NATURA KASIM - ARALIK / NOVEMBER - DECEMBER 2018

Page 1

MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

KASIM-ARALIK 2018 / NOVEMBER-DECEMBER 2018

Pantera Bianca from our own quarry. Available in blocks and slabs. KAPTANPAŞA CAMİSİ ÇEVRE DÜZENLEMESİ NUN MİMARLIK İLE SÖYLEŞİ KAPTANPASHA MOSQUE LANDSCAPE PLAN INTERVIEW WITH NUN ARCHITECTURE LÜLEBURGAZ TERMİNALİ KOLEKTİF MİMARLAR İLE SÖYLEŞİ LÜLEBURGAZ TERMINAL INTERVIEW WITH COLLECTIVE ARCHITECTS SANT MARTÍ EVİ FRANCESC RIFÉ STUDIO SANT MARTÍ HOUSE FRANCESC RIFÉ STUDIO MADENCİOĞLU ŞELALESİ VE YAKIN ÇEVRE DÜZENLEMESİ MADENCİOĞLU WATERFALL AND VICINITY LANDSCAPE PLAN WIND ANKARA ÖRNEK VİLLA & ÖRNEK DAİRE WIND ANKARA SAMPLE VILLA & SAMPLE APARTMENT

temmermarble.com


MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

KASIM-ARALIK 2018 / NOVEMBER-DECEMBER 2018

Pantera Bianca from our own quarry. Available in blocks and slabs.

KAPTANPAŞA CAMİSİ ÇEVRE DÜZENLEMESİ NUN MİMARLIK İLE SÖYLEŞİ KAPTANPASHA MOSQUE LANDSCAPE PLAN INTERVIEW WITH NUN ARCHITECTURE LÜLEBURGAZ TERMİNALİ KOLEKTİF MİMARLAR İLE SÖYLEŞİ LÜLEBURGAZ TERMINAL INTERVIEW WITH COLLECTIVE ARCHITECTS SANT MARTÍ EVİ FRANCESC RIFÉ STUDIO SANT MARTÍ HOUSE FRANCESC RIFÉ STUDIO MADENCİOĞLU ŞELALESİ VE YAKIN ÇEVRE DÜZENLEMESİ MADENCİOĞLU WATERFALL AND VICINITY LANDSCAPE PLAN WIND ANKARA ÖRNEK VİLLA & ÖRNEK DAİRE WIND ANKARA SAMPLE VILLA & SAMPLE APARTMENT temmermarble.com


MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

KASIM-ARALIK 2018 / NOVEMBER-DECEMBER 2018

Pantera Bianca from our own quarry. Available in blocks and slabs.

KAPTANPAŞA CAMİSİ ÇEVRE DÜZENLEMESİ NUN MİMARLIK İLE SÖYLEŞİ KAPTANPASHA MOSQUE LANDSCAPE PLAN INTERVIEW WITH NUN ARCHITECTURE LÜLEBURGAZ TERMİNALİ KOLEKTİF MİMARLAR İLE SÖYLEŞİ LÜLEBURGAZ TERMINAL INTERVIEW WITH COLLECTIVE ARCHITECTS SANT MARTÍ EVİ FRANCESC RIFÉ STUDIO SANT MARTÍ HOUSE FRANCESC RIFÉ STUDIO MADENCİOĞLU ŞELALESİ VE YAKIN ÇEVRE DÜZENLEMESİ MADENCİOĞLU WATERFALL AND VICINITY LANDSCAPE PLAN WIND ANKARA ÖRNEK VİLLA & ÖRNEK DAİRE WIND ANKARA SAMPLE VILLA & SAMPLE APARTMENT temmermarble.com


MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

KASIM-ARALIK 2018 / NOVEMBER-DECEMBER 2018

Pantera Bianca from our own quarry. Available in blocks and slabs.

KAPTANPAŞA CAMİSİ ÇEVRE DÜZENLEMESİ NUN MİMARLIK İLE SÖYLEŞİ KAPTANPASHA MOSQUE LANDSCAPE PLAN INTERVIEW WITH NUN ARCHITECTURE LÜLEBURGAZ TERMİNALİ KOLEKTİF MİMARLAR İLE SÖYLEŞİ LÜLEBURGAZ TERMINAL INTERVIEW WITH COLLECTIVE ARCHITECTS SANT MARTÍ EVİ FRANCESC RIFÉ STUDIO SANT MARTÍ HOUSE FRANCESC RIFÉ STUDIO MADENCİOĞLU ŞELALESİ VE YAKIN ÇEVRE DÜZENLEMESİ MADENCİOĞLU WATERFALL AND VICINITY LANDSCAPE PLAN WIND ANKARA ÖRNEK VİLLA & ÖRNEK DAİRE WIND ANKARA SAMPLE VILLA & SAMPLE APARTMENT temmermarble.com



BAŞLARKEN / INTRODUCTION EDİTÖRDEN / Editorial • 05 HABERLER / NEWS • 06 SALONE DEL MOBILE MOBİLYA FUARI MOSKOVA'DAYDI / SALONE DEL MOBILE WAS IN MOSCOW • 14 2018 MAISON&OBJET FUARI’NDA ÖNE ÇIKANLAR / HIGHLIGHTS FROM MAISON&OBJET 2018 •20 DESIGN WEEK TURKEY (TÜRKİYE TASARIM HAFTASI) BAŞLIYOR / DESIGN WEEK TURKEY BEGINS • 32 ROBERT VENTURI YAŞAMINI YİTİRDİ / ROBERT VENTURI PASSES AWAY • 34 MİMARİ / ARCHITECTURE

38

KAPAK KONUSU / COVER STORY: KAPTANPAŞA CAMİSİ NUN MİMARLIK / KAPTANPASHA MOSQUE NUN ARCHITECTURE DESIGN •38

14

KOLEKTİF MİMARLAR KURUCU ORTAKLARINDAN SIDDIK GÜVENDİ İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH SIDDIK GÜVENDİ, ONE OF THE FOUNDING PARTNERS OF COLLECTIVE ARCHITECTS • 48

20 48

Lüleburgaz Terminali / Lüleburgaz TERMINAL • 52 BAKIRKÖY BELEDİYESİ HİZMET BİNASI / BAKIRKÖY MUNICIPALITY SERVICE BUILDING • 60 Bornova EVKA-3 Sosyal Merkez Ve Aktarma İstasyonu Ulusal Mimari Proje Yarışması – 1. Ödül / Bornova EVKA-3 SOCIAL Center and Transfer STATION NATIONAL ARCHITECTURAL Project Competition – 1st Prize • 64 İTALYAN MİMARLARDAN TARİHE VE YERE SAYGI DUYAN SÜRDÜRÜLEBİLİR RESTORASYON PROJELERİ / SUSTAINABLE RESTORATION PROJECTS THAT SHOW RESPECT FOR HISTORY AND LOCATION BY

68

84

ITALIAN ARCHITECTS • 68 CRANA’DA TAŞ EV - VUDAFIERI-SAVERINO PARTNERS / STONE HOUSE IN CRANA VUDAFIERI-SAVERINO PARTNERS • 68 15 CLERKENWELL CLOSE - GROUPWORK + AMIN TAHA ARCHITECTS • 74 SANT MARTÍ EVİ - FRANCESC RIFÉ STUDIO / SANT MARTÍ HOUSE - FRANCESC RIFÉ STUDIO • 84 ZAMORA’DA KUTU İÇİNDE KUTU – ALBERTO CAMPO BAEZA / A BOX WITHIN A BOX IN ZAMORA – ALBERTO CAMPO BAEZA • 90 KÂAT MİMARLIK’TAN DOĞAL TAŞI BAĞLAMA KATAN PROJELER /

76 96

112

PROJECTS INTRODUCING NATURAL STONE TO THE CONTEXT BY KÂAT ARCHITECTS • 96

İç Mİmarlık / Interior Design WIND ANKARA ÖRNEK VİLLA & ÖRNEK DAİRE / WIND ANKARA SAMPLE VILLA & SAMPLE APARTMENT • 112

96


editörden

başkan mesajı message from the chairmen

editorial

Tasarım Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Aydın Dinçer Yayın Kurulu Editorial Commitee Aydın Dinçer Rüstem Çetinkaya Hasan Hüsnü Ayvacı

Aydın Dinçer Yönetim Kurulu Başkanı / Board Chairman

Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com

“Her şeyin tasarlandığı bir devirde yaşıyoruz. Büyük bir özenle şekillendirdiğimiz kişisel görünümümüz ve dijital kimliğimiz, bizi çevreleyen kişisel cihazlar, yeni maddeler, ara yüzler, ağlar, sistemler, altyapılar, veriler, kimyasallar, organizmalar ve genetik kodların hepsi tasarlanıyor. Tam anlamıyla tasarımın içinde yaşıyoruz, kendi vücudundan çıkan salgılarla ördüğü ağın içinde yaşayan bir örümcek gibi. Ama örümcekten farklı olarak biz, birbiriyle örtüşen ve etkileşen sayısız ağ örmüşüz. Hatta gezegenimiz bile jeolojik bir katman hâline gelmiş tasarımla tamamen örtülmüş vaziyette. Tasarım dünyasının artık bir dışı yok. Tasarım, dünya hâline geldi.” Bu sözler 3.İstanbul Tasarım Bienali açıklama metninden idi. 4.'sünü geride bıraktığımız tasarım bienali bize yine “tasarım”ın her yönü ile çok geniş yelpazeye yayılan bir konu olduğunu gösterdi. Felsefi, mimari, tarihi, sanatsal, vb. yönleri ile ele alınan tasarım bu defa tasarım eğitimi bağlamında ele alındı. T.C. Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından tasarım kültürü oluşturmak ve Türkiye’deki tasarımcıları dünyaya tanıtmak amacıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen Design Week Turkey 2018 (Türkiye Tasarım Haftası) başlıyor. Türkiye’yi “tasarım”da buluşturacak etkinliğin ana teması bu yıl “Tasarım Ekosistemi” olacak. Son 2 yıldır endüstriyel tasarımdan modaya, mimariden görsel iletişim tasarımına, Türkiye’yi tasarım ekseninde bir araya getiren “Design Week Turkey”, 16-18 Kasım’da Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Daha önceki yıllarda dünyaca ünlü isimleri ağırlayan etkinlik, bu yıl da dünyaya yön veren tasarım trendlerini ziyaretçiler ile buluşturacak. Design Week Turkey’de Türk Tasarımı, Tasarım-Ekonomi İlişkisi, Küçük ve Büyük Endüstrilerde Tasarım ve Üretim, Girişimcilik, Zanaatkârlık, Endüstriyel Tasarım, Lüks Tasarım, Görsel İletişim Tasarımı ve Moda Tasarımı gibi “Tasarım Ekosistemi”ni oluşturulan konular ayrıntılı olarak işlenecek. Tasarım Ekosistemi de ilgi ile takip edeceğimiz bir konu olacak. İyi tasarımın küçük veya büyük ölçek fark etmeksizin hayatın her alanına yayıldığını örnekleri ile anlatmaya çalışan dergimizde bu sayı yine iyi projelere yer verdik. Tamamı doğal taş ile tasarlanan eski ile yeni arasında köprü görevi gören bir çevre düzenleme projesini kapak konusu seçtik, mimarı ile söyleşi yaparak projenin detaylarını öğrendik. Yine çok kıymetli ve çok çeşitli yelpazede proje üreten mimarı ofislerin işlerine yer verdik. Doğal taşın önemini, özelliklerini ve dahası güzelliğini anlatmak üzere İMİB desteği ile hazırlanan tasarım ve mimarlık dergisi Natura’da her sayı doğal taşın kullanıldığı iyi projeleri sunmaktayız. İzini sürdüğümüz mimarlık ve sanat ürünleri yerellik ile modernliğin buluştuğu, zanaatkârlığın estetik ile birleştiği örnekler taşımaktalar. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle…

Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok yzeliha@yahoo.com

Söz uçar, yazı kalır…

Konular Editörü Features Editor Selin Biçer Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım

Design

Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok

Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement Şener Sabırlı reklam@krmedya.com Baskı / Publishing Özlem Matbaacılık ve Reklamcılık Ltd. Şti. Maltepe Mahallesi, Litros Yolu Sk. 2. Matbaacılar Sitesi D:2BB4, 34010 Zeytinburnu/İstanbul Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com

natura | 4

İMİB iletişim / IMIB Contact Ayşe Nur Döğme aysenur.dogme@immib.org.tr Can Erdem Kaya erdem.kaya@immib.org.tr

“We live in a time when everything is designed. From our carefully crafted individual looks and online identities, to the personal devices surrounding us, new materials, interfaces, networks, systems, infrastructures, data, chemicals, organisms and genetic codes, everything is being designed. We literally live inside design, just like a spider living inside the web constructed from inside its own body. But unlike the spider, we have spawned countless overlapping and interacting webs. Even our planet has been completely encrusted by design as a geological layer. There is no longer an outside to the world of design. Design has become the world.”

These words are from the 3rd Istanbul Design Biennial. The design biennial, which we have left behind its 4th edition, once again showed us that the “design” field spreads over a wide range of subjects in every aspect. Usually tackled with its philosophical, architectural, historical, artistic and similar aspects, in this case, the design has been tackled in the context of design education. Coordinated by the Republic of Turkey, Ministry of Commerce, and organized for its third edition this year by Turkish Exporters Assembly (TİM), in order to create a design culture and introduce the designers in Turkey to the world, Design Week Turkey 2018 kicks off. Gathering Turkey around the “design” title, the event’s 2018 theme will be “Design Ecosystem”. Bringing together the entire country along the axis of design for the last two years, ranging from industrial design to fashion, architecture to visual communication design, “Design Week Turkey” will be held at Haliç Congress Center between November 16-18. Having hosted world-renowned figures in the previous editions, the event will once again present attendees with design trends that influence the world. Design Week Turkey will thoroughly examine topics that form the “Design Ecosystem”, such as Turkish Design, Relation Between DesignEconomy, Design and Production in Small and Large Industries, Entrepreneurship, Craftsmanship, Industrial Design, Luxury Design, Visual Communication Design and Fashion Design. We will also follow the Design Ecosystem topic with great interest. We have once again featured successful projects in this issue of our magazine, which endeavors to demonstrate through examples that good design, whether having a small or large scale, spreads over every corner of life. For our cover story, we have chosen a landscape planning project, which has been entirely made of natural stone and functions as a bridge between the old and the new, and we further interviewed its architect to learn about the details of the project. We have once again featured works from highly esteemed architecture offices that produce a wide range of projects. We are featuring outstanding projects involving the use of natural stones in every issue of Natura, an architecture magazine compiled with the support of IMIB, in order to introduce the importance, property and further the beauty of natural stone. The architectural and artistic works that we trace, embrace the examples where the local meets with the modern, and the craftsmanship with the aesthetics. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture... Verba volant, scripta manent... natura | 5


haberler | news

ARCHITECT@WORK İSTANBUL 2018 ARCHITECT@WORK ISTANBUL 2018

Mimarlar, iç mimarlar ve yapı uzmanları için yenilik odaklı iletişim günleri Avrupa'da 14 ülkede ve 24 şehirde düzenlenen, ayrıcalıklı karakteri ve yeniliğe odaklı konsepti ile ARCHITECT@WORK, Türkiye'deki mimar, iç mimar ve yapı uzmanlarının ilgisini çekmeye devam ediyor. ARCHITECT@WORK İstanbul, bu yıl 23-24 Kasım tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşiyor. Sadece yenilikçi ürünlerin sergilenebildiği etkinlikte, geçen yıl 1.696 mimar, iç mimar ve yapı uzmanı üretici ve marka temsilcileri tarafından sergilenen 250'den fazla yenilikçi ürünle buluştu. ARCHITECT@WORK ziyaretçilerinin yalnızca mimarlar, iç mimarlar, tasarımcılar ve diğer yapı uzmanlarının olduğu ve bu ziyaretçilerin özel kayıt sistemi ile davet edildiği bir etkinlik. Sergilenmek istenilen tüm ürünler mimar ve iç mimarlardan oluşan bağımsız bir heyet tarafından yenilikçi özelliklerine göre değerlendirilerek, son derece ciddi seçim kriterlerine tabi tutulmakta olup, sadece bu komitenin onay verdiği ürünlerin ARCHITECT@WORK İstanbul'da sergilenmesine izin veriliyor. Yenilikçi ürünlerin sergilenmesinin dışında her yıl heyet tarafından belirlenen temaya bağlı malzeme alanları, fotoğraf sergileri, sanat galerisi gibi birçok yan etkinlik de ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. Bu yıl ARCHITECT@WORK İstanbul'da "AHŞAP" temasıyla gerçekleştirilecek seminerlerde tanınan mimarlar deneyimlerini ziyaretçilerle paylaşacak. Having its innovation-oriented communication days organized for architects, interior architects and building experts in 14 countries and 24 cities of Europe, ARCHITECT@WORK, with its distinguished character and innovationoriented concept, continues to attract the attentions of architects, interior architects and building experts of Turkey. This year, ARCHITECT@WORK Istanbul will take place between November 23-24 at Istanbul Expo Center. In the frame of last year’s event, which exclusively exhibited innovative products, a total of 1696 architects, interior architects and building experts came together with more than 250 innovative products, showcased by manufacturers and brand representatives. ARCHITECT@WORK shines out as an event where its visitors are solely comprised of architects, interior architects, designers and other building experts, who are invited via a special registration system. All of the products to be exhibited are evaluated upon their innovative features by an independent committee consisting of architects and interior architects through a highly strict selection criteria. Therefore, only the products that are approved by this committee are allowed to be exhibited at ARCHITECT@WORK Istanbul. In addition to the exhibition of innovative products, the visitors are also presented with various side events such as material areas, photography exhibitions and art galleries, all in relation with the theme that is determined by the committee every year. This year’s ARCHITECT@WORK Istanbul will feature seminars to be held with the theme “WOOD”, where renowned architects will share their experiences with the visitors.

natura | 6

haberler | news

POEDAT KONFERANSI 2018 POEDAT CONFERENCE 2018

Yaşamın karmaşık ve şaşırtıcı akışını çözümlemenin farklı alanların, yaklaşımların ve yöntemlerin birleşmesiyle gerçekleşebileceğine inanan Poedat Kolektifi, geniş kesimlere açılacak olan disiplinlerarası gençlik buluşması Poedat Konferansı 2018’i 21-23 Aralık’ta Studio-X Istanbul’da düzenliyor. Farklı üniversitelerden ve kentlerden gelen gençleri birleştirecek olan konferans felsefe, sosyoloji, siyaset bilimi, psikoloji, sanat tarihi, antropoloji, arkeoloji, ekoloji, ekonomi, mimarlık, tasarım, edebiyat, etimoloji, tarih yazımı gibi disiplinleri çağıran kapsamıyla özgün araştırmaların paylaşılmasını sağlayacak. Üniversite öğrencilerini ve bağımsız araştırmacıları odağına almakla beraber herkesin davetli olduğu Poedat Konferansı 2018, sunumların dışında kalan zamanlarda sosyal etkileşimlerin ve yüz yüze iletişimlerin serpilip gelişmesini önceleyecek. Üretim yapan ve sözü olan bağımsız topluluklarla ilişkilenecek olan konferans, İstanbul dışından gelen katılımcıların İstanbul’da yaşayan katılımcılarda konaklamasına aracılık ederek de bir konukseverlik ağı örecek. Alışılmadık kesişmelerin, neşeli sohbetlerin ve yaratıcı ortaklıkların doğacağı Poedat Konferansı 2018, gönüllülük temelinde örgütlenen yapısıyla açıklığın ve beraberliğin değerini somutlaştırma umudunu taşıyor. Believing that the resolution of life’s complex and surprising flow can be achieved by a combination of different fields, approaches and methods, The Poedat Collective organizes the Poedat Conference 2018, an interdisciplinary youth meeting aiming to reach a wide audience, to be held at Studio-X Istanbul between December 2123. The conference, which will bring together young people from different cities and universities, will provide a platform to share original research through a scope that calls for various disciplines such as philosophy, sociology, political science, psychology, art history, anthropology, archaeology, ecology, economics, architecture, design, literature, etymology and historiography. Welcoming everyone with a particular focus on university students and independent researchers, the Poedat Conference 2018 will prioritize the flourishing of social interactions and face-to-face communications besides presentations. The conference, which is in contact with independent communities that produce and have something to say, will also create a network of hospitality by mediating the process of accommodation, by which participants coming from outside of İstanbul will stay at participants who live in the city. The Poedat Conference 2018, where unusual intersections, cheerful conversations and creative partnerships will spring to life, hopes to materialize the value of openness and co-existence through its structure based on voluntariness.

SALT ARAŞTIRMA MİMARLIK VE TASARIM ARŞİVİ İNCELEMEYE AÇILIYOR SALT RESEARCH ARCHITECTURE AND DESIGN ARCHIVE IS BEING OPENED UP FOR EXAMINATION 125 binden fazla çevrimiçi belgeyle 20. yüzyıl Türkiyesi’nde yapılı çevrenin gelişimini ayrıntılandıran ve içeriği her yıl genişletilen SALT arşivinden seçili konular bir dizi programla ele alınıyor. SALT Araştırma, Kalebodur’un desteğiyle çalışmaları yürütülen Mimarlık ve Tasarım Arşivi’nin katmanlı araştırma potansiyellerini örneklendiren kamu programları gerçekleştiriyor. Sonbaharda başlayan arşiv programları, ilerleyen aylarda da devam edecek. Ekim ayındaki Mimarlık Haftası’nda, akademisyen mimar İdil Erkol Bingöl’ün katılımıyla yapılan bir geziyle Utarit İzgi Arşivi’nde fotoğrafları bulunan, Burgazada’daki Kamhi-Grünberg İkiz Villası incelendi. İletişim tasarımcısı Ömer Durmaz’ın konuşmasında, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Atatürk Kültür Merkezi’ndeki etkinlikleri için tasarlanmış çeşitli afişlerin kültür tarihindeki önemi değerlendirildi. Akademisyen iç mimar ve çevre tasarımcısı Deniz Hasırcı ile akademisyen mimar Zeynep Tuna Ultav’ın 12 Aralık’taki konuşmasıysa, Altuğ-Behruz Çinici Arşivi’nde yer alan ve mimarların Clemens Holzmeister ile yazışmalarından oluşan belge grubuna odaklanacak. SALT Araştırma Altuğ-Behruz Çinici Arşivi’nin içeriği, mimarların proje sözleşmelerinden inşaat seyir raporlarına, dilekçelerinden mektuplarına uzanan bir çeşitlilik gösterir. Çiniciler’in Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister ile yazışmalarından oluşan belge grubu, mesleki ve kişisel ilişkilerin ara kesitinde duruşuyla arşivde özel bir konuma sahiptir. DATUMM: Dokümantasyon ve Arşivleme Türkiye’de Modern Mobilya projesinin yürütücülerinden iç mimar ve çevre tasarımcısı Deniz Hasırcı ile mimar Zeynep Tuna Ultav, Çiniciler’in Holzmeister’la bağlantılarına dair önemli bilgiler içeren bu yazışmaları, tasarım tarihi çalışmaları çerçevesinde değerlendirecek. Deniz Hasırcı İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde Temel Tasarım ve Ergonomi dersleri veriyor; mobilya ve iç mimarlık tarihi üzerine araştırmaları bulunuyor. Zeynep Tuna Ultav Yaşar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü ile İç Mimarlık Anabilim Dalı’nın başkanlık görevini yürütüyor. Araştırma konuları arasında modern mimarlık eleştirisi, modern Türk mimarlığı, iç mimarlık ve mobilya tarihi ile edebiyat, ideoloji ve ütopyanın mimarlıkla ilişkisi yer alıyor.

SALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi hakkında

SALT Araştırma, kapsamlı sayısallaştırma ve kataloglama süreçleriyle Türkiye’de 20. yüzyılda etkin mimar ve tasarımcıların mesleki belgelerini saltresearch.org’da erişime açmayı sürdürüyor. Clemens Holzmeister’ın Ankara’daki Çinici Mimarlık’a ziyareti, Mimarlık ve tasarım alanlarında nitelikli araştırmalara katkı sağlayan koleksiyonda, tahminî 1970’ler sonu. SALT Araştırma, Altuğ-Behruz Çinici Arşivi Mustafa Şemsettin Şeniz, Harika-Kemali Söylemezoğlu, Ali Saim Ülgen, Utarit İzgi, Clemens Holzmeister’s visit to Çinici Architects in Ankara, cca. the Fazıl Aysu, Hayati Tabanlıoğlu, Cengiz Bektaş, Altuğ-Behruz Çinici, Erkal Güngören, late-1970’s. SALT Research, Altuğ-Behruz Çinici Archive Peykan-Yaşar Dalbaşar, Sadi Öziş ve Kare Metal, Bediz-Azmi Koz arşivleri ile Rahmi M. Koç Arşivi ortaklığında hazırlanan Sedad Hakkı Eldem Arşivi yer alıyor. Bu kaynaklara, Kayıhan Türköz’ün 1970’ler ve 1980’lerden İstanbul fotoğrafları ile Sedad Hakkı Eldem, Hayati Tabanlıoğlu, Halûk Baysal, Melih Birsel, Doğan Tekeli, Sami Sisa ve Aydın Boysan gibi mimarların üretimlerini belgeleyen Gültekin Çizgen’in fotoğraf seçkisi eşlik ediyor. Expanding its content every year and further detailing the development of the 20th-century built environment of Turkey with more than 125,000 online documents, SALT archive’s selected topics are being tackled with a series of programs. In this context, SALT Research carries out public programs that epitomize the layered research potentials of the Architecture and Design Archive, the studies of which are conducted with the support of Kalebodur. The archive programs, which were initiated in Autumn, will continue in the upcoming months. In the frame of the Architecture Week in October, the Kamhi-Grünberg Twin Villas located in Burgazada, the photographs of which are featured in Utarit İzgi Archive, have been examined through a visit that was attended by the academic architect İdil Erkol Bingöl. The communication designer Ömer Durmaz, as part of the talk program, made an evaluation in the frame of cultural history, addressing the importance of various posters that were designed for the events of Istanbul State Opera and Ballet at Atatürk Cultural Center. The talk event to be held on December 12, hosting the academician, interior architect and environmental designer Deniz Hasırcı along with the academic architect Zeynep Tuna Ultav, will focus on a document group featured in the Altuğ-Behruz Çinici Archive, consisting of the correspondances between architects and Clemens Holzmeister. The content of SALT Research, Altuğ-Behruz Çinici Archive, ranges from the project contracts of architects to construction log reports, from their petitions to letters. The document group consisting of the correspondances between the Çinici family and Austrian architect Clemens Holzmeister, holds an exclusive position in the archive in terms of its intermediate stance between professional and personal affairs. The architect Zeynep Tuna Ultav and the interior architect and environmental designer Deniz Hasırcı, who is one of the coordinators of DATUMM: Documenting and Archiving Turkish Modern Furniture project, will tackle these correspondances, which contain important informations about the connection between the Çinici family and Holzmeister, and evaluate them in the context of design history studies. Having various research on the history of furniture and interior architecture, Deniz Hasırcı gives lectures of Basic Design and Ergonomics at Izmir University of Economics, Faculty of Fine Arts and Design, Department of Interior Architecture and Environmental Design. As for Zeynep Tuna Ultav, she is the head of Yaşar University, Faculty of Architecture, Department of Interior Architecture and Environmental Design, along with the Department of Interior Architecture. Her subjects of research include the critique of modern architecture, modern Turkish architecture, history of interior architecture and furniture, and architecture’s relation with literature, ideology and utopia.

About SALT Research Architecture and Design Archive

Along with comprehensive digitization and cataloging processes, SALT Research continues to grant access on the professional documents of active architects and designers of the 20th-century in Turkey, via saltresearch.org. Contributing to qualified research in the fields of architecture and design, the collection features the archives of Mustafa Şemsettin Şeniz, Harika-Kemali Söylemezoğlu, Ali Saim Ülgen, Utarit İzgi, Fazıl Aysu, Hayati Tabanlıoğlu, Cengiz Bektaş, Altuğ-Behruz Çinici, Erkal Güngören, Peykan-Yaşar Dalbaşar, Sadi Öziş and Kare Metal, and Bediz-Azmi Koz, in addition to Sedad Hakkı Eldem Archive, compiled in cooperation with Rahmi M. Koç Archive. These sources are accompanied by the İstanbul photographs of Kayıhan Türköz from the 1970s and 1980s, along with a selection of photographs by Gültekin Çizgen, documenting the productions of architects such as Sedad Hakkı Eldem, Hayati Tabanlıoğlu, Halûk Baysal, Melih Birsel, Doğan Tekeli, Sami Sisa and Aydın Boysan.

natura | 7


haberler | news

haberler | news

4. GELENEKSEL STANT TASARIM ÖĞRENCİ YARIŞMASI THE 4th TRADITIONAL BOOTH DESIGN STUDENT COMPETITION

6. ZEKİ YURTBAY TASARIM ÖDÜLLERİ THE 6th ZEKİ YURTBAY DESIGN AWARDS

Tümaş Mermer'in ürünlerinin sergileneceği fuar standının tasarlanması amacıyla açılan yarışmanın proje teslim tarihi 1 Aralık. 10-15 Aralık tarihleri arasındaki jüri değerlendirme sürecinin ardından, 17 Aralık’ta yarışma sonuçları açıklanacak. Sergi, kolokyum ve ödül töreni: 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleşecek. Yarışmanın Konusu ve Amacı Yarışmanın konusu; doğal taş ve mermer alanında dünyada ve Türkiye'de önemli bir konuma sahip olan Tümaş Mermer'in ürünlerinin sergileneceği fuar standının tasarlanmasıdır. Yapı ve tasarım sektörünün gelişiminde yaratıcı, genç fikirleri teşvik eden yarışmanın bu seneki teması "Doğal Yapı Malzemesi Olan Mermerin Mekânın Duyumsanmasındaki Yeri" olarak belirlendi. Yarışma, 27-30 Mart 2019 tarihlerinde düzenlenecek 25. Marble Uluslararası Doğal Taş ve Teknoloji Fuarı - İzmir'e katılacak olan Tümaş Mermer'in kurumsal imajının etkin biçimde temsilini ve malzeme/detay elemanlarının sergilenmesini sağlayacak, özgün, işlevsel ve uygulanabilir bir stant tasarımı elde etmek amacıyla düzenlenmektedir. Bu bağlamda, birinci ödüle değer bulunan tasarım uygulanacaktır.

Yurtbay Seramik ve Yapı Medya İletişim işbirliğinde düzenlenen “Doğanın ritmine kulak ver” temalı 6. Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri'nin son başvuru tarihi 17 Aralık. Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri ile; seramik sektörüne ve eğitimine katkıda bulunmayı, yaratıcı fikirleri desteklemeyi, seramik sektöründe tasarımın önemini vurgulamayı, özgün ve üretilebilir tasarımları ortaya çıkarmayı amaçlanıyor. Bu yıl “Doğanın ritmine kulak ver” teması ve "Bütün dünya ritim içinde döner" mottosu ile düzenlenen yarışmada katılımcıların, hareket ve durağanlığın birbirine zıt, eşsiz yolculuğuna çıkması hedefleniyor. Ritmin doğrudan hareketle bir motif oluştururken, kuvvetli ya da zayıf hareket ve enerji duygusu oluşumuna da katkı sağladığına vurgu yapan yarışmada, kişi ya da ekiplerin bu temayı özgün bir bakış açısıyla yorumlayarak, üretilebilir tasarımları sektöre kazandırmaları bekleniyor. Mevsimlerin oluşumunda, ayın evrelerinde, med ve cezirde, hayvanların ve böceklerin seslerinde, yılanın kayışında, penguenlerin yürüyüşünde, kelebeklerin kanat çırpışında hep bir ritim vardır. İnsanın yürüyüşünde, koşmasında, nefes alıp vermesinde, kalp atışlarında, konuşma ve dansta da bir ritmin var olma mücadelesinin eşsiz yolculuğuna çıkarız. Ritim duygusu tarihin tüm evrelerinde var olmuştur. Ritim, mimari yapılarda ve akımlarda belirleyici bir unsur olmuştur. Okuyucunun gözü tasarım yüzeyinde bazen bir çizgi ya da kıvrım boyunca hareket eder. Göz bir unsurdan diğerine doğru kesintisiz geçişler yapabiliyorsa, devamlılık ve ritim sağlanmış demektir. Bu hikâyenin ortağı ise zihnindeki ritmi hikâyeleştirerek tasarımına dökmek isteyen birbirinden yetenekli öğrenciler. Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri, bu bağlamda öğrencilerden “Doğanın ritmine kulak ver” kavramını içsel bir yolculukla yoğurarak bütüncül bir perspektifle yorumlamalarını, diğer bir deyişle, içlerindeki ritim ve yeniden var olma mücadelelerini yansıttıkları dinamik ve özgün eserler sunmalarını bekliyor. Türkiye ve KKTC’deki üniversitelerin tasarım bölümlerine bağlı mimarlık, güzel sanatlar, görsel sanatlar, görsel iletişim tasarımı, sanat ve tasarım öğrencileri ile mühendislik fakültelerine bağlı mimarlık ve tasarım disiplinlerini kapsayan bölümlerin ön lisans, lisans ve lisansüstü (yüksek lisans, sanatta yeterlik ve doktora) öğrencilerine açık olan yarışmaya ekip olarak ya da bireysel başvuru yapılabilir. Zeki Yurtbay Tasarım Ödülleri jürisinde bu yıl Prof. Ayşegül İzer (MSGSÜ GSF Grafik Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi), Melike Altınışık (MAA Kurucusu / Mimar, Akademisyen), Atilla Kuzu (Zoom Kurucu Ortağı / İç Mimar), Sertaç Ersayın (Reform-İst Kurucusu / Endüstri Ürünleri Tasarımcısı) ve Prof. Sevim Çizer (Seramik Sanatçısı, Akademisyen) yer alıyor.

