İNOVATİF Kimya Dergisi YIL : 2 SAYI : 5 MAYIS 2014
-Süt -Taş -Bitkiler Dünyamızı Temizliyor -Kaya (Şeyl) Gazı -Excel ve Kimya
-Haberler -Bulmaca -Yararlı Siteler
Sahibi : İnovatif Kimya Dergisi Kurucuları Genel Yayın Yönetmeni : Yavuz Selim Kart Yayın Danışmanı :
Sevgili İnovatif Kimya Dergisi Okuyucuları, Dergimiz Kimya hakkında bilgiler vermesi, siz okuyucularımızın ufkunu açması, bildiklerimizin pekiştirilmesi, bilmediklerinizin öğrenilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Dergimiz sizlerin göndereceği makaleler, yazılar ile oluşacaktır. Diğer bir deyişle bu derginin içeriğini sizler hazırlayacaksınız. Dergimizin içeriğinde * Kimya Sektörü ile ilgili bilgiler * Kimya Sektörü ile ilgili yazılar ve makaleler olacaktır.
Ayşe Emir Dergi Editörleri : Ayşe Emir Aybike Kurtuldu Seda Çoban Merve Erkoç Dergi Tasarımı : Yavuz Selim Kart Facebook Yönetimi :
Ayrıca çeşitli bulmacalar,hos yazılar ve resimler ile de sıkılmayacağınızı ümit ediyoruz.
Yavuz Selim Kart Hatile Moumintsa Ayşe Emir
Güzel bir dergi olacağı düşüncesindeyiz. Fayda sağlaması dileklerimizle...
Twitter Yönetimi :
İnovatif Kimya Dergisi
Yavuz Selim Kart Büşra Yılmaz Haber Bölümü : Ayşe Emir
Bize Ulaşın facebook.com/InovatifKimyaDergisi twitter.com/InovatifKimya inovatifkimyadergisi@gmail.com instagram.com/inovatifkimyadergisi
Bu Sayıda Yazanlar : Vahit Kenar Yavuz Selim Kart İsmail Bayraktar Osman Üren Halil Kılıç Osman Eren
İNOVATİF KURALLARI Kimya Dergisi
1. İnovatif Kimya Dergisi, yazılarını herhangi bir
makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumundasınız. Ayrıca kullanmış olduğunuz bu yazıların kaynağını bu dergi olarak belirtmek durumundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında eğer bir sorun yaşıyorsanız ilk yazara ulaşacaksınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimler kesinlikle kaynak belirtilmektedir. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek resimlerini dökümanlarına eklemeleri. Burdan çıkacak problemlerden direkt yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise. Yazıları için AYŞE EMİR ile konuşmaları gerekmektedir. www.facebook.com/groups/147842018740235/ Grubu aracalığı ile ulaşabilirler. Bu gruba yanlızca yazarlık yapan ve gerçekten yazmayı düşünen arkadaşları almaktayız. Burada çeşitli görüşler fikirler tartışılmaktadır. Bunun harici sayfamızı takip edenler için girişteki ÖNSÖZ kısmında gerekli adresler mevcuttur. 6. Aşırı yazar bolluğu olmadığı takdirde her yazıyı yayınlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan hem de bilgili güzel bir gençlik sağlamaktır. Ya benim yazım niye yayınlanmadı tarzı soruları üstte belirtmiş olduğum isimlere sorabilirsiniz. 7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir dergi çünkü.
8. Dergimizde konu gönderen arkadaşlar, bazı tarz
yazılar bazı kişilere verilmiştir. Misal , Ünlü bir kimyagerin hayatı ve kimya eğlence tarzı bölümler bazı arkadaşlarımıza verilmiştir. Bu konuları özellikle isteyenler olmuştur. Ama bu sizin bu konularda yazı yazmayacağınız anlamına gelmez. Yazı yazıp gönderirseniz illaki yayınlanacaktır. Bir yazar arkadaşımızın olur ya işi olur yazamassa, o zaman o yazıyı sizin adınız altında ekleriz. Hem dergi zaman kaybetmemiş olur. Hem de süreklilik sağlanmış olur. Ayrıca aynı konu hakkında birden fazla yazı dergide olursa bu seferde dergi amacından sapmış olur. 9. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın. Geçen yazılar 2 bölüm halinde yayınlanabilir. Bu konuda son söz hakkı dergi yönetimine aittir. 10. Dergimize yapacağınız eleştirileri de arkadaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi herkes gönüllü yapıyor. Saygıda lütfen kusur etmeyiniz. 11. Son olarak Dergimizde yazabilecceğiniz konular aşağıda listelenmiştir.
*Akademik Makaleler *Endüstriyel Yazılar *Üniversite Hayatında Kimya *İş Hayatında Kimya *Laboratuvar Üzerine *Kimya Güvenliği 12. Bu konulardan baska konular olsun istiyorsanız. Edtörlere ve vermiş olduğumuz gruba ulaşabilirsiniz.Yazılarımız Kimya içeriği dışına çıkmamaya çalışılacaktır. İş hayatı ve okul hayatnda kişisel gelişime yönelik ek yazılar olabilir. Bunun hakkında da çalışmalar yapılacaktır. 13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 14. Dergiyi okuyanlar bu kuralları kabul etmiş sayılırlar. İnovatif Kimya Dergisi
“EDİTÖRDEN”
Merhaba İnovatif Kimya Dergisi Okuyucuları Onuncu sayımızda siz değerli okurlarımızla birlikte olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Dergimizde her ay farklı yazarları görüyorsunuz. Çünkü biz yazarlarımıza ‘’Her ay yazmayabilirsiniz, müsait olduğunuzda yazabilirsiniz diyoruz.’’ İlk sayımızdan bu yana dergimizde 36 farklı isim yazı yazdı. Dergimizin genel yayın yönetmeni, bir ay bile aksatmadan dergimize yazı yazan tek yazarımız. Emeklerinden dolayı genel yayın yönetmenimize teşekkür ediyoruz. İkinci olarak da Vahit Kenar yazarımızın 9 yazısını yayınladık, ilk sayımızdan bu yana bize yazı göndermeye devam ettiği için kendisine teşekkür ediyoruz. Bizlere yazı göndermek isteyip de işlerinin yoğunluğundan dolayı yazı gönderemeyen yazar adaylarımız var. Bizlere ileride yazı göndereceğiz diye söz veren 76 tane yazar adayımız var. Önceki sayılarımızda da belirtmiştim, biz şirketleşmedik, sosyal medya ile ismimizi duyurmaya çalıştık. Facebook sayfamızda diğer uluslardan da sayfamızı takip eden okurlarımız var, bunların sayısı 170; Azerbaycan 62, Almanya 21, Yunanistan 17, ABD 7…Bu hafta İnstagramda da sayfa açtık. Kısa zamanda web sitesi açmayı düşünüyoruz. Gelelim bu ay yayınladığımız yazılara; ‘’Ozon’’ yazısında, kullandığımız ürünlerden ozon tabakasına zararlı olan ürünler ve ozon tabakası anlatılmış. ‘’Taş’’ yazısında taşın oluşumu ve taşın kimyasından bahsedilmiş. ‘’Bitkiler Dünyamızı Temizliyor’’ yazısında doğal arıtma sistemleri kullanılarak daha ucuz ve etkin arıtma sistemleri kullanılmasını, bu arıtma sistemlerinin de bitkiler olduğu vurgulanmış. ‘’Kaya( Şeyl) Gazı’’ yazısında, kaya gazından gelişen teknoloji ile daha çevreci ve ekonomik enerjiler üretildiğinden bahsedilmiş. Excel ve Kimya’’ yazısında, kimyada excel programı kullanılarak grafikler nasıl çizilir ve bunların işlemlerinin nasıl yapıldığı anlatılmış. ‘’Süt’’ yazısında, sütün içerisinde bulunan kimyasal maddeler anlatılmış. Yazarlarımız, bu ayda yazılarında araştırmaları ile bizleri bilgilendirmeye çalışmışlar. Yazarlarımıza emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bir sonraki ay görüşmek üzere esen kalın.
Ayşe EMİR Dergi Editörü
İçindekiler İnovatif Kimya Dergisi
6 13 15 22 26 30 35 38 39 40 41
SÜT TAŞ BİTKİLER DÜNYAMIZI TEMİZLİYOR OZON TABAKASI KAYA(ŞEYL) GAZI EXCEL VE KİMYA HABERLER KİMYA SÖZLÜĞÜ YARARLI SİTELER KİMYA BULMACA KİMYA BULMACA (GEÇEN AYIN ÇÖZÜMÜ)
Osman EREN
eren2029@hotmail.com
BIYOKIMYA YÜKSEK LISANS (ÖGRENCI) Çukurova Üniversitesi
“SÜT”
Süt, doğanın bize sunduğu en mucizevi ürünlerin başında gelir. İster insan olsun ister diğer memeli canlılar olsun, doğar doğmaz ilk olarak kendisine verilen gıda süttür. Peki nedir süt, nasıl oluşur, içerisinde ihtiva eden organik ve inorganik maddeler nelerdir, bunlar ne işe yarar?
Süt, memeli hayvanların meme bezlerinden salgılanan kendine özgü tat, koku ve kıvamdaki süt, çeşitli maddelerin oluşturduğu karışık yapıda bir gıdadır.
İNOVATİF Kimya Dergisi
6
Süt kabaca ikiye ayrılır. 1) Su 2) Kuru Madde Sütün %87,4 ‘lük kısmı sudan oluşur. Kuru Madde ise suyun içerisinde dağılmış ve çözünmüş bir vaziyettedir. Ayrıca bazı maddelerin yapısında; laktoz ve tuzlarda hidrat halde, bazı proteinlere de bağlı olarak az miktarda su vardır.
