Journo #1

Page 1

GAZETECİLER İÇİN BİR DERGİ

SAYI: 1 ŞUBAT-MART 2015

SİTEYİ KURDUK PEKİ PARA NEREDE? HAYATI ROMAN GAZETECİLER TRAVMA SONRASI STRES YUNANİSTAN’DA SYRIZA RÜZGARI F KLAVYE Mİ Q KLAVYE Mİ?

HEATHER BROOKE

BRİTANYA’YI SARSAN GAZETECİ journo.tgs.org.tr


2

EDİTÖR İÇİNDEKİLER

Merhaba

Ş “GENÇ, POZITIF VE DÜNYALI BIR DERGI YAPMAYA ÇALIŞTIK”

Şu anda bu yazıyı okuyorsanız TGS ile tanışmışsınız demektir. Memnun olduk. Biz sendika yönetimini devralan genç ekibiz. Yaş ortalamamız 31, yarıdan çoğumuz kadın. Hepimiz farklı medya kurumlarında çalışıyor ve gönüllü olarak meslektaşlarımızı sendikalı olmaya ikna ediyoruz. Gerçeği söylemek gerekirse bu her zaman kolay olmuyor. Ama ısrarla devam ediyoruz. Çünkü sendikamız istikrarlı şekilde büyüyor, güçleniyor. Bu da bizi motive ediyor. Son iki yılda üye sayımızın yüzde 25 artması, daha ileri adımlar atmak için bize cesaret verdi. Elinizdeki dergi işte bu cüretin bir ifadesi. Baktık ki gazeteci milleti olarak ortak bir platformumuz yok, aramızdaki iletişimi güçlendirmek ve meslek üzerine hep birlikte düşünmek için Journo’yu çıkardık. Genç, pozitif ve dünyalı bir dergi yapmaya çalıştık. Umarım beğenirsiniz. Yayın danışmanlarımız Tuğrul Eryılmaz ve Esra Arsan’a, Cihan Hüroğlu şahsında Friedrich Ebert Stiftung Türkiye ekibine gönülden teşekkür ediyoruz. Bu sayıyla ilgili görüşlerinizi, 2. sayıyla ilgili önerilerinizi bekliyoruz.

6

TGS ve Aydın Engin

7

F klavye mi Q klavye mi?

8

Heather Brooke: Sızıntılar her yerde

12

Yaşar Kemal’den röportaj üzerine

14

Siteyi kurduk, peki para nereden gelecek?

18

Gazeteci gözüyle Yunanistan seçimleri

22

Stresten korunma yolları

24

‘Hacker’lara karşı ne yapmalı?

26

Mehveş Evin Sri Lanka sahillerinden bildiriyor

31

Sefer Selvi Journo için çizdi

Selamlar Mustafa Kuleli journo@tgs.org.tr

Gelecek sayıda... ÜLKEMIZDEKI SANSÜRE, YAPTIĞIMIZ HABERLER NEDENIYLE AÇILAN DAVALARA VE CEZAEVINDEKI GAZETECILERE DIKKAT ÇEKMEK IÇIN TÜM YURTTAŞLARA HITAP EDECEK AYRI BIR YAYIN ÇIKARMA HAZIRLIĞINDAYIZ. AYRINTILAR ÖNÜMÜZDEKI SAYIDA.

YIL:1 SAYI:1 ŞUBAT-MART 2015 TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI ADINA SAHİBİ VE SORUMLU YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ: UĞUR GÜÇ YAYIN YÖNETMENİ: MUSTAFA KULELİ YAYIN KOORDİNATÖRÜ: SARPHAN UZUNOĞLU GÖRSEL YÖNETMEN: UĞUR GÜÇ YAYIN DANIŞMANLARI: TUĞRUL ERYILMAZ - ESRA ARSAN KAPAK FOTOĞRAFI: RICK MORRIS PUSHINKSY ADRES: TÜRKİYE GAZETECİLER SENDİKASI BASIN SARAYI KAT:2 CAĞALOĞLU / İSTANBUL TEL: +90 212 514 06 94 BASKI: EZGİ MATBAACILIK SANAYİ CAD. ALTAY SOK. NO:14 YENİBOSNA / İSTANBUL BASIN GAZETESİNİN ÜCRETSİZ EKİDİR. FRIEDRICH EBERT STIFTUNG DERNEĞİ TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ TARAFINDAN DESTEKLENMEKTEDİR.


3

KAYBIMIZ

Nuh Köklü olunmalı Kelimelere sığmayacak bir insanı kaybettik. Son gününe kadar sendikası için çalışan bir insanı... Grev önlüğünü ilk giyen insanı... Başımız sağolsun.

SELİM SUNER

Hiçbir zaman medyanın yalaka şarlatanlarından olmadı. Bununla da kalmadı, doğru bildiğini önüne gelene hem de hak ettikleri biçimde söyledi. Etrafındaki çadır tiyatrosunun en ufak müsameresine bile katılmadı. "Delidir ne yapsa yeridir" dediler, aldırmadı. Kovuldu, umurunda olmadı. Tekrar işe girdi, yine aynı 'haltları yedi', bir kez daha sepetlendi. Hiçbir zaman canına tak etmedi. Kendini normal sanan insanların hayatlarını dönüştürdükleri tımarhanenin kapısından içeri bakmak dahi istemedi.

PERİHAN ÖZCAN

Nuh, her direnişten birini tanıyan, her direnişten birilerinin tanıdığı insandı. Grevden sonra yollarımız kesişmedi. 17 Şubat gecesi Meclis’ten düşecek haberleri beklerken grev gözcüsü önlüğüyle çıktı karşımıza. “Nuh Köklü ölmüş” dedi Alper. İnanamadık. Arkasında harlı bir öfke bıraktı.

ENDER ERGÜN

Nuh, bir dolu arkadaşı için aynı zamanda ‘olmak istedikleri’ vicdandı. Çünkü medyada çalışıp vicdanı şaşanlara inat, vicdan pusulası hep doğruyu gösteriyordu. Aklın ve vicdanın yok sayıldığı bir dönemde, karlı bir akşamda, kar gibi beyaz kalbi, muktedirin makbul vatandaşlarından biri tarafından bıçaklandı.

METE ÖZTÜRK

Nuh... Güzel düşünürdü, güzel konuşurdu, güzel gülerdi, güzel içerdi... Kısacası çok güzel adamdı. Ne hissediyorsa, ne yapmak istiyorsa onu yapar, onu söylerdi. Hayatta belki birçok kez yarı yolda kaldı ama kimseyi yarı yolda bırakmadı. FOTOĞRAF: ÖZCAN YAMAN

Küçük şeylerle de mutlu olmayı biliyordu. Beşiktaşlıydı ama sevinmesi için kazanmak şart değildi. İbrahim Üzülmez’in isabetli bir orta yapması bile Nuh’un yüzünün gülmesi için yeterliydi.

ALPER TUNGA ÇATAL

Nuh'u hep gülerken ve güldürürken hatırlıyorum; en sert tartışmalarda bile. Hep umutlu, hep aklında yapmak istedikleri. Dolu bir hayat, umudun arkasından bıkmadan koşmak, hiç yılmadan. Dünyanın adaleti yok işte, sana kartopu oynadığın için bile kıyarlar.

CENGİZ ERDİNÇ

Şimdi düşünüyorum da, sanki asla böyle biri yaşamamış da, bizzat Nuh Köklü, anlattığı hikâyelerle, yazdığı yazılarla, dinlediği şarkılarla bizleri hayali bir karakterin, Nuh Köklü'nün varlığına inandırmış gibi. Keşke böyle olsaydı... Yoldaşların birbirlerinin sigaralarından otlandığı, hayallerini, biralarını ve gülüşmelerini paylaştığı gecelerde, yakalarını kaldırdığı montuyla ortaya çıkıp, kaldığı yerden konuşmaya devam etseydi. Buenos Aires'i, Güney'i, futbolu, Spinoza'yı döndürüp dursaydık.

UĞUR GÜÇ

Nuh’la yollarımız 2009’da SabahATV örgütlenmesinde kesişti. Bir toplantıda TGS çatısı altında buluşmuştuk. O Balmumcu İşyeri Temsicisi bense Dergi Grubu İşyeri Temsicisi’ydim. Nuh daha sonra işten atıldı. Yine de grev günü geldiğinde önlüğü ilk giyen O oldu. Temaşa bitip yalnız kaldığımızda “Şu yıkılmaz zannedilen plazanın kapısına pankartı astık ya, bu da yeter” diyerek alçakgönüllülüğünü ortaya koyan güzel bir insandı. Nuh, bir devrimciydi.


4

HABER

Londra’dan bildiriyoruz

“A

vrupa'daki Yabancı Muhabirlerin Haritalanması" başlıklı araştırmaya göre uluslararası medyanın gözdesi Londra. Paylaşılan verilerde en fazla yabancı muhabirin İngiltere'de (1700), Fransa'da (945) ve Belçika'da (931) yaşadığı görülüyor. Dördüncü sırada yer alan Almanya'da ise 729 yabancı haberci çalışıyor. İspanya'da bu sayının yalnızca 258 olması ise şaşırtıcı bulunuyor.

SYRIZA ERT'yi yeniden açıyor

Y

unanistan’ın yeni kabinesi, önceki hükümet tarafından kapatılan devlet televizyonu ERT'nin yeniden açılacağını duyurdu. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) Başkanı Jim Boumelha “Bu hem gazeteciler hem de bağımsız bilgi alabilmek için gerçek bir kamu yayıncılığı bekleyen kamuoyu adına muazzam bir haber” derken, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) yönetimi de karardan memnuniyet duyduğunu belirtti. ERT, Haziran 2013'te kapatılmış ve 2700 kişi işinden olmuştu.

Yurt dışında en fazla muhabir istihdam eden ülke ise Almanya. Avrupa'da 505, ABD'de 450 ve İngiltere'de 378 Almanyalı haberci bulunuyor. Araştırma, yazılı basında çalışan uluslararası muhabirlerin ağırlıklı olarak erkek olduğu gerçeğini de bir kez daha gözler önüne seriyor.

Habere kadın ve azınlık kotası

D

animarka'nın başkenti Kopenhag'da Charlie Hebdo katliamı ve ifade özgürlüğünün tartışıldığı toplantıya yapılan saldırının ardından Politiken gazetesi kadın ve azınlıklara dair haberlerin artırılması için proje başlattı. Projenin hedefi, 2018

itibariyle medyada kadın temsilinde eşitliği sağlamak ve haberlerin en az yüzde 10'unda etnik azınlıklara yer vermek. Kardeş sendikalarımızdan Dansk Journalistforbund’un örgütlü olduğu Politiken gazetesi haberlerdeki çokkültürlülüğü artırmak için bir kılavuz da hazırlayacak.

FT’de stajyer devrimi

B

irleşik Krallık’taki kardeş sendikamızın (National Union of Journalists - NUJ) Financial Times ile imzaladığı toplusözleşme uyarınca artık stajyerler de ücret alacak. Medya sektöründe stajyerliğin istismarı Birleşik Krallık’ta da yaygın. 2013 yılında yapılan bir araştırma,

yeni mezunların %82’sinin mesleğe girebilmek için staj yaptığını ve bunların %92’sinin herhangi bir ücret almadığını ortaya koyuyor. NUJ Genel Sekreteri Michelle Stanistreet, ancak ailesinin maddi desteğine güvenenlerin gazeteci olabilmesinin, mesleğinin elitleşmesine yol açtığını söylüyor.


5

HABER

Manşet’te Sendika var

G

azeteciler Sendikası, 30 kişinin çalıştığı Manşet Kocaeli Gazetesinde toplu iş sözleşmesi imzaladı. Böylece ilk kez bir yerel gazetede toplusözleşme yapılmış oldu. TGS ve işveren tarafının mutabakatıyla maaşlara ilk yıl 125, ikinci yıl 250 lira zam yapıldı. 500 lira

ölüm, 500 lira doğum, 500 lira evlilik, 250 lira kreş yardımı ve yıllık 300 lira ikramiye sözleşmenin diğer kazanımları. TGS’nin yürürlükteki beş toplusözleşmesinin dördü son bir yılda imzalandı. Sendika Kocaeli’deki diğer gazetelerde de üye sayısını hızla arttırıyor.

Freelance çalışanlara Basın Kartı

S

endikamız ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu arasındaki yeni protokole göre artık serbest (freelance) çalışan haberciler de 134 ülkede geçerli Uluslararası Basın Kartı’nı alabilecek. Türkiye’de sadece TGS’nin vermeye yetkili olduğu karta sahip olmak için: tgs@tgs.org.tr

Yeni medya eğitimine yoğun ilgi

T

GS Akademi’nin ilk projesi olan yeni medya eğitimlerine yapılan yüzlerce başvuru nedeniyle ilk devredeki 14 kişilik kontenjan 24’e çıkarıldı ve Mayıs-Haziran dönemine ikinci bir eğitim konuldu. Ücretsiz olan programa başvuru ve diğer detayları için http://akademi.tgs.org.tr adresi ziyaret edilebilir.

Hepimiz Charlie'yiz

G

azeteciler Sendikasının çağrısıyla başlayan dayanışma eylemine Cumhuriyet, BirGün, Evrensel, Taraf, Radikal, Yurt, Hürriyet, Posta, CNN Türk gibi farklı medyalardan yüzlerce meslektaş katıldı.

Kısalar Yüzde 25 büyüdük

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ocak 2015 verilerine göre TGS son iki yılda üye sayısını %25 arttırdı.

Cumhuriyet’te yeni dönem

Örgütlü olduğumuz işyerlerinden Cumhuriyet’te Genel Yayın Yönetmenliği’ne Can Dündar getirildi.

İETT sınırlamayı kaldırdı

TGS ve TGC’nin girişimiyle, gazetecilerin ücretsiz seyahat kartına getirilen günlük 10, aylık 220 geçiş sınırlamasından geri adım atıldı.

Yakışmadı

Yurt gazetesi ve IMC TV işverenleri TGS’nin çoğunluk yetkisine itiraz etti. IMC’nin davası 26 Mart’ta görülecek.

Adliye koridorları

IFJ gözlemcisi Barry White ve Genel Sekreterimiz Mustafa Kuleli Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetecilere açtığı davaları izledi.


6

SORU&CEVAP

Aydın ENGİN Gazeteci - Cumhuriyet

TGS ve ben Gazeteci olmaya nasıl karar verdiniz? Oturup karar vermedim. Ağır ağır, ben bile fark etmeden kendimi bu mesleğin içinde buldum. Açıklayayım: Üniversite için İstanbul’a gelince çok ciddi geçim sorunlarım vardı; çünkü babam bir taşra terzisiydi. O yüzden ünlü yazar ve hukukçuların el yazılı metinlerini daktiloya çekmeye başladım. Böylece dolaylı yoldan “yazıcılık mesleği” ile tanıştım. Tanışma mesleğe dönüştü. Başarı kazanmış tiyatro oyunları yazdım (Aykırı, Devri Süleyman); Yeşilçam sinemasına çok sayıda senaryo yazdım. Derken Yılmaz Güney’in “Ghost writter”i oldum. Yani senaryoyu ben yazdım afişte ya takma ad kullandık ya da Yılmaz Güney imzasını. Tiyatro oyunu, senaryo derken 1969’da sendika dergilerinde, gazetelerinde mesleğe adım attım. Pek çok DİSK sendikasının dergisini, gazetesini arkadaşlarımla birlikte ben çıkardım. 1971’in hemen başında Yeni Ortam dergisinde profesyonel gazeteciliğe geçtim. Hem de mesleğin ara basamaklarını atlayıp doğrudan yazı işleri müdürü olarak.

Başka bir meslek yapmayı düşündünüz veya yaptınız mı? Düşündüm. Futbolcu olmayı düşündüm ve düşledim. Ama ayağım kırılınca futbol kariyerim başlamadan bitti. Ne zaman sendikalı oldunuz? 1972 sonunda. Artık günlük gazeteye dönüşmüş olan Yeni Ortam’da. Neden sendikalı oldunuz? Sorunuz bugün bile bana tuhaf geldi. O yıllarda bir gazeteciye olsa olsa “Neden sendikalı değilsin” diye sorulurdu. Tersi düşünülmezdi ki… Kariyerinizdeki en güzel an? Epey var. Ama madem “en” diye sordunuz, seçmeye çalışayım. Galiba Diyarbakır’da Hizbullah ile yaptığım uzun ve önemli söyleşi. Söyleşinin öncesi, sırası ve sonrası gerilim filmlerini aratmayacak ölçüde ilginçti ama sonuç da bana meslek onuru kazandıracak kadar etkili… Peki ya sendikadaki? Politika gazetesinde genel yayın yönetmeniydim.

Sendika ile toplu sözleşme görüşmesinin ilk oturumu vardı. Sendikacılar geldi. Masada işveren adına benim oturmam gerekiyormuş. İtiraz ettim, sendika “Yasa gereği bu böyle” diye itirazımı reddetti. Ben de “Kendinize görüşecek bir işveren bulun. O ben değilim” deyip kapıyı vurdum ve çıktım. En verimli çalıştığınız işyeri? 1992 – 2002 arasında Cumhuriyet. Çünkü kısa süren (bir buçuk yıl kadar) yazıişleri müdürlüğü dışında sadece haberci ve yazar olarak çalıştım. Gazetede yönetici sorumluğu bana göre bir görev değil. Zaten kötü bir yöneticiydim. Meslekte bir idolünüz var mı? Çok ve yok…

TGS’li görmek istediğiniz biri var mı? Çooook. Hepsini saymaya kalksam buraya sığdıramazsınız. Ama sendikamda görmek istemediğim birkaç kişi, bir kaç medya prensi, baronu var. Sorsaydınız onları sayardım. Medyanın gelecekteki beş yılı için umutlarınız? Elektronik medya, alıştığımız terimle söylersek internet gazeteciliği önümüzdeki beş yıl içinde çok yol almış olacak. Böylece medyanın sermayeye, özellikle büyük sermayeye bağımlılığı büyük ölçüde ortadan kalkacak. Korkularınız? Yaşlandım artık. Ben mesleği bırakmadan meslek beni bırakabilir. Gazeteciliğe yeni başlayan birine ne önerirsiniz? Bu meslek “halkın haber alma ihtiyacı”nı değil, “halkın haber alma hakkı”nı ete kemiğe büründürmek için yapılır. Bunda mutabık mısın ve buna hazır mısın? Değilsen, başlamadan çek git. Mesleğe zarar verme, kendini de düş kırıklığına uğratma…


7

KARŞIT GÖRÜŞ

Bizim büyük tartışmamız

Q klavye mi F klavye mi? Çok kavgalar çıktı, çok canlar yandı. Arkadaşlar küstü, yuvalar dağıldı. İşte tartışmanın tarafları, işte birbirlerine atakları.

Latin alfabesi kullanılan ülkelerde Q klavye standarttır. Böylece yurtdışına gittiğinizde her bilgisayarı rahatça kullanabilirsiniz.

On parmak F yazan kimse zaten tuşlara bakmadığı için dünyadaki her klavyeyi kullanabilir.

Mesele 10 parmak yazmakta. Q’da da hızlı yazılabilir. Q’da da beynimizin iki lobu aynı anda çalışabilir.

F kullanırsan daha hızlı yazar, daha hızlı düşünür ve üretirsin. El-göz-beyin koordinasyonunla üstün insan olursun.

Bilgisayar üreticileri F dizilimli laptop üretmiyor. F kullananalar istediği bilgisayarı alamıyor.

Apple yıllardır F klavyeli ürün satıyor. Akıllı telefon ve tabletlerin sanal klavyesini F’e çevirmek de çok kolay.

F klavyede sık kullanılan harflerin yan yana olması onu kullanışlı yapmaz. Q klavyede harfler rastgele dağıtılmış değildir. Ergonomiyi bozmayacak ve ciddi bir yavaşlamaya neden olmayacak şekilde yerleştirilmiştir.

F’teki harf dağılımı bilimseldir. Türkçe için tasarlanmıştır. Olabilecek en kullanışlı dizilim budur. Q ise, kullanıcının yazma hızını düşürmek üzere tasarlanmıştır.

‘F klavyenin babası’ İhsan Sıtkı Yener’in Türkçede en sık kullanılan seslere göre 1940’larda tasarlamaya başladığı F klavye, 1955 yılında standart olarak tescil edildi. Yener başkanlığındaki heyet 30 bin kelime içindeki 183 bin 596 harfi tasnif etti. En çok kullanılan a, e, k, i, m, l, t ve r harfleri göz önünde bulundurularak, harfler sol elde yüzde 49, sağ elde yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde yerleştirildi. Kısa adı INTERSTENO olan Uluslararası Bilgi İşlem ve İletişim Federasyonu; 1887 yılından bu yana stenografi ve daktilografi alanında gelişimi teşvik etmek amacıyla kongreler ve dünya şampiyonaları organize ediyor. Türkiye, 1957 yılından beri bu şampiyonalara aralıksız katılıyor ve bugüne kadar 36’sı rekor olmak üzere 75 dünya şampiyonluğu var. Tabi tüm bu başarılar F klavye ile kazanıldı.


8

RÖPORTAJ

Heather Brooke

Meclisi şeffaflaştıran gazeteci Heather Brooke, Birleşik Krallık milletvekillerinin örtülü ödenek skandalını bilgi edinme hakkıyla açığa çıkaran gazeteci. Kendisine sızdırılan Wikileaks belgelerini Guardian gazetesiyle ortaklaşa yayımlayan Brooke’la dijital çağda gazeteciliği ve basın özgürlüğünü konuştuk.

B ELİF İNCE

Gazeteci Heather Brooke’u dünyaya tanıtan olay, Birleşik Krallık milletvekillerinin örtülü ödenek skandalını -beş sene boyunca peşini bırakmaması ve mahkemeye taşıdığı bilgi edinme başvuruları sayesinde2009’da ortaya çıkarması oldu. Milletvekilleri ve kabine üyelerinin 125 bin liralık bahçe masrafı gibi lüks harcamalarını devlete yüklediğini anlatan haberler, Britanya basınının manşetlerinden aylarca düşmedi. Skandaldan dolayı yedi milletvekili hapse girdi, son 300 yıldır ilk defa istifa eden Avam Kamarası Başkanı’nın yanında çeşitli bakanlar ve milletvekilleri görevi bıraktı, bağımsız denetleyici bir kurul oluşturuldu ve belki de en önemlisi masrafları açık etme zorunluluğu geldi. BBC, Brooke’un hikâyesini konu alan ‘Harcamalar Hakkında’ (On Expenses) başlıklı bir film bile çekti. City University’de gazeteci-

lik dersleri veren, ‘Bilme Hakkınız’ (Your Right to Know), ‘Sessiz Devlet’ (The Silent State) ve ‘Devrim Dijital Olacak’ (The Revolution Will Be Digitised) kitaplarının yazarı Brooke’u, Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün ‘Bilme Hakkı Projesi’ kapsamında Türkiyeli gazetecilere eğitim vermek için geldiği İstanbul’da yakaladık. ‘AGRESİF CEVABIN ÜZERİNE GİTTİM’ Brooke, Birleşik Krallık’ta 2005’te yürürlüğe giren bilgi edinme kanunu hakkında yazdığı ‘Bilme Hakkınız’ kitabı için birçok devlet kurumuna başvurular yaptığını, sorularına en agresif tepkiyi veren Avam Kamarası’nın üzerine gitmeye karar verdiğini anlatıyor. Başvurusuna cevap verilmeyince kuruma dava açıyor. Beş sene süren mücadelesinde başına gelmeyen kalmamış: Mahkemeyi kazanınca Avam Kamarası Başkanı aley-

GAZETECI HEATHER BROOKE 2012’DE GUARDIAN’DA YAZDIĞI BIR YAZIDA, HACKER VE AKTIVIST KELIMELERINI BIRLEŞTIREREK “HEPIMIZ HACKTIVIST OLMALIYIZ” ÇAĞRISINDA BULUNDU. FOTOĞRAF: RICK MORRIS PUSHINKSY


9

hinde üst mahkemede dava açıyor, o dava da kazanılıp harcamaların açıklanması gerektiği kesinleşince rakip partiler birleşerek bir kanun çıkarmayı planlıyor ancak plan basına sızınca iş yatıyor. Parlamento, mahkeme kararına rağmen harcamaları bir türlü paylaşmıyor, sonuçta bilgi edinme ofisinden olduğu düşünülen birisi tüm belgeleri sızdırıyor. 2009’da Brooke’un da son derece inandırıcı bulduğu iddialara göre Telegraph gazetesi bu belgeleri satın alarak yayımlamaya başlıyor. ‘ANALOG SİSTEM’ Birleşik Krallık’ı ‘’dünyanın en eski bürokrasisi’’ diye tarif eden Brooke, “İngiltere’de hâlâ kurtulamadığımız bir gizlilik kültürü var. Gerçek bir demokrasiden son derece uzak, elitist, merkezi ve gizli kapaklı bir şekilde yönetiliyoruz. Dijital çağın gereklerini reddeden analog bir politik sistemimiz var” diyor. Brooke, bilgi edinme kanunlarının gazeteciler için önemini şöyle anlatıyor: “Bu yasalar bilgiye eşit erişim

sağlıyor. Haber bulmak için hiçbir kamu görevlisini yemeğe çıkarmak, aranı iyi tutmak için aleyhlerindeki haberleri sansürlemek zorunda değilsin. Kanun arkanda, sorman yeterli” ‘DİJİTAL DEVRİM’ Brooke’un bir diğer ilgi alanı da siber haklar. 2011’de yayınlanan ‘Devrim Dijital Olacak’ta halkların devletlerle bir ‘bilgi savaşı’ içinde olduğunu öne sürüyor: “Devletler interneti militarize etmeye çalışıyor, yurttaşlar ise özgürce haberleşmek, internette gözetim olmadan bir araya gelebilmek istiyor. İnternet dünyanın en muhteşem küresel demokrasisini yaratmak için gerekli teknolojiyi sağlıyor. Diğer yandan en korkunç totaliter sistemi yaratma kapasitesine de sahip, filozof Jeremy Benthlam’ın bile tasavvur edemeyeceği global bir panoptikon” Özgürlükçü bir platform olmakla övünen Twitter’ın en çok hesap kapattığı ve paylaşım engellediği ülkenin Türkiye olduğunu söyleyince, “İnterneti kamusal bir alan,

‘Gazeteciliğin durumundan endişeliyim’ Dijital habercilik üzerine bu kadar kafa yormuş bir gazetecinin internet hakkında böylesine negatif konuşması beklenmez ama Brooke tık peşinde koşan, internetten reklam geliri elde etmeye odaklı haber sitelerinin gazeteciliği çıkmaza soktuğunu savunuyor, “İnternet bizi daha çok bilgi sahibi bir toplum yaptı mı emin değilim. Gazeteciliğin durumundan gerçekten endişeliyim” diyor.


10

‘İnternette gizliliğini koruyamazsın’ Heather Brooke her şeye rağmen bazı şeylerin eski usûl yapılması taraftarı: “Gazetecilerin internet üzerinden iletişimde oldukları haber kaynaklarının gizliliklerini korumaları, her türlü şifreleme sistemine rağmen imkânsız. Eski usûle geri döndük, artık önemli kaynaklarımızla sadece yüz yüze görüşüyoruz. Guardian muhabirlerinin uçak masrafları niye bu kadar yüksek sanıyorsunuz?” diyerek Edward Snowden haberlerini yapmak için Brezilya’ya uçan Guardian muhabiri James Bawl’ı örnek veriyor. herkese açık bir park gibi düşünün. Ancak özel şirketler tarafından kontrol ediliyor ve her köşesinde silahlı gözetleme kuleleri var. Parkı gerçek anlamıyla kullanmak istediğinde kulelerden hedef alınıyorsun. Parkta kimin kalacağına, kimin ne yapacağına onlar karar veriyor. Üstelik kurallar da son derece keyfi” diyor. WIKILEAKS NİYE BİTTİ? Brooke, 2010’da Wikileaks’ten kendisine sızdırılan belgeleri Guardian gazetesi iş birliğinde yayımlamaya başladı. İmza attığı önemli Wikile-

aks haberleri arasında, 2013’e kadar papalık yapan Joseph Ratzinger’ın henüz kardinalken Türkiye’nin müslüman bir ülke olarak AB’ye girmesine karşı olduğunu belirtmesi, Prens Andrew’un Birleşik Krallık’ın Suudi Arabistan’a silah satışını ve ardındaki karanlık ilişkileri araştıran gazetecilere yönelik sert eleştirileri, Vatikan’ın İrlanda’da Katolik Kilisesi’nin karıştığı çocuk istismarı vakaları hakkında rahiplerin ifade vermesini engellemeye çalışması var. ‘Devrim Dijital Olacak’ta Wikileaks’e ve kurucusu Julian Assange’ın bulanık dünyasına

da değinen Brooke konuşmamızda, Wikileaks’in 2010’dan beri işlevsiz olduğunu, Assange’ın egosundan ve antidemokratik liderliğinden dolayı kendi kendini bitirdiğini anlatıyor: “Assange Wikileaks’i diktatör gibi yönetti, idealize ettiği pratiğin tam tersini uyguladı. Ancak Wikileaks dijital verilerin sızdırılması konusunda bir ilham kaynağı oldu, artık sızıntılar her yerde” SWISSLEAKS’İN FARKI Gazeteci, HSBC’nin İsviçre’deki gizli hesaplarından vergi kaçırıldığını ortaya çıkaran Swissleaks’in başarısını da Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) kolektif yapısına bağlıyor, “Küresel dünyada küresel bir gazeteci ağına ihtiyaç var” diyor. Nitekim söz konusu belgeler, farklı ülkelerden yüzün üzerinde gazetecinin ortak çalışmasıyla haberleştirilmişti.

‘Haber merkezleri talan edildi’ Brooke Birleşik Krallık’ta da Türkiye’de olduğu gibi basılı gazete satışlarının dibe vurmasıyla birçok önemli gazetenin ekibini daralttığını ve en deneyimli gazetecileri işten çıkarttığını anlatıyor: “Haber merkezleri talan edilmiş durumda. Yakından tanıdığım birçok iyi gazeteci geçinebilmek için PR işlerine geçti. Bir kısmı da akademiye sığındı. Şu anda çoğu haber merkezi daha az maaşla çalışmayı kabul eden, deneyimsiz, 30 yaşından genç gazeteciler tarafından yönetiliyor”


11

Şiddeti anlatırken...

Ö

Özgecan Aslan cinayetinin ardından kadına yönelik erkek şiddeti toplumda infial yarattı ve bu infial medya içeriğine de yansıdı. Ancak uzmanlar, medyanın bu türden haberlere yer verirken sıklıkla yaptığı hataları sürdürdüğüne işaret ediyor. Gazeteciler kadına yönelik şiddeti habere dönüştürürken, şiddet sarmalını meşrulaştıracak bir haber dili kullanabiliyor. Yılardır bu konuda çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinin, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmamak ve yeniden üretmemek için gazetecilere bazı önerileri var: - Kadına yönelik şiddet kadınının talihsizliğinin, gece sokakta yalnız yürümesinin veya içki içmesinin neticesi değildir. Bu tür olaylar toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanmaktadır ve böyle aktarılması gerekir. - Katili, tecavüzcüyü, tacizciyi ‘canavar’, ‘manyak’, ‘ruh hastası’ şeklinde tanımlamak, şiddet uygulayanın ‘normal’ erkeklerden farklı olduğuna dair yargıyı besler. Halbuki, kadınları öldüren, şiddet uygulayan erkekler çoğunlukla ‘normal’ insanlardır. Bu nedenle de ağır

ceza almaları gerekir. - Şiddetin kaynağının ‘bir anlık cinnet’ ya da ‘delilik’ değil, eşitsizlik olduğunu unutmayın. Ayrımcılığı, şiddeti, cinayetleri meşrulaştıran, olağanlaştıran ifadelere yer vermekten kaçının. - Haberinizde şiddetin mazereti olarak yorumlanabilecek (kadının ne giydiği gibi) ifadeler kullanmayın. Kadının giydiği hiçbir giysi şiddeti ve cinayeti meşru kılmaz. - Şiddet mağdurunun özel hayatına, kişilik haklarına saygı duyun. Kişinin ya da hayatta değilse yakınlarının izni olmaksızın şiddet olayının, cinayetin, tecavüzün ayrıntılarına yer vermeyin. - Haberin ilgi çekici olması uğruna, yaşanan şiddeti en ince detaylarına kadar, pornografik öğeler taşır halde vererek mağduru ve yakınlarını yeniden mağdur etmeyin, olayı sıradanlaştırmayın. - Kadının erkeği tahrik ettiğini düşündürmeye yönelik zanlı ifadesini, örneğin “Aldatıyordu dövdüm” gibi başlığa taşımayın. Suça ortak olmayın. - Haberinizin ve kullandığınız görüntünün kadını ya da

çocuğu cinsel obje olarak resmetmediğinden emin olun. - Tecavüz haberinde ‘cinsel ilişki’, ‘seks’ gibi kelimeler geçirmeyin. Bir şiddet olayını ya da cinayeti nitelemek için, ‘namus’, ‘kıskançlık’ gibi sıfatlar kullanmayın. Bu gibi sözcükler haberi okuyan/izleyende suçu meşru görme eğilimi yaratabilir. Ayrıca pek çok mahkeme kararında bu tür gazete haberleri hafifletici neden olarak gösterilir. - Şiddet kültürler arasıdır ve coğrafi sınırları yoktur. Şiddet gösterenin dinine, yaşadığı coğrafyaya, ırkına ve cinsel yönelimine vurgu yapmayın. - Şiddet haberlerini işlerken şiddete karşı verilen mücadeleyi görmezden gelmeyin, şiddetten uzak bir hayat kurmanın olanaksız olduğu mesajından kaçının. Habere, kadının şiddetten kurtulmak için başvurabileceği mercilerin iletişim bilgisini ekleyin. Haberi dayak yemiş, mor gözlü kadın fotoğraflarıyla vermeyin. Kadınları sadece mağduriyetleriyle tanımlamayın. Şiddet yaşantısından uzaklaşan ve güçlenen kadınların hikâyelerine de yer verin.


12

SAYGIYLA

Röportaj üstüne Türkçenin büyük romancısı ve gazeteciliğimizin efsane röportajcısı Yaşar Kemal’i saygıyla anıyoruz.

B YAŞAR KEMAL

Bir insanın kendi işi üzerine konuşması epeyce zor. Yaşamım boyunca röportaj benim ana işlerimden birisi oldu. Koşullar bana yardım etseydi röportaj yazarlığımı bugüne kadar sürdürürdüm. Koşulların bana yardım etmemesi, benim işimi sürdürememem çok acı oldu. Gazeteciliğimiz olağan yaşamını sürdürseydi, şimdiye benim bir sürü röportaj kitabım olurdu. İşimi çok seviyordum ama on iki yıl sürdürebildim. O da zor bela. Çok ağır koşullar altında. Benim röportaj yaptığım sıralarda bizim gazeteciliğimizde röportajcılık pek öyle anlaşılmış değildi ama, durum bugünkünden çok iyiydi. Ortada daha Hürriyetler, Günaydınlar, gazete olmayan parti gazeteleri fink atmıyorlardı. Makas gazeteciliği pek öyle azıtmamıştı. Patronlar öyle “TÜRKIYEDE pek gazeteyi gazete yapan ünlü DEMOKRASIYLE adlara düşman değildiler ve öyle BIRLIKTE tepeden bakmıyorlardı onlara. RÖPORTAJCILIK DA Buna karşın benim röportaj GELIŞECEKTIR. yazarlığım inanılmaz ağır koşulGAZETELER larda geçti. On iki yılda, o çok NE KADAR ağır koşullar altında yaptığım DIRETIRLERSE röportajlar karşılığı ne kazandıDIRETSINLER ğımı söylersem şaşılır. GerçekRÖPORTAJA ten, şu anda o rakamı ben size BAŞVURMAK vermeye utanırım. Ama ben ZORUNDA gene de, az kazanmama karşın, KALACAKLARDIR” işimi sürdürmeye seve seve razıydım. 1963 yılında gazetemin sahiplerinden birisiyle birlikte birçok arkadaşımla işimden oldum. O gün bugün de bir Allahın kulu kalkıp da, “Yahu sen bir zamanlar iyice röportajlar yapardın, benim gazetemde de yapmaz mısın?” diye sormadı. Makasçı gazetecilik röportaja gerek duymuyordu, bütün so-

run buydu. Röportaj gazeteciliğin başlıca, ana kollarından biridir. Hele sinemadan, televizyondan, radyodan sonra önemi gittikçe de artırıyor. Şu andaki Batı gazeteciliği bir tür röportaj gazeteciliğine dönüştü. Haber bir soyutlama, geniş bir çerçevedir. Haber bir yaşam değildir, belki de yaşamın geniş bir gölgesidir. Gazetecilikte haber, radyodan, televizyondan önce de okuyucuyu doyurmuyordu. Ancak röportaj çıkıncadır ki, okuyucu yaşamla, yaşamın, olayların özüyle karşı karşıya gelebildi. Haber gerçeğin kaba yansıması, röportajsa yaşamın özüne, gerçeğin özüne doğru bir iniştir. Örneğin ben Vietnam savaşını ne haberlerden ne de bilimsel araştırmalardan öğrenebildim, daha da ileri gidersem, televizyon filmlerinden de öğrenmedim, ancak Vietnam savaşı üstüne birkaç röportaj okuyuncadır ki bu korkunç savaşın dehşetine varabildim. Röportaj bir edebiyat sayılabilir mi? Bu soruyla çok karşılaştım. Röportaj bir edebiyat dalı sayılmak ne, röportaj bal gibi edebiyattır. Onu haberden ayıran nitelik onun edebiyat gücüdür. Haber bir yaratma değildir, bir taşımadır. Aslında röportaj, taşıma anlamına geliyor ya, yanlış, o taşıma olan haberdir, hem de en gerçek anlamıyla. Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğe, gerçeğin, yaşamın özüne yaratılmadan varılamaz. Yaratmadan hiç kimse hiçbir şekilde gerçeği yakalayamaz, yakalarsa da karşısındakine anlatamaz. Haber gerçek değil mi, bence

haber gerçeğin simgesidir. Haberin arkasında neler var, neler dönüyor, ne yaşamlar, dramlar, sevinçler var, haber bunu bize veremez. Röportaj haberin varamadığı yere varandır, nasıl, yaratarak, gerçeği değiştirerek değil, yaratarak.


13

FOTOĞRAF: GÜNEŞ KARABUDA - 1956

(. . .) Başka bir sorunuza karşılık vermeliyim. Ben röportajlarımı nasıl yaptım. Hemen şunu söyleyeyim ki, herhangi bir röportajıma herhangi bir romanım kadar çalıştım. Çoğunlukla dizi röportajlar yaptım. İkinci yaptı-

ğım dizi röportaj kaçakçılardır. Güney sınırlarımızdaki kaçakçılığı konu almıştım. Gittim, üç aydan fazla bir süre kaçakçılar arasında bir kaçakçı gibi yaşadım. Onların korkularına, acılarına, sevinçlerine, varlıklarına yokluklarına katıldım. Bunca

yıl geçti, 1951 yılında tanıdığım birçok kaçakçıyla yakın dostluğum sürer gider. Benim kaçakçı değil de gazeteci olduğumu öğrendikten sonra bile benimle ilişkilerini kesmediler. Şimdi bir geceyi anımsıyorum, kilometrelerce bir kayalık yolu aşarak, sırtımda ağzına kadar doldurulmuş bir çuvalla canım çıkarak, korkarak, ödüm koparak, kaçakçılarla sırtımızdaki çuvalları taş yığınlarına saklayışımızı... anımsıyorum. Bunca yıl nasıl unutmamışım. Bunun önemli bir sebebi olacak. Hiçbir röportajımda bir tek not almadım. Ne bir sözcük, ne bir çizgi. Hiçbir zaman yanımda kalemim olmaz ki.. Adres yazmak için bile. Son iki röportajımı banda aldım. Niye acaba? Çok düşündüm, belki makineyi kullanmak hoşuma gitti. Ama bir kere olsun, yazmak için teybi açıp da dinlemedim. Dinlemek gerekliğini duymadım. “Denizler Kurudu” röportajım uzun yıllar yaşadığımdı zaten. Laf olsun diye teype aldım. Biri de son röportajım “Çocuklar İnsandır”. Onu da teype aldım ama, bakmadım bile. Yakında çıkacak. Bu davranışımın sebebi ne? Çok bilinçli olduğumu sanıyorum burada. İnsan ancak gerçeğe, o gerçeği, o insanı, insanları yaşayarak varır. Bence not almak, çizgi çizmek, saptamak hava. Bana öyle geliyor ki notlar, çizgiler, sözler gerçeğe varmak için tuzaktır. İnsan onlara güvenip yaşamayı unutur. Yaşamayı önemsemez. Yazıcı olduğunu, salt onların yaşamına yazıcı olarak katıldığını unutamaz. Unutmazsa da işte o zaman hapı yutar. Yaratması engellenir, kısıtlanır. Ne kadar röportaj yapmışsam, onu sonuna kadar yaşadım diyebilirim. Konumu, insanlarımı gereğince yaşamamışsam röportajlarım da olmadı. Uydurma oldu. Ya da ben öyle sandım. Nasıl roman yazmışsam, hangi biçimle, hangi davranışla, öyle röportaj yaptım. (. . .) Ağustos 1975 Milliyet Sanat dergisinin röportaj soruşturmasına yanıtlar

“TÜRKIYE UZUN YILLARDIR DEMOKRASI UYDURMASI, PERDESI ALTINDA BAL GIBI FAŞIZMI YAŞIYOR. DEMOKRASI DEMOKRASI DIYE KENDIMIZI ALDATIYORUZ. ÇOĞUNLUKLA GAZETELERIMIZ BU ÖRTÜLÜ FAŞIZMIN BIRER ÇIĞIRTKANI. GELEN AĞAM, GIDEN PAŞAM GAZETELERI BUNLAR. FAŞIZMIN YOĞUNLAŞMASI TÜRKIYEDE RÖPORTAJIN ÖLÜMÜYLE SONUÇLANMIŞTIR. BU BIR ORANTI SORUNUDUR”


14

DOSYA

Gazeteciliği kurtarmak:

Dijital yayıncılığın ekonomisi - Kendi sitemizi kuralım, bağımsız habercilik yapalım. Peki nasıl? Ve daha önemlisi: Para nereden gelecek?

Ç SARPHAN UZUNOĞLU

Çevrimiçi ilk gazetenin ABD'deki Illinois Üniversitesi'nde 1974 yılında çıkarıldığını düşünürsek, dijital haber yayıncılığının 40 yılı aşkın ve her geçen gün boyutlarını genişleten bir hikâyesi var. Üstelik artık bir blog açmak ya da haber sitesi tasarlamak, sosyal ağların sunduğu imkânlar dâhilinde farklı formlarda haber üretmek ve iletmek birçoğumuz açısından geçmişte olduğundan çok daha kolay bir iş. Yine de her gün yenileri açılan bloglar ve haber siteleri bir kısır döngünün içerisine giriyor ve orijinal üretim yapmak ve sürdürülebilir olmak konusunda sıkıntı yaşıyor. Büyük holding gazetelerinden sivil toplum girişimlerine ya da blogger'lara dek herkes dijital yayıncılık için nasıl sürdürülebilir bir ekosistem kuracağını düşünüyor. Bazıları yeni ekonomik kaynakların

üstüne düşerken bazıları da yeni medyanın avantajlarından yararlanarak haber içeriklerini kullanıcılara ürettiriyor. Haber odaları dijitalleşirken, gazeteciler açısından işsizlik artıyor ve o malum soru soruluyor: Bir meslek olarak gazetecilik bitiyor mu? Bazıları yeni medyanın ortaya çıkardığı bu karmaşayı bir distopya gibi tanımlamakta ısrar ederken, iktidarlar çoğunlukla büyük medya kuruluşlarının çıkarlarına hizmet eden yasa ve düzenlemelerle alanı kontrol altına almaya çalışıyor. Peki aslında ne oluyor, gazeteciliği kurtarmak için ne yapmak gerekiyor? GAZETECİLERE TAVSİYELER İnternet tarihini değiştiren Netscape'in geliştiricilerinden olan Marc Andreessen'e göre 2020 yılı ile birlikte dünyada 5 milyar internet kullanıcısı olacak ve gazetecilerin sağlam bir modeli hızla şekillendirmesi gerekiyor. Andreessen rastgele bir reklam sağlayıcının her zaman doğru sonuç vermeyeceğini belirtiyor ve ekliyor: Kaliteli bir model oluşturmak istiyorsanız üst düzey reklamveren ve reklamlarla çalışmanız gerekir. Andrees-

sen'in diğer önerisi de Bloomberg ve Reuters gibi dünya devleri tarafından kullanılan üyelere özel içerik yöntemi. Tanıdık olduğumuz bu iki yöntemin dışında yapmamız gereken çok şey var. Düzenlenecek etkinlikler ve konferanslar dijitalleşme yüzünden insan kıtlığına girdiğimiz


15

DILLERDEKI ÖRNEK

T24

günümüzde başlı başına bir sermaye. Bu yolla özgün içerik oluşturulabilir. O'na göre yeni medya alanında olmanız, filmler, televizyon ve kitapların hala muteber kaynaklar olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kitlesel fonlamanın önemine değinen Andreessen, internetin yeni kötü çocuğu ilan edilen Bitcoin'in de haberlerinize ödeme yapılması için iyi bir yöntem olduğu görüşünde; ancak Bitcoin'in yaygınlık ka-

zanmadığı Türkiye pazarı için bunun ne kadar işleyebilir bir öneri olduğu tartışmaya açık. Peki ölmekte olan araştırmacı gazetecilik ile ilgili ne yapacağız? Andreessen bu gazetecilik biçiminin ticari olarak en az kârlı biçim olduğunu söylese de bir formül vermeyi ihmal etmiyor: Kitlesel fonlama + yardımsever kuruluşların desteği + reklam ve benzeri modellerden elde edilen gelir. Bu modelin özellikle ABD'deki

Kitlesel fonlama yöntemiyle 100 bin TL'yi aşan bir okur fonu oluşturan ve gün geçtikçe büyüyen T24'ün Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ise yayıncılık prensiplerini şöyle anlatıyor: “Geleneksel mecralarda gazetecilerin hayal edemeyeceği finansal bağımsızlık, internette mümkün oldu. Hem hacim sınırı olmayan metin, fotoğraf ve video kullanma, hem de gerçek zamanlı yayın yapma imkânı olan internet bugün haberin tüketildiği mecraların başında geliyor. Hiçbir kişi, kurum, grup, hareket ve örgütle bir ilişkisi bulunmayan T24, bu imkânları düşünerek yayına başladı. Finansal bağımsızlığın yanı sıra ideolojik takıntılardan bağımsızlığın da önemine vurgu yapıp, hiçbir görüş ve inancı haberciliğin önüne koymamayı yayın politikası haine getirdi”


16

farklı çıkar grupları tarafından desteklenen tematik sitelerde etkili olduğu görülüyor. MAAŞIMIZI OKUR ÖDESİN Son zamanlarda muhabirlerin yerini sosyal medyadan içerik çeken, basın bültenlerini ‘haber’ haline getiren ve çoğunluğu gazetecilik kökenli olmayan editörler alıyor. Mevcut ekonomik ve siyasal koşullar ise birçok gazeteciyi işsiz bırakmış durumda. Habercilerin emek ve tecrübesinin değersizleşmesine karşı önümüze çıkan seçeneklerden biri 'Crowdfunded Journalism' yani 'okur kitlesi tarafından GAZETECILIĞI FONLAYAN SITELER Poynter'dan Laura Shin'e göre1 okuru habere bağış yapmaya ikna etmek için ilgi çekici bir başlıkla yola çıkmak şart. İnternette alışveriş yapma ya da ödeme bilgisi verme gibi eğilimleri olan kitleleri gözetmek avantaj sağlayabilir. Indiegogo ve Kickstarter gibi popüler platformların yanı sıra doğrudan gazetecilere yönelik kitlesel fonlama siteleri de ihmal edilmemeli. İşte en iyileri: 1- Beaconreader.com 2- Uncoverage.com 3- Contributoria.com 4- Patreon.com 5- Newspryng.co.uk

fonlanan gazetecilik'. Silikon Vadisi'ndeki teknolojik projelerden sivil toplum örgütlerinin dayanışma kampanyalarına kadar birçok projenin devlet ve şirketlerden bağımsız olarak yeşermesini sağlayan bu yöntem, yalnızca Türkiyelilerden değil tüm internet kullanıcılarından maddi destek almamızı sağlayabilir, böylece bağımsız gazetecilik mümkün olabilir. Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Suncem Koçer kitlesel fonlama ile ilgili şunları söylüyor: “Kitlesel fonlama kavramının Türkiye’de Gezi direnişi sırasında dolaşıma girmiş

olması anlamlı. Bireysel tecrübenin kitlesel bir eyleme döndüğü kitlesel fonlama yöntemi, egemen üretim ilişkilerinin dışında konumlanmış kültür bazlı siyasal proje üreticileri tarafından kullanılmaya devam edecek. Kitlesel fonlamanın, projenin toplumsal meselesiyle ilgili kitleyi proje etrafında öbeklenen bir ‘kamuya’ dönüştürme potansiyeli önemli” TAKLAYLA TIK BİTECEK Son dönemin en tartışmalı konularından birisi de şu meşhur ‘tık’latma meselesi. Web kültürünün haber merkezlerine etkisini araştıran Angele Christin, online haber içeriklerindeki kalitesizleşmenin temelinde tık kültürünün olduğunu söylüyor.2 Birçok yayında gazeteciler trafiği arttıracak tipte içerik üretmeleri için yönlendiriliyor. Web ölçüm parametreleri yeni genel yayın yönetmenleri gibi, her şeyi onlar yönetiyor. Bilgi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Esra Arsan tıklama odaklı gazeteciliğe bir itibar problemi olarak bakıyor: “Yeni medya ve haberciliğin ufkunda tıkla takla yok. Hızlı, işe yarayan, okurun gittiği her yerde ona ulaşan, interaktif, katılımcı, sorun çözen ve multimedyanın olanaklarını sonuna kadar kullanan gazetecilik var. Böyle bir gaze-

teciliği itibarlı, etik ve ilkeli yapan ayakta kalacak” KULLANICIYI ÇALIŞTIRMAK Elbette yeni medya gazeteciliği -özellikle web 2.0 ile birlikte- kullanıcılara da bir yük yüklemiş oldu. Haber içeriği üretme ve yorumlama işini kullanıcıya veren bu


17

BU BİR İLANDIR Sponsorlu içerikler günümüz haber endüstrisinin önemli parçaları; ancak gazeteciliğin finansmanını buna bağlamak pek akıl kârı değil zira okur bu tür içeriklere güvenmiyor. Üstelik çok sayıda sponsorlu içerik okuru boğduğu gibi inandırıcılığı da azaltıyor.3

NEREYE GİDİYORUZ?

yeni sistemi kimileri web'in demokratik ruhunun bir sonucu olarak görürken, birçok akademisyen bunun sömürü olduğunu düşünüyor. Büyük reklam gelirleri olan siteler dahi bugün kullanıcı emeğiyle oluşturulmuş haberleri kullanıyor. 'Ücretsiz çalışanlı’ projelerin sayısı günden güne artarken haberin kalitesinde ciddi bir düşüş yaşanıyor. Dil ve imlâ hatalarının yanı sıra doğrulanmamış bilgiler haber niteliğinde dağıtıma sokuluyor ve tık uğruna kalitesizlik kabulleniliyor. Bedava emek üstünden yeni medya sermayesi büyürken aklımıza tek bir soru geliyor: Ortaya çıkan bu kaynak nasıl ve ne için kullanılıyor?

İnternet gazeteciliği ya da dijital yayıncılık söz konusu olduğunda dünyada en yaygın model parayla satın alınan üyelik sistemi. Özellikle Foreign Policy tipi sitelerde kullanılan ve alıcısını bulan bu ekonomik model okura kaliteli ürün sunmayı zorunlu kılıyor. Sıcak haberden ziyade her yerde bulunmayan derinlemesine analiz ve uzman görüşlerine para veren kullanıcıyı düz metinlerle tavlamak zor. Multimedya içerikler, podcast ve video kullanımı, infografik oluşturma gibi yöntemler içeriği daha satın alınabilir kılıyor. Ancak kullanıcı, Reuters’te ya da ulusal bir ajansta zaten görebileceği haberi satın almıyor. Bu bağlamda özellikle haber-yorum öncelikli bir dijital projeniz varsa nitelikli isimlerle, özel konuları, farklı açılarla ele almanız lazım. Üyeliğin tüm içeriği kapsamak zorunda olmadığını ve parça-başı, sınırlı üyelik biçimlerinin olduğunu da hatırlatalım.

‘SİTE’ KAVRAMINI YENİDEN DÜŞÜNMEK Ekonomik kazanç elde etmek ve sürdürülebilirlik için elbette özgün fikirlere ihtiyaç var. Bu yüzden haber sitesi dediğimiz kavramı da sorgulamak gerek. Zira online yayınımız artık herkesin ilk görüşte nasıl tasarlandığını, hangi içerik sistemini kullandığını tahmin ettiği bir yapının ötesinde olmalı. Üstelik bu siteleri metin bazlı bir formata sıkıştırmak da sürdürülebilirliği kısıtlıyor. Dünya üzerinde çoğunlukla fonla sürdürülen Democracy Now gibi projelere bakıp, video odaklı bir dijital yayıncılığın da yapılabileceğini görmek gerekiyor. Dahası web sitelerini aşan, Android ve iOS pazarına hitap eden uygulamalar da en az web siteleri kadar önem teşkil ediyor ve bu iki pazarın satın almaya yatkın müşteri tipi yayıncıya avantaj sağlıyor.

İlgilisine kaynak: 1 http://www.poynter.org/news/mediawire/214913/13-ways-to-get-your-journalism-project-crowdfunded/ 2 http://www.niemanlab.org/2014/08/when-it-comes-to-chasing-clicks-journalists-say-one-thing-but-feel-pressure-to-do-another/ 3 http://contently.com/strategist/2014/11/05/the-business-model-that-will-save-journalism/


18

GAZETECİ GÖZÜYLE

Yunanistan’da bir rüzgâr esiyor

A ASLI AYDINTAŞBAŞ

Atina sokaklarında üzerinde bonibon gibi turuncu meyveleriyle turunç ağaçları var ve bu bile İstanbul’un kiri, pası, trafiğinden sonra insanı heyecanlandırıyor. Yunanistan seçimlerini izlemek için gittiğim Atina’da havaalanına indiğim andan itibaren SYRIZA rüzgârını hissediyorum. Malum, itiraf etseler de etmeseler de, gazetecilerin ilk haber kaynağı alandaki taksi şoförleridir. Bu kez Atina havaalanında bizi arabasına alan şoför, adeta akademik bir sunum yapar gibi rakamlardan giriyor söze... Yunanistan’da yaşanan SYRIZA devrimi, aslında tamamen rakamlarla ilgili. Klasik Marksist söylemleri haklı çıkartırcasına bir orantısızlık var ekonomide. Üretmeyen, nispeten az çalışan, iyi yaşayan ve bol borçlanan bir ülke... Ardından gelen kriz ve dehşet bir devalüasyon... Avrupa Birliği’yle varılan kemer sıkma anlaşması sonrası Yunanistan’da

her vatandaş fakirleşmiş. Ama öyle böyle değil! İşsizlik, Avrupa ortalamasının kat kat üstünde. Mecburi kemer sıkma politikaları sonrası bir anda maaşlar yarıya inmiş, insanların bankadaki paralarını çekmelerine sınır konmuş, evlerinin fiyatı neredeyse sıfırlanmış. İntihar vakaları bile bir salgın haline gelmiş. ”Şu yan taraftaki villaları görüyor musunuz? O evler 400 bin dolar civarındaydı. Şimdilerde 20 bin veren bulamazsın” Bütün bunları dinledikten sonra, bir kaç yıl önce yüzde 10 alması hayal bile edilmeyecek radikal sol koalisyon SYRIZA’nın neden iktidara yürüdüğünü anlamak hiç de zor değil. ESPRİLİ VE DÜNYALILAR Yunanistan’da muhabirlik yapmaya çalışmanın zor yanı, düşünülenin aksine sokakta, çarşıda, İngilizce bilenlerin azlığı. Atina’nın göbeğinde balık ve et halindeki satıcılarla çat-pat diyalog kurmaya çalıştığımda yine aynı hikâyeleri ve aynı öfkeyi görüyorum. Bütün bunlar beni o akşam SYRIZA ile yapacağım görüşmeye fazlasıyla hazırlıyor. SYRIZA’nın temsilcileri, samimi, iyi İngilizce bilen ve nispeten genç insanlar. İki genç diplomat, bir bilgisayar uzmanı. Esprili ve dünyalılar. Aralarında Alexis Tsipras’la doğrudan çalışan isimler de var ve uzun uzadıya nasıl bir sol model uygulamak istedik-

lerini ve Avrupa’yla ilişkilerin akıbetini konuşuyoruz. O gece SYRIZA’nın ertesi günkü seçimi kazanacağına şüphe yok; tek soru yüzde kaç alacakları... Atina ufak ve baş edilebilir bir şehir. Tıpkı İzmir gibi. Bu gezi bana, yıllardır Suriye, IŞİD, Irak diye yatıp kalkmamıza karşın aslında bir kıyıdan da Akdenizli olduğumuzu hatırlatıyor. Seçim günü sandıkları izlemek ve seçmenlerden görüş almak oldukça kolay oluyor. Zengin muhitlerden birinde konuşlandırıyorum kendimi. Atina’nın Nişantaşı’sı diyelim. Yaşlı bir çift sandıktan ayrılırken gözlerini faltaşı gibi aça aça bana komünistlerin ne kadar tehlikeli olduğunu, SYRIZA’nın ülkeyi mahvedece-


19

ğini anlatıyor. Yaşlı elitlerden genelde ”Tehlikenin farkında mısınız” kıvamında laflar işitiyorum. Ancak dış mahallelerde ve gençlerdeki SYRIZA rüzgârının bütün bu kaygıları silip süpüreceği de ortada... YÜZYILIN İNTİKAMI Muhabirliğin klasik halleri bunlar. Önce sandıkları dolaşırsın, sonra taraftarlarla 2-3 cümlelik diyaloglar kurarsın, ardından seçim gecesi partilerin kutlamalarına gidersin. SYRIZA’nın Syntagma meydanındaki çadırı rengârenk. Avrupa’nın her yerinden gelen sosyalistlerin eşliğinde sık sık ”Çav Bella” ve ”Enternasyonal” çalınıyor. En keyifli olanlar eski tüfek komünistler. Yıllardır itilip kakılan, ”Sen sus, kaybettin!” diye horlanan

o kuşak için SYRIZA’nın seçim zaferi, yüzyılın intikamı. Mutlular. Akşam, SYRIZA genel merkezine gidiyorum. Mütevazı; ortalama bir HDP ya da MHP il binası kıvamında... Aklıma AKP’nin Ankara’daki ultra lüks genel merkezi, CHP’nin akıllı binası geliyor. Kıs kıs gülüyorum. Bina köhne olsa da içi fıkır fıkır. Bir odada Latin Amerika’dan gelen sosyalistler, bir başka odada Tsipras’ın dış politika ekibi, yürekler ağızda sandık sonuçlarını bekliyorlar. Gecenin sonunda allem edip, kallem edip Tsipras’ın yanına giriyorum. Tatlı bir sohbet, ardından da âdet olduğu üzere resim çektiriyoruz. Yorgun ama mutlu. Yanında lise yıllarından beri beraber

yürüdüğü karısı, pardon, hayat ortağı var. Türkiye’deki SYRIZA heyecanına şaşırmış, mutlu olmuşlar. Ama zor günlerin asıl şimdi başladığını biliyorlar. ‘KUMAR’ SYRIZA genel merkezinden çıktığımda gece saat 2’yi geçiyor. Tuhaf ama sokaklar bomboş. Bir seçim heyecanı, kazanan tarafın dat-dat kornalarla taşkınlığı yok. Sessizlik var. Nedenini Yunan bir gazeteci dostum açıklıyor: ”Çünkü insanlar yorgun. Önümüzde zorlu bir süreç olduğunu biliyoruz. Bir gün uyanıp komünist olduklarından değil, çaresizlik içinde SYRIZA’ya oy verdiler... Bir de bunu deneyelim diye. Aslında bu bir kumar. Ama umarım tutar...”

“YAŞLI BIR ÇIFT SANDIKTAN AYRILIRKEN GÖZLERINI AÇA AÇA BANA KOMÜNISTLERIN NE KADAR TEHLIKELI OLDUĞUNU, SYRIZA’NIN ÜLKEYI MAHVEDECEĞINI ANLATIYOR”


20

KİTAP

Roman kahramanı olarak gazeteci

R A.ÖMER TÜRKEŞ

Romanlarda anlatılan hayatın okuyucuda karşılık bulması için, roman kahramanlarının somut durumlarının, yani onların maddi güçlerinin, toplumsal ilişkilerinin, umut ve hayallerinin gerçekçi tasvir ve ayrıntılarla işlenmesi gerekir. İşte bu yüzden, romanlarda karşılaştığımız kişilerin yapmakla yükümlü oldukları işleri vardır. Maddi hayatın üretimi manevi hayatı öylesine belirler ki, pek çok romanda kişilerden çok onların meslekleri ve mesleki ilişkileri yerleşir hikâyelerin merkezine. Cumhuriyetin ilk dönem romanlarında meslekler özellikle öne çıkar. Türk aydınlarının yüklendiği kurucu ve kurtarıcı misyon gereği, romanlarda öğretmen, doktor, subay, mühendis, savcı gibi kişilerin yanı sıra, halkı bilinçlendirmeye elverişli bir mesleğin mensupları olarak gazetecilere de yer verilmiştir. Etkin bir kişidir gazeteci; o-

Fazlı NECİP Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU Kemal AHMET Reşat Enis AYGEN Burhan Cahit MORKAYA Sabiha SERTEL Midhat Cemal KUNTAY Reşat Enis AYGEN Refik ERDURAN Kemal TAHİR Mehmet SEYDA Attila İLHAN Celalettin ÇETİN Mehmet SEYDA Reşat Enis AYGEN Muzaffer BUYRUKÇU Oktay RİFAT Attila İLHAN

muzlarına yüklenen gerçekleri araştırma, sergileme, hesap sorma yükümlülüğü ile aydınlanma kadrosunun önemli bir aktörüdür. Aşağıdaki listede böyle bir anlayışın romana yansıdığı örneklerden öne çıkanları bulabilirsiniz. Aşağıdaki Listede yer almıyorlar ama popüler edebiyatta da -daha çok bilgili, görgülü, salon adamı özelliği öne çıkarılan- pek çok gazeteci figürü bulmak mümkün. Bu alandaki en unutulmaz isim, hiç şüphesiz, Ümit Deniz’in bir polis hafiyesi ya da milli istihbaratın bir elemanı gibi çalışan gazeteci tiplemesi Murat Davman’dı. Aydınlanma idealleri darbeyle yok edilip kurtuluşu maddi kazançta bulan yeni bir kültürel iklime girildiği 80'lerden sonra, medyaya ve medya çalışanlarına yer veren roman sayısında artış olması şaşırtıcı değil. Medya ile edebiyatın yeniden buluşmasının birinci nedeni hiç kuşkusuz medyanın gündelik hayatı-

Külhani Edipler Hüküm Gecesi Sokakta Harp Var Gong Vurdu Dünkülerin Romanı Çitra Roy ile Babası Üç İstanbul Ağlama Duvarı Yağmur Duası Esir Şehrin İnsanları Ne Ekersen. Kurtlar Sofrası Saat Altıda Gel Cinsel Oyun Sarı İt Bir Olayın Başlangıcı Bir Kadının Penceresinden Yaraya Tuz Basmak

1926 1927 1932 1933 1934 1936 1938 1949 1954 1956 1959 1963 1965 1965 1968 1970 1976 1978

“MEDYANIN BUGÜN DÜŞTÜĞÜ DURUMA BAKTIĞIMIZDA GAZETECININ OLUMLU KAHRAMAN TIPINI OYNAMAYA ELVERIŞLI OLDUĞU SÖYLENEMEZ”


21

Leyla ERBİL Erhan BENER Ümit KIVANÇ Perihan MAĞDEN Ümit KIVANÇ Piraye ŞENGEL Vivet KANETTİ Ayşe ÖNAL Sebahattin DEMİRAY Tahir ABACI Çetin YİĞENOĞLU Baki KOŞAR Barış BIÇAKÇI Tahsin YÜCEL Orhan Pamuk Refik ERDURAN Selçuk ALTUN Hıfzı TOPUZ İsmail GÜZELSOY Mehmet EROĞLU Hasan Ali TOPTAŞ Hüsnü ARKAN Hıfzı TOPUZ Müge İPLİKÇİ Sibel K.TÜRKER Deniz UĞUR Ferhan ŞAYLIMAN Berin KARAKAŞ Ece TEMELKURAN Yavuz EKİNCİ Cumhur ORANCI

mızda kapladığı ağırlıklı yer. İkinci neden ise edebiyatla medyanın coğrafi komşuluğu. Gazetecilikle yazarlık arasındaki mesafenin yakınlığı -roman tarihi boyunca ve roman yazılan her ülkede- iki mesleği iç içe geçirmiştir. Gazeteciler,

özellikle köşe yazarları roman yazmaya soyunurken, doğal olarak köşelerini takip eden hazır bir okuyucu potansiyelini gözetiyorlar. Böylelikle bizzat gazetecilerin elinden çıkma medya konulu romanlar çoğalıyor. An-

Karanlığın Günü Ortadakiler Aşkın Bana Resimaltı Haberci Çocuk Cinayetleri Bekle Dedim Gölgeye Gölgesiz Bir Kadın Kırık Zarlar Kötülük Mektupları Masalcı İkinci Adım Gasteci Kilidi Sırlı Anahtar Veciz Sözler Yalan Kar Domuz Kurşun Lezzeti Devrim Yılları Ruh Hastası Kusma Kulübü Uykuların Doğusu Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer Özgürlüğe Kurşun Kafdağı Meryem'in Bircik Hayatı Gazeteci Hiçlik Üç Noktalar Sarayı Muz Sesleri Tene Yazılan Ayetler Acı Düşler Bulvarı

cak birbirine yakın entelektüel mekânlarda üretilen gazete, dergi ve romanlar arasındaki ilişkinin nesnelliğini tartışmak gerekir. Medyanın bugün düştüğü duruma baktığımızda gazetecinin ilk dönem romanlarda yüklendiği olumlu kahraman tipini oynamaya elverişli olduğu söylenemez. Elbette hâkimler, savcılar, subaylar, öğretmenler, polisler, vb. için de geçerli bu söylediğim. Bundan böyle gazetecilik mesleğine ve medya kuruluşlarına eleştirel yaklaşan romanlara ihtiyaç duyuyoruz. Yukaridaki listede mesleğe daha gerçekçi bir perspektiften yaklaşan romanlar yer alıyor. Son bir not olarak polisiye romanlarda Murat Davman'la başlayan geleneğin sürdüğünü eklemeliyim. Pek çok yazar dedektif rolünü polise bırakmaktansa bir gazeteciye vermeyi tercih ediyor. Bu da başlı başına bir yazı konusu olmayı hak eden bir eğilimdir.

1985 1987 1988 1991 1991 1994 1997 1998 1999 1999 2000 2002 2002 2002 2002 2003 2003 2004 2004 2004 2005 2005 2007 2008 2008 2009 2009 2010 2010 2010 2012


22

SAĞLIK

Travma sonrası stres

Önce akıl sağlığı Soma maden faciası, kadın cinayetleri, çocuk istismarı gibi travmatik olaylar gazetecilerde stres bozukluğuna yol açabiliyor.

M

SERAP ALTEKİN Klinik Psikolog Dr. Medya çalışanları, maruz kaldıkları görüntüler, yaşadıkları olaylar ve tanık oldukları hikâyelerden olumsuz etkilenir. Gözün önünden gitmeyen sahneler, kulaklarda yankılanan sesler, kabuslarla uyku bölünmesi, aşırı tepkisel-kaygılı-öfkeli olma hâli ya da hissizleşme, kendine ve çevreye yabancılaşma gibi travma sonrası stres belirtileri yıllarca sürebilir, özel, sosyal ve mesleki hayatı sekteye uğratabilir. Bütün bunların üzerine bir de baskı ve kısıtlamalara maruz kalmak gazetecilerin yaşadığı öfkeyi ve çaresizliği tırmandırır; kişiyi tükenmişliğe götürür. Gerçekleri yansıtmak, doğru bilgi ve haber

aktarmakla, politik olarak ince ayar verilmiş, uygun görülmüş söylemler içine hapsedilmek ve sansüre maruz kalmak gazetecileri insani, vicdani ve mesleki ikilemler içinde sıkıştırır. Böyle bir sosyopolitik zeminde mesleğin getirdiği risklerin olumsuz etkileri daha da şiddetlenir. Peki gazeteciler bu olumsuz etkileri önlemek ve kendini korumak için ne yapılabilir? - Mümkünse sahada tek başınıza olmayın, ekip arkadaşınız ile birbirinizin sağlığının sorumlusu ve takipçisi olun. - Koşullar elverdiği ölçüde mola vermeye ve uyku düzeninizi korumaya çalışın. Açlık hissetmeseniz de düzenli yemek yiyin. Profesyonel atletlerin bir sözü vardır: “Susama-

BU BELIRTILER DEVAM EDIYORSA Uyku bozuklukları, ısrarcı ve rahatsız edici düşünceler ve görüntüler, huzursuzluk, tetikte olma hali ve aşırı irkilme, yoğun kaygı ve korkular, dinmeyen suçluluk ve öfke, saldırganlık, enerjisizlik, isteksizlik, hayattan zevk alamama, iştahsızlık, çarpıntı, mide bulantısı, ağrılar ve kasılmalar uzun süre devam ederse mutlaka bir uzman desteği alın.

dan su için; susadığınızda su içmek için çok geç olmuştur” - Eğer dinlediğiniz hikâyeler ya da takip ettiğiniz olaylar sizin için ağır ve zorlayıcı olmaya başlarsa mutlaka kendinizi korumaya alın. Mola verin, mümkünse sahadan çıkın, gündemle aranıza biraz zaman ve mesafe koyun. En az birkaç saat o konudan uzak durmaya çalışın. Bu süre zarfında size iyi gelecek şeylere yönelin, sevdiğiniz insanlarla vakit geçirin, başka konularla ilgilenin. - Koruyucu ve önleyici stratejiler bir yaşam alışkanlığına dönüştüğünde etkili olur. Görev alanı ve mesai saatleri dışında doyurucu vakit geçirebilmeyi, ara sıra sosyal medyadan ve haberlerden uzak durduğunuz kurtarılmış saatlerin tadına varabilmeyi, iş hayatınız ile özel hayatınızı dengelemeyi, hobilerinize, mizaha ve sevdiğiniz insanlara vakit ayırmayı bir yaşam tarzı haline getirdiğinizde sağlığınızı korumak ve verimliliğinizi arttırmak çok daha kolay olacaktır.


23

SİNEMA

Gece Vurgunu

Abartılı değil tanıdık

C

ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK Can çekişen insanları çekmekle başlıyor mesleğe. ‘iyi bir açıdan’ çekemediği için ilk denemelerinde başarısız oluyor. Ama etrafta kimseler yokken, cesetlerin yerini bile değiştirerek kendisine en güzel kadrajı hazırlamayı bilecek, günü geldiğinde. Giderek, polisi yönlendirerek çatışmanın çıkacağı mekânı belirlemeye, hatta kimin ölüp kimin yaşayacağına karar vermeye başlıyor. Madem haber, tansiyonu hep yüksek bir gerilim filminden başka bir şey değil, öyleyse birinin senaryoyu da üstlenmesi gerek. Gece Vurgunu’nun kahramanı meslekten haberci değil. Ortalıkta “ne iş olsa yaparım abi” diye dolanan kahramanımız Louis Bloom'un aklına bile gelmez gazetecilik. Ama bir gece yol ortasında kaza yapmış bir arabanın etrafına toplanan kameraları ve koşturan habercileri görünce, bu reyting yarışının tam kendine göre ol-

duğunu kavrayıveriyor. Amaç reytingse, o da gerilim ve kan gerektiriyorsa, haberle, gerçekle, kamu yararıyla hiç vakit kaybetmeden sadece bunun peşine düşmemek için sebep ne ola ki? Geçen senenin ilginç filmlerinden Gece Vurgunu seyircisini burada çarpıyor. Gazetecilik etiğini sorgulayan, hatırlatan, tartışan epeyce filmden söz edilebilir. Gece Vurgunu'nun enteresan yanı, o tartışmaya hiç girmemesi. Olaylar zaten etiğin çoktan rafa kalktığı yerde başlıyor, onun için birkaç tereddüdün sonu “Biz bu mesleğe bunun için mi

girdik” nutuklarına varmıyor. Film, etiği unutan, vazgeçen, niyeti bozan birilerinin hikayesi değil. “Halk bunu istiyor” patırtısı da yok o yüzden. Reytingin kanlı canlı olanla kazanılmasını meşrulaştırmaya çalışmıyor kimse. İş, iştir çünkü. Abartılı olmaktan çok, tanıdık. Suç filmlerinin senaristi Dan Gilroy'un yazıp yönettiği ilk filmi, Oscar ödüllerine en iyi senaryo dalında aday olmuştu. Aldığı ödüllerde ise, başroldeki Jake Gyllenhaal'un etkileyici oyunculuğunun payı büyük.

KÜNYE: Orjinal adı: Nightcrawler Yönetmen: Dan Gilroy Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Rene Russo, Bill Paxton, Riz Ahmed Senaryo: Dan Gilroy Süre: 117 Dk. Yapım: ABD - 2014


24

NASIL YAPMALI?

Hack saldırılarından nasıl kurtulurum

G

Genel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte gazeteci hesaplarına yönelik siber saldırılar da arttı. Pek çoğumuz hesabımızın hacklenmesinden korkuyoruz. Çünkü hacker grupları her geçen gün daha deneyimli hale geliyor ve web'in karmaşası içerisinde kendimizi bir anda onların kucağında bulabiliyoruz. NEYE DİKKAT ETMELİ?

TEK BIR GAZETECININ HESABI ‘HACK’LENDİĞİNDE ‘NETWORK’ÜNDEKI HERKES TEHLIKEYE GIRIYOR. ÜSTELİK SÖZ KONUSU OLAN HEM GAZETECI ILE HABER KAYNAĞI ARASINDAKI GIZLILIK HEM DE KURUMSAL BILGILER

Hacker'lara karşı %100 koruma mümkün değil ancak bazı püf noktaları var. Şifre girişi yaptığınız sitenin gerçekten https://twitter.com veya https://www.facebook. com olduğundan emin olmanız gerekiyor. Örneğin twitter. zz.mu ya da fbloginol.com gibi adresleri olan ve arayüzü söz konusu sosyal ağlarla aynı olan birçok site bu tür hack işlemlerinde şifrenizi ele geçirmek için kullanılıyor. Gelelim Google’a. Bir kere bu şirket asla gelen kutunuza düşen sıradan bir e-posta ile hesap doğrulamanızı ya da şifre değiştirmenizi istemez. Şubat ayında girisbildirimi@gmail. com'dan gelen ve Google görsel standartlarına göre düzenlenmiş mail birçok gazetecinin Gmail şifresini kaptırmasına neden oldu. Aman dikkat.

ÖNERDIĞIMIZ PROGRAMLAR Windows için Keepass: http://keepass.info Mac OS için Keepassx: http://keepassx.org

DOUBLE-CHECK

Hesabımızı korumak için kullanabileceğimiz önemli bir yöntem de çift adımda doğrulama. Twitter'ın ‘Ayarlar’ menüsü altındaki ‘Güvenlik ve gizlilik’ başlığından ‘Giriş doğrulaması isteklerini telefonuma gönder‘ seçeneğini aktive ederek Twitter hesabınıza girişte yalnızca telefonunuza gelecek doğrulama kodunun da sorulmasını sağlayabilirsiniz. Bu arada Google ve Outlook da güvenlik seçeneklerinde iki aşamalı doğrulamaya izin veren servislerden. Peki ya şifrelerimiz nasıl olmalı? Artık hepimiz şif-

re123456 tarzı kolay tahmin edilebilir şifreler kullanmamamız gerektiğini biliyoruz. Tek başına bir anlam taşımayan, 12 karakterden uzun, rakam, harf ve sembollerden oluşan şifreler kullanmak her zaman avantajdır. Bu kadar uzun şifreyi kim hatırlayacak diyenler içinse Windows platformu için Keepass, Mac platformu için ise Keepassx öneriliyor. Bu programlarda bir giriş şifresi aracılığıyla tüm ağlardaki şifrelerinizi korumanız mümkün. Ayrıca Android ve iOS için de benzer uygulamalar mevcut.


25

OYUNCAKÇI

Modeminizin kablosuz performansından memnun değilseniz hiç üzülmeyin. Ufak değişikliklerle kapsama alanınızı genişletebilir, internetin keyfini çıkarabilirsiniz. Üstelik sıfır maliyetle. İşte yapmanız gerekenler.

İnternet çekmiyorsa...

H

Hayatımızı internetsiz düşünemiyoruz değil mi? Evin bir odasında çekmese o pahalı kablosuz cihazımız tüm anlamını yitiriveriyor. Dolayısıyla en büyük derdimiz modemin kapsama alanı. Ve ne mutlu ki bu alan genişletilebilir.

geniş yatay kapsamayı sağlamak için antenleri dik kullanmak gerekir. Eğer iki katlı bir yapıdaysanız modemin üst katta bulunması ve antenlerden birinin yatık pozisyonda durması hayatınızı kolaylaştırabilir.

NEREDE DURMALI?

HANGİ KANAL?

Bir çoklu priz ve ona bağlı bir sürü cihaz. Bu kablo spagettisinin üzerinde, çoğu zaman yerde, hatta dipte köşede bir garip modem. Bu düzende verim almak elbette mümkün değil. Şunu unutmayalım: Wi-Fi sinyalleri tüm radyo sinyalleri gibi dairesel dağılır ve gittikçe aşağı iner. Dolayısıyla modem için en ideal nokta evin ya da ofisin merkezinde görece yüksek bir yerdir. ADANA ÇIK ARADAN

Duvarların sinyalleri engellediğini biliyoruz. Ancak televizyon, hoparlör ve mikrodalga fırın da bu konuda iyidir. Televizyonun dibine konmuş bir modem elektromanyetik alandan etkilenecektir. DİK Mİ YATAY MI?

Yeni dağıtıcılar çoğunlukla birden fazla antene sahip. En

Çevrenizde kaç farklı istemci olduğu, bunların gücü ve hangi frekansı kullandıkları çok önemli. Aynı frekanstan yayın yapan radyoların birbi-

rini engellemesi gibi sizin sinyalleriniz de engelleniyor olabilir. Çözüm olarak modeminizi farklı bir Wi-Fi kanalına ayarlamak kapsama alanınızı tahmin edemeyeceğiniz kadar genişletebilir. Yapılacak iş basit: Modem arayüzüne girerek diğer kanalları denemek. Üstelik internette bu konuyla ilgili pek çok bilgi de mevcut.


26

SEYAHAT

SRI LANKA

Pudra gibi kumsallarda bir tatlı huzur Hint okyanusunun ortasında, büyüleyici doğal güzelliklere sahip, tropik bir ada ülkesi Sri Lanka. Turizmi yeni yeni gelişen Sri Lanka’yı bozulmadan önce görün.

G MEHVEŞ EVİN

Gazetecilik, tartışmasız dünyanın en yıpratıcı mesleklerinden. Hele bizim gibi gün içinde üç beş kez gündemin değiştiği, siyasetin ağır, hukuğun aksak, ifade özgürlüğünün sorunlu, sosyal hayatın ise depresif olduğu bir ülkede gazetecilik yapmak daha da zor.

Hal böyleyken, hepimiz sadece keyif değil sağlığımızı korumak için ‘şalteri indirmenin’ hayallerini kuruyoruz. İyi de ne zaman ve nasıl? Yurtiçi tatillerinde o şalter inmez... Avrupa’ya gitmekse hem pahalı, hem de vize gibi dertleri var. Üç yıl önce sevgilimle cesareti toplayıp Hindistan’a gittik. Seyahat nefis geçti;

ruhumuzu sağalttı. Döndüğümüzde her şeye daha sakin, daha olumlu bakabildiğimizi görünce karar verdik: Her yıl, daha evvel görmediğimiz, bütçemizi zorlamayacak, özgürce gezebileceğimiz bir ülkeye gideceğiz. Karar verince para da biriktiriliyor, vakit de ayarlanıyor. Üstelik bu seyahatlerin her biri, Türkiye’de yapacağınız bir sahil beldesi tatilinden daha ucuz! STERİLDEN KAÇ

Hindistan’ın güneyi, Maldivler’in kuzeyindeki Sri Lanka’yı Türkiye’de neredeyse kimse bilmiyor, tanımıyor. ‘Sri Lanka modeli’ diye konuşma yapanların dahi ülkenin nerede olduğunu bildiğinden şüpheliyim. Peki Sri Lankalılar Türkiye’yi biliyor mu derseniz, ona da cevabım hayır. Şimdilik siyaseti, savaşı bir yana bırakıp, bambaşka bir


27

coğrafyayı ve kültürü tanımaya bakalım... Herkesin merak ettiğini başta söyleyeyim: Sri Lanka’da tatil yapmak, uçak biletini zamanında aldığınız sürece gayet uygun. 19 gün ülkeyi dolaştık, otelinden yemeğine, ulaşımından safarisine, harcadığımız kişi başına toplam miktar bilet hariç 3.000 TL oldu. Tabii ülkenin en güzel sahillerinde, özelikle de başkent Colombo’da yükselen beş yıldızlı paket program otellerde kalmak isterseniz ayrı, geceliği 100 dolardan 500 dolara kadar yükselebiliyor. Bana sorarsanız, kilometrelerce uzağa gidip benzeri kendi ülkemizde de mebzul miktarda bulunan tesislerde kalmanın hiçbir esprisi yok. Çünkü seyahat etmenin bütün tadı tuzu, steril ortamlardan çıkıp halka karışmakta, biraz da uğraşmakta.

80’Lİ YILLARIN EGE’Sİ

Dört bir yanı pudra gibi kumsallarla ve turkuaz okyanusla çevrili Sri Lanka, savaş ve 2004 tsunamisi sonrası yeni yeni kitlesel turizme açılıyor, alışıyor. Şimdiki haliyle pek çok sahil kasabası bana 80’li-90’lı yılların başındaki

mütevazı Ege ve Akdeniz köylerini hatırlattı. Ne var ki özellikle batı kıyılarında beton istilası başlamış. Gidişat bizdeki gibi olursa -ki yoldu oteldi, yolsuzluklara batmış vaziyetteler- korkarım beş on seneye çok değişecek. Ancak güney kıyı şeridi daha

HAPUTALE YOLU ÜZERINDE DENK GELDIĞIMIZ MAKAK MAYMUN AILESI (SOLDA). SRI LANKA TROPIK MEYVELERLE DOLU. MUZUN BILE FARKLI RENK VE ÇEŞITLERI VAR. (ÜSTTE)


28

mekanların, geceleri mumlarla süslenen plastik masalarında balık ve deniz mahsullerinin türlü çeşidi yeniyor. Sonra cuppa uyku. OKYANUS KENARINDA

sakin, bizim gitmeye fırsat bulamadığımız doğu ve kuzey sahilleri ise çok daha bakir. Sri Lanka turizminin belkemiğini sörfçüler ve sörfçü kültürü oluşturuyor. Yavaş yavaş emekli beyaz insanlar, Ruslar ve Çinliler de akın etmeye başlamış. Buna rağmen gece

Ne alınır? - Sri Lanka’nın başkenti Colombo bile alışveriş açısından bayağı zayıf. Ancak ülke, pek çok markanın üreticisi. Colombo’daki House of Fashions’da çeşit çeşit tekstil ürününü çok uygun fiyata alabilirsiniz. - Çay ülkesinden çaysız dönmek olmaz. Gurme çay butiklerine mutlaka uğrayın; ‘beyaz çay‘ veya ‘golden tips’ gibi çok özel çaylardan tadın. - Tropik ülkedeyiz malum, sivriler her yerde. Mutlaka doğal ‘citronella yağı’ndan yapılan sivrisinek kovucu yağdan alın, müthiş etkili. - Hediyelik eşya için adres Odel. Havaalanında da var ama daha pahalı. - Ayurveda dükkanlarından türlü baharat, yağ, doğal ilaç. Değerli ve yarı değerli taşların da cenneti Sri Lanka.

YÜCEL SÖNMEZ

hayatı pek zayıf. Sri Lankalılar erkenci, sabahın 6’sında dikiliyor ve gece 10 dedin mi hayat duruyor. Yılların sörf destinasyonu Hikkaduwa gibi turizm merkezlerinde birkaç bar ve gürültülü müzik var. Haricinde popüler plajlardaki derme çatma

Sri Lanka’nın güneyinden batısına doğru yolculuk ederken her biri birbirinden farklı karakterde, irili ufaklı plajlar ve koylarda kaldık. Ancak gel git hadisesi, mercan kayalıkları ve devasa dalgalar yüzünden bazı yerlerde denize girmek eğlenceli olsa da, tehlikeli. Buna rağmen çoluğu çocuğu kumsala salıp keyiflerine bakan genç çiftlerle dolu ortalık. Ülkenin en yağışsız, dolayısıyla ‘yüksek sezon’ zamanı Mart-Nisan. Dolulukla birlikte fiyatlar da yükseliyor. Ocak-Şubatta fiyatı kırıp, 40 TL’ye okyanus kenarında oda tutabiliyorsunuz ve pazarlık yapma şansınız çok daha yük-

SÖRFÇÜ CENNETI HIKKADUWA'DAN BIRKAÇ KM ÖTEDEKI KOYDA, GELENEKSEL USÜLLERLE AVLANAN BALIKÇILAR FOTOĞRAF ÇEKILDIĞINI GÖRDÜĞÜ ANDA UÇARAK YANINIZA GELIP PARA ISTEYEBILIR.

Yola çıkarken - THY İstanbul’dan Male aktarmalı olarak Colombo’ya uçuyor. Uçuş toplamda 8-9 saat sürüyor. Düşük sezon-erken rezervasyonla 1500 TL’ye alabileceğiniz gidiş-dönüş bilet, 3.000 TL’ye kadar çıkabiliyor. - Sri Lanka-Türkiye saat farkı +3.5 saat. Vize bedeli 30 dolar. Gitmeden önce Sri Lanka hükümetinin web sitesinden alırsanız kolaylık olur. - Yanınıza mutlaka alın diyebileceğim tek şey, yüksek faktörlü güneş kremi. Terlikten başka ayakkabıya ihtiyacınız olmaz. - Döviz bozdurmaktansa ATM’lerden günlük para çekmek daha pratik. Kredi kartı her yerde geçmiyor.


29

sek. Bunun dışında yemek ve konaklamada yüzde 10 ‘servis’ bedelini ekleyiveriyorlar. Üzerine, hizmet edenlerin bahşiş beklentisini ekleyin. İhmal ederseniz -ki genelde 100-150 rupi yani 2-3 TL memnuniyetle karşılanıyor- suratlar asılıyor. İkram alışkanlığı yok. Çaylar bizden falan demelerini beklemeyin. ÇAYIN ENVAİ ÇEŞİDİ

Çay demişken, dünyanın en kaliteli ve çeşitli çayları, Sri Lanka’nın orta ve dağlık bölgesinde yetişiyor. Bizim Doğu Karadeniz’i andıran renkler, iklim ve biyolojik

çeşitlilik de ‘Hill Country’ denen tepelik bölgesinde. Bölgede hayatınızın en unutulmayacak tren yolculuğunu yapabilirsiniz. Evet, memleketin her yanı nefis kumsallarla kaplı. Ancak tavsiyem, plajlara inmeden önce doğal güzelliklerini, meraklıysanız antik şehirlerini görmeniz. Orta Afrika’nın hayvan ve bitki çeşitliliğiyle yarışan milli parklar, hayvan ve doğaseverler için rüya gibi. Fil, maymun, timsah, hayatta hiç tanımadığınız hayvanların yanı sıra şansınız varsa leopar bile görebilirsiniz.

GÜNEY SAHILINDE TANGALLE'YE BAĞLI OLAN GOYAMBOKKA, SAKIN VE EN GÜZEL PLAJLARDAN BIRI. OKYANUS KIYISINDA BIRKAÇ GÜN GEÇIRMEK BILE ILAÇ GIBI GELIYOR.


19 20

P A R K T Ý A Ý L A Y A A T A Z R S Ü R M A N Þ E T

Açýkla 17) Kýs þekline kumaþ koyup mesaf gönde yerine

30

BULMACA / Hazırlayan: Anıl Onat Doruk 1

2

3

4

5

6

7

8

9

10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20

1

M

2 3 4 5 6 7 8 9

E

10

R

11 12 13

T

14 15 Nuh Köklü fotoðrafý

16 17

Ý

18 19 20

R

SOLDAN SAĞA 1) Kartopu oynarken öldürülen fotoğraftaki üyemiz - Gazetecilikte sayfa düzenlemesi, planı yapan kimse - Bir renk 2) Eski dilde eserler - Eski dilde yıldırım, İlenme, beddua - Dört köşe döşeme taşı 3) Asya’da bir ırmak - İri bir papağan türü - Bir spor kulübünün kısaltması Eski dilde yüz - Bağışlama - Hayvanlarının ayağına çakılan demir 4) Türlü eğlence ve oyuncakların bulunduğu alan - Dingil - Özen 5) Fransız tarzı anlamında kullanılan söz - Bir aktörün soyadı ‘Tarık ....’ 6) Bir gazetecinin adı “..... Kıvanç” - Türkiye’de ürün ve hizmet standartlarını hazırlayan devlet kurumu - İlgi 7) Kekemelik - Arınmış - Gelir - Dudak boyası 8) Bir besin maddesi - Kalın kabuklu üzüm türü 9) Yufka inceliğinde açılmış uzun sade pide - Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü - Yüz, surat - Boru sesi 10) Emanet, vedia - Çevik - Kabardey Balkarya’nın başkenti 11) Bir tür delikli kumaş - İlkel bir silah - Sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntı - Eski bir Yunan uygarlığı 12) Verme, ödeme - Eski bir uzunluk ölçüsü birimi - İşaret, im - Kalayın simgesi 13) Ünlü bir Çerkes destanı - Güney Afrika’nın plaka kodu - Bir şeyin yinelenmesine, ikinciye yapılmasına neden olma 14) Gazetecilikte sayfa sonuna ya da paragraf aralarına konan geometrik şekiller - Yiğitlerden ve yiğitliklerden söz eden - Bayındırlık 15) Ak kan bezi yangısı - Farsçada üç sayısı - Eski dilde ondalık 16) Düzeltmek, yenilemek anlamındaki sözde geçer - Çözümleme 17) Şikar - Eski dilde dul kadınlar anlamında söz - Kiloamper 18) “.... Delon” Fransız aktör - Bir çoğul eki - Yılanın deri değiştirirken attığı deri 19) Trafik zorunlulukları dışında durma biçimi - Titan’ın simgesi - Aileyi geçindirmekle yükümlü kişi - Avuç içi 20) Yetmeyecek kadar olan - Gazetede manşetin üstüne yerleştirilen başlık - Avrupa Topluluğu YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) TGS eski başkanlarından olan şu an Evrensel gazetesinde yazan duayen gazeteci - Müslümanlık - Konya’da bir baraj 2) Edepli, yaramazın karşıtı - Metin olma, dayanma, dayanıklılık, sağlamlık - İsim - Alev 3) Hıyanet - Yurtsever 4) Kripton’un simgesi - Balık yumurtası ile yapılan bir meze - İrlanda mitolojsinde yaz, zenginlik ve egemenlik tanrıçası - X harfinin İngilizcede okunuşu 5) Kısaca acele posta servisi Antalya’nın bir ilçesi - Bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi 6) İcar - İddia, sav - Silisyum’un simgesi - Cevizin yeşil kabuğu ve yaprağı - Türkiye’nin plaka kodu 7) Yapılar örten süslü çatı ve saçaklara verilen ad - Bir soru sözü - Zulüm yapan kişi 8) Akıl - Güreşte bir oyun - Kimi meyvelerin kurutulmuşu - Çıplak vücut resmi - Gökyüzü 9) Bir yük hayvanı - Aileyi geçindirmekle yükümlü kişi - Aşk ateşi - Helyum’un simgesi - Bir Ortadoğu ülkesi 10) Konuk - Azarlama, başa kakma - Bir renk - Bir değer yaratan emek 11) Yumurtanın bölümlerinden biri - Kore cumhuriyetinin internet uzantısı - Eski dilde söyleme - Bir gazete adı - Güreşte bir oyun 12) Köpekgillerden, soluk kahverengi, karnı beyaz tüylü, kısa kulaklı, kürkü için avlanılan bir tür memeli - Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker - Merhale, etap 13) İşaret - Bir bağlaç - Ulaştırma - Voltamper 14) Uzaklık işareti - Rusların ünlü bir destanı - Zayıf, ince, uzun boylu kimse - Bir şaşırma ünlemi 15) Sarma, kuşatma - İnsanda otomatik hareket yeteneğinin kaybolması - Açıklamalar 16) Bilinmeyen bir tarihi anlatır - Kazakların başkanı - Lityum’un simgesi 17) Kısaca takım - At, eşek vb. yük hayvanlarının tırnaklarına çakılan, ayağın şekline uygun demir parçası - Değerli bir taş türü - Zehir 18) Kıta - Kösele, meşin, kumaş vb. hafif malzemeden yapılıp para, evrak, yiyecek vb. taşımaya yarayan kap 19) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, boşluk, mesafe - Yankı bilimi - İngilizcede kısaca bay 20) Gazetecilikte dizgiye gönderilecek yazının kaç sütun üzerinden gireceğini göstermek - Yerine koyma, yerine kullanma




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.