenmesine hizmet etmeyip kendi öz kültürlerinin deforme edilmesine ön ayak olan bir üretimin daha revaçta olduğu bir döneme geçilmiş oldu. Burada anlatmak istediğim, Kürt kurumlarının (kişilerin niyetlerinden bağımsız olarak söylüyorum) oynamaları gereken tarihsel hayatı rolün dışına saparak, tamamıyla sistemle uyuşan bir çekim düzlemine girdikleri gerçeğidir. Yani zamanla kendilerini yaratan toplumsal mücadelenin temel prensiplerinden uzaklaşıp, sistemin yasalarının yörüngesine girmiş oldular.

Mesela Kürt arşivlerine el atabilirlerdi Şivan Perwer veya Koma Berxwedan’ın en radikal eserleri zaten illegal şekilde halka ulaşırken, arada oluşan boşlukta ne yaptılar acaba özellikle Kürt müzik firmaları? Çok geliri var diye tüm enerjileriyle arabesk bir Kürt müzik sektörünün oluşması için adeta yüksek mesai yaptılar. Çok geliri var diye arabesk ve piyasa müzik üretiminin devamını sağlayan kurumlar, mesela Kürt arşivlerine el atabilirlerdi. Çok sistematik şekilde Kürdistan’da köy köy dolaşılıp ses ve görüntü kayıtları yapılabilirdi. Onlarca dengbêj hala hayatta olduğu halde kendileriyle yapılmış bir çalışma içine girilmedi. Onların eserlerinin kaydı, korunması gibi tarihi bir arşiv ve edisyon çalışmasının altyapısı kurulmadı. Buna ek olarak Kürt kültür ve sanat eserlerinin deforme edilip Türkçeleştirildiği bir ülkede, mesela şarkıların hikayelerine ulaşılıp özlerine kavuşturulmalarına ön ayak olunamadı. Bu alanda araştırma yapmaya teşvik edici çalışmalara girilmedi. Kürt eserlerinin edisyonu çalışması yapılmış olsaydı eğer, hem Kürtlerin kendi halk şarkılarını talan edip kişisel ticari çıkarlarına alet etmelerinin önüne geçilirdi hem de bu eserlerin kendi diline kavuşturulması için MESAM, MÜYAP gibi devlet kurumlarının içinde, tamamen onlara karşı legal mücadele edilebilirdi.

Çok mu zordu? Aslında hayır. Ulusal bilinçten yoksun, özgürlük mücadelesiyle ortaya çıkan eserlerden heyecan alıp yönünü buna göre belirlemek varken, tamamen piyasanın kaygılarıyla hareket eden bir düzen çalışmasına dönüldü. Bırakın Kürt MESAM (eser arama) çalışmasına ön ayak olunmasını, resmen Antep’in göbeğinde, özellikle Kürt sanatçıların müzikal üretiminin korsanca basım ve dağıtımını yapan bazı Kürt firmalarının çalışmalarına göz yumulup bir süre sonra neredeyse partneri olunan bir süreç yaşandı. Devlet bir yandan Kürt müzik eserlerini çevirip, deforme edip ve her şekilde hak gaspını yaparak her alanda baskı uygularken, Kürt firmalarının neredeyse hepsi başka bir adaletsiz sisteme geçerek, özünde karşı mücadele ettiği sistemin kurumlarına dönüştü, emeğini, mücadelesini Kürt sanatçısından yana yapması gerekirken, ona karşı konumlandırdı.

Somut olarak ne mi demek istiyorum? Eğer devletin bir kurumu, hiç Türkçe bilmediği halde kısa bir dönem önce hayatını kaybeden Cegerxwîn’in en büyük oğlu saygıdeğer Keyo Hassan’ı sanki Cegerxwîn hayattaymış gibi gösterip onunla sözleşme yapmış olsaydı, kim bilir ne kıyametler kopardı. Oysa bunu yapan bir Kürt yapımcı. Hem de Kürtçeyi iyi bilen bir yapımcı. Bu yapımcı 16 yıl boyunca sahtekarca hazırlanmış bir belgeyi elinde tutarak Cegerxwîn’le ilgili her türlü edisyon hakkını elinde tutup kendi kişisel kazancı çerçevesinde kullanması yetmiyormuş gibi, bir de o haliyle başka bir Kürt yapımcısına, kurumuna on yıllığına devrediyor. Sevgili Keyo Hassan, toplumsal mücadele sonucu ortaya çıkan Kürtlerin adil enerjisine güvenden, Kürt insanına ve ortak mücadele kaygısına duyduğu güvenden kaynaklı olarak sözleşmeyi imzaladığını anlatmıştı bana. 16 yıl boyunca bir Kürt yapımcısı, kurumu nasıl olur da kendisinden kaçardı, kendisiyle yapılan sözleşmenin minimal ahlakına bile uymayıp başka bir kuruma devrederdi? Hadi diyelim o devretti de, devir alan Kürt kurumu nasıl olur da bir ortaokul öğrencisinin hemen fark edeceği amatörlükte yapılmış bir sözleşmeyi devralırdı. Çok iyi niyete devraldı diyelim ve bu haksızlığa son vermek adına bir an önce Cegerxwîn ailesiyle ilişki kurup gerçek adil bir sözleşme yapmak yerine (Keyo Hassan’ın izni olmadan ‘devredilemez’ ibaresine rağmen) devralıp Türk kurumlarına ibraz ettirmesinin mantığı nedir acaba?

5


Sadece platform değiştirmiş oldu Maalesef Kürt kurumlarının özellikle arşivler, tarihi eserler, belgelerle ilgili durumunu, onları açığa çıkarmak, halka ulaştırmak değil de “KAÇIRMAK“ olduğunu görüyoruz. Müzik pazarının fiziki dağıtım, tüketim şartlarının dijital döneme geçmesiyle beraber aslında Kürt sanatçısı açısından değişen pek bir şey olmadı. Bu alanda yaşanan sorunlar fiziki sistem varken yaşanan sorunların aynısıydı. Çünkü fiziki üretim ve dağıtım sistemi domine eden, elinde tutan zihniyet aynı olduğu için sorunlar da o zihniyetle beraber sadece platform değiştirmiş oldu. Gerçekten üzerine belki de tezler yazılacak derecede ilginç bir durumla karşı karşıyayız. Adeta özellikle Kürt müzik sektöründeki kurumsallaşmalar, yaratan, üreten sanatçıların haklarını korumak, bu alanda fiziki ve dijital gelirlerinden gelen gelirin sanatçıya düşen payını sanatçıya ulaştırıp, onun daha sağlıklı üretimini desteklemesi gerekirken, adeta sanatçısına karşı müthiş bir savaş veriyor, tüm gücünü ona karşı kullanıyor. Devletin bir kurumuna veya Kürt halkının mesela bir eserini Türkçeleştirip kendisine kazanç sağlayan bir sanatçıya karşı vermesi gereken mücadeleyi, kendi sanatçısına karşı veriyor! Kısa bir dönem öncesinde, Türk sanatçı Serdar Ortaç’ın Keremê Gerdenzerî’nin “Venagere/Cahaltî” şarkısını nasıl da yıllar boyunca Türkçeleştirip kendi adına tescil etmesine dair haberleri okuduk. Serdar Ortaç’ın hangi çökük ahlakıyla bu şarkıyı çaldığını

w Özellikle Kürt müzik sektö-

ründe acil bir ‘temiz eller hareketi’ başlatmak gerektiğini düşünüyorum. Bu hareketin temel amacı maddi bir hesap alıp vermeden öte, ciddi bir hak-hukuk ve adalet olgularının yeniden tesis edildiği, müzik sektörünün tüm aktörlerinin hak ettiklerinin yasal zemine kavuşturulması olarak değerlendiriyorum.

6

anlamak mümkün de, ona karşı hala hayatta olan Kerem Gerdenzerî’nin haklarını koruma iddiasıyla hareket eden Kürt kurumunu anlamak mümkün değil. Normalde şarkının yayınlandığı tüm dijital platformlara yollanacak “Strike” ile birlikte şarkının tüm dijital ortamlardan kaldırılması mümkün iken ve yine avukat üzerinden yapımcıya yollanacak ihtarname ile birlikte iki hafta içinde ise mahkemeye taşınacak yasal süreç dururken, basına yansıyan haberlerde sözde bir “köşe bucak kaçma, yakalama“ mücadelesinin verilmiş olduğunu öğrenmiş olduk. Oysa herkes yerli yerinde duruyor. Ne kaçan var ne de kendisini yakalamaya çalışan bir koşan… Kaçan-kovalayan savaşı değil de sanki kaçmaca-kovalamaca oyunu. Hala hayatta olan Kerem Gerdenzerî’nin bir şarkısının tüm haklarını elinde bulunduran bir Kürt kurumu, hala hayatta olup da şarkıyı çalıp çırparak her türlü maddi manevi hakkını gözümüzün içine bakarak doya doya yiyen bir Serdar Ortaç’a karşı mücadeleden her ne hikmetse bir sonuç alamıyor ama anasının ak süt kadar helal olan sanatsal üretiminin kendine düşen bırakın maddi payını, bir bilgi paylaşımını çok görüyor.

Unkapanı çalışma ahlakı Oysa fiziki süreçleri olduğu gibi dijital dağıtım/sunum geçiş dönemlerini de yorumcusuyla, bestecisiyle, aranjör, teknisyen, prodüktör ve müzisyeniyle beraber koca bir Kürt sanat camiasıyla birlikte yönlendirip, yönetmek varken ve üstüne destek alabileceği devasa bir enerjik yapı arkasındayken, nedense Unkapanı çalışma ahlakı tercih ediliyor. Şimdi karşımızda gerek üretim biçimiyle, üretim ilişkileriyle, çağın tüm dijital avantaj ve dezavantajlarının farkında olmadan, yeni süreci iyice analiz etme yeteneğini tahrip edilmiş, güveni kırılmış ve kendisine güveni kırdırılmış bir müzik camiası görüyoruz.

‘Temiz eller hareketi’ Özellikle Kürt müzik sektöründe acil bir ‘temiz eller hareketi’ başlatmak gerektiğini düşünüyorum. Bu hareketin temel amacı maddi bir hesap alıp vermeden öte, hak-hukuk ve adalet olgularının yeniden tesis edildiği, müzik sektörünün tüm ak-

törlerinin hak ettiklerinin yasal zemine kavuşturulması olarak değerlendiriyorum. Arşivler sadece geçmişte yaşanmış olanları kapsamaz. Bugünkü Kürt müzik dünyasının üretimini de bir an önce çağın tüm teknik imkanlarını kullanarak sistematize etmeli ve yeni kuşaklara öyle sunmalıyız.

Dev bir arşiv kampanyası başlatılmalı Hiçbir şey için kesinlikle geç kalmış sayılmaz. Mesela öncelikle halk kültürümüzün temel üretimlerini toplayacağımız kapsamlı dev bir arşiv kampanyasını başlatmalıyız. Her türlü internet imkanının yarattığı desteğin yanında dünyanın her köşesine yayılmış Kürtlerin organize oldukları tüm bölgesel Kürt kültür sanat derneklerini aynı zamanda birer “Kürt Kültür Noktası”na dönüştürebiliriz. Mesela internet üzeri gönderim imkanları olmayan çok sayıdaki vatandaşımız, kendilerine en yakın toplama merkezlerine ellerindeki arşivleri (resim ve videolu ispatlarla) bırakabilir. Bu anlamda özellikle Kürt görsel medya organlarıyla beraber geliştirilecek dev bir arşiv kampanyası sonucu bir araya gelecek devasa bir kültür-sanat hazinesinden bahsetmemiz mümkündür. Belki kurumlarımız gerektiği gibi bir arşiv sistemini oluşturamamış olabilirler, ancak anılarına, yaşadıklarına değer veren yüzlerce, binlerce ailenin var olduğunu ve ellerinde biriktirdikleri her türlü görsel, işitsel arşiv değerlerini, başlatacağımız bir arşiv kampanyasıyla sunabileceklerini biliyoruz. Bunlarla beraber Kürt kültür-sanat dünyasının birçok alanında enstitüleşmenin, akademileşmenin maddi zemini de ortaya çıkacaktır.

‘Kurdish Sound Library’ Kim bilir neler elde edeceğiz ama, bu sürecin sonunda belki de bir “Kürt Görsel Tarih Enstitüsü, Kürt Arşiv Enstitüsü, Kürt Tiyatro Enstitüsü, Kürt Dengbêjlik Akademisi, Kürt Müzik Enstitüsü, Kürt Halk Oyunları Enstitüsü” gibi özel çalışma alanları başta olmak üzere şahsen benim kişisel bir hayalim olan “British Library” gibi bir çalışmanın “Kurdish Library” ya da “Kurdish Sound Library” gibi çok özel bir müze ve kütüphanesi olan bir kurumlaşma başlatmak mümkün olabilecektir.


St. Petersburg’daki arşivlerde Kürtler w Rusların Kürtlere ilgisi, ‘ulusların kendi kaderini tayin hakkı’ temelinde değil, Kürtleri Osmanlı’ya ve İran’a karşı özel bir pozisyona çekme gayretiydi. Ancak amaçları farklı olsa da ortaya çıkan sonuç; bilimsel temelde arşivlenmiş birçok materyal ve inceleme hazırlanmıştır.

K

ürtler, eski Med devleve Moskova yayınları, Kafkasya’da ve Rus tinin hakimiyet alanı Bakanlıklarının yayınlarıdır. Yayınlar, 1916 üzerinde, çok geniş ile 1917 yıllarına kadar sürmüştür. bir coğrafyada yerleşik halde Bu yayınlar yoluyla birçok araştırmacı ve bulunuyorlar. Tarihte Küçük yazar, Kürt aile yapısı, toplum ve kadınların Medya denen Transkafkasya ve savaşlarda yer almasına özel ilgi gösteriyor. Kafkasya’nın güney kesimleri, Önemli Kürdologlardan Minorski, MüslüKürtlerin ana yurdunun bir parman toplumlardan Kürtlerin özgürce yaşaKurdistan LEZGIYEVA çasıdır. Çarlık Rusyası’nın bu mak için en çok çaba gösteren halk coğrafyada yaşayan Kürtlere olduğuna dikkat çekerek; “Kadınlar yüzledönük yürüttüğü siyasetin belgeleri St. Petersrini kapatmıyorlar, toplulukların içerisine burg’da arşivlenmiştir. rahatlıkla karışıp, görüşlerini açıklamak için Yine Rus Çarlığı ardından kurulan Sovyet Soskonuşabiliyorlar” diyor. yalist Cumhuriyetler Birliği, özelde Kızıl KürdisYine Rus arşivlerinde, 1885-1898 yılları tan’a (Laçin, Kubatlu, Zenglan, Kelbecer) arasında St. Petersburg’da yayınlanan ve genelde ise Kur ve Aras nehirleri arasında yaşaedebiyat dünyasına yöne veren ’Severny yan Kürtlere özel önem atfetmiştir. Ancak yapıVestnik’ dergisinde Kürdolog yazar A.V. Elilan arşivler Kürtler üzerine olsa da Kürtlerin seev ‘Doğu Kadınının Tutumu’ (1888), Kürtyaptığı arşivler oldukça kısıtlı ve bireysel düzeyler üzerine arşiv değeri taşıyan önemli bir dedir. belgedir. Kürt-Rus ilişkilerinin tarihi, Rus-İran ve RusAvrupalı devletlerin 19. yüzyılda verili bir Türk savaşları döneminde 19. yüzyılın başladüzeyde süren Kürt araştırmaları, o tarihrında Kürtlerin yerleşim yerleriyle ilişkili olarak lerde Ruslar tarafından bilim akademileri başlar. Rus imparatorluğu temsilcileri ile Kürt bünyesinde yapılmış ve veriler bu temelde büyükleri arasındaki ilk ilişkiler, Rus-Fars ve Rustasnif edilmiştir. 10 Kürdoloji çalışması Türk savaşlarında tarafsız kalan Kürtleri kendi bilim akademilerinden çıkarak Rus konsoyanlarına çekmek için 1804-1805 tarihlerinde los ve yabancı misyonları eli ile yaygınlaştıgerçekleşmiş ve bunlar St-Petersburg’daki devrılmıştır. let arşivlerinde korunmuştur. Bu araştırma ve incelemelerin temel 20. yüzyılın başında ise Rusya İmparatorluğu, amacı, Rusya’nın bölgenin siyasetine doğru Kürtlerle ilişkilenme konusunda yüzyıllık bir bietki yapmasını sağlamak için Kürt halkını rikime sahipti. İmparatorluk Transkafkasya’ya bilimsel temelde tanımak üzerineydi. Rusw Ele aldığımız arşiv, Rus Çarlığı zamanının giriş yapmıştı. Bu bölgelerin hemen yanı baya’nın bir diğer amacı da Osmanlı ve yalnızca kısa bir kesitidir. Sovyetlerin şında da Kürtlerin gözle görünür bir nüfus yoİran’da yaşayan Kürtlerin Rus karşıtı olmaKürtler üzerine yaptığı çalışma ve arşivğunluğuna sahip olduğu Osmanlı ve Fars sını önlemek ya da oluşacak karşıtlıkları devletleri vardı. tespit edebilmekti. ler ise bu arşivin onlarca kat fazlasıdır. Transkafkasya’daki azınlık ulusların, özellikle Aleksandr Auguste Jaba, 1836 ile 1869 yılKürt ve Ermeni halklarının özgürlük arayışları ları arasında Rus Çarlığı’nın İzmir Konsolosu Çar yönetiminin dikkatini çekti. Rusya bu duruolarak çalıştığı dönemde Kürt toplumu ve gelmesi, Rus/Sovyet dönemine rastlamaktadır. Bu mun sahaya müdahale etmek için bir sebep olabiöncü kişilikler üzerine önemli bir arşiv oluşturmuşdönemde birçok Rus Bilimsel Araştırma Enstitüsü, leceğini kavrayıp, bu halkları kendisi için doğal tur. Jaba’nın Kürdolojiye en önemli katkısı, Anadolu Kürt tarihi, dili ve kültürü üzerine önemli araştırma müttefikler olarak gördü, bu görüşünü Çarlık merve Mezopotamya’dan 54 el yazmasını toplayarak merkezleri haline geldi. M.S Lazarev., Jigalina O.I. , kezi olan St-Petersburg’a bildirdi. Çarlık Rusyası’nın Bilimler Akademisine getirmesi ile Gasratyan M.A., Mgoyan Ş.X., Xalfin ve Vasilieva Z.A Bu minvalde Rus-Kürt ilişkilerine dair yapılan ilk buna sonradan eklenen 30 el yazması eserdir. St. Pegibi bir çok Rus ve Sovyet araştırmacı, bu çalışmaçalışmalardan biri; P.I. Averyanov’un, ‘Rusya’nın Fars tersburg’da oluşturulan bu arşivde Kürt el yazmaları, larda öne çıktı. ve Türkler ile savaşında Kürtler’ denemeleridir. Kürt folkloru, edebiyatı, dili ve etnografyasına dair Kürtler üzerine yazılı kaynaklardan önemli olanKürt kültürü, tarihi ve dili konuları üzerine araştemel belgeler olmuştur. Halen Rus Kürdologlar bu larından bazıları da Rus Ulusal Kütüphanesi’nde artırma ve incelemelerin akademik çalışma haline temel kaynakları esas almaktadır. şivlenmiş olan, periyodik olarak yayınlanmış ‘Ruslar Yine Jaba tarafından yazılan ve Kürt etnik müziğive Rus Toplumun Coğrafyası’ dergileridir. İlginç nin Ruslar tarafından tanınmasına temel teşkil eden olan, geçmişten kalan en geniş yayınların bunlar ol‘Kürt Halk Ezgileri’ yazılarının temelini, bu belgeler masıdır. Yine Kürt toplumunun tarih ve kültürüne oluşturmaktadır. ilişkin geniş ve ciddi bilgilerin toplandığı ‘Rus TopJaba ayrıca Kürtçe-Fransızca, Fransızca-Kürtçe ve lumunun Coğrafyası Bülteni’, ‘Rus Toplumunun Kürtçe-Rusça sözlükler hazırlamıştır. Bunlardan Coğrafyasından Notlar’, ‘Kafkasya Bölümü Rus TopKürtçe-Fransızca sözlük, 1879 yılında St. Petersburg lumunun Coğrafyası Notları’ adlı periyodik yayınlar, Bilimler Akademisi tarafından yayınlanmıştır. en başta sayılmaktadır. Tüm bunlar 19. yüzyılda Sonuç olarak denilebilir ki, Rusların Kürtlere ilgisi, Rusların Kürtlere dair süreli yayınları olmuştur. ‘ulusların kendi kaderini tayin hakkı’ üzerine de19. yüzyılda Kürtleri konu alan birçok makale ve ğildi. Rusların amacı arşivlerden de görülebileceği incelemenin yayınlandığı 30’dan fazla yayın vardır. gibi Kürtleri Osmanlı’ya ve İran’a karşı özel bir poBu yayınlardan ikisi, Metropolitan - St. Petersburg zisyona çekme gayretiydi. Ancak amaçları farklı olsa da ortaya çıkan sonuç, bilimsel temelde arşivlenmiş birçok materyal ve inceleme hazırlanmıştır. Avrupalı devletlerin 19. yüzyılda verili bir düEle aldığımız arşiv, Rus Çarlığı zamanının yalzeyde süren Kürt araştırmaları, o tarihlerde Ruslar nızca kısa bir kesitidir. Sovyetlerin Kürtler üzerine tarafından bilim akademileri bünyesinde yapılyaptığı çalışma ve arşivler ise bu arşivin onlarca kat fazlasıdır. mış ve veriler bu temelde tasnif edilmiştir

7


Arşiv veya hafıza w Yarım yüzyıldır kendi radyomuza sahibiz ve ülkemizde gelişen birçok olayı kaydedebildik. Ancak belge ve arşivimizi toplayacak bir merkezimiz olmadı. Olay olguların muhafaza edilmesi ve deneme ile geleceğimize temel oluşturması için bizim böyle bir merkeze ihtiyacımız var; özellikle Doğu Kürdistan için.