Peki nedir bu kuru maddeler (KM) 1-Karbonhidratlar 2-Proteinler 3-Yağlar 4-Vitaminler 5-Mineral maddeler 6- Enzimler (enzimlerin ana omurgasını proteinler teşkil eder)
1) KARBONHİDRATLAR Sütte, sudan sonra en çok bulunan maddedir. Kuru Maddenin, % 37,3’ü süt şekeri de denilen laktozdur. Laktoz, doğada yalnız sütte bulunan bir disakkarittir. Sütün aromasında önemli bir payı bulunan en önemli karbonhidrattır. (Laktoz: Şekil 1)
(Şekil: 1)
7
İNOVATİF Kimya Dergisi
Glikoz ve galaktozdan meydana gelmiş bir disakkarit olan laktozun oranı sütte değişiklik göstermektedir. Ayrıca karaciğeri yağdan koruyan bir faktördür. Laktozun tatlılık derecesi nisbi olarak düşük bulunmakta, sakkarozun tatlılık derecesi % 100 olarak ifade edilirse, laktoz % 27’lik bir değer göstermektedir ve bu nedenle diyabet hastaları için şeker ihtiyacının karşılanmasını sağlayabilecek niteliktedir. Kefir ve kımız bakterilerinin enzimleri, laktozu kullanarak bir alkol fermantasyonu meydana getirirler. Bunun için ekşi süt mamulü kefir ve kımız bir miktar alkol ihtiva ederler.
Laktozun Faydaları: 1-Yoğurt yapımının esası laktozun fermantasyona uğramasına dayanır. 2-Laktoz, kuvvetli asitlerle hidroliz olarak glikoz ve galaktoza ayrılır. Asitlerle laktozun hidrolizi sakkarozun fermantasyonundan çok daha yavaş seyreder. Bunun sonucu sindirimi de yavaştır. Bu şekilde bağırsakta daha uzun zaman kalabilen laktoz, hafif asidik bir ortam sağlar. Bu asitlik kalsiyumun daha çok emilmesine yardım eder. 3-Laktoz, yağ metabolizması üzerine etki etmektedir. Karaciğerde yağ birikmesini önlemekte veya önemli ölçüde karaciğer yağını azaltmaktadır. 4-Laktozun aterosklerozun önlenmesinde muhtemelen hisse sahibi olduğu tahmin edilmektedir. 5-Laktozun, ayrıca B-kompleksi vitaminlerinin sentezinde teşvik edici etkide bulunduğu araştırmalar sonucu anlaşılmıştır.
İNOVATİF Kimya Dergisi
8
Laktoz Hazımsızlığı Sütün içerisinde bulunan laktoz yani süt şekeri iki maddeden oluşur. Laktozun emilebilmesi için mutlaka lâktaz adını verdiğimiz enzim tarafından parçalanması ve glikoz ile galaktozun bağırsağa girmesi gerekir. Laktozun emilip bağırsağa girmediği durumlarda laktoz hazımsızlığı oluşur. Yani okullarda dağıtılan sütler ile rahatsızlanan çocuklardaki şikâyetler görülür. Bu şikâyetler; kramp şeklinde karın ağrısı, çok hafif ishaldir.
2) PROTEİNLER Süt, birçoğu çok küçük miktarlarda olan yüzlerce çeşit protein içerir. Proteinler, kimyasal veya fiziksel özelliklerine ve biyolojik işlevlerine göre çeşitli şekillerde sınıflandırılabilirler. Geleneksel olarak süt proteinleri kazeinler, peynir altı suyu proteinleri ve azınlık proteinler olarak sınıflandırılırlar. Yağ kürelerinin yüzeyinde bulunan proteinler ve enzimler azınlık proteinler grubuna aittir.
A) Kazein Kazein, süt içindeki baskın olan bir grup proteine verilen addır. Kazeinler, insan sütü de dâhil olmak üzere hayvansal sütlerin tümünde mevcuttur. İnek sütündeki proteinlerin neredeyse %80’i kazeindir. Kazeinler dört alt-gruba ayrılırlar: 1) α σ-, 2) αs2-, 3) ß- kazein 4) κ -kazein Dört grubun hepsi de çok heterojendir ve her biri 2 – 8 farklı kalıtsal varyasyonlardan oluşur. Bu varyasyonlar birbirlerinden yalnızca birkaç aminoasit farklıdırlar. α - ve β - kazeinler, genellikle fosforik asiti esterleyen aminoasitlere sahiptirler. Moleküller arası ve molekül içi bağları oluşturmak için fosforik asit kalsiyumu bağlar. Kazein miselleri,(Şekil 2 ) çapı 10 ile 15 nm olan alt-misellerden oluşmuştur. Orta boyutlu bir misel 400 ile 500 civarında alt-misellerden oluşur ve en az 0,4 mikron genişliğinde olabilir.
Şekil 2 : Bir kazein miseli (A: bir altmisel; B: çıkık zincir; C: Kalsiyum fosfat; D: κ-kazein; E: fosfat grupları)
9
İNOVATİF Kimya Dergisi
2) Peynir altı suyu proteinleri Genellikle süt serum proteinlerine verilen addır, teknik olarak sadece peynir yapımı esnasında elde edilen peynir altı suyunda bulunan proteinleri içerir. Yağsız süt, inorganik asit eklenerek kazeinden arındırıldığı zaman, arta kalan protein grubu süt serum proteinleri olarak adlandırılır. Bunlar ortak isimden dolayı gerçek peynir altı proteinlerine çok benzerler. Peynir altı suyu proteinleri, sütteki proteinlerin yaklaşık olarak %20'sini oluştururlar. Peynir altı suyu proteinleri çok iyi çözünürler ve aşağıdaki gruplara ayrılabilirler: A)α-laktalbümin B) β-laktoglobülin C) Immunoglobülinler D) Kan serumu albümini E) Çeşitli proteinler ve polipeptitler
A)α-laktalbümin Aminoasit bileşimleri, biyolojik optimum olarak addedilen yapıya çok yakındır. Bu protein, tipik peynir altı suyu proteini olarak düşünülebilir. Bütün memelilerin sütünde bulunur ve laktoz sentezinde önemli bir rol oynar.
B)β-laktoglobülin Bu protein, sadece toynaklı hayvanlarda bulunur ve inek sütündeki peynir altı suyu proteininin temel bileşenidir. Eğer süt 60 °C’nin üzerine ısıtılırsa, denatürasyon başlar ve bu noktada β-laktoglobulinin sülfür aminoasitinin reaktivitesi önemli bir rol oynar. Yüksek sıcaklıklarda, kükürtlü bileşikler yavaş yavaş ayrılırlar. Bu kükürtlü bileşikler, ısıl işlem görmüş sütün pişmişlik hissi veren tadından kısmen sorumludur.
C) Immunoglobülinler Immünoglobulinler yeni doğmuş hayvanın veya insanın, bakteri ve hastalıklara karşı korunmasında önemli bir rol oynar.
3) YAĞLAR Süt yağı; ekonomik olması, beslenme, tat-aroma ve yağın fiziksel özellikleri yönünden önem taşımaktadır. Süt, peynir gibi süt ürünlerinin oluşmasında temel faktördür. Süt yağı, laktozun en iyi şekilde kullanımını ve vücudumuz için gerekli olan ve A, D, E ve K vitaminlerinin taşınmasını sağlar. Süt yağı diğer yağlardan daha üstün tat ve aromaya sahiptir. Enerji değeri laktoz ve proteinin iki katıdır. Biyolojik değeri yüksek yağ asitleri ve vitaminleri içermektedir. Süt yağındaki fosfolipitler, beyin ve sinir hücrelerinin hayati önem taşıyan kısımlarını oluşturur. Süt, vücut için alınması zorunlu yağ asitleri açısından dengeli bir gıdadır.
İNOVATİF Kimya Dergisi
10
Çeşitli gıda maddelerinde bulunan kolesterol miktarına göre süt, sanıldığı kadar yüksek oranda kolesterol içermemektedir. 100 ml sütün içerdiği kolesterol miktarı sadece 12 gramdır. İnek sütü %5 oranında omega-3 serisi yağ asitlerini de içeren çoklu doymamış bağlı uzun zincirli yağ asidi, %70 doymuş yağ asidi ve %25 tekli doymamış bağlı yağ asitleri içerir. İnsan sağlığı açısından ideal olarak nitelenen süt yağının ise omega-3 serisi yağ asitleri ile çoklu doymamış bağlı uzun zincirli yağ asitlerinin %10, doymuş yağ asitlerinin %8 ve tek doymamış bağlı yağ asitlerinin ise %82 oranında olması gerektiği ifade edilmektedir.
4)MİNERALLER Sütte bulanan başlıca mineraller kalsiyum, fosfor, potasyum ve magnezyumdur. Yarım litre sütte bulunan kalsiyum, 5 kg et, 2,6 kg ekmek, 6,3 kg patates, 8,5 kg elma, 1,6 kg marul, 1,7 kg havuç veya 0,2 kg peynirde bulunan kalsiyuma eşdeğer miktardadır. Süt içmenin kemik yapısına olan olumlu etkisi en fazla çocukluk ve gençlik yıllarında görülmektedir. Ayrıca kalsiyum, vücutta demir eksikliğinin olumsuz etkilerinin azaltılması, protein sindirimini kolaylaştırması ve kanın pıhtılaştırılmasında rol oynaması açısından önemlidir. Sütte bulunan fosfor, kemik oluşumunda önemli rol oynar. Katyon ve anyonlardan oluşan iyon halindeki mineral maddeler sütte yaklaşık %0,70 oranında bulunur. Sütün içerdiği mineral maddeler, miktar açısından çok miktarda bulunanlar makro elementler ile daha az miktarda yer alan iz elementler olmak üzere iki gruba ayrılır.
