CHP AB Bülteni Ekim 2009

Page 1

C H P Av r u p a B i r l i ğ i T e m s i l c i l i ğ i AB Bülteni

- Brüksel

CHP-BXL/10-09

Ekim 2009

CHP AB Temsilciliği AB Video Blogu Açtı 2008 yılı Eylül ayında açılan CHP AB Temsilciliği AB video blogunu açtı. Böylece Türkiye’de ilk kez bir siyasi parti temsilciliği AB video blogu açmış oldu. Türkiye-AB ilişkilerindeki iletişim zaafiyetlerinden çok yakınılan bu dönemde Türkiye’den bu uygulamanın anamuhalefet partisinden gelmesi AB çevrelerinde ilgi gördü. Blogun duyurusu Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve İletişimden sorumlu Komiser Margot Wallström'ün CHP'ye AB temsilciliği ile ilgili video mesajı ile birlikte yapıldı. Euractiv'de yayımlanan haber için>>> Rehn: Memura Grev Hakkı vermeden Sosyal Politika başlığı açılamaz. AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, Türkiye kamu görevlilerine grev ve toplu pazarlık hakkını tanımadan sosyal politika ve istihdamla ilgili 19’uncu Başlık üzerinde görüşmelere başlanamayacağını bildirdi.

Olli Rehn, Avrupa Parlamentosu’na İngiliz İşçi Partisi’nden seçilen Üye Glenis Willmott’un AP Başkanlığı’na sunduğu soru önergesini yanıtladı. Willmott önergesinde “Komisyon, Türkiye’nin katılımının uygun görülmesi için örgütlenme özgürlüğü konusunda açık garanti verilmesi ve diğer temel sendikal hakların onaylanması ve saygı gösterilmesi gerektiğine

katılmıyor

mu?” şeklinde

bir

soru

yöneltmişti.

AB

Komisyonu’nun

Genişlemeden Sorumlu Üyesi Rehn soruya şu yanıtı verdi:

“Sendikal haklar mevzuatında revizyon, Türkiye’yle sosyal politika ve istihdamla ilgili 19’uncu Başlık üzerinde müzakerelerin açılmasından önce yerine getirmesi gereken şartlardan biridir. Bu durumda, Türkiye, özellikle hem özel hem de kamu sektörlerinde örgütlenme hakkı, grev hakkı ve toplu pazarlık hakkı üzerinde var olan kısıtlamaları ortadan kaldırmak zorundadır.” Devam>>> 

CHP

1 1 , R o n d P o i n t S c h u ma n 1 0 4 0 – B r u s s e l s

T : +32 2 256 7537 F : +32 2 256 5703

bru ssel s@ ch p. or g .tr


Barroso yeniden Avrupa Komisyonu Başkanı seçildi Avrupa Parlamentosu, José Manuel Barroso’nun Avrupa Komisyonu Başkanı seçilmesini onayladı. Böylece Barroso, Komisyon Başkanlığı’nı ikinci kez beş yıllık bir dönem için üstlenecek. Barroso, Çarşamba günü yapılan gizli oylamada lehindeki 382 oya karşılık, 219 karşıt 117 de çekimser oy aldı. Oylama, Nice Anlaşması kurallarına göre gerçekleştirildiğinden, lehte oyların basit çoğunluğu onay için yeterli oldu. Çekimser oyların herhangi bir etkisi olmadı. Jose Manuel Barroso'nun ayrıntılı profiline buradan ulaşabilirsiniz >>>  KKTC Başbakan’ı Derviş Eroğlu ile Fikret Bila’nın görüşmesi Kıbrıs’ta son durum KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu Kıbrıs’ta devam eden müzakerelerle ve adada gelinen son durumla ilgili olarak Milliyet gazetesi yazarı Fikret Bila’ya değerlendirmelerde bulundu. Eroğlu, Kuzey Kıbrıs Rum tarafının müzakereler sırasında gösterdiği uzlaşmaz tavrın, Başbakan Erdoğan’ın da sabrını taşırma noktasına getirdiğini söyledi. Fikret Bila’nın yazısı için aşağıdaki linke tıklayınız. Devamı >>>  İrlanda halkı Lizbon Antlaşması’nı onayladı. 13 Aralık 2007 tarihinde imzalanan Lizbon Antlaşması , 4 Ekim 2009 tarihinde ikinci kez İrlanda halkının onayına sunuldu. Katılımın %58 olduğu oylamada, %67,1 evet derken, %32,9 hayır oyu kullandı. Böylece 12 Haziran 2008 tarihinde yapılan birinci referandumda %53 oranla Antlaşma’yı reddeden İrlandalılar, AB tarafından verilen güvencelerin ve gittikçe kötüleşen ekonomik krizin de etkisiyle Antlaşmaya bu kez yüksek bir oranla onay vermiş oldu. Lizbon Antlaşması, Polonya tarafından da onaylandı, Çek Cumhuriyeti tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girecek. Antlaşma yürürlüğe girmek için Çek Cumhuriyeti devlet Başkanlarının imzasını beklemekte.

|2|


10 Maddede Lizbon Antlaşması Lizbon Antlaşması AB’nin kurumsal yapısı ve karar alma mekanizmasında büyük değişiklikler ön görmekte. Bu değişiklikler aşağıda özetlenmektedir: 1. Antlaşma’nın yürürlüğe girmesi durumunda, AB’nin 3 sütunlu yapısı (1.Sütun: AT,AKÇT ve AAEK; 2.Sütun: ODGP;3.Sütun: Adalet ve İçişlerinde İşbirliği) ortadan kalkarak, tüm AB politikaları birleştirilecek. 2. Anayasal Antlaşma’da yer alan ve Birliğin bir devlet olduğu çağrışımı veren semboller, marş ve slogan yeni Antlaşma’da yer almayacak. 3. Avrupa Topluluğu’nu Kuran Antlaşma’nın adı “Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Antlaşma” olacak. “Topluluk” kelimesi “Birlik” kelimesi ile yer değiştirerek, Avrupa Birliği adı altında tek bir kurumsal çerçeve oluşturulacak. 4. Konsey’de nitelikli çoğunlukla karar alınacak konu başlıkları genişletilecek. 5. Konsey’de “çifte çoğunluk” adı verilen yeni bir oylama sistemi temelinde karar alınacak. Buna göre, Konsey’in hukuki tasarruflarının AB mevzuatının bir parçası olabilmesi için alınan kararların ülke sayısı dikkate alındığında %55 ve ülke nüfusları dikkate alındığında %65 oranında desteklenmesi gerekecek. Çifte çoğunluk esasına göre karar alınmasına 2014 yılında başlanmakla birlikte, herhangi bir üye ülkenin talebiyle uygulama 2017 yılına kadar ertelenebilecek. 6. AB düzeyinde karar alma yöntemlerinden olan ortak karar prosedürü olağan yasama usulü haline getirilecek. 7. İki buçuk yıllığına seçilecek olan AB Başkanı, Dönem Başkanı uygulamasının yerine geçecek. 8. Avrupa

Parlamentosu

ve

Ulusal

Parlamentoların

rolü

artacak.

Avrupa

Parlamentosu Komisyon Başkanını seçecek. 9. AB’nin dış politikadaki etkinliğini artırmak amacıyla “AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Temsilcisi” makamı oluşturulacak. 10. 2014 yılından itibaren AB Komisyonu üye sayısı azaltılacak.  Makale - Kıbrıs: Başarısızlığın Maliyeti

|3|


Avrupa Reformları Merkezi tarafından yayınlanan David Hannay’ın makalesi Kıbrıs sorununda önümüdeki dönemi değerlendiriyor. Hannay makalesinde, Türkler ve Rumlar arasında Kıbrıs’ta devam eden müzakerelerin kendi dinamiği ve mantığı içinde yürütülmekle birlikte, Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinin, Ada’da ki görüşmeler açısından son derece belirleyici olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu çerçevede, Ada’da iki toplum arasında devam eden görüşmelerin, Ada’nın birleşmesi açısından “son şans” olduğu argümanına farklı bir yorum getirerek, görüşmelerin iki bölgeli ,iki toplumlu bir federasyonla sonuçlanmamasının, Türkiye’nin AB üyeliği açısından

kaçırılan

son

bir şans olarak görülmesinin

doğru olacağını

vurgulamaktadır. Hannay’a göre Ada’nın kaderi açısından, mevcut statükoyu sürdürmek ya da iki bölgeli, iki toplumlu federasyon etrafında bir çözüm bulmak dışında üçüncü bir yol yoktur. Birleşmiş Milletler de soruna iki bölgeli, iki toplumlu federasyon doğrultusunda bir çözüm bulmak yönünde tarafları desteklemelidir. Hannay,

Kıbrıs

görüşmelerinin

başarısızlıkla

sonuçlanmasının

Türk

ve

Rum

tarafı açısından yaratacağı olumsuz sonuçları şu şekilde sıralamaktadır: Türk tarafı için bu durum izolasyon koşullarının devam etmesi ve ekonomik açıdan Türkiye’ye olan bağımlılığının sürmesidir. Annan Planı’na 2004 yılında “evet” oyu veren Kuzey Kıbrıs Türk’lerine, AB ile daha gelişmiş ticaret ve ulaşım yollarının kurulması yönünde verilen sözlerin tutulması açısından AB’ nin bazı üyelerini ikna etmek çok zor olacaktır. Sonuç, Kuzey Kıbrıs’ta çözüm konusunda daha az isteksiz olan yönetimlerin iktidara gelmesidir. Güney Kıbrıs ise, olası bir çözümsüzlük durumunda, bir yandan AB içinde gelişmeye devam ederken diğer yandan da Türkiye’nin AB üyeliğine tam anlamıyla son verecek müdaheleler yapmadan, Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs’ı rahatsız etmeye devam edecektir. Bu durumda Türkiye, AB ve NATO arasında artan bir işbirliğini engellemek için çaba sarfetmeyi sürdürecektir. Türkiye’nin, AB ile imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması’nı Kıbrıs’a genişletmemesi, Türkiye’nin üyelik sürecini olumsuz etkileyecektir.

|4|


Ada’da elde edilecek başarılı bir sonuç ise, Kıbrıs’ın bir bütün olarak ekonomik açıdan gelişmesi, Doğu Akdeniz bölgesinde artan bir istikrar ve Türkiye’nin AB üyeliğinde olumlu sonuçlar alınmasına neden olacaktır. Hannay son olarak, AB’nin Kıbrıs’ta yürüyen görüşmelere doğrudan müdahale etmemesi gerektiğini belirterek, AB’nin sürece olumlu katkısının, Türkiye’nin üyelik görüşmelerini canlı tutarak istikrarlı bir tarzda yürütülmesini temin etmek olduğunu vurgulamaktadır. Makalenin tamamını okumak için>>>  AB 2009 Türkiye İlerleme Raporu’nu yayımladı Her yıl aday ülkelerin AB reform sürecindeki performansını değerlendirmek üzere Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ilerleme raporu 14 Ekim’de açıklandı. Rapor ile ilgili olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen düzenlediği basın toplantısında şu değerlendirmelerde bulundu: “Raporun içeriğine baktığımız zaman bazı hemfikir olduğumuz, bazı olmadığımız, eksik kaldığını düşündüğümüz unsurlar görüyoruz. Bunları objektif bir gözle değerlendirmemiz gerekiyor. Raporda siyasi reformların çok yavaş ilerlediğinden bahsedilmektedir. Biz de aynı görüşteyiz. Reform süreci çok yavaş ilerlemektedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun verdiği bazı çelişkili kararlara değiniliyor. Biz de aynı kanaatteyiz. Yüksek Seçim Kurulu’nun bazı kararlarından bizim de şikâyetimiz var. Raporda rüşvet ve suiistimallerin önlenmesi için atılan adımların yetersiz olduğundan, iç mali denetimin yetersiz olduğundan, söz ediliyor. Biz de aynı görüşleri savunuyoruz. Raporda kamu yönetimi reformu yapılması gerektiği ve aynı zamanda bu reformun partizan düşüncelerle yapılan kayırmacı atamaları önleyecek nitelikte olması gerektiği belirtiliyor. Doğrudur, biz de öyle düşünüyoruz. Yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda kaygılar var. Biz de öyle düşünüyoruz. Raporda Adalet Bakanlığı müfettişlerinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna bağlı olması gerektiği belirtiliyor, müfettişlerin hâkim ve savcıların telefonlarını dinlemelerini eleştiriyor. Ergenekon Davasında bazı usulsüzlükler yapıldığından ve şeffaflıkla ilgili hiçbir sonuç alınamadığından bahsediliyor. Bunun yanı sıra milletvekili dokunulmazlıklarına atıfta bulunuluyor. Siyasi partilerin ve seçimlerinin finansmanını hiçbir denetime tabi

|5|


olmadığı belirtiliyor. Seçimlerde bazı partiler diledikleri gibi para harcamaktadırlar. Bu durumun demokrasiye zarar verdiğini her vesileyle ortaya koymuştuk. Raporda ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son bir yıl içinde 381 davada Türkiye’yi mahkûm ettiği ifade ediliyor. Bu çok önemli bir tespittir. Biz de her konuşmamızda bu durumun altını çiziyoruz. Diğer bir unsur, Türkiye’de işkence ve kötü muameledir. 2008 yılında, Türkiye’de 35 davada 431 güvenlik görevlisi hakkında soruşturma açıldı ama bunlardan hiçbirisi hakkında mahkûmiyet kararı verilmedi. Disiplin cezası verilenler ise sadece güvenlik kuvvetlerinin yüzde 2’sini oluşturmaktadır. Ciddi bir hastalık halinde tutukluların serbest bırakılmadığı söyleniyor. Bunun yanı sıra gazeteciler hakkında politikacılar tarafından açılan davaların çokluğundan söz ediliyor. Bu da paylaştığımız görüşlerden biridir. Web sayfalarının kapatıldığı, sendikaların gösterilerinin engellendiği ve kadın eğitiminde Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer aldığı belirtiliyor. “Haydi, kızlar okula” gibi kampanyaların yeterli olmadığı anlaşılıyor. Raporda eksik bulduğumuz ve hemfikir olmadığımız konular da bulunuyor. Raporda Cumhurbaşkanını öven ifadelere yer verilirken Sayın Başbakanı eleştirmekten dikkatle kaçınılmıştır. O kadar ki Sayın Başbakanın Doğan grubuna yönelik yaptığı boykot çağrılarından bahsederken bile bu çağrıları Başbakanın değil, yüksek düzeydeki bir siyasetçinin yaptığından bahsediliyor. Raporda, nedense böyle özel bir muamele yapma ihtiyacı duymuşlar. Daha önceki raporlarda hiç eleştirilmeyen yüksek yargı organları bu raporda eleştiriliyor. Mesela YARSAV eleştiriliyor. Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik eleştiriler ise bir önceki raporun yaklaşık iki mislidir. Bunlar son derece dikkat çekicidir. Muhalefetten bahsederken,

Muhalefetin

sadece

milletvekili

dokunulmazlığının

kaldırılmasını

desteklediği söyleniyor. Ayrıca Muhalefetin bazı yasaları Anayasa Mahkemesine taşıdığından bahsediliyor. Muhalefetin Avrupa Birliği sürecini desteklediğinden hiç söz edilmiyor. Türkiye’de Muhalefetin yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü için sarf ettiği çabalara hiç değinilmiyor. Sendikalar Yasasının çıkarılması için gösterdiği gayretlerden hiç bahsedilmiyor. Yani hemen hemen Muhalefetten hiç bahsetmeyerek ve İktidarı mümkün olduğu kadar kollayarak kendilerine göre yeni bir üslup oluşturmaya çalışıyorlar. Biz bunu oldukça kaygı verici buluyoruz.

|6|


İşin esasına baktığımız zaman, içerik olarak değerlendirdiğimizde son derece kaygı verici bir tablo görüyoruz. Türkiye, Ekim 2005’te Hırvatistan’la aynı gün müzakerelere başladı. Strateji Belgesinde de ifade edildiği gibi Hırvatistan’la yapılan müzakereler sonuçlanma aşamasına gelmiş. Türkiye ile müzakereler ise henüz bütün müzakere başlıklarının üçte biri düzeyine bile gelmemiştir. Hırvatistan’ın 2012 yılında Avrupa Birliği’ne üye olabileceği söyleniyor. Türkiye için ise tarih bile verilmiyor. Türkiye gayet uzak bir tarihte, ne olacağı belirsiz bir ülke konumundadır. Ayrıca Avrupa Birliği ile ilişkilere daha yeni başlayan Sırbistan, Karadağ ve Makedonya gibi ülkelerin vatandaşlarının Ocak 2010’dan itibaren Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz girebileceği söyleniyor. Bosna Hersek ve Arnavutluk vatandaşlarının ise 2010 yılının ortasından itibaren AB ülkelerine vizesiz girebileceği ifade ediliyor. Türkiye ile ilgili hiçbir bahis yok. Oysaki Türk vatandaşlarına vize uygulanmasının Avrupa Birliği mevzuatına aykırı olduğu, Avrupa Adalet Divanı tarafından karara bağlanmıştır. Ama rapora bakarsanız böyle bir konu gündemde bile değildir. Türk vatandaşlarının Avrupa ülkelerine vizesiz girmesi söz konusu bile değildir. Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer aldığı belirtiliyor. “Haydi, kızlar okula” gibi kampanyaların yeterli olmadığı anlaşılıyor. Raporda çok önemli üç tane rakam veriliyor. Birincisi, 15 yaşın altındaki çocuklarda fakirlik oranı yüzde 26.1, kırsal kesimlerdeki fakirlik oranı ise çocuklarda yüzde 42 olarak gözüküyor. Ülkenin Batısı ile Doğusu arasında yüzde onluk bir fark olduğuna dikkat çekiliyor. Açılım yapılacaksa, açılımın bu konuda yapılması gerekir. İlkokula gitme oranı yüzde 96.5, ortaokula gitme oranı ise yüzde 58 olarak belirtiliyor. Burada da büyük bir problem var. Ayrıca Yahudilere karşı nefret içeren eylemler yapıldığına işaret ediliyor. Buna benzer başka eleştiriler de yer alıyor. Türkiye 2009 İlerleme Raporu tam metni için>>>

|7|


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.