H

er toplumun yaşam hikayesi Osman bu iş için görevlendirildi. Döfarklı olaylarla doludur. Doğa nemin imkanları çerçevesinde ne var ile mücadelesinden zalime ne yok bir araya getirildi, daha sonra karşı çelişki ve çatışmalarına kadar… ezberlenenlerle birlikte kitap haline Adaletsizliğin zincirlerinden kurtulma, getirildi. Sonuç olarak Arap ulusubaşarı, kırılma, toplum ve aile için verinun manifestosu sayılan Kuran orlen ekmek mücadelesi, ülke ve halkın taya çıktı. Onlara din ve öncü oldu, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi, dillerinin temelini oluşturdu. Böylece Huseyîn XELÎQÎ işgal kalıntılarının silinmesine yönelik dışarıya yönelebilir ve büyük bir imonlarca bireysel ve toplumsal girişim, paratorluk oluşturulabilirdi. tarihin akışında kendisini gösteriyor. Biz Kürtler Araplardan daha eski bir uygarlığa saKaydedilen tarih nasıl ki denemeye temel teşkil hibiz. Her düşüşün ardından ayağa kalkış vardır, ederek bilimin gelişmiş şatolarını oluşturduysa, So- yeter ki çabalayalım, başlayalım. Muhafaza için krates ve Eflatun’un düşünceleri ülke yönetim işle- bugün birçok imkan mevcut. Kuşkusuz ulusal kurturinin yol yöntemini ortaya koyduysa, demokrasi luş, işgal ve zulümden kurtulmaya çalışan ulus olayasası nasıl ki demokrasi kavramının kabul edilme- rak birçok katliam yaşadık, zorla göç ettirildik, sinde temel olduysa, başta bahsettiğimiz çalışmakimyasal silahlar ile Enfal edildik, birçok defa işgalcilar meydana gelen olayları yorumlamada esas ler tarafından katledildik. Bize yönelik katliam haberolabilir, gelecek nesillerin aynı eksikliklere düşmeleri tarihe ulaşmış olsa dahi ağırlıklı olarak mesi için ders olabilir, dönemin başarısına temel yabancılar tarafından kaydedildi; ki çoğu bizi karşıt teşkil edebilir. durumda kötü göstermeye, düşmanı ise iyi gösterBundan çok önceleri olay olguların kaydedilmemeye çalıştı. Bu konuda hayatımızın ve mücadelemisine imkan sağlayacak alet, temel yoktu hatta yok zin üstünü örten perdeyi kaldıramadık. Bunda denebilecek kadar az bir hafıza vardı. Bundan dolayı imkansızlık ve ezilmişliğin rolü büyük görünüyor. bilim ve bilgi ağırlıklı sözlü olarak nesilden nesile akYaklaşık yüzyıldır hafıza ve arşivleme imkanımız tarılıyordu. Dolayısıyla insanlığın kayıtlı tarihi 12 bin olmasına rağmen ihtiyaca cevap verilmiyor. Yarım senenin ötesine geçmiyor. yüzyıldır kendi radyomuza sahibiz ve ülkemizde Dikkatimizi Mısır, Mezopotamya, Asur, Akad, Kelgelişen birçok olayı kaydedebildik. Ancak belge dani ve Yunan tarihine verdiğimizde, imkansızlıktan ve arşivimizi toplayacak bir merkezimiz olmadı. dolayı o döneme ait birçok fikrin kaybolduğunu göOlay olguların muhafaza edilmesi ve deneme ile geleceğimize temel oluşturması için bizim böyle rürüz. Onlardan arta kalan fikirler olmamış olsaydı, o dönemlere dair hiçbir bilgimiz olmayacaktı. bir merkeze ihtiyacımız var; özellikle Doğu Kürdistan için. Ülkemizin bu bölümünde son dönemde Dolayısıyla hakkında bilgi sahibi olunan her uybirçok acı verici olay yaşandı. Bu halkın birçok evgarlık ve ulusun ulusal hafızaya, arşivleme mücadeladının boynu kesildi, İslami düşünceye sahip lesine sahip olduğu anlaşılıyor. 1400 yıl önce rejim tarafından asıldı. Buna karşı kesintisiz mücaArabistan’da yaşanan bir örneğe değinmek istiyodele ve devrimci karşı çıkışın yanında yaşananların rum. Birçok konu hakkında halkına destanlardan, vicdanlı bir şekilde kaydedilmesi, gelecek nesillere masallardan bahseden Arap Peygamber, bunların ulaştırılması gerekiyor. Böylece yaptığımız hataları Allah’ın sözleri olduğunu söylüyordu. Bu temelde tekrarlamamız ve devrimci dersler çıkarmamız için büyük bir dinin temelini oluşturarak sarf ettiği bu buna ihtiyaç duyuluyor. Bu temelde tüm ulususözleri otuz üç yaşında dile getirdi. Dönemin hafıza muza, halkımıza, tüm bireylere, sivil toplum örgütve arşivleme imkanları papirüs, ağaç kabuğu, tahta lerine çağrıda bulunuyorum; dar ve çıkarcı ve hayvan postuydu. Ayrıca insan aklı, yani ezbeyaklaşımlardan uzak, ulusal kolektif bir çalışma yüriydi. Peygamberin vefatıyla birlikte yardımcıları rüterek, hafıza ve arşiv çalışmasını hayata geçirin. bunları toplamaya başladı. Bu süreçte iki farklı giriSanayi ve bilim çağında ihtiyaç duyulan böyle uluşim yaşandı. Birincisi Halife Ebubekir -ki ‘Mishef’ adı sal bir çalışma için adım atın. ile anıldı-, ikincisi ise Halife Ömer döneminde

8

Ortadoğu ve Kafkasya’da Kürt radyoları

K

ürdistan’da sesli yayınlar üzeri kayıt toplama, arşiv oluşturmanın bir basamağı olmuştur. Bu anlamda 19 Temmuz 1923 yılında Sovyetler Birliği’ne bağlı olarak kurulan Kurdistana Sor’un (Kızıl Kürdistan) başkenti Laçin’de ilk Kürtçe radyo yayını, merkezi Sovyet radyo istasyonu aracılığı ile 1924-1929 yılları arasında başladı. Irak’ın Osmanlı sömürgesinden kurtulması ardından Musul vilayetinin merkeze bağlı kalmasının koşullarından biri olarak, ilk Kürtçe yayın Bağdat radyosu bünyesinde 1939’da başladı. Kürtçe yayın yapan bir başka radyoda Nazi karşıtlığı temelinde İkinci Dünya Savaşı yıllarında Filistin’de (Hayfa) kuruldu. Sovyetler Birliği, Kızıl Kürdistan’ı lağvederek Azerbeycan’a bağlamasından sonra, kendi toprakları içerisinde 1 Ocak 1955’te ikinci kez Kürtçe radyo yayınına izin verdi. Ermenistan’ın başkenti Erivan’da kurulan radyo sınırlı yayın yapıyordu. 1957’de Mısır’da Abdülnasır döneminde Bağdat Paktı karşıtı ve Kürt davası yanlısı Kürtçe radyo yayınına başlandı. İran’daki ilk Kürtçe Radyo ise Muhammed Rıza Şah Pehlevi’nin emriyle 1958’de Kirmanşa’da kuruldu. İran ve Rojhilat Kürdistan’ında Urmiyê ve Abadan radyolarında da Kürtçe yayın 1968 yılında başlatıldı. 1969’da Tahran Radyosu haftada birkaç saatlik bir Kürtçe yayına başladı. Irak’ta Kürdistan’ın Sesi radyosu 1963’te peşmergelerin denetiminde yayına başladı. Irak merkezi hükümeti 1968’de Kerkük’te Kürtçe yerel televizyon yayınını başlattı.


MED TV’den günümüze arşiv w Kürdistan’da sömürgecilik, uzun yıllar Kürt halkı kadar araştırmacıların da Kürt kültürü ve tarihine dair verilere ulaşmasını, tasniflemesini ve arşiv oluşturmasını engelledi, toplumsal hafızanın bırakılmamasına sebep oldu. w Kürt medyası üzerinden geliştirilen merkezi arşiv, 1995 yılında MED TV’nin kurulması ile farklı bir boyuta taşınmış oldu. w Belçika/Denderleeuw’da bulunan arşiv, Kürdistan’ın sanırım en büyük ve kapsamlı arşivlerinden biri. Stêrk TV’nin Kürdistan’ın dört parçası ve diasporaya dönük yayın politikasından kaynaklı yayını, gün geçtikçe bu arşivi daha da büyütüyor.