5)VİTAMİNLER Sütte bulunan başlıca vitaminler şunlardır: A vitamini (retinol), D3 vitamini (kolkalziferol), E vitamini (tokoferol), K vitamini, B1 vitamini (tiyamin), B2 vitamini (riboflavin, laktoflavin), B6 vitamini, B12 vitamini, B13 vitamini, C vitamini (askorbik asit), H vitamini (biyotin), pantotenik asit, folik asit (pteriol glutamik asit), nikotinik asit (niasin) Özellikle zeka gelişiminde etkili olan, deri ve göz sağlığında gerekli B2 vitamini için süt en iyi kaynaktır. Vücudun ihtiyacı olan B12 ve A vitaminleri süt içerek önemli ölçüde karşılanabilmektedir.
11
İNOVATİF Kimya Dergisi
6) ENZİMLER Canlılarda, kimyasal reaksiyonları düzenleyen organik katalizörler vardır. Bu katalizörlere, enzim denir. Sütte bulunan başlıca enzimler; katalaz, lipaz, fosfataz, peroksidaz, proteazdır.
Sütteki proteolitik enzimler Sütte, doğal olarak bulunan değişik proteolitik enzimler vardır. Plazmin enzimi ve somatik hücre proteazları bu tip enzimlerdendir. Sütteki proteolitik aktivite esas olarak plazmin enziminden kaynaklanmaktadır. Doğal proteolitik enzimlerin dışında ayrıca sütte çoğalan mikroorganizmaların salgıladığı proteolitik enzimler de vardır.
Süt lipazları Sütte doğal olarak bulunan başlıca lipaz enzimi, lipoprotein lipaz (LPL)’dır. Ayrıca hijyenik koşullarda üretilmeyen çiğ sütte gelişen ve somatik hücrelerden kaynaklanan mikroorganizmalar tarafından salgılanan lipaz enzimleri de bulunabilir. Süt lipidlerinin parçalanması, sindirim sisteminde mide ve pankreastan salgılanan lipazlar yardımıyla gerçekleşmektedir. Sonuç olarak, süt eşsiz bir gıdadır. İçerisinde bulunan şekerler, proteinler ve yağlar sütün kendine has bileşiminin oluşmasına ve canlılar için muhteşem bir beslenme kaynağı olmasını sağlar. Kaynaklar : 1)http://www.asuder.org.tr/sut_yagi.html 2)http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/251744-sutteki-dogal-enzimler-fonksiyonlari-ve analiz-yontemleri-nelerdir.html#ixzz2vU5fv7c0 3)http://tr.wikipedia.org/wiki/Laktoz 4)http://www.bilgiustam.com/laktoz-nedir-sut-sekeri-hazimsizligi-nedir 5)http://www.food-info.net/tr/protein/milk.htm 6) Dairy Processing Handbook, Tetrapak, Sweden 7)http://fst.osu.edu/People/HARPER/Functionalfoods/Milk%20Components/Lactoperoxidase.html
İNOVATİF Kimya Dergisi
12
Osman ÜNER
oosmanuner@hotmail.com
KIRKLARELI ÜNIVERSITESI KIMYA BOLUMU ARS. GÖR Karadeniz Teknik Üniversitesi
“TAŞ”
Bazı zamanlarda arkadaşlarımızla, “Taş Kalpli” veya “Taş Kafalı” gibi söylemlerle takıldığımız olmuştur elbette, fakat taş; hayatın her anında çıkar karşımıza. Bazen tarihi eser olarak bazen ise ayağımıza takılıp düşmemize neden olan uğursuz bir nesne olarak ama taşın hayatımızdaki önemi küçümsediğimiz kadar önemsiz değildir. Taş, M.Ö. 8000 yılından önce çeşitli ilkel faaliyetlerde kullanılmakla beraber literatüre resmi olarak M.Ö. 8000 yılında Cilalı Taş Devri’nin başlangıcından itibaren geçmiştir. İnsanoğlu M.Ö. 8000-5500 yılları arasında sert ve düzgün taş aletler yaparak hayatın zorluklarıyla baş etmek için çeşitli alanlarda kullanmışlardır. Örneğin, yapmış oldukları taş aletleri kullanarak taştan tekerlekler ve çeşitli süs eşyaları yapmışlardır. Ayrıca bu dönemde taştan evler yapılarak, doğadan gelen tehlikelere karşı kendilerine bir barınak oluşturmuşlar ve taştan yapılan oklarla avcılık sanatı gelişmiş fakat yapılan bu silahlar savaşlarda yüksek sayıda can kaybına neden olduğundan dolayı, insanoğlunun tarihinde kara bir leke olmasını da sağlamıştır. İlaveten, yaklaşık 4000 yıl önce buğdayı una çevirmek için değirmen taşları üretilerek bugün sofralarımızın bir vazgeçilmezi olan ekmek üretimine de katkı sağlamıştır. Taşın yaşama olan yararlarını saymakla bitiremeyiz; taş insanları yerleşik hayata daha çabuk adapte etmiş ve ticaretin gelişmesinde çok büyük bir etmen olmuştur.
13
İNOVATİF Kimya Dergisi
Taş hala günümüzde birçok çeşitli alanlarda kullanılmakta olup insanoğluna hizmet etmektedir. Günümüzde kullandığımız yollara baktığımızda bile parke taşları ve çeşitli taşlardan yapıldığını görürüz. Bununla birlikte, mermer, andezit, bazalt, granit, traverten ve tüf gibi doğal taş ürünleri, yapıların döşeme ve kaplamalarında kullanılır. Diğer yandan matkap ucu olarak taşların en serti ve değerlisi olan elmas kullanılır. Taş, suda bulunan çeşitli minerallerin ve bileşenlerin pıhtı durumuna gelmesi sonucu oluşan, inorganik maddelerin katı duruma geçmesi ile oluşan bir tür kaplama çeşididir. Genellikle bu mineraller Kalsiyum Karbonat [CaCO3], Kalsiyum Fosfat [Ca3(PO4)2], Magnezyum tuzları ve Silis şeklinde sistemde bulunurlar. Sudaki çözünen taş oluşturucu maddelerin miktarı doyma noktasına geldiği an taş oluşmaya başlar. Ortamın sıcaklığı, asiditesi (pH), taşı oluşturan mineral çeşitleri ve oranları (sudaki konsantrasyonu) taşın oluşumuna etki ettiğinden, taşın türünü değiştirmektedir. Örneğin, sıcaklığın artmasıyla sudaki çözünen tuz miktarı artmakta ve bunun sonucunda yüksek sıcaklıkta oluşan ekseriya depozit oluşur. Öte yandan, sistemin pH’ı yükseltilir ise kalsiyum karbonat taşının çözünürlüğü azalır. Sudaki diğer maddelerde taş oluşumunu etkiler. Toprak altında oluşan taşlar ısı, basınç ve ortamın etkisiyle daha sert ve değerli taşların oluşumuna neden olabilirler. Örneğin, pırlanta doğanın en değerli madenleri arasında sayılır ve elmasın 57 fasetli olarak kesilmiş halidir. Elmas saf karbondan milyonlarca yıl yüksek ısı ve basınç altında kalarak oluşur. Dükkânlarda bayanların vazgeçemediği bir takı malzemesi olarak dükkânları süslemekte olan taş, bugün inşaat sektöründe yapı malzemesi olarak kullanılmakla beraber hayatımızın çeşitli alanlarındaki zorluklarla bir çözüm aracı olmaya devam ediyor. Bundan dolayıdır ki; taş bu gidişle alternatifi bulunamayacağa benziyor…
Kaynaklar : •Çelik, M. Y. (2003). Dekoratif Doğal Yapı Taşlarının Kullanım Alanları ve Çeşitleri. Madencilik, Vol.42, No.1, pp.3-15 •Kesim, M. (1995). Gıda Teknolojisi p.202
İNOVATİF Kimya Dergisi
14
Vahit KENAR
vahitkenar@gmail.com
KIMYAGER (MEZUN) Sakarya Üniversitesi
“BİTKİLER DÜNYAMIZI TEMİZLİYOR”
Merhaba değerli İnovatif Kimya Dergisi okuyucuları, Her sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da dinamik ve geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmamızın mutluluğuyla kaldığımız yerden yazılarımıza devam ediyoruz. Bu ayki konumuz doğal arıtma sistemleri. Soluduğumuz hava ve üzerinde yasadığımız toprak, çeşitli nedenlerle sürekli olarak kirlenir. Meydana gelen bu kirlilik zamanla büyük problemler haline gelmektedir. Bu kirliliklerden kurtulmak için arıtma sistemlerine çok büyük miktarlarda yatırımlar yapılmakta ve paralar harcamaktayız… Özellikle su kirliliği artık çözümü çok zor olan problemlerden biri haline gelmiştir. Artık daha ucuz daha etkin temizleme yöntemlerinin keşfedilmesi gerekmektedir. Doğada meydana gelen, kendini temizleme olayları milattan bin yıl öncesinden beri bilinmektir. Bitkilerin temizleme gücüne dayalı arıtma sistemleri milattan bin yıl önce Romalılar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Son 100 yıl içerisinde geliştirilen arıtma sistemlerinin çok pahalı olması, fazla enerji ve çalışma gücüne gerek duyulması son yıllarda özellikle küçük yerleşim alanlarında tekrar doğal sistemlerin kullanılması aktüel hale getirmiştir. Bitkilerin atık suların arıtılmasında kullanılmasını amaçlayan araştırmalar; bu sistemlerin kuruluş masraflarının teknik sistemlere göre % 15-40, işletme masraflarının da % 20-30 daha ucuz olduğunu göstermiştir.
15
İNOVATİF Kimya Dergisi
Bundan birkaç yıl önce İzmir’in torbalı ilçesine bağlı Korucuk köyünde kurulan doğal arıtma sisteminde saz, kamış, su mercimeği, su sümbülü gibi saçak köklü sucul bitkiler kullanılarak köyün kanalizasyon sistemi başarılı bir şekilde arıtılmaya başlandı. 500 nüfuslu köyün muhtarı Ahmet Koca bir röportajında: “Eskiden herkesin lağım çukuru vardı. Sular topraktan sızardı. Kötü koku ve sinek olurdu. Şimdi bu olay köyümüzde bitti. Tesis kurulurken bitkilerle köyün kanalizasyonunun arıtılacağına biz de ihtimal vermiyorduk. Sonucu 1,5 yıldır görüyoruz, çok memnunuz. ‘’dedi. Ne sinekten ne de kötü kokudan eser kalmadığını, gazetelerden okuduğumda hemen bu konu üzerine bir takım araştırmalarda bulundum. Daha sonraları İlk olarak 2004 yılında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından uygulamaya konulan ve bu kurumun kapatılmasının ardından illerde Özel İdarelere devredilen ‘doğal arıtma projesi’nin Türkiye genelinde 5 bin köyde uygulanması planlandığını öğrendim. Suyu yeniden kazanarak, tarımsal sulamada kullanılabilecek hale getiren proje, tüm köylerde hayata geçirilebilirse, 546 milyon metreküp suyun yeniden kazanılması hedefleniyor. Doğal arıtma sistemleri, bitkilerin arıtma gücü esasına dayanmaktadır. Bitki çeşidi ve atık su ile bitkinin bir araya getirilme şekillerine göre çok değişik sistemler ortaya çıkmıştır. Bitkiler, kendi besinlerini temin ederken tıpkı bir kimya fabrikası gibi çalışırken veya yine kendi yaşamlarını sürdürmek için topraktaki suyu su pompası gibi çekerken, soluduğumuz havayı da bünyelerinde bulunan sistemlerle temizlerler. Bazı bitki türleri, topraktan bünyelerine aldıkları kadmiyum ve nikel gibi ağır metalleri gövde, filiz ve yapraklarında biriktirir. Böylelikle bulundukları ortamdan bu ağır metalleri uzaklaştırmış olurlar.
İNOVATİF Kimya Dergisi
16
DOĞAL ARITMA SİSTEMLERİ NELERDİR? 1-Kök Bölgesi Arıtma Sistemleri 2-Arazi Uygulama Sistemi
1-Kök Bölgesi Arıtma Sistemleri Bitki arıtma sistemlerinden şimdiye kadar söz ettiğimiz sistemler, genellikle doğal yapıya fazla müdahale edilmeden oluşan sistemlerdir. Kök bölgesi arıtma sistemi denmesinin nedeni, kullanılan bitkiler aerenchym adı verilen bir doku yardımı ile atmosferden aldıkları oksijeni 120 cm’ye kadar derine inen köklerine iletmekte ve toprak içinde oksijence zengin bölgeler oluşturmaktadırlar. Böylece su içerisinde bol oksijenli ve oksijensiz bölgeler oluşmaktadır. Bu şekilde oluşan farklı bölgeler değişik kimyasal olayların meydana gelmesini sağlayarak, kirlilik maddelerinin hızlı bir biçimde parçalanmasını sağlarlar. Oksijenli ve oksijensiz koşulların birlikte bulunması aynı zamanda nitrifikasyon ve denitrifikasyon olaylarının oluşmasını sağlar. Azot bileşiklerinin önemli bir bölümü elementer azot’a kadar parçalanır, geri kalan bölümü bitki tarafından biyokütleye dönüştürülürken bir bölümü de toprakta humus oluşturarak tutulur. Bu reaksiyonlar sonucu amin, thiole, amonyak gibi kötü kokulu gazların çıkışını ve çevreyi rahatsız etmeleri engellenir. İyi çalışan sistemlerde azot bileşiklerinin % 85’i elementer azot’a % 2-3’ü biyomasa dönüşür. Geri kalan kısım ise organik maddelerle birleşerek humus oluştururlar. Liebenburg (Federal Almanya) 2500 kişilik bir yerleşim alanının atık sularının arıtılması amacıyla 5400 m2lik bir alanda kurulan bir sistemde yapılan araştırmalar, böyle bir tesisin teknik sistemlere göre yapım maliyetinin % 40, işletme masraflarının da % 30 daha ucuz olduğunu göstermiştir.
2-Arazi Uygulama Sistemi Bu sistemlerin çalışma prensibi çayır, mera ve tarla gibi doğal alanlara kirli suların yağmurlama veya salma şeklinde gönderilmesine ve arıtılmış olarak tekrar toplanmasına dayanır. Bölgenin doğal koşullarına göre 4 değişik şekilde arazi uygulaması yapılabilmektedir.
17
İNOVATİF Kimya Dergisi
a) Kültür Bitkilerinin atık su ile salma ve yağmurlama şeklinde sulanması. Evsel atık suların bu amaçla kullanılması halinde kültür bitkilerinin su ihtiyacı karşılandığı gibi azot fosfor gibi kirlilik maddeleri bitki besin maddeleri olarak değerlendirilmektedir. Ancak böyle durumlarda atık su içerisindeki kimyasal ve diğer yabancı maddelerin dikkatle izlenmesi gerekir.
b) Geçirgenliği fazla olan bitki kaplı alanlarda atık su infiltrasyonu Sistemin çalışma prensibi atık suyun bitki kökleri ve geçirgen tabakanın oluşturduğu bir sistem içerisinden hızla geçerek taban suyuna ulaşmasına dayanır. Çok tehlikeli maddelerin bulunmadığı atık suların arıtılmasında kullanılmaktadır. Özellikle gıda sanayii atıklarının arıtılmasın da bu yola başvurulur.
c) Az geçirgen, eğimli alanlara atık su salınması Atık su bitki kökleri ve toprak içerisinden süzülerek geçer, arıtılmış olarak tekrar toplanır.
d) Sulak alan oluşturulması Arıtma sistemleri içerisinde bilinen en eski sistemdir. Özellikle Romalılar tarafından yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Bu sistemde, kanalizasyon ağı aralığı ile toplanan atık su arazinin uygun bir yerinde göl haline getirilir. Göl içerisinde kendiliğinden gelişen her çeşit bitki ve mikroorganizmanın arıtma gücünden yararlanılır. Bu sistemin değişik bitkiler kullanılarak uygulanan farklı şekillerinin yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir.
Prosese Genel Bakış
İNOVATİF Kimya Dergisi
18
Çakıl Yatağı
19
İNOVATİF Kimya Dergisi
Çakıl havuzu
Depolama
Doğal arıtma sistemi kurmak çok mu zor? Hayır, korkulacak kadar zor değildir aslında gayet basit. Sizde bahçenizde bir doğal arıtma sistemi kolaylıkla kurabilirsiniz. Doğal arıtma tesisi yapmak, çok fazla kompleks bir olay değildir. Basit bir prototip örneği sizlere aktarmakla başlayalım işe. Önce, dikdörtgen şeklinde bir havuz kazılıyoruz. Daha sonra, köklü bitkilerin tutunabileceği toprak, kum ve çakıldan oluşan karışımı havuzun altına seriliyoruz. Dağıtım ve drenaj boruları döşeyerek arıtacağımız suyun özelliğine göre uygun sucul bitkilerin dikimine geçiliyoruz.
İNOVATİF Kimya Dergisi
20
Bitki olarak suyu seven, saçak köklü bitkiler, sazlar ve kamışlar gibi sulak ortamda kendiliğinden yetişen bitkiler kullanılması gerekiyor. Bitkilerin dikimiyle birlikte arıtma tesisimizin inşası bitmiş oluyor. Evsel atıklar ve kanalizasyon suyu, borular kanalıyla havuza aktarılıyor. Sistemde bulunan ve kendini yenileyebilme özelliği olan bu bitkiler suyu kirleten azot, fosfor, potasyum ve karbon gibi elementleri tüketerek besleniyor ve havadan aldığı oksijeni de kökleri vasıtasıyla suya ileterek, arıtma işlemini gerçekleştiriyor. Tabii bu işlemlere ek olarak bitkilere, ortamdaki mikroorganizmalar da katkıda bulunuyor. Bu tesislerimizde atık suları ’sulama suyu’ kalitesine kadar arıtabiliriz. Doğal arıtmada kullanılan sucul bitkilerle, tarım ilaçları ya da maden işletmelerinden gelen zehirli maddeleri de bertaraf edebiliriz. Şimdiden sisteminiz hayırlı olsun. Aşağıda birkaç görsel örneklerde mevcuttur. Kaynaklar : 1.Sorn,H.,BİTKİLERİN ATIKSU ARITIMıNDA KULLANILMASI,Hacettepe Üniversitesi eğitim bilimleri dergisi,Sayı: 7 Sayfa: 261 - 267, 1992. 2.Daymond. G.C., The Water-Hyacınth: A cinderella of the Plant World. New Letter on Compost, Appendix B 221, Oct. 1945. 3.Stephenon, M., Tumer, G. The Environınental Requirements of Aquatic Plants. CaL. State, Water Res. Contr. Board Sacramento, CA. publ. No. 65 (1980). 4.Shelef, G., R. Moraine: Photosyntehitc biomass production from sewage. Arch. Hydrobiology. Beih. Ergebr. Limnoloji 11-3-14. 1978. 5.Kardos, L.T. Renovation of Secondary Effluent for Resue as a Water Resoucre. EPA 660/2-74016 1974. ‘ 6.Schefer, F., P. Schactechabel: Lerbuch der Bodenkunde 9. Aufl. Enke-Verlag Stutgart 1976. 7.Kurpas, U: Wurzelraumentzorgung- Untersuchung eines nicht konventionelen Kliirverfahrens anhand der Eliıninationsleistung an einigen Mikroorganismen. Diss. Med. Fak. Göttingen 1980. 8.Kickuth, R., G. Kaitzis: Mikrobizid wirksame Aromatin aus Scirpus lacustris. Forum UınweltHygiere 6, 165-167. 1975. 9.Seidel, K., Reinigung von Gewiissern durch höhere Pflanzen Naturwiss. 53 (12) 289-297, 1966. 10. http://morminor.blogspot.com.tr/ (Prototip Arıtma sistemi görselleri)
21
İNOVATİF Kimya Dergisi
İsmail BAYRAKTAR ismbyrktr@gmail.com
YÜKSEK KIMYAGER (MEZUN) Adnan Menderes Üniversitesi
“OZON TABAKASI”
Atmosfer, yerküreyi yani Dünya’yı kuşatan bir gaz tabakasıdır. Atmosfer, canlıların yaşayabilmesi için ihtiyaç duyulan gazlardan oluşmuştur. Bu gazların %78’i Azot (N), %21 Oksijen (O), %1’de diğer gazlardır. Bu gaz tabakasının dünyamıza birçok yararı vardır. Atmosfer olmasaydı, yeryüzü güneş doğar doğmaz tam aydınlık, battığında ise tam karanlık; aydınlık yerler çok sıcak, karanlık yer ise çok soğuk olur ve hiçbir hava olayı gerçekleşmezdi[1]. Ozon molekülleri, atmosferde bulundukları yere göre farklı karakteristik özellikler gösterirler. Stratosfer tabakasındaki ozon canlılar için yararlı, buna karşılık dünya yüzeyine yakın atmosfer tabakasında yani troposfer tabakasında bulunan % 10 oranındaki ozon yıkıcı etkisi bulunmaktadır. Ozon (O3) üç adet Oksijen atomundan oluşan şeffaf bir gazdır. Ozon tabakası, ozon gazından oluşan ve atmosferin yukarı seviyelerinden başka bir deyişle yer yüzeyinden 10-50 km yüksekte bulunan bir tabakadır. Bu tabakanın, temel görevi ultraviyole (UV) ışınlarını tutarak filtre görevi yapmasıdır[3]. Tüm ozonun yaklaşık % 90’ı yüksek konsantrasyonla yaklaşık 25 km yükseklikte ulaşarak dünya yüzeyinden 15-45 km yukarıda stratosfer olarak bilinen yukarı atmosferin çok soğuk bir tabakasında saçılmış halde ve 20 km kalınlığında bir tabakadır. Her 100.000 molekülde sadece bir tanedir
İNOVATİF Kimya Dergisi
22
Ozon iyi mi kötü mü? İyi ozon, tüm ozonun %90’ıdır ve aynı zamanda stratosferik ozon olarak da adlandırılır. Bu ozon tabakası, doğal bir filtre görevi görerek yeryüzündeki tüm canlıları güneşin uv ışınlarına karşı korur. Ozon tabakası olmasaydı birçok insan cilt kanseri, katarakt gibi hastalıklara yakalanacak; hayvanlar ve tarım ürünleriyle bitkilerin yanı sıra okyanusların üst seviyelerindeki canlı organizmabundan zarar görecekti. Ozon doğal olarak atmosferde oluşur ve orada bozulur. Atmosferde ozon, güneş ışınları, azot, hidrojen ve klor dâhil çeşitli bileşiklerle kimyasal reaksiyona girerek bozulur. Atmosferde üretilen ve tüketilen ozon dengededir.
lar
Diğer %10’luk kısım ise kötü ozonu oluşturur. Araç egzozları ve endüstriyel emisyonların oluşturduğu uçucu organik karışımların ve de nitrojen oksitlerin havaya karışmasıyla ortaya çıkan insan aktivitelerinin sebep olduğu ciddi bir hava kirliliğiyle yer seviyesinde oluşur. Yazın sıcak günlerde uçucu organik karışımlar ve azot oksitler güneş ışınlarıyla reaksiyona girdiklerinde duman olarak isimlendirilen tehlikeli kentsel endüstriyel pus halini alır. Kötü ozon insanlarda ve hayvanlarda ciddi göz, burun ve solunum problemlerine neden olabilir ve tarım ürünleriyle ormanlara zarar verebilir[4].
23
İNOVATİF Kimya Dergisi
Ozon Tabakasının DELİNMESİ! Ozon tabakasındaki delikten bahsedildiğini şu veya bu şekilde duymuşsunuzdur. Aslına bakarsanız delik terimi ozon moleküllerinin tamamen yok olması değil, onların büyük ölçüde ve hızla azalmasını ifade eder. Sonuçta ozon tabakasında ciddi boyutlarda bir incelme söz konusudur. 1985 yılında İngiliz bilim adamları Antarktik Kıtası üzerinde ozon tabakasında aşırı incelmeyi veya deliği keşfettiklerini açıklayarak herkesi şaşırttılar. Halley Bay (Antarktika) üzerindeki ozon konsantrasyonunun 1980’lerdeki seviyesinden % 40 daha az olduğunu buldular. Bilim adamlarının dikkatli ölçümleri ve yoğun çalışmaları sonucunda 70’lerin sonlarında incelmeye başladığı sonucuna vardılar. Antarktika ozon tabakası deliği
Klimalarda, buzdolaplarında, köpüklerde, deodorantlarda, yangın söndürücülerde, endüstriyel eriyiklerde vb. diğer ürünlerde sıkça kullanılan insan yapımı kimyasal olan kloroflorokarbon emisyonları (CFC) toplam stratosferik ozon tükenmesinin % 80’inden daha fazlasının nedenini açıklar. Ozon tabakasının incelmesine neden olan maddeler; •Kloroflorokarbonlar (CFC) •Halonlar •Metilkloroform •Karbontetraklorid •Hidrobromoflorokarbonlar (HBFC) •Hidrokloroflorokarbonlar (HCFC) •Metilbromid Bütün bu kimyasal maddeler, geniş bir klor sınıfının ve endüstriyel halokarbonlar olarak bilinen bromür içeren bileşenlerin üyesidir. Tüm bu endüstriyel halokarbonlar iki nedenle ozon tüketicisidirler. Birincisi tepkin değildirler ki aşağı atmosferde bozulmayarak stratosfere sürüklenebilen kimyasal maddeler, ikincisi ise ozonu tahrip eden doğal reaksiyonlara yardım etmeleridir[5].
İNOVATİF Kimya Dergisi
24
Bunlar bir kere stratosfere eriştiğinde UV radyasyonu bunları, klor (CFC vb.) ve brom (halonlar vb.) dan oluşan iki güçlü ozon tüketicisini açığa çıkarmak suretiyle parçalar. Klor ve bromun her ikisi de değiştirilmeden ve kendi kendilerini tahrip etmeksizin ozonu tahrip eden reaksiyonları canlandırır ve hızlandırırlar. Klor atomları ozona karşı doymak bilmez bir iştaha sahiptirler ve tek bir klor atomu 100.000 ozon molekülünü yok etme yeteneğine sahiptir.
Ozon Tükenmesi Durdurulabilir mi? Bilim adamları, eğer bütün ülkeler ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelerin üretimini ve kullanımını yakın bir gelecekte durdururlarsa ozon tabakasının yavaş yavaş kendini yenileyebileceğini söylemektedir. Ozon tabakasının onarımı şüphesiz bir gecede olmayacaktır. Ozon tüketen kimyasalların stratosfere ulaşması uzun yıllar alacaktır ve bir kere oraya ulaştıklarında da bunların tükenmesi yüzyıllarla ölçülen bir zaman sürecinde gerçekleşeceğinden muhtemelen yıllar boyunca ozon tabakasına zarar vermeye devam edecektir. Yapılan anlaşmalarla tüm ozon tüketen kimyasalların üretimi ve kullanımı durdurulacak olmasına rağmen stratosferdeki klor seviyesi 21. yy kadar azalmaya başlamayacaktır. Ozon tabakasının 2060 yılına kadar normale yani 1980 öncesi klor seviyesine tahmin edilmektedir. Bu tarihe gelindiğinde Antarktik ozon deliğinin daimi olarak yok olacağı düşünülmektedir[6]. Biz kimyagerler olarak bu umarsızca kullanım ve tüketme çılgınlığına son verilmesinde öncü olmalıyız. Kullandığımız her kimyasalın ozona zarar verebileceğini düşünerek daha dikkat etmeli ve uyarılarda bulunmalıyız. Unutmayalım ki gelecek nesil bizim hatalarımızı tekrarlamasın. Daha iyi bir yaşam için…… Kaynaklar : 1.İnternet kaynak (http://www.ccpo.odu.edu/SEES/ozone/class/ Chap_1/index.htm) 2.İnternet kaynak (http://www.atm.ch.cam.ac.uk/tour/dobson.html) 3.Prof. Shakhashiri, Chemical of the Week /Ozone 4.İlker Subaşı Ozon ve Ozon Tabakası sunumu 5.Animationfactory.com/ozone 6.Ozonmar.com/ozonhakkında
25
İNOVATİF Kimya Dergisi
Halil KILIÇ
hll_kilic@hotmail.com
KIMYA MUHENDISI (ÖGRENCI) Marmara Üniversitesi
“Kaya (Şeyl)Gazı”
Kaya (şeyl) gazı, kil, kuvars ve kalsit minerallerinden oluşan tortul kayacın gözeneklerinde bulunan gazdır. Doğalgaz, kömür ve petrole göre daha az karbon salınımına sebep olduğu için daha temiz ve çevreci bir yakıt türü olarak kabul edilir. Şeyl, dünyanın birçok noktasında bulunan, organik malzeme yönünden zengin tortullu bir kayadır
Kaya gazı, tortul bir kayaç türü olan şeylin gözenekleri içinde hapsolmuş bir doğal gaz türüdür. Şeylin içinde gözenekler olmasına rağmen geçirgenliği düşüktür. Şeylin geçirgenliği düşük olduğundan dolayı, şeylin içinde oluşan doğal gaz kaya içerisinde hareket edemez ve kaya içinde hapsolur. Fakat şeyl yapısındaki her kaya içersinde kaya gazı bulunmayabilir. Bu kayaların belirli oranda organik madde içermesi ve yeterli olgunlukta olmaları gereklidir. Kaya gazı bir çeşit doğal gaz türüdür. Kaya gazı içeriği de doğal gaz içeriğine benzer yüzdelik oranlarla metan, etan, propan ve değişik oranlarda hidrokarbonlar içerir.
İNOVATİF Kimya Dergisi
26
Şeyl Gazı Üretimi Kaya gazı üretiminde dikey sondaj ve yatay sondaj ikisi bir arada uygulanır. Yer altı sularına kirlilik konusunda herhangi bir zarar vermemek için, yer altı sularının bulunduğu katmanın altına kadar sondaj yapılır. Daha sonra sondaj kuyusunu korumak için çelik koruma borusu yerleştirilir. Sondaj kuyusu ile çelik boru arasındaki kalan boşlukta beton ile doldurulur. Çevreye zarar vermemek için
çelik koruma borusu ve beton katmanları azalan oranda kuyu daha da derinleştirilir. Sondaj kaya gazının bulunduğu şeyl katmanına gelene kadar devam eder (1000-1500 m). Kaya gazının bulunduğu katmana geldikten sonra sondaja yatay şekilde devam edilir. Yatay sondajda açılan sondaj kuyusunu korumak için yatay sondaj kuyusuna çelik koruma borusu yerleştirilir ve sondaj boşluğu beton ile doldurulur. Bu işlem tamamlandıktan sonra yatay sondajda delik açma mermileri kullanarak yatay boruda belirli aralıklarla delikler açılır. Bu işlemle kayada çatlaklar oluşturulur. Bu çatlakların tekrar kapanmasını önlemek ve çatlakları genişletmek amacıyla hidrolik sıvı sondaj borusuna basınçlı şekilde pompalanır. Hidrolik sıvı %98-95,5 oranında sudan ve kumdan, ayrıca çelik borularda zamanla oluşacak korozyonu önlemek amacıyla belirli oranda kimyasallardan oluşur. Su ile gönderdiğimiz kum çatlaklar arasına girer ve kayada açtığımız çatlakların tekrar kapanmasını engeller. Bir dikey şekildeki çatlatma uzunluğu en fazla 40m olmalıdır.
27
İNOVATİF Kimya Dergisi
Her bir çatlatma operasyonunun maliyeti 200,000-500,000 $ arasında değişir. Sondajdan çıkan kaya gazı yüzeyde bulunan prosese alınır, burada kaya gazı önce filtrelerden geçirilir, gaz dışındaki kum vb. kirlilikler giderilir. Kirliliği giderilen gazlar sıvılaştırma prosesine alınır ve tankerler vasıtasıyla işleme prosesine gönderilir. İşleme prosesinde kaya gazı işlendikten sonra kullanıma gönderilir.
Dünyada Kaya Gazı İlk kaya(şeyl ) gazı üretimi 1821 yılında ABD’de New York eyaletinde gerçekleştirildi. Ve 1970 yılında endüstriyel ölçekte üretim sağlandı. Üretim maliyeti yüksek olduğundan dolayı üretime devam edilmedi; ancak 2000’li yıllardan sonra üretim maliyetini düşüren teknolojik gelişmelerle birlikte kaya gazı tekrar enerji gündeminde yerini aldı. Kaya gazının, son dönemlerde rağbet görmesi kaya gazının değerini gün geçtikçe artırıyor. Dünyadaki kaya gazı rezervinin büyük oranı Çin dedir. Çin toplam enerji ihtiyacını kömürden ve geri kalan ihtiyacını da diğer kaynaklardan sağlıyor. Dünyadaki kaya gazı rezervinin büyük oranının Çin de olması, Çin’in avantajlı bir durumda olduğunu gösteriyor. ABD kaya gazı için büyük yatırımlar yapmasına karşın Çin’de kaya gazı için kayda değer bir yatırım yok. Fakat birçok ABD şirketleri Çin’de yatırım yaparak enerji üretimini oradan karşılamaya çalışıyor. Böylece iki tarafta kazanç sağlıyor. Bunun gibi birçok şirketler ve ülkeler kaya gazından enerji karşılamak için ortaklık antlaşmaları imzalıyor. Avrupa da ise İngiltere’nin kuzeybatısındaki yerin 3000 m altında büyük bir kaya gazı rezervi keşfedildi. Bu miktar adanın gaz ihtiyacının %10 unu karşılayacağı tahmin ediliyor. Avrupa da kaya gazına önem veren ülkelerden biri ise Polonya. Polonya, enerji ihtiyacının büyük kısmını kaya gazından karşılamak için büyük yatırımlar yapmaktadır
İNOVATİF Kimya Dergisi
28
Türkiye’de Kaya Gazı Ülkemizde kaya gazı potansiyeline sahip alanların başında Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Trakya Bölgesi, Tuz Gölü ve Sivas Çevresi yer alır. Türkiye’nin çıkarılabilir kaya gazı rezervlerinin kapasitesinin 680 milyar m3 olduğu tahmin ediliyor. Sadece 2013 yılında ülkemiz 45 milyar m3 doğalgaz tüketti. Bu rakamları karşılaştırdığımızda ülkemizdeki kaya gazının önemli miktarda olduğu görülüyor. Üretim maliyeti yüksek olsa da kaya gazı, ilerleyen teknolojik gelişmelerle birlikte ülkemizin enerji ihtiyacının bir kısmını karşılayacağı görülüyor.
Kaynaklar : •http://tr.wikipedia.org/wiki/Kaya_gaz%C4%B1 •http://www.petform.org.tr/images/etkinlikler/istisare_toplantisi_pigm_omer_koca_3.pdf •http://ekonomi.isbank.com.tr/UserFiles/pdf/ar_06_2013.pdf •http://www.iukmk.org/haber/enerjide-yeni-umut-seyl-565.html •http://www.mta.gov.tr/v2.0/birimler/redaksiyon/ekonomi-bultenleri/2012_13/MTA_ EkonomiBulteni_13_8-ilkersenguler.pdf •http://www.21yyte.org/tr/arastirma/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/2014/03/13/7486/seyl-gaz-gercegi • Kaya Gazı / Tuba Sarıgül, Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi, 557. Sayı •http://www.21yyte.org/tr/arastirma/enerji-ve-enerji-guvenligi-arastirmalari-merkezi/2014/03/13/7486/seyl-gaz-gercegi •https://www.haberturk.com/yazarlar/guntay-simsek-1019/833149-turkiyede-gaz-var-mi-petrolgercekten-yok-mu •http://www.konyalife.com.tr/haber/turkiye-nin-en-buyuk-rezervi-konya-da-gelecegin-enerji-kaynagi--kaya-gazi.html
29
İNOVATİF Kimya Dergisi
Yavuz Selim KART
kim_muhselim@hotmail.com
KIMYA MUHENDISI (MEZUN) Cumhuriyet Üniversitesi
“Excel ve Kimya”
Merhaba Arkadaşlar, Bir önceki sayımızda sizlere Matlab programının Kimya ve Kimya Mühendisliği uygulamalarından bahis ettim. Birkaç temel özellik anlattım. Örnekler üzerinden giderek işlemi tamamladım. Matlab programı iyi güzel bir program; lakin lisansının pahalı olması, okullarda bazı üniversiteler hariç öğretilmemesi, kullanımının ve öğreniminin biraz zaman alması, öğreniminin genel mühendislik bilimlerinde daha yaygın olması nedeniyle sizlere bu sayımda Excel ve Kimya uygulamalarından temel kullanımından bahis edeceğim. Excel Programı Microsoft Office Uygulamaları içerisinde bir programdır. Genel itibari ile birçok kayıt ve işlemi tutmak, tablolamak, grafik ile görsel şölen katmak gibi özellikleri mevcut. Yani sizin yaptığınız işlemin görselliğini güçlendirerek sizlere daha güzel sonuçlar verir. Şimdi bu özellikler matlab da yok mu diyeceksiniz. Matlabda olmayan bir şey yok. Yani Matlab programında da grafik çizimi yapabilirsiniz. Ama Excelde bir önceki sayıdaki gibi işlemleri yapmanız, matris çözdürmeniz mümkün değil. Sonuçta ofis türünden bir uygulama. Günlük hayatı pratikleştirmeye yönelik şeyler içeriyor. Çok geniş bir uygulama alanına sahip programda bugün yapacağımız işlem grafik çizimi ve bunları çizerken yapacağımız işlemlerden bahis edeceğim.
Resim 1 : Veriler
İNOVATİF Kimya Dergisi
30
Resim 1 deki gibi verilerimizin bize laboratuvarda verildiğini düşünelim. Bunlar bizim çıktımız olsun. Bunu nasıl grafik işlemine tabi tutacağız onu inceleyelim. İlk önce verilerimizi seçiyoruz. Bu 3 kolonu “x” kısmından “2,30” yazılan yere kadar seçiyoruz. Seçim işlemi bitince aşağıda gördüğünüz şekildeki gibi olması gerekiyor.
Buradan sonra Excel programında en üstteki sekmelerden “Ekle” kısmına tıklıyoruz.
Resim 2 : Seçilmiş Veriler
Resim 3: Ekleme kısmı
Buradan ekleme kısmında çeşitli grafikler mevcut. Tabi bizim için çizgi gibi olan grafikler lazım. Yani bizim işimize yarayacak olan grafik çeşidi çizgi grafiktir. Diğerlerini kullanmak tercihinize kalmış lakin; okuldaki ödevleriniz ve işlemleriniz için bu grafik daha iyi. Resim 3’den görüldüğü üzere seçimimizi yapıyoruz. Bu seçimi yaptıktan sonra çizim beliriyor.
31
İNOVATİF Kimya Dergisi
Resim 4: Çıkan Grafik Şekilde grafiğimiz oluştu. Ama bu grafikte hiçbir şey belli değil diyorsunuz değil mi? İşte bu kısımlarda da Excel imdadımıza yetişiyor. Excel’in özellikleri kısmından eksen başlıkları bölümlerini görüntülemeyi seçip gerekli düzeltmeleri yapıyoruz. Bu işlemleri yapınca aşağıdaki gibi bir sonuç bizim karşımıza geliyor.
Resim 5: Düzeltilmiş Grafik
İNOVATİF Kimya Dergisi
32
Bu şekilde deneydeki işlemlerin sonuçlarının grafiğini çiziyoruz. Sağa ve sola gerekli isimlendirmeleri yaparak daha okunabilir hale getirdik. Şimdi denklemimizin grafiğini, R2 değerini ve eğilim çizgisini bulmaya geldi. Bu değerleri bulurken de daha önce çizmiş olduğumuz grafiğin üstünde sağa tıklayarak eğilim çizgisini seçe tıkladığımızda eğilim çizgisi çıkıyor. Buradan açılan seçenekler yardımıyla denklemi bul R2 ifadesini bul seçeneklerine tıklayıp, biraz süslediğimiz zaman aşağıdaki sonuç ortaya çıkıyor.
Resim 6: Denklemi ve R2 ifadesi eklenmiş grafik
33
İNOVATİF Kimya Dergisi
Buradan çıkan sonuç ne? Grafik kâğıdına çizer gibi işlemlerimizi çizebilir. Gerekli grafik ayarlarımızı Excel’in özelliklerini ayrıntılı, inceleyerek ve verimli kullanarak muhteşem hale getirebiliriz. İşlemler bunlardan ibaret, gerisi sizin araştırma kabiliyetiniz ve yaratıcılık gücünüz ile alakalı. Yaptığım işlemleri Office 2013 versiyonunu kullanarak yaptım. Bazı ayarlamaları bundan dolayı göstermedim. Genel hatları ile programı anlatmaya çalıştım. Laboratuvar işlemlerinizde ve iş yerlerinde çok kullanılan bir program. Benim anlattıklarım küçük bir mum ışığı. Sizin çalışmalarınız ve pratikleriniz ile daha da ilerleyeceğinize şüphe yok. Yazılarımı kısa ve öz tutmaya gayret ediyorum. Umarım faydalı olur. İyi çalışmalar. Kaynaklar : http://mmsphyschem.com/excelIChem.htm http://www.mhilmieren.com/sayfa/haber_detay.asp?haberID=123
İNOVATİF Kimya Dergisi
34
iNOVATiF KiMYA DERGiSiİ’NDEN
HABERLER
Liseli Öğrenciler Çimentosuz Beton Üretmeye Çalışıyorlar
Niğde Faik Şahenk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin çimento bölümünde okuyan 11 öğrenci, çimentosuz beton üretimi projesiyle çimentonun çevreye verdiği zararı en aza indirmeye çalışıyorlar. Genç mucitler, ‘’Günümüz yapı sektöründe beton vazgeçilmez bir sektördür. Betonun içinde su, agrego ve çimento vardır. Çimentonun son zamanlarda çevreye verdiği zararlar tartışma konusu olduğu için biz çevre dostu sodyum hidrokisatı, verdiğimiz kimyasal madde ve cürüf kimyasal maddesini kullanıyoruz. Bu iki maddenin dayanımını daha yüksek elde etmek için çalışmalarımız devam ediyor. Yaptığımız betonlar da burada gözüktüğü için dayanımları hemen hemen çimentoyla aynı eşdeğerdedir. Biz bu betonu hazırlamak için iki aşamadan geçiyoruz. Bir gurup arkadaşımız kimyasal maddeyi, bir gurup arkadaşımızda karışımla ilgileniyor. Sodyum hidroksit ve su ile tepkimeye girdiği zaman kimyasalımız 50 santigrada çıkıyor. Bunu karışıma eklediğimiz zaman küp olarak alıp, oda sıcaklığında kurutmaya bırakıyoruz’’ dedi. Öğrencilerin öğretmenleri, ‘’Derslerimizde sürekli betonla ilgilendiğimizden, öğrencilerimiz bu projeyi bizlere sundular. Bizde laboratuvarımız olmadığı için Niğde Üniversitesi’nin laboratuvarını kullandık’’ dedi.
35
İNOVATİF Kimya Dergisi
Ortaokul Öğrencilerinden Ceviz Kabuğundan Organik Sucuk Üretimi
Kayseri de iki ortaokul öğrencisi Ali Barış Üstündağ ve Yaşar Esener, sucuk yapımında zararlı kimyasal yerine ceviz kabuğu tozunu kullandılar. Üstündağ, ‘’Sucuğun içinde zararlı mikroorganizmalar bulunabiliyor. Zararlı olan bu bakterileri önlemek için ceviz kabuğunu kullandık. Ceviz kabuğu bu bakterileri önlüyor ve bakterileri yok ediyor. Endüstriyel sucuk üretiminde ise nitrat ve nitrit kullanılıyor’’ dedi. Üstündağ, bu projedeki amaçlarının organik ve sağlık açısından daha güvenilir sucuklar üretmek olarak belirtti. Üstündağ organik yiyeceklerin tüketiciler tarafından daha çok kullanıldığına dikkat çekti ve konuşmasına şöyle devam etti: ‘’ Dünya nüfusunun giderek artması beslenmede dengesizlik ve endüstriyel alanların giderek gelişmesi sonucu sağlıkla ilgili sorunlar artmıştır. Günümüzde bilim ve teknolojideki büyük ilerlemelere rağmen, doğal kaynakların bilinçsizce tüketimi ve karşılaşılan ekonomik güçlükler doğal kaynakların çok amaçlı kullanılmalarını zorunlu kılmıştır’’ diye konuştu. Üstündağ, ceviz kabuğunun sucuğun erken bozulmasını da engellediğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti: ‘’ Yapılan analizle yeşil ceviz kabuğunun içerdiği juglon gibi fenolik bileşiklerin antimikrobiyal yönden etkili olduğunu tespit ettik. Ayrıca nitel gözlemlerimize göre sucukta küflenmeye de engel olduğunu fark ettik. Böylece atık olan yeşil ceviz kabuklarından elde ettiğimiz fenolik bileşiklerle, sucuk içerisinde kullanılan nitrat ve nitrite karşı entimikrobiyal katkı maddesi olabileceğini ve sucuğun fonksiyonelliğinin artırılacağını tespit ettik.’’ Yaşar Esener ise cevizin doğal bir koruyucu katkı maddesi olarak kullanılabileceğini ve kurutulmuş ceviz yaprağının Asya ve Avrupa ülkelerinin kırsal kesimlerinde çay şeklinde yaygın olarak tüketilmekte olduğunu söyledi.
İNOVATİF Kimya Dergisi
36
Kimya Sektörü İhracat Verileri Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) verilerine göre, kimyevi maddeler ve mamüller sektöründe 2013’ün Ocak-Mart dönemine göre % 2,7 lik artışla 4 milyar 311 milyon 346 bin dolara yükseldi. Kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü Türkiye de en fazla ihracat yapan 3’üncü sektördür. En fazla ihracat yaptığımız ülkeler sırası ile Irak, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleridir. En fazla ihracat İstanbul Kocaeli ’den; Kocaeli geçen yılın Nisan ayına göre ihracatını yüzde 17,3 olarak artırdı. Kocaeli 1 milyar 753 milyon 273 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi. İstanbul ve Kocaeli Türkiye’nin kimyevi maddeler ve mamuller ihracatını yüzde 67,6’sını karşıladı. İzmir 354 milyon 810 bin dolar, Ankara 331 milyon 768 bin dolar, Gaziantep 176 milyon 472bin dolarlık ihracat yaptı. Kaynaklar: http://www.haberler.com/genc-mucitlerden-buyuk-bulus-5924042-haberi/ http://www.radikal.com.tr/cevre/ceviz_kabugundan_organik_sucuk_uretildi-1187219 http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bilimteknik/61687/Kayserili_ogrencilerden_sucukta_ devrim.html http://www.beyazgazete.com/haber/2014/4/3/kimya-sektoru-ihracati-4-3-milyar-dolar-oldu-2183339.html http://www.marathonkimya.com/tr/index.html
37
İNOVATİF Kimya Dergisi
İNOVATİF Kimya Dergisi
Kimya Sözlüğü
Colloids - Kolloidler
Büyüklüğü 10-1000 angstrom arasında değişen, bir başka madde de asılı, çok küçük parçacıklardır.
Chlorination -Klorlama
Mikropları giderme amacıyla içme suyu yada atık suya klor eklenmesi.
Gas chromatograph-Gaz Kromatografi
Bir gaz veya sıvı karışımın içindeki maddelerin ( gazların veya uçucu sıvıların ) oranlarını belirleyebilen analiz cihazı.
Dieldrin -Dieldrin
Oktaloks diye de bilinen, klorlu hidrakarbonlar sınıfından beyaz kristalimsi tarım ilacı. Birçok haşarat açısından zehirli etkiye sahip ve bazı kuşlar için de öldürücüdür.
Dioxin - Dioksin
Bitki öldürücülerde bulunan, son derece zehirli maddeler kümesi.
Chlorine - Klor
Ağartıcı, oksitleyici etki maddesi olarak su arıtma yada mikrop giderme amacıyla kullanılan halojen eleman; zehirli bir gaz.
Freon - Freon
Yaygın biçimde kullanılan klorofluorokarbon.
Nitrification - Nitratlama
amonyum iyonunun nitrosomonas ve nitrobakter türünden mikroorganizmalar tarafından nitrit ve nitrat iyonlarına yükseltgenme işlemi.
Radiation hazard - Radyasyon Tehlikesi
Radyoaktif maddelerin yaydıkları parçacıkların ve ışınların yol açtığı tehlike; büyük dozlar hızlı ölüme neden olur, buna karşılık düşük düzeyde radyasyona maruz kalınması, kanser riskinde artışa yol açar.
Radon - Radon
Toprağın ya da kayaların havaya saldığı doğal radyoaktif gaz; bu gaz yetersiz havalandırılmış binalarda birikebilir ve sağlığı tehlikeye sokar.
Cathodic protection - Katodik Koruma
Metal bazlı yer altı veya sualtı borularını paslanmaya ( oksitlenmeye ) karşı koruyan elektrokimyasal yöntem.
Oxidant - Oksitleyici
Yeni bir madde oluşturmak üzere havada kimyasal olarak tepkiyen, oksijen içeren madde; fotokimyasal dumanın (sisin) birincil kaynağı.
İNOVATİF Kimya Dergisi
38
İNOVATİF Kimya Dergisi
Yararlı Siteler Kimya Mühendisi arkadaşlarım için çok güzel bir hesaplama sitesi. Bu sitede kimya mühendisleri için hesaplama işlemleri mevcut. Değerleri girerek otomatik olarak hesaplama işlemleri yapabilirsiniz. Neler hesaplandığını inceleyeccek olursak : Isı Değiştirici Hesapları, Buhar Hesapları, Ekipman Hesapları, Pompa Hesapları vs. İçeriğini inceleyerek daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
http://checalc.com/ Kimya Çizimi yapmak büyük problem olabiliyor. Bazı programların da kurulum kullanım karmaşıklığı fazla. İşte bu noktada bu web sitesi işinizi görecek gibi. Sitede çizimler yapabiliyorsunuz. Ayrıca CAS Sayısı ya da isim kullanarak istenilen molekülü ya da yapıyı aratıp eklemek mümkün. Kimyager arkadaşlarımızın işine yarayarak öneriyorum. İyi kullanmalar dilerim.
https://www.emolecules.com/ Bu siteyi de Öğretmen arkadaşlarımız için paylaşıyoruz. Öğretmen arkadaşlarımız buradaki flash görselleri kullanarak öğrencilerine daha faydalı olabilirler. Sitede kimya ile ilgili bir çok hareketli flash görseller mevcut. Bu görseller hem akılda kalıcılığı hem de öğrenmeyi kolaylaştır. Hem de öğrencilerin ilgisini çeker diye düşünüyoruz. İyi incelemeler dileriz.
http://www.learnerstv.com/animation/Free-chemistry-animations-page1.htm
39
İNOVATİF Kimya Dergisi
İNOVATİF Kimya Dergisi
Kimya Bulmacasi 1
2
3
4 5
6
7
8
9 10
Soldan Saga 1. Bir elementin radyoaktif özellik gösteren izotoplari. 5. Temel haldeki bir elektronun, disaridan enerji verilerek daha kararsiz olan bir dis yörüngeye çikarilmasi hâli. 7. Kimyasal reaksiyonlara karsi ilgisiz elementler. Periyodik tablodaki 8A grubu elementleri.Inert veya asal gaz olarakta bilinirler. 8. Maddenin hali. Kütlesi ve hacmi belli olan fakat belirli bir sekli olamayan maddedir. Bu yüzden içine konuldugu kabin seklini alir.
Yukaridan Asagiya 2. Moleküller arasi çekim kuvvetinden dolayi sivinin yüzeyinde olusan kuvvet. 3. Gaz fazindaki atomlarin çok yüksek sicakliklarda iyonlasarak çekirdek ve elektronlarina ayrismasi sonucu olusan akiskan madde. 4. Enerjinin elektromanyetik dalgalar ya da parçaciklar halinde yayilmasi. 6. Asitlerle, bazlarin reaksiyonu sonucu olusan ürün.
9. Bir çözücünün yari geçirgen bir zardan daha derisik bir çözeltiye geçmesi. 10. Kimyasal reaksiyonlarda elektron alarak (indirgenerek) karsisindakini yükseltgeyen madde.
İNOVATİF Kimya Dergisi
40
Geçen Ayın Çözümü
İNOVATİF Kimya Dergisi
Kimya Bulmacasi 1
K
O N S 2
H
I
D
R
A
3
T 4
N 5
T
Ç
R 6
K
A
L
O
T
O
Z
K
O
L
E
C
Ü
Ü
J
8
B
Y 7
D
O M B
A
E
L
N
N D
Soldan Saga 2. Kristal yapisinda belirli miktarlarda su molekülü içeren bilesiklerdir. [HIDRAT] 5. Bir çözeltinin en fazla miktardaki bileseni veya çözeltiye fiziksel halini veren bilesendir. [ÇÖZÜCÜ] 6. Filiz yapan 6A grubu elementleri. [KALKOLEJ] 8. Bir atom çekirdegine herhangi bir nükleer tanecigin gönderilmesi. [BOMBARDiMAN] 9. Isik tanecig. Isik isininin enerjisi bu fotonlar içinde yogunlasmistir. [FOTON] 10. Bir çözelti içerisindeki küçük iyon veya moleküllerin yari geçirgen bir zardan geçmesi ve büyük iyon veya moleküllerin geçmemesi islemi. [DAILIZ]
O R
D
i
M A
I
L
I
Z
N
G 10
41
Ü
Z
L
Y F
Ö
F
K
S 9
Ç
E
A
Yukaridan Asagiya 1. Çözeltide çözünmüs olan göreceli madde miktaridir. Düsük konsantrasyonlu çözeltilere seyreltik yüksek konsantrasyonlu çözeltilere derisik çözelti denir. [KONSANTRASYON] 3. Gaz moleküllerinin küçük bir delik araciligiyla bir kaptan daha düsük basinçli ortama yayilmasi. [EFÜZYON] 4. Bir çözeltide iki tuzun etkilesimi veya sicaklik degisiminin çözünürlüge etkisi sonucu çözünmeyen kati bir bilesigin olusmasi.... [ÇÖKELME] 7. Bir ortamda enerji tasiyan egilim. [DALGA]
İNOVATİF Kimya Dergisi
İNOVATİF Kimya Dergisi
Bende Yazmak İstiyorum Dergide bende yazmak istiyorum benim de yazılarım olsun diyorsanız. ***Yazacağınız konuyu belirleyin. (Kimya içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz. ***Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli. ***Yazılar kesinlikle facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Çünkü bu oldukça işimizi zorlaştırıyor. Yazılar inovatifkimyadergisi@gmail.com adresine gönderilmeli. ***Dergi editörlerimiz olan Ayşe Emir, Aybike Kurtuldu,Seda Çoban, Merve Erkoç arkadaşlarımıza ulaşması gerekmektedir. ***Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız yayınlanmayacaktır. ***Ad Soyad Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı) Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz Üniversite İsmi Çalışıyor iseniz çalıştığınız kurumdaki pozisyonunuz. Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz. *** 2014 Haziran ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Mayıs 2014 dür. Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar Bir sonraki ay yayınlanacaktır. ***Ve son olarak kopyala-yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuyor araştırılıyor. Bir şeylere emek verip orjinal şeyler çıkarırsanız rağbet görürsünüz. Lütfen bu konulara dikkat edelim. ***Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Resimleriniz varsa da konu içinde aralarda en az bir tane resim olsun. Fikir düşünce tarzı kimya sektöründe sorun yazıları çözüm yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey katıyor. ***Şimdilik aklımıza gelenler bunlar sorun olursa eklemeler-çıkarmalar yaparız. ***İnovatif Kimya Dergisi gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar.