NATURA TEMMUZ - AĞUSTOS / JULY - AUGUST 2018

Page 1

MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE

TEMMUZ-AĞUSTOS 2018 / JULY-AUGUST 2018

Pantera Bianca from our own quarry. Available in blocks and slabs.

MEMORIAL BAHÇELİEVLER HASTANESİ / HOSPITAL ZOOM/TPU MİMARLIK / ARCHITECTS Sukhar Pasha Ottoman Lounge Zeynep Fadıllıoğlu Desıgn MERMERLER PLAZA ERGÜN MİMARLIK / ARCHITECTURE Melike Altınışık ile söyleşi Intervıew wıth Melike Altınışık SAINT-ROCH-DESAULNAIES PAVYONU / PAVILLION ANNE CARRIER MİMARLIK / ARCHITECTURE

temmermarble.com


7.

Doğal Taş Tasarım Yarışması 2018

İLK ÜÇE GİREN TÜRK ÖĞRENCİLERE, T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI YURT DIŞI TASARIM EĞİTİM BURSU!

SON BAŞVURU TARİHİ 24 AĞUSTOS 2018

DETAYLI BİLGİ VE BAŞVURU İÇİN

RE

C

A

I

dogaltastasarimyarismasi.com

T BAKAN

L

7 5.è<( &80+85è<(7è 7è&$5(7 %$.$1/,Ü,



100 BAŞLARKEN / INTRODUCTION EDİTÖRDEN / Editorial • 05 HABERLER / NEWS • 06 HASAN CENK DERELİ’YE MOSKOVA MİMARLIK BİENALİ’NDEN ÖDÜL / HASAN CENK DERELİ RECEIVES AN AWARD FROM MOSCOW BIENNALE OF ARCHITECTURE • 22 BRAVO!’NUN MONOLITH SERİSİ ŞİLİ’NİN VOLKANİK TAŞLARINA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR / CHILEAN VOLCANIC ROCK IN BRAVO!’S MONOLITH SERIES • 24 DÜNYA MİMARLIK FESTİVALİ 2018’DE FİNALE KALAN PROJELER AÇIKLANDI / THE WORLD ARCHITECTURE FESTIVAL 2018 SHORTLIST ANNOUNCED • 26 ZAHA HADID ARCHITECTS, HANS J WEGNER’İN SANDALYESİNİ DOĞAL TAŞLA YENİDEN YORUMLADI / ZAHA HADID ARCHITECTS REINTERPRETS THE CHAIR OF HANS J WEGNER IN NATURAL STONE • 32 Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nden “Mezuniyete ‘1’ Kala” etkinliği / The event entitled “Mezuniyete ‘1’ Kala” (Just ‘One’ More Step Towards Graduation) by Medipol University Faculty of Fine Arts, Design and Architecture • 44

26 52

ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI ÖĞRENCİLERİNİN PROJELERİ BEYOĞLU’NDA / THE PROJECTS OF INDUSTRIAL PRODUCT DESIGN STUDENTS ARE ON DISPLAY AT BEYOĞLU • 48

66

MİMARİ / ARCHITECTURE MERMERLER PLAZA - ERGÜN MİMARLIK / MERMERLER PLAZA - ERGÜN ARCHITECTURE • 52 XOLOTL HOUSE - PUNTO ARQUITECTÓNICO • 66 ARED MAYA REZİDANS - TAGO ARCHITECTS / ARED MAYA RESIDENCE – TAGO ARCHITECTS • 74 BARRAULT PRESSACCO ARCHITECTES’TEN MASİF DOĞAL TAŞ CEPHELİ SOSYAL KONUT BİRİMLERİ / MASSIVE NATURAL STONE-CLAD SOCIAL HOUSING UNITS BY BARRAULT PRESSACCO ARCHITECTES • 78 Melike Altınışık ile söyleşi / Interview with Melike Altınışık • 82

74

82

ÁLVARO SIZA’DAN “YALIN BİR MİMARİ PROJE”: CAPELA DO MONTE / “A PURE ARCHITECTURAL PROJECT” BY ÁLVARO SIZA: CAPELA DO MONTE • 90 SAINT-ROCH-DES-AULNAIES PAVYONU – ANNE CARRIER ARCHITECTURE / SAINT-ROCH-DES-AULNAIES PAVILION – ANNE CARRIER ARCHITECTURE • 94 İç Mİmarlık / Interior Design KAPAK KONUSU / COVER STORY: MEMORIAL BAHÇELİEVLER HASTANESİ ZOOM/TPU MİMARLIK / MEMORIAL BAHÇELİEVLER HOSPITAL ZOOM/TPU ARCHITECTS • 100 Sukhar Pasha Ottoman Lounge - Zeynep Fadıllıoğlu Design • 108 ARJAAN DE FEYTER’DEN “ÖZGÜN VE DÜRÜST” BİR ÇALIŞMA ALANI /

78 90

108

AN “AUTHENTIC AND HONEST” WORKSPACE BY ARJAAN DE FEYTER • 114 SANAT / ART HYPAR VAULT • 108 VARDİYA ÜZERİNE KEREM PİKER İLE SÖYLEŞİ / INTERVIEW WITH KEREM PİKER ON “THE SHIFT” • 114

94


editörden

başkan mesajı message from the chairmen

editorial

Sevgili okurlarımız, Yeni nesil mimarinin ve tasarımın tüm dinamiklerini sayfalarımıza taşıdığımız Natura, her sayısında olduğu gibi bu sayısında da dopdolu içeriğiyle sizi karşılıyor. Doğal taşın projelere kattığı değeri bir kez daha gözler önüne seren yeni sayımız hem dünyada hem de Türkiye’de hayata geçirilen projelerin izlerini takip ediyor. Dünya Mimarlık Festivali 2018’de finale kalan projelerin detaylarının yanı sıra doğal taşın Aydın Dinçer bir plaza tasarımında algıları nasıl Yönetim Kurulu Başkanı / Board Chairman değiştirdiğini inceleyen Natura, Türk doğal taşının nasıl farklı disiplinlerin ortağı olduğunu bize gösteriyor. Yaşam alanlarına değer katan doğal taşın şık ve konforlu bir tasarım malzemesi olduğunun yanı sıra alan ve alan boyutunu aşmak için doğal taşın nasıl kullanıldığını takipçileriyle paylaşan Natura, tüm dünyanın takip ettiği tasarımları sayfalarına taşıyor. Bu farkındalıkla da modern mimariye kattıkları sıra dışı bakış açılarıyla bizi etkileyen mimarların ve tasarımcıların Türk doğal taşını daha iyi tanıması ve kullanması için çalıştığımızın bir kez daha altını çizmek isterim. Türk doğal taşını zengin çeşit ve uygulama örnekleriyle mimarlarla buluşturduğumuz platformlardan biri olan Natura dergisinin yeni sayısını keyifle okumanızı diler, Turkish Stones mottosunu tüm dünyada tanıtmak istediğimizi bir kez daha belirtmek isterim. Keyifli okumalar. Dear readers, Featuring all of the dynamics of next-generation architecture and design, Natura once again salutes you with a rich content just as it does in every issue. Revealing yet again the value that natural stone brings to projects, our new issue follows the traces of projects that have been realized both in Turkey and abroad. Examining how natural stones are able to alter perceptions in the frame of a plaza design, along with the details of shortlisted projects in World Architecture Festival 2018, Natura proves us how Turkish natural stones serve as a junction point for different disciplines. Featuring worldrenowned designs, Natura presents its followers with the fact that natural stones add value to living spaces as an elegant and comfortable design material, and they can further be used diversely both to capture specific areas and to outstretch them when necessary. With this awareness in mind, I would like to stress once again that we are endeavoring for a better use and understanding of Turkish natural stones for architects and designers, who have a positive influence on us with the unique perspectives they have introduced into modern architecture. I hereby wish you a pleasant read of this new issue of Natura Magazine, which is one of our platforms that brings Turkish natural stones together with architects through a rich variety of options and implementation examples, and I would also like to state once again our ambition to introduce Turkish Stones motto to the whole world. I wish you all a happy reading. natura | 4

Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Aydın Dinçer Yayın Kurulu Editorial Commitee Aydın Dinçer Rüstem Çetinkaya Hasan Hüsnü Ayvacı Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com

Doğal taşın önemini, özelliklerini ve dahası güzelliğini anlatmak üzere İMİB desteği ile hazırlanan mimarlık dergisi Natura’da her sayı doğal taşın kullanıldığı iyi projeleri sunmaktayız. İzini sürdüğümüz mimarlık ve sanat ürünleri; yerellik ile modernliğin buluştuğu, zanaatkârlığın estetik ile birleştiği örnekler taşımaktadır. Bu bağlamda dört yıldır iyi mimarlık örneği olan özellikle Türkiye’den projelere yer vererek hazırlıyoruz dergimizi. Bazen de yurtdışından bize feyz olacak yabancı projeleri de sayfalarımıza taşıyoruz. Gerek iç mekan döşeme kaplaması, gerek cephesi doğal taş ile kaplı bir çok projeyi kısa kısa a nlattık. Doğal taşın sadece lüks konut, otel lobisi veya hastane girişi gibi uygulamalarının dışında iyi kullanıldığı takdirde her mekânda gerek sanatın bir parçası, gerek dekorasyonun vazgeçilmezi, gerekse kent ölçeğinde kullanılabileceği algısını sizlere de hissettirmek istiyoruz. Her sayımızda; popüler olandan ziyade modern zamanda doğal taşın kullanıldığı “iyi mimarlık” örneklerini sayfalarımıza taşımaya devam edeceğiz. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle…

Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok yzeliha@yahoo.com

Söz uçar, yazı kalır…

Konular Editörü Features Editor Selin Biçer Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım

Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok

Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement Şener Sabırlı reklam@krmedya.com Baskı / Publishing Özlem Matbaacılık ve Reklamcılık Ltd. Şti. Maltepe Mahallesi, Litros Yolu Sk. 2. Matbaacılar Sitesi D:2BB4, 34010 Zeytinburnu/İstanbul Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com İMİB iletişim / IMIB Contact Ayşe Nur Döğme aysenur.dogme@immib.org.tr Can Erdem Kaya erdem.kaya@immib.org.tr

We are featuring outstanding projects involving the use of natural stones in every issue of Natura, an architecture magazine compiled with the support of IMIB, in order to introduce the importance, property and further the beauty of natural stone. The architectural and artistic works that we trace, embrace the examples where the local meets with the modern, and the craftsmanship with the aesthetics.

For four years, we have been accordingly compiling our magazine through featuring projects that epitomize proper architecture, especially in Turkey. At times, we also feature international projects that have the potential of fostering inspiration for us. We have briefly introduced various projects where either interior floorings or the facades have been clad in natural stones. We would like to present you with the sense that, if implemented efficiently, natural stones can be used in every space as a piece of art, an indispensable part of decoration or a fundamental element of urban scale, apart from their accustomed implementations in luxury housings, hotel lobbies or hospital entrances. In every issue; we will continue to feature the examples of “proper architecture” involving the use of natural stones in the modern world, rather than focusing on the mainstream. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture...

Verba volant, scripta manent...

natura | 5


haberler | news

haberler | news

AA ISTANBUL VISITING SCHOOL 2018 BAŞLADI AA ISTANBUL VISITING SCHOOL 2018 BEGAN

BETONART MİMARLIK YAZ OKULU KAYSERİ’DE BETONART ARCHITECTURE SUMMER SCHOOL VISITS KAYSERİ

Architectural Association ve İstanbul Bilgi Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen AA Istanbul Visiting School, eşsiz bir öğrenme ve uygulama deneyimi sunuyor. Program, Architectural Association, Zaha Hadid Architects gibi uluslararası platformda kabul gören akademik kurum ve pratiklerden birçok uzman ismi bir araya getirirken aynı zamanda geçtiğimiz senelerde yenilikçi tasarım metodolojileri ve büyük ölçekli prototipleme teknikleri üzerine temellendirdiği uzmanlığını geliştirmeye devam ediyor. “Robotic Mediations” temasıyla düzenlenen program 25 Haziran – 6 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşti. AA Istanbul Visiting School, form, malzeme ve yapı arasındaki içkin bağları, yenilikçi tasarım ve üretim tekniklerinin titiz uygulama süreçleri üzerinden inceliyor. Tasarım, analiz ve üretim için kullanılan hesaplama yöntemlerini fiziksel deneylerle birleştirerek, ‘deney yoluyla öğrenme’ metodunu aktif ve işbirlikçi bir stüdyo ortamında destekliyor. Hesaplama temelli platformlar arasındaki ilişkiler, tasarım ve üretim aşamaları boyunca form bulma (form-finding), malzeme hesaplama ve yapısal performans arasında çeşitli bağlantılar kuruyor. Programın temel hedefi ise, robotik üretim teknikleri kullanılarak üretilecek 1/1 ölçekli bir prototipin tasarımını ve imalatını gerçekleştirmek. Program iki aşamalı bir süreç üzerinden yönetilecek: 1. Aşama: Katılımcılar malzeme aşamaları, hesaplama yöntemleri ve çeşitli üretim teknikleri hakkında bilgi edinirken tasarım pratiklerinde karşılaşılan karmaşık yapıların ana hatlarını inceleyecek. Bu aşamada katılımcılara yenilikçi tasarım algoritmaları ve analiz araçları üzerine temel ve ileri seviye eğitimler verilecek. Önceki etkinliklerin ana metodolojisini esas alan AA Istanbul Visiting School, işbirliğini ve araştırmayı teşvik eden takım temelli bir atölye çalışması gerçekleştirecek. Katılımcılara ileri üretim teknikleri tanıtılacak. 2. Aşama: Katılımcılar ilk aşamada elde ettikleri beceri ve bilgilere dayanarak çeşitli tasarım önerileri geliştirecek. Daha sonra farklı ölçeklerde çalışma modelleri gerçekleştirilecek ve son olarak programın tasarım hedeflerini bir araya getiren, tam ölçekli ve işleyen bir prototipin üretimine ve montajına geçilecek. Programın öne çıkan özellikleri / geliştirilen beceriler • Katılımcılar aktif bir öğrenme ortamının parçası olacak, eğitmen-öğrenci oranının yüksek olması (4:1) özel eğitimlere ve tartışmalara olanak sağlayacak. • AA Istanbul Visiting School kapsamında Rhinoceros, Processing ve Grasshopper ile sınırlı olmaksızın geniş bir program yelpazesi ve ayrıca çeşitli analiz yazılımları kullanılabilecek. • Katılımcıların 3 eksenli CNC freze, lazer kesici ve 3D yazıcı gibi dijital üretim araçlarına erişimi olacak. • Düzenlenecek tasarım seminerleri ve eğitim serileri, temel tasarım teknikleri ve ilgili eleştirel düşünme metodolojilerine odaklanarak programın temel hedeflerine destek olacak. • Robotik tasarım ve üretim süreçleri programın fiziksel prototipleme aşamasını oluşturacak.

Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği’nin 2002’den beri düzenlediği BETONART Mimarlık Yaz Okulu, bu yıl 17 - 27 Temmuz tarihleri arasında Abdullah Gül Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşti. 16 yıldır farklı kentlerde farklı temalarla gerçekleşen Yaz Okulu, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden mimarlık bölümünde 3. sınıfı bitirmiş öğrencileri bir araya getiriyor.

AA Istanbul Visiting School, in collaboration with Istanbul Bilgi University, is a unique learning and making experience. The programme continues to build on its expertise on generative design methodologies and large-scale prototyping techniques from previous years, while bringing together a range of experts from internationally acclaimed academic institutions and practices, Architectural Association, Zaha Hadid Architects, among others. Under the theme “Robotic Mediations”, the program took place between June 25th and July 6th. AA Istanbul Visiting School investigates the inherent associations between form, material, and structure through the rigorous implementation of innovative design and fabrication techniques. Computational methods for design, analysis, and fabrication are coupled with physical experimentation, fostering ‘learning-by-experimentation’ in an active collaborative studio environment. Throughout the design and fabrication processes, the associations between various computational platforms establish correlations between form-finding, material computation, and structural performance. The key objective of the programme is the design and fabrication of a 1:1 scale prototype realised by the use of robotic fabrication techniques. The programme was formulated as a two-phase process: Stage 1: Participants will gain an insight of material processes, computational methods, and various fabrication techniques, culminating with core concepts related to complexity in design practices. During this stage, basic and advanced tutorials on generative design algorithms and analysis tools will be provided. Building on its core methodology from its previous versions, AA Istanbul VS will perform as a team-based workshop promoting collaboration and research. Participants will be introduced to advanced fabrication techniques. Stage 2: Participants will propose design interventions based on the skills and knowledge gained during the first stage. Study models of various scales will be produced, finally followed by the robotic fabrication and assembly of a full scale working prototype which unifies the design goals of the programme. Prominent Features of the workshop/ skills developed • Participants will be part of an active learning environment where the large tutor to student ratio (4:1) allows for personalized tutorials and debates. • The toolset of AA Istanbul includes but is not limited to Rhinoceros, Processing, and Grasshopper, as well as analysis software. • Participants will have access to digital fabrication tools such as 3-axis CNC router, laser-cutter, and 3d-printer. • Design seminars and lecture series will support the key objectives of the programme, disseminating fundamental design techniques and relevant critical thinking methodologies. • Robotic design and fabrication processes will formulate the physical prototyping phase of the programme.

natura | 6

Küratörlüğünü Deniz Aslan’ın, moderatörlüğünü Hakan Tüzün Şengün, Melike Altınışık, Gürkan Okta, Birge Yıldırım ve Tomris Akın’ın yapacağı 17. BETONART Mimarlık Yaz Okulu’nun teması, “Beton Olmak, Morfogenetik Bir Yaklaşım” olarak belirlendi. Küratör Deniz Aslan temayı şu şekilde açıklıyor: “Doğa davranışlarının taklit edilmeksizin izlenmesi, mimari yapısal çevrenin ortaya çıkışının kaotikliğini açıklar niteliktedir. Bu noktada heykelsi yapılarla katı olanı kırarak, geleneksel kodların sürekliliği ihtimallerini çeşitlendirmek içgüdüsel parametreleri çoğaltmaktadır. Yapıların ve yapılı çevrenin morfogenetik kodlarının arayışı; tarihsel uzam ve sürekliliği bir miras edinerek parçalardan uyumlu bir şekilde tümevarımı içgüdüsel verilerle sağlamaktadır. Kökensel kodların benzersizliği ile sayısız katmanın buluştuğu ve evrimsel değişimin okunabildiği bir uzay esneyip genişleyebilir. Zamanın herkes ve her şey için eşit akmadığını açıklayan Einstein’ın görelilik kuramıyla da ilişkilendirerek uzay ve zamanın bükülmesine atıfta bulunabileceğimiz, esnek bir yumuşakçanın içine gömülü olduğumuzun kanıtı gibidir her şey. Güneş etrafındaki uzayı büker ve dünya da onun etrafında, gizemli bir güç tarafından çekildiği için değil, eğilen bir uzayda bir doğru üzerinde hızla yol aldığı için döner. Morfogenesis süreç temelli bir yaklaşımdır. Geleneksel anlamdaki ‘biçim işlevi izler’ söyleminin tam tersi ’biçim süreci izler’ söylemi kullanılmaktadır. Bu anlamda morfogenesiste biçimin nihai bir sonuç olmaktan ziyade dinamik bir sürecin değişken ürünü olduğu belirtilebilir. Mimari biçim ve doğa ortak bir sürecin unsurları olacaklardır. Morfogenesis’e göre bu değişken süreç içerisinde bir şey bir biçim kazandığı anda yeni bir biçime doğru başkalaşmaya başlar. Bu noktada biçimin metamorfoza uğrayıp, ne şekilde transform olduğu ve çevresine göre performansının nasıl başkalaştığı sorusu doğmaktadır. Morfogenesis bu soruya cevap arayan alanlardan biridir. Morfogenesis, tahmin edilebilir bir evren modelinin aksine göreliliği ve olasılıkları göz önünde bulunduran kuantum mekaniğine uygun bir yaklaşım olarak görünür.” On gün sürecek Yaz Okulu’nda, Kayseri’nin mimarlık örneklerini görmek amacıyla düzenlenen gezide, kentin en tarihi semtlerinden Talas, Kayseri Kalesi, Kapalıçarşı ve şehrin simgelerinden Alaca Kümbet, AGÜ Mimarlık Bölüm Başkanı Doç.Dr. Burak Asiliskender’den dinlendi. Organized by Turkish Cement Manufacturers’ Association since 2002, BETONART Architecture Summer School was hosted by Abdullah Gül University between July 17 – 27, 2018. The Summer School program, which has been taking place for 16 years in different cities and different themes, brings together architecture students from all around Turkey, who completed their 3rd year in the department. 17th BETONART Architecture Summer School, which will be curated by Deniz Aslan and moderated by Hakan Tüzün Şengün, Melike Altınışık, Gürkan Okta, Birge Yıldırım and Tomris Akın, will adopt theme titled “To Be Concrete: A Morphogenetic Approach”. Curator Deniz Aslan explains the theme as follows: “Following nature’s behaviors without any imitation, unfolds the chaotic essence of the emergence of architectural and structural environment. At this point, diversifying the possibilities of traditional codes’ continuity by breaking down the solid forms with sculptural structures, increases instinctual parameters. The search for morphogenetic codes of structures and built environment, ensures induction through instinctual data in a partition-compliant manner by inheriting continuity and historical space. A space that allows the analysis of evolutionary mutation, in which countless layers are juxtaposed owing to the uniqueness of intrinsic codes, has the ability to stretch and expand. Everything in the universe serves as a proof to the fact that we are all embedded in a flexible mollusk, where we can make reference to the bending of space and time in reference to Einstein’s relativity theory, which explains that time does not flow equally for everyone and everything. The Sun bends the surrounding space fabric and the Earth spins around it not because it is being pulled by a mysterious force but because it travels on a straight line in a curved space. Morphogenesis is a process-based approach. It uses the narrative of ‘form follows process’ in contrast with the ‘form follows function’ narrative, which is based on a traditional conception. In this sense, it is appropriate to state that form in morphogenesis stands for the variational product of a dynamic process, rather than being a mere end result. Nature and architectural form will be the elements of a common process. According to morphogenesis, things start to metamorphose towards a new form as soon as they obtain a form in this variable process. This point rises the question of how the form underwent metamorphosis and how it got transformed, and how its performance has changed according to its environment. Morphogenesis is one of the fields that search for an answer to this question. Morphogenesis stands out as an approach suitable for quantum mechanics, considering relativity and probabilities as opposed to a predictable universe model.” Ten-day Summer School also features a field trip that aims to capture the best architecture examples of Kayseri. In the scope of the trip, Assoc. Prof. Burak Asiliskender, the Head of Abdullah Gül University Architecture Department, was making remarks on Talas, Kayseri Castle and Kapalıçarşı (Covered Bazzar), which are the city’s most historical neighborhoods, along with the landmark cupola of the city entitled Alaca Kümbet.

natura | 7


haberler | news

haberler | news

25. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ 25th ISTANBUL JAZZ FESTIVAL

MAT COLLISHAW İSTANBUL’DA MAT COLLISHAW COMES TO ISTANBUL

İstanbul Caz Festivali, 26 Haziran - 17 Temmuz arasında 27 mekânda, 250’yi aşkın yerli ve yabancı sanatçının ağırlanacağı 50’nin üzerinde konserle, 25. kez İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından gerçekleştirildi. Festival kapsamında Nick Cave, Robert Plant, Benjamin Clementine, Melody Gardot, Caro Emerald, Dave Holland, Zakir Hussain gibi efsane isimler ve BADBADNOTGOOD, R+R=Now, Avishai Cohen ve Omar Sosa gibi merakla beklenen güncel müzisyenler İstanbul’da müzikseverlerle buluştu. 25. İstanbul Caz Festivali, 26 Haziran Salı günü Zorlu PSM Ana Tiyatro’da yapılan Festival Açılış Konseri: 25. Yılda Nesiller Boyu Türkiye Cazı ile başladı. Festivalin 2002 yılından bugüne caz üstadlarına verdiği Yaşam Boyu Başarı Ödülü, bu yıl kontrbasçı Nezih Yeşilnil, piyanist ve yorumcu Şevket Uğurluer ve ağız armonikası sanatçısı Ahmet Faik Şener’e takdim edildi. Ödül töreninin ardından başlayan konserde ise bir yıldızlar geçidi yaşandı. Festivalin 25 yılına ışık tutan, Türkiye caz sahnesinin en önemli solist ve toplulukları, Kamil Özler şefliğindeki TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası eşliğinde çeşitli yapıtlardan oluşan bir repertuvar seslendirerek tekrarı olmayacak bir geceye imza attı. İlk haftasında caz ve güncel müziğin en iyilerini ağırlayan 25. İstanbul Caz Festivali’nin ilk konuğu, Türkiye’de izleyicilerin yakından tanıdığı, etkileyici vokali ile dinleyenleri hayran bırakan Amerikalı caz sanatçısı Melody Gardot oldu. Festivalin ilk konukları arasında ayrıca çağdaş cazın üç dev ismi Dave Holland, Zakir Hussain ve Chris Potter; bugün caz ve klasik müzik dünyasının vazgeçilmezleri arasında yer alan Avishai Cohen; Venedik Sarayı’nda unutulmaz bir caz gecesi yaşatacak Fabrizio Bosso Quartet ile Massimo Manzi Trio feat. Elif Çağlar ve Çağrı Sertel, Selen Gülün, Ediz Hafızoğlu, Ağaçkakan, Erkan Oğur Quartet, Shahin Novrasli Trio, Çoşkun Karademir ve Ercüment Gül yer alıyor. Ücretsiz gerçekleştirilecek “Parklarda Caz” konserleri ve Kadıköy-Moda hattında festival içinde festival deneyimi yaşatan “Gece Gezmesi”, bu yıl da devam ediyor. Festivalin ücretsiz etkinlikleri, bu sene “Parklarda Caz”ın gelenekselleşen mekânı Fenerbahçe Khalkedon ve Fenerbahçe Parkı’nın yanı sıra Beylikdüzü Yaşam Vadisi Parkı’nda gerçekleşecek konserler ile artarak devam ediyor. Tüm gün sürecek konserler ve atölye çalışmalarıyla, bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek “Çocukça Bir Gün” de “minik” cazseverleri mutlu ediyor. Festival kapsamında geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen, dünyanın her yerinden müzik sektörü profesyonellerini festivale davet ederek Türkiye güncel müziğinin uluslararası bilinirliğine katkı sağlamayı amaçlayan “Vitrin: Türkiye Güncel Müzik Buluşması”, ikinci kez 27-30 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirildi. Bu yılki buluşmada 20’yi aşkın delege, festivalin ilk haftasında festival izleyicisi ile beraber Türkiye bağımsız müziğinin yükselişteki müzisyenlerini dinledi. Festivalin bu yılki Yaşam Boyu Başarı Ödülü, üç önemli caz üstadı Nezih Yeşilnil, Şevket Uğurluer ve Ahmet Faik Şener’e takdim edildikten sonra 25. yılını kutlayan İstanbul Caz Festivali’nin görkemli açılış konseri gerçekleştirildi. Türkiye caz sahnesinin kilometre taşları olan solistler ve topluluklarından oluşan yıldızlar geçidi ve Kamil Özler şefliğindeki TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nın solist ve bestecilerle seslendirdiği çeşitli yapıtlarla, geniş bir kesit sundu. Ali Perret, Ateş Tezer, Ayşe Gencer, Ayşegül Yeşilnil, Ayşe Tütüncü, Deniz Dündar, Emin Fındıkoğlu, Kerem Görsev, İlham Gencer, Neşet Ruacan, Nezih Yeşilnil, Nilüfer Verdi, Okay Temiz, Önder Focan, Sibel Köse, Şenova Ülker, Tuna Ötenel, Volkan Hürsever, Yahya Dai gibi usta isimlerin icra ve yapıtlarıyla katıldığı dev bir kadro ile gerçekleşecek konser, önümüzdeki yıllarda gelenekselleşmesi planlanan özel projelere öncülük ediyor. 26 Haziran Salı akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro’da gerçekleşen bu çok özel açılış konserinde Türkiye Cazı’nı farklı pencerelerden ele alan düzenlemelerle sayısız solist ve besteciye yer verildi.

Yapı Kredi Kültür Sanat, dünyaca ünlü sanatçı Mat Collishaw’un “Eşikler” adlı sergisine ev sahipliği yaptı. İlk gösterimi 2017’de Londra’da Somerset House’da gerçekleşen sergi, dünya turnesi kapsamında İstanbul’a geliyor. Eşikler, izleyiciyi zamanda yolculuğa çıkararak dünyanın ilk fotoğraf sergisine götürüyor. İngiliz bilim insanı William Henry Fox Talbot’ın 1839 yılında Birmingham’daki King Edward’s School’da açtığı dünyanın ilk fotoğraf baskı sergisinin kapılarını aralıyor. Ziyaretçiler bu kapıdan dijital ve üç boyutlu olarak inşa edilmiş bir mekâna adım atıyorlar. Mekânda serbestçe geziniyorlar; dijital ortamda inşa edilmiş vitrinlere, eşyalara, yüzeylere dokunuyorlar. Collishaw, 1839’daki fotoğraf sergisinin açıldığı sırada protesto gösterileri yapmakta olan işçi örgütü Çartistler’in seslerini ve görüntülerini de sergiye taşıyor. Serginin en hoş sürprizlerinden biri ise kızılötesi sensörlerin ziyaretçilerin görüntüleri üzerinde oynadığı oyunlar.

Istanbul Jazz Festival was organized for its 25th edition by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV) between June 26 – July 17, hosting over 50 concerts by more than 250 local and foreign artists in 27 venues. In the frame of the festival, music enthusiasts in İstanbul came together with legendary names such as Nick Cave, Robert Plant, Benjamin Clementine, Melody Gardot, Caro Emerald, Dave Holland, Zakir Hussain, along with highly-anticipated contemporary musicians such as BADBADNOTGOOD, R+R=Now, Avishai Cohen and Omar Sosa. 25th Istanbul Jazz Festival started with the Festival Opening Concert: Turkish Jazz Through Generations on the 25th Anniversary of Istanbul, which took place at Zorlu PSM Main Theatre on Tuesday, June 26. The Festival’s Lifetime Achievement Award, which is presented to masters of jazz music since 2002, will be given this year to contrabassist Nezih Yeşilnil, pianist and interpreter Şevket Uğurluer and harmonica artist Ahmet Faik Şener. The concert that took place after the awards ceremony saw a cavalcade of stars. Shedding light on the 25th anniversary of the festival, the most important soloists and ensembles of Turkey’s jazz scene made their mark on a once-in-a-lifetime night by performing from a wide-ranging repertoire with TRT Light Music and Jazz Orchestra, under the conductorship of Kamil Özler. Hosting prominent figures of jazz and contemporary music during the first week, 25th Istanbul Jazz Festival’s first guest will be American jazz artist Melody Gardot, who is well-acquainted by the Turkish audience, fascinating the listeners with her captivating vocals. The first guests of the festival also include Dave Holland, Zakir Hussain and Chris Potter, three great names of contemporary jazz; Avishai Cohen, who is among the indispensable figures of today’s jazz and classical music scene; Fabrizio Bosso Quartet and Massimo Manzi Trio feat. Elif Çağlar, who will be presenting an unforgettable night at the Venetian Palace; along with Çağrı Sertel, Selen Gülün, Ediz Hafızoğlu, Ağaçkakan, Erkan Oğur Quartet, Shahin Novrasli Trio, Coşkun Karademir and Ercüment Gül. This year’s festival will once again feature free-of-charge “Jazz in the Parks” concerts and the “Night Out” programme, offering a unique side-festival experience within the main festival schedule on the Kadıköy-Moda line. Festival’s free-of-charge events gradually increase this year with concerts to be held in Beylikdüzü Valley of Life Park, along with Fenerbahçe Khalkedon and Fenerbahçe Park, the traditional venues of “Jazz in the Parks”. Following last year’s inauguration, “A Child-like Day” programme features all-day concerts and workshops to keep the “little” jazz lovers happy. Organized for its first edition last year, aiming to contribute to the international recognition of Turkey’s contemporary music scene by inviting music industry professionals from all around the world to the festival; “Vitrin: Showcase for Contemporary Music from Turkey” is organized for its second edition between June 27-30. This year’s gathering hosted more than 20 representatives in the first week of the festival to listen to the rising musicians of Turkey’s independent scene, together with the festival audience. Celebrating its 25th anniversary, Istanbul Jazz Festival’s spectacular opening concert took place after Nezih Yeşilnil, Şevket Uğurluer and Ahmet Faik Şener, three prominent masters of jazz, received the festival’s 2018 Lifetime Achievement Award. The concert presented a wide selection with a cavalcade of stars consisting of soloists and ensembles, who are the milestones of Turkey’s jazz scene, together with various compositions performed by soloists and composers and TRT Light Music and Jazz Orchestra, led by the conductor Kamil Özler. Featuring performances and compositions by various connoisseurs such as Ali Perret, Ateş Tezer, Ayşe Gencer, Ayşegül Yeşilnil, Ayşe Tütüncü, Deniz Dündar, Emin Fındıkoğlu, Kerem Görsev, İlham Gencer, Neşet Ruacan, Nezih Yeşilnil, Nilüfer Verdi, Okay Temiz, Önder Focan, Sibel Köse, Şenova Ülker, Tuna Ötenel, Volkan Hürsever and Yahya Dai, the concert will lead special projects to be traditionalized in the upcoming years. This highly exclusive opening concert that was held at Zorlu PSM Main Theatre on Tuesday, June 26, gave place to countless soloists and composers who tackled Turkish Jazz through different perspectives.

natura | 8

Yapı Kredi Culture and Arts hosted the exhibition entitled “Thresholds” by worldrenowned artist Mat Collishaw. Launched for the first time in 2017 at Somerset House, London, the exhibition comes to İstanbul as part of its world tour schedule. Thresholds takes the audience all the way back to the world’s first photography exhibition with a journey through time. The exhibition opens its doors to the world’s first photographic print exhibition that was held by the British scientist William Henry Fox Talbot in 1839 at Birmingham’s King Edward’s School. Through these doors, visitors step into a digitally and three-dimensionally constructed space. They navigate freely in this space; touching digitally-built displays, objects and surfaces. Collishaw also presents the exhibition with the voices and visuals of the Chartists, a working-class organization that was protesting during the opening of the 1839 photography exhibition. One of the most pleasant surprises of the exhibition is the infrared sensors playing visual games on the images of visitors.

