Kimya Dergisi
İNOVATİF Kimya Dergisi YIL:4 SAYI:37 AĞUSTOS 2016
SIVI KRİSTALLER VE TEKNOLOJİDEKİ YERİ
SN1 ve SN2 Reaksiyon Mekanizması Geçmişten Günümüze Gümüş İyonu ve Antibakteriyel Etkisi Serotonin
Timokinon
İpek Fibroin ve Kullanım Alanları
KURALLARIMIZ
1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak belirtmek durumundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde, yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine mail atabilirsiniz.
SOSYAL MEDYA
6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu
kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin yazılarını maalesef yayımlamayacağız. 8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma yapmayı seven herkes yazabilir. 10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler ekipten çıkarılır. 11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.
http://www.inovatifkimyadergisi.com https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi https://twitter.com/InovatifKimya https://instagram.com/inovatifkimyadergisi http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2Xp0LJgn9bB-aLM6w0-3pw
Ekibimiz YAVUZ SELİM KART KİMYA MÜHENDİSİ KURUCU-YÖNETİCİ PELİN TANTOĞLU KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ SİBEL İĞCİ İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FACEBOOK EDİTÖRÜ TUĞBA NUR AKBABA KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ
HATİLE MOUMİNTSA KİMYA FACEBOOK EDİTÖRÜ GİZEM AYVERDİ KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ ASLIHAN YILDIZ KİMYA TEKNİKERİ FACEBOOK EDİTÖRÜ BEGÜM MENEVŞE KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ
SENA TARIM KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ
SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN
EDİTÖRDEN
37. Sayıdan Herkese Merhaba, Öncelikle bize olan ilgi ve alakanız için çok teşekkür ediyoruz. Temmuz ayında olumsuz birçok durum yaşadık. Ülkemizin mutlu, huzurlu günlere tekrar kavuşması dileğiyle. Birbirinden ilgi çekici yazılar ile bu ay da karşınızdayız. Bize her zaman sektör ya da kimya ile ilgili bir konuda yazıp gönderebilirsiniz. İyi okumalar dileriz
İÇİNDEKİLER
SN1 VE SN2 REAKSİYON MEKANİZMASI
7
TİTANYUMDAN 4 KAT DAHA 10 DAYANIKLI BİR ALAŞIM ELDE EDİLDİ TÜRK PLASTİK SANAYİCİLERİNDEN 11 DARBE GİRİŞİMİNE TEPKİ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GÜMÜŞ 12 İYONU VE ANTİBAKTERİYEL ETKİSİ İNGİLTERE’DEN İLK 16 “POLİMER” BANKNOT DÜNYA BİYOPLASTİK ÜRETİMİ 2020 17 YILINDA 15 MİLYON TONA ÇIKACAK SIVI KRİSTALLER VE 19 TEKNOLOJİDEKİ YERİ ÇİN İLE NÜKLEER İŞBİRLİĞİ PETROL ÜRÜNLERİNİN TESLİMİNE İZİN ŞARTI GELDİ
23 24
TİMOKİNON 25 KARBON VERGİSİ SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ POLİTİKASI İÇİN ÖNEMLİ BİR 28 ARAÇ YILIN İLK YARISINDA 7 MİLYAR 30 DOLARLIK KİMYA İHRACATI İPEK FİBROİN VE KULLANIM 32 ALANLARI ALZHEİMER'A YENİ UMUT 35 ALZHEIMER İÇİN İLK İLAÇ ÜRETİLDİ İLAÇ GİBİ YATIRIM SEROTONİN
38
36
KARA HİDROJEN: BASİT ATOMUN BİLİNMEYEN YÜZÜ
41
İÇİNDEKİLER
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ YENİLEBİLİR GIDA AMBALAJI ÜRETTİ MANGANEZ AYIN WEB SİTESİ
45 46
KİMYA BULMACA
47
KİMYA BULMACA ÇÖZÜMÜ KİMYA SÖZLÜĞÜ 49 YAZARIMIZ OLUN
50
48
43
ANIL YASİN AKDOĞAN KİMYA TEKNİKERİ BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ MEZUN anil_yasin_akdogan@hotmail.com
SN ve SN Reaksiyon Mekanizması 1
2
Y
er değiştiren atom yada grupların nükleofilik özellikte olduğu reaksiyonlardır. (Nükleofil ise, elektron fazlılığı olan atom yada gruptur.) kısaca SN olarak gösterilir.
İki ana nükleofilik yer değiştirme tepkimesi vardır. Bunlar SN1 ve SN2 olarak adlandırılan (nükleofilik Substitüsyon 1 ve Nükleofilik Sübstitüsyon 2, tepkimelerdir ki, izlenilen yolların birbirinden farklı olduğu anlamına gelir. Alkil halojenürler nükleofiller ile yer değiştirme tepkimeleri verirler. Örnek olarak, etil bromür OH- iyonu ile tepkimesi sonucu etil alkolü verir. CH3 – CH2 – Br + OH-
H2O
Bu reaksiyonda, reaksiyon verecek madde etil bromür substrat, reaksiyonu başlatan kısım OHnükleofil, -Br ayrılan grup ve etil alkol ise ürün olarak adlandırılır. Reaksiyonda nükleofil ayrılan grup ile yer değiştirmiş olduğundan genel olarak bu reaksiyonlar Nükleofilik Sübstitüsyon (SN-) reaksiyonu olarak adlandırılır.
CH3 – CH2 – OH + Br-
Alkil halojenürlerin nükleofiller ile yer değiştirme reaksiyonları her zaman aynı mekanizma üzerinden yürümez. Alkil grubuna, özellikle de halojenin bağlı olduğu karbon atomundaki alkil grupları ve sayıları, özellikleri tepkimenin şeklini değişmektedir. Bir kaç örnekle bu durumu inceleyelim.
7
n-Butil klorürün siyanür nükleofili ile reaksiyonu sonucu butil siyanür oluşur. Aynı reaksiyon t-bütil bromür ile denenir ise yer değiştirme ürünü yerine ayrılma ürünü oluşur.
Bu değişik durumların anlaşılmasında reaksiyon mekanizması kavramının anlaşılması çok önemlidir.
Nükleofilik Yer Değiştirme Reaksiyon Mekanizmaları İki ana nükleofilik yer değiştirme tepkimesi vardır. Bunlar SN1 ve SN2 olarak adlandırılan (nükleofilik Substitüsyon 1 ve Nükleofilik Sübstitüsyon 2, tepkimeleridir.
SN1 = Moleküler Nükleofilik Substitüsyon İki basamaklı yürüyen bir tepkime mekanizmasıdır. Birinci kademede realtantdan ayrılacak olan grubun ayrılmasıyla bir karbokatyon oluşur. İkinci basamak da nükleofil bu karbokatyona bağlanır. Ürün oluşmuş olur. Burada reaksiyonun hızını etkileyen karbokatyonun oluştuğu 1. basamak tersiyer yapıdadır.
8
SN2 = Bi Moleküler Nükleofilik Substitüsyon SN2 reaksiyonları primer yapıların kolaylıkla verdiği reaksiyonlardır. Tek basamakta gerçekleşir. Ayrılacak olan grubun ayrılmasıyla onun yerine geçecek atom yada grubun bağlanması aynı anda olur. Reaksiyonun hızı,hem ayrılacak olan grubun hem de bağlanacak olan gruba bağlı olduğu için SN2 adını alır. SN2 reaksiyonlarında apolar çözücü kullanılır.
SN2 reaksiyonları tek basamakta gerçekleştiği için, ( nükleofilin alkil halojenüre saldırısı) reaksiyonda bir ara ürün olmaz. Geçiş hali, nükleofil ve karbon atomu arasında bir bağ oluşurken, aynı zamanda karbon atomu ve ayrılan grup arasındaki bağın kopması sırasında oluşur.
Reaktant tersiyer yapıda ise SN1 gibi olur. Reaktant primer ise SN2 . Nükleofil küçük ve güçlü hacimde ise SN2. Zayıf ve büyük hacimde ise SN1 olur. Yer değitirmede sıcaklık düşük olması gerekir. Eğer sıcaklık arttırılırsa ayrılma reaksiyonu gerçekleşir. Kaynaklar : http://w3.balikesir.edu.tr/~hnamli/okdn7/okdn7.htm BAÜ Organik kimya ders notları
9
Haber Yabancı
TİTANYUMDAN 4 KAT DAHA DAYANIKLI BİR ALAŞIM ELDE EDİLDİ
ABD’nin Texas eyaletindeki Rice Üniversitesi’nden bilim insanları, titanyumu altın ile karıştırıp atomik yapısını yeniden düzenleyerek, saf titanyumdan 4 kat daha dayanıklı bir alaşım üretti.
incelemektir. Böylece saflık derecesini ve yapısını daha rahat görürüz. Fakat bu alaşımı ezmeye çalıştığımızda başaramadık. Sırf bu işlem için elmas uçlu aletler aldık fakat olmadı.”
Fizik ve Astronomi Profesörü Emilia Morosan, tıpta yapay eklemler ve implantlarda da kullanılan titanyum ile altını 3’e 1 oranında karıştırıp, alaşımın atomik yapısını yeniden düzenlendiklerini anlattı.
Morosan ve ekibi, testlere devam ederek farklı oranlardaki alaşımlar ile dayanıklılık karşılaştırması yaptı. Test sonuçlarında 3’e 1 oranında ve belli bir ısıda üretilen kristal yapının en dayanıklısı olduğu anlaşıldı.
Manyetizma üzerine çalışıyordu Bileşiklerin manyetik özellikleri ve sentezi üzerinde uzmanlaşan Morosan, “Bu alaşıma yeni bir materyal veya bileşik denemez fakat üretimi oldukça kolay” diye konuştu. Karışımın atomlarını kübik, kristal bir yapıda sıkıştırdıklarını anlatan Morosan, önceki araştırmasında titanyum ve altını 1’e 1 oranında karıştırarak manyetik olmayan iki elementten manyetik bir alaşım elde etmeyi başarmıştı.
Tesadüfen buldular
Titanyumdan daha sağlıklı Titanyum ve altının canlı dokulara en az zarar veren ve biyolojik uyumluluğu yüksek (biyo-uyumlu) maddeler olduğunu belirten fizikçi, Texas A&M Üniversitesi ile ortak yürüttükleri testlerde de elde edilen alaşımın saf titanyum ve altından daha ‘biyouyumlu’ olduğu tespit edildi. Morosan, tesadüfen buldukları bu alaşım üzerinde çalışmaya devam edeceklerini ama kendisini ilgilendiren asıl çalışma konusu olan elektromanyetizmaya odaklanmayı sürdüreceğini belirtti.
Morasan, bu karışımı tesadüfen nasıl bulduklarını şöyle anlattı: “Yeni bir bileşik ürettiğimizde ilk yaptığımız şey onu toz haline getirip X-Ray cihazında
10
Yerli
Haber
TÜRK PLASTİK SANAYİCİLERİNDEN DARBE GİRİŞİMİNE TEPKİ
15 Temmuz Cuma akşamı gerçekleşen darbe girişiminin yankıları sürüyor. Tüm toplumun büyük bir tepki gösterdiği bu girişime Türk plastik sanayicileri de sessiz kalmadı.
olduk. Türkiye’nin geleceğini, milletin silahıyla milletini vuran, demokrasisinin sembolü meclisini bombalayanlara bırakamazdık, milletçe bırakmadık, bundan sonra da bırakmayacağız” dedi.
Sektör adına açıklamalarda bulunan PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu birlik ve beraberlik Yavuz Eroğlu, “Tüm şehitlerimize Allah’tan çağrısında bulundu. rahmet, yaralılarımıza acil şifa dilerken, Türk plastik sanayicileri olarak, önce Vatan şiarıyla, var Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve olmayı bugün bir daha hak eden milletimizle bir Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı bütünüz” diyerek açıklamalarına son verdi. Yavuz Eroğlu, “Türk plastik sanayicileri olarak, geleceğin parlak Türkiye’sini kalkınmış, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyet seviyesi hedefine ulaşmış, ekonomisi güçlü, insanları huzurlu bir ülke olarak görmeyi can-ı gönülden istiyor ve bunun için canla başla çalışıyoruz. Bilimde, eğitimde başarılı; dolayısıyla ekonomisi ve sanayisi güçlü, caydırıcı barışçı ordusuyla insanlarını ve dostlarını mutlu eden bir güven ülkesi olacağız. Bu hedefimizi sekteye uğratmak isteyen darbecilere karşı “birlik ve beraberlik içinde” milletimizle meydanları doldurup, demokrasinin yanında
11
MERVE ELİPEK KİMYA MÜHENDİSİ GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ merveelipek@gmail.com
Geçmişten Günümüze Gümüş İyonu ve Antibakteriyel Etkisi
B
ugünlerde “antibakteriyel” sözünü sık sık duyar olduk, birçok zaman bir gazete ya da dergi köşesinde antibakteriyel ürünlerle karşılaşıyoruz; havlu, diş fırçası, klavye, boya, saklama kabı, iç çamaşırı, konfeksiyon ürünleri, buzdolabı, ayakkabı, seramik ürünler vs. Özellikle son birkaç yıldır bu tür ürünlerle daha sık tanışır olduk. Bunlara karşı yine onların boyutlarında bir teknoloji gelişiyor; günümüzün teknolojisi, nanoteknoloji.
çatlaklar, mikro pürüzler veya yüzeyde bulunan besin lekeleri mikro organizmalar için hayatta kalmalarını sağlayacak koşulları sağlayıp, bu mikro organizmaların çoğalarak koloniler kurmaya başlamasına izin verirler. Bilim adamlarının bu alandaki çalışmaları, mikrop tutmayan yüzeylerin, ucuza üretilmesinin yolunu açtı.
Mikroskobik yaratıklara insanoğlunun yenik düşmesi gibi çeşitli felaket senaryoları üretiliyor. Domuz gribi, kuş gribi gibi yeni grip türleri tıp ve halk literatürüne eklenmektedir. Bu senaryolara karşı bilim dünyası, eski tarihlerden beri kullanılan, etkisi kanıtlanmış malzemeleri çağımızın teknolojileri ile buluşturuyor. Antibakteriyel malzemeler, evlerde kullanılan boyalar, gıda ambalaj malzemeleri, tekstil ve insan ile temas eden ya da edecek olan tüm yüzeylerde kullanılıyor. Enfeksiyonların olmadığı, tamamen steril bir ortam oluşturmak mümkün değil ama mikroorganizmaların çoğalmalarını engelleyici sistemler geliştirmek en mantıklı yöntemdir. Bu küçük canlıları göremiyoruz ama her şeyimizi onlarla paylaşıyoruz, paylaşmak zorunda kalıyoruz. Her gün solunum ve sindirim yolları ile binlercesini de içimize alıyoruz.
Gümüşün faydaları Jül Sezar döneminden beri biliniyordu. Romalılar, küçük gümüş parçacıklarını yanıkları, kesikleri ve yaraları tedavi etmek için; Grekler ise gümüşü su ve şarap kaplarını bakterilerden temizlemek için kullanırlardı. Ayrıca Roma döneminde sadece gümüş kaplarda su taşıyan askerlere savaşa gitmeleri için izin verilirdi çünkü Romalılar gümüş kapların suyu temiz ve saf tuttuğunu biliyorlardı. Doktorlar gümüşün faydalarını biliyorlar ve hastalarına eğer sağlıklı olmak istiyorlarsa gümüş tabaklarda ve gümüş çatal bıçak kaşık kullanarak yemek yemelerini tavsiye ediyorlardı. Dr. Henry Crookes, 1900’lerin başında gümüşü pek çok hastalığın tedavisinde kullanmıştır. Bilimsel çalışmaları sonucu bilinen hiçbir mikrobun kolloid gümüşe 6 dakikadan fazla dayanamayacağını söylemiştir. Dr J.Mark Hovel, British Medical Journal’de kolloidal gümüşün virüslerin kontrolünde özellikle etkili olduğunu rapor etmiştir.
Bu küçük mikroorganizmalara karşı bilim adamları ve araştırmacılar, nano boyuttaki çalışmaları ile gümüş iyonunu birçok madde ile birlikte kullanılabilir hale getirmek için çalışmaktadırlar. Kullandığımız birçok malzemede bulunan
12
Gümüşün ilk antibiyotik madde olduğu düşünülmektedir. Tarihte gümüş metal yaprağı bir sargı bezi olarak kullanılmıştır. Bugün gümüş, neredeyse enfeksiyon kontrolünün kritik olduğu her yerde, bandajlardan yanık tedavisinde kullanılan ilaçlara kadar sağlık ürünlerinde çok geniş spektrumda antimikrobiyal özelliğinden dolayı kullanılmaktadır. Gümüşün yaygın bir şekilde kullanımı, antibiyotiklerin gelişmesi ile oldukça azalmış ve son yıllarda geniş spektrumlu bir antimikrobiyal olmasından dolayı yeniden dikkatleri üzerine çekmiştir. Özellikle son yıllarda birçok antibiyotiğe karşı dayanıklı bakterilerin ortaya çıkması sonucu gümüş, antibiyotiklere alternatif bir antimikrobiyal madde olarak yeni kullanım alanları bulmaktadır. Geniş spektrumlu antimikrobiyal ajan olarak gümüş iyonu yeniden ilgi odağı olmuştur.
Dilerseniz bu konuda yapılan bazı bilimsel çalışmalara değinelim: 1) Araştırmacılar, Türkiye'de bol miktarda rezervi bulunan zeolit madeni ile gümüşü, nanoteknolojik yöntemlerle işleyip polimerlere katarak; kompozit malzemeler elde etti. Bu çalışma ile, hastane ve okul döşemelerinde, su ve deterjan kullanmadan hijyen sağlanması öngörülüyor. Malzemenin, iplik halinde sentezlenmesi ile mikrop üretmeyen kumaşlar da üretilebilecek. Toz halinde, doğal volkanik yapılar olan zeolitlerin içlerinde silisyum ve alüminyum oksitler bulunmaktadır. Zeolitlerin nano boyutlardaki özel gözenek yapılarına tutunmuş bazı iyonları, gümüş ile değiştirmek mümkündür. Böylece toz halindeki zeolite, mikrop öldürücü (antibakteriyel) özellik kazandırılmış olur. Bu tür bir uygulama ile mikrop tutmayan çoraplar ve elbiseler yapılabilir. Dolayısıyla endüstride çok fazla kullanım alanı bulunabilir.
oluşumu, çapraz kontaminasyon (kirlilik) ve sonunda mekanik özelliklerin bozulması, artan bakım ihtiyacı yada ürünün servis ömrünün azalmasına yol açabilir. Günlük malzemelerin (bilgisayar klavyesi, oyuncaklar vb.) hijyenik olması çocuklar açısından hayati bir ihtiyaçtır. Plastik malzemelere antimikrobiyal etki vermek için gümüş iyonu ürünleri kullanılarak üretim sırasında metal gümüş iyonu eklenmektedir. Bu uygulama; masa örtüleri, diş fırçaları, telefonlar, otobüs koltukları ve barlar, pencere ve kapı kolları, mutfak folyolar, oyuncak, kalem, vb birçok üründe kullanılabilmektedir.
2) Plastik Sanayisinde gümüş iyonu kullanımı: Plastik malzemelerinde bulunan çatlaklar, mikro pürüzler veya yüzeyde bulunan besin lekeleri; bakteri, mantar (küf , maya) ve virüs gibi mikro organizmalar için hayatta kalmalarını sağlayacak koşulları sağlayıp, bu mikro organizmaların çoğalarak koloniler kurmaya başlamasına izin verirler. Polimer yüzeyindeki mikrobiyal çoğalma; renk değişimi, koku, biyofilm
13
3) Gümüş iyonu esaslı boya ve tekstil ürünleri de bu alanda fazlaca çalışma yapılan alanlardır. Nanoteknoloji gümüş iyonu esaslı boyalar, Uygulandığı yüzeylere uzun süre kalıcı olarak bakteri ve mikroplara karşı direnç kazandırır.
4) Nanoteknoloji gümüş iyonu esaslı tekstil ürünleri de son zamanlarda tercih edilmeye başlanmıştır. Nanoteknolojik düzeydeki gümüş iyonları uygulandığı yüzeylere bakteri ve mikroplara karşı direnç ve bu sayede koku giderici özellik kazandırır. Defalarca yıkanması durumunda bile antimikrobiyal özelliğini korur.
6) Nanoteknoloji esaslı gümüş iyonları, kozmetik ve deterjan sektöründe de yerini almıştır. Gümüş iyonu içeren cilt ürünleri hem cildi tazelemekte hem de cilt yüzeyinde antimikrobiyal bir yüzey oluşturmaktadır. Ayrıca deterjanlarda da gümüş iyonları kullanılarak hijyen konusunda alternatif ürünler geliştirilmektedir.
5) Gümüş iyonları literatürde bilinen tüm bakterisit ve mikrop çeşitleri üzerine en geniş oranda etkili antimikrobiyal (antibakteriyel) maddedir. Bu bakteri ve mikroplara karşı üstün etkilerinin yanı sıra insan vücuduna zararlı etkileri yoktur. Bu nedenle gümüş iyonları yapay insan uzuvları için yüzey kaplama malzemesi olarak tercih edilmektedirler.
Tüm bu bilgiler ışığında günümüzün teknolojisi olan nanoteknolojinin de katkılarıyla gümüş iyonu içeren nanometaryellerin kullanıldığı antibakteriyel ürünlerin önümüzdeki yıllarda günlük yaşantımızda daha da büyük bir yer edineceğini söyleyebiliriz.
Kaynaklar : 1) Ercan,Ö. Antibakteriyel, http://www.belgeler.com 2) Saklar Ayyıldız, S., (2008), Ambalaj ve Nanoteknoloji. http://www.gidabilimi.com 3) Shameli ,K. , Ahmad , M. B. , Zargar M., Yunus, W. M. Z. W, Rustaiyan, A ve, Ibrahim, N. A .,2011,
14
Synthesis of silver nanoparticles in montmorillonite and their antibacterial behavior, Int J Nanomedicine. 2011; 6: 581–590. 4) Şeker, E., (2011), Antibakteriyel Malzeme Geliştirilmesi, Research Highlights, İzmir İleri Teknoloji Enstitüsü Özel Sayısı,Sayı:1,Sayfa:30-31,İzmir. 5) Shameli K., Bin Ahmad M , Zargar M., Yunus W. M. Z W., Ibrahim N. A., Shabanzadeh P., Moghaddam M. G.,(2011),Synthesis and characterization of silver/montmorillonite/ chitosan bionanocomposites by chemical reduction method and their antibacterial activity, International Journal of Nanomedicine,6,sayfa:271-284)
15
Haber Yabancı
İNGİLTERE’DEN İLK “POLİMER” BANKNOT
İngiltere Merkez Bankası (BoE) eylül ayında tedavüle girecek olan 5 sterlinlik “ilk polimer banknotu” kamuoyuna tanıttı.
şeyim yok” İfadesi de yer alıyor. Yeni banknotlarda Westminster ve Big Ben’in görüldüğü bir manzara resmi de bulunuyor.
İngiltere Merkez Bankası, Oxfordshire bölgesinde, İngiltere’nin eski Başbakanı Winston Churchill’in doğduğu Blenheim Sarayı’nda düzenlenen törenle yeni banknotu tanıttı.
İngiltere Merkez Bankası yeni 5 sterlinlik banknot ile ilk kez polimerden yapılmış, saydam para basmış olacak.
Tasarımında Churchill’in portresine yer verilen 5 sterlinlik yeni banknotun temel özelliği ise kağıttan değil “polimerden” yapılmış olması. Yeni banknot hali hazırda tedavülde olan 5 sterlinlik kağıt paradan yaklaşık yüzde 15 daha küçük boyutta.
Polimer banknotlar Avustralya ve Kanada gibi ülkelerde kullanılıyor.
Yeni tasarımda ayrıca Churchill’in 1940 yılında İngiliz Parlamentosu’nda kullandığı, “Kan, meşakkat, ter ve gözyaşından başka vadedecek bir
16
Yerli
Haber
DÜNYA BİYOPLASTİK ÜRETİMİ 2020 YILINDA 15 MİLYON TONA ÇIKACAK
Tüm dünyada bilgi ve teknolojiye dayalı bir sanayinin oluşumu için önemli adımlar atılıyor. AR-GE ve üretim aşamalarında biyolojik materyal ve canlı organizmaların kullanıldığı biyoteknoloji; Türkiye’de de plastikten ilaca, enerjiden tarıma kadar birçok sektörün tercihi haline geliyor. Bu dönüşümün önemli bir ayağını ise Biyoplastikler oluşturuyor. Son 5 yılda ciddi bir artış yakalayan dünya biyoplastik üretiminin 2020 yılına kadar miktar bazında 15 milyon ton ve değer bazında 30,8 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Doğal ve yenilebilir kaynaklardan elde edilen biyoplastiklerin tamamı geri dönüştürebiliyor ve böylece hem çevreyi koruyor hem de atıklar ekonomiye kazandırılıyor. Petrol gibi fosil kaynaklar yerine doğal kaynaklar kullanılarak üretilen biyoplastikler, aynı zamanda polimer üretimi yetersiz olan Türkiye’de dış ticaret açığının azaltılmasına ve katma değerin artırılmasına da katkı sağlıyor.
garantilemek için petrol dışı kaynakların araştırılması, geliştirilmesi ve uygulanması için yoğun bir çaba harcıyor. 1970’lerdeki petrol krizi ile başlayan bu çalışmalar meyvelerini verdi ve günümüzde pek çok alternatif biyomalzeme keşfedildi, keşfedilmeye de devam ediyor. İşte bu malzemelerin en önemlilerinden biri Türk plastik sektörünün de ürettiği biyoplastik ürünler.
Petrol gibi tükenebilir ve kıt fosil kaynakların kullanımı, çevresel ve ekonomik etkileri ile günümüzde büyük bir endişe kaynağı yaratıyor. Ülkeler hem ekonomilerini hem de bağımsızlıklarını
2014 yılında biyoplastik pazarının yüzde 60‘ından fazlasını Kuzey Amerika ve Avrupa oluşturdu. Araştırmalara ise 2020’ye kadar Asya Pasifik bölgesinin Avrupa ve Kuzey Amerika’dan sonra
Yıllık Plastik Üretiminin Yüzde 1,5’i Biyoplastikler Günümüzde ambalaj, tarım, otomotiv, ev aletleri, tüketici elektroniği alanlarında kullanılan biyoplastikler, yıllık toplam plastik üretiminin yüzde 1,5’unu karşılıyor. Dünya genelinde 325 milyon ton fosil kaynaklı plastik üretilirken, 5 milyon tonunu biyo bazlı plastikler oluşturuyor.
17
en büyük bioplastik tüketicisi olacağını gösteriyor. Gelişen teknoloji ile birlikte özellikle son beş yılda ciddi bir artış gösteren dünya biyoplastik üretiminin 2020 yılına kadar yıllık yüzde 14,8 artışla miktar bazında 15 milyon ton ve değer bazında 30,8 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
TOBB Plastik, Kauçuk, Kompozit Sektör Sanayi Meclisi Biyoplastikler konusunda sektöre öncülük edecek
Geleceğin trendi Bio PET olacak
Konferansı değerlendiren PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, “Teknoloji geliştikçe ürünlerimiz, üretim süreçlerimiz de değişiyor ve yenileniyor. Türk plastik sektörü olarak biz de bu sürece ayak uydurmaya çalışıyoruz. Bu alanda ülkemizde yapılan her çalışmayı yakından izliyor ve destekliyoruz. Biyoplastik ürünler de dönüşümde çok önemli bir rol üstleniyor. TOBB’un Türk iş dünyasının katma değerli bir modele geçiş sürecine verdiği destek ve bu destek kapsamında kurduğu TOBB Biyoteknoloji Meclisi oldukça önemli. Başkanlığını yürütmekte olduğum TOBB Plastik, Kauçuk ve Kompozit Sanayi Sektör Meclisimiz ile birlikte Biyoplastikler alanında ortak birçok proje hayata geçirmeyi planlıyor ve sanayimizi yeni alanlarda güçlendirmeyi hedefliyoruz. Türk plastik sektörümüz ülkemizdeki polimer yetersizliğinden dolayı hammaddede yüzde 85 oranında ithalata bağımlı. Fosil yakıt kaynaklarının kullanıldığı biyoplastik üretimi ile dış ticaret açığını azaltacağız. Ancak şu an biyoplastik konusunda istediğimiz seviyede değiliz. Dünya ile rekabet edebilmek için çok daha hızlı olmalıyız” dedi.
Tüketicilerin çevreye olan duyarlılığının artması ve üretici firmaların biyobozunurluluğa olan merakı biyoplastik uygulamalarının artmasına da ön ayak oluyor. Plastik sektöründe şu an biyo bazlı ve biyobozunur özellikteki plastiklerin rağbet görüyor. Ancak yakın gelecekte “drop-ins” olarak tanımlanan biyo bazlı olup biyobozunur özelliği olmayan biyoplastiklerin üretiminin sektörde hakim olmasını bekliyor. Fosil kaynaklı plastiklerle aynı teknik özelliklere sahip olan Bio PET’lerde hızlı bir gelişim öngörülüyor. Mısır gibi tamamen doğal ve yenilebilir kaynaklardan elde edilen PLA ürünleri ise tüm biyobozunur plastik pazarında gelir ve hacim bakımından en hızlı büyüyen kategori olacak.
PAGEV, Türkiye’deki biyoplastikleri BIO Convention 2016’da sergiledi Dünyadaki teknolojik gelişmeleri yakından takip eden ve Türk plastik sektörünün katma değer artırıcı çalışmalarını destekleyen Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV), ABD’nin San Francisco kentinde düzenlenen ve 65 ülkeden 29 bin ziyaretçinin katıldığı BIO Convention 2016’da Türk plastik sektörünü temsil etti. Bu yıl TOBB Biyoteknoloji Sektör Meclisi (TOBB-BIO) ile TEPAV’ın organizasyonunu üstlendiği konferansa kamu, şirket, araştırma merkezi ve STK’ların temsilcilerinden oluşan yaklaşık 100 kişilik Türk heyet katıldı. PAGEV konferans boyunca Türk plastik firmalarının ürettiği biyoplastik ürünleri sergilerken; ilaçlarda kullanılan polimerler hakkında da bilgiler paylaştı.
18
SERAP MUTLU YANİÇ KİMYAGER BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ Gedik Üniversitesi, Kimya Teknolojisi Programı Program BaşkanI, Öğretim Görevlisi
serap.mutlu@gedik.edu.tr
SIVI KRİSTALLER VE TEKNOLOJİDEKİ YERİ
S
ıvı kristaller, günümüzde gösterge endüstrisi, doku mühendisliği, tıp, sensör ve biyosensör uygulamaları, akıllı camlar ve elektrooptik sistemler gibi çok sayıda teknik kullanım alanlarıyla maddenin büyüleyici bir hali olarak temsil edilmektedir [1]. Sıvı kristaller, simetri ve yapı bakımından anizotropik katı ve izotropik sıvı arasında kendine özgü bir yapı ihtiva eder. Katı maddeler şekillerini korur. Çünkü molekülleri yönelimlerini değiştirmez ve kuvvet altında dahi
aynı şekilde kalırlar. Sıvı maddelerde ise durum bunun tam tersidir. Moleküller yönelimlerini ve pozisyonlarını korumazlar. Dolayısıyla sıvı içerisinde her yere hareket edip konumlarını değiştirebilirler. Fakat bazı yapılar vardır ki bunlar hem katı hem de sıvı gibi davranabilirler. Hem katı kristallerin sergilediği düzenli yapıya ve fiziksel anizotropiye sahip hem de sıvıların sergilediği reolojik özelliklere bir arada sahip organik maddelere sıvı kristal (LC) denir [2].
Kısaca sıvı kristaller için “düzensiz katılar, düzenli sıvılar” diyebiliriz.
Şekil 1 : Moleküllerin a) katı b) sıvı c) sıvı kristal fazlarında ortalama dizilişi [2]
19
Şekil 2 : Tipik bir sıvı kristal molekülün kimyasal yapısı X,Y ve Z bağlayıcı gruplar; R, hareketliliği sağlayan alkil veya alkoksi zincirler Sıvı kristal özellik gösteren bir madde ısıtıldığında erime noktasında (T1) kristal yapısı bozularak bulanık bir sıvıya dönüşmektedir. Sıcaklığın arttırılmasıyla ikinci bir faz geçiş noktasına ulaşılır. Bu faz geçiş noktasına “clear point (T2)” yani “berraklaşma noktası” denir. Bu noktada berrak izotropik sıvı halini alır.
1888’de Avusturyalı Botanikçi Friedrich Reinitzer kolesterol benzoat adlı organik maddenin iki farklı erime noktasına sahip olduğunu gözlemlemiştir. Reinitzer, 145 0C sıcaklıkta aniden katı fazdan bulanık bir sıvıya dönüştüğünü ve 178 0C sıcaklıkta aniden berrak bir sıvıya dönüştüğünü görmüştür. Reinitzer bulanık sıvının maddenin yeni bir fazı olduğunu ortaya atan ilk kişi olmuştur. Bir süre sonra, fizikçi Otto Lehman’ın polarizasyon
mikroskobunu keşfetmesiyle kolesteraol benzoatı incelemiş ve o da Reinitzer gibi bulanık görünümdeki fazın maddenin yani hali olduğunu sonucuna varmıştır. 1991 yılında da Fizik Nobel Ödülünü Fransız de Gennes “basit sistemlerde düzen olaylarının araştırılması için geliştirilmiş yöntemlerin, özellikle sıvı kristallere ve polimerlere uygulanabirliği” çalışmasıyla almıştır.
Sıvı Kristallerin Sınıflandırılması Birçok sayıda organik bileşik mezofaz (ara hal) oluşturabilir. Burada belirleyici faktör mezofazın spesifik kimyasal yapısıdır. Tek bir molekül yada molekül gruplarının geometrik yapıları mezofaz için büyük rol oynar. Sıvı kristaller mezofaz oluşturma şekillerine göre 2’ye genel olarak ise 3’e ayrılır (Şekil 2).
20
Şekil 3 : Sıvı Kristallerin Sınıflandırılması [2] Termotropik sıvı kristaller; belirli bir sıcaklık aralığında kristalin ısıtılmasıyla veya izotropik sıvının soğutulmasıyla oluşur. Liyotropik sıvı kristaller; hem belirli sıcaklık hem de belirli bir konsantrasyon aralığında ortaya çıkmaktadır. Liyotropik sıvı kristallere örnek olarak günlük hayatta sıkça kullandığımız sabunları verebiliriz. Ayrıca Liyotropik sıvı kristaller canlı sistemlerde de çok yaygındır. Örneğin hücre membranı, fosfolipitler ve bazı proteinler sıvı kristaldir.
Sıvı Kristallerin Teknolojideki Yeri
Şekil 4 : Termotropik kiral kalamitik sıvı kristal tekstürü [3]
Günlük yaşantımızda LCD (Liquid Crystal Display) ekranlarla sıkça karşılaşırız. Bu ekranlar dizüstü bilgisayarlar, hesap makineleri, dijital kol saatleri, cep telefonları gibi birçok alanda kullanılmaktadır. LCD ekranlar hafif, ince ve az enerji tüketimi yapan avantajlı görüntü teknolojilerinden biridir. Bu tip ekranlarda genellikle düzensizliği en fazla ve sıvı hale en yakın olan nematik sıvı kristal malzemeler kullanılır. LCD ekranlarda kullanılan sıvı kristaller polarize edilmiş ışığı geçirebilme özelliğine sahiptir ve molekül dizilimleri elektrik alan altında hızla yönlenerek hepsi aynı hizaya gelir. Ekran panelleri tam olarak izole edilmiş sıvı kristalin iki cam lamel arasına yerleştirilmesiyle oluşur.
Şekil 5 : Yansıtmalı çevrilmiş şematik sıvı kristal ekran. 1. Dikey film filtresi giren ışığı kutuplar etmektedir. 2. ITO elektrotlu cam alt katman. Bu elektrotların şekilleri LCD çalışmadığında oluşan karanlık görüntüden sorumludur. Yüzeye çizilmiş dikey çizgiler sıvı kristalin kutuplaşmış ışık ile aynı hizada olmasını sağlar. 3. Çevrilmiş şematik sıvı kristaller. 4. Yatay filtre ile aynı hizada yerleştirilmiş, yatay çizgili ortak elektrot filmli (ITO) cam alt katman. 5. Geçen ışığı blok/geçirme özelliğine sahip yatay film filtre. 6. İzleyiciye ışığı geri gönderen yansıtıcı yüzey [4]
21
Sıvı kristallerin yaygın olarak kullanıldığı bir diğer alan ise sensör teknolojisidir. Özellikle tıpta hastalıklı dokuların teşhisinde sıvı kristalli sensörler sıkça kullanılmaktadır. Polimerde saçılmış sıvı kristaller (PDLCs) mikro boyutlu sıvı kristal damlacıklarının sürekli (continious) bir polimer matrisinde dağılmasıyla oluşur. Reçineler, PVC, PMMA gibi amorf polimerler kullanılır. PDLC' lerin optik duyarlılıkları, sıvı kristal damlacıklarının elektriksel olarak kontrol edilebilen, ışık dağıtma özelliklerine bağlıdır. Sıvı kristal alanlar içerisindeki damlacıklar rastgele yönlenmiştir, bu nedenle gelen görünür ışınlar dağıtılır ve PDLC süt beyazı (opak) olarak görülür. Bir dış alan uygulaması (elektromanyetik, termal, mekanik) sıvı kristal yönünün tercih edilen yönde yönlendirilmesini sağlar ve eğer sıvı kristal ve polimerin kırılma katsayıları aynı ya da en azından
benzer ise PDLC saydam (transparan) görünüme sahip olur. Akıllı camlar olarak da adlandırılan PDLC’lerin uygulama alanı oldukça geniştir. Toplantı salonları veya makam odalarında güvenlik kaygısıyla özel bölümleri ayırmada, arabalarda yine korunma ve güvenlik kaygısıyla, hastanelerin özellikle yoğun bakım ünitelerinde ziyaretçilerin hastayı herhangi bir mikrobiyal tehlikeye mahal vermeden uzaktan görebilmelerinde, PDLC tipi akıllı camın okul ve müzelerde projeksiyon ekranı olarak kullanılmasında, , banyo, tuvalet veya duşa kabinlerde kısacası camın olduğu her yerde akıllı cam kendine uygulama alanı bulabilir. Bu nedenle farklı yapıda ki sıvı kristal malzemelerin dizaynı, fiziksel özelliklerinin belirlenmesi ve mesomorfik özelliklerinin araştırılması konusunda ki araştırmalar gün geçtikçe artmaktadır.
Kaynaklar : [1] Ocak H., Mutlu S., Öztürk E., Aygün Ö., Bilgin-Eran B., Cankurtaran Ö. ve Karaman F., “4-[4-(2-Etilhekziloksi)benzoiloksi]benzoik asid Sıvı Kristalinin Bazı Çözücülerle Termodinamik Etkileşimleri”, BAÜ Fen Bil. Enst. Dergisi Cilt 14(2) 67-74 (2012). [2] Öztürk, E. “ 4-desiloksibifenil-4’-karboksilik asit sıvı kristalinin termodinamik özelliklerinin incelenmesi ve polimerde dağıtılmış sıvı kristal kompozitinin hazırlanması”, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2014. [3] Doktora çalışmalarıma ait orijinal sıvı kristal polarizasyon mikroskobu tekstürü [4] https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C4%B1v%C4%B1_kristal_ekran
22
ÇİN İLE NÜKLEER İŞBİRLİĞİ
Haber Yabancı
Enerji Bakanı Albayrak ile Çin Ulusal Enerji İdaresi Direktörü Bekri, nükleer teknolojiler ve nükleer iş birliğinin karşılıklı olarak geliştirilmesi için mutabakat zaptı imzaladı.
İdaresi Direktörü Nur Bekri ile oldu. İki bakan bu görüşmede önemli bir anlaşmaya imza attı. İki ülke arasında nükleer teknolojiler ve iş birliğinin karşılıklı geliştirilmesine dair mutabakatı imzaladılar. İki bakanın ayrıca, güçlü iş birliğinin enerjinin diğer alanlarına da yansıtılması konusunda ortak fikir benimsedikleri ifade edildi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile Çin Ulusal Enerji İdaresi Direktörü Nur Bekri, iki ülke arasında nükleer enerji alanında iş birliğine dair mutabakat zaptını imzaladı. Zaptın kapsamının nükleer teknolojiler ve nükleer iş birliğinin karşılıklı olarak geliştirilmesi olduğu belirtildi. Çin’in başkenti Pekin’deki G20 Enerji Bakanları Toplantısı için yerel saatle sabah bu ülkeye gelen Bakan Albayrak, toplantının açılış seremonisine katıldı. Aile fotoğrafı ve açılış oturumunun ardından Albayrak, bir dizi ikili görüşmeler gerçekleştirdi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Albayrak, başta kömür ve yenilenebilir enerji olmak üzere, Türkiye’nin enerji alanındaki yatırım imkanlarını anlatırken, Çinli firmaları Türkiye’ye yatırıma davet etti. İlk gün görüşmeleri akşam yemeği ile tamamlanırken, Albayrak, yarın “Uluslararası Enerji Gelişimi için Beklentiler, Fırsatlar ve Tehditler” başlıklı oturumun moderatörlüğünü yapacak ve bir konuşma gerçekleştirecek.
Albayrak ilk görüşmesini AB Komisyonu Enerji ve İklim Komiseri Miguel Aries Canete ile yapıtı. Canete, konuşmasının başında dün İstanbul’da gerçekleşen terör saldırısını lanetledi, yaşadığı derin üzüntüyü dile getirdi. Görüşmede Türkiye ve AB arasındaki enerji iş birliği ve özellikle enerji faslı ele alındı. Albayrak, Canete’nin ardından sırasıyla Uluslararası Enerji Ajansı İcra direktörü Fatih Birol ve Japonya Devlet Bakanı Tasuga Takegi ile bir araya geldi. Takegi de Atatürk Havalimanı’ndaki saldırıyı lanetledi ve Albayrak nezdinde Türk halkına taziyelerini iletti. Albayrak’ın son görüşmesi ise Çin Ulusal Enerji
23
Yerli
Haber
PETROL ÜRÜNLERİNİN TESLİMİNE İZİN ŞARTI GELDİ
Sanayiciler ve ithalatçılar temin ettikleri akaryakıt haricinde kalan petrol ürünlerini, EPDK’dan izin almaksızın diğer kişilere teslim edemeyecek. Sanayiciler üretim amacıyla, ithalatçılar ise üreticiler adına temin ettikleri akaryakıt haricinde kalan petrol ürünlerini, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumun’dan (EPDK) izin almaksızın diğer kişilere teslim edemeyecek. EPDK’nın akaryakıt haricinde kalan petrol ürünlerinin yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan teminine ilişkin usul ve esasları düzenleyen tebliğde değişiklik yapılmasına dair tebliği, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
stokunda bulunan veya sanayici adına ithal işlemleri tamamlanmasına rağmen ithalatçı stokunda kalan ürünler, durumun belgelendirilmesi ve izin alınması kaydıyla başka sanayicilere devredilebilecek. Ayrıca EPDK, ithalatçı tarafından ithalat işlemleri tamamlanan, ancak yıl sonunda uygunluk yazısı sürelerinin dolması nedeniyle sanayiciye teslim edilemeyen ürünlerin, takip eden yılın Ocak ayı sonuna kadar yeni bir izne gerek olmaksızın, adına ithalat yapılan sanayiciye teslim edilebilmesine karar verdi. Bu hüküm çerçevesinde yapılan teslimlere ilişkin bildirimin, ithalatçı tarafından ilgili tabloya uygun olarak düzenlenerek Şubat ayının 15’ine kadar EPDK’ya ibraz edilmesi de karara bağlandı.
Buna göre, sanayiciler üretim amacıyla, ithalatçılar ise üreticiler adına temin ettikleri akaryakıt haricinde kalan petrol ürünlerini EPDK’dan izin almaksızın diğer kişilere teslim edemeyecek. Yurt içi ve yurt dışı kaynaklardan akaryakıt haricinde kalan petrol ürünü temin etmek için kendisine veya kendisi adına ithalatçıya uygunluk yazısı verilen sanayicinin iflasının kesinleştiği, tesisini devrettiği ve uygun görülen diğer hallerde, sanayici
24
TİMUR ÖZÖLMEZ ECZACI ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ timurlenk_@windowslive.com
TİMOKİNON
Timokinon yeni bir bileşik olarak El-Dakhakhny tarafından 1963 yılında Nigella sativa tohum uçucu yağından izole edilmiştir. Al-Saleh ve arkadaşları tarafından 2006 yılında yapılan bir araştırmada Etiyopya, Hindistan, Suudi Arabistan, Suriye, Sudan bölgelerinden alınan N. Sativa – nam-ı diğer çörekotu- tohumlarındaki timokinon ve timol miktarı HPLC ile tayin edilmişti. Fenol halkası taşıyan ve kinon yapısı barındıran timokinonun çörek otunun gösterdiği biyolojik aktivitelerde önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir.
El-Dakhakhny tarafından 1965 yılında yapılan bir çalışmada N. sativa tohum uçucu yağından izole edilen ditimokinon dimeri, nigellonun bronşiyal astımı olan hastalara ağızdan verildiği zaman hastalarda semptomları baskıladığı gözlenmiştir. Bu çalışmayı takiben bronşiyal astımı olan çocuklara ve yetişkinlere nigellon verilmiştir. Hiçbir toksisiteye rastlanmadan etkili sonuçlar elde edilmiştir.
25
N. sativa tohumunun anti-allerjik etkileri antihistaminik etkileriyle ilişkili bulunmuştur. In vitro çalışmalar bunu desteklemiştir. N. sativa’nın sulu ekstresi daha önceden kasılı duruma getirilen trake zincirlerinde gevşetici ve anti-histaminik etkiler göstermiştir. Bu etki normal ve kalsiyumsuz Krebs çözeltisi varlığında elde edilmiştir.
Shigella dysenteriae, Shigella sonnei, Shigella boydii, Vibrio cholerae ve Escherihia coli’ye karşı antibakteriyel etkiye sahip olduğu bulunmuştur.
Parkinson Hastalığı, Neuroscience Letters’da yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, thymoquinon özünün parkinsona bağlı toksisite nöronlarını koruduğu gözlemlenmiştir. Yapılan bir in vivo çalışmada N. sativa yağı ile dört hafta tedavi gören deneklerin çoğunda CD4/CD8’de %55 oranında artış ve NK(Doğal katil hücreleri) hücre fonksiyonlarında %30 artış görülmüştür. Yapılan bir çalışmada N. sativa uçucu yağının Pseudomonas aeruginosa’nın bazı suşları hariç olmak üzere hem Gram(+) hem de Gram(-) mikroorganizmaların büyümesini inhibe ettiği görülmüştür. Fraksiyonlama işlemlerinden sonra yağın biyolojik aktivitesinin, fenolik içeriğinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Ayrıca uçucu yağının
In vitro ve In vivo çalışmalar N. sativa tohumlarının hem yağı hem de aktif bileşenlerinin antitümör etkilere sahip olduğunu göstermiştir. Farklı insan kanser hücreleri üzerinde N. sativa tohum uçucu yağının etkilerinin araştırılmasıyla yağın bu hücreler üzerinde belirli sitotoksik etkiler gösterdiği bulunmuştur. Yapılan bir başka çalışmada N. sativa’yı içeren beş bitki karışımı Kuveyt diyabetikleri tarafından hiperglisemi kontrolüne yardım etmek için kullanılmıştır. Bu bitki karışımının streptozotosin diyabetik ve normal ratlarda glukoz toleransını iyileştirdiği saptanmıştır. N. sativa’yı içeren bitki karışımıyla yapılan daha ileriki çalışmalar kan glukozunu düşürücü etkinin hepatik glukoneogenezin inhibisyonuyla ilgili olabileceğini göstermiştir. N. sativa’nın topikal uygulanması cilt kanserli farelerde 7,12- dimetilbenz(α)antrasen/kroton yağı
26
ile oluşturulan iki basamaklı başlatma/ilerletme etkisini inhibe etmiştir.
karşı koruyucu ve tamir indüksiyon etkisi olduğu bulunmuştur.
Timokinonun kemoterapinin tetiklediği nitrik okside karşı oluşan immün cevabı baskılayıcı etkileri de vardır.
Çörek otu yağı her derde deva mıdır bilinmez ama bir çok derde deva olduğu ortada. Her derde devaysa bile bunu ilerleyen dönemlerdeki çalışmalar belirleyecek.
Buna ek olarak, 100 µg/ml ve 50 µg/ml konsantrasyonlarındaki timokinonun DNA hasarına Kaynaklar :
http://apbs.mersin.edu.tr/files/urasselma/Theses_001.pdf http://pharmacy.erciyes.edu.tr/ckfinder/userfiles/files/bitirmeler/Hatice_Nur_Demir_Tez.pdf http://1.bp.blogspot.com/-rg0Qx7VXnHU/UtxEoS1c6gI/AAAAAAAAPos/4GwhrzA8_jk/s1600/timokinon. jpg https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87%C3%B6rek_otu http://www.corekotufaydalari.com/images/1.jpg http://www.med-index.com/?p=roportaj&id=87
27
Haber Yabancı
KARBON VERGİSİ SÜRDÜRÜLEBİLİR ENERJİ POLİTİKASI İÇİN ÖNEMLİ BİR ARAÇ
Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi Türkiye’nin mevcut kömüre odaklı, yüksek karbonlu büyümeyi hedefleyen enerji politikasının sürdürülebilir olmadığını belirtti. Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) tarafından hazırlanan “Karbon Vergisi” adlı bilgi notu yayınlandı. Bilgi notu, Paris İklim Anlaşması sonrası giderek daha fazla uygulanmaya başlanan karbon vergisinin ne olduğunu, hangi ülkelerde nasıl uygulandığını ve sera gazlarının azaltımı için uygulanan diğer finansal yöntemler ile karşılaştırmasını içeriyor. Karbon vergisinin sürdürülebilir bir enerji politikası için giderek daha önemli bir araç olduğunu ortaya koyan bilgi notu, bu mekanizmanın Türkiye için de önemli fırsatlar sunduğunu gösteriyor. Paris İklim Anlaşması’nda da belirtildiği üzere iklim değişikliği, insanoğlunun karşılaştığı en önemli küresel tehditlerin başında geliyor. Bu tehditler, sadece çevresel etkileri değil aynı zamanda ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Karbon vergisi, giderek daha da yaygın bir biçimde, ülkeler tarafından iklim değişikliğinin yarattığı ekonomik ve sosyal maliyetleri, sera gazı emisyonlarına neden olan sektörler tarafından ödenmesi için kullanılıyor. Bu vergi uygulaması ile beraber, bir yandan,
kamunun yüklendiği sosyal ve ekonomik maliyetlerin ilgili sektörler tarafından karşılanması amaçlanırken diğer yandan ise piyasaların daha düşük karbonlu ekonomik sektörlere yönlendirilmesi amaçlanıyor.
Karbon vergisi giderek yaygınlaşıyor Karbon vergisi, hali hazırda 20’ye yakın ülke tarafından uygulanıyor. Aralarında Fransa ve Birleşik Krallık gibi gelişmiş ülkeler ile Meksika ve Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerin bulunduğu bu listeye, yakın zamanda Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD gibi ülkelerin de eklenmesi bekleniyor. Karbon ticareti gibi piyasa mekanizmalarına göre hem farklı sektörlerde kolayca uygulanabilir olması hem de kolaylıkla yürürlüğe sokulabilir olması yüzünden avantajlar barındıran karbon vergisi, sürdürülebilir bir enerji politikası için önemli bir mali araç olma potansiyeli barındırıyor.
Türkiye’nin enerji politikası sürdürülebilir değil Türkiye’nin mevcut kömüre odaklı, yüksek karbonlu büyümeyi hedefl eyen enerji politikasının sürdürülebilir olmadığının belirtildiği bilgi
28
notunda, mevcut politikanın sadece iklim değişikliği açısından değil aynı zamanda hava kirliliği gibi çevresel sorunlar açısından sorunlu olduğu ifade ediliyor. İklim değişikliği ve bu çevresel sorunların maliyetlerin bir çoğu mevcut durumda, kamu tarafından üstleniliyor.
Karbon Vergisi önemli fırsatlar sunuyor
eviniz olsaydı içinde ne olsun isterdiniz?” diye sormuş. Şimdi de Nef Vakfı bu soruları, yetimlere, kimsesizlere soruyor. Ve aynı mutluluğu bu çocuklara ulaştırmayı hedefl iyor. Emine Timur, bu proje kapsamında ihtiyacı olan kurumlara Fold odalar kuracaklarını söylüyor. Yetimhanelere sinema odaları, müzik odaları, madde bağımlısı çocuklar için boks odaları bu odalardan bazıları olacak.
Nef tarafından yaratılan Foldhome konsepti, evinizde olmasını hayal ettiğiniz ama bir eve sığamayacak alanların, istediğiniz dönemlere evinize dahil edilmesi anlamına geliyor. Örneğin Foldhome sayesinde evinize sinema salonu, Playstation odası, müzik odası, misafir odası ekleyebiliyorsunuz. Nef, tasarımı demokratikleştirme hedefi ile yola çıktığında, insanlara “Sizin kocaman bir
29
Yerli
Haber
YILIN İLK YARISINDA 7 MİLYAR DOLARLIK KİMYA İHRACATI
Kimya ihracatı Haziranda yeniden yükselişe geçti. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre Haziran ayında kimya ihracatı geçtiğimiz yılın aynı ayına göre miktarda yüzde 5,34 artış ile 1 milyon 479 bin ton, değerde ise yüzde 6,41 düşüş ile 1 milyar 332 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yılın altı ayında miktarda 8 milyon 492 bin ton, değerde ise 7 milyar 40 milyon dolarlık ihracat yapan kimya sektörü, yılın ikinci yarısına umutlu başladı. Küresel ekonomideki yavaşlama ve bölgesel siyasi istikrarsızlıkların baskısını üzerinde yoğun bir şekilde hisseden kimya sektörü Haziran ayı ihracat rakamlarındaki miktar bazında yaşanan yükselişle rahatladı. 2016 yılı Haziran ayı kimya ihracatının geçen yılın aynı ayı ile kıyaslandığında miktarda yüzde 5,34 artış ile 1 milyon 479 bin ton, değerde ise yüzde 6,41 düşüş ile 1 milyar 332 milyon dolar olarak gerçekleştiği görüldü. Değer bazındaki düşüşte emtia fiyatları etkili oldu. Geçen ay dikkat çeken bir gelişme ise ABD’den geldi. Son aylarda kimya ihracatından aldığı payı artıran ABD, Haziran ayı ihracatında zirveye oturan ülke
oldu. ABD’ye yapılan ihracat miktarda yüzde 387,22; değerde ise yüzde 155,72 artarak 75,1 milyon dolarla en fazla ihracat gerçekleştirilen ülkeler arasında liderliğe taşıdı. ABD’yi sırasıyla Almanya, Irak, Mısır, İran, İngiltere, İtalya, Yunanistan, Romanya ve Azerbaycan izledi. Kimya sektörü yılın ilk yarısında ise toplamda 7 milyar 40 milyon dolarlık ihracata ulaştı. Bu dönemde miktar bazında kimya ihracatı yüzde 2,72; değer bazında ise yüzde 11,79 geriledi. İlk yarıda en fazla ihracat yapılan ülkeler şu şekilde sıralandı: Almanya, Mısır, Irak, İran, İtalya, ABD, Hollanda, İngiltere, Suudi Arabistan ve Yunanistan. İlk yarı ihracat rakamlarını değerlendiren İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, “Yılın başından bu yana ihracatımızı sekteye uğratacak pek çok olumsuzlukla karşılaştık. Buna rağmen Haziran ayında kimya ihracatımız yeniden yükselişe geçti. Rakamlar açıklanmadan hemen önce İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerde yeniden normalleşmenin sağlanması adeta ikinci yarı için ihracatçılarımıza umut oldu. Bu ülkelere olan ihracatımız birden bire çok artmasa da
30
birkaç ay içinde rakamlara olumlu bir şekilde yansımaya başlayacağını düşünüyoruz. En önemli ihracat pazarlarımız arasında yer alan Mısır ile yaşanan gerginliğin sona ermesi ve iki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşaması da şu an en büyük beklentilerimiz arasında. Komşu ülkelerin ihracatımızdaki payı yadsınamaz. Küresel pazarlardaki daralma ve dünya ticaretindeki yavaşlamadan olumsuz etkilenen ihracatçımızı önemli oranda rahatlatacaktır inancındayım. Böylece daha dengeli bir pazar stratejisini de yeniden sağlamış oluruz” dedi. Bu süreçte İran pazarının da önem kazandığını vurgulayan Akyüz, şöyle konuştu: “İran ile ambargonun sona ermesini ülkemiz açısından
avantaja dönüştürecek adımların da hızlı şekilde hayata geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Başta Avrupa olmak üzere birçok ülkenin iştahını kabartan İran’da küresel oyunun dışında kalmamamız lazım. İran’ın sanıldığı kadar kolay bir ihracat pazarı olmadığının da altını çizmek gerek. Temmuz ayı sonunda İKMİB olarak kozmetik sektöründen firmalarımızla İran’ı ziyaret edecek ve ülkedeki son durumu yerinde inceleyeceğiz. İran, en fazla kozmetik ihracatı yaptığımız ülkelerin başında geliyor. Türk ürünlerinin kalite ve marka algısının yüksekliğine rağmen, Türk firmalarından Avrupa’ya ihracat yapma şartı aranabiliyor. Bunlar ihracatımız açısından olumsuz gelişmeler”.
31
MERVE DENİZ KÖSE KİMYA MÜHENDİSİ EGE ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ mervedenizkose@gmail.com
İpek Fibroin ve Kullanım Alanları İpek lifi; asıl lifi oluşturan protein olan fibroin ve birkaç ipek telinin bir arada tutulmasını sağlayan serisinden oluşur.
Serisin; antioksidan, nemlendirici, pıhtılaştırıcı,UV ışınlarından koruyucu ve besleyici özellikler içerir.Fibroin ısıya dayanıklılık, yalıtım özelliklerini kazandırmaktadır.İpek fibroin tekstilden medikal uygulamalara kadar geniş bir alanda kullanılmaktadır. Cerrahi operasyonlarda ipek tercih edilmesi serisin proteininin biyoyapışkan özelliği göstermesidir.Biyolojik bir malzeme olması araştırmaların bu yöndeki eğiliminin en büyük nedenidir. Biyouyumluluk ve biyoçözünürlük gösteren ipek fibroini yakın zamanda yapılan birçok biyoteknolojik ve biyomedikal çalışmaya konu olmuştur. İpek fibroin elastik, güçlü, biyouyumlu, biyobozunur ve termal stabil özellikleri ile birçok doğal ve yapay liflere üstünlük sağlamıştır [1,2]. İpek kozalarından fiber formda kolaylıkla elde edilebilir olması ipek fibroinin tercih sebebidir. Jel, toz veya membran gibi farklı formlarda elde edilebilir ve böylece uygulama alanlarında çeşitlilik gösterir. Yoğun veya gözenekli yapısı, kontrol edilebilir çözünürlük ve geçirgenliği ve oksijen geçirgenliği ipek fibroinin avantajlarındandır. Kullanım alanının çeşitliliği ve malzemenim kolay erişebilirliği ipeği geleneksel kullanım alanı olan tekstil sektörü dışında da bir çok farklı sektörde kullanım alanın bulmuştur.
32
Biyosensör geliştirilmesinde, kontak lens, yapay kornea, yanık yara pansuman malzemesi, yapay organlar, doku mühendisliğinde yapı iskelesi oluşturulması ve ilaç salınım cihazlarında kullanılmaktadır.
İpek Fibroin ile Yapılan Çalışmalar Deri Yoluyla İlaç Salımı Deri yoluyla salımın avantajları: İlacın karaciğeride metabolize edilmesini önler; daha düşük doz ilaç kullanımı, daha iyi biyo-yararlanım, kanda sabit ve kontrol edilebilir ilaç konsantrasyonu, azaltılmış yan etki (e.g. Sindirim sistemi yan etkileri), yüksek hasta uyumu, toksik etkiler durumunda kolay sonlandırması gibi avantajları bulunmaktadır. Deri yoluyla geçişte kullanılacak malzemelerin
biyouyumlu, su çekebilme özelliğine sahip, suda çözünmeyen, mekanik olarak güçlü, yüksek seviyelerde ilaç yüklemesine sahip ve rastlantısal bir salımın görülmemesi gerekir. Bu özelliklere sahip ve bunlara artı olarak hazırlanma kolaylığına sahip ipek fibroin ilaçlarda kontrollü salım sağlamaktadır [3].
Gıda Sektöründe Yenebilir Kaplama Olarak İpek fibroinin aynı zamanda dayanıksız gıdaların korunmasında yenebilir kaplama olarak kullanılması araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre kolay bozulabilen gıdaların ipek fibroin içeren karışımla kaplanarak raf ömrünün uzatıldığı gösterilmiştir [4].
Fonksiyonel Gıda Takviyesi Olarak Ülkemizde bol miktarda bulunan zeytin yaprağı antioksidatif, antimikrobiyel, antikarsinojenik, antiviral, antiinflamatuar özellikleri vardır. Zeytin yaprağında bulunan antioksidan maddelerin ipek fibroin ile adsorpsiyonu sağlanarak fonksiyonel gıda takviyeleri elde edilmiştir [5]. İpek fonksiyonel gıda sektöründe bir çok şekilde kullanılmaktadır. Özellikle uzak doğuda gıda takviyesi olarak kullanılmaktadır.
33
Dermakozmetik Olarak Cildi iyileştirme özelliği olan hyalüronik asit ile desteklenerek ipek fibroin /hyalüronik asit içeren yara ve yanık tedavileri için antimikrobiyal özellikli iyileştirici örtü yapılar çalışılmıştır [6]. İpek fibroinin içeriğinden dolayı kırışıklık giderici, nem verici maskeler olarak kozmetik alanında aktif olarak kullanılmaktadır.
Bu uygulamaların yanı sıra fibroin kozmetik sektöründe kullanılmakta, ve aynı zamanda farmolokolojik ajan ve bir gıda katkı maddesi olarak önerilmektedir . Bu tür uygulamalar için iyi bir başlangıç maddesi olarak düşünülen fibroin farklı formlarda (film, jel, toz, köpük, fiber, v.b.) farklı özelliklerde (çözünürlük, geçirgenlik, dayanıklılık, esneklik, v.b.) hazırlanabilmektedir.
Kaynaklar : [1] Vollrath, F, Porter, D. 2009. "Silks as ancient models for modern polymers", Polymer, 50, 5623-5632. [2] Vepari, C., Kaplan, D.L. 2007. "Silk as a biomaterial" , Prog Polym Sci, 32,991-1007. [3] Bayraktar O., Malay Ö., Özgarip Y., Batıgün A., Silk fibroin as a novel coating material for controlled release of theophylline European Journal of Pharmaceutics and Biopharmaceutics 60 (2005) 373–381 [4] Marelli B., M. A. Brenckle, D. L. Kaplan & F. G. Omenetto Silk Fibroin as Edible Coating for Perishable Food Preservation Scientific Reports | 6:25263 | DOI: 10.1038/srep25263 [5] Bayçın D., Altıok E., Ülkü S., Bayraktar O., Adsorption of Olive Leaf (Olea europaea L.) Antioxidants on Silk Fibroin J. Agric. Food Chem. 2007, 55, 1227-1236 [6] Malay Ö., Bayraktar O., Batıgün A., Complex coacervation of silk fibroin and hyaluronic acid International Journal of Biological Macromolecules 40 2007 387–393
34
Haber Yabancı
ALZHEİMER'A YENİ UMUT ALZHEIMER İÇİN İLK İLAÇ ÜRETİLDİ
Alzheimer hastaları için umut olacak ilk ilaçların üretildiği bilgisi verilirken, ilacın yan tesirinin de olmadığı iddia edildi. Bu ilaç sayesinde Alzheimer hastalığı beyin üzerindeki fonksiyonları neredeyse sıfıra yakın derecede durdurabilme özelliği taşıyor.
ağır merhalelerі geciktiriyor ve hastanın sosyal yükünü hafiflеtiyor ve uyumu artırıyor.
Bilim insanları, önceki gün ilk kez Kаnаdа'dаki bir uluslаrаrаsı kоnferansta tanıtılan ilacın Alzheimer hastalarının bеyinlеrinin hasar görmesini durdurduğunu duyurdu. Alzheіmer çoğunlukla psikiyаtrik hastalıklarla karıştırılabilmektedir. Bu ilaçlar erken dönemde kullanıma başlanırsa etkili olmaktadır. İlаçlаrın asal tesіrі hafıza işlevlerinin kuvvetlendіrіlmesіdіr. Son yıllarda yaşam tarzının, metabolizmanın, zihinsel ve fiziksel egzersizlerin düzenli ve sürekli uygulandığında hastalığın başlangıç yaşının yıllarca geciktirilebildiği gösterilmiştir. Erken sakin bir yaşama geçmek ve buna eklenen hipertansiyon, aşikar veya gizli kan şekeri oynamaları zihinsel egzersizlerden uzak kalmak ise başlangıç yaşını 50 hatta 40'lı yaşlara kadar indirebilir.
Alzhеimеr'ın sebepleri ve sebeplerin tedavisi var! Alzheimer hastalığının sebebini artık biliуоruz. Bugün ölen hücrelerin iletişim için kullandıkları eksik maddeleri yerine koyabiliyoruz. Kısmen de başarılıyız. Ancak asal hеdеf hücrе ölümünü önlemek ve proteіnlerіn оrtаmdа birikmesini durdurmak veуa temizlenmeѕini sağlamak olаcаktır. Burada еmеl bu protеini kеndi bağışıklık ѕiѕtemimize tanıtarak ortadan kаldırmаktı. Bu program bu temizlik amacında başarılı oldu ancak hemen vurgulanması gereken konu ileri aşama hastalar için aşı yarar sağlamıyor ve orta ve ileri evre hasta çalışmaları durduruldu. Bu çalışmalar başarılı olurѕa önümüzdekі 10 sene іçіnde kullanıma sunulabіlecektіr.
Alzheіmer haѕtalarında görülеn davranış problemlerіnіn rеhabilitaѕyondan pozіtіf fayda görmeѕidir. Tedavi ile bunun sağlanması aile için çok önemli bir kazanımdır. Alzheimer haѕtalarında sosyаl hayatı harеkеtlеndirmеk, çeşitli hоbiler edinilmesini sağlayaсak prоgrаmlаr oldukça fayda ѕаğlаyаcаktır. Kısacası beyni aktif tutmak belki hastalık sürecini durdurmayacaktır. Bеyin еtkіnlіklеrі
35
Yerli
Haber
İLAÇ GİBİ YATIRIM
100'den fazla ülkede faaliyet gösteren ilaç firması Sanofi, Türkiye'deki yatırımlarını genişletecek. Lüleburgaz tesislerinden 46 ülkeye ihracat yapan firma, diyabet hastaları için geliştirdiği biyoteknolojik ürünü insülinin formülasyon aşamasından itibaren üretimini Türkiye'ye taşımayı planlıyor. Darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Türkiye ekonomisini kararlamaya dönük uluslararası girişimlere inat küresel firmaların yatırımları hız kesmiyor. Global satışları 2015 yılında 37 milyar avroyu bulan Sanofi Grubu; diyabet hastaları için geliştirdiği biyoteknolojik ürünü insülinin formülasyon aşamasından itibaren üretimini Türkiye'ye taşımayı planlıyor. Şirket uygun yatırım koşulları konusunda plan ve görüşmelerini sürdürdüğünü açıkladı.
65 Yıldır Ülkemizde Faaliyette
tedavisinin çözümlerine odaklanan ilaç firması Sanofi, Lüleburgaz'daki tesislerinde üretim ve AR-GE yatırımlarını geliştiriyor. “Türkiye'deki katkımızı daha da büyütmek istiyoruz” diyen Sanofi Türkiye Genel Müdürü Fabrizio Guidi, Frankfurt'taki tesislerini ziyarette Türkiye'ye yaptıkları yatırımları ve hedeflerini anlattı.
Lüleburgaz'a 600 Milyon Euro Türkiye'nin dinamizmi ve potansiyeline güvendiklerini söyleyen Guidi, "Türkiye'de sadece ilaç temin etmiyoruz, aynı zamanda üretim ve ihracat gerçekleştiriyoruz. Başta Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya, Portekiz, Japonya gibi ülkeler ve Ortadoğu olmak üzere, 46 ülkeye ihracat yapıyoruz. 2009 yılında Lüleburgaz fabrikasını satın aldık ve bugüne kadar bu tesisimize 600 milyon avrodan fazla yatırım yaptık” diye konuştu.
Satış bazında dünyada beşinci, gelişen pazarlarda da birinci sırada yer alan Sanofi 65 yıldır ülkemizde faaliyet gösteriyor. Özellikle diyabet hastalığının
36
Türkiye'den 46 Ülkeye İhracat
SGK'da diyabet harcaması %23
46 ülkeye ihracatın yanı sıra Sanofi Türkiye'nin, aynı zamanda Ortadoğu yönetim merkezi olduğunu da anlatan Guidi, Sanayi Bakanlığı tarafından ArGe merkezi sertifikası olan ilk çok uluslu firma olduklarını da kaydetti.
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de en kronik hastalıklarından olan diyabetin ülkemize yıllık maliyeti 10 milyar TL. Diyabet SGK harcamalarının ise %23'ünü oluşturuyor. Türkiye'de 7 milyon diyabet hastasının bulunduğunu ve çoğunun bundan habersiz olduğunu da hatırlatalım.
Ar-Ge projesine 193 milyon lira Dünya çapında 110 binden fazla çalışanı ile 170 ülkede tedavi çözümleri sunan Sanofi, üretiminin yüzde 13'ünü ihraç ediyor. Firmanın Sanofi Lüleburgaz Üretim Tesisleri ise, Türkiye'nin 20 ülkeden GMP onaylı tek üretim tesisi olarak Türkiye'nin ilaç ihracatındaki rolünü daha da güçlendiriyor. Şirket aynı zaman son 5 yıl içinde ülkemizde 193 milyon TL AR-GE yatırımı yaptı.
37
BEGÜM MENEVŞE KİMYAGER ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ bmenevse26@gmail.com
SEROTONİN Bireyler yaşadığı olaylara karşı, bilişsel tepkiler, duygusal tepkiler ve davranışsal tepkiler verirler. Bilişsel tepkiler; düşünme, ilişki arama, uyaranlar arasındaki benzerlikleri yakalama, sınıflandırma, problem çözme yollarını düşünüp en uygun olanını seçme şeklidedir. Duygusal tepkiler; korku, kaygı, öfke, kızgınlık, karamsarlık ya da depresyon tarzındadır. Davranışsal tepkiler ise, aktif ve soruna yönelik ya da pasif ve savunmaya yönelik olan stresle başa çıkma mekanizmalarıdır. Literatürü incelediğimizde, çeşitli ruhsal hastalıkların etiyolojilerinde bir çok neden olduğu belirtilmektedir. Bu nedenlerin başında biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenler gelmektedir. Biyolojik nedenler arasında üzerinde en fazla durulan, bir aminoasitten sentez edilen nörotransmitter olan serotonin ile streroid yapıdaki bileşiklerden sentezlenen ve stres hormonu olarak da bilinen kortizoldür. Ruhsal bir bozukluğun oluşabilmesi için bireyin işlevselliğinin de bozulması gerekmektedir. Gün içinde yaşadığımız olaylara verdiğimiz tepkiler, bir takım ruhsal belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ancak bu belirtiler, hastalık boyutunda olmayan birey tarafından tolere edilebilen belirtilerdir. Bu düşünceden hareketle, sağlıklı bireylerdeki ruhsal belirtiler ile serum serotonin arasındaki ilişkiyi araştırdık.
38
Öncelikle serotonin nedir bunu açıklayalım. Serotonin, insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir nörotransmitterdir . Eksikliğinde depresif, yorgun, sıkılgan bir ruh hali görülür. Yapısal olarak monoamin grubuna girer ve triptofan aminoasitinden sentezlenir.(1) Serotonin, ilk kez 1948 yılında Rapaport ve arkadaşları tarafından kanda trombositlerde daha sonrada santral sinir sisteminde (SSS) izole edilen heterosiklik amindir ve hipertansiyon yapıcı molekül olarak tariflenmiştir. Serotonin vücutta başlıca bağırsak mukozasındaki enterokromafin hücrelerde, serotonerjik sinir uçlarında ve epifiz bezinde sentezlenir. Epifiz bezinde sentezlenen serotonin, melatoninin prekürsörü olarak kullanılır. Vücuttaki sertoninin %90’dan fazlası gastrointestinal sistemdeki (GİS) enterokromafin hücrelerde bulunur(2) Serotonin omurgalılar ve çiçekli bitkiler gibi birbirinden çok farklı canlı türlerinde bulunabilir. Memelilerde değişik canlılarda bulunabilir. Örnek olarak; köpek, ördek, balık, kaplumbağa, böcek ve örümcek, akrep gibi birbirinden farklı canlılarda gösterilmiştir. Muz, kahve, avakado, erik, domates, ceviz gibi bazı besinler başta serotonin olmak üzere yüksek miktarda biyolojik amin içermektedir. Aspirin, kortikotropin, monoamin oksidaz (MAO) inhibitörleri, asetoaminofen, katekolaminler, nikotin gibi çeşitli ilaçlarda serotonin ve onun metaboliti olan 5-HIAA seviyelerinde değişikliklere neden olmaktadır(2)
nöroendokrin kontrol, kusma gibi birçok olay ile bağlantısı olduğu gösterilmiştir. Serotonerjik yolaklar, santral sinir sisteminde başlıca Raphe nukleusundan, ponsun orta kısımlarından ve üst beyin sapından başlar. Değişik yoğunluklarda olmak üzere SSS’nin birçok bölgesini innerve eden myelinsiz sinir liflerinde de serotonin bulunur.(3) Sağlıklı bireylerde çeşitli stresörlerin etkisiyle ruhsal belirtiler görülebilmektedir. Ancak, bireylerin stresörlerle baş etme yetenekleri ve kullandıkları savunma düzenekleri bu stres faktörlerinin üstesinden gelmelerine olanak tanır. Psikiyatrik hastalıkların etiyolojilerinde yer alan serotonin ve kortizol düzeylerinin ruhsal belirtilerin ortaya çıkmasında etkili olduğu bilinmektedir. Kadınlarda erkeklere göre, somatizasyon, anksiyete, obsesyon, depresyon kişilerarası duyarlılık, psikotizm, paranoid belirtiler, öfkedüşmanlık ve fobik belirtilerin ortalama puanları daha yüksek olduğu bulunmuştur. Yapılan korelasyon analizinde, kadınlardaki somatizasyon ve öfke-düşmanlık alt ölçek ortalama puanları ile serotonin düzeyleri arasında negatif yönde, zayıf düzeyde, anksiyete alt ölçek ortalama puanları ile serotonin ve kortizol düzeyleri arasında da negatif yönde, zayıf düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır.
Serotoninin üretilmesi için bir öncül maddeye, esansiyel bir aminoasit olan triptofana ihtiyaç vardır. Triptofan diyetle alınan proteinlerden sağlanır. Triptofandan serotonin oluşması dizgesinde triptofan hidroksilaz, aromatik L-amino asit dekarboksilaz gibi önemli enzimler görev alır. Hidroksilasyon tepki aşaması, serotonin üretim hızını sınırlayıcı bir basamaktır(2) Serotonin etkilerini SSS’de ve periferik dokularda bulunan reseptörleri ile göstermektedir. Bu reseptörlerin agonistler ya da antagonistler tarafından uyarılma durumlarına göre de sistemler üzerindeki etkileri çeşitlilik göstermektedir. Santral sinir sisteminde bulunan serotonerjik nöronların uyku, ruh durum, iştah, öğrenme, bellek, vücut ısısının düzenlenmesi,
39
Serotonin İçeren Bazı İlaçlar
Kaynaklar : (1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Serotonin (2) Koçu, L., Uyku bozukluğu olan hastalarda serum serotonin düzeyleri, Tıbbi Biyokimya Uzmanlık Tezi., GATA Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara. 2009. (3) Tbp.Bnb Özgür MADEN, TIPTA UZMANLIK TEZİ, ANKARA 2014
40
Haber Yabancı
KARA HİDROJEN: BASİT ATOMUN BİLİNMEYEN YÜZÜ
Araştırmacılar, hidrojenin çok yüksek basınç ve sıcaklıklarda nasıl dönüşüme uğradığını inceleyerek hidrojenin bilinmeyen yüzünü keşfettiler.
bir hal bulundu.
Physical Review Letters‘ da yayınlanan bir makalede; araştırmacılar, hidrojenin çok yüksek basınç ve sıcaklıklarda nasıl dönüşüme uğradığını, laboratuar ortamında gazdan oluşan büyük gezegenlerdeki koşulları oluşturarak incelediler ve hidrojenin bilinmeyen yüzünü keşfettiler. Hidrojen evrende en çok bulunan elementtir ve her bir hidrojen atomunda, yörüngede dolaşan sadece bir elektron vardır. Bu basit yapı ise biraz aldatıcıdır. Çünkü hidrojen hakkında öğreneceğimiz, keşfedeceğimiz hala çok şey vardır. Bu şeylerden biri, hidrojenin çok yüksek basınç ve sıcaklıklarda, örneğin Jüpiter gibi büyük gezegenlerin içinde, nasıl dönüşüme uğradığıdır. Büyük gezegenlerin iç bölgelerinde; hidrojen, sıcaklık ve basıncın etkisiyle sıvı metal halini alıncaya dek sıkıştırılır ve elektriksel iletkenlik özelliği kazanır (metalik). Physical Review Letters‘ da yayınlanan ve Cornegie Üniversitesinden Alexander Gonchanov ile Edinburg Üniversitesinden Stewart McWilliams tarafından yapılan yeni çalışmada, hidrojenin laboratuar ortamında bu tür bir dönüşüme hangi şartlar altında girdiği ölçüldü, gaz ve metalik hal arasında, “Kara Hidrojen” olarak adlandırdıkları ara
Gazla Kaplı Büyük Gezegenlerdeki Koşullar Oluşturuldu Jüpiter gibi büyük gezegenlerin yüzeyinde, hidrojen gaz halindedir. Araştırma ekibinin laboratuardaki deney ve ölçümlerine göre, gazla kaplı bu yüzeyle gezegenin çekirdeğinde bulunan sıvı metalik hidrojen arasında c bulunur. Gazdan oluşan büyük gezegenlerin iç bölgelerindeki koşulları yaratmak için lazerle ısıtılan elmas şeklindeki örs hücreleri (DACDiamond Anvil Cell) kullanarak, normal atmosfer basıncının 10 bin ile 1,5 milyon katı gibi basınçlarda ve 10 bin Fahrenayt sıcaklıklarda hidrojenin nasıl dönüşüme uğradığı fiziksel olarak incelendi. Araştırmacılar, görünür ışığı geçirmeyen ve yansıtmayan, fakat kızılötesi (infrared) radyasyonu, yani ısıyı ileten beklenmedik bu ara fazı keşfettiler. Goncharov, “Bu gözlem, Satürn gibi gazdan oluşan büyük gezegenlerden ısının nasıl kaçtığını açıklıyor” dedi.
41
Gezegenlerin Manyetik Alanının Kaynağı
çekirdeğinde gezinen metalik hidrojenin de nasıl gezegen etrafındaki manyetik alanı oluşturabildiğini anlamamızı sağlıyordu.
Ekip, aynı zamanda bu ara bölgede bulunan Kara Hidrojenin metalik olduğunu da keşfetti, yani zayıf da olsa elektrik akımını iletebiliyordu. Bu keşif; nasıl yerkabuğu çekirdeğindeki sıvılaşmış demirin hareketi Dünya’nın manyetik alanını oluşturuyorsa, gazdan oluşan büyük gezegenlerin
Goncharov; bu Kara Hidrojen tabakasının, büyük gezegenler gibi gök cisimlerinin içerisindeki gaz halindeki hidrojenin metalik hidrojene dönüşümünü anlamamızı sağlayan modelleme araştırmalarındaki sonuçlarla uyumsuz olduğunu ve modellemelerle bunun beklenmediğini de ekledi.
42
Yerli
Haber
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ YENİLEBİLİR GIDA AMBALAJI ÜRETTİ
Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinde, kinoa bitkisinden tamamen doğal ve yenilebilen yeni nesil biyofilm ambalaj malzemesi üretildi.
Alak, biyofilm ambalajlamaların son zamanlarda önemli bir boyut aldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Atatürk Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su İşleri Avlanma ve İşleme Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Gonca Alak ve ekibi tarafından üniversitede üretilen balık ürünlerinin daha sağlıklı ambalajlarda satışa sunulabilmesi düşüncesinden hareketle başlatılan çalışmalarda, yüksek protein değeriyle bilinen kinoa bitkisinden yenilebilir, biyofilm şeklinde ambalaj üretildi.
“Artık insanlar, güvenli gıda tüketimi kapsamında, sentetik ürünlerle temas eden gıdaları tüketmekten çekiniyorlar. İnsanların artık tükettiği her şeyi sağlıklı olduğundan emin olarak tüketme isteği var. Artık ambalajlama dediğimiz zaman özellikle halk sağlığı açısından da önemli boyutta artı sağlayabilecek, halkın çekinmeden tüketebileceği, yenilebilir ürünlerin de bu ambalaja dahil edilebileceği sistemler karşımıza çıkıyor. Bunlardan bir tanesi de biyofilmler.”
Alak, yaptığı açıklamada, sağlıklı gıdaya yönelik artan tüketici talepleri doğrultusunda özellikle organik ürünlerin tüketiciye sunumunda, doğal ambalaj malzemelerine olan ihtiyacın arttığını belirtti.
Yüksek proteinli ambalaj
Bu doğrultuda bilinen klasik, açılıp içinden gıda ürününün çıkarılarak tüketildiği ambalajların yerine, gıdayı üzerini bir film tabakası şeklinde sararak koruyan ve gıdanın tüketimi safhasında yenilebilen “biyofilm” malzemelerin öne çıktığını anlatan Alak, tüm dünyada araştırmacılar tarafından doğal kaynaklı, yenilebilir ve sağlıklı biyofilmler üzerinde çalışıldığını ifade etti.
Alak, fakülte olarak su ürünleri üretimi ve pazarlaması boyutunda uygulama çalışmaları olduğunu ve bu ürünlerin tüketime sunulmasında yeni anlayış doğrultusunda çalışmalar başlattıklarını ifade etti. Bu çalışmalarda, ana vatanı Güney Amerika olan, Türkiye’de yeni yeni yetiştirilmeye başlanan yüksek protein değerine sahip kinoa bitkisinden biyofilm üretmeye çalıştıklarını ve bunda başarılı olduklarını bildiren Alak, şunları söyledi:
43
“Kinoa bitkisinin bizim için önemli olan kısmı tam protein özelliğinin çok yüksek olması. Yani ciddi anlamda dolu bir ürün ve tüketici açısından tüm protein ihtiyacını karşılayacak seviyede. Ayrıca buğdaygillerden olan ürünleri herkes tüketemiyor, mesela çölyak hastaları tüm buğdaygil ürünlerini tüketemiyor ama kinoada böyle bir sorun ortadan kalkıyor. Çok rahat bir şekilde tüketebiliyor.” Alak, kinodan henüz deneme safhasında olan ve geliştirme çalışmaları devam eden biyofilm
ürünün, bu aşamada bile sağlıklı şekilde üzerini kaplayarak koruduğu gıda ürünüyle yenilmesinde hiçbir sakıncası olmadığını kaydederek, “Kinoayı yenilebilir film formatına getirdikten sonra aslında amaç tam bir ambalaj görüntüsü sağlamak. Bunun için çalışmalarımız devam ediyor. Bu kısmıyla yaptığımız analizlerimizde raf ömrünün uzatılmasında ciddi anlamda olumlu etki gösterdiğini çok rahat olarak söyleyebiliyoruz.” dedi.
44
MANGANEZ
Simgesi: Grubu: Atom numarası: Bağıl atom kütlesi: Oda sıcaklığında: Erime noktası: Kaynama noktası: Yoğunluğu: Keşfi: Atom çapı: Elektronegatifliği: Elektron dizilimi: Yükseltgenme basamağı (sayısı): Radyoizotopları:
Mn 7B (Geçiş elementi) 25 54,93805 Katı 1244°C 1962°C 7,43 g/cc 1774 - Johann Gahn 1,79 Å 1,55 2 2 6 2 6 5 2 1s 2s p 3s p d 4s 7, 6, 4, 2, 3 Yok
Mangan veya Manganez atom numarası 25 olan element. Simgesi Mn dir. 1774 yılında keşfedilmiştir. Periyodik tablonun 7-B grubunda yer alır. Grimsi metal renklidir. Genellikle doğada demir elementi ve daha birçok elementle bağlı biçimde bulunmaktadır. Yunanistan'ın magnezya bölgesinden adını almıştır. Manganez’in Elde Edilmesi Manganez dioksit bileşiğinden 1774 yılında karbonun indirgenmesi neticesinde ilk olarak elde edilmiştir. Elementel manganez, mangan (4) oksidin (MnO2) sıcakta indirgenmesiyle ya da elektroliz yoluyla elde edilir. Kullanım Alanları Kuru pillerde depolarizatör olarak ve cam üzerinde demir kirliliği nedeniyle oluşan yeşil rengi yok etmede kullanılır. Ametist taşının rengini veren de manganezdir. Çelik ve pil üretiminde, demiryolu makaslarının ve kasaların yapımında, ayrıca seramik sanayiinde kullanılır. Güçlü bir oksitleyici olan permanganat (MnO4), eczacılık çalışmalarında nicel analizlerde kullanılır. Canlılar için önemli bir eser element olan manganez, özellikle hayvanlarda B1 vitamini kullanımında rol oynar.
45
Ayın Web Sitesi
Kimya ile ilgili ücretsiz elektronik kitap arıyorsanız bu site tam size göre. Sitede birçok alanda yazılmış olan kimya kitaplarını ücretsiz bir şekilde indirebiliyorsunuz. Kimya ile ilgili farklı şeyler okumak isteyenlere bu siteyi öneriyoruz.
http://bookboon.com/en/chemistry-ebooks
46
KİMYA BULMACA
1
2 3
4
5 6
7
8 9
Soldan Saga
Yukaridan Asagiya
3. Kimyada hacim ölçümünde kullanilan kap 4. Dizel motoru yakitidir. 6. Gaz halindeki ve temel enerji düzeyinde bulunan atomlarin, UV ve görünür bölgedeki isigi absorblamasi ilkesine dayanir.
1. Agir hidrojen'in diger adidir 2. Yeralti yataklarindan çikarilan, çok koyu renkli, kendisine özgü bir kokusu olan, yogunlugu 0,8’den 0,95’e degin degisebilen, hidrokarbürlerden olusan, aritim islemi görmemis, yanici, dogal mineral yag.
8. Bitki, hayvan ve mikroorganizma biçimindeki bütün canlilarin yapisinda yer alan kimyasal maddeleri ve canlinin yasami boyunca sürüp giden kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalidir.
4. Vücutta protein sentezlenmesinde, sindirimde ve besinlerden enerji üretilmesinde görev alan önemli minerallerin içinde bulunan etkili bir elementtir.
9. Dünyadaki canlilarin yapisinda bulunan temel organik bilesiklerden biridir.
5. Hidrojenin radyoaktif izotopudur. 7. Sülfirik asidin tuzu ya da esteri.
47
KİMYA BULMACA (GEÇEN AYIN ÇÖZÜMÜ)
1
I Z
2
F
O
S
F
O
R
E
S
3
T K
A
T
Y
O
Ç Ö
Ü
E
L
7
E
L
D E
K
T
R O
R
O
A
I
P
L
M E
T
M T
S
O 6
O
K
K
N
R
8
N
L 4
O 5
A
E
L
I
T
S 9
O G
H
I
D R
A
T
M
R A F I Soldan Saga
Yukaridan Asagiya
2. Bir maddenin uyarilmasi sonucu ortamdan uyarici kaldirilsa da bir süre daha isima yapmasi [FOSFORESANS] 4. Bir çözeltide iki tuzun etkilesimi veya sicaklik degisiminin çözünürlüge etkisi sonucu çözünmeyen kati bir bilesigin olusmasi [ÇÖKELME] 5. Pozitif (+) yüklü iyon [KATYON] 7. Sulu çözeltisi elektrik akimini ileten madde. [ELEKTROLIT] 8. Degismeyen madde miktari. [KÜTLE] 9. Kristal yapisinda belirli miktarlarda su molekülü içeren bilesiklerdir. [HIDRAT]
1. Nötron sayilari ayni proton sayilari farkli olan atomlar. [IZOTON] 3. Fiziksel özellikleri ve kristallerinin uzayda dizilisleri birbirinden farkli olan ayni cins atomlardir. [ALLOTROP] 5. Çözücü ve ayirt edici ortam kullanarak çözünen madde karisimini bilesenlerine ayirma metodu [KROMATOGRAFI] 6. Bir maddenin belirli miktardaki bir çözücü veya bir çözeltinin içindeki göreceli miktari [DERISIM]
48
İNGİLİZCE-TÜRÇE KİMYA SÖZLÜĞÜ Climate
İklim
Classification
Sınıflandırma
Conductance
İletkenlik
Delay
Gecikme
Display
Görüntü
Disaster
Yıkım
Elastic Limit
Esneklik Sınırı
Feed Slot
Besleme Yuvası
Frit Halide Hub Hot Crack Junctor
Porselen Hamuru Halojenür Göbek Sıcak Çatlama Birleştirici
Junk
Hurda
Mild
Ilıman, Hafif
Overtime
Aşırı Çalışma
Oven
Fırın
Pheomena
Olaylar
Pressure
Basınç
Pump
Pompa
Put Back
Yerine Koymak
Reaction Rate
Reaksiyon Hızı
Ray
Işın
49
YAZARIMIZ OLUN
KOŞULLAR 1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK YAZIN 2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine AD-SOYAD SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ PROFİL FOTOĞRAFI YAZINIZIN WORD FORMATI İLE GÖNDERİN. BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM