Ocak & Şubat 2017 | Yıl: 13 | Sayı: 73 | Fiyatı: 7.50 TL
KARTALLIFE’TA ŞEHRİN TADINI ÇIKARIN.
Editör
Yine, yeni, yeniden Bağdat Caddesi... Bağdat Caddesi; Kadıköy Life’ın gözbebeği, parlatılacak bir elmas parçası, pamuklara sarılacak önemli bir turizm değeri Kadıköy için... Bu nedenle Cadde’ye dair analizlerimizi her dergimizde farklı bakış açılarıyla ortaya koyarken, özellikle “Cadde’nin Ulaşımı” konusuna kocaman bir üst pencereden bakmayı tercih ediyoruz. Hep söylediğimiz gibi; Paris’in Şanzelize’si neyse, Kadıköy özelinde Bağdat Caddesi de bizler için bu ilgiyi fazlasıyla hak ediyor... Ancak, medyanın dile getirdiği sorunlar, ilgililerce çözüme kavuşturulmadığı müddetçe, mevcut durum havanda su dövmenin de ötesine maalesef geçemiyor. Yeni bir yılın heyecanı ile (tüm olumsuz gelişmelere karşı üç maymunu oynayarak) Kadıköy’ün ulaşımına getireceği fonksiyonel yaklaşım dışında Cadde'mize katacağı zarafet, estetik ve nostaljik dokusuyla “Bağdat Caddesi’ne Tramvay” özlemimizi sayfalarımıza döktük, başta Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe (Bursa’da yerli tramvay üreten ve caddelerinde uygulayan ilk şehrimiz) olmak üzere, sizlerin görüşlerinden yola çıkarak, konuya dair “Neden? Nasıl? Ne şekilde?” sorularına bölgemizin gurur kaynağı Yapı Merkezi ile bir cevap sunduk. Şöyle ki; 1965 yılında kurulan ve son olarak dünya ödülüne lâyık görülen Avrasya Tüneli projesini hayata geçirerek, yarım asırlık gücünü ortaya koyan Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, Kadıköy Life Dergisi’nin “Bağdat Caddesi’ne Tramvay” projesi için “Caddemize tramvay çok yakışır. Elbet öncesinde gerekli fizibiliteler yapılmalı ancak ilk bakışta görülüyor ki, fiziki yapısı itibariyle Fenerbahçe Stadı ve Bostancı arasında sahil yolu ile Bağdat Caddesi’ni kapsayan ring hattı, adeta biçilmiş bir kaftan. Tabi ki buna İstanbul’u, Kadıköy’ü yönetenler vesile olur, tüm koşullar hazırlanırsa, bizler de taşın altına elimizi koymaya hazırız” dedi. Bu arada yakın zamanda gelişen Bağdat Caddesi’nde trafik terörünün sona ermesi için Kadıköylü Milletvekili Hurşit Yıldırım’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdiği dilekçe de, neden konunun çok önemli olduğunun bir ispatı niteliğinde... Bağdat Caddesi’nin artık trafik kazalarıyla gündeme gelmemesi ve daha çok canın yanmaması için başlatılan girişimde, kalıcı
8 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Haber •• Magazin Magazin •• Aktüalite Haber Aktüalite •• Ekonomi Ekonomi •• Politika Politika
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER, MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ, POLİTİKA DERGİSİ İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Fatma Canan Toprakkaya Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Toprakkaya Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İrem Toprakkaya Yayın Kurulu Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu, İnal Aydınoğlu, Bülent Turan, Enis Fosforoğlu Haber Müdürü Cenay Toprakkaya Editörler Adem Giden, Beral Fişekci, Çilem Doğan, Figen Sabırcan, Naciye Yıldırım, Öykü Maral, Sedef Turan, Yeşim Ülker Görsel Yönetim Benusen Toprakkaya Cenay Toprakkaya Basım Teknik Basım Matbaacılık San. ve Tic. A.Ş. Sertifika No: 24871 Y. Dudullu Mah. Necip Fazıl Bulvarı No: 44 Keyap Çarşısı F1 Blok 93 Ümraniye / İstanbul Tel: 0216 508 20 20 www.teknikbasim.com
ve caydırıcı önlemlerin önemine dikkat çekiliyor ve bu durum bizim ulaşımda tramvay önerimizi kesinlikle destekliyor. *** Kadıköy Life’ın çevresine ne kadar duyarlı ve çevre sorunlarının sesi olduğunu 13 senedir tüm okurlarımız bilir. Göztepe ile Kazlıçeşme arasındaki ulaşım süresini 15-20 dakikaya düşüren Avrasya Tüneli’nin Kadıköy turizmine katkılarını da ele aldık Ocak-Şubat sayımızda her zamanki gibi konuyla ilgili olanların görüşlerine de başvurarak... Bu dosya da ilgililerin ilgisine muhtaç özellikle PR çalışmaları açısından... Turistleri gezdiren rehberlere yönelik bir toplantı ile Anadolu Yakası’nın ne kadar ulaşılabilir olduğunun altı çizilmeli kanaatimizce... *** İlçemiz Kadıköy; insanımız, yakın çevresine olduğu kadar magazin haberlerine de duyarlı... Hani adımızda ‘Life’ var ya; biraz da yaşama renk katalım dedik ve usta kalem, deneyimli televizyoncu Yeşim Ülker’in rehberliğinde “Kadıköy Magazin” sayfalarını hazırladık. Başta Hande Kazanova olmak üzere, Ayşe Erbulak, Uğurkan Erez, Betül Mardin, Metin Tekin ile yapılan röportajlar kaçmaz... Tüm Kadıköylü dostlara Kadıköy Life Ailesi’nden sevgiler, saygılar...
Canan Toprakkaya
Dağıtım Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti. KADIKÖY LIFE dergisinin birinci sayfasından son sayfasına kadar olan yazılardan imza sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların sorumluluğu reklam sahiplerine aittir. KADIKÖY LIFE dergisinde yayınlanan her türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz. KADIKÖY LIFE’ın hiçbir kurum ve kuruluşla doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.
Yayıncı K-İletişim Basın Yayın ve Tanıtım Hizmetleri Karanfil Sokak No: 27/13 Göztepe / İstanbul Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17 Gsm: 0532 266 82 43 E-posta: kadikoylife@yahoo.com www.kadikoylife.com İrtibat Bürosu Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok. No: 42/1 Kadıköy / İstanbul Tel: 0532 470 73 05 ISSN 1307-5535 Ocak & Şubat 2017 Yıl: 13 Sayı: 73 Fiyat: 7.50 TL Basım Tarihi: 16 Ocak 2017 Yayın türü: İki aylık, bölgesel, süreli yayındır.
KADIKÖY LIFE Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği üyesidir.
İçindekiler
20
20 ÇÖMLEKÇİ ÇUKURU’NDA
YARIM ASRIN İKİNCİ DEĞİŞİMİ
Merdivenköy’de 1970’li yıllardan önce hünerli ellerin toprakla birlikte yaptığı çömlekler bölgeye adını verdi; “Çömlekçi Çukuru” alınteri ve emekle kazanılan paranın yeri oldu. Ardından çelik ve teflon hayatımıza iyiden iyiye girdi, çömlek ocakları yerini farklı bir sektöre bıraktı. Son yıllarda 250’nin üzerinde esnaf ve işletmenin kırk yıldır geçimini sağladığı Göztepe Oto Sanayi de, çömleklerin ardından kentsel dönüşüm ile birlikte tarihe karışıyor.
60 KADIKÖY’ÜN YENİ KAYMAKAMI
TUNCAY SONEL
Rekor başarı ödüllerine sahip olduğunu biyografik araştırmasında öğrendiğimiz Kadıköy’ün yeni Kaymakamı Tuncay Sonel, kapılarını Kadıköy Life Dergisi’ne açtı. İlçeyi tüm özellikleriyle tanımaya çalışan Sonel, Kadıköy’ün hem İstanbul'un hem de ülkemizin en önemli ilçelerinden biri olduğunun altını çizdi.
62 İSTANBUL’UN TÜP GEÇİT DOKTORU:
PROF. DR. AHMET VEFİK ALP
62
İstanbul’un trafik sorunu ve çözümlerini, Avrasya Tüneli projesini neredeyse 30 yıl önce ortaya atan Kadıköy’ün ünlü yüksek mimarı Ahmet Vefik Alp’le konuştuk. Bakalım İstanbul’u ve Kadıköy’ü kurtarmak için çözümler neler?
60 68
68 ZAMANSIZ PORTRELER:
KERİM SUNER
“En iyisi eskilerdi” diyenler var mı oralarda? Her şeyin organik ve mekanik olduğu, el emeğiyle, zanaatla yapılabildiği yıllara hayranlık duyanları da bir görelim. Kaldırın elleri çünkü yalnız değilsiniz. 2017 yılına girdiğimiz bugünlerde hâlâ 1851 yılındaki ilk fotoğraf tekniklerini canlı tutan ve zamansız portreler çeken Kerim Suner’le fotoğraf sanatının geçmişten bugüne hızlı bir yolculuğuna çıkıyoruz.
82
82 GEÇMİŞE DÖNÜŞ: @OLDMAGNET
Nostalji, vintage, retro... Adı ne olursa olsun hepimizin içinde bir parça geçmiş bağımlılığı var. “Nerede o eski günler?” topluluğunda başı çekenlerden biri de Ayşin İldeş. Kendisini bugüne kadar oldmag.net olarak biliyorduk. Yüzünü göremediğimiz, takipçisi yüzbinlerce aynı geçmiş tutkusunu paylaşan insan için içerik üreten İldeş’le girişimini ve çığ gibi büyüyen nostalji tutkusunu konuştuk.
110 DÜNYA ÇOK ÖNEMLİ BİR KRİZİN EŞİĞİNDE! “Tanımadığınıza pişman olup, tanıdığınızda ise taa böğrünüze kadar sokmak istersiniz. Umarım tesadüfler bu yazıyı okuyan herkesi bir gün Hande ile denk getirir. O gökyüzünü profesyonelce kurcalarken, hayatını kurcalamak da bana kaldı. Anlattı yazdım, pamuklara sardım” diyor Yeşim Ülker... Kahveleri hazırlayın, bu söyleşi derin dostlar...
112
METİN TEKİN: ÇOK FAZLA KEŞKELERİ OLAN BİR ADAMIM...
Eski ya da yeni jenerasyondan onu belki de tanımayan yoktur. Beşiktaş’ın değil sadece, ülkenin sarı fırtınası o. Sakin görünümünün altında kıpır kıpır, heyecanlı bir adam Metin Tekin... Beral Fişekçi, dergimizde ağırladı...
110
112 Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 9
ACIBADEM İŞİTME MERKEZİ “HAYATA SESSİZ KALAMAYIZ...”
İşitme Testi, Timpanometri, Konuşma Odyometrisi, Akustik Refleks Ölçümü, Östaki Tüpü Fonksiyon Testleri, İşitme Değerlendirme ve İşitme Cihazı Uygulamaları
İçin i t s e Te yın m t i İş Ara 0 99 i z i B 26 5 3 6 021
Telefon: 0216 326 50 99 Acıbadem Mahallesi Acıbadem Caddesi No:173/A Üsküdar-Acıbadem/İSTANBUL 10 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017www.acibademisitme.com
Fikri Takip
et! y a h i N
Günlük kiralık daire terörüne darbe vuruldu Kamu düzenini tehdit eden noktaya ulaşan ‘günlük kiralık daire terörü’ büyük darbe yedi. Özellikle Kadıköy gibi merkezi ve kozmopolit ilçelerde otellerin cirosu ile yarışan yasadışı günlük kiralık dairelere para cezaları ve ruhsat iptallerine kadar sert yaptırımlar, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında yasallaştı. Korkunç sonuçları beraberinde getiren günlük kiralık dairelere yönelik uzun yıllardır otel işletmecileri, sivil toplum örgütleri ve birçok mağdur vatandaş, sesini yöneticilere duyurmaya çalışıyordu. Kadıköy Life Dergisi, ilçe genelinde onlarca günlük kiralık daireyi defalarca gündeme taşımış, özel haberler toplumdan büyük destek görerek vatandaşlar acil düzenlemenin gereği hakkında seslerini yükseltmişti. 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında günübirlik ev kiralayanlara da kimlik bildirimi zorunlu hale getirildi. 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu’nun 2. Maddesinin 1. Fıkrasına, “günlük kiralık evler” ibaresi de ilave edildi. TERÖRİSTE, FUHUŞA, TECAVÜZE VE GASPA ZEMİN HAZIRLIYOR Kadıköy ile birlikte İstanbul genelinde birçok günlük kiralık daireler, otel fiyatına internet
üzerinden ve gelişigüzel yapıştırılan afişler aracılığıyla satışa çıkarılıyor. Herhangi bir yasal zemini bulunmayan, vergi ve güvenlik donanımından uzak bu dairelerde defalarca yaşanan fuhuş manzaraları, tecavüz girişimleri ve gasp eylemleri sık sık emniyet kayıtlarında yerini almış, birçok haber kanalına da acı gündem maddesi olmuştu. Terör eylemlerinin artış gösterdiği son zamanlarda günlük kiralık daireler ile ilgili çok çarpıcı bir ayrıntı daha ortaya çıktı. Teröristler ve sempatizanları, sabıka kayıtlarından takibe düşmemek ve emniyet mensuplarına yakalanmamak için şehirde barınabilmek amacıyla günlük kiralık daireleri tercih etmeye başladı. Otel ile aynı ücreti ödeyerek hiçbir kimlik belgesi sorulmadan konaklama imkânı bulan teröristler, böylece günlük kiralık daireler aracılığıyla metropollerde barınabiliyordu. GÖZÜNÜ PARA HIRSI BÜRÜYEN TÜCCARLAR! Alenen milyonların gözü önünde yapılan usulsüzlükte yıllardır herhangi bir resmi tepki ve ceza ile karşılaşmayan tüccarlar, kimlik göstermeden konaklamak isteyenlerin talep çoğunluğunu görünce daire kiralayıp her
odalarını ayrı ayrı günlük satışa sunacak kadar ticari eylemler içerisine girdiler. Bu süreçte vatandaşları bekleyen birçok tehlikenin bir kısmını ise Kadıköy Life Dergisi şu şekilde okurlarına duyurmuştu: Gasp edilme, darp edilme, gizli kamera düzenekleri ile tuzağa düşürülme, teröristlere ve sempatizanlarına eylemlerini planlama şansı sunacak barınma koşullarını sağlama… MAHALLE ARALARINA DİKKAT! Yasa dışı günlük kiralık daire uygulaması en çok, ilçelerin merkezlerine yakın kesimlerindeki mahalle aralarında görülüyor. Bu nedenle yaptırımların ve caydırıcı girişimlerin her alanda uygulanabilmesi, sanal ortamdaki ilanların ve şehirlerin çeşitli yerlerine gelişigüzel asılan duyuruların sıkı takibi, sonuca ulaşan emniyet takipleri büyük önem taşıyor. Trafikte olduğu gibi geçici ceza uygulamalarının, günlük kiralık daire terörüne çözüm sağlayacağı gerçeği de karşımızda… Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 11
12 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Fikri Takip
Boğa Heykeli’nde olduğu gibi Kadıköy’de bir türlü aşamadığımız gerçek!
Buhur Baba’yı Google’ın insafına bıraktılar ADEM GİDEN Sadece milattan önce 7. yüzyıldaki Khalkedon ile değil, insanlığın Avrupa’ya medeniyet taşıdığı ve Neolitik dönemi başlattığı milattan önce 6.000’li yılların izini taşıyan İstanbul’un en köklü ilçelerinden Kadıköy’de, geçmişin izlerinde olduğu gibi yakın zaman değerlerine de ilgisizlik had safhaya çıktı. Kadıköy’de yerli nüfusun yanı sıra dışarıdan gelen farklı kültürlerin “Bu acaba nedir?” diyebileceği birçok odak noktada tanıtım eksikliği dikkat çekiyor. İSTANBUL İÇİN ŞEHİT DÜŞTÜ, BİR HİKÂYESİNİ BİLE YAZMADILAR Sahrayıcedit Mahallesi’nde adı “Batman” olarak değiştirildikten sonra yeni neslin tanımaz olduğu Buhur Baba Yolu’nda bulunan Buhur Baba Türbesi’nde, “Ruhuna Fatiha” dışında bir yazı yok. İlk defa görenler için “Buhur Baba kimdir, niye burada türbesi var, türbe neden bu kadar uzun ve büyük, burada gömülmesinin nedeni nedir?” gibi birçok
soru yanıtsız kalıyor çünkü, türbe üzerinde birkaç cümleyle de olsa tanıtıcı bir levha bulunmuyor. Türbede sadece dikkat çeken, özel bir bölmede atığa dönüşmüş defalarca yakıldığı anlaşılan mum kalıntıları… 1453 yılı ve hemen öncelerinde İstanbul’un fethi sırasında gerçekleşen şiddetli çarpışmalarda bugünkü Gözcübaba semti, Merdivenköy ve Kozyatağı çevrelerini kurtarmak için Seyitali Baba, Mahbaba, Gözcübaba, Mansur Baba, Şahkulu Sultan Çoban Baba, Garip Baba, Sancaktar Baba, Hilmi Dede ve Yörük Baba ile birlikte düşmana karşı göğsünü siper eden Buhur Baba, birçok yerde olduğu gibi yüksek apartman ve plazaların arasında bilinmezliğe bırakıldı. En azından İstanbul’un fethi için şehit düştüğü yazılsaydı ve bunun takibi yapılsaydı, türbeyi görenler bilgilenebilecekti ve önemini anlayabilecekti. NE OLDUĞUNU ÖĞRENMEK İSTİYORSAN, GOOGLE’A BAKACAKSIN Buhur Baba’nın kim olduğunu türbesinde öğrenemeyen ziyaretçileri, çareyi Google ara motorunda “Buhur Baba kimdir?” tara-
masında buluyor. Büyük yatırımların yapıldığı plaza ve iş merkezlerinin arasında kalan türbede bir tanıtıcı levha bulunmaması ise, değerlerine önem veren Kadıköylülerin tepkisine neden oluyor. BOĞA HEYKELİ DE İLGİSİZLİK İLE KARŞI KARŞIYA Kadıköy Life Dergisi’nin defalarca yazmasına rağmen hiçbir kalıcı önlem adımının atılmadığı Boğa Heykeli de, orijinal dokusunu ve önemini kaybederek sadece fotoğraf çekilmek için tasarlanmış bir dekora dönüştü. Yanına “Tarihi eser ve değerdir, üstüne çıkmayınız, boya ve kesici-delici aletlerle zarar vermeyiniz” gibi uyarılar ile birlikte tarihsel değeri ve serüveni yazılmayınca uzun yıllardır Boğa Heykeli, ciddi zarar gördü. Kadıköy’ü gezmeye gelen turistler ise, en küçük tanıtım yazısının bulunmayan ve gezi rehberlerinde de gösterilmeyen Boğa Heykeli’ni sadece şehre güzellik katması için yapılmış bir tasarım olarak algılıyor. 1860’lı yıllarda Fransızların Almanları savaşta yendiği için simge olarak yapılmasının ardından birçok savaş görüp ülke ülke göç eden Boğa, son olarak Osmanlı Devleti’ne hediye edilmesinin ardından İstanbul’daki maceraları sonrasında Kadıköy Altıyol’da yerini aldı. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 13
Fikri Takip
Kadıköy’de milyonlar, yıllarca bomba üzerinde yürümüş! ADEM GİDEN Kadıköy Life Dergisi’nin 3 yıldır aralıksız gündeme getirdiği ve özel haberleri sonrası TBMM’ye taşınan “Rıhtım Çöküyor” gerçeğinde kırmızı alarm belirtileri, inanılmaz bir gerçeği ortaya çıkardı. İstanbul’un en işlek ve merkezi noktaları arasındaki Kadıköy Rıhtım’ının çöküntü kısmı İBB tarafından güçlendirilirken, yapılan kazı çalışmalarında patlamamış top mermileri bulundu. Kadıköy-Pendik metro istasyonunun yanında denize sıfır konumda çöküntü alanında çıkan toplar panik, korku ve şaşkınlığı beraberinde getirdi. KADIKÖY’DE SİYASET DE, VATANDAŞ DA KAYBETTİ! Kadıköy’de Rıhtım yenileme çalışmaları, her seçim zamanında gündeme gelmesine rağmen marka nokta bir türlü yenilenmedi. İstanbul’un Anadolu Yakası’na açılan ve Anadolu Yakası’ndan Avrupa’ya geçişin terminali Kadıköy Rıhtım’ında Haydarpaşa Garı’ndan Moda’ya kadar yapılması gereken yeni sahil düzenlemesi, sadece çizimlerde
ve vaatlerde kaldı. Hangi görüşten olursa olsun toplumu yönetenler sonuca ulaşamadı, Kadıköy’ün marka noktası günden güne denize doğru kaydı ve çöktü. KADIKÖY LIFE DERGİSİ’NİN UYARISININ HAKLILIĞI ORTAYA ÇIKTI Dolgu alanı olduğu bilinen Haldun Taner Sahnesi ile Marmara Denizi arasındaki meydanın özellikle son aylarda eğiminin artması ve denize doğru kayması, ilk kez 22 Ağustos 2013 tarihli “Rıhtım Çöküyor” özel haberi ile Kadı-
Kadıköy Rıhtım’da sadece çöküntü alanını kapsayan güçlendirme ve yenileme çalışması tamamlandığında işte böyle olacak.
14 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
köy Life Dergisi web haberi ile kitlelere duyurulmuştu. Ardından defalarca gündeme getirilen risk içerikli haberler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne soru önergesi olarak taşınmıştı. 3 yıldır adım atılmayan Rıhtım’da kırmızı alarm seviyesi yükselince güçlendirme ve kısmi yenileme çalışması zorunlu hal almıştı. Kazı çalışmaları esnasında bulunan top mermileri, on yıllardır İstanbulluların Kadıköy’de bombaların üzerinde yürüdüğünü, balık tuttuğunu, fotoğraf çektirdiğini ve şehir seyri gerçekleştirdiğini ortaya çıkardı.
Kentsel Dönüşüm
Çömlekçi Çukuru’nda yarım asrın ikinci değişimi HABER MERKEZİ Merdivenköy’de 1970’li yıllardan önce hünerli ellerin toprakla birlikte yaptığı çömlekler bölgeye adını verdi; “Çömlekçi Çukuru”, alınteri ve emekle kazanılan paranın yeri oldu. Ardından çelik ve teflon hayatımıza iyiden iyiye girdi, çömlek ocakları yerini farklı bir sektöre bıraktı. Son yıllarda 250’nin üzerinde esnaf ve işletmenin kırk yıldır geçimini sağladığı Göztepe Oto Sanayi de, çömleklerin ardından kentsel dönüşüm ile birlikte tarihe karışıyor.
İstanbul’da hızlı değişimin en çok etkili olduğu yerlerden biri de Merdivenköy… Fikirtepe’ye yakın kesimlerinde yeni inşaatların yükselmesi ile birlikte Merdivenköy, E-5 karayolu yanında ciddi projeler için ayrılan bir bölge olarak tasarımlarda yerini aldı. YERİ OLMAYAN ESNAF PARÇALANDI, BÖLGEYE DAĞILDI Merdivenköy-Fikirtepe kesişiminden E-5 karayolu kenarında Kurbağalıdere’ye doğru akan dere, 1970’li yıllardan sonra kurutularak ana artere dönüştürüldü. Çömlek üretiminin sonu gelince de bu bölge, Göztepe Oto Sanayi olarak kısa sürede Kadıköy’de en çok araç tamirinin yapıldığı merkez haline geldi. Son beş yıldır bölge halkının iç içe olduğu kentsel dönüşüm gerçeği, oto tamircilerinin bir bir taşınmasını da beraberinde getirdi. Ancak bu noktada tamircilerin de sesini duyurmak istediği konular var. “KEŞKE BİZE YER GÖSTERİLSEYDİ, BİZ ŞİMDİ NE YAPARIZ?” Mahmut Acar, hayatını Göztepe Oto Sanayi’nden kazanan ustalardan… 20 yılda burada kazandığı gelirle evlenen, çocuklarını büyüten ve okutan, hatta kardeşlerini de evlendiren Acar, birçok arkadaşının yaptığını yapmak zorunda.
Motor Mekanik Ustası Mahmut Acar, 20 sene geçimini sağladığı dükkânından ayrılacak olmanın üzüntüsünü yaşıyor.
16 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Geri dönülemez noktada bundan sonraki süreci en hasarsız şekilde atlatmak istediklerini söyleyen Mahmut Acar, şunları ifade etti:
“Oto sanayimizde esnaf arkadaşlarımızın en az üçte ikisi gitti. Bize öncesinde yer gösterilebilseydi, dükkânlarımızı oralara taşır, yolumuza devam ederdik. Burada yıllarca bir iş çevremiz oluştu. Yeniden dükkân açacak yer de gösterilmedi. Ümraniye’de Kadosan’da yer bulan dükkânını taşıdı ya da Örnek Mahallesi’nde ara sokaklara… Yer bulamayan arkadaşlarımız ise mesleğini bıraktı, taksicilik ve dolmuşçuluğa başlayanlar oldu. Bundan sonraki süreçte mesleğimize yönelik bir kolaylık gösterilebilirse, bizler için çok faydalı olacak.” KADIKÖY’ÜN SON VERESİYE DEFTERLERİ Nakit paranın bile yerini kredi kartına bıraktığı günümüzde “veresiye satış yapan market ya da bakkal mı kaldı?” diyenleri şaşırtacak bir gerçek, Merdivenköy’de dönüşümü bekleyen Çömlekçi Çukuru Sokak ve çevresinde devam ediyor. 46 yıldır esnaf sıcaklığını yansıtan dükkânında satış yapmaya devam eden İbrahim Demir, bölgenin son bakkallarından. Marketin daha küçüğü, komşu sıcaklığının yaşandığı yer olarak bildiğimiz bakkalların sonunun geldiği kadar Kadıköy’ün son veresiye defterleri de Merdivenköy’de… Sokak bakkalının beş ayrı veresiye defteri var ve komşular, akrabadan da öte bir sıcaklıkla veresiye ilişkisini sorunsuz yürütmeye devam ediyor. O günlük yol parası ya da ev kirası çıkışmayan bir Merdivenköylü, nakit olarak
Kentsel Dönüşüm
Çömlekçi Çukuru’nun bu bölümü her ne kadar sadece ağaçlık olarak algılansa da, içerisinde onlarca kâğıt toplayıcısının depoları ve barınma alanları bulunuyor.
borç isteyecek kadar bakkal işletmecisine güven vermiş. Ancak mahalle sıcaklığının yaşandığı bu bakkal da, kentsel dönüşüm ile birlikte kepenk indirmeye, Kadıköy’ün son veresiye defterleri de tarihe karışmaya hazırlanıyor. MALTEPE’YE TAŞINDI AMA HER GÜN MERDİVENKÖY’DE… 65 yaşındaki Latif Baltacı da Merdivenköy’de hayatı geçenlerden. Yedi kız çocuğu ve altı torununu burada yetiştiren Baltacı, evlerinin dönüşüme gitmesi ile birlikte Maltepe Gümrükevler’e taşınmış. Ancak büyüdüğü, evlendiği ve hayata karıştığı Merdivenköy’den bir gün bile kopamayınca, emekliliğini de fırsat bilerek her gün soluğu semtinde almaya başlamış. “Bir zamanlar burası dereydi, şimdi üzerinde yürüyoruz ve birkaç yıl sonra burada onlarca katlı binalar olacak. Buralarda çömleklerin yapıldığı son zamanlarda yetiştik ki, şimdilerde bizim çocuklarımız da ‘bir zamanlar burada oto tamircileri vardı’ diyecekler” şeklinde konuşan Latif Baltacı, en çok aile gibi oldukları komşularından ayrılmanın üzüntüsünü yaşamış. Bu nedenle mutlu olabilmek için her gün Merdivenköy’e geldiğini söyleyen Baltacı, İstanbul’da fiziksel
Çömlekçi Çukuru’nda gecekondu sokakları, hiçbir değişme uğramadan 50 yıl önceki dokusuyla Kadıköy manzaralarını günümüze taşımayı başarmış.
değişim gerçeğinin de kaçınılmaz olduğunu gördüklerinin altını çiziyor. GECEKONDULAR, DEĞİŞİMİN SON EVRESİNDE… Çömlekçi Çukuru, Kadıköy’ün veresiye defterlerinde olduğu gibi bölgenin son gecekondularını da barındırıyor. Hemen arkasında dönümlerce milyon dolarlık arsa ve karşısında Fikirtepe’nin yeni plazalarını karşılayan gecekondularda adli sürecin nasıl işleyeceğini ise, önümüzdeki aylar gösterecek. Şimdilerde gecekonduların hemen ya-
nındaki ağaçlık alanlarda kâğıt toplayıcılar ve hurdacılar hem barınıyor, hem de atıkları burada topluyor. 1989 YILININ İZLERİNİ ÇÖMLEKÇİ ÇUKURU’NDA YAŞAYAN TOROS Bir döneme damgasını vuran Toros model araçlar günümüzde hurdalarda bile bulunamazken, Çömlekçi Çukuru’nda uzun süredir aynı yerinde durduğu belirtilen plakasız beyaz Toros dikkatimizi çekiyor. Taşlarla camları kırılan nostaljik araç, hurda da bile yerini bulamayarak yağmur altında çürümeye terk edilmiş.
Latif Baltacı
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 17
18 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Çevre
Üstüne ne yaparsan yap, altını gördün mü? HABER MERKEZİ Hızla üstünü değiştirmeye ve yenilemeye çalıştığımız Kadıköy’ün altı kırmızı alarm veriyor. Sık sık karşılaştığımız cadde ve sokak kazıları, yılların yorgunluğunun ve plansız şehirleşmenin ağır faturası olarak karşımıza çıkıyor. Binalarının genel olarak 1940-1960’lı yıllarda yapıldığı ve gün içerisinde kaldırımlarında onbinlerce kişinin geçtiği Kuşdili Caddesi’nde alışılmış kazı çalışmalarından biri... Sık sık kazılan ve dolgu yapılmak zorunda kalınan kaldırımın altında yer yer yenilense de yorgun düşmüş yanyana elektrik, kanalizasyon, su, internet ve doğalgaz boruları… Biri bozulduğunda diğerlerine de etkisi nedeniyle hepsinin üzeri açılıyor, elektrik ve su gibi arızalarda doğalgaz sorumluları da kendini çalışma alanında buluyor. Bazen sızıntılar ve kaçaklar, yanları sadece toprak ve kum ile doldurulan diğer hatlar arasında da ciddi arızalara neden olabiliyor.
BİR SOKAK DEFALARCA KAZILIYOR Aynı anda yüzlerce binanın altyapısı da modernize edilerek ada bazında planlı yenilenmesi yerine tek tek yıkılıp yapılması nedeniyle kazılıp üstü kapatılan yollar, her arıza ve yeni bir inşaat projesinde tekrar açılıyor, sokak ve caddeler şantiyeye dönüşüyor. Bu esnada yaşanan trafik kaosu, gürültü kirliliği ve dairelerin hizmetten yoksun kalması ise, diğer bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yenilenen her binada artan daire ve nüfus sayısı da, ileride mevcut altyapı giderlerinin kapasiteyi karşılayamayacağı gerçeğini ortaya koyuyor. TEK ÇÖZÜM, RADİKAL BİR KARAR VERMEK VE UYGULAYABİLMEK Fikirtepe gibi çoğu az katlı ve geniş bahçeleri olan bir mahallede bile 5 yıldan uzun süredir kesin sonuca ulaşılamadığı görülünce Caferağa, Osmanağa, Rasimpaşa ve Hasanpaşa gibi eski-karmaşık yapıların yoğunlukta olduğu mahalleler başta olmak üzere
Kadıköy genelinde köklü değişim, bir hayli zor bir süreç olarak görülüyor. Kadıköy’ün sağlıklı dönüşümü için önce altyapısının modernize edilip ardından mevcut yeraltı kapasite değerlerine göre binaların planlanması gerekiyor. Bu da önce gerekli ekonomik ve hukuksal zemin, kurumlararası birliktelik, Kadıköylülerin maddi ve manevi olarak değişime hazır olması ve radikal bir kararın alınabilmesi ile mümkün görülüyor. Bu, altyapıdan meydana gelen ciddi kaçak ve ekonomik kayıpların da önüne geçilmesi anlamına geliyor. BAZI KELİMELERİN HAYATIMIZA GİRMESİ GEREKİYOR “Şehirleri yeniden kurmak, akıllı şehirler, altyapısı tamamlanan yüzeylere kapasitesi kadar inşaat, yeraltına inmeden robotla tamiri yapılan modern altyapı sistemleri” gibi kavramların bir an önce hayatımızda aktif yer alması; yaşam kalitesinin yükselmesi için büyük önem taşıyor. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 19
20 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Çevre
Moda’nın can suyu ile Kadıköy’de yaşam kalitesi ‘terfi’ edecek HABER MERKEZİ Asırlardır farklı dokusu ve güzelliğiyle İstanbul’un nadide köşesi Moda, Kadıköy’ün içlerinden gelen zehri can suyu ile yok edecek. Haliç’ten sonraki ikinci, Anadolu Yakası’nın en büyük ‘terfi’ projesinde Moda sahilinden deniz suyu, Kadıköy’ün 2 kilometre içinde Hasanpaşa Mahallesi çevresine taşınarak, Kurbağalıdere’ye hayat verecek. Projenin önemli bir ayrıntısı da, kalıcı olması... Moda sahili, proje kapsamında önemli bir değişime uğruyor. Deniz Suyu Terfi Merkezi İnşaatı'nın öncesinde sahile sıfır konumda, kayalıkların hemen yanında şantiye alanı yerinde oluşturuldu. Dev çukurda başlayan ön çalışma, önümüzdeki süreçte kalıcı bir terfi merkezi olacak. KURBAĞALIDERE, HALİÇ KADAR ZORLU BİR BÖLGE Kurbağalıdere’de ıslah çalışmalarında karşılaşılan fiziki zorluklar, dünyaca ödüllü Haliç’in temizliği kadar zor bir bölge ile karşı
karşıya olunduğunu zamanla ortaya koydu. Özellikle derenin Kadıköy Evlendirme Dairesi-Kızıltoprak-Moda hattı üzerinde dere yatağı değiştirme, kot farkı, daralma ve zemin gevşekliği gibi faktörler nedeniyle çalışmalar önemli ölçüde etkilenmişti. İstanbul’da alanında tarihin en büyük ıslah çalışması, son 25 yılı ağır kirlilik ile geçiren Haliç’te gerçekleştirilmişti. 2012 yılında dev ıslaha ilâve olarak adımı atılan terfi çalışmasında Sarıyer Çayırbaşı’ndan temiz deniz suyu 5 kilometrelik tünel ile Ayazağa’ya, burada yüzeye çıkan su kot farkından dolayı terfi ettirilerek daha yüksek rakımdan Kağıthane Deresi’ne aktarıldı. Deniz suyu toplamda 9 kilometrelik yolculuk ile Haliç’i tazeledi, temizledi. Şantiye yetkililerinden edindiğimiz bilgiye göre Kadıköy’de tarihi projenin uzunluğu 2 kilometre. Ancak dere genel olarak bilinenin aksine birkaç kilometreden değil, 67 kilometre 680 metre uzunluktan oluşuyor. Bu nedenle binlerce ev ve işyerinin atıklarının yanı sıra gece saatlerinde gizlice dökülen çeşitli çöplerle birlikte Kurbağalıdere, İstanbul’da Haliç’ten sonra
en yoğun kirliliği yaşayan nokta oldu. Plansız şehirleşmenin faturası ise ağır koku, su baskınları ve hesabı tutulamayan zararlar ile yıllarca Kadıköylülere oldu. KANALİZASYON SORUNU BİTTİ, SON BALÇIĞA VEDA Kurbağalıdere’de kanalizasyon, 2016 yılının ikinci yarısında tamamen yüzeyin altında 3 metre çapındaki metro tipi atık kanalına bağlandı, ağır kokuya neden olan kirlilik yüzeyden arındırıldı. Yüzeydeki fiziki çalışmaların ise yüzde 90’ına yakını tamamlandı. Terfi Merkezi İnşaatı’nın en önemli faydalarından biri, Kadıköy Evlendirme Dairesi ile Marmara Denizi arasındaki balçığın tamamen ortadan kaldırılması olacak. Buranın da normale dönmesi ile birlikte Göztepe’den Hasanpaşa’ya kadar amfi tipi merdivenler ile derinleştirilip genişletilen ve yüzeyine beton dökülerek akıcılığı arttırılan Kurbağalıdere’de, fiziki çalışmaların 2017 yılı sonunda tamamlanması bekleniyor. Kirlilik oluşturan faktörlerin ortadan kalkması ile birlikte kâbus dolu günler ise geride kaldı. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 21
22 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Aktüel
Kadıköy’de nüfus, tarihinin en düşük seviyesinde! ADEM GİDEN İstanbul’un kuzeye doğru genişlediği, yeni şehirlerin kurulduğu ve kentsel dönüşüm yoğunluğunun arttığı son yıllarda Kadıköy nüfusu, en düşük seviyeyi gördü. 800 binlere yaklaşan nüfusu 2008 yılında Ataşehir’in ilçe statüsüne kavuşarak ayrılması ile birlikte önce 500-600 bin bandına düşen Kadıköy’de son veriler, 400 bin sınırına kadar indi. Ancak önümüzdeki yıllarda bir hayli nüfus artışı tahmin edildiği için, Kadıköy İlçe Nüfus Müdürlüğü’nde yoğun çalışma temposu daha da hız kazandı. 1960’lı yıllardan sonra İstanbul’un göç yükünü önemli ölçüde üstlenen Kadıköy’de nüfusun hızlı yükselişi, günümüzde ilçe yapılarının yaklaşık yüzde doksanının riskli grupta yer aldığı tabloyu ortaya çıkardı. Bunun ardından gelen deprem riski ve günümüzün değişen koşulları, kentsel dönüşümü kaçınılmaz kıldı.
SON 10 YILDA NÜFUS YARI YARIYA DÜŞTÜ Kadıköy Nüfus Müdürlüğü’nün verilerine göre yaklaşık değerlerde olarak Kadıköy’ün nüfusu, taşınmalar ve yeni dairelerine gelenler nedeniyle değişkenlik göstermesi sebebiyle 2017 yılı başlarında 400420 bin bandında seyrediyor. Ataşehir’in Kadıköy’den ayrılmadığı 10 yıl önce 800 binlere dayanan adresli nüfus kaydının yarı yarıya düştüğü görülüyor. DAHA YOĞUN GÜNLER KAPIDA Nüfus düşüşünün aksine merkezi konumu nedeniyle yoğunluğun olağan hal aldığı Kadıköy İlçe Nüfus Müdürlüğü’nde günde 2 bine yakın işlem yapılıyor. “Misafir nüfus” olarak adlandırılan çoğu işlem, Kadıköy’de geçici günlük 3 milyon ziyaretçi nüfusunun da bir yansıması olarak görülüyor. Kadıköy’de gezmeye, eğlenmeye, resmi işlemlerinin takibine ya da çalıştığı iş yerine gelen kesimlerden oluşan 3 milyon geçici nüfus, Kadıköy’ün coğrafi konumunun da sonucu olarak değerlendiriliyor. Günümüzde iki-üç katlı yapıların yıkılıp yerine dokuz-on katlı binaların yapıldığı, beraberinde Fikirtepe gibi dönüşüm alanlarındaki dev projeler düşünüldüğünde, Kadıköy nüfusunun önümüzdeki 5 yıl içerisinde 800 binin üzerine çıkabileceği açıklanmıştı. Kadıköy’de uzun yıllar görev alan tecrübeli yönetici İlçe Nüfus Müdürü Nebahat Özdemir ve ekibi için, geçiş döneminde bir hayli tempolu ve zor günler kapıyı çaldı. KADIKÖY İLÇE NÜFUS MÜDÜRLÜĞÜ’NDE ENGELLİ PLANLAMASI Kadıköylülere 60 yıldır hizmet veren günümüzün İlçe Nüfus Müdürlüğü binasının dep-
reme karşı dayanıklılığının kesinleşmesinin ardından, engelli vatandaşlara yönelik binanın kullanımının kolaylaştırılması için çalışma başlatıldı. Böylece engelli vatandaşlar hiçbir zorlukla karşılaşmadan binaya girip çıkabilecek, işlemlerini yaptırabilecek. ELEKTRONİK KİMLİKLERİNİZİ ALDINIZ MI? Türkiye’de bir ilk olarak elektronik kimlikler de dağıtılmaya başlandı. 25 personelin bulunduğu Kadıköy İlçe Nüfus Müdürlüğü’nde en az 6 çalışan, yeni kimlik kartlarının vatandaşlara verilmesi işlemini sağlıyor. Eski nüfus cüzdanı ile gelen 15 TL, kimliği kayıp olan vatandaşlar ise 30 TL ödeme yaparak yeni döneme geçiş yapabiliyor. Sadece bir vatandaşın kimlik değişim işlemi 15-30 dakika arası sürüyor. Bu esnada parmak izi ve avuç içi izi alınan vatandaşlar, yeni ve güvenli sisteme sahip oluyor. Tüm vatandaşların ise 3 yıl içerisinde yeni elektronik kimliklerini almış olması gerekiyor. Bu 3 yıl içerisinde eski kimlikler de geçerli olacak. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 23
Rรถportaj
24 : kadikoylife.com Ocak & ล ubat 2017 60 125. SAYI - OCAK 2017
www.cekmekoymagazin.com
Çevre
Erenköy’ün asırlık köprüsüne hüzünlü veda Neleri görmedi ki; kar, fırtına, kavurucu sıcaklar, savaşlar, depremler, yangın tulumbaları, semt pazarı arabaları, komşulukları, yardımlaşmaları, eğlenceleri ve aşkları… 1870’li yıllardan bugüne Kadıköy’ün sembol değerlerinden Erenköy Tren Köprüsü, artık yok. Yenilenen banliyö hattına entegre çalışmaları nedeniyle her taşı tek tek sökülüp taşınan asırlık köprü yerine, hızlı trenin fiziki koşullarına uygun köprü yapılıyor. Köprünün sökümü sırasında Erenköylüler, bir hayli duygu dolu anlar yaşadı. Üç neslin sembol köprüsünün taşları, arkeologlar eşliğinde tek tek fotoğraflanıp Haydarpaşa’da depolara kaldırıldı. Bu süreçte “tarihin üzerine asfalt atılmış” demek için köprü üzerinde oldukça haklı görüntüler ortaya çıktı. YÜRÜYEN KÖPRÜYE DÖNÜŞTÜ Bağdat Caddesi ile günümüzün minibüs yolu arasında geçişi sağlayan ve 150 yılı karşılamaya hazırlanan köprü, ihtiyaç duyulan bir noktada uygunluğu olması halinde yapbozun parçalarının birleştirildiği gibi tarihi taşlarıyla yeniden inşa edilebilecek. Tarihin tamamen yok olmasından ise Kadıköy’de yeniden canlanabilecek olması bir nebze olsa sevindirdi. Haydarpaşa’dan Pendik Hızlı Tren Garı’na kadar her ay milyonlarca yolcu, genişletilen banliyö hattındaki üç ray üzerinde konforlu ve güvenli seyahat edebilecek. Kamu yararı gözetildiği için kaldırılması zorunlu hale gelen Erenköy Tren Köprüsü’nün asıl yerindeki eski hali ise, fotoğraf karelerinde yaşayacak. AYNI YAŞLARDA OLDUĞU BOĞA İLE AYNI KADERİ YAŞIYOR 1860’lı yıllarda Fransızlar tarafından yaptırılan, Almanların ellerinden aldığı, ardından Osmanlı Devleti’ne hediye edilen ve İstanbul’da da birkaç kez yer değiştiren Boğa Heykeli, hikâyesini bilenler için ayrıca
ünlü. Ardından Kadıköy’de ilk kez köklü bir tarihi eser daha yer değiştiriyor. Boğa Heykeli ve Erenköy Tren Köprüsü’nün hikâyeleri birbirinden çok ayrı olsa da, Kadıköy için aynı döneme damgalarını vurmaları ve aynı yaşlarda olmaları nedeniyle dikkat çekiyor. Kadıköy Life’ın tespitleri arasında yer alan bu ayrıntı ile birlikte Erenköy sakinleri, Bağdat Caddesi ve minibüs yolu olarak bilinen Fahrettin Kerim Gökay Caddesi arasında kesintisiz araç ve yaya trafiğinin sağlanacağı günleri bekliyor. Yeni köprünün Mayıs ayına kadar inşa edilebileceği kamuoyuna yansıdı. Köprü yıkımının ilk günlerinde karşıdan karşıya geçişin sağlanamaması ve yoğunlaşan trafik nedeniyle sıkıntılı günler yaşanmıştı. Yayalar için geçici alternatifler sağlanırken, trafik kaosu ise yeni köprünün araç trafiğine açılmasına kadar devam edecek. LEBLEBİCİ ÇİFTİNİN SON BAKIŞI Kadıköy Life Dergisi’nin bölge çalışmalarında objektiflerine yansıyan Yıldız & Duran Leblebici çifti için tarihi köprü, büyük bir anı ve sembol özelliği taşıyor. Bugünkü Halk Eğitim Merkezi, geçmişte de Zihnipaşa İlkokulu’nda eğitim gördüğü dönemlerden bugüne gelen Yıldız Leblebici, sesi titreyerek; “Kelimeler boğazıma düğümleniyor, köprümüz bize veda ediyor” dedi. Eşi Duran Bey gibi 1958 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra elektrik-elektronik mühendisi olarak hayatını idame eden ve 70 yılı geride bırakan Erenköylü çift için bu değişim, bir anlamda Kadıköy’ün özeti aslında… MEŞHUR YUFKACI, KOMŞUSUNU ÇOK ÖZLEYECEK Dedeleri ve babasının beraberinde getirdiği mesleği gelecek nesillere aktarmak için gelenek haline getiren Erenköy’ün meşhur
Yıldız & Duran Leblebici çifti...
yufkacısı Murat Yıldız, çocukluğundan bugüne her gün defalarca üzerinden geçtiği tarihi Erenköy Tren Köprüsü’ne hüzünle veda etti. “Bir nesil olarak ciddi değişimi yaşıyoruz. Ankesörlü günlerden telefonun bilgisayara dönüşerek cebimize girdiği son yıllarda köprünün her taşının tek tek sökülerek, farklı bir noktada tekrar yapılabileceğini görüyoruz” dedi.
Mert ve babası Murat Yıldız...
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 25
26 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Aktüel
Türkiye’nin en büyük hastanesi Kadıköy’e...
Göztepe, sağlık üssüne dönüşüyor HABER MERKEZİ 1972 yılında hizmete açılan ve sadece Kadıköy’ün değil, Anadolu Yakası’nın sağlık merkezi olarak hizmet veren Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, çeyrek asırdan sonra en büyük değişimini yaşıyor. Vatandaşların “Göztepe SSK” olarak adlandırdığı köklü hastanesi, yenilenme projesinde yarım milyar TL’den fazla yatırımla Avrupa standartlarının üstünde yükseliyor. Yılda 1 milyon 500 bin ayakta, 50 bin de yatılı hastanın bakılacağı tesisler, Göztepe’yi adeta sağlık üssüne dönüştürecek. Günlük hasta sayısı yoğun zamanlarda 7 bini bulabilen “Göztepe SSK”, yenilenen yüzüyle çok gelişmiş donanımlara sahip olacak. İstanbul İl Özel İdaresi İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) tarafından yapılan yeni binanın yanındaki eski bir bölümü de hizmet vermeye devam edecek. Sağlık Bakanlığı’nın yeni dönem uygulaması çerçevesinde 2012 yılı itibariyle yeniden yapılanmaya gidilmesiyle ortaya çıkan proje, Taş Yapı tarafından inşa ediliyor. 2018 yılı sonlarında tamamlanması öngörülen dev çalışmanın Türkiye’nin en büyük hastanesi unvanını alacağı duyuruldu. YATAK KAPASİTESİ REKORA GİDİYOR Genel hizmet alanlarında yatak kapasitesinin 900-1.200 arasında değişeceği belirtilen yeni hastane binaları, hastaların daha konforlu ve iyi koşullarda sağlık hizmeti almalarını sağlayacak. Yaklaşık 162 dönüm arazi üzerinde 235 bin metrekare devam eden inşaat çalışmalarında 200 yataklı yeni bir çocuk hastanesinin de olması planlandığı kamuoyuna yansıdı. Projede tıbbi araştırmalara imkân tanıyacak bir araştır-
ma merkezi de olacağı belirtilirken, sağlık hizmetlerinde aksama yaşanmaması için hastanenin yeni binaya bölüm bölüm taşınacağı açıklandı. SİSMİK YALITIMLA DEPREME KALKAN GİBİ DURACAK Yeni Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. derecede riskli deprem bölgesinde bulunan Kadıköy’de oldukça güvenli olarak tasarlanıyor. Olası bir büyük depremde hizmetinde aksama yaşanmayacak şekilde sismik yalıtımlı olarak tasarlanan sağlık tesisleri, “depremden bağımsız bina” olarak tarif ediliyor. AKILI SİSTEMLER VE TASARRUF ÖN PLANDA Yeni hastanede odalar, ortalama 35 metrekare ile oldukça geniş, yarısı tek ve yarısı çift
olarak planlandı. Projede aydınlatmadan ısıtmaya kadar birçok ayrıntı ise tasarruflu enerji sistemlerinden oluşuyor. Yapımının yüzde 35’i tamamlanan Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeni hizmet binası, bölgesindeki çeşitli sağlık kuruluşları ile birlikte Göztepe başta olmak üzere Kadıköy’ü sağlık merkezi haline dönüştürecek. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 27
Çevre
Bu fotoğraf karemizde sürücüsü hastaneye kaldırılan motosikletin arkasında iki gencin kasklı olarak Bağdat Caddesi’nden geçtiği görülüyor. Genelde “kasksız sürücüler” haberlere konu olsa da, Kadıköy’de trafik bilincinin oldukça yüksek olduğu da biliniyor.
Plansız şehircilik Caddebostan’ı mahvetti Kadıköy’de gece hayatının gözde adreslerinden Caddebostan İskele Sokak, tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Restoran ve barlara mal indirme-aktarma saatlerinin düzenlenmemesine bölgedeki inşaat faaliyetleri de eklenince, İskele Sokak açık otoparka dönüştü. Sahilyolu ile Bağdat Caddesi arasında bağlantıyı sağlayan ve “Barlar Sokağı” olarak da bilinen Caddebostan İskele Sokak’ta araçlardan sonra yayaların adım atabileceği yer de kalmadı. İLGİSİZLİK, ÇARESİZLİĞE DÖNÜŞTÜ Önceleri tek yönü otopark olarak kullanılmaya başlanan İskele Sokak, son aylarda tamamen kullanım dışı kaldı. Vatandaşların şikâyetleri ve ihbarlarına rağmen kalıcı çözüm bulunamayan prestij sokakta, günün her saatinde içecek ve yiyecek firmalarının mal indirme-aktarma yapılması nedeniyle çoğu kez trafik kilitleniyor, bazen de saatlerce akış duruyor. Trafiğin açılmaya başladığı anlarda ise, sokağın her iki yönünde belirli kesimler otopark olarak kullanılmaya başlanınca benzer manzaralar tekrarlıyor. Otopark denetlemesi ile birlikte sokakta sadece belirli saatlerde mal indirme yapılabilmesine yönelik düzenlemenin ilk etapta bu önemli noktayı rahatlatabileceği düşünülüyor.
Motosiklete kasksız binmeyin! Kask kullanmanın hayati önemi, Kadıköy Life Dergisi’nin görüntülediği kazada bir kez daha ortaya çıktı. Bağdat Caddesi keyfinin acıya dönüştüğü anlarda sürücünün kaskı, hayatını kurtardı. Ölüm riskinin en yüksek olduğu sınıflandırmalar arasında yer alan motosikletler, kaza anında gerekli önlemlerin olmaması halinde büyük acıları beraberinde getirebiliyor. Gerekli önlemi alan sürücü, bu kazayı ciddi yaralanma yerine küçük bir kırıkla atlattı. MOTOSİKLET SÜRÜCÜLERİ ÇOK DAHA DİKKATLİ OLMAK ZORUNDA! Sık sık “Biz de varız, bizi fark edin” temasıyla kampanyalar düzenleyen motosikletli gruplar, trafikte farkındalık oluşturarak bir taşıt aracı olduklarını geniş kitlelere duyurmaya çalışıyor. Bazen motosiklet sürücülerinin hatası, bazen de diğer araç sürücülerinin yanlışları her iki taşıtı da kazaya karıştırıyor. Otomobil ve kamyon gibi araçlar genelde motosiklet kazalarından etkilenmese de, motosikletliler için düşük hızlarda bile zemine, kaldırıma ya da herhangi bir nesneye çarpmanın etkisi çok fazla olabiliyor. Kask kadar omurga-omurilik koruyucu yelek giymek de büyük önem taşıyor. Olası bir çarpma esnasında zarar gören omurilikler, felç riskini doğurabiliyor. Yine dizlik gibi yardımcı korumaları da kullanmak, güvenli bir sürüş için gerekli. HAFRİYAT KAMYONLARININ KÖR NOKTASI Kentsel dönüşüm ile birlikte yapısı değişen Bağdat Caddesi’nde sayıları bazen otomobil ve dolmuşları aşan hafriyat kamyonları ve iş makinelerinin sürücü koltuğuyla ön tekerlekleri arasındaki mesafe, “kör nokta” olarak adlandırılıyor. Kamyon sürücülerinin görüş açısı dışında kalan bu nokta, özellikle motosikletliler için ciddi risk! Sürücü bu kaskı takmasaydı, asfalt zemine çarpmanın etkisiyle ciddi bir sonuçla karşı karşıya kalabilirdi.
28 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Çevre
Kurbağalıdere ilk meyvelerini verdi Islah çalışmaları önemli ölçüde tamamlanan Kurbağalıdere’de artık balık tutulabilirken, kış aylarının günlük yaşamı felç eden şiddetli sağanak yağışları sonrasında taşkın meydana gelmemesi ve suların sorunsuz olarak denize ulaşması, sevinç yarattı. Uzun yıllardır hemen her sağanak yağışta taşkınların görüldüğü Kurbağalıdere’de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen ıslah çalışmaları kapsamında kanalizasyon giderlerinin yer altına alınması çalışmaları tamamlandı. DERE YATAĞI GENİŞLETİLDİ, SEL MANZARALARI GERİDE KALDI Yatağı bazı kesimlerde yaklaşık olarak 30 metre kaydırılarak düzeltilen, derinliği ortalama iki metreden dört metreye, genişliği sekiz metreden yirmi sekiz metreye çıkartılan Kurbağalıdere, kış aylarında görülen birçok şiddetli yağışta taşmadı. Kapasitesi en az iki katına çıkarılmasına rağmen
şiddetli yağışlarda debisi bir hayli artan Kurbağalıdere’de manzara; “Islah edilmeseydi çok büyük facia olabilirdi” dedirtti. İlk sınavını başarıyla atlatan Kurbağalıdere’de gözler, 2017 yılı yaz aylarında yüzey düzenleme çalışmalarının tamamen bitirilmesine çevrildi ancak günümüzde dere, kanalizasyondan arındırılmış olarak sağlıklı fonksiyonunu kazandı. ÇOK ZOR GÜNLER YAŞANMIŞTI Geçtiğimiz süreçte meydana gelen birçok su baskınında Kurbağalıdere’nin Kızıltoprak, Fenerbahçe Stadyumu ve Yoğurtçu Parkı çevrelerini kanalizasyonla karışık sel suları basmış, Kadıköylüler akıl almaz manzaralarla yüz yüze kalmıştı. Şimdilerde ise kanalizasyon giderleri yer altından akıyor, yağmur suları da dere yüzeyinden denize karışıyor, kapasite artırımı ile daha fazla yağmur suyu sel yaşanmadan denize aktarılıyor.
Bu köprü insan öldürmeden acil çözüm! Kadıköy Life Dergisi’nin defalarca gündeme getirdiği riskli Hasanpaşa-Fikirtepe bağlantı köprüsünde hemen her gün yaşanan kazalar yürekleri ağza getiriyor. Daha önce Suadiye’de kamyondan devrilen “ytong” duvar taşları nedeniyle yaşlı bir kadın hayatını kaybetmiş, inşaat malzemelerinin ne derece tehlikeli olabileceği yine akıl-
lara gelmişti. Kadıköy Life’ın görüntülediği o anlarda Fikirtepe’de ytong yüklü inşaat kamyonu, bölgenin kapasitesini kaldıramayan köprüye çarptı. Ytongların devrilmesine ramak kala yürekler ağza gelirken, kaza iyice yıprandığı görülen ve zemine alçak kalan köprünün acilen yeniden düzenlenmesi gerektiğini ortaya koydu.
Diğer yandan kamyon ve iş makineleri sürücülerinin köprüde 3.70 metrelik yükseklik değerini dikkate almaması, sık sık kazaları meydana getiriyor. Fikirtepe’nin yoğun kentsel dönüşüme girdiği son yıllarda birçok kazada yıpranan ve hasar alan köprü, üstünde taşıdığı çevre yolu araçları için de büyük risk…
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 29
Kapak
Dünyanın marka noktasına çağ atlatmak zorundayız!
Bağdat Caddesi’ne tramvay ADEM GİDEN Eşsiz potansiyeliyle dünyanın sayılı marka noktalarından Bağdat Caddesi’nde, günümüz ve geleceğin ihtiyaçlarına entegre olabilecek radikal adımların atılması gerekliliği her geçen gün daha da artıyor. Tüm İstanbul gibi ciddi bir fiziki değişimin yaşandığı, dokusu ve özellikleriyle Türkiye’nin kıymetlisi caddede; günlük hayatı, mağaza ve resto-
ranların cirolarını, yayaların huzurlu ulaşımını ve sohbet dolu mutlu dakikaları en çok etkileyen olumsuz faktörlerin başında trafik kaosu ve modern dönemin ihtiyaçlarını karşılamayan “ilkel” koşullar geliyor. Kadıköy Life Dergisi’nin; eğlence, yemek, alışveriş, sosyal olanakları ve fiziki koşullarıyla Türkiye’nin kalbi olabilecekken adı konamayan bir ilgisizlikle layık olduğu potansiyelin çok altında bırakılan Bağdat Caddesi’nde revizyonu baş-
latacak renkli bir önerisi var. Modern tramvaya ne dersiniz, üstelik yerli ve estetik... TRAMVAYA HAZIR MISINIZ? Ne de iyisini bilirmiş eskiler, otomobillerin canımıza okuduğu bugünlerden çok uzak 1960’lı yıllar... Şimdiki gibi gelişmiş olmasa da, o zamanlar da bile Bağdat Caddesi’nde tramvay vardı, ihtiyacı tamamıyla karşılayan, nezih Kadıköylülerin modern ulaşım
Bugünkü Fenerbahçe Stadı önünde tramvay, sene 1960... Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonunda yer alan bu kartpostal, uzun yıllar önce Kadıköy’ün tramvaya ne kadar aşina olduğunun ispatı...
32 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Kapak
sistemi. Ya şimdilerde? Tramvaysız tam yarım asır! Çok da karamsarlık gibi olmasın ama, “Elalemin gezegenlerde yaşamı araştırdığı bu yıllarda neden hâlâ işkence çekiyoruz?” diye sormadan edemiyoruz. Hayata geçirilmesi halinde Fenerbahçe Stadyumu’ndan Cengiz Topel Caddesi’ne, Bostancı’dan Bağdat Caddesi ve tekrar Fenerbahçe Stadyumu çevresine kadar ring yapacak tramvaylara yönelik; Yapı Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu ile ilk kez yerli tramvayımızın üretilip kullanıldığı Bursa’nın Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve Kadıköylülerin kapısını çaldık. Kadıköy için heyecan yaratan önerimizin İstanbul’u yönetenler tarafından benimsenmesi halinde Bağdat Caddesi için yeni bir dönem başlayacak.
Sanılanın aksine tramvaylar trafikte çok alan kaplamıyor. Bursa’da dünya standartlarındaki İpekböceği Tramvayı; 2,46 metre genişliği, 3,60 metre yüksekliği, 50 kilometreye varan konforlu hızı ile birlikte tek seferde 282 yolcuyu trafikten çekiyor. Bağdat Caddesi’nde ardı ardına ring yapacak birkaç tramvay düşünüldüğünde, Bursa’dan çok fazla bölgeye büyük dinamik sağlanacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bursa’da tramvay, üç ayda 750 bin yolcuyu trafikten çekti. Bu rakamın Kadıköy’de 1 ayda 1 milyonu aşabileceği öngörülüyor.
CADDENİN ÇOK ACİL KİMLİĞİNİ KAZANMASI GEREKİYOR! Araçlar arka arkaya dizilmiş, kımıldamıyor! Dört teker ilkel taşıma sistemsizliği artan kaosla birlikte devam ediyor. Bazen yolcu almak için dakikalarca trafiği ağırlaştıran ve hatta bir şeridi tamamen kapatan dolmuşçulara yönelik bitmek bilmeyen malum şikâyetler, bazen de bir saati aşan süreye rağmen gelemeyen İETT otobüsleri. Diğer yandan mağazaları gezmek ve Kadıköy’ü yaşamak isteyenlerin “taksi tutsam yürümez, arabamla gitsem park edilmez” gerçeğinden hareketle elini ayağını caddeden çekerek, arada bir hayalini kurduğu açık hava alışveriş ve keyfinden mahrum kalıp, kendini sürekli AVM’lere kapatmak zorunda kalması. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 33
Kapak
Trafikte su gibi akıp gidecek, mahalleden mahalleye, semtten semte duraksamadan konforlu ulaşım imkânı da olmayınca Bağdat Caddesi’nde prestij, iyiden iyiye olumsuz etkilenmeye başladı. Büyük deprem tehdidi, bir hayli eski binalar gibi çeşitli faktörler nedeniyle caddede binaların yenilenmesinin durdurulamayacağı gerçeği ortada ki -gerekli yasal düzenlemelerle planlanması gerekiyor- işte bu noktada Kadıköy Life Dergisi, tramvay teklifi ile geliyor. CADDE, TURİZME KAZANDIRILMALI… Bağdat Caddesi’nde tramvayın, turistlere de konforlu ve aranılan ulaşım olanağını sağlayacak olması nedeniyle ciddi derecede Türk turizmine katkı sağlaması bekleniyor. Ünlü markaların birbiri ile dans ettiği Bağdat Caddesi, yaklaşık 6 kilometrelik düz bir yol üzerinde kurulmuş olması nedeniyle dünya genelinde bilinen bir nokta ancak, bir türlü turist kafilelerinin bölgeye çekilmesi için gerekli çalışmalar görülemiyor. En azından kapsamlı bağımsız bir turizm platformunun bile bulunmaması, Kadıköy için büyük kayıp. DÜNYANIN 4. CADDESİ SEÇİLMİŞKEN ŞİMDİLERDE ALEMDAĞ’IN BİLE GERİSİNDE KALDI Ünlü Parisli danışmanlık şirketi Presence Mystery Shopping, 2012 yılında alışveriş cenneti statüsünde görülen dünyaca ünlü
caddeleri belirlemiş, Bağdat Caddesi; Paris’in Şanzelize’si ve New York’un 5th Avenue’sini geride bırakarak, dünya dördüncüsü olmuştu. Hizmet anlayışı, temizlik, sunduğu çeşitler, alışveriş dostu olabilmesi gibi birçok kategorideki sıralandırmada, restoran ve butiklerin de bulunduğu 400 mekânda; fiziki görünüm, atmosfer, yayalar ile temas ve karşılama gibi birçok seçenekle değerlendirmeler yapılmıştı. Bağdat Caddesi, 2012 yılındaki bu önemli araştırmada Amsterdam’daki Hoofstraat ile birlikte aynı puanı alarak hem üçüncü, hem de dördüncü olmuştu. Dünya caddeleri sıralaması şöyle gerçekleşmişti: Singapur’daki Orchard Street 89 puanla birinci, Lüksemburg’daki Venue de la Liberte 85 puanla ikinci ve Amsterdam’daki Hooftstraat 83 puanla üçüncü olmuştu. Bağdat Caddesi 83 puan almasına rağmen 4. sıraya yerleşmişti. Singapur’daki cadde, 22 alışveriş merkezi ve 6 departman mağaza olması nedeniyle ayrıca öne çıkmıştı. Yarışmada “Caddenin Yarattığı Atmosfer” kategorisi de vardı. İstanbul, bu kategoride 28 şehri geride bırakarak Singapur’dan sonra dünya ikincisi olmuş, Pekin’in de üstüne çıkmıştı. Şimdilerde ise hafriyat kamyonları ile şantiyeye dönüşen Bağdat Caddesi için, biri “caddenin atmosferi” mi dedi? Üstüne üstlük Bağdat Caddesi, tarihinde ilk kez ciro verileri olarak Ümraniye’de Alemdağ Caddesi’nin gerisine düşerek, şok etkisi de yarattı.
Caddedeki bu ışıl ışıl manzara, her yıl sadece bir ay boyunca hakim. Geri kalan 11 ay ise, özel günler dışında coşkuyu getiren hiçbir çalışma görülmüyor. Bu da Bağdat Caddesi’ni pasife düşürüyor.
34 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
DEĞİŞİM SADECE BİNALARLA SINIRLI KALAMAZ… Bağdat Caddesi ve çevresinde günlük geçici nüfusun 1 milyona yaklaştığı belirtilirken, marka noktada trafik akışı modernize edilmeden ekonomik hacminin genişlemesi ve yaşam standartlarının yükselmesi imkânsız görülüyor. Caddede sahil yönünden E-5 karayoluna dikey hatların eksikliği de dikkate alınınca, tramvayın inşasının ardından sarı dolmuşların ana hattan çekilerek, oluşturulacak yeni dikey hatlara transfer edilmesi de, seçenekler arasında. BAŞAR ARIOĞLU: KADIKÖY VE İSTANBUL İÇİN BİZ HAZIRIZ 1965 yılında kurulan Yapı Merkezi; son olarak dünya ödülüne layık görülen Avrasya Tüneli projesini hayata geçirerek, yarım asırlık gücünü ortaya koydu. 1975 yılında Söğütlüçeşme Demiryolu İstasyonu inşaatı ile başlayan raylı sistem serüveni 1.500 km hat, 35 adet
Bu masadan, Kadıköy’e ivme kazandıracak dev bir proje yükseliyor.
Kapak raylı sistem ve 275 adet istasyon ile 3 kıtada her gün 2 milyondan fazla yolcuyu güvenle taşıma noktasına ulaşan dev firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, Kadıköy Life Dergisi’nin “Bağdat Caddesi’ne Tramvay” projesi için kapılarını araladı. Cezayir’de iki proje olmak üzere Fas’a, Türkiye’de Eskişehir’e, Antalya’ya ve Kayseri’ye tramvaylar, Dubai ve Suudi Arabistan gibi birçok ülkenin şehirlerine de metrolar kazandıran Yapı Merkezi; tecrübesi, ekipmanları ve deneyimli kadroları ile alanında dev projeleri üstlenebilen ender güvenilir firmalar arasında gösterilirken Başar Arıoğlu; “Bağdat Caddesi’ne tramvay çok yakışır. Elbet öncesinde gerekli fizibiliteler yapılmalı ancak ilk bakışta görülüyor ki, fiziki yapısı itibariyle Fenerbahçe Stadı ve Bostancı arasında sahilyolu ile Bağdat Caddesi’ni kapsayan ring hattı, adeta biçilmiş bir kaftan. Tabi ki buna İstanbul’u, Kadıköy’ü yönetenler vesile olur, tüm koşullar hazırlanırsa, bizler de taşın altına elimizi koymaya hazırız” mesajı verdi. Ticari hacmi itibariyle hareketli kitlenin kaldırımlara hakim olmasının gerekliliği, caddede metro yerine uzun modern tramvayı çok daha uygun hale dönüştürüyor.
İstanbul merkezli dünya firması Yapı Merkezi’nde aktif olarak çalışmalarını yürüten babası Ersin Arıoğlu ve aile büyüklerinden devraldığı birikimi gelecek nesillere aktarmak için projeden projeye koşan Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, yerli tramvay projemizi bir hayli beğendi ve kapılarını yayın kurulumuza araladı. Son olarak Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren Avrasya Tüneli’ni hayata geçiren usta isimlerden Başar Arıoğlu, Bağdat Caddesi Tramvay’ına yeşil ışık yaktı. Sadece Türkiye’ye değil, birçok ülkeye de tramvay kazandıran Başar Arıoğlu, uygun zeminin oluşması halinde “Bağdat Caddesi’ne tramvay gururumuz olur” dedi. Firmanın emektar İnşaat Mühendisi Oktay Çetin de gündüzünü gecesine katıp en yararlı olası güzergâh ve istasyonları çizdi.
OKTAY ÇETİN, TRAMVAY GÜZERGÂHINI ÇİZDİ… Yapı Merkezi’nin tecrübeli İnşaat Mühendisi Oktay Çetin, üzerinde birçok güncelleme yapılabilecek tramvay projesine Kadıköy Life okurları için örnek taslak hazırladı. Fenerbahçe Stadyumu’ndan sahilyoluna bağlanan, Bostancı’ya ulaştıktan sonra Bağdat Caddesi’ne girerek yine Fenerbahçe Stadyumu çevresinde son bularak ring yapan gelişmiş tramvayın kâğıt üzerinde projesi bile heyecan yarattı. Kadıköy, Fenerium, Kızıltoprak, Fener-Kalamış, Çiftehavuzlar, Göztepe, Caddebostan, Şaşkınbakkal, Suadiye, Çatalçeşme, Bostancı, Çatalçeşme, Suadiye, Şaşkınbakkal, Caddebostan, Göztepe, Selamiçeşme, Feneryolu, Kızıltoprak, Maraton, Kadıköy olarak adlandırılan her durak, büyük bir trafik kaosunun önüne geçerek yıl içerisinde milyonlarca yolcuyu konforlu, zamandan tasarruf edilen çağdaş bir sisteme kavuşturacak. Oktay Çetin; “Projeler geliştirilebilir, daha da özellikler kazandırılabilir. Bir başlangıç olması adına istasyonlar ve güzergâh olarak böyle önerimiz olabilir” dedi. BURSA’NIN YERLİ TRAMVAYI İPEKBÖCEĞİ, BAĞDAT CADDESİ’Nİ İPEK YOLUNA ÇEVİREBİLİR! Bağdat Caddesi’nde ağaç dokusunun da korunarak hayalini kurduğumuz tramvayı bir adım daha ileri götürdük, “yerli” olsun istedik. Üstelik yerli tramvay Bağdat Caddesi’nin yanıbaşında, Bursa’da üretiliyor, günlük yaşamda da kullanılıyor. Yurt dışından ithal edilen tramvayların aksine önemli miktarda para belediyelerin cebinde kalıyor, tramvay kalitesi de artıyor. Bunun bir örneği de Samsun’da yaşandı. Yurt dışından 2,3 milyon Euro’ya ithal edilen tramvay, Bursa’da yerli firmaya 1,6 milyon Euro’ya yaptırıldı ve hizmete açıldı. Böylece 700 bin Euro, halkın cebinde kaldı. Kocaeli’ye de 12 tramvay üretimi için harekete geçilirken Durmazlar Makine Raylı Sistemler, Türkiye için çığır açan üretimleriyle yüz güldürdü. Üretildiği şehirde, Bursa’da “İpekböceği” adıyla tramvay çok sevildi, en çok tercih
edilen ulaşım araçlarının başında yer aldı. Türkiye’nin dört bir yanında yerli tramvaylar yayılırken dünya markası Bağdat Caddesi’nin dört teker ilkel taşımacılık sistemsizliğine mahkum kalması ise, kara kara düşündürüyor. Ayrıca Kadıköy’ün merkezine kazandırılacak tramvay projesi, Anadolu Yakası’nda da bir ilk olabilir. KADIKÖYLÜLER DİYOR Kİ... Berk Yıldıray Akça (34) Mağaza Müdürü 30 yaşındayım ve tüm hayatım Bağdat Caddesi’nde geçti. 1990’lı yıllarda kaldırımlar genişletildiğinde caddede mağazalar artmaya başladı. Son iki yıldır en durağan dönemlerimizdeyiz, caddenin ruhu çekiliyor sanki. İnsanlar en çok yoğun trafik nedeniyle Bağdat Caddesi’ne girmek istemiyor, bunu faturası ise bize yansıyor. Tramvay fikriniz mükemmel ötesi, hatta bir an önce hayata geçirilmeli. Böylece caddeye yakışmayan bu ilkel manzaralar da ortadan kalkmış olur. Ulaşım sıkıntısı olmaz, insanlar tramvayda bir duraktan diğer durağa geçer ve mağazaları doya doya gezer. Caddeliler ve burayı tercih edenler, birkaç mağaza gezmeden, alternatif ürünleri görmeden alışveriş yapmıyor. Tramvay ile trafik de rahat nefes alır, konfor ve en önemlisi caddeye bir estetik değer gelir. Zerrin Özpınar Barkel (48) Gayrimenkul Danışmanı Bu fikre bayıldım, mükemmel. Evet, Bağdat Caddesi’ne tramvay yakışır, olabildiğince çabuk olsun ki daha fazla zaman ve değer kaybetmeyelim. Bağdat Caddesi, bir İstiklal’den çok daha güzel aslında, gel gelelim değerlendiremiyoruz. Özellikle Suadiye’den Göztepe’ye kadar mağazalar, restoranlar ve işyerleri oldukça yoğun. Bu bölgede tramvay olması demek, konforlu bir yolculukla mağazadan mağazaya geze-
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 35
Kapak Bağdat Caddesi’nde yürümek, Kadıköylülerin en büyük keyiflerinden ancak, özellikle çocuklar ve yaşlılar için risk demek. Kilitlenmiş trafikte oksijeni bastırarak zorla soluğumuz egzoz gazlarının etkisi, sağlık açısından ciddi risk. Kadıköy’de üst yaş grubunun bir hayli fazla olduğu düşünüldüğünde, tramvayın önemi daha çok ortaya çıkıyor.
Gel de hasta olma, toz toprak! Bu manzaralarda nasıl gezintiye, alışverişe çıkılır? Restoran ve kafeler nasıl satış yapabilir? Turistleri ise hiç sormayın!
bilmemiz demek... Ayrıca yaşlı nüfusumuz da oldukça fazla, onlar da evlerinden çıkıp caddenin keyfini çıkarabilirler. Konfordan uzak, tamamen ticari kaygı ile hareket eden dolmuşlara kimse binmek istemiyor ve dolmuşlar, trafikte yoğunluğun ana nedenlerinden. Artık raylı sistemin huzuruna kavuşmalıyız, çok geç bile kalındı. Serhat Mert (34) Yönetici Dededen toruna üç kuşaktır buradayız, babamı da sayarsam 50 yıldır cadde üzerinde aynı yerde, Erenköy’deyiz. Kendimi bildim bileli hemen hemen her günüm caddede geçti. Ahşaplar bitti, betonlardan sonra da 3. kuşak olarak akıllı ve yeni binalar geliyor. Bağdat Caddesi’nin nüfusu, yeni binalarla birlikte önemli ölçüde artacak. Zaten trafik çok yoğun, daha da kötü olmaması için tramvayın gelmesi mükemmel olur. Caddeye bir marka değeri, estetik katar. “BAĞDAT CADDESİ’Nİ ÇOK GÜZEL GÜNLER BEKLİYOR…” Son 15 yılını Bağdat Caddesi’nde Gayrimenkul Danışmanı olarak geçiren Ekrem Baştürk, süreci şöyle özetledi: “Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da belirli zamanlarda dalgalanmalar yaşanıyor ancak, caddenin marka değeri her zaman kendini koruyor. 17 Ağustos 1999 depremi ve sonrası, cadde için çok büyük bir değişimdi.
Ekrem Baştürk
36 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Ardından toparlanma geldi fakat, 2001 krizi 2003 yılına kadar ciddi sıkıntılar yaşattı. Dalgalı zamanlarda caddeden taşınanlar Ataşehir, Beykoz, Çekmeköy ve Tuzla gibi yerlerde yeni mimari projeleri tercih etseler de, caddeye alışan uzakta yapamadı ve önemli bir kısmı geri döndü. 2003-2008 yılları arasında cadde tekrar havasını buldu. Satılık ve kiralık bulunamayan caddede bu kez hava paraları havada uçuştu. 2 milyon dolara kadar hava paraları verilerek restoran ve mağazalar el değiştirmeye başladı. 2008 yılında yaşanan global krizde önce hava paraları ortadan kalktı, sonra fiyatlar düşmeye başladı. Çözülmenin başlaması ile birlikte mal sahipleri, astronomik fiyatlara dükkân satıp kiralayamayacaklarını anladı. Kısa süren bu dönemin ardından cadde yeniden toparlandı, 2013 yılında başlayan kentsel dönüşüm furyasına kadar yine astronomik rakamlar havada uçuştu. Ancak kentsel dönüşümün başlaması ile birlikte yeniden rüzgârlar tersine döndü. Satılık ve kiralık işlemleri, döviz kurlarının çok fazla artması nedeniyle artık yabancı para birimleri üzerinden yapılmamaya başladı. Çok önemli markalar da son aylarda mağazalarını kapatıyor. Buna karşılık çevre ilçelerde açılan AVM’lerde dünyaca ünlü markalar boy göstermeye başladı. Bağdat Caddesi işletmecilerine ise bol hafriyat kamyonlu ve tozlu günler gözüktü. Her ne kadar inşaat sektöründe ani ve hızlı bir başlangıç olsa da bu ivme son aylarda yavaşladı. Şimdi müteahhitler çok fazla projelere girmiyor, ellerindekileri satmaya çalışıyor. Bu arada önümüz-
deki yıllarda çok canlı ve güzel olacak Bağdat Caddesi’nden kopamayanlar bu dairelere talip olmaya başladı. Ömrü boyunca ilk kez Bağdat Caddesi’ne taşınacak ve uzun yıllar bunun hayallerini kuranlar da bir hayli fazla. TRAMVAY PROJESİ, BAĞDAT CADDESİ’NE BÜYÜK BİR ÖDÜL OLUR Caddenin nüfusu önümüzdeki 5 yılda önemli ölçüde artacak ki, yayalar için semtten semte akıcı bir ulaşım ağı çok önemli. Bu noktada düşündüğünüz tramvay projesi, bence Bağdat Caddesi’ne çok büyük bir ödül olur ve buna çok ihtiyaç var. Böylece trafikten çekinen önemli bir kesim kendini sokağa, alışverişe ve gezmeye bırakacaktır. Ne yazık ki dolmuşlar, otobüsler ihtiyaçlarımızı karşılamıyor, manzara ortada. Sadece para kazanmaya odaklı bir sistemsizlik! İstediğimiz hizmeti alamıyoruz ki cadde artık bunu kaldırmıyor. Tramvayı istiyoruz, bekliyoruz. Konforlu ulaşım hepimizin hakkı, böyle nereye kadar? Aracına park yeri bulamayacağını bildiği için dışarı çıkamayan binlerce aile var, daha ne diyelim? Elbet bir gün çağdaş ulaşım sistemi gelecek, niye erteleyelim? O gün bugün olsun! Binelim tramvayımıza, dur kalk yapmadan istasyon istasyon caddemizi yaşayalım. Kadıköy altın değerinde, İstanbul büyüdükçe ve geliştikçe Kadıköy merkezi konumu ve özellikleriyle her zaman daha fazla ilgi odağı olacak. Bu nedenle yatırımlarda geç kalmamalıyız, son derece verimli bir arazi gibi ne ekersen, bereketli bir şekilde karşılığını verir Kadıköy.”
Bağdat Caddesi demek, bir anlamda alışveriş demek…
Kapak
RECEP ALTEPE:
ÇOK SEVİNDİK, HEYECAN VERİCİ Yerli tramvayı üreterek Türkiye’nin dışa bağımlılığını tamamen ortadan kaldırmaya hazırlanan Bursa’nın Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe; özel röportajımızda Bağdat Caddesi için Kadıköy Life okurlarına şu mesajları verdi: Bursa’da, yerli imkânlarla üretilen tramvaylar gelecek için büyük umut. Bu kapsamda dünden bugüne, yerli tramvay üretim sürecini nasıl değerlendirirsiniz? Büyükşehir Belediyesi olarak, Bursa’yı daha sağlıklı ve yaşanılabilir bir kent haline getirmek amacıyla altyapıdan ulaşıma, tarihi mirastan çevreye kadar her alanda örnek yatırımları hayata geçiriyoruz. Teknoloji ve tasarıma dayalı sanayinin gelişimine yönelik atılan adımların meyvesini de toplamaya başladık. Değerleriyle öncü bir marka şehir olan Bursa’yı daha ulaşılabilir bir kent haline getirmek amacıyla çalışmalarımıza yön veriyoruz. Bu doğrultuda, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin danışmanlığıyla üç yıl önce, Durmazlar firmasında raylı sistem araçları üretimine başladık ve Türkiye’nin ilk yerli tramvayını Bursa’da ürettik. Bu adımımız, Türkiye’yi raylı sistem araçları üreten 6 ülkeden biri haline getirirken, tramvay ve metro vagonlarının yanı sıra hızlı tren ekipmanları üretimiyle de Bursa, Türkiye’nin gururu oldu. Durmazlar, raylı sistem araçları üretiminde kısa sürede Avrupa’nın en modern ve donanımlı fabrikalarından biri haline geldi. Burada üretilen araçların, yakın zamanda Avrupa caddelerinde de boy göstereceği inancındayız. Dünyanın en kaliteli araçları Bursa’da üretiliyor. Bir yandan tramvay vagonları, bir yandan metro kabinleri de burada yapılıyor. Yerel seçimlerden sonra Bursalılara verdiğimiz sözle İpekböceği Tramvayı, vizyon projesi olarak yapıldı. Bursa’nın mühendislik ve sanayi altyapısı kullanılarak Türkiye’nin ilk tramvayı üretildi. Sanayimiz, raylı sistem çalışmalarımız gelişti, ülkemize katma değer sağladık. 3 milyon 200
bin Euro’ya aldığımız araçlar, böylelikle 1 milyon 600 bin Euro’ya düştü. Avrupa’yı gezdiğimizde bizlere, “4-5 senede bir modeli zor geliştirirsiniz. Zor bir teknoloji” dediler. Tramvay, hızlı trenden sonra gelen en zor raylı teknolojidir. İhtiyaç dolayısıyla çalışmalara oradan başladık. Bir sanayicimizi yönlendirerek 6 senede 4 tane model geliştirdik. Dolayısıyla ülkemize kazandırdık ve Türkiye’ye yön verdik. Hiçbir şey yapmadıysak da 420 milyon TL’yi şehrimizde tutmuş olduk. Dünyada şu an 1.7 trilyon dolarlık uluslararası raylı sistem pazarı var. Bunun için yerli olmamız gerekiyor. İpekböceği Tramvayı’nın tasarımı, yazılımı ve tüm mühendislik çalışmaları yerli… Yurt dışındaki mühendislik firmaları tarafından test edilmiş bir araçtır. Avrupa’nın büyük bir şirketi, Almanya’daki bir ihaleye bizim yerli tramvayın modeliyle girdi. Yani aracın Alman standartlarında olduğu, Avrupa şehirlerinde de kullanılabileceği görülüyor. İstanbul yolu üzerindeki T2 raylı sistem çalışmalarına başladık ve artık İstanbul’dan girişte Bursa, çok daha modern bir görünümle karşılayacak ziyaretçilerini… Kadıköy Life olarak bir hayalimiz var, Dünya başkenti İstanbul’un dünya markası Bağdat Caddesi’ne tramvay gelsin istiyor, vatandaşımızın layık olduğu modern ve konforlu ulaşım imkânına kavuşsun diliyoruz. Böylece, Türkiye’nin ilk yerli tramvayı İpekböceği de, Bağdat Caddesi’nin ilk modern tramvayı olarak tarihe geçsin, Türkiye kazansın. Bu konuda neler düşünürsünüz? Açıkçası, çok seviniriz. Tabii ki, Bursa’da üretimi yapılan tramvayların İstanbul’da da seyretmesi, hele de Bağdat Caddesi gibi özellikli bir caddede boy gösterecek olması mutluluk ve heyecan verici olur. Bursa, büyük bir vizyonla hareket edip, yerli tramvayı üretti. Bursa’nın bu dinamizmiOcak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 37
Kapak Tramvaydan sonra İstanbul’u Bursa ile havadan da birleştiren Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Kadıköy Life Dergisi özel röportajında Bağdat Caddesi için katkı sağlamaya ve kolları sıvamaya hazır olduğu mesajını verdi.
ni İstanbul’un da desteklemesi güzel olur. Halen, Samsun ve Kocaeli için de tramvaylar Bursa’da üretiliyor. Bu sayede Bursa’nın modern ve konforlu tramvayları, hem güzellikleriyle göz kamaştırsın hem de Bursa, İstanbul ve Türkiye kazansın… Bağdat Caddesi’ne yerli tramvay geldiğinde, bunu iç turizm ile birleştirip İstanbulluları Bursa, Bursalıları da İstanbul’u keşfetme yönünde turizm adımları ne kadar önceliğiniz olurdu? UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yerini alan Bursa; tarihiyle, turizmiyle, kültürel birikimiyle, doğal güzellikleriyle, termaliyle özellikli bir kent... Her zaman söylediğimiz bir söz var ki, “Bursa, her sokağına ansiklopedi yazabileceğiniz bir şehir” niteliğinde olduğundan, bu kentin turizmiyle de öne çıkmasını çok önemsiyoruz. Bursa’nın termal turizmi, spor turizmi, kültür turizmi, doğa turizmi, Uludağ’ı, sağlık turizmi, manevi odaklı turizm vb. gibi farklı dallarda dahi turizme katkı sağlanması mümkün
Trafik ışıkları yeşil, araç lambaları ise kırmızı... Caddenin rengi hiç de hoş değil, şuraya bir tramvay koyalım artık..
38 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
olabilir. Bu noktada tüm kurum kuruluşların ve kent dinamiklerinin heyecan duyması gerekiyor ki hep birlikte bu adımları atabilelim. Bursa’da ve tabii ki İstanbul’da nokta atışı, spesifik geziler ve etkinlikler de yapılabilir. Bunlar hep tanıtım odağıyla desteklenecek ve kesinlikle kentin kimliğine sahip çıkmakla olabilecek çalışmalar. Burada yerel yönetimlere önemli görev düşüyor. Ortak paydada buluşup, projeler geliştirilebilir. Örneğin, Büyükçekmece Belediyesi’nin talebiyle BUDO’nun Büyükçekmece’ye de sefer yapması gibi. Kabataş’tan (şu an Sirkeci’de) sonra Mimar Sinan İskelesi’ne giden BUDO seferleriyle de İstanbul’un Büyükçekmece, Beylikdüzü, Silivri gibi bölgelerine hitap eden ciddi bir potansiyeli karşılıyor. Osmangazi Köprüsü de ciddi anlamda Bursa ile İstanbul’u yaklaştırdı. Anadolu Yakası ile Bursa’yı bir şekilde buluşturabilirsek, sanki ulaşımdan sağlanan sinerjiyle turizm de kalkınır devamında… Daha detaylı projeler de çıkabilir, bizler kentimizi ve ülkemizi geliştirecek her konuya açığız.
Bir yanda gelişen dinamiği ile yeşil cennet Bursa, diğer yanda dünya başkenti İstanbul. Her iki şehir, son yıllarda havayolu, karayolu ve çeşitli unsurlar ile iyice birbirine yaklaştı. Bu etkileşimin iki şehir için önümüzdeki süreçte hangi kazanımları sağlayacağını düşünüyorsunuz? Bursa, tarihten bugüne dek her zaman konumu ve değerleri gereği, sanayisinden, doğal güzelliklerine ve termaline kadar her alanda güzellikleri bünyesinde barındırmış bir şehirdir. Tüm zamanların en çok dikkat çeken şehirlerinden ve hızlı gelişen kentlerinden biri olan şehrimiz, özellikle son yıllarda atılan adımlarla ciddi anlamda değerine değer kattı. Bursa pek çok alanda İstanbul’un ardında kalsa da bugün, tüm ilçeleriyle birlikte 3 milyona yaklaşan nüfusuyla mevcut iş gücü, üretim ve sanayi potansiyeli neticesinde çok ciddi öne çıktığı bir gerçek. Bu da hem yurt içi, hem yurt dışı ve hatta Bursa’nın kırsal kesiminden kent merkezine olan göçü de arttırdı, özellikle de son yıllarda. Hal böyle olunca, Bursa’nın sahip olduğu kaynakların da en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekirdi ki, ulaşımda atılan adımlar bunu da sağladı. Bursa ile İstanbul’un birbirine bu denli yakınken uzak kalması doğru gelmiyordu. Son yıllarda ‘deniz kenti’ kimliğini fark eden ve bu değerine sahip çıkan Bursa’da, Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden BURULAŞ tarafından uygulamaya alınan Bursa Deniz Otobüsleri (BUDO) ve deniz uçağı ile helitaksi, Bursa’dan İstanbul’a ulaşım sürecini önemli ölçüde hızlandırdı ve doğal olarak vatandaşların ilgisini arttırdı. Bu gelişimin süreceğine inanıyorum. Aynı zamanda, İstanbul’dan Bursa’ya ulaşımın daha kolay ve pratik hale gelmesi, Uludağ ve Bursa’ya tarihi ve turistik seyahatlerde bulunacaklar için de ideal. Çünkü, bir kişi İstanbul’dan sabah yola çıkıp,
Kadıköy-Bostancı arası için düşünülen tramvay, Cemil Topuzlu Caddesi'ni geçerek ilerleyecek...
Kapak BUDO ile Mudanya’ya, ardından hafif raylı sistem veya şehir içi otobüslerle kent merkezine ve oradan da yeni ve modern teleferiklerle Uludağ’a kadar çıkıp kayak yapıp, aynı şekilde geri dahi dönebilir. Bu bir örnek ancak, istedikten sonra her şeyin mümkün olduğuna inanıyoruz. Başta Kadıköy olmak üzere İstanbul’un hayatınızda yeri oldu mu ya da bu şehirlerimiz için düşünceleriniz nedir? Bu yönde unutamadığınız anılarınız var mı? Ben doğma büyüme Bursalıyım, ailemin kökeni ise Balkanlar’a uzanıyor. Bursa’yı çok seviyorum, Bursasporluyum. Ancak uzun yıllardır siyasette olan ve aynı zamanda sosyal bir insan olarak İstanbul’da bulundum. Sık sık İstanbul’a geliyorum. Hem başkanı da olduğum Marmara Belediyeler Birliği’ne hem de gerek iş gerekse ailevi nedenlerle çeşitli zamanlarda İstanbul’da bulunuyorum. İstanbul, kozmopolit ve herkesi kucaklayan güzel bir şehir... Ancak çok yoğun göç aldığından zaman zaman sınırlarını zorladığını düşünmüyor değilim. İstanbul da keşke daha huzurlu bir şehir olabilse... Ben dışarıdan objektif olarak bakıyorum ve Bursa, İstanbul’a nazaran daha huzurlu bir kent gibi geliyor. Yine de İstanbul’un bu kozmopolit yapısıdır belki de bu şehri güzel kılan. Bizler vatandaş olarak İstanbul’a da, Bursa’ya da, Türkiye’ye de sahip çıkmalıyız. Burulaş ile Bursa - İstanbul arası deniz uçağı projeniz çığır açtı, İstanbul’da ulaşıma damgasını vurdu. Bu yöndeki çalışmalarınızda hangi aşamadasınız? Deniz uçağı, çok güzel bir gelişme oldu ve çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Bursa İstanbul’dan sonra kısa sürede İstanbul - İzmir arasında da deniz uçağı seferlerini başlatmayı hedefliyoruz. İstanbul’un merkezinden İzmir’in kalbi Alsancak seferlerine
yoğun talep olacağını düşünüyoruz. Zaman kavramının en önemli değer haline geldiği günümüzde Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen uçuşlarına göre en az 2,5-3 saat tasarruf edilecek olan deniz uçağı, zamanla yarışanların ilk tercihlerinden oluyor. Bunlar sevindirici gelişmeler ve Bursa için çok güzel adımlar… Mutluyuz. Son olarak yerelde Kadıköy Life Dergisi okurlarımız için mesajınız nedir? Bursa, turizm potansiyeli çok yüksek bir şehir... Bursa’nın değerleri ne okumakla ne de anlatmakla biter. Bu yüzden, Bursa’ya gelin, kendiniz bu kentin güzelliklerini yaşayın ve sonra sevdiklerinizle de paylaşın!
KONFOR İÇİN TRAMVAY ŞART! Çoğu yayalar caddede bir noktadan diğer noktaya ulaşabilmek için taksi ya da dolmuş durdurmak zorunda. Bu süreçte bazen dakikalarca boş araç bulamayan yayalar, bazen de müşteri beklemek için aracı sağa çekip dakikalarca bir şeridi kapatan sarı dolmuşçular, gün içerisinde binlerce kez benzer davranışları sergileyerek önemli bir trafik yükünü getiriyor. Ancak; “Bağdat Caddesi Tramvayı” hayata geçerse yolcular, kısa sürede konforlu ve güvenli bir şekilde caddenin diğer kesimlerine geçiş yapabilecekler.
YAPI MERKEZİ'NE ÖDÜL YAĞIYOR Bugün İstanbul’daki raylı sistemlerin büyük kısmı, Yapı Merkezi tarafından üretildi. Günümüzde en küçüğü ancak sembol değeri ve nostaljisi ile en büyük projelerden İstiklal Caddesi Tramvayı’nı da Yapı Merkezi inşa etti. Dubai Metrosu, Konya-Ankara Yüksek Hızlı Treni, Casablanca Tramvayı, Cezayir Bir Touta-Zeralda Demiryolu, Medine Hızlı Tren İstasyonu, İzmir Metrosu, Eskişehir Tramvayı, Kayseri Tramvayı, Taksim-Kabataş Füniküler Sistemi ve Antalya Tramvayı yine Yapı Merkezi’nin anahtar teslimi projelerinden örnekler arasında. UITP Uluslararası Toplu Taşın Birliği’nin 2004 Dünya Raylı Sistem Ödülü, Yapı Merkezi’nin Estram (Eskişehir Tramvayı) projesine verildi. Ayrıca Kayseri Tramvayı projesi 2010 yılında 2 ödül birden kazandı. UITP - Uluslararası Toplu Taşın Birliği’nin “Dünyada Yılın En İyi Raylı Sistem Entegrasyon Projesi” ödülü, Kayseri Tramvay’ına geldi. Bunun yanında Kayseri Tramvayı, İngiltere Hafif Raylı Taşıma Sistemi Birliği (LRTA) ve onun yayın organı “Tramways & Urban Transit” dergisinin “Yılın En İyi Yabancı Tramvay Sistemi 2010” ödülünün de sahibi oldu. 2012 yılında ise bu kez Casablanca Tramvayı “Tramways & Urban Transit” dergisinin “Yılın En İyi Yabancı Tramvay Sistemi - 2012” ödülüne layık görüldü.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 39
42 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Ocak & Åžubat 2017 kadikoylife.com : 43
Sektör
Profesyoneller çalışıyor;
hem kat maliki, hem de müteahhit kazanıyor Kentsel dönüşüm hayatımıza çok hızlı girdi, Kadıköy bir anlamda Türkiye’de değişimin ilk kez denendiği ve hataların görüldüğü yer oldu. Zorlu süreçte bilgisizlik ve karmaşadan doğan sorunlar kazandığımızı zannederken kaybettirirken, ömür boyu yaşantımızı etkileyecek olumsuzlukları da beraberinde getirebiliyor. Bu noktada aracı kuruluş BigbuildingProject; binanın projelendirilmesinden yıkımına, yeniden inşasından anahtar teslime kadar her aşamasını gerçekleştiriyor. Müteahhitler ve kat malikleri ise, elini toza kondurmadan hayallerine kavuşuyor.
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN GÜÇLÜ VE BAŞARILI TİMİ Birlikten güç doğdu; organizasyonun koordinatörü Kubilay Kamil Kaya, Kurtuluş Mimarlık ve Erdem Sezgin Mimarlık ekiplerinin oluşturduğu konsorsiyum, BigbuildingProject’i meydana getirdi. Ortalama 25 yıllık sektörel birikimi ve yaklaşık tamamlanmış onlarca büyük proje ile başarılarını kanıtlayan ekip, başta Kadıköy olmak üzere İstanbul ve Türkiye genelinde dönüşüme profesyonel bakış açısını uygulamalı olarak yansıtmayı ilke edindi.
Türkiye genelinde çalışmalarını yürüten Kadıköy merkezli danışmanlık ve proje yönetim oluşumu BigbuildngProject, Selamiçeşme’deki ofislerinin kapılarını Kadıköy Life Dergisi’ne açtı.
DEVİR DEĞİŞTİ, KAPI KAPI GEZMEYE GEREK KALMADI “Binamız için en iyi, en yaşamsal, en çok kazandıran ve sağlıklı proje hangisi?” diyen kat malikleri için bu süreci sorgulamak gerek ortak uyumu yakalamak, gerekse de zaman eksikliği ve bilgisizlik nedeniyle hemen hemen imkânsız bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Bazen haftalarca ardı ardına süren bilgilendirme ve ikna toplantıları, kat maliklerini yasal süreç çatısı altında topla-
ma zorluğu ve bu süreçte harcanan zaman ile çeşitli giderler de, “vakit nakittir” diyen müteahhitlerin karşısına çıkan gerçekler arasında yer alıyor. Bu noktada alanında uzmanlaşmış isimleri tek çatı altında toplayan BigbuildingProject, kat malikleri ile müteahhitlerin ortak paydada buluşabileceği en iyi projeyi sunuyor, tasarımını yapıyor, reel verilerini ortaya koyuyor ve bu süreçteki tüm harcama ile giderleri kendi öz kaynağından karşılıyor. Günler içerisinde projeleri görselleriyle önüne gelen kat malikleri ve müteahhitler içinse geriye, bir imza ile süreci başlatmak kalıyor. Ardından belirlenen sürede inşaatı tamamlayan
BigbuildingProject ekibi ana kadrosu, Kubilay Kamil Kaya koordinasyonunda şu isimlerden oluşuyor: İlker Eryılmaz, Kurtuluş Mimarlık yöneticileri Muharrem Kurtuluş ve Gizem Yılmaz Uça, Erdem Sezgin Mimarlık Yöneticileri İç Mimar Erdem Sezgin, İç Mimar Elif Türkmen ve Hukuk Danışmanı Av. Gülder Yılmaz Sezgin.
44 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Sektör
BigbuildingProject, projeyi teslim ediyor ve bu süreçteki emeğinin karşılığı, müteahhit firma tarafından karşılanıyor. Kat malikleri de, anahtarlarını çevirip yeni bir dünyaya ilk adımı atıyor. BİGBUİLDİNG, MALİ RİSKLERİ DE DEĞERLENDİRİP ŞANSA BIRAKMIYOR Günümüzde kat maliklerinin en büyük kaygısı, inşaatlarının yapım sürecinde müteahhit firmaların ekonomik ve çeşitli sorunlarla yüzyüze kalarak, mağdur edilmeleri... Bigbuilding’in, inşaat sürecinin hukuki, mimari, teknik ve resmi verilerinin yanı sıra ekonomik analizlerini de yapması, soru işaretlerinin ortadan kalkarak, huzurlu proje teslimini beraberinde getiriyor. Bir anlamda ekonomisi zayıf müteahhit, teknik niteliklerini sağlayamayacağı proje ile yüzyüze getirilmiyor. Müteahhit de, sorunları çözülmüş ve ortak paydada buluşmuş kat malikleri ile direkt masaya oturuyor.
Kubilay Kamil Kaya
BigbuildingProject Yönetim Kurulu Başkanı Kubilay Kamil Kaya; “İlkelerimiz ve kurallarımızın dışına çıkmıyoruz. Örneğin, son 6 işimizi aynı bölgede farklı müteahhitlik firmalarına verdik. Böylece her proje kendi içerisinde çok hızlı ilerliyor” diyor. TATİLİ BİLE PLANLARKEN, EV ŞANSA BIRAKILIR MI? Özellikle son 3 yılını yoğun kentsel dönüşüm ile geçiren Kadıköy’e yönelik değerlendirmede bulunan Kubilay Kamil Kaya; “Birkaç gün tatile çıkarken uzun uzun planlamalar yapıyoruz. Gel gelelim ömrümüzü geçireceğimiz evimizi yeniden inşa ederken işi şansa bırakmamalıyız. Bilmeliyiz ki, iyinin de daha iyisi vardır. En iyisi yakalanabilir, bundan emin olunduğunda ilk kazma vurulmalıdır” mesajı veriyor. “KADIKÖY’ÜN ACİLEN LOFT’A İHTİYACI VAR” Klasik, birbirine benzeyen ve artı bir değer katamayan olağan binaların aksine ortak ya da daire başı kullanılabilen bahçeli, estetik, içinde tüm alanları kullanıma kazandıran loft projeler, Kadıköy’de yasal sürecin eksikliği nedeniyle hayata geçirilemiyor. Örnek bir loft projede çatının iptal edilip, ortalama üç metre yerine altı metreye kadar çıkabilen tavan yüksekliğindeki daire, bir cephesinde sebzeni yetiştirip mangalını yapabileceğin, yemeğini açık havada yiyebileceğin teras bahçesi imkânını sağlıyor. Günümüzde terasların yerine tercih edilen, ortak kullanım alanlarından daha çok faydalanılan loft daireler; hem alıcısı, hem de satıcı için büyük artı. Ataşehir gibi planlaması yapılan ilçelerde loft projeler hayata geçirilebilirken, ne yazık ki Kadıköy’de gerekli düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle inşaat sektöründe beklenen atılım gerçekleşemiyor. Loft daireler, aynı zamanda şehirdeki monoton
yapılaşmayı değiştirerek, yeni ve estetik çehreyi kazandırıyor. BigbuildingProject yöneticileri, loft projelerin hayata geçirilebileceği acil bir düzenlemenin, gayrimenkul sektörü ve daha yaşanılabilir bir Kadıköy için büyük önem taşıdığına dikkat çekiyorlar. AKIL VAR, AKILLI BİNA VAR BigbuildingProject çalışmaları arasında en dikkat çeken projelerden biri de, günümüzde sıkça aranılan akıllı binalar. Güneş enerjisinden maksimum fayda sağlandığı, kapasiteli otoparkların bulunduğu, elektrikli araç şarj istasyonlarının yer aldığı ve birçok olanaklarla zenginleştirilen akıllı binaları da üreten BigbuildingProject yönetimi; “Tek bina yerine iki bina anlaşarak birleştiğinde bu projeler çok daha güzel içeriklerle hayata geçiyor” ifadesini kullanıyorlar. “DAHA GÜZEL BİR GELECEK İÇİN KAPIMIZ HERKESE AÇIK” Doğru bir dönüşüm için bilgi almak isteyen kat maliki ve müteahhitlere her zaman kapılarının açık olduğu mesajını veren BigbuildingProject Yönetim Kurulu Başkanı Kubilay Kamil Kaya; İzmir, Bodrum, Fethiye gibi Türkiye’nin birçok noktasına da kurumsal bakış açılarını taşımaya devam ettikleri süreçte ciddi bir deprem riski ile karşı karşıya olan İstanbul’da kentsel dönüşümün en sağlıklı şekilde tamamlanması gerektiğine vurgu yapıyor. BigbuildingProject ekibi ana kadrosu, Kubilay Kamil Kaya yönetiminde şu isimlerden oluşuyor: İlker Eryılmaz (Genel Müdür), Kurtuluş Mimarlık yöneticileri Muharrem Kurtuluş ve Gizem Yılmaz Uça, Erdem Sezgin Mimarlık yöneticileri iç mimar Erdem Sezgin, iç mimar Elif Türkmen, Karaçam Hukuk Bürosu yöneticileri Av. Erhan Emir Karaçam ve Av. Gülder Yılmaz Sezgin. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 45
Asayiş
Kadıköy, tarihinin en büyük faturası ile karşı karşıya ADEM GİDEN Şüphesiz karakteristik özellikleri itibariyle Kadıköy, İstanbul’un en gözde ve renkli ilçelerinden... Konumu ve dokusuyla metropolün gözbebeği Kadıköy’de tarihinin en büyük ani değişim sancısının beraberinde getirdikleri ise çok ağır. Asayiş istatistiklerinden kentsel dönüşüme, yaşanmış gerçeklerden çözüm yollarına kadar birçok ayrıntı; daha güzel bir Kadıköy için stres, kaos, sabır ve empati gerektiren bir süreci göze almamız gerektiğini ortaya koyuyor.
Artık herkes tarafından hemfikir olunan ve değişmeyen şikâyet sıralaması; kentsel dönüşüm kaosu, aşırı trafik, kirlilik gibi faktörler yaşam standartlarımızı oldukça düşüren etkenlerden. Ancak öyle veriler de var ki, daha güzel bir Kadıköy için kalıcı adımların atılması zorunluluğunu hatırlatıyor. NÜFUS YAPISI ÖYLE BİR DEĞİŞTİ Kİ, UYUŞTURUCU VERİLERİ KORKUTTU Yakın zamanda 800 binleri bulan Kadıköy’ün demografik yapısı ile birlikte rakamsal olarak nüfusu etkilendi, 465 binlere
kadar düştü. Ancak geçici günlük nüfusun; merkezi konum, eğlence ve yeme-içme sektörleri gibi nedenlerden ötürü 2,5 milyonu aştığı Kadıköy Emniyet Müdürlüğü tarafından duyuruldu. Mevcut durum, İstanbul’un dört bir yanından Kadıköy’e gelen ve suç unsuru taşıyan kişilerin ciddi sıkıntılarını hem emniyet birimlerine, hem de Kadıköy’ü nezih günlerinden bugüne yaşayan vatandaşlarının sırtına yükledi. Sadece Fikirtepe ve çevresinde 2016 yılı içerisinde 4.031 kişiye uyuşturucudan işlem yapıldığı, Kadıköy Emniyet Müdürlüğü istatistiklerine yansıdı. Fikirtepe’yi takip edebilen ikinci ilçenin uyuşturucu işlemi ise, 700’ün üzerine çıkmadı. Yıkıntı ve harabe binaların göçmenler tarafından barınak hale getirilmesi, bu karmaşayı fırsat bilen uyuşturucu çetelerinin Fikirtepe’yi daha fazla avuçları içine alma çabası, emniyet güçlerinin yoğun ve titiz çalışmalarıyla püskürtüldü. KADIKÖYLÜLER, YÜRÜMESİNDEN ÇEKİNDİKLERİ KİŞİLERE BİR ANDA KOMŞU OLDU Nüfus Müdürlükleri ve muhtarlıklar arasındaki koordinasyonun mevcut yasal düzenlemelerle yeterli olmadığı günümüzde
46 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Asayiş
Kadıköy’ün muhtarları; “Mahallemizde hangi eve kim taşınıyor bilemez olduk” diyerek sitemini dile getiriyor. Fuhuş ve terör faaliyetleri gibi yasadışı birçok amaçla kullanılabilen günlük kiralık dairelerin patlama yaptığı mahalleler, nezih Kadıköy’de büyüyen Kadıköylüler için adeta işkenceye dönüştü. Kadıköy Emniyet Müdürlüğü’nün birçok biriminden sadece Devriye Ekipler Amirliği, 2016 yılı içerisinde 8.531 suçluyu yakaladı. Bu suçluların 4.348’i aranan, 3.972’si narkotik, 34’ü kuru sıkı silah, 15’i bıçaklı yaralama, 13 motosiklet hırsızlığı olarak verilere yansıdı. Protesto gösterileri de emniyet birimlerini bir hayli meşgul eden faktörlerden. Geçtiğimiz yıl 792 olay ve basın açıklamasının 14’üne müdahale gereği duyulurken, 152 şahsa da adli işlem yapıldı. Kadıköy’de 157 okulun giriş çıkışları da sıkı denetim altına alındı. Okulların 5’i birinci derece, 9’u ikinci derece, 144’ü üçüncü derece riskli olarak kategorilendirildi. KORSANA GEÇİT YOK! Emeği sömüren korsan ürün satıcılarına da büyük darbe indirildi. Kadıköy’de son 3 yılda 172.138 korsan ürün ele geçirilerek imha edildi. Yine birçok cezai uygulamalarda 30 bin TL ve 300 dolar, kamu mülkiyetine devredildi. KADINA VE ÇOCUĞA ŞİDDETTE ÇARPICI RAKAMLAR Kadıköy’den son 3 yılda Aile İçi Şiddet ve Kadın Koruma Birimi’ne 3.053 müracaat gerçekleşti. 36 kadın koruma talebinde bulunurken, 239 mağdur da kadın sığınma evine yerleştirildi. Merkezi konumu ve yoğunluğu nedeniyle Kadıköy, aynı zamanda dilenciliğin de adresi haline dönüştü. 307 çocuğun ailesi tarafından dilendirildiği tespit edilerek yasal işlem yapılırken 6 çocuk, Sosyal Hizmetler Müdürlüğü bünyesindeki ilgili yurda teslim edildi. ŞOK RAKAM; 6.072 “TİNERCİ İŞLEMİ” YAPILDI Kadıköy’de toplumumuzun acı bir gerçeğini daha yüzümüze vuran rakamlar, bir hayli üzücü boyutta. Metropolit özelliği nedeniyle hemen hemen Anadolu Yakası’ndaki tüm tinercilerin ilk uğrak yeri olan Kadıköy’de, 2016 yılında Kadıköy Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından 6.072 kez işlem yapıldı. Ancak, Türkiye genelinde yasaların yetersizliği sebebiyle yapılabilen tek şey, cezai işlemin uygulanıp, şahısların tekrar sokaklara salınması... Özellikle Kadıköy Belediyesi ve Söğütlüçeşme Metrobüs Durağı yanındaki
TCDD arsası gibi karanlık noktaları seçen tinerciler, uyuşturucu maddeler nedeniyle ciddi zararlara, yaralamalara ve hatta ölümlere neden olabiliyor. İstanbul’da kısmen uygulanabilse de, rehabilite olanaklarının sınırlı olması nedeniyle her yıl binlerce kişi toplumumuzun arasından kayıp gidiyor. Emniyet güçleri de tek çözümün, kalıcı rehabilitasyonun ardından iş olanaklarının sağlanması, düzenlerini kurmalarına yardımcı olacak atmosferlerin oluşturulması ve sosyal desteğin olduğuna dikkat çekiyor. YOĞUNLUK REKORUNDA KADIKÖY BİRİNCİ, EMNİYETİN YÜKÜ ÇOK BÜYÜK Asayişin yanı sıra Kadıköy’de çok ciddi trafik yükü de dikkat çekiyor. Bunun kurumlara yansıması ise, daha çok başvurularda ortaya çıkıyor. Kadıköy Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Büro Amirliği’ne 2016 yılı içerisinde sürücü belgesi için 20.667 başvuru ve işlem yapıldı. Bu rakamla İstanbul’da en yoğun birim olarak birinciliği elde eden Kadıköy’ü ikinci takip eden ilçe ise, 17.698 başvuru ile Güngören. Kadıköy’de tescilli araç sayısı 328.000, ehliyetli sayısı ise 598.136’ya ulaştı. Kadıköy’de geçtiğimiz yıl trafik cezası kesilen yetişkin sayısı 506 olarak açıklandı. Trafik ceza işlemleri genele vurulduğunda ortalama günde en fazla 2 kişiye ceza kesildiğini ortaya koyuyor. Ancak Kadıköy genelinde trafiği aksatan faaliyetler göze alındığında, bu rakamın bir hayli hafif kaldığı görülüyor. Trafiğin yanı sıra asayiş verilerinde de rekor Kadıköy’ün. Mobil Huzur Projesi’nde Kadıköy 198 işlem ile birinci, Fatih 122 işlem ile ikinci oldu. Bu projelerde alınan şahıs sayısı Kadıköy’de 8.218 iken, Şişli 3.997 şahıs ile ikinci sırada yer aldı. HER SOKAĞA POLİS DİKSEN, BU SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ Kadıköy’de özellikle Fikirtepe gibi mahallelerde yıkımı bekleyen metruk binaların sayısının fazla olması, kendi ilçelerinde yapmaya çekindikleri aykırı davranışları sergilemek için Kadıköy’ü adres seçenler, aile ve okul eğitimi gibi birçok faktör nedeniyle suç unsurları toplumda rahatsızlık verecek noktaya ulaşabiliyor. Buna rağmen İstanbul’un genel
ortalamaları dünyada birçok şehirle karşılaştırıldığında, çok da karamsar tablo çizmemek gerektiğinin haklılığı ortaya çıkıyor. KADIKÖY’ÜN MOBESE SİSTEMİ ACİLEN GÜÇLENDİRİLMELİ! 18 milyon nüfuslu İstanbul’da Anadolu ve Avrupa Yakası arasındaki geçişlerin köprüsü Kadıköy’de sadece 80 noktada 320 kamera bulunuyor. 754 personel ve 165 araç kapasitesi ile çalışan Kadıköy Emniyet Müdürlüğü’nün daha etkin çalışması için MOBESE Kameralı Güvenlik Sistemi ağının bir hayli arttırılmasının gerekliliği ortada. Günde 2,5 milyon geçici nüfusun bulunduğu Kadıköy’de sadece 59 noktada 326 kamera var. Bu kameralar, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü mobeselerinden de izlenebiliyor. 1.400 FAAL İNŞAAT VATANDAŞIN FİZİKİ VE RUH SAĞLIĞINI BOZMAYA BAŞLADI Kadıköy’ün ana gündem maddelerinden biri de, “kentsel dönüşememe.” 5 yıldır yeterince yol kat edilemeyen ve hâlâ önemli bir kısmı yıkılmayı bekleyen metruk binalardan oluşan Fikirtepe bir kenara, Kadıköy’ün tamamı da şantiyeye dönüşmeye başladı. Kadıköy Belediyesi yetkililerinin tespitlerine göre Kadıköy’de faal inşaat sayısı 1.400’e ulaştı. En basit hesaplamalarda bile Kadıköylülerin karşısına çıkan tablo bir hayli düşündürücü. Bir inşaata günde en az 10 araç giriş çıkışı olduğu var sayıldığında, Kadıköy cadde ve sokaklarında günde 14 bin, ayda 420 bin iş makinesi manevrası ve trafik seyri olacağı görülüyor. Kamyonlar ve beton mikserleri için otoparklar olmayınca kaldırımlar ve çoğu kez sokaklar kapatılıyor, trafik keşmekeşi alevleniyor. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 47
Mahallelerimiz
Parkların ve yeşilin mahallesi;
19 MAYIS ADEM GİDEN Kadıköy Life Dergisi’nin 3 yıldır aralıksız sürdürdüğü ‘Mahalleler’ yazı dizisinin final misafiri; Kadıköy’ün ağaçlarla, yapraklarla, çimler ve çiçeklerle bezenmiş en yeşil köşesi 19 Mayıs Mahallesi… Alfabetik sıralama ile her sayımızda ele aldığımız mahallelerimiz, Kadıköy’ün gelecek nesillere aktarılacak arşivleri arasında yerini aldı. Genel olarak kentsel dönüşüm çalışmalarının ana gündem maddesi haline geldiği mahallelerde bu kez 19 Mayıs, yeşil cennet manzaraları ile ayrı bir enerji verdi. 1991 yılında Kozyatağı ve Sahrayıcedit mahallelerinden ayrılarak yeni bir statü ka-
zanan 19 Mayıs; Sahrayıcedit, Suadiye, Erenköy, İçerenköy ve Kozyatağı’na komşu olması ile birlikte nitelikleriyle sadece Kadıköy’ün değil, İstanbul’un en güzel köşelerinden… KAZASKER’DEN 19 MAYIS’A 1991 yılında mahalle statüsünü kazanan 19 Mayıs’ın önemli bir kısmı, Osmanlı Devleti’nden miras kalan Kazasker olarak biliniyor. Günümüzde minibüs yoluna (Şemsettin Günaltay Caddesi) yakın kesimi hâlâ Kazasker olarak anılan mahallenin “adı ne olsun?” süreci, mahkeme kararı ile birlikte ‘19 Mayıs’ olarak kayıtlara geçerek, 26 yıldan bugüne geldi. Mahallenin genç olduğu
Kazasker Süleyman Sırrı Efendi ve yakınlarının naaşları, minibüs yolu üzerindeki semtin sembolü Kazasker Camii’nin bahçesinde bulunuyor.
50 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
İşkence Mağdurlarına Saygı Anıtı, Kadıköy’de açılan heykeller arasında bulunuyor.
19 Mayıs Mahalle Muhtarı Soner Arafal.
kadar tecrübeli muhtarı Soner Arafal, kendisinden önce 25 sene boyunca muhtarlık yapan babası Ergin Arafal’ın bir anısını ise şöyle paylaştı: “Mahallenin adının belirlenmesi sürecinde babam, mahkemeye Kazasker ismini önermiş. 19 Mayıs adının verilmesi istenmesi üzerine babam da, ilginç tesadüfe bir hayli şaşırmış. Çünkü memleketimiz olan ve kütüğümüzün bulunduğu Samsun’da da 19 Mayıs Mahallesi’ne kayıtlıyız. Şimdilerde çeyrek asırdan fazla muhtarı olmamızı uygun gören mahallemizin de adı 19 Mayıs…” MAHALLE SAKİNLERİNİN YEŞİLE OLAN AŞKI, PARKLARIN BETONLAŞMASINI ÖNLEDİ Yine Muhtar Soner Arafal’ın en dikkat çeken açıklamalarından biri de, 11 isimli büyük ve irili ufaklı olanları ile birlikte onlarca parkı bulunan 19 Mayıs’ın yeşil kalabilmesinde mahalle sakinlerinin büyük çabası… İnşaat-
Mahallelerimiz Beyaz yakalıların öğle arası, yeşillere yolculuk demek…
19 Mayıs Mahallesi’nde çatıların da yeşile bürünmesi, çevreye ayrı bir güzellik katıyor.
larından ve arsalarından kalan payları terk etmelerinin ardından takiplerini bırakmayan mahallelilerin yeşil alan ısrarları, 19 Mayıs’ta 11 isimli büyük park ile birlikte isimsiz birçok ağaçlı arsanın doğmasına neden olmuş. Mahalle sakinlerinin hassasiyetleri o kadar yüksekmiş ki, bugünkü 19 Mayıs Parkı’na fabrika yapılması söz konusu olunca iki otobüs dolusu Kadıköylü, TBMM’nin yolunu tutarak tepkisini göstermiş, mahalleye park kazandırılmış. Kriton Curi Parkı, Ekin Parkı, Hürriyet Parkı, 19 Mayıs Parkı, Kuşluk Parkı, Zübeyde Hanım Parkı, Akasya Parkı gibi onlarca yeşil alan, yüksek siteler ve blokların arasında birbirine oldukça yakın mesafelerde bölgenin adeta akciğerleri özelliğini taşıyor. Birçok çeşit çam ağacı da mahallenin dört bir yanına hâkim… SONER ARAFAL: YANIBAŞIMIZDAKİ YEŞİLİ KATLEDİP SAPANCA’LARA AŞIK OLUYORUZ... Kadıköy ve İstanbul genelinde inşaat faaliyetleri nedeniyle yeşil alanların betona yenik düşmesinin bir hayli üzüntü verici olduğunu belirten Muhtar Soner Arafal, şunları ifade etti: “Kadıköy’de her yer inşaat, bahçeler azalıyor, ağaçlar yok oluyor. 19 Mayıs Mahal-
Bu mahallede kedilerin de masalarda yeri var…
Betondan çok güzel değil mi?
lemizde de yüksek katlı yapılar oldukça fazla ancak parklarımızı koruyoruz, kolluyoruz. Çok garip bir düzen bu, önce yeşili yok ediyor ve betonların içine hapsoluyor, sonra da Sapanca gibi ağaçlı yerlere gidip ‘doğa ne güzelmiş’ diyoruz. Doğa aslında bahçemizde, bir adım yanıbaşımızda ama farkında değiliz.” GİDEN GERİ GELİYOR Kadıköy’de bilinirliliği itibariyle çok önde olmasa da, ilk kez birkaç saatini geçirme fırsatı bulanlar için 19 Mayıs Mahallesi çok büyük anlam ifade ediyor. Bunu en iyi anlayanlar ise, Ataşehir’de inşa edilen lüks rezidanslara taşınan mahalleliler… Kısa Çeşit çeşit ağaçlar, sokakların kasvetini alan en önemli etkenlerden…
sürede mahalle dokusu ve modern yaşantının doğa ile harmanlanan köşesini özleyen yüzlerce aile, Ataşehir’den 19 Mayıs’a geri dönmüş. BEYAZ YAKALILARIN EN ÇOK ÇALIŞMAK İSTEDİĞİ YER Birçok üst düzey şirket ve firma temsilciliklerinin, merkezlerinin bulunduğu mahallede beyaz yakalı olarak adlandırılan kamu ve özel sektörde ofis çalışanları için öğle arası, yemekten daha çok doğayı içine çekebilmek için keyifli bir mola demek. Bu nedenle Kozyatağı gibi 19 Mayıs Mahallesi de, beyaz yakalıların en çok çalışmak istediği yerler arasında… İKİNCİ BAHAR DA BURADA, GENÇLİK DE Geçtiğimiz yıllarda nüfusu 44 bine kadar yükselen mahallede bu rakam, kentsel dönüşüm nedeniyle yaklaşık olarak 38 bine düştü. Nüfus düşüşü ilçe genelinde çok daha fazla hissediliyor. TÜİK verilerine göre Kadıköy, son yıllarda yaklaşık olarak yüzde 30 göç verdi. Nüfusun 600 binlerden 440 binlere düşmesi, dikkatleri kentsel dönüşüm ile birlikte yıkılan binalara çevirirken, dönüşüm sürecinin ilk meyvelerini vermesi ile birlikte Kadıköy’de nüfusun 800 binin de üzerine çıkabileceği tahmin ediliyor. Bu süreçte devasa iş makineleri ve inşaatların getirdiği olumsuzluklardan kaçan orta ve üst yaş grubu, kendini park ve bahçelerin Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 51
Mahallelerimiz
İbrahim Paşa Köşkü, artık yeşiller içerisinde bir Akademi Merkezi…
Kriton Curi Parkı’nda ağaç türleri, dört mevsim yeşil atmosferi yaşatabiliyor.
yeşiline bırakıyor. 19 Mayıs’ta ikamet eden 65 yaş üstü Kadıköylünün sayısı 5 binin üzerine çıkarken, özellikle emekliler için çam ağaçları, kozalaklar ve yemyeşil parklarda dolaşmak, ikinci baharın en anlamlı görüntülerinden... KÖŞKLER VE KONAKLAR Dört bir yanı tarih kokan Kadıköy’de bir zamanlar köşk ve konaklar bakımından oldukça zengin olan 19 Mayıs Mahallesi’nde artık o ihtişamlı eski yapılar yok ancak, az sayıda kalanının da gelecek nesillere aktarılabilmesi büyük önem taşıyor. Son yıllarda atıl kalan Reşat Paşa Konağı yeniden güçleneceği günleri beklerken, Kadıköy Belediyesi tarafından Akademi Merkezi’ne dönüştürülen İbrahim Paşa Köşkü, yemyeşil bahçesi ile birlikte ziyaretçilerine kapılarını aralıyor. İNSANLAR KADAR HAYVANLAR DA ÇOK MUTLU Adı üzerinde, Kuşluk Parkı… Burada kuşlar için yapılan özel evler, bir anlamda karşılıksız sevginin en güzel örneklerinden… Çoğu kez mahalle sakinlerinin getirdiği yemlerin
Mahallede Kayışdağı çeşmelerinin yanı sıra halkın kullanabileceği isimsiz birçok park çeşmesi de bulunuyor.
ve suyun hazır bulundurulduğu ahşap evlerde yaşayan kuşlar da, Kadıköylüler de hallerinden bir hayli memnun. Gel gelelim “insan faktörünün” olduğu her yer gibi burada da olumsuzlukları görmek mümkün… Kuş yuvalarının üzerinde bulunduğu duvarların defalarca gelişigüzel sprey boyalarla boyanıp üzerine çeşitli slogan ve yazılar yazılması, estetiğe bir hayli önem veren mahalle sakinleri tarafından tepkiyle karşılanıyor.
KAYIŞDAĞI SUYU BURADA KESİLMEDİ Minibüs yolu olarak bilinen Fahrettin Kerim Gökay ve Şemsettin Günaltay Caddeleri’nin Marmara Denizi tarafında kalan birçok mahallelerde Kayışdağı çeşmeleri fonksiyonlarını kaybedip suları akmazken, minibüs yolunun kuzeyinde, E-5 karayolu yönünde bulunan 19 Mayıs Mahallesi’nde dört çeşmenin suyu akmaya devam ediyor. Hazır içme sularından kat be kat lezzetli ve sağlıklı olduğunu söyleyen mahalle sakinleri için çeşme kuyrukları, keyifli sohbetlere dönüşen buluşmalar anlamına geliyor. ANADOLU YAKASI’NIN SU DEPOSU İSKİ’nin ana su depolarından biri, 19 Mayıs Mahallesi’nde bulunuyor. 60+60 bin metreküp olmak üzere 120 bin metreküplük su depoları sadece Kadıköy için değil, tüm Anadolu Yakası ilçeleri için önem taşıyor.
Kuşluk Parkı’nda muhteşem bir çalışma, “Kuş evleri…” Özellikle akşam ve gece saatlerinde yuvalarına giren Kadıköy kuşları bir hayli şanslı... Bu güzel görüntüyü bozan tek faktör ise, kuş yuvalarının üzerinde olduğu duvarların boyalarla gelişigüzel kirletilmesi…
52 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Hayvansever mahalle sakinleri, kuşlar için ağaç yuvaları hazırlıyor.
ALZHEİMER VE SOSYAL YAŞAM MERKEZİ’NİN İNŞAATI HIZ KAZANDI Kadıköy Belediyesi tarafından projeleri tamamlanan Alzheimer ve 65 Yaş Üstü Sosyal Yaşam Merkezi’nin inşaatı başladı. Son haftalarda yapımı hız kazanan yeni merkezin 2017 yılı yaz aylarında hizmete girmesi bekleniyor.
Mahallelerimiz
Her Kadıköylü gibi 19 Mayıs Mahallesi sakinleri de mutlaka bir hayvana gönülden bağlı…
Komşuluk ve esnaf sıcaklığının en çok hissedildiği yerler arasında 19 Mayıs Mahallesi…
1126 metrekarelik üç katlı yapıda alzheimer hastası yaşlılara modern koşullarda bakılacak, aynı zamanda bakıma muhtaç yaşlıların sosyalleşerek yaşantısından keyif alabileceği donatılar oluşturulacak. Şehrin göbeğinde bulunan tesisin terasındaki hobi bahçesinde organik tarım yapılabilecek, yaşlıların tesisinde güneş panellerinden enerji de sağlanacak. AĞAÇ VE KÜTÜPHANE HASSASİYETİ Sosyal merkezin inşa edilebilmesi için seçilen arsanın bir kısmı, 19 Mayıs Muhtarlığı binasından oluşuyordu. Kadıköy Belediyesi’nin temas kurması sonucu “Bu tesis içerisinde mahallemize uzun zamandır hayalini kurduğum bir kütüphane de yapacaksınız, biz hazırız” diyen Muhtar Soner Arafal’ın isteği yerine getirildi, sosyal yaşam merkezinde hem yaşlıların, hem de tüm Kadıköylülerin faydalanabileceği bir Alzheimer ve Sosyal Yaşam Merkezi inşaat alanı, ağaçların kesilmemesi için biçimlendirilerek tasarlandı.
kütüphane inşa ediliyor. İnşaat çalışmaları esnasında arsa üzerinde bulunan üç ağacın zarar görmemesi için büyük özen gösterilmesi, proje binasının şekillerinin ağaçlar için değiştirilmesi de çalışmayı ayrıcalıklı kılan yönlerinden…
Curi Gönüllüleri başta olmak üzere sevenleri aracılığıyla yeni nesillere aktarılmaya çalışılıyor. Katı Atık Kirlenmesi Araştırma ve Denetimi Türk Milli Komitesi (KAKAD) Kurucu ve Onursal Başkanı da olan Kriton Curi, birçok çevreci çalışmaları ile biliniyor.
BEŞ ANA ARTERLE ÇEVRESİYLE BÜTÜNLEŞİYOR Atatürk Caddesi, İnönü Caddesi, Bayar Caddesi, Şemsettin Günaltay Caddesi ve kuzeyde Ataşehir sınırı olan E-5 karayolu ile 19 Mayıs Mahallesi, kısa sürede çevre noktalara ulaşım imkânı sağlaması nedeniyle de Kadıköylülere zaman fırsatı sunuyor. Yüksek katlı sitelerin birçoğunda zemin altı otoparkı ve bahçe otoparkı bulunması nedeniyle mahalle, otopark sorununun yaşanmadığı ender noktalardan…
KOMŞULUK HÂLÂ ÇOK SICAK Mahalleyi özel yapan en önemli ayrıntılarından biri de, komşuluk değerlerinin metropol koşullarına oranla kaybolmaması. Muhtar Arafal’ın; “Sadece aynı apartmanda değil, farklı binalarda oturanlarla da sosyal bağları var mahalle sakinlerimizin. Belki de parkların yaygın oluşu, mahallelilerin tanışmasını ve sosyal ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlıyor” dedi. Diğer yandan isteyenlerin kısa mesafeler içerisinde “bakkal amcalardan” ya da büyük market zincirlerinden alışveriş yapabilmesi de, dikkat çeken özelliklerden.
KRİTON CURİ VE GÖNÜLLÜLERİ Alanında büyük iz bırakan efsanevi çevreci Profesör Kriton Curi’nin adı, 1996 yılında vefat etmesinin ardından 19 Mayıs Mahallesi’nde Acıbadem Hastanesi yanındaki parka verildi. 1942’de dünyaya gelen tanınmış isim; Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. 1966 yılında Robert Koleji’nde inşaat mühendisi unvanını alan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden de çevre mühendisliği dalında doktor unvanını hak eden Curi, günümüzde parkındaki Kadıköy Belediyesi Kriton
İSTANBUL’UN HASTANELERİ DE BURADA Sadece Kadıköy’ün değil, nitelikleriyle tüm İstanbulluların sevk edilebildiği Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ile Erenköy Fizik Tedavi Merkezi, 19 Mayıs Mahallesi sınırlarında bulunuyor. Özellikle ruh ve sinir hastalıkları hastanesi alanında çok kapsamlı tedavi hizmetleri sunarken yemyeşil bahçesi, mahallenin oksijen deposu özelliğini taşıyor. Özel Acıbadem Hastanesi de, Kriton Curi Parkı yanında yıllardır sağlık hizmetini sürdürüyor. Mahallede birçok köşk ve konak zamana yenik düşse de, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin bahçesinde ağaçlar ile birlikte eski yapılar da korunuyor.
Kriton Curi Gönüllüleri, Kadıköy’ün en büyük sivil toplum örgütleri arasında yer alıyor. Gönüllüler, “daha başarılı günlere” diyerek Kadıköy Life Dergisi objektiflerinde…
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 53
Hayata Dair
BAĞDAT CADDESI YAŞATILMALIDIR 2007 yılında oğlum dünyanın en büyük üniversitelerinden biri olan M.İ.T.’de “Gayrimenkul Geliştirme” konulu yüksek lisans programını bitirip, Türkiye’ye dönmüştü. İş yaşamına başlamadan önce, gayrimenkul işi yaptığım dönemde kuruluşlarını benim organize ettiğim beş çarşıyı dolaştırdım. Çarşıların özelliği; içindeki dükkânların bir süre sonra değerlerini yüzde 75-80 İNAL AYDINOĞLU kaybetmeleri, hatta bir bölümünün vergi ve diğer giderleri nedeniyle sahibi için yük haline gelmiş olmalarıydı. Nedenini sordu. “Nedeni satın alanların yani sahiplerinin acemilikleri ve hırslarıydı” dedim. Satın alanlar büyük hayaller kurarak, yüksek kiralar talep ediyorlardı. Dükkânlar kiralanamıyor veya yüksek kiralar ile tutanlar kısa bir süre sonra kapatıp gidiyorlardı. En tehlikeli gayrimenkul yatırımı, dükkân yatırımıdır. Dükkânı kiralayan esnafın iş yapması gerekir. İş yapabilmesi için çarşıdaki dükkânlar dolu ve çarşı hareketli olmalıdır. Boş olan her dükkân, çarşıdaki hareketliliği azaltır ve moralleri bozar. Morali bozulan ve zarar eden esnaf ise ya iflas eder veya iflasın eşiğindeyken kapatır, gider. Bu nedenle gayrimenkul işinde en hızlı değer kaybı dükkân yatırımlarında olur. Bir süre sonra hiç kira talep etmeseniz bile çarşıyı canlandıracak esnafı zor bulursunuz. Kadıköy’de iş yaşamının ve sosyal yaşamın can damarı olan Bağdat Caddesi’nde bu günlerde 80 civarında dükkân boş,
bir kısım dükkân ise “KAPATIYORUZ” diye ilân asıp, indirime girmiş durumdalar. Bir zamanlar Bağdat Caddesi’ndeki dükkânlar çok iyi kazanıyordu, dolayısıyla kiralar astronomikti. Şimdi piyasalarda bir durgunluk ve ülkede tedirginlik var. İç ve dış turizm eskisi kadar canlı değil. İnsanlar Cadde’ye çıkmak için eskisi kadar istekli ve moralli değiller. Bu gözlemler, dükkân kapatan iş insanlarının ifadelerinden derlenen sonuçlardır. Eğer Bağdat Caddesi’ndeki dükkân sahipleri hâlâ kendilerini birkaç yıl önceki konumda görürlerse, Cadde’nin daha kötüye gidişini kendi elleriyle hazırlamış olurlar. İki yıl önce büyük kira ödeyen bir banka, Cadde’de bir dükkân tahliye etmişti. Üzülerek izliyorum, o dükkân hâlâ boş. İki yıl boş tutup, vergisini ve aidatını ödedikten sonra kaça kiraya verirse versin, kaybolanı artık geri alamayacaktır. Geçen yılki kiraları önümüzdeki günlerde alabilmesi daha zor olacaktır. Bağdat Caddesi’ne en büyük zararı veren kurumlar bankalardır. Hem Cadde’de bulunmak için yüksek kira verip rayici artırırlar, hem de öğlen tatilinde ve akşam 17.00’den sonra kapatarak Cadde’deki hareketi azaltırlar. Kadıköy aktif, canlı, neşeli, sevgi ve dostluk içinde yaşanan çok güzel bir yerdir. Bağdat Caddesi, bu güzelliğin ve Kadıköy halkının entelektüel seviyesinin sergilendiği eşsiz değerde, muhteşem bir caddedir. Birkaç haylaz gencin yaptığı kaza içerikli olaylar hariç belki de dünyanın en az suç oranına sahip, gece, gündüz en güvenli yaşanan caddelerinden biridir. Türkiye için, İstanbul için, Kadıköy için çok önemlidir. Bu önem içinde özenle değerlendirilmeli, korunmak, daha da güzelleştirmek için elbirliği yapılmalıdır. Cadde, yerel belediye ile Büyükşehir Belediyesi arasında atılıp tutulan bir top gibi sahiplenilmeye çalışılan yoğun bir rekabet ortamıdır. Öncelikle kimin sahipleneceği belli olmalıdır. Kiracılar kazanamadıkları yerde durmaz, bırakıp giderler. Oysaki dükkân sahipleri Cadde’nin yerlileridirler. Mallarını sahiplenmeli, bir gün dahi boş tutulmayacak önlemi almalı, gerekirse özveride bulunmalıdırlar.
54 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
İlçelerimiz
Üsküdar’da Medeniyet Okulu açıldı Üsküdar Belediyesi, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin sosyal ve akademik eğitimine katkı sağlamak için yeni bir projeye daha adım attı. Üsküdar Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü’nün girişimleriyle hayata geçen Medeniyet Okulu, Münevver Ayaşlı Kültür Merkezi’nde eğitime başladı. İki yıllık eğitim dönemini kapsayan Medeniyet Okulu, Lise 1 ve 2. sınıf öğrencilerine hitap ediyor. Eğitime mülakat sonucu 500 öğrenci hak kazandı. İlk dönem Yazarlık Eğitimi, Matematik, Pratik İngilizce, Yazılım, Gitar ve Ney dersleri verilecek olup, enstrüman dersleri ise programda seçmeli ders olarak yer alıyor. Dersler, hafta sonu gruplar şeklinde veriliyor. Ayrıca kitap ve
film tahlilleri, şahsiyet sunumları, doğa kampları, tarihi geziler de programın içeriğinde yer alıyor. EĞİTİM KOÇLARI DA HİZMET VERİYOR Öğrencilerin faaliyetleri ve ilerlemeleriyle birebir ilgilenecek “Eğitim Koçluğu” sistemi de proje kapsamında yürütülüyor. Eğitim Koçları üniversite öğrencileri olup, tecrübe aktarımı noktasında yardımcı olacaklar. Üsküdar Medeniyet Okulu’nda öğrencilerin sosyal ve akademik hayatlarını doğrudan etkileyecek eğitimler veriliyor. Proje, bu eğitimler ile kendine yetebilen, özgüveni yüksek, belirli bir bilinç düzeyine ulaşmış gençler yetiştirmeyi amaçlıyor.
Hurda değil, elektronik atık! Ataşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen elektronik atık denetimleri ve bilgilendirme ziyaretleri devam ediyor. Ömrünü tamamlamış veya kullanılmaz durumda olan ütü, elektrikli süpürge, tost makinesi gibi küçük ev aletleri, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın gibi büyük ev aletleri, televizyon, kamera, bilgisayar gibi aletler, oyuncaklar, flore-
56 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
sanlardan oluşan e-atıklar, çöpe atıldığında içlerindeki cıva, kurşun ve kimyasal maddeler çevreye büyük zararlar veriyor. Ataşehir Belediyesi’nin e-atık konteynerlerinde ve yeşil noktalarda toplanan tüm atıkların geri dönüşümü ise, lisanslı geri dönüşüm tesisi tarafından yapılıyor. RUTİN ZİYARETLER İLE BİLGİLENDİRME YAPILIYOR Kullanılmayan elektronik atıkların çöpe atılmaması, en yakın toplama noktasına götürülmesi veya biriktirilerek kendisiyle iletişime geçilmesi konusunda ilçe sakinlerinden destek isteyen Ataşehir Belediyesi’nin rutin olarak 15 günde bir gerçekleştirdiği denetim ve ziyaretlerde ilçedeki kamu kurumları, işyerleri, okullar, hastaneler, sağlık ocakları ve muhtarlıklar gezilerek, elektrikli ve elektronik atıkların geri dönüşümü hakkında bilgi veriliyor.
Büyükada’ya modern yangın kulesi Bakanlıktan yapılan açıklamada, daha önce inşasına başlanan Sarıyer Yangın Gözetleme Kulesi’nin ardından, Adalar’da da yeni ve modern gözetleme kulelerinin inşa edileceği belirtildi. Büyükada’da taşıyıcı çelik konstrüksiyon sisteminde zamanla oluşan korozyonlarla kullanılamaz hale gelen mevcut gözetleme kulesi, yenisinin yapılmasının ardından yıkılacak. İzinleri alınan 6 katlı yeni yangın kulesi, Büyükada’nın genel mimarisine uygun inşa edilecek ve son teknolojiyle donatılacak. ORMANLIK ALANIN GÖRÜNÜRLÜĞÜ YÜZDE 10 ARTACAK Yeni kulede kameralarla ve internet bağlantısı aracılığıyla Yangın Koordinasyon Merkezi’nden 7/24 ve 360 derece gözetleme yapılabilecek. Eski kulede 12,6 metreden gözetleme yapılırken, bu seviye 15,75 metreye yükseltilecek. Böylece ormanlık alanın görünürlüğü yüzde 10 artacak. Katlarında ziyaretçilere ormancılığı tanıtan sosyal etkinliklerin yapılacağı yangın kulesinde basın toplantıları düzenlenebilecek, orman teşkilatının çalışmaları hakkında kuşbakışı örnekler verilebilecek. Toplam kapalı alanı 252 metrekare olacak yeni kulede, insanlı gözetlemeye de devam edilecek. Kulede ilk müdahale ekibi kalacak. MİMARİYE UYGUN TARİHİ BİR YAPI OLACAK Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, yeni yangın kulesinin dışının tabii görünümlü olacağını, burada her tür hava şartlarına dayanıklı kaplama malzemelerinin kullanılacağını bildirerek; “Kamuoyunun beğenisini de alacağını düşündüğüm kule, Adalar’ın mimarisine uygun olacak ve tarihi bir yapıyı andıracak. İçinde teknolojinin bütün imkânları kullanılacak ve en etkin görüş sağlanacak” dedi. Sarıyer’de de yine teknolojik imkânların sonuna kadar kullanılacağı yeni kulenin inşasının sürdüğünü belirten Eroğlu; “Bu kulelerle yangın gözetlemeye yeni bir bakış açısı getiriyoruz. Geçmişten miras, geleceğimizin emaneti ormanları en iyi şekilde korumak için her türlü teknolojik imkânı kullanıyoruz” şeklinde konuştu.
İlçelerimiz
Taşdelen Aile Sağlığı Merkezi hizmete girdi Çekmeköy Belediyesi ile hayırsever işadamları Abdullah ve Ömer Aydın kardeşlerin katkılarıyla yapılan Taşdelen Aile Sağlığı Merkezi, İstanbul Valisi Vasip Şahin’in katılımıyla açıldı.
İstanbul’un iki yakası 7 dakikaya iniyor İBB Şehir Hatları, İstanbul’da köprü trafik yoğunluğunun azaltılması ve alternatif ulaşım imkânı oluşturmak üzere, yeni yılın ilk aylarında İstinye-Çubuklu arasında gemilerle araç ve yolcu taşımacılığı başlatıyor.
Vali Şahin, İstanbul’da artık bütün belediyelerin altyapı yatırımlarının yanı sıra eğitime, spora, kültüre ve sağlığa da aynı derecede dikkatle özen gösterdiğini ifade ederek; “Belki buranın kapasitesi biraz daha arttırabilir. Projeden gördüğüm kadarıyla 8 hekime hizmet verebilme imkânına sahip. Bu yıl sonu itibariyle hekim başına düşen nüfusu İstanbul’da 3.200’e çekmeye çalışıyoruz. İnşallah ilerleyen yıllarda 2 bin 500’e düşürmeye gayret ediyoruz” açıklamalarında bulundu. Şahin, açılışını yaptığı aile sağlığı merkezinde tahlil laboratuvarı ve röntgen filmi çekilmesi için gerekli malzemenin olmadığını hatırlatarak, eksiklerin bir an önce giderilerek hizmete sunulacağını söyledi. HER MAHALLEYE AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ Çekmeköy Belediye Başkanı Poyraz ise sağlık alanında çok ciddi hizmetler yapmış bir belediye olduklarını, bu projenin bir benzerine Mimar Sinan ve Hamidiye mahallelerinin orta noktasında yakında başlayacaklarını kaydetti. Poyraz, önümüzdeki günlerde başlayacakları proje ile Çekmeköy’ün her mahallesinin aile sağlığı merkezine kavuşacağını belirtti.
Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, İstinye-Çubuklu arasında hayata geçecek hat ile deniz taşımacılığında ilçenin tüm İstanbul adına lokomotif vazifesi göreceğinin altını çizerek; “Doğrudan Boğaz hattında ulaşım ve deniz yolunun alternatif çözümü noktasında Beykoz’un çok önemli bir ilçe olduğu aşikar. Bunun değerlendirilmesi oldukça önemli. Sahil şeridimize yapılan yürüyüş yoluyla birlikte ilçemize değer katacak projenin, hem İstanbullular hem de Beykozlular için hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu. KÖPRÜ YOĞUNLUĞU BY-PASS YAPILACAK… Konuyla ilgili bir açıklama yapan Şehir Hatları Genel Müdürü Yakup Güler ise, İstanbul’un iki yakası arasında ulaşımdaki en büyük problemin köprülerdeki trafik yoğunluğu olduğuna dikkat çekerek; “İstinye-Çubuklu hattımız iki yaka arasında sahil yolları trafiğini rahatlatacak ve köprülerin yükünü hafifletecek bir arabalı vapur hattı olacaktır” açıklamasında bulundu. Güler, söz konusu iki lokasyonun arkasında ciddi bir nüfusu barındırdığını, bu yeni hat ile hem sahil hem de köprü yoğunluğunun önüne geçilerek, direkt İstinyeÇubuklu arasında deniz yoluyla by-pass yapılacağını söyledi.
Dönüşümde Türkiye’nin en başarılısı; Kartal Belediyesi Kartal Belediyesi, 2009 yılından bu yana birçok ilçe belediyesine örnek olan deprem dönüşüm, yerinde dönüşüm ve kentsel dönüşüm çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, gerçekleştirilen dönüşüm kapsamında yıkımları halkla birlikte gerçekleştiriyor. Öz, son olarak Orhantepe Mahallesi Bankalar Caddesi’nde katıldığı iki katlı binanın yıkım töreninde yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Kartal’da deprem dönüşümü devam edecek. Bu konuda Türkiye’nin en başarılı beledi-
yesi olarak kendimizi görüyoruz. Daha iyiyim diyen varsa buyursun. Eğer dönüşecekseniz, sanayi çöküntü alanları dâhil dönüşecekse,
planlar üzerine kimse ip cambazlığı yapmasın. Gönlünü versin, kalbini versin, beynini versin, dönüşebilecek noktaya getirsin.” Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 57
İlçelerimiz
Pendik’te 18 bölgeye daha imar geliyor Pendik’te kentsel dönüşümün altyapısını oluşturmak ve şehrin sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlamak üzere çalışmalarına büyük bir hızla devam eden Pendik Belediyesi, mahallelerin yıllardır çözüm bekleyen imar ve tapu sorununu peş peşe çözüme kavuşturuyor. Bu yıl 12 imar uygulaması tescil edilerek 4 bine yakın tapunun dağıtımına başlanırken, yakında 18 bölgeye daha tapu müjdesi verilecek.
İMARIN YÜZDE 80’İ TAMAMLANDI Belediye Başkanı Dr. Kenan Şahin, İstanbul’un imar ve gecekondu bakımından en sorunlu bölgelerinden biri olan Pendik’te zorlu ve özverili bir süreç sonunda imarın yüzde 80’inin tamamlandığını, yakında bu oranın yüzde 95’e yükseleceğini söyledi. Başkan Şahin; “Hem çok malikin bulunduğu, hem de karmaşık ve duruma göre
farklılıklar gösteren birçok alanda mülkiyet sorununu başarıyla çözüme kavuşturduk. Son 7 yılda 69 imar uygulamasıyla 30 bine yakın tapu dağıttık. Kentte parsel bazlı dönüşümün önünü açtık. Bugün imar alanında geldiğimiz noktada yüzde 80’ini bitirmiş durumdayız. Yakında Taşlıbayır, Velibaba, Sülüntepe gibi büyük parseller de tescil edilince bu oran yüzde 95’e çıkacak” dedi.
Sokak hayvanlarına rengârenk yuvalar
Sancaktepe Şehir Hastanesi projesine onay İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, Sarıgazi Mahallesi’ndeki 353 dönümlük askeri alanın Sağlık Bakanlığı’na devredilerek, Sancaktepe Şehir Hastanesi inşa edilmesine ilişkin raporu onayladı.
Maltepe Belediyesi, sokak hayvanları için kış şartlarına uygun olarak hazırladığı 50 kedi evi ve köpek kulübesini, parklara ve ormanlık alanlara yerleştirdi.
Kamu-özel işbirliğiyle yapılacak Sancaktepe Şehir Hastanesi, yaklaşık 3 bin dönüm alana sahip olacak. Hastane bünyesinde genel hastane, kadın doğum, çocuk, kardiyoloji ve KVC, onkoloji, ortopedik ve nörolojik bilimler, psikiyatri, yüksek güvenlikli adli psikiyatri, fizik tedavi ve rehabilitasyon hastaneleri yer alacak. Hastanelerin toplamında yaklaşık 4 bin yatak kapasitesi bulunacak.
Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri tarafından, sokak hayvanları için çetin kış koşullarına uygun 50 adet kedi evi ve köpek kulübesi hazırlandı. Üç kişilik bir ekip tarafından 20 gün içerisinde hazırlanan kedi evi aynı anda 6 kedi, köpek kulübeleri ise aynı anda 2 köpek kalabilecek şekilde tasarlandı. OSB adı verilen yapı malzemesiyle donatılan ve nefes alabilen ithal ahşap boyasıyla rengârenk boyanan kulübeler, su geçirmeyecek biçimde dizayn edildi.
ULAŞIMDA ENTEGRASYON SAĞLANACAK Hastaneye ulaşımı kolaylaştırmak için metro hattı da yapılacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı devam eden Üsküdar-Ümraniye Metro Hattı, Çekmeköy-Sarıgazi-Taşdelen’e kadar uzatılacak. Çekmeköy hattı, hastane durağından başlayacak. Bu sayede Sancaktepe Şehir Hastanesi; metro hatları, Marmaray, metrobüs ve Şehir Hatları ile entegre olacak.
58 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
ÇALINMALARA KARŞI ÖNLEM ALINDI Kulübe ve kedi evleri, özellikle ilçede hayvan popülasyonunun yoğunlaştığı ormanlık alanlara ve parklara yerleştirildi. Kulübeler, çalınmalara karşı metal ankraj yapılarak betonlandı. Kedi evi ve köpek kulübesinin yapımına devam edeceklerini ifade eden belediye yetkilileri, sokak hayvanları için mama desteklerinin süreceğini de kaydetti.
İlçelerimiz
Tuzla’da 40 Pafta’ya imar müjdesi Şile’de “Adım Adım Yerinde Hizmet” Şile Belediyesi tarafından geçtiğimiz yıl hizmete konulan mobil hizmet araçları ile “Adım Adım Yerinde Hizmet” uygulaması hız kesmeden devam ediyor. Mobil ekipler haftada 6 gün, 3 mobil hizmet aracı ile Şile’nin 57 köyüne ulaşıyor; vatandaşların şikâyet ve taleplerini alarak, çözüme kavuşturulmasını sağlıyor. Şile köylerinde yaş ortalamasının yüksek olması nedeniyle başlatılan Mobil Hizmet Projesi ile belediye, vatandaşın ayağına hizmeti götürüyor. Özellikle yaşlı vatandaşlar için uygulamaya konan proje uyarınca vatandaşların birtakım belediye hizmetlerini almaları için Şile’ye gitmelerine gerek kalmıyor. 2016 yılı içerisinde 150 göreve çıkan Şile Belediyesi mobil hizmet araçları, vatandaşların 850 talebini aldı.
Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, köy içi olarak bilinen 40 Pafta’ya imar müjdesini verdi. 10 yıldır çivi bile çakılamayan Postane ve Cami Mahallesi’ndeki alan, Tuzla Belediyesi tarafından planlandı. Anıtlar Kurulu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce de onaylanan Revizyon Uygulama İmar Planı ile bölgede yapılaşmanın önü açıldı. VATANDAŞLAR İMAR DURUMUNU BELEDİYEDEN ÖĞRENECEK Tuzla 40 Pafta Köy İçi Koruma Amaçlı İmar Planı’nın onaylanmasını sosyal medyadan duyuran Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, bölgede yaşayan vatandaşlara rahat bir nefes aldırdı. Başkan Yazıcı; “40 Pafta ilçemizin en eski yerleşim yeri olmasına rağmen, imar planında var olan teknik problemler sebebiyle gelişme gösteremiyordu. Tuzla tarihini ve hafızasını taşıyan bu bölge, artık imar ve şehircilik kuralları doğrultusunda, planda belirtilen hususlara uygun bir şekilde gelişme gösterecek. Vatandaşlarımız, belediyemizin İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’ne başvurarak imar durumunu alabilirler” dedi.
Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi yenileniyor
Ümraniye Belediyesi’nden örnek adım Ümraniye Belediyesi, ilçe sınırları içinde bulunan asansörlerin periyodik kontrol faaliyetlerini artık kendi içinde kurduğu “Ümraniye Belediyesi Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü Asansör Muayene Hizmetleri” birimi ile yapacak. Bu hizmet, Türkiye’de ilk defa Ümraniye Belediyesi’nde uygulanacak.
Sultanbeyli Belediyesi bünyesinde hizmet veren ve her ay onlarca etkinliğe imza atılan Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi tadilata girdi. Tadilat sonrası görüntüsü tamamen değişecek olan kültür merkezi, kısa süre sonra hizmete yeniden başlayacak. Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi içerisinde daha önce etüt sınıfları olarak kullanılan bölümler, tadilat sonrasında Kitap Kafe şeklinde hizmete sunulacak. Gençlerin yeni uğrak yeri olması
beklenen kafe, şimdiden öğrencileri heyecanlandırdı. Diğer taraftan, kültür merkezinin bazı bölümlerinin de Bilgi Evi olarak kullanılması planlanıyor. MEYDAN VE PRESTİJ CADDE KAZANDIRILACAK Nikah sarayına bir de düğün salonunun ekleneceği Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi, çevre düzenlemesi de en ince ayrıntısına kadar yapılarak, meydan ve prestij caddeye de kavuşturulacak.
2012 yılından itibaren Ümraniye Belediyesi adına asansör periyodik kontrol faaliyetleri, TSE tarafından yürütülüyordu. 2017 yılı itibariyle ise Ümraniye ilçesi sınırları içerisinde asansör kullanan vatandaşların can güvenliğinin daha iyi bir şekilde sağlanması ve bütün asansörlere ulaşılabilmesi adına, Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü Asansör Muayene Hizmetleri birimi tarafından yürütülmeye başlanacak.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 59
Aktüel
Devletin sorumluluk duygusu ile şefkati, sıcaklığı, güler yüzünün birleştiği kıpır kıpır isim...
Kadıköy’ün yeni Kaymakamı Tuncay Sonel ADEM GİDEN İstanbul’un incisi Kadıköy’ün yeni Kaymakamı Tuncay Sonel, görevine başladı. 1990’lı yıllarda eğitim gördüğü Beyazıt Kampüsü'ndeki İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde arkadaşları ile birlikte “biraz da karşı yakaya gidelim” diyen Sonel, öğrencilik döneminde fırsat buldukça geldiği Kadıköy’e kaymakam oldu. Devleti temsil eden kamu ağırlığının yanı sıra sıradışı yönleriyle öne çıkan Tuncay Sonel’in dünden bugüne profilinin, Kadıköy’de keyifli bir dönemi beraberinde getireceğini öngörebilmek için birkaç dakika karşılıklı sohbet etmek bile yetiyor. Rekor başarı ödüllerine sahip olduğunu biyografik araştırmasında öğrendiğimiz Kadıköy’ün yeni Kaymakamı Tuncay Sonel, kapılarını Kadıköy Life Dergisi’ne açtı. İlçeyi tüm özellikleriyle tanımaya çalışan Sonel, Kadıköy’ün hem İstanbul'un hem de ülkemizin en önemli ilçelerinden biri olduğunun altını çiziyor. SOSYAL YAŞAM, DOLU DOLU HAYAT Bir toplantıdan ceketiyle çıktığında bir anda kendini okul bahçesinde keyifle futbol oynayan çocukların arasına atarak takım arkadaşı olmak, sabah işyerine gelirken en az bir esnafı ziyaret ederek sohbet etmek, her akşam şehit, gazi, yetim öksüz, engelli ya da ihtiyaç sahibi bir aileye giderek onlara
60 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
hal hatır sormak ve düşüncelerini yüz yüze almak, Kaymakam Tuncay Sonel’in yıllardır görev edindiği alışkanlıkları arasında... İşte Kadıköy’ün yeni Kaymakamı Tuncay Sonel’in Kadıköy Life’ın soruları üzerine yaptığı özel açıklamalar... “KADIKÖY BİR MARKA” Şunu açıkça söylemek gerekiyor; Kadıköy sadece İstanbul'un değil, ülkemizin de en önemli yerlerinden biri. Tarihi ve birçok özelliğiyle İstanbul’u Kadıköy’den yaşamak farklı, güzel bir duygu... 19 Aralık 2016'da 16 ay görev yaptığım Bandırma'dan ayrılarak, 20 Aralık'ta Kadıköy'de göreve başladım. Aynı gün Avrasya Tüneli’nin açılışında bulunmak nasip oldu. İlk akşam ev ziyaretimizde de Beşiktaş'taki hain bombalı saldırıda şehit olan Emniyet Amirimizin ailesini ziyaret ederek, kendilerine hal hatır sorduk. Her akşam ya bir şehit ailesi, ya gazi, ya da yetim öksüz bir aileyi ziyaret etmeye başladık. Her sabah da daireye gitmeden bir okul ziyaretinde bulunarak öğretmenlerimize kolaylıklar, öğrencilerimize başarılar diliyor ve okullarımızın durumunu yerinde görüyoruz.
Kadıköy’e yıllar sona ilk geldiğimde Haydarpaşa Garı çevresinden Rıhtım’a, Fikirtepe’den Bostancı’ya birçok yerini gezdim. Açıkçası, nerede ne zaman ortaya çıkacağımız da belli olmaz (tebessüm ediyor). “Kadıköy Ailesine” katılmanın onuru ve mutluluğunu yaşıyorum. Biz fikriyle, ekip çalışmasıyla marka Kadıköy’ümüzün var olan değerine değer katmaya geldik. “ORTAK KAYGIMIZ VATAN OLMALI, KAPIMIZ HERKESE AÇIK YETER Kİ HAİN OLMASIN" Devletimizin kapısı yöre insanımıza her zaman açık... Farklı görüşlere, farklı inançlara sahip vatandaşlarımız olabilir. Ancak ortak kaygı vatan olmalı, bu çok önemli bir ayrıntı. 15 Temmuz’da hain darbe girişiminde devletimiz ve milletimiz el ele vererek, birlik beraberlik içinde hainlere gereken dersi
Aktüel
1970 Adana doğumlu Tuncay Sonel, evli ve iki çocuk babası.
verdi. Allah vatanımıza, bayrağımıza, birlik beraberliğimize göz diken hainlere fırsat vermesin. Bu toprakları vatan yapan ecdadımıza karşı hepimizin sorumluluğu var. Çok çalışacağız, birlik beraberlik içersinde ülkemizin daha güçlü olması için uğraşacağız. Bu vesileyle de bir kez daha Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. “ÇOCUKLARIMIZ, GENÇLERİMİZ GELECEĞİMİZ” Özellikle gençlere önemli bir mesajım var; hedefinizi belirleyin, planlı ve disiplinli çalışın. Hangi mesleği yaparsanız yapın, işinizi severek yapın ve sevdiğiniz o işten mutlu olun. Kitap okuyun. Kitap okuyan güçlüdür, bilgilidir. Bu güzel vatanımızın kıymetini bilin. Eğitim, her zaman birinci önceliğimiz olmuştur. Eğitimde çıtanın daha da yükselmesi için hep beraber emek sarf edeceğiz.
“KADIKÖY’DE GİZLİ KALMIŞ ÇOK ACI BİR GERÇEK” Kadıköy çok canlı ve ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda çok güzel ve önemli bir ilçe... Bunun yanı sıra her akşam yapmış olduğumuz ev ziyaretlerinde bazen üzücü ve düşündürücü manzaralar da karşımıza çıkabiliyor. Geçen akşam Kadıköy’de bir şehidimizin babasının, komşularının hurdacı dükkânında ranzada kaldığını görünce çok üzüldüm. Aynı gün ivedi şehit babamızı yeni bir eve, sıcacık bir ortama yerleştirdik. Göreve başlayalı iki hafta oldu. Her akşam düzenli bir şekilde şehit ailelerimizi ziyaret ediyoruz. Aynı şekilde gazilerimizi de ziyaret edeceğiz. “BİR İŞİ HIZLI, ETKİN ÇÖZMEK GEREK" Kamuda işleri hızlı ve etkin bir şekilde çözmek gerekir. Bugünün işi yarına kalmamalıdır. Kamu görevlisi arkadaşlarımız hukuk kuralları içerisinde işleri kısa sürede çözmelidirler. Vatandaşımıza güleryüz göstermek önemlidir. Kendi anne babamıza nasıl davranılmasını istiyorsak, resmi dairelerde de kamu görevlisi arkadaşlarımız işleri için gelen vatandaşlarımıza öyle davranmalıdır. Alçakgönüllü, hoşgörülü, mütevazılık önemli... Boş başak dik durur.
“KADIKÖY’ÜN OKULUNA 15 TEMMUZ ŞEHİDİMİZİN ADI VERİLDİ” Kadıköy’de 15 Temmuz şehitlerimizden Orhun Göytan’ın adını, Erenköy İlkokulu’na verdik. Erenköy Şehit Orhun Göytan İlkokulu’nda anlamlı bir tören gerçekleştirdik. Şehidin bir de kardeşi var, Kenan Bey. O da gazimiz. Yani Kadıköy’de bir ailede hem şehit, hem de gazi var. Bunun dışında tüm şehit ailelerimize, gazilerimize ulaşmaya çalışıyoruz. Onları bayramdan bayrama değil de fırsat buldukça düzenli bir şekilde ziyaret edeceğiz. İki haftalık görevimizde Kadıköy'ümüzün hakikaten çok güçlü bir ilçe olduğunu gördük. İş dünyasının da merkezlerinden biri... İlk etapta Kadıköy'e bir hükümet konağı ihtiyacı, Semiha Şakir Huzur Evimizin tekrar günün şartlarına uygun yapılması, bazı okullarımızın fiziki şartlarının iyileştirilmesi, şehit, gazi, yetim, öksüz, engelli olan vatandaşlarımızın genel olarak kayıt altına alınıp düzenli bir şekilde onlara ulaşılması, gözlemlediğim konular. Tabi ki gün geçtikçe konulara daha iyi vakıf olup, hem devletimizin hem de iş dünyamızın imkânlarını kullanarak, Sayın Valimizin de desteğini alarak, yöremizde var olan değerlere elbirliğiyle, milli takım ruhuyla bizler de katkı yapacağız. Sizlere de teşekkür ediyor, sizlerin aracılığı ile tüm Kadıköy’ümüze selam, sevgi ve hürmetlerimi sunuyorum. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 61
Ulaşım
İstanbul’un tüp geçit doktoru:
PROF. DR. AHMET VEFİK ALP ÖZGÜR UYSAL Kaldı mı hâlâ şu şehirde trafikten şikâyet etmeyen? İstanbul zaten bitmişti, şimdi de Kadıköy yolda. İstanbul’un trafik sorunu ve çözümlerini, Avrasya Tüneli projesini neredeyse 30 yıl önce ortaya atan Kadıköy’ün ünlü yüksek mimarı Ahmet Vefik Alp’le konuştuk. Bakalım İstanbul’u ve Kadıköy’ü kurtarmak için çözümler neler? ŞEHİR PLANLAMA(MA)CILIĞI Kalamış’ta bulunan Alp Mimarlık ofisine gitmek üzere Caddebostan’dan yola çıkıyorum. Normalde 15 dakika olarak hesapladığım yolu yağan yağmur, yok efendim esen rüzgâr, sokaklardan dönemeyen hafriyat kamyonlarını atlattıktan sonra 45 dakikada aşabiliyorum. Gerçi bunu her gün yaşıyorum ama özellikle İstanbul’un ve Kadıköy’ün trafik sorununu ve bunun için Prof. Dr. Ahmet
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp’in Avrasya Tüneli açılışında kendisiyle yapılan röportajda gazetecilere verdiği yanıt şöyle: “Yapılsın da kim yapar ise yapsın, helal olsun varsın ismim anılmasın. Esas olan kente, kentliye, millete hizmettir. Avrasya Tüp Tüneli güzel Istanbul’a hayırlı olsun.”
62 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Vefik Alp’in ortaya yıllar önce attığı ve ancak gerçekleşen projeleri konuşmaya gittiğim için daha bir batıyor kaybettiğim zaman. Neyse varıyorum ofise. Kapıyı Prof. Alp’in asistanlarından Zeynep Sönmezışık açıyor. Cıvıl cıvıl, enerjisi yüksek... Bir süre bekliyorum toplantı odasında. Sonra odasına giriyorum Ahmet Vefik Alp’in. Gayet şık, tok sesli, kültürlü bir Saint Joseph beyefendisi duruyor karşımda. Halbuki Yılın Projesi seçilen Golden Globe Mosque dâhil pek çok ses getiren inşaatın ve bugün bangır bangır açılışı yapılan Avrasya, Marmaray gibi ulaşım projelerini de 90’lı yıllarda ortaya atmış, şehir planlamacılığının Nostradamus’u Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp aslında. Kendine güveni bir yana, profesyonel anlamda oldukça mütevazi... Neyse oturuyoruz karşılıklı. Bende heyecan dorukta... Yıllardır, “Şu memlekette şehir planlamacılığını kaldırım mühendisliği gibi değil de gerçek bir kültür gibi gören kimse yok mu?” diye aranırken, benim için büyük bir şans oluyor bu söyleşi açıkçası. Heyecanımı gizlemeden hemen başlıyorum soruları sormaya. ÇÖZÜM DAİRESEL ULAŞIM Elbette öyle tepeden inme yüksek mimar olunmuyor. Prof. Alp, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okurken 2 yıllığına ABD’ye gönderiliyor. “Parlak bir çocuktum” diye anlatıyor o zamanları. Orada bir süre sonra 2’nci yıl için de burs alıyor. Normalde 4 yıl süren doktora 16 ayda bitiyor ve doktora tezi 7 dilde basılıyor. “Daha faksın yeni çıktığı zamanlar. Burada nerden olsa bir dostunu buluyorsun jüride. Orada deplasmandasın” diye aslında yurtdışında doktora yapmanın ne kadar zor olduğunu da ekliyor Prof. Alp ve siyasilerle
nasıl tanıştığına geçerek, anlatmaya devam ediyor. “Sonra Kral Fahd Üniversitesi’ne. Arabistan’da ve Japonya’da projeler yaptım. Turgut Özal beni severdi. 7 yıl oralarda proje yaptırdı. Ardından Alparslan Türkeş’le tanıştım. Beni İstanbul’dan Belediye Başkanı adayı çıkardı. Aynı dönem Recep Tayyip Erdoğan, Bedrettin Dalan, Zülfü Livaneli de adaylardı. Renkli bir seçimdi. O seçimden sonra İstanbul için projeler üretmeye başladım. Zaten akademik ortamda İstanbul’la ilgili projeler üretiyorduk. İşte o yıllarda ilerleyen zamanda İstanbul’un en büyük sorununun ulaşım olacağını gördüm.” Cümlesini bitirir bitirmez hemen milyonda değil, milyar dolarlık soruyu soruyorum: “Bu kadar kavşak, yol yapılıyor, neden ulaşım sorunu giderilmiyor?” Eminim ki yüzlerce defa cevaplamış ve dilinde bunu anlatmaktan tüy bitmiş ki Prof. Alp’in, hiç duraksamadan cevaplıyor. “Sorun; E5, TEM gibi ana yollar doğu-batı istikametinde çizgi şeklinde gider. Tüm büyük şehirlerde dairesel yollar yapılıyor. Burada denizden, yapıdan dolayı yapılamıyordu. Ben de hem raylı sistem hem de araçlar için bunu tasarladım. Fakat dairesel olması için denizin geçilmesi gerekiyordu. Evet, boğazlardan köprülerle geçiliyordu ancak dönüş yoktu. Bu nedenle Marmaray’ı ve Avrasya’yı birlikte tasarladım 95 yılında. Bunun üstüne hükümetler harekete geçti. Bedrettin Dalan Bey de bu konuda çalıştı.” SORUN ÇÖZÜLDÜ MÜ, KRONİKLEŞTİ Mİ? 30 yıl önce Ahmet Vefik Alp ilk defa projeyi tasarladığında, tek bir güzergâhtan geçiyormuş. “Nasıl oldu da iki ayrı proje haline geldi?” diye sorduğumda, tüm detaylarıyla anlatmaya başlıyor. “BUYK diye bir firma, devlet gibi firmaydı. Onunla görüşmüştük
Ulaşım benim aday olduğum dönemlerde, ancak daha sonra ihaleyi Japonya aldı. Orada bir şeyler oldu ve o zaman tek iken, ikiye bölündü proje. Avrasya benim tasarladığım yerdeydi. Marmaray yukarıda yanlış bir güzergâha taşındı.” Şimdi insan uzaktan bakınca anlamıyor tabii sorunları. Halbuki bu işin üstüne doktora yapmış uzmanıyla konuşunca bizim vergilerin nereye gittiği da daha net anlaşılıyor. “Oturtma yapıldı. Bu da maliyetleri çok artırdı Marmaray’da” diye devam ediyor Alp anlatmaya... “Depremde de riskliydi. Hallettik diyorlar ancak hâlâ soru işaretleri var. Dalgıçlar inemedi, robotlar indi aşağıya. O da maliyetti. Kim ödedi? Biz ödedik. Onun için masam, dolabım gibi güzel kaplamalı değil.” Araya da hızlıca bir espri sıkıştırıp sonrasında hafif bir sitemle devam ediyor konuşmasına. “Monoray sistemi vardı projem, onu da yapıyorlar. İzmir Körfez Geçişi projem vardı. Üçkuyular, Mavi Şehir arasında onu da İzmir Milletvekili olunca Binali Bey kullandı. Şimdi de birinci köprüyle ikinci köprü arasına, Levent’ten gidecek üç katlı olarak yapılacak diye lanse edildi. 99’da ben gene bunu projelendirmiştim. Neyse yapılsın. Yapılınca üç adet çember oluşacak. Bir nebze de olsa rahatlayacak. 250.000 araç kapasitesi var iki köprünün, 500.000 araç taşıyor. Bunun riskleri var. Yoruluyor köprüler. Neyse ki bu köprü rahatlatacak. İstanbul’un tüp bebek doktoru gibi oldum. Umarım artık üçüncü tüpte adımı anarlar. Heyecanlıyım ama kırgınım.” Başlıkta “Tüp Geçit Doktoru” dememin sebebi de işte İstanbul’a, hatta İzmir’e yapılan neredeyse tüm fantastik projelerin fikir babasının Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp olması. Tüm bunları da gerçek bir mütevazilik ve insan sevgisiyle o kadar kibar karşılıyor ki, amacı hizmet olan birini görünce insan açıkçası umutlanıyor. “Neredeyse bütün projelerin fikri sizden çıkmış” diye ben Kadıköy’ün akıbetini sormaya geçecekken devam ediyor Prof. Alp: “Haliç’in altına otopark projem var. Oralar tarihi bölgeler olduğu için kamulaştırma bedeli de ödemeden altına otopark yapılıp, bu sorun çözülebilir.” Fikri 1996 yılında atmış Profesör. Bunu da tekrar yazmış olalım ki birileri yapar ama bu sefer belki, en azından, hani varsa vicdandan, vefa borcundan filan Prof. Ahmet Vefik Alp’in ismini anar. KADIKÖY’ÜN AKIBETİ NE OLACAK? Evet, konu dönüyor dolanıyor bizim Kadıköy’e geri geliyor. Malum artık Kadıköy sosyal ve coğrafi özellikleri içerisinde inşaat sesi, tek bir yerden bakınca mutlaka görünmesi gereken en az 3 adet vinç, her dar sokağın olmazsa olmazı sarı hafriyat kamyonları var. Cumartesi dâhil inşaat sesi ve her gün yeniden değiştirilen, kapatılan yollar... Son hareket de TCDD’den geldi biliyorsunuz. Bir gece ansızın Ethemefendi
Caddesi’ndeki tren yolu üst geçitini kapatıverdiler. Artık bu Bağdat Caddesi ve minibüs yolu arasındaki ana arterden akan trafik diğer minnak sokaklara dağılıyor. Dev bir inşaat şantiyesi olan Caddebostan, Erenköy bölgesi de böylece iyice lunaparka dönmüş oluyor. Aynen bu şekilde anlatıyorum Prof. Alp’e. “Ne olacak bizim bu hal?” diyerek de umutsuzca soruyorum. Sanki bizim söylediklerimizin ve düşündüklerimizin bir önemi varmış gibi... “O zaman söylemiştim inanmamışlardı” diyerek başlıyor Alp anlatmaya... “İstanbul gibi bir deniz şehrinin denizle bağlantısının kesilmemesi gerekli. Tren, yolları kesiyor bu yakada. ‘Hazır Marmaray yapılınca o sırada alın aşağıya tren yolunu’ diye söyledim. Onu da dinletemedik. Şimdilerde kulağıma geliyor. Küçükyalı’dan itibaren orada belediyeler bastırıyorlarmış tren yolları aşağıya alınsın diye. Hızlı tren dört dakikada bir geçecek. O gürültü ve titreşim mutlaka civarını rahatsız edecek. İki de çit koydular dev gibi betondan yanlarına. Gene denizle bağını kestiler Kadıköy’ün.” Bu konuya 30 yıldır Caddebostan-Fenerbahçe arasında yaşamış bir semt insanı olarak ayrıca hassasım. Diyorum ki “Hocam, biz daha kafada yerleşik düzene geçemedik değil mi? Sonuçta hâlâ Orta Asya gibi bir gün buraya kuraklık gelecek de Kavimler Göçü yaşayacağız diye bekliyoruz. Çadır yerine dev binalar yapıyor ama kafa hâlâ at üstünde. Siz ne düşünüyorsunuz?” Gülümsüyor... Gerçi kendisi genel olarak gülümsüyor ve anlatmaya devam ediyor. “Belki iyi bir mimarım, zekiyim ancak en önemlisi çok gezdim. En az 100 tane büyük şehri gezdim dünyada. Onlar ulaşımı nasıl çözmüş onlara baktım. Kimisi para alıyor şehrin merkezine girmek isteyenlerden, kimisi tek-çift plaka uyguluyor.” Bunun Kadıköy’de mantar gibi biten inşaatların yaratacağı nüfus yoğunluğunda nasıl uygulanacağını sorduğumda gene umutsuzluğa sürükleniyorum. Prof. Alp, “Bir ara çözüm bulunması gerekirdi. Bulmadılar. Neyse en azından yeni yapılan binaların otoparkı oluyor, sağlam oluyor, ancak ulaşım özellikle büyük bir sıkıntıya gidiyor. Bu kentsel dönüşümü yapmamızın en büyük nedeni depremdi ancak depremde de betonlar ara-
sında sıkışanlar kadar yolların kapanması da zarar verir. Kobe depreminde enkazda kaybedilen insan kadar ulaşım kilitlendiği için ölen insan da var.” Benim surat düşünce hemen “Beni getirmediniz, ondan oldu” diyor espriyle karışık. Dünya tatlısı, ayrıca da derya, deniz bilgi sahibi, vizyonlu bir insan. Galiba ondan dolayı bu işleri kendisine yaptırmıyorlar. Bizde kimse kentsel dönüşümün peşinde değil ki zaten, hızlıca yapılacak bir rantsal dönüşümün peşinde. Üstelik bizim vergilerimizle... Ceplerinden 5 kuruş harcamadan cepleri milyonlarla doldurmaca; köprüleri, geçitleri bile parasını geçerken bizden alıp gene bize yaptırmaca. Oh ne âlâ... Biz de hâlâ umutla iyi bir şeyler olacak diye kelle koltukta, ekmeğimizin peşinde... Herkese rantlı, bol trafikli, dediğim dedik, olduğum oldukçulara karşı aman hiç ses çıkarmadığımız bir sene dilerim. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 63
Sektör
Daha fazla enerji tasarrufu için
İzocam’dan öneriler HABER MERKEZİ Ülkemiz, enerji ihtiyacının büyük çoğunluğunu ithal ediyor. 2015 yılında enerji hammaddeleri ithalatına ödenen rakam 37 milyar dolar ile tüm ithalat tutarının yaklaşık yüzde 18’ini oluşturdu. Kalkınma Bakanlığı'nın açıkladığı Orta Vadeli Program'a (2017-2019) göre 2016 yılında Türkiye'nin toplam 198 milyar dolarlık ithalat yapması beklenirken, bunun 27 milyar 500 milyon dolarının enerji ithalatı için harcanması öngörülüyor. Bu çerçeveden bakıldığında enerji ithalatı, dış ticaret açığında önemli bir paya sahip... İzocam Genel Müdürü Nuri Bulut; konu ile ilgili yaptığı açıklamada, “Ülkemizde enerji tasarrufu ile ilgili bilinç giderek artıyor. Ancak hâlâ istenen seviyelere ulaşmış değil. Cari açığı daha düşük seviyelere çekmek ve enerjide dışa bağımlılığımızı azaltmak için enerji tasarrufunu arttırmamız gerekiyor. Günlük hayatımızda doğalgaz, elektrik gibi kullanımlarımızda israf yapmamalı, enerjiyi boşa harcamamalı ve verimli şekilde kullanmalıyız. Yaşam tarzımızda, enerji odaklı kullanımlarımızda ve davranışlarımızda daha dikkatli olmalıyız. Enerjiyi boşa harcamama konusundaki önerileri dikkate alırken, yaşam alanlarımız için kalıcı ve uzun soluklu çözümlerle daha fazla ne yapabileceğimizi düşünmeliyiz. Ev ve işyerlerimizin yapısal anlamda nasıl daha tasarruflu hale getirilebileceği üzerinde durulması ise bu açıdan önemli... Örneğin binaların enerji tasarruflu hale getirilmesinde yalıtım yapılmasına, enerji verimli ısıtma ve soğutma cihazları kullanılmasına dikkat edebiliriz” dedi.
66 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM İLE DÜŞÜK ENERJİ İHTİYAÇLI EVLER MÜMKÜN Diğer taraftan kentsel dönüşümün, mevcut binaların çoklu konforlu ve enerji performansı yüksek binalara hızla dönüştürülmesinde önemli bir kaldıraç olduğunu ve bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Bulut; “Sıfıra yakın enerjili binalara erişimde ‘Multi Konfor Binalar’ yaklaşımımız herkes için önemli bir fırsattır. Tasarımdan itibaren bütüncül yaklaşımla kullanıcılara çok düşük enerji ihtiyaçlı, yüksek konforlu evler ve çalışma alanları sunmak mümkün” şeklinde konuştu. RADYATÖR ÖNLERİNİ BOŞ BIRAKIN Enerji verimliliğine katkı sağlamak için radyatör önlerinin boş bırakılması, termostatik radyatör vanası kullanımı gibi önlemlerin alınabileceğini belirten Nuri Bulut, İzopan radyatör arkalığı ile daha fazla tasarruf sağlanabileceğini de sözlerine ekledi.
İZOCAM’DAN ENERJİ TASARRUFU PÜF NOKTALARI • Bina ve tesisatlarda yalıtım değeri yüksek, kalın yalıtım malzemeleri tercih edilmelidir. • Çatı, duvar, döşeme yalıtımları kesintisiz yapılmalıdır. • Merkezi ısıtma sistemlerinde borular ‘Camyünü Prefabrik Boru’ ile vanalar ‘Vana Ceketi’ ile yalıtılmalıdır. • Ev alacaklar, ‘TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları'na uygun kalınlıkta yalıtımı olup olmadığını mutlaka sorgulamalıdır. Yaşanılan evin, işyerinin bulunduğu binaya yalıtım uygulanmalıdır. Böylelikle doğalgaz veya elektrik faturanızda yüzde 60’lara varan oranlarda azalma olacaktır. • Dışarıyla temasta olan çatı, duvar ve döşemeler, ısıtılmayan hacimlerle bitişik duvar ve döşemeler en az TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları'na uygun kalınlıkta yalıtılmalıdır. • Pencereler ve kapılar, evinizdeki ısının dörtte birinin kaybına neden olmaktadır. Çift veya üçlü cam olan pencerelerde ısı kaybı yarı yarıya azalmaktadır. Pencere ve kapılardaki sızdırmazlık ısı kaybında önemlidir. Sızıntıları önlemek için özel sızdırmazlık bantları ve süngerler kullanılmalıdır. • Radyatör arkalarında alüminyum folyo kaplı ısı yalıtım levhaları kullanılmalıdır. • Radyatörlerde termostatik radyatör vanası kullanılabilir. Termostatik vana ile oda sıcaklığı ayarlanan değere gelince radyatörde su dolaşımı kesilir ve odanın istenen değerden daha fazla ısınması önlenerek, enerji tasarrufu sağlanır. • Odaların sıcaklığının artması halinde pencereleri açmak yerine radyatör vanaları kısılabilir.
Araştırma
İstanbul'un arsa değeri 2 trilyon dolar Türkiye Veri İşleme Üssü (TUVIUS), son gerçekleştirdiği araştırma kapsamında megakent İstanbul'daki arsa ve arazileri masaya yatırdı. Buna göre, İstanbul’daki toplam 5,2 milyar metrekarelik arsa ve arazinin değeri 2 trilyon dolar. Yıldız Teknik Üniversitesi Teknopark’ta faaliyet gösteren TUVIUS’un Genel Müdürü İshak Kurtuluş Altun, toplam alanı yaklaşık olarak 5,2 milyar metrekare olan İstanbul’da yol, göl ve değer atanması mümkün olmayan ve satışı gerçekleştirilemeyecek alanlar dışındaki bütün arsa ve arazileri değerlendirmeye aldıklarını dile getirdi. ORTALAMA METREKARE DEĞERİ 1.250 TL Arsaların ortalama metrekare değerinin 1.250 lira olduğunu kaydeden Altun; “Yaptığımız araştırmalar sonucu İstanbul’un toplam arsa ve arazi değerini, 2 trilyon 50 milyar 974 milyon 856 bin 94 dolar olarak belirledik. Biz ortalama 2 trilyon dolar diyoruz. Dolar kurunu 3,5 lira olarak ele alırsak, İstanbul’un toplam arsa ve arazi değeri 7 trilyon lira” dedi. EN DEĞERLİ İLÇELER AVRUPA YAKASI’NDA İstanbul’un en değerli ilçelerinin başında Şişli’nin geldiğini; onu Beyoğlu, Beşiktaş,
Zeytinburnu ve Fatih’in takip ettiğini aktaran Kurtuluş Altun, bu ilçelerde ortalama arsa metrekare değerinin 10 ila 25 bin lira arasında değiştiğini vurguladı. Altun, en değerli ilçelerin Avrupa Yakası’nda olduğunun altını çizerek, bu yakadaki diğer değerli ilçelerin ise Bakırköy ve Güngören olduğunu aktararak; “Yine Avrupa tarafındaki ilçeleri-
mizden bilgi verecek olursak, ortalama arsa ve arazi değerleri Sarıyer, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Sultangazi, Esenler, Küçükçekmece, Avcılar, Esenyurt’ta 2 bin 500 ila 5 bin lira, Başakşehir ve Beylikdüzü’nde 1.000 ila 2 bin 500 lira aralığında” ifadelerini kullandı. ANADOLU YAKASI’NDA KADIKÖY, ATAŞEHİR VE MALTEPE TUVIUS Genel Müdürü Altun, Anadolu Yakası’nda en değerli ilçeler konusunda başı Kadıköy, Ataşehir ve Maltepe’nin çektiğini belirterek, bu semtlerde ortalama metrekare değerinin 5 bin ila 10 bin lira arasında değiştiğini söyledi. Üsküdar, Ümraniye ve Kartal’da toplam arsa ve arazilerin ortalama değerinin metrekare başına 2 bin 500 ila 5 bin lira aralığında olduğunu dile getiren Altun; Beykoz, Sancaktepe, Tuzla, Sultanbeyli, Pendik ve Çekmeköy’de ise ortalama değerin 1.000 ila 2 bin 500 lira arasında değiştiğini anlattı. Kurtuluş Altun; Çatalca, Şile ve Silivri’deki toplam arsa ve arazilerin ortalama metrekare değerinin ise 500 liranın altında bulunduğunu belirtti. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 67
Analiz
Avrasya Tüneli, Anadolu Yakası’na bir yıldız daha taktı
HABER MERKEZİ Asya ile Avrupa kıtaları, Avrasya Tüneli ile tarihinde ilk kez yer altındaki devasa tünelden motorlu araçların geçişine imkân sağlayarak, Kazlıçeşme-Göztepe arasında ulaşımı 2 saatten 7-15 dakikaya indirdi. İstanbul trafiği gözünde büyüyen, Anadolu Yakası’nı pas geçen ya da öteleyen tur operatörleri ve turist kafileleri için yeni bir dönem başladı. Son zamanlarda ortalama yılda 9-12 milyon turistin ziyaret ettiği İstanbul’da pastanın çok önemli bir bölümünü, Tarihi Yarımada’nın bulunduğu Avrupa Yakası alıyor. Ancak, Khalkedon’dan da geriye giden çok eski tarihi ile Anadolu Yakası’nın tarihi yarımadası konumundaki Kadıköy-Üsküdar hattı; Avrupa Yakası kadar büyük eserleri barındırmasa da, turizm destinasyonu oluşturulmaması nedeniyle gerçek payını alamıyor ve çok önemli turizm değerlerine rağmen birçok avantajı kaybediyor. İSTANBUL’A DOYAMAYANLAR İÇİN ANADOLU YAKASI YENİ BİR DÜNYA Yine de yıllardır İstanbul’dan gözlerini alamayan milyonlarca turist; “Karşıda ne var?” deyip, keşif için rehberlerde araştırmalarını yapıyor ve İstanbul tarihinde önemli yer tutan Anadolu Yakası’nı merak ediyor. Tarihin yanı sıra metropolün sosyal ve eğlence alanlarının da hızla arttığı Anadolu Yakası’nın yıldızı artık daha çok parlıyor. Otelciler, son dönemlerde yaşanan olumsuz gelişmelerden bir hayli etkilenen turizm sektöründe
68 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
problemlerin ortadan kalkması ile birlikte Avrasya Tüneli gibi yatırımların etkisini çok daha iyi göstereceğini düşünüyor.
çıkma heyecanını veren Avrasya Tüneli, İstanbul’un birbirinden ayrı görülen ilçelerini deniz engelini de kaldırarak birleştirdi.
İKİ KUTUP BİRBİRİNE ÇOK YAKLAŞTI Taksim-Beyoğlu çevreleriyle Kadıköy-Üsküdar, Avrasya Tüneli ile birlikte İs, tanbul’un iç içe birçok bölgesinden birbirine çok daha yakın. Örneğin, trafiğin çok yoğun olduğu saatlerde Fenerbahçe Stadyumu çevresinden Bostancı’ya otomobil ile gidiş, 1 saatin de üzerine çıkabiliyor ancak, Avrasya Tüneli ile Zeytinburnu’ndan (Kazlıçeşme) Kadıköy’e (Göztepe) hiçbir engel ile karşılaşmadan 15-20 dakikada ulaşmak mümkün. Bir kıtadan yer altına girdiğinizde dakikalar içerisinde karşı kıtadan
SADECE TÜNELDEN GEÇMEK BİLE PAZARLANABİLSE... Hop On Hop Off (üstü açık turist otobüsleri) ile Fatih’te Tarihi Yarımada’yı gezmek, turistlerin en büyük keyiflerinden. Sadece “Gidişte İstanbul, köprü ile gökyüzünden, dönüşte ise Avrasya Tüneli ile denizin altından bir başka” diyerek, uygun araçlarla yapılabilecek günlük turistlik geziler bile, milyonların Anadolu Yakası’na akmasını ve İstanbul’un diğer yüzünü tanımasını sağlanabilecek çok önemli bir potansiyel olarak karşımıza çıkıyor.
Analiz TURİZM İLE İLGİLİ BİR “ÇIT” YOK! “24 saatte adım adım iki kıta” gibi birçok projenin, turizm olanaklarının bir arada toplanmadığı, farkındalık oluşturulmadığı, milyonlara aktarılmadığı ve hakkında turizm açıklaması bile yapılmayan Kadıköy’de mevcut ilgisizlik ile nasıl hayata geçirilebileceği ise merak konusu. Kadıköy; sadece Caferağa, Osmanağa ve Rasimpaşa Mahallesi’nde birçok tarihi cami ve kilise gibi ibadethaneleri, örnek ahşap yapıları, arkeolojik kalıntıları, nostaljik sokakları birbirine çok yakın konumda barındırıyor. Bunun yanı sıra eşsiz restoranlar, eğlence mekânları, şehir parkları gibi birçok faktör de, tarih dışında turist çekebilecek etkenler arasında. İstanbul’u gezmek için gelen turistlerin sadece bir gününü bile Kadıköy’e ayırmasının, yıl içerisinde milyonlara varan turist ve ciddi maddi girdi anlamına geliyor. Ancak, 150 yıl önce Fransızlar tarafından yapılıp ülke ülke dolaşan, son olarak Osmanlı’ya ve ardından Türkiye’ye geçen göçebe Boğa Heykeli’nin bile çevresinde yıllardır en küçük önlem alınmayıp, uyarı levhası konulmadan çizilmesine, altın boynuzunun delinmesine, sprey boyalarla yıpratılmasına göz yumulduğu ortamda “Kadıköy’de turizm için neler yapılabilir?” arayışının ne kadar mantıklı olduğu da, bir hayli düşündürücü… Kadıköy Life Dergisi’nin defalarca masaya yatırdığıi soruna çözümden öte öneri bile getirmeyen yetkililer, şehrin göbeğinde Boğa’yı kalıcı hasar riski ve dokusunun bozulması gerçeği ile karşı karşıya bıraktı; birçok tarihi çeşme gibi… TANINMIŞ OTELCİLER, KADIKÖY LIFE DERGİSİ’NE KONUŞTU Kadıköy’de günümüzün en eskisi olarak faaliyetine devam eden Deniz Otel’in 40 yıllık kurucusu Falih Özgür, yatırımlarını Anadolu Yakası’na taşıma kararı alan Holiday Inn oteller zincirinin Holiday Inn Istanbul Kadıköy Genel Müdürü Murat Peksomlu, Türkiye’nin seçkin damaklarını ve turizmcilerini tek çatı altında toplayan SKAL Marmara Kulübü Başkanı ve Suadiye Oteli Genel Müdürü Murat Yumak ile başarılı turizm gözlemcisi- My Dora Hotel Yönetim Kurulu Başkanı Levent Erdoğan, Avrasya Tüneli ve beraberinde süreci değerlendirdi. İşte o ayrıntılar... FALİH ÖZGÜR: YOLLAR İNSANIN GÖZÜNDE BÜYÜYORDU “Avrasya Tüneli, arabalı geçişler için adeta bir devrim. İlk günlerden hissetmeye başladık, Avrupa Yakası’ndan Kadıköy’e gelen misafirlerimiz 5-10 dakikada Kadıköy’de olabilmeye şaşırıyorlar ve bunu tanıdıkları herkese anlatıyorlar. Bunun Kadıköy ve çevresine artısı şüphesiz çok olacaktır. Ben de sık sık karşıya gidip geliyorum, bazen aracımla gitme zorunluluğu doğuyordu ki o yol gözümde nasıl büyüyordu. Mecburen vapura biniyor, yoksa
FALİH ÖZGÜR
da saatlerce trafikte boğuluyordum. Şimdi çok farklı, istersem yaya olarak Marmaray ile 5 dakikada Avrupa Yakası’ndayım, istersem aracımla Avrasya Tüneli ile dakikalar içerisinde karşıdayım. 16 TL’lik ücret, gidiş geliş olduğunda 32 TL’ye çıksa da bu rakam, saatlerce trafikte inanılmaz yakıt yakıp bir de stresle zaman kaybı düşünüldüğünde, oldukça uygun ve hafif kalıyor. Bir de doğayı, egzoz salınımını düşünmek gerekiyor. Ayrıca şimdi Anadolu Yakası için ciddi bir tanıtım ve pazarlama zamanı…” MURAT PEKSOMLU: ŞİRKETLER ANADOLU YAKASI’NA AKIN EDİYOR “Gelecek gerçekten Anadolu Yakası’nda. Her ne kadar son zamanlarda tüm dünyada yaşanan dalgalanmalar nedeniyle İstanbul’da da turizm kötü bir dönem içerisinde olsa da, bu tür gelgitler yerini güzel günlere bırakacaktır. Bosch, Wodafone, Anadolu Sigorta, Garanti Bankası ve İş Bankası gibi firmalar merkezlerini Anadolu Yakası’na taşıdı ve taşıyor. Sadece Garanti ve İş Bankası’nın bu genel merkezlerde istihdam edeceği kişi sayısı 6 binin üzerinde. Bu merkezler, beraberinde konaklama ve tesis ihtiyacını da getiriyor ki, bu konuda adımlarımızı eksiksiz atıyoruz. Ayrıca sosyal yaşamda da hızla ilerleme var. Büyük alışveriş merkezlerinde dünyaca ünlü gösteriler yapılıyor. Tuzla’da Akvaryum gibi eğlence mekânları, boşluğu dolduruyor. Önceleri misafirlerimizi bu gibi eğlence alanlarında Avrupa Yakası’na götürmek zorundaydık. Anadolu Yakası’nın çok iyi şekil-
MURAT PEKSOMLU
MURAT YUMAK
de turizm özellikleri ile birlikte tüm dünyaya anlatılması, İstanbul tanıtım pastasında payının iyi belirlenmesi gerekiyor. Bizler de otel yöneticileri olarak taşın altına elimizi koymaya hazırız.” MURAT YUMAK: ANADOLU YAKASI’NA BÜYÜK DEĞER KATTI “Avrasya Tüneli’nin turizme özellikle psikolojik katkısı büyük olacak, dakikalar içerisinde farklı kıtayı yaşayabilmek açısından… Tünel ile Anadolu Yakası’nın imkânları harmanlanarak, bir tanıtım atağı yapılmalı. Mutlaka faydalarını göreceğiz ancak, turizm sektörünün de son zamanlardaki kaos ortamından bir an önce kurtulması gerekiyor. O zaman bu etkiyi daha iyi yaşayabiliriz.” LEVENT ERDOĞAN: OTEL MİSAFİRİMİZ BİZİ ŞAŞIRTTI “Otelimizde konaklayan misafirimizin aracı ile yola çıkıp acilen Atatürk Havalimanı’na ulaşması gerekiyordu. Hemen aracına bindi ve 20 dakika sonra, havalimanından bizi aradı. Buna en çok personelimiz şaşırdı çünkü, Atatürk Havalimanı ve Kadıköy arasında tarif ettiğimiz ulaşım zamanı yıllardır 1,5 - 2 saat idi. Bu, konunun özeti... Tabi aynı şekilde Sabiha Gökçen Havaalanı için de bu imkân geçerli. Ancak, Avrasya Tüneli ile Kadıköy’ün iç kesimlerine doğru bir trafik yoğunluğu da söz konusu olmaya başladı. D-100 karayoluna ulaşabilmek için tek alternatif, Tepe Nautilus AVM’nin önünden geçmek. Tüm araçlar buraya yığılınca da ciddi yoğunluk yaşanıyor. Buna çözüm bulunması gerekiyor.”
LEVENT ERDOĞAN
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 69
En İyisi Eskilerdi
Zamansız Portreler: Kerim Suner ÖZGÜR UYSAL “En iyisi eskilerdi” diyenler var mı oralarda? Her şeyin organik ve mekanik olduğu, el emeğiyle, zanaatla yapılabildiği yıllara hayranlık duyanları da bir görelim. Kaldırın elleri çünkü yalnız değilsiniz. 2017 yılına girdiğimiz bugünlerde hâlâ 1851 yılındaki ilk fotoğraf tekniklerini canlı tutan ve zamansız portreler çeken Kerim Suner’le fotoğraf sanatının geçmişten bugüne hızlı bir yolculuğuna çıkıyoruz. Buyursunlar... STÜDYO BİLE GEÇMİŞLE BAĞLI Feneryolu’ndaki 1851 isimli stüdyosuna gidiyorum Kerim Suner’in. Bağdat Caddesi’nin üstünde. İçeriye girince gerçek bir cümbüşle karşı karşıya kalıyorsunuz. İçerisi tam an-
lamıyla zamansız bir mekân... Bir tarafta son teknoloji bilgisayar ve baskı makineleri olsa da, içerisi eski teknikle metal plakaların, camların üstüne yapılmış baskılardan portreler, antik sandalyeler, bir sürü Geleceğe Dönüş’ün ilk filminden fırlamış eski objelerle dolu. Tam bir zaman yolculuğu. Zira Suner’in hayatı da aslında bir zaman yolculuğu. Etrafı meraklı gözlerle incelemeye ve ayılmaya çalışırken hemen espressolar geliyor. Yudumlayarak stüdyonun yerinden açıyorum konuyu. “Çocukluğum Kadıköy’de geçti” diye anlatmaya başlıyor. “Üniversite yıllarında artık karşıda oturmaktan sıkılmıştım. Annemin Anadolu Yakası’ndaki kiracısı çıktı bu sırada. O zaman tabii buralarda lokanta bile yok. Başta pek istemedim. Neyse biraz baktım Avrupa Yakası’nda kiralar
feciydi, ben de ‘bir deneyelim’ dedim. Geliş o geliş. Ofisim karşıda, Nişantaşı’ndaydı. Zorlamaya başladı. Çocuk filan olunca evde çalışmak da zorlaştı. Nişantaşı da baktım kendisi yürüyor.” NEDEN 1851? Stüdyonun ortasında körüklü bir fotoğraf makinası olduğunu hayal edin. “Teknolojinin kendisiyle bile yarıştığı bugünlerde böyle bir fotoğraf makinası kullanma noktasına nasıl gelinir?” diye hem kendi kendime hem de Kerim Suner’e soruyorum. “Ben kendimi bildim bileli fotoğraf makinem var” diye cevaplıyor ve devam ediyor. “Sokakta dolaşıp herkesin çektiği gibi fotoğraflar çekiyordum. Karanlık oda çok ilgimi çekerdi. Daha öğrenmek amaçlı çekiyordum. Liseden sonra biraz koptum. Bundan yaklaşık 8-10 yıl önce depreşti. İlk bir dijital makina aldım. Tekrar başladım tutkuyla. Dijitalden adım adım geriye doğru geldim. Film kullanırdım. ‘Onun tadı başkaydı’ diye söylenirken, bir tane analog makina aldım. Yeniden çekmeye başladığımda baktım unutmuşum. Zaten film filan kalmamış. Dışarıda bir yere banyo ettirdim. Olmadı. Ben de tekrar kendim kalkıştım. Topladım her şeyi. Bir karanlık oda yaptım. Adım adım daha eski format bir makinaya geçtim. Öyle, öyle 1851’e kadar geldi teknik.” Gerçekten son noktaya kadar gelmiş Suner. Zira 1851’den önce fotoğraf yok. KISACA FOTOĞRAFIN TARİHİNE... Kerim Suner bakıyor ki ben ağzım açık kalmış dinliyorum. Hafif sersemlemişken beni fotoğrafın icadı ve gelişimi konusunda ışık hızında bir yolculuğa çıkarıyor. Işınlanıyor Scotty. 1839 fotoğraf keşfediliyor. Bir Fransız bir de İngiliz ‘fotoğrafı bulduk’ diye çıkıyorlar ortaya. Fıkra gibi... İkisinin de tekniği farklı. Daha henüz ilk kim icat etti bilinmiyor. Louis Daguerre’in yaptığı metal kopya. Tek
70 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
En İyisi Eskilerdi
kopya yapıyor, çoğaltma imkânı yok. Metalin üstüne, civa gibi kimyasallar kullanarak gerçekleştiriyor. İngiliz Henry Fox Talbot’un yaptığı bir negatif üstüne. Çoğaltılabiliyor. İmaj kalitesi biraz daha düşük... O zamanlar biri fotoğraf çekecekse, bunlardan birine para ödeyerek lisans almak zorunda. Bu yüzden fotoğrafçılık yaygınlaşamıyor. “1851’de İngiliz Frederick Scott Archer, bugün benim kullandığım tekniği geliştiriyor” diye anlatmaya devam ediyor Suner. “Bu teknikte istersen metal üstüne tek kopya yapabiliyorsun. İstersen şeffaf cam üstüne negatif yapıp, baskı alabiliyorsun. Her iki tarafı da birleştiriyor. Bunu da halka bedava sunuyor. Artık fotoğrafçılık saraydan çıkıyor. Bugün bile kullandığımız teknik Archer’a dayanıyor. Camın üstüne döküp, resimleyip, karanlık odada banyo edebilmen için 15 dakikan var. Yani dışarıda fotoğraf çekebilmek, karanlık odanı yanında götürmene bağlı. Sonrasında bunun kuru olarak kullanılabilenini buluyorlar. Böylece süre derdi kalmıyor ancak hâlâ o cam negatifleri fotoğrafçılar hazırlıyor. Daha sonra ABD’li George Eastman seri üretmeye başlıyor. Bu da Kodak’ın kuruluşuna denk geliyor. Ben de bu dönemi merak ettiğim için geriye doğru geldim. Mesela kullandığım lens 130 yıllık. Ben ona bir işlevsellik kazandırdığım zaman hoşuma gidiyor.”
ÇÜNKÜ ESKİDEN HERKES KENDİ İŞİNİ GÖRÜRDÜ Hayranlık duyarım geçmişe bağlı, gelenekleri seven insanlara ama herkesin bir nedeni var neticede. Etrafındaki her şeyin antikalardan, müzayelerden alınma koleksiyonlardan oluştuğunu görünce, “Hayatınızın her alanında böyle bir merakınız var mı? Neden?” diye sormadan edemiyorum. Kerim Suner, “Genel olarak böyle bir merakım var. Hatta ilk sergim eski hesap makinelerinin fotoğraflarıydı. Yok olmuş şeyleri yeniden canlandırmak hoşuma gidiyor” diye cevaplıyor. Aslında bir bilgisayar mühendisi olan Suner, eski aletlere ve tekniklere olan tutkusunu şöyle açıklıyor: “İlk programı yaptığımda ortaokuldaydım... Bilgisayar mühendisliği baba mesleği... Çok yoktur bilgisayar mühendisliği baba mesleği olan. Eskiden elektronik beyin denirdi bilgisayara. Daha bir üst mana yüklenirdi. O zaman aptallardı, biz yönetirdik. Son sözü ben söylerdim” diye teknolojiyle arasında olan iletişimi anlatıyor en esprili haliyle. “Ne olursa olsun fotoğrafı çektin, basmakta kullandığın printerın arkasında binlerce insanın çalışması gerekiyor. Photoshop’ta bir plug-in satın alınıyor, bir daha çıkmayacak. Teknolojide hep birilerine, sizden daha büyük bir şeylere bağımlısınız. Bu teknikteyse her şeyi sen yapıyorsun neredeyse. Cam zaten cam, makina aslında baktığında iki tahta, bir körük, bir de cam. Tek komplike şey, lens. Onu da yapabiliyorsunuz çok sıksanız.” Kerim Suner ve tatlı asistanı Hande Varsat, “Kâğıtları kendimiz hazırlıyoruz. 60 yumurta kıracağız mesela. 20-25 tane kağıt çıkıyor” diye heyecanla anlatıyorlar süreci. Varsat, bu uğraşları için, “İnsana kendisini daha insan hissettiriyor” diyor. EŞSİZ BİR DENEYİM Ne yalan söyleyeyim daha fırsatım olmadı 1851’lerin tekniğiyle bir portremi çektirmeye fakat zaten bunu böyle o dönemin kıyafetlerini filan giyip yapmak isterim. Nitekim metalin üstünde öyle bir görüntü oluyor ki hakikaten o yıllardan bir eşyaya dönüşüyor bir anda 2017 yılında çektirdiğiniz portreniz. “Bu benim tutkum. Eşe dosta gel portreni çekeyim diyordum. Eşsiz bir deneyim tabii. Hem tekniği hem ortaya çıkan resim açısından çok orijinal” diye anlatıyor Suner. Daha çoğaltma kısmını geliştiriyorum. Bitmiyor öğrenmek...”
Bence www.1851.studio adresinden girip bir bakın. Böyle anlatılacak bir şey değil. Geçmişe ve geleneklere bağlı olmak, sade yaşamak daha bir insan yapıyor bizi sanki. Kerim Suner’in enerjisinden belli. Sahip olduğu şeyler, teknolojiler gün gelip ona sahip olmamış. O yüzden de hep yüzü gülüyor. Mutlu hissettiriyor insana kendisini. Umarım bu sadelik dünyayı en kısa zamanda sarar. Çok değil de mutlu tüketmeyi ve üretmeyi öğreniriz...
TEKNİK HAKKINDA KISACA Tabii ki tüm tekniği burada yemek tarifi verir gibi anlatamam ama Kerim Suner’in ağzından kısaca portrelerin nasıl zaman yolculuğuna çıktığını şöyle aktarabilirim. “Üstüne bazı kimyasallar, tuz, gümüş nitrat gibi şeyler giriyor. Böylece dokusu oluşuyor. Işık görünce de kararıyor. Böylece ortaya resim çıkıyor. Üstüne negatifi koyuyoruz. Yazın hava güzel güneşliyse bir süre bırakıyoruz. Koyu tarafları ışığı geçirmiyor. Açık tarafları geçiriyor. Böylece resmin tam tersi basılıyor. Ortaya fotoğraf çıkıyor.”
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 71
Fosforca
Dün dündür, bugün bugün, peki yarın? Merhaba; Masumduk sanki... İçimizdeki çocuk hiç büyümezdi. Yağmur damlası daha duru, kar bembeyazdı. Güneş ısıttı mı ısıtır, rüzgâr esti mi eserdi…
ENİS FOSFOROĞLU
Kadıköy’e tramvayla inerdik. Bağdat Caddesi trafik nedir bilmezdi. Moda plajının tahtaları deniz kokardı. Genç kızların yanakları pespembe miydi bize mi öyle gelirdi?
Delikanlılar hem cevval, hem içe kapanıktı sanki. Belki de saklanacak bir şeyler azdı da daha saf yaşanırdı ilişkiler. Kızın elini tutmak için bir süre beklenirdi.
Yine de Leyla Sayar hayranlığından bilgisayar tutkunluğuna yumuşak bir geçiş yapabildi bu nesil. Biz büyürken futbolda Lefter, Metin, Can vardı. En galiz küfür “Bir baba hindi”, kızdıran tezahürat “Kumbara Haaazım”’dı. Tiyatroya gitmek bir yaşama heyecanıydı. Sinemada Orhan Günşiray yerli, Belmondo yabancı kahramanlarımdı benim. Muhallebicide randevulaşan, üçgen kaşıkla kazandibi yiyen vardır aranızda. Kurbağlıdere’den pasoyu verip sandal kiralayan parmak kaldırsın! Anılarınızı, yaşadıklarınızı bu satırlara ekleyin lütfen. Hafıza beynin kasasıdır. Üstelik kişiye özel anahtarı vardır. 2016 bitti dostlar. 2017’de neler olacak bilmiyoruz.
Ticarette söz senetti. Kitap okuyorduk. Sartre’ı sanki biz keşfetmiştik. Adamo, Fransa’dan önce bizde ünlü olmuştu. Siyasette Ecevit dürüstlüğü romantizmimize uyuyor, Demirel muzipliği bizi bölmüyordu. Mizah yapılabiliyor, şiir okunuyordu.
Birey olunamıyor ama bireyselleşiyor insan. Yalnızlaşıyor bunca kalabalık arasında.
Sonra seksenli yıllarda örselendik.
Sevgiler…
Yine de umut hep vardır ve özgüvenimiz, yarınlarımızın sigortasıdır… Merak etmeyin.
10 yıldır aralıksız yuva yapıyor Sokak hayvanlarının kış aylarında su ve yemek kadar önemli hale gelen ihtiyaçları, soğuktan etkilenmeden barınabilecekleri bir yuva... Bunu çok iyi bilen Kadıköylü hayvansever, son 10 yıldır Kadıköy’ün çeşitli noktalarına yuvalar yaparak, kedi ve köpeklerin hayata tutunmasını sağlıyor. Moda’da Hasırcıbaşı sakini 54 yaşındaki emekli Nesrin Yalçınsu, “boş vaktimiz olamaz ki” deyip, fırsat bulduğu her anı sokak hayvanları için değerlendirmeyi ilke edinmiş. İSTANBULLULAR GÜNE YENİ BAŞLARKEN “NESRİN ANNE” İKİ YUVA YAPTI Henüz gün ağarmadan Moda’dan Acıbadem’e giden Nesrin Yalçınsu ile bir ecza deposundan temin ettiği iki straforu, Hasırcıbaşı’na günün ilk ışıklarıyla taşırken tanıdık. İki kilometre boyunca yürüyerek taşıdığı straforları kedi ve yavru köpekler için yuvaya dönüştürecek hayvansever, ardından açık bulduğu ilk markete girip sevimli dostlarına ziyafet için sosisler ve bol bol yiyecek aldı. Sokak hayvanlarının da insanlar gibi duyguları olduğunu, hastalandıklarını, bunun için sağlıklı beslenmeleri gerektiğine dikkat çeken Nesrin Yalçınsu, Kadıköy Life Dergisi’ne şunları ifade etti: “Gün içinde su içemediğinizi, yemek yiyemediğinizi düşünün. Ağzınızdan kelimeler
72 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
çıkmıyor, kendinizi ifade edemiyorsunuz. Şehir koşulları ortada, yiyecek de yok. Onlar bize emanet, istedikleri tek şey ise sevgi, ilgi. Onlarla zaman geçirmeyi, ihtiyaçlarını gidermeyi çok seviyorum. Bir adım ileri gidelim, her gün aynı yemeği yerseniz nasıl bir duygu içerisine gireceğinizi düşünün. Ayda 30 kilo kuru mama alıyorum ama hep aynısı olmaz. Çarşıya iniyorum, kasaplardan akciğer, tavuk kemikleri ve deri gibi kısımları alıyorum ki Kadıköy esnafı bu konuda çok duyarlı. Bunları bir güzel haşlıyorum, sularına ekmek doğrayıp yediriyorum. Böylece haftada en az dört çeşit yemekleri oluyor. Son iki yıldır tatile ihtiyaç duymadım çünkü, bu zamanı so-
kak hayvanlarına harcamaktan çok keyif alıyorum. Bu da tatil gibi mutluluk veriyor. Güzel bir ilçede yaşıyoruz, belediyeye gidiyor ve uygun olan sokak hayvanlarımızı kısırlaştırıyorum, hastaları da veteriner hizmetlerinde tedavi ettiriyorum. Sokak ve köşelerdeki sayısız yuvanın yanısıra bahçemde 20 yuva tutuyorum. Bazen yuvalara karşı çıkanlar da oluyor, üzülüyorum. Bence hayvan sevgisi okullarda ders olarak işletilmeli. Bir de evinde, işyerinde baktığı hayvanları ilerleyen zamanda sokağa atanların cezalandırılmasını istiyorum. Bu, sevimli dostlarımız için önce psikolojik çöküntü, sonra yaşam alanına uyumsuzluk ve ardından ölüm demek…”
Ocak & Åžubat 2017 kadikoylife.com : 73
Röportaj
Gazeteci-Yazar Tanju Cılızoğlu:
Asıl mesele, güzel yaşadım diyebilmek! YELİZ ŞENYERLİ Gazeteciliğe 62 yılını vermiş Cılızoğlu... Mürekkebini, Anadolu’nun sosyokültürel, ekonomik ve siyasi meselelere adamış. 13 Edebiyat Dergisi'nde başladığı gazeteciliği, güncel yaşamlarımıza gerçekçi yaklaşım ve çözümleriyle sürdürüyor. Hal böyle olunca pek çok insan ve yaşanmışlık birikiyor. Geriye, onları biz okuyucusuyla paylaşmak kalıyor. Mesleği boyunca edindiği tecrübelerin sonucunda anılarını kaleme aldığı ‘Güzel Yaşadım’ kitabı, Tarihçi Kitabevi baskısıyla raflarda yerini aldı. Kitabıyla ilgili detaylar, röportajımızın devamında… Yaşamınız Tokat’ta başlıyor… Dedelerim Orta Asya’dan gelme Kafkas kökenliler... Atlılarla Tokat’a gelince çevreyi yemyeşil sulak görmüş ve yerleşmişler oraya... Ancak, bakmışlar ki etrafta güçlü bey-
74 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
likler var, korkuya kapılmışlar ve kendilerine ‘Cılızoğulları’ demişler. Gazeteciliğe nasıl başladınız? Zorunlu başladım. Lise kültürü yıllarım içerisinde hep iyi yazı yazan bir insandım. 1950 yılında Haydarpaşa Lisesi’ne başladım. 14 Mayıs’ta Türkiye’de iktidar değişti; Amerikalılar, Türkiye’yi demokrat bir ülke yapısına çekecek kendi kafalarınca. Küçük Amerika olacağız biz. İlk eğitim ile başlamışlar bu işe. MEB’e bir yazı gelmiş 'demokrat çocuklar yetişecek' diye. Gerekçesi, okulda kulüpler kurulacak. Ben de edebiyat kulübünün başkanı seçildim. Edebiyat kulübünden 13 arkadaş, 13 Edebiyat dergisini çıkardık. Derginin gelişimi ve geleceği ne şekilde ilerledi? Dergi kısa zamanda adını geniş çevrelere duyurdu. Daha sonra Yılmaz Güney’in ‘Üç
Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri’ isimli öyküsü yayınlandı. Yazı, komünizm propagandası içeriyor diye yasaklandı. 27 Mayıs oldu bu arada. Menderes, Basın Kanunu’nu değiştirdi. Milli Birlik Komitesi’nin yaptığı değişiklik üzerine suç unsuru teşkil eden yazı nedeniyle yazı işlerine de aynı cezanın verilmesi kanunlaştırıldı. Bu yüzden yargılandık. Sonrasında ben, gazetecilikten başka bir şey yapamadım ve gazeteci oldum. 50’li yıllardan bu yana, Türkiye’nin geldiği noktayı değerlendirir misiniz? Belki kimse farkında değil ama Türkiye insan kaynakları açısından çok zenginleşti. Bugün ODTÜ’yü, Hacettepe’yi, Boğaziçi’ni bitiren öğrenciler anadil gibi en az iki lisan biliyorlar. Eskiden Türkiye’de tek dil bilen insan çok önemli bir yerdeydi. Onlar da iş bulamıyorlar artık. Türkiye üretimi olmayan, avantür tüketim ile ayakta kalan bir toplum.
Röportaj Bizim en büyük sıkıntımız, üretmediğimizi tüketen bir toplum olmamız. Türkiye’deki bütün kurumlar çöküntü içerisinde ve yeniden bir deprem geçirecek bana sorarsanız. Bu deprem hangi sebeple olur ve biz bu depremin altında ne kadar kalırız, nasıl kalırız, ne kadar bölünürüz onları bilmiyorum. Türkiye dibe vurduğu zaman bir lider çıkarsa, Türkiye’nin yeniden yapılanmasını ve demokrasiye geçmesini sağlarsa; en iyi şartlarda ülkemiz, bu sosyolojik problemini, üretim-tüketim arasındaki dengesizliğini çözecek. Süreci çok tahmin edemiyorum; ama o sürecin içine girdik. Türkiye, varsıl-yoksul arasındaki dengeyi eşitleyecek reel bir güce sahip mi sizce? Biz, Atatürk’ü çıkarmış bir ülkeyiz. Hiçbir şey Atatürk dönemindeki kadar umutsuz, |zor olamaz. Mutlaka bir lider çıkacak, güzel yarınlar olacak. Mesela biz şu an sizinle konuşuyorken Türkiye’nin kurtuluşu için bir hareket, bir çalışma her zaman için olabilir. Toplum dinamizmimize inanıyorum. Diyalektik bir şeydir umut, kaybetmiyorum. İstanbul’da uzun yıllar yaptığınız gazeteciliğin sonucunda Anadolu’ya göç etmenizin sebepleri neler? İstanbul’dan kaçıp gitmek istemiş bir insanım, pek sevemedim. Güzel olmadığı için değil, benim olmadığı için sevemedim. İstanbul’da yaşayabilmeniz için, gelirinizin çok yüksek olması gerekiyor. Eğer insanlar her gün vasıtaların meşakkatini çekiyorsa, daha üretime başlarken yoruluyorlar demektir. Yani şiire, aşka, sevmeye, çiçeğe, denize, martıyla konuşmaya. Evet, İstanbul’un martıları güzel; ama onlarla konuşursanız, arkadaşlık ederseniz...
Bir diğer nedeni ise, Anadolu hâlâ bakir... İstanbul’u yaşamış insanların Anadolu’ya bir şey götürmesi lâzım. Anadolu, 3000 yıllık medeniyetleri taşımış bir yuva ve şu anda bu medeniyetin üzerinde yaşayan insanların buradan haberleri yok. O medeniyeti günümüze taşıyamamışlar. Anadolu’ya hâkim olan yozlaşmışlığın nedeni? Eğer evrensel bir kültürünüz yoksa ve bu evrensel kültür sizi çağdaşlığa götürmüyorsa, siz evrensel kültürle yaşadığınız çağdaşlığı kendi geleneksel kültürünüzle yenileyip bir şey ortaya koyamıyorsanız, kaç bin senelik medeniyetin üzerinde yaşarsanız yaşayın, yozlaşıyorsunuz. Gazetecilik mesleğini seçenlere tavsiyelerinizi alabilir miyiz? Gazetecilik, özü topluma haber vermek olan bir üretim biçimidir. Bu üretim biçimi içerisinde yarın da otuz sene sonrasında okunabilecek yazılar yazmak başka bir şey. Kendi öz yaşantınızı anlatmaktan vazgeçmelisiniz gazetecilikte. Romancılıkta, hikâyecilikte kendi hayatınızın hangi kesitini istiyorsanız yazarsınız. Gazetecilik, empresyonist bir meslektir, kendi yaşamınızı anlatarak bu olmaz. İnsancıl olmak başka şey, insanları, çaresizliklerini anlamak başka şey... Ayrıca gazetecilik çok geniş bir alandır. O alan içerisinde kendinize en uygun yeri seçmeniz lâzım. Polis muhabirliğiyle siyasi, sanat muhabirliği yapacak olan insan ayrıdır. Mesela Mesut Yar, mesleki anlamda yanıma geldiğinde onu sanat muhabiri yaptım. Zaten opera öğrencisiydi ve çok yetenekli bir çocuktu. Benim gazeteci yetiştirirken yapmak iste-
yeceğim tek şey, sahalarda deneyim. Kişiyi, kendine en uygun gelen yer neresiyse oraya yöneltmek. Balyoz’un işkence edebiyatındaki önemini anlatır mısınız? Hücrede yazdığım hikâyemdi. O kitap inanıyorum ki benden sonra işkence devam ettiği sürece toplumlara ışık tutacak. Moliere’in Cimri’sine bakarsanız, cimriliğin ne kadar kötü bir şey olduğunu görürsünüz. Ben de kitabımda, işkencenin ne denli acı verici bir durum olduğuna vurgu yaptım. Bir süre sonra yaşadıklarınızı düşünüyorsunuz. Mesela 12 Mart tarihine bakanlar ne diyorlar; Türkiye’nin bütün aydınlarını hapse attılar. Ben de içeri girdim. Teşekkür ederim. Türkiye’de aydınsanız, tescillenmenizin başka bir yolu var mı? Ayrıca o sekiz buçuk ayın bana çok şeyler eklediğine inanıyorum. Eğer şu an karşınızda otururken en küçük bir değer üretebiliyorsam, hücrede geçen aylarımın deneyi, diplomasıdır. Dünya üzerinde gemisi batmış kaptanların fiyatı çok yüksektir. Yaşamış çünkü onu, yaşamadan bilemezdi. Hayat, yaşayarak öğreniliyor. Bildiklerinizi uygularken gerçeğe bakacaksınız, bildikleriniz gerçek değildir. Onları gerçeğe tutundurduğunuz, raptiyelediğiniz zaman gerçeğe varmış olursunuz. Çözer misiniz; kimi çözersiniz, kimi çözemezsiniz. ‘Güzel Yaşadım’ adlı anı kitabınızın hikâyesi nedir? Kitabımda, “unuttuklarımı yaşamadım, hatırladıklarımı yaşadım” diyorum. Kitabı yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm. Bir defa nasıl süzeceksiniz? Kendi özel hayatınızı anı olarak yazamazsınız, anı dediğiniz zaman ne anlatacaksınız? “Yarının toplumunun bugünün toplumundan bir deney çıkarması gerek” dedim. Bir de yararımın olması gerekli. Yani ben şimdi Demirel’i yazıyorsam, Demirel’le yaşadığım özel şeyler varsa ve bunlar anlatılabilirse yazarım, dedim. 10 sene düşündüm bunu nasıl yaparım\yapmam diye. Kimseyi kırmak istemedim bir defa; örselemek, yargıda bulunmak istemedim. Olayları anlatayım, her okuyan kendi karar versin diye geçirdim aklımdan. Mesela Demirel bir gün kalktı ve dedi ki, “Türkiye yönetilmez, idare edilir.” Bu olayı sosyolojik olarak incelediğiniz zaman bir dolu sonuca varabilirsiniz; ama Demirel bu mental yapıyla Türkiye’yi bugünkünden iyi idare etti. Kısaca, ben olanı anlatmalıydım, insanlar kendi gerçekliğince yorumlamalıydılar. Sanırım kitap çıkalı birkaç ayı geçti bile. Yanlış yapmadığımı gördüm en azından. Bir şey yaparken, ne yaptığınızı çok iyi bilmek mesuliyetindesiniz. Çok düşünerek her zaman doğru şeyler yapamazsınız; ama vahim hatalar yapmazsınız. Asıl mesele; “doğru, iyi, güzel yaşadım” diyebilmek. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 75
Sanat
Kadıköy ressamının sessiz çığlığı;
“Töre ve İsyan” CENAY TOPRAKKAYA 52 yıldır sanatı ruhunda yaşayan akademisyen ressam Ahmet Benli, eserlerini Büyük Kulüp’te sanatseverler ile buluşturdu. Bugüne kadar 5 binin üzerinde tabloyu oluşturan Benli’nin “Töre ve İsyan” çalışması, en çok dikkat çekenleri arasındaydı. Eserleri birçok Avrupa ülkesinde ödüle layık görülen alanında tanınmış ressam, Kadıköy Life Dergisi’ne töreye tepkisini anlattı. İstanbul’da sanatla iç içe bir yaşam için yıllar önce Moda’yı yaşam alanı olarak seçen Şanlıurfalı ressam Ahmet Benli, hemşerilerinin Caddebostan buluşmasına “sanatla iç içe olsun” diyerek eserlerini de getirdi. Moda ve Nişantaşı’ndaki atölyelerinde yağlıboya, gravür, duvar çalışmaları, karakalem, suluboya ve akrilik gibi birçok alanda eserlerini üreten sanatçı, Büyük Kulüp’te kadına şiddet temasını paylaştı.
TÖREYE, ŞİDDETE, AYRIMCILIĞA VE HAKSIZLIĞA KARŞI İstanbul Siverek Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi de olan Şanlıurfalı sanatçı, buradaki dernek yöneticileri ve arkadaşlarının yanı sıra Büyük Kulüp misafirleriyle de tablolarını buluşturdu. Ahmet Benli, Kadıköy Life’a duygularını şu şekilde aktardı: “Özellikle Güneydoğu’da ne yazık ki kadınlarımız ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bizleri dünyaya getirenler annelerimiz, kadınlar! Annem olmasaydı ben olmazdım, yoktum. Ben hep ezilen kadınları gördüm ki başta annem... Tüm kadınlar kutsaldır, kadın erkek eşittir, hiçbirinin birbirine üstünlüğü yoktur. Klasik bir söylem gibi olmasın ama kadınlar her daim başımızın tacıdır. Hep saygı duydum ve duyacağım da. Kadın deyince bazı kitlelerin aklına cinsellik, çocuk doğurtmak,
İstanbul Siverek Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Sadi Karahan ve eşi Suzan Karahan, İkinci Başkan Sait Özkürkçü, Ressam Ahmet Benli, Yönetim Kurulu Üyesi Heja Karaaslan...
76 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
hizmet ettirmek gibi şeyler geliyor. Ancak kadın bu değildir, bu sömürüdür! En azından günümüzde bir nebze de olsa bilinçlenme başladı, bu sevindirici fakat, hâlâ kadına şiddetin uygulandığı o kadar çok yer var ki!” TABLODAKİ KORKUNÇ AYRINTI! Töre ve İsyan eserinde her şiddette vücuduna büyük kılıçlar saplanan kadının acısı görülüyor. Şiddetin etkisiyle girdiği depresyondan dolayı ağzından ateş püsküren kadının kesik burnu dikkat çekiyor. Kadının burnunun kesilmesi ise, töre cezalarının bir sonucu... Güneydoğu’da uzun yıllar evlendiğinde kızlık zarında problem olan ya da zarı yırtık olan bayanların ceza olarak burnunun kesildiği biliniyor. Günümüzde bu korkunç işkencenin, medyadan uzak kalan kesimde devam edebildiği öngörülüyor. “KADIKÖY, BENİM İÇİN İKİNCİ MEMLEKETİM” Dört bir yanının sanat olmasından ötürü huzuru Kadıköy’de bulduğunu dile getiren ressam Ahmet Benli; “Kadıköy benim için ikinci memleketim. Beni sanata karşı teşvik eden mekânlarla dolu bir yer Kadıköy, bu nedenle şiir ve makaleler de yazıyorum, içimden geldiğince” diyerek, sanat ile iç içe olan herkesin mutluluğu yakalayacağı mesajını veriyor.
Sanat
Başarı için gayret ve sevgi gerekiyor YELİZ ŞENYERLİ Gelecek nesiller bu kadar şanslı olacak mı bilinmez ama, her dokunduğunuz köşesinden sanat fışkıran Kadıköy, hâlâ çok güzel. Ressam Metin Akarslan, Sahaflar Çarşısı’ndaki atölyesinin kapılarını araladı. “Fırçasız ressam, iğneyle resim yapan adam, parmakları fırçaya dönüşen sanatçı, çılgın, inatçı, resim ile nefes alan adam…” Tüm bu sözlerin hakkını fazlasıyla veren ve yüreğinde yaşayan Akarslan’ın trajedi ile başlayıp mutlulukla devam eden sanat yolculuğu, kendince de hayattan keyif alabilmenin ta kendisi… TIRNAKLARI KAZIMAKTAN ÖTE, KAN AĞLADI NASIRA DÖNDÜ… Hani deriz ya “ben bu noktaya tırnaklarımla kazarak geldim” diye; Metin Akarslan’ın hayatı aslında anlatılmakla sayfalarda, izlenilmekle beyazperde de anlatılabileceğinin çok çok fazlalarını barındırıyor. 1939 doğumlu emektar sanatçı, çocukluk yıllarında babası Hattat Kadri Efendi gibi hat sanatı yapmayı hayal etmiş ama bir şeyler onu hep resim yapmaya çekmiş. Hayallerinin peşinden giden Akarslan, yokluk ve imkânsızlıklar içerisinde sabırla çabalamaya başlayınca, ortaya başarıya dönüşen hikayesi çıkmış. Ressam; ilk olarak çocukluk dönemlerine yönelik şunları dile getiriyor: “Fakir bir muhitteydik. Resim hakkında hiçbir bilgim yoktu. Kâğıt, kalem yok. Yedi kardeşten en büyükleri bendim. Bir köpeğim vardı, oturduğumuz sokakta okul bulunuyordu. Köpeğimle sokakta dururken talebelerin geçtiği yere bir kutu koymuştum, ‘oraya kalem atın, atmazsanız köpeği üstünüze salarım’ diyordum. Öğrenciler de bir bir kalem atıyorlardı. 14 yaşlarındaydım henüz. Kalemleri alıp bez üzerine bir şeyler yapmaya çalışıyordum. ‘Bez üstüne resim yapılır mı?’ dediler bana.
‘Ne üzerine yapacağım?’ dedim, ‘Amerikan bezi’ yanıtını verdiler. Evdeki eski bir yastığın kenarını kestim, üzerine yapayım diye. Nalbura toz boya almaya gittim. ‘İçine vernik katacaksın, bezir yağı koyacaksın’ dediler. Zamanımı çizimle geçirmeye başlamıştım. RESSAMLAR TAVUS KUŞUNA BENZER, BAKILDIĞI ANDA AÇILIR SAÇILIR… 1960’lı yıllarda artık tamamen Kadıköylüydüm. Zordu. Devlet dairesinde iş bulmuş gündüzleri orada çalışıyor, geceleri manzara resimleri yapıyordum. Çok üstüne gittim tablolarımın, acemilik yerini zamanla keyifli bir yaşam amacına bıraktı. Yaptığım resimleri satmaya başladım. Koltuğumun altına alıyor, satmak için mobilya mağazalarını dolaşıyordum. Tabi zor iş Türkiye’de resim satmak ama eserlerimi zamanla çok sevdiler, devletten aldığım maaştan fazla para kazanmaya başlamıştım. Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu’nun resimleriyle tanıştım aynı dönemde. Ellerim ve ayaklarım titremeye başlamıştı. Oldukça sıkıntı çekiyordum, resimlerimi fırçasız yapmak için çalışmaya başladım. Gel gelelim fırçasız, parmaklar ile resim çizmek çok zor, hatta ilk zamanlar hep kanardı ellerim, bu nedenle resimlerimin bazı yerlerinde pembelikler ve kızarıklar vardı kandan. Artık nasırlaştı, kanamıyor, fırçanın kökü gibi oldu. Otuz yıldır fırçasız resim yapıyorum. Bir de toplu iğne ucu ile resmetmeyi çok seviyorum. Kendi tarzımı aradığım yıllarda farklılıklarımı ortaya koymam gerekiyordu, toplu iğne ucu ile sanatımı aramak gibiydi bu. Topu iğnenin dışında en iyi aracım, parmaklarım olarak hissediyorum. İğne ucu çalışmalarımdan ise en çok Japonlar satın aldı. YOKLUKTAN 47 DÜNYA SERGİSİNE… Atölyeme bir gün bir doktor geldi, sergi açabileceğimizi söyledi. Tablolarımı İspanyaLuga’da sergiledik ve çok beğenildi. Devamını İsviçre-Lozan, Belçika-Brüksel’de getirdik.
Türkiye’de ise Akbank Sanat, Grifon Sanat, İş Bankası Parmak Sanat Galerisi dahil pek çok sergi açtım. Sadece büyük çaplı olanlarını düşünürsek, en az 47 sergide birbirinden farklı eserleri yansıtma fırsatım oldu. HARÇLIK BİRİKTİREN KIZ AKADEMİSYEN RESSAM OLMUŞ… Unutamadığım bir anımı da paylaşayım; atölyeme gelen 13-14 yaşlarında bir kız çocuğu, bale dersleri alıyormuş. ‘Amca, ben bu tablonuzu çok beğendim, benim için saklar mısınız?’ dedi. Ne kadar saklayacağımı sordum. ‘Harçlıklarımı biriktireceğim, altı ay içinde alacağım’ dedi. Hakikaten dediği zamanda geldi, harçlıklarını biriktirmiş. Atölyemde başka bir resim daha görünce; ‘O resmi de çok beğendim, keşke değiştirebilsem” dedi. Onu da kendisine hediye ettim. Bir hafta sonra çiçeklerle geldi. Aradan 20 sene geçti ve o kız, ‘Ben ressam oldum, sergim var gelir misin?’ diye sordu. Büyümüş, akademiyi bitirmiş, sevinçten ağladım.” Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 77
Etkinlik
Marka ürün kuyruğu değil, kitap sevgisi ve heyecanı…
Yeni nesil böyle olunca, muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız! İnsanın en değerli varlıklarından biri zaman, en önemli kazanımları ise edindiği bilgi ve tecrübeler, bunu da yaşam tarzına aktarabilmesi... Özellikle 1950-1970’li yılların çocuk, bugünün ise bedenen yaşlı ancak ruhu genç Kadıköylüleri farklı yapan değerlerinden biri de, tüm bu güzellikleri yorulmadan azimle ilke edinmeleri. Böyle bir giriş yapmamıza neden olan iki faktör; 92 yaşındaki Göztepeli emekli öğretmen Ali Cengiz Hanoğlu ve kendini sosyal yaşama adayan Suadiye Gönüllüleri. Bir tarafta Hanoğlu’nun kitap sevgisi, diğer tarafta Suadiye Gönüllüleri’nin “sosyalleşmek hayattır” görüşüyle Kadıköylüleri buluşturduğu birbirinden değerli etkinlikleri ve söyleşileri. Yine opera, sanat, tiyatro ve müzik ile iç içe yaş almış kesimi düşündüğünüzde; “Kadıköy işte bu yüzden güzel” demek için haklı sebepleriniz olabiliyor. BASTONUYLA KİTAP ALMAK VE İMZALATMAK İÇİN KIRTASİYENİN YOLUNU TUTAN DELİKANLI... Göztepeli 92 yaşındaki 45 yıllık öğretmen emeklisi Ali Cengiz Hanoğlu’nun ilk bakışta enerjisi dikkat çekiyor. Birçok yazarı imza gününde okurları ile buluşturan ve oluşan yoğun talepler ile seçkin kitap noktalarından biri haline dönüşen Barker Kırtasiye’nin Göztepe şubesine elinde bastonuyla gelen Hanoğlu, kitabını almak ve imzalatmak için önce uzun kuyruğa girmeye çalışıyor ancak, Kadıköylülerin nezaketi ile bir anda kendini ilgiyle takip ettiği yazar Ayşe Kulin’in yanında buluyor. Kitap için heyecanı ve azmini gö-
78 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
rünce sevincini gizleyemeyen Kulin'in, eserini imzalayarak hediye etmesi üzerine 92 yaşındaki çınar, dünyaları elde etmiş kadar mutlu oluyor. O heyecan ve mutluluk, bir asra yakın süredir iç içe olduğu ve yaşam tarzına dönüşen kitap sevgisinin yansıması aslında… Ali Cengiz Hanoğlu’nun sıkı bir kitap kurdu olduğunu belirten Barker Kırtasiye zinciri yöneticileri Faruk Çelikten ve Ufuk Erkut; “Onların değerini öncelikle yaşarken bilmemiz gerekiyor” diyor. “NE OLUR OKUYUN, OKUTUN…” Kadıköy Life Dergisi’ne konuşan asırlık çınar, 1915’li yılında Çanakkale Zaferi için cephede şehit düşen dedesinin koynunda taşıdığı nişan ve madalyasını da göstererek, şunları ifade ediyor:
“Kitap okuyan insan, kötülüklerden ve yanlışlardan etkilenmez, düşünce gücü artar ve kendine hâkim olur. Zamanını verimli kullanır, planlar, olumsuzlara vakit ayırmaz, ayıramaz. Yetişkinlerin çocuklarına kitap sevgisini aşılayabilmesi için önce kendileri kitap okumalıdır, eğer okumuyorlarsa bu; elinde sigara varken çocuğuna ‘sigara içme, görmeyeyim’ demek gibidir. Bizim çocukluğumuzda kütüphanelerin eksikliği bir yana, kitap bile yoktu. Gazete kupürlerini okur, farklı kupür bulunca sevinçten havaya uçardık. Öğretmenlik mesleğim boyunca her daim kitap sevgisini aşılamayı hedef edindim ve bir alışan bir daha bırakamadı. Ne olur okuyun, okutun. Ellerinde birçok kitapla bekleyen genci yaşlısıyla Kadıköylüleri görünce büyük mutluluk duyuyorum.
Ali Cengiz Hanoğlu’nun arzuladığı karelerden biri de işte bu; Gençlerin kitapla ilgilenmesi ve bundan haz alması…
Etkinlik Türkiye’nin kalkınması ve gelişmesi için eğitime, okumaya ihtiyacı var.” OKUYAN VE SOSYALLEŞEN ZİNDE KALIYOR, DEĞERİ YAŞLANINCA ANLAŞILIYOR Yaşlılıkta insanları birçok sıkıntılı hastalıklar karşılayabiliyor. En ciddisi ise çağımızın hastalıklarından Alzheimer! 2014 yılı verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 400 bin, dünyada 35 milyon Alzheimer hastası var. Dünya Sağlık Örgütü’nün öngörülerine göre Alzheimer sayısının 2030 yılında iki, 2050 yılında ise üç katına çıkması bekleniyor. Beyin fonksiyonlarının yavaş yavaş yitirildiği, hafızanın silinerek organların işlevini kaybetmeye başladığı, zamanla yemek ve su içemez hale gelen hastanın son olarak nefes almayı dahi başaramaması ile birlikte ölüme götüren Alzhemir hastalığından korunmanın mümkün olduğu sık sık uzmanlar tarafından belirtiliyor. Beyin fonksiyonlarının aktif tutulması ile Alzheimer öteleniyor ya da tamamen risk olmaktan çıkabiliyor. Bunun için her daim aktif ve dolu dolu bir hayatın yanı sıra bir yabancı dil öğrenmek ve konuşmak bile, beyinde ciddi bir aktivite oluşturabiliyor. Kitap okumak ve sosyal etkinliklerle stresten uzak bir yaşam, “mutlu ve sağlıklı” beyin için büyük önem taşıyor.
FARUK ÇELİKTEN: ÇOCUKLARIMIZ VE GENÇLERİMİZİN İÇİNDE BULUNDUĞU TEHLİKENİN FARKINDA MIYIZ? Göztepe merkezli olmak üzere Bağdat Caddesi ve İstanbul’un çeşitli noktalarında Barker zinciri ile kırtasiyeciliği 20 yılı aşkın süredir keyifle gerçekleştiren Faruk Çelikten, günümüz yaşantı tarzının gelecek nesiller için ciddi riskler doğurabileceğini ifade ediyor. “Oyun ve eğlence elbette hayatımızın olması gereken bir parçası ancak bizleri esir almamalı” diyen Çelikten, sözlerine şunları ekliyor: “Yetişkinler bazen sırf sakin birkaç saat geçirmek için çocukları ve gençleri teknolojinin insafına bırakabiliyor. Akıllı telefonlar ve bilgisayarlı teknolojiler bizler için hayatımızı kolaylaştıran çok büyük nimetler ancak onlar bizi değil, biz onları yönetmeliyiz. Son yıllarda çocuklarımız ve gençlerimiz, günlerini nasıl geçiriyor? Dersleri dışında ellerinden düşmeyen akıllı telefonlar, çeşitli bilgisayar oyunları, sosyal medyada ilgi görme hevesi ile sürekli sanal ortamda geçirilen saatler, ayakları toprağa değmeden günlerce beton ve asfalt içerisinde doğadan uzak atmosferler… Gelecek adına çok kaygılıyım. Çocuklar en az haftada bir kez toprakla, ağaçla buluşmalı, elektriğini atmalı. Kitap okuyarak benliğini kazanmaları, farkına varmaları sağlanmalı. Bunlar da yapılmalı ki, yetişkin
olduklarında toplumdan kopuk sanal bireylere dönüşmesinler. Korkarım ki böyle giderse gelecek nesiller 92 yaşındaki Ali Cengiz Hanoğlu dedemizin bastonla Kadıköy sokaklarını gezdiği, sohbet ettiği insanlarla 30 yaşındaymış gibi bir enerjiyi bulamayacak, hayattan bu keyfi alamayacak!”
92 yaşındaki emekli öğretmen Ali Cengiz Hanoğlu, bitmek bilmeyen enerjisini kitap ve eğitim sevgisine bağlıyor. Okul hayatı dışında sayısını bilmediği yüzlerce eseri keyifle okuduğunu belirten azimli emektar Kadıköylü, bir kitap daha kazanmanın sevincini yaşadı. Ünlü Yazar Ayşe Kulin, en yaşlı okuruna kitabını imzaladı. Kitabı alan Hanoğlu, elinde bastonuyla yarım koşar adımlarla hızla evinin yolunu tuttu.
Suadiye Gönüllüleri'nin etkinlik aşkı... Kadıköy’de sık sık söyleşi, sanatsal ve kültürel etkinlikleri öne çıkan Kadıköy Belediyesi Suadiye Gönüllüleri, pilot bölgelerindeki çocukları spor, sanat ve eğitim olanakları ile buluşturarak Türkiye’ye kazandırırken, diğer yandan orta ve üst yaş grubunu da unutmuyor. Son olarak Eğitimci ve Paris eski Büyükelçisi Uluç Özülker’i Caddebostan Kültür Merkezi’nde Kadıköylüler ile buluş-
turan Suadiye Gönüllüleri Kültür Komitesi, günümüzde yaşanan ekonomik, siyasal ve çevresel gelişmeleri Özülker’in geçmişten bugüne deneyimleri ile analiz etti, yorumladı ve tartışmaya açtı. Kadıköylülerin azmine bir kez daha hayran kaldığını belirten Avrupa Yakası sakini Özülker, Kadıköy Life Dergisi’ne gerçekleştirdiği açıklamada, “Kadıköy’e geldiğimde ayrı bir mutlu oluyo-
Suadiye Gönüllüleri’nin heyecanla gerçekleştirdiği bir etkinliğin daha finali… Yüzyıllar öncesinden bugüne ve yarına yönelik “Geleceğimiz” temalı kritikte Kadıköylüler, birçok sorunun da yanıtlarını buldu.
rum. Burası etkinlik demek, sanat demek, okumak, konuşmak, mutluluk ve buluşma demek” mesajı verdi. Suadiye Gönüllüleri Başkanı Nesrin Dolunay ve Ümit Ağan başta olmak üzere Eğitim Komitesi, Türkiye’nin dış dünya ile ilişkilerinde bir döneme damgasını vuran ismi emekli büyükelçi Uluç Özkülker’e deneyimlerini Kadıköylülere aktardığı için teşekkür etti.
Kadıköylüler, sinemaya ayırdıkları zaman kadar alanında uzmanlaşmış isimlerin bilgi ve tecrübelerinden yararlandıkları söyleşi ve etkinliklere de büyük önem veriyor. Paris eski Büyükelçisi ve Eğitimci Uluç Özülker’in, Suadiye Gönüllüleri’ne konuk olduğu anlardan…
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 79
Eğitim
Kadıköylü öğrenciler, yerli teknolojisinin mimarı olacak HABER MERKEZİ İstanbul’da eğitim başarı sıralamasında yıllardır ilk üçte kalarak adından söz ettiren Kadıköy’ün okullarında yetenekli öğrenciler, geleceğin Türkiye’sini kurmaya hazırlanıyor. Uçaklardan otomobillere, cep telefonlarından bilgisayarlara kadar tüm teknolojik ürünlerin beyni özelliğini taşıyan robotik kodlama ve programlama ile yazılımı çocuk ve genç yaşta öğrenilerek, önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin yerli teknolojileri üretilecek. Kulağa ne kadar hoş geliyor; “Yerli yolcu ve savaş uçaklarımız, yerli cep telefonlarımız, uydularımız, teknolojik her materyal”... Gerek fiziki, gerekse de manevi koşullarıyla bazı okulları, özel eğitim kurumlarını da geride bırakan Kadıköy’de, eğitime yeni sayfa açıldı. Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık Aslan, Kadıköy Life Dergisi'ne özel açıklamalarda bulundu.
LİDER ÖĞRENCİLERİ YETİŞTİRECEK YETENEKLİ ÖĞRETMENLER İÇİN EĞİTİM ÜSSÜ KURULUYOR Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bir ilke daha imza atarak, ‘Öğretmen İnovasyon Merkezi’ kuruyor. Altyapısı geçtiğimiz yıl kurulan ve fiilen harekete geçilen inovasyon merkezinde Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, öğretmenleri eğiterek öğrencileri robotik kodlama, programlama ve yazılım gibi alanlarda en üst bilgi seviyesine ulaştırmayı amaçlıyor. İnovasyon merkezinin binası fiziki olarak henüz tamamlanmasa da “eğitim her yerde olur” diyen Kadıköy MEM, 20 öğretmeni kodlama ve yazılım alanında geliştirdi. HEDEF, TÜM OKULLARDA ROBOTİK KODLAMA VE YAZILIM Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Sadık Aslan; “Geçtiğimiz yıl attığımız tohumlar, bu yıl itibariyle yeşeriyor. Öğrencilerimizin çok
başarılı olması için öğretmenlerimizi alanında uzmanlaştıracağız. Öğretmen İnovasyon Merkezimiz hizmete girdiğinde tüm okullarımızda robotik kodlama, programlama ve yazılım yönünde ciddi çalışmalar yürüteceğiz” dedi. İnovasyon merkezi ile birlikte Kadıköy, aynı zamanda birçok ilçenin öğretmenlerinin de eğitileceği bir üsse dönüşecek. KADIKÖY, ANADOLU YAKASI’NIN YÜKÜNÜ SIRTLANIYOR Kadıköy’de okullarda dâhil olmak üzere eğitim ile ilgili kurum ve kuruluşların sayısı 262’ye ulaştı ancak, son yıllarda özellikle kentsel dönüşüm nedeniyle öğrenci sayısında düşüş meydana geldi. Son verilere göre Kadıköy’de derslik sayısı 3.221, öğrenci sayısı 59.667, öğretmen sayısı ise 3.144 olarak gerçekleşti. Derslik başına düşen öğrenci sayıları ise ilkokul - ortaokulda 19, genel öğretim 24, mesleki ve teknik 23 olarak açıklandı. Mevcut rakamlar, Kadıköy’deki devlet okullarının İstanbul’daki birçok özel okuldan bile daha düşük nüfuslu sınıflarda eğitim verildiğini ortaya koyuyor. Sınıflarda öğrenci sayısının azlığı, derslere daha çok odaklanılmasını ve başarıya pozitif etkiyi beraberinde getiriyor.
80 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Biz, tasarımla insanız! Tasarım; hayatımızın her alanında farkında olduğumuz ya da çoğu kez olmadığımız, yaşantımıza da şekil veren gücümüz. İnsan kabiliyetini en derininden en uca kadar geliştiren tasarımın insan hayatına etkisi, 3. İstanbul Bienali Yaratıcı Mahalleler Programı’nın atölye finalinde masaya yatırıldı. Yoğutçu Parkı yanında ünlü İç Mimar Nursema Öztürk’ün Tasarım Parkı atölyesinde gerçekleştirilen etkinlik, “Biz insan mıyız?” teması altında katılımcıların hikâyelerini ve tasarımlarını geliştirmeye çalıştı. 34 solo ve Tasarım Parkı işbirliği ile bir ay süresince devam eden bienal; ses, beden ve dil tekniklerinin de vurucu bir şekilde kullanılmasını sağlayan eğitimi içerdi. Böylece her katılımcı, hikâyelerini özgün tasarımlara dönüştürmeyi başararak, özgüvenlerini tazeledi. ANALİZ, YAZIM, ANLATIM, TASARIM Programa Nurten Meriçer tarafından verilen hikâye etmede "Analiz" dersi ile başlayan katılımcılar, karmaşık fikirlerin arasında bile olsa hikâyelerinin ana fikrini bulmayı ve onu destekleyecek malzemeleri toplamayı öğrendi. İkinci hafta Mehtap Akdeniz tarafından verilen “Yazım” dersinde ise, hikâye etmede metin çalışmaları üzerinde duruldu ve yazılı anlatımın püf noktaları işlendi. Vakanüvislikten hikâyeciliğe geçişteki en önemli adımın atıldığı bu süreçte karakter yaratma, çatışma, kurgu gibi temel hikâye etme kuramları ele alındı. Üçüncü hafta Songül Bozacı’nın “Anlatım” dersine geliştirdikleri yazılı metinlerle katılanlar, sözlü hikâye etme geleneklerinden süzülerek gelen ses, beden ve dil tekniklerini deneyerek öğrendi. Hikâyelerinin görsel dünyasını tasarlamak ve dinleyiciye etkili bir biçimde aktarmak için çalıştı. HİKÂYELERİNİ ÖZGÜN TASARIMLARA DÖNÜŞTÜRDÜLER Programın sonundaki atölye çalışması ise, Tasarım Parkı Kurucusu İç Mimar Nursema Öztürk'ün önderliğinde yürütüldü. Öztürk, benzersiz ürünler ve kullanıcı deneyimleri yaratmada hikâye etme yönteminin nasıl işlediğini kendi deneyimlerinden örneklerle ve uygulamalarla aktardı. Sonrasında katılımcılar, eşleştikleri tasarımcılarla birlikte çalışarak hikâyelerini özgün tasarımlara dönüştürme fırsatı buldu. Kadıköy’ün merkezinde muhteşem doğası ile Yoğurtçu Parkı’nın pozitif enerjisi, Nursema Öztürk’ün Tasarım Atölyesi’nde katılımcıların yorumlarıyla taçlandırıldı. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 81
Yaşam
Eğitim şart üstelik şimdi:
ANMEKAN ÖZGÜR UYSAL Canım ülkemde şu sınav, bu sistem, o paralel derken bir türlü sıranın gelmediği eğitim konusunda “Biz bir şeyler yapalım” diyenlere ihtiyaç var. ANMEKAN adı altında, uzman kişilerin önderliğinde kültür-sanat, kişisel gelişim, farkındalık programları, atölyeler ve workshoplar düzenleyen Eda Besen ve Gaye Pulloğlu’yla kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Buyursunlar... KOMŞULUK GERÇEKTEN ÖLMEMİŞ Bağdat Caddesi’nin şu sıralar kapalı olan atardamarlarından Ethem Efendi Caddesi’nin girişinde AnMekan. Yeni yapılan binaların birinden içeri giriyorum. Tepemde hafif çiseleyen bir yağmur... İçeride dev bir gülümseme ancak özenli bir sessizlikle karşılıyor Eda Besen ve Gaye Pulluoğlu beni. “Hoşgeldiniz. İçeride eğitim var kusura bakmayın” diyerek rengârenk odalarından birine alıyorlar beni. Söylediklerine göre özellikle seçilmiş, enerjisi yüksek mor ve turuncu odalardan birinde çayları yudumlamaya başlıyoruz. Hikâyenin başlangıcı da Kadıköy Bölgesi’nin dokusuna çok uygun... Eda ve Gaye, iki komşu... Gaye, bir bankada operasyon ve pazarlama departmanlarında çalışmış. Eda da kimya mühendisi... Uzun yıllardır arkadaş olan ikili, çocuk ve aile serüvenine çıktıktan sonra eski işlerine geri dönmemiş. Eda Besen, AnMekan’ın doğuşunu, “Gaye Hanım’la birlikte bir arayış içindeydik. Önce kendi ihtiyacımızdan doğdu. Bizim özel ilgi alanımızdı. Felsefe, kültür, sanat gibi geniş yelpazede bir eğitim kurumu olduğunu göremedik. Genelde Nişantaşı’nda daha yoğundu. Burada açmak istedik” şeklinde anlatıyor.
“YERİNE KONULMASI MÜMKÜN OLMAYAN TEK KAYNAK” 2016 yılının başında Palladium’da bir irtibat ofisiyle başlayan macera, 2 aydır Bağdat Caddesi’nde devam ediyor. Maksimum 20 kişilik sınıflarda Anadolu’nun Halkları ve İnançları, Mitoloji, Oyunculuk, Hafıza, Fotoğrafçılık, Dinler Tarihi gibi oldukça geniş bir yelpazede özel eğitimler veriliyor bu şirin yerde. Eğtimler herkese açık. Hafta içi özellikle yetişkinlere, hafta sonları da çocuklara yönelik eğitimler var. Bazıları 8 ay sürüyor, bazıları 1 ay... Besen ve Pulluoğlu, “Kendi ilgi duyduklarımız ve araştırmalarımız sonucunda insanların ilgi alanlarını eğitimlerimiz içine aldık” diyerek, tercih nedenlerini anlatıyorlar. AnMekan’ın sitesine girince bir ifade gözüme çarpıyor. “Yerine konması, geri döndürülmesi ve depolanması mümkün olmayan tek kaynak: Zaman” Kendilerini anlattıkları bu paragraf ise, şu şekilde devam ediyor: “Zamanı değerli kılabilmek, bu hayatta başarı olarak adlandırabileceğimiz en büyük hayalimiz. Bu hayal, profesyonel hayatımıza, sosyal yaşantımıza ve en önemlisi geleceğimiz olan çocuklarımıza ‘fayda’ olarak yansıyacak... Gelin, hayallerimizi birleştirelim, zamanı değerli kılalım.” ZAMAN BAHANE DENEMESİ BEDAVA Türkiye’nin okuma oranı en yüksek bölgesi olan Kadıköy, AnMekan gibi bir yer için gerçekten çok uygun. Kültür, sanat ve felsefe alanında CKM bu tarz etkinlikler yapıyordu ancak bana kalırsa yetersizdi. Onların da söylediğine göre Nişantaşı gibi yerlerde bu tip organizasyonlara rastlama daha olası. Halbuki eğitim ve kültür seviyesi bu kadar yüksek olan bir bölgede henüz 2 ay olmasına rağmen talebin çok olması normal. Bir sonraki adım olarak expatlara yönelik eğitimler yapmayı planlıyor komşu ikili. Derslerin konularını ve tarihlerini internetten ve sosyal medyadan takip etmek mümkün ancak söylediklerine göre derslere katılmadan sadece isminden fikir sahibi olmak çok kolay değil. Bunun için 1 ya da 1,5 saat süren ücretsiz tanıtım dersleri oluyor. Haber vermesi benden, vakit ayırması sizden...
82 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Ocak & Åžubat 2017 kadikoylife.com : 83
Söyleşi
Ayşin İldeş sadece vintage bir blog yönetmiyor, aynı zamanda vintage bir hayat da yaşıyor.
GEÇMİŞE DÖNÜŞ:
@OLDMAGNET ÖZGÜR UYSAL Nostalji, vintage, retro... Adı ne olursa olsun hepimizin içinde bir parça geçmiş bağımlılığı var. “Nerede o eski günler?” topluluğunda başı çekenlerden biri de Ayşin İldeş. Kendisini bugüne kadar oldmag.net olarak biliyorduk. Yüzünü göremediğimiz, kendisini takip eden yüzbinlerce aynı geçmiş tutkusunu paylaşan insan için içerik üreten İldeş’le girişimini ve çığ gibi büyüyen nostalji tutkusunu konuştuk. Buyursunlar... BİTPAZARINDAN İNTERNET ARENASINA Uzaktan baktığınızda İldeş’i 70’lerden, 80’lerden gelen bir zaman yolcusu sanırsınız. Kıyafetleri, şapkaları, makyajı... Dijital dünyada hızla yayılan ve 300 binden fazla takipçisi olan biri için oldukça klasik hatun. Kendini bugüne kadar gizlemiş olması biraz garip. Halbuki içerikleri kadar güzel ve kaliteli biri. Neyse uzatmadan hemen TRT spikeri gibi klişe soruyu soruveriyorum, “Nereden geliyor bu geçmiş, vintage, retro tutkuları? Başlangıç noktasından biraz bahseder misin?” diye. Neyse ki karşılıklı olarak klişeleri sevdiğimiz-
84 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
den bozmuyor beni ve anlatmaya başlıyor İldeş. “Aslında oldukça eskilerden geliyor. Henüz ilkokul çağımdayken anneannemle pazar günleri Kadıköy’de kurulan bitpazarına gitmekle başlamıştı her şey. O günden beri yaşanmışlığı, anısı ve tarihi olan şeyler, yeni ve ambalajlı şeylerden daha çok mutlu ediyor beni. Bir eskicide ya da bir sahafta bulduğum küçük bir objenin veya kitabın manevi değeri benim için yeterli. Bu merak şimdiye kadar gittiğim bütün ülkelerde beni takip etti ve eski eşyaların satıldığı yerlere düşürdü yolumu. Hayatımda kullandığım birçok eşyam buralardan olduğu için hepsinin ayrı bir hikâyesi var diyebilirim.” “YÜZBİNLERCE ÜRETİLEN ÜRÜNLERDE KENDİME ÖZEL BİR ŞEY BULAMIYORUM” ‘Geleceğe Dönüş’ filmine bir anti-tez görünümünde olan Ayşin İldeş için sorularım, “Bu geçmiş tutkusu sende sadece sosyal medya değil yaşam tarzında da var. Özellikle giyiminde çok göze çarpıyor. Hayatının her alanında geçmişe ve eskiye meraklı mısındır? Bu senin yaşamını nasıl etkiliyor?” şeklinde devam ediyor. “Evet, gerçekten hâlâ
eski yıllarda yaşıyormuşum gibi bir halim var. Bu durum evimdeki eşyalardan dolabımdaki kıyafetlere, kitap seçimimden çay içtiğim fincana kadar yaşamımın her alanında hâkim. Herkesin kolaylıkla satın alabildiği, bir tanesinden yüzbinlerce üretilen ürünlerde kendime özel bir şey bulamıyorum. Bu da satın aldığım neyse onunla bir bağ kurmamı engellemiş oluyor çünkü bir başkasında gördüğüm zaman sahip olduğum şeyden soğuyorum. Tabii mecburen hayatıma dâhil ettiğim ufak tefek şeyler oluyor.” Ufak tefek şeylerin içerisinde oldukça kaliteli ve bol takip edenli bir web sitesi ve Büyük Kulüp’te hal-i hazırda yürütmekte olduğu bir yazı işleri müdürlüğü görevi de var. BİR NOSTALJİ ŞEHRİ OLARAK İSTANBUL Konu mesleğe gelmişken “Meslek tercihlerini ve yönelimlerini yaparken bu vintage tutkun etkili oldu mu? Mesela Büyük Kulüp’te çalışmak da bu sürecin bir parçası mı?” diye soruyorum İldeş’e. “Büyük Kulüp gerçekten de adı gibi büyük ve özel bir yer” diye başlıyor cümlesine. “İstanbul’un göbeğinde karakteristikliğini ve eski dokusunu koruyabilmiş nadir yerlerden biri. Editör olarak başladığım görevime şu anda Büyük Kulüp Dergisi Yazı İşleri Müdürü olarak devam ediyorum. Ofisimin Celal Bayar’ın köşkünde olması bile benim için inanılmaz bir ilham kaynağı. Burada geçirdiğim zamanda, geçmişte olan günleri gözümde canlandırmaya çalışmak hoşuma gidiyor. Bunlardan biri de Atatürk’ün Büyük Kulüp’e yaptığı ziyaret...” Umarım o herkesin gözünde canlılığını hiç yitirmez. Biraz da konuyu Anadolu Yakası’na, İstanbul’a getiriyorum. Ne de olsa burası Ayşin İldeş’in nostaljik tarzına cuk oturan bir şehir. “Bir geçmiş tut-
Söyleşi kunu olarak İstanbul’da en çok gezdiğin ve sevdiğin yerler nereler?” diye soruyorum. “Kuzguncuk’la çok özel bir bağım var. Sık sık Kuzguncuk’ta zaman geçiriyorum. Yine Moda’nın ara sokakları da sevdiğim yerlerden... Karşı tarafa geçinceyse Balat’ın o bozulmamış dokusu hoşuma gidiyor. Az insan ve marka zincirlerinin olmadığı yerler bana daha samimi geliyor.” BAŞARILI BİR BLOG NASIL DOĞAR? Konu dağılmadan “Şimdi biraz oldmag. net’ten, kuruluşundan ve bugün geldiği süreçten bahseder misin? Amacın neydi yola çıkarken?” diye soruyorum. “Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir eğitim programı için 2012 yazımı Londra’da geçirmiştim” diye kısa bir özet geçerek anlatmaya başlıyor. “Orada kaldığım süre boyunca sürekli ikinci el dükkânlar, sahaflar ve bitpazarlarına gidiyordum. Oralardan bulduğum dergiler bana ilham kaynağı oldu ve döner dönmez arkadaşım Emel Bilge Çınar’la bu heyecanımı paylaştım. Benim kadar olmasa da o da heyecanlandı ve hemen domain alıp işe koyulduk. Siteyi kurduktan sonra kalemine ve vizyonuna güvendiğim birkaç arkadaşım katkıda bulundu. Fakat sonra herkesin farklı ilgi alanları ve işleri olduğu için tek başıma devam ettim. 2017 yılının Mart ayında Oldmagnet’in 4. yılı olacak. Online dergi formatında kurduğum websitesi, zamanla siteyi bile gölgede bırakan Oldmagnet isimli fenomen bir Instagram hesabına sahip. Tamamen kendi ilgi alanım üzerine sanatçı işleri, filmler, Tumblr’da dolaşan ilginç görsellerle beslediğim hesap, bugün başta Türkiye olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden 300.000’in üzerinde kişi ve marka tarafından takip ediliyor. Aslında insanların bu hesapta bulup sevdiği şey neyse, tamamen bilinçaltımın yansıması diyebilirim.” Öyle kolay iş değil içerik üretmek. Yani içerik üretmek kolay elbette ancak kaliteyi bakkal tadına çevirmeden aynı düzeyde tutabilmek büyük bir emek işi... Yazı, röportaj bir yana aynı zamanda sosyal medyaya görsel bulmak ve dili aynı düzeyde tutmak zaman ve zekâ yüküyle birlikte geliyor. Ayşin de hakkıyla yapıyor bu işi. “Sitede pek çok içerik var. Bunları sen mi üretiyorsun? Konuları nasıl seçiyorsun?” diyorum. “Sitede 1000 civarında içerik var ve bunların 900 kadarı bana ait” sözleriyle anlatmaya başlıyor. “Tabii bunların içerisinde sadece post edilmiş videolar da var. İlk zamanlar daha fazla insan Oldmagnet’e katkıda bulunuyordu. Fakat zamanla o kadar kişiselleşti ki kendi tarzımın içinde kalıp her zaman olduğu gibi niceliğe değil niteliğe önem vererek ilerlemeye karar verdim. Konu seçimim tamamen ilham aldığım şeylerle ilgili. İzlediğim bir film, dinlediğim bir müzik, keşfettiğim
İldeş zaman makinası bozulmuş da bu zamanda sıkışıp kalmış gibi..
bir sanatçı... Hatta yeni planım konu seçimleri konusunda daha özgür ve kişisel bir tarzda ilerlemek.” KALİTELİ İÇERİK ÜRETME KILAVUZU “Özellikle kullandığın görseller çok göze çarpıyor. Seçerken nelere dikkat ediyorsun? Bu kadar görseli bulmak, 300 bin takipçili bir hesabı yönetmek zor gelmiyor mu?” sorusuyla sürüyor söyleşimiz... “Bunun için gerçekten ciddi bir mesai harcıyorum. Algılarım sürekli açık. İnternette ve eski kitaplarımın arasında çok zaman geçiyorum. İnternetin aynılaşmaya başladığı noktada kütüphanemdeki hazineler bana mutlaka yeni bir keşfe işaret ediyor. Başlangıçta seçimlerimi herkes tarafından beğenilmeye yönelik şekilde seçiyordum. Öyle görseller oluyor ki artık takipçi kitlenizi tanıyorsunuz ve ne beğeneceklerini bilerek paylaşıyorsunuz. Fakat ben takipçilerimi şaşırtmayı seviyorum. Onlara hiç ummadıkları eski şeyleri hatırlatarak günlerinin iyi geçmesine katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Paylaşımlarımın altına bazen yüzlerce yorum geliyor ve üşenmeden hepsini tek tek okuyorum. Elimden geldiğince gelen mesajlara da cevap vermeye çalışıyorum. Paylaşımlarımda din, politika, ırk ve cinsiyet gibi görüş ayrılıklarının çok sert olabileceği konulardan uzak durmaya çalışıyorum. Ancak konu Atatürk olunca onu göğsümü gere gere paylaşmaktan hiç çekinmiyorum.” Çok güzel bir hatun Ayşin İldeş. Hakkını vermek lâzım... Gel gelelim hiçbir resimde kendisini öne çıkarmıyor. “Neden kendi resimlerini paylaşmıyorsun? Senin kadar güzel bir kadının bu başarılı projenin arkasında olduğunu neden bilmiyoruz? Özel bir sebebi var mı?” diye soruyorum doğal olarak. “Öncelikle teşekkür ederim” diyerek gülümsüyor İldeş. “Aslında Instagram’da bu kadar takipçisi olan bir hesabı yöneten biri olarak kendi kişisel Instagram hesabımın olmaması da arkadaşlarımın dikkatini çeken bir durum. Sanırım bunda özel hayatımı paylaşmayı çok sevmiyor oluşum ve bir şeyler paylaşma ve hatta beğenilme duygularımı Oldmagnet instagramı ile tatmin ediyor
oluşum rol oynuyor. Kendimi ya da hayatımdan koyduğum bir kareyi paylaşmak yerine ilginç bir sanat eseri veya görsel paylaşmak daha heyecanlı geliyor. Fakat artık bir iletişim danışmanı ile çalışıyorum ve zaman zaman öne çıktığım plan ve projeler olacak. Oldmagnet konusunda eskisi kadar katı kurallarım yok ve yakında kendi hesabımı da hayata geçirmeyi planlıyorum.” ESKİYE ÖZLEM DUYMANIN DİJİTAL HALİ Malum retro kültürü hızla yayılıyor. Belki eskiye özlem, belki de bir kendini ifade etme tarzı orasını bilmiyorum. İldeş bunu elbette biliyordur diyerek, “İnsanların tepkileri nasıl? Çok fazla meraklısı var mı bu vintage, retro kültürünün?” sorusunu yöneltiyorum. “Hepimizde eskiye duyduğumuz bir özlem olduğu bugünlerde daha da çok hissediliyor” diye cevaplıyor ve devam ediyor. “Çocukluğumuzdan kalma unutulmuş bir detayı görmek, makinaya atılmış pantolonun cebinde yıkanmış para bulmak gibi bir şey. Bunu çok dengeli bir şekilde bıktırmadan ve baymadan yapmaya çalışıyorum. Bu konuda paylaşımlar yaptıktan sonra aldığım mesajlar ve yorumlar hep olumlu yönde oluyor. İnsanlar duygulanıyorlar ve bunu evrensel bir şekilde yaşıyorlar. Dil, din ve ırk hiç fark etmiyor.” Malum benimle oyalandıkça takipçiler İldeş’in paylaşımlarından mahrum kalıyorlar. Biraz da gelecek projelere değinmek ve söyleşiyi bitirmek için hemen soruyorum: “İleride yapacağın projelerden de biraz bahseder misin? Hem oldmag.net hem de başka projeler bazında... Oldmag.net gibi başarılı bir projeden sonra başka hangi projelerde göreceğiz seni?” “Şu anda üzerinde çalıştığım beni çok heyecanlandıran bir proje var. Ama büyüsü bozulmasın diye henüz kimselere söylemiyorum. Eski ile ilgili nostaljik bir şeyler yapmak benim her zaman en büyük tutkum. Bu anlamda elimde iyi bir koleksiyon arşivi var ve önümüzdeki günlerde bunu benim gibi bu konulardan keyif alan bir partner ile birlikte değerlendireceğim.” Bakalım oldmag.net kartopu gibi büyüyen retro kültürünü hangi noktalara götürecek? Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 85
Sanat
Neşe Gümüşcüoğlu'ndan
"DUET"
Fular't Sanat Galerisi, Kadıköylü ressamlarımızdan Neşe Gümüş-cüoğlu'nun "DUET" adını verdiği sergisine ev sahipliği yapacak. 4 Şubat 2017 tarihinde açılacak ve 25 Şubat tarihine kadar devam edecek olan sergide, sanatçının 14 yıldır aralıksız çalıştığı "Gelincikler" temalı resimleri ile figür çalışmalarının devamı olan "Caz" resimlerinin DUET'i, ayrıca bugüne kadar ağırlıklı kullandığı suluboya tekniğinin akrilik ile olan DUET'i izlenecek. Sergi kapsamında Gümüşcüoğlu'nun son dönemde ürettiği ve "Lavanta Moru" adını verdiği küçük işleri de 14 Şubat Sevgililer Günü'ne ithafen sunulacak. NEŞE GÜMÜŞCÜOĞLU... Neşe Gümüşcüoğlu, 34 kişisel sergisinin yanı sıra 200’e yakın karma ve grup sergisine katılmış olup, pek çok koleksiyonlarda eserleri bulunmakta. Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği, Bodrum Art Derneği ve Suluboya Ressamları Grubu üyesi olan sanatçı, Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan “Suluboya Resim Sanatı Tarihi” ansiklopedisinde üç eseri ile yer aldı.
Sosyallik o kadar güçlü ki, sokaklarda bile hayat veriyor Çılgın karikatürist Muhammet Kamil Tekbaş, fırtınalı hayatının bir parçasını Kadıköy’de yaşamaya çalışıyor. Ters giden hayatı onu sokaklarda kalmaya ve zorluklarla yüzyüze bırakmış. Rengârenk kıyafetleri, yaldızlı çizmeleri, sürekli yorumlayan dili ve bir dakikada karikatür çizen elleriyle farklı bir kişilik olduğunu ilk anlarda belli eden Tekbaş için sanat, üzerinden eksik etmediği Türk bayrağı, spor ve müzik hayatının olmazsa olmaz parçaları haline gelmiş. Hani enteresan kişi hikâyeleri vardır ya; “Neden böyle olmuş ki?” dedirtir, işte sokak sanatçısı Kamil Tekbaş da tam anlamıyla öyle biri. 1952 Ankara doğumlu sanatçı, Gazi Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul’da günümüzün Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni üç ayrı
86 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
bölümle bitirmiş. Resim, heykel ve grafik alanında uzmanlaştıktan sonra spor ve müzikle de iç içe yaşam kuran Tekbaş, hem kavalını konuşturmuş, hem de kung fu alanında hatırı sayılan isimler arasına girmiş. “TEKO” lakabı ile kalıplaşarak kitle edinmeye başlayan Muhammet Kamil Tekbaş, fırtınalı yılların ardından kendini Kadıköy Rıhtım’ında bulmuş. Kışın ağır koşullarına rağmen sokaklarda yatan sanatçının Burgaz Adası’ndaki bir ormanda buz gibi havaya rağmen denize girerek yüzmesi, çevresindekileri inanılmaz derece hem şaşırtmış, hem de düşündürmüş. Bazı söylemlerinin çok uç bulunması ve yaşantısı bir yana, zorluklara rağmen karikatür, müzik ve sporla hayatta kalabilmesi, sosyal bir yaşantının insana verdiği enerjinin de somut kanıtı.
“SANAT STRESİ ATAR, DEPRESYON İLACINDAN ETKİLİDİR” İnsanların ne olursa olsun sanatın bir parçası ile ilgilenmesi gerektiğini belirten Muhammet Kamil Tekbaş; “Karikatür, müzik, spor gibi güzel aktiviteler insanı kötü alışkanlıklardan uzaklaştırır. Stresi atar, depresyon ilacından etkilidir. Kendini mutlaka sanata ver, bir parça bulacaksın. Karikatüre bakıp gülümsesen bile yeter” dedi. BALONLA KADIKÖY’E İNME HAYALİ İlginç ve renkli tavırları ile dikkat çeken sokak sanatçısı, tasarımcı yönünü konuşturarak Burgaz Adası’nda imkânsızlıklara rağmen balon yapmaya başlamış. Balonla uçarak Kadıköy’e inmeyi hedefleyen Muhammet Kamil Tekbaş, hayalini gerçekleştirebilir mi zaman gösterecek ancak gerçek olan her şeye rağmen sanat ve beraberinde gelen azim sokaklarda da olsa bir yaşam sunabiliyor.
Spor
Sultan V. Murad’ın çamlarıyla gelen başarı Dört bir yanı tarih kokan Kadıköy’deki Osmanlı Padişahı Sultan V. Murad’ın av korusunda, bugünkü İstanbul Atatürk Fen Lisesi’nde eğitim gören yetenekli öğrenciler, fen ve sosyal bilimlerin yanı sıra sporda da başarısını gösterdi. Türkiye genelinde gerçekleştirilen başarı değerlendirme sınavında yüzde yüz ve en yakın değerlerinde dereceye giren üstün yetenekli öğrencilerin yerleşebildiği İstanbul Atatürk Fen Lisesi’nin bahçesindeki asırlık çam ağaçları, Kadıköy’ün aynı zamanda gizli bahçesi. Bu bahçenin enerjisiyle derslerini yapan ve zamanlarının önemli bir kısmını okulda geçiren 500’ü aşkın öğrenci, sayısal ve fen ağırlıklı meslek dalları kadar sporda da iddialı olduklarını ortaya koydu. HER ADIMI TARİHLE YOĞRULMUŞ OKSİJEN CENNETİ Bugünkü Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü’nün arkasında, Fikirtepe yönünde kalan tarihi av köşkünün 1960’larda yıkılmasının ardından bu köşkün içinde bulunduğu koru, 1800’lü yıllardan bugüne önemli ölçüde ihtişamını koruyor. Apartman boyunu bulan çam ağaçları, yaprakları ve kozalakları
eşliğinde sabahın erken saatlerinde ciğerleri mis gibi oksijen ile dolan öğrenciler için İstanbul’un ortasında böyle bir okula sahip olmak, büyük ayrıcalık. Yaklaşık 40 dönümlük yemyeşil bahçede bu ayrıcalığın son derece farkında olan öğrenciler, beden eğitimi öğretmenleri Sezgin Albayrak ve Aynur Top eşliğinde hazırlandıkları Kadıköy Kaymakamlık Yol Koşusu’nda ardı ardına dereceler elde etti. Okul Müdürü Muzaffer Güneş, başarılı öğrencileri ve öğretmenlerini tebrik ederek, İstanbul Atatürk Fen Lisesi’ni gururlandırdıklarını belirtti. Yoğun ders programlarını spor ile harmanlayarak zinde kalan genç öğrenciler; kızlar ve erkekler kategorilerinde, ayrıca da ferdi olarak şampiyonluğu göğüsleyerek madalyalarını aldılar. KURBAĞALIDERE YANINDA DÜNYAYI AĞIRLADI Dönemin en ünlü bilginlerinden Doğu kültürü ve fen alanında dersler alan, 14 yaşında Fransızcaya hakim olmaya başlayan, Mızıka-yı Hümayun Komutanı Guatelli Paşa ve İtalyan sanatçı Augusto Lombardi’den aldığı piyano dersleri ile musikide ilerleme kaydeden V. Murat, Kurbağalıdere kenarında huzur içinde yaşadığı köşkünde birçok bestesini yaptı. Yorulmadan saatlerce düzenli spor yapabildiği bilinen V. Murat’ın ardından yaklaşık 150 yıl sonra da Kadıköy’de bir nesil, aynı atmosferde doğa ile iç içe bulunabilme şansına sahip. V. Murat aynı zamanda, 1800’lü yıllarda bugünkü İstanbul Atatürk Fen Lisesi’nin de içinde bulunduğu koruda dairesinin ve köşklerinin konuklarla dolup taşmasını istediği için Jön Türkler, hürriyetperverler, yabancı ve İstanbullu aydınlar, veliahtlar ve seçkin kişileri ağırlıyordu. Şimdilerde ise bu bahçelerden her yıl mezun olan ve okul ile yeni tanışan yüzlerce
öğrenci, tarih ve doğa harikasının birleştiği korudan geleceğe açılıyor. SPORU SEVİN, SPORSUZ KALMAYIN Sporun derslere bir hayli pozitif etki yaptığına dikkat çeken öğrencilerin başarı ayrıntıları ise şöyle: İstanbul Atatürk Fen Lisesi, yarışmaya üç ayrı kategoride katıldı. Genç Kızlar B kategorisinde takım halinde birinci, Genç Erkekler A kategorisinde takım halinde 3. ve Genç Erkekler B kategorisinde takım halinde birinciliği göğüsledi. Yine ferdi olarak 10/A sınıfından Melisa Mandız ikinci, 10/D sınıfından Kadir Burak Buldu birinci, 10/C sınıfından Mehmet Kerem Arsoy ikinci olarak okula madalyaları ile döndü. Genç Erkekler A Grubu takım halinde üçüncü olan öğrenciler: Mert Can, Mert Kaner Tansöker, Ulvi Umut Ata, Şamil Barışık, Abdullah Yılmaz, Mücahit Erdoğan Ünlü. Genç Kızlarda takım halinde 1. olan öğrenciler: Melisa Mandız, Bilge Akıncı, Nur Efşan Delikkaya, Öykü Çorbacıoğlu, Selin Özün, Yaren Akan. Genç Erkekler B Grubu’nda 1. olan Kros Takımı’ndaki öğrenciler: Kadir Burak Buldu, Mehmet Kerem Arsoy, Mehmet Ali Kuzin, Berke Ateş, Burak Caymaz, Mert Bozdağ. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 87
Sivil Toplum Örgütleri
Akkan Süver, Yükselen Türkiye Enstitüsü'nün Konuğu Oldu Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Başkanı Dr. Akkan Süver, Yükselen Türkiye Enstitüsü'nün konuğu oldu. Büyük Kulüp'te gerçekleşen buluşmada ülke gündemi hakkında düşüncelerini paylaşan Süver, "Zaman, değerlerimize sahip çıkma zamanıdır. Herkes elini taşın altına koymalıdır" mesajı verdi.
Yükselen Türkiye Enstitüsü kurucusu Durmuş Çelen ise, "Türkiye'nin yetiştirdiği ender isimlerden biri olan Sayın Dr. Akkan Süver'in nazik ziyaretinden büyük onur duyduk. Kendileri aynı zamanda enstitümüze
destek vereceklerini dile getirerek, bizlere büyük moral vermiştir. Teşekkür ediyoruz, onun ilkeleri doğrultusunda çaba harcayarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.
KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı ölümünün beşinci yılında andıklarını da dile getiren Dr. Akkan Süver; "Sayın Denktaş’ın vefatının beşinci yılını andığımız bugün, özlemle, O’nun tavizsiz dik duruşu ve KKTC’nin egemenliğine sahip çıkan kararlı mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk Dünyası O’nu unutmayacak" dedi.
Büyük Kulüp'te Kardeş Kulüpler Tanıtım Toplantısı Büyük Kulüp'te gerçekleşen bir başka toplantı ise, ‘Kardeş Kulüpler Tanıtım Toplantısı’ oldu. Uluslararası İlişkiler Komitesi tarafından düzenlenen toplantı, Derya Adıgüzel'in açılış konuşmasıyla başladı. Toplantının amacının kulüp üyelerinin dünyanın önemli şehirlerinde Büyük Kulüp rahatlığını hissetmeleri adına son derece önem taşı-
dığına değinen Derya Adıgüzel, “Uluslararası dostluğu geliştirmek ve paylaşmak gibi bir misyonu da bulunmaktadır" dedi. AMERİKA'DAN ALMANYA'YA, JAPONYA'DAN KENYA'YA... Uluslararası ilişkiler Komitesi üyelerinden Ege Yiğitel ve Ekin Sümer ise, yap-
tıkları konuşmada, dünyanın önemli merkezlerinde Amerika'dan Almanya'ya, Japonya'dan Kenya'ya kadar 38 ülkede kardeş kulüpleri olduğunu, buralarda düzenlenen organizasyonlara katılım sağlanması durumunda kardeş kulüp ilişkilerinin gelişmesi adına önemli katkılar sağlayacağını belirttiler.
Uluslararası İlişkiler Komitesi üyelerinden Ege Yiğitel ve Ekin Sümer...
88 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Sanat
Ressam annenin ressam kızı
Ebru Özgüz ile Değişim Ünlü ressam Teksin Özgüz'ün kızı Ebru Özgüz Çelik, "Değişim" adını verdiği ilk sergisi ile sanat dünyasına giriş yaptı. Göztepe Teksin Sanat Galerisi'nde açılan sergiye sanat çevrelerinden de yoğun katılım oldu. SANATIN İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜNE ADADI İlk sergisi hakkında Kadıköy Life'a bir açıklama yapan Ebruz Özgüz Çelik, "Bu sergi 2014 yılında başladığım doktora çalışmalarım bo-
yunca edindiğim bilgilerle hazırlanmış eserleri içeriyor. Sergim; tuval resim, fotoğraf, video art, land art ve baskı resim çalışmalarımdan oluşuyor" dedi. Dünya ile birlikte ülkemizin de yaşadığı kaos ortamından kurtuluş yolunun sanat ve bilime ağırlık vererek gerçekleşebileceğine inandığını dile getiren Çelik, "Bu sergiyi sanatın iyileştirici gücüne olan inancıma adıyorum" şeklinde konuştu.
BİR AYRICALIĞINIZ OLSUN
İSTER MİSİNİZ?..
Gitar çalmak bir ayrıcalıktır. Gitar çalmayı öğrenmek için ihtiyacınız olan şey, gitar sevgisi ve azim. Bunun dışında ayıracağınız haftada 2 saatlik bir zamanla gitar öğrenme sürecine girebilirsiniz. Bu süreç uzun olsa da, aslında çok zevkli ve sonunda sizi ayrıcalıklı kılabilecek bir süreçtir. Gitar Eğitiminde 30 Yıllık Tecrübe UĞUR HOCA'DAN GİTAR DERSLERİ Klasik Gitar Flamenko Gitar Repertuar Çalışması Dershanemizde konservatuar metodu ile temel gitar eğitimi de verilmektedir.
Uğur Hoca Gitar Dershanesi Suadiye, Ayşe Çavuş Caddesi No: 11/1 Kadıköy - İstanbul Tel: 0533 775 80 59 www.ugurdumlupinar.com E-Posta: ugur_du@hotmail.com Ugur Dumlupınar
Ugur_Hoca
Ebru Özgüz Çelik, hiç de yabancı olmadığı sanat dünyasında en büyük desteği annesi Teksin Özgüz'den aldığını dile getirerek, "Ona minnettarım" dedi.
Sosyal Sorumluluk
Onlar için boş vakit yok. En uygun anları bile, öğrencilerin yararına oluşabilecek bir etkinliğe dönüşüyor.
O kadar güzeller ki, öldükten sonra bile iyilik yapıyorlar Bir ömür boyu ihtiyaç sahibi öğrenciler için çalıştılar, kanatsız melek oldular, yardımdan yardıma koştular. Eğitim gördükleri okula vefalarını gösterdiler, Mutlu Urcun’un 1945 yılında kurduğu Erenköy Kız Liseliler Derneği, kardeşi Meral Urcun ve vefakar mezunların destekleri ile çığ gibi büyüdü, binlerce öğrenciyi geleceğe taşıdı. Üç yıl arayla hayata gözlerini yuman Urcun kardeşlerin hiç bitmeyen ve bağımlılık duydukları okul sevgisi, mezuniyetlerinin ardından doktorluk ve avukatlık mesleklerini sürdürürken de her gün üzerlerinde bir sorumluluk hissetmelerini beraberinde getirdi. Yaşamları boyunca etkinlikten etkinliğe koşan Urcun kardeşler, bedenen bu dünyadan göçse de, geride bıraktıkları ile hâlâ ihtiyaç sahibi kız öğrencilerin okuyabilmesini sağlıyor. ÖLDÜKTEN SONRA YAŞAMAK BU OLSA GEREK Mutlu ve Meral Urcun’un yıllardır titizlikle sakladığı kıyafetler, Erenköy Kız Liseliler Derneği 2015 – 2018 Dönem Başkanı Gülay
Şarlak ve ekibinin ve dernek üyelerinin gerçekleştirdiği kermeste, kız öğrencilere katkı olmak üzere satılığa çıkarıldı. Her biri üzerinde ayrı anıları taşıyan, 1960’lardan günümüze kadar korunarak ulaşabilen ceketler, gömlekler, etek ve ayakkabılar, bugün adı Erenköy Kız Anadolu Lisesi olan okulda eğitim gören ihtiyaç sahibi kızlara bağışa dönüştü. Öldükten sonra bile eşyaları ile öğrencilere yardım eden Mutlu ve Meral Urcun’un geride bıraktığı en önemli miras ise, dayanışma ruhu ve her anlarını sorumluluk duygusu ile yaşayan çalışkan Kadıköylü kadınlar… Urcun kardeşlerin yanı sıra mezunların da birçok ikinci el eşyası, Kadıköylülerin ilgi odağı oldu. Yıllardır korunan eşyalar, tek tek eğitim giderlerine dönüştü. “ALTIN KIZLAR”, YARDIMLAŞMA RUHUNU YENİ NESİLLERE AKTARIYOR Günümüzde teknolojinin ve yaşam koşullarının beraberinde getirdiği alışkanlıklar nedeniyle gelecek nesillere yönelik kaygıların bir hayli fazla olduğu gerçeği orta-
Meral ve Mutlu Urcun kardeşler. Onlar bedenen aramızdan ayrılsa da, kıyafetleri bile paraya dönüşerek öğrencilere katkı sağlıyor.
90 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Derneğe her katkı, kız öğrencilerin okuyabilmesi demek…
da. Ancak Erenköy Kız Lisesiler Derneği mezunları; İnad İdadisi (Kız Lisesi) olarak meşrutiyetin ilanından sonra 1916 yılında Rıdvan Paşa’nın konağında başlayan ve dolu dolu 100 yılı geride bırakan okullarının köklü geçmişini gelecek nesillere aktarmakta çok ısrarlı ve istekli. Bir asırda yangınları, depremleri, savaşları, hastalıkları ve çaresizlikleri geride bırakarak günümüzün koşullarını yaşatmayı başaran Erenköy Kız Liseliler, ardından gelen yeni nesile de bu sevgiyi aşılıyor. Erenköy Kız Liseliler Derneği’nden aldıkları bursun hakkını fazlasıyla veren Erenköy Kız Anadolu Lisesi mezunu üniversite ikinci sınıf öğrencisi Büşra Fırat, annesi Arzu Hanım ile birlikte hazırladıkları takıları kermeslerine getirip gelire dönüştürüyor. Büşra Fırat; “Dernek, liseden mezun olduktan sonra başarı durumumuzu da takip ederek bizi burslandırıyor. Böylece üniversiteyi ekonomik sıkıntı çekmeden tamamlama fırsatımız doğuyor. Derneğimizi çok seviyorum. Ben de mezun olup mesleğimi elime aldıktan sonra bu ruhu yaşatacak, gelecek nesilleri okutacağım” dedi.
Sosyal Sorumluluk
Dernek Sekreteri Güzin Övünç ve Başkan Gülay Şarlak
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ 1945 yılında Doktor Mutlu Urcun’un uzun yıllar liderlik yaparak yönettiği, dönemin zor koşullarına rağmen mesleğini eline alarak Cumhuriyet’i güçlendiren ve "Erenköy Kız Lisesi’ni Bitirenler Derneği" adıyla hayata geçirilen oluşumda kurucu olarak yerini alan Kadıköylü kadınların isimleri ise şöyle: Avukat Sungar Acar, Öğretmen Zehra Alpsoy, Öğretmen Seniha Baler, Kimyager Sadid Başak, Öğretmen Nevin Batuk, Bakteriyolog Radiye Cindi, Öğretmen Fehamet Çandarlı, Öğretmen Macide Dinçer, Öğretmen Münevver Dosdoğru, Astrolog Nükhet Gündoğan, Radyolog Saadet Gören, Öğretmen Münire Gürer, Su Mühendisi Mülhime Gürer, Öğretmen Macide Okçu, Öğretmen Şeyma Okyay, Hakim Lamia Onat, İktisatçı İffet Oruz, Eczacı Meral Taşduman, Avukat Beraet Üngör, Avukat Kamuran Oylageldi, Avukat Fahire Zahir ve mezun Nihal Gültan. GÜLAY ŞARLAK: 57 ÖĞRENCİMİZ DAHA GELECEĞİNE KAVUŞUYOR Erenköy Kız Liseliler Derneği Başkanı Gülay Şarlak; “Derneğimiz kuruluşundan bugüne sayısız öğrenciye mesleklerini kazandırdı, okumasını sağladı. Öğrencilerimiz bu güzel dayanışma ruhunu görünce derslerine daha sıkı sarıldı, bu bize en büyük enerji kaynağı oldu. Bu yıl da 20 üniversiteli, 37 liseli olmak üzere 57 kızımızı okutuyoruz. Ne kadar çok kızımızı okutursak, gelecek bir o kadar daha güzel olacak” açıklamasında bulundu. SADECE ÖĞRENCİLER DEĞİL, OKUL DA GÜÇLENİYOR Fiziki koşullarıyla küçük ancak, devleşen yürekleri ve köklü tarihleriyle çok büyük bir kuruluş olma özelliği taşıyan Erenköy Kız Liseliler Derneği, elde ettiği gelirler aracılığıyla bugünkü adı Erenköy Kız Anadolu Lisesi olan eğitim yuvasına da katkı sağlıyor. Arşiv odası, labaratuvar ve kütüphane gibi kazanımları okula armağan eden derneğin yönetimi; “Bir elimiz kızların, diğer elimiz de okulun üzerinde olmaya devam edecek” mesajı verdi.
Aynı zamanda Türk Alman Kültür Derneği Genel Müdürü de olan kimya mühendisi Nilgün Öztekin, kendisi ve üyelerin yaptığı yiyecekler ile öğrencilere katkı sağladı.
KADIN GÜÇLÜ OLURSA, ÇOCUKLARI VE TOPLUM YÜCELİR O yıllardan bugüne Erenköy Kız Lisesi sayısız mezun verdi. Dernek faaliyetlerinin diğer bir boyutu da; toplumda kadının fırsat eşitliğine katkı sağlaması, kadının toplumdaki refah seviyesinin yükseltilmesi, hâlâ günümüzde bile çeşitli kesimlerde görülen “kız çocukları okutulmaz” zehrinin yok edilmesi olarak karşımıza çıkıyor. “Kadın kurtulursa toplum kurtulur” sözünü ilke edinen mezunların topluma kazandırdığı her kız çocuğu, gelecek adına toprağa ekilmiş ve filizlenmeye başlayan bir tohum gibi… “TEKNOLOJİYİ SEVELİM, KİTABI DA UNUTMAYALIM” Mezun Kadıköylü kadınların birçok bağış türünden oluşan kermesinde en dikkat çeken köşelerden biri de, kitap sergisiydi. Raflarda tozlanmasına müsaade edilmeyip sembolik rakamlar ile satışa çıkarılan birçok kitabın kıyafetler kadar ilgi odağı olması dikkat çekti. Dernek Başkanı Gülay Şarlak; “Devir teknoloji devri, hayatımızı elbet kolaylaştıracağız. Ancak hiçbir şey, kitabı sayfaları ile okumanın da keyfini vermiyor, buna da zaman ayırmalıyız” ifadesini kullandı.
Modacı Özlem Suer’in kreasyonundan bir parça, öğrenci kızlar için alıcı buldu. Yine kermese Oyuncu Bennu Yıldırımlar, Alev Ebusuudoğlu ve Ayşe Serez gibi birçok isim de destek verdi.
Derneğin bursunu çalışkanlığı ile hak eden Büşra Fırat ile annesi Arzu Hanım, daha çok öğrencinin kazanması için takı tasarımlarını bağışladı.
Meral ve Mutlu Urcun kardeşlerin ceket ve kıyafetlerini, dernek üyeleri satın alarak anılarını yaşatmaya devam ediyorlar. Şükran Bilgici, Gülay Şarlak, Nuray Seçilmiş.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 91
Ulaşım
"Öğrenciyim, otostop çekerim" ADEM GİDEN İstanbul’da trafiğin en farklı enerjilerinden birini barındıran köşesi, Kadıköy ve Üsküdar’ı birbirine bağlayan Tıbbiye Caddesi... Hastaneden evine gitmek için yola çıkan hasta ya da refakatçileri ile işçilerin zorunlu güzergâhında yürüyenlerin ödülü, Haydarpaşa eşliğinde İstanbul manzarası. İstanbul’da öğrencilerin her gün otostop çekmeyi adeta bir “kültür” haline getirdiği tek yer de burası; hedef maliyetsiz aktarma ile otobüsler ve metroya ulaşmak… Trafiğin Üsküdar-Kadıköy hattında tek yönlü olarak aktığı Tıbbiye Caddesi; Selimiye - Karacaahmet bölgesinde, Üsküdar ve Kadıköy’ü tren rayları üzerinde büyük bir köprü ile kavuşturuyor. Haydarpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Bülent Akarcalı
Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi (Sağlık Lisesi), Sultan Abdülhamit Eğitim ve Araştırma Hastanesi (GATA), Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Haydarpaşa Numune Hastanesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi gibi insan sirkülasyonunu beraberinde getiren kamu kurum ve kuruluşlarının bulunduğu bölgede Kadıköy’den Üsküdar yönüne gitmek isteyenleri “en az 1 kilometrelik yolu yokuş yukarı yürümek zorunda olmak” gerçeği karşılıyor. Özellikle İstanbullular sabah evlerinden yola çıktıklarında toplu taşımanın son durağı Kadıköy Rıhtımı’ndan Üsküdar’a doğru, “mecburi” olarak yürümek zorundalar. Akşam ise tersi istikamette, Kadıköy’e doğru tek yönde sayısız ulaşım imkânı bulunuyor.
ONLAR MACERACI DEĞİL Onlar ne heyecan için binlerce kilometreyi otostop ile dolaşan gezgin, ne de birer maceracı. Tek istedikleri minibüs, otobüs ve metroya giderken bir ödeme daha yapma zorunda kalmamak, ıslanmamak ve üşümemek. Bunun için özellikle Haydarpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi karşısında her okul çıkışı otostop yarışı yaşanıyor. Otobüs durağında bekleyen öğrenciler, aralarından bir arkadaşlarını seçiyor ve otostop mücadelesi başlıyor. Hedef, minibüs ve otobüs şoförlerinin 1 kilometrelik yolda ücret almamalarını sağlamak. BAZI ŞOFÖRLER KAÇIYOR, BAZILARI DA JEST YAPIYOR Tıbbiye Caddesi, gerçekten İstanbul’un en ilginç otostop noktası; buna şoförler de alışmış. Durağında yolcuları gördüğünde zorunlu olarak durması gereken İETT otobüsü şoförleri, çoğu kez burayı pas geçiyor; “Yine mi otostopçular?” diye düşündükleri aşikar. Bu nedenle akbil basarak otobüsü kullanmak isteyen öğrenciler ve yetişkinleri, sık sık mağdur oluyor. Otostopçu öğrenciler, birkaç denemede bir mutlaka başarılı oluyorlar çünkü, onlara jest yapmaya hazır birçok şoför ağabeyleri de var. Otostop için seçilen öğrenci o meşhur hareketini yapıyor ve başparmağını aşağı tutarak kolunu kaldırıyor. Minibüs ve otobüs şoförleri sırtlarında çantalar birçok öğrenciyi görünce durumu anlıyor. İşine gelen gaza basıp soluğu Kadıköy Rıhtım’da alıyor, “Buraya kadar gelmişim, şu duraktan sonra yolcu da binmez, yürümesinler bu soğukta” diyen şoförler de aracını sağa çekiyor. Bazen ilk hamleyi şoför yapıyor, gönüllerini alıyor öğrencilerin.
92 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Ulaşım Bazen de “Ağbi bizi aşağı atar mısın?” sözüne olumlu yanıt alınca, bir anda sayıları 10’un da üzerinde öğrenci grubu yığılıyor aracın içine. Minibüs ve otobüs ile sadece 1-2 dakikada Kadıköy Rıhtım’da iniyor öğrenciler. ÖĞRENCİYSEN, 1 LİRA BİLE ÇOK ÖNEMLİ Yıllardır Tıbbiye Caddesi üzerinde alışkanlık haline gelen otostop, her ne kadar okul yıllarından keyifli bir anı gibi gözükse de, aslında toplumumuzun da bir gerçeği. Günümüzde bir öğrenci akbili 1,15 TL. Tek akbil ile evine gitmek isteyen öğrenciler, Tıbbiye Caddesi’nde bir akbil daha basmak istemeyince ortaya çıkan “otostop kültürü” ise, haliyle ücretsiz; üstelik de keyifli… ASLINDA YÜRÜMEK, SAĞLIKLI OLANI Aksi bir durum gelişmedikçe yürümenin, özellikle günümüz koşullarında sağlık açısından daha da önemli olduğu konusunda uzmanlar sıkça vurguluyor. Ancak o “aksi durumlar” ise, hayatımızda her an gerçekleşebiliyor. OKULLARI ÜSKÜDAR, HAYALLER KADIKÖY Üsküdar sınırında yer alan Haydarpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde öğrencilerin büyük kısmının etkileşim içerisinde olduğu yer ise, birkaç dakika içerisinde ulaşabildikleri Kadıköy... Ulaşım, sosyal yaşam olanakları ve çeşitliliği nedeniyle okul dışında zamanlarının önemli bir kısmını geçirdikleri Kadıköy’ü, Haydarpaşa ismi ile de birlikte benimseyen öğrencilerin “Biz Kadıköylüyüz” dediklerini daha çok duymak mümkün. Bir de Haydarpaşa Garı’nı arkalarına alıp, en güzel fotoğraf çekilebilecekleri açısı Kadıköy Rıhtım olunca…
HAYDARPAŞA’NIN MUHTEŞEM MANZARASIYLA İSTANBUL’A AÇILDIĞIN YERDESİN Bölgenin simgesi tarihi Haydarpaşa Garı daha çok denizden çekildiği kareler ile öne çıkıyor ancak, fotoğraf sanatçıları için bu güzel eserin en ihtişamlı açısı, Tıbbiye Caddesi üzerinde köprüden tren vagonları ve raylar eşliğindeki manzarası… Bu yolu rutin olarak her gün kullananlar için Haydarpaşa manzarası her ne kadar olağan olsa da, şehri yaşamak isteyenler ve “duygusal kanalları açık” İstanbullular, Haydarpaşa’nın görkemine dört mevsim aşık. Sayısız film, dizi ve klibin çekildiği ve çekilmeye de devam ettiği Haydarpaşa Garı çevresi, gece saatlerinde karanlığa bürünüyor.
TRAMVAYLI GÜNLERDEN TABANA KUVVET 1950’li yıllarda Kadıköy Rıhtımı’nın özellikle Yeldeğirmeni kesiminin doldurularak caddeye dönüşmesiyle Kadıköy ve Üsküdar arasında sahil boyundan bağlantı kurulabilmeye başlanmıştı. Tıbbiye Caddesi ile Rıhtım Caddesi’nin birbirine bağlanmasıyla tramvay hattı da hizmete girmişti. O yıllarda tramvay konforu ile iki büyük ilçe arasında gidip gelebilen İstanbullular, teknolojinin zirveye çıktığı günümüzde bile imkânlardan mahrum. Bölgede hastaneler ve eğitim kurumları düşünüldüğünde, özellikle günümüz için sağlıklı ve konforlu ulaşımın gereği daha da fazla önem taşıyor.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 93
Şirketlerden Haberler
Central Hospital’dan şehit ailelerine ücretsiz VIP sağlık hizmeti Türkiye'nin birlik ve beraberliğini önemseyen, güçlenmesine var gücüyle katkı sağlamayı amaçlayan Central Hospital, anlamlı bir organizasyona daha imza attı. Central Hospital, Türkiye Harp Malulü Gaziler ve Şehit Derneği İstanbul Başkanı Gazi Önder Çelik ve Başkan Yardımcısı ile birlikte şehit aileleri ve gazilerimizle bir araya geldiği bir yemek düzenledi. Duygu yüklü dakikaların yaşandığı organizasyonda Central Hospital, işbirliği çerçevesinde tüm şehit aileleri ve gazilerimize ücretsiz hizmet verme kararı aldığını açıkladı. Yemekte ayrıca, bu sağlık
hizmetlerinin VIP standartlarında olacağının da altı çizildi. "ŞEHİTLERİMİZİN EMANETLERİ VE GAZİLERİMİZ BAŞIMIZIN TACI" Böylesine anlamlı bir işbirliğine imza atılan organizasyonda; “Ülkemizin birliğini ve bütünlüğünü sağlamak için mücadele veren, bu uğurda şehit düşen tüm güvenlik güçlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyor, gazilerimize sağlıklı bir ömür diliyoruz. Şehitlerimizin emanetleri ve gazilerimiz başımızın tacıdır” mesajı verildi.
İşitme sorunu olanlara bir haberimiz var! Acıbadem İşitme Cihazları Merkezi'nin Acıbadem'de hizmete girdiği haberini sizlere aktarıyor, işitme sorunu yaşayanlar için önemli bir merkez olduğunu ve mutlaka ziyaret edilmesini tavsiye ediyoruz. Acıbadem Caddesi'nin Çamlıca yönünde hizmete giren merkezde; İşitme Testi, Timpanometri, Konuşma Odyometrisi, Akustik Refleks Ölçümü, Östaki Tüpü Fonksiyon Testleri ile İşitme Değerlendirme ve İşitme Cihazı Uygulaması yapılıyor.
The Mandarins Acıbadem, Genç Mühendislik’i tercih etti NSK İnşaat’ın Acıbadem’de “The Mandarins Acıbadem” markasıyla lanse ettiği projenin tüm mekanik ve tesisat işleri Genç Mühendislik’e verildi. Konu hakkında açıklamada bulunan Genç Mühendislik Yönetim Kurulu Başkanı İlker Alkun; “Böylesine önemli bir projede bizlere güvenerek çalışma fırsatı veren NSK İnşaat yönetimine teşekkürlerimizi iletiyoruz. Yapacağımız uygulamalarda bizi tercih etmiş olmakla ne denli haklı çıkacaklarını kanıtlayacağız” dedi.
94 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
THE MANDARINS ACIBADEM HAKKINDA İstanbul’un gözde lokasyonu Acıbadem’de yükselen 2 yüksek blok, 493 daire ve 32 adet mağazadan oluşan “The Mandarins Acıbadem”, ulaşım için avantajlı bir noktada yer alıyor. Proje; Boğaziçi Köprüsü’ne 2 kilometre, Bağdat Caddesi’ne 3 kilometre, metro ve metrobüs hatlarına yürüme mesafesinde inşa ediliyor. Acıbadem bölgesinin tek A+ projesi olan The Mandarins, Akasya Alışveriş Merkezi’nin tam karşısında ve Tarihi Salı Pazarı’nın hemen yanında yükseliyor.
EKİBİN TAMAMI KADINLARDAN OLUŞUYOR Sektörün önemli isimleri arasında gösterilen Ayşe Şaşar'ın kurucuları arasında bulunduğu merkezdeki ekibin tamamı kadınlardan oluşuyor. Akademik eğitimlerinin yanı sıra hasta karşılama, çözüm odaklı yaklaşım, doğru ihtiyacın belirlenmesi ve satış sonrası hizmetin önemi gibi hasta memnuniyetine yönelik eğitim sürecini de tamamlayarak, hizmette mükemmellik ilkesini benimsedikleri dile getiriliyor.
Kadın Kadına
Kendi hücrelerimizle iyileşmek ve gençleşmek artık mümkün! BURCU ALİOĞLU Sanatçı Burak Kut’un eşi Dr. Cansen Yeni Kut, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu... Kardiyoloji eğitimi almış. Çok güçlü, dinamik, başarılı, konuşurken her bir bilginin arkasının ne kadar dolu olduğunu hissettiren bir doktor... Hadi gelin birlikte bu değerli ismin yaşamına göz atarken, estetik ile ilgili sorularımıza da cevap arayalım... Kardiyoloji bölümünden mezun olup, neden estetik alanına yönelmeyi tercih ettiniz? Aslında benim direkt olarak yaptığım şey estetik değil, ben varis tedavisiyle başladım ve bu tedavinin hemen arkasından cilt yenileme geldi. Benim kliniğimde sadece cilt (botoks vb.) ve cilt ile ilgili problemlere cevap aranıyor. Ayrıca üniversiteye geri dönüp, Genetik ve Kök Hücre üzerine de doktoramı yaptım. Annelik ve beraberinde üniversiteye geri dönmek, ikisi için de cesur olmak gerekir. Siz bu gücü nereden buldunuz? Ben üniversiteye geri döndüğümde Aden altı aylıktı. Bölüm Başkanı olan hocam bile "Ne yaptığının farkında mısın?" demişti. Sabah okula gidip, öğle arasında onu emzirip, tekrar geri dönüyordum. Hem benim için, hem de eşim için çok zor bir süreçti. Allah'tan Burak çok anlayışlı bir eş. Değil sanatçı, normal statüde bir erkeğin bile kaldırabileceği bir süreç değildi tabi ki… Kök hücre çalışmalarının estetikteki son yenilikleri insanı hayrete düşürüyor. Bu tedavi yöntemini bize biraz anlatır mısınız? Ne zaman otuzlu yaşların başına gelmeye başlarız, DNA'nın kolajen üretimi durur ve depoladığı kolajen hücrelerini cepten harcar. DNA’nın çalışmasını sağlayan büyüme hormonunu ise, sizden sağlıyoruz. Alınan doku laboratuvara yollanıp, kolajeni üreten hücrelere çevriliyor. Altı hafta sonunda çağırılıp, cilt altınıza enjekte ediliyor. DNA'nız tekrar çalışmaya başlıyor ve 3-4 ay sonra en az 10 yıl önceki parlaklığınıza ve sıkılığınıza kavuşuyorsunuz. Vücudunuzun neresine isterseniz oraya yapılabiliniyor.
Bu işlem ağrısız bir işlem mi? Eğer botoks ya da vitamin enjeksiyonu yaptırmışsanız, o kadar bir işlemi var. Zaten yüzünüze lokal anestezik bir pomat sürülüyor. Acı, botoks acısı kadar bir his. Size estetiği kim uyguluyor? Kendim uyguluyorum. Mesleğiniz dışında sizden beklentisi olan bir evladınız var. Nasıl bir planlama ile dengeliyorsunuz? Aden söz konusu olunca benim için hayat duruyor. Şimdi beş buçuk yaşında... İlk ayrılığımızı, bu sene onun da onayıyla Amerika'da bir kongreye gitmemle deneyimledik. Ne Burak ne de ben, onu hiçbir zaman ihmal etmiyoruz. Burak Kut ile tanışmanız nasıl oldu? Kürşat Başar'ın Masa programında tanışmıştık. Ve tanıştığımız andan itibaren birbirimizin hayatında hep var olacağımızı biliyorduk. Sekiz yıllık beraberlik ve altı yıldır devam eden bir evlilik. Karşılıklı anlayış ve bencillik olmayınca evlilik güzel devam edebiliyor. Nasıl bir karakter yapınız var? Sürprizlerden çok hoşlanmayan, planlı, inişleri çıkışları olmayan, ne olacağını önceden mutlaka bilmem gereken bir yapım var. İkinci bir çocuk düşünüyor musunuz? Çoğu zaman evet ama sonra vazgeçiyoruz. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 95
96 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Sağlık
PROSTAT KANSERI TEDAVI EDILEBILIR İleri yaştaki erkeklerin korkulu rüyası haline gelen prostat kanserinden korunmanın etkin yolu erken tanı. Prostat kanserinde geç kalmamak için şikâyetleri olmasa bile erkekler 50 yaşından sonra, ailesinde prostat kanseri olanlar ise 40 yaşından sonra yılda bir kez kontrollerini yaptırmalılar. Prof. Dr.
TAYFUN GÜRPINAR
Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi Üroloji Bölüm Başkanı
Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi ve Bayındır Levent Tıp Merkezi Üroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayfun Gürpınar, özellikle ileri yaş erkeklerin korkulu rüyası prostat hastalıklarında erken teşhisin ve düzenli kontrollerin hayat kurtarıcı olduğunu vurgulayarak, şu uyarılarda bulundu:
“Her erkekte bulunan bir salgı bezi olan prostat, erkek sağlığı açısından büyük önem taşır. Prostat; mesanedeki idrarı dışarı boşaltan üretra dediğimiz idrar yolunun, mesaneye yakın kısmını çepeçevre sarar ve yaklaşık 18-20 gram ağırlığındadır. Bu anatomik özelliği nedeniyle, büyümesi sonucu idrar yolunun bir kısmına baskı yapar ve şikâyetlere yol açar. Prostat, meninin sıvı kısmının oluşumuna katkı sağlar. Seminal kese ile birlikte meni hacminin yüzde 95’i prostat tarafından oluşturulur. Prostat hastalıkları başlıca 3 gruba ayrılır: Prostat enfeksiyonları, iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseri. Prostat enfeksiyonları her yaş grubunda görülür ancak iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanseri çoğunlukla ileri yaş grubunun hastalığıdır. BABA VE ERKEK KARDEŞLERDE VARSA DİKKAT! İyi huylu prostat büyümesi, ilerleyen yaşa bağlı hormonal değişimler sonucu oluşur. Prostat kanserinde ise ailesinde prostat kanseri olanlar daha fazla risk altındadır. Prostat büyümesi idrar yakınmalarına yol açar. Sık idrara çıkma, geceleri idrara kalkma, idrar yapma ve idrar başlatmada güçlük, idrar bittikten sonra damla damla idrar gelmesi, idrar gücünde azalma, idrarı tam boşaltamama hissi, kanlı idrar yapma gibi belirtiler görülebilir. Tedavi edilmezse böbrek yetmezliğine varan ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. ŞİKÂYET OLMASA DA DÜZENLİ KONTROL İyi huylu büyüme, prostatın idrar yolunu çevreleyen iç kısmında oluşur ve idrar yolunun sıkışmasına yol açar. Ancak prostat kanseri genellikle prostatın idrar yolunu çevreleyen kısmına uzak dış kısmından gelişir. Dolayısıyla idrar yakınmalarına erken dönemde yol açmayabilir. Bu nedenle prostat kanserinin erken tanısında, şikâyet olmasa bile yapılan düzenli kontroller büyük önem arzeder. PSA DEĞERLERİ ÖNEM TAŞIR Prostat hastalıklarının tanısında kullanılan yöntemler şöyle sıralanabilir: İdrar tetkiki, böbrek fonksiyonlarını değerlendirilmesi, kreatinin, BUN, PSA gibi laboratuvar tetkikleri, idrar yolları ultrasonografisi, idrar akım hızı ölçümü, idrar yaptıktan sonra mesanede kalan idrar miktarı, multiparametrik prostat MR’ı, PET CT, MR bulguları eşliğinde yapılan biyopsiler.
Prostat hastalıklarının teşhisinde önemli bir yere sahip olan PSA (Prostat Spesifik Antijen); prostat epitel hücrelerinden salgılanan protein yapısında bir maddedir. Meninin sıvılaşmasını sağlar. Prostat hücrelerinin yapısı bozulduğunda kandaki seviyesi artar. PROSTAT HASTALIKLARINDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ Prostat hastalıklarından iyi huylu prostat büyümesi, ilaç ve cerrahi seçeneklerle tedavi edilebilir. İlaçlarla tedavinin yeterli olmadığı durumlarda TUR-P (prostatın transüretral rezeksiyonu), iyi huylu prostatın cerrahi tedavisinde altın standart olarak kabul edilen bir yöntem. Yeni bir teknoloji olan plazmakinetik TUR sistemi ile yapılan bu işlem, güvenli bir operasyon olanağı ve yüksek hasta memnuniyeti sağlar. Kapalı olarak uygulanan diğer bir yöntem ise greenlight, red-light gibi prostatın lazerle tedavisidir. Açık prostat ameliyatı günümüzde yalnızca çok büyük prostatlarda nadiren uygulanır. Prostat kanserinin tedavisi, hastalığın evresine göre farklılık gösterir. Prostata sınırlı hastalığın tedavisinde cerrahi ve radyoterapi (ışın) tedavisi seçenekleri uygulanır. Cerrahi yöntem radikal prostatektomi olarak adlandırılır. Radikal prostatektomi açık veya robotik yöntemle yapılabilir. Radyoterapide ise eksternal radyoterapi ya da brakiterapi seçenekleri vardır. Prostat kanseri metastaz yapmış ise hormon tedavisi ve kemoterapi tedavileri esas alınır. Hormon tedavisinde, testosteron hormonunu baskılamak ve bu yolla kanserin ilerlemesini yavaşlatmak amaçlanır.” Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 97
Sağlık
OFISTE DAHA SAĞLIKLI NASIL ÇALIŞABILIRIZ?
Fizyoterapist
DİLEK TÜREN DİLEK
Florence Nightingale Hastanesi Fizik ve Rehabilitasyon Bölümü
Ergonomi, insanın davranışsal ve biyolojik özelliklerini inceleyerek kişiye uygun çalışma ve yaşama ortamı yaratmayı hedefleyen bir bilim dalı. Çalışanın sağlığı ve güvenliğinin sağlanması, iş gücü kayıplarının önlenmesi, yorulmanın ve iş streslerinin azaltılması, iş kazaları ve mesleki risklerin en aza indirilmesi, verimlilik ve kalitenin yükseltilmesi ergonominin temel amaçlarından. Konuyla ilgili olarak Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi Fizik ve Rehabilitasyon Bölümünden Fizyoterapist Dilek Türen Dilek, sorularımızı yanıtladı:
Çalışanların ergonomik sorunları neden oluşur? Ofis çalışanlarında kas-iskelet sistemi problemleri genellikle şiddetli travmalar sonucu oluşmazlar; ancak kaslar, eklemler, kıkırdaklar gibi yumuşak dokularda ve sinir sistemindeki tekrarlı incinmeler nedeniyle yavaş yavaş ortaya çıkarlar. Özellikle ofis çalışanlarında bedenin uygunsuz duruşu, uzun saatler oturma zorunluluğu, çalışılan masanın, sandalye ve bilgisayarın kişinin özelliklerine uygun olmaması gibi faktörler nedeniyle kas-iskelet sistemi problemleriyle sıklıkla karşılaşılır. Çalışma ortamımızda yapılacak bazı ergonomik düzenlemelerle daha rahat, konforlu ve verimli olabilmemiz mümkündür. Fiziksel faktörler dışındaki etkenler nelerdir? İş ortamındaki stresler, kişinin yaşı, sigara kullanımı, fazla
98 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
MASA BAŞINDA HASTA OLMAYIN!
kilo, ailesel faktörler gibi unsurlar da kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarına neden olabilir. Hangi hastalıklara neden olur? Bel ve Boyun Fıtığı, Fibromiyalji (Kronik Ağrı Sendromu), Miyofasiyal Ağrı Sendromu (Bölgesel Ağrı Sendromu), Akut Kas İncinmeleri ve Eklem Burkulmaları, Omuz ve El Bileği Sinir Sıkışmaları... Kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarını nasıl önleyebiliriz? Nötral duruşta çalışmalıyız. (Nötral duruş: Baş ve omuzlar dik, kollar yanlarda, bel destekli, ayaklar yer ile tam temasta, kalçalar ve gövde arasındaki açı 90º, vücut ağırlığı kalça ve uyluklara eşit dağılmış duruş.) Sık sık, küçük molalar vererek, germe ve esneme egzersizleriyle vücudumuzu rahatlatmalıyız. Aşırı kuvvet ve tekrarlardan kaçınmalıyız. Çalışma masası ve sandalyemizin boyumuza göre ayarlanabilir olmasına dikkat etmeliyiz. Vücudumuzu çalışma masasına yakın tutmalıyız. Bilgisayar kullanıyorsak, monitör-göz uzaklığımızın ortalama 50-60 cm olmasına, boyun, el ve bileklerimizi doğru pozisyonda tuttuğumuza emin olmalıyız. Işığın bilgisayar ekranı üzerine direkt gelmemesine dikkat etmeliyiz. Doğru bir el-mouse yerleşimine dikkat etmeliyiz. (El bileği nötral pozisyonunda olmalı. El mouseu tam kavramalı ve klavye-mouse aynı hizada olmalıdır) Son olarak neler söylemek istersiniz? Sonuç olarak; çalışma ortamımızda yaşadığımız problemleri alacağımız küçük önlemlerle çözebiliriz. Ancak unutmayın ki, sorunlarınızı doğru zamanda, bu konuda eğitimli doktor ve terapiste danışmanız büyük önem taşımaktadır.
Diş Sağlığı
Smileistanbul Ortodonti sevgisi, çocukları güldürdü Doğru ve uygun anlatılamadığında kaygıya dönüşen diş hekimi koltuğunda mutluluk ve tebessümün önemi, Özel Smileistanbul Ortodonti Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği’ndeki örnek etkinlikte gözler önüne serildi. Çocuklar, klinikteki muayenelerinde oyun parkındaki kadar heyecanlı ve mutluydu. Maltepe’de tüm bölgeye hizmet veren Özel Smileistanbul Ortodonti Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği, 70 çocuğa daha diş hekimi sevgisi aşıladı. Tüm minik hasta ve hasta adaylarının dişlerini tek tek inceleyen doktorlar ile çocukların sıcak diyalogları, sağlık alanında bir örnek olarak kayıtlara geçti. Dr. Ebru Özcan Satır, Dr. Nejla Ertekin ve Dr. Anıl Yavuzyılmaz birlikteliği ile çalışmaları yürütülen Smileistanbul Ortodonti’de Ataşehir Özel Naz Anaokulu öğrencileri, etkinlikten günü birlik tatil gezisi kadar keyif aldı. TEMEL AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI EĞİTİMİ ÇOK ÖNEMLİ Smileistanbul Ortodonti’nin güleryüzlü hekimleri, “Nasıl diş fırçalanır? Çürüklerin oluş-
maması için nelere dikkat edilmelidir?” gibi erken yaşlarda verilmesi gereken temel eğitimleri klinikte gösterdi. Diş sağlığı taraması esnasında yapısal bozuklukları ve çeşitli diş sorunları tespit edilen çocuklara, erken müdahale fırsatı da sunuldu. Diş fırçaları ve macunları ile birlikte muayeneleri yapılan aynaları da kendilerine takdim edilen çocuklar, böylece en değerli hediyelerinden birini de almış oldular. DİŞ SAĞLIĞI, GÜNLÜK YAŞANTI VE BAŞARIYI ÇOK ETKİLİYOR Dişlerinde sorunları bulunan ancak kendilerini tam anlamıyla ifade edemeyen, sorunları ötelenen çocuklarda derslere karşı ilgisizlik, dikkat dağınıklığı ve moral bozukluğu görülebiliyor. Diş çapraşıklığına bağlı rahat gülemeyen ve psikolojik olarak bunu sorun haline getirmiş çocuklarda 7 yaş ve sonrasında uygulanabilecek bir ortodonti tedavisi (halk arasında tel takılması), çapraşık ve bozuk dişlerden kurtulup ömür boyu sağlıklı ve estetik bir gülümsemeyi de beraberinde getiriyor. DİŞ HEKİMİ KORKUSU NORMAL, GİDERİLMEMESİ OLAĞANDIŞI Dr. Ebru Özcan Satır, Dr. Nejla Ertekin ve Dr. Anıl Yavuzyılmaz’ın ortak mesajında, tüm
mesleki alanlarda olabileceği gibi diş hekimleri için de çocukların kaygı duyabilmesinin oldukça normal olduğu, bunun küçük yaşlarda sevgi ve diyalogla anlatılarak çocuklara diş bakımı ve kontrolü sevgisinin aşılanması gerektiğine dikkat çekildi. Her yıl veya 6 aylık düzenli hekim kontrolü, çocukların ağrı yaşamadan çürüklerinin erken tespiti ve tedavisi diş hekimi korkusunu yenmesi için de çok önemli bir alışkanlık. Bu dönemde diş fırçalama alışkanlığı doğru yapılmadığında çürükler nedeniyle diş kayıplarına çok sık rastlanmakta. Bu çürükleri önlemek için koruyucu hekimliğin bir parçası olan flor vernik ve fissür örtücü uygulamaları yapılabilmekte. Smileistanbul Ortodonti’yi gezen çocukların bir kısmının kaygılarının dakikalar içerisinde mutluluğa dönüşmesi, gezinin amacına ulaştığının en