S

on yıllara kadar derli toplu bir başlandı. Belgesel ve program yapan Kürt arşivinden bahsetmek birçok gazeteci dışarıdan topladığı mümkün değildi. Kürtler ve belge ve bilgileri de bu arşive taşıyarak Kürdistan’a dair araştırma yapan bir kiçok geniş bir kataloğun oluşmasına şinin başvurabileceği bir arşiv merkezi katkı sundu. bulunmuyordu. Kürdistan’a dair belgeMED TV uydu üzerinden yayın için ler genellikle devletlerin arşivlerinde kurulmadan önce de birçok Kürt şahsimevcuttur ancak bunlar kamuoyuna yet bireysel olarak özel arşivler oluşturFaruk SAKIK kapalıdır. Misyoner, seyyah ve arkeomuştu, bunlar biliniyordu. Birçok kişi loglar da elde ettikleri verileri kendi ülyayınlanan gazeteleri yıllar içerisinde kelerine taşımışlardır. Zaman zaman bu bilgi ve toplamış ve arşiv haline getirmişti. MED TV’nin en belgelere ulaşılıp paylaşıldı. Bu bilgiler hiçbir zaman önemli başarılarından biri de, yıllar içerisinde bu kişiKürtler tarafından arşivlenmemiştir. Devletlerin yapleri tespit edip ilişkiye geçerek, arşivlerinin TV arşivine tığı arşivler de genelde asimilasyon politikalarına paaktarılması oldu. Birçoğu hiçbir maddi beklenti içine yanda olarak kullanılmak için istiflenmiştir. Bunun en girmeksizin biriktirdikleri arşivi MED TV ile paylaştı. Bu önemli sebebi, merkezi bir Kürt arşivinin bulunmadönemlere ilişkin en dikkat çekici anektod şu: 1996 masıdır. yılında Sputnik operasyonu ile MED TV kapatıldığında arşive ulaşılamayınca birçok kişi evinde tuttuğu arşivi tekrar İsveç’deki TV stüdyosuna taşıdı. Toplumsal hafıza olarak arşiv Öğretmen, öğrenci, araştırmacı, yazar, aydın ve politikacı birçok kesim zaman içerisinde geçmişe dönük Dijitalleşmenin yarattığı kolaylık bazı bilgilere ihtiyaç duyuyorlar. Tabii ki ellerinde bu Yıllar içerisinde teknolojinin değişim geçirmesi de düzey bir bilgi bulunmadığında yapılan çalışmalar arşivin biçim ve öz olarak farklılaşmasını sağlamıştır. yüzeysel ve tatmin edici olmuyor. Mesleki olarak da 2010 yılına kadar her türlü görsel arşivleme BETACAM ihtiyaca cevap veremiyor. Kürdistan’da sömürgecilik, kasetler üzerinden yapılıyordu. Bu arşivde binlerce uzun yıllar Kürt halkı kadar araştırmacıların da Kürt kaset bulunuyordu. 2010 yılında TV arşiv bölümü kültürü ve tarihine dair verilere ulaşmasını, tasniflegüncellendi ve 10 ayrı bilgisayar ve buna bağlı ekipmesini ve arşiv oluşturmasını engelledi. Sömürgeci manlar ile bu geniş arşiv, dijital hale getirilmeye başdevletlerin bu uygulamaları, yeni nesillere böyle bir landı. Birçok çalışanın emeği ile 4 yıl süren bu süreç arşivin, yani toplumsal hafızanın bırakılmamasına tamamlandı. Kolektif emekle hızlı ulaşılabilen ve etkili sebep olan en önemli etkendir. Arşiv, bir yönüyle külanaliz yapma şansı veren bir arşiv ortaya çıktı. Oluştutürün geliştirilip korunması için de temel bir ihtiyaçtır. rulduğu tarihe, konu ve kişi ile konuşma veya açıklaSon yıllarda Kürtler tarafından arşiv merkezleri olumaya dair ilk etapta göze çarpan yetkin bir arşiv şuyor. Özellikle medya kurumlarının gelişmesiyle her oluşturuldu. Bahsettiğimiz konu yalnızca görsel makurum kendi bünyesinde bir arşiv bölümü oluşturdu. teryallerin arşivlenmesi ile ilgiliydi. Bunun dışında yaYine internet üzerinde de ‘Arşîva Kurd’ adında bir site zılı metinler ve günübirlik hazırlanan dosya ve de oluşturuldu. Çok özel ve büyük bir emek ile 20. haberler de tarihi süreçlerin hafızalanması için önemli yy’ın başından günümüze kadar yayınlanan gazete, konulardır. Merkezi olarak yazılan tüm tekstler ve yadergi, bülten ve belge arşivlenmiştir. zılar, kalıcı olarak kayıt altında tutuluyor. Arşiv çalışKürt basın yayın kurumları, 1995 yılına kadar çıkan ması halen devam ediyor. Özce bu dijital arşivin boyutlarından bahsetmek gerekirse, 1000 TB üzegazete ve dergilerin arşivini tutuyordu. Ancak bu, yalrinde bir veriden bahsedebiliriz. Çok rahat ve hızlıca nızca kendi yayınlarının arşiviydi. ulaşılan bu belge ve bilgiler, özgür basının baş ucu kaynağı olmuştur. İlklerin adı MED TV Konu ile ilgili en çok sorulan sorulardan biri de bu Kürt medyası üzerinden geliştirilen merkezi arşiv, arşive nasıl ulaşılabilir ve yararlanılabilir sorusudur. 1995 yılında MED TV’nin kurulması ile farklı bir boKürtler ve Kürdistan üzerinde araştırma yapanlar için yuta taşınmış oldu. Kurulan arşiv bölümü, Kürt arşiartık en temel arşiv Belçika’da bulunmaktadır. Kürdisvinde sistematik bir oluşumun bir parametresi haline tan’ın tüm parçalarından ve diasporadan medyaya geldi. O kadar ki, tek bir kaset ya da belgesi bulunmayansıyan materyallerin çok büyük bir bölümü bu aryan medya çalışmalarının bir merkezi halini aldı. şivde mevcuttur. Kürtler üzerine çalışma yapan bir yaZaman içerisinde yayınlanan bilgi ve belgeler, bu bancı televizyon yapımcıları da dahil birçok kişi arşiv departmanında kodlanarak düzenli bir şekilde zaman zaman bu arşivlerden yararlanıyor. Kürt tarihi katalog haline dönüştürüldü. Bu arşiv, binlerce video kasetten oluşmaktadır. Kasetler, dergiler, gazeteler, fo- ve Kürdistan için bulunmaz bir kaynak olan bu arşiv, ham materyaller şeklinde tasnif edilmiş sayısız veri ve toğraflar, film ve benzer dökümanlar arşivlenmeye

bilgi barındırıyor. Modern ya da klasik, Kürt ve Kürdistan tarihi araştırılacaksa en önemli başvuru kaynağı buradadır. Günümüzde Belçika/Denderleeuw’da bulunan arşiv, sanırım Kürdistan’ın en büyük ve kapsamlı arşivlerinden biridir. Stêrk TV’nin Kürdistan’ın dört parçası ve diasporaya dönük yayın politikasından kaynaklı geniş bir yelpazede yapılan yayını, gün geçtikçe bu arşivi daha da büyütüyor.

60 yılın 60 önemli olayı bir kitapta Benim gibi yüzlerce kişi, gün geldi bu TV’de program yaptı. Program esnasında topladığımız materyaller de bu arşive eklendi. Yine gün geldi Arşiv temalı bir TV programına ihtiyaç oldu. Amacımız dağınık şekilde işlenmiş toplumsal olayların görsel bir dokümanter haline dönüştürülmesiydi. On yıldır Stêrk TV’de arşiv programını yapıyorum. En büyük kaynak, işte bu bahsettiğimiz sınırlarını benim de bilemediğim TV arşividir. Toplumsal hafızamız ve tarihimiz üzerine dışardan bulunan belge ve bilgileri de halen arşive taşımaya devam ediyoruz. Roj TV’den Stêrk TV’ye birçok belgesel yaptım. Bunların sadece görsel bir materyal olarak kalması, beklenen ihtiyaca cevap vermeyeceği için ve herkesin böyle bir arşive ulaşma imkanlarının olmayacağını da hesap ederek bir kitap çalışmasına dönüştürdüm. Daha sonradan belgeselini hazırladığım toplumsal olaylar bir kitap olarak hazırlandı ve basıldı. Son 60 yılın 60 önemli olayını mercek altına alan ‘EWROJ’ kitabı, arşiv değeri gören bir kitap ve çalışma oldu. Bu kitap, içerik ve materyaller açısından arşiv değeri taşıyor. Sonuç olarak söylemek gerekirse; Kürdistan tarihine ve kültürüne sahip çıkmak için herkes elinde bulunan arşivi, bahsettiğimiz kurum arşivi ile paylaşmalı. Yoksa o arşivin bireysel olarak bir kişini elinde kalması bir anlam ifade etmiyor. Bu en geniş ulusal arşiv, Kürt özgürlük tarihine binlerce özgür basın emekçisinin kanı ve teri ile MED TV’nin kuruluş süreci ile nakşedilmiştir. Sayısız fotoğraf, yazı, belge ve video burada muhafaza ediliyor.

w En geniş ulusal arşiv, Kürt Özgürlük tarihine binlerce özgür basın emekçisinin kanı ve teri ile MED TV’nin kuruluş süreci ile nakşedilmiştir. Sayısız fotograf, yazı, belge ve video burada muhafaza ediliyor. 9


Ulusal dirilişin hafızası w Mazlum Doğan’ın “Sesimizi dünya halklarına duyurun” çağrısı, Serxwebûn’un yeniden yayın yaşamına başlamasında önemli bir rolü oldu. Serxwebûn’un aylık bir gazete olarak yayın hayatına başlaması, PKK 1’inci Konferansı’nda kararlaştırıldı.

K

ürdistan’daki ulusal dirilişin önemli şahitlerinden biri olan Serxwebûn gazetesinin bu ay 467. sayısı çıktı. Gazetenin tüm sayıları titiz bir çalışma sonucu dijital ortama aktarıldı. Söz konusu arşiv olunca Avrupa’da da olsa egemen devletlerin operasyonlarından arşivlerimiz de payını alıyor. Mesela Berxwedan’ın* dijitale aktarılmasını 2012 yılında bir çalışma olarak önümüze koyduğumuzda gazetenin birkaç sayısı eksikti çünkü Alman devleti 1992 yılında Berxwedan’ın bürosunu bastığında arşivine de el koymuştu. Sonradan Almanya’da yaşayan yurtseverler sayesinde eksik sayılara ve başka görsel ve yazılı belgelere ulaşabilmiştik.

İlk belgeler Apocular Türk sömürgeciliğine ilk başkaldırdığında ellerinde yazılı hemen hemen hiçbir belge yoktu. PKK’nin yayın faaliyetleri ilk olarak Antep’te Nuri Pazarbaşı semtinde başladı. Mazlum Doğan ve Duran Kalkan’ın da aralarında olduğu bir ekip çalışma için görevlendirilmişti. Daha sonra 1979 yaz ortalarında Ali Haydar Kaytan da bu çalışmaya katıldı. Bu sürede Mazlum Doğan bir yandan Öcalan’ın konuşmalarını redakte ederek yayına hazırlarken diğer yandan da “PDA Üzerine Broşür” çalışmasını tamamlamıştı. Yine o dönem PKK adına birçok bildiri de Mazlum Doğan’ın kaleminden çıktı. Merkez Yayın Kurulunun da başında olan Doğan’ın 3 Ekim 1979’da yakalanıp cezaevine düşmesi ise bu çalışmaları ciddi anlamda aksatacaktı.

79 sonbaharı: İlk PKK Bülteni İlk PKK Bülteni 1979 sonbaharında çıktı ve dört-beş sayı devam etti. Ardından Bülten, 1 Nisan 1980’de İskenderun’a taşınmış olsa da 12 Eylül darbesi bu çalışmayı da fiilen sona erdirmişti. Darbe sonrası ise Bülten, yalnızca bir sayı çıkabildi.** PKK kadrolarının önemli bir kısmının zindana düştüğü ve bir kısmının da yurt dışına çekildiği darbe sonrası süreçte kitlelerle ilişki önemli oranda zayıflamıştı. Buna paralel olarak basın çalışmalarının düzenli bir şekilde sürmesi olanaklı olmadığından bu faaliyet daha çok Avrupa’ya kaydı; çok düzenli olmasa da özellikle Almanca farklı broşürler çıkarıldı.

Mazlum’un çağrısı PKK’nin Helve Kampında 1981 yılında gerçekleştirilen birinci konferansında merkezi yayın faaliyetlerinin yeniden organizasyonu üzerinde duruldu. Mazlum Doğan’ın “Sesimizi dünya halklarına duyurun” çağrısı-

nın Serxwebûn’un yeniden yayın yaşamına başlamasında önemli bir rolü oldu. Nitekim Serxwebûn’un aylık bir gazete olarak yayın hayatına başlaması, PKK’nin 1’inci Konferansı’nda kararlaştırıldı. Serxwebûn’un merkezi yayın organı olarak dönemin bütün teorik ve pratik sorunlarının ele alındığı bir gazete olmasına karar verildi ve bir ekip gazeteyi çıkarmakla görevlendirildi. Serxwebûn, 12 Eylül sonrası geri çekilme sürecine bağlı olarak yurt dışına dağılan tüm devrimci kadrolara seslenen, faşizme karşı mücadelenin ve ulusal kurtuluş devriminin sorunlarının tartışıldığı bir kürsü olma rolünü üstleniyordu. Aralarında Ali Haydar Kaytan’ın da olduğu Serxwebûn’u çıkarmakla görevli olan ekip, 1981 sonbaharında Avrupa’ya gönderildi. Üslenme alanı İsveç olarak belirlense de gazetenin tüm hazırlıkları ve çıkışı Almanya’da gerçekleşecekti.

Gerilla kurşunuyla selamlanan gazete Serxwebûn’un ilk sayısı İsveç’te hazırlanıp Ocak 1982’de yayınlandı. Hazırlık çalışmalarının tamamlanmasından sonra ise gazete, Almanya’nın Köln şehrinde, Ebertplatz’daki büroda çıkarılmaya devam etti. Serxwebûn’un büyük coşkuyla çıkan ilk sayısı, gerilla tarafından Helve kampında silah atışlarıyla selamlandı. Bu, büyük bir karşılama töreniydi. Serxwebûn’un çıkması sadece bir gazetenin çıkışı olarak görülemezdi. O, her şeydi. Serxwebûn, ana doğrultuydu. İlk sayılarına baktığımızda Serxwebûn’un birçok teknik yetersizliğini görürüz. Bir gazete nasıl çıkarılır, el yordamıyla öğreniliyordu; bu sürecin bir okul işlevi görmesi de bekleniyordu. PKK 2’nci Kongresine kadar Serxwebûn, daha çok kongreye hazırlık işlevi olan konular üzerinde durdu. Kürdistan’da sömürgeciliğin durumu, silahlı mücadelenin neden gerekli olduğu, dünya devrim deneyimleri, Kürdistan’daki işbirlikçi yapı, gazetenin sayfalarında yoğunca işleniyordu. 2’nci Kongre sonrasında Serxwebûn çalışmaları daha da yoğunluk kazandı. İlk gerillaların Kuzey Kürdistan’a yolculuğu başlamıştı. Gazetenin o dönemki sayılarında silahlı mücadelenin nasıl başlayacağı, nasıl yapılacağı üzerine çok sayıda yazının kaleme alındığını görüyoruz.

Asıl büyük haber Çalışma koşulları ve olanaklar son derece kısıtlıydı. O zaman için büyük harikası dizgi makinesi ve fotokopi makinesi dışında, Serxwebûn hiçbir teknik im-

Serxwebûn’un sayılarını 90’lı yılların ortalarına kadar gerilla Kürdistan halkına ulaştırdı.

10

İsmet KAYHAN

kana sahip değildi. Haber kaynakları ve muhabirler, Kuzey Kürdistan’daki yurtseverler ve sempatizanlardı. Teorik değerlendirmeler ve yazılar dışında Serxwebûn sayılarında haberlere de yer verilmeye başlandı; ilk haber ise Botan’da bir ihbarcının cezalandırılması eylemiydi. Asıl büyük haber ise 1984 yılının Ağustos ayında yayımlanacaktı: İlk kurşun. Bu sırada Avrupa’da Kürdistan Özgürlük Hareketine her cepheden saldırılıyordu. Bazı Kürt grupları ve Türk sol örgütleri ağız birliği etmişçesine yayın organlarında PKK’ye yaylım ateşi içindeydiler. O yıllarda Serxwebûn bütün bu saldırılara karşı bir anakarargah rolü oynuyordu. 3’üncü Kongre sonrası Serxwebûn, bir kez daha devlet saldırılarının hedefi haline geldi. Büroları basıldı, çalışanları tutuklandı, gazeteyi okuyanlar dahi gözaltına alındı. 1988’e gelindiğinde Avrupa’da merkezi faaliyet yürüten bütün çalışanlar tutuklanmış, meşhur Düsseldorf Davası başlamıştı. Serxwebûn’un 1970’li yılların başına kadar uzanan arşivine Alman devleti el koymuştu.*** Serxwebûn bu saldırılar ardından Paris’e taşınmak zorunda kaldı. Enver Polat (Selçuk), o dönemi anlatırken yayını çok zor şartlar altında sürdürdüklerini söylüyordu. Paris’te üç yıla yakın Selçuk, Battal, Ronahî ve diğer bir-iki çalışan ile gazete çıkarılmış; Alman devletinin baskıları azalınca ise Serxwebûn, 1991 yılında Düsseldorf’a geri dönmüştü.

En kritik sürecin tanığı Serxwebûn, Kuzey Kürdistan’ın en kritik sürecinin tanıklığını yaptı. Soykırıma karşı Kürt’ün var olma ve özgür yaşama mücadelesini gün gün, ay ay belgeledi. Serxwebûn yolculuğu, Kürt halkının özgürlük yolculuğudur. Bu gazetenin kaydettiği, bir halkın dirilişinin adımlarıdır. Gerillanın karanlıkta el yordamıyla yürüme misali, emekleme misali gelişmesi… Serxwebûn yalnızca gazete olmakla da kalmamış, yüzlerce kitaba imza atmıştır. Bu gazete, bir mücadelenin hatıra defteri ve günlüğüne dönüşmüştür. * Berxwedan’ın ilk sayısı 1987 yılında çıktı ve 1995’e kadar yayınına devam etti. Haber içerikli 15 günde bir çıkan bir gazeteydi. ** PKK’nin bu ilk yazımsal çalışmaları şu an Serxwebûn Dergisi’nin arşivinde bulunuyor. *** Serxwebûn ile Berxwedan’ın bu arşivi, aradan geçen yıllara rağmen halen Alman devletinin elinde bulunuyor.


Almanya Kürt Enstitüsü’nde arşiv w Enstitümüz kuruluşundan günümüze kadar Kürt dili, tarihi, kültürü ve Kürtlerle ilgili diğer konulara ait binlerce kitap, dergi, gazete, büroşür, bildiri vb. dökümanı özel olarak arşivlemiştir.

K

ürdistan’ın katı sömürgeci egemenlikler altında kalması, Kürt arşivciliğini de vurmuştur. Kürtlerle ilgili belgeler talan edilmiş, İngiltere, Rusya, Fransa vd. Avrupa ülkelerine taşınmıştır. Örgütlü bir arayış olmadığı için çoğu belgelere ancak tesadüfen ulaşılabilmektedir. Peki Kürdistan ile ilgili arşivler nerededir? Konuyu bir kaç maddede toplamak mümkündür.

1- Bazı bireysel arşivler: Bunu iki kategoride belirtebiliriz. Birincisi, kimi aydınların özel çabaları sonucu 20. yüzyıldan itibaren toplanmış veya hazırlanmış yazı, bildiri, resim vb. şeylerdir. İkincisi ise eski Kürt aristokrat ailelerinin önem vermediği ve bir kenara attığı 19. yüzyıl ve daha öncesi belgelerdir. Sömürgecilerin hışmından korunmak için açığa çıkarmaya cesaret edemediler. Ya da kendileri de tarihi hafıza kaybına uğradıkları için işin öneminin farkına varamadılar.

2- Siyasi, kültürel, dini ve sosyal kurumların arşivleri: Bu tür arşivler oldukça fazladır. Hemen hemen her siyasi parti, dernek, enstitü vd. kurumların geçmiş ve güncel faaliyetleri hakkındaki belgelerden oluşur. Özellikle enstitülerin partiler üstü arşivlere sahip olduğunu belirtebiliriz. Çünkü amaç olarak Kürdistan ve dünya genelinde Kürtleri ilgilendiren önemli belgeleri arşivlemektedirler. 3- Farklı ülkelerdeki ulusal kütüphanelerde bulunan Kürtlerle ilgili arşivler: Avrupalı seyyah ve misyonerlerin özel ilgi alanlarından birisi Kürtlerle ilgili belgeleri toplamak olmuştur. Londra, Paris, Roma, Leningrad, Viyana kütüphanelerinde Kürtçe çok sayıda belge vardır. Tahminen bunun çok cüzi bir miktarına erişilmiş, gerisi keşfedilmeyi bekliyor. 4- Kürdistan’ı sömürgeleştiren ülke arşivleri: Her şehrin yönetimsel arşivi vardır. Bunun dışında geçmişten günümüze kadar var olan birçok belge ve döküman devlet arşivlerinde veya ulusal kütüphanelerinde yer almıştır. Osmanlı egemenliğinde bulunan onlarca ülkede Kürtler hakkında var olan belgeler ya saklanıyor, ya tasnif edilmemiş, ya da araştırmacı azlığından dolayı açığa çıkarılmamıştır. Aynı şeyleri Irak,

İran ve Suriye için de söyleyebiliriz.

5- Erivan, Bağdat Radyo Arşivleri: Daha çok etnografik ve kültürel düzeyde olan arşivlerdir. Kürt dili ve müziğinin yüz yıllık seyrine şahitlik ettiği için önemli bir arşivdir. Son yüzyılda düzenli ve kurumsal olarak hazırlandıkları için günümüze kadar ulaşmıştır.

Înstîtûta Kurdî ji bo Lêkolîn û Zanîst li Almanyayê Orijinal adı Almancada “Kurdisches Institut für Wissenschaft und Forschung e.V.” ve Kürtçe adı “Înstîtûta Kurdî ji bo Lêkolîn û Zanîst li Almanyayê” olan enstitümüz, 1994 yılında kurulmuş ve bugüne kadar faaliyet yürütmektedir. Kuruluşuyla birlikte çok sayıda Kürt aydın, yazar ve araştırmacısının ilgisini çekmiştir. Kurulduktan sonra belli bir süre Berlin Eyalet Hükümeti’nin desteğine nail olmuştur. Fakat bazı teknik nedenlerden dolayı Almanya’nın Nordrhein-Westfalen Eyaletine taşındıktan sonra Kürt Özgürlük Hareketine yakınlığı ve bu hareketin Almanya’da yasaklanmış olması nedeniyle bütün özgürlükçü Kürt kurum ve kuruluşları gibi Kürt Enstitüsü de bu yasaktan nasibini almış ve hiçbir devlet desteği olmadan adeta kendi yağında kavrularak varlığını sürdürmüştür. Kuruluşundan günümüze kadar Kürt dili, tarihi, kültürü ve Kürtlerle ilgili diğer konulara ait binlerce kitap, dergi, gazete, büroşür, bildiri vb. döküman özel olarak arşivlenmiştir. Arşiv; kitap, dergi, gazete ve farklı dökümanlar olarak kategorize edilmiştir. Kitap ve dergiler Türkçe, Kürtçe, Almanca vd. dillere göre tasnif edilmiştir. Kürtçe kitap ve dergiler Latin, Arap harflerine ve lehçelere göre sıralanmış ve bu durum belli raflara konulmuştur. Ayrıca döküman listeleri dijital olarak hazırlanmış, hangi kitap veya derginin hangi rafta olduğuna kısa sürede ulaşmak mümkün olmuştur. Her hususta olduğu gibi Kürt Enstitüsü’nün arşivlerini oluşturmada da belirgin sorunlar olmuştur. Bunların başında enstitünün birkaç kez yer değiştirmesi durumu gelir. Her yer değiştirme sırasında yeniden tasnif ve yerleştirme işlemleri yapılmıştır. Uzman tasnifçiler olmadığı için bu iş bazen haftalarca hatta aylarca sürmüştür. Diğer bir sorun ise arşivlerden kitap, dergi alımında görülen eksikliklerdir. Yıllarca oradan araştırma maksadıyla kitap alan çok sayıda insan aldıklarını geri getirmediği

için bazı önemli dökümanlar kaybolmuştur.

Fevzi Özmen

Ulusal arşivciliğin gelişmesi önündeki engeller Herkes kendi arşivini yapabilir ama ulusal bir arşiv ancak kalifiye elemanlar tarafından gerçekleştirilebilir. Bunun için de parasal güce gereksinim vardır. Günümüzde üniversitelerde kütüphane ve arşivcilikle ilgili fakülteler vardır. Uluslaşmanın en belirgin özelliklerinden birisi de ulusal arşivlerin oluşmasıdır. Kürtler devlet sahibi olmadıkları için bunu gerçekleştirememiştir. Şüphesiz Kürt enstitüleri ve diğer Kürt kurumlarının hazırladıkları arşivler ulusal özelliklere sahiptir. Ama bazılarında bencil veya dar kurumsal amaçların hizmetine sunulduğu için, genel anlamda pek de önemli rol oynamamışlardır. Her şeyden önce onlara bu rollerini oynatacak bazı pratik yaklaşımlar gereklidir.

Ulusal arşiv için öneriler Kürdistan geneli için bir arşiv oluşturmak için özel bir çaba gereklidir. Bu çaba ise önemli kurumların öncülüğünde gerçekleşebilir. Örneğin, bu husus için şimdilik Avrupa, Güney Kürdistan ve Rojava temel alınabilir. Bunun için: l Avrupa’daki Kürt Enstitüleri arasında diyalog kurulmalı ve birbirlerinin arşivlerinden yararlanma olanakları sağlanmalı. l Enstitüler uzmanlık alanlarına göre görevler üstlenmeli, yani bir enstitü her şeyle uğraşmamalı. Dil, tarih, kültür vb. ayrışmalar olmalı. l Kürt enstitüleri arasında sürekli ilişki ağları kurulmalı ve ortak uzmanlardan oluşan bir denetim mekanizmasına sahip olunmalı. Bu mekanizma tarafından en az yılda bir kez denetlenmeli. l Aynı şey Kürtlerle ilgili diğer kurum, kuruluş arşivleri ve kütüphaneler için de geçerli olmalı; özellikle ulusal bir kütüphane oluşumu sağlanmalıdır. l Bütün Kürt yayınevleri çıkardıkları eserlerden en az beş adet ulusal kütüphaneye göndermeli ve ulusal kütüphane de onları gerekli yerlere dağıtmalıdır. l En önemlisi de bütün bunları örgütleyecek ve denetleyecek bir kurumun elini taşın altına koymasıdır. Örneğin KNK bünyesinde Kürt Ulusal Arşivini Oluşturma Komisyonu kurulabilir. Bu durum, ulusal bütünleşmeyi sağlamaya yardım edecektir.

11


t

Arşiv tutucu sömürgeciler Kenan COLEMÊRGÎ

D

ağlarımız, nehirlerimiz, ovalarımız, Kürdistan’ın taşı toprağı bin yıllardan bu yana bir bellek taşıyor. Öyle bir bellek ki her yaşadığını, her gördüğünü, kısacası tüm yaşam deneyimlerini ve toplumun ortak duygularını aktaracak muazzamlıkta. Kürdistan’ın belleği, belleğimiz tüm yaşam deneyimleri ve pratikleriyle bir ortak aklı oluşturdu, bu ortak akıl birlikte hareket etmeyi ve duygu paylaşımını beraberinde getirdi. Öyle ki anılaşmaya başlayan her deneyim ve pratik beraberinde aktarım ihtiyacını getirdi. Belleğin aktarım istemi ve ihtiyacıdır bu. Bu ortak aklın sağladığı en önemli tekniklerden biri ses ve hafızayı kullanarak kültürü, daha geniş bir yelpaze sağlayan sözlü biçimde aktarmadır.

Aktarım tekniği Toplumsal önemi olan sözlü geleneklerin nesilden nesile en az hasarla aktarılması için güvenilir sistemlerin kurulması gerekir. Bu belleği aktaracak olan ise metafizik bir canlı olarak (olan) insan, dili yaratmasıyla beraber yaşam ile ölüm arasındaki o ince, kısa zaman içerisinde belleğine gark olan olayları, öğrendiğini, deneyimlerini, yanılgılarını, pişmanlıklarını, kazanımlarını, aşkını, duyulur, görülür dünyanın ötesinde bir gerçekliği sezme amacıyla bir teknik yaratarak aktardı. Bu da tam olarak kültürün yarattığı sesler ile, hafızasında birikmiş olan her şeyi retorikle cezbederek söz ile aktarım tekniğiydi. Artık bir kültür vardı; bin yıllar boyunca toplulukları ayakta tutacak, geçmişi ve insanı tanıyıp geleceğe adımı daha bilinçli atabilecek sözlü kültürdü bu. İnsanlık, bu tekniği tarih boyunca çeşitli şekillerde denemiştir. Semboller yaratarak, anıtlar yaparak, mağaralara, kayalara hikâyesini, kahramanlığını, duygusunu resmederek zorunlu hale gelen aktarım tekniğini geliştirmeye çalışmış ve bununla birlikte yukarıda belirttiğim gibi daha

12

geniş bir yelpaze sağlayan sözlü aktarımın öğelerinden ses ve hafıza ile yeni bir aktarım tekniği geliştirmiştir.

Bellekte arşivleme Hafıza, aktarımın en önemli öğelerinden biridir. Kürtlerin hafıza kailleri olarak dengbêjler, bu aktarım tekniğini retorikle cezbederek her pratiği ve deneyimi kendi toplumlarına belleklerinde arşivleyerek, aktardıklarının kendi karakterlerine bürünmelerine izin vermeden ilk ağızdan aktarmaya çalıştılar. Dengbêjlerin bilinç heybelerine toplumsal ve kültürel yaşanmışlıkları depoladığı ve geçmişi kapsayan bu depodan yararlanma kapasiteleri geniştir. Bu bağlamda, dengbêjin ihtiyaç duyduğu zamanlarda Kürt toplumunun kullanımına açık olan kültürel bellek, toplumsal kurumlar ve kültür aracılığıyla dağıtılmalı ve yayılmalıdır. Mezkûr minvalde Schudson’ın sözlerini hatırlamakta fayda vardır. Schudson’a göre; ‘Bellek öncelikle toplumsaldır. İnsanların bireysel zihinlerinden çok, belli kural, kanun, standart usuller ve kayıtlar halinde kurumlara dâhil edilmiştir. Söz konusu kültürel uygulamalar vesilesiyle insanlar, geçmişe borçlu olduklarını onaylamakta yahut geçmişin manevi devamlılığını ifade etmektedirler. Bahse konu kültürel kalıplar, bireylerin ezberlediklerinin farkında bile olmadan faydalandıkları bilgileri depolamakta ve iletmektedirler.’

Kültürel belleği kullanma Bin yıllar boyunca söz aktarıcıları ve bellek taşıyıcıları olan dengbêjler tarafından depolanıp nesilden nesile aktarılan sözlü bir kültüre sahibiz ve bu kültürün yayılmasında toplumsal kurum ve kuruluşların payrı yadsınamayacak kadar büyüktür. Her toplum kültürel arşivlerini kendi kurumları eliyle oluşturur ve toplumunun yararına olacağı zamanda yaymakla görevlidir. Bu kurumlar, bu görevlerini yerine getirmedikleri takdirde, kültür arşivlemesini o toplumun bireyleri üstlenir. Ne

w Birey, menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda kültürel belleği kullanma yönelimine girdiğinde, bu kültürel bellek toplumun sahipliğinden çıkarak bireyin sahipliğine girer.

yazık ki Kürtler olarak, ikinci yol izlenmekte ve bu beraberinde birçok hatayı getirmektedir. Bu, bireylerin kültür arşivlerini ‘’belirli zamanlarda ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanım’’ yanlışını getirir. Dengbêjin ihtiyaç duyduğu anda kullanıma açık olan kültürel belleği, artık dijital bir belleğe saklanır, dijital bellek sahibi/sahipleri tarafından kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda kullanıma açık hale getirilir.

Görücü ve dinleyici karşısına çık! Birey, menfaatleri ve çıkarları doğrultusunda kültürel belleği kullanma yönelimine girdiğinde, bu kültürel bellek toplumun sahipliğinden çıkarak bireyin sahipliğine girer. Kürtlerde, bu dijital bellek sahipleri belirli bir vakitten sonra kurumsallaşmaya başladılar, televizyonlar kurdular, enstitüler açtılar.


Kürtlerin milli şairlerinden Cegerxwîn’in kaliteli bir görüntüsü (Yılmaz Güney tarafından sağlanan ekipmanlar ile) Paris Kürt Enstitüsü için kayda alınmış ve aradan geçen yıllar içerisinde hiçbir şekilde paylaşılmamıştı.

Ne zaman ki kurumsal bir menfaat başladı, işte o zaman onlarca yıl Kürtlerden gizlenen kültürel ürünler görücü ve dinleyici karşısına çıktı. Misal; Kürtlerin milli şairlerinden Cegerxwîn’in uzun bir milli ve kültürel sohbetinin kaliteli bir görüntüsü (Yılmaz Güney tarafından sağlanan ekipmanlar ile) Paris Kürt Enstitüsü için kayda alınmış ve aradan geçen yıllar içerisinde hiçbir şekilde paylaşılmamıştı. Ta ki 30 yıl sonra bu dijital arşivcilerin aslında topluma ait olan ve bir kültürel bellek hazinesi olan bu görüntüyü heybelerinden çıkarana dek kimsenin Cegerxwîn’in bu kadar önemli bir röportajının olduğunun farkında bile değildi. Tabii ki nedenini biliyorsunuz; dijital arşivcilerin artık bir televizyonu vardı ve kim bilir televizyon kuracakları güçleri olmasa belki Kürt halkı 30 yıl daha halk şairlerinden mahrum kalacaktı!

Halkın olanı gasp edenler O sıralarda başka bir ‘sahip dijital arşivci’ olayı ise Amed Kürt Enstitüsü’de emek verdiğim yıllarda yaşanıyordu. Bir gün biri çıkageldi, elinde büyükçe bir dosya ve bir dijital arşiv ile. Arşivde bulunanları kitaplaştırmış ve ‘sadece kitabı’ Amed Kürt Enstitüsü aracılığıyla yayınlamak istiyordu. Stranların bulunduğu dijital arşiv ise, kendisinin bıraktığı bir yasak ile kimsenin görmemesi ve dinlememesi gerekiyordu. Çünkü o bireyin yani ‘sahip dijital arşivcinin’ yaptığı kabahati, başkası da yapabilir diye korkuyordu. Kitapta, arşivde bulunan tüm stranların notasyonları yapılmış ama o stranları söyleyenleri dinlemek yasaktı! Fırsat bulduğum bir arada dijital arşivden bir stranı halkım adına kurtarmış oldum. Ve hemen herkesin ulaşabileceği bir sosyal medya platformunda paylaştım. Muazzam bir ses, muazzam bir stran, halkımın 60 yıl boyunca gizlenmiş kayıp sesine bir tesadüf ile ulaşıyordum ve halkın olanı halka ulaştırdığım için daha sonraki süreçlerde bu kişiler tarafından trajikomik bir şekilde hırsız olarak nitelendirildim. Onlar ki kendi menfaatleri için halkın olanı halktan gizleyip, menfaatler arşivine depolayanlar! Lakin hırsızlıkla suçlanan bendim. Bu olaydan beş yıl sonra

Alman-Kürt Kültür Enstitüsü Erîvan Radyosu stranlarını 60 yıldan sonra gizlendikleri yerden çıkarttı. Ardından, daha önce ortaya çıkardığım stranın da içinde olduğu stranlara telif hakkı getirildi. Evet, kurumsallaşmak adına güzel bir adımdı, lâkin yine yanlış bir şeyler vardı ortada. Herkesin bildiği ama kimsenin ulaşamadığı bu kayıtlar bunca yıl kimlerin elindeydi? Enstitü ve kurumlarımız ne zamandan beri bu arşivleri biliyor ve bu arşivcileri tanıyordu? Hangi çıkar ilişkileri sonucu arşivlerden çıkartılıp halka sunuldu? Bir vakitler Kürtler içerisinde bir arşivleme lobisinin olduğundan, bu arşivleme lobisinin Kürt kültürünü, tarihini, siyasetini heybelerinde sakladıklarından bahsetmiştim. Lobi betimlemesinden de öteye gidip, bu gruba arşiv tutucu sömürgeciler diyorum, halkın olanı gasp edenler diyorum. Halkın kültürü, sanatı, tarihi halka aittir, kimsenin mülkü değildir!

w Bir vakitler Kürtler içerisinde bir arşivleme lobisi olduğundan, bu lobinin Kürt kültürünü, tarihini, siyasetini heybelerinde sakladığından bahsetmiştim. Lobi betimlemesinden de öteye gidip, bu gruba arşiv tutucu sömürgeciler diyorum, halkın olanı gasp edenler diyorum.

Aslolan dinleyenler ve o kültürü taşıyanlardır Artık arşivlerden kültürümüzü, tarihimizi çıkartma vakti gelmiştir. Söylenecek çok söz var ancak biz şimdilik dağlarımızın, nehirlerimizin belleğini hatırlayalım, söz sistemi (dil) ile örf ve adetleri, inanç sistemi, sembol ve mit dünyasıyla, bütün deneyimsel ritüelleriyle toplumumuzun belleği olan dengbêjlerimizi hatırlayalım ve onların hafızalarından çıkıp sese dönüşen tüm benliğimizi dinleyelim. Kürdün söz aktarıcılığı yaratımı (dengbêjlik), bunca oluşun tam ortasında, çaresiz ve güçsüz olan toplum için ateşten de daha yüce bir şeydi. Şeffaf olmayan arşivciler ve kurumlardan öte, toplumsal ve kültürel yaşanmışlıkları bilinç heybelerine depolayan kültürel belleğimiz olan dengbêjler, toplumsal kurumlarımızdır. Tarihimizi ve kültürümüzü nasıl bin yıllardır taşımışlarsa bundan sonra da aynı şekilde taşıyacaklardır. Aslolan dinleyenler ve o kültürü taşıyanlardır, toplayıp menfaatler çukuruna gömenler değil.

13


t

Arşiv peşinde Kürt araştırmaları Miheme PORGEBOL

A

rşiv, halklar için olmazsa olmazlardan biridir. Halkların geçmişteki varlıklarının ispatı, halkların ‘şimdi’ içerisinde kendilerini ifade etmelerinin dayanağı ve geleceklerini tasarla-

manın mümkünatıdır. Fransızca bir sözcük olan ‘arşiv’ birçok dile aynı şekilde geçmiş ve bugüne dek tüm toplumlar için benzer şeyler ifade etmiştir. İnsanlığın önemini idrak etmeye başladığı günden bu yana arşiv toplumlar, uluslar ve devletler arası çekişmelerde bir savaş alanına da dönüştü. Bu yüz-

den tarih boyunca yaşanan bütün akınlarda ilk olarak arşiv ve kütüphaneler hedef oldu, talan edildi. Kürdoloji alanında çalışan Kürt araştırmacıların, doktora ve master öğrencilerinin arşiv konusunda yaşadıkları sorunları, engelleri ve gözlemlerini onlara sorduk.

Sorunlar dijital çağda da aynı şekilde sürüyor Kakşar OREMAR (Araştırmacı yazar) : Ulusal bir arşivimizin olmayışının en önemli nedeni bizim özgür bir ülkemiz ve bağımsız bir devletimizin olmamasıdır. Paha biçilemez kaynak ve değerlerimizi arşivleyip koruyacak kurum ve kuruluşlarımız yoksa bizim bu kaynak ve değerleri koruyup saklamamız hangi koşullarda, hangi imkanlarla mümkün olabilir ki? Dolayısıyla sorumlular hem işgalci devletler hem de bu alandaki ödev ve sorumluluklarının bilincinde olmayan, bunu idrak edemeyen kurumlarımızdır. Sadece Kürdistan'ın işgalcilerini suçlayıp kendi örgütlenmelerimizdeki umursamazlıkları görmezden gelerek olmaz. Bölük pörçük hafızamızın işgalinin temel sebeplerinden biri de kadim tarihimizin kıymetini bilmeyip onu yeterince tanımamamızdır. Ev sahibinin kendisi hırsız ve talancılarla oturup kalkıyorsa o evden her şey çalınıp götürülür. Tarihimiz ve kültürümüz kadim ve zengindir. Bizden çok komşumuz olan halklar bu berrak pınarın kıymetini biliyor. En çok bilinen araştırmacılar dahi bizim kültürümüz sayesinde en saygın üniversitelerden en yüksek derecelerle icazetlerini aldılar. Bir diğer sebep de arşivleme alanında uzman olanların, bu alanda altın bileziği bileğine takmış olanların arşivin önemini tam olarak kavrayamamış olmalarıdır. Arşive duyulan ihtiyacın karşılığını vermiyor, ihtiyaç duyanların arşive ulaşmasına olanak tanımıyorlar. Son yıllarda amatör fakat çıkarcı ve sahtekar olduğunu bildiğimiz birkaç isim tanıdım. Başka kişilerin arşivleri üzerinden kendi adlarıyla kitaplar bastılar. Ne yazık ki Kürt medyası da bunları beğeniyle karşılayıp bu sahtekar ve sözüm ona aydınları önümüze sundular. Bu arşivler nereden geldi? Nasıl ve hangi dertlerden ötürü bu çalışma yapıldı? Kimse o kişilere bunları sormuyor. ‘Sen ki henüz bilgisayar klavyesini doğru dürüst kullanamazken bu kadar metni kim yazdı ve bu metinlerin altında senin adının ne işi var?’ diye sormuyor kimse. Temel sebelerden biri de bu alanlarda çalışan kurumlarımız, özellikle de Enstitülerimizin temsilcilerinin arşivleme ve zengin kütüphanecilik işlerinden ziyade günlük yaşantılarının peşine düşmeleridir. Ne yazık ki Kürtçenin adı o kurumların adından sonra geliyor fakat baktığımızda Kürtler ve Kürdistan'ın faydasına yüzde beş bile katkıları yok. Çünkü o kurumlarda ne akademisyenler var ne de arşiv alanında çalışma yürüten uzman kişiler. Son yıllarda Güney Kurdistan'da bu anlamda olumlu girişimler oldu fakat o kurumlar sözünü ettiğimiz kişilerin kontrolünde olduğu için hala arşivlerden faydalanmak da pek kolay olamıyor. Öte yandan hepimizin de bildiği gibi geçmiş yüz yıllarda Kürdistan'a gelen gezginler, muhbirler, konsoloslar ya da araştırmacılar gittikleri zaman beraberlerinde zengin bir arşiv götürdüler. Bunları kendi arşivlerine ekleyip sakladılar. El yazmalarından tutalım da çivi yazılı tabletlere kadar altınlar, mücevherler ve binlerce yıllık tarihin izlerini taşıyan buluntuları da beraberlerinde götürdüler. Onlar üzerinde araştırmalar yapıp çalışma ve kitaplarını yayımladılar. İstanbul, Şam, Bağdat ve Tahran arşivlerinin kapıları Kürt araştırmacılara ve bağımsız yabancı araştırmacılara kapalı. O kapılar Kürdistan tarihi üzerine çalışmalar için hiç açılmadı da. Bu devletler hala şoven bir anlayışla Kürt gazeteciliği ve yayıncılığıyla ilgilenmiş kişi ve aileleri kendilerine düşman görüyorlar. Bu yüzden de örneğin biz hala Berdixanîler ve Simkoyê Şikak gibi isimler hakkında bile o arşivlerden faydalanamıyoruz. Zaman zaman sanatçılar, yazarlar veya araştırmacılarla söyleştiğimde de görüyorum ki bir soğan kadar arşive değer vermiyorlar. Bu durum dijital modern teknoloji çağında da aynı şekilde sürüyor.

14

Bu meseleye ciddi yaklaşacak kaç kişi var? Zeynep YAŞ (Araştırmacı yazar): Biz dört devletin arasında kalmış bir milletiz. Kadim bir geçmişimiz var. Yazılı olmayan bir tarih ve sözlü bir kültür geleneğimiz bugüne dek süregeldi fakat geçmişimize dair birçok kanıt ve belge bugüne dek yok edildi. Ya tahrip edildiler, çalındılar ya da biz onları koruyamadık. Biz bugüne dek bugüne dek dört farklı egemen sistem ve talancı uygarlık tarafından parçalanmış ve birbirinden koparılmış bir milletiz. Şüphesiz çizdiğim bu çerçeve sadece Kurdistan için geçerli değil. Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalar için geçerli bir şey bu. Bu da içinde bulunduğumuz durumu gözler önüne seriyor. Bugün ihtiyaç duyduğumuz arşivler neden bu kadar dağınık ve birbirinden uzak? Ayrıca başka şeylere de ihtiyacımız var. Mesela dil. Çünkü biz birçok ağız ve lehçeyle konuşuyoruz. Birkaç farklı alfabeyle yazıyoruz. Dünyanın her yerine dağılmış halkımız her yerde eser ve ürünlerini kayıt altına almış. Bu kayıtların toplanmasının birçok zorluğu var. Şüphesiz bu arşivlerden bahsettiğimizde onları kadim sayıyor, önemli buluyoruz. Bu arşivler Kahire'den Lübnana, Bağdattan diğer birçok merkeze yayılmış durumdalar. Gerek Kürtler tarafından alınan kayıtlar gerekse de Kürtler hakkında tutulan kayıtlar bu devletlerin arşivlerinde bulunuyor. Bu da Kürt arşivciliğindeki önemli başlıklardan biridir. Aynı şekilde bundan 300-400 yıl önce Mezopotamya'ya gelip arşivcilik yapan dengbêjler, müzisyenler, hikaye anlatıcılarımızla görüşüp onlardan kayıtlar alan yabancı araştırmacıların çalışmalarını da tam olarak bilemiyoruz. Masal, deyim, atasözleri, terimler e bütün yaşanmışlıklara dair kayıtların çoğundan haberdar değiliz. Neler toplanmış, neler yazılmış, neler kaydedilmiş? Ne yazık ki bunları da bilmiyoruz. Bu kadar kayıt nerede ve hangi koşullarda korunuyor? Gerekli önemi veren kaç arşivcimiz var? Hepsinden de önemlisi; Bu bahsettiklerimizin tamamına ulaşmak mümkün olsa ve elimizin altında olsalar bile bu işi ciddiyetle yapıp gerekli önemi veren kaç arşivcimiz var? Bu alanda uzmanlaşarak bu çalışmaları yürütecek, kendilerine imkan sunulmuş, yolu açılmış kaç kişi var? Bu da çok önemli bir mesele. Birinin bu meselelerden hem anlayıp hem de konuya geniş bir perspektifle yaklaşıp bu alanı uzmanlık alanı olarak tercih etmesi ve üzerine çalışabilmesi için çok ciddi kurum ve kuruluşlara ihtiyacımız var. Bana göre en büyük talihsizliğimiz de bugüne kadar bu meselenin ciddiyeti üzerine kafa yormamış olmamızdır.


Kürdistan'da arşiv tutmak kendi ölüm fermanını imzalamak gibidir Ferzan ŞÊR (Yazar-Doktora öğrencisi): Üç husus var. Bunlardan biri arşivlerin dağınık olması, ikincisi araştırmacıların önüne konan engeller, üçüncüsü ise arşivlere ulaşmak. Ehmedê Xanî'den bu yana Kürtler arasında hakim olan her kapıyı açtığına inanılan iki şey var: biri kılıç, diğeri de kalem. Kılıç siyasi iradeyi yani statüyü temsil eder. En basit tabirle dağılmışlığın ve anti-Kürt uygulamaların bahanesi olmuştur. Yanlış hatırlamıyorsam Kadri Yıldırım İsmail Beşikçi Vakfı'ndaki bir seminerde (2019) Jaba koleksiyonunu Artuklu Üniversitesi kütüphanesine getirdiklerini söylemişti. Kadri hoca konuyu anlatınca dayanağı şuydu: Arşiv ait olduğu yere döndü. Oysa biliyoruz ki yurt Kürtlerin yurdu ama idare ve hüküm Kürtlerin elinde değil. Bu yüzden de şöyle bir korku sardı içimi: Kuzularımızı kurtlara emanet ettik. Bugün yarın Türkiye'de faşizm biraz daha yükselirse Kürtlerin ve Kürtlüğe dair tüm miras bir anda yok olabilecek. Zaten yok ediyorlar da. Kayyumların atandığı her yerde ilk olarak Kürtçe üretimler kaldırıldı. Asfalttaki yazıları bile (caddelerdeki "Önce Yaya" uyarılarını hatırlayın) sildiler. Kadri Yıldırım'ın çabası elbette ki temelinde aydınca bir çabadır. Onun Kürdoloji alanındaki kişisel arşivinin de çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Fakat yüzyıllardır Rusya'da korunabilen arşivler ne yazık ki Türkiye'de bir gün içerisinde yok edilebilir. Tamam, bu çaba Kürtlerin arşivinin yine Kürtlerin hizmetinde olması gerektiğini düşünen bir aydının değerli bir çabasıdır fakat eğer ki irade ve hüküm senin elinde değilse bu durum çok ciddi riskler de taşımış oluyor. İşte burada kurumsallık ve statünün olmayışı şahsiyetlerin omzuna düşen yükü arttırıyor. Dikkat edin, biz Kürt tarihini daha çok tarihteki kişilerin hayat hi-

kayeleri üzerinden okuyoruz. Elbette bu da bir yöntemdir ama diğer yandan Kurmancî romancılığa bakalım. Verilmiş ürünler çoğunlukla biyografik veya otobiyografiktir. Bunlara tarihi romanları da ekleyebiliriz ki birçoğu yine biyografiktir. Fakat ne yazık ki arşivcilikle ilgili olarak Kürt entelektüelleri arasında aynı bilinç ve algı yok. Sebep de Kürdün ve Kürtlüğün illegalize edilişidir. Sen Kürtlerin arşivini işgal edilmiş coğrafyada tutarsan kendine dönük örtük fermanı da savunmuş oluyorsun.Bu yüzden de Kürdistan'da arşiv tutmak kendi ölüm fermanını imzalamak gibidir. Peki Kürdistan ve işgalci devletlerin dışında yaşayan Kürtler için durum nasıl? Maalesef aynı. Kürtlerin her zaman kayıp bir şeyleri var Ben onları analiz ederek doktoramı yapmak adına bütün Kürtçe romanları katalog şeklinde kayıt altına

almak istedim. Başat yöntemim gerek dijital gerekse de matbû bütün romanları toparlamaktı. Kurmancî 'tüm' romanları toparladığımı ve kayıt altına aldığımı söyleyebilirim. Neden tırnak içinde 'tüm' diyorum? Çünkü böyle bir şey mümkün değil. Bu şüpheli bir şey. Her zaman bir yerlerde, bir ağacın altında, bir taşın altında kayıp veya gizlenmiş Kürtçe bir şeyler vardır. Kütüphane arşivlerinde, yayınevlerinde güvenilir bir liste yok. Yazarların kendileri bile romanlarının hangi yıl basıldığını bilmiyor. Kimi romanların adına yazarların özgeçmişlerinden, kimilerini yazıların satır aralarından, kimilerini de yazarlara sorarak ulaşabildim. Hatta hapishanelerle mektuplaşarak Kürtçe romanların isimlerini sordum. İlk Kürt kadın romancıya (Zarîfe Demir) ulaşabilene kadar canım çıktı. Düşünün ki on-on beş yıl öncesinde romanını yazmış ve hala yaşıyor. 'Tarihi olan' toplumlarda bu tarz çalışmalarda binlerce yıl öncesine gidilebiliyor. Fakat onca araştırmanın sonucunda bile hala bir yerlerde birkaç romanın saklı kalmış olabileceği hissi uyanmıştı bende. Bana göre bu da başlı başına bir kültür. Kişisel ve kurumsal arşiv kültürü. Bu kültür Kürtler arasında tam oturmuş değil. Elbette bunun siyasi sebepleri var ve çözüm bireylerin elinde değil. Fakat kişisel arşiv herkesin elinin altında mevut. Eğer hangi konuda olursa olsun üretimlerin kaydı kişisel olarak tutulursa er ya da geç araştırmacıların ulaşabileceği şeylere dönüşür. Araştırmacılar az çok yol yöntem bilir. Fakat olmayan bir şeyi ortaya çıkaramaz. Ancak olan şeyleri ortaya çıkarıp onları yeniden yorumlayabilir. Kayıpsa ortaya çıkarabilir. Hatta şifrelenmişse bile Rosetta taşıyla onu okuyabilir. Dijital çağda hafıza kayıtları her şeyden önce gelir. Gerek bireysel gerek kolektif. Diğerleri ardından gelir.

Arşivcilik fetişizmi de bir yere kadar olmalı Bilal Ata AKTAŞ (INALCO’da master öğrencisi): Bilindiği gibi Türkiye'de arşivlere ulaşmak çok ciddi bir mesele. Bazen prosedürler çok basit oluyor ve sıradan belgelere çok kolay bir şekilde erişebiliyorsunuz. Yani devletin resmi ideolojisine zarar vermeyen belgelere... Fakat bazen de bir belgeye ulaşana kadar öylesine gereksiz uzatılmış prosedürlerle boğuşup zahmet çekiyorsunuz ki. Allah’tan devlet arşivlerinin yanında şahsi ve bağımsız kurumlar tarafından tutulan arşivler de var. Onlara ulaşmak hiç olmazsa ideolojik açıdan daha kolay. Ben de okuduğum alan itibariyle çalışma ve araştırmalarımı çoğunlukla Avrupa'da yapıyorum. Özellikle Fransa'da geniş ve büyük bir arşiv var. Fransa Ulusal Kütüphanesi kendi alanında en prestijli ve güçlülerinden biridir. Bilgisayar oyunlarından öğrencilerin çıkardığı fanzinlere kadar Fransa'da yayımlanan her şey kopyalanıp bu kütüphaneye gönderilmek zorunda. Geçen sene tezimi yazdığımda oraya çok sık gittim. Biraz da kolonyalist geçmişlerinden ötürü çok geniş bir arşiv toplamışlar. İçerisinde çok fazla şey var ve onlara ulaşmak da zor değil. Bazen üzerinde ciddi bir şekilde çalışılması gereken özel el yazmaları ve nadir eserler de bulunabiliyor. Dijitalizasyonun belirgin gerekliliği Diğer yandan Kürtlerin buna benzer merkezi bir

arşivi de yok. Hep dağınık. El yazmaları, mektuplar, dergiler falan... Her biri bir yerde. Bu da başka bir teknik problem. Yine de güçlü bazı kaynaklar var ve hala da ortaya çıkmaya devam ediyorlar. Parist Kürt Enstitüsü Arşivi, Süleymaniye'deki Zheen Merkezi, İsveç Kütüphanesi vb. Böyle küçük ve kısmen büyük arşivlerin dijitalizasyonunu yapmak gerek. Ayrıca arşivi olan kurum ve kuruluşlar arasındaki ilişkiler

daha güçlü olmalı. Yoksa sadece bir mektup için Stockholm'a, Lozan'a kadar gitmen gerekebilir. Son olarak bana göre arşivcilik fetişizmi de bir yere kadar olmalı. Az bulunan çalışmaların temini ve arşivlenmesinden ziyade onların analiz edilip kontekstüalize edilmesi artık daha kıymetli. Fakat bunun için de zamana ihtiyaç var. İlk metinler bulunmadan ardıl metinlere kıymet verilmiyor.

15


Kamiran Alî Bedirxan

Bagir, bandev û berf, çiya, kaş , pal, zinar Ew heval û hogir in, bi min dost û yar .

Xwedê rastî ye ho... Heqê min Xwedê Heqê min delal e wek bav, bira û dê

Qertel û baz hem, li ser berf û çiya Stêr kulîlkên min in bi mêrg û giya

Wek rûhiyê aza me, wek reng û deng Min minet nexwest, lora ez mam dereng

Bagir, bandev û berf, çiya, kaş , pal, zinar Ew heval û hogir in, bi min dost û yar

Hişê min aza ye, dilê min bê bend Minet min navê qet min nedît merbend

Strana Çiyayekî


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.