NATURA TEMMUZ - AĞUSTOS / JULY - AUGUST 2016

Page 1

İstanbul Showroom Aytar Cad. No:24 34340 Etiler T: 0 212 282 3062-63

Temmer Plaka Galeri Keçeci Piri Mh. Okmeydanı Cd. No:13 Hasköy - Beyoğlu T: 0 212 282 3062 /temmermarble @temmermarble

26

5. DOĞAL TAŞ TASARIM YARIŞMASI SONUÇLANDI / 5TH NATURAL STONE DESIGN COMPETITION IS CONCLUDED

USTA MİMAR CENGİZ BEKTAŞ İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH MASTER ARCHITECT CENGİZ BEKTAŞ

ART MIM HOTEL DESIGN GROUP’TAN ÖRNEK DOĞAL TAŞ UYGULAMALARI / GOOD NATURAL STONE IMPLEMENTATIONS BY ART MIM HOTEL DESIGN GROUP

TABANLIOĞLU MİMARLIK’TAN MARAKEŞ’TE KÜLTÜR MERKEZİ / CULTURAL CENTER IN MARRAKECH BY TABANLIOGLU ARCHITECTS

ATÖLYE 2A’NIN BAŞARILI İÇ MEKAN TASARIMLARI / SUCCESSFUL INTERIOR DESIGNS OF ATELIER 2A

www.temmermarble.com TEMMUZ-AĞUSTOS 2016 / JULY-AUGUST 2016

MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

TEMMUZ-AĞUSTOS 2016 / JULY-AUGUST 2016

Temmer Showroom - Etiler / İstanbul



BAŞLARKEN / INTRODUCTION BAŞKAN MESAJI / MESSAGE FROM THE CHAIRMAN • 04 EDİTÖRDEN / EDITORIAL • 05 GENEL SEKRETER MESAJI / MESSAGE FROM SECRETARY GENERAL • 06 HABERLER & ETKİNLİKLER / NEWS & EVENTS • 08 İSTANBUL’UN İLK ARKEOPARKININ MİSAFİR SANATÇISI HERA BÜYÜKTAŞÇIYAN / THE GUEST ARTIST OF THE FIRST ARCHAEOPARK OF ISTANBUL IS HERA BUYUKTASCIYAN • 18 S-ARCH 2016 ÖZEL MANSİYON ÖDÜLÜ’NÜ MANÇO MİMARLIK ALDI / S-ARCH 2016 SPECIAL MENTION GOES TO MANCO ARCHITECTS • 24 TASARIM / DESIGN 5. DOĞAL TAŞ TASARIM YARIŞMASI SONUÇLANDI / 5TH NATURAL STONE DESIGN COMPETITION IS CONCLUDED • 32 MİLANO TASARIM HAFTASI / MILAN DESIGN WEEK MILAN DESIGN WEEK • 38 SALONESATELLITE’DE MERMER KULLANIMI / MARBLE USAGE AT SALONESATELLITE • 40 CLIQUE’DEN MERMER VE ÜÇ BOYUTLU TEKNOLOJİ / MARBLE AND 3D TECHNOLOGY BY CLIQUE • 42 INTERNI ŞEHİRDE / INTERNI IN THE CITY • 44 VENTURA LAMBRATE VE GENÇ TASARIMCILAR / VENTURA LAMBRATE AND YOUNG DESIGNERS • 46 ROSSANA ORLADI GALERİSİ / ROSSANA ORLANDI GALLERY • 54 TASARIMIN ARDINDAN TASARIM / DESIGN AFTER DESIGN • 58 İÇ MİMARLIK / INTERIOR DESIGN KAPAK KONUSU / COVER STORY: ATÖLYE 2A • 60 ARTMIM HOTEL DESIGN GROUP’TAN ÖRNEK OLUŞTURACAK DOĞAL TAŞ UYGULAMALARI / NATURAL STONE IMPLEMENTATIONS THAT SET A GOOD EXAMPLE BY ARTMIM HOTEL DESIGN GROUP • 74 ARKETİPO DESIGN, OTELLERİN İÇ MEKÂNLARINI MERMERLE ZENGİNLEŞTİRİYOR / ARKETIPO DESIGN ENRICHES THE INTERIORS OF HOTELS WITH MARBLE • 86 MİMARİ / ARCHITECTURE MARAKEŞ’TE YAŞAYAN KÜLTÜR MERKEZİ / LIVING CULTURAL CENTER IN MARRAKECH • 94 “NE YAZIK Kİ, ARTIK İYİ TAŞ USTASI YOK TÜRKİYE’DE” / “UNFORTUNATELY, THERE ARE NOT ANY TALENTED STONEMASONS LEFT IN TURKEY ANYMORE” CENGİZ BEKTAŞ İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH CENGİZ BEKTAŞ • 102 SEKTÖRDEN / SECTORAL NEWS TEMMER MERMER’İN GEÇMİŞİ VE HEDEFLERİ HAKKINDA KURUCUSU RÜSTEM ÇETİNKAYA İLE KONUŞTUK / WE TALKED WITH RUSTEM CETINKAYA, FOUNDER OF TEMMER MARBLE, ABOUT THE PREVIOUS WORKS AND OBJECTIVES • 110 TÜRKİYE’ NİN DOĞAL TAŞ ZENGINLIKLERI / THE RICHNESS OF TURKISH NATURAL STONES • 114


60 66

38

74

86 102

110

94 114


başkan mesajı message from the chairmen

Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Ali Kahyaoğlu

Ali Kahyaoğlu kahyaoglua@yahoo.com Saygıdeğer Meslektaşlarım, 3. Havalimanı inşaatında Sn. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla Türk doğal taşları kullanılması kararı alındı. Uzunca bir zamandır çaba sarf ettiğimiz bu proje için Sn. Cumhurbaşkanımız, İGA firmasının yönetici ve sahiplerine sektörüm adına teşekkür ediyorum. Gelecek 100 yıl boyunca 3. havalimanımızı Türk doğal taşları süsleyecek. Saygılarımla,

Yayın Kurulu Editorial Commitee Ali Kahyaoğlu Hasan Hüsnü Ayvacı Rüstem Çetinkaya Mustafa Selçuk Çevik Banu Sürmen Altın Mutlu Öktem Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok yzeliha@yahoo.com

Dear Colleagues,

Konular Editörü Features Editor Selin Biçer

Resolution for using Turkish natural stones for the construction of İstanbul’s third airport is taken upon the instructions of our Dear President. On behalf of our industry, i would like to thank our Dear President, the executives and owners of the İGA company for this project that we have been making considerable efforts for a long period of time. Turkish natural stones will be enriching our third airport for the next 100 years.

Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım

Sincerely,

Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Hukuk Danışmanı / Legal Consultation Av. Dr. Ramazan Arıtürk Av. Arb. Zeki Arıtürk Av. Eren Özden Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement Fulya Yalçın reklam@krmedya.com Baskı / Publishing FRS Matbaacılık Mas- Sit Matbaacılar Sitesi 5. Cad. 34 Bağcılar 34204 İstanbul

natura | 4

Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com


editörden

editorial

“Sahip olduklarını sandıkların sonunda gün geliyor sana sahip oluyor” Yeni Dünya düzeninin merkezinde hep tüketim var. O tüketim dalgasının yitirilmemesi için de müthiş bir çaba var tüketim ile yarış içinde olan. Oysa bize üretimin çoğu dışarıdan gelme. Tüketimin olduğu kadar yerel imkanlarla üretim de olsa denge sağlanabilirdi belki ama tek seferlik vurgun zehirli olduğu kadar lezzetli de. Elbette ki üretimin olmazsa olmazlarından biri tasarım. Tasarım veya ürün geliştirilmesi için harcananlar üretim ve sonraki aşamalarda geri dönüyor hâlbuki. Buna rağmen küçük dünyaların hızlı bitirip hızlı tüketmek amacıyla yıkıp yapma süreci, sabırla bir ürünün ortaya çıkmasını beklemeye pek hevesli değil. Mimarlık da bundan nasibini alıyor. Çabuk ve ucuza getirme gayreti ile ortaya tatsız, zanaatkârlıktan uzak mekânlar ve yapılar çıkıyor. Tabi ki uzun ömürlü olamıyorlar. Sonra gelsin yıkım ve yeniden yapım… İşte böyle bir ortamdayız. Niteliksiz yapılaşma, plansız kentleşme, bir defalık fayda uğruna yıkıp yeniden yapma arzusu sonunda insanın sahip olduklarını sandıkların gün geliyor ona sahip oluyor. Maalesef değerler yitiriliyor. Üzüntü ile izliyoruz. Ülkemiz de zorlu günlerden geçiyor. İç piyasadaki daralma, tekinsiz ortamın artması ile daha da hissedilir hale geldi. Bunu biz değil proje yapanlar ve uygulama yapanlar söylüyor. Buna rağmen iyi işler de bazı kesintilere uğramış olsalar da devam ediyorlar. Her sayımızda; popüler olandan ziyade modern zamanda doğal taşın kullanıldığı “iyi mimarlık” örneklerini sayfalarımıza taşıyoruz. Doğal taş malzemesinin özenle kullanıldığı projeleri bu sayıda da anlatmaya devam ettik. Yaz aylarına uygun olarak bazı otel projelerinden ve özellikle de bu projelerdeki iyi doğal taş uygulamalarından bahsediyoruz. Doğal taşın önemini, özelliklerini ve dahası güzelliğini anlatmak üzere İMİB desteği ile hazırlanan mimarlık dergisi Natura’da her sayı doğal taşın kullanıldığı iyi projeleri sunmaktayız. İzini sürdüğümüz mimarlık ve sanat ürünleri; yerellik ile modernliğin buluştuğu, zanaatkârlığın estetik ile birleştiği örnekler taşımaktalar. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle… Söz uçar, yazı kalır…

“The things you own end up owning you” The new world order has consumption at its core. There is a stunning effort that is racing with consumption in order not to lose its effect. However all of our production comes from overseas. Maybe it would be possible to redress the balance if there were as much productions as consumptions but there is both pleasure and pain in depth intoxication. Of course design is a must in terms of production. Although, all those invested for developing design and products come back following the production and next phases. Despite this, the small world process that wrecks and rebuilds in order to rapidly consume and terminate does not really care about waiting patiently for a product to appear. Architecture as well gets its share from this. Through the effort to make it fast and cheap, unpleasant spaces free from craftsmanship rise to the surface. Needless to say that they don’t last long. Demolishing and rebuilding will come right after... This is the world we live in right now. Following unqualified structuring, unplanned urbanization and the desire to demolish and rebuild for a one-time benefit, the things you own end up owning you. Verities are being lost. We are witnessing with sadness. Our country is going through a difficult period. Shrinkage in the domestic market made it tangible parallelly to the rising uncanny atmosphere. This is what designers and project implementers say, not us. Still, good works proceed despite being interrupted. In each issue; we are representing the examples of “proper architecture” where natural stones are being used in the modern world rather than the mainstream. Again in this issue, we continued to demonstrate the projects where natural stones are meticuluously used in. In accordance with the summer months, we are addressing some hotel projects and especially the natural stone implementations within them. Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok

We’re presenting the succesful projects involving the proper usage of natural stone for the purpose of introducing its importance, quality and further the beauty in the each issue of Natura, an architecture magazine compiled with the support of IMIB. The architectural and artistic works that we trace; embrace the examples where the local meets with the modern and the craftsmanship with the aesthetics. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture... Verba volant, scripta manent...


genel sekreter mesajı | message from secretary general

Değerli Okuyucumuz, Birlik olarak; ülkemiz ekonomisinin büyümesinin lokomotifi olan ihracatımızın 2023 hedefine ulaşabilmesi amacıyla birçok faaliyet gerçekleştirmekteyiz. Yürüttüğümüz UR-GE projelerinin yanı sıra önemli pazarlarda milli katılım organizasyonları düzenleyerek Türk doğal taşlarının yurt dışında tanıtılmasına ve üreticilerimizin yurt dışındaki gelişmeleri takip etmelerine destek veriyoruz. Küresel ekonominin değişken parametreleri arasında dünya pazarlarını iyi analiz ederek Uzak Doğu’dan Avrupa’ya kadar birçok ülkede fuarlar düzenleyerek ihracatçılarımızın ürünlerini en etkin şekilde tanıtmalarını ve yeni pazarlar bulmalarını hedefliyoruz. Bu çerçevede, sektörün en önemli fuarı olan ve bu yıl 28 Eylül – 1 Ekim 2016 tarihleri arasında İtalya’nın Verona kentinde gerçekleşecek olan Marmomacc Doğal Taş ve Makine Teknolojileri Fuarı’na yedinci kez milli katılım organizasyonu gerçekleştireceğiz. Türk doğal taşları için yeni pazarlar keşfedilmesi ve katma değeri yüksek ürünler üretilmesi ihtiyacı çerçevesinde Birlik olarak faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. NATURA Dergisinin bu ay ki sayısında da hem doğal taş kullanılarak yapılmış tasarım ürünlerini hem de ülkemizin önemli mimarlarının açtığı çeşitli sergilerle ilgili haberleri keyifle okumanızı dilerim.

Dear Reader, As a union; we are performing many activities in order to reach the

S. Armağan Vurdu

Genel Sekreter, Secretary General İstanbul Maden ve Metal İhracatçıları Birliği (İMİB) İstanbul Mineral and Metals Exporters’ Association

goal of 2023 in terms of our exportation, standing for the driving power of our economic growth. Along with our UR-GE projects, we are supporting the representation of our Turkish natural stones abroad and our manufacturers to follow the latest developments through organizing national participation events in significant markets.

By properly analyzing world markets in between the changing parameters of global economy and organizing fairs in many countries from the Far East to Europe, we are aiming for our exporters to represent their products as efficient as possible and introducing new markets for them. Within this scope, we will be attending the Marmomacc Natural Stone and Machinery Technologies Fair as part of our national participation events for the seventh time. Standing as the most important fair of the industry, the event will take place between September 28 – October 1 2016 in the city of Verona, Italy. We are maintaining our practices within the body of our association for exploring new markets for the Turkish natural stones and for producing products with high added values. I wish you a pleasant read of this issue of NATURA which represents news about the design products made through using natural stones and various exhibitions launched by the renowned architects of our country.

natura | 6



haberler | news

ANTİK KENTTE YAZ ÇALIŞTAYI SUMMER WORKSHOP IN THE ANCIENT CITY Beykent Üniversitesi Mimarlık Bölümü, Anadolu Üniversitesi Mimarlık Bölümü ve Beykent Üniversitesi Mimarlık Kulübü tarafından antik kentte yaz çalıştayı düzenleniyor. “Psidia Antiocheia’dan Geçerken; Mimari Denemeler, Değmeler, Değinmeler” adı altında düzenlenecek çalıştay, 18-23 Temmuz tarihleri arasında Isparta ili, Yalvaç İlçesi’nde bulunan Psidia Antiocheia antik kentinde yapılacak. Çalıştay sürecinde antik kentin ziyaretçileri için, yere en az değen hafif sistemlerden oluşacak bilgi merkezi, gezinti promenadı, kent izleme noktası konaklama üniteleri tasarlanacak. A summer workshop is being organized in the ancient city by the Beykent University Department of Architecture, Anadolu University Department of Architecture and Beykent University Architecture Club. Organized under the name “Passing by Psidia Antiocheia; Architectural Essays, Contacts, Touchings”, the workshop will be held at the ancient city of Psidia Antiocheia located in the Yalvaç District of Isparta Province between July 18-23. During the workshop, an information center built with lightweight systems that least touches the floor, a tour promenade and viewpoint accomodation units will be designed for the visitors of the ancient city.

KUZGUN ACAR’IN KUŞLARI YENİLENDİ THE BIRDS OF KUZGUN ACAR ARE RENOVATED Türkiye’nin özgün heykeltıraşlarından Kuzgun Acar’ın 1967 yılında İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’na (İMÇ) yerleştirilmek üzere ürettiği “Kuşlar - Soyut Kompozisyon” eseri, 24 Haziran tarihinden itibaren 23 Ekim’e kadar S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor. “Kuşlar - Soyut Kompozisyon”, zaman içinde gördüğü doğal tahribat sebebiyle 2013 yılında İMÇ’nin katkıları ve Fatih Belediyesi’nin lojistik desteğiyle Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı (KBGV) tarafından başarıyla yürütülen restorasyon ve konservasyon projesinin ardından ilk defa bir müze ortamında, Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenecek. Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı çatısı altında üç yıllık bir restorasyon çalışmasından sonra ait olduğu İMÇ’deki cephesine dönmeye hazırlanan eserin Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenmesiyle sanatçısı Kuzgun Acar, ölümünün 40. yılında anılmış olacak. The work entitled “Birds-Abstract Composition” which is created to be installed at the İstanbul Drapers Bazaar (İMÇ) in 1967 by one of the unique sculptors of Turkey, Kuzgun Acar, will meet with the art enthusiasts from June 24 until October 23 at the S.U Sakıp Sabancı Museum. Following the restoration and conservation project conducted in 2013 by the Cultural Awareness Foundation (KGBV) with the logistic support of the Fatih Municipality and contributions of İMÇ due to the natural hazards occured in the course of time, “Birds – Abstract Composition” will be exhibited for the first time in a museum at the Sakıp Sabancı Museum. Along with the exhibition of the work that is being prepared to go back to its front in the İMÇ where it belongs, after a three-year-long restoration process executed under the roof of Cultural Awareness Foundation, the artist Kuzgun Acar will be commemorated in his 40th death anniversary.

MUDURNU’DA RÖLÖVE ÇALIŞTAYI BUILDING SURVEY WORKSHOP IN MUDURNU Uluslararası rölöve çalıştayları şeklinde düzenlenen “VERNADOC Turkey 2016: Vernacular Architecture Documentation Camp”, 28 Ağustos-10 Eylül tarihlerinde Bolu’nun Mudurnu ilçesinde gerçekleştirilecek. Mudurnu Alan Yönetimi başkanlığının girişimleri ile gerçekleşecek çalıştayda Türkiye ve yurt dışından toplam yirmi dört katılımcı yer alacak. COMOS CIAV desteğiyle düzenlenen yöresel mimari çizim kampının katılımcıları Mudurnu’daki ahşap bir evin rölövesini aldıktan sonra, detaylı çizimini yapacaklar. Bu kapsamda, 2005 yılından bu yana uluslararası belgeleme çalışmalarında kullanılan ve son olarak ICOMOSCIAV çatısı altında geliştirilen VERNADOC yöntemi kullanılacak Organized as international building survey workshops, “VERNADOC Turkey 2016: Vernacular Architecture Documentation Camp” will take place between August 28-September 10 at the Mudurnu District of Bolu. Carrying out by the initiatives of Mudurnu Field Managament Department, the workshop will host a total of 24 participators from Turkey and abroad. The participators of the traditional and architectural drawing camp that is organized by the support of COMOS CIAV, will conduct the survey of a wooden house and further perform a detailed drawing. Used in the international documentation studies from 2005 and developed under the roof of ICOMOS-CIAV, the VERNADOC method will be adopted within this scope. natura | 8


haberler | news

LİTVANYA’DA MİMARLIK ÖĞRENCİLERİ BULUŞMASI

KENT DÜŞLERİ XI

ARCHITECTURE STUDENTS GATHERING IN LITHUANIA

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin 2005 yılından bu yana sürdürdüğü ve ana teması “kamusal alanlar” olan Kent Düşleri atölyelerinin on birincisi, bu yıl 11 Temmuz-5 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek. Teması “Karşılaşmalar” olarak belirlenen XI. Kent Düşleri atölyesinde öğrenciler, belirlenen ana tema çerçevesinde, farklı alt temaları ve çalışma alanlarını barındıran ayrı atölyeler olarak çalışacaklar. Bu atölyeler, düzenleme kurulu dışında çok sayıda akademisyen ve serbest çalışan meslektaşımızın birikim ve deneyimi eşliğinde yürütülecek. Her yıl olduğu gibi farklı disiplin alanlarından uzmanlar sunuşlarıyla atölye süreçlerini besleyecek ve öğrencilerin çalışmalarına destek olacak. Farklı yarıyıl düzeylerinin buluştuğu atölyelerin sonuçları ise ileride belirlenecek bir tarihte sergilenecek, ardından yayın haline getirilecek.

Av r u p a M i m a r l ı k Öğ r e n c i l e r i B u l u ş m a s ı ( E A S A ) b u y ı l L i t va nya’d a g e r ç e k l e ş e c e k . B a l t ı k D e n i z i ve K u r l a n d L agünü ara sındaki Nid a k a s a b a s ı n d a y a p ı l a c a k o l a n y a z o k u l u 2 2 Te m m u z -7 A ğ u s t o s t a r i h l e r i a r a s ı n d a o l a c a k . E A S A’ n ı n b u s e n e k i t e m a s ı “ H e n ü z K a r a r V e r i l m e m i ş ”. Er win Schrödinger ’in ünlü “kutudaki kedi” deneyinden yola çıkılarak geliştirilen fikre göre, toplantının yapılacağı yer olan Nida, daha açılmamış olan kutudaki ke d i g i b i “ay n ı a n d a h e m ö l ü h e m d e c a n l ı” v e E A S A 2 0 16 b u ya z ku t u y u a ç a c a k . D ü ze n l e n e c e k at ö l ye l e r i n ve diğer etkinliklerinin ana mekânı Nida Ar t Colony o lac a k. V ilnius Ac ademy of A r t s’ın yeni aç ı la n b ir imi olan NAC, deneyimli ve/veya kariyerinin ba şındaki san a t ç ı l a r, t a s a r ı m c ı l a r, m i m a r l a r, k ü r a t ö r l e r v e a r a ş t ı r m a c ı l a r i ç i n b i r t o p l a n m a a l a n ı o l m a y ı a m a ç l ı y o r. Mimarlık öğrencilerine ve yeni mezunlara açık olan atölyelerin ba ş vurusu ise her ülkenin kendi ekibi taraf ı n d a n d ü ze n l e n i yo r.

URBAN DREAMS XI

Carrying out by the Chamber of Architects Istanbul Metropolitan Branch since 2005 with the main theme of “public spaces”, the eleventh edition of Urban Dreams workshops will take place between July 11- August 5. Adopting the theme “Encounters”, the XI. Urban Dreams workshop will host students to be working in separate studios that include various sub themes and working spaces within the scope of the determined main theme. These workshops will be executed with the company of the accumulation and experiences of many academicians apart from the regulatory board and freelance colleagues. Like every year, experts from different fields of disciplines will harbor the workshop process along with their presentations and support the studies of students. The results of the workshop where various session degrees meet will be exhibited at a future date to be determined and later published.

E u r o p e a n A r c h i t e c t u r e St u d e n t s A s s e m b l y w i l l t a ke p l a c e i n L i t h u a n i a t h i s ye a r. O rg a n i ze d t o b e h e l d i n t h e N i d a v i l l a g e b e t we e n t h e B a l t i c S e a a n d K u r l a n d L a g o o n, t h e s u m m e r s c h o o l w i l l l a u n c h b e t we e n J u l y 2 2 – A ug u s t 7. T h e t h e m e o f E A S A t h i s ye a r i s e n t i t l e d “ N o t Ye t D e c i d e d ”. According to the idea generated on the ba sis of the r e n o w n e d e x p e r i m e n t o f E r w i n S c h r ö d i ng e r ’s “c a t i n t h e b o x ”, t h e d e t e r m i n e d l o c a t i o n o f N i d a i s j u s t l i k e a c at in a box that is not yet opened; “both dead and a l i ve at t h e s a m e t i m e” a n d E A S A 2 0 16 w i l l o p e n t h e b o x t h i s s u m m e r. N i d a A r t C o l o n y w i l l b e t h e m a i n venue for the workshops and other event s. The newly launched sec tion of Vilnius Academy of Ar t s, NAC aims t o b e a g a t h e r i n g s p a c e f o r t h e e x p e r i e n c e d a n d /o r early career ar tist s, designers, architec t s, curators and researchers. The submission for the workshops that are open for t h e a r c h i t e c t u r e s t u d e n t s o r n e w l y g r a d u at e s a r e o rg a n ize d by e ac h c o unt r y ’s own t e a ms .

natura | 9


haberler | news

GÖÇEBE MEKÂNLAR MIGRATING SPACES GÖÇ BAĞLAMINDA MİMARLIK VE KİMLİK, TÜRKİYE-ALMANYA Almanya’dan yurda “kesin dönüş” yapmış misafir işçilerin Türkiye’de inşa ettiği evlerdeki Alman konut mimarisi ögelerini inceleyen sergi 17 Haziran’da SALT Galata’da açıldı. 17 Haziran-31 Temmuz 2016 SALT Galata “Bence melezliğin önemi, bir üçüncü anı ortaya çıkaran iki özgün durumun izinin sürülebilmesinden kaynaklanmaz; aslen melezlik, farklı duruşların var olabilmesi için uygun koşulları tesis eden bir ‘üçüncü mekân’dır.” Homi Bhabha* Taşınma süreçlerinde insanlar kadar imgeler, kültür pratikleri ve yaşam biçimleriyle birlikte mekânlar da taşınır. Göçebe Mekânlar, Almanya’dan “kesin dönüş” yapmış misafir işçilerin Türkiye’de inşa ettiği evlerdeki Alman konut mimarisi ögelerini ve bu bağlamda, anılar ile kültürel deneyimlerin mekân kimliklerine etkilerini araştırır. Sahiplerinin tasarladığı ve genellikle inşa ettiği örneklerin yakından incelendiği sergide, bu sosyo-mekânsal uygulamalar üzerinden mimari bir tipoloji oluşturulması amaçlanır. Çocukluk anılarına tercüman olabilecek nitelikteki evler, aynı zamanda, Almanya’dan izlenimler aktarmakta ve Türkiye’deki gelecekten beklentilerin izlerini taşımaktadır. Sanatçı Stefanie Bürkle, ekibi ve TU Berlin Mimarlık Enstitüsü’ndeki öğrencileri eşliğinde, Türkiye’ye dönüş yapmış ailelerin inşa ettiği veya yenilediği ev ve apartman dairelerinden oluşan 132 örneği belgeleyip katalogladı. Araştırmanın sonunda, konut inşasında belirgin üç tip tanımlandı: örnek ev, çifte ev ve katmanlı ev. Araştırmaya göre, “örnek ev” yoruma kapalı, ideal bir Kuzey Avrupa evi imgesine dayanırken “çifte ev” Almanya’daki konut mimarisi ile Türkiye’deki yerel geleneği eşit şekilde bir araya getirir; “katmanlı ev” ise, bir başlangıç birimi üzerine çeşitli üslup ve malzemelerde yapılan eklerle uzun dönemde inşa edilir. Serginin odaklandığı tipolojinin, Türkiye’de bir Deutschlander [Almanyalı] olarak yaşama bağlamında temellendiği düşünülmektedir. Üç yıllık araştırmanın sonuçları, Türkiye’ye dönüş yapanların yaşamlarıyla ürettikleri mekânlar hakkında ipuçları veren video, harita ve görselleri içeren bir enstalasyon olarak sunulur. * “Üçüncü Mekân: Homi Bhabha ile Söyleşi”, Identity: Community, Culture, Difference [Kimlik: Topluluk, Kültür, Farklılık], 1990, Londra: Lawrence & Wishart, ed. Jonathan Rutherford Göçebe Mekânlar: Göç Bağlamında Mimarlık ve Kimlik, Türkiye-Almanya, Mart 2016’da Berlin’deki Haus der Kulturen der Welt’te düzenlenen serginin bir seçkisi niteliğindedir. Projeyle aynı adı taşıyan kitap, 2016’da Vice Versa Verlag Berlin tarafından yayımlanmıştır. ARCHITECTURE AND IDENTITY IN THE CONTEXT OF TURKISH MIGRATION The exhibition Migrating Spaces focuses on common elements of domestic German architecture integrated into the homes of former guest workers upon their “definitive return” to Turkey. June 17 - July 31, 2016 SALT Galata “For me the importance of hybridity is not to be able to trace two original moments from which the third emerges, rather hybridity to me is the ‘third space’ which enables other positions to emerge.” Homi Bhabha* When people move, so do spaces, along with images, cultural practices and lifestyles. Migrating Spaces examines the common elements of domestic architecture in Germany that are integrated into homes built by former guest workers upon their “definitive return” to Turkey. The study questions how cultural experiences and memories define complex identities within the built environment. Examining closely homes that were designed and often built by the owners themselves, the exhibition aims to establish a typology of architecture of these various socio-spatial implementations. Details in the build of these homes often express expectations about future life in Turkey, impressions from a past spent in Germany, and also translate personal memories from childhood years. Artist Stefanie Bürkle, with her team and students at the Institute for Architecture at TU Berlin, has cataloged and documented 132 cases of houses and apartments built or renovated by migrants returning to Turkey. The study led to the identification of three main types of residence: “model house,” “two-faced house” and “multi-layer house.” The study suggests that a “model house” stems from a fixed and complete image of an ideal North European house, a “two-faced house” combines two equal sections of domestic architecture from Germany and local architecture from Turkey, while a “multi-layer house” is a work in progress, whereby a long-term construction sees the owner slowly adding on to the core units in a variety of styles and materials. These typologies are assumed to be the result of returning to life in Turkey as a “Deutschlander.” The results of the three-year research project are presented via an installation of videos, mappings and images providing insights into the lives and spaces created by returning Turkish migrants. * “The Third Space: Interview with Homi Bhabha”, Identity: Community, Culture, Difference, 1990, London: Lawrence & Wishart, ed. Jonathan Rutherford Migrating Spaces: Architecture and Identity in the Context of Turkish Migration comprises a selection from the exhibition that took place at Haus der Kulturen der Welt, Berlin in March 2016. The publication of the project was published by Vice Versa Verlag Berlin in 2016.

natura | 10


haberler | news

23. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ BAŞLADI 23RD ISTANBUL JAZZ FESTIVAL HAS STARTED İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Caz Festivali 23. kez gerçekleşiyor. 27 Haziran-25 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen festival bu yıl da cazın önde gelen isimlerini ve güncel müziğin yıldızlarını İstanbul’un farklı mekânlarında ağırlayacak. 23. İstanbul Caz Festivali, 20’nin üzerinde mekânda 200’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçının katılımıyla gerçekleştirilecek yaklaşık 50 konserle, bu yaz da İstanbulluları caz müziğinin efsaneleriyle buluşturuyor. Festival, başta müziğin efsane ismi Nile Rodgers ve grubu CHIC olmak üzere, aralarında Damon Albarn, Joss Stone, Branford Marsalis, Kurt Elling, Kamasi Washington, Ernest Ranglin, Laura Mvula ve Roy Hargrove gibi caz, funk, dünya müziği, blues ve rock’ın farklı seslerini ağırlıyor. Festival programında bu yıl ayrıca ilk kez çocuklara yönelik bir etkinlik de yer alıyor. “Çocukça Bir Gün” başlıklı programda tüm gün boyunca konserler ve çeşitli atölyeler düzenlenecek. Festivalin bu yılki Yaşam Boyu Başarı Ödülü usta müzisyenler Özdemir Erdoğan ve Ergüven Başaran’a takdim edilecek. Özdemir Erdoğan ve Ergüven Başaran’ın ödülleri, festivalin 11 Temmuz’da Yeniköy’de yer alan Avusturya Kültür Ofisi Bahçesi’nde yapılacak açılış gecesinde verilecek. Ödül töreninin ardından Ergüven Başaran’ın swing grubu Swing UNLTD sahne alacak. Bu konserden sonra ise son dönemde New York swing gecelerinin aranan grubu The Hot Sardines müzikseverlerle buluşacak. The 23rd Istanbul Jazz Festival, organised by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV) is taking place between 27 June and 25 July 2016. This year’s festival once again hosts leading names from the world of jazz and stars of contemporary music in different venues around Istanbul. This summer, over 200 Turkish and international musicians will participate in the 23rd Istanbul Jazz Festival, giving music lovers in Istanbul the chance to see jazz legends more than 50 concerts performed in 26 venues. The 23rd Istanbul Jazz Festival programme includes a range of jazz, funk, world music, blues and rock performances, with highlights including the legendary Nile Rodgers and his group CHIC, as well as Damon Albarn, Joss Stone, Branford Marsalis, Kurt Elling, Kamasi Washington, Ernest Ranglin, Laura Mvula and Roy Hargrove. The “Jazz in the Parks” and “Night Out” events will be held on the Asian side of Istanbul as part of the festival programme. The festival features a children’s event for the first time this year. “A Childlike Day” will feature performances and workshops for children. During the awards ceremony, the 23rd Istanbul Jazz Festival’s Lifetime Achievement Award will be presented to Özdemir Erdoğan and Ergüven Başaran. Following the ceremony on 11 July at Austria Culture Office in Yeniköy, Ergüven Başaran will take to the stage with his swing group Swing UNLTD. The event will be topped off with a performance by sought-after group of the New York swing scene The Hot Sardines.