Danışma Kurulu Ahmet Bilal UZKUÇ, 3A Stone Altuğ HASÖZBEK, Jeoloji Mühendisi, Doç.Dr. Dokuz Eylül Üniversitesi Torbalı Meslek Yüksekokulu Tunga ERTEKİN, Tümaş Mermer Nilay ÖZLÜ, Mimar, Dr. Öğretim Üyesi Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Yasemin SAVCI, Homeart Genel Yayın Yönetmeni Asil Jüri Üyeleri Orkunt TURGAY (Jüri Başkanı), İç Mimar, Dr. Öğretim Üyesi, Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Atilla KUZU, İç Mimar, ZoomTPU Berrin ULUTAŞ, Mimar, Berrin Ulutaş Mimarlık Esat FİŞEK, İç Mimar ve Çevre Tasarımcısı, Esat Fişek İç Mimarlık Merve YILMAZER, İç Mimar, Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Nimet ÖZTANK, Mimar, Doç. Dr., Tümaş Mermer Onur AYGENÇ, İç Mimar, İç Mimarlar Odası, İstanbul Şubesi Saadet AYTIS, Mimar, Dr. Öğretim Üyesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yasemin ARPAÇ, İç Mimar ve Çevre Tasarımcısı, Ofist Yedek Jüri Üyeleri Hakan HELVACIOĞLU, Yük. İç Mimar, H2C İç Mimarlık Derya Güleç ÖZER, Mimar, Doç. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi Launched for the purpose of designing the fair booth to exhibit the products of Tümaş Marble, the project submission date of the competition is December 1. Following the jury’s evaluation process between December 10-15, the competition’s results will be announced on December 17. The exhibition, colloquium and award ceremony will take place on March 31, 2019. Subject and Purpose of the Competition The competition’s subject is the designing of the fair booth, where Tümaş Marble, which holds an important position in the field of natural stone and marble in Turkey and the world, will showcase its products. Encouraging creative and young ideas for the development of the building and design sector, the competition’s 2018 theme is “The Place of Marble in the Perception of Space as a Natural Building Material”. The competition is organized for achieving a unique, functional and feasible booth design to efficiently represent the corporate image of Tümaş Marble and to showcase the material/detail elements of the company, which will attend the 25th Marble – International Natural Stone and Technologies Fair to be held in İzmir between March 27-30, 2019. In this context, the winning design will be implemented. Advisory Board Ahmet Bilal UZKUÇ, 3A Stone Altuğ HASÖZBEK, Geological Engineer, Assoc. Prof., Dokuz Eylül University, Torbalı Vocational School Tunga ERTEKİN, Tümaş Marble Nilay ÖZLÜ, Architect, Asst. Prof. (PhD), Altınbaş University Faculty of Engineering and Natural Sciences Yasemin SAVCI, Homeart Chief Editor Regular Jury Members Orkunt TURGAY (Foreman), Interior Architect, Asst. Prof. (PhD), Altınbaş University Faculty of Engineering and Natural Sciences Atilla KUZU, Interior Architect, ZoomTPU Berrin ULUTAŞ, Architect, Berrin Ulutaş Architecture Esat FİŞEK, Interior Architect and Environmental Designer, Esat Fişek Interiors Merve YILMAZER, Interior Architect, Altınbaş University Faculty of Engineering and Natural Sciences Nimet ÖZTANK, Architect, Assoc. Prof., Tümaş Marble Onur AYGENÇ, Interior Architect, Chamber of Interior Architects of Turkey, Istanbul Branch Saadet AYTIS, Architect, Asst. Prof. (PhD), Mimar Sinan Fine Arts University Yasemin ARPAÇ, Interior Architect and Environmental Designer, Ofist Reserve Jury Members Hakan HELVACIOĞLU, Interior Architect (MSc), H2C Interior Design Derya Güleç ÖZER, Architect, Assoc. Prof., Yıldız Technical University

natura | 8

Organized in cooperation with Yurtbay Seramik and Yapı Medya İletişim, adopting the theme “Hear the rhythm of nature”, the 6th Zeki Yurtbay Design Awards’ deadline for applications is December 17. It is aimed with the Zeki Yurtbay Design Awards to contribute to the ceramic industry and education, support creative ideas, emphasize the importance of design in the ceramic industry and unravel unique and producible designs. Organized with the theme “Hear the rhythm of nature”, along with the motto titled “The whole world revolves around rhythm”, this year’s competition aspires for participants to embark on a unique and contrasting journey of mobility and inertia. Highlighting rhythm as a contributor to the formation of strong or weak sensations pertaining to mobility and energy, while also creating a direct pattern, the competition expects teams or individuals to reinterpret this theme through a unique perspective, presenting producible designs to the sector. There is always a rhythm in the formation of seasons, phases of moon, tides, sounds of animals and insects, slithering movement of snakes, walk of the penguins, and butterflies flipping their wings. There is a unique journey unraveled by the rhythm through its own struggle for existence, which we can observe in people walking, running, breathing, pulsating, talking and dancing. The feeling of rhythm made its mark on all of the phases of history. Rhythm also served as a determining factor in architectural structures and movements. At times, the eye of the observer moves along a certain line or curve, found at the surface of the design object. If the eye is able to transition incessantly from one element to the other, then it means that continuity and rhythm are achieved altogether. The partner of this story is students with each having outstanding skills, willing to make a story out of the rhythm in their minds. In this context, Zeki Yurtbay Design Awards expects from students to remold the concept of “Hear the rhythm of nature” through an inner journey and to reinterpret it through a holistic perspective, in other words, to present dynamic and unique works reflecting their inner ryhthms and their struggles to come into existence once again. The competition is open for architecture, fine arts, visual arts, visual communication design, art and design students studying in design departments, along with associate, undergraduate and graduate (MA, proficiency in art and postgraduate) students of other architecture and design related departments of engineering faculties, in the scope of the universities of Turkey and TRNC. Students are able to apply as teams or as individuals. This year’s jury of Zeki Yurtbay Design Awards include Prof. Ayşegül İzer (Asst. Prof. at Mimar Sinan Fine Arts University, Faculty of Fine Arts, Department of Graphic Design), Melike Altınışık (MAA Founder / Architect, Academician), Atilla Kuzu (Zoom Co-founder / Interior Architect), Sertaç Ersayın (Reform-İst Founder / Industrial Product Designer) and Prof. Sevim Çizer (Ceramic Artist, Academician).

natura | 9


haberler | news

RUS AVANGARDI İSTANBUL’DA RUSSIAN AVANT-GARDE IN ISTANBUL S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, 20. yüzyıl dünya sanatını şekillendiren Rus Avangardı akımının Türkiye’deki en kapsamlı sergisine Sabancı Holding’in katkılarıyla ev sahipliği yapıyor. S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde 18 Ekim 2018’de kapılarını açan ve 1 Nisan 2019’a kadar devam edecek olan “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi, Rus avangart sanatını kapsamlı bir seçkiyle ziyarete açıyor. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Selanik Devlet Çağdaş Sanat Müzesi - Costakis Koleksiyonu Müdürü Dr. Maria Tsantsanoglou’nun eş küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi, Costakis Koleksiyonu’nun yanı sıra Moskova’daki Tüm-Rusya Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Multimedya Sanat Müzesi ile Avrupa’nın önde gelen özel koleksiyonlarından seçilen 513 eserle, Türkiye’de ilk defa bir arada sunulan Rus Avangardı’nın sanat tarihindeki zengin yerine ışık tutuyor. Sabancı Üniversitesi’nin parçası olan Sakıp Sabancı Müzesi, 20. yüzyıl sanat tarihinin en heyecan verici dönemlerinden birine odaklanan bu sergisinde, Rus Avangardı’nın siyasi arka planının katmanlarını, kaynak teşkil edecek bir çerçevede sunarak akademik misyonunu yerine getirmeyi amaçlıyor. Sergide, dönem boyunca faaliyet gösteren ve sanatı hayatın her alanına yaymayı hedefleyen sanatçı ve okullar, resim, tasarım, edebiyat, film ve tiyatro alanlarındaki zengin üretkenlikleriyle temsil ediliyorlar. “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan dramatik değişikliklerin ve radikal yeniliklerin zemin sağladığı entelektüel ve artistik gelişmelerin, sadece Rus sanatsal kültüründe değil, dünya sanat tarihindeki etkilerine de ayna tutan bir sergileme anlayışıyla kurgulandı. Sergi, 1900’lerin başından itibaren hayatı dönüştürecek bir güç olarak sanatı öne süren Rus avangart sanatçılarının bu dönemde gerçekleştirdiği çığır açıcı işlerinin yanı sıra 1917 Ekim Devrimi’nin sağladığı yenilikçi atmosferde, yeni rejimin de desteğiyle hayata geçirdikleri toplumsal tasarılarını ve heyecanla düşledikleri geleceğin geniş sınırlarını gözler önüne seriyor. 20. yüzyılın başında yaşanan teknolojik gelişme ve sanayileşmenin heyecanıyla yüzünü bilime dönen ve dünyanın da sınırlarını aşarak düşlerini uzaya taşıyan avangart sanatçıların ilerlemeye duydukları inanç, bu sergide yer alan eserlerinden canlılıkla yansıyor. Dünyanın en önemli Rus Avangardı koleksiyonlarından ve arşivlerinden biri olan, Selanik Çağdaş Sanat Müzesi - George Costakis Koleksiyonu, “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisinin de temelini oluşturuyor. George Costakis’in büyük bir tutkuyla bir araya getirdiği ve Rus Avangardı eserlerinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan Costakis Koleksiyonu’ndan sergiye dahil edilen sanatçılar arasında, sanat tarihinin ikonik eserlerinden Siyah Kare’nin yaratıcısı Kazimir Malevich, sanatla üretim arasındaki sınırları belirsizleştirerek sanatsal kuramda yeni bir dönemin öncüsü olan Vladimir Tatlin, fotoğraf, resim, heykel ve grafik sanatının cesur öncüsü Alexander Rodchenko dahil olmak üzere Rus Avangardı’nın birçok önemli ismi bulunuyor. Yine Costakis Koleksiyonu’ndan, dönemin kadın sanatçı yoğunluğunu temsil eden isimler arasında, metinle resim arasındaki etkileşimi temel alan Olga Rozanova, tasarladığı oyun dekorlarıyla tiyatro dilinin dönüşümüne katkıda bulunan Lyubov Popova ve yüzünü Rus halk sanatına dönerek Rus Avangardı’nda belirleyici bir rol üstlenen Natalia Goncharova da sergide eserleriyle yer alıyor. “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek”, 20. yüzyıl sanat tarihinin dönüm noktalarından biri olan bu dönemin tüm büyük isimlerinin eserlerini Türkiye’de ilk kez bir araya getiriyor. Yeni sanatın ve toplumun nasıl bir yapıya sahip olması gerektiğine yönelik araştırmalarında Rus halk sanatına da bakan Rus Avangardı’nın bu yöneliminin yansıdığı uygulamalı sanat eserleri, Moskova’da bulunan Tüm-Rusya Dekoratif Sanatlar Müzesi’nden ödünç alınan, her alandan tasarım örneklerinin yer aldığı seçki, hem Rus Avangardı’nın hayatı yeniden düzenlemeye yönelik idealinin kapsamını hem de halk sanatıyla ilişkisinin tarihini gözler önüne seren bir niteliğe sahip. Rus Avangardı’nın büyük ismi Alexander Rodchenko’nun fotoğraf arşivine de sahip olan Moskova Multimedya Sanat Müzesi’nin belgesel nitelikteki geniş fotoğraf seçkisi, hem Rus Avangardı’nın yeni teknolojiye uyumunu yansıtıyor hem de bu sanatçıların özel dünyasına pencere açıyor. Rus Avangardı’nın dönemin kültürel atmosferinde yol açtığı dönüştürücü etki, sergide eserlerin yanı sıra görkemli konstrüksiyonlarla ve yeniden canlandırmalarla yansıtılıyor. Vladimir Tatlin’in tasarladığı hava aracı Letatlin kontrüksiyonunun modeli, Rus avangart sanatçılarının hayatı dönüştürme hayallerinin kapsamına işaret ediyor. Modern tiyatronun temellerinin atıldığı ve birçok sanat tarihçisinin Rus Avangardı’nın keşfedildiği yer olarak işaret ettiği Rus Avangardı tiyatro sahnesi de, yeniden üretimler yoluyla Sakıp Sabancı Müzesi’nde tüm ihtişamıyla hayat buluyor. Ayrıca sergi süresince düzenlenecek film gösterimleri, müzik dinletileri, edebiyat etkinlikleri, çocuklar ve yetişkinlere yönelik atölye çalışmalarıyla, Rus Avangardı’nın farklı disiplinlerdeki üretimi derinlemesine ele alınacak. Rus Avangardı’nın uluslararası uzmanlarının metinlerinin yer alacağı katalog da sergiye eşlik edecek.

natura | 10

haberler | news

Sabancı University Sakıp Sabancı Museum hosts the most comprehensive exhibition in Turkey featuring Russian Avant-garde which shaped the art world in the 20th century. Sabancı University Sakıp Sabancı Museum opened the exhibition ‘Dreaming the Future. Russian Avant-garde Art and Design’ on 18 October 2018, open until 1 April 2019, featuring a comprehensive anthology of the Russian Avant-Garde. The exhibition is co-curated by Dr. Nazan Ölçer Head of Sakıp Sabancı Museum and Dr. Maria Tsantsanoglou, Head of the George Costakis Collection at State Museum of Contemporary Art, Thessaloniki, and besides the Costakis Collection it contains a selection of 513 works from Moscow’s All-Russian Museum of Decorative Arts and Multimedia Art Museum and works from leading private collections in Europe shown together for the first time thus shedding a light upon the important place Russian Avant-Garde occupied in the history of art. Sakıp Sabancı Museum is a part of Sabancı University and this exhibition that focuses on one of the most exciting periods of 20th century art history aims to fulfil its academic mission by presenting the political strata behind the Russian Avant-garde in such a way as to provide a source. The exhibition represents the fertile productivity of the entire period and the activities of the artists and the schools that aimed to spread their art to every aspect of life with a selection including paintings, design, literature, film and theatre. The ‘Dreaming the Future. Russian Avant-garde Art and Design’ exhibition does not only focus on the dramatic changes and radical developments that happened during first quarter of the 20th century and prepared the groundwork for intellectual and artistic progress, not just within the Russian artistic culture, but it is designed to hold a mirror to the effect on world art. The exhibition shows the Russian avant-garde artists that in the early 1900s tried to introduce art as a lifechanging power, the ground-breaking work of the artists in this period where the reformist atmosphere had been brought about by the October Revolution in 1917, and the social design they tried to put into practice supported by the new regime and also the wide boundaries of the future they dreamed of. The exciting technological developments and industrialisation that occurred in the early 20th century turned the avant-garde artists towards science and overcoming the boundaries of the earth, dreams of space reflected the beliefs the artists had in the future and this is very vividly reflected in the works displayed in this exhibition. One of the world’s most important Russian Avant-Garde collections, the George Costakis Collection at Thessaloniki State Museum of Contemporary Art forms the basis of the ‘Dreaming the Future. Russian Avant-Garde Art and Design’ exhibition. The George Costakis Collection of Russian AvantGarde collected with great passion by George Costakis and secured for future generations, contain works by important artists which are part of the exhibition including Kazimir Malevich, the creator of art history’s iconic Black Square, Vladimir Tatlin, the pioneer of a new period of artistic theory where he obscured the boundaries between art and production, Alexander Rodchenko the courageous pioneer of photography, painting, sculpture and graphic art. Again, from the George Costakis Collection are works by representatives of the many female artist of the period such as Olga Rozanova whose work was based on interaction between text and depiction, Lyubov Popova who with her set designs contributed to the transformation of plays into the language of the theatre, and Natalia Goncharova who turned towards Russian folk art and undertook a determining role in Russian Avant-garde. The exhibition, ‘Dreaming the Future. Russian Avant-garde Art and Design’ is the first time the works of all the big names representing this turning point in 20th century art history come together in Turkey. In the research into how the new art and society should be constructed, the applied artwork that reflect Russian Avant-Garde, which also consider Russian folk art, the collection of the examples of design covering all fields borrowed from Moscow All-Russian Museum of Decorative Arts show the scope of the ideals of the Russian Avant-Garde to reorganize life and the history of people’s relationship with art. The large photo anthology of documentary character from Moscow Multimedia Art Museum, which also houses the photo archive of the great name of Russian Avant-Garde Alexander Rodchenko, shows the compatibility of the Russian Avant-Garde with new technology and opens a window to the private world of the artists. The effect of the transformative cultural atmosphere of the Russian Avant-garde can also be seen in the magnificent constructions and re-animations. The model of the construction of Vladimir Tatlin’s air vehicle Letatlin, gives an indication of the breadth of Russian Avant-Garde artists’ dreams of transforming life. The foundations of the modern theatre are considered by many art historians to have been laid by the Russian Avant-Garde and the Russian Avant-Garde theatre stage has come alive through new productions in all its glory at the Sakıp Sabancı Museum. During the exhibition, films, concerts, literary events and workshops for children and adults will also cover the different disciplines of Russian Avant-Garde in depth. A catalogue with articles about the Russian Avant-Garde written by esteemed art historians and specialists will accompany the exhibition.

natura | 11


haberler | news

22. İSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ BAŞLIYOR THE 22nd ISTANBUL THEATER FESTIVAL KICKS OFF İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Tiyatro Festivali, 22. kez 17 Kasım - 4 Aralık tarihleri arasında seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Festivalde yurtdışından 12, Türkiye’den 12 olmak üzere 24 tiyatro, dans ve performans topluluğunun 52 gösterisi sahnelenecek. Ayrıca okuma tiyatroları, söyleşiler, film gösterimleri, atölye çalışmaları ve ustalık sınıfları gibi ücretsiz yan etkinlikler de gerçekleştirilecek. “Tiyatro Bir Kez Yaşanır” başlığı ile gerçekleşecek 22. İstanbul Tiyatro Festivali, şehrin iki yakasında 21 farklı mekânda seyircilerle buluşacak. Festival performansları, Caddebostan Kültür Merkezi, Moda Sahnesi, Salon İKSV, DasDas, Oyun Atölyesi, Yunus Emre Kültür Merkezi (Turhan Tuzcu Sahnesi, Müşfik Kenter Sahnesi), MSGSÜ Bomonti Yerleşkesi, UNIQ Hall, Zorlu PSM, Üsküdar Tekel Sahnesi'nde ve festivale ilk kez ev sahipliği yapacak Duru Tiyatro, Toy İstanbul, Adahan İstanbul ve Abud Efendi Konağı'nda seyircilerle buluşacak. Festival kapsamında yer alan yan etkinlikler ise Yapı Kredi Kültür Sanat, Goethe Institut ve Zorlu PSM'de gerçekleştirilecek. 22. İstanbul Tiyatro Festivali Onur Ödülleri’nden ilki Zeliha Berksoy’a takdim edildi. Berksoy, konuşmasında ödülü paylaşmak istediği insanlar olduğunu söyleyerek 53 yıllık tiyatro hayatında önemli yer tutan Nâzım Hikmet, Haldun Taner, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Münir Özkul, Müşfik Kenter, Tuncel Kurtiz, Ahmet Cemal gibi birçok ismi sıraladı. Berksoy konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bugüne baktığımızda genç kuşak tiyatrocuların özverileri, çalışmaları insana gurur veriyor. Gerçekten bizim 25-40 yaş kuşağı sanatçılarımızdaki uluslararası düzeyde sanat enerjisi, sevimlilik, duyarlılık, zekâ, yaratıcılık çok nadir bulunur. Ben de onlara yolları açık olsun diyorum.” 22. İstanbul Tiyatro Festivali’nin ikinci onur ödülü, Robert Lepage’ın, Moskova’nın yenilikçi tiyatrosu Theatre of Nations’la işbirliğinde sahneye koyduğu “Hamlet / Collage” oyununda, Hamlet’in 11 karakterine can veren, Rusya’nın önde gelen oyuncularından, aynı zamanda Theatre of Nations’ın sanat direktörü Evgeny Mironov’a takdim edilecek. Mironov’a ödülü, 22 Kasım Perşembe akşamı verilecek. Yerli ve yabancı tiyatro ve dans topluluklarının izleyiciyle buluştuğu uluslararası bir etkinlik olan İstanbul Tiyatro Festivali, ilk kez 1989 yılında gerçekleştirildi. 2002’ye kadar her yıl, 2002‘den 2017’ye kadar iki yıl arayla Mayıs ayında düzenlenen üç haftalık festival, 2017’de yıllık seyrine geri döndü. Artık her yıl Kasım ayında, iki haftalık süreyle düzenlenen festival kapsamındaki yapımlar ve topluluklar, hem izleyiciye hem de sanat dünyasına farklı açılımlar kazandırıyor; ulusal ve uluslararası, klasik ve çağdaş yorumlar, her yıl İstanbul Tiyatro Festivali merceğinden sahnelere yansıyor. 1997 yılından bu yana her yıl bir Türk ve bir yabancı sanatçıya Yaşam Boyu Başarı Ödülü sunan İstanbul Tiyatro Festivali, eğitim projeleri, ortak yapımları ve günümüz toplumsal sorunlarına dair temalara değinen programıyla her yıl gösteri sanatları alanında ulusal ve uluslararası düzeydeki yeni yönelimleri ve çalışmaları İstanbul’a taşımaya devam ediyor. Organized by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), the Istanbul Theater Festival is getting ready to meet the audience for its 22nd edition between November 17 – December 4. The festival will present a total of 52 shows by 24 theater, dance and performance ensembles – 12 from abroad and 12 from Turkey. The festival will also feature free-entry side events such as closet dramas, panels, film screenings, workshops and master classes. Adopting the title “Theater Is Unique Every Time”, the 22nd Istanbul Theater Festival will welcome the audience in 21 different venues located in both sides of the city. The festival performances will take place at Caddebostan Culture Center, Moda Sahnesi, Salon İKSV, DasDas, Oyun Atölyesi, Yunus Emre Culture Center (Turhan Tuzcu Stage, Müşfik Kenter Stage), Bomonti Campus of Mimar Sinan Fine Arts University, UNIQ Hall, Zorlu Performing Arts Center, Üsküdar Tekel Stage, in addition to Duru Theater, Toy Istanbul, Adahan Istanbul and Abud Efendi Mansion, which will host the festival for the first time this year. The festival’s side events will be held at Yapı Kredi Culture and Arts Center, Goethe Institut and Zorlu Performing Arts Center. The 22nd Istanbul Theater Festival’s first Honorary Award was presented to Zeliha Berksoy. In her speech, Berksoy stated that there were people with whom she would like to share the award, and mentioned a number of esteemed figures such as Nâzım Hikmet, Haldun Taner, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Münir Özkul, Müşfik Kenter, Tuncel Kurtiz and Ahmet Cemal, who all held an important place in her 53 year-long theater career. “Today, it makes me proud to see the effort and devotion of the new-generation theater actors. It is really rare to see the artistic energy, geniality, sensitivity, intelligence and creativity presented at an international level by today’s artists between the ages of 25-40. Therefore I wish them all the best,” Berksoy further remarked. The second Honorary Award of the 22nd Istanbul Theater Festival will be presented to Evgeny Mironov, one of the prominent actors of Russia and the art director of Theatre of Nations, who brought 11 characters of Hamlet to life as part of the “Hamlet / Collage” play, staged by Robert Lepage in cooperation with Moscow’s innovative theater Theatre of Nations. The award will be presented to Mironov on Thursay evening, November 22. As an international event where local and foreign theater and dance ensembles come together with the audience, the Istanbul Theater Festival was held for the first time in 1989. The three-week long festival, which was organized annually until 2002, and biennially in May between 2002-2017, later turned back to its annual schedule in 2017. Now, the festival is organized every year in November for two weeks. The productions and ensembles in the scope of the festival program bring different perspectives both to the audience and the art scene; national and international, classical and contemporary interpretations are projected to stages every year through the lens of Istanbul Theater Festival. Presenting Lifetime Achievement Award each year to one Turkish and one foreign artist since 1997, the Istanbul Theater Festival continues every year to present the city of İstanbul with new works and orientations at a national and international level, in the field of performance art, thanks to its program that tackles various themes related to educational projects, co-productions and today’s social issues.

natura | 12


haberler | news

haberler | news

SALONE DEL MOBILE MOBİLYA FUARI MOSKOVA’DAYDI SALONE DEL MOBILE WAS IN MOSCOW Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

Bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Milano Mobilya Fuarı’nın Moskova Etkinliği, Moskova’da yer alan Crocus Expo-2 Uluslararası Fuar Merkezi’nde gerçekleşti. Etkinlik, yeni diyaloglar ve ilişkiler kurmaya hevesli olan bir sektörün temsilcilerini davet etme ve onların tüm ihtiyaçlarını karşılama çerçevesinde tüm beklentileri aşarak bir kez daha Rus topraklarının mobilya ve lüks mobilya aksesuarlarına odaklanan en önemli ticaret fuarı olduğunu kanıtladı. The 14th edition of the Salone del Mobile.Milano Moscow at the Crocus Expo-2 international exhibition centre in Moscow, proved yet again to be the leading furnishing and quality furnishing accessories trade fair on Russian territory, exceeding all expectations in terms of drawing in and meeting the needs of all representatives of a sector eager to dialogue and open to interface.

Milano Mobilya Fuarı (Salone del Mobile.Milano), 10-13 Ekim tarihleri arasında Moskova’nın Crocus Expo-2 Fuar Merkezi’ni daha da coşkulu bir tavırla ziyaret ederek faaliyet gösterdiği bu önemli sektördeki öncü pozisyonunu korumayı amaçladı. Etkinlik aynı zamanda globalleşmeye ve Milano şehrinin ve fuarın barındırdığı inovasyon deneyimini ve kapasitesini, son 13 yılda yaratıcılığa ve katılımcı firmaların barındırdığı üretim değerine verdiği değerle kendisini kanıtlayan Moskova gibi başkentlere götürebilmek adına ortaya koyduğu bağlılığı yeniden tasdik etmek için de bulunmaz bir fırsat yarattı. Farklı yeteneklerden ve yaklaşımlardan oluşan bu etkili karışım, aynı zamanda etkinliğin isim değişikliğine gitmesini de sağladı. Etkinlik bu yıl itibariyle “Salone del Mobile.Milano Moscow” ismiyle anılacak. Fuar kendi markasını, etkinliğin ikonik konumunu yansıtan kavramsal bir süreklilik üzerinden yaymaya çalıştığından, Rusya’da gerçekleştirilen etkinlik de Milano’nun medya afişiyle aynı sloganı paylaştı: Milano – İyi Tasarım! Böylece insanlarla devamlılığa sahip bir ilişki ve diyalog kurulmuş oldu. Milano Mobilya Fuarı Moskova Etkinliği’nin 2018 edisyonu, son derece olumlu bir şekilde sona erdi. Ziyaretçilerin gösterdiği ilgi ve coşku, bu stratejik pazara inanarak yatırım yapmaya devam eden katılımcı firmalar için en büyük gurur kaynağı oldu. Profesyonel katılımcı sayısı geçen seneye kıyasla %9,1 bir artış göstererek 19.542’ye ulaşırken basın ve halka ilişkiler temsilcilerinin sayısı %32,2 oranında artış gösterdi ve tahminleri doğruladı. Bu artışın sebebi, mobilyalardan kaplamalara, aydınlatma sistemlerden mutfaklara, ofis alanlarından aksesuarlara, banyolardan tekstil ürünlerine kadar uzanan oldukça geniş bir ürün yelpazesine sahip fuarın, Rusya pazarında lüks mobilya sunan tek mecra olmasında yatıyor.

The Salone del Mobile.Milano returned to Moscow’s Crocus Expo-2, from 10th to 13th October, with renewed enthusiasm and bent on preser ving its prime position on such an impor tant market. It is also a chance to reaffirm its strong commitment to internationalisation and its focus on taking the experience and capacity for innovation of Milan and its Salone to capital cities such as Moscow, which has shown its appreciation for the creativity and manufacturing value encapsulated by the exhibiting companies over the last 13 years. This potent mix of approaches and skills is reflected in the change of name. As of this year, the fair will be known as the “Salone del Mobile.Milano Moscow”. Given that the Salone aims to communicate its own brand with a conceptual continuum that reflects the event’s iconic status, the Russian event was be held under the same publicity banner as Milan – Good Design! – thus, maintaining a relationship and ongoing dialogue with the public. The 2018 edition of the Salone del Mobile. Milano Moscow closed on an ex tremely positive note. The interes t and enthusia sm of the at tendees wa s ample reward for the exhibiting companies, which have continued to have faith and inves t in a s trategic market. Target predic tions were confirmed, with 19,5 42 professional at tendees (+9.1% compared with 2017), while press and communic ation operator numbers were up 32. 3%, seeing it a s the only vehicle for qualit y furnishing on the Russian market, due to the va s t array of goods on show – ranging from furnishings to uphols tereds, lighting s ys tems, kitchens, of fices, accessor ies, bathrooms and tex tiles.

“NŌME”, Tasarımcı / Designer: Valeria Sergienko, Rinascente

natura | 14

natura | 15


haberler | news

haberler | news

MOSKOVA SALONESATELLITE GENÇ TASARIMCI ÖDÜLLERİ SALONESATELLITE MOSCOW AWARDS FOR YOUNG DESIGNERS

“Balloon”, Tasarımcı / Designer: Volodmyr Karalyus, Natevo

“710 Pop”, Tasarımcı / Designer: Gianluigi Gandoni, Vibieffe

Çin’den sonra ikinci sırada yer alan etkinliği ziyaret eden, ticaret sektöründe faaliyet gösteren 15.701 Rus iş insanının yanında eski Sovyetler Birliği ülkelerinden katılan ve Milano Fuarı ile ilgili gelişmelere yer veren 163 gazeteci, mobilya ve ev aksesuarları sektörünün ve “Made in Italy” damgasının Rus pazarı için ne kadar önemli olduğunu kanıtladı. Fuara gösterilen bu ilginin karşılığını verebilmek için 280’i aşkın katılımcı firma, net 9.500 metrekareye yayılan 7 ve 8 numaralı pavyonlarda, Milano Mobilya Fuarı’nın 2018 edisyonu kapsamında yer alan üst segment ev mobilyası ürünlerini sergiledi. Firmalar etkinliği hem Rus pazarındaki hem de son yıllarda gerek klasik, gerek tasarım gerekse de lüks parçalardan oluşan kaliteli ürünlere yoğun ilgi göstermeye başlayan eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki konumlarını ve stratejilerini sağlamlaştırmak için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak görüyor. Milano Mobilya Fuarı Moskova Etkinliği, iş insanları, profesyoneller, basın temsilcileri, izleyiciler, Y Kuşağı temsilcileri ve tasarım, planlama ve yaşam tarzının dengesinden beslenen yeni ürünler arayan kişiler için bir referans noktası görevi görüyor. Moskova’da gerçekleştirilen SaloneSatellite ise 14. edisyonunu geride bıraktı. Rusya’dan ve eski Sovyet Birliği ülkelerinden katılan 36 genç tasarımcı, yaratıcılık, araştırma ve inovasyon konularını Rus geleneğiyle ve onun yönlendirici ruhuyla birleştiren ürünler sergiledi. Büyük merak uyandıran ve oldukça kalabalık geçen Ustalık Sınıfları ise, “hayalî yaşam” üzerine kişisel düşüncelerini paylaşan İtalyan mimarlık ve tasarım dünyasının önde gelen isimlerinin katılımıyla, tasarım odaklı konular ekseninde düşünmek ve tartışmak için önemli bir fırsat yarattı. Ferruccio Laviani, Fabio Novembre ve Mario Bellini, kişisel yaratıcı yaklaşımlarını ve dünya çapında edindikleri deneyimlerini tartışmaya açtı ve “Made in Italy” sloganının değerini vurgularken aynı zamanda izleyiciyi yeni fikirler doğrultusunda yönlendirdi. Son olarak Work Talk (İş Sohbetleri) isimli programa katılan izleyiciler, ünlü Rus iç mimar Katerina Lashmanova’nın canlı ve yenilikçi yaklaşımına hayran kaldı.

