MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE
MAYIS-HAZİRAN 2015 / MAY-JUNE 2015
VODAFONE ARENA BÜNYAMİN DERMAN İLE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH BÜNYAMİN DERMAN DÜNYADAN TASARIM HAFTALARI DESIGN WEEKS FROM THE WORLD ZEYNEP FADILLIOĞLU İLE SON PROJELERİ ÜZERİNE WITH ZEYNEP FADILLIOĞLU ON HER LATEST PROJECTS MİMARLIĞA KENDİNİ ADAMIŞ GENÇ SOLUKLAR YOUNG PEOPLE WHO DEVOTED THEMSELVES TO ARCHITECTURE
Temmer Showroom - Etiler / Ä°stanbul
www.temmermarble.com
BAŞLARKEN / INTRODUCTION BAŞKAN’IN MESAJI / MESSAGE FROM THE PRESIDENT • 04 EDİTÖRDEN / EDITORIAL • 05 HABERLER & ETKİNLİKLER / NEWS & EVENTS • 06 ALEXANDER WANG & HAYDENSHAPES’TEN YAZA ÖZEL TASARIMLAR / SPECIAL DESIGNS FOR SUMMER BY ALEXANDER WANG & HAYDENSHAPES • 08 DOĞAL TAŞ İLE GÖZ KAMAŞTIRAN TAKI TASARIMLARI / EYE-SMASHING JEWELRY DESIGNS WITH NATURAL STONE • 12 ORLANDO 14 - 17 NİSAN 2015 TARİHLERİ ARASINDA TÜRK DOĞAL TAŞLARINI KONUK ETTİ / ORLANDO HOSTED THE TURKISH NATURAL STONES IN 14-17 APRIL 2015 • 16 FUARLAR / EXHIBITIONS TASARIM HAFTALARI & FUARLARI / DESIGN WEEKS & FAIRS • 38 MİMARİ / ARCHITECTURE KAPAK KONUSU / COVER STORY: VODAFONE ARENA • 64 HATAY İL GENEL MECLİSİ VE İL ÖZEL İDARESİ HİZMET BİNASI YARIŞMA PROJESİ MANÇO MİMARLIK / HATAY GOVERNORSHIP BUILDING COMPETITION PROJECT - MANÇO ARCHITECTS • 76 MIMARLIĞA KENDINI ADAMIŞ GENÇ SOLUKLAR / YOUNG PEOPLE WHO DEVOTED THEMSELVES TO ARCHITECTURE • 84 GÖZLEM / OBSERVATION “ÇÜNKÜ TAŞ, YERINDE AĞIRDIR: HAYATIN ANLAMI VE AMACI YUVASINDA BIR YABANCI DEĞILDIR…” / “BECAUSE STONE WEIGHS MORE ON ITS OWN GROUND: THE MEANING AND PURPOSE OF LIFE IS NOT AN ALIEN IN ITS HOME...” • 96 SÖYLEŞİ / INTERVIEW ZEYNEP FADILLIOĞLU İLE SON PROJELERİ ÜZERİNE / WITH ZEYNEP FADILLIOĞLU ON HER LATEST PROJECTS • 100 SANAT / ART HEYKELTIRAŞ SERDAR KAYNAK’TAN “DÜALİTE” / “DUALITY” FROM THE SCULPTOR SERDAR KAYNAK • 116 SEKTÖRDEN / SECTORAL NEWS MERMERDE TEKNOLOJİK GELİŞMELER / TECHNOLOGICAL DEVELOPMENTS ON NATURAL STONE • 122 “INDIA GRAND HYATT GOA” • 126
76 88
116
100
122
126
başkan mesajı
chairman’s message
Ali Kahyaoğlu kahyaoglua@yahoo.com
Değerli Meslektaşlarım, Zor bir yıl bizi bekliyor. Bir taraftan Rusya krizi, diğer taraftan komşularımızda süregelen savaş ve terör. Bunun üzerine ilave olarak en önemli alıcımız olan Çin’deki talep azalması, hepimizi kötü etkiliyor. ereken tedbirleri alması gerekmektedir. Saygılarımla,
Dear Collegue, A difficult year awaits us. On the one hand, the crisis in Russia; on the other hand, war and terror ongoing in our neighbours.In addition, the decrease in demand in China, our most important importer. The year 2012 Prime Ministry directive t end, all units must take the measures necessary for solving the problems of the industry. Sincerely,
Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee ve İstanbul Mineral Exporters Association, CEO Ali Kahyaoğlu Yayın Kurulu Editorial Commitee Ali Kahyaoğlu Hasan Hüsnü Ayvacı Rüstem Çetinkaya Yakup Sürmen Banu Sürmen Mutlu Öktem Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok yzeliha@yahoo.com Konular Editörü Features Editor Selin Biçer Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Turan Aksoy Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement reklam@krmedya.com Baskı / Publishing FRS Matbaacılık Mas- Sit Matbaacılar Sitesi 5. Cad. 34 Bağcılar 34204 İstanbul Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com
natura | 4
editörden
editorial
Ülkemizde çok sayıda kaliteli proje sürdürülmekte olmasına karşın doğal taş dünyası maalesef iyi günler geçirmiyor, sebebi sektörel sorunlar olsa da tasarım eksikliğinin de bu durumda payı büyük. Elbette mesele sadece tasarım yapmak değil hiçbir zaman. Ancak akıllı bir tasarımın malzemeyi ya da işi öne çıkardığı da bir gerçek. Ülkemiz doğal taş açısından çok zengin ve pek çok iyi alternatifler sunmakta. Fakat yıllardır aynı bakış açısı ile üretim yapıldığı için ilerleme kaydedilemiyor veya yapılan iyilikler görülemiyor. Ayrıca mimarların da doğal taş bilgisi kısıtlı olduğu için yurtdışı kaynaklar daha cazip hale gelebiliyor. Ve doğal taş üzerine tasarım anlamında yerel kaynaklar yerine başka bazı ülkelerin adı akla geliyor. Bu durumu kırmak için yapılan çalışmaları duyurmaya gayret ediyoruz. Bu sayımızda pek çok farklı fuar ve etkinlik haberi vermemizin sebebi süregelen yenilikleri bir nebze olsun gözler önüne serebilmek… Kapak konumuz çok tartışmalı süreçlerden geçen, İstanbul’un göz bebeği olan bir lokasyona sahip olan eski adıyla BJK İnönü Stadyumu yeni adıyla Vodafone Arena projesi. Konuyla ilgili bilgiyi çok sayıda başarılı projeye imza atan mimarından aldık… Sizlere bir dosya halinde, adlarını yakın gelecekte sıklıkla duyacağımız genç mimarlarımızdan bir kısmını tanıttık. Amacımız son yıllarda sıklıkla duyduğumuz “yıldız proje, yıldız mimar” kavramı dışından bir göz ile yapılanlara bakabilmek ve sizlere gösterebilmek… Mimarlık çok kısıtlı bir zümrenin sınırları içinde konuşulmakta. Artık bir şehrin içinde şehre uyumlu mekân ve yapı yapmak bir hedef olmaktan çıktı. Gösteriş merakı mimaride maalesef çok yaygın. Medyada gördüğü en son ilginç bina, değişik yapılar yapmak isteyen mimarın kendi mimarlık tarihinin başlangıcı olabiliyor. Bu belki de eskiyi bilmemenin veya yok saymanın verdiği bir durumdan ötürü böyle. Yeniyi eskinin içinden çıkaran bir tasarımcıya kulak verdik… Her sayımızda; popüler olandan ziyade modern zamanda doğal taşın kullanıldığı “iyi mimarlık” örneklerini sayfalarımıza taşımaya devam edeceğiz. Doğal taş malzemesinin özenle kullanıldığı projeleri bu sayıda da anlatmaya devam ettik. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle… Söz uçar, yazı kalır… Despite the fact that a large number of high quality projects are being pursued in our country; unfortunately, the natural stone community is not having good days. Although there are sector related problems, the shortcomings of design are also a major factor for this situation. Indeed, the issue is never just designing. Yet, it is a reality that a smart design makes the material or the job stand out. Our country is very wealthy in terms of natural stone and is offering many many good alternatives. However, no progress can be made nor accomplishments may be observed as production has been done through the same perspective over the years. Furthermore, foreign resources may seem to be more attractive due to the limited knowledge of architects on natural stone. Hence, in the context of design with natural stone; certain other countries come to mind instead of local resources. We are striving to promote the work done to get out of this trap. The reason why we included a large number of news items on trade fairs and events in this issue, is the attempt to reveal the Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok ongoing innovations, albeit just a tad... Our cover story is on BJK Inönü Stadium as it was known before, named Vodafone Arena now, which has a location crowning Istanbul, which has gone through highly contentious processes. We were briefed on the project by its highly accomplished architect. We introduced to you in the form of a folder a segment of our young architects whom I am sure will hear of in the days to come, frequently. Our objective is to be able to look at what is done from an eye outside the concept of “star project, star architect” we have been hearing about a lot in recent years and to have you see them... Architecture is being discussed within the boundaries of a very restricted class. Nowadays, to build a place and building in a city in harmony with, is not a target any more. Unfortunately, architecture is very anxious these days to show off. The last interesting building she has seen in the media may be the start of her own history of architecture, for an architect wishing to construct different buildings. This is so maybe because of not knowing or disregarding what is old. We lent an ear to a designer extracting the new out of the old. With our every issue, we will continue to carry to our pages the examples of rather than what is popular, those of “good architecture” where natural stone has been used in modern times. We kept on describing the projects in which natural stone is used diligently in this issue as well. Reiterating our persistence on bringing the specimens of good architecture before you, let’s say “See you in the next issue”. Hoping to have made some contribution to the efforts by architecture to make the world more beautiful... Verba volant, scripta manent…
haberler | news
Altuğ-Behruz Çinici arşivi yorumlanıyor Altug-Behruz Çinici archive is interpreted ALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi’nin 2014’te teslim aldığı Altuğ-Behruz Çinici Arşivi, uzun soluklu bir mimarlık ofisinin geçmişini detaylı şekilde sunmanın ötesinde, 1960’lardan 2000’lere Türkiye’deki ortamın mimar, işveren ve kullanıcılar açısından değerlendirilmesine olanak tanıyor. SALT Araştırma’da dijitalleştirme ve kataloglama çalışmaları sürdürülen arşivin içeriği, yıl boyunca herkesin katılımına açık programlarla yorumlanacak. Film gösterimi ve konuşmalardan oluşan ilk program, 29 Mayıs günü 17.00-20.00 saatlerinde, SALT Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gerçekleştirilecek. Behruz Çinici’nin konuşma kayıtlarından derlenen film, mimarın işleri ile mimarlık ve şehircilik anlayışına dair beyanlarına odaklanıyor. Konuşmalarda ise, arşivin kapsamı, Çinici’nin toplumda temsil ettiği mimar pozisyonu ile Altuğ ve Behruz Çinici’nin ilk dönem çalışmalarından olan ODTÜ kampüsünün mekânsal nitelikleri irdelenecek. İstanbul’un yanı sıra Ankara’da düzenlenecek sonbahar programları da, Altuğ-Behruz Çinici Arşivi’nden yola çıkarak ofisin tüm dönemleri ve zaman içerisinde geçirdiği değişime ışık tutacak.
S
S
The Altuğ-Behruz Çinici Archive received by SALT Research Architecture and Design Archive, beyond presenting in detail the history of an old architecture office, enables the evaluation of the environment in Turkey during 1960-2000 with regard to architects, employers and users. The content of the archive which is still being digitalized and catalogued by SALT Research will be interpreted by programs open to visitors throughout the year. The first program that consists of films and speeches will be realized in Open Cinema in SALT Beyoglu on 29th of May at 17.00-20.00. The film which was compiled from BehruzCinici’s conversation records concentrates on the works of the architect and his concept of architecture and city planning. In the conversations the scope of the archive, the architect position represented by Cinici in the society and the spatial features of ODTU campus which is one of Altug and BehruzCinici’sforst works will be scrutinized. Besides Istanbul, the autumn programs to be arranged in Ankara will illuminate all periods of the office and the changes it had throughout the time.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Kampüs ve Yaya Allesi, 1970’ler
Middle East Technical University Department of Physics, Campus and Pedestrian Alee, 1970s
natura | 6
haberler | news
Alexander Wang & Haydenshapes’ten yaza özel tasarımlar Special designs for summer by Alexander Wang & Haydenshapes
natura | 8
haberler | news
FotoÄ&#x;raflar / Photographs: Haydenshapes
natura | 9
haberler | news
natura | 10
haberler | news
Ü
nlü moda tasarımcısı Alexander Wang, Avustralyalı sörf malzemeleri markası Haydenshapes ile sıra dışı bir birlikteliğe imza atarak, markanın ödüllü “Hypto Krypto” sörf tahtalarını yorumladı. Wang’in New York Soho’daki mağazasında bir yerleştirme olarak sergilenmek üzere sınırlı sayıda üretilen ve tümü el yapımı olan beş adet sörf tahtası, mermer görünümleri ile yazı serinleteceğe benziyor. Proje için Alexander Wang ve Haydenshapes kurucusu Hayden Cox’un bizzat geliştirdiği ve dokuları ile mermeri andıran grafikler, dijital baskı tekniği ile ipeğe aktarıldı ve ardından sörf tahtasına dönüştürüldü. Mağaza mekânının ortasındaki siyah bir kafese asılan sörf tahtaları, siyah “dalga”lar arasında Wang’in alametifarikası siyah deri çantalar ve topuklu ayakkabılar ile birlikte sergilenerek tasarımcının “sert ve vamp” duruşunun altını çiziyor. Alexander Wang’in özellikle son dönem işleri arasında mermer yorumları oldukça geniş bir yer tutuyor. Amerikalı tasarımcı, bu malzemeye olan ilgisini sörf tahtalarını sergilediği New York mağazasındaki yaygın mermer kullanımı ile de belli ediyor.
F
amed fashion designer Alexander Wang, in an out-of-ordinary collaboration with Austrialian surf ware brand Haydenshapes, interpreted the prized “Hypto Krypto” surfboards of the brand. Five pieces of surfboards, manufactured in limited number to be exhibited as an installation in Wang’s store at Soho, New York, which are all handmade; are expected to cool down the summer with their marble looks. The graphics, developed by Alexander Wang and Haydenshapes founder Hayden Cox, and resembling marble with their texture; were transferred on silk by the digital printing technique and then transformed into a surfboard. Surfboards, suspended in a black cage at the center of the store space, displayed together with Wang’s signature black leather handbags and stilettos among black “waves”, underscore the tough and wamp stance of the designer. Marble interpretations are highly significant among Alexander Wang’s most recent period works. The American designer reveals his interest in this material also with the widespread marble use in his New York store where the surfboards are on display.
natura | 11
haberler | news Lava Gri Prit
DOĞAL TAŞ İLE GÖZ KAMAŞTIRAN TAKI TASARIMLARI EYE-SMASHING JEWELRY DESIGNS WITH NATURAL STONE natura | 12
haberler | news
Kaktüs Kuvars
Ç
ocukluğunun geçtiği Kapalıçarşı’nın sihirli atmosferinden ilham alan Yonca Akbayrak ve uzun süre moda sektöründe çalışan Beste Cesur tecrübelerini birleştirerek 2013 yılında Lucky Culture markasını
Agat
Y
yarattılar. Lucky Culture, hayatın her anının değerli olduğunu vurgulayarak insan ruhuna dokunan her formu tasarımlarına yansıtıyor. İstanbul’un tükenmeyen enerjisi ve alışkanlık yaratan kaosundan beslenen marka, altın, gümüş, değerli ve yarı değerli taşlar kullanarak, sınırlı sayıda veya kişiye özel tek parçalar yaratıyor.
Yonca Akbayrak who was inspired by the magical atmosphere of Kapalçarşı where she spent her childhood and Beste Cesur who worked in the fashion industry for a long time combined their experiences in 2013 to create brand Lucky Culture. Stressing that each moment of life is worthy, Lucky Culture reflects each form touching upon the soul of the individual to their designs. The label, nurtured by the unending energy and habit forming chaos of Istanbul, creates limited number or dedicated single pieces using gold, silver, precious and semi-precious Stones.
Kristal Koleksiyonu
Crystal Collection
Kutsal Geometri Koleksiyonu
Sacred Geometry Collection
Lucky Culture tarafından bu seri, “hafızası olan koleksiyon” olarak tanımlanıyor. Lucky Culture evrenin DNA’ları olarak kabul edilen kristalleri Kristal Koleksiyonu ile günlük hayatımızın bir parçası haline getirdi. Aynı parmak izi gibi kişiye özgü kristaller, altın ve gümüşle bir araya gelerek sadece bedeninizi değil, ruhunuzu da besliyor.
Bu seriyi Lucky Culture,“kusursuzluğa açılan kapı”olarak nitelendiriliyor. Esin kaynağı kutsal geometri olan koleksiyon, aslında hayatın tüm ayrıntılarında karşımıza çıkan, alıştığımız fakat üzerinde düşünmeye fırsat bulamadığımız oran, denge ve uyumun sonsuz döngüsünü sorgulamamız için bize bir fırsat veriyor. Farkındalığımız oranında kavrayabileceğimiz kutsal geometri bize tesadüflerin olmadığını kanıtlar nitelikte.
Lucky Culture calls this series the “collection with a memory”. Lucky Culture made crystals recognized as the DNAs of the universe part of our day-to-day life with crystal collection. Individual crystals, just like a fingerprint, feed not just your body but also your soul, coming together with gold and silver.
Lucky Culture calls this collection as the door opening to perfection. The collection inspired by sacred geometry gives us a chance to question the eternal cycle of ratio, balance and harmony which actually appears before us in all details of life, on which we cannot get the opportunity to think. Sacred geometry, which we can grasp to the extent of our awaraness, proves us thattherearenocoincidences. natura | 13
haberler | news
Pirit
Agat
Herkimer Koleksiyonu
Herkimer Collection
Lucky Culture ürünlerini www.lucky-culture.com web sitesi üzerinden online olarak satın alabilirsiniz. Ayrıca aşağıdaki sosyal medya hesaplarından yeni ürünler ve koleksiyonlar hakkında fikir edinebilirsiniz: www.facebook.com/luckycultureistanbul www.twitter.com/LuckyCulture www.instagram.com/luckyculture www.pinterest.com/luckycultureist
You can purchase Lucky Culture products online at www. lucky-culture.com. You may also get information on new products and collections from the social media accounts below: www.facebook.com/luckycultureistanbul www.twitter.com/LuckyCulture www.instagram.com/luckyculture www.pinterest.com/luckycultureist
Adını ilk çıkar tıldığı New York Herkimer County’den alan Herkimer Elması, usta ellerde gümüş ve altınla işlenerek, Lucky Culture’ın Herkimer Koleksiyonu’nu oluşturdu. Bu benzersiz koleksiyon, fiziksel, zihinsel ve duygusal uyumu, kişiye özel, tek ve benzersiz parçalarla bedenimize ta şıyor.
Aragonit
natura | 14
Pirit
Herkimer Diamond, coined after New York Herkimer County, where it was first extracted was processed with silver and gold in masterful hands, forming Herkimer Collection in Lucky Culture. This unique collection carries physical, mental and sentimental harmony to our bodies by bespoke and unique pieces.
Pirit
haberler | news
ORLANDO 14 - 17 NİSAN 2015 TARİHLERİ ARASINDA TÜRK DOĞAL TAŞLARINI KONUK ETTİ ORLANDO HOSTED THE TURKISH NATURAL STONES IN 14 - 17 APRIL 2015
A
merika’nın en büyük doğal taş fuarı olan CoveringsShowcasing Tile + Stone 14-17 Nisan 2015 tarihlerinde Orlando şehrinde gerçekleşti. Başta Türkiye, Brezilya, İtalya, İspanya ve Çin olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden 1.125 firmanın boy gösterdiği fuarda doğal taş ürünler ve kaplama malzemeleri sergilendi. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) organizasyonu ile Türkiye, 38’i Milli Katılım, 23’ü UR-GE Projesi kapsamında olmak üzere 61 firma ile yer aldı. Bireysel katılımlarla birlikte fuarda toplam 81 Türk firması bulundu.
merica’s biggest natural stone exhibition Coverings-Showcasing Tile + Stone was held in 14-17 April 2015 in Orlando city. In the exhibition where 1,125 companies from different countries such as Turkey, Brazil, Italy, Spain and China attended, the natural stone products and paving materials were exhibited. With the organization of İstanbul Mineral Exporters’ Association (IMIB), Turkey attended the exhibition with 61 companies 38 of which are national companies and 23 are within the context of UR-GE project. Together with the individual participations, the total of Turkish companies in the exhibition was 81.
İşlenmiş doğal taş ihracatımızda ABD ilk sırada
USA is in the first rank in our processed natural stone export
A
Son yıllarda ihracatta yakaladığı istikrarlı yükselişi sürdüren Türk doğal taş sektörü, dünyanın en büyük pazarlarından ABD’de gücünü artırmayı hedefliyor. Sektörün Çin’den sonra en çok ihracat yaptığı ülke olan Amerika, işlenmiş doğal taş ihracatında ise ilk sırada bulunuyor Doğal taş sektörü, geçtiğimiz yıl Amerika’ya gerçekleştirdiği ihracatı yüzde 8,5 oranında artırarak 319 milyon dolarlık ihracata imza attı. Sektörün tanıtılmasında ve ihracatın artırılmasında fuarların en önemli araçlardan biri olduğuna inanan doğal taş ihracatçıları bu
natura | 16
The Turkish natural stone sector maintains its consistent uptrend in export in the recent years and targets to increase its strength in USA which is one of the world’s biggest markets. America is the second country after China to which the sector exports the most and it is the first country in natural stone export. The natural stone sector increased its export to America the last year by 8.5 percent and realized a 319 million dollars export. The natural stone exporters valued the Coverings because they believe that exhibitions are one of the
haberler | news
nedenle Coverings’e büyük önem verdiler. Fuarda mermer, granit, traverten fayans, plaka ve bordürler, seramik gibi yüzey kaplama malzemeleri, mozaik gibi dekoratif ürünler ile makine ve ekipmanları sergilendi.
most important factors to introduce the sector and increase the export. Surface coating materials such as marble, granite, travertine tiles, plates and bordures, decorative products such as mosaics, machines and equipment were displayed in the exhibition.
İMİB Başkanı Kahyaoğlu: “Gücümüze ve ürünlerimize güveniyoruz”
IMIB Chairman Kahyaoğlu: “We trust in our strength and products”
Amerika’nın Türk doğal taş sektörü için kritik öneme sahip bir ülke olduğunu belirten İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kahyaoğlu fuarla ilgili şunları söyledi: “Dünya genelinde en büyük doğal taş ithalatçılarından olan Amerika’ya ihracatını artırmak isteyen ülkeler, bu yıl 26. düzenlenen fuarda yoğun bir rekabet içine girdiler. Biz de İstanbul Maden İhracatçıları Birliği olarak, Türk doğal taşlarının tanıtımına katkı sağlamak ve Amerika’ya ihracatımızı artırmak için fuara yönelik bir dizi aktiviteler hazırladık. Bu yıl 14. kez milli katılım gerçekleştirdiğimiz fuarda, Türk doğal taşlarının köklü geçmişi, sahip olduğu renk ve desen çeşitliliği ile rakiplerinin önüne geçeceğine inancımız tam. Ağırlıklı olarak işlenmiş doğal taşa yatırım yapan ABD’de daha güçlü konuma yükselmek için tasarıma yatırım gerekiyor. Birlik olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sektör için tasarımın öneminin altını çizmeye devam edeceğiz.”
IMIB Chairman Ali Kahyaoğlu emphasized that America is a critically important country for the Turkish natural stone sector and stated the following regarding the exhibition: “The countries that tend to increase their exports to America which is one of the world’s biggest natural stone importers had a great competition in the exhibition that was held the 26th time this year. We, as the Istanbul Mine Exporters Association, arranged some activities regarding the exhibition in order to contribute in introduction of the Turkish natural stones and increase our export to America. We attended this exhibition for the 14th time this year in a national level and believe that the Turkish natural stones will be ahead of the game with its deep rooted history, color and pattern varieties. Investment should be made in design in order to get stronger in USA where investment to mainly processed natural stone is made. We, as an association, will go on emphasizing the importance of design for the sector just as we have emphasized it until now.”
natura | 17
haberler | news
IV. ULUSAL İÇ MİMARLIK SEMPOZYUMU: “MEKÂN TASARIMINDA DİSİPLİNLERARASI YAKLAŞIMLAR” 4TH NATIONAL INTERIOR DESIGN SYMPOSIUM: “INTERDISCIPLINARY APPROACHES IN SPACE DESIGN”
T
ç Mimarlık alanında yaşanan gelişmeleri farklı bakış açıları ile ortak bir düzlemde ele alarak tartışmaya açmak, mesleki ve akademik anlamda bilgi paylaşımını güçlendirerek desteklemek amacı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü tarafından iki yılda bir düzenlenen Ulusal İç Mimarlık Sempozyumları’nın dördüncüsü, 6-8 Mayıs 2015 tarihleri arasında MSGSÜ Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleşecek. Etkinliğe dair Sempozyum Organizasyon Komitesi tarafından bir açıklama yayımlandı: “Teması ‘Mekân Tasarımında Disiplinlerarası Yaklaşımlar’ olarak belirlenen sempozyum öncelikle iç mimarlık mesleğinin taşıdığı işlevsel ve sanatsal özellikleri göz önüne alarak başta mimarlık, mühendislik, güzel sanatlar, endüstri ürünleri tasarımı, felsefe, sosyoloji, psikoloji, olmak üzere pek çok disiplinle ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflemektedir. İç mimari tasarımda verimliliği sağlamanın ön koşulunun farklı disiplinlerle kurulacak programlı ilişkilerle mümkün olabileceği açıktır. Yaşamı yeniden biçimlendirerek değişime imkân tanıyan her alanda ve yaratıcılığın gelişiminde disiplinlerarası işbirliğinden yararlanmanın gerekliliği yadsınamaz. D.N.Perkins’in ‘Disiplinlerin kesiştiği noktada yenilik olasılığı artar’ diyerek vurguladığı gibi IV. Ulusal İç Mimarlık Sempozyumu da iç mimari tasarıma yeni açılımlar kazandıracak bir platform oluşturacaktır. Sempozyumda belirlenen tema kapsamında değerlendirilerek, bilim kurulu tarafından seçilen bildiriler, üç gün boyunca sunulacak ve tartışılacaktır. Konu ile ilgili panel ve söyleşilerin yanı sıra sanatsal performanslara da yer verilen ve bu yönüyle ayrıcalıklı bir konumda olan etkinlik, 8 Mayıs 2015 Cuma günü sona erecektir.”
he fourth one of National Interior Design Symposiums, held every two years by Mimar Sinan Fine Arts University, Interior Design Department, for the purpose of handling and opening to discussion the developments in the field of interior design, through different perspectives on a common plane, and to reinforce and support information sharing professionally and academically; will take place at MSGSÜ Sedat Hakkı Eldem Auditorium May 6-8, 2015. Symposium Organization Committee released an announcement relating to the event: “The symposium, the theme of which is set as ‘Interdisciplinary Approaches in Space Design’, firstly aims to reinforce relationship with numerous disciplines lead by architecture, engineering, fine arts, industrial product design, philosophy, sociology and psychology; considering the functional and artistic properties borne by the profession of interior design. It’s clear that the prerequisite for achieving efficiency in interior design, may only be possible through scheduled relationships to be set up with different disciplines. The need for making use of interdisciplinary collaboration cannot be denied in every field allowing change by re-shaping life, and advancement of creativity. As D.N. Perkins stresses saying ‘The possibility of innovation increases at the point of intersection of disciplines’, 4th National Interior Design Symposium will create a platform which will bring new approaches to interior design. Under the theme set in the symposium, papers selected by the science committee will be presented and discussed over three days. The event, which includes art performances beside panels and interviews, hence being in a privileged position in this respect, will come to an end on Friday May 8, 2015”.
IV. Ulusal İç Mimarlık Sempozyumu 6-8 Mayıs 2015 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
4th National Interior Design Symposium 6-8 May, 2015 Mimar Sinan Fine Arts University
İ
natura | 18
haberler | news
2D1 TASARIM TOPLANTILARI – PERAKENDE 2D1 DESIGN MEETINGS – RETAIL
Türkiye’de mimarlık, içmimarlık ve tasarım disiplinlerinin önde gelen temsilcilerini yıl boyunca buluşturacak en önemli etkinliklerden olan “2D1 Tasarım Toplantıları”nın dördüncüsü 2D1 Perakende, 28 Mayıs günü Yapı Endüstri Merkezi’nde gerçekleşecek. Takasla başlayan alışveriş sürecinde, tarih öncesinde gezici satıcılardan yerleşik satış alanlarının oluşmaya başladığı dönemde ve sonrasında, ürünün kalitesi yanında satış yerinin uygunluğu, ürünlerin kolay ulaşımı ve sergilenmesi, mekânın çekiciliği ve alışveriş aktivitesi sırasında sunduğu mekân deneyimi, ürünün kullanıcı ile buluştuğu bu alanların tasarımına ayrılan zamanı ve eforu artırmıştır. Satış üzerindeki olumlu etkiyi artırmak amacıyla perakende satış mekânlarında renk, aydınlatma, yönlendirme, grafik, görsel tasarım stratejileri gibi alanlarda çalışan uzmanlar 2D1 Perakende etkinliğinde buluşuyor. 2D1 Retail, the fourth of the “2D1 Design Meetings”, one of the most important series of events that will bring the architecture, interior architecture and design disciplines in Turkey together throughout the year, will take place at the Building Information Center on May 28. Starting with and following the period when traveling merchants left their places to settled sales areas in the shopping process that has started with barter, the eligibility of the sales area as well as the product quality, accessibility and display of the products, attractiveness of the venue and the venue experience offered during the shopping activity, have all increased the time and effort spared to design these areas where the product meets with the user. Specialists who work on areas such as color, lighting, guidance, graphics, visual design strategies in order to increase the positive influence on sales, meet at the 2D1 Retail event. natura | 20
ALOŞ’TAN “DESENLER, RESİMLER, HEYKELLER” “DESIGNS, PAINTINGS, SCULPTURES” FROM ALOŞ Bozlu Art Project, modern heykel sanatının önde gelen isimlerinden Ali Teoman Germaner’in (Aloş) kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Özlem İnay Erten’in yaptığı, düzenlemesini ise Nevzat Sayın’ın üstlendiği sergide Ali Teoman Germaner’in 1950’li yıllardan bu yana ürettiği desenleri, resimleri ve heykellerinin bir arada görülebileceği kapsamlı bir seçkiye yer veriliyor.1949 yılında girdiği Akademi’nin heykel bölümünde Rudolf Belling, Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu gibi Türk heykelinin öncü isimlerinin öğrencisi olan, ilk sergisini 1952 yılında Maya Sanat Galerisi’nde açan Ali Teoman Germaner’in uzun sanat yaşamındaki önemli köşe taşlarını yansıtmayı amaçlayan sergi, gerek sanatçı gerekse akademisyen kişiliğiyle Türkiye’de heykel sanatının geçirdiği dönüşümlerin büyük bir bölümüne tanıklık etmiş sanatçının yarım asrı aşan sanat yaşamındaki süreci gözler önüne seriyor. Sergi, Aloş’un yarım asrı aşkın bir süredir soyuttan figüre, desenden gravüre, resimden heykele ve bronz, taş, ahşap gibi farklı malzemelere uzanan zengin ifade arayışlarını yansıtırken, sanatçının güçlü desen bilgisi ve malzemeye olan hâkimiyetini de ortaya koyuyor. “Desenler, Resimler, Heykeller” ile Aloş’un eserleri, 3 Haziran tarihine kadar Bozlu Art Project’te görülebilir. Bozlu Art Project hosts the personal exhibition of Ali Teoman Germaner (Aloş), one of the leading names of modern sculpture art. In the exhibition, where Özlem İnay Erten is the curator and the arrangement is assumed by Nevzat Sayın, a selection is presented where the designs, paintings and sculptures produced by Ali Teoman Germaner since the 1950’s may be observed. The exhibition aiming to reflect the important milestones in the long art life of Ali Teoman Germaner, who has studied under pioneering names in Turkish sculpture such as Rudolf Belling, Ali Hadi Bara and Zühtü Müridoğlu in the sculpture department of the Academy he has entered in 1949 and has opened his first exhibition in 1952 at the Maya Art Gallery, reveals the process in the over a half-century long art life of the artist who has witnessed a majority of the transformations in the art of sculpture in Turkey, both as an artist and an academician. While the exhibition reflects the pursuits for rich expression, extending from abstract to figure, from design to gravure, from painting to sculpture and different materials such as bronze, stone, wood, by Aloş in a period of more than half a century. With the “Designs, Painting, Sculptures”, the works of Aloş may be viewed at the Bozlu Art Project until June 3.
haberler | news
ANADOLU’DAN GENÇ SANAT
YOUNG ART FROM ANATOLIA
Sanatın merkezde konumlanma durumuna merkezkaç kuvvetiyle yaklaşırsak, sanatın ivme kazandıkça merkezden çevreye doğru kayması gerekir. İstanbul, önceleri uluslararası arena için bir merkez dışıyken, günümüzde bir merkez olmaya başladı. Böyle olunca da metropoldeki üretim dışarıya taşmaya, manifestolar kabına sığmamaya, yapılan etkinlikler çeper içinde birer röper noktası, rol model olmaya başladı.
ANTALYA’DA “DÜNYA SANAT GÜNÜ” “WORLD ART DAY” IN ANTALYA
Bu ortamda “Anadolu’da neler oluyor?” sorusuna yanıt arayan Turkmall Sanat, Anadolu’nun çeşitli kentlerindeki sanat okullarında gerçekleşen üretimi galeriye taşımak ve bir paylaşım ortamı oluşturmak amacıyla “Anadolu’dan Genç Sanat” başlıklı sergi dizisini başlatıyor. 24 Mayıs tarihine kadar izlenebilecek ilk sergiye, Anadolu’nun beş şehrinden 11 genç sanatçı katılıyor. If we approach the positioning of art in the center with centrifugal force, art is expected to shift from the center to the surroundings. Istanbul, which previously was off-center for the international arena, has started to transform into a center in our day. And, this being the case, the production at the metropolis started to expand to the outside, manifests started to be exultant and each of the organized events started to become reference points, role models within the perimeter. Turkmall Art, in the pursuit of a response to the question of “What is going on in Anatolia?”, starts a series of exhibitions titled “Young Art from Anatolia”, in order to carry the production in the art schools in various cities of Anatolia to galleries and create an environment of sharing. 11 young artists from five cities in Anatolia are participating in the first exhibition that may be viewed until May 24.
DÜNDEN BUGÜNE CAN ÇOCUK KITAPLARI İLLÜSTRASYONLARI
CAN KIDS’ BOOKS ILLUSTRATIONS FROM THE PAST TO THE PRESENT
Can Çocuk ve İstanbul Saint-Michel Lisesi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı şerefine Can Çocuk Yayınları’nın kuruluşundan bu güne kitaplarına resimleriyle hayat veren çizerlerini “Sihirli Bir Dünyaya Açılan Pencere: Dünden Bugüne Can Çocuk Kitapları İllüstrasyon Sergisi”nde bir araya getiriyor. 17 Mayıs tarihine kadar devam edecek olan Can Çocuk Kitapları İllüstrasyon sergisi, Saint-Michel Lisesi Jeanne d’Arc Salonu’nda görülebilir. Can Kids and the İstanbul Saint-Michel High-school bring together the illustrators, who have animated the books of Can Kids Publications since its foundation, at the “A Window Opening to a Magic World: Can Kids’ Books Illustrations from the Past to the Present Exhibition”, in honor of the April 23 National Sovereignty and Children’s Day. The Can Kids’ Books Illustrations exhibition, which will continue until May 17, can be viewed at the Jeanne d’Arc Hall in Saint-Michel High-school.
UPSD girişimiyle, UNESCO tarafından onaylanmış, Leonardo da Vinci’nin doğum gününe ithafen 15 Nisan “Uluslararası Dünya Sanat Günü, Antalya’da kutlandı. 19 Nisan tarihinde Antalya Konyaaltı Sahili’nde düzenlenen etkinlikte, açık alanda sanat aracılığıyla yabancılaştırmaya, ayrıştırmaya “şemsiye açıldı”. Sanat ve halkın birbirinden uzaklaştırıldığı sanat ezberlerine karşın halkla bütünleşmenin, bir ortak dil oluşturmanın zorunluluğuna dikkat çeken proje, kitleleri aynı sanat şemsiyesi altında buluşturmak için, sanatın birleştirici dilini kullandı. Yurtdışından ve yurtiçinden katılımcıların dileklerini, boyadıkları şemsiyelerle ifade ettikleri etkinlik, halkı sanatın içine çekmeyi amaçlıyor. “Tek bir ağaçtan ormana dönme” metaforuyla, her bir katılımcının emeği, şemsiyeler bütünleşti. Konyaaltı Sahili’nde, geniş alana yayılacak arazi sanatı (land art) çalışmasıyla, şemsiyelerden bir alan düzenlemesi gerçekleşti. Berrin İlhan ve Şeref Akşit’in küratörlüğünde, gruplar halinde çeşitli güzel sanatlar fakültelerinden akademisyenler, öğrenciler, sanatçılar birlikte hareket ederek okullarda, huzurevlerinde, yetimhanelerde, hapishanelerde, kırsal bölgelerde “Şemsiyeni Al Gel!” sloganıyla, sosyal yardımlaşma dernekleri ve Antalya Belediyesi’nin desteğiyle Antalya’yı hep birlikte sanatın renklerine boyadı. The April 15 “International Art Day”, dedicated to the birthday of Leonardo da Vinci, approved by UNESCO, by the UPSD initiative, was celebrated in Antalya. At the event organized at Antalya Konyaaltı Coast on April 19, “umbrella has been opened” outdoors to alienation and differentiation through art. The project, pointing out to the necessity for integration with the public, creation of a common language as contrary to the art recitations where art and the public are estranged from each other, used the unifying language of art in order to bring masses together under the same art umbrella. The event, where participants from within the country and abroad expressed their wishes by the umbrellas they painted, aims to draw the public into art. The works of every participant, the umbrellas united with the metaphor of “Transforming into a forest from a single tree”. With the land art study that would expand over a wide area on the Konyaaltı Costa, a landscaping has been made using umbrellas. Curated by Berrin İlhan and Şeref Akşit, academicians, students, artists from various fine arts faculties, schools, nursing homes, orphanages, prisons, rural areas, acting collectively as groups with “Grab Your Umbrella and Come!”, supported by social solidarity associations and the Antalya Municipality, have all together painted Antalya with the colors of art.
natura | 21
haberler | news
ÇANAKKALE SAVAŞI ARAŞTIRMA MERKEZİ ULUSAL MİMARİ PROJE YARIŞMASI GALLIPOLI CAMPAIGN RESEARCH CENTER NATIONAL ARCHITECTURE PROJECT CONTEST Ç a n a k k a l e Va lili ğ i t a r a f ı n d a n d ü ze n l e n e n Ç a n a kk a l e S av a ş ı A r a ş t ı r m a M e r ke z i U lu s a l M i m a r i P r o j e Ya r ı ş m a s ı’n a b a ş v u r u i ç i n s o n g ü n l e r ; b a ş v u r u t a k v i m i 11 M ay ı s t a r i h i n d e , p o s t a il e g ö n d e r il e r i n k a b u lü i s e 14 M ay ı s t a r i h i n d e s o n a e r i yo r. 2 3 M ay ı s t a r i h i n d e dü ze n l e n e c e k ko l o k y u m i l e s o nu çl a r ı p ay l a ş ı l a c a k ya r ı ş m a n ı n j ü r i s i n d e Ayd a n Vo l k a n ( J ü r i B a ş k a n ı), A r d a İn c e o ğ l u, Ke r e m P i ke r, M u s t af a H a l u k Ze l e f ve Ö zg ü r B a ş a r b u l u n u yo r. Ya r ı ş m a n ı n ko nu s u, b e l i r l e n e n ya k l a ş ı k 36 . 0 0 0 m ² ’l i k ya r ı ş m a a l an ı n da Ç a na k k a l e S ava ş ı A r a ş t ı r m a M e r ke z i ’n i n ç ev r e dü ze n l e m e l e r i i l e b e r a b e r t a s a r l a n m a s ı d ı r. “Ç a na k k a l e S ava ş ı A r a ş t ı r m a M e r ke z i U l u s a l M i m a r i Pr o j e Ya r ı ş m a s ı” i l e e ko n o m i k , özg ü n ve n i t e l i k l i m i m a r i ya k l a ş ı m l a r ı n, i ş l e v s e l ve ye n i l i kç i ç öz ü m l e r i n ö n e ç ı k a r ı l m a s ı, d o ğ aya s ayg ı l ı , s ü rdü r ü l e b i l i r, ç a ğda ş b i r ç e v r e ve m i m a r i a n l ay ı ş ı o r t aya koya n p r o j e ve m ü e l l i f l e r i n b e l i r l e n m e s i, g ü ze l s a nat l a r ı n t e ş v i k i, i lg i l i m e s l e k l e r i n g e l i ş m e s i; m e s l e k i e t i k d e ğ e r l e r i n p e k i ş m e s i ve k at ı l ı m c ı l a r ı n u l u s l a r a r a s ı r e k a b e t g ü c ü k az a n m a l a r ı na u yg u n o r t a m ı n s a ğ l a n m a s ı a m a ç l a n ı yo r. Ya r ı ş m a ha k k ı n da d e t ay l ı b i lg i ye ve ya r ı ş m a ş a r t nam e s i n e Ç a na k k a l e İ l Ö ze l İ d a r e s i ’n i n we b s i t e s i n d e n u l a ş ı l a b i l i r. Final days in a pplying for t he Gallipoli C ampaign Re search Center National Architec ture Projec t Contest organized by t he Ç anakk ale Governor ate; t he a pplic ation c alendar ends on May 11 and t he accept ance of consignment s sent by mail ends on May 14. In the contes t, the result s of which will be announced by a colloquium to be organized on May 23, the jur y is composed of Aydan Volkan ( Jur y Chairman), Arda İnceoğlu, Kerem Piker, Mus t afa Haluk Zelef and Özgür Ba şar. The contes t subjec t is the design of the Gallipoli Campaign Research Center, complete with landsc aping, over a contes t area of approximately 36,0 0 0 m². T h e “G a l l i p o l i C a m p a ig n R e s e a rc h Ce n t e r N at i o na l A rc h i t e c t u r e Pr o j e c t Co m p e t i t i o n” i s i n t e n d e d t o r e ve a l e c o n o m i c , u n i q u e a n d q u a l i f i e d a rc h i t e c t u r a l a p p r o a c h e s , f u n c t i o na l a n d i n n ovat i ve s o l u t i o n s , t o d e t e r m i n e t h e p r o j e c t a n d t h e p r o j e c t- ow n e r s d i s p l ay i ng a nat u r e -f r i e n d l y, s u s t a i na b l e, c o n t e m p o r a r y u n d e rs t a n d i ng of t h e e nv i r o n m e n t , t o e n c o u r a g e f i n e a r t s , t o d e ve l o p r e l at e d p rof e s s i o n s , t o r e i n f o rc e p r of e ss i o na l e t h i c s va l u e s a n d t o c r e at e a n e nv i ro n m e nt t hat a l l ow s p a r t i c i p a nt s t o a c q u i r e i n t e r nat i o na l c o m p e t i t i o n c a p a c i t y. D e t a i l e d i nf o r m at i o n a n d s p e c i f i c at i o n s of t h e c o nt e s t m ay b e a c c e s s e d t h r o ug h t h e we b s i t e of Ç a na k k a l e Pr ov i n c i a l S p e c i a l A d m i n i s t r at i o n. natura | 22
ÇÜRÜMENIN MUHTEŞEM ANITLARI FANTASTIC MONUMENTS OF DETERIORATION Daire Galeri, 16 Mayıs tarihine kadar devam edecek “Çürümenin Muhteşen Anıtları” adlı sergi ile Turan Aksoy, Thomas Bechinger, Mümtaz Demirkalp, Ahmet Duru, Buğra Erol, Thora Gerstner, Mira Simon’un eserlerini ağırlıyor. Sanatçılar, bilim ve sanattan beklendiği gibi, dünyayı olduğu gibi yansıtma görevinin imkânsızlığı üzerinde duruyor. Çürümenin Muhteşem Anıtları sergisinde yer alan flu fotoğraflar, yalnız insanlar, boş bir kürsü, kartopu içinde bina biçimli etler, başarısız bir değişim ve katılım girişiminin görsel artıklarının bir özrü gibi son derece anlamsız görünüyor. Daire Gallery hosts the works of Turan Aksoy, Thomas Bechinger, Mümtaz Demirkalp, Ahmet Duru, Buğra Erol, Thora Gerstner, Mira Simon, in the “Fantastic Monuments of Deterioration” exhibition that will continue until May 16. The artists emphasize the impossibility of their duty to reflect the world as it is, as would normally be expected from science and art. The blurred photographs in the “Fantastic Monuments of Deterioration” exhibition, the lonely people, a vacant pulpit, building shaped meat in snowballs, appear extremely meaningless, like an apology for the visual wastes of an unsuccessful transformation and participation attempt.
TÜRK RESMİNDE “MANZARA” “LANDSCAPE” IN TURKISH PAINTING Güler Sanat, modern resim tarihimizdeki yağlıboya manzara resminin usta isimlerini bir araya getiren “Manzara” isimli sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergi Türk sanat tarihinde en çok işlenen manzara temasının evrimini sunuyor. 20. yüzyılın başlarında Türk resmindeki İzlenimci etkiden hareketle 90’lı yıllara kadar uzanarak, izleyiciyi neredeyse bir asırlık bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. “Manzara” sergisi 10 Haziran tarihine kadar Güler Sanat’ta görülebilir. Güler Art hosts an exhibition titled “Landscape”, which gathers the masters of oil paint landscape painting in our modern painting history. The exhibition presents the evolution of the landscape theme that has been handled the most in the Turkish art history. Acting on the Impressionist effect on Turkish painting at the beginning of the 20th century, the exhibition takes the viewer on a journey in time that is almost a century long. The “Landscape” exhibition may be viewed until June 10 at Güler Art.
haberler | news
TARİHİ BİNADA “DESIGN SCENE İSTANBUL” “DESIGN SCENE İSTANBUL” IN A HISTORICAL BUILDING Mimarlık ve tasarım ofisi Atelier187 tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen Design Scene İstanbul, mobilya, moda, fotoğraf ve heykel disiplinlerinden gelen dört tasarımcıyı Cezayir Restoran’ın tarihi binasında bir araya getirecek. Tasarımcıların mekâna özel yerleştirecekleri yeni işlerini izleme imkânı sunan etkinliğe söyleşi ve atölye çalışmaları da eşlik edecek. Atelier187 kurucusu mimar ve tasarımcı Osman Hacıoğlu, 2015 Mobilya Koleksiyonu; İspanya’dan moda tasarımcısı Susana J. Denia, 2015 Yaz Koleksiyonu; Fransa’dan fotoğraf sanatçısı Julien Aksoy, “Urban Scenes” adlı Fotoğraf Koleksiyonu ve Türkiye’den heykeltıraş Tarkan Güveli bu buluşmaya özel tasarlayacağı işleri ile Cezayir’de bir araya gelecek. 1901’de İtalyan İşçi Cemiyeti tarafından okul olarak inşa edilen, 2005’te restore edilerek Cezayir Restoran markası altında hizmet vermeye başlayan, 1900’lerin çağdaş mimari özelliklerini taşıyan Cezayir’den ilham alan dört sanatçı, işlerini binanın tarihi ortamına özel bir yerleştirme ile sunacaklar. Sergilemenin yanı sıra tasarıma meraklı herkesin katılımına açık atölye çalışmaları ve söyleşilerin de yer alacağı programın gün sonu etkinliği ise canlı müzik ve DJ performansları olacak. Farklı disiplinlerden tasarımcı ve sanatçıların birbirlerinden ilham alarak ve çeşitli yaklaşımlardan ortak işler üretmelerinin temel hedefleri olduğunu belirten Osman Hacıoğlu, Design Scene’in programını da, Atelier187’nin doğuşunu belirleyen “atölye” anlayışından yola çıkarak hazırladıklarını söylüyor. Katılımın ücretsiz gerçekleşeceği Design Scene İstanbul, 21-24 Mayıs tarihleri arasında, Cezayir Restoran’ın giriş ve bahçe katlarında izlenebilir. The Design Scene İstanbul, realized for the first time this year by the architecture and design office Atelier187, will bring together four designers from the furniture, fashion, photography and sculpture disciplines in the historical building of the Cezayir Restaurant. The event, allowing the opportunity to view the new works that the artists will arrange as specific for the venue, will be accompanied by chats and workshops. The founder of Atelier187, architect and designer Osman Hacıoğlu with his 2015 Furniture Collection, the Spanish fashion designer Susana J. Denia with her 2015 Summer Collection, the French photography artist Julien Aksoy with the Photograph Collection titled “Urban Scenes” and Tarkan Güveli with his works specially designed for this meeting, will unite at Cezayir. The four artists inspired by the Cezayir building, which was built in 1901 by the Italian Workers’ Society as a school, restored in 2005 and started to serve under the Cezayir Restaurant brand, and bearing the contemporary architectural characteristics of the 1900’s, will present their works by a special installation in the historical environment of the building. In the program, where there will be workshops and chats open to everyone in addition to the exhibition, the end of the day events will be live music and DJ performances. Osman Hacıoğlu, noting that their main objective was for designers and artists from different disciplines to be inspired by each other and produce collective works from various approaches, says that they have prepared the program of the Design Scene starting off with the “atelier” understanding that has also defined the birth of Atelier187. The Design Scene İstanbul, where participation will be free of charge, may be viewed during May 21-24, at the entrance and garden stories of the Cezayir Restaurant.
RESİMLERDE “PALIMPSEST HAFIZA” “PALIMPSEST MEMORY” IN PAINTINGS İkinci kişisel sergisini Harmony Sanat Galerisi’nde sergileyecek olan ressam R. Doğu Özgün’ün resim temalarını, kültür ve mekân, doğa ve insan oluşturuyor. Özgün, resimlerinde insanın iyi kötü, doğru yanlış, çirkin güzel kaygılarından sıyrıldığı bir ütopyada, yargı ve çelişkilerden uzak bir yuvaya, dingin bir öze olan özlemi resmediyor. Çocukluğundan beri birçok farklı şehirde yaşamış olan ressam, kişisel yaşam öyküsünü “Palimpsest Hafıza” sergisinde izleyici ile paylaşıyor. Özgün, resim serüvenini silinerek tekrar tekrar yazılan bir parşömen kâğıdına benzetiyor. Bellek parşömenin fiziksel varlığının üzerinde katmanlaşarak birikip duruyor. Her yeni yaz boz operasyonunda alttakilere ulaşmak biraz daha zorlaşıyor ama imkânsız hale gelmiyor. Ressam, tarihin yüzeyine bugünü ekliyor ve çağdaş biçim algısını yeniden yorumluyor. “Palimpsest Hafıza”, 31 Mayıs tarihine kadar Harmony Sanat Galerisi’nde. The painting themes of artist R. Doğu Özgün, who will open his second exhibition at the Harmony Art gallery, are constituted by culture and venue, nature and man. In his unique paintings, he displays the yearning for a home away from judgments and conflicts, for a peaceful essence, in a utopia where man is refined of the concerns for the good-bad, right-wrong, ugly-beautiful. The artist, who has lived in many different cities since his childhood, shares his personal life story with the viewers at the “Palimpsest Memory” exhibition. He compares the unique adventure of painting to a sheet of parchment paper, which is erased and re-written. The memory layers are accumulated on the physical presence of the parchment paper. Although it becomes harder to access those at the bottom at every new scratch and re-do adventure, it never becomes impossible. The artist adds the present day on the surface of history and reinterprets the contemporary shape understanding. The “Palimpsest Memory” can be viewed at the Harmony Art Gallery until May 32.
HİKÂYE ANLATICILIĞI FOTOĞRAF ATÖLYESİ STORY TELLING PHOTOGRAPHY WORKSHOP SALT ve Geniş Açı Proje Ofisi iş birliğiyle düzenlenen fotoğraf etkinlikleri, Arja Hyytiäinen’in tartışma ve üretim temelli fotoğraf atölyesiyle devam ediyor. Her katılımcının kişisel bir konuya odaklanacağı mayıs ayındaki atölye boyunca üretilen işler, 20 Mayıs Çarşamba günü SALT Galata’da yapılacak bir sunumda paylaşılacak. Finlandiyalı fotoğrafçı Arja Hyytiäinen’in işleri, kurgu, otobiyografi ve düşünsel merakları harmanlar. Özgün sinematografik üslubuyla güncel sokak fotoğrafçısı olarak tanınan Hyytiäinen’e göre, fotoğraf, başkalarının hayatına sızmak için bir araç olduğu kadar, kişisel deneyimlerin bir yankısı niteliğindedir: “Duyguları görüntülere tercüme etmeye, hayatı fotoğraf üzerinden hissedip deneyimleyerek aramaya ve sorgulamaya, görünür gerçekliğin ardındakini görmeye çalışmaya inanıyorum. İfade etmenin bireysel dili sayesinde, fotoğrafın bir üslup değil, varlığımızın bizzat kanıtı olmasını sağlayan kişisel hikâyelere ilgi duyuyorum.” The photography events, organized through the collaboration of SALT and Geniş Açı Project Office, continue with the discussion and production based workshop of Arja Hyytiäinen. The works produced at the workshop in May, where each participant will focus on a personal subject, will be shared on Wednesday May 20, at a presentation to be held at SALT Galata. The works of the Finnish photographer Arja Hyytiäinen blend together fiction, autobiography and intellectual interests. According to Hyytiäinen, who is known as a live street photographer with his unique cinematographic style, photography is not only an instrument to infiltrate into the lives of others, but also a reflection of personal experiences: “I believe in trying to translate feelings into images, to feel and experience life on photography and examine and question it, to try to find what is behind visual reality. Thanks to the personal language of expression, I am not interested in photography as a style, but in personal stories that ensure that photography is the direct evidence of our existence.”
natura | 23
haberler | news
“MAVİ SEYYAHLAR: ROMARE BEARDEN VE BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’NUN SANATI” “BLUE TR AVELERS: THE ART OF ROMARE BEARDEN AND BEDRI R AHMI EYÜBOĞLU” Amerikalı sanatçı Romare Bearden’ın, Homeros’us Odysseia destanından esinlenerek “Siyahi bir Odysseia” (A Black Oddyssey) başlığıyla biraraya getirdiği çalışmaları, New York ve Paris’in ardından İstanbul’a geliyor. Sergide Bearden’a, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resimlerinden oluşan özel bir seçki eşlik ediyor. İlk olarak 2014 yılında New York’taki Miriam & Ira D. Wallach galerisinde açılan Romare Bearden gezici sergisi, geçtiğimiz Ocak ayında merkezi Paris’te bulunan Columbia Global Centers Europe’ta Henri Matisse’in Odyssesia çizimleri ile birlikte izleyiciye sunuldu. Üçüncü durak olarak İstanbul’a gelen sergi, Türk modern resminin en önemli temsilcilerinden Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, Eyüboğlu aile koleksiyonunda yer alan ve Anadolu temasını Batılı teknikle harmanladığı özel bir seçkiyi de izleyici ile buluşturacak. Bu özel seçkide sanatçının Torun, Seni Düşünürken, Baltabaş Kemençeci, Kağnı, Ana ve Çoban, Aşık Veysel, Saz Çalan ve Yavuz Geliyor Yavuz gibi eserleri yer alacak. Sergi, birbirlerinin çağdaşı olan ve bir nevi evrensel bir Odysseia izinde kendi geçmişlerinde yolculuğa çıkan iki sanatçıyı buluşturmayı amaçlıyor. 1911’de dünyanın farklı coğrafyalarında dünyaya gelen, 1950’lerde kariyerlerinin en verimli döneminde Paris’in sanatsal ikliminde Matisse ile Picasso’nun islerinden beslenen sanatçılar, yolları hiç karşılaşmasa da benzer arayışların peşinde unutulmaz işler üretiyorlar. Harlem Rönesans’ının önemli temsilcilerinden olan Bearden, Homeros’un Odysseia destanı üzerinden evrensel bir Afro-Amerikan kimliği kurgularken, Mavi Anadoluculuk akımından esinlenen Eyüboğlu, yaşadığı topraklar üzerinde iz bırakmış bütün medeniyetleri kucaklayan yeni bir Anadolu kimliğinin izini sürüyordu. Columbia Üniversitesi Zora Neale Hurston İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü Dr. Rober t G. O’Meally ile Columbia Üniversitesi doktor adayı Mer ve Tezcanlı İspahani’nin küratörlüğünde gerçekleşecek olan sergi, çeşitli paneller ve etkinliklere de ev sahipliği yapacak. Columbia Global Centers Turkey ve Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğinde düzenlenen “Mavi Seyyahlar: Romare Bearden ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Sanatı”, 17 Mayıs 2015 tarihine kadar Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu’nun İstiklal Caddesi’nde yer alan Sismanoglio Megaro binasında izlenebilir. The works by the American ar tist Romare Bearden, which he has compiled under the title of “A Black Odyssey” as inspired by the Odysseus saga of Homeros, are coming to İstanbul following New York and Paris. At the exhibition, Bearden is accompanied by a special selec tion from the paintings of Bedri Rahmi Eyüboğlu. The Romare Bearden travelling exhibition, which has first opened in 2014 at the Miriam & Ira D. Wallach galler y, has been of fered to the viewers at the Columbia Global Centers Europe in Paris in Januar y, together with the Odysseus drawings by Henri Matisse. The exhibition, coming to İstanbul as its third stop, will welcome the viewers together with a special selec tion from the Eyüboğlu family collec tion, where one of the most famous representatives of Turkish modern painting, Bedri Rahmi Eyüboğlu has blended the Anatolia theme with the Western technique. In this collec tion, the ar tist’s works such as Torun, Seni Düşünürken, Baltaba ş Kemençeci, Kağnı, Ana ve Çoban, A şık Veysel, Sa z Çalan and Yavuz Geliyor Yavuz will be exhibited. The exhibition aims to bring together two ar tists, who are contemporaries and have both set on a journey in their own pasts following the tracks of a sor t of universal Odysseus. The ar tists, who were born in 1911 in dif ferent geographies of the world, and have been nur tured by the works of Matisse and Picasso in the ar tistic climate of Paris in the 1950’s during the most fruitful periods of their careers, have produced unforgettable works in similar pursuits although their paths have never crossed. While Bearden, who is one of the impor tant representatives of the Harlem Renaissance, designs a universal Afro-American identity based on the Odysseus epic of Homeros, Eyüboğlu who was inspired by the Blue Anatolianism movement, was tracking a new Anatolian identity that embraced all civilizations that had lef t their marks on these lands. The exhibition to be realized under the curatorship the Columbia University Zora Neale Hurston English Language and Comparative Literature Professor Dr. Rober t G. O’Meally and Columbia University doc toral candidate Mer ve Tezcanlı İspahani, will also host various panels and events. Organized through the collaboration of Columbia Global Centers Turkey and the İstanbul Consulate General of Greece, the “Blue Travelers: the Ar t of Romare Bearden and Bedri Rahmi Eyüboğlu” exhibition may be viewed at the Sismanoglio Megaro building of the İstanbul Consulate General of Greece, located on the İstiklal Avenue, until May 17, 2015.
natura | 24
haberler | news
“RESSAM VE RESİM: MEHMET GÜLERYÜZ RETROSPEKTİFİ” İÇİN SON İKİ AY
THE LAST TWO MONTHS FOR THE “PAINTER AND PAINTING: MEHMET GÜLERYÜZ RETROSPECTIVE”
İstanbul Modern, “Ressam ve Resim: Mehmet Güleryüz Retrospektifi” ile eleştirel ve dışavurumcu üslubuyla yarım yüzyıldır Türkiye sanat sahnesinde kendisine özel ve ayrıcalıklı bir yer edinen Mehmet Güleryüz’ün 1960’lı yıllardan 2010’lu yıllara uzanan kariyerinin dökümünü sunuyor. Sergi, figür temelli çalışmalarıyla Türkiye’deki sosyo-kültürel ve politik dönüşümün insanlar üzerindeki etkilerini eleştirel ve ironik bir dille dışavuran sanatçının; resimden desene, heykelden gravüre, tiyatrodan performansa uzanan zengin ifade arayışının gelişim ve dönüşümüne ışık tutuyor. Küratörlüğünü İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu’nun üstlendiği retrospektif; aile, toplumsal koşullar, sosyo-ekonomik ve çevresel etkenler, doğa-insan, sınıfsal mücadeleler ve varoluş sorunlarıyla şekillenen bireyin kendisini var etme arzusundaki karmaşık süreçleri keskin bir gözlem gücüyle yapıtlarına aktaran Mehmet Güleryüz’ün kendine özgü imge tipolojisini kronolojik bir akışla sunuyor. “Ressam ve Resim” retrospektifi, desen ve resimlerinin yanı sıra Güleryüz’ün 1970’li yıllardan bugüne heykel sanatına dair önemli araştırma ve örneklerini de içeriyor. Mehmet Güleryüz’ün kırka yakın desen defteri ve sayısız bağımsız desenin taranmasıyla ortaya çıkan birikim, desenlerinin altmış yıla uzanan serüvenini de günışığına çıkarıyor. Sanatçının iç dünyasını, coşkusunu, hüznünü, öfkesini, başkaldırışlarını yansıtıyor. İstanbul Modern Süreli Sergiler Salonu’nda 28 Haziran tarihine kadar ziyarete açık kalacak sergide, Güleryüz’ün 150’ye yakın yapıtı ve multimedya sunumu ile 200’e yakın deseni bir araya geliyor. İstanbul Modern offers a breakdown, starting with the 1960’s and extending to the 2010’s, of the works of Mehmet Güleryüz, who has acquired a special and privileged place on the Turkish art scene by his critical and expressionist style, in the “Painter and Painting: Mehmet Güleryüz Retrospective”. The exhibition sheds a light on the development and evolution in the pursuit for rich expression, extending from painting to design, from sculpture to gravure, from theater to performance in the works of the artist who expresses the impacts of the socio-cultural and political transformation in Turkey with a critical and ironic tongue in his figure-based works. The retrospective, the curatorship of which has been assumed by the İstanbul Modern Director Levent Çalıkoğlu; uses a chronological flow in presenting the unique image typology of Mehmet Güleryüz, who transfers the complex processes in the will of an individual to create himself as shaped by family, social conditions, socioeconomic and environmental influences, nature-man, class controversies and existence problems, onto his works by a sharp observation power. The “Painter and Painting” retrospective also includes important researches and specimens of the art of sculpture by Güleryüz since the 1970’s, as well as his designs and paintings. The collection that has emerged by scanning nearly forty design books and numerous independent designs of Mehmet Güleryüz, also reveals the adventure of his designs extending over sixty years. It reflects the inner world of the artist, his enthusiasms, sorrows, rages and revolts. At the exhibition, which will remain open until June 28 at the İstanbul Modern Termed Exhibitions Hall, nearly 150 works of Güleryüz come together with almost 200 of his designs that are offered as a multimedia presentation.
MİMAR SİNAN VE YARATICI DEHANIN ŞAHESERLERİ SINAN THE ARCHITECT AND THE MASTERPIECES OF A CREATIVE GENIUS
Tüm zamanların en önemli mimari dehalarından ve günümüzde kullanılan tanımlama ile tarihin ilk “yıldız mimar”larından biri olan, yapıtlarıyla hem kendi dönemine hem de günümüz mimarlığına ışık tutan Mimar Sinan, kapsamlı ve multi-teknolojik bir sergi ile anılıyor. Mimarlık tarihimizin en önemli simgesi olan, yaratıcı dehasıyla klasik Osmanlı mimarisinde gerçekleştirdiği eşsiz yapıtlarını hem kültürümüze hem de dünya mimarlık mirasına kazandıran Mimar Sinan, ölümünün 427. yılında “Mimar Sinan ve Yaratıcı Dehanın Şaheserleri” sergisiyle anılıyor. MSGSÜ Mimar Sinan Araştırma ve Uygulama Merkezi, MSGSÜ İç Mimarlık Bölümü ve Allevents ortaklığında düzenlenen “Mimar Sinan ve Yaratıcı Dehanın Şaheserleri” sergisi, 31 Mayıs tarihine kadar MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde izlenebilecek. Yaşamış olduğu 16. yüzyılda Osmanlı mimarisinin altın çağına imza atan ve yapıtları UNESCO Dünya Mirası kapsamında “insanoğlunun yaratıcı dehasının şaheserleri” olarak nitelendirilen Mimar Sinan’ın hayatının ve eserlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve tüm dünyada tanınırlığını artırmak hedefiyle hazırlanan sergide, usta mimarın tüm eserleri, çizimler ve maketler gibi klasik tekniklerin yanı sıra, kullanıcı etkileşimini de ön planda tutan aplikasyonlar streoskopik sistemler, artırılmış gerçeklik, video mapping ve 3D animasyon teknolojileriyle yeniden canlandırılıyor. Sinan the Architect, who is one of the most important architecture geniuses and - in the common expression used in our day - one of the first “star architects” of all times, is commemorated in a comprehensive and multi-technological exhibition that sheds a light on the architecture of both his times and the present day. Sinan the Architect, who is the most important symbol in our architecture history, who has offered his unmatched masterpieces realized in classical Ottoman architecture by his creative genius, not only to our culture but also to the world architecture heritage, is commemorated by the “Sinan the Architect and the Masterpieces of a Creative Genius” on the 427th anniversary of his death. Organized through the collaboration of the MSGSÜ Sinan the Architect Research and Application Center, the MSGSÜ Interior Architecture Department and Allevents, the “Sinan the Architect and the Masterpieces of a Creative Genius” exhibition may be viewed until May 31, at the MSGSÜ Tophane-i Amire Culture and Art Center. At the exhibition organized in order to ensure that the life and the works of Sinan the Architect, who has appended his signature on the golden age of the Ottoman architecture during the 16th century when he has lived and whose works are characterized as “masterpieces of the creative genius of mankind” within the scope of the UNESCO World Heritage, are understood better and to increase their recognition throughout the world, all works of the master architect are revived by applications, stereoscopic systems, enhanced reality, video mapping and 3D animations technologies that hold user interaction at the forefront, as well as classical techniques such as drawings and mockups.
natura | 25
haberler | news
The Mine Art Gallery, that has started its art life at Kadıköy in 1985, with the idea of bringing a different interpretation to the available perspectives with respect to both artistic and exhibition practices, shares its accumulation of thirty years with the art-lovers by a three-volume book. In the book, published to celebrate the thirtieth year of the Mine Art Galley that is an important stop on the road map of Turkish art history, a summary of the events realized at the gallery over a period of thirty years may be found. The books covers only a small part of the archive that has emerged by scanning, collecting and compiling many different sources such as exhibitions, panels, exhibition readings, exhibition catalog texts and images, exhibition bulletins and the articles, photographs, videos in the press related with the gallery. A meticulous study has been conducted during the preparation of the book, where all visual and written literature that the gallery has collected since 1985 have been scanned, videos have been reviewed and the visual works have been transferred to the virtual media. A series of interviews have been also been held with more than 20 artists, collectioners and art writers whose roads have crossed with the Mine Art gallery at some point in time.
NO(IR)LAND NO(IR)LAND X-ist, 9 Mayıs 2015 tarihine kadar sanatçı Ansen’in yedinci kişisel sergisi No(ir)land’e ev sahipliği yapıyor. No(ir)land, sanatçının küçükken bolca karıştırdığı ansiklopedi sayfalarından aklında kalanların, bugünkü gerçeklikle harmanlanmasından oluşan, senaristin bir çocuk, oyuncuların ansiklopedi görsellerindeki Viktoryan ve barok karakterler, mekânın ise “no land” olduğu bir diyar. Sanatçının hayal dünyası, aslında bugün kaçıp kurtulmak istedikleriyle harmanlanmış, alternatif bir gerçeklik oluşturuyor. “No land”de izleyici, aslında içi boşalan bir dünyanın mı, yoksa var olan dünyadan kaçılan bir vatanın mı anlatıldığını sorguluyor. X-ist hosts No(ir)land, the seventh personal exhibition by the artist Ansen, until May 9, 2015. No(ir)land is a land, composed of the what has remained in the artist’s mind from the pages of encyclopedias that he has frequently leafed through when he was young, as blended with the reality of the present, where the screenwriter is a child, the actors are the Victorian and baroque characters in the encyclopedia images, and the place is a “no land”. The artist’s world of imagination actually creates an alternative reality, blended by those he wants to escape and be relieved from today. In the “No land”, the viewer questions whether what actually is being told is a world that is draining away or a land escaped to from the present world.
natura | 26
t
Ev en
n,
Sanat hayatına 1985 yılında Kadıköy’de, var olan bakış açılarına, hem sanatsal hem de sergileme pratikleri yönünden farklı bir yorum getirme düşüncesiyle başlayan Mine Sanat Galerisi, otuz yıllık birikimini üç ciltlik bir kitapla sanatseverlerle paylaşıyor. Türkiye sanat tarihinin yol haritasında önemli bir durak olan Mine Sanat Galerisi’nin otuzuncu yılını doldurması nedeniyle yayınlanan kitapta, galeride otuz yıl boyunca gerçekleştirilen etkinliklerin bir özeti görülebiliyor. Kitap, otuz yıl boyunca düzenlenen sergiler, paneller, sergi okumaları, sergi katalog metinleri ve görselleri, sergi bültenleri ve basında yer alan yazılar, fotoğraflar, videolar gibi birçok kaynağın taranması, bir araya getirilmesi ve derlenmesi ile ortaya çıkan arşivin sadece küçük bir bölümünü içeriyor. Kitap için galerinin 1985 yılından itibaren oluşturduğu tüm görsel ve yazılı literatürü taranarak, videoları elden geçirilerek ve görsel çalışmalar sanal ortama aktarılarak titiz bir çalışma gerçekleştirildi. Mine Sanat Galerisi ile yolları kesişen 20’den fazla sanatçı, koleksiyoner ve sanat yazarı ile bir dizi röportaj gerçekleştirildi.
“PRINTED’15” BY EDITIONS Çağda ş sanat mekânı algısına farklı bir boyut ka zandıran 4) 20 1 Mixer; 29 Nisan tarihinn( o z i den itibaren yerli ve yaor H bancı sanatçılara ait edisyonların sergileneceği Printed’15 projesine ev sahipliği yapıyor. Çeşitli boyutlarda ve limitli sayılarda basılarak bir yandan sanat eserlerinin özgünlüğünü korurken, diğer yandan çok daha geniş kitlelere ula şabilen edisyonlu eserlerin önemine dikkat çekecek olan Printed’15 projesi, 14 Haziran tarihine kadar Mixer’de sanatseverlerle buluşacak. Mixer’in Açık Depo Alanı’nda Marc Quinn’in eserleri, Liu Bolin ve Li Wei gibi dünyaca tanınmış sanatçıların edisyonlu fotoğrafları yer alırken; sergi alanında ise Türkiye çağda ş sanatının önde gelen isimlerinden Ferhat Özgür, Orhan Cem Çetin, Komet, Serkan Taycan, Işıl Eğrikavuk, Çağrı Saray ve Bahar Yürükoğlu’nun Printed’15 projesi için özel olarak üret tikleri eserler sergilenecek. Yakla şık 1,5 ay devam edecek etkinlik kapsamında edisyonlu eserler hakkında konuşmalar ve çeşitli ba skı tekniklerinin uygulanacağı atölye çalışmaları da gerçekleştirilecek. Universit y of the West of England bünyesinde yer alan ve İngiltere’nin en prestijli edis yo n s t ü d yo l a r ı n d a n b i r i o l a n C F P R E d i t i o n s ’ı n s a n a t ç ı l a r ı n ı n e s e r l e r i n i n d e ye r a l a c a ğ ı “P r i n t e d ’15” p r o j e s i n d e , 2 0 13 y ı l ı n d a f a a l i ye t i n e a r a ve r e n G a l a t a s a r ay ’d a k i “e d i s yo n” g a l e r i s i n i n a r ş i v i n d e n b i r s e ç k i d e s a n a t s e ve r l e r l e b u l u ş a c a k .
ui n
30 YEARS OF ART IN THIS BOOK
EDİSYONLARLA “PRINTED’15”
M a rc Q
SANATIN 30 YILI BU KİTAPTA
M i xe r, b r i ng i ng i n a n e w d i m e n s i o n i n t h e p e r c e p t i o n o f a c o n t e m p o r a r y a r t ve n u e , h o s t s t h e P r i n t e d ’ 15 p r o j e c t s t a r t i ng a s o f A p r i l 2 9, w h e r e e d i t i o n s b y d o m e s t i c a n d i n t e r n a t i o n a l a r t i s t s w i l l b e e x h i b i t e d . T h e P r i n t e d ’15 p r o j e c t , w h i c h w i l l d r aw a t t e n t i o n t o t h e s ig n i f i c a n c e o f e d i t e d wo r k s , p r i n t e d i n v a r i o u s d i m e n s i o n s a n d l i m i t e d n u m b e r s , t h a t a r e a b l e t o r e a c h m u c h l a rg e r m a s s e s w h i l e r e t a i n i ng t h e u n i q u e n e s s o f wo r k s o f a r t , w i l l m e e t w i t h t h e a r t- l o v e r s a t t h e M i x e r u n t i l Ju n e 4 . W h i l e t h e e d i t e d wo r k s o f M a r c Q u i n n a n d p h o t o g r a p h s o f wo r l d r e n o w n e d a r t i s t s s u c h a s L i u B o l i n a n d L i We i w i l l b e e x h i b i t e d a t t h e O p e n S t o r a g e A r e a o f t h e M i xe r ; t h e wo r k s s p e c i a l l y p r o d u c e d f o r t h e P r i n t e d ’ 15 p r o j e c t b y F e r h a t Ö z g ü r, O r h a n C e m Ç e t i n , K o m e t , S e r k a n Tayc a n , I ş ı l E ğ r i k av u k , Ç a ğ r ı S a r ay a n d B a h a r Yü r ü ko ğ l u , a m o ng t h e l e a d i ng n a m e s o f Tu r k i s h c o n t e m p o r a r y a r t , w i l l b e d i s p l aye d a t t h e e x h i b i t i o n h a l l . W i t h i n t h e s c o p e o f t h e e ve n t t h a t w i l l l a s t a l m o s t 1. 5 m o n t h s , d i s c u s s i o n s o n e d i t e d wo r k s a n d wo r k s h o p s w h e r e v a r i o u s p r i n t i ng t e c h n i q u e s w i l l b e a p p l i e d , w i l l a l s o b e o rg a n i ze d . I n t h e “P r i n t e d ’ 15” p r o j e c t , e x h i b i t i ng t h e wo r k s b y t h e a r t i s t s o f C F P R E d i t i o n s , w h i c h i s i n c l u d e d i n t h e U n i ve rs i t y o f t h e We s t o f E ng l a n d o rg a n i z a t i o n a n d i s o n e o f t h e m o s t p r e s t ig i o u s e d i t i o n s t u d i o s o f E ng l a n d , a s e l e c t i o n f r o m t h e a r c h i ve o f t h e “e d i t i o n” g a l l e r y i n G a l a t a s a r ay t h a t h a s s u s p e n d e d i t s a c t i v i t i e s i n 2 0 13 w i l l a l s o m e e t w i t h a r t- l o ve r s .
haberler | news
11. ULUSAL EV MOBİLYALARI TASARIM YARIŞMASI 11TH NATIONAL HOME FURNITURE DESIGN CONTEST
Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) tarafından, Mimarizm’in internet sponsorluğunda düzenlenen 11. Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması başvuruları başladı. Yarışmaya başvurmak için son tarih 22 Temmuz. Ev mobilyaları alanında gelecek vizyonunun geliştirilmesine katkıda bulunmak, Türkiye mobilya endüstrisinin tasarım kalitesini ve çağdaş Türkiye tasarımını imgeleyen ürün kimliğini desteklemek, geleceğin tasarımcı adaylarının mobilya sektörüyle buluşmasını sağlamak ve bu alandaki başarılı tasarımları ödüllendirmek amacındaki yarışma, kategoriden oluşuyor. Bu kategoriler; Oturma – Dinlenme (oturma grubu, koltuk, kanepe, dinlenme kanepeleri vb.) Depolama, Koruma, Düzenleme (yemek odasında bulunan mobilyalar), Tamamlayıcı Mobilya ve Aksesuar (sehpa, kütüphane, ayakkabılık, TV ünitesi, askılık, kitaplık, telefonluk, portmanto, masa, sandalye vb.), Uyuma (Yatak odasında bulunan mobilyalar), Genç Odası (genç odasında bulunan mobilyalar) ve Engelliler İçin Ev Mobilyası. Her kategori için 3 farklı jüri üyesi bulunuyor. Yarışmaya üniversitelerin Endüstri Ürünleri Tasarımı, Endüstriyel Tasarım, İç Mimarlık, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı, Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği bölümlerinden 1., 2., 3. ve 4. sınıf lisans öğrencileri katılabiliyor. 2 aşamalı değerlendirmeye sahip olan ve 1. değerlendirmesi 30 Temmuz, 2. değerlendirmesi kasım-aralık aylarında yapılacak olan yarışma hakkında detaylı bilgiye MOSDER ve Mimarizm’den ulaşılabilir. Applications have started for the 11th Home Furniture Design Contest organized by the Turkish Furniture Industrialists Association (Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği - MOSDER), under the internet sponsorship of Mimarizm. The contest application deadline is July 22. The contest intending to contribute in the development of the future vision in the field of home furniture, to support the product identity exhibiting the design quality of the Turkish furniture industry and contemporary Turkish design, to enable the future designer candidates to meet with the furniture sector and to award successful designs in this field, is comprised of several categories. These categories are; Seating – Relaxation (seating groups, armchairs, sofas, relaxation couches, etc.) Storage, Protection, Organization (furniture in the dining room), Complementary Furniture and Accessories (coffee tables, bookshelves, shoe cabinets, TV units, hangers, bookcases, telephone stands, hall stands, tables, chairs, etc.), Sleep (Bedroom furniture), Youth room (furniture in the rooms of youngsters) and Home Furniture for the Handicapped. There is a separate jury of 3 members for each category. The 1st, 2nd, 3rd and 4th year undergraduate students, studying at the Industrial Product Design, Industrial Design, Interior Architecture, Interior Architecture and Environmental Design, Woodwork Industrial Design departments of universities, may participate in the contest. Detailed information about the contest, which will be evaluated in 2 stages and the first evaluation will be made on July 30 and the second during NovemberDecember, may be accessed through MOSDER and Mimarizm.
NAİLE AKINCI’NIN ANISINA IN MEMORY OF NAILE AKINCI Bir yıl önce 91 yaşında aramızdan ayrılan, özgün dili ve renk anlayışıyla Türk resminin en büyük ustalarından biri olan Naile Akıncı bir karma sergiyle anılıyor. Kızıltoprak Sanat Galerisi’nde açılan sergide sanatçının yaşamı boyunca takip ettiği sanatçıların eserleri yer alıyor. 2013’te 75’inci sanat yılını kutlayan, 2014’te kaybettiğimiz Naile Akıncı anısına düzenlenen bu sergide, sanatçının hayattayken takip ettiği, beğendiği sanatçıların resimleri, heykelleri ve seramikleri yer alıyor. Yapıtlar, davet edilen sanatçıların bu sergi için özel seçimleri veya yeni üretimleri. Naile Akıncı’nın oğlu Cengiz Akıncı, “Kuşkusuz Cumhuriyet ile yaşıt bir sanatçının uzun soluklu sanat üretimi içinde izlemekten zevk aldığı ve hayranlık duyduğu farklı kuşaklardan pek çok sanatçı oldu. Belki de ilk kez Naile Akıncı resimleriyle bir aradalar. Bu pencereden bakıldığında Kızıltoprak Sanat Galerisi’nin düzenlediği sergi Naile Akıncı’nın bakışlarının dokunduğu eserleri görmemiz açısından son derce önemli. Bir sanatçının ardından, onun gözlerinin izini sürebilmek, biraz da onunla söyleşmek gibi” diyor. Sergide Naile Akıncı, Muhsin Kut, Oktay Anılanmert, Türkan Sılay Rador, Beril Anılanmert, Ferit Özşen, Muzaffer Akyol, Haşim Nur Gürel, Dilek Işıksel, Demet Yersel, Aydın Ayan, Müfide Aksoy, Ayla Aksungur, Rahmi Aksungur, Ertuğ, Atlı, Ümit Öztürk, Mahir Güven, İrfan Okan, Mustafa Horasan, Mert Özgen ve Evren Karayel Gökkaya’nın işleri görülebilir. Kızıltoprak Sanat Galerisi’ndeki Naile Akıncı’yı anma sergisi 5 Mayıs’ta sona eriyor. Naile Akıncı, who has left us one year ago at age 91 and was one of the greatest masters of Turkish painting with her unique language and color understanding, is commemorated by a group exhibition. At the exhibition, opened at the Kızıltoprak Art Gallery, the works by artists that she has followed throughout her life are being exhibited. At this exhibition organized in memory of Naile Akıncı, who had celebrated her 75th year in art in 2013 and left us in 2014, the paintings, sculptures and ceramics by those artists that she followed, admired during her life are exhibited. The works are either special selections or new productions by the artists who have been invited for this exhibition. Naile Akıncı’s son Cengiz Akıncı says, “It is beyond doubt that an artist, who was at the same age as the Republic, had many artists from different generations that she enjoyed watching and admired in her long-winded art production. Maybe they are together with the paintings of Naile Akıncı for the first time here. When we look from this perspective, the exhibition organized by the Kızıltoprak Art Gallery is quite important in allowing us to see the works that the eyes of Naile Akıncı had once touched upon. Being able to pursue the trails of her eyes, after an artist had departed, is somewhat like chatting with her.” At the exhibition, the works by Naile Akıncı, Muhsin Kut, Oktay Anılanmert, Türkan Sılay Rador, Beril Anılanmert, Ferit Özşen, Muzaffer Akyol, Haşim Nur Gürel, Dilek Işıksel, Demet Yersel, Aydın Ayan, Müfide Aksoy, Ayla Aksungur, Rahmi Aksungur, Ertuğ, Atlı, Ümit Öztürk, Mahir Güven, İrfan Okan, Mustafa Horasan, Mert Özgen and Evren Karayel Gökkaya may be viewed. The Naile Akıncı commemoration exhibition at the Kızıltoprak Art Gallery ends on May 5.
natura | 27
haberler | news
NURI İYEM RESIM ÖDÜLÜ 2015 NURI İYEM PAINTING AWARD 2015
Nuri İyem adına 2006 yılından bu yana gerçekleştirilen “Nuri İyem Resim Ödülü” yarışması bu yıl onuncu kez düzenleniyor. Yarışmaya katılmak isteyen 18 yaşını doldurmuş, T.C. vatandaşı ressamların; www.evin-art.com adresinden veya Evin Sanat Galerisi’nden temin edebilecekleri katılım formlarıyla birlikte eserlerini, 8 Mayıs 2015 saat 10:00’da başlamak üzere, 10 Mayıs 2015 saat 19:00’a kadar Evin Sanat Galerisi’ne teslim etmeleri gerekiyor. Nuri İyem Resim Ödülü 2015 Seçici Kurulu; Cansen Ercan, Memet Güreli, Ümit İyem, Prof. Dr. Erhan Karaesmen, Temür Köran, İrfan Önürmen, Burcu Pelvanoğlu, Ali Şimşek ve Emre Zeytinoğlu’ndan oluşuyor. Seçici Kurul tarafından ödüle layık görülen sanatçıya para ödülünün yanı sıra “Nuri İyem Resim Ödülü”nü simgeleyen, Prof. Rahmi Aksungur tarafından özel olarak üretilen bronz heykel verilecek. Ayrıca ödül alan sanatçı, Lebriz. com sanatçı katalogları bölümünde iki yıl süreyle online katalog hakkı kazanacak. Nuri İyem Resim Ödülü’nü alan ve Seçici Kurul tarafından sergilenmeye değer bulunan resimler, Evin Sanat Galerisi’nde 2 Haziran tarihinde düzenlenecek ödül töreninin ardından, 2 - 16 Haziran tarihleri arasında sergilenecek ve hazırlanacak kapsamlı katalogda bir araya getirilecek. The “Nuri İyem Painting Award”, presented since 2006 in memory of Nuri İyem, is being organized for the tenth time this year. Artists, who are Turkish citizens and have completed age 18, wishing to participate in the contest, are required to submit their works together with the participation forms that they can receive from the www.evin-art.com website or the Evin Art Gallery, from 10:00 om May 8, 2015 until 19:00 on May 10, 2015 to the Evin Art Gallery. The Nuri İyem Painting Award 2015 Selection Board is composed of Cansen Ercan, Memet Güreli, Ümit İyem, Prof. Dr. Erhan Karaesmen, Temür Köran, İrfan Önürmen, Burcu Pelvanoğlu, Ali Şimşek and Emre Zeytinoğlu. The artist, who has been found worthy of the award, will receive a bronze sculpture produced specially by Prof. Rahmi Aksungur as representing the “Nuri İyem Painting Award”, in addition to the monetary award. Moreover, the rewarded artist will acquire the online catalog right for a period of two years in the Lebriz.com artists’ catalogs section. The paintings, which receive the Nuri İyem Painting Award and found worthy of being exhibited by the selection bard, will be exhibited during June 2 -16 at the Evin Art Gallery following the award ceremony to be organized on June 2, and will be complied in a comprehensive catalog to be prepared.
OPPENHEIMER’IN BULUTLU ODASI OPPENHEIMER’S CLOUDY ROOM Hale Güngör Oppenheimer 7 – 31 Mayıs tarihleri arasında Pg Art Gallery’deki ikinci kişisel sergisi “Bulutlu Oda / Cloudy Room” ile izleyici karşısına çıkıyor. Oppenheimer Bulutlu Oda’da dolap, raf ve çekmece benzeri mobilya üniteleri üzerine yoğunlaşarak bir süredir irdelediği kaybolmuş yuvanın detayına iniyor. Sergide görülebilecek yeni çalışmalarında sanatçı eve dair fikirlerin bulanıklığını ele alırken sık sık nereden geldikleri veya nereye ait oldukları belli olmayan domestik objelerin kullanımına başvuruyor. Bu objeler çoğu zaman çevrelerinden bağımsız olarak varlıklarını sürdürürlerken yerleşiklik ve kişisel mülkiyet kavramlarına dair ipuçları veriyorlar. Somut ve kavramsal bir sis perdesi ile ikiye bölünmüş olarak sunulan Bulutlu Oda’da tuval üzerine akrilik çalışmalarının yanı sıra, Oppenheimer’ın üçüncü boyuta taşıdığı kağıt üzerine karışık teknik işlerinin yer aldığı bir yerleştirme bulunuyor. Hale Güngör Oppenheimer appears before the viewers by her second personal exhibition “Cloudy Room” at the Pg Art Gallery during May 7 – 31. Oppenheimer focuses on closets, shelves, drawers and similar furniture items in the Cloudy Room and goes into the details of a lost home that she has been handling for a while. In her new works that may be seen at the exhibition, the artists frequently consults to the use of domestic objects, where they come from or where they belong to is not clear, when handling the vagueness of the ideas about home. While these objects usually continue their presence as independent from their surroundings, they also give clues on the concepts of their stationary state and personal property. At the Cloudy Room, presented as divided into two by a material and conceptual screen of smoke, there are acrylic studies on canvas as well as an installation where mixed technical studies on paper are carried over to the third dimension by Oppenheimer.
natura | 28
haberler | news
“PORSELEN PEYZAJLAR” ECNP GALERİ’DE
“PORCEL AIN L ANDSCAPES” AT THE ECNP GALLERY
E C N P G a l e r i, t a s a r ı m o d a k l ı s e rg i l e r i n e Ya sh a B u t l e r, Tu l ya M a d r a , S a h i r E r d i n ç , M ü z z ve Ö m ü r To kg öz ’ü n “Po r s e l e n Pey z a j l a r ”ı i l e d e va m e d i yo r. “Pey z a j” k av r a m ı n d a n yo l a ç ı k a n s a n at ç ı ve t a s a r ı m c ı l a r ke n d i öze l t e k n i k ve d i l l e r i n i ku l l an a r a k ü r e t t i k l e r i p o r s e l e n n e s n e l e r i s e rg i l i yo r. Ke n d i b a ş l a r ı n a va r o l a b i l e n b u n e s n e l e r, b i r a r aya g e l d i k l e r i n d e i s e b i r e r “m a n z a r a” o l u ş t u r u yo r l a r. Ya s h a B u t l e r ’ı n k a r ş ı t l a r ı n h a s s a s d e ng e s i n i ya n s ı t t ı ğ ı “L i t h i c” i s i m l i k a p l a r ı; Tu l ya M a d r a ve S a h i r E r d i n ç ’i n E g e a d a l a r ı n ı ye m e k t ak ı m ı o l a r a k b i r l i k t e yo r u m l a d ı k l a r ı “A d a l a r ”ı; Ö m ü r To kg öz ’ü n y u va r l a k t a b a n ü ze r i n d e k i k a r a r s ı z d u r u ş l a r ı i l e koz ay ı a n d ı r a n y u va r l a k f o r m l a r ı “ Yı ğ ı l m a l a r ”, E r i n Tü r ko ğ l u ve M e l o d i B oz ku r t ’u n ( M ü z z) ya ş a d ı ğ ı m ı z g e zeg e n i n kü ç ü k ve n a r i n b i r p a r ç a s ı o l d uğ u m u z u h at ı rl at m a k ve ku t u p l a r ı n e r i m e s i n i n ö n e m i n i v u rg u l a m a k i ç i n ya r at t ı k l a r ı “G ö r m e d i m , D u y m ad ı m , S öy l e m e d i m” i s i m l i va zo l a r ı i l e P o r s e l e n P e y z a jl a r, 3 0 M ay ı s C u m a r t e s i g ü n ü n e k a d a r E C N P G a l e r i ’d e g ö r ü l e b ili r. E C N P G a l l e r y c o n t i n u e s i t s d e s ig n f o c u s e d e xh i b i t i o n s by t h e “Po r c e l a i n L a n d s c a p e s” of Ya s ha B u t l e r, Tu l ya M a d r a , S a h i r E r d i n ç , M ü z z a n d Ö m ü r To kg öz. T h e p o r c e l a i n o b j e c t s have b e e n p r o du c e d by a r t i s t s a n d d e s ig n e r s , s e t t i ng of f w i t h t h e “l a n d s c a p e” c o n c e p t a n d u s i ng t h e i r ow n s p e c i a l t e c h n i q u e s a n d l a ng u a g e s . T h e s e o b j e c t s , w h i c h a r e a b l e t o e x i s t by t h e m s e l ve s , c o n s t i t u t e a “l a n d s c a p e” w h e n t h ey a r e b r o ug h t t o g e t h e r. Co m p o s e d of t h e c o n t a i n e r s na m e d “L i t h i c” by Ya s ha B u t l e r r e f l e c t i ng t h e d e l i c at e b a l a n c e of c o n t r a s t s; t h e “I s l a n d s” w h e r e Tu l ya M a d r a a n d S a h i r E r d i n ç have c o l l e c t i ve l y i n t e r p r e t e d t h e A eg e a n i s l a n d s a s d i n n e r wa r e; t h e “A c c u m u l at i o n s” w h e r e t h e r o u n d f o r m s of Ö m ü r To kg öz r e s e m b l e a c o c o o n by t h e i r i n s t a b l e s t a n c e o n t h e r o u n d b a s e, a n d t h e va s e s na m e d “I d i d n ot S e e, H e a r, S ay” c r e at e d by E r i n Tü r ko ğ l u a n d M e l o d i B oz ku r t (M ü z z) i n o rd e r t o r e m i n d u s t hat we m e r e l y a r e a t i ny a n d f r a g i l e p i e c e of t h e p l a n e t w h e r e we l i ve a n d t o e m p h a s i ze t h e m e l t i ng of t h e p o l a r i c e, t h e P o r c e l a i n L a n d s c a p e s m ay b e v i e we d a t t h e E C N P G a ll e r y u n t il M ay 3 0 , S a t u r d ay.
SABANCI ÜNİVERSİTESİ’NİN MEZUN SANATÇILARI SSM’DE SABANCI UNIVERSITY GRADUATE ARTISTS AT THE SSM
Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı’ndan yolu geçen 20 sanatçının resimden fotoğrafa, belgeselden yerleştirmeye kadar birçok farklı disipline ait çalışmalarını bir araya getiren “Buluşma…Reunion” sergisi, S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM)’de ziyarete açıldı.
“Buluşma…Reunion” sergisi, Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı’nın ilk dersinin üzerinden geçen 15 sene içinde, programdan yolu geçen ve bugün profesyonel sanatçılar olarak uluslararası bienal, fuar ve sergilerde adını duyuran 20 sanatçının eserlerini bir araya getiriyor. Pek çok farklı alanda faaliyet gösteren, ancak profesyonel sanat dünyasında üreterek varolmak gibi ortak bir kararlılıkları bulunan 20 mezun sanatçı, istikrar ve devamlılık yakalamanın oldukça zor olduğu sanat dünyasında vizyonlarıyla öne çıkıyor ve bu sergide ilk defa bir araya geliyor. 1999-2015 yılları arasında Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı’ndan mezun olan 110 kişinin çalışmaları incelenerek oluşturulan seçki için hazırlanan ve eserlerin derinlemesine irdelendiği kataloğun metinleri Sabancı Üniversitesi öğrencileri ve akademik kadroya dahil isimler tarafından kaleme alınırken, serginin fotoğrafları da Sabancı Üniversitesi öğretim görevlisi Murat Germen tarafından çekildi. “Buluşma…Reunion” sergisi kapsamında Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Programı mezunu Aslı Narin, Baptiste Croze, Berke Soyuer, Beyza Boyacıoğlu, Burcu Yağcıoğlu, Cemre Yeşil, Deniz Gül, Deniz Üster, Ege Kanar, Egemen Demirci, Elif Süsler, Erdem Taşdelen, Hasan Salih Ay, Hayal Pozantı, İz Öztat, Julia Kul, Onur Ceritoğlu, Tan Mavitan ve bu sene 56. Venedik Bienali’ne davet edilen Meriç Algün Ringborg’un eserleri sanatseverlerle buluşuyor. S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde 26 Temmuz tarihine kadar gezilebilecek “Buluşma…Reunion” sergisine giriş, tüm öğrencilere ücretsiz. Sergi paralelinde sanatçıların ve sergi kataloğuna yazılarıyla katkıda bulunan ve Sabancı Üniversitesi’nin sanat kuramı alanında üretim gösteren öğretim üyeleri ve mezunlarının katılımıyla çeşitli paneller düzenlenecek. Serginin panel programı şu şekilde: 9 Mayıs, Cumartesi 13.00 Pınar Asan: Ege Kanar, Cemre Yeşil 15.00 Aslı Çentinkaya: Berke Soyuer, Hasan Salih Ay 23 Mayıs, Cumartesi 14.00 Elif Gül Tirben: Aslı Narin, Burcu Yağcıoğlu 13 Haziran, Cumartesi 14.00 Işın Önol, İz Öztat 27 Haziran, Cumartesi 13.00 Meriç Algün Ringborg 14.00 Beyza Boyacıoğlu The “Buluşma…Reunion” exhibition, putting together the works, ranging from painting to photography, from documentary to installation, by 20 artists whose roads have crossed with the Sabancı University Visual Arts and Visual Communication Design Program, has been opened at the S.U. Sakıp Sabancı Museum (SSM). The “Buluşma…Reunion” exhibition brings together the works by 20 artists whose roads have crossed with the Sabancı University Visual Arts and Visual Communication Design Program, during the 15 years that have passed from the first course, and have made their names heard as professional artists in various international biennials, fairs and exhibitions. The 20 graduate artists, who are working in many different areas but have a common determination such as existence in the world of professional art by producing, standing out by their visions in the world of art where the ability to maintain consistency and continuity is quite difficult, and get together fır the first time in this exhibition. While the texts of the catalog, prepared for the selection prepared by the in-depth examination of the works of 110 individuals who have graduated from the Sabancı University Visual Arts and Visual Communication Design Program during 1999-2015, have been written by the Sabancı University students and academic staff members, the photographs of the exhibition were taken by the Sabancı University academic member Murat Germen. Within the scope of the “Buluşma…Reunion” exhibition, the works by the Sabancı University Visual Arts and Visual Communication Design Program graduates Aslı Narin, Baptiste Croze, Berke Soyuer, Beyza Boyacıoğlu, Burcu Yağcıoğlu, Cemre Yeşil, Deniz Gül, Deniz Üster, Ege Kanar, Egemen Demirci, Elif Süsler, Erdem Taşdelen, Hasan Salih Ay, Hayal Pozantı, İz Öztat, Julia Kul, Onur Ceritoğlu, Tan Mavitan and Meric Algün Ringborg, who has been invited to the 56th Venice Biennial this year, meet with the art-lovers. At the “Buluşma…Reunion” exhibition at the S.U. Sakıp Sabancı Museum, which can be visited until July 26, entrance is free of charge for all students. Various panels will also be organized in parallel with the exhibition, as participated by the academic members and graduates who have participated by their writings in the artists and exhibition catalog, and producing in the art theory area of Sabancı University. The panel program of the exhibition is as follows: May 9, Saturday 13.00 Pınar Asan: Ege Kanar, Cemre Yeşil 15.00 Aslı Çentinkaya: Berke Soyuer, Hasan Salih Ay May 23, Saturday 14.00 Elif Gül Tirben: Aslı Narin, Burcu Yağcıoğlu June 13, Saturday 14.00 Işın Önol, İz Öztat June 27, Saturday 13.00 Meriç Algün Ringborg 14.00 Beyza Boyacıoğlu
natura | 29
haberler | news
SALT’TAN ÜÇ YENİ SERGİ
THREE NEW EXHIBITIONS BY SALT
SALT, yaza üç mekânındaki üç yeni sergi ile merhaba diyor. SALT Beyoğlu’ndaki “Her Tercih Diğer İhtimaller İçin Bir Dışlamadır” sergisi, üç özel koleksiyonu bir araya getirerek sanat eseri toplama merak ve heyecanı ile bu alandaki tercihler üzerine eleştirel bir diyalog ortamı kurmayı amaçlıyor. Üç koleksiyoncu ve koleksiyonlarıyla diyalog hâlinde, son 10 yıldaki sanat pratikleriyle bunlara yönelik bireysel keşif ve araştırmalar arasında arabuluculuk yapmaya çalışan, yerel ve uluslararası işlerden oluşan sergi, koleksiyoncuların en “güçlü” ve “cesur” nitelenebilecek tercihlerinden bir seçki sunuyor. Bu koleksiyonlarda, aynı zamanda, video, “Marmara’dan Kaçış / Escape from ses, kitap, film ve slayt gibi ev ya da ofis ortamında Marmara Sea”, Antonio Cosentino gösterilmesi meşakkatli araçları kullanan işler yer alıyor. İşlerin pek çoğu, genellikle bir koleksiyoncunun hiç almayacağı türde olduğu düşünülen içeriklere sahip. Sergideki işler, Bilge ve Haro Cümbüşyan, Ayşe ve Saruhan Doğan, Tüten ve Agah Uğur koleksiyonlarından bir araya getiriliyor. SALT Beyoğlu’nun iki katına yayılacak ve 9 Haziran’da açılacak olan serginin öncesinde, 21 Nisan-17 Mayıs tarihlerinde, SALT Beyoğlu’ndaki Forum alanında bir ön gösterim gerçekleştirilecek. Koleksiyoncuların ağırlıkla görsel-işitsel işlere olan ilgilerini yansıtan çok katmanlı sergi kapsamında, projenin irdelediği meseleler üzerine kişisel sunumlar ve SALT Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gösterimler de yapılacak. SALT Galata’da 28 Nisan-28 Haziran tarihleri arasında görülebilecek olan “Onlar/They” ise, İpek Duben’in, Türkiye’de “öteki”lere bakış ve “öteki”nin ötekiler algısı üzerine çok kanallı video enstalasyonu. Onlar, farklı etnik kökenleri, dilleri, inançları ve kimlikleri olan 23 kişinin anlatılarını bir araya getiriyor. Yerleştirme, her birinde üçer video projeksiyonunun bulunduğu iki ayrı alan ile bunlardan bağımsız konumlanmış bir dizi projeksiyondan oluşuyor. Onlar, birbirleriyle iletişim kurma imkânı çok az olan ya da böyle bir imkânı hiç bulamayacak kişiler arasında bir diyalog ortamı oluşturmaya çalışıyor. Her bir karakterin kendi hikâyesini anlattığı kesintisiz monologlar, çeşitli dillerdeki konuşmalar birbirine karışarak çok seslilik yaratıyor. SALT Ulus’ta ise 14 Nisan-6 Haziran tarihleri arasında Esra Ersen’in Türkiye’de ilk kez gösterilen işi “Olası Bir Geçmiş” (A Possible History) ve “Bir Kanarya Operası İçin Seçmeler”i (Casting for a Canary Opera), Antonio Cosentino’nun “Marmara’dan Kaçış”ı (Escape from Marmara Sea) ile birlikte mekânın iki katını paylaşıyor. Sanatçıların dil, zaman ve mekân üzerine kurguladıkları yerleştirmeler, izleyiciyi coğrafya ve edebiyat referanslarıyla dolu bir yolculuğa çıkarıyor. SALT welcomes the summer with three new exhibitions at its three venues. The “Every Choice is Exclusion of the Other Possibilities” exhibition at SALT Beyoğlu, brings together three special collections and intends to build a critical dialogue environment on the choices in this field with the interest and enthusiasm to collect works of art. The exhibition, in dialogue with three collectioners ad collections, composed of domestic and international works trying to work as an intermediary between the art practices during the last 10 years and the individual explorations and researches as aimed for these, offers a selection from the choices by the collectioners that may be identified as “powerful” and “brave”. These collections also includes works that use instruments such as video, sound, book, film and slides, which are difficult to be exhibited in the home or office environment. Most of the works have contents that are believed to be of the type that will generally not be bought by any collectioner. The works at the exhibition bring together the works from the collections of Bilge and Haro Cümbüşyan, Ayşe ve Saruhan Doğan, Tüten and Agah Uğur. Prior to the exhibition that will cover two stories at the SALT Beyoğlu and will be opened on June 9; a preview will be organized during April 21 - May 17 at the Forum Area in SALT Beyoğlu. Within the scope of the multilayered exhibition, that primarily reflect the interests of collectioners on audio-visual works, also personal presentations on the issues handled by the project and shows at the Open Cinema at SALT Beyoğlu will be organized. Meanwhile “Onlar/They”, that can be viewed at SALT Galata during April 28 – June 28, is a multi-channel video installation by İpek Duben, on looking at the “others” in Turkey and the perception of the others by the “other”. The exhibition brings together the narratives of 23 individuals of different ethnic origins, languages, faiths and identities. The installation consists of two separate areas, with three video projections in each, and a series of projections located as independent of these. They attempts to create a dialogue environment between individuals whose opportunity to communicate with each other is quite limited or who will never be able to find such an opportunity. Uninterrupted monologues, where each character tells his own story, speeches in various languages mix with each other and create polyphony. On the other hand, during April 14 - June 6 at SALT Ulus, the work titled “A Possible History” by Esra Ersen exhibited in Turkey for the first time and the “Casting for a Canary Opera” share two stories of the venue with the “Escape from Marmara Sea” by Antonio Cosentino. The installations designed by the artists as based on language, time and place; take the viewers on a journey full of geography and literature references.
natura | 30
haberler | news
SANATORIUM’DA “METADATA”
“METADATA” AT THE SANATORIUM SANATORIUM, Yağız Özgen’in üçüncü kişisel sergisi “Metadata”ya ev sahipliği yapıyor. Sergi, sanatçının bilgisayar yazılımları aracılığıyla sanat yapıtlarına ait çevrim-içi belgelerden sayısal ortamda elde ettiği renk paletleri ve dizgelerden oluşuyor. Aslında sanat yapıtları çevrim-içi reprodüksiyonlardan, sayısal ortamda elde edilmiş birer görüntü. “Metadata” sergisi 9 Mayıs tarihine kadar SANATORIUM’da görülebilir. SANATORIUM hosts the third personal exhibition by Yağız Özgen, the “Metadata”. The exhibitions is composed of color palettes and sequences obtained by the artist in the digital media from online documents on works of art through computer software. As a matter of fact, the works of art are the images obtained in the digital media from the online reproductions. The “Metadata” exhibition may be viewed until May 9 at the SANATORIUM.
SÖKE BELEDİYESİ İMAR PLANLAMASINA ESAS KENTSEL YENİLEME EKSENLİ FİKİR PROJESİ YARIŞMASI SÖKE MUNICIPALITY CONTEST FOR URBAN RENEWAL BASED IDEA PROJECT TO SERVE AS BASIS FOR ZONING PLANNING
Söke Belediyesi tarafından açılan ulusal mimari fikir projesi yarışmasına başvurular sürüyor. Yarışmada, Söke’nin gelecekte hizmet merkezi olarak gelişmesini destekleyecek biçimde mevcut kent merkezi gelişme koridoru ve Söke Çayı kent içi geçişini çevreleyen yaklaşık 100 Hektar alan içinde kalan mevcut kentsel dokunun yenilenmesi hedefleniyor. Başvurularında kentin 2025 yılı için bir metropoliten alt bölge merkezi olma hedefine uygun, yeni planlama çalışmalarının yapılmasına olanak sağlanması beklenen yarışmanın amacı, mevcut imar planının revizyonuna farklı açınımlar sunabilecek kentsel ölçekte tasarım ilkelerini, yöntemlerini ve/veya modellerini ortaya koyabilecek fikirlerin elde edilmesi olarak açıklanıyor. Asıl jüri üyeleri Prof. Dr. A. Emel Göksu, Bülend Tuna, Ali Kural, Yard. Doç. Dr. Ali Kılıç’tan oluşan yarışmanın para ödülü bulunuyor. Başvuru ekiplerinde en az bir mimar ve en az bir şehir plancısı bulunma gerekliliği olan Söke Belediyesi İmar Planlamasına Esas Kentsel Yenileme Eksenli Fikir Projesi Yarışması’na başvurular, 16 Haziran tarihinde, posta ile gönderilerin kabulü ise 18 Haziran tarihinde sona eriyor. Applications for the national architectural idea contest opened by the Söke Municipality continue. In the contest, it is aimed to renew the available urban texture in an area of almost 100 hectares surrounding the available city center development corridor and the Söke Stream in-city passage, in a manner to support the development of Söke as a service center in the future. The purpose of the contest expected allow the conductance of new planning studies, as compatible with the goal of the city to become a metropolitan sub-regional center by 2025, is explained to obtain new ideas that can demonstrate urban scale principles, methods and/or models which may offer new developments for the revision of the available zoning plan. At the contest where the members of the main jury are composed of Prof. Dr. A. Emel Göksu, Bülend Tuna, Ali Kural, Asst. Prof. Dr. Ali Kılıç, there also is a monetary award. Applications for the Söke Municipality Contest for Urban Renewal Based Idea Project to serve as basis for Zoning Planning , where there is a requirement for at least one architect and one urban planner to be available in the applying g teams, will end on June 16, while the acceptance of the applications sent by mail will end on June 18.
IX. MİMARLIKTA SAYISAL TASARIM ULUSAL SEMPOZYUMU 9TH NATIONAL SYMPOSIUM ON DIGITAL DESIGN IN ARCHITECTURE
Mimarlıkta Sayısal Tasarım” alanına ilgi duyan pek çok akademisyen ve öğrenciyi bilgi alışverişi sağlamak amacıyla 2007’den bu yana her yıl farklı bir üniversitede bir araya getiren Mimarlıkta Sayısal Tasarım Ulusal Sempozyum dizilerinin dokuzuncusu, “Sürdürülebilir Sayısal Ekolojiler: Sayısal Tasarım, Malzeme, Başarım” temasıyla 25-26 Haziran tarihlerinde Özyeğin Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi ev sahipliğinde gerçekleşecek. Sempozyumun konu başlıkları ise şu şekilde: Benzetim ve Değerlendirme, Biçim Gramerleri, Bilgisayar Destekli Üretim, Bilgisayar Destekli Tasarım Eğitimi, Biyomimetik Tasarım, Evrimsel Yaklaşımlar, Geometri ve Biçim, İnsanBilgisayar Etkileşimi, İşbirliğine Dayalı Tasarım, Kentsel Modelleme, Malzeme Çalışmaları, Mekânsal Dizim, Eniyileme, Sanal ve Arttırılmış Gerçeklik, Sayısal Tasarım Kuramları, Sayısal Tasarım, Temsil ve Görselleştirme, Sürdürülebilir Bina Teknolojileri, Tasarım Süreci ve Yaratıcılık, Tepkimeli Mimarlık ve Akıllı Mekanlar, Üretken Sistemler ve Yapı Bilgi Modelleme. Bringing together many academicians and students who are interested in the field of “Digital Design in Architecture”, at a different university every year since 2007, in order to ensure information exchange, the ninth of the National Symposium on Digital Design in Architecture will be held with the “Sustainable Digital Ecologies: Digital Design, Materials, Success” theme during June 25-26 as hosted by the Özyeğin University Architecture and Design Faculty. The topic titles of the symposium are as follows: Simulation and Evaluation, Form Grammars, Computer Aided Production, Computer Aided Design Training, Biomimetic Design, Evolutionary Approaches, Geometry and Form, Man-Computer Interaction, Collaboration Based Design, Urban Modelling, Material Studies, Spatial Composition, Optimization, Virtual and Enhanced Reality, Digital Design Theories, Digital Design, Representation and Visualization, Sustainable Building Technologies, Design Process and Creativity, Reaction Architecture and Smart Venues, Productive Systems and Building Information Modeling.
natura | 31
haberler | news
TÜRKİYE MİMARLIK YILLIĞI 2014 SERGİSİ STUDIO-X İSTANBUL’DA
TURKISH ARCHITECTURE YEARBOOK 2014 EXHIBITION AT THE STUDIO-X İSTANBUL
Türkiye’de bir önceki yıl içinde üretilen mimarlığı kayıt altına alıp bir kaynak oluşturmak amacını taşıyan Mimarlık Yıllığı 2014’e seçilen projelerin yer alacağı Türkiye Mimarlık Yıllığı 2014 Sergisi 29 Nisan’da Studio-X Istanbul’da kapılarını açıyor. Aydan Balamir, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Ömer Kanıpak ve Aydan Volkan’dan oluşan seçici kurul tarafından yapılan değerlendirme sonrasında 141 proje arasından Mimarlık Yıllığı’na girmeye hak kazanan 48 projenin yer alacağı sergi 9 Mayıs 2015 tarihine kadar Studio-X İstanbul’da ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. Türkiye Mimarlık Yıllığı 2014 sergisine bilgisayar ekranlarından proje incelemekten sıkılmış ve yorulmuş tüm mimarlar davetli. The Turkish Architecture Yearbook 2014 exhibition, exhibiting the projects selected for the Architecture Yearbook 2014 intended to record the architecture produced in Turkey during the previous year and create a resource for the future, opens its gates on April 29 at the Studio-X Istanbul. The exhibition where 48 projects found worthy of being included in the Architecture Yearbook following the careful evaluation 141 projects in total by the selection board composed of Aydan Balamir, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Ömer Kanıpak and Aydan Volkan, may be visited free of charge at the Studio-X Istanbul until May 9, 2015. All architects who are bored and tired of examining projects over computer screens are invited to the Turkish Architecture Yearbook 2014 exhibition.
Türkiye Mimarlık Yıllığı’na seçilen projeler alfabetik sıra ile şöyle oldu: The projects selected for the Turkish Architecture Yearbook have been as follows, in alphabetical order: 1. 1+1 Apartman / Apartment (İkikerebir) 2. A Hotel (Ca2o) 3. Aca SU (34 Architects) 4. Arkadia Apartmanı / Apartment (IND [Inter.National.Design]) 5. Aselsan Radar Elektronik Harp İstihbarat Gölbaşı Yerleşkesi / Electronic Combat Intelligence Gölbaşı Campus (Yazgan Tasarım Mimarlık / Yazgan Design Architecture) 6. Başaranlar Yönetim Binası / Management Building (Efekta Mimarlık / Efekta Architects) 7. Bener Hukuk Bürosu / Bener Law Office (Teamfores) 8. Beşiktaş Yeni Levent Lisesi / High-school (Uygur Mimarlık / Uygur Architects) 9. Bilkent University Kapalı Yüzme Havuzu / Indoor Swimming Pool (Bütüner Mimarlık / Bütüner Architects) 10. Bolluca Pazar Yeri / Market Place (Çinici Mimarlık / Architecture) 11. Burgan Bank Özel Bankacılık Merkezi / Private Banking Center (i-am associates İstanbul) 12. Cantaş Ofis / Office (Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık / Architecture) 13. Çiçekkent Konutları / Homes (Arıkoğlu Arkitekt / Architect) 14. Çınarlı Bahçe Konutları / Homes (DS Mimarlık / DS Architects) 15. Deha Project Ofis / Office (VEN Mimarlık / VEN Architects) 16. Deloitte Values House (Bakırküre Architects) 17. Doğuş Teknoloji Merkezi / Technology Center (ERA Mimarlık / ERA Architects) 18. Dormak Yönetim Binası / Management Building (Hatırlı Mimarlık / Architecture) 19. Erasta Fethiye (SN Mimarlık / Architecture + A2A Mimarlık / SN Architects + A2A Architects) 20. Flatofis D Blok İç Mekan ve Cephe Tasarımı / Flatofis D Block Indoor Space and Façade Design ( KG Mimarlık / KG Architects) 21. Gabriel Evi / Home (Atelye70) 22. Gübretaş Genel Müdürlük Merkez Ofisi / General Management Headquarters Office (MDArch) 23. Güngören Endüstri Meslek Lisesi / Industrial Vocational High-school (Uygur Mimarlık / Uygur Architects) 24. Güngören Tozkoparan İlköğretim Okulu / Elementary School (Uygur Mimarlık / Uygur Architects) 25. İsmetpaşa Caddesi ve Çevresi Kentsel Tasarım Projesi / Avenue and Surroundings Urban Design Project (Nevzat Oğuz Özer + Yasemen Say Özer)
natura | 32
26. ITU Mezunları Öğrenci Yurdu / Graduates Dormitory (Hüseyin Kahvecioğlu + Nurbin Paker Kahvecioğlu) 27. İzmir Adnan Menderes Havalimani İç Hatlar Terminali / Airport Domestic Flights Terminal (Yakup Hazan Mimarlık / Yakup Hazan Architects) 28. Kıyıların Kullanımı / Utilization of Coasts (İyi Ofis) 29. Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası / Municipality New Service Building (Mutlu Çilingiroğlu MİAR Mimarlık Bürosu / MIAR Architects Office) 30. Lapis Han (NSMH) 31. micro-Loft Bulut (Çinici Mimarlık / Çinici Architects) 32. micro-Loft Yarasa (Çinici Mimarlık / Çinici Architects) 33. Narköy (Emir Drahsan Architecture / Planning) 34. ODTÜ Öğretim Elemanları Lojmanı / METU Academicians Lodging Building (Celal Abdi Güzer) 35. Otopratik (i-am associates istanbul) 36. Santral 4 ve 6 nolu Kazan Daireleri Mimarlık Fakültesi ve Kütüphane Dönüşümü / Boiler Rooms no. 4 and 6 Architecture Faculty and Library Transformation (NSMH) 37. Sinan Şahinbaş Evi / Home (Erkut Şahinbaş Mimarlık Atölyesi / Architecture Atelier) 38. Şişhane Park Kentsel Meydan ve Yeraltı Otoparkı / Urban Square and Underground Parking Lot (SANALarc Mimarlık, Araştırma ve Kentsel Tasarım / SANALarc Architecture, Research and Urban Design) 39. Studio Santral Yurtları / Dormitories (Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık / Erginoğlu & Çalışlar Architects ) 40. Süleyman Şah Üniversitesi Leyla Dumankaya Yerleşkesi, Fakülteler 1. Etap / University Leyla Dumankaya Campus, Faculties 1st Stage (Zambak Mimarlık / Architecture) 41. Summa Genel Merkez Binası / General Headquarters Building (Avcı Architects) 42. TAC-SEV Yeni Kampüsü / New Campus (Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık / Erginoğlu & Çalışlar Architects) 43. Tarih Öncesi Yaşam Müzesi / Pre-Historical Life Museum (steb | studio Evren Başbuğ) 44. Topkapı Sarayı Mutfakları / Palace Kitchens (Teğet Mimarlık / Teğet Architects) 45. Türk Telekom - ODTÜ Teknokent AR-GE Binası / Turkish Telecom – METU Teknokent R&D Building (Özer \ Ürger Mimarlık / Özer \ Ülger Architects) 46. Volkswagen Arena (Yazgan Tasarım Mimarlık / Yazgan Design Architecture) 47. Zafer Koleji / College (CAG + FREA + SMAG) 48. Zeytinburnu 100. Yıl Ticaret Meslek Lisesi / 100th Year Trade Vocational High School (Uygur Mimarlık / Uygur Architects)
natura | 33
haberler | news
2. ULUSLARARASI SÜRDÜRÜLEBİLİR YAPILAR SEMPOZYUMU 2ND INTERNATIONAL SUSTAINABLE BUILDINGS SYMPOSIUM
Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Sürdürülebilir Yapılar Sempozyumu (ISBS 2015), 28-30 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. “Sürdürülebilirlik” toplumların gelecek yüzyıllarda var olabilmelerini amaçlayan anahtar bir kavramdır. Bu kapsamda, ekosistem dengeleri bozulmadan çevre kalitesinin iyileştirilmesi sürdürülebilir yapı tasarımının temelidir. Sürdürülebilir yapı tasarımının hedefi, kullanıcılara nitel, nicel, fiziksel ve psikolojik göstergeler bazında uygun ortamlar sunmaktır. Sürdürülebilir yapı ekolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel sürdürülebilirlik boyutlarıyla tanımlanabilir. Bu bağlamda, ekolojik sürdürülebilirlik kaynakların ve ekosistemin korunumuna, ekonomik sürdürülebilirlik kaynakların uzun dönem kullanılabilirliği ve kullanım bedellerinin düşük olmasına, sosyal ve kültürel sürdürülebilirlik ise insan sağlığı ve konforunun sağlanmasına ve sosyal, kültürel değerlerin korunumuna ilişkin kurguları düzenler. Bu kurguların irdeleneceği sempozyumda “Sürdürülebilir Yapılar ve Çevre”, “Sürdürülebilir Planlama”, “Enerji ve Çevre”, “Çevre kirliliği Kontrolü ve Denetimi” ve “Çevre Politikaları ve Uygulamaları” alanlarında geleceğe yönelik öngörülerin ortaya konması, tartışılması, çözümler üretilmesi ve yeni açılımlar sağlanması hedefleniyor. The 2nd International Sustainable Buildings Symposium (ISBS 2015), organized by the Gazi University Technology Faculty Civil Engineering Department will be held during May 28-30. “Sustainability” is a key concept that aims for the ability of the societies to continue to exist in the coming centuries. Within his context, the improvement of the environment quality without damaging the ecosystem balances is the basis in sustainable building design. The goals in sustainable building design are to create suitable environments for the users as based on qualitative, quantitative, physical and psychological indicators. A sustainable building may be defined by the economic, social and cultural sustainability dimensions. In that context, ecological sustainability organizes the designs associated with the preservation of the resources and the ecosystem, the long term availability and the low utilization costs of the economic sustainability resources; while social and cultural sustainability organizes the issues associated with ensuring human health and comfort and the preservation of social and cultural assets. At the symposium, where these structures will be handled, it is intended to present and discuss forecasts aimed for the future in the areas of “Sustainable Buildings and the Environment”, “Sustainable Planning”, “Energy and the Environment”, “Environmental Pollution Control and Supervision” and “Environment Policies and Practices”, and to generate solutions or provide new developments. natura | 34
TSMD MİMARLARI AĞIRLIYOR TSMD HOSTS ARCHITECTS Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD) ve Koleksiyon Mobilya’nın uzun soluklu ortak çalışması “Koleksiyon/TSMD Mimarları Ağırlıyor” sergilerinin 32’nci konuğu, Boyut Mimarlık ’84. Boyut Mimarlık ’84 / F. Bozkurt Gürsoytrak mimari proje sergisi, 11 Mayıs tarihine kadar TSMD Mimarlık Merkezi’nde izlenebilir. At “Koleksiyon/TSMD Hosts Architects” exhibitions, which is a long-termed collective study by the Turkish Self-employed Architects Association (Türk Serbest Mimarlar Derneği - TSMD) and Koleksiyon Furniture, the 32nd guest is Boyut Architecture ’84. The Boyut Architecture ’84 / F. Bozkurt Gürsoytrak architectural project exhibition may be viewed until May 11 at the TSMD Architecture Center.
“MİMARLIK EĞİTİMİNDE STÜDYO KÜLTÜRÜ” PANELİ “STUDIO CULTURE IN ARCHITECTURE EDUCATION” PANEL İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimari Tasarım Kuram Yöntem ve Eleştiri Çalışma grubunun ev sahipliğinde düzenlenen panel serisi, “Mimarlık Eğitiminde Stüdyo Kültürü” başlıklı etkinlik ile başlıyor. Atilla Yücel’in moderatörlüğünü üstlendiği, Sinan Mert Şener, Tansel Korkmaz, Hüseyin Yanar, Esra Fidanoğlu ve Deniz Aslan’ın konuşmacı olarak katılacağı panel, 6 Mayıs tarihinde 17:00-20:00 saatleri arasında Taşkışla binası 109 no’lu salonda izlenebilir. The series of panels, organized as hosted by the İTÜ Architecture Faculty Architectural Design Theory Method and Criticism Study Group, starts with the event titled “Studio Culture in Architecture Education”. The panel, where Atilla Yücel will assume the role of the moderator, and Sinan Mert Şener, Tansel Korkmaz, Hüseyin Yanar, Esra Fidanoğlu and Deniz Aslan will participate as speakers, may be watched on May 6 at hall no. 109 of the Taşkışla building during 17:00-20:00.
haberler | news
YARINDAN ÖNCEKİ GÜN THE DAY BEFORE TOMORROW Pilot’un bu yılki ilk grup sergisi, üretimleri ile dikkat çeken 3 genç kadın sanatçıya odaklanıyor. Sanatçıların farklı medyumlarla, farklı zamanlarda yaptıkları üretimlerini örnekleyen sergi, bugünkü sanat üretimindeki kırılma ve devamlılıkları da göstermeyi arzuluyor. Sergi, farklı zamanlarda üretilmiş pek çok eserin farkındalığı ve öncülüğüyle temelleniyor ve yeni bir sözlük üretmenin yollarını arıyor. Sanatçılar, aile ve evin mahremiyetini bir tabu olarak görmedikleri gibi, kadına ait görülen iş/görevleri de kutsamıyorlar. Ev içi görünmez emek ve evin yeniden üretimi için yapılması gerekenler(bulaşık yıkamak, evi toparlamak, ütü yapmak vs.), tekrarlar ve ev dışına sıçramalarla hem meseleyi görünür kılıyor hem de eleştirel bir ton yükleniyor. Tüketim kültürü içinde estetik bir nesne gibi konumlanan kadın bedeninin, çocukluktan ergenliğe, ergenlikten kadınlığa geçişte yaşadığı tüm zorluk ve sömürüler de, sanatçıların eserlerinin konusu oluyor. Sergi, bugün burada ve dünyanın her yerinde, kadınlara neler olduğuyla ilgili küçük çapta bir yoklama sunmayı arzuluyor. Neslihan Koyuncu, Senem Denli ve Hacer Kıroğlu’nun çalışmaları ile “Yarından Önceki Gün”, 16 Mayıs tarihine kadar Pilot Galeri’de izlenebilir. The first group exhibition of Pilot this year focuses on 3 young female artists that attract attention by their productions. The exhibition samples the productions of the artists with different media, at different times, and it also desires to demonstrate the failures and continuities in the current art production. The exhibition is based on the awareness and pioneering of many works produced at different times and searches for the ways to produce a new dictionary. While the artists do not observe the privacy of the family and home as a taboo, they also do not sanctify the jobs/duties observed to belong to the woman. The invisible labor at home and those that need to be done to reproduce the home (dish washing, house tidying, ironing, etc.), make the issue visible and take on a critical tone by repetitions and leaps to the outside of the home. All difficulties and exploitations suffered of the female body, which is positioned as an aesthetic object in the consumption culture today, in the transition from childhood to adolescence, and from adolescence to womanhood are also among the subjects in the works of the artists. The exhibition wants to offer a small scale enquiry on what is happening to women today, here and everywhere around the world. The “Day Before Tomorrow”, with the works of Neslihan Koyuncu, Senem Denli and Hacer Kıroğlu, may be viewed until May 16 at the Pilot Gallery.
2. ULUSLARARASI NURTEN AKSUGÜR EN İYİ KAVRAM İLETİŞİMİ (EİKİ) ÖĞRENCİ YARIŞMASI 2ND INTERNATIONAL NURTEN AKSUGÜR BEST CONCEPT COMMUNICATION (BCC) STUDENT CONTEST Nurten Aksugür EİKİ Öğrenci Yarışması, dünya çapında tüm iç mimarlık öğrencileri için kurgulanmış bir yarışmadır. Amacı, iç mimarlık alanında eğitim gören öğrencilerin dikkatlerini eleştirel, yaratıcı ve özgün düşünceye odaklamaları, tasarımın kavramsal boyutunun önemini anlamaları, çeşitli bireysel sunum yöntemleri yardımıyla iletişim kurmaları ve düşüncelerini paylaşmaları için motivasyon ve desteği sağlamaktır. Yarışmada, katılımcılardan 2014-2015 Akademik Yılı, Güz ve Bahar Yarıyıllarında yapmış oldukları projeleri ile ilişkili bir “kavramsal sunum”u; yazı, poster, kısa film, fotoğraf, eskiz defteri veya herhangi başka bir yöntem ile oluşturmaları bekleniyor. Doğu Akdeniz Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü tarafından, 5. yarıyıl ve üstü iç mimarlık öğrencilerinin katılımına açık olarak düzenlenen yarışmanın teslim tarihi 3 Temmuz, kazananların açıklanma tarihi ise 15 Temmuz. Kazananlara verilecek olan para ödülünün yanı sıra, jüri tarafından sergilenmeye değer bulunan tüm katılımlar hem elektronik ortamda hem de DAÜ Mimarlık Fakültesi Sergi Salonu’nda ekim ayında sergilenecek. The Nurten Aksugür BCC Student Contest is a contest designed for all interior architecture students throughout the world. It is intended to motivate and support students, who are studying interior architecture, in focusing their attention on critical, creative and unique thought, comprehending the significance of the conceptual dimension of design, communicating and sharing their ideas through various personal presentation methods. In the contest, the participants are expected to compose a “conceptual presentation” related with the projects they have prepared during the Fall and Spring Semesters of the 2014-2015 Academic Year; using writings, posters, short films, photographs, sketch books or any other method. In the contest that is organized by the Eastern Mediterranean University Interior Architecture Department, as open to participation by the interior architecture students in their 5th semester and above, the submittal date is July 3, and the winners will be announced on July 15. In addition to the monetary award to be given to the winners, all participating works that are found worthy of being exhibited by the jury will be exhibited at the NEU Architecture Faculty Exhibition Hall in October.
natura | 35
haberler | news
YTONG’DAN MARSİLYA GEZİSİ ÖDÜLLÜ ÖĞRENCİ YARIŞMASI STUDENT CONTEST, WITH MARSEILLE TRIP AWARD, FROM YTONG Türk Ytong, birçok başarılı projeye imza attığı “Ytong Akademi” çatısı altında, “20 Yıl Sonra Ben Buradayken” konulu 2015 Ytong Mimari Fikir Yarışması’nı başlatıyor. Ytong bu sene katılımcıları kendi deneyimledikleri bir mekân için 20 yıl sonrasına dair öngörülerde bulunmaya davet ediyor. Son başvuru tarihi 22 Haziran olan yarışmanın tüm süreçleri dijital platform üzerinden yürütülecek ve her türlü medya türünden sunuma açık olacak. Konut-Çalışma/İş Ortamı-Sokak-Mahalle strüktürünü ve mekan ilişkilerini, mevcut durumdan ve “kendilerinden” yola çıkarak, değişen teknolojik ve sosyal koşulları da dikkate alarak geleceğe yönelik olarak yeniden kurgulamaları ve bu kurgu içerisinde her yönüyle insan odaklı ve sürdürülebilir bir tasarımı öne çıkarmaları bekleniyor.Yarışma ile kent yaşamına, mimarlığın düşünce ve tasarım alanına katkıda bulunmayı amaçlayan Türk Ytong, öğrenmeye ve yeniliğe açık genç mimarlar için de etkileşim fırsatı sunuyor. Kreatif Mimarlık Kurucu Ortağı Aydan Volkan, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güzin Konuk, Mimar Ömer Kanıpak ve Türk Ytong Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nükhet Demiren’in jüri üyeliğini yaptığı yarışmaya Türkiye ve KKTC vatandaşları ücretsiz olarak katılabilecek. Jürinin yapacağı değerlendirme sonucunda 3 eşdeğer ödül seçilecek ve derece alan proje ekipleri Marsilya Mimarlık Gezisi ödülü kazanacak. Gezide jüri üyeleri ile birlikte Marsilya kentinde mimarlık ve sanat deneyimlerinin paylaşılacağı bir gezi yapılacak ve Aix en Provence Bölgesi’nde bulunan Château la Coste ziyaret edilerek, dünyaca ünlü mimar ve sanatçılar tarafından tasarlanan eserler görülecek. Sanat, mimarlık ve topografyanın bir araya geldiği özel bir mekân yaratma fikrinden doğan bu peyzajda, dünyanın birçok yerinden davet edilerek gelen tasarımcı ve mimarların “kendilerinden” bir parça buldukları ve özgürce yorumladıkları eserler, yeni projelerin ve enstalasyonların gelmesiyle dönüşerek yaşamaya devam ediyor. Mimar, kentsel tasarımcı, şehir ve bölge plancıları ile bu alanlarda öğrenim gören öğrencilere açık olan yarışmaya ekip ya da bireysel olarak başvurulabilecek. Son katılım tarihi 22 Haziran 2015 olan Türk Ytong “20 Yıl Sonra Ben Buradayken” yarışması ile ilgili açıklayıcı bilgi ve yarışma şartnamesi Ytong Akademi’nin internet sitesinden temin edilebilir. The Turkish Ytong starts the 2015 Ytong Architectural Idea Contest with the “When I was here, 20 Years from Now” theme, under the roof of the “Ytong Academy” where is has appended its signature on many successful projects. This year, Ytong invites the participants to make predictions on what will happen to a venue they have personally experienced, in 20 years from now. In the contest where the application deadline is June 22, all processes will be conducted through the digital platform and will be open to presentations prepared in all types of media. The participants are expected to consider the Home-Work/Business Environment-Street-neighborhood structure and spatial relationships, starting off with the current state and “themselves”, to re-design these as aimed for the future, also taking into account the changing technological and social conditions, and put forward a design that is human-focused and sustainable from all aspects in this structure. Turkish Ytong, intending to contribute to urban life, the idea and design area of architecture by the contest, also offers an opportunity for interaction among young architects who are open to learning and innovation. The contest, where the jury members are composed of Kreatif Architecture Founder Partner Aydan Volkan, METU Architecture Faculty Academician Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, MSGSÜ Architecture Faculty Dean Prof. Dr. Güzin Konuk, Architect Ömer Kanıpak and Turkish Ytong Board of Directors’ Deputy-Chairman Nükhet Demiren, is open for participation by Turkish and the TRNC citizens free of charge. As a result of the evaluation to be made by the jury, 3 equivalent award winners will be chosen and the qualifying project teams will receive the Marseille Architecture Trip award. During the trip, a tour will be conducted in the city of Marseille together with the jury members, where architecture and art experiences will be shared; and the Château la Coste in the Aix en Provence Region will be visited, where the works designed by world renowned architects and artists will be observed. In this landscape, which has emerged from the idea of creating a special venue where art, architecture and topography merge, the works by many designers and architects who have been invited and have come from many places around the world, found a piece from “themselves” and have freely interpreted, continue to live by transforming with the arrival of new projects and installations. It is possible to apply as a team or individually at the contest that is open to architects, urban designers, urban and regional planners, and students studying in these fields. Further information on the Turkish Ytong “When I was here, 20 Years from Now” contest, where the application deadline is June 22, 2015, and the contest specifications are available at the internet site of Ytong Academy. natura | 36
haberler | news
“BERLİN’DE YALNIZSINIZ DEĞİL Mİ?”
“YOU ARE ALONE IN BERLIN, RIGHT?” Art Space IO, Özgül Kılınçarslan’ın “Berlin’de yalnızsınız değil mi?” adlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Araştırma tabanlı sanat projesi olan bu sergi, DAAD bursu kapsamında 23 Ekim 31Aralık 2013 tarihlerinde Berlin’de yapılan araştırma ve çalışmaların bir uzantısı. Sanatçı sergisini 1923 Berlin’inde geçen serinin ilk ayağı olan Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” kitabının izini günümüz Berlin’inde sürdürerek kurguluyor. Sergi, ses, ışık ve yazıdan oluşan bir yerleştirme çalışmasıdır. Romanda betimlenen bir sahneyle o tarihlerdeki Berlin’in sanatçının zihninde yarattığı imge bu yerleştirmenin kaynağıdır. “Berlin’de yalnızsınız değil mi?” sergisi, izleyiciyi bu kurgulanmış zaman, mekân deneyimini paylaşmaya davet ediyor. “Berlin’de yalnızsınız değil mi?” sergisi 22 Mayıs tarihine kadar İzmir’deki Art Space IO’da görülebilir. Art Space IO hosts the exhibition of Özgül Kılınçarslan titled “You are alone in Belin, right?” This exhibition, which is a research based art project, is an extension of the researches and studies conducted in Berlin during October 23-December 31, 2013 within the scope of the DAAD scholarship. The artist builds her exhibition as based Sabahattin Ali’s novel titled “Madonna in a Fur Coat”, which was the first leg of the series taking place in the Berlin of 1923, and traces it in the Berlin of our day. The exhibition is an installation study composed of sound, light and writing. The image of the Berlin of those times created in the mind of the artist by a scene that was depicted in the novel is the source of this installation. The “You are alone in Berlin, right?” exhibition invites the viewer to share this fictionalized time and place experience. “You are alone in Berlin, right?” exhibition may be viewed at the Art Space IO in İzmir until May 22.
GAZİEMIR AKTEPE VE EMREZ MAHALLELERİ KENTSEL DÖNÜŞÜM ALANI KENTSEL TASARIM VE MİMARİ FİKİR PROJESİ YARIŞMASI GAZIEMIR AKTEPE AND EMREZ QUARTERS URBAN TRANSFORMATION AREA URBAN DESIGN AND ARCHITECTURAL CONCEPT PROJECT CONTEST İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen yarışmanın konusu, Bakanlar Kurulu kararı ile 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesi kapsamında “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” olarak ilan edilen yaklaşık 122 hektar büyüklüğündeki alanda, işlevsel, sürdürülebilir, yenilikçi ve ekonomik çözümler içeren; özgün, kimlikli mekânlar oluşturarak alanın kentle bütünleşmesine imkân verecek kentsel tasarım ve mimari fikir projesi geliştirilmesi olarak açıklanıyor. Gaziemir, Aktepe ve Emrez Mahallelerinde, yaklaşık 122 hektar büyüklüğündeki kentsel dönüşüm alanında, insan haklarına saygılı ve yaşam kalitesi yüksek bir kentsel çevre üretilmesi hedeflenmekte. Bu bağlamda; Yarışma alanı olarak belirlenen alanda mimarlık, şehircilik, mühendislik, kentsel tasarım ve peyzaj kararları alınarak, alanın yeniden tasarlanması sonucunda uygulanabilir bir projenin elde edilmesi amaçlanıyor. Asıl jürisi Prof.Dr. Sezai Göksu (Jüri Başkanı), Dr. Deniz Aslan, Tamer Başbuğ (Mimar), Yrd.Doç.Dr. Tolga Çilingir, Dr. Devrim Çimen, Prof.Dr. Celal Abdi Güzer, Prof.Dr. Adnan Kaplan’dan oluşan yarışma, para ödülüne sahip. Gaziemir Aktepe ve Emrez Mahalleleri Kentsel Dönüşüm Alanı Kentsel Tasarım ve Mimari Fikir Projesi Yarışması için 1. aşama proje teslim tarihi, 26 Mayıs 2015. The subject of the contest organized by the İzmir Metropolitan Municipality has been defined as developing an urban design and architectural concept project, which creates unique venues with an identity, containing functional, sustainable, innovative and economic solutions that allow the integration of the area with the city, over an area of approximately 122 hectares that has been announced as “Urban Transformation and Development Area” by the Council of Ministers resolution, within the scope of the 73rd article of the Municipality law numbered 5393. In the urban transformation area of approximately 122 hectares in the Gaziemir, Aktepe and Emrez Quarters, it is aimed to produce an urban environment that has a high life quality and respects human rights. Within this context; it is intended to achieve an applicable project as a result of re-designing the area, making architectural, urban planning, engineering, urban design and landscaping decisions at the area designated as the contest area. The contest, where the Main Jury is composed of Prof. Dr. Sezai Göksu (Jury Chairman), Dr. Deniz Aslan, Tamer Başbuğ (Mimar), Asst. Prof. Dr. Tolga Çilingir, Dr. Devrim Çimen, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, Prof. Dr. Adnan Kaplan, also has a monetary award. The 1st stage project submittal deadline is May 26, 2015, at the Gaziemir Aktepe and Emrez Quarters Urban Transformation Area Urban Transformation and Architectural Concept Contest.
PAZARLAMA ARGÜMANI OLARAK KULLANILAN MİMARİ KAVRAMLAR PANELİ PANEL ON ARCHITECTURAL CONCEPTS USED AS MARKETING ARGUMENTS YEM Yayın, Batı’da sanayi devrimiyle birlikte kent merkezlerindeki imalathanelerden lüks ve bohem yaşam tarzını yansıtan, konut ve sanat atölyesi karışımı olan yapılara evrilen loft kavramı üzerine ilginç bir söyleşi düzenliyor. Kuruluş amacı mimarlık ortamına kalıcı katkılarda bulunmak, düşünsel ve teknik konularda yaygın bir bilgi paylaşım ortamı sağlamak olan YEM Yayın, “Loft” isimli kitabının lansmanı çerçevesinde, 6 Mayıs günü 18.00 - 20.00 saatleri arasında Yapı-Endüstri Merkezi’nde “Pazarlama Argümanı Olarak Kullanılan Mimari Kavramlar” başlıklı bir panel düzenliyor. Kitabın yazarı, Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ece Ceylan Baba’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilecek panele konuşmacı olarak, iletişimci ve Next Academy Başkanı Levent Erden ile KONUTDER Başkanı Ömer Faruk Çelik katılıyor. Panelde loft gibi mimari kavramların ülkemizde konut sektöründe iletişim, pazarlama, geliştirme odaklı kullanımları tartışılacak. YEM Publications is organizing an interesting discussion on the loft concept, starting to evolve from manufacturing shops in the city centers in the West with the industrial revolution, into buildings that are a residence and art atelier mixture, reflecting the deluxe and bohemian life-style. Yem Publications, founded with the objective of making lasting contributions in the architecture environment and providing a widespread information sharing environment on intellectual and technical issues, is organizing a panel titled “Architectural Concepts used as Marketing Arguments” at the Yapı-Endüstri Center between 18:0020:00 on May 6, within the scope of launching its book titled “Loft”. The panel will be organized under the moderatorship of the book’s author, Bahçeşehir University Architecture and Design Faculty Architecture Department Academic Member Asst. Prof. Dr. Ece Ceylan Baba, and the Next Academy Chairman Levent Erden and KONUTDER Chairman Ömer Faruk Çelik will participate as speakers. During the panel, the communication, marketing, development focused use of architectural concepts such as loft will be discussed. Derleyen / Compiled by: Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
natura | 37
fuarlar | exhibitions
DÜNYADAN TASARIM HAFTALARI & FUARLARI DESIGN WEEKS & FAIRS FROM THE WORLD
Tasarım Haftaları & Fuarlar
Design Weeks & Fairs
natura | 38
fuarlar | exhibitions
Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
BAHAR AYLARI, TASARIMDA DA UYANIŞI MÜJDELIYOR. BU HAREKETLI HAFTALARDA DÜNYA ÇAPINDA ETKINLIKLER BIRER BIRER KAPILARINI AÇIYOR, DÜZENLENDIKLERI ŞEHIRLER ZIYARETÇI AKININA UĞRUYOR. TASARIM HAFTALARI VE FUARLARDA NELER OLUYOR, KIM KONUŞULUYOR, HANGI TASARIMLAR EN ÇOK BEĞENILIYOR? BU YIL TAŞ MALZEMEYI NEREDE VE NASIL GÖRECEĞIZ? SINGAPUR’DAN MILANO’YA, 2015’IN TASARIM GÜNDEMI BU DERLEMEDE. THE SPRING MONTHS HERALD AN AWAKENING IN DESIGN. IN THESE DYNAMIC WEEKS MANY ACTIVITIES ARE REALIZED IN THE WORLD AND MANY PEOPLE VISIT THOSE CITIES WHERE ACTIVITIES ARE MADE. WHAT IS GOING ON IN THE DESIGN WEEKS AND EXHIBITIONS, WHO IS THE TOPIC, WHICH DESIGNS ARE FAVORED MOSTLY? WHERE AND HOW SHALL WE SEE THE STONE MATERIAL THIS YEAR? FROM SINGAPORE TO MILANO, THE DESIGN AGENDA OF 2015 IS IN THIS COMPILATION.
natura | 39
fuarlar | exhibitions
Stockholm Mobilya Fuarı & Kuzey Aydınlatma Fuarı
Kuzey Tasarımı Northern Design Minimal, aydınlık ve zarif çizgileri ile Kuzey tasarımı son yıllarda oldukça revaçta. Hal böyle olunca Stockholm Tasarım Haftası da yılın merakla beklenen etkinliklerinden birisi oluyor. İki önemli fuarın, Stockholm Mobilya Fuarı (Stockholm Furniture Fair) ve Kuzey Aydınlatma Fuarı’nın (Northern Lighting Fair) birlikte düzenlendiği ve bu yıl 2-8 Şubat tarihleri arasında gerçekleşmiş olan 2015 haftasında, minimal çizgileri hareketlendiren sofistike malzeme oyunları dikkat çekiciydi. Northern design have been highly popular in recent years, thanks to its minimalist, well lit and elegant lines. This being the case, Stockholm Design Week is one of the events of the year anticipated anxiously. In the week of February 2-8, 2015, during which two significant trade fairs; Stockholm Furniture Fair and Northern Lighting Fair took place jointly; the sophisticated material plays, mobilizing minimalist lines, drew attention.
GEOMETRİK PANELLER GEOMETRICAL PANELS
natura | 40
fuarlar | exhibitions
Stockholm Furniture Fair & Northern Lighting Fair
O
slolu tasarım ofisi StokkeAustad, renkli tekstil ürünlerini dokulu ve parlak malzemeler ile bir araya getirerek geometrik dokulara sahip akustik paneller tasarladı. Tasarımcılar Jonas Ravlo Stokke ve Øystein Austad ile 130 yaşındaki tekstil üreticisi Gudbrandsdalen Uldvarefabrikk (GU) birlikteliğinde üretilen paneller, tekstil ürünleri ile aynalar, pirinç ve Norveç taşı gibi farklı malzemelerden oluşuyor. Stokke, tasarımları için “GU’nun ürettiği malzemelerin tümü son derece kaliteli olsa da, bir süre sonra malzeme sizin için tekdüze bir hale gelebiliyor; biz de güçlü renkleri daha parlak ve farklı dokuya sahip malzemelerle birlikte kullanarak bunu kırmayı amaçladık”, sözlerini kullanıyor. Üç farklı boyutta ve beş farklı desen seçeneğine sahip kompozit paneller, hem zeminde, hem de duvara asılı olarak kullanılabiliyor.
S
tokkeAustad design office of Oslo designed acoustic panels with geometrical texture, bringing together colored textile ware and textured and glossy materials. The panels created by the union of designers Jonas Ravlo Stokke, Øystein Austad and 130-year-old textile manufacturer Gudbrandsdalen Uldvarefabrikk (GU) are composed of different materials like textiles and mirrors, brass and Norwegian stone. For his designs, Stokke says “ The entirety of the materials produced by GU are of extremely high quality; yet the material may seem uniform for you after a while; so we sought to break this using potent colors together with materials with shinier and different textures. The composite panels which support three different sizes and five different pattern options may be used either on the floor or suspended from the wall.
natura | 41
fuarlar | exhibitions
Stockholm Mobilya Fuarı & Kuzey Aydınlatma Fuarı
MUM IŞIĞINA TASARIMLAR CANDLELIGHT DESIGNS
natura | 42
fuarlar | exhibitions
Stockholm Furniture Fair & Northern Lighting Fair
İ
sveçli tasarımcı Monica Förster, İspanyol Cosentino Group ile iş birliğinde, dış mekânlar için şamdanlar ve tablalar tasarladı. “Ayışığı” (Moonlight) ve “Tablaışığı” (Traylight) isimli ürünler, Stockholm Tasarım Haftası süresince Bianchi Café & Cycle’daki yerleştirmenin bir parçası olarak sergilendi. Işık ve gölge ile oynama fikrinden yola çıkan tasarımlar için Förster, İskandinavya geleneklerinde mum ışığının önemine değiniyor. “Mum ışığının yumuşaklığını ve yarattığı oyunları yorumlamak istedim ve hem iç, hem de dış mekânlarda kullanıma imkân sunan ürünleri tasarladım”. Koleksiyon, birbiri ile etkileşimli farklı boyut ve biçimde parçalardan oluşuyor, böylece Förster’in deyişi ile “poetik bir his veren, heykelsi kaideler” yaratılmış oluyor. Ayışığı, üç farklı biçime sahip yüzeyleri sayesinde izleyicinin bakış açısına göre biçim değiştiriyor; bu sayede hem hareket algısı, hem de sonsuz varyasyonda ışık oyunları sağlıyor. Taş malzeme görünümündeki ürünler, aslında kompozit malzemeden üretiliyor; Förster bu sayede hem taşın doğallığını ve sakinliğini, hem de ileri teknoloji ürünü, futuristik bir görünüm sağlayabildiğini belirtiyor.
wedish designer Monica Förster designed candle sticks and trays for exteriors in collaboration with Spanish Cosentino Group. The products named “Moonlight” and “Traylight” were exhibited as parts of an installation at Bianchi Café & Cycle through Stockholm Design Week. For designs starting from the idea of playing on light and shades, Förster touches upon the significance of candlelight in Scandinavian tradition. “I attempted to interpret the softness of candlelight and the plays it creates, designing wares allowing to be used both in the interior and also exterior”. The collection comprises interactive pieces of different dimensions and forms, allowing creation of “statuesque bases creating a poetic sense” in the words of Förster. Moonlight changes form depending on the perspective of the viewer, thanks to surfaces which come in three different shapes; this allows both a perception of movement and also plays of light of infinite variations. The products with stone appearance are actually are produced from composite materials; Förster notes that thanks to this; not only the naturalness and calmness of stone but also a futuristic look, the result of advanced technology, may be offered.
S
natura | 43
fuarlar | exhibitions
Stockholm Mobilya Fuarı & Kuzey Aydınlatma Fuarı
DÖŞEME, MASAYA DÖNÜŞÜRSE IF FLOORING BECOMES A TABLE
natura | 44
fuarlar | exhibitions
Stockholm Furniture Fair & Northern Lighting Fair
İ
sveçli tasarım ofisi Note Design Studio ile Danimarkalı mimarlar Norm Architects, mobilya markası Menu için bir araya gelerek bir masa koleksiyonu hazırladı. Eşleştirilmiş ve birbirine yamanmış hissi veren “Yama” (Patch) koleksiyonundaki masaların mermer tablaları, 35 ile 75 santimetre arasında değişen farklı boyutlarda üretildi. Koleksiyonun çıkış fikri üzerine, Note Design Studio’dan Krisoffer Fagerstrom, ofislerinin bulunduğu Milano’da bir mekânın mermer döşemesinde durduğu andan söz ediyor. “Zemin, sanki öylece eşleştirilmiş taş parçalarından oluşuyor gibi görünüyordu,” diyor Fagerstrom. “Her biri farklı kalitelere, renklere ve boyutlara sahip mermer parçalar rastgele bir araya gelmişti ve oluşturdukları düzensiz doku, muhteşem bir grafik işe dönüşmüştü”. Ertesi günse, şans eseri Norm Architects ile bir araya gelen tasarımcılar, kendilerini bu döşeme üzerine konuşurken buluyorlar ve ilerleyen sohbet, Menu için tasarlanan koleksiyona evriliyor. “Mobilya ile evdeki çok amaçlı aksesuarlar arasında bir ürün tasarlamak istedik,” diyor Norm Architects’ten Jonas Bjerre-Poulsen. “Bu yüzden de, tasarım aşamasında ‘mikro-mobilya’ fikri üzerine düşündük. Böylece ortaya, kahve sehpasından yemek masasına farklı işlevler sunan farklı masalardan oluşan bir koleksiyon çıktı”. Taşın ağırlığı ile çelik ayakların kırılganlığı, yalın tasarım ile mermerin zengin dokusu arasındaki gerilimler, “Yama” masalarda keyifli bir tasarıma dönüşüyor.
he Swedish design office Note Design Studio and the Danish architects Norm Architects came together for the furniture brand Menu and prepared a table collection. The marble sheets of the tables in the “Patch” collection that gives the feeling of being matched and patched to each other have been produced in different sizes between 35 to 75 centimeters. Regarding the starting idea of the collection, Krisoffer Fagerstrom from Note Design Studio tells about the moment they stood on the marble flooring of a place in Milano where their office is found “The floor seemed like it was formed of matched pieces of stones. Marble pieces of different qualities, colors and sizes had come together randomly and the irregular texture they had formed was transformed into a wonderful graphical work.” The next day, the designers who luckily came together with Norm Architects, find themselves talking about this flooring and the ongoing talk evolves into a collection prepared for Menu. “We wanted to design a product in between the furniture and the multi-purpose accessories at home” says Jonas Bjerre-Poulsen from Norm Archotects. “For this reason, we thought about the idea of micro-furniture in the stage of design. Accordingly, a collection consisting of different tables with different functions such as coffee tables to dining tables was created.” The weight of stone and the fragility of steel stands, the tensions between the plain design and the rich texture of the marble are turned into a delighted design in “Patch” tables.
T
natura | 45
fuarlar | exhibitions
Singapur Tasarım Haftası
SİNGAPUR’DA “HARİKULADE BİR MERMER FABRİKASI” “A MARVELLOUS MARBLE FACTORY” IN SINGAPORE
SINGAPLURAL’DA SERGILENEN OLIVIA LEE YERLEŞTIRMESI, GRANIT, MERMER, ONIKS VE KUVARS MALZEMEYI IŞLEYEREK MINIK DONDURMALARA, LOLIPOPLARA, ÇIKOLATALARA VE BONBONLARA DÖNÜŞTÜREN BIR FABRIKA KURGUSUNDA. THE OLIVIA LEE INSTALLATION SHOWN AT SINGAPLURAL HAS THE SETUP OF A PLANT PROCESSING GRANITE, MARBLE, ONYX AND QUARTZ; TRANSFORMING THEM INTO TINY ICE-CREAM CONES, LOLLIPOPS, CHOCOLATES AND BONBONS.
natura | 46
fuarlar | exhibitions
Singapore Design Week
FotoÄ&#x;raflar / Photographs: Primary Studio
natura | 47
fuarlar | exhibitions
Singapur Tasarım Haftası
natura | 48
fuarlar | exhibitions
Singapore Design Week
S
ingapur Tasarım Haftası bu yıl, 10-22 Mart tarihleri arasında gerçekleşti. DesignSingapore tarafından düzenlenen ve Singapur Ulusal Tasarım Merkezi (National Design Center) başta olmak üzere şehrin çeşitli mekânlarına yayılan hafta boyunca sergiler, fuarlar, sempozyumlar, buluşmalar düzenlendi. Uluslararası Mobilya Fuarı (International Furniture Fair), Maison&Objet Asia ve Design Trails gibi farklı etkinliklerin gerçekleştiği haftanın en dikkat çekici etkinliklerinden birisi de, Singapurlu tasarımcılara ayrılan ve 10-15 Mart arasında bu yıl 4. kez gerçekleştirilen SingaPlural Tasarım Buluşmaları oldu. Singapur Mobilya Endüstrileri Konseyi (Singapore Furniture Industries Council) tarafından düzenlenen ve mimariden şehir planlamaya, mobilyadan grafik tasarıma yaratıcı endüstrilerin iyi örneklerini bir araya getirerek sunmayı amaçlayan etkinlik, eğitime ve teknolojiye büyük yatırım yapmakta olan ülkenin, küresel tasarım sahnesinde giderek önem arz eden konumunu da açıkça sergiliyor. Bu yıl 377 katılımcı ve 168 iş ile tarihinin en kalabalık günlerini yaşayan SingaPlural’da sergilenmiş dikkat çekici işlerden birisi de, Olivia Lee’nin tasarladığı “Harikulade Bir Mermer Fabrikası” (A Marvellous Marble Factory). Endüstri ürünleri tasarımcısı Olivia Lee, mermerin keskin ve ince bir güzelliğe sahip doğasına oyunbaz bir yaklaşımla ölçek, süreç ve biçim dönüşümleri uyguluyor. Geçici bir fabrika görünümündeki yerleştirme, etkinliğin “süreç” temalı sergisinde yer alıyor ve ürünlerin gerçekliğini, bu gerçekliğe yaklaşımları ve hikâye anlatımını konu ediniyor. Granit, mermer, oniks ve kuvars malzemeler, bu fabrikada işleniyor ve minik dondurmalara, lolipoplara, çikolatalara ve bonbonlara dönüşüyor. “Yerleştirme, taşların nasıl ‘yapıldığı’na dair hayali bir hikâye anlatıyor; bu hikâyenin geçtiği evrende pigmentler egzotik yerel malzemelerden elde ediliyor, birbirine karıştırılıyor ve bildiğimiz bloklara dönüşüyor -tabii alışılmadık biçim ve ölçülerde.” diye Lee açıklıyor. “Fabrika kurgusu ve gerçek makineler, hikâyenin gerçekliğine dair izleyiciyi ikna etmeye çalışsa da absürd bir çizgideler. “Harikulade Mermer Fabrikası”, izleyiciye şu soruyu soruyor: Hangisi daha önemli? Hikâyeyi tüketmek mi, yoksa gerçeği tüketmek mi?”.
Singapore Design Week took place March 10-22 this year. Through the week organized by DesignSingapore, spread over various locations of the city lead by National Design Center; exhibitions, trade fairs, symposiums and conferences were held. One of the most interesting events of the week during which International Furniture Fair, Maison&Objet Asia and Design Trails took place, was SingaPlural Design Conferences which took place for the fourth time this year from March 10 to March 15, dedicated to designers from Singapore. The event organized by Singapore Furniture Industries Council, seeking to present best wares of creative industries ranging from architecture to urban planning, furniture to graphic design; also reveals the position of the country investing largely in education and technology which becomes progressively more significant in the stage of global design. One of the most interesting works exhibited at SingaPlural which experienced its most crowded days of its life with 377 participants and 168 works this year, was “A Marvellous Marble Factory” by Olivia Lee. Industrial designer Olivia Lee applies scale process and form transformations to marble’s nature with sharp and refined beauty, with a playful approach. The installation with the look of a temporary factory is in the “process” themed part of the event, which reflects the reality of products, and the approaches and story-telling on that reality. Granite, marble, onyx and quartz are processed at that factory, being transformed into tiny ice-cream cones, lollipops, chocolates and bonbons. “The installation tells an imaginary story on how the stones are made; in the universe of this story, pigments are obtained from exotic local materials, are mixed and transformed into the blocks we know – of course in unaccustomed forms and scales” says Lee. “The factory scenario and real machinery are on an absurd line although there is an attempt to convince the viewer of the reality of the story. “A Marvellous Marble Factory” asks the viewer the following question: Which is more important? To consume the story or to consume reality?”.
S
natura | 49
fuarlar | exhibitions
Maison & Objet İç mekân ve hayat tarzını Fransız bakışı ile yorumlayan Maison&Objet fuarı, kış ve bahar ayları boyunca üç kıtada; 23-27 Ocak’ta Paris’te, 10-13 Mart’ta Asya’da, 12-15 Mayıs’ta Miami’de gerçekleşiyor. Maison&Objet trade fair, which interprets the interior and lifestyle from a French perspective, takes place in three continents through winter and spring months; in Paris January 23-27, Asia March 10-13, and Miami May 12-15.
İÇ MEKÂNLARA FRANSIZ BAKIŞI FRENCH PERSPECTIVE ON INTERIORS
B
u yılki fuarda “Yılın Tasarımcısı” seçilen Japon tasarım grubu Nendo, fuar ziyaretçileri için bir salon ve alışılmadık biçimleri ile 26 milimetrelik çikolata küpleri hazırladı. Farklı dokulara sahip çikolataların her birinin bu sayede farklı tatlar verdiğini belir ten Nendo tasarımcıları, daha önce de çikolatadan kurşun kalemler tasarlamıştı. Şemsiyeden gözlüğe, tişörtten mobilyaya çok farklı ürünler tasarlayan Nendo’nun gerçekleştirdiği işler, fuarlarda büyük ilgi görüyor.
natura | 50
he Japanese design group Nendo, chosen as the “Designer of the Year” at this year’s trade fair, prepared 26 millimeter chocolate cubes in out-of-the-ordinary shapes and a hall for trade fair visitors. Nendo designers, remarking that chocolates of different textures hence exuded different tastes, had previously designed chocolate pencils. The works of Nendo, which designed highly varying products ranging from umbrellas to eyeglasses, T-shirts to furniture; are highly popular at trade fairs.
T
fuarlar | exhibitions
Maison & Objet
ELEMENTLERİN BİRLEŞİMİ A COMBINATION OF ELEMENTS
İ
srailli t a sar ımcı Dan Yef fet ’in Maison&Objet Par is fuar ında sergilenen Element s va zosu, pir inç, mermer ve üfleme c amın bir leşiminden oluşuyor. Boynu olmayan bir şişe görünümündeki üfleme c amdan gövde, va zonun esa s kısmını oluş tururken CNC teknolojisi ile üretilen siyah mermerden kaide, c am ile ince bir bir leşim sağlıyor. El işçiliği ile üretilen pir inç parç a ise, hem ürüne karar lı bir bitiş sağlıyor, hem de düz yüzeyi ile işlevsellik ka zandır ıyor. Yef fet, t a sar ımı için “konsept, ham ve işlenmiş malzemeler i bir araya getirmek ti,” sözler ini kullanıyor. “Her bir i adet a birbir i üzer ine binen bu malzemeler, t a sar ıma arketipsel bir s trük tür sağlıyor”. Malzemeler in her bir ine biçim ver irken, o malzemenin yer leşik algısına vurgu yapt ığ ını belir ten t a sar ımcı, bir leşimlerdeki ince det aylar la bu algıyı kırmayı da ba şar ıyor.
lements vase on display at Maison&Objet Paris trade fair by Israeli designer Dan Yeffet, comprises brass, marble and blown glass. While the blown glass body, which has the appearance of a necklace bottle, is the main part of the vase; the black marble base produced by CNC technology allows a fine union with glass. The handmade bra ss piece, on the other hand, br ing s a s teadfa s t finish to the produc t , a lso adding func t iona lit y with it s smooth sur face. For his design, Yef fet says “the concept wa s to br ing together raw and processed mater ia ls”. “These mater ia ls over lapping each other give an archet ypic a l s truc ture to the design”. The designer, who says that when he gave for m to each mater ia l, he s tressed the es t ablished percept ion of that mater ia l; manages to break this percept ion with the fine det a ils in the combinat ions.
E
natura | 51
fuarlar | exhibitions
Maison & Objet
“TOKYO TRİBİ” “TOKYO TRIP”
S
ingapurlu şirket industry+, üretimlerinde Asya’nın yerel endüstrilerini bir araya getirerek, zanaatin gelişmesini destekleyen bir kuruluş. Maison&Objet Asya fuarında sergilenen Tokyo Tribal ise, Nendo’nun industry+ için geliştirdiği bir mobilya koleksiyonu. Bu nedenle Tokyo Tribal’de taburelerden masalara, raflardan sandalyelere 22 farklı çeşit ürün bulunuyor ve tümü yerel malzeme ve işçilik kullanılarak üretiliyor. Çağdaş şehir yaşamına uyması düşüncesi ile, Nendo tasarımlarını olabildiğince yalın tuttuklarını belirtiyor. Çerçevelerde masif meşe, bitişlerde ise volkanik taş ve kum kullanılıyor; bu malzemeler Filipinler’deki yerel zanaatkârların el dokumaları ve bambu örgüleri ile birleştiriliyor. Bambunun elastik özelliğinin, sırt desteği gibi işlevler için malzemeyi ideal kıldığını belirten tasarımcılar, aynı zamanda bambunun özgün dokusu ile yalın tasarım birlikteliğinin keyifli bir sonuç verdiği düşüncesinde. Bu kullanım ile “mobilya” ile “tanımlanamayan ev eşyası” arasındaki ayrımı kaldırarak, mekanlara konvansiyonel çözümler getirmeyi amaçladıklarını belirten Nendo, kendi deyişleri ile ufak ve “tribal” bir hamle ile, teknoloji ve geleneği, yerel ile küreseli birleştirmek istediklerine değiniyor.
natura | 52
ingaporean company industry+ is a firm bringing together the local industries of Asia, supporting the advancement of trade. Tokyo Tribal exhibited at Maison&Objet Asia trade fair is a furniture collection developed by Nendo for industry+. So there are 22 different products, all of which are produced using local materials and workmanship at Tokyo Tribal, ranging from stools to tables, shelves to chairs. Nendo notes that they keep their designs as plain as possible to match contemporary urban life. Massive oak is used in frames with volcanic stones and sand used in finishes. These materials are combined with hand and bamboo weavings of local artisans in the Philippines. Designers, who state that the elasticity of bamboo makes the material ideal for functions like back support, at the same time think that the union of the original texture of bamboo and plain design leads to a delightful result. Nendo, noting that they seek to bring conventional solutions to spaces, eliminating the distinction between furniture and undefined household ware; say that they try to combine technology and tradition, the local and the global with a small and “tribal” move.
S
fuarlar | exhibitions
Milano Tasarım Haftası
Tasarım Başkenti Design Capital Tasarımın başkenti Milano olunca, her yıl nisan ayında düzenlenen Milano Tasarım Haftası da tasarımda yılın en önemli haftası oluyor. “Gri şehir”, bir haftalığına cıvıl cıvıl bir havaya bürünüyor, yüz binlerce tasarımcı, mimar, sanatçı ve meraklı şehri dolduruyor; markalar en yeni koleksiyonlarını, tasarımcılar en son işlerini tanıtıyor, her köşe başında başka bir sergi, başka bir gösteri oluyor. 1 Mayıs’ta başlayacak Expo öncesinde oldukça hareketli günler yaşayan Milano’da bu yıl “Workplace/İşyeri” teması ile özel bir sergi hazırlayan Uluslararası Mobilya Fuarı’nı, (Salone Internazionale del Mobile), fuarın genç tasarımcılara ayrılan bölümü SaloneSatellite’yi, “Fuorisalone/Salondışı” ismi ile şehrin tamamına yayılan mekânları, sergileri ve gösterileri izledik; hem köklü isimlerden, hem de genç yeteneklerden taş malzemeye yeni yaklaşımlar keşfettik. When the capital of design is Milano, then the most important week of the year becomes the Milano Design Week that is organized every year in April. “Grey city” turns into alive and well atmosphere and welcomes a hundreds of designers, architects, artists and visitors; brands launch their newest collections, designers display their latest pieces and at the each corner you find out another exhibit and another show. We have viewed International Furniture Fair (Salone Internazionale del Mobile) opened this year a special exhibition with the theme of “Workplace”, and its space SaloneSatellite “Fuorisalone” allocated for young designers of the fair and the spaces and exhibits spread through the city; and also explored the new approaches of both old names and young talents to stone material in Milano has lively times before the Expo that shall be opened on May 1st.
Fuarın, bu yıl “Workplace/İşyeri” teması ile hazırladığı sergi mekânından. Fotoğraf: AlessandroRussotti In the exhibition hall that is arranged in line with the concept of “Workplace” in the fair this year . Photo: Alessandro Russotti
natura | 54
fuarlar | exhibitions
Milano Design Week
Genç yeteneklere ayrılan SaloneSatellite’den. Fotoğraf: Andrea Mariani SaloneSatellite allocated to young talents. Photo: Andrea Mariani
natura | 55
fuarlar | exhibitions
Milano Tasarım Haftası
DÜNYADA BİR İLK: MERMER IPHONE KILIFI THE FIRST IN THE WORLD: MARBLE IPHONE COVER
İ
ngiliz Designjunction, bu yıl katedralin yanı başındaki San Babila Design Quarter’da bir sinemayı doldurmuş; 30’dan fazla ismin yer aldığı dopdolu bir sergi hazırlamış. Katılımcılardan Native Union, gerçek mermerden iPhone kılıfını dünyada ilk kez üreten isim. Özel tekniklerle inceltilen ve darbe koruma özelliğine sahip CLIC Marble kılıflarının her biri, birbirinden farklı; mermerin eşsiz dokusu, parçaların kişiye özel olmasını sağlıyor.
natura | 56
nglish Designjunction this year filled out a cinema in San Babila Design Quarter right next to the cathedral; prepared a ful lup exhibition where more than 30 brands exist. The participating Native Union is the first natural marble iPhone cover producer in the world; Each one of CLIC Marble covers which are produced with special technique for making marble thinner and with impact protection feature, make unique patterns of marble to be customized for every person.
E
fuarlar | exhibitions
Milano Design Week
TOM DIXON’DAN “STONE/TAŞ” “STONE” BY TOM DIXON
Ü
nlü İngiliz tasarımcı Tom Dixon, Designjunction’un komşu sergisinde sinemanın yumuşak karanlığını, altın ve pirinç tasarımlarının ışıltıları ile aydınlatıyor. “Stone” serisinde kesme tahtasından mumluğa, pasta tabağından baharatlığa ev eşyaları bulunuyor. Parçalarda kullanılan işlenmemiş Hint mermerinin egzotik ve masif duruşu, metalin keskinliği ve parlaklığı ile tamamlanıyor. Dixon’un “Eclectic” ve “Victoria” serilerinin eklektik çizgisini, bu seride de takip etmek mümkün.
amous English designer Tom Dixon enlightens the soft darkness of cinema with its gold and brass designs in the exhibition next to Designjunction. Households from cutting plate to candle holder, cake plate to cruet included in the series of “Stone” collection. Exotic and massive look of untreated Indian marble used in these pieces completed with the sharpness and shine of metals. Eclectic design line of Dixon in “Eclectic” and “Victoria” collection series can also be traced in this series.
F
natura | 57
fuarlar | exhibitions
Milano Tasarım Haftası Danimarkalı Noergaard & Kechayas’tan farklı malzeme kullanımları ile dikkat çeken “Material Pendel” sarkıt aydınlatmaları.
Norveçli tasarımcı Lars Tornøe’den “Kizu” mermer masa lambası.
natura | 58
Danimarkalı Signe Hytte’nin siyah mermerden “KarlJohan” masa lambası.
fuarlar | exhibitions
Milano Design Week
KARTELL’DEN “ÇAĞDAŞ VE EKLEKTIK BIR HAYAT”
“CONTEMPORARY AND ECLECTIC LIFE” FROM KARTELL
M
obilya devi Kartell, bu yıl fuardaki standında yeşil renk mermer ile oldukça gösterişli bir mekân hazırladı. Markanın bu yıl tanıtılan “Contemporary Lifestyle/ Çağdaş Hayat Tarzı” koleksiyonunun gösterişli ve eklektik çizgisi ile örtüşen mekânda, serinin “özgürlüğün dışavurumu” temasına vurgu yapacak şekilde zıt parçalar bir arada sergilendi. Yeni tasarımların yanı sıra klasikleşmiş ürünleri de yeniden yorumlanarak sergileyen Kartell’in bu yıl dikkat çekici bir hamlesi ise, tasarım tarihinin efsaneleşmiş akımı Memphis’in öncülerinden Ettore Sottsass’ın marka için özel olarak geliştirdiği işleri sergilemesi oldu.
iant Furniture Company Kartell prepared a rather spectacular stand in the fair by using green marbles. The “Contemporary Lifestyle” collection launched this year displays contradictory pieces that shall highlight the “expression of freedom” theme of the series in the stands that match with the spectacular and eclectic design line of the collection. Kartell also displayed classical products in a new design approach besides its new designs and the most attractive move of Kartell this year was to exhibit the pieces that are specifically developed by Ettore Sottsass who is one of the pioneers of The Memphis movement that became a legendary in design history.
G
natura | 59
fuarlar | exhibitions
Milano Tasarım Haftası
“İSYANKÂR” TASARIMLAR “REBELLIOUS” DESIGNS
İ
talyan tasarım grubu Epònimo, Zona Tortona’daki mekânında yeni koleksiyonlarını sergiledi. Kendisini “mevcut Milano trendlerine karşı” olarak tanımlayan ve “Rock, Gotham, Nova” gibi “isyankâr” isimler taşıyan koleksiyonlarda, ustaca detaylarla yekpare oldukları algısı oluşturan taş malzemeden işler dikkat çekiyor.
natura | 60
talian design group Epònimo exhibited new collections in their place at Zona Tortona. The collections with “rebellious” names such as “Rock, Gotham, Nova” which are identified as “contradictory to current Milano trends” attracted interest with the products made of stone materials which are perceived to be one-piece as a result of expert details in their design.
I
fuarlar | exhibitions
Milano Design Week
“ALTIN ÜÇGEN”DE HENGE HENGE IN “GOLDEN TRIANGLE”
İ
talyan mobilya markası Henge, Milano’nun ve dünyanın en lüks alışveriş bölgelerinden “Altın Üçgen”de bulunan (Quadrilatero d’Oro) Via della Spiga’da sergilediği yeni koleksiyonunda, mekâna uygun sofistike çizgileriyle dikkat çekiyor. Massimo Castagna tasarımı “Soprano” ve “W” masa ve sehpalarda, işlenmemiş doğal taştan tablalar, zarif pirinç ayaklarla dengeleniyor.
talian furniture brand Henge attracts attention with sophisticated design of its new collection exhibited in Via della Spiga at the most luxurious shopping place of Milano and the World “Golden Triangle” (Quadrilatero d’Oro) which is well associated with the location. Raw natural stone tables are balanced with elegant brass legs in the “Soprano” and “W” tables and stands designed by Massimo Castagna.
I
W Table
Soprano Table
natura | 61
fuarlar | exhibitions
Milano Tasarım Haftası ENDÜSTRI BÖLGESINDEN TASARIM MERKEZINE FROM INDUSTRIAL ZONE TO CENTER OF DESIGN
E
ski endüstri bölgesi Lambrate, son yıllarda işliklerinin sanatçılar ve tasarımcılar tarafından kullanılmaya başlamasıyla gözde bir üretim merkezine dönüşmüş durumda. Hal böyle iken bölgede tasarım haftasının paralel etkinliklerinden birisi olarak düzenlenen Ventura Projects, hem canlı atmosferi hem de genç ve yetenekli tasarımcılarının başarılı işleri ile her yıl Milano’nun en ilginç ve keyifli etkinliklerinden birisi oluyor. Ventura Projects’e katılan tasarım ve mimarlık okulları, deneysel tasarımcılar, bağımsız üreticiler arasında dikkat çekici işlerden birisi de Chiara Moreschi’nin her parçası özel olarak tasarlanan ve üretilen mermer ve metal Sanpietrina aydınlatması.
ld industrial zone became a favorite production center after artists and designers started to use the workshops therein. Ventura Projects that is being organized as one of the parallel activities with the design week in this region becomes one of the most interesting and joyful activity in Milano every year together with its live atmosphere and the young and talent designers involved therein with success. One of the most attracting works performed by Chiara Moreschi amongst works of the design and architecture schools, experimental designers, independent producers that participate in Ventura Projects is metal Sanpietrina lighting each piece of which is specifically designed.
O
Sergi katılımcılarından mermer üreticisi Bufalini, avluya yerleştirdiği masadaki mermer parçalarla ziyaretçileri kendi tasarımlarını yapmaya davet ediyor. Marble producer Bufalini one of the exhibition participants invites the visitors to make their ouwn design with the marble pieces placed on the table in the hall.
natura | 62
fuarlar | exhibitions
Milano Design Week
Geçtiğimiz yıl Tasarım Haftası’na katılan İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin (İMİB) “Zaman Boyunca Mermer/ Marble Across Time” sergisi oldukça beğenilmişti. Türkiye’nin farkı bölgelerinden çıkarılan 36 farklı mermeri tanıtan sergiye, “geçmiş, bugün ve gelecek” temalarını dünyaca ünlü 3 tasarımcı işlemişti. Türkiye’nin en ünlü tasarımcılarından Aziz Sarıyer “geçmiş”, İtalyan tasarımcı Fabio Novembre “bugün” ve Japon tasarımcı Yoshioka Tokujin “gelecek”e yönelik eserler üretmişti. The exhibit of “Marble Across Time” of İstanbul Mine Exporters Union which participated in Design Week last year was highly appreciated. In this exhibit where 36 different marbles extracted from various regions of Turkey were displayed and the theme “past, today and future” were applied by world famous 3 designers. Aziz Sarıyer one of the most famous designers of Turkey produced artwork in the “past” theme, Italian designer Fabio Novembre in the “today” theme and Japanese designer Yoshioka Tokujin in the “future” theme.
natura | 63
kapak konusu | cover story
VODAFONE ARENA
natura | 64
kapak konusu | cover story
natura | 65
kapak konusu | cover story
Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
V
T
odafone Arena proje çalışmalarına BJK İnönü Stadyumu’nun taşıdığı ve ifade ettiği tüm değerleri ve önemi göz önünde bulundurularak, günün ve öngörebildiğimiz geleceğin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek, ülkemizin evsahipliğini yaptığı dünya çapında spor organizasyonlarına ülkemiz adına uzun yıllar hizmet edebilecek modern bir stadyum yapılması düşüncesi ile başlanılmıştır.
he design work for Vodafone Arena was launched considering all values represented by and the significance of BJK Inönü Stadium, with the idea of building a modern stadium which can satisfy all needs of the day of the present and foreseeable future, which can serve in the name of our country for many years the world scale sporting events hosted by our country.
Stadyum bulunduğu konum itibari ile İstanbul siluetinde çok önemli bir noktada yer almaktadır. Buradan hareketle, öncelikle şehrin kültürel sürekliliğinin korunması ve bununla birlikte mevcut değerlerin ortaya çıkarılması amaçlanarak kent ve kentlinin hafızasında yer etmiş ve yapının en önemli mimari karakterini oluşturan deniz cephesinde bulunan iki yüksek kule ve bu iki kule arasında yine bir kısmı taş ile kaplı olan cephe projede korunmuştur.
The stadium is at a very important point in the silhouette of Istanbul, thanks to its location. Therefore, it was sought with priority to preserve the cultural continuity of the city, also emphasizing the existing assets; and the two high towers on the seaside entrenched in the memories of the city and the dwellers of the city forming the most important architectural character of the building and the front partly coated with stone between these towers were preserved.
Yenilenen tribün yapısı geriye çekilerek, tarihi iki kule ve tarihi duvar ön plana çıkarılmıştır. Tarihi duvar ve yenilenen tribün arasında kalan alanda spor müzesi ve müze terasında kafeterya yapılarak kentin ve kentlinin belleğinde yer edinmiş olan tarihi duvar kentli ile buluşturulmuştur.
The renovated grandstand was set back, emphasizing the historical two towers and the wall. A sports museum is built in the space remaining between the historical wall and the renovated grandstand and a cafeteria on the terrace of the museum, bringing together the historical wall to the people.
Yenilenen tribün yapısını bir tül gibi saran rasyonel kolonlar Bjk İnönü Stadyumu’nun özgün taşıyıcı sistemi ritminden ve malzemesinden esinlenerek yorumlanmıştır. Böylece yapıların geçmişten geleceğe uzanan yaşayan nesneler olduğunu ortaya çıkarmak ve yaşayan yapıların günün koşullarına göre varlıklarını devam ettirirken, bu değişimin eskiyi silme-
The rational columns surrounding the renovated grandstand like a veil are interpreted inspired by the special load bearing systems rhythm and materials of BJK Inönü Stadium, hence it was attempted to disclose that the buildings are objects living extending from the past to the future and maintaining the living structures in line with the conditions of the pre-
natura | 66
kapak konusu | cover story
ye çalışmayan aksine onun önem ve değerini yeni değerler katarak daha ileriye taşımak isteyen bir sürdürülebilir gelişimin önemli parçaları olduğu ifadesi öne çıkarılmaya çalışılmıştır.
sent, stressing that they are important parts of a sustainable progress without erasing the old but carrying it even further their significance and value.
Kentsel belleğin önemi göz önünde bulundurularak stadyum tribünleri, deniz cephesine doğru eritilerek kotu düşürülmüş ve tarihi kule ve duvar boyunca azalarak devam ettirilmiştir. Böylece güney tribününde bulunan seyirciler spor karşılaşması izlerken aynı zamanda aksında saat kulesi olan bir İstanbul manzarasıyla baş başa kalabileceklerdir.
Stadium stands, considering the importance of urban memory, were melted towards the sea front, lowering their levels along the historical tower and wall. So, viewers in the southern stand while watching a sporting event may also enjoy a scenery of Istanbul with a clock tower on its axis.
Stadyum çatı örtüsü asma germe sistem kullanılarak, kablo ve memran yarı saydam strüktürle çözümlenmiş, böylece tarihi doku içerisinde eritilerek etkisi yok edilmeye çalışılmıştır. Bu çözüm ile çatı, +41.50 kotunda bulunan mevcut yeni açık tribün üst örtüsünden alçakta +34.00 kotunda bitirilmiştir.
Stadium’s roof was solved by a cable and membrane translucent structure using a suspension tension system in an attempt to eliminate its impact by melting it inside the historical texture. With this solution, the roof was finished at +34.00 level, lower than the top cover of the existing new uncovered stand which is at +41.50 level.
Öneri stadyum projesi UEFA 2016 kriterlerine uygun olarak sahip olduğu 38.000 kişi kapasitesinin gerekliliklerini yerine getirecek şekilde planlanmıştır. Bu gereklilikler, sporcuların hazırlık, antrenman ve spor karşılaşmaları sırasında gereksinim duydukları konforları, basın mensuplarının gerek tribün ve stadyum içinde gerekse stadyum dışında yayın yapabilmek için ihtiyaç duydukları koşulları, seyircilerin güvenli bir şekilde stadyuma girip güvenli bir şekilde stadyumdan çıkabilmelerini sağlayacak sirkülasyon örüntülerini ve stadyum içinde ihtiyaç duydukları wc, kafe gibi mekanların yeterli sayıda mevcut olmasını, seyircilerin görüş açılarının birbirlerini etkilemeyecek şekilde organize edilmesini kapsamaktadır.
The proposed stadium project was planned to satisf y the needs of its 38.0 0 0 seat capacity in line with UEFA 2016 criteria. These needs include the amenities required by athletes during their preparation, training and matches, the requirements of members of the press for broadcasting at the stands and inside or outside the stadium, the circulation mechanisms to allow spectators to enter the stadium safely and exit securely, and adequate number of venues like toilets and cafés in the stadium and organizing spectators in such a way that their angles of vision do not obstruct each other.
Yapı genel kütle olarak elips formundan yola çıkılarak çözülmüştür. Bu form 1939 yılında tasarlanan İnönü Stadyumu projesinin tekrarı niteliğinde olup, 3. boyuta taşındığında kompakt bir kütleye dönüşerek, abartıdan ve gösterişten uzak kalmaya çalışılmıştır. 1939 yılında tasarlanan eliptik form daha önce de değinildiği gibi her iki aks yönünde mükemmel simetriyi hedeflemiş ancak, daha 1964 yıllında eklenen Yeni Açık Tribünün orijinal projede olmayan üst kademesinin eklenmesi bunu zedelemiştir. Önerilen projede seçilen benzer form yine aynı mükemmel simetri fikrini tekrar etmekte, mevcut yapının korunan cephesindeki iki kule arasında kalan tribünün yayı devam ettirildiğinde yapıya ana şeklini veren eliptik forma ulaşılmaktadır.
As an overall mass, the building was solved based on an elliptical form. This form was a reiteration of the Inönü Stadium project designed in 1939 and was transformed into a compact mass when carried to the third dimension, free from exaggeration and lavishness. The elliptical form designed in 1939 as previously addressed has targeted a perfect symmetry in the direction of either axis but the addition of the top level of the new Uncovered Stands has impaired this symmetry. The similar form picked in the proposed design reiterates the same idea of perfect symmetry, allowing the elliptical form giving its principal shape to the structure attained through the arc of the ends between the two towers on the preserved front of the existing building.
natura | 67
kapak konusu söyleşisi | cover story interview
VODAFONE ARENA PROJESİ ÜZERİNE BÜNYAMİN DERMAN İLE SÖYLEŞİ
INTERVIEW WITH BÜNYAMİN DERMAN ABOUT VODAFONE ARENA PROJECT
ÇOK SAYIDA BAŞARILI PROJENIN SAHIBI DB ARCHITECTS, SON OLARAK BJK İNÖNÜ STADYUMU’NUN YENI PROJESINE IMZA ATTI. YENI ADIYLA VODAFONE ARENA INCELEDIĞIMIZ KADARIYLA ÇOK IYI BIR KLASIMODERN PROJE. PROJE HAKKINDAKI BILGILERI DB ARCHITECTS KURUCUSU BÜNYAMIN DERMAN’DAN ALDIK: DB ARCHITECTS REALIZED MANY SUCCESSFUL PROJECTS AND THEIR RECENT PROJECT IS BJK INONU STADIUM. THE PROJECT IS CALLED VODAFONE ARENA AND AS FAR AS WE SEE IT IS A VERY GOOD CLASSIMODERN PROJECT. WE GOT THE INFORMATION REGARDING THE PROJECT FROM FOUNDER OF DB ARCHITECTS BÜNYAMİN DERMAN: natura | 68
kapak konusu söyleşisi | cover story interview
B
C
ize projenin hikayesini biraz anlatabilir misiniz? Bünyamin Derman : Mimari projesi Mimar Vietti Violi, Mimar Şinasi Şahingiray ve Mimar Fazıl Aysu imzasını taşıyan BJK İnönü Stadyumu 1947 yılından bu yana İstanbul siluetinin önemli yapılarından biridir. Stadyum 1964’den itibaren farklı zamanlarda fiziki koşulların elverdiği ölçülerde, doğan yeni gereksinimlere göre tadil edilmiştir. Ne var ki bugüne gelindiğinde, UEFA ve FİFA standartlarının uygulanma zorunluluğu, kapasite artırımı ihtiyacı ve teknolojinin imkanlarıyla stadyumun sosyal, kültürel amaçlarla kullanılabilmesi için yapılacaklar, mevcut yapının yapısal kısıtları içinde ve statik nedenlerle mümkün olamamıştır. Bu nedenle Beşiktaş İnönü Stadyumu’nun yenilenmesine karar verilmiştir. Aslında stadyumla ilgili yenileme düşüncesi yeni değildir ve hatta farklı dönemlerdeki Beşiktaş yönetimleri tarafından uluslararası düzeyde proje çalışmaları da yaptırılmıştır ancak bunlar uygulanabilir bulunmamıştır. Nihayet Sayın Fikret Orman’ın başkanlığı döneminde İnönü Stadyumu’nun yenilenmesi projesi hayata geçirilmiş oldu. Fikret Beyle tanışıklığımız eskiye dayanır. Kendisi ile uzun yıllar -mimar olarak arkasında duracağımız -çeşitli projeleri hayata geçirme imkanı bulduk. Sanırım bu projede bizi bir araya getiren de bu oldu.
an you tell us about the story of the project? Bünyamin Derman: The architectural project of BJK Inonu Stadium has been realized by Architect Vietti Violi, Architect SInasi Sahingiray and Architect Fazil Aysu and it is considered as one of the important structures of Istanbul’s silhouette. The stadium has been modified according to the arising necessities and in different times since 1964 insofar as circumstances permit. However the application of the UEFA and FIFA standards, efforts of capacity increase and technological works required for social and cultural utilization of the stadium has not been possible due to the limitations and static reasons of the available structure. In fact the renovation idea of the stadium is not new and although international project studies were made upon request of various Besiktas club managements, those projects were not deemed fit to be executed. The renovation project of Inonu Stadium has been actualized during the presidency of Fikret Orman. I know Mr. Orman for a long time. We realized many projects with him for years that made me feel proud as an architect. I think this fact brought us together in this project.
Eski durum yani Mithadpaşa Stadı ve bilinen adıyla İnönü Stadyumu’na dair veriler ne kadar kullanıldı? Tasarımda Albert Speer’in 1936 yılında tasarladığı stadyumun örnek alındığı doğru mudur? Vodafone Arena’yı tasarlarken ve inşa ederken BJK İnönü Stadyumu’nun taşıdığı ve ifade ettiği tüm değerleri ve önemi göz önünde bulundurarak, onun günün ve öngörebildiğimiz geleceğin ihtiyaçlarına cevap verebilmesini amaçladık. Bu proje, stadyumun yeri (İstanbul özelinde, siluet etkisi
How much of the data about the old Mithadpasa Stadium known as Inonu Stadium has been used? Is it true that the stadium designed by Albert Speer in 1936 was taken as an example? While designing and constructing Vodafone Arena, we took into consideration all the values and importance of the BJK Inonu Stadium and targeted to meet the expectations of today and of the foreseeable future. This project has been based on the historical references of the city taking
natura | 69
kapak konusu söyleşisi | cover story interview
göz önünde bulundurularak), konumu (Gümüşsuyu Caddesi ve Kadırgalar Caddesi arasında uzanan vadi çanağında olması itibariyle) ve yapıyla şehrin tarihi referansları üzerinden geliştirildi. BJK İnönü Stadyumu (Mithat Paşa Stadyumu) bulunduğu konum itibari ile İstanbul siluetinde çok önemli bir noktada yer almaktadır. Buradan hareketle, öncelikle şehrin kültürel sürekliliğinin korunması ve bununla birlikte mevcut değerlerin ortaya çıkarılması amaçlanarak kent ve kentlinin hafızasında yer etmiş ve yapının en önemli mimari karakterini oluşturan deniz cephesinde bulunan iki yüksek kule ve bu iki kule arasında yine bir kısmı taş ile kaplı olan cephe projede korunmuştur. Yenilenen tribün yapısı geriye çekilerek, tarihi iki kule ve tarihi duvar ön plana çıkarılmıştır. Yeni stadyum bu duvardan 24 metre geride kuzey – güney doğrultusunda inşa edilmektedir. Stadın korunan, Dolma Bahçe Sahilyolu’na bakan ve Eski Açık olarak tabir edilen 19 Mayıs (güney) Kapısı’nın yeraldığı tarihi duvarı ve yenilenen tribün arasında kalan alanda spor müzesi ve müze terasında kafeterya yapılarak, kentin ve kentlinin belleğinde yer edinmiş olan bu duvar kentli ile buluşturulmuştur. Fasat, bir ritm oluşturarak yan yana gelen barkot kolonlardan meydana gelmektedir. Yenilenen tribün yapısını bir tül gibi saran rasyonel kolonlar BJK İnönü Stadyumu’nun özgün taşıyıcı sisteminin ritminden ve malzemesinden esinlenerek yorumlanmıştır. Albert Speer’in stadyumu ile kurulan benzerliği bilemem ama kolonatlı Fasat aynı zamanda, şehrin Doğu Roma’ya uzanan geçmişine ait olan At Meydanı’nın Spendon’undan ve Dolmabahçe Sarayı’nın kolonatlarından da izler taşımaktadır. Böylece yapıların geçmişten geleceğe uzanan yaşayan nesneler olduğunu ortaya çıkarmak ve yaşayan yapıların günün koşullarına göre varlıklarını devam ettirirken, bu değişimin eskiyi silmeye çalışmayan aksine onun önem ve değerini yeni değerler katarak daha ileriye taşımak isteyen bir sürdürülebilir gelişimin önemli parçaları olduğu ifadesi öne çıkarılmaya çalışılmıştır.
into consideration its place (its silhouette in the panorama of Istanbul), location (the valley basin between Gumussuyu Caddesi and Kadirgalar Caddesi) and structure. BJK Inonu Stadium (Mithat Pasa Stadium) is located in a very important point of Istanbul’s silhouette taking into consideration its location. From this point of view, in order to preserve the cultural sustainability of the city and reveal the available values, the stone cased façade that took its place in the memory of the city and the people, forms the most important architectural character of the structure and is located between two towers at the sea side has been preserved in the project. The renewed tribune has been pulled back in order to feature the historical towers and wall. The new stadium is being built 24 neters back in the north-south direction. In the area between the renewed tribune and the historical wall located at the 19 May (south) gate called as Eski Acik and looks over the Dolma Bahce Coastal Road, a spor ts museum and a cafeteria at the museum’s terrace is built in order to bring the people together with the historical wall that took its place in their memories. The façade consists of barcode columns that form a rhythm beside each other. The rational columns that wrap the structure of the renewed tribune like tulle has been inspired from the rhythm and material of BJK Inonu Stadium’s unique load-bearing system. I do not know about the similarity with Alber t Speer’s stadium but the colonnaded façade also bears trails of the Dolmabahce Palace’s colonnades and the Spendon of Horse Square that belongs to the histor y of Eastern Rome. We aimed to emphasize that the structures are living things reaching out from past to future, maintain the existence of the available structures according to the contemporar y conditions, make changes that do not delete the past and maintain a sustainable development by adding new values on their available values and impor tance.
Bir önceki halinde var olan boğaz manzaralı localar korundu mu? Önceliğimiz, yapının, gören olarak manzara kazanımlarından çok, görünen olarak İstanbul siluetindeki etkisi olmuştur. Stadyum zemini siluet etkisi gözetilerek deniz seviyesinin beş metre altına indirilmiştir. Localar olmasa da taraftar tribünü deniz manzaralıdır.
Have the previous lounges with Bosporus view been preserved? Our priority is to emphasis on the effect of the structure on Istanbul’s silhouette rather than the view seen from the stadium. The stadium surface has been lowered five meters down the sea level taking into consideration its effect on the silhouette. Even of not the lounges, the audience tribunes have sea view.
natura | 70
kapak konusu söyleşisi | cover story interview Stadyum çatısı çok iyi bir or tadan germe örneği. Bu çatı i ç i n h a n g i s t a d y u m ö r n e k a l ı n d ı? Ve t e k n o l o ji n e r e d e n t e m i n e d il d i ? Stadyumun vadi içinde yer alması hem siluet etkisini hafifletmekte hem de yapının çatısının çevreden algılanmasına imkan vermektedir. Bir anlamda yapının beşinci cephesi diyebileceğimiz çatı, ETF örtü ile hafif, zarif ve şeffaf bir tül olarak tasarlanmıştır. Bu çatı sistemi bugün dünyada yeni yapılan pek çok stadyumda uygulanan bir sistemdir. Frankfurt Stadyumu, Varşova Stadyumu buna ait birkaç örnek. Çatı teknolojisi Fransız Fresine firması ile Türk İz Mühendislik’in ortak çalışması olarak gerçekleştirilmiştir.
The stadium roof is a very good example of middle tensioning. Which stadium was taken as an example for this structure? From where did you get the technology? The fact that the stadium is inside the valley lessens the silhouette effect and enables the roof to be realized by the environment. The roof which may be considered as the fifth façade of the structure has been designed as a light and transparent tulle with ETF clothing. This roof system is applied in many new stadiums in the world. The Frankfurt Stadium and Warsaw Stadium are some examples. The roof technology is the common work of French Fresine Company and Turkish Iz Engineering.
İstanbul’da büyük takımların stadyumları var. Yenilenenler ve yeni yapılanları bu projenizde inceleme imkanınız oldu mu? Hangi “iyi” kısımlarını bu projenizde kullandınız? Söylediğiniz gibi İstanbul’da yakın zamanda birçok stadyum projesi hayata geçirilmiştir. Vodafone Arena UEFA 2016 kriterlerine uygun olarak, sahip olduğu 38.000 kişi kapasitesinin gerekliliklerini yerine getirecek şekilde planlanmıştır. Sözkonusu kriterler belli bir standart tanımlamaktadır. Sporcuların hazırlık, antrenman ve spor karşılaşmaları sırasında gereksinim duydukları konforları, basın mensuplarının gerek tribün ve stadyum içinde gerekse stadyum dışında yayın yapabilmek için ihtiyaç duydukları koşulları, seyircilerin güvenli bir şekilde stadyuma girip güvenli bir şekilde stadyumdan çıkabilmelerini sağlayacak sirkülasyon örüntülerini ve stadyum içinde ihtiyaç duydukları wc, kafe gibi mekanların yeterli sayıda mevcut olmasını, seyircilerin görüş açılarının birbirlerini etkilemeyecek şekilde organize edilmesini kapsamaktadır. Bu nedenle herhangi bir proje referans alınmamıştır.
Big teams have stadiums in Istanbul. Did you have the opportunity to study the renewed and the newly built ones? Which “good’ parts did you use in this project? As you said many stadiums were recently built in Istanbul. Vodafone Arena has been planned according to the UEFA 2016 criteria in order to meet the required capacity of 38,0 0 0 people. The mentioned criteria define a specific standard. It contains the comfor t needed by the spor tsmen during preparation, training and during matches, the conditions required by the press personnel in order to broadcast in the tribune, inside and outside the stadium, the circulation patterns needed by the audience to enter and exit the stadium and the toilets, suf ficient number of places such as cafes and the organization in a way that does not inter fere into the visual angle of the audience. For this reason no project has been taken as reference.
Projenizde kullanılan doğal taşlar ile ilgili bilgi alabilir miyiz? Özellikle çepeçevre dönen kolonlarda kullanılan doğal taşlar hakkında… Yapının cephesinde, korunan tarihi duvarın (Eski Açık) orijinal taşı olan küfeki taşı -sadeleştirilerek- kullanılacaktır. Eski taş doku muhafaza edilecektir. Tribünleri taşıyan testere kirişleri ve bazı kolonlar brüt beton olacaktır.
Can we get information about the natural stones used in your project? Especially about the columns all around the stadium... Around the structure, the limestone which is the original stone of the preserved historical wall will be used. The old stone texture will be preserved. The saw beams that carry the tribunes and some columns will be exposed concrete.
Stadyumun yeri çok merkezi, çevresi yollar ile çevrili. Yapım aşamasında hangi zorluklar ile karşılaşıldı ve bu trafiğin or tasında olma hali için hangi tedbirler alındı? Tüm dünya metropollerinde inşaat faaliyetleri sıkıntılıdır. Özellikle Vodafone Arena’nın konumundaki bir yapı için bu güçlük daha da fa zladır. Belir ttiğiniz gibi stadyum son derece işlek yollarla çevrili ve bir vadi çanağında yer almakta. Hal böyle olunca yıkım, hafriyatın atımı, malzeme sevkiyatı, beton dökümü gibi yoğun trafiği olan işler geceleri yapılmaya çalışılıyor. Yıkımın statik zorluklarından dolayı ve tarihi duvarın korunması dolayısıyla söküm ve inşa çalışmasının etap etap ve dikkatle yapılması gereği süreyi uzatıyor.
The stadium is in a central place and it is surrounded with ways. What difficulties did you face during construction and what precautions were taken regarding being in the middle of the traffic? Construction activities are difficult in all metropolitans of the world. The difficulties are even more when it comes to a structure such as Vodafone Arena. As you said the stadium is surrounded with heavy traffic and located inside a valley basin. For this reason works with heavy traffic such as demolishment, removing the excavated material, material transportation, concrete pouring are tried to be made at nights. Regarding the static difficulties of the demolishment and in order to preserve the historical wall, the dismantling and construction works should be done carefully and this fact lengthens the period.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Ben teşekkür ederim.
Thank you for the information you gave. Thank you.
natura | 71
kapak konusu söyleşisi | cover story interview
KÜNYE İŞVEREN: BJK İnşaat A.Ş. MİMARİ: DB Architects Tasarım: Bünyamin Derman Proje Ekibi: Betül Karanfil, Erman Uçaroğlu, Esra Karagümüş, Fırat Doğan, Christian Pichlkastner, H. Can Özkan, Gülen Ekim, M. Özkan Aslan, Mutlu Güngör STATİK: İz Mühendislik MEKANİK: Çilingiroğlu Müh. ve Müş. Ltd. Şti. ELEKTRİK: Enmar Müh. Ltd. Şti.
natura | 72
CREDITS CLIENT: BJK İnşaat A.Ş. ARCHITECTS: DB Architects Design: Bünyamin Derman Proje Team: Betül Karanfil, Erman Uçaroğlu, Esra Karagümüş, Fırat Doğan, Christian Pichlkastner, H. Can Özkan, Gülen Ekim, M. Özkan Aslan, Mutlu Güngör STRUCTURAL: İz Mühendislik MECHANICAL: Çilingiroğlu Müh. ve Müş. Ltd. Şti. ELECTRICAL: Enmar Müh. Ltd. Şti.
kapak konusu söyleşisi | cover story interview
A-A KESİTİ
natura | 73
kapak konusu söyleşisi | cover story interview
B-B KESİTİ
natura | 74
kapak konusu sรถyleล isi | cover story interview
+14.90 KOTU PLANI
+6.50 KOTU PLANI
natura | 75
proje | project
HATAY İL GENEL MECLİSİ VE İL ÖZEL İDARESİ HİZMET BİNASI YARIŞMA PROJESİ - MANÇO MİMARLIK HATAY GOVERNORSHIP BUILDING COMPETITION PROJECT - MANÇO ARCHITECTS
natura | 76
proje | project
natura | 77
proje | project
Selin Biçer Mimar / Architect
Y
arışma şartnamesinin jüri değerlendirmesi bölümünde, “devlet ile kentli arasındaki ilişkinin gereksiz sınırlamalardan kurtularak gündelik yaşamın parçası haline gelmesi” ve “önerilecek projelerin eylemsel bağlamda çevreye açık kentsel mekân olarak ele alınması... beklenmektedir,” ifadeleriyle ortaya konan işverenin beklentileri, tasarım kriterlerinin belirleyicisi olmuş. İşverenin bu çağdaş yaklaşımı doğrultusunda saydamlığı ve çevre düzenlemesi ile insanları içine çeken, birimlere ulaşımın kolay olduğu, aydınlık ve geniş iç oylumlar sunan yenilikçi bir kamu yapısı tasarlanmış. Genelde az katlı konutlarla çevrili olan arsada yer alan yapının, kamusal işlevine ve çok daha büyük boyutuna karşın ezici bir ölçekte öne çıkması istenmemiş. Ayrıca yapı içi dolaşımın ve birimlere erişimin az katlı bir tasarım ile daha etkin çözüleceği düşünülmüş.İhtiyaç programının olabildiğince az katta ve arsada var olan yetişmiş ağaçların etkilemeyeceği şekilde bir yerleşim çözümü düşünülmüş. Yapının izi, arsada boylu boyunca uzanarak araziyi ikiye bölüyor. Ana yola dönük kuzey bölümünde kamuya açık park ve meydan alanları, güneyde kalan bölümde ise mevcut ağaçlar arasında çözülen açık otopark alanı düzenlenmiş. Yapının zeminden çıkarak yürünebilen eğimde bir yeşil çatı ile örtülmesi sayesinde arsanın bütünüyle kamusal bir park olarak kullanılabilmesi sağlanmış. Çatı eğiminin yönü sayesinde yapının üzerine çıkıldıkça doğu yönünde uzanan kent ve çevresi panoramik olarak algılanabiliyor. Ilıman Akdeniz ikliminde doğal havalandırmadan olabildiğince yararlanabil-
natura | 78
T
he expectations of the employer articulated with the following sentences have played a major role in defining our design criteria: “The relationship between the state and the city dwellers becoming a part of everyday life through the elimination of unnecessary limitations” and “it is expected that the proposed projects will have been studied as urban open spaces”. In accordance with the modern approach of the client, a transparent innovative public building inviting people into its luminous and spacious interiors was designed. The building was designed to be as low as possible so that its mass doesn’t stand out with its overwhelming size in an urban context made up by smaller apartment blocks. Besides, accessibility and inner circulation was solved more effectively with less number of floors. The building was designed to have minimum number of floors and the layout plan was developed in a way that the grown trees on the plot are not affected. The plot was split into two by the building that spans almost the entire width of its borders. The northern part facing the avenue was designed as a public park and plaza whereas an open car parking among existing trees was planned on the southern part. The whole plot is opened to the public use as a recreational area by covering the building with a green roof with a walkable slope starting from the ground. Thanks to the direction of the slope, panoramic views of the city center lying on the East and its surroundings is enabled.
proje | project
BAŞLICA KAPLAMA MALZEMESI OLARAK BÖLGENIN GELENEKSEL YEREL MIMARISINDE SIKÇA KULLANILAN DOĞAL TAŞ SEÇILMIŞ. DOĞAL TAŞ HEM CEPHEDE HEM DE ZEMINDE KULLANILARAK KÜTLENIN YER ILE BÜTÜNLEŞMESI, ZEMINDEN DOĞARAK YÜKSELMESI VURGULANMIŞ. NATURAL STONE THAT IS WIDELY USED IN THE VERNACULAR ARCHITECTURE OF THE REGION WAS PREFERRED AS THE MAIN CLADDING MATERIAL. THE BUILDING MASS BECOMING PART OF THE TOPOGRAPHY WAS UNDERLINED BY USING NATURAL STONE ON BOTH THE FAÇADES AND THE FLOORS.
natura | 79
proje | project
mek adına çalışma alanları kuzey ile güney cepheleri boyunca en çoğu 8 metreyi bulan derinlikte yan yana sıralanmış ve aralarında 10 metre genişliğinde bir galeri boşluğu oluşturulmuş. Zemin katta galeri boşluğu altında uzanan geniş dolaşım koridoru ile birçok noktadan girilebilen bir “iç sokak” yaratılmış. Bu iç sokak boyunca oluşturulan cam cephe ile iç-dış bütünlüğü sağlanmış. Arsadaki mevcut su kulesinin çelik bileşenler ile güçlendirilerek bir manzara terasına ve aynı zamanda kente geliş yolu üzerinde bir nirengi noktasına dönüştürülmesi önerilmiş. Açık ve kapalı otopark girişleri arsanın doğu köşesinden verilmiş, arsanın kalanı, protokol araçları dışında, araç trafiğinden yalıtılarak bütünüyle yaya kullanımına açılmış. Üzerinde başka katların yer alması taşıyıcı sistem adına yeğlenmeyen konferans salonu ve il genel meclisi salonu arsanın doğu ucunda planlanırken diğer mahaller batıya doğru yükselen kütle içinde çözülmüş. Kat planları, ileride gerekebilecek mekân değişikliklerine olanak verecek esneklikte tasarlanmış. Yangın merdivenleri ve servis çekirdekleri gibi alanlar dışında tüm birimler yeniden düzenlemeye olanak verecek yalıtımlı bölme duvarlar ile ayrılıyor. Yükseltilen bölümün altında, “V” biçimli çelik kolonlar arasında oluşturulan yarı açık alan ve buradan geçilen avlu ile aynı zamanda yörenin kemerli dar sokaklardan girilen avlulu geleneksel yapılarına simgesel bir gönderme yapılmış. Galeri boşluğu boyunca planlanan koridorlar, açık merdivenler, köprüler ve saydam panoramik asansörler ile yapı içinde dolaşırken tüm iç mekânın algılanabilmesi amaçlanmış. Oluşturulan aydınlık ve geniş dolaşım alanlarının birimler arasındaki iletişimi güçlendireceği, buraların kullanıcılar için “gayri resmi” toplanma alanlarına dönüşeceği öngörülmüş.
natura | 80
The office spaces were lined up next to each other within a maximum depth of 8meters and a gallery space of 10meters width was created in between, in order to benefit from natural lighting, as well as cross ventilation. An “inner street” accessible by multiple entrances was created with the wide corridor on ground floor spanning under the gallery space. Unity of inside and outside was achieved by the transparent façade alongside the inner street. The existing concrete water tower was structurally enhanced with steel and turned into a sightseeing platform, as well as a point of reference on the way approaching the city center. Access to the open and closed car parking was located on the eastern corner of the plot, so that the rest of the area is isolated from vehicle traffic, except for the protocol cars. Conference hall and city council hall were planned on the east end without any additional floors on top of them and the rest of the spaces were solved within a building mass that ascends towards the West. Floor plans were designed to provide the flexibility accommodating necessary changes on the layout of spaces. Apart from areas such as, fire escape stairs and service cores, all units are separated with removable partition walls that will enable easier rearrangement. A symbolic reference to the traditional buildings with central courtyards accessed through girdled narrow streets was made with the semi open spaces between “V” shaped columns and the atrium lying beneath. Enabling the perception of the whole interior during circulation was achieved through corridors alongside the gallery, open stairs, bridges and transparent elevators. The spaciousness of the circulation areas are thought to enhance the communication among different depart-
proje | project Hakim rüzgâra dik uzanan cephelerden en uygun derinlikteki çalışma alanlarına girecek taze hava ısınarak galeri boşluğunda yükselecek ve ışıklıktaki kapaklardan dışarı atılıyor. İnsanların hareket halinde olacağı dolaşım alanlarının ısıl konfor şartlarını doğal havalandırma ile sağlayacağı, yapay havalandırmanın ise yalnızca kapalı mahaller ile sınırlandırılarak yapının ısıtma-soğutma yükünün büyük ölçüde azaltılacağı öngörülmüş. Düşük tutulan ofis derinliği ve saydam galeri boşluğu ile tüm çalışılan iç mekânların doğal olarak aydınlanması sağlanmış. Genelde geç saatlere dek çalışılmayacak olan bir kamu yapısında böylelikle aydınlatma için harcanacak enerjinin de en aza indirgenmesi amaçlanmış. Galeri boşluğu üzerindeki yaklaşık 1.350 m² alanlı ışıklıkta, üzerindeki hücreler ile elektrik üreten ve aynı anda gölgeleme sağlayan fotovoltaik cam kullanılmış. Kapalı alanlar ise yeşil çatı ile örtülecek, böylece peyzaj yapı üzerinde sürdürülürken toprak ve bitki katmanlarının üstün ısı/ses yalıtımı ve yağmur suyunu emme özelliklerinden yararlanılıyor. Yeşil çatının yerel/göçmen kuşlar için de bir yaşam alanı oluşturacağı öngörülmüş. İpucunu yerel mimaride avlularda kullanılan serinletici su öğesinden alan sığ havuzlar ile cephenin ve gökyüzünün su yüzeyinde yansıtılması amaçlanmış. Güney cephesinde tüm cam yüzeyler önünde metal güneş kırıcı profiller kullanılırken kuzey cephesinde ise bunlara gerek görülmemiş. Çevre düzenlemesinde yerel veya yerel iklime uyumlu, en az bakım ve sulama gerektirecek bitki örtüsü kullanılması planlanmış. Yeşil alanlara ek olarak belli alanlar delikli zemin kaplama malzemeleri ile döşenerek yağmur suyunun olabildiğince toprağa karışması sağlanıyor. Arsadaki mevcut su kulesinin çelik bileşenler ile güçlendirilerek merdivenlerle çıkılan bir manzara terasına ve aynı zamanda kente geliş yolu üzerinde bir nirengi noktasına dönüştürülmesi önerilmiş.
ments, as well as become “informal” gathering places for building users. Fresh air will penetrate the office spaces through the façades standing perpendicular to the prevailing winds. The warm air will ascend through the gallery space and be exhausted from the openings on the skylight above the gallery. The circulation spaces where people are mostly on move, will not be artificially heated or cooled, thus the HVAC load of the building will be significantly reduced. Thanks to the low depth of the office spaces and the atrium allowing daylight, all office spaces will be naturally illuminated and lighting loads will be minimized. Approximately 1,350 m² of photovoltaic glass that lets sunlight in while generating electricity will be used on the skylight above the gallery. The closed spaces are covered with green roof, in order to benefit from the thermal & sound insulation and rainwater absorption qualities of the earth and plant layers whereas continuing the landscaping on top of the building. The green roof will also become a nesting place for local and migratory birds. The façade and the sky will be reflected on the surfaces of shallow pools that were inspired by the ponds on courtyards in the traditional architecture of the region. Continuous metal sunbreakers were used in front of the south façade. Local or adaptive plants with minimum need for watering & care will be preferred for landscaping. Permeable paving will be used where possible to increase rainwater absorption. The existing concrete water tower is structurally enhanced with steel and turned into a sightseeing platform accessed by spiraling stairs around. Moreover, it will become a point of reference on the way approaching the city center.
natura | 81
proje | project
KÜNYE İşveren: Hatay İl Özel İdaresi Projenin Yeri: Hatay, Türkiye Toplam Alan: 20.956 m² Proje Ofisleri: Mimari Tasarım ve Manço Mimarlık Mimari Tasarım: Aytaç Manço, Ali Manço ve Zühtü Usta Tasarım Ekibi: Ali Manço, Zühtü Usta, Pavel Lejdar and Büşra Köroğlu Proje Tarihi: 2011
natura | 82
CREDITS Client: Governorship of Hatay Location: Hatay, Turkey Area: 20,956 m² Project Offices: Architectural Design and Manço Architects Architectural Design: Aytaç Manço, Ali Manço and Zühtü Usta DesignTeam: Ali Manço, Zühtü Usta, Pavel Lejdar and Büşra Köroğlu Project Date: 2011
proje | project
natura | 83
mimar serisi | architect series
MIMARLIĞA KENDINI ADAMIŞ GENÇ SOLUKLAR SELVES TO ARCHITECTURE YOUNG PEOPLE WHO DEVOTED THEM
Selin Biçer Mimar / Architect
İ
stanbul Art News Mimari eki için genç mimarları tanıtan özel bir yazı dizisi hazırladım. Mesleki pratiğin baharındaki 21 mimarın yaşam öykülerinin özetleri, mimarlığa bakış açıları ve tüm bu sürecin ete kemiğe bürünmüş hali olan ürünleri anlattım… Ve anlatmaya devam ediyorum. Siz de genç bir mimarsanız ve bu yazı dizisinde yer almak istiyorsanız bana selinbicer@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz… Natura için yaptığım bu derlemede ise, ürünler ya da özgeçmişleri bir yana bırakarak genç mimarların düşüncelerinin yansımaları ile kendi mimarlık anlayışımı aktarmak niyetindeyim… Bugüne dek yazı dizisinde yer alan mimarlar Eyusta Tasarım ve Mimarlık Atölyesi’nden İbrahim Eyüp, SO? Mimarlık’tan Sevince Bayrak, ikikerebir’den Kutlu Bal, Baraka Mimarlık’tan Abdurrahman Çekim, NDAO’dan Nurçe Düzalan, Project Design Group’tan Murat Şahin, FREA’dan Fatih Yavuz, Halükar Mimarlık’tan Gamze İşcan, ONZ Architects’ten Onat Öktem, Özlem Altınkaya Genel, Güray Oskay, Nil Aynalı Eğler, BINAA’dan Burak Pekoğlu, Özden Demir, NOBON’dan Cenk H. Dereli, Elif Simge Fettahoğlu, NSMH’den Hakan Deniz Özdemir, GAD’dan Nesime Önel, Atölye Kolektif’ten Arif Bıltır, Bahar Lakerta Elmaslı ve Dicle Hökenek oldu. Söz konusu genç mimarların ortak özellikleri arasında mimari proje yarışmalarına katılmaları, yaptıkları akademik çalışmalar, usta – çırak ilişkisinden yetişmiş olmaları ve en önemlisi fiziksel çevre ile ilgili kurguladıklarıdüşünsel ürünler başı çekiyor.
I
prepared a special article series that introduce the young architects for the Architectural supplement of Istanbul News Art. I mentioned about 21 architects who are in the prime of their professional practice, their perspective to architecture and the products which are the outcomes of all this process… And I go on telling. If you are also a young architect and would like to take place in this article series, you may contact me via selinbicer@gmail.com... In this compilation I made for Natura, I intend to put the products or backgrounds aside and mention about the thoughts of the young architects and my own architectural concept… The architects who have taken place in the article series to date are IbrahiEyup from Eyusta Design and Architecture Workshop, SevinceBayrak from SO? Architecture, Kutlu Bal from Ikikerebir, Abdurrahman Cekim from Baraka Architecture, NurceDuzalan from NDAO, Murat Sahin from Project Design Group, FatihYavuz from FREA, GamzeIscan from Halukar Architecture, OnatOktem, OzelmAltinkayaGenel, GurayOskay, Nil AynaliEgler from ONS Architects, BurakPekoglu, OzdenDemir from BINAA, Cenk H. Dereli, ElifSimgeFettahoglu from NOBON, Hakan DenizOzdemir from NSMH, NesimeOnel from GAD, ArifBiltir, LakertaElmasli and DicleHokenek from AtolyeKolektif. The common features of the above mentioned architects are their participation in architectural project competitions, their academic studies, their background of master-apprentice relationship and most importantly the fictive products they fictionalize regarding the physical environment.
İbrahim Eyüp İbrahim Eyüp, 2008 yılında Olcay Eyüp ile birlikte kurduğu Eyusta Tasarım ve Mimarlık Atölyesi’ni şu sözlerle açıklıyor: “Toplumun içinde bulunduğu durumun yansımasını göstererek kurulacak olan yeni, güzel, insanca yaşamı da her yönüyle yansıtabilmek için, tasarım(ı) oluşturmak, yapmak ve düşüncelerimizle durduğumuz yeri belirlemek ilkemiz oldu. Tasarım ile yaşamdaki karmaşıklığı düzenleyip birleştirerek onlara yüklenen anlaşılamayan anlamları, anlaşılır hale getirmek de hedefimiz oldu.” İbrahim Eyüp, Eyusta Tasarım ve Mimarlık Atölyesi çatısı altında tasarımlarında zanaat çevresinde bağlamsal olmayı, yerel duyarlılık, kalıcılık, yere bağlılık ve dış etkenleri algılamayı, tarihsel - bağlamsal ve kültürel ilişkilerle diyaloğu öncelikli sayan bir mimari anlayışın araştırmasını, öğrenimini, çalışmasını ve uygulamalarını yapıyor. Ekibiyle birlikte kültür yapıları, ofis, konut, karma kullanımlı yapılar, eğitim ve dini yapılar ile iç mekân tasarımlarını içeren zengin bir yelpazede ürünler veriyor. Ibrahim Eyup,tells about Eyusta Design and Architecture Workshop he established together with OlcayEyup in 2008: “Our principle is to form and realize the design and determine the place we stand with our thoughts in order to completely reflect the new and beautiful human life that will be established by reflecting the situation of the society. Our target is to make the incoherent meanings attributed to design and complication of life understandable by arranging and uniting them.” Ibrahim Eyup realizes in his designs in EyustaDesign and Architecture Workshop being contextual in craft, perceiving local sensibility, permanence and external factors, researching, learning, studying and applying an architectural concept that prioritizes the dialogue with historical-contextual and cultural relations. He presents together with his team a rich variety of products that consist of cultural structures, offices, residences, composite-usage structures, educational and religious structures and interior design.
natura | 84
mimar serisi | architect series
Kutlu İnanç Bal Kutlu İnanç Bal, 2010 yılında Hakan Evkaya ile ikikerebir’i kurdu. ikikerebir hayal kuran, düşünen ve kurulan hayalleri gerçekleştirme iddiasında bulunarak yola çıkan bir oluşum. Kurulduğu ilk günden itibaren mesleki pratiğini farklı ölçeklerde, farklı alanlarla beslemeyi ilke edinmiş ekip, mimari ve iç mimari tasarım, projelendirme ve mesleki kontrollük alanlarında hizmet verirken, bir yandan tasarım alanında en doğru iş alma yöntemi olduğuna inandığı ulusal ve uluslararası yarışmalara katılmaya devam ediyor. ikikerebir için tasarım, içi boşaltılmış bir biçimcilik, zamandan ve yerden kopuk bir kimliksizlikten uzak olmalı. Projelerinde özgünlük en önemli kriterken yenilikçi, heyecanlı ve dinamik tasarımlar, sürdürülebilir ve ekolojik bir mimarlık anlayışıyla birleşiyor. Kutlu İnanç Bal,established ikikerebir in 2010 with Hakan Evkaya. ikikerebir is a formation that dreams, thinks and claims to realize the dreams. Since the first day it was established, the team that adopted as a principle to feed its professional practice in different scales and different areas continues to participate in national and international competitions because they believe that it is the best method of getting jobs in the field of design while giving services in the fields of architectural and interior architectural design, project design and professional supervision. Design for ikikerebir should be an emptied formalism and far from being identity-free disconnected with time and place. While genuineness is the most important criteria in their projects, innovative, exciting and dynamic designs meet with a sustainable and ecologic architectural concept.
Sevince Bayrak Göktaş 20 07 ’de Ora l Gök t a ş’la beraber SO? M imar lık ve Fikr iyat ’ı kurdular. 20 0 9 ’da İs t anbul’da , L SE Cit ies progra mı t araf ından düzenlenen Ur ban Age kapsa mındaki ara şt ır ma ç a lı şma sında yer a ldı. Ulusa l yar ı şma larda ödül a lan projeler inin yanı sıra İs t anbul Moder n – MOM A PS1 işbir liğ i ile gerçekleş t ir ilen Yeni M imar lık Progra mı YA P2013 kapsa mında Göğe Bakma Durağ ı isimli projeler i bir inci seçildi ve uygulandı. She established SO? Architecture and Ideas in 2007 together with Oral Goktas. She attended the research made within the context of Urban Age by the LSE Cities program in 2009 in Istanbul. Besides her projects that won prizes in national competitions, the project called Sky Watch Stop was chosen the first and applied in the New Architectural Program YAP2013 that was arranged in cooperation with Istanbul Modern – MOMA PS1.
Murat Şahin
2015’te Project Design Group adı altında yeni bir oluşumun temellerini atan Murat Şahin, tasarım anlayışını ve mimarlığını şu sözlerle açıklıyor: “Tasarımın tüm hallerini deneyimleyebilmek… (Tasarımın kaç hali var acaba?) Tasarım süreci verilen ‘karar’lardan çok ‘vazgeçiş’lerle şekillenir. Bu vazgeçişlerin seçim sürecinde farklı disiplinlerin / bilgi birikimlerinin etkili olması, tasarımcı için ‘alışagelmiş’ süreci ‘ezber bozan’ bir kurgu içine sokması, bu kurgunun oluşturduğu sürecin merakı bile tasarımcıları heyecanlandırırken çıkacak ‘ürün’ün beklentisinin heyecanı… İşte bu tam olarak çoğunluğun bir olma çabasının vermiş olduğu heyecan… ‘Bellek’tekiler, ezber cümleler kurmak neden ki… Önce bizim ezberlerimiz bozulacak… Tasarım sürecindeki vazgeçişlerin boşluklarını konuşarak… Ama en önemlisi serbest mimarlık yapıyorsan işin sonunda başını yastığa koyduğunda uyuyabileceksin…’ Murat Şahin who founded in 2015 a new establishment called Project Design Group expresses his design and architecture concept as follows: “Experiencing all states of design… (How many states does design have?) The design process is formed by the cessions more than the decisions. The effect of these cessions on different disciplines/knowledge during the process of choice, the transformation of the ‘usual’ process of the designer into a ‘frame breaking’ fiction, the excitement of ‘product expectation’ even while the designer is excited due to the curiosity of the process formed by this fiction… There is no need to repeat the sentences in our memories. We should break our own frames first by speaking about the gaps of cessions in the design process. But the most important thing in freelance architecture is that you should be able to sleep peacefully at the end of the day.
natura | 85
mimar serisi | architect series
Nurçe Düzalan
Eski eser yapı koruma sorunları üzerine İstanbul’da çeşitli mimarlık ofislerinde çalıştıktan sonra 2012’de Özge Açan ile beraber NDOA Mimarlık’ı kurdu. Eski eser anıtsal yapılarla ilgilendikleri kadar modern mimari ve sorunlarıyla da ilgileniyor. NDOA Mimarlık uygulamasını yürüttüğü projelerde kendi tasarımları olan aydınlatma ve mobilya ürünlerinin kullanımına özellikle önem veriyor. She established NDOA Architecture together with Özge Acan in 2012 after working in various architecture offices in Istanbul regarding problems of relic preservation. They also are interested in problems of the modern architecture as well as the relics. NDOA Architecture puts emphasis on using theirown lightening and furniture designs in the projects they execute.
Onat Öktem
Farklı ölçeklerde projeler tasarlayıp uygulamakta olan mimar meslek hayatını ONZ Mimarlık’ta sürdürüyor. ONZ Mimarlık, 2007 yılında Onat Öktem ile Zeynep Öktem tarafından Ankara’da kurulmuş genç ve yenilikçi bir ofis. Çok disiplinli bir ofis olan ONZ Mimarlık farklı ölçeklerde projeler geliştiriyor. Uluslararası ağı sayesinde yurtiçi ve özellikle yurtdışında kapsamlı birçok projenin içinde yer alan ekip, mimari anlayışını coğrafi sınırların ötesine taşımayı hedefliyor. Mimarlık aracılığıyla daha iyi bir çevrenin ve daha sağlıklı kentlerin üretilebileceğine inanan ONZ Mimarlık, bu sebeple yaptıkları projelerde sürdürülebilir tasarım öğelerini üretimin bir parçası olarak ele alıyor. Sürdürülebilirliği tasarım sonrası eklenen bir ürün olarak değil ama tasarıma yön veren ve onu şekillendiren bir araç olarak gören ekip bu konuda birçok akademik çalışma da yürütüyor. Hiçbir mimari ürünün bağlamından bağımsız var olamayacağına inanan ekip bu uğurda birçok farklı ülkeden disiplinler arası ekiple çalışarak projeler üretiyor. Bu anlayış içerisinde ONZ Mimarlık son dönemde New York, Chicago, Miami, Belçika, İtalya, Dubai, Moskova ve Beyrut başta olmak üzere, ulusal ve uluslararası mimari ve kentsel tasarım yarışmalarında ödüller aldı. The architect who designs and executes projects in various scales carries on his professional life in ONZ Architecture. ONZ Architecture is a young and innovative office established in Ankara in 2007 by Onat Öktem and Zeynep Öktem. ONZ Architecture is a much disciplined office and executes projects of various scales. The team targets to take their architectural concept beyond the geographical borders since they attended many comprehensive projects inland and abroad by means of their international network. ONZ Architecture believes that architecture contributes in a better environment and healthier cities. For this reason they take the sustainable design elements as a part of the production in their projects. The team applies the sustainability as an element that directs and forms the design rather than a product added after design and has many academic researches about this subject. The team believes that no architectural product may survive without its context and produces projects by working with inter-disciplinary teams from various countries for this purpose. Within the context of this concept, ONZ Architecture recently got awards in national and international architectural and urban design competitions arranged in New York, Chicago, Belgium, Italy, Dubai, Moscow and Beirut.
Gamze İşcan
Daha önce hobi olarak başladığı Dans Kulübü’nde gösteri grubuna seçilince 1 sene boyunca derslere girmeyip sadece dans etti. “Mimarlık mı, yoksa dans mı?” diye aklına düşmesinin, başka bir şey yapabilme seçeneğinin ve bunun okul hayatında çıkmasının mesleğini daha çok sevmesine sebep olduğunu düşündü. Mimarlığı seçti. Hala da öyle düşünüyor. Mimari yarışmalara hiç katılmadı, belki İşcan bir gün katılabileceğinden bahsediyor. Kişisel olarak, hayatta “yarışmayı” pek sevmemesinin yanı sıra; işi işveren ile yapmanın, birlikte alınan yolun, mesailerin, birbirini talepleri gerçekten tanımanın - projeyi getirdiği noktanın onun için daha heyecan verici olduğunu ifade ediyor. İşcan’ın kente, mimarlığın Türkiye’deki uygulanma biçimine, biçimciliğe, mesleki etiğe, kentsel hafızanın bu kadar kolay zayıflatılmasına, doğa düşmanlığına, görgüsüzlüğe ve tüketim kültürüne dair bir sürü derdi var! Ancak bunları henüz daha söylememiş... 2012 yılında, Bilge Kalfa ile Halükar Mimarlık’ı kurdu. Halükar Mimarlık’ın niyeti ise çok açık; ilk kurulduğu günkü “deneme ve deneyimleme” heyecanını hiç kaybetmemek. When she was elected to the performance group of the dance club she joined as a hobby, she danced for 1 year and skipped the lessons. The thought of ‘’Architecture or dance?’’, the option of being able to do something else and experiencing this situation in school life made her love her profession who chose architecture. She still thinks so. She never participated in the architectural competitions but she says she may participate someday. Besides the fact that she does not like to compete personally, she expresses that doing the job together with the employer, the hours spent for work, knowing each other and each other’s requirements, the point where the project reaches are more exciting for her. İşcan has many troubles regarding the city, the way architecture is applied in Turkey, formalism, professional ethics, weakening the urban memory so easily, the hostility against nature, solecism and consumption culture! But she still did not mention about them… In 2012, she established Halükar Architecture with Bilge Kalfa. The intention of Halükar Architecture is very clear; never losing the excitement of ‘’experiencing’’ since its establishment.
natura | 86
mimar serisi | architect series
Fatih Yavuz
2003 - 2013 yılları arasında kurucu ortağı olduğu onbir41 deneyiminden sonra mimarlık çalışmalarını FREA çatısı altında Ömer Emre Şavural ile birlikte Ankara’da devam ediyor. FREA taze fikirler arayışına yoğunlaşmış bir tasarım ofisi olmayı hedefliyor. Genç ve yenilikçi bir mimarlık ve kentsel tasarım ofisi olarak her yeni probleme taze fikirler ve yaratıcı çözümler üretmeyi amaçlıyor. Kolektif üretimin gücüne ve taze kalmanın yolunun mimari yarışma platformundan geçtiğine inanan ekip katıldığı mimari proje yarışmalarında çeşitli ödüller aldı. Bugüne kadar çeşitli ölçeklerdeki projelerinde kullanıcı memnuniyeti ve bulunduğu çevre ile kurduğu iletişimi önemseyen bir mimari pratiği benimsedi. Niteliğin nicelikten önde geldiğine inanıyor. Problemin salt çözümünden çok problemin dert edilmesine ve sonuç ürün kadar sürecin de niteliğine odaklanıyor. After his experience as the founder of onbir41 in 2003-2013, he carries on his architectural endeavors under the roof of FREA together with Ömer Emre Savural in Ankara. FREA targets to be a design office that concentrates on fresh ideas. It aims to solve each new problem with fresh ideas and creative solutions as a young and innovative architectural and urban design office. The team who won various prizes in architectural project competitions believes in the collective production power and that staying fresh depends on passing through the architectural competition. They adopted an architectural practice that considers customer satisfaction and the communication established by the environment in their various projects up to now. They believe that quality supersedes quantity. They concentrate on worrying about the problem rather than just solving the problem and on the quality of the process as much the resultant product.
Özlem Altınkaya Genel
2012’de Har vard Üniver sitesi Graduate School of Design (GSD)’da Doc tor of Design progra mının kent sel t a sar ım ve planla ma bölümünde dok tora sına ba şladı. A lt ınkaya‘nın dok tora ç a lı şma sı Har vard GSD’deki Aga Khan Progra mı t araf ından des tekleniyor. Burada Cit ies by Design ve Ur banizat ion in the Ea s t A sian Region der sler inde a sis t anlık yapt ı. A lt ınkaya’nın Prof. Ha shim Sar kis ve Prof. Peter Rowe danı şmanlığ ında yür üt tüğü tez ç a lı şma sı, Mar mara Denizi etraf ındaki kent sel oluşumun 20. yüz yıl ba ş ından it ibaren geçirdiğ i dönüşüme “bölge” ölçeğ inden bakıyor ve bu bölgenin Akdeniz ve Karadeniz “hinter land”ler i ile et kileşimler ini inceliyor. Ara ş t ır ma sında çevre t ar ihi (environment a l his tor y), t ar ihsel coğraf ya , kent t ar ihi, kent sel coğraf ya , coğraf i beş er i bilimler (GeoHumanit ies), eleş t irel kar tograf ya (cr it ic a l c ar tography) ve coğraf i bilgi sis temler i gibi far klı disiplinlerden yarar lanıyor. Mar mara Denizi etraf ındaki kent sel gelişimi çok ölçekli (uluslarara sı, bölgeler ara sı ve ş ehir ler ara sı) bir metodoloji ile ana liz ederek İs t anbul’un kent sel dönüşümüne da ir ilişkisel bir çerçeve çizmeyi a maçlıyor. Tez ç a lı şma sıyla kent t ar ihi ya zımında kent – kır, yap ılı çevre – pey za j kutupla şma lar ını geçer siz kılan, melez kent teor iler ine kat kıda bulunmayı umuyor. A lt ınkaya 2014 -2015 akademik yılında Kadir Ha s Üniver sitesi İs t anbul Ara ş t ır ma lar ı mer ke zinde misaf ir ara ş t ır mac ı olarak görev yap ıyor ve İs t anbul’da saha ara ş t ır ma sını yür ütüyor. Aynı za manda Har vard Üniver sitesi Mellon Init iat ive for Ur banism in the Humanit ies İst anbul Por t a lı’nda ara ş t ır ma görevlisi olarak ç a lı ş ıyor. Bu proje kapsa mında Prof.Dr. Murat Güvenç ve Prof.Dr. Sibel Bozdoğan ile bir lik te İs t anbul’un t ar ihsel gelişimine a it kaynaklar ı (Goad ve Per vit itch Har it a lar ı, Şar k Tic aret Yıllıklar ı, Reş at Ekrem Koçu’nun İs t anbul Ansiklopedisi gibi) kent in çok kat manlılığ ını bet imleyen (eski fotoğraf lar, f ilmler, met inler, vb.) faklı ma lzemeler le, yeni geliş en araçlar ve metodolojilerden fayda lanarak, disiplinler ara sı bir çerçevede değer lendir iyor lar. She s t a r ted her doc torate in t he urba n design a nd pla nning depa r t ment of t he D oc tor of Design progra m in Graduate Sc hool of Design (GSD) in Ha r va rd Univer sit y in 20 12. The doc torate resea rc h of Alt ınkaya is suppor ted by t he A ga K ha n Progra m in Ha r va rd GSD. She worked a s a n a ssis t a nt here in t he cour ses of Cit ies by Design a nd Urba nizat ion in t he E a s t A sia n Region. The t hesis t hat Alt inkaya is writ ing under t he super vision of Prof. Ha shimS a rkis a nd Prof. Peter Rowe s t udies t he t ra ns format ion urba n format ion a round t he M a rma ra Sea since t he beginning of t he 20 t h cent ur y t a king it into considerat ion a s “region” a nd reviews it s interac t ion wit h t he M editerra nea n a nd Blac k Sea “hinterla nds”. In her resea rc h, she is benefit t ing from va rious disc iplines suc h a s environment al his tor y, his toric al geogra phy, urba n his tor y, urba n geogra phy, Geo Huma nit ies , c rit ic al c a rtogra phy a nd geogra phic al informat ion s ys tems . She t a rget s to draw a relat ional fra me of Is t a nbul’s urba n t ra ns format ion by a naly zing t he urba n development a round M a rma ra Sea wit h a mult i-sc aled (internat ional, inter zonal a nd interurba n) met hodo log y. She hopes to cont ribute to t he t he c rossbreed urba n t heories t hat invalidate t he urba n-rur al, built environment-la ndsc a pe pola rizat ions in t he urba n his tor y. Alt ınkaya work s a s a gues t resea rc her in K adir Ha s Univer sit y Is t a nbul Resea rc h Cent re in t he 20 14 -20 15 ac ademic yea r a nd exec utes her field resea rc h in Is t a nbul. At t he s a me t ime work s a s a n a ssis t a nt in Ha r va rd Univer sit y M ellon Init iat ive for Urba nism in t he Huma nit ies İs t a nbul Por t al. Wit hin t he contex t of t his projec t , she a nd Prof. Dr. M urat Guvenc a nd Prof. Dr. M urat Güvenç a nd Prof. Dr. Sibel Bozdoğ a n, evaluate t he sources rega rding t he his toric al development of Is t a nbul (Goad a nd Per vit itc h M a ps , E a s tern Trade Yea rbook s , Is t a nbul Enc ylopedia of Re ş at Ek rem Koç u) wit h dif ferent materials (old photogra phs , movies , tex t s etc .) t hat por t rays va rious layer s of t he c it y wit hin a n inter- disc ipline fra me .
natura | 87
mimar serisi | architect series
Nil Aynalı Eğler
Ayna lı, 2013 yılından it ibaren ç a lı şma lar ını bağ ımsız olarak sürdür meye ba şladı. İsma il Eğ ler ve Elif Tekir ile bir lik te YOĞUN LUK isimli sanat inisiyat if ini kurdu. İnisiyat if in temel meselesi, sanat et kinliğ i ile mekân deneyiminin ilişkisi... Sanat ür ünü ile mekân ara sındaki kaç ınılma z et kileşimi bir adım öteye götürerek, mekânın biz zat kendisini sanat sa l üret im için bir ba şlang ıç nok t a sı kılmak. YOĞUN LUK’t a sergi süreci ekibin “mekân“la kar ş ıla şma anı ile ba şlıyor. Seçilen mekânın kendine özgü varoluşsa l nitelikler ine nüfuz et meye ç a lı ş ılarak ve bu nitelikler i c anlandırac ak bir kurgu oluştur uluyor. Sanatç ılar bu kurgu çerçevesinde mekân ile kendi kişisel ilişkiler ini kur ma lar ı için davet ediliyor. A maç , sanat işler inin, içinde var olac ağ ı mekân ile olabildiğ ince yoğun bir ilişki içer isinden or t aya ç ıkma sını tet iklemek. En sonunda da mekân ve işler in bir bir iyle bütünleş t iğ i, bir bir ini çoğa ltt ıklar ı bir deneyim sunmak. Aynalı c a rries on her ac t ivit ies independent ly since 20 13 . She es t a blished t he a r t init iat ive c alled YOĞU N LU K toget her wit h İsmail E ğler a nd Elif Tekir. The ba sic issue of t he init iat ive is t he relat ion bet ween a r t ac t ivit y a nd place experience…The inevit a ble interac t ion bet ween t he a r t produc t a nd place is t a ken one s tep fur t her. M a king t he place it self t he s t a r t ing point of t he a r t is t ic produc t ion begins at t he moment when t he exhibit ion process tea m of YOĞU N LU K meet s t he “place”. A fic t ion is formed by t r ying to penet rate into t he exis tent ial feat ures of t he c hosen place a nd revive t hese feat ures . The a r t is t s a re invited to form t heir per sonal relat ions wit h t he place wit hin t his fic t ion. The aim is to t rig ger t he outcome of t he a r t from t he intense relat ion formed wit h t he place it exis t s . A nd at t he end , to present a n experience in whic h t he place a nd work s become integrated a nd enha nce eac h ot her.
Güray Oskay
Mimarlığı ele alış şekli, önce İhsan Bilgin ardından Yılmaz Değer’in ofislerinde çalıştığı dönemde şekillendi. Farklı ofislerde birçok farklı ölçekte projede çalıştı. 2008 yılından bu yana; konut, ofis, mağaza, otel gibi farklı ölçeklerde iç mekân ve mimari projeler üzerine serbest çalışmalarını sürdürüyor. Güray Oskay, ayrıca Sibel Özdoğan ve Selin Feyzioğlu ile birlikte bir çağdaş sanat sergisi düzenliyor. 2015 yılında üçüncüsü gerçekleşecek Değiş Tokuş Sergi isimli organizasyon çeşitli sanat dalları ve sanatçı gruplarını bir araya getiriyor. Tüm eserlerin satılık olduğu sergiyi benzerlerinden ayıran özelliği bu alışverişte para geçmiyor olması. Ziyaretçilerin eser sahibi olmak için sanatçıya farklı bir teklif sunması gerekiyor. 2011 ve 2013’te gerçekleşen iki serginin yalnızca açılış geceleri bile yüzlerce ziyaretçi çekti ve 60’ın üzerinde eser ziyaretçiler ve sanatçılar arasında değiş tokuş edildi. Her tür kavramsal zeminin bu denli kayganlaştığı bir dünyada mimarlığa yaklaşımı, akımların “yapmacıklığı” veya kendi kendini kısıtlayan çerçevelerinin uzağında konumlandırmanın doğruluğuna inanıyor Oskay. Yeni bir tasarıma yaklaşırken, önceden belirlenmiş bir doğrular, yanlışlar veya kurallar setini reddederek, o spesifik konu veya yerin kurallarını tanımlamaya uğraşıyor. Yer, ihtiyaçlar, fiziksel koşullar gibi girdileri neden-sonuç çerçevesinde bir araya getirmek tasarım metodunun vazgeçilmezi. Bu bağlamda denilebilir ki, mesleğe adım attığından beri büyük hayranlık duyduğu ancak beraberinde çok fazla yük taşıdığını düşündüğü modernizmden kendisine çıkarttığı en önemli parça ise rasyonelizm. Bir projenin tutunacağı ana fikir veya fikirler her yeni tasarımda aynı kaynağa tutunmayabilir. Bir yapıyı “yer” var ederken, bir başkası sadece kullanılması zorunlu bir malzemeden bile yola çıkabilir. His approach to architecture was shaped in the period he worked at the office İhsan Bilgin firstly, and then Yılmaz Değer. He experienced projects of various scales in different offices. Since 2008; he works freelance in interior design and architectural projects in different scales such as residence, office, store, and hotel. Güray Oskay also arranges contemporary art exhibition together with Sibel Özdoğan and Selin Feyzioğlu. The organization called Değiş Tokuş Sergi which is arranged for the third time in 2015 brings together various art branches and art groups. The difference of this exhibition where all works are for sale is that money is not used to buy them. The visitors should give a different offer to the artist in order to get the art work. Even the opening nights of the two exhibitions tat realized in 2011 and 2013 were visited by hundreds of visitors and more than 60 art works were swapped between the visitors and artists. In a world where any kind of conceptual surface becomes slippery, Oskay believes in positioning the approach to architecture far away of the environments that limit themselves or the “insincerity” of art movements. He tries to define the rules of that specific subject or place by refusing the previously determined rights, wrongs or rules when approaching to a new design. It is the indispensable of the design method to bring together inputs such as place, necessities, and physical conditions within the context of causeeffect. In this regard, we can say that rationalism is the most important part he extracted for himself from modernism that he admired since he started this profession but thought that it brought lots of burden. The main idea or ideas on which a project is based may not be based on the same source in every new design. While the “place” creates a structure, another may start from a material which is just obligatory to use.
natura | 88
mimar serisi | architect series
Hasan Cenk Dereli Kendi ifadesi ile, “mimari tasarımın yanında endüstri ürünleri tasarımı, grafik tasarım ve yaratıcı fikir alanlarındaki meraklarına dair bir üretme ve paylaşma bahanesi” olarak NOBON blogunu başlattı. 2008 - 2012 yılları arasında dijital bir paylaşım ortamı olan NOBON markası ile farklı alanlarda tasarım işleri ve uygulamalar yaptı. “İlham veren yaratıcı bir ortamın var olabilmesi için sadece tasarlamanın yetmediğini, o ortamın örgütlenmesi gerektiğini” söyleyerek buluşmalar düzenledi. 2010 - 2012 yılları arasında İstanbul Beyoğlu Tomtom Mahallesi’nde nobonLounge adında bir mekân yaratarak burada yaratıcı endüstrilerde iş üreten kişileri bir araya getiren etkinlikler ve atölyeler düzenledi, benzer motivasyondaki fikirlere ev sahipliği yaptı. Saitali Köknar’ın bilimkurgu filmlerin prodüksiyon tasarımına dair verdiği bilgilerle başlayan “mimarlar için filmler”, yaratıcı endüstrilerin parlak dünyasında pek konuşulmayan konuların tartışıldığı “karanlık taraf”, Nazlı Ödevci ve Fulya Tekin ile beraber organize ettiği “Giysi Takası” bu etkinliklere örnek olarak verilebilir. 2011 yılında Paris - Parsons Üniversitesi’nde yaratıcılık odaklı Creative Residency programına seçildi. Aynı yıl Açık Radyo’da, “mimarlığın tüm hallerine dair konuşmalar” yapmayı hedefleyen, o günden bu güne İpek Akpınar, Hüseyin Kahvecioğlu, Volkan Taşkın, Yelta Köm ve Yağmur Yıldırım’ın da program yapımcısı olarak dâhil olduğu ve halen devam eden Açık Mimarlık radyo programını hazırlamaya ve sunmaya başladı. Hayrettin Günç ve Yelta Köm ile bağımsız bir tasarım medyası denemesi olan KONTRAAKT projesini yarattı. 2012 yılından beri İzmir’de yaratıcı ortamı kışkırtmak için çalışıyor. “İzmir’de yapacak hiçbir şey yok, kimse ilginç bir şey yapmaz” gibi klişelerin üzerine giden PechaKucha İzmir etkinliği ile kentte yerel ulusal ya da uluslararası çapta ilham veren işler yapan kişileri arıyor, buluyor ve onları kitlelerle buluşturuyor; onların profillerinin görünür olabileceği bir veri tabanı oluşturuyor. Sanatçı Ekin İdiman ile İzmir’den ve dünyadan video sanatçılarının işlerini sergiledikleri ve onlarla sanatçı konuşmaları düzenledikleri 37 Video Sanatı Galerisi’ni yürütüyor. İzmir’de tasarım, moda ve müziği buluşturan Rendezvous adlı etkinliği Tamer Varis ve Fatih Uysal ile beraber organize ediyor. Yurtiçi ve yurtdışında farklı üniversitelerde proje stüdyosu ve atölye çalışmaları yürütüyor. 2013 yılından beri Herkes İçin Mimarlık Derneği’nin üyesi ve proje koordinatörlerinden biri olarak derneğin çeşitli tasarım çalışmalarını, araştırmalarını ve uygulama çalışmalarını yapıyor. NOBON ile tasarımın farklı alanlarına ve tasarım süreçlerine dair araştırmalar yapmaya ve projeler üretmeye devam ediyor. With his own expression, he started the NOBON blog as “an excuse of production and sharing regarding his interest in the fields of industrial products design, graphical design and creative idea besides architectural design”. He realized design works and applications in different fields with the NOBON trademark which is a digital sharing environment in 2008-2012. He arranged meetings by saying “Just designing is not enough for the existence of an inspiring creative environment, that environment should be reorganized”. In 2010-2012 he created a place called nobonLounge in Istanbul Beyoğlu Tomtom District and arranged activities and workshops that gather people who produce works in creative industries and hosted ideas with similar motivation. Some of these activities are “films for architects” which started with the information he gave about the production design of Saitali Köknar science fiction movies, “the dark side” where subjects that are not much spoken in the glamorous world of creative industries are discussed, “clothes swap” organized together with Nazlı Ödevci and Fulya Tekin. In 2011 he was elected to the Creative Residency program in Paris-Parsons University which is a creativity oriented program. The same year in Açık Radyo (Open Radio), he started to prepare and present a radio program called Open Architecture that targeted to make “discussions about all states of architecture”, where İpek Akpınar, Hüseyin Kahvecioğlu, Volkan Taşkın, Yelta Köm and Yağmur Yıldırım were involved as program producers and that still continues. He created the KONTRAAKT project which is an independent design media trial together with Hayrettin Günç and Yelta Köm. Since 2012 he is working in Izmir in order to provoke the creative environment. With the activity called PechaKucha which fights clichés such as “There is nothing to do in Izmir, nobody does anything interesting”, he looks for people who realize inspiring works in the national or international levels, finds them and has them meet with the public; he forms a data base where their profiles are seen. He runs together with artist Ekin İdiman the 37 Video Art Gallery where video artists from Izmir and the world exhibit their works and artist discussions are made with them. He organizes together with Tamer Varis and Fatih Uysal an activity called Rendezvous which gathers design, fashion and music in Izmir. He runs a project studio and workshop works in different universities inland and abroad. Since 2013 as the member and one of the coordinators of Association of Architecture for Everyone, he runs various design works, researches and application works of the association. He continues make researches and produce projects regarding different fields of art and design processes with NOBON.
natura | 89
mimar serisi | architect series
Özden Demir
Demir, mimarlığa bakışını şu şekilde açıklıyor: “Çocuklar için bir eğitim yapısı tasarlama fikri heyecan vericiydi. Renkler, malzeme, ölçek, hepsi başlı başına bir konuydu. Ama bu ülkede mimarlık yapma gerçeğiyle yüzleşmek gerekti yine. Aldığınız eğitim ve edindiğiniz disiplinle, işin pratiğinde tecrübe ettiğiniz gerçekler arasındaki çelişkide bocalamadan, belli koşullar altında en iyiyi yapmaya çalışmak, işte mücadele burada başlıyor. Uğur Tanyeli’nin bir makalesinde geçiyor ‘düş yıkımları yaşamanın olağanlığı’. Özellikle bu coğrafyada konvansiyonel yapı yapma pratiğinde, zorlukları çok ciddiye almadan, ama çok da göz ardı etmeden bir denge bularak sürdürmeye çalışıyorum. Üretimdeki kalitenin seviyesi, maddi sınırlar, nitelik değil sonsuz nicelik-metrekare beklentileri, imar kanunlarının kimi zaman tuhaf kısıtlamaları, (istisnalar dışında) işverenle iletişimdeki zorlukla birleşiyor. Bununla beraber işin ideolojik boyutu devreye giriyor. Mesela eğitim yapısı, bir tür etüt merkezi olarak tasarladığınız bir yapının ilerleyen zamanlarda nasıl bir sistemin, ne tür bir alternatif eğitimin içinde var olacağını kestirememek gibi. Çünkü iktidar ve egemen ideoloji kendi varlığını her alanda göstermek istiyor. Biçimden ziyade, öngöremediğiniz bir kullanım dili ve içerik, yani yaşamın kendisi her zaman olduğu gibi yapının fiziksel varoluşunun önüne geçiyor, belki geçmeli de... Mimarlık bu nedenle sürprizlere, düş kırıklıklarına çok açık bir alan. Yine de olanı kendi bağlamında değerlendirebilmek çok önemli. Özellikle bu coğrafyada konvansiyonel yapı yapma pratiğinde, zorlukları çok ciddiye almadan, ama çok da göz ardı etmeden bir denge bulmaya çalışıyorum. Küsmemek, güç almak, beslenebilmek ve bir mimar olarak özgürleşmek için başka alanlara da ihtiyacım var.” Bu alan uzun süredir video ile beraber çeşitli sanat işleri. Emre Arolat’ın daveti ile 2012 yılında gerçekleşen İKSV 1. İstanbul Tasarım Bienali için çektiği “Net 17950” filmi, başkahraman Ali’nin bir hafriyat döküm alanında eşyalar arasındaki hafıza arayışı ve kaydetme halinin 8 dakikalık bir kurgusuydu. Deneysel bir kurguya sahip olan film, kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle yaşanan yıkımlar sonrasındaki kent - bellek ilişkisini konu ediyordu. Film birçok ulusal ve uluslararası festivalde gösterildi, 24. Ankara Film Festivali’nden 4 dalda ödül aldı. “Ali’nin mekânı müze ile ev arasında tanımsız bir yer. Her noktası tasarlanmamış görünmek üzerine tasarlandı. Kent üzerine düşünme-yazma sürecinden sanat tasarımına, daha sonra da kurgusuna kadar kapsadığı tüm disiplinlerle bu iş de mimarlığın kendisiydi aslında. Hem zaman-mekânı, hem hareketi hem de kurguyu kapsadığı için video söz söyleyebildiğim doğru bir alan gibi geliyor özgürleşmek için.” 2014 Kasım ayından beri, ODA18 ismi ile kurdukları, Asmalımescit Sokak No: 23/18’deki atölyelerinde, ortakları ve dostları mimar İlhan Düz ve İnşaat Mühendisi Oral Doğu ile Atmaca Gayrimenkul için tasarladıkları, Bahçeşehir’de bulunan iki konut yerleşimi üzerinde çalışıyor. Demir expresses his approach to architecture as follows: “The idea of designing an educational structure for children was exciting. Colors, material, scale, each of them was a subject on its own. But I had to face the reality of being an architect in this country. Without faltering between the education and discipline you got and the realities you experience in the practice of work, the struggle begins here trying to do the best under specific circumstances. It is mentioned in one of Uğur Tanyeli’s ar ticle ‘disappointment is the normality of life’. I am trying to find a balance in the conventional structure practice of this geography without taking the difficulties seriously but also without ignoring them completely. The level of quality in production, the material limits, expectations of quantities instead of quality, the weird limitations of the zoning law unite with the difficulty in communication with the employer (excluding exceptions). In addition, the ideological dimension of the subject gets into play. For instance the educational system, you cannot predict in what kind of system or alternative education a structure you designed as study center will exist in the future; because the government and dominant ideology want to exist in all fields. Rather than the form, a usage language and color we cannot foresee which is also expressed as life itself, supersedes the physical existence of the structure as always, and maybe it should… For this reason architecture is a field open to disappointments and surprises. But it is still very impor tant to evaluate the reality in its content. Especially regarding the conventional practice structure in this geography, I am trying to find a balance without taking the difficulties seriously but also without ignoring them completely. I also need other fields in order not to be offended, to stay strong, to be fed and become free as an architect.” This field contains various ar t works together with the video for a long time. The “Net 17950” film he shot upon invitation of EmreArolat for IKSV 1st Istanbul Design Biennale arranged in 2012 was an 8 minutes fiction of the protagonist Ali searching for his memory and recording in an excavation area. The film with an experimental fiction was about the city-memory relation af ter destructions made due to urban transformation projects. The film was shown in many national and international festivals and received awards in 4 fields in the 24th Ankara Film Festival. “The place of Ali is an unidentified one between the museum and the house. Each point was designed to be perceived as if undersigned. This work was also a piece of architecture in fact with all the disciplines that it contained due to its process of thinkingwriting about the city, ar t design and fiction. The video seems to me like the right field where I can express myself freely since it contained the time-place, the motion and fiction.” Since November 2014, he is working on two residential projects found in Bahcesehir and he designs for Atmaca Gayrimenkul together with his par tners and friends Architect İlhan Düz and Civil Engineer Oral Doğu in their workshop called ODA18 established in the address of Asmalımescit Sokak No: 23/18.
natura | 90
mimar serisi | architect series
Burak Pekoğlu
Pekoğlu yurtdışında almış olduğu on senelik mimari eğitim ve edindiği tecrübe sonrasında hem yerel hem de küresel ölçekteki birikimlerini bir araya getirmeye çalışarak tekrar İstanbul’da konumlandırdığı merkezde şu an eğitimci ve tasarımcı mimar kimliğiyle çalışmalarını aktif olarak sürdürüyor. Pekoğlu 2012 yılında kurduğu stüdyosu BINAA (Building INnovation Arts Architecture) ile sıra dışı projeleri hayata geçiriyor. BINAA’nın hedefleri arasında; uluslararası ağını Türkiye’de keşfedilmeye açık potansiyellerle birleştirip Balat’ta kurmakta olduğu tasarım merkezinde yetenekli ve yaratıcı gözleri bir araya getirerek, tecrübe odaklı eğitimle sıra dışı projeleri sorgulamak da var. Mimarinin artık tükenmeye yüz tuttuğu şehirlerde ruhsuz binalar inşa etmektense, tasarımın ve estetiğin gelişme gösterebileceği bölgelere yönelmenin belki de bölgesel iyileşmelerin sağlanmasına imkân tanıyacağını düşünen Burak Pekoğlu, Bursa’daki “Argül Weave” isimli projesinde temel amacın yerel toplumun ve kültürün geliştirilmesi olduğunu belirtiyor. Ona göre, bir binanın / tasarımın yayılması zincirleme etkiye sahip olabiliyor ve hem o bölgenin yeni kimliğini yansıtıp hem de daha farklı iş kollarının o bölgeye girmesini sağlayabiliyor. Pekoglu, after the architectural education and experience of ten years he had abroad, tries to gather his local and global experiences together and actively carries on his activities as a trainer and designer architect in Istanbul. Pekoglu actualizes extraordinary projects in his studio called BINAA (Building Innovation Arts Architecture) and established in 2012. Among the targets of BINAA; unify his international networks with the potentials open to be explored in Turkey, gathering the skillful and creative eyes in the design center he is establishing in Balat and enquire extraordinary projects with experience oriented education. Instead of constructing soulless buildings in cities where architecture is almost extinct, BurakPekoglu thinks that most probably a regional rehabilitation will be realized by tending towards regions where design and aesthetics may develop and states that the main target in his project called “Argul Weave” in Bursa is to develop the local public and culture. According to him, the distribution of a building/design may have a butterfly effect and reflect the identity of that region as well as enabling various business lines to enter that region.
Hakan Deniz Özdemir
Kendisi aynı za manda bir müzis yen olan genç mimar, üret im süreçler i ve kavra msa l bakımdan mimar lığa en yakın duran sanat da lının müzik olabileceğ ini ve müzik ten disip linler ara sı bir yöntemle mimar lık üret imler i üzer ine birçok or t ak nok t a ç ıkar ılabileceğ ini öne sürdüğü tezi ile akademik or t a mda sunumlar yaparak olumlu ger i dönüşler a ldı. Yüksek lisans ç a lı şma lar ı esna sında “Müzik Kutusu” ismini verdiğ i “çocuklar için interak t if, mobil müzik panayır ı” projesi üzer ine ç a lı ş t ı. 2010 yılında Yahşibey’de Aykut Kök sa l’ın direk tör lüğünü yapt ığ ı Müzik ve M imar lık Wor k shop’unda bes teci Tolga Zafer Özdemir ’in “Mandelbrot Çello” isimli eser inin seslendir ileceğ i müzik mekânının t a sar ımını bes teci ile bir lik te yapt ı. 20 07 yılından bu yana NSMH bünyesinde ç a lı ş an Özdemir, mimar lığa bakı ş ını şu ş ekilde aç ıklıyor : “M imar lık en ba sit ha liyle za manın, yer in, iht iyaçlar ın, kura llar ın, f izik sel gerekler in sunduğu ve belir lediğ i ver iler i bir ya ş a ma mekânı ha line dönüş tür me ç aba sıdır. Yenilikçilikten öte var olanı ve bugüne kadar var olabilmiş olanı düzgün bir ş ekilde deva m et t irebilmeye daha çok kafa yor uyor um. Bu kadar hızlı değ iş en bir dünyada var olanı deva m et t irebilmenin yenilikçi olmak t an daha zor olduğunu düşünmek teyim.” This young a rc hitec t who is a music ia n at t he s a me t ime had posit ive feedbac k s to his present at ions in t he ac ademic environment wit h his t hesis s t ipulat ing t hat music is t he c loses t a r t bra nc h to a rc hitec t ure due to it s produc t ion processes a nd concept t hat t here a re ma ny common point s bet ween music a nd a rc hitec t ure in terms of a rc hitec t ural pro duc t ions using a n inter- disc iplines met hod. During his pos t graduate s t udies , he worked on a n interac t ive a nd mobile music f air projec t for c hildren c alled “M usic Box”. In 20 10 in t he M usic a nd A rc hitec t ure Work shop direc ted by Aykut Kök s al in Ya hşibey, he de signed toget her wit h t he composer t he music al a rea where t he piece of composer Tolga Z afer Özdemir “M a ndelbrot Cello” will be played. Özdemir who work s wit hin NS M H since 20 07 expresses his a pproac h to a rc hitec t ure a s follows: “A rc hitec t ure is simply t he ef for t of t ra ns forming t he dat a presented a nd determined by t he t ime , place , necessit ies , rules a nd physic al condit ions into a place of living. I mos t ly t hink over correc t ly maint aining what ha s exis ted unt il today rat her t ha n innovat iveness . I t hink t hat maint aining what exis t s in t his ra pidly c ha nging world is more dif fic ult t ha n being inno vat ive .”
natura | 91
mimar serisi | architect series
Nesime Önel Önel, 20 08 yılı sonunda GAD ekibine dâhil olarak proje lideri olarak görev aldı ve 3 yıldır da firma or tağı olarak çalışıyor. Önel, mimarlığın salt bir form üretme sürecinden daha fa zlasını amaçladığını düşündüğünü ifade ediyor; bir masa tasarlamak ile bir bina tasarlamanın özünde aynı “şey” olmasına rağmen mimarinin “yer” ile olan ilişkisi ve fiziksel olanın niteliğinden öte bulunduğu yere farklı bir değer katması gerektiğine inandığını söylüyor. Mimariye elindeki malzeme ile ”ara zi, çevre, işlev, program, işveren beklentileri, bütçe, vb.” insani fonksiyonları karşılayan en iyi mekânlar yaratma çabası olarak baktığını anlatıyor. Önel joined the GAD team at the end of 20 08 , worked as projec t leader and is the company par tner for three years. Önel thinks that architec ture target s more than just a form produc tion process; although designing a table is the same “thing” as designing a building in it self, she believes that architecture should add a dif ferent value to the place beyond it s relation with “place” and qualit y of the physical thing. She perceives architec ture as the ef for t of creating the best places with the existing materials that meet the humanitarian func tions such as “land, environment , func tion, program, expectations of the employer, budget etc .”.
E lif Simge F et t a hoğlu F e t t a h o ğ l u , 2 0 10 y ı l ı n d a , ye n i k u r u l a n İ s t a n b u l B i lg i Ü n i ve r s i t e s i M i m a r l ı k Fakü l t e s i d â h i l i n d e A r a ş t ı r m a G ö r e v l i s i o l a r a k ç a l ı ş m aya b a ş l a d ı . Ö n c e l i k l i o l a r a k t e k t o n i k /ye r/ b a ğ l a m ü ze r i n e yo ğ u n l a ş a n B . D e n i z Ç a l ı ş ko o r d i n a t ö r l üğ ü n d e k i 2 . s ı n ı f s t ü d yo l a r ı n d a ve P r o f. D r. İ h s a n B i lg i n i l e M o d e r n İ m a r Ta r i h i , B . D e n i z Ç a l ı ş i l e İ s t a n b u l Pe y z a j l a r ı ve İ d i l K a r a b a b a i l e Ta r i h i K e n t l e r e K e ş i f : R o m a b a ş t a o l m a k ü ze r e ke n t ü ze r i n e e ğ i l e n d e r s l e r d e ye r a l m ı ş – a l ı yo r... Ay r ı c a İ s t a n b u l Te kn i k Ü n i ve r s i t e s i ’n d e İ p e k A k p ı n a r i l e b i r l i k t e d o k t o r a ç a l ı ş m a s ı n ı s ü r d ü r ü yo r. A k a d e m i k ç a l ı ş m a l a r ı n ı n ya n ı n d a g r a f i k t a s a r ı m ve f o t o ğ r a f i l e u ğ r a ş ı yo r. S i n e m O y m a k i l e b i r l i k t e k ü ç ü k ve o r t a ö l ç e k l i i ç m e k â n p r o j e l e r i y ü r ü t ü yo r. F e t t a h o ğ l u s o n z a m a n l a r d a k i u ğ r a ş ı l a r ı i ç i n ş u n l a r ı s öy l ü yo r : “K e n t i - İ s t a n b u l ’u d e n e y i m l e m e k t e n , y ü r ü m e k t e n , f o t o ğ r a f l a m a k t a n , h a r i t a l am a k t a n ve i n c e l e m e k t e n ke y i f a l ı yo r u m: ‘ R a s t l a n t ı s a l ke n t s e l k a r ş ı l a ş m a l a r ’d a n i b r e t a l ı r ke n r a s t l a n t ı s a l o l m aya n ve r i l e r d e n ve o lg u l a r d a n ö r ü n t ü l e r ç ı k a r m a k ve b u n l a r ı g ö r s e l l e ş t i r m e k /a r ş i v l e m e k l e u ğ r a ş ı yo r u m . İ s t a n b u l , e t r a f ı m ı zd a b a ş d ö n d ü r ü c ü b i r h ı z l a h e m d ö n ü ş ü r h e m d e yay ı l ı r ke n b i r n e v ’i h i k âye a n l a t ı c ı r o l ü n e t a l i p o l m a k b u .” F e t t a h o ğ l u s t a r t e d t o w o r k a s a r e s e a r c h a s s is t a n t i n t h e n e wl y e s t a b lis h e d I s t a n b u l B ilg i U ni ve r s i t y A r c hi t e c t u r e Fa c u l t y i n 2 0 10 . S h e h a s a t t e n d e d t h e c o u r s e s t h a t c o n c e n t r a t e o n t h e c i t y s u c h a s t h e 2n d c la s s s t u d io s c o o rd i n a t e d b y B . D e niz Ç a l ı ş t h a t c o n c e n t r a t e s o n t e c t o n ic /p la c e /c o n t e n t , M o d e r n Zo n i n g H is t o r y wi t h P r of. D r. İ h s a n B ilg i n , I s t a n b u l L a n d s c a p e s wi t h B . D e n iz Ç a l ı ş a n d E x p l o r i n g t h e H is t o r ic a l C i t ie s : R o m e wi t h İ d il K a r a b a b a . S h e a ls o c a r r ie s o n h e r d o c t o r a t e s t u d ie s i n I s t a n b u l Te c h nic a l U n i ve r s i t y wi t h İ p e k A k p ı n a r. B e s id e s h e r a c a d e m ic w o r k s , s h e d e a ls wi t h g r a p h ic a l d e s ig n a n d p h o t o g r a p h . S h e r u n s s m a ll a n d m e d i u m s ize d i n t e r io r p r o je c t s wi t h S i n e m O y m a k . F e t t a h o ğ l u s a y s t h e f o ll o wi n g a b o u t h e r la t e s t w o r k s : “I e nj o y e x p e r ie n c i n g , w a l k i n g , p h o t o g r a p h i n g , m a p p i n g a n d i n ve s t ig a t i n g t h e c i t y- I s t a n b u l: W hile d r a wi n g a le s s o n f r o m o c c a s io n a l u r b a n m e e t i n g s , I d e a l wi t h e x t r a c t i n g p a t t e r n s f r o m d a t a a n d f a c t s t h a t a r e n o t o c c a s io n a l a n d vis u a lize /a rc h i ve t h e m . I t is a d e s i r e t o t e ll t h e s t o r y o f I s t a n b u l w h ile i t is t u r n i n g a n d s p r e a d i n g a r o u n d u s i n a s t u n ni n g s p e e d .”
natura | 92
mimar serisi | architect series
Arif Bıltır
Bıltır, 20 06 yılında atölye ekibiyle birlikte ka zanılan Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Hizmet Binası proje yarışması sonrasındaki süreç te profesyonelleşme kararı alarak 20 07 yılında Emre Torbaoğlu ve Evrim Akcan ile birlikte Atölye Kolektif ’i kurdu. Atölye Kolektif birlikte tasarlama ve birlikte üretme prensiplerine dayalı bir mimarlık oluşumu. Temel yakla şımı her tasarım konusunu çağda ş mimarlık ilkeleri doğrultusunda sosyal, kültürel ve doğal verileri değerlendiren analitik ara ştırmalarla ele alarak özgün çözümler üretmeye dayalı. Bu bakış açısı doğrultusunda bugüne kadar yur tiçi ve yur tdışı olmak üzere farklı konular üzerine farklı ölçeklerde projeler üretti. Konut, otel, ofis, restorasyon gibi alışılmış konuların yanı sıra dental klinik, spa, sergi salonu, mezarlık, anıt, tırmanış duvarı, lavanta işleme tesisi gibi ünik konular üzerine çalışma olanağı buldu. Arif Bıltır kurucu or tağı olduğu Atölye Kolektif ’i şu şekilde anlatıyor: “Mimarlığa bakış açımız, odağımızı kaybetmeden üretmek olarak açıklanabilir. Konu ve ölçek fark etmeksizin, tasarlanmış yapı ya da nesne ve bunu kullana /deneyimleyen insan veya özne arasındaki bağ bu odağın temelini oluşturuyor. Söz konusu dinamiklerin aynı zamanda içinde bulunulan bağlam ile olan etkileşiminin sürekli kılınması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için mimar olarak öncelikle eskiz kâğıdındaki her çizginin yer yüzündeki etkisini çok iyi tar tmamız, özümsememiz gerekiyor. Belki de boş kaldığı müddetçe daha iyi potansiyelleri olabilecek bir alana etkileri yıllarca sürecek müdahalelerde bulunuyorsunuz. Bu çok büyük bir şans ya da şanssızlık olarak tanımlanabilir. Ancak ne ya zık ki, içerisinde bulunduğumuz or tamda bu konudaki hassasiyetin yeterli seviyede olmaması, şanssızlık olarak tanımlanan parçanın büyümesinde önemli rol oynuyor. ‘Gelişmekte’ olan ülkemizde kavramların içinin boşaltıldığını ve odaktan sapılmış olduğunu görüyoruz. Ekonominin lokomotifi haline geldiği iddia edilen inşaat sektöründeki hızlı sirkülasyon, tasarım kalitesinin düşmesine ve doğal çevrenin tahrip olmasına yol açıyor. Tasarım süreci minimize edilirken yeni olan her şey iyi olarak algılanıyor veya çeşitli yayınlar ile özendirilerek iyi olarak algılanması sağlanıyor. Ürünün en önemli bileşeni olan tasarımın gerektiği değeri almaması belki de ülke toplumunun bilgiden çok nesneye değer biçebiliyor oluşuyla açıklanabilir. Her şey bir an önce inşaata ba şlamaya, elle tutulur bir nesneye kavuşmaya odaklı ve bu mantık sektörün geneline yayılmış durumda. Giderek ar tan imaj yoğunluğu içinden seç tiklerini kendisiyle özdeşleştiren kişi profillerinin sorgulamayan ekiplerle çalışması da kötü sonuçlar doğuruyor. Yüksek katlı ikonik yapılarla veya eklektik cepheli binalarla ba ş ba şa kalabiliyoruz. Geldiğimiz nokta yapmaya çalıştığımız mimarlığın bir anlamda toplumun vizyonuyla sınırlı olduğunu gösteriyor. Tüm bu şar tlar altında odağımızı kaybetmeden doğru mimarlığı bulmaya ve payla şmaya çalışıyoruz.” Bıltır decided to become professional in the process af ter the Bolu Chamber of Commerce and Industr y Ser vice Building projec t competition won in 20 06 together with the workshop team and established Atölye Kolek tif in 20 07 with Emre Torbaoğlu and Evrim Akcan. Atölye Kolek tif is an architec tural formation based on the principle of designing and producing together. It s main approach is based on producing unique solutions for each design subjec t according to the contemporar y architec tural principles and taking into consideration analytical researches that evaluate social, cultural and natural data. He produced various projec t s until today in dif ferent scales about dif ferent subjec t s inland and abroad according to this perspec tive. Besides the accustomed subjec t s such as residence, hotel, of fice and restoration, he had the oppor tunit y to work on unique subjec t s such as a dental clinic , spa, exhibition hall, graveyard, monument , climbing wall; lavender processing facilit y. Arif Bıltır is the founder par tner of Atölye Kolek tif and says the following about it: “Our approach to architec ture can be explained as produc tion without losing our focus. Regardless of the subjec t and scale, the bond bet ween the designed struc ture and objec t as well as the subjec t and human who uses/experiences it forms the basis of this focus. We think that the interac tion of the mentioned dynamics with the content they are found in should be sustainable. For this reason as an architec t we need to evaluate and absorb the ef fec t of each line in the sketch book on the ear th. Maybe you cause inter ventions whose ef fec t s will last for years on an area that will have bet ter potentials as long as it stays empt y. This may be defined as a big chance or bad luck. But unfor tunately, because the environment we live in does not have suf ficient sensitivit y towards this mat ter, it plays a role in the grow th of the par t considered as bad luck. We see that the concept s are emptied in our ‘growing’ countr y and it is deviated from the focus. The fast circulation in the construc tion sec tor which is claimed to be the locomotive of the economy causes the qualit y to decrease and destruc tion of the natural habitat . While the design process is being minimized, ever ything new is being perceived as good or it is imposed to be perceived as good via tempting it through various publications. The fac t that the design which is the most impor tant component of the produc t is not get ting the value it deser ves may be explained by the fac t that the people appreciate the objec t more than the information. Ever ything is focused on star ting to the construc tion as soon as possible and having a tangible objec t in hand and this logic is widespread in the sec tor. The fac t that the person profiles who identif y with themselves the ones they choose from the increasing image intensit y work with teams who do not enquire, causes bad result s to come out . We may stay alone with high rise iconic struc tures or eclec tic façade buildings. What we are tr ying to do at this point show in a way that architec ture is limited by the vision of the societ y. We are tr ying to find and share the right architec ture under these circumstances without losing our focus.”
natura | 93
mimar serisi | architect series
Bahar Lakerta Elmaslı Bahar Laker ta Elmaslı, 2. üniversitesi olarak tanımladığı Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri’nde önce stajyer, sonrasında da mimar olarak çalışmaya ba şladı. 5 yıl boyunca farklı ölçeklerdeki projelerde görev aldı. Ardından Net Mimarlık, ARUP ve Oğuz Cankan Mimarlık’ta otel, konut, ofis, mağa za gibi projelerde proje yürütücülüğü yaptı. Çalışma hayatı boyunca karşıla ştığı, bilgisayar programlarında çizim der tlerinin çözümü ile proje kadar çok ilgilendi. “Daha kolay bir yolu olmalı” düşüncesiyle yola çıktığı CAD ve BIM programlarında çözüm tekniklerinde uzmanla ştı. Bu tip programlara dair arkada şlarından gelen soruların sık sık tekrarlanması Laker ta’nın kafasında bir ışık yaktı; herkesin bu bilgilere ihtiyacı olduğunu ve hatta bu sorunlarla uğra şmak yerine tasarıma vakit harcamaları gerektiğini düşündü. Bu amaç ile “Zamanı Kısaltan Autocad Güçleri / Revizyon Sever Çizim Teknikleri”ni yayınladığı www.archiputer.com web sitesi ve Autodesk Revit Architetural’ın kullanımına yönelik ya zıları için www. archiputerevit.tumblr.com blogunu ha zırlamaya ba şladı. Önceleri etrafındakilerin sorularına yanıt olarak ya zılan konular, bir süre sonra çok sayıda takipçinin ilgisi ile gelişti. Laker ta, Türkiye’de oturmuş bir çizim standardı olmadığını belir tirken ofislerin kendilerine ait bir standar t dünyasını oluşturduklarını söylüyor. Ayrıca bu kişisel beğenilerin geçerli bir zemine genellikle oturmadığını gördüğünü de ekliyor. “Neden çizimlerde hala kesit işareti veya ya zı büyüklüğü düşünülüyor? Bu standar tlar için vakit harcanmalı mı?” diyor. Aldığı sorular ve geri bildirimlerden pek çok kişinin halen daha tek tek kapı sayarak metraj hesapladığını, ölçeklere göre farklı ya zı, ölçü kullandığını veya seramik kaplamak için saatlerini harcadığını ve tüm bunların aslında çok daha hızlı çözülebildiğinin farkında olmadıklarını belir tiyor. Mimarlığa bu sayısal ekranın arkasından bakmaya daha fa zla vakit harcadığını ve bundan daha fa zla zevk aldığını fark edince de firmalara bu konularda danışmanlık yapmaya ba şladı. Dünyada çizim rutinlerinin, nasıl elle çizmekten CAD or tamına geçiş yaptı ise şimdi de BIM or tamına geçmesinin bir zorunluluk haline geleceğinin, bu konuda da erken davranan ve bu konuda sabırla yatırım yapan firmaların bir adım öne geçeceğini düşünüyor. Hızlı geri dönüşlerin zaman ve para tasarrufu olduğu bu dönemde kullanıcılara yönelik çözümler, kaliteli çizimler, dünyadaki çizim standar tları, döküman yönetimi ve BIM konularında ara ştırma yapmaya, çizim çözümlerinde Arge çalışmalarına ve bilgilerini sosyal medyada archiputer Twitter hesabından, Archiputer Facebook sayfasından ve Tumblr’da Archiputer ismi ile payla şımlarına devam ediyor… Bahar Laker ta Elmaslı, staretd to work as an intern first and then as an architec t in Nevzat Sayın Mimarlık Hizmetleri which she defines it as her 2nd universit y. She worked in various projec t s for 5 years. The she managed projec t s such as hotels, residences, of fices, stores in Net Architec ture, ARUP and Oğuz Cankan Architec t s. She dealt as much as the projec t s with the solutions of drawing problems in computer programs throughout her career. She became an exper t in solution techniques of CAD and BIM programs taking the road from the idea of “There must be an easier way”. The problems that her friends faced because of these programs lit a fire in Laker ta’s head; she thought that ever ybody needs this information and that they should spare time for design instead of dealing with these problems. She star ted to prepare the www. archiputer.com web site where she published the “Autocad Powers That Shor tens Time/Drawing Techniques That like Revision” and the www.archiputerevit .tumblr.com blogfor her ar ticles regarding utilization of Autodesk Revit Architec tural. The ar ticles that were writ ten as answers asked by her companions at the beginning star ted to be followed by many people. Laker ta says that there is no a basic drawing standard in Turkey and that of fices form their own worlds of standards. She also states that those personal choices mostly do not fit a valid sur face. She says “Why do we still think about the sec tion mark and font size in drawings? Should we spend time for these standards”. From the questions and feedback she get s she understands that still lot s of people calculate the bill of quantities by counting the doors one by one, use dif ferent font s and measurement s according to scales or spend hours ceramic coating and that they are not aware of the fac t that all of these issues may be solved faster. She star ted giving consultanc y ser vices to the companies regarding these subjec t s when she realized that she spends lot s of time and enjoys look at architec ture behind this numerical screen. She thinks that it is obligator y nowadays to star t drawing in the BIM environment just as the world lef t drawing by hand and star ted doing the drawing routines in CAD years ago. The persons or companies who ac t fast and make investment s in this field will be one step for ward. In this period where fast feedbacks save time and money, she carries on her researches regarding solutions for users, qualit y drawings, drawing standards in the world, document management and BIM issues besides research & development studies in drawing solutions and her sharing the information in the social media from her Archiputer Twit ter account , Archiputer Facebook page and in Tumblr by the name of Archiputer.
natura | 94
mimar serisi | architect series
Dicle Hökenek Dicle Hökenek öğrenciliği süresince çeşitli ulusal ve uluslararası proje yarışmalarında ödüller kazandı. Prof. Roberto Raccanello’nun yönlendirmeleri ile İtalya Udine’de yer alan Cucagna Kalesi’nin çağdaş koruma ilkeleri, kültür varlıklarının belgelenmesi, geleneksel malzemelerin analizleri ve koruma yöntemleri, geleneksel strüktür sistemleri ve sorunları, tarihi yapıların rölöve/restitüsyon/restorasyon/yeniden kullanım projelerinin hazırlanması konularında arkeologlar ile birlikte çalıştı. 2005 - 2011 arasında öğrencisi olduğu Bünyamin Derman ve Dilek Topuz Derman ile uzun yıllar birlikte çalıştı. Büyük ölçekli projelerin tasarım ve koordinasyonunda edindiği deneyimi bir süre rafa kaldırıp kendini var edebileceği farklı ölçeklerde tasarımlar üretmeye yönelmeye karar verdi. 2011’den beri Dicle Hökenek Architecture olarak nitelikli mimari proje ve tasarım hizmeti verme amacıyla kurduğu Karaköy’deki ofisinde; farklı disiplinlerle çözüm ortaklığı yaparak mimari proje üretimlerinin yanı sıra, iç mimari ve ürün tasarımları da yapıyor. Gelişime açık deneysel yaklaşımıyla kendini sürekli olarak yenilemeyi ve çağdaş bir dilde tasarım çözümleri üretmeyi hedeflediğini söylüyor. Özellikle doğal malzemelerin iç mekân tasarımlarında modern kullanımları ile ilgili farklı denemeler yapıyor. Dicle Hökenek won prizes in national and international project competitions during her studentship. She worked together with the archeologists under the guidance of Prof. Roberto Raccanello regarding the contemporary preservation principles of Cucagna Castle in Udine Italy, documentation of the cultural assets, analysis and preservation methods of the traditional materials, traditional structure systems and their problems, preparation of historical structures’ relief/restitution/restoration/re-utilization projects. She worked during 2005-2011 with Bünyamin Derman and Dilek Topuz Derman and she was their student at the same time. She put aside the experience she had in design and coordination of big projects and decided to produce designs in different scales where she can generate herself. Since 2011, she deals with interior architecture and product designs besides architectural project production via solution partnership with different disciplines in her office in Karakoy called Dicle Hökenek Architecture established in order to give good quality architectural project and design services. She says that she targets to continuously renew herself and produce design solutions in a contemporary language with her experimental approach open to development. She realizes different experiments regarding the modern utilization of natural materials in interior design.
Abdurrahman Çekim
2009 yılından bu yana Sevilay Uğur Çekim ile birlikte kurdukları Baraka Mimarlık’ta çalışmalarını sürdürmekte. Baraka Mimarlık 5 yıllık kısacık geçmişinde çok sayıda projeye imza attı: Maxx Royal Kemer, Acıbadem Pollenium Konutları, Aziz Mamhmud Hudayi Külliyesi, Suryapı Vitrin İstanbul, Burhaniye Okul Projesi, Taşdelen Pekar Konutları, Antepia Havuz Projesi, Baraka Ümraniye Konutları, Sinpaş Kâğıthane Projesi, Etna Turkuaz Konut Projesi, City Ambiance Konut Projesi, Sofistanbul Konut Projesi, Sinpaş Liva Turkuaz Konut Projesi, Çekmeköy İş Merkezi, Çorum Ticaret ve Sanayi Odası, Mazar-ı Sherıf Greencity Yerleşkesi, Sinpaş İşmodern, HC Evi, Libadiye Ofis Projesi, Mazar-ı Sherıf Mescit, Yenidoğan Kültür Merkezi, Esatpaşa Konut Projesi, İsviçre’de Çatı Katı, Çengelköy Villa Projesi, Hacı Bayram Veli Cami, Abdesthane Cephe Tasarımı, Iceberg Çok İşlevli Yapı Kompleksi ve İstanbul - 2010. He has been working since 2009 at Baraka Architecture that was established together with Sevilay Uğur Çekim. Baraka Architecture realized many projects in its short span of 5 years: Maxx Royal Kemer, Acıbadem Pollenium Reisdences, Aziz Mahmud Hüdayi Social Complex, Suryapı Vitrin İstanbul, BurhaniyeSchool Project, TaşdelenPekarResidences, AntepiaSwimming Pool Project, Baraka ÜmraniyeResidences, Sinpaş Kağıthane Project, Etna Turkuaz Residence Project, City Ambiance Residence Project, SofistanbulResidence Project, Sinpaş Liva Turkuaz Project, Çekmeköy Business Center, Çorum Chamber of Trade and Industry, Mazar-ı Sherıf Greencity Campus, Sinpaş İş modern, HC House, Libadiye Offie Project, Mazar-ı Sherıf Mosque, Yenidoğan Cultural Center, Esatpaşa Residence Project, Penthouse in Switzerland, Çengelköy Villa Project, Hacı Bayram Veli Mosque, Washroom Façade Design, Iceberg Multi-Functional Building Complex and Istanbul - 2010.
natura | 95
gözlem | observation
“ÇÜNKÜ TAŞ, YERINDE AĞIRDIR: HAYATIN ANLAMI VE AMACI YUVASINDA BIR YABANCI DEĞILDIR…” “BECAUSE STONE WEIGHS MORE ON ITS OWN GROUND: THE MEANING AND PURPOSE OF LIFE IS NOT AN ALIEN IN ITS HOME...”
natura | 96
gรถzlem | observation
natura | 97
gözlem | observation
Selin Biçer Mimar / Architect
S
R
Sanatçı hakkında
About the artist
on günlerde Kadir Akkara Yardımcı not defterindeki çizimleri sosyal medya üzerinden paylaşmaya başladı. Sanatçı bu çizimlerde taşın arkasına sığınarak varoluşun gizemini ve hayat serüvenini sorguluyor… Natura Dergisi olarak bu paylaşımları yakından takip ettik ve doğal taş üzerine üretilmiş bu çizimleri sayfalarımıza taşıdık. Sanatçı ise bu ürünler için şunları söylüyor: “Her yanım notlarla dolu, yaşanmak üzere alınmış notlar, çizilmek üzere çizilmiş resim notları, yazılmak için yazılmış yazı fikirleri, düşünce kırıntıları, sonlanmamış cümleler, tek kalmış kelimeler... Bu not tutma alışkanlığının bir sonu olmadığını düşünmekteydim artık. Ama notların bizzat kendisinin yapılacak şeyin kendisi olduğunu düşünmeye başladım sonunda… Kaçarım yoktu, daha büyük prodüksiyonlara giremiyordum… Beklemeye tahammülüm de yoktu… Notlarımı oldukları gibi kabullendim ve defterlere birer kayıt olarak düştüm… Hergün. İnatla. Deneyerek... Hergün bir saat ayırıp bir sayfasını işledim defterin; bitince bir sonraki deftere geçtim… Bu çizimlerin -iz de diyebilirim- nereye yöneldiğini ve bir sonraki karenin ne olacağını bilmiyorum; bilmemek için elimden geleni yapıyorum…”
Kadir Akkara Yardımcı 1977’de doğdu. Marmara AEF’de Resim Öğretmenliği bölümünde lisans eğitimimi, yüksek lisansını ise “Yeraltı Müzik Görselleştirmeleri” üstüne Bilgi Üniversitesi VCD bölümünde yaptı. Yardımcı kendisini şu şekilde tanımlıyor: “Oldum olası çizdim, karaladım, yazdım, gözlemledim, notlar aldım, hayal ettim ve hüsrana uğradım ve devam ettim ve çizdim ve..” Sanatçının güncel çalışmaları için www.instagram.com/offrecord adresine göz atabilirsiniz…
natura | 98
ecently Kadir Akkara started to share the drawings in his notebook through social media. In these drawings, the artist sheltered behind the stone the mystery of existence and the journey of life... As Natura magazine, we monitored these sharings closely and carried these drawings created on natural stone to our pages. The artist has the following to say for these drawings: “There are notes beside me everywhere, notes taken on what’s to be lived, graphic notes to be drawn, ideas to be written, scraps of thoughts, unfinished sentences, words which have remained alone. I was starting to think that this habit of taking notes had no end. But eventually, I started to think that the notes themselves are the things to be done themselves. I wasn’t able to go into larger productions. I didn’t have time to wait either. I took my notes as they were and entered them in notebooks... Everyday. Without giving up. Trying... I dedicated one hour each day and worked on one page of the book. Then I moved to the next book. I don’t know what these drawings – I can also call them traces - are directed towards and what will the next frame be; I am doing everything I can not to know.
Kadir Akkara Yardımcı was born in 1977. He studied at Marmara AEF in the Art Teaching Department and got his Master’s Degree at Bilgi University VCD Department on “Underground Music Visualizations”. This is how Yardımcı describes himself: “I have always drawn, scribbled, written, observed, taken notes, imagined and was disappointed and went on and drew and...” You can see the current work of the artist at www.instagram.com/offrecord...
gรถzlem | observation
natura | 99
söyleşi | interview
ZEYNEP FADILLIOĞLU İLE SON PROJELERİ ÜZERİNE WITH ZEYNEP FADILLIOĞLU ON HER LATEST PROJECTS BIZ HER SAYIMIZDA SIZLERE MIMARIDE VE TASARIMDA YENI – ESKI BULUŞMASININ IYI VE KENDINE HAS ÖRNEKLERINI SUNMAYA ÇALIŞIYORUZ. BUNU YAPARKEN GÜNÜMÜZDE SIKÇA YAPILMAYA ÇALIŞILAN ESKI ÜSLUBUN AYNEN TAKLIT EDILMESINI ELEŞTIRIYORUZ VE ELBETTE GELENEKTEN GELEN ESKI ÜSLUBUN, KENDINE HAS MODERN BIR TARZDA GÜNÜN GETIRDIKLERI ILE SUNULABILECEĞINI HER FIRSATTA YINELIYORUZ. BU BAĞLAMDA TASARIMLARINI KENDINE ÖZGÜN YORUMU ILE GELENEKTEN GELECEĞE GÖTÜREN BIR TASARIMCI VAR. YENI’YI ESKI’NIN IÇINDEN ÇIKARAN, OSMANLI VE SELÇUKLU ÜSLUBUNU MODERN BIR ANLAYIŞ ILE BIZLERE SUNAN, SADECE ÜLKEMIZDE DEĞIL DÜNYADA ÇOK TANINAN ZEYNEP FADILLIOĞLU ILE GÜNCEL PROJELERI, SON TASARIMLARI, BIRKAÇ PARÇASI ILE TÜM MEKANI DEĞIŞTIREBILECEK TASARIM MOBILYALARI ILE GÜNÜMÜZ MIMARISI ÜZERINE KONUŞTUK. IN OUR EVERY ISSUE, WE TRY TO PRESENT TO YOU THE GOOD AND DEDICATED EXAMPLES OF THE MEETING OF THE NEW AND THE OLD. WHEN DOING SO, WE CRITICIZE THE EXACT EMULATION OF THE OLD STYLE ATTEMPTED TO BE DONE FREQUENTLY THESE DAYS AND INDEED, WE REITERATE ON EVERY OCCASION THAT THE OLD STYLE OF THE TRADITION MAY BE PRESENTED WITH WHAT THE PRESENT BRINGS, IN A SPECIAL MODERN STYLE. THERE IS A DESIGNER WHO, IN THAT CONTEXT, CARRIES HER DESIGNS FROM THE TRADITION TO THE FUTURE BY HER OWN INTERPRETATION. WE TALKED ABOUT HER CURRENT PROJECTS, LATEST DESIGNS, HER DESIGN FURNITURE WHICH CAN ALTER THE WHOLE SPACE WITH JUST A FEW PIECES AND TODAY’S ARCHITECTURE, WITH ZEYNEP FADILLIOĞLU WHO EXTRACTS THE NEW OUT OF THE OLD, WHO PRESENTS OTTOMAN AND SELJUKI STYLES TO US IN A MODERN CONCEPT, WHO IS KNOWN WELL NOT JUST IN HER COUNTRY BUT ALSO ALL OVER THE WORLD.
natura | 100
sรถyleล i | interview
natura | 101
söyleşi | interview
Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
S
ürekli ikonik yapılardan konuşulması artık hepimize normal geliyor. Eskiden Mısır’daki Piramitler, Paris’teki Eyfel Kulesi, Londra’daki köprü, Roma’daki Kolezyum, Barselona’daki Gaudi yapıları, İstanbul’un kubbeli camileri, Aya Sofya hafızalarımıza kazınan mimari ögelerken, artık üzülerek şahit oluyoruz ki rezidanslar, AVM’ler, korunaklı siteler mimarinin ana konusunu oluşturuyor. Oysa görünürdeki popüler mimari, bugün alttan alta zihinlere pompalanan yapıların çok ötesinde, toplumların sosyolojik gelişimlerini anlatır aslında. Siz günümüz mimarisini nasıl değerlendiriyorsunuz? 1800’lerin başı Osmanlı’nın kısmen, 1900’ler ise Cumhuriyet’in tüm olarak ülkemizde “Batılılaşma” hareketini uygulamaya koyduğu tarihlerdir. Günümüzün Türk mimarisi de, iki yüz yıldır bu yukarıdan aşağı empoze edilen değişim mecburiyetinin toplumda yarattığı kültür şokundan nasibini aldı. Mimari, bu değişimde kendine düşen rolü oynamaya çalışırken Cumhuriyet’in onsuz olarak başladığı “Osmanlı Milletler Topluluğu”nu teşkil eden milletlerin, dolayısıyla onlardan kaynaklanan çok kültürlülüğün desteğinden mahrum bırakıldı. Bilhassa bu kültürün uygulayıcılarından da koparıldı. Mimarlar bu kopmada kaybedilen en önemli insan kapitali oldu belki. Bir Sinan, bir Balyan artık yok. Bu tip yapıları talep eden bir toplumun da oluşması halen sürmekte diyebi-
natura | 102
N
ow, it seems normal to us that iconic structures are talked about continuously. The pyramids in Egypt, Eiffel Tower in Paris, London Bridge, Coloseum in Rome, Gaudi structures in Barcelona, domed mosques of Istanbul and Saint Sophia had been architectural elements entrenched in our memories, yet now we witness in sorrow that residences, AVMs and sheltered residential complexes are the main topic of architecture. Yet, in fact, the visible popular architecture well beyond the buildings pumped into minds subliminally, today narrates the sociological developments of societies. How do you assess today’s architecture? Early 1800s are times when the Ottomans partly, and 1900s the Republic in our entire country, have launched the “Westernization” movement in our country. Today’s Turkish architecture too got its share of the cultural shock created in society of the obligation to change imposed from the top towards the bottom for two hundred years. As architecture tried to play its own role in this change, it was deprived of the support of the nations comprising the “Ottoman Nations Assembly” without which the Republic started and therefore, the multi-culturality attributable to them. It was specifically snatched from the implementers of this culture. Perhaps, architects were the most important human capital lost in this break. There isn’t a Sinan, a Balyan anymore. We can say that a society demanding
sรถyleล i | interview
natura | 103
söyleşi | interview liriz. Çünkü “Marifet iltifata tabiidir”. Sizin de sorunuzda çok haklı olarak işaret ettiğiniz gibi, bugünün popüler mimarisi ile ilgili estetik sorunlarıyla toplumun sosyolojik gelişmesi arasındaki ilişki göz ardı edilmemelidir. Sizinle Şakirin Camii üzerine söyleşi yapmış ve hatta camiyi bizzat sizinle gezmiştim. O günden bugüne pek çok başarılı işe imza attınız. Ama en çok bu proje ile öne çıktınız ve yurtdışında adınızdan övgüyle söz edildi. Bir ibadet mekanını bir kadının tasarlaması önce dikkat çekmişti belki ama sonra tasarım kriterleriniz ile de çok konuşuldunuz. Ardından Doha’da Cami projeniz de ses getirdi. İbadet mekânı tasarlamanın detaylarını çok konuştuğumuz günlerdi. Sırasında belki tam anlaşılamıyor ama sonrasında etkisi daha derin olabiliyor. O günleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Aklınızda en çok hangi bölüm kaldı? İçimden her zaman cami tasarlamayı dilerdim. Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde camilerde, el isçiliği ve sanatın en üst noktaları sergilenirdi. Hükümdarlar, halkın buluşma yeri olan camilerde sanatsal isçiliklerin oluşması için en büyük imkanlarını sevk ederlerdi. Selçuklu dönemi camilerinde taş isçiliğinin, Osmanlı dönemi camilerinde ise İznik çinileri, ipek halılar, el işçilikleri ve mimarinin en güzel örneklerini görüyoruz. Cumhuriyet sonrası dönemlerde ise el sanatlarına, el işçiliğine önem vermeyen, özensiz camiler yapılıyor. Adeta bu dönemde yaşayanların görsel zevkleri yokmuş gibi, sanki bu devirde Müslümanlar ibadet yerlerine değer vermiyormuş gibi çağımızı yansıtmayan bir algı oluşması beni rahatsız ediyordu. Ben de geçmişteki ana fikriyle; dünya çapı konutlarda çalıştığımız sanatçıları, kendi el sanatlarımızı, yüksek seviyede işçiliği, halkın buluştuğu bir camide, yerli ve yabancı bir kitleye açabilmeyi hayal ederdim. Şakir ailesi sayesinde, Şakirin Camii ile bu gerçek oldu. Şakirin Camii’nin ibadet için halk tarafından tercih ediliyor oluşunun yanı sıra; klasik camilerimizle birlikte turistlere gezilmesi önerilen mekanlardan oluşu da ayrıca gurur verici. Şakirin Camii’nin tasarım sürecinde kadın oluşumla alakalı farklı bir davranış hissetmedim. Cami tamamlandıktan sonra, tasarımıyla özellikle yurtdışında çok ilgi topladı. Bir röportaj sırasında cami tasarlayan ilk kadın oluşumla ilgili bir soru gelmesiyle bunun farkına vardım. Şakirin Camii’nin yarattığı farklılığın tasarımcı kimliğimden kaynaklandığına inanıyorum. Tabii ki Şakir ailesinin hibe edilen bir yapıya bile hiçbir maddi destekten kaçmaması sayesinde tasarımlarımın uygulanabilmesi mümkün oldu. Ailenin dünya çapında koleksiyoner oluşu ile estetik bilinci, bana en iyiyi yapmak konusunda destek oldu. İngilizlerin bir lafı vardır: Sadece müşterin kadar iyi olabilirsin. Amerika kökenli, dünya çapında kadın girişimcileri destekleyen DWEN organizasyonu (Dell Women’s Entrepreneur Network) gibi bazı dünya çapı kurumlar Şakirin Camii projesini incelediler ve bu proje üzerinden 5 ana başlıkta “yenilik topluma nasıl kabul ettirilebilir, toplumla nasıl entegre olur” semineri yaptılar. Doha’da yapılan camilerden de biraz bahsedebilir miyiz? Doha’da mimari kabuğu bitmiş iki caminin iç mekânını aynı zamanda birinin dış giydirmesini de yaptık. Zamana karşı yarışarak hem tasarladık hem de 40 kişilik ana ekiplerimizi buradan götürerek inşaatlarını gerçekleştirdik. Osmanlı tarzından esinlenerek tasarlamamız istendi. Bu doğrultuda farklı çalışmalar yaptık ve çok beğeni aldık. Böyle bir çalışma çok az kişiye kısmet olacak bir durum… Evet, hakikaten çok gururlandık. Burj Dubai binasına da bir odada muhteşem bir mihrap tasarladık. Hem Doha Camilerinin hem Burj Dubai’nin mihrapları adeta bir sanat eseri.
natura | 104
söyleşi | interview these types of buildings is still developing. Because “Skill is subject to praise”. As you quite rightly pointed out in your question, the relationship between the aesthetic issues relating to the popular architecture of today and the social development of the society should not be disregarded. I had an interview with you on Şakirin Mosque and actually toured the mosque with you in person. You have had many more accomplishments since then. But you stood out most with this project and got a lot of praise abroad. Perhaps at first, a woman’s designing a place of worship had drawn attention but then you became a popular topic with your design criteria. Then your mosque project in Doha had reverberations. Those were the days when we discussed the details of designing a place of worship a lot. Maybe one cannot grasp it at the time but it can have a more profound impact layer. How do you assess those days? What is the segment which made its mark in your mind most? I always had a yearning for designing a mosque. In the Ottoman and Seljuki periods, the highest levels of handicrafts and art were exhibited in the mosques. The sultans would deploy their greatest means so that artistic workmanship would take place in the mosques that were the meeting places of the people. We see the best examples of masonry workmanship in the Seljuki period mosques and of Iznik çinis, silk carpets, handicrafts and architecture in the Ottoman ones. In the post-Republic periods, mosques not committed to handicrafts and hand work, are being built. It bothered me that a perception unreflective of our time was formed as if those who live in this period have no visual taste, as if Muslims did not value places of worship in that time period. I used to dream that with the theme of the past; to be able to present the artists we work with, our own handicrafts, high level workmanship to local and foreign masses in a mosque where people came together. Thanks to Şakir family, this became a reality with the Şakirin Mosque. Not only that Şakirin Mosque is preferred by people for worship, its being one of the locations recommended to be visited to tourists alongside of our classic mosques also make me proud. In the design process of Şakirin Mosque, I didn’t feel any different treatment relating to my being a woman. After the mosque was completed, it gathered a lot of attention especially abroad for its design. I took notice of it when there was a question regarding my being the first woman designing the mosque, during an interview. I believe that the difference created by Şakirin Mosque originated from my designer identity. Of course, the implementation of my designs became possible because Şakir family did not refrain from any financial support even for a donated building. The family’s being a world scale collector and its aesthetic awareness gave me support in doing the best. The British have a say: You can only be as good as your customer. Some worldwide institutions supporting woman entrepreneurs like Dell Women’s Entrepreneur Network of US examined the Şakirin Mosque project and held a seminar on “how you can get society to accept novelties, how to integrate it with society” under 5 main titles. Could we also talk about the mosques in Doha? In Doha, we did the interior of two mosques whose architectural shells are finished, and also the cladding of one of them. Racing against time, we not only designed but also did the construction taking our 40-person main crews from here. We were asked to design inspired by the Ottoman style. We did different studies in that direction and got accolades. Only very few people would have got this chance. Yes, we were very proud. We designed a magnificent mihrab in a room in Burj Dubai building. The mihrabs of both Doha Mosque and also Burj Dubai are almost art works.
natura | 105
söyleşi | interview
Peki yine Şakirin Camii konusuna dönecek olursak çok sorulmuştur belki ama bu kadar eleştiri almayı bekliyor muydunuz? Bekliyordum ama mimari eleştiri bekliyordum. 2-3 kişi tasarım açısından bakma yerine şahsi eleştiri yapmayı tercih ettiler. Ben dini camiadan bekliyordum halbuki kendini modern tasarımın vazgeçilmezi gören ama dünya tasarım camiasında adı bile geçmeyen insanlardan geldi.
Coming back to Şakirin Mosque once again, maybe this was asked a lot before but were you expecting to receive so much criticism? I did but I was expecting architectural criticism. A few people picked to criticize personally, instead of doing it from this perspective. I was expecting this from the religious community but it came from people who saw themselves to be the indispensables of modern design; yet whose names are not even mentioned in the world design community.
Osmanlı ve Selçuklu’yu modern ile birleştirdiğiniz bir tarzınız var. Eski’nin içinden Yeni’yi çıkarıyorsunuz hem de en özgün tasarımlarla. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Tasarım aile ortamımın da katkısıyla her zaman hayatımın içindeydi. Ama tarzım tamamen doğal olarak gelişti. Sanat Tarihi ve Tasarım okumam bir dönüm noktası oldu diyebilirim. Sadece batılı gibi yaşamak ve körü körüne batıyı kopya etmenin öne çıktığı bir devirde büyüdüm ve kendi kültürümde derinleşmeye çalıştım. Tüm dönemleri, detaylarını müzelerde tatbik ettiğimiz bir eğitim aldım Inchbald School of Design’da. Tekstil ve mobilya üzerine de derslerimiz vardı. Victoria Albert müzesinde mobilyalara, kumaşlara bakarken bazı desenler, anneannemin elbiselerindeki tekstilleri hatırlattı bana. Tezimi halı üzerine verdim. Sotheby’s ve Christie’s müzayedelerindeki Türk yün halıları kendi ülkemde hiç kıymet görmemişti. Yabancıların evlerinde kullandıkları bilhassa Türk yün halıları, desenleri ve renkleriyle nefesimi kesiyorlardı. Hollandalı bir dostumuzun evine gittiğimdeyse İznik Çinileri ile karşılaştım. Benim için tüm bunlar, her ne kadar kendi öz kültürüme ait olsalar da, birer yenilikti aslında. Tarzıma da bu deneyimlerim yansıdı sanıyorum. Ama bunları tarzıma yansıtırken, çağdaş bir vurguyla hareket etmeye gayret ettim hep. Geçmişten gelen esintileri bir motifte, bir detayda kullandım, bazı tekstilleri yaşatmak için birçok yerlerde kullandım. Yerel kültürden öğeler taşıyan, evrensel tasarımlar oluşturmaya gayret ediyorum. Daha önce benzeri olmayan bir tarza
You have a style where you combine the Ottoman and the Seljuki with the modern. You’re extracting the New out of the Old with your most original designs to boot. How do you define yourself? Thanks to also my family environment, design was always part of my life. But my style developed entirely naturally. I can say that my studying History of Art and Design was a turning point. I grew up at a time when just living as a western and copying the west blindly were in fashion and I tried to deepen in my own culture. At Inchbald School of Design, I got an education where we applied all periods and their details in museums. We also had courses on textile and furniture. Looking at furniture and fabrics at Victoria Albert museum, certain patterns reminded me of the textiles of my grandmother’s garments. I did my thesis on carpets. Turkish wool carpets at Sotheby’s and Christie’s auctions were never appreciated in my own country. Especially Turkish wool carpets used by foreigners in their homes took my breath away with their patterns and colors. When I visited a Dutch friend of ours, I met Iznik çinis. For me, actually all these were novelties although they belong to my own culture. I think these experiences were passed onto my style but as I reflected these onto my style, I always tried to act with a contemporary accent. I used inspirations from the past in a motif in a detail; I used some textiles in a lot of places so that they would survive. I try to create universal designs carrying elements of the local culture. I won international prizes as I had a style
natura | 106
sรถyleล i | interview
natura | 107
söyleşi | interview
sahip olduğum için uluslararası çapta ödüller kazandım. Müşterilerimin benden talepleri ve beğenilerini kendi üslubumla harmanlayarak, her defasında kişiye özel bir mekan yaratmaya çalışıyorum. İnsanın bile fazla olduğu, sadece formun çok ileri çıktığı ve tasarımcının mekanda yasayacak olan kişinin önüne geçtiği yapılardan ziyade yaşanmışlık hissi veren, hayata kolaylık sağlayan, işlevselliği yüksek mekanlar yaratmayı tercih ediyorum. Zeynep Fadıllıoğlu Design olarak tüm dünyada senede 40-50 proje tamamlıyoruz.
never tried before. Batching the demands and tastes of our customers with my own style, every time I try to create a space special for that person. Rather than buildings for which even the human being is too much, where just form stands out and where the designer is in front of the person to live in the space; I opt for creating spaces with high functionality, exuding the feeling of being lived in, facilitating life. As Zeynep Fadıllıoğlu Design, we complete 40-50 projects a year all over the world.
Yurtdışında bu kültürü yansıtan kadın tasarımcı olarak tanınıyorsunuz. Nasıl başladı? House and Garden mecmuası 17-18 sene önce evimi çok farklı bir tasarım olarak yayınladı. Daha sonra toparladığım bir çok restoran çıktı yabancı basında. 2002 yılında Andrew Martin International tasarımcısı ödülünü aldık. Aynı yıl House and Garden ve Daily Telegraph fuarlarına seçtikleri 4 tasarımcıdan biri oldum. 2005’de İngiliz endüstrisinin ortaya çıkardığı Design and Decoration Awards’dan senenin modern tasarımcısı ödülünü aldık.
You are known as the woman designer reflecting this culture abroad. How did it start? House and Garden magazine, 17-18 years ago, published my home as a very different piece of design. Then numerous restaurants I remodeled were in the foreign press. We won Andrew Martin International design award in 2002. In the same year, I was one of the 4 designers picked for House and Garden and Daily Telegraph trade fairs. We received the modern designer of the year award at Design and Decoration Awards of British industry in 2005.
Peki bugünlerde hangi projeler ile uğraşmaktasınız? Çeşitli alanlarda projelerimiz var. Zeynep Fadıllıoğlu Design olarak saray, cami, mağaza, restoran, otel, ofis, konut ve ürün tasarlıyoruz. Bugüne kadarki her projemde mükemmeli yakalamak için çalıştım. Sadece Türkiye değil uzun senelerdir Avrupa, Uzakdoğu, Ortadoğu ülkeleri ve Amerika’da çalışıyor olmamız; farklı sosyoloji, psikoloji ve kültürlere duyduğumuz ilgi ve bunların birikimi bu başarının sebebi diye düşünüyorum. Lojistiği ve planlamayı iyi yapıyoruz. Bütün ekibim çok çalışkan, çözüm üreten ve
Well, which projects are receiving your attention these days? We have projects on various fields. As Zeynep Fadıllıoğlu Design, we do palaces, mosques, stores, restaurants, hotels, offices, residences and products. So far, in all of my projects, I attempted to capture what’s perfect. I believe the reason for this is that we have been working in Europe, the Far East, the Middle East and America for many years, not just in Turkey; our interest in different sociologies, psychologies and cultures and their accumulation is the main reason for this success. We do logistics and
natura | 108
sรถyleล i | interview
natura | 109
söyleşi | interview
takım oyununda başarılı, işlerinden keyif alan insanlar. Farklı yörelerden teklif gelmesinin sebebinin ise; aynı zamanda yöre kültürüne saygımız ve kime servis vereceğimizin bilincinde olarak tasarımlarımızı geliştirmemiz olduğunu düşünüyorum. Umman’da Louis XVI tarzında 2000 m2’lik bir villanın inşaatını da tamamlayarak teslim ettik. Ürdün’de tasarımını tamamladığımız ev Fas esintili. Katar Emirliği, Doha’da Katara bölgesinde yeni bir yaşam alanı yaratırken bizden 2 cami ve bir lokanta tasarlamamızı istemişti. Tasarım ve uygulamalarını 5 ay gibi bir sürede tamamlamıştık. Şimdi 3 restoran daha tasarlıyoruz ve yine uygulamalar ofisim tarafından gerçekleştirilecek. Hindistan’da 6. projemizi tasarlamaktayız. Hollanda’da mimarisini de üstlendiğimiz projemiz, çevreye saygılı tasarımıyla yerel belediye tarafından tebrik edildi. Stepevi’nin New York ve Cenevre mağazalarından sonra Münih ve Londra’daki mağazalarını tasarlamaktayız. İstanbul’da Martı Otel’i 7 ay gibi kısa bir surede tasarladık ve açılışa hazır hale getirdik. Bahreyn’de 2 caminin tasarım ve uygulamasını tamamladık, 3.’sü henüz tasarım aşamasında. Molu Mücevherat için oluşturduğumuz yeni konsept doğrultusunda Zorlu Center ve Akasya’daki mağazalarından sonra İstinye Park mağazalarını da tasarlamaktayız. Yalı ve çeşitli konut projelerimizin yanı sıra, Ulus 29’un restoran ve lounge kısmını tamamen yeniledik. GQ’nun yerine açılan, tamamen farklılaştırdığımız Fenix Restaurant ve Lacivert; Lapis Han içerisinde Gürallar ofis binası ve farklı markalar için yaptığımız ürün tasarımları da güncel projelerimizin arasında.
planning well. My whole crew consists of people enjoying their work, who work hard, create solutions and are team players. I think we get proposals from different regions because we develop our designs with respect to the local culture with the awareness of who we would be serving. In Oman, we completed and delivered a villa of 2000 m2 in Louis XVI style. The home we designed in Jordan has Moroccan inspiration. Qatar Emirate has asked us to design two mosques and a restaurant when we were creating a new living area in Qatara, Doha. We completed the design and applications just in 5 months. Now, we’re designing 3 more restaurants and the applications will be by our office. We are designing our 6th project in India. The project, the architecture of which we took on in Holland, was congratulated by the local administration with its environmentally friendly design. We are designing Stepevi’s Munich and London stores after the ones in New York and Genova. We designed Martı Hotel in Istanbul just in 7 months, getting it ready to be opened. We completed the design and application of 2 mosques in Bahrain, the 3rd one is yet in design phase. In line with the new concept we created for Molu Jewelry, we are designing their Istinye Park store after the ones in Zorlu Center and Akasya. Besides seaside mansions and various residential projects, we completely renovated the restaurant and lounge section of Ulus 29. Among our current projects are Fenix Restaurant and Lacivert we totally altered, opened in place of GQ; Gürallar office building in Lapis Han and designs of products we made for different brands.
Aynı anda kaç işi bir arada yapıyorsunuz? Sınırınız var mı? Mesela herkesin bir skalası vardır; “şu kadar büyüğünün üzerine girmeyeceğim, kalite bozulur” gibi anlayışlarınız var mı? Biz her konuda ekibimize danışıyoruz. Kaliteden feragat etmiyoruz. Epey
How many jobs are you multi-tasking? Do you have a limit? For example, everyone has a scale, do you have any concepts like I like “i won’t go over this size, quality could deteriorate”? We consult with our crew on every topic. We do not compromise qual-
natura | 110
sรถyleล i | interview
natura | 111
söyleşi | interview
birikimimiz var. Mesela bir sürü özel konut işini aynı anda almıyoruz. Çünkü onların her birinin müşteriyle ilişkisinde çok fazla zaman alan bir yönü var. Bir insana özel yapımda gecikmeler, kararlar biraz değişebiliyor. Halbuki ticari kaygısı olan bir yerin zaman açısından sizden daha çok kaygısı oluyor. Çabuk devreye girmesi açısından. Orada tabi ki daha fazla verimli olabiliyorsunuz ve daha iyi programlayabiliyorsunuz. Onun için belirli bir kapasitede yapabiliyoruz.
ity. We have a lot of store of knowledge. For example, we do not take on many private homes at the same time. Because they take a lot of time in terms of the relationship with the individual customer. There may be delays in buildings for an individual, decisions may change a little. But a venue with commercial concerns is more worried in terms of time than you are. For launching urgently. There of course, you can be more efficient and you can schedule better. Therefore, we can work at a certain capacity.
En çok da sanat, tasarım ile mekânları birleştirdiğiniz projelerinizi merak ediyorum. Her zamanki mesleki pratiklerinizin dışına çıktığınız işleriniz oldu mu son dönemde? Tasarımlarımda her zaman sanatı var etmeye çalışmışımdır. Tüm uygulamalarımda sanatçılarla ve zanaatkârlarla çalışmaktayım. Kendi kültürümüze ait el işçiliklerini, el sanatlarını yaşatmak için elimden gelen gayreti göstermekteyim. Yakın zamanda sanat ve tasarımın iç içe olduğu bir projeyi bitirdik. Çok önemli bir koleksiyoner aileye ait olan bu evde; eski ile yeniyi, klasik ile moderni bir arada kullandık. Aileye ait yüksek adette tablo, heykel ve antikayı yerleştirmek görevi de bize verildi. Ciddi bir kataloglama sonucu eserlerin yerlerini belirlerken bir müze veya galeri değil, ev hissiyatını vermeye özellikle gayret ettik. Yine bu sebeple müze mantığı ile eserleri dönemlerine göre ayırmak yerine, farklı devirleri beraber kullanarak müşterimize, özgün bir dil yarattık. Örneğin Jerome’a ait oryantalist bir tabloyu bir Schnabel ile yan yana kullandık. Mobilya, kumaş ve aksesuar seçimlerinde de aynı tasarım mantığını devam ettirdik. Örneğin klasik bir sediri, sinirli sayıda üretilmiş akrilik döküm bir sehpa ile tamamladık. Bir Bonnetti sehpayı Louis 16 berjerin yanında kullandık. Müşterimin beğeni ve bütçesi doğrultusunda tasarım ve sanatın iç içe geçtiği mekanlar tasarlamaya gayret ediyorum. Mesela Ulus 29, yerli ve yabancı sanatçıların çağdaş işlerinin sergilendiği; koleksiyonun belirli aralıklarla yenilendiği bir restoran. Ömer Uluç, Mustafa Horasan, Kutluğ Ataman, Ivan Navarro, Liu Bolin, İnci Eviner gibi sanatçıların eserlerini seçerken çeşitlilik yaratması; sadece fon değil, yemeğe gelenlerin sohbetlerinin de bir parçası olabileceğini düşündüm. Sanat eserlerini seçerken mekânın ve mekanik kullanacak şahısların önüne geçmemesine de özen gösteriyorum. Örneğin Etiler’deki Fenix Restaurant’ta dünyadaki ilk Peter Beard duvar sanatı yer almaktadır. Sa-
And mostly, I am curious about your projects where you combine art, design and spaces. Did you have works where you went outside of your usual professional practices recently? In my designs, I have always strived to include art. In all my applications, I work with fine artists and craftsmen. I am doing my best to keep the handmade, the handicraft of our own culture alive. Recently, we completed a project where art and design are intertwined. In this home belonging to a very important collector family; we used the old and the new, the classical and the modern together. The job of laying out a high number of paintings, sculptures and antiques of the family was on us. When deciding the locations of the works as a result of a serious cataloging, we especially tried to give the impression of not a museum or a gallery but a home. Again, for that reason, instead of categorizing the works by their periods using the museum logic; we created a language original for our client using different periods together. For example, we used an orientalist painting of Jerome’s side by side with a Schnabel. We used the same design logic also in selections of furniture, fabrics and accessories. For example, we complemented a classical sofa with an acrylic cast coffee table produced in limited numbers. We used a Bonnetti coffee table alongside a Louis 16 bergere. I try to design spaces where design and art are intertwined in line with the taste and budget of a client. For example, Ulus 29 is a restaurant where contemporary works of local and foreign artists are exhibited, where the collection is renewed at certain intervals. When picking the works by artists like Ömer Uluç, Mustafa Horasan, Kutluğ Ataman, Ivan Navarro, Liu Bolin and İnci Eviner; I considered them not just as a background but that they could be part of the conversations of those coming for dinner. When selecting art work, I also make sure that they don’t overshadow the space and the individuals to use that space. For example, there is the first Peter Beard wall art in the world at Etiler’s Fenix Restaurant. The
natura | 112
söyleşi | interview natçının kendisi ile birlikte çalışarak mekâna özel tasarlanan eser yaklaşık 5,60x7 m boyundadır. Buna rağmen mekân genel dekoru ile tamamen birleştiğinden, kendinizi bir sergide gibi hissetmemektesiniz. Değişen tasarım anlayışlarının, beraberinde değişen sanat anlayışını da getirdiğini düşünüyorum. Bugün bir sanatçı elinden çıkan bir mobilya, sadece tasarımıyla değil, aynı zamanda yatırım yönüyle de değerlendirilmekte. Phillips gibi önemli müzayede evleri her sene birkaç kere bu tarz mobilyaları satışa çıkartıyor. Ev projelerinde sınırlı sayıda üretilen mobilyaları da sanat eseri gibi kullanıyorum; tabii ki bütçe dahilinde.
work designed specifically for the venue working together with the artist himself is approximately 5,60x7 m. Still, you don’t feel that you are at an exhibition, as it is totally combined with the overall decor of the space. I believe that changing design concepts brings along a changing art concept as well. Today, a furniture coming out of the hands of an artist is evaluated not just by its design but also in terms of being an investment. Significant auction houses like Phillips put these types of furniture a few times each year on sale. In home projects, I also use furniture manufactured in limited numbers as art work; of course within a budget.
BBC’ye verdiğiniz konuşma, CNN’deki haberiniz… Hepsi gurur ve keyif ile izlediğimiz gelişmelerdi. Oralarda veya yurtdışında tam olarak burası ve tasarımlarınız ile ilgili ne anlatmak istediğinizi sormak isterim… Tasarıma kendimize ait olandan bir katkı yapma arzusu ki bunun en büyük düşmanı da taklittir.
Your interview on BBC, your news item on CNN… These were all developments we viewed with pride and enjoyment. I’d like to ask you what you would want to tell about here and your designs over there or abroad… The desire to make a contribution to design out of what belongs to us; and the greatest enemy of this, is imitation.
Kendinizi işiniz ile ifade ettiğinizi sizden duymuşumdur. Tam olarak nasıl yansıtıyorsunuz? Olmazsa olmazlarınız nelerdir? İşim benim için bir yaşam biçimi, keyif alarak yapıyorum. Benim lisanım tasarım, kendimi bu yolla ifade ediyorum. En önemlisi bence müşterilerimi yakından tanımayı, yaşam biçimlerini incelemeyi anlamayı seviyorum ve tasarımımı onların istekleri doğrultusunda planlıyorum. Zamanın tahribatından en az etkilenecek mekanlar oluşturmayı hedefliyorum.
I’ve heard you say that you express yourself by your work. How do you reflect this fully? What are your indispensables? My job is a way of life for me, I enjoy doing it. My language is design, I express myself by it. Most importantly, I like to get to know my clients closely, to examine their lifestyles and I plan my design in line with their wishes. I aim to create spaces which will be least affected by the destruction of time.
Her projenizde yerine özel tasarımlar yaptığınızı biliyoruz. Ama artık tasarımlarınız çoklu üretime geçti ve mağazalarda rastlamaktayız. Biraz tasarladığınız objelerden ve mobilyalardan bahsedebilir miyiz? Üretim süreçlerinden, nasıl bu fikrin doğduğundan… Mobilya ve aksesuarlardan oluşan koleksiyonumuz henüz 1,5 yaşında. Fakat arkasında benim ve ofisimin uzun yıllarda oluşmuş birikimi, 400’ü aşkın projemizde kullandığımız yüksek kalitede malzeme ve el işçiliği var. Ürünlerin tasarımlarının oluşmasından prototiplerin hazırlanması ve nihayetinde satışa sunulması yaklaşık 2-2,5 senelik bir süreçte gerçekleşti. Bu alanda henüz çok yeni olmamıza karşın, koleksiyonumuzun yurt içi ve yurt dışında gördüğü ilginden oldukça memnunuz.
We know that you design specific to location in all of your projects. But now your designs are mass produced and we find them in stores. Could we talk about the objects and furniture you design a little? About the production processes..., how this idea came up… Our collection of furniture and accessories is just 1.5 years old. But what’s behind it is the accumulation of mine and my office over the years, the high quality materials and hand labour we have used in more than 400 projects. From the designs of the products to preparation and prototypes, and eventually offering to sale took approximately 2-2.5 years. Although we are very new in this field, we’re quite happy with the popularity of our collection locally and abroad.
natura | 113
söyleşi | interview Görselliğin yanı sıra işlevselliği de ön planda tutan, herkesin bizden birkaç parçayla evini değiştirebileceği bir ürün koleksiyonu hazırladık. Anadolu yemek kültüründen yola çıkarak tasarladığımız ‘Sini’ yan sehpalarımız ve “Kazan” koltuğumuz son olarak “The World of Interiors” Ekim ayı sayısında yer buldu. Paris’te Ocak ayında gerçekleşen ve dünyadan seçili tasarımcıların ürünlerinin sergilendiği Christoffle sponsorluğunda, Christoffle Binasında gerçekleşen etkinlikte, Türkiye’den seçilen tek isim olduk. Osmanlı cam altı tekniğiyle üretilen, özel tasarım cam aksesuarlarımız hediyelik olarak büyük ölçüde tercih edilmekte. Yine bu teknikle üretilen dokulu camlarımızla sunulan sehpa seçeneklerimiz, özel boya efektli sedirlerimiz en çok beğenilen tasarımlarımız arasında. Değişmez objeleriniz var mıdır? Farklı paravanlar, cam metal ayırıcılar, deri perdeler, sarkıtlar, endüstriyel malzemelerden perdeler, fenerler gibi…
We prepared a product collection which is committed to functionality besides the visual with which everyone can change one’s home with just a few pieces. Our ‘sini” side tables we designed based on Anatolian food culture and our ‘Kazan’ seat found a place most recently in the October issue of ‘The World of Interiors’. We were the only name selected from Turkey at the event held at Christoffle Building under the sponsorship of Christoffle which took place in January in Paris where the works of selected designers of the world were on display. Our special design glass accessories produced by Ottoman underglass technique are largely chosen as giftware. Our coffee table choices offered with our textured glasses again manufactured by this technique, our special dye effect sofas are among our most popular designs. Do you have objects that remain unchanged? Paravans, glass metal separators, leather curtains, chandeliers, drapes made of industrial materials and lanterns…
Tekstile ilginiz nasıl başladı? Londra‘da okurken; derslerin birçoğu müzelerde veya özel malikânelerde geçerdi; yakından tanımaya imkân vermek için tabloları, mobilyaları, dönemin cam ve seramiklerini… V&A Müzesi en çok zaman geçirdiğimiz yerler arasındaydı ve tekstil bölümü oldukça zengindi. Burada Türk tekstillerinin kıymetli olanlarıyla çok içli dışlı oldum ve daha sonra bu, Hindistan, İtalya gibi ülkelere birikimimi artırmak için seyahatlere sebep oldu.
How did your interest in textiles began? When I was studying in London, a lot of the courses took place in museums or private homes; to get to know better, paintings, furniture, the glass and ceramic ware of the period… V&A Museum was one of the places we spent most of our time and the textile section was quite rich. Here, I got to know valuable Turkish textiles very well and later this lead to my travels to countries like India and Italy to enhance my store of knowledge.
Sizin beğendiğiniz tasarımcılar kimler? Türk tasarımcılardan Rıfat Özbek, Hüseyin Çağlayan, Ela Cindoruk, Sevan Bıçakçı, Tulya Madra, Alev Ebuzziya Siesbye, Melissa Denizeri, Ümit Benan, Benjamins, Günseli Turkay, İznik Vakfı ve Gorbon’un çinileri, Stepevi’nin modern halıları, Ipek Irgıt (Kiini).
Who are the designers you like? Of Turkish designers; Rıfat Özbek, Hüseyin Çağlayan, Ela Cindoruk, Sevan Bıçakçı, Tulya Madra, Alev Ebuzziya Siesbye, Melissa Denizeri, Ümit Benan, Benjamins, Günseli Turkay, Iznik Foundation and Gorbon’s çinis, Stepevi’s modern carpets, Ipek Irgıt (Kiini).
Doğal taş ile ilişkinizi sormak istiyorum. Ben doğal taş kullanmaya çok meraklıyım. İngiltere’de taş uzmanımız var. Biz Türk doğaltaşını yurtdışındaki projelerimize taşıyoruz. Şu anda Hollanda’da tasarladığımız binada bile kullanmaya kararlıyız. Türkiye’nin ürettiği kaliteli doğal malzemeleri ve emeği gittiğimiz yerlere götürmeye çalışıyoruz. Londra’da tasarlayıp uyguladığımız lokantanın mermerleri bile Türkiye’den gitti.
I’d like to ask about your relationship with natural stone. I’m very keen on using natural stone. We have a stone expert in England. We carry Turkish natural stone to our projects abroad. We are determined to use it even in the building we are designing in Holland right now. We’re trying to take high quality natural stones and labour from Turkey to wherever we go. Even the marbles of the restaurant we designed and implemented in London went from Turkey.
İyi mimarlık örneklerini sayfalarımıza taşıyoruz. Sizce son dönemdeki iyi mimarlıklar neler? Frank Gehry’nin tasarladığı Guggenheim Bilbao ve Paris’teki Louis Vuitton binası veya Zaha Hadid tasarımı gibi ikonik binaların şehirlere heykelsi görüntü kazandırmak ve peşlerinden seyire insanları çekmek anlamında önemli olduğunu düşünüyorum. Ben kendi islerimde işlevselliğin yanı sıra mekanlara ruh katmaya önem verdiğim için; günümüzün sıkışık yaşantısında doğaya ve fonksiyona katkıda bulunan binaları da önemsiyorum. Jean Nouvel’in Sidney’de tasarladığı yatay bahçeleriyle öne çıkan “One Central Park”, Han Tümertekin’in B2 evi, Moshe Safdie’nin Sky Habitat’ı, Emre Arolat’ın Hira Mağarası’ndan esinlenerek tasarladığı Sancaklar Camii, Vincent Callebaut’un kendi kendine yeten bir eko-sistem olarak tasarladığı “Citta della Scienza” (Bilim Şehri) (http://vincent.callebaut.org/planche-cittadellascienza_pl17.html), A-cero Architects tasarımı doğanın binaya entegre edildiği modern beach house, Mısır’da yer alan Adrere Amellal Oteli (http://adrereamellal.net/ index2.html), Marcio Kogan - Studio MK27 tasarımı Brezilya’nın soğuk iklimli dağlık bölgesinde yer alan Mororo House yine doğadan kopmayan bir modern yapı olarak tasarlanmış (http://studiomk27.com.br/en/p/ casa-mororo/ ). Tabanlıoğlu Mimarlık’ın tarzını genel anlamda çok beğeniyorum, çok önemli işler yapıyorlar. Münih’teki Olympia Park ayrı bir konseptte başarılı bulduğum yapılar arasında. Ayrıca Zaha Hadid’in Bakü Olimpiyat Stadı da beğendiğim projelerden.
We carry examples of good architecture onto our pages. What is good architecture of recent times? I believe that buildings like Guggenheim Bilbao designed by Frank Gehry, Louis Vuitton building in Paris or Zaha Hadid designs are important for bringing a statuesque look to cities and to draw people to view them. As I’m committed to add soul to places in addition to functionality in my own works, I also find important the buildings which contribute to nature and function, in the crowded life of the present. “One Central Park” standing out with its horizontal gardens designed in Sydney by Jean Nouvel, Han Tümertekin’s B2 Home, Moshe Safdie’s Sky Habitat, Sancaklar Mosque designed by Emre Arolat under inspiration by Hira Cave, “Citta della Scienza” designed by Vincent Callebaut as a selfsufficient eco-system (http://vincent.callebaut.org/planche-cittadellascienza_pl17.html), modern beach house where nature is integrated to the building designed by A-cero Architects, Adrere Amellal Hotel in Egypt (http://adrereamellal.net/index2.html), design by Marcio Kogan - Studio MK27, Mororo House situated in the cold mountainous region of Brazil, again designed as a modern building not detached from nature (http://studiomk27.com.br/en/p/casa-mororo/ ). I like Tabanlıoğlu Mimarlık’s style a lot overall, they are doing very important things. Olympia Park in Munich is among the buildings I find successful in a different concept. Also, I like Zaha Hadid’s Baku Olympic Stadium.
Söz uçar, yazı kalır… Teşekkür ederim.
Verba volant, scripta manent… Thank you.
natura | 114
sรถyleล i | interview
natura | 115
sanat | art
“TAŞLA KONUŞTUĞUNUZ AN, RUHUNUZLA KONUŞTUĞUNUZ ANDIR” “THE MOMENT YOU SPEAK WITH THE STONE, IS THE MOMENT YOU SPEAK WITH YOUR SPIRIT”
Giden Gitsin, 70 x 33 x 13 cm, mermer (Afyon Gök, İscehisar), 2011 (özel koleksiyon) Let it Go, 70x33x13cm, marble, (Afyon Gök, İscehisar), 2011 (private collection)
MAYIS AYINDA GALERI SELVIN’DE AÇILACAK OLAN “DÜALITE” ISIMLI KIŞISEL SERGISININ ÖNCESINDE, HEYKELTIRAŞ SERDAR KAYNAK’A VE BAŞARILI IŞLERINE YAKINDAN BAKALIM. PRIOR TO HIS PERSONAL EXHIBITION TITLED “DUALITY”, WHICH WILL OPEN AT THE GALLERY SELVIN IN MAY, LET US TAKE A CLOSER LOOK AT THE SCULPTOR SERDAR KAYNAK AND HIS SUCCESSFUL WORKS. natura | 116
sanat | art
Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
erdar Kaynak, işlerinde “ikilik, ikileme, ikilem, ikili denge” gibi unsurlara yoğunlaşıyor. Biçim yaklaşımını bu doğrultuda kurgulayan, doğadaki, evrendeki karşıtlık dengesini tamamlayıcı bir unsur olarak oluşturmaya çalışıyor. Konunun içerdiği anlamlar bakımından bir bağlam olarak zıtlığı, karşıt olmayı, çelişki yaratabileceği duygusal bir yaklaşımla biçimlendiriyor.
S
S
“Düalite”, hayatın her alanında iken, zıtlık-karşıtlık açısından hayatın içinde önemli bir denge oluşturuyor. Konuya tabi olan “Hayat Ağacı” bireyin zihinsel, düşsel bir çatışmanın ardından yaşadığı değişim ve dönüşümün mührü olarak yorumlanıyor. Sergide yer alan heykeller, sanatçının ele aldığı karşıtlıklar doğrultusunda, diyalektik olarak değil, bütünün olguları, birbirlerine olan akışı, zamanı gündeme getiren bir devinim, bir bağlılık olarak ele alınıyor.
While “Duality” is available in all areas in life, it also poses as an important balance in life with respect to contrast-contradiction. The “Life Tree”, subject to the topic, is interpreted as the seal of the change and transformation experienced by the individual following an intellectual, imaginary conflict. The sculptures in the exhibition are handled in line with the contrasts tackled by the artist, not dialectically, but as a motion, a connection that put forward the phenomena of an entirety, their flows as relative to each other, and time.
“Düalite”, 6 - 30 Mayıs tarihleri arasında Galeri Selvin’de ziyaret edilebilir.
The “Duality” may be visited at the Gallery Selvin during May 6 – 30.
erdar Kaynak concentrates on elements such as “duality, duplexing, dilemma, dual balance” in his works. He attempts to design his form approach accordingly and create it as an element that complements the contrast balance in nature and in the universe. With respect to the meanings in the subject, he shapes contrast, contradiction with an emotional approach that could lead to conflict.
“BEN HEYKELLERIMI DAHA ÇOK SOYUT DÜŞÜNCELER VE EVRENSEL DUYGULAR ÜZERINE KURGULUYORUM, HEYKEL DÜŞÜNMEDIĞIM TEK BIR GÜNÜM YOK. BU DÜŞÜNCELERIM BENI SÜREKLI DOLU VE TETIKTE TUTUYOR. YAŞAMIN SÜREKLILIĞI KENDI DEĞIŞIMINI YAŞARKEN IÇINDEN YAKALAMAK KOLAY OLUYOR.” “I VISUALIZE MY STATUES MOSTLY ON ABSTRACT THOUGHTS AND UNIVERSAL FEELINGS. I THINK ABOUT THE STATUES EVERY DAY. THESE THOUGHTS ALWAYS KEEP ME FILLED AND SHARP. WHILE THE SUSTAINABILITY OF LIFE LIVES ITS OWN CHANGE, IT IS EASY TO GET ANYTHING FROM IT.” Fermuar, 20 x 30 x 52 cm, Limra taşı (Finike), 2010 (özel koleksiyon) Zip, 20x30x52cm, Limra stone (Finike), 2010 (private collection)
natura | 117
sanat | art
Son Âna Kadar, 20x43x46 cm, mermer (Afyon Bal, İscehisar), 2013 Until the Last Moment, 20x43x46cm, marble (Afyon Bal, İscehisar), 2013
natura | 118
sanat | art
“BAZEN DÜŞÜNCELER ESKIZ YA DA MAKET OLABILIYOR. BAZEN DE DIREKT TAŞ ÜSTÜNDEN ÇALIŞABILIYORUM. BU AŞAMADA HEYKELIN NE BOYUTLARDA OLACAĞI ATÖLYEMDE TAŞLARA BAĞLI OLARAK ILK ADIMINI ATMIŞ OLUYOR. DOĞRU TAŞI KAVRAYIP ÇALIŞMA SEHPANIZA KOYDUĞUNUZ O AN, SANCILI SÜREÇ DE BAŞLAMIŞ OLUYOR. TAŞ ÇALIŞMAK ÇOK DISIPLINLI OLMAYI GEREKTIRIYOR EN BAŞTA, KONTROLLÜ ILERLEMENIZ GEREKIYOR. ADETA ESIR ALIYOR, TAŞLA KONUŞTUĞUNUZ AN RUHUNUZLA KONUŞTUĞUNUZ ANDIR, EĞER SEVGIYLE YAKLAŞMIŞSANIZ KENDINI SIZE BIRAKIYOR. HEYKEL TAMAMLANDIĞINDA BU SÜREÇTE YAŞANILAN TÜM YORGUNLUK, YERINI TEBESSÜMLE BIRLIKTE GÖKYÜZÜNE HAVALANIYOR. BU DUYGUYU BAŞKA HIÇ BIR MALZEMEYLE KIYASLAMAM. AMA BIR HEYKEL EN DOĞRU BOYUTLARDA, EN DOĞRU MALZEMEYLE YAPILMALIDIR. BU HER ŞEYDEN DAHA ÖNEMLIDIR.” “SOMETIMES THOUGHTS MAY BE SKETCHES OR MODELS. SOMETIMES I WORK DIRECTLY ON THE STONE. IN THIS STAGE THE SIZE OF THE STATUE TAKES ITS FIRST STEP ACCORDING TO THE STONES IN MY WORKSHOP. THE MOMENT YOU GRAB THE RIGHT STONE AND PUT IT ON YOUR COUNTER, THE PAINFUL PROCESS STARTS. WORKING ON STONES REQUIRES DISCIPLINE AND BEING CONTROLLED. IT CAPTURES YOU. THE MOMENT YOU TALK TO THE STONE IS THE MOMENT YOU TALK TO YOUR SOUL. IT LEAVES ITSELF TO YOU IF YOU APPROACH IT WITH LOVE. WHEN THE STATUE IS COMPLETED A SMILE ON YOUR FACE TAKES THE PLACE OF EFFORTS. I CANNOT COMPARE THIS FEELING BY ANY OTHER MATERIAL. BUT A STATUE MUST BE ONE IN THE RIGHT SIZE BY THE RIGHT MATERIAL. THIS IS THE MOST IMPORTANT THING.”
natura | 119
sanat | art
Ebedi Yolculuk, 150x44x34 cm, taş (kalker), 2015 Eternal Voyage, 150x44x34cm, stone (calcareous), 2015
Ayrılık, 12x30x48 cm, mermer (Afyon Gök, İscehisar), 2010 Separation, 12x30x48 cm, marble (Afyon Gök, İscehisar), 2010
natura | 120
sanat | art
Dönüşüm-1, yükseklik 22 cm, bronz, 2015 Transformation-1, height 22 cm, bronze, 2015
İkilemin Tutkusu, 35x24x17 cm, mermer (Afyon bal, İscehisar), 2013 (özel koleksiyon) Passion of Dilemma, 35x24x17cm, marble, 2013 (private collection)
Hakikat Daireleri-3, çap 85 cm, ahşap ve demir, 2015 Reality Circles-3, diameter 85 cm, wood and metal, 2015
1977 yılında Çorum’da doğan Serdar Kaynak, 2001 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun oldu. 2014 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Yüksek Lisans programına başladı. Yurt içinde 6 kişisel sergi açtı. Birçok karma sergi, fuar ve sempozyumlara katıldı. 2014 T.C. Kültür Bakanlığı 72. Devlet Resim ve Heykel Yarışması “Başarı Ödülü” Ankara, 2012 T.C. Kültür Bakanlığı 71. Devlet Resim ve Heykel Yarışması “Başarı Ödülü” Ankara, 2008 ÇORUMSİAD yılın başarılı sanatçıları dalında özel ödülü verilmiştir. Kamusal alanlarda, müze ve özel koleksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı, çalışmalarına İstanbul’da bulunan atölyesinde devam etmektedir. Serdar Kaynak was born in Çorum in 1977. He was graduated in 2001 from Anatolia University Fine Arts Faculty Department of Statue. He started the post graduate program in 2014 in Mimar Sinan Fine Arts University. He opened 6 personal exhibitions inland. He attended many group exhibitions, exhibitions and symposiums. He won the awards of 2014 Republic of Turkey Ministry of Culture 72nd Public Art and Sculpture Competition “Success Award”, 2012 Republic of Turkey Ministry of Culture 71st Public Art and Sculpture Competition “Success Award” and 2008 CORUMSIAD successful artists of the year award. The artist who has artworks in public areas, museums and special collections carries on his activities in his workshop in Istanbul.
natura | 121
sektörden | sectoral news
MERMERDE TEKNOLOJİK GELİŞMELER TECHNOLOGICAL DEVELOPMENTS ON NATUR AL STONE TEKNOLOJIDE YAŞANAN ILERLEMELER DOĞAL TAŞ IŞLEMELERI KONUSUNDA DA ÖNEMLI İMKÂNLARI ÜRETICILERIN HIZMETINE SUNUYOR. YENI ÜRETILEN CNC TEZGÂHLAR VE TAŞ KESME MAKINELERI DAHA ÖNCE YAPILMAYAN ÜRETIMLERE IMKAN SAĞLIYOR. UZUN YILLARDIR MERMER IŞLEME KONUSUNDA FAALIYET GÖSTEREN NATUR FIRMASI ÜRETIME SOKTUĞU YENI MAKINELERLE FARKLI MERMER IŞÇILIKLERI ORTAYA KOYUYOR. NATUR FIRMASININ SAHIBI HARUN TOKMAN ILE MERMER IŞLEME YÖNTEMLERI KONUSUNDA KONUŞTUK: THE ADVANCES IN TECHNOLOGY PRESENTS IMPORTANT OPPORTUNITIES ON THE SUBJECT OF NATURAL STONE PROCESSING TOO TO THE PRODUCERS. NEWLY MANUFACTURED CNC MACHINE TOOLS AND STONE CUTTERS ALLOW PREVIOUSLY NOT ACCOMPLISHED PRODUCTION. THE FIRM NATUR OPERATING IN THE FIELD OF MARBLE PROCESSING OVER THE YEARS REVEALS DIFFERENT MARBLE PROCESSING WITH ITS NEW MACHINES. WE DISCUSSED MARBLE MACHINING TECHNIQUES WITH THE FIRM’S OWNER HARUN TOKMAN: Bülent Tatlıcan
T
eknolojik gelişmeler mermer işleme konusunda da çok farklı açılımlar sağladı. Bize bu yönüyle yaptığınız işi anlatır mısınız? Natur Maden olarak mermer işlemede teknolojiyi oldukça yoğun bir şekilde kullanmaktayız. Fabrikamızda 2 adet 7 eksen robot , 1 adet 6 eksen Tel Kesme , 2 Adet 3 eksen CNC , 1 adet 4 eksen Köprü Kesme ve 1 adet 5 Eksen Waterjet ve CNC Tornalar gibi en son teknoloji makineler kullanıyoruz. Bu makineler ile Heykel, büst, Korint ile İyon başlıklar, rölyefler, 3D duvar kaplamaları, kolon kaplamaları, kolonlar ve daha birçok ürün yapabilmekteyiz. Firma olarak teknolojiyi çok yakından takip ediyor ve yatırımlarımızı bu şekilde planlıyoruz ve bu yatırımların neticesinde projelere hatasız ve zamanında imalatlar yapabiliyoruz. Teknolojiyi yakından takip etmek ve bu makineleri kullanabiliyor olmak bizi her zaman bir adım önde tutuyor. Hangi projelerde çalışmalarda bulundunuz? Yurtiçinde ve yurtdışında birçok projeye özel imalatlar yaptık ve yapıyoruz. Bunlardan bazılarını sayarsak Bakü’de Eurovision şarkı yarışmasının yapıldığı alanda çok özel imalatlar yaptık, Melbourne Sheraton Otel için 3 boyutlu duvar kaplamaları, Bakü Olimpiyat Stadı VIP bölümlerine özel uygulamalar ve en son Antalya Belek’te yapılmakta olan ülkemizin en büyük otellerden birisinin SPA bölümlerine ve restoran bölümlerine özel imalatlar yaptık.
natura | 122
T
echnological developments allowed quite different approaches in the field of marble machining as well. Could you describe what you do for us from this aspect?
We have been employing technology largely in marble machining as Natur Maden. In our plant, we use two 7-axis robots, one 6-axis wire cutters, two 3- axis CNCs, one 4-axis Bridge Cutter and one 5x-axis Waterjet and CNC lathes among our latest state-of-the-art technology machinery. With these machines, we’re able to create statues, busts, Corinthian and Ionic heads, reliefs, 3D murals, column coatings, columns and a lot more. As our firm, we monitor technology very closely; plan our investments in that manner and are able to produce error-free and on-time contributions to projects as a result of these investments. We’re always one step ahead as we monitor technology closely and are able to use these machines. What projects did you participate in? We did special production for numerous projects locally and abroad and we’re still doing so. For example, we did very special fabrication for the grounds of Eurovision song contests in Baku. We did three-dimensional murals for Melbourne Sheraton Hotel, special applications for Baku Olympic Stadium VIP sections and most recently, for SPA sections and restaurants of one of the largest hotels of our country under construction in Antalya, Belek.
sektรถrden | sectoral news
natura | 123
sektörden | sectoral news
Mimari açıdan mermer işçiliğine önemli bir açılım getiriyorsunuz. Bu konuda mimarlara ne gibi tavsiyeleriniz olur? Evet, çok doğru bu söylediğiniz. Ancak ülkemizde maalesef henüz mimarlarımız projelerde doğal taşı ve mermeri çok fazla kullanmıyorlar ve hatta birçoğu tanımıyor belki bunda sektörümüzün de bir tanıtım hatası var. Tabi bunun yanında mermeri ve doğal taşı çok güzel kullanan mimarlarımız da var fakat bu sayıyı daha arttırmamız gerekiyor. Belki bunun için sempozyumlar ve fuarlar da daha etkin tanıtımlar yapılması gerekiyor. Mimarlarımıza ülkemizde mermer ve doğal taş isleme tekniklerinin çok ilerlediğini artık bu konu da İtalya ile yarışabilecek düzeyde olduğumuzu ve birçok alanda onlardan daha iyi olduğumuzu söylemek isterim. Ayrıca sunu da söylememiz gerekir mermer ve doğal taş çeşitliliği ve kalitesi açısından ülkemiz dünya da çok önemli bir konum da o yüzden projelerde yabancı taslar yerine kendi taslarımızın tercih edilmesi hem tanıtım acısından hem de ekonomik açıdan daha faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
natura | 124
You bring an important approach to marble working architecturally. What are your recommendations to architects in this area? Yes, you’re absolutely correct. But unfortunately, in our country, our architects do not use natural stone and marble much in their projects and perhaps a lot of them don’t know them and maybe our industry has a fault in this. However, there are also architects who employ marble and natural stone very well but their number must grow. Maybe we need symposiums and more efficient promotions at trade fairs. I would like to tell our architects that marble and natural stone machines and techniques have advanced a lot in our country at a level almost able to compete with Italy and that in many fields, we’re better than them. We also have to add that our country in terms of marble and natural stone diversity and quality has a very important position worldwide. Therefore, opting for our own stones instead of foreign ones in projects will be better in terms of both promotion and also business.
sektörden | sectoral news
“INDIA Gr and Hyatt Goa” “India Gr and Hyatt Goa”
İMİB ÜYELERINDEN METEK STONE (NASSAR GROUP AGENT) HİNDİSTAN’DA GERÇEKLEŞTIRILEN PROJEDE 30.000 M² DOĞAL TAŞ UYGULADI. IMIB MEMBER METEK STONE (NASSAR GROUP AGENT) APPLIED 30,000 M² NATURAL STONE IN THE PROJECT REALIZED IN INDIA natura | 126
sektörden | sectoral news
Bülent Tatlıcan
4
yıllık planlama, tasarım ve inşaat sonrasında, deniz kıyısı turizm tesisi kapılarını halka açtı. Tanınmış yerli mimar Chandrasektar tarafından projelendirilen tesis, inşaat boyunca titizlikle korunan birçok eski Banyan ağacı ile geçmiş zamanın Goan’ını hatırlatıyor ve görkemli bahçeleri deniz kıyısındaki bu küçük vahayı oluşturuyor. Bali’li Intaran peyzaj tasarımcıları, fidanlıktan yeni gelmiş küçük ağaçların yarattığı algıyı taşıyan birçok diğer tesisin aksine, mahallin kendi bitkilerini genel peyzaj kavramına mümkün olduğu kadar katarak, resort’un sanki hep orada olduğu hissini uyandırıyor. Londralı GAD International tarafından tasarlanan bina içi resort’un koşuşturmalı kent yaşamının gürültüsünden uzakta barış içinde ve sakin bir Goan inziva yeri olduğu algısını tamamlıyor. Doğal taşların bu Goan Saray dinlence yerinin ambiyansına uygun doğal bir görünüş sağlamasına şaşmamak gerek. Otelin tasarımı, yıllar öncesinde başlatılmış olsa da, tüm sorumluluk sahibi otel zincirleri gibi Hyatt ve mülk sahibi DB Hospitality, doğal görünüm ve dinlendirici ambiyansın elde edilmesi için doğal taşların uygulanmasını yeğlediler.
A
fter more than 4 years of planning, designing and building, the seaside resort opened its doors to the public. Designed by renowned local architect Chandrasektar, the resort has a typical Goan feel of time gone past, with many original old Banyan trees that were carefully maintained throughout construction and lush gardens creating this little oasis by the sea. Intaran landscape designers from Bali have to be credited for working the original vegetation of the site as much as possible into the overall landscape concept creating a feel as if the resort has been there for ages, contrary to many other resorts being developed having that new feel with small trees fresh from the nursery. The interiors, style fully designed by GAD International from London, complement the overall feel of the resort as a peaceful and tranquil Goan retreat away from the hustle and bustle of busy city life. It is no surprise that natural stones give the natural look perfectly with the ambience of this Goan Palace retreat. While the hotel design started many years ago, like all responsible hotel chains, Hyatt and owner DB Hospitality prefered to apply natural stones to reach the natural look and relaxing ambiance.
natura | 127