İNCİ EVİNER RETROSPEKTİFİ AÇILDI İNCİ EVİNER RETROSPECTIVE HAS OPENED İstanbul Modern’in düzenlediği İnci Eviner Retrospektifi, sanatçının 1980’li yıllardan günümüze uzanan yaratım sürecini bir araya getiriyor. Sergi, Eviner’in desenden resme, videodan yerleştirmeye, fotoğraftan heykele uzanan zengin ifade arayışının gelişim ve dönüşümünü görünür kılıyor. Eviner’in sanatsal birikimini kronolojik bir akış yerine, geçmiş ile şimdiyi birbiri içerisine konumlandıran ve sergi mekânını da sergilemenin içerisine dahil eden, farklı bir kurgu ile izleyiciye sunuyor. Türkiye çağdaş sanatının güncel dönüşümünde etkin rol üstlenen öncü sanatçı; toplumsal, politik ve sosyo-kültürel koşullar içerisinde kadın, toplumsal cinsiyet ve kimlik politikalarına dair farklı haller üzerine kendine özgü bir ifade alanı aralıyor. Çocukluktan itibaren etkisi altında kaldığımız tarihsel, söylemsel ve bilinçdışından süreçlerin kadın kimliği üzerindeki yansımalarını araştıran sanatçı, kadın olma halini tek bir imgeye sığmayan, sınırsız bir hayal gücünün alanı olarak tanımlıyor. Gündelik hayat içerisindeki jestlerinden hareket eden Eviner, onlar için uygun görülen temsil biçimlerini ve bu temsilleri var eden yasakları sorgularken meydan okumayı ihmal etmiyor. İlgi ve araştırma alanlarının çeşitliliği açısından şüphesiz kuşağının en yaratıcı ve güncel sanatçılarından biri İnci Eviner. Serginin bir araya getirdiği yaklaşık kırk yıllık döküm, onun hem kendisi ile hem de insanı var eden bilinçaltı, kültür, tarih, doğa ve sanat bütünlüğü ile kurduğu derin bağın zenginliğini ortaya koyuyor. “İçinde Kim Var?” başlıklı sergi, 23 Ekim tarihine kadar İstanbul Modern’de görülebilir. The retrospective of İnci Eviner, put together by Istanbul Modern, showcases the artist’s creative process from the 1980s to the present. It allows us to see the development and transformation of her rich search for expression, which extends from drawing, painting, and video to installation, photography, and sculpture. The presentation of Eviner’s artistic output is not strictly chronological, but rather interweaves past and present, and even incorporates the exhibition space itself. A pioneering artist who has been influential in the transformation of Turkish contemporary art, Eviner has developed a unique mode of expression regarding the different states of womanhood, gender, and the politics of identity in their collective, political, and sociocultural aspects. Investigating the historical, discursive, and unconscious processes that influence our views of female identity starting in childhood, the artist defines womanhood as a field of limitless possibility that does not fit any single image or concept. Exploring the quotidian gestures of women, Eviner not only questions but challenges the modes of representation judged appropriate for women and the prohibitions that engender these representations. In terms of the diversity of her areas of interest and research, İnci Eviner is undoubtedly one of the most creative and contemporary artists of her generation. The exhibition brings together an inventory that spans close to forty years and reveals the rich and profound connections she establishes both with herself and with the unity of art, culture, history, nature, and the unconscious that makes us human. The exhibition titled “Who’s Inside You?” can be seen at Istanbul Modern until 23 October. natura | 11


haberler | news

ROBERT MAPPLETHORPE İSTANBUL’DA ROBERT MAPPLETHORPE İSTANBUL’DA Galeri Nev İstanbul, Amerikalı sanatçı Rober t Mapplethorpe’un İstanbul’daki ikinci kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. 31 Temmuz’a kadar görülebilecek sergide, biyografik bir anlatımdan kaçınarak daha a z bilinen eserleri aracılığıyla Rober t Mapplethorpe’un farklı bir bağlama yerleştirilmesi ve sanatının en esas yönlerinin görünür kılınmasıyla, izleyicilere yeni bir bakış sunulması hedefleniyor. Bu sebeple, üretimleri arasında en a z kurgulanmış olan; hatta belgeleyici sayılabilecek S&M görüntüleri, Polaroid’leri ve otopor treleri seçkinin dışında tutuluyor. Eserlerinde heykelsi ve resimsel nitelikleri vurgulamak Mapplethorpe’u kariyeri boyunca yönlendiren bir dür tüdür. “Photo-Seccessionists” akımın Stieglit z, Day ve Steichen gibi isimlerinin yanı sıra fotoğrafın öncüsü Nadar’dan büyük ölçüde etkilenen Mapplethorpe’un fotoğrafları 1970’lerin ba şında klasik bir form anlayışına doğru evrilir. Buna paralel olarak, Polaroid’i bırakıp, kare formatlı vizörün sınırları içinde daha yava ş çalışmasını zorunlu kılan Hasselblad 50 0’ü kullanmaya ba şlamasıyla sanatında doğaçlamayı bütünüyle terk eder. Sanat ya şamının ba şında fotoğraf tan yararlanarak çeşitli kolaj işler üreten Mapplethorpe, fotoğraflarında da içsel olarak fragmanlar estetiğine yönelir. Bu eğilim özellikle, uzuvları ampütasyona uğratırcasına kırptığı ve bu sayede en detaylı şekilde ara ştırdığı beden parçalarında öne çıkar. Bedenlerden koparılan uzuvlar, fiziksel ve duyumsal bütünden de sıyrılır. Buna karşılık hiç bir zaman “İsimsiz” değildirler. Bilerek, ba şlı ba şına bir sanat eseri kabul ettiği fragman, Mapplethorpe için geleneksel olan bütün resim kadar kusursuzdur. Bu yakla şım, Michelengelo veya benzeri herhangi bir ustanın kalem ve mürekkep ile yaptığı etüdlerden bir bakıma farksızdır. Eserlerinde sürekli olarak tekrar eden ikilik, sanatçının kendi ya şadığı çağın doğası gereğidir. İyi ve kötü, ışık ve gölge, geçmiş ve gelecek, maskülen ve feminen. Çabası, hapsedici olan her şeyden özgürleşmektir. Bütünüyle çağda ş olan bir bağlam içinde, Mapplethorpe ebedi olan bir güzelliği arzular. Galeri Nev İstanbul is pleased to present the second solo exhibition by the American ar tist Rober t Mapplethorpe in Istanbul. The quest of this exhibition, which is open until 31 July, is to re-contextualize Rober t Mapplethorpe by introducing the viewers a new insight through his lesserknown works that reveal the most vital aspec ts of his ar t without surrendering the curation to a biographical theme. Hence, the self-por traits, the Polaroids as well as the S&M pic tures are deliberately lef t out of this selec tion for the latter are among the ar tist’s least theatrical and most documentar y works. Throughout his career, Mapplethorpe was driven by the urge of emphasizing sculptural and pic toral qualities in his work. Hugely influenced by the trailbla zer of photography, Nadar in addition to the “Photo-Seccessionists” like Stieglit z, Day and Steichen, Mapplethorpe’s apprehension of photography evolved towards a classical formality in the early 1970s. Correspondingly, Mapplethorpe has renounced improvisation towards 1975 as soon as he’s stopped making use of Polaroids and took up the Hasselblad 50 0 which compelled him to work slower, constraining him to the square frame in his viewfinder. Having worked with photographic cut-outs earlier in his carreer, Mapplethorpe has intrinsically inclined to an aesthetic of fragments. This propensity is especially evident in his body par ts, where an amputating crop enabled him to investigate the image as detailed as possible while stripping them from their physical and emotional substance. However, they’re never anonymously “Untitled”. Seen as a deliberate work of ar t, the fragment for Mapplethorpe is as per fec t as the traditionally complete image. In a sense, it is no different than Michelengelo or any other old master’s “study for…” with pen and ink. The viewers of ten perceive an af finity between his dif ferent subjec ts, like flowers and body par ts including explicit sexual compositions. Photographing sex for thright, Mapplethorpe does not depend on allegories to evoke the idea. This reaf firms the fac t that such af finities exist merely because it’s purely the form he’s af ter, and not the symbols they carr y. What binds the objec ts visually is his eye and his consistent approach. The ever-recurring theme of duality in Mapplethorpe’s work is the ver y nature of his times. The good and bad, light and shadow, past and present, masculine and feminine. A freedom from barriers is his pursuit. Utterly contemporar y in his context, Mapplethorpe aspires a beauty that is eternal.

natura | 12


haberler | news

WALTER BENJAMIN’İN TARİH KAVRAMI DEPO’DA İNCELENİYOR WALTER BENJAMIN’S HISTORY CONCEPT IS EXAMINING AT DEPO “Her Anıyla Alıntılanan Geçmiş: Walter Benjamin’in Tarih Kavramı Üzerine bir Sergi Denemesi” Türkiye’den altı, Almanya’dan beş sanatçıyı Walter Benjamin’in “Tarih Kavramı Üzerine” tezlerini İstanbul’da okumaya, irdelemeye ve dönüştürmeye davet ediyor. Berlinli sanatçı Patrizia Bach’ın girişimiyle bir araya gelen grup, 2015 yılı nisan ayından bu yana Alman düşünürün yazdıklarını okuyor ve bunlar üzerine tartışıyor. Sanatçılar metinle ilgili bilgi ve deneyimlerini, metne farklı yaklaşımlarını kolektif şekilde paylaşarak, Benjamin’i şehre nakletmekle kalmayıp, onun muğlak yazılarını şimdi ve burada hakkındaki kendi kavrayışlarına taşıdılar. Bu süreç esnasında Walter Benjamin’in metninden, her bir sanatçının pratiğinde giriş noktası, araç, metot ve eleştirel otorite olarak yararlanıldı. Sanatçılar şehirdeki saklı fragmanları, görünüşte marjinal ve ihmal edilmiş olanı araştırdı. “Kentsel fizyonomlar” olarak kişisel tarih ve tarihlere, bunları jenerik geleneksel tarihle kümelendirerek, atıfta bulunuyorlar, bireysel ve toplumsal kimlik ihtiyacı ve tüketim, zanaat, otomatik üretim ve İstanbul’un bugünkü kentsel altyapısı gibi konuları araştırıyorlar. Bu proje, yerleştirme, çizim/illüstrasyon, fotoğraf, tasarım, mühendislik, iş birliği ve sanatsal aktivizm yoluyla, Walter Benjamin’in tarihin havını tersine tarama görevi üzerine sadece düşünmekle kalmayıp bu işi bağımsız olarak sürdürebilmeyi de istiyor. Sezgi Abalı, Patrizia Bach, Doğu Çankaya, Juliane Eirich, Benjamin Maus, Lara Ögel, Neriman Polat, Çağrı Saray, Elena Tezak, Andreas Töpfer, Bilal Yılmaz’ın çalışmaları ile katıldığı sergiye, sanatçı konuşmaları, proje sunumları ve Walter Benjamin’in yapıtının İstanbul ile ve günümüzle nasıl bağlantılandırılabileceğini tartışan akademik bir panelden oluşacak etkinlikler eşlik edecek. Sergi, 17 Temmuz tarihine kadar Depo’da görülebilir. The exhibition project “Past, in Each of Its Moments, be Citable - On Walter Benjamin’s Concept of History in the City of Istanbul” invites six Turkish and five German artists to read, transform and address Walter Benjamin’s theses “On the Concept of History” in the city of Istanbul. Under the initiation of the Berlin artist Patrizia Bach, the group has been reading and discussing the German philosopher’s writing since April 2015. Through collectively sharing their knowledge, experience with and approaches to the text, they have not only transferred Benjamin into the city but also conveyed his enigmatic writings into their own understanding of the here-and-now. During this process, Walter Benjamin’s text has been used as an entry point, tool, method, and critical authority in each artist’s practice. The participating artists all search for hidden fragments in the city, the seemingly marginal and neglected. As ‘urban physiognomists’, they cite personal history and histories in constellation with generic traditional history, investigating individual and social needs for identity and consumption, craft, automatic production and the urban infrastructure of Istanbul today. Through installation, drawing/illustration, photography, design, engineering, collaboration and artistic activism, the project not only reflects upon but also wishes to independently continue Walter Benjamin’s task of brushing history against the grain. With participating artists Sezgi Abalı, Patrizia Bach, Doğu Çankaya, Juliane Eirich, Benjamin Maus, Lara Ögel, Neriman Polat, Çağrı Saray, Elena Tezak, Andreas Töpfer, Bilal Yılmaz, the exhibition will be accompanied by a day of artist talks, project presentations and an academic panel discussing the contemporaneity of Walter Benjamin’s work in the city of Istanbul. The exhibition is open to public at Depo until 17 July.

TASARIM ÖĞRENCİLERİ BÜKREŞ’TE BULUŞUYOR DESIGN STUDENTS GATHER IN BUCHAREST Her sene Avrupa’nın farklı bir şehrinde düzenlenen Uluslararası Tasarım Öğrencileri buluşması (MEDS: Meetings of Design Students) bu yıl 1-15 Ağustos tarihlerinde, “Zıtlıklar Şehri” teması ile Bükreş’te düzenleniyor. Kâr amacı gütmeyen tasarım atölyesinin bu sene 7.si yapılacak ve 35’ten fazla ülkeden 200’den fazla tasarım öğrencisi katılacak. Mimarlık, endüstriyel tasarım, grafik tasarım ve sosyal bilimler gibi farklı disiplinlerden katılımcılar performanstan kentsel aydınlatmaya, sanal tasarımdan doğal malzemelerle inşaya, videodan akustik uygulamalara kadar uzanan geniş bir yelpazeye sahip atölyelerde çalışabilecek. Katılımcıların, “Zıtlıklar Şehri” temasına uygun olmak suretiyle diledikleri şekilde bir ürün geliştirebilecekler. Poster, video, giysi tasarlama, tema üzerine bir yazı yazma Pecha Kucha sunumu veya fotoğraf serileri hazırlama önerilen başvuru üretimlerinden sadece birkaçı. Organized each year in a different city of Europe, Meetings of Design Students (MEDS) will take place in Bucharest this year between August 1-15 with the theme “City of Contrasts”. The nonprofit design workshop will celebrate its 7th year and more than 200 design students from over 35 countries will attend the meeting. Participators from various disciplines such as architecture, industrial design, graphic design and social sciences will be able to work in a wide variety of studios from performance to urban lighting, virtual design to constructions with natural materials and video to acoustic applications. They will find the opportunity to develop a product at will in order to comply with the theme entitled “City of Contrasts”. Posters, video, costume design, writing about the theme, Pecha Kucha presentations and creating photo series are just a few of the application productions. natura | 13


haberler | news

BİZANS DÖNEMİ TRABZONU BU SERGİDE TRABZON OF THE BYZANTINE PERIOD IS IN THIS EXHIBITON

Bizans İmparatorluğu’nun gücünün azaldığı dönemde, başkent İstanbul ile siyaset, ticaret ve sanat alanlarında rekabet eden Trabzon’u ve döneminin en önemli yapılarından biri olan Trabzon Ayasofyası’nı ele alan “Bizans’ın Öteki İmparatorluğu: Trabzon” adlı sergi, 18 Eylül’e kadar ANAMED’de ziyarete açık olacak. Uluslararası arşivlerden derlenen fotoğraf, çizim ve nadir eserlerin pek çoğunun ilk kez gün ışığına çıkarıldığı sergide, sanat tarihi açısından Trabzon ve yapılarının kendine özgü zenginliklerine vurgu yapılıyor. Sergi, sıra dışı mimarisi, eşsiz cephe kabartmaları ve olağanüstü duvar resimleriyle Trabzon Ayasofyası’na odaklanarak, şehrin tezatlarının kamusal alana hangi şekillerde yansıdığını imparatorluk anıtları üzerinden gözler önüne seriyor. Bizans araştırmaları için büyük önem taşıyan arşivlerdeki bilgilerin kaynak oluşturduğu serginin küratörlüğünü, Londra Üniversitesi Courtauld Enstitüsü Dekanı Prof. Antony Eastmond üstlendi. Trabzon Rum İmparatorluğu’nun günümüze ulaşan en iyi korunmuş anıtı, Trabzon Ayasofyası’nın, kuruluş dönemi olan 13. yüzyıldan bugüne kadarki yolculuğunu tarih severlerle buluşturan sergide, şehrin Bizans dönemindeki önemi ve coğrafi sebeplerden dolayı İstanbul’dan ayrılan yönleri inceleniyor. Londra Üniversitesi Courtauld Enstitüsü ile işbirliği içinde gerçekleştirilen sergideki fotoğraf ve çizimler Fransa’dan Gabriel Millet ve BnF, İngiltere’den David Talbot Rice ve David-June Winfield arşivleri ile İskoçya’dan St. Andrews Üniversitesi Russell Trust ve St. Petersburg’da bulunan Rus Bilimler Akademisi arşivlerinden derlendi. Sergide ayrıca, Tayfun Öner tarafından yapılan ve Trabzon Ayasofyası’nın ihtişamını ortaya koyan maket ve Trabzon Ayasofyası’nı içeren nadir kitaplar ziyaretçilerle buluşuyor. Tackling Trabzon of the weakening Byzantine Empire which competed with the capital İstanbul in the fields of politics, commerce and art and one of the most important structures of its era, Hagia Sophia in Trabzon, the exhibition entitled “The Other Empire of Byzantium: Trabzon” will be open for visitors at ANAMED until September 18. Unearthing photographs, sketches and many of the rare works compiled from international archives for the first time, the exhibition emphasizes the unique richnesses of Trabzon and its structures in terms of art history. Focusing on the Hagia Sophia of Trabzon along with its unusual architecture, unrivaled facade reliefs and extraordinary wall paintings, the exhibition reveals the reflections of the city contrasts through the monuments of the empire. The Dean of London University Courtald Institute of Art, Prof. Antony Eastmond is announced as the curator of the exhibition that is created over the resources of the archives which have a crucial importance for Byzantine research. The exhibition represents the journey of the best conserved monument of the Pontus Empire that reached today, the Hagia Sophia of Trabzon, from the establishment period of 13th century until now. It also examines the importance of the city during the Byzantine period and the aspects differing from İstanbul due to geographical reasons. Carried out cooperatively with the London University Courtauld Institute of Art, the photographs and illustrations of the exhibition are compiled from the archives of Gabriel Millet from France and BnF, David Talbot Rice and David-June Winfield from England, St. Andrews University Russel Trust from Scotland and The Russian Academy of Sciences located in St. Petersburg. Created by Tayfun Öner, a model that reveals the magnificence of Hagia Sophia and rare books containing the monument are also represented in the exhibition.

natura | 14

BORUSAN CONTEMPORARY SERGİLERİ İÇİN SON HAFTALAR FINAL WEEKS FOR BORUSAN CONTEMPORARY EXHIBITIONS Rumelihisarı Perili Köşk’teki Borusan Contemporary’de açılan “teamLab: Sanat ile Fiziksel Mekânın Arasında”, Japon çağdaş sanatçı topluluğu teamLab’in, dijital teknolojileri kullanarak sanatın kurgusal dünyası ile izleyicinin fiziksel dünyası arasında etkileşimi güçlendirmeye yönelik çalışmalarından oluşuyor. Küratörlüğünü Necmi Sönmez’in yaptığı “Güverte Yolculuğu” ise, ağırlıklı olarak “Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu”na yeni eklenen eserlerden oluşan karma bir sergi. Sönmez, sanatta değişik algıların önünü açmak istediklerini belirterek, “Sergide farklı tekniklerle üretilmiş çağdaş sanat eserleri var. Heykel, video, fotoğraf, resim gibi tekniklerle yapılan bu eserler, buranın 9 katındaki farklı odalara, farklı kavramlar çerçevesinde yerleştirildi. Bu serginin tekniğini, disiplinlerarası olarak nitelendirebiliriz. Türkiye’de yeni bir uygulama olan sergide, izleyicilerin tüm duyularına ve algılarına hitap edecek eserleri bir araya getirdik” diye konuştu. teamLab sanatçılarından Ikkan Sanada ise 15 yıldır ekip olarak çalıştıklarını vurgulayarak şunları söylüyor: “Çalışmalarımıza 5 üyeyle başladık. Şimdi bünyemizde 400 sanatçı var. Sanatın anlamını genişletmeye yönelik çalışan bir ekip teamLab. Oldukça yaratıcı, yenilikçi, dijital sanat odaklı çalışmalarımız var. Ziyaretçileri de dahil edebildiğimiz, interaktif dijital çalışmalara yoğunlaşıyoruz. Temel amacımız, izleyiciyle sanat arasında çok daha farklı bir ilişki kurmak. İzleyiciyi bir gözlemci yapmaktan çok, olayın içine dahil etme çabamız var.” “teamlab: Sanat ile Fiziksel Mekânın Arasında” Perili Köşk’ün geçici sergi alanlarında, yazar Tezer Özlü’nün “Yaşamın Ucuna Yolculuk” adlı kitabından yola çıkarak hazırlanan “Güverte Yolculuğu” ise, geçici sergi alanları dışında kalan mekânlarda sergileniyor. Japon kültürünün unsurlarını barındıran “teamLab: Sanat ile Fiziksel Mekânın Arasında” ve François Morellet, Boo Moon, Herbert Brandl gibi sanatçıların eserlerinin bulunduğu “Güverte Yolculuğu”, Borusan Contemporary’de 21 Ağustos’a kadar yalnızca hafta sonları gezilebilir. Opened its doors at Borusan Contemporary in the Haunted Mansion in Rumelihisari, “teamLab: Between Art and Physical Space” comprises of studies of teamLab, the Japanese contemporary artists assemblage, towards strengthening the interaction between the fictional artistic world and the physical world of the audience through using digital technologies. As for the exhibition “Deck Voyage” curated by Necmi Sönmez, it’s a group exhibition mainly consisting of works that represent the new acquisitions to Borusan Contemporary Art Collection. Designating the fact that he endeavors to pave the way for different artistic perspectives, Sönmez remarked: “In the exhibition, there are contemporary art works that are created through different techniques. These works that are created by using techniques like sculpture, video, photograph and paintings are installed in different rooms on 9 stories as part of various notions. We can define this exhibition’s technique as interdisciplinary. It’s a new implementation in Turkey. We gathered works that are capable of addressing the senses and perceptions of the visitors.” One of the artists of teamLab, Ikkan Sanada emphasizes that they have been working as a team for 15 years and says: “We started our studies with 5 members. Now we have 400 artists within our organization. teamLab is a team that works towards expanding the meaning of art. We concentrate on interactive digital studies where we can involve the visitors. Our primary goal is to establish a much more different relationship between art and audience. Instead of turning the audience into an observer, we endeavor to integrate them into the event.” “teamLab: Between Art and Physical Space” is being exhibited in the temporary exhibition space of the Haunted Mansion. As for “Deck Voyage” which has been created on the basis of the book entitled “A Journey Towards the Edge of Life” by Tezer Özlü, it is being exhibited at spaces off the temporary exhibition areas. Holding the elements of the Japanese culture, “teamLab: Between Art and Physical Space” and “Deck Voyage” which represents the works of artists like François Morellet, Boo Moon and Herbert Brandl can only be seen during the weekends until August 21 at Borusan Contemporary.


haberler | news

HEINZ MACK SERGİSİ İÇİN SON GÜNLER LAST DAYS FOR THE HEINZ MACK EXHIBITION S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, Alman modernizminin öncülerinden Heinz Mack’ın 60 senelik uzun ve üretken kariyerini, 100’den fazla eser ile galerilerinde ağırlıyor.“MACK. Sadece Işık ve Renk” adlı sergi, 20. yüzyıl ortası avangart sanat ağı ZERO kurucularından Alman sanatçı Heinz Mack’ın yapıtlarını bir araya getiriyor. Sergi, Mack’ın ZERO akımının bel kemiğini oluşturan erken dönem eserlerinden yola çıkarak uzun ve üretken kariyeri boyunca ortaya çıkardığı resim, heykel ve kinetik sanat eserlerinden zengin bir seçki sunuyor. Alman modernizminin öncü sanatçısı Heinz Mack, 1957’de kurucuları arasında yer aldığı uluslararası sanat ağı ZERO’nun yapıtaşlarını şekillendirdiği üzere, insani izlenim ve duyuları dönüştürmeyi, değiştirmeyi amaçlayan eserler vasıtasıyla geleceğe dair evrensel bir uyumun imkânlarını araştırır. Işığın kapsayıcı, tanımlayıcı ve dönüştürücü gücü, Mack’ın yıllarca keskin bir disiplin ve adanmışlıkla ürettiği sanat eserlerinin hayatiyetinde merkezi konumdadır. Bugün Heinz Mack, dünyayı değiştirme amacıyla yola çıkan ZERO akımının devrimci yankılarından kıtaları kapsayan anıtsal çalışmalara, kinetik heykellerden gözün seçebildiği tüm renkleri kucaklayan tuvallere uzanan zengin sanatsal kariyerinin zirvesinde bulunuyor. Küratörlüğünü S. Ü. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Royal Academy of Arts Londra eski Sergiler Direktörü ve sanat tarihçisi Sir Norman Rosenthal’in üstlendiği “MACK. Sadece Işık ve Renk”, sanatçının 85. yaşını ve kariyerinin 60. yılını Uzakdoğu, Avrupa ve Türkiye’de gerçekleşen bir dizi sergiyle taçlandırması açısından da önem taşıyor. Heinz Mack’ın, Doğu ve Batı uygarlıklarının binlerce yıldır paha biçilmez mirasıyla donattığı İstanbul’daki ilk kişisel sergisine zengin bir eğitim programı ve atölyelerin yanında, kapsamlı bir sergi kataloğu da eşlik ediyor. “MACK. Sadece Işık ve Renk”, 17 Temmuz tarihine kadar S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi galerilerinde sanatseverlerle buluşuyor. S.U. Sakıp Sabancı Museum is hosting the leading artist of German modernism, Heinz Mack, with an exhibition showcasing the artist’s long and prolific career with over a hundred works. The exhibition titled “MACK. Just Light and Colour”, made possible with the main sponsorship of Tahincioğlu, focuses on the significant oeuvre of German artist Heinz Mack, who is notably among the founders of the mid-20th century avant-garde art network, the ZERO movement. The exhibition, encompassing the artist’s formative earlier works that informed the revolutionary philosophy of the ZERO movement, brings together paintings, monumental sculptures and kinetic works produced throughout the artist’s long career. the pioneering artist of German modernism, Heinz Mack investigates ways to attain future universal harmony through works that aim to transform and change human perception and emotions, just as they shaped the building blocks of the international art group ZERO, which the artist co-founded in 1957. The all-encompassing, defining and transforming power of light is at the heart of a body of work that he has created with unparalleled discipline and dedication over the years. Today, Heinz Mack is at the peak of a prolific artistic career in which he has produced works ranging from the revolutionary echoes of the ZERO movement that set out to change the world, to monumental works that straddle continents, and from kinetic sculptures to canvases that embrace all the colours discernible by the human eye. Realized under the curatorship of S.U. Sakıp Sabancı Museum Director Dr. Nazan Ölçer and art historian and former Exhibitions Secretary of the Royal Academy of Arts, London, Sir Norman Rosenthal, the exhibition notably marks the 85th birthday and 60th year of Heinz Mack’s career with a series of exhibitions taking place in the Far East, Europe and Turkey. Heinz Mack’s first solo exhibition in Istanbul, where the civilisations of East and West have bequeathed a priceless heritage over thousands of years, will be accompanied by a rich program of conferences, education programs, workshops, as well as a comprehensive exhibition catalogue suitable for both scholars and the general public. With the invaluable support of Tahincioğlu, “MACK. Just Light and Colour” is meeting art enthusiasts at the S.U. Sakıp Sabancı Museum galleries until 17 July. natura | 15


haberler | news

TASARIM KÖYÜ İZMİR YENİDEN

DESIGN VILLAGE OVER AGAIN IN IZMIR

Ulusal Mimarlık Öğrencileri Buluşması’nın 32.’si geçtiğimiz yıl Seferihisar’da “Tasarım Köyü” teması ile düzenlenmişti. Mimarlık ve farklı disiplinlerden atölyelerin yer aldığı etkinliğe, çeşitli alanlardan konuşmacılar ve katılımcılar konuk edilmişti. Tasarım Köyü İzmir ekibi 2016 yazında bu etkinliğin ikincisini düzenlemek üzere yola koyuluyor. Yeniden köy bağlamını çalışma alanı haline getirecek olan Tasarım Köyü organizasyonu, “X, V, T – her yerde ve hiçbir yerde” teması ile 27 Ağustos-5 Eylül tarihleri arasında Seferihisar’ın Turgut Köyü’nde gerçekleşecek. 10 gün sürecek olan etkinliğin 6 günü atölye çalışmalarına ayrılacak. Süreç boyunca söyleşiler ve çeşitli etkinlikler de düzenlenecek. Tasarım Köyü İzmir ekibi, kendilerinden ve bu yılın etkinliğinden şöyle söz ediyor: “Tasarım disiplinleri -mimarlık, endüstri ürünleri tasarımı, iç mimarlık, grafik tasarım, peyzaj mimarlığı…- okullarda öğrendiğimiz ve çalışma hayatında deneyimlediğimiz şekliyle her zaman kent odaklı pratikler olarak görünür olmaktadır. Tasarım bölümlerinde okuyan öğrenciler olarak üniversite eğitimi boyunca, tasarıma kent ölçeğinden bakmaktayız. Oysa ‘tasarım’ ne tamamen kent ile ne de akademik eğitimle ilgilidir. Tasarım Köyü olarak amacımız temel olarak; bugün artık büyükşehir yasası ile sayıları ve nüfusu giderek azalan köylerdeki yerel bilginin ve okulda öğrendiklerimizin arakesitinde düşünmek, konuşmak ve üretmektir. Kentli olanaklarını ve teknolojilerini’ bir kenara koyarak, nispeten zamanın daha döngüsel aktığı bir bağlamda, köydeki üretim ilişkilerini, sosyal ilişkileri atölyelerde ve köyde kaldığımız süre içerisinde kendi yaşantımızda deneyimlediğimiz enformel bir öğrenme ve paylaşım alanı oluşturmaktır. x,v,t fizikte hareketin bileşenleri olan yol, hız ve zamanı ifade eder. Yol, hız ve zaman tek başlarına kavram olarak nicelik belirtmemelerine rağmen, ilk anda kent odaklı düşünce biçimimizden kaynaklı olarak ‘yol’un karmaşıklığı, doğrusal olmayıp pek çok düğüm noktasının oluşu; ‘hız’ın giderek artışı ve ‘zaman’ın hiç bir zaman yeterli olmayışı gibi olgular akla gelmektedir. Her yerde olmak hiçbir yerde olmamak mı demektir? Ya da hiçbir yere ait olmamak mı? Yerleşikliğin yerini hareketin ve göçün aldığı bir zamanda, mobilite kavramı üzerine, tam da bunun zıtlıklarını içinde barındıran bir fiziksel mekân olarak, ‘köy’de düşünmenin; tartışmaları ve üretimleri çift taraflı besleyeceği görüşündeyiz. Bu seneki çalışma alanımız olan Turgut Köyü özelinde mobiliteyi okumaya çalıştığımızda, sosyal ilişkilerde ve iletişim alanında mobilliği salt gözlem yoluyla değerlendirmemiz mümkün olmadı. Fiziksel hareketlilik bazında baktığımızda ise köydeki ticari üretimin, bu köydeki hareketliliğin başat aktörü olduğunu söyleyebiliriz.” The 32nd International Architecture Students Meeting has been organized last year in Seferihisar with the theme “Design Village”. Holding studios of architecture and various disciplines, the organization hosted speakers and participators from different fields of profession. The İzmir team of Design Village launches forth upon organizing the second edition of the event. Turning the village context into a working area once again, the Design Village organization will take place in Turgut Village of Seferihisar with the theme entitled “X, V, T – everywhere and nowhere” between August 27-September 5. Spreading over 10 days, the 6 days of the event will be dedicated to workshop studies. Interviews and various activities will be organized during the process. Speaking of themselves and this year’s event, the İzmir team of the Design Village states: “Architecture, industrial design, interior architecture, graphic design, landscape architecture...All of the disciplines related to design always appear as city-oriented practices in the form of what we learned in school and professional life. As students studying in design faculties, we need to perceive design from an urban scale during our graduate education. In fact, ‘design’ neither revolves completely around the city nor the academic education. As Design Village, our primary goal is basically thinking, speaking and creating in between the intersections of the local informations of villages that hold a decreasing number of population due to the metropolitan acts and what we learn in schools. By putting potentials and technologies of the citizens aside, we focus on creating an informal learning and sharing space where we experience the production and social relations during our visits to villages, through a sense where time comparatively flows more circular. X,v,t designate distance, speed and time which are the components of movement. Even though they do not conceptually indicate quantity all by themselves, facts like the complexity of ‘distance’, its non linear vital points; the ever-increasing ‘speed’ and the constant insufficiency of ‘time’ come to mind because of our initial way of thinking that centers upon the city. Does being everywhere mean being nowhere? Or belonging to nowhere? We think that meditating in ‘village’ as a physical space containing this exact contrasts will bipartitely support the discussions and productions in a time where mobility and migration took the place for sedentariness. When we tried to read the mobility specific to our working area, the Turgut Village, it was impossible to evaluate it in social relations and fields of communication through pure observation. When considered on the basis of physical mobility, we can say that the commercial production in the village is the principal element for dynamism.” natura | 16



haberler | news

İS TANB U L ’ U N İL K A R KE O PA R KIN IN M İSAFİ R SANATÇ I S I H E RA BÜY ÜKTAŞ Ç IYA N T H E G U E S T A RT I S T O F T H E F I R S T A RC H A E O PA R K O F I S TA N B U L I S H E R A B U Y U K TA S C I YA N

natura | 18


haberler | news

İstanbul Kalkınma Ajansı (İKA) tarafından desteklenen

Supported by the İstanbul Development Agency (İKA), the gu-

“Çağdaş Yaratıcılık İçin Geçmişin İzleri: Kentsel Arkeoloji

est artist of the program “Traces of the Past For Contemporary

ve Küçükyalı ArkeoPark” programının misafir sanatçısı

Creativity: Urban Archaeology and Küçükyalı Archaeopark”,

Hera Büyüktaşcıyan, “Yerden çıkan hafif bir yükselti” adlı

Hera Büyüktaşçıyan exhibits her installation work Rising... A

yerleştirme çalışmasını İstanbul Küçükyalı ArkeoPark’ta

small height from the ground until July 30 at the İstanbul Kü-

30 Temmuz’a dek sergiliyor. ArkeoPark, Anadolu yakası-

çükyalı Archaeopark. As a significant archaeologic site where

nın bilimsel kazı yürütülen önemli bir arkeolojik alanı ola-

a scientific excavation is being carried out at the Asian side of

rak, bir dönem Prens Adaları’nda sürgün edilmiş Kons-

İstanbul, Archaeopark includes a monastery complex which is

tantinopolis Patriği İgnatius (M.S. 847-857 ve 867-877)

estimated to be built in the second half of 9th century by Igna-

tarafından 9. yüzyılın ikinci yarısında inşa ettirildiği tah-

tios Constantinople (847-857 AD and 867-877) who had been

min edilen manastır kompleksini içeriyor. Yapı kalıntıları,

expatriated to Prince Islands during a specific period. Today,

bugün yoğun bir kentsel yerleşim ve nüfus tarafından

the remains of the complex are surrounded by a dense urban

çevrelenmiş bulunuyor.

settlement and population.

Sanatçının eseri, hayali bir yaratık kurgusuyla ayaklarımı-

The work of the artist designates an unknown history that lies

zın altında yatan bilinmeyen tarihe işaret ediyor. Söz ko-

underneath our feet with an imaginary creature fantasy. The

nusu varlık, kaybolmuş kent ve mekân belleğini biriktire-

relevant creature lives in an invisible world through collecting

rek, görünmez bir dünyada yaşıyor ve ancak unutulmuş

the memories of the lost city and space but reappears for evo-

olanı hatırlatmak üzere ortaya çıkıyor. Proje, izleyiciyi

king what has been forgotten. The project invites the audience

zamanın ötesine geçmiş bu hayali yaratığı barındıran,

to explore the Monastery of Satyros which contains this ficti-

Patrik Ignatius’un sürgün edildiği adaların zaman denizi

onal creature that has gone beyond time through connecting

ile bugünün dalgalarını birleştiren Satyros Manastırı sar-

the waves of today and the temporal sea of the islands where

nıcını keşfetmeye davet ediyor.

Ignatios had been expatriated.

Alman araştırmacılar tarafından 150 yıl önce keşfedilen

Explored by the German researchers 150 years ago, the Kü-

Küçükyalı Arkeoloji Parkı, yaklaşık 2800 metrekare alan

çükyalı Archaeology Park is located within the boundaries of

üzerine kurulu ve Maltepe’nin Çınar Mahallesi sınırları

the Çınar District of Maltepe, spreading over approximately

içerisinde yer alıyor. Küçükyalı Arkeopark’ta, Bizans dö-

2800 sqm. A monastery that dates back to Byzantine period

neminden (867-877) kalma bir manastır, mezar odası ve

(867-877), a sepulture and a monastery tower lie within the

manastır kulesi bulunuyor. Arkeolojik kazılarda bulunan,

Küçükyalı Archaeopark. The tomb of the Patriarch Ignatius,

İmparator I. Mikhael’in oğlu Patrik Ignatius’a ait mezar,

son of the Emperor Michael I, has also been described in a de-

Vatikan arşivindeki 11. yüzyıla ait bir tasvirde de resme-

piction pertaining to the 11th century at the Vatican archives.

dilmiş. 877 yılında ölen Ignatius’un, Ayasofya’da ger-

The depiction that refers to Ignatius, who died in 877 and has

çekleşen defin töreninin ardından Küçükyalı’ya getirilip

been transported to his tomb in Küçükyalı following the burial

mezara nakledilmesinin yer aldığı tasvirde, o tarihlerde

ceremony that had been taken place in Hagia Sophia, shows

hala ayakta olan, adalardan ve denizden görünen etkile-

the monument along with its remaining details where it was

yici anıt yapı ayakta kalan ayrıntıları ile ortaya çıkarıldı.

possible to see from the islands and sea during that period.

Arkeopark kazılarının en önemli yönü, Bizans döne-

The most important aspect of the Archaeopark excavations

minden kalma tek patrik mezarının burada bulun-

marks the only patriarchic tomb from the Byzantian period

ması ve 14. yüzyıla (III. Andronikos Paleologos dö-

and the initial uncoverings of the silver Byzantine coins that

nemi) ait gümüş Bizans sikkelerinin ilk olarak burada

belong to the 14th century (Andronikos III Palaiologos era). A

or taya çıkarılması. Ayrıca Geç Bizans Dönemi’ne ait

bronze oil lamp that belongs to the Late Byzantine Period was

bronz kandil de bulunmuş. Özellikle engelli çocuklar

also found in the excavations. Tours are currently being orga-

ile ilköğretim çağındaki çocukların alanı tanımaları

nized to present the site especially to children with disabilities

için geziler de düzenleniyor.

and children in the elementray education age.

natura | 19


haberler | news

MİMARLIK ÖĞRENCİLERİ BU YIL İSTANBUL’DA TOPLANACAK ARCHITECTURE STUDENTS WILL GATHER IN ISTANBUL THIS YEAR

1993’ten bu yana yılda iki kez farklı şehirlerde düzenlenen Ulusal Mimarlık Öğrencileri Buluşması (UMÖB), Türkiye’nin her yerinden mimarlık öğrencilerini bir araya getirmeyi hedefleyen bir organizasyon. Farklı disiplinlerde gerçekleşen atölyelerin öğrenciler tarafından organize edildiği UMÖB, ulusal çapta bir mimarlık buluşması. 2016 yaz döneminde İstanbul’da gerçekleşecek olan UMÖB ‘16, bir grup mimarlık öğrencisi tarafından gönüllü olarak düzenleniyor. Buluşmalar 23 yıldır, Türkiye’de mimarlık öğrenimine alternatif bir soluk getirmekte ve Türkiye’nin dört bir yanından farklı arka planlarla gelen öğrenciler için geleceğe dair sıra dışı perspektifler sunmaktadır. Katılımcılar her buluşmada paylaştıkları yaklaşık bir haftalık süre diliminde yeni dostluklar ve bağlantılar kurma, fikir paylaşma, birlikte üretme ve birbirinden öğrenme imkânlarını yakalar. natura | 20

Organized two times each year from 1993 until now, International Architecture Students Meeting (UMÖB) stands for an event aiming to assemble architecture students from all over Turkey. Carried out in different disciplines where students organize the workshops, UMÖB is an international architecture meeting. Arranged voluntarily by a group of architecture students, UMÖB ’16 will take place in the summer of 2016. Meetings give an alternative impulse to the architectural education in Turkey for 23 years and students from all over Turkey with different backgrounds prospectively offer extraordinary perspectives. They find the opportunity to form new friendships and connections, share ideas, create altogether and learn from each other in the course of a week that they share in each gathering. The continuity of the organization for several


haberler | news Organizasyonun yıllar boyunca sürekliliği, sadece öğrencilerin üstlendikleri sorumluluklarla ve farkındalığı yüksek firmaların destekleriyle sağlanır. Her buluşma, üstlenen organizasyon ekibinin yorumudur; bulunduğu şehrin ve paydaşlarının özgün potansiyelleriyle asla tekrara düşmeyen bir söylem üretir.

years is ensured solely through the responsibility taken by the students and the support of companies with high awareness. Each gathering is an interpretation of the undertaking organization team; it creates discourse that never falls into repetition along with the unique potentials of the city and partners.

UMÖB’16 İstanbul

UMÖB’16 İstanbul

UMÖB’16 adıyla bu yaz İstanbul’da gerçekleşecek olan etkinliğin, “buluşma”nın varoluş ilkelerine sadık kalarak, bir tazelik arayışı içinde olması düşleniyor. UMÖB’16 organizasyon ekibi, tasarım gündeminde devam eden tartışmalara somut önermeler getirmeyi, yeni tartışma yüzeyleri oluşturmayı amaçladığını belirtiyor. Alışılagelmiş kavramların ve atölye düzenlerinin ötesinde; kendi kendini üreten, hareketi olan bir kurguyu araştırıyor. 11-17 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek olan UMÖB’16; gözlemcilerinin, girdilerinin ve çıktılarının birbiri içinde çözündüğü bir İstanbul deneyi olarak değerlendirilebilir. Mimarlığın üretme ve sorgulama faaliyetlerine olan tutkusu ile harmanlanan bu etkinliğin devingen doğası, sabit bir yerleşkenin aksine İstanbul’u sarmalayan rotalar üzerine köklenmektedir. Yaklaşık 80 kişiden oluşan katılımcılar; dağıldıkları 4 grupta, 4 gün süresince, 4 rotada, 4 farklı disiplinden yürütücüler ile bir araya gelecek.

The event that will take place in İstanbul this summer under the name UMÖB’16 is imagined to be in a search of freshness through abiding by the principles of ‘gathering’. The organization team of UMÖB’16 indicate that they aim to bring concrete propositions into the ongoing discussions of the design agenda and create new fields of discussion. They search for a fiction that generates itself with mobility beyond the conventional notions and workshop arrangements. Taking place between July 11-17, UMÖB’16 can be identified as an İstanbul experiment where its observers, inputs and outputs dissolve in each other. Blended with the passion for the generating and questioning the activities of architecture, the dynamic nature of this event is rooted over the routes that envelop İstanbul, by contrast with a fixed settlement. Comprised of approximately 80 people, the participators will rally with executives from 4 different disciplines, in 4 groups, during 4 days and in 4 routes.

Gruplar, rotalar ve yürütücüler arasında yer değiştirerek farklı disiplinlerle, İstanbul ve İstanbullu ile etkileşim içinde olacaklar. Geliştirilen bu atölye kurgusuyla, ortaya çıkan ürünün yere bağlı, tasarımcıya bağlı, zamana bağlı doğası tartışmaya açılmaktadır. Katılımcılar dört günün sonunda, kanıksanan tekdüze İstanbul tanımlarının ardında kendi gerçeklerini üretecekler; İstanbul’un kendine özgü dinamiklerini, bir parçası haline gelerek deneyimleyecekler. Ayrıca 12-15 Temmuz arasında herkese açık gerçekleşecek “Uzun Gece” etkinlikleriyle de Ortaköy Yetimhanesi, etkinliğin ana mekânı olarak mimarlığa dair yeni perspektiflerin tartışmaya açılacağı bir birliktelik noktası hâline gelecek. Gerçekleşecek akşam etkinliklerinde temel tasarımdan sinema ve müzik gecesine, güncel mimarlık problemlerinden 20’li yaşlarda alternatif mimari üretim yöntemlerine kadar geniş çerçevede bakışlar konu edilerek ilgili herkesin hafta boyu bir araya gelmesi hedefleniyor.

They will interact with İstanbul and Istanbulites through changing places between routes and executives. Along with this improved workshop setup, the space-based, designer-based, time-based nature of the created product will be open for discussion. After four days, they will create their own realities behind the inured and monotone identifications of İstanbul and they will experience the unique dynamics of İstanbul through becoming a part of them. Besides, along with “Long Night” events which will be publicly held between June 12-15, Orphanage of Or taköy will become a gathering point as the main space for the event where new perspectives about architecture will be opened for discussion. During the evening events, large-scaled prospects will be mentioned from basic design to movie and music nights, from actual problems of architecture to the alternative architectural creation methods during 20s, in order to gather all the involved people together. natura | 21


haberler | news

TASARIM GÜNLERİ İZMİR GERÇEKLEŞTİ DESIGN DAYS HAVE TAKEN PLACE IN IZMIR

Pratiklerini İzmir’in moda, mi-

Maintaining its practices in the fields of

marlık,

fashion, architecture, industrial design,

endüstriyel

tasarım,

iletişim tasarımı, teknoloji ta-

communication

design,

engineering

sarımı, film tasarımı alanla-

design and movie design of İzmir under

rında devam ettiren, yaratıcı

the administration of creative figures,

karakterlerin moderatörlüğünde gerçekleşen Tasarım

İzmir Design Days spreaded over the month of May

Günleri İzmir, film gösterimleri, söyleşiler, PechaKuc-

along with the activities of movie screenings, interviews,

ha Night İzmir, sergiler ve tasarım forumu etkinlikleri

PechaKucha Night İzmir, exhibitions and design forum.

ile mayıs ayında İzmir’e yayıldı.

The habitants of İzmir found the opportunity to watch

İzmirliler, Filmed by Bike Oregon Film Festivali’nin

“La Reine Bicyclette” and short movies from the Filmed

kısa fimlerinden ve “La Reine Bicyclette” bisiklet

by Bike Oregon Film Festival. Francesco Cingolani with

filmlerini izleme fırsatı buldular. İzmir Fransız Kül-

the support of French Cultural Center of İzmir, Jenny

tür Merkezi’nin desteği ile Francesco Cingolani, İsveç

Norderg with the contributions of the Embassy of Sweden

Büyükelçiliği’nin desteği ile Jenny Nordberg ve Play Wit-

and Play Without Borders presented their works as guests

hout Borders İzmir’e konuk olarak, yaptıkları işleri sundu-

of İzmir.

lar. Play Without Borders ekibi, Tarih Tasarım Atölyesi’nin

Also an exhibition has been launched comprising of the

desteği ile Basmane bölgesinde atölye çalışması gerçek-

reprints of the posters of İhap Hulusi who produced

leştirdi.

the most significant works of the Early Republic Period.

Erken Cumhuriyet döneminin en önemli işlerini üretmiş

Simultaneously, the opening of the FUTUROTEXTILES

İhap Hulusi’nin afişlerinin yeniden basımlarından oluşacak

MIX exhibition has been taken place through the

bir sergi de ziyaretçileri ağırladı. Eş zamanlı olarak İzmir

initiatives of French Cultural Center of İzmir.

Fransız Kültür Merkezi’nin girişimi ile İzmir’e gelen FUTU-

Discussions pertaining to Local Opportunities have been

ROTEXTILES MIX sergisinin açılışı gerçekleşti.

carried out at the İzmir Center of Architecture by the

Yerel Fırsatlar’a dair tartışmalar, İzmir Mimarlık Merkezi’nde

participations of partners from different design fields

Nazlı Terzioğlu (moda), Can Güvenir (endüstriyel tasarım),

of İzmir, under the moderatorship of Nazlı Terzioğlu

Noyan Vural (mimarlık), Kerem Odabaşı (teknoloji tasarı-

(fashion), Can Güvenir (industrial design), Noyan Vural

mı), Sevcan Sönmez (film tasarımı), Ömer Durmaz (ileti-

(architecture), Kerem Odabaşı (engineering design),

şim tasarımı) moderatörlüğünde, İzmir’deki farklı tasarım

Sevcan Sönmez (movie design) and Ömer Durmaz

alanlarından paydaşların katılımıyla yapıldı.

(communication design).

Etkinlik; İzmir Mimarlık Merkezi, Originn Co-Working, İs-

The event has been organized by NOBON and Randevu

veç Büyükelçiliği, Fransız Kültür Merkezi İzmir, İzmir Tarih

through the supports of İzmir Center of Architecture,

Tasarım Atölyesi’nin desteği ile NOBON ve Randevu tara-

Originn Co-Working, Embassy of Sweden, French Cultural

fından düzenlendi.

Center of İzmir, İzmir History and Design Studio.

natura | 22



haberler | news

S-ARCH 2016 ÖZEL MANSİYON ÖDÜLÜ’NÜ MANÇO MİMARLIK ALDI S-ARCH 2016 SPECIAL MENTION GOES TO MANCO ARCHITECTS

natura | 24


haberler | news

Manço Mimarlık tarafından tasarlanan Hatay İl Genel Meclisi ve İl Özel İdaresi Projesi, S-Arch 2016 Konsept Tasarım Özel Mansiyon Ödülü’nü aldı. 25-27 Mayıs 2016 tarihleri arasında Karadağ’ın Budva kentinde düzenlenen S-Arch Conference’ın bu seneki teması “Next Architecture“ (Bir Sonraki Mimarlık) idi. S-Arch 2016 kapsamında 29 ülkeden yaklaşık 100 projenin yarıştığı S-Arch 2016 Awards’tan Manço Mimarlık ödülle döndü. Aralarında Kengo Kuma (KKAA), Dietmar Eberle (Baumschlager Eberle), Viviana Muscettola (Zaha Hadid Architects) ve Philippe Rahm (Harvard Graduate School of Design) gibi dünyaca ünlü isimlerin yer aldığı 11 kişilik jürinin değerlendirmesi sonucunda Konsept Tasarım Özel Mansiyon Ödülü’nü Hatay İl Genel Meclisi ve İl Özel İdaresi Hizmet Binası projesi kazandı. Hatay İl Genel Meclisi ve İl Özel İdaresi Hizmet Binası projesi, arsa ve kent ile kurduğu ilişki, yerel mimari öğeleri yeniden yorumlaması ve sürdürülebilir özellikleriyle finale kalan diğer yedi tasarım arasından sıyrılarak Özel Mansiyon’a layık görüldü. Aynı proje daha önce de World Architecture Community 20+10+X Ödülü’nü almıştı.

Designed by Manço Architects, Hatay Provincial Council and Provincial Special Administration Project is deemed worthy of the S-Arch 2016 Conceptual Design Special Mention Award. Organized at the Montenegrin town Budva between May 25–27, 2016, the S-Arch conference chose the theme “Next Architecture” for this year’s event. Among approximately 100 competing projects from 29 countries, Manço Architects came back with an award as part of S-Arch 2016. Through the evaluation results of the jury of eleven, consisting of world-famous figures such as Kengo Kuma (KKAA), Dietmar Eberle (Baumschlager Eberle), Viviana Muscetto (Zaha Hadid Architects) and Philippe Rahm, Hatay Provincial Council and Provincial Special Administration Service Building Project won the Conceptual Design Special Mention Award. Owing to the connection worked up between land and city, reinterpretation of local architectural elements and sustainable features, Hatay Provincial Council and Provincial Special Administration Service Building project is granted the Special Mention award standing out amongst 7 other shortlisted finalists. The same project was previously received the World Architecture Community 20+10+X Award.

Hatay İl Genel Meclisi ve İl Özel İdaresi Hizmet Binası Hakkında

About Hatay Provincial Council and Provincial Special Administration Service Building

Manço Mimarlık Hakkında

About Manço Architects

Hatay İl Özel İdaresi tarafından açılan ulusal yarışmaya sunulan projede, saydamlığı ve çevre düzenlemesi ile insanları içine çeken, birimlere ula şımın kolay olduğu, aydınlık ve geniş iç oylumlar sunan, yenilikçi bir kamu yapısı amaçlandı. İhtiyaç programı olabildiğince a z kat ta ve arsada var olan yetişmiş ağaçları etkilemeyecek bir yerleşim ile çözüldü. Yapının zeminden çıkarak yürünebilen eğimde bir yeşil çatı ile ör tülmesi, böylelikle arsanın bütünüyle kamusal bir park olarak kullanılabilmesi sağlandı. Ba şlıca kaplama malzemesi olarak bölgenin geleneksel yerel mimarisinde sıkça kullanılan doğal ta ş seçildi. Doğal ta ş hem cephede hem de zeminde kullanılarak kütlenin yer ile bütünleşmesi, zeminden doğarak yükselmesi vurgulandı.

Aytaç Manço tarafından 1970 yılında kurulan Manço Mimarlık, yurt içi ve dışında birçok yayımlanmış projesi ve ödülü bulunan, ISO9001:2008 belgeli bir mimarlık ofisi. Aytaç Manço ve oğlu Ali Manço ortaklığında yönetilen firma, 50 yılı aşan mesleki deneyimini genç kadrosunun dinamizmi ile birleştirerek mimari tasarım, iç mimari tasarım, danışmanlık ve mesleki denetim hizmetleri sunuyor. Firmanın mimari uzmanlık alanları başta konut, ofis, veri merkezi, karma kullanım, fuar / sergi, ticaret, kamu ve sanayi yapıları olmak üzere, maliyet ve enerji etkin yenilikçi çözümlerin hedeflendiği birçok farklı proje türünü içeriyor.

Submitted for the national competition held by the Hatay Provincial Special Administration, the project aimed for an innovative public building that attracts people’s attention with its transparency and environmental planning, facilitates access to units and offers luminous and expansive volumes. The needs program has been determined through a low-rise settlement that doesn’t affect the grown trees in the field. Covering the building with a green framework that allows walking from the floor, paved the way for the land to be used as a public park in its entirety. Frequently used in the traditional and local architecture of the region, natural stones have been chosen as the essential paving material. Through using natural stones both in facades and floors, it’s emphasized for the building to integrate the mass to the ground and escalate through rising from the floor.

Established in 1970 by Aytaç Manço, Manço Architects is an ISO9001:2008 certified architectural firm that holds many awards and published projects at home and abroad. Led by the partnership of Aytaç Manço and his son Ali Manço, the firm provides architectural design, interior decoration design, counselling and professional audit services through combining 50 years of occupational experience with the dynamism of its young staff. Housing, office, data center, mixed usage, fair / exhibition, commerce, public and industrial constructions being in the first place, architectural specialties of the firm includes many different types of projects where innovative solutions with effective costing and energy are targeted.

natura | 25


haberler | news

C H R I S TO & J E A N N E C L A U D E ’ N İ N Y Ü Z E N YO L L A R I İ TA LYA G Ö LÜ N D E C H R I S TO & J E A N N E C L A U D E ’ S S F LO AT I N G PAT H WAYS O N T H E I TA L I A N L A K E

natura | 26


haberler | news

Bulgar sanatçı Christo ve 2009 yılında kaybettiği eşi Jeanne Claude tarafından tasarlanan enstalasyon, İtalya’nın Iseo Gölü kıyılarını, üç kilometre uzunluğundaki safran renkli yollar vasıtasıyla geçici olarak gölün merkezinde bulunan adalara bağlıyor. Ziyaretçiler gölün doğu kıyısında bulunan Sulzano’dan yürüyerek Monte Isola adasına ulaşabiliyorlar. Aynı zamanda iki farklı patika izleyerek şamandıralarla çevrili San Paolo adacığına da ulaşmaları mümkün. Modüller üzerine kaplanmış turuncu-sarı renkteki pırıltılı kumaş, Sulzano sokakları ve karşı kıyıda bulunan Peschiera Maraglio köyü boyunca 1.5 km daha devam ediyor. Kenarları hafifçe yüzeye doğru inen iskeleler, suyun üzerinde 16 metre genişliğe ve 50 santimetre yüksekliğe erişiyor. Yüksek yoğunluklu 200.000 adet polietilen küpten oluşan modüler sistem, dalgaların hareketine göre yukarı ve aşağı oynayacak şekilde tasarlandı. Christo, “Gölü çevreleyen dağlar Yüzen İskeleler’i kuşbakışı bir şekilde deneyim etme şansı sunarak farkedilmeyen açıları ve değişen perspektifleri gözler önüne serecek” ifadesini kullandı. Tam adı Christo Vladimirov Javacheff olan 81 yaşındaki sanatçı, 2009 senesinde yaşamını yitiren Fransız sanatçı Jean-Claude ile birlikte tasarladığı büyük ölçekli iskele enstalasyonlarıyla tanınıyor. Eşiyle birlikte Berlin’in Reichstag yapısını materyallerle çevrelediler ve California boyunca dev direkler arasına 39 km’lik kumaş gerdikleri bir projeye imza attılar. En büyük ölçekteki projeleri, 2005 yılında New York’taki Central Park çevresine yerleştirdikleri 7.503 adet naylon geçitten oluşan “Geçitler” ismini taşıyor.

Three kilometres of saffron-coloured pathways temporarily connect the shore of Italy’s Lake Iseo to islands at its centre in this installation by Bulgarian artist Christo and his passed wife, Jeanne Claude. Visitors can walk from Sulzano on the lake’s eastern edge to the island of Monte Isola. They can also use two paths to reach the islet of San Paolo, which is encircled by the pontoons. The shimmering orange-yellow fabric that is draped over the modules continues for an extra 1.5 kilometres along the streets of Sulzano and the village of Peschiera Maraglio on the other side. The piers measure 16 metres wide and rise approximately 50 centimetres above the water, with sides sloping gently down to the surface. A modular system of 200,000 high-density polyethylene cubes forms the walkways, which are designed to move up and down with the movement of the waves. “The mountains surrounding the lake will of fer a bird’s-eye view of The Floating Piers, exposing unnoticed angles and altering perspectives,” said Christo. The 81-year-old ar tist-whose full name is Christo Vladimirov Javachef f-is renowned for the large-scale fabric installations he created with wife, French ar tist Jean-Claude, who died in 20 09. Together they wrapped Berlin’s Reichstag building in material, and strung 39 kilometres of fabric between giant posts across California. Their last large-scale project was The Gates-7,503 nylon gates installed around New York’s Central Park in 20 05.

natura | 27


haberler | news

CENGİZ BEKTAŞ ARŞİVİ SALT GALATA’DA C E N G I Z B E K TA S A R C H I V E AT S A LT G A L ATA

Etimesgut Cami / Etimesgut Mosque, Ankara, 1965

Türkiye’de yapılı çevre ve tasarım konularında araştırmalar yürüten ve programlar düzenleyen SALT bu yıl, 1960’lardan bu yana mimarlık, edebiyat alanlarında üretim yapan, mimarlığa çok boyutlu katkılarıyla mesleğin gelişimine aracılık eden Cengiz Bektaş’ın arşivine odaklanıyor. Fotoğraf ağırlıklı bir bölümü geçen Ocak ayında SALT Araştırma’da erişime açılan arşiv, Bektaş’ın izniyle kapsamlı mimari çizim dosyalarını da içerek şekilde sınıflandırılarak sayısallaştırılacak ve kataloglanacak. Bektaş Mimarlık İşliği’ndeki ön çalışmanın ardından, SALT Araştırma’da yürütülecek projenin 2017 yılı sonunda tamamlanması bekleniyor. Bektaş’ın Türkiye mimarlığındaki konumunun değerlendirilmesi amacıyla üç araştırmacı projeye davet edildi. Mimar ve akademisyen Işıl Uçman Altınışık ile Burak Altınışık’ın, kültür sosyolojisi alanında çalışan Erhan Berat Fındıklı danışmanlığında yapacağı araştırmanın bulguları, gelecek sonbaharda Denizli ve İstanbul’da düzenlenecek kamu programlarında tartışmaya açılacak. SALT Araştırma, 2011’den bu yana, 1960 sonrası görsel pratikler, yapılı çevre, tasarım, şehircilik, sosyal ve ekonomik tarih alanlarında iki milyondan fazla belgeyi çevrim içi erişime açtı. Türkiye’de mimarlık ve tasarım uygulamaları bağlamında oluşturulan bölümde, Ali Saim Ülgen, Altuğ-Behruz Çinici, Azmi-Bediz Koz, Cengiz Bektaş, Harika-Kemali Söylemezoğlu, Hayati Tabanlıoğlu, Peykan-Yaşar Dalbaşar, Sadi Öziş ve Kare Metal ile Utarit İzgi arşivlerinin yanı sıra, Rahmi M. Koç

natura | 28

Carrying out studies and organizing programs in the subjects of built environment and design in Turkey, SALT focuses on the archive of Cengiz Bektaş who has been producing in the fields of architecture and literature since 1960’s and reinforced the development of architecture along with his multidimensional contributions. Granted access for a photographbased section in the last January at SALT Research, the archive will be digitized and cataloged through categorizing the extensive architectural drawing files by the courtesy of Bektaş. Following the prestudy at the Bektaş Architecture Studio, the project which will be conducted at SALT Research is expected to be completed by the end of the year 2017. Three researchers have been invited to the project in order to evaluate the position of Bektaş in the Turkish architecture. Executed by the architect and academician Işıl Uçman Altınışık and Burak Altınışık under the counselling of Erhan Berat Fındıklı who works in the field of sociology of culture, the results of the research will be opened up for discussion in the next autumn at the public programs which will be organized in Denizli and İstanbul. From 2011, SALT Research granted online access of more than two millions of documents in the fields of post-1960 visual practices, built environment, design, urbanism and social and economic history. Constituted as part of the architecture and design implementations in Turkey, this section holds the archives of Ali Saim Ülgen, Altuğ-Behruz Çinici, AzmiBediz Koz, Cengiz Bektaş, Harika-Kemali Söylemezoğlu, Hayati Taban-


haberler | news

lıoğlu, Peykan-Yaşar Dalbaşar, Sadi Öziş, Kare arşivi ortaklığında hazırlanan Sedad Metal, Utarit İzgi and the archive of Sedad Hakkı Hakkı Eldem Arşivi bulunuyor. Altuğ Eldem which has been organized in cooperation with ve Behruz Çinici’nin yapılarına dair the archive of Rahmi M. Koç. More than ten thousand çizim, fotoğraf, kitap, rapor ve yadocuments including drawings, photographs, books, zışmaları içeren 10 binin üzerinde papers and correspondences relative to the construcbelge, Kalebodur’un 2015’teki destions of Altuğ and Behruz Çinici have been incorporateğiyle SALT Araştırma bünyesine ted into SALT Research with the support of Kalebodur katıldı. Sayısallaştırma ve katalogin 2015. Digitizing and cataloging studies have been lama çalışmaları tamamlanan arşiv, completed and the archive has been launched at saltMayıs 2016’da saltresearch.org adsearch.org in May 2016. resinde erişime açıldı. Holding many architectural projects such as houKonut, sanayi, ticari, turizm ve kamu sing, industrial, commercial, tourism and public yapılarıyla çevre düzenlemeleri gibi building projects, Cengiz Bektaş is an architect birçok mimari projesi bulunan Cenwho wrote poems, essays and extensive writings giz Bektaş, şiir ve deneme türlerinabout education and research. He has been mende eserlerle eğitim ve araştırmaya Türk Dil Kurumu / Turkish Language Association, tioned in books, articles and conversations under yönelik kapsamlı yazılar kaleme alAnkara, 1972 the favour of his works. He sometimes defines mış; çalışmalarıyla kitap, makale ile himself as poet-architect-writer and professional söyleşilere konu olmuş bir mimardır. engineer-architect at times. Bektaş forms a field of discourse where Kendisini bazen ozan-mimar-yazar, bazen de yüksek mühenthe disciplines of art history, archaeology, sociology and literature dis-mimar olarak tanımlar. Bektaş, Türkiye Cumhuriyeti’nin intersect with architecture while covering the distances of the momodernleşme güzergâhını izcilikten mimarlığa uzanan faaliyet dernization route of Turkish Republic from scouting to architecture. alanları boyunca katederken sanat tarihi, arkeoloji, sosyoloHe makes productions as a characterized “narrater architect” throji, edebiyat disiplinlerinin mimarlıkla kesiştiği bir söylem alanı ugh the effort of bonding with the plural history of Anatolianism, oluşturur. Anadoluluk, hümanizm ve Osmanlı öncesinin çoğul humanism and the Pre-Ottoman era. tarihine bağla(n)ma çabalarıyla karakterize bir “anlatıcı mimar” Organized within the scope of SALT Research Architecture and Deolarak üretim yapar. sign Archive studies, the program of Cengiz Bektaş As A Narrater SALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi çalışmaları kapArchitect will be launched in the next October. Besides the series samında hazırlanan, Anlatıcı Bir Mimar Olarak Cengiz Bektaş of research, compilation, article writing and mapping event, the programı gelecek Ekim ayında başlıyor. Program, bir dizi araştırprogram will be comprised of the assessment meetings that will be ma, derleme, makale yazımı ve haritalama etkinliğinin yanı sıra, hosting relevant characters. konuyla ilgili isimlerin katılacağı değerlendirme toplantılarından In the first assessment meeting of the program, the structures in oluşuyor. Denizli where Bektaş has worked intensively will be examined witProgramın ilk değerlendirme toplantısında, Bektaş’ın yoğun hin the context of client and architecture. The meeting will be orolarak çalıştığı Denizli’deki yapılar, işveren ve mimar ilişkisi ganized in parallel with the Architecture Week between October bağlamında incelenecek. Toplantı, Bektaş ve ilgili işverenlerin 3-7 at Denizli with the attendance of Bektaş and relevant clients. katılımıyla Denizli’de, 3-7 Ekim tarihlerindeki Mimarlık Haftası The models of self management and the works of his era that have paralelinde gerçekleştirilecek. İstanbul’da Aralık ayında yapılabeen performed in the Bektaş Architecture Studio will be evaluated cak toplantıda, Bektaş Mimarlık İşliği’nde uygulanan özyönetim at the meeting that will be made in İstanbul in December. In another modeli ve döneminin ürünleri değerlendirilecek. İstanbul’daki event in İstanbul, the position of architectural theory in Turkey will bir diğer etkinlikte ise, arşivler ve yayınların ışığında Türkiye’de be discussed in the light of archives and papers. mimari kuramın yeri tartışılacak.

natura | 29


haberler | news

NURİ İYEM RESİM Ö D Ü LÜ 2 0 1 6 SONUÇLANDI 2 0 1 6 NU R I I Y E M PA IN T I N G C O N T E S T R ES U LTE D

Nur i İyem adına 20 0 6 yılından bu yana gerçekleş tir ilen “Nur i İyem Resim Ödülü”, bu sene 20. yılını kutlayan Evin Sanat Galer isi t araf ından on bir inci kez düzenlendi. 2016 Nur i İyem Resim Ödülü’nü Rugül Serbes t, “Kalmalısın” adlı eser iyle ka zandı. Yar ışmaya 23 farklı şehirden 191 ressam 255 resimle kat ıldı. İs t anbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Ant alya ve Adana ba ş t a olmak üzere, Aydın, Bursa, Çanakkale, Malatya, Diyarbakır, Konya, Mersin, Muğla, Şanlıur fa, Uşak ve Er zurum gibi birçok şehirden kat ılım oldu. Öğrenci olan kat ılımcılar ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi ba ş t a olmak üzere 20 farklı üniversitede öğrenimine devam ediyor. 9 Ha ziran 2016 Per şembe günü Evin Sanat Galer isi’nde gerçekleş tir ilen ödül töreninde; Prof. Rahmi Ak sungur t araf ından özel olarak ha zır lanan ve “Nur i İyem Resim Ödülü”nü temsil eden heykel ile 10.0 0 0 TL’lik ödül, Doğan H ızlan t araf ından Rugül Serbes t ’e ver ildi. Törenin ardından, ödül alan resim ve seçici kurul t araf ından sergilenmeye değer bulunan resimler olmak üzere toplam 28 resmin yer alac ağ ı serginin açılışı gerçekleş ti. Seçici kurul t araf ından eser ler i sergilenmeye değer bulunan sanatçılar: A slı Ak yüz, Ahmet Albayrak, Elif Aydemir, Sidar Baki, Müge Bakır, Zuhal Baysar, Zehra Seda Boz tunalı, Nurdan Erol, Bülent Gürcihan, Hale İsmet, Damla Karadere, Ezgi Kılıç, Serdar Oruç, R . Doğuhan Özgün, Belit Sak, Hatice Seher Ünal, Mihr işah Süerda ş, Şer if Sümer, Dilek Şenyürek, Alev Tamba şar, Aysun Telli, Tünay Tunç, Ayşe Nilgün Ula ş t ır ıcı, Der ya Ülker, Yunus Yanık, Berr in Yır tmaç. Derleyen / Compiled by: Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

natura | 30

Organized for Nuri İyem since 2006, the eleventh edition of the “Nuri İyem Painting Contest” is carried out by the Evin Art Gallery which celebrates its 20th year. 2016 Nuri İyem Painting Award went to Rugül Serbest with her work entitled “You Should Stay”. The contest hosted 255 paintings of 191 painters from 23 different cities. İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Antalya and Adana being in the first place, many people participated in the contest from Aydın, Bursa, Çanakkale, Malatya, Diyarbakır, Konya, Mersin, Muğla, Şanlıurfa, Uşak and Erzurum. Particularly in Mimar Sinan University of Fine Arts, Marmara University and Anadolu University, the student participators continue their graduate education in 20 different universities. At the awards ceremony held in the Evin Art Gallery on Thursday, June 9, 2016; the sculpture representing the “Nuri İyem Painting Award” which is dedicatedly created by Prof. Rahmi Aksungur and the award valuing 10,000 TL were given to Rugül Serbest by Doğan Hızlan. Following the ceremony, the exhibition is launched with a total of 28 paintings including the awarded painting and paintings that are deemed worthy to exhibit by the selection committee. The artists that their works are deemed worthy for the exhibition by the selection committee are: Aslı Akyüz, Ahmet Albayrak, Elif Aydemir, Sidar Baki, Müge Bakır, Zuhal Baysar, Zehra Seda Boztunalı, Nurdan Erol, Bülent Gürcihan, Hale İsmet, Damla Karadere, Ezgi Kılıç, Serdar Oruç, R. Doğuhan Özgün, Belit Sak, Hatice Seher Ünal, Mihrişah Süerdaş, Şerif Sümer, Dilek Şenyürek, Alev Tambaşar, Aysun Telli, Tünay Tunç, Ayşe Nilgün Ulaştırıcı, Derya Ülker, Yunus Yanık and Berrin Yırtmaç.



tasarım | design

5. DOĞAL TAŞ TASARIM YARIŞMASI SONUÇLANDI

5 T H N AT U R A L STONE DESIGN COMPETITION IS CONCLUDED

Doğal Taş | Tasarım Yarışması

natura | 32

1


tasarım | design

İstanbul Maden İhracatçıları Birliği tarafından geleneksel hale getirilen Doğal Taş Tasarım Yarışmaları’nda 2016 yılının kazananları, 5 Mayıs 2016 Perşembe günü düzenlenen törende belli oldu. Gelen projeler arasından jürinin değerlendirdiği 16 proje ödüle layık görüldü. Jüri; doğal taşın kullanım alanının genişletilmesi, üretilebilirlik, çevreye duyarlılık ve ihracat potansiyeli olabilmesi, yaratıcılık ve kullanımda işlevsel olma kriterlerini göz önünde bulundurarak seçimini yaptı. Türkiye doğal taş endüstrisinin tasarım kalitesini ve çağdaş Türkiye tasarımını simgeleyen ürün kimliğini desteklemek, Türkiye’de yapı kültürüne ve eğitimine katkıda bulunmak, yaratıcı fikirleri desteklemek, başarılı öğrencilere istihdam ve öğrenim desteği sağlamak, Türk doğal taş sektöründe tasarımın önemini vurgulamak ve ticarileşebilir tasarım fikirleri ortaya koymak, Doğal taş ihracatına yönelik rekabet gücünü artırmak; Sektörün gelişimine ve ülke ekonomisine katkıda bulunmak; amacıyla düzenlenen yarışmaya, 248 öğrenci ve 222 profesyonel başvurdu. Üniversiteler arasında 105 proje ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ilk sırayı aldı onu 96 projeyle İstanbul Teknik Üniversitesi takip etti. Ödül töreninin başlangıcında özellikle öğrencilere yönelik bir konuşma yapan İMİB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kahyaoğlu, “Yapacağınız ürünü biz fabrikalarımızda, atölyelerimizde işleyebilelim. Çünkü, malzeme mermer; doğal bir ürün olduğu için kesilmesi zor. O zaman tasarımınızı öyle yapın ki, biz bunu üretebilip, birilerine verelim, siz de para kazanın. Ürettiğiniz ürün derece alsın almasın bunları bir kitapçıkta toplayalım, telif hakkını da size verelim. Süreç içinde bir gün sizin tasarımlarınız da dünyanın çeşitli ülkelerinde yerini alabilir” tavsiyesinde bulundu. Proje amacının Türkiye doğal taş endüstrisinin tasarım kalitesini ve çağdaş Türkiye tasarımını simgeleyen ürün kimliğini desteklemek olarak açıklandığı yarışmada dereceye girenler ödüllerini İMİB Yönetim

Traditionalized by the Istanbul Mineral Exporters’ Association, the winners of the 2016 Natural Stone Design Competition have been announced at the ceremony held on Thursday, May 5, 2016. Evaluated by the jury, 16 of the submitted projects have been granted awards. The jury made its decision considering the criteria of widening the areas of usage of the natural stone, producibility, environmental awareness and exportation potentials, creativity and functionality in utilization. Organized for supporting the product id that symbolizes the design quality of the Turkish natural stone industry and modern Turkish design, contributing to the structure culture and education in Turkey, promoting creative ideas, employing successful students and providing educational support; emphasizing the importance of design in Turkish natural stone industry and introducing commercializable design ideas, increasing the competitive capacity regarding natural stone exports, making contributions to the development of the industry and national economy, the competition hosted 248 students and 222 professionals. Among the universities, Mimar Sinan Fine Arts University has been ranked first along with its 105 projects and Istanbul Technical University came right after with 96 projects. Giving a speech devoted to the students at the beginning of the award ceremony, Ali Kahyaoğlu, the Board Chairman of İMİB advised: “We should be able to process your product in our plants and studios. Because the used material is marble and it’s difficult to cut due to its naturality. In that case, you should design accordingly so that we can manufacture, give them to people and ultimately you will be earning money. Whether your product gets placed in a competiton or not, we can collect them into a book and you will have the copyright. One day during the process, your designs may rank among various countries worldwide.” Adopting the project goal as supporting the design quality of the Turkish natural stone industry and the product id that symbolizes the modern Turkish design, the competition represented the awards from the Board Chairman of

natura | 33


tasarım | design

ÖĞRENCİ KATEGORİSİ - STUDENT CATEGORY: Ledhenge M Hilmi Yağız Türkyılmaz

ÖĞRENCİ KATEGORİSİ - STUDENT CATEGORY: ÖĞRENCİ KATEGORİSİ Restpoint 1 Barış Taşlık - STUDENT CATEGORY: Junior Bath 2 Metin Özhan

natura | 34

ÖĞRENCİ KATEGORİSİ - STUDENT CATEGORY: Hidden M Çiğdem Karaata, Verda Demirağ

ÖĞRENCİ KATEGORİSİ - STUDENT CATEGORY: Helis 3 Fidan Hazal Can

ÖĞRENCİ KATEGORİSİ - STUDENT CATEGORY: Tube M Evren Yazıcı


tasarım | design

Kurulu Başkanı Ali Kahyaoğlu, Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, İMİB Denetim Kurulu Üyeleri Coşkun Bozanlı ve Yakup Kadri Sürmen, İMMİB Genel Sekreter Yardımcısı Fatih Özer, Türkiye Gazetesi Ekonomi Müdürü Fikret Çengel ve Hürriyet Gazetesi Ekonomi Müdür Yardımcısı Sadi Özdemir’in ellerinden aldı.

İMİB, Ali Kahyaoğlu, the President of Turkish Mining Development Foundation, Prof. Güven Önal, Members of the İMİB Supervisory Board, Coşkun Bozanlı and Yakup Kadri Sürmen, Assistant Secretary General of İMMİB, Fatih Özer, Economy Manager of the Türkiye Newspaper, Fikret Çengel and Assistant Manager of Economy of the Hürriyet Newspaper, Sadi Özdemir.

Kategoriler • 1- Yer Döşemesi ve Duvar Kaplaması, • 2- Otel Lobisi ve AVM Girişi, • 3- Türk Hamamı ve Banyo, • 4- Dekoratif Ürünler (Masalar, sehpalar, şömineler ve ev mobilyaları gibi iç mekânlarda kullanılabilecek doğal taş ile tasarlanmış ürünler)

Categories • 1- Floor Coverings and Wall Cladding • 2- Hotel Lobby and Mall Entrance • 3- Turkish Bath and Bathroom • 4- Decorative Products (Products designed with natural stone and allowing indoor usage like Tables, Stands, Fireplaces and Domestic Furnitures)

ÖDÜL ALAN YARIŞMACILAR KATEGORİ: Dekoratif Ürünler (Masalar, sehpalar, şömineler ve ev mobilyaları gibi iç mekânlarda kullanılabilecek doğal taş ile tasarlanmış ürünler)

AWARD WINNERS CATEGORY: Decorative Products (Products designed with natural stone and allowing indoor usage like Tables, Stands, Fireplaces and Domestic Furnitures)

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Daymill Mansiyon Daymill Honorable Mention Özge Dinç, Kerem Ekinci

natura | 35


tasarım | design

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Rotate Mansiyon Honorable Mention Sibel Kılıç

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Piknik Picnic 1 Müge Öztürk

natura | 36

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: İhya M Metehan Erdoğdu, Samet Fener

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Sail 3 Berat Reha Demir


tasarım | design

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Kilit Taşı Keystone M Nurullah Kürkçü

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Nest 2 Ayşegül Uzunyol, Serdar Soyal

PROFESYONEL-PROFESSIONAL: Move 1 Semih Yılmaz

natura | 37


tasarım | design

MİLANO TASARIM HAFTASI MILAN DESIGN WEEK TASARIM EKİPLERİNİN LABIRENTLERI ARASINDA GEZINDIKTEN SONRA, 500.000’DEN FAZLA KATILIMCISIYLA ŞAŞIRTAN; ULUSLARARASI MOBILYA FUARI İLE EN YENILIKÇI VE YARATICI MOBILYA TASARIMLARINI IÇEREN VE ŞEHRIN HER KANADINA YAYILAN FUAR DIŞI ETKİNLİKLERİN (FUORISALONE) OLUŞTURDUĞU MILANO TASARIM HAFTASI’NDAN ÖNEMLI ANLARI BIR ARAYA GETIRDIK. AFTER WANDERING THROUGH THE MAZE OF DESIGN HOUSES AMID THE STAGGERING MORE THAN 500,000 ATTENDEES, WE HAVE PUT TOGETHER HIGHLIGHTS FROM MILAN DESIGN WEEK, BOTH SALONE INTERNAZIONALE DEL MOBILE (INTERNATIONAL FURNITURE FAIR) AND FUORISALONE -EXHIBITIONS AND EVENTS SPREADING ALL OVER THE CITY; INCLUDING SOME OF THE MORE INNOVATIVE AND CREATIVE FURNITURE DESIGNS. Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

2016 MOBİLYA FUARI’NDA TAŞ MALZEME STONE MATERIAL AT SALONE DEL MOBILE 2016 Bu yıl 55’inci edisyonunu geride bırakan Milano Mobilya Fuarı, geniş kapsamlı ürünlere, hizmetlere ve etkinliklere ev sahipliği yaptı. Nisan ayında 30.000’den fazla vatandaşla birlikte beş kıtadan 300.000’i aşkın profesyonel katılımcıyı ağırlayan fuar, sektör için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir organizasyona işaret ediyor. Fuar kapsamında Matteo Garrone imzalı bir kısa filmin yanı sıra, sırasıyla yaşam konseptlerine, klasik mobilyalara ve mimari işlemlere ayrılmış fuar sergisiyle beraber yan yana üç etkinlik yer aldı.

The Salone del Mobile Milan is now in its 55th edition, with a wide range of products, services and events. An absolutely unmissable appointment for the sector with more than 300,000 professional attendees from all five continents are expected, along with more than 30,000 members of the public in April. Three collateral events took place alongside the trade show proper, dedicated respectively to living concepts, classical furniture and architectural finishings, along with a short film signed by Matteo Garrone.

Fotoğr aflar/Photogr a phs: Claudio Gra ssi, Stefano Tripodi, S averio Lombardi Vallauri, Yağmur Yıldırım

natura | 38


tasarım | design

55. Milano Mobilya Fuarı mobilya ve tasarım alanlarında uluslararası önem taşıyan bir vitrin görevi görüyor. 160’ı aşkın ülkeden gelen 300.000’den fazla profesyonel katılımcı, bu yıl 2.400’den fazla gösterimci tarafından tanıtılan en yeni ürünleri inceleme şansına erişmek için Rho kentine akın etti. Yenilikçi ürünler ve ev odaklı mobilya çözümlerine her sene yatırım yaparak işletmelerini geliştirme konusunda uzmanlaşan öncü sektörel şirketlerin yaratıcılıklarıyla şekillenen; kalite ve teknolojiyi harmanlayan geniş yelpazedeki ürünlere imza atan katılımcı şirketlerin %67’si, yenilikçi makinelere, donanımlara, arge ve tasarım hizmetlerine önemli ölçüde yatırımlarda bulunduklarını belirtti. Zamanla vatandaşların ilgisi ve sektör için oluşturduğu önem ile birlikte basit bir ticaret fuarından “mutlaka görülmesi gereken” bir etkinliğe dönüşen Fuar, 13 Nisan Çarşamba günü düzenlenen 7. Salone Satellite Tasarım Ödülleri seromonisine de ev sahipliği yaptı. Ziyaretçiler aynı zamanda 35 yaş altı 650 genç tasarımcının işlerinin sergilendiği “Yeni Malzemeler>Yeni Tasarım” temasına odaklanan 19. SaloneSatellite sergisine de büyük ilgi gösterdi. Fuar alanındaki ve şehrin çeşitli noktalarındaki etkinlikler büyük yankı uyandırdı. Film yapımcısı Matteo Garrone’nin video çalışması ve Ciarmoli Queda Stüdyosu’nun sanat direktörlüğü ile birlikte “Tasarım Öncesi: Klasik”, geleneksel mobilya kalıplarına modern bir yorum getirdi. Migliore+Servetto Mimarlık tarafından The Mall, Porta Nuova’da organize edilen “mekân&içindekiler” etkinliği ise mimari işlemlere odaklandı.

The 55th edition of the Salone del Mobile Milan is the international benchmark showcase for furnishing and design. More than 300,000 professional attendees from over 160 countries are seizing the opportunity to come to Rho and cast their eyes over the latest products being showcased by more than 2,400 exhibitors this year. A range of goods that combines quality and technology, shaped by the creativity of the leading sectoral companies, practised at developing their businesses by investing each year in innovative products and home furnishing solutions: 67% of the companies taking part have said that they have ploughed major investments into innovative machinery, equipment, R&D and design. Due recognition of the relevance of the Salone -which has evolved over time from simple trade fair into “must-see” event as per the publicity and of the importance of the sector presided over the 7th SaloneSatellite Design Award ceremony on Wednesday 13th April. Visitors also flocked to the 19th edition of SaloneSatellite, devoted to the theme “New Materials>New Design”, showcasing the work of 650 young designers under 35. The events in the fairgrounds and in the city were also very well received: ”Before Design: Classic” put a contemporary spin on classic furnishing, with artistic direction by Ciarmoli Queda Studio and a video by filmmaker Matteo Garrone. The “space&interiors” event was devoted to architectural finishings by Migliore+Servetto Architects at the The Mall, Porta Nuova.

natura | 39


tasarım | design

SALONESATELLITE’DE MERMER KULLANIMI MARBLE USAGE AT SALONESATELLITE Genç tasarımcıları hedef alan tasarım dünyasının en önemli etkinliğinin 19. edisyonu özellikle yeni malzemelere odaklanıyor. Bu bağlamda SaloneSatellite kısa bir süre içerisinde üreticiler, yetenek avcıları ve gelecek vaat eden genç tasarımcılar için bir ana toplanma yeri halini aldı. Etkinlik, Milano Mobilya Fuarıyla eş zamanlı bir şekilde 12-17 Nisan tarihleri arasında Rho Milano Fuar Alanı’nda gerçekleşti. SaloneSatellite her zaman geleceğe odaklandı ve bu sene de bilimin sunabileceği en yeni malzemeleri keşfederek “Yeni Malzemeler>Yeni Tasarım” temasıyla birlikte bunu tekrarlamayı hedefledi. Barcelona’daki Materfad; İtalya’nın Milano kentindeki Material ConneXion; Prag’da bulunan matériO/Happy Materials; Londra’daki Chris Lefteri Design; Münih’te materialscout; Ancona’da Matrec gibi Avrupa’nın en gelişmiş malzeme araştırma merkezlerinden elde edilen en yenilikçi örnekler ile bu alanda çalışan uluslararası şirketler ve tasarımcılarla beraber tasarlanan büyük bir kitaplık, gerçek bir “malzemehane”ye dönüştürüldü. Valérie Bergeron Materfad Barcelona (ES), Christine Vroom Het Nieuwe Instituut (NL), Lucie Havlova matériO/Happy Materials Prag (CZ), Elodie Ternaux matériO/Happy Materials (FR), Christian Tubito Material Connexion (IT), Mette Bak Andersen Material Design Lab, Kopenhag Tasarım ve Teknoloji Okulu (DK), Efrat Friedland materialscout (DE), Carole Collet Central Saint Martins, Londra Güzel Sanatlar Üniversitesi (UK) ile birlikte bahsi geçen araştırma merkezlerinden gelen tüm temsilciler konuyu özel yuvarlak bir masada tartıştılar ve “Yeni Malzemeler>Yeni Tasarım”a odaklandılar. Yenilikçi malzemeler aynı zamanda ahşap, plastik, cam, metal, kumaş ve mermer gibi önemli klasik materyallere de bağlılıklarını gösteriyor. Özellikle bu malzemelerden elde edilen parçaların üretiminde uzmanlaşan, lider Milano Mobilya Fuarı şirketleri tarafından tasarlanan ihtişamlı bir totemik heykel de bu bağlılığı simgeliyor.

natura | 40

The 19th edition of the most important event in the design world for young designers lays special emphasis on new materials. SaloneSatellite, the first event to focus on young designers, immediately became the premier meeting place for manufacturers, talent scouts and the most promising young designers. It was being held concurrently with the Salone del Mobile Milano, from 12th to 17th April, at the Rho Milan Fairgrounds. SaloneSatellite has always looked to the future, and will do so again this year with the theme “New Materials> New Design”, exploring the latest that new materials science has to offer. A large bookcase becomes an actual “materiotheque”: a repository of innovative samples from the most advanced materials research centres in Europe -such as Materfad in Barcelona; Material ConneXion Italia in Milan; matériO/Happy Materials in Prague; Chris Lefteri Design in London; materialscout in Munich; Matrec in Ancona- and international companies and designers working within this sphere. Representatives from all these research hubs -Valérie Bergeron Materfad Barcelona (ES), Christine Vroom Het Nieuwe Instituut (NL), Lucie Havlova matériO/Happy Materials in Prague (CZ), Elodie Ternaux matériO/ Happy Materials (FR), Christian Tubito Material Connexion (IT), Mette Bak Andersen Material Design Lab, Copenhagen School of Design & Technology,KEA. (DK), Efrat Friedland materialscout (DE), Carole Collet Central Saint Martins, University of the Arts London (UK)- discussed the subject at a specially convened round table: “New Materials> New Design”. Innovative materials also paid due homage to noble classical materials, such as wood, plastic, glass, metal, fabric and marble to which a great totemic sculpture is dedicated, created by the leading Salone del Mobile companies specialising in the production of pieces made out of these particular materials.


tasarÄąm | design

natura | 41


tasarım | design

CLIQUE’DEN MERMER VE ÜÇ BOYUTLU TEKNOLOJİ MARBLE AND 3D TECHNOLOGY BY CLIQUE Clique, 2016 Milano Tasarım Haftası kapsamında mermerden yapılan ve üç boyutlu robotlarla gerçekleştirilen üçüncü koleksiyonunu tanıttı. Claudio Larcher ve Filippo Protasoni tarafından tasarlanan bu yeni koleksiyon “dolu ile boş” arasındaki ikiliği çifte anlamlı konseptler olarak ifade ediyor. Birinci yaklaşım işlevsel nesneli doğayı vurguluyor: Muhafaza eden nesne çoğu zaman, estetik bir bakış açısı üzerinden kendi doğal içeriğinden koparılıyor. İkinci yaklaşım biçimsel nesneli doğayı aktarıyor: Pozitif ile negatif arasındaki ilişki, olağan dışı delikler yaratan mermer işleme süreciyle sınırlarını zorluyor ve doğal bir hafiflik yaratmak adına makinenin üst limitlerine ulaşmadan boşaltılıyor. Clique iki uzak ve hayali arka planın karşılaşması, mobilya tasarımı ve elektronik/elektrikli eşyalardan oluşuyor. Clique İtalyan işçilik kalitesine ve kullanıcı dostu teknolojiye güveniyor. Clique modern yaşamın yeni bir konsepti ve nesnelerin somut özelliklerine soyut olanlarından daha fazla önem veriyor. Yeni uluslararası bir tasarım markası yaratan İtalya bölgesine yayılan farklı tasarım kimlikleriyle üretim durumlarının bir karışımı olan Clique, sektör için yeni bir pencere açıyor. Cnc makineleri ve en modern ekipmanların kullanımıyla analojik ile dijital uygulamaları, sanal ile fiziksel yaklaşımları birleştiriyor.

natura | 42

During the Milano Design Week 2016, Clique presents its third collection, made by marble, realized with 3d robots. Designed by Claudio Larcher and Filippo Protasoni, this new collection expresses the dichotomy between “full and empty” as concepts, through a double meaning. The first aspect highlights the object functional nature: through an aesthetic point of view, the object as container is usually deprived by its natural content. The second aspect narrates the object formal nature: the relationship between positive and negative is faced by pushing to the limit the marble processing, creating unusual perforated plot, emptied at the limit of the machine capability to create an unedited lightness. Clique is the encounter of two illusory distant backgrounds: furniture design and electronic/electric appliance. Clique trusts in Italian craft quality and in user friendly technology. Clique is a newconcept of contemporary living, it cares about objects’ tangible properties than intangible ones. It is a mixture of different design identities and manufacturing situations spreads on Italian territory that brings to life a new international design brand. It opens a new window on the market, It merges analogic and digital practice, virtual and physical attitudes with the use of cnc machines and cutting-edge equipment.


tasarÄąm | design

natura | 43


tasarım | design

INTERNI ŞEHİRDE INTERNI IN THE CITY INTERNI, FuoriSalone 2016 ve 21. Milano Triennale Sergisi için “INTERNI SINIRLARI KALDIRIYOR” isimli sergi etkinliğini gerçekleştirdi. Etkinliğin 2016 yılındaki 19. edisyonunda INTERNI, şehrin üç ana mekânında gerçekleşti: Milano Üniversitesi (14. yüzyıldaki adıyla Ca’Granda), Padova Botanik Bahçesi (18.yüzyıl) ve akım belirleyenleri ve uzmanları dört ‘sınıflandırılamaz’ tema üzerinden (İnsanlar, Şehirler, Enerjiler, Işıklar) bir araya getiren bir fikir atölyesi olan Sınıflandırılamaz Gelecek’i oluşturan, Audi City Lab’in ana merkezi Torre Velasca (1958). Interni Sınırları Kaldırıyor, alanların sınırlarının ötesine geçmenin yöntemlerini keşfeden interaktif enstalasyonlar, makro objeler, mikro yapılar ve sergilerden oluşan bir seriyi bir araya getirdi. Serinin teması, tasarım vizyonunun yeni sinerjilere, sinema, sanat ve fotoğraf gibi farklı araştırma alanlarının etkileşimlerine yönelerek genişletilmesi olarak tanımlanıyor. Ayrıca mimari uygulamaların ve tasarımın dijital, teknoloji ile sürdürülebilirlik araştırmaları gibi gelişmekte olan sektörlere açılımını konu ediyor. İtalya’nın öncülerinin dışında Interni, çeşitli çevrelerden –Japonya, Çin, Brezilya, Rusya, Birleşik Krallık, Polonya- uluslararası önem taşıyan ve farklı tiplerde çalışma ve deneyimlere sahip, tarzların ve görüşlerin bir mozağini oluşturma amacı güden ve bölgesel bir seviyede kıyaslandığında çeşitli tasarımların özelliklerini ve yorumlarını barındıran tasarımcıları davet etti.

natura | 44

For the FuoriSalone 2016 and the 21st Milan Triennale, INTERNI presented the Exhibition-Event “INTERNI OPEN BORDERS”. At its 19th edition in 2016, the ExhibitionEvent of INTERNI took place at three key locations in the city: Università degli Studi di Milano (formerly Ca’ Granda, 14th century), the Orto Botanico di Brera (18th century) and -for the first time- Torre Velasca (1958), the headquarters of Audi City Lab, which presented Untaggable Future, a workshop of ideas that brings together trendsetters and expert on four ‘untaggable’ themes (People, Cities, Energies, Lights). Interni Open Borders gathered a series of interactive installations, macroobjects, micro-constructions and exhibitions that explore ways of getting beyond disciplinary borders: the subject is addressed as an expansion of design vision to new synergies, to contaminations with different fields of research, such as cinema, art, photography; and as the application of architecture and design to evolving sectors like the digital, technology, research on sustainability. Besides the protagonists from Italy, Interni has called on designers of international stature from various backgrounds -Japan, China, Brazil, Russia, Great Britain, Poland- with different types of training and experience, with the aim of forming a mosaic of styles and visions, and to compare, also on a territorial level, the various characteristics and interpretations of design.



tasarım | design

VENTURA LAMBRATE VE GENÇ TASARIMCILAR VENTURA LAMBRATE AND YOUNG DESIGNERS Ventura Projeleri modern tasarımının ön saflarında yer alan en son gelişmeleri tanıtarak sergi alanları kürate etti. Her bir Ventura Projesi geçici girişimler, özel projeler ve/veya yaratıcı konaklama konseptlerini içeren özenle seçilmiş sergileri barındırıyor. Ventura Projeleri tasarım alanı veya entegre sergiler uygulamalarında içerikleri, yaratıcılıkları ve deneysellikleri ile öne çıkıyor. Kürate edilen dinamik formatı, ünlü tasarımcılar ve yükselen yetenekler, bağımsız stüdyolar, köklü markalar, tasarım akademileri, galeriler ile kuruluşlar arasında bir denge yaratıyor. Kavramsal deneyler profesyonel sunumlarla yan yana getiriliyor. Bu sayede ziyaretçiler tasarıma farklı perspektiflerden bakıyorlar ve katılımcılar da kendi alanlarının dışındaki diğer işlerle bağlantı kurabilme şansına erişiyorlar. Genişleyen tasarım alanı doğrultusunda etkinliğin herkese açık yaklaşımı, katılımcılara çalışmalarını en iyi yansıtan işler sunma esnekliğini veriyor. Ventura Lambrate’nin yedinci edisyonu yeni tasarım ve konseptlerle dolu özgün bir alanda ihtişamlı bir atmosfer deneyimi sundu. Via Ventura 15’te bulunan teras katı gibi yeni mekânlar tanıtıldı ve zemin katı 160’ın üzerinde sergiciye ayrıldı. Bu sene sergilenen işlerde “Gelenekleri Düşünmek, ... Dönüşü, Genç Olanlar, Memphisism, Deli Adamlar, Galeriler ve Garajlar, Teknoloji, Akademiler” gibi temalara ev sahipliği yapıldı. Ventura Lambrate ayrıca Milano tasarım ödülleri sahiplerinden “Sıkıcı Koleksiyon” isimli işiyle “En İyi Konsept” ödülünü kazanan Lensvelt’e ve Bilgi Orkestrası sunumuyla teknoloji ödülünü kazanan Jelle Mastenbroek’e de yer verdi. Ventura Lambrate’nin her edisyonunda “Oluşturulmuş Sergi” ismini taşıyan yeni bir alan, tasarım dünyasındaki yeni isimlere ayrılıyor. 2016 yılında bu sergi, genç tasarımcıların işlerini gösterebilmeleri adına kolay bir “tak ve kullan” uygulamasına dönüşen zeminleri, dokumaları ve döşemeleri tasarlayan renkli oluşum Studio IJM tarafından tasarlanmış Privata Oslavia 7’de konumlandırıldı.

natura | 46

Ventura Projects are curated exhibition areas that present the latest developments at the forefront of contemporary design. Each Ventura Project involves carefully selected exhibitions that also feature temporary initiatives, special projects and/or creative hospitality concepts. Whether as a design district or integrated exhibition, Ventura Projects stands out with its focus on content, creativity and experimentation. Its dynamic curated format balances renowned designers with emerging talents, independent studios with established brands, design academies, galleries and institutions. Conceptual experiments are juxtaposed with professional presentations. In this way, visitors are challenged to view design from different perspectives, and participants are connected with others working beyond their own domain. In line with the widening scope of design, the event’s open approach gives participants flexibility to present their work in a way that best suits their practice. The 7th edition of Ventura Lambrate experienced a great atmosphere in a unique area full of new design and concepts. New locations like the penthouse at Via Ventura 15 were presented and the floor has been given to over 160 exhibitors. This year we saw in the work of our exhibitors the following themes; Thinking Traditions, Return of.., The Young Ones, Memphisism, Mad men, Galleries & Garages, Technology and Academies. Ventura Lambrate also celebrated the winning of a Milano design awards by two of the exhibitors; Lensvelt for winning “Best Concept” for their “Boring Collection” and Jelle Mastenbroek for winning “Best Technology” for his presentation Data Orchestra. In each edition of Ventura Lambrate, a special location is dedicated to the new players in the design world called the “Composed Exhibition”. In 2016 this exhibition was located at Via Privata Oslavia 7 which was styled by the colourful Studio IJM who designed the flooring , textiles and pedestals which makes it an easy “plug and play” way for young designers to show their work.


tasarÄąm | design

natura | 47


tasarım | design

NAPOLYON’UN SARAYINDA MERMER TASARIMLAR MARBLE DESIGN PIECES AT NAPOLEON’S PALACE Fuorisalone’nin yoğun etkinlik programı dahilinde 2016 yılının en çok beklenen etkinliklerinden biri olan ve 5VIE tasarım bölgesinde gerçekleşen sergi, şehirdeki Lombard Baroque mimarisinin başlı başına olağanüstü bir örneğini temsil eden Palazzo Litta’da ziyaretçileri ağırladı. Serginin üçüncü edisyonu “Gelenek & Teknoloji” temasına odaklandı. Bu özel amaç uğruna etkinliğin kalbi olan Palazzo avlusu Diébédo Francis Kéré tarafından yeniden yorumlandı. Burkina Faso doğumlu, Berlin kökenli mimar, mekanı bir “Avlu Köyü”ne dönüştürdü. Buluşma pavyonu gelenek ile teknoloji temasını coşkuyla kutladı ve mekanı harekete geçirdi. Pavyona, Sky Arte HD ve (SKY kanalları 120 ve 400’de her gün canlı yayınlanan) 3D Produzioni tarafından kaydedilen canlı röportajları içeren bir dizi konuşma ve etkinlik de eşlik etti. Muller van Severen tarafından ‘valerie objects’ için tasarlanan yuvarlak masa ve sandalye koleksiyonu ve Labt için Atelier Ternier tarafından DISC ismiyle tasarlanan kase ve tabak koleksiyonu da enstalasyonu zenginleştirdi. Etkinlik kapsamında ayrıca yüksek kaliteli ahşap mobilya üreticisi Riva 1920 tarafından üretilen ve Kéré tarafından tasarlanan ZIBA tabureleri de yer aldı. Romantik mühendis ve tasarımcı Alberto Meda, Gelenek & Teknoloji temasını yorumladığı Palazzo’nun ilk katında bulunan ve Napolyon’un Milano fethini bir dans partisi vererek kutladığı Ayna Odası’nı devralarak, malzeme uygulamalarına ve dinamik oturma sistemleri yaratmak için kullanılan modern teknolojilere ilişkin konuları gözler önüne serdi. Geçtiğimiz yıl Sefaletin Estetiği ile faaliyete geçen iş birliğini yeniden canlandıran serginin bu seneki edisyonu, Michele De Lucchi, Andrea Branzi ve modern dünyada “kaos” temasını ele alan Francesca Balena Artista’ya yer verdi. Bu da mimarlık için renk ve madde mottolu Oikos birlikteliğiyle Milano Politeknik Üniversitesi İç Mimarlık öğrencilerinin tasarladığı bir projenin sonucu olarak ortaya çıktı. Milano’da Belgium is Design tarafından gerçekleştirilen yedinci sunum olan Belgian Matters, birçoğu mobilya tasarımı alanının dışından gelen 13 şirket ve tasarımcı arasında oluşturulan eşleşmelere yer verdi. Her bir proje etkinlik için özel olarak seçildi ve Milano Mobilya Fuarı 2016 kapsamında ilk kez görücüye çıktı.

natura | 48

Again in 2016, one of the most awaited events in the Fuorisalone’s busy programme of happenings took place in the 5VIE design district is the exhibition at Palazzo Litta, the building itself being a fascinating example of Lombard Baroque architecture in the city. This third edition explored the theme of “Tradition & Technology”. For this express purpose, the courtyard of the Palazzo, the heart of the event, was being interpreted by Diébédo Francis Kéré. Born in Burkina Faso, the Berlin-based architect transformed the space into a “Courtyard Village”. The meeting pavilion celebrated and animated the theme of tradition and technology, and accommodated a series of talks and activities that include live interviews recorded by Sky Arte HD and 3D Produzioni (on air daily on SKY channels 120 and 400). Enriching the installation was the Alu collection of round tables and chairs, designed by Muller van Severen for valerie_objects, and a collection of bowls and plates called DISC by Atelier Ternier for Labt. Also presented on this occasion were the ZIBA stools designed by Kéré and produced by the wellknown manufacturer of high quality wooden furniture, Riva 1920. On the first floor of the Palazzo, in the Mirror Room -where Napoleon celebrated his conquest of Milano by hosting a dance party, poetic engineer and designer Alberto Meda was taking over the space with a unique exhibition interpreting Tradition & Technology by telling the story of his Physix chair for Vitra, where he revealed all that concerns the application of materials and contemporary technologies in creating dynamic seating. Renewing the collaboration that began last year with The Aesthetics of Misery, this edition featured Michele De Lucchi and Andrea Branzi with Francesca Balena Arista, who were investigating the theme of “chaos” in the contemporary world. This was the result of a project by students of Interior Design at the Politecnico di Milano, in collaboration with Oikos, colour and matter for architecture. The 7th presentation by Belgium is Design in Milan, Belgian Matters, featured the results of pairings between 13 designers and companies, many of the latter coming from sectors far removed from that of furniture design. Each project has been commissioned especially for the event and was seen for the first time during the Salone del Mobile 2016.


tasarÄąm | design

natura | 49


tasarım | design

RectoVerso masa ve mermer sehpalar, hem biçim hem de malzeme olarak yoğun bir araştırma sürecinin bir sonucu. Biçimsel optik algı ve yapısı üzerine deneyler yapan ve bal peteği alüminyumdan oluşturulmuş bir sandviç formu ile farklı türlerdeki mermerleri benimseyen masa, hafif, ince bir görünüme ulaşmış. Bu yenilikçi yapı, türünün ilk örneği olan etkileyici mermer sehpaların yapımını ve tasarımını eşit ölçüde mümkün kıldı. Van den Weghe ve Frederik Delbart’ın işbirliği, Milano’daki Salone del Mobile 2016’da gerçekleştirilen “Belgium is Design” isimli sergi için DAMn° Dergisi tarafından faaliyete geçirildi. The RectoVerso table and trestles in marble are the result of an intense research both in form as in material. By adopting a sandwich construction of honeycomb aluminium and different types of marble, while experimenting with the formal optical perception and structure, the table gained a light and slim presence. This innovative construction equally enabled designing and building the impressive marble trestles, the first in their kind. The collaboration between Van den Weghe and Frederik Delbart was initiated by DAMn° Magazine for the exhibition “Belgium is Design” at the Salone del Mobile 2016 at Milan.

natura | 50



tasarım | design

MOOOI’NİN BEKLENMEDİK KARŞILAMASI MOOOI’S UNEXPECTED WELCOME Bu yılki Milano Tasarım Haftası kapsamında Moooi, markanın “Beklenmedik Karşılama” isimli enstalasyonunun bir bölümü olan 2016 koleksiyonunu tanıttı. Moooi’nin Beklenmedik Karşılama isimli sergisi Milano’nun Zona Tortona bölgesindeki Via Savona 56’da bulunuyor. Sergi, kurucu ortak Marcel Wanders’in tasarladığı, neredeyse dik olarak yukarı doğru bakabilmesi için kendi ucuna bağlanan, deri ve müflonlu Chesterfield kanepeden elde edilmiş Charleston Koltuğu’nu da içeriyor. Metal kol desteği koltuğu dik tutarak kullanıcının alt kol mesafesinin iç kenarına oturabilmesini sağlıyor ve koltuk minderleri dayanak olarak kullanılabiliyor. Wanders ayrıca, siyah nakışlı bir kanvasla kaplanmış kare bir forma sahip olan Jackson Koltuğu’nun da tasarımcısı. Wanders’in zarif T lambası, Alexander Calder’in simetrik heykellerinden ilham alan bir destek mekânizmasına sahip. İngiliz tasarımcı Paul Cocksedge’nin Basınç Koltuğu’nun oturma bölümü, bodur küboidi ezerek görünmez bir ağırlığın bir parça köpüğü ezmesi gibi bir form ortaya çıkarıyor. Koltuk, mermer gövdeyle ve kapitone kumaşlı oturakla veya tam tersi kombinasyonla sunuluyor.

natura | 52

Moooi showcased its 2016 collection as part of the brand’s Unexpected Welcome installation during this year’s Milan Design Week. Moooi’s Unexpected Welcome exhibition was located at Via Savona 56 in Milan Zona Tortona district. It included Moooi co-founder Marcel Wanders’ Charleston Chair, a seat formed from a quilted leather Chesterfield sofa turned on its end so it points almost vertically upwards. A metal swivel stand holds the sofa upright, allowing the user sits on the inner edge of the lower arm and use the seat cushions as a back rest. Wanders has also designed the Jackson Chair, which has a square back covered with black embroidered canvas. His slender T lamp has a pivoting mechanism influenced by the balancing sculptures of Alexander Calder. The seat of British designer Paul Cocksedge’s Compression Sofa appears to indent the chunky cuboid form like a weight squashing a piece of foam. It is available with a marble body and an upholstered fabric seat, or the opposite combination.



tasarım | design

ROSSANA ORLADI GALERİSİ ROSSANA ORLANDI GALLERY Francesco Meda tarafından tasarlanan “Parçalı” mermer masa, iki

The “Split” marble table by Francesco Meda is made up of two slabs

farklı mermer bloğundan oluşuyor. Masa, cilalanmış pirinç dokusuyla

of different marbles. The furniture piece features two divided sections

birbirine bağlanan iki ayrı parçayı içeriyor. Bitişik parçalar yeşimtaşı ve

joined together by a polished brass profile. The connected parts use

mermer birleşiminden meydana getirilmiş. 18mm genişliğindeki taşın

a river jade and marble. the lower part of the 18 mm thick stone is

alt kısmı, mermer damarlarına daha belirgin bir görünüm kazandırmak

coated in resin to ensure a more prominent appearance of the marb-

için reçineyle kaplanmış. Masanın yüzeyi, özgün karbonatlı mineral-

les veins. The surface reveals the intricate layers contained within the

lerin granüllerinin yeniden kristallendirilmesiyle ortaya çıkan meta-

material, revealing the process of metamorphism caused by the re-

morfoz sürecini ortaya koyarak, malzemenin içindeki girift katmanları

crystallization of original carbonate mineral grains.

gözler önüne seriyor.

Presented at Rossana Orlandi Gallery during Milan Design Week 2016,

Milano Tasarım Haftası 2016 kapsamında Rossana Orlandi Galerisi’nde

the Split table was accompanied by a series of coffee tables. The 50

tanıtılan “Parçalı” masaya bir dizi sehpa da eşlik ediyor. Ellişer cm’lik en

cmx50 cm modules were intentionally created to form a number of

ve boydan oluşan modüller pek çok farklı yapıyı bünyelerinde barındı-

compositions. The tops are made of onyx violet and onyx tiger paired

rabilmek amacıyla tasarlandı. Pirinç dokuyla birbirine yapıştırılan me-

together by a brass profile. The aesthetic of the legs are deliberately

nekşe renkli ve kaplangözü akikler ise masanın üst kısmını oluşturuyor.

lightweight and rational to enhance the slab of marble which is the

Masa ayaklarının estetik görüntüsü, tasarımda baskın olan mermer

dominant material in the design. The metal legs are made by laser

bloklara geniş bir görünüm vermek adına incelikli bir şekilde oranlı ve

-cutting an 8 mm thick sheet which is joined by spacers to ensure a

hafif biçimde tasarlanmış. Masanın organik niteliğini vurgulamak ama-

structural nature for the table. The aesthetic of the legs is deliberately

cıyla ara parçalarla birleştirilen 8 mm genişliğindeki tabakaları kesen

lightweight and rational to enhance the slab of marble which is the

lazer ise metal ayakları oluşturmuş. Kırmızı ve yeşil renkler ve griden

dominant material in the design. The feature of this prized marble is its

siyaha uzanan tonlar bu ödüllü mermerin karakterini ortaya çıkarıyor.

red and green color and its tones of grey, up to black.

Rossana Orlandi Galerisi 2002 yılında eski bir kravat fabrikasında açıl-

Rossana Orlandi Gallery was opened in 2002 in a former tie factory.

dı. Galeri o zamandan beri yeni ve yükselen tasarımcıları ağırlıyor.

Since then, the gallery has been forecasting new and upcoming desig-

Avangard tasarım ve yaşam tarzının en saygıdeğer ve öncü platform-

ners and establishing the premise as one of the most revered platform

larından biri olma görevini üstleniyor.

for avant-garde design and lifestyle.

natura | 54


tasarÄąm | design

natura | 55


tasarım | design

TARİHİ ROTONDA DELLA BESANA’DA TAŞ RESTORAN THE STONE RESTAURANT AT THE HISTORICAL ROTONDA DELLA BESANA Milano’da ürettiği unutulmaz interaktif entalasyonlarıyla tanınan Caesarstone, meşhur İngiliz tasarımcı Tom Dixon ile çok algılı bir yaratım üzerine işbirliği gerçekleştirdi. Caesarstone & Tom Dixon “RESTORAN”ı toprak, ateş, su ve hava elementlerinden ilham alan dört konsept mutfak barındırıyor. Bu mutfaklar Milano Tasarım Festivali 2016 kapsamında tarihi Rotonda della Besana’da bulunan Milano Çocuk Müzesi’nde faaliyete geçmişti. Parkı ve kullanılmayan bir kiliseyi çevreleyen ve 17. yüzyıl manastırı kurgusu içerisine yerleştirilen haç biçimindeki kompleksin dört bölümünün her biri, Caesarstone’un tasarımlarının farklı bir uzantısını tanıtacak. Tom Dixon imzalı yemek salonu ve ürünlerinin tasarımlarıyla birleşen ve Caesarstone yüzeylerinin çok yönlülüğünü ve güzelliğini kanıtlayan mutfaklar, her özel öğenin karakterine ve atmosferine atıfta bulunan çok çeşitli renkler ve malzemeler içerecek. Francesca Sarti tarafından yönetilen İtalyan yemek tasarım stüdyosu Arabeschi di Latte, genel yemek konseptinin küratörlüğünü üstlendi. Tom Dixon, “Bu sene Milano’da Caesartone ile işbirliği yaparak, maddesellik, parlaklık ve doku uygulamaları içerisinde tüm duyuları harekete geçiren bir yemek deneyimi sunan radikal bir yorum üzerinden, yemeğin ve yüzeylerin farklı yönlerde nasıl etkileşime geçebileceği konusunda mimarlara ve tasarımcılara ilham vermek istedik. Her oda içerisine dört Ortaçağ elementini yansıtarak bütünüyle ayırt edilebilen kokular, tatlar ve görsel deneyimler yarattık.” açıklamalarında bulundu.

natura | 56

Known for presenting memorable, interactive installations in Milan, Caesarstone collaborated with celebrated British designer Tom Dixon on a multi-sensory creation. “The RESTAURANT” by Caesarstone & Tom Dixon” consists of four conceptual kitchens inspired by the elements -Earth, Fire, Water and Air. These kitchens were taking over the Milan Children’s Museum (MUBA) in the historical Rotonda della Besana during the 2016 design festival in Milan. Set within the ideal backdrop of a 17th century Cloister encircling a public garden and a deconsecrated church, each of the four sections of the cruciform-shaped complex will introduce a different range of Caesarstone’s designs. Demonstrating the versatility and beauty of the Caesarstone surfaces, combined with Tom Dixon-designed dining halls and products, each kitchen will feature a variety of colours and materials that complement the mood and atmosphere of each specific element. Italian food design studio Arabeschi di Latte, headed by Francesca Sarti, curated the overall food concept. “In Milan this year, we wanted to collaborate with Caesarstone to inspire architects and designers through a radical interpretation of how food and surfaces can interact in different ways, delivering a food experience that challenges all the senses in an exercise of materiality, luminosity and texture. Reflecting on the four medieval elements, we have created totally distinctive smells, tastes and visual experiences within each room,” said Tom Dixon.


tasarÄąm | design

natura | 57


tasarım | design

TASARIMIN ARDINDAN TASARIM DESIGN AFTER DESIGN Uluslararası Triennale Sergisi yirmi yıllık bir aradan sonra geri dönüyor. Sergi, önemli müzeler, kuruluşlar ve 40’tan fazla uluslararası katılımcıyla birlikte tüm şehre yayılarak Nisan ayı ile 12 Eylül 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 21. Triennale sergisi 5 ay boyunca tasarım ve mimarlığa odaklanıyor. Tasarım ve mimari alanlarının tüm türlerini ortaya koyan uluslararası profesyoneller ve genç yeteneklerin projelerinin her biri, Milano’nun Triennale Tasarım Müzesi (ana mekân) ve ilk uluslararası sergilerin tarihi ana merkezi konumunda olan Monza Kraliyet Villası gibi şehrin içerisinde ve dışarısında bulunan pek çok farklı mekânda sergilenecek. Bu yılki sergi boyunca mimarlar, moda ve ürün tasarımcıları, sanatçılar, müzisyenler, film yapımcıları ve kreatif kişiler, insanların projelerini ve fikirlerini gerçek zamanlı olarak paylaşmalarına imkan tanıyan yeni iletişim tekniklerinin rolünü kendi işleri üzerinden inceleyecekler. Aynı zamanda modern toplumdaki tasarımcının rolü ve imajı, atölyeler ve konferanslar vasıtasıyla yeni iletişim teknolojilerinin gelişimini büyük ölçüde etkileyen sanat, bilim ve felsefe perspektifleri üzerinden ele alınacak. Sergiye katılım ziyaretçilere, üniversitelerden ve sanat okullarından gelen öğrencilere, şirketler ile ve profesyonel kişilere açık olacak. Irksal ve kültürel azınlıkların fazla veya az sayıda çatışmalar barındırarak var olduğu çok etnikli toplumların oluşturulması, 21.yüzyılın en önemli olgularından biri konumundadır. Bu bağlamda Triennale di Milano’nun XXI Uluslararası Sergisi kapsamında “Çokkültürlü Metropol” sergisi düzenlenecek. Çok etnikli toplumların ırksal ve kültürel azınlıklarının bir arada var olması çoğunlukla, her grubun kendi hatıralarını, eski gelenek ve göreneklerini sürdürebilmelerine imkan tanıyan karşılıklı hoşgörü dahilindeki sevindirici bir döngü olarak yorumlanmaktadır. Triennale Tasarım Müzesi aynı zamanda “İtalyan Tasarımında Biz Kadınlar” sergisinin dokuzuncu edisyonunu tanıtacak. Silvana Annicchiarico’nun küratörlüğünü üstlendiği, enstalasyon tasarımının Margherita Palli tarafından gerçekleştirildiği sergi, İtalyan tasarımının en hassas ve problemli, aynı zamanda en heyecanlı ve ilgi çekici konularından biri olan cinsiyet kavramını inceliyor. Triennale Tasarım Müzesi, daha anlayışlı, daha demokratik, daha doğal ve dinamik olan tasarım formunun arkasındaki yaratıcı güç olarak kadınları kutluyor. Müze, kadınlara yönelik bu yeni olumlamanın, “tasarım üstüne tasarım” kavramının en önemli bakış açılarından birine evrilme olasılığını ölçümlüyor.

natura | 58

The Triennale International Exhibition returns after a hiatus of twenty years. The event, scheduled to be held from April until 12 September 2016, takes place across the city, with the involvement of important museums and institutions and more than 40 international participants. The 21st Triennale exhibition is focused on design and architecture and is lasting 5 months. It sees both the participation of international professionals and young talents who are presenting design and architecture projects of all types, each one displayed in one of the various locations in and off the city such as Milan’s Triennale Design Museum (main location) and the Royal Villa in Monza, the latter being the historic headquarters of the first international exhibitions. During this year’s edition architects, fashion and product designers, artists, musicians, filmmakers and creatives analyse, throughout their works, the role of new communication techniques which enable people to share projects and their ideas in real time. The role and the image of designers in modern society are also be tackled with workshops and conferences, from the perspectives of art, science and philosophy, as these disciplines are deeply affected the advent of new communication technologies. The participation is open to visitors, students coming from universities and schools of art, companies and individual professionals. The creation of multi-ethnic societies, with the more or less conflictual coexistence of racial and cultural minorities, is one of the most significant aspects of the twenty-first century. On the occasion of the XXI International Exposition, Triennale di Milano presents the exhibition “The Multicultural Metropolis”. The coexistence of racial and cultural minorities in multi-ethnic societies is often interpreted as a joyful circle in which mutual tolerance should allow each group to retain its own memories and ancient traditions and customs. Triennale Design Museum also presents its Ninth Edition W. Women in Italian Design. Curated by Silvana Annicchiarico, with installation design by Margherita Palli, examines Italian design in the light of one its most delicate, most problematic aspects -but also one of the most exciting and appealing, which is that of gender. The Triennale Design Museum celebrates women as the new creative force behind a form of design that is less high-handed, less authoritarian, more spontaneous and more dynamic. Ultimately it wonders if this new affirmation of women will prove to be one of the top aspects of “design after design.”


tasarÄąm | design

natura | 59


kapak konusu | cover story

ATÖLYE 2A

ATÖLYE 2A’NIN BAŞARILI İÇ MEKAN TASARIMLARI SUCCESFUL INTERIOR DESIGNS OF ATELIER 2A Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 60


kapak konusu | cover story

natura | 61


kapak konusu | cover story

ATÖLYE 2A KURUCUSU ALOŞ ÇAVDAR İLE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH THE ATOLYE 2A FOUNDER ALOS CAVDAR

Okuyucularımızın da sizi tanıması için bize biraz Atölye 2A kuruluşu

Could you inform us about the establishment of Atölye 2A and your

ve son yıllarda ürettiğiniz mimarlıklar ve yenilikler hakkında bilgi verir

recent architectural projects and innovations so that our readers can

misiniz?

get to know you better?

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdim, sonrasında bir süre

I graduated from Yıldız Technical University Department of Architecture and

İtalya’da çalıştım. Babam Tuncay Çavdar’ın bürosu Atölye T Mimarlık’ta

worked for a little while in Italy afterwards. After participating in the hotel

uzun süre otel ve tatil köyü projelerinde yer aldıktan sonra Atölye2a

and resort projects for a long time at my father Tuncay Çavdar’s office, Atölye

Mimarlık’ı kurdum. Şirketin bugünkü yapısı 2007’den itibaren Kemal Çav-

T Architects, i decided to establish Atölye2a Architects. The current company

dar ile beraberliğimizle oluştu.

structure is formed through our cooperation with Kemal Çavdar since 2007.

Özellikle üst segment konut iç mimari ve mimari projeleri ile bunların uy-

Interior architecture and architectural projects and their implementati-

gulamaları, otel ve restoran gibi ticari mekân projelendirmeleri ana faali-

ons, project designing of commercial spaces like hotels and restaurants

yet konularımızdır.

particularly form our areas of activity.

Son projelerinizden Zanzibar projenizi ve konut projelerinizi inceleme

We found the opportunity to examine your recent Zanzibar and ho-

imkanı bulduk. Elinize sağlık. Çok yüksek mimari kalitede işler çıkarı-

using projects. Thank you for the high quality architectural works.

yorsunuz. Bize projelerinizin hikayesini anlatır mısınız? Zanzibar ile baş-

Could you tell us the story of your project? We can start with the

layabiliriz…

Zanzibar project...

Yapılan çalışmanın temelini, işveren ve mimar arasındaki iş birliği ile mi-

The cooperation between the client and architect and the trust and com-

mar ve ekibi arasındaki güven ve ortak anlayış oluşturur. Ancak bu ilişkile-

mon sense between the architect and his team form the basis of the work.

rin doğru kurulması sonucu tasarım yolculuğu başlar. Benim oluşturmaya

The journey of design only begins when these relations function properly.

çalıştığım bir stil değil, bir çalışma tarzı.

What i am trying to create is not a style but a manner of work.

Tasarladığım mekânda, aldığım enformasyon ile mimari anlayış arasında

I think that i am a mediator between the information i receive and the architectural

bir ara bulucu olduğumu düşünüyorum. İdeal proje diye bir şey olmadığını

understanding for the space i design. I know for a fact that there are no ideal projects.

biliyorum. Bu da işin güzel yanı. Çünkü hep ona yaklaşma, onu yakalama

This is the good part of the job. Because there is always an effort of nearing and

çabası var. Mesleğimin esası bence bundan başkası değil.

grasping. For me, the essence of my profession reflects none other than this notion.

Projeyi ilk ele almaya başladığınızda nasıl bir mekân olmasını arzulamış-

When you first examined the project, what kind of a space you have

tınız? Ve bu düşüncelerinizi mimari fikirlere nasıl entegre edebildiniz?

envisioned?

Zanzibar, severek yıllarca içerisinde bulunduğum bir mekân, işverenlerimiz

Zanzibar was a space where i have been happily visiting over the years

ise eskiye dayanan dostluklarım olan kişilerdi. Bu durum aradığımız ortak

and my friendship with our clients used to go back a long way. This

dili ve çalışma tarzını oluşturmakta büyük kolaylık sağladı. Yolculuğumuzu

state of affair enabled for us to generate the common language and

birlikte şekillendirdik, yapmak istediklerimizi, tasarım fikirlerimizi özgürce

the manner of work. We shaped our journey altogether and managed

uygulayabildik.

to freely implement our design ideas and projects.

natura | 62


kapak konusu | cover story

Projelendirdiğimiz mekân, sahip olduğu form nedeniyle, sürprizler oluştu-

The conceptualized space was in a surprising state due to its form. We

ran bir yapıdaydı. Onun yapısını kullandığımız yarı transparan elemanlar-

aspired to deepen its structure along with semitransparent elements,

la, aynalar ve malzeme değişkenlikleriyle derinleştirmek istedik.

mirrors and material variations.

Mekânın içerisinde ilerlerken değişen bölümler bu elemanların ve malze-

While moving along the space, the fluctuant sections and the continuity of

melerin sürekliliği ile birbirinin içerisine geçti, bir akışkanlık oluştu. Kul-

the materials have been interpenetrated and paved the way for fluidity. Com-

lanılan bitkilerin yaprak formları ile oluşturulan metal elemanlar mekânı

posed of the leaf forms of the used plants, the metal elements have divided

böldü, ama aynı zamanda bu bölümlerin bir biriyle ilişkilerini kurdu. Bu

the space but also worked up an interrelated connection. The continuity of

detay sürekliliği oluşturmaya çalıştığımız Zanzibar algısını belirledi.

these details have determined the Zanzibar feeling that we seek for.

Doğal malzemelerin tercih edildiğini görüyoruz. Hangi taşı kul-

What criteria do you comply with when launching your housing pro-

landınız?

jects? What do you think is the trend of today?

Projelerimizde pek çok farklı doğal taş kullanıyoruz. Doğal taşın tekrarlan-

F r a n k l y, h o u s i n g d e s i g n i s a s u b j e c t w h i c h r e q u i r e s t o

mayan yapısını özellikle seviyorum. Bu projede masa tablalarında granit

be handled a bit differently from the other subjects of

kullanmakla beraber, mekânın ana karakterini veren yer döşeme malze-

architec ture. The designed space needs to reflec t the

mesi fırçalı emprador grey’dir. Burdur bölgesinden çıkarılan bir mermerdir.

character and taste of the user and the owner should

Zeminde fırçalı yüzeyini, duvar kaplamalarında ise parlağını tercih ettik.

internalize it.

Konut projelerinize başlarken hangi kriterlere dikkat ediyorsunuz? Gü-

D e s i g n i n g a s p a c e i s a c t u a l l y l i k e t e l l i n g a s t o r y. T h e

nümüzün trendi sizce nedir?

client hires you to write his biography but inste-

Açıkçası konut tasarımı mimarinin diğer konularından biraz daha farklı ele

ad of words, you write with architectural elements,

alınmayı gerektiren bir proje konusu. Tasarlanan mekânın kullanıcının ka-

fabrics, furnitures and his belongings. The beauty

rakterini, beğenilerini yansıtması, ev sahibinin orayı benimsemesi gerekli.

comprises of the entirety of choices.

Bir mekânı tasarlamak bir hikaye anlatmak gibi aslında. Müşteri sizi biyog-

For i have been designing housing s for a long t ime, i unavoi-

natura | 63


kapak konusu | cover story “ZANZIBAR, SEVEREK YILLARCA IÇERISINDE BULUNDUĞUM BIR MEKÂN, IŞVERENLERIMIZ ISE ESKIYE DAYANAN DOSTLUKLARIM OLAN KIŞILERDI. BU DURUM ARADIĞIMIZ ORTAK DILI VE ÇALIŞMA TARZINI OLUŞTURMAKTA BÜYÜK KOLAYLIK SAĞLADI. YOLCULUĞUMUZU BIRLIKTE ŞEKILLENDIRDIK, YAPMAK ISTEDIKLERIMIZI, TASARIM FIKIRLERIMIZI ÖZGÜRCE UYGULAYABILDIK. “ZANZIBAR WAS A SPACE WHERE I HAVE BEEN HAPPILY VISITING OVER THE YEARS AND MY FRIENDSHIP WITH OUR CLIENTS USED TO GO BACK A LONG WAY. THIS STATE OF AFFAIR ENABLED FOR US TO GENERATE THE COMMON LANGUAGE AND THE MANNER OF WORK. WE SHAPED OUR JOURNEY ALTOGETHER AND MANAGED TO FREELY IMPLEMENT OUR DESIGN IDEAS AND PROJECTS.

natura | 64


kapak konusu | cover story

DOĞAL TAŞ / NATURAL STONE: EMPERADOR GREY CILALI OCAK / YÖRE: BURDUR MAHAL / LOCATION: YEMEK BÖLÜMÜ

“MEKÂNIN IÇERISINDE ILERLERKEN DEĞIŞEN BÖLÜMLER BU ELEMANLARIN VE MALZEMELERIN SÜREKLILIĞI ILE BIRBIRININ IÇERISINE GEÇTI, BIR AKIŞKANLIK OLUŞTU. KULLANILAN BITKILERIN YAPRAK FORMLARI ILE OLUŞTURULAN METAL ELEMANLAR MEKÂNI BÖLDÜ, AMA AYNI ZAMANDA BU BÖLÜMLERIN BIR BIRIYLE ILIŞKILERINI KURDU. BU DETAY SÜREKLILIĞI OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ ZANZIBAR ALGISINI BELIRLEDI.” "WHILE MOVING ALONG THE SPACE, THE FLUCTUANT SECTIONS AND THE CONTINUITY OF THE MATERIALS HAVE BEEN INTERPENETRATED AND PAVED THE WAY FOR FLUIDITY. COMPOSED OF THE LEAF FORMS OF THE USED PLANTS, THE METAL ELEMENTS HAVE DIVIDED THE SPACE BUT ALSO WORKED UP AN INTERRELATED CONNECTION. THE CONTINUITY OF THESE DETAILS HAVE DETERMINED THE ZANZIBAR FEELING THAT WE SEEK FOR.” natura | 65


kapak konusu | cover story

rafisini yazmak için tutuyor, ama sözler yerine mimari elemanlar, kumaş-

dably keep up with recent trends due to client demands. I think

lar, mobilyalar ve ona ait özel eşyalarla yazıyorsunuz.

that paying lot s of at tent ion to these trends may lead you to

Güzellik seçimlerin bütünlüğünden oluşuyor.

fa lse outcomes. Like i s t ated above, ever y projec t needs to be t ackled pr ivately and eva luated within it s own ter ms.

Uzun bir süredir konut tasarladığım için, ister istemez, müşteri taleplerinden günümüzün trendlerini takip edebiliyorum. Bunların çok da dikkate

What sorts of furnitures and architectural elements do Atölye 2A

alınmasının yanlış sonuçlara ulaştırabileceğini düşünüyorum. Yukarıda da

use? Do you manufac ture all by yourself?

belirttiğim gibi, her proje özel olarak ele alınıp kendi içerisinde değerlen-

We use dif ferent details and materials in each project. Natural

dirilmelidir.

stone is one of the materials that we can not desist from. Many of the productions are made with our own teams or subcontrac-

Atölye 2A genelde nasıl mobilyalar ve mimari elemanlar kullanıyor, üre-

tors that we have been collaborating for so long. This is extre-

tim kendi bünyenizde midir?

mely impor tant because even if you meticulously build a project

Her projede değişik detaylar ve malzemeler kullanıyoruz. Doğal taş vaz-

that reaches your goal, it won’t appreciated enough when not

geçmediğimiz malzemelerden bir tanesi. Birçok üretimi kendi ekiplerimizle

implemented properly.

veya çok uzun süredir birlikte yürüdüğümüz taşeronlarımızla yapıyoruz. Bu çok önemli, çünkü istediğiniz kadar özenli ve amacına ulamış bir proje

There is a question that i usually ask for our magazine is mainly o n

oluşturun, doğru uygulanmadığında hak ettiği değeri bulmayacaktır.

natural stones. Our countr y is really rich considering the m a r b l e r e s o u r c e s . D o yo u t h i n k t h a t t h i s p r e c i o u s m a t e r i a l

Dergimiz doğal taş ağırlıklı olduğu için genelde sorduğum bir soru var: Ülke-

is being used enough and the local is being appreciated?

miz mermer kaynakları açısından çok zengin. Bu değerli malzemenin yeterince

D o yo u u s e n a t u r a l s t o n e s? W h i c h n a t u r a l s t o n e s d o yo u

kullanıldığını ve yerel olana kıymet verildiğini düşünüyor musunuz? Siz doğal

p r e f e r t h e m o s t?

taş kullanıyor musunuz? En çok tercih ettiğiniz doğal taş hangisi acaba?

I k n o w t h at o u r c o u n t r y h o l d s w i d e o p t i o n s r e g a r d i ng n at u -

Ülkemizin doğal taş seçeneklerinin çok geniş olduğunu biliyorum ve özellikle

ral stones and i especially follow them.

bunları takip ediyorum.

I t h i n k t h at i t ’s i m p o r t a n t t o p ay at t e n t i o n t o t h e d e s ig n

Doğal taşın kullanılmasında onun karakterinin dikkate alınarak projelendirmeye

c o n s i d e r i ng t h e c h a r a c t e r o f t h e p r e f e r r e d n at u r a l s t o n e.

dikkat edilmesi önemli diye düşünüyorum. Yanlış seçim, projelendirme ve uygula-

Fa l s e c h o i c e, p l a n n i ng a n d i m p l e m e n t at i o n m ay c a u s e e ve n

ma en güzel malzemenin bile değersiz gözükmesine neden olabilmektedir.

t h e m o s t b e a u t i f u l m at e r i a l t o l o o k wo r t h l e s s . U n f o r t u n a-

Ne yazık ki birçok projede bunun gibi durumlarla karşılaşabiliyoruz. Yani burada

t e l y, we f a c e t h e s e k i n d s o f s i t u at i o n s i n m a ny p r o j e c t s . T h at

tasarımcının da yetkin olması çok önemli.

i s t o s ay t h at i t ’s c r u c i a l f o r t h e d e s ig n e r t o a c t c o m p e t e n t .

Söyleşi yaptığımız her mimara yerel veya global olarak izlediği ve

I a s k e ve r y a r c h i t e c t t h a t w e i n t e r v i e w a b o u t t h e l o c a l/

önemsediği tasarımcı ve/veya mimarları soruyorum. Eğer sizin de

g l o b a l d e s i g n e r s a n d /o r a r c h i t e c t s t h a t h e f o ll o w s . I f yo u

varsa paylaşırsanız memnun olurum…

h ave a n y, i w o u l d b e d e li g h t e d i f yo u h ave s h a r e d w i t h u s . . .

Meslek hayat ım boyunc a pek çok mimar ın projeler ini gör me,

Throughout my professiona l life, i had the chance to see the

t a n ı m a f ı r s at ı m o l d u. İs i m ve r m e m i i s t e r s e n i z, i ç l e r i n d e n e n

projec t s of many architec t s and meet with them. If i have to

f a z l a Fr a n k G e h r y ve J e a n N o u ve l ’i b e ğ e n d iğ i m i s öy l e ye b i -

give a name, i would say i like Frank Gehr y and Jean Nouvel

lirim.

the mos t among the other s.

natura | 66


kapak konusu | cover story

“DOĞAL TAŞIN KULLANILMASINDA ONUN KARAKTERININ DIKKATE ALINARAK PROJELENDIRMEYE DIKKAT EDILMESI ÖNEMLI DIYE DÜŞÜNÜYORUM. YANLIŞ SEÇIM, PROJELENDIRME VE UYGULAMA EN GÜZEL MALZEMENIN BILE DEĞERSIZ GÖZÜKMESINE NEDEN OLABILMEKTEDIR. NE YAZIK KI BIRÇOK PROJEDE BUNUN GIBI DURUMLARLA KARŞILAŞABILIYORUZ. YANI BURADA TASARIMCININ DA YETKIN OLMASI ÇOK ÖNEMLI.” “I THINK THAT IT’S IMPORTANT TO PAY ATTENTION TO THE DESIGN CONSIDERING THE CHARACTER OF THE PREFERRED NATURAL STONE. FALSE CHOICE, PLANNING AND IMPLEMENTATION MAY CAUSE EVEN THE MOST BEAUTIFUL MATERIAL TO LOOK WORTHLESS. UNFORTUNATELY WE FACE THESE KINDS OF SITUATIONS IN MANY PROJECTS. THAT IS TO SAY THAT IT’S CRUCIAL FOR THE DESIGNER TO ACT COMPETENT.”

Fotoğraf/Photograph: Suat Özcan natura | 67


kapak konusu | cover story

ZANZİBAR

ZORLU CENTER KÖPRÜ KATI’NDA YER ALAN ZANZIBAR OLDUKÇA GENIŞ BIR ALANA SAHIP. OTURMALI IÇ MEKÂN VE AÇIK ALANI ILE MÜŞTERILERINE HIZMET VEREN ZANZIBAR, ZORLU CENTER PERFORMANS SANATLARI MERKEZI FUAYESINE BAKAN ÖZEL ALANI ILE DE GÖSTERI ÖNCESI VEYA SONRASI SANATSEVERLERIN DOSTLARIYLA BULUŞACAKLARI BIR ORTAM SUNUYOR. MEKÂNA ÖZEL TASARLANAN MIMARI TASARIMI ILE HIZMETE GIREN ZANZIBAR’IN DEKORASYONU, ZAMANSIZ MEKÂNLARIN YARATICISI MIMAR ALOŞ ÇAVDAR’A AIT. ALOŞ ÇAVDAR, MEKÂNDAKI UYGULADIĞI TASARIM ANLAYIŞINI, KENDINE ÖZGÜ KARAKTERINI ŞIK, ANCAK BIR O KADAR DA SICAK BIR ATMOSFER YARATAN DETAYLARLA ORTAYA KOYUYOR.

ZANZIBAR

LOCATED IN ZORLU CENTER AT THE BRIDGE FLOOR, ZANZIBAR HOLDS RATHER SPACIOUS AREAS. PROVIDING SERVICE TO ITS CUSTOMERS ALONG WITH ITS INNER SPACE THAT INTRODUCES SITTING AREAS AND OPEN SPACE, ZANZIBAR OFFERS A SPACE WHERE ART ENTHUSIASTS CAN MEET WITH THEIR FRIENDS BEFORE OR AFTER SHOWS ALONG WITH ITS PRIVATE SPACE FACING THE FOYER OF THE ZORLU PERFORMING ARTS CENTER. PUT INTO SERVICE WITH ITS SPECIAL ARCHITECTURAL DESIGN, THE DECORATION OF ZANZIBAR BELONGS TO ALOŞ ÇAVDAR, THE CREATOR OF TIMELESS SPACES. ALOŞ ÇAVDAR DELIVERS HIS SENSE OF DESIGN SPECIFIC TO THE SPACE AND HIS UNIQUE CHARACTER IN COMPANY WITH STYLISH DETAILS THAT ALSO CREATE A WARM ATMOSPHERE. natura | 68


kapak konusu | cover story

“PROJELENDİRDİĞİMİZ MEKÂN, SAHIP OLDUĞU FORM NEDENIYLE, SÜRPRIZLER OLUŞTURAN BIR YAPIDAYDI. ONUN YAPISINI KULLANDIĞIMIZ YARI TRANSPARAN ELEMANLARLA, AYNALAR VE MALZEME DEĞIŞKENLIKLERIYLE DERINLEŞTIRMEK İSTEDİK.”

BASAMAK

BASAMAK

+0

.12

±0

.00

+0

.15

07.12.15

PAFTA NO

TARİH

ÖLÇEK

İMZA ÜNVANI ADI SOYADI

ALOŞ ÇAVDAR

OYA GÜRAY

ONAY

ÇİZEN

TASARIM

KONTROL

YERLEŞİM PLANI (2.BÖLÜM)

YAPAN

.24

IÇMIMARI PROJESI

11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1

+0

PAFTA ADI

15.01.16 11.01.16 08.01.16 06.01.16 18.12.15 17.12.15 14.12.15 TARİH REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON

ATOLYE 2a MIMARLIK DANISMALIK YAPI VE TURIZM TIC. LTD. ŞTI. Abdi Ipekçi Cad. Kizilkaya Apt. 59/1 34367 Maçka Istanbul/TÜRKIYE Tel: (0212) 246 40 73 Fax: (0212) 241 02 08

07.12.15

PAFTA NO

TARİH

ÖLÇEK

İMZA ÜNVANI ADI SOYADI

ALOŞ ÇAVDAR

OYA GÜRAY

ONAY

ÇİZEN

TASARIM

KONTROL

15.01.16 11.01.16 08.01.16 06.01.16 18.12.15 17.12.15 14.12.15 TARİH

YERLEŞİM PLANI (1.BÖLÜM)

PAFTA ADI

IÇMIMARI PROJESI

11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 1

REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON REVİZYON

ATOLYE 2a MIMARLIK DANISMALIK YAPI VE TURIZM TIC. LTD. ŞTI. Abdi Ipekçi Cad. Kizilkaya Apt. 59/1 34367 Maçka Istanbul/TÜRKIYE Tel: (0212) 246 40 73 Fax: (0212) 241 02 08

YAPAN

"THE CONCEPTUALIZED SPACE WAS IN A SURPRISING STATE DUE TO ITS FORM. WE ASPIRED TO DEEPEN ITS STUCTURE ALONG WITH SEMITRANSPARENT ELEMENTS, MIRRORS AND MATERIAL VARIATIONS."

KÜNYE Proje Adı: Zanzibar, Zorlu Center Restoran Projesi Proje Alanı: 437m2 Başlangıç Tarihi: 2016 Bitiş Tarihi: 2016 Proje Tasarım: ALOŞ ÇAVDAR, Atölye2a Mimarlık Proje Sorumlusu: Oya Güray, Tuğba Paşalı Tuna Proje Uygulama: Kemal Çavdar, Özen Ovadya, Nihan Giritli

GİRİŞ 1 KARŞILAMA BANKO DETAYI (GB1)

+0

.15

CREDITS MEYD KOM AN h:180 PANZ cm E PANO KÖPR KOM Ü h:180 PANZ cm E PANO DATA KABİ

+0

.15

23.1

97

±0

.00

Project Title: Zanzibar, Zorlu Center Restaurant Project Total Area: 437 sqm Starting Date: 2016 Final Completion: 2016 Project Design: ALOŞ ÇAVDAR, Atölye2a Architects Project Officer: Oya Güray, Tuğba Paşalı Tuna Project Implementation: Kemal Çavdar, Özen Ovadya, Nihan Giritli

±0

.00

natura | 69


kapak konusu | cover story

MAÇKA’DA EV:

MAÇKA’DA BIR APARTMAN DAIRESI, TAMAMEN YIKILIP YENIDEN DÜZENLENDI. ZEMINLER DOĞAL TAŞ ILE (FIRÇALI EMPERADOR GREY) KAPLANDI. BÜTÜN TAŞLAR YERLI TAŞTIR. BANYOLARDA DA YERLI DOĞAL TAŞ KULLANILDI.

AKN HOUSE

THE APARTMENT LOCATED IN MAÇKA HAS BEEN COMPLETELY PULLED DOWN AND REFURBISHED. FLOORS HAVE BEEN COVERED WITH NATURAL STONE (BRUSH EMPERADOR GREY). ALL THE STONES ARE LOCAL. THEY HAVE ALSO BEEN USED IN THE BATHROOMS.

DOĞAL TAŞ / NATURAL STONE: EMPERADOR GREY FIRÇALI OCAK / YÖRE: BURDUR MAHAL / LOCATION: SALON

natura | 70


kapak konusu | cover story

KÜNYE Proje Adı: AKN Özel Konut Projesi Proje Alanı: 265m2 Başlangıç Tarihi: 2015 Bitiş Tarihi: 2015 Proje Tasarım: ALOŞ ÇAVDAR, Atölye2a Mimarlık Proje Sorumlusu: Oya Güray Proje Uygulama: Kemal Çavdar, Özen Ovadya, Zeynep Bayraktutan

CREDITS Project Title: AKN Private Housing Project Project Size: 265 sqm Starting Date: 2015 Final Completion: 2015 Project Design: ALOŞ ÇAVDAR, Atölye2a Architects Project Officer: Oya Güray Project Implementation: Kemal Çavdar, Özen Ovadya, Zeynep Bayraktutan

“BİR MEKÂNI TASARLAMAK BIR HIKAYE ANLATMAK GIBI ASLINDA. MÜŞTERI SIZI BIYOGRAFISINI YAZMAK IÇIN TUTUYOR, AMA SÖZLER YERINE MIMARI ELEMANLAR, KUMAŞLAR, MOBILYALAR VE ONA AIT ÖZEL EŞYALARLA YAZIYORSUNUZ. GÜZELLIK SEÇIMLERIN BÜTÜNLÜĞÜNDEN OLUŞUYOR.” "DESIGNING A SPACE IS ACTUALLY LIKE TELLING A STORY. THE CLIENT HIRES YOU TO WRITE HIS BIOGRAPHY BUT INSTEAD OF WORDS, YOU WRITE WITH ARCHITECTURAL ELEMENTS, FABRICS, FURNITURES AND HIS BELONGINGS. THE BEAUTY COMPRISES OF THE ENTIRETY OF CHOICES." natura | 71


kapak konusu | cover story

KURUÇEŞME’DE EV ARNAVUTKÖY’DE DUBLEKS APARTMAN DAIRESI, TAMAMEN YIKILIP YENIDEN DÜZENLENDI. MUTFAK VE BANYOLARDA DOĞAL TAŞ KULLANILDI. LOCATED IN ARNAVUTKÖY, THE DUPLEX APARTMENT HAS BEEN PULLED DOWN AND REFURBISHED. NATURAL STONES HAVE BEEN USED IN THE KITCHEN AND BATHROOMS.

DOĞAL TAŞ / NATURAL STONE: EMPERADOR GREY PATINATO, DUVAR, CILALI OCAK / YÖRE: BURDUR MAHAL / LOCATION: MUTFAK natura | 72


kapak konusu | cover story

KÜNYE Proje Adı: ÇTY Özel Konut Projesi Dubleks Toplam Alanı: 438m2 Başlangıç Tarihi: 2015 Bitiş Tarihi: 2015 Proje Tasarım: ALOŞ ÇAVDAR, Atölye2a Mimarlık Proje Sorumlusu: Oya Güray, İdil Felek Proje Uygulama: Kemal Çavdar, Özen Ovadya, Nihan Giritli

CREDITS Project Title: ÇTY Private Housing Project Total Duplex Area: 438 sqm Starting Date: 2015 Final Completion: 2015 Project Design: ALOŞ ÇAVDAR, Atölye2a Architects Project Officer: Oya Güray, İdil Felek Project Implementation: Kemal Çavdar, Özen Ovadya, Nihan Giritli

“AÇIKÇASI KONUT TASARIMI MIMARININ DIĞER KONULARINDAN BIRAZ DAHA FARKLI ELE ALINMAYI GEREKTIREN BIR PROJE KONUSU. TASARLANAN MEKÂNIN KULLANICININ KARAKTERINI, BEĞENILERINI YANSITMASI, EV SAHIBININ ORAYI BENIMSEMESI GEREKLI. “FRANKLY, HOUSING DESIGN IS A SUBJECT WHICH REQUIRES TO BE HANDLED A BIT DIFFERENTLY FROM THE OTHER SUBJECTS OF ARCHITECTURE. THE DESIGNED SPACE NEEDS TO REFLECT THE CHARACTER AND TASTE OF THE USER AND THE OWNER SHOULD INTERNALIZE IT. natura | 73


i̇ç mimarlık | interior design

ARTMIM HOTEL DESIGN GROUP’TAN ÖRNEK OLUŞTURACAK DOĞAL TAŞ UYGULAMALARI NATURAL STONE IMPLEMENTATIONS THAT SET A GOOD EXAMPLE BY ARTMIM HOTEL DESIGN GROUP Selin Biçer Mimar / Architect

natura | 74


i̇ç mimarlık | interior design

DOĞAL TAŞ - NATURAL STONE: FÜME MERMER (SİLVER BEJ) OCAK - QUARRY: AFYON DOĞAL TAŞ - NATURAL STONE: BEYAZ ONYX (ONYX VEIN CUT) OCAK - QUARRY: ELAZIĞ/AKDAĞ

natura | 75


i̇ç mimarlık | interior design

N

W

atura’nın yaz sayısına yakışır biçimde, otellerde doğal taş malzeme kullanımının iyi örneklerini ele aldık. Hem otel hem de doğal taş kullanımı konusunda uzmanlaşan Artmim Hotel Design Group’un Side’de yer alan Cennet & Açanthus Barut Hotel ve Girne’de yeni hizmete giren Elexus Casino projelerinde malzemenin kullanımını mercek altına aldık. Artmim, mekânlarda çağdaş çizgileri ön planda tutarak ve otel konseptine dikkat ederek kullanım şartlarına uygun olmasına özen göstererek tasarım ve uygulama yapıyor. Otelin lokasyonu, konsepti ve hangi fonksiyonda kullanılacağına önem veren grup fonksiyonu öncelikli tutarak tasarlıyor.

e gathered the fine examples of the natural stone usage in hotels in compliance with the summer issue of Natura. We scrutinized the usage of materials in Cennet & Açanthus Barut Hotel in Side and newly operating Elexus Casino projects executed by the Artmim Hotel Design Group that is specialized both in hotels and natural stone usage. Artmim performs design and implementations elaborating to the compliance with the terms of service, through prioritizing the contemporary lines in spaces and observing the concept of the hotel. Emphasizing on the location, concept and function of the hotel, the group execute designs that gives priority to their function.

Artmim Hotel Design Group hakkında

About Artmim Hotel Design Group

Artmim’in tasarlama felsefesi farklı, çarpıcı, göze hitap eden ve fonksiyonel tasarımlar yaparak uzun ömürlü mekânlar ve meskenler yaratmak. Kendine özgü yüzden fazla otel projesinde yer alan Artmim ele aldıkları her bir projeye fark katmayı ve ilgili projeyi çağdaş ile özgün yaşam alanlarına dönüştürmeyi hedefliyor. Otel, konut, mağaza, kongre merkezi, havalimanı, ofis yapıları konularında uzmanlaşan Artmim’in kurucu ortaklarından Hakan Külahçı, projelerinde doğal taş malzemeye yer verdiklerini söylüyor ve ekliyor: “Öncelikle yerel doğal taş malzemeyi kullanmayı tercih ediyorum. Sadece özel efekt vermek için farklı ve ithal taşlar kullanıyorum. Tasarımlarımda olabildiğince, doğal malzemeler kullanmayı seviyorum ve bunların başında doğal taş geliyor. En çok Burdur bej, Kemal paşa beyaz, Toros siyah ve Marmara zebrano kullanıyorum.” natura | 76

The design principle of Artmim is to create durable spaces and residences by implementing different, striking, eye-pleasing and functional designs. Involved in over hundred unique hotel projects, Artmim aims to make a difference for each tackled project and transforming them into authentic living spaces. Specialized in hotels, dwellings, stores, convention centers, airports and office structures, one of the co-founders of Artmim, Hakan Külahçı states that they choose materials of natural stones in their projects and adds: “I primarily prefer to use local natural stones. I use different and imported stones merely for giving a special effect. I love to use natural materials in my designs as much as possible and natural stones are the most significant ones among them. I use Burdur Beige, Kemalpaşa White, Toros Black and Marmara Zebrano the most.”


i̇ç mimarlık | interior design

natura | 77


i̇ç mimarlık | interior design

DOĞAL TAŞ - NATURAL STONE: BEYAZ ONYX (ONYX VEIN CUT) OCAK - QUARRY: ELAZIĞ/AKDAĞ DOĞAL TAŞ - NATURAL STONE: FÜME MERMER (SİLVER BEJ) OCAK - QUARRY: AFYON

Cennet & Açanthus Barut Hotel Artmim Hotel Design Group Projede doğal malzemeler ve sadelik ön planda tutulmuş. Yaşayan, fonksiyonel bir mekân yaratılmaya çalışılmış; özel detaylar ile işin standardı yükseltilmiş. Odalarda geleneksel, alışılmış tarzdan farklı bir şekilde, ev hissi oluşturulmuş. Otelin genelinde özgün sanatsal işler kullanılmış. Yatırımcının isteği doğrultusunda, bölgedeki alternatiflerinden daha üst standartta, çağdaş ve Akdeniz esintilerini taşıyan bir otel tasarlanmış. Natural textüre traverten kumlama projenin genelinde ağırlıklı olarak uygulanmış. Bunun dışında özellikle ortak mekânlarda farklı doğal taşlar kullanılmış; bunlar arasında Kemal aşa beyaz, füme mermer ve azul macaubaş da bulunuyor. Odalarda ise Volakas ve light Serpeggiante var.

natura | 78

Cennet & Açanthus Barut Hotel Artmim Hotel Design Group Natural stones and simplicity are prioritized in the project. It is endeavored to create a living and functional space; the standard or the work is raised through special details. A traditional feeling of home is created in the rooms unlike any ordinary style. Inventive artistic works can be found throughout the hotel. Upon the request of the investor, a modern hotel having the feel of the Mediterranen with a higher standard among its alternatives in the region is created. Sandblasted travertine with natural textures are predominantly implemented throughout the hotel. Apart from that, various natural stones are used especially in the common spaces; Kemalpaşa White, Smoked Marble and Azul Macaubas are just some of these. As for the rooms, Volakas and Light Serpeggiante are preferred.


i̇ç mimarlık | interior design

natura | 79


i̇ç mimarlık | interior design

KÜNYE Projenin Yeri: Side, Antalya Yapım Tarihi: 2016 Yatırımcı: Barut Hotels İç Mimari Tasarım: Artmim Hotel Design Group İnce İşler Uygulama: Artmim Hotel Design Group

natura | 80

CREDITS Location: Side, Antalya Construction Date: 2016 Investor: Barut Hotels Interior Decoration Design: Artmim Hotel Design Group Trim Works Implementation: Artmim Hotel Design Group


i̇ç mimarlık | interior design

natura | 81


i̇ç mimarlık | interior design

Elexus Casino Artmim Hotel Design Group

Elexus Casino Artmim Hotel Design Group

Bu proje hem modern otel çizgisine uyum gösteren hem de zengin, şık ve kaliteli bir imaj yaratma fikri ile ortaya çıkmış. İşverenin mimardan beklentisi çok sık ve diğerlerinden çok farklı bir casino ortaya çıkarmasıymış. Bu doğrultuda çizgisel anlamda ve malzeme olarak fark yaratan, etkileyici vurgular yapılmaya gayret edilmiş. Altın madeni kristalleri ön planda tutulmuş. Bunlar yapılırken işlevsel açıdan bir casinoda olması gereken tüm detaylar ve kurallar göz önüne alınmış. Projede Toros siyah, Gold sarı ve beyaz Onyx doğal taşlar kullanılmış. Casino’nun girişinde ve içerisinde öncü ve zarif bir hava yaratılmaya çalışılmış. Zeminde özel desen içerisinde kullanılan siyah ve gold sarı mermerler dışında duvarlarda arkadan aydınlatmalı beyaz Onyx kullanılmış.

This project is developed through the idea of creating a rich, elegant and qualified image that complies with the modern lines of the hotel. The expectation of the client from the architect was a casino with particular and stylish design. In this direction, impressive accents that create difference in terms of lines and materials are endeavored to be designed. Goldmine crystals are prioritized. In the meantime, all the details and restrictions are taken into account through a functional aspect. Toros Black, Yellow Gold and White Onyx are used in the project. An advanced and elegant atmosphere is conceived in the entrance and interiors of the casino. Apart from the black and yellow gold marbles that are used within a special pattern on the floor, backlighted white Onyx is used on the walls.

natura | 82


i̇ç mimarlık | interior design

DOĞAL TAŞ: SARI OCAK: BİLECİK NATURAL STONE: GOLD QUARRY: BİLECİK DOĞAL TAŞ: TOROS SİYAH (ALEXANDRETTE BLACK) OCAK: İSKENDERUN NATURAL STONE: ALEXANDRETTE BLACK QUARRY: İSKENDERUN

natura | 83


proje | project

KÜNYE Projenin Yeri: Girne, KKTC Yapım Tarihi: 2016 Yatırımcı: ETS Tur İç Mimari Tasarım: Artmim Hotel Design Group İnce İşler Uygulama: Artmim Hotel Design Group

CREDITS Location: Kyrenia, TRNC Construction Date: 2016 Investor: ETS Tur Interior Decoration Design: Artmim Hotel Design Group Trim Works Implementation: Artmim Hotel Design Group

natura | 84


proje | project

DOĞAL TAŞ: TOROS SİYAH (ALEXANDRETTE BLACK) OCAK: İSKENDERUN NATURAL STONE: ALEXANDRETTE BLACK QUARRY: İSKENDERUN

DOĞAL TAŞ: SARI OCAK: BİLECİK NATURAL STONE: GOLD QUARRY: BİLECİK DOĞAL TAŞ: BEYAZ ONYX (ONYX VEIN CUT) OCAK: ELAZIĞ/AKDAĞ NATURAL STONE: WHITE ONYX (ONYX VEIN CUT) QUARRY: ELAZIĞ/AKDAĞ

natura | 85


proje | project

ARKETİPO DESIGN, OTELLERİN İÇ MEKÂNLARINI MERMERLE ZENGİNLEŞTİRİYOR ARKETIPO DESIGN ENRICHES THE INTERIORS OF HOTELS WITH MARBLE Selin Biçer Mimar / Architect

natura | 86


proje | project

TURKEM PERADOR DARK | 87 natura


i̇ç mimarlık | interior design

MARMARA ZEBRA

1

994 yılında Arketipo Design Murad Denizaltı, Müge Hansoy Kınacı ve Esin Sözer tarafından 3 ortaklı bir şirket olarak kuruldu. Başta turizm yapıları olmak üzere spa, AVM, ofis ve konut yapıları gibi birçok projeye imza attı. Yurtiçinde tasarlanan 80 projenin yanı sıra Dubai, Almanya, Rusya, Libya, Kazakistan ve Ukrayna gibi çeşitli ülkelerde doksana yakın proje gerçekleştirdi. 2014 yılında mimar Engin Urun’un ortak olarak katılımı ile birlikte, İstanbul ve Dubai ofislerinde mesleki pratiğini sürdürüyor. Arketipo Design’ın iç mimari tasarım sürecinde aldığı ana kararlar, hayatı yaşanabilir kılmak üzerine doğru çözümlemeler dikkate alınarak veriliyor. Doğru fonksiyon çözümleri üreterek uygulanabilir projelere imza atan ekip mekânlarda huzur ve keyifle yaşanabildiğine inanıyor. Sayıca çok ve benzer proje üretmek gibi niceliksel ve alışılagelmiş olgulardan ziyade, her proje için farklı işlev, ölçek, konsept, güncelliği yakalayan malzemelerin kullanımı gibi parametrelere bağlı kalarak niteliksel bir bakış açısı ile tasarıma yön vermek hedefleniyor. Arketip Design’ın tasarladığı Titanic Hotel Bodrum, The Land Of Legends Theme Park, Renaissance Hotel Minsk ve Ops Passage Restaurant projelerindeki iç mekanlardaki mermer kullanımı Natura’nın bu sayısının konusu oldu… natura | 88

A

rketipo Design was founded in 1994 by Murad Denizaltı, Müge Hansoy Kınacı and Esin Sözer as a corporation embodying three partners. With touristic structures being in the first place, it has carried out various projects such as spa, mall and housing structures. Along with 80 projects designed domestically, it has implemented around ninety projects in countries like Dubai, Germany, Russia, Libya, Kazakhstan and Ukraine. It continues its professional practices in the offices of İstanbul and Dubai, following the participation of Engin Urun as a partner in 2014. The main decisions during the interior design process are made considering the right solutions to make life habitable. Carrying out applicable projects by creating accurate functional solutions, the team believes that it’s possible to live in spaces peacefully and blissfully. Rather than quantitative and conventional facts like producing numerous and identical projects, it aims to shape design with a qualitative approach through abiding by the parameters such as different functions for each project, scaling, concept and the usage of materials that embraces actuality. Designed by Arketip Design, the usage of marble in the interiors of Titanic Hotel Bodrum, The Land Of Legends Theme Park, Renaissance Hotel Minsk and Ops Passage Restaurant projects is the cover story of this issue of Natura...


proje | project

natura | 89


i̇ç mimarlık | interior design

ANA RESTORAN: PLATINUM PERLATO-LIKYA LIGHT FRANSIZ RESTORAN: MIDWEST GREY KOLONLAR: SOFT GREY

TITANIC HOTEL BODRUM ARKETİPO DESIGN Projenin Yeri: Bodrum, Türkiye Toplam Alan: 29.000 m 2 Yapım Yılı: 2014 İşverenin otel kültürüne has lüks anlayışı, girişte yer alan mermer döşemeler tarafından karşılanıyor. Bodrum’un Güvercinlik bölgesinde bulunan otel konsept olarak Bodrum’un salaş ortamını ve yaşantısını doğal malzemelerle yaşatmayı amaçlamış. İşverenin otel kültürüne has lüks anlayışı, girişte yer alan mermer döşemeler tarafından karşılanıyor. 1.000 kişi kapasiteye sahip otel, kullanıcılarına Bodrum’daki Barlar Sokağı’na benzer bir yaşantı vermek adına kurgulanmış. Farklı türde lokantalardan, dondurmacısına ve hatta Bebek Kahvesi’ne kadar tüm detaylar düşünülmüş...

natura | 90

TITANIC HOTEL BODRUM ARKETIPO DESIGN Project Location: Bodrum, Turkey Total Size: 29.000 sqm Building Date: 2014 The luxurious understanding of the client that is specific to the hotel culture, welcomes you with marble floorings located in the entrance. The hotel located in the Güvercinlik region of Bodrum aimed at conceptually reviving the cozy atmosphere and experience of Bodrum. The luxurious understanding of the client that is specific to the hotel culture, welcomes you with marble floorings located in the entrance. With a capacity of 1,000 people, the hotel is designed in order to reflect an identical experience with the Bar Street in the Bodrum centrum. All the details are taken into consideration from restaurants with various types to ice cream shops and even to the Coffee Shop of Bebek...

SPA KORIDOR: CALACATTA ORO VAGLI, BRUNO PERLA HAMAM: PLATINUM PERLATO, LIKYA LIGHT, VOLAKAS, BLUE DREAM ILIKLIK: IMPERIAL BROWN


i̇ç mimarlık | interior design

STEAK RESTORAN: ALEXANDRETTE BLACK

THE LAND OF LEGENDS THEME PARK Projenin Yeri: Antalya Toplam Alan: 35.480 m 2 Yapım Yılı: 2014 Lobi, restoran ve spa için tasarlanan mermer döşemeler ve sütunlar ile Roma konseptine hem tarihi hem de sembolize bir bakış açısı sunulmuş. Türkiye’nin ilk tematik oteli olan, The Land Of Legends Theme Park, 520 odası ile büyük bir çocuk oteli olarak tasarlanmış. İç mekân düzenlemesi anlamında dünyadaki örneklerine göre farklılıkları bünyesinde bulundurması sebebiyle de tematik otel konusunda öncü bir tasarım olması amaçlanmış. Lobi, restoran ve spa için tasarlanan mermer döşemeler ve sütunlar ile Roma konseptine hem tarihi hem de sembolize bir bakış açısı sunulmuş.

ODALAR BANYO: WHITE CLOUD, MIDWEST GREY LOBI VE LOBI BAR: BIANCO PERLA, MIDWEST GREY, SOFT GREY, TANSIA

THE LAND OF LEGENDS THEME PARK Project Location: Antalya Total Size: 35.480 sqm Building Date: 2014 The lobby represented an historical and symbolical perspective that coincides with the Roman concept along with marble floorings and columns which are specifically designed for the restaurant and spa. Being the first thematic hotel of Turkey, The Land Of Legends Theme Park is designed as a large-scaled children’s hotel along with its 520 rooms. It’s aimed to create a leading design among the thematic hotels, owing to the embodiment of differences compared to its other examples in the world in terms of interior planning. The lobby represented an historical and symbolical perspective that coincides with the Roman concept along with marble floorings and columns which are specifically designed for the restaurant and spa.

natura | 91


i̇ç mimarlık | interior design

LOBI: EMPARADOR MEDIUM, LIKYA LIGHT, THASSOS WHITE

RENAISSANCE HOTEL MINSK

RENAISSANCE HOTEL MINSK

Projenin Yeri: Minsk, Rusya Toplam Alan: 15.600 m 2 Yapım Yılı: 2012-2015

Project Location: Minsk, Russia Total Size: 15,600 sqm Building Date: 2012 – 2015

İşverenin isteği doğrultusunda, otelin genel mahallerinde mermer malzeme ve özel üretilen duvar kâğıtları kullanılmış.

Upon the request of the client, marble materials and specially produced wallpapers are used in the general spaces of the hotel.

Marriott Hotel Group bünyesinde yer alan proje, Minsk şehrinin merkezinde hem casino hem de şehir oteli olarak tasarlanmış. Bölgenin doğal güzelliklerinin ve yöresel tekstil desenlerinin birer yansıması halindeki duvar kâğıtları, mozaik desenler ve mermerler ile modern bir görünüm yakalamak hedeflenmiş. İşverenin isteği doğrultusunda, otelin genel mahallerinde mermer malzeme ve özel üretilen duvar kâğıtları kullanılmış. İşverenin yeni bir otel tasarımı arayışının bir ürünü olan Minsk Renaissance Hotel projesi, kullanıcıları için bölgenin alışık olmadığı türde lüks ve modern yaşam tarzını sunmayı arzuluyor.

Existing within the structure of Marriott Hotel Group, the project is designed both as a casino and a city hotel in the downtown of Minsk. A modern appearance is targeted along with wall papers, mosaic patterns and marbles that stand out as the reflections of the natural beauties of the region and local patterns of textile. Upon the request of the client, marble materials and specially produced wallpapers are used in the general spaces of the hotel. As a representation of the client’s search for a new hotel design, the Minks Renaissance Hotel projects aspires to present a luxurious and modern life style that is unconventional for the region.

natura | 92

TUVALETLER: EMPARADOR LIGHT, LIKYA LIGHT, THUNDER BROWN SPA: EMPARADOR MEDIUM, LIKYA LIGHT ODALAR: LIKYA BEIGE, LIKYA LIGHT, EMPARADOR MEDIUM


i̇ç mimarlık | interior design

OPS PASSAGE RESTAURANT

OPS PASSAGE RESTAURANT

Projenin Yeri: İstanbul Toplam Alan: 120 m 2 Yapım Yılı: 2015

Project Location: İstanbul Total Size: 120 sqm Building Date: 2015

Ops Passage’ın bar bölümü için kullanılan mermer özel kesim olup tavanlar ise aynı hissiyatla ahşap olarak tasarlanmış.

The marble used for the bar section of Ops Passage is custom cut and the ceilings are covered with wood in order to coincide with the same feeling.

Ops Passage, Karaköy’ün en önemli yapılarından biri olan Fransız Geçidi’nde yer alıyor. Ops Passage’ın iç mekân tasarımı ise kurucu ortaklardan Esin Sözer Kalender’e ait. Ops Passage’ın bar bölümü için kullanılan mermer özel kesim olup tavanlar ise aynı hissiyatla ahşap olarak tasarlanmış.

Ops Passage is situated at one of the most important structures of Karaköy, the French Passage. The interior design of Ops Passage belongs to one of the founding partners, Esin Sözer Kalender. The marble used for the bar section of Ops Passage is custom cut and the ceilings are covered with wood in order to coincide with the same feeling.

BAR BANKOSU: AGROMER-3D GRI

natura | 93


proje | project

MARAKEŞ’TE YAŞAYAN KÜLTÜR MERKEZI

LIVING CULTURAL CENTER IN MARRAKECH

TABANLIOĞLU MIMARLIK TABANLIOĞLU ARCHITECTS Selin Biçer Mimar / Architect

natura | 94


proje | project

MONOLİTİK GÖRÜNÜMLÜ YAPI, TIPKI MANDALANIN ÇERÇEVESIYLE BÜTÜNLEŞMESI GIBI SONSUZ GEOMETRIK DESENLERE SAHIP VE IŞIĞIN IÇERI SÜZÜLMESINE IZIN VEREN DELIKLERLE IFADE EDILEN DOĞAL TAŞ CEPHE TARAFINDAN SARILMIŞ DURUMDA. THE ROBUST LOOKING STRUCTURE ENVELOPED BY A NATURAL STONE FACADE ARTICULATED WITH PERFORATIONS THAT ALLOW DIFFUSED LIGHT TO FILL INTERIORS; ENDLESS GEOMETRIC PATTERNS LIKE MANDALA UNIFIES THE SHELL.

natura | 95


proje | project

F

as’ın ana kentlerinden biri olan Marakeş Kazablanka, Fes ve Tangier’den sonra ülkenin en büyük dördüncü kenti. Marakeş-Safi isimli orta güneybatı bölgesinin de başkenti aynı zamanda. Karla kaplı Atlas Dağları’nın kuzey eteklerinde yer alan Marakeş Tangier’in ve Fas’ın başkenti Rabat’ın güneybatısında ve Kasablanka’nın güneyinde konumlanıyor. Marakeş, Berberiler’den kalma 4 imparatorluk şehrinden biri. Neolitik dönemden beri Berberi çiftçileri tarafından iskân edilmiş olan bu bölgede ilk kent 1062’de kurulmuş. 12. asırda Endülüs etkisi altında camiler ve medreseler inşa edilmiş. Kente “Kırmızı Şehir” adını veren kızıl surlar ile bazı binalar bu dönem boyunca kızıl kumtaşından inşa edilmiş. Diğer pek çok Fas kenti gibi Marakeş, satıcılar natura | 96

M

arrakesh, which is a major city of Morocco, is the fourth largest city in the country, after Casablanca, Fes and Tangier. It is the capital city of the mid-southwestern region of MarrakeshSafi. Located to the north of the foothills of the snow-capped Atlas Mountains, Marrakech is located southwest of Tangier, southwest of the Moroccan capital of Rabat, and south of Casablanca. Marrakesh is one of Morocco’s four former imperial cities that were built by Moroccan Berber empires. The region has been t by Berber farmers since Neolithic times, but the actual city was founded in 1062. Madrasas (Koranic schools) and mosques built under Andalusian influences in the 12th century. The red walls of the city and various buildings constructed


proje | project

natura | 97


proje | project

natura | 98


proje | project

ve tezgâhları ile dolu eski şehir ve onu çevreleyen modern mahallelerden oluşmakta. Sahra Çölü ve Mağrip için bir kültür, dini ve ticaret merkezi olarak kurulan Marakeş hızla gelişmiş. Günümüzde Afrika’nın en işlek kentlerinden biri olan Marakeş, büyük bir ekonomik merkez ve turistlerin rağbet ettiği bir yer haline gelmiş. Alanın tarihi ve dokusuna saygı gösteren kongre merkezi yapısı malzeme kullanımı, desen, renk ve mekân kullanımı gibi yerel değerlerin özünü koruyor. Basitçe konferans salonuna ev sahipliği yapan proje içten dışa doğru kurulmuş ve uluslararası temsilcilikleri birleştiren korunaklı bir yere dönüşmüş. İç/dışın güçlü ilişkisini sağlayan şeffaflık, iç bahçeler ve avlular yoluyla mekânları bütünleştiriyor. Yerel ortamın kullanıcılar tarafından hissedilmesi ve düşünülmesini sağlayan yapının bu yeteneği yaşayan kültür ve yere ait geleneklere ait değerlere atıfta bulunuyor. Kaba görünümlü yapı, tıpkı mandalanın çerçevesiyle bütünleşmesi gibi sonsuz geometrik desenlere sahip ve ışığın içeri süzülmesine izin veren deliklerle ifade edilen doğal taş cephe tarafından sarılmış durumda. Günün farklı sa at ler i bo yunc a, ışık değişiyor ve iç mekânlarda oyun oynuyor; bahçeler huzur dolu ve doğa l or t am yarat ıyor ve doğa l iklim kontrol sistemi olurken hoş bir nüans sağlıyor. Üs t kat larda farklı kot larda bahçeler ve kendine özgü modüller oluş turularak dış ar ıdan a lgılanan mekânlar yarat ılmış. Revaklar sayesinde oluş turulan yapının gir işinden görünen zemin katta yer alan iç avlu peyzajı hareketli iç akışı sağlanıyor. Fas’ın meşhur yerel kapılarına referans olan orta avlu ise yüce bir giriş niteliğinde…

in red sandstone during this period, have given the city the nickname of the “Red City” or “Ochre City”. Like many Moroccan cities, Marrakesh comprises an old fortified city packed with vendors and their stalls (the medina), bordered by modern neighborhoods. Marrakesh grew rapidly and established itself as a cultural, religious, and trading center for the Maghreb and sub-Saharan Africa. Today it is one of the busiest cities in Africa and serves as a major economic center and tourist destination. Respecting site’s history and texture, the congress center preserves essence of local values in terms of material use, patterns, colors and use of space. Project, basically housing a main conference hall, emerges from the inside out, and becomes a sheltered place of uniting international representations. Strong in/out relation provided by transparency, integrated spaces and through inner gardens and patios. Reference values of living culture and vernacular tradition, grants building ability to make the user think and feel in local ambiance. The robust looking structure enveloped by a natural stone facade articulated with perforations that allow diffused light to fill interiors; endless geometric patterns like mandala unifies the shell. During different hours of day, light shifts and plays across interior spaces and gardens creating a serene and natural environment, and imbues a hue while granting natural climate control system. Indentations create gardens at upper levels and form unique modules, so spaces distinguished from outside. Dynamic interior flow is initiated with the landscaped inner patio/atrium on the ground floor which is visible since the entrance of the building which is made through porticos, the middle one being the sublime port that is also a reference to striking local doors of Morocco.

natura | 99


proje | project

KÜNYE Projenin Yeri: Marakeş, Fas Mimarlık Ofisi: Tabanlıoğlu Architects Tasarım Ekibi: Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, Murat Tabanlıoğlu , Salih Yılgörür, Ali Çalışkan, Utkan Yönter, Erman Uçaroğlu ve Ece Çakır İşveren: Richard Atias / Summa Proje Yılı: 2015 Durumu: Konsept Proje Proje Tipi: Kültür yapısı Kullanılabilir Alan: 14.000 m2

natura | 100

CREDITS Project Location: Marrakesh, Morocco Client: Richard Atias / Summa Architecture Office: Tabanlıoğlu Architects Design Team: Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, Murat Tabanlıoğlu , Salih Yılgörür, Ali Çalışkan, Utkan Yönter, Erman Uçaroğlu and Ece Çakır Project Year: 2015 Status: Concept Project Type: Culture Usable Area: 14,000 sqm


proje | project

natura | 101


mimari sĂśyleĹ&#x;i | architectural interview

natura | 102


mimari söyleşi | architectural interview

“NE YAZIK Kİ, ARTIK İYİ TAŞ USTASI YOK TÜRKİYE’DE”

“UNFORTUNATELY, THERE ARE NOT ANY TALENTED STONEMASONS LEFT IN TURKEY ANYMORE” SALT VE KALEBODUR IŞ BIRLIĞI ILE MIMARLIK VE TASARIM ARŞIVI PROJESI KAPSAMINDA ARŞIVI OLUŞTURULMAYA BAŞLANAN SON ISIM CENGIZ BEKTAŞ OLDU. 1960’LARDAN BU YANA MIMARLIK VE EDEBIYAT ALANLARINDA ÜRETIM YAPAN, MIMARLIĞA ÇOK BOYUTLU KATKILARIYLA MESLEĞIN GELIŞIMINE ARACILIK EDEN CENGIZ BEKTAŞ’IN ARŞIVI SALT ARAŞTIRMA KANALI ILE HALKA AÇILDI. BIR BÖLÜMÜ OCAK AYINDA SALT ARAŞTIRMA’DA ERIŞIME AÇILAN ARŞIV, BEKTAŞ’IN IZNIYLE KAPSAMLI MIMARI ÇIZIM DOSYALARINI DA IÇERECEK ŞEKILDE SINIFLANDIRILACAK. KENDISI ILE ARŞIV BAĞLAMINDA ESERLERI, GENÇLIĞI VE GÜNÜMÜZE DAIR KONULARDA SOHBET ETTIK… CENGIZ BEKTAŞ HAS BEEN DETERMINED AS THE LATEST FIGURE TO BE ARCHIVED WITHIN THE SCOPE OF ARCHITECTURE AND DESIGN ARCHIVE WITH THE COOPERATIONS OF SALT AND KALEBODUR. PRODUCING IN THE FIELDS OF ARCHITECTURE AND LITERATURE SINCE 1960’S AND MEDIATING FOR THE DEVELOPMENT OF THE PROFESSION ALONG WITH HIS MULTIDIMENSIONAL CONTRIBUTIONS TO ARCHITECTURE, THE ARCHIVE OF CENGIZ BEKTAŞ HAS BEEN LAUNCHED VIA SALT RESEARCH. GRANTED ACCESS FOR A PARTIAL SECTION IN JANUARY AT SALT RESEARCH, THE ARCHIVE WILL BE CATEGORIZED IN A WAY THAT ALSO INCLUDES ARCHITECTURAL DRAWING FILES BY THE COURTESY OF CENGIZ BEKTAŞ. WE HAD A CONVERSATION ABOUT HIS WORKS IN THE CONTEXT OF THE ARCHIVE, HIS EARLY LIFE AND PRESENT-DAY TOPICS... Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 103


mimari söyleşi | architectural interview

Nasıl bu kadar çeşitli konuyla ilgilenip her şeye zaman ayırabiliyorsunuz? Mimarlık, kitap, şiir, çeviriler, çocuk kitapları, konuşmalar, bildiriler… Nasıl zaman buluyorsunuz bu kadar kitap yazmaya? Evim ile işim arasında, özellikle İstanbul’da uzaklık olmadı. Ulaşımdan ötürü hiç süre yitirmedim. Son yıllar dışında günde ortalama 4-5 saat uyudum. En önemlisi hiç bir işi, iş diye yapmadım. Severek yaptım. Şu gördüğünüz raftaki betikler son üç yılın ürünleri. Dedim ya iş olarak yapmıyorum yaptıklarımı, mimarlığı da öyle yapmadım. İşimi de, bir insanın geçimini sağlayacak, ayaklarının üzerinde durabilecek, başkasına gereksinim duymayacak şekilde yaptım. Bu da benim deneyimimde aşağı yukarı yaşamımım %40’ı idi. Geri kalan %60’ı insanlaşmaya verdim. Yaklaşık 10 bini aşan betiğim var. Çoğu adıma “imzalı” betikler. Şimdi 2-3 binini kendime ayırıp, kalanını Denizlili çocuklar için çalışan bir vakfın betikliğine bağışlıyorum. Dergilerimi de Mimarlar Odası’na…

How can you spare time for anything considering your interest towards various topics? Architecture, books, poems, translations, children’s books, lectures, papers... How can you get round to write so many books? Distance wasn’t a problem for me between my home and my workplace. I never lost time regarding daily commute. Except for recent years, i slept 4-5 hours on average per day. Most importantly, i never worked arbitrarily. Instead, i worked fondly. These scripts you see in the shelf are the results of the last three years. Like i said, i’m not doing these for the sake of business and architecture wasn’t any different. I worked to earn my keep and get on my feet to avoid imposing myself upon someone. This covered 40% of my life considering my experience. I spared the residual 60% to become more human. I have more than ten thousand scripts. Most of them are “countersigned”. At the moment, i’m appropriating two or three thousand of them for myself and donating the rest to a library of a foundation that works for the children of Denizli. Plus my magazines to the Chamber of Architects...

Salt ve Kalebodur işbirliği ile Mimarlık ve Tasarım Arşivi oluşturuyor. An Architecture and Design Archive is being established with the cooArşiv bir bakıma tarihi belgelemek demek aynı zamanda, arşiv oluştuperation of Salt and Kalebodur. In a sense, an archive also indicates the rulması sizce neden önemlidir? documentation of history. Why do you think that archiving is important? Osmanlı’da Saray, us almaz titizlikte “kayıt” tutmuş. Örneğin TopDuring the Ottoman period, palaces used to keep incomprehensible amokapı sarayında bir “tabela” görmüş, çok şaşırmıştım: “filan tarihte unts of records. For example, i saw a “signboard” in the Topkapı Palace bit temizliği yapılmıştır” diye yazıyordu. Bugün Başbakanlık arand got really surprised. “Delousing was made on xx/yy/zzzz” was written şivinden çok yararlanıyoruz. Ama ne yazık ki yalnız saray için bu on it. Now we highly benefit from the State Archives. Unfortunately, i böyle diye biliyorum. Osmanlı heard that it was only like this for the döneminde, giderek 1927’ye palace. During the Ottoman period dek İstanbul’da bile okuma yazuntil 1927, literacy rate was 7%. “ZAMANA AYAK UYDURMAK, BU GÜNÜN ma bilenler %7 idi. Bu gün bunu Few people are aware of this theseANAMALCI, KAMU HIRSIZI MIMARLIĞA bilenler çok az. Bilip de sorumlu days. You need to learn and act resUYMAK DEĞIL… KIMI KEZ ZAMANA KARŞI davranmak gerek. Günümüzde ponsibly. It’s a fact that if you don’t görüyoruz; sorumlu davranmazact this way, it’s inevitable to lose KOYABILMEK…” sanız on yıl içinde her şeyin yok everything in ten years and go back olabildiğini, Abdülhamit döto the era of Abdulhamid. Therefore “KEEPING UP WITH THE EVER-CHANGING WORLD nemine dönülebileceğini görüarchiving is extremely important... DOES NOT STAND FOR ADAPTING TO THE CAPITALIST yorsunuz. Arşiv çok önemli bu Especially we have so little informatiARCHITECTURE THAT FUNCTIONS AS A PUBLIC ENEMY... nedenle… Hele mimarlık konuon about architecture. For instance, SOMETIMES YOU HAVE TO RESIST CHANGE...” sunda bilgilerimiz çok az… Mewhat do we know about Sinan the sela Sinan’ın yaşamı ile ilgili ne Architect? Disconnection with the biliyoruz? Anadolu ile kopukluk Anatolia is there from the beginning. meselesi baştan beri var. OsThe Ottoman Empire had never paid manlı Anadolu ile hiç ilgilenmemiş… Osmanlı bir Balkan devletidir attention to Anatolia... In fact, the Ottoman Empire was a Balkan State. It aslında. Üsküp ile uğraştığınca Denizli ile uğraşmamıştır mesela. had not endeavored enough with Denizli when compared to Skopje. There Denizli’de bir tane düzgün Osmanlı yapıtı yoktur. 400 yıl önce isn’t a single proper Ottoman work in Denizli. Do you think that replicating dedenizin yaptığı bir yapıtı kopya ederseniz olur mu? İnsan bilmethe work your grandfather had done 400 years ago is legitimate? One only yince kopya eder. mimics when he’s clueless. Hocam siz Başbakanlık arşivinden çok faydalandığınızı söylediniz, Osmanlı’nın çok sıkı saray arşivi tuttuğunu söylediniz, peki günümüzde arşiv nasıl tutuluyor? Osmanlı olan saray ve çevresidir. Siz Osmanlı döneminde Anadolu’da bir kasabadaki hayatı biliyor musunuz? Bakın Diyarbakır o dönemde nasıldı biliyor muyuz örneğin? Peki arşiv konusuna geri döneceğiz…Gençliğinizde bir geziniz vardı Diyarbakır’a yeri gelmişken biraz o dönemlerinizden de bahseder misiniz? 19 ya ş ı m da , b ir A lma n profe s ör il e D oğ u A nado lu’da 1 ay do la ş t ı k. B en D iya r ba k ı r ’a g it t iğ im de Londr a , Vene dik, B erlin vb. p ek çok yer i gör mü ş t üm a ma D iya r ba k ı r ’a vur ul dum. 19 5 5’te D iya r ba k ı r na s ı l d ı b ilir mis iniz? Ya ş ı n ız uygun de ğ il… O la ğ a nüs t ü i di. Ya ş a m da çok güze l di. ( A lma n profe s ör her a k ş a m ç iğ köf te il e r a k ı i çerdi.) 7- 8 s ene önce onla r a

natura | 104

Mr. Bektaş, you told me that you notably benefit from the State Archives and that the Ottoman Empire used to keep records strictly. Then how does the archiving process work nowadays? The Ottoman stands for the palace and around. Do you know the town life in Anatolia during the Ottoman realm? Do you know what condition was Diyarbakır in for instance? So let’s get back to the archiving subject... You have visited Diyarbakır when you were young. Could you tell us about that period? When i was 19, i have traveled Eastern Anatolia for one month with the company of a German professor. I had seen many places before Diyarbakır such as London, Venice, Berlin etc., however i fell in love with Diyarbakır. Do you know what was Diyarbakır like back in 1955? Your age makes it impossible... It was extraordinary. Life was also great. (The German professor used to drink raki with raw meat every evening). I almost begged him 7-8 years ago to execute


mimari söyleşi | architectural interview

nere deys e ya lva rd ı m, ge lin Sur ’da iyil e ş t ir m e ya pa l ı m, bur a s ı cennete döner. H e l e ş u günl erdeki dur umu i ç imi ka nat ı yor. D iya r ba k ı r ’da ki Süm er ba nk ’ı y ı k ı yor la rd ı örneğ in, b eni ç a ğ ı r ı p s ordula r. Yı kma k yer ine, b enim öne r iml e s os ya l- kült üre l özeğe dönü ş t ürdük. B a na s orduklar ı nda “y ı kma k” a pt a ll ı k t ı r de dim. O sma nl ı kilis eyi b il e y ı kma m ı ş, c a miye çevir mi ş. Çok ş ükür öyl e ya p m ı ş… B öyl e b ir a nlay ı ş la Aya s of ya , Gül C a mi da ha b irçok ya p ı t bugünl ere dek ka lm ı ş t ı r. Yeni den ba ş a döne cek o lur s a k, 1927 ’de b il e, mütefekkir (ente l ek t üe l) diyeb il e ceğ imiz b ir küm enin d ı ş ı nda kims e okuma ya zma b ilm iyordu. K ı s ac a b ir yerde kopukluk va r, b izde ş a ş ı r ı yor uz a r ş iv aç ı l d ı kç a . İyi okuma k gerekir. Ha lk il e kopukluk O sma nl ı’ da i di…

an improvement program altogether for Sur to turn it into a paradise. Especially its condition thesedays tears my heart out. They were demolishing the Sümerbank in Diyarbakır and they called me to negotiate. Instead of demolishing, we transformed it into a cultural center based upon my proposal. When they asked me, i told them it was a foolish act to “demolish”. The Ottomans didn’t pull down a single church, instead they have transformed them into mosques. Thank god for that... Through such insight, Haghia Sophia, Ayia Theodosia and many more monuments were able to reach the present day. To get back to the main point, no one knew how to read and write even in 1927, except for a group that can be considered as intellectuals. In brief, there is a disconnection somewhere and it surprises us as the archives get opened up. We should read better. Disconnection with the community was intrinsic to the Ottoman Empire.

Peki bugün mimarlık arşivinin oluşturulması neden önemli? Çünkü mimarlık, tarihi bile okuyabileceğimiz tek dal. Yapıya bakınca insanı görüyoruz. Benim yapılarımda benim tarihimi okuyabilirsiniz. Sadece benim dönemimi değil, benim yaşamımı. Orada benim neyi aradığım o dönemki yapımdan belli. Sonra bir sonraki yapımda, kendimi eleştirerek önceki yapımda yanlış bulduğumu düzeltiyorum, o da belli. Mimarlık böyle bir şey… Yetişirken deneyimledikleriniz sizi bir yere getiriyor. Geldiğiniz doğru bir yer ise, işiniz de doğru oluyor. Örneğin 43 yıl önce tasarlanan bir yapı (Türk Dil Kurumu yapısı) bugün yayımlanan mimarlık dergisinin kapağı olabiliyor. Bir yapı, yarım yüzyıl sonra bir dergide kapak olabiliyorsa bu benim tarihimdir. Yalnızca cam, beton var bu fotoğrafta… Hiç “gereç fetişizmi yok”. Bir anı anlatayım: Çağırıp, Vedat Dalokay’a göstermişler yapıyı. “Cengiz bunu mimarlık ücretiyle mi yaptı?” diye sormuş Vedat. “Evet” demişler. “Cengiz size mimarlık ücreti ile yontu yapmış” demiş.

Why is generating an architectural archive is important today? Because architecture is the only field where we can read history. When we look at a construction, we see human. You are able to read my history when you look at my constructions. Of course they do not only reflect my period but also my life. What i was seeking for there is obvious when my architecture is examined. When i proceed to my next design, i correct my mistakes in the previous structure through criticizing myself, it’s indisputable. This is what architecture is like... While growing up, your experiences lead you somewhere. If the end point is right, then your profession is also right for you. For example, a structure which has been designed 43 years ago (TLA Building) can get on the cover of an actual architecture magazine. If a construction can get on a cover after half a century, then it’s my history. There is only glass and concrete in this photograph, not “material fetichism”...Let me tell you a story: they called Vedat Dalokay and showed him the construction. Vedat asked: “Did Cengiz do this with his architect salary?”. They told him that i did and he said: “Cengiz made you a sculpture with his salary.”

Ben or taokul ve liseyi İstanbul Erkek Lisesi’nde okudum. Sınıfları “if tihar” ile geçen birisi idim. Çünkü “if tihar mektubu” babama gitmezse okul param gelmezdi. Dergilerde çizerdim o dönemde. Örneğin geç tiğimiz günlerde yitirdiğimiz Hakkı Devrim’in çıkardığı Panaroma dergisinde ressamdım. Severdim Hakkı Bey’i, bana iş çıkarırdı. Güzel yıllardı. Lise dönemim böyle dolu geç ti.

I studied middle and high school at İstanbul High School. I passed my classes with great success. Because if an achievement certificate didn’t reach my father, then i wouldn’t have the school tuition. In that period, i used to make drawings in magazines. For instance, i was an illustrator in the Panaroma Magazine which was being published by the late Hakkı Devrim. I loved him, he was always giving me jobs to work on. Those were the good days. If we hadn’t

“BIR TEK YAPIM YIKILDI, O DA IKI KATLI BIR YAPIYI, KAÇAK OLARAK BEŞ KATLI BIR OTELE ÇEVRILEBILMEK IÇIN YIKTILAR. GÜRE’DE… DEPREM OLDUĞUNDA KILCAL ÇATLAK BILE OLMADI, ÜSTELIK SIVILAŞMAYA OLABILECEK BIR YERDE IDI. KOCA BIR KURUL GELDI DEPREMDEN SONRA TEŞEKKÜR ETMEYE. ARADAN 1 YIL GEÇTI, BU ADAMLARA BIR MÜŞTERI ÇIKTI, ONLAR GITTILER BEŞ TANE INŞAAT MÜHENDISINI SATIN ALDILAR VE ONLARDAN “YAPI DEPREME DAYANIKSIZDIR” DIYE RAPOR ALDILAR, YIKIM KARARI ÇIKARTTIRDILAR. NEDEN? ÜÇ KAT DAHA ÇOK YAPMAK IÇIN. BEN BUGÜNKÜ TÜRKIYE’YE NASIL UYAYIM?” “ONLY ONE OF MY BUILDINGS GOT DEMOLISHED AND IT WAS FOR FUGITIVELY CHANGING THE TWO-STORY BUILDING INTO A FIVE-STORY HOTEL. IT WAS IN GÜRE... WHEN AN EARTHQUAKE HAPPENED, NOT A SINGLE CONCRETE CRACK WAS DEVELOPED EVEN THOUGH IT WAS A LAND THAT WAS CAPABLE OF CAUSING LIQUEFACTION. A LARGE COMMITTEE CAME AFTER THE EARTHQUAKE AND CONGRATULATED ME. AFTER A YEAR, A NEW CLIENT CAME UP SO THEY ACQUIRED FIVE CIVIL ENGINEERS AND RECEIVED A REPORT FROM THEM, STATING THAT THE BUILDING WAS NOT EARTHQUAKE RESISTANT AND THEY ISSUED A DEMOLITION ORDER. WHY? TO ADD THREE STORIES. SO HOW IS IT POSSIBLE FOR ME ADAPTING TO THE MODERN TURKEY?”

natura | 105


mimari söyleşi | architectural interview

“ÇÜNKÜ MIMARLIK, TARIHI BILE OKUYABILECEĞIMIZ TEK DAL. YAPIYA BAKINCA INSANI GÖRÜYORUZ. BENIM YAPILARIMDA BENIM TARIHIMI OKUYABILIRSINIZ. SADECE BENIM DÖNEMIMI DEĞIL, BENIM YAŞAMIMI. ORADA BENIM NEYI ARADIĞIM O DÖNEMKI YAPIMDAN BELLI. SONRA BIR SONRAKI YAPIMDA, KENDIMI ELEŞTIREREK ÖNCEKI YAPIMDA YANLIŞ BULDUĞUMU DÜZELTIYORUM, O DA BELLI. MIMARLIK BÖYLE BIR ŞEY… YETIŞIRKEN DENEYIMLEDIKLERINIZ SIZI BIR YERE GETIRIYOR. GELDIĞINIZ DOĞRU BIR YER ISE, IŞINIZ DE DOĞRU OLUYOR.” “BECAUSE ARCHITECTURE IS THE ONLY FIELD WHERE WE CAN READ HISTORY. WHEN WE LOOK AT A CONSTRUCTION, WE SEE HUMAN. YOU ARE ABLE TO READ MY HISTORY WHEN YOU LOOK AT MY CONSTRUCTIONS. OF COURSE THEY DO NOT ONLY REFLECT MY PERIOD BUT ALSO MY LIFE. WHAT I WAS SEEKING FOR THERE IS OBVIOUS WHEN MY ARCHITECTURE IS EXAMINED. WHEN I PROCEED TO MY NEXT DESIGN, I CORRECT MY MISTAKES IN THE PREVIOUS STRUCTURE THROUGH CRITICIZING MYSELF, IT’S INDISPUTABLE. THIS IS WHAT ARCHITECTURE IS LIKE... WHILE GROWING UP, YOUR EXPERIENCES LEAD YOU SOMEWHERE. IF THE END POINT IS RIGHT, THEN YOUR PROFESSION IS ALSO RIGHT FOR YOU.” Eğer böyle bir dönem geçirmeseydik, şu ya şadıklarımıza 15 yıl dayanama zdı Türkiye; birkaç yılda biterdi. Yani or talama yüzde 3- 4’ten 8 0 -9 0’lara getirmek, okuma ya zma oranını kolay mı? Babama annem öğretmiş ti yeni ya zıyla sayıları, imza atmayı. Annem de 1 yıl daha okusa öğretmen olacakmış ama evlendirilmiş, o da o dönem için çok şanslı bir insan. Babama günceyi ben okurdum.

been in such a period, Turkey wouldn’t have lasted for 15 years against what we have been through and it would disappear in a couple of years. Do you think that it’s easy to raise the literacy rate to 80-90 percent from 3-4? My mother teached my father the numbers and how to sign. If my mother had the chance to study for one more year, she would have been a teacher but she got married off and i think she’s a lucky person considering that period. I used to even read the journal myself for my father.

Siz yerel ile moderni bir arada en iyi kullananlardansınız… Ya ln ızc a “ins a n” yönl er ini a l ı r s a n ız b öyl e o luyor. 19 59 m e zunuyum, bur ada n A lma nya’ya M ünih’teki okula g i dince, b eni s ı nav il e a l d ı la r. B ur ada okuduğ um s ı n ı f la r ı ge çer li s ayd ı la r. B u ilk ke z o luyordu. O la ğ a n dur um da , Tür kiye’deki eğ it imi ge çer li s aym ı yor la rd ı. A lma nya’da b ir inc i s ı n ı f t a n ba ş lat ı yorla rd ı o dönem de. Çünkü kim i ki ş il er de M ünih’teki üniver s iteye m ek t up ya zm ı ş la rd ı. Ö r neğ in S e dat Ha kk ı El dem, A r if H ikm et H o lt ay… D e dim ya , b eni s ı nava s ok t ula r, y ı l yit ir m e den sürdürdüm eğ it imimi… Lis e de matemat ik öğ ret m enim bugünkü Fa z ı l S ay ’ı n de de s i Fa z ı l S ay i di, çok s everdi b eni. B ir gün, önce den s öyl em e den s ı nav ya pt ı. B en b o ş ka ğ ı t verdim. B enim b o ş s ı nav kâ ğ ı d ı ma “dokuz” ya zd ı imz a s ı n ı at t ı, ba na verdi. O denli s everdi.

You are one of those who ideally use the local and the modern altogether... This is what happens when you only take the “human” sides. I graduated in 1959, when i went to Germany afterwards, they placed me through an exam. They substituted the courses i took here. It has happened for the first time. Usually, they weren’t considering the Turkish education valid. Back then, they wanted you to start from the first grade. Because some people like Sedat Hakkı Eldem and Arif Hikmet Holtay wrote letters to the college in Munich. Like i just told you, they tested me and i continued my education without hiatus...My math teacher in highschool, Fazıl Say was the grandfather of Fazıl Say, the well known pianist and he used to like me a lot. One day, he held an exam without notice and i handed in a blank piece of paper. He wrote “nine” on that blank sheet, signed it and gave it to me. That’s how much he liked me.

Kimi şeyleri ilkokul beşinci sınıf için İstanbul’a geldiğimde anladım. İlkokul 5’i İstanbul’da okudum ve anladım ki Denizli başka İstanbul başka. Denizli’de iki arkadaş kavga ederiz, öğretmen sınıfta beni kaldırır, yaramı gösterip anlattırır: “Efendim, yolda koşarken taşa takıldım düştüm” derim. Sonra kavga ettiğimiz arkadaşım Burhanettin’e sorar, “Sen de o taşa takıldın değil mi?” derdi. Bizim için arkadaşlık buydu. Oysa İstanbul’da benzer bir olay oldu. Okulda duvara yaslanmışım, top oynayanları izliyorum. Ayağımın önüne top geldi, ben de vurdum, top tıngır mıngır gitti kaleye girdi. Kimisi “gol” diyor, kimisi “hayır” diyor. Ben de hemen savunmaya geçip Denizli’den yeni gelmiş birisi nasıl konuşursa öyle konuştum. Hemen bunu yazıp götürdüler hocaya verdiler. O zaman anladım, demek ki İstanbul’da başka türlü oluyordu. Sözünü ettiğim matematik öğretmenimiz Fazıl Say birdenbire öldü. Ben o zaman 17-18 yaşlarımdayım, tüm cenaze törenini bana düzenlettiler. O çok etkili oldu üzerimde. Tüm İstanbul liseleri katılmıştı cenazeye, en iyi matematik betiklerinin yazarı idi çünkü. Bu ölüm beni çok etkiledi. O yıl her şeyden koptum. Bir yıl yitirdim… Almanya’da o yılı geri kazandım.

I understood some things when i came to İstanbul for the fifth grade. I studied the fifth grade in İstanbul and realized that İstanbul and Denizli are totally different. If we were to get in a fight with a friend in Denizli, the teacher would ask me during class, make me come clean and show my wound and i would tell him that i stepped on a stone and fell. Then, he would ask my friend Burhanettin who i got into a fight with: “ Did you step on the same stone?”. That was what friendship meant for us. However when a similar incident happened in İstanbul, i was leaning against the wall and watching my friends playing football. The ball came right in front of my feet, i kicked the ball and it happened to be a score. Some of them said it was a score and some of them said it was not. So i standed up for myself and talked like someone who just got back from Denizli. They immediately reported to the teacher. That’s when i realized that things were running differently in İstanbul. The math teacher i mentioned about suddenly died. I was 17 or 18 back then and they made me organize his funeral. It really affected me. Many Istanbulites attended the funeral because he was the writer of the best math books. His death touched me deeply. That year, i got away from all. I lost a year but i regained it back in Germany.

natura | 106


mimari söyleşi | architectural interview Masamda gördüğünüz bu ödül de kimilerine göre 10 yıl geç verilmiş bana. 2016 Ulusal Mimarlık Ödülleri Mimar Sinan Büyük Ödülü verildikten sonra kutlamak için her telefon açan bunu söyledi. Oysa Uluslar arası Mimar Sinan Ödülü 3 yıl önce ilk bana verildi. Uluslararası Mimar Sinan ödülü tüm Akdeniz ülkelerini kapsıyor. İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, Tunus, Trablus, Suriye, Fas, Cezayir, Mısır, Türkiye…

According to some, this award you see on my desk was given to me with 10 years of delay. This is what everyone stated when they called me to celebrate after receiving the 2016 National Architecture Awards Mimar Sinan Great Prize. In fact this award was given to me 3 years ago for the first time. The award included all of the Mediterranean countries. Spain, France, Italy, Greece, Tunisia, Tripoli, Syria, Morocco, Algeria, Egypt, Turkey...

Hocam Türkçe’yi çok etkin ve iyi kullanıyorsunuz… Or tadoğu Te k n i k Ü n i v e r s i t e s i ’n d e n s ı r f d i l yüzünden ayr ıldım. Bir adamın düşünce ile dili koş u t d e ğ i l s e s o n u ç i y i ç ı kma z. Sizin İngiliz gibi İngilizce konuşmanıza gerek de yok olanak da...

Mr. Bektaş you are using Turkish effectively and properly... I left the Middle East Technical University exclusively for the language issues. If one’s opinion and language does not function parallelly, the result would be inadequate. There is no need or possibility for you to speak English like British people do...

Önce Arkiv’de bir arşiviniz vardı… Daha önce hiç bu konuşmalar yokken Pelin Derviş geldi, bana bunu önerdi, arşivinizi yapalım dedi. Daha önce Sedat Hakkı Eldem için, Turgut Cansever için yapılmıştı. Turgut Cansever’den sonra bana önerdiler. Benim kendi arşivimi yaptırmama olanak yoktu. Günün birinde bir şeylere “evet” dememek için paraca özenli yaşadım. Örneğin Sedat Hakkı Bey Profilo’ya, istedikleri bir apartman yapısı için “evet” dedi.

You had an archive before at Arkiv... Before all these conversations, Pelin Derviş came to me and suggested to generate our own archive. The same was done before for Sedat Hakkı Eldem and Turgut Cansever. They offered me right after Turgut Cansever. There wasn’t any possibility for me to establish my own archive. I lived with a conscientious approach towards my money in order to avoid saying “yes” to something someday. For example Mr. Sedat Hakkı said “yes” to Profilo for an apartment block they wanted.

Şu anda Salt Araştırma’nın arama motoruna adınız yazıldığında üç yüz küsur doküman ve belge ve haber çıkıyor. 1978 yılında gönderdiğiniz yeni yıl kartı bile belge olarak ortaya çıkıyor. Çok güzel bir hizmet… Hocam peki zamanın ruhuna nasıl ayak uyduruyorsunuz? Dünyada pek çok şey değişti ve değişiyor… Bir kere dünyadaki en önemli yapıların hemen hemen hepsini gördüm. Mesela Venedik’i görmek gerekiyordu şehircilik açısından, örneğin Paris’i gördükten sonra çok şaşırdım, ne denli kötü yapılar vardı… Berlin’i gördüğümde, “bu coğrafyada nasıl yaşanır” dedim, tabi ki bunlar böyle yapılar yapacaklar dedim ve Berlin ile uyuşamayanlar öyle önemli bir grup oluşturmuşlar: Bauhaus okulu. Bauhaus çok önemli... Mies Van Der Rohe’nin öğrencisi, sonra ortağı benim hocamdı: Profesör Weber… Neufert’e büyük emeği geçen, Avrupa’nın en iyi hastane mimarı benim hocamdı: Prof Hasenflug… Zamana ayak uydurmak, bu günün anamalcı, kamu hırsızı mimarlığa uymak değil… Kimi kez zamana karşı koyabilmek…

Currently, when we type your name in the search engine of Salt Research, we see approximately three hundred documents, letters and reports. We are able to even see your new year card you had sent in 1978. It’s a great service...So how do you adapt to the rapidly changing world? Lots of things have changed and they keep changing... First of all, i have seen almost every significant buildings in the world. For instance, Venice was a must-see in terms of urbanism. After visiting Paris, i was too surprised because there were plenty of poor structures...When i saw Berlin, i said “how can you live in such geography?”. I thought it was normal for them to build that kinds of structures. Those who didn’t coincide with Berlin formed a really important group: The Bauhaus School. It’s crucially important. The student and future partner of Mies Van Der Rohe, Professor Weber was my teacher...Highly contributed to Neufert and the best hospital architect, Professor Hasenflug was also my teacher... Keeping up with the ever-changing world does not stand for adapting to the capitalist architecture that functions as a public enemy... Sometimes you have to resist change...

Son kitabınız “Na zım Hikmet ’in Mimarlığa Bakışı” hakkında bira z konuşalım mı? Beni konusu itibariyle çok şaşır t tı. “Çağının ç ağda şı” diyorsunuz Na zım için kitapta. Bitiriş ya zınız da muhteşem. Nazım Hikmet’i rastgele okuyorlar, oysa Nazım Hikmet uygarlık için savaşmış bir adam. İstanbul çocuğu olmasına karşın tüm Türkiye’yi temel alarak bakmayı bilmiş, bu çok önemli 1930’lar-

“EN SON MUĞLA’DA 38 M BIR YER YAPTIK BIR TAŞ USTASI ILE. O EVDE YAŞAMAYI SEVIYORUM. NE YAZIK KI, ARTIK IYI TAŞ USTASI YOK TÜRKIYE’DE…” 2

“RECENTLY, WE BUILT A SPACE OF 38 SQM WITH A STONEMASON. I LOVE LIVING IN THAT HOUSE. UNFORTUNATELY THERE ARE NOT ANY TALENTED STONEMASONS LEFT IN TURKEY ANYMORE.”

Can we talk about your latest book “Nazım Hikmet’s View on Architecture”? It really surprised me in terms of its topic. In the book, you’re stating Nazım as “The modern man of his era”. Your closure at the end of the book was also magnificent. People are randomly reading Nazım Hikmet. Whereas Nazım Hikmet is a man who fought for the civilization. Even though he was an Istanbulite, he managed to address by grounding on natura | 107


mimari söyleşi | architectural interview da. Mustafa Kemal’i yadsımayan bir adam. Nazım Hikmet’i yalnızca “şair” olarak değerlendirmiyorum. Mimarlıkta o yıllarda en doğru şeyleri söylemiş. Kültür budur. Okuyanlar ne demek istediğimi bileceklerdir…

Turkey at its entirety. It was extremely important back in 1930’s. He wasn’t denying Mustafa Kemal. I’m not evaluating him as a “poet”. He told the most valid arguments about architecture. That’s what culture is. Those who read him will know what i mean...

Bugünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu zamanda babadan uçurtma istendiğinizde baba dışarıdan hazır alır getirir. Bizim zamanımızda öyle değildi. Biz çıtaları ağaçtan yontardık, zamkımız yoktu, hamurdan yapıştırıcı yapardık. Uçurtma baştan sona bizim üretimimiz olurdu…

What can you comment on today’s world? These days, when you ask your father for a kite, he just buys a ready-made one and bring it home. It wasn’t like this in my day. We used to sculpt it from a tree, we didn’t have glue so we made them out of dough. Therefore a kite would be our own design from start to finish...

Şu an gerekiyor mu peki baştan sona bizim imalatımız olması, hayat da kolaylaştı, teknoloji gelişti… Hayır gerekmiyor. Ama o gereci kullandığınızda, bir gün onu siz de Türkiye’de üreteceksiniz, üretemezseniz geri kalacaksınız diye düşünmek gerek bana göre. Çünkü sizin ulaştığınız kolaylığa yurdunuzda herkes ulaşabilmeli.

So do you think that it’s necessary now to produce all on our own considering the easier life and technology? No it ’s not. But when you use that material, you need to produce that one day in Turkey. Because if you don’t, you will fall behind in my opinion. Ever yone needs to reach to the ea siness that you do.

Türkiye’nin değişen bağlamı açısından değerlendirildiğinde kendi işlerinize dönüp baktığınızda ne görüyorsunuz? Hiç yaptığınız bir yapı yıkıldı mı? Bir tek yapım yıkıldı, o da iki katlı bir yapıyı, kaçak olarak beş katlı bir otele çevrilebilmek için yıktılar. Güre’de… Deprem olduğunda kılcal çatlak bile olmadı, üstelik sıvıla şmaya olabilecek bir yerde idi. Koca bir kurul geldi depremden sonra teşekkür etmeye. Aradan 1 yıl geç ti, bu adamlara bir müş teri çıktı, onlar git tiler beş tane inşaat mühendisini satın aldılar ve onlardan “yapı depreme dayanıksızdır” diye rapor aldılar, yıkım kararı çıkar t tırdılar. Neden? Üç kat daha çok yapmak için. Ben bugünkü Türkiye’ye na sıl uyayım?

When evaluated within the scope of the changing context of Turkey, what do you see when you look at your old works? Did any of your buildings get demolished? Only one of my buildings got demolished and it was for fugitively changing the two-story building into a five-story hotel. It was in Güre... When an earthquake happened, not a single concrete crack was developed even though it was a land that was capable of causing liquefaction. A large committee came after the earthquake and congratulated me. After a year, a new client came up so they acquired five civil engineers and received a report from them, stating that the building was not earthquake resistant and they issued a demolition order. Why? To add three stories. So how is it possible for me adapting to the modern Turkey?

Bu ara hangi proje ile ilgileniyorsunuz? Muğla’da idim bu söyleşimizden önce… Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı’nın danışmanıyım. Bana yaptırmak istedikleri bir bölge müzesi var. Onunla ilgileniyorum. Benim çok sevdiğim bir konu. Tarihi çocuklara gerçekte olduğu gibi anlatabiliyorsunuz; somut veriler ile doğrudan doğruya… Bak Romalı gelmiş buraya onun için bu yapı yapılmış, peki bunu Romalı mimarlar mı yapmış, Romalı işçiler mi yapmış? Hayır. Bu senin Roma yönetimi dönemindeki yapın oysa. Bu çarpıtmadır. Bu açıdan çok önemli müze yapıları… Benim deneyimli olduğum bir konu.

Which project are you engaging in these days? I was in Muğla before this interview... I am the consultant of the Metropolitan Mayor of Muğla. There is a regional museum project that they want me to execute. I’m working on it. It’s a subject i like. You can tell children about history as it was in real life; directly with cold facts... A roman came here and built a construction but did the Roman architects or Roman workers build it? The answer is no. It’s in fact your building constructed under the Roman realm. This is obviously a distortion. In this respect, museum structures are really important... It’s a field that i am experienced on.

En aklınızda kalan zevk aldığınız yapı hangisi? Hepsi. En son Muğla’da 38 m 2 bir yer yaptık bir taş ustası ile. O evde yaşamayı seviyorum. Ne yazık ki, artık iyi taş ustası yok Türkiye’de…

Which is the most pleasant structure that stuck in your mind? All of them. Recently, we built a space of 38 sqm with a stonemason. I love living in that house. Unfortunately there are not any talented stonemasons left in Turkey anymore.

38 m2 mi? Nasıl? Evet. Güre’deki evim de 52 m 2, üstelik duvar kalınlıkları dahil. (Cengiz Bektaş eskiz kağıdına ev planlarını çizerek anlatıyor burada) Tek oylumda tüm yaşanan döşemeler, toplam 38 m 2’de oturma ve yatma bölümlerinden oluşuyor. Yatma yerinden evin tümünü yaşıyorum. Muğla’ya bu nedenle çok severek gidiyorum. Müzenin avan projesi onaylandı… Muğla çarşısının oranlarını çok seviyorum, tıpkı Diyarbakır’ın Suriçi gibi. İnanın dans eder gibi yürüyorum çarşıda. Büyük mutluluk ile…

38 sqm? How? Indeed. My place in Güre spreads over 52 sqm even when the wall thicknesses are included. (Cengiz Bektaş delineates his house plan on a drawing paper). All the coverings made within a single volume are composed of sitting and resting sections with a total of 38 sqm. I experience the whole house from my bedroom. That’s why i love to go to Muğla. The preliminary design of the project has been approved... I love the ratios of the Muğla Bazaar. It’s just like Suriçi in Diyarbakır. Believe me i’m walking like i’m dancing in the bazaar. With great joy...

natura | 108


mimari söyleşi | architectural interview Hep yerel malzeme mi kullandınız? İlk kez yabancı gereç olarak, yapıştırılmış ahşap parçalarla oluşturulmuş kirişler kullandım. Denizli’deki otistik çocuklar için yaptığım okulda. Şimdi memleketimde ağaç kesilmesine mi göz yumayım yoksa onun yarı fiyatına mal olan yapıştırma ahşap kirişleri mi seçeyim. İkincisini seçtim.

Did you always use local materials? I used joists made out of wooden elements for the first time as foreign materials for the school i have built for the autistic children in Denizli. Between letting people cut down trees in my hometown or choosing wooden joists that costs half the price, i chose the second one.

Hocam ofisiniz kaç kişiden oluşuyor? Hep 6… Şimdi 70’e çıkanlar var. Bana göre onlar mimarlık yapmıyorlar, “kes yapıştır” yapıyorlar. Ben böyle yaşamayı seçtim, düşündüm ve böyle kararlar aldım. Örneğin Kuzguncuk’u seçmem de böyledir. Ben Nişantaşı’nda yaşayamam. İnanın Bodrum uçağına biner binmez garipsiyorum… Kuzguncuk benim insanlarım. Bugün ben sinagogda iftar açmaya gideceğim bütün Kuzguncuklular ile örneğin… Yemekler lokanta yemeği olmayacak, sinagoga gelen kadınlar yapacak yemekleri.

Mr. Bektaş, how many people work in your office? Always 6... Now i see those which has over 70 employees. For me, they’re not doing architecture, they’re “cutting and pasting”. I chose to live like this, contemplated and made these decisions. That’s why i chose Kuzguncuk. I can not live in Nişantaşı. Believe me, as soon as i get on to a Bodrum flight, i feel strange... Kuzguncuk is comprised of my people. For example, today i will break my fast at a synagogue with all the Kuzguncuk community... There won’t be any diner food, instead the women coming to the Synagogue will be responsible for the cooking.

Sizin zamanınızda kahraman mimarlar vardı, yani yıldız mimarlar, şimdi ise büyük ölçekteki projelerde ekip işleri oluyor. Buna nasıl bakıyorsunuz? O büyük ölçekteki projeler Türkiye’nin ihtiyacı olan şeyler değil. Uluslar arası kapitalizmin dayattığı projeler… İlk kez ”globalleşme” sözü kullanıldığında Evrensel’de şöyle yazmıştım: Neyin globalleşmesi, paranın mı kültürün mü?

Back in your day, there used to be heroic architects, starchitects in other words. But now we see teamwork process in large-scaled projects. What do you think about this? Those large-scaled projects are not what Turkey needs. They are the projects imposed with global capitalism... When the word “globalization” was used for the first time, i wrote in the Evrensel Journal: “Globalization of what? Money or culture?”

“Mimar bir moda terzisi değildir, biçim sihirbazı değildir, insan için çalışmalıdır” diyorsunuz. Bu seneki Venedik Mimarlık Bienali’nin küratörü de önce insan temasıyla çıktı ortaya. Mimarlık biraz bu sosyal yöne mi evriliyor?

You are saying: “Architect is not a fashion tailor or a magician of form, architect has to work for people”. The curator of this year’s Venice Architecture Biennale has come up with a theme that positions human in the first place. Is the architecture heading towards such social aspect?

H a y ı r, h i ç b i r ş e y e e v r i l d i ğ i y o k . Te k o d a k y a l n ı z c a p a r a … Bu bize batının at tığı kaçıncı ka zık. Amerika karaka şı kar a g ö z ü i ç i n m i O r t a d o ğ u ’d a ? H a y ı r ! Ya l n ı z c a p e t r o l a l a n lar ı için…

No, nothing is evolving into anything. The only focal point is money... I don’t know how many times the western world has cheated us. Do you think that U.S. is in Middle East just for the laughs? Of course not! It’s only for the oild fields...

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Thank you for your time.

HAYATI:

HIS LIFE:

1934 Denizli doğumlu Cengiz Bektaş, orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde, yüksek öğrenimini DGSA Süsleme, Mimarlık Bölümleri ile Münih Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde yaptı. 1959 yılında yüksek eğitimini tamamladı.1960’ta Alman şehircilik kurslarına katıldı. Almanya’da serbest mimar olarak çalıştı. ODTÜ’ye öğretim görevlisi olarak çağrılınca, Türkiye’ye döndü. 1962-63 öğretim yılında ODTÜ İnşaat İşleri Başkanlığı, Mimarlık işliğini bir yıl yönetti. 1963’te Ankara’da Oral Vural ile birlikte kendi mimarlık işliğini kurdu. Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi örnekleri arasında sayılan yapılar gerçekleştirdi. 2 kez Ulusal Mimarlık Ödülü aldı. Akdeniz Üniversitesi (Antalya) Sosyal – Kültürel Özek yapısıyla 2001 yılında Uluslararası Aga Khan Ödülü’nü kazandı. Ankara’daki Türk Dil Kurumu yapısı, mimarlarca Cumhuriyet dönemini simgeleyen yirmi yapıdan biri sayıldı. 2014 yılında Uluslararası Mimar Sinan Ödülü ilk kez Cengiz Bektaş’a verildi. Bektaş, 2016 yılında Mimarlar Odası’nın Mimar Sinan Büyük Ödülü’nü aldı.

Born in 1934 in Denizli, Cengiz Bektaş completed his secondary education in İstanbul High School and his higher education in Istanbul State Academy of Fine Arts Deparment of Interior Design and Architecture and in Munich Technical University Department of Architecture. He completed his higher education in 1959. He attended town planning courses in Germany in 1960. He worked as a freelance architect in Germany. When invited to METU as an academic, he returned to Turkey. He conducted the METU Department of Construction Works Studio of Architecture between the school years of 1962-1963. He launched his own architecture studio with Oral Vural at Ankara in 1963. He designed buildings that are ranked among the examples of the history of architecture in the Republic Period. He received the National Architecture Award twice. He won the Aga Khan Award for Architecture in 2001 with the Olbia Social Centre in the Akdeniz University. The TLA Building in Ankara is respected by the architects as one of the twenty structures that symbolizes the Republic Period. In 2014, International Mimar Sinan Award was given to Cengiz Bektaş for the first time. Bektaş received the Mimar Sinan Great Prize of the Chamber of Architects in 2016.

BU SÖYLEŞININ GENIŞLETILMIŞ HALI ILK OLARAK İSTANBUL ART NEWS GAZETESINDE YAYIMLANMIŞTIR. THE EXTENDED VERSION OF THIS INTERVIEW HAS BEEN PRIMARILY PUBLISHED IN İSTANBUL ART NEWS. natura | 109


sektörel söyleşi | sectoral interview

TEMMER MERMER’İN GEÇMİŞİ VE HEDEFLERİ HAKKINDA KURUCUSU RÜSTEM ÇETİNK AYA İLE KONUŞTUK WE TALKED WITH RUSTEM CETINK AYA, FOUNDER OF TEMMER MARBLE, ABOUT THE PREVIOUS WORKS AND OBJECTIVES

Bülent Tatlıcan

B

ize Temmer firmasından söz eder misiniz? Ne kadar zamandır doğal taş sektörü içindesiniz? Temmer firmasının geçirdiği aşamalar nelerdir? Temmer 1998 senesinde Afyon’da kurulmuştur. İlk olarak faaliyetlerimize ocak yatırımı yaparak başladık, yine aynı sene içerisinde Bilecik’te Crems Nuova ocağımızı faaliyete geçirerek blok mermer üretimine başladık. Devam eden süreç içerisinde planlamamızı yaparak Afyon’daki Türkiye’nin en büyük entegre mermer tesisinin 2001 senesinde faaliyete geçirdik. Yavaş yavaş ihracata başladık, zamanla farklı ülkelerde ürünlerimizi tanıtmaya devam ettik. Bu süreç içerisinde her gün farklı bir ülkeye ihracat yaparak ihracat yaptığımız ülke sayısını gün geçtikçe arttırdık. Öte yandan mermer ocağı yatırımlarımızı da devam ettirerek Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde mermer ocakları açtık. Şu anda aktif 3 mermer ocağı ile faaliyet göstermekteyiz. Bununla birlikte Temmer Türkiye’nin seçkin mermer ocaklarından hammadde, yani blok mermer tedarik ederek entegre tesisinde bunları işlemektedir. Portföyünde 80’den fazla taş çeşidiyle hizmet vermektedir. Akabinde son beş senedir yurtiçi piyasasında da daha aktif planlamalarla birlikte pazarı geliştirdi. Bunun en önemli adımı olarak istanbul’daki satış merkezimizi (showroom) faaliyete geçirdik. Geçen natura | 110

C

ould you tell us about the Temmer company? For how long have you been functioning in the natural stone industry? What are the phases that the Temmer company went through? Temmer was founded at Afyon in 1998. We first started our operations investing in quarries and operationalized the Crems Nuova quarry in Bilecik within the same year to launch our marble block productions. During the course of process, we made our planning to actualize the biggest integrated marble facility of Turkey in Afyon in 2001. We slowly began exporting and continued to introduce our products in different countries over time. Within this process, we increased the amount of countries that we export to through exporting to a new country each day. On the other hand, we launched quarries in various regions of Turkey while maintaining our investments regarding the marble quarries. We are currently functioning along with three active marble quarries. Additionally, Temmer is processing raw materials, marble blocks in other words through supplying them from the exclusive marble quarries of Turkey. It provides service with a portfolio containing over 80 types of stones. It developed the market along with more active plannings in the domestic market for the last five years. As a major step for this, we launched our showroom in İstanbul and


sektรถrel sรถyleล i | sectoral interview

natura | 111


sektรถrel sรถyleล i | sectoral interview

natura | 112


sektörel söyleşi | sectoral interview sene ise yine İstanbul’daki plaka galerimizi faaliyete geçirdik. Şu anda gerek yurt içinden tedarik ettiğimiz gerek yurtdışından ithal ettiğimiz mallarla birlikte Temmer bünyesinde yüzden fazla taş çeşidiyle her türlü projenin ihtiyacına doğal taş tedarik hizmeti vermektedir. İstanbul özelinde iç piyasa hakkında beklentileriniz nelerdir? İstanbul’da son beş senedir aktif olarak çalışmaktayız. İlk zamanlarda Afyon merkezden proje odaklı işler yaparak çalışmaya başladık, daha sonra İstanbul’daki showroomu açmaya karar verdik. Bu showroomu planlarken, yurt içindeki beklentileri, özellikle mimarların ve müteahhitlerin beklentilerini doğru irdeleyerek ihtiyaçlara cevap verebileceğini inandığımız bir showroom tasarladık. Bunun yanında numune tedarikinin doğru yapılması, mermerlerin fotoğraflanması ve bunların görsellendirilmesi hizmetinin verilmesi, projelerin okunması ve bunlarla ilgili mimari çözümler sunulması hususunda çalışmalar yaptık. Çünkü gördük ki mimarlar doğal taşı kullanmak istiyorlar ancak bu konuda yetersiz servis var ve biz bu açığı kapatmak için sadece bir üretici değil, aynı zamanda projelerde mimari çözüm ortağı olmak amacıyla ofisimizde servis vermeye çalışıyoruz. Yurt içinde gelişen Türkiye’nin ekonomisinde inşaat sektörü önemli bir rol oynuyor. Bununla birlikte haliyle doğal taş kullanımında da beklenti; arz yönündeki beklentiden bahsediyorum, tabii ki de artıyor. Ancak yapılan birçok temalı ve tasarım projenin beklentinin daha altında doğal taş kullandığını görüyoruz. Çünkü henüz mermer tüketicinin gözünde hak ettiği değere kavuşmuş değil, yani bir artı değer yaratmıyor. Son kullanıcı konut alımında doğal taşı bir artı değer olarak henüz görmüyor. Ancak gün geçtikçe daha fazla yatırımcı inşaat sektöründe yer alıyor ve bu da ciddi bir rekabet yaratıyor. İşte bu rekabetin içerisinde farklılaşmak isteyen proje sahipleri daha çok mermere yönelecektir doğal taşın farklı bir değer kattığını zamanla görecekler ve projelerini doğal taşla süsleyeceklerdir, bu yönde beklentimiz var. İleriye yönelik ne gibi yatırımlar yapmayı düşünüyorsunuz? İstanbul’da plaka galerimizi faaliyete geçirdik amacımız plaka galerimizi önümüzdeki senelerde daha da büyütmek olacak. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı göreviniz var. Sektörün bir yöneticisi olarak Türk doğal taş sektörünü dünya ölçeğinde düşündüğünüzde hangi konumda görüyorsunuz? Sektör dünya genelinde ölçeklendirmemizde Ocak kapasiteleri ve fabrika kapasiteleri olarak şu anda gayet büyük miktarlarda üretim yaparak önemli noktalara geldi. Makina teknolojileri olarak da dünyadaki önder ülkelerle yarışır durumdayız. Ancak satılan ürünün birim metrekare fiyat olarak bakıldığında, maalesef yanlış pazarlama stratejileri ve kendi içimizdeki yoğun rekabetten dolayı düşük birim metrekare fiyatlarıyla ürün satmaya devam ediyoruz. Yani başka bir deyişle katma değeri yüksek ürün satamıyoruz. Sadece fiyata dayalı bir rekabet gün geçtikçe artıyor ve bu da kar oranlarını düşürüyor. Ülkemiz doğal taş anlamında dünyada biliniyor dünya pazarlarında önemli bir yere sahibiz ancak biraz önce de belirttiğim gibi satış ve pazarlama eksiğimiz çok fazla.

activated our plate gallery in İstanbul in the last year. Temmer currently provides supplying services responding the need of natural stones for any kind of project with more than hundred of natural stone types within its body, along with products we either supplied from the domestic market or the products we imported from overseas. What are your expectations about the domestic market specific to İstanbul? We have been actively functioning in İstanbul for the last five years. We started our operations by performing project-based actions from the center of Afyon early on and afterwards we decided to launch our showroom in İstanbul. Through the planning phase, we created a showroom by properly scrutinizing the domestic expectations, especially for architects and contractors to fulfill the needs of the clients. Besides, we performed studies about accurately implementing sample procurements, photographing marbles and offering the service to visualize them, reading the projects and representing their architectural solutions. Because we saw that the architects want to use natural stones but there are insufficient services. We endeavor to provide service in our office not just for filling this gap but also to become an architectural solution partner for various projects. Construction sector plays an important role regarding the emerging domestic economy of Turkey. Therefore the expectation for natural stone usage increases. Of course i am talking about an expectation in terms of supplying. However, we see natural stone utilizations that are below expectations in many themed and design projects. Because marble has yet to reach the value it deserves in the eyes of the consumer, meaning that it does not create any added value. The end user does not regard the natural stone as an added value while purchasing for dwellings. However with each passing day, more and more investors take place in the industry sector and it creates a major competition. Project owners seeking to become distinct in this particular competition will head towards marble and see over time that the natural stones create a different added value and adorn their projects with natural stones. This is exactly what we expect. What future investments are you planning to make? We launched our plate gallery in İstanbul and our goal is to increase its size in the upcoming years. You are performing as the Vice Chairman of the Board for the İstanbul Mineral Exporters’ Association. As an executive in the industry, in what state do you see the Turkish natural stone industry in terms of the global scale? When scaled worldwide, the industry accomplished major objectives through immensely producing in vast amounts regarding the quarry and plant capacities. We are also competing with the leading global companies in machine technologies. However, when examined in price for square meters, we sadly continue to undersell products due to intense competition among ourselves. In other words, we can not sell products with high added values. A price-based competition increases each day and it decreases the profit rates. Our country is renowned from the point of natural stones and we occupy important places in world markets but as i have stated before, we have lots of deficiencies in sales and marketing. natura | 113


doğal taş sektörü | natural stone sector

Türkiye’nin doğal taş zenginlikleri the richness of Turkish Natur al Stones TÜRKİYE’ NİN DOĞAL TAŞ ZENGINLIĞINDEN DÖRT GÜZEL ÖRNEK: FOUR FINE EXAMPLES REFLECTING THE RICHNESS OF TURKISH NATURAL STONES: Bülent Tatlıcan

Alexandrette Black 2007 yılında faaliyete başlayan Davut Mermer Firması, Hatay ve İskenderun ocaklarında doğal taş üretimi yapmaktadır. Ürettiği doğal taşlardan birisi de “ Alexandrette Black” isimli taştır. Davut Mermer ürünleriyle ülkemizin dekoratif renkli taşlarına yeni alternatifler oluşturmaktadır.

Alexandrette Black Launched in 2007, Davut Marble Company makes natural stone productions in the quarries of Hatay and İskenderun. One of the manufactured stones is entitled “Alexandrette Black”. Along with its products, Davut Marble presents new alternatives to our country’s decorative colorful stones.

natura | 114


doğal taş sektörü | natural stone sector

Affumicato Her şeyde olduğu gibi mermerde de moda renkler var elbette. Özellikle son yıllarda gri tondaki taşlara ilgi daha da artmakta, gri taşlar mimarların projelerde yer verdiği taşlar haline gelmektedir. Ülkemizin önemli firmalarından Temmer, kendi ocağında ürettiği gri tonlarındaki “Affumicato” isimli doğal taş ile mimarların tercihiyle hem yerli hem de yabancı bir çok projede yer almaktadır.

Affumicato Just as in anything, there are trending colors in marble as well. Especially in recent years, the interest shown for the stones in gray shades gradually increases and architects tend to use gray stones in their projects. One of the important companies of our country, Temmer ranks among many projects both locally and globally by architects, along with its gray natural stone manufactured from its own quarry that is entitled “Affumicato”.

natura | 115


doğal taş sektörü | natural stone sector

Tuana Blue Doğal taşlar birbirinden değişik renklerde karşımıza çıkmaktadır. Siyah, bej, kahverengi, kırmız, beyaz taşlar çok özel mekanlarda kendilerine yer bulurlar. Mavi renkli taşlar ise bu renk ziyafeti içinde bize kendini en az gösterendir. Tuana Maden tarafından Balıkesir bölgesinden çıkartılan “Tuana Blue” taşı mavi rengin güzelliğini sahip olduğu desenle bizlere sunmaktadır.

Tuana Blue Natural stones appear in many different colors. Natural stones with black, beige, brown, red and white colors take their places in exclusive spaces. As for the blue-colored stones, they are the least distinguishing ones among this color feast. Quarried from the Balıkesir region by Tuana Mining, “Tuana Blue” represents all the beauty of blue along with its texture.

natura | 116



doğal taş sektörü | natural stone sector

Tuscony Gold Traverten Ayhan Antik Firması tarafından yeniden işletmeye alınacak olan Tuscony Gold Traverteni ülkemizin sembol eserinde yıllardır kendisini tanıtmaktadır. Bu traverten ile inşa edilen Anıtkabir ve Aslanlı Yol hemen hemen her Türkiye vatandaşının hafızasında yer almaktadır.

Tuscony Gold Travertine Soon to be commissioned by Ayhan Antique Company, Tuscony Gold Travertine represents itself as one of the most symbolic productions of our country for many years. Constructed with this travertine, Anıtkabir and Road of Lions linger strongly in the memory of almost every Turkish citizen.

natura | 118


proje | project

natura | 119




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.