The 15,701 accredited Russian trade operators to the Salone del Mobile.Milano 2018 – in second place after China – are testament to the powerful draw of the home-furnishing sector and Made in Italy for the Russian market, not to mention the 163 journalists from the former Soviet Republics who made sure not to miss the event and report on the Milan fair. This interest is being met by a concrete response from the over 280 exhibiting companies in Pavilions 7 and 8 (some 9,500 net square metres), showcasing the top homefurnishing goods from the 2018 edition of the Salone del Mobile.Milano, seeing the event as an unmissable opportunity to consolidate their positions and strategies on the Russian market and that of the former Soviet Republics, which are demonstrating an increasingly keen interest in quality products, be they classic, design or luxury pieces. The Salone del Mobile.Milano Moscow is a point of reference for trade operators, professionals, press, fans, millennials and all those on the lookout every day for new products harnessing a balance of design, planning and lifestyle. The SaloneSatellite Moscow also marked its 14th edition: 36 young designers from Russia and the former Soviet Republics presented products combining creativity, research and innovation with Russian tradition and its guiding spirit. The fascinating and packed Master Classes provided opportunities for reflection and discussion around design-related issues with three leading figures on the Italian architectural and design scene, who shared their personal thoughts on “imaginary living.” Ferruccio Laviani, Fabio Novembre and Mario Bellini discussed their individual creative approaches and global design experiences, reiterating the value of Made in Italy and steering the audience in the direction of new ideas. Lastly, the Work Talk audience was wowed by renowned Russian interior designer Katerina Lashmanova’s lively and innovative approach.

natura | 16

Bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Moskova SaloneSatellite Ödülleri, 10-13 Ekim tarihleri arasında iç mekân konseptleri için referans konumunda olan Milano Mobilya Fuarı’nın (Salone del Mobile Milano) Moskova etkinliğiyle eş zamanlı olarak Crocus Expo-2 fuar merkezinde düzenlendi.

Now into its 14th edition, SaloneSatellite Moscow was back at the Crocus Expo-2 exhibition centre from 10th to 13th October, in full synergy with the Salone del Mobile.Milano Moscow, the benchmark fair for interior concepts.

Rusya ve Letonya’nın en prestijli tasarım okullarının en başarılı öğrencileri arasından seçilen 36 genç tasarımcı, zanaatkârlıktan olduğu kadar yeni teknolojilerden de faydalandıkları tasarımları üzerinden, geçmişin mirası ile çağdaş dünya arasındaki ilişkiyi keşfe çıkan işlerini sergiledi. Tasarımcıların çalışmaları deneysellik, hafıza, yavaş tasarım, doğa ve maddenin gücü, insan biçimcilik (antropomorfizm), yaratıcı geri dönüşüm, çapraz tozlaşma ve baş döndüren, kişiyi derin düşüncelere sürükleyen dijital efektlerin bir karışımına işaret ediyor.

36 young designers, chosen from amongst the top students at the most prestigious design schools in Russia and Latvia, showcased work that explores the relationship between heritage and the contemporary world, with designs harnessing the new technologies in tandem with craftsmanship. A mixture of experimentation, memory, slow design, nature and the force of matter, anthropomorphism, creative recycling, cross-pollination and digital effects that astound and give pause for thought.

Etkinliğin 14’üncü edisyonu için yapılan başvurular, sektörün içinden gelen profesyonellerin yer aldığı bir jüri tarafından değerlendirildi. Jüride yer alan isimler şöyle: Mimar Alessandro Lanzani, Barbara Abele (Doç. Dr. Letonya Sanat Akademisi), Gazeteci Elena Marco, Masiero Yönetim Kurulu Başkanı Enrico Maria Masiero, Mimar Ferruccio Laviani, Artfuture Tasarım Okulu Yöneticisi Inna Demidova, Flou Yönetim Kurulu Başkanı

The entries at the 14th edition were judged by a jury composed of professionals from within the sector: Alessandro Lanzani, architect; Barbara Abele, Associate Professor, Art Academy of Latvia; Elena Marco, journalist; Enrico Maria Masiero, President, Masiero; Ferruccio Laviani, architect; Inna Demidova, Director, Artfuture Design School; Massimiliano Messina, President, Flou; natura | 17


haberler | news

Massimiliano Messina, Design Lectorium CEO’su Olga Kosyreva, Milano Mobilya Fuarı Basın ve Halkla İlişkiler Departmanı Başkanı Patrizia Malfatti ve SaloneSatellite Kurucusu ve Küratörü Marva Griffin.

Olga Kosyreva, CEO, Design Lectorium; Patrizia Malfatti, Head of Communication and Press Office, Salone del Mobile.Milano; Marva Griffin, Founder and Curator of SaloneSatellite.

2018 Moskova SaloneSatellite Ödülleri’nin kazananları, 9-14 Nisan 2019 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Milano Mobilya Fuarı’nın çatısı altında düzenlenecek SaloneSatellite’nin bir sonraki etkinliğine de davetli olarak katılacak.

The winners of the SaloneSatellite Moscow Award 2018 are invited to the next edition of SaloneSatellite, held under the umbrella of the Salone del Mobile.Milano, from 9th to 14th April 2019.

2018 Moskova SaloneSatellite Ödülleri Kazananları (14. edisyon)

Winners of the SaloneSatellite Moscow Award 2018, 14th edition

1. Ödül: ANNA STRUPINSKAIA, Rusya HAKO Işıklandırma Ünitesi: “Hako” ismini taşıyan bu ışıklandırma ünitesi, doğanın ve teknolojinin birlikteliğini yansıtıyor. Bu birlikteliğin uyumundan da oldukça güçlü bir obje doğuyor.

1st Prize: ANNA STRUPINSKAIA, Russia HAKO LIGHTING: Light. Hako Lighting unites nature and technology. They harmonize with each other creating a powerful object.

2. Ödül: DINA AKKUBEKOVA, Rusya DNA Askılık Tasarımı: DNA isimli bu askılık tasarımı, çeşitli ikonik parçalara saygı duruşunda bulunurken onları modern bir dokunuşla yeniden yorumluyor.

2nd Prize: DINA AKKUBEKOVA, Russia DNA Hanger: DNA is an homage to some iconic pieces while interpreting them in a contemporary way.

3. Ödül: IVAN BASOV, Rusya FLOWER Masa Koleksiyonu: Çiçeklerin taç yapraklarından esinlenen bu masa koleksiyonu, içerisinde yer alan her parçanın ve bu parçalardan oluşan grubun görsel bütünlüğü üzerinde çeşitli oynamalar yapıyor.

3rd Prize: IVAN BASOV, Russia FLOWER Collection of Tables: Inspired by the petals of flowers these tables play on visual integrity both within a single object and as a group.

Özel Mansiyon Ödülü: ANDREY BUDKO, Rusya CARPET LIKE A RUSSIAN (TAM BİR RUS HALISI): Geçmişe ve çocukluğa atıfta bulunan bu halı koleksiyonu, kullanıcıları yeni teknolojilerle eski gelenekler arasındaki çelişkileri çözmeye davet ediyor.

Special Mention: ANDREY BUDKO, Russia CARPET LIKE A RUSSIAN: A tribute to memory and childhood and an invitation to solve the contradictions between new technologies and ancient traditions.

natura | 18


haberler | news

haberler | news

2018 MAISON&OBJET FUARI’NDA ÖNE ÇIKANLAR HIGHLIGHTS FROM MAISON&OBJET 2018 İç mimarlık ve tasarım alanlarının global trend belirleyicilerinden biri olarak öne çıkan ve yılın en çok beklenen etkinliklerinden biri olan 2018 MAISON&OBJET Paris Fuarı, 171 ülkeden 76.500’den fazla kişi tarafından ziyaret edildi. 7-11 Eylül tarihleri arasında düzenlenen fuar, 72 ülkeden 3.000’i aşkın katılımcı markanın yanı sıra çeşitli konferans ve etkinliklere de ev sahipliği yaptı. Shining out as one of the global trendsetters in the fields of interior architecture and design, MAISON&OBJET in Paris is one of the most anticipated events of the year: the 2018 edition was visited by over 76,500 people from 171 countries. Held between 7th-11th September, the fair hosted more than 3,000 exhibiting brands from 72 countries, as well as various conferences and events. Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

Nocturnals

Brucs natura | 20

Fuar, 1995 yılından beri yaşam tarzı, iç mekan ve tasarım sektörlerinde faaliyet gösteren profesyoneller için dünyanın en önemli etkinliği olma özelliği taşıyor. Fuarın her etkinliği, 3.000’den fazla katılımcı firmayı ve yarısı Fransa dışından gelen 75.000’den fazla ziyaretçiyi bir araya getiriyor. Yeni bağlantılar kurmayı ve yükselen yeteneklere dikkat çekmeyi amaçlayan MAISON&OBJET, günümüzün ve geleceğin trendlerine ışık tutarak yeni ilham kaynakları sunuyor. Etkinlik, bunun sonucu olarak marka geliştirme ve iş büyütme alanlarında oldukça etkili bir mecra haline dönüştü.

Since 1995, MAISON&OBJET has been the world’s foremost event for professionals of the lifestyle, interior and design industries. Every edition brings together some 3,000 exhibitors and more than 75,000 unique visitors – of which 50% hail from outside France. Promoting new contacts and emerging talents, MAISON&OBJET presents the latest sources of inspiration by shedding insight into current and future trends. As a result, the event has become an effective catalyst for brand development and business growth.

Senede iki kez Eylül ve Ocak aylarında Paris’te düzenlenen fuar, aynı zamanda Singapur ve Miami’de de senede bir kez düzenleniyor. Sonbaharda şehrin dört bir tarafına yayılan Paris Tasarım Haftası etkinlikleri kapsamında organize edilen MAISON&OBJET, bu yıl 7-11 Eylül tarihleri arasında gerçekleşti. Her yıl farklı bir temaya odaklanan fuar, belirlenen tema çerçevesinde çeşitli konferanslara, etkinliklere ve yerleştirmelere ev sahipliği yapıyor.

Organized twice a year in September and January in Paris, MAISON&OBJET is also held once a year in Singapore and Miami. Realized within the scope of Paris Design Week events spreading over the city during the fall, MAISON&OBJET took place between September 7th-11th this year. Focusing on a different theme every year, the fair hosts conferences, events and installations in accordance with the specified theme.

Manbo Unlimited Ideas

DBG Classics natura | 21


haberler | news

haberler | news

Eylül ayında gerçekleşen 2018 etkinliği için fuar düzeni baştan aşağı yenilendi. Bu değişiklik, fuarın içerik organizasyonunu sadeleştirmek, ziyaretçi deneyimini geliştirmek ve rastlantısal keşif olasılığını arttırmak amacıyla uygulandı. İsminin hakkını veren iki farklı merkeze ev sahipliği yapan Maison&Objet (Ev&Eşya) Fuarı, yeni düzeniyle daha sezgisel bir fuar deneyimi sunuyor ve ziyaretçilerine beklenmedik ve heyecan verici keşifler vadediyor. Ortalama stand ölçülerinin de arttırıldığı bu düzenleme, fuarın içeriğine yeni bir soluk getirerek yeni ortaklıklar kurulmasına da yardımcı oldu.

Yeni Ürünlere Bir Bakış

For the September 2018 edition, MAISON&OBJET’s layout was entirely revamped. This change was implemented in order to simplify the structure of the fair’s offering, improve visitor experience and encourage chance discoveries. Featuring two aptly named Hubs — Maison and Objet —, the new layout allows for a more intuitive experience of the fair, which promises unexpected and exciting discoveries for visitors. Paired with an increase in average stand size, this change shone a new light on the fair’s offering and helped bring about new partnerships.

New Products at a Glance

MAISON&OBJET, ziyaretçilerin yükselen trendler hakkında detaylı bilgi sahibi olmasına yardımcı olmak için “Ne tür yenilikler var?” ismini taşıyan sergi programının kapsamını genişletti. Bu sezon ilk kez, katılımcı firmaların yeni ürünlerini sergilediği ilham verici vitrinler dört farklı mekâna yayıldı. Trendler Forumu’nun da tamamlayıcısı olan bu yakla- Nocturnals şım, sezonun yeniliklerine hızlı bir biçimde göz gezdirme imkanı sunuyor. Bu da 3.000 katılımcı firmadan 500’ünün en heyecan verici ürünlerini daha fazla sergileyebilmesi açısından harika bir fırsat yaratıyor.

In order to help visitors gain insight into emerging trends, MAISON&OBJET has scaled up the “What’s New?” exhibitions. For the first time this season, the inspirational displays starring new products by exhibitors expanded to four locations. Complementing the Trends Forum, their approach offers a chance to get a quick read of the season’s innovations. A wonderful opportunity for 500 of the 3,000 exhibiting brands to enjoy additional exposure for their most exciting products.

Deneyim Çevrimiçi ve Çevrimdışı Olarak Devam Ediyor

Continuing the Experience On and Offline

MAISON&OBJET Fuarı, ziyaretçilerin deneyimlerini sürdürebilmeleri için iki yeni yol sunuyor. Fuarın 2018 etkinliği, tüm yıl boyunca firma koleksiyonlarına yer veren MOM (Maison&Objet and More) platformunun yanı sıra Trend Mook’un açılışına da ev sahipliği yaptı. Inspirations Book’un (İlhamlar Kitabı) yeni ve geliştirilmiş bir versiyonu olan bu kitap, piyasayı şekillendiren yükselen trendler hakkında bilgi sahibi olmak için vazgeçilmez bir bilgi kaynağı sağlıyor. Oldukça “erdemli” bir içeriğe sahip olan “Virtuous” isimli kitabın ilk baskısı, çevre dostu ve göze hitap eden yeni malzemeleri, sezonun kesinlikle kaçırılmaması gereken ürün lansmanlarını ve sözde “tutkulu sınıf” olarak adlandırılan zorlu tüketici profilinin tanımını keşfe çıkıyor.

Tasarım ve dekorasyon Paris’i ele geçiriyor Paris Tasarım Haftası’nın sekizinci etkinliği, ticaret fuarıyla eşzamanlı olarak 6-15 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirildi. Tasarım tutkunları ve son trendleri merak eden herkes, belirli temalara odaklanan turlarla her biri özgün sergilerden ve sezonun en güncel tasarımlarından oluşan 200 farklı mekânı keşfe çıktı. Paris şehri, Grand Palais’de gerçekleşen Paris Bienali ve günümüzün en başarılı dekoratörlerinin işlerine saygı duruşunda bulunan AD Intérieurs Sergisi ortaklığında, uluslararası dekorasyon, tasarım ve yaşam tarzı takviminin gündemine oturarak Eylül ayının en dikkat çekici etkinliğine imza attı.

MAISON&OBJET now provides two new ways for visitors to keep the experience going. In addition to MOM, the platform that features exhibitors’ collections all year round, this season also saw the launch of the Trend Mook. This new and improved version of the Inspirations Book offers a wealth of information indispensable to grasping the emerging trends that are reshaping the market. In a deeply “Virtuous” spirit, the first issue explores new eco-friendly and visually pleasing materials, a selection of the season’s absolutely not-to-be missed product launches, and the definition of a new profile of demanding consumers: the so-called “ambitious class”.

Les Heritiers Revol

Design and decoration take over the city of Paris

In parallel to the trade show, the 8th edition of Paris Design Week was held from September 6th-15th. Themed walks took design enthusiasts and all those interested in the latest trends to discover 200 different places, each featuring original exhibitions and the season’s latest creations. Partnerships with La Biennale Paris (at the Grand Palais), and AD Intérieurs exhibition, which pays tribute every year to the work of the greatest decorators of the moment, make Paris a highlight in the international decoration, design and lifestyle calendar and the place to be in September.

Aware natura | 22

natura | 23


haberler | news

Colombie, Fotoğraf / Photograph: ©Paul Graves

haberler | news

AGORA / THE AGORA

Rue de Lille, Fotoğraf / Photograph: ©Vincent Leroux

Belçikalı tasarımcı Ramy Fischler, “Yılın Tasarımcısı” olarak duyuruldu. MAISON&OBJET’nin manşetteki etkinliği AGORA ile Fischler, projelerinin çeşitliliğini ve stüdyosundaki günlük işlerini tasvir etmeyi seçti, böylece öngörülü ve bütüncül yaklaşımını ziyaretçilerin hissetmelerini amaçladı. Belgian designer Ramy Fischler has been named “Designer of the Year”. With MAISON&OBJET’s headline event THE AGORA, Ramy Fischler chose to illustrate the diversity of his projects and his daily work at his studio in the hope that visitors would get a feel of his visionary and holistic approach.

M 3 Heterotopia, Fotoğraf / Photograph: ©Alek sandar Per temov

Table Ba sse Monaco, Fotoğraf / Photograph: ©RF S TUDIO

natura | 24

natura | 25


haberler | news

haberler | news

Lübnan Yükselen Yetenek Ödülleri’ne Damgasını Vurdu Rising Talent Awards Spotlight: Lebanon Hızla gelişen bir yaratıcı sahneye sahip olan bir ülkeyi onurlandırma tercihi, MAISON&OBJET’nin dayandığı, yaratıcılığın sınırlarını zorlama bağlılığıyla tamamen örtüşüyor. Etkinlik, moda markasının yıllar içinde Lübnan stilinin dünya çapındaki popülerliğine büyük oranda katkıda bulunduğu Rabih Kayrouz sponsorluğunda gerçekleştirildi. Jüride yedi seçkin kişi yer aldı: Hôtel de Crillon’un renovasyon projesini yürüten Culture in Architecture stüdyosu direktörü Aline Asmar d’Amman, geçtiğimiz yıl ilk kez düzenlenen Beyrut Tasarım Festivali’nin kilit ismi Hala Moubarak, Galerie direktörü Joy Mardini, tasarımcı Marc Baroud, House of Today online platformunun kurucusu Cherine Magrabi ve Curve Magazine baş editörü Nadine Fares Kahil. Etkinlikte yer alan Lübnanlı altı genç yeteneğin isimleri ise şöyle: Carlo Massoud, Marc Dibeh, Carla Baz, Anastasia Nysten, Studio Caramel ve Paola Sakr.

The choice to honour a country with a booming creative scene confirms MAISON&OBJET’s commitment to keep pushing back the boundaries of creation. The event was placed under the patronage of Rabih Kayrouz, whose fashion label has immensely contributed to the worldwide popularity of the Lebanese style over the years. The jury was composed of seven distinguished personalities: Aline Asmar d’Amman, director of the studio Culture in Architecture, who oversaw the renovation work for the Hôtel de Crillon, Hala Moubarak, the mind behind the first Beirut Design Fair last year, Joy Mardini, Director of Galerie, Marc Baroud, designer, Cherine Magrabi, founder of online platform House of Today, and Nadine Fares Kahil, editor-in-chief of Curve Magazine. The six young Lebanese talents to watch are: Carlo Massoud, Marc Dibeh, Carla Baz, Anastasia Nysten, Studio Caramel, and Paola Sakr.

Ana sta sia Nysten

Troll Mood, Tasarımcı / Designer: Anastasia Nysten. Fotoğraf / Photograph: Elie Nohra

natura | 26

Paola Sakr

Fotoğraf / Photograph: Car l Halal

Impermanance, Tasarımcı / Designer: Paola Sakr. Fotoğraf / Photograph: Carl Halal

natura | 27


haberler | news

haberler | news

Studio Caramel.

Fotoğraf / Noor Sema an

Carla Ba z.

Photograph:

Marc Dibeh

Fotoğraf / Photograph: Nour Sema an Prologue, Tasarımcı / Designer: Studio Caramel. Fotoğraf / Photograph: Tarek Haddad

Carlo Ma ssoud.

Fotoğraf / Photograph: Sandra Chidiac

natura | 28

Boules, Ta sar ımcı / Designer: Car lo Ma ssoud

Bishop, Ta sar ımcı / Designer: Car la Ba z. Fotoğraf / Photograph: Nour el Kha zen

Y Lamp, Tasarımcı / Designer: Marc Dibeh. Fotoğraf / Photograph: JMDG

natura | 29


haberler | news

haberler | news

“Ne Tür Yenilikler Var?”: Sezonun Göze Çarpan Yeniliklerine Bir Bakış “What’s New?” : an Overview of the Season’s Novelties at a Glance MAISON&OBJET, Eylül ayı kapsamında dört farklı “Ne Tür Yenilikler Var?” sergisine ev sahipliği yaptı. Sergilerde sezonun en unutulmaz ürünleri; yenilikçi özelliklerini, malzemelerini ve ortaya koydukları bilgi birikimini vurgulayan farklı temalardaki vitrinler üzerinden izleyiciye sunuldu. Küratörlüğünü ve tasarımını, kendi adını taşıyan stüdyonun kurucusu olan Élizabeth Leriche, trend tahmini ajansı Croisements’ın kurucusu François Bernard ve Un Nouvel Air’in kurucusu François Delclaux’nun yaptığı yeni sergiler, fuarın en heyecan verici yeni ürünlerine bir bakış sundu.

Konuşmalar ve Perakende Laboratuvarı

Birçok önemli isim, 5 gün boyunca devam eden olağanüstü bir konferans programı düzenledi. MAISON&OBJECT her etkinliğinde, tasarım ve dekorasyon dünyasının seçkin isimleri tarafından yönetilen, 50’den fazla konferanstan oluşan bir programı katılımcılarına sunuyor. Bu kapsamda Eylül ayının konuk konuşmacıları arasında, tarihsel bir bakış açısı üzerinden ev mekânını irdeleyen Pierre Yovanovitch, “Renk algılarımızı yönetir mi?” isimli yuvarlak masa toplantısına katılan Thierry Marx ve geniş çevrelerce kabul görmüş Fransız dekorasyonunda durmadan değişikliğe giden Vincent Darré yer aldı. Peclers Paris’ten Emma Fric ve Patricia Beausoleil, dağıtım sektöründe faaliyet gösteren uzmanlara yönelik “Yarının perakende ve tasarım sektöründe inovasyonu yönlendiren tüketici trendleri” başlığını taşıyan bir konuşma gerçekleştirirken, Thames&Hudson tarafından yayımlanan “The Creative Shopkeeper” (Yaratıcı Esnaf) kitabının yazarı Lucy Johnston, “tuğla ve harç perakendesinin intikamı” hakkında konuştu. Son olarak Paul Nulty ve Anna Sandgren ise, perakende dünyası çerçevesinde, aydınlatma tasarımının belirleyici unsurlarını vurguladı. In September, MAISON&OBJET introduced four “What’s New?” exhibitions, featuring the season’s most memorable new products presented in themed displays highlighting their innovative quality, their materials, and the knowhow they exemplified. Curated and designed by Élizabeth Leriche, founder of the studio of the same name, François Bernard, founder of trend forecasting agency Croisements, and François Delclaux, founder of Un Nouvel Air, these new exhibitions provided an overview of the show’s most exciting new products at a glance.

The Talks and the Retail Lab

Over 5 days, several kay figures hosted an exceptional conference programme At each edition, MAISON & OBJET presents a programme of more than 50 conferences chaired by leading personalities in the field of design and decoration. Amongst September’s guest speakers were Pierre Yovanovitch, who spoke about the domestic space from a historical standpoint; Thierry Marx who participated in a round table entitled “Does colour govern our senses?”, and Vincent Darré, who regularly shakes up the accepted practice of French decoration. For specialists in the distribution sector, Emma Fric and Patricia Beausoleil from Peclers presented “Consumer trends that are guiding innovation for tomorrow’s retail and design” ; Lucy Johnston, author of “The Creative Shopkeeper” (Thames & Hudson), spoke about “the revenge of bricks and mortar retail”; and finally Paul Nulty and Anna Sandgren highlited the decisive factor of lighting design in the world of retail.

natura | 30

natura | 31


haberler | news

haberler | news

DESIGN WEEK TURKEY (TÜRKİYE TASARIM HAFTASI) BAŞLIYOR DESIGN WEEK TURKEY BEGINS Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

Design Week Turkey (Türkiye Tasarım Haftası) 2018, “Tasarım Ekosistemi” Başlığı ile 16-18 Kasım’da Haliç Kongre Merkezi’nde

T.C. Ticaret Bakanlığı koordinasyonu ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından tasarım kültürü oluşturmak ve Türkiye’deki tasarımcıları dünyaya tanıtmak amacıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen Design Week Turkey 2018 (Türkiye Tasarım Haftası) başlıyor. Türkiye’yi “tasarım”da buluşturacak etkinliğin ana teması bu yıl “Tasarım Ekosistemi” olacak.

Design Week Turkey 2018, adopting the theme “Design Ecosystem”, will take place at Haliç Congress Center between November 16-18.

Coordinated by the Republic of Turkey, Ministry of Commerce, and organized for its third edition this year by Turkish Exporters Assembly (TİM), in order to create a design culture and introduce the designers in Turkey to the world, Design Week Turkey 2018 kicks off. Gathering Turkey around the “design” title, the event’s 2018 theme will be “Design Ecosystem”.

Son 2 yıldır endüstriyel tasarımdan modaya, mimariden görsel iletişim tasarımına, Türkiye’yi tasarım ekseninde bir araya getiren “Design Week Turkey”, 16-18 Kasım’da Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Daha önceki yıllarda dünyaca ünlü isimleri ağırlayan etkinlik, bu yıl da dünyaya yön veren tasarım trendlerini ziyaretçiler ile buluşturacak. Design Week Turkey’de; Türk Tasarımı, Tasarım-Ekonomi İlişkisi, Küçük ve Büyük Endüstrilerde Tasarım ve Üretim, Girişimcilik, Zanaatkârlık, Endüstriyel Tasarım, Lüks Tasarım, Görsel İletişim Tasarımı ve Moda Tasarımı gibi “Tasarım Ekosistemi”ni oluşturulan konular ayrıntılı olarak işlenecek.

Bringing together the entire country along the axis of design for the last two years, ranging from industrial design to fashion, architecture to visual communication design, “Design Week Turkey” will be held at Haliç Congress Center between November 16-18. Having hosted world-renowned figures in the previous editions, the event will once again present attendees with design trends that influence the world. Design Week Turkey will thoroughly examine topics that form the “Design Ecosystem”, such as Turkish Design, Relation Between Design-Economy, Design and Production in Small and Large Industries, Entrepreneurship, Craftsmanship, Industrial Design, Luxury Design, Visual Communication Design and Fashion Design.

Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri 7. kez sahiplerini bulacak

Design Turkey Industrial Design Awards will be presented for the 7th time

T.C . Tic aret Bakanlığ ı, Türkiye İhrac atçılar Meclisi ve Endüs tr iyel Ta sar ımcılar Meslek Kuruluşu iş bir liğiyle TURQUALIT Y® Programı dahilinde gerçekleş tir ilen Design Turkey Endüs tr iyel Ta sar ım Ödüller i bu yıl 7. kez sahipler ini bulac ak. Türkiye’de kullanıcının ihtiyaçlar ını gözeten, ihrac at t a ve ulusal pa zarda ürüne katma değer ve rekabetçi üs tünlük ka zandıran iyi t a sar ımı ödüllendirmek amacıyla düzenlenen Design Turkey Endüs tr iyel Ta sar ım Ödüller i, iyi t a sar lanmış ürünler in topluma ve endüs tr iye sağladığ ı faydalar ı görünür kılmayı hedefliyor.

Organized in the frame of TURQUALITY® Program, in cooperation with the Republic of Turkey, Ministry of Commerce, Turkish Exporters Assembly and Industrial Designers’ Society of Turkey, the Design Turkey Industrial Design Awards will be granted for the 7th time. Organized with the aim to award the most successful design in Turkey, which prioritizes the needs of the user and provides the product with the added value and competitive superiority in the national market, Design Turkey Industrial Design Awards endeavors to highlight the benefits of well-designed products with regards to society and industry, and further make them visible.

Design Week Turkey’in en önemli alanlarından birinin endüstriyel tasarım olduğunu belirten Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu Başkanı Sertaç Ersayın; “Design Turkey Endüstriyel Tasarım Ödülleri’nde, bu yıl 13 ayrı sektörden, son 3 yıl içerisinde üretilmiş tasarımlar, 30 uluslararası jüri üyesi tarafından değerlendirilecek. Aynı zamanda gençlerin ve yeni tasarımcıların katılacağı henüz ürün haline gelmemiş, taze fikirlerin değerlendirileceği ‘Kavramsal Tasarım Ödülleri’ kategorisi de yer alacak,” dedi.

Bu yıl ilk kez genç tasarımcılara da fırsat tanınıyor

Design Week Turkey kapsamında, bu yıl ilk kez tasarım öğrencilerinin katılabileceği yarışmalar ve atölye çalışmaları da organize edilecek. Girişimci ve genç tasarımcılara kendilerini ifade etme fırsatı sunulurken etkinliğe özel olarak hazırlanmış sergiler de tasarım severlerle buluşacak. Ulusal ve uluslararası başarılı isimler, genç tasarımcılara ilham verecek ve rehberlik edecek örnek çalışmalarını paylaşırken, tasarımcı, girişimci, akademisyen, öğrenci ve sanayiciler de hafta boyunca bir araya gelecek.

Young designers are given an opportunity for the first time this year

As a first in event’s program, this year’s Design Week Turkey will also feature competitions and workshops that can be participated by design students. Therefore, exhibitions specifically curated for the event will come together with design enthusiasts, while also giving entrepreneurs and young designers an opportunity to express themselves. While nationally and internationally acclaimed figures share their reference works to inspire and guide young designers; entrepreneurs, designers, academicians, students and industrialists will come together throughout the week.

Ulusal ve uluslararası onlarca tasarımcı, marka ve ödüllü ürünün izleyiciyle buluşacağı Design Week Turkey’de panel ve konferansların yanı sıra sergi ve atölye çalışmaları da yer alacak. Katılımın ücretsiz olduğu etkinliğe giriş için Design Week Turkey web sitesinden (www. designweekturkey.com) kayıt olunması gerekiyor.

Presenting the audience with a large number of national and international designers, brands and awarded products, Design Week Turkey will include panels and conferences as well as exhibitions and workshop studies. It is required to register on the website of Design Week Turkey (www.designweekturkey.com) in order to attend the free-entry event.

Design Week Turkey (Türkiye Tasarım Haftası) Hakkında

About Design Week Turkey

Design Week Turkey, T.C. Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından, tasarımın gücü konusunda farkındalık sağlamak, tasarım kültürü oluşturmak ve Türk tasarımcılarını dünyaya tanıtmak amacıyla 2016 yılından beri düzenleniyor. Tasarımın Potansiyeli ana başlığı ile düzenlenen Design Week Turkey 2017’de gerçekleştirilen 32 konferans ve panelde; endüstriyel, moda, görsel iletişim, mimarı tasarımda dünyaca ünlü 101 konuşmacı tecrübelerini aktardı. Etkinlikte 52 tasarımcı ve tasarım ofisinin geleceğin trend belirleyen çalışmaları sergilenirken, zanaattan yapay zekaya, el işçiliğinden dijitale pek çok alanda 17 sergi ile farklı disiplinler üzerine çalışan tasarımcıları ortak platformda buluşturan 14 atölyeyi ve etkinliğe özel hazırlanan enstalasyonları da 41 bin 762 katılımcı takip etti. natura | 32

Stating that one of the most important fields of Design Week Turkey is industrial design, Sertaç Ersayın, the Head of the Industrial Designers’ Society of Turkey remarked, “This year’s Design Turkey Industrial Design Awards will give place to designs that have been produced in the last 3 years from 13 different sectors, which will be evaluated by 30 international jury members. The event will also include ‘Conceptual Design Awards’, welcoming young people and new designers in order to evaluate fresh ideas that haven’t become products yet.”

Design Week Turkey has been organized since 2016 by the Republic of Turkey, Ministry of Commerce and Turkish Exporters Assembly in order to raise awareness about the power of design, to create a design culture and to introduce Turkish designers to the world. As part of Design Week Turkey 2017, organized with the main theme “Potential of Design”, a total of 32 conferences and panels hosted 101 keynote speakers as world-renowned figures from the fields of industry, fashion, visual communication and architectural design, who shared their experiences with the audience. While the event gave place to 52 designers and design offices to showcase their trend-setting works of the future, 41,762 attendees have followed 17 exhibitions ranging from crafts to artificial intelligence, handicrafts to digital works, 14 workshops that gather designers working in different disciplines through a common platform, in addition to installations that have been created specifically for the event. natura | 33


haberler | news

ROBERT VENTURI YAŞAMINI YİTİRDİ ROBERT VENTURI PASSES AWAY Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

Yapıları ve kitaplarıyla “Postmodernizm” hareketine ilham veren öncü Robert Venturi, the influential architect and theorist whose buildings mimar ve teorisyen Robert Venturi, 18 Eylül tarihinde Philadelphia’daki and books helped inspire the movement known as “postmodernism”, evinde 93 yaşında hayatını kaybetti. died on September 18th at his home in Philadelphia, at the age of 93. 1991 Pritzker Mimarlık Ödülü’nün sahibi olan Robert Venturi, çağdaş Robert Venturi, who is the 1991 Pritzker Architecture Prize Laureate, mimarinin en özgün yetenekleri arasında gösteriliyordu. Aynı zamanda has been described as one of the most original talents in contempomodern mimariye farklı bir boyut kazandırmasıyla da tanınan Venturi, rary architecture. He has also been credited with saving modern arcbunu yazılarındaki etkili hitecture from itself. He had Coxe-Hayden Evi ve Stüdyosu / Coxe-Hayden House and Studio, 1981 anlatım diliyle ve yapıdone this by being eloquent Block Island, Rhode Island, Fotoğraf / Photograph: Tom Bernard larında ortaya koyduğu verbally with his writings görsel karakter sayesinand visually with the appede başardı. Kendisinden arance of his buildings. Like önce gelen Pritzker Miother Pritzker Architecture marlık Ödülü sahipleri Prize Laureates before him, gibi Robert Venturi de, he was a writer, a teacher, mimar kişiliğinin yanında an artist and philosopher, aynı zamanda bir yazar, as well as an architect. öğretmen, sanatçı ve fiVenturi graduated sumlozoftu. ma cum laude from Prin1947 yılında Princeton ceton University in 1947 Üniversitesi’nden en yükand received his Master sek onur derecesiyle meof Fine Art degree, also zun olan Venturi, 1950 from Princeton, in 1950. yılında aynı üniversitenin He furthered his studies Güzel Sanatlar Yüksek as a Rome Prize Fellow at Lisans Programı’nı bitirdi. the American Academy in 1954-1956 yılları arasınRome from 1954 to 1956. da ise Roma Amerikan Shortly after his return to Üniversitesi’nde Ödüllü the United States, he taAkademi Üyesi olarak ught an architectural theory course at the University of Pennsçalışmalarını sürdürdü. Amerika’ya dönüşünün ardından Pensilvanya ylvania, School of Architecture. In the following three decades, Üniversitesi Mimarlık Okulu’nda mimarlık teorisi dersleri vermeye başhe has lectured at numerous institutions including Yale, Princeton, ladı. Takip eden 30 yıl boyunca Yale Üniversitesi, Princeton ÜniversiteHarvard, University of California at Los Angeles, Rice University si, Harvard Üniversitesi, Los Angeles merkezli Kaliforniya Üniversitesi (UCLA), Rice Üniversitesi ve Roma Amerikan Üniversitesi gibi birçok and the American Academy in Rome. eğitim kurumunda ders vermeye devam etti. In his first book, Complexity and Contradiction in ArchitectuVenturi, 1966 yılında Museum of Modern Art tarafından yayımre, published in 1966 by the Museum of Modern Ar t, Venturi lanan Complexity and Contradiction in Architecture (Mimarlıkposed the question, "Is not Main Street almost all right?" ta Karmaşıklık ve Çelişki) kitabında, “Ana cadde neredeyse her He was arguing for what he called "the messy vitality" of zaman haklı değil midir?” diye sorar. Bu bağlamda yapılı çevrethe built environment. As he puts it, "We were calling for an nin “karmakarışık canlılığını” sorgulayan Venturi, “Tek seslilik ve architecture that promotes richness and ambiguity over unity açıklık yerine zenginlik ve çok sesliliği, uyum ve sadelik yerine and clarity, contradiction and redundancy over harmony and çelişkiyi ve fazlalığı destekleyen bir mimarlığa ihtiyacımız vardı” simplicity." diyordu. natura | 34

haberler | news Yalnızca belirli bir yapı alanıyla değil, He was challenging Moaynı zamanda tüm mimarlık tarihi ile dernism with the mulilişkili olan bir tarih anlayışının barıntiple solutions available dırdığı sayısız çözüm yolu üzerinden from history—a history modernizme meydan okuyordu. Aydefined as relating not rıca mimarlığın şehirlerin karmaşık only to the specific builyapılarına odaklanarak daha bağding site, but the history lamsal bir pratiğe dönüşmesini arzuof all architecture. He luyordu. wanted architecture to Kitabının önsözünde, “Bir mimar deal with the complexiolarak alışkanlıkla değil, geçmişteties of the city, to becoki örneklerin dikkatli bir biçimde ele me more contextual. alındığı bilinçli bir tarih anlayışı üzeIn his original preface to rinden ilerlemeye çalışıyorum,” diyen the book, Venturi staVenturi sözlerine şöyle devam ediRobert Venturi Philadelphia Orkestrası’nın yeni salonunun maketi önünde / Robert Ventutes, "As an architect, I yordu: “Bir sanatçı olarak ise dürüst ri in front of a model of a new hall for the Philadelphia Orchestra. Fotoğraf / Photograph: try to be guided not by bir biçimde mimaride sevdiğim şeyler George Widman habit but by a conscious hakkında yazıyorum: Karmaşıklık ve sense of the past — by çelişki. Sevdiğimizi fark ettiğimiz, yani kolayca içine çekildiğimiz şeylerprecedent, thoughtfully considered." He continues later, "As an artist, den gerçekte ne olduğumuzu öğrenebiliriz.” I frankly write about what I like in architecture: complexity and contVenturi, çalışmaları kategorize edilemeyen bir mimardı; ona göre asla radiction. From what we find we like -what we are easily attracted tek bir çözüm yolu yoktu. Herhangi biri onu postmodernist olarak etito- we can learn much of what we really are." ketlemeye çalıştığında aslında kendisinin modern mimarlık yaptığını Venturi was an architect whose work cannot be categorized; to him, söyler, modernizmin temel ilkelerine bağlılığını vurgulayan, Ana Cadde there is never a single solution. Lest anyone try to pigeon-hole him ile ilgili önceki sözlerini değiştirerek “modernist hareketin neredeyse her as a postmodernist, he declared that he was practicing modern arczaman haklı olduğunu” dile getirir, aynı zamanda bireyin kullanım gehitecture, and paraphrased his own words earlier about Main Street, reksinimleri, anıları, rahatlığı ve eğlencesine de önem verirdi. Venturi bu "the modern movement was almost all right." emphasizing his close bağlamda yapılı çevre içerisinde tesadüfe ve doğaçlamaya dayalı etkenaffinity to the basic tenets of modernism, while still giving importance lerin varlığını mümkün kıldı. to human use, memories, comfort and entertainment. Venturi had Venturi’nin ilk profesyonel çalışmaları, diğer projelerinin yanında Milwamade it possible to accept the casual and the improvised in the built ukee Savaş Anıtı Binası’nın tasarımı üzerine de çalıştığı Eero Saarinen’in environment. ofisinde gerçekleşti. Venturi ayrıca Philadelphia’da faaliyet gösteren LoVenturi's early professional work was in the office of Eero Saarinen, uis I. Kahn ve Oscar Stonorov’un ofislerinde de çalıştı. Robert Venturi’nin mimarlık sahnesinin dikkatini çeken ve hayata geçen where among other projects, he worked on the design of the Milwailk projelerinden biri, Philadelphia, Pensilvanya’nın Chestnut Vadisi’nde ukee County War Memorial Center. He also worked in the offices of annesi için yaptığı bir ev projesiydi. Tasarım, “zamana yenik düşmeLouis I. Kahn and Oscar Stonorov in Philadelphia. yen kalıcı bir değerin ürünü” olarak 1989 yılında Amerikan Mimarlar One of his first projects to be built that captured the attention of the Enstitüsü’nün (AIA) Yirmi Beş Yıl Ödülü’ne layık görüldü. Venturi’nin architectural community was a house for his mother in the Chestdiğer ünlü eserleri ise şöyle: Yaşlılar için tasarlanan 91 apartmandan nut Hill section of Philadelphia, Pennsylvania. In 1989, it received the oluşan Philadelphia’daki Guild House (1964), Oberlin, Ohio’da yer alan American Institute of Architecture’s Twenty-five Year Award as a deAllen Anıtı ve Sanat Müzesi (1976), yapımına 1986’da Londra’da başsign of "enduring significance that has withstood the test of time." lanan İngiltere Ulusal Sanat Galerisi Ek Binası ve Seattle Sanat Müzesi Other well-known works include: Guild House (1964) in Philadelphia, (1991). comprised of 91 apartment units for the elderly, the Allen Memorial Robert Venturi’nin eşi Denise Scott Brown ise bir mimar, planlamacı, Art Museum (1976) in Oberlin, Ohio, the extension to Britain’s Natiyazar ve eğitimcidir. 1969 senesinden beri şirketin ortağı olan Brown, onal Gallery of Art, begun in 1986 in London, and the recent Seattle son 30 yıldır tasarım ve mimarlık teorisinin gelişiminde Venturi’nin çalışArt Museum (1991). ma arkadaşıydı. Mimarlık, planlama ve sosyal koşullar arasındaki ilişkiye Robert Venturi's wife, Denise Scott Brown, is an architect, planner, autverdiği dikkatle tanınan Brown, ağırlıklı olarak planlama, kentsel tasahor, and educator. She has been a partner in the firm since 1969 and his rım ve mimari programlama alanlarına odaklanıyor. collaborator in the evolution of architectural theory and design for the Robert Venturi, Denise Scott Brown ve Steven Izenour, 1972 yılında yapast 30 years. She is noted for bringing particular attention to the relayımlanan ve Learning from Las Vegas (Las Vegas’tan Öğrenmek) ismini tionship of architecture, planning and social conditions, and is primarily taşıyan kitapta, mimarlık teorileriyle ilişkili olarak banliyöleri ve kentsel responsible for planning, urban design and architectural programming. yayılma kavramını detaylı bir şekilde incelediler. natura | 35


haberler | news

HUROK SILVER COLLECTION

Vanna Venturi Evi / Vanna Venturi House, 1964, Philadelphia, Pennsylvania, Fotoğraf / Photograph: Matt Wargo

since 1981

Silver Fantasy

Silver Grey Ayrıca bu üç yazarın eserlerinden oluşan ve A View from the Campidoglio: Robert Venturi, Denise Scott Brown and Steven Izenour collaborated on Selected Essays, 1953-1984 (Campidoglio’dan Bir Bakış: Seçilmiş Denemeanother book, published in 1972, Learning from Las Vegas, a further ler, 1953-1987) ismini taşıyan bir koleksiyon da 1984 yılında yayımlandı. exploration of urban sprawl and the suburbs in relation to their architecBahsi geçen koleksiyonda yer alan denemelerden birinde Robert Venturi şöyle tural theories. A collection of their writings was also published in 1984, A bir itirafta bulunur, “Alvar Aalto’nun çalışmaları, Modern Mimari ustalarının View from the Campidoglio: Selected Essays, 1953-1984. işleri arasında beni en çok etkileyenlerden olmuştur. Bana göre Aalto’nun işleri, In one of the essays in the latter collection, ortaya koyduğu sanat ve teknik açıRobert Venturi confessed, "Alvar Aalto's İtfaiye Merkezi / Fire Station #4, 1968, Columsından kişinin bir şeyler öğrenebileceği work has meant the most to me of all the bus, Indiana, Fotoğraf / Photograph: VSBA en sürükleyici, en yararlı ve en zengin work of the Modern masters. It is for me the kaynağa sahip. Kendi zamanının ötemost moving, the most relevant, the richest sine geçen her iş gibi, Aalto’nun işleri source to learn from, in terms of its art and de birçok farklı açıdan yorumlanabilir. technique. Like all work that lives beyond Her bir yorum kendi zamanı için aşağı its time, Aalto's can be interpreted in many yukarı doğru olabilir çünkü bu kalitede ways. Each interpretation is more or less bir işin birçok boyutu ve farklı anlam true for its moment because work of such katmanları vardır.” Venturi, tam da quality has many dimensions and layers kendisinden beklenileceği gibi esprili of meaning." With a characteristic Venturi bir yaklaşımla sözlerine devam eder, human, humorous touch, he added, "But “Ancak bu deneme yazısını tamamlaAalto's most endearing characteristic for me mak için uğraşırken şunu fark ettim ki, as I struggle to complete this essay, is that he Aalto’nun benim için en göze çarpan didn't write about architecture." özelliği, mimarlık hakkında hiç yazmaIn one of his essays in A View from the mış olmasıdır.” Campidoglio, Venturi said, "When I A View from the Campidoglio’daki was young, a sure way to distinguish denemelerinden birinde Venturi şöyle der, “Küçükken usta mimarları great architects was through the consistency and originality of their work... ayırt etmenin en kolay yolu işlerindeki tutarlılığa ve özgünlüğe bakmakThis should no longer be the case. Where the Modern masters' strength lay tı... Ancak artık bu değişmeli. Modern ustaların gücünün tutarlılıktan in consistency, ours should lie in diversity." beslendiği yerde, bizimkisi çeşitlilikten beslenmeli.” natura | 36

Doğal taşın lideri

Silver Belinda

FACTORY 1. Org. San. Böl. 1. C. No: 4 KÜTAHYA / TURKEY T +90 274 266 2201 F +90 274 266 2258 E mermer@hurok.com.tr ATLANTIC STONE SOURCE 2022 W. Atlantic Blvd. Pompano Beach FL 33069 U.S.A. P +1 954 977 4876 F +1 954 977 4849 E miami@hurok.com.tr İSTANBUL SHOWROOM Aydınlar Mah. Mermerciler Cad. No: 12 Çekmeköy / İSTANBUL T +90 216 561 4301 F +90 216 561 4308 E istanbul@hurok.com.tr

Silver

www.hurok.com.tr


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

KAPTANPAŞA CAMİSİ ÇEVRE DÜZENLEMESİ

NUN MİMARLIK

KAPTANPASHA MOSQUE LANDSCAPE PLAN

NUN ARCHITECTURE DESIGN Yazan / Author: Celâleddin Çelik

natura | 38

natura | 39


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

Celâleddin Çelik: "Kullandığımız taş Kütahya Hisarcık’tan çıkan bir çeşit traverten. 'Trabej' de diyorlar, bildiğimiz travertenden daha sıkıca bir taş. Hisar Madencilik’ten aldık. Avlu döşemesi, bahçe duvarları, şadırvan yapısı, özel tasarım oturma bankları vs. tamamı aynı taş. Şadırvanda çeşme aynalarında marmara mermeri kullandık. Avlu döşemesi patinatolu. Avludaki taşları on farklı ebatta kestirip getirdik, özel bir örüntülü tasarladık, birbirini tekrar etmiyor gibi görünen bir modüler sistemle döşendiler. French pattern’in çok daha karışığı." Celâleddin Çelik: “The stone that we have used is a kind of travertine from Hisarcık, Kütahya. Also known as 'trabeige', it is a more compact stone than the conventional travertine. We have procured it from Hisar Mining. All of the courtyard pavements, garden walls, ablution fountain structure, custom designed seating benches, etc. embody this exact stone. We have opted for Marmara Marble at the fountain mirrors of the ablution structure. The courtyard pavement has been patinated. We have procured the stones in the courtyard after having them cut in ten different sizes. We have designed a custom pattern, in which they have been paved through a seemingly non-repetitive modular system. It is a much more complex version of a French pattern.” Eyüp'ün Haliç tarafından girişinde bulunan Kaptanpaşa Camisi, parkın içinde yer alan, küçük bir yapı. Avlu mekânının sınırlarını, çevre ile ilişkisini kısıtlamayan alçak duvarlar belirler. Bu duvarlar yığma taştan, alçak ve aydınlatmalı duvarlardır. Duvarların belirlediği avluyu peyzaj düzenlemeleri çevreler, caminin önünde ise taş döşemeli sert zemin yer alır.

Situated at the Golden Horn entrance of the Eyüp district, the Kaptanpasha Mosque is a small structure located in a park. The perimeter of the courtyard space is determined by low walls, which do not restrict its connection with the surroundings. These masonry walls are low and illuminated. Demarcated by the walls, the courtyard is surrounded by landscape arrangements, while a stone-paved firm ground is positioned in front of the mosque.

Caminin yanına ilişen şadırvan eki yapının uzun kenarına boylu boyunca uzanan doğrusal bir yapıdır. Abdest alanları bir saçak altına toplar, geçirgen mimarisi ile görsel olarak avlunun iki yanını birbirine bağlar, saçak altındaki iki boşluktan fiziki geçiş de sağlar. Ahşap payandalar çatı saçaklarını gerçekten taşır, aralıkları saçak kirişinin boyuna göre ayarlanmıştır.

Attached to the side of the mosque, the ablution fountain addition is a linear structure extending along the long edge of the structure. It gathers ablution areas under a canopy, visually connects two sides of the courtyard with its permeable architecture, and also provides physical access from the two openings under the canopy. The wooden buttresses physically support the eaves, since their gaps are adjusted to the length of the eaves beam.

Şadırvanın ön cephesi caminin taş avlusuna bakar. Bu cephede bir çeşme yer alır, ve çeşmenin tam karşısına avluyu gölgeleyecek bir ıhlamur ağacı yerleştirilmiştir.

The front facade of the ablution fountain overlooks the stone courtyard of the mosque. A fountain is located at this facade, and a linden tree is planted right across this fountain to shade the courtyard.

Arka cephede ise kadınların açık havada abdest almasına imkân veren ahşap kajlarla görsel olarak perdelenmiş ama havadar / yarı açık bir mekân bebek bakım odası ile birlikte yer alır.

The rear facade embodies a baby care room along with a spacious/semiopen space that is visually screened by wooden parapets, allowing women to perform ablution outdoors.

Şadır vanın erkekler ve kadınlar bölümü vardır; cami ile mütevazi bir ilişki kurarken caminin avlu mekânını da belirler. Cami fevkânî olduğu için altındaki mekânlar atölye / dükkân olarak kullanılacaktır, bu dükkânların ula şılabilir olması için cami duvarları alçak sınır elemanları olarak tasarlanmıştır. Avluya giriş noktaları ise fener gibi yükselen ta ş babalar ile vurgulanmıştır.

The ablution fountain has two private areas for men and women, which outlines the courtyard while establishing an unobtrusive relation with the mosque. Since it is a two-story mosque, the spaces at the lower level will be used as studios/shops. In order to provide access to these units, the walls of the mosque have been designed as low boundary elements. The entrance points to the courtyard have been accentuated by stone posts, which rise like a lantern.

natura | 40

natura | 41


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

CELÂLEDDİN ÇELİK İLE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH CELÂLEDDİN ÇELİK Heval Zeliha Yüksel: Biraz Nun Mimarlık’ı ve son projelerinizi anlatarak başlayalım istiyorum. Celâleddin Çelik: Mimarlık yapma fikrinin peşine düşerek çıktığımız bir yol bu ofis. Nun Mimarlık ofisini kurarken sevmediğimiz, zevk almadığımız işi yapmamak gibi bir niyetim vardı. Kurulduğu 2013’ten bugüne dönüp bakınca bunun bir niyetten prensibe dönüşmeye başladığını sevinerek gözlemliyorum. Bazen zaman içinde seyahat etmeye kalkan bazen de küçücük bir konuyu alıp üzerinde fazlaca vakit harcayan, biraz kültür, kimlik ve insan konularına hassas bir yapımız var. Bir de farkediyorum ve mutlulukla izliyorum ki; değişen, dönüşen, gelişen açık bir anlayışımız var. Eski projelerimize baktığımda dudak büktüğüm şeyler bulabilmek beni mutlu ediyor.

I would like us to start with Nun Architecture and your latest projects. This office represents a path through which we pursue good architecture. During the establishment period of Nun Architecture office, I had no intention of doing work that we didn’t like or enjoy. When I think of its foundation in 2013 and where we are right now, I gladly observe that it has transformed from an intention to a principle. Sometimes we attempt to travel in the course of time, and sometimes we tackle a subject of little importance and spend a lot of time on it, with a sensitive character towards the issues of culture, identity and human. I also realize and happily observe that we have a clear understanding that changes, transforms and develops over time. It makes me happy to find things that I am displeased with, when I look at our old projects.

NUN bugünün niteliği sorgulanması gereken mimari üretim ortamında kendi yolunu çizebilmek, savrulup gitmemek peşinde diyebilirim. Bu arayış meslek pratiğinin yanı sıra bazı araştırmalara, sorgulamalara götürüyor bizi. Yeri, çevreyle kurulan ilişkiyi, tarihi, hafızayı, insanı, malzemeyi önemseyen, bu sebeple bazen kalem oynatırken çekinen bazen de tasarlamaya korkan bir ofis burası.

I can say that NUN is in pursuit of making its own way and standing its ground, instead of rowing against the current. This quest leads us to several research and investigations in addition to our professional practice. This is an office that places importance on location, relationship with the surroundings, history, memory, human and material, thus at times holding off from moving a pencil, and at times being anxious about designing.

Son projelerimizin arasında büyük ölçekli bir üniversite yapısı, eş zamanlı yürüttüğümüz iki müze projesi ve küçük bir caminin kıyısına iliştirdiğimiz küçük bir şadırvan da var. Hepsi bizim için aynı kıymette işler.

In the scope of our latest projects, there is a giant university structure, two museum projects that we coordinate simultaneously, and a little ablution fountain that we have placed near a small mosque. They are all of the same value for us.

Bu sayımızda kapak konusu olarak son tamamlanan projelerinizden Kaptanpaşa Camisi çevre düzenleme projenizi yayınlıyoruz. Bu projeniz hakkında detayları sizden duymak isteriz. Yenilenen kısımları anlatabilir misiniz? Eski-yeni uyumu konusunda nasıl bir yöntem izlediniz? Kaptanpa şa Camisi restorasyonu sürecinde dâhil olduk projeye. Caminin yanına bir şadır van eki ve çevre düzenlemesi isteniyordu. Cami bir parkın içinde yer alıyordu, ve parkın içinde yüzercesine durması yerine bir avlusu olması, kendi mekânını parktan his olarak bile olsa ayıran ve tarifleyen bahçe duvarları olması gerektiğini düşündük. Ama bu duvarlar üzerine oturulamayacak kadar alçak olmalıydı ve bir o kadar da davetkâr. Bu düşünce ile camiye parkın içinde özel bir alan tarifledik. Yığma ta ş duvarlar ile tariflenen bu alana yaya yakla şım potansiyeli olan her noktadan girme imkânı veren delikler açtık. Bu girişleri ise, duvarın aksine yerden cesurca yükselen ta ş babalarla işaretledik. Bu babalar geceleri de bir fener gibi yanarak kapıları gösteriyor. Bu duvarların tariflediği mekân, caminin avlusu oldu.

In this issue, we are featuring as our cover story your recently completed Kaptanpasha Mosque landscape planning project. We would like to hear the details of this project from you. Could you please tell us about the renovated parts? What kind of a method did you follow in terms of the harmony between the old and the new? We have engaged in the project during the restoration process of the Kaptanpasha Mosque. It was required an ablution fountain annex and landscape plan near the mosque. The mosque was located in a park, and we thought that it should have a courtyard instead of a seemingly floating appearance inside the park, along with garden walls that separate and define its own space from the park, even as far as a feeling. But these walls should have been very low to sit on them, with an inviting character. With this idea in mind, we defined a private area for the mosque inside the park. For this area, which is defined by stone masonry walls, we created openings that allow access from every point that holds a pedestrian approach potential. We marked these entrances with stone posts boldly rising from the ground, instead of the walls. These posts are illuminated like a lantern at night, pointing to the entrances. The space that was defined by these walls, has become the courtyard of the mosque.

Bu avluda ba zı hayaller imizi gerçeğe dökecek imkânlar ı aradık. İnsanlar abdes t alabilmeliydi burada, ama bu şadır van bir yandan c ami ile bir ilişki kurac ak t ı. Sade, ba sit, iliş tiği yapıyla son derece ölçülü bir bir lik telik kurma sını ar zu et tik. Eski eser le böyle teva zu içinde bir ilişki kurarken kendi şahsiyetini de ifade edebilsin is tedik, zor bir denklem. Ne kadar ba şar ılı oldu, zamanla anla şılac ak t ır.

In this courtyard, we searched for opportunities to make some of our dreams come true. People should have been able to perform ablution here, yet at the same time the ablution fountain needed to establish a relation with the mosque. We wanted it to be austere and simple, establishing a highly moderate relation with the structure to which it becomes articulated. We aspired it to manifest its own character while also working up such an unobtrusive relationship with the old artifact, which is a difficult balance to redress. Time will tell how successful it has turned out to be.

natura | 42

Bir başka problem ise, kadınların açık havada abdest almasının neredeyse imkânsız olmasıydı. Bunu çözmek yarı açık, havadar ama görsel olarak korunaklı bir kadın abdest mekânı tasarladık, buna bir bebek bakım odası da ekledik. Sanırım bu bir ilktir, açık havada kadınlara bu imkânların tanındığı mekânların artmasını dilerim. Yeşillikler içinde oturup sohbet edebilmeli, oyalanabilmeli, para ödemeden, bir şeyler yiyip içmeden vakit geçirebilmeliydi insanlar. Bunu sağlamak için oturma elemanları ve yeşil nişler tasarladık. Şadırvanın avluya bakan dar cephesine bir çeşme yaptık. Bu çeşmenin tam karşısına ise bir ıhlamur ağacı diktik. Umarız daha da büyüdüğünde o ıhlamurun altında, şadırvanın saçaklarının eteğinde çok hatıralar yaşanır. Bu hatıraların kimisi de bu dünyadan uğurlananların son durağı olmak olacak. Şadırvan ile cami arasında kalan boşluğu bir cenaze avlusu olarak düşündük, ve bir musalla taşını yeşil bir nişin içine yerleştirdik. Yeri gelmişken soralım; projeyi anlatırken kullandığınız “fevkânî cami” ifadesi ne demek olduğunu okuyucularımız duymak isteyecektir. Çar şı içinde yapılan ba zı c amiler in zemin katlar ında c aminin vak f ı olma sı ve c amiye gelir sağlama sı amacıyla dükkanlar yapılmış, c ami merdivenler le bir üs t kat a alınmış. Bu hem c amiye gelir getirmek için hem de adet a zemin kat t aki alış ver işin o yoğun akışını bozmamak için yapılmış gibi gelir bana. Çar şıya itira z etmeden, dünyaya ait akışı kesmeden onunla bütünleşerek ibadeti sakince bir üs t kot a almak. Yet another problem was that it was almost impossible for women to perform ablution outdoors. In order to solve this problem, we designed a semiopen, spacious yet also visually sheltered ablution area for women, and we added a baby care room into this area. I think this is a first in terms of its context. I hope there will be more places providing women with such outdoor opportunities. Among this greenery, people should have been able to sit and talk, hang around, and spend time without having to spend money or have something to eat or drink. In order to make it happen, we have designed seating elements and green niches. We built a fountain on the narrow facade of the ablution fountain overlooking the courtyard. And we planted a linden tree right across this fountain. We hope that there will be lots of memories to remember both under the eaves of the ablution fountain and the linden tree, as it grows older. Some of these memories will be the last for those who will be sent off on an eternal journey. We have projected the opening between the ablution fountain and the mosque as a funeral courtyard, and placed a coffin rest inside a green niche. Speaking of which, you have used the term “Fevkani” (Two-story Mosque) while describing the project. What does it mean? I am sure our readers would like to know. Some of the mosques built in the bazaar have been equipped with stores at the ground floor so that they could serve as a foundation for the mosque and bring in revenue, while the mosque has been moved to the upper floor through stairs. It seems like this intervention is made for both bringing in revenue to the mosque and maintaining that dense circulation of shopping at the ground floor. It is a way to become integrated with the bazaar, without objecting to it or ceasing the earthly flow, and serenely carrying the religious service to the upper level. natura | 43


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

Kamusal bir alan tasarladınız ve uygulandı. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Çevre ile ilişkisini nasıl değerlendirdiniz? Bu projenin bizim için asıl kıymeti buydu, kente ait bir mekâna dokunabilmek, herkesin kullanacağı bir şey inşa etmek unutulmaz bir deneyim oldu. Konuttan, ofisten, okuldan çok farklı bir tecrübe. Eyüp’ün Haliç tarafından girişinde, semtin karşılama mekânı diyebileceğim bir nokta burası. Eyüp’ün 潐hafızasında bir kaç asırdır yer alan bir tarihî eserin yanına, onunla beraber deneyimlenecek bir ek yapmak, kimler olduğunu bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz kullanıcıların hizmetine sunmak önemsediğim bir durum. Bu düşüncelerle, çevreye uyum ve tevazu ile ilişen, ama bunu yaparken kişiliğini açıkça or taya koyan bir tavır almaya çalıştık. Avludaki hayatı anlatmaya çalıştığım gibi, çok çeşitli insanların, kimliklerin, ya ş gruplarının burada vakit geçirebilmesini, ve burayı onları düşünen birilerinin inşa ettiğini hissetmesini istedik.

You have designed a public space and it has been implemented. What do you want to say in this regard? How did you evaluate its relation with the environment? For us, it was the essential value of the project. It is an unforgettable experience to be able to come in contact with a public space and build something that can be used by everyone. It is a quite different experience when compared to housing, office or school projects. It is a point situated at the Golden Horn entrance of Eyüp, which can be defined as a welcoming area for the district. I attach importance to be able to build an annex that can be experienced together with the adjacent historic artifact, which has been engraved in the memory of the district for a couple of centuries, and put it into service for users who are and will be unknown to you. With these ideas in mind, we tried to adopt a particular attitude that approaches its environment with harmony and modesty, while explicitly manifesting its character. Just as the experience in the courtyard, we wanted a wide range of people, identities and age groups to be able to spend time here, and feel that the people who built this place were thinking about them.

İbadet mekânları tasarımı ile ilgili bir projeye başlarken bir başlangıç noktanız var mıdır? Bu projeyi bu bağlamda nasıl ele aldınız? Ve başlangıçta düşündükleriniz uygulanabildi mi? S o n s o r u n u z d a n b a ş l a y a y ı m ; K a p t a n p a ş a ’d a t a s a r l a d ı kla r ı m ı z ı b üyük o r a n da uyg u laya b i l diğ im izi s öy l e mem la zım. Bunda idarenin, yüklenicinin ha ssa siyet inin ro lü b üyük. Uyg u la ma d et ay la r ı n da h e m en h er ş a n t i y e d e o l d u ğ u k a d a r p r o b l e m l e r, b e k l e n t i m i z i k a r şılamayan durumlar or taya çıktı. Ama bunlar memnuniyetle söyleyebilirim ki, ana fikrimizi zedelemeyen, bir sonrakine daha iyisi yapılmak üzere ders çıkarılan k o n u l a r o l a r a k k a l a c a k t ı r.

Do you have a particular starting point when initiating a project pertaining to the design of sacred spaces? In this context, how did you tackle this project? And did you manage to implement your initial projections? Let’s start with you last question; I must say that we have managed to implement what we designed in Kaptanpasha Mosque to a large extent. The management and the sensitivity of the contractor played a crucial part in this achievement. Of course, there were certain cases that couldn’t live up to our expectations or certain problems regarding implementation details that can be experienced in almost all construction sites. However, I can gladly say that these problems will remain as issues that are unable to tarnish our pivotal idea, from which we will take lessons in order to make it better next time.

natura | 44

İbadet mekânlar ı ilgimizi çeken bir konu. Henüz bir c ami inşa etmedik ama bu konuda ba zı davetli yar ışmalarda, küçük ölçekli uygulamalarda edindiğimiz ciddi bir tecrübe ve pratik var. Üzer ine kafa yorduğumuz konular ın ba şında geçmişin bir ikimini t anıyıp, anlamaya ç abalamak, ve bunu özümseyerek bugüne ait or ijinal bir dil oluş turabilmek var. Yapı malzemesi ile mimar i dil ara sındaki ilişkiyi de önemsiyoruz. Malzemenin ar zu et tiğini hisset tiğim biçim beni bizden öncekiler in yapt ığ ı bir forma götürüyorsa, özgünlük fetişi ile ona direnmiyorum. Ama koşarak kaç t ığ ım bir şey varsa, o da yüzeysel, imgeye dayalı bir t aklit. Meydan okuyucu, zor bir alan, zaman bizi na sıl çözümlere götürecek, merakla bekliyorum.

Sacred spaces spark our interest. We haven’t built a mosque yet, although we have considerable experience and practice in this field thanks to some of the invited competitions and small-scale implementations that we engaged in. One of the primary issues that we dwell on is recognizing the accumulation of the past, trying to understand it, and further internalizing it to create an original language that belongs to our time. We also care about the relation between building materials and architectural language. If the form that I feel the material aspires after takes me to a previously made form, I don’t resist it with some sort of an authenticity fetish. Although if there is one thing that I always run away from, it is the superficial and image-oriented imitation. It is a challenging and difficult field, that’s why I am eagerly waiting to see what kind of solutions the time will lead us to.

Doğal taşın yoğunlukla kullanıldığı bir proje. Kullanılan malzeme ile ilgili bilgi verebilir misiniz? Başka hangi doğal malzemeler kullanıldı? Ta ş, malzeme paletimdeki temel bileşenlerden bir i. Ta şın imkânlar ını keş fetmek, kullanım biçimler ini denemek ho şumuza gidiyor. Bu projede diyebilir im ki, sadece 4 farklı malzeme var. Küt ahya Hisarcık’t an çıkan traver ten cinsi bir t a şı tercih et tim, bu t a ş hem t ar ihi yapı ile uyumlu hem de ıslandığ ında hafif pembeleşen, c apc anlı ve mukavim bir t a ş. Bahçe duvar lar ını, avlu döşemesini, şadır vanı ve oturma banklar ını bu t a şla yapt ık. Aynı malzemeyi döşemede, duvarda, mobilyada, yapıda kullanmanın yorucu olmayan sade bir güzellik getirdiğine inanıyorum. Ta şın yanında kullandığ ımız ikinci ana malzeme ise iroko cinsi bir ahşap. Bu ahşap da oturma banklar ından saç ak altlar ına, payandalardan kafeslere bütün projede devamlılık gös ter iyor. Hem rengi hem de hafiflik hissi ile t a şa t am bir kontra s t oluş turdu. Üçüncü malzeme olarak şadır vanın çeşme aynalar ında kullandığ ımız Marmara mermer ini sayac ağ ım. Buralar yo ğun su alan, sıklıkla nemli kalan bölgeler, onun için mermer i tercih et tik. Kullandığ ımız son malzeme ise, şadır vanın ç at ısını ör ten kur şun. Bu ör tü malzemesi tercihimiz ise, yanında konumlandığ ımız c ami ile üs t ör tüde yüzey, renk ve dokuda bütünleşmek ar zumuzdan. Sadece dör t farklı doğal malzeme ile t amamlandı proje.

It is a project in which natural stones are heavily used. Could you please inform us about the used materials? Which other natural materials have also been used? Stone is one of the essential components of my material palette. We enjoy exploring the possibilities of stone and trying out differeny ways to use it. I can say that there are only 4 different materials in this project. I have opted for a kind of travertine quarried from Hisarcık, Kütahya. This stone is compatible with the historical texture as a lively and durable material that turns slightly pink when wet. We have built the garden walls, courtyard pavements, the ablution fountain structure and seating benches entirely with this stone. I also believe that using the same material for pavements, walls, furnishings and the overall structure, introduced a calming and austere beauty. The secondary material that we have used in the structure is a kind of an Iroko wood. This material is also predominant in the entire project, from seating benches to the base of the canopy, from buttresses to frames. It has created a complete contrast with the stone, owing to its color and the feeling of lightness that it presents. As for the tertiary material, I would designate the Marmara Marble, which was used for the mirrors of the ablution fountain. We have opted for marble as these are extremely wet and usually moist areas. The last one of the materials that we have used is the lead covering the roof of the ablution fountain. The reason behind using this cover material is our desire to become integrated with the adjacent mosque at the upper coating in terms of surface, color and texture. The project has been completed with only four different natural materials.

Güncel ve süren projelerinizden de bahsedecek olursak, Nun Mimarlık şu anda hangi projeler üzerinde çalışıyor? Eş zamanlı olarak yürüttüğümüz üç tarihî yapıyı dönüştürme projemiz var. Bunlardan ikisi çağdaş müze. Tarihi bir hamamı İstanbul Su Kültürü Müzesi’ne dönüştürüyoruz. Mekânın hafızasını önceleyen bu projenin uygulaması devam ediyor. İkincisi ise, Mimar Sinan'ın eseri bir medreseyi Türbeler Müzesi’ne dönüştürme projesi. Çok kıymetli bir envanterden yaptığımız seçkiyi özel bir akış ve kurgu içinde sergileyeceğiz.

Müze ve sergilerin sonuncusu ise, ocak ayında açılışı yapılacak olan Cezeri’nin Olağanüstü Makineleri sergisi. Mekanik biliminin öncüsü olan Cezeri’nin büyülü bir dünyası var, bunu anlatan ve Uniq Istanbul’da altı ay boyunca gezilebilecek olan sergiyi tasarlamak için yoğun mesai harcıyoruz.

As for your current and ongoing projects, which projects is Nun Architecture working on these days? We have three historical transformation projects that we are coordinating simultaneously. Two of them are contemporary museums. We are transforming a historical Turkish Bath into Istanbul Museum of Water Culture. Prioritizing the memory of the space, this project is still under construction. The second one of them stands for transforming a madrasa built by Sinan the Architect into a Museum of Tombs. We will exhibit a selection comprised of a highly valuable inventory through a special program and layout. Another one of the historical structures that we are working on is the Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne (Royal School of Medicine) building, which was built by Alexandre Vallaury and Raimondo D’Aronco. We are rearranging the interiors of the building. It is an intense and enjoyable project. And the last one of the museums and exhibitions is the Jazari’s Outstanding Machines exhibition, which will be launched in January. Al Jazari, the pioneer of mechanical science, has a magical world. We are heavily working on the design of this exhibition, which will demonstrate the aforementioned magic for six months at Uniq Istanbul.

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.

Thank you for all the information that you have provided.

Üzerinde çalıştığımız tarihî yapılardan biri de Vallaury ve D’Aronco’nun yaptığı Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne, bu kıymetli yapının da iç mekânlarını düzenliyoruz.

natura | 45


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

KÜNYE Proje Ekibi: Celâleddin Çelik, Fatima Abi Kardan Fotoğraf: Burhan Üçkardeş Yer: İstanbul, Türkiye İşveren: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Proje Tipi: Çevre Düzenlemesi Proje Yılı: 2018 Proje Alanı: 10.000 m2

Credıts Project Team: Celâleddin Çelik, Fatima Abi Kardan Photograph: Burhan Üçkardeş Location: İstanbul, Turkey Client: Istanbul Metropolitan Municipality Project Type: Landscape Design Project Year: 2018 Project Area: 10,000 sqm

natura | 46

natura | 47


proje | project

proje | project

KOLEKTİF MİMARLAR KURUCU ORTAKLARINDAN SIDDIK GÜVENDİ İLE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH SIDDIK GÜVENDİ, ONE OF THE FOUNDING PARTNERS OF COLLECTIVE ARCHITECTS Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

Okuyucularımızın da sizi tanıması için, bize biraz son yıllarda ürettiğiniz mimari projeler ve yenilikler hakkında bilgi verir misiniz? Kolektif Mimarlar Ltd. 2011 yılında İstanbul’ da kuruldu. Kuruluşumuzdan itibaren ağırlıklı olarak yarışma pratiği üzerinde yoğunlaştık ve katıldığımız ulusal, uluslararası ve davetli mimari proje yarışmalarında 8’i birincilik olmak üzere birçok ödül kazandık. Katılımcı bir yönetim ve yürütme anlayışına sahibiz. Bu katılımcı anlayışı ofis içi düzenimizde olduğu kadar diğer mimari grup ve disiplinlerden olan ekiplerle de sürdürüyoruz. Esnek bir organizasyon yapımız var ve yarışma pratiğinin getirdiği çeşitlilik sayesinde eş zamanlı olarak farklı ölçek ve konularda mimarlık hizmeti verebilen bir yapıya sahibiz.

For our readers to know you better, could you please tell us about the architecture projects and innovations that you have produced in recent years? Collective Architects Ltd. was established in 2011 in İstanbul. Since our establishment, we have predominantly focused on competitionoriented practices and received a number of projects in national, international and invited architectural project competitions, including 8 first prizes. We have a participatory management and execution understanding. We maintain this understanding in our office structure, as well as with other teams from architectural groups and disciplines. We have a flexible organization and we are capable of providing simultaneous architectural services at different scales and fields, thanks to the diversity brought in by our competition-oriented practices.

Son projelerinizden Lüleburgaz Terminali, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası, Bakırköy Belediyesi Hizmet Binası ve Evka-3 Sosyal Merkez ve Aktarma İstasyonu projelerinizi bu sayımızda detaylıca incelemiş olduk. Elinize sağlık. Bize projelerinizin hikâyesini kısaca anlatır mısınız?

In this issue, we have thoroughly reviewed your latest projects, which are Lüleburgaz Terminal, Balıkesir Metropolitan Municipality Service Building, Bakırköy Municipality Service Building and Evka-3 Social Center and Transfer Station. First of all, thank you. Could you please tell us briefly the story of your projects?

natura | 48

Bahsettiğiniz projelerden Lüleburgaz Terminali, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası ve Evka-3 Sosyal Merkez ve Aktarma İstasyonu projelerini ulusal mimari proje yarışmaları, Bakırköy Belediyesi Hizmet Binası projesini ise davetli proje yarışması neticesinde yapmaya hak kazandık. Birincilik ödülü kazandığımız projelerden Lüleburgaz Otobüs Terminali uygulandı. Bakırköy Belediyesi Hizmet Binası’nın uygulama süreci devam ediyor. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası uygulama projeleri tamamlandı ve yapının uygulanmasına 2019 yılında başlanması planlanıyor. Evka-3 Sosyal Merkez ve Aktarma İstasyonu projemizin ise uygulama projeleri için çalışmaya devam ediyoruz.

Regarding the projects that you have mentioned, we have been qualified to execute the Lüleburgaz Terminal, Balıkesir Metropolitan Municipality Service Building and Evka-3 Social Center and Transfer Station projects through national architectural project competitions, while Bakırköy Municipality Service Building was carried out as a result of an invited project competition. Among our projects receiving the first prize, Lüleburgaz Bus Terminal project was the one that has been realized. Whereas the constructional drawings for the Bakırköy Municipality Service Building is still ongoing. The constructional drawings of Balıkesir Metropolitan Municipality Service Building has been completed and it is planned to initiate the construction phase by 2019. As for Evka-3 Social Center and Transfer Station project, we are currently working on its constructional drawings.

Genellikle nasıl bir yol izlersiniz? Mimari projeye başlarken bir izleğiniz var mıdır? Yürüttüğümüz her projenin başlangıcında izlediğimiz ve artık "yöntem" olarak benimsediğimiz bir süreç var. Bu süreç çalıştığımız proje özelinde "yer"e dair tarihsel ve kentsel okumaları barındırıyor. Bir proje için çalışmaya başladığımız süreçte ofis içerisindeki yoğunluğa göre projenin kimin sorumluluğunda ilerleyeceği belirleniyor. Bu sorumluluk programı analiz etmek, yeri görmek, yerle ilgili araştırmaları yapmak ve bunları ekip üyelerine aktarmak gibi konuları kapsıyor. Yer özelinde yaptığımız okumalar ve problemi belirleme sürecini sağlıklı olarak yürütebildiğimizde problemin çözümü konusunda fikirler ortaya çıkmaya başlıyor. Ekip içerisindeki herkesin bu sürece dâhil olmasını oluşturduğumuz kolektif üretim ortamı açısından önemsiyoruz.

What kind of a roadmap do you usually follow? Do you have a particular path when starting an architectural project? There is a process that we follow and embrace as a "method" at the start of every project that we carry out. This process includes historic and urban readings of the "site", in the framework of the project that we work on. During the process in which we start to work on a specific project, we determine who will be responsible for the project depending on the workload in the office. This responsibility covers several topics such as analyzing the program, visiting the site, conducting research on the site and relaying these informations to team members. When we successfully coordinate the process of site-specific readings and identification of the problem, ideas start to come up with regards to solving the problem. We place particular importance on including each member of the team to this process in terms of the collective production environment that we created.

Lüleburgaz Terminali bağlamında sormak istiyorum. Projeyi ilk ele almaya başladığınızda nasıl bir mekân olmasını arzulamıştınız? Ve bu düşüncelerinizi mimari fikirlere nasıl entegre edebildiniz? Ulaşım yapıları bir kentle buluşma noktalarıdır ve bu bağlamda, simgesel ve akılda kalıcı bir tarafları olmalıdır. Biz bu simgeselliği olabildiğince yalın bir dille ortaya koymaya çalıştık. Yapı kentteki konumu itibariyle, kent yaşamının oldukça içinde, önemli bir yaya aksının üzerinde konumlanıyor.

I would like to ask a question in the context of Lüleburgaz Terminal. When you first tackled the project, what kind of a space did you aspire after? And how did you manage to integrate these thoughts into architectural ideas? Transportation structures are the meeting points of a city and therefore they should have a symbolic and memorable character. We have tried to reveal this symbolism through as austere a language as possible. The structure, in terms of its position in the city, is situated on top of an important pedestrian axis, which is quite central to urban life.

natura | 49


proje | project

proje | project

Bu bağlamda terminal fonksiyonun yanı sıra barındırdığı ticari ve sosyal fonksiyonlarla birlikte bir kamusal alan olarak da yaşayabileceğini öngördük. Yapının ileride dönüşme potansiyelini de göz önünde bulundurarak bir total mekân olarak ele aldık ve iç mekânlar buna uygun şekilde düzenlendi. Alışılagelmiş karanlık ve kasvetli otobüs terminali tipolojisinden çıkarak, şeffaf ve her noktasına gün ışığının ulaşabildiği, terminal işlevi dışında da yaşayabilen bir yapı olması niyetiyle yola çıktık. Neticede, yapı öngördüğümüz ve tasarladığımız şekilde inşa edildi ve bugün de aynı şekilde yaşamaya devam ediyor. Tabii, bunda Lüleburgaz Belediyesi gibi iyi ve tasarımcıya alan açan bir işverenle çalışmış olmamızın payı çok büyük.

In this context, we envisioned that it could live as a public space with the commercial and social functions that it embodies, in addition to its functionality as a terminal. Considering the future transformation potential of the structure, we tackled it as a total space, where interiors have also been organized in accordance with this understanding. Abandoning the conventional dark and gloomy bus terminal typology, we have set out to create a transparent structure that could live beyond its terminal functionality, where daylight could reach every corner. In the end, the structure has been constructed as we envisioned and designed it to be, and still continues to live in the same way today. Of course, working with a successful client that creates space for the designer, such as the Lüleburgaz Municipality, has an instrumental effect in this achievement.

Yerellik ile modernliğin birleştiği projeleriniz var. Özellikle dikkat ettiğiniz hususlar var mıdır projelerinizde? Her yapının bulunduğu yerle oldukça güçlü bağlar kurmasını ve o yere özgü olmasını önemsiyoruz. Tasarım yaparken kafa yorduğumuz konuların başında bu geliyor. Bunun yanı sıra geçmişi, bugünü ve geleceği yorumlar ve harmanlarken ortaya çıkan mimari dil içinde bulunduğumuz çağın ruhunu yansıtmalı diye düşünüyorum.

You have projects where the local meets with the modern. Are there particular points that you take into consideration in your projects? We attach importance to all structures so that they could establish strong connections with their location and have a site-specific character. This is one of the primary issues that we dwell on while designing. In addition to this, I believe that the architectural language, which manifests itself while we blend and reinterpret today and the future, must reflect the essence of our time.

Hangi projeler içinde en çok yer almayı tercih ediyorsunuz? Söyleşinin başında da bahsettiğim gibi, yarışma pratiğinin getirdiği çeşitlilik sayesinde birçok kent ve fonksiyonla tanışma, bunlar üzerinde kafa yorma şansımız oldu. Herhangi bir tipoloji üzerinde yoğunlaşmak ve uzmanlaşmak yerine karşımıza çıkan her yapı tipolojisi için kafa yormaya, problemi doğru belirlemeye ve doğru çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bu çeşitlilik aynı zamanda oldukça geliştirici ve heyecan verici.

What kind of projects do you prefer to engage in the most? As I have already pointed out at the beginning of the interview, thanks to the diversity that was brought in by our competition-oriented practice, we have had the opportunity to become acquainted with a number of cities and functions, and further to meditate on them. Rather than focusing on or specializing in a specific typology, we try as much as possible to dwell on every kind of typology, to identify the problem in the correct way and to find accurate solutions. This diversity is also quite improving and exciting.

Yarışmalara sıkça katıldığınızı görüyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz? (Belki bu söyleşiyi okuyan genç mimar meslektaşlarımız için bir bakış açısı kazandırmış oluruz.) Yarışmalar kamunun ve özel sektörün nitelikli proje elde etmek için başvurduğu yollardan bir tanesi; özellikle kamu için, alternatifi ihale ile proje elde etmek olduğundan belki de tek yol diyebiliriz. Son derece demokratik, katılımcı ve şeffaf süreçler olduğu ve her tasarımcıya söz söyleme hakkı verdiği için yarışmalara katılmayı tercih ettik. Uygulanacak bir projenin birden çok seçenek ve fikir arasından seçilebiliyor olmasını önemsiyoruz. Bunların yanı sıra yarışmalar, özellikle genç ve nitelikli işler yapmak isteyen tasarımcılar için de önemli bir çıkış noktası.

We see that you often participate in competitions. What would you like to say about this? (Perhaps we could introduce a new perspective to our young architect colleagues who are reading this interview) Competitions are among mediums in which public and private sectors make applications to obtain qualified projects. We could also say that it is the only way for the public sector as the other alternative is receiving projects through tenders. We chose to participate in competitions as they represent highly democratic, participatory and transparent processes, and they also recognize each designer. We emphasize the fact that the project to be implemented can be chosen among a number of options and ideas. In addition to these, competitions stand for a significant starting point, especially for young designers who are willing to carry out qualified works.

natura | 50

Doğal malzemelerin projelerinizde tercih edildiğini görüyoruz. Seçtiğiniz malzemeleri sayacak olursak nelerden bahsetmek istersiniz? Tercih ettiğimiz malzemeler tasarladığımız yapının yerine ve ruhuna göre farklılık gösterebiliyor. Bu malzemeleri doğal haliyle ve ruhuna uygun kullanmaya özen gösteriyoruz. Bunu tercih etme sebebimiz malzemenin doğallığı ile ortaya çıkan yalın estetik ve doğal malzemenin güzel yaşlanabiliyor olması. Lüleburgaz Terminali dışında, projelerini yaptığımız bütün yapılarda doğal taşları farklı şekillerde, zemin ya da cephe kaplama malzemesi olarak kullandık. Lüleburgaz Terminali’ nde ise betonun brüt haliyle kullanılması söz konusu.

We see that there are natural materials in your projects. What would you like to say about the materials that you opt for? The materials that we opt for may vary according to the location and essence of the structure that we design. We pay attention to using these materials in their natural forms in accordance with their character. The reason behind this is the austere aesthetics introduced by the naturality of the material, along with the well-aging property of natural materials. Besides Lüleburgaz Terminal, in all of the structures where we undertook their projects, we used natural stones in different forms such as flooring or facade cladding materials. As for Lüleburgaz Terminal, we have used exposed concrete.

Dergimiz doğal taş ağırlıklı olduğu için genelde sorduğum bir soru var: Ülkemiz mermer kaynakları açısından çok zengin. Bu değerli malzemenin yeterince kullanıldığını ve yerel olana kıymet verildiğini düşünüyor musunuz? Siz doğal taş kullanıyor musunuz? En çok tercih ettiğiniz doğal taş hangisi acaba? Ailem doğal taş sektöründe olduğu için bu malzemeler ile ilgili gerek ocaktan çıkarma gerekse de işleme süreçlerine dair özel bir ilgim ve bilgim var. Bu zenginliğin ülkemiz açısından önemli bir değer olduğunu düşünüyorum. Bugün doğal taş kullanımının önündeki en büyük engel "doğal taş görünümlü malzemeler" gibi görünüyor. Biz projelerimizde görünümlü malzemeler kullanmamaya özen gösteriyoruz. Şu ana kadar yaptığımız projelerde traverten, Diyarbakır bazaltı, tundra blue gibi taşları kullandık.

As our magazine is focusing on natural stones, I have a question that I ask frequently: Our country is significantly rich in terms of marble resources. Do you think that this precious material is being used often and does the local get appreciated enough? Do you personally use natural stones? Which natural stone do you prefer the most? Since my family is working in the natural stone sector, I have a special interest and knowledge towards these materials, including the quarrying and dressing processes. I think that this richness is of great value for our country. Today, the biggest obstacle facing natural stone use seems to be ‘materials having natural stone looks’. We show attention towards not using any pseudo materials. In the frame of the projects that we carried out until today, we used different stones such as travertine, Diyarbakır Basalt and tundra blue.

Hangi taşı kullandınız ve yöresi neresi idi? Cephedeki diğer malzemeler ile bütünlük oluşturmuş ve çok güzel bir görüntü or taya çıkmış. Diğer projelerinizde malzemeleri nasıl seçtiniz biraz bilgi verebilir misiniz? Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası’nın kuzey cephesinde light traverten kullandık. Bu malzemenin oluşturduğu renk ve dokuya bağlı olarak yapının diğer yüzeylerinde kullandığımız delikli perfore güneş kırıcı panellerin renk ve dokularına karar verdik. İç mekân zeminlerinde ise tundra blue kullanıldı. Evka-3 Sosyal Merkez ve Aktarma İstasyonu projemizde tüm iç ve dış mekân zeminlerinde Diyarbakır bazaltı tercih ettik.

Which stone did you use and what was its region? It has created an integrity with other materials at the facade, presenting an eye-pleasing outlook. How did you choose the materials in other projects, could you please expand on this? We have used light travertine for the north facade of the Balıkesir Metropolitan Municipality Service Building. In connection with the color and texture created by this material, we have decided upon the color and texture of the perforated sunshade panels that we have used on the different surfaces of the structure. We have opted for tundra blue for the interior floors. We have used Diyarbakır Basalt for the entire interior and outdoor floors of the Evka-3 Social Center and Transfer Station project.

Söyleşi yaptığımız her mimara yerel veya global olarak izlediği ve önemsediği tasarımcı ve/veya mimarları soruyorum. Eğer sizin de varsa paylaşırsanız memnun olurum… Özelde İspanya ve Portekiz ağırlıklı, genelde ise tüm Akdeniz coğrafyasında yapılan mimarlığı ilgiyle izliyorum. İçinde yaşadığımız coğrafyanın ruhuna uygun işler ortaya çıktığını düşünüyorum. Bu bağlamda Alvaro Siza, Eduardo Souto de Moura, RCR Arquitectes, Aires Mateus, Barozzi Veiga, Fran Silvestre, Alberto Campo Baeza gibi işlerini ilgi ile takip ettiğim birçok tasarımcı ya da ekip var.

I ask every architect we interview about the designers and/or architects they follow and care about on local and global scale. If you have any, I would be appreciated if you have shared them with us... Specifically speaking, I would say that I follow the architectural works carried out in Spain and Portugal with great interest. Generally speaking, I would say the whole Mediterranean geography. I think that there are works that coincide with the essence of the geography that we live in. In this context, there are numerous works by designers and teams that I follow with great interest such as Alvaro Siza, Eduardo Souto de Moura, RCR Arquitectes, Aires Mateus, Barozzi Veiga, Fran Silvestre and Alberto Campo Baeza.

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim. Ben de bu söyleşide bize yer verdiğiniz için teşekkür ederim.

Thank you for all the information that you have provided. And I thank you for this interview.

natura | 51


proje | project

proje | project

Lüleburgaz Terminali Lüleburgaz TERMINAL KOLEKTİF MİMARLAR / COLLECTIVE ARCHITECTS Ulaşım yapıları bulundukları kentle buluşma noktalarıdır. Bu nedenle, fonksiyonelliğin yanı sıra simgesel değer taşımalı, özgün ve akılda kalıcı olmalıdırlar. Amacımız Lüleburgaz kentine, imar planında işaret edilen yarışma arazisi üzerinde verileri iyi analiz ederek çağdaş mimari kriterler ile örtüşen, işlevsel ve sosyal bir şehirlerarası terminal kompleksi kazandırmaktır. Yarışma alanı Edirne-İstanbul D100 karayolu üzerinde; Murat Hüdavendigar Caddesi ve İstiklal Caddeleri kesişiminde yer almaktadır. Eski terminalin de bulunduğu ve yetersiz kaldığı bu alanda giriş çıkışlar korunarak yeni bir yönelmeye gidilmiştir. Öneri, proje alanına doğu-batı aksında lineer şekilde konumlandırılmıştır. Bu yerleşim tasarımın çıkış noktası olan simgesel örtünün ve yapının Edirne-İstanbul karayolu yönünden simgesel örtüyle algılanmasına olanak vermektedir. Yapının işleyiş planı güney yönü (ön yol) tarafında şehirlerarası otobüs peronları yerleştirilirken kuzey yönünde kırsala hizmet eden peronlar konumlandırılmıştır. Terminal içinde total mekân elde etme çabası iç mekân organizasyonunda etkin rol oynamıştır. Gelen giden yolcu orta alanda tasarlanan ticari alanlar ve bilet gişesi ile ayrılırken yolcular için ferah bekleme alanları ve sosyal alanlar kurgulanmıştır. Bu total mekân kurgusu yapıya dönüşüm potansiyeli kazandırmıştır.

Transportation structures stand for the meeting points regarding the city in which they are located. Therefore, they must carry symbolic value, be original and memorable, in addition to being functional. In the scope of the competition site designated in the development plan, our objective is to analyze the data in the best way possible and present the city of Lüleburgaz with a functional and social intercity terminal complex that coincides with the contemporary architectural criteria. The competition area is located on the Edirne-İstanbul D100 highway, at the intersection of Murat Hüdavendigar Avenue and İstiklal Avenues. Also embodying the old and currently incapable terminal, this area paved the way for a new orientation by conserving the entrances and exits. The proposal is situated at the project site in a linear way along the east-west axis. This layout allows the structure and the symbolic cover, which is the starting point of the design, to be perceived together with the symbolic cover in the direction of the Edirne-İstanbul highway. The operational layout of the structure places the intercity bus terminals in the south (front road) direction, while the north direction embodies terminals operating for rural areas. The endeavor to achieve a total space within the terminal played an active role in the organization of the interiors. While the arrivals and departures are seperated by commercial areas and ticket booths positioned at the mid section, spacious lounge areas and social areas have been organized for the passengers. This total space layout has attributed a transformative potential to the structure. natura | 52

natura | 53


proje | project

proje | project

KÜNYE Credıts

Terminalin batı ucunda kentle buluştuğu noktada simgesel örtü kırılarak etkinleştirilen bir kamusal ön alan tasarlanmış ve burası lokanta, kafeterya ve ticari alanlarla desteklenerek sadece terminal kullanıcıları değil bölge halkının da vakit geçirebileceği bir alan elde edilmiştir.

The western end of the terminal includes a frontal space that is activated by the interruption of the symbolic cover at the structure’s intersection with the city. This space is supported by a restaurant, a cafeteria and commercial areas, where not only the terminal users but also the local community can spend time.

Sonuç olarak, kentle bütünleşen ve halkın sosyal kullanımını ön planda tutan bir tasarım amaçlanmış; saydam bir yapı ve kent için simgesel değeri olacak bir kurguda tasarlanmıştır. İşlevsel ve simgesel bir yapı olan şehirlerarası otobüs terminali programını ve bunların yanında bekleme sürelerinde, etkin vakit geçirecek olanakları da sunan sosyal bir yapı özelliğindedir.

As a result, it was aimed to execute a design that integrates with the city and prioritizes public use, culminating in a transparent structure and a landmark for the city. As a functional and symbolic structure, the intercity bus terminal program also shines out as a social structure that offers passengers various amenities to spend active and quality time during their waiting periods.

natura | 54

Projenin adı ve yeri: Lüleburgaz Şehirlerarası Otobüs Terminali I Lüleburgaz/Kırklareli Proje Müellifleri: Sıddık Güvendi, Tuna Han Koç, Barış Demir, Oya Eskin Güvendi İç Mimari Proje: Dicle Hökenek Architecture Aydınlatma Tasarımı: Studio Lighting Design Totem Tasarımı: Caner Bilgin Statik: Tektaş Mühendislik Mekanik: Arkon Mekanik Elektrik: A-D Elektrik İşveren: Lüleburgaz Belediyesi Projenin Alınış Yöntemi: Yarışma Proje Yılı: 2013-2016 İnşaat Alanı: 1.200 m² Yüklenici: Mufa İnşaat Fotoğraflar: Engin Gerçek Drone Çekimi: Ahmet Kazu

Project Title and Location: Lüleburgaz Intercity Bus Terminal, Lüleburgaz/Kırklareli Project Owners: Sıddık Güvendi, Tuna Han Koç, Barış Demir, Oya Eskin Güvendi Interior Architecture Project: Dicle Hökenek Architecture Lighting Design: Studio Lighting Design Totem Design: Caner Bilgin Static Project: Tektaş Engineering Mechanical Project: Arkon Mekanik Electricity Project: A-D Elektrik Client: Lüleburgaz Municipality Assignment of the Project: Competition Project Year: 2013-2016 Construction Area: 1,200 sqm Contractor: Mufa Construction Photographs: Engin Gerçek Drone Shots: Ahmet Kazu

natura | 55


proje | project

proje | project

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası 1.Ödül BALIKESİR METROPOLITAN MUNICIPALITY SERVICE BUILDING 1st Prize Büyükşehir kavramı, yapısal mekân bağlamında irdelendiğinde, onu oluşturan parçalardan en önemlilerinden birinin de o kentte yaşayan insanlar olduğu gerçeği ortaya çıkar. Kentin sıkışması, rahatlaması, nefes alması gibi tanımlar aslında kentin kullanıcılarını işaret etmektedir.

When the notion of metropolis is examined in a context of structural space; it becomes clear that one of the most important pieces that form this notion is the people living in that city. Definitions such as the congestion, relief and breathing of the city actually indicate the users of the city.

Yerel yönetim yapısı olarak belediye binalarının doğası gereği, kentin etkileşim alanı içinde bulunması gerekmektedir. Bahsi geçen etkileşim alanın farklı sebeplerden yer değiştirmesi bu alandaki önemli aktörleri de yanında taşımasına sebep olur.

By definition, municipal buildings as local administration structures must be located in urban interaction areas. The relocation of the above-mentioned interaction areas due to different reasons calls for the relocation of the important actors operating in the area as well.

Bir anlamda kentin ağırlık merkezi olan yerel yönetim binaları, yıllar içerisinde kentin diğer aktörleriyle geliştirdiği çok katmanlı diyaloğu, yeni yerleşkesinde ne hızla ve ne derinlikte kuracaktır merakı bu projenin or taya çıkışındaki ana sorunsal olarak tanımlanmıştır.

The principal issue that lies behind the execution of this project is the curiosity related to the local administration buildings, which are in a sense the city’s center of gravity, and how fast and thorough the new campus would allow to re-establish the multi-layered dialogue developed in cooperation with other urban actors over the years.

Yer alması planlanan yeni yapı çevresinde inşa edilecek olan belediye hizmet binası, bulunduğu çevreyi yapısal çevre olma özelliğinden daha çok bir “semt” olma özelliği kazandırmalıdır.

The municipality service building to be constructed around the projected new structure, must present its environment a “neighborhood” characteristic, rather than a structural environment.

natura | 56

Yoğun programı içeren bu yeni yapı kütlesinin oluşturacağı "mütevazı" – “ samimi” mekânlar, yeni yapılaşma alanını şekillendirecektir.

Having an intense program, this new building block will create “unobtrusive” – “sincere” spaces, shaping the new area of settlement.

Kütle Oluşumu ve Konumlanması

Block Formation and Positioning

Doğu - batı aksı doğrultusunda uzanan proje arazisi üzerinde konumlanan yapı arazi ve çevresiyle mümkün olduğunca ilişki içerisinde bulunmaya çalışmaktadır. Güneyinde oluşacak kent parkına yüzünü dönen yapı içerisinde bulunduğu kent parkını bir kent meydanı gibi benimseyerek yapıya yaklaşımın bu “kırsal meydan"dan olmasını önermektedir. Arsanın batısında bulunan ve kentle bağlantısını sağlayan araç yolunun üzerinde önerilen toplu taşıma durağından parka dağılan yaya yaklaşımı, kuzeyindeki yoldan direk olarak -3.00 kotuna araç yaklaşımı sağlanmaktadır. Yapının yeni oluşacak konut dokusuna bağlantısı, yapı içerisinden geçen yaya aksının köprüye dönüşmesiyle kuzey – güney bağlantısıyla kurulmuştur

Located on the project site extending along the east – west direction, the building aspires to be in connection with the land and its surroundings as much as possible. Facing the urban park to be formed in the south direction, the building embraces this urban park, in which it is located, as an urban square, suggesting a building approach emerging from this “rural square”. The pedestrian layout, distributed to the park from the public transportation hub on the main road, which is located at the west end of the site and establishes the connection with the city, provides a direct vehicle access at -3.00 level from the road in the north. The building’s connection with the housing texture to be implemented is established via the north – south access point, having the pedestrian axis passing through the building transformed into a bridge.

Ya p ı n ı n g ü n e y c e p h e s i B a l ı ke s i r ke n t i n i n i y i b i r ş e k i l d e a lg ı l a n d ı ğ ı yö n ü d ü r. K ü t l e o l u ş u m u n d a ke n t m a n z a r a s ı n ı n a lg ı l a n m a s ı ve g ü n e y c e p h e s i n i n f i z i k i öze l l i k l e r i n d e n ya r a l a n m a i s t e ğ i ö n g ü n e y c e p h e s i n d e k i h a r e ke t l i kü t l e o l u ş m a s ı n d a k i ö n e m l i f a k t ö r l e r d i r. O l u ş a n h a r e ke t l i kü t l e n i n, öze l l i k l e ze m i n k at t a k i g e ç i rg e n l iğ i, y ü k s e k yo ğ u n l u k t a k i ya p ı n ı n ke n t l e ku r a c a ğ ı s a m i m i i l i ş k i s i i ç i n ö n e m t e ş k i l e t m e k t e d i r. P r og r a m ye r l e ş i m i k a r a r l a r ı d a b u ya p ı s a l g e ç i rg e n l iğ i a r t ı r ı r n i t e l i k t e s e ç i l m i ş t i r.

The southern facade of the building is the optimal direction through which the city of Balıkesir can be viewed. The perception of the urban landscape in the block formation, and the endeavor to benefit from the physical properties of the southern facade, represent the important factors in the formation of the dynamic block at the front south facade. The permeability of the dynamic block, especially on the ground floor, is significant in terms of the close relationship to be established between the city and this high-density structure. The program settlement decisions have also been made in a way that increases this structural permeability.

Yapının kuzeyinde gerek yönünden kaynaklanan fiziksel negatif özellikler ve yeni yapılaşmanın belirsiz durumu göz önünde tutularak daha “çekingen” bir tavır sergilemektedir. Ofis işlevlerinin yoğunlukta bulunduğu cephede fonksiyonun bağlı bir karakter sergilemekte, pencere açıklıkları ve teras boşluklarıyla çevre manzarasından yararlanmaktadır.

The north end of the building shows a rather more “withdrawn” attitude considering the physical negative properties arising from the direction, and the uncertainty of the new settlement. Having a high number of office functions, the facade exhibits a function-oriented character; window openings and terrace voids pave the way for making the most of the landscape view.

natura | 57


proje | project

proje | project

Kuzey ve güney kütleleri birbirine bağlayan atriyum, program işlevlerini birbirine bağlarken yapı geçirgenliğini üst katlara taşımaktadır.

Connecting the northern and southern blocks, the atrium carries the structural permeability to the upper floors while connecting the program functions.

Yapı Fiziği ve Ekonomisi

Building Physics and Economics

Araziye yerleşim ve kütle oluşumunda bahsedildiği üzere sürdürülebilirlik olgusu, verilen kararlarda önemli rol oynamıştır. Yapı güney cephesinde ikinci cidar yaratan cephesiyle güneş kontrolünü sağlamakta, kuzeyde sağır yüzeyi çoğunlukta olan yapıyı saran bir çeper yaratılmıştır. Her iki yönde yaratılan bu cidarlar yoğun rüzgâr ve etkisiyle değişecek sıcaklık farklılıklarının yapı içinde minimize edilmesini sağlar. Güney cephedeki birbirine yakın kütleler gölge oluşan alanlar yaratarak ofis mekânlarında yaz aylarında aşırı ısınma faktörünü azaltacaktır.

In the framework of land settlement and block formation, the notion of sustainability, as mentioned above, played an important role in the adopted decisions. While the building provides solar control at the southern end with its double-skin facade, the northern end embodies a fringe that surrounds the structure having plenty of blind surfaces. These fringes created at both ends allow to minimize the indoor effect of the temperature differences that will occur due to the heavy winds and their effects. The juxtaposed blocks located at the southern facade create shaded areas, minimizing overheating in office spaces during the summer.

Geçirgenliği farklı yüzeyler arasında kalan atrium yapının iklimsel anlamda en rahat kontrol edilebilir mekânıdır. Günlük kullanıcıların en sık kullanacağı mekan olan bu mekanda çatı ve cephelerden doğal havalandırma yapmak mümkün olacaktır.

Having its permeability in different surfaces, the atrium is by far the most manageable space of the building in terms of air conditioning. It will be possible to create a natural ventilation through the roof and facades of this space, which will be the most frequently used area for daily users.

Günümüz sürdürülebilirlik katkıları, bu yapıda da kullanılabilmektedir. Yağmur suyu biriktirme, bitkisel çatı örtüsü, genel mekân havalandırmasının otoparklarda kullanılması gibi işlemler bu yapıda da kullanılması düşünülmektedir.

The contributions of today’s sustainable amenities can also be used in this structure. It is projected that the building will embody various processes such as rainwater harvesting, green roofs, and the general ventilation being used in the parking garage.

Yapının kent parkından geçirgenliği ve bir atriyum, omurgası üzerinde kurulmuş geçirgen özelliği, yapı içerisinde yönlenme durumunu kolaylaştırmakta, yapıyı kullanıcı dostu bir hale getirmektedir.

The permeability of the building from the urban park, along with its permeable characteristic built on an atrium structure, facilitates the orientation in the building and further makes it user-friendly.

Doğal Taş Kullanımı Yapının kuzey cephesinde light traverten, iç mekân zeminlerinde tundra blue kullanılması düşünülmektedir.

Natural Stone Use

It is envisioned to use light travertine at the northern facade, and tundra blue for the interior floorings of the building.

KÜNYE Credıts Proje Ekibi:, Barış Demir-Mimar, Sıddık Güvendi-Mimar, Burak Pelenk-Mimar Yardımcılar: Damla İçyer-Mimar, Betül Yılmaz-Mimar, Ebru Elif AydınÖğrenci, Merve Eflatun-Öğrenci, Oğuzhan Yılmaz-Öğrenci, Ahmet Yaymanoğlu-Öğrenci

natura | 58

Project Team: Barış Demi̇r-Architect, Sıddık Güvendi̇-Architect, Burak Pelenk-Architect, Assistants: Damla İçyer-Architect, Betül Yilmaz-Architect, Ebru Elif Aydin-Student, Merve EflatunStudent, Oğuzhan Yilmaz-Student, Ahmet Yaymanoğlu-Studen

natura | 59


proje | project

proje | project

BAKIRKÖY BELEDİYESİ HİZMET BİNASI BAKIRKÖY MUNICIPALITY SERVICE BUILDING

natura | 60

natura | 61


proje | project

D e m o k r at i k ve k at ı l ı m c ı yö n e t i m m o d e l l e r i ye r e l yö n e t i m l e r d e n b a ş l a m a l ı ve b u ç a ğ ı n b e l e d i ye b i n a l a r ı b u a n l ay ı ş ı n ü r ü n ü o l a r a k ke n t l i ye a ç ı k , ş e f f af ve ke n t l i i l e b i r l i k t e s ü r e k l i ya ş aya n m e k â n l a r o l a r a k ku rg u l a n m a l ı d ı r. Ye r a l d ı ğ ı ke n t p a r ç a s ı i ç e r i s i n d e, ke n t l i n i n ke n d i e v i g i b i h i s s e d e c e ğ i b i r d ü ze n l e m e k ayg ı s ı p r o j e y i ş e k i l l e n d i r m i ş t i r. P r o j e a r a z i s i, ç e v r e s i y l e i l i ş k i ku r m a g ay r e t i i ç e r i s i n d e, a r s a n ı n p o t a n s i ye l l e r i n d e n va z g e ç m e ye n b i r b i ç i m d e ku l l a n ı l m ı ş t ı r. B a k ı r köy B e l e d i ye s i H i z m e t B i n a s ı ö n e r i s i d o ğ u - b at ı e k s e n i n d e İs m a i l E r e z B u l va r ı ü ze r i n d e u z aya n b i r ke n t s e l a k s ve g ü n e y- ku ze y e k s e n i n d e Ço l a k İb r a h i m S o k a ğ ı i l e b a ğ l a n a n a k s l a r ç e v r e s i n d e ko n u m l a n m ı ş t ı r. İs m a i l E r e z B u l va r ı yö n ü n d e o l u ş t u r u l a n b e l e d i ye m e yd a n ı n d a n p r ot o ko l ve h a l k g i r i ş l e r i ve r i l m i ş t i r. Ço l a k İb r a h i m S o k a k yö n ü n d e n M e c l i s B i n as ı , B e l e d i ye B i n a s ı h a l k g i r i ş l e r i ve ko n f e r a n s ve ç o k a m a ç l ı s a l o n a u l a ş ı l m a k t a d ı r. İk i ay r ı n o k t a d a t a s a r l a n a n g i r i ş l e r, b e l e d i ye i ş l e v l e r i n i n d a ğ ı t ı l d ı ğ ı i k i at r i y u m a d o ğ r u d a n u l aş ı m ı s a ğ l a r ; b u i k i at r i y u m b e l e d i ye ü s t k at l a r ı n d a b i r b i r i yl e d o ğ r u d a n b a ğ l a n t ı l ı d ı r. A r a z i n i n e ğ i m l i t o p o ğ r af ya s ı g öz ö n ü n d e b u l u n d u r u l a r a k , ü ç f a r k l ı kot t a o rg a n i ze e d i l m i ş ve h e r ü ç kot t a n d a b e l e d i ye b i n a s ı ve s o s ya l a l a n l a r ı n a b a ğ l a n t ı s a ğ l a n m ı ş t ı r. B e l e d i ye n i n s o s ya l y ü z ü o l a r a k yo r u m l a n a n ko n f e r a n s s a l o n u ve ç o k a m a ç l ı s a l o n İs ke n d e r Iğ d ı r P a r k ı ve ke n t m e yd a n ı n ı n ke s i ş i m n o k t a s ı n d a ko n u m l a n d ı r ı l m ı ş ve b e l e d i ye n i n ku l l a n ı m ı n ı n d ı ş ı n d a d a ya ş aya n b i r m e k â n o l m a s ı h e d e f l e n m i ş t i r. Belediye ve Meclis bina sı küt leler i proje ara zisine ar sa pot ansiyelini en üs t düzeyde kullanabilmek adına dağ ılmışlardır. Bele diye Hizmet bina sı iç içe geçmiş üç blok üzer ine konumlanmış müdür lükler in yer a ldığ ı ofis bloklar ı, son derece işlevsel, belediyenin kesint isiz şekilde hizmet verebileceği şekilde t a sar lanmış t ır. Gir işlerden atr iyumlar la çıkılan üs t kat larda müdür lükler işlev öncelikli sıra lanmış olup, Meclis Bina sı ara zinin kuzeyinde kendi içer isinde kademelenen tek blok olarak t a sar lanmış t ır. Tüm yapı bloklar ı İskender Iğdır Parkı ile bir lik te t a sar lanan kent parkı etraf ında konumlanmak t adır. Ya p ı g e n e l i n d e b e l e d i ye h i z m e t b i r i m l e r i h a r i c i n d e 3 0 0 k i ş i l i k Ko n f e r a n s S a l o n u, 3 0 0 K i ş i l i k ç o k a m a ç l ı s a l o n, 5 0 0 k i ş i l i k r e s t o r a n, 2 0 0 k i ş i l i k k af e t e r ya ve 370 a r a ç l ı k o t o p a r k b u l u n m a k t a d ı r.

D o ğ a l Ta ş Kulla n ı m ı

U yg u l a m a s ü r e c i d e va m e d e n ya p ı n ı n i ç m e k â n ze m i n l e r i n d e ve d o n at ı l a r ı n b i r b ö l ü m ü n d e b a z a l t ve t u n d r a b l u e ku l l a n ı l m a s ı d ü ş ü n ü l m e k t e d i r.

natura | 62

proje | project

By definition, municipal buildings as local administration structures must be located in urban interaction areas. The relocation of the above-mentioned interaction areas due to different reasons calls for the relocation of the important actors operating in the area as well. The principal issue that lies behind the execution of this project is the curiosity related to the local administration buildings, which are in a sense the city’s center of gravity, and how fast and thorough the new campus would allow to reestablish the multi-layered dialogue developed in cooperation with other urban actors over the years. Democratic and participatory administration models should emerge from local administrations and as a result of this understanding, the municipal buildings of our time should be organized as public, transparent and continously active urban spaces. The project is shaped by an organization consideration, through which urbanites living in a specific urban part of the city would feel like they are in their own places. The project site has been used in a way that holds on to the potentials of the land, based on an effort to establish a connection with its surroundings. The Bakırköy Municipality Service Building proposal is located in an urban axis extending along İsmail Erez Boulevard in the east – west direction, along with additional axles connected by Çolak İbrahim Street in the south – north direction. The municipal square formed in the direction of İsmail Erez Boulevard provides protocol and public access. The Council Building, public entrance to the Municipality Building, along with the conference and multi-purpose hall can be accessed through the direction of Çolak İbrahim Street. The entrances designed at two seperate locations provide direct access to two atriums distributing municipal functions; these atriums are directly connected to each other at the upper floors of the municipality building. Considering the sloping topography of the land, the building adopts a layout that has been organized at three different levels, which give direct access to the municipality building and its social spaces. The conference hall, which has been reinterpreted as the social face of the municipality, along with the multi-purpose hall, are positioned at the junction point of the urban square and İskender Iğdır Park, aiming to become a living space in addition to municipality functions. The Municipality and Council Building blocks have been distributed to the project site in order to maximize the use of the land potential. The office blocks embodying management units, which are situated on three interconnected blocks of the Municipality Service Building, have been designed to provide uninterrupted services. At the upper floors, which can be accessed from entrances through atriums, these management units have been arranged depending on their functional priorities, while the Council Building features a gradual monoblock layout in the north of the land. All of the building blocks are located around the urban park, which has been designed together with the İskender Iğdır Park. Apart from municipal service units, the building embodies a 300-seat Conference Hall, 300-seat Multi-purpose Hall, a Restaurant with 500 people capacity, a cafeteria for 200 people and a parking garage up to 370 vehicles.

KÜNYE Davetli Mimari Proje Yarışması: 1. Ödül Proje Ofisleri: Evrenol Architects, Kolektif Mimarlar Proje Müellifleri: Mehpare Evrenol, Sıddık Güvendi, Barış Demir Proje Ekibi: Oya Eskin Güvendi, Ece Abdioğlu, Büşra Temiz, Oğuzhan Yılmaz, Zeynep Sena Kocabaş Statik : CGA Mühendislik Mekanik: Arkon Mekanik Elektrik: ENB Mühendislik İşveren: Bakırköy Belediyesi Mimari Görselleştirme: Levent Öget Maket: Promak Tasarım

Credıts Invited Architectural Project Competition: 1st Prize Project Offices: Evrenol Architects, Collective Architects Project Owners: Mehpare Evrenol, Sıddık Güvendi, Barış Demir Project Team: Oya Eskin Güvendi, Ece Abdioğlu, Büşra Temiz, Oğuzhan Yılmaz, Zeynep Sena Kocabaş Static Project: CGA Engineering Mechanical Project: Arkon Engineering Electricity Project: ENB Engineering Client: Bakırköy Municipality Architectural Visualization: Levent Öget Model: Promak Design

Natural Stone Use

It is planned to use basalt and tundra blue for interior floorings and some of the fittings of the building, which is currently in the implementation phase. natura | 63


proje | project

proje | project

Bornova EVKA-3 Sosyal Merkez Ve Aktarma İstasyonu Ulusal Mimari Proje Yarışması – 1. Ödül Bornova EVKA-3 Social Center and Transfer Station National Architectural Project Competition – 1st Prize

KOLEKTİF MİMARLAR COLLECTIVE ARCHITECTS Bu bağlamda, tüm program bir yarı açık sokak etrafında organize edilmiş, yoğun, iri ve tekil bir yapısal kurgudan kaçınılmıştır. Sosyal, kültürel ve ticari alanların bir aktarma merkezi ruhu içinde "ayak altı" mekânlar olması hedeflenmiştir. Proje alanı, güneyde Ege Üniversitesi ana kampüsü ve lojman alanları, doğu ve kuzeyde Evka 3 Mahallesi, batıda ise İzmirManisa yolu ile çevrelenmiştir. Hâliha zırda bir aktarma merkezi görevi üstlenen alanda yaya hareketinin sağladığı potansiyel ve alternatif yakla şımlar değerlendirilerek yakın çevresiyle sürdürülebilir bir ilişki kurarken alanın "aktarma istasyonu" özelliğini kaybetmeyen-gizlemeyen, açık, hafif ve kentlinin sosyal-kültürel gereksinimlerini karşılayabilecek bir yapı kurgulamak önerinin öncelikli hedeflerindendir. Bat ıda konumlanan İzmir-Manisa yoluna para lel uzanan park a lanlar ı va sıt a sıyla 2 ve 3 nolu proje a lanlar ına yaya bağlant ısı pot ansiyeli gözlemlenmiş ve mevcut park dokusunun iyileş t ir ilerek proje a lanlar ı ara sında bağlant ısı sağlama sı öner ilmiş t ir. Diğer t araf t an, Evka-3 Maha llesi ile ak t ar ma is t a s yonu ara sında uzanan Cengizhan Caddesi üzer inde yaya ve bisiklet yollar ı öner ilmiş t ir. Aktarma İstasyonu ve Sosyal Merkez önerisi, proje alanı yakın çevresindeki yaya hareketine ve topoğrafyaya bağlı olarak 3 farklı zeminde ele alınmıştır.

Kentsel ve Mimari Tasarım Kararları

Çağın önemli problemlerinden biri olarak ortaya çıkan "hız" ve buna bağlı olarak "hareket" özellikle metropollerin kentliye dayattığı kavramlar olarak hayatımıza girmiştir. Aktarma merkezi, istasyon gibi mekânlar ise bu hareketin düğüm noktalarını oluştururlar. İzmir gibi gündelik hayatın hızının "henüz" kritik boyutlara ulaşmadığı bir metropolde bu düğüm noktalarının kentli ile aktif, konforlu ve sürdürülebilir ilişkiler kurabilmesi olağan görünmektedir. Gündelik hayat içinde gel-geç mekânlar olarak kullanılan bu merkezlere sosyal, kültürel ve rekreatif faaliyetlerin eklemlenmesi ve tüm bunların nitelikli bir mimari çevre ile birleştiğinde metropol insanına yavaşlamak, durmak, soluklanmak gibi imkânlar sağlaması açısında heyecan vericidir. Önerinin temel hedefi metroya ya da otobüse yetişmeye çalışan kentliyi yavaşlatıp ona bir kahve içirmek ve mümkünse bir sergiyi dolaşmasını sağlamaktır. natura | 64

Urban and Architectural Design Decisions

Standing out as the important problems of our time, "speed" and accordingly "movement", came to our lives as concepts particularly imposed on urbanites by metropolitan cities. Places such as stations and transfer centers constitute the vital points of this movement. In a metropolis like İzmir, where the speed of daily life hasn’t reached critical levels "yet", these vital points seem capable of establishing active, comfortable and sustainable relations with the urbanites. It is exciting to see social, cultural and recreational activities being articulated to these centers, which are used as bustling spaces in daily life, along with all of these activities providing facilities to metropolitans such as slowing down, taking a break and catching their breath, when combined with a qualified architectural environment. The main objective of the proposal is to slow down the urbanites, who are trying to catch the train or the bus, further providing them with an opportunity to have a cup of coffee or to visit an exhibition if possible.

In this context, the entire program was organized around a semi-open street, avoiding a dense, large and singular structural layout. It is aimed for the social, cultural and commercial areas to become well-frequented spaces within the spirit of a transfer center. The project site is surrounded by the main campus and lodge units of Ege University in the south, Evka 3 Neighborhood in the east and north, and İzmir-Manisa highway in the west. The proposal’s primary objective is to establish a sustainable relationship with its surroundings by evaluating the potential and alternative approaches provided by the pedestrian traffic in the area, which already undertakes a transfer station function, while also presenting an open and light structure that caters to the social-cultural needs of the urbanites without losing-covering the area’s ‘transfer station’ function. Through park areas extending parallel to the İzmir-Manisa highway located in the west, a pedestrian connection potential has been observed regarding the project areas number 2 and 3, and it has been suggested to improve the existing park texture and provide a connection in between project sites. On the other hand, pedestrian and bicycle lanes have been proposed for the Cengizhan Avenue, which extends between the Evka 3 Neighborhood and transfer station. The Social Center and Transfer Station proposal is tackled through 3 different grounds depending on the topography and pedestrian traffic around the vicinity of the project site.

natura | 65


proje | project

proje | project

Yaya yaklaşımının en güçlü tarafı olduğu görülen Cengizhan Caddesi yönüne açılan yarı açık sokak önerinin omurgasını oluştururken, tüm program bu omurgaya yatayda ve düşeyde eklemlenmektedir. Programın gündelik ve ticari kullanıma yönelik bileşenleri yayanın gündelik ve aktif güzergâhı üzerinde bir çarşı kurgusu içinde ele alınmıştır. Cengizhan Caddesi’ne açılan alt zemin katta tiyatro salonu fuayesi, bir lokanta ve dükkanlar konumlanırken, otobüs durakları ile metro bağlantısı bu kottan sağlanmıştır. Yeme-içme mekânları ise, mevcut metro bağlantılarının bulunduğu zemin katta yer alır. Metro çıkışlarının bulunduğu kentsel boşluğa yüzünü dönen yapı bu mekânı bir ön alan gibi benimseyerek yapıya yaklaşımın önemli bir parçası haline getirmektedir. Olumsuz peyzaj kararları ve metronun zemin üzerine çıkan teknik alanları ile birlikte niteliksiz bir gelip geçme mekânına dönüşmüş olan bu alanın potansiyeli irdelenmiş, yeni bir peyzaj düzenlemesi ile birlikte zemin üzerine çıkan teknik alanların giydirilerek birer kent mobilyasına dönüşmesi önerilmiştir. Öneri ile birlikte bir ön alan niteliği kazanan bu boşluğun günün farklı saatlerinde yaşayabilen, aktif olarak kullanılabilen bir mekâna dönüşmesi hedeflenmiş ve bu bağlamda, yeme içme mekânları ve sokak doğrudan bu alana hizmet edecek şekilde kurgulanmış, sokak ile boşluk medyatek ile sonlandırılmıştır. Ön alanın yaşamasının ve aktif olarak kullanılmasının önündeki önemli engellerden biri olarak gölgelik mekân eksikliği gözlemlenmiş, yapının güney yönüne uzayan saçağı ve metro izi dışında kalan alanlardaki peyzaj kararları ile gölgelik alanlar olabildiğince artırılmıştır. 2 ve 3 numaralı proje alanları ile merkezin bağlantısı konusunda önemli bir rol oynayabileceği öngörülen park alanının bir uzantısı olarak üst zemin kat ortaya çıkar. Park yönünde bağlantıyı sağlayan platform 43 kotunda tasarlanan otobüs duraklarının üzerinde bir örtü vazifesi görürken otobüs duraklarını tamamen gizlemek gibi bir kaygısı yoktur. 52 kotunda platformun sokak ile buluştuğu noktada konumlanan kafeteryanın bu alanı yaşatması hedeflenmiştir. Programın daha özel kullanıma dönük bileşenleri olarak yorumlanan çocuk oyun okulu, atölyeler, kulüp odaları ve dans salonu gibi mekânlar üst zemin katta konumlandırılmıştır.

Facing the urban space where the metro exits are located, the building embraces this area as a frontal space and transforms it into an important section of building access. Having turned into a unqualified circulation area due to poor landscaping decisions and technical above-ground units of the subway, this area’s potential has been thoroughly examined and as a result, it has been proposed to cover these technical units through a new landscape arrangement, in order to transform the area into an urban furniture. Regarding this space, which attained a frontal space quality with the proposal, it was aimed to turn it into an active space that can be frequented at different times of the day and in this context, food&beverage areas and the street have been designed to directly serve this area, where the street and space are enclosed by a multi-media library. A lack of shaded areas was observed as one of the important obstacles regarding the frontal space to be frequented and used actively, therefore they have been maximized as far as possible through landscaping decisions aiming at areas outside the subway footprint and the canopy extending along the south direction. The upper ground floor unravels as an extension of the parking area, which is projected to play an important role in the connection of the center and the project sites number 2 and 3. While the platform providing a connection in the direction of the park serves as a cover on top of the bus terminals at the level of 43, it has no intention to cover these terminals completely. Located in the junction point of the street and the platform at the 52nd level, the cafeteria aims to vitalize this area. Reinterpreted as program components oriented towards a rather more private use, spaces such as children’s play school, studios, club rooms and dance hall have been positioned at the upper ground floor.

Doğal Taş Kullanımı

Natural Stone Use

Yapımına 2019 yılında başlanması planlanan binanın tüm iç ve dış mekân zeminlerinde bazalt kullanılması planlanmaktadır.

natura | 66

While the semi-open street opening to the direction of the Cengizhan Avenue, which is observed to be the most frequented side regarding pedestrian approach, constitutes the backbone of the proposal, the entire program articulates to this foundation in horizontal and vertical directions. The components of the program aiming at daily and commercial use have been tackled within a bazaar layout, situated at the daily and active route of the pedestrians. While the subground floor opening to the Cengizhan Avenue embodies a theater hall foyer, a restaurant and shops, the bus stops and subway connections have also been provided at this level. Food&beverage spaces are located in the ground floor, which embodies existing subway connections.

KÜNYE Proje Ekibi: Sıddık Güvendi – Mimar, Barış Demir – Mimar Oya Eskin Güvendi – Mimar Yardımcılar: Büşra Temiz – Mimar, Ece Abdioğlu – Mimar, Oğuzhan Yılmaz – Öğrenci, Deniz Söy – Öğrenci

Credıts Project Team: Sıddık Güvendi – Architect, B arış Demir – Architect, Oya Eskin Güvendi – Architect Assistants: Büşra Temiz – Architect, E ce Abdioğlu – Architect, Oğuzhan Yılmaz – Student, Deniz Söy – Student

Expected to have its construction started by 2019, the building is projected to have basalt for the floorings of the entire indoor and outdoor spaces.

natura | 67


proje | project

proje | project

İTALYAN MİMARLARDAN TARİHE VE YERE SAYGI DUYAN SÜRDÜRÜLEBİLİR RESTORASYON PROJELERİ SUSTAINABLE RESTORATION PROJECTS THAT SHOW RESPECT FOR HISTORY AND LOCATION BY ITALIAN ARCHITECTS

Natura Dergi’nin bu sayısında, yerelliğe ve bulunduğu yerin tarihine saygı duyan yapılara yer veriyoruz. İtalyan mimarlığının hassasiyetinin ve becerisinin hemen hissedildiği bu projelerin ortak noktası ise, kullanıcılarının çağdaş ihtiyaçları için sürdürülebilir çözümler üretmesi ve yapıların özgün hallerine minimum müdahalelerle doğru uygulamalar yapma çabasında oluşlarıyla nitelikli mimari örnekler olmaları. Bu dosyada yer alan projelerden ikisi kırsal alanda yer alan tatil evleriyken, diğeri şehrin merkezinde ayakta kalma mücadelesini kendi içine dönerek başaran bir sanatçı evi ve atölyesi… In this issue of Natura Magazine, we are featuring structures that show respect for the locality and the history of its location. The common ground of these projects, where the delicacy and dexterity of Italian architects can be seen at first glance, is that they produce sustainable solutions for the contemporary needs of their users, and they further endeavor to exercise accurate interventions for the original states of the buildings, thus shining out as qualified architectural examples. While two of the projects featured in this case are vacation homes, the other one is an artist’s house and atelier that put up a fight to stand its ground in the city center through retreating... Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 68

natura | 69


proje | project

proje | project

SCUTARI’DE AVLULU EV - FILIPPO TAIDELLI ARCHITETTO THE COURTYARD HOUSE IN SCUTARI – FILIPPO TAIDELLI ARCHITETTO Adriyatik kıyısından 50 km uzakta yer alan ve Arnavut kültürünün beşiği olarak tanınan Scutari'nin tarihi şehir merkezi son yıllarda, mimarı bilinmeyen ticari kulelerin yapılması için geleneksel mimarlık ürünlerinin yok edilmesiyle sonuçlanan büyük ölçekli emlak spekülasyonlarına sahne oluyor. Bu bölgedeki asırlık bir arazi üzerinde yer alan bir sanatçının evi ve atölyesi, özgün yapının ruhu ve işlevi kaybolmadan ve çevresindeki geleneksel mimariye saygı gösterilerek restore edildi. Bu projenin zorluğu, işveren ve ailesinin çağdaş ihtiyaçlarına cevap veren, yeni ve eski yapılar arasına kendisini sorunsuz bir şekilde yerleştiren ve onu çevreleyen hantal modern kulelerden sakınan yeni bir bina yaratmaktı. Benimsenen çözüm ise iki katlı, at nalı şeklindeki bir yapı oldu. Güneye bakan bu yapı, kısıtlanmış tarihi bina için hoş bir manzara sunuyor ve teraslar birbirinin yerini alan olumsuz ve olumlu dönüşümleri yaratarak iç mekânların etkisini maksimize ediyor. Küçük bir iç bahçeyi çevreleyen balkonlar, iç ortamın gizliliğini ve sürekliliğini sağlıyor...

KÜNYE Mimarlık Ofisi: Filippo Taidelli Architetto Projenin Yeri: Scutari, Arnavutluk Toplam Alan: 500 m2

Credıts Architecture Office: Filippo Taidelli Architetto Project Location: Scutari, Albania Total Area: 500 sqm

Located 50 km from the Adriatic coast and known as the cradle of Albanian culture, Scutari’s historic city center has been subject to a largescale real-estate speculation in recent years, resulting in the demolition of traditional architecture for building anonymous and commercial towered structures. An artist’s home and atelier located in the centuries-old land in this area, has been reconstructed without losing the spirit and function of the original house, with respect for the surrounding traditional architecture. The challenge in this project was to create a new building that responds to the contemporary needs of the client and his family, one that nestles itself seamlessly between the new and old buildings and stands clear of the cumbersome modern towers that surround it. The adopted solution was a two-story house with the shape of a horseshoe. Facing the south direction, the building offers a pleasant view for the confined historic building, and the terraces maximize the effect of the interiors by creating negative and positive transformations that replace one another. Surrounding a small interior garden, the balconies offer privacy and continuity for the interior space...

natura | 70

natura | 71


proje | project

proje | project

STAZZU’DA KÖY BİNASI - FILIPPO TAIDELLI ARCHITETTO STAZZU RURAL BUILDING – FILIPPO TAIDELLI ARCHITETTO

Bir zamanlar özgün Stazzu’nun kırsal merkezi olan bu kompleksi oluşturan üç kütle, Austere granit cepheler tarafından karakterize ediliyor ve Sardunya’nın kuzeyinde yer alan Gallura topraklarına özgü özellikleri taşıyor. Üç özgün binanın bir tatil evine kirlenmemiş bir peyzaj bağlamında dönüşümü, ayrı bir müdahale ve konumun mevcut kaynakları hakkında farkındalık gerektiriyordu. Yenilenebilir kaynakların (uzaktan kumandalı fotovoltaikler, güneş enerjisi kolektörleri ve sıcak hava pompası) kullanılması için binaya uygulanan çevresel stratejiler ve modern teknolojiler, özgün yapının biçimsel karakterini değiştirmeden karmaşık tam enerjik özerkliği sağlıyor...

The three volumes that form this complex, which once was the rural center of Stazzu, are characterized by austere granite facades, and carry the intrinsic features of the Gallura territory in northern Sardegna. The transformation of these three original buildings into a vacation home within the context of an uncontaminated landscape, required a different intervention and awareness of the location’s existing resources. The environmental strategies and modern technologies that have been applied to the building for the utilization of renewable resources (remote controlled photovoltaics, solar collectors and heat pump), provide a complex and complete energetic autonomy without changing the formal character of the original structure...

KÜNYE Mimarlık Ofisi: Filippo Taidelli Architetto Projenin Yeri: Val di Mela Toplam Alan: 150 m2

Credıts Architecture Office: Filippo Taidelli Architetto Project Location: Val di Mela Total Area: 150 sqm

natura | 72

natura | 73


proje | project

proje | project

CRANA'DA TAŞ EV - VUDAFIERI-SAVERINO PARTNERS STONE HOUSE IN CRANA – VUDAFIERI-SAVERINO PARTNERS Proje, Kuzey İtalya'daki küçük bir dağ köyünde bulunan iki geleneksel yapının restorasyonunu ve yeniden kullanımından oluşuyor; geleneksel - tarihsel bağlama uygun olan doğru müdahalenin yapılması, mevcut yapıların saygılı bir şekilde dönüştürülmesi ve çağdaş kullanıma uyarlanması amaçlandı. Yapı, Bregaglia Vadisi'nin girişinde bulunan 16. yüzyıldan kalma Crana kırsal yerleşiminin ortasında yer alıyor. Günümüzde yarı terkedilmiş bir durumdaki bu alanda bulunan ve restore edilmiş birkaç yapı, tatil evleri olarak kullanılıyor. Milanlı mimarlık ofisi Vudafieri - Saverino Partners bu projede, yarı yıkık durumdaki kırsal bir yapının ve ahırın dönüşümü ile büyük jeolojik dayanıklılık sorunları olan ilk arazi parseline odaklandı. Beton yapılar için güvenlik önlemleri alındı. Özgün taş kütle filolojik bir yaklaşımla restore edilerek giriş katında bir yatak odası ve bir banyo; üst katta ise bir oturma odası ve mutfak elde edildi. Ayrıca asma katta iki yataklık bir alan oluşturuldu. Modernizmin cephedeki tek izi, dağ manzarası yönünde güneye ve doğuya bakan iki büyük sabit pencerenin varlığı oldu. İlk çalışmanın tamamlanmasından sonra işveren, hemen bitişik konumdaki bir binayı daha satın aldı. İkinci projede binanın daha iyi durumda olması sayesinde, daha kolay bir restorasyona odaklanıldı. Eşsiz bir mekân yaratmak amacıyla iki yapıyı birleştiren ahşap ve camdan yapılmış bir köprü inşa edildi. Her yönüyle proje, bölgenin morfolojik geleneklerine saygı duyuyor. Bu yeniden kullanım / iyileştirme / restorasyon projesindeki asıl mesele, basit bir ahırın yüksek performans ve enerji standartlarına sahip bir eve dönüştürülmesi oldu…

KÜNYE Mimari Tasarım Ekibi: Claudio Saverino ve Tiziano Vudafieri Proje Ekibi: Roberta La Vena ve Elisa Zhu Fotoğraflar: Paolo Valentini

Credıts Architectural Design Team: Claudio Saverino and Tiziano Vudafieri Project Team: Roberta La Vena and Elisa Zhu Photographs: Paolo Valentini

The project includes the restoration and reuse of two traditional buildings located in a small mountain village in northern Italy; it aimed to exercise correct interventions with regards to traditional – historical context, transform the existing structures with respect and adapt them to contemporary use. The building is situated at the middle of the 16th century rural settlement of Crana, which is located at the entrance of the Bregaglia Valley. Located in this area, which is currently in a state of semi-abandonment, the few restored buildings are used as vacation homes. In this project, the Milan-based architecture office Vudafieri – Saverino Partners focused on the first lot, where major problems of geological stability occured due to the transformation of a barn and a semi-collapsed rural house. Security measures were taken for the concrete structures. The original stone volume has been restored with a philological approach; culminating in a bedroom and a bathroom on the ground floor, along with a living room and a kitchen on the upper floor. A mezzanine area with space for two beds was also created at this level. The only trace of modernism on the facade was the presence of two large fixed windows overlooking the mountain landscape in the south and east direction. After the completion of the first phase, the client bought the adjacent building. Thanks to the fact that the building was in better condition in the second project, a rather easier restoration was emphasized. An aerial link made of wood and glass was constructed to connect the two structures, thus creating a unique space. In every aspect, the project shows respect for the morphological traditions of the region. In this project of reuse / recovery / restoration, the main issue has been how to transform a simple barn into a house with high performance and energy standards...

natura | 74

natura | 75


proje | project

proje | project

15 CLERKENWELL CLOSE GROUPWORK + AMIN TAHA ARCHITECTS 15 CLERKENWELL CLOSE GROUPWORK + AMIN TAHA ARCHITECTS

Mimar Amin Taha, Londra’da yer alan RIBA Ödüllü konut projesi 15 Clerkenwell Close’un yıkım kararına karşı mücadele ediyor! The architect Amin Taha is fighting against the demolition order for his RIBA awardwinning housing project, 15 Clerkenwell Close, located in London. Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

Clerkenwell, zamanı değiştiren ve fiziksel olarak değişime uğrayan radikal bir geçmişe sahip. 1970'lerde manastırdan geriye sadece birkaç taş ve yol düzeni kalmıştı. Günümüzde bu çıkmaz sokak çoğunlukluğu 20. asrın ortasında inşa edilen taklit cepheli yapılardan oluşuyor ve bunların hangi döneme ait mimarlık dilinin temsilcileri olduğu ise bilinmiyor. 15 Clerkenwell Close, bu binalardan birinin yerine yapıldı. Bu proje geçmişi taklit etmeyi reddeden bir tavırla tarihi bağlamı daha geniş bir anlayışla ve daha iyi bir şekilde birleştirmeyi / temsil etmeyi amaçlıyor. Proje, kolonsuz katlarda daireler ve ofisleri/atölyeleri barındırabilecek, esnek bir binaya ihtiyaç duyulması konusunda verilen bilgilendirmeyle başladı. 11. yüzyıldan kalma kireçtaşından yapılmış bir Normandiya manastırının tümüyle yok olan sınırları içinde yer alan bu bina için bağlamı ve bir takım olası çözümleri araştırmak için yeterli zaman vardı. Tasarım sürecinde, 20. yüzyılın sonlarına öykünen hâkim sokak dokusundan daha iyi bir bağlam duygusunu bütünleştirebilen ve geçmişi günümüze daha geniş anlamda aktarabilen bir yapının tasarlanması amaçlandı.

natura | 76

Clerkenwell has a radical history, in which it has undergone physical changes as a time-altering location. The 1970s left only a few stones and a road layout as a memory of the abbey. Today, this cul-de-sac mostly comprises buildings with pseudo pastiches that have been erected in the mid-20th century and it is impossible to tell which period or architectural language they represent. The 15 Clerkenwell Close has replaced one of these buildings. The project aims to better connect and represent the historic context with a broader understanding, refusing to imitate the past. The project has been initiated by a briefing on the need for a flexible building that could accommodate apartments and offices/workshops on column-free floors. There was enough time to explore the context and possible solutions related to the building, which is located in the entirely-vanished boundaries of a 11th-century limestone Norman abbey. The design phase adopted an objective that could carry the past into our time in a broader understanding and integrate a far better sense of context than a dominant street texture that imitates the late-20th century.

natura | 77


proje | project

Taha, Clerkenwell’deki binaların kendi dönemlerinin oranlarına ve detaylarına ihanet ettiğine inandığını belirtiyor ve şunları söylüyor: “Böyle bir amaçla cephe kompozisyonu biçimindeki mimarlığın, mimari mirasımızın geleceğini ve dolayısıyla kültürel gelişmemizi genişleteceği konusunu sorgulamamalı mıyız? Müzik, görsel sanatlar ya da bilim bakış açılarına ve inovasyonlara uyum sağlama ölçütüyle sınırlandırılırsa, hepimizin biraz aklı karışır. Belki de bu daha çok, iki boyutlu cephe oyunlarını yöneten birkaç nesilden sonra mimarların ilk önce bu bileşimleri tanımlayan malzemelerin yazın yeteneğini kaybetmiş olmaları meselesidir. Peki, temelinde olan yapısal ve doku özelliklere, mimari ve sembolik kompozisyonların şiirsel olanaklarına ne demeli? Normandiyalılar kireçtaşının nasıl kullanılacağının bilgisini beraberlerinde getirmişti; ocaktan yeni çıktığı haliyle, malzemenin kireçlenmeden önce daha iyi güçlendirme sağlaması amacıyla oyulması ve tutturulması için yeterince yumuşak kaldığını öğretmişlerdi. 20. yüzyılın başlarına kadar masif tuğla duvarlar yaygın olarak konut yapımında ve standart inşaatlarda kullanıldı. Çelik ve beton çerçevelerin uygulanması hava koşullarına ve yangına karşı daha iyi mukavemet göstermesi ile yapısal bütünlüğe sahip olması, tartışmaya açık bir şekilde, cephe ve strüktürün ayrı kalabileceği (kalması gerektiği) fikrine dönüştü. Potansiyel olarak mimarlar, her ikisini birleştirmek için gerekli bilgi, beceri ve şiirsel imkânlardan yoksun kaldı. Ahşap, doğal taş, metal, cam, plastik gibi malzemelerin kendine özgü strüktürel ve doku / dokunsal özellikleri var. Belki de yanlış değerlendirilmiş bir malzeme olarak sahte tuğla kaplamalar, zekâ ve espri anlayışı kadar yarar potansiyeline de sahip. Malzemelerin doğalarını anlamak onları tam anlamıyla kullanmaya veya sembolik anlam ve ince espriler yapmak için onlarla oynamamıza / düzeni bozmamıza izin verir.” Binada 8 daire ve açık planlı iki kat bulunuyor. Çift katlı ofis alanı, gelecekteki kullanım ve yerleşim değişikliklerine izin veren esnek kolonsuz döşeme plakaları içinde yer alıyor.

natura | 78

proje | project

Taha believes that the buildings in Clerkenwell betray the ratios and details of their periods, and adds: “Aren’t we supposed to question the issue that an architecture with this objective in the form of a facade composition would broaden our architectural heritage and hence our cultural development? If music were to be limited by its measure of adaptation to visual arts, scientific perspectives or innovations, we would all be deeply confused. Perhaps this is more of an issue related to architects who, after a few generations leading twodimensional facade games, have completely lost the literary skills pertaining to the materials that primarily define these elements. So, what about the intrinsic structural and textural properties, or the poetic possibilities of architectural and symbolic compositions? The Normans brought along the information of how to use limestone; they taught that the material, when kept fresh from the quarry, was soft enough to carve and bond before calcifying for providing stronger fortifications. Until the early 20th-century, solid bricks and walls have been widely used in residential and standard constructions. The implementation of steel and concrete frames has shown structural integrity with better resistance to weathering and fire, culminating in the idea that the facade and structure could (should) arguably remain seperate. Potentially, architects were deprived of the necessary know-how and poetic possibilities to merge them both. Materials such as wood, natural stone, metal, glass and plastic have distinctive structural and textural/tactile properties. As a possibly mis-assessed material, the imitation brick claddings hold a potential benefit, as much as the intelligence and subtle wit that they represent. Understanding the true nature of materials allows us to use them to their fullest extent or manipulate/rearrange them to create symbolic meanings and subtle wits.” The building has 8 apartments and two floors with an open plan. The twostory office space is located in flexible, column-free floor slabs, which allow future changes of use and settlement.

Mimar, bu kararın 2017’den bu yana ikinci kez çıkarılmasının asıl nedeninin belediye meclis başkanı ve komşu binalarda ikamet eden kişilerin yapıyı çirkin buldukları için sevmemesi olduğunu söylese de, asıl şikâyet sebebi çevrimiçi portala yüklenen çizimlerle yapının uygulanmış halinin örtüşmemesi. Son zamanlarda tartışmalara neden olan ve mimarlık medyasında yankı uyandıran bu yapının hikâyesini ve doğal taşın projeye eklediği avantajları Natura Dergi olarak mimarından öğrendik… Even though the architect believes the main reason behind the order being issued for the second time since 2017 is the Councillor and several other neighbors, who have a personal dislike of the building, the main cause for complaint is actually the drawings uploaded to the online portal not matching the final form of the building. As Natura Magazine, we have learned from the architect the advantages brought into the project by natural stones, along with the story of this building, which has recently sparked heated debates and made an impact on the architecture media...

natura | 79


proje | project

proje | project

Güneydeki daha önceden bakımsız durumdaki alanın, sakinlere ve komşulara hizmet verecek şekilde peyzaj düzeni yapıldı ve manastır kalıntılarının anlatısına yeni çakıl mozaikleri ve kısmen oyulmuş Orta Çağ taş işçiliği de eklendi. Clerkenwell'de taş ve pirinç gibi kendiliğinden son ürün olan malzemeler, oyulmuş ve viran haldeki kolonlar, ortaya çıkarılmış revaklar, çakıl mozaik zeminler ve deniz kabuğu kapı kolları mimariyi tanımlamak ve yerel bir sosyal / tarihsel arkeolojiye işaret etmek için taşıyıcı teknolojilerin yeniden kullanımını ifade ediyor…

15 Clerkenwell Close’ta Doğal Taş Malzemenin Kullanımının Avantajları

Estetiğe olan katkısına ek olarak mümkün olan her yerde taş kullanmak için tüm iyi sebepleri mimar şu şekilde anlatıyor: “Doğal taşın üstyapı olarak kullanılması, genel üstyapının karbon kullanımını, çelik veya beton çerçevelere kıyasla, % 90 oranında azalttı. Bu durum, doğal taşın yeniden kullanılmasını teşvik etmek için yeterli bir neden olsa da, sadece bu örnekte kullanılan duvar kaplamasının yanı sıra, diğer tasarımlarda da ocakta bulunan fosilleşmiş mercan ve ammonit kabuklarının kullanımı zevkli bir mimariye yol açacaktır. Strüktürün termal dış kabuktan ayrılması ve 40 mm kalınlığında bir naylon çubuk kullanılması sayesinde ısı köprüsü ortadan kaldırıldı. Böylece, kesintisiz bir perde duvarın dâhili olarak, taş strüktürün içindeki tüm pencere açıklıklarını su geçirmez hale getirmeye çalışmaksızın, işlemesine izin vererek daha iyi bir su yalıtımının elde edilmesine yardımcı oldu. Harç ve yer çekimi sayesinde paslanmaz çelik gergi çubukları, altyapı gibi elemanların kullanılmasına gerek kalmadı. Binanın 21 metreden daha alçak olması nedeniyle sadece bir saatlik yapısal bütünlüğe ihtiyaç duyuluyor; taş malzeme 1 saat boyunca ateşe maruz kaldığında ve itfaiyeciler tarafından üzerine soğuk su ile müdahale edildiğinde, karşılaştığı termal şokla başa çıkma yeteneğine sahip. 21metreden yüksek yapılarda ise, 2 saatlik yapısal bütünlüğü sağlamak için lav taşı kullanılabilir. Su yalıtımı, yangına dayanıklılık ve kaplanmış çerçevelerin kullanılmaması sayesinde malzeme, işçilik ve zaman harcamalarının düşmesiyle genel inşaat maliyeti yaklaşık % 25 oranında azaldı. Üstyapının taştan yapılması ise, çelik veya betonla inşa edilme maliyetinin % 25’i kadar oldu. Bir mühendisin ve bir mimarın donatı düzeniyle bir araya getirilen ve şantiye dışında kurulan bir prefabrik montaj sistemi yapımı binayı daha yeşil dostu yaptı…” The previously untended area in the south saw a landscape arrangement to provide services for residents and neighbors, while the narrative of the abbey remains has been juxtaposed with new pebble mosaic floors and partly carved medieval stone masonry. Clerkenwell’s originally end-product materials such as stone and brass, carved and dilapidated columns, unearthed cloisters, pebble mosaic floors and scallop-shell-shaped handles stand for the reutilization of bearing technologies in order to define the architecture and refer to a indigenous social/historic archaeology...

The Advantages of Natural Stone Use in 15 Clerkenwell Close In addition to its contribution to aesthetics, the architect explains all the good reasons for using stones wherever possible: “The use of natural stone as a superstructure material has reduced the carbon footprint of the overall superstructure by 90% when compared to steel or concrete framing. Even though this is a sufficient reason to encourage the reuse of natural stone, in addition to the wall cladding that can be seen in this case, the use of quarried fossilized coral and ammonite shells will certainly pave the way for an aesthetically pleasing architecture. The thermal bridge has been completely removed thanks to the detachment of the structure from the thermal exoskeleton and the use of a 40 mm-thick nylon rod. This intervention helped to achieve a better waterproofing by allowing an uninterrupted shear wall to function without trying to make all of the window openings in the stone structure waterproof. Thanks to mortar and gravity, there was no need to use elements such as infrastructure or stainless steel tie rods. As the building is lower than 21 meters, only an hour of structural integrity is required; the stone material has the ability to resist the thermal shock when the firefighters use cold water for the stone material after it is exposed to fire for an hour. As for buildings higher than 21 meters, lava stone can be used to provide two-hour long structural integrity. The non-employment of waterproofing, fire resistance and coated framings has reduced the overall construction costs by nearly 25%. While building the superstructure from stone equaled 25% of the costs of building it with steel or concrete. The building became more eco-friendly through a prefabricated mounting system, which has been built outside the construction site and assembled by an equipment layout provided by an engineer and an architect...” natura | 80

Islington Belediye Meclisi, bu altı katlı ve ham haliyle ocaktan çıkarılmış kireçtaşından yapılan bir dış kabuğa sahip olan binanın cephelerindeki malzeme kullanımının planlama belgelerinde ayrıntılı olarak açıklanmaması karşısında yıkılmasına ikinci kez karar verdi. Projenin mimar ve geliştiricisi olan ve aynı zamanda da konut bloğunun sakinlerinden Taha, 2019'da uygulanacak olan emre karşı çıkıyor. Islington Council has issued a second order for the six-story building, having a structural exoskeleton made from raw quarried limestone, due to materials used on the facade not being fully detailed in the planning documents. Taha the architect and developer of the project, and also one of the residents of the housing block - has launched an appeal against the order to be upheld in 2019.

natura | 81


proje | project

proje | project

STONE CONNECTION DETAIL ISOMETRIC CUTAWAY

STONE CONNECTION DETAIL SECTION THROUGH SLAB AND COLUMN

15 CLERKENWELL CLOSE TYPICAL DETAILS

KÜNYE Projenin Yeri: Londra Toplam Alan: 2.000 m2 Proje Tarihi: 2017 Mimarlık Ofisleri: GROUPWORK + Amin Taha Architects Proje Ekibi: Dominic Kacinskas, Alex Cotterill ve Amin Taha İşveren: 15CC Limited ve Amin Taha Ana Yüklenici (1. Aşama): JB Structures Ana Yüklenici (2. Aşama): Ecore Construction Strüktür Tasarımı: Webb Yates Mekanik, Elektrik ve Sürdürülebilirlik Tasarımı: MLM Group Metraj: Cumming Europe Akustik Tasarımı: RBA Acoustics Kontrolör: MLM Building Control Peyzaj Tasarımı: Todd Longstaffe-Gowan Doğal Taş İşleri Alt Yüklenici: The Stone Masonry Company Cam Uzmanı: Glasstec Systems Metal İşleri Uzmanı: Eastnor Ltd Ahşap İşleri Uzmanı: Reliance Veneer Peyzaj Uygulaması: Trademaker Ltd Fotoğraflar: Timothy Soar

Credıts Project Location: London Total Area: 2,000 sqm Project Year: 2017 Architects: GROUPWORK + Amin Taha Architects Project Team: Dominic Kacinskas, Alex Cotterill and Amin Taha Client: 15CC Limited and Amin Taha Prime Contractor (1st Phase): JB Structures Prime Contractor (2nd Phase): Ecore Construction Structural Design: Webb Yates M&E and Sustainability Design: MLM Group Quantity Surveying: Cumming Europe Acoustic: RBA Acoustics Approved Inspector: MLM Building Control Landscape Design: Todd Longstaffe-Gowan Natural Stone Works Sub-Contractor: The Stone Masonry Company Specialist Glazing: Glasstec Systems Specialist Metalwork: Eastnor Ltd Specialist Timber: Reliance Veneer Landscape Implementation: Trademaker Ltd Photographs: Timothy Soar

natura | 82

natura | 83


proje | project

proje | project

SANT MARTÍ EVİ FRANCESC RIFÉ STUDIO

SANT MARTÍ HOUSE FRANCESC RIFÉ STUDIO Sant Martí Evi uzun bir süre önce, yerel doğal taştan inşa edilmiş ve Vallès OCCIDENTAL'DE küçük bir vadide yer alan oldukça sıradan, sağlam üç katlı bir çiftlik evi olarak hayatına başladı ancak Francesc Rifé Studio, bu evi dengenin ve güzelliğin mükemmel bir örneğine dönüştürdü… The Sant Martí House may have sprung to life long time ago as a fairly ordinary, sturdy three-story farmhouse built of local natural stone and positioned in a small valley in Vallès Occidental, although Francesc Rifé Studio has transformed it into a perfect example of balance and beauty...

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 84

natura | 85


proje | project

Katalonya'daki Vallès bölgesinin küçük bir vadisinde yer alan bu çiftlik evi, birkaç yıl önce kendisine bağlantılı bir at ahırının inşasıyla yeniden doğdu. Yeni büyük tadilatın başlangıç noktası, yalın bir strüktüre sahip üç katlı yapı ve zaman boyunca çevresine yapılan az katlı ekler oldu. Projedeki asıl zorluk bir zamanlar bağımsız yapılar olarak inşa edilmiş bu binalara yeni bir kullanım vermek istemenin yanı sıra, kendi aralarında bir diyalog oluşturmalarını ve bir grup olarak hareket etmelerini sağlamaktı. Bu yapıları birbirine bağlamak için antrasit gri kaplamalı büyük bir metal pergola yapıldı ve evin hem önü hem de arkası ve ekleri bütünleşti. Bu tasarım fikri iç mekâna da yansıtıldı. Aslen, konutun özgün haline giydirmiş olan eski malzemelerin, tonozun ve duvar taşlarının geniş yelpazesi arasında bir uyum arandı. Minimalist bir atmosfer yaratmak için, tüm elemanların renk tonları, hem duvarlara hem de tavanlara uygulanan beyaz bir sırla birleştirildi. Mimarlar tüm özgün malzemeleri korumaya çalıştı. Bazı yüzeylerin kötü durumda oluşu ve önceki bölünmelerin işaretleri, zemin kattaki beton kaplamasının ve doğal meşe ağacının kullanılmasına yol açtı. Odalar için kullanılan tasarım yaklaşımı, basit ve bütünleştirici olarak yorumlanabilir; zemin kaplaması olarak da kullanılan meşe ağacı ile baştan sona kaplandı ve duvarlardaki doğal taş malzemenin görselliğinden yararlanıldı…

natura | 86

proje | project

Located in a small valley of the Vallès region in Cataolina, this farmhouse was reborn a couple of years ago with the construction of a horse stable linked to the property. The starting point of the new and extensive renovation were a three-story building with a modest structure and the low-rise annex buildings constructed around it throughout the time. Besides the endeavor to give a new use to these buildings, which had been constructed as independent buildings once, the main challenge in the project has been to create a dialogue between them and making sure that they act as a group. In order to reconnect these structures, a large metal pergola in anthracite gray finish has been built, embracing both the front and the back of the house, along with annexes. This design idea has also been reflected to the interior. The project sought for a harmony between a wide palette of archaic materials, vaults and masonry stones, which already dressed the dwelling in the first place. In order to create a minimalist atmosphere, the tones of all the elements have been blended with a white glaze, implemented both to walls and ceilings. The architects tried preserve all of the original materials. The poor condition of certain surfaces and the marks of the previous divisions have led to the use of concrete coating and natural oak wood at the ground floor. The design approach towards the rooms could be interpreted as simple and integrating; each one of them was thoroughly designed with oak wood, also used as flooring, benefiting from the visual appearance of the masonry finish...

natura | 87


proje | project

proje | project

KÜNYE Mimarlık Ofisi: Francesc Rifé Studio Projenin Yeri: El Vallès Occidental, İspanya Tasarım: Francesc Rifé Mimari Proje Ekibi: Sònia Pellicer, Sergio Alfonso, Bruno Benedito, Carlos Fernández Saracibar, Patricia Guridi, Paola Noguera ve Jessica Machucala Üreticiler: Flos, HAY, Santa ve Cole, Cármenes, Dynamobel, Carmenes / Sofá Aramis, Bulthaup / Cocina, Bulthaup Proje Tarihi: 2018 Çiftlik Evi: 575 m2 Ek yapılar: 510 m2 Avlu: 440 m2 Teras, barbekü, yüzme havuzu ve soyunma alanı: 680 m2 Fotoğraflar: David Zarzoso

Projede özgün taş işçiliği mükemmel şekilde korunurken malzemeye karşıtlık oluşturan minimalist unsurlar eklendi; meşe, kerpiç seramikler ve tuğlalar projeye daha fazla doku ve doğal renk tonları ekledi... While the original stone masonry has been preserved flawlessly in the project, a number of minimalist elements that create contrasts with the material have also been integrated to the structure; oak, adobe ceramics and bricks have added more texture and natural tones to the project...

natura | 88

Pou Existent

Credıts Architects: Francesc Rifé Studio Project Location: El Vallès Occidental, Spain Design: Francesc Rifé Architectural Project Team: Sònia Pellicer, Sergio Alfonso, Bruno Benedito, Carlos Fernández Saracibar, Patricia Guridi, Paola Noguera and Jessica Machucala Manufacturers: Flos, HAY, Santa & Cole, Cármenes, Dynamobel, Carmenes / Sofá Aramis, Bulthaup / Cocina, Bulthaup Project Year: 2018 Farmhouse: 575 sqm Annex buildings: 510 sqm Patio: 440 sqm Terrace, barbecue, pool and changing room area: 680 sqm Photographs: David Zarzoso

natura | 89


proje | project

proje | project

ZAMORA’DA

KUTU İÇİNDE KUTU – ALBERTO CAMPO BAEZA A BOX WITHIN A BOX IN ZAMORA – ALBERTO CAMPO BAEZA Kaynak/ Source: www.campobaeza.com

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

“Hava ile inşa etmek, her mimarın değişmez RÜYASIDIR," fikriyle tasarlanan bu ofis yapısı, hafızayı temsil eden doğal taş kutu ile geleceği temsil eden ikinci bir cam kutudan oluşuyor. Designed upon the idea, “To build with air, the abiding dream of every architect”, this office structure is comprised of a natural stone box representing memory, along with a second glass box representing the future.

natura | 90

natura | 91


proje | project

Katedrale bakan ve eski manastırın mutfak bahçesinin dış hatlarını izleyen bu yapıda mimarlar, gökyüzüne açılan güçlü bir taş duvar kutu tasarladı. Bu kutunun duvarları ve zemini, katedral ile aynı malzemeyle, tamamen kumtaşından yapıldı. Gerçek bir “Hortus Conclusus” (etrafı çevrili bahçe) olarak düşünülen kutunun katedrale bakan köşesinde, 250x150x50 cm ölçülerindeki masif bir taş, toprağa derinlemesine gömülen gerçek bir “köşe taşı” yerleştirildi ve o taş yerinde kesildi. Taş kutunun içinde sadece camdan yapılmış seraya benzeyen başka bir kutu yer alıyor. Trombe duvarına* benzer şekilde çift cepheli olan kutunun dış katmanı camdan yapıldı. Her bir levha 600x300x2,4 cm ölçülerinde ve bu silikonlu yapısal camlar** hiçbir şey ile birleştirilmemiş ya da havadan yapılmış gibi gözüküyor. Böylece ikinci kutu da “cam köşe” de gökyüzüne karışıyor. Kutunun üç köşeli üst açıları tamamen cam ile yapıldı, bu sayede şeffaflığın etkisi daha fazla vurgulandı. Tam olarak Mies van der Rohe’nin Friedrichstrasse kulesinde*** aradığı şeydi…

proje | project

Doğal Taş: Kumtaşı Ocak: Burgos, İspanya Natural Stone: Sandstone Quarry: Burgos, Spain

* Cam dış katmanı ve bir hava tabakasıyla ayrılmış yüksek ısı kapasitesi olan bir iç tabakayla bir binanın kış güneşi tarafında bir duvarın oluşturulduğu pasif güneş bina tasarımı. ** Silikon dolgu macununun, yüklerin camdan çevre destek sistemine yapısal olarak aktarılması ve camın açıklıkta tutulması için kullanılması. *** Mies van der Rohe’nin Berlin, Mitte’de 1921 yılında önerdiği kristal kulenin tasarımı destekleyici bir çelik iskeletin, dış duvarları taşıyıcı olma durumundan kurtarması ve böylece binanın daha saydam bir yüzeye sahip olması düşüncesine dayanıyordu.

For this structure facing the cathedral and following the exterior lines of the former convent’s kitchen garden, the architects have designed a strong stone wall box that opens to the sky. The walls and floors of this box is entirely made of sandstone, the same material as the cathedral. The box is envisioned as a true “Hortus Conclusus” (enclosed garden), and its corner facing the cathedral has been equipped with a massive stone measuring 250x150x50 cm, which is a real “cornerstone” deeply rooted in the ground, after being chiselled on site. Within the stone box sits another box that looks like greenhouse made entirely of glass. The box has a double facade similar to a Trombe wall*, and its external skin is made of glass. Each single sheet measures 600x300x2,4 cm and these structural silicone glazes** have not been articulated with any other element, as if they are entirely made of air. Therefore both the second box and the “glass corner” blends into the sky. The trihedral upper angles of the box are made completely with glass, thus accentuating the impact of transparency even further. It was exactly what Mies was looking for in his Friedrichstrasse tower***... * The passive solar building design in which a wall is generated on the side of a building facing the winter sun, through an external glazed skin and an inner layer having a high heat capacity, separated by a layer of air. ** The use of silicone sealants for structurally transferring the load from the glass to the perimeter support system and for achieving an unobstructed glass. *** The crystal tower design proposed by Mies van der Rohe in 1921 for Berlin, Mitte, was based on the idea that a supporting steel frame would eliminate the load-bearing function of the external wall, thus presenting a more transparent surface to the building.

natura | 92

natura | 93


proje | project

proje | project

KÜNYE Credıts Mimarlar: Alberto Campo Baeza, Pablo Fernández Lorenzo, Pablo Redondo Díez, Alfonso González Gaisán ve Francisco Blanco Velasco Projenin Yeri: Zamora Proje tarihi: 2007 İnşaat tarihi: 2012 Alan: 12.100 m2 İşbirliği yapan mimarlar: Ignacio Aguirre López ve Miguel Ciria Hernández Diğer katkıda bulunanlar: Alejandro Cervilla García, Emilio Delgado Martos, Petter Palander ve Sergio Sánchez Muñoz Strüktür: Eduardo Díez - IDEEE Tesisat: Úrculo Ingenieros Şantiye Şefi: Juan José Bueno Crespo Danışman: José Pablo Calvo Busello Ana Yüklenici: UTE Edificio Consejo Consultivo: Dragados - San Gregorio Geliştirici: Junta de Castilla y León, Maliye Bakanlığı Cephe / Cam: PROINLLER Kapaklar: Intemper Metal İşleri: DACIN Beton döşeme: ARGAPREF Reçine döşeme: Rinol Rocland Suesco, S.L. Bölme duvarlar / asma tavanlar: Zamorana de Aislamientos Termo-acústicos Doğramalar: Hnos. García Santiago, S.A. Asansörler: Schindler İklimlendirme: Atil Cobra Elektrik: Agosa Mobilyalar: NUAR (Sellex), DACIN, Ciprés (Formica) Bahçe Tasarımı: Viveros Gimeno Salamanca S.l. Tenteler: Ladis Protección Solar S.l. Kalite Kontrol: Incosa Fotoğraflar: Javier Callejas Sevilla

natura | 94

Architects: Alberto Campo Baeza, Pablo Fernández Lorenzo, Pablo Redondo Díez, Alfonso González Gaisán and Francisco Blanco Velasco Project Location: Zamora Project Year: 2007 Construction Year: 2012 Area: 12,100 sqm Collaborating Architects: Ignacio Aguirre López and Miguel Ciria Hernández Other Collaborators: Alejandro Cervilla García, Emilio Delgado Martos, Petter Palander and Sergio Sánchez Muñoz Structural Project: Eduardo Díez – IDEEE Installations: Úrculo Ingenieros Site Manager: Juan José Bueno Crespo Consultant: José Pablo Calvo Busello Prime Contractor: UTE Edificio Consejo Consultivo: Dragados - San Gregorio Developer: Junta de Castilla y León, Ministry of Finance Facade / Glass Works: PROINLLER Covers: Intemper Metal Works: DACIN Concrete Flooring: ARGAPREF Resin Flooring: Rinol Rocland Suesco, S.L. Partition Walls / Suspended Ceilings: Zamorana de Aislamientos Termo-acústicos Woodworks: Hnos. García Santiago, S.A. Elevators: Schindler Air-conditioning: Atil Cobra Electricity Project: Agosa Furnishings: NUAR (Sellex), DACIN, Ciprés (Formica) Garden Design: Viveros Gimeno Salamanca S.I. Awnings: Ladis Protección Solar S.l. Quality Control: Incosa Photographs: Javier Callejas Sevilla

natura | 95


proje | project

proje | project

KÂAT MİMARLIK’TAN DOĞAL TAŞI BAĞLAMA KATAN PROJELER PROJECTS INTRODUCING NATURAL STONE TO THE CONTEXT BY KÂAT ARCHITECTS

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

Lebriz Atan Karaatlı ve Sacit Arda Karaatlı tarafından kurulan Kâat Mimarlık, özel sektör ve kamu için projeler üretiyor. Üretim skalası, daha iyi mekânsal nitelik kazanabilecek her konuyu kapsıyor; Kâat Mimarlık bir fuar standını, kendi başına akmakta olan bir şelaleyi ya da dönüşmek üzere olan bir kenti mesleki pratikleri dâhilinde kabul ediyor. Ulusal ve uluslararası yarışma ve etkinliklerden ödüller alan ve proje uygulamaları bulunan genç ve dinamik mimarlık ofisinin doğal taş malzemeyi proje bağlamına dâhil ettiği 3 projeyi Natura okurları için seçtik... Founded by Lebriz Atan Karaatlı and Sacit Arda Karatlı, Kâat Architects produces projects for private and public sector. Its scale of production covers every issue that has the potential of acquiring a better spatial character; Kâat Architects embraces a fair stand design, a waterfall flowing on its own or a city that is about to be transformed as part of its professional practice. We have selected 3 projects where natural stone was introduced to the context by this young and dynamic architecture office, which carries out project implementations and has been awarded in national and international events and competitions...

natura | 96

natura | 97


proje | project

UZUNDERE CEMEVİ & SOSYOKÜLTÜREL MERKEZ - KÂAT MİMARLIK UZUNDERECE DJEMEVI & SOCIOCULTURAL CENTER – KÂAT ARCHITECTS

proje | project

Duvarlarda kaba yonu Antik Kale Taşı, zeminlerde ise Tarla Taşı tercih edildi… The walls have been clad in pitch-faced Antique Castle Stone, and the floors have been paved with Fieldstone...

Mimarlar projeyi şu şekilde açıklıyor: “İzmir Metropolü’nün güney sınırını çizen çevre yolu ile dağlık-doğal alan arasında kendine bir yer bulmuş bir mahalle Uzundere Mahallesi. Mahalleye girdiğimizde sanki Çevre Yolu’nun altından değil de, bizi 25 yıl geriye götüren bir zaman kapısından geçiyoruz. Hâlâ sokaklarda oynayan çocuklar, bir – iki katlı bahçeli evler ve güzel erik ağaçları var. Zaman içerisinde ve yavaşça evrilerek oluşmuş ve bizi her an bir sürprize hazırlayan yollar... ‘İmar Yolu’ olmadığı için, kapılarının önünde ‘çiğdem çitleyebilen’ ve kahkahaları eksik olmayan teyzeler… Yapı kalitesi olarak oldukça düşük fakat ara mekânlar ve insan samimiyeti olarak oldukça zengin bir mahalledeyiz. Cemevi’ne yaklaşırken yapılı çevre daha karakteristik hale geliyor. Cemevi’nin karşı tarafındaki evler, yol boyunca taş duvardan setlerin üzerindeler. Yerden yüksekliği 1 ile 2 metre arasında değişen taş duvar üzerine kurulu bir dünya. Bu duvar hem toprağı tutuyor hem de evlere bir baza oluşturuyor. Yolla kurdukları ilişki merdivenle. Çekme mesafesi olmadan yoldan doğrudan merdivenle bağlandığımız yapıların samimiyeti var. Aslında farklı bir ölçekteyiz. Yollar dar, binalar küçük, birbirine yakın ve kısa. Yapı-yol ilişkileri alıştığımızdan farklı... Doluluk boşluk ilişkileri ise farklı. Sanki 1/500 bir dünyada 1/1000 olarak unutulmuş bir yer gibi, mütevazı bir yerdeyiz. Projemiz nerede olduğunun farkında olan bir şekilde sakin; fakat hassas bir ibadet yapısı olarak kendi varoluşunu ortaya koymaktan çekinmeyen bir şekilde tasarlandı. Yapının yolla – mahalleyle kurduğu ilişki son derece mütevazı. Tıpkı, karşı karşıya olduğu taş duvar setler gibi taş duvarlardan oluşan vakur bir kompozisyon. Yoldan geriye çekilerek dar yolun biraz nefeslenmesini sağlıyor. Yol üzerindeki en son yapı olduğu için bu geri çekilme arkasındaki güzel dağları ve ağaçları ortaya çıkarıyor… The architects describe the project as follows: “Uzundere Neighborhood is located in between the highway defining the south end of the İzmir Metropolis and the adjacent highland-natural site. When we enter the neighborhood, we feel as though we are passing through a time gate that takes us back 25 years, and not under the Highway. There are still kids playing on the street, one or two-story houses with gardens and beautiful plum trees. Paths that have been slowly evolved over time, preparing us for a momentary surprise... As there aren’t any ‘Public Roads’, you can hear the peals of laughter of old women, who can still ‘crack sunflower seeds’ in front of their doors... The building quality is considerably poor but we are in a pretty rich neighborhood in terms of intermediary spaces and human sincerity. As you get closer to the Djemevi, the built environment becomes more characteristic. The houses in front of the Djemevi are on a stone wall set throughout the road. It is a world built on stone walls varying between 1 or 2 meters of height. These walls both hold the ground still and provides a base for the houses. They establish a relationship with the street by stairs. These are sincere buildings, which we access directly by the road without any setback distance. Actually, we are in a different scale. Streets are way too narrow, buildings are too small and short, and they are close to one another. Their road-building relations are different than what we are accustomed to... Their fullness and porosity relations are also different. We are in a modest place, as if it has been forgotten as a 1:1000 scale area in a 1:500 scale world. Our project was designed in a way that is calmy aware of where it is positioned, yet does not hesitate to put forth its own existence as a delicate structure of worship. The relationship established between the building and the road-neighborhood is extremely modest. Just as the stone wall sets that it is facing, it is a dignified composition comprised of stone walls. By pulling itself back from the road, it allows the narrow street to breathe a little bit. This retreat helps emphasizing the beautiful mountains and trees behind, as it is the last building on the road... natura | 98

natura | 99


proje | project

proje | project

KÜNYE Tasarım Ekibi: Sacit Arda Karaatlı ve Lebriz Atan Karaatlı Projenin Yeri: Karabağlar, İzmir İşveren: Karabağlar Belediyesi Program: Dini Yapı – İbadethane Proje Türü: Yarışma Projesi Proje Tarihi: 2017 Tasarım Alanı: 5.730 m²

Credıts

“CEMEVİNİN karşı tarafındaki evler, yol boyunca taş duvardan setlerin üzerindeler. Yerden yüksekliği 1 ile 2 metre arasında değişen taş duvar üzerine kurulu bir dünya. Bu duvar hem toprağı tutuyor hem de evlere bir baza oluşturuyor… Projemiz tıpkı, karşı karşıya olduğu taş duvar setler gibi taş duvarlardan oluşan vakur bir kompozisyon.”

Design Team: Sacit Arda Karaatlı and Lebriz Atan Karaatlı Project Location: Karabağlar, İzmir Client: Karabağlar Municipality Program: Religious Building – Place of Worship Project Type: Competition Project Project Year: 2017 Design Area: 5,730 sqm

“The houses in front of the Djemevi are on a stone wall set throughout the road. It is a world built on stone walls varying between 1 or 2 meters of height. These walls both hold the ground still and provides a base for the houses... Our project is, just as the stone wall sets that it is facing, a dignified composition comprised of stone walls.”

natura | 100

natura | 101


proje | project

proje | project

DALSEONG SPOR MERKEZİ - KÂAT MİMARLIK DALSEONG CITIZENS’ GYMNASIUM – KÂAT ARCHITECTS

Yarışma alanına üst ölçekten bakıldığında a z gabarili konut tipolojisi, insan ölçeğinde bir kent kurgusu ve tarım alanları, dağlar ve harika doğal bitki ör tüsüyle çevrelenmiş kent dokusu okunuyor. Kentteki trafik ar terleri birleşip iki ana ar tere bağlanıyor ve bunlardan birisi yarışma alanını sınırlandırmakla birlikte arsanın önünden geçiyor. Kente giriş ve çıkışın sağlandığı bu ana ar ter üzerinde yarışma alanı, bir karşılama ve uğurlama noktası olarak konumlanıyor. Karşılama noktası olarak kente dair ipuçları verme imkânı olan ve büyük bölümü doğal güzelliklerle kaplı bir alanda, minimum 9 metre yükseklik ve 1.425 m² programı içinde barındıran bina, “a z gabarili ve yeşil ile iç içe geçmiş bir şehir hakkında nasıl bir şeyler söyleyebilir?” sorusu, tasarımın ana sorunsalı oldu. Bu noktadan sonra, cevabını aranan konu mimari söylemler, form veya konstrüksiyon değildi. Bu bina en fa zla nasıl bir bina olmayabilirdi? Gelebileceği en müteva zı nokta neresiydi? Önerilen proje, bu cevabın arayışı oldu. Kente girenleri karşılayan, sınırları içerisinde muhteşem doğa güzellikleri ve bir “memorial” barındıran alana bir bina kondurmak yerine, ziyaretçilerin kendilerini birden içinde bulacağı, mevcut arsa ve doğa ile iç içe geçmiş, yapı olduğunu belli etmekten ziyade hissettiren bir tasarım hedeflendi. Dalseong Spor Merkezi yapısı, temel olarak birbirine dik açılı iki ta ş duvardan oluşuyor. İnsanın ürettiği bir ta ş duvar ile doğanın ürettiği bir tepenin karşılıklı olarak birbirine bakması, bu bağlamda önemli bulundu...

natura | 102

Hem iç mekân hem de dış mekân duvarlarında kaba yonu Antik Kale Taşı tercih edildi... Pitch-faced Antique Castle Stone was opted for both the interior and exterior walls of the space...

When the competition site is observed from an upper scale, it presents a low-height building typology, a human scaled urban layout and cultivated areas, mountains and an urban texture surrounded by a perfectly natural landscape. The traffic arteries of the city merge to connect to the two main arteries, one of which defines the competition area while passing by the site. The competition site, which is on this main artery providing entrance and exit access to the city, stands for a welcoming and sendoff spot due to its positioning. “What can this building of 9 meters of height embodying a 1,452-sqm program, can say about this city of low typology and natural landscape?”, has been the main question of design regarding this area that has the ability to give clues about the city as a welcoming spot, a large part of which is surrounded by natural beauties. From this point on, the answer we were looking for was not about the architectural theories, the form nor the construction. How could this building not be a building? What was the furthest modest point that it could reach? The proposed project became a quest for this answer. Rather than positioning a building onto an area that welcomes the urbanites and includes magnificent natural beauties along with a “memorial”, it was aimed to produce a design that is intertwined with the existing land and nature, giving the sense of a building instead of revealing it, where visitors would suddenly find themselves inside. Dalseong Citizens’ Gymnasium is structurally comprised of two right-angled stones facing each other. It was deemed important in this context that a stone wall created by humans was facing a hill created by nature...

natura | 103


proje | project

proje | project

KÜNYE Tasarım Ekibi: Sacit Arda Karaatlı ve Lebriz Atan Karaatlı Projenin Yeri: Dalseong, Güney Kore İşveren: D.A.C.C. Program: Spor Kompleksi Proje Türü: Yarışma Projesi Proje Tarihi: 2014 Tasarım Alanı: 4.500 m²

Credıts Design Team: Sacit Arda Karaatlı and Lebriz Atan Karaatlı Project Location: Dalseong, South Korea Client: D.A.C.C. Program: Sports Facility Project Type: Competition Project Project Year: 2014 Design Area: 4,500 sqm

Dalseong Spor Merkezi yapısı, temel olarak birbirine dik açılı iki taş duvardan oluşuyor. İnsanın ürettiği bir taş duvar ile doğanın ürettiği bir tepenin karşılıklı olarak birbirine bakması, bu bağlamda önemli bulundu... Dalseong Citizens’ Gymnasium is structurally comprised of two right-angled stones facing each other. It was deemed important in this context that a stone wall created by humans was facing a hill created by nature...

natura | 104


proje | project

MADENCİOĞLU ŞELALESİ VE YAKIN ÇEVRE DÜZENLEMESİ - KÂAT MİMARLIK MADENCİOĞLU WATERFALL AND VICINITY LANDSCAPE PLAN – KÂAT ARCHITECTS

İstinat duvarında kaba yonu Antik Kale Taşı, barbekü alanlarında ise Siyah Harman Tuğlası kaplaması tercih edildi... Pitch-faced Antique Castle Stone was opted for the retaining wall, while the BBQ areas were tiled with Black Clay Brick...

natura | 106

proje | project

Madencioğlu Şelalesi Zonguldak’ın Devrek ilçesinden yaklaşık 30 dakikalık sürüş mesafesinde; Özbağı Köyü ile Sofular Köyü’nü bağlayan yolun sonunda köprü olarak döndüğü noktada yer alıyor. Ağırlıklı olarak yerel halk tarafından piknik alanı olarak kullanılan alan, aynı zamanda doğa yürüyüşçülerinin ve bisikletle seyahat edenlerin de uğrak noktası. Farklı zamanlarda alanın daha verimli kullanılmasına yönelik bazı çalışmalar yapıldıysa da, kışın oluşan taşkınlar ve bakımsızlık yüzünden şelalenin çevresi atıl bir hale geldi. Mevcut durumda alanın iki tarafındaki dolgulardan ötürü, şelale dar bir alana dökülmekte ve oradan kendine bulduğu sızıntı denecek kadar az bir yolla akışına devam etmekteydi. Köprünün ve dolgu alanlarının üzerindeki korkuluklar metruk haldeydi ve ziyaretçiler arabalarıyla şelalenin dibine kadar girebildikleri için doğal bitki örtüsü zarar görmüş, şelalenin şiirselliği ise kaybolmuştu. Proje, alanın doğal güzelliklerini ön plana çıkarırken ziyaretçilerin de uzun vakitler eğlenceli zaman geçirebilecekleri nitelikte tasarlandı. Bunun için öncelikle, beton dökülerek elde edilmiş bu dolgu alanlarının kazılarak şelalenin belki de yüzyıllar önceki doğal haline dönmesi sağlandı ve bundan sonra yapılacak tüm müdahaleler zarifçe ve narince doğaya dokunacak şekilde yapıldı. Özbağı köyünden gelen yolun devamı niteliğinde bir iskele önerildi ve bu iskelenin solundaki istinat duvarı ışıklandırılarak güzel bir taş duvara dönüştürülürken sağ tarafına ise, ziyaretçilerin kullanabilecekleri çeşitli amaçlara yönelik kamusal platformlar yerleştirildi. Bu platformlardan birkaçında isteyenler şelaleye karşı oturabilir, kitap okuyabilir ya da gözlerini kapatıp şelalenin sesini dinleyebilirler… Madencioğlu Waterfall is about a 30-minute drive from the Devrek district of Zonguldak; it is located at the point where it turns as a bridge at the end of the road that connects the villages of Özbağı and Sofular. Predominantly used as a picnic area by the local community, the area is also frequented by hikers and cyclists. Even though there were some studies carried out for a more efficient use of the area at different times, the environment around the waterfall became idle because of the floods and negligence during the winter. Due to the concrete fillings on both ends of the area in the current situation, the waterfall was poured into a narrow area and continued to flow through a path that could almost be defined as a leak. The railings on the bridge and the filling areas were broken and the natural vegetation was damaged because the visitors drove almost all the way to the bottom of the waterfall, and therefore the poetic nature of the waterfall was long lost. Our project has been designed in such a way that unravels the natural beauties of the area, while visitors can spend long and quality time. For this purpose, the filling areas made of concrete were excavated and the waterfall was turned back to its natural state, perhaps to its original state hundreds of years ago, and all of the following interventions were made elegantly, touching the nature in a delicate way. A pier was proposed as a continuation of the road from the Özbağı Village, and the retaining wall to the left side of this pier has been illuminated and transformed into a beautiful stone wall, while the right side of it has been equipped with public platforms that can be used by visitors for different purposes. In some of these platforms, people can sit against the waterfall, read a book or close their eyes and listen to the sound of the waterfall...

natura | 107


proje | project

proje | project

KÜNYE

Özbağı köyünden gelen yolun devamı niteliğinde bir iskele önerildi ve bu iskelenin solundaki istinat duvarı ışıklandırılarak güzel bir taş duvara dönüştürülürken sağ tarafına ise, ziyaretçilerin kullanabilecekleri çeşitli amaçlara yönelik kamusal platformlar yerleştirildi. Bu platformlardan birkaçında isteyenler şelaleye karşı oturabilir, kitap okuyabilir ya da gözlerini kapatıp şelalenin sesini dinleyebilirler…

Tasarım Ekibi: Sacit Arda Karaatlı ve Lebriz Atan Karaatlı Projenin Yeri: Devrek, ZONGULDAK İşveren: Zonguldak İl Özel İdare Program: Kamusal Alan Düzenlemesi Proje Tarihi: 2018 Tasarım Alanı: 305 m² Mimari Proje: Sacit Arda Karaatlı ve Lebriz Atan Karaatlı Statik Proje: Bilgiç Mühendislik Elektrik Projesi: Mak Enerji Danışmanlık Aydınlatma Tasarımı: Mak Enerji Danışmanlık

Credıts Design Team: Sacit Arda Karaatlı and Lebriz Atan Karaatlı Project Location: Devrek, ZONGULDAK Client: Governorship of Zonguldak Program: Public Space Recreation Project Year: 2018 Design Area: 305 sqm Architectural Project: Sacit Arda Karaatlı and Lebriz Atan Karaatlı Static Project: Bilgiç Engineering Electricity Project: Mak Energy Consultancy Lighting Design: Mak Energy Consultancy

A pier was proposed as a continuation of the road from the Özbağı Village, and the retaining wall to the left side of this pier has been illuminated and transformed into a beautiful stone wall, while the right side of it has been equipped with public platforms that can be used by visitors for different purposes. In some of these platforms, people can sit against the waterfall, read a book or close their eyes and listen to the sound of the waterfall...

natura | 108

natura | 109


proje | project

proje | project

Kâat Mimarlık Hakkında About Kâat Architects

Kâat Mimarlık sürat düşkünü bir dünyada doygun bir mimarlık süreci üretmekte ısrarcı olmaya çalışıyor. Her proje konusuna kışkırtıcı bir sorgulama ile yaklaşıyor, her konuyu üzerine yeniden düşünmek için fırsat olarak görüyor ve ikna edilmesi gereken insanlarla geçen süreci oldukça kıymetli buluyor. Kâat Mimarlık mimari üretimlerini şu şekilde anlatıyor: “Farklı olsun diye bir niyetle başlamasak da, bakınca tanınır bir mimarlık üretmekten kaçınıyoruz. İçinde yaşadığımız coğrafya – politika ve yeri mümkün kılan tüm unsurlar ve hatta bizler, düşünsel ve fiziksel bir değişim içindeyken, mekân tasarımında öne çıkan reflekslerin aynı kalmasının mümkün olmaması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla, ürettiğimiz projeleri birbirine bağlayan ortak bir fikir var ise, buna ‘daha iyi bir fiziksel çevre üretmek’ diyebiliriz.” In this fast-paced world, Kâat Architects tries to be insistent on producing a saturated architectural process. It approaches each project with a provocative questioning, sees every issue as an opportunity to dwell on once again, and finds extremely valuable the process in which there are people to be convinced. Kâat Architects explains its architectural productions as follows: “Although we have no intention to start a project for making it different, we avoid producing architectural works that can be recognized at first glance. While all of the elements making the geography-politics and the place in which we live possible, and even ourselves are in a constant intellectual and physical change, we believe that the reflexes coming to the fore during the design of a space should not stay the same. Therefore, if there is a common idea that connects the projects that we produce, we can say that it is ‘producing a better physical environment’.”

natura | 110

natura | 111


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

WIND ANKARA ÖRNEK VİLLA & ÖRNEK DAİRE WIND ANKARA SAMPLE VILLA & SAMPLE APARTMENT

ÖRNEK VİLLA / SAMPLE VILLA

Mutfak Bölümü: RISING Star ve Alexander Black Kitchen Section: Rising Star and Alexander Black

Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 112

natura | 113


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

ÖRNEK DAİRE Giriş bölümü / genel koridor alanı: RISING Star ve Alexander Black Entrance section / common hallway area: Rising Star and Alexander Black

Wind Ankara projesi Ankara’nın son dönemde yoğunlukla tercih edilen Çayyolu bölgesinde, bölgenin merkezi olarak adlandırılabilecek Park Caddesi üzerinde yer almaktadır. Mimari ve iç mimari projesi AS Architects tarafından gerçekleştirilen projede başlangıçtan itibaren, projenin ana fikri olarak sadece konumuyla değil, barındırdığı tüm ögeler ile bulunduğu alan içerisinde farklı bir proje elde etme tavrı hedeflenmiştir.

The Wind Ankara project is located in Çayyolu district, which has been highly frequented in Ankara lately, and situated on the Park Avenue, which can be defined as the center of the area. Having its architectural and interior architectural project carried out by AS Architects, the project, from start to finish, aimed at the central theme of presenting an outstanding model in the area, not only with its location but also with all of the elements that it embodies.

Yapılaşmanın net şekilde tarif edildiği bir planlamaya sahip alana bir adet 19 katlı konut bloğu ile 14 adet birbirine eş müstakil konut yapısı yerleştirilmiştir. Kule, nadiren uygulanan bir konut biçimi olarak her katta tek daire bulunacak şekilde planlanmıştır. Böylelikle her bir daire dört cephesi ile arazinin panoramik manzarasına hakim hale getirilmiştir.

A 19-story housing block and fourteen identical detached dwellings were erected on a site with a clearly defined planning. The tower was planned to have single apartments on each floor as a rarely implemented form of dwelling. In this way, each apartment has four facades, dominating the panaromic view of the area.

Toplam 365 m² büyüklüğünde 5+2 daireler nitelik anlamında da kullanıcıların konforunu sağlayacak her türlü unsur, mimari ve iç mimari anlamda projeye entegre edilmiştir. Tek katlı daireler, geniş yönden ortak alana hakim manzaraya açılan bir adet salonu, kendi içerisinde ayrı bir yaşam alanı barındıran mutfağı, tümü özel banyoya sahip 1 adet ebeveyn, 3 adet çocuk yatak odasını, 1 adet oturma odasını, alternatif ve ferah bir yaşam alanı sunan ve mutfak alanı ile entegre çözülmüş kış bahçesi alanını ve servis alanlarını kapsamaktadır. Kulenin son katında yer alan 6,5+2 dubleks konut ise hem manzarası hem geniş ve ferah iç planları ile fark yaratmaktadır.

Apartments having a 5+2 layout with a total size of 365 sqm, present every kind of element to provide the required comfort to users, which are completely integrated into the project through architectural and interior architectural planning. The singlestory apartments include; a living room opening up to the dominant view of the common area from a wide angle, a kitchen that embodies a separate living space, 1 master bedroom, 3 children’s rooms, 1 lounge room with all having private bathrooms, a winter garden area integrated with the kitchen space offering an alternative and spacious living area, along with service areas. Additionally, the highest floor of the tower embodies a 6,5+2 duplex apartment, creating all the difference in terms of both its view and its wide and spacious interior plans.

Müstakil konutlar ise ortak alana bakan cepheleri ile her konutun kendisine ait olan sakin bahçeleri arasında tamamen geçirgen ve derinlikli şekilde planlanmıştır.

As for the detached dwellings, they have a completely permeable and detailed planning with their facades overlooking the common area between the serene gardens of each dwelling.

natura | 114

natura | 115


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

Banyolar: Shining Cloud (Bookmatch) , Alexander Black, RISING Star Bathrooms: Shining Cloud (Bookmatch), Alexander Black, Rising Star

Bu anlamda kullandığımız noktalarda performans açısından daha farklı sonuçlar elde edebileceğimiz yapay malzemeler varsa dâhi mermer kullanmayı tercih ediyoruz. Ülkemizin bu konudaki zenginliği, kaynakların çokluğu, kullanmayı tercih ettiğimiz pek çok malzemenin aksine işimizi kolaylaştırıyor."

AS ARCHITECTS HAKKINDA

AS Archiects, Y. Mimar Ayşin Sevgi Karakurt tarafından, Ankara merkezli bir mimarlık stüdyosu olarak kurulmuştur. Stüdyo, Ankara, İstanbul ve Bodrum’da yüksek katlı karmaşık programlı büyük ölçekli yapılardan, küçük ölçekli villa projelerine kadar değişen bir aralıkta pratiğini sürdürmektedir. Ayşin Sevgi Karakurt, pek çok prestijli ve önemli ulusal projelerde yer almış, ödüllü bir mimardır. Projelere olan yaklaşımı probleme kendi içerisinde en verimli, yenilikçi ve aynı zamanda da uygulanabilir çözümü bulmaktır. Tüm bu süreçler içerisinde mühendislik ve danışmanlık firmaları ile yoğun bir koordinasyon ve detaylandırma sürecini de ilerletmektedir. Stüdyonun en belirgin karakteristiği, tüm ekibin problemin ilk gününden itibaren projenin tamamlandığı süreye kadar aynı motivasyonla tasarım ve detaylandırma performansını göstermesidir.

despite its own richness of textures. In this sense, we prefer to use marble even though there are artificial materials that we can use in certain areas to obtain different results in terms of performance. The richness of our country in this regard and the prolificacy of its resources make it easier for us, unlike many other materials that we opt for,” states AS Architects.

ABOUT AS ARCHITECTS

AS Architects was founded by Architect (MSc) Ayşin Sevgi Karakurt as an Ankara-based architecture studio. The studio continues its practices in a broad spectrum, ranging from high-rise, complex-programmed, large-scale buildings to small-scale villa projects in both İstanbul and Bodrum. Ayşin Sevgi Karakurt, the awardwinning architect, has participated in many prestigious and prominent national projects. Her approach to projects is to find the most efficient, innovative and at the same time feasible solution to problems. Among all of these processes, she also follows an intensive coordination and detailing schedule with engineering and consulting firms. The most distinctive character of the studio is that the entire team demonstrate the same design and detailing performance with the same motivation from the first day of the problem until the end of the project.

Kat koridorları ve merdivenler: RISING Star ve Alexander Hacim, ışık, derinlik gibi kavramları yorumlayan ve tüm mekânların ihtiyaca yönelik olarak, ayrı ayrı düşünülerek düzenlendiği bir yapıya sahiptir. Her biri toplam 760 m² büyüklüğündeki 6+2 villaların bodrum katında yer alan dinlenme alanları, zemin katında bulunan geçirgen ve derinlikli yaşam alanları ve tüm araziye hakim, özel teraslı ebeveyn süiti dikkat çekici niteliktedir.

They reinterpret notions such as volume, light and depth, with all having distinguished organizations responding to the needs of each space. They stand out with the recreational areas situated at the basement floor of 6+2 villas with each having a total of 760 sqm, the permable and detailed living spaces located on the ground floor, and the master suite overlooking the entire site with a private terrace.

Wind Ankara Örnek Dairesi ve Örnek Villası kapsamında doğal taş ve mermer kullanımı projenin mevcut çizgisine değer katmıştır. Mermerin net ve zarif duruşu işçiliğindeki kalite ile bir arada göz alıcı bir görünüm ortaya çıkartmıştır.

In the framework of Wind Ankara Sample Apartment and Sample Villa, the use of marble and natural stone has added value to the existing character of the project. The crisp and elegant outlook of marble juxtaposed with the quality craftsmanship, creating an eye-catching appearance.

AS Architects proje ile ilgili şunları söylüyor: "Mermer tasarımlarımızda kullandığımız en değerli doğal hammadde. Tasarımlarımızın tek taşı. Tüm doğal ürünler gibi hiçbir tasarımcının, programın veya algoritmanın üretemeyeceği zenginliğe sahip desenleri ve doku farklılıkları ile mekânlara his katabilen bir materyal. Ayrıca mermerin kullanıcı üzerinde her zaman kaliteyi ve inceliği vurgulayan bir etkisi var. Yanına eklediğimiz, birlikte planladığımız doku ve renkleri kendi doku zenginliğine rağmen toparlaması ve onlarla uyumu da diğer bir avantajı. natura | 116

Floor hallways and staircases: Rising Star and Alexander

“Marble is the most valuable natural raw material that we use in our design projects. It is the keystone of our designs. It is a material that has the potential to attribute different sensations to spaces thanks to the richness of its patterns and textural variability, which no software or algorithm can generate, just as in all of the other natural products. In addition to this, marble has an effect on users which always accentuates quality and finesse. Another one of its advantages is its ability to blend and clean up the textures and colors that we place along, natura | 117


iç mimarlık | interior design

Mutfak Bölümü: RISING Star ve Alexander Black

iç mimarlık | interior design

ÖRNEK DAİRE / SAMPLE APARTMENT

Kitchen Section: Rising Star and Alexander Black

KÜNYE ÖRNEK VİLLA / SAMPLE VILLA

Proje Yeri: Çayyolu, Ankara Proje Tarihi: 2016 Yapım Tarihi: 2017 Toplam İnşaat Alanı: Örnek Villa: 760m², Örnek Daire: 365 m2 İşveren: Voga-Taha İnşaat Ana Yüklenici: Voga-Taha İnşaat Mimari Proje AS Architects İç Mimari Proje: AS Architects Fotoğraflar: Fethi Mağara

Credıts

Giriş ve Salon Bölümü: Rising Star ve Alexander Black Entrance and Living Room Section: Rising Star and Alexander Black natura | 118

Project Location: Çayyolu, Ankara Project Year: 2016 Construction Year: 2017 Total Construction Area: Sample Villa: 760 sqm, Sample Apartment: 365 sqm Client: Voga-Taha Construction Prime Contractor: Voga-Taha Construction Architectural Project: AS Architects Interior Architectural Project: AS Architects Photographs: Fethi Mağara

natura | 119



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.