Inovatif Kimya Dergisi Sayi 40

Page 1

İNOVATİF

Kimya Dergisi

Kimya Dergisi YIL:4 SAYI:40 KASIM 2016

KROMATOGRAFİ AŞKIN KİMYASI AYAKKABI TABANI GLİSEMİK İNDEKS KİMYASAL BAKIŞ TEMEL PARÇACIKLAR NASIL ÜRETİLİR? SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN TAM TAHILLAR

LATEKS KAPİLER ELEKTROFOREZ PARABENSİZ BİR HAYAT OLABİLİR Mİ? SÜLFÜRİK ASİT


KURALLARIMIZ

1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak belirtmek durumundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde, yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine mail atabilirsiniz.

SOSYAL MEDYA

6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu

kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin yazılarını maalesef yayımlamayacağız. 8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma yapmayı seven herkes yazabilir. 10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler ekipten çıkarılır. 11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.

http://www.inovatifkimyadergisi.com https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi https://twitter.com/InovatifKimya https://instagram.com/inovatifkimyadergisi http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2Xp0LJgn9bB-aLM6w0-3pw


Ekibimiz YAVUZ SELİM KART KİMYA MÜHENDİSİ KURUCU-YÖNETİCİ PELİN TANTOĞLU KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ EBRU APAYDIN KİMYA MÜHENDİSİ FACEBOOK EDİTÖRÜ TUĞBA NUR AKBABA KİMYAGER FACEBOOK VE ÇEVİRİ EDİTÖRÜ GÜLŞAH TİRENG KİMYA TEKNİKERİ FACEBOOK EDİTÖRÜ PEMBE ÖZÇAKMAK KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ

HATİLE MOUMİNTSA KİMYA FACEBOOK EDİTÖRÜ GİZEM AYVERDİ KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ ASLIHAN YILDIZ KİMYA TEKNİKERİ FACEBOOK EDİTÖRÜ BEGÜM MENEVŞE KİMYAGER INSTAGRAM EDİTÖRÜ CANAN KULA KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ELİF TUNA KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ

ZEHRA ORUÇ KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ

SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN


EDİTÖRDEN

40. Sayıdan Herkese Merhaba, 40. sayıyı çıkarmanın, mail grubumuzun 7000 kişiye yaklaşmasının gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu ay ilgi çekici yazılar ile yine karşınızdayız. Umarız beğenerek okursunuz. Bize her zaman sektör ya da kimya ile ilgili bir konuda yazıp gönderebilirsiniz. İyi okumalar dileriz


İÇİNDEKİLER

AŞKIN KİMYASI 8 HİDROJENLE ÇALIŞAN TREN 11 ÜRETİLİYOR KONYA PLASTİK SEKTÖRÜ ALMANYA’YA ÇIKARMA YAPMAYA 12 HAZIRLANIYOR AYAKKABI TABANI 13 YAKIT HÜCRESİ TEKNOLOJİSİYLE ÇALIŞAN YOLCU UÇAĞI İLK UÇUŞUNU 17 GERÇEKLEŞTİRDİ BORU SANAYİ GELİŞİYOR 18 GLİSEMİK İNDEKS KİMYASAL BAKIŞ UZAYDA, GALAKSİLERDE DOĞAL HİDROJEN ARAYACAK PROJE

20

23

YERLİ İLAÇ İÇİN ÇALIŞMA BAŞLADI 24 TEMEL PARÇACIKLAR NASIL ÜRETİLİR? SÜPER HİDROFOBİK EKRAN TEKNOLOJİSİNDE TÜRK İMZASI KANSERE YERLİ İLAÇ İZMİR’DE ÜRETİLECEK KROMATOGRAFİ

25 27 28

30

DÜNYADA NÜKLEER ENERJİ KAPASİTESİ ARTACAK

36

BAKANLIK KOZMETİK ÜRÜNLERİ SAĞLIKSIZ BULDU SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN TAM TAHILLAR

37 38


İÇİNDEKİLER

GÜNEŞ PANELLERİNDE MASRAFSIZ “YEŞİLE” DOĞRU TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ÇİMENTO FABRIKASI KURULUYOR LATEKS

41 42

44

BİR LİTRE YAKITLA 3771 KİLOMETRE PLASTİK SEKTÖRÜNDE PLASTİK TANITIM GRUBU KAVGASI! KAPİLER ELEKTROFOREZ

47 48

50

KİMYA DEVLERİNİN BİRLEŞMESİNE 54 SORUŞTURMA BİLGİSAYAR DESTEKLİ İLAÇ 55 TASARIMI ÇALIŞMASINA TÜBİTAK’TAN TEŞVİK ÖDÜLÜ PARABENSİZ BİR HAYAT OLABİLİR Mİ? 57 NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ’NÜN SAHİPLERİ 60 BELLİ OLDU KİMYA İHRACATI EYLÜLDE ARTTI SÜLFÜRİK ASİT 63 AZERBAYCANLI YATIRIMCILAR 65 KARS’TA PETRO-KİMYA TESİSİ KURACAK BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ’NDEN YENİ BULUŞ NİKEL 69 AYIN WEB SİTESİ

70

61

67


KİMYA BULMACA

71

İÇİNDEKİLER

KİMYA BULMACA ÇÖZÜMÜ KİMYA SÖZLÜĞÜ YAZARIMIZ OLUN

74

73

72


ZEHRA SEVDE HATİPOĞLU KİMYA MÜHENDİSİ ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ zehrasevde.hatipoglu@gmail.com

AŞKIN KİMYASI

A

şk; içerisinde birçok duyguyu barındıran tutkusal bir sevgi halidir. Aşk, küçük bir kelime gibi gözükse de çağrıştırdıkları uçsuz bucaksız bir deryadır. Sevgi, mutluluk, kıskançlık, şefkat, korku, nefret ve benzeri duyguları içerisinde bulundurmasıyla büyük bir etki alanına sahiptir.

çirkinliğin simgesidir. Bu konuda Aristo Tales: "Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek. Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur" demiştir. Bailey ise: "Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır" demiştir. Şairlere göre ise; acı, tutku ve özlemdir.

Duygu ve hislerin en büyüğü olan aşk, bugüne kadar birçok birey tarafından yorumlanmış, araştırılmış, üzerine şarkılar, şiirler yazılmış fakat kesin sınırlarla çizili bir tanıma ulaşmamıştır. Psikologlara göre aşk; yaratıcı ve yıkıcıdır. Uç noktalarda yaşamaktır. Filozoflara göre; iyiliğin ve kötülüğün, güzelliğin ve

8


Can Yücel’e göre aşk: ‘’Sebepsiz sevmektir aşk: Nedeni olmadan bağlanmak birine.. Gözlerine baktığında erimektir içten içe. Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle. “Hatta sarılamamaktır utançtan, Çünkü utanmaktır sevmek aslında”.’’

Cemal Süreyya’ya göre aşk: ‘’Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik…’’ şeklindedir. Aşkın bilimsel yönü: Çeşitli araştırmalara göre bireyler karşı cinsin DNA’sının kokusundan etkilendiğinde bir çekim hissetmektedir. Aynı zamanda bireyler, bilinç altlarına işlemiş olan kusursuz arkadaş profiline uygun olduğunu düşündükleri kişilere ve kendilerine benzeyen kişilere aşık olmaktadırlar. Bu şekilde kişilerle karşılaşıldığında beyin uyarılmakta ve bazı kimyasallar salgılanmaktadır. Bu kimyasallar; dopamin, feniletilamin, norepinefren’dir.

Aşk, her bireyde aynı etkiyi bırakmamaktadır. Vücuttaki fiziksel ve kimyasal etkileşimler her bireyde farklılık göstererek aşkın farklı boyutlarda yaşanmasını sağlamaktadır. Özellikle bayanlar ve erkekler arasında da farklılık göstermektedir. Beyin, nörokimyasallar salgılayarak duygu ve hislerin harekete geçmesini sağlar ve böylelikle vücutta çeşitli semptomlar gerçekleşir. Bu semptomlar; kalp çarpıntısı, yüz kızarması, heyecan, ellerin terlemesi, uyuyamama, iştah azalması, hiperaktivite ve mutluluk gibi belirtilerdir.

Aşk Kimyasalları Dopamin (DA): Dopamin, beynin ödül ve zevk

nörotransmitterdir. Hızlı kararlar verebilmemizi sağlar. Beyine giden oksijen miktarını artırır. Kalpten kan pompalanmasını düzenler. Kaslarımıza glikoz ve lipitleri daha verimli ve hızlı şekilde verir. Konsantre ve dikkat süremizi uzatır.

merkezinde rol alan yardımcı bir nörotransmitterdir. Ödül mekanizmamızı tetikleyerek bize gereken enerjiyi sağlar. Depresyonda da serotonin ile birlikte rolü olduğu bilinmektedir. Düşük dopamin aktivitesi, Parkinson gibi hastalıklarla; yüksek aktivitesi ise şizofreni gibi hastalıklarla ilişkilendirilmiştir.

Feniletilamin: Aşk gibi romantik yaşamın kimyasında önemli yer tutmaktadır. Uyarıcı bir etkiye sahiptir. Dopamin ve norepinefrin nörotransmitterlerinin salgılanmasını sağlar.

Norepinefrin-Noradrenalin (NE):

Norepinefrin, strese tepki olarak salgılanan bir

9


Bu kimyasallar birlikte tutku, romantik ilişkiler, mutluluk ve sinirlilik duygularının oluşumunda ilgilidirler.

benzemektedirler ve beyin, bağırsak ve bağışıklık sistemi ile ilgili kısımlarda salgılanmaktadırlar. Bu aşamaya 6 ay ile 3 yıl arasında geçilmektedir. Bu süreçte geçilememişse aşk kaybolmaktadır. 3. Aşama oksitosin aşamasıdır. Bu aşamada, oksitosin ve vazopressin hormonları salgılanır. Bağlanma tutkunun yerini almaktadır ve uzun süreli sakin bir bağ kurulmaktadır.

Bu 3 kimyasal, aşk için büyüleyici aşamayı oluşturmaktadır. Bu evreden sonra endorfin aşamasına geçilmektedir. Bu aşamada, güven ve bağlılık ön plandadır. Heyecan azdır ve ilişki daha sağlam bir şekildedir. Endorfinler, morfine

Aşık olmak hastalık mı? Yapılan araştırmalara göre, aşık olan bireylerin beyninde serotonin hormonu azdır. Obsesif kompulsif hastalarının da beyninde bu hormonun az olması ile aşıkların obsesif kompulsif olduğu savunulmaktadır. Beyindeki kimyasal değişiklikler sayesinde serotonin azalmakta ve gerçeği

değerlendirme algısı bozularak kısmi psikotik süreç ortaya çıkmaktadır. Ruhsal hal bozulmakta ve dengesizleşmektedir. Özellikle aşıklar ayrıldığı zaman ise, ruhsal denge iyice bozulmakta ve bireylerde depresyon, korku ve anksiyete gözlemlenmektedir.

Sonuç: Bütün bunlardan yola çıkarak aşk, kolay bir olgu değildir ve bütün vücudu etkilemektedir. Salgılanan nörotransmitterler ve hormonlar sayesinde vücutta fiziksel, kimyasal ve ruhsal stabilite görülmemektedir. Dengesizlik ortaya çıkmakta ve bazı araştırmacılar bunun obsesif kompulsif davranışları olduğunu savunmaktadır. Aşk süreci bireyin mutluluğunu sağlasa da bu süreç geçtikten sonra bireyde büyük

hasarlar bırakmaktadır. Bu şekilde duygusal ve fiziksel oluşumların hepsi salgılanan kimyasallar sayesinde aktif hale geldiği görülmektedir.

Kaynaklar : 1- www.womenist.net 2- www.tavsiyeediyorum.com 3- kimmuhendis.wordpress.com

10


Haber Yabancı

HİDROJENLE ÇALIŞAN TREN ÜRETİLİYOR

Fransız Alstom firması, hidrojenle çalışan bir tren geliştirdi. Diğer trenlere göre daha sessiz ve konforlu bir yolculuk imkanı sunan bu trenlerin kısa süre içinde yaygınlaşması bekleniyor. Günümüzde şehirlerarası trenlerin çoğu elektrikle çalışıyor. Bunun yanı sıra dizel motorla çalışan trenlerin sayısı da hiç azımsanacak gibi değil.

Coradia iLink’in çalışma prensibi de oldukça kolay. Tanklarda bulunan hidrojen oksijen ile buluşunca elektriği oluşturuyor ve bu enerji bataryalarda depolanıyor. Böylece tamamen temiz enerji elde ediliyor.

Fransız Alstom, dizel ve elektrikle çalışan trenlere alternatif yeni bir model geliştirdi. Coradia iLint ismi verilen bu tren hidrojenle çalışıyor. 300 yolcu taşıyabilen bu trenin ulaşabildiği maksimum hız saatte 140 km. Coradia iLint ayrıca 600 ila 800 kilometre yol gidebiliyor. Söz konusu tren ilk yolculuğunu önümüzdeki yılın aralık ayında Almanya’da yapacak. iLint’in piyasaya çıkmasıyla birçok tren işletmesinin hidrojen ile çalışan tren satın alacağı tahmin ediliyor. Zira bu tren, elektrikle çalışanlara nazaran hem daha sessiz hem de daha çevreci.

11


Yerli

Haber

KONYA PLASTİK SEKTÖRÜ ALMANYA’YA ÇIKARMA YAPMAYA HAZIRLANIYOR

Konya plastik ve kauçuk sektörü, 19-23 Ekim tarihleri arasında Almanya’da düzenlenecek dünyanın en büyük plastik fuarı K Plas Plastik ve Kauçuk Fuarı’na iş gezisi yapmaya hazırlanıyor. Almanya’nın Düsseldorf şehrinde düzenlenecek fuar hakkında bilgi veren Konya Sanayi Odası Başkanı, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Memiş Kütükcü, 3 yılda bir düzenlenen fuara, oda olarak 2013 yılında da iş gezisi gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, bu yıl yapılan organizasyonun yine KOSGEB destekli olacağını ifade etti.

Ayrıca firmalarımız kendi sektörlerinde yaşanan son teknolojik gelişmeleri de yakından görmüş olacaklar” şeklinde konuştu. En son 2013 yılında düzenlenen K Plas Plastik ve Kauçuk Fuarı’na 59 ülkeden 3 bin 215 sektör temsilcisi katılmış, 108 ülkeden 217 bin 423 kişi ise fuarı ziyaret etmişti.

İkili iş görüşmeleri yapılacak K Plas Plastik ve Kauçuk Fuarı’na katılan sanayicilerin fuarı gezmenin yanı sıra ikili iş görüşmeleri de yapacaklarını vurgulayan Kütükcü, “Kendi sektöründe dünyanın en büyüğü olan K Plas Plastik ve Kauçuk Fuarı’na 60’a yakın ülkeden yüz binlerce sektör temsilcisinin katılması bekleniyor. Fuara katılan Konyalı sektör sanayicilerimiz, fuar ziyaretinin yanı sıra ikili iş görüşmeleri de yapma fırsatı yakalayacak.

12


EDA KARACA KİMYA TEKNİKERİ ERCİYES ÜNİVERSİTESİ MEZUN edakaraca2738@outlook.com

AYAKKABI TABANI

G

ünlük hayatta kullandığımız ayakkabılardan bahsedelim birazda.Ayakkabı tabanları doğal ve yapay tabanlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

tabanları pahalı olmalarına rağmen yüksek aşınma dayanımı, yüksek kayma direnci, kimyasallara karşı dayanıklılık gibi üstün özelliklerinden dolayı vazgeçilmez bir taban malzemesidir. Özellikle ağır hizmet amaçlı askeri botların ve teknik hizmet amaçlı güvenlik ayakkabılarının tabanlarında kauçuk kullanılmaktadır.

Doğal Tabanlar : Doğal tabanlar,kösele ve doğal kauçuk tabanlar olarak iki kısma ayrılmaktadır. Kösele doğal tabanlar,büyükbaş hayvan derilerinin bitkisel tabaklama yöntemiyle işlenmesiyle elde edilen bir taban malzemesidir.1950’li yıllara kadar üretilen bütün ayakkabılar kösele tabandır.Bu tabanlar sağlıklı olmalarına rağmen düşük direnç. yüksek fiyattan dolayı kullanılmamaktadır.

Yapay Tabanlar : Petrol ve petrol

Doğal kauçuk, Havea Brasiliensis adlı tropik bir ağacın özsuyundan elde edilir. Bu ağacın gövdesine açılan yarıklardan alınan öz suyun pıhtılaşması ile Lateks adı verilen ham madde elde edilir. Daha sonra yapılacak işlemler ile krep adı verilen kauçuk türü ve devulkanizasyon işlemi ile lastik elde edilir. Kauçuk

ürünlerinden elde edilen tabanlardır.Kendi içlerinde ayıracak olursak Poliüretan taban,PVC taban,Termoplastik,Eva taban,Neolit taban,Yapay Kauçuk tabanlar olarak 6 bölüme ayrılır.Şimdi biraz ayrıntıya inelim :

Poliüretan Taban : Poliüretanlar, diğer

plastiklerden farklı bir şekilde; yani kalıp içinde kimyasal işlemler ile oluşturulur. Poliüretan tabanlar üretilirken katı haldeki ham madde ve katkı elemanları sıvı köpük haline getirilerek kalıp

13


içine fışkırtılır. Karışmış maddelerin aralarındaki kimyasal olaylar devam eder ve kısa bir süre sonra poliüretan oluşur.Poliüretan tabanlarının iç yapıları gözenekli süngerimsi bir yapıdır. Bu yüzden özgül ağırlıkları oldukça düşüktür. Bu özelliklerinden dolayı kalın yapılı veya dolgulu tabanlarda rahatlıkla kullanılabilir. Poliüretan tabanlar hafif olmalarının

yanı sıra yüksek kayma dirençlerinden dolayı ayakkabıcılıkta çokça kullanılır. Poliüretan tabanlar aşınma direnci,düşük yoğunluğu,kolay uygulanabilirlik gibi özelliklerinden dolayı kauçuk,eva,pvc gibi ürünlere göre daha çok tercih edilir.

PVC Taban : Petrol ve taş kömüründen elde edilen olan PVC diğer taban malzemelerine göre oldukça vinilklorür adlı monomerin polimerizasyonu sonucunda polivinilklorür (PVC) elde edir. Yaklaşık 170–180 ºC civarında ergiyen PVC çokça kullanım alanı olan bir plastik türüdür. Ayakkabı taban malzemesi olarak büyük bir oranda kullanılmakta

ucuzdur.PVC tabanlar sert ve kırılgan oluşlarından dolayı ve de düşük kayma direnci özelliğinden dolayı kışlık ayakkabılarda tercih edilmez. Düşük maliyetleri nedeniyle yazlık olarak kullanılan ucuz ayakkabı yapımında çokça tercih edilir.

Termoplastik Taban : Fiziksel özellikleri

çok tercih edilen bu tabanların pek çok üstün özelliği vardır. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz; yüksek aşınma dayanımı,yüksek kayma direnci, düşük yoğunluk, esneklik, kolay şekillendirilebilme ve geri dönüşüm imkânı gibi... Termoplastik tabanların günümüzde ayakkabıcılıkta en çok kullanılan taban tipi olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.

vulkanize edilmiş kauçukla benzerlik gösteren bu malzemeler,kalıplama ve işleme tekniği olarak termoplastik özellikler göster. Termoplastik tabanlar işlenmesi zor ve de fiyatları yüksek olan kauçuk tabanlara en büyük alternatifi oluşturmaktadır. Ayakkabıcılıkta ‘termo taban’ diye adlandırılan ve de

14


Eva Taban : Ayakkabıcılıkta EVA diye bilinen bu

elde edilir.Bu malzemenin de iç yapısı gözenekli süngerimsi bir özelliktedir. En üstün özelliği düşük yoğunluğu olan bu malzemelerin aşınma direnci düşük olduğundan kullanım alanları oldukça sınırlıdır. Genellikle terlik üreticileri bu malzemeyi taban yapımında kullanır.

Yapay Kauçuk Taban : Doğal kauçuğun

adlandırılan Stirenh Bütadien Kauçuğu ve NBR diye adlandırılan Nitril Kauçuğu’dur. Tabanlardan istenen özelliklere göre bu malzemeler kullanılarak taban üretimi yapılır.

malzemenin tam adı Etilen Vinil Asetat’tır. Bu malzeme polietilen’in vinil asetat ile birlikte kopimerleşmesi sonucu elde edilir. Kauçuksu hafif bir plastik türü olan bu malzeme PVC için kullanılan enjeksiyon makinelerinde kullanılarak taban

pahalı olmasından ve mekaniksel özelliklerinin zayıf olmasından ötürü bazı kimyasal maddelerle karıştırılarak yapay kauçuk türleri elde edilir. Bu malzemelerin en çok bilinenleri; SBS diye

15


Neolit Taban : Halk arasında ‘suni kösele’ ya da

‘Japon kösele’ olarak bilinen bu malzeme gerçekte pişirilerek levha haline getirilmiş bir kauçuk türüdür. Kösele fiyatlarının yüksek olması ve kösele tabanların kolayca aşınmasından dolayı bu malzeme köseleye alternatif olarak kullanılmaktadır.Plakalar

halinde üretilip boyanan bu malzemeden tabanlıklar kolayca kesilip bir dizi işlemden sonra kullanıma hazır hale getirilir.Aşınma dayanımı yüksek olan bu malzemelerin kayma direnci düşük olduğundan yazlık ayakkabılar için tercih edilmektedirler.

Ayakkabı Alınırken Dikkat Edilmesi Gerekenler : -Ayağınıza tam uyum gösteren ayakkabılar tercih edin. -Ayağınızın hava almasına izin veren materyalleri örneğin köseleyi tercih edin,naylon ve benzeri ayakkabılardan kaçının. -Ayakkabının iç kısmı kaygan ve sert olmamalı. -Ayakkabının uzunluğu ve genişliği arasında bir uyum olmalıdır. -Ayakkabı seçerken altının şok alıcı özelliği olmasına dikkat edin. -Ayakkabının topuk yüksekliği 2,5 cm geçmemelidir. Kaynaklar : http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/ayakkabi/moduller/ayakkabi_ve_taban_ malzemeleri_testi.pdf http://www.pudra.com/saglikli-yasam/saglik/ayakkabi-secerken-nelere-dikkat-etmeli-1917.htm http://www.kaucuk.org/kaucuk_nedir.html

16


Haber Yabancı

YAKIT HÜCRESİ TEKNOLOJİSİYLE ÇALIŞAN YOLCU UÇAĞI İLK UÇUŞUNU GERÇEKLEŞTİRDİ

Uçağın Özellikleri

Almanya’nın Stuttgart kentinde yakıt hücresi teknolojisiyle çalışan dünyanın ilk yolcu uçağı ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Alman Havacılık ve Uzay Merkezi (DLR) tarafından geleceğin temiz, sessiz ve enerji tasarruflu uçaklarının prtototipi olarak geliştirilen Hybrid yolcu uçağı HY4, şimdilik dört kişilik. İlk test uçuşunu gerçekleştiren uçak, 10 dakika havada kaldı. Bir hidrojen deposu, düşük sıcaklıkta hidrojen yakıt hücresi ve bir yüksek kapasiteli bataryadan oluştuğu belirtilen sistemin çevreye bıraktığı tek atık su.

Kanat açıklığı 21 metre 36 santim olan HY4 uçağının uzunluğu 7,40 metre. Şimdilik dört kişilik olan HY4 uçağının motor gücü 80 kilowatt. Saatte ortalama 165 kilometre hıza ulaşabilen uçak hız, uçuş yüksekliği ve yüküne bağlı olarak 750 ile bin 500 kilometreye kadar uçabiliyor. Uçağın toplam ağırlığı ise bin 500 kilogram.

Elektrikli uçan taksiler Zeit Online’ın bildirdiğine göre, Alman Havacılık ve Uzay Merkezi uzmanları söz konusu uçakların ilk etapta Almanya ve Avrupa’da kısa mesafeli bölgesel uçuşlarda hava taksi olarak kullanılabileceği görüşünde. Uçağın uzun mesafeli uçuşlar ve yolcu uçağı olarak kullanılabilmesi için çalışmaların devam ettiği belirtilirken, bunun zaman alabileceği kaydedildi. DLR uzmanları, önümüzdeki 25 yıl içerisinde ortalama 40 yolcu kapasiteli hybrid uçakları bin kilometre mesafeye kadar uçurmayı planlıyor.

17


Yerli

Haber

BORU SANAYİ GELİŞİYOR

Yozgat Organize Sanayi Bölgesi’nde toplam 16 bin metrekare alan üzerine kurulu Yeşiloğlu Plastik imalatını sürdürüyor. Yozgat Organize Sanayi Bölgesi’nin (YOSB) kurulmasının ardından YOSB’yi tercih eden ilk firmalardan olan Yeşiloğlu Plastik geçen 17 yılda, genişleyen ürün yelpazesi, gelişen teknolojisi ve “sektörde en iyisini yapan firma” olma vizyonuyla Türkiye’nin alt yapısını inşa etti. Yozgat Organize Sanayi Bölgesi’nde toplam 16 bin metrekare alan üzerine kurulu Yeşiloğlu Plastik imalatını sürdürüyor. Fabrikada, atık su iletiminde, kanalizasyon şebekelerinde ve karayolu menfezlerinde kullanılan Çift Cidarlı HDPE Esaslı Koruge Boruları, PVC Basınçlı Temiz Su Boru ve Ekleme Parçaları, Polietilen Basınçlı Temiz Su Boruları üretimi yapıyor. Türkiye’nin her bölgesine ürünlerini gönderen Yeşiloğlu Plastik firması

1999 yılında kaliteli, verimliliği yüksek ürünler sunabilmek ve ülke istihdamına, ekonomisine katkı sağlamak amacıyla kuruldu. Firma ortaklarından Efdal Yeşiloğlu, “PVC Basınçlı Temiz Su Boru ve Ekleme Parçaları ve Polietilen Basınçlı Temiz Su Boruları ile üretimine başladığımız firmamızda ürün çeşitliliğini daima hedef edindik ve ürün yelpazemizi sürekli genişlettik. Bunun yanında ivmemizi de sürekli olarak yukarı çekmeye çalışıyoruz. Kurulduğumuz günden bu güne kadar hiçbir zaman Türkiye’nin geleceğine yönelik endişe duymadık. Her zaman büyüyeceğine ve bölgemizde bugün olduğu gibi etken bir güç olacağına inanarak hareket ettik ve planlarımızı buna göre oluşturduk. Sadece fabrika bazında değil; aynı zamanda kurumsallaşma gayretimizle bugünlere geldik. Kendimizi firmamızla beraber büyütmenin ve geliştirmenin yollarını aradık. Kadrolarımızı bunlara göre dizayn ettik” dedi.

18


Alt yapı sektörünün ihtiyaçlar doğrultusunda çalışmalara hız verdiklerini söyleyen Efdal Yeşiloğlu, “2007 yılında ürün yelpazemize atık su iletiminde, kanalizasyon şebekelerinde ve karayolu menfezlerinde kullanılan Çift Cidarlı HDPE Esaslı Koruge Boruları da ekledik. Daha çok kamu kuruluşları ve müteahhit firmalarla çalışıyoruz. Üretimini yaptığımız ürün çeşitlerimiz ile alt yapı projelerinde ihtiyaçlara cevap veriyoruz. Bunun yanında satıcı firmalarla bölgesel olarak çalışıyoruz. Bugün geldiğiniz

noktada ise Türkiye’nin Edirne’den Kars’a her bir köşesinde bizim Yozgat’ta ürettiğimiz içme suyu ve kanalizasyon şebeke ürünleri kullanılıyor. Türkiye’nin alt yapısını inşa ettik diyebilirim. Sadece Türkiye değil başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere birçok ülkeye de aracı firmalarla ürünlerimizi gönderiyoruz. Bu alanda ülkemizde olduğu gibi dünyada da söz sahibiyiz” diye konuştu.

19


BÜŞRA YUSUFOĞLU KİMYAGER ANKARA ÜNİVERSİTESİ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ yusufoglubusra@gmail.com

GLİSEMİK İNDEKS KİMYASAL BAKIŞ

G

ünümüzde her ne kadar bilinçli hale geldiğimizi düşünsekte, yanlış beslenmeyle alakalı çok fazla sorun yaşıyoruz. Günlük hayatta yoğun iş, okul temposu kötü beslenmeye sürüklemekte diye söylenip yanlış alışkanlıklarımıza

devam ediyoruz.. Umarım sizler bu yazıyı okuduktan sonra dolabın önüne geçtiğiniz zaman eliniz tatlıya değil, süte, meyveye gider lütfen karaciğerinizi haddinden fazla yormayınız!

Şekil 1. Glisemik İndeks Değerleri Son zamanlaarda adını sıkça duyduğumuz , glisemik olan glikoz glikojen olarak karaciğerde depo edilir indeks,glisemik yük ve bunlara bağlı olarak yaşanan ve muhtemel enerji ihtiyacı sırasında kullanılır. insülin direnci. Duyduğumuz ve anlayamadığımız Bu döngünün gerçekleşmesi için en önemli kavramlar; tabiki basit bir tanımla bunları geçemeyiz. görevi yapan ise pankreastan salgılanan insülin Özellikle karbonhidrat içerikli beslenme , geçici hormonudur, insülin glukoz için spesifik taşıyıcı tokluk hissi veren gıdaların tüketimi diyabet bir hormondur. Glisemik indeksin tüm bunlarla ne ,kardiyovasküler rahatsızlıklar , obezite ve bir çok ilgisi var ? Glisemik indeks ,karbonhidrat içerikli metabolik soruna yol açmaktadır. Karbonhidrat olan besinlerin glukoz değerlerini belirlemede vücuda alındıktan sonra sindirim sisteminde en kullanılan ve ilk olarak Toronto Üniversitesi’nde Dr. küçük yapı taşı olan glukoza dönüştürülür ve fazla David J. Jenkins ve meslektaşları tarafından ortaya

20


çıkarılan bir ölçme sistemidir. Glisemik indeks 3 şekilde ifade edilir, yüksek – orta- düşük (şekil 1). Bizler hangisini tercih etmeliyiz? Yüksek glisemik indekse sahip gıdalar karbonhidrat içeriği yüksek olan gıdalardır ve bunlar sizi kısa sürede tok tutar, karbonhidrat değeri yüksek derken aklımıza sadece 3 beyaz gelmemelidir.Bu durum bir meyve içinde söz konusu olabilir mesela ham bir muzun glisemik indeks değeri düşük iken daha olgunlaşmış olan muzun glisemik indeks değeri daha yüksektir. Sebze,

meyve, bakliyat ürünleri genellikle düşük glisemik indekslidir. Bu aşamada herkes şunu sorabilir her ürün için glisemik indeks değerini bilmek zorunda değiliz, açıkçası ambalaj üzerinde olmaması bir eksikliktir fakat bizler tüketici olarak sağlığımızı düşünerek bunu bilmek zorundayız.

Şekil 2: İnsülin Direnci Ülkemizde gıda ile ilgili steril koşullardan, katkı maddelerine kadar bir çok sorun ile karşılaşıyoruz.

kan glukoz değerinizdeki miktarı belirleyerek bunun takibini yapmanızı tavsiye ederim.

Gıda sektöründe alınması gereken tüm tedbirler birbirinin tamamlayıcısıdır. Tabiki iyi üretim , hijyen bunlar olmazsa olmazlardır. Ülkemizde ve diğer ülkelerde glisemik indekse ile ilgili en temel sorun ambalaj etiketlemedeki eksikliğidir. Gıdaların üzerindeki etiket bilgisinde G.İ. sunulmuş olması durumunda biz tüketiciler için pozitif olur, sağlıklı beslenmeye bir adım daha yaklaşmış oluruz. Bu durum üreticiler tarafından hoş karşılanmayabilir fakat bizler bu konuda bilinçli olur ve talep için daha istekli olursak aldığımız gıdaların glisemik indeksini görebiliriz.(steril koşullar,kalite yönetimi bunlar elbette ayrı konulardır ).. Glisemik indeks bakımından yüksek beslenince bir çok sorunla karşılaşıyoruz dedik peki bunun kaynağı nedir? Söylediğimiz gibi glisemik indeksi yüksek besinlerin fazla tüketimi ile beraber insülin hormonun salınımı artar ve bu durum pankreası çok yorar, bu şekilde artık bir döngüye girer ve insilün artık glukozu alıp hücrelere taşıyamaz , bu aşamada insülin direnci ( şekil 2) oluşur. İnsülin direnci ,kilo vermeyi engelliyor, bel çevresinde yağlanmaya ve daha sonraki aşamalarda obeziteye sebep oluyor . Açlık

Glisemik indeks ile ilgili bir çok çalışma gıda mühendisleri, uzman diyetisyenler , akademisyenler tarafından yapılmaya devam ediliyor. Bu konuda hocalarım ile beraber bu olaya kimyager olarak yaklaştık. Gıdaların glisemik indeksi aslında in vivo olarak yapılmaktadır. Bu şekilde yapılan analizler çok zaman almakla beraber maliyetlidir. Kanada, Avustralya , Güney Afrika başta olmak üzere bir çok ülkede araştırmacılar in vitro tayinler üzerine çalışmalar yapmıştır. Bu şekilde sindirim sistemi oluşturular (pH, sıcaklık ve süre kontrolü ile ) ve bir gün içerisinde birden çok gıda materyali için analizler yapılır. Çalışmalarımızı Türkiye’de tüketimi çok fazla olan, fast food tarzının en önemli öğesi olan beyaz ekmekler üzerinde yaptık. Ticari olarak aldığımız ekmeklerin in vitro analizler sonucunda glisemik indeks değerlerini hesapladık. Beyaz ekmek için literatürlerde geçen değerleri bulmuş olduk referans olarak yurt dışından ekmekler getirdik ve sonuçlarımızın arasındaki ilişkiyi kontrol ettik. Sonuç olarak ; beyaz ekmek yerine, tam buğday , çavdar,

21


kepek içeriğine sahip ekmekleri tercih etmeliyiz. Çünkü bu ekmekler düşük glisemik indekse sahiptir. Ayrıca glisemik indeks için en önemli parametre lif oranıdır, bu oran ne kadar yüksek ise o kadar sağlıklı bir gıda tüketmiş oluruz yani diğer bir deyişle lif oranı yüksek gıdalarla beslenmeliyiz..Çalışmalarımız

elbette yeterli değildir,yolumuz uzun yapılması gereken çok şey vardır. Bu sebeple hem sağlıklı beslenmeyi tercih eden tüketiciler ,hem de araştıran, öğrenen, sorgulayan gençler olarak sağlığımıza değer vermeliyiz.

Son olarak beslenmenin yanı sıra bol spor yaparak, daha enerjik, daha pozitif ve daha sağlıklı bir yaşama kavuşabiliriz. Vücudumuzda fazla olan yağlara yalnızca diyet ile veda edemeyiz ancak sporla pozitif

sonuçlar alabiliriz. Sağlıkla, bilimle ve sevgili Canan Dağdeviren hocamızın da dediği gibi aşk ile kalınız.

Kaynaklar : Development of a rapid assesments method for the glycaemic index, Nicolette GİBSON, December 2010 ( Natural and Agricultural Sciences)

22


Haber Yabancı

UZAYDA, GALAKSİLERDE DOĞAL HİDROJEN ARAYACAK PROJE

Çin’de yapımı tamamlanan, 30 futbol sahası büyüklüğündeki dünyanın en büyük radyo teleskobu FAST’ta testlere başlandı. Çinli bilim insanları, 500 metre çapındaki teleskobun uzaydan ilk sinyalleri aldığını söyledi.

FAST, uzay galaksilerde doğal hidrojen arayacak ve zayıf pulsar (anlık radyo dalgası yayan nötron yıldızları) sinyallerini algılayacak ve uzayda yaşam araştırmalarına yardım edecek.

Yapımı beş yıl süren ve 180 milyon dolara mal olan teleskobun üç yılda tamamlanacak ayarlardan sonra hizmet vermeye başlayacağı belirtiliyor. Çin’in dünyanın en önemli bilim merkezlerinden biri olma çabasının bir parçasını oluşturan teleskobun testlere başlaması dolayısıyla bir tören düzenlendi. Çin, bilime yapılan yatırım ve yayımlanan bilimsel makaleler açısından ABD’nin ardından ikinci sırada. FAST Projesi’nin başkan yardımcısı Prof. Peng Bo, BBC’ye “Çok heyecan verici. Gözlemler için yıllarca yurt dışına gittik. Şimdi en büyük teleskoba sahibiz. İnsanlar bunu kullanmak için sabırsızlanıyor” dedi. Radyo teleskoplar elektromanyetik dalgaları yakalayıp kuvvetlendiren çanak antenlerden oluşmuş alıcılar olarak tanımlanıyor.

23


Yerli

Haber

YERLİ İLAÇ İÇİN ÇALIŞMA BAŞLADI

Biyoteknolojik ilaçlar kanser, diyabet ve romatizma gibi çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanılıyor.

ilaçların üretim altyapısını tasarladı. Şimdi ise bu teknolojiyi İzmir’de uygulayacak.

Bu ilaçların yerli olarak üretilmesi için bir Türk doktor harekete geçti. Dr. Aziz Çaylı İzmir’de kurduğu laboratuarda çalışmalara başladı.

Laboratuvar kuran Aziz Çaylı, Teknopark’taki şirketinde bir kanser ilacını model alarak çalışıyor.

“Made in Türkiye olucak, en önemlisi bu. Hem Türkiye’ye hem de dünyaya böyle bir şeyin Türkiye’den çıktığını ve üretildiğini kanıtlayacağız.” Bu sözler, biyoteknolojik ilaçların tamamen yerli olarak üretilmesi için Almanya’dan kesin dönüş yapan Dr. Aziz Çaylı’ya ait. Doktor Çaylı, yerli ilaç üretmek için İzmir’de çalışmalara başladı.. Çaylı, Almanya’da, kanser, diyabet ve romatizma gibi çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanılan biyoteknoloji konusunda eğitim aldı. 10 yıl önce Almanya’da bir şirket kuran Çaylı,

Biyoteknolojik İlaçlar Yüksek Kalitede Üretilecek Proje tamamlandığında kansere karşı biyoteknolojik ilacın ham maddesinin geliştirileceğini aktaran Dr. Çaylı, “Onun altyapısını bir defa kurduktan sonra hangi biyoteknolojik ilaçistersek isteyelim, yüksek kalitede ve en kısa zamanda üretebilir hale geleceğiz” dedi. Biyoteknolojik ilaç üretiminde, ABD ve AB ülkeleri ilk sırada yer alıyor. TÜBİTAK verilerine göre, sadece kanser hastalarının kullandığı biyoteknolojik ilaçlar için Türkiye 2014 yılında 1.6 milyar lira harcadı.

24


İSMAİL ÇELİK KİMYAGER ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ MEZUN simyager_16@mynet.com

TEMEL PARÇACIKLAR NASIL ÜRETİLİR?

E

lektron ve proton gibi kararlı parçacıklar için bir sorun yoktur, bunları üretmek için -örneğin elektronu- bir parça metali ısıtmak yeterlidir ve bir elektron demeti elde etme istiyorsak, bir pozitif yüklü plaka koyup delik açarsak eğer bu elektronlar delikten geçerek belirli elektron demetlerini oluşturmaktadırlar, proton elde etmek istiyorsak eğer hidrojeni iyonize ederek (elektronunu kaybederek, aslında buna da gerek yoktur çünkü proton elektrondan daha ağır olduğu için elektronları savurarak kendi yoluna devam etmektedir fakat bu

durum protonu hedef olarak kullandığınız zaman geçerli olacaktır) proton üretebilirsiniz, fakat daha ilginç daha doğrusu egzotik parçacıklar üretmek için birçok yönteme ihtiyacınız olacaktır, bunlar;

Kozmik ışınlar: Dünya esasında sürekli bir

yüksek enerjili parçacıklar bombardımanı altındadır (protonlar örneğin) fakat bu parçacıkların kaynağı şuan için bir sır gibidir, atmosferde çarpışan bu yüksek enerjili parçacıklar sürekli olarak üzerimize yağan ikincil parçacılar (çoğunlukla müon ve

25


nötrinolar) üretirler. Bu durumun esasında iki avantaj, iki de dezavantajı vardır, bunlar avantaj olarak, serbesttirler ve enerjileri laboratuvarda üretebileceğinizden çok daha fazla olabilir, dezavantajları ise, uygun büyüklükte bir dedektöre düşmeleri çok düşüktür ve hiçbir şekilde kontrol edilemezler, bu nedenledir ki, kozmik ışın deneyleri biraz sabra ve şansa ihtiyaç duyar.

Nükleer reaktörler: Bir radyoaktif atom çekirdeği parçalandığında dışarıya çeşitli parçacıklar yayarlar -nötronlar, nötrinolar vs.- burada biraz açmak gerekirse proton ve nötron gibi atom çekirdeğini oluşturan parçacıklar alfa parçacıkları, elektron ve pozitron gibi parçacıklar beta ve fotonlar gama ışınlarını oluşturur.

Parçacık hızlandırıcıları: Başlangıç elektron ve

proton gibi parçacıklarla başlanır, daha sonra bunlar yüksek hızlara ivmelendirilir ve bir hedefe çarptırılır, Ortaya çıkan parçacıkları soğurucular ve mıknatıslar yardımıyla ayırabilirsiniz, bugünlerde ise bir başka hedefe yönlendirilen yoğun parçacıklar müon, pion, kaon gibi parçacıklar üretilebilir. Kararlı parçacıklar -elektron, proton gibi- güçlü mıknatıslarla yönlendirilerek, gerekirse daha sonra kullanılmak üzere yüksek hızlarda saatlerce dönebilen dev depolama halkalarına gönderilirler. Burada üretmek istediğiniz parçacık ne kadar ağırsa, üretmek isteyeceğiniz enerjide o kadar fazla olacaktır, tarihin seyrine bakacak olursak, ilk önce hafif parçacıklar üretilmiştir (elektron örneğin) daha sonra ise daha ağır parçacıklar, bunlar ise yüksek hızlardaki enerjiler sonucu elde edilmişlerdir.

Bir parçacığı belirli bir hedefe göndermek yerine kafa kafaya çarpıştırırsak eğer, göreli enerjimiz o kadar fazla olacaktır, tabi bunun için iyi bir hedefleme gerektirir. Bunun için günümüzde birçok deney kesişen depolama halkalarında çarpışan demetler sonucu yapılmaktadır, eğer bir parçacık hızlandırıldığında çarpışma esnasında diğer parçacığı kaçırırsa diğer tarafta tekrar onunla çarpışabilir, yüklü parçacıklar ise ivmelendiğinde ışıma yapar dolayısıyla enerji kaybeder, dairesel hareket durumunda bu ışıma sinkroton olarak adlandırılır, bu durum ise kesişen depolama halkalarını ciddi anlamda sınırlar, bu yüzden depolama halkaları proton gibi ağır parçacıklar üzerinde hakimken, elektron gibi daha hafif parçacıklar doğrusal/lineer çarpıştırıcılar kullanılır. Günümüzde ise en büyük parçacık hızlandırıcısı Fermilab’da bulunan Teravatron’dur, protonantiproton çarpıştırma hızı yaklaşık 1 TeV’dir, bunu daha sonra süperiletken-süper hızlandırıcısı takip edecekken bazı gecikmeler sonucu ve aksaklıklardan dolayı bunu daha sonra CERN’de bulunan LHC büyük hadron çarpıştırıcısı takip etmiştir. Bu çarpıştırıcının en büyük verisi ise Higgs bozonun bulunması olmuştur. Kesin olmamakla birlikte LHC’den sonra Uluslararası Doğrusal Hızlandırıcı – UDC gelecektir. Fakat hızlandırıcılar o kadar büyük hale gelmişlerdir ki daha fazla büyümelerine imkan yoktur, bundan dolayı parçacık fizikçileri artık yolun sonuna gelmişlerdir, parçacık fizikçileri artık kozmolojiye veya astrofiziğe yönlenmek durumunda kalacaklardır ya da temel parçacıklara daha yüksek hızlar nasıl kazandırılır onun üzerinde yeni fikirler üreteceklerdir.

Kaynaklar : [1]. Temel Parçacıklara Giriş – David Griffits (Çev.Edit: Prof. Dr. Gülsen Önengüt) – Nobel Yayınları – 2015 [2]. Higgs Bozonu – Christophe Grojean/Laurent Vacavant (Çev: İsmail Yerguz) – Say Yayınları – 2014

26


Haber Yabancı

SÜPER HİDROFOBİK EKRAN TEKNOLOJİSİNDE TÜRK İMZASI

Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı’na bağlı Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı’nda çalışan bilim adamı Tolga Aytuğ ve ekibi tarafından geliştirilen Super Hidrofobik Ekran teknolojisi Samsung tarafından kullanılacak.

telefonun üzerine sıktığınızı düşünün) Ayrıca bu çalışmalara Samsung tarafından destek veriliyor ve görünüşe göre ilerleyen yıllarda Galaxy telefonlarda bu ekran teknolojisine geçilmesi muhtemel olduğunun altını çizelim.

Ekran teknoloji konusunda belki de en iyisi olarak kabul edilebilecek Super AMOLED ve IPS ekranlar konusunda daha çok tercih edilen Samsung üretimi AMOLED teknolojisi artık yeni ekran sistemiyle daha da güçleniyor. Bu noktada Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı’na bağlı Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı’nda çalışan bilim adamı Tolga Aytuğ’nun başında bulunduğu Materyal Kimya Grubu tarafından geliştirilen ve Süper Hidrofobik Ekran adı verilen teknoloji ile ekranlarda cam yerine bu ekran teknolojisine geçileceği öngörülüyor.

Toza ve Suya Ekstra Dayanıklı Suya ve toza karşı kendiliğinden dayanıklı olan Super Hidrofobik Ekran, hiçbir şekilde ıslanmadan üzerine gelen suyu damlacıklar olarak üzerinden atacak. (Hani şu ayakkabılara sıkılan ıslanmaz sprey var, onu

27


Yerli

Haber

KANSERE YERLİ İLAÇ İZMİR’DE ÜRETİLECEK

Almanya’da biyoteknoloji eğitimi alan Dr. Aziz Çaylı, İzmir İYTE Teknopark’ta kurduğu tesiste Türkiye’nin yılda 1.6 milyar dolar verdiği kanser ilaçlarını üretmek için çalışmalara başladı Almanya’da biyoteknoloji eğitimi alan Dr. Aziz Çaylı, tüm birikimini Türkiye’nin her yıl kanser hastaları için ithal ettiği 1.6 milyar dolarlık ilacı İzmir’de üretmek amacıyla yatırıma dönüştürdü. İzmir Yüksek Teknoloji Entitüsü yerleşkesindeki İYTE İzmir Teknopark’ta şirket kuran Dr. Çaylı, Türkiye’nin ilk biyoteknolojik ilacını geliştirmeyi hedefliyor. İran’ın bile 20 biyoteknolojik ilacı olduğunu söyleyen Dr. Çaylı, “Türkiye’de bu ilaçları neden yapamayalım, bizim neyimiz eksik? Bu laboratuvarda 1.5 yıllık çalışma sonucu kansere karşı bir biyoteknolojik ilacın hammaddesini geliştirmiş olacağız. Dünyaya böyle bir teknolojinin Türkiye’de de geliştirilebileceğini kanıtlayacağız” diye konuştu.

En büyük ithalat kalemi Türkiye’de liseyi bitirdikten sonra lisans eğitimi için gittiği Almanya’da biyoteknoloji konusunda eğitim alan Dr. Aziz Çaylı, biyoteknolojik ilaçların üretimi için bir şirket kurdu. Dünyada çok az sayıda ülkede bulunan biyoteknolojik ilaçların üretim altyapısını tasarlayan Çaylı, şirketteki hisselerini devrettikten sonra bu teknolojiyi Türkiye’de yeniden üretmek amacıyla bir Türk ilaç şirketinde görev aldı. Milli ilaç konusunda daha hızlı yol almak için bu kez biriktirdiği parayla bir laboratuvar kurmaya karar veren Çaylı, İzmir Yüksek Teknoloji Entitüsü kampüsü içinde yer alan İYTE İzmir Teknopark’ta şirketini kurarak çalışmalara başladı. Biyoteknolojik ilaçların Türkiye’nin geleceği için büyük öneme sahip olduğunu belirten Çaylı, oldukça geç kalınan bu alanın, ülkelerin en büyük ithalat kalemleri arasında yer aldığını söyledi.

28


Biz neden yapmayalım?

duygularla çalışıyorum” dedi.

Çaylı, TÜBİTAK raporundaki bilgiye göre 2014 yılında sadece kanser hastalarının kullandığı biyoteknolojik ilaçlar için yıllık 1.6 milyar liralık ithalat yapıldığını, böyle bir ülkede henüz hiç yerli üretimin bulunmamasının büyük eksiklik olduğunu belirtti. Çaylı, bu alanda oldukça ileri giden İran ve Güney Kore’nin başarısının kendisini tetiklediğini söylerken, “Almanya’dayken ‘Türkiye’de bu ilaçları neden yapamayalım, neremiz eksik’ diye kendime soruyordum” diye konuştu. Çaylı, Türkiye’ye geldiğinde devletin bu alanda çok güzel desteklerinin olduğunu ancak mesafe alınamadığını gördüğünü belirtti.

Made in Turkey!

80 milyon dolar

Kanser, diyabet, romatizma ve kan hastalıkları başta olmak üzere çok sayıda rahatsızlığın tedavisinde kullanımı hızla artan biyoteknolojik ilaçlar, kimyasal ilaçlardan farklı olarak canlı hücreler aracılığıyla üretiliyor. Üniversiteler ve ilaç şirketlerinin büyük bütçeli projeler yürütmesine karşın Türkiye’nin henüz kullanıma giren biyoteknolojik ilacı bulunmuyor. Biyoteknolojik ilaç üretiminde, ABD ilk sırada yer alırken Avrupa ülkeleri, Japonya, Çin ve Güney Kore’nin yanı sıra İran da yaklaşık 20 ilacıyla ön sıralarda bulunuyor.

Çaylı, “Bir tek biyoteknolojik ilacın Avrupa kalitesinde geliştirilmesi yaklaşık 80 milyon dolara mal oluyor ve ürün geliştirme takribi 7 yıl sürüyor. Kimse bu kadar süre sonra geri ödemesi olan bir yatırıma destek vermek istemiyor. Buna rağmen vazgeçmedim. Ben de yazlık almak için biriktirdiğim parayı kullanmaya karar verdim. Yatırım etaplar halinde ilerleyecek. Şu ana kadar 1 milyon dolarlık bölümü tamamlandı” dedi.

Türkiye’de çeşitli kurumların yürüttüğü biyobenzer ilaç üretim çalışmalarının yurt dışından lisans karşılığı alınan teknolojiler üzerinde yürüdüğüne dikkati çeken Dr. Aziz Çaylı, “Bizim kuracağımız biyoteknolojik ilaç geliştirme platformu ‘Made in Turkey’ olacak. En önemlisi de bu. Dünyaya böyle bir teknolojinin Türkiye’de de geliştirilebileceğini kanıtlayacağız” dedi.

Kanserden Romatizmaya

Yurt dışında daha çok para kazanırdım Dr. Aziz Çaylı, Türkiye’nin ilk biyoteknolojik ilaç üretim altyapısı olacak tasarımın 1.5 yıllık bir çalışma sonucu uygulanabilir hale geleceğini dile getirdi. Dr. Çaylı, bir kanser ilacını model aldıkları çalışma tamamlandığında hem teknoloji platformu hem de kansere karşı bir biyoteknolojik ilacın ham maddesini geliştirmiş olacaklarını söyledi. Çaylı, “Türkiye’deki insanlarla böyle bir şey yapmak bana zevk veriyor. Burada bu işi yapmamın farklı nedenleri var, bir tanesi de iş keyifli olduğu için. Gerçek amaç para kazanmak olsaydı yurt dışında daha fazla kazanabilirdim. Kendi ülkemde milli

29


AHMET TEKİN KİMYAGER MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ MEZUN ahmttkn90@gmail.com

KROMATOGRAFİ

K

romatografi, bir karışımda bulunan maddelerin, biri sabit diğeri hareketli faz olmak üzere birbirleriyle karışmayan iki fazlı bir sistemde ayrılması, tanınması ve saflaştırılması yöntemlerinin genel adıdır. Çeşitli maddelerin hareketli faz yardımıyla, sabit faz üzerinde, değişik hızlarla hareket etmeleri veya sürüklenmeleri esasına dayanır. Kromatografinin çıkış noktası, damıtma (ekstraksiyon) ya da kristallendirme ile birbirinden ayrılamayacak kadar fiziksel ve kimyasal özellikleri benzeyen karışımları ayırmaktır. Kromatografi yardımıyla başka metotlarla birbirinden ayrılmaları çok zor; hatta imkânsız olan maddeleri saf olarak ayırmak mümkündür. Kromatografi, Yunanca chroma (renk) ve graphein (yazmak) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuş

olup, ilk kez 1903 yılında Rus botanikçi Michael Tsvett tarafından renkli bitki pigmentlerini ayırma amaçlı kullanılmıştır. Tsvett bu yöntemi bitki pigmentlerinin(klorofil A,klorofil B ve ksantofil) renkli bileşenlerini ayırmakta kullanılmıştır. Kullandığı kolonda renkli bantlar oluştuğundan, bu ayırma yöntemine kromatografi adını vermiştir. Kromatografi kelimesi ile ilgili ilginc olan diğer bir nokta ise renk kelimesinin Rusçadaki karşılığı Tswett dir. Bu yoruma göre kromatografi aslen “Tswett’in yazısı” manasına gelmektedir. 1960 lı yıllarda kromatografi teriminin yerine “Tswettography” terimi önerilmiş ise de bu kabul görmemistir. Daha sonraları, çeşitli çok bileşenli numunelerdeki bileşenlerin ayrılması ve saflaştırılmasında kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde kromatografik analiz yöntemleri, bir karışımı oluşturan türlerin ayrı ayrı belirlenmesi (nitel analiz) ve karışımı oluşturan bileşenlerin miktar tayini (nicel

30


analiz) işlemlerini hayata geçiren ve en çok kullanılan • Hareketli faz: Bu faz daima bir "sıvı" veya enstrümantal analiz yöntemlerinden olmuştur. "gazdan" oluşur. Kromatografi tekniğinin temelinde üç ana unsur yer alır.

• Sabit faz, hareketli faz ve karışımında yer alan maddeler arasındaki etkileşimin türü: Kromatografide "yüzey tutunması veya adsorpsiyon" ile "çözünürlük" gibi olgular temel etkileşim türlerini oluştururlar.

• Sabit faz: Bu faz daima bir "katı" veya bir "katı destek üzerine emdirilmiş bir sıvı tabakasından" oluşur.

Kromatografi ‘nin Sınıflandırılması • • •

Ayrılma Mekanizmalarına Göre Uygulama Biçimine Göre Faz Tiplerine Göre

Ayrılma Mekanizmalarına Göre * Adsorpsiyon kromatografisi * Partisyon kromatografisi * İyon değiştirme kromatografisi * Jel filtrasyon (Moleküler eleme) kromatografisi * Afinite kromatografisi Uygulama Biçimine Göre * Düzlemsel kromatografi -Kağıt kromatografisi -İnce tabaka kromatografisi (TLC) * Kolon kromatografisi - Gaz kromatografisi (GC) - Sıvı kromatografisi (LC) Faz Tiplerine Göre * Sıvı kromatografisi - Sıvı-Katı kromatografisi - Sıvı-Sıvı kromatografisi * Gaz kromatografisi - Gaz-Katı kromatografisi - Gaz-Sıvı kromatografisi

31


Gaz Kromatografisi

Gaz kromatografisi, ayrışmadan buharlaşabilen bileşiklerin ayrımı ve analizi için analitik kimyada kullanılan kromatografinin yaygın bir türüdür. Buhar-fazı kromatografisi ve gaz-sıvı ayırma kromatografisi olarak da bilinir. Yaygın olarak, belirli bir maddenin saflığını test etmek veya farklı bileşenlerden oluşan bir karışımı ayırmak (ayrıca bu bileşenlerin göreceli miktarlarını tespit edilebilmek) için kullanılır. Bazı durumlarda, bir bileşiğin belirlenmesinde de yardımcı olabilir. Preparatif kromatografide bir karışımdan saf bileşikler elde etmek için kullanılabilir.Gaz kromatografinin hareketli fazı, genellikle helyum gibi bir inert gaz veya azot gibi reaktif olmayan bir taşıyıcı gazdır. Sabit fazı ise camparçası içinde veya kolon diye adlandırılan metal hortum gibi inert bir katı destek üzerinde sıvı veya polimer bir mikroskopik tabakadır. Gaz kromatografisi gerçekleştirmek için kullanılan alet, gaz kromatograf (ya da "üfleyeci", "gaz ayırıcı") olarak adlandırılır. Analiz edilen gaz bileşikleri, sabit faz ile kaplı olan kolon duvarları ile etkileşime girer. Bu, her bileşiğin farklı zamanda (bileşiğinin tutma süresinde) elüe olmasına neden olur. Gaz kromatografisinin yararlılığı, tutma süresinin karşılaştırılabilemesindedir. Gaz kromatografisi bir karışımda gaz halinde bulunan veya kolayca buharlaştırılabilen bileşenlerin birbirinden ayrılması ve analiz edilmesi amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Ölçmenin kısa sürede ve çok duyarlı bir şekilde başarılması metodun üstünlüğünü ortaya koymaktadır. Sürükleyici ya da taşıyıcı gaz (hareketli faz), analiz edilecek buharlaşmış maddeleri kolona taşır. Hareketli faz olarak helyum, azot veya argon gibi inert bir gaz kullanılır. Kolonlar sistemin en önemli kısmıdır. Ayırma işlemi burada gerçekleşir.

Ayırma işleminin başarılı olması, büyük ölçüde uygun kolon seçimine bağlıdır. Kolonlar, bakırdan, alüminyumdan, paslanmaz çelikten, camdan veya teflondan olabilir. Cam kolon en çok istenen kolondur ama kullanımı zordur. En çok kullanılan paslanmaz çelikten olan kolonlardır. Kolonların şekli, U-şeklinde veya spiral şeklinde olabilir. Kolon içinde kullanılan sabit faz (absorbe edici madde), silika, alumina veya karbon gibi bir katı bir maddedir Bir GC detektör, kolondan gelen taşıyıcı gaz içinde bulunan binde birkaç oranındaki yabancı bir gazı (yani numuneyi) tespit eden araçtır. Bir gazın pikinin detektörden geçme zamanı en fazla bir saniye kadardır. Detektörde algılanan akımın elektriksel sinyale çevrildikten sonra hesaplamaların rahatlıkla yapılabilmesi için bir ölçekli şeritli kağıdına kaydedilir. Pik çıkışları kaydediciden alınır integratör denilen hem rekorder hem de alan ve boylar ile faktörlere göre hesabı kendi yapan daha komplike kaydediciye gönderilir. Burada verile bir spektruma (grafiğe) dönüştürülür. Gaz kromatografi Cihazları genel olarak Enjeksiyon, kolon, Dedektör, Kolon fırını ve Autosampler (oto-örnekleyici) olmak üzere beş kısımdan oluşmaktadır. Hızlı nitel ve nicel analiz yapabilmesi, etkili ve yüksek ayırma sağlaması, kütle spektroskpisi ile kullanılabilmesi, µL seviyesinde az miktarda numune ile çalışabilmesi, ppm ve ppb mertebesinde hassas ve doğru sonuç verebilmesi ve en az %80 güvenirliğinin olması metodun avantajlarındandır. Metodun dezavantajları ise; uçucu örneklerle çalışma zorunluluğu, termal kararsızlık gösteren numunelere aplike edilememesi, kromatografik olarak ayrılan maddenin spefikasyonu ve/veya karakterizasyonu için başka spektroskopik yöntemler gerektirmesidir.

Şekil I: GC-MS Örnek Foto

32


Sıvı Kromatografisi

Klasik sıvı kromatografisi yönteminde çapı 10-50 mm olan ve 50-500 cm uzunlu- ğunda katı sabit faz malzemesi içeren cam tüpler kullanılır. Uygun bir akış hızı alınabilmesi için katı malzemenin tanecik büyüklüğünün 150-200 mikrometreden fazla olması gerekir. Dolgu maddesinin yukarısındaki sıvının yüksekliği hareketli fazı kolon boyunca yürütebilecek seviyede olmalıdır. En iyi akış hızı dakikada bir mililitrenin onda bir kaçı kadardır ve tabii ayırma işleminde harcanan zaman da fazla olur. Klasik uygulamanın çabuklaştırılması için sıvı akış hızının vakumla çekilerek veya pompa ile ittirilerek hızlandırılması olumlu sonuçlar vermez. Sıvı kromatografisinin uygulanmaya başlandığı

ilk yıllarda kolon veriminin, dolgu maddesinin tanecik boyutları küçültülerek önemli derecede artırılabileceği düşü- nülmüştür. 1960 yıllarında çapı 10 mikrometre gibi çok küçük taneciklerin üretildiği ve kullanıldığı yeni bir teknoloji geliştirilmiştir. Bu teknolojide, klasik sıvı kromatografisinde kullanılan basit sistemlerin tersine çok karmaşık cihazlara gereksinim vardır. "Yüksek-performanslı sıvı kromatografisi, HPLC (high performance liquid chromatography)" denilen bu tip cihazlar klasik kromatografilerde yapılamayan uygulamalarda çok başarılıdır.

HPLC (High Performance Liquid Chromatography) 1970’lerden günümüze, HPLC tekniği, laboratuarlarda organik maddeler için ayırma, analiz ve saflaştırmanın vazgeçilmez seçeneği olmuştur. HPLC kolonu neredeyse çözünemeyen tüm karışımları ayırabilir. Yüksek performans sıvı kromatografisi (HPLC) günümüzde geniş çaplı molekül analiz ve saflaştırmalarında öncü teknik olarak tam yer edinmiştir. HPLC özellikle de peptit ve proteinlerin karakterizasyonunda merkezi teknik olmuş ve biyolojik ve biyomedikal bilimlerde son on yıldır çok hızlı sağlanan ilerlemede kritik roller üstlenmiştir.

Güçlü bir ayırma yöntemi birbirine benzer analitlerin çokça bulunduğu karışımları dahi çözebilmelidir. HPLC tekniğinin gücünü, 8 farklı benzodiazepin molekülünü 70 saniye içerisinde analiz etmesi göstermektedir. Kromatogram hem nicel hem nitelik bilgisi verir, karışımdaki her bileşenin çıkış zamanı ayrıdır. Bu örnekten HPLC’nin ne kadar verimli olduğunu ve kısa sürede mükemmel ayrımlar yapabildiğini anlamak mümkündür. Modern kromatografi tekniğini geliştiren Martin ve Synge 1941 yılında, hareketli fazın kolon boyunca yüksek basınçla itilmesi gerekliliğini düşünmüşlerdir. Buradan hareketle HPLC’ye bazen de yüksek basınç sıvı kromatografisi denilmektedir.

Kromatografinin Seçimi HPLC’nin büyük başarısını sağlayan, yenilenebilirlik, seçici manipülasyon yapma kolaylığı ve genelde yüksek saflaştırma yetenekleridir. En mükemmel özelliği birbirine çok benzeyen ya da farklı moleküller için bile belirli şartlar altında sağladığı olağanüstü çözünürlüğüdür. Bu üstünlük, tüm etkileşimli kromatografik tekniklerin, kromatografinin özelliğine özgünlük gösteren elüsyon koşullarıyla düzenlenebilen tanıma kuvvetlerine bağlı olmasından gelir. Peptit ve proteinler kromatografik yüzeyle yöne özgül davranışlar gösterir, bunların gecikme süresi özgün bağlanma alanlarının yoğunluğuyla belirlenir. İkincil ve üçüncül yapıyı gösteren büyük proteinler için kromatografik temas alanları toplam molekülün çok küçük bir kısmıdır. Bu nedenle peptit ya da proteinin, özel sabit faz yüzeyinde özgün yönelme yapması, HPLC sayesinde çok seçici hale getirilebilir.

Tüm biyolojik süreçler moleküller arasındaki özgün etkileşimlere dayanır ve affinite kromatografisi bu özgün etkileşimleri kullanarak molekülü saflaştırmayı sağlar. Ters faz HPLC’nin aksine, iyon değişim ve hidrofobik etkileşim kromatografileri peptit ve proteinleri yüzey yük ve hidrofobiklik farkına göre ayırır. Bu teknikler karmaşık karışımlarında ayrılmasını sağlarken affinite kromatografisi bir ya da az sayıdaki birbirine benzer bileşenli karışımları ayırabilir. HPLC pek çok farklı biyolojik kaynaktan peptit ve proteinlerin izolasyonu için çok yetenekli bir araçtır. HPLC ile yapılan peptit ve protein saflaştırma çalışmaları çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Katı faz peptit sentezi (SPSS) ve rekombinant DNA tekniklerinin gelişmesiyle saflaştırmaya olan ihtiyaç artmıştır. Kromatografiye verilecek karışımın

33


karmaşıklığı, elde edildiği kaynağın doğasına ve elde ediliş sırasındaki kirlilik giderimine bağlıdır. Sentetik peptitler için RPC (ters faz kromatografisi) genelde analizin ilk aşamalarında ve son olarak büyük çaplı saflaştırmada kullanılır. Biyolojik örneklerden elde edilen proteinler ise daha homojen örnekler kazanmak için başka tekniklerin yardımını gerektirir. Ters faz kromatografisi (RPC), iyon değiştirici kromatografi (IEC) ve boyut dışlama

kromatografisiyle (SEC) beraber peptitlerin ayrımında en fazla kullanılan tekniktir. RPC tekniğinde üç boyutlu protein yapıları sağlanan şartlar altında bozulabilir bu nedenlerde RPC ile işlevi korunmak istenen proteinler saflaştırılmaz. Burada devreye IEC, SEC ve affinite kromatografileri girmektedir.

Boyut dışlama (Size Exclusion) HPLC Sıvı kromatografisi, boyut dışlama HPLC genellikle peptit/protein ayırımları ve moleküler ağırlık analizleri için kullanılır. Denaturant varlığı veya yokluğunda, üçüncül veya dördüncül yapılar moleküler ağırlığı analizleriyle gösterilebilir. Bazı uygulamalar ideal SEC davranışlarını gerektirir, ayırımlar sadece çözelti boyutuna dayanır. Ama en yeni HP SEC kolonları, uzun ya da kısa boyutlarda ve anyoniktir. İstenmeyen elektrostatik etkileşimler engellenmezse, bazı özellikler, artı yüklü peptit

yan zincirleriyle etkileşimlere neden olur. Elüentin iyonik gücünün üstünde, elektrostatik etkiler en aza indirildiği için, 0.1-0.4 M tuz içeren sıvı fosfat tamponları (ph 5.0-7.5) SEC ile peptit ve protein analizinde hareketli faz olarak kullanılır. Elektrostatik etkileşimler baskın etken olduğunda tuz konsantrasyonları çok yüksek ise, peptit-protein veya protein-protein etkileşimleri engellenir. Farklı kolon materyalleri istenilmeyen kolon davranışlarının görülmesine neden olabilir.

İyon Değiştirme (Ion Exchange) HPLC İster anyon ister katyon değiştirici olsun; tamponun pH’ı, kullanılan anyon veya katyon değiştiricinin doğal iyonik gücü ve peptitlerin yükü proteinlerin gecikme zamanlarını etkiler. En yaygın olarak sodyum veya potasyum iyonları katyon olarak, klor iyonları da anyon olarak kullanılır. HP IEC

kolonları yüksek derecede pik genişlemesi veya elüsyon olmama durumu gösteren, peptitlerin apolar kalıntılarının neden olduğu hidrofobik karakteristikler gösterirler. Bu durum hareketli faza organik düzenleyici konulmasıyla giderilebilir.

Ters Faz (Reverse Phase) HPLC Ters faz kromatografisi (RPC) en yaygın sıvı kromatografisi haline gelmiştir. Burada sabit faz apolar, hareketli faz polardır. Analitler yüzeye apolar fonksiyon gösteren gruplarıyla bağlanırlar. En polar analit kolondan ilk önce çıkar. RP kromatografisi orta-yüksek polarlığa sahip analitler için gayet kullanışlıdır. Ters faz ayırma tekniği, örnek ile apolar bağlanma fazı ve polar sabit faz arasında basit ayrılma olmasına dayanır. En polar örnek bileşenleri, apolar

bileşiklerin apolar kolon paketiyle gecikmesine dayalı olarak en önce gelmelidir. Fakat pratikte bu kadar olmaz. En ileri “end-capped” kolonlarda bile altta bulunan anyonik silika işe karışır ve ayırmayı etkiler. Polimer temelli kolonlarla karşılaştırıldığında diğer kolonların ulaşamayacağı ayırımları yapan kolona bu özelliğini silika verir. Silika ters faz kolonu yaşlandıkça daha çok silika bölgesinin hidrolizle serbest kalmasından dolayı, koşma karakteristikleri değişir.

HPLC Dezavantajları Pek çok analizde, istenilen bileşikler bir karışımın bir parçası olarak bulunurlar ve kromatografik tekniklerin bu noktada ayırma işlemleri için devreye girmesiyle nicel analizler veya tanılama mümkün olmaktadır. Kromatografinin bu konudaki yetersizliği, bileşikler tamamen birbirlerinden ayrılsa bile açık ve anlaşılır şekilde bir tanılama sağlayamamasıdır. Tanılama, sağlanmış deney koşullarında referans malzemelerinin alıkoyma

karakteristikleriyle yapılır. Fakat bu noktada analist hiçbir zaman aynı alıkoyma zamanına sahip iki bileşiğin aynı madde olduğuna tam emin olamaz. Her ne kadar analistin elinde ayarlayabileceği pek çok kromatografik koşul da olsa, karışımın tüm bileşenlerini tamamen ayırmak mümkün olmaz ve bu durum istenilen analitin tam ve doğru nicel analizini engeller.

34


HPLC ve GC Uygulama Alanları İLAÇ

ÇEVRE

İlaç uygulamaları AR-GE ve kalite kontrol aşamalarında yapılan safsızlık analizleri, ağır metal, etken madde, organik solvent ve kalıntı solvent miktar tayini, temizlik validasyonu, çözünürlük çalışmaları, stabilite testleri, stereoizomer gibi testleri kapsamaktadır.

Hava, Atık Su, Kaynak Suyu, Deniz Suyu ve Akarsular, İçme Suyu, Havuz Suyu, Cam, Çimento, Seramik, Diğer İnorganik Malzemeler, PCB, Dioksinler, Asbest (Yasaklı Zehirli Maddeler) Testleri Yasal Testler (RoHS, ELV, REACH, vb.) Yarı İletken, Elektronik Parça, Elektronik Kart, Toprak, Gübre, Atık Malzeme Testleri

GIDA Bebek mamalarında vitamin, gıda katkılarının ve pestisit kalıntılarının miktar tayini, gıda ambalajlarında renk ve daha birçok uygulama alanına sahiptir.

PETRO KİMYA , KİMYA Biyolojik yakıtlar, boya, pigment, mürekkep, endüstriyel gaz, kağıt, petrol rafinerisi, kaplama, petrokimya, işlenmiş metal ürünleri ve tekstil konularını içeren birçok petrokimya ve kimya uygulamasında kullanılmaktadır.

Şekil II: HPLC Örnek Foto Kaynaklar : • GÜNDÜZ Turgut, Enstrümental Analiz, Bilge Yayıncılık, Ankara, 1993. • İnönü Üniversitesi Açık Kaynak Ders Notları, Fen ve Mühendislik Bilimleri için Enstrümental Analiz, Malatya, 2010. • Pavia, Donald L., Gary M. Lampman, George S. Kritz, Randall G. Engel (2006). Introduction to Organic Laboratory Techniques (4th Ed.). Thomson Brooks/Cole. Sayfa 797–817. • http://docs.neu.edu.tr/ • http://biyokure.org/ • https://tr.wikipedia.org/ • http://kubtal.kku.edu.tr • http://www.redokslab.com/tr

35


Haber Yabancı

DÜNYADA NÜKLEER ENERJİ KAPASİTESİ ARTACAK

ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA) tarafından, gelecek on yıl içinde nükleer enerjide kurulu gücün 59 gigavat artacağı bildirildi. EIA’dan yapılan yazılı açıklamada, elektrikte dünya genelinde nükleer santrallerin kurulu gücünün 383 gigavat olduğu ve bu kapasiteye, gelecek on yılda 59 gigavat ekleneceği ifade edildi.

Açıklamada, Çin dışında nükleer kapasitesini artırmayı hedefleyen bir başka ülkenin de Rusya olduğu, ülkede 2016-2020 yıllarında 27 gigavat kapasiteye sahip 22 nükleer santralin daha devreye alınacağı kaydedildi.

Geçen yıl sonu itibarıyla dünya genelinde 31 ülkede 441 nükleer reaktörün faaliyet gösterdiğinin belirtildiği açıklamada, söz konusu 59 gigavatlık ek kapasitenin 15 farklı ülkede yapımı devam eden 60 nükleer reaktörden elde edileceği kaydedildi. Açıklamada, 2009-2015 yıllarında nükleer enerjiden elektrik üretiminde Asya Kıtası’nın dünya lideri olduğu ve bunun temel sebebinin Çin’deki santrallerden kaynaklandığı ifade edildi. Söz konusu dönemde dünya genelinde nükleer enerji kurulu gücünün 22 gigavat arttığı ve bunun 18 gigavatının Çin’den geldiği vurgulandı. Dünyada şu an yapımı devam eden 61 nükleer reaktörün 20’sinin Çin’de bulunduğu ve ülkenin 20 adet daha reaktör yapmayı planladığı belirtildi.

36


Yerli

Haber

BAKANLIK KOZMETİK ÜRÜNLERİ SAĞLIKSIZ BULDU

Sağlık Bakanlığı yüzlerce ürüne ‘uygunsuz’ dedi. İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, 1070 tıbbı cihaz ile 536 kozmetik ürününü inceledi. 940’ı ‘uygunsuz’, 212’si güvensiz çıktı.

ve satışını yapan firmalara 449 bin 183 TL para cezası uygulandı.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK), bu yılın ilk 6 ayında gerçekleştirilen denetimlere ilişkin sonuçları paylaştı. Habertürk’ün haberine göre denetimlerde 1070 tıbbi cihazın 663’ü “uygunsuz”, 53’ü “güvensiz” çıktı.

Kozmetik ürünlere yapılan denetimlerde 277 ürünün “uygunsuz”,159 ürünün “güvensiz” olduğu ortaya çıktı. Uygunsuz ve güvensiz ürünler arasında sahte parfümler, kremler ve yüz maskeleri yer aldı.

Bu ürünleri üreten ve satan firmalara 938 bin 100 TL ceza kesildi. Ürünler arasında kan şekeri ölçüm cihazı, glikoz takip sistemi cihazı,konsantre alet dezenfektanı, APS terapi cihazı yer aldı.

Mevzuata aykırı Kozmetik ürünleri de denetleyen bakanlık, birçok üründe mevzuata aykırılık tespit etti.Bu kapsamda 536 kozmetik ürünü incelendi.Bu ürünlerin ithalatını

37


SİNEM NAYCI YÜKSEK KİMYAGER KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MEZUN sinemnayci@hotmail.com

SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN TAM TAHILLAR

B

ilimsel araştırmalar , sağlığımızın özelliklede çok çeşitli hastalıkların beslenmeyle ilgili olduğunu her geçen gün daha fazla ortaya koyuyor. Bu da kamuoyunda sağlıklı beslenmeye yönelik ilgiyi artıyor. Artık sağlıklı beslenme köşeleri gazetelerin , dergilerin yada gündüz kuşaklarındaki televizyon programların olmazsa olmazları arasında. İnternet de bu konudaki bilgilerle ve tartışmalarla

dolup taşıyor. Son yıllarda sağlıklı beslenmeyle ilgili olarak en çok öne çıkan konulardan biri ise tam tahılların beslenmedeki önemi. Tam tahılların bilimsel araştırmalar tarafından da kanıtlanan önemi artık hükümetleri bile harekete geçirmiş durumda. Tam tahılların sağlığa faydalarına baktığımızdaysa bu hareketlenmenin hiç de boş olmadığını görüyoruz…..

38


Neler Tam Tahıl Ürünü

Sağlıklı beslenme programlarında ve eğitimlerinde tam tahıllara gereken yeri ayırmış ülkelerdeki yaygın tartışmalardan biri nelerin tam tahıl ürünü sayılabileceği genellikle üzerinde anlaşmaya varılmış bir konu değil. Ülkemizdeyse ‘ tam tahıl ‘ kavramı daha yeni yeni tanındığı için tartışma henüz bu noktaya gelmedi. Öncelikle ürün etiketlerindeki

içerik listelerinin iyi incelenmesi gerekmektedir. Tabi ülkemizde ekmeklerin açık satıldığı düşünülürse , en kısa zamanda bu konuda kontrol sağlayacak düzenlemeler getirilmesi gerektiği ortada. Ülkemizde bulunabilecek tam tahıl ürünlerinden bazıları şunlardır;

Tam tahıl unları Tam tahıl ekmekleri ,simitleri, krakerleri Tam tahıl ezmeleri, gevrekleri Tam buğday makarnaları, erişteleri Bulgur, karabuğday (greçka) , esmer pirinç Peki hayatımızda tahıl ürünlerinin

Şeker Hastalığı Kapsamlı epidemiyoloji araştırmaları daha fazla tam tahıl ve tahıl lifi alımının 2.tip şeker hastalığı riskinde %20-%30 ‘luk düşüşle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor. Gözlemsel ve deneysel araştırmalara ait veriler tam tahılların hem şeker hastalarında hem de sağlıklı insanlarda açlık kan şekeri düzeylerini düşürebildiğini ve insülin direncini azaltabildiğine işaret ediyor. Tam tahılların içeriğindeki magnezyum, lif , E vitamini , fitik asit (fosforun bitki dokularındaki temel saklanma biçimi), lektinler (şeker moleküllerine bağlanan proteinler, fenolik bileşikler gibi maddelerin 2.tip şeker hastalığı riskinin azaltılmasına , kandaki glikoz ve insülin

düzeylerinin de düşmesine katkıda bulunduğu düşünülüyor. Liflerin kaynağını inceleyen bir araştırmada , meyve ve sebzelerden gelen liflerin 2.tip şeker hastalığı riskini düşürmede aynı koruyucu etkiyi göstermediği görülüyor.2008’de yayımlanan bir Cochrane derlemesi (tıp konularında periyodik olan yapılan sistematik bir literatür taraması) mevcut kanıtların , tam tahılların şeker hastalığına karşı önleyici etkisiyle ilgili doğrudan bir neden sonuç ilişkisi kurmak için yeterli olmadığını gösteriyor. Derlemeye göre tam tahılların bu etkisi , temelde vücut kitle indeksi üzerindeki etkileri yoluyla oluşuyor.

Kilo Kontrolü Bilimsel araştırmalar tam tahıl alımının sağlıklı bir kiloya kavuşmaya ve bu kiloyu korumaya katkıda bulunduğuna dair kanıtlar ortaya koyuyor. Araştırmalara göre sağlıklı bir diyetin parçası olarak tam tahıl tüketen kişilerin zamanla kilo alma olasılığı daha düşük.Tam tahıllarca zengin bir beslenme,daha düşük vücut kitle indeksiyle , daha düşük bel çevresi kalınlığıyla ve daha düşük fazla kilo riskiyle ilişkili. Bu etkinin sebeplerinden biri muhtemelen tam tahıl ürünlerinin fiziksel olarak dahaçabuk doygunluk hissi yaratarak daha az yemeği teşvik etmesi. Tam tahıllar ayrıca midenin boşalma süresini uzatarak açlık hissinin daha geç oluşmasını sağlıyor. Diğer bir sebebinse tam tahılların düşük glisemik indekse sahip olması olduğu düşünülüyor. Glisemik indeks, bir karbonhidratın sindirilip glikoz olarak kana karışma hızını ifade eden,0-100 arasında değişen bir

ölçek. Glisemik indeksi yüksek ,işlenmiş gıdalarla yüklü bir beslenme , kandaki glikoz düzeyinde ani artışlara neden olarak daha fazla kilo alımıyla sonuçlanan bir dizi olayı tetikliyor. Kilo veren insanların tekrar kilo almasını kolaylaştıran en önemli neden vücudun yapılan diyeti bir ' kıtlık durumu’ olarak algılayarak metabolizmayı yavaşlatması. Glisemik indeksi yüksek işlenmiş gıdalarla beslenmek metabolizmayı yavaşlatıyor. Dolayısıyla mümkün olan her durumda glisemik indeksi daha düşük gıdaları tercih etmek , kilo kontrolü açısından faydalı görülüyor. Aynı zamanda kilo kontrolünün Ürünün üzerinde düşük kalorili, az yağlı veya light yazıyor olması hiç kalori içermediği anlamına gelmez. Enerjisi düşürülmüş bir besindir ya da enerjisi daha azdır

39


ama enerjisi yok değildir. Enerjisi diğer bisküvilere göre yüzde 30 azaltılmış 6-8 adet diyet bisküvi yediğinizde 3-4 adet diyet olmayan üründeki kaloriyi alırsınız.Kilo almak için kızartma veya yağ içeriği yüksek olan besinler tüketmek çok doğru

olmaz. Yağlar midede daha uzun süre kalarak tokluk sürenizin uzamasına yol açarlar. Bu nedenle fırın, ızgara veya buğulama yöntemiyle pişirilmiş yemekleri tercih etmelisiniz.

Çok yavaş yemek yemek … Yemeğe başladıktan sonra 15-20 dakika içinde tokluk hissi oluşur. Çok yavaş yemek yediğinizde, doygunluk hissi oluşana kadar geçen sürede alacağınız kalori gerekenden daha az olur.

Sağlıklı bir zayıflama diyeti ortalama 5-6 öğünden oluşur. Sık sık beslenmek şekeri düzenlerken, metabolizmanın çalışmasını da sağlar ve açlığınızı kontrol etmenize yardımcı olur. Bu yüzden sürekli tok hissederseniz ve çok fazla besin yüklemesine neden olmaz. Mesela martılar Tokluk hislerinin kaybolmamasından dolayı hazin bir sona uğramak zorunda kalırlar. Maalesef martılar tabiatı gereği herşeyi yemek isterler. Martının bulduğu her şeyi yemesine denize atılan plastik atıklar da dahildir.

Ve sağlıklı yaşam için Stresinizi azaltın; azaltamıyorsanız yönetmeyi öğrenin. Yapılan araştırmalar stresin bağışıklık sisteminin en büyük düşmanlarından biri olduğunu kanıtlamaktadır. Bunun için stresten kaçamıyorsanız, mümkün olduğunca uzak durun. Zevk aldığınız şeyleri yapmak için kendinize zaman ayırmalı ve sizinle aynı paydada buluşabilceğiniz insanlarla tanışın yada boşverin Kendinize başka bir canlıyı dost edinin Köpekler ve diğer evcil hayvanlar size arkadaşlığın yanı sıra egzersiz yapma olanağı; böylece de sağlık sunabilir. Ama ortak paydada buluşamadığınız insanlar sizi acıtır o yüzden stressiz yaşamak istiyorsanız Kafka’nın dediği gibi ‘ Huzur mu istiyosun ? Az eşya , Az insan ‘ . Çalışmalar evcil bir hayvanı olan kişilerin kolesterol düzeylerinin daha düşük ve kalp sağlıklarının daha iyi olduğunu göstermektedir.

Martı, denize atılan atıkları yiyecek sanıp yer. Ancak midesi plastiği sindiremez. Sindirim işlemi gerçekleşmediği için midesi sürekli doludur ve bu durum tokluk hissi yaratır. Tokluk hissi nedeniyle yeteri kadar besin alamayan martı, besin yetersizliğinden ölür. Bu nedenle denizleri temiz tutmak canlıların sağlığı açısından da önemli hale gelir.

Kendinize ait güçlü bir sosyal ağ oluşturun . Güçlü sosyal bağlar sağlığınızın üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Yeni yapılan bir çalışma güçlü ilişkileri olan insanların zayıf sosyal bağları olanlara göre hayatta kalmak için gösterdikleri çabanın % 50 daha fazla olduğunu göstermiştir. Sosyal ağınızı genişletmek için, gönüllü bir sınıf alarak ya da sizi ilgilendiren bir gruba katılarak bunu deneyin.

Daha az yersem daha fazla kilo veririm diyerek öğün atlamak

Kaynaklar : Genel kültür dergisi Nasıl kolay Emine Göksu Yazısı http://www.hsph.harvard.edu/nutritionsource/health-gains-from-whole-grains/ http://www.eufic.org/article/en/expid/Whole-grain -Fact-Sheet/ http://www.scientificamerican.com/article.cfmid=when-dieting-not-all-calo/ http://www.ekmekisrafetme.com/uploads/Sayfalar/Docs/tam_bugday_sempozyum_kitap.pdf

40


Haber Yabancı

GÜNEŞ PANELLERİNDE MASRAFSIZ “YEŞİLE” DOĞRU

Fosil yakıtlara olan bağlılığı azaltmak için güneş panelleri dünya çapında hızla artıyor. Fakat konvensiyonel paneller haricinde çevresel maliyetler oldukça fazla. Bilim insanları Amerikan Kimya Topluluğu Dergisi’nde “yeşil güneş panellerinin” perovskite halojenürle ucuz bir şekilde üretilmesini anlattı. Geliştirdikleri düşük bandaralıklı perovskite güneş panelleriyle kurşun oranı azaltıldı ve %15 verimlilik gözlendi.

Sonuçta kalay-kurşun perovskite panelleri düşük bandaralıklı ve yaklaşık %15 güç verimliliği sağlıyor. Diğer gruplarda düşük bandaralıklı panellerle %13.6 verimlilik sağlanıyor. Bunlara ek olarak, panellerin içerdiği kurşun %60 düşük kurşun bazdan, ikili bağlantı noktası (ard arda dizili olmayan) perovskite güneş panellerinde stoklanan akım verimliliği %22.1 gözlemlendi. Araştırmacılar kurşun içeriğinin azalması ve verimliliğin artması için düşük bandaralıklı panellerde kullanışlı, çevre dostu ard arda dizili güneş panellerinin önemli olduğunu söyledi.

Umuyoruz ki bir gün, bilim insanları nispeten daha pahalı ve daha fazla enerji gerektiren silikon bazlı fotovoltaik paneller yerine organikinorganik hibritlere yönelerek, silikon içermeyen düşük maliyetli perovskite halojen tuzlarının geliştirilmesine öncülük ederler. Bu materyallerin verimliliği geçtiğimiz bir kaç yılda hızla arttı. Ama bunun yanısıra verimliliği stoklayan iki alt panel gerekli; ilk olarak ortaya konan geniş bandaralıklı ve altta düşük bandaralıklı ard arda dizili hücreler. Bandaralıklıda yarı iletkende absorplanan ışık enerjisinden daha düşük olduğu ifade ediliyor. Düşük bandaralıklı perovskite panellerin performansı yıllardır geride kalmıştır. Dewei Zhao, Ren-Gen Xiang, Yanfa Yan ve meslektaşları bunu değiştirmek için araştırma yapıyorlar. Bu güneş panelleri için formamidin kalay iyodür ve metilamonyum kurşun iyodür çözeltilerinin karışımı için yeni yöntemler geliştiriyorlar.

41


Yerli

Haber

TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK ÇİMENTO FABRİKASI KURULUYOR

Türkiye’nin en büyük çimento fabrikası Manisa’nın Soma ilçesinde yapılıyor. 200 milyon dolarlık bir yatırım olan ve binden fazla insana istihdam sağlayacak olan fabrikanın 2018’e kadar tam kapasite çalışması hedefleniyor. AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir bir dizi ziyaret ve programa katılmak üzere Soma’ya geldi. İlk olarak Cenkyeri’nde eski belediye başkanı Meyhet Kaya’nın babasının vefatı dolayısıyla hayrına katılan Aydemir ardından ilçedeki yatırımları inceledi. Soma Çimento Fabrikasında incelemelerde bulunan AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir Genel Müdür Ali Kalemkaş’tan bilgi aldı. Kalemkaş, fabrikanın 2018’e kadar tam kapasite faaliyete gireceğini ve toplamda 200 milyon dolarlık yatırım yapılacağını vurguladı. Soma Çimento Fabrikası’nda 1000’in üzerinde kişinin çalışacağını kaydeden Kalemkaş Türkiye’nin en önde gelen Çimento Fabrikalarından biri olacağını belirterek, çevreye sıfır zararlı bir tesis olacağını da sözlerine ekledi.

Maden şirketini de ziyaret etti AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir 6 binin üzerinde çalışanıyla madencilikte Soma’nın en fazla işçi çalıştıran firması İmbat Madencilik’i ziyaret ederek Genel Koordinatör Gökalp Büyükyıldız ile bir araya geldi. Aydemir’e Soma Belediye Başkanı Hasan Ergene ile AK Parti İlçe Başkanı Şeref Kavruk ve partilileri eşlik etti. 13 Mayıs maden faciası sonrasında madencilikte çok büyük aşamalar kaydedildiğine dikkat çeken AK Parti Manisa Milletvekili Uğur Aydemir işçilerin gerek sosyal gerekse ekonomik anlamda hak ettiği ücretleri almaya başladığını belirterek, “Helali hoş olsun, sonuna kadar hak ediyorlar” dedi. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin de konuşan Aydemir, “Biz bir işçinin dahi burnu kanasın istemiyoruz. Siz de öyle istiyorsunuz. Manisa ve soma bir daha böyle bir acıyı kaldıramaz. Çok teşekkür ediyoruz, sizler İmbat Madencilik olarak İş Sağlığı ve İş Güvenliği’ne riayet ediyorsunuz. Önem veriyorsunuz. İnşallah bütün maden ocaklarında

42


da bu şekilde önem verirler. Hem bu kömürü çıkartan memnun olsun, hem işveren memnun olsun, hem de ülke ekonomisi çıkacak yer altı zenginlikleriyle memnun kalsın. Önce iş sağlığı ve güvenliği sonra üretim. Ne olursa olsun önce can” şeklinde konuştu.

Büyükyıldız: “İlk görevimiz iş sağlığı ve güvenliği”

geldiği gibi tekrar evine sağlıklı bir şekilde gitmesi birinci görevimiz. Biz bu işin bilincindeyiz. Kesinlikle kadro olarak tüm tedbirleri en üst düzeyde aldık. Çalışanlarımız da bu bilinçle çalışıyor. 13 Mayıs madencilik sektöründe bir milat. Yer altında ve yer üstünde çok ciddi iyileştirmeler yapıldı. Biz de firma olarak çok ciddi yatırımlar yaptık” ifadelerini kullandı.

İmbat Genel Koordinatörü Gökalp Büyükyıldız ise “Bizim birinci görevimiz çalışanlarımızın evinden

43


EDANUR SELAM POLİMER MÜHENDİSİ YALOVA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ edanur.selam@hotmail.com

LATEKS K

auçuk ağacı ‘Heveaden’ amazonlara özgü, tropik bölge bitkisidir. Bu ağacın dünya ticaretindeki önemi çok büyüktür. Peki kauçuk ağacından nasıl lateks elde edilir? Ağaçlar beş altı yaşlarına geldiğinde gövdelerinin üzerine ‘V’ şeklinde çizik atılır, buradan sızan ve lateks adı verilen süt kıvamındaki sıvı,çanaklara toplanır. Toplama işlemi zannedildiği kadar basit değildir. Kauçuk ağacından gece saatlerinde daha iyi verim alındığı için lateks toplayıcıları geceden sabah saatlerine kadar süt kıvamındaki bu sıvıyı toplamaya çalışırlar. Bilim adamları tarafından ilk defa incelendiğinde oldukça kompleks bir yapısı olduğu anlaşılan lateks içerisinde pek çok maddenin bulunduğu sıvı haldeki bitki özüdür ayrıca ilginçtir ki nadir olsada bazı bitkilerde de turuncu,kırmızı ve sarı renkli doğal lateks de bulunmaktadır. İnce ve son derece elastik olan bu lateks; nişasta,şeker,yağ, protein,alkaloid,reçine,tanin ve sakızın belli oranda bileşiminden oluşmaktadır.

Elde edildikten sonraki aşamasında lateks kimyasallarla etkileşime sokularak havaya maruz bırakılır ve malzeme katılaşarak ham kauçuk haline getirilir. Genelde bu işlem için formik asit kullanılır. Elde edilen bu ürün birçok alanda kullanılmaktadır. Dalgıç giysileri, yağmurluk,sünger yapımı,lastik,korse,hortum,tıbbi tüplemede ve kemer gibi ürünler verilecek örneklerin yalnızca küçük bir kısmıdır.Ne yazık ki iklimimizden dolayı bu ağaç ülkemizde yetişmemektedir. Sağlıklı bir lateks ağacı yılda en az yedi ay boyunca yağış alan yerlerde yetişir. Boyları yaklaşık olarak yirmi ile otuz metre arasında değişir. Günümüzde üretimde ilk sırayı Malezya almaktadır ve ayrıca Endonezya,

Güney Asya,Brezilya,Afrika gibi ülkelerde de yetişmektedir. Bizlere ne kadar yabancı olsa bile, Afrika’lı çocuklar kauçuk ağacından plastik top yapıp oynarlar. Zamanla elde edilen bu ham lateks ihtiyaçlara karşılık vermemiş ve sentetik kauçuk üretimine geçilmiştir fakat aralarındaki özellik farkı büyüktür. Örneğin sentetik kauçuk üretimi doğal kauçuğa göre daha ucuz fakat daha zayıftır ayrıca esnekliği daha azdır. Tüm motorlu araçlarda kauçuk kullanıldığını düşünürsek dünyadaki önemini daha net anlayabiliriz. Tek bir oto lastiği için dört ağaçtan bir ay boyunca toplanan miktarda lateks gerekmektedir. Dünya genelinde toplanan lateksin dörtte üçü otomobil,kamyon ve uçak

44


lastiği yapımında kullanılır. Ek olarak lateksin en önemli özelliğinden biri ise sürtünme ile alakalı olan kısımdır. Sürtünmenin malzeme üzerinde düşürülmesi gerektiği durumlarda lateks kullanılarak kaplandığı ürüne kayganlık verilmesi sağlanır ve böylece sürtünme katsayısı eskisine göre düşürülmüş olur. Lateksin bu özelliği bilhassa depolama alanlarında büyük avantaj sağlamaktadır. Sürtünmeyi azaltmasının yanında yapıştırıcı özelliği de önemli özelliklerinden biridir. Lateks yapıştırıcı bir bileşen

olarak ambalaj sanayisinde kullanılmaktadır. İnsanoğlu farkında olmasa da birçok endüstri ürününün yapısına katılır fakat bu ürün ile kaplanan yüzeyler farklı tipteki malzemeler ile temas ettiğinde yapışmamaktadır.

Peki lateksin ve ağacının yalnızca dünya ticaretine mi katkısı vardır ? Elbette ki hayır. Ürün dünyanın yoksul kesimlerinde yaşayan halka refah getirmektedir ayrıca bölgenin yalıtılmışlığına son vermektedir. Bunun yanında birçok insanın aklına şu soru da gelebilir. Kauçuk ağacının her yönüyle faydası olduğu kadar zararı yok mudur ? Kauçuk ağaçlarının çok fazla suya ihtiyaç duyması sebebiyle yağmurların yeterli gelmediği durumlarda kuyulardaki ve nehirlerdeki sular kullanılmaktadır. Bu nedenle kuyu ve nehirlerde kuruma meydana gelmektedir. Bunun haricinde bilinçsizce, sık tropikal ormanlar kesilip yada yakılıp yerlerine kauçuk ağacı ekilmektedir. Bu durumda ekosisteme zarar vermektedir. Kontakt egzama olarak da bilinen lateks içeren ürünler ile temas edilmesi halinde deri

yüzeyinde kızarıklık,kaşıntı,pullanma ve dökülme şeklinde görülür. Nadir olarak da olsa bazı insanlarda hayati derecede ciddi alerjik reaksiyonlara neden olmaktadır. Özellikle atopik yatkınlığı olan insanların lateks içeren ürünlere temas etmeden önce uzman bir hekime danışması,ilerleyen aşamada ciddi rahatsızlıkların görülmesini engeller. Dikkat edilmesi gereken ve çokça karıştırılan bir nokta ise kauçuk ağacının ve kauçuk bitkisinin hakkındadır. Kauçuk bitkisi evlerimizde, iş yerlerimizde ve diğer kullanım alanlarımızda oldukça rahat bir şekilde yetiştirilebilir, saksı çiçeğidir. Rüzgarın daha az olduğu ortamlarda bakılması tercih edilir. Fiziksel olarak uzun ve geniş,yeşil yapraklardan oluşmaktadırlar. Bu yapraklar yılın belli zamanlarında solarak dökülmeye başlarlar ve sonrasında yapraklarını yenileyebilirler.

45


Bu saksı bitkisiyle ilgili olarak en çok merak edilen konu ise evde yada diğer alanlarımızda bakımının yapılmasının zehirli olup olmayacağı konusudur. Bu konuda bitki yetiştiricilerinin söylediğine göre kullanım alanlarında bakımının herhangi bir zararı olmadığı fakat yenmesinin zehirli olduğu yönündedir. Bu durumda evcil

hayvan sahibiyseniz yenme riskine karşı dikkat etmeniz gerektiği görülmektedir. Elbette görüldüğü üzere kauçuk ağacının, kauçuk bitkisine göre ticari,sosyolojik,ekonomik özellikleri daha önemlidir. Her yönüyle kauçuk ağacına ve latekse bakıldığında dünya üzerinde hem olumlu hem olumsuz anlamda ne kadar çok etkisi olduğu görülmektedir.

Kaynaklar : www.kaucuk.org www.bitkivecicek.com www.merakname.com www.bilgihazinemiz.com www.tama.com

46


BİR LİTRE YAKITLA 3771 KİLOMETRE

Haber Yabancı

Dünya gençliğini enerji tasarruflu yenilikçi araçlar üretmeye teşvik etmek amacıyla düzenlenen Shell Eco-marathon, bir kWh enerji ya da bir litre yakıtla en fazla yolu katetme temeline dayanıyor.

Haftası’nda alacaklar.

16-25 yaş arasında gençlerin kendi tasarladıkları ve ürettikleri enerji tasarruflu araçlarla en az enerjiyle en uzun mesafeyi kat etmek üzere mücadele ettikleri yarışmanın kazanan ilk aracı 1 litre benzinle 680 kilometre kat etmeyi başarmıştı. Günümüzde ise takımlar, yakıt verimliliğini artırmanın yanı sıra 3 boyutlu yazıcılarla araç tasarlayıp üretebiliyor. Öyle ki Shell Eco-marathon Avrupa’nın son şampiyonu, 1 litre benzinle 3771 kilometre yol kat edebilmeyi başardı. Yani, rekorun sahibi olan şampiyon araç, Londra’dan Antalya’ya gidebilecek kadar yakıt verimliliğine sahip.

Türkiye’de ikinci kez düzenlenecek Dünyanın en önemli öğrenci-inovasyon yarışmalarından biri olan yarışma, Shell Türkiye ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğiyle, bu yıl ikinci kez Türkiye’de düzenlenecek. 7-9 Ekim tarihleri arasında İstanbul’daki TİM Kampüsü’nde gerçekleştirilecek yarışmaya Türkiye’nin farklı okullarından 14 takım ve yaklaşık 200 öğrenci katılacak. Yarışmayı kazananlar ödüllerini, 8-10 Aralık tarihlerinde düzenlenecek Türkiye İnovasyon

Takımlar yarışa ‘Prototip’ ve ‘Şehir Konsepti ‘adlı iki araç kategorisi altında katılıyor. Geleceğin otomobillerini yansıtan prototipler, yaratıcı tasarımlara sahip araçlardan oluşuyor. Şehir Konsepti araçlar ise geleneksel taşıtlardan ilham alınarak tasarlanıyor ve dış görünüş olarak günlük yaşantımızda kullandığımız otomobil modellerine benziyor. Yarışmada araçlara güç vermek için dizel, benzin, sıvılaştırılmış doğalgaz (CNG), doğalgazdan elde edilmiş yakıt (GTL), etanol gibi yakıtların yanı sıra hidrojen, elektrik gibi alternatif enerji kaynakları da kullanılabiliyor. Yarışma kapsamında takımlar, tasarım, inovasyon, iletişim, emniyet ve takım ruhu kategorilerinde pist dışı ödüller kazanma fırsatına da sahip oluyorlar. Türkiye yarışmasında başarı elde edelen takımlar, Haziran 2017’de Londra’da düzenlenecek Avrupa ayağına katılım hakkı elde ederek Avrupa’nın 26 ülkesinden takımlarla yarışma olanağına sahip olacaklar.

47


Yerli

Haber

PLASTİK SEKTÖRÜNDE PLASTİK TANITIM GRUBU KAVGASI!

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu’nun Plastik Tanıtım Grubu’nun Bakanlık kararı ile kapatılacağı açıklamasına, İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz tepki gösterdi. Akyüz, “Plastik Tanıtım Grubu ile ilgili kararı yine İhracatçı Birlikleri verir” dedi. Bir gazeteye tam sayfa ilan vererek Plastik Tanıtım Grubu’nun Bakanlık Kararı ile kapatılacağını duyuran PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu’na karşı açıklama, İKMİB Başkanı Murat Akyüz’den geldi. Akyüz, Plastik Tanıtım Grubu’nun kurulmasının da kapatılmasının da sektörün ve İhracatçı Birliği’nin kararı ile olabileceğini, İhracatçı Birlikleri dışında böyle bir açıklama yapmanın kimsenin haddine olmadığını söyledi.

Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, “Plastik Tanıtım Grubu’nun kurulması ilgili sektör kuruluşlarının talebinin ardından ve Genel Kurul onayları ile gerçekleşti. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Ekonomi Bakanlığı’nın da onayı alınmıştır. Bu süreç yaklaşık iki sene sürdü. Plastik Tanıtım Grubu, ilgili yönetmelikler kapsamında sektörde faaliyet gösteren temsilcilerden oluşan Yönetim Kurulunu oluşturma ve çalışma planını hazırlamaya henüz başladı ve bütçesi dahi onaylanmadı” dedi.

Plastik Tanıtım Grubu’nun muhatabı İhracatçı Birliği’dir

Açıklamasında ilk olarak Plastik Tanıtım Grubu’nun kurulma süreci ile ilgili bilgi veren İstanbul Kimyevi

Plastik Tanıtım Grubu’ndan istenen verimin alınamaması durumunda sektörün ve sektörel kuruluş temsilcilerinin talebi, İKMİB ve AKMİB Genel Kuruluna katılan üyelerin kararı ile grubun

48


faaliyetine son da verilebileceğinin altını çizen Murat Akyüz, şunları söyledi: “Plastik Tanıtım Grubu’nun kuruluşu sektörden gelen talep üzerine İKMİB ve AKMİB Genel Kurullarında yapılan görüşmeler ve alınan kararlar sonrasında gerçekleşmiştir. ‘Oldu Bitti’ ile

alınan bir karar değildir. Aynı şekilde kapatılması da yine Genel Kurul ya da Olağanüstü Genel Kurul kararları ile olabilir. Plastik Tanıtım Grubu’nun muhatabı İhracatçı Birliğidir. İKMİB dışında ne bir vakıf, dernek, kurum ne de kişi tanıtım grubunun geleceği ile ilgili bu şekilde açıklama yapamaz.”

49


BEGÜM MENEVŞE KİMYAGER ESKİŞEHİR OSMANGAZİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ bmenevse26@gmail.com

KAPİLER ELEKTROFOREZ Elektroforez, iletken bir çözelti içindeki yüklü/yüksüz parçacıkların veya moleküllerin bir elektriksel alan varlığında göç etmesidir. (1) Kapiler elektroforez teknigi diger kromatografik yöntemlerle kıyaslandıgında nispeten daha yenidir ve gıda arastırmalarında giderek artan bir ilgi görmektedir. Kapiler elektroforez, özünde kapiler boru içersinde gerçeklestirilen elektroforez olmakla birlikte son yıllarda çesitli gelismelerle kapiler

bölge elektroforezi, kapiler jel elektroforezi, miselli elektrokinetik kapiler elektrokromatografi ve kapiler elektrokromatografi gibi yeni tekniklerle teknolojisi gelistirilmistir. Bu derlemede kapiler elektroforez yöntemleri, sagladıkları avantajlar ve bu analiz tekniklerinin tahıl proteinlerinin analizinde kullanımı ile ilgili literatür bilgileri özetlenmistir.(2)

PEKİ NEDEN KAPİLER ELEKTROFOREZ? AVANTAJLARI NELERDİR GELİN ONLARA BAKALIM;

50


Kısa analiz süresinin olması Küçük numune hacminin (1-10 l) olması Az miktarda çözelti harcaması Maliyeti ucuz olması Yüksek etkinlikte (105-106teorik tabaka sayısı) olması Tekrarlanabilirlik olması Kullanım alanının geniş olması (3)

Kapiler elektroforezin çalışma prensibini bu şekille anlatabiliriz.

51


Elektroforez yük tasıyan kimyasal maddelerin elektrik alan içinde hareketidir. Bu hareketi etkileyen faktörler analiz edilen örnegin elektroforetik hareketliligi (μep), çözeltinin elektroosmotik akısı (electroosmotic flow, EOF) ve Joule ısınmasıdır. Bu parametreler kullanılarak örnek bilesenleri birbirinden ayrılır (2) Kapiler elektroforez (CE) kılcal boru içinde gerçeklestirilen elektroforezdir. Bu yöntem, hem büyük hem de küçük moleküllerin

ayrımını saglayabilen mevcut en verimli yöntemdir. Konvansiyonel elektroforezden kılcal boru içinde elektroforeze geçis gaz kromatografisi teknikleri için gelistirilen düsük maliyetli, dar iç-çaplı kılcal boruların üretilmesiyle ve yüksek performanslı sıvı kromatografisi yöntemleri için yüksek hassasiyetli açık-hat (on-line) tanı yöntemlerinin gelistirilmesiyle mümkün olmustur (4)

Peki Kapiler Elektroforez cihazını kullanmak yeterli midir?

kesinliği bizim için önemlidir. Özellikle kapiler elektroforez için bu önemlidir. Çükü pikleri yorumlarken birbirlerine çok yakın piklerin gelmemesi, her denemede aynı sürede pik vermesi, ard arda ölçümlerde de birbirine yakın sonuçlar vermesi,piklerin alanı, piklerin yüksekliği,pik normalizasyon oranları, gibi aşamalar önemlidir eğer bunlar sağlanıyor ise doğru yoldayız demektir.

Maalesef ki kimya alanında hemen hemen tüm cihazlar için bunun cevabı hayır, çünkü cihazı tanımak onu kullanmak yeterli değildir, önemli ve zor olan kısım cihazın sunduğu sonuçları doğru bir şekilde yorumlayabilmektir. Peki, cihazı kullandım, sonuçları yorumladım bitti mi? Hayır, halen aşamalar bitmiş değil, sonuçlar yorumlandı fakat bu sonuçların validasyonu çok önemlidir. Yani kullandığımız yöntemin doğruluğu,

52


Validasyon;

Doğrusallık (Linearity) Tekrarlanabilirlik (Repeability) Tayin sınırı (LOQ) Gözlenebilme sınırı (LOD) Sağlamlık (Robustness) Tutarlılık (Ruggedness) Kesinlik (Precision) Doğruluk (Accuracy)

Peki sonuç olarak eğer “Kapiler Elektroforez” kullanıyor isek nelere bakacağız; Çeşitli pH larda numulerimizi cihaza koyduktan sonra startladık ve bekliyoruz öncelikle pik var mı? Eğer cevabımız hayır ise, numunemiz yeterli mi ? Bu soruya yönelip tekrar numune hazırlayarak cihaza

koyacağız, fakat cevap evet ise pik elektroosmatik akış dan ayrı mı? Hayır ise eğer cevap numunemizin bu koşullar altında çalışılmayacağını anlarız, fakat cevap evet ise güzel bir sonuç ile piklerimizi yorumlayabilirz.

(örnek bir elektroforez çalışması) Kaynaklar : (1)EmirhanNemutlu, MeloksikamınFarmasötikPreparatlardan UV Spektrofotometrisive KapilerElektroforezYöntemi ile Analizi, Bilim Uzmanlığı Tezi, ANKARA, 2002 (2)Manz A. 2003. Electrophoresis. Bioanalytical Chemistry. World Science Pub. Co., Inc. s47-84. (3) Tagliaro F, Dely Z, Mikšík I, Ulfelder KJ. 1998. Concepts and principles of high performance capillary electrophoresis. HPLC in Enzymatic Analysis (Ed: Rossomando, E.) John Wiley & Sons, NY. (4) Xu Y. 1996. The Chemical Educator. 1 (2): 1-14.

53


Haber Yabancı

KİMYA DEVLERİNİN BİRLEŞMESİNE SORUŞTURMA

AB Komisyonu, Dow Chemical-DuPont birleşmesi için anti-tekel soruşturması açtı. AB Komisyonu, ABD’li iki kimya devi Dow Chemical ile DuPont Co’nun birleşmelerinin rekabette sorun yaratıp yaratmayacağına dair soruşturma başlattı.

sürenin uzatılabileceğini de vurguladı. DuPont ile Dow Chemical birleşme işlemlerini bu yıl sonuna kadar tamamlamayı hedefliyorlardı.

Komisyon, soruşturmanın 6 Şubat 2017 tarihine kadar tamamlanmasının hedeflendiğini belirtirken,

54


Yerli

Haber

BİLGİSAYAR DESTEKLİ İLAÇ TASARIMI ÇALIŞMASINA TÜBİTAK’TAN TEŞVİK ÖDÜLÜ

Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Durdağı, bilgisayar destekli ilaç tasarımı alanında yaptığı çalışmalarla TÜBİTAK 2016 Teşvik Ödülünü almaya hak kazanan 4 isimden biri oldu. Bilime gelecekte uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunabilecek niteliklere sahip olduğunu kanıtlamış ve 40 yaşını aşmamış bilim insanlarına verilen TÜBİTAK Teşvik Ödülü’nü bu yıl 4 kişi almaya hak kazandı. Bu isimlerden biri de bilgisayar destekli ilaç tasarımı alanında yaptığı çalışmalarla BAU Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serdar Durdağı oldu. Durdağı’na başarısından dolayı üniversite tarafından da plaket takdim edildi. 2013 yılında Türkiye’ye dönmesinin ardından BAU’da Hesaplamalı biyoloji ve Moleküler Simülasyonlar Laboratuvarını kuran Durdağı, 40’a yakın da uluslararası yayın çıkardı.

tasarımı hakkında bilgi veren Doç. Dr. Serdar Durdağı, “Şu anda yeni bir ilacın geliştirilmesiyle ilgili hem zaman hem de finans bakımından çok uzun süreler ve çok büyük bütçeler gerekiyor. Yeni bir ilacın keşfi için araştırma maliyetleri toplamda ortalama 1.3 milyar dolara ulaşmaktadır. Süre olarak baktığımızda ise yeni bir ilacın geliştirilmesi ve piyasaya sürülmesi 1012 yıl arasında veya daha fazla sürebilmektedir. Bilgisayar destekli ilaç tasarımı ile daha rasyonel bir tasarım yapıldığı için hem maliyet azaltılmış oluyor hem de zamandan tasarruf ediliyor. On binlerce yeni bileşiğin, küçük molekülün sentezi yerine, gerçekleştirilen simülasyonlarla daha az sayıya indirilen moleküllerin keşfi ve sentezi yapılabilmektedir. Bu nedenlerle bilgisayar destekli ilaç tasarımı son zamanlarda hem endüstride hem de akademide daha fazla kullanılmaya başlandı” diye konuştu.

Daha az zaman ve daha düşük maliyet

Projelerde öğrenciler de yer alabiliyor

Ödülü kazandığı alan olan bilgisayar destekli ilaç

Kurmuş olduğu Hesaplamalı Biyoloji ve Moleküler

55


Simülasyonlar Laboratuvarında hem doktora hem de yüksek lisans öğrencilerinin TÜBİTAK ve Avrupa Birliği destekli projelerde yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Durdağı, “Bunun dışında lisans öğrencilerimize de bu projelerde yer veriyoruz. BAU Tıp Fakültesi olarak birinci sınıftan itibaren öğrencilerimizi araştırma projelerine davet ediyoruz. Özellikle

bu konulara ilgi duyan öğrencilerimiz BAU Tıp Fakültesi laboravutarlarında deneyim kazanabiliyor. Öğrencilerimiz projelere katılıyor, uluslararası araştırma makalelerinde yer alabiliyorlar. Yaptığımız, katıldığımız konferanslarda da sunumlar yapıyorlar” dedi.

56


HATİLE MOUMİNTSA KİMYA YANYA ÜNİVERSİTESİ MEZUN hatile_m@hotmail.com

PARABENSİZ BİR HAYAT OLABİLİR Mİ? erkesin duyduğu paraben kelimesi, ya da aldığı bir ürün üzerinde paraben içerir veya içermez yazdığını görmüssünüzdür. Peki

H

bunlar nedir? Değerli okuyucularımız bu ay sizlere bu konuyu anlatmaya çalışacağım. İlk önce paraben nedir sonrada zarar yada faydaları nelerdir.

1984 yılında yapılan bir çalışmada parabenlerin 13,000 üzerinde kozmetik ürün içinde bulunduğunu göstermiştir. Günümüzde kişisel bakım ve kozmetik ürün çeşitililiğinin ne kadar arttığı göz önüne alınırsa, paraben içeren ürünlerin ne kadar yaygınlaşmış olduğunu tahmin etmek zor olmaz. Paraben içeren ürün grupları arasında bulunan

kozmetikler (Föndoten, pudra, göz farı, maskara, makyaj temizliyiciler, ruj, çabuk kuruyan ojeler) ve kişisel bakım ürünleri (losyon ve kremler, diş macunu, sampuanlar, saç bakım malzemeleri, güneş yağları, cilt temizleyiciler ve tonikler, terlemeyi önleyici deodorantlar) ne kadar geniş bir yelpazeyle parabenlere maruz kaldığımızı göstermektedir.

Paraben nedir? Parabenler çok geniş çapta kozmetik ürünleri içinde kullanılan koruyuculardır. Parabenler, metilparaben (E numarası E218), etil paraben (E214), propilparaben (E216),bütilparaben ve heptilparaben (E209) kapsamaktadır. Daha

az yaygın olarak parabenler izobütilparaben, izopropilparaben, benzilparaben ve onun sodyum tuzu olarak bulunmaktadır. Aşağıda bazı parabenler bulunmaktadır.

57


Peki neden kozmetikte koruyucular kullanılır? Kozmetik ürünlerinde kullanılan koruyucular, ürünü mikrobiyolojik büyüme karşı ve ürünün güvenirliğini sürdürmesi her ikisi de, tüketicinin korunması içindir. Kozmetik ürünlerde kullanılan hammaddelerin, yasa gereği müşteriyi bilgilendirmek için etiket üzerine yazılması zorunludur. Müşteriler

için bu önemli bir bilgidir. Böylelikle onlar, tanımadığı bir içeriği içeren üründen almamaya karar vermektedir.

Parabenler ve Cilt Parabenlerin cilde nüfuz edebildiği ve sistematik olarak emilebildiği, dolayısıyla insan doku, kan ve idrarlarinda parabenlerin bulunabildiği hem in vitro hem de in vivo bir çok bilimsel çalışma ile gösterilmiştir. Örneğin, parabenleri içeren kremin cilde sürülmesinden 8 saat sonra metilparaben %60, etilparaben %40, ve propilparaben %20 oranında cilt yapısında bulunmuştur. Norveç’te yapılan çalışmaya göre, 332 kadının kan örneklerinde metilparaben 63% (ortalama 9.4 ng/ml), etilparaben 22% (ortalama < 3 ng/ml) ve propilparaben 29% (ortalama < 2 ng/ml) oranlarında tesbit edilmiştir . Bu konsantrasyonlar istasistiksel olarak cilt losyonu kullanımıyla ilişkilendirilmiş, parabenlerin vücutta kısa-zamanlı ömürlerine rağmen paraben içeren losyon, krem veya benzeri ürünlerin sık kullanımı durumunda kadınlarda yüksek konsantrasyon ve kalıcı oranlarda parabenler tesbit edilmiştir. Yetişkin

ve ergenlik cağındaki kadınlardan alınan idrar tahlili örneklerinde metil ve propilparaben miktarlarının erkeklere göre çok daha yüksek olması, bu maddeleri içeren kişisel bakım ürünlerinin kadınlar tarafından daha çok kullanılmasına bağlanmıştır. Kozmetik ürün ve formüllerinde bulunabilen parabenlerin deriyle etkileşimi nedeniyle bir çok kontakt dermatit vakasına, yani deriye doğrudan temas etmesi sonucu ortaya çıkan inflamatuar reaksiyona neden olabildiği tesbit edilmiştir ve bilimsel calışmalarda bildirilmistir.

58


Parabenlerin Östrojenik Karakteri: Erken Ve Yetişkin Dönemde Etkiler Parabenler kimyasal yapılarından dolayi östrojenik karaktere, yani östrojen gibi “doğal steroid” hormonlarını taklit edebilme yeteneğine sahiptirler. Östrojenik kimyasallar ayrıca endokrin bozucu kimyasallar olarak tanımlanmaktadir. Bu tür hormon bozucu kimyasal maddeler, dışarıdan alınan, maruz kalan kişinin hormonal dengesini bozabilen ve

hatta bağışıklık sistemini etkileyebilen maddelerdir. Amerikan Çevresel Koruma Örgütü (Environmental Protection Agency, EPA) “Pharmaceuticals and Personal Care Products in the Environment: Agents of Subtle Change?” adlı raporunda parabenlerin östrojenik etkisi olduğunu bildirmiştir.

Parabenler ve Kanser Bu çalışmalara ek olarak, meme kanseri hastalarının sayısının gittikçe artması ve araştırmalarda meme dokusunda az bile olsa parabenlerin bulunmuş olması dikkate alınması gereken hususlardır. 2012’de yeni yayınlanan bir çalışmada 40 hastadan alınan 160 meme kanser doku örneğinde ortalama total paraben değeri 85.5 ng/gram olarak bulunmuş, yüksek oranlarda propilparaben ve metilparaben, daha düşük oranlarda ise butilparaben, etilparaben ve isobutilparaben tesbit edilmiştir. Her ne kadar araştırmada paraben içeren kol altı kozmetiği kullanımının meme kanseri örnekleri ile ilişkisi sorgulansa da, çalışmada ilginç bir nokta ise 40 hastadan 7’sinin hiç bir şekilde kol altı kozmetiği kullanmamış olmasıdır. Bu dikkate alınması gereken bulgu, 7 hastanın başka kaynaklardan parabenlere maruz kaldığını düşündürmektedir.

Parabenlerin, zayıfta olsa östrojenik etkisiyle MCF7 insan meme kanser hücrelerinin büyümesini arttırıcı özelliği bazı araştırmacılar tarafından parabenlerin meme kanseri tetikleyici kimyasal olarak tanımlamalarına neden olmuştur. Diğer araştırmacılar ise östrojenik etkinin çok zayıf olmasından dolayı sorun açmayacağını öne sürmektedirler. Her ne kadar insanlar üzerinde yapılmış kısıtlı çalışmalar parabenlerin kanserle direkt ilişkisini açık şekilde göstermediyse de, eldeki bulgular bu kimyasallara temkinli yaklaşılmasını ve daha kapsamlı detaylı yeni araştırmaların yapılması gerektiğini işaret etmektedir.

Son Olarak Her ne kadar parabenlerin östrojenik etkisi östrojenin binde biri ile 10 milyonda biri ve cilt tarafindan en çok emildiği gösterilen metilparabenin etkinliği doğal östrojen etkinliğinin 2 milyon 500 binde biri kadar olarak gösterilse de, günde en az 8 değişik çeşit kozmetik ürünle direkt ve ek olarak çevresel etkenlerle dolaylı olarak kişilerin bu tür kimyasallara çoğalarak artan bir etkileşimle maruz kalabilecekleri olasılığı dikkate alınmalıdır.

Parabenlerden uzak durmak o kadar da kolay olmayabilir. Fakat elimizden geldiği kadar kendimizi koruyabiliriz ve dikkat edebiliriz. Artık çevremizde de görüyoruz ki doğal kozmetik ürünler satılmaktadır. Dikkatli olun, sizlere her doğal dedikleri her zaman doğal olmayabilir. İlk önce içerdikleri hammaddeleri okuyun sonra karar verin.

Kaynaklar : https://tr.wikipedia.org/wiki/Paraben https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12210538 http://www.longevitymedical.com/articles/breast-cancer-and-beauty-products-the-paraben-concern/ https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3834384/

59


Haber Yabancı

NOBEL KİMYA ÖDÜLÜ’NÜN SAHİPLERİ BELLİ OLDU

2016 Nobel Kimya Ödülü Sauvage, Stoddart ve Feringa’nın oldu. Sauvage, Stoddart ve Feringa ödülü geriten makineler saç telinden bin kat daha ince. Geçen yıl Aziz Sancar’ın kazandığı Nobel Kimya Ödülü’nün yeni sahipleri belli oldu. 2016 Nobel Kimya Ödülü Fransız Jean Pierre Sauvage, İskoçyalı James Fraser Stoddart ve HollandalıBernard Feringa’nın oldu. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nden yapılan açıklamaya göre üç bilim insanı, moleküler makinelerin sentezi ve tasarımı alanında yaptığı çalışmalar nedeniyle ödüle layık görüldü. Açıklamada “Bu yılki ödül sahipleri inanılmaz ufak makineler kurdular ve kimya alanında yeni bir boyut açtılar” ifadelerine yer verildi. Jüri üyelerinin açıklamasında üç bilim insanının “gerekli enerjiyi aldıklarında bir görevi yerine getirebilen ve hareketi kontrol edilebilen makineler geliştirdiler” diye belirtildi.Bu üç isim 930 bin dolarlık ödülün de sahibi oldu. Sauvage, Stoddart ve Feringa’nın tasarladığı makineler saç telinden bin kat daha ince.

ödülü Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile paylaşmıştı. Bilim adamlarına, Alfred Nobel’in ölüm yıl dönümü 10 Aralık’ta düzenlenecek ödül töreninde diploma ve altın madalya da verilecek. Nobel Komitesi, Barış ödülünün sahibini cuma günü, ekonomi ödülünün sahibini ise 10 Ekim’de açıklanacak. Nobel Edebiyat Ödülü’nün ne zaman verileceği ise henüz bilinmiyor.

Prof. Dr. Aziz Sancar, hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde, 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazanmıştı. Sancar

60


Yerli

Haber

KİMYA İHRACATI EYLÜLDE ARTTI

Kimya sektörü eylül ayında 1 milyar 101 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) verilerine göre eylül ayında kimya ihracatı geçen yılın aynı ayına göre miktarda yüzde 6,27 artış ile 1 milyon 236 bin ton, değerde ise yüzde 0,69 yükselişle 1 milyar 101 milyon dolara ulaştı. Birlik açıklamasına göre, kimya sektörü eylül ayında gerçekleştirdiği 1 milyar 101 milyon dolarlık ihracat ile en fazla ihracat yapan sektörler arasında otomotiv ile hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinin ardından üçüncülüğünü korudu. Söz konusu ayda sektörün en fazla ihracat yaptığı ülkeler sırasıyla Mısır, Almanya, Irak, Suudi Arabistan, İngiltere, İran, Yunanistan, İtalya, Romanya ve ABD oldu. Mısır’a yapılan ihracat eylül ayında önemli oranda arttı. Ülkeye yapılan ihracatta miktarda yüzde 106,97, değerde ise yüzde 71,69 artış yaşandı. Bu artışla

birlikte eylül ayında kimya ihracatının zirvesinde yer alan ülke 70 milyon 315 bin dolarlık ihracatla Mısır oldu. Sektörün ocak-eylül dönemi ihracatı miktarda 12 milyon 342 bin ton, değerde ise 10 milyar 315 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemde kimya ihracatı miktar bazında yüzde 1,05, değer bazında ise yüzde 10,91 geriledi. 9 aylık dönemde kimya ihracatında ilk 10 ülke Almanya, Mısır, Irak, İran, İtalya, İngiltere, ABD, Yunanistan, Hollanda ve Suudi Arabistan olarak sıralandı. Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, şunları kaydetti: “Uzun bayram tatiline rağmen eylül ayı ihracatında hem değerde hem miktarda artış yakalamamız son derece sevindirici. Başta Rusya olmak üzere ilişkilerimizin giderek normalleştiği yakın pazarların da katkısıyla önümüzdeki aylarda ihracatımızın daha da iyiye gideceğini öngörüyoruz.

61


Eylül ayında en çok ihracatı Mısır’a yaptık, eğer ülkenin ihracatçılarımızı zora sokan kayıt sistemi uygulaması olmasaydı bu ülkeye yapılan ihracatımız çok daha fazla olacaktı. Türk ihracatçısının liman ve sınırlarda uzun süre

bekletilen konteynerleri ihracatı aşağı çeken bir diğer etken. Tüm bunlara rağmen kimya sektörü olarak son çeyrekten umutluyuz, ihracatımızdaki toparlanmanın sürmesini bekliyoruz.”

62


ANIL YASİN AKDOĞAN KİMYA TEKNİKERİ BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ MEZUN anil_yasin_akdogan@hotmail.com

SÜLFÜRİK ASİT ''Asitin üzerine su ilave edilmez ! Suyun üzerine asit eklenir '' İfadesinin en iyi örneğidir sülfirik asit. H2SO4 genelformülüne sahip olan sülfirik asit son derece aşındırıcı bir asittir. Canlı dokulardan metallere ve taşlara kadar bir çok farklı malzemeyi aşındırabilir. Olası kaşifi 8. yüzyıl simyacısı Cabir bin Hayyan tarafından verilen ismiyle renksiz ve yoğunluğu yüksek sıvıdır. Molekül formülü: H2SO4 Molar kütle: 98.079 g/mol Görünüm: Şeffaf, renksiz sıvı Koku: Kokusuz Yoğunluk : 1.84 g/cm3 (sıvı) Erime noktası: 10 °C (50 °F ; 283 K) Kaynama noktası: 337 °C (639 °F; 610 K) (Sülfürik asit 300 °C (572 °F)'nin üzerinde, yavaşça, bileşenlerine ayrışır.) Çok önemli bir kimyasal madde olan sülfürik asit sanayide değme yöntemi ya da kurşun odalar yöntemi ile üretilir. Sülfürik asit üretiminde kullanılan endüstriyel metodun adı “değme işlemi”dir. İlk adımda, sülfür ve sülfitlerin yanmasıyla kükürt dioksitoluşturulur. S8(g)+ 8 O2(g)→ 8 SO2(g) 2 H2S(g)+ 3 O2(g)→ 2 SO2(g)+ 2 H2O(g)

katalizörleri yüzeyine temas ederek geçer. 2 SO2(g)+ O2(g)→ 2 SO3(g) Sülfürik asitin direkt çözünümü, sülfürik asit nemi oluşturur. Oluşan bu nem, suyla karıştırıldığında konsantre sülfürik asit elde edilir. Su da çözündüğü zaman çok yüksek ısının açığa çıkmasını sağlayan sülfürik asit aynı zamanda elektriği iletmektedir. Sülfürik asitin hidrasyon reaksiyonu oldukça ekzotermiktir. Güvenlik nedeniyle, büyük miktardaki asit üzerine su dökmektense, su üzerine ufak miktarlarda asit dökülmesi tavsiye edilir. Asit ile su bir araya geldiği zaman ekzotermik bir reaksiyon gerçekleşir. Hızla gerçekleşen reaksiyon sonucu açığa çıkan ısı eklenen suyun buharlaşmasına ve buharlaşan suyun da dışarı çıkma isteği sonucu etrafa asitin saçılmasına neden olur. Ama su üzerine azar azar asit ilave etmek ki kimya bilimciler buna “asiti suda boğmak“ da derler; reaksiyonu yavaşlatarak oluşabilecek etkiyi de azaltır. Sülfürik asitin suya olan yüksek ilgisi, onu birçok endüstriyel işlemde tercih edilen çok iyi bir dehidratasyon ajanı yapar. Bu durum, örneğin, sülfürik asiti, şeker veya nişasta ile karıştırarak kanıtlanabilir. Sülfürik asit su ile reaksiyona girerken, şeker veya nişasta ise saf karbon gibi kararır.

Sülfür dioksit daha fazla oksijenle tepkimeye girerek sülfür trioksit oluşturur, ama bu tepkime daha yavaş gerçekleşir. Kontak işleminde sülfür dioksit ve oksijen karışımı, platin metali veya vanadyum oksit

63


Kullanım Alanları Sülfürik asit kimya sanayisinin temel bir ürünüdür. Öteki asitlerin çoğunun (hidroklorik asit, nitrik asit, fosforik asit vb.) pek çok sülfatın (sodyum sülfat, amonyum sülfat, demir sülfat, bakır sülfat, alüminyum sülfat)şap ve süper fosfatların yanı sıra ayrıca boyarmaddelerin, plastiklerin, patlayıcıların, parfümlerin, ilaçların ve yapay liflerin üretimi için gerekli olan sayısız organik ürünün elde edilmesinde kullanılır. Ayrıca istenmeyen maddeleri katran biçiminde özütleyerek ayırdığından özel benzinlerin, gaz yağının ve kimi yağların arıtılmasında işe yarar. Nişasta ve alkolün şekerleştirilmesi yoluyla glikoz üretiminde metallerin yüzeylerinin temizlenmesinde parşömen kağıdı ve cila yapımında, hayvansal atıkların yok edilmesinde geniş ölçüde kullanılır. Bütün bunların dışında özellikle kurşunlu akümülatörlerde elektrolit işlevi görür. Tarım endüstrisinde büyük miktarlarda asit, kalsiyum fosfat Ca3(PO4)2 gibi çözünmeyen fosfat kayalarından, çözünebilir kalsiyum dihidrojen fosfat elde etmek için kullanılır. Sülfürik asit, zayıf asitleri tuzlarından sentezlemek için kullanılabilir. Örnek olarak; sülfürik asit (H2SO4) ve sodyum asetat (CH3COONa) reaksiyonundan meydana gelen asetik asit (CH3COOH) gösterilebilir. Benzer örnek olarak; nitrik asit üretmek için potasyum nitrat ile sülfürik asit reaksiyonu gösterilebilir.

Sülfürik Asiti Saklama Bu bileşik; son derece tahriş edici ve tehlikeli olabilir. Yutulması veya solunulması halinde solunum sisteminde ciddi yanıklara sebep olur. Buna ek olarak vilde veya göze temas halinde de ciddi yanıklara sebep olabilir. Temas halindeki bölge göz duşu veya seyreltik baz ile yıkanmalıdır. Su ile yıkandığı takdirde ısı açığa çıkacaktır ve asıl yanmayı bu olay gerçekleştirecektir.

Bu kimyasal ile çalışırken çeker ocak veya iyi havalandırılmış bir alanda çalışmanız ve uygun koruyucu giysi ve gözlük kullanmanız tavsiye edilir. Son olarak; sülfürik asit, koyu camlı şurup şişeleri gibi reaktif olmayan bir kap içinde saklanmalı, tahriş edici ve aşındırıcı olarak etiketlenmelidir.

Kaynaklar : • http://kimyaca.com/sulfurik-asit-nedir/ • https://tr.wikipedia.org/wiki/S%C3%BClf%C3%BCrik_asit • http://www.sulfurikasit.net/sulfurikasit-kullanim-alanlari.asp • http://www.sulfurikasit.net/sulfurikasit-uretimi.asp

64


Haber Yabancı

AZERBAYCANLI YATIRIMCILAR KARS’TA PETRO-KİMYA TESİSİ KURACAK

Kars Valisi Rahmi Doğan, kentte görev yapan ulusal ve yerel basının temsilcileriyle bir araya geldi. Kars Kalesi’nde basın mensuplarıyla buluşan Vali Rahmi Doğan, Osmanlı Mahallesi’nden, Kars Çayı’nın ıslahına, Sarıkamış’tan BTK Demiryolu hattına kadar bir çok proje ile ilgili basın mensuplarını bilgilendirdi. Vali Doğan, Tarihi Dokunun Korunması Projesi kapsamında Osmanlı Mahallesi’nin oluşturulduğunu, yine aynı bölgede bulunan Kars Çayı’nın ıslah çalışmalarının devam ettiğini ve BTK Demiryolu hattı çalışmalarında sona gelindiğini belirtti. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın Kars’ta devam eden projeleri yakından takip ederek, bitirilmesi için çaba sarf ettiğini ifade eden Vali Rahmi Doğan, “Harakani Türbesi önünde çalışmalar devam ediyor. Kars Çayı ıslah ediliyor. Beylerbeyi Sarayı ortaya çıktı. Buradaki proje tamamlandığında insanları cezbedecek. Şuanda çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Sayın bakanımızda çalışmaları yakından takip ediyor” dedi.

Kümbet Köyü’ndeki evler kaldırıldı Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu hattında yoğun bir çalışma olduğuna dikkat çeken Vali Doğan, “Geçen

hafta içerisinde Alt Yapı Genel Müdürü geldi. Ulaştırma Bakanlığı’ndan artık tren geldi bu köyün kalkması lazım dedi. Biliyorsunuz 8 yıldır orayı kaldıramamışlardı. Dün itibariyle orada hiçbir ev kalmadı. Tamamen kalktı. Vatandaşları çağırdık ikna ettik. Onlara yardımcı olduk. Destek verdik vatandaş kendi rızasıyla eşyasını topladı. Biz de oradaki firmanın yardımıyla evleri yıktık. Şuanda orada hiçbir ev kalmadı. Firmada bu işi bakanlığa karşı hep koz olarak kullanmış. Kendi yapamadığı işler için; ‘işte biz bu köyü boşaltamadınız da, işte o yüzden ilerleyemiyoruz’ diye sürekli bunu bakan beyin önüne getirmişler. Göreve başladığımda da bakan bey bana söylemişti. Böyle bir sorun yaşıyoruz. Tabi devlet yıkar, 8 yıl önce parasını ödemişsin, vatandaş orada kalmış, biz gönül rızasıyla ikna ettik onlara dedik ki bu işin sonu bu. Yani bu noktadan sonrası yok, onlarda ikna oldular. Birileri onları farklı yollara sevk etmeye kalktı ama biz onların önünü kestik. Biz onlara birazda taşınma parası verdik. Şuanda Kümbet Köyü’nde hiçbir sorun yok. Zaten geldi yol, firma da hızlı bir şekilde çalışıyor” diye konuştu.

Azerbaycanlı işadamları Kars’a yatırım yapmak için geldi Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu hattının Kars’ın önü açacağını ve Kars’ı ticaret merkezi yapacağını ifade eden Vali Rahmi Doğan, “Azerbaycan’dan iki iş

65


adamı geldi. Tren yolunun önemini anlatmak için söylüyorum. Bakü-Tiflis_ Kars tren yolu çok önemli. Bu iki iş adamı geldi buraya yatırım yapmak istediklerini söyledi. Bana bakan yardımcısı göndermişti. İstanbul’dan geldiler. İşadamının bir tanesinin 700 tane LPG tankı var. Tren raylı, bu Azerbaycan LPG getirecek ve bizim Organize Sanayi’nin üst kısmında bir yer gösterdik onlara, orada petro-kimya tesisleri kurabilecekleri , depolama tesislerini de kurabilecekleri bir alan bunlar 700 tane tankla LPG’yi ve diğer petrokimya malzemeyi trenle getirecekler. Burada bunu işleyecekler, hem bölgeye, hem de diğer illere bunun dağıtımını yapacaklar. Yaklaşık 100 kişilik yüksek teknolojiyle çalışan bir tesis kurma arzusundalar. Yani ileri teknoloji olduğu zaman emek daha düşük oluyor. Ama ona rağmen 100 kişilik bir istihdam sağlayacaklarını söylediler.

150 dönüm yer istediler bizden, gittiler alanı gördüler. Alanı beğendiler. Hızlı bir şekilde çalışıyorlar. Hem cazibe merkezi olması, ham tren yolunun gelmiş olması, burada bir hareketlenme sağlayacaktır” şeklinde konuştu. Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Vali Rahmi Doğan, daha sonra basın mensuplarıyla birlikte kalenin burcuna çıktı. Vali Doğan, kentte yürütülen çalışmaları buradan basın mensuplarına gösterdi. Vali Rahmi Doğan’ın gazetecilerle bir araya geldiği programa, Vali Yardımcısı Mehmet Halis Aydın, Özel İdare Genel Sekreteri ve Selim Kaymakamı Erdinç Dolu ile Susuz Kaymakamı Yusuf İzci’de katıldı.

66


Yerli

Haber

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ’NDEN YENİ BULUŞ

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kerim Avcı, biyodizel üretiminin bir yan ürünü olan ve arz fazlası bulunan gliserol maddesinden düşük enerji maliyeti ve yüksek verimle yüksek saflıkta hidrojen elde edilmesi yönünde önemli aşamalar kaydedildiğini açıkladı. Avcı, bu sayede enerji ithalatında önemli bir tasarrufa gidilebileceğini belirtti.

şimdi de biyodizel üretiminin bir yan ürünü olan ve arz fazlası bulunan gliserol maddesinden düşük enerji maliyeti ve yüksek verimle yüksek saflıkta hidrojen elde edilmesi yönünde çalıştıklarını belirtti.

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Kerim Avcı ve ekibi, petrokimya endüstrisinin önemli maliyetlerinden biri olan enerji kullanımını azaltma yönünde önemli çalışmalara imza attı. Prof. Dr. Avcı, enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmanın yolu olarak, yenilenebilir nitelikli kaynaklardan daha fazla yararlanılması gereğine dikkat çekti. 2012’de tamamlanan ve TÜBİTAK tarafından desteklenen ‘’Katalitik Sentez Gazı Üretiminin Mikro Akış Koşullarında İncelenmesi’’ projesi kapsamında, mevcut uygulamalara göre yüzde 45’e varan daha düşük enerji girdileriyle metandan sentez gazı üretilebileceğini ortaya koyan Prof. Dr. Kerim Avcı,

Prof. Dr. Ahmet Kerim Avcı, özellikle enerji ve kimya sektöründe geleceğin üretim süreçleri arasında önemli bir yere sahip olması beklenen mikrokanal reaktörler konusunda dünyada mevcut sayılı bilim insanları grubu içinde yer alıyor. Profesör, grubuyla birlikte bilgisayar destekli ve deneysel yöntemlerle yürüttükleri araştırmalarında mevcut uygulamalara göre daha düşük enerji girdisiyle sentez gazı ve hidrojen üretiminin yapılabileceği birimlerin temeli olan katalitik mikrokanal reaktör teknolojisi üzerinde çalışıyor. Bu teknoloji sayesinde kolayca ölçeklendirilebilir, taşınabilir ve hammadde kaynağının bulunduğu yere kurulabilir nitelikteki üretim birimlerin tasarımı ve işletimi ve enerji

Enerji maliyetlerinin aşağıya çekilmesi mümkün olacak

67


maliyetlerinin önemli düzeyde aşağıya çekilmesi mümkün olacak.

‘Mikrokanal Reaktör’ sistemi geliştirdik Büyük ölçekte bir sanayi tesisi için düşünüldüğünde çok daha düşük maliyetli bir dönüşüme imkân tanıyan ve aynı zamanda karbon salınımını da daha düşük seviyelere çekebilen bir ‘Mikrokanal Reaktör’ sistemi geliştirdiklerini anlatan Prof. Dr. Avcı, ülkemizde bu alanda bir ilki gerçekleştirdiklerini vurgularken, bu tür uygulamaların ulusal platformlarda geliştirilmediğini ve sanayinin genellikle bu teknolojileri genellikle yurtdışından alma yoluna gittiğini de belirtti. Profesör, şunları söyledi:

kritik ürünler olan metanol, amonyak ve sentetik hidrokarbonların hammaddesi. Hidrojen ve sentez gazının ticari uygulamalardaki başlangıç maddesi ise doğal gaz. Kararlı yapısından dolayı doğal gazın dönüşümü yüksek sıcaklıklar gerektiriyor. Ancak gliserol kullandığınızda pahalı ve kıymetli bir hammadde olan doğalgazı daha az tüketiyor ve saklamış oluyorsunuz. İthalatımızın en büyük kalemlerinden biri enerji olduğu göz önüne alındığında bu alandaki yüzde 1’lik bir tasarrufun bile ülkemiz için çok büyük önem taşıdığı ortada.”

‘’Türkiye’de sanayi tarafında, özellikle kimya, petrokimya ve rafinasyon endüstrilerinde üretim birimleri genellikle anahtar teslim olarak yurtdışından satın alınıyor. Reaktör, katalizör gibi üretimde kritik rol oynayan bileşenlerin geliştirilip endüstriyel ölçekte uygulanması konusunda ülkemizde yapılan çalışmalar yetersiz. Bu durum biraz da endüstrimizin bakış açısı ile bağlantılı. Garantili üretim açısından anlaşılabilir, ancak sürekli dışa bağımlı oluyorsunuz. Bizim çalışmamız ise maliyeti düşük ve hızlı şekilde ölçeklendirilebilen üretim birimlere temel olması bakımından da avantaj. Son yıllarda oldukça ilgi gören ve araçlarda motorin ile doğrudan karıştırılarak kullanılabilen biyodizelin üretimi sırasında yan ürün olarak gliserol ortaya çıkıyor. Ürün karışımının yaklaşık olarak ağırlıkça yüzde 10’unu oluşturan gliserolün üretim hacmi, son yıllarda global ölçekte biyodizele olan talep nedeniyle ciddi bir artış gösteriyor. Bu durum talepten çok daha fazla miktarda gliserolün ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu bağlamda gliserol ucuz ve yenilenebilir nitelikli bir hidrokarbon olarak dikkat çekiyor. Bizim elde etmek istediğimiz son ürünler hidrojen ve sentez gazı. Hidrojen petrokimya ve rafinasyon süreçlerinde kritik bir hammadde olup, aynı zamanda doğrudan yakıt pilleri ile elektriğe çevrilebiliyor. Sentez gazı ise

68


NİKEL

Simgesi: Grubu: Atom numarası: Bağıl atom kütlesi: Oda sıcaklığında: Erime noktası: Kaynama noktası: Yoğunluğu: Keşfi: Atom çapı: Elektronegatifliği: Elektron dizilimi: Yükseltgenme basamağı (sayısı): Radyoizotopları:

Ni 8B (Geçiş elementi) 28 58,6934 Katı 1453°C 2732°C 8,9 g/cc 1751 - Axel Cronstedt 1,62 Å 1,91 2 2 6 2 6 8 2 1s 2s p 3s p d 4s 2, 3 Yok

Nikel gümüş-beyaz bir metaldir. Oldukça sert olup, periyodik cetvelde geçiş metalleri arasında yer alır. Genelde pentlandit içinde demir ve kükürt ile, milerit içinde kükürt ile, nikelinin içinde arsenik ile birlikte bulunur. Nikelin tarihi MÖ 20 yılına kadar dayanmaktadır. Hatta bazı eski Çin dökümanlarında, beyaz nikelin Doğu'da MÖ 1400-1600 yıllarında kullanıldığı anlatılmaktadır. Nikel’in Elde Edilmesi Filizden nikel elde edilirken önce “flotasyon” denilen zenginleştirme işlemi yapılır. Bu sırada filiz içinde çok az bulunan nikel yanındaki yabancı maddelerden ayrılır ve oranı % 1-5’ten %70-80’e çıkar. Bundan sonra kavrulma ile oksit haline getirilir, ya karbonla, ya da su gazı ile indirgenerek “metalik” (maden halinde) nikel elde edilir. Kullanım Alanları Paslanmaz çelik başta olmak üzere, korozyona dirençli alaşımların eldesinde kullanılır. Bakır-nikel alaşımlarından yapılan tüpler, deniz suyundan tatlı su elde edilen tesislerde kullanılır. Madeni paraların, nikel-kadmiyum pillerin ve zırh kaplamalarının yapımında da yararlanılır. Nikel kaplama, diğer metalleri koruyucu özelliktedir. Korozyona karşı dayanıklı oluşu nedeniyle, elektrolizle kaplama işlemlerinde de tercih edilir.

69


Ayın Web Sitesi

Kimya sektörü ile ilgili ya da kimya ile ilgili aklınıza takılmış sorular var ise birbirinize yardım edebileceğiniz bir platform. Siteye üye olmak ücretsiz. Aklınıza takılan kimya ya da sektör ile ilgili sorunuzu hemen üye olarak sorun.

http://www.kimyasorucevap.com

70


KİMYA BULMACA

1 2 3

4 5 6

7 8 9

10

Soldan Saga

Yukaridan Asagiya

2. Dogal ya da yapay kauçuklarin ve reçinelerin suda asilti halindeki süt görünümlü karisim. 4. Genellikle damitma için kullanilan, camdan ya da yüksek sicakliga dayanikli malzemeden yapilmis laboratuvar aygiti 6. Bilimsel deney ve arastirma yapmada kullanilan, bu amaçla gerekli araç-gereçlerle donatilmis yer, deney odasi, deneyevi. 7. Basta tahta olmak üzere bir malzemenin yüzeyini renksiz saydam bir film ile kaplamak için kullanilan reçinenin uçucu bir çözücü içindeki çözeltisi. 9. Hem komsusu olan metallerin özelliklerini hem de komsusu olan ametallerin özelliklerini gösterebilen element.

1. Moleküler agirligi 500 Daltondan daha büyük olan parçaciklarin süzülmesinde kullanilan, süt teknolojisinde, ve süt yagi, protein gibi molekül agirligi/çapi büyük olan bilesenlerinin deristirildigi membran ayirma yöntemi 3. Bir maddenin buharlasmaya yatkinligi. 5. Hos kokan dogal ve yapay maddeler ile çözücü ya da seyreltici olarak etanol ya da etanol-su karisimindan olusan, vücuda, nesnelere ya da yasam alanlarina hos bir koku vermek için kullanilan sivi. 8. Bir alkolde -OH fonksiyonel grubu yerine -SH fonksiyonel grubunun geçmesiyle olusan bilesik.

10. Metal, porselen, plastik ya da agaçtan yapilmis, kati özdekleri ezerek ögütmek için kullanilan sapli çukur kap.

71


KİMYA BULMACA (GEÇEN AYIN ÇÖZÜMÜ)

1 2

Z

C I

F

3

T

V 4 5

6

P L 7

A 8

S

9

P

E

H

D A M

i

N

A

D I

F

T

A

L

S

I

A

A

T

T

N

R

O

T

M A

M

T

E

T

V

R

I

A

I

T

N

F

R

Ü

E

K

T

I

I

N

J Soldan Saga

Yukaridan Asagiya

2. Katran ve diger organik maddelerin buharlasmasindan veya damitilmasindan elde edilen, 65 oC de yumusayan, yanici, kolay kirilan, kati, siyah, parlak, yapi yalitiminda kullanilan, su geçirmez baglayici madde. [ZIFT] 4. Güve ve mantar kovucu olarak kullanilan antiseptik bir aromatik hidrokarbon. [NAFTALIN] 8. Sivi karisimlardaki bilesenleri kaynama noktalari arasindaki ayirimdan yararlanarak buharlastirip, yeniden yogusturma yoluyla birbirlerinden ayirma ve aritma. [DAMiTMA] 9. Bazi gidalarin bilesiminde yer alan ve ürüne göre özellikle kivamlastirici katki maddesi olarak da kullanilan D-galakturonik asit birimlerinin alfa 1,4 baglari ile olusturduklari uzun zincirli polisakarit [PEKTIN]

1. Atom sayisi 80, atom agirligi 200,5, donma noktasi –39 °C, yogunlugu 13,59 g/cm3 ve simgesi Hg olan gümüs renginde bir element. Simgesi Hg. [CIVA] 3. Fiziksel ya da kimyasal süreçlerin neden oldugu hacim degisimlerini ölçen aygit. [DILATOMETRE] 4. NO3- olan ve bir azota bagli üç oksijen atomundan olusan anyon ya da nitrik asidin kökü. [NITRAT] 5. Isi ya da basinç etkisiyle yumusatilip çesitli yöntemlerle biçimlendirilebilen ve bu biçimlerini soguyunca da koruyabilen, yapay ya da dogal, bilesiminde çogunlugun organik polimerler oldugu malzemeler. [PLASTIK] 6. Bir eksen çevresinde dönen bir kaba etkiyen merkezkaç gücüyle, kabin içindeki sivinin içerdigi farkli yogunluktaki moleküllerin ayrilmasini saglama ya da bu islem için kullanilan düzenek, merkezkaçlama aygiti. [SANTRIFÜJ] 7. Metal, porselen, plastik ya da agaçtan yapilmis, kati özdekleri ezerek ögütmek için kullanilan sapli çukur kap. [HAVAN]

72


İNGİLİZCE-TÜRÇE KİMYA SÖZLÜĞÜ Absorbtion Oil

Soğurma Yağı

Alum

Şap

Aroma

Hoş Koku

Atomic Fact Balance Benefication Binary Compound Blood Blotting Paper Bond Angle

Atom Olgusu Terazi Zenginleştirme İkili Bileşikler Kan Kurutma Kağıdı Bağ Açısı

Brass

Pirinç

Bulk

Yığın

Carrier

Taşıyıcı

Cell

Hücre

Collector

Toplayıcı

Conductivity

İletkenlik

Diluent

Seyreltici

Effective

Etkin

Feed Foil

Besleme Folyo

Hard Acid

Sert Asit

Immiscible

Karışmayan

Input

Girdi

73


YAZARIMIZ OLUN

KOŞULLAR 1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK YAZIN 2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine AD-SOYAD SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ PROFİL FOTOĞRAFI YAZINIZIN WORD FORMATI İLE GÖNDERİN. BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.