GENÇ YENİ FARKLI YOUNG FRESH DIFFERENT Bu sene 9. edisyonu gerçekleşen Genç Yeni Farklı sergisi, Zilberman Gallery–Istanbul’da gerçekleşti. Zilberman Gallery, ana sergilerinin yanında yürüttüğü projelerden biri olan Genç Yeni Farklı’yı açık çağrı yoluyla genç sanatçılara yönelik olarak düzenliyor. Her yıl farklı ve bağımsız bir jüri tarafından değerlendirilen Genç Yeni Farklı başvurularının bu yılki seçimleri, küratör Çelenk Bafra başkanlığında, ikonoTV kurucusu ve direktörü Elizabeth Markevitch, koleksiyoner Ayşe Umur, sanatçı Burçak Bingöl ve galeriyi temsilen küratör Naz Cuguoğlu tarafından gerçekleştirildi. Genç Yeni Farklı 9’da Serdar Acar, Ayşegül Altunok, Şener Yılmaz Aslan, Elif Büyüknohutçu, Işıl Çelik, Abdulhenan Doğan, Ali Kanal, Beril Or, Cem Örgen, Okay Özkan, Ezgi Tok, Ezgi Yakın, Damla Yalçın ve Sinem Yeniaras’ın çalışmaları yer alıyor. Zilberman Gallery tarafından ülke genelinde duyurusu yapılan ve genç sanatçılara destek amaçlı gerçekleştirilen Genç Yeni Farklı, her sezonun son sergisi olarak düzenleniyor. Herhangi bir konu veya malzeme kısıtlamasının olmadığı seçki 35 yaş altındaki sanatçıların çalışmalarını kabul ediyor. 9th edition of the Young Fresh Different exhibition "took place at Zilberman Gallery–Istanbul. Young Fresh Different is being organized through an open call for young artists as one of the different projects alongside the main exhibitions of Zilberman Gallery. Each year applications are evaluated by different and independent jury members, and this year’s Young Fresh Different selection was carried out by curator Çelenk Bafra as moderator, Elizabeth Markevitch, founder and director of ikonoTV; Ayşe Umur, collector; Burçak Bingöl, artist; and Naz Cuguoğlu as a representative of the gallery. Young Fresh Different 9 features works of Serdar Acar, Ayşegül Altunok, Şener Yılmaz Aslan, Elif Büyüknohutçu, Işıl Çelik, Abdulhenan Doğan, Ali Kanal, Beril Or, Cem Örgen, Okay Özkan, Ezgi Tok, Ezgi Yakın, Damla Yalçın and Sinem Yeniaras. Announced by a nation-wide open call with the aim of supporting young artists, Zilberman Gallery’s Young Fresh Different is the last exhibition of the season every year. The selection accepts all applications from artists under 35 years of age and does not have any limitations on subject or material.

natura | 9


haberler | news

ÇANAKKALE BELEDİYESİ ÇARŞI, YAŞAM MERKEZİ VE OTOPARK İLE YAKIN ÇEVRESİ ULUSAL MİMARİ PROJE YARIŞMASI ÇANAKKALE MUNICIPALITY NATIONAL ARCHITECTURAL PROJECT COMPETITION FOR BAZAAR, LIFESTYLE CENTER, PARKING GARAGE AND VICINITY Mevcut durumda, alanda yer alan İş Merkezi ve Katlı Otopark yapısının kentin değişen ve gelişen gereksinimlerini karşılamadığı görülmektedir. Tasarlanacak olan Çarşı ve Yaşam Merkezi’nin farklı yaş gruplarının yararlanabileceği ticaret ve yaşam boyu sosyo-kültürel faaliyetleri destekleyen bir çekim noktası olması amaçlanmaktadır. Ayrıca aynı bütün içinde kent merkezindeki en büyük sorunlardan biri olan otopark ihtiyacına çözüm bulabilmek amacıyla yarışmaya çıkılmaktadır. Bu amaçla, çağdaş, kent estetiğine uygun ve yakın çevresi ile bütün olacak şekilde bir mimari tasarım hedeflenmektedir. Yarışma; Çanakkale’nin vizyonu koşutunda mekânsal, kültürel, sanatsal ve doğal değerlerin nitelikli bir biçimde geliştirilmesini amaçlamaktadır. Yanı sıra bu yarışma ile işlevsel, sürdürülebilir, yenilikçi, ekonomik çözümler içeren, özgün, kimlikli mekânlar oluşturarak yarışma alanının kentle bütünleşmesi ve kentsel yaşama kazandırılması hedeflenmektedir. Öte yandan yarışma alanında; kent bütününde izlenen değişimlerden kaynaklanan baskı nedeniyle konut, ticaret, kültür gibi işlevlere dayalı eksenler üzerinden hızlı bir dönüşüm süreci gözlenmektedir. Dolayısıyla yarışma söz konusu bu süreci disipline etmeyi, farklı boyutları da içerecek biçimde tasarım ve planlama ile yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda yarışmacının söz konusu alana ilişkin sosyal, kültürel, ekonomik boyutlardaki bakışı ve gözlemlerinin de önem taşıdığının bilinmesi gerekmektedir. Yarışma alanında bulunan bina 1980’li yılların ikinci yarısında Belediye İş Merkezi ve Katlı Otopark olarak yapılmıştır. Mevcut binada 5308,60 m 2 iş merkezi alanı ve 210 araçlık 4226,50 m 2 katlı otopark alanı bulunmaktadır. Sözü edilen bu alan “Çanakkale Kentsel Sit Alanı 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı” kapsamında yer almaktadır. Kentsel hizmetlerin çağdaş, işlevsel bir bütün içinde kentlilerin en kolay ulaşacağı bir biçimde verilebilmesi ve yine aynı bütün içinde yeni bir cazibe merkezinin oluşturulabilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaca uygun olarak ekonomik, yenilikçi ve işlevsel çözüm, çoğulcu bir seçimle belirlenerek projenin müellifi saptanacaktır. YARIŞMA TAKVİMİ Yarışmanın İlanı: 17 Nisan 2018 Sorular için son gün: 11 Mayıs 2018 (17:00’ye kadar) Cevapların İlanı: 14 Mayıs 2018 Yer görme için son gün: 13 Haziran 2018 Proje Teslim Tarihi: 10 Temmuz 2018 (17:00’ye kadar) Kargonun idare tarafından teslim alınacağı son gün: 13 Temmuz 2018 (17:00’ye kadar) Jüri Değerlendirme Tarihi: 20 Temmuz 2018 Sonuçların Açıklanma Tarihi: 25 Temmuz 2018 Kolokyum ve Tören Tarihi: İdare tarafından daha sonra belirtilecektir. Seçici Kurul Danışman Üyeleri: Ülgür GÖKHAN, Belediye Başkanı M. Kemal ALBAYRAK, İmar ve Şehircilik Müdürü Abdullah KELKİT, Peyzaj Mimarı – Prof.Dr. Emin ULUGERGERLİ, Jeofizik Müh. – Doç.Dr. İpek SAKARYA, Şehir Plancısı – Dr. Öğretim Üyesi Seçici Kurul Asıl Üyeleri: Emre AYSU, Mimar – Şehir Plancısı – Prof.Dr. Hasan Ömer KORMAN, Mimar – Şehir Plancısı Yasemen SAY ÖZER, Mimar – Doç.Dr. Tankut BALKIR, İnşaat Yüksek Mühendisi Ali Emrah ÜNLÜ, Mimar Seçici Kurul Yedek Üyeleri: Arbil ÖTKÜNÇ, Mimar - Doç.Dr. İsmail ÇALIŞKAN, İnşaat Mühendisi Özgür Şahan ÖZER, Şehir Plancısı Raportörler: Seyyide GÜLTEKİN, İnşaat Teknikeri – Çanakkale Belediyesi Suzan DEMİR, İnşaat Teknikeri – Çanakkale Belediyesi Merve ERDİK, Mimar – Çanakkale Belediyesi Raportör Yardımcıları: Aynur ATAN, Harita Kadastro Teknikeri – Çanakkale Belediyesi Ahmet YURAN, Sanat Tarihçi – Çanakkale Belediyesi

natura | 10

haberler | news

As far as the current situation reveals, it is seen that the Business Center and Multi-story Parking Garage cannot meet the changing and developing needs of the city. It is aimed with the Bazaar and Lifestyle Center to be designed to create a trade and attraction center that supports lifelong socio-cultural activities, from which different age groups will be able to benefit. In the scope of the aforementioned integrity, another reason behind the competition is to find a solution to the parking necessity, which is one of the most important problems of the city center. For this purpose, it is aimed to achieve a contemporary architectural design that accords with urban aesthetics and complements its vicinity. The competition aims to develop spatial, cultural, artistic and natural values in a qualified manner, in accordance with the vision of Çanakkale. Moreover, the competition also aims to integrate the competition area with the city and present it to urban life by creating functional, sustainable, innovative, unique and characteristic spaces that involve economic solutions. Conversely, the competition area sees a rapid transformation process over mediums based on certain functions such as housing, trade and culture, due to oppressions derived from changes seen in all over the city. Therefore the competition aspires to discipline this process and direct it through design and planning in a way that also involves different perspectives. In this direction, it is important to note that the competitor’s social, cultural and economic views and observations regarding the relevant area are also essential. The building located in the competition area was built in the second half of the 1980s as a Municipal Business Center and Multi-story Parking Garage. The existing building embodies a business center of 5308,60 sqm and a multi-story parking garage of 4226,50 sqm with 210-car capacity. The aforementioned area is included in “Çanakkale Urban Protected Area 1 / 1000-scaled Conservation Oriented Implementary Development Plan”. It is aimed to present urban services in a modern and functional integrity that provides easy access to urbanites, and create a new attraction center falling under the same integrity. In accordance with this purpose; the economic, innovative and functional solution will be determined by a pluralistic election in order to identify the project owner. COMPETITION SCHEDULE Competition Announcement: April 17, 2018 Deadline for Questions: May 11, 2018 (until 17:00) Announcement of Responses: May 14, 2018 Deadline for Site Visits: June 13, 2018 Project Due Date: July 10, 2018 (until 17:00) Administration’s Deadline for Accepting Packages: July 13, 2018 (until 17:00) Jury Evaluation Date: July 20, 2018 Announcement of Results: July 25, 2018 Colloquium and Ceremony Date: It will be announced later by the administration. Jury Consultants: Ülgür GÖKHAN, Mayor M. Kemal ALBAYRAK, Director of Housing and Urban Development Abdullah KELKİT, Landscape Architect – Prof. (PhD) Emin ULUGERGERLİ, Geophysics Engineer – Assoc. Prof. (PhD) İpek SAKARYA, Urban Planner – Lecturer (PhD) Official Jury Members: Emre AYSU, Architect – Urban Planner – Prof. (PhD) Hasan Ömer KORMAN, Architect – Urban Planner Yasemen SAY ÖZER, Architect – Assoc. Prof. (PhD) Tankut BALKIR, Civil Engineer (MSc) Ali Emrah ÜNLÜ, Architect Associate Jury Members: Arbil ÖTKÜNÇ, Architect – Assoc. Prof. (PhD) İsmail ÇALIŞKAN, Civil Engineer Özgür Şahan ÖZER, Urban Planner Rapporteurs: Seyyide GÜLTEKİN, Construction Techniques – Çanakkale Municipality Suzan DEMİR, Construction Techniques – Çanakkale Municipality Merve ERDİK, Architect – Çanakkale Municipality Assistant Rapporteurs: Aynur ATAN, Cadastral Map Techniques – Çanakkale Municipality Ahmet YURAN, Art Historian – Çanakkale Municipality natura | 11


haberler | news

haberler | news

ÇUHADAROĞLU ALÜMİNYUM 2018 ÖĞRENCİ PROJE YARIŞMASI 2018 ÇUHADAROĞLU ALUMINUM STUDENT PROJECT COMPETITION Çuhadaroğlu, her yıl tekrarlanan, ulusal, tek kademeli öğrenci proje yarışmasını duyurdu. Yapı ve tasarım sektörünün gelişiminde, yaratıcı ve genç fikirlerin üretilmesini teşvik etmek amacıyla bu yıl on beşincisi düzenlenen yarışmanın konusu “Kent Odaları” olarak belirlendi.

İNTİHAL Mİ? HAL Mİ? APPROPRIATION? CASE? Yapı Kredi Kültür Sanat, 29 Temmuz tarihine kadar “İntihal mi? Hal mi?” başlıklı

YER Proje alanı herhangi bir kentte olabilir. Yarışmacılardan tasarımlarını yapacakları yer ve bağlamı seçerken o kentin odak noktalarını dikkate almaları beklenmektedir. Seçilen kentsel bağlamın uygun teknik ve ölçekte tanıtılması gerekmektedir.

Çuhadaroğlu has announced its annual, national, single-stage student project competition. Organized for its 15th edition this year in order to foster the output of innovative and dynamic ideas in the frame of building and design sector, the competition’s theme is designated as “Urban Rooms”. LOCATION The selected project site can be in any city. Competitors are expected to consider the focal points of the aforementioned city when choosing the location and context in which they will carry out their designs. The selected urban context needs to be introduced with appropriate scaling and technique.

PROGRAM Yarışmacılardan bir senaryo geliştirmeleri ve bu senaryo doğrultusunda bir program önermeleri beklenmektedir.

PROGRAM Competitors are expected to develop a scenario and propose a program in line with this scenario.

çalışmalardan yola çıkılarak yaratılan “yeniyi” merkeze alan sergi; altı sanatçının

YARIŞMA TAKVİMİ Yarışmanın duyurulması: 4 Mayıs 2018 Soru sorulması için son tarih: 11 Haziran 2018 Soruların yanıtlanması: 22 Haziran 2018 Proje teslimi, ön başvuru formunun doldurulması ve sisteme yüklenmesi için son tarih: 3 Eylül 2018, saat 17.00 Jüri değerlendirmesi: 13 Eylül 2018 Sonuçların duyurulması: 17 Eylül 2018 Sergi açılışı: 26 Ekim 2018 Kolokyum ve ödül töreni: 2 Kasım 2018

COMPETITION SCHEDULE Competition announcement: May 4, 2018 Deadline for questions: June 11, 2018 Announcement of responses: June 22, 2018 Deadline for project submission, filling out preapplication form and uploading it to the system: September 3, 2018, 17:00 Jury evaluation date: September 13, 2018 Announcement of results: September 17, 2018 Exhibition opening: October 26, 2018 Colloquium and awards ceremony: November 2, 2018

“İntihal mi? Hal mi?” izleyiciyi eski işlerle birlikte onlardan yola çıkmış; esinlen-

bir grup sergisine ev sahipliği yaptı. Sergide sanatçılar Çağrı Saray, Erinç Seymen, Ferhat Özgür, Mehtap Baydu, Özlem Günyol&Mustafa Kunt ve Necla Rüzgar’ın birbirlerinin daha önce yaptıkları çalışmalarından yola çıkarak yarattıkları 6 yeni iş ve onların kaynağı olan 6 eski iş yer alıyor.Serginin küratörü sanat tarihçisi ve sanat eleştirmeni, akademisyen Nazlı Pektaş. “İntihal mi? Hal mi?” başlıklı grup sergisi, serginin içeriği olan intihal kavramını soruya çevirerek tartışmaya açıyor. Sergi, bir yandan intihalin, sözlükteki manasına (aşırmaya, bir başkasının eserinden parçalar alıp kendininmiş gibi göstermeye) yakınlaşıyor. Öte yandan da sanat tarihinin seyri içinde ilk başta bir öğrenme metodu olarak kendine yer bulan kopyalama eylemine eğiliyor. Daha önce yapılmış

JÜRİ

JURY

Asli Jüri Üyeleri Haluk Zelef (Doç.Dr., ODTÜ) (Jüri Başkanı) Cânâ Bilsel (Prof.Dr., ODTÜ) Esin Boyacıoğlu (Prof.Dr., GAZİ ÜNİVERSİTESİ) Berin Gür (Prof.Dr., TEDÜ) İnci Kale Basa (Doç.Dr., ODTÜ) Semra Uygur (Y. Mimar, ODTÜ) Kerem Yazgan (Dr., Y. Mimar, ODTÜ)

Regular Jury Members Haluk Zelef (Assoc. Prof., PhD, METU) (Jury President) Cânâ Bilsel (Prof., PhD, METU) Esin Boyacıoğlu (Prof., PhD, GAZİ UNIVERSITY) Berin Gür (Prof., PhD, TED UNIVERSITY) İnci Kale Basa (Assoc. Prof., PhD, METU) Semra Uygur (Architect MSc, METU) Kerem Yazgan (Architect MSc, PhD, METU)

Yedek Jüri Üyeleri Ela Alanyalı Aral (Doç.Dr., ODTÜ) İpek Gürsel Dino (Dr. Öğr. Üyesi, ODTÜ)

Reserve Jury Members Ela Alanyalı Aral (Assoc. Prof., PhD, METU) İpek Gürsel Dino (Lecturer, PhD, METU)

Raportörler Neris Parlak (Araş. Gör., ODTÜ) Ensar Temizel (Araş. Gör., ODTÜ)

Rapporteurs Neris Parlak (Res. Asst., METU) Ensar Temizel (Res. Asst., METU)

ÖDÜLLER 1. Ödül: 6.000 TL 2. Ödül: 4.000 TL 3. Ödül: 3.000 TL Eşdeğer Mansiyon (3 adet): 1.000’er TL

AWARDS 1st Prize: 6,000 TL 2nd Prize: 4,000 TL 3rd Prize: 3,000 TL Equivalent Mention (3 prizes): 1,000 TL each

birbirleriyle ve işleriyle girdikleri diyalog sonucu ortaya çıkan 6 yeni iş ve onların kaynağı 6 eski işi izleyiciye sunuyor. miş, etkilenmiş, üretim yolunu tekrar etmiş, anlatı biçimine ortak olmuş, içindeki nesneyi yeniden üretmiş, hikâyesini kendi hikâyesiyle birleştirmiş, aynı mekanı işlerine davet etmiş altı yeni işi keşfetmeye davet ediyor. Sergide yer alan sanatçılar küratör Nazlı Pektaş’ın davetiyle birbirleriyle eşleştirilerek sergideki diyaloğa dahil olurlar. Sanatçılardan istenen, serginin başlığına taşınan soruyu yeni üretimlerinde gösterebilmeleridir. Küratör konu önermez. “İntihal mi? Hal mi?” eşleşen sanatçıların birbirlerinin üretimlerine odaklanarak yeni ve kendilerine ait bir okuma yapmasını ve sonucunda bu okumayı yeni bir yapıta çevirmesini önerir. Sergi, sanatçıların hem birbirleriyle hem de küratörle bir yılı aşan bir zaman diliminde gerçekleştirdiği performansın ürünüdür. Bu sürede yeryüzüyle ve birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde olan sanatçılar; nesne, konu, üslup, form kullanımını biriciklik iddiasının tekil dilinden sökerek çoğul/etkileşimli bir anlatımın içinden süzerler ve yeni, kendilerine ait bir yapıt meydan getirirler. Yapı Kredi Culture and Arts was hosted a group exhibition entitled “Appropriation? Case?” until July 29. The exhibition features 6 new works based on the previous works of Çağrı Saray, Erinç Seymen, Ferhat Özgür, Mehtap Baydu, Özlem Günyol&Mustafa Kunt and Necla Rüzgar, along with 6 old works serving as a source of inspiration for the new ones. The exhibition is curated by the art historian, art critic and academician Nazlı Pektaş. Having the title of “Appropriation? Case?”, the group exhibition brings forward the concept of appropriation, which constitutes the context of the exhibition, by turning it into a question. On one hand, the exhibition gets close to the lexical meaning of appropriation, known as the practice of plagiarism, which stands for taking pieces from someone else’s work and passing them off as one’s own. On the other hand, it meditates on the act of copying, which initially established its presence as a method of learning in the course of art history. Grounding on the “new” that was created through previous practices, the exhibition presents 6 new works, which sprang to life as a result of the dialogue between six artists and their works, along with 6 previous works that serve as an inspiration for the new ones. “Appropriation? Case?” invites the audience to explore six new works which are inspired and affected by the previous works; which also repeated their path of production, shared their narratives, reproduced the objects found within them, combined their stories with their own stories and invited the same venue in their works. Artists taking part in the exhibition get involved in the dialogue of the exhibition after being matched with each other upon the invitation of the curator Nazlı Pektaş. In their works artists are demanded to demonstrate the question that was carried to the exhibition’s theme. Curator does not propose a theme. “Appropriation? Case?” proposes to matched artists to come up with a new and individual analysis by focusing on the

natura | 12

productions of each other, and further transform this analysis into a new piece of art. This exhibition is a result of the artists’ performance, which they carried out with the curator and with one another for more than a year. Communicating and interacting with the earth and with each other during this period, artists take away the use of object, theme, style and form from the singular language that is presented through the claim of uniqueness, filtering it through a pluralistic/interactive narrative in order to create a milieu of work that belongs to them.

natura | 13


haberler | news

haberler | news

ESKİMEYEN TUĞLA, YAŞAYAN MİMARİ DİPLOMA PROJESİ YARIŞMASI AGELESS BRICK, LIVING ARCHITECTURE GRADUATION PROJECT COMPETITION

TARİHİ DOKUMAK: BİR KENTİN GİZEMİ WEAVING HISTORY: MYSTERY OF A CITY

Anadolu’da derin geçmişi olan toprak yapı malzemesi günümüzde mimarlar tarafından yeterince tanınmamaktadır. Gerek sürdürülebilirlik kavramı gerekse malzemenin kültürel geçmişi düşünüldüğünde toprak ve kil malzemenin mimarlık öğrencileri tarafından güncel kullanımları bakımından desteklenmesi, bilgi birikimlerinin arttırılması ve teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Yarışma, Işıklar Yapı Ürünleri tarafından düzenleniyor.

Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (VEKAM), Rahmi M. Koç Müzesi Ankara işbirliğiyle 12 Mayıs – 16 Eylül tarihlerinde “Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi” sergisini Ankaralılarla buluşturuyor. Ankara keçisinin tiftiğinden eğrilen iplikle dokunan tarihi Ankara sof kumaşını odağına alan sergiyle, Ankara’nın tarihinde çok önemli bir yere sahip bu ticari ürün ve tarihçesi ilgilileriyle buluşmuş olacak. Sergide, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Ankara Etnografya Müzesi, Sadberk Hanım Müzesi ve Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonlarında bulunan sof kumaşlar ve tiftikten üretilmiş çeşitli eserlere yer verilecek. Ankara’nın 18. yüzyıla tarihlenen, en önemli temsillerinden biri sayılan, Hollanda Rijksmuseum’daki “Ankara Manzarası” adlı tablonun orijinalinin de Türkiye’de ilk kez izleyicisiyle buluşturulması planlanıyor. Ankara ve çevresinin toplumsal, ekonomik, kültürel mirasıyla ilgili disiplinler arası araştırma yapmak ve bu çalışmaları desteklemek amacıyla faaliyet gösteren Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi VEKAM, Rahmi M. Koç Müzesi Ankara işbirliğiyle 12 Mayıs – 16 Eylül tarihlerinde Ankara ile özdeşleşen sof kumaşını odağına alan bir sergi açıyor. Küratörlüğünü VEKAM Direktörü Filiz Yenişehirlioğlu ve Gözde Çerçioğlu Yücel’in yaptığı Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi Sergisi; UNESCO’nun desteğiyle kapılarını açıyor. Ankara’nın iktisadi ve sosyal tarihinde çok önemli bir yere sahip olan, 16. yüzyıldan itibaren Venedik, Hollanda, İngiltere, Polonya gibi Avrupa’nın önemli ticaret merkezlerinde ticareti yapılan ve yabancı tüccarları kendine hayran bırakarak Ankara’yı dünyaya bağlayan sof dokumacılığı ve kumaş üretimi 19. yüzyıla gelindiğinde azalarak son bulmuş. Üretimin sona ermesindeki nedenler arasında zaman içinde dünyada gerek tekstil endüstrisindeki değişimler, dış ticaretin önce tiftik ipliğine sonra da ham tiftiğe dönüşmesi, üretim bilgisinin unutulması, Ankara’da üretim yapan dokuma tezgâhlarının azalması, tiftik keçilerinin dünyanın başta Güney Afrika olmak üzere farklı bölgelerde yetiştirilmeye başlanması gibi çeşitli faktörler yer alıyor. Ancak, günümüzde, çeşitli bireysel ve kurumsal projelerle ve üretimlerle tiftiğin dokumacılıkta ve tekstil endüstrisinde değerlendirilmesine katkı sağlanmasına çalışılıyor. Sergide, bu kapsamda, Ankara keçisinden ve tiftiğinden yararlanılarak üretilen güncel tasarımlara ve üretimlere de yer veriliyor. Sergide ayrıca, yönetmenliğini Kerime Senyücel’in yaptığı iki belgeselle, Ankara keçisi yetiştiriciliğinde halen daha önemli bir merkez olmayı sürdüren Ankara, Ayaş ilçesinde bulunan yetiştirme çiftliğindeki tiftik örgü ürünlerin oluşması ve tiftik dokumacılığı geleneğinin kese ve kuşak üretimiyle sürdüğü Tosya’daki tiftik dokumacıları izlenebiliyor. Yine sergi kapsamında, Turkish Cultural Foundation (TCF) Kültürel Miras ve Doğal Boya Laboratuvarı (DATU) desteğiyle hazırlanan bölüm ile tiftiğin doğal boyar maddelerle renklendirilmesinde kullanılan TCF-DATU Doğal Boya Koleksiyonu ve bu maddelerle 10 farklı renkte boyanmış tiftik örnekleri de ziyaretçiyle buluşuyor. Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi sergisi Ankara’nın kültürel bir değeri olan Ankara sofunu gündeme getirerek, İngilizlerin “diamond fiber” dedikleri pırlanta gibi parlak tiftik ipliğinden üretilen bu kıymetli ve ipeksi kumaşın gizemli dünyasının kapılarını aralıyor.

KATILIM KOŞULLARI 1. Düzenlenen yarışma kapsamında geçer not almış mimarlık, iç mimarlık ve peyzaj mimarlığı bölümlerinin diploma projeleri değerlendirilir. 2. Yarışma tuğla, kil ve toprak malzemenin mimaride her kullanımına açıktır. 3. Yarışma kapsamında belirtilen toprak ve kil malzemenin kullanılmadığı projeler değerlendirmeye alınmaz. 4. Yarışma konusu serbesttir. Bölümlerden diploma konusu olarak kabul edilmiş ve geçer not almış tüm projeler değerlendirilir. 5. Öğrencinin mezun olma şartı yoktur. Gönderilen projenin geçmiş olma şartı vardır. 6. Gönderilen projelerde yarışmanın kapsamı ile ilgili çözüm öneriler ve tasarım yaklaşımları vurgulanmalı ve anlaşılır olmalıdır. 7. Diploma teslim tarihi ile yarışma teslim son tarihi arasında öğrenci isterse projesinde kapsama uygun çözümleri geliştirebilir. 8. Diploma teslim tarihi ile yarışma teslim son tarihi arasında öğrenci isterse projesinin sunumunu geliştirebilir. 9. Yarışma jüri üyelerinin birinci derecedeki yakınları dışında, tüm öğrencilere açıktır. YARIŞMA TAKVİMİ Son Teslim Tarihi: 22 Temmuz 2018 Seçici Kurul Oylaması: Ağustos 2018 Sonuçların Açıklanması: Eylül 2018 ÖDÜL Ödül Grubu ile Safranbolu gezisi ve Bartın’da özel bir workshop etkinliğine katılım JÜRİ Mustafa Özgünler, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Prof.Dr. (Mimar) Umut Tuğlu, Doğuş Üniversitesi, Doç. (İç Mimar) Ümit Arpacıoğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Dr. Öğr. Gör. (Mimar) Gökhan Koçyiğit, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Dr. Öğr. Gör. (Mimar) Şebnem Ertaş, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Dr. Öğr. Gör. (İç Mimar) Serhat Anıtkar, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Dr. Öğr. Gör. (Mimar) Özgür Uzeltürk, Işıklar Yapı Ürünleri Genel Müdürü (İnşaat Mühendisi) Although they have a long history in Anatolia, today, soil-based building materials are not wellrecognized by architects. The competition hereby aims to support architecture students in terms of the modern usage of soil and clay materials, increase and foster their accumulation of knowledge, considering both the concept of sustainability and the cultural history of the material. The competition is held by Işıklar Building Materials. CONDITIONS OF PARTICIPATION 1. The framework of the competition evaluates graduation projects pertaining to the departments architecture, interior architecture and landscape architecture that received passing grades. 2. The competition is open to every usage of brick, clay and soil in architecture. 3. Projects in which soil and clay materials are not used as stated in the competition’s framework, will not be evaluated. 4. The competition is free-themed. All the projects that are approved by the departments as graduation projects with passing grades will be evaluated. 5. Students are not required to be graduates. The submitted project must have a passing grade. 6. Submitted projects must feature and emphasize explicit solution proposals and design approaches related to competition’s framework. 7. Between the due date for diploma and the deadline for competition submissions, students may develop framework-compliant solutions for their project at will. 8. Between the due date for diploma and the deadline for competition submissions, students may develop the presentation of their project at will. 9. The competition is open for all the students excluding first degree relatives of jury members. COMPETITION SCHEDULE Deadline for Submissions: July 22, 2018 Voting of the Selection Committee: August 2018 Announcement of Results: September 2018 AWARD A trip to Safranbolu and participation in a private workshop in Bartın with the Award Group JURY Mustafa Özgünler, Mimar Sinan Fine Arts University, Prof., PhD (Architect) Umut Tuğlu, Doğuş University, Assoc. Prof. (Interior Architect) Ümit Arpacıoğlu, Mimar Sinan Fine Arts University, Lecturer, PhD (Architect) Gökhan Koçyiğit, Mimar Sinan Fine Arts University, Lecturer, PhD (Architect) Şebnem Ertaş, Karadeniz Technical University, Lecturer, PhD (Interior Architect) Serhat Anıtkar, İstanbul Sabahattin Zaim University, Lecturer, PhD (Architect) Özgür Uzeltürk, General Manager of Işıklar Building Materials (Civil Engineer)

natura | 14

Koç University Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM), in collaboration with Rahmi M. Koç Museum Ankara, presents “Weaving History: Mystery of a City”, an exhibition that will run from 12 May until 16 September 2018. At the heart of this exhibition lies Ankara’s historic camlet (sof) fabric, produced from the Ankara goat’s mohair, and showcases this commercial product and the significant place it holds in the history of Ankara. The exhibition displays camlet fabrics and various mohair artefacts from the collections of Ankara Ethnography Museum of the T.R. Ministry of Culture and Tourism, Sadberk Hanım Museum and Topkapı Palace Museum. As a first in Turkey, there are also plans for visitors to view one of Ankara’s most important representations, “View of Ankara”, an 18th century painting depicting Ankara, on loan from the Rijksmuseum in the Netherlands. On 12 May, Koç University Vehbi Koç Ankara Studies Research Center (VEKAM), which conducts and supports inter-disciplinary research on the social, economic and cultural heritage of Ankara and its vicinity, opens an exhibition, in collaboration with Rahmi M. Koç Museum Ankara, on camlet fabric, which has become synonymous with Ankara. Curated by Filiz Yenişehirlioğlu, Director of VEKAM, and Gözde Çerçioğlu Yücel, the “Weaving History: Mystery of a City” exhibition, which runs until 16 September, has benefited from the contribution of UNESCO. Connecting Ankara with the rest of the world, camlet weaving and fabric production had a significant role in the economic and social history of the city as it attracted foreign tradesmen who traded it in important European commercial centers such as Venice, Netherlands, Britain, and Poland from the 16th century onwards until the industry’s decline and end in the 19th century. Among the various reasons behind this decline are factors such as global changes in the textile industry, the gradual transformation of foreign trade moving initially towards the export of mohair fiber and then to raw mohair, loss of production knowledge, decrease in the number of looms in Ankara, and the breeding of mohair goats in various parts of the world, especially in South Africa. Today, however, certain individual and institutional projects and productions aim to contribute to the use of mohair in weaving and the textile industry. In this respect, the exhibition showcases modern designs and products that made use of Ankara goat and mohair. The exhibition also presents two documentaries, directed by Kerime Senyücel, that explore the production of woven mohair products in the breeding farms in Ayaş, a district of Ankara that remains an important center for Ankara goat breeding, as well as the use of the mohair weaving tradition in the production of kese (small bag) and kuşak (sash) in Tosya. A part of the exhibition, prepared with contributions from the Turkish Cultural Foundation (TCF) Cultural Heritage Preservation and Natural Dyes Laboratory (DATU), displays the TCF-DATU Natural Dye Collection containing natural dyestuff used to color mohair and 10 mohair samples dyed with these materials. “Weaving History: Mystery of a City” exhibition puts Ankara mohair, a cultural value of Ankara, back on the agenda, thereby opening the gates to the mysterious world of this precious and silky fabric produced from shiny mohair fibers that the British called diamond fiber. natura | 15


haberler | news

haberler | news

MEKANDA ADALET DERNEĞİ YAZ OKULU BAŞLADI CENTER FOR SPATIAL JUSTICE SUMMER SCHOOL HAS STARTED

14. ULUSAL EV MOBİLYALARI TASARIM YARIŞMASI 14th NATIONAL HOUSEHOLD FURNITURE DESIGN CONTEST

Mekanda Adalet Derneği’nin İstanbul’un doğasını ve doğanın İstanbul’unu yürümek, düşünmek, konuşmak için düzenlediği, bu yıl 4. kez yapılacak olan İstanbul Yollarında Kentsel Politik Ekoloji Yaz Okulu başladı.18 Haziran — 1 Temmuz tarihlerinde yapılan yaz okulunun programında ayrıca dışarıdan katılıma açık olarak düzenlenen Açık Dersler de bulunuyor.

Geleceğin tasarımcı adaylarını, Türkiye ekonomisinin lokomotif güçlerinden biri olan mobilya sektörüne kazandırmayı amaçlayan Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER), bu sene Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması’nın 14.’sünü gerçekleştiriyor. Yarışmada; Oturma - Dinlenme, Depolama - Koruma Düzenleme, Tamamlayıcı Mobilya ve Aksesuar, Uyuma, Genç Odası ve Engelliler İçin Ev Mobilyası olmak üzere birbirinden farklı 6 kategori bulunuyor. Başvurular, 1. aşamada jüri üyeleri tarafından değerlendiriliyor. Jüri değerlendirmesi sonrası her kategoriden üç proje olmak üzere toplamda 18 finalist belirleniyor. Üniversite-sanayi iş birliğinin en iyi uygulama örneklerinden biri olarak, 1. aşamanın finalist projeleri, mobilya sektörünün öncü markaları arasında yer alan MOSDER üyeleri tarafından üretilerek 2. aşamada değerlendirilmeye hak kazanıyor. Ayrıca, finalist projeler TÜRKPATENT tarafından onaylı Tasarım Tescil Belgesi ile tescilleniyor. Kimler başvurabilir? Yarışmaya; Türkiye’deki üniversitelerde eğitim gören, Endüstri Ürünleri Tasarımı, Endüstriyel Tasarım, İç Mimarlık, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı, Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği ve Orman Endüstri Mühendisliği fakültelerinin 1. 2. 3. ve 4. sınıf (veya son 6 ay içinde bu bölümlerden mezun olmuş) T.C. vatandaşı olan lisans öğrencileri katılabiliyor. Ayrıca yarışmaya, bireysel ve grup başvurusuyla birden fazla projeyle katılan öğrenciler, her kategoride en fazla üç farklı projeyle yarışabiliyor. 14. Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması kapsamında toplam 114 bin TL para ödülü verilecek. Yarışmanın 1. aşamasında öğrenciler; Oturma - Dinlenme, Depolama - Koruma - Düzenleme, Tamamlayıcı Mobilya ve Aksesuar, Uyuma ve Genç Odası kategorilerinde yarışacak ve finale kalan öğrencilere 4.000’er TL, Engelliler için Ev Mobilyası kategorisinde finale kalan finalistlere ise 6.000’er TL ödül verilecek. Yarışmanın 2. aşamasında ise; Oturma - Dinlenme, Depolama - Koruma - Düzenleme, Tamamlayıcı Mobilya ve Aksesuar, Uyuma ve Genç Odası kategorilerinde birinci seçilen tasarım sahiplerine 4.000’er TL, Engelliler için Ev Mobilyası kategorisinin birincisine ise 6.000 TL ödül verilecek. Ayrıca, 14. Ulusal Ev Mobilyaları Tasarım Yarışması kapsamında en çok proje başvurusunun geldiği üniversite de 10.000 TL üniversite ödülünün sahibi olacak. Yarışma Takvimi 1. Aşama Yarışma İlanı: 7 Haziran 2018 Son Başvuru Tarihi: 9 Temmuz 2018 1. Aşama Jüri Değerlendirmesi: 19 Temmuz 2018 1. Aşama Jüri Değerlendirmesi Sonuçlarının Açıklanması: 23 Temmuz 2018 1. Aşamada Finale Kalan 18 Finalist Proje İle İlgili İtirazların Son Başvuru Tarihi: 3 Ağustos 2018 2. Aşama 2. Aşama Jüri Değerlendirmesi: Kasım – Aralık 2018 Ödül Töreni ve Kazananların İlanı: Kasım – Aralık 2018

Yaşar Adanalı ve Sinan Erensü koordinasyonunda, MAD’nin İstanbul’daki merkezinde ve kentin sokaklarında gerçekleşecek olan yaz okulu, kentsel politik ekoloji ile ilgili öğrencilere ve tüm meraklılara açık. Kent ve ekoloji meselelerini bir arada düşünmeyi hedefleyen yaz okulu kapsamında, bir yandan kentsel politik ekoloji külliyatının ana metinleri gözden geçirilirken bir diğer yandan bu heyecan verici araştırma alanı üzerinden İstanbul’un nasıl yeniden keşfedilip çalışabileceği tartışılacak. Alışılagelmiş pedagojik metotlardan farklı olarak, dersliği İstanbul yollarına taşımayı planlayan yaz okulu, bir dizi okumanın yanı sıra mahalleleri, parkları, bostanları içeren saha gezileri etrafında şekilleniyor. Kentsel dönüşümleri ve bu dönüşümlerin toplumsal ve ekolojik etkilerini teorik bir çerçeve ile ele alıyor. Bu alanda çalışan; sosyoloji, şehir planlama, mimarlık, ekonomi, hukuk gibi farklı disiplinlerden gelen uzmanların katkıları ile zenginleşiyor. Organized for its 4th edition this year by Center For Spatial Justice in order to stride through, meditate on and talk about İstanbul’s nature and nature’s İstanbul, Urban Political Ecology on the Roads of Istanbul Summer School has begun. Held between June 18 – July 1, the summer school program also included Open Courses, open for any external participation. Coordinated by Yaşar Adanalı and Sinan Erensü and took place in Center For Spatial Justice’s head office in İstanbul together with the streets of the city, summer school is open for students and all enthusiasts who are interested in urban political ecology. Aiming to tackle urban and ecological matters together, summer school’s framework scrutinized main texts pertaining to the complete works of urban political ecology and discussed how İstanbul could be rediscovered and put into effect through this exciting field of research. Aiming to carry the classroom to the roads of İstanbul with a method differing from conventional pedagogy, the summer school is shaped around field trips including neighborhoods, parks and gardens, along with a series of reading activities. It tackles urban transformations and their social and ecological effects through a theoretical framework. It flourishes with the contributions of experts working in this field, also with those coming from different disciplines such as sociology, urban planning, architecture, economy and law.

NURİ İYEM RESİM ÖDÜLÜ SONUÇLANDI NURİ İYEM PAINTING AWARD CONCLUDES Nuri İyem Resim Ödülü Resim Yarışması bu yıl on üçüncü kez, Evin Sanat Galerisi tarafından düzenlendi. Yarışmaya 29 farklı şehirden 190 katılımcı, 264 resimle katıldı. İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Antalya ve Adana başta olmak üzere, Konya, Mersin, Muğla, Erzurum, Diyarbakır, Kayseri Bursa, Zonguldak, Siirt, Kütahya, Sakarya, Çanakkale, Gaziantep, Kocaeli, Batman, Hatay, Kastamonu, Bilecik, Burdur, Kırşehir, Van gibi birçok şehirden katılım gerçekleşti. 9 Haziran 2018 tarihinde seçici kurulun bir araya gelerek, şartname kurallarına uygun olarak belirlediği 26 resim sergilenmeye değer görüldü. Ancak seçici kurul tarafından ödül almaya layık bir yapıt belirlenemedi. 26 Haziran 2018 Salı günü, saat: 19:00’da Evin Sanat Galerisi’nde, Sayın Doğan Hızlan’ın katılımıyla gerçekleşen açılışta ressamlara sergileme sertifikaları verildi. Seçici kurul tarafından eserleri sergilenmeye değer bulunan sanatçılar: Tifak Arslan, Sedat Baki, Barış Banaz, Dilara Bozdağ, Sefa Çatuk, Zeynep Çaylı, Safiye Çölkesen, Hüseyin Çubuk, Serhat Demir, Soner Duman, Gülay Er, Birgül Ergün, Ali Rıza Kanaç, Damla Karadere, Rahime Korkut, Sinem Köroğlu, Enes Kurt, Serdar Oruç, İsmail Özgür Soğancı, Mihrişah Süerdaş, Çiler Süyev, Aysun Telli, Filiz Türer, Yunus Yanık, Ömer Yüksek. Sergi, 10 Temmuz tarihine kadar Evin Sanat Galerisi’nde görülebilecek. Nuri İyem Painting Award Painting Competition has been organized for its 13th edition this year by Evin Art Gallery. The competition is attended by 190 participants from 29 different cities with 264 paintings. The event saw a broad participation from numerous cities such as Konya, Mersin, Muğla, Erzurum, Diyarbakır, Kayseri Bursa, Zonguldak, Siirt, Kütahya, Sakarya, Çanakkale, Gaziantep, Kocaeli, Batman, Hatay, Kastamonu, Bilecik, Burdur, Kırşehir and Van, with İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir, Antalya and Adana being in the first place. On June 9, 2018, the selection committee came together to deem 26 paintings worthy of exhibition, after determining their compliance with the rules of specification. However, the committee was unable to determine a work that was worthy of being a laureate. At the launch event that took place with the participation of Dear Doğan Hızlan at Evin Art Gallery on Tuesday, June 26, 2018, at 19:00, the painters were presented with exhibition certificates. Artists whose works were deemed worthy of exhibition by the selection committee are: Tifak Arslan, Sedat Baki, Barış Banaz, Dilara Bozdağ, Sefa Çatuk, Zeynep Çaylı, Safiye Çölkesen, Hüseyin Çubuk, Serhat Demir, Soner Duman, Gülay Er, Birgül Ergün, Ali Rıza Kanaç, Damla Karadere, Rahime Korkut, Sinem Köroğlu, Enes Kurt, Serdar Oruç, İsmail Özgür Soğancı, Mihrişah Süerdaş, Çiler Süyev, Aysun Telli, Filiz Türer, Yunus Yanık and Ömer Yüksek. The exhibition is open for visitors at Evin Art Gallery until July 10. natura | 16

Aiming to bring future designers into the furniture industry, one of the driving powers of Turkish economy, the Association of Turkish Furniture Manufacturers (MOSDER) realizes the 14th edition of National Household Furniture Design Contest this year. The contest includes 6 different categories: Sitting – Recreation, Storage – Preservation – Organization, Complementary Furniture and Accessories, Sleeping, Teen Room and Household Furniture for People with Disabilities. The applications are evaluated by the jury members in the 1st stage. Following this process, they choose a total of 18 finalists with three projects from each category. Taking place among the best implementation examples of the university-industry collaboration, the finalist projects of the 1st stage are manufactured by MOSDER members, which are among the leading brands of the furniture industry, to be evaluated in the 2nd stage of the contest. Additionally, the finalist projects are registered with the TÜRKPATENT approved Design Registration Certificate. Who can apply? The contest is open for Turkish freshmen, sophomore, junior and senior students (as well as those who graduated from the following faculties in the last 6 months) who are studying in the Turkish universities’ faculties of Product Design, Industrial Design, Interior Architecture, Interior Architecture and Environmental Design, Woodworking Industrial Engineering and Forest Industrial Engineering. Additonally, students who participate in the contest with more than one project through individual and group applications can compete with up to three different projects in each category. In the scope of the 14th National Household Furniture Design Contest, a total of 114,000 TL cash prize will be presented to the laureates. In the 1st stage of the contest; students who will compete and further advance to the short-list in Sitting – Recreation, Storage – Preservation – Organization, Complementary Furniture and Accessories, Sleeping and Teen Room categories will each receive 4,000 TL; finalists who will advance to the short-list in Household Furniture for People with Disabilities category will each receive 6,000 TL. In the 2nd stage of the contest; the designers who will come first in Sitting – Recreation, Storage – Preservation – Organization, Complementary Furniture and Accessories, Sleeping and Teen Room categories will each receive 4,000 TL, and the winner of the Household Furniture for People with Disabilities category will be presented with 6,000 TL. Additionally, the university that made the highest number of project applications in the frame of 14th National Household Furniture Design Contest will receive the university prize of 10,000 TL. Contest Schedule 1st Stage Contest Announcement: June 7, 2018 Deadline for Application: July 9, 2018 1st Stage Jury Evaluation: July 19, 2018 1st Stage Jury Evaluation Announcements: July 23, 2018 Deadline for Objections Regarding 18 Finalist Projects Short-listed in the 1st Stage: August 3, 2018 2nd Stage 2nd Stage Jury Evaluation: November – December, 2018 Award Ceremony and Winner Announcements: November – December, 2018 natura | 17


haberler | news

haberler | news

MURAL ISTANBUL BAŞLADI MURAL ISTANBUL BEGAN

TSMD MİMARLIK ÖDÜLLERİ TSMD ARCHITECTURE AWARDS

Bu sene 7’incisi düzenlenen Mural İstanbul Festivali, 20 Haziran – 9 Temmuz tarihleri arasında Kadıköy Belediyesi’nin desteği ile gerçekleşiyor. Üç yabancı ve bir yerli sanatçının katılacağı festivalde Kadıköy’ün 4 duvarı mural sanatıyla renkleniyor. Festivalin birinci günü Brezilya’dan Arlin’in Rasimpaşa Mahallesi’nde ve Sırbistan’dan Artez’in Osmanağa Mahallesi’nde yapacağı çalışmayla başladı. Festivalin 2 Temmuz’da başlayacak ikinci kısmında ise Hırvatistan’dan Lonac ve Türkiye’den Omeria Rasimpaşa’nın duvarlarını renklendirecek. 2012 yılında Yeldeğirmeni’nde başlayan Mural İstanbul Festivali kapsamında bugüne kadar 36 yerli ve yabancı sanatçı, 32 duvarı özgün çalışmalarıyla renklendirdi. Boş bina cephelerine yapılan resimlerle Kadıköy’ün pek çok sokağı açık hava sergi salonuna dönüştü. Festivalin bu seneki programı şöyle: 20 – 28 Haziran Brezilya’dan Arlin Rasimpaşa Mahallesi, Mühendis Sarı Ali Sokak, No: 24, Kadıköy Sırbistan’dan Artez Osmanağa Mahallesi, Tulumbacı Asım Sokak, No: 6 Kadıköy 2 – 9 Temmuz Hırvatistan’dan Lonac Rasimpaşa Mahallesi, Kırmızıkuşak Sokak, No: 17 Kadıköy Türkiye’den Omeria Rasimpaşa Mahallesi, Ayrılıkçeşme Sokak, No: 56 Kadıköy Mural Istanbul Festival, which is held for its 7th edition this year, takes place with the support of Kadıköy Municipality between June 20 – July 7. Hosting three foreign and one local artists, the festival is giving colour to 4 walls of Kadıköy through murals. The first day of the festival started with the performances in Rasimpaşa Neighborhood to be carried out by Arlin from Brazil, along with Osmanağa Neighborhood to be carried out by Artez from Serbia. In the festival’s second phase, which will start on July 2, Lonac from Croatia and Omeria from Turkey will colourize the walls of Rasimpaşa. Inaugurated in Yeldeğirmeni in 2012, Mural Istanbul Festival hosted 36 local and foreign artists, who gave colour to 32 walls with their unique performances. Many streets of Kadıköy turned into an open-air exhibition hall with the paintings on the facades of empty houses. Festival’s 2018 schedule is as follows: June 20 – 28 Arlin from Brazil Rasimpaşa Neighborhood, Mühendis Sarı Ali Street, No: 24, Kadıköy

Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD), bu sene 13.’sü verilecek TSMD Mimarlık Ödülleri için 6 Temmuz’a kadar adayları bekliyor. Jüri çalışmalarının katılımcı, objektif ve şeffaf olabilmesi için aday gösterme sürecinin katılıma ve önerilere açık bir süreç olarak gelişmesi önemsenmektedir. Bu kapsamda aday gösterme sürecinin internet, sosyal medya, vb. yollar ile tüm mimarlık camiasına duyurulması planlanmıştır. Herkesin aday gösterme sürecine aktif olarak katılımı amaçlanmaktadır. Bu çerçevede, aşağıda verilen kategorilerdeki adayların en geç 6 Temmuz tarihine kadar jüriye ulaştırılmak üzere TSMD merkezine iletilmesi beklenmektedir. Adayların, sadece isim ile (yapı adı, kurum/kişi ismi) bildirilmesi yeterli olacaktır. Yapı Ödülü adayları için yapıların fotoğrafları da iletilebilir. Ödül Kategorileri TSMD Büyük Ödülü: Mimarlık mesleğinin uygulanmasında, eserleri ile çağdaş mimarlık sanatına katkıda bulunan ve gelecek kuşaklara yön verici mesajlar ileten bir mimara veya ortak çalışan mimarlara birlikte verilir.

Turkish Association of Architects in Private Practice (TSMD) is awaiting nominees for TSMD Architecture Awards, which will be presented for its 13th edition this year, until July 6. It is emphasized to proceed with a process that is open to participation and suggestions, in order for the jury work to be participatory, objective and transparent. In this context, the nomination process will be announced to the entire architecture community through the internet, social media and similar mediums. The program hereby invites everyone to actively participate in the nomination process. In this framework, nominees falling under the categories stated below, must be submitted to TSMD Center until July 6, so as to present them to the jury. It is sufficient for the nominees to only submit with their names (title of the building, name of the institution/individual). Nominees for Building Award may also submit the photographs of the buildings.

TSMD Jüri Özel Ödülü: Bu araştırma oy çokluğuna dayalı bir ön değerlendirme ya da bir anket çalışması olmayıp, jüriye veri sağlamaya yönelik bir destek olarak algılanmalıdır.

The Award Categories TSMD Grand Prize: The award is presented to an architect or a group of architects working collaboratively, who contribute to the contemporary art of architecture with their works and who give inspirational messages to future generations in the frame of the architectural practices. TSMD Building Award: The award is presented to the architecture owner of the completed architectural work, which has the potential to serve as a model in the area of implementation, based on its architectural quality and sensitivity, the developed systems and similar specifications in all of the phases including planning. This award is given to no more than three buildings. TSMD Media Award: The award is presented to individuals or organizations who showed valuable contributions to the field of visual and written media, allowing the implementation and promotion of our profession, the publishing of its problems and their expropriation. This award is given to no more than three recipients. TSMD Contribution to Architecture Award: The award is presented to individuals or institutions for their contributions to the profession of architecture. This award is given to no more than three recipients. TSMD Jury’s Special Award: This review is not a pre-assessment or a survey based on vote counts and it should be perceived as an important step of support, which provides data for the jury.

Jüri Üyeleri Suha Özkan (başkan) Nesrin Yatman Enis Öncüoğlu Neşe İtez Önder Kaya Hüseyin Egeli Cem Sorguç Gökhan Aksoy (yedek)

Jury Members Suha Özkan (President) Nesrin Yatman Enis Öncüoğlu Neşe İtez Önder Kaya Hüseyin Egeli Cem Sorguç Gökhan Aksoy (Reserve)

TSMD Yapı Ödülü: Gerçekleştirdiği ve uygulama alanında örnek olarak gösterilebilecek mimari eserin, projelendirmeyi de kapsayan tüm süreçlerinde ortaya koyduğu mimari düzey ve hassasiyet, uyguladığı detay ve teknoloji, geliştirdiği sistemler, vb. nedenlerle, müellif mimarına verilir. Bu ödül en fazla üç yapı için verilir. TSMD Basın Yayın Ödülü: Mesleğimizin uygulanması, tanıtılması, sorunlarının yayınlanması ile sonuçlarının topluma mal edilmesine olanak sağlayan, yazılı ve görsel basın alanında değerli katkıları olan kişi veya kuruluşlara verilir. Bu ödül en fazla üç adet verilir. TSMD Mimarlığa Katkı Ödülü: Mimarlık mesleğine yaptığı katkılardan dolayı kişi veya kurumlara verilir. Bu ödül en fazla üç adet verilir.

Artez from Serbia Osmanağa Neighborhood, Tulumbacı Asım Street, No: 6, Kadıköy July 2 – 9 Lonac from Croatia Rasimpaşa Neighborhood, Kırmızıkuşak Street, No: 17, Kadıköy Omeria from Turkey Rasimpaşa Neighborhood, Ayrılıkçeşme Street, No: 56, Kadıköy

natura | 18

natura | 19


haberler | news

OSMAN HAMDİ BEY TABLOLARINA FARKLI BİR BAKIŞ A DIFFERENT TAKE ON THE PAINTINGS OF OSM AN HA MDİ BE Y Bank of America Merrill Lynch’in, dünya çapında yürüttüğü “Sanatı Koruma Projesi” kapsamında, Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonu’nda yer alan, Osman Hamdi Bey’e ait 6 tablonun konservasyon ve bilimsel araştırma çalışmaları tamamlandı. Projenin süreçlerini aktaran “Görünenin Ötesinde Osman Hamdi Bey” sergisi, 5 Haziran’dan itibaren Atlı Köşk’te. Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonu’nda yer alan, Osman Hamdi Bey’e ait 6 tablonun 2016’da başlayan bilimsel araştırma ve konservasyon çalışmaları tamamlandı. Bank of America Merrill Lynch’in dünya çapında yürüttüğü “Sanatı Koruma Projesi” kapsamında gerçekleştirilen ve Türkiye’de Osman Hamdi Bey tabloları üzerine konservasyon ve bilimsel araştırmalar alanında yapılmış en ayrıntılı çalışma olan projenin süreçleri, Atlı Köşk’te “Görünenin Ötesinde Osman Hamdi Bey” isimli sergiyle sanatseverlerle buluşuyor. Sergi, 31 Aralık tarihine kadar ziyarete açık. Türk sanat tarihinin en önemli isimlerinden Osman Hamdi Bey’in resim tekniğinden, eserlerinin geçirmiş olduğu restorasyon çalışmalarına kadar, sanatçının üretimi ve eserlerine dair her detayın bilimsel yöntemlerle ortaya çıkarıldığı proje kapsamında, Osman Hamdi Bey’in Vazoda Çiçekler, Kuran Okuyan Hoca, Kokona Despina, Naile Hanım Portresi, Arzuhalci ve Cami adlı tabloları karşılaştırmalı olarak incelendi. “Görünenin Ötesinde Osman Hamdi Bey” sergisi, Osman Hamdi Bey’in üretim sürecini gözler önüne sermesinin yanı sıra sanatta konservasyon çalışmalarına dair ayrıntılı bir anlatı ve gelecek projeler için de bir yol haritası niteliği taşıyor. Türkiye’de ilk ve öncü olan bu proje, bilimsel yöntemlerin bir sanatçının çalışma tekniklerini daha yakından tanımak için fırsat sağlayabileceğini gösterirken, eserlerin tarihlendirilmesinin yöntemleri için de bilgiler sunuyor. Çalışma, Osman Hamdi Bey’e atfedilen eserlerin tekniklerinin ve malzeme yapılarının karşılaştırılmasına yönelik araştırmalar için de rehber oluyor. Eserlerin bilimsel analizlerine kapsamlı bir bakış sunan projede ilk olarak X-ışını görüntüleme tekniğiyle, tablolarda uygulanan eski restorasyon işlemleri, ağır metal içeren boyaların yerleri ve çıplak gözle görülmeyen alt katmanlardaki bulgular incelendi. Osman Hamdi Bey’in, eserlerine boyayı uygulamadan önce karakalemle yaptığı eskizler, boyama teknikleri, eserlerin geçirdiği dönüşüm bu süreçte ortaya çıktı. Bu adımın ardından sanatçının kullandığı malzemelerin yapısını, rengini, boya katmanlarını ve dokusunu incelemek üzere kimyasal analiz çalışmaları yürütüldü. Altı tablonun tuval bezlerinin organik yapıları, kızılötesi spektroskopisi (FTIR) ile incelendi ve veriler, temel bileşenler analizi (PCA) metoduyla sınıflandırılarak özellikleri belirlendi. Bu çalışmayla, Osman Hamdi Bey’in 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başına ait olan tablolarının zaman içinde doğal yaşlanma etkilerinden dolayı yüzeylerinde boya çatlakları, dökülmeler meydana geldiği, verniklerinin sarardığı görüldü. Proje kapsamında temizlenip sağlamlaştırılan eserlerin konservasyon işlemleri de gerçekleştirildi. SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer: “Osman Hamdi Bey tablolarına dair Türkiye’de konservasyon alanında bugüne kadar gerçekleştirilen en kapsamlı çalışma olan ‘Osman Hamdi Bey Tablolarının Bilimsel Analizleri ve Konservasyonu’ projesiyle, sanat tarihinin en önemli isimlerinden Osman Hamdi Bey’i ve onun üretim sürecini bilim ve sanat dünyasına daha yakından tanıtmayı amaçlıyoruz. Bank of America Merrill Lynch’in ‘Sanatı Koruma Projesi’ kapsamında gerçekleştirilen projede, Osman Hamdi Bey’in SSM Resim Koleksiyonu’nda yer alan 6 tablosu incelenerek konservasyon çalışmaları yapıldı. Böylece Bank of America Merrill Lynch’in katkısı sayesinde, resim koleksiyonumuzdaki bu nadide eserler hakkında yeni bilgiler edinerek, Türkiye sanat tarihi araştırmalarına ve konservasyon çalışmalarına katkıda bulunma fırsatına eriştik. İlerisi için temel bir başvuru kaynağı niteliği taşıyan bu projenin süreçlerine detaylı bir bakış sunan sergiyi Müzemizde sanatseverlerle buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz,” dedi. Osman Hamdi Bey’in tablolarının gelecek yıllara bütünlüğünü koruyacak bir şekilde aktarılmasını sağlayan proje; Sakıp Sabancı Müzesi, Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nin ortak çalışmasıyla yürütülürken, Getty Konservasyon Enstitüsü de test sonuçlarının değerlendirilmesinde danışmanlık yaparak katkı sağladı. PROJE EKİBİ / PROJECT TEAM Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Filiz Kuvvetli Hüma Arslaner Nurçin Kural Özgörüş Sabancı Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Prof. Dr. Mehmet Ali Gülgün Dr. Öğretim Görevlisi Meltem Sezen Dr. Öğretim Görevlisi Feray Bakan Koç Üniversitesi Yüzey Teknolojileri Araştırma Merkezi Dr. Gülsu Şimşek Getty Konservasyon Enstitüsü Dr. Lynn Lee

natura | 20

haberler | news

The conservation and scientific research studies of 6 paintings by Osman Hamdi Bey, featured in Sakıp Sabancı Museum Painting Collection, are completed in the scope of Bank of America Merrill Lynch’s global program titled “Art Conservation Project”. Demonstrating the phases of the project, “Osman Hamdi Bey Beyond Vision” exhibition can be seen at Atlı Köşk starting from June 5. Inaugurated in 2016, the scientific research and conservation studies of 6 paintings by Osman Hamdi Bey, which are featured in Sabancı University Sakıp Sabancı Museum Painting Collection, are now completed. Carried out in the scope of Bank of America Merrill Lynch’s global program titled “Art Conservation Project” as the most extensive study on the paintings of Osman Hamdi Bey in the field of conservation and scientific studies in Turkey; the project’s phases come together with art enthusiasts with an exhibition titled “Osman Hamdi Bey Beyond Vision” at Atlı Köşk. The exhibition is open for visitors until December 31. Scientifically revealing every single detail of the productions and works of Osman Hamdi Bey, one of the most prominent figures of Turkish art history, and spanning over his painting technique and the restoration works the paintings have undergone; the project featured a comparative examination of the artist’s paintings entitled Flowers in a Vase, Hodja Reading the Qoran, Kokona Despina, Portrait of Naile Hanım, Petitioner and The Mosque. “Osman Hamdi Bey Beyond Vision” exhibition stands for an extensive narrative regarding conservation studies in the art scene and a roadmap for future projects, along with the unfolding of the production process of Osman Hamdi Bey. Standing out as a first and a pioneer in Turkey, this project presents valuable data concerning the dating methods of works while also demonstrating that scientific methods can provide an opportunity to learn more about the working techniques of an artist. The study also serves as a guide for comparison studies between the techniques and material structures of the works attributed to Osman Hamdi Bey. In the framework of the project, which provides a comprehensive overview of the scientific analyzes of the works, the previous restoration works that were applied to the paintings, the areas of pigments containing heavy metal and the findings at the sublayers which are not visible to the naked eye were initially examined by X-ray imaging technique. Therefore Osman Hamdi Bey’s charcoal drawings that he performed before applying pigment to his works, his painting techniques and the transformation of his works came to life with this process. This phase was later followed by chemical analysis studies which were carried out to examine the structure, color, pigment layers and textures of the materials used by the artist. The organic structures of the canvas fabric pertaining to these six paintings was analyzed with fourier transform infrared spectroscopy (FTIR) and the data was classified through primary component analysis (PCA) method in order to determine their characteristics. As a result of this study, it was observed that the paintings of Osman Hamdi Bey pertaining to the late 19th – early 20th century underwent cracking and peeling on the surface, along with yellowing of the varnish, due to the natural aging effects over time. In the scope of the project, conservation works of the cleaned and strengthened pieces were also completed. “We are aiming to introduce Osman Hamdi Bey, one of the most prominent figures of art history, and his production process to the world of art and science in a more comprehensive way with ‘Scientific Analyzes and Conservation of Osman Hamdi Bey Paintings’ project, which stands for the most extensive study to date that was carried out in the field of conservation in Turkey regarding the paintings of Osman Hamdi Bey. Realized in the scope of ‘Art Conservation Project’ by Bank of America Merrill Lynch, the project gave place to conservation studies that examined six paintings of Osman Hamdi Bey, which are featured in the Sakıp Sabancı Museum Painting Collection. Owing to the contributions of Bank of America Merrill Lynch, we found the opportunity to contribute to the art history and conservation studies of Turkey, by gaining new insights about these rare works of art featured in our painting collection. We are pleased to present art enthusiasts with this exhibition in our museum, offering a detailed overview on the phases of this project, which shines out as an essential reference guide for future years,” said Dr. Nazan Ölçer, the Director of Sakıp Sabancı Museum. Ensuring the paintings of Osman Hamdi Bey to be handed down to future years in a well-integrated condition, the project is coordinated by the collaborative works between Sakıp Sabancı Museum, Sabancı University, Koç University and Istanbul Technical University. Getty Conservation Institute also contributed to the project by providing consultancy service in the evaluation of test results. PROJECT TEAM Sabancı University Sakıp Sabancı Museum Filiz Kuvvetli Hüma Arslaner Nurçin Kural Özgörüş Sabancı University Nanotechnology Research and Application Center Prof. Mehmet Ali Gülgün Lecturer Meltem Sezen (PhD) Lecturer Feray Bakan (PhD) Koç University Surface Technologies Research Center Gülsu Şimşek (PhD) Getty Conservation Institute Lynn Lee (PhD) natura | 21


haberler | news

haberler | news

HASAN CENK DERELİ’YE MOSKOVA MİMARLIK BİENALİ’NDEN ÖDÜL HASAN CENK DERELİ RECEIVES AN AWARD FROM MOSCOW BIENNALE OF ARCHITECTURE Dr. Mimar Hasan Cenk Dereli’nin Kanal İstanbul çizimleri, Rusya’nın ve dünyanın en önemli mimari çizim yarışması ARCHIGRAPHICART’da jüri özel ödülü kazanarak 6. Moskova Mimarlık Bienali’nde sergilendi. Başvuruları Mart 2018’de biten ARCHIGRAPHICART 5 Uluslararası Mimari Çizim Yarışması 8 Haziran’da sonuçlandı. Doğadan çizim, mimari fantezi, proje için çizim, Moskova şehrin duygusu başlıklarını taşıyan 4 ayrı kategoride ödül verildi. Tchoban Foundation Mimari Çizim İçin Müze, Berlin, Moskova Mimarlar Birliği, Archiplatforma. ru, pinwin.ru tarafından organize edilen yarışmaya 15 ülkeden 478 başvuru yapıldı. “Mimari Fantezi” kategorisinde yarışan Dr. Mimar Hasan Cenk Dereli’nin Kanal İstanbul çizimleri, başkanlığını dünyanın en prestijli mimari çizim müzesi Berlin Tchoban Foundation, Museum für Architektur Zeichnung (mimari çizim müzesi) kurucusu, mimar Sergei Tchoban’ın yaptığı seçkin jürinin özel ödülünü aldı. Çizimler 16-20 Mayıs tarihleri arasında 6. Moskova Mimarlık Bienali ve ARCH Moscow 2018 kapsamında sergilendi, serginin dijital ve basılı davetiyelerinde kullanıldı. Tchoban’ın başkanlık ettiği jürinin diğer üyeleri, Sergey Kuznetsov (Moskova Baş Mimari), Thomas Wells Schaller (Amerikan Mimari İlustrasyon Topluluğu Onursal Başkanı), Maxim Atayants (St. Petersburg Sanatlar Akademisi Profesörü) ve Sergey Estrin, Mikhail Filippov, Ruben Arakelyan, Andrey Chernikh gibi Rusya’nın önde gelen mimarlarıydı. Çılgın Proje olarak da anılan Kanal İstanbul’a dair Dr. Mimar Hasan Cenk Dereli’nin ürettiği el çizimleri İstanbul’un bugünkü kent dokusundan yola çıkıyor. Yakın gelecekte kanal çevresinde öbekleşecek yeni İstanbul parçalarına dair hayalleri yansıtıyor.

natura | 22

The Canal Istanbul drawings of D.Arch Hasan Cenk Dereli was deemed worthy of jury’s special award in ARCHIGRAPHICART, the most important architectural drawing competition of Russia and the world, to be exhibited at the 6th Moscow Biennale of Architecture. Ceased applications in March 2018, ARCHIGRAPHICART 5 International Architectural Drawing Competition has come to an end on June 8. The competition presented awards in 4 different categories with the themes titled Drawings from Nature, Architectural Fantasy, Drawings for Projects and Moscow: Sense of the City. Organized by Tchoban Foundation – Museum of Architectural Drawing, Berlin, the Union of Moscow Architects, Archiplatforma.ru and pinwin. ru, the competition received 478 applications from 15 countries. The Canal Istanbul drawings of D.Arch Hasan Cenk Dereli, who competed in “Architectural Fantasy” category, received the special award from the distinguished jury, which was chaired by the architect Sergei Tchoban, the founder of Berlin’s Tchoban Foundation – Museum of Architectural Drawing, the world’s most prestigious architectural drawing museum. The drawings have been showcased in the scope of the 6th Moscow Biennale of Architecture and ARCH Moscow 2018 between May 16 – 20, and they have been used in the digital and printed invitations of the exhibition. Headed by Tchoban, the jury’s other members include Sergey Kuznetsov (Chief Architect of Moscow), Thomas Wells Schaller (President Emeritus of the American Society of Architectural Illustrators), Maxim Atayants (Professor of the Saint Petersburg Academy of Arts), along with prominent architects of Russia such as Sergey Estrin, Mikhail Filippov, Ruben Arakelyan and Andrey Chernikh. The hand-drawn sketches designed by D.Arch Hasan Cenk Dereli for Canal Istanbul, also knowns as the Crazy Project, starts off from the current urban texture of İstanbul. It reflects imaginations pertaining to the pieces of the new İstanbul, which will conglomerate around the canal in the foreseeable future.

Gelen işler üzerine adının öncelikle “Çizim ve Manifesto” olması düşünülen ancak sonra “Oran ve Duygular” adı verilen sergiye seçilen işler yarışmanın organizatörleri ve küratör Ekateriana Shalina tarafından şöyle tarif ediliyor: “Sergi için yarışmanın dört kategorisinden mimar Sergei Tchoban (Tchoban Foundation) başkanlığındaki uluslararası jürinin oldukça takdir ettiği işler seçildi. Her ne kadar çevrimiçi malzemenin değerlendirmesine dayanan jüri seçimi oldukça geniş olsa da, final için tüm adaylar arasından 100 tanesi seçildi (15 ülkeden 478 başvuru yarışma için kabul edilmişti). Bu kapsamda sergide öncelikle profesyonel arayışları, araştırmaları, hayalleri ve takıntılı fikirleri, problemlere ve mimari formlara dair görüşleri, sahibinin stilinin ve metodolojisinin özünü temsil eden grafik ifadelere yer verildi.” Sergide işleri olan katılımcılar: Vladimir Balasanyan, Roman Bayanov, Anna Budnikova, Alvina Denisenko, Sergey Demkov, Hasan Cenk Dereli, Raphael Juanatay, Anastasia Ignatenko, Alexey Ilyin, Alexander Kobyak, Vera Kolgashkina, Alexander Krylov, Nikolai Zaikov, Ioan Zelenin, Alexey Levchuk, Oleg Manov, Evgeniy Molodin, Anastasia Nesterova, Alexander Novoselov, Kristina Rykova, Artur Skizhali-Veys, Vlad Savinkin, Evgeny Fomin, Georgy Frolov, Andrey Tsarev, Daria Chebotova, Alisa Yufa.

At first, the exhibition was planned to be called “Drawing and Manifesto” upon the submitted works but it was later entitled as “Ratio and Emotions”. The organizators and the curator Ekateriana Shalina describe the selected works for the exhibition as follows: “Among the four categories of the competition, the exhibition hosted works that were highly appreciated by the international jury, which was led by architect Sergei Tchoban (Tchoban Foundation). Even though the jury’s selection was rather extensive based on the evaluation of online materials, 100 works among all candidates have been selected for the final stage (a total of 478 applications from 15 countries was accepted for the competition). In this context, the exhibition primarily gave place to professional pursuits, studies, imaginations and obsessive ideas, views on problems and architectural forms and graphic narratives that represent the core of the owner’s style and methodology.” Participants having their works in the exhibition: Vladimir Balasanyan, Roman Bayanov, Anna Budnikova, Alvina Denisenko, Sergey Demkov, Hasan Cenk Dereli, Raphael Juanatay, Anastasia Ignatenko, Alexey Ilyin, Alexander Kobyak, Vera Kolgashkina, Alexander Krylov, Nikolai Zaikov, Ioan Zelenin, Alexey Levchuk, Oleg Manov, Evgeniy Molodin, Anastasia Nesterova, Alexander Novoselov, Kristina Rykova, Artur Skizhali-Veys, Vlad Savinkin, Evgeny Fomin, Georgy Frolov, Andrey Tsarev, Daria Chebotova and Alisa Yufa.

natura | 23


haberler | news

haberler | news

BRAVO!’NUN MONOLITH SERİSİ ŞİLİ’NİN VOLKANİK TAŞLARINA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR CHILEAN VOLCANIC ROCK IN BRAVO!’S MONOLITH SERIES Şili merkezli tasarım stüdyosu Bravo!, Şili’deki bir volkandan elde edilen taşın dokusu ve rengiyle oynayarak blok renkler, kıvrımlı desenler, benekli yüzeyler ve kalın damarlar içeren 80 parçalık bir ev aksesuarı koleksiyonu yarattı. Bravo!, Monolith serisi için gerekli parçaları yarı değerli Combarbalita taşından tasarladı ve bu tasarımlardan altı tanesini, Mayıs ayında Lower Manhattan bölgesinde birçok farklı mekâna yayılan NYCxDesign festivali kapsamında düzenlenen “Sight Unseen Offsite” sergisinde tanıttı. Şili’den çıkarılan bu volkanik taş; kaolinit, natroalunit, silis, hematit ve aynı zamanda düşük oranlara sahip kil, kuvars, bakır ve gümüş gibi minerallerden oluşuyor. Bu bileşenlerin içerikleri çoğu zaman oldukça fazla çeşitlilik gösterdiğinden, taşın görünümü de buna paralel olarak değişiyor. Bu da Santiago merkezli tasarım stüdyosuna koleksiyon için birçok farklı seçenek sunuyor. Bravo! Dezeen’e yaptığı açıklamada, “Taşın doğal bileşiminin çok yönlülüğü göz önüne alındığında tasarlanan her parçanın damarları, dokuları ve renkleri bağlamında farklılık gösterdiği ve bu yüzden tamamen özgün ve tekrarlanamaz olduğunu,” belirtti. Monolith Serisi’ni bir seneye yayılan iki farklı parça üzerinden tamamlayan tasarım stüdyosu; koyu kırmızı, yeşil ve siyah renklerden sarmal örüntülerin, benekli ve damarlı dokuların içinde yer alan daha soluk tonlara kadar, oldukça zengin bir çeşitliliğe sahip taş yüzeyleri daha da fazla vurgulamak adına, koleksiyonda yer alan tasarımları çiftler halinde üretti. Koleksiyonda yer alan şekiller elle oyularak üretildi ve bu parçalar vazo veya kap olarak kullanıma uygun. Ancak stüdyo yine de kullanım şekillerinin yoruma açık olmasından yana. Bravo! seriyle ilgili şu sözlere yer verdi: “Seride yer alan her nesne, kullanışlı veya işlevsel bir etki sağlamanın ötesinde aynı heykelde olduğu gibi teknik ve biçimsel bir deney yoluyla elde edildi. Bu nesneler kullanım alanlarının özgürce yorumlanabildiği duygusal ve biçimlendirilebilir bir bağlılığı temsil ediyor. Seri aslında genelde mimarlık ve kamusal alan ile ilişkilendirilen heykelsi ölçeği değiştirip küçülterek bunu ev ve nesne seviyesine indirgiyor ve böylece geleneksel anlayışa köklü bir değişim önerisi getiriyor.” Birinci seride, silindirik ve yuvarlak koni şeklinde olmak üzere iki adet kabın yer aldığı toplam beş parça bulunuyor. Bu kapların ikisinin de yuvarlak ağız bölümleri, kavisli tabanları ve üst kısmı kapatan fincan şeklinde kapakları bulunuyor. İlk serinin dördüncü parçasını tıpayla kapatılan kabartmalı bir tasarım, beşinci parçasını ise ayrıldıklarında bir fincanı veya sürahiyi andıran iki obje oluşturuyor. Bir çift bardak altığıyla kavisli kenarlara sahip silindir biçiminde bir vazo serisi ise koleksiyonun ikinci parçasını oluşturuyor. Koleksiyonda yer alan kaplar farklı uzunluklara sahip olduğundan gerek çiçek saksısı gerekse de su bardağı olarak kullanıma uygun. Rodrigo Bravo tarafından 2006 yılında kurulan Bravo!, çalışmalarında Şili’nin malzemelerinden, üretim yöntemlerinden ve teknolojilerinden yararlanıyor. natura | 24

Chilean design studio Bravo! has exploited the textures and hues in rock from one of Chile’s volcanos in this collection of 80 home accessories, featuring block colours, swirling patterns, mottled surfaces and thick veins. Bravo! created the pieces from the semiprecious Combarbalita stone for the Monolith Series, and presented six of the designs at the “Sight Unseen Offsite” exhibition during the NYCxDesign festival in May, at locations across Lower Manhattan. The Chilean volcanic rock is made up of minerals including kaolinite, natroalunite, silica and hematite, as well as small amounts of clay, quartz, copper and silver. The quantities of these components often vary so much that the appearance of the rock changes, offering the Santiago-based design studio plenty of of possibility for its collection. “Given the versatility in the natural composition of the stone, each piece designed varies in its veins, textures and colours, therefore, is completely unique and unrepeatable,” said Bravo! in a statement to Dezeen. The studio – which completed the Monolith Series in two parts over one year – duplicated designs in the collection to further highlight the different finishes in the rock, from deep reds, greens and black, to paler tones in spiralling patterns, and mottled and veiny textures. The shapes are hand-carved and suggest uses as vases and containers, although the studio intends this to be left open for interpretation. “Each object present in the series is conceived from technical and formal experimentation, as in sculpture, beyond pursuing a practical or functional operation, these objects assume a plastic and emotional commitment that allows its use to be freely interpreted,” said Bravo!. “In fact the series suggest a paradigm shift by changing and reducing the sculptural scale, commonly associated to architecture and public space, to a domestic and object level.” Series one comprises five designs including a cone-shaped and a cylindrical vessel, both of which have a rounded top, and a bulbous bottom with a cup-shaped lid that slots on top. The fourth piece in the first edition is a ribbed design closed by a stopper, while the fifth object comprises two elements that look like a cup and a jug when taken apart. A pair of saucers and a series of cylindrical vases with curved lips features in the second part of the collection. The receptacles come in varying heights, and could be used for flowers or as drinking cups. Bravo! was founded in 2006 by Rodrigo Bravo, and draws on Chile’s materials, production methods and technologies in its work.

OI LAMBA OI LAMP Hem uzun süreli kullanım sağlamayı hem de iki doğal malzeme olan mermerin ve ışığın özelliklerini bir arada keşfetmeyi amaçlayan bu lamba, zamansız bir malzeme olan mermerden yapıldı. Lamba, mermer ve ışığın birlikteliğiyle ay ışığının farklı görünümlerini taklit ediyor ve kullanıcıya doğal kaynakların özelliklerini göstererek iç mekânlarda doğal bir çevre yaratyor. Lambanın tasarımı kapsamında çok yönlü bir ürün or taya koyulurken aynı zamanda imalat etkisinin minimumda tutulması ve sınırlı sayıda atIk oluşturulması amaçlandı. Mevcut mermer üretim uygulamalarının ara ştırılmasının ardından, üretim atıklarını azaltmak amacıyla lamba için belirli geometrik elemanlar ve şekiller seçildi. Tasarımcı, geçmişten miras kalan ve günümüzün doğal kaynaklarından edindiği bilgiyi, geçmişle günümüz arasındaki bağlantıyı anlamak ve göstermek adına tasarımlarına yansıtıyor. Meng Hsun Wu Çalışmalarını Amsterdam’da sürdüren Tayvan doğumlu tasarımcı, insanların nesnelerle olan ilişkisini keşfetmeye, onların bilinçli veya bilinçsiz olarak kabul ettiği kuralların sınırlarını zorlamaya odaklanıyor. Tasarımcı; ürün tasarımı, aydınlatma, mobilya tasarımı, kavramsal tasarım, sosyal tasarım, duyusal tasarım, malzeme deneyleri ve daha birçok alanda faaliyet gösteriyor.

A lamp using a timeless mater ial, marble, to a ssure a long per iod of usage, a s well a s to explore the proper ties of t wo natural mater ials, marble, and light, together. The lamp simulates dif ferent pha ses of moonlight (through it s pair ing of marble and light) and reflec t s a natural environment within an indoor space, highlighting the qualit y of natural resources to the user. The design for the lamp also aims to keep manufac tur ing to the minimum, and create limited wa s te, while s till being a versatile pro duc t. Af ter researching current marble manufac tur ing prac tices, specific geometr ic element s and shapes were chosen for the lamp, with the intent to reduce produc tion wa s te. Embedded within the design is also my desire to underst and and illus trate a connec tion bet ween pa s t and present, knowledge inher ited a s a designer, from the pa s t, and the natural resources of today. Meng Hsun Wu From Taiwan and ba sed in Ams terdam, the desinger enjoys explor ing humans’ relation with objec t s and challenging the norm they have (sub)consciously accepted. The designer work s at var ious fields such a s produc t design, lighting, furniture design, conceptual design, social design sensor y, mater ial exper iment.

natura | 25


haberler | news

haberler | news

DÜNYA MİMARLIK FESTİVALİ 2018’DE FİNALE KALAN PROJELER AÇIKLANDI THE WORLD ARCHITECTURE FESTIVAL 2018 SHORTLIST ANNOUNCED

Yarımada Evi, Bernardes Arquitetura. Görsel: Fernando Guerra Peninsula House by Bernardes Arquitetura. Image credit: Fernando Guerra

Yağmur Yıldırım Mimar / Architect

Amsterdam HAUT, Team V Amsterdam HAUT by Team V

Dünya Mimarlık Festivali (WAF), küçük ölçekli müstakil konutlardan, okullara, istasyonlara, müzelere, büyük ölçekli altyapılara ve peyzaj projelerine kadar uzanan 536 projenin yer aldığı, 2018 ödüllerine aday olan kısa listeyi açıkladı. Dünyanın en büyük mimari ödül programı olan WAF Awards’ta bu yıl, dünya genelinde 81 ülkeden yapılan 1.0 0 0’den fazla proje başvurusuyla birlikte, geçtiğimiz yıllara oranla daha yoğun bir katılım gerçekleşti. Finale kalan ekipler, Kasım ayında gerçekleşecek Dünya Mimarlık Festivali 2018 kapsamında, tamamlanmış projeler ve geleceğin projeleri kategorilerindeki en iyi projeleri belirleyecek 10 0’ü aşkın üyeden oluşan uluslararası jüriye tasarımlarını sunacak.

natura | 26

The World Architecture Festival has announced the shortlist for their 2018 awards slate, featuring 536 projects ranging from small family homes, to schools, stations, museums, large infrastructure and landscape projects. The world’s largest architectural award program, the WAF Awards year saw more par ticipation this year than ever before, with more than 10 0 0 entries received from projects located in 81 countries across the world. At the 2018 World Architecture Festival in November, the shor tlisted teams will be invited to present their designs to a jur y of more than 10 0 international judges, who will determine the best projects within the completed and future project categories.

natura | 27


haberler | news

haberler | news

Nora Camisi, Emre Arolat Architecture Nora Mosque by Emre Arolat Architecture

Zeitz MOCAA, Heatherwick Studio. Görsel: Iwan Baan Zeitz MOCAA by Heatherwick Studio. Image credit: Iwan Baan

Exeter Üniversitesi Cohen Avlusu, Alison Brooks Architects Exeter College Cohen Quadrangle by Alison Brooks Architects

Vali-e-asr Camisi, Fluid Motion Architects Vali-e-asr Mosque by Fluid Motion Architects

Shangcun Köy Evi, SUP Atelier. Görsel: Xia Zhi Village Lounge of Shangcun by SUP Atelier. Image credit: Xia Zhi

Finalistler bu aşamanın ardından; 2018 Yılın Binası Ödülü, Geleceğin Projesi Ödülü ve Yılın Peyzaj Ödülü’nün kazananlarını belirleyecek olan bu yılki Süper Jüri’nin karşısına çıkacak. Tamamlanmış yapılar listesi için Türkiye merkezli mimarlık ofislerinden on bir proje seçildi: • A Tasarım Mimarlık, Yaşamkent Camisi, Ankara – Dini yapılar kategorisi • Avcı Architects, Kintele Kongre Merkezi ve Resor t Hotel, Brazzaville – Otel ve rekreasyon kategorisi • Emre Arolat Architecture, Pilevneli Galler y, İstanbul – Kültür kategorisi • Emre Arolat Architecture, Mecidiyeköy Towers, İstanbul – Karma kullanım kategorisi • Erginoğlu Çalışlar Mimarlık, Ganja Mall, Ganja – Alışveriş kategorisi • Erkal Mimarlık, Biyoçeşitlilik Müze ve Merkezi, Ankara – Yüksek öğretim ve araştırma kategorisi • Erkal Mimarlık, Çankaya Üniversitesi Spor Merkezi, Ankara – Spor kategorisi • Hassa Mimarlık Mühendislik ve İnşaat, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi, İstanbul – Dini yapılar kategorisi • KG Mimarlık, Kumpor t, İstanbul – Ofis yapıları kategorisi • Memorial Sağlık Grubu Proje Yönetimi, Memorial Bahçelievler Hastanesi – Sağlık yapıları kategorisi • Tabanlıoğlu Mimarlık, “housEmotion” Yerleştirmesi, Milano – Sergileme kategorisi Geleceğin projeleri listesinde Türkiye merkezli sekiz mimarlık ofisi yer aldı: • Emre Arolat Architecture, Nora Camisi ve Sosyal Merkezi, Ajman – Kamusal proje kategorisi • Erginoğlu Çalışlar Mimarlık, Notos Kaş Tatil Evleri, Antalya – Konaklama kategorisi • TEGET + Stüdyo Evren Başbuğ Mimarlık, Gelibolu Anma Bahçeleri, Çanakkale – Kamu kategorisi • Tabanlıoğlu Mimarlık, Haliç Tersaneleri, İstanbul – Ticari karma kullanım kategorisi • Tabanlıoğlu Mimarlık, M. K. Čiurlionis Konser Merkezi, Kaunas – Kültür kategorisi • Tabanlıoğlu Mimarlık, Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul – Kültür kategorisi • Tabanlıoğlu Mimarlık, Tahran Ticaret Merkezi, Tahran – Ofis yapıları kategorisi • Emre Arolat Architecture, Gölköy Evleri, Muğla – Konaklama kategorisi Peyzaj projeleri listesindeyse Türkiye merkezli mimarlık ofislerinden bir proje yer alıyor: • Yazgan Tasarım Mimarlık, Hamamyolu Park ve Meydan Düzenlemesi, Eskişehir – Kentsel proje kategorisi

Mecidiyeköy Towers, Emre Arolat Architecture Mecidiyeköy Towers by Emre Arolat Architecture

natura | 28

Mercedes Benz Stadyumu, HOK Mercedes Benz Stadium by HOK

Bloomberg Avrupa Genel Merkezi, Foster + Partners. Görsel: Nigel Young Bloomberg’s European HQ by Foster + Partners. Image credit: Nigel Young

Zig Zag Hotel, BIG-Bjarke Ingels Group Zig Zag Hotel by BIG-Bjarke Ingels Group

These finalists will then move on to present to the 2018 Super Jury who will determine the winners of for the 2018 World Building of the Year, Future Project of the Year and Landscape of the Year. Eleven projects from Turkey-based architecture studios are chosen for the completed buildings shortlist: • Yasamkent Mosque in Ankara by A Tasarim Mimarlik in the “religion” category, • Kintele Congress Hotel in Brazzaville by Avcı Architects in the “hotel and leisure” cateogry, • Pilevneli Gallery in Istanbul by Emre Arolat Architecture in the “culture” category, • Mecidiyeköy Towers in Istanbul by Emre Arolat Architecture in the “mixed use” category, • Ganja Mall in Ganja by Erginoğlu Çalışlar Architects in the “shopping” category, • Museum and Center for Biodiversity in Ankara by Erkal Architects in the “higher education and research” category, • Çankaya University Sports Center in Ankara by Erkal Architects in the “sport” category, • Marmara University Faculty of Theology Mosque in Istanbul by Hassa Architecture Engineering Construction in the “religion” category, • Kumport in Istanbul by KG Architects in the “Office” category, • Memorial Bahçelievler Hospital in Istanbul by Memorial Healthcare Group Project Management in the “health” category, • The installation “Housemotion” in Milan by Tabanlıoğlu Architects in the “display” category. Eight projects from Turkey-based architecture studios are chosen for the future projects shortlist: • Nora Mosque and Community Center in Ajman by Emre Arolat Architecture in the “civic” category, • Notos Kaş Vacation Houses by Erginoğlu Çalışlar Architects in the “residential” category, • Gallipoli Memorial Gardens in Çanakkale by TEGET + Studio Evren Başbuğ Architects Architecture in the “civic” category, • Halic Shipyards in Istanbul by Tabanlıoğlu Architects in the “mixed-use commercial” category, • M. K. Čiurlionis Concert Centre in Kaunas by Tabanlıoğlu Architects in the “culture” category, • Ataturk Cultural Centre in Istanbul by Tabanlıoğlu Architects in the “culture” category, • Tehran Trade Centre in Tehran by Tabanlıoğlu Architects in the “office” category, • Golkoy Houses by Emre Arolat Architecture in the “residential” category. One project from Turkey-based architecture studios are chosen for the landscape projects shortlist: • Hamamyolu Urban Deck in Eskisehir by Yazgan Design Architecture in the “urban projects” category.

Kumport İstanbul, KG Mimarlık Kumport by KG Architects

Pilevneli Galeri, Emre Arolat Architecture Pilevneli Gallery by Emre Arolat Architecture natura | 29


haberler | news

haberler | news

Housemotion, Tabanlıoğlu Mimarlık Housemotion by Tabanlıoğlu Architects

Çankaya Üniversitesi Spor Merkezi, Erkal Mimarlık Çankaya University Sports Center by Erkal Architects

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi, Hassa Mimarlık Mühendislik ve İnşaat Marmara University Faculty of Theology Mosque by Hassa Architecture Engineering Construction

Adalet Sarayı, Mecanoo + AYESA. Görsel: Fernando Alta Palace of Justice by Mecanoo + AYESA. Image credit Fernando Alta

Biyoçeşitlilik Müze ve Merkezi, Erkal Mimarlık Museum and Center for Biodiversity by Erkal Architects

Patio Evi, OOAK Architects. Görsel: Yorgos Kordakis Patio House by OOAK architects. Image credit: Yorgos Kordakis

Kintele Kongre Merkezi ve Resort Hotel, Avcı Architects Kintele Congress Hotel by Avcı Architects

Memorial Bahçelievler Hastanesi, Memorial Sağlık Grubu Proje Yönetimi Memorial Bahçelievler Hospital by Memorial Healthcare Group Project Management

natura | 30

natura | 31


haberler | news

haberler | news

ZAHA HADID ARCHITECTS, HANS J WEGNER’İN SANDALYESİNİ DOĞAL TAŞLA YENİDEN YORUMLADI ZAHA HADID ARCHITECTS REINTERPRETS THE CHAIR OF HANS J WEGNER IN NATURAL STONE Zaha Hadid Architects, Danimarkalı tasarımcı Hans J Wegner’in 1963’te tasarladığı CH07 lounge chair’i (salon koltuğunu) doğal taş ve karbon fiber malzemeden yeniden oluşturdu. Zaha Hadid Architets has regenerated the Danish designer Hans J Wegner’s 1963 CH07 lounge chair in natural stone and carbon fibre materials. Kaynak / Source: www.dezeen.com

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 32

natura | 33


haberler | news

Üç konik ayak ve bir kanat t an oluşan The Lapella chair, Wegner’in Shell Chair CH 07 isimli kla sikleşmiş t a sar ımının güncellenmiş bir versiyonu ve özgün halinde kullanılan lamine ahşap ve döşemelik kuma ş malzemenin yer ine bu kez, palissandro t a şı ve karbon fiber kompozit malzeme kullanıldı. Ölçeğine dokunulmayan sandalyenin yeni yorumunda do ğal t a ş malzeme en ince ve en hafif haliyle kullanıldı; t asar ımcılar, Londra merkezli mühendislik firma sı AK T-II ve Wes tmins ter Üniversitesi ile bir lik te s trük türü des teklemek için gereken minimum kalınlığ ı hesapladılar. Bu, çeşitli derecelerdeki germe kuv veti alt ındaki doğal t a ş numuneler inin tes t edilmesiyle elde edildi. Doğal t a ş sandalyeye etki eden kuv vetler, yük sek ger ilim ve yük sek sıkış t ırma alanlar ını bulmak için har it alandı. Malzeme ba sınc a kar şı mukavim olduğu anc ak ger ilmeye kar şı aynı direnci gös teremediği için sandalye, bir iç karbon fiber katmanı ile des teklendi. Karbon fiber malzemenin kalınlığ ı, sandalyenin farklı bölümler inin alt ında olac ağ ı ger ilim seviyeler i ile belir lendi. Doğal t a ş, CNC makineler i kullanılarak öğütülürken karbon fiber ise, patentli bir yapısal işlemde bir vakum kullanılarak katmanlara yer leş tir ildi. Son olarak t a ş cilalandı ve temizlendi. The Lapella chair, 16 - 29 Nisan 2018 t ar ihler inde New York’t a NYIT Mimar lık ve Ta sar ım Okulu t araf ından düzenlenen Stereotomy 2.0 and Digit al Cons truc tion Tools etkinliği için t a sar landı.

natura | 34

haberler | news

Formed by three tapered legs and a wing, The Lapella chair stands out as an updated version of the classic design of Wegner’s Shell Chair CH07, featuring palissandro stone and carbon fibre composites as opposed to the original version with laminated wood and upholstered fabric. Having no inter ventions on the scale of the original design, the new interpretation of the chair features natural stone in its thinnest and lightest form; therefore designers have worked with London-based engineering firm AKT-II and the University of Westminster in order to calculate the minimum thickness required to suppor t the structure. This was achieved by testing natural stone samples under various degrees of tension. The forces affecting the natural stone chair have been mapped to find the locations of high tension and high compression. As the material is resistant to compression but not that much to tension, the chair was suppor ted with an internal carbon fibre layer. The thickness of the carbon fibre was specified through the levels of tension that different par ts of the chair would be under. The natural stone was milled by using CNC machiner y, while the carbon fibre was placed in layers through using a vacuum in a patented structural process. Ultimately, the stone was polished and cleaned. The Lapella chair was designed for the Stereotomy 2.0 and Digital Construction Tools event organized by NYIT School of Architecture and Design in New York, between April 16 – 29, 2018.

natura | 35


haberler | news

haberler | news

KÜNYE Credıts

natura | 36

Tasarım: Zaha Hadid Architects Tasarım Ekibi: ZH CoDe ile birlikte Patrik Schumacher: Shajay Bhooshan, Vishu Bhooshan, Henry David Louth, Marko Margeta ve Taole Chen Mühendis: AKT II p.art Mühendislik Ekibi: Edoardo Tibuzzi ve Lorenzo Greco Üretim: Generelli SA Üretim ekibi: Matteo Generelli New Fundamentals Research Group: Giuseppe Fallacara ve Maurizio Barberio

Design: Zaha Hadid Architects Design Team: ZH CoDe with Patrik Schumacher: Shajay Bhooshan, Vishu Bhooshan, Henry David Louth, Marko Margeta and Taole Chen Engineer: AKT II p.art Engineering Team: Edoardo Tibuzzi and Lorenzo Greco Fabrication: Generelli SA Fabrication Team: Matteo Generelli New Fundamentals Research Group: Giuseppe Fallacara and Maurizio Barberio

natura | 37


haberler | news

haberler | news

MONOLOKO DESIGN’IN YENİ TASARIMI ALGILARI DEĞİŞTİRİYOR MONOLOKO DESIGN’S NEW DESIGN ALTERS PERCEPTIONS Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 38

Moskova’da fa aliyet gös teren Monoloko Design, Gala x y Bar ve Bot tle Shop’ın t a sar ımını geç tiğimiz ilkbaharda t amamladı. Neokla sik bir Moskova bina sında yer alan bira fabr ika sının bu yeni t a sar ımında kullanılan gök mavisi mo nokrom iç mekânlar ve geometr ik biçimler, “Rus Kozmizmi” ve “Suprematizm”in felsefi unsur lar ını bünyesinde bar ındır ırken aynı zamanda da özgür lük ve hayal gücü duygular ını besleyen bir atmos fer yarat ıyor. Renkler in insan algısı üzer indeki üs tünlüğüne dair kurulmuş felsefeyi itici güç olarak kullanan t a sar ımcı, mekân sahipler inin zihnini serbes t bırakmayı ve müş ter iler in algılar ına ve çevreler iyle olan etkileşimler ine müdahale etmeyi hedefledi. Ka zimir Malevich’in ideolojisini yansıt an Monoloko, mekânın monokromatik renk şema sını saf sanat sal duygular ve temel geometr ik biçimlere adanmış soyut bir sanat hareketi olan Suprematizm’in temel ilkeler iyle bir leş tirdi. Projenin ana fikr i, ışık kaynaklar ının ve rengin mekândaki geometr ik mobilyalar ın görsel algılar ını değiş tireceği düşsel bir açık alan yaratmak t ı. Or t aya çıkan etki, kullanıcılar ın gelenek sel zaman ve madde düşünceler inden ger i adım at abilecekler i objek tif olmayan bir boşluğun algılanma sı oldu…

The Moscow-based studio Monoloko Design has completed the design of Galaxy Bar and Bottle Shop this past spring. Located in a neoclassical Moscow building, the craft beer brewery’s new design that features azure monochrome interiors and geometric forms, embody the philosophical elements of “Russian Cosmism” and “Suprematism”, while creating an atmosphere that fosters the senses of freedom and imagination. Using the philosophy of the superiority of colors over human perception as the driving power, the designer aimed to free the minds of the space owners and intervene in the perception of the customers and their interactions with the surrounding environment. Reflecting the ideology of Kazimir Malevich, Monoloko has combined the monochrome color scheme of the space with the fundamental principles of Suprematism, an abstract art movement devoted to pure artistic sensations and basic geometric forms. The main idea behind the project was to create an imaginative open space where light sources and colors would alter the visual perceptions of the geometric furnitures inside the space. The culminating effect is the perception of a non-objective space, where users can take a step back from their traditional views on time and matter... natura | 39


haberler | news

haberler | news

KÜNYE Credıts Projenin Yeri: Moskova Tasarım: Maxim Kashin Projenin Alanı: 75 m2 İşveren: Zagovor Bira Fabrikası Projenin Bütçesi: 50.000 Euro Projenin Tarihi: Nisan 2018 Fotoğraflar: Dmitry Chebanenkov

natura | 40

Project Location: Moscow Design: Maxim Kashin Project Area: 75 sqm Client: Zagovor Brewery Project Budget: €50,000 Completion Date: April, 2018 Photographs: Dmitry Chebanenkov

natura | 41


haberler | news

haberler | news

2018 VENEDİK BİENALİ ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI AWARDS OF THE VENICE BIENNALE 2018 HAS ANNOUNCED

Jüri, FREESPACE (Serbest Mekân) temalı 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi kapsamında aşağıda yer alan katılımcıları iki Özel Mansiyon Ödülü ile ödüllendirdi:

Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin Sofía von Ellrichshausen (Jüri Başkanı, Arjantin), Frank Barkow (ABD), Kate Goodwin (Avustralya), Patricia Patkau (Kanada) ve Pier Paolo Tamburelli’den (İtalya) oluşan uluslararası jürisi, bienalin kazanan projelerini belirledi. Ödüller ve kazanan pavyonlarla ilgili detaylar şöyle:

The international Jury of the 16th International Architecture Exhibition - La Biennale di Venezia composed of Sofía von Ellrichshausen (President of the Jury, Argentina), Frank Barkow (United States), Kate Goodwin (Australia), Patricia Patkau (Canada), Pier Paolo Tamburelli (Italy), has decided to present the following awards:

Andra Matin (Cakarta, Endonezya) andramatin Mekân: Arsenale Corderie Rahul Mehrotra (Mumbai, Hindistan; Boston, ABD) RMA Architects Mekân: Merkez Pavyonu – Giardini

Altın Aslan - En İyi Ulusal Katılım Ödülü: İSVİÇRE Svizzera 240 Ev Turu (House Tour) İşverenler: İsviçre Sanat Konseyi (Swiss Arts Council) - Pro Helvetia: Marianne Burki, Sandi Paucic, Rachele Giudici Legittimo Koordinatörler: Alessandro Bosshard, Li Tavor, Matthew van der Ploeg, Ani Vihervaara Mekân: Giardini

Golden Lion for Best National Participation: SWITZERLAND Svizzera 240 House Tour Commissioners: Swiss Arts Council Pro Helvetia: Marianne Burki, Sandi Paucic, Rachele Giudici Legittimo Exhibitors: Alessandro Bosshard, Li Tavor, Matthew van der Ploeg, Ani Vihervaara Venue: Giardini

Ödül programı kapsamında, Paolo Baratta başkanlığındaki Venedik Bienali Yönetim Kurulu, küratörler Yvonne Farrell ve Shelley McNamara’nın tavsiyesi üzerine Altın Aslan – Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü Kenneth Frampton’a (Büyük Britanya) takdim etti. Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nin Ödül Töreni, 26 Mayıs 2018 tarihinde bienalin genel merkezi olan Ca’ Giustinian’da gerçekleşti. Ödüller uluslararası jüri tarafından aşağıda belirtilen gerekçelere dayanarak takdim edildi:

Ulusal Katılım Özel Mansiyon Ödülü: BÜYÜK BRİTANYA Ada (Island) İşverenler: Sarah Mann – British Council, Mimarlık Tasarım ve Moda Departmanı (ADF) Küratörler: Caruso St John Architects, Marcus Taylor Mekân: Giardini

A special mention has been awarded to the following National Participation: GREAT BRITAIN Island Commissioner: Sarah Mann- Architecture Design Fashion British Council Curators: Caruso St John Architects, Marcus Taylor Venue: Giardini

FREESPACE (Serbest Mekân) temalı 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, Altın Aslan – En İyi Katılımcı Ödülü: Eduardo Suoto de Moura (Porto, Portekiz) Souto Moura – Arquitectos Mekân: Arsenale Corderie

Golden Lion for the best participant in the 16th Exhibition FREESPACE to: Eduardo Souto de Moura (Porto, Portugal) Souto Moura - Arquitectos Venue: Arsenale Corderie

Altın Aslan – En İyi Ulusal Katılım Ödülü, iç mekân bağlamında önem taşıyan ölçek sorunlarını ele alarak keyifli ve ilgi çekici bir enstalasyon yaratan İsviçre’ye verildi. Ulusal Katılım Özel Mansiyon Ödülü, etkinlikler ve gayriresmî organizasyonlar için boşluğu kullanarak bir “serbest mekân” yaratan cesaretli önerisi için Büyük Britanya’ya verildi. FREESPACE (Serbest Mekân) temalı 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, Altın Aslan – En İyi Katılımcı Ödülü; mimarlık, zaman ve mekân arasındaki ilişkiyi gözler önüne seren, havadan çekilmiş iki fotoğrafı kusursuz bir biçimde eşleştiren ve “Serbest Mekân” temasını sade ve yalın bir şekilde gözler önüne seren Eduardo Souto de Moura’ya (Souto Moura Arquitectos – Porto, Portekiz) verildi. Gümüş Aslan – Gelecek Vadeden Genç Katılımcı Ödülü, yavaşlığın ve bekleyişin mimarlığı gelecek etkileşimlere açtığı, kendinden emin bir proje yaratmada gösterdikleri başarı için Jan de Vylder, Inge Vinck ve Jo Taillieu’ye (architecten de vylder vinck taillieu – Gent, Belçika) verildi. FREESPACE (Serbest Mekân) temalı 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, 1. Özel Mansiyon Ödülü, geleneksel ve yerel yapılarda kullanılan malzemelere ve biçimlere odaklanmaya imkan tanıyan duyarlı enstalasyonu için Andra Matin’e (andramatin – Cakarta, Endonezya) verildi. FREESPACE (Serbest Mekân) temalı 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, 2. Özel Mansiyon Ödülü ise, sosyal sınırları ve hiyerarşik yapıları hassas bir biçimde dağıtarak yakınlık ve empati konularını ele alan üç projenin yaratıcısı Rahul Mehrotra’ya (RMA – Mumbai, Hindistan; Boston, ABD) verildi.

FREESPACE (Serbest Mekân) temalı 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi, Gümüş Aslan – Gelecek Vadeden Genç Katılımcı Ödülü: Jan de Vylder, Inge Vinck, Jo Taillieu (Gent, Belçika) architecten de vylder vinck taillieu Mekân: Merkez Pavyonu – Giardini

Büyük Britanya Pavyonu, “Ada” / Great Britain Pavilion, “Island”. Görsel / Image: Italo Rondinella

natura | 42

Silver Lion for a promising young participant in the 16th Exhibition FREESPACE to: Jan de Vylder, Inge Vinck, Jo Taillieu (Ghent, Belgium) architecten de vylder vinck taillieu Venue: Central Pavilion – Giardini

RMA Architects. Görsel / Image: Italo Rondinella

Eduardo Souto de Moura. Görsel / Image: Francesco Galli

The Jury has decided to award two special mentions to the following Participants in the 16th International Exhibition FREESPACE: Andra Matin (Jakarta, Indonesia) andramatin Venue: Arsenale Corderie and Rahul Mehrotra (Mumbai, India; Boston, USA) RMA Architects Venue: Central Pavilion – Giardini The Board of Directors of La Biennale di Venezia, chaired by Paolo Baratta, has also awarded the Golden Lion for Lifetime Achievement upon recommendation of Curators Yvonne Farrell and Shelley McNamara to: Kenneth Frampton (Great Britain) The Awards Ceremony of the 16th International Architecture Exhibition took place May 26th 2018 at Ca’ Giustinian, the headquarters of La Biennale di Venezia. The awards of the international Jury are awarded for the following reasons: Golden Lion for Best National Participation to Switzerland for a compelling architectural installation that is at once enjoyable while tackling the critical issues of scale in domestic space. Special mention as National Participation to Great Britain for the Courageous proposal that uses emptiness to create a “freespace” for events and informal appropriation. Golden Lion for the best participant in the 16th Exhibition FREESPACE to Eduardo Souto de Moura (Souto Moura Arquitectos - Porto, Portugal) for the precision of the pairing of two aerial photographs, which reveals the essential relationship between architecture, time and place. Freespace appears without being announced, plain and simple. Silver Lion for a promising young participant to Jan de Vylder, Inge Vinck, Jo Taillieu (architecten de vylder vinck taillieu - Ghent, Belgium), for a project that possesses a confidence thanks to which slowness and waiting allow architecture to be open to future activation. Special mention to the Participant in the 16th Exhibition FREESPACE to Andra Matin (andramatin - Jakarta, Indonesia), for a sensitive installation that provides a framework to reflect on the material and form of traditional vernacular structures. Special mention to the Participant in the 16th Exhibition FREESPACE to Rahul Mehrotra (RMA - Mumbai, India; Boston, USA), for three projects that address issues of intimacy and empathy, gently diffusing social boundaries and hierarchies.

Andra Matin. Görsel / Image: Francesco Galli

architecten de vylder vinck taillieu. Görsel / Image: Andrea Avezzù

natura | 43


haberler | news

haberler | news

Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nden “Mezuniyete ‘1’ Kala” etkinliği The event entitled “Mezuniyete ‘1’ Kala” (Just ‘One’ More Step Towards Graduation) by Medipol University Faculty of Fine Arts, Design and Architecture Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, düzenlediği bir etkinlikle eğitim modelini anlattı. “Mezuniyete ‘1’ Kala” adı verilen etkinlikte, sektörün paydaşları ile öğrencilerin buluşması sağlandı. Henüz mezun olmamış öğrenciler tarafından üç yılda üretilenler, kurulan sergi ile ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Sergiyi gezen sektörün önde gelen mimari büroları, inşaat firması temsilcileri, tasarımcılar, iş insanları, üretilen projeler hakkında bilgileri bizzat öğrencilerden aldılar. Medipol University Faculty of Fine Arts, Design and Architecture, explained its education model with an event it has concordantly organized. The event entitled “Mezuniyete ‘1’ Kala” (Just ‘One’ More Step Towards Graduation) gathered industry stakeholders and students. The works that were produced by the undergraduate students in a 3-year period, have been presented to visitors with an exhibition. The industry’s leading architecture offices, construction firm representatives, designers and businesspeople who visited the exhibition, have been personally informed by the students about the produced works.

natura | 44

Ülkemizde çok sayıda yeni üniversite açıldı. Bunun sonucunda çok sayıda Mimar lık ve Ta sar ım odaklı Fakülte eğitim hayat ına ba şlamış oldu. Her yıl binlerce yeni mimar, iç mimar mezun olup, ekonominin lokomotifi olan inşa at sek tö rünün ba ş ak tör ler inden bir i olmaya hak ka zanıyor lar. Meslekler ini icra etmek gayesi ile alac aklar ı diploma için mezun olana kadar pek çok bar iyer i a şmak durumunda kalan ve zorlu bir eğitim hayat ını ba şar ı ile geçirmek zorunda kalan mimar lık öğrenciler i a slında a sıl güçlüğü mezun olduk t an sonra iş hayat ında ya şıyor lar. Medipol Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasar ım ve Mimar lık Fakültesi bu konunun farkındalığ ı ile öğrenciler ine mezuniyetler ine bir sene kalmışken kapsamlı bir etkinlik programı düzenleyip, sek tör ile öğrenciler ini buluş turdu. Yenilikçi, özgün ve iddialı model ile eğitim alan öğrenciler in mezun olduğunda sahip olac aklar ı donanım ile ilgili bilgi vermek ve sek törün eğitimden beklentiler ini t art ışmak amacıyla “Mezuniyete ‘1’ Kala” adını verdikler i sek tör toplant ısında üç yıllık geçmişini anlat t ı. İki bölümden oluşan etkinliğin ilk bölümünde Güzel Sanatlar, Ta sar ım ve Mimar lık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Atilla Dikba ş, na sıl bir eğitim modeli ile öğrenciler i yetiş tirdikler ini anlat t ı. Ta sar ım, Tar ih, Kültür ve Sanat, Malzeme ve Teknoloji, Meslek Pratiği, Proje Yönetimi ve Ya sal Sorumluluklar, Çevre, Yapı ve İnsan Sağlığ ı ba şlıklar ı alt ında toplanan beş temel uzmanlık alanı ba z alınarak ha zır lanan eğitim modeli ve önemini vurgulayan Dikba ş, daha öğrencilik döneminden gerek belediyeler, gerek se sek törel işbir likler i ile öğrencilere gerçek uygulamalar yapt ırdıklar ını anlat t ı. Fakültenin BIM modelleme sis temi üzer inde durduğunu ve öğrenciler in mezun olduklar ında bilgisayar des tekli t a sar ım araçlar ı ile de donat ıldıklar ının alt ını çizdi.

Numerous new universities have been established in our country. As a result of this, many Architecture and Design-oriented faculties started their educational activities. Every year, thousands of future architects and interior architects graduate and become entitled to rank among the leading actors of the construction industry, which is the driving power of the economy. The architecture students who have to overcome various barriers until graduation and excel at their challenging educational lives in order to practice their profession, eventually face the real challenge in the business life following their graduation. Grounding on this awareness, Medipol University Faculty of Fine Arts, Design and Architecture has organized an extensive event program for their students just ‘one’ year before their graduation, bringing them together with the industry. The faculty further explained its three-year background in the frame of the industry meeting entitled “Just ‘One’ More Step Towards Graduation, which has been organized for giving information about the versatility the students will have when they graduate, owing to its innovative, unique and ambitious model, and for discussing what the industry expects from education. Comprised of two stages, the event’s first stage hosted Prof. Atilla Dikbaş, Dean of the Fine Arts, Design and Architecture Faculty, describing the model by which they educate their students. Placing emphasis on the importance of this education model, which is based on five fields of core expertise, falling under the titles of Design, History, Culture and Arts, Material and Technology, Professional Practice, Project Management and Legal Obligations, Environment, Building and Human Health; Dear Dikbaş stated that they have students performing actual implementations with either Municipalities or industrial collaborations, starting from their academic years. He also underlined the fact that the faculty is dwelling on the Building Information Modeling (BIM) and that students are equipped with computer-aided design tools by the time they graduate.

natura | 45


haberler | news

Sunum sıra sında, yüksek lisans ve dok tora programlar ı hakkında da bilgiler ver ildi. Fakültenin donanımlı öğretim kadrosunun kat ılımı ile gerçekleşen sunum sonra sı, üç yılda üretilenler fuaye alanında kurulan sergi ile ziyaretçiler in beğenisine sunuldu. Sergiyi gezen sek törün önde gelen mimar i bürolar ı, inşa at firma sı temsilciler i üretilen iş ve pro jeler hakkında bilgiler i bizzat öğrencilerden aldılar. S e rg i s o n r a s ı e t k i n l i ğin ikinci bölümünde b i r p a n e l ç e r ç eve s i n d e “s e k t ö r ü n ö ğ r e n c i l e rd e n b e k l e d i k l e r i” ko nu ş u l du. M o d e r at ö r l üğ ü nü M i m a r H e va l Z e l i h a Yü k s e l ’i n ya pt ı ğ ı p a n e l d e Ayda n Vo l k a n, M e l k a n G ü r s e l, S i b e l D a l o k ay, B a nu U ç a k , Ay ş e H a s o l, H at i c e A r m a ğ a n ve Fat i h K a r a c a ko n u ş m a c ı o l a r a k k at ı l d ı l a r. Pa n e l i s t l e r e ö ğ r e n c i l e r i n k ayg ı d u yduğ u ko nu l a r d a n d e r l e n e n g ü n c e l s o r u l a r yö n e l t i l d i. S e k t ö r ü n ö n c ü s ü, d u aye n i o l a n ko n u ş m a c ı l a r s o r u l a r ı t e c r ü b e l e r i n e daya n a r a k a ç ı k y ü r e k l i l i k l e c eva p l a d ı l a r. İz l eye n l e r a r a s ı n d a b u l u n a n a k a d e m i s ye n l e r, k a m u g ö r ev l i l e r i, d iğ e r m i m a r i b ü r o s a h i p l e r i d e p a n e l e k at ı l ı m g ö s t e r i p ö ğ r e n c i l e r e t av s i ye l e rd e b u l u n du l a r. B u e t k i n l i k i l e M e d i p o l Ü n i ve r s i t e s i, i ş h ayat ı na at ı l a c a k m i m a r, i ç m i m a r, e n d ü s t r i ü r ü n l e r i t a s a r ı m c ı s ı a day l a r ı ve s e k t ö r ü n p ayda ş l a r ı n ı b i r a r aya g e t i r e r e k e ğ i t i m hayat ı ve s o n r a s ı n da k a r ş ı l a ş ı l a n s o r u n l a r a b i r l i k t e ç öz ü m ü r e t e b i l m e k i ç i n f i k i r a l ı ş ve r i ş i n d e b u l u n m a l a r ı n ı ve o l a s ı i ş i m k â n l a r ı için f ırsat yakalamalar ını sağladı.

natura | 46

During the presentation, he also gave informations about the MA and PhD programs of the faculty. Following the presentation, which was attended by the well-versed academic staff of the faculty, the works that were produced in the scope of three years have been presented to the visitors with an exhibition organized at the foyer area. The industry’s leading architecture offices, construction firm representatives, designers and businesspeople who visited the exhibition, have been personally informed by the students about the produced works. Following the exhibition, the second stage of the event gave place to the “industry’s expectations from students” in the scope of a panel. Moderated by Architect Heval Zeliha Yüksel, the panel hosted Aydan Volkan, Melkan Gürsel, Sibel Dalokay, Banu Uçak, Ayşe Hasol, Hatice Armağan and Fatih Karaca as keynote speakers. The panelists have been posed topical questions compiled from issues that preoccupy students. As the pioneers and connoisseurs of the industry, the speakers answered the questions in an honest manner, based on their own experiences. The academicians, public officials and other architectural office owners who were also present in the audience, have participated in the panel and gave advices to students. With this event, Medipol University has brought future architects, interior architects and industrial product designers together with the industry stakeholders, providing a platform where they found the opportunity to create potential business opportunities and exchange ideas to find solutions collaboratively, aiming at various problems that are often encountered during and after the education life.


haberler | news

haberler | news

ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI ÖĞRENCİLERİNİN PROJELERİ BEYOĞLU’NDA THE PROJECTS OF INDUSTRIAL PRODUCT DESIGN STUDENTS ARE ON DISPLAY AT BEYOĞLU

Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nün “Endüstri Ürünleri Tasarımı Stüdyo Dersi/Studio-Sustain Şişhane” dersi kapsamında öğrenciler dönem boyunca hazırladıkları tasarım projelerini Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üzerinde yer alan üç kurum için geliştirdiler: Yapı Kredi Kültür Sanat Binası, Beyoğlu Sineması ve Suriye Pasajı’nda bulunan SUPA/Manzara İstanbul. Öğrenciler, tasarım projelerini aynı zamanda Şişhane ve Galata’da bulunan toplam 11 zanaat atölyesinde, bu atölyelerin ustalarıyla beraber geliştirip ürettiler. Öğrencilerin zanaat atölyeleri ile geliştirdikleri bu ürünler “Objects of Şişhane” adlı bir marka ve koleksiyon altında toplandı. Serginin lansmanı 12 Haziran 2018’de üç mekânda yapıldı. “Objects of Şişhane” markası Şişhane, Galata ve komşu bölgelerde yer alan zanaat üretimini ve görünürlüğünü desteklemeyi ve sürdürülebilirliğini sağlamak için kurulmuş, farklı aktörlerden meydana gelen bir kolektiftir. Bölgeyi tasarım ve eğitim ile desteklemeyi amaçlayan kolektifin ana partneri İstanbul Bilgi Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü ve bölgede yer alan zanaat atölyeleridir.

natura | 48

Students of Bilgi University, Faculty of Architecture, Department of Industrial Product Design have developed their design projects, which they prepared in the scope of the term’s “Industrial Product Design Studio Course/Studio-Sustain Şişhane”, aiming to present them to three institutions located on Istiklal Avenue: Yapı Kredi Culture and Arts Building, Beyoğlu Movie Theatre and SUPA/Manzara İstanbul, situated at Suriye Pasajı (Arcade of Syria). Students have also developed and produced their design projects in 11 crafts workshops located in Şişhane and Galata with the help of the chief craftsmen of these workshops. The products that were produced by the students in cooperation with crafts workshops are brought together under a brand and collection titled ‘Objects of Şişhane’. The launch event of the exhibition took place in three spaces on June 12, 2018. The brand “Objects of Şişhane” is a collective established by different actors, aiming to support the crafts production and their visibility in Şişhane, Galata and vicinity, and ensure their sustainability.

Bu partnerler, her yıl değişecek olan Beyoğlu’nun farklı kültürel mekânları için ürünler tasarlayarak bölgedeki zanaat atölyelerinin kapasitesini değerlendirir, var olan zanaat ağını güçlendirerek devamlılığını sağlamayı amaçlar. Zanaat ağını Beyoğlu bölgesindeki kültürel enstitülerle ilişkilendirerek, tüm bölgenin ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilerini güçlendirmeyi hedefleyen kolektif ve marka, “Made in Şişhane” projesinin 10 yılı aşkın bilgi birikiminin devamı olarak kurgulanmıştır. Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nde 2013 yılından beri uygulanan “Ürün Tasarımında Çıraklık” projesinin bir devamı olan marka, zanaat ve tasarım eğitimi iş birliği olanaklarını keşfederek İstanbul’un yerel zanaat mahalleleri ve akademi arasındaki boşluğu doldurmayı amaçlar. Tasarım öğrencilerinin ve zanaatkarların birlikte çalışacağı ortak bir alan yaratarak, zanaat kültürünü akademiye dâhil eder ve zanaat mahallelerinin sürdürülebilirliğine katkı sağlar. Stüdyo kapsamında usta-çırak geleneğinin eğitim yaklaşımı tasarım eğitimine entegre edilmektedir. Bu bağlamda, “çırak’’ konumunda olan öğrenciler atölyeler ve üretim ağının günlük çalışma ortamının parçası olmaktadırlar. Tasarım stüdyosunun sınırları üniversite kampüsünden şehre taşınarak genişletilmektedir. 2018 Bahar döneminde yürütülen stüdyo; metal, ahşap, tabela, aydınlatma ve müzik aleti atölyelerinin yanı sıra ham malzeme ve yarı mamul satıcıları ile zengin bir zanaat ağına ev sahipliği yapan Şişhane ve Galata bölgelerinde çalışmıştır. Bu markanın gelecek dönemlerde de sürekliliğini hedefleyen BİLGİ Endüstri Ürünleri Tasarımı ve VCDLab öğrencileri, markanın İstanbul’daki zanaat atölyeleri ve kültür kurumları ile gelecekte işbirliği yapılacak başka kurumların da dâhil edileceği bir kolektif olarak geliştirilmesini planlıyor. “Objects of Şişhane” markasının branding çalışması için BİLGİ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü ile Görsel İletişim Tasarımı Programı akademisyenleri ve öğrencileri ortak bir çalışma yürüttü. VCDLab dersi kapsamında, dersin öğretim elemanı ve bazı öğrencileri “Objects of Şişhane” için görsel dil, logo, websitesi ve diğer basılı ve dijital işlerin tasarımı üzerine çalıştılar.

Aspiring to support the area with design and education, the collective’s main sponsors are Istanbul Bilgi University Department of Industrial Product Design and crafts workshops located in the area. These partners evaluate the capacities of these crafts workshops by designing products for different cultural spaces expected to transform every year in Beyoğlu, and aspire to ensure their continuity by strengthening the existing crafts network. Seeking to strengthen the economic, cultural and social relations of the entire area by associating the aforesaid crafts network to the cultural institutions in Beyoğlu; the brand and collective has been organized as a follow-up of the 10-year-old knowledge accumulation of the “Made in Şişhane” project. Standing out as a follow-up of “Apprenticeship in Product Design” project, which has been carried out in the Department of Industrial Product Design since 2013, the brand aims to fill the gap between the academy and İstanbul’s local crafts neighborhoods by exploring the possibilities in the collaboration between crafts and design education. It incorporates the crafts culture into the academy and contributes to the sustainability of crafts neighborhoods by creating a common space where design students and craftsmen are able to work together. In the scope of the studio, the educational approach of master-apprentice tradition is integrated with design education. In this sense, students who are currently at the “apprentice” level, find the opportunity to become a part of the daily working environment of workshops and production network. The boundaries of the design studio get expanded by moving from the university campus into the city. Conducted in the framework of 2018 Spring Term, the studio performed activities in Şişhane and Galata, having an extensive crafts network owing to vendors of raw materials and semi-products, along with metal, woodworking, signboard, lighting and music equipment workshops. Aiming future continuity of the brand, students of BİLGİ Industrial Product Design and VCDLabs plan to develop the brand as a collective, including brand’s crafts workshops in İstanbul and

natura | 49


haberler | news

Stüdyo Yürütücüleri: Aslı Kıyak İngin, Ayşenaz Toker, Simge Hough

Beyoğlu’ndaki Mekânlar: Yapı Kredi Kültür Sanat, Beyoğlu Sineması, SUPA

Grafik Tasarım: İstanbul Bilgi Üniversitesi, VCDLab

2. Sınıf Öğrencileri: Ali Sarp Aktan Atakan Uzun Can Bartu Çelik Derin Gürgün Didem Erdem Evren Dövenci Eylül Tulçalı İdil Beliz Saraç İrem İlayda Çeçen İsmail Deniz Maria Kadıoğlu Öykü Develi Petek Doğa Dayıoğlu Türkan Yaprak Kaynar Zümra Yağmur Çetinler

3. Sınıf Öğrencileri Alara Altınören Alp Özkuvancı Ayça Kılıç Başak Ceylan Büşra Küçük Deniz Gizem Gökçe Deniz Yıldırım Hande Akın Kaan Öründü Polen Kenziman Uzay Gökçek

Zanaat Atölyeleri: 11 Yasa Oyma 12 10 Numara Kostüm Çakır Aydınlatma Efsane Aydınlatma Emin Perküsyon Erkanlar Sıvama Galata Aydınlatma Harunlar Mekanik Tur Reklam Uğurlu Neon Yıldız Abajur Zen Seramik

natura | 50

cultural institutions, accompanied by various other institutions to be collaborated with in the future. Academicians and students of BİLGİ Industrial Product Design Department and Visual Communication Design Program conducted a collaborative work for the branding case study of “Objects of Şişhane”. In the frame of the VCDLab course, its lecturer and some of its students worked on the design of visual language, logo, website and other printed and digital works for “Objects of Şişhane”. Studio Coordinators: Aslı Kıyak İngin, Ayşenaz Toker, Simge Hough Venues in Beyoğlu: Yapı Kredi Culture and Arts Center, Beyoğlu Movie Theatre, SUPA Graphic Design: Istanbul Bilgi University, VCDLab Sophomore Students: Ali Sarp Aktan Atakan Uzun Can Bartu Çelik Derin Gürgün Didem Erdem Evren Dövenci Eylül Tulçalı İdil Beliz Saraç İrem İlayda Çeçen İsmail Deniz Maria Kadıoğlu Öykü Develi Petek Doğa Dayıoğlu Türkan Yaprak Kaynar Zümra Yağmur Çetinler Junior Students: Alara Altınören Alp Özkuvancı Ayça Kılıç Başak Ceylan Büşra Küçük Deniz Gizem Gökçe Deniz Yıldırım Hande Akın Kaan Öründü Polen Kenziman Uzay Gökçek Crafts Workshops: Yasa Carving 10 Numara Costume Design Çakır Lighting Efsane Lighting Emin Percussion Erkanlar Pasting Galata Lighting Harunlar Mechanics Tur Advertising Uğurlu Neon Yıldız Lampshades Zen Ceramics


proje | project

proje | project

MERMERLER PLAZA

ERGÜN MİMARLIK ERGÜN ARCHITECTURE Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 52

natura | 53


proje | project

proje | project

Doğal taş: SILVER GREY, CARAMEL GREY, GRAPHITE Kullanıldığı mahal: GİRİŞ HOLÜ VE ZEMİN KAT ASANSÖR HOLÜ “ZEMİN/DUVAR” Ocak: HUROK MARBLE Uygulamayı yapan firma: MERMERLER HOLDING Natural Stone: SILVER GREY, CARAMEL GREY, GRAPHITE Location: FOYER AND ELEVATOR LOBBY AT THE GROUND FLOOR “FLOORS/WALLS” Quarry: HUROK MARBLE Implementing Company: MERMERLER HOLDING

natura | 54

Mermerler Plaza, mimari karakterini ve yerleşim ilkelerini, çevredeki yapı ve yol örüntüsünü ön planda tutarak oluşturan bir ofis yapısıdır. Anadolu yakasının en önemli ticaret merkezlerinden Kozyatağı’nda, E-5 Otoyolu ile Bayar Caddesi’nin arasında yer almaktadır. Yapının E-5 Otoyolu üzerindeki konumu itibariyle görünürlüğü oldukça yüksektir. Bina, kat bahçeleri kullanılarak yatayda ve düşeyde parçalanmış, farklı malzeme kullanımıyla ayrıştırılmış kütlelerin kompozisyonu şeklinde ele alınmıştır. Bu yöntem, ölçek konusunda yapının çevreye uyum sağlamasında esneklik sağlamaktadır. Yapı, iki kademeli olarak çözümlenmiştir. Bayar Caddesi tarafındaki blok, caddenin ortalama yüksekliğine uyacak şekilde alçak tutulmuştur. E5 tarafında ise yakın çevredeki benzer örnekleri de göz önünde bulundurularak bina yükselmektedir. Zeminde ise yüksek yapı iki kat yüksekliğinde boşaltılarak, Bayar Caddesi’ndeki yaya sirkülasyonunu ve ticari potansiyeli yan yol ile birleştiren bir pasaj oluşturulmuştur. Bu pasajla birlikte yüksek binaya eklenen iki alçak kütlenin zeminleri de daha çok dışa dönük yemeiçme birimleri ve genel kullanıma açık bir bahçe planlanarak arsanın zeminin duvarlarla çevrili içe dönük bir plaza olarak değil, semt kullanıcısına açık bir kent mekânı olarak değerlendirilmesi hedeflenmiştir. LEED Gold sertifikalı binanın cephe kabuğunu oluşturan iki farklı sistem kullanılmıştır. 3 boyutlu bir dokuya sahip cam giydirme cephe, farklı açılardaki kırılmalar sayesinde gündüz değişken yansıma etkileri sağlarken, gece binanın aydınlatmasını ortaya çıkaran yan yüzeyler oluşturmaktadır. Çift cidarlı perfore alüminyum kısım ise, gündüz kütle kompozisyonundaki cam/masif kontrastını sağlarken, gece aydınlatmaya altlık oluşturan opak yüzeyleri meydana getirir. İç mekân düzenlemesi mimariye paralel bir anlayışla kurgulanmıştır. Ana bina girişinde asansör holü, pasaj ve girişe bakan ticaret mekânı arasındaki çapraz bağlantı zemin ve tavan tasarımına ilham olmuştur. Cephenin düşey dalgalı akışı karşılama bankosu arkasında, ziyaretçileri karşılayan aydınlatma figürüne dönüşür. Böylece cephede başlayan dalga hareketi zemine kadar inmiş olur. Binanın iddiası malzemelerin seçiminde ve kullanımında da kendisini gösterir. Işık,ızgaralı lamine cam ve mermer gibi yansıtıcı malzemeler kullanılarak istenen etki sağlanmıştır. Shell&Core olarak kurgulanan binada; ıslak hacim ve asansör hollerindeki sabit mobilyalar aynı konsept bağlamında binaya özgü olarak tasarlanmıştır.

Mermerler Plaza is an office structure where its architectural character and settlement principles are created by highlighting the surrounding building and road pattern. It is positioned between E-5 Highway and Bayar Street in Kozyatağı, one of the most important commercial centers of the Asian Side of İstanbul. The structure has a high visibility owing to its position on E-5 Highway. The building is tackled as a composition of masses, which are horizontally and vertically decomposed by featuring floor balconies and segregated by the use of different materials. This method provides flexibility for the structure to harmonize with the environment in terms of scaling. The structure is analyzed in two phases. The height of the block facing the Bayar Street was kept low in a way that complies with the average height of the structures in the street. As for the E-5 side, the building rises in conjunction with the similar examples located in the immediate vicinity. At the ground level, the high-rise structure has been emptied two-stories high, thus creating a passage that connects the by-road with the pedestrian circulation and commercial potential of Bayar Street. It is aimed with this passage to evaluate the ground plot as a public urban space for the residents of the district instead of an inward-facing plaza surrounded by walls, by planning more outward-facing food & beverage units and a public garden on the plot of the two low-rise masses, which have been articulated to the high-rise building. There are two different systems that formed the facade shell of the LEED Gold certified building. Featuring a three-dimensional texture, the glazed curtain wall provides variable reflection effects thanks to the refractions in different angles during the day, while forming lateral surfaces that highlight the lighting of the building at night. The double-skin perforated aluminum part, provides the glass/solid contrast of the mass composition during the day and creates opaque surfaces at night, providing a base for the lighting. The interior arrangements have been made in parallel with the architecture. At the entrance of the main building, the transversal connection between the elevator lobby, passage and the commercial space facing the entrance, provided an inspiration for the design of the floors and ceilings. The corrugated vertical flow of the facade behind the reception desk, transforms into a lighting figure that welcomes the visitors. Therefore the wavelike motion that started at the facade goes all the way down to the floors. The assertive stance of the building also manifests itself in material selection and usage. The desired effect was achieved by the use of reflective materials such as lighting, marble and laminated glass with grids. In the building based on Shell & Core fit-out, the fixed furnitures located in wet areas and elevator lobbies are designed specifically for the building, in the framework of the same concept.


proje | project

proje | project

Doğal taş: CREMA MARFIL Kullanıldığı mahal: TİP KAT ASANSÖR HOLLERİ VE ISLAK HACİMLER “ZEMİNDE” Ocak: HUROK MARBLE Uygulamayı yapan firma: MERMERLER HOLDING Natural Stone: CREMA MARFIL Location: ELEVATOR LOBBIES AND WET AREAS AT THE TYPICAL FLOOR “FLOORS” Quarry: HUROK MARBLE Implementing Company: MERMERLER HOLDING

natura | 56

natura | 57


proje | project

proje | project

Doğal taş: SERPEGIANTE Kullanıldığı mahal: TİP KAT ASANSÖR HOLLERİ VE ISLAK HACİMLER “DUVARLAR” Ocak: HUROK MARBLE Uygulamayı yapan firma: MERMERLER HOLDING Natural Stone: SERPEGIANTE Location: ELEVATOR LOBBIES AND WET AREAS AT THE TYPICAL FLOOR “WALLS” Quarry: HUROK MARBLE Implementing COMPANY: MERMERLER HOLDING

KÜNYE Credıts

natura | 58

Proje Adı: Mermerler Plaza Proje Yeri: Kozyatağı, İstanbul Proje Ofisi: Ergün Mimarlık Mimari proje ekibi: Ender Ergün, Cavit Ergün, Eser Ergün, Dolunay Özcihan, Ceren Tuncer. İç Mimari Proje Ofisi: Ergün Mimarlık İç mimari proje ekibi: Zeynep Ergün, Esat Özkan, Gizem Arslaner, Tuğba Özkan İşveren: Mermerler Holding Peyzaj Projesi: Spiga Peyzaj Uygulama Projesi: Ergün Mimarlık Cephe Tasarımı: Ergün Mimarlık Mobilya Tasarımı: Ergün Mimarlık Statik Projesi: Fonksiyon Mühendislik Mekanik Proje: Dinamik Proje Elektrik Proje: Enkom Mühendislik Yangın Güvenlik Danışmanı: Kazım Beceren Fotoğraflar: Cemal Emden Şantiye Yöneticisi: Sedat Özkazanç Proje Başlangıç Yılı: 2011 Proje Bitiş Yılı : 2013 İnşaat Başlangıç Yılı: 2013 İnşaat Bitiş Yılı: 2016 Arsa Alanı: 5.500 m2 Toplam İnşaat Alanı: 32.000 m2

Project Title: Mermerler Plaza Project Location: Kozyatağı, İstanbul Project Office: Ergün Architecture Architectural Project Team: Ender Ergün, Cavit Ergün, Eser Ergün, Dolunay Özcihan, Ceren Tuncer Interior Design Project Office: Ergün Architecture Interior Design Project Team: Zeynep Ergün, Esat Özkan, Gizem Arslaner, Tuğba Özkan Client: Mermerler Holding Landscape Project: Spiga Landscape Implementation Project: Ergün Architecture Facade Design: Ergün Architecture Furniture Design: Ergün Architecture Static Project: Fonksiyon Engineering Mechanical Project: Dinamik Proje Electricity Project: Enkom Engineering Fire Safety Consultant: Kazım Beceren Photographs: Cemal Emden Site Manager: Sedat Özkazanç Project Start Date: 2011 Project Completion Date: 2013 Construction Start Date: 2013 Construction Completion Date: 2016 Site Area (m2): 5,500 sqm Total Construction Area (m2): 32,000 sqm

natura | 59


proje | project

proje | project

ERGÜN MİMARLIK ORTAĞI DR. ENDER ERGÜN İLE SON PROJELERİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ AN INTERVIEW WITH DR ENDER ERGÜN, ONE OF THE PARTNERS OF ERGÜN ARCHITECTURE, ABOUT THEIR LATEST PROJECTS

Okuyucular ımızın sizi t anıma sı için bize bir a z kendi hik aye niz, E rgün Mimarlık ’ın kur uluşu ve or t aklı ç alışmanın olumlu olumsuz yönlerinden bahseder misiniz? Profes yonel mimar lık deneyimim 1970 ’te DGSA’dan mezuniyet im ile ba şladı. 10 yıllık bir süreç te A lmanya’da dok toramı t amamladım ve A lmanya’nın önde gelen ofisler inde proje yürütücülüğü yapt ım. Türkiye’ye dönüşümle bir lik te 198 0 -198 5 seneler i ara sında Y TÜ’de akademik hayat ıma devam et t im.

natura | 60

In order for our readers to know you better, could you please tell us about the establishment of Ergün Architecture and the positive/negative aspects of working with partners? My professional architecture practice started when I graduated from Istanbul State Academy of Fine Arts (DGSA) in 1970. In a period spanning over 10 years, I completed my PhD in Germany and worked as a project coordinator in leading offices of Germany. When I came back to Turkey, I continued my academic life in Yıldız Technical University between 19801985.

natura | 61


proje | project

Akabinde, 10 senelik PE TA Mimar lık’t a or t aklık tecrübem oldu. 9 5 ve öncesini yar ışma dönemi olarak nitelendirebilir im. A lmanya’da AVM’ler ve Türkiye’de de ha s t aneler ağ ır lıklı olmak üzere çok yoğun bir yar ışma döneminden sonra 19 9 5’te Cavit ile bir lik te Ergün Mimar lık’ı kurduk. 20 07 ’de Eser, or t ak olarak aramıza kat ıldı. Son 5 senedir de Zeynep ve Esat ’ın ort aklık yapımıza dâhil olma sıyla iç mimar lık a lanında da projeler üretmeye ba şladık. Tabii ki, büyüyen ya lnızc a yönet im kadro muz olmadı, ekibimiz de bu dönem içer isinde geliş t i ve tüm dinamizmiyle bize des tek oldu. Çok or t aklı olmanın herhangi bir olumsuz t araf ını ya ş amadık. Ak sine, iyi bir görev payla ş ımı ve nesiller ara sı yapımız sayesinde çeşit liliği ahenge, ç at ışmayı ver ime çevirdiğimizi düşünüyorum. Evet , kuş ak farkından ötürü çok t ar t ışt ık, anc ak t ar t ışma lar dönem içer isinde kendimizi yenileyebilmemize vesile oldu. Daha da önemlisi yenilenirken ba şka la şmamamıza.. Genellikle ne tür projelerde yer alıyorsunuz? Projeler size na sıl ula şıyor? Ergün Mimar lık’ın kuruluşuyla bir lik te, hikayemizdeki yar ışma dönemi yer ini yava ş yava ş özel sek tördeki öncü yapılar dönemine bırak t ı. Türkiye inş a at piyasa sındaki AVM ve yük sek yapı fur ya sı henüz oluşmamışken, bu t ipolojiler in Pa lladium AVM ve Nidakule Koz yat ağ ı gibi İs t anbul’daki erken sayılabilecek örnekler ine imza at t ık. Zamanla Mardin, İzmir, Ant ak ya gibi Türkiye’nin farklı coğraf ya lar ında kültür yapılar ı, t ic ar i ve idar i yapılar t a sar ladık. Son dönemde ise Türkiye’deki inş a at piya sa sının genel eğilimine para lel olarak yoğun bir konut deneyimimiz oldu. Ayr ıc a projeler imizin bütünlüğünü sağlamak ve bira z da t a lebe yanıt ver mek amacıyla iç mekân pro jeler ine de yöneldik. Özel sek tördeki ilk projeler imize ka zandığ ımız yar ışma lar referans oldu. Devamında t a sar ladığ ımız yapılar yük seldikçe bizim reklamımız oldular. Davet li yar ışma larda yer bulduk. Bu şekilde referanslar ımız geliş t i. Son dönemde gündemde olan projeler t a sarladınız. Mesela At a şehir Palladium AVM ve Mer merler Pla za , göz önünde olan projelerinizden. Bize bir a z pro jelerinizi anlat ır mısınız? Pa lladium A lış ver iş Merkezi t a sar ım süreci 19 98 yılında ba şlamış, çok çeşit li kullanım arayışlar ı ve ya ş anan ekonomik kr iz sonucunda yapımı 20 0 8 yılında t amamlanmış t ır. At a şehir ’in bugün ya ş amış olduğu hızlı dönüşümün ka lbinde konumlanac ağ ı o dönemde ön görülmüş bir projedir. AVM’ler in Türkiye’deki erken örnekler inden bir i olan proje için, sadece bölge ve ara zi değil Amer ika ve Avrupa’daki benzer yapılar iş verenle bir lik te yer inde ana liz edilmiş t ir. Binaya simgesel değer ini kazandıran c am küresi, gir işindeki geniş kamusa l meydanı ve bu meydanı çevreleyen arkad yapısı, iç mekânında ferah sirküla s-

natura | 62

proje | project

Following this period, I had a partnership experience at PETA Architects for 10 years. I can say that 1995 and before was a period of competitions. Following a highly intensive competition period based predominantly on shopping malls in Germany and hospitals in Turkey, we established Ergün Architecture with Cavit in 1995. In 2007, Eser joined us as a partner. In the last 5 years, we started to produce projects in the field of architecture as well, with Zeynep and Esat joining our partnership structure. Of course it was not only our executive staff that achieved growth. Our team also developed in this period and supported us with all their dynamism. We didn’t face any negative aspects of being an aggregate office. On the contrary, I believe that we turned multiplicity into harmony and conflict to efficiency, thanks to a well-organized distribution of roles and our intergenerational stucture. Of course, we had many debates due to the generation gap but those debates paved the way for us to renew ourselves over the course of time. More importantly, to avoid growing different while getting renewed... What kinds of projects do you usually take part in? How do projects come to your attention? With the establishment of Ergün Architecture, the competition period in our story slowly gave place to the period grounding on the leading structures in private sector. While Turkish construction market was lacking the trend of shopping centers and high-rise structures, we carried out projects like Palladium Shopping Center and Nidakule Kozyatağı, which can be considered as the early examples of these typologies in İstanbul. In the course of time, we designed cultural buildings along with commercial and administrative structures in different geographies of Turkey, such as Mardin, İzmir and Antakya. In recent years, in parallel with the general trend of the construction market in Turkey, we had an intensive experience in housing projects. Additionally, we also gravitated towards interior design projects in order to maintain the integrity of our projects and to meet the demands to a certain extent. The competitions we have won, provided a reference for our primary projects in the private sector. As the structures that we designed afterwards continued to rise, they become our advertisements. We participated in invited competitions. This is how our references have improved. Lately, you have produced several projects that remained on the agenda. Your projects entitled Ataşehir Palladium Shopping Center and Mermerler Plaza are currently in the spotlight. Could you please tell us about your projects? The design process for the Palladium Shopping Center started in 1998 and completed in 2008, due to the search for wide-ranging use and the economic crisis. The project is located in the center of the current rapid transformation of Ataşehir, as a result of our future projections during that period. In the framework of the project, which is one of the earliest examples of shopping centers in Turkey, we have analyzed on site not only the area and the plot, but also the similar structures located in the US and Europe, together with our client.

yon alanları ve or yanta syon konusundaki netliği, yap ı n ı n ay ı r t e d i c i ö z e l l i k l e r i d i r. B u g ü n ş e h i r l e r i m i z d e k i AVM s ay ı s ı n ı n ç o k yü k s e k r a k a m l a r a ç ı k m a s ı na r a ğm e n, İs t a nb u l ’un t i c a r i o la r a k e n i y i ç a l ı ş a n A l ı ş ve r i ş M e r ke z l e r i a r a s ı n d a g ö s t e r i l m e k t e d i r. Mermerler Pla za ise Ergün Mimarlık olarak bizim ta sarım çizgimizin gelişimini örnekleyen önemli yapılardan b i r i s i d i r. C e p h e k a b u ğ u n d a o l u ş t u r d u ğ u m u z t e k s t ü r l e r, malzemenin ve konvansiyonel yapım teknolojilerinin s ı n ı r l a r ı n ı e s n e t e n b i r y a p ı y a s a h i p t i r. Ay n ı z a m a n d a mimarinin yalnızca gündüz değil, gece de kendini dür ü s t ç e i f a d e e d e b i l e c e ğ i n e d a i r i y i b i r ö r n e k o l u ş t u r u r. Bir diğer özelliği ise zemininde oluşturduğu geçirgen yapısı ile bir pla za olarak parseli sadece kendi kullanıc ı s ı n a d e ğ i l k a m u s a l k u l l a n ı m a a ç m a s ı d ı r. Ö ze llikle AVM t a s a r ımla r ı na sıl bir s p e sifik b a k ı ş aç ı sı istiyor size göre? Ö n c e l i k l e AVM’l e r i n t i c a r i ge re k l i l i k l e r i n i n b a ş ro l d e k i konumunu kabullenmek çok önemli. İsterseniz dünyanın en şık duran bina sını yapın, bir alışveriş merkezinin iyi çalışmadığı sürece hiçbir geçerliliği yok. Akabinde diğer bina tipolojilerinde olduğu gibi yapıya bir k i m l i k v e r u h k a z a n d ı r m a k g e r e k i y o r. B u n o k t a d a , t a b i i b i n a n ı n y e r i ç o k ö n e m l i . Ö r n e ğ i n A t a ş e h i r ’d e y e n i g e lişmekte olan bir bölgenin merkezindeki tavrınızla Antakya’ da eski şehrin merkezinin yanı ba şında, nehrin k ı y ı s ı n d a k i t a v r ı n ı z b i r o l m u y o r. Ö l ç e k l e r i g e r e ğ i ke n tin önemli bir alanını kaplayan yapıların kentle karşılıklı etkileşime girmesi bizce kaçınılma z olmalı. Aksi t a kd i r d e d e v a s a u z ay g e m i l e r i n i ş e h r e i n d i r m i ş o l m a ktan öteye gidemiyoruz.

The glass sphere that attributes a symbolic value to the building, the large public square at the entrance and the arcade structure surrounding this square, the spacious circulation areas in the interiors and its clarity in terms of orientation, stand for the distinctive features of the structure. Even though the number of shopping centers in our cities have recently reached very high levels, it is cited as one of the best functioning commercial shopping centers of İstanbul. As for Mermerler Plaza, it is one of the important structures that epitomizes the development of our line of design in Ergün Architecture. The textures we implemented on the facade shell, stretch the boundaries of materials and conventional construction technologies. They also set a good example for the fact that architecture is able to genuinely express itself both during the day and night. Another characteristic of the project is that it opens the plot not only to its own user but also to public use, owing to its permeable structure formed on the ground. What kind of a specific perspective do you think is particularly required for the designs of shopping centers? First of all, it is crucial to accept the leading position of the commercial requirements of shopping centers. Even if you end up designing the most stylish building of the world, there will be no validity if the shopping center isn’t functioning properly. Subsequently, it is necessary to present the structure with an identity and spirit, just as in other building typologies. At this point, of course, the location of the building is very important. For example, the approach you have for the center of a newly developing area is no match for the one you have for an old city center near the banks of a river in Antakya. From our standpoint, it must be inevitable that the structures covering a considerable area of the city, due to their scales, will form a mutual interaction with the city itself. Otherwise, we are unable to go beyond landing giant spaceships on the grounds of the city.

natura | 63


proje | project

proje | project

Uygulama a ş ama sında mimar i kontrollük kısmında yer a lmak bizim için çok önemli. Tam da ifade et t iğiniz gibi, yapının ba ş ar ısı t a sar ım ve yer indeki uygulamanın uyumu ile bir inci dereceden ilişkili. Sürecin sonuna kadar yer a lmadığ ımızda hüsranla kar şıla ş t ığ ımız durumlar ya ş adık. A slında ba zı yat ır ımcılar t araf ından, konu “proje ek sik siz olduk t an sonra ben yer inde aynısını uygular ım” şeklinde yorumlanabiliyor. Ama bu çok ola sı değil. Siz bütün projeyi 1/1 ima lat det ayı olarak teslim a lsanız da zamanı durdurama zsınız. Bugün Türkiye’de ma a lesef, yar ınki koşullar ı öngör mek çok zor. Bu durum inş a at sürecine de yansıyor ve gün hükmünde yer inde karar ver mek kaçınılma z oluyor. Bu nok t ada müellifin sahada per iyodik olarak var olma sı bizce elzem.

Ne tür malzemeler tercih ediyor sunuz? Sizin son dönemde olma zsa olma z diye t a bir edece ğiniz ür ünler neler? Son projele rinizde hangi malzeme ve teknolojilere öncelik verdiniz? Ma lzeme konusunda peşinen bir tercihimiz olmuyor, bizce olmama lı da. Projenin konusu, bütçesi, yük sekliği, üret im hızı, içinde bulunduğu coğraf yanın iklimi, bitki ör tüsü, topoğraf ya sı gibi birçok fak tör var ma lzeme seçimimizi belir leyen. Doğa l t a ş kullandığ ımız yapılar var, örneğin; Mardin’de MS 4 0 0 ’lü yıllardan ka lan Deyrulzafaran Mana s t ır ı’na eklenecek bir ziyaretçi kar ş ılama merkezi için doğa l t a şı tercih et t ik. Er zurum’da yeni ba şladığ ımız bir müze projesinde de doğa l t a ş kullanac ağ ız. H ızlı üret im gerek t iren ba zı toplu konut projeler imizde preka s t beton kullandık. Seramik ve a lüminyum da yer ine göre tercih et t iğimiz ma lzemeler ara sında. Kısmi olarak doğa l ahş ap kullandığ ımız projeler de mevcut. Suni ürünlerden uzak dur maya ç a lış ıyoruz, t a ş görünümlü a lüminyum ya da ahş ap görünümlü seramik gibi… Yenilikleri na sıl t akip ediyor sunuz? Ve bu yenilikleri t a sar ımlar ınıza na sıl entegre ediyor sunuz? İçinde bulunduğumuz ilet işim ç ağ ında “t akip etmek” oldukç a kolayla ş t ır ılmış bir mev zu. Oldukç a genç bir ekibiz. 5 0 senelik sınıf arkada şım Esat ve Ben ekibin en gençler iyiz. Bizler de dahil internet in imkanlar ından t abii ki fayda lanıyoruz. Anc ak Pinteres t , Google veya Ins t agram, vb. sos ya l medya döngüsünde kaybolmak bence büyük bir r isk. Mimar lığ ın olma zsa olma zı gezmek. Mimar lık ürünler ini yer inde deneyimlemenin yer ini hiçbir şeyin tut amayac ağ ını düşünüyorum. Ayr ıc a ba sılı yayınlar ı t akip etmek, fuar lara ve çeşit li panellere kat ılmak da mesleki gelişim için çok önemli olan unsur lar. Tüm bunlar ı t asar ımlara entegre etmek konusu, sanır ım kendiliğinden gelişen bir durum… İyi t a sar ım ile ya pılan mimarlık ve t a sar ımı destekleyen zana at k arlık bir ar ada olunc a or t aya çok iyi sonuçlar çıkıyor ge nellikle. Sizin de işlerinizde zana at k arlık gerek tiren incelikler gör üyor uz. Na sıl ekipler ile ç alışıyor sunuz? Bizzat siz mi denetliyor sunuz? Projelerinizin uygulama a şama sını da bize bir a z anlat ır mısınız?

natura | 64

What kinds of materials do you opt for? What are the products do you consider “indispensable” lately? Which materials and technologies did you prioritize in your latest projects? We don’t have a preference beforehand, nor we think we should. There are plenty of factors that determine our material selections such as the project’s theme, height, production speed, the climate of its geography, vegetation, topography, etc. There are buildings where we used natural stones. For example, we chose natural stones for a visitor welcome center in Mardin, which will be integrated to the Deyrulzafaran Monastery, dating back to 400 AD. We are also going to use natural stones for a museum project that we initiated in Erzurum. We have used precast concrete in some of our mass housing projects that required fast production. Depending on the project, we also use materials such as ceramics and aluminum. There also some projects where we partially used natural wood. We are trying to stay away from artificial products such as stone-look aluminum or wood-look ceramics... How do you follow the innovations? Moreover, how do you integrate these novelties into your designs? In the communication age in which we live, “following” is a rather facilitated issue. We are a very young team. Esat, my classmate from 50 years back, and I, are the youngest of our team. Of course, we are benefiting from the facilities that the internet offers, including us. However, I think there is a great risk in getting lost in the cycle of social media such as Pinterest, Google, Instagram, etc. The sine qua non of architecture is travelling. I believe that there is nothing more important than experiencing architectural products on site. Apart from these, following printed publications and participating in fairs or various panels are also essential for professional development. I suppose the idea of integrating all these issues into design is a spontaneous action... The combination of good design in architecture and the craftsmanship that supports the design often produces very good results. In your works, we see fine details that require craftsmanship. What kinds of teams do you work with? Do you personally supervise the process? Could you please tell us about the implementation phases of your projects? It is very important for us to take part in the architectural supervision process during the implementation phase. Just as you stated above, the success of a building is directly related to the harmony between its design

Proje gör sellerinizi incele diğimde belli bir çizginiz olduğu gör ülüyor. İş veren istekleri mi yok sa izlediğiniz belirli bir ge lenek üzerine mi çıkıyor projeleriniz? İzlediğiniz bir külliyat var mıdır? Belki kla sik bir cevap olac ak anc ak, doğrusu bu; iş verenin t a lepler i ile kendi doğrular ımızı har manlayarak yol a lıyoruz. Ba zen ikna ediyoruz ba zen de ikna oluyoruz ve kar şılıklı mut abakat la iler liyoruz. Anc ak bunu ba ş arabilmemiz için, işin ba şında t araflar ın birbir ini iyi okumuş olma sı ş ar t. Kabuller imizin çok dış ında t a lepler geleceğini anlıyor sak, o işe gir memeyi tercih ediyoruz. Bunu birçok kez ya ş adık. Sanır ım çizgiyi bu sayede koruyoruz. Dergimiz doğ al t a ş a ğırlıklı olduğu için genelde sorduğum bir sor u var : Ülkemiz mer mer k aynaklar ı açısından çok zengin. Bu de ğerli malzemenin yeterince kullanıldığını ve yerel olana kıymet verildiğini düşünüyor musunuz? Siz doğ al t a ş kullanıyor musunuz? E n çok tercih et tiğiniz doğ al t a ş hangisi ac a ba? Doğa l t a ş, projenin bulunduğu yöreyle ilişkili olarak çeşit lilik içeren bir ma lzeme. Yerel ma lzeme kullanımı, a idiyet duygusu ve sürdürülebilir lik açısından bizim için büyük önem ar z ediyor. Ayr ıc a farklı tek s tür lerde işlenebilmesi, doğa llığ ı ve sağlamlığ ı da bu ma lzemeyi sıklıkla tercih etmemizin diğer sebepler i. İs t anbul dışında, Mardin ve Ant ak ya örnekler inden bahset t im. Deyrulzafaran Mana s t ır ı Ziyaretçi Kar şılama Merkezi’nde Mardin t a şı kullandık. Pa lladium Ant ak ya’da ise Ha lep t a şı. Er zurum’da yeni ba şladığ ımız Oltu Müzesi projemizde de yerel doğa l t a ş kullanac ağ ız. İs t anbul’da Pa lladium At a şehir’de rengi ve dokusundan ötürü Ünye t a şı tercih et t ik, Polat Caddebos t an evler inde Af yon Mer mer i. Dragos’t a bir villada traver ten kullandık. Ayr ıc a birçok iç mekân projemizde çok çeşit li doğa l t a ş ürünler i seç t ik. Ta şın seçimi için de ön yargılı değiliz, her projeyi kendi öze linde değer lendir iyoruz. Ta şın Türkiye’de yeter ince kullanılıp kullanılmadığ ı t ar t ışmaya açık bir konu. Ma lzeme seçiminde ba zen ma liyet ve prefabr ika s yon unsur lar ı ön planda olabiliyor. Bu sebeple ba zen a lternat ifler in dışında ka labiliyor. Bunu da çok yadırgamıyorum.

and the implementation on site. We encountered several cases where we felt disappointed for not being present until the end of the process. In fact, some investors express that “if the project is thoroughly complete, they can implement the exact same model on site”. However, that is quite unlikely. Even if you receive the project with 1/1 manufacturing details, you can’t stop the time. In the current climate of Turkey, unfortunately, it is very difficult to predict what tomorrow will bring. This situation naturally redounds on the construction process and making decisions on site according to current conditions becomes inevitable. It is essential for us to have the project designer on site at certain intervals. When I review the visuals of your project, it appears to me that you have a certain line of design. Do your projects develop based on the needs of your clients or on a specific tradition that you follow? Do you follow a certain collection? Perhaps it will be a class answer but it’s the truth; we are moving on by blending the demands of the client and our own rights. Sometimes we manage to convince, sometimes we become convinced and advance through a mutual agreement. However, in order to achieve this, it is essential that two parties become wellacquainted with each other in the beginning of the process. If we feel that there will be demands out of our limits of acceptance, we prefer not to be caught up in that project. We experienced this situation many times. I think this is how we manage to preserve our line of design. Because our magazine is focusing on natural stones, I have a question that I ask frequently: Our country is significantly rich in terms of marble resources. Do you think that this precious material is being used often and does the local get appreciated enough? Do you personally use natural stones? Which natural stone do you prefer the most? Natural stone is a material with diversity in relation to the region in which the project is located. The use of local materials is of great importance to us in terms of the sense of belonging and sustainability. Their naturality, durability and the ability to be processed in different textures, are among the other reasons why we choose this material this often. Apart from İstanbul, I also mentioned the examples of Mardin and Antakya. We have used the Mardin stone in the Visitor Welcome Center of Deyrulzafaran Monastery. As for Palladium Antakya, we opted for the Halep stone. We will also be using local natural stones in our Oltu Museum project, which we recently started in Erzurum. For the Ataşehir Palladium project in İstanbul, we opted for the Ünye stone due to its color and texture, and we used Afyon Marble in Polat Caddebostan houses. We also used travertine for a villa project in Dragos. We selected various natural stone products in many of our interior projects. We don’t have any prejudice towards stone selections, we evaluate each project in its own character. As for the issue about whether natural stones are being used often or not in Turkey, I think it is a debatable issue. Sometimes material selection requires cost and prefabrication elements to be prioritized. Therefore, they can fall outside of alternatives at times. I don’t find it very odd.

natura | 65


proje | project

proje | project

XOLOTL HOUSE - PUNTO ARQUITECTÓNICO

Evin dış kabuğunda kullanılan malzemeler, yeni dokuları özgün dokularla birleştirerek karşıtlık oluşturuyor ve zamanın geçişini simgeliyor. Sosyal alan ile teras arasındaki iç-dış mekân sınırı, bölme duvarı oluşturan doğal taş malzemenin ortaya çıkarılmasıyla vurgulanıyor… The materials used for the exterior shell of the house, create a contrast by juxtaposing new textures with authentic textures, further symbolizing the passage of time. The interior-exterior boundary between the social area and terrace is emphasized by unveiling the natural stone material that composes the partition wall...

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 66

natura | 67


proje | project

Casa Xólotl, Mérida kentinin tarihi merkezinde yer alıyor. Kalabalık olmayan bir caddede bulunan yapının ana cephesi caddeye bakıyor. Böylece içe dönük düzenlenmiş ve dinlenmeye adanmış olan iç mekânlar barındırdığı hayatı meraklı gözlerden koruyor. Proje, 3 ana bölümden (sosyal alan, pişirme ve yatma alanı ile banyodan) oluşan 100 m2‘lik eski bir evin dönüşümü ve 10x22 metrelik bir arsa ile çevreleniyor. Yeni programda ise teraslı bir sosyal alan, bir havuz ve her biri kendi banyosuna sahip 2 yatak odasının yer alması istendi. Arazinin ana girişi, kentsel gerçeklik ile sakin iç ortam arasında bir duraklama görevi gören bir lobi aracılığıyla gelişen ilk bölümün sağ ucunda yer alıyor. Bölümün geri kalanında ise banyolu bir yatak odasını için yeterli alana vardı. Tüm sosyal alanlar ikinci bölümde bulunuyor; oturma odası, yemek odası ve mutfak, mekânı görsel ve işlevsel olarak birleştirmeye yardımcı olan farklı pencerelerle üçüncü bölmeye bağlanan tek bir alanda tasarlandı. Üçüncü bölüm ise en çok müdahale edilen yer oldu. Orijinal tablanın zayıf durumu nedeniyle daha hafif bir başkası ile değiştirildi. Terası koruyan betonarme levha, mevcut duvarlara dokunmadan teğet geçiyor. Evin arka tarafında odak noktası olarak hizmet veren bağımsız bir villa olarak ebeveyn yatak odası, özel hayatı merkezi avluyla sınırlıyor. Sonuç olarak, havuz, avlunun ana unsuru haline geliyor. Eski ve yeni her iki yapının arasında yer alan havuz, gerideki bölümün kalıntılarını su ile dolduruyor ve sarnıcın etrafını sarıyor. Böylece terasa daha fazla temas ediyor ve bütünleşiyor. Su dolu alan, girişten bakıldığında görsel bir odak ve iç-dış mekân sınırların bulanıklaştığı ve kaynaştığı bir alan haline geliyor. Evin dış kabuğunda kullanılan malzemeler, yeni dokuları özgün dokularla birleştirerek karşıtlık oluşturuyor ve zamanın geçişini simgeliyor. Sosyal alan ile teras arasındaki iç-dış mekân sınırı, bölme duvarı oluşturan doğal taş malzemenin ortaya çıkarılmasıyla vurgulanıyor… natura | 68

proje | project

Casa Xólotl is located in the historic center of the Mérida city. Positioned in an uncrowded street, the building’s main facade faces the street. Therefore it keeps curious stares away from the lifestyle it offers, containing inward-oriented spaces dedicated for resting. The project is surrounded by the transformation of an old house with 3 main bays (social area, kitchen, bedroom and bathroom), along with a plot of 10x22 meters. It was requested for the new program to accommodate a social area with terrace, a pool and 2 bedroom each one with its own bathroom. The main entrance to the property is located at the right end of the first bay, which develops through a lobby that serves as a pause between urban reality and the restful interior environment. The rest of the bay had enough space to accommodate a bedroom with a dedicated bathroom. All the social areas are located in the second bay; the living room, the dining room and kitchen are designed in a single space, which is connected to the third bay through different windows that help merge the space both visually and functionally. The third bay underwent interventions at the highest level. Due to the poor condition of the original slab, it was replaced by a lighter one. The concrete plate, which shades the terrace, moves tangent to the existing walls without touching them. Serving as an independent villa at the rear side of the house and shining out as a focal point, the master bedroom demarcates private life with the central patio. Ultimately, the pool becomes the main element of the patio. Placed in between the old and new structures, the pool floods the remains of the rear bay and surrounds the cistern. Therefore it creates more contact and integration to the terrace. The flooded section becomes the visual focus when examined from the entrance, and transforms into a space where interior-exterior limits blur and merge. The materials used for the exterior shell of the house, create a contrast by juxtaposing new textures with authentic textures, further symbolizing the passage of time. The interior-exterior boundary between the social area and terrace is emphasized by unveiling the natural stone material that composes the partition wall... natura | 69


proje | project

natura | 70

proje | project

natura | 71


proje | project

proje | project

KÜNYE

natura | 72

Projenin Yeri: Mérida, Meksika Mimari Ekip: Alejandra Molina Gual, José Israel Ramírez Segura ve Mauricio Rosales Aznar Tasarım Ekibi: Cristina Cámara, Rolando Lizárraga, Maricruz Alcalá, Estéfani Luis, Estephania Lugo, Christopher Estrella ve Manuel Ferrer Toplam Alan: 165 m2 Proje Yılı: 2018 Üreticiler: Helvex, Teca, Mosaicos La Peninsular, Coolfan ve Tecnolite Ana Yüklenici: Central Constructora Yapısal Hesaplama: Emanuel Solís ve Julio Baeza Fotoğraflar: Tamara Uribe

Credıts Project Location: Mérida, Mexico Architectural Team: Alejandra Molina Gual, José Israel Ramírez Segura and Mauricio Rosales Aznar Design Team: Cristina Cámara, Rolando Lizárraga, Maricruz Alcalá, Estéfani Luis, Estephania Lugo, Christopher Estrella and Manuel Ferrer Total Area: 165 sqm Project Year: 2018 Manufacturers: Helvex, Teca, Mosaicos La Peninsular, Coolfan and Tecnolite Prime Contractor: Central Constructora Structural Calculation: Emanuel Solís and Julio Baeza Photographs: Tamara Uribe

natura | 73


proje | project

proje | project

ARED MAYA REZİDANS ARED MAYA RESIDENCE TAGO ARCHITECTS “Maya Rezidans projemizde bina girişinde, dış mekânlarda ve lobide doğal taş malzemeyi kullanmayı tercih ettik. Yapının sokak sınırına kadar olan tüm zeminler, kot farklılıklarından oluşan parapetler, çiçeklikler, zemin katta bulunan ticari birimlerin terası gibi pek çok değişken yüzeyde doğal taş bütünlük sağlanmasını kolaylaştırdı. Yakılmış mermer seçimimiz bu zemin ve parapetlerde hem detay kolaylığı hem de devamlılık sağlayarak küçük alanların kaplama malzemesi ile bölünmemesini, binaya zemin/taban oluşturan bu alanın yapının karakteri ile daha baskın bir şekilde algılanmasını sağladı.” “For our Maya Residence project, we preferred to use natural stone materials at the entrance of the building, the exterior spaces and in the lobby. The use of natural stones on many variable surfaces such as all the floors extending to the street line, parapets generated by the elevation differences and the terraces of commercial units located on the ground floor, paved the way to provide an integrity within the framework of the project. As we opted for using flamed marble, it allowed us to ensure both ease of details and continuity on the floors and at the parapets, preventing small areas to be divided by coating materials and also presenting a more dominant sensation, owing to the character of the structure and the area that forms the floor/base of the BUILDING." Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 74

natura | 75


proje | project

proje | project

“Yapının giriş holü, doğal malzemeleri tercih ettiğimiz, sıcak bir karşılama alanı olarak tasarlandı. Ahşap duvar kaplamaları ve posta kutuları ile zeminde doğal taş, hem şık hem de zamansız iç mekân tasarımını mümkün kıldı…” "THE foyer of the building is designed as an inviting reception area, where we also preferred natural materials. The coherence between wooden wall panels, mailboxes and the natural stones on the floors, enabled both an elegant and timeless interior design...” Tago Architects’in kurucu ortaklarından Gökhan Aktan Altuğ, Erenköy’de yer alan kentsel dönüşüm projesini farklı bir açı ile ele aldıklarını belirtiyor; yoğun bir kent merkezinin ortasında bulunan proje, tasarıma dayalı bir yaşam tarzı için örnek oluşturuyor. Karma kullanıma sahip 7 katlı yapının zemin katında ticaret alanları bulunurken bodrum katlarda otopark yer alıyor. Ayrıca butik bir proje olan yapı çatı tasarımı ile dikkat çekiyor. Yalın malzeme seçimi, doğal ışık kullanımı ve açık alan yerleşimi ile mahalle estetiğine uyum sağlamayı amaçlıyor; geniş pencereleri, yüksek tavanları, giriş saçağında çelik malzemenin kullanılması ve gri renk seçimiyle içinde bulunduğu metropolün endüstriyel arka planına da gönderme yapıyor. Katlar boyunca tekrar eden planların monotonluğu, cephe tasarımdaki kayan paneller ile bozuluyor ve yapıya kendine özgü cephe karakterini veriyor…

natura | 76

Gökhan Aktan Altuğ, one of the founding partners of Tago Architects, states that they have tackled this urban transformation project in Erenköy with a different perspective; the project located in the heart of a busy urban center, serves as a model for a design-based lifestyle. While commercial units are located on the ground level of this 7-story multi-purpose structure, the parking garage is positioned on the basement floors. The structure also shines out as a boutique project with a striking rooftop design. It aims to harmonize with the neighborhood’s aesthetic through the selection of simple materials, the use of natural light and the open-space settlement; wide windows, high ceilings, the use of steel on the entrance canopy and the gray color selection refer to the industrial background of the city in which it is located. The sliding panels featured in the facade design, breaks the monotony of the self-repetitive plans of each floor, presenting a distinctive facade character to the structure...

KÜNYE Mimarlık Ofisi: Tago Architects İşveren: Ared Construction/ P.M Projeni Yeri: İstanbul, Türkiye Proje Alanı: 2.500 m2 Proje Tarihi:2016 Fotoğraflar: Gürkan Akay

Credıts Architecture Office: Tago Architects Client: Ared Construction/P.M Project Location: İstanbul, Turkey Project Area: 2,500 sqm Project Year: 2016 Photographs: Gürkan Akay

natura | 77


proje | project

proje | project

BARRAULT PRESSACCO ARCHITECTES’TEN MASİF DOĞAL TAŞ CEPHELİ SOSYAL KONUT BİRİMLERİ MASSIVE NATURAL STONECLAD SOCIAL HOUSING UNITS BY BARRAULT PRESSACCO ARCHITECTES

Fransa’da ve özellikle Paris’in çevresinde doğal taş bolca bulunuyor. Malzemenin çevre dostu olma özelliği ve bağlamsal olarak kullanımı yerel kaynaklardan yararlanmayı ve bölgesel ekonomiyi geliştirmeyi sağlıyor. Geçmişe ait bu malzeme tarafından arazi, kent ve mimarlık bir araya getiriliyor… Natural stone is abundant in France, particulary in the vicinity of Paris. The environmentally friendly feature of the material and its contextual use, paves the way for making the most of local resources and fostering regional economy. Land, city and architecture are therefore brought together owing to this ancestral material...

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 78

natura | 79


proje | project

proje | project

Doğal taşın çıkarılması, kesilmesi ve örülmesi için gerekli olan enerji, diğer malzemelerle karşılaştırıldığında, sınırlı olup malzeme küçük dönüşümler geçirse de süreç içinde içsel özellikleri korunuyor. Jeolojik bir katman olan doğal taş, yeni bir amaç ve anlam ile aşılanmış bir kaynak haline geliyor… The energy necessary to extract, cut and lay natural stone is limited when compared to other materials. Even though the material undergoes little transformation, its intrinsic features are preserved in the course of the process. Being a geological layer, natural stone becomes a resource imbued with a new purpose and meaning...

KÜNYE

Parisli mimarlık ofisi Barrault Pressacco Architectes, masif doğal taştan yapılmış bir sosyal konut projesini geçtiğimiz yılın sonunda tamamladı. Paris’e karakterini veren Hausmannvari yapı geleneğini yansıtan bu tasarım, aynı zamanda çevresel bir yaklaşımın da ifadesi durumunda. Bu doğal malzemenin kullanımı, projede hâkim olan refah ve rahatlık duygusuna eşit ölçüde katkıda bulunuyor. Binanın ölçeği, kentsel düzenlemelere ve arazinin çevreye olan uyumuna göre belirlendi; hacmin en yoğun kısmı sokağa hizalanıyorken bloğun içinde yer alan ikinci bölüm, güney cephesine kademeli teraslarla yöneliyor. Binanın konstrüksiyonu, her biri belirli bir mekanik veya termal işlev üstlenen farklı malzemelerden oluşan bir tür karışımdan meydana geliyor. Tüm cepheler, Paris’in bina yapma geleneğini hatırlatırcasına, zemin kattaki betonarme sütunlu girişle desteklenen masif taşlardan yapıldı. Taş cephenin kalınlığı, birinci katta 35 cm ve yukarıdaki katlarda 30 cm olmak üzere, çözünme derecesine bağlı olarak değişiyor. Cephe ile bağlantılı olan bir metal çerçeve, zemin plakaları üzerindeki yükü azaltıyor. Taş duvarların nefes almasını sağlayan gözenekli beton (hemp concrete) yalıtımı sağlıyor. Doğal taş elemanların kesilmesi ve birleştirilmesi sanatı olarak tanımlanan stereotomi bilimi, katedrallerin inşasıyla ilgili önemli teknik ilerlemeleri destekliyor ve projenin mimarları için, taşın yaşam döngüsüne (çıkarım, dönüşüm, kullanım, yeniden kullanım) dair bir farkındalık yaratarak mimari biçime ve inşaat detaylarına yeni bir önem kazandırıyor… natura | 80

The Parisian architecture office Barrault Pressacco completed a social housing project in massive stone by the end of last year. Reflecting a Hausmannian building tradition that gives Paris its character, this design also stands for an environmental approach. The use of this natural material equally contributes to the sense of well-being and comfort, which is prevalent in the framework of the project. The scale of the building originates from urban regulations and its coherence with the site; the densest part of the building is aligned with the street whereas the second part, which is situated inside the block, is facing the south facade with stepped terraces. The construction of the building is derived from a sort of hybrid, comprised of different materials with each undertaking a particular mechanical or thermal function. All the facades are in massive stone supported by reinforced concrete porticos located on the ground floor, as if they are recapturing the Parisian building tradition. The thickness of the stone facade varies by the degree of its sollication, with 35 cm on the first level and 30 cm on the higher floors. A metal frame connected with the facade, reduces the load on the floor plates. Allowing stone walls to breathe, the hemp concrete insulates the building. The science of stereotomy, which is defined as the art of cutting and assembling natural stone elements, supports essential technical developments associated with the construction of cathedrals and according to the project architects, it places a new importance on the architectural form and construction details by raising awareness about the life cycle of stone (extraction, transformation, use, reuse)...

Projenin Yeri: Paris Mimarlık Ofisi: Barrault Pressacco Architectes Program: 17 sosyal konut birimi ve 1 dükkân İşveren: RIVP İşbirlikçiler: Julie André-Garguilo (yarışma), Pauline Rabjeau (çalışmalar) Strüktür / Isı Mühendisliği: LM Ingénieur Mekanik ve Elektrik Projeleri: Atelux Ekonomist: ALP ingénierie Akustik Projesi: QCS Services Yaşam Alanı: 1.085 m² Taban Alanı: 1.222 m² Maliyet: 3,2 Milyon Euro Mimari Yarışma Tarihi: Eylül 2012 Yapım Tarihi: Aralık 2017 Fotoğrafçılar: © Giaime Meloni, © Maxime Delvaux ve © Clément Guillaume

Credıts Project Location: Paris Architecture Office: Barrault Pressacco Architectes Program: 17 social housing units and 1 store Client: RIVP Collaborators: Julie André-Garguilo (competition), Pauline Rabjeau (studies) Structure / Thermal Engineering: LM Ingénieur M&E Projects: Atelux Economist: ALP ingénierie Acoustics: QCS Services Living Area: 1085 sqm Floor Area: 1222 sqm Cost: 3,2 M€ Architectural Competition Date: September 2012 Build Date: December 2017 Photographs: © Giaime Meloni, © Maxime Delvaux and © Clément Guillaume

natura | 81


mimarlık | architecture

Melike Altınışık ile söyleşi Interview with Melike Altınışık “Portföyümüze dâhil olan her yeni proje bir öncekinin tasarım araştırmasını bıraktığı yerden geliştiriyor. Ortak tasarım dili ve kimlik de buradan geliyor” “Every new project included in our portfolio, develops the previous design research from where they left off. This is where the common design language and identity come into play.” Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 82

mimarlık | architecture

Melike Altınışık ismi ile son yıllarda mimarlık ve tasarım dünyasında çok sık karşılaşıyoruz. Bu karşılaşmalar tesadüf değiller. Çünkü kendisi İstanbul’un belki de tüm manaları ile en ikonik yapılarından birinin tasarımcısı. Çamlıca TV ve Radyo Kulesi. Yapımına 2011 yılında yapılan bir yarışma ile karar verilen, 2019 yılında tamamlanması planlanan kule, 369 metre. Ve deniz seviyesinden 400 metre yüksekte bir seyir terasına sahip. Hem yarışma süreci, hem sonraki yapım süreci hem de cephesi ile hep gündemde oldu kule ve büyük merak uyandırdı. Kamuya ait bir mekanın paydaşlarından olması, Türkiye’de evvelde yapılmayan yeni teknolojiler barındırması, farklı disiplinleri bir araya getirmesi, mimarisinin yanı sıra işlevi de önemli kulenin. Mimari proje müellifi olan Melike Altınışık Mimarlık (MAA) bünyesinde yürütülüyor süreç. Bu bağlamda hem kuleyi hem de mimarlığı ve tasarımı konuşmak üzere Melike Altınışık ile buluştuk. Tasarım ve mimarlık alanına yenilikçi, yaratıcı ve gelecekte tasarımı yönlendirebilecek bir ruha sahip 40 yaşın altındaki genç mimar ve tasarımcılara verilen “Europe 40 under 40” ödülünün bu seneki sahiplerinden olmasını, yedi yıllık Zaha Hadid Ofis tecrübesini, Avrupa’da okumuş, çalışmış ve yaşamış olmanın kendisine kattıklarını, doğadan nasıl ilham aldığını ve nasıl bir mimarlık pratiği izlediğini konuştuk… In recent years, we have encountered the name of Melike Altınışık quite a lot in the architecture and design world. These encounters are not coincidences. Because she is the designer of, perhaps in the strictest sense, one of İstanbul’s most iconic structures: Çamlıca TV and Radio Tower. Inaugurated the construction process through a competition held in 2011, the 369-meter long tower is planned to be completed in 2019. It also has an observation deck 400 meters above sea level. This tower remained on the agenda and sparked a great deal of curiosity both with its competition process, the subsequent construction process and its facade. Apart from its architecture, the tower is also important for its function besides being one of the stakeholders of a public space, featuring new technologies that have never been implemented in Turkey before, along with bringing different disciplines together. This process is being managed within the body of Melike Altınışık Architects (MAA), the architectural project designer. In this context, we got together with Melike Altınışık to talk about the tower, along with architecture and design. We talked about how she received this year’s “Europe 40 under 40” award, which is presented to young architects and designers under 40 who have the innovative and creative spirit to shape the future of design and architecture; her 7-year long experience in the office of Zaha Hadid Architects; the contributions of having studied, worked and lived in Europe; how she inspired from nature and what kind of an architectural practice she adopts...

natura | 83


mimarlık | architecture

Okuyucularımızın sizi tanıması için bize biraz kendi hikayeniz, Melike Altınışık Mimarlık’ın kuruluşu ve projelerinizden bahseder misiniz? Hayatımı ve kariyerimi değiştiren “dört kapı”nın hikayesi bu aslında. Her mimari yapının kapısı, o yapıyla kurduğunuz mekânsal ilişkiye dair çoklu anlam taşır. Sebebi doğal: Kapılar, sadece mekânlar arası dış-iç mekân ilişkisinden öte bir rol üstlenirler, içlerinde bulunan insanlar ile bütünleşip, zihinler arasında ki geçitleri de temsil ederler. Kimi geçitler, aynı zamanda zihninizde varlığından bile haberdar olmadığınız kapıları açar. Bakışınızı, vizyonunuzu değiştirirler. Benim hikayemde yer alan kapılar da sırasıyla İTÜ Mimarlık Fakültesi, Londra’daki Architectural Association DRL, Zaha Hadid’in Londra’daki ofisi ve Harbiye’deki MAA’nın bulunduğu o eski İstanbul binası… Gördüğümde ve ilk adımımı attığımda tüm bu binaların kapılarının açıldıkları mekân ve zihinlerdeki yolculukların bende uyandırdığı his, tüm kariyerimin özetidir bir anlamda. Aileme sürekli gelecekte yaşayacakları evi resmeden bir çocuktum. “Bir gün mimar olacağım,” cümlesi küçük yaşlardan beri bilincimde kazılıydı. Bu yüzden ne İstanbul Teknik Üniversitesi lisans eğitimini birincilikle tamamlamam ne de mimari yüksek lisans eğitimini Londra’da bir Tasarım Araştırma Laboratuarı olan Architectural Association DRL’de yapmam tesadüf duruyor. Eğitim sonrası hayatımı yine “o cümle” şekillendirdi. Londra’da uluslararası profesyonel platformda ZHA ile geçen yaklaşık 7 yıllık süreçte, master-plan, yüksek yapılar; konferans merkezi, müze gibi kültürel yapı tasarımlarından özel üretim mobilya tasarımlarına, farklı ölçeklerde, geniş bir yelpazede bir tecrübe kazandım. 2013’te Istanbul’a dönüp tüm bu birikimi ve tecrübeyi Melike Altınışık Architects (MAA) çatısı altında güçlü ve dinamik bir mimari tasarım ekibiyle birlikte kullanmaya karar verdim. Çeşitli ulusal, uluslararası ve davetli mimari proje yarışmalarında, sergilerde ve yayınlarda yer alma fırsatımız olduğu gibi tasarımlarımız FEIDAD Tasarım Ödülü (Far Eastern International Digital Architecture Design Award) ve İsviçre Sanat Ödülü (Swiss Arts Award) gibi birçok prestijli ödül aldı. Bana da, bu yıl “European Centre for Architecture Art Design and Urban Studies” tarafından her iki senede bir düzenlenen, tasarım ve mimarlık alanına yenilikçi, yaratıcı ve gelecekte tasarımı yönlendirebilecek bir ruha sahip 40 yaşın altındaki genç mimar ve tasarımcılara verilen “Europe 40 under 40” ödülünü getirdi. MAA’da tasarım ölçeği ne olursa olsun, günümüz yenilikçi tasarım yaklaşımları üzerinde derinlikli çalışmalar yaparak yeni tecrübeler yaratan mekânlar tasarlıyoruz.

natura | 84

mimarlık | architecture

In order for our readers to know you better, could you please tell us about your own story, the founding of Melike Altınışık Architects and your projects? This is actually the story of the “four doors” that changed my life and my career. The door of every single architectural structure has mulpitle meanings about the spatial relationship you establish with that structure. The reason behind this is quite intrinsic: doors hold a position beyond the mere relation between interior-exterior spaces, they commune with people inside and also represent the passages in between minds. Certain passages open the doors, of which you are not even aware they existed in your mind. They change your vision and perspective. The doors in my story were Istanbul Technical University Faculty of Architecture, Architectural Association Design Research Lab, London, London Office of Zaha Hadid Architects and that ancient building of İstanbul embodying MAA in Harbiye, respectively... The space which all the doors of those buildings opened to when I first saw them and stepped in, and the feeling evoked by the journeys in minds, epitomize my entire career in a sense. When I was a child, I was constantly drawing the house in which they would live in the future. The sentence, “I am going to be an architect someday”, was engraved in my consciousness from my youngest ages. Therefore it is no coincidence that I graduated as valedictorian of my undergraduate program in Istanbul Technical University and received my MA in Architectural Association DRL, a Design Research Lab in London. My post education life was once again shaped by “the sentence”. In the frame of the 7-year long period with London’s Zaha Hadid Architects (ZHA) on the international and professional platform, I gained a broad range of experience in different scales including master-plan and high-rise structures; cultural structure designs such as conference centers and museums, and custom made furniture designs. Then I decided to go back to İstanbul in 2013 and use all this accumulation and experience under the roof of Melike Altınışık Architects (MAA) with a powerful and dynamic architectural design team. We received many prestigious awards such as Far Eastern International Digital Architecture Design Award (FEIDAD) and Swiss Art Award and we also had the opportunity to participate in exhibitions, publications and various national, international and invited architectural project competitions. This accumulation led me to receive “Europe 40 under 40” award, which is organized biennially by ‘Europen Centre for Architecture Art Design and Urban Studies’, aiming at young architects and designers under 40 who have the innovative and creative spirit to shape the future of design and architecture. In MAA, we carry out in-depth studies on today’s innovative design approaches in order to design spaces that present new experiences, regardless of their design scales.

Son işlerimiz arasında İstanbul’da Çamlıca Koruları’na yayılmış anten kulelerinin tek yapıda birleşerek, çağdaş iletişim sistemlerinin 369 metre yüksekliğinde hayat bulacağı Çamlıca TV ve Radyo Kulesi gibi özel bir proje de var.

Our recent works also include Çamlıca TV and Radio Tower, a very special project where antenna towers that have been dispersed in İstanbul’s Çamlıca Grove merge in a single structure and modern communication systems spring to life at 369 meters.

Zaha Hadid’in ofisinde altı yılı aşkın süre geçirmeniz eminim çok büyük tecrübeler katmıştır size. Bize biraz bu tecrübelerinizi de anlatır mısınız? Belki genç okuyucularımız için bir kapı aralamış oluruz… Architectural Association’ın tasarım araştırmaları laboratuvarında özellikle ileri düzeydeki bilgisayar ile hesaplama konusundaki tüm araştırmalarımı, ZHA sayesinde uluslararası platformda uygulama gerçekleştirme şansım oldu. ZHA, sürekli gelişim ve değişim içerisinde olan, 2006 yılında 80-90 kişi iken geçen yıllar içerisinde 350-400 kişiye büyüyen, dünyanın her yerinden mimarların bir araya geldiği bu ortamda, bilgi akışının merkezinde olmak benim için vazgeçmesi zor bir okul gibiydi. ZHA’da çalışırken dünyanın değişik yerlerindeki, farklı ölçek ve tipolojideki projeleri Çin’den Dubai’ye ABD’den Avrupa’ya farklı coğrafyalarda dünyanın çeşitli yerlerinden mimar ve mühendislerle birlikte yaratma imkânı buluyorsunuz. Uluslararası bağlamda mühendislerle kurulan bu ilişkiler zinciri sayesinde, projelerin mimari tasarım dilinin gerektirdiği geometrik zorlukları aşmak için sürekli teknolojilerin, üreticilerin ve hatta müşterilerin sınırları zorlanan bir gelişim ortamı ortaya çıkıyor. Ofis içi proje bazlı ya da genel olarak düzenlenen seminerler ile bunlar destekleniyor. Her şeyin odağında ise “iyi” iş üretmek var. Bu anlayışın yansımalarının MAA’da bir ekol olarak sürdürülmesine özen gösteriyoruz.

I am sure having worked in Zaha Hadid’s office for more than six years gave you remarkable experiences. Could you please tell us about these experiences as well? In this way, we may open a door for our young readers... I have found the opportunity to implement and realize all of my studies, particularly those on advanced computer-aided calculation which I carried out in the design research laboratories of Architectural Association, on the international platform owing to ZHA. As an ever-changing and improving environment gathering architects from all around the world, which increased its capacity to 350-400 people over the years whereas it was 80-90 people in 2006, ZHA was like an irreplacable school experience for me as I was in the center of this information flow. When you work in ZHA, you have the opportunity to create projects of different scales and typologies in different parts of the world with architects and engineers from all around the world in different geographies from China to Dubai, US to Europe. This chain of relations established with engineers in the international context, paves the way for a milieu of progress, constantly challenged by technologies, manufacturers and even clients, in order to overcome the geometrical difficulties that are required by the architectural design language of the projects. These are supported by in-house, project-based or ordinary seminars. Producing ‘good’ work is at the center of everything. In MAA, we try to maintain the reflections of this understanding in a school mentality.

MAA olarak genellikle ne tür projelerde yer alıyorsunuz? Projeler size nasıl ulaşıyor? Aslında, her yeni mimari projemizin amacı, insanların şu ana kadar tecrübe ettiklerine ek olarak yeni bir deneyim kazanacakları, çağı yakalamış tasarım karakterlerini içinde barındıran özgün mekânlar tasarlamak. Bulunduğu yer ile sağlam ilişkiler kurarak, ışığı, doğayı ve mekansal boşlukları kullanarak sürpriz karşılaşmalar yaratmak. Böylece insanların bakış açısını değiştirmek, farklı bakmasını ve düşünmesini sağlamak. Ancak bu şekilde gelişimin yolunu açabilir, gerçek bir ilerleme sağlayabiliriz. Binanın bir kullanım alanına dönüşmesi, diyalog kurması, keşif içermesi, davetkar durması son derece mühim. Ölçeğinden bağımsız bir masterplan tasarımından tutun bir kültür merkezi veya kule tasarımına hatta bir masa tasarımına kadar çeşitli projelerde yer alıyoruz. Projelerin konsept tasarımından uygulamasına kadar tüm aşamalarda en ince ayrıntısına kadar tasarlamak istiyorsanız, öncelik ile sizin ile aynı görüş açısında olabilecek, kent için olsun, kullanıcı için olsun yaratılan mekânların tasarımında ve kurgusunda sizin ile aynı kaygıları paylaşabilecek bir işveren ile çalışma imkânınız olması önem taşıyor. MAA’da bazen bir proje direk işveren tarafından gelirken bazen de yarışmalar aracılığı ile projelerin konseptleri hayat buluyor.

As MAA, what kinds of projects do you usually take part in? How do projects come to your attention? In fact, each one of our new architectural projects is aimed at designing unique spaces embodying up-to-date design characters, where people will gain a new experience in addition to what they have experienced so far. Basically, it stands for allowing surprising encounters by establishing solid relations with its location, along with using light, nature and spatial openings. Therefore we aim to change people’s perspectives, allowing them to look and think from different aspects. This is the only way we can pave the way for improvement and ensure real progress. It is extremely important for a building to turn into an area of use, to establish dialogue, feature explorations and appear inviting. We participate in various projects ranging from a scale-independent master plan design to a cultural center or a tower design, or even the design of a table. If you want to design your projects thoroughly, from conceptual design to implementation, it is essential to have the opportunity to work with a client who primarily has the same perspective and who can share the same concerns as you do about the design and planning of spaces, whether in terms of the city or the user. In MAA, at times projects come directly from the client and sometimes the concepts of projects spring to life through competitions.

Tasarım aşamalarındaki yaklaşım farklarını Türkiye’de iş yapmaya başladıktan sonra gözlemleyebildiniz mi? Çoğu mimarlık bürosunun yurt dışında ofis kurma eğiliminde olduğu günümüzde; bize biraz iş yapım yöntemleri bağlamında Türkiye-Avrupa kıyaslaması yapabilir misiniz? Geçtiğimiz son 15 yıl içerisinde Türkiye’de tasarım ve mimarlık ortamında büyük gelişmeler sağlandı. Çok tartışmalı bir konu olmasına rağmen bu ilerlemede, mimarlara projelerini gerçekleştirme imkânı sunan ve hızla gelişen inşaat sektörünün ve yatırım imkanlarının gücü yadsınamaz. Son dönem Türkiye’de yapılan projelere baktığımızda “mevcut” tasarım ve üretim tekniklerinin en iyi şekilde kullanıldığını görebiliyoruz. “Mevcut” diyorum çünkü uluslararası bağlamda yeni bir kuram, yeni bir mimari bakış açısı veya yeni bir üretim metodu ortaya koyan bir yaklaşım içeren projeler ile pek karşılaşamıyoruz.

Have you been able to observe the approach differences in design phases after you started to work in Turkey? Considering today’s world where the majority of architecture offices have the proclivity to establish an office abroad; could you please make a comparison between Turkey and Europe in the context of working methods? In the last 15 years, Turkey saw major improvements in the design and architecture scene. Despite being a highly controversial issue, it is impossible to deny the strength of the construction industry and investment opportunities, which are growing rapidly and providing architects with the opportunity to realize their projects, ultimately playing an essential role in this progress. When we look at the projects that have been realized recently in Turkey, we can see that the ‘existing’ design and production techniques are used in the best way possible. I am using the term ‘existing’ because it is not often that we encounter projects featuring a new theory, a new architectural perspective or a new production method in an international context. natura | 85


mimarlık | architecture

mimarlık | architecture

Yenilik gelişimden, gelişimse araştırmadan besleniyor. Bu süreçte bilginin paylaşılması önemli. Profesyonel çalışmalarımın yanı sıra akademik dünyada gençler ile bilgi birikimimi paylaşmak, onlar ile birlikte yeni mimari ve tasarım araştırmalarında yer almayı mesleki gelişim açısından çok değerli buluyorum. Projelerin tüm tasarım süreçlerinde inovasyon içerikli bir bilgi paylaşım platformu yaratabilen, benim ile aynı görüş açısında olabilecek aynı kaygı ve hassasiyeti paylaşabilecek bir “ekip” ile birlikte olabilmek ve bu ortamı aktif kılmak MAA’nın her seferinde yenilikçi yaklaşım sergilemesi için önemli bir yapı taşı oluşturuyor.

Aslında bu konuya eğitim, işveren ve olanaklar gibi birkaç açıdan bakmak daha doğru olur. Ancak Türkiye’de ister özel sektör olsun ister kamu olsun, herkesin bir acelesi var. Projeler uluslararası standartlarda olmasına rağmen, işveren açısından üretim hızının önem taşıdığı bu içinde bulunduğumuz dönemde, projeler hâlâ eski alışıla gelmiş tekniklerle inşa edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden mimarlara şartları zorlayıcı koşullar yaratma imkânı pek kalmıyor. MAA sahip olduğu global tecrübeyle projelerin uluslararası standartlarda olmalarına ve tüm kompleks yapılarına rağmen lokalde yaşanan zorlukların üstesinden geliyor. Bu bağlamda tasarım sürecinde teknolojiyle kurduğu güçlü bağın etkisi çok. Gelişim ve araştırmaya verdiği önemin bileşkesinde ürettiği özgün çözümler de bunu destekliyor. Böylece deneyimlere olanak sağlayan mekânların hayat bulmasını sağlayabiliyor. Mevcut alışılmış sisteme karşın sarf edilen her emek size mimarlıkta çok değerli tecrübeler zinciri olarak geri dönüş yapıyor. Proje görsellerinizi incelediğimde belli bir çizginiz olduğu görülüyor. Her defasında bir yenilik ortaya koyabilmek güç olsa gerek. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Mekân ve zaman ayrımı yapmaksızın mimarlık ve tasarım hayatımın her anını oluşturuyor. MAA bünyesinde yer alan projeler de aslen uzun vadeli bir tasarım ajandasının bir parçası. Portföyümüze dahil olan her yeni proje bir öncekinin tasarım araştırmasını bıraktığı yerden geliştiriyor. Ortak tasarım dili ve kimlik de buradan geliyor. MAA’dan çıkan her proje, çizim ve fikir doğa olaylarıyla yakından ilişkili. Doğa, mimarlığın başlangıcı, dünyanın baş mimarı; ondan öğreneceklerimiz asla bitmez. Ne kadar usta bir mimar olduğunu anlatmak için bir ağaç düşünün: Kökünün olduğu yer ve bulunduğu toprakla ilişki, o ağaca kendi karakterini verir. Benim aklıma gelen ilk örnek, Yemen’in Socotra adasında karşımıza çıkan ortalama 500 yaşındaki “Dragon Blood” ağacı. Aslen ağacın kendi bünyesinde barındırdığı tüm, yapısal ve strüktürel sistemsel özellikler ile bir yandan zemin ile güçlü bir bağ kurabilmesi diğer taraftan ise başka canlılar için bir yaşam merkezi oluşturabilmesi, C02 ve su ile beslenmesi, gölge oluşturabilmesi, tüm sistemlerin bir harmoni çevresinde birleşmesi ile bütüncül bir ahenkteki ihtişamı ile asırlar boyunca karşımızda duruyor olabilmesi…. Bir yapıyı, binayı da doğadan bağımsız düşünmek, tasarlamak ve yaratmak teknik olarak imkânsız. Topografyayı doğru okumakla başlıyor hikayeler. Yer ne istiyor? Bunun cevabını biraz da doğadan öğrendiklerimiz ve manzaradan gördüklerimiz şekillendiriyor. Asıl tasarım kurallarını, bu görünmeyen güçler oluşturuyor. Ancak bu öğretileri metaforik bağlamda görsel bir yüzeysellikle yapmak yapılabilecek en büyük yanlış. İşin özünde sistemleri, matematiği ve analitik ilişkiler bütününü anlamalı. Çoğu zaman bu durum tasarımlarımızda “süreklilik” kavramı olarak da yer alabiliyor. Çoğu zaman süreklilik mekansal olur iken kimi zaman malzemenin sürekliliğine veya formal sürekliliğe dönüşebiliyor. natura | 86

I think it would be better to tackle this issue through several perspectives such as education, clients and possibilities. However, everyone in Turkey is in a rush, whether they are in private or public sector. Even though projects are at international standards, they are still being built with old conventional techniques in today’s world, where the speed of production is essential for the client. Therefore architects don’t get to create challenging conditions. Owing to its global experience in the field, MAA overcomes the local difficulties despite the international standards of the projects and their entire complex structures. Its strong connection with technology during the design phase has a strong impact on this achievement. This is also supported by the distinctive solutions generated in the intersection of improvement and research. Therefore it is able to create spaces that allow various experiences. Every effort you make in the face of the existing conventional system, turns back to you as a chain of invaluable experiences in architecture. When I review your project visuals, it appears to me that you have a certain line of design. It must be difficult to put forth an innovation every single time. What would you like to say in this regard? Without making a distinction between space and time, architecture and design make up every moment of my life. As for projects included in the body of MAA, they are originally a part of a long-term design agenda. Every new project included in our portfolio, develops the previous design research from where they left off. This is where the common design language and identity come into play. Every project, drawing and idea that come from MAA, is closely related to natural events. Nature constitutes the beginning of architecture, the chief architect of the world; there will always be something to learn from it. Let’s think of a tree to demonstrate how skillful of an architect it is: the relation between the place having its roots, and the soil on which it is found, gives the tree its own character. The first example that comes to my mind is the nearly 500-yearold ‘Dragon Blood’ tree, located in the Socotra island of Yemen. Owing to all of its organic, structural and systemic features intrinsically found in its body, it establishes both a strong connection with the ground and also creates a sustaining habitat for other creatures, it feeds on CO2 and water, it can create shade, and it can still stand in front of us with all of its glory after centuries, presenting a holistic coherence as a result of the integration of all systems in a harmonious manner... Thus, it is technically impossible to think, design and create a structure and building independently of nature. All the stories begin with the correct analysis of the topography. So what does the space want? The answer to this question is shaped to a certain extent by what we have learned from nature or what we have seen by looking at the scenery. The pivotal design rules are made up of these invisible forces. However, it would be the greatest mistake to realize these teachings through a visual superficiality in a metaphorical context. It is essential to understand the systems, mathematics and the totality of analytical relations. This condition may often take place in our designs with the notion of ‘continuity’. While continuity is spatial most of the time, sometimes it can transform into material or formal continutiy.

Son dönemde basınla sizi en çok buluşturan, bizlerin bildiği en büyük projeniz: Çamlıca TV ve Radyo Kulesi. Yarışma sürecinin sonunda bu projenin müellifi seçildiniz ve kamuya ait bir ikonik yapı tasarladınız. Bize projenizin hikayesini anlatır mısınız? Örneğin; seyir terası hangi seviyede (kotta) olacak? Burası nasıl bir mekân olacak? Proje bittiğinde kullanıcılar nasıl faydalanacaklar? Biraz bu kısmı da anlatabilir misiniz? Doğal güzelliklerin içinden dinamik ve organik bir form olarak yükselen, futuristik bir karaktere sahip bir yapı bu. Tasarım sürecinin temelinde; bulunduğu yerle kurduğu güçlü ilişki yatıyor. Projenin tasarım hikayesi Küçük Çamlıca Korusu’nda var olan park yürüyüş yolunun, doğal zeminden ince bir çizgiyle ayrılıp giriş kütlesine bağlanarak üst örtüde Adalar-Kadıköy manzarasına bakan seyir yoluna dönüşmesiyle başlıyor. Çamlıca TV ve Radyo Kulesi, aslında doğasının bir yansıması. Bulunduğu topoğrafya, yapının formuna yansıtıldı. Kule tasarımının girdilerinin başında hâkim rüzgar yönü, manzara odakları ve iletişim sistemlerinin ana taşıyıcı ile kurduğu güçlü bağ yer alıyor. Herhangi bir kent dokusundan bağımsız bir duruşu var. Gözün pek alışık olmadığı, organik bir yapısı var. Aslen kendi içinde bir simetri aksı var. Önüarkası yok, simetrinin aksını kullanarak manzaraya göre derforme olma durumu var. Asya’ya bakan yüzü farklı, Avrupa’ya dönük olan kısmı başka.

Innovation is fueled by improvement and improvement is fueled by research. In this process, the exchange of information is important. Along with my professional works, I find it invaluable in terms of professional development to share my accumulation of knowledge with young people in the academic world, and participate in new architectural and design-based research with them. Being able to work with a ‘team’ that can create an innovation-based platform of information sharing in all of the design phases, that has the same perspective and share the same concern and sensitivity as I do, and further rendering this environment active; constitutes an important cornerstone for MAA to exhibit an innovative approach every single time. Çamlıca Tv and Radio Tower stands for your biggest project that we know of, which also brought you together with the press the most in the recent period. Upon the completion of the competition process, you have been chosen as the designer of this project and you have designed an iconic structure that is publicly owned. Could you please tell us about your project’s story? For example, at which level will the observation deck be positioned? What kind of a space will it be? Once the project is finished, how will users benefit from this space? Could you please elaborate on these matters? It is a structure with a futuristic character rising as a dynamic and organic form from natural beauties. At the core of the design process, lies the strong relation it has established with the location. The design story of the project begins with the walking trail of the park, located in the Küçük Çamlıca Grove, gets segregated from the natural ground by a thin line and connects to the entrance mass, further transforming into an observation road overlooking the scenery of Princes’ Islands-Kadıköy at the higher layer. Çamlıca TV and Radio Tower is intrinsically a reflection of its nature. The topography in which it is located, has been reflected to the form of the structure. The prominent inputs of the tower design are the dominant wind direction, pivotal scenery and the strong relation established by the communication systems with the main structure. It has a stance that is independent from any urban texture. It has an organic structure that is not that easy on the eye. In fact, there is a symmetry axis in itself. There is no front or back but a state of getting deformed by using the aforesaid symmetry axis, with reference to the scenery. The facades facing the Asian and Europen sides are both different. natura | 87


mimarlık | architecture

Doğa ve manzara odaklı bir serüven sunuyor. Yapının bize sunduğu beş farklı manzara serüveni var aslında. Giriş katında bile deniz seviyesinden 220 metre yüksektesin. İstanbul, Çamlıca Koruları’na yayılmış anten kulelerinin tek yapıda birleşerek, çağdaş iletişim sistemlerinin 369 m yüksekliğinde hayat bulacağı Çamlıca TV ve Radyo Kulesinin giriş kütlesi, halka açık fuaye, kafe, sergi ve medyatek alanlarını içinde barındıracak. Kulenin iki yanında yükselen “Panorama Asansörler”, monolotik gövdeyi hem besleyen hem de ikiye ayıran mimari elemanlardır. Ziyaretçiler, panaroma asansörleri ile 180 metre boyunca hem bir yanda tarihi yarımada diğer yanda Karadeniz kıyılarına uzanan dikey bir seyahat tecrübe edecek hem de İstanbul’u deniz seviyesinden yaklaşık 400 metre yükseklikte seyir ve restoran katlarından izleme imkânı bulacak. Peki, yarışma süreci sonunda bildiğimiz kadarıyla yetkili otoritelerce sizin projeniz yapılmaya değer görüldü. Bu aşamada nasıl bir yöntem izleyerek projeye başladınız? Gelen olumlu/ olumsuz tavsiye ve eleştirileri projeye yansıtma imkanınız oldu mu? 2011 yılında Londra’da mimari çalışmalarımı uluslararası platformda sürdürürken o dönemde İstanbul’da yapılması planlanan “Çamlıca TV ve Anten Kulesi Projesi” yarışması için tasarladığım proje ödüle layık görülmüştü. İstanbul için önem taşıyan, 369m boyunca Küçük Çamlıca tepesinde yükselecek olacak olan bu projenin yapımına karar verildiğinde, söz konusu “uygulanabilirlik” olunca tercihlerini bu projeden yana kullandılar. 2013 yılı sonlarında verilen yapım kararı ile projenin uluslararası standartlarda yapılması için Türk ve yabancı çok önemli mühendislerden oluşan ekipler ile birlikte uzun bir projelendirme süreci yaşandı. Konsept tasarım aşamasında ön görülen yapım sistemlerinin bazı prensip kabulleri ilerleyen projelendirme safhalarında gerçekleşen rüzgar testleri ve zemin verileri doğrultusunda değişime uğramıştır. Gerek strüktürel açıdan gerekse de ziyaretçi ve kullanıcı konforlarını attırmaya yönelik birçok sayıda yapılan rüzgar tüneli testi gerçekleştirilmiştir. Rüzgar tünel testlerinin sonucunda elde edilen veriler projenin statik hesap ve tasarımının yapılmasından buzlanma ve karyükü etkilerine, cephe kaplamarının yapısal tasarımından peyzaj bitkilendirilmesine kadar çeşitli alanlarda kullanılmıştır. Küçük Çamlıca TV-Radyo Kulesi projesinin yapı mühendisi İrfan Balioğlu önderliğinde, konsept proje aşamasındaki yapımı ön görülen kazık temel sistemi zemin koşullarının çok sert zemin tipi dolayısı ile yerine aynı görevi görecek şekilde 45 m çapında, toplamda 4 bodrum kat olmak üzere 21 m derinliğe inen bir silindirik kütle tasarlanmıştır. 203 m yüksekliğindeki betonarme çekirdeği destekleyen 45 derece eşit aralıklar ile yerleştirilmiş 8 adet 13,5 m yüksekliğinde perde duvarlarpayanda taşıyıcı olarak tasarlanmıştır. Bu yapısal durum mimari açıdan değerlendirilmiştir. Tepenin doğal dokusunun sürekliliğinin sağlandığı, topoğrafya ile bütünleşik bir üstörtü altında yer alacak şekilde podyumun içinde barındırdığı fonksiyonların ve ilgili kamusal alanların tasarlanmasında mimari açıdan tanımlayıcı önemli bir rol oynamıştır. İçinde bulunduğu korunun sunduğu doğal peyzajda yer alan kamusal alanlar ile birlikte kule içine entegre edilen halka açık fonksiyonlar sayesinde önemli sosyo-kültürel aktivitilerin gerçekleşmesine olanak sağlayacak, İstanbul’un gökyüzüne taşındığı, değişik kotlarda birbirinden farklı İstanbul seyir tecrübeleri sunan bir yaşam üstüne dönüşümü mimari açıdan tasarıma yansıtılmıştır. natura | 88

It offers an adventure focused on nature and scenery. In fact, the structure offers five different scenarios of scenery. Even on the ground floor, you are 220 meters above sea level. The entrance mass of Çamlıca TV and Radio Tower, where antenna towers that have been dispersed in İstanbul’s Çamlıca Grove merge in a single structure, and modern communication systems spring to life at 369 meters, will embody public foyer, cafe, exhibition and multimedia areas. Rising from both sides of the tower, the “Panoramic Elevators” stand for architectural elements that both fuel and divide the monolithic body. With these panoramic elevators, visitors will experience both a vertical travel of 180 meters overlooking the historic peninsula on one side and the shores of Black Sea on the other, and will find the opportunity to enjoy the scenery of İstanbul at the observation and restaurant floors, which are positioned approximately 400 meters above sea level. Well, as far as we know, at the end of the competition process, the competent authorities deemed your project worthy of implementing. At this stage, how and by which method did you initiate the project? Have you been able to reflect the positive/negative recommendations or critiques to the project? While I was carrying out my architectural studies on an international platform in London in 2011, the project that I designed for ‘Çamlıca TV and Antenna Tower Project’, which was planned to be built in İstanbul in that period, was deemed worthy of an award. When the decision was made to realize this project, an important structure for İstanbul which would rise from the hill of Küçük Çamlıca up to 369 meters, they decided to go with this project as ‘sustainability’ was an essential aspect. When the construction decision was made in late 2013, there was a long planning process with teams comprising of leading engineers from Turkey and abroad, in order to realize the project at international standards. Some of the principle assumptions of the construction systems, projected in the conceptual design phase, have undergone changes in accordance with the wind testing and ground data, carried out in laters stages of planning. There have been many wind tunnel tests carried out both structurally and to improve the comfort of visitors and users. The data obtained at the end of these wind tunnel tests have been used in a variety of fields ranging from static calculation and design of the project to snow load effects, from structural design of facade coatings to landscape vegetation. Led by İrfan Balioğlu, the structural engineer of the Küçük Çamlıca TVRadio Tower project, the pile foundation system projected in the framework of the conceptual project phase, has been replaced by a cylindirical mass of 45 m in diameter, going 21 m deep with a total of 4 basement floors, due to the firm conditions of the ground. Supporting the reinforced concrete shell of 203 meters high, a total of 8 shear walls with 13,5 m of height, which was placed at equal intervals of 45 degrees, has been designed as counterfort retaining walls. This structural condition has been evaluated in an architectural sense. It has played an architecturally defining and important role in the design of the functions and related public spaces that are positioned inside the platform under a topography-integrated top layer, ensuring the continuity of the natural texture of the hill. Thanks to the public spaces found in the natural landscape, which are presented by the grove embodying the tower, and the public functions that have been integrated into the tower; it will allow for important socio-cultural activities and transform into a living base, offering various scenery experiences of İstanbul at different elevations, where the city ascended into the sky. All these projections have been reflected to the design in an architectural sense.


proje | project

proje | project

ÁLVARO SIZA’DAN “YALIN BİR MİMARİ PROJE”: CAPELA DO MONTE

“A PURE ARCHITECTURAL PROJECT” BY ÁLVARO SIZA: CAPELA DO MONTE Bu bej renkli yapının yaz aylarında serin, kışınsa sıcak olması için yalıtımlı tuğla, kireç taşı ve fayans gibi malzemeler kullanıldı… The beige-colored structure features various materials such as insulated brick, limestone and tiles to keep it cool in the summer and warm in the winter... Kaynaklar: Designboom, Dezeen ve ArchDaily Sources: Designboom, Dezeen and ArchDaily

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 90

natura | 91


proje | project

proje | project

KÜNYE

Álvaro Siza Vieira, 2016 yılında bölgede yaklaşık 30 yıldır yaşayan biri İsviçreli diğeri Amerikan olan bir çift tarafından kurulmuş The Monte da Charneca Center’a yeni bir ek yapı tasarlaması için görevlendirildi. Capela do Monte, Portekiz’in güneyindeki Algarve bölgesinde yer alan Barão de São João’da bulunuyor. Bir yamaç şapeli olarak tanımlanabilecek, gür yeşilliklerle çevrili küçük, temizlenmiş bir toprak parçasının üzerinde tek parça bir blok olarak yükselen bu yapıya sadece yürüyerek ulaşılıyor. Yaklaşık 30 yıldır faaliyet gösteren The Monte da Charneca Center’da bulunan ve zeytin, narenciye, incir ve badem üreten bir meyve bahçesine sahip yedi adet geleneksel evin iyileştirilerek kendi suyunu temin etmesi ve güneş enerjisi ile kendi elektriğini üretmesi sağlandı. 2021 yılına dek, bölgenin tarımsal faaliyetlerini canlandırmak için yeni konutların ve tesislerin eklenmesi planlanıyor. Álvaro Siza Vieira tarafından hazırlanan masterplana göre, eklenecek yeni yapıların da kendi kendine yetmesi amaçlanıyor. Bu bağlamda, şapel dış hizmetlere ihtiyaç duymuyor. Siza, doğal havalandırma sistemlerinin kullanılmasına öncülük eden Mısırlı mimar Hassan Fathy’nin çalışmalarından etkilendi. 10,34 x 6,34 metrelik bir alana oturan bej renkli yapının yaz aylarında serin, kışınsa sıcak olması için yalıtımlı tuğla, kireç taşı ve fayans gibi malzemeler kullanıldı. U şeklindeki basit cephenin hemen arkasındaki açıklık, yapının açık hava girişine doğal ışığın filtrelenerek gelmesini sağlıyor. Fotoğrafçı Joao Morgado tarafından belgelenen yapıyı mimar, “yalın bir mimari proje” olarak tanımlanıyor. Haç, sunak, kürsü ve sandalyeleri de tasarlayan Siza, İsa’nın yaşamından sahneleri (doğumu, vaftizi ve ölümünü) tasvir eden üç çini duvar resmi için de çizimler yaptı. Yapıyı batı yönüne genişleten hemen hemen aynı büyüklükte, bir kilise avlusuyla şapel tamamlanıyor... natura | 92

Álvaro Siza Vieira was commissioned to design a new annex to The Monte da Charneca Center, which was established in 2016 by a Swiss-American couple who has been living in the area for nearly 30 years. Capela do Monte is located in Barão de São João in the Algarve region of southern Portugal. The structure can be defined as a hillside chapel, rising like a monolithic block from a small, cleared out piece of land surrounded by lush greenery and it can only be accessed by foot. Located in The Monte da Charneca Center, which has been carrying out its operations for nearly 30 years, seven traditional houses with an orchard to produce olives, citrus fruits, figs and almonds have been rehabilitated to ensure they have their own water supply and generate their own solar-powered electricity. It is projected to add new residential buildings and facilities to revive the region’s agricultural activities by 2021. According to the masterplan prepared by Álvaro Siza Vieira, it is aimed for the new buildings that will be added in the future to be self-sufficient as well. Therefore the chapel does not require any external services. Siza has drawn from the works of the Egyptian architect Hassan Fathy, who pioneered the use of natural ventilation systems. Sitting on a footprint of 10.34 x 6.34 meters, the beige-colored structure features various materials such as insulated brick, limestone and tiles to keep it cool in the summer and warm in the winter. An opening, which is located right behind the simple U-shaped facade, allows sunlight to filter down into the structure’s open-air entrance. Documented by the photographer Joao Morgado, the structure is described by the architect as “a pure architectural project”. Siza has designed the chapel’s cross, altar, bench and chairs and it has also made the drawings for three tile murals that illustrate scenes from the life of Jesus Christ (his birth, his baptism and his death). The chapel is completed by a churchyard of nearly the same size, extending the chapel to the west direction...

Projenin Yeri: Algarve, Portekiz Yapım tarihi: Mart 2018 Projenin Mimarı: Álvaro Siza Vieira Tasarım Ekibi: Carlos Leite Pereira, Jorge Nunes da Silva, Frederico Mendes Paula ve Ricardo Correia İmalatçılar: Joaquim Sequeira Vieira, Joaquim Marreiros da Silva, Vitalino Tomé Duarte, Sandro do Carmo ve José Manuel Gonçalves Madilagos: Paulo Arantes Seramikler: Viúva Lamego Ahşap İşleri: Serafim Pereira Simões Sucessores Doğal Taş İşleri: Mármores e granitos Augusto Sousa Fotoğraflar: Joao Morgado

Credıts Project Location: Algarve, Portugal Build Date: March, 2018 Project Architect: Álvaro Siza Vieira Design Team: Carlos Leite Pereira, Jorge Nunes da Silva, Frederico Mendes Paula and Ricardo Correia Manufacturers: Joaquim Sequeira Vieira, Joaquim Marreiros da Silva, Vitalino Tomé Duarte, Sandro do Carmo and José Manuel Gonçalves Madilagos: Paulo Arantes Tiles: Viúva Lamego Woodworks: Serafim Pereira Simões Sucessores Natural Stone Works: Mármores e granitos Augusto Sousa Photographs: Joao Morgado

natura | 93


proje | project

proje | project

SAINT-ROCH-DESAULNAIES PAVYONU – ANNE CARRIER ARCHITECTURE SAINT-ROCH-DESAULNAIES PAVILION – ANNE CARRIER ARCHITECTURE Projenin baskın ilham kaynağı doğal taş oldu. Pavyonda doğal taş malzeme gabyon duvarda kullanıldı… The predominant inspiration of the project is natural stone. The pavilion featured natural stone materials on gabion wall...

Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

natura | 94

natura | 95


proje | project

Quebec’te tescilli bir kültürel miras alanı olan Seigneurie-des-Aulnaies’de tasarlanan yeni ziyaretçi merkezi için hazırlanan proje, çevresindeki alanın (nehir, köprüler, orman ve taş binalar gibi) karakteristik özelliklerine dayanıyor. Mimarlar bu projede doğal ortama ve malzemelere odaklanan bir “Arazi Sanatı” (Land Art) yaklaşımını tercih etti; yeni binanın mümkün olduğunca arazi içinde kaybolması ve alanın manzara ve kültürel miras özelliklerini açığa çıkarması amaçlandı. Projenin baskın ilham kaynağı doğal taş oldu. Arazide farklı şekillerde bulunan malzeme, nehir kıyısında yığma taş bir istinat duvarı ve değirmenin dış cephesinde yontma taş olarak karşımıza çıkıyor. Yeni pavyonda ise bu doğal hammadde, gabyon duvar olarak kendini gösteriyor. Yeşil çatı, binaya yapılan tüm referansları bulanıklaştırarak peyzaj odaklı bir mimari fikri vurguluyor. Çatı hattı takip edilerek iç mekânlar uzunlamasına düzenlendi. Tarihi alana açılan bir kapı olarak bu yeni pavyon hem ziyaretçileri karşılamak ve alana erişimi kontrol etmek için kullanılıyor hem de ziyaretçiler için bu alanı keşfetmenin farklı yollarını sunuyor. Ahşap ve taştan yapılmış ilk hacim servisler için kullanılırken camla biten ikinci hacim manzaraya açılıyor ve değirmeni izlemek için bir “çerçeve” oluşturuyor. İki hacim arasındaki boşluk ise, manzaranın nehir tarafına bakıyor. Sokak tarafındaki gabyon duvar yayalara rehberlik ediyor. Çok dar bir bütçeyle yürütülen bu proje, tarihi mimari ve peyzaj mirasın öne çıkarıldığı hassas bir konuma yerleşen yeni bir yapının tasarımı için çağdaş bir yaklaşımı yansıtıyor…

natura | 96

proje | project

Designed for the new visitor center in Seigneurie-des-Aulnaies, a registered cultural heritage site of Quebec, the project grounds on the characteristic features of the surrounding landscape such as the river, bridges, forest and stone buildings. In the scope of the project, architects opted for a “Land Art” approach, which focuses on natural environment and materials; it was aimed for the new building to nestle in the terrain as much as possible and to reveal the landscape and cultural heritage features of the site. The predominant inspiration of the project is natural stone. The material is found on the site in various forms such as a retaining wall on the riverbank and a hewn stone on the mill’s exterior. This natural raw material manifests itself in the new pavilion as a gabion wall. The green roof emphasizes a landscape-oriented architectural idea by blurring all the references made for the building. The interior spaces are organized longitudinally by following the roofline. As a gateway to the historic site, this new pavilion is used for welcoming visitors and controlling site access, while presenting visitors with different ways to explore the site. The first volume, which is made of wood and stone, is used for services, while the second volume, finished in glass, opens to the landscape and provides a “frame” for looking at the mill. The gap between these two volumes faces the river side of the landscape. The gabion wall on the street side, guides the pedestrians. Realized on a very tight budget, this project reflects a contemporary approach for the design of a new structure, which is positioned on a sensitive location where historic architecture and landscape heritage are highlighted...

natura | 97


proje | project

proje | project

KÜNYE Projenin Yeri: Saint-Roch-des-Aulnaies, Québec, Kanada Mimarlık Ofisi: Anne Carrier architecture Tasarım Ekibi: Anne Carrier, Robert Boily ve Patricia Pronovost Mekanik ve Statik Proje: Douglas Consultants inc. Elektrik Projesi: Groupe Conseil Méconair Ltée Ana Yüklenici: Construction Citadelle inc. İşveren: Touristique de la Seigneurie des Aulnaies (Réal Perron, başkan ve Dominique Garon genel müdür) Toplam Alan: 150 m2 Proje Bütçesi: 600 bin Dolar Projenin Bitiş Tarihi: 2015 Fotoğraflar: Stéphane Groleau

natura | 98

Credıts Project Location: Saint-Roch-des-Aulnaies, Québec, Canada Architecture Office: Anne Carrier architecture Design Team: Anne Carrier, Robert Boily and Patricia Pronovost Mechanical and Static Project: Douglas Consultants inc. Electricty Project: Groupe Conseil Méconair Ltée Prime Contractor: Construction Citadelle inc. Client: Touristique de la Seigneurie des Aulnaies (Réal Perron, president and Dominique Garon, general manager) Total Area: 150 sqm Project Budget: $600,000 Year of Completion: 2015 Photographs: Stéphane Groleau

natura | 99


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

MEMORIAL BAHÇELİEVLER HASTANESİ ZOOM/ TPU MİMARLIK MEMORIAL BAHÇELİEVLER HOSPITAL ZOOM/ TPU ARCHITECTS Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect

natura | 100

natura | 101


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

Memorial Bahçelievler Hastanesi, 8.000 m2'lik bölümü yeşil alan olmak üzere toplamda 72.000 m2 alan üzerine kurulmuştur. 320 yatak kapasitesi ile 2018 yılı başında faaliyete geçen hastane, 15 ameliyathane 49 yoğun bakım ünitesi, 135 poliklinik ve 15 müşaade odasından oluşmaktadır.

Memorial Bahçelievler Hospital is built on a total area of 72,000 sqm, 8000 sqm of which is comprised of green area. The hospital, which came into operation with a 320-bed capacity in early 2018, embodies 15 operating rooms, 49 intensive care units, 135 outpatient clinics and 15 short-stay units.

Bahçelievler Hastanesi, ZOOM/TPU’nun Memorial Sağlık Grubu ile bugüne kadar gerçekleştirdiği sağlık yapıları arasında Memorial’ın desteği ile yenilikçi tasarım yaklaşımlarını ve deneyimlerini ortaya koyduğu, yüksek standartlara sahip bir proje olarak öne çıkmaktadır.

Among the healthcare structures that were realized in cooperation with ZOOM/TPU and Memorial Health Group, Bahçelievler Hospital stands out as a high-standard project that demonstrates innovative design approaches and experiences with the support of Memorial.

ZOOM / TPU’nun t a sar ım sürecinde temel aldığ ı ha s t a odaklı t a sar ım kr iter ler i ve ha s t alar üzer inden edindiği deneyimler i, çevresel iyileşme fak tör ler ini de gözeterek, ha st alar ın ha s t anenin tüm nok t alar ında edinecekler i iyileşme hissiyat ı gözetilerek t a sar lanmış t ır. Yerel otor ite yönetmelikler i, uluslarara sı akredit a s yon ve LEED gibi ser tifika s yon öngörüler iyle t a sar ım süreçler i ve yöntemler i şekillenmekle beraber özellikle malzeme seçimler inde bu kr iter ler esa s alınmış t ır. Kullanılan mobilyalar da bu ilkeler doğrultusunda seçilmiş ve üretilmiş tir.

During the design process, ZOOM/TPU has benefited from the pivotal patient-oriented design criteria and the experience gained through patient behaviors, considering environmental healing elements and the healing sensations of patients, which they will experience in every area of the hospital. Design processes and methods are developed in association with various criteria such as local authority regulations, international accreditation standards and certification projections such as LEED, which primarily constitute the basis for material selections. Furnitures used in the project are also selected and produced in accordance with these principles.

Memorial Bahçelievler Hastanesi, United States Green Building Council (USGBC) tarafından verilen, dünyada ilk LEED Platinium Sertifikası’na sahip tam donanımlı hastane olma özelliği ile enerji kullanımı ve çevre dostu yaklaşımlarıyla da öne çıkmaktadır.

Being the world’s first fully-equipped hospital complying with LEED Platinum Certificate, which is issued by the United States Green Building Council (USGBC), Memorial Bahçelievler Hospital also shines out with its low energy use and environment-friendly approaches.

Tasarıma ilke olarak kullandığımız iyileştirici çevre yaklaşımı çerçevesinde, doğanın yapı içerisine entegre edilmesi amacıyla, dijital görselleştirme firması Nohlab ile birlikte tasarım sürecinde çalışılarak, genel mahallerde kullanılan dijital ekranlar üzerinden doğa figürünün hastane içerisine dijital olarak entegre edildiği bir sanatsal çalışma gerçekleştirilmiştir.

In the frame of the “healing environment” approach that we used as a design principle, we worked with the digitual visualization company Nohlab during the design process in order to integrate nature into the structure, culminating in an artistic work in which the figure of nature was digitally integrated to the interiors through the digital screens used in common areas.

natura | 102

natura | 103


kapak konusu | cover story

kapak konusu | cover story

Yapının sanatla olan ilişkisi ise, süreli sergilerin düzenleneceği alanların tasarlanması ile kurulmuştur. Lobiye girildiğinde yürüyen merdiven aksında bulunan bir enstalasyon alanı mevcuttur. Biyofilik tasarım örneklerinden olan bu enstalasyon sanatsal bir obje olmakla beraber, yeşili de içinde barındıran niteliktedir. Pin Architects tarafından tasarlanmıştır.

The structure’s relation with art is established by designing areas to host temporary exhibitions. The entrance of the lobby features an installation space which is located near the escalator axis. Shining out as an example of biophilic design, this installation is an artistic object that also contains greenery. It was designed by Pin Architects.

Aydınlatma tasarımı farklı senaryolara ve ihtiyaçlara cevap verecek şekilde ele alınmıştır. Özellikle yapının 24 saat yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda, gündüz ve gece senaryoları hasta odaları ve hasta koridorlarında hassasiyetle çalışılmış, en doğru aydınlatma kurgusuna ulaşılmıştır.

The lighting design is tackled in a way that meets different scenarios and needs. Considering that the building is active 24 hours a day, the day and night scenarios were treated with utmost sensitivity, especially in patient rooms and patient corridors, resulting in the most accurate lighting setup. As the hospital is full-fledged, it embodies various medical units. Each one of the outpatient areas was designed differently, according to their functions and branches.

Hastanenin tam teşekküllü bir hastane olması sebebiyle birçok birimi içinde barındırmaktadır. Bu birçok farklı branşa hizmet eden poliklinik alanlarının her biri işlev ve dallarına yönelik olarak birbirinden farklı olarak tasarlanmıştır. Pediatri bölümünde çocuk odaklı bir tasarım yapılmış olup, bekleme alanları aynı zamanda çocuklar için oyun alanları olarak öngörülmüş ve seçilen malzeme, renk, doku, mahallin ihtiyaçlarını karşılar niteliklerde ele alınmıştır. Yapı içerisinde kurgulanmış olan, fonksiyona göre bölünebilen ya da bütün olarak kullanılabilen 285 m2‘lik çok amaçlı salon bulunmaktadır. Hastanenin yapısı ve büyüklüğünden dolayı, hastane personelinin kendi deneyimlerini paylaşabildikleri, toplantı ve eğitimler düzenleyebildikleri bir kültür alanı olarak tasarlanmıştır. Bunlarla ilişkili olan, büyük bir hastane olması sebebiyle büyükçe de bir alan gerektiren yönetim ofisi gibi birçok alan da sağlık yapısının içerisine entegre edilmiş şekilde hayat bulmaktadır.

The pediatric section features a child-centered design and the waiting areas in this department were also designed as playgrounds for children. The selected materials, colors and textures were handled according to the requirements of this space. As part of the structure, there is a 285-square meter multi-purpose hall which can be divided in accordance with different functions or used as a whole. Considering the size and structure of the hospital, this hall was designed as a cultural space where hospital staff can share their own experiences and organize meetings or trainings. In relation to these units, various areas such as the administration office, which requires a rather large space due to the size of the hospital, come into life after being integrated into this healthcare building.

MEMORIAL BAHÇELİEVLER HASTANESİ Proje Yeri: Bahçelievler / İstanbul Proje Başlangıç Yılı: 2015 Proje Bitiş Yılı: 2018 Toplam İnşaat Alanı: 72.496 M2 Mimari Proje: Memorial Proje Yönetimi İç Mimari Proje: Zoom TPU Statik Proje: Balkar Mühendislik Mekanik Proje: MEP Mühendislik Elektrik Proje: ERK Proje Mühendislik Cephe Danışmanı: Axis Facades Yönlendirme ve Sanat Danışmanlığı: Emedya Design Akustik Danışmanı: Karakutu Akustik Yangın Danışmanı: İtina İnşaat ve Danışmanlık Trafik Danışmanı: Doruk Ulaşım Planlama Fotoğraf: Cemal Emden Projede doğal taş olarak Silkar Madencilik’e ait Akdo marka mermer kullanılmıştır.

MEMORIAL BAHÇELİEVLER HOSPITAL Project Location: Bahçelievler / İstanbul Project Start Date: 2015 Project Completion Date: 2018 Total Construction Area: 72,496 sqm Architectural Project: Memorial Project Management Interior Architecture Project: Zoom TPU Static Project: Balkar Engineering Mechanical Project: MEP Engineering Electricty Project: ERK Project Engineering Facade Consultant: Axis Facades Wayfinding and Art Consultancy: Emedya Design Acoustics Consultant: Karakutu Acoustics Fire Consultant: İtina Construction and Consultancy Traffic Consultant: Doruk Transportation and Planning Photograph: Cemal Emden In the frame of natural stone use, the project features Akdo brand marbles by Silkar Mining.

natura | 104

natura | 105


kapak konusu | cover story

750

kapak konusu | cover story

KONFERANS

natura | 106

natura | 107


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

Sukhar Pasha Ottoman Lounge Doha, Katar Zeynep Fadıllıoğlu Design Sukhar Pasha Ottoman Lounge Doha, Qatar Zeynep Fadıllıoğlu Design Selmin Hamulu Mimar / Architect

Katar Emirliği’nin başkenti Doha’da, Zeynep Fadıllıoğlu DESIGN tarafından adından çok söz ettiren bir restoranın tasarımına imza atıldı. İki etapta tamamlanan projede; 2009’da ana restoran açıldı, 2016 yılında ise eklemeler yapıldı. Sukhar Pasha, sadece bir restoran olarak düzenlenmedi, aynı zamanda VIP özel oturma bölümleri ve küçük bir satış mağazası da bulunuyor. Katara bölgesi için tasarlanan mekânda hem görsel hem de tat duyularına hitap edilirken; Osmanlı mutfağının seçkin lezzetlerini sunuluyor. A highly-acclaimed restaurant design by Zeynep Fadıllıoğlu Design was carried out in Doha, the capital of the State of Qatar. In the frame of the project, which was completed in two phases, the main restaurant was launched in 2009 and additional arrangements were implemented in 2016. Sukhar Pasha is not only made up of a restaurant, it also embodies VIP/private seating booths and a small sales outlet. Designed for the Katara region, the venue presents the exquisite tastes of the Ottoman cuisine while appealing to the senses of both sight and taste.

natura | 108

natura | 109


iç mimarlık | interior design

P r o j e , Z e y n e p F a d ı l l ı o ğ l u D e s i g n ’a K a t a r E m i r l i ğ i ’ n d e n g e l d i . M e k â n m ü ş t e r i n i n O s m a n l ı İ m p a r at o r l uğ u’n u n farklı dönemlerdeki farklı bezemelerden ilham alınarak yapılma sı isteği üzerine Osmanlı tarzında ta sarlandı. S e d i r l e r d e n, t ava n d e t ay l a r ı n a O s m a n l ı ’n ı n ç e ş i t l i d ö nemlerinden ilham alındı. Örneğin; res toranın or t a sına yerleş tirilmiş olan mermer havuz, Osmanlı mimarisinde sıkça kullanılan bir öge olma sı sebebiyle projeye anlam k a t m a k t a d ı r. Y i n e a y n ı m e k â n ı n t a v a n ı n d a y e r a l a n k a l e m i ş i v e t a v a n s ü s l e m e l e r i n d e b i r e b i r To p k a p ı S a r a y ı ’ n ı n tavan ve duvarlarından esinlenildi. Zeminde kullanılan ve dekora s yonun da en dikkat çekici ögelerden birisi pirinç ve mermer birlikteliği iken, ikincisi sedef ve mermer k a k m a ( i n l a y ) d e s e n ç a l ı ş m a l a r ı d ı r. M e r m e r v e s e d e f i n birleşmesinden oluşan motifler kullanılma sına özen gösterildi. Cam arka sı tekniği ile çalışılmış olan detaylar s ı k ç a k u l l a n ı l d ı . Tu v a l e t l e r d e z e m i n v e d u v a r l a r d a b e y a z Marmara mermeri, İznik hayat ağacı ve bal onix kullanıldı. Lavabo yerine de kurnalar tercih edildi. Dolmab a h ç e S a r ay ı ’n ı n c a m ve ay n a i ş ç i l i k l e r i t a s a r ı m a d â h i l edildi. Aydınlatmanın olmadığı kandillerin kullanıldığı o dönemlerde kullanılan yansıma işçilikleri tekrar hayata geçirildi. Gri, bej gibi pa stel tonların yanında turkua z, fuşya, mercan kırmızısı gibi canlı renkler tercih edildi.

natura | 110

iç mimarlık | interior design

The project was submitted to Zeynep Fadıllıoğlu Design from the State of Qatar. Upon the request of the client, who aspired a design that takes inspiration from the different ornaments pertaining to the different periods of the Ottoman Empire. Therefore the project inspired from the different periods of Ottoman Empire spanning over ottomans to ceiling details. For example, the marble pool situated at the middle of the restaurant, gives meaning to the project as a frequently-used element in the Ottoman architecture. The hand-carved details and decors situated at the ceiling of the aforesaid space, are identically inspired by the ceilings and walls of the Topkapı Palace. While the juxtaposition of brass and marble used on the floors, shines out as the most awe-inspiring decoration, it is further followed by the pattern designs of pearl and marble inlay. Therefore it was emphasized to use motifs that sprang to life with the coalescence of marble and pearl. Details created by the technique of reverse glass painting were also frequently used in the framework of the project. The floors and walls of the restrooms feature white Marmara marble, İznik tree of life and honey onyx. Ceramic basins (kurna) are opted instead of standard washbasins. Glass and mirror works of Dolmabahçe Palace have been integrated into the design. The project also revitalized the reflective works that were available in those periods when people needed to use oil lamps due to the lack of lighting. The project features vibrant colors such as turquoise, fuchsia and coral red, along with pastel hues like gray and beige.

Kullanılan Dogal Taşlar: -Bursa Bej (Asansör içleri ve süpürgelikler, ana restoran) -Traverten (Teras merdiven basamakları ve süpürgelikler) -Savana Grey (Havuz bölümü ve ana restoran zemin) -Nero Zimbabwe (Tezgah, süpürgelikler, bordürler ve teras parapetleri) -Beyaz Marmara (Süs havuz tası) -Pallesandro (Kolonlar ve süpürgelikler) -Marmara (Erkek wc zemin ve duvar) -Sögüt Gold (Havuz bölümü) -sarı onyx (Bayan wc tezgah)

Natural Stones Used in the Project: - Bursa Beige (Interiors of elevators and baseboards, main restaurant) - Travertine (Staircase steps of the terrace and baseboards) - Savana Grey (Pool section and floors of the main restaurant) - Nero Zimbabwe (Counter, baseboards, fringes and terrace parapets) - White Marmara (Stones of the decorative pool) - Pallesandro (Columns and baseboards) - Marmara (Floors and walls of men’s restroom) - Söğüt Gold (Pool section) - Yellow onyx (Counters of women’s restroom)

natura | 111


iç mimarlık | interior design

Projede dikkat çeken ayr ınt ılar: - Cam altı boyama ma salar - Kuma şlar ve tekstil stili - To n o z l u t a v a n l a r - Aydınlat ma lar - E d i r n e k a r i ’d e n e s i n l e n i l m i ş g e ç i ş l e r v e s ü s l e m e l e r - Kandillerle süslenmiş avizeler - To p k a p ı s a r a y ı n d a n e s i n l e n i l m i ş a y n a l a r - Söve ahşap boyamalar - G e l e n l e r e ö z e l b ö l ü m l e r d e ç e ş i t l i o t u r m a i m k â n ı s a ğ l a yan localar - Özel ta sar ım duvar kağıtlar ı ve duvar bezemeleri - Or yantal tablolar ve reprodüksiyonlar

natura | 112

iç mimarlık | interior design

Prominent details of the project: - Tables designed by reverse glass painting - Fabrics and the style of textile - Vaulted ceilings - Lightings - Transitions and decorations inspired by Edirnekâri (a decoration art also known as Turkish Rococo) - Chandeliers adorned with oil lamps - Mirrors inspired by Topkapı Palace - Timber framed paintings - Private loggias offering various seating possibilities for visitors - Custom designed wallpapers and wall decors - Oriental paintings and reproductions

KÜNYE P roje Adı:Sukar Pasha Ottoman Lounge/Restaurant Proje Tasarımı: ZF Design Projenin Yeri: Doha,Katar Alan: 600 m2

Credıts Project Title: Sukhar Pasha Ottoman Lounge/Restaurant Project Design: ZF Design Project Location: Doha, Qatar Area: 600 sqm

natura | 113


iç mimarlık | interior design

ARJAAN DE FEYTER’DEN “ÖZGÜN VE DÜRÜST” BİR ÇALIŞMA ALANI AN “AUTHENTIC AND HONEST” WORKSPACE BY ARJAAN DE FEYTER Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch

iç mimarlık | interior design

Bu ofisin iç mekân tasarımı için Arjaan De Feyter’in hedefi hem kurumsal bir görünüm yakalamak hem de mekânın tümünün sıcak olmasını sağlamaktı. Siyah renkli ahşap, ceviz ağacından yapılmış mobilyaları vurgulayan sıcak bir alt ton verirken yeşil perdeler ise doğal taş malzemeye gönderme yapıyor. Proje bir avukatlık bürosu olduğu için, iç mekân ve malzemelerin bütününün rahatlatan ve güven veren bir havası olması amaçlandı… For the interior design of this office, Arjaan De Feyter aimed to achieve a professional outlook and adorn the entire space with warmth. While black timber creates a warm undertint that accentuates walnut furnitures, green curtains refer to natural stone material. As the project stands for a law office, it is aimed for the entirety of interior space and materials to create a soothing and assuring atmosphere...

natura | 114

natura | 115


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

İç mimar Arjaan de Feyter, Belçika’nın Antwerp kenti yakınlarında bulunan Hollandalı hukuk firması Deknudt Nelis’in yeni çalışma alanı için karartılmış çelik, koyu ceviz ve koyu yeşil mermerden oluşan bir malzeme paletini kullandı. Büro, yakın zamanda yenilenmiş bir malt damıtma tesisinde bulunan The Cubes adı verilen dört yeni karışık kullanım bloğundan birinde yer alıyor. Brüksel ve Courtrai’de de ofisleri bulunan firma bu büronun “özgünlük ve dürüstlük” duygusu uyandırmasını talep etti. Ayrıca çalışma alanının, büronun yakınında yer alan, mimarın kendi atölyesine de benzer bir estetiğe sahip olmasını istediler. Büyük bir ada tezgâhı ve pişirme esnasında yemekten sıçrayan parçaların duvara değmesini engelleyen koruyucu panelde koyu yeşil mermer, geniş plakalar halinde kullanıldı. Çalışma alanının tasarımı için mekânın atmosferi son derece önemliydi; sıcaklık, güven ve bütünlük hissi verirken aynı zamanda kararlılık ve profesyonelliği simgeleyen çelik, doğal taş ve ahşap gibi saf malzemeler kullanıldı. Ayrıca büroda doğal taş, tam boy bir depolama ünitesinin iç raflarını hizalamak için kullanıldı ve koyu yeşil keten perdelerle tamamlandı...

Interior architect Arjaan de Feyter used a material palette of blackened steel, dark walnut and deep-green marble for the new workspace of Deknudt Belis, a Dutch law firm located near Antwerp, Belgium. The office is located in one of four new mixed-use blocks entitled The Cubes, which is situated at a recently refurbished malt distillery. The company, which also has offices in Brussels and Courtrai, requested that this office should evoke the sense of “authenticity and honesty”. They also wanted the workspace to have a similar aesthetic to the architect’s own studio, which is located near the office. For the large island counter and splashback, deep green marble is used in large slabs. The design of the workspace was extremely important for the atmosphere of the space; pure materials such as steel, natural stone and wood were opted for evoking the senses of warmth, confidence and unity, while at the same time symbolizing decisiveness and professionalism. The office also featured natural stone to align inner shelves of a fullheight storage unit, complemented by dark green linen curtains...

Doğal taş: Verde St.-LUCIA Natural stone: Verde St. Lucia

natura | 116

natura | 117


iç mimarlık | interior design

iç mimarlık | interior design

KÜNYE İç Mekân Tasarımı: Arjaan De Feyter Projenin Yeri: Kanaal, Antwerp, Belçika Fotoğraflar: Piet-Albert Goethals

Credıts Interior Design: Arjaan De Feyter Project Location: Kanaal, Antwerp, Belgium Photographs: Piet-Albert Goethals

natura | 118

natura | 119



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.