NATURA MAYIS - HAZİRAN / MAY - JUNE 2018

Page 1

MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

MAYIS-HAZİRAN 2018 / MAY-JUNE 2018

GRILL POLONEZ RESTAURANT VADI ISTANBUL GÖRKEM VOLKAN DESIGN STUDIO RUA DO PARADĺSO’DA BİR EV / HOUSE IN RUA DO PARADÍSO FALA ATELIER BASF TÜRKİYE OFİSİ / BASF TURKEY OFFICE MIMARISTUDIO TEKNOPARK ANKARA BÜTÜNER MİMARLIK / BÜTÜNER ARCHITECTS BJK No1903 MEHMET ÜSTÜNKAYA SOSYAL TESİSLERİ / BJK No1903 SOCIAL COMPLEX ELİPS TASARIM VE MİMARLIK / ELIPS DESIGN & ARCHITECTURE FEZA ÖKTEN KOCA KATAR ULUSAL ARŞİVİ / QATAR NATIONAL ARCHIVE ALLIES & MORRISON ARCHITECTURE




74 BAŞLARKEN / INTRODUCTION EDİTÖRDEN / Editorial • 05 HABERLER / NEWS • 06 VENEDİK BİENALİ BAŞLADI / VENICE BIENNALE BEGINS • 22 2018 RIBA LONDRA ÖDÜLLERİ’NİN KAZANANLARI AÇIKLANDI / 2018 RIBA LONDON AWARDS ANNOUNCED • 26 IVY STUDIO’DAN CRISP / CRISP BY IVY STUDIO • 34 BEN STORMS’TAN ŞAŞIRTAN BİR KARŞITLIK: INHALE / A SURPRISING CONTRAST BY BEN STORMS: INHALE • 36 INNRIINNRI YENİ BİR NESNE TİPOLOJİSİ YARATMAK İÇİN ÇALIŞIYOR / INNRIINNRI IS WORKING ON CREATING A NEW TYPOLOGY OF OBJECT • 38

70

MILANO TASARIM HAFTASI 2018 GÜNDEMİ / MILANO TASARIM HAFTASI 2018 GÜNDEMİ • 40 MİMARİ / ARCHITECTURE Bilkent Üniversitesi Kapalı Yüzme HAVUZU - BÜTÜNER MİMARLIK / Bilkent UNIVERSITY Indoor SWIMMING POOL - BÜTÜNER ARCHITECTS • 52

52 64

Teknopark Ankara BÜTÜNER MİMARLIK / Teknopark Ankara BÜTÜNER ARCHITECTS• 56 RUA DO PARADÍSO’DA BİR EV - FALA ATELIER / HOUSE IN RUA DO PARADÍSO - FALA ATELIER • 64

94

KATAR ULUSAL ARŞİVİ / QATAR NATIONAL ARCHIVE - ALLIES AND MORRISON ARCHITECTURE • 70 İç Mİmarlık / Interior Design KAPAK KONUSU / COVER STORY: GRILL PROLONEZ RESTAURANT VADI İSTANBUL - GÖRKEM VOLKAN DESIGN STUDIO • 74 BJK No1903 Mehmet Üstünkaya TESİSLERİ - ELİPS Tasarım Mimarlık FEZA ÖKTEN KOCA / BJK No1903 Mehmet Üstünkaya Social COMPLEX - ELIPS DESIGN & ARCHITECTURE • 86

86

TUZLA VİLLALARI - EDDA MİMARLIK, EDA TAHMAZ / TUZLA VILLAS - EDDA ARCHITECTURE, EDA TAHMAZ • 94 Basf Türkiye Ofisi MİMARİSTUDIO / The Basf Turkey Office MIMARISTUDIO • 100

100

108

SANAT / ART HYPAR VAULT • 108 VARDİYA ÜZERİNE KEREM PİKER İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH KEREM PİKER ON “THE SHIFT” • 114

114


editörden

başkan mesajı message from the chairmen

editorial

İnşaat sektörü ve Mermer

Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Aydın Dinçer Yayın Kurulu Editorial Commitee Aydın Dinçer Rüstem Çetinkaya Hasan Hüsnü Ayvacı

Aydın Dinçer Yönetim Kurulu Başkanı / Board Chairman Değerli Okuyucularımız, Türkiye’nin doğal taş potansiyelinin ülke ekonomisine maksimum düzeyde katkı sağlaması liyorum.

Dear Readers, In order to ensure Turkey’s natural stone potential will contribute to the national economy at the maximum lh you a pleasant read.

Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com

İşte bu gibi soruların gerçek bir tarafını yansıtmak ve yerel olanı sektörün kendisine yani tüm paydaşlara anlatabilmek için hazırlanan Natura, doğal taş bağlamında Türkiye’nin mermerde öncü bir yönünün olduğunu gözler önüne seriyor. Dolayısıyla; Dünya rezervlerinde hatırı sayılır bir paya sahip Türkiye’deki mermerin kullanım ve tercih edilme durumu iyi incelenirse sektöre dair iyi bir okuma yapılabileceğini söyleyebiliriz. Natura’da doğal taş, mermer kullanılan güncel tüm projelere makro ölçekten mikro ölçeğe (bazen binlerce m2lik alanlar, bazense minik bir obje) yer veriyoruz. Ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor: inşaat sektöründe mermer lüks konutta, rezidansta, otel lobilerinde, hastane fuayelerinde kullanılıyor genelde ve son yıllarda mermer kullanımında azalma oldu diyemeyiz çünkü proje sayısı arttı. Yani mermer hala çok tercih ediliyor ama mimarın veya kullanıcının mermerlerin özelliklerini, çeşitliliklerini, sadece basit teknolojik bir uygulama ile yaratılacak farkı bilmemesinden, taklitlerinin çok olmasından ve her zaman yüksek fiyatlı olduğuna dair bir algı olmasından ötürü gerileme varmış gibi görülebilir. Oysa mermer sektöründe büyük gelişmeler var. Çok fazla sayıda doğal taş çeşidi ve farklı kullanım şekilleri mevcut. Bunları anlatmada Natura üzerine düşeni yapmaya devam ediyor. Sektörün tüm paydaşlarının da yenilikçi, vizyoner ve yerel olana güvenmek konularındaki istikrarı ile sağlanacak birliği bu noktada önem kazanıyor.

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com

Her sayımızda; popüler olandan ziyade modern zamanda doğal taşın kullanıldığı “iyi mimarlık” örneklerini sayfalarımıza taşımaya devam edeceğiz. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarlığın dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle…

Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok yzeliha@yahoo.com

Söz uçar, yazı kalır…

Konular Editörü Features Editor Selin Biçer Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement Şener Sabırlı reklam@krmedya.com Baskı / Publishing FRS Matbaacılık Mas- Sit Matbaacılar Sitesi 5. Cad. 34 Bağcılar 34204 İstanbul Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com

natura | 4

Ekonominin lokomotifi olan Türk inşaat şirketleri işleri; zamanında, bütçesi içinde ve kaliteli yapması ile yurt dışında nam salmış durumda. Herkesin malumu olan bu durum sektörün günden güne gelişimini sağladı yıllar içinde. Aynı zamanda çok iyi mimarlık ürünleri de çıktı son yıllarda ülkemizde. İnşaat becerisi, iyi mimarlık ve üzerine bir de malzeme sektöründeki gelişmeler ile aslında kendimize yeten ve dahası dünyaya açılan bir durumun varlığı ortaya çıkıyor. Peki bu artı değerler ne kadar yansıtılıyor projelere ve tasarımlara? Ne kadar yerel malzeme tercih ediliyor? Yerel malzeme tercih edilse bile ne kadar yerel iş gücü ve yerel teknolojik araçlar ile ortaya nihai ürün çıkarılıyor?

İMİB iletişim / IMIB Contact Ayşe Nur Döğme aysenur.dogme@immib.org.tr Tayfun Güneş tayfun.günes@immib.org.tr

The Construction Industry and Marble The Turkish construction companies, which are the driving powers of the economy, became renowned abroad for carrying out their works in a punctual, budget-oriented and high-quality way. Everyone is already aware of Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok this situation, which ensured the development of the industry day after day over the years. In recent years, our country also witnessed some very good architectural products. Construction skills, proper architecture and the progressions in the material sector on top of them, intrinsically prove us the presence of a self-sufficient and more globalized stance. So to what extent do these added values get reflected into projects and designs? How much local material is being preferred? Even if the local material is preferred, how much local labor and local technology tools lead to the end product? Prepared with the aim to reflect the true aspects of the above questions and to present what is local to the industry, meaning all of the stakeholders; the Natura magazine reveals that Turkey has a pioneering role in marble-related affairs in the frame of natural stones. Therefore we can say that a good industry analysis is possible through an in-depth examination of the marble use and selection ratios in Turkey, which holds a considerable share in world reserves. In Natura magazine, we are featuring all of the contemporary projects that involve natural stones and marbles from microscale to macroscale (sometimes in thousands of sqm of area, and at times as a tiny object). All these facts lead us to this conclusion: in the scope of the construction industry, marble is often used in luxurious houses, residences, hotel lobbies and hospital foyers and we cannot say that there has been a decrease in marble use in the recent years because the number of the projects has conversely increased. It means that marble is still being preferred in high quantities but it may seem that there has been a downward trend due to the facts that architects and users are still not acquainted with marble’s features and varieties, and the difference to be made with only a simple technological implementation, in addition to the abundance of their imitations in the market and the preconception that they are almost always high priced. However, there are great developments in the marble industry. There is a plethora of natural stone types and different forms of utilization. Natura magazine continues to play its part in conveying these informations. If all the stakeholders of the industry continue to rely on what is innovative, visionary and local, they will eventually secure a uniformity, which becomes crucial at where we stand right now. In every issue; we will continue to feature the examples of “proper architecture” involving the use of natural stones in the contemporary world, rather than focusing on the mainstream. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture... Verba volant, scripta manent...

natura | 5


haberler | news

ARTER’DE İKİ YENİ SERGİ TWO NEW EXHIBITIONS AT ARTER BOŞ EV

Arter’in ilk iki katında yer alan Can Aytekin’in kişisel sergisi “Boş Ev”, sanatçının aynı isimli yeni serisinin yanı sıra 2005’ten sonra ürettiği beş seriden bir seçkiyi de içeriyor. Tuval resmi ve desenlerin ağırlıkta olduğu sergide, sanatçının üç boyutlu bazı yapıtları da sergilenecek. Eda Berkmen’in küratörlüğünü yaptığı “Boş Ev” izleyiciyi hatırlama ve hayal kurma üzerine bir oyuna davet ediyor. Sergi her türlü detaydan, eşyaların ağırlığından ve yaşamsal gereksinimlerin kalabalığından arındırılmış bir evin bölümlerini tuvallere taşıyor. Çizgiler, renklerin sınırları, kat izleri; boş bir evin odalarını, köşelerini, koridorlarını, kirişlerini meydana getiriyor. Resimlerin çıkış noktası Aytekin’in geçmişinde var olmuş ve sergide de maketi bulunan bir ev; fakat bu ev sanatçının belleğinde sergi mekânının da dahil olduğu türlü benzer mekânlarla iç içe geçtikten sonra tuvale aktarılmış. Gösterişten ve belirgin betimlemeden uzaklaşan ve en basit haline indirgenen bu mekân başka mekânları, anıları, hayalleri çağırıyor. Can Aytekin yapıtlarında çağlar boyunca sanatın çıkış noktası olan kutsal ve soyut kavramların kendi hayatındaki karşılıklarına odaklanarak, görmenin ve hafızanın işleyişini resim yoluyla konu eder. Kullandığı arketiplerin tarihleri üzerine detaylı araştırmalar yapan sanatçı, geçmiş dönemlerin üslup ve tekniklerini kendi bakışına ve tuvallerine taşır. Aytekin imgeleri ve resim yöntemlerini varyasyon yoluyla araştırır. Resimlerinde kararlı deneyciliğinin görünür olması, Aytekin’in kendi teknik ve malzeme dağarcığını geliştirme sürecini de izlemeyi mümkün kılar. Arter’in zemin katında yer alan, Aytekin’in yeni serisi “Boş Ev”, sergiye ismini verir. Sergi kapsamında boşluk kavramı, yoksunluğun ötesinde dönüşüm, değişim ve çağrışımlara yer açan bir ara-mekânı tanımlar. “Boş Ev” sergisi böylelikle Aytekin’in atölyesinde kurduğu kendi üretim sürecini de kapsayan bir oyunda izleyiciyi sergi boyunca hatırlamaya, bağlantılar kurmaya ve tanıdık imgelere yeniden bakmaya çağırır.

ADA

Nükleer enerji mühendisliği ve mimarlık öğrenimi gören Ali Mahmut Demirel’in (1972) üretimi müzik videoları, sahne tasarımı, canlı performanslar ve deneysel videolardan oluşuyor. Çalışmalarını Berlin’de sürdüren Demirel’in yalın bir dille 1993’ten beri sürdürdüğü deneysel video pratiği çoğunlukla bilimsel ve mimari kavramlardan yola çıkan yapısal kompozisyonlara dayanıyor. Sanatçının İstanbul’daki ilk kişisel sergisi olan “Ada”, erken dönem deneysel video işlerinden “Hortum”la “İskele”, “Kuyu” ve “Fabrika” başlıklı son dönem yapıtlarından oluşan “Post-Apokaliptik Ütopyalar” serisini bir araya getiriyor. Suyla çevrili, yalıtılmış bir kara parçasını ifade eden “ada”, aynı zamanda “ütopya” kavramı etrafında gelişen türlü tarihsel ve çağdaş anlatıları da çağrıştırıyor. Serginin başlığı, izleyiciyi bu kavramın içini kendi hisleriyle doldurmaya davet eden, anlamı geniş ve belirsiz tutulmuş kilit bir kavram olarak seçildi. Su, farklı zamanlarda ve yerlerde çekimleri gerçekleştirilen dört işe de zamansızlığı temsil eden bağlayıcı bir öğe olarak türlü formlarıyla dahil oluyor. “Hortum”da durmaksızın bir o yana bir bu yana fışkıran suyun görüntüsü bir metronom gibi kurgulanıyor. “İskele”, sislerin arasından beliren denizle başlayıp günbatımında sahile vuran dalgalarla sona eriyor. “Kuyu”da mevsimlerin değişimiyle beraber su azalıp çoğalıyor ve renk değiştiriyor. “Fabrika”da ise video boyunca görünen su öbeklerinin üstüne zaman zaman yağmur yağıyor. Suyun dört videoda da görünmesinin, çeşitli mitlerde ve kutsal kitaplarda bahsedilen tufan felaketini düşündürdüğü söylenebilir. İlk kez Arter’de bir arada sergilenen, 2015’ten bu yana üzerinde çalıştığı “Post-Apokaliptik Ütopyalar” serisinde sanatçı, tek bir insanın dahi hayatta kalmadığı kıyamet sonrası bir geleceği tahayyül edebilmek için dünyanın çeşitli yerlerindeki terk edilmiş mimari yapıları, “hizmet etmek üzere tasarlandıkları insanların yokluğunda yapılar nasıl bir yaşam sürdürürler?” sorusunu zihninde tutarak gözlüyor. “İskele” Hollanda’da 1959’da faaliyet göstermeye başlamış bir eğlence ve dinlence tesisi olan Scheveningen İskelesi’nde, “Kuyu” Bodrum’da, Turgutreis sırtlarında yer alan, yapım tarihi bilinmeyen, muhtemelen 1900’lerin başlarından kalma bir sarnıçta ve “Fabrika” 1903’ten 2000’lerin başına kadar ABD’nin Detroit şehrinde faaliyet göstermiş Packard Otomobil Üretim Tesisi’nde çekildi. Videolarda yer alan kubbesi yıkılmış su sarnıcı, terk edilmiş fabrika, güvercinlerin istila ettiği, kolonları paslanmış iskele gibi görüntüler ilk bakışta bu mekânlara distopik bir karakter atfediyor. Sanatçı, insanlar tarafından artık kullanılmadığından distopik sayılabilecek bu mekânları “mimari ütopyalar” olarak tanımlıyor. Demirel’e göre bu mekânlarda tam tersine ütopik bir hissiyat hakim ve bu yerler kendi içlerinde hayli barışçıl ve dengeli bir yaşantı sürdürüyorlar. Yapılış amaçlarını yerine getiremez hale geldiklerinde işlevsel hiyerarşi yerini mekânsal heterarşiye bırakıyor. Son derece tanımlı yapılar, mevcut canlılarla etkileşime girerek yeni anlamlar kazanabilecek potansiyel varlıklara dönüşüyor. Sanatçı çekim yaptığı mekânlarda pozitif psikoloji alanında “akışta olmak” diye adlandırılan deneyimi yaşadığını ve videolarında da bunu izleyiciye aktarmaya çalıştığını ifade ediyor. Önceden Doğu dinlerinde de farklı tanımlamalarla yer alan ve Batı’da 1975’te psikolog Mihály Csíkszentmihályi tarafından adlandırıldıktan sonra yaygınlaşan “akışta olmak”, kişinin yapmakta olduğu şeye kendini tamamen verdiği ve bunun sonucunda kendini, bedenini, mekân ve zaman hissini yitirdiği bir durum olarak anılıyor. Demirel, bedeni ve benliği unutmayı deneyimlemek için öncelikle varlıklarının hissedilmesi gerektiği fikrinden yola çıkarak sergi mekânını daralıp açılan, bazen klostrofobik, sıkıntılı bir his yaratan, bazen de ferahlatıcı bir yer olarak düzenleyerek izleyiciyi bu “akış”a davet ediyor.

haberler | news

has been conveyed on canvas only after being merged with various similar spaces from the memories of the artist, and the exhibition space itself. This construct, which refrains from affectation and explicit depiction, is reduced to its simplest form, evoking other spaces, memories and dreams. Can Aytekin contemplates the function of sight and memory, through painting objects and places from his own life, corresponding to the sacred and the abstract concepts that prompted art making throughout centuries. Conducting detailed research on archetypes from art history, the artist combines the styles and techniques of his predecessors with his own gaze and canvas. Aytekin, through variation, explores concepts and painting methods. The visibility of Aytekin’s rigorous experimentation in his paintings also makes it possible to witness the artist’s process of developing his technical and material vocabulary. Eponymous with the exhibition, Aytekin’s latest series “Empty House” is on view on the ground floor of Arter. In the context of the exhibition, the concept of emptiness describes not a sense of absence or lack but an interspace that makes room for transformation, change, and associations. “Empty House” is a game Aytekin plays in his studio; it is his production process. It is also a game for the viewer to revel in reminiscing, making links, and shifting positions. ISLE Ali Mahmut Demirel (1972) who studied nuclear engineering and architecture, lives and works in Berlin. His practice includes music videos, stage design, live visual performances, and experimental videos. He employs minimal imagery in his experimental video practice, which he started in 1993, to create structural compositions that deal with concepts mostly derived from science and architecture. “Isle”, Demirel’s first solo exhibition in Istanbul, brings together one of his early experimental video works “The Hose” with the “Post-Apocalyptic Utopias” video series he has been working on since 2015. The three works “The Pier”, “The Pit” and “The Plant” from this series are presented together for the first time in the exhibition at Arter. In its literal meaning, the notion of “isle” suggests an isolated piece of land surrounded by water, it also alludes to several historical and contemporary narratives around the concept of “utopia”. This title serves as a key concept that is vague and obscure, bearing the potential to immerse the viewer in the feelings evoked by both the works and the exhibition space. As a binding element and a metaphor of timelessness, Demirel incorporates different forms of water in all four works. The water constantly spurts this way and that like a huge metronome in “The Hose”. “The Pier” begins in the middle of the sea, seen enveloped in mist, and ends with the waves crashing on the shore at sunset. The water in “The Pit” ebbs and rises, while its colour changes through the seasons. In “The Plant”, light, intermittent rain falls on the puddles which appear repeatedly throughout the video. As a recurring element in all four videos, water reminds of the deluge myth mentioned in several myths and holy books. In the “Post-Apocalyptic Utopias” series, Demirel observes abandoned architectural structures in different locations around the world to fantasise about a post-apocalyptic future with no human survivors and poses the question, “How do structures live without the humans they were designed for?” “The Pier” (2015) was shot at Scheveningen Pier in the Netherlands that operated as a leisure and recreational facility after 1959; “The Pit” (2017) at a cistern on the outskirts of Turgutreis in Bodrum, probably from the early 1900s; and “The Plant” (2018) at the Packard Automotive Plant which operated from 1903 until the early 2000s in Detroit, USA. Demirel calls these spaces “architectural utopias”, even though they could easily be identified as dystopian, since they are no longer being used by people. In “Post-Apocalyptic Utopias”, a cistern with a collapsed dome, a factory abandoned since it is no longer economically sustainable, and a pier occupied by pige ons, its columns rusted, evoke a dystopic character. Yet these abandoned sites whose functions have become obsolete Demirel finds utopic, as they have assumed a rather peaceful and balanced existence, in and of themselves. With regard to the structures featured in this video series, according to Demirel, once the originally intended function has been rendered obsolete, the functional hierarchy is replaced by a spatial heterarchy. These very much defined forms begin to interact with the living organisms present in that space, and transform into potential entities that may assume new, yet to be defined meanings. In the venues he shoots his videos, the artist describes experiencing a state which positive psychology refers to as “being in the flow”, and he ultimately aims at passing on this particular feeling to the viewer. The state of “being in the flow” is actually a concept that initially appeared in Eastern religions with different names and definitions, and became prevalent in the West after it was coined by psychologist Mihály Csíkszentmihályi in 1975. In “the state of flow”, the person is completely absorbed in what he or she is doing, and experiences a certain loss of one’s sense of self, body, time, and space. Taking his starting point as the idea that to break free from the body and the self, one should first feel both intensely, Demirel invites the viewer to experience this state of “being in the flow” by organising the exhibition space as a shrinking and expanding area which at times is claustrophobic and distressing, and at times spacious and ample. The exhibitions “Empty House” and “Isle” can be seen until July 15th.

“Boş Ev” ve “Ada” sergileri, 15 Temmuz tarihine kadar ARTER’de görülebilir.

EMPTY HOUSE

Can Aytekin’s solo exhibition Empty House is on view on the first two floors of Arter, comprising the artist’s new series by the same name as well as a selection from his previous five series produced after 2005. Featuring paintings on canvas and drawings for the most part, the exhibition also includes a number of three-dimensional works by the artist. Curated by Eda Berkmen, Empty House invites the viewer to a game of remembering and imagining. Aytekin’s new series of the same name feature a house that has been purged of all kinds of details, the weight of furniture, and the clutter of everyday life’s necessities. The contours, outlines of colours and fold lines constitute the rooms, corners, corridors, and beams of an empty house. The paintings in this series derive from a house that existed in Aytekin’s past, a model of which is also on display; however, this house

natura | 6

natura | 7


haberler | news

haberler | news

16. İSTANBUL BİENALİ’NİN KÜRATÖRÜ NICOLAS BOURRIAUD NICOLAS BOURRIAUD TO CURATE 16th ISTANBUL BIENNIAL

İSTANBUL MODERN GEÇİCİ MEKÂNINDA ISTANBUL MODERN MOVES TO ITS TEMPORARY SPACE

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 16. İstanbul Bienali, 14 Eylül-10 Kasım 2019 tarihlerinde gerçekleştirilecek. 16. İstanbul Bienali’nin küratörlüğünü Fransız küratör, yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud üstlenecek. 16. İstanbul Bienali’nin kavramsal çerçevesi 2018 sonbaharında düzenlenecek bir basın toplantısıyla duyurulacak. Bienalin ön izleme günleri basın mensupları için 10-13 Eylül 2019, profesyoneller için ise 12-13 Eylül 2019 olacak. Fransa’nın en büyük güncel sanat merkezlerinden Palais de Tokyo’nun kurucularından olan ve halen Montpellier Contemporain’in direktörlüğünü yürüten Nicolas Bourriaud, 16. İstanbul Bienali’nin küratörü olacak. Bourriaud küratörlüğü üstlenmesiyle ilgili olarak, “Kurulduğu 1987 yılından bu yana düzenlediği sergilerde her zaman güçlü küratöryel ifadelere yer veren İstanbul Bienali’nin tarihine katkı sunacak olmaktan büyük onur duyuyorum. İstanbul şehrinin, ikili düşüncenin hakim olduğu günümüz küresel siyasi ortamında bir kesişim noktası olarak özel bir anlam taşıdığına inanıyorum. Bu bağlamda 16. İstanbul Bienali ekseninde tarihsel durumumuzu yansıtan bir sergi şekillendirmeye çalışacağım,” yorumunda bulundu. İstanbul Bienali Danışma Kurulu ise, Nicolas Bourriaud’nun 16. İstanbul Bienali küratörü olarak davet edilmesi hakkında, “Nicolas Bourriaud’nun araştırmaları bugünün dikkatli zihinleri için can alıcı bir başlık olan çoklu evren fikrini içeriyor. Bourriaud’nun saygın küratöryel ve teorik deneyimlerini, derin akademik çalışmalarını, sanatçılarla kurduğu uzun soluklu işbirliklerini ve genç kuşaklarla aktif ilişkisini göz önünde bulundurarak İstanbul’da merak uyandıran ve etkileyici bir sergi hazırlayacağına içtenlikle inanıyoruz. Nicolas Bourriaud’nun küratörlüğündeki 16. İstanbul Bienali, dünyanın farklı kesimlerinde yaşayan ve üreten sanatçıların çeşitli uzmanlarla bir araya geleceği bir sergi ve kamusal program ekseninde disiplinlerüstü işbirliği ihtimallerini benimseyecek ve teşvik edecek,” dedi. 16. İstanbul Bienali’nin Danışma Kurulu’nda Whitechapel Galerisi Direktörü ve küratör Iwona Blazwick, sanat tarihçisi ve yazar Ayşe Erek, sanatçı İnci Eviner, Tokyo Çağdaş Sanat Müzesi Artistik Direktörü ve akademisyen Yuko Hasegawa ile Buenos Aires Latin Amerika Sanat Müzesi Artistik Direktörü Agustín Pérez Rubio yer alıyor. Nicolas Bourriaud Küratör, yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud, 1965’te doğdu. 1999-2006 seneleri arasında kurucuları arasında yer aldığı, Fransa’nın en büyük güncel sanat merkezlerinden Paris’teki Palais de Tokyo’nun eş direktörlüğünü üstlendi. 2004-2006 yıllarında Kiev’deki Victor Pinchuk Vakfı’nın kurucu danışmanlığını yaptı. 2007’den 2010’a kadar Londra’daki Tate Britain’da Gülbenkyan Küratörü unvanıyla görev aldı. 2010-2011 yıllarında ise Fransa Kültür Bakanlığı’nda öğrenim bölümünü yönetti. 2011’den 2015’e kadar Paris’teki École Nationale Supérieure des Beaux-Arts’ın direktörlüğünü yaptı. Halen kurucusu olduğu ve bünyesinde La Panacée sanat merkezi, Ecole Supérieure des Beaux-Arts ve 2019’da açılacak MoCo Müzesi’ni barındıran Montpellier Contemporain’ın (MoCo) direktörlüğünü yürütüyor. Bourriaud’nun daha önceki sergileri arasında Crash Test (Çarpışma Testi), La Panacée (2018); Back to Mulholland Drive (Mulholland Çıkmazı’na Dönüş), La Panacée (2017); Wirikuta, MECA Aguascalientes, Meksika (2016); The Great Acceleration / Art in the Anthropocene (Büyük İvmelenme / Antroposende Sanat), Taipei Bienali (2014); The Angel of History (Tarihin Meleği), Palais des Beaux-Arts (2013); Monodrome, Atina Bienali (2011) ve Altermodern, Tate Trienali, Londra (2009) yer alıyor. Nicolas Bourriaud aynı zamanda 2005’teki ilk ve 2007’deki ikinci Moskova Bienallerinin küratörleri içindeydi. Kitapları arasında The Exform (Verso, 2016), Radicant (Sternberg Press, 2009), Postproduction (Lukas & Sternberg, 2002 [Postprodüksiyon, Bağlam Yayınları, 2004]), Formes de vie: L’art moderne et l’invention de soi (Denoel, 1999) ve Relational Aesthetics (Presses du reel, 1998 [İlişkisel Estetik, Bağlam Yayınları, 2005]) bulunuyor.

Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern, Karaköy’deki yeni binası tamamlanana kadar tüm faaliyetlerini sürdüreceği geçici mekânına taşındı. 14 yıldır koleksiyon ve süreli sergi salonları, fotoğraf galerisi, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema, kafe ve mağazasıyla Karaköy’deki 4 numaralı Antrepo’da faaliyetlerini sürdüren İstanbul Modern, geçici olarak Beyoğlu’na taşındı. Beyoğlu’ndaki eski Union Française binasında 3 yıl hizmet verecek olan İstanbul Modern, 23 Mayıs itibariyle sanatseverlerle yeniden buluştu. Alexandre Vallaury imzasını taşıyan Union Française binası, 19. yüzyılın sonunda İstanbul toplumsal hayatında önemli bir grup halini alan Fransızlar için lokal olarak inşa edilmişti. İstanbul Modern, geçici mekânında düzenlediği ilk süreli sergide günümüz heykel sanatının en özgün ve yenilikçi isimlerinden, Britanyalı sanatçı Anthony Cragg’i ağırlıyor. Sanatçının 40 yılı aşan kariyerinin her evresinden en karakteristik örneklere yer veren sergi, heykel sanatının doğasını oluşturan içerik, kütle, boşluk, malzeme, renk, ölçek gibi ayırdedici özelliklerin Cragg tarafından nasıl yorumlandığını ve dönüştürüldüğünü görünür kılıyor. Doğa, insan ve ikisini kuşatan sonsuz düşünce ve üretim alanı, Anthony Cragg’in heykellerinin merkezini ve sentezinin kaynağını belirler. Biçimler dünyasına kattığı her yapıtın kendine ait bir kökü ve duygularla kurduğu yakın bir ilişkisi olduğunu düşünen Cragg, izleyicisi ile doğal bir duygudaşlık kurabilmiş nadir sanatçılardandır. Cragg’in heykelleri bir hissi, kaybolmuş bir duyguyu, yıllar öncesinde kalmış bir anın unuttuğumuz etkisini, merak ettiğimiz bir doğa olayının ardındaki sırrı hatırlatır. 1949, Liverpool doğumlu Anthony Cragg, kauçuk üzerine gerçekleştirdiği laboratuvar teknisyenliğinin ardından Gloucester Sanat ve Tasarım Koleji, Wimbledon Sanat Okulu ve Kraliyet Sanat Koleji’nde sanat eğitimi alır. Yapıtları 1970’li yıllardan itibaren sayısız kent ve sanat kurumunda sergilenen, 1988’de ise Turner Ödülü’ne layık görülen Cragg, aynı yıl 43. Venedik Bienali’nde ülkesini temsil eder. Sanatçı, yaşamını ve çalışmalarını 1977’den bu yana Wuppertal, Almanya’da sürdürmektedir.

Organized by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), the 16th Istanbul Biennial will take place between September 14 – October 10, 2019. The 16th Istanbul Biennial will be curated by the French curator, writer and academician Nicolas Bourriaud. The conceptual framework of the biennial will be announced at a press conference to be held in Autumn 2018. The media preview of the biennial will be held on September 10-13, 2019 and professional preview will be held on September 12-13, 2019. The 16th Istanbul Biennial will be curated by Nicolas Bourriaud, the current director of Montpellier Contemporain and one of the founders of Palais de Tokyo, which is among the largest contemporary art centers of France. Regarding his involvement as the curator, Bourriaud stated, “I am very honored to contribute to the history of Istanbul Biennial, which always gave place to powerful curatorial statements since its foundation in 1987. I believe that the city of Istanbul carries a special meaning as a crossing point, in a global political environment dominated by binary thought. In this context and in the frame of the 16th Istanbul Biennial, I will try to design an exhibition that reflects our historical situation.” On Bourriaud being invited as the curator of the 16th Istanbul Biennial, Istanbul Biennial’s Advisory Board commented, “Nicolas Bourriaud’s research involves the idea of multiverse, which stands for a vital theme for the attentive minds of our time. We strongly believe that Nicolas Bourriaud will develop an intriguing and striking exhibition in Istanbul, considering his esteemed curatorial and theoretical experiences, his extensive academic studies, his long-term collaboration with artists and his active engagement with new generations. Under the curatorship of Nicolas Bourriaud, the 16th Istanbul Biennial will embrace and encourage the possibilities of transdisciplinary collaboration in the frame of an exhibition and public programme, which will bring together artists and specialists living and producing in different parts of the world.” The 16th Istanbul Biennial Advisory Board members include Iwona Blazwick, the curator and the Director of Whitechapel Gallery; the art historian and writer Ayşe Erek; the artist İnci Eviner; Yuko Hasegawa, the academician and the Artistic Director of the Museum of Contemporary Art, Tokyo, and Agustín Pérez Rubio, the Artistic Director of the Museum of Latin American Art of Buenos Aires. Nicolas Bourriaud Born in 1965, Nicolas Bourriaud is a curator, writer and academician. Between 1999-2006, he founded and co-directed the Palais de Tokyo in Paris, one of the largest contemporary art centers of France. Between 2004-2006, he worked as the founder advisor for the Victor Pinchuk Foundation in Kiev. From 2007 to 2010, he was the Gulbenkian Curator for Contemporary Art at Tate Britian in London. He was also the director of the École Nationale Supérieure des Beaux-Arts de Paris (National School of Fine Arts, Paris) from 2011 to 2015. He is currently the director of Montpellier Contemporain (MoCo), an institution that he established, housing La Panacée art centre, the École Nationale Supérieure des Beaux-Arts and the MoCo Museum to be opened in 2019. Bourriaud’s previous exhibitions include Crash Test, La Panacée (2018); Back to Mulholland Drive, La Panacée (2017); Wirikuta, MECA Aguascalientes, Mexico (2016); The Great Acceleration / Art in the Anthropocene, Taipei Biennial (2014); The Angel of History, Palais des Beaux-Arts (2013); Monodrome, Athens Biennial (2011) and Altermodern, Tate Triennial, London (2009). Nicolas Bourriaud was also among the curatorial team of the first and second Moscow Biennials in 2005 and 2007. His books include The Exform (Verso, 2016); Radicant (Sternberg Press, 2009); Postproduction (Lukas & Sternberg, 2002); Formes de vie: L’art moderne et l’invention de soi (Denoel, 1999) and Relational Aesthetics (Presses du reel, 1998).

natura | 8

Istanbul Modern, the first modern and contemporary art museum of Turkey, has moved to its temporary space where it will perform all of its activities until the new building gets completed. Carrying out its activities for 14 years in the Warehouse No:4, housing collection and periodic exhibition halls, photography gallery, training and social programs, library, cinema, cafe and store, Istanbul Modern has temporarily moved to Beyoğlu. As of May 23, it has gathered once again with the art enthusiasts in the old Union Française Building in Beyoğlu, where it will provide service for 3 years. Designed by Alexandre Vallaury, the Union Française Building was built locally at the end of the 19th century for French people, who had become an important group in the social fabric of Istanbul. As the first exhibition at its temporary space, Istanbul Modern presents the British artist Anthony Cragg, one of the most original and innovative sculptors living today. Featuring characteristic examples from each period of the artist’s forty-year career, the exhibition reveals how Cragg has reinterpreted and transformed aspects of sculpture such as content, mass, negative space, material, color, and scale. Nature, people and the endless field of thought and production that surround Cragg’s sculptures define their center and are the source of their synthesis. Each of the works that he contributed to the world of form has its own roots and a close relationship with emotions. As with every great artist, Cragg establishes a palpable connection with the viewer through each work, which might remind us of a fleeting feeling, a lost emotion, the forgotten effect of a moment many years ago, or the secret behind a natural event about which we remain curious. Born in 1949 in Liverpool, Cragg worked as a lab technician before beginning his art studies at Gloucestershire College of Art, Wimbledon School of Art, and the Royal College of Art. He has exhibited in numerous cities and art institutions since the 1970s. He was awarded the highly prestigious Turner Prize in 1988 and represented Britain in the 43rd Venice Biennale that same year. He has lived and worked in Wuppertal, Germany, since 1977.

natura | 9


haberler | news

haberler | news

İSTANBUL’DA DENİZ SEFASI A SEASIDE LEISURE IN ISTANBUL Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, “İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji” sergisi ile İstanbul kent tarihinin sosyokültürel yapısına plaj kavramı üzerinden ışık tutuyor. Kuruluşunun 10. yılını geride bırakan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivinden ve farklı koleksiyonlardan derlenen bu sergi, 1870’lerden 20. yüzyılın ortalarına uzanan süreçte, deniz hamamından plaja geçişin devrim niteliğindeki hikâyesine odaklanıyor. Osmanlı halkının denizle olan ilişkisinin dönüşümünü büyük ölçüde I. Dünya Savaşı belirledi. Uzun süre mahremiyetin bir parçası olan denizde yüzmek sakıncalıydı, yasaktı. Suyla iç içe bir kent olan İstanbul’da, batılılaşmanın etkisine rağmen halk 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren denizden tahta perdelerle ayrılmış “deniz hamamları” ile yetinmek zorunda kaldı. Önceleri ticaret, seyahat ve manzara gibi nosyonları çağrıştıran deniz Cumhuriyet’le birlikte yeni anlamlar kazanmaya başladı. Yerleşmeye başlayan laik toplum anlayışı insanı daha görünür ve özgür kılarken halk da denizle barışacaktı. Deniz hamamından plaja geçiş ise bir devrim niteliğindeydi. Rus ihtilalinde ülkelerinden kaçan Beyaz Ruslar, İstanbul’da pek çok dönüşüme neden olmuşlardı, bunlardan en önemlisi de halkın denizle buluşmasına vesile olan plaj alışkanlıklarıydı. 1920’lerden itibaren deniz hamamları evrilerek yerlerini yavaş yavaş kadın ve erkeğin beraber denize girebildiği plajlara bıraktı. Kent sakinlerinin hızla benimsediği plaj olgusu zaman içinde kendi eğlencesini, modasını ve kendi kültürünü yarattı. Denizin kent yaşamının bir parçası olması İstanbul’a kendine özgü bir özgürlük anlayışını da getirmişti. 1960’lı yıllara kadar altın çağını yaşayan plaj kültürü İstanbul’un hızlı sosyolojik değişimleriyle dönüşüme uğradı. Küratörlüğünü tarihçi, yazar ve akademisyen Zafer Toprak’ın yaptığı, özel ve kurumsal koleksiyonlardan derlenen, fotoğraf, dergi, karikatür, eşya ve kitap gibi orijinal malzemelerle hazırlanan İstanbul’da Deniz Sefası sergisi, bir nostaljinin öyküsünü anlatırken, kent halkının boş zaman değerlendirme normlarındaki değişimine, toplumsallaşmasına değiniyor, Cumhuriyet’in yaşam tarzındaki köklü dönüşümlerini simgeleyen bir belgesel niteliği taşıyor. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde Yeşilçam filmlerindeki plaj sahnelerinden oluşan bir seçki ve plaj üzerine yayınların derlendiği bir okuma odası Pera Müzesi’ndeki ana sergiye eşlik ediyor. İstanbul’da Deniz Sefası: Deniz Hamamından Plaja Nostalji sergisi, 26 Ağustos’a kadar ziyarete açık.

natura | 10

Pera Museum and Istanbul Research Institute shed light on the sociocultural structure of Istanbul’s urban history with the “Istanbul’s Seaside Leisure: Nostalgia from Sea Baths to Beaches” exhibition, which focuses on the notion of the beach. Compiled by the archive and different collections of Istanbul Research Institute, which celebrates its 10th year of foundation, the exhibition grounds on the revolutionary story of the transformation from sea baths to beaches in a period spanning from 1870s to the mid-20th century. The First World War played a significant role in shaping the transformation of the Ottoman people’s relationship with the sea. Swimming in the sea, regarded as a matter of privacy, was considered wrong and illegal for a long period of time. During the second half of the 19th century, the inhabitants of a seaside city like Istanbul had to confine themselves with “sea baths” that were enclosed with wooden panels, despite the effect of Westernization. The sea, which had previously evoked several notions like trade, travel and landscape, began to gain new meanings with the Republic. As the secular social fabric was embraced in the society, people would become more visible and free, leading to a more intimate relationship with the sea. The change from sea baths to beaches was revolutionary. The White Russians escaping from their countries during the Russian Revolution, caused numerous transformations in Istanbul, among which the beach habits that led people to the sea were arguably the most significant. From the 1920s, sea baths evolved and slowly left their places to beaches where women and men could go swimming together. The notion of beach, which was quickly adopted by the inhabitants of the city, created its own forms of fun, fashion and culture in the course of time. Once the sea became a part of the urban life, Istanbul developed a unique sense of freedom as well. The golden era of beach culture continued until the 1960s, leading to several transformations with the rapid sociological changes of Istanbul. Curated by the historian, writer and academician Zafer Toprak, and compiled by original materials such as photographs, magazines, comics, objects and books from private and institutional collections; the Istanbul’s Seaside Leisure exhibition tells a nostalgic story and serves as a documentary testament of the radical transformations in the Republic’s lifestyle, while also addressing the change and socialization of the norms of how the inhabitants used their free time. Additionally, the Istanbul Research Institute presents a selection of beach scenes from the Yeşilçam films and a reading room segregated for publications on beaches, accompanying the main exhibition in Pera Museum. Istanbul’s Seaside Leisure: Nostalgia from Sea Baths to Beaches exhibition can be visited until August 26.

natura | 11


haberler | news

İZMİRSMD ÖĞRENCİ BİTİRME PROJESİ YARIŞMASI IZMIRSMD GR ADUATION PROJECT COMPETITION İzmir Serbest Mimarlar Derneği’nin, kentteki mimarlık okulları arasında en iyi bitirme projelerini seçmek amacıyla bu yıl ikincisini düzenlediği İzmirSMD Öğrenci Bitirme Projesi Yarışması’nın son başvuru tarihi 18 Haziran. İzmir Serbest Mimarlar Derneği (İzmirSMD) tarafından İzmir kenti mimarlık okulları arasında en iyi bitirme projelerini seçmek, yeni/genç mimarları teşvik etmek, özendirici bir ortam oluşturmak amacıyla düzenlenir. Yarışma mimarlık alanında, İzmir kenti mimarlık okulları lisans öğrencilerine açık ve tek aşamalı olarak düzenlenmiş olup, ulusal bir mimarlık öğrencileri proje yarışmasıdır. Yarışmaya İzmir mimarlık okullarındaki mimarlık lisans öğrencileri 2018 güz ve bahar yarıyıllarına ait bitirme projeleri ile katılabilir. Ödül alan projeler Serbest Mimar dergisinde basılır. Tüm katılan projeler İzmirSMD’nin web sayfasında arşivlenir. Katılımı ücretiz olan yarışmanın başvuruları, web sitesi üzerinden tek aşamalı olarak herhangi bir ön kayıt bulunmaksızın alınmaktadır. 26 Haziran’da gerçekleşecek değerlendirmenin ardından, 3 proje Venedik Mimarlık Bienali gezisi ile ödüllendirilecek.

Seçici kurul: Arda BESET, İzmirSMD Cumhur KESKİNOK, TürkSMD Alişan ÇIR AKOĞLU, İstanbulSMD Burak ALTINIŞIK, Akademisyen (Pamukkale Üniversitesi) Berin GÜR, Akademisyen (TED Üniversitesi) Tamer AKSÜT, İzmirSMD (Raportör) Burçin DEMİRCİ, İzmirSMD (Yedek Üye) Organized by Izmir Association of Architects in Private Practice in order to select the best graduation projects among the architecture schools in the city, İzmirSMD Graduation Project Competition’s deadline is June 18. The competition is organized by Izmir Association of Architects in Private Practice (İzmirSMD) in order to select the best projects among the architecture schools of İzmir, encourage new and young architects and create an incentive environment. The event stands for a national single-stage graduation project competition, which is open for undergraduate students studying in the architecture schools of İzmir. Undergraduate students in the architecture schools of İzmir can par ticipate in the competition via their projects per taining to the fall and spring semesters of 2018. The awarded projects are published in the Serbest Mimar (Freelance Architect) Magazine. All the par ticipating projects are archived in the website of İzmirSMD. The competition is free of charge and it is open through a single-stage application on the dedicated website, without preregistration. Following the evaluation to be made on June 26, three projects will be awarded with a visit to Venice Architecture Biennale.

haberler | news

NESİN SANAT KÖYÜ MİMARLIK PROGRAMLARI NESİN ART VILLAGE ARCHITECTURE PROGRAMS 2017 yılında başlayan Nesin Sanat Köyü mimarlık programları, bu yıl da 25 Haziran – 4 ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek. Farklı disiplinlerden katılımcıların mekânsal pratikler üzerine düşünme ve sorgulama süreçlerini paylaşmak amacıyla; yalnızca mimarlık disiplini için değil, tüm disiplinler için kapsayıcı bir eğitim ve paylaşım ortamı yaratmayı hedefleyen Nesin Sanat Köyü Mimarlık Programları, lise son sınıf öğrencilerinin ve üniversitelerin lisans ve lisansüstü seviyelerindeki (tüm alanlardan/disiplinlerden) katılımcıların başvurularına açık. Nesin Sanat Köyü, Şirince Köyü’nün 1 km uzağına kurulmuş olan Nesin Matematik Köyü’nün bünyesinde kurulan sanat okuludur. Öncelikle sanat yaz okulu olarak çalışmalarına başlayıp, sonrasında Matematik Köyü gibi büyüyerek, yıl içinde de öğrencilere, genç sanatçılara servis verecek olan bir sanat üretim alanıdır. Matematik Köyü gibi Sanat Köyü de mevcut eğitim sistemine alternatif bir öğrenim ortamı sunmayı ve öğrencilere sanat denen karmaşık yolda mümkün olduğunca derinlemesine öğrenme, anlama ve üretme alanı açmayı hedefler. Amacı, genç sanatçılara ve sanatçı adaylarına sorgulamaya ve eleştiriye açık bir ortamda sanat üretim ve öğrenim imkânları sağlamaktır.

Nesin Sanat Köyü 2018 Mimarlık Programları Mimarlık Programı I / 25 Haziran - 7 Temmuz Spontane Yaratıcılık / Oruç Çakmaklı Besleyici Mimarlık / Berat Çokal, Nur Yavuz Teselasyon – Soyutlama / Erhan Vural, Kunter Manisa, Bora Yerliyurt Mimarlık Programı II / 9 - 21 Temmuz Hareket Halinde (yürürçizer) / Ahmet Doğu İpek Yer, Duvar, Mekân / Sait Ali Köknar, Burcu Serdar Köknar Çevrede İnsan / Esra Sakınç, Esra Akbalık, Emre Özyetiş Mimarlık Programı III / 23 Temmuz - 4 Ağustos Mimarlık Seminerleri / Aykut Köksal Coğrafya Bir Kader Midir? / Serkan Taycan, Eda Özel Mekân – Ekran / Başak Özden, İrem Uslu, Sinem Serap Duran Launched in 2017, Nesin Art Village Architecture Programs will take place between June 25 – August 4, 2018. Aiming to create an inclusive environment of education and sharing not only for architecture but for all disciplines, in order to share the thinking and questioning process of the participants dwelling on spatial practices from various disciplines; the Nesin Art Village Architecture Programs are available to all senior high school, undergraduate and graduate students from all fields and disciplines. Nesin Art Village is an art school established in the body of Nesin Mathematics Village, which is located 1 km away from Şirince Village. As an art production milieu, Nesin Art Village has initiated its activities primarily as a summer school, aiming to grow like the Mathematics Village to provide service for students and young artists throughout the year. Just as the Mathematics Village, the Art Village also aspires to offer an alternative education environment to the existing education system and to create a field of learning, understanding and producing as extensive as possible for the students moving forward in this intricate road called art. It aims to provide young and future artists with the possibilities to produce and learn art in an environment that is open for questioning and criticizing.

2018 Architecture Programs of Nesin Art Village Architecture Program I / June 25 – July 7 Spontaneous Creativity / Oruç Çakmaklı Nutritious Architecture / Berat Çokal, Nur Yavuz Tesellation – Abstraction / Erhan Vural, Kunter Manisa, Bora Yerliyurt Architecture Program II / July 9 – 21 On the Move (draw-walker) / Ahmet Doğu İpek Floor, Wall, Space / Sait Ali Köknar, Burcu Serdar Köknar People in the Environment / Esra Sakınç, Esra Akbalık, Emre Özyetiş Architecture Program III / July 23 – August 4 Architecture Seminars / Aykut Köksal Is Geography Destiny? / Serkan Taycan, Eda Özel Space – Screen / Başak Özden, İrem Uslu, Sinem Serap Duran

Selection committee: Arda BESET, İzmirSMD Cumhur KESKİNOK, TSMD Alişan ÇIR AKOĞLU, İstanbulSMD Burak ALTINIŞIK, Academician (Pamukkale University) Berin GÜR, Academician (TED University) Tamer AKSÜT, İzmirSMD (Repor ter) Burçin DEMİRCİ, İzmirSMD (Associate Member)

natura | 12

natura | 13


haberler | news

4 6 . İ S TA N B U L M Ü Z İ K F E S T İ VA L İ B A Ş L A D I T H E 4 6 th I S TA N B U L M U S I C F E S T I VA L H A S B E G U N İ s t a n b u l K ü l t ü r S a n a t Va k f ı ( İ K S V ) t a r a f ı n d a n d ü z e n l e n e n İ s t a n b u l M ü z i k F e s t i v a l i b a ş l a d ı . 12 H a z i r a n ’a k a d a r d e v a m eden festival, sahnede müziği icra edenleri, koltuklarındaki dinleyicileri ve perde arka sındaki destekçileriyle 46. yılında “a i l e b a ğ l a r ı” t e m a s ı n ı m e r ke z i n e a l a n b i r p r o g r a m l a m ü z i k s e ve r l e r i n k a r ş ı s ı n a ç ı k t ı . 46 yıldır farklı kuşakları müzikle buluşturan İstanbul Müzik Festivali, bu yıl müzikseverleri aile ilişkileri arasındaki müziğin izini sürmeye, müziğe dair anılarını yeniden hatırlamaya ve keşfetmeye davet et ti. 46. İstanbul Müzik Festivali 17 f a r k l ı m e k â n d a 2 5 k o n s e r, 19 k o n s e r ö n c e s i e t k i n l i k v e a t ö l y e ç a l ı ş m a l a r ı y l a 5 0 0 ’e y a k ı n s a n a t ç ı y ı a ğ ı r l a d ı . 4 6 . İs t a n b u l M ü z i k F e s t i va l i, a ç ı l ı ş ko n s e r i n i 14 y ı l d ı r g e l e n e k h a l i n i a l d ı ğ ı ü ze r e y i n e S a s c h a G o e t ze l yö n e t i m i n d e k i F e s t i v a l i n Ye r l e ş i k O r k e s t r a s ı B o r u s a n İ s t a n b u l F i l a r m o n i O r k e s t r a s ı e ş l i ğ i n d e ö d ü l l ü g e n ç b i r s o l i s t l e g e r ç e k l e ş t i r d i . B İ F O ’ n u n , İ s t a n b u l M ü z i k F e s t i v a l i ’ n d e b u y ı l b u l u ş t u ğ u s o l i s t 2 0 1 7 X V. U l u s l a r a r a s ı V a n C l i b u r n P i y a n o Ya r ı ş m a s ı ’ n ı n i l k G ü n e y K o r e l i b i r i n c i s i Ye k w o n S u n w o o o l d u . T ü r k i y e ’ d e k i i l k k o n s e r i n i f e s t i v a l d e g e r ç e k l e ş t i r e n 2 8 y a ş ı n d a k i Ye k won Sunwoo, piyano üzerindeki üstün hâkimiyeti ve kuv vetli yorumculuğuyla son yıllarda pek çok ödülün sahibi oldu. 4 6 . İ s t a n b u l M ü z i k F e s t i v a l i ’ n i n b u y ı l k i O n u r Ö d ü l ü P r o f . Ye k t a K a r a ’ y a t a k d i m e d i l d i . T ü r k i y e ’ d e s a h n e y e k o y d u ğ u sayısız eserin yanı sıra yur tdışında konuk yönetmen olarak çalışan sahnelediği operalar Danimarka, İspanya, Por tekiz, İ t a l y a , M a c a r i s t a n , E s t o n y a , R u s y a v e Ç i n ’ d e s e r g i l e n e n Ye k t a K a r a , ö n e m l i u l u s l a r a r a s ı o p e r a y a r ı ş m a l a r ı n ı n d a j ü r i ü y e s i d i r . Ye k t a K a r a 1 9 8 3 ’ t e n b u y a n a M i m a r S i n a n G ü z e l S a n a t l a r Ü n i v e r s i t e s i D e v l e t K o n s e r v a t u v a r ı ’ n d a ö ğ r e t i m ü y e l i ğ i n i s ü r d ü r ü y o r. İs t a n b u l M üz i k F e s t i va l i ’n i n e n s o n 2 0 0 9 y ı l ı n da a ğ ı r l a d ı ğ ı dü nya n ı n e n ö n d e ge l e n o r ke s t r a l a r ı n da n L a S c a l a F i l a r m o n i O r k e s t r a s ı , ş e f D a n i e l H a r d i n g y ö n e t i m i n d e v e G r a m m y ö d ü l l ü p i y a n i s t D a n i i l Tr i f o n o v e ş l i ğ i n d e m ü z i k s e v e r l e r l e b u l u ş t u. 19 8 2 y ı l ı n da ku r u l a n L a S c a l a F i l a r m o n i O r ke s t r a s ı, R i c a rd o M u t i ’n i n 2 0 0 5 y ı l ı na k a da r y ü r ü t t üğ ü da i m i ş e f l iğ i n d e dü nya n ı n t ü m p r e s t i j l i s a l o n l a r ı n da ko n s e r l e r ve rd i. 35 y ı l i ç i n d e 6 0 0 ’ü n ü ze r i n d e ko n s e r ve r e n L a S c a l a F i l a r m o n i O rk e s t r a s ı h e r y ı l 4 0 . 0 0 0 d i n l e y i c i n i n k a t ı l ı m ı n ı s a ğ l a y a n C o n c e r t o p e r M i l a n o’y a e v s a h i p l i ğ i y a p ı y o r. P a r i s O r k e s t r a s ı ’n ı n d a i m i ş e f l i ğ i n e g e t i r i l e n D a n i e l H a r d i n g ’ i n ş e f l i ğ i n d e , ç a ğ ı m ı z ı n e n ö n e m l i g e n ç p i y a n i s t l e r i n d e n , 2 0 16 ’d a G r a m o p h o n e Y ı l ı n S a n a t ç ı s ı , 2 0 1 7 ’ d e E C H O K l a s i k Ö d ü l ü v e 2 0 1 8 y ı l ı b a ş ı n d a d a G r a m m y a l a n D a n i i l Tr i f o n o v ’ u n s o l i s t o l a r a k y e r a l d ı ğ ı L a S c a l a k o n s e r i , 2 7 M a y ı s P a z a r a k ş a m ı Ya p ı K r e d i ’ n i n y ü k s e k k a t k ı s ı y l a v e B e l l Ş i r k e t l e r To p l u l u ğ u v e O r g a n i k G r o u p’u n g ö s t e r i e ş s p o n s o r l uğ u n d a L ü t f i K ı r d a r Ko ng r e ve S e rg i S a r ay ı’n d a g e r ç e k l e ş t i r i l d i . L a S c a l a F i l a r m o n i O rkestra sı konserinden önce ya zar Aydın Büke üst fuayede Konsere Doğru Etkinlikleri kapsamında Beethoven ve Erocia Senfonisi üzerine bir konuşma gerçekleş tirdi. Festival kapsamında İstanbulluların haf ta sonuna keyifli bir ba şlangıç ya p m a l a r ı n ı s a ğ l aya n ü c re t s i z H af t a S o nu K l a s i k l e r i b u y ı l B a by l o n, b o m o nt i a da ve Av u s t u r ya Kü l t ü r O f i s i B a h ç e s i ’n d e gerçekleştirildi. 4 6 . İ s t a n b u l M ü z i k F e s t i v a l i k a p s a m ı n d a “ Ya r ı n ı n K a d ı n Y ı l d ı z l a r ı ” d e s t e k f o n u n d a n f a y d a l a n m a y a h a k k a z a n a n 1 4 g e n ç kadın müzisyen belirlendi. Kla sik müziğin farklı alanlarından üstün yetenekli kadın müzisyenlere destek olmayı amaçlayan projenin tüm bilet gelirlerinin de aktarılacağı destek fonu dinleyicilerinin de katkılarıyla oluşturuldu. S e ç i c i K u r u l t a r a f ı n d a n d e s t e ğ e d e ğ e r b u l u n a n a d a y l a r d a n b a z ı l a r ı n ı n y e r a l d ı ğ ı k o n s e r, 2 8 M a y ı s P a z a r t e s i a k ş a m ı B o ğ a z i ç i Ü n i v e r s i t e s i A l b e r t L o n g H a l l ’ d a g e r ç e k l e ş t i r i l d i . Ya r ı n ı n K a d ı n Y ı l d ı z l a r ı p r o j e s i n i n i l k y ı l ı n d a k a n a a t ö n d e r i o l a r a k , T ü r k i y e ’ n i n i l k “ h a r i k a ç o c u ğ u ” İ d i l B i r e t d e o n u r k o n u ğ u o l a r a k s a h n e d e g e n ç l e r l e y e r a l d ı . Ya z a r Ye k t a K o p a n m o d e r a t ö r l ü ğ ü n d e d ü z e n l e n e n K o n s e r e D o ğ r u s ö y l e ş i s i k a p s a m ı n d a i s e , Tr a k y a T ı p F a k ü l t e s i ö ğ r e n c i s i v e k ö k h ü c r e a r a ş t ı r m a c ı s ı İ n c i K a d r i b e g i ç i l e Ya l e ö ğ r e n c i s i v e N o b e l ’ e İ l k A d ı m F i z i k Ö d ü l ü s a h i b i Z e y n e p K a r a c a n k i ş i s e l b a ş a r ı hikâyelerine yer verdi. Ayr ıc a 4 6. İs t anbul Müzik Fes tivali bu yıl ilk kez Pera Müzesi eğitim bölümü işbir liğiyle çocuklara özel bir atölye programı gerçekleştirildi.

“Yarının Kadın Yıldızları” ödülü kazananlarından Gülin Ataklı, Sesim Bezdüz, Güneş Hızlılar / Gülin Ataklı, Sesim Bezdüz, and Güneş Hızlılar from the winners of “Women Stars of Tomorrow” award natura | 14

haberler | news

Organized by the Is tanbul Foundation for Culture and Ar t s ( İ K S V ), t h e 4 6 t h I s t a n b u l M u s i c F e s t i v a l h a s k i c ke d o f f. T h e f e s t i v a l , w h i c h c o n t i n u e d u n t i l J u n e 12 , w e l c o m e d m u s i c enthusia st s on it s 46th year with a theme focusing on “ f a m i l y b o n d s ”, t o g e t h e r w i t h t h e p e r f o r m e r s o n s t a g e , t h e audience on their seat and the suppor ters in the backstage. Bringing together dif ferent generations with music for 46 years, the Istanbul Music Festival invited music enthusia st s to trace the music bet ween the family relationships and to recapture and explore their memories related to music. The 4 6 t h I s t a n b u l M u s i c F e s t i v a l h o s t e d n e a r l y 5 0 0 a r t i s t s i n 17 d i f f e r e n t ve n u e s , w i t h 2 5 c o n c e r t s , 19 p r e - c o n c e r t e ve n t s and workshop ac tivities. A s a 14 - ye a r- o l d t r a d i t i o n , t h e 4 6 t h I s t a n b u l M u s i c F e s t i va l ’s o p e n i ng c o n c e r t wa s o n c e a g a i n p e r fo r m e d by a young, award-winning singer accompanied by Borusan I s t a n b u l P h i l h a r m o n i c O r c h e s t r a ( B İ F O), t h e O r c h e s t r a - i n Re s i d e n c e c o n du c t e d by S a s c ha G o e t ze l. T h i s ye a r ’s s i nge r who came together with BİFO as par t of the Istanbul Music F e s t i v a l w a s Ye k w o n S u n w o o , t h e 2 0 17 X V. I n t e r n a t i o n a l Va n C l i b u r n P i a n o I n t e r n a t i o n a l C o m p e t i t i o n’s f i r s t S o u t h K o r e a n G o l d M e d a l r e c i p i e n t . T h e 2 8 - y e a r - o l d Ye k w o n S u n w o o , w h o p e r f o r m e d h i s f i r s t c o n c e r t i n Tu r k e y i n t h e frame of the festival, ha s received numerous awards in the recent years for his ma ster ful control over the piano and his power ful musical interpretation. T h e 4 6 t h I s t a n b u l M u s i c F e s t i va l ’s 2 0 18 H o n o r a r y Awa rd w a s p r e s e n t e d t o P r o f . Ye k t a K a r a . B e s i d e s h e r c o u n t l e s s p i e c e s i n Tu r k e y a n d h e r i n v o l v e m e n t s a s a g u e s t d i r e c t o r a b r o a d , Ye k t a K a r a p e r f o r m e d v a r i o u s o p e r a s i n D e n m a r k , S p a i n , P o r t u g a l , I t a l y, H u n g a r y, E s t o n i a , R u s s i a a n d C h i n a and she is the jur y member of globally-renowned opera c o m p e t i t i o n s . S i n c e 19 8 3, s h e h a s b e e n wo r k i ng a s a n a c a d e m i c i a n i n M i m a r S i n a n F i n e A r t s U n i v e r s i t y, S t a t e C o n s e r v a t o r y. H o s t e d b y t h e I s t a n b u l M u s i c F e s t i v a l f o r t h e l a s t t i m e i n 2 0 0 9, F i l a r m o n i c a d e l l a S c a l a ( L a S c a l a P h i l h a r m o n i c O r c h e s t r a ), one of the leading orches tra s of the wor ld, c ame together with the music enthusia s t s under the conduc torship of Daniel H a r d i n g a n d t h e G r a m m y a w a r d - w i n n e r D a n i i l Tr i f o n o v. E s t a b l i s h e d i n 19 8 2 , F i l a r m o n i c a d e l l a S c a l a p e r f o r m e d i n a l l o f the mos t pres tigious concer t halls in the wor ld under the resident conduc torship of Ric ardo Muti until 20 0 5. Per forming over 6 0 0 concer t s in 35 year s, Filar monic a della Sc a la hos t s Concer to per M ilano, par t ipic ated by 4 0,0 0 0 at tendant s e a c h y e a r. U n d e r t h e c o n d u c t o r s h i p o f D a n i e l H a r d i n g , w h o b e c a m e t h e r e s i d e n t c o n d u c t o r o f t h e O r c h e s t r e d e P a r i s , a n d a c c o m p a n i e d b y D a n i i l Tr i f o n o v, w h o i s a m o n g t h e m o s t i m p o r t a n t y o u n g p i a n i s t s o f o u r t i m e a s a r e c i p i e n t o f 2 0 16 G r a m o p h o n e A r t i s t o f t h e Ye a r A w a r d , E C H O K l a s s i k A w a r d a n d 2 0 18 G r a m m y A w a r d ; T h e L a S c a l a c o n c e r t t o o k p l a c e o n S u n d a y, M a y 2 7, a t t h e L ü t f i K ı r d a r C o n v e n t i o n a n d E x h i b i t i o n C e n t e r w i t h t h e g r e a t c o n t r i b u t i o n s o f Ya p ı K r e d i a n d the show co -sponsor ship by Bell Company Group and Organik Group. Before the concer t of Filar monic a della Sc a la, the w r i t e r A y d ı n B ü k e g a v e a t a l k o n B e e t h o v e n a n d h i s E r o i c a S y m p h o n y i n t h e s c o p e o f t h e P r e - C o n c e r t Ta l k s a t t h e U p p e r F o y e r. T h e F e s t i v a l ’s We e k e n d C l a s s i c s , t h e f r e e - o f- c h a r g e p r o g r a m m e o f f e r i n g a p l e a s a n t s t a r t t o t h e w e e k e n d f o r t h e Istanbulites, took place in Babylon, bomontiada and Austria Culture Of fice Garden. 1 4 y o u n g f e m a l e m u s i c i a n s t o b e n e f i t f r o m “ W o m e n S t a r s o f To m o r r o w ” s u p p o r t f u n d , a r e d e t e r m i n e d i n t h e f r a m e o f the 46th Istanbul Music Festival. Aiming to suppor t talented female musicians in dif ferent area s of cla ssical music, the p ro j e c t ’s t i c ke t reve nu e i s t r a ns f e r re d t o t h i s s u p p o r t f u n d a n d i t g rew l a rge r w i t h t h e c o nt r i b u t i o ns of t h e a u d i e n c e. Hosting some of the candidates who are found wor thy of suppor t by the Selec tion Commit tee, the concer t took place a t B o ğ a z i ç i U n i v e r s i t y A l b e r t L o n g H a l l o n M a y 2 8 . T h e f i r s t e d i t i o n o f W o m e n S t a r s o f To m o r r o w a l s o w e l c o m e d İ d i l B i r e t a s a n o p i n i o n l e a d e r a n d t h e f i r s t “c h i l d p r o d i g y ” o f Tu r k e y, t o p e r f o r m w i t h y o u n g m u s i c i a n s o n s t a g e a s a n h o n o r a r y g u e s t . I n t h e f r a m e o f t h e P r e - C o n c e r t Ta l k s , w h i c h i s m o d e r a t e d b y t h e w r i t e r Ye k t a K o p a n ; İ n c i K a d r i b e g i ç , a s t u d e n t a n d a s t e m c e l l r e s e a r c h e r a t Tr a k y a M e d i c a l F a c u l t y a n d Z e y n e p K a r a c a n , a Ya l e s t u d e n t a n d t h e w i n n e r o f First Step to Nobel Prize in Physics, have shared their success stories. A d d i t i o n a l l y, t h e 4 6 t h I s t a n b u l M u s i c F e s t i v a l o r g a n i z e d a s p e c i a l w o r k s h o p f o r c h i l d r e n f o r t h e f i r s t t i m e i n i t s h i s t o r y w i t h t h e c o o p e r at i o n of Pe r a M u s e u m’s e du c at i o n d e p a r t m e nt .

natura | 15


haberler | news

haberler | news

SALT BEYOĞLU YENİDEN SALT BEYOĞLU REOPENS TO PUBLIC SALT’ın İstiklal Caddesi üzerindeki mekânı SALT Beyoğlu, yenilenerek tekrar açıldı. Mekânsal düzenlemelerinin tamamlanmasıyla kullanıma giren yapıda sergi salonlarının ve Açık Sinema’nın yanı sıra, yenilenerek büyütülen Robinson Crusoe 389 kitabevi, yeme içme servisi sunan ve gıda odaklı kültür incelemelerine ortam sağlayan Mutfak ile teras katındaki yeni Kış Bahçesi bulunuyor. SALT Galata’da düzenlenen “Tanımsız Hizmetler Bürosu” (T.H.B.) sergisi ise, sanat işlerinin hangi koşullar altında, ne gibi aşamalardan geçilerek nasıl ve kiminle üretildiğini; ayrı disiplinlerle etkileşirken ne gibi nitelik ve roller edindiğini araştırıyor. İstanbul’daki ilkbahar programlarına, başkentte çeşitli mekânların ev sahipliğinde SALT Ankara konuşma ve atölyeleri eşlik ediyor. SALT Beyoğlu’nun açılış sergisi, Türkiye güncel sanat üretiminde önemli yer tutan Aydan Murtezaoğlu ve Bülent Şangar’ın bugüne kadarki en kapsamlı sergisi olan “Devamlılık Hatası”. Devamlılık Hatası, 1990’lardan bugüne sanatçıların bağımsız ve ortak işlerini bir araya getiriyor. Adını, sinema ve edebiyatta kurgusal tutarsızlıklar için kullanılan terimden alan sergi, pratiklerini ayrı yürüten iki sanatçının birlikte çalışmaya geçişi ve zamanla sergilemede karşılaştıkları kesintiye gönderme yapıyor. Murtezaoğlu ve Şangar’ın hem ayrı hem bir arada sürdürdüğü pratikleri, bireyleri pasif birer “izleyici”den ziyade kendileriyle beraber düşünen, yorumlayan ve harekete geçen birer “muhatap” olarak konumlar. Sanatçıların dâhil olduğu iki yıllık yoğun bir çalışmayla hazırlanan Devamlılık Hatası, yapının katlarına yayılan bir seçkiyle kesiştikleri, ayrıştıkları yönleri ve bağımsız işlerinin ortak üretimleriyle etkileşimini görünür kılar. Ayrıca, Açık Sinema’daki Perşembe Sineması’nın yaz aylarında devam edecek bu yılki programı, şehir hayatının zemin hazırladığı, dayattığı, aşina bir geçmiş ya da daha iyi bir gelecek için özlem uyandıran, zaman zaman da dirence yol açan “yenilenme” olgusunu işliyor. Çeşitli ülkelerden kurmaca ve belgesel filmler, etki alanının genişlemesiyle sınırları bulanıklaşan şehirlerin anlatılarını birey hikâyeleriyle bir araya getiriyor. Perşembe Sineması programı: • 24 Mayıs Made in Dagenham [Kadının Fendi], Nigel Cole, 2010 • 31 Mayıs Survival of a Small City [Küçük Kentin Yaşamı], Pablo Frasconi ve Nancy Salzer, 1986 • 7 Haziran Good Bye Lenin! [Elveda Lenin!], Wolfgang Becker, 2003 • 14 Haziran Gaza Surf Club [Gazze Sörf Kulübü], Philip Gnadt ve Mickey Yamine, 2016 • 21 Haziran Nocturama [Nocturama: Paris Yanıyor], Bertrand Bonello, 2016 • 28 Haziran One of Us [Bizden Biri], Heidi Ewing ve Rachel Grady, 2017

SALT Beyoğlu, SALT’S venue on the Istiklal Avenue, has been refurbished and reopened to public. Put into service upon the completion of spatial arrangements, the building currently houses the Robinson Crusoe 389 bookstore, which was renewed and enlarged; a Kitchen that offers food&beverage services and food-oriented cross-cultural observations; the new Winter Garden on the terrace floor, along with exhibition halls and a Walk-in Cinema. Launched in SALT Galata, the “Bureau of Unspecified Services” exhibition explores under what conditions, through which phases, how and with whom the art works are produced, along with which qualities and roles they adopt while interacting with other disciplines. The spring program in Istanbul is accompanied by SALT Ankara talks and workshops, hosted by various venues in the capital. The opening exhibition of SALT Beyoğlu is “Continuity Error”, the most in-depth exhibition to date by Aydan Murtezaoğlu and Bülent Şangar, who have an important place in the contemporary art production in Turkey. The Continuity Error features the independent and collaborative works of artists starting from the 1990s. Named after the narrative inconsistencies in cinema and literature, the exhibition refers to two solo-working artists who decided to work together and the hiatus they experienced over time in their exhibitions. Instead of conceptualizing a passive” viewer”, the practices of Murtezaoğlu and Şangar, of which they pursue both individually and collaboratively, position the individual as an “interlocutor” who thinks, interprets and moves alongside the artists. Continuity Error, which was developed over an intense, two-year-long period that involved the artists, offers a selection of works that spreads to several floors of the building, unearthing overlaps, discrepancies, and the interactions between their individual and collaborative practices. Apart from these, this year’s Thursday Cinema program to be continued in the summer period at Walk-in Cinema, meditates on the notion of “regeneration”, which is triggered and enforced by the urban life, evoking a longing for a familiar past or a better future and also causing resistance at times. The feature and documentary films from various countries, bring together the stories of the individuals and the narratives of the cities, in which borders are becoming ambigious due to their growing influence areas. The Thursday Cinema Program: • May 24, Made in Dagenham, Nigel Cole, 2010 • May 31, Survival of a Small City, Pablo Frasconi and Nancy Salzer, 1986 • June 7, Good Bye Lenin!, Wolfgang Becker, 2003 • June 14, Gaza Surf Club, Philip Gnadt and Mickey Yamine, 2016 • June 21, Nocturama, Bertrand Bonello, 2016 • June 28, One of Us, Heidi Ewing and Rachel Grady, 2017 natura | 16

natura | 17


haberler | news

TSMD MİMARLIK ÖDÜLLERİ TSMD ARCHITECTURE AWARDS Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin (TSMD), bu yıl 13.’sü verilecek TSMD Mimarlık Ödülleri için aday gösterme süreci devam ediyor. Aday göstermek için son tarih 6 Temmuz 2018. TSMD Mimarlık Ödülleri, Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD) tarafından iki yılda bir verilmektedir. Jüri çalışmalarının katılımcı, objektif ve şeffaf olabilmesi için aday gösterme sürecinin katılıma ve önerilere açık bir süreç olarak gelişmesi önemsenmektedir. Bu kapsamda aday gösterme sürecinin internet, sosyal medya vb. yollar ile tüm mimarlık camiasına duyurulması planlanmıştır. Herkesin aday gösterme sürecine aktif olarak katılımı amaçlanmaktadır.

Ödül Kategorileri

TSMD Büyük Ödülü: Mimarlık mesleğinin uygulanmasında, eserleri ile çağdaş mimarlık sanatına katkıda bulunan ve gelecek kuşaklara yön verici mesajlar ileten bir mimara veya ortak çalışan mimarlara birlikte verilir. TSMD Yapı Ödülü: Gerçekleştirdiği ve uygulama alanında örnek olarak gösterilebilecek mimari eserin, projelendirmeyi de kapsayan tüm süreçlerinde ortaya koyduğu mimari düzey ve hassasiyet, uyguladığı detay ve teknoloji, geliştirdiği sistemler vb. nedenlerle, müellif mimarına verilir. Bu ödül en fazla üç yapı için verilir. TSMD Basın Yayın Ödülü: Mesleğimizin uygulanması, tanıtılması, sorunlarının yayınlanması ile sonuçlarının topluma mal edilmesine olanak sağlayan, yazılı ve görsel basın alanında değerli katkıları olan kişi veya kuruluşlara verilir. Bu ödül en fazla üç adet verilir. TSMD Mimarlığa Katkı Ödülü: Mimarlık mesleğine yaptığı katkılardan dolayı kişi veya kurumlara verilir. Bu ödül en fazla üç adet verilir. TSMD Jüri Özel Ödülü: Bu araştırma oy çokluğuna dayalı bir ön değerlendirme ya da bir anket çalışması olmayıp, jüriye veri sağlamaya yönelik bir destek olarak algılanmalıdır. Jüri Üyeleri Suha Özkan (Başkan) Nesrin Yatman Enis Öncüoğlu Neşe İtez Önder Kaya Hüseyin Egeli Cem Sorguç Gökhan Aksoy (Yedek) Organized by the Turkish Association of Architects in Private Practice (TSMD) for its 13th edition this year, TSMD Architecture Awards’ nomination process is in progress. The nomination deadline is July 6, 2018. TSMD Architecture Awards are presented biennially by the Turkish Association of Architects in Private Practice (TSMD). It is emphasized to proceed with a process that is open to par ticipation and suggestions, in order for the jur y work to be par ticipator y, objective and transparent. In this context, the nomination process will be announced to the entire architecture community through the internet, social media and similar mediums. The program hereby invites ever yone to actively par ticipate in the nomination process.

The Award Categories

TSMD Grand Prize: The award is presented to an architect or a group of architects working collaboratively, who contribute to the contemporar y ar t of architecture with their works and who give inspirational messages to future generations in the frame of the architectural practices. TSMD Building Award: The award is presented to the architecture owner of the completed architectural work, which has the potential to ser ve as a model in the area of implementation, based on its architectural quality and sensitivity, the developed systems and similar specifications in all of the phases including planning. This award is given to no more than three buildings. TSMD Media Award: The award is presented to individuals or organizations who showed valuable contributions to the field of visual and written media, allowing the implementation and promotion of our profession, the publishing of its problems and their expropriation. This award is given to no more than three recipients. TSMD Contribution to Architecture Award: The award is presented to individuals or institutions for their contributions to the profession of architecture. This award is given to no more than three recipients. TSMD Jur y’s Special Award: This review is not a pre-assessment or a sur vey based on vote counts and it should be perceived as an impor tant step of suppor t, which provides data for the jur y. Jur y Members Suha Özkan (President) Nesrin Yatman Enis Öncüoğlu Neşe İtez Önder Kaya Hüseyin Egeli Cem Sorguç Gökhan Aksoy (Reser ve)

natura | 18

haberler | news

16. ULUSAL MİMARLIK ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI 16th NATIONAL ARCHITECTURE AWARDS HAVE BEEN ANNOUNCED Türkiye’de mimarlık mesleğini ve kültürünü geliştirme hedefiyle Mimarlar Odası tarafından 16.’sı düzenlenen Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri’nde ödül kazananlar açıklandı. 2018 / XVI. Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri programının ödül töreni ve sergi açılışı, 6 Nisan akşamı Ankara’daki CerModern Modern Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ödüller, Günkut Akın, Ziya Canbazoğlu, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Cem İlhan ve Lale Özgenel’den oluşan Seçici Kurul’un değerlendirmesi sonucunda belirlendi. Mimar Sinan Büyük Ödülü Şevki Pekin Anma Programı (2018-2020) Nezih Eldem Mimarlığa Katkı Ödülü Ali Cengizkan Mimarlığa Katkı Ödülü Sibel Bozdoğan Mimarlığa Katkı Jüri Özel Ödülü VEKAM – Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi

Organized for its 16th edition this year by the Chamber of Architects, adopting the aim to improve the architecture profession and culture in Turkey, the National Architecture Exhibition and Awards’ winners have been announced. The award ceremony and exhibition opening for the 2018 / XVI. National Architecture Exhibition and Awards program took place on the evening of April 6, at the CerModern Arts Center in Ankara. The award recipients are designated after the evaluations of the Jury, which is comprised of Günkut Akın, Ziya Canbazoğlu, Ferhat Hacıalibeyoğlu, Cem İlhan and Lale Özgenel. Sinan the Architect Grand Prize Şevki Pekin Memorial Program (2018-2020) Nezih Eldem Contribution to Architecture Award Ali Cengizkan Contribution to Architecture Award Sibel Bozdoğan Contribution to Architecture Jury’s Special Award VEKAM – Koç University Vehbi Koç Ankara Studies Research Center

YAPI DALI ÖDÜLLERİ Diyarbakır Yenişehir Belediyesi Semra Uygur, Özcan Uygur Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar Teknopark İstanbul Yönetim Ve Ar-Ge Yapısı Nurbin Paker, Hüseyin Kahvecioğlu

BUILDING CATEGORY Diyarbakır Yenişehir Municipality Semra Uygur, Özcan Uygur Yapı Kredi Culture and Arts Center Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar Teknopark Istanbul Management and R&D Building Nurbin Paker, Hüseyin Kahvecioğlu

YAPI / ÇEVRE (Kamusal Alan Tasarımı) DALI ÖDÜLÜ Bostanlı Yaya Köprüsü & Gün Batımı Terası Evren Başbuğ, Hülya Arkon (İzmir Büyükşehir Belediyesi adına Etüd ve Projeler Daire Başkanı)

BUILDING / ENVIRONMENT (Public Space Design) CATEGORY Bostanlı Footbridge & Sunset Lounge Evren Başbuğ, Hülya Arkon (The Head of Survey and Projects Department for Izmir Metropolitan Municipality)

YAPI KORUMA DALI ÖDÜLÜ Müze Salon ve Süitler Aslı Özbay

BUILDING PRESERVATION CATEGORY Müze Salon and Suites Aslı Özbay

PROJE DALI ÖDÜLLERİ Turgutreis Yaşam Merkezi Yakup Atıl Beçin Samsun Arkeoloji Müzesi Alişan Çırakoğlu, Ilgın Avcı

PROJECT CATEGORY Turgutreis Lifestyle Center Yakup Atıl Beçin Samsun Archaeology Museum Alişan Çırakoğlu, Ilgın Avcı

FİKİR SUNUMU DALI ÖDÜLLERİ Zenotopia Ömer Yeşildal Hatay Bölgesi Kentsel Tasarım ve Fikir Projesi Abdurrahman Çekim

CONCEPT PRESENTATION AWARDS Zenotopia Ömer Yeşildal Urban Design and Concept Project for Hatay Province Abdurrahman Çekim

natura | 19


haberler | news

haberler | news

YAPI FUARI – TURKEYBUILD ISTANBUL GERÇEKLEŞTİ YAPI – TURKEYBUILD ISTANBUL CAME TO AN END Balkanlar, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkeleri, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan bölgedeki en büyük, dünyada ise 5 büyük yapı fuarından biri olan yapı, inşaat malzemeleri ve teknolojileri fuarı Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’u bu sene 85.923 kişi ziyaret etti. Tüyap Kongre ve Fuar Merkezi’nde 8-12 Mayıs tarihlerinde düzenlenen fuar, WikiHouse Vakfı’nın kurucularından Alastair Parvin, mimar Asif Khan ve Achim Menges gibi dünyaca ünlü isimlerin yanı sıra Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından 90’ın üzerinde ünlü mimar, endüstri uzmanı ve lideri bir araya getirdi. Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul, 41’inci yılında sosyal sorumluluk projesi kapsamında önemli bir çalışmayı hayata geçirdi. Herkes İçin Mimarlık Derneği işbirliği ile başlatılan proje kapsamında fuarda stand üretimi sonrası kalan atık malzemeler geri dönüştürülerek oturma birimleri üretildi. Üretilen oturma birimleri ve açık derslik üniteleri Uşak Eşme Güllü Köyü İlk ve Ortaokulu’na gönderilerek yeniden kullanıma sunuldu. Türkiye’nin lider sektörlerinde lider fuarlar düzenleyen ITE Turkey bünyesinde yer alan YEM Fuarcılık tarafından düzenlenen Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul, bu sene 11 salon ve açık alanda 17 ülkeden 1.000’e yakın katılımcı firmayı ağırladı. Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul, 41. yılına özel olarak iş geliştirme platformu etkinliklerine ev sahipliği yaparak “YAPI SAHNE” ve “YAPI ARENA” programları ile birlikte “YAPI UNPLUGGED” atölye çalışması ve “YAPI MASTERCLASS” mimari ustalık sınıflarıyla inovasyondan teknolojiye, mimariden tasarıma kadar sektöre dair tüm konuları gündeme taşıdı. Bu seneki etkinlik programı, katılımcı ve ziyaretçilerin büyük beğenisini topladı. 41. Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul ile ilgili değerlendirmelerde bulunan ITE Group Bölge Direktörü Kemal Ülgen: “40 yıldır olduğu gibi 41. yılımızda da çok başarılı bir fuarı geride bıraktık ve 17 ülkeden konuyu alanında uzman isimlerle masaya yatırdık. Alastair Parvin, Asif Khan ve Achim Menges gibi dünyaca ünlü mimar ve tasarımcıları sektörümüzün takipçileri ile buluşturduk,hep birlikte kendilerinin bilgi ve deneyimlerinden faydalandık. Fuarlardaki en büyük beklentilerden biri de yabancı katılımcı ve ziyaretçilerdir. ITE Group’un global düzeydeki gücünü de arkamıza alarak hem T.C. Ekonomi Bakanlığı hem de kendi bünyemizde uyguladığımız Alım Heyeti Programları sayesinde ulaştığımız sonuçtan son derece memnunuz. Her iki alım heyeti programı ile 50 ülkeden gelen 150’den fazla alıcıyı katılımcılarla buluşturarak yeni iş birliği fırsatlarının yaratılmasına vesile olduk” dedi. İhtiyaç sahibi okullar için atık malzemeleri geri dönüştürüyoruz… Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’un 41’inci yılında gerçekleştirdikleri sosyal sorumluluk projesi kapsamındaki çalışmalardan bahseden Kemal Ülgen: “Fuar kurulumunda birçok atık malzeme ortaya çıkıyor. Bunları anlamlı bir şekilde nasıl değerlendirebileceğimizi düşündük. Bu noktada yolumuz Herkes İçin Mimarlık Derneği (HİM) ile kesişti. Anadolu’da atıl kalmış okullarla ilgili çok değerli projeler gerçekleştirdiklerini gördük. Fuar kapsamında Herkes İçin Mimarlık ve Assemble’ın yürüttüğü Yapı Unplugged atölyesinde 50 üniversite öğrencisinin de katılımıyla atık malzemelerden üretimler yapıldı. Ortaya çıkan oturma birimleri ve açık derslik ünitelerini Uşak’taki Güllü Köyü İlkokulu’na gönderdik. Fuar sonrası çıkan atık malzemeler de oldu. Bu malzemeleri de Temmuz ayı içerisinde Güllü Köyü İlkokulu’nda değerlendireceğiz. Hedefimiz; her yıl bu projeyi başka okullara da taşıyarak ihtiyaç sahibi okulların gereksinimlerini karşılamak ve eğitime olan katkının yanı sıra köy okullarının yeniden kullanıma kazandırılmasına yardımcı olmak” dedi. Fuara bu sene en çok katılım gösteren ülkeler arasında ise; Polonya, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Tayvan ve Çek Cumhuriyeti yer alıyor.

natura | 20

Spanning over the Balkan States, the Commonwealth of Independent States (CIS), the Middle East and Northern Africa as one of the regions’ largest and the world’s fifth biggest building exhibition; Yapı – Turkeybuild Istanbul, international exhibition for building, construction materials and technologies, has been attended by 85,923 people this year. Organized at Tüyap Fair, Convention and Congress Center between May 8 – 12, the exhibition brought together more than 90 established architects, industry professionals and leaders from Turkey and all around the world, along with world-renowned figures such as Alastair Parvin, the co-founder of WikiHouse Foundation, architect Asif Khan and Achim Menges. On its 41th year, Yapı – Turkeybuild Istanbul realized an important project within the frame of social responsibility projects. In the scope of the project initiated by a cooperation with the Architecture For All Association, the waste materials remained after the booth constructions, have been recycled to produce seating units. These seating and open desk units are then sent to the Primary and Seconday School of Uşak Eşme Güllü Village for re-use. Yapı – Turkeybuild Istanbul is organized by YEM Exhibitions, the suborganization of ITE Turkey, which organizes leading exhibitions for the leading industries of Turkey. This year, the exhibition is attended by approximately 1,000 participating firms from 17 countries, spreading over 11 halls and an open platform. Hosting activities of business developing platforms for its 41th year through “YAPI UNPLUGGED” workshop and “YAPI MASTERCLASS” architectural dexterity classes, altogether with the “YAPI STAGE” and “YAPI ARENA” programs, Yapı – Turkeybuild Istanbul highlighted all of the industry-related topics from innovation to technology, architecture to design. This year’s event program received critical acclaim from participants and visitors. Making evaluations on the 41th Yapı – Turkeybuild Istanbul, Kemal Ülgen, the ITE Group Regional Director said, “We have left behind a highly successful exhibition in our 41st year, just as it has been for the last 40 years and we brought the matter to the table with experts from 17 countries. We brought together world-renowned architects and designers like Alastair Parvin, Asif Khan and Achim Menges with the followers of our industry. We all benefited from their knowledge and experiences. One of the biggest anticipations when organizing an exhibition is the foreign participants and visitors. We are very pleased with the outcome that we achieved by receiving the globally acclaimed power of the ITE Group, and the Procurement Committee Programs that are implemented both within our own body and by the Republic of Turkey Ministry of Economy. Owing to these two purchasing programs, we paved the way for new collaboration opportunities by bringing together participants and more than 150 buyers from 50 countries.” We are recycling waste materials for the schools in need... Addressing the studies they carried out in the frame of social responsibility projects on the 41st year of Yapı – Turkeybuild Istanbul, Kemal Ülgen stated, “The booth constructions lead to many waste materials. We thought about how to repurpose them in the most meaningful way. At this point, our paths have crossed with the Architecture For All Association (HİM). We saw that they realized very valuable projects on abandoned schools in Anatolia. Conducted by Architecture For All and Assemble, the exhibition’s Yapı Unplugged workshop gave place to various productions built from waste materials, accompanied by 50 college students. We sent these seating and open desk units to the Primary School of Uşak Güllü Village. There were also residual waste materials after the exhibition. We will repurpose these materials in the Primary School of Güllü Village in July. Our aim is to carry this project to other schools every year, in order to address the schools in need and to help putting village schools to re-use, along with a contribution to education.” Top countries that attended this year’s exhibition are: Poland, Germany, Italy, Russia, China, Taiwan and Czech Republic. natura | 21


haberler | news

haberler | news

VENEDİK BİENALİ BAŞLADI VENICE BIENNALE BEGINS

Teması “Serbest Mekân” olarak belirlenen Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, 26 Mayıs tarihinde bienalin iki ana sergi alanı olan Giardini ve Arsenale’de ve Venedik’in farklı noktalarında ziyaretçilerine kapılarını açtı. Belirlenen sergi alanlarında ve şehrin farklı konumlarında 26 Mayıs’tan 25 Kasım’a kadar devam edecek olan Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin küratörleri Yvonne Farrell ve Shelley McNamara olarak belirlendi. Bienalin bu seneki teması ise, dünya mimarlık gündeminin merkezinde içten bir cömertliği ve insancıl bir anlayışı tanımlayan “Serbest Mekân”. Bu temadan yola çıkan bienal, yüzeyin değişimlerini, zenginliğini ve maddeselliğini; aynı zamanda mimarlığın merkezindeki gücü ve güzelliği ortaya çıkaran hareketin düzenini ve dizilimini barındıran, bu bağlamda mimarlığın temel özelliklerini niteleyen kamusal örneklere, tasarılara ve yapılı veya yapılı olmayan elemanlara odaklanacak. Sergi kapsamında 71 mimar ve firma, 63 Milli Katılım Organizasyonu ve 12 Paralel Etkinlik bulunuyor. Bu 71 katılımcı etkinlikte iki Özel Bölüm üzerinden yer alacak. Bunlardan ilki, mimarlık tarihinin parçası olan yapıların birer yansıması olan işleri tanıtmayı amaçlayan ve 16 katılımcının yer aldığı “Yakın Temas: Olağanüstü projelerle bir araya gelmek”. Bölümlerden ikincisiyse öğrenme deneyimleri üzerinden geliştirilen projelerin yer alacağı ve 13 katılımcının bulunduğu “Öğretme Eylemi”. Bienalin Victoria ve Albert Müzesi ile yaptığı işbirliği, Arsenale’de konumlandırılan Uygulamalı Sanatlar Pavyonu Özel Projesi ve Venedik’in Mestre bölgesindeki Forte Marghera kasabasında kurulacak olan bir başka Özel Proje ile devam ediyor. natura | 22

The 16th International Architecture Exhibition “FREESPACE” opens to the public on 26 May at the Giardini and the Arsenale venues, and elsewhere in Venice. Yvonne Farrell and Shelley McNamara are the curators of the 16th International Architecture Exhibition, that will take place from May 26th to November 25th 2018 in the Giardini and Arsenale venues, and in other locations in Venice. The Biennale Architettura 2018 is titled “FREESPACE”, a word which describes a generosity of spirit and a sense of humanity at the core of architecture’s agenda. With the theme of FREESPACE, the Biennale Architettura 2018 will present for public scrutiny examples, proposals, elements - built or unbuilt - of work that exemplifies essential qualities of architecture which include the modulation, richness and materiality of surface; the orchestration and sequencing of movement, revealing the embodied power and beauty of architecture. The exhibition includes 71 architects and firms, 63 National Participations and 12 Collateral Events. The 71 participants will be joined by two Special Sections: the first is titled “Close Encounter, meetings with remarkable projects” (16 participants) and will present works that originate in a reflection on buildings that are part of the history of architecture; the second is titled “The Practice of Teaching” (13 participants) and will collect projects developed as part of teaching experiences. The collaboration with the Victoria and Albert Museum continues with the Special Project Applied Arts Pavilion in the Arsena-

Bu yılki Venedik Mimarlık Bienali’ne, etkinliğin tamamına yayılacak bir konuşmacı programı eşlik edecek. Mimarlık Üzerine Buluşmalar (the Meetings on Architecture) programı serginin öncü isimlerini dinlemek için kaçırılmaz bir fırsat sunacak. Etkinliğin kapsamlı bölümleriyle ilgili konuşan küratörler, bu bölümler aracılığıyla “Mikro ve makro ölçekte üretmeyi ve yaratıcılığı; mimarların üstün zekasıyla kurtarılan tarihi yapıları; yeniden ele alınarak hayata geçirilen unutulmuşlar binaları; yerleşimin dönüştürücü tipolojilerini; kamusal ve kentsel binalara dönüştürülen altyapısal ihtiyaçları,” keşfe çıktıklarını aktardı ve sözlerine şöyle devam etti: “Mimarlık geleneğindeki süreklilikle uğraşmanın temel unsurlarından biri de öğretme eylemine işaret ediyor. Etkinliğe davet edilen isimlerin büyük bir bölümü aktif bir biçimde öğretme pratiğiyle ilgileniyor. Bu bağlamda yapma ve tasarlama dünyası, sergi kapsamında odaklanılan hayali dünyayla iç içe geçiyor.” Katılımcılar tarafından gösterilen büyük tutku ve özveri için minnettar olduklarını dile getiren küratörler, “Serbest Mekân” temasıyla ilgili ise şunları şöyledi: “Katılımcıların ve katılımcı bölgelerin çeviri süreci adına gösterdikleri emek bizleri çok memnun etti. Serginin manifestosunu yazarken ilk olarak “mekân” kelimesini dahil etmeyi istedik. Ancak aynı zamanda mesleğin temsilcileri olan bizlerin insanlığa katkı yapabileceğini gösteren bu ek bileşeni bir şekilde yeniden ele almamızı sağlayacak yeni gündelik kelimeler de kullanmak istedik. Biz mimarlığı ihtiyacı en geniş kapsamıyla anlamlı mekânlara dönüştürme eylemi olarak görüyoruz. “Serbest Mekân (FREESPACE)” kelimesini dünyadaki diğer harika dillere çevirerek, mimari üretimin her projeyle birlikte daha fazla katkı sağlama potansiyeline sahip olduğunu gösteren bu ‘hediye’yi açabileceğimizi umuyoruz. Çeviri zihinsel ve aynı zamanda somut bölgeleri saptayarak onları yeniden isimlendirmemize olanak sağlıyor. Bu bağlamda Serbest Mekân sözcüğünün mimarlığın amaçlarının, tutkularının ve cömertliğinin içerisinde yer edinmemize imkan sağlayacağını ümit ediyoruz.”

le; a further Special Project will be set up at Forte Marghera in Venice Mestre. The Biennale Architettura 2018 will be accompanied throughout its duration by a programme of conversations: the Meetings on Architecture are an opportunity to listen to the voices of the protagonists of the exhibition. With regard to these sections, the Curators explained they have discovered «invention and creativity at the micro and macro scales historic buildings liberated by the intelligence of the architects; forgotten buildings re-visited and brought to life; transformative typologies of habitation; infrastructural needs translated into public and civic facilities.» Furthermore, «a key component in attending to the continuity of tradition in architecture is the practice of teaching. Many of the invited practitioners are actively engaged in teaching. The world of making and building merges with the imaginative world that is highlighted within the Exhibition.» «We are hugely appreciative of the enormous dedication and passion invested by the participants» the curators stated. And finally, in relation to the meaning of the word “FREESPACE”, the curators said they are «delighted with the global engagement of participants and participating counties in the process of its translation. When we were writing the Manifesto, we wanted primarily to include the word space. We also wanted a new use of everyday words, which could somehow cause us all to re-frame the additional component that we as a profession can contribute to humanity. We see architecture as the translation of need in its widest sense into meaningful space. In the effort to translate FREESPACE into the many wonderful languages of the world, we hope that it prises open the ‘gift’ which architectural invention has the potential to contribute with each project. Translation allows us all to map and rename intellectual as well as actual territory. It is our hope that the word FREESPACE allows us to burrow into the aspirations, ambitions and generosity of architecture.»

natura | 23


haberler | news

haberler | news

VENEDİK’TE TÜRKİYE PAVYONU “VARDİYA” THE PAVILION OF TURKEY IN VENICE: “THE SHIFT”

Dünyanın önde gelen mimarlık etkinliklerinden Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi bu sene 26 Mayıs tarihinde kapılarını açtı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü Türkiye Pavyonu’nda bienali bir öğrenme ve birlikte üretme platformuna dönüştürecek Vardiya projesi yer alıyor. Küratörlüğünü mimar Kerem Piker’in, yardımcı küratörlüğünü Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün’ün üstlendiği Vardiya projesi kapsamında bienal süresince haftalık vardiyalar hâlinde Venedik’e gidecek mimarlık öğrencileri bienalin bu yılki teması Freespace/Serbestmekân kavramı çerçevesinde geniş katılımlı bir projeye dahil olacak. Vardiya projesi için yapılan açık çağrıya 29 ülkeden başvuran 452 mimarlık öğrencisi arasından seçilen 122 öğrenci, Türkiye Pavyonu’nda düzenlenecek kamuya açık bir dizi etkinlik ve atölye çalışmasına katılacak ve pavyonun aktif bir parçası olacak. Vardiya projesi bu kurgusu ile bienali mimarlık öğrencileri için ulaşılabilir kılarken, Türkiye Pavyonu’nu da salt bir sergi alanı olmanın ötesinde bir buluşma, karşılaşma ve üretim mekânı olarak konumluyor. Türkiye Pavyonu, dünyadaki güncel mimarlık konularını merkezine alan, korku filmlerinden kent-çocuk ilişkisine, yapay zekâdan zanaata farklı temalar etrafında düzenlenecek 13 atölye çalışması ile canlı yayınlanacak 50 dijital yuvarlak masa oturumu ve 6 konuk konuşmacı sohbetiyle bienalin açık kalacağı 25 hafta boyunca, yaşayan bir öğrenim ve üretim platformuna dönüşecek. Türkiye Pavyonu, Vardiya projesi kapsamında bienal süresince, Emre Arolat, Eva Franch Gilabert, Juhani Pallasmaa, Jan Boelen ve Refik Anadol gibi mimarlık ve tasarım dünyasının önde gelen isimlerini konuk konuşmacı olarak ağırlıyor. Atölye katılımcılarıyla tüm bienal ziyaretçilerine açık olan konuşmaların ilkinin konuğu mimar Emre Arolat oldu. Emre Arolat bienalin ilk hafta sonunda, Türkiye Pavyonu’nda 27 Mayıs Pazar günü saat 14.00’te bir sohbet gerçekleştirdi. Konuşma, Vardiya’nın YouTube kanalından da canlı olarak yayımlandı. natura | 24

The Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition, one of the world’s most significant architecture organizations, opened its doors on May 26, 2018. Coordinated by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), the Pavilion of Turkey features The Shift project, which will turn the biennale into a platform of learning and collaborative productions. Curated by the architect Kerem Piker along with the assistant curators Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev and Erdem Tüzün, the Shift project invites architecture students to visit Venice in weekly shifts during the biennale, who will be engaged in a well-attended project within the biennale’s 2018 theme – Freespace. The open call for The Shift project yielded 122 students, who have been selected among 452 architecture students from 29 countries, to become an active part of the pavilion by attending a series of public events and workshops. While the Shift project renders the biennale accessible for architecture students owing to this organization, it also positions the Pavilion of Turkey as a venue for meeting, encountering and producing, beyond a mere exhibition space. The Pavilion of Turkey will turn into a living platform of learning and producing during the 25-week program of the biennale, together with 50 digital roundtable discussions and 6 talks from keynote speakers to be both broadcasted live, and 13 workshops to be organized around different themes ranging from horror movies to city-child relations, from artificial intelligence to craftsmanship, which all ground on the contemporary issues of architecture in the world. Throughout the biennale and in the scope of The Shift project, the Pavilion of Turkey hosts prominent figures of the architecture and design world as keynote speakers, such as Emre Arolat, Eva Franch Gilabert, Juhani Pallasmaa, Jan Boelen and Refik Anadol. Open for workshop participants and all the visitors of the biennale, the talks program hosted the architect Emre Arolat as the first speaker. Emre Arolat gave a talk in the frame of the Pavilion of Turkey in the first weekend of the biennale on Sunday May 27, 14:00 PM. The talk was broadcasted live on the YouTube channel of The Shift.

Bienal süresince konuk konuşmacıların yanı sıra, farklı alanlardan isimlerin katılımıyla 50 çevrimiçi yuvarlak masa oturumu da gerçekleştirilecek. Aralarında Bernard Khoury, Andrew Kovacs, Han Tümertekin ve Cynthia Davidson gibi mimarlık ve tasarım dünyasının önde gelen isimlerinin bulunduğu konuşmacılar, oturumlarda atölye katılımcılarıyla beraber “Bienal ne için var?”, “Bienal kimin için var?” ve “Bienal ne işe yarar?” sorularını irdeleyecek. Vardiya süresince gerçekleştirilecek tüm atölye ve üretimler vardiya xpress. com adresinden takip edilebilecek. 27 Mayıs’ta başlayacak ilk atölyeyle beraber Vardiya’nın güncel programı, katılımcılarının üretimleri, çeşitli yazılar, konuk konuşmacıların konuşmaları, dijital yuvarlak masa oturumları gibi projeye dair pek çok bilgi ve habere vardiyaxpress.com adresi üzerinden erişilebilecek. Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi boyunca Türkiye Pavyonu’nda gerçekleştirilen tüm konuşmalar ve çevrimiçi yuvarlak masa oturumları ise bienal boyunca Vardiya’nın YouTube kanalından (Vardiya Online) takip edilebilecek. Mimarlık okulu öğrencilerinin, Vardiya projesine başvururken hazırladıkları, “Bienal ne için var?”, “Bienal kimin için var?” ve “Bienal ne işe yarar?” sorularından en az birine cevap verdikleri bir dakikayı geçmeyen videolara da projenin Youtube kanalından erişmek mümkün.

Apart from keynote speakers, 50 online roundtable discussions have been organized during the biennale with the participation of people from different disciplines. Having important figures of the architecture and design world such as Bernard Khoury, Andrew Kovacs, Han Tümertekin and Cynthia Davidson, speakers dwelled on the questions of “Why a biennale exists?”, “For whom a biennale exists?” and “What a biennale does?” during the sessions accompanied by the participants of the workshop. All of the workshops and productions to be organized during The Shift, can be followed on vardiyaxpress. com. Starting with the first workshop held on May 27, the website has been providing access to various informations and news about the project such as the updated program of The Shift, the productions of the participants, various articles, talks by keynote speakers and digital roundtable discussions. All the talks and online roundtable discussions that are organized within the Pavilion of Turkey during the Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition, can be followed on the YouTube channel (Vardiya Online) of The Shift. This dedicated YouTube channel also features videos under 1 min, which are prepared by the architecture students before applying for The Shift project, where they tackled at least one of the questions of “Why a biennale exists?”, “For whom the biennale exists?” and “What a biennale does?”. natura | 25


haberler | news

haberler | news

2018 RIBA LONDRA ÖDÜLLERİ’NİN KAZANANLARI AÇIKLANDI 2018 RIBA LONDON AWARDS ANNOUNCED Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

St Augustines Kilisesi / St Augustines Church, Roz Barr Architects. Fotoğraf / photograph: © John Maclean

Caroline Place, Amin Taha + Groupwork. Fotoğraf / photograph: © Tim Saor

Londra mer kezli 61 proje, kıs a lis teye a l ına n 93 ya p ı a ras ında n s e ç ilerek ş ehr in en pres t ijli t a s a r ım ö dülü o la n 2018 R IBA (B ir le ş ik Kra ll ık M ima r l ık Ens t itüsü) Londra M ima r ide M ükemmeliyet Ö dülü’nün ka za na nı o ldu. K a za na n projeler a ra s ında 14 konut , 8 okul ve b ir de ş ehir ç if t liğ i yer a l ı yor. Tüm bu t a s a r ımla r, Ha zira n ay ında duyur ulac a k o la n R IBA Ulus a l Ö düller i iç in yeniden değer lendir ilmeye a l ınac a k. B u et kinliğ in ka za na nla r ı is e İng iltere’de mima r l ık a la nında ver ilen en önemli ö dül o la n R IBA St ir ling Ö dülü’nün kıs a lis tesini o lu ş turac a k. Jür i aynı za ma nda ka za na n projelerden o lu ş a n b ir “Özel Ö dül” lis tesi de o lu ş turdu. B u lis te de yer a la n projeler, mima r l ık of isler i ve a ldıkla r ı ö düller is e s ıra s ı yla ş öyle: T he S ek forde, Chr is D ys on A rchite c t s, R IBA Londra Sürdür üle b ilir lik Ö dülü; Tur ner ’s H ous e, B ut ler H ega r t y A rchite c t s, R IBA Londra Kor uma Ö dülü; Re d H ous e, 31/4 4 A rchite c t s, R IBA Londra Küçük Ö lçekli Proje Ö dülü; B elvue S cho o l (B elvue S cho o l Wo o dla nd Cla ssro oms), Studio Weave, R IBA Londra Yı l ın En İyi İş vereni Ö dülü; Ha r r y Pat ic a s,

natura | 26

Bloomberg Londra / Bloomberg London, Foster + Partners. Fotoğraf / photograph: © Nigel Young

Kings Crescent Arazisi Faz 1 ve 2 / Kings Crescent Estate Phases 1 and 2, Karakusevic Carson Architects & Henley Halebrown. Fotoğraf / photograph: © Nick Kane

From a shor t lis t of 93 building s, 61 London proje c t s have b e en awa rde d t he 2018 R IBA (Roya l Ins t itute of B r it ish A rchite c t s) London Awa rds for a rchite c tura l excellence, t he c it y ’s mos t pres t ig ious design honor. T he winner s include 14 housing s chemes, 8 s cho o ls, a nd a c it y f a r m. A ll of t hes e designs will b e f ur t her considere d for t he R IBA Nat iona l Awa rds, to b e a nnounce d in June. T he winner s of t he nat iona l awa rd will t hen create a shor t lis t for t he R IBA St ir ling Pr ize – t he highes t awa rd for a rchite c ture in t he U K . From t he lis t of winner s, t he jur y a ls o s ele c te d a lis t of sp e c ia l awa rds, pres ent ing T he S ek forde by Chr is D ys on A rchite c t s wit h t he R IBA London Sus t a ina b ilit y Awa rd; Tur ner ’s H ous e by B ut ler H ega r t y A rchite c t s wit h t he R IBA London Cons er vat ion Awa rd; Re d H ous e by 31/4 4 A rchite c t s wit h t he R IBA London Sma ll Proje c t Awa rd; B elvue S cho o l by N A M E , for B elvue S cho o l Wo o dla nd Cla ssro oms by Studio Weave wit h t he R IBA London Client of t he Yea r Awa rd; Ha r r y Pat ic a s by A r b orea l A rchite c t s wit h t he R IBA

Abell and Cleland, DSDHA . Fotoğraf / photograph: © Luca Miserocchi

Hackney Belediye Binası / Hackney Town Hall, Hawkins/Brown. Fotoğraf / photograph: © Siobhan Doran natura | 27


haberler | news

Bethnal Green Anıtı / Bethnal Green Memorial, Arboreal Architecture. Fotoğraf / photograph: © Marcela Spadaro

London Proje c t A rcA r b orea l A rchite c t s, hite c t of t he Yea r R IBA Londra Yı l ın Awa rd; a nd Roya l Proje M ima r ı Ö düAc ademy of M ulü. R IBA Londra Yı sic , Susie S a insbur y l ın Ya p ıs ı ö dülü is e T heat re a nd A nge Roya l Ac ademy of la B urgess Re c it a l M usic - Susie S a insHa ll by Ia n R itchie bur y T heat re - A nA rchite c t s, a s well gela B urgess Re c it a l a s V ic tor ia & A lb er t Ha ll projesiyle Ia n M us eum E xhib it ion R itchie A rchite c t s’e ve V ic tor ia & A lb er t Road Q ua r ter by M us eum E xhib it ion A L _ A wit h t he R IBA London B uilding of Road Q ua r ter pro t he Yea r Awa rd. jesiyle A L _ A of isine T he R IBA Reg io t a kdim e dildi. na l Awa rds a re t he Enstitünün ülkenin farklı bölgelerindeki ins t itute’s a nnua l celebrat ion of t he en iyi mimarlık örb es t a rchite c ture in neklerini onurlan- St James Market, Make Architects. Fotoğraf / photograph: © Rory Gardiner t he count r y ’s dif fe dırmak için her yıl rent reg ions . T he winning designs a re a lways diver s e a nd düzenlediği RIBA Bölgesel Ödülü’nü ka zanan projeler, büwide ra ng ing, spa nning ma ny dif ferent t yp o log ies a nd yük ticari komplekslerden, kültür yapılarından ve çok ailelik konutlardan; kompakt tek ailelik konutlara ve daha küçük s c a les, f rom la rge commerc ia l comp lexes, c ivic building s a nd mult i f a mily housing, to compac t sing le f a mily hous es tesislere kadar birçok farklı tipolojiyi ve ölçeği kapsayan, çok a nd sma ller ins t a llat ions . çeşitli ve geniş yelpa zeli ta sarımların ara sından seçiliyor. natura | 28


haberler | news

SANCAKLAR CAMİSİ 2018 RIBA ULUSLARARASI MÜKEMMELİK ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ OLDU SANCAKLAR MOSQUE HAS WON THE 2018 RIBA AWARD FOR INTERNATIONAL EXCELLENCE

Fotoğraf / Photograph: Cemal Emden

natura | 30

haberler | news

Emre Arolat Mimarlık imzası taşıyan Sancaklar Mosque by EAA Sancaklar Camii, Birleşik Krallık Mi- Emre Arolat Architecture marlar Enstitüsü tarafından düzenlenen has been awarded the 2018 2018 RIBA Uluslararası Mükemmelik Royal Institute of British ArcÖdülü’nün sahibi oldu. Uluslararası üne hitects RIBA Award for Insahip bu ödül; vizyoner, yenilikçi düşünternational Excellence. This me odaklı, uygulamada mükemmelliği globally recognized award is gözeten ve kullanıcılarına ve fiziksel granted to the most transbağlama özgün bir katkı sağlayan en üst formative building which düzeyde dönüştürücü özelliğe sahip yademonstrates visionary, inpıya veriliyor. novative thinking, excellenSancaklar Camii, on altı ülkeden katılan ce of execution, and makes yirmi yapının arasından sıyrılarak bu yıla distinct contribution to its ki prestijli ödülün sahibi oldu. Kazanan users and physical context. projelerin tümü tasarımda mükemmelliğin ve mimari tutkunun bir örneğini The Sancaklar Mosque is oluşturuyor ve anlamlı bir sosyal etki one of twenty buildings sunuyor. from 16 countries, awarded Jürinin projeyle ilgili açıklamaları şöyle: the prestigious prize this “Sancaklar Camii işverenin ailesi ile bölyear. The winning projects Fotoğraf / Photograph: Thomas Mayer ge halkı için İstanbul’un eteklerinde özel all exemplify design excelsermayeyle hayata geçirilen bir cami. lence, architectural ambitiMimarın ve işverenin alışılagelmiş olana cesur bir tavırla meydan okuyaon and deliver meaningful social impact. rak radikal bir biçimde yeniden yapılandırdığı bu cami, özellikle ülkenin The jury stated: “The Sancaklar Mosque is a privately funded mosque içinde bulunduğu giderek artan muhafazakar iklim içerisinde oldukça etbuilt on the outskirts of Istanbul for the clients’ extended family and kileyici bir projeye işaret ediyor. İşverenin, oldukça aykırı ve modern bir local community. It is a radical reimagining of a mosque with architasarıma sahip olan bu proje için ailesini ikna etme gibi zorlu bir görevi tect and client bravely challenging convention, which in the current, bulunuyordu. Ancak projeye şüpheyle yaklaşanlar fikirlerini değiştirdiler increasingly conservative climate, is particularly impressive. The client ve şu an tasarımla gurur duyuyorlar. Ayrıca caminin popülerliği öyle bir had the difficult task of persuading his extended family to commit to

Fotoğraf / Photograph: Cemal Emden

natura | 31


haberler | news noktaya ulaştı ki insanlar ibadetlerini orada gerçekleştirebilmek için uzun yollar kat ediyorlar. Minarenin çağdaş bir yorumu, uzaktan binanın varlığının anlaşılabileceği tek unsur olarak göze çarparken ibadet alanı ise tepenin yamacına inşa edilmiş. Bu adım, mimarın kültürel kısıtlamalardan ve forma dayalı tartışmalardan kaçınmak için uyguladığı bir yönteme işaret ediyor. Caminin girişine, suyun ve kıbleye bakması için konumlandırılan kavisli bir kuru duvarın etrafından geçerek, işlenmemiş taş basamaklardan ve yabani çiçeklerden oluşan, engebeli ve eğimli bir peyzaj vasıtasıyla ulaşılıyor. Dış bölümde bir çay ocağı, ortak kullanım alanı ve mekâna girmeye hazırlananlara huzur veren sığ su havuzunun üzerinde konumlanan bir kütüphane, avlunun girişinde oluşturulan ibadet alanını tanımlıyor. Mimarın erkekler ve kadınlar için tek bir giriş yaratma girişimleri başarısız oldu. Ancak iç mekân düzenlemesi, fiziksel ve görsel olarak ayrı ve daha yüksek bir noktada olsalar da, kadınları Kıble duvarına bakan erkeklerin yanına yerleştirerek gelenekleri sorguluyor. Camide kubbe bulunmuyor ancak tavandaki yükselen çizgiler bir kubbeye gönderme yapıyor. İbadet alanı ise çarpıcı ancak huşu uyandıran bir karaktere sahip. İçeri giren ışığın yönünde dökülmüş kalıp izli betonun oluşturduğu kavisli duvar, doğal ışığın süzülmesine olanak sağlayan Kıble duvarını oluşturuyor. Eğimli taş duvarlar ve peyzajla oluşturduğu zıtlık ise mekânın özel ambiyansına işaret ediyor. Mihrap bu duvarın içinde sade bir biçimde konumlandırılırken, minbarın yarım daire şeklindeki taş basamakları mihraba doğru uzanıyor. Doğal malzemelerin ölçülü bir renk paletiyle kullanılması ve çarpıcı detaylandırma uygulamalarıyla birlikte projeye gösterilen titizlik hemen göze çarpıyor. İnsanların İstanbul’un merkez bölgelerinden camiye gelmesi ve birçoğunun caminin ne kadar özel olduğuyla gurur duyuyor olması projenin gösterdiği başarının bir kanıtı niteliğinde. Özellikle çoğu yeni caminin Osmanlı tarzında inşa edildiği bir iklimde böyle başarılı bir proje gerçekleştirmek oldukça etkileyici. Tam anlamıyla çığır açan bir proje...”

Fotoğraf / Photograph: Gonca Paşolar natura | 32

haberler | news a highly unorthodox, contemporary design. Sceptics have changed their view and are now proud of the scheme and its popularity is such that people now travelling to pray there. A contemporary interpretation of the minaret is the only signal of the presence of the building from afar, the prayer space is built into the slope of the hill. This was the architect’s way of side stepping cultural constraints and discussions of form. The journey to the entrance is down through a rugged landscape of rough stone steps and wild flowers, past running water and around a curved drystone wall to face towards mecca. A courtyard is created at the entrance to the prayer hall, defined on the outer side by a teahouse, communal space and library which sits in a shallow pool of water, giving the space a reflective calm in preparation to enter the prayer hall. Attempts by the architect to have a single entrance for men and women were unsuccessful however the layout of the interior questions convention by placing women next to men facing the Qiblah, albeit raised and physically and visually separate. There is also no dome, but the rising contours in ceiling make subtle reference to one. The prayer hall itself is a dramatic yet contemplative space, natural light floods down the Qiblah which is a curved wall of boardmarked concrete laid in the direction of falling light. Its contrast with the rugged stone walls and landscape signals its special nature. The Mihrab is a simple niche within this wall flanked by a minbar with semi-circular stone steps leading up to it. The care taken with a restrained palette of natural materials and straight forward detailing is welcome. It is testament to the success of the project that people travel from Istanbul to the mosque and many are now proud of how special it is. This is particularly impressive in a climate where most new mosques are built in the Ottoman style. A groundbreaking scheme.”

Fotoğraf / Photograph: Thomas Mayer

Fotoğraf / Photograph: Cemal Emden

KÜNYE Bitiş Tarihi: Ocak 2014 Proje Yeri: Büyükçekmece, İstanbul Proje Maliyeti: Gizli İç Mekân: 1.290 m2 Yüklenici: Sancaklar Vakfı Yapı Mühendisi: Balkar Mühendislik Mekanik ve Elektrik Projesi: Setta Mühendislik / HB Elektrik Peyzaj İşleri: Medosa Aydınlatma Tasarımı: SLD / Piero Castiglioni Akustik Mühendisi: Sey Danışmanlık Kaligrafi İşleri: Mehmet Özçay

Credıts Date of completion January 2014 Location Büyükçekmece / Istanbul, Turkey Cost Confidential Internal area 1,290 m² Contractor Sancaklar Foundation Structural Engineers Balkar Engineeirng M&E Engineers Setta Engineering / HB Electrical Landscape Architects Medosa Lighting Design SLD / Piero Castiglioni Acoustic Engineers Sey Consulting Calligraphy Mehmet Özçay

Fotoğraf / Photograph: Cemal Emden natura | 33


haberler | news

IVY STUDIO’DAN CRISP CRISP BY IVY STUDIO Kaynak - Source: www.ivystudio.ca

haberler | news

Ivy Studio, Montreal’in Pointe-Saint-Charles isimli yerleşiminde yeni açılan bir berber salonu için koyu yeşil renkli mermer bir tezgâh tasarladı. CRISP’in alışılagelmiş salonlara göre fark yaratması için bütünün işlevselliğini ihmal etmeden çalışma ünitelerini vurgulayacak şık bir alan tasarlamak amaçlandı. Mekânın simetrisi, karşılama alanın düzenlenmesine izin veriyor ve bu yekpare mermer blok çalışma ünitelerini bölen bir sütun gibi çalışıyor. Merkezdeki duvar, salon logosunun vurgulanmasını ve arkadaki yıkama alanlarının mahremiyetinin korunmasını sağlıyor. Zeminin ser t beton oluşu, mekânın tümünün minimalist estetiğini güçlendiriyor. Beyaz meşe mobilyalar ve bitkiler sayesinde mermer, alçı ve beton malzemenin yarattığı karşıtlık dengeleniyor…

Ivy Studio has designed a dark green marble counter for a recently opened barbershop in Montreal’s Pointe-Saint-Charles neighborhood. In order for CRISP to create a difference among conventional hair salons, Ivy Studio aimed to design an elegant space that would emphasize the working units without compromising on the functionality of the whole. The symmetrical configuration of the space allows to organize the reception area and this monolithic marble block serves as a pillar that seperates the working units. The central wall emphasizes the logo of the salon and provides privacy to the washing stations at the back. The rough concrete flooring strengthens the overall minimalist aesthetic of the space. White oak furnitures and plants balance the contrast created by marble, plaster and concrete materials...

natura | 34

YEKPARE KİREÇTAŞINDAN BASİT FORMLAR: PRIMITIF SIMPLE FORMS FROM MONOLITHIC LIMESTONE: PRIMITIF Kaynak - Source: www.dezeen.com Fotoğraflar - Photographs: www.francescobalzano.com Ağırlığına rağmen taş malzeme, ev eşyaları için de popülerliğini koruyor. Miami’de yer alan Studio Twenty Seven galerisinde Fransız tasarımcılar Francesco Balzano ve Valeriane Lazard’ın hazırladığı tasarım ürünleri dizisi sergileniyor. Sınırlı sayıda üretilen Primitif koleksiyonu hepsi aynı malzemeden yapılmış sekiz parçadan (tabure, masa, bank, yan sehpa, orta sehpa, kaplar, duvar lambası ve kâğıt ağırlığı) oluşuyor. Her biri bej renkli İtalyan Pietra di Medici kireçtaşından hazırlanan parçaların hepsi benzer dokulara ve tonlara sahip. Farklı ebattaki parçalar yekpare ve basit olacak şekilde tasarlanmış. Uzun ve mat taş bank, düz kireçtaşı oturma yüzeyini destekleyen iki kemerli tabandan yapılmış. Uzun ve oval duvar lambasının merkezindeki delikli bir bölüm ışığı dolduruyor ve dağıtıyor…

Despite its heaviness, stone material is a popular choice for household goods. Miami’s Studio Twenty Seven Gallery showcases a series of design products, created by french designers Francesco Balzano and Valeriane Lazard. The limited-edition Primitif collection includes eight pieces all made of the same material (stool, table, bench, side table, coffee table, jars, wall light and paperweight). Each piece is carved from beige-colored Pietra di Medici limestone quarried in Italy, therefore they all have similar textures and tone. Pieces in different sizes are designed in monolithic and simple forms. The long and pale stone bench is made from two arched bases that support a flat seat of limestone. The hollowed section at the centre of the long and oval wall lamp fills with light and disperses the rays...

natura | 35


haberler | news

haberler | news

BEN STORMS’TAN ŞAŞIRTAN BİR KARŞITLIK: INHALE A SURPRISING CONTRAST BY BEN STORMS: INHALE Kaynak - Source: www.benstorms.be

MATHIEU LEHANNEUR’DAN OCEAN MEMORIES OCEAN MEMORIES BY MATHIEU LEHANNEUR Kaynak - Source: www.carpentersworkshopgallery.com

Ben Storms’un tasarladığı InHale, maddenin saflığını temel alıyor. Tasarımcı bu sehpa için ilhamını başka bir tasarımından arda kalan bir mermer parçasından almış… Malzemenin kullanımı açısından InHale ilk bakışta, Storms’un eski tasarımlarından InVein’i çağrıştırıyor. Ayrıca bu sehpa, tasarımcıya ait teknik uygulama becerisini de kanıtlıyor. 200 kilogramdan daha ağır olan bu anıtsal blok, şişirilmiş bir metal yastığa sıkıca nüfuz ediyor. Metal bir yastık ve ağır kaya kütlesinin yarattığı karşıtlık şaşırtıcı bir etki yaratıyor. Saint-Anne mermeri, pirinç ve hava prototipin yapımı için kullanılmış…

natura | 36

Designed by Ben Storms, InHale grounds on pure matter. For this coffee table, the designer took inspiration after a remnant piece of marble, a leftover of another creation... In terms of the use of material, InHale at first glance evokes InVein, one of the old designs of Storms. Additionally, this coffee table also proves the designer’s know-how in technical implementation. Weighing over 200 kg, this monumental block firmly penetrates into an inflated metal cushion. The contrast between the metal cushion and the mass of the heavy rock, creates a surprising effect. Saint-Anne marble is used for the making of the brass and air prototype...

Paris’te faaliyet gösteren Carpenters Workshop Gallery, 29 Mart 22 Haziran tarihleri arasında tasarımcı Mathieu Lehanneur’un sergisi Ocean Memories’e ev sahipliği yapıyor. Liquid Marble serisinin ardından tasarımcı bu sergisiyle, kendi hareketlerinde donmuş bir okyanusun gerçeküstü ve maddî bir görüntüsünü aynı anda ortaya koyuyor. Üç boyutlu bir fotoğrafı andıran Ocean Memories, dalgaların ve akıntıların karmaşık hareketlerini yakalamaya çalışıyor. Dijital ortamda tasarlanmış bu parçalar, beyaz ve gri mermer ile cilalı bronz bloklardan yapılmış. Bu haliyle parçalar suyun rahatlamasını engellemeyi imkânsız kılıyor. Bu yeni koleksiyon sayesinde Lehanneur geometrik ve organik arasında kalıcı bir denge kurmayı başarmış. İşlerinin her biri, maddenin iki durumu arasındaki bu akışkan ve ilerici geçişi ortaya koyuyor. Ocean Memories koleksiyonundaki masalar, banklar ve tabureler bir tür enerji, hareket ve güç yoğunluğunu içeriyor. Bu heykelsi mobilyalardaki okyanus hissi taş ve bronzda sonsuza dek sabitlenerek potansiyel bir hayat yaratıyor...

Based in Paris, Carpenters Workshop Gallery hosts Ocean Memories, an exhibition by designer Mathieu Lehanneur, between March 29 – June 22. Following his Liquid Marble series, the designer with this exhibition presents the surrealistic and materialized vision of an ocean frozen in its movement. Resembling a three-dimensional picture, Ocean Memories tries to capture the complex movements of waves and currents. Designed digitally, these pieces are made from white and gray marble or polished bronze. In these forms, pieces make it impossible to mistake the relief of the water. Through this new collection, Lehanneur managed to create a permanent balance between the geometric and the organic. Each one of his works reveal this fluid and progressive transition between the two states of matter. Tables, benches and stools in the Ocean Memories collection contain some kind of a density of energy, movement and strength. The oceanic feeling in these sculptural furnitures is fixed forever in stone and bronze, creating a potential life...

natura | 37


haberler | news

haberler | news

INNRIINNRI YENİ BİR NESNE TİPOLOJİSİ YARATMAK İÇİN ÇALIŞIYOR

MARAZZI’DEN ÇEVREYE DUYARLI VE İNOVATİF BİR KAPLAMA: MYSTONE

INNRIINNRI IS WORKING ON CREATING A NEW TYPOLOGY OF OBJECT

AN ENVIRONMENT-FRIENDLY AND INNOVATIVE LINING BY MARAZZI: MYSTONE

Kaynak - Source: www.innriinnri.com

Kaynak - Source: www.marazzigroup.com

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

innriinnri, İzlanda’nın doğal kaynaklarına odaklanarak adanın sunduğu malzemeleri araştırıp farklı bakış açılarıyla yorumluyor. Çevreye karşı bilinç uyandırmayı ve tasarım/sanata farklı bir biçimde yaklaşmayı amaçlıyor. Son ürünün ortaya çıkmasının yanında, malzeme araştırması ve bütünü yaratma süreci ile ilgileniyor. Bu masa bir yandan bilimsel yöntem kullanıp malzeme açısından değerlendirme yaparken diğer yandan da görsel ve uygulanabilir bir tasarım halini alıyor. innriinnri çakmaktaşı ve volkanik kayalarla ilgili ilk çalışmalarını DesignMarch 2018’de “The Ode To The Rock” isimli sergide sundu. Bazalt taşı, lavın soğumasıyla oluşan magmatik bir malzeme ve adanın tüm toprağını kaplıyor. Bu malzeme için yapılan jeolojik araştırmalar sayesinde bünyesinde bulunan doğal yapılar, renkler ve biçimlerden esinlenilen sayısız eskiz ve çizimle, estetiğin doğadan elde edilmesi için verinin sergilenmesi amaçlandı. Böylece, stüdyo doğal görüngüyü yerinde inceleyerek doğal sürece dair deneyler yapmış oldu. Sergilenen parça Blue Lagoon’un suyunda 1 hafta boyunca bekletildi ve beyaz çakmaktaşı bazalt kayaya bağlandı. Taşın alt kısmın giderek solarak beyazlaştı. Bu çalışmanın ana fikri bu doğal süreç ile oynarken kontrol altına almak. Öte yandan bu iki malzemenin dönüşümlerini test etmek ve yeni bir nesne tipolojisi önermek de tasarımcıların bir başka hedefi olmuş… innriinnri focuses on Iceland’s natural resources by researching the materials this island has to offer and reinterprets them from different perspectives. It aims to create environmental awareness and approach to design/art in a different way. Along with creating the end product, it also deals with material research and the process of creating the whole. While this table uses scientific methods and evaluate the material, it also becomes a visual and applicable design. innriinnri showcased their first studies on silica and volcanic rocks in “The Ode To The Rock” exhibition in DesignMarch 2018. Basalt stone is an igneous material formed by the cooling of the lava and it covers the ground of the entire island. Along with numerous sketches and drawings taking inspiration from natural structures, colors and forms, which were discovered by conducting geological research for this material, the aim here was to exhibit data in order to obtain an aesthetic from nature. Therefore the studio examined the natural phenomenon on site and carried out experiments about the natural process. The piece has been put in the water of Blue Lagoon for a week and the white silica got attached to the basalt stone. The bottom part of the stone gradually faded and turned white. The main idea was to keep playing with this natural process and to further control it. Another objective of the designers was to test the transformations of those two materials and to propose a new typology of object...

natura | 38

Marazzi Mystone, seramik karo teknolojisi ile taş görünümünde altı farklı (Pietra di Vals, Gris Fleury, Silverstone, Pietra Italia, Quarzite ve Kashmir) kaplama malzemesi üretti. Bu karolar çevreye duyarlı ve en son teknolojilerin kullanıldığı inovatif bir üretim sürecinin sonucunda ortaya çıkıyor. Farklı ebatlarda ürünleri içeren koleksiyon, arkası hasırlı mozaiklerle tamamlanıyor. Farklı yüzey yapılarıyla Mystone, çağdaş ihtiyaçları karşılayan, konutlarda ve yoğun kullanıcı barındıran ticari ortamlarda iç ve dış mekânlarda kesintisiz döşeme olanağını sunuyor. Bej ve gri renklerinde, kaymaya dirençli, donmaya mukavemetli, derin aşınma dayanımına sahip ve yüksek performans sergileyen bu malzeme LEED Credits ve Greenguard Certification’a sahip… Marazzi Mystone has produced six different types of lining (Pietra di Vals, Gris Fleury, Silverstone, Pietra Italia, Quarzite and Kashmir) that look like natural stones through ceramic tile technology. These tiles are the result of an environmentally aware and innovative production process where state-of-the-art technologies have been used. Featuring products in various sizes, the collection is completed by mesh-backed mosaics. Having different surface structures, Mystone meets contemporary needs and provides an uninterrupted opportunity of laying patterns both indoors and outdoors for residential and heavy-use commercial spaces. Available in beige and gray colors, this high-performance material is resistant to slip, freeze and deep abrasion. The material also has LEED Credits and Greenguard Certification...

natura | 39


tasarım | design

tasarım | design

MILANO TASARIM HAFTASI 2018 GÜNDEMİ HIGHLIGHTS FROM MILAN DESIGN WEEK 2018 Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

Milano Tasarım Haftası’nda bu yıl kim konuşuldu, hangi tasarımlar beğenildi? Taş malzemeyi nerede ve nasıl gördük? Nisan ayında 57.’si gerçekleşen Milano Mobilya Fuarı ve fuar dışı etkinliklerde dikkati çeken tasarımlar bu derlemede. Who was in the spotlight of this year’s Milan Design Week, which designs came to the fore? How and where did we see stone materials? This selection provides a detailed overview of the striking designs in Milan Furniture Fair (Salone del Mobile), which was organized for its 57th edition this April, along with other off-site events.

natura | 40

Tasarım alanında yılın en önemli etkinliklerinden Milano Tasarım Haftası, 2018 yılında 17-22 Nisan tarihleri arasında gerçekleşti. Bir haftalığına yüz binlerce tasarımcı, mimar, sanatçı ve meraklı şehri doldurdu; markalar en yeni koleksiyonlarını, tasarımcılar en son işlerini tanıttı, her köşe başında başka bir sergi, başka bir gösteri yer aldı. Bu yıl 57.’si düzenlenen Milano Mobilya Fuarı (Salone del Mobile) tasarım alanında uluslararası önem taşıyan bir vitrin görevi görüyor. Bu yıl, 2017 yılına göre %17 artış göstererek, 6 günde 188 farklı ülkeden 434.509 kişi Rho’daki fuar alanını ziyaret etti. 34 ülkeden toplam 1841 katılımcı ürünlerini fuarda sergiledi. Fuar alanındaki ve şehrin çeşitli noktalarındaki etkinlikler büyük yankı uyandırdı. “Fuorisalone/Salondışı” ismi ile şehrin tamamına yayılan mekânlar, sergiler ve gösteriler hem köklü isimlerden, hem de genç yeteneklerden taş malzemeye yeni yaklaşımlar ortaya çıkardı. Ziyaretçiler, fuarda 35 yaş altı 650 genç tasarımcının işlerinin sergilendiği SaloneSatellite sergisine de büyük ilgi gösterdi. SaloneSatellite’nin Genç Tasarımcı ödüllerinde birincilik ödülü mutfak ünitesi “Hafif Mutfak” (Cucina Leggera/Light Kitchen) projesi ile İtalya’dan Stefano Carta Vasconcellos’un, ikincilik ödülü çocuk mekânları için “Çınlayan Şeyler” (Tink Things) projesi ile Hırvatistan’dan Tink Things’in, üçüncülük ödülü “Yumuşak Blok” (Soft Block) ev dekorasyon projesi ile Japonya’dan Yuri Himuro’nun oldu.

Recognized as one of the year’s most important events, Milan Design Week took place between April 17 – 22, 2018. Spanning over a week, hundreds of thousands of designers, architects, artists and enthusiasts filled the city; brands showcased their newest collections, designers presented their latest works, and each corner of the city gave place to a different show or an exhibition. Organized for its 57th edition this year, the Milan Furniture Fair serves as a globally significant showcase for the design field. This year, 434,509 visitors from 188 countries have attended the fair area in Rho in 6 days, with a 17% increase when compared to the 2017 event. A total of 1841 participants from 34 countries have showcased their products at the fair. The fair and the off-site events received critical acclaim from the visitors. Spreading over the entire city with the title “Fuorisalone/Off-site Events”, all of the spaces, exhibitions and shows displayed new approaches with stone materials, both by established figures and young talents. Visitors also showed great interest towards the SaloneSatellite exhibition, presenting the works of 650 young designers under 35. In this framework, SaloneSatellite’s Young Designer Awards have been presented to the winners: Stefano Carta Vasconcellos from Italy received the Grand Prize with his kitchen unit project entitled “Light Kitchen / Cucina Leggera”; Tink Things from Croatia received the Second Prize for their project aiming at childrens’ spaces, entitled “Tink Things”; and Yuri Himuro from Japan received the Third Prize with her home decoration project “Soft Block”.

natura | 41


tasarım | design

ASTRO, STONE ITALIANA Tasarımcı: ELENA SALMISTRARO ASTRO, STONE ITALIANA Designer: ELENA SALMISTRARO

tasarım | design

Elena Salmistraro’nun Stone Italiana şirketiyle sürdürdüğü ortak çalışma devam ediyor. Zeno ismini taşıyan ve Stone Italiana’nın ilk kez katıldığı 2017’de Salone del Mobile Fuarı’nda sergilenen sehpa tasarımının ardından, tasarımcı bu kez barlarda kullanılması amacıyla ürettiği Astro isimli bir yan sehpa tasarladı. Kompozit kuvars taşından üretilen ve değişik ölçülere sahip üç yuvarlak yüzeyi destekleyen hafif metal bir çerçevenin yer aldığı bu tasarım, genel hatları ile sade ve hatta minimalist olarak nitelendirilebilir. Sehpanın tabla bölümü ise oldukça kozmolojik bir yapısı bulunan tasarımı gözler önüne seriyor ve ürünün çok yönlülüğünü net bir biçimde kanıtlıyor. Üst kısımda yer alan ufak yüzey yörüngede dönen bir gezegeni andırırken, metal tellerle zemine yakın bir noktada konumlanan üçüncü yüzey ise bu yörüngenin dışına çıkarak sarmal galaksilere referans veriyor. Elena Salmistraro’s working relationship with Stone Italiana continues: after the Zeno coffee table (presented at Stone Italiana’s first appearance at the Salone del Mobile in 2017) she has created Astro, a side table designed for use in bars. The overall design is simple, even minimalist: a light metal frame holds up three round surfaces of varying sizes made from engineered quartz. The result is an elegant, versatile piece of furniture. The table top is the introduction to this very cosmological creation and gives concrete proof of the versatility of this product. The small surface on top is reminiscent of a satellite planet spinning through space, while the third, located near the ground with metal spokes, radiates out from it, reminds us of a spiral galaxy.

ALTERED STATES, CAESARSTONE Tasarımcı: Snarkitecture ALTERED STATES, CAESARSTONE Designer: Snarkitecture Caesarstone altıncı kez Milan’daki Fuorisalone’ye geri dönüyor. Şirket bu sene, New York merkezli ve ortak çalışma temelli tasarım stüdyosu Snarkitecture ile organize ettikleri 2018 Tasarımcı İşbirlikleri programının öne çıkan etkinliği olan “Altered States” adlı çalışmayı sergileyecek. İki senede bir gerçekleştirilen Eurocucina Fuarı ile eşzamanlı olarak gerçekleşecek etkinlik, bu bağlamda “Mutfak Adası” temasına odaklanacak. Snarkitecture, Kith Brooklyn ve New York’ta bulunan Odin gibi mekânlarda sanatı ve mimarlığı başarılı bir şekilde harmanlamasıyla tanınıyor. Mutfaklar, geçtiğimiz 40 yıl içerisinde özel ve pratik mekânlardan evin en açık alanlarına dönüştü. “Profesyonel” yemek yapma becerilerimizi gösterdiğimiz, aynı zamanda son teknoloji aletlerimizi sergilediğimiz bu alanlar artık eğlenceye, sosyal etkileşimlere ve performanslara ev sahipliği yapıyor. Mutfağın en önemli bileşenlerinden olan, çok çeşitli yemek yapma teknikleri ve mutfak kreasyonları için kullanılan suyu odağına alan Snarkitecture, mutfak adası bağlamında suyun “değişen hallerini” inceleyecek ve aynı zamanda doğal topografyanın kapsamını araştıracak.

For the 6th time, Caesarstone returns to Milan’s Fuorisalone, this year to unveil “Altered States”, the highlight event of their 2018 designer collaboration programme with New York-based collaborative practice Snarkitecture. Being this the year of Eurocucina, which takes place biennially, this year’s collaboration explores the core theme of the kitchen island. Snarkitecture, known for blending art and architecture in spaces such as Kith Brooklyn and Odin in NYC, for a unique display exploring the fluidity of water and topography in the context of the kitchen island. Over the past 40 years the kitchen has transformed from the private, utilitarian space to the most public space in the home. It has evolved into a place for entertainment, social interaction and performances where we demonstrate our ‘professional’ cooking skills, as well as showcase our high-tech appliances. With water being one of the most important ingredients in the kitchen, one that is used for a wide variety of cooking techniques and culinary creations, Snarkitecture investigates the “changing states” of water in the context of the kitchen island, as well as look at natural topography.

GRAVITY, GUBI Tasarımcı: SPACE COPENHAGEN GRAVITY, GUBI Designer: SPACE COPENHAGEN Space Copenhagen tarafından tasarlanan ve bir masa lambasıyla yer lambasından oluşan yeni Gravity Koleksiyonu, güç ve inceliğin zıtlığını estetik bir biçimde sunuyor. Adını lamba ayağının ağır ve silindirik tabanıyla hafif ve havadar başlığı arasındaki dengeden alan tasarım, zarif bir biçimde heykelsi bir parçaya evriliyor. Sade bir şıklığı ve net bir işlevselliği birleştiren ve kendine özgü basit ve kolay bir kullanım sunan Gravity Lamp, loş bir ortam ışığı veriyor ve malzemelerin boyutu ve kombinasyonuna bağlı olarak farklı ifadeler ve ruh halleri yaratıyor. The new Gravity Collection designed by Space Copenhagen, consisting of a table lamp and a floor lamp, is aesthetically contrasting strength and fragility. Taking its name from the lamp’s distinctive balance between the anchoring of the heavy, cylindrical base and the lightweight, airy shade, it beautifully merges into a sculptural whole. Blending understated elegance, clean functionality and effortless in its own succinct and simple way, the Gravity Lamp gives an ambient and subtle light display and creates different moods and expressions depending on the choice of size and combination of materiality. natura | 42

natura | 43


tasarım | design

tasarım | design

HAWA BEIRUT Tasarımcı: RICHARD YASMINE HAWA BEIRUT Designer: RICHARD YASMINE

THE DINER, SURFACE Tasarımcı: DAVID ROCKWELL & 2X4 THE DINER, SURFACE Designer: DAVID ROCKWELL & 2X4 Surface Dergisi, 25. yılını kutlama amacıyla ünlü mimar David Rockwell ile işbirliği yaptı ve bir Amerikan ikonunu yeni canlandırarak Amerikan tasarımlarına odaklandı. Temasıyla aynı ismi taşıyan “The Diner” (Restoran), tasarım ve mobilya fuarı Salone del Mobile boyunca Ventura Centrale’de yer aldı ve Amerika’nın iki ayrı kıyısına uzanan bir yolculuk sundu. The Roadside Diner (Yol Kenarı Restoranı), the East Coast Luncheonette (Doğu Kıyısı Restoranı), the Midwest Diner (Orta Batı Restoranı) ve West Coast Diner (Batı Kıyısı Restoranı) ile dört farklı mekâna odaklanan yolculuk, modern bir dokunuşla ülkenin dört bir yanından gelen estetik fikirleri gözler önüne seriyor. Aralarında tasarım danışmanlığı hizmeti veren ve bu proje için kapsamlı bir görsel kimlik yaratan 2x4 stüdyosunun da yer aldığı köklü ve yükselişte olan Amerikan tasarımcılarıyla yapılan işbirlikleri Rockwell’in vizyonunu geliştirmesine yardımcı oldu. The Diner, etkinlik süresince tamamen Amerika’ya özgü yiyecek ve içecekleri çağdaş bir biçimde yorumladı ve buna ek olarak çeşitli konuşmacı serilerine ve farklı programlara yer verdi. Mekân, geceleri bir dizi performans ve partiye ev sahipliği yapan bir gece kulübüne dönüştü. Ventura Centrale’de bulunan The Diner, Milan Tasarım Haftası boyunca büyük ilgi gördü ve yabancı insanların tanıdık bir topluluğa evrildiği bir mekân görevi üstlendi. To celebrate its 25th anniversary, Surface magazine teamed up with celebrated architect David Rockwell to explore American design now by recasting a U.S. icon. Aptly called “The Diner”, the experience took place at Ventura Centrale during the Salone del Mobile design and furniture fair and offered a coast-tocoast journey through the United States. Four distinct environments -the Roadside Diner, the East Coast Luncheonette, the Midwest Diner, and the West Coast Diner- riffed on aesthetic ideas from around the country with a modern twist. Rockwell’s vision was enhanced by emerging and established U.S.-based designers, including the distinguished design consultancy 2×4, which created a comprehensive visual identity for the project. During the event, The Diner offered a contemporary take on quintessentially American food and drink, and featured a conversation series and other programming; at night, the space transformed into a nightclub featuring performances and parties. Located at Ventura Centrale, The Diner was a major attraction in Milan, a place where strangers became a community. natura | 44

Beyrut’ta faaliyet gösteren iç mimar ve ürün tasarımcısı Richard Yasmine, özellikle Lübnan mimarisinde görülen geleneksel kemerlerden ilham alan ve HAWA Beirut ismini ta şıyan bir mobilya koleksiyonu tasarladı. Lübnan’ın mimari öğelerine atıfta bulunan kemer şeklinde öğeler, pencere benzeri cam uçlar, mermer plakalar ve el yapımı püsküller gibi parçalar üzerinden Lübnan’ın kültürel mirasına saygı duruşunda bulunan seri, pastel renkli ve görsel olarak hafif bir karakter üzerinden bu geleneksel yapıyı fazlasıyla yansıtıyor. Pastel tonlarla bezenen seride bir koltuk seti, çift yönlü bir masa/ dekoratif panel ve bir de katlanabilir paravan yer alıyor. Tasarımcı Richard Yasmine’in “oldukça hafif veya havadar” olarak tanımladığı hafif silüetler ise Arapçada yaz esintisi anlamına gelen ve seri için mükemmel bir isim olan HAWA kelimesine atıfta bulunuyor. Koleksiyonda iki koltuk, bir katlanabilir sehpa ve bir de dekoratif paravan bulunuyor. Parçaların hepsi yumuşak, toz boya kaplı yüzeylere ve kemerli detaylara sahip.

B e i r u t- b a s e d i n t e r i o r a rc h i t e c t a n d p r o d u c t d e s ig n e r R i c ha r d Ya s m i n e d e s ig n e d H AWA B e i r u t , a c o l l e c t i o n of f u r n i t u r e t hat t a ke s i n s p i r at i o n f r o m t r a d i t i o n a l a rc h e s t y p i c a l l y f o u n d i n L e b a n e s e a rc h i t e c t u r e. T h e t r a d e m a r k f e at u r e s h ow s u p i n t h i s p a s t e l - h u e d, v i s u a l l y l ig h t s e r i e s p ay i ng h o m a g e t o t h e c u l t u r a l h e r i t a g e of L e b a n o n, i n cl u d i ng a r c h -s h a p e d r e f e r e n c e s t o L e b a n e s e a rc h i t e c t u r a l e l e m e nt s , w i n d ow- l i ke g l a s s i n s e r t s , s l a b s of m a r b l e, a n d ha n d m a d e t a s s e l s . Swat h e d i n p a s t e l h u e s , t h e s e r i e s c o m p r i s e s a s e t of c h a i r s , a hy b r i d t a b l e /d e c o r at i ve s c r e e n, a n d a f o l d i ng s c r e e n. T h e l ig ht we ig h t s i l h o u e t t e s , w h i c h Ya s m i n e d e s c r i b e s a s “ve r y l ig ht o r a i r y”, r e f e r e n c e t h e A r a b i c wo rd H AWA , m e a n i ng l ig h t s u m m e r b r e e ze, m a k i ng i t t h e p e r f e c t na m e f o r t h e s e r i e s . T h e c o l l e c t i o n i n c l u d e s t wo c h a i r s , a c of f e e t a b l e t h at f l i p s , a n d a d e c o r at i ve s c r e e n, e a c h f i n i s h e d w i t h a s of t , p owd e r c o at e d f i n i s h a n d a rc h e d details.

natura | 45


tasarım | design

tasarım | design

PLI TABLE, CLASSICON

SHIRAZ BOWL, CRITERIA COLLECTION

Tasarımcı: Victoria Wilmotte

Tasarımcı: APPARATUS

PLI TABLE, CLASSICON

SHIRAZ BOWL, CRITERIA COLLECTION

Designer: Victoria Wilmotte

Designer: APPARATUS

Fransız tasarımcı Victoria Wilmotte, Pli Table serisi ile göz alıcı bir geometriye ve sıra dışı kristal yapılı bir zerafete sahip nesneleri yaşam alanlarına, yemek odalarına ve giriş bölümlerine taşıyor. Pli (kıvrım) koleksiyonuna ismini veren eğimler ve kıvrımlar paslanmaz çelikten üretilen taban bölümünün neredeyse büyük ebatlı ve titizlikle parlatılmış değerli bir taş gibi görünmesini sağlıyor. Bu paslanmaz çelik bölüme yeşil, mavi, bronz ve siyah bir pırıltı kazandıran yüzey işlemlerinin farklı uygulama süreleri ise masaya dört farklı renk seçeneği kazandırıyor. Koleksiyonda yer alan yan sehpanın oval formlara sahip ayağı ve tablası ise, alt bölümdeki yüzeylerle ilgi çekici bir zıtlık yaratarak odalara çeşitli kırılmalar ve renk yansımaları üzerinden büyüleyici ışık oyunları sunuyor. Pli Table en fazla sekiz kişilik bir yemek masası olarak da kullanılabiliyor. Masa aynı zamanda olağanüstü çekiciliğe sahip bir parça olarak antrelerde, giriş bölümlerinde, galerilerde veya mağazalarda da kullanılabilir.

With the Pli Table series French designer Victoria Wilmotte brings objects of unusual crystalline elegance and astonishing geometry to living environments, dining rooms or entrance areas. The bends and folds that gave Pli its name almost make the stainless steel base look like an oversized finely polished precious stone. The four different colour versions of the table result from the different duration of the surface treatment which provides the stainless steel with either a green, blue, bronze or black shimmer. The side table’s oval forms of the base and tabletop establish an attractive contrast with the facets of the base, which create a fascinating play with light friction and colour reflections in the room. The Pli Table can be used as a representative dining table for up to eight persons. In the entrée or foyer, galleries and stores the table can also be used as a spectacular eye-catcher.

PURA, POLTRONA FRAU Tasarımcı: ANGELA MANGIAROTTİ Pura, Poltrona Frau Designer: ANGELA MANGIAROTTİ Beyaz mermerden üretilen Pura isimli kase, 1988 yılında Poltrona Frau için özel olarak üretilen kristal tasarımın yeni bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Parçanın kalınlığındaki ince değişimler mermer damarlarını öne çıkarıyor. Işık, kasenin ince ve kalın bölümlerinden farklı oranlarda içeri sızarak malzemenin şeffaflığını ve opaklığını vurguluyor. Farklı hacimler ve boşluklar arasındaki denge, yapısı gereği tek tarafa yatan kasenin asimetrik şeklini belirliyor. Parçanın yapımında kullanılan mermer nümerik kontrollü tekniklerle üretildi ve daha sonra malzemenin doğal görünmesini sağlayan yarı pürüzlü yüzeyi oluşturmak adına elle şekillendirildi.

natura | 46

Sculpted from white marble, the Pura bowl is a new edition of the crystal version designed in 1988 produced exclusively for Poltrona Frau. The minute variations in thickness enhance the veins of the marble. Light penetrates the thinner and thicker parts of the piece to different degrees, emphasising the transparency and opacity of the material. The balance between volumes and voids determines the asymmetric shape of the bowl, which naturally rests on one side. The marble has been produced by numerically controlled techniques and then smoothed by hand to achieve the semi-smooth finish that preserves the natural appearance of the material.

Pers kültürüne yüzlerce yıl ba şkentlik yapan ve aynı zamanda İpek Yolu’nun da merkezi olan Şiraz kenti, tarihsel olarak doğu ile batı arasında fikir alışverişi sağlayan bir buluşma noktası görevi görmüştür. Shiraz serisi bu bağlamda batının klasik formlarını modernist bir tutum üzerinden yeniden yorumlayarak çok kültürlü karaktere sahip nesneler yaratıyor. The centur ies old c apit al of Persian culture and a central hub on the silk road, the cit y of Shira z ha s his tor ic ally been the meeting po int for an exchange of idea s between the or ient and the occident. The Shira z ser ies imagines objec t s of pan- cultural influence, blending a modernis t interpret ation of cla ssic al wes tern forms.

natura | 47


tasarım | design

tasarım | design

RUINS, CARWAN GALLERY

VENUS, CITCO

Tasarımcı: Roberto Sironi

Tasarımcı: Ora Ïto

RUINS, CARWAN GALLERY

VENUS, CITCO

Designer: Roberto Sironi

Designer: Ora Ïto

Roberto Sironi’nin RUINS projesi tarihsel ve sanatsal yönleri farklı tarihsel dönemlere ait mimari parçaları yeniden anlamlandırarak; yalnızca “kayıp zaman” kavramını değil, aynı zamanda “şimdiki zaman” kavramına ait olan unsurları farklı seriler üzerinden aktarma tutkusundan yola çıkıyor. Proje; sütun kaideleri, sütun başlıkları ve Amfitiyatro bölümleri gibi klasik döneme ait yapı elemanlarıyla çiftli T-kirişleri ve kafes biçiminde yapı elemanları gibi endüstriyel döneme ait kuralları birbirleriyle ilişkilendiriyor. Bu çalışmalar üzerinden “Çağdaş Harabeler” (Contemporary Ruins) temasına dönüşen seri; yapı malzemelerinin ve tekniklerinin yalnızca özgün esere ait olmadığı, aynı zamanda arkeolojik çalışmaların sonucunda iletilen mesaj için işlevsel araçlara dönüştüğü, serbest bir biçimde yıkılıp yeniden yapılan, cansız nesnelerin canlı formlara büründüğü, programlanmış yapılardan oluşuyor. Bu konseptten yola çıkan tasarımcı endüstriyel arkeolojiye ait parçaları varsayımsal, gözden kaybolan ve uzaklaştırılan bir “Belirsiz Zaman” kavramını iletme amacıyla ilk olarak kayıp mum döküm tekniğiyle, daha sonra ise farklı parlatma işlemleri üzerinden bronz heykellere dönüştürdü. Roberto Sironi’nin projesi arkeolojik kalıntı konseptini yeni bir bakış açısı üzerinden yeniden ele alıyor. Tarihin ve zamanın altüst ettiği mimari kalıntıları dikkate alan proje, farklı parçaların nasıl üst üste konumlanabileceğini ve yeniden anlam kazanabileceğini gözler önüne seriyor.

Roberto Sironi’s project RUINS starts from the consideration of these historical and artistic aspects with the ambition of conveying – through a series of works – not only the sense of “lost time” but also that of “present time” through the re-signification of architectural fragments belonging to different historical periods. The project relates some constructive elements of the classical era as bases of columns, capitals, sections of an Amphitheatre with rudiments of the industrial era, such as the double-T beams and the reticular structural elements. The result is a series of works conceived as “Contemporary Ruins”, freely deconstructed and reconstructed, imaginary simulacra, programmed artifices where the materials and techniques of execution do not correspond to the original but rather become functional to the post-archaeological message conveyed. According to this concept, the parts belonging to industrial archaeology are transposed into bronze sculptures through the technique of lost wax casting and then mirror-polished to communicate an “Indefinite time” that becomes hypothetical, evanescent, suspended. Roberto Sironi’s project re-elaborates the archaeological concept of ruins according to a new perspective: taking note of the architectural remains that time and history turned over, the work shows how the different fragments can be overlaid and re-signified.

Citro, Salone del Mobile Fuarı için tasarım koleksiyonuna yeni ikonik parçalar ekleyerek çağdaş lükslüğün konseptini yeniden yorumluyor. Ora-ïto, bünyesinde uluslararası ölçekte tanınan yetenekleri barındıran ve bugüne kadar şirketin tamamlayıcı mobilya aksesuarlarından oluşan koleksiyonlarını geliştiren seçkin ekibin bünyesine dahil oldu. Fransız tasarımcı, neredeyse insan biçiminde kıvrımlara sahip bir şezlong olan Venus’ü tasarladı. Tek bir blok mermerden ustaca oluşturulan parça, enerji iletebilme özelliğiyle ön plana çıkıyor. Parçanın yüzeyi ışığı yansıtıyor ve böylece taşın soğukluğu tasarıma neredeyse hayat veren bir sıcaklık hissiyle yer değiştiriyor. For Salone del Mobile, Citco reinterprets the concept of contemporary luxury, adding iconic new pieces to its design collection. The outstanding team of international talents with whom the company has developed its collection of furnishings complements to date is now joined by Ora-ïto.The French designer has created Venus, a chaise longue with a sinuous, almost anthropomorphic image. Skilfully produced from a single block of marble, the piece stands out for its ability to transmit energy: the surface reflects light, swapping its original coldness for a hint of warmth that almost seems to make it come to life.

VERSI, EDITIONS MILANO Tasarımcı: Patricia Urquiola VERSI, EDITIONS MILANO Designer: Patricia Urquiola İspanyol mimar ve tasarımcı Patricia Urquiola’nın keskin ve özgün yaklaşımı, sanatçının Editions Milano serisi için İtalya’da tasarladığı el yapımı mermer tepsiler ve sürahiler ile gözler önüne seriliyor.

natura | 48

Spanish architect and designer Patricia Urquiola’s unmistakable distinguishing feature is reported on a series of water carafes and trays designed for Editions Milano, hand made in Italy in marble.

natura | 49


tasarım | design

tasarım | design

VOLAGE EX-S SEHPALAR, CASSINA Tasarımcı: PHILLIPPE STARCK VOLAGE EX-S COFFEE TABLES, CASSINA Designer: PHILLIPPE STARCK

RATIO, DADA Tasarımcı: VINCENT VAN DUYSEN RATIO, DADA Designer: VINCENT VAN DUYSEN Belçika doğumlu mimar ve tasarımcı Vincent Van Duysen, bu mutfak tasarımı için doğal taş tezgahlarla yan yana getirilen ahşap panellerin oluşturduğu sıcak ve soğuk malzemelere yoğunlaştı ve onları modüler ve metalik ızgaralara dönüştürdü. Van Duysen Ratio projesi için gömme kulp detayını modern ve sofistike bir tasarımla yeniden yorumladı. Tasarım, ince kenarlar ve uçta yer alan ünitelerle oldukça kalın tezgahların arasındaki zıtlığa odaklanıyor ve tezgahların doğrusal çizgisi taştan yapılmış çanak lavabolarla durduruluyor. Değişen malzemelerle katı objeler ve boşlukların arasındaki etkileşim, hem dinamik hem de sofistike bir mutfak tasarımı oluşturuyor. Tasarımcı bu projesiyle Elle Deco Uluslararası Tasarım Ödülü EDIDA’nın da sahibi oldu. Belgian-born architect and designer Vincent Van Duysen took a mix of warm and cold materials -wooden panels juxtaposed with natural stone countertops- and rendered them in modular, metallic grids for this kitchen. For Ratio, Van Duysen reinterprets the recessed handle detail in a modern and sophisticated key, working on the contrast between the slim side and end units and the considerable thickness of the worktops, which fit in, interrupting the linearity of the worktop, with stone sink bowls. The alternating materials and the interplay of solids and voids give rise to a dynamic and at once sophisticated kitchen. The design won EDIDA Elle Deco International Design Awards.

INLAY, BLOC STUDIOS Çeşitli alçak masalardan oluşan koleksiyonda, dikdörtgen biçiminde iki farklı ebat seçeneği bulunuyor. Yuvarlak köşelere sahip sehpaların üst bölümlerinde tekli ve çiftli tablalar yer alıyor. Böylece alt kısım dergiler veya küçük nesneler için bir raf görevi görüyor. Koleksiyonda aynı zamanda alçak ve çift tablalı bir masa da mevcut. Masanın tablası ayaklarına paralel olarak yerleştirilmiş ve alt kısımda iki adet el yapımı ahşap tepsiden oluşan bir bölme yer alıyor. Masa; beyaz, siyah ve gri seçeneklerine sahip bir mermer tabla ile sunuluyor. Masanın ayakları ise Volage EX-S koltuk tasarımında da kullanılan; parlak veya mat seçeneklere sahip antrasit krom yüzeylerle kaplanmış. Masada bulunan tepsiler ise Santos gül ağacı ve kara meşe seçenekleriyle sunuluyor.

A collection of versatile low tables, available in two rectangular sizes. The edges are rounded, and the tops are supplied with either a single, or double, top, the lower of the two serving as a shelf for magazines or small objects. Also included is a low, double-top table. The top is set sideways to the legs, below which is a container unit consisting of two hand-made wooden trays. This table is available with a marble top, the options including white, black, and grey. The base is in aluminium with the same finishes as the Volage EX-S sofa, in other words, polished or matte anthracite gunmetal chrome. The trays are supplied in Santos rosewood, or black-stain oak.

Tasarımcı: Nick Ross INLAY, BLOC STUDIOS Designer: Nick Ross Hikayeleri araç olarak kullanarak daima eleştirel bir yaklaşım izleyen Nick Ross, belirli kültür dengelerini oluşturan durumları ve olayları incelemeye odaklanıyor; her proje günümüz toplumuyla geçmiş toplumlar arasında ideal ve gerçek köprüler yaratma arzusuna dayanıyor. “Inlay” koleksiyonunda oldukça minimal bir stile sahip bir sandalye, bir sehpa ve iki yan sehpa yer alıyor. Bloc Studios için tasarlanan koleksiyon, Romalıların “opus sectile” tarzı mozaik tekniği üzerinden kullanımını yaygınlaştırdığı ve daha sonra İtalyan Rönesansı döneminde Pietra Dura (Sert Taş) ismiyle yeniden görülmeye başlanan renkli mermer döşemelerden esinleniyor. Using storytelling as a pretext and applying an always critical approach, Nick Ross is interested in investigating facts and happenings that have determined specific cultural balances; every project comes from the desire to create ideal or real bridges between the present society and that of the past. The collection “Inlay” includes a chair, a coffee table and two side tables in a stripped down minimal style.The collection for Bloc studios is inspired by the coloured marble inlay floors popularized by the Romans in the opus sectile style and later reintroduced during the Italian Renaissance in the form of pietra dura work.

natura | 50

natura | 51


proje | project

Bilkent Üniversitesi Kapalı Yüzme Havuzu

BÜTÜNER MİMARLIK

proje | project

Döşemeler: Olive Marron Mermer (Yalnızca ortak alanlarda tercih edilmiştir) İç ve dış cepheler: Dolgusuz Amerikan Kesim Traverten İç kuzey cephe: Olive Marron Mermer (Havuz kulvarlarının sonundaki geniş yüzeyde kullanılmıştır) Flooring: Olive Marron Marble (Used only in public areas) Interior and Exterior Walls: Unfilled American Cut Travertine Interior North Facade: Olive Marron Marble (Opted for the wide surfaces at the end of the swimlanes)

Bilkent University Indoor Swimming Pool

BÜTÜNER ARCHITECTS Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 52

natura | 53


proje | project

proje | project

KÜNYE L OKASYON: Bilkent Üniversitesi Merkez Yerleşkesi, Ankara TASARIM: Hüseyin Bütüner, Cem Korkmaz, Burcu Bilgenoğlu Umur, Deniz Hıdıroğlu İŞVEREN: Bilkent Üniversitesi Rektörlüğü YÜKLENİCİ: Bilbak A.Ş. İNŞAAT ALANI: 2.300 m² PROJELENDİRME TARİHİ: Şubat 2013 – Haziran 2013 YAPIM TARİHİ: Eylül 2013 – Haziran 2014

Credıts Bilkent Üniversitesi Kapalı Yüzme Havuzu, mevcut spor merkezine eklemlenen bir yapı olarak tasarlanmıştır. Yapı kitlesi konumlandırılırken, arazinin enlemesine sınırlarına rağmen tercih edilen uzunlamasına yerleşim, yapının çevresindeki açıkalanları daha tanımlı ve işlevsel boyutlara indirip, aynı zamanda yapının mevcut binayı bastırmadan ondan ayrışmasına olanak sağlamıştır.Yapının arka plandan arazinin içerisine doğru gelişirken oluşturduğu birbirlerinin üzerlerinde katmanlaşan yatay düzlemler, akıcı ve vurgulu bir kitle kompozisyonu oluşturur.Yapının iç mekânlarında ise kesintisiz bir dolaşım şeması kullanılması ile akıcılığa yapılan vurgu pekiştirilmiş, bu vurgu içerisinde mekânlar bağımsız mahaller olarak değil, hareketli ve deneyimsel birsistemin parçaları olarak ele alınmıştır.

natura | 54

Bilkent University Indoor Swimming Pool is designed as annex building to the existing sports center. While positioning the main mass, the longitudinal building settlement allowed to scale down the remaining open spaces to more defined and functional proportions despite the site’s transverse demarcations, without suppressing the existing sports center structure. As the building emerges from its background and unfolds through the site, the stack of horizontal planes floating above one another, create a flowing and accentuated mass composition. As for the interiors of the building, the use of an interrupted circulation layout places emphasis on this flow, in which the spaces are tackled as the elements of a dynamic and experiential system instead of separate entities.

LOCATION: Bilkent University Main Campus, Ankara ARCHITECTS: Hüseyin Bütüner, Cem Korkmaz, Burcu Bilgenoğlu Umur, Deniz Hıdıroğlu CLIENT: Rectorate of Bilkent University CONTRACTOR: Bilbak INC. CONSTRUCTION AREA: 2,300 sqm DESIGN PHASE: February 2013 – June 2013 CONSTRUCTION PHASE: September 2013 – June 2014

natura | 55


proje | project

proje | project

Teknopark Ankara

BÜTÜNER MİMARLIK Teknopark Ankara

BÜTÜNER ARCHITECTS

Döşemeler Star Galaxy Granit, SF Real Granit (bant şeklinde) ve Amerikan Kesim Traverten Bina girişlerindeki duvar kaplamaları SF Real Granit Restoran, Fuaye ve Sosyal Alanlar - Marmara Mermeri Dış Cepheler – Dolgulu Amerikan Kesim Traverten Flooring: Star Galaxy Granite, SF Real Granite (band-shaped) and American Cut Travertine Wall Coverings at Building Entrances: SF Real Granite Restaurant, Foyer and Social Areas: Marmara Marble Facades: Filled American Cut Travertine

Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 56

natura | 57


proje | project

Ankara İvedik Organize SanayiBölgesi, Ankara’nın kuzeyinde konumlanan bir hafif sanayi yerleşkesidir. 2003 yılında 3.000 şirket ve 20.000 çalışan ile kurulmuş olan İvedik OSB, ilk on yıl içerisinde sürekli büyüyerek 2011 yılı sonunda şirket sayısını 10.000, istihdam edilen kişi sayısını ise 100.000’in üzerine çıkartmıştır. Ankara Teknopark hafif sanayilere ARGE ve ÜRGE desteği sağlayarak OSB’nin sanayi alanındaki rekabetçiliğini ve yenilikçiliğini geliştirmek üzere, 2014 yılında Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının desteği ile kurulmuş, mevcut organize sanayi bölgesinin merkezinde konumlandırılmıştır. Proje üretim sektöründen araştırma geliştirme sektörüne mikroekonomik bir atlama yapmayı hedeflediği için, projenin kentsel tasarımına ait temel kararlar da bu çerçevede alınmıştır.Üretim alanları, ofis hacimleri ve sosyal alanlar kendilerini bina kümelenmesi içerisinde belli edecek şekilde, çok katmanlı bir kompozisyon oluşturacak şekilde yerleştirilmiştir.Bu işlevler arasındaki bağlantılar, yerleşkenin kullanımını çeşitlendirerek; açık, yarı açık ve kapalı dolaşım hatları tanımlar.Arazinin zorlayıcı topografyası ve parsel sınırları içerisinde farklı seviye ve noktalardan binaya girişler alınarak, yapay ve doğal peyzaj örüntülerinin akıcı olarak çözümlenmesine önem verilmiştir. Hareketli arazi içerisindeki hareketli yapılaşma, farklı bina tipolojilerinin, değişen kamusallık ve mahremiyet beklentileri ile birlikte değerlendirilmelerini gerektirmiştir.Kule yapılar, yatay yapılar, kübik – kompakt yapılar, az katlı zincir yapılar ve müstakil pavyon niteliğinde geçiş ve dolaşım yapılarının birlikteliği, canlı ve hareketli bir yerleşke merkezi üretirken, sakin ve dingin çatı bahçeleri tanımlamaya da olanak sağlar. Ankara Teknopark, tek veya benzer tipte üretim yapılarından oluşan bir bağlam içerisinde yaratıcı ve yenilikçi bir mekânsal arayışı ifade eder. Bu arayışın proje ihtiyaç ve amaçları ile olan uyumu sayesinde proje ayrı bir değer kazanır.Ankara Teknopark yerleşkesi içerisinde mimari tasarım yalnızca geometrik ve teknik bir problem olarak düşünülmemiş; mesleğin sosyal, deneyimsel ve ekonomik boyutları, birbirini destekleyen kapsamlı ilişkiler zinciri içerisinde ele alınmıştır.

natura | 58

proje | project

İvedik Organized Industrial Zone (OSB) is a light industrial agglomerate situated at the northern edge of Ankara. Founded in 2003 with 3,000 companies and a workforce of 20,000 employees; Ivedik OSB has witnessed a steady growth in the first decade and by 2011, it has increased the number of companies to 10,000, accumulating a workforce of over 100.000. Teknopark Ankara is founded in 2014 with the support of Yıldırım Beyazıt University and the Ministry of Science, Technology & Industry, in order to boost OSB’s competitiveness and innovativeness in the industry by giving R&D and P&D support to light industries, and it is positioned at the center of the existing organized industrial zone. As the project aims to produce micro-economic shift from manufacturing to R&D, the primary urban design criterion of the project is developed around the idea of such transition. The production areas, office volumes and social facilities are positioned in a way that creates a multilayer composition, while making each other visible in a cluster of buildings. The connections between these functions define the open, semi-open and fully enclosed circulation lines while diversifying the use of the campus. The entrances to the building are allowed from different levels and areas within the steep topography and boundaries of the land, emphasizing the resolution of artificial and natural landscape patterns in a flowing manner. The dynamic settlement in a dynamic land, required a holistic evaluation of different building typologies and public-private projections. The coherence of transitional and navigational structures such as point blocks, linear blocks, cubiccompact blocks, low-rise units and pavilions, produced a vibrant and dynamic campus center, further allowing the articulation of calm and tranquil roof gardens. Teknopark Ankara stands for a creative and innovative spatial search in a context consisting of production units of the same or similar types. The harmony between this search and the project’s objectives and requirements, attributes a unique value to the project. In the frame of the Teknopark Ankara Campus, the architectural design is tackled beyond geometrical and technical problems and the social, experiential and economic aspects of the profession are treated within a chain of extensive connections that support each other.

natura | 59


proje | project

natura | 60

proje | project

natura | 61


proje | project

proje | project

KÜNYE

natura | 62

LOKASYON: İvedik, Ankara TASARIM: Hüseyin Bütüner, Berna Malkamak Kayaçetin, Cem Korkmaz, Işıl Sencar Ertosun, Cansın Akın, Aslı Ekiztepe, Burcu Bilgenoğlu Umur, Deniz Hıdıroğlu, Alp Diker İŞVEREN: İvedik OSB YÜKLENİCİ: Ünal Akpınar A.Ş. İNŞAAT ALANI: 160.000 m² PROJELENDİRME TARİHİ: Aralık 2012 – Ağustos 2014 YAPIM TARİHİ: Haziran 2014 – Haziran 2017

Credıts LOCATION: İvedik, Ankara ARCHITECTS: Hüseyin Bütüner, Berna Malkamak Kayaçetin, Cem Korkmaz, Işıl Sencar Ertosun, Cansın Akın, Aslı Ekiztepe, Burcu Bilgenoğlu Umur, Deniz Hıdıroğlu, Alp Diker CLIENT: İvedik OSB CONTRACTOR: Ünal Akpınar INC. CONSTRUCTION AREA: 160,000 sqm DESIGN PHASE: December 2012 – August 2014 CONSTRUCTION PHASE: June 2014 – June 2017

natura | 63


proje | project

RUA DO PARADÍSO’DA BİR EV FALA ATELIER HOUSE IN RUA DO PARADÍSO FALA ATELIER

natura | 64

proje | project

19. yüzyıldan kalan bu müstakil burjuva evi, içerisinde dört yaşam alanı, çeşitli sirkülasyon alanları ve bir de özel arka avlunun bulunduğu bir dizi benzer stüdyo daireye bölündü. Beklenmedik bir karmaşıklığı amaçlayarak oldukça sıradan bir organizasyon şeması içerisinde kendine özgü ilgi çekici bir plan yaratan proje, çeşitli kısıtlamalardan oluşan belirli bir sistem içerisinde hayata geçirildi. Alışılmışın dışında bir karaktere sahip gündelik mekânlar, sınırları net bir biçimde belirlenmiş bir dizgeye ve kurallara göre inşa edildi. Yapıda yer alan dört adet salon birbirinden farklı olsa da tamamen aynı dile ve sayısal planlamaya sahip. İçerisinde projenin işlevini sürdürdüğü belirli sayıdaki birimler (morfemler); bir kademeli cephe duvarından, kavisli planlamadan, biri pembe diğeriyse yeşil olmak üzere iki kapıdan ve zeminin şeritli yüzeyinden oluşuyor. Böylece yaşam alanı bir galeri mekânına dönüşüyor. Yapının ön cephesine ise neredeyse hiç dokunulmadı. Eski ve yıpranmış fayanslar, mevcut granit çerçevelerin kaba görüntüsüne zıtlık yaratacak şekilde yeşil cilalı mermerlerle değiştirildi. Kompozisyonu dengelemek içinse mekâna, beyaz mermerlerden oluşan bir daire eklendi.

A bourgeois 19th-century single-family house was to be divided into a series of identical studio apartments: four living spaces, some circulation areas, and a private backyard. The project happens within a given system of constraints, aiming at an unexpected complexity, finding a certain interest within a very banal set of programs. Unorthodox everyday spaces are built according to a clearly defined syntax and grammar. The four living rooms are different from each other while sharing the same language, the same set of figures. A defined number of elements - morphemes - within which the project operates: the stepped wall, the curve, two doors (one pink and one green), the striped surface of the floor. The living area becomes a gallery space. The front facade is almost unchanged. The shabby tiles are replaced by polished green marble contrasting with the roughness of the existing granite frames. A circle of white marble is added to balance the composition. The back facade is rebuilt. It becomes taller to match the

natura | 65


proje | project

proje | project

Evin arka cephesi ise yeniden inşa edildi. Bu cephe, komşu evin ölçeğiyle aynı seviyeye ulaşabilmesi adına yükseltildi. Cephe, iç mekân planlamasını çevreleyen ve iki kare pencereye sahip bir maskeleme uygulaması veya tapınak izlenimi uyandırıyor. Cilalı dış cephede ise zengin fakat yassı bir yüzey yaratan; beyaz, yeşil ve siyah mermerlerle oluşturulmuş çarpıcı dikey şeritler bulunuyor. Giriş kapısı ise şeritlerin oluşturduğu bu örüntünün içine gizlendi ve pirinç kaplı bir daire bu kesiti sonlandırdı. Cephedeki örüntü fazlasıyla cesur ve canlı bir görüntü sunarken aynı zamanda yapının ölçeğini ve iç işlevlerini gizliyor. Bu bağlamda binanın arka cephesi komşuların zevkle inceleyebileceği bir tabloya dönüşürken ana cephe de özel kullanıma ayrılıyor.

Fala Atelier Hakkında:

Fala; Filipe Magalhães, Ana Luisa Soares ve Ahmed Belkhodja tarafından yürütülen Porto merkezli mimarlık pratiğidir. 2013 yılında kurulan ofis, bölgesel uygulamalardan kuş evlerine kadar geniş bir yelpazeye yayılan projelerinde iyimser bir yaklaşım üzerinden çalışmaktadır. Fala’nın gerçekleştirdiği projeler; bir berraklık takıntısı üzerinden kontrol edilen biçimsel diller, referanslar, alıntılar ve temalardan oluşan karmaşık bir düzene işaret eder. Ofisin mimari dili hedonist ve postmodern; sezgisel ve retorik bir karakteri yansıtır. neighbor’s scale, like a mask or a temple, with two square windows framing interior scenarios. The polished facade has a bold pattern of vertical stripes assembled with white, green and black marble, creating a rich, yet flat, surface. The entrance door is hidden within the pattern and a brass circle ends the piece. The pattern disguises the scale of the building and its program while being unnecessarily proud and exuberant. The back facade becomes a painting for neighbors to look at, the main facade for private use.

about Fala Atelier:

Fala is an architecture practice based in porto, led by filipe magalhães, ana luisa soares and ahmed belkhodja. established in 2013, the atelier works with methodic optimism on a wide range of projects, from territories to birdhouses. fala’s projects are a medley of formal languages, references, quotations and themes, regulated by an obsession for clarity; its architecture is both hedonic and post-modern, intuitive and rhetorical.

natura | 66

natura | 67


proje | project

proje | project

KÜNYE Tasarım: Fala Atelier Proje Yeri: Porto, Portekiz Proje Tarihi: 2017 Proje Ekibi: Filipe Magalhães, Ana Luisa Soares, Ahmed Belkhodja, Rute Peixoto, Lera Samovich, Paulo Sousa Peyzaj Mimarı: João Magalhães İşveren: Domingo Discreto Lda Yüklenici: Engilaco Fotoğraflar: Ricardo Loureiro

natura | 68

Credıts Architects: Fala Atelier Location: Porto, Portugal Project year: 2017 Project team: Filipe Magalhães, Ana Luisa Soares, Ahmed Belkhodja, Rute Peixoto, Lera Samovich, Paulo Sousa Landscape architect: João Magalhães Client: Domingo Discreto Lda Contractor: Engilaco Ida Photography: Ricardo Loureiro

natura | 69


proje | project

proje | project

KATAR ULUSAL ARŞİVİ QATAR NATIONAL ARCHIVE

ALLIES VE MORRISON ARCHITECTURE

Kaynak - Source: www.alliesandmorrison.com

Arşiv binası, homojen cephelerini parçalayan yatay tabakalarla ayrılmış taş panellerle kaplı VE STRÜKTÜRÜ AYIRT etmeye yardımcı oluyor... The Archive building is clad in stone panels fragmentized into horizontal layers that decompose the homogenous facades and they further help differentiating the structure...

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 70

natura | 71


proje | project

proje | project

KÜNYE Projenin Yeri: Doha, Katar Mimarlık Ofisi: Allies ve Morrison Architecture Proje Ekibi: David Amarasekera, Bez Eun Zung Baik, Helen Logan Proje Müdürü: Turner International Middle East Masterplan: Arup/EDAW Mühendislik Ekibi: Burns and McDonnell İşveren: Msheireb Properties Toplam Alan: 26.000 m2 LEED Sertifikası Hedefi: Platin

Credıts Project Location: Doha, Qatar Architecture Office: Allies and Morrison Architects Project Team: David Amarasekera, Bez Eun Zung Baik, Helen Logan Project Manager: Turner International Middle East Masterplanner: Arup/EDAW Engineer: Burns and McDonnell Client: Msheireb Properties Total Area: 26,000 sqm LEED Certificate Target: Platinum

Işığı yumuşatan bir açıyla taş yüzeylere oyulmuş girintili pencereler ve boşluklu açıklıklar ile cepheler kesiliyor... The facades are cut through spaced openings and recessed windows that are carved into stone surfaces with an angle that softens the light...

Ulusal Arşiv, halka açık erişimi olan bir toplanma yeri olarak Katar’ın milli mirasının da depo alanı durumunda; hem sembolik hem de işlevsel olarak, ülkenin belleğini tutuyor. Yapının merkezi biçimi, Katar mimarisinin ilk örneklerinden olan güçlendirilmiş kuleleri andırıyor. Arazinin kuzeydoğu köşesinde yer alan arşiv yapısı Doha Körfezi, Bayram Namaz Alanı ve Souk Waqif’e bakan önemli bir nokta. Yapının kütlesi, tarihsel bağlamına ve kendisini çevreleyen kentin farklı karakterine cevap vermek için parçalanıyor. Arşivi içeren merkezi blok, ana giriş ve okuma odalarını ve güneydeki ofis / koruma kanadını içeren yapının kuzeydeki kamusal kanadı arasında yer alıyor. Merkezi bir varış noktası olan ve yönelimi sağlayan büyük bir sütunlu giriş oluşturmak amacıyla merkezi blok yukarı kaldırılmış. Bina, kafe ve mağazayı şekillendiren tarihi Abduallah bin Jassim Evi’nin etrafını sarıyor. Böylelikle yeni ve eski yan yana yer alırken Msheireb masterplanının kentsel çerçevesiyle bütünleşmiş hale geliyor… natura | 72

The National Archive is both a storehouse of Qatar’s national heritage and a place of public access, holding the nation’s memory both symbolically and functionally. The central form of the building reminds of the Qatari archetype of the fortified towers. Situated at the northeast corner of the site, the archive building shines out as a significant landmark, looking towards Doha Bay, the Eid Prayer Ground and Souk Waqif. The mass of the building is fragmented in order to respond to its historical context and the distinctive character of the surrounding cityscape. The central block embodying the archive, is located between the public wing to the north, containing the main entrance and reading rooms, and the office / conservation wing to the south. The central block is lifted to create a large portico, which serves as a central point of arrival and orientation. The building surrounds the historic Abdullah bin Jassim House which forms the cafe and the shop. In this way, new and old are embedded together and they become integrated with the urban framework of the Msheireb masterplan... natura | 73


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

GRILL POLONES RESTAURANT VADİ İSTANBUL

GÖRKEM VOLKAN DESIGN STUDIO Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 74

natura | 75


kapak konusu | cover story

2015 yılında GVDS Mimar lık t araf ından t a sar lanan ve At a şehir’de hayat a geçir ilen Gr ill Polonez Res t aurant ’ın 2. Şubesi de GVDS Mimar lık imza sıyla Şubat 2018’de Vadi İs t anbul’da hizmete girdi. D ış mekânla ilişkili olarak ko numlandır ılan res toran, kullanıcı için t anıdık ve samimi hisler yarat an bir atmos fer le biçimlendir ildi. 850 m² inşai alana sahip Gr ill Polonez Res t aurant, kapalı, açık ve yar ı açık tera slar ı bünyesinde bar ındırmak t adır. Res toranın oturma bölümler i farklı ya ş grubunun getirdiği ihtiyaçlara hit ap edecek şekilde aynı t a sar ıma sahip farklı bir imler le düzenlenmiş. Bu sayede geniş mekân, kişi ve gruplarc a daha kolay benimsenebilecek ufak parç alara ve kimliklere ayr ışmak t adır. Ahşap, t a ş, tuğla ve halat gibi ham malzeme kullanımının, mekânın bütününe yayılarak iç mekânda olduğu gibi açık ve yar ı açık mekânlarda da tüm sıc aklığ ıyla misafir ler i karşılama sı sağlanmış t ır. Tera slarda kullanılan ve iç mekândaki malzeme dokusuna gönderme yapan ahşap kir iş gölgelikli ç at ının t a sar ımında ise uç ak kanadı kesitinden esinlenilmiş. Böylelikle, ana binaya t akılan tera s alanlar ında, dışar ıya doğru yük selerek uzanan, tera s alanını oldukç a aydınlık kılan açılır bir ç at ı çözümü getir ilmiş tir. Bu ç at ı biçimi, benzer ler i ara sında Gr ill Polonez Res t aurant ’ı farklı bir konuma getirmek tedir. Gr ill Polonez Res t aurant ve GVDS Mimar lık işbir liği iler iki t ar ihlerde yeni şubeler le daha çok mekânda yer almaya devam edecek tir. natura | 76

kapak konusu | cover story

The second branch of Grill Polonez Restaurant, which was designed by GVDS Architects in Ataşehir in 2015, came into service in Vadi Istanbul Mall in February 2018, bearing the signature of GVDS Architects. Positioned in relation with the outdoors, the restaurant is shaped by an atmosphere that evokes familiar and cozy feelings for the user. Having 850 sqm of constructional area, Grill Polonez Restaurant embodies closed, open and semi-open terraces. The booths of the restaurant are organized with different units having identical designs, in a way that meets the requirements of different age groups. In this way, the spacious place is divided into smaller units and identities, which can be embraced easily by different people or different groups. The raw materials such as wood, stone, brick and rope are circulated in the entire space, ensuring a warm welcome for the guests in open and semi-open spaces, just as in the interior space. The design of the timber framed canopy, which is used in terraces and which refers to the material texture in the interiors, was inspired by the sections of airfoils. Therefore an openable roof was achieved in the terrace spaces that were articulated to the main building, which ascendantly extends out and renders the space luminous. This roof shape carries Grill Polonez Restaurant to a distinguished position among other similar designs. The collaboration between Grill Polonez Restaurant and GVDS Architects, will continue in the future in various places through new branches. natura | 77


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

Grill Polonez Restaurant projesinde kullanılan doğal taşlar Stone House tarafından mermer ocaklarından temin edilip imal edildikten sonra uygulanmıştır. Taşların temin edildiği ocak ve plaka olarak alındığı fimrlar aşağıdaki gibidir: Karaman Bej, Burdur Bej ocaklarından temin edilmiş, Moyak Mermer firmasından plaka olarak alınmıştır. Claros Gray; Ekşioğlu Mermer Ocağı’ndan temin edilmiş, Hürok Mermer’den plaka olarak alınmıştır. Light Grey; Denizli’den temin edilmiştir. The natural stones that were used in Grill Polonez Restaurant project, were implemented by Stone House, following the procurement and manufacturing process in marble quarries. Below is the list of quarries from which the stones were procured, along with firms from which the stones were obtained in blocks of plates: Karaman Beige was procured from Burdur Beige quarries and obtained in blocks of plates from the Moyak Marble firm. Claros Gray was procured from Ekşioğlu Marble Quarry and obtained in blocks of plates from Hürok Marble. Light Grey was procured from Denizli.

natura | 78

natura | 79


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

ORTAK ALAN DÖŞEME DETAYI 1/20

RÜZGARLIK DÖŞEME DETAYI 1/10

OFİS GİRİŞ DÖŞEME DETAYI 1/20

DÖŞEME PLANI

KÜNYE Proje Adı: Polonez Grill Restaurant Proje Yeri: Vadistanbul Proje Ofisi: Görkem Volkan Design Studio (GVDS) Tasarım Ekibi: Görkem Volkan Design Studio (GVDS) Mimari Proje Ekibi: Demet Öğütler, Müge Karaşahin, Onur Çınar, Mehmet Karadeniz Proje Yöneticisi: Görkem Volkan, Demet Öğütler İşveren: Modern Restoran ve Kafeterya İşletmeleri A.Ş. Proje Yönetimi: Nida İnşaat ve Turizm A.Ş. Ana Yüklenici: Nova Reklam ve Dekorasyon A.Ş. Statik Projesi: 2e Design Mühendislik Mekanik Projesi: Gök-Ay Proje ve Mühendislik Elektrik Projesi: Gök-Ay Proje ve Mühendislik Tesisat Projesi: Gök-Ay Proje ve Mühendislik Çelik Projesi: 2e Design Mühendislik Altyapı Projesi: Gök-Ay Proje ve Mühendislik Fotoğraflar: Ali Bekman Photography Şantiye Yöneticisi: Onur Çınar Proje Başlangıç Yılı: 2017 / Q3 Proje Bitiş Yılı: 2017 / Q4 İnşaat Başlangıç Yılı: 2017 İnşaat Bitiş Yılı: 2018 Toplam İnşaat Alanı: 850 m2

natura | 80

Credıts Project Title: Polonez Grill Restaurant Project Location: Vadistanbul Project Office: Görkem Volkan Design Studio (GVDS) Design Team: Görkem Volkan Design Studio (GVDS) Architectural Project Team: Demet Öğütler, Müge Karaşahin, Onur Çınar, Mehmet Karadeniz Project Manager: Görkem Volkan, Demet Öğütler Client: Modern Restaurant and Cafeteria Enterprises Inc. Project Management: Nida Construction and Tourism Inc. Prime Contractor: Nova Publicity and Decoration Inc. Static Project: 2e Design Engineering Mechanical Project: Gök-Ay Project and Engineering Electricity Project: Gök-Ay Project and Engineering Sanitary Installation Project: Gök-Ay Project and Engineering Steel Construction Project: 2e Design Engineering Infrastructure Project: Gök-Ay Project and Engineering Photographs: Ali Bekman Photography Site Supervisor: Onur Çınar Project Start Date: 2017 / Q3 Project End Date: 2017 / Q4 Construction Start Date: 2017 Construction End Date: 2018 Total Construction Area: 850 sqm

natura | 81


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

“biz MiMarlar DA yaPılar GİBİ içinde bulundukları coğrafyanın, ekonomik sistemin ve tabii ki kültürün birer sonucu olarak evriliyoruz. Bu etmenlerdeki değişim ve dönüşümler için birer turnusol kağıdı gibiyiz. Dolayısıyla, son 10 senedir dönüşen sadece İstanbul ya da ekonomi değil, biz de kentle birlikte değişiyoruz, neye dönüştüğümüzü ise yaşadığımız kente bakarak görebiliriz.” “Just like buildings, we as architects also evolve as a result of the geography, the economic system and of course the culture in which we live. We are like a litmus paper regarding these changes and transformations. Therefore it is not only İstanbul nor the economy that has transformed in the last 10 years, we are also changing in conjunction with the city and we can only see what we have become by looking at the city in which we live.”

GÖRKEM VOLKAN İLE SON PROJELERİ ÜZERİNE AN INTERVIEW WITH GÖRKEM VOLKAN ON HER LATEST PROJECTS Başlarken okuyucularımızın sizi tanıması için bize biraz kendi hikayeniz, Görkem Volkan Design Studio’nun kuruluşu ve projelerinizden bahseder misiniz? Mimarlık eğitimime sırasıyla New York Pratt Institute ve Yeditepe Üniversitesi’nde devam edip, 2004 yılında Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra Lübnan’da bulunan Nabil Gholam Architects’te çalıştım. Bu ofiste Katar ve Dubai’deki birçok karma yapının tasarım koordinatörlüğü görevini üstlendim. 2006 yılında GVDS’nin kuruluşundan bugüne kadar, çeşitli ölçeklerde mimari konsept geliştirmenin yanı sıra ağırlıklı olarak büyük ölçekli ticari ve konut alanlarının iç mimari tasarım ve uygulama projelerini üstlendik.

Before we start, in order for our readers to know you better, could you please tell us about your story, the foundation of Görkem Volkan Design Studio and your projects? I continued my architecture education at Pratt Institute in New York and Yeditepe University respectively. In 2004, I graduated from Yeditepe University Department of Architecture and afterwards, I worked at Nabil Gholam Architects in Lebanon. There I have undertaken the design coordinator task for many mixed-use buildings located in Qatar and Dubai. Since the establishment of GVDS in 2006, we mainly focused on the architectural designs and implementation projects of large-scale commercial and housing spaces, along with architectural concept development for various scales.

Genellikle ne tür projelerde yer alıyorsunuz? GVDS farklı yapı tiplerinde ve ölçeklerde proje üretimi konusunda 12 yıllık tecrübeye sahip bir mimarlık ofisi, bahsettiğim yapı tipolojileri arasında AVM ve yaşam merkezleri, konut yapıları, otel, ofis mekânları ve daha küçük ölçekte ise restoran ve özel konut gibi farklı işlevlere yönelik yapılar bulunmaktadırlar. Güncel olarak yurtdışında AVM ve Konut içerikli karma yapıların mimari projelendirmesi üzerine, yurtiçinde çoklu konut projesi ve zincir Restaurant Projeleri üzerine çalışmaktayız.

What kinds of projects do you usually take part in? GVDS is an architectural office with 12 years experience in project production in different building types and scales. The building typologies I have mentioned include Shopping and Lifestyle Centers, Residential Buildings, Hotels, Office Spaces, along with other smaller-scale buildings of different functions such as Restaurants and Private Dwellings. For our projects abroad, we are currently working on the architectural projects of mixed-use buildings such as Shopping Malls and Housings, along with Urban Housing projects and Restaurant Chain Projects in Turkey.

Son dönemde gündemde olan projeler tasarladınız. Mesela Grill Polonez Vadi İstanbul, Watergarden İstanbul ve Starcity Outlet projeleriniz bildiğimiz göz önünde olan projeleriniz. Bize pro -

natura | 82

Lately, you have produced several projects that remained on the agenda. Your projects entitled Grill Polonez Restaurant in Vadi İstanbul, Wa-

jelerinizi anlat ır mısınız? M i m a r i ve i ç m i m a r i p r o j e ü r e t i m i n d e s e k t ö r ü n ö n c ü ve ö n e m l i a k t ö r l e r i y l e ç a l ı ş m a k t ay ı z. S o n z a m a n l a r d a i ş h a c m i m i z i n a ğ ı r l ı k l ı b i r k ı s m ı n ı m i m a r i p r o j e l e r o l u ş t u r m a k t a d ı r. B u p r o jeler ara sında bizim için önemli olan iki projeden bahsetmek i s t i yo r u m , i l k i y u r t d ı ş ı n d a ç a l ı ş t ı ğ ı m ı z J e d d a h L i n e s p r o j e s i: Wat e rg a r d e n İs t a n b u l p r o j e s i b i z i m i ç i n ö n e m l i b i r r e f e r a n s o l d u, b u r e f e r a n s ı n e t k i s i y l e y u r t d ı ş ı n d a n ö n e m l i g e r i d ö n ü ş l e r a l d ı k , b u n l a r d a n b i r t a n e s i d e J e d d a h L i n e s AVM ve Ko n u t K a r m a Ya p ı s ı. Ya p ı , C i d d e’d e 37. 0 0 0 m ² ’l i k b i r a l a n ü ze r i n e yay ı l ı a ç ı k a l a n AVM , Ko n u t ve b a ğ ı m s ı z R e s t a u r a n t g i b i ya p ı t i p l e r i n i b a r ı n d ı r m a k t a d ı r. Wat e rg a r d e n İs t a n b u l p r o j e s i n d e S ay ı n M e h m e t Z i y l a n’ı n m ü t h i ş ö ng ö r ü s ü i l e p r o j e n i n k a l b i n i o l u ş t u r a n S h o w h av u z u n u n b u p r o j e n i n d e ç e k i m m e r ke z i a l a n ı o l m a s ı n a k at k ı s a ğ l aya c a ğ ı n d a n e m i n i m . E k o l a r a k b u y ı l k i C i t y S c a p e’ t e ye r a l a c a ğ ı m ı z i k i p r o j e d e n b i r i n i n J e d d a h L i n e s o l d uğ u n u b e l i r t m e k i s t e r i m . D iğ e r p r o j e i s e b i r r e n ova s yo n p r o j e s i; St a r c i t y O u t l e t m e rke z i . B i l d iğ i n i z g i b i b i r d ö n e m y ü k s e l e n t a l e p ve e ko n o m i s aye s i n d e AVM p r o j e l e r i o l d u kç a yo ğ u n l u k k a z a n d ı , f a k at ye n i m e v z u at l a r i l e ye n i e m s a l a l a n l a r ı k a z a n a n m e vc u t t a k i St a r c i t y O u t l e t M e r ke z i i ç i n m i m a r i ve i ç m i m a r i b i r ç a l ı ş m a ya p m a k o f i s i m i z g i b i s ı f ı r d a n p r o j e ü r e t e n b i r o f i s i ç i n d e b i r i l k o l d u . M i m a r i m ü e l l i f i E n i s Ö n c ü o ğ l u o l a n ya p ı 2 0 10 y ı l ı n d a a ç ı l d ı. Yat ı r ı m c ı n ı n d e ğ i ş m e s i i l e b i r l i k t e G V D S o l a r a k m i m a r i ve i ç m i m a r i p r o j e l e n d i r m e h i z m e t i n i ve r m e i m k an ı m ı z o l d u . P r o j e h i z m e t i n i n i ç i n d e, z a m a n i ç i n d e d e ğ i ş e n t a l e p l e r e u yg u n ye n i f o n s k s i yo n l a r ı b e l i r l e m e n i n ya n ı s ı r a ; k a z a n ı l a n e m s a l l e r i n b i n aya a ç ı k /a ç ı l a b i l i r t e r a s a l a n l a r ı o l a r a k k a z a n d ı r ı l m a s ı , c e p h e l e r i n t a s a r ı m ı , ö n ve a r k a g i r i ş ko t l a r ı n d a k i m e yd a n l a r ı n t a s a r ı m ı ve t ü m O u t l e t C e n t e r ’ı n i ç m i m a r i p r o j e l e r i b u l u n m a k t a d ı r. B u r a d a t ü m p r o j e n i n g e rç e k l e ş m e s i n i m ü m kü n k ı l a n ve ya p t ı ğ ı m ı z t a s a r ı m ı v i z yo n u i l e h e p b i r a d ı m ö t e ye t a ş ı ya n yat ı r ı m c ı g r u p G e n ç o ğ l u AVM Yat ı r ı m l a r ı’n a d a t e ş e k kü r e t m e k i s t e r i m . Bu projeler bağlamında veya genel olarak; Türkiye’de mimarlık ortamında nasıl bir süreç izleniyor? Biz mimarlar gibi yapılar da içinde bulunduklar ı coğraf yanın, ekonomik sis temin ve t abii ki kültürün birer sonucu olarak evriliyoruz. Bu etmenlerdeki değişim ve dönüşümler iç in b irer tur nus o l ka ğ ı d ı g ib iyiz. D o lay ı s ı yla , s on 10 senedir dönüşen sadece İs t anbul ya da ekonomi değil, biz de kentle bir lik te değişiyoruz, neye dönüş tüğümüzü ise ya ş adığ ımız kente bakarak görebilir iz. Bu konuda her kes kadar endişeliyim. Diğer yandan da ta sar ım algısı değişt i , t a s a r ı m b i r i h t i y a ç t a n ç o k p a z a r l a n a b i l i r – s a t ı l a b i l i r- , hızlı tüketim ürününe dönüş tü. Ga zetelerde gördüğümüz gayr imenkul yat ır ımlar ına ait görsel çorbanın içinde a sla b ü y ü m e y e c e k o l a n a ğ a ç l a r, r ü z g â r d a n o t u r u l a m a y a c a k b a l k o n l a r y a d a g ü n ı ş ı ğ ı n ı n h i ç u ğ r a m a y a c a ğ ı o d a l a r v a r. Ya n i - g e r ç e k l i ğ i a r t t ı r ı l m ı ş - g ö r s e l d e k i ç i m e n d e o y u n o y nayan mutlu çocuğu, mutlu edebilecek hiçbir parametre a slında gerçekte yok. Ama sanır ım ki buradaki a sıl sorun g e r ç e k a l g ı s ı , e s k i d e n m u t l a k d o ğ r u n u n o l a m a y a c a ğ ı n ı t a rt ı ş ı r k e n ş i m d i g e r ç e ğ i n b i l e “ y e t e r i n c e” g e r ç e k o l m a d ı ğ ı n ı s o r g u l a m a m ı z g e r e k i y o r. B u i ş i n b i r k ı s m ı , d i ğ e r y a n d a n d a teknolojinin yapı üretimine getirdiği kabiliyetlerin ehliyetini elimize almanın zaman gerektirdiği düşüncesindeyim, şu an daha çok eline Light saber geçmiş bir çocuk gibiyiz,

tergarden Istanbul and Starcity Outlet are currently in the spotlight. Could you please tell us about your projects? We are working with the leading and established actors of the industry in the frame of Architecture and Interior Design Projects. Recently, a significant part of our work load has been reserved for architectural projects. I hereby would like to mention two projects among these that are very important for us. The first one is the Jeddah Lines Project, on which we are currently working abroad. The Watergarden Istanbul Project turned out to be an important reference for us. Owing to this reference, we received significant feedbacks from abroad and one of which is for the Mixed-Use Complex of Jeddah Lines Shopping Mall and Residences. This complex has several building typologies such as Outdoor Shopping Mall, Residence and Independent Restaurant, spreading over 37,000 sqm of area in Jeddah. I strongly believe that the Show pool, which forms the heart of the project owing to the great vision of Dear Mehmet Ziylan, will contribute to this project to make it an attraction center. Additionally, I would like to say that the Jeddah Lines project is one of the two projects by which we will be participating in this year’s Cityscape. Another one of our projects is a renovation project: the Starcity Outlet Center. As you already know, the Shopping Mall Projects were once highly trending due to the growing demand and the economic conditions. However, as an office that produces projects from scratch, it was a first for us to carry out an architecture and interior design project for the existing Starcity Outlet Center, which acquired new floor area due to newly adopted legislations. The building of which Enis Öncüoğlu is the architecture owner, came into service in 2010. When the investor changed, we as GVDS, found the opportunity to provide architecture and interior design project service. The project service includes designating new functions that are suitable for the changing demands over time; along with reintegrating the acquired floor area to the building as open/retractable terrace spaces, the design of the facades, the design of the courtyards positioned at the levels of front and back entrance and the interior design projects of the entire Outlet Center. I hereby would like to thank the Gençoğlu Mall Investments, which is an investor group that made it possible for the entire project to come into effect and which constantly carried our project a step further with their vision. In the frame of these projects or in general; what do you think is happening in the architecture scene of Turkey? Just like buildings, we as architects also evolve as a result of the geography, the economic system and of course the culture in which we live. We are like a litmus paper regarding these changes and transformations. Therefore it is not only İstanbul nor the economy that has transformed in the last 10 years, we are also changing in conjunction with the city and we can only see what we have become by looking at the city in which we live. I am as concerned as anyone about this issue. On the other hand, the design understanding has changed as well. Instead of a necessity, design has become a marketable – sellable – fast-moving consumer good. In the visual soup pertaining to the real estate investments, of which we see in newspapers, there are trees that will never grow, balconies that are impossible to spend time on because of the wind or rooms that will never see the sunlight. It means that in the visual – of which its reality is augmented – where the happy kid is playing on the grass, there isn’t any real parameter that could make him genuinely happy. But I guess the main issue here is the perception of reality. While we used to debate on the fact that there can’t be an absolute truth, now we even have to question the reality for it may not be “that” real. This is only one side of the coin. On the other hand, I believe that we have to take control of the facilities that are presented to building production by the technology. Right now, we are more like a kid who somehow managed to get his hands on a

natura | 83


kapak konusu | cover story

ama bu konuda oldukç a ümit liyim, gücümüzü anlayınc a ger iye sadece Aydınlık t araf ı seçmek ka lac ak! Özellikle AVM, yeme-içme, eğlence mekânlarının tasarımları nasıl bir spesifik bakış açısı istiyor size göre? Alışveriş merkezleri günümüzde salt bir alışveriş aktivitesi değil, sosyal karşılaşma/toplanma alanları olarak kentli yaşamın içinde yer aldılar. Bu durumun iyi ya da kötülüğünü tartışmaktansa mevcut durumu daha iyiye dönüştürmenin, bu yeni ihtiyacı doğru bir şekilde topluma faydalı hale dönüştürmenin yolunu bulmalıyız. Her ne kadar çoğunluğu özel iştirak olsa da büyük ölçüde kamusal alan trafiğine sahiplik eden bu geniş alanlarda özellikle de genç nüfusun popülasyondaki yüzdesinin ağırlıklı olduğu bizim gibi ülkelerde teknolojinin de yardımı ile sosyal ihtiyaçlar sürekli olarak değişmektedir. Genel olarak bu değişime o projenin yapıldığı yılda açık olmanız gerektiği gibi gelecek yıllarda da farklı değişimlere karşı yapıyı ve işletmeyi hazırlamalısınız. Bunun dışında çoğunlukla büyük ölçekli alanları tasarlayan bir proje ofisi olarak, birçok farklı aktivite alanını kapsayan geniş ölçekli bir mekânlar bütününde bu alanların doğru fiziki ve altyapısal koordinasyonunun sağlanmasını, konsept bütünlüğünün/tutarlılığın korunmasını ve uzun vadeli işletmesel gereksinimlerin gözetilmesini oldukça önemsiyoruz. Ne tür malzemeler tercih ediyorsunuz? Sizin son dönemde olmazsa olmaz diye tabir edeceğiniz ürünler neler? Mesela Grill Polonez Vadi İstanbul, Watergarden İstanbul ve Starcity Outlet projelerinde hangi malzeme ve teknolojilere öncelik verdiniz? Doğaya zarar vermeyen doğal malzemeleri kullanmaya gayret ediyoruz.Grill Polonez gibi daha küçük ölçekli projelerde kullanım trafiği yoğunluğu çok olsa da doğal malzeme kullanımını istediğimiz yüzdede tutabiliyoruz ama diğer büyük ölçekli projelerde teknolojinin izin verdiği fiziki ve de fiziki olmayan malzemeleri çoklukla kullanıyoruz. Yenilikleri nasıl takip ediyorsunuz? Ve bu yenilikleri tasarımlarınıza nasıl entegre ediyorsunuz? Sorudaki terminoloji oldukça doğru teşekkürler... “Yeni”yi takip ediyoruz fakat trendler konusunda hassas ve temkinli davranıyoruz. Malzeme konusundaki yenilikler, kabiliyetler tasarıma da yeni beceriler ve olasılıklar katabiliyor. Burada önemli olan dönemsel olmayan, sürdürülebilir tasarıma imkan verecek bir akımda kalabilmek. Tüm bu yeni gelişmeleri çoğunlukla Mimarlık ile ilişkili ama direkt bağı olmayan alanlarda aradığımı söyleyebilirim çünkü değişimi (yeniliği) sadece mimariye indirgediğinizde çerçeveniz oldukça kısıtlı kalıyor. Mimarinin diğer disiplinler ya da endüstriler ile arasındaki interaktif ilişki yeniliklerin de bu şekilde birbirine aktarılmasına izin veriyor. İyi tasarım ile yapılan mimarlık ve tasarımı destekleyen zanaatkarlık bir arada olunca ortaya çok iyi sonuçlar çıkıyor genellikle. Sizin de işlerinizde zanaatkârlık gerektiren incelikler görüyoruz. Nasıl ekipler ile çalışıyorsunuz? Bizzat siz mi denetliyorsunuz? Projelerinizin uygulama aşamasını da bize biraz anlatır mısınız? Ölçekten bağımsız olarak, saha ve atölye kontrolünü yapmadığımız projelerin içinde olmamayı tercih ediyoruz. Sahada minimum sorun için bir önceki aşama olan Uygulama Projesi safhasının doğru bir şekilde bitirilmesi gerekiyor. GVDS Uygulanabilir Konsept Tasarım geliştirmede olduğu kadar uygulama projesi üretiminde de oldukça tecrübe kazanmış bir ofis, bunu gururla söyleyebilirim. Bahsettiğim gibi proje masadaki aktörlerin; Yatırımcı’nın, İşletmeci’nin, kullanıcının hassasiyetlerine optimum oranda uyum sağlayıp, bulunduğu fiziki ortamda, fiziki şartlara göre uygun bir şekilde tasarlandıysa, projecilik de iyi bir şeklide icra edildiyse, saha ortamındaki sorunlar ancak halledilebilir gündelik natura | 84

kapak konusu | cover story

Lightsaber but I am quite hopeful about this issue. When we will be able to understand our true power, choosing the Light Side will be the only thing left to do!

sorunlar olarak süreçte yerini alıyor.Tüm kontrollerin bir kısmında ben muhakkak yer alıyorum, bunun dışında ofisimizde her proje için bir saha kontrol sorumlusu oluyor tabii ki.

What kind of a specific perspective do you think is especially required for the designs of Malls, Food & Beverage and Entertainment Venues? Today, shopping centers claimed their place in the urban life as venues for social encountering/meeting, instead of a place for mere shopping activity. Rather than discussing the pros and cons of this development, we need to find a way to better the existing condition and transform this new necessity into a beneficial step for the society in the most accurate way. Even though a large part of them is privately-funded, these wide areas have high levels of public circulation. In countries such as ours, where the young population occupies a high percentage within the total population, social needs are constantly changing with the help of technology. In general, you need to prepare the building and the enterprise for different changes in the future, as much as you need to be open to change during the year in which the project is built. Apart from this, as an office that designs mostly large-scale areas, we attach great importance to provide these areas with the accurate physical and infrastructural coordination in the integration of large-scale spaces encompassing many different areas of activity, preserving the conceptual integrity/consistency and looking out for long-term operational requirements.

Proje gör sellerinizi incele diğimde belli bir çizginiz olduğu gör ülüyor. İş veren istekleri mi yok sa izlediğiniz belirli bir ge lenek üzerine mi çıkıyor projeleriniz? İzlediğiniz bir külliyat var mıdır? Mimar lık eğit imi öncesi res tora s yon okudum ve bu eğit im gelenek sel yapı teknikler i, yapı ma lzemeler i ile ilgili müthiş bir bilgi bir ikimine sahip olmamı sağladı. Res tora s yon eğit imi mekân-insan ilişkisinin, ç ağlar içinde na sıl evr ildiğini, dönüşme ş ar t lar ını, içinde bulunduğu imkan, teknoloji, fizik sel ş ar t lar ile - çoğunlukla ş ar t lar ı geliş t irerek- katman katman na sıl iler lediğini ve mekân a lgısının insan ölçeği üzer inden okunabilmesini öğret t i. Bu eğit imi a ldığ ım için çok ş anslıyım. Sonra sında yur tdışı tecrübesi ise globa l mimar i ile ilet işime geçmemi sağladı. Şu anki projeler imizin %6 0 ’ı yur tdışında bulunuyor ve bu eğit im, ç a lışma hayat ı boyunc a edindiğim tecrübe ve ilişkiler sayesinde gerçekleş t i. Tüm bu tecrübeler sonucunda bir çizginiz oluşma sı kaçınılma z, fakat beni bu ter imde rahat sız eden bir şey var, bir çizginin olma sı bir va at gibi, ver ilmiş kesin bir söz… Ha lbuki biz ofis olarak gerek eğit imler gerek ise geziler ile kendi kabiliyet ler imize yat ır ım yaparak, gelişiyoruz, büyüyoruz… Dolayısı ile bir çizgi olduğu gerçek fakat bu çizgi kabiliyet ler i globa l yenilikler ile sürekli gelişen, iler leyen, büyüyen bir çizgi demem daha doğru olur.

What kinds of materials do you opt for? What are the products do you consider “indispensable” lately? For instance, which materials and technologies did you prioritize in the Grill Polonez Restaurant, Watergarden Istanbul and Starcity Outlet projects? We strive to use natural materials that do not harm nature. In smaller scale projects like Grill Polonez Restaurant in Vadi İstanbul, we are able to keep the natural material use at desired levels despite the dense circulation of use but for other larger-scale projects, we use a lot of physical and non-physical materials to the extent of the present technology.

ment and conditions, and if the planning was carried out in the best way possible, then the problems on site take their place in the process as manageable daily issues. I certainly get involved in a part of every supervision but of course we have a site supervisor in our office for each project. When I review the visuals of your project, it appears to me that you have a certain line of design. Do your projects develop based on the needs of your clients or on a specific tradition that you follow? Do you follow a certain collection? I studied in the Department of Restoration before my architecture education and it allowed me to have a vast knowledge on traditional building techniques and building materials. The education on restoration taught me how the space-human relation has evolved throughout the ages, its preconditions for transformation, how it proceeds layer by layer in juxtaposition with the possibilities, technologies and physical conditions (often by improving them) and how the perception of space can be read through human scale. I am really lucky to have received this education. After this, the experience abroad allowed me to get in contact with the global architecture. 60% of our current projects are located abroad and this education was only made possible by the experiences and contacts I had during my business life. It is inevitable not to have a certain line after all these experiences but there is something that bugs me in this term, like having a line is sort of a commitment, an unbreakable promise... However, as the entire office, we are growing and expanding by investing in our own capabilities both with trainings and tours... Therefore it is true that we have a certain line but it would be more accurate to say that the capabilities in the frame of this line of design are ever-growing, improving and expanding with the global innovations.

Röportaj ve soruların içeriği için çok teşekkür ederim. Thank you very much for the interview and the content of your questions.

How do you follow the innovations? Moreover, how do you integrate these novelties into your designs? I thank you for the accurate terminology you have used in the question... We are following the “new” but we are sensitive and cautious about trends. Innovations and facilities in materials can present new skills and possibilities to the design. The important thing here is to be able to stay in a nonperiodic trend that allows sustainable design. I can say that I mostly look out for all these new developments in fields that are connected but not directly related to architecture because when you boil the change (innovation) down to architecture only, you get a very limited framework. Architecture’s interactive relation between other disciplines or industries, allows innovations to be transposed in the exact same way. The combination of good design in architecture and the craftsmanship that supports the design often produces very good results. In your works, we see fine details that require craftsmanship. What kinds of teams do you work with? Do you personally supervise the process? Could you please tell us about the implementation phases of your projects? Independently of the scale, we prefer not to be involved in projects where we are not able to supervise the site and workplace. For minimum problems on site, you need to complete the Implementation Project, which is the earlier phase, in an accurate way. I can proudly say that GVDS is a well-versed office in Implementation Project Production, as much as it is in Feasible Concept Design Development. As I have mentioned above; if the project was adapted in the most optimum way to the sensitivities of all of the actors on the table such as the Investor, the Manager and the User, if it was designed in a way that complies with its physical environnatura | 85


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

BJK No1903 Mehmet Üstünkaya Tesisleri Elips Tasarım Mimarlık FEZA ÖKTEN KOCA BJK No1903

Mehmet Üstünkaya Social Complex ELIPS DESIGN ARCHITECTURE FEZA ÖKTEN KOCA Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

No1903 Tesisi’nde kullanılan Doğaltaşlar Kapalı alanlar: Mermerler: Spider Grey: Zemin, duvar, bar tezgah, masa ve sehpalar Bianco Carrara: Karşılama bankosu ve lavabo tezgahları Toros siyah mermer: Lavabo tezgahları Bursa Bej: Kapalı havuz etrafı zemin Patlatma traverten:Sauna Açık alanlar: Traverten: Açık havuz etrafı, zemin Bazalt plak: Yürüyüş yolları, merdivenler Patlatma bazalt: Ana giriş takı, duvar Natural stones that are used in the No1903 Complex Indoor areas: Marbles: Spider Grey: Floors, walls, bar counters, tables and coffee tables Bianco Carrara: Reception desk and bathroom counters Toros black marble: Bathroom counters Bursa Beige: Indoor pool area, floors Sandblasted travertine: Sauna Outdoor areas: Travertine: Outdoor pool area, floors Basalt slab: Pathways, steps Sandblasted basalt: Main entrance arch, walls

natura | 86

natura | 87


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

İstanbul Akatlar’da bulunan 4.60 0 m² açık alan, 3.60 0 m² açık alana sahip karma kullanımlı tesisin proje çalışmasına 2016 başında ba şladık. Ba şkan Fikret Orman’la yaptığımız toplantılar sonunda BJK camiasına Aplus bir tesis ka zandırmak için yola çıktık. BJK’nın kalitesini ta şıyacak tesis, 7’den 70’e herkesin kullanımına açık olacaktı.

In 2016, we initiated the project works for the mixed-use social complex of 3600 sqm of area, spreading over 4600 sqm of open area in Akatlar, İstanbul. As a result of the meetings we held with the President Fikret Orman, we started off to present an A+ complex to the whole BJK (Beşiktaş Gymnastics Club) community. Designed to carry the quality of BJK, the complex will be open to everyone – young or old.

Tasarım ve projelendirmede ihtiyaç programına göre mekân oluşturma çalışmasına başlarken özellikle binanın mimari kimliği de bizi yönlendirdi. Asimetrik ve farklı açılardaki çizgilerle modern mekânlar yaratırken, maksimum hacim ve gün ışığı kullanımını sağlamaya çalıştık.

In the framework of design and planning phases, the architectural identity of the building particularly directed us when we started to work on creating spaces according to the needs program. We tried to maximize the use of volumes and natural light, while creating modern spaces having asymmetrical and unique angles of lines.

Tesiste;

The Social Complex:

Birinci katta ise fine dining konseptiyle İtalyan mutfağından tatlar sunan Bold Restaurant’ta, zemin kattaki Casual’dan farklı olarak büyük bir bar köşesi, rahat deri koltuklarla oluşturulmuş bir şömine bölümü, ahşap ve mermer masaları ile daha farklı bir ortama sahiptir. Oldukça iddialı tavan yüksekliği ve cam cephesi ile oldukça ferah bir alana sahip mekânda duvarda kullandığımız mermer ve ayna kaplamaların tersine tavanda kullandığımız metal peteklerin altında daire formundaki ahşap ve akustik panellerle hem sıcak ve hareketli bir etki sağlarken hem de akustik çözüm sağlamış olduk. Özel toplantı ve etkinliklere hizmet verebilmek için tasarlanmış Blackhall salonu hareketli duvarlar sayesinden istenildiğinde Bold restaurant ile birleştirilebilmekte ve büyük etkinliklerin organize edilmesine imkan sağlamaktadır. Başkan ve yönetim kurulu üyelerinin kullanımına açık Mr President toplantı alanı da toplantı odası, servis, wc ve vestiyeri

The first floor houses the Bold Restaurant, which presents delicious flavors of the Italian cuisine via fine dining concept. Unlike the Casual Restaurant on the ground floor, this restaurant has a large bar corner, a fireplace unit with comfortable leather seats and wooden and marble tables. Contrary to marble and mirrored coatings we used on the walls of the space, which has a highly spacious floor area with its quite assertive ceiling height and glazed facade, we opted for wooden and acoustic panels in circular forms under the metal honeycomb structures embedded in the ceiling. In this way, we managed to create both a warm and dynamic effect, further providing an acoustic solution. Designed to host private meetings and events, the Black Hall can be combined with the Bold Restaurant upon request through movable walls, allowing for organizing crowded events. Mr President Meeting Area, which is available for the President and board members, is designed as a private area housing a meeting room, service

Zemin katta ana giriş ve karşılamanın yanısıra, ön cepheye bakan büyük bir teras ve çocuk oyun alanına sahip ve dünya mutfağından lezzetler sunan Casual Restaurant, arka cepheye bakan terası ile BJK kongre üye ve yöneticilerinin kullanımına açık Eagle House lounge alanı, ana mutfak, depolar ile müşteri ve personel ıslak hacimleri bulunmaktadır. Her ne kadar binada genel prensipte bir tasarım dil birliği olsa da her mekân birbirinden bağımsız olarak farklı malzemelerle tasarlanmıştır.

natura | 88

Along with the main entrance and reception, the ground floor houses the Casual Resturant, offering unique tastes from the world cuisine with a large terrace and a children’s playground facing the front facade; the Eagle House Lounge Area, which is available for the members and managers of the BJK congress with a terrace facing the rear front; accompanied by the main kitchen, storage units and wet areas for customers and personnel.

natura | 89


iç mimarlık | interior design

ile özel bir alan olarak tasarlanmıştır. Toplantı odasında iyi bir akustik sağlamak amacı kumaş akustik panel kaplı duvarlarda yer yer kullanılan ahşap kaplamalarda da tasarım kriterimizdeki çizgilerimiz hakimdir. Yine siyah akustik kaplı tavanda fotoğraf makinası vizörünün açılma şeklinden ilham alarak tasarlanmış lake ahşaplardan oluşturduğumuz tasarımımız mevcuttur.

iç mimarlık | interior design

functions, WC and the cloakroom. In order to provide the meeting room with proper acoustics, we opted for acoustic fabric-wrapped panels and wooden covers in certain spots, which both reveal the lines in our design criteria. Inspired by the shutter of the camera, we also feature a lacquered timber design at the ceiling covered with black acoustic panels.

Birinci bodrumda yeralan Gym Club’da Fitness alanı, spinning ve pilates stüdyo dışında, sauna, buhar odası, dinlenme ve masaj odaları ile kapalı havuz, açık havuz ve çocuk havuzu bulunmaktadır. Ön cepheye bakan fitness bölümünden çıkılan terasta yine farklı açılarla oluşturulmuş bitki setleri ile istinat duvarı kamufle edilmiştir.

The first basement floor embodies the Gym Club, housing various functions such as sauna, steam room, recreation and massage rooms, an indoor and outdoor pool and kid’s swimming pool, along with the fitness area and the spinning and pilates studio. The front-facing fitness area opens to the terrace, presenting different plant units in various angles to mask the retaining wall.

Tesiste her köşe ayrı şekilde tasarlanmıştır. Tüm teknik detay ve ekipmanların mekân estetiğini bozmasını engellemek amacıyla tasarımda titizlikle çözümler bulunmuştur. Binanın hem dış hem iç mekânında aynı dil kullanılarak kullanıcıya tam bir yaşam alanı kazandırmaya çalışılmıştır. Şömine çerçevesinden, aydınlatmalara, tel çiçek objelerden, bankolara, ana giriş takından, duvar kaplamalarına kadar her türlü detay aynı kimlikle özel olarak tek tek tasarlanmıştır, duvarlarda yer alan resimler de ressam tarafından mekân kimliği baz alınarak hazırlanmıştır. İç mekânda, mermer, parke, çini karo, epoksi, seramik, ayna, ahşap, pirinç, duvarkağıdı, kumaş kaplama akustik paneller, paslanmaz,cam vs çok çeşitli malzemeler kullanarak mekânsal detaylar oluşturulmuştur.

Each corner of the complex is designed in a separate way. In order to prevent all the technical details and equipments from disrupting the aesthetical integrity, the design process gave place to various meticulous solutions. By using the same language both indoors and outdoors, it is aimed to present a holistic living space to the users. Ranging from fireplace frames to lighting, wire flowered objects to counters, the main entrance arch to wall coatings; every little detail of the project is designed individually with the same identity. The paintings on the walls are also selected by the painter based on the identity of the space. The interiors present spatial details of various materials such as marble, parquet, tiled floors, epoxy, ceramics, mirror, timber, brass, wallpaper, acoustic fabric-wrapped panels, stainless surfaces and glass.

Açık alanda, Field adı verilen, 2.500 m²’lik festival, sinema gösterimleri, düğünler, lansmanlar ve toplantılar için kullanılabilecek geniş bir bahçe alanı tasarladık, peyzaj düzenlemesinde ana fikir büyük ve yalın bir çim alan yaratmaktı. Arka cephede yeralan açık havuz ve çocuk havuzu bir kısmı deck bir kısmı çim olan 2 farklı kotta güneşlenme terasına sahiptir. Ana giriş kapısı için tasarladığımız tak ve iç kısıma konumlandırdığımız güvenlik binasında da ana bina ile aynı tasarım dilindeki çizgiler ve BJK renklerinden ilham alınarak kullanılan malzemelerle tasarlanıp, uygulanmıştır.

For the outdoors, we designed a large garden area of 2,500 sqm called the Field, which can be used for festivals, film screenings, weddings, launch events and meetings. The main idea behind this landscape arrangement was to create a large yet simple grass area. The outdoor pool and the kid’s swimming pool located in the rear front, have 2 different sunbathing terraces on different levels, in which certain spots are in deck form and the others are grass covered. The arch that we designed for the main entrance door and the security building of which we positioned inwards, adopt the same lines of design as in the main building, which are all designed and implemented through materials inspired by the colors of BJK.

Mimar olarak benim tasarım felsefem herzaman özgün olmak. Ekibimle birlikte bu felsefe ile heyecanla çalışmalar yapıyoruz. İnsan için tasarım yapıyoruz, fonksiyonu gözetmek bizim için çok önemli. Mekândaki her nokta bizim için çok önemli, o proje için yarattığımız tasarım dili her noktada kendini belli etmeli, her türlü detayı çözmek olmazsa olmazımız. Her yeni projede arayış içindeyiz, daha farklıyı, daha yeniyi arıyoruz, standartlar ve yapılmışlar bizim ilgi alanımızda değil. Yaratmak istediğimiz tasarımda kullanılan malzemenin mutlaka uzun vadede fonksiyona hizmet etmesi gerekmektedir. Sürdürülebilirlik bizim için çok önemli.

As an architect, my design philosophy is to be original at all times. Based on this philosophy, we are carrying out exciting studies with my team. We are carrying out designs particularly for people so it is important for us to look out for functionality. Every corner of the space is of particular importance for us. The design language that we create for a specific project must manifest itself through every detail. Proposing various solutions for every detail is a sine qua non for us. In every project, we are always looking for a novelty and searching for the one that is newer and more unique. We are not interested in standards and the things that are already built. The materials that are used in the design that we are willing to create, must serve functionality in the long run. We attach great importance to sustainability.

natura | 90

natura | 91


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

Feza Ökten Koca

Lise eğitimini Özel Darüşşafaka Lisesi’nde, üniversite eğitimini İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. 1994 yılında İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Bina Bilgisi Yüksek Lisans programından Y.Mimar ünvanı ile mezun oldu. Öğrenciliği sırasında başladığı çalışma hayatında, Orhan Çakmakçıoğlu Mimarlık Ofisi, Emlak Bankası mimari grup, Can İnşaat ve Percy Thomas Partnership, Londra ofisinde görevler aldı. 1999 senesinde Elips Tasarım Mimarlık ofisini kurdu. Mimari projelerin yanı sıra iç mimari tasarım ve uygulama çalışmalarında yoğunlaşmaya başladı. 2005 yılında kardeşi ile birlikte Elwo Ahşap üretim tesisini kurdu. Ele aldığı projelerin tasarımının yanı sıra, gerçekleştirilmesi konularında uzmanlaştı. Mimarlığı, sadece bina ve mekân tasarlamak değil, kullanıcıya yaşam tasarlamak olarak tanımlamaktadır. Çalışmalarında en farklıyı ararken kullanıcı odaklı sürdürülebilir, güne uygun ve yarını kucaklayabilen tasarımlar yapmaya çalışmaktadır. Tasarım olgusunu bir bütün olarak ele almak gerektiği düşüncesiyle mobilya tasarım çalışmaları da yapmaktadır. 2013, 2014 ve 2015 yıllarında düzenlenen Alldesign fuarlarında mobilya koleksiyonlarını sergiledi. 2016 yılında FLY Collection parçalarından biri olan Boomerang isimli sandalye tasarımı ile Milano’da A’ Design Award ödülü aldı. 2012-2017 yılları arasında Darüşşafaka Cemiyeti’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı.Cemiyet proje komitesindeki görevi devam etmektedir. Halen İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak proje yürütücülüğü yapmaktadır. She completed her high school education in Private Darüşşafaka High School and she later graduated from Istanbul Technical University Faculty of Architecture, Architecture Department. In 1994, she received her Architect MSc. title from Istanbul Technical University Institute of Science and Technology, Department of Building Information Modeling. She started her career during her education and worked in Orhan Çakmakçıoğlu Architecture Office, Emlakbank Architecture Group, Can Construction and the London office of Percy Thomas Partnership. In 1999, she established Elips Design & Architecture. She started to focus on interior design and implementation practices along with architectural projects. In 2005, she established the Elwo Wood production facility with her sibling. In additon to project design, she also specialized in project implementation. She defines architecture as a practice that designs a lifestyle for the user, beyond merely designing buildings or spaces. While searching for the most unique character in her works, she aspires to carry out user-oriented, sustainable, up-to-date and future-proof designs. She also carries out furniture design studies based on the necessity to tackle the notion of design in a holistic manner. She showcased her furniture collections in the frame of Alldesign Fairs that were held in 2013, 2014 and 2015. In 2016, she received the A’Design Award in Milan for her chair design entitled Boomerang, which is one of the pieces of her FLY Collection. She also worked as a Board Member at the Darüşşafaka Association between 20122017. She still carries out her duty in the project committee of the association. She is currently a project coordinator as an academic in Istanbul Medipol University Faculty of Fine Arts, Design and Architecture.

natura | 92

natura | 93


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

TUZLA VİLLALARI - 3 ADET KONUT PROJESİ

EDDA MİMARLIK Eda TAHMAZ TUZLA VILLAS – A PROJECT FOR 3 RESIDENCES

EDDA ARCHITECTURE Eda TAHMAZ Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 94

natura | 95


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

EDDA MİMARLIK’A INTERNATIONAL DESIGN AWARDS’TAN MANSİYON ÖDÜLÜ! EDDA ARCHITECTURE RECEIVES HONORABLE MENTION PRIZE FROM INTERNATIONAL DESIGN AWARDS! EDDA Mimarlık, tasarımında geleneksel Türk mimarisini yansıttığı Tuzla Villaları ile International Design Awards (IDA) 2017’de “İç Mimari” kategoride Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü. Amerika merkezli yarışmanın kazananlarına ödülleri, önümüzdeki sene gerçekleştirilecek olan ödül gecesinde takdim edilecek. EDDA Architecture was deemed worthy of the Honorable Mention Prize in the “Interior Design” category of International Design Awards (IDA) 2017, for its Tuzla Villas Project that reflects traditional Turkish architecture throughout the design framework. The US-based competition will present the awards to the laureates at the award ceremony to be held next year.

Proje, Geleneksel Türk Evi planlı bir yerleşimle, kalabalık aile üyeleri ile beraber bir arada yaşama hedefi ile kurgulanarak, birbiri ile aynı 3 adet konut olarak başlanmış. Evler, geniş aile üyelerinin yanında, gelen misafirlere de rahatlıkla hizmet edebilecek ayrı bir misafir katını da içerecek şekilde planlanmış. Evlerin planı, katlardaki tüm odalar, üzerinde cam bir kubbe olan orta galeriye bakacak şekilde oluşturulmuş. Sirkülasyon alanı üzerinde yer alan cam kubbe sayesinde gün ışığı tüm merdiven holünü aydınlatmaktadır. Sirkülasyon alanını saran çift kollu merdiven, tüm bu galeri boşluğunu doldurmakta ve kubbeden aşağıya sarkıtılan 6 mt lik avize ile tüm mekânın aydınlanmasını sağlamaktadır. Her odada geleneksel Türk Mimari karakteristiği cumbalara yer verilmiştir. Tüm odaların içerisinde tavan ve duvarlarda, merdiven holündeki tavan ve duvarlarda geleneksel Türk Mimari motifleri yer almaktadır. Evler, yaklaşık 3700 m² arazi üzerinde konumlanmış olup, 300 m² taban oturum alanı ve 960 m² toplam alanla, 3 salon, 8 yatak odası, 2 mutfak, 4 banyo ve WC, 1 mescid, 1 abdesthane,1 Sauna ve Türk Hamamı,1 çamaşır odası,1 depo ve terastan oluşmaktadır. Her evin bahçesinde açık yüzme havuzu ve hidromasaj havuzu yer almaktadır. Havuzun yanında yeralan kış bahçesinde, şömine ile beraber rahat bir oturma alanı bulunmaktadır. Evlerin kendi özel bahçesinin haricinde, üç evin or tak kullanımında olan daha büyük bir bahçe ve peyzaj alanı yer almaktadır. Bu alan içersinde uzun bir yürüme parkuru, yakla şık 20 kişinin oturabileceği ayrı bir kış bahçesi daha yer almaktadır.

natura | 96

The project is started off as 3 identical house units with a Traditional Turkish House plan, aiming for large family members to live together. The houses are designed through a planning that embodies a seperate floor for guests, which would be able to accommodate guests as well as the members of the crowded family. The plans of the houses are designed in a way where all of the rooms in seperate floors are positioned to overlook the central gallery with a glazed dome over it. Owing to this glazed dome on the top of the circulation area, daylight illuminates the entire vestibule. The double-flight stairs surrounding the circulation area fills up the entire gallery space and a 6-meter chandelier hanging down from the ceiling provides the entire space with the required lighting. Each room features bay windows, which reflect the traditional character of the Turkish Architecture. These patterns of traditional Turkish Architecture can be seen at the ceilings and walls of the vestibule and every room. Spreading over 3700 sqm of land, 300 sqm of floor area and 960 sqm of total area; the houses are comprised of 3 living rooms, 8 bedrooms, 2 kitchens, 4 bathrooms and WC, 1 masjid, 1 lavatory, 1 sauna and Turkish Bath, 1 laundry room, 1 storage area and a terrace. Every house has an outdoor swimming pool and a hydro-massage pool in the garden. The winter garden positioned next to the pool, features a fireplace and a comfortable lounge area. Apart from the private gardens of the houses, there is a larger garden and landscape that serve as a communal area for these three residences. This area also features a long walking track and a seperate winter garden that can accommodate nearly 20 people.

Bugüne kadar birçok farklı tipolojide iç mimari projeye imza atan İç Mimar Eda Tahmaz kuruculuğundaki EDDA Architecture, konut projeleri içerisinde geleneksel Türk mimarisinin modern bir yorumu olarak karşımıza çıkan Tuzla Villaları ile Amerika merkezli International Design Awards (IDA) 2017’de Mansiyon Ödülü ile onurlandırıldı. Dünya çapında, akıllı ve sürdürülebilir tasarımları taçlandırmak ve bu doğrultuda farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen ödül organizasyonunun gerçekleştirilecek olan ödül gecesi ise önümüzdeki sene düzenleniyor olacak. Herkese hitap eden, dillerden ve ülkelerden bağımsız olarak tasarım dilindeki özgünlüğün dikkate alındığı International Design Awards’tan Mansiyon Ödülü ile dönen Tuzla Villaları, kalabalık aile üyelerinin bir arada yaşama isteği doğrultusunda geleneksel Türk evi planlı bir yerleşimle, 3700 m² arazi üzerinde konumlanan, birbiriyle aynı 3 adet konuttan oluşuyor. Evler, geniş aile üyelerinin yanında, gelen misafirlere de rahatlıkla hizmet edilebilecek ayrı bir misafir katını da içerecek şekilde planlanmış. Evlerin planı, katlardaki tüm odaların, üzerinde cam bir kubbe olan orta galeriye bakacağı şekilde oluşturulmuş. Sirkülasyon alanı üzerinde oluşturulan cam kubbe ile merdiven holünü aydınlatan gün ışığının içeri alınmasının yanı sıra kubbeden aşağıya sarkıtılan 6 metrelik avize ile de tüm mekânın aydınlanmasını sağlanmış. Her odada geleneksel Türk Mimari karakteristiği cumbalara yer veren EDDA Architecture, konutların bütününe hakim olan klasik stili, tüm odalarda ve merdiven holündeki tavan ve duvarlarda kullandığı geleneksel Türk mimari motifleri ile eskiye atıfta bulunarak detaylandırmış.

Founded by Interior Architect Eda Tahmaz, who has carried out interior design projects in various typologies to date, EDDA Architecture was honored by the Honorable Mention Prize at the US-based International Design Awards (IDA) 2017 for its Tuzla Villas project, shining out among housing projects as a modern interpretation of traditional Turkish architecture. Organized for crowning smart and sustainable designs around the world and further creating awareness in this direction, the award organization will hold an award ceremony next year. Tuzla Villas received the Honorable Mention Prize from International Design Awards, which foregrounds a unique design language that appeals to everyone, independently of different languages and countries. The project consists of 3 seperate residences spreading over 3700 sqm of land with a traditional Turkish house plan, grounding on the request of the client’s large family to live altogether. The houses are designed through a planning that embodies a seperate floor for guests, which can accomodate guests as well as the members of the crowded family. The plans of the houses are designed in a way where all of the rooms in seperate floors are positioned to overlook the central gallery with a glazed dome over it. While the glazed dome on top of the circulation area ensures the illumination of the entire vestibule through natural daylight, a 6-meter chandelier hanging down from the ceiling provides the entire space with the required lighting. EDDA Architecture provided every room with bay windows, which reflect the traditional character of the Turkish Architecture. The studio also detailed the predominant style of the residences through traditional patterns of the Turkish Architecture as a reference to the past, which can be seen at the ceilings and walls of the vestibule and every room.

natura | 97


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

KÜNYE Proje Yeri : Tuzla,İstanbul Proje Tipi : Konut İşveren: A.Ö ve Ailesi Mimari Konsept ve Uygulama Projesi: Eda Tahmaz İç Mimari Konsept ve Uygulama Projesi: Eda Tahmaz Proje Ekibi : Eda Tahmaz, Selim Sağlık, Tuğçe Tunç Proje Yönetimi : Orsa Mimarlık - Atay Güler Mekanik Proje ve Proje Danışmanı : Orsa Mimarlık – Sancar Duranay Elektrik Proje : Prota Elektrik Proje Başlangıç Tarihi: Kasım 2015 Proje Bitiş Tarihi: Haziran 2016 İnşaat Başlangıç Tarihi: Mart 2016 İnşaat Bitiş Tarihi: Aralık 2017 Alt Yükleniciler : Alçıpan , Alçı ve Kartonpiyer ,Boya işleri : Nur Yapı Ltd. Mekanik Tesisat İşleri : Mert Mekanik Ltd. Elektrik Tesisat İşleri : Prota Elektrik Ltd. Mermer ve Doğal taş Uygulama: Tenoka Granit ve Mermer Ltd. Havuz : Saray Havuz Sauna : Saray Havuz -TYLO Türk Hamamı : Juno Ltd. Mobilya ve Ahşap İmalatlar : Q Home Mobilya Merdiven Korkuluk : Erciyas Metal –Süleyman Erciyas Cam Mozaik : SICIS – Kent Yapı Ahşap Zemin Kaplamaları : Parkett Yer Döşemeleri & AKY Zemin Duvar Kağıdı : LOT Duvar Kağıtları Aluminyum Doğrama İşleri : Enez Aluminyum Peyzaj Uygulama : Otto Peyzaj Perde Uygulama : Persan AŞ Beyaz Eşya : Miele Aydınlatma : Citylight ve Bakara Kış Bahçesi : Mimal & Enez Aluminyum Tente ve Gölgelendirme Sistemi : Albayrak Tente Şömine : Hürpaş Ltd.

SWIMMING POOL

EDDA Architecture Hakkında:

About EDDA Architecture:

Restoratör İç Mimar Eda Tahmaz tarafından 2008 yılında İstanbul’da kurulan EDDA Architecture ürün tasarımı, mimari ve iç mimari projeler üzerine çalışan bir tasarım stüdyosudur. On yılı aşkın süredir yaratıcı ve ilham verici tasarımlarını, yüksek kaliteli uygulamalarla birleştirerek bireysel ve kurumsal işverenlerinin hizmetine sunmayı ve müşteri memnuniyetine dayalı uzun yıllara dayalı işbirlikleri geliştirmeyi hedefleyen EDDA Architecture, mimari ve iç mimari tasarım ve uygulama konularında tecrübeli ekibiyle her yeni projede beklentileri mimari etik ve mükemmellik çerçevesinde yerine getirme heyecanı hissediyor.

Founded in 2008 in İstanbul by the restorator and interior architect Eda Tahmaz, EDDA Architecture is a design studio focusing on product design, architecture and interior design projects. For over ten years, it has been aspiring to develop long-term collaborations based on customer satisfaction and further merge its creative and inspiring designs with high-quality implementations in order to present them to its individual and institutional clients. In every project, EDDA Architecture feels the excitement of meeting the expectations in the frame of architectural ethics and perfection with its well-versed team focusing on the fields of architectural and interior design and implementation.

Eda Tahmaz Hakkında:

About Eda Tahmaz:

1991 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü’nden ikincilikle mezun olan Eda Tahmaz, eğitimini Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü’nde birincilikle tamamladı. 1991-1995 yılları arasında birçok restorasyon projesi ve uygulama çalışmasında yer alarak, 1997 yılında Illinois Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü’ne girdi ve Chicago’da bulunan Bilim ve Endüstri Müzesi’nde tasarımcı olarak görev aldı. 1999-2008 yılları arasında TE Architects’te kurucu ortak olarak çalışma hayatına devam eden Eda Tahmaz, 2008 yılından beri kurucusu olduğu EDDA Architecture bünyesinde baş tasarımcı olarak görev alıyor.

She graduated as a salutatorian from Yıldız Technical University Faculty of Architecture, Restoration Department in 1991 and she later graduated as valedictorian from Mimar Sinan University Fine Arts Faculty, Department of Interior Architecture. Between 1991-1995, she took place in various restoration projects and implementation works. In 1997, she enrolled in the University of Illinois Department of Industrial Design and worked as a designer in Chicago’s Museum of Science and Industry. Between 1999-2008, she worked in TE Architects as a co-founder and since 2008, she has been working as the founder and chief designer of EDDA Architecture.

natura | 98

Credıts Project Location: Tuzla, İstanbul Project Type: Residence Client: A.Ö and Their Family Architectural Concept and Implementation Project: Eda Tahmaz Interior Design Concept and Implementation Project: Eda Tahmaz Project Team: Eda Tahmaz, Selim Sağlık, Tuğçe Tunç Project Management: Orsa Architects – Atay Güler Mechanical Project and Project Consultant: Orsa Architects – Sancar Duranay Electricity Project: Prota Electricity Project Start Date: November, 2015 Project Completion Date: June, 2016 Construction Start Date: March, 2016 Construction Completion Date: December, 2017 Sub-contractors: Drywall, Plaster and Paper Mache, Painting Works: Nur Construction Co. Mechanical Installation Works: Mert Mechanics Co. Electrical Installation Works: Prota Electricity Co. Marble and Natural Stone Implementations: Tenoka Granite and Marble Co. Pools: Saray Pool Sauna: Saray Pool – TYLO Turkish Bath: Juno Co. Furnitures and Woodwork: Q Home Furniture Stair Rails: Erciyas Metal – Süleyman Erciyas Glass Mosaic Works: SICIS – Kent Construction Wooden Floor Coverings: Parkett Floorings & AKY Floorings Wallpapers: LOT Wallpapers Aluminium Joinery Works: Enez Aluminium Landscape Works: Otto Landscape Curtains: Persan Inc. White Goods: Miele Lighting: Citylight and Bakara Winter Garden: Mimal & Enez Aluminium Awning and Shading Systems: Albayrak Awnings Fireplace: Hürpaş Co. SWIMMING POOL

natura | 99


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

Basf Türkiye Ofisi MİMARİSTUDIO The Basf Turkey Office Mimaristudio Yeni nesil çalışma MEKÂNLARI, biyofilik tasarım ve insanı merkezine alan “wellBEING” üzerine çalışmaları ile ön plana çıkan Mimaristudio, dünya kimya endüstrisi devi Basf’in Türkiye’deki yeni ofisini tasarladı. Tüm kademedeki çalışanların sosyalleşerek, etkileşim içinde çalışmalarına ve ofiste oldukları sürece hem fiziksel, hem zihinsel olarak kendilerini iyi hissedecekleri bir ortamda bulunmalarına sebep olan yaklaşımları, çevreci ve sürdürülebilir tasarım kriterleri ile bütünleştirilerek, firmanın kurumsal renklerinin hakimiyetindeki dinamik ofis tasarımında vücut buldu. Standing out with their practices on nextgeneration workplaces, biophilic design and “wellbeing”, which centers upon people, Mimaristudio has designed the new Turkey Office of Basf, world’s leading chemical industry giant. Their approach towards setting up an environment that allows all the employees from different positions to socialize and to work interactively, where they would feel good both physically and mentally, has been integrated with environmentalist and sustainable design criteria, coming into existence with a dynamic office design under the dominance of the corporate color scheme of the firm.

Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 100

natura | 101


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

İnsanı Merkezine Alan Ürün Tasarımları

Mevki ve görevine bakılmaksızın tüm çalışanların bir arada ve ortak çalışma istasyonlarında planlandığı tasarımda monotonluğun ve birbirinin tekrarı yerleşim düzeninin önüne geçmek için farklı amaçlara hizmet eden sosyalleşme, görüşme ve toplantı alanları kurgulanmış. Gerek birimler arası, gerekse birimlerin kendi içlerinde tasarlanan bu alanlarda farklı kullanımlara yönelik seçilen ürünler içerisinde ise Mimaristudio tasarımı ürünler ön plana çıkıyor. Ayça Akkaya Kul imzalı ve Nurus üretimi görüşme kabukları (Office Stop) ve eksenel çalışan ayırıcı akustik paneller yanında, yine aynı tasarımcı imzalı, Connection Turkey üretimi oturma grupları (Rom&Jul) ofisi farklı ve sıra dışı kılar nitelikte… Farklı kapasite ve sayıdaki toplantı, görüşme ve eğitim odaları için de mimarların tercihi, ergonomik çalışma koltukları ile elektronik yükseklik ayarlı masaların yönünde olmuş.

Kurumsal Kimlik ile Bütünleşen Tasarım

Tüm projelerinde olduğu gibi Basf Ofisi’ nde de tüm mekân tasarımını, tamamlanan doğru planlama sürecini takiben, zemin, duvar, tavan, aydınlatma, akustik, peyzaj, grafik tasarım, mobilya alt disiplinleri ile bir bütün olarak ele alan Mimaristudio, mekânın tamamını, birbirini tamamlayan öğelerin bir arada yer aldığı, bütünsel bir kabuk olarak tasarlamış. Firmanın yenilikçi, dinamik ve renkli kimliği, ince yapı malzemelerinin farklı form, biçim ve geometrik kullanımları ile ön plana çıkartıldığı tasarımda, firmanın kurumsal renkleri de, mekân tasarımları içerisinde abartısız bir şekilde kullanılmış. Basf global kimliği sebebi ile firmanın vitrin yüzü olması adına da önemli bir çalışma olan yeni ofis tasarımında, bu bağlamda, yine firmanın kendi üretimi olan ince yapı malzemelerine yer verilerek merdivenler, merdiven podyum alanları, açık ofis içinde

Product Designs That Center Upon People

Basf İdari İşler ve Gayrimenkul Yönetimi liderliği ve işbirliği ile gerçekleştirilen yeni Türkiye Ofisi tasarımı, İstanbul’un gelişen iş ve finans merkezi Batı Ataşehir’de, Nida Kule Kuzey binasında, 2.500 m2 net kullanım alanına sahip 2 kattan oluşan, toplamda 5.500 m²’lik bir alana yayılıyor. Türkiye’nin ve dünyanın önde giden kurumsal firmaları için tasarladığı çağdaş ve yenilikçi ofis projeleriyle tanınan Mimaristudio imzası ile çok katlı ve içe dönük bir fiziksel çalışma yapısından, yatay mimari üzerine kurulu açık ofis sistemine geçilen yeni tasarımda, firmanın çalışma kültürü ve alışkanlıkları da değiştirilerek yepyeni bir çalışma ve yaşama alanı kurgulanmış. Resepsiyon ve ana karşılama mekânının ayrı bir katta planlandığı yeni ofis tasarımında, iki kat, Mimaristudio tasarımı merdivenler ile bağlamış. Merdivenin düşey sirkülasyon hizmeti yanında oluşturulan podyum alanları ile çalışanı fiziksel aktiviteye yönlendiren ve aynı zamanda ofisin buluşma, toplanma ve sosyalleşme noktalarını meydana getiren Mimaristudio, bu alanlardaki kurumsal renk vurgusu ile de dinamik ve tüm ofise enerji veren bölümler ortaya çıkarmış.

natura | 102

Realized under the leadership and cooperation of Basf Facility Management/Real Estate Management, the new design of Basf Turkey Office spreads over two seperate stories having 2,500 sqm of net area of use, making up a total of 5,500 sqm of area, situated at the North Block of Nida Kule in West Ataşehir, an emerging business and finance district of Istanbul. Mimaristudio is known for their modern and innovative office projects designed for the leading corporate firms of Turkey and the world. Along with this new design, the company left their approach of an introverted and multi-story physical space to move into an open office system based on horizontal architecture, therefore transforming their working culture and habits to form a brand new working and living space. The welcome desk and the main reception area are positioned in seperate floors, while these two stories are connected with staircases designed by Mimaristudio. Owing to several platforms that are created near the vertical circulation function of these stairs, Mimaristudio has formed several meeting, gathering and socializing areas, presenting dynamic and energyboosting units through the emphasis of the corporate color scheme.

Aiming to create a layout where all the employees are located together at shared work stations regardless of their position or duty, the design gives place to various areas for socialization, meeting and gathering that serve different purposes, in order to prevent monotony and repetition in the workplace. The products that are designed by Mimaristudio, shine out among design objects that are selected for different purposes in these areas which are located in or between the units. Meeting shells (Office Stop), rotating acoustic separation panels and seating groups (Rom&Jul), which are each designed by Ayça Akkaya Kul and manufactured by Nurus and Connection Turkey respectively, have the qualities to set the office different and unique... As for meeting, gathering and training rooms of various capacities and quantities, the architects opted for ergonomic office chairs and height-adjustable electronic tables.

A Design That Coalesces with the Corporate Identity

Just as in all of their projects, Mimaristudio handled the space design as a whole in Basf Office following the completion of the accurate planning process, along with the sub-disciplines of floors, walls, ceiling, lighting, acoustics, landscape, graphic design and furniture, designing the whole space as a holistic shell where the complementary elements coexist. Company’s innovative, dynamic and colorful identity is emphasized with different forms, shapes and geometric uses of the finishing materials and the colors of the firm’s identity are also included in the design without any exaggeration. Standing out as a significant project due to being a face for the company in relation with the global recognition of Basf, the new office design accordingly gave place to finishing materials that are designed by the company itself. Staircases, staircase platforms, interview rooms that are

natura | 103


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

planlanan toplantı odaları, görüşme odaları ve bu odaların açıldığı or tak sosyalleşme alanlarının zeminlerinde poliüretan kaplama malzemesi uygulanmış. Firmanın güçlü ürün gruplarından olan akustik “basotect” ürünü de, Mimaristudio tasarımı ile estetik bir dilde hayat bulmuş. Merdiven galeri boşluğu üzerinde, aydınlatma öğesi ile birlikte tasarlanan dev enstalasyonlar projenin ilgi çeken detayları arasında yer alırken, toplantı ve eğitim odaları ile rekreasyon alanı tavanlarındaki paneller ise, malzemenin akustik amacının yanında, alışılmışın dışında kullanımı ile mekânların özgün parçaları.

located inside the open office, meeting rooms and common socializing areas that connect these areas, all stand out with the implementation of polyurethane flooring materials. Additionally, the acoustic “Basotect” product, which is among the company’s powerful product groups, sprang to life on an aesthetic level, bearing the signature of Mimaristudio. While the massive installations that are designed together with the lighting elements over the staircase gallery stand out among the striking details of the project, the meeting and training rooms along with the ceiling panels at the recreational area, have become the authentic pieces of the spaces with their exceptional use, besides the acoustic functions of the material.

Çalışan Sağlığı ve Motivasyonuna Yönelik Olarak Şekillenen Tasarım Kriterleri

The Design Criteria That Are Shaped Towards the Health and Motivation of the Employees

Tüm ofisin otoma s yon sis temi ile yönet ildiği projede, aydınlatma t a sar ımı da tüm t a sar ımın bir parç a sı olarak Mimar is tudio t araf ından planlanmış, teknik ölçüm ve hesaplama lar için ise profes yonel des tek a lınmış. Farklı geometr i ve kot larda, farklı ince yapı ma lzemeler i ile t a sar lanan t avan plaka lar ı, düzensiz geometr ik yapısı anc ak homojen aydınlatma dağ ılımı ile ön plana çıkar t ılmış. Gergi t avan, lineer ve nok t a sa l ışık kaynaklar ı ile genele hit ap eden ürünler in yanında, LED teknolojisine sahip tüm dekorat if ürünler in bir kısmında, kullanıldığ ı mekânın kullanım amacına yönelik olarak akus t ik aydınlatma ürünler i tercih edilmiş. A ç ı k ç a l ı ş m a ve ya ş a m a l a n l a r ı n d a , t a s a r ı m s ü r e c i i l e b i r l i k t e p l a n l a n m a s ı g e r e ke n a ku s t i k k r i t e r l e r i n ya n ı s ı r a b u p r o j e

natura | 104

öze l i n d e a l ı n a n p r o f e s yo n e l d a n ı ş m a n l ı k h i z m e t i d o ğ r u l t u s u n d a e l e a l ı n a n t a s a r ı m ve m a l ze m e s e ç i m l e r i n i n u yg u n l u ğ u, p r at i k t e d e ç a l ı ş a n yo r u m l a r ı ve m e m n u n i ye t i i l e d o ğ r u l a n m ı ş . Tü m ç a l ı ş m a n ı n s o n u n d a p r o j e, i ş ve r e n i n ye n i l i kç i , ç e v r e c i ve r e n k l i ku r u m k i m l iğ i n i ya n s ı t a n, ç a l ı ş a n l a r ı n m u tl u l uğ u n a ve m o t i va s yo n u n a o d a k l ı ya k l a ş ı m ı i l e, s a d e c e ç al ı ş m a d e ğ i l ay n ı z a m a n d a L E E D a d ay ı b i r ya ş a m a l a n ı o l a r a k d a i ş ve r e n d e n t a m n o t a l m ı ş .

comments and positive feedbacks that were received from the employees approved the conformity between the design and material selections that were tackled in accordance with the professional consultancy service, which was received specifically for this project. Reflecting innovative, environmentalist and colorful corporate identity of the client with an approach that focuses on the happiness and motivation of the staff, the project received critical acclaim from the client not only as a workplace but also as a LEED Candidate living space.

Ofislerde well-being kriterleri

Well-being Criteria in Offices

Çalışma ortamlarında dünyada yükselişe geçen eğilimlerden biri olan “ofislerde well-being” konusunun, işverenlerin de öncelikli arayışlarından biri haline geldiğini belirten Mimaristudio Kurucu Ortağı, Y. Mimar Önder Kul, çalışanların kendilerini mutlu hissettikleri, yaratıcılıklarının arttığı ve esenliklerinin üst düzeyde tutulduğu, tüm bunların da iş verimini olumlu yönde etkilediği çalışma mekânlarının giderek artacağını vurgulayarak, “İnsanın fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak dengeli ve iyi olma halini özetleyen well-being kavramı, günlük yaşamın önemli bir kısmının geçtiği ofis ortamlarında da en önemli arayışlardan biri haline geldi. Özelikle de zamanının % 9 5’ini kapa lı ve tekdüze mekânlarda geçir mek is temeyen, yoğun iş temposundan kaçınan Y kuş ağ ı ve kapıdaki Z kuş ağ ı için well-being odaklı t a sar ımlar, iş seçimler indeki ana kr iter lerden bir i oldu” diyor. “Well-being”in, dünyada bu sürecin ser t ifika s yon ayağ ı olan Well Building St andard ( WELL) içinde adını daha net ve sis temat ik şekilde duymaya ba şladığ ımız bir kavram olduğunu dile get iren Mimar is tudio or t aklar ı, tüm dünyada yeşil bina ser t ifika programlar ının yapı ya da mekânın ener ji odağ ında daha sürdürülebilir bir yönde gelişmesini sağladığ ı ve ha len önemini koruduğunu, WELL’in ise insanı odağ ına a lan ilk ser t ifika olduğunu belir t iyor: “Dünya üzer inde ç a lış anlar ın sağlık ve esenlikler i ile ilgili sorunlar ya ş adığ ı, bu bağlamda fir ma giderler inin de % 9 0 ’ının a slında ç a lış an olduğu düşünüldüğünde, önümüzdeki yıllarda bu yakla şımın adını daha sık duyac ağ ımız a şikâr. Ener ji, kira vb mekânsa l gider ler toplamın sadece %10 ’unu temsil ederken, a sıl büyük payda olan “ç a lış an” üzer inde yapılac ak herhangi bir iyileş t ir me, fir maya doğrudan ve

The co-founder of Mimaristudio, MSc. Architect Önder Kul stated that the concept of “well-being in offices”, one of the rising trends in the world regarding workplaces, has become one of the preferential prospects of the clients. He emphasized that there will be a growing number of workplaces where employees feel happy, where their creativity are boosted and their well-being is kept at high levels, and all these benefits will positively affect the productivity. “The concept of well-being, which epitomizes the state in which people feel physically, mentally and spiritually balanced and well, has become one of the most important prospects in office spaces, where we spend a significant part of our daily lives. Designs that ground on the concept of well-being, have become one of the main criteria with regards to job selection, especially for the people of Generation Y and the upcoming Generation Z, who don’t want to spend 95% of their time in enclosed and monotonous spaces, and who try to avoid intensive working tempo,” he further added. Expressing that “well-being” became a concept that we started to hear in a much clearer and systematic fashion in the scope of the WELL Building Standard (WELL), the global certification leg of the term, the founders of Mimaristudio assert that green building certification programs all around the world still maintain their importance and allow buildings and spaces to develop in a much more sustainable way with a particular focus on energy, adding that WELL is the first certificate program to center upon people: “When considered that employees all around the world face problems with their health and well-being and that employees make up 90% of the company’s expenses within this context, it becomes selfevident that we are going to hear the name of this approach more often in the upcoming years. While venue-related expenses such as energy,

In the frame of the project managed entirely by office automation systems, the lighting design was carried out by Mimaristudio as part of the overall design concept, while obtaining professional support for technical measurements and calculations. Designed with different finishing materials in different geometric shapes and elevations, the ceiling panels are emphasized through their irregular geometric structures in contrast with the homogenous light distribution. Acoustic lighting products are selected for some of the decorative products in tandem with the intended purpose of the space in which they are used, along with general lighting products such as linear and spot lighting, and stretch ceiling. In addition to the acoustic criteria that were required to be planned in open working and living spaces in association with the design process, the

natura | 105


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

bileceğini anlatmaya ve a lgılar ı değiş t ir meye ç a lışıyoruz. Zira yapılac ak bu yat ır ımın, 3- 5 yıllık kısa vadede kısıt lı avant a ja değil, hem daha uzun süreye yayılan, hem de özellikle per sonel gider ler inde de t a sarruf sağlayan bir adım olduğunu ak t ar ıyo ruz.”

Mimaristudio Hakkında:

daha büyük oranda olumlu etki ediyor.” Yapılarda well-being kavramı ana hat lar ıyla hava, su, ışık, be sin, konfor, for m ve zihin ile ilgili unsur lar üzer inde biçimleniyor. WELL ser t ifika sının her bir kr iter i ise bu yönde kendi içinde zorunlu koşullar içer iyor ve bu koşullar ın hepsi sağlandığ ı t akt irde yapı, bu ser t ifikaya sahip olabiliyor. Ser t ifikanın seviyesi ise zorunlu olmayan koşullar ın sayısına göre belir leniyor. Örneğin, “hava” ba şlığ ı sadece yapıdaki mekanik hava landır ma sis temi kontrol etmiyor, aynı zamanda kullanılan ma lzemeler in yarat t ığ ı VOC (uçucu organik bileşen) oranlar ını, mekânın temizleneceği ma lzemeler i, hava filtra s yon sis temini, sigara yasağ ını, mikrop kontolü ve daha birçok konuyu da önemsiyor. Çünkü yapılarda iç mekânlar çoğu zaman dış mekânlara kıya sla 10 0 kat daha zehir li olabiliyor. “Su” ba şlığ ına bakıldığ ında ise kolay er işilebilir ve belir li kr iter ler i sağlayan içme suyu, kamu suyunun ana lizi gibi nok t a lar t a lep ediliyor. Çünkü doğru oranda temiz su içmeyen bir insanın ver imi %12, tepki süresi ise %23 oranında a za labiliyor. Ya da gürültü kaynaklı dikkat dağ ınıklığ ı yüzünden ç a lış an ver imi %6 5 düşebiliyor. Mimar is tudio kurucular ından Mimar ve Yük sek Endüs tr i Ürünler i Ta sar ımcısı Ayç a Akkaya Kul ise son birkaç yıldır biyofilik t a sar ım çıkış nok t a sı ile well-being konusuna projelerde ayr ı bir parantez aç t ıklar ını belir t iyor ve ekliyor: “Her yeni projede üzer ine koyarak süreci geliş t ir iyor ve projeler imiz içinde mutlaka well-being konusunu merkeze a lıyoruz. İş verenler imizi ve iş lider liği yapan proje yönet im fir ma lar ını bu konuda aydınlatmaya, projemizi bu yakla şımla ele a lmanın ka zançlar ını ve avant a jlar ını ak t ar maya ç a lışıyoruz. Kuş ak farkı ile ba şlayan değişimin, ofisin fizik sel yapısını değiş t ir me süreci içinde, sadece iç mimar i değişimle değil, bütünsel bir değişim yönet imi (change management) ile ele a lınma sı gerekliliğini ak t ar maya ç a lış ıyoruz.” Şu an ülkemizde gerçekleş t ir ilen projeler in daha çok mekân odaklı, zaman ba skısı a lt ında gerçekleşen, uygulama lı t a sar ım içeren projeler olduğunu, yeni nesil ofis t a sar ımlar ında ise well-being yakla ş ımlar ı ile yol a lmanın mümkün olduğunu dile get iren Ayç a Akkaya Kul ve Önder Kul, değişimin avant a jlar ını ise şöyle özet liyor: “Bir fir ma, mevcut iç mekânını değiş t ir mek ya da yeni bir yere t a şınmak is tediğinde zaten önünde makul bir zaman ve ma liyet programı oluyor. O mekânın aydınlatma sına, hava landır ma sına, elek tr ik ve mekanik a lt yapısına, mobilya sına, akus t iğine, tüm ince yapı bit iş ma lzemeler ine ve sıra layabileceğimiz diğer tüm iht iyaçlara zaten bir harc ama yapac akken, biz bu harc amanın, kayda değer ek bir ma liyet get ir mek sizin, iyi bir zaman planı ve ç a lış an mut luluğu, esenliği üzer ine geliş t ir ilmiş bir proje ile daha hedefe yönelik yapılanatura | 106

rent, etc., represent only 10% of the total, any improvement to be made on “employees” as an essential denominator, has a positive effect on the company in a more direct and substantial way.” In the frame of buildings, the concept of well-being is basically shaped on elements related to air, water, lighting, food, comfort, form and mind. Each criterion of the WELL certificate contains mandatory conditions in itself, and the building can only receive this certification if all these conditions are fulfilled. As for the level of certification, it is determined by the number of non-mandatory conditions. For example, the “air” topic does not only control the mechanical ventilation system of the building, but it also places emphasis on the VOC (volatile organic compounds) levels affected by the materials, the materials that clean the space, the air filtration system, the smoking ban, germ control and many other aspects. Because indoor spaces can often be 100 times more poisonous than outdoor spaces. When the “water” topic is considered, it is sought after various points such as easily accessible drinking water that fulfills certain criteria or the analysis of the public water system. Because a person who does not drink clean water at the recommended levels, can lose 12% of their efficiency and 23% of their response time. Moreover, noise induced distractions can reduce the employee productivity by 65%. Ayça Akkaya Kul, the co-founder of Mimaristudio and Industrial Designer (MSc) states that starting off from biophilic design, they began to place particular emphasis on the well-being concept in the last few years. “In every new project, we develop the process through new additions and we certainly place the concept of well-being in the center. We try to enlighten our clients and project management firms that lead the business about this subject, and we tell them the benefits and advantages of tackling a project through this approach. We try to imbue them with the necessity to tackle the change that started with the generation gap, not only with interior changes but also with a holistic change management, in the process of refurbishing the physical structure of the office,” she further remarked. Ayça Akkaya Kul and Önder Kul state that current projects that are currently being carried out in our country mainly stand for space-oriented projects that are realized under time pressure, embodying applied design elements. They inform that it is possible to move forward in next-gen office designs through adopting well-being approaches. They further epitomize the advantages of change as follows: “When a company decides to refurbish the existing interior space or move to a new location, they already have a reasonable cost and schedule program ahead. While they are about to spend on the space’s lighting, air conditioning, electrical and mechanical infrastructure, furniture, acoustics, the entire finishing materials and all the other requirements that come to mind, we are trying to tell them that all these expenses can be made more target-oriented with the help of a project that is developed upon a well-structured schedule and the happiness and well-being of the employees, without bringing any

Ana gayesi özgün, çağdaş, kaliteli ve insan merkezli hizmet sunmak olan Mimaristudio, 2006 yılında Mimar ve Yüksek Endüstri Ürünleri Tasarımcısı Ayça S. AKKAYA KUL ve Yüksek Mimar Önder KUL öncülüğünde kurulmuştur. Ayça S. AKKAYA KUL, 2000 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Endüstri Ürünleri Tasarımı Ana Bilim Dalı’ ında lisansüstü eğitimini tamamlamıştır. Önder KUL ise, 1997 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra, aynı üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Ana Bilim Dalı, Yapı Bölümü’nde lisansüstü eğitimini gerçekleştirmiştir. Mimaristudio, tasarımlarında savunduğu modern mimari ilkeleri, teknolojik gelişme ve uygulamaları takip ederek yorumlamakta, bu gelişmeleri geçmişin ve günümüzün değerleri ile bir araya getirerek, temelinde doğa ve insan olan farklı konu ve içerikte projeler geliştirmektedir. Yürüttüğü her projeyi, projenin kendi iç koşulları içinde ele alarak ve bu koşullara yenilikçi ve farklı çözümler katarak, fonksiyonel, net ve estetik mekânlar kurgulamayı amaçlar. Basf Turk, Kibar Holding, Philip Morris SA Pazarlama ve Satış A.Ş, Philip Morris Seyahat Perakende Satış A.Ş., Vodafone Telekomünikasyon A.Ş., Turkcell İletişim Hizmetleri A.Ş., Polimeks İnşaat gibi uluslararası gruplarla tamamlanan ve devam eden projeleri söz konusudur.

considerable extra costs, thus we are trying to change the misconception about this issue. Because we hereby tell them that this investment stands for both a longer-lasting and a money-saving step especially for staff expenses, rather than a limited advantage in the course of a short term of 3-5 years.”

About Mimaristudio:

Adopting the primary purpose of providing a unique, modern, qualified and people-oriented service, Mimaristudio was established in 2006 by the architect and Industrial Designer (MSc) Ayça S. AKKAYA KUL and Önder KUL (MSc). Ayça S. AKKAYA KUL graduated from Yıldız Technical University, Faculty of Architecture, Architecture Department in 2000 and then completed her MA in Istanbul Technical University, Institute of Science, Department of Industrial Design. As for Önder KUL, he graduated from Yıldız Technical University, Faculty of Architecture, Architecture Department in 1997 and completed his MA in the Institute of Science, Faculty of Architecture, Department of Building Construction of the same university. Mimaristudio interprets the modern architectural principals that it foregrounds in design projects, by following technological developments and applications, bringing them together with the values of the past and our time, in order to develop projects of different themes and contexts that center upon nature and people. Tackling each project within their own conditions and presenting them with innovative and different solutions, it aims to design functional, precise and aesthetic spaces. It currently has completed and ongoing projects with globallyrenowned groups such as BasfTurk, Kibar Holding, Philip Morris SA Marketing and Sales Inc., Philip Morris Travel Retail Inc., Vodafone Telecommunication Inc., Turkcell Communication Services Inc. and Polimeks Construction. natura | 107


sanat | art

HYPAR VAULT Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

sanat | art

İtalya merkezli New Fundamentals Research Group’un tasarladığı deneysel beşik tonozlu taş yapı, neredeyse hiçbir atık malzeme oluşturulmadan tamamlandı. Italy-based New Fundamentals Research Group’s experimental barrel-vaulted stone structure is created with almost no material waste. Fotoğraflar - Photographs: Giuseppe Scaltrito, Bertrand Laucournet, Maurizio Barberio

New Fundamentals Research Group, üstün teknolojili taş yapılar alanında uzmanlaşan Fransız şirketi SNBR için deneysel beşik tonozlu bir taş yapının tam ölçekli prototipini tasarladı ve yapıyı hayata geçirdi. Yapı, kendisini oluşturan blokların geometrisine atıfta bulunma amacıyla Hypar Vault olarak isimlendirildi. Yapıda bir tipolojinin diğerinin ayna görüntüsü olduğu ve tasarımlarının geometrideki nadir “çift eğrilikli” yüzeylerden olan meşhur regle yüzeyi “hypar (hiperbolik paraboloid)” üzerine temellendiği iki tip prefabrike taş modül kullanılıyor. Kullanılan bu düzenleme, tonozlu yapının neredeyse hiçbir atık taş malzeme oluşturulmadan inşa edilmesine olanak sağladı. Yapıda yer alan modüller, bünyesinde robotik kol kullanılan tel kesme teknolojisi vasıtasıyla büyük hacimli Fransız kireçtaşı bloklarından kesildi. Bu blokların trapezoit (ikizkenar yamuk) formlarının içerisinde eksenel delikler oluşturularak iç kısımdan geçmesi planlanan paslanmaz çelik kablolara yer açıldı. Üretim sürecinin ardından bu modüller yukarı kaldırıldı ve tonozlu ahşap bir iskelenin üzerine oturtularak birleştirildi. Daha sonra bu iskele kaldırıldı ve yapıya öngerilme uygulandı. Çelik kablolar bu öngerilme işlemi kapsamında ilk olarak yapıya yerleştirildi, daha

New Fundamentals Research Group designed and built a fullscale prototype of an experimental barrel-vaulted stone structure for SNBR, a French company that specializes in cutting-edge stone construction. The structure is named Hypar Vault in a reference to the geometry of its constituent blocks; it uses two types of prefabricated stone modules —one type is the mirror image of the other— whose designs are based on the hypar (hyperbolic paraboloid), one of the only “doubly-ruled” surfaces in geometry. The use of these configurations allowed the vault to be constructed with almost zero wasted stone. The modules were cut out of larger blocks of French limestone by means of wire-cutting technology using a robotic arm. Axial perforations were made in the blocks’ trapezoidal forms to account for the passage of stainless steel cables inside. Once fabricated, the modules were hoisted up and put in place atop a vaulted wooden framework where they were joined together. Next, the framework was removed, and the structure was pre-stressed—steel cables were inserted, tensioned using a stress pump, and ultimately anchored to the base of the vault. natura | 108

natura | 109


sanat | art

sanat | art

sonra stres pompası kullanılarak gerildi ve son olarak tonozun taban bölümüne tutturuldu. Hypar Vault prototipi, araştırma grubu ve SNBR arasındaki işbirlikçi ve deneysel araştırmaların sonuncusu olsa da, araştırmacılar şekil, yapı ve imalat arasında yenilikçi bir ilişki yaratmak amacıyla bu yapıyı kullanmaya devam edecekler. Bu bağlamda araştırmacılar entrege edilmiş parametrik analizler üzerinden bir dizi yeni, kendini taşıyan tonozlu morfoloji oluşturabilmeyi amaçlıyorlar. New Fundamentals Research Group, Giuseppe Fallacara tarafından koordine edilen, İtalyan mimarlar ve akademisyenlerden oluşan bir ekip. Bari Politeknik Üniversitesi’nin İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Bölümü’ne (DICAR) bağlı çalışan ekip, mimaride yenilik ve gelenek arasındaki ilişkiyi ele alan araştırma projeleri geliştirmektedir.

natura | 110

While the Hypar Vault prototype was the last of several collaborative experimental investigations between the research group and SNBR, the researchers will continue work using the hypar block with the intent to establish an innovative connection between shape, structure, and fabrication. The aim is to generate a series of novel self-supported vaulted morphologies through integrated parametric analyses. New Fundamentals Research Group is a team of Italian architects and academics coordinated by Giuseppe Fallacara. The team is affiliated to the Department of Civil Engineering and Architecture (DICAR) of the Polytechnic of Bari, and develops research projects which deal with the relationship between innovation and tradition in architecture.

natura | 111


sanat | art

sanat | art

KÜNYE Tasarım: New Fundamentals Research Group Bitiş Tarihi: 2017 Bulunduğu Alan: 26 m2 Baş Araştırmacı: Giuseppe Fallacara İşlemsel Tasarım: Maurizio Barberio İşlemsel Mühendislik: Daniele Malomo Üç Boyutlu Modelleme: Giuseppe Scaltrito (Apulia Makers 3D) Çizimler: Giuseppe Pugliese, Michele Ardito Fotoğraflar: Maurizio Barberio, Giuseppe Scaltrito, Giuliano Pugliese CNC İmalat İşleri: SNBR, Troyes, Fransa İnşaat: SNBR, Troyes, Fransa Robotik İmalat Araçları: T&D Robotics İmzalı Beş Eksenli ABB Robotik Kol Taş: Anstrude Roche Claire (Fransız Kireçtaşı)

natura | 112

Credıts Architects: New Fundamentals Research Group Completion Year: 2017 Built Area: 26 sqm Principal Investigator: Giuseppe Fallacara Computational design: Maurizio Barberio Computational engineering: Daniele Malomo 3D printing: Giuseppe Scaltrito (Apulia Makers 3D) Drawings: Giuliano Pugliese, Michele Ardito Photos: Maurizio Barberio, Giuseppe Scaltrito, Giuliano Pugliese CNC fabrication: SNBR, Troyes, France Construction: SNBR, Troyes, France Robotic fabrication tool: 5 Axis ABB Robotic arm, powered by T&D Robotics Stone: Anstrude Roche Claire (French limestone)

natura | 113


sanat | art

VARDİYA ÜZERİNE KEREM PİKER İLE SÖYLEŞİ INTERVIEW WITH KEREM PİKER ON “THE SHIFT” Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi bu yıl 26 Mayıs – 25 Kasım 2018 tarihleri arasında düzenleniyor. Bienal kapsamında İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü Türkiye Pavyonu, bienali öğrenme ve tartışma ortamına dönüştürecek uzun soluklu bir projeye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Kerem Piker’in, yardımcı küratörlüğünü Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün’ün üstlendiği Vardiya projesi kapsamında bienal süresince haftalık vardiyalar hâlinde Venedik’e gidecek mimarlık öğrencileri, bienalin bu yılki teması Serbestmekân kavramı çerçevesinde geniş katılımlı bir projeye dahil oluyorlar. 2018 Türkiye pavyonu bir sergi mekânı olmanın ötesinde bir buluşma mekânı olmayı hedefliyor. Önerilen düzenleme tekil bir objenin kendini sergilediği bir düzeneğin tersine bu kez dağınık, kapsayıcı, değiştirilmeye/ dönüştürülmeye açık bir mekân organizasyonu olarak tarif edilebilir. Bu çerçevede Türkiye Pavyonu yirmi beş hafta boyunca iki haftada bir olmak üzere yedi günlük vardiyalar halinde Bienali ziyarete gelen yüzün üzerinde mimarlık öğrencisini Bienal Sergisine ortak edecek. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) koordinasyonunda ağırlanacak öğrenciler, davetli onlarca konuşmacı ve profesyonelle eşliğinde farklı dönemlerde yapılacak seminerler, atölye çalışmaları, dijital buluşmalar ve enformel karşılaşmalarla zenginleşen üretimlerde bulunacaklardır. Herkese açık olması hedeflenen etkinlikler ile serbest bir mekâna dönüşecek olan Türkiye Pavyonu, bienal süresince ortaya konan ürünlerle de zaman içerisinde gelişen ve büyüyen bir sergi içeriğine sahip olacaklar. Tüm katılımcı ve ziyaretçilerin bu karşılıklı etkileşim ortamından yararlanmasını bekleyen Vardiya, aynı zamanda bu genç, yaratıcı zihinlerin bireysel ve kolektif üretimlerini Venedik’e taşıyarak, onları güncel mimarlık gündeminin merkezine yerleştiriyor. Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu küratörü Kerem Piker ile bir üretme, buluşma ve karşılaşma mekânı önerisi olan Vardiya üzerine konuştuk. Kendisini KPM-kerem piker mimarlık ofisi ile kıymetli işler üretmesiyle tanıyoruz. Kerem Piker, bugüne kadar ürettiği iyi mimarlık örnekleri ile ulusal mimari yarışmalarda ödüller almış, ayrıca 2010 yılında Chicago Atheneum tarafından Avrupa’daki 40 yaş altındaki en iyi 40 mimardan biri olarak gösterilmiş başarılı bir mimar. Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlenmenin bir mimar olarak kendisine neyi ifade ettiğini, Vardiya temasını ve bienale hazırlık sürecini konuştuk… This year, the Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition is being organized between May 26 – November 25, 2018. Coordinated by the Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV) within the frame of the biennale, the Pavilion of Turkey hosts a project that transforms the event into a milieu of learning and debate. Having Kerem Piker as the chief curator along with Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev and Erdem Tüzün as the assistant curators; The Shift project is calling architecture students to visit Venice in shifts during the biennale, who will be engaging in a well-attended project within this year’s theme for the biennale – Freespace. The Pavilion of Turkey aims to become a meeting place beyond a mere exhibition space. The proposed layout can be defined as a dispersed, inclusive and shiftable/transformable open-space organization instead of a mechanism in which a singular object is being exhibited. In this context, the Pavilion of Turkey will host and include over hundreds of architecture students who will be visiting the Biennale in weekly shifts every two weeks, for twenty five weeks. Students to be hosted under the coordination of Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), will make collaborative productions that will be enriched by seminars, workshops, digital meetings and informal encounters to be performed in different periods, accompanied by dozens of invited guests and professionals. The Pavilion of Turkey, which will transform into a “free space” with public events, will embody an exhibition context that will develop and expand in the course of time, owing to products to be created during the biennale program. Expecting from every participant and visitor to benefit from this interactive environment, The Shift further carries the individual and collective productions of these young and creative minds to Venice, placing them at the center of the current architecture agenda. Focusing on The Shift as a space of producing, meeting and encountering, we accordingly made an interview with Kerem Piker, the curator of the Pavilion of Turkey in the Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition. We already know him from the valuable works he created in the KPM-kerem piker architecture office. He is a successful architect who received various awards from national architecture competitions for his highly esteemed architectural works and who has been designated as a “Europe 40 under 40” laureate in 2010 by Chicago Atheneum. We talked about what it means to him to be the curator of the Pavilion of Turkey in the Venice Biennale, the theme of The Shift and his preparation process for the event. natura | 114

sanat | art

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü üstlenmek bir mimar olarak sizin için ne ifade ediyor? Mimar olarak genellikle uğraştığım işlerden bir miktar farklı bir konu diyebilirim. Bunun iki sebebi var; birincisi küratöryel pozisyonun ülke temsilini işaret eden rolünden, ikincisi ise bizim önerdiğimiz projenin özgün koşullarından kaynaklanıyor. Vardiya çok aktörlü, çok katılımcının içerisinde yer aldığı uzun soluklu ve geniş kapsamlı bir organizasyon. Bu organizasyonda mekânsal düzenleme her ne kadar önemli bir rol üstlense de uğraştığımız konulardan yalnızca bir tanesi. Ancak şanslıyım, bu karmaşık yapıyı kolaylaştırıcı adımlar atmamı sağlayan iyi bir ekiple çalışıyorum. Başta İstanbul Kültür Sanat Vakfı ekibi olmak üzere küratöryel ekip, kpm’deki yani kerem piker mimarlık’taki proje ekibi, koordinatörler, atölye yürütücüleri ve danışmanlarımız Vardiya’nın işleyen bir kurgu haline dönüşmesi için önemli bir gayret içerisindeler. Mimarlığın kendi kodları var. Bu kodlar taşınabilir kodlar, her ne kadar çeşitlenme imkanına sahip de olsa mimarlığın dünyanın herhangi bir yerinde geçerli olabilecek bir notasyonu ve anlam dili olduğu iddia edilebilir. Ancak bu dilin ve anlam dünyasının yaşayan bir yapı olduğunu, zaman içerisinde değişime, dönüşüme açık bir karakterinin olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Bu anlamda mimarlığın farklı iletişim ve öğrenme ortamlarına ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Venedik Bienali Mimarlık Sergisi bunlardan belki de yalnızca bir tanesi, ancak önemli bir tanesi. Bu ortamın salt izleyicisi olmak dahi değerli iken üreticilerinden birisi haline dönüşmek çok anlamlı. Bu pozisyon ister istemez hem bu ortama ayak uydurmayı hem de bu tecrübe doğrultusunda yeni şeyler öğrenmeyi kaçınılmaz hale getiriyor. Önemli bir fırsat, bu fırsatı genişletmek ve bu imkânı yaymak ise Vardiya’nın önemli bir motivasyonu.

What does it mean to you as an architect to undertake the curatorship of the Pavilion of Turkey for the Venice Biennale? As an architect, I can say that it is a bit different than my other practices. There are two reasons for this; the first is due to the role of the curatorial position in representing the country and the second is due to the distinctive conditions of the project that we proposed. The Shift is a multiactor, long-term and extensive organization in which many participants are involved. Although spatial arrangement plays an important role in this organization, it is only one of the issues that we are dealing with. But I am lucky enough to be working with a solid team that allows me to take facilitating steps towards this intricate structure. With the İKSV team being in the first place; the curatorial team, the project team from kerem piker architecture office (KPM), the coordinators, the workshop coordinators and our consultants, are all in an important endeavour to make The Shift a well-functioning installation. Architecture has its own codes. These codes are portable and it can be asserted that architecture has notations and semantics to be applied anywhere in the world, even though they hold the possibility of diversity. However, it is also necessary to accept that this language and the semantic world is a living organism and that it is open to changes and transformations in the course of time. Therefore it is a fact that architecture requires different milieus of learning and communication. The Venice Biennale Architecture Exhibition is maybe only one of them, but it is an important one. When even being a mere observer of this environment is valuable, becoming one of its creators is even more valuable to me. This position inevitably entails you to keep up with the environment and learn new things in line with this experience. As much as it is an important opportunity, it is also an important motivation of The Shift, to further expand and spread this opportunity.

Vardiya ismini verdiniz. Bu ismi verme sebebinizden (hikâyesinden) biraz bahsedebilir miyiz? Kelimenin kökeni İtalyanca’daki “Guardia”dan geliyor. Bizim için çağrışımları çeşitli, ancak ilk anlamıyla vardiyalar halinde pavyona gelecek olan öğrencilerin mekândaki dönüşümlü ev sahipliğine işaret ediyor. Basit bir fikri var projenin; bienalin bu seneki teması olan freesapce/ serbest mekân kavramını sorguladığımızda anladık ki pavyonun kendisinin ulaşılabilir kılınması bile önemli bir adım. Türkiye pavyonunu bir tür son ürün sergisi için örgütlemek yerine mekânın ulaşılabilir kılınması ve bienal boyunca birtakım buluşmalara, karşılaşmalara ve ortak çalışmalara ev sahipliği yapan bir yapıya dönüştürmek mümkün olabilir diye düşünmeye başladık. Önerdiğimiz proje kapsamında mimarlık öğrencileri haftalık vardiyalar halinde İKSV’nin ev sahipliğinde Venedik’e götürülecekler. Öğrencilerin ulaşım, konaklama gibi ihtiyaçlarının tamamı İKSV ve destekçiler sayesinde karşılanacak. Maksat mekânın tamamlanmış bir sergiye ev sahipliği yapması yerine öğrencilerin, profesyonellerin, akademisyenlerin kısacası farklı türden pek çok katılımcının ve elbette ki ziyaretçilerin de katkısı ile genişleyen, dönüşen bir sergi içeriğinin bizzat faili olması.

You chose the title of The Shift. Could you please tell us the motive and story behind this selection? The Shift (Vardiya) originates from the Italian word “Guardia”. It has various connotations for us but in the first sense, it stands for the rotational hosting of students inside the space, who will be visiting the pavilion in different shifts. The project has a simple idea. When we questioned the concept of freespace, this year’s theme of the biennale, we understood that even rendering the pavilion accessible in its own terms is a major step. Rather than organizing the Pavilion of Turkey for a sort of end product exhibition, we started to think that it could be possible to render the space accessible and transform it into a structure that would host several collaborative works. In the scope of the proposed project, the architecture students will be sent to Venice in weekly shifts under the hosting of İKSV. All the expenses of the students such as transportation and accomodation will be covered by İKSV and the supporters. Rather than proposing a ready-made exhibition inside the space, the aim here is to present an intrinsically active exhibition content, which expands and transforms through students, professionals and academicians. To be brief, it will be achieved through the contributions of visitors and various participants from different backgrounds.

natura | 115


sanat | art

sanat | art

Türkiye Pavyonu için öğrencilere yönelik bir açık çağrı düzenlemenizin nedenleri nelerdir? Bir küratör olarak neden böyle bir tercihte bulundunuz? Bu açık çağrıyı gerçekleştirirken neyi amaçladınız? Neden öğrenciler ile süreci götürmek istediniz? 2018 yılında gerçekleştirilecek olan serginin teması küratörler tarafından Freespace (serbestmekân) olarak açıklandıktan sonra Türkiye Pavyonu için düzenlenen açık çağrı bizi ister istemez bienalin kendisinin kimler için var olduğu, ne kadar ulaşılabilir olduğu gibi sorular üzerinde düşünmeye itti. Mimarlık bir yanıyla bakıldığında bilgisi sürekli genişleyen, yenilenen ve dönüşen bir disiplin. Mimarlığın en önemli öğrenme ortamlarından birisi olan Bienal ise son yıllarda mimarlık dünyasının sınırlı bir kesimine ulaşan bir tür halkla ilişkiler etkinliği olarak görüldü ve sıklıkla eleştirilir oldu. Bizler bienali, mimarlık dünyasının genç aktörleri tarafından da ulaşılabilir hale getirmenin, bu öğrenme ortamını yeniden kurgulamak açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. İnanıyoruz ki bu türden bir çaba, en azından bu yıl kurulan çerçevede, klasik anlamda görmeye alışkın olduğumuz yapıda bitmiş bir araştırmanın ya da ürünün sergisinin tasarlanmasından daha anlamlı olabilir.

What are the reasons behind you making an open call for students for the Pavilion of Turkey? Why did you make this choice as a curator? What was your aim with this open call? Why did you want to proceed with the students in the course of the process? When the curators announced the theme for the 2018 Exhibition as Freespace, the open call for the Pavilion of Turkey unavoidably pushed us towards meditating upon questions like for whom does the biennale exist and how much it is accesible. From a certain point of view, architecture is a discipline in which its information gradually expands, regenerates and transforms. As one of the most significant learning hubs of architecture, the biennale during the recent years has been often criticized and considered as a sort of PR Event, which only reached a limited section of the architecture world. We hereby think that making the biennale accessible to the young actors of the architectural world is important to re-establish this learning environment. We believe that such effort, at least in terms of this year’s framework, can be much more meaningful than presenting an exhibition of a finished research or a product, which we are accustomed to seeing in the classical sense.

Açık çağrıya başvuran projelerin seçim sürecinde nelere dikkat ettiniz? Başvurular öğrencilerin düzenlediğimiz açık çağrı için hazırladıkları kısa videoları ve portfolyolarını bizimle dijital olarak paylaşmalarıyla başladı. Üç soru sorduk; istedik ki bu videolar “Bienal ne işe yarar”, “bienal kimin için var” ve “bienal ne için var” sorularının en az bir tanesi ile ilgilensin. Öğrencilerin bu soruları ele alış biçimi

Which criteria did you pay attention to during the selection process regarding the projects that applied to the open call? The applications began with students sending us their short videos and portfolios online, upon the open call we prepared. We asked three questions; willing that these videos would at least tackle one of the questions of “What a biennale does?”, “For whom a biennale exists?” and “Why a biennale exists?”. Of course the way the students tackled these questions

natura | 116

elbette bizim için önemliydi. Ancak bir o kadar önemli olan farklı kültürel arka planlardan gelen başvuru sahiplerinin bugüne kadar ne türden üretimlerde bulundukları, anlattıkları kadarıyla nasıl bir dünya kavrayışı geliştirdikleri, hangi araçlara hâkim oldukları gibi konularda ipuçları veren portfolyolarıydı. Dünyanın farklı noktalarından Türkiye Pavyonu’nun içerisinde üretimde bulunmak üzere başvuran mimar adaylarının bu ortama ne türden bir katkı sağlayacağını, hangi motivasyonlarla bu projenin bir parçası olduklarını anlamaya çalıştık. Elbette bütün bunları yaparken, farklı imkanlara sahip öğrencilerin her birini kendi koşulları içerisinde değerlendirmeye de gayret ettik. Başvuruları küratöryel ekip olarak değerlendirdik. Ekibimiz benim ile birlikte beş yardımcı küratörden oluşuyor. Bu ekibin bir kısmı yurtdışında yaşıyor. Dolayısıyla, İstanbul-Berlin-Rotterdam-New York arasında sürecin her aşamasında olduğu gibi değerlendirme anında da yoğun bir dijital iletişim trafiği tecrübe ettik. Bu trafiğe dünyanın 29 ülkesinden aldığımız 452 başvuru eklenince de, değerlendirmelerin ikinci aşamasında, tüm saat dilimlerini hesaba katan sıkı bir mülakat süreci geçirdik. Öğrencilerle video konferans görüşmeleri yaptık ve böylece başvuru sahipleri ile ilk kez yüz yüze karşılaşma imkânı bulduk. Mülakatların tamamlanmasının ardından Vardiya’ya katılacak 122 asil, 42 yedek katılımcıyı belirledik.

were important for us. Yet another important medium was their portfolios, giving us clues about the applicants from different cultural backgrounds and what sorts of productions did they make until now, what kind of a world understanding did they develop to the extent of their narratives and which tools did they become competent in. Thus we tried to understand the future architects from all around the world who applied to partake in the Pavilion of Turkey and what sort of a contribution would they make to this environment and upon which motivations could they become a part of this project. Needless to say, while doing all these, we tried to evaluate each one of the students in their own conditions, who all had different facilities. We evaluated the applications as the curatorial team. Our team consists of me and five assistant curators. Some members of this team live abroad. Therefore we experienced an intense digital communication traffic during the evaluation process between Istanbul-Berlin-Rotterdam and New York, just as in all the phases of the process. When 452 applications from 29 countries of the world got added to this traffic, we experienced a tight interviewing process, where we had to consider all the different time zones. We made conference calls with the students and therefore we found the opportunity to meet the applicants face-to-face. After the interviews were completed, we identified 122 full and 42 reserve participants to be participated in The Shift.

Açık Çağrı ile öğrenci portfolyoları ve kısa filmleri size ulaştı. Ve anlattığınız gibi yoğunluklu geçen bir süreç ile küratoryal ekibiniz ile değerlendirdiniz. Peki Türkiye Pavyonu’nda sergilenecek atölye konuları neler? Bu konuların odaklandığı temel bir nokta var mıdır? Mimarlık pek çoğumuz için temel olarak içinde bulunduğumuz yapılı çevrenin önemli bir bileşeni olan binaların tasarlanması ile ilgili bir alan. Elbette mimarlık esas olarak kendi pratik alanını binalar üzerinden tanımlıyor. Ancak bina yapma pratikleri kadar, binaların ürettikleri, içinde bulundukları, ilişki kurdukları kültür de mimarlık üretiminin ister istemez bir parça-

The student portfolios and short films reached you with an Open Call. And just as you described above, you and your curatorial team evaluated them through an intense schedule. So what are the workshop themes to be exhibited at the Pavilion of Turkey? Do these themes focus on any fundamental point? For many of us, architecture is basically a field about designing the buildings, which are important components of the built environment in which we live. Architecture, of course, essentially defines its own field of practice over buildings. But as much as the building practices, the culture they produce, the culture in which they exist and the culture with which they establish a connection, ine-

natura | 117


sanat | art

sı haline dönüşüyor. Mimarlıkla ilgili konuşurken konu bu yüzden kaybolan zanaat pratiklerinden nano teknolojiye, küresel finans sisteminin etkilerinden sinemaya, matematiksel örüntülerin hesaplanma biçimlerinden merkez dışı üretim pratiklerine kadar geniş bir yelpa zeye açılabiliyor. Midyat’taki yüzlerce yıllık özgün ta ş evlerin en doğru şekilde korunması da mimarlığın konusu, robot kollar ile üretilen ve insanın hata yapma olasılığını en a za indiren araçlar ve inşa biçimleri de yine mimarlığın konusu. Yerel kültürlerin yapma biçimlerinin ara ştırılması kadar yeni formların üretim olanaklarının ara ştırılması, irrasyonel gözüken biçimlerin sayısal teknolojiler vasıtasıyla rasyonel sistemlere dönüştürme ara ştırmaları da mimarlığın konusu. Bizler bu zenginliğin atölye konularına da yansıması gerektiğini düşündük ve bu anlamda elimizden geldiğince atölye konularını çeşitlendirmeye gayret ettik.

sanat | art

vitably become a part of the architectural production. As far as architecture is concerned, the subjects open out to a wide variety, from long-forgotten crafts to nanotechnology, the effects of global finance system to cinema, and the calculation methods of mathematical patterns to decentralized production practices. While preserving the centuries old authentic stone houses in Midyat in the most accurate way is the subject of architecture, the tools and building methods that are produced with robotic arms to minimize the possibility of making mistakes for the people, is also a subject of architecture. Moreover, conducting research on the production possibilities of new forms or transforming seemingly irrational forms to rational systems through digital technologies is once again a subject of architecture, as much as carrying out research on the building methods of indigenous cultures. We thought that this diversity shoud be reflected to the workshop themes and we accordingly tried to diversify the themes as much as possible.

Bu yılki ekibinizde kimler var? Nasıl bir iş bölümü yapıldı? IKSV’nin koordinasyonunu yürüttüğü projede, küratörlüğünü benim üstlendiğim, Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün’ün ise küratör yardımcısı olarak yer aldığı bir ekibimiz var. Bu ekibin haricinde Selen Akçalı ve Deniz Ova danışman olarak, Pınar Demir ise proje koordinatörü olarak rol alıyor. Mimari Projeyi KPM-kerem piker mimarlık, grafik tasarım işlerini ise ONA GÖRE ekibi üstlendi. Projenin İKSV ayağında ise proje koordinatörü Selen Erkal ve yurtdışı projeler direktörü Tuna Ortaylı Kazıcı görev alıyor.

Who are on your team this year? What kind of a work-sharing did you make? In the project coordinated by İKSV, we currently have a team comprised of me as the chief curator and Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev and Erdem Tüzün as assistant curators. Apart from this team, we have Selen Akçalı and Deniz Ova as the consultants and Pınar Demir as the project coordinator. The architectural project was carried out by KPM-kerem piker architecture office and the graphic design works were carried out by the ONA GÖRE team. As for the İKSV leg of the project, we have Selen Erkal as the project coordinator and Tuna Ortaylı Kazıcı as the international project director.

Mimarlık dünyasına sizce nasıl bir katkı sağlayacak? Mimarlığın ilgi alanı ve mimarlığın bilgisi sürekli genişleyen, dönüşen ve kendini yenileyen bir alan. Böyle olduğu içindir ki mimarlığın bilgisinin yeniden üretildiği, paylaşıldığı, tartışıldığı ve yeni katılımcıların sözlerine kulak verildiği ortamlara ihtiyaç var. Bu ortama katılımı güçlendirmek, çeşitlendirmek ve mimarlık alanının yeni aktörlerinin merakları ile genişletmek maksadıyla mimarlığın konu edildiği bu türden enformel öğrenme alanlarından belki de en önemlisi olan Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin içerisinde yer alan Türkiye Pavyonu’nu, bütün dünyadan mimarlık öğrencileri için bir buluşma alanı olarak düşünmeye çalıştık. Sa lt bir sergi a lanı olmanın ötesinde bir buluşma, kar şıla şma ve üret im mekânı olarak t ar if etmeyi yeğlediğimiz Vardiya projesi arac ılığ ıyla “Biena l ne için var?”, “Biena l kimin için var?” ve “Biena l ne işe yarar?” sorular ını yanıt layan dünyanın pek çok farklı yer inden beş yüze yakın mimar lık öğrencisi ara sından seç t iğimiz kat ılımcılar ile ziyaretçiler i biena ller in amacı ve rolü hakkında düşünmeye ç ağ ır ıyoruz. Mimar lık dünya sının bütün t araflar ının da bu kar şılıklı oyun ve bağ kur ma f ır sat ından yarar lanma sını umuyoruz. Bununla bir lik te genç ve yarat ıc ı zihinler in bireysel ve kolek t if deneyler ini güncel mimar lık gündemler inin merkezine yer leş t irerek mimar lık dünya sına katkı

What do you think about its way of contribution to the architecture world? The interests and the information of architecture continously expand, transform and regenerate. Therefore there is a need for a milieu where the information of architecture can be reproduced, shared, discussed and where the new participants are heard. In order to boost and diversify the participation to this milieu and to expand it through the ambitions of the new actors of the architecture field; we endeavored to tackle the Pavilion of Turkey of the Venice Biennale International Architecture Exhibition, which is perhaps one of the most important informal learning areas centering upon architecture, as a meeting place for the architecture students coming from all around the world . We are calling out to the visitors and the participants, whom we selected among nearly five hundred architecture students from many different parts of the world, who answered the questions of “What a biennale does?”, “For whom a biennale exists?” and “Why a biennale exists?”, to rethink the purpose and role of the biennales through The Shift project, which we like to describe as a venue for meeting, encountering and producing beyond a mere exhibition space. We hope that all parties of the architecture world will benefit from this interactive opportunity to play and connect. That being said, we also aim with the young and creative minds to contribute to the world of architecture by placing their individual

natura | 118

sağlama sını hedefliyoruz. Bu türden bir kültür lerara sı or t amın içer isinde mimar lık üzer ine yeniden düşünme imkânı bulac ak olan bizler in inanıyorum ki öğreneceği pek çok şey var.

and collective experiments at the center of current architectural agendas. We will find the opportunity to rethink architecture in such intercultural environment and I believe that we have a lot to learn.

Okuyucularımızın sizi yakından tanıması için bize biraz kendi işlerinizden bahsederseniz çok memnun oluruz. 2011 yılından bu yana kurucusu olduğum KPM-kerem piker mimarlık ofisi çerçevesinde mimari ekibimizle birlikte yürüttüğümüz farklı konu ve ölçeklerde projelerimiz bulunuyor. Pendik’de yapım aşamasında olan “The Holl” home-ofis projesi bu projelerden bir tanesi. Yaklaşık 16.000 metrekare kapalı alana sahip olan projenin bulunduğu bölgedeki alışılagelmiş planlama ve kullanım alışkanlıklarına yeni bir bakış açısı getireceğini düşünüyoruz. Kemerburgaz’da devam eden Kemerlife-XXIII projesi, birkaç ay içerisinde kullanıcıları ile buluşacak, onun heyecanını duyuyoruz. Yine Kemerburgaz bölgesi için tasarladığımız Belgrad Orman Evleri konut projesi yapım aşamasına geldi, önümüzdeki günler zannediyorum onun inşai faaliyetleri ile geçecek. Kentsel tasarım ölçeğinde yaptığımız bir çalışma, Sakarya Demokrasi Meydanı Yenileme Projesi ihale aşamasında. Bu konular haricinde yeni yeni üzerinde çalışmaya başladığımız bir eski eser restorasyonu projesi de bu günlerde sıcak gündemimizi oluşturuyor. KPM’nin gündeminde bugün yer alanlar kısaca bunlar. Ancak daha önce gerçekleşen işlerden bahsetmek gerekirse, aralarında Manisa Belediyesi Hizmet Binası Yarışması 1.’lik ödülü, MEB Midyat Eğitim Kampüsü Mimari Proje Yarışması 1. ödülü, Şişli Lisesi Ulusal Mimari Proje Yarışması Mansiyon Ödülü, Borusan Neşe Fabrikaları Ulusal Mimari Proje Yarışması Mansiyon Ödülü, İzmir Ula şım Entegrasyon Merkezi Mimari Proje Yarışması Mansiyon Ödülü’nün de yer aldığı farklı projelerin tasarımını üstlendik. 2016 yılında tasarımını gerçekleştirdiğimiz Akya zı Kültür Merkezi Projesi X V. Dönem Ulusal Mimarlık Ödülleri Proje Ba şarı Ödülü’ne layık görüldü. Bu projelerin yanı sıra 1998 yılından bu yana İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Gebze Y TE, Bilgi Üniversitesi ve Kültür Üniversitesi mimari proje stüdyolarında ve ulusal mimari proje yarışmalarında jüri üyesi ve konuk öğretim görevlisi olarak yer alıyorum.

In order for our readers to know you better, I would be pleased if you could tell us a little bit about your own works. We have projects of different themes and scales of which we carry out with the architectural team in the scope of KPM-kerem piker architecture office, which I established in 2011. “The Holl” home-office project, which is currenty under construction in Pendik, is one of these projects. Having approximately 160,000 sqm of indoor area, this project will hopefully bring a new perspective to the conventional habits of use and planning in the region. The on-going Kemerlife-XXIII project will meet its users in a few of months and we are really excited about it. Our housing project entitled Belgrad Forest Houses, again designed for the Kemerburgaz area, has reached its construction phase and I believe we will be focusing on its construction activities in the upcoming days. The Sakarya City Square Renovation Project, which stands for a project that we carried out at the urban design scale, is currently in the bidding phase. Apart from all these projects, the restoration project of an historical building which we have just started to work on, is also on our hot agenda these days. These are the current topical issues of KPM. If I were to mention our previous works, I would say that we had carried out the designs of various projects, many of which received awards from different competitions such as the Manisa Municipal Services Building Competiton (1st Prize); MEB Midyat Education Campus Architectural Project Competition (1st Prize); Şişli High School National Architectural Project Competition (Honorable Mention); Borusan Neşe Factories National Architectural Project Competition (Honorable Mention) and İzmir Transportation Integration Center Architectural Project Competition (Honorable Mention). Our Akyazı Cultural Center project, of which we carried out the design in 2016, was deemed worthy of Achievement Award from XV. National Architecture Awards. Since 1998, besides these projects, I have been working as a jury member in national architectural project competitions and as a guest instructor in the architectural project studios of Istanbul Technical University, Yıldız Technical University, Gebze Institute of Technology, Bilgi University and Kültür University.

natura | 119




Turkish Carrara from our own quarry. Available in blocks and slabs.

Showrooms İstanbul: Aytar Cd. No:24 Etiler Afyon: 2.Cd. 9.Sk. No:2 OSB

Slab Galleries İstanbul: Okmeydanı Cd. No:13 Hasköy Beyoğlu Afyon: 2.Cd. 9.Sk. No:2 OSB T: +90 272 221 1901

temmermarble.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.