MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE
MAYIS-HAZİRAN 2016 / MAY-JUNE 2016
AB MİKRO NANO AR-GE BİNASI / AB MICRO NANO R&D BUILDING ERİMTAN ARKEOLOJİ VE SANAT MÜZESİ / ERİMTAN ARCHAEOLOGY AND ARTS MUSEUM SANAYİ 313 SANATÇI BUR CU PERÇİN İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH THE ARTIST BURCU PERÇİN 15. VENEDİK MİMARLIK BİENALİ TÜRKİYE PAVYONU PROJESİ: DARZANA / 15TH VENICE BIENNALE, PROJECT OF THE TURKEY PAVILLION: DARZANA DÜNYANIN EN ESKI TAPINAĞI GÖBEKLITEPE’DE TAŞ İŞÇILIĞI PROJESI / STONE MASONRY PROJECT IN THE OLDEST TEMPLE OF THE WORLD, GÖBEKLITEPE
BAŞLARKEN / INTRODUCTION BAŞKAN MESAJI / MESSAGE FROM THE CHAIRMAN • 04 EDİTÖRDEN / EDITORIAL • 05 GENEL SEKRETER MESAJI / MESSAGE FROM SECRETARY GENERAL • 06 HABERLER & ETKİNLİKLER / NEWS & EVENTS • 08 TÜRKİYE MİMARLIK YILLIĞI 2015 İSTANBUL SERGISI / TURKEY ANNUAL OF ARCHITECTURE 2015 ISTANBUL EXHIBITION • 20 ROTTERDAM ULUSLARARASI MİMARLIK BİENALİ BAŞLADI / INTERNATIONAL ARCHITECTURE BIENNALE ROTTERDAM HAS STARTED • 24 TASARIM / DESIGN PEUTGEOT TASARIM ATÖLYESİ VOLKANİK TAŞ VE KARBON FİBERDEN OLUŞAN BİR KANEPE TASARLADI / PEUTGEOT DESIGN LAB CREATED A VOLCANIC STONE AND CARBON FIBRE SOFA • 26 ELEKTRİKLİ ELDİVEN DÜZENEĞİ AHŞAP VE KUMTAŞINI EL YORDAMIYLA ŞEKİLLENDİRME İMKÂNI SUNUYOR / ELECTRIC HAPPARATUS GLOVE ENABLES WOOD AND SANDSTONE TO BE SCULPTED BY HAND • 30 MODERN YAŞAM ALANLARI İÇİN LIVINGSTONE MOBİLYALAR / LIVINGSTONES FURNITURE FOR CONTEMPORARY LIVING SPACES • 32 ARAŞTIRMACILAR TAŞLARDAN ELEKTRONİK MÜZİK ENSTRÜMANI TASARLADILAR / RESEARCHES CREATE ELECTRONIC MUSICAL INSTRUMENT FROM STONES • 36 DOĞAL TAŞIN SANATA DÖNÜŞÜMÜ : VALENTE / THE TRANSFORMATION OF NATURAL STONE INTO ART : VALENTE • 50 MİMARİ / ARCHITECTURE KAPAK KONUSU / COVER STORY: AB MIKRO NANO AR-GE BİNASI / AB MIKRO NANO R&D BUILDING • 56 ERİMTAN ARKEOLOJİ VE SANAT MÜZESİ / ERİMTAN ARCHAEOLOGY AND ARTS MUSEUM • 66 İÇ MİMARLIK / INTERIOR DESIGN DERİNDERE FİLO KİRALAMA OFİSİ / DERINDERE FLEET LEASING OFFICE • 76 SANAYI 313 • 82 SANAT / ART ŞANLIURFA TAŞI, DÜNYANIN EN ESKI TAPINAĞI GÖBEKLITEPE’DE TAŞ İŞÇILIĞI PROJESI ILE YENIDEN HAYAT BULUYOR/ ŞANLIURFA STONE IS BEING REVIVED OWING TO THE STONEMASONRY PROJECT IN THE OLDEST TEMPLE OF THE WORLD, GÖBEKLITEPE • 90 SANATÇI BURCU PERÇİN İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH THE ARTIST BURCU PERÇİN• 96 DARZANÀ: İKİ TERSANE, BİR VASITA / DARZANA: TWO SHIPYARDS, ONE MEDIUM • 104 SEKTÖRDEN / SECTORAL NEWS DESEN İKIZLEME (BOOK MATCH) • 110 DOĞAL TAŞ SEKTÖRÜNDE 35.YILINI KUTLAYAN HÜROK MERMER’İN HİKAYESİNİ BAŞKAN HÜSNÜ OLÇAR’DAN DİNLEDİK / WE LISTENED THE STORY BEHIND HUROK MARBLE CELEBRATING ITS 35TH ANNIVERSARY IN THE NATURAL STONE INDUSTRY FROM THE CHAIRMAN HÜSNÜ OLÇAR • 112
56 66
74
50
66 96
82 110
başkan mesajı message from the chairmen
Değerli Meslektaşlarım, Natura’nın yeni bir sayısını daha sizlerin ilgisine sunuyoruz. Natura dergisi yayın hayatına başladığı günden beri Türk Doğal Taşının hem yurt içinde hem de yurt dışında bilinirliğini artırmak için çalışıyor. Dergimiz sayesinde Türk Doğal Taşlarıyla bezenmiş birçok mimari projeyi, sanat eserini ve tasarım ürününü tanıtmaya çalıştık ve tanıtmaya çalışmaya devam edeceğiz. Firmalarımızdan ricamız taşlarını kullandıkları nitelikli projeleri bizlerle paylaşmaları. Bu sayede doğal zenginliklerimiz çok daha geniş kitlelere ulaşmış olacak.
Ali Kahyaoğlu kahyaoglua@yahoo.com
Biz doğal taşlarımızı sadece yayınlarımızla tanıtmıyoruz. Bunun dışında yaptığımız milli katılımlı fuarlarla, URGE çalışmalarıyla, bilgi stantlarıyla da yurtdışında birçok etkinliklerle tanıtım çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Türk Doğal Taşının kullanılırlığını arttırmak için yaptığımız son etkinliklerden biri geniş bir katılımla geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. İMİB; Türkiye’nin en önemli projelerinden 3. Havalimanını yapan İGA Havalimanları İnşaatı Adi Ort. Tic. İşletmelerinin satın alma, dizayn direktörü ve yönetim kurulu başkan danışmanına Birliğin salonunda 350 çeşit mermerlerle sunum yaptı. 150 civarında firma yetkilisinin hazır bulunduğu sunumda, havalimanı projesinde Türk doğal taşlarının kullanılmasının sektör için çok önemli olduğu yetkililere anlatıldı. İstanbul’a 3. Havalimanı ülkemize çok önemli değerler katacaktır. Birlik bünyesinde bu ay yaptığımız bir diğer etkinlik de 5. Doğal Taş Tasarım Yarışması idi. Öğrencilerin ve mimarların katıldığı bu yarışmanın sonuçlarını ve tasarlanan ürünlerin detaylarını da Temmuz sayısında okuma imkanımız olacak. Önümüzdeki sayıda görüşmek dileğiyle. Saygılarımla, Dear Colleagues, We are representing yet another issue of Natura. From day one, Natura magazine endeavors to increase the awareness of Turkish Natural Stones both nationally and globally. Owing to our magazine, we tried to introduce many architectural projects, artworks and design products involving Turkish Natural Stones and we will continue to do so. We request from our companies to share the qualified projects in which their stones are used. Therefore our natural resources will reach larger masses. We are not only presenting our natural stones through publications. Apart from that, we are carrying on our studies in various events overseas along with national participation fairs, URGE operations and information booths. One of the latest events we have organized to increase the utilizability of Turkish Natural Stones has been taken place in the previous days with a broad participation. Along with 350 kinds of marble, IMIB made a presentation to the purchasing director, design director and chairman advisor of the board of IGA Airports Construction which executes the 3rd Airport project, one of the most important projects of Turkey. With an attendance of approximately 150 companies, the presentation focused on the vital importance of using Turkish natural stones in the airport project regarding the industry and informed the authorities. The third airport of İstanbul will add considerable values to our country. Another event we have organized this month within the body of our union was the 5th Natural Stone Design Contest. Students and architects took place in the contest and you’ll have the opportunity to read the results and details of the designed products in the July issue. See you in the next issue.
Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Ali Kahyaoğlu Yayın Kurulu Editorial Commitee Ali Kahyaoğlu Hasan Hüsnü Ayvacı Rüstem Çetinkaya Mustafa Selçuk Çevik Banu Sürmen Altın Mutlu Öktem Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok yzeliha@yahoo.com Konular Editörü Features Editor Selin Biçer Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Hukuk Danışmanı / Legal Consultation Av. Dr. Ramazan Arıtürk Av. Arb. Zeki Arıtürk Av. Eren Özden Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement reklam@krmedya.com
Sincerely,
Baskı / Publishing FRS Matbaacılık Mas- Sit Matbaacılar Sitesi 5. Cad. 34 Bağcılar 34204 İstanbul
natura | 4
Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com
editörden
editorial
Şehirlerimizi ne şekilde tasarlayıp yönetmeliyiz? Yedinci Rotterdam Uluslararası Mimarlık Bienali, şehrin geleceğini etkin bir şekilde yansıtmaya, tartışmaya ve bunun üzerine çalışmaya davet ediyor. Bienalin “GELECEK EKONOMİ” teması şu konuları ele alıyor: “Yarım yüzyıl içerisinde şimdiki oranın yaklaşık iki katı insan şehirlerde yaşıyor olacak. Böylece şehir, global ekonomiyi gerçek anlamda beslemeye başlayacak. Bu sözü edilen kentsel Gelecek Ekonomisi bize neler vadediyor? Kimse gelecekte neler olacağını tahmin edemez ancak şu bir gerçektir ki mevcut sisteme devam etmek, uygulanabilir bir ihtimal olarak gözükmüyor. İklim değişikliği, küresel kentleşme, ortaya çıkan yeni teknolojiler, artan göç oranları ve giderek büyüyen eşitsizlik sorunu acilen gerçek anlamda çözümlere ihtiyaç duyuyor. Yaşama, çalışma, öğrenme şekillerimizi yeniden düşünerek, nerede ve nasıl tüketip ürettiğimizi sorgulamamız gerekiyor. Sistem ile birey, zengin ile fakir, genç ile yaşlı, sürdürülebilirlik ve büyüme arasındaki dengeyi yeniden tasarlamamız gerekecek. Şehirlerimizi ne şekilde tasarlayıp yönetmeliyiz? Peygamberler olmasak da yarının şehrini inceleyip hayal edebilir ve tasarım odaklı bir biçimde araştırmalar yapabiliriz. Gelecek Ekonomi’yi araştırarak şehrin geleceğini tasavvur ediyoruz: Sağlıklı ve sosyal bağlamda kapsayıcı, üretken ve sürdürülebilir bir yeşil şehir, kamusal alanın yeniden başrolü üstlendiği bir şehir.” Bu konu hakikaten önemli. Şehirler göç alıp büyüyor. Plansız büyümeyi önlemek için mimarlar, sosyologlar ve ilgili aktörlerin daha çok bir arada çalışacağı çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu sayımızda Bienal haberleri var. Çünkü iyi fikirlerin üretimi için çok iyi bir zemin sunuyor bu platformlar. Bu bağlamda 15.Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu projesi Darzana’yı da daha yakından tanıtabilmek için proje ekibi ve küratörü ile bir söyleşi yaptık. Cephesi doğal taş ile örülen sade ama kullanışlı bir yapıyı kapak konumuz olarak seçtik. AR-GE binası ile ilgili söyleşimizde detayları anlatırken, yine cephesi doğal taş ile kaplı bir müze binasını da sizlerle paylaştık. Doğal taşı bir boya gibi kullanan bir sanatçının işlerini anlattık. Mekansal kalitesi çok yüksek olan bir yeme-içme mekanının nasıl hem ofis hem de mağaza olarak karma kullanabileceğini gösterdik. Ülkemizin doğusundan gelen iyi bir haberi paylaşıyoruz sizinle. Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe’de, günümüzden 12 bin yıl öncesine dayanan taş işçiliğinin gelecek kuşaklara aktarılması ve gençlere yeni iş alanlarının oluşturulması yoluyla kültürel değerlerin, turizmin sürdürülebilirliğine katkı sağlaması hedeflenerek, taş işçiliği atölyesi hayata geçirilmiş. Detaylarını yine bu sayımızda anlattık. Emeği geçen herkesi gönülden tebrik ediyoruz. Doğal taşın önemini, özelliklerini ve dahası güzelliğini anlatmak üzere İMİB desteği ile hazırlanan mimarlık dergisi Natura’da her sayı doğal taşın kullanıldığı iyi projeleri sunmaktayız. İzini sürdüğümüz mimarlık ve sanat ürünleri yerellik ile modernliğin buluştuğu, zanaatkârlığın estetik ile birleştiği örnekler taşımaktadır. Her sayımızda, popüler olandan ziyade modern zamanda doğal taşın kullanıldığı “iyi mimarlık” örneklerini sayfalarımıza taşımaya devam edeceğiz. Doğal taş malzemesinin özenle kullanıldığı projeleri bu sayıda da anlatmaya devam ettik. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle… Söz uçar, yazı kalır… In what way we should design and govern our cities? The 7th edition of the International Architecturale Biennale Rotterdam invites you to actively reflect, discuss and work on the future of the city. The theme “THE NEXT ECONOMY”is stating: “In half a century, twice as many people will live in cities as do now. The city will then truly be the motor of the global economy. What does this urban Next Economy have in store for us? No one can predict what the future will hold, but one thing is certain: more of the same is no longer a viable option. Climate change, global urbanization, emerging new technologies, increasing migration, and growing inequality urgently demand real solutions. We have to rethink the way in which we live, work, and learn, and where and Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok how we consume and produce. We will have to redesign the balance between system and individual, between rich and poor, between young and old, between sustainability and growth. How should we design and govern our cities? Although we are not prophets, we can investigate and imagine tomorrow’s city, research it by design. We explore the Next Economy and imagine the city of the future: the healthy and socially inclusive city, the productive city, and the sustainable green city. The city in which public space once again takes center stage.” This issue is really important. The cities grow through allowing migrations. We believe that architects, sociologists and related role models need to perform studies altogether, in order to prevent the unplanned growth. We are representing news about the biennales in this issue. Because these platforms provide an exceptional basis to produce good ideas. Within this context, for better introducing the project, we made an interview with the team and the curator of the Pavilion of Turkey project, Darzana at the 15th International Architecture Exhibition, la Biennale di Venezia. We chose a simple yet functional structure that is cladded with natural stones as our cover story. We shared a museum building again cladded with natural stones while explaining the details in the interview on the R&D building. We represented the works of an artist who uses the natural stone like a paint. We demonstrated how to use a highend food&beverage space both as an office and a store. We are sharing the good news coming from the Eastern part of our country. In the oldest temple of the world, Göbeklitepe, a stonemasonry workshop is realized aiming for the cultural values to contribute to the sustainability of tourism through transferring the 12,000-year-old stonemasonry to the next generation and creating youth-oriented and new lines of businesses. Once again, we explained the details in this issue. We sincerely congratulate those who contributed. We’re presenting the succesful projects involving the proper usage of natural stone for the purpose of introducing its importance, quality and further the beauty in the each issue of Natura, an architecture magazine compiled with the support of IMIB. The architectural and artistic works that we trace; embrace the examples where the local meets with the modern and the craftsmanship with the aesthetics. In each issue, rather than the mainstream, we will carry on with presenting the finest examples of “proper architecture” of the modern-day, involving the usage of natural stones. Once again in this issue, we continued to represent the projects that natural stones are meticulously used in. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture... Verba volant, scripta manent...
genel sekreter mesajı | message from secretary general
Değerli Okuyucumuz, Doğal taş sektörünün ülke ekonomisindeki katma değeri gün geçtikçe artmaktadır. Ülkemizdeki kaynak gücü ve çeşitliliği göz önüne alındığında doğal taş sektörünün gelişimi açısından yapılabilecek birçok çalışmanın olduğu aşikârdır. Üretim açısından artık teknoloji tek başına yeterli olmamakta, teknoloji ile birlikte üretilen ürünün tasarımla şekillendirilmesi önem kazanmaktadır. İMİB olarak sektörümüzde tasarım algısını güçlendirmek, doğal taş tasarımında dünyadaki gelişmeleri takip etmek ve sektörümüze aktarılması yönünde çalışmalar yapmaktayız. Bu çerçevede, doğal taş sektörüne ilişkin hem üretim hem de tasarım alanındaki gelişmeleri görmek amacıyla 6 -9 Mart 2016 talihlerinde Çin’in Xiamen kentinde gerçekleşen “Xiamen International Stone “ Fuarı’na katılım sağladık. Bunun yanı sıra, doğal taş sektöründeki fuarlar içerisinde önemli etkinliklerden biri olan, ABD’de her yıl düzenlenen COVERİNGS 2016 Fuarı’na 36 firmamız ile milli katılım ve 9 firmamız ile kümelenme projemiz kapsamında katılım gerçekleştirdik. Bu sene 41 ülkeden 1180 firmanın katıldığı fuarda Türk doğal taşlarını alıcılarla buluşturmanın sektörümüze olumlu katkıları olacağı inancındayız. Birliğimiz tarafından düzenlenen tasarım yarışmaları, fuarlar, heyetler ve çalıştaylar gibi etkinliklerle sektörümüze hizmet etmeye ve bu hizmetleri NATURA Dergisi aracılığıyla siz okuyuculara sunmaya devam edeceğiz. Keyifle okumanızı temenni ederim. Dear Reader, The added value rates of the natural stone industry increase day by day in the national economy. Considering the resource potential and variety, it’s evident that there are many studies to be executed for developing the natural stone industry. In terms of production, technology alone is no longer sufficient. Along with technology, forming the manufactured product by
S. Armağan Vurdu
Genel Sekreter, Secretary General İstanbul Maden ve Metal İhracatçıları Birliği (İMİB) İstanbul Mineral and Metals Exporters’ Association
design becomes more of an issue. As IMIB, our mission is to strengthen the sense of design in our industry, follow the developments in the world and perform studies to transfer them into our industry. Accordingly, following the developments in the natural stone industry and implementing them become crucial.
As part of our association, we attended the “Xiamen International Stone Fair” held in the city of Xiamen, China between March 6 – 9, 2016, in order to observe the developments pertaining to the natural stone industry in the fields of both production and design. Besides, along with our 36 companies as part of the national participation event and 9 companies within the aggregation project, we participated in the COVERINGS 2016 Fair which is being organized annually in the U.S. and considered as one of the most important events among the fairs related to the natural stone industry. We believe that bringing the Turkish natural stones together with the purchasers with a fair hosting 1180 companies from 41 countries will positively contribute to our industry. Along with the events organized by our association such as design competitions, fairs, panels and workshops, we will continue to serve for our industry and represent these services to you by the courtesy of the NATURA Magazine. I wish you have a pleasant reading.
natura | 6
haberler | news
ARCHDESIGN ‘16 MİMARİ TASARIM KONFERANSI ARCHDESIGN ‘16 ARCHITECTURAL DESIGN CONFERENCE DAKAM (Doğu Akdeniz Akademik Araştırmalar Merkezi) tarafından üçüncüsü düzenlenecek olan mimarı ve tasarım etkinliği Archdesign 16, 17-18 Haziran tarihlerinde İstanbul’da, Nippon Otel’de yapılacak. Pek çok akademisyen, eleştirmen, tasarımcı ve mimarı bir araya getirmeyi hedefleyen konferans, Doç.Dr. A. Senem Deviren (İTÜ) ve Prof.Dr. Axel Sowa’yı (RWTH) konuşmacı olarak ağırlayacak. An architecture and design event organized for the third time by DAKAM (Eastern Mediterranean Academic Research Center), ARCHDESIGN ‘16 will be held at the Nippon Hotel on June 17-18. Aspiring to assemble many academicians, critics, designers and architects, the conference will be hosting Assoc. Prof. A. Senem Deviren (ITU) and Prof. Axel Sowa (RWTH) as guest speakers.
MODA SOKAKLARI’NDA “ART AROUND” “A RT A ROUN D” IN MODA S TR EE T S Kıyı köşe mekânları canlandırmak için, Red Bull Art Around 2016 projesi, Karaköy’ün ardından ikinci yılında Moda için tasarlıyor. 5-17 Mayıs tarihleri arasında Moda’da gerçekleşecek Red Bull Art Around projesi kapsamında yapılan açık çağrıya verilen yanıtlar arasından 5’inin üretimleri sergilenecek, biri ise bu yıl TAK-Kıyı Köşe işbirliği ile projeye dahil olacak. After Karaköy, the Red Bull Art Around 2016 project designs for Moda for its second year, aiming to rejuvenate the spaces off the beaten paths. Within the scope of the Red Bull Art Around project taking place between May 5-17 in Moda, the productions from five of the projects responded to the open call will be exhibited and one of them will be included in the project this year, in cooperation with TAK-Kıyı Köşe. natura | 8
ARTER’DE ÜÇ SANATÇI ÜÇ SERGİ 3 ARTISTS, 3 EXHIBITIONS AT ARTER Bahar Yürükoğlu, Murat Akagündüz ve Şener Özmen’in yeni üretilmiş işlerinden oluşan üç kişisel sergi, 15 Mayıs tarihine kadar Arter’de yer alıyor. Bahar Yürükoğlu “Devridaim” isimli sergisinde, 2015’te Kuzey Kutbu’na yaptığı seyahatlerdeki deneyimlerinden hareket ediyor. Üretiminde ışık, mekân ve renk ile ilgili deneylere odaklanan Yürükoğlu’nun, Arter’in giriş katındaki sergisi, doğal ile yapay arasındaki çizginin bulanıklaştığı yerleştirme, video ve fotoğraflardan oluşuyor. Murat Akagündüz’ün “Vertigo” isimli sergisinde, sanatçının yeryüzündeki dağ zirvelerini, Google Earth görüntüleri üzerinden tuvale aktardığı beyaz üzerine beyaz serisi gösteriliyor. Doğayı resmetmek için dijital verinin aracılığına başvuran Akagündüz’ün sergisi, insan-doğa ilişkisinin gelişen teknolojiyle birlikte geçirdiği dönüşüme de işaret ediyor. Şener Özmen’in “Filtresiz” başlıklı sergisi ise sıcak iklimlerde yaz gecelerini açık havada geçirmek için kullanılan, “taht” adı verilen platformlar etrafında şekilleniyor. Mekândaki “taht”ların arzuları yeniden yaşamak ya da yeni anılar yaratmak için birer düzlem işlevi gördüğü sergiyle Özmen, sanatçının kabul edilegelmiş kimliğinden çıkış yollarını araştırıyor. Three concurrent solo exhibitions consisting of all-new works by Bahar Yürükoğlu, Murat Akagündüz and Şener Özmen will take place at Arter until 15th May. Bahar Yürükoğlu’s exhibition “Flow Through” takes as its departure point the artist’s experiences during her travels to the Arctic Circle in 2015. In her artistic production, Yürükoğlu experiments with light, space, and colour; and her exhibition on Arter’s ground floor will feature installations, videos, photographs and sound that blur the boundaries between the natural and the artificial. Murat Akagündüz’s exhibition “Vertigo” presents a new series of white on white oil paintings depicting some of world’s highest mountain peaks as seen on Google Earth. Relying on digital data to depict nature, Akagündüz refers to the transformation of the human-nature relationship with the advancement of technology. Şener Özmen’s exhibition “Unfiltered” revolves around platforms that allude to a vernacular architectural wooden form, used in hot climates to spend summer nights outdoors. In the allocated space, these wooden structures function as planes for revisiting desires or creating new memories; and with this exhibition, Özmen explores the ways in which an artist might escape a recognised and fixed identity.
haberler | news
BEYKOZ BELEDİYESİ ULUSLARARASI LOGO YARIŞMASI BEYKOZ MUNICIPALIT Y INTERNATIONAL LOGO DESIGN COMPETITION Beykoz Belediyesi tarafından düzenlenen uluslararası logo tasarım yarışmasına katılmak için son tarih 15 Mayıs. Yarışmanın Amacı, Beykoz Belediyesini kurum olarak yansıtan, Beykoz İlçesiyle özdeşleşecek, Beykoz’un tarihsel, sosyolojik, fiziksel yapısıyla ilişki kuracak, evrensel değerlerle üretilmiş, işlevsel nitelikte ve akılda kalıcı görsellikte yeni bir logonun tasarlanmasıdır. Seçici Kurul Üyeleri Yücel Çelikbilek (Beykoz Belediye Ba şkanı), Yrd.Doç. Abdullah Ta şçı (Grafik Tasarımcı, Doğuş Üniversitesi Tasarım ve Sanat Fakültesi Grafik Bölümü Öğretim Üyesi), Doç. Ardan Ergüven (Grafik Tasarımcı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü Öğretim Üyesi, GMK Yön. Kur. Üyesi), Yrd.Doç. Mehmet Sadık Altınok (Ressam, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü Öğretim Üyesi, Özgün Baskıresim Sanatçıları Derneği Yön. Kur. Üyesi), Doç. Mehmet Sinan Niya zioğlu (Grafik Tasarımcı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Bölümü Öğretim Üyesi), Kemal Kaptaner ( Türk Telekom Kurumsal İletişim ve Marka Yönetimi Kd. Direktörü), Dr. Sinan Genim (Mimar, TAÇ Vakfı Yön. Kur. Ba şkanı), Reyhan Çezik’ten (Heykeltra ş, Özgün Baskıresim Sanatçısı, İstanbul Exlibris Akademisi Derneği ve Beykoz Cam ve Turizm Derneği Yön. Kur. Üyesi) oluşuyor. Held by the Beykoz Municipality, the final par ticipation date for the international logo design competition is May 15. The aim of the competition is to design a new logo that reflec ts the Beykoz Municipality as an institution, identifies with the Beykoz Distric t, establishes a relation with the historical, sociological and physical struc ture of Beykoz, endorses universal values with a catchy nature of visuality. The members of the selec tion committee are composed of Yücel Çelikbilek (Mayor of Beykoz), Asst. Prof. Abdullah Ta şçı (Graphic Designer, Prof. in Doğuş University Faculty of Design and Ar t), Assoc. Prof. Ardan Ergüven (Graphic Designer, Prof. in Marmara University Faculty of Fine Ar ts Graphic Depar tment, GMK MOB), Asst. Prof. Mehmet Sadık Altınok (Painter, Prof. in Fatih Sultan Mehmet University Faculty of Fine Ar ts Graphic Depar tment, MOB of Free Lithograph Ar tists Association), Assoc. Prof. Mehmet Sinan Niya zoğlu (Graphic Designer, Prof. in Mimar Sinan University Faculty of Fine Ar ts Graphic Depar tment), Kemal Kaptaner ( Türk Telekom Corporate Communication and Brand Management CD), Prof. Sinan Genim (Architec t, TAÇ Foundation CEO) and Reyhan Çezik (Sculptor, Free Lithograph Ar tist, MOB in İstanbul Exlibris Academy Association and Beykoz Glass and Tourism Association).
4. ULUSLARARASI SEVGİ GÖNÜL BİZANS ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU 4TH INTERNATIONAL SEVGI GONUL BYZANTINE STUDIES SYMPOSIUM Vehbi Koç Vakfı ve Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Ara ştırma Merkezi (ANAMED) tarafından organize edilen 4. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Ara ştırmaları Sempozyumu 23 - 25 Ha ziran tarihleri arasında yapılacak. Sempozyumun teması “Coğrafi ve Etnik İmgelemde Bizans Kimliği ve Öteki” olarak belirlendi. Sempozyum süresince düzenlenen 9 oturumda, uzman akademisyenler tarafından 25 bildiri sunulacak. Sempozyum kapsamında bu yıl ilk kez Bizans ile ilgili alanlarda çalışmalarını sürdüren yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin sempozyuma katılımlarını desteklemek için burs verilerek, poster sunumları yapmaları sağlanacak. Organized in collaboration with the Vehbi Koç Foundation and Koç University Research Center for Anatolian Civilizations, the 4th International Sevgi Gönül Byzantine Studies Symposium will be held between June 23 – 25. Theme of the symposium has been assigned as “Byzantine Identity and the Other in Geographical and Ethnic Imagination”. Professional academicians will represent 25 notices throughout 9 sessions organized for the symposium. As part of the symposium, graduate and postgraduate students studying in fields peculiar to the Byzantine history will be offered scholarships for the first time this year in order to support their participations for the event and they will further have the opportunity to make poster presentations.
natura | 9
haberler | news
MİM ARL AR ODA SI ULUSAL MİM ARLIK SERGİSİ VE ÖDÜL TÖRENİ CHAMBER OF ARCHITECTS INTERNATIONAL EXHIBITION OF ARCHITECTURE AND AWARDS CEREMONY Mima rla r Oda sı t a r afında n düzenlenen Ulusal Mima rlık Sergisi ve Ödülleri Progr a mı Ödül Töreni 16 Mayıs’t a Ank a r a Akün Sa hnesi’nde ya pılac a k . Tür kiye’de mimar lık mesleğini ve kültür ünü geliş t ir me hedef iyle gündem yarat an ilk kur umsa l gir işim olan Ulusa l M imar lık Sergisi ve Ödüller i Progra mı, M imar lar Oda sı t araf ından ilk kez 19 8 8 yılında, M imar Sinan’ın 4 0 0. ölüm yıldönümü anısına düzenlendi. Bugüne kadar gerçekleş en 14 dönemde, progra ma 2129 eser kat ıldı ve öncü nitelikler i nedeniyle 120 eser ve 4 4 kişi / kur uluş çeşit li da llarda ödüllendir ildi. 30 yıldır sürdür ülen progra mın 2016 yılında 15. dönemi gerçekleş t ir iliyor. Ulusa l M imar lık Sergisi ve Ödüller i, ba ş ar ılı genç mimar lar ın or t aya ç ıkma sına katkıda bulunduğu gibi, Tür k mimar lar ının uluslarara sı t anınır lığ ına da olanak sağlıyor. Tür kiye mimar lığ ını uluslarara sı or t a mda temsil et mek üzere önemli mimar lık ödülü progra mlar ına aday gös ter ilecek mimar ve eser ler, ödül a lanlar ve/veya ödül adaylar ı ara sından seçiliyor. Ödül a lan eser ler, A ğa Han M imar lık Ödülü, M ies van der Rohe Çağda ş M imar lık Ödüller i gibi uluslarara sı ödül progra mlar ında doğa l ödül adayı oluyor lar. Böylelikle, yur t içinde ve yur tdı ş ında Tür kiye mimar lığ ını ba ş ar ıyla temsil eden eser ve mimar lar ın far klı plat for mlarda t anınır lığ ı a maçlanıyor. M imar lık eser inin ka musa llığ ının ar t ır ılma sı, mimar ın hak ve sor umluluklar ının t anınma sı ve mesleki prat iğin ayr ınt ılar ının yaygınla şma sı süreçler i des tekleniyor. Sergiye kat ılan ve ödül a lan tüm eser ler ilk olarak Ankara’da sergileniyor. Sergi bir sonraki ödül dönemine kadar, oluş tur ulan progra m çerçevesinde yur t içinde ve yur tdı ş ında birçok kent te ve etkinliğe t a ş ınarak yeniden aç ılıyor. Sergiye kat ılan eser ler in tümü, İngilizce ve Tür kçe olarak ha zır lanan Ulusa l M imar lık Ödüller i Kat a logu ile ulusa l ve uluslarara sı mimar lık ka muoyuna t anıt ılıyor. Kat a log UIA üyesi dünya ülkeler indeki meslek örgüt ler i kütüphaneler ine, yur t içi ve dış ındaki üniver site, ara ş t ır ma mer kezi ve uzmanlık kütüphaneler ine ula ş t ır ılarak, güncel ve moder n Tür kiye mimar lığ ındaki düşünsel buluşçuluğun ve es tet ik beğeninin t anıt ımına, yaygınla ş t ır ılma sına katkıda bulunuluyor. Org a nize d by t he Cha mber of Arc hite c t s, t he Inter nat ional E xhibit ion of Arc hite c ture a nd Awa rds Ceremony will be held on May 16 at t he Ank a r a Akün St a ge. Foregrounding with the goa l to develop the profession and culture of architec ture a s the f ir s t cor porate entrepreneur in Tur key, the Inter nat iona l Exhibit ion of Architec ture and Awards Progra m ha s been organized by the Cha mber of Architec t s for the f ir s t t ime in 19 8 8 dedic ated to the memor y of 4 0 0 th anniver sar y of M imar Sinan’s death. For the 14 per iods up unt il now, 2129 wor k s have been included in the progra m, 120 wor k s and 4 4 individua ls / organizat ions have been awarded in var ious sec t ions. Resuming for 30 year s, the progra m will be celebrat ing it s 15th per iod in 2016 . Inter nat iona l Exhibit ion of Architec ture and Awards, both contr ibutes for success ful young architec t s to ga in recognit ion and a llows for Tur kish architec t s to have inter nat iona l popular it y. Architec t s and wor k s nominated for signif ic ant architec ture awards for the pur pose of represent ing Tur kish architec ture in the inter nat iona l s t age are being selec ted bet ween award winner s and/or contes t ant s. Award-winning wor k s then become automat ic c andidates in inter nat iona l award progra ms such a s A ğa Han Architec ture Awards, M ies Van Der Rohe Moder n Architec ture Awards. Therefore, it ’s a spired for wor k s and architec t s represent ing the Tur kish architec ture inside and out side Tur key to ga in recognit ion in dif ferent plat for ms. A s a result , increa sing the publicit y of the architec tura l wor k, recognizing the r ight and liabilit y of the architec t and popular izing the det a ils of professiona l prac t ices are subs t ant iated. A ll of the wor k s par t icipated and awarded in the exhibit ion will be displayed pr imar ily in Ankara. Unt il the nex t award per iod, it is relaunching through moving in bet ween many event s in our countr y and over sea s within the fra me of the progra m. A ll of the par t icipator y wor k s are being represented publicly to nat iona l and inter nat iona l architec ture scene a long with Nat iona l Architec ture Awards Cat a logue issued in English and Tur kish. The c at a logue contr ibutes to introduce and popular ize intellec tua l invent iveness and aes thet ic appreciat ion in the cur rent and moder n Tur kish architec ture through reaching out to trade body librar ies at the wor ld countr ies af f iliated with UIA and univer sit y, research center and specia lit y librar ies in Tur key and over sea s. natura | 10
haberler | news
7. ULUSLARARASI BETON TASARIM YARIŞMASI THE 7TH INTERNATIONAL CONCRETE DESIGN COMPETITION Kazanan 5 öğrencinin 4-11 Eylül tarihleri arasında Berlin’de TU Berlin ev sahipliğinde düzenlenen Masterclass’a katılacağı METAMORFOZ temalı 7. Uluslararası Beton Tasarımı Öğrenci Yarışması için son teslim tarihi 8 Haziran. METAMORFOZ temalı Yedinci Uluslararası Beton Tasarımı Öğrenci Yarışması; mimarlık, tasarım ve mühendislik öğrencilerinden, betonun METAMORFOZ kavramına yönelik potansiyel özelliklerini keşfetmelerini ve irdelemelerini istemektedir. Bunlar materyalin yapısında var olan özelliklerle ilgili olabileceği gibi, yeni veya mevcut strüktürlerdeki uygulamalar da olabilir. Estetik kaygıları, strüktürel sistemleri veya fabrikasyon yöntemlerini konu alabilir; ekonomik gerçekler, sürdürülebilirlik talebi veya sosyal konular üzerine yorumda bulunabilir. Yarışma belirli bir yer veya program kuralı koymaz, yarışmacılar kendi ilgi alanları ve amaçları doğrultusunda ve fikirlerinin etkin sunumuna uygun bir bağlam seçebilirler. Öneriler; obje, mobilya ve mimari detaylardan, barınma, peyzaj düzenlemeleri, karmaşık yapılar, altyapı ve strüktürel sisteme kadar uzanan bir yelpazede çeşitlenebilir. Yarışmaya katılanlar, teknik ve fonksiyonel sorunların yanı sıra, biçim ve programa dair konuları incelemeli; fikirler tasarım önerileriyle test edilerek potansiyelleri ikna edici biçimde sergilenmelidir. Öneriler, yarışmanın temasını göz önünde bulundurmadaki yaratıcılık ve mimari çıkarımların birleşimi üzerinden değerlendirilecektir. Yarışmanın jüri üyeleri Cem İlhan, Nurbin Paker, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Nilüfer Kozikoğlu ve Yeşim Hatırlı’dan oluşuyor. Having the theme METAMORPHOSIS, the deadline for the 7th International Concrete Design Competition for Students is June 8. Five winning students will be partaking in the masterclass in Berlin which is hosted by TU Berlin between September 4-11. The 7th International Concrete Design Competition for Students adapting the theme METAMORPHOSIS, requests from architecture, design and engineering students to explore and examine the potential qualities of concrete, aiming at the notion of METAMORPHOSIS. These can be both related to the qualities existing in the core of the material as well as the practices in new or current structures. They could address aesthetic concerns, structural systems and manufacturing methods and further make remarks on economical facts, sustainability demands and social issues. The competition does not impose any restrictions about specific locations or programs. The competitors are free to choose a context in accordance with their own interests, goals and active presentations. Suggestions may vary in a wide range of topics from objects, furniture and architectural details to sheltering, landscape arrangements, complex structures, infrastructure and structural systems. Competitors need to examine technical and functional problems as well as topics related with form and programming. The ideas need to be exhibited in a convincing fashion through testing the ideas with the design-based suggestions. Suggestions will be evaluated over the combination of the architectural inferences and the creativity of taking the theme into consideration. The jury of the competition is composed of Cem İlhan, Nurbin Paker, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Nilüfer Kozikoğlu and Yeşim Hatırlı.
SALT GALATA’DA “BOŞ ALANLAR” “EMPTY FIELDS” AT SALT GALATA “Boş Alanlar”, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküp Cumhuriyet’in kurulduğu dönemden American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) arşivindeki belgeleri temel alıyor. Sergi, Merzifon’da kurulan Anadolu Koleji Müzesi’nin yüzyıldan eski doğa bilimleri koleksiyonu kataloğu odağında biçimlendirilmiştir. Koleksiyonunda yedi binden fazla numune bulunan müzeninin küratörü, annesi Alman olan Ermeni bilim insanı, botanikçi ve bitki koleksiyoncusu Profesör Johannes “John” Jacob Manissadjian’dır. Çalışmaları kapsamında uluslararası kurumlarla numune takası gerçekleştiren Prof. Manissadjian, el yazısıyla hazırladığı katalogda, müzedeki tüm numunelerin yanı sıra 18 vitrinin içeriğini ayrıntılarıyla tanımlamıştır. Boş Alanlar, koleksiyonu parçalanmış olan müzenin izlerini, bir arşiv ve güncel bir kültür kurumunun oluşturduğu bağlamda konumlar. Kayıplar ve yerinden edilmenin bugün ve gelecekteki koşullarına; yani henüz sınıflandırılmamış ve üzerine düşünülmemiş, öngörülemez, bilinmeyen alanlara dair tartışmalar başlatmak adına müzeolojik, jeopolitikleştirilmiş mekânın katmanlarına dikkati çeker. Serginin küratörlüğünü, arşivin himayesinden sorumlu American Research Institute in Turkey [Amerikan İlmî Araştırmalar Enstitüsü] (ARIT) iş birliğiyle, 2014’ten itibaren bu çok dilli belgelerin kataloglama sürecinde çalışan araştırmacılardan Marianna Hovhannisyan üstlenmektedir. “Boş Alanlar”, 5 Haziran tarihine kadar SALT Galata’da görülebilir. Empty Fields is the first exhibition to explore the archive of the American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) in the Ottoman Empire and Turkey. The exhibition is shaped around the inventory catalog of more than a century-old natural science collection of the Museum of Anatolia College, Merzifon, Turkey. The collection amassed more than 7,000 artifacts under the curatorship of Prof. Johannes “John” Jacob Manissadjian, an Armenian-German scientist, botanist, and plant collector, whose work included specimen exchanges with international institutions. Prof. Manissadjian’s hand-written inventory identified all the specimens including the eighteen showcases of the museum, often with detailed descriptions. By situating the traces of the dispersed museum within the contexts provided by the archive and the contemporary cultural institution, Empty Fields highlights the layered frameworks of museological, geo-politicized space in an attempt to face the irretrievability of a particular period in history, and to open up discussions about contemporary and future conditions of loss and displacement—unpredictable, unknown fields still to be cataloged and acted upon. In 2014 SALT sought the assistance of Marianna Hovhannisyan during the process of cataloging this multilingual archive and subsequently commissioned her to curate an exhibition that reflects on the contemporary agency of the available content. “Empty Fields” is open until 5th June at SALT Galata. natura | 11
haberler | news
NEŞ’E ERDOK’TAN YENİ SERGİ
LİSE ÖĞRENCİLERİ İÇİN İTÜ TASARIM ATÖLYESİ
NEW EXHIBITION FROM NEŞ’E ERDOK
ITU DESIGN WORKSHOP FOR HIGH SCHOOL STUDENTS
Figüratif Türk resminin ustalarından Neş’e Erdok’un yeni kişisel resim sergisi Evin Sanat Galerisi’nde açıldı. Sergide çocuk portreleri, göç, ressam ve modeli temalı resimlerin yanı sıra, Gölköy serisinden resimler de yer alıyor. Çevresinde gözlemlediği kentli insanı ve gündelik hayatın akışında olanları, belli bir konudan hareketle yola çıkarak, katıksız bir gözlem gücüyle resmeden Neş’e Erdok yeni sergisinde, son dönemde herkesi etkileyen global sorunlara da dikkat çekiyor. Erdok resimlerinde, tekil ve merkezde kullandığı, gözlemlendiğini farketmeyen figürün psikolojik boyutunu ve iç dünyasını da ön plana çıkararak biçime taşıyor. Sanatçının geçtiğimiz yıl gerçekleşen ve 1953 yılında kâğıt üzerine yaptığı ilk resimlerden başlayarak bugüne kadar ürettiği desenlerden oluşan, “1953 – 2014 Desenler” sergisinin ardından, Evin Sanat Galerisi’nde gerçekleştireceği yedinci resim sergisi, sanat yaşamındaki otuz üçüncü kişisel sergisi olacak. Neş’e Erdok Resim Sergisi, 14 Mayıs 2016 tarihine kadar Evin Sanat Galerisi’nde görülebilir.
İTÜ Ta sarım Atölyesi’nin, mimarlık fakültesinde okumayı düşünen lise öğrencileri için düzenlediği ya z atölyesi 18 -24 Ha zir an t arihlerinde ya pılac ak . İTÜ Ta sar ım Atölyesi (itüTA) bu ya z düzenleyeceği ya z okulu kapsamında geleceğin mimar, şehir plancısı, endüs tri ürünleri t a sar ımcısı, iç mimar ve peyzaj mimar ı adayı gençlere İTÜ Mimarlık Fakültesi içerisindeki eğitim, öğretim ve ya şamı t anıtmayı, onlarla akademis yenleri ve meslek profes yonellerini bir araya getirmeyi hedefliyor. Bu atölye kapsamında öğrenciler İTÜ Mimarlık Fakültesi’ndeki bölümleri t anıyac aklar, or t ak seminer ve söyleşilerle kafalar ındaki sorulara hem cevap arayıp hem de farklı bakış açılar ını görme, bilgi alma imkanı yakalayac aklar. Atölye öğrencilerin içinde ya şadıklar ı şehrin t arihi ve ç ağda ş örüntüsünde mimarlık, planlama ve diğer t a sar ım alanlar ının kent ya şamı ile etkileşimlerini inceleyecekleri “İS TANBUL’UN FOTOĞR AF VE ESKİZLER İLE KEŞFİ: Kente farklı bir bakış” temalı bir gezi ile ba şlayac ak. itüTA’nın ana eksenini ise Mimarlık Fakültesi içerisindeki meslek disiplinlerinin tümünü kapsayac ak olan or t ak atölye ç alışma sı oluş turuyor. Öğrenciler bu atölyede deneyimli yürütücülerin öncülüğünde çeşitli t a sar ım ç alışmalar ı gerçekleş tirecekler ve bir haf t alık programın sonunda ürünlerini sunma, sergileme ve t ar t ışma imkanı yakalayac aklar.
One of the most accomplished artists of the figurative Turkish painting, the new solo exhibition of Neş’e Erdok has launched in Evin Art Gallery. The exhibition holds paintings from the series of Gölköy along with the themes including portraits of children, immigration, painter and his model. Illustrating the urbanites and the happenings in the daily flow of life through purely observing her surroundings and starting out from a specific topic, Neş’e Erdok focuses on the global issues that are lately affecting everyone, in her latest exhibition. Erdok carries the figure who is isolated, at the center and unaware of being observed into form by featuring the psychological aspect and inner world of the figure. Following her exhibition entitled “1953-2014 Drawings” which is composed of the drawings she made starting from the first paintings made on paper in 1953 up until now, the 7th painting exhibition taking place in the Evin Art Gallery will be her 33th solo exhibition throughout her career. Neş’e Erdok Painting Exhibition is open for visitors at Evin Art Gallery until May 14, 2016.
natura | 12
O r g a n i ze d b y I T U D e s ig n Wo r k s h o p f o r h ig h s c h o o l s t u d e n t s p l a n n i n g t o s t u d y i n a f a c u l t y o f a r c h i t e c t u r e , t h e s u m m e r wo r k s h o p w ill b e h e l d b e t we e n Ju n e 18 -24 . A s p a r t of t h e s u m m e r s c h o o l, I T U D e s ig n Wo r k s h o p ( i t üTA ) a i m s t o i nt ro du c e t h e e du c at i o n a n d exp e r i e n c e s i n t h e I T U Fac u l t y of A rc h i t e c t u re w i t h t h e s t u d e nt s w i l l i ng t o s t u d y i n t h e f i e l d s of a rc h i t e c t u re, u r b a n p l a nn i ng, i nt e r i o r a rc h i t e c t u re a n d l a n d s c a p e a rc h i t e c t u re a n d i t a s p i re s t o g at h e r t h e m w i t h t h e ac a d e m i c i a ns a n d p rof e s s i o na l s . W i t h i n t h e s c o p e of t h i s wo r k s h o p, s t u d e nt s w i l l have t h e o p p o r t u n i t y t o b e c l o s e l y ac qu a i nt e d w i t h t h e d e p a r t m e nt s of I T U Fac u l t y of A rc h i t e c t u re, s e e k f o r a ns we r s t o t h e qu e s t i o ns i n t h e i r h e a d, s e e d i f f e re nt p e r s p e c t i ve s a n d o bt a i n i nf o r m at i o n t hro ug h s e m i na r s a n d i nt e r v i ew s . T h e wo r k s h o p w i l l l a u n c h w i t h a t o u r hav i ng t h e t h e m e “E X PLO R I N G İ S TA N B U L T H RO U G H PH OTO G R A PH S A N D S K E TC H E S: A d i f f e re nt l o o k t o t h e c i t y” w h e re t h e s t u d e nt s w i l l ex a m i n e t h e i nt e r ac t i o ns of a rc h i t e c t u re, p l a nn i ng a n d ot h e r d e s ig n re l at e d f i e l d s w i t h t h e u r b a n l i f e t hro ug h t h e h i s t o r y a n d c o nt e m p o r a r y p at t e r ns of t h e c i t y t h ey l i ve i n. T h e c o l l a b o r at i ve wo r k s h o p e m b r ac i ng t h e f u l l e s t ex t e nt of p rof e s s i o na l d i s c i p l i n e s i n t h e Fac u l t y of A rc h i t e ct u re f o r m s t h e m a j o r a x i s of i t üTA . I n t h e wo r k s h o p, t h e s t u d e nt s w i l l p e r f o r m va r i o u s d e s ig n s t u d i e s l e d by exp e r i e n c e d exe c u t i ve s a n d t h ey w i l l t a ke t h e o p p o r t u n i t y t o re p re s e nt , exh i b i t a nd discuss their works following a one-week schedule.
haberler | news
LE CORBUSIER FOTOĞRAFLARI İZMİR’DE PHOTOGRAPHS OF LE CORBUSIER ARE COMING TO IZMIR İstanbul Serbest Mimarlar Derneği, modern mimarlığın önemli isimlerinden Le Corbusier’nin yarım asra yayılan yapıtlarından bir bölümünün fotoğraflarını Mart ayında açılan bir sergi ile İstanbul’da izleyicilerle paylaşmıştı. Şimdi aynı sergi İzmir Serbest Mimarlar Derneği ve İzmir Mimarlar Odası’nın işbirliği ile İzmir’de izleyicilerle buluşacak. Fondation Le Corbusier’nin desteğiyle gerçekleşen “Çapraz Yansımalar / Mimarlık, Fotoğraf ve Metin” adlı sergi, mimarlık fotoğrafçısı Cemal Emden’in beş yıldır oluşturduğu Le Corbusier portfolyosu içinden yeni bir seçkiyi Galeri Işık Teşvikiye’de İstanbullu izleyicilerle buluşturmuştu. Serginin ikinci durağı ise İzmir Mimarlık Merkezi olacak. 17 Mayıs tarihine kadar izlenebilecek sergide, Emden’in fotoğraflarının yanı sıra, Türkiye’den ve yurtdışından Le Corbusier üzerine araştırma ve çalışmaları olan akademisyenlerin yazdığı metinler yer alıyor. Sergi, İzmir’in ardından sonbaharda Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliği ile Ankaralı izleyicilerle buluşacak. Sergiye ek olarak, fotoğraf ve metinlerin yer aldığı bir kitap hazırlandı. Bu kitabın dağıtımı da Ekim’de Ankara’daki serginin açılışı ile birlikte yapılacak. İstanbul Association of Architects in Private Practice displayed a number of photographs spanning over half a century of one of the major names in the modern architecture, Le Corbusier, through an exhibition inaugurated in İstanbul. Now, the same exhibition will meet with its visitors in İzmir in collaboration with İzmir Association of Architects in Private Practice and İzmir Union of Architects. Supported by the Le Corbusier Foundation, the exhibition entitled “Cross Reflections / Architecture, Photography and Text” displayed a new selection in the Le Corbusier portfolio organized throughout five years by the architectural photographer Cemal Emden at the Işık Art Gallery in Teşvikiye. The second stop for the exhibition will be İzmir Center of Architecture. Open for visitors until May 17, the exhibition represents texts written by the academicians from Turkey and overseas who have a body of research and studies on Le Corbusier. After İzmir, the exhibition will be visiting Ankara in the autumn along with the collaboration of Turkish Architects in Private Practice. In addition to the exhibition, a book has been prepared including photographs and texts. The distribution of this book will be made in October at Ankara along with the launch of the exhibition.
SANATÇILARDAN DETAY SERGİSİ ARTISTS’ DETAIL EXHIBITON BLOK Art Space’te açılan “Detay” sergisi sekiz sanatçının kaçırdığımız, kaçırmak istediğimiz, görmezden geldiğimiz, göremediğimizi düşündüğümüz tüm detaylara farklı açılardan yaklaştıkları bir inceleme. Detayı bir teknik olarak da ele alabilen bu sanatçılar, izleyicileri görünenin ötesine çağıran işler üreterek, günümüz sanatında eser ile izleyici arasındaki mesafeyi kapatmaya çalışıyorlar. Detay sergisi daha çok üretim sürecinin kendisine yoğunlaşan, farklı teknikler kullanan bu sekiz sanatçının ele aldıkları detayları inceleme biçimlerine de odaklanıyor. Bu sayede her bir sanatçının kendi “detay” yorumları da serginin ana hattını oluşturuyor. Sergi görünmeyen sınırları, detayların fark edilmesiyle oluşan yeni alanları, ışığın kırılma noktalarında yarattıklarını, Francis Bacon’ın göz bebeğini, tozun içinde biriktirdiklerini, uzayın derinliklerini ve birbirine geçmiş, dikkatlice bakılmaz, bakmaya vakit ayırılmaz ise ayırt edilemeyecek tüm detayları birlikte incelemeyi hedefliyor. Andrea Facco, Burak Dikilitaş, Buşra Tunç, Cansu Çakar, Emin Mete Erdoğan, John von Bergen, Marco Di Giovanni, Sadık Arı’nın katılımları ile kendi “detay”ları, 12 Mayıs tarihine kadar BLOK Art Space’de gezilebilir. BLOK Art Space’s “Detail” exhibition is an investigation of eight artists with different standpoints, who approach details that we miss out on, overlook, ignore, and think we can’t perceive. The artists, that can further regard the detail as a technique, aim to close the contemporary gap between the piece of art and the viewer by creating works that invite the viewer beyond the visible. The exhibition focuses on the way in which these eight artists that use different techniques examine the details they incorporate to their works, while concurrently centering on the process of production. Thus, artists’ own commentaries on the “detail” outlines the exhibition itself. The exhibition aims to investigate invisible borders, new spaces created by recognizing details, what is created in refraction points, the eyeball of Francis Bacon, what dust collects within, the depth of space, and all the intertwined details, that would otherwise be unnoticed without the time and the care given to observe. With the artists Andrea Facco, Burak Dikilitaş, Buşra Tunç, Cansu Çakar, Emin Mete Erdoğan, John von Bergen, Marco Di Giovanni, Sadık Arı, and their “Detail” techniques, the exhibition welcomes all guests until May 12th in BLOK Art Space. natura | 13
haberler | news
10. MİMARLIKTA SAYISAL TASARIM SEMPOZYUMU
10TH SYMPOSIUM OF NUMERICAL DESIGN IN ARCHITECTURE Mimarlıkta Sayısal Tasarım Sempozyumu’nun onuncusu “Karşılaşmalar: Krizler ve İmkânlar” temasıyla 27-28 Haziran tarihlerinde Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenecek. Gündelik hayatımız bir yandan savaşlar, mülteci göçleri, terör eylemleri, enerji kıtlığı gibi aktüel haberlerle çevreli bir biçimde ekolojik, ekonomik, sosyal krizler içinde geçerken, çöken mevcut yaşam düzenleri bugüne ait yeni alternatiflerinin doğmasını tetikliyor. Yeni üretim modelleri, maker kültürü, takas ekonomisi, yeni iletişim biçimleri, yeni enerji stratejileri gibi birbirinden bağımsız gibi görünen hareketler aslında yeni teknolojilerin dönüştürdüğü bir dünyada krizlere karşı yeni imkânların yaratılabildiği bir geleceğin işaretleri. Bu krizler ve imkânlar ortamında, mimarlık, tasarım, teknoloji, çevrebilim, sosyoloji gibi disiplinlerin bilgi alanlarını hiç olmadığı kadar ortak bir zeminde “karşılaşmalara” açması gerekli gibi görünüyor. Doğadan, besininden, atığından, kullandığı enerjiden, bilgiden ve tükettiği her şeyin asıl kaynağından uzaklaşan insan için kendisini yeniden yaşamın odağına taşıyacak alternatif düzenlerin kurulmasında sayısal teknolojiler nerede duruyor? Krizler ve imkânların karşılaştığı şu günlerde sayısal tasarım, üretim ve iletişim daha iyi bir dünya için bize hangi alanlarda açılımlar yapabilir? Veri ağları üzerinde biçimlenen bu yeni dünyada hangi umulmadık veriler karşılaşıyor? Tüm bu dönüşümler ve araştırmalar tasarım eğitimine nasıl ve hangi stratejilerle yansıyor? Bu yıl onuncusu düzenlenecek olan Mimarlıkta Sayısal Tasarım Sempozyumu, sayısal tasarım ve üretim alanındaki farklı yaklaşımların ve deneyimlerin krizlere dayalı bir gündem içinde ne tür yeni imkânlar ve alternatifler üretebildiğini tartışabilmeyi amaçlıyor. 10th Symposium of Numerical Design in Architecture will be organized with the theme “Encounters: Crises and Possibilities” on June 27-28 at the Bilgi University. While our daily lives pass through ecological, economic and social crises surrounded by current news such as wars, migrations, terrorist events and energy shortage, the collapsed lifestyles in the meantime trigger new alternatives to rise today. Actions that may seem irrelated such as new production models, ‘maker’ culture, trade economy, new ways of communication, are in fact signs of a future, where daring possibilities can be created against crises which have been transformed by new technologies. It seems that it’s necessary for disciplines like architecture, design, technology, ecology and sociology to uncover their knowledge for “encounters” into a common ground more than ever before. Where does the numerical technologies stand for creating alternative organizations for people who got drifted apart from the source of nature, nutrition, waste, energy, knowledge and basically anything that they consumed, to get them back into the center of their lives? During these days where crises and possibilities encounter, in which fields numerical design, production and communication can make an expansion for us aiming a better world? Which unexpected data encounters with each other in this new world modeling itself through data networking and self-forming within data streaming? How and by which strategies all these transformations and researchs reflect into design education? The Numerical Design in Architecture Symposium will be celebrating its 10th anniversary this year. We are awating your attendance to discuss the sorts of new possibilities and alternatives created through different approaches and experiences in numerical design and production field, in a crisis-based agenda. natura | 14
GEÇ OLMADAN EVE DÖN: KONUTUN SERÜVENİ ÜZERİNE BİR SERGİ DON’T BE LATE HOME: AN EXHIBITION ON HOUSE THROUGH TIME İstanbul Modern, Türk Serbest Mimarlar Derneği işbirliğiyle gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin 5. sergisine ev sahipliği yapıyor. Geçmiş yıllarda ticari, turizm, eğitim ve kültür yapılarına odaklanan proje dizisi, farklı yapı türlerini eksen alarak Türkiye çağdaş mimarlık ortamını belgelemeye, tartışmaya ve yeni çalışmalar için zemin oluşturmaya devam ediyor. Cem Sorguç’un küratörlüğü ile “Geç Olmadan Eve Dön” adlı sergi, insanmekân arakesitindeki en eski ve temel barınma/yaşam mekânlarımıza, evlerimize odaklanıyor. İnsanın barınma serüveni binlerce yıl önceye giden tarihsel ve karmaşık bir konu. Konut sorununu tanımlanmak için süregelen tartışma ise epeydir çözülemiyor. Sorunun barınmaya mı, kente mi, yaşanılan mekânlara mı, mimari tasarıma mı dair olduğunun, yoksa bunların tümünü mü içerdiğinin izini kaybetmiş durumdayız. Sergi bu ve benzeri sorulara cevap vermeye çalışmaktan çok soruları belirginleştirmeye gayret ediyor. Soruların çıkış nedenlerini ve süreç içinde insanın aradığı cevapları, kentler ve çevre dahilinde ortaya sermeye çalışıyor. Sergi, 19. yüzyıldan günümüze konutun ekonomi-politik serüvenini sahnelemenin yanı sıra yaşam alanına ve kullanım alışkanlıklarına değiniyor. “Geç Olmadan Eve Dön”, 26 Haziran’a kadar İstanbul Modern’de ziyarete açık olacak. Istanbul Modern hosts the fifth exhibition of VitrA Contemporary Architecture Series initiated by the Turkish Association of Architects in Private Practice. Focusing on commercial, tourism, education and culture buildings in previous years, the project continues to document and discuss the milieu of contemporary architecture in Turkey and provide a platform for new studies in the field by concentrating on different types of buildings. Curated by Cem Sorguç, the exhibition titled “Don’t Be Late Home” focuses on our oldest and most fundamental accommodation/living space in the human-space cross-section, namely our homes. The human being’s need forshelter is a historical and complex issue dating back thousands of years. Meanwhile, the debate of whose problem housing is has been going unresolved for a long time. We have lost track of whether it is a problem of shelter, a problem pertaining to the city, an architectural design problem, an interior problem of living spaces, or if it comprises all. Rather than trying to answer these and similar questions, the exhibition strives to crystalize the questions. It endeavors to put forth the reasons behind the emergence of these questions and the answers the human being has sought in process within the context of cities and the environment. While depicting the political economic journey of housing from the 19th century to date, the exhibition also touches upon the living space and usage habits.“Don’t Be Late Home” will be open to public until 26th June.
haberler | news
YENİDEN ÜRETİM ETİĞİ KONFERANSI
ETHICS OF [RE]PRODUCTION CONFERENCE 4T (Tasarım ve Tasarım Tarihi Topluluğu) tarafından düzenlenen Yeniden Üretim Etiği konferansı 12-13 Mayıs tarihlerinde İzmir Mimarlık Merkezi’nde gerçekleşecek. Sempozyum bu yıl, tasarım ve tasarım tarihini kapsayan yeniden üretim etiğini ele alacak. Bildiriler aşağıda yer alan konu kategorilerine veya tasarım ve kültürel çalışmaları kapsayan fakat bununla sınırlı olmayan farklı alanların ilintili konularına odaklanacak. KİMLİĞİN YENİDEN ÜRETİMİ: ORİJİNAL, KOPYA, TAKLİT • Orijinal ve kopya arasındaki ilişki, dijital çağ bağlamında nasıl yeniden yorumlanabilir? • Modern topluluklarda orijinal kültünün kültürel sonuçları nelerdir? • Kimlik yapılanması ve üretiminde tasarımın etkisi nedir? • Taklitçilik etik tasarım stratejisi olarak nasıl bir biçimde kullanılabilir? • Dijital çağın akıcılığı kimliklerin değişkenliğini nasıl harekete geçiriyor? YENİDEN ÜRETİM VE YARATICI OTORİTESİ: AÇIK KAYNAK, BİRLİKTE YARATIM, BİLGİSAYAR KORSANLIĞI • Dijital çağda “yaratıcı” nedir? • Bilgisayar korsanlığı tasarım alanında etik olarak nasıl konumlandırılabilir? • Açık kaynak girişimlerinin tasarım alanında rolü nedir? • Birlikte yaratmanın özgürleştirici olanakları nelerdir? • Tasarım nasıl işbirliği içeren bir süreç olarak düzenlenebilir? GERÇEKLİK, SİMÜLASYON, HİPERGERÇEKLİK, ARTTIRILMIŞ GERÇEKLİK BAĞLAMINDA YENİDEN ÜRETİM • Tasvirler sosyal ve kültürel gerçeklikleri nasıl üretiyor? • Tasarım algı yönetimine hangi ölçüde katkı sağlıyor? • Orijinal ve kopya modeline bir itiraz olarak hayalin potansiyelleri nelerdir? • Sanal ve taklit edilmiş ortamlar modern toplumlarda nasıl tüketilir? • Yeni gerçeklik anlayışlarında harekete geçen etik konular nelerdir? Organized by 4T (Design and Design History Society), Ethics of (re)Production conference will take place on 12-13th of May in İzmir Center of Architecture. This year’s symposium focuses on the ethics of [re]production in design and throughout design history. Papers are focusing on one of the following thematic categories or their intersections in the context of different fields including but not limited to design and cultural studies. RE-PRODUCTION OF IDENTITY: ORIGINAL, COPY, MIMICRY • How can the relationship between original and copy be re-interpreted in the digital age? • What are the cultural implications of the cult of the original in modern societies? • What is the impact of design in the construction and production of identities? • How can mimicry be used as an ethical design strategy? • How does the fluidity of digital age mobilize fluidity of identities? RE-PRODUCTION AND AUTHOR-ITY:OPEN SOURCE, CO-CREATION, HACKING • “What is an author” in the digital age? • How can hacking be ethically located in the field of design? • What is the role of open source initiatives in design? • What are emancipatory potentials of co-creation today? • How design can be organized as a cooperative process? RE-PRODUCTION AS REALITY, SIMULATION, HYPER-REALITY, AUGMENTED REALITY • How do representations produce social and cultural realities? • To what extent does design contribute to the management of perception? • What are the potentials of simulacrum as a denial of the original / copy model? • How are virtual and simulated environments consumed in contemporary societies? • What are the ethical issues that are mobilized in new understandings of reality? natura | 15
haberler | news
ADANA SEYHAN SUCUZADE MAHALLESİ KENT MEYDANI VE ÇEVRESİ KENTSEL TASARIM VE MİMARİ PROJE YARIŞMASI
ADANA SEYHAN SUCUZADE DISTRICT TOWN SQUARE AND SURROUNDINGS URBAN DESIGN AND ARCHITECTUR AL PROJECT COMPETITION
Seyhan Belediyesi tarafından serbest, ulusal ve iki kademeli olarak düzenlenen yarışmanın ilk aşama proje son teslim tarihi, 28 Haziran. Yarışmanın amacı, Adana Seyhan İlçe Belediyesi Sucuzade Mahallesi Kentsel Dönüşüm Alanında oluşturulacak “Kent Meydanı ve Çevre Yapılarının Kentsel Tasarım ve Mimari Projesini elde etmek” üzere güzel sanatları teşvik etmek, kültür, sanat, bilim ve çevre değerlerini rekabet yolu ile geliştirmek, çok sayıda seçenek arasından mimarlık, mühendislik, sanat anlayışı, işletme ve ilk tesis maliyetleri yönünden ekonomik, işlevsel ve yenilikçi çözümleri seçmektir. Yarışmanın asil jüri üyeleri Kaya Arıkoğlu (Y. Mimar, Mar yland U. - Cornell U.), Nezih Recep Aysel (Yrd. Doç. Dr. Mimar, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi), Tamer Gök (Prof. Dr. Şehir ve Bölge Pl, ODTÜ, Em.Öğr.Ü, MÜ), C. Abdi Güzer (Prof. Dr. Mimar, ODTÜ Mimarlık Fakültesi), Nevzat Sayın (Mimar, DEÜ, Serbest Mimar, İstanbul), Berrin Sirel (Yrd. Doç. Dr. Peyzaj Mimarı, Ç.Ü. Ziraat Fakültesi) ve Ahmed Kamil Tanrıkulu’ndan (Prof. Dr. İnş. Müh, Ç.Ü. Müh- Mim Fakültesi) oluşuyor. Held by the Seyhan Municipality in free, local and two-staged programs, the final application date for the first stage of the project is June 28. The aim of the project is encouraging fine ar ts, improving cultural, ar tistic, scientific and environmental values through competition, choosing economic, functional and innovative solutions between a multitude of options in terms of architecture, sense of ar t, management and preliminar y facility costs through “Acquiring the Urban Design and Architectural Project for the Town Square and Surrounding Constructions” organized in the Urban Transformation Space of Adana Seyhan Municipality Sucuzade District. Full members of the jur y for the competition are Kaya Arıkoğlu (M.Arch., Maryland U. – Cornell U.), Nezih Recep Aysel (Asst. Prof. Arch., Mimar Sinan Fine Ar ts University Faculty of Architecture), Tamer Gök (Prof. Depar tment of Urban and Regional Planning, METU, R. Asst. Prof. Mersin University), C. Abdi Güzer (Prof. Arch., METU Faculty of Architecture), Nevzat Sayın (Arch., Dokuz Eylül University, Freelance Architect, İstanbul), Berrin Sirel (Asst. Prof. Landscape Architect, Çukurova University Faculty of Agriculture) and Ahmed Kamil Tanrıkulu (Prof. C.E, Çukurova University, Faculty of Engineering-Architecture).
natura | 16
ŞEHİTK A MİL BELEDİYESİ SANAT MERKEZİ ULUSAL MİM ARİ FİKİR PROJESİ YARIŞM A SI SEHITK A MIL MUNICIPALIT Y ART CENTER INTERNATIONAL ARCHITEC TUR AL IDE A COMPE TITION Ga ziantep Şehit k amil Belediyesi t ar afından açılan yarışmanın proje teslim t arihi 14 Ha zir an. Şehitkamil Belediyesi Sanat Merkezi Ulusal Mimar i Fikir Proje Yar ışma sı ile ekonomik, özgün ve nitelikli mimar i yakla şımlar ın, işlevsel ve yenilikçi çözümler in öne çıkar ılma sı, doğaya saygılı, sürdürülebilir, ç ağda ş bir çevre ve mimar i anlayışı or t aya koyan proje ve müellifler in belir lenmesi, güzel sanatlar ın teş viki, ilgili meslekler in gelişmesi, mesleki etik değer ler in pekişmesi ve kat ılımcılar ın uluslarara sı rekabet gücü ka zanmalar ına uygun or t amın sağlanma sı amaçlanmaktadır. Yarışmanın asil jüri üyeleri Prof. Dr. Celal Abdi Güzer (MimarODTÜ Öğretim Üyesi), Ercan Çoban (Mimar), Faruk Eşim (Mimar), Prof.Dr. E. Görün Arun (H.K.Ü Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fak. Dekanı), A. Muhtar Küçükkömürcü’den ( Y. Mimar) oluşuyor. Organized by t he Ga ziantep Şehit k amil Municipalit y, t he submission date for t he projec t is June 14. Along with the Şehitkamil Municipalit y Ar t Center International Architec tural Idea Competition, it ’s aimed to create a convenient environment to highlight economic, unique and qualified architec tural approaches, br ing func tional and innovative solutions for ward, designate the projec t s and projec t owners representing nature conscious, sus t ainable and modern unders t anding for environment and architec ture, encourage fine ar t s, develop related professions, reinforce the values for professional ethic s and br ing in international competitiveness for par ticipant s. Full members of the jur y are composed of Prof. Celal Abdi Güzer (Architec t-ME TU Facult y Member), Erc an Çoban (Architec t), Faruk E şim (Architec t), Prof. E. Görün Arun (Dean of Ha san Kalyoncu Universit y Facult y of Fine Ar t s and Architec ture), A . Muht ar Küçükköürcü (M . Arch.).
haberler | news
PERŞEMBE SİNEMASI YENİDEN BAŞLIYOR THURSDAY CINEMA STARTS AGAIN SALT tarafından hazırlanan Perşembe Sineması, yeni döneminde dünya fuarları ve kupaları ile olimpiyatların, düzenlendikleri şehirlere geçici ve kalıcı etkilerinin izini sürüyor. Kurgu ve belgesel 24 filmden oluşan program, Nisan-Haziran ve Eylül-Aralık aylarında SALT Galata’daki Oditoryum’da gerçekleştirilecek. İlki 1851’de Londra’da, “Büyük Sergi” adıyla düzenlenen dünya fuarları, başlangıçta tarım, endüstri ve sanat alanındaki gelişmelerin bir arada sunulduğu sergilerdi. Özünde ilerleme fikrine dayalı fuar temaları, zaman içerisinde ulaşım, iletişim, enerji ve uzay gibi yenilik ve gelişime açık alanların yanı sıra barış, çevre ve gıda gibi aciliyet arz eden konulara eğildi. Tarihi dünya fuarlarının çok öncesine, Antik Yunanistan’a uzansa da, modern olimpiyat oyunları ilk kez 1896 baharında Atina’da yapıldı. Olimpiyatların manevi gücü, yoğun bir rekabet sonucu kazanılan başarıların ülkelere saygınlık kazandırmasından gelir. 1930’da olimpiyat oyunlarından ayrılarak bağımsız bir organizasyona dönüştürülen Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) Dünya Kupası ise, kitlelerin futbol tutkusundan beslenir. Dünya fuarlarının geçmişte gözleri kamaştıran başarısı, yarattıkları yeni gelecek umuduna; olimpiyatların evrenselliği, ulusların karşılaşma arzusuna; dünya kupalarının heyecanı, ezelî rekabete dayanır. Bu organizasyonların yüzyılı deviren devamlılıkları, kuşkusuz çeşitli politik ve ekonomik motivasyonlara bağlı. Ancak, 21. yüzyıla gelindiğinde, geçici etkinliklerin şişirilmiş maddi imkânlarla, düzenlendikleri şehirleri hızla ve haksızca biçimlendirmesi fikrine karşı sesler yükselmeye başladı. Demografik açıdan kırılgan çeper mahallelerinde, mevcudu silerek geliştirilen planlar ve kâr beklentisi karşılığında yapılan yatırımların gerçekte topluma yüklenen ekonomik zararı güncel tartışmaların başını çekiyor. No Boston Olympics [Boston Olimpiyatlarına Hayır] adlı aktivist oluşum, şehrin 2024 Yaz Olimpiyatları adaylığından çekilmesiyle sonuçlanan etkili bir kampanya yürüttü. PyeongChang’in kazandığı 2018 Kış Olimpiyatları yarışında da, Almanya Yeşiller Partisi Münih’in adaylığını desteklememişti. “Feeding the Planet, Energy for Life” [Gezegeni Beslemek, Hayata Enerji] temasıyla Milano’da düzenlenen EXPO 2015’in açılışı, 30 bin kişinin katıldığı bir yürüyüşle protesto edildi. Uluslararası basında, 2022 Dünya Kupası için Katar’da yaptırılan inşaatlarda yılda 400 ila 600 işçinin öldüğüne dair haberler çıkıyor. Perşembe Sineması programındaki filmler, söz konusu güncel tartışmalar kadar, şehirliler için bir mücadele alanına dönüşen bu büyük organizasyonların tarihsel arka planını ve popüler kültürdeki yerini inceliyor.
SALT’s Thursday Cinema traces the temporary and long-term impacts of world fairs, olympics and football cups on their host cities in its new season. A total of 24 films, documentaries and features, will be screened in the Auditorium at SALT Galata between April-June and September-December. The “Great Exhibition” in London in 1851 was the first official international ‘world fair’ and its prominent displays of ‘national’ advancements set a precedent for future events that included developments in agriculture and industry, and later in the arts, for the world to discover. Such fairs were organized thematically and the principal ideal of showcasing progress was elaborated over time to highlight innovative fields of transportation, communication, energy and space exploration, as well as urgencies around peace, the environment and food. Even though the mythological history of the olympics dates back to ancient times, the first modern games were played in the spring of 1896 in Athens. The games have continued to be perceived as great spectacles, where success over all other international contestants was revered highly by participating nations. Gaining autonomy from the olympics in 1930, The Fédération Internationale de Football Association (FIFA) World Cup is now one of the most internationally revered events having scaled up considerably with the growing universal passion for football. The glamorous success of world fairs in history depended on the promise of a brighter future. The universality of the olympics has fed off the desire of the idea of a competitive camaraderie between nations. The sweeping excitement of the world cup has stemmed from the power of rivalry. There is no doubt that the longevity of hundreds of years of these organizations is in line with various political and economic motivations. However, for the first time in the 21st century dissident voices are amplified. In the hosting of these events cities are modified fast and sometimes iniquitously with the sudden flow of capital. Concerned discussions focus on planning decisions that raze demographically fragile, fringing neighborhoods and the economic harm caused to the societies that end up paying for massive investments in the hope of securing extreme profits. Examples include: The activist group No Boston Olympics who campaigned successfully to revoke the city’s bid from the 2024 Summer Olympics. The 2018 Winter Olympics bid, won by PyeongChang, saw the failure of Munich as the city’s candidacy was not endorsed by The German Green Party. The inauguration of the EXPO 2015 “Feeding the Planet, Energy for Life” in Milan was protested by street demonstrations with up to 30,000 people. International press continues to report on the fatalities occurring on the construction site of Qatar’s 2022 World Cup, where hundreds of workers have already lost their lives. The selection of Thursday Cinema explores the ups, downs and dramas that surround these international events, as well as the historic background of these giant organizations and their impacts in popular culture and society. natura | 17
haberler | news
TANPINAR EDEBİYAT FESTİVALİ BAŞLIYOR
TA SARIM VE DOĞA ZİRVESİ DESIGN AND NATURE SUMMIT
TANPINAR FES TIVAL OF LITER ATURE BEGINS Tanpınar Edebiyat Festivali’nin sekizincisi 9-15 Mayıs tarihlerinde, “Şehir ve Sesler” temasıyla İstanbul ve İzmir’de düzenlenecek. Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi’nin açılış törenine ev sahipliği yapacağı festivalin etkinlikleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı ve KargArt başta olmak üzere, İtalyan Kültür Merkezi, İstanbul Şehir Üniversitesi ve Tanpınar Müze Kütüphanesi’nde gerçekleşecek. Festival, 12-15 Mayıs tarihlerinde İzmirli edebiyatseverlerle de buluşacak. İzmir etkinlikleri Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) işbirliğinde Bergama, Seferihisar ve Efes’te gerçekleştirilecek.
8th Tanpınar Festival of Literature will be organized with the theme “City and Sounds” between May 9-15 in İstanbul and İzmir.
Doğu Akdeniz Akademik Ara ş t ırmalar Merkezi (DAK A M) t araf ı n d a n i l k i d ü z e n l e n e c e k o l a n “ Ta s a r ı m v e D o ğ a Z i r v e s i ” d o ğ a
Dimitrie Cantemir Romen Culture Center will be hosting the open-
ile ta sarım ara sındaki etkileşim ve ilişkilenme biçimlerini ele
ing ceremony and the activities for the festival will take place in
a l m a y ı h e d e f l i y o r. E t k i n l i k , “d o ğ a v e t a s a r ı m l a i l g i l i ö n e m l i
İstanbul Metropolitan Municipality, KargArt, Italian Cultural Cent-
kavramları; yetkin akademisyen ve ta sarımcılardan oluşan bir
er, İstanbul Şehir University and Tanpınar Museum Library.
konuşmacı kadrosuyla, disiplinlerara sı bir yakla şımla ele alma-
The festival will come together with the enthusiasts of literature
y ı v e k o n u y a i l g i d u y a n h e r k e s i b i r a r a y a g e t i r m e y i a m a ç l ı y o r.
from İzmir between May 12-15. Events in İzmir will be held in cooperation with Aegean Touristic Establishment and Hotels Association (ETİK) in Bergama, Seferihisar and Efes.
M i c h a e l H e n s e l , D e f n e S u n g u r o ğ l u H e n s e l , Z a f e r A k a y, E m r e Ö z g ü d e r, N a i f Ta s a r ı m / E f e c a n G ü r b ü z & O n u r B e s e n ’ i n k a t ı l ı m l a r ı i l e Ta s a r ı m v e D o ğ a Z i r v e s i , 1 6 H a z i r a n ’d a C e z a y i r To p l a n t ı S a l o n u ’n d a y a p ı l a c a k . Organized for the firs t time by the Ea s tern Mediterranean A c a d e m i c R e s e a r c h C e n t e r ( D A K A M ), t h e “ D e s i g n a n d N a t u r e Summit” aims to focus on the forms of interaction and connec tion bet ween nature and design. The event a spires to treat the significant notions related to nature and design with an interdisciplinar y approach along with a lec turer team composed of competent academicians and designers and it seeks for a ssembling ever yone showing interest to the topic. Along
with
the
par ticipations
of
Michael
Hensel,
Defne
S u n g u r o ğ l u H e n s e l , Z a f e r A k a y, E m r e Ö z g ü d e r, N a i f D e s i g n / Efecan Gürbüz & Onur Besen, the Design and Nature Summit w i l l b e h e l d o n J u n e 16 at C e z ay i r M e e t i ng H a l l .
Derleyen / Compiled by: Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
natura | 18
haberler | news
TÜRKIYE MIMARLIK YILLIĞI 2015 İ S TA N B U L S E RG I S I T U R K E Y A N N UA L O F A RC H I T E C T U R E 2 0 1 5 I S TA N B U L E X H I B I T I O N Türkiye Mimarlık Yıllığı seçici kurul tarafından şartname ile yapılan çağrıya gelen başvuruların seçilmesi ile oluşuyor. Yıllık, yerli veya yabancı tasarımcılar tarafından, mimari, iç mimari, kentsel tasarım ve peyzaj mimarlığı alanlarında, Türkiye’de son bir yılda üretilen çevreyi tartışmaya açmayı, sergilemeyi ve belgelemeyi amaçlıyor. Burak Altınışık, Arzu Erdem, Kurtul Erkmen, Nevzat Oğuz Özer ve Haluk Zelef’ten oluşan seçici kurul tarafından değerlendirilen 122 proje arasından 39 adedi yıllığa girmeye uygun bulundu. Türkiye Mimarlık Yıllığı 2015’te 29 mimari, 6 iç mekan ve 4 adet kentsel tasarım / peyzaj mimarlığı projesi yer alıyor.
Turkey Annual of Architecture comprises from filtering out the applications made for the call of the selection committee through its specifications. It aims to bring up for discussion, exhibit and document the environment generated in the recent year in Turkey in the fields of architecture, interior architecture, urban design and landscape architecture by local and foreign designers. Composed of Burak Altınışık, Arzu Erdem, Kurtul Erkmen, Nevzat Oğuz Özer and Haluk Zelef, the selection committee approved 39 projects among 122 for the annual. Turkey Annual of Architecture 2015 consists of 29 architectural projects, 6 interior and 4 urban design / landspace architecture projects.
Türkiye Mimarlık Yıllığı 2015’te yer alan olan projeler (alfabetik sıra ile): The projects involved in the Turkey Annual of Architecture 2015 (in alphabetical order):
40iz (CM Mimarlık) 40iz (CM Architects)
ABMikroNaNo AR-GE Binası (Bütüner Mimarlık) ABMikroNaNo R&D Building (Bütüner Architects)
Akçakoca Bey Mescidi (KOOP Mimarlık) Akçakoca Bey Mosque (KOOP Architects) natura | 20
Alantur Otel Havuz ve Rekreasyon Alanı (CM Mimarlık) Alibeyköy Anadolu Lisesi (Uygur Mimarlık) Alantur Hotel Pool and Recreational Space Alibeyköy Anatolian High School (Uygur Architects) (CM Architects)
haberler | news
Argos Evi / Cevizli Ev (Argos Ataşehir Şerifali Konutları (BBMD Bingöl Barka Mimarlık ve DaYapı) Argos House / Cevizli nışmanlık) Ataşehir Şerifali Houses (BBMD Bingöl Barka ArchiHouse (Argos Construction) tecture and Constultancy)
AND (HPP International, Turkey) AND (HPP International, Turkey)
ATÖLYE İstanbul (Atölye Labs)
Barbaros Evi (Onurcan Çakır Mi- Bilgi Kozyatağı İç Mekân Projesi marlık) Barbaros House (Onurcan (Salon) Bilgi Kozyatağı Interior Çakır Architects) Design Project (Salon)
BZJ Tekstil Fabrika ve Ofis Binası (StudioKA) BZJ Tekstil Plant and Office Building (StudioKA)
Borochemie - Esalco Ofisi (Jeyan Ülkü Mimarlık) Borochemie – Esalco Office (Jeyan Ülkü Architects)
Cumhuriyet Caddesi Kentsel Tasarım D Cafe Personel Kafeteryası (MuuM) Projesi 1. Kısım 1. Etap Kiosk Yapısı D Cafe Personnel Cafeteria (MuuM) ve Park (PDG Mimarlar) Cumhuriyet Avenue Urban Design Project 1st Section 1st Phase Kiosk Structure and Park (PDG Archictects)
Erginoğlu Çalışlar Mimarlık Ofisi (Erginoğlu Çalışlar Mimarlık) Erginoğlu Çalışlar Architectural Office (Erginoğlu Çalışlar Architects)
DURAK ovacık (Plankton Project) STOP Ovacık (Plankton Project)
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi (Ayşen Sa- Ford Otosan Sancaktepe Ar-Ge Merkezi vaş + Onur Yüncü + Can Aker) Erimtan Mu- (TeCe Mimarlık) Ford Otosan Sancakteseum of Art and Archaeology (Ayşen Savaş + pe R&D Center (TeCe Architects) Onur Yüncü + Can Aker)
Gebze Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü (Ayla Ayyıldız Potur Greyder Ayakkabı Fabrikası (Çırakoğlu Mimarlık) + Kutlu Sevinç Kayıhan + Cahide Aydın İpekçi + Göksun Akyürek Greyder Shoe Factory (Çırakoğlu Architects) Altürk + Ümit Ceren Bayazitoğlu + Nurşah Serter + Buket Metin) Gebze Technical University Department of Architecture (Ayla Ayyıldız Potur + Kutlu Sevinç Kayıhan + Cahide Aydın İpekçi + Göksun Akyürek Altürk + Ümit Ceren Bayazitoğlu + Nurşah Serter + Buket Metin)
İLBANK A.Ş. İstanbul Bölge Müdürlüğü Yeni İdare Binası (Öncüoğlu + ACP Mimarlık Şehircilik) İLBANK A.Ş. İstanbul District Office New Administration Building (Öncüoğlu + ACP Architects and Urban Planning) natura | 21
haberler | news
İzmir Ekonomi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu (Gudjon Thor Erlendsson + Michael Edward Young + Özlem Akın) İzmir University of Economics the School of Foreign Languages (Gudjon Thor Erlendsson + Michael Edward Young + Özlem Akın)
Konteyner Park (Mercan) (Atölye Labs) Container Park (Mercan) (Atölye Labs)
Kartal Haftasonu Evi (Tamirci Architects) Kartal Weekend House (Tamirci Architects)
Lexpera (1+1 Mimarlık Stüdyosu) Lexpera (1+1 Architects Studio)
Menar 65 (Yüksel Öztürk Mimarlık Bürosu) Menar 65 (Yüksel Öztürk Architects Office)
natura | 22
Kılıçözü Deresi Rekreasyon Alanı Peyzaj Projesi (Dalokay Tasarım Stüdyosu) Kılıçözü River Recreational Space Landscape Project (Dalokay Design Studio)
Maslak No.1 Ofis Yapısı (Emre Mehmet ve Ayşe Sungar Evi (Erginoğlu Çalışlar Arolat Architects) Mimarlık) Mehmet and Ayşe Sungar House (ErgiMaslak No.1 Office Structure noğlu Çalışlar Architects) (Emre Arolat Architects)
Naz City Hotel Taksim (Metex Design Group)
haberler | news
Nestortaköy Konut Yerleşkesi (Kreatif Mimarlık) Nestortaköy Housing Campus (Kreatif Architects)
Protel Yönetim Binası (HS Mimarlık) Protel Administration Building (HS Architects)
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Lisansüstü Öğrencileri Konukevi Projesi (Uygur Mimarlık) Middle East Technical University Guest House Project for Graduate Students (Uygur Architects)
Samsun Avdan Geri Dönüşüm Müzesi (UrbAr Kentleşme ve Mimarlık) Samsun Avdan Museum of Recycling (UrbAr Urbanization and Architecture)
SIO Automotive Yeni Üretim Tesisi ve İdari Binası (BBMD Bingöl Barka Mimarlık ve Danışmanlık) SIO Automotive New Manufacturing Plant and Administration Building (BBMD Bingöl Barka Architecture and Consultancy)
SineBU Sinema Salonu (Halükar Mimarlık) SineBU Movie Theater (Halükar Architecture)
St. Regis İstanbul Hotel (Emre V Factory İhracat Departmanı (Zemberek Tasarım) Arolat Architects) V Factory Export Department (Zemberek Design) St. Regis İstanbul Hotel (Emre Arolat Architects)
natura | 23
haberler | news
ROTTERDAM U LUS L A RA RAS I M İM A R L I K B İ E N A L İ BAŞ L A DI I N T E R N AT I O N A L A RC H I T E C T U R E B I E N N A L E ROT T E R D A M H AS S TA R T E D
natura | 24
haberler | news
Yedinci Rotterdam Uluslararası Mimarlık Bienali (IABR) 23-24 Nisan 2016 tarihlerinde açılışını gerçekleştirdi. Bienalin yedinci ayağı herkesi, şehrin geleceğini etkin bir şekilde yansıtmaya, tartışmaya ve bunun üzerine çalışmaya davet ediyor. Bienalin “GELECEK EKONOMİ” teması şu konuları ele alıyor: “Yarım yüzyıl içerisinde şimdiki oranın yaklaşık iki katı insan şehirlerde yaşıyor olacak. Böylece şehir, global ekonomiyi gerçek anlamda beslemeye başlayacak. Bu sözü edilen kentsel Gelecek Ekonomisi bize neler vadediyor? Kimse gelecekte neler olacağını tahmin edemez ancak şu bir gerçektir ki mevcut sisteme devam etmek, uygulanabilir bir ihtimal olarak gözükmüyor. İklim değişikliği, küresel kentleşme, ortaya çıkan yeni teknolojiler, artan göç oranları ve giderek büyüyen eşitsizlik sorunu acilen gerçek anlamda çözümlere ihtiyaç duyuyor. Yaşama, çalışma, öğrenme şekillerimizi yeniden düşünerek, nerede ve nasıl tüketip ürettiğimizi sorgulamamız gerekiyor. Sistem ile birey, zengin ile fakir, genç ile yaşlı, sürdürülebilirlik ve büyüme arasındaki dengeyi yeniden tasarlamamız gerekecek. Şehirlerimizi ne şekilde tasarlayıp yönetmeliyiz? Peygamberler olmasak da yarının şehrini inceleyip hayal edebilir ve tasarım odaklı bir biçimde araştırmalar yapabiliriz. IABR2016-GELECEK EKONOMİ, 21. yüzyılın temel sorunlarını ele alarak bunu bir çıkış noktası olarak kabul ediyor. Gelecek Ekonomi’yi araştırarak şehrin geleceğini tasavvur ediyoruz: sağlıklı ve sosyal bağlamda kapsayıcı, üretken ve sürdürülebilir bir yeşil şehir, kamusal alanın yeniden baş rolü üstlendiği bir şehir.” IABR-2016 yalnızca bir sergi değil, aynı zamanda bir atölye çalışmasıdır. Serginin kalbinde yer alan SIRADA NE VAR? isimli program, tartışmalar, görüşmeler, dersler, atölye çalışmaları ve konferanslara on hafta boyunca ev sahipliği yapacak. Fikir üretimine, keşiflere ve hayallere adanmış açık bir mekan özelliği taşıyacak. Bienal, 10 Temmuz 2016 tarihine kadar ziyaretçilerin beğenisine sunulacak. IABR-2016’nın baş küratörü Maarten Hajer olarak belirlendi. Küratöryel ekibi ise Jandirk Hoekstra (H+N+S Landscape Architects), Daan Zandbelt (De Zwarte Hond), Joachim Declerck (Architecture Workroom Brussels), Michiel Van Lersel (Non-fiction and Failed Architecture) ve Freek Persyn (51N4E) oluşturuyor. Küratöryel ekibin yöneticiliğini ise IABR yönetici direktörü George Brugmans üstlenecek.
The seventh edition of the International Architecture Biennale Rotterdam (IABR) opened in the weekend of April 23 and 24, 2016. The seventh edition of the IABR is an invitation to everybody to actively reflect, discuss, and work on the future of the city. The theme “THE NEXT ECONOMY”is stating: “In half a century, twice as many people will live in cities as do now. The city will then truly be the motor of the global economy. What does this urban Next Economy have in store for us? No one can predict what the future will hold, but one thing is certain: more of the same is no longer a viable option. Climate change, global urbanization, emerging new technologies, increasing migration, and growing inequality urgently demand real solutions. We have to rethink the way in which we live, work, and learn, and where and how we consume and produce. We will have to redesign the balance between system and individual, between rich and poor, between young and old, between sustainability and growth. How should we design and govern our cities? Although we are not prophets, we can investigate and imagine tomorrow’s city, research it by design. IABR–2016–THE NEXT ECONOMY takes the main challenges of the twenty-first century as its starting point. We explore the Next Economy and imagine the city of the future: the healthy and socially inclusive city, the productive city, and the sustainable green city. The city in which public space once again takes center stage.” IABR–2016 is not just an exhibition, but also a workshop. For ten weeks, in the heart of the exhibition, the WHAT’S NEXT? program will unfold discussions and debates, lectures, workshops, and conferences. An open space, offering room for reflection, exploration, and imagination. The biennale will be open to public until July 10, 2016. Chief Curator of IABR–2016 is Maarten Hajer. The members of the Curator Team are Jandirk Hoekstra (H+N+S Landscape Architects), Daan Zandbelt (De Zwarte Hond), Joachim Declerck (Architecture Workroom Brussels), Michiel van Iersel (Non-fiction and Failed Architecture) and Freek Persyn (51N4E). George Brugmans, the executive director of IABR, chairs the Curator Team. natura | 25
tasarım | design
PEUTGEOT TASARIM ATÖLYESİ VOLKANİK TAŞ VE KARBON FİBERDEN OLUŞAN OTURMA BİRİMİ TASARLADI P E U TG E OT D E S I G N L A B C R E AT E D A V O LCA N I C S TO N E A N D CA R B O N F I B R E S O FA
natura | 26
tasarım | design
Peugeot Tasarım Atölyesi tarafından tasarlanan üç metre uzunluğundaki oturma birimi, bir eski ve yeni karışımı yaratmak adına volkanik taş ile karbon fiberi birleştirdi. Fransız otomobil üreticisinin tasarım bölümü, Fransa’daki Auvergne bölgesinden tek blok volkanik taş çıkardı. Suyu filtreleme özelliğiyle bilinen bu taş, 11.000 yıl önce meydana gelen volkanik bir patlama sonucu oluşmuştur. Ekip, kanepenin diğer yarısının birleşmesini sağlamak amacıyla düz bir zemin yaratan taş kesme makineleriyle çalıştı. Bunun üzerine oturma kısmı, taştan oyularak çıkartıldı ve çevreleyen taşın sert ve körelmiş köşelerine kontrast olacak bir şekilde cilalandı. Böylece parlak bir bitiş elde edilmiş oldu. Taşın kökenine işaret eden genişlik ve uzunluk koordinatları malzemenin içine doğru işlendi. Peugeot Tasarım Atölyesi Başkanı Cathal Loughnane, “Akik kanepe keşfetmek istediğimiz yeni konseptin bir örneği konumundadır. Özgün mobilya parçaları, müşterinin seçimine, kökenine ve karakterine özel üretilmektedir ancak her zaman ortak bir fikre bağlı kalmaktadır,” açıklamasında bulundu. Karbon fiberden yapılmış bölüm, kanepenin daha büyük bir kısmını oluşturuyor. Malzeme, taşa bağlanmadan önce ahşap bir kasaya sarıldı. Bu bölüm, parçanın yüzeye işlendiği noktanın koordinatlarını da içeriyor. Tüm sürecin tamamlanması 70 gün sürdü. Peugeot’nun stil direktörü Gilles Vidal, “Belirgin ve düz kesim bağlamında bakıldığında bu kontrast, güçlü ve özgür bir çizgide ilerliyor ve malzemelere ve kullanım biçimlerine yaklaşımımızı onaylayan bir nitelikte duruyor,” dedi. Ekibin verdiği bilgilere göre kanepenin ağırlığı 400 kg’dan daha fazla ve farklı malzemelerle de sunulabiliyor.
A three-metre-long sofa created by Peugeot Design Lab splices together a piece of volcanic stone and carbon fibre to create a mix of the old and new. The design arm of the French car manufacturer mined a single block of volcanic stone from the Auvergne region in France. The material is known for its ability to filter water and was created by volcanic eruption 11,000 years ago. The team worked with stone cutters who created a flat surface to allow the other half of the sofa to be connected. A seat section was then carefully chiseled out of the stone and polished to a shiny finish, in contrast to the rough, dulled edges of the surrounding rock. The latitude and longitude coordinates marking the origin of the stone have been chiselled into the material. “The Onyx sofa is an illustration of a new concept that we intend to explore,” said Cathal Loughnane, the head of Peugeot Design Lab. “Unique pieces of furniture, made to measure, to suit the choice, origin and personality of the customer, but which always respects a common idea.” The carbon fibre section makes up the larger proportion of the sofa. The material was wrapped around a wooden frame before being attached to the stone. This section also has the coordinates of where the piece was made engraved onto the surface. The whole process took 70 days to complete. “By means of a sharp straight cut, this contrast is powerful, voluntary and assumed in the way we look at the materials and how they are used,” said Gilles Vidal, Peugeot’s styling director. According to the team, the sofa weighs more than 400 kilograms and is available in other materials.
natura | 27
tasarÄąm | design
natura | 28
tasarÄąm | design
natura | 29
tasarım | design
ELEKTRİKLİ ELDİVEN DÜZENEĞİ AHŞAP VE KUMTAŞINI EL YORDAMIYLA ŞEKİLLENDİRME İMKÂNI SUNUYOR ELECTRIC HAPPARATUS GLOVE ENABLES WOOD AND SANDSTONE TO BE SCULPTED BY HAND
Kraliyet Sanat Akademisi mezunu Morten Grønning, kumtaşı, sal ağacı ve alçı gibi sert malzemelere şekil vermek amacıyla elektrikli mutfak bıçağından esinlendiği prototip bir eldiven tasarladı. Grønning’in eldiven düzeneği, kullanıcıların ahşap ve taş gibi malzemeleri elleriyle oymalarına imkan tanıyan ve parmak uçlarından ileri-geri hareket ile çalışan bir çift zımparalama pedi içeriyor. Kraliyet Sanat Akademisi Yenilikçi Tasarım Mühendisliği programı mezunu Grønning, çalışmasını “tasarımın yeni bir yönünü keşfeden bir proje” olarak nitelendiriyor. “Sert malzemelerde doğrudan yaratım sürecini gerçekleştirmek adına ellerimizi nasıl kullanabileceğimizi keşfetmek istedim,” diyen Grønning, ilk prototipini tasarlamak için elektrikli oymacılık bıçağı mekanizmasından faydalandı. “Bu düzeneği çalıştırmak için belirli bir devinime ihtiyaç duydum ve elektrikli mutfak bıçağı bu gereksinimi fazlasıyla karşıladı. Bunun üzerine bir tanesini bileğime bağladım ve ilk prototipleri çalıştırmak için kullandım.” natura | 30
Royal College of Art graduate Morten Grønning adapted an electric kitchen knife to make a prototype glove for carving hard materials like sandstone, balsa wood and plaster. Grønning’s Happaratus glove features a pair of abrasive pads on its fingertips, which move back and forth in a reciprocating motion, enabling the wearer to sculpt materials like wood or stone with their hands. “It’s a project that explores a new way of creating,” says Grønning, who graduated from the RCA’s Innovation Design Engineering course. “I wanted to explore how we can use our hands to create directly in hard materials.” To make his first prototype, Grønning took the mechanism from an electric carving knife. “I needed a specific motion to power this tool and an electric kitchen knife was very well suited to do this,” he explains. “So I ended up strapping one of those to my wrists and using that to power the tool for the first prototypes”.
tasarım | design
Grønning, düzeneğin çalışma prensibini göstermek amacıyla prototipi çeşitli ahşap ve taş oymacılarına vererek cihazı test etmelerini sağladı ve olumlu geri dönüşler aldı. “Tüm prototiplendirme evresi, bir cihaz tasarlamanın yolunu bulup bunu dağıtarak, insanların test etmesini sağlamak üzerineydi. Gelen başlıca yorumlara göre, dokunsal geribesleme sayesinde bir kıvrım yaratırken ortaya çıkan şekli görebiliyorsunuz ve böylelikle şekli, onu yaptığınız sırada anlayabiliyorsunuz.”
To demonstrate how the tool could be used, Grønning gave the prototype to a number of wood and stone sculptors to test it out. He claims the feedback was very positive. “The whole prototyping phase was about finding a way to build a tool so I could give them out and have people test it,” he explains. “The main feedback was that, as you are creating a curve, you know the shape through the haptic feedback. So you are understanding the shape as you make it”.
natura | 31
tasarım | design
M O D E R N YA Ş A M A L A N L A R I İ Ç İ N L I V I N G S T O N E M O B İ LYA L A R L I V I N G S TO N E S F U R N I T U R E F O R C O N T E M P O R A R Y L I V I N G S PAC E S
“Livingstones” Fransız tasarımcı Stéphanie Marin’in büyük çakıl taşlarını andıran modüler oturma birimlerinden oluşturduğu bir seri. Modüler, pratik ve şiirsel özellikteki Livingstones, yer minderi kadar pratik, yüksek nitelikli ve gerçeküstü bir mobilya setinden oluşuyor. Stéphanie Marin’in özgün tasarımı olan büyük ölçekli çakıl taşları, ruh halinize bağlı olarak düzenlenebilecek çeşitli büyüklük ve biçimlerde dinlenme alanları yaratmak için kullanılabiliyor. Modern yaşam alanları yaratmak adına tasarlanan Livingstones, iç mekânın biçimini değiştiren düşsel bir manzara sunuyor ve kalıcı bir tatil hissi uyandırıyor. Yer minderi, puf ve sedir olarak sunulan Livingstones, Bultex sünger plastikten oluşmuş bir yapının etrafında şekilleniyor ve geniş boy, biçim ve renk çeşitliliği içerisinde %100 kırkım yünü veya polar kumaşla kaplanıyor. Livingstones, iç ve dış mekân gereksinimlerini karşılamak üzere yün veya neopren malzeme seçenekleriyle sunuluyor. natura | 32
“Livingstones” are a series of modular seats by the French designer Stéphanie Marin, that have the appearance of oversized pebbles. Modular, practical and poetic, Livingstones are a high quality, surrealistic set of soft furnishings, practical as a floor cushion. An original design from Smarin, the oversized pebbles can be used to create a resting area with varying sizes and shapes that can be arranged according to your mood. Objects designed for contemporary living spaces, Livingstones create a fanciful landscape that transform the domestic interior, ideal at evoking the sense of a permanent vacation. Available as floor cushions, pouffes, and sofas, Livingstones are formed around a structure of Bultex foam rubber and covered in 100% virgin wool or polar fleece in a wide range of sizes, shapes, and colors. Livingstones are available in wool or neoprene to suit indoor or outdoor needs respectively.
tasarÄąm | design
natura | 33
tasarÄąm | design
natura | 34
tasarÄąm | design
natura | 35
tasarım | design
ARAŞTIRMACILAR TAŞLARDAN ELEKTRONİK MÜZİK ENSTRÜMANI TASARLADILAR RESEARCHES CREATE ELECTRONIC MUSICAL INSTRUMENT FROM STONES
natura | 36
tasarım | design
İtalyan araştırma ekibi Fabrica tasarımcıları, müzik ekibinden bir üyenin son albümü için bir dizi taşa vurularak çalınan bir enstrüman tasarladılar. Fabrica tasarımcıları Ryu Yamamoto ve Leonardo Amico, basıldıklarında nota veren bir anahtar oluşturmak için ahşap sütunların üzerine taşlar yerleştirdiler. Böylece elektronik müzik sanatçılarının kullandıklarına benzeyen bir müzik enstrümanı sayısal arabirimi (MIDI) oluşturmuş oldular. Taş Ped enstrümanı, Fabrica’nın müzik ekibinden bir araştırmacı olan Kolombiyalı kemancı Jhon William Castaño Montoya’nın son albümündeki şarkılarda kullanıldı. Yamamoto “Hedefimiz John Williams’ın müzikal ruhunu yansıtacak bir enstrüman tasarlamaktı,” dedi. Enstrümanın tasarımı için, Alman bilim insanı Friedrich Mohs’un 1812 yılında mineralleri sınıflandırmak için geliştirdiği bir skaladan ilham alındı. Mohs skalası elmasın en sert, talkın en yumuşak mineral olması gibi, mineralleri birbirlerini çizme güçlerine göre düzenli bir şekilde sıralamaktadır. Castaño Montoya albümüne skalanın ismini verdi ve tasarımcılar da tuşlar yerine taşların tercih edildiği bir enstrüman fikrini geliştirmek istediler. Yamamoto, “John bu projeyi büyümenin bir metaforu, sizi etkileyen ancak daha güçlü kılan tecrübelerin bir gelişimi olarak görüyordu. Bu büyüme unsurunun, objenin tasarımında fazlasıyla etkisi var. Enstrümanın alt tarafından yükselen ahşap kökler ve artan seslerle uyum sağlayan yükseltilere yerleştirilmiş taşlar buna iyi bir örnek. Tasarımcılar farklı malzemeleri sunmaya çabalamaktansa yuvarlak taşları tuşlar gibi kullanarak kolay çalınabilmelerini sağladı. Estetik kaygıların haricinde, enstrümanın kolay çalınabilir olması da bizi sınırlayan faktörlerdendi. Bu tip yuvarlak taşlar, şekillerini değiştirmeye gerek duymadan amacımıza hizmet edecek en uygun öğelerdi,” açıklamalarında bulundu. Taşlar, üzerlerine basıldığında, titreşimleri seslere dönüştüren bir bilgisayara elektrik telleri üzerinden sinyaller yolluyor. Daha alt konumdaki taşlar ile kalın notalara, sütunlar yukarıya doğru kıvrıldıkça ise ince notalara ulaşılıyor. Yamamoto, “Yükselen spiral şekli sıradışı bir müzik arayüzünü temsil ediyor ancak yine de çalan müzisyenlere yeterli berraklıkta bir görsel referans sunmaya devam ediyor,” dedi.
An instrument played by hitting a series of rocks has been created by designers at Italian research group Fabrica for a member of their music team's latest album. Fabrica designers Ryu Yamamoto and Leonardo Amico mounted stones on wooden pillars to make musical keys that play notes when they are pressed, creating a musical instrument digital interface (MIDI) controller similar to those used by many electronic artists. The Stone Pad instrument was played on tracks from the latest album by Jhon William Castaño Montoya, a Colombian violinist and researcher in Fabrica's music team. "The idea was to make a musical instrument that would reflect John Williams' music spirit," Yamamoto told. The design is based on a scale used to classify minerals devised by German scientist Friedrich Mohs in 1812. The Mohs scale ranks minerals in order of their ability to scratch others - with diamond being the hardest and talc the softest. Castaño Montoya named his album after the scale, so the designers chose to extend the idea to an instrument with rocks for keys. "John was considering this as a metaphor of growth: a progression of experiences that affect you but makes you stronger," Yamamoto said. "This element of growth has a big influence in the design of the object: the wooden stems blossoming from the base of the instrument and the stones positioned in rising heights corresponding to ascending sounds”. Instead of trying to represent different materials, the designers used rounded stones as the keys so they could be played easily". Apart from aesthetic choices we were also constrained by the fact of the object being playable, and this kind of rounded stones were the most suitable for that goal, without needing to modify their shape," Yamamoto said. Pressing the stones sends signals along electrical wires to a computer that converts the pulses into sounds. Low stones correspond to low notes, ascending to higher notes as the pillars spiral upward. "The rising spiral shape is an exotic musical interface, but it still retains a fairly clear visual reference for musicians to play it," said Yamamoto.
natura | 37
tasarÄąm | design
natura | 38
DOĞALTAŞ’IN USTASI HUROK MARBLE
SILVER COLLECTION’U SUNAR
www.hurok.com
SHOWROOM Çekmeköy - İstanbul T: +90 216 561 43 01 istanbul@hurok.com.tr
FACTORY Kütahya / Türkiye T: +90 274 266 22 01 mermer@hurok.com.tr
HUROK MARBLE LLC Florida / USA T: +1 954 977 48 76 miami@hurok.com
tasarım | design
CTRL ZAK & DAV I D E B A R Z A G H I İ M Z A L I K U VA R S KO LT U K Q UA R T Z A R M C H A I R BY CT R L Z A K & DAV I D E B A R Z A G H I
natura | 40
tasarım | design
Doğanın göz kamaştıran kusursuz geometrisi, yaratım bazlı projelerin çoğu adına önde gelen ilham kaynaklarından biri olmuştur. Organik gibi görünen öğeler nanoölçekte incelendiğinde, matematiksel kesinliğin ve kaosun neredeyse sakinleştirici bir birleşimini gözler önüne sererler. Bu denli sıradışı bir estetik algısının mobilya tasarımına uyarlanması mümkün mü? Milano menşeli tasarım stüdyosu CTRL ZAK ve Davide Barzaghi işbirliği ile tasarlanan kuvars koltuk, iki boyutlu beşgen ve altıgen şekillerdeki ahşap yapıları birleştiren bir sisteme sahip. Bu sistem kristalimsi oluşumlarla birlikte üç boyutlu bir şekle dönüşüyor. Geometrik hacimler, değişken renk çeşitliliği ile birlikte ekolojik kumaşlarla kaplanarak bir koltuktan çok vahşi bir mikroyaşamalanını andıran bir sonuca evriliyor. Kuvars koltuk İtalyan şirketi D3CO tarafından üretildi.
Nature with its astonishing perfect geometry has always been the primary source of inspiration for most forms of creative projects. Viewed in nanoscale, seemingly organic items exhibit an almost chilling combination of mathematical precision and chaos. Could such an odd aesthetic be adapted to furniture design? Created by Milan-based design studio CTRL ZAK in collaboration with Davide Barzaghi, Quartz armchair has a system that couples two-dimensional pentagonal and hexagonal wooden structures, which develop in three dimensions following natural crystalloid formations. The geometric volumes are covered with ecological fabrics in mixed colour variations producing an end result that resembles more a wild microhabitat than an armchair. The Quartz armchair is produced by italian company D3CO.
natura | 41
tasarım | design
İSTANBUL TASARIM BİENALİ’NDEN AÇIK ÇAĞRI O P E N C A L L F R O M T H E I S TA N B U L D E S I G N B I E N N I A L
3. İstanbul Tasarım Bienali, “BİZ İNSAN MIYIZ?” teması eksenindeki tartışma alanını en geniş yaratıcı odaklara açmak ve düşüncelerine kalbinde yer vermek amacıyla bir açık çağrı yapıyor. Bu çağrımızla, tasarımcılar, mimarlar, sanatçılar, grafik tasarımcılar, endüstriyel tasarımcılar, animasyoncular, veri görselleştirmeyle uğraşanlar, film yapımcıları, gruplar, dernekler, sivil toplum kuruluşları, laboratuvarlar ve her disiplinden diğer paydaşları, bienalin temasını yansıtan iki dakikalık bir video hazırlamaya davet ediyor: “BİZ İNSAN MIYIZ? TÜRÜMÜZÜN TASARIMI 2 saniye, 2 gün, 2 yıl, 200 yıl, 200.000 yıl” Gönderilen videoların ya bu genel sorunsala ya da bienal teması çerçevesindeki sekiz önermeden bir veya birkaçına odaklanması bekleniyor:
natura | 42
The 3rd Istanbul Design Biennial is launching an open call to expand the conversation on “ARE WE HUMAN?” to the widest networks of creative minds and bring their ideas into its heart. The biennial is inviting designers, architects, artists, graphic designers, industrial designers, animators, data visualizers, filmmakers, groups, associations, non for profits, laboratories, and other agents from all disciplines to submit a 2-minute video-film in response to the theme of the 3rd Istanbul Design Biennial: “ARE WE HUMAN? THE DESIGN OF THE SPECIES 2 seconds, 2 days, 2 years, 200 years, 200.000 years” Each submitted video-film should address this overall question or focus on one or more of the eight interlinked propositions that were presented in the official announcement of the biennial:
tasarım | design
TASARIM İNSAN
DAİMA
İNSANIN
TASARLAYAN
TASARIMIDIR CANLIDIR
TÜRÜMÜZ, SONSUZ TASARIM KATMANLARI AR ASINDA DURMAKTADIR TASARIM, YET ALANINI
İNSANIN KÖKTEN
KABİLİGENİŞLETİR
TASARIM SÜREKLİ KÖKLÜ EŞİTSİZLİKLER YAR ATIR
GÖRMEZDEN GELMENİN TASARIMI BİLE TASARIMDIR “İYİ
TASARIM”
ANESTEZİKTİR
ANESTEZİSİZ TASARIM, İNSANLIĞIMIZA DAİR ÖNEMLİ SORULAR SOR AR Açık çağrıda belir tilen şar tlara uygun şekilde gönderilen videoların tamamı hem 3. İstanbul Tasarım Bienali’nin internet sayfasında hem de 22 Ekim 2016 tarihinde açılacak bienal sergisinin özel bir bölümünde sunulacak. Uluslararası ve disiplinlerarası bir jüri, şar tları yerine getiren tüm projeleri değerlendirecek ve üç tanesini bienalin ana sergisinde ve yayınlarında yer vermek üzere seçecek. Bu üç videonun yapımcıları bienalin ana katılımcıları arasında sayılacak ve seçilen filmlerin mekân ışıklandırması, altyazı vb. açılardan uygun biçimde sergilenmesi için bienal küratör yel ekibi kendilerine destek olacak. Ba şvurular için son tarih 20 Mayıs. “3. İstanbul Tasarım Bienali, ‘insan’ ve ‘tasarım’ kavramları arasındaki yakın ilişkiyi inceliyor. Tasarım hep insanın hizmetindeymiş gibi görünse de, asıl iddiası insanı yeniden tasarlamak. Dolayısıyla tasarımın tarihi bir yandan da ‘insan’ anlayışının zamanla evrilmesinin tarihi. Tasarıma dair konuşmak, türümüzün durumu hakkında konuşmak demek. İnsanlar ürettikleri tasarımların etkisiyle köklü değişimler geçirirken tasarım dünyası da bir yandan genişliyor. Her şeyin tasarlandığı bir devirde ya şıyoruz: Büyük bir özenle şekillendirdiğimiz kişisel görünümümüz ve dijital kimliğimiz, bizi çevreleyen kişisel cihazlar, yeni maddeler, arayüzler, ağlar, sistemler, altyapılar, veriler, kimyasallar, organizmalar ve genetik kodların hepsi tasarlanıyor. Her gün uzayın derinliklerinden kendi bedenimiz ve beynimizin derinliklerine uzanan binlerce tasarım katmanını tecrübe ediyoruz. Tam anlamıyla tasarımın içinde ya şıyoruz; kendi vücudundan çıkan salgılarla ördüğü içinde şayan bir örümcek Derleyen / Compiled by: Yağmurağın Yıldırım Mimar ya / Architect gibi. Ama örümcekten farklı olarak biz, birbiriyle ör tüşen ve etkileşen sayısız ağ örmüşüz. Hatta gezegenimiz bile jeolojik bir katman hâline gelmiş tasarımla tama-
DESIGN I S A LWAY S D E S I G N O F T H E H U M A N THE HUMAN IS THE DESIGNING ANIMAL OUR SPECIES IS COMPLETELY SUSPENDED IN ENDLESS LAYERS OF DESIGN DESIGN R ADICALLY EXPANDS HUMAN CAPABILIT Y DESIGN ROUTINELY CONSTRUCTS R ADICAL INEQUALITIES DESIGN IS EVEN THE DESIGN OF NEGLECT “GOOD DESIGN” IS AN ANESTHETIC DESIGN WITHOUT ANESTHETIC ASKS URGENT QUESTIONS ABOUT OUR HUMANIT Y All of the submitted videos fulfilling the requirements of the Open Call will be made available online on the website of the 3rd Istanbul Design Biennial and also in a dedicated section within the exhibition itself, which opens on October 22, 2016. An international and interdisciplinar y jur y will evaluate all eligible submissions and select three videos to be highlighted in the main exhibition and catalog. The curatorial team of the 3rd Istanbul Design Biennial will work in collaboration with the selected filmmakers to ensure that their works will be presented appropriately (sound, subtitling etc.) and given exposure and credit as full participants in the 3rd Istanbul Design Biennial. The deadline for submissions is 20th May. “The 3rd Istanbul Design Biennial explores the intimate relationship between the concepts of ‘design’ and ‘human’. Design always presents itself as serving the human but its real ambition is to redesign the human. The history of design is therefore a history of evolving conceptions of the human. To talk about design is to talk about the state of our species. Humans have always been radically reshaped by the designs they produce and the world of design keeps expanding. We live in a time when everything is designed, from our carefully crafted individual looks and online identities, to the surrounding galaxies of personal devices, new materials, interfaces, networks, systems, infrastructures, data, chemicals, organisms, and genetic codes. The average day involves the experience of thousands of layers of design that reach to outer space but also reach deep into our bodies and brains. We literally live inside design, like the spider lives inside the web constructed from inside its own body. But unlike the spider, we have spawned countless overlapping and interacting webs. Even the planet itself has been completely encrusted by design as a geological layer. There is no longer an outside to the world of design. Design has become the world.”
natura | 43
tasarım | design
B I R D O ĞA L TAŞ M ASA L I A TA L E O F NAT URA L STO NE
Kaynak: Wallpaper, Fotoğraflar: Jessica Klingelfuss - Source: Wallpaper, Images: Jessica Klingelfuss
Bulgari’nin son ticari zaferi haline gelen bu mağaza Peter Marino’nun projeye başlama amacını yansıtır şekilde, mimarlık tarihi kitaplarına girmeye aday gözüküyor. Bulgari’nin İngiltere’deki müdürü Vincent Reynes, Marino’nun gelenekten gelen ile daha çağdaş olanın içinde erittiğini ve tasarıma ait her şeyin Roma’yı çağrıştırdığını söylüyor. Bu görkemli mağazada göze çarpan zanaat ustalığı, geçmişin mirasıyla modernitenin birbirinin içinde kaybolmasının bir sonucu olsa gerek. Bunun için Marino görkemli dokuları, birleşen desenleri ve gösterişli mobilyaları incelemiş. Mağazada travertenden mermere pek çok sayıda farklı türde doğal taş malzeme kullanılmış. Aydınlatmanın zemin kaplaması üzerinde yaptığı parlama, malzemenin bir mücevher gibi gözükmesini sağlıyor. Geleneksel mermer kolonların Pantheon’un izlerini taşıyan sembollere dönüştüğü bu mekân deneysel bir hisse sahip. Roma saraylarında kullanılan bir tekniğin taklidi olan ahşap kapı çerçevesinin içinde mermer şeritler bulunuyor. Bu endüstriyel mermer masa, Angelo Mangiarotti’nin özgün tasarımının yeniden üretilmiş hali ve İtalyan aktris Gina Lollobrigida’nın kişisel koleksiyonundan 2013 yılında Bulgari tarafından yeniden edinilmiş zümrüt ve elmas küpelere vitrin olma görevini görüyor. Mario Bellini’nin özgün hali 1977’de üretilmiş kırmızı traventen masasından Mangiarotti’nin mermer masasına kadar mağazada yer alan farklı mobilya parçaları en az mücevherler kadar göz dolduruyor. Mermer damarlarının ustalıkla birleştirildiği geometrik altıgen basamaklardan oluşan merdiven, mağazanın en ayrıcalıklı kısımları arasında yer alıyor. İtalyan mimar Carlo Scarpa’nın Palazzo Abatellis yapısından esinlenerek tasarlanan bu mağaza Pantheon ağ ızgarası tarafından çevrelenmiş ve alttan yakılınca mekâna sıcak bir parlaklık katıyor. Tıpkı Roma’daki gibi, güneşin soldurduğu ahşap yer kaplamasında bir tür geçiş etkisi yaratıyor. Mağazanın özel yapım halıları ise mermerin dokusunu izliyor…
natura | 44
The store that became the last commercial triumph for Bulgari, seems as it’s a powerful candidate for having its place in the books of architectural history, reflecting the primary purpose of Peter Marino to launch this project. The manager of Bulgari in England says that Marino melts the traditional and the contemporary in the same pot and everything related to design evokes Rome. The craftsmanship drawing the attention in this majestic store must be a result of the interconnection of modernity and heritage of the past. For this reason, Marino examined glorious textures, converging patterns and flamboyant furnitures. A great number of natural stones in different kinds have been used in materials ranging from travertine to marble. The glaze on the floor covering generated from the the lighting makes the material to look like a jewellery. This space has an experimental feeling where the traditional marble columns transform into symbols carrying the traces of Pantheon. There are marble stripes inside the wooden doorframe which happens to be an imitation of a technique used in the Roman Palaces. This industrial marble table is the reproduced version of Angelo Mangiarotti’s unique design and it serves as a display for emerald and diamond earrings retrieved by Bulgari in 2013 from the personal collection of the Italian actress Gina Lollobrigida. From the red travertine table of Mario Bellini which the original one is produced in 1977 to Mangiarotti’s marble table, all the different pieces of furniture are just as eye-pleasing as the jewellery. Formed of geometrical hexagon steps where the grains of marble are skillfuly linked together, the ladder is one of the most exclusive parts of the store. Inspired by the structure of Palazzo Abatellis from the Italian architect Carlo Scarpa, the store is surrounded by a Pantheon mesh grid and it gives a warm radiance when lighted from below. Just like in Rome, the wooden floor covering wheatered by the sun creates a transition effect and the custom-made carpets of the store follows the textures of the marble...
tasarım | design
PHILIPPE MALOUIN’DAN S A K S I TA S A R I M L A R I F LOW E R P OT D E S I G N S F RO M P H I L I P P E M A LO U I N
Caesarstone kullanarak yapılan malzeme deneylerinin sonucunda ortaya çıkan bu 20 saksı, endüstriyel işlemlerden el yapımı tekniğe kadar farklı yöntemlerle elde edilmiş. “Yaparak tasarlama” olgusunun bu projenin kalbini oluşturduğunu belirten Malouin, malzeme ve işlevin ilk ele alınan parametreler olduğunu söylüyor. Fabrika üretim hattına dâhil olmak için endüstriyel bir ortamda çalışmayı fırsat olarak gören tasarımcı taşa uygulanan oyma, kakma, kesme, taşlama ve tekstüre etme işlemlerinin elle yapıldığının altını çiziyor. Eski döneme ait Caesarstone da koleksiyonda kullanılmış. Böylece bu saksılar malzemenin renk ve tarzının buluştuğu bir spektrum oluşturmuş… Developed as a result of material experiments performed by using Caesarstone, these 20 flowerpots are obtained throughout various methods ranging from industrial processes to handmade techniques. Malouin states that the notion of “Designing through making” forms the backbone of the project and tells that material and functionality were the primary parameters to be embraced. The designer sees working in an industrial environment as an opportunity to be included in the production line of the factory and emphasizes on the fact that the processes for carving, inlaying, cutting, grinding and texturing are all handmade. Belonging to the ancient periods, Caesarstone is also used in the collection and therefore these flowerpots formed a spectrum where the color and style of the material are converged...
natura | 46
tasarım | design
N E N D O ’ N U N I Ş I K V E G Ö L G E YO R U M U N E N D O ’ S I N T E R P R E TAT I O N O F L I G H T A N D S H A D O W
Kaynak: Wallpaper - Source: Wallpaper
natura | 48
Salone del Mobile için Nendo tarafından hazırlanan “Light and Shadow” sergisinde Marsotto Edizioni’nin mermer tasarımı, isminin hakkını verecek şekilde monokromatik bir yanılsama efekti ile mekânı simetrik olarak ikiye bölüyor.
Organized for Salone del Mobile by Nendo, the exhibition entitled “Light and Shadow” holds the marble design of Marsotto Edizioni which divides the space into two sections along with a monochromatic illusion effect, giving credit to its name.
Tasarımcı, gerçek Oki Sato tarzını benimseyerek siyah, beyaz ve siyah-beyaz ürünler hazırlamış. Bunların arasında “Sway” ve “Split” isimli sade ve alçak yan sehpalar da mevcut. Serginin her iki bölümü de mekânsal olarak ziyaretçileri kuşatıyor. Beyaz tarafta duran David Chipperfield'in büyük bir yemek masası ve James Irvine’in yaratıcı rafları gibi nesneler mekânı aydınlatıp sade bir ruh katarken siyah tarafta Naoto Fukasawa'nın alçak masası ile Ross Lovegrove'un kitap desteği gibi “garip” nesneler görüş mesafesini daraltıyor...
The designer has prepared black, white and black-white products through adopting the true style of Oki Sato. Among these, side tables entitled “Sway” and “Split” are also available. Both two sections of the exhibition spatially encircle the visitors. While the products like the giant dining table of David Chipperfield and the creative shelves of James Irvine located in the white section reflect a modest spirit through illuminating the space, “weird” products such as the short table of Naoto Fukasawa and the bookend of Ross Lovegrove decrease the range of vision...
tasarım | design
DOĞAL TAŞIN SANATA DÖNÜŞÜMÜ : VALENTE THE TRANSFORMATION OF NATURAL STONE INTO ART : VALENTE VALENTE Tasarım ve Dekorasyon firması 2014 yılında kurulmuş, doğa ile estetiği buluşturmayı hedefleyen tasarımlar üretmektedir. Üstün hizmet ve kalite anlayışı ile granit başta olmak üzere, mermer, oniks, agat ve benzeri doğal ve yarı değerli taşlardan ev aksesuarları tasarlayan ve üreten bir firmadır. VALENTE’yi ayrıcalıklı kılan doğal taş ile bezeli tasarımlarında yerel malzemeler ile modern çizgileri bir arada sunup erişebilir kılmasıdır. Beyaz, siyah ve yeşil doğal taş üzerine altın ve gümüş kaplama doğadan esinlenen motif ve figürler ile görkemli sadeliği yakalayan firmaya ait koleksiyonlardan bazısı DO’A, KU’U, A’GAT, MUF’ASA, RU’Mİ ve MA’İ’dir. VALENTE doğal taşın estetiğini tasarım ürünü dekoratif objeler dışında mobilyalara da yansıtıyor. Mermer masa ve sehpa tasarımlar, farklı ebat ve kişiye özel seçimler ile MASSA ile evlere, ofislere, kısacası günlük hayatın her alanında hayat buluyor. Founded in 2014, the VALENTE Design and Decoration company produces designs that aim to bring nature and aesthetics together. Along with an understanding of outstanding service and quality, the company designs and produces home accessories from natural and semi-precious stones such as marble, onyx, agate etc. with granite being in the first place. What makes VALENTE so unique is the fact that it represents local materials and modern styles altogether and makes them accessible in the designs covered with natural stones. Embracing a glorious simplicity along with white, black and gold/silver plated patterns and figures on green natural stones that are originated from nature, some of the collections pertaining to the company are DO’A, KU’U, A’GAT, MUF’ASA, RU'Mİ and MA’İ. VALENTE also reflects the aesthetics of natural stone to furnitures apart from the decorative objects it represents as design products. With MAS'SA, marble table and trestle designs are animated in houses, offices, in every sphere of life in brief, along with different sizes and private selections.
natura | 50
tasarım | design
DO’A
MA’İ
DOĞADAN İLHAM ALAN KOLEKSİYON, SİYAH “ABSOLUTE BLACK” GRANİTİ, YEŞİL “VERDE GUATAMALA” İLE BEYAZ “AFYON” MERMERİ, “TOROS” SİYAH MERMER İLE GÜMÜŞ/ALTIN KAPLAMA PARÇALARLA ZENGİNLEŞTİRİLMİŞTİR.
ADINI ENGİN MAVİLİKLERİ SEMBOLİZE EDEN DENİZLERDEN ALAN BİR KOLEKSİYONDUR. BAŞLICA PARÇALARI MERCANLAR, BALIKLAR, DENİZ YILDIZLARININ DOĞAL TAŞLARA BETİMLEMESİ İLE OLUŞMAKTADIR.
DO’A
MA’I
INSPIRED BY NATURE, THE COLLECTION IS ENRICHED ALONG WITH BLACK “ABSOLUTE BLACK” GRANITE, GREEN “VERGE GUATAMALA” AND WHITE “AFYON” MARBLE, “TOROS” BLACK MARBLE AND SILVER/GOLD PLATED PIECES.
IT’S A COLLECTION NAMED AFTER THE SEA WHICH SYMBOLIZES THE VAST BLUENESS. THE ESSENTIAL PIECES ARE FORMED THROUGH DEPICTING CORALS, FISHES AND STARFISHES WITH NATURAL STONES.
natura | 51
tasarım | design
KU’U ZERAFETİN VE ASİLLİĞİN SİMGESİ OLAN KUĞUDAN ESİNLENEREK TASARLANMIŞTIR. SERVİS VE SUNUM ÜRÜNLERİNDE DOĞAL TAŞIN VE KUĞU FİGÜRÜNÜN ZARİFLİĞİNİ ORTAYA ÇIKARMAKTADIR. KU’U IT’S INSPIRED BY THE SWAN WHICH IS A SYMBOL OF ELEGANCE AND NOBILITY. IT REVEALS THE ELEGANCE OF THE NATURAL STONE AND THE SWAN SYMBOL THROUGH SERVICE AND DISPLAY PRODUCTS.
natura | 52
proje | project
MUF’ ASA ADINI ASLAN KRAL BAŞYAPITINDAN ALAN VE GÜCÜ, KUDRETİ SİMGELEYEN KOLEKSİYONDA SİYAH “ABSOLUTE BLACK” GRANİT, GÜMÜŞ KAPLAMA PARÇALARLA SÜSLENMİŞTİR. MUF’ ASA NAMED AFTER THE MASTERPIECE 'LION KING', THE COLLECTION THAT SYMBOLIZES POWER AND ENERGY IS DECORATED WITH BLACK "ABSOLUTE BLACK" GRANITE AND SILVER-PLATED PIECES.
RU’Mİ KOLEKSİYONUN TAMAMI MERMERDEN ÜRETİLMİŞTİR. RU’Mİ THE WHOLE COLLECTION IS PRODUCED WITH MARBLE.
MAS’SA VALENTE DOĞAL TAŞIN ESTETIĞINI TASARIM ÜRÜNÜ DEKORATIF OBJELER DIŞINDA MOBILYALARA DA YANSITIYOR. MERMER MASA VE SEHPA TASARIMLAR, FARKLI EBAT VE KIŞIYE ÖZEL SEÇIMLER ILE VALENTE ILE EVLERE, OFISLERE, KISACASI GÜNLÜK HAYATIN HER ALANINDA HAYAT BULUYOR. MAS’SA VALENTE ALSO REFLECTS THE AESTHETICS OF NATURAL STONE TO FURNITURES APART FROM THE DECORATIVE OBJECTS IT REPRESENTS AS DESIGN PRODUCTS. WITH VALENTE, MARBLE TABLE AND TRESTLE DESIGNS ARE ANIMATED IN HOUSES, OFFICES, IN EVERY SPHERE OF LIFE IN BRIEF, ALONG WITH DIFFERENT SIZES AND PRIVATE SELECTIONS.
natura | 53
tasarım | design
A P PA R AT U S S T U D I O ’ D A N Y E N I N E O KO L E K S I YO N U N E W N E O C O L L E C T I O N F RO M A P PA R AT U S S T U D I O
White : Bianco Arabescato, Apparatus Studio. - White : Bianco Arabescato, Apparatus Studio.
Neo koleksiyonu, törensel nesnelerin görsel dilini sadeleştirmeyi hedeflemiş. Aynı zamanda bu koleksiyon, Antik yöntemin büyüsü altındayken ilkel bir yararlılık duygusunun nasıl yakalanacağını da araştırıyor. Tarihi boyunca gücün ve kalıcılığın sembolü olan mermer malzemeden yapılmış modern biçime sahip bu tasarım, oranlarıyla gelecekten gelen bir yapıt olma başarısını yakalıyor…
natura | 54
The Neo collection aims to simplify the visual language of ceremonial objects. At the same time, this collection examines the method for embracing a primitive effectiveness under the spell of the Ancient ways. Made of marble which symbolizes the power and persistency throughout history, this modern design with its proportion achieves the success for being a work of art that comes from the future...
kapak konusu | cover story
AB MIKRO NANO ARGE BINASI
AB MIKRO NANO R&D BUILDING
BÜTÜNER MİMARLIK / BÜTÜNER ARCHITECTS Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
natura | 56
kapak konusu | cover story
natura | 57
kapak konusu | cover story
A
B M i k r o N a n o A R - G E , B i l k e n t Ü n i v e rsitesi
ve
Cyb er pa r k
yer leşkeler inin
iç içe geçtikleri bir noktada, eğimli b i r a r a z i d e y e r a l ı y o r. N a n o t e k n o l o j i ara ştırmaları için ta sarlanan yapıda
ihtiyaç duyulan yüksek hacimli temiz odalar alt katlarda konumlanarak, par selin iki yaka sını bir leş t iren, traver ten k a p l a m a i l e t a m a m l a n m ı ş b i r b a z a o l u ş t u r u y o r. Te m i z o d a lara er işim için ayr ılan ser vis avlusu ve ofisler için düzenlenen ana gir iş holü, ba zanın ayr ı kot lar ında ve cepheler inde k o n u m l a n ı y o r. B a z a ü z e r i n d e g e r i y e ç e k i l m e l e r l e y ü k s e l e n laboratuvar ve ofis katlar ı, yapının ana yoldaki trafik ve k o m ş u l u ğ u n d a k i m e v c u t N A N O TA M y a p ı s ı i l e b i r l i k t e a n l a m k a z a n m a s ı n ı s a ğ l ı y o r. Ya p ı d a , b a ğ l a m ı n d a k i d o k u v e r e n k l e r i z a r i f v e ç a ğ d a ş b i r ü s l u p i l e y o r u m l a y a n ; a r a ş t ı rm a v e g e l i ş t i r m e k a v r a m l a r ı n ı n y e n i l i k ç i d o ğ a s ı n a u yg u n , işlevsel ve evrensel bir mimarlık ürünü hedeflenmiş. Bu süreç te de, üniver site bağlamından kopmayan, genç, dinamik ve iyimser mekânlar üretilmiş.
natura | 58
A
B Mikro Nano R&D Building is located on a high sloped site where the Bilkent Univer sit y and Cyberpark campuses meet at inter twined boundaries. Designed for r e s e a r c h i n n a n o t e c h n o l o g y, m u c h n e e d e d s p a c i o us clean rooms of the building are located at lower floors, forming a travertine clad base bridging the edges of the parcel. Main entrance to offices and technical entrance to clean rooms are positioned at different floors of opposite facades of the base. Laborator y and office floors above emerge with setbacks from the base, shaping the perception of final form in tune with the movement along t h e m a i n r o a d a n d t h e n e i g h b o r i n g N A N OTA M h e adquarters. The project aims to interpret textures and colors in its context in a subtle and contemporar y fashion; materializing them into functional and universal architecture, fulfilling the innovative nature of research and development. Such interpretation produces youthful, dynamic and optimistic spaces, in tune with the on-campus location.
kapak konusu | cover story
“YAPIDAKI DOĞAL TAŞ CEPHE KAPLAMASI, HEMEN HEMEN HER BINAMIZDA TERCIH ETTIĞIMIZ TRAVERTEN. BUNU CEPHEDE KULLANMAKLA BERABER, IÇ MEKÂNDA DA KULLANIYORUZ. ÖZELLIKLE BILKENT ÜNIVERSITESI PROJELERIMIZIN IÇ MEKÂNLARINDA ZEMIN KAPLAMA MALZEMESI OLARAK, DUVAR YÜZEYLERI ILE SAĞLADIĞI KARŞITLIK VE SERT PEYZAJ ILE KURDUĞU DEVAMLILIK SEBEBIYLE BAZALT DA KULLANIYORUZ” “THE NATURAL STONE CLADDING ON THE FACADE OF THE STRUCTURE IS PERFORMED WITH TRAVERTINE WHICH WE USE IN ALMOST ALL OF OUR BUILDINGS. WE USE IT BOTH ON FACADES AND INDOOR SPACES. PARTICULARLY IN THE INDOOR SPACES OF OUR BILKENT UNIVERSITY PROJECTS, WE ALSO PREFERRED BASALT AS A FLOOR COVERING MATERIAL FOR THE CONTRAST IT CREATES ON WALL SURFACES AND THE CONTINUITY IT ESTABLISHES WITH THE HARDSCAPE” natura | 59
kapak konusu | cover story “BU YAPI MIKRO VE NANO ÇIPLERIN ÜRETILIP TESTLERININ YAPILACAĞI BIR YAPI. MIMARI OLARAK OLDUKÇA SADE VE ANLAŞILIR BIR MEKÂNSAL ÇÖZÜM ÖNEMLIYDI. BIZ DE BUNU HEDEFLEDIK. YAPININ IMGESINI OLUŞTURMAK IÇIN DE FARKLI IŞLEVLERIN MALZEME, ORAN VE RENKLERDE TEMSIL EDILMESI IÇIN ÇABA SARF ETTIK” “THIS IS A STRUCTURE WHERE MICRO AND NANO CHIPS ARE PRODUCED AND TESTED. AS FOR THE ARCHITECTURAL UNDERSTANDING, A SIMPLE AND CLEAR SPATIAL SOLUTION WAS IMPORTANT. THIS IS WHAT WE AIMED FOR. WE ENDEAVOURED FOR DIFFERENT FUNCTIONS TO BE REPRESENTED WITH DIFFERENT MATERIALS, SCALINGS AND COLORS TO FORM THE IMAGE OF THE STRUCTURE.”
natura | 60
kapak konusu | cover story
“YAPI MEVCUT BIR ARAŞTIRMA MERKEZININ DEVAMINDA, GENIŞ CEPHELI ANCAK KISITLI DERINLIĞE SAHIP BIR PARSELDE KONUMLANIYOR. İKI YAPININ BIRLIKTELIĞI DE, BILKENT ÜNIVERSITESI FAKÜLTELER BÖLGESININ BATI CEPHESINI TANIMLIYOR. DOLAYISIYLA, ÖZELLIKLE GENIŞ CEPHELERDE YALNIZCA BINA ÖLÇEĞINDE DÜŞÜNMEDEN, KOMŞULUĞUMUZDAKI VE ARKA PLANDAKI YAPILAŞMAYA REFERANS VERIP, YERLEŞKE KIMLIĞINI DESTEKLEME AMACI ILE ÇALIŞTIK. SONUÇ OLARAK DA DOĞAL TAŞ KAPLAMANIN OLGUN VE KALICI VURGUSUNU, DOYGUN, CANLI VE SADE RENKLI YÜZEYLER KULLANARAK ANLAMLANDIRDIK” “THE STRUCTURE IS LOCATED IN A PROPERTY WITH A BROAD FRONTAGE YET CONSTRICTED DEPTH, STANDING NEXT TO A RESEARCH FACILITY. ASSOCIATION OF THESE TWO STRUCTURES DESIGNATE THE WEST FACADE OF THE AREA OF BILKENT UNIVERSITY FACULTIES. THEREFORE, WE WORKED WITH THE PURPOSE OF SUPPORTING THE CAMPUS IDENTITY WITH GIVING REFERENCE TO THE ADJACENT HOUSING IN THE BACKGROUND WITHOUT THINKING MERELY IN TERMS OF THE BUILDING SCALE, ESPECIALLY IN THE BROAD FACADES. AS A RESULT, WE GAVE MEANING TO MATURE AND RESIDUAL POINT OF THE NATURAL STONE PAVING, THROUGH USING SURFACES WITH SATURATED, VIVID AND PLAIN COLORS”
natura | 61
kapak konusu | cover story
BÜTÜNER MİMARLIK KURUCUSU HÜSEYİN BÜTÜNER İLE AB MİKRO NANO AR-GE BİNASI ÜZERİNE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH THE FOUNDER OF THE BUTUNER ARCHITECTURE HUSEYIN BUTUNER ON AB MIKRO NANO R&D BUILDING Okuyucularımızın da sizi tanıması için bize biraz son yıllarda ürettiği-
Could you inform us about the architectural works and innovations you
niz mimarlık ürünleri ve yenilikler hakkında bilgi verir misiniz?
have produced in the recent years for our readers to know you better?
Son yıllarda ağırlıklı olarak Teknopark yerleşkeleri, AR-GE binaları, araş-
During the recent years, we have mainly designed Teknopark campuses,
tırma merkezleri tasarladık. Bu tasarımların bir kısmı uygulandı bir kısmı
R&D buildings and research centers. Some of these designs have been imp-
da uygulanmaya devam ediyor.
lemented and some of them are still in progress. The group of Technopark
Teknopark İstanbul Yerleşkesi ve ilk AR-GE yapıları kümesi, Bilişim Va-
İstanbul Campus and the first R&D structures, Informatics Valley, the group
disi, ilk AR-GE ve karma kullanımlı yapılar kümesi, Borsa İstanbul ve
of the first R&D and integrated usage structures, Finance Technopark R&D
Boğaziçi Üniversitesi ortak girişimi ile gerçekleştirilen Finans Teknopark
Building which is established jointly by Boğaziçi University and Borsa İstan-
Arge binası, Bilkent Üniversitesi AB Mikro Nano, Manyetik Rezonans ve
bul, Bilkent University AB Mikro Nano, National Magnetic Resonance and
Sinirbilim araştırma merkezi bu üretimin başlıca örneklerini oluşturuyor.
Neuroscience Research Center are the primary examples.
Bununla beraber son yıllarda eğitim yerleşkeleri ve yapıları da tasarladık.
Additionally, we have designed education campuses and structures over the
TED Üniversitesi Kurtuluş yerleşkesi 1. ve 2. Etap eğitim yapıları, Bilkent
last few years. Our essential projects are comprised of TED University Kurtuluş
Üniversitesi Lojmanları, kapalı yüzme havuzu, Marmara kafeterya bi-
Campus 1st and 2nd Phase Education structures, Bilkent University Housings,
nası da öncelikli projelerimizi oluşturuyor. Bu tasarımlarda ölçek, iç-dış
Indoor pool and Marmara Cafeteria building. In these designs, the concepts of
mekân ilişkileri, yeşillle iç içe olma kavramı temel tasarım yaklaşımını
scaling, indoor-outdoor connections and being in touch with nature are emb-
belirleyecek seviyede ele alınmıştır.
raced in a degree that specifies the understanding of a fundamental design.
Ayrıca yukarıda bahsettiğim tüm yerleşke ve yapılarda “Yeşil Bina ve
Besides, all the aforementioned campuses and structures are complied with
Yerleşke” belgesi alınmıştır veya alınmaktadır.
the ‘Green Building and Campus’ regulations or are still in the process.
Son projelerinizden AB Mikro Nano AR-GE Binası projenizi detaylıca
In this way, we have just examined one of your latest projects, AB
incelemiş olduk. Elinize sağlık. Bize projenizin hikâyesini anlatır mı-
Mikro Nano R&D Building in detail. Thank you. Could you tell us the
sınız?
story of your project?
Bu yapıda üretim, laboratuvar ve ofis işlevleri yer almakta. Yapının genel
In this structure, there are laboratory and office functions. We thought
ifadesinde bu işlevlerin temsiliyetini sağlamanın ilginç bir yaklaşım olabi-
that it would be an interesting approach to represent these functions. The
leceğini düşündük. Üretim kısımları “temiz oda” ve “temiz ortam” man-
production sections are self-contained and designed through the logic of
tığında planlanmış, içe kapalı bir bölüm. Traverten kaplı iki katlı bu kitle
‘clean room’ and ‘clean space’. This body cladded with travertine also forms
aynı zamanda yapının bazasını oluşturuyor. Laboratuvar ve ofis katları
the plinth of the structure. As for the laboratory and office floors, they are
ise beyaz ve gri yüzey ve kitleler olarak ifade ediliyor. Kırmızı düşey blok
represented as white and gray surfaces and masses. The red vertical block is
ise kule şeklinde bir iç hacme ihtiyaç duyan bir araştırma alanının gerek-
created following the demand for a research space which requires a tower-
sinimi sonunda oluştu. Aslında bu yaklaşım biraz “lego” yapma mantı-
shaped internal volume. Actually, this approach was developed within the
ğında geliştiği için bizim için de keyifli bir süreç oldu.
logic of making ‘lego’ bricks so it was also a pleasant process for us.
Projeyi ilk ele almaya başladığınızda nasıl bir mekân olmasını arzula-
When you first embraced the project, what kind of a space you have
mıştınız? Ve bu düşüncelerinizi mimari fikirlere nasıl entegre edebil-
aspired to be designed? And how did you manage to integrate these ideas
diniz?
with the architectural understanding?
Bu yapı mikro ve nano çiplerin üretilip testlerinin yapılacağı bir yapı. Mi-
This is a structure where micro and nano chips are produced and tested. As
natura | 62
kapak konusu | cover story
mari olarak oldukça sade ve anlaşılır bir mekânsal çözüm önemliydi. Biz
for the architectural understanding, creating a simple and clear spatial solution was im-
de bunu hedefledik. Yapının imgesini oluşturmak için de farklı işlevlerin
portant. This is what we aimed for. We endeavoured for different functions to be rep-
malzeme, oran ve renklerde temsil edilmesi için çaba sarf ettik.
resented with various materials, scalings and colors to form the image of the structure.
Cephede doğal malzemelerin tercih edildiğini görüyoruz. Hangi taşı
We see that natural materials are preferred in the facade. Which stone did
kullandınız ve yöresi neresi idi? Cephedeki diğer malzemeler ile bütün-
you use and where was it quarried from? They formed a completeness with
lük oluşturmuş ve çok güzel bir görüntü ortaya çıkmış. Diğer malzeme-
the other materials in the facade and resulted in a beautiful appearance. How
leri nasıl seçtiniz biraz bilgi verebilir misiniz?
did you choose the other materials? Could you expand on that?
Yapı mevcut bir araştırma merkezinin devamında, geniş cepheli ancak
The structure is located in a property with a broad frontage yet constricted
kısıtlı derinliğe sahip bir parselde konumlanıyor. İki yapının birlikteliği
depth, standing next to a research facility. Association of these two structures
de, Bilkent Üniversitesi Fakülteler Bölgesi’nin batı cephesini tanımlıyor.
designate the west facade of the Area of Bilkent University Faculties. Therefore,
Dolayısıyla, özellikle geniş cephelerde yalnızca bina ölçeğinde düşünme-
we worked with the purpose of supporting the campus identity with giving
den, komşuluğumuzdaki ve arka plandaki yapılaşmaya referans verip,
reference to the adjacent housing in the background without thinking merely in
yerleşke kimliğini destekleme amacı ile çalıştık. Sonuç olarak da doğal
terms of the building scale, especially in the broad facades. As a result, we gave
taş kaplamanın olgun ve kalıcı vurgusunu, doygun, canlı ve sade renk-
meaning to mature and residual point of natural stone paving, through using
li yüzeyler kullanarak anlamlandırdık. Bu yüzeylerde Bilkent Grubunun
surfaces with saturated, vivid and plain colors. Reinforced concrete slabs of the
güçlendirilmiş beton levhaları kaplama malzemesi olarak kullanıldı.
Bilkent Group are used as a paving material on these surfaces.
Yapıdaki doğal taş cephe kaplaması, hemen hemen her binamızda tercih
The natural stone cladding on the facade of the structure is performed with tra-
ettiğimiz traverten. Bunu cephede kullanmakla beraber, iç mekânda da
vertine which we use in almost all of our buildings. We use it both on facades and
kullanıyoruz. Özellikle Bilkent Üniversitesi projelerimizin iç mekânlarında
indoor spaces. Particularly in the indoor spaces of our Bilkent University projects,
zemin kaplama malzemesi olarak, duvar yüzeyleri ile sağladığı karşıtlık
we also preferred Basalt as a floor covering material for the contrast it creates on
ve sert peyzaj ile kurduğu devamlılık sebebiyle bazalt da kullanıyoruz.
wall surfaces and the continuity it establishes with the hardscape.
natura | 63
kapak konusu | cover story
For our magazine focusing on natural Dergimiz doğal taş ağırlıklı oldu-
stones, I have a question I’d like to ask
ğu için genelde sorduğum bir soru
frequently: Our country is significantly
var: Ülkemiz mermer kaynakları
rich in terms of marble resources. Do
açısından çok zengin. Bu değerli
you think that this precious material
malzemenin yeterince kullanıldığı-
is being used often and does the lo-
nı ve yerel olana kıymet verildiğini
cal get appreciated enough? Do you
düşünüyor musunuz? Siz doğal taş
personally use natural stones? Which
kullanıyor musunuz? En çok tercih
natural stone do you prefer the most?
ettiğiniz doğal taş hangisi acaba?
We are really fond of using natural
Doğal taş kullanmayı çok seviyoruz.
stones. We can use travertine at most.
En çok da traverten kullanabiliyoruz.
In general, the investors find the na-
Genel olarak doğal taş maliyetleri
tural stone costs considerably expen-
yatırımcıya yüksek geliyor. Doğal
sive. We are trying to convince the
taşın yaptığımız işe pek çok yönden
investor and administrative authori-
katkı sağlayacağını anlatarak yatı-
ties by explaining that natural stones
rımcıyı veya idare yetkililerini ikna
contribute to the business we do in
etmeye çalışıyoruz.
many aspects.
Söyleşi yaptığımız her mimara ye-
I ask every architect we interview
rel veya global olarak izlediği ve
about the designers and/or archi-
önemsediği tasarımcı ve/veya mimarları soruyorum. Eğer sizin de var-
tects they follow and care in local and global scale. If you have any, i’d
sa paylaşırsanız memnun olurum…
be appreciated if you share them...
Sedad Hakkı Eldem, Turgut Cansever, Behruz Çinici önemsediğim yerel
Sedad Hakkı Eldem, Turgut Cansever, Behruz Çinici are the local expert
mimar üstadlar.
architects i care about. Rafael Moneo, Alvaro Siza, Alvar Aalto, Carlos
Rafael Moneo, Alvaro Siza, Alvar Aalto, Carlos Ferrater, David Chipper-
Ferrater, David Chipperfield are the foreign architects who i follow and
field ise önemsediğim ve izlediğim yabancı mimarlar.
care about.
Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
Thank you for all the information.
natura | 64
kapak konusu | cover story
KÜNYE Proje Adı: AB Mikro Nano AR-GE Binası Proje Yeri: Bilkent Cyberpark, Ankara, Türkiye İşveren: NANOTAM (Nanoteknoloji Araştırma Merkezi) – Prof.Dr. Ekmel Özbay & Bilkent Üniversitesi Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı - Mevlüt Kahraman Yüklenici: BİLBAK A.Ş. – Efrahim Tırnova & Osman Kale Mimar: Bütüner Mimarlık - Hüseyin Bütüner Proje Koordinatörü: Gülşah Karakaya Proje Ekibi: Işıl Sencar Ertosun, Tülin Göçer Munzur Yapı Tipi: Az katlı / Mid-rise Proje Tipi: Laboratuvar & Ofis Proje Alanı: 13.948 m2 İnşaat Alanı: 3.814 m2 Ödül: 2015 ARKİTERA Mimarlık Yıllığı Fotoğraflar: Koray Kalay
CREDITS Project Name: AB Mikro Nano R&D Building Project Location: Bilkent Cyberpark, Ankara, Turkey Client: NANOTAM (Nanotechnology Research Center) – Prof. Ekmel Özbay & Bilkent University Directorate of Construction and Technical Works – Mevlüt Kahraman Contractor: BİLBAK A.Ş – Efrahim Tırnova & Osman Kale Architect: Bütüner Architects – Hüseyin Bütüner Project Coordinator: Gülşah Karakaya Project Team: Işıl Sencar Ertosun, Tülin Göçer Munzur Building Type: Mid-rise Project Type: Laboratory & Office Project Size: 13,948 sqm Construction Size: 3,814 sqm Awards: 2015 ARKİTERA Architecture Annual Images: Koray Kalay
1. Giriş 2. Servis Avlusu 3. Hol 4. Teknik Hacim 5. Yangın Suyu Deposu 6. Temiz Oda 7. Teknik Servis Holü 8. Laboratuvar 9. Sığınak
4
2
5 4
3
1
4
6 A
A
8
7
BODRUM KAT PLANI
natura | 65
proje | project
ERİMTAN ARKEOLOJİ VE SANAT MÜZESİ
ERİMTAN ARCHAEOLOGY AND ARTS MUSEUM AYŞEN SAVAŞ, CAN AKER AND ONUR YÜNCÜ Selin Biçer Mimar / Architect
natura | 66
proje | project
natura | 67
proje | project
PROJEDE, KULLANILAN TÜM MIMARI MALZEMELERIN DOĞAL HALIYLE KULLANILMASINA DIKKAT EDILMIŞ… ALL THE ARCHITECTURAL MATERIALS PERTAINING TO THE PROJECT ARE CAREFULLY USED IN THEIR NATURAL FORMS...
A
nkara Ka lesi’nde yer a lan Er imt an Müzesi’ni oluş turan üç t ar ihi evin dış mekân a lgısı kent sel ve mimar i ölçeklerde korunurken iç mekânda bütüncül bir t a sar ım anlayışı geliş t ir ilmiş. Eski ve yeni ara sında yer a lan kesin çizgi Ankara’ya özgü ma lzemeler le vurgulanmış, doğa l Ankara t a şı ve brüt betonar me yüzeyler bu ger ilimli çizginin okunma sına araç oluş tur muşlar. Tar ihi ev ka lınt ılar ının bugüne kadar get irdiği dış duvar lar müze işlevler ini bar ındıran ve der inliği olan mekânlar olarak ele a lınmış, tüm ser vis ve a lt yapı bir imler i bu mekânlarda konumlandır ılmış. Müze ana gir işi, hediye dükkânı, ves t iyer ve a sansörü bar ındıran güney duvar ının natura | 68
T
he Erimtan Museum is composed of three historical houses located at the citadel of Ankara. While the exterior represents the historical traces of these dwellings, the interior provides the unique experience of a total museum space. The selection of the materials is limited to what has been emblematic for Ankara, and the balance between the historical and contemporary is represented mainly in the alteration of Ankara stone and exposed reinforced concrete. The thick walls of the houses were interpreted in a way to reframe the museum and to accommodate services and necessary infrastructure. The southern façade has been expanded to accommodate the museum support functions, including the entrance, the gift shop, an information desk, lockers and an elevator on
proje | project
DIŞ YER KAPLAMALARI: ANDAZIT OCAK: ANKARA GÖLBAŞI CIVARINDAN TEDARIK EDILDI İÇ CEPHE KAPLAMASI: SARI TRAVERTEN TAŞI OCAK: DENIZLI EXTERIOR FLOOR COVERINGS: ANDESITE QUARRY: PROCURED FROM THE ANKARA GÖLBAŞI REGION. INTERIOR FACADE CLADDING: YELLOW TRAVERTINE STONE QUARRY: DENIZLI natura | 69
proje | project
KONUMU ITIBARIYLE, PROJENIN ANKARA KALESI VE DIĞER TARIHI DOKU ILE ÇEVRILI OLMASI, AYRICA ORIJINAL BINALARIN YIĞMA TAŞ ÖRGÜSÜNE SAHIP OLMASI NEDENIYLE, CEPHEDE VAR OLAN ESKI TAŞLARDAN FAYDALANILMIŞ. YENI EKLENEN BÖLÜMLERI ISE, YINE DOĞAL HALIYLE BIRAKILAN BETON CEPHELER ILE TAMAMLANMIŞ… OWING TO THE PROJECT BEING SURROUNDED BY THE ANKARA CASTLE AND OTHER HISTORICAL FABRICS IN TERMS OF ITS LOCATION AND THE ORIGINAL STRUCTURES HAVING MASONRY PATTERNS, THE PROJECT BENEFITED FROM THE OLD STONES EXISTING IN THE FACADE. AS FOR THE NEWLY ATTACHED SECTIONS, THEY ARE COMPLETED THROUGH CONCRETE FACADES WITH THEIR NATURAL FORMS. natura | 70
proje | project İÇ CEPHELERDE ISE DENIZLI BÖLGESINDEN, SARI TRAVERTEN TAŞI TARAKLATILARAK HAM HALIYLE KULLANILMIŞ, IÇ CEPHE PANOLANMASI ISE ALTIN ORANDAN FAYDALANARAK TESPIT EDILMIŞ. QUARRIED FROM THE DENIZLI REGION, THE YELLOW TRAVERTINE IS USED IN THE INTERIOR FACADES THROUGH A CHISELED RAW FORM AND THE INTERIOR PANELING IS ESTABLISHED THROUGH BENEFITING FROM THE GOLDEN RATIO.
açıldığ ı a sma kat t a kolek siyonun seçilmiş eser ler i sergilenmekte ve dola şımın bir a lt kat t a yer a lan ka lıcı sergi mekânlar ı ve toprak a lt ında yer a lan geçici sergi hacimler i ile devam et t iği görülebilmek te. Aynı duvar a lt kat larda mut fak, depo ve ıslak hacimler ini içine a lmak t a. Genişlet ilen kuzey duvar ı bir arkeo loji kütüphanesi olarak t a sar lanmış. Doğu ve bat ı duvar lar ında iç te ve dış t a yer a lan nişler, a lışılmış sergileme vitr inler ini yo rumlayarak güncel spolia lara dönüş tür müş. Kendi bağ ımsız gir işler i ile müze etkinlikler ini des tekleyen kafe, çok amaçlı sa lon ve atölye mekânlar ı gerek t iğinde sergi mekânlar ına dönüş türülebilecek şekilde t a sar lanmış, tüm bu işlevler in açıldığ ı kent sel tera s Anadolu Medeniyet ler i Müzesi, Koç Müzesi ve Er imt an Müzesi’ni bir leş t iren “müze yolu” ile yeniden t anımlanmış.
the mezzanine floor. From here it is possible to see the displays of selected objects on the catwalks, the space continuing behind the “red wall”, the permanent exhibition area below and the stairs connecting it to the temporary exhibition floor. The thick wall runs down two more floors where it forms the kitchen, a storage area, a cleaning room, infrastructural equipment and other service spaces. The display environments and the spolia are located in the western and eastern walls, while the library runs along the two floors that form the north façade. Museum support activities such as the café, terrace, multi-purpose hall, library and the workshop are designed with their own entrances to provide the necessary autonomy for the museum functions. The urban terrace, which is an extension of these functions is redefined through a “museum path” uniting the Museum of Anatolian Civilizations, Koç Museum and Erimtan Museum.
natura | 71
proje | project
KÜNYE Proje Grubu: Ayşen Savaş, Can Aker ve Onur Yüncü Danışmanlar: Arzu Gönenç Sorguç (Akustik danışmanı), Aytek Savaş (Güvenlik danışmanı) ve Karina Tasarım (Yangın danışmanı) İşveren: Yüksel Erimtan Kültür ve Sanat Vakfı Yapımcı: EMT Erimtan Müşavirlik Taahhüt Ticaret A.Ş.
Project Group: Ayşen Savaş, Can Aker and Onur Yüncü Consultants: Arzu Gönenç Sorguç (Acoustic Consultant), Aytek Savaş (Security Consultant) and Karina Tasarım (Fire Consultant) Owner: Yüksel Erimtan Culture and Arts Foundation Contractor: EMT Erimtan Consulting, Construction and Trade, Inc.
Statik: Prota Müh. Proje ve Danışmanlık A.Ş.
Structure: Prota Müh. Proje ve Danışmanlık A.Ş.
Mekanik: Okutan Müh. Müş. Taah. Tic. A.Ş.
Mechanic: Okutan Müh. Müş. Taah. Tic. A.Ş.
Elektrik: Yurdakul Elk. Proje Müh. Müş. Tic. Ltd. Şti. İç Mekân Tasarımı: Ayşen Savaş, Can Aker ve Onur Yüncü Peyzaj Tasarımı: Can Aker, Ayşen Savaş ve Onur Yüncü
Electric: Yurdakul Elk. Proje Müh. Müş. Tic. Ltd. Şti. Interior Design: Ayşen Savaş, Can Aker and Onur Yüncü Landscape Design: Can Aker, Ayşen Savaş and Onur Yüncü
Grafik Tasarımı: Onur Yüncü ve Fatih Öz
Graphics Design: Onur Yüncü and Fatih Öz
Mimari Mesleki Kontrollük: Can Aker ve Onur Yüncü
Site Supervision: Can Aker and Onur Yüncü
Maket: Serdar Gürol 3 Boyutlu Görselleştirme: Motto Mimarlık A.Ş. Fotoğraf: Oğuz Karakütük, Beril Kapusuz, Levent Songür ve Duygu Tüntaş Proje Süresi: 2011 - 2012 İnşaat Süresi: 2013 - 2015 Arsa Alanı: 1.070 m2 Toplam İnşaat Alanı: 1.850 m2
natura | 72
CREDITS
Model: Serdar Gürol 3D Visualization: Motto Mimarlık A.Ş. Photography: Oğuz Karakütük, Beril Kapusuz, Levent Songür and Duygu Tüntaş Project Period: 2011 - 2012 Construction Period: 2013 - 2015 Site Area: 1,070 sqm Gross Floor Area: 1,850 sqm
proje | project
natura | 73
i̇ç mimarlık | interior design
DERİNDERE FİLO KİRALAMA OFİSİ
DERINDERE FLEET LEASING OFFICE Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
GRANIT / GRANITE (HONLU / HONE)
natura | 74
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 75
i̇ç mimarlık | interior design
ANDAZIT / ANDASITE
“B
eş bin m 2 tek kat, tek mekân ofise az rastlanır. Katlara ayrılmamak, yönetim hiyerarşisini ortadan kaldırdığı gibi erişimi de güçlendirmektedir.
“I
t’s rare to see a single-space, single-storey office with 5000 sqm. Not being divided into different floors eliminates the management pyramid and strengthens accessibility.
2013 yılında Derindere filo kiralama şirketine ait ilk ofis mekanı tasarlanmaya başladığında firmanın hızlı büyüme potansiyelini fark etmiştik. Yapılacak tasarımın sadece mekânı kapsamaması gerektiği, kurumsal olarak da kabuk değiştiren ve hızla büyüyen şirketin tüm ihtiyaçlarına cevap verecek, kurumsal kimliğinin bir parçası olacak ve değişen ofis ve çalışma alışkanlıklarına uyumlu olacak esnek bir tasarımın hayata geçirilmesi gerektiğini biliyorduk.
When the first office space belonging to Derindere Fleet Leasing company was being designed in 2013, we noticed the rapid growth potential of the firm. We knew that the project should not only include the space but also carry out a flexible design corresponding to the changing habits in offices and working methods in order to meet the whole needs of the fast growing company that keeps institutionally renovating itself and be a part of its corporate identity.
İlk planlama kriterlerimiz, sadece teknolojik olarak değil, mekân ve ekipman kullanımı olarak da akıllı bir ofis tasarımını hayata geçirmeye yönelik oldu. Herkesin farklı masalarda ve mekânlarda çalışmasını teşvik etmek, hareketli mobilyalar sayesinde kalabalık bir ofis ortamında iletişimin güçlenmesine, masa aidiyetinden, tümel mekân aidiyetinin oluşturulmasına, sabit çalışma alanlarına ayrılan mekânların azalarak, sosyal donatılar ve toplantı alanlarının daha fazla ve organize bir biçimde kurgulanmasına destek olmuştur.
Our first planning criterion was for carrying out a smart office design both in terms of technology and the usage of space and equipment. Encouraging everyone to work in different desks and spaces supports to strengthen the communication in a crowded office with mobile furnitures, form a plenary belonging of space instead of a belonging of table, build a large number of social reinforcements and plazas in an organized fashion, through decreasing stationary working spaces.
Bugün gelinen noktada yeni yerine, temelleri ilk kez 2013 yılında atılan AKILLI MEKÂN-VERİMLİ VE MUTLU ÇALIŞAN manifestosunun yansıtılması sonucunda hazırlanan, örneğine az rastlanır biçimde 5.000 m 2‘lik tek kat, tek mekân yeni ofisine Kasım 2015 yılında taşıdığımız Derindere Şirketler Grubu, hem sektörün önünü açmış, hem de ofis ve çalışma alanlarına farklı bir bakış açısı getirmiştir.
Organized as a result of reflecting the manifest found in 2013 and entitled “SMART SPACE-EFFICIENT AND HAPPY EMPLOYEE” into the new space, further moved in November 2015 into its new unique space of 5,000 sqm with single-storey and single-space, the Derindere Corporate Group both paved the way for the industry and brought a new perspective to office and working spaces.
Katlara ayrılmamak, var olan yönetim hiyerarşisinin çok doğru
Not being divided into different floors requires a precise structuring
natura | 76
i̇ç mimarlık | interior design DOĞAL TAŞ / NATURAL STONE: BAZALT / BASALT OCAK / QUARRY: KAYSERI
natura | 77
i̇ç mimarlık | interior design
DOĞAL TAŞ / NATURAL STONE: MERMER / MARBLE OCAK / QUARRY: MARMARA kurgulanmasını gerektirir. Yaklaşık 650 kişi kapasiteli ofisin çalışanlarının gerek akustik, gerek erişim, gerekse elektro mekanik konforunun sağlanarak verimliliğin artırılması projenin anahtar kelimeleri olmuştur. Çalışma masalarından, klasör dolaplarına, hareketli kesonlardan, geri dönüşüm ünitelerine kadar her santimetrekaresi tek tek tasarlanan Derindere ofisinin yeni yerindeki bir diğer misyonu ise sanat, eğitim ve doğal hayatı korumaya yönelik çalışmalarının ortaya çıkarılması olmuştur. Bu bağlamda, adeta bir sanat ve tasarım atölyesi gibi çalışan ofisin içerisinde, tamamı koyuldukları yere özel olarak düşünülmüş ve tasarlanmış yeni kuşak sanatçıların eserleri ile zenginleştirilmiş, ayrıca çağdaş ve modern sanatın duayenlerine ait eserlerin de sergilenmesi ile gerek sanata olan bakış açısı, gerekse yeni kuşak sanatçılara sağladığı destek vurgulanmıştır. Ayrıca şirketin çeşitli yerlerinde oluşturulan kitaplıklar sayesinde görsel sanatlara destek olunduğu gibi okuma alışkanlıklarının da artırılması sağlanmıştır.
of the existing management pyramid. Increasing the efficiency through ensur ing access, acous t ic and elec tromechanic a l comfor t s of the employees in an of fice with 6 5 0 per son c apacit y, bec ame the major fac tor for the projec t. Designing each cent imeter s one by one from working desk s to filing c abinet s, from mobile c a issons to rec ycling unit s, the new space of the Der indere of fice a lso seek s for introducing s tudies related to ar t , educ at ion and preser vat ion of natura l life. W ithin this contex t , the of fice that a lmos t func t ions a s an ar t and design s tudio is enr iched a long with the work s of ar t is t s of the new generat ion which are considered and designed specific to their posit ions in the of fice. Besides, both the per spec t ive on ar t and the suppor t of the ar t is t s from the new generat ion are empha sized a long with exhibit ing work s per t a ined to skilled ar t is t s of the modern ar t. Owing to the book shelves po sit ioned in var ious spaces of the company, it ’s ensured to increa se reading habit s and suppor t visua l ar t s.
Personel ve yönetim girişlerinin ayrılması, vestiyer ve kilitli dolap alanlarının girişlere yakın konuşlandırılması, görüşme ve toplantı alanlarının çalışma alanlarının dışında birlikte kurgulanması ile çalışma mekânlarındaki verimlilik en üst seviyeye taşınmıştır. Yönetici odalarının ofislere ve ekiplerine hakim ancak ana mekanların doğal ışığını kesmeyecek şekilde planlanmış olması, mekândaki ferahlık, sadelik ve şirket büyüklüğünün vurgulanmasını sağlamıştır. Kullanılan malzemeler ve grafik dil, tasarım girdilerinin bir ürünü olarak mekânların ayrıştırılmasına olanak sağlamaktadır.
Along with dividing the entrances of staff and management, positioning cloakroom and lockers near the entrances, constructing the interview and meeting spaces together outside of the working spaces, the efficiency in the working space has been maximized. The design of the administrative rooms allows for commanding offices and teams yet it doesn’t block the natural light in the main parts of the office. Therefore spaciousness, simplicity and the company size are emphasized. The materials and graphics language enable the spaces to be seperated as a product of the design inputs.
Sonuç olarak 5.000 m 2‘lik düz ayak bir ofisin erişimi, verimliliği, ofise olan aidiyet ve bağlılığın kurgulandığı şekilde yaşatıldığı görülmektedir. Bu değerlerin yaşatılabildiğinin ölçümlenmesiyle bir ofisin akıllı olduğuna karar verilebilir.”
In conclusion, it’s clearly seen that the accessibility, efficiency, the sense of belonging and dependence to the office function as they have been designed. An office is only smart when it’s capable of keeping these values alive.”
natura | 78
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 79
i̇ç mimarlık | interior design
KÜNYE Proje Adı: Derindere Filo Kiralama Yönetim Ofisi Proje Yeri: Kağıthane, İstanbul Proje Ofisi: TeamFores Mimarlık Tasarım Ekibi: Serter Karataban, Ceyhun Akın, Ceyda Atıcı Mimari Proje Ekibi: Fidan Eray, Eray Işıksal, Murat Özbay, Bahri Zavalsız, Pelin Sınmaz İşveren: Derindere Filo Kiralama Ana Yüklenici: TeamFores Mimarlık Proje Başlangıç Yılı: 2013 Proje Bitiş Yılı: 2015 Toplam İnşaat Alanı (m2): 5.000 m2
natura | 80
CREDITS Project Name: Derindere Fleet Leasing Office Location: Kağıthane, İstanbul Architectural Project: TeamFores Architects Design Team: Serter Karataban, Ceyhun Akın, Ceyda Atıcı Architectural Team: Fidan Eray, Eray Işıksal, Murat Özbay, Bahri Zavalsız, Pelin Sınmaz Client: Derindere Fleet Leasing Contractor: TeamFores Architects Start Date: 2013 Completion Date: 2015 Total Construction Area: 5,000 sqm
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 81
i̇ç mimarlık | interior design
SANAYI 313 Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
natura | 82
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 83
i̇ç mimarlık | interior design
K
O
İç mimar Enis Karavil ve girişimci Amir Karavil tarafından hayata geçirilen Sanayi 313 yaratıcılarının yaşam tarzlarını, deneyimlerini ve lezzeti aynı çatı altında harmanlıyor. Mağaza bölümünde kadın ve erkeklere yönelik özel aksesuarlardan, bakım ürünlerine, vintage parçalardan yaşam alanları için seçilmiş çeşitli mobilyalara ve sanat eserlerine kadar birçok seçenek mevcut.
Realized by the interior architect Enis Karavil and the entrepreneur Amir Karavil, Sanayi 313 harmonizes the lifestyles, experiences and tastes of the creators under the same roof. There are lots of options available in the store section such as special accessories for men and women, cosmetics, vintage pieces, various furnitures selected for living spaces and art objects.
Sanayi 313’un kendi bünyesinde oluşturduğu markası ‘’313’’ün yaratıcıları Serena Uziyel ve Enis Karavil ise farklı geçmişleriyle aksesuardan mobilyaya değişik tasarımları hayata geçiriyorlar.
Launched within the Sanayi 313, the creators of the brand “313” composed of Serena Uziyel and Enis Karavil carry out diversified designs ranging from accessories to furnitures along with their different backgrounds.
Sabah ve öğle saatlerinde servis veren, akşamları ise sadece özel davetler için kapılarını açan Sanayi 313’ün mutfağı kuvvetli bir aşçılık geçmişine sahip Müge Ergül’e emanet. Öğle servisinde sıcak ana yemeklere, günlük seçilmiş ve mevsimine göre taze malzemelerle hazırlanan açık büfe eşlik ediyor. Farklı tariflerle yaratılan ve değişkenlik gösteren pastane bölümü ise tüm gün Sanayi 313 müşterilerine hizmet veriyor. Özel davetler içinse o akşama özel konsept ve menü çalışması yapılıyor.
Providing service in the mornings and in midday hours and opening its doors only for special events in the evenings, the kitchen works are resigned to Müge Ergül who has a powerful background in cookery. An open buffet prepared with daily selected and seasonably fresh products accompany the hot main dishes in the lunch service. The bakery section created with different recipes varying from day to day, exclusively serves all day for the customers of Sanayi 313. As for the special events, a custom preparation of concept and menu is organized specifically for the night.
endine has dokusuyla Maslak Oto Sanayi içerisinde kapılarını aralayan Sanayi 313, farklı deneyimleri bir arada sunan özel bir oluşum niteliğinde. Sıra dışı marka seçkisi ile müşterilerini belirli bir yaşam tarzına yönelik birbirinden özel parçalarla buluşturan mağaza bölümü, mekânın genel dekorasyonu ve restoran alanı ile az rastlanır konseptini tamamlıyor.
natura | 84
pened its doors inside the Maslak Automobile and Industry District along with its unique texture, Sanayi 313 serves as an exclusive formation representing different experiences altogether. Bringing their customers together with special pieces directed at a specific lifestyle along with its extraordinary selection of brands, the store section completes the exceptional concept of the space through the overall decoration and the restaurant space.
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 85
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 86
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 87
i̇ç mimarlık | interior design
natura | 88
i̇ç mimarlık | interior design
Enis Karavil ile Sanayi 313 projesi üzerine
About the Sanayi 313 project with Enis Karavil:
Proje İç Mimar Enis Karavil ve şu anda kreatif olarak yönetmekte olduğu Sanayi 313 mimarları ve ekibi ile birlikte hayata geçirildi.
The project is realized in cooperation with the interior architect Enis Karavil and the architects of the Sanayi 313 that he’s currently running as a creative director.
“Endüstriyel bir sanayi bölgesi olan Atatürk Maslak Sanayi Sitesi bizim için, çoğalan nüfus sebebi ile sınırları genişleyen oturum bölgelerinin arasında kalmış, gelişmemiş ve kendine has mimari dokusu ile dikkat çeken bir bölgeydi. Buradaki sanatçı atölyelerini ziyaret ederken bize göz kırpan bu mekan harekete geçmemize yol açtı. Yüksek tavanları ve balta girmemiş orman gibi gözüken tamirhaneleri yeni bir bölge yapılandırma fikrini doğurdu. Mimari ekip olarak proje görsellerinden ve planlardan ziyade, ziyaretçilerimize Sanayi 313 deneyimini yaşatarak kendimizi anlatmayı tercih ettik.
Altyapının yoksun olduğu bölgede inşaat süreci bir yıl kadar sürdü. Bu zaman diliminin içinde 450 metrekare civarı olan Sanayi 313’ün teknik ve mimari olarak yapılandırılmasından, sanayi bölgesine doğalgaz çekilmesine kadar birçok farklı süreçten geçildi. Üç dükkânın birleşmesinden oluşan Sanayi 313’e, bodrum katlar da dahil edilip aralarında geçiş sağlandı. Aynı zamanda kentsel dönüşümün bir parçası olarak gördüğümüz projenin yapım aşamasında farklı ve doğal materyallerin uyumuna önem gösterildi. Demir, cam, pirinç ve mermer gibi dokulara ağırlık verildi. Bu süreçle eş zamanda Enis Karavil ve kreatif ekibi dükkân için dünyanın dör t bir yanından alışıla gelmemiş antika, tasarım ve aksesuar ürün seçkisini bir araya getirdiler. Mağa za bölümünde farklı kimliklerin tasarımlarının yanı sıra, 313 Architects tarafından kişiye özel tasarlanan mobilyalar boy gösteriyor.”
“For us, the Atatürk Maslak Industrial Estate was an underdeveloped area which draws the attention with its unique architectural texture and remaining in between the extending borders of the residential areas due to the increasing population. While visiting the studios there, this space winking at us paved the way to step into action. The raised ceilings and the isolated garages created the idea to constitute a new area. Rather than project visuals and plannings, we preferred to tell about ourselves through presenting our customers the experience of Sanayi 313 as an architectural team.
The construction process took nearly a year in the area where the infrastructure was lacking. Within this period of time, we went through many different phases ranging from the technical and architectural structuring of Sanayi 313 with 450 sqm to installing a natural gas pipeline into the Industrial District. Composed of the mergence of three stores, Sanayi 313 is ensured the connection between them through including the basement floors. At the same time, the harmony between different and natural materials is emphasized in the construction phase of the project which we see as a part of an urban transformation. Textures like iron, glass, brass and marble are featured in the project. Concurrently with this process, Enis Karavil and his creative team assembled an unusual product selection for the store, comprised of antiques, design materials and accessories from all over the world. Along with the designs of different identities, private furnitures designed by the 313 Architects are appeared in the store section.” natura | 89
sanat | art
ŞANLIURFA TAŞI, DÜNYANIN EN ESKI TAPINAĞI GÖBEKLITEPE’DE TAŞ İŞÇILIĞI PROJESI ILE YENIDEN HAYAT BULUYOR ŞANLIURFA STONE IS BEING REVIVED OWING TO THE STONEMASONRY PROJECT IN THE OLDEST TEMPLE OF THE WORLD, GÖBEKLITEPE Selin Biçer Mimar / Architect
natura | 90
sanat | art
MIMARIDE KULLANILAN ÜNLÜ ŞANLIURFA TAŞININ IŞLEMEYE ELVERIŞLI, OLDUKÇA YUMUŞAK ÖZELLIKTE OLMASI, PLASTIK SANATLARDA ZENGIN BIR SÜSLEME GELENEĞININ DOĞMASINI SAĞLAMIŞ. TAŞIN BU ÖZELLIĞI ILE TARIHSEL KÜLTÜR ZENGINLIĞININ BIRLEŞMESI MIMARI SÜSLEMEDE ZENGIN BIR MOTIF REPERTUVARININ DOĞMASINA NEDEN OLMUŞ, BU ZENGINLIK TARIH IÇERISINDE GELIŞEREK GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞMIŞ... THE ACTIONABLE AND QUITE SOFT NATURE OF THE INFAMOUS ŞANLIURFA STONE WHICH IS HIGHLY PREFERRED IN ARCHITECTURE, ENSURED THE RISING OF A RICH ORNAMENT TRADITION IN PLASTIC ARTS. THE MERGENCE OF THIS QUALITY OF THE STONE AND THE HISTORICAL RICHNESS OF CULTURE, PAVED THE WAY FOR THE BIRTH OF A RICH REPERTOIRE OF PATTERNS IN THE ARCHITECTURAL ORNAMENT. THIS RICHNESS SURVIVED UNTIL TODAY THROUGH DEVELOPING IN TIME...
D
I
Dünyanın En Eski Tapınağı Göbeklitepe’de Taş İşçiliği Projesi fikri nasıl oluştu ve hayata geçirildi? Göbeklitepe yerleşkesinde yapılan her keşif, arkeoloji dünyasındaki mevcut bilgilerin yenilenmesine vesile oluyor. Mimarlık tarihi, insanoğlunun avcı ve toplayıcı toplumdan yerleşik topluma geçip mimari yapıların oluşturulmasını neolitik dönemle başlatır. Bugün, Göbeklitepe’de bulunan 11.500 yıllık yapılar, mimarlık tarihinin başlangıcı olarak kabul ediliyor. “Dünyanın En Eski Tapınağı Göbeklitepe’de Taş İşçiliği Projesi”nde günümüzden 12 bin yıl öncesine dayanan Göbeklitepe yerleşkesinden yola çıkarak, taş işçiliğinin gelecek kuşaklara aktarılması ve gençlere yeni iş alanlarının oluşturulması yoluyla bölgenin kültürel değerlerinin, turizminin sürdürülebilirliğine katkı sağlanmasını hedefledik. Bu kapsamda Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Şanlıurfa Valiliği işbirliğiyle, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes, ortaklığında yürütülen “Gelecek Turizmde” fonuna ba şvurduk. 2013 - 2014 yılları arasında
How was the idea of Stonemasonry Project at Göbeklitepe the Oldest Temple of the World generated and implemented? Every discovery made in the Göbeklitepe site leads to the renewal of existing information in the world of archaeology. The history of architecture originates the creation of architectural constructions through adapting a sedentary lifestyle from a hunter-gatherer tribe with the neolitic period. Today, the 11,500 years old structures residing in Göbeklitepe are considered as the beginning of the history of architecture. Based on the Göbeklitepe site dating back to 12 thousand years from now, we aimed for the cultural values of the region to contribute to the sustainability of tourism through transferring stonemasonry to the next generations and creating new lines of businesses for the youth in the “Stonemasonry Project at Göbeklitepe the Oldest Temple of the World”. Within this context, we applied to the “Future Lies in Tourism – Sustainable Tourism Fund”, conducted under the partnership of Turkish Ministry of Culture and Tourism, United Nations Development Programme (UNDP) and Anadolu Efes in cooperation with Şanlıurfa Chamber of Commerce and Industry Governorship of Şanlıurfa. We became one of the first three projects
ünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe’de, günümüzden 12 bin yıl öncesine dayanan taş işçiliğinin gelecek kuşaklara aktarılması ve gençlere yeni iş alanlarının oluşturulması yoluyla kültürel değerlerin, turizmin sürdürülebilirliğine katkı sağlaması hedeflendi. Buradan hareket edilerek taş işçiliği atölyesi hayata geçirildi. Altısı kadın 21 kişi taş işçiliği eğitimi aldı; bu kadınlar aynı zamanda Türkiye’nin ilk kadın taş işçileri oldular. Bu işçilerin ürettiği motifler sayesinde; hediyelik eşya, yapı süslemesi gibi alanlarda yeni iş imkânları oluştu… Göbeklitepe’deki taş işçiliğinin canlandırıldığı atölye sayesinde, taş işçilerinin elinden çıkan taş motiflerinin inşa edilecek yeni binalarda kullanılması ile kente eski kimliği tekrar kazandırılması hedefleniyor. Turistlere taş işçiliği deneyimi yaşatarak, bölgeye olan ilgiyi arttıracak “Taş İşçiliği Atölyesi”nin alternatif turizm rotasına dâhil edilmesi ile bölgenin yerel ekonomisine de katkıda bulunması amaçlanıyor. Son dönemlerde sık sık adından söz ettiren bir girişim olan Dünyanın En Eski Tapınağı Göbeklitepe’de Taş İşçiliği Projesi hakkında Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi Cevahir Asuman Yazmacı ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
t’s aimed for the cultural values to contribute to the sustainability of tourism through conveying the 12 thousand years old stonemasonry to the future generations and creating new lines of businesses in Göbeklitepe, the oldest temple of the world. Starting from this point, a stonemasonry workshop is implemented. 21 person including 6 women received stonemasonry training; these women have also become the first women stonemasons in Turkey. Through the patterns these laborers created; new lines of businesses have been created in fields like giftwares and structure decoration... By means of the workshop which revived the stonemasonry in Göbeklitepe, it’s intended for recreating the former identity of the city along with using the stone patterns made by the stonemasons in the new buildings to be constructed. Along with including the “Stonemasonry Workshop” in the alternative tourism routes which will draw interest to the region by providing the tourists the experience of stonemasonry, it’s aimed to contribute to the local economy of the region. We made an interview with the Board Member of Şanlıurfa Chamber of Commerce and Industry, Cevahir Asuman Yazmacı, about the Stonemasonry Project at Göbeklitepe the Oldest Temple of the World which recently became a very popular initiative.
natura | 91
sanat | art
Gelecek Turizmde fonuna ba şvuran 417 proje arasından seçilen ilk üç projeden biri olduk. Böylece “Dünyanın En Eski Tapınağı Göbeklitepe’de Ta ş İşçiliği Projesi”, Gelecek Turizmde’nin ikinci dönem projesi olarak bundan üç yıl önce hayata geçirildi. Projenin gördüğü yoğun ilgi doğrultusunda Eyyübiye Belediyesi de projeye destek vermeye ba şladı; yeni atölyeler açarak ta ş işçiliği kursu alan kadınlara günlük ücret veriliyor. Böylece hem projenin daha çok kişiye ula şmasına hem de sürdürülebilir olmasına katkı sağlanıyor.
chosen in between 417 projects applied to the Future Lies in Tourism fund between 2013-2014. Thus, the “Stonemasonry Project at Göbeklitepe the Oldest Temple of the World” is carried out three years ago as a second term project in the Future is in Tourism. Through the great deal of attention attracted by the project, the Eyyübiye Municipality also started to put support behind the project along with launching new workshops and paying fee to women taking stonemasonry classes. Therefore it’s contributed for the project to both reach out far more people and embody a sustainable development.
Bu proje kapsamında Türkiye’nin ilk kadın taş işçileri eğitildi. Projenin hedefleri arasında öngörülmüş bir durum muydu? Yoksa kendiliğinden mi gelişti? Yaptığımız araştırmalarda Türkiye’de kadın taş işçisi olmadığını fark ettik ve bir ilki gerçekleştirmek için çalışmalara başladık. Ardından bu işi şevkle yapmak isteyen kursiyer arayışına girdik. Bu doğrultuda Harran Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü’yle iletişime geçerek kursa katılmak isteyen öğrencilerin başvurularını aldık. Böylece Türkiye’nin ilk kadın taş işçilerinin yetiştirilmesini sağladık. Proje kapsamında altısı kadın 21 kişi, taş işçiliği eğitimi aldı. Bu işçilerin ürettiği motifler sayesinde; hediyelik eşya, yapı süslemesi gibi alanlarda yeni iş imkânları oluştu.
Within the scope of this project, the first women stonemasons are trained in Turkey. Was it an envisioned scenario in between the goals of the project or was it developed spontaneously? In the research we conducted, we realized that there aren’t any women stonemasons in Turkey and we initiated the works to break a new ground. After that, we embarked on the quest to find trainees willing to eagerly do the job. Accordingly, we received the applications of the students aspiring to participate in the training through getting in contact with the Harran University Department of Fine Arts. As part of the project, 21 person including 6 women recieved stonemasonry training. Through the patterns these laborers created; new lines of businesses have been created in fields like giftwares and structure decoration.
Göbeklitepe insanlık tarihini değiştiren bir keşif oldu. Göbeklitepe’nin keşfi ile Urfa’daki taş işçiliği geleneğinin yeniden diriltilmesinin arasında doğrudan herhangi bir bağ var mı? Açıklar mısınız? Göbeklitepe’deki dikili taşlar (T stelleri) üzerinde bulunan kabartmalı yabani hayvan ve bitki figürleri, dünyada plastik sanatların ilk örneği olarak kabul ediliyor. Kazı yerinde bulunan 16 destek ve kireçtaşı plakası üzerinde aslan, yılan, öküz, koç, tilki ve turna kabartmaları ya da bunların
Göbeklitepe stands for a discovery changing the history of mankind. Is there a direct correlation between the discovery of Göbeklitepe and the revival of the stonemasonry tradition in Urfa? Could you explain further? The engraved figures of wild animals and plants on the pillars (T-shaped stelas) of Göbeklitepe, are considered as the first examples of plastic arts in the world. The carvings or petroglyphs of lions, snakes, oxes, rams, foxes and cranes are appeared on 16 support and limestone plates loca-
natura | 92
sanat | art
taşa kazınmış figürleri yer alıyor. Doğal boyutlarında, taştan oyulmuş yabandomuzu, kaplumbağa ve akbaba heykelleri tapınağı süslüyor. Kalıntılar, Paleolitik Çağ’dan (avcılık-toplayıcılıktan) Neolitik Çağ’a (tarımcılık ve hayvancılığa) geçiş sırasında, insanların el becerilerinin ve sanatsal yeteneklerinin önemli ölçüde gelişmiş olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Göbeklitepe’de ortaya çıkarılan ilginç buluntular arasında çöl varanı, sürüngen kabartmaları, ağzı açık ve dişleri korkunç bir şekilde betimlenen kurt kafaları, yaban domuzları, turna, boğa, yaban ördeği, leylek, tilki, yılan, akrep, yabani koyun, aslan, örümcek ve kafası olmayan insan kabartması, erkeklik organı abartılı olarak tasvir edilmiş erkek heykelleri, vb. yer alıyor. Bu figürler taş işçiliğinin başlangıcıdır. Bizler de on iki bin yıl önce başlayan geleneğin devam ettirilmesi için bu yola çıktık.
ted in the excavation site. Stone carved sculptures of wild boars, turtles and vultures glamorize the temple through their natural sizes. The remains unravel that during the transition process from the Paleolithic Period (hunter-gatherer) to Neolithic Era (agriculture and stockbreeding), the handcraft and artistry skills of people have been significantly improved. Among the interesting findings revealed in Göbeklitepe, there are giant lizards, engravings of lizards, open-mouthed wolf heads with scary teeth depictions, wild boars, cranes, bulls, mallards, storks, foxes, snakes, scorpions, wild sheeps, lions, spiders, a headless human graving, sculptures of men with exaggeratedly depicted male organs, etc. These figures are the beginning of stonemasonry. So, we started out to carry on this tradition which has been started twelve thousand years ago.
Şanlıur f a’daki t a ş işçiliğinin t arihi öneminden bahse de bilir misiniz? Şanlıurfa mimarisindeki taş süsleme geleneğinin kaynakları Neolitik Çağ’a, MÖ 12 bine kadar uzanıyor. Nevali Çori ve Göbeklitepe’de yapılan arkeolojik kazılarda bulunan MÖ 10000 - 7000 yıllarına ait insan, hayvan rölyefleri ve heykelleri aynı zamanda Anadolu’nun en eski plastik sanat örnekleri olarak konumlanıyor. Neolitik Çağ’ın A keramik evresine tarihlenen ve o dönemin yapılarını süsleyen bu rölyef ve heykelleri Şanlıurfa Müzesi’nde görmek mümkün. Ayrıca, Tektek Dağları’ndaki Karahantepe’de yapılan yüzey araştırmalarında Göbeklitepe ile çağdaş taş eserlere rastlanıyor. Yine, Şanlıurfa Müzesi‘nde sergilenen Hitit dönemi mimari eserlerinin duvarlarını zemin hizasında süsleyen bazalt orthostat taşlarındaki “Fırtına Tanrısı” ve “Kırların Koruyucu Tanrısı” gibi rölyefler Hitit dönemi mimari süslemesinin önemli örnekleri arasında yer alıyor. Şanlıurfa’nın doğusunda, Tek Tek Dağları içerisindeki Sene Mağara Köyü’nde yer alan Bizans devrinden kalma kaya yapılarında zengin süslemeler yer alıyor. Kültür ve sanat; tarihten süzülerek gelen, çeşitli ulusların ve inançların birbirlerini etkilemelerinden doğan bir gelişim süreci olduğundan, İslami dönem Şanlıurfa taş süslemeciliğinde geçmişin izlerini görmek mümkün. Ancak zaman geçtikçe inanç değerlerine bağlı olarak kendisine özgü bir kimlik kazanan İslâm plastik sanatları Şanlıurfa’da da özgün örnekler vermiş. Osmanlı hâkimiyetine girildiğinde, insan figürlü heykel ya da kabartmaya hiç yer verilmemişken aslan, ejder ve yılan gibi hayvan
Could you tell us about the historical significance of stonemasonry in Şanlıurfa? The origins of the stone decoration tradition in the Şanlıurfa architecture, go back to 10000 – 7000 BC. The reliefs and sculptures of humans and animals pertaining to 10000 – 7000 BC which have been discovered in archaelogical excavations in Nevali Çori and Göbeklitepe, are positioned as the oldest examples of plastic arts in Anatolia. It’s possible to see these reliefs and sculptures dated in the Aceramic Era of the Neolithic Period and decorated the structures of that period, in the Şanlıurfa Museum. Besides, the surface explorations in Karahantepe at Tektek Mountains point out stone monuments that are contemporary with Göbeklitepe. Still, the reliefs such as “Storm God” and “The Countryside Hunting God” carved on orthostatic basalt stones decorating the walls of the architectural works of the Hittite Period on ground level, are exhibited in the Şanlıurfa Museum. These reliefs are one of the most significant examples of the architectural ornaments in the Hittite Period. Situated at the Sene Mağara Village in Tektek Mountains located in the eastern part of Şanlıurfa, the rock structures from the Byzantine period embody rich ornaments on the surface. As for culture and art being a development process arisen from the interactions of various nations and cultures glided throughout the history, it’s possible to see the traces of the past in the Şanlıurfa stone decoration pertaining to the Islamic period. However, the Islamic plastic arts which created a unique identity depending upon the values of belief in the process of time, represented authentic examples in Şanlıurfa. When fallen under the hegemony of the
natura | 93
sanat | art kabartmalarına çok az sayıda işlenmiş. İslami dönemde Şanlıurfa plastik sanatlarında nadir olarak görülen figürlü plastiğin yerini, büyük bir başarı ile uygulanan bitkisel ve geometrik taş süsleme ile kitabe ve mezar taşlarındaki hat sanatı örnekleri almış. Mimaride kullanılan ünlü Şanlıurfa taşının işlemeye elverişli, oldukça yumuşak özellikte olması, plastik sanatlarda zengin bir süsleme geleneğinin doğmasını sağlamış. Taşın bu özelliği ile tarihsel kültür zenginliğinin birleşmesi mimari süslemede zengin bir motif repertuvarının doğmasına neden olmuş, bu zenginlik tarih içerisinde gelişerek günümüze kadar ulaşmış...
Ottoman Empire, sculptures or engravings embodying human figues were not included and animal reliefs involving lions, dragons and snakes were rarely represented. The figurative plastic that was rarely seen in the Şanlıurfa plastic arts of the Islamic period substituted for the examples of herbal and geometric stone decoration implemented with great success and the caligraphy examples in the gravestones. The actionable and quite soft nature of the infamous Şanlıurfa stone which is preferred in architecture, ensured the rising of a rich ornament tradition in plastic arts. The mergence of this quality of the stone and the historical richness of culture, paved the way for the birth of a rich repertoire of patterns in the architectural ornament. This richness survived until today through developing in time...
Şanlıurfa taşını diğerlerinden ayıran özellikler nelerdir? Estetik ve fonksiyonel bir doğal yapı malzemesi olan Şanlıurfa taşı, uzun ömrü ve hava koşullarına sağladığı uyum ile öne çıkıyor. Zemin ve duvarlarda hem dış hem de iç cephede kullanıma uygun olan Şanlıurfa taşının, hava şartlarına maruz kaldıkça, sertleşerek dayanıklılığı artıyor ve rengi beyazlaşıyor. Isı yalıtımı da sağlayan Şanlıurfa taşı, nefes alıp vererek yazın mekânları serin, kışın ise sıcak kalmasını sağlıyor. Şanlıurfa taşının yanmazlık özelliğinin yüksek olması taşın, 1.200 °C kadar dayanmasını sağlarken, olası bir yangın durumunda ise zehirli gaz salınımı yapmıyor. Şanlıurfa taşının kolay işlenebilir özelliğiyle, klasik duvar örümü ve modern inşaat teknikleri olan mekanik sistem, yapıştırma uygulamaları için de uygun bir malzeme. Ayrıca, renk ve dokusuyla da hem modern hem de klasik tarzda projelerle uyum sağlıyor.
What are the distinguishing qualities of the Şanlıurfa stone? Being an aesthetic, functional and natural building material, the Şanlıurfa stone shines out through its durability and its resistance to weather conditions. Convenient to use both in exterior and interior facades of the floors and walls, the Şanlıurfa stone whitens and increases the durability through hardening when exposed to weather conditions. Also providing heat insulation, the Şanlıurfa stone keeps the spaces chilly in the summer and warm in the winter through exhaling. Standing at a high level of incombustibility, the stone is resistant up to 1200 °C and does not release poisonous gas in case of a fire. Along with the processable nature of the Şanlıurfa stone, the mechanical system having modern construction techniques is also convenient for cementing implementations. It also accomodates to modern and classical projects along with its color and texture.
Şanlıurfa Motifi ve kullanım alanları hakkında bilgi verebilir misiniz? Şanlıurfa, İslami dönem plastik sanatlarında önemli bir yeri olan taş süsleme geleneği Osmanlı döneminde de devam ederek cami, han, hamam gibi anıtsal eserlerden ziyade, bilhassa ev mimarisinde kendini gösteriyor. Evlerin avluya bakan cephelerindeki zengin geometrik ve bitkisel rozetler, bordürler ve konsollardaki plastik unsurları estetik bir mekân oluşturma düşüncesinin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bizler, proje kapsamında taş işçiliğinde “Şanlıurfa Motifi”nin oluşturulması için Harran Üniversitesi Yrd.Doç.Dr. Cihat Kürkçüoğlu ile birlikte çalışmalar gerçekleştirdik. Yeni inşaatlarda ve hediyelik eşyalarda kullanılabilecek motifleri belirledik ve bunları kitaplaştırdık. Şehir kimliğinin oluşturulması ve motiflerin yerele yayılması, yeni inşaatlarda kullanılması için bu motifleri mimarlarla paylaştık, atölyemizden eğitim alan taş işçilerinin elinden çıkan taş motiflerinin inşa edilecek yeni binalarda kullanılması ile kentin eski kimliğini yeniden kazanmasını hedefledik. Şanlıurfa Halk Eğitim Merkezi ana kapısı, Göbeklitepe Taş İşçiliği Atölyesi’nden çıkan çalışmalardan bir örnek. Yerli ve yabancı turistlere taş işçiliği deneyimi yaşatarak, bölgeye olan ilginin arttırılması Taş İşçiliği Atölyesi’nin alternatif turizm rotasına dâhil edilmesi ile bölgenin yerel ekonomisine de katkıda bulunulması projenin hedefleri arasında yer alıyor.
Could you inform us about the Şanlıurfa Pattern and its areas of usage? Having an important place in the Islamic period plastic arts of Şanlıurfa, the tradition of stone decoration proceeding also in the Ottoman period, stands out peculiarly in house designs rather than monumental works such as mosques, inns and bathhouses. The rich geometrical and herbal rosettes in the facades of houses facing the atrium, curbs and plastic elements in corbels stand out as a product of designing an aesthetical space. Within the scope of the project, we performed studies with Asst. Prof. Cihat Kürkçüoğlu from Harran University to form the “Şanlıurfa Pattern” in stonemasonry. We designated patterns that are applicable in new constructions and giftwares and published them into a book. We shared these patterns with architects to create an urban identity, spread these patterns to local regions and make them usable in the construction sites. We aimed to retrieve the former identity of the city along with embodying the stone patterns created by the stonemasons who received trainings in our workshop, to be used in the new constructions. The gateway of the Public Education Center of Şanlıurfa is a good example of the works created from the Stonemasonry Workshop at Göbeklitepe. Along with including the “Stonemasonry Workshop” in the alternative tourism routes which will draw interest to the region by providing the tourists the experience of stonemasonry, it’s aimed to contribute to the local economy of the region.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ediyoruz…
Thank you so much for all the information...
natura | 94
sanat | art
Gelecek Turizmde Hakkında
About the Future Lies in Tourism Fund
Gelecek Turizmde 9 yıl önce Anadolu Efes, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığında başladı. Proje, Türkiye’nin turizm potansiyelini ortaya çıkarmak, bu alandaki istihdamı artırmak ve sürdürülebilir turizm projeleri üzerinden yerel kalkınmaya destek olmak amacıyla 2007 yılından bu yana yürütülüyor. 2007 – 2012 yılları arasında Erzurum’un Uzundere İlçesi’nde 20’den fazla ev pansiyonunun açılması ve biri kadın odaklı olmak üzere 3 sivil toplum kuruluşunun kurulması sağlanırken; bisiklet ve yürüyüş rotaları oluşturuldu ve rafting, kuş gözlemi gibi yerel festivaller düzenlendi. Tüm bu yatırımlar ile yerli ve yabancı turistin bölgeye olan ilgisi arttı. 5 yılın sonunda Uzundere İlçesi Bakanlar Kurulu tarafından Turizm Merkezi ilan edildi. Aynı yıllarda, Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle 25 ilde yaklaşık 5 bin kişiye turizm eğitimleri verildi. Beş yıl boyunca kazanılan “bölgesel” deneyimin ardından sürdürülebilir turizmin yerel kalkınma aracı olduğuna dikkat çekmek ve yerel aktörleri desteklemek için çalışmalar 2013 yılında “ulusal” çapa taşındı. Gelecek Turizmde ile ülkemizde bulunan turizm değerlerini korumak, alternatif turizm kaynaklarını geliştirmek ve yerel kalkınmaya katkı sağlamak hedefiyle her yıl, sürdürülebilir nitelikte olan üç fikre fon desteğinin yanı sıra eğitim, iletişim ve kılavuz olmak gibi uygulama destekleri verilmeye başlandı. Gelecek Turizmde kapsamında şu ana kadar Misi Köyü (Bursa), Seferihisar (İzmir), Mardin, Safranbolu (Karabük), Şanlıurfa, Malatya’dan 6 proje desteklendi. 2016 yılında ise Edremit (Balıkesir), Saimbeyli (Adana), Keçiborlu’dan (Isparta) üç yeni proje desteklenecek. Gelecek Turizmde sekizinci yılında 14. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri’nde Jüri Özel Ödülü’nün yanı sıra uluslararası seçkin ödül platformları arasında önemli bir yeri olan The Stevie Awards tarafından düzenlenen programda 2011, 2014 ve 2015 yıllarında ödül kazandı. 6 binden fazla başvuru alarak bir rekora imza atan törende Gelecek Turizmde, 2015 yılında “Avrupa’nın En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi” kategorisinde bronz madalya, “En İyi Blog” kategorisinde gümüş madalya; 2014 yılında “Avrupa’nın En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi” ve “Toplum İlişkilerinde En İyi Halkla İlişkiler Projesi” kategorilerinde bronz madalya; 2011 yılında ise “Avrupa’nın En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi” büyük ödülüne ve Ortadoğu – Afrika Stevie Onur Ödülü’ne layık görüldü.
The Future is in Tourism started 9 years ago under the partnership of Turkish Ministry of Culture and Tourism and United Nations Development Programme (UNDP). The project is being conducted from 2007 until now to realize the tourism potential of Turkey, increase employment and support local development through sustainable tourism projects. While launching more than 20 guesthouses in the Uzundere District of Erzurum between 2007-2012 and starting 3 non governmental organizations with one of them being women-oriented; biking and hiking routes have been created and local festivals on rafting and bird observing have been organized. All these investments attracted the attentions of local and foreign tourists to the region. After 5 years, the Uzundere District has been declared the Tourism Centre by the Decree of Council of Ministers. During the same years, approximately 5 thousand people have received tourism training in 25 provinces in cooperation with the Boğaziçi University. Following the “regional” experience obtained throughout five whole years, the studies have been scaled up to the national level in 2013 in order to draw the attention to the fact of sustainable tourism being an instrument of local development and to support local role models. Along with Future is in Tourism, the implementation endorsements such as providing fund support to three ideas embodying a sustainable ideology, education, communication and mentoring have been initiated each year in order to preserve touristic values in our country, improve alternative tourism resources and contribute to the local development. Within the scope of Future is in Tourism, 6 projects from Misi Village (Bursa), Seferihisar (İzmir), Mardin, Safranbolu (Karabük), Şanlıurfa and Malatya have been supported. As in 2016, upcoming three new projects from Edremit (Balıkesir), Saimbeyli (Adana) and Keçiborlu (Isparta) will be supported. The Future is in Tourism is granted awards in 2011, 2014 and 2015 within the programme organized by The Stevie Awards which has a significant role in the international prestigious award platforms along with receiving the Jury’s Speical Award in the 14th Golden Compass Public Relation Awards in its 8th year. Breaking a record by getting more than 6 thousand applications for the ceremony, the Future is in Tourism has received bronze medal in “The Best Social Responsibility Project of Europe” category in 2015, silver medal in “The Best Blog” category; bronze medal in “The Best Social Responsibility Project of Europe” and “The Best Public Relations Project in Public Affairs” categories in 2014 and in 2011, it has won the great prize in “The Best Corporate Social Responsibility Project” and has been deemed worthy of the Stevie Honor Award involving the Middle East and Africa.
natura | 95
sanat | art
SANATÇI BURCU PERÇİN İLE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH THE ARTIST BURCU PERÇİN RESSAM BURCU PERÇIN’IN PERSPEKTIFLI, ÇOK KATMANLI IŞLERINI KEYIFLE IZLERDIK. SON DÖNEMDE DOĞAL TAŞI DA IŞLERINDE KULLANMAYA BAŞLADI. BU VESILE ILE IŞLERI ÜZERINDEN KENDISI ILE SÖYLEŞI YAPTIK… WE USED TO ENJOY THE THE MULTI-LAYERED WORKS WITH BROAD PERSPECTIVES FROM THE PAINTER BURCU PERÇIN. LATELY, SHE BEGAN TO USE NATURAL STONES IN HER WORKS. HEREBY, WE MADE AN INTERVIEW WITH THE ARTIST ABOUT HER WORKS... Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
natura | 96
sanat | art
B
M
Mimar olarak beni ve benim gibi pek çok meslektaşımı ilgilendiren perspektifli mekânları tablolara aktarıyorsunuz. Yeni tanıyanlar için sormak istiyorum; nasıl bir teknik ile resimlerinizi (işlerinizi) yapıyorsunuz? Resimlerime bir kaynak oluşturmak istediğimde fotoğraf çekiyorum. Resmini yapmak istediğim yerlerde vakit geçirmek, oradaki havayı solumak benim için önemli. Yani üretim sürecim çekim aşamasında başlıyor. Daha sonra atölyeme döndüğümde çektiğim fotoğraflardan kolajlar yaparak eskizlerimi oluşturuyorum. Ortaya çıkan kompozisyonları yağlıboyayla yeniden yorumlayarak tuvallere aktarıyorum. Kendime özgü değişken ve deneysel bir teknik kullanmayı tercih ediyorum. Resimlerime bakılan mesafe tekniğimin algısını değiştirebiliyor. Yakından bakıldığında soyut algılanan formlar, biraz uzaklaştıkça bütünün parçası olarak fotografik keskinliklere ulaşabiliyor. Dolayısıyla resmimin aynı anda hem gerçekçi hem de soyut resme referans verdiğini söyleyebilirim.
You are reflecting the spaces into paintings with different perspectives which interests me as an architect and many colleagues just like myself. I would like to ask for those getting to know you; with what kind of technique you are producing your works? When i want to create resources for my paintings, i take photos. Spending time and breathing the air in spaces that i am willing to paint is extremely important for me. In other words, my production process begins during the shooting. When i head back to my studio, i’m creating collages from the photos i have taken and i am forming sketches from them. I prefer to use a unique technique comprised of variable and experimental elements. The distance when looking to my paintings is capable to change the perception of my technique. Forms perceived abstractly when looked closely can lead to a photographic acuity, as a part of the whole when moved away a bit. Therefore i can say that my painting give references to both realistic and abstract paintings.
Genelde endüstriyel mekânları resmettiğinizi görüyoruz, bir sebebi var mı? Evet, insanın yarattığı endüstriyel düzen ve onun karmaşası uzun bir dönem resimlerime konu oldu. Çoğunlukla terk edilmiş, boş devasa sanayi mekânlarını ele aldım çünkü küreselleşmenin endüstriyel düzen içinde yarattığı işsizlik yokluk ve çevre sorunlarını sorgulamak istedim. Merkezim çevreye odaklıydı, dolayısıyla mekân olgusundan yola çıktım.
We realize that you usually paint industrial spaces. Is there a specific reason for that? Yes, the industrial system the mankind created and its complexity have been a subject in my paintings for a long period of time. Mostly, i addressed the gigantic and empty industrial spaces because i wanted to question the problems of absence, environment and the unemployment that is created by the globalization in the industrial system. My focus was environment-oriented so i started off spatial facts.
Bir önceki soru ile bağlantılı olarak işlerinizin hikâyeleri var mı? Doğal dünya ile insan elinden çıkma dünya, kültür ile teknoloji arasında gidip geliyorum. Etkilenen çevreyi görmezden gelmek benim için çok güç. Tabii bunun politik arka perdesini umursamamak ise nerdeyse imkansız. Toplumsal eşitsizliği ve sömürüyü görerek, kendi bilincimde estetize etmeye çalışıyorum. Bunun yanı sıra, modern insanın başlıca yaşadığı sorunlardan biri olan, mekanlarda hapsolmuşluk ve yalnızlık duygusunu aktarmaya çalışırken aslında bunun, ait olduğu doğaya yabancılaşmasıyla ne kadar ilgili olduğunu hatırlama ve hatırlatma ihtiyacı duyuyorum. Bunun üzerine son yıllarda doğaya yapılan tahribatlara odaklandım.
Related to the previous qustion, are there any stories behind your works? I am alternating between the natural and artifical world, between culture and technology. It’s difficult for me to ignore the affected environment. Of course, it’s almost impossible to ignore the political background of this problem. Through perceiving the social inequality and exploitation, i am trying to aestheticize them in the depths of my consciousness. Besides, while trying to express the feeling of confinement and isolation in spaces which stands for a major problem the modern man faces each day, i need to remember and evoke the fact that this problem is highly pertinent to the alienation of mankind regarding the nature. So, i focused on the destructions made to the nature in recent years.
Son dönemde doğal taş ile yaptığınız bir seri iş var. Nasıl çıktı bu fikir? Biraz bu seriden bahsedebilir misiniz? Son iki senedir, dağların insanoğlu tarafından tüketiliş biçimini ele aldığım bir seri üzerinde çalışıyorum. Bu işlerde başlıca imge olarak kazılmış dağlar, taş ve mermer ocakları var. Doğanın içinde mermer ocaklarının çıplaklığını birebir gözlemlemek bu çarpıklığın içinde organik formları görme merakımı arttırdı ve zaman içinde bu manzaraların içine bitkiler ve insan figürlerini dahil ettim. Konunun ideolojik boyutunun yanı sıra bu manzaralarda görsel bir zenginlik söz konusu... Bu imajlar beni resimsel olarak bu konuya bağlıyor
Recently, there are series of works you made with natural stones. How was the idea generated? Could you tell us a bit about this series? For the last two years, i have been working on a series focusing on the demolition ways of mountains by the humanbeing. In these works, there are excavated mountains, stones and marble quarries as primary images. Personally observing the bleakness of these marble quarries in nature, increased my curiosity to realize the organic forms within this deformation and i included plants and human figures inside these landscapes. Other than the ideological dimension of the subject, these landscapes demonstrate a visual richness... These images connect me to the subject
urcu Hanım sizi biraz tanıyabilir miyiz? Kısaca eğitimimden bahsederek başlayayım. Liseyi İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde okudum, ardından Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’nden 2002 yılında mezun oldum. Yaratmak en heyecan verici şey benim için, içinde yaşadığımız dünyayla ve kendimle ilgili alakalı bir şeyler söylemek, bir şeyler anlatma ihtiyacı duydum hep. Resim yapmak bunun için bana en iyi kanal oldu… Öğrenciliğimin son yılından itibaren, kendi çalışma alanımı kurarak, atölyemde, düzenli ve disiplinli bir şekilde sanat üretiyorum. İlk kişisel sergimi 2005 yılında açtım. O tarihten itibaren, ardı ardına gelen kişisel sergiler, karma sergiler, projelerle yurtiçi ve yurtdışında birçok yerde işlerimi sergiliyor ve izleyiciyle paylaşıyorum…
s. Burcu, could you tell us a bit about yourself? Let me start with my education. I studied high school in İstanbul Anatolian High School of Fine Arts and after that, i graduated from the Mimar Sinan University Painting Department in 2002. For me, creating is the most exciting thing. I always felt the need to say and express something about me and the world that we live in. Painting turned out to be the best medium to do this... From the first year of my education, i have been systematically producing works in a self-disciplined way after setting up my own studio. I launched my first solo exihibition in 2005. Since then, i am exhibiting my works in our country and overseas and share them with the audience along with successive solo and group exhibitions...
natura | 97
sanat | art
Tepeden Bakış, 175x250cm, tuval üzerine yağlıboya, 2015 ve teknik arayışlarıma cevap veriyor. Konunun beraberinde getirdiği görsellik, önce resimlerime geometrik ve heykelsi formlar ekledi. Daha sonra, maddeyi, malzemeyi özümseme ihtiyacı duyarak, malzemenin doğrudan kendisini kullandığım işler üretmeye başladım. Doğal taş ve mermerleri kesip, kolaj mantığıyla oluşturduğum üç boyutlu işler ortaya çıktı.
in a pictorial fashion and meet my technical quests. The visuality brought by the subject, added geometrical and sculptural forms into my paintings. Afterwards, i started to produce works where i directly used the material itself through feeling the need to absorb the object and material. Threedimensional works created with the collage mentality by cutting natural stones and marbles have been arisen.
Sanki iki boyutlu işlerinizi üç boyutluya aktarmış gibisiniz, yanılıyor muyum? Evet, kesinlikle, bunlar tamamen kendi resimsel üslubumdan yola çıkarak oluşturdum işler oldu, hatta bazılarına boyayla müdahale ederek, resimsel dilini güçlendirdim.
It seems like you transferred your two-dimensional works into threedimensional ones. Am i wrong? No, you’re absolutely right. These works are entirely composed based on my own pictorial style. As a matter of fact, i strengthened the pictorial language through interfering in some of them with paints.
Özellikle hangi doğal taşı kullanmayı tercih ediyorsunuz? Nereden temin ediyorsunuz? Öncelikle yaptığım eskiz için hangi renklerde taşların olması gerektiğine karar veriyorum. İstanbul ve çevresindeki mermercilerin birçoğunu geze-
Which natural stone do you prefer to use in particular? From where do you provide it? First of all, i decide the colors of the stones for my sketches. I am collecting these stones by visiting many marble manufacturers in İstanbul and
natura | 98
sanat | art
Bakış, 2014, mermer rölyef,220x165cm
natura | 99
sanat | art
Carrara, 2014, mermer rรถlyef, 110x135cm,
natura | 100
sanat | art
Dönüşüm alanı, 160x240cm, tuval üzerine yağlı boya, 2015 rek bu taşları topluyorum. Seçtiğim taşların çoğu mermer oluyor, bazen granit, traverten gibi başka doğal taşlar da işime dahil olabiliyor. Mümkün olduğunca, bu bölgelerde bulduğum atık taşları kullanmaya çalışıyorum.
around. Most of the stones i chose generally happens to be marble. Sometimes, different natural stones like granite and travertine can be involved in my works. I try to use the waste stones in these regions as much as possible.
Taş ile çalışmanın zorlukları var mı? Varsa nasıl başa çıktınız zorluklar ile? Taş ağır ve zor bir malzeme fakat çok keyifli, sıcak bir enerjisi var. Öte yandan benim için farklı bir disiplinde iş üretiyor olmak da heyecan verici. Atölyem bir heykel atölyesinin donanımına şu an için sahip değil. Dolayısıyla eskizlerimi belirleyip, sanayi atölyelerinde üretimimi gerçekleştiriyorum. Bu ortamların ve malzemenin getirdiği şartlar çok sağlıklı değil elbette, taş tozları, polyester kokuları içinde bir üretim süreci söz konusu... Maskeler, gözlükler takarak, kendimi olabildiğince korumaya çalışıyorum.
Are there any difficulties in working with stone? If any, how did you overcome these challenges? Stone is a heavy and difficult material yet it’s really fun and it has a warm energy. On the other hand, it’s also thrilling for me to produce works in a different discipline. Currently, my studio does not have the equipment of a sculpture studio. So, i am producing in the art studios after specifying my sketches. The conditions these spaces and materials bring to the table are not really healthy of course. It’s a matter of producing within stone dusts and polyester smells... I try to protect myself as far as possible by wearing masks and glasses.
Eserleriniz genelde nerelerde sergileniyor şu anda? Beni şu an x-is t Ga ler i temsil ediyor. Ga ler imin işbir liği ile oluş an, yakın t ar ihte Tay van ve Çin’de gerçekleşecek olan kişisel sergime ha zır lanıyorum. Önümüzdeki yıl ise Nisan’da x-is t ’in mekânında kişisel sergim olac ak. Bunun yanı sıra kat ıldığ ım kar ma sergiler ve fuar lar var. Heyec anlı, yoğun, keyifli bir ç alışma süreci içindeyim.
Currently, where does your works get exhibited in general? Right now the x-ist gallery is representing me. I’m getting ready for my solo exhibition created with the cooperation of my gallery which will take place soon in Taiwan and China. As for the next year, i will have a solo exhibition in April at the space of x-ist. In addition to this, there are group exhibitions and fairs i’m participating in. I’m in an existing, intense and pleasant working process.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.
Thank you for all the information.
natura | 101
sanat | art
kalanlar, 2015, mermer rรถlyef, 110x90cm
natura | 102
sanat | art
DARZANÀ: İKİ TERSANE, BİR VASITA DARZANA: TWO SHIPYARDS, ONE MEDIUM Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
Venedik Bienali 15 . Ulusla ra ra sı Mima rlık Sergisi Türkiye Pav yonu’nda , küratörler Feride Çiçekoğlu, M ehmet Küt ükçüoğlu ve Er t uğ Uç a r önderliğindeki Hüner Aldemir, Ca ner Bilgin, Ha nde Ciğerli, Gökçen Erk ılıç , Na zlı Tümerdem ve Yiğit Yalgın’da n oluş a n proje ekibinin, Cemal Emden ile Na mık Erkal’ın küratör yel işbirliğiyle şekillendirece ği Da r za nà ba şlıklı proje yer alac a k . Developed t hrough t he curatorial colla borat ions of Cemal Emden a nd Na mık Erkal wit h t he tea m composed of Hüner Aldemir, Ca ner Bilgin, Ha nde Ciğerli, Gökçen Erkılıç , Na zlı Tümerdem a nd Yiğit Yalgın led by t he c urator s Feride Çiçekoğlu, M ehmet Küt ükçüoğlu a nd Er t uğ Uç a r, t he projec t ent it led Da r za nà will t a ke place in t he Pavilion of Turkey at t he 15t h Internat ional A rc hitec t ure E xhibit ion, t he Biennale of Venice .
natura | 104
sanat | art
İSTANBUL KÜLTÜR SANAT VAKFI’NIN GIRIŞIMI VE 21 DESTEKÇININ KATKILARIYLA TÜRKIYE, 2014 YILINDAN ITIBAREN VENEDIK BIENALI’NDE UZUN SÜRELI BIR MEKÂNA SAHIP OLDU. YIRMI YILLIĞINA ÜLKEMIZE TAHSIS EDILEN BU MEKÂN SAYESINDE TÜRKIYE PAVYONU, 2014 YILINDA ILK KEZ VENEDIK BIENALI ULUSLARARASI MIMARLIK SERGISI’NDE YER ALDI VE ILK KATILIM ÇOK SES GETIRDI. DÜNYANIN ÖNEMLI MIMARLIK ETKINLIKLERINDEN SAYILAN VENEDIK BIENALI ULUSLARARASI MIMARLIK SERGISININ 15’INCISI, ALEJANDRO ARAVENA KÜRATÖRLÜĞÜNDE “CEPHEDEN BILDIRMEK” (REPORTING FROM THE FRONT) TEMASI ILE 28 MAYIS - 27 KASIM 2016 TARIHLERI ARASINDA GERÇEKLEŞTIRILECEK. TÜRKIYE PAVYONU ADINA KATILACAK PROJE GEÇTIĞIMIZ GÜNLERDE SEÇILDI. İSTANBUL VE VENEDIK TERSANELERI ARASINDA BIR BAĞ KURAN PROJE BAŞLIĞINI, AKDENIZ’E ÖZGÜ MELEZ BIR SÖZCÜK OLAN DARZANÀ’DAN ALIYOR. İKI ŞEHRIN ORTAK NOKTALARI ÜZERINDEN “SU”YA BIR SINIR ÇEKILEMEYECEĞINI ANLATMAYA ÇALIŞAN TÜRKIYE PAVYONU’NUN HIKAYESINI KÜRATÖRLERI FERIDE ÇIÇEKOĞLU, MEHMET KÜTÜKÇÜOĞLU VE ERTUĞ UÇAR’DAN DINLEDIK: ALONG WITH THE UNDERTAKING OF ISTANBUL FOUNDATION FOR CULTURE AND ARTS AND CONTRIBUTIONS OF 21 SPONSORS, TURKEY OBTAINED A LONG-TERM VENUE IN THE VENICE BIENNALE BEGINNING FROM 2014. OWING TO THE VENUE ALLOTTED FOR OUR COUNTRY FOR TWENTY YEARS, THE PAVILION OF TURKEY TOOK ITS PLACE AT THE INTERNATIONAL ART EXHIBITION, THE VENICE BIENNALE FOR THE FIRST TIME IN 2014 AND MADE A GREAT IMPACT. CONSIDERED AS ONE OF THE MOST IMPORTANT ARCHITECTURE EVENTS OF THE WORLD, THE 15TH VENICE BIENNALE, INTERNATIONAL EXHIBITION OF ARCHITECTURE WHICH IS CURATED BY ALEJANDRO ARAVENA, WILL TAKE PLACE WITH THE THEME “REPORTING FROM THE FRONT” BETWEEN MAY 28 – NOVEMBER 27. THE PARTICIPATING PROJECT ON BEHALF OF THE PAVILION OF TURKEY HAS BEEN ASSIGNED IN THE PREVIOUS DAYS. ESTABLISHING A BOND BETWEEN THE SHIPYARDS LOCATED IN ISTANBUL AND VENICE, THE TITLE OF THE PROJECT IS NAMED AFTER “DARZANÀ”, A HYBRID WORD PECULIAR TO THE MEDITERRANEAN REGION. THE PAVILION OF TURKEY TRIES TO EXPRESS THAT IT’S NOT POSSIBLE TO DEMARCATE ‘WATER’ THROUGH THE COMMON GROUNDS OF THE TWO CITIES. WE LISTENED ITS STORY FROM THE CURATORS FERIDE ÇIÇEKOĞLU, MEHMET KÜTÜKÇÜOĞLU AND ERTUĞ UÇAR:
“TEKNESIZ TOPLUMLARDA HAYALLER KURUR” FOUCAULT “IN CIVILIZATIONS WITHOUT SHIPS, DREAMS DRY UP” FOUCAULT
V
enedik ve İstanbul tersaneleri arasında bağ kuran bir projeniz var. Öyküsünü biraz dinleyebilir miyiz? Projemizin hikayesi İstanbul’da ba şlayıp Venedik’e uzanacak ve tekrar İstanbul’da sürecek. Bu hayalle yola çıktık. İstanbul ve Venedik’in geçmişte Akdeniz’in ikiz limanları olmasından esinlendik. Venedik Bienali dünyanın ilk bienali ve yakla şık yüz yıldır eski Venedik tersanelerinin restore edilmiş binalarında yapılıyor. Haliç kıyısındaki, bir süredir terk edilmiş ve harap haldeki Ta ş Kızak ve Cami altı tersaneleri ile Venedik arasında bir köprü, bir tecrübe aktarımı, deyim yerindeyse bir “mütekabiliyet” yani bir haberleşme, ya zışma, karşılıklı etkileşim kurulabilir mi diye düşündük ve bir tersaneden öbürüne bir tür mektup yollamaya karar verdik. Bu alıştığımız tarzda bir mektup değil, bir kadırga. Buradaki tersanede terk edilmiş malzeme ile inşa edilecek son bir tekne. Buna “ba ştarda” dedik, çünkü kadırgadan kalyona geçiş dönemindeki melez vasıtaya verilen isim bu. Son bir tekne yapılacak burada, Venedik’e hikayeler ta şıyacak. Sonra da umuyoruz ki, oradan derlediği hikayelerle buraya geri gelecek, İstanbul’a hediye edilecek.
Y
our project sets a bound between the shipyards of Venice and Istanbul. Could you tell us the story? The story of our project starts in Istanbul. It will reach out to Venice and continue in Istanbul back again. We have started out with this dream. We have been inspired by Istanbul and Venice being the twin harbors in the past. The Venice Biennale is the first biennale of the world and it takes place in the renovated buildings of old Venetian shipyards for about hundred years. We thought if it was possible to form a bridge, a share of experience, so to say a “mutualism” that designates communication, correspondance and mutual interaction between the abandoned and desolated Taşkızak and Camialtı shipyards and Venice. Therefore we decided to send a letter from one shipyard to another. It’s not a letter that we are used to, it’s a galiot. It’s the last ship that is going to be built with the abandoned materials in the shipyard. We called this “bastarda” (a large ship) because it’s the name given to the hybrid medium in the transitional period proceeding from galiot to galley. A final boat will be built here to carry stories to Venice. Hopefully it will come back here along with the compiled stories and present itself to Istanbul.
natura | 105
sanat | art
Darzanà bir zamanlar Akdeniz’in ikiz limanları olan tersane kentleri Venedik ve İstanbul arasında bir köprü kurmak ve iki kentin ortak kültürel mirasını vurgulayarak bunun dil ve mimarideki izlerini gelecek hayallerine yansıtmak için biçimleniyor. Projenin adı olan Darzanà, Türkçede “tersane” ve İtalyancada aynı anlama gelen “arsenale” sözcükleriyle ortak kökenden geliyor. Türkiye Pavyonu, bienalin ana mekânlarından Arsenale’deki Sala d’Armi binasında bulunuyor. Darzanà is formed to build a bridge between Venice and Istanbul that once were twin ports of Mediterranean Region and to reflect the traces of language and architecture into future dreams through emphasizing the mutual cultural heritage of the two cities. The title of the project Darzanà is originated from the mutual root of words indicating ‘tersane’ in Turkish and ‘arsenale’ in Italian, which also has the same meaning. The Pavilion of Turkey is situated at the Sala d’Armi building in Arsenale, one of the main spaces of the biennale. Darzanà ile anlatılmak istenen nedir? Darzanà, kökeni Arapça olan bir kelime. “Dara’s-sina’a” (sanayi yeri) tabirinden menkul. Hem Türkçedeki “tersane” hem de İtalyancadaki “arsenale” sözcükleri “darzanà”nın değişmiş halleri. Dildeki bu ortaklığı İstanbul ve Venedik tersaneleri arasındaki “mütekabiliyet” için bir çıkış noktası olarak kullanmak istedik. Bir zamanlar benzer büyüklükteki nüfuslara ve faal tersanelere sahip bu iki liman kenti şimdi bambaşka noktalara savrulmuş haldeler. Venedik tarihi dokusunu iyi korumuş, önde gelen sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan, buna karşılık dışarı göç veren ve nüfusu azalan bir şehir. İstanbul ise malum, tarihi dokusunu ve mimari mirasını paramparça ediyor, aldığı sürekli
natura | 106
What does the word “Darzanà” try to narrate? Darzana is a word originated from the Arabic language. It’s derived from “Dara’s-sina’a” meaning “an industry site”. It’s the transformed state of the words “tersane” (shipyard) in Turkish and “arsenale” in Italian. We wanted to use this common ground as a starting point for the “mutualism” between the shipyards of Istanbul and Venice. These two ports that once had similar population densities and active shipyards are now scattered around disparate locations. Venice is a well-preserved historical city that hosts prominent art events though it has a declining population and an emigration problem. As for Istanbul, it’s needless to say that it tears its historical fabric and architectural
sanat | art göç ve kontrolsüz yapıla şma heritage to shreds and constant “KÜLTÜRE EV SAHIPLIĞI YAPMA şehr i ezip geçiyor. Fakat yine allowance of immigrants and unKONUSUNDA İSTANBUL, VENEDIK’IN GEÇMIŞ de bir ar zu nesnesi, var ılmak restrained housing sweeps over TECRÜBESINDEN, BIENAL DIŞINDA ÖLÜ ALAN is tenen yer olmayı sürdürüthe city. But it still maintains being OLAN VENEDIK TERSANESI ISE ŞEHRI IÇINE yor, her da im c anlı, insanlar ALMA KONUSUNDA İSTANBUL’UN MUHTEMEL an object of desire and an appeTECRÜBESINDEN YARARLANABILIR MI?” şikayet et se de nüfus her da im aling destination. It’s constantly ar t ıyor. Farklı nok t a lara süalive and even though people “CAN ISTANBUL BENEFIT FROM THE PAST EXPERIENCES rüklenen bu iki ter sanenin bircomplain, the population keeps OF VENICE ON HOSTING CULTURES? CAN THE bir ler inden öğrenecekler i ne increasing. What can these two SHIPYARD OF VENICE THAT HAPPENS TO BE A DEAD olabilir? Bu t ar t ışma mimar lık shipyards that drifted away to difSPACE EXCEPT FOR THE BIENNALE, MAKE USE OF THE a lanında dünyada gündemde ferent places possibly learn from PROBABLE EXPERIENCE OF ISTANBUL TO EMBODY THE olan konulara ış ık tut abilir mi? each other? Can this discussion WHOLE CITY?” Kültüre ev sahipliği yapma ko shed light on current topics of the nusunda İs t anbul, Venedik’in world? Can Istanbul benefit from geçmiş tecrübesinden, Biena l the past experiences of Venice on dışında ölü a lan olan Venedik hosting cultures? Can the shipyard ter sanesi ise şehr i içine a lma konusunda İs t anbul’un muhtemel of Venice that happens to be a dead space except for the biennale, tecrübesinden yarar lanabilir mi? Dar zanà ile anlatmak is tedikmake use of the probable experience of Istanbul to embody the whole ler imiz, daha doğrusu sor mak is tedikler imiz bunlar. Bu yılki city? These are what we are trying to narrate or rather to question Venedik Mimar lık Biena linin şemsiye tema sı “cepheden bildirthrough Darzana. As you know, the sub-theme for this year’s Venice mek” biliyor sunuz. Biz de iki şehr in ter saneler ini bir “cephe” Biennale of Architecture is “Reporting from the Front”. Therefore we olarak ele a ldık. embraced the shipyards of the two cities as a “front”. Önceki sorunun bir devamı olarak İstanbul ve Venedik şehirlerinin ortak bir özelliği olabilecek tersaneler bağlamında “Architectura Franca” ile anlatılmak istenen yapı tipleri nelerdir? Ve n e d i k ve İs t a n b u l t e r s a n e l e r i n i n o r t a k n ü ve s i, h e r i k i s i n d e g ö r d üğ ü m ü z t e m e l ya p ı b i r i m i, O s m a n l ı c a d a “ç e ş m”, Tü r kç e d e “g öz”, İ t a l ya n c a d a “vo l t i” d e n e n, b oy u t l a r ı g e m i b oy u t u n d a n ç ı k m ı ş, ya k l a ş ı k 10 -12 m e t r e g e n i ş l i k t e ve 5 0 m e t r e uzunlukta, ahşap maka slarla ör tülü bir birim. Bu birimler iht i ya c a g ö r e ya n ya n a e k l e n e b i l i yo r, k i m i g e m i i n ş a at ö l ye s i , k i m i d e p o o l a r a k ku l l a n ı l a b i l i yo r. Te k n o l o j i d e ğ i ş t i kç e, m e s e l a k a l yo n d a n k a d ı rg aya , ya n i kü r e k t e n ye l ke n e ve ya d a h a s o n r a m ot o r g ü c ü n e g e ç i l i r ke n b i n a f o r m u d a d ö n ü ş e b i l i yo r. İh t i ya c a g ö r e e k l e n e b i l e n m o d ü l e r ya p ı s ı ve t e k n o l o j i y l e b i rl i k t e d e ğ i ş e b i l m e s i y l e e s n e k b i r m i m a r l ı k a n l ay ı ş ı n ı n i f a d e s i . Ve n e d i k ve İs t a n b u l t e r s a n e l e r i n i b i r a r aya g e t i r m e f i k r i b u o r t a k m o d ü l d e n k ay n a k l a n d ı.
As a follow-up question, what are the structural types pointed out with “Architectura Franca” within the context of shipyards that have the potential to be a common characteristic for Istanbul and Venice? The mutual core of the shipyards of Venice and Istanbul is the fundamental structure unit that we see in both of them. It’s originated from “çeşm” in the Ottoman Turkish, “göz” in Turkish and “volti” in Italian. The size of the unit is emanated from the scale of a ship that is approximately 10-12m wide and 50m long, covered up with wooden scissors. These units can be juxtaposed and can be used as a shipbuilding plant or a warehouse. As technology advances, the form of structures can also be transformed while transitioning from galley to galleon, paddle to sail and engine power later on. It’s an expression of a flexible understanding of architecture along with its modular structure that is addible depending on the need and its variability in tandem with technology. The idea to assemble the shipyards of Venice and Istanbul is manifested from this mutual module.
Proje üretimi nasıl gerçekleştirilecek? Baştardanın üretimi şu anda devam ediyor. Atık malzemeden bir tür kadırga inşa ediliyor. Bu kadırga parçalara ayrılıp Venedik’e doğru yola çıkacak ve orada yeniden birleştirilecek. Sürecin hikayesini anlatan hareketli görüntüler ve tersanenin bugünkü halini gösteren Cemal Emden fotoğrafları eşliğinde Venedik’te sergilenecek. Buradaki tersane gözü Venedik’teki ev sahibi sergi mekanına İstanbul’dan hikayeler taşıyacak. Kasım 2016’ya kadar orada sergilendikten sonra, oradan hikayeler derlemiş olarak buraya geri dönecek ve umuyoruz ki burada, Haliç kıyısında denizi seyretmeyi ve İstanbullulara geçirdiği maceraları anlatmaya devam edecek.
How will the project production be implemented? The production of Ba ştarda currently continues. Some sor t of a galleon is being constructed from waste materials. This galleon will be demounted and head out to Venice and will be recombined. Along with the videos narrating the stor y of the process and photographs of Cemal Emden demonstrating the present condition of the shipyard, the galleon will be exhibited in Venice. It will be displayed until November 2016 and come back here with compiled stories and hopefully it will continue to watch the scener y near the coast of the Golden Horn and share the adventures with the Istanbulites.
natura | 107
sanat | art
“SUYA SINIR ÇEKILEMEZ, SÖZCÜKLER ARASINA TEL ÖRGÜ GERILEMEZ... BUGÜNKÜ ÇATIŞMA VE CEPHELEŞME ORTAMINDA, HEM TÜRKİYE’YE HEM DE AVRUPA’YA HATIRLATMAK ISTEDIĞIMIZ TEMA BUDUR” “IT’S NOT POSSIBLE TO DEMARCATE WATER AND PUT A FENCE BETWEEN WORDS...IN THE CURRENT ATMOSPHERE SURROUNDED BY CONFLICTS AND CONFRONTATIONS, THIS IS THE THEME WE LIKE TO RECAPTURE FOR BOTH TURKEY AND EUROPE.” Proje ile verilmek istenen mesaj Türkiye’ye katkısı bağlamında kısa bir cümle ile özetleyecek olursak… Hangi cümle olurdu? Suya sınır çekilemez, sözcükler arasına tel örgü gerilemez... Bugünkü çatışma ve cepheleşme ortamında, hem Türkiye’ye hem de Avrupa’ya hatırlatmak istediğimiz tema budur. Katkısı olur, olmaz, onu bilemeyiz ama niyetimiz budur. Sözcüklerde ve mimari formlarda seçtiğimiz melezlik kavramıyla, cepheleri eşiklere ve uzlaşma alanlarına çevirme hayalimizi dile getiriyoruz. Projemizi günlük ve gündelik politikanın sınırları dışına çekmek istiyoruz. Foucault’dan alıntıyla bitirelim: “Teknesiz toplumlarda hayaller kurur,” diyor. Bizim teknemiz Venedik ile İstanbul arasında hayal kurdurmayı amaçlıyor.
To sum up the message given through the project within the context of its contribution to Turkey, what sentence would you prefer to use? It’s not possible to demarcate water and put a fence between words... In the current atmosphere surrounded by conflicts and confrontations, this is the theme we like to recapture for both Turkey and Europe. We can’t be sure if it will contribute or not but this is our primary intention. Through the notion of hybridity which we chose through words and architectural forms, we are uttering our dream to turn “fronts” into “sides” and into a field of reconciliation. Let’s conclude the topic with a quote from Foucault: “In civilizations without ships, dreams dry up”. Our ship is aiming to make you dream betwen Venice and Istanbul.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.
Thank you for all the information you have shared.
natura | 108
sektörden | sectoral news
Desen İkizleme (Book M atch)
Bülent Tatlıcan
D
N
Doğal taşlar oluşum şekline ve içinde bulundurduğu minerallere göre farklı yapılara desenlere ve renklere sahiplerdir.
Natural stones have various structures, patterns and colors depending on their formation and the minerals they contain.
Doğal taş sektörü de bu farklılıklardan yola çıkarak doğal taşlara yeni yüzler kazandırmaya devam etmektedir. Bu yeni yüzlere bir örnek de “desen “ikizleme”dir (bookmatch).
Based on these differences, the natural stone industry continues to bring in new faces to natural stones. “Bookmatch” is one of the examples to these new faces.
Desen ikizleme ile üretilen doğal taşlar aslında yeni bir doğal taş değildir. Bunlar eskiden beri üretilen doğal taş türünün işleme yönteminde yapılan değişiklikle ortaya çıkan farklı görüntülerdir.
Natural stones produced through bookmatching are in fact not new. These are the new appearances generated by an alteration made in the method of stone dressing.
Doğal taştan desen ikizleme yapmak için katrakta kesilen iki plaka alınır. Daha önceden ön yönleri cilalanırken, bu yöntemde plakaların birbirlerine bakan yüzleri cilalanır.
In order to perform bookmatching on natural stones, two gang sawn stones should be obtained. Following the polishing made for the face plates, the opposed plates are polished in this method.
Bu sayede ikiz desenler elde edilir. Yan yana döşendiğince bu ikiz desenler kla sik desenler in dışında çok farklı görüntüler or t aya çıkar t ır.
In this way, twin patterns are obtained. When laid down side by side, these twin patterns reveal very distinctive appearances compared to classical patterns.
oğal taşlar milyonlarca yıl içince farklı doğal süreçler geçirerek oluşurlar. Bazı kayaçlar magmatik kaynaklı olarak ısı etkisi ile oluşurken, bazıları yeraltından çıkan sıcak sularda bulunan CACO3 ın çökelmesiyle meydana gelir. Yer kabuğunun belirli kesimlerinde sıcaklık ve basınç gibi fiziksel etkiler altında bulunan taşlar ise yapısal, dokusal ve mineralojik yönden değişime uğrar ve başkalaşır.
natura | 110
atural stones are formed by having different natural periods among millions of years. Some of the rocks are formed through magmatic-based heat effect and some of them consist of the precipitation of CaCO3 found in hot waters coming from the underground. As for the stones in certain parts of the earth crust that are under physical effects such as heat and pressure, they get transformed and metamorphosed in terms of textures and mineralogy.
sektรถrden | sectoral news
natura | 111
sektörden | sectoral news
DOĞAL TAŞ SEKTÖRÜNDE 35. YILINI KUTLAYAN HÜROK MERMER’İN HİKAYESİNİ BAŞKAN HÜSNÜ OLÇAR’DAN DİNLEDİK WE LISTENED THE STORY BEHIND HUROK MARBLE CELEBRATING ITS 35TH ANNIVERSARY IN THE NATURAL STONE INDUSTRY FROM THE CHAIRMAN HUSNU OLCAR
Bülent Tatlıcan
H
üsnü Bey, Hürok firmasının sektördeki yolculuğunu anlatır mısınız? Doğal ta ş sektöründe ticari hayatımıza 1981 yılında Kütahya’da küçük bir atölye kurarak ba şladık. O zamanlar dışarıdan aldığımız blok mermerleri işleyip piyasaya veriyorduk. Gelen talepler doğrultusunda, disiplinli çalışmamız ve sektörü doğru analiz ederek bugünlere geldik. Ve bugün sektörde 35. yılımızı kutluyoruz. Hurok Marble olarak mermer üretimini Kütahya’da 20 bin metrekarelik kapalı ve 80 bin metrekarelik açık alan toplam 10 0 bin metrekareye sahip fabrikamızda ve 10 mermer ocağında ürettiğimiz 10 0’den fazla plaka çeşidiyle Amerika başta olmak üzere 43 ülkeye ihracat yapıyoruz. Amerika’ya ihracat yaparken Türk mermerine yoğun ilgi, talep olduğunu ve Amerikan ya şam tarzında mermerin önemli bir tercih sebebi olduğunu gördük. Bunun üzerine 20 05 yılında Miami’de Atlantic Stone Source adıyla yakla şık 6 bin metrekarelik kapalı natura | 112
M
r. Hüsnü, could you tell us the journey of the Hurok company in the industry? We have started our business life in the natural stone industry in 1981 by setting up a little studio in Kütahya. Back then, we used to process imported marbles and supply to the market. In line with the demands coming from the sector, we have reached to this point through well-disciplined works and the precise analysis of the industry. Today we are celebrating our 35th anniversary in the industry. As Hurok Marble, we are exporting to 43 countries with the US being in the first place along with over 100 types of plates produced in 10 marble quarries and our plant in Kütahya, spreading over a total of 100 thousand sqm with 20 thousand sqm of indoor space and 80 thousand sqm of open space. While exporting to the US, we realized that there is a huge interest and demand for the Turkish marble and marble is a significant reason for preference in the American lifestyle. Therefore, we started to provide service through launching a showroom in 2005 in Miami along with the name Atlantic Stone Source
sektörden | sectoral news alanı olan showroom açarak hizmet vermeye ba şladık. Öte yandan gelişen teknolojiyi yakından takip ederek üretim standar tlarını sürekli yüksek tutuyoruz. Sektörün yenilikçi beklentilerini, ürün yapısını ve hizmet kalitesini tüketici odaklı üretim anlayışımızla gerçekleştiriyoruz.
that holds approximately 6 thousand sqm of indoor space. Moreover, we are keeping up the production standarts by following advancing technologies closely. We are realizing the innovative expectations the industry, production structure and the quality of service through our consumerwise production concept.
Günümüzde mermer üretiminde ve kullanıcıya ulaştırılmasında yaşadığınız zorluklar nelerdir? Tüm sektörlerde olduğu gibi doğal ta ş sektöründe de müşteriye kaliteli ve ucuz ürün sunmak en önemli amacımız. Ancak doğal ta ş sektöründeki vergi oranları diğer sektörlere göre oldukça yüksek ve bunun yanı sıra ek bedel ödemelerinin olması mermercilikte sıkıntı yaratıyor. Diğer yandan mermer üreticilerinin yol ve enerji altyapı problemlerinin çözülmesi gerekli. Enerjiyi yoğun kullanan bir sektör olan mermercilik sektörüne ucuz elektrik sağlanabilmesi çok önemli. Ayrıca mazot ve benzin maliyetlerinin de yüksek olması rekabet şansını iyice düşürmekte. Mermercilik sektöründe ya şanan bu sıkıntılar da doğal olarak kullanıcıya ula şmada mali açıdan sıkıntı yaratıyor.
What are the difficulties you face in today’s marble production and its transportation to the user? Just like in any other industr y, our primar y goal is to present qualified and affordable products to the customers in the natural stone industr y. However, when compared to the other industries, the tax rates in the natural stone industr y are considerably high and they cause trouble in the marble industr y because of the additional payments. On the other hand, the problems of transpor tation and energy infrastructures of marble manufacturers need to be solved. Besides, the high costs of diesel and gas decrease the potential of competition. These difficulties experienced in the marble industr y naturally create financial problems in terms of transpor tation to the user.
İstanbul’da yeni bir showroom açtınız. Bundan beklentileriniz nedir? Bu yıla kadar Hürok Mermer olarak ürettiğimiz mermerin yüzde 95’ini ihraç, yüzde 5’ini iç piyasaya veriyorduk. Ancak 2016 yılı itibariyle iç piyasadan gelen yoğun talep üzerine İstanbul Çekmeköy’de 5 bin metrekarelik kapalı ve açık alanı bulunan yeni showroom ve depomuzu açarak hizmet vermeye ba şladık. İnşaat sektörünün en hızlı geliştiği kentlerin ba şında gelen İstanbul, iç piyasaya yönelmek için iyi bir ba şlangıç. Amacımız dış piyasada oldukça rağbet gören ürünlerimizi iç piyasayla da buluşturmak. Bu buluşmayı sağlamak için hem insan kaynaklarına hem de fiziki koşullarımıza yatırım yaparak müşterilerimize satın alma sürecinde en iyi hizmeti vermeyi hedefliyoruz. Bu nedenle en başta İstanbul Çekmeköy’deki showroom olmak üzere Kütahya’daki fabrikamızda da geniş pazarlama ağı
You have launched a new showroom in İstanbul. What are your expectations from this? Until this year, we used to export 95% of the marble we produce and release 5% to the domestic market as Hurok Marble. However by the year 2016, upon the heavy demands coming from the domestic market, we started to provide service in Çekmeköy, İstanbul along with opening our new showroom and warehouse spreading over 5 thousand sqm of indoor and open space. Being one of the leading cities where the construction industry rapidly grows, İstanbul is a solid start for heading towards the domestic market. Our aim is representing the products in demand for the foreign market to the domestic market. To ensure this encounter, we are focusing on providing the best service to our customers in the buying process through investing in both human resources and physical conditions. For this reason, we are representing beige marble, tra-
natura | 113
sektörden | sectoral news
oluşturarak bej mermer, traver ten ve onyx ürün gruplarının yanı sıra Silver Koleksiyonu’nda yer alan Silver Fantasy, Silver, Silver Belinda, Silver Grey, Silver French Pattern ürün çeşitlerini doğal ta ş kullanıcılarıyla buluşturuyoruz. Ayrıca iç ve dış dekorasyonda kullanılan, Beige Koleksiyonu içerisinde yer alan Snow White, Botticino, Naturella, Crema Nouva Select, Crema Nouva, Crema Fantasy, Beige French Pattern, Marble Slabs ve Traver tine Koleksiyonu’nda ise Peach Blend, Scabas, Antique Blend, Traver tine French Pattern, Traver tine Slabs, Tumbled Sets, Pool Coping, Mouldings, Mosaics, Tumbled gibi çok özel ürün yelpazesini sektörün beğenisine sunuyoruz.
vertine and onyx group products and Silver Fantasy, Silver, Silver Belinda, Silver Grey, Silver French Pattern products included in the Silver Collection to the natural stone users through implementing a wide marketing network, especially in the showroom located in Çekmeköy, İstanbul and the plant in Kütahya. Also, we are offering a very special product line for the industry, consisting of Snow White, Botticino, Naturella, Crema Nouva Select, Crema Nouva, Crema Fantasy, Beige French Pattern, Marble Slabs in the Beige Collection and Peach Blend, Scabas, Antique Blend, Travertine French Pattern, Travertine Slabs, Tumbled Sets, Pool Coping, Mouldings, Mosaics and Tumbled pertaining to the Travertine Collection.
Projesi için doğal taş kullanacak olan bir mimar ya da müteahhit doğal taş seçimini nasıl yapmalı? Neler tavsiye edersiniz? Aslına bakarsanız, geçmişte çok rağbet gören ve kullanılan mermer ülkemizde yeniden keşfediliyor. Osmanlı’ya baktığımızda tüm medreseler, hanlar, hamamlar ve camiler mermer ağırlıklıdır. Bunun sebebi de pek tabii ba şka alternatif olmaması diyebiliriz. Gelişen teknoloji dekorasyonda kullanılacak yeni malzemeleri beraberinde getirdi. Uzun yıllar bunları kullandık ve kullanmaya devam ediyoruz. Ama aynı gelişen teknoloji ve bu teknolojinin yarattığı etkiler bugün yeniden doğal olana geri dönme ihtiyacını beraberinde getirdi. Çünkü doğal olan sağlıklı, çünkü doğal olan dayanıklı ve çok daha estetik. Nitekim günümüzde gelişen inşaat sektörü de doğal taşı ve mermeri daha fazla kullanmaya ba şladı. Zira doğala olan talep de her geçen gün ar tıyor. Tüm bunları yanında bir gerçek de var ki mekân tasarımlarında kullanılan doğal ta şlar ve mermer oluşturmak istediğiniz etki, vermek istenen duygu açışından bamba şka bir yer kaplıyor. Son olarak şu uyarıyı yapmadan geçemeyeceğim: Her doğal ta ş denilen ta ş doğal olmuyor. Buna dikkat etmek lazım. En güzeli en az işlenmiş, en az müdahale görmüş ta şlara dikkat etmek gerekiyor. Bunu mimarlarımız ve müteahhitlerimiz zaten bilir ama tüketiciye iyi aktarmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
How should architec ts or engineers make their choice of natural stones for a projec t embodying natural s t o n e s? As a matter of fact, marble used to be in great demand in the past yet, it’s being rediscovered in our countr y. When we look at the Ottoman Empire, all the madrasahs, inns, bathhouses and mosques are mainly constructed with marble. This is cer tainly because there were not many alternatives. The advancing technologies brought new materials to be used in decoration. We used these for many years and still continue to use them. Still, the same advancing technologies and the impact they made, caused the need to get back to the natural. Because the natural is healthy, durable and much more aesthetical. In fact, the developing construction industr y star ted to use the natural stone and marble more frequently for the demand to the natural keeps increasing day by day. In addition to all of these, it’s a fact that the natural stones and marble used in spatial designs represent a unique field in terms of the feeling intended to be given. Finally, i need to give this warning: not ever y natural stone is natural. You have to be careful about this. You need to go for the least processed and inter fered products. Our architects and engineers are already aware of this but i think it’s impor tant to relay this information properly for the consumers.
natura | 114
proje | project
natura | 115
sektörden | sectoral news
İMİB DOĞAL TAŞIN ÖNEMİNİ VURGULAMAK, GENÇ MİMAR ADAYLARINA TANITMAK AMACIYLA DÜZENLEDİĞİ ETKİNLİKLERE AR A VERMEDEN DEVAM EDİYOR. KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ İÇ MİMARLIK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ İMİB YETKİLİLERİNDEN DOĞAL TAŞI DİNLEYİP, FİRMA ZİYARETİ İLE DOĞAL TAŞI YERİNDE TECRÜBE ETTİ IMIB CONTINUES TO ORGANIZE EVENTS TO EMPHASIZE THE IMPORTANCE OF THE NATUR AL STONE AND INTRODUCE IT TO THE YOUNG PROSPECTIVE STUDENTS OF ARCHITECTURE. STUDENTS FROM THE KEMERBURGAZ UNIVERSITY FACULTY OF INTERIOR DESIGN LISTENED ABOUT THE NATUR AL STONES FROM THE IMIB AUTHORITIES AND EXPERIENCED THE NATUR AL STONE IN SITE ALONG WITH A CORPOR ATE TR AVEL
Bülent Tatlıcan
1
O
Bu kısa eğitimde öğrencilere doğal taşların yapısı, yüzey uygulamaları ile kesme işlemlerinden bahsedildi. Mimar adayı gençlere projelerinde doğal taşı kullanırken dikkat etmeleri gereken hususlar anlatıldı. Öğrencilerin yoğun ilgisiyle karşılaşılan eğitim sırasında soru cevap şeklinde interaktif olarak devam etti. Anlatım sırasında öğrencilere hem kesme esnasında kullanılan elmas uçlar hem de yüzey işleme işlemelerinde kullanılan aparatlar gösterildi.
In this short training, the structures of natural stones, surface implementations and cutting processes are treated. The points to take into consideration when using the natural stone in their projects are explained to the young prospective students of architecture. Attracted a great deal of attention of the students, the training later continued interactively with Q&A. Both the diamond pits used during the cutting process and the equipment used in surface implementing are demonstrated for the students.
Verilen pratik ve teorik bilgilerin sonrasında etkinliğe firma ziyareti ile devam edilmesi öğrencinin bilgiyi yerinde tecrübe etmesi sağlandı. Birbirinden farklı dokularda ve desenlerdeki doğal taşlar hem öğrencilerin hem de ziyarete katılan akademisyenlerin dikkatlerine sunuldu. Ziyaret sırasında, eğitimde öğrenilen “Bookmatching” metoduyla yapılan ürünler gösterildi ve öğrenilen bilgilerin daha somutlaşması sağlandı.
Following the practical and theoretical briefings, it’s ensured that the students experiment the given information through proceeding the event with a corporate travel. Natural stones with different textures and patterns are presented to the attention of both the students and academicians attending the visit. During the visit, the products made with the “Bookmatching” method are introduced in the training and the concretization of the learned information is ensured.
İMİB önderliği ile yapılan üniversite ziyaretleri kapsamında öğrencileri bilgi sahibi oldular. Firma temsilcileri ve mimarlar genç tasarımcıların taşları tek tek incelemesine destek oldular ve öğrencilerin soruları titizlikle yanıtlandı.
As part of the campus visits led by IMIB, the students had the opportunity to obtain information and therefore it’s provided for the company representatives, architects and young designers to analyze the natural stones one by one and all the questions of the students are meticulously answered.
5 Nisan Cuma günü İMİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sayın Rüstem Çetinkaya tarafından Kemerburgaz Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü öğrencileriyle Türk doğal taşlarına ilişkin bir bilgilendirme toplantısı yapıldı. Toplantı ardından öğrencilerin öğrendiği bilgileri yerinde görmelerini desteklemek amacıyla bir firma ziyareti düzenlendi.
natura | 116
rganized by the vice chairman of the management board of IMIB, dear Rüstem Çetinkaya, a contact meeting concerning Turkish natural stones took place on April 15, Friday, along with the students from Kemerburgaz University Faculty of Interior Design. Following the meeting, a corporate travel is organized to support the students to experience the information they learned on site.
sektรถrden | sectoral news
natura | 117
proje | project
MERMER ÜRETİCİLERİ ABD PAZAR PAYLARINI ARTIRMAK İSTİYOR MARBLE MANUFACTURERS ARE WILLING TO INCREASE THEIR SHARE IN THE U.S. MARKET
Bülent Tatlıcan
K
T
“ABD pazarını yeniden kazanmak zor değil”
“It’s not difficult to retrieve the U.S. market”
uzey Amerika’nın en büyük seramik ve mermer fuarı olan Coverings 2016 Fuarı, 18 – 21 Nisan 2016 tarihleri arasında ABD’nin Chicago kentinde gerçekleşti. Başta İspanya, Türkiye, İtalya, Brezilya ve Çin’in bulunduğu 40 farklı ülkeden katılımcı firma fuarda ürünlerini Amerikalı alıcılara sundular. Fuar boyunca sergiler, konferanslar, canlı sunumlar ve tanıtım toplantıları yapıldı. Fuarı ABD dışında farklı bir çok ülkeden de mimar, müteahhit, dağıtıcı, dükkan sahibi, bireysel tüketici, yapı market zinciri sahipleri ziyaret ettiler. Bu yıl 27.’si düzenlenen Coverings Fuarı’na, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin organizasyonu altında 15. kez ülkemiz milli katılım gerçekleştirdi. Fuarda 36 firma milli katılım organizasyonunda yer alırken, ayrıca 9 İMİB URGE katılımı ve 8 de BAİB (Batı Anadolu İhracatçıları Birliği) URGE katılımı gerçekleştirildi. Düzenlenen çeşitli etkinliklerle Anadolu’da 650 çeşit mermer bulunduğunun örneklerle gösterildiği fuarda, Türkiye’nin bir mermer cenneti olduğu anlatıldı. Fuarın ilk gününde Chicago Başkonsolosumuz Sayın Umut Acar, Maden İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Sayın Eyüp Yadigâr, İstanbul Maden İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ali Kahyaoğlu fuar stantlarını ziyaret ederek katılımcı firmalarımızın düşünce ve isteklerini dinlediler.
Dünya doğal taş ihracatının yüzde 9’unun Türkiye tarafından karşılandığına dikkat çeken İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali natura | 118
he biggest ceramic and marble fair of the North America, Coverings 2016 is organized in Chicago, U.S., between April 1821. Spain, Turkey, Italy, Brazil and China being in the first place, participant companies from 40 different countries represented their products in the fair for the American buyers. Exhibitions, conferences, live presentations and introductory meetings have been taken place throughout the fair. Apart from the U.S., many architects, contractors, distributors, shop owners, individual consumers and owners of construction market chains from different countries visited the fair. Having its 27th anniversary this year, the Coverings fair held the national participation of our country for the 15th time, under the organization of Istanbul Mineral Exporters’ Association (IMIB). At the fair, 36 companies are involved in the national participation organization and also 9 IMIB URGE and 8 BAIB (Western Anatolia Exporters’ Association) URGE attendance have been taken place. Along with the various events organized, the fact that there are 650 kinds of marbles in Anatolia has been illustrated in the fair and it’s emphasized that Turkey is a paradise for marble. In the first day of the fair, our Consul General in Chicago, Dear Umut Acar, General Directorate of Mining Affairs Head of Department, Dear Eyüp Yadigar, Board Chairman of Istanbul Mineral Exporters’ Association, Dear Ali Kahyaoğlu have visited the fair booths and listened the thoughts and wishes of our participant companies.
Focusing on the fact that the 9% of the world’s natural stone exportation is covered by Turkey, the Board Chairman of IMIB, Ali Kahyaoğlu expla-
proje | project Kahyaoğlu, “Daha da önemlisi dünya mermer rezer vinin neredeyse yüzde 4 0’ı Türkiye’nin elinde bulunuyor. Bu kadar güçlü olduğumuz bir sek törde geldiğimiz nok t ayı çok yetersiz görüyoruz. Şu anda çok önemli bir jenera s yon yakaladık. Bu alanda lider olmak için önemli bir f ırsat kapımızda bekliyor. Daha çok ç alışmalıyız. Bir lik içinde olmalıyız,” dedi. Pa zar payını büyütmek, dünya sıralama sında daha üs t nok t alara gelmek için ABD’nin çok önemli olduğunun alt ını çizen Kahyaoğlu şöyle devam et ti: “Bu fuar bizim için çok önemli. Çünkü ABD, dünyada Çin’den sonraki en büyük pa zar. Mermer in anavat anı olarak bu pa zardan sadece yüzde 11 pay alıyoruz. Kanada ile birlik te ele alındığ ında katma değer i yük sek ürünler in sat ıldığ ı bir pa zar olan ABD’de bizim İt alya, Brezilya ve Çin’in önüne geçip lider liğe oynamak gibi bir hedefimiz olmalı. 20 0 8 yılına kadar ülkemizin en fa zla doğal t a ş ihrac at ı yapt ığ ı ABD pa zar ını yeniden ilk sıraya yük seltmek ve pa zardaki payımızı yüzde 20’lere çıkar tmalıyız. Bu çok zor değil. Bu ülkeye son 6 yılda mermer ihrac at ı yüzde 50 ar t t ı. Demek ki ç alışınc a oluyor. Şu anda 1.9 milyar Dolar lık doğal t a ş sat ıyoruz. 2023 hedefimiz 7.5 milyar dolar. Bunu yakalamak için kilo fiyat ını ar t ırmak, t a sar ımı öne çıkarmak zorundayız. Bu tür ürünler i de ABD pa zar ına satmak zorundayız. Dünyanın en büyük alıcısı durumunda olan ve toplam 2. 3 tr ilyon Dolar lıkithalat yapan ABD’de pa zar ında her sek tör gibi mermer de daha çok pay almalı” dedi. Fuar ın ilk günü ak şamı İMİB’in ak şam yemeği organiza s yo nu ile sek tör temsilciler inin bir araya getir ilmesi sağlandı.”
ined: “More importantly, Turkey holds almost 40% of the world’s marble reserves. We are considering the current situation inadequate for an industry that we showed significant strength. We embraced a really important generation for now. A major opportunity is waiting at the door for us to become the leader in this field. We need to work harder. We need to reunite.” Emphasizing on the fact that the U.S. market is really important to increase the market share and scale up in the world ranking, Kahyaoğlu said: “This fair is extremely important for us. Because the U.S. market is the second largest market following China. As a homeland for marbles, we are only having 11% of share from this market. We need to embrace the goal of getting ahead of Italy, Brazil and China and becoming a leader in the U.S. market where products with high added values are being sold when considered together with Canada. The U.S. market which our country had the highest export rates until 2008, needs to be placed on top and we need to increase our share in the market to nearly 20%. This is not that difficult. The marble exports pertaining to our country have been increased 50% in the last 6 years. So it means that when you work hard enough, you achieve your purpose. Currently, we are selling 1,9 billion dollars worth of natural stones. Our goal for the year 2023 is 7,5 billion dollars. In order to achieve this, we need to increase the fees per kilo and put the design forward. We should sell the products of this kind to the U.S. market. Being the biggest buyer of the world and exporting a total of 2,3 trillion dollars, the U.S. market needs to involve marble just like any other industry to be received more shares.” During the first evening of the fair, the representatives of the industry came together with a dinner organization held by IMIB.
natura | 119
İstanbul Showroom Aytar Cad. No:24 34340 Etiler T: 0 212 282 3062-63 Temmer Plaka Galeri Keçeci Piri Mh. Okmeydanı Cd. No:13 Hasköy - Beyoğlu T: 0 212 282 3062
www.temmermarble.com /temmermarble
@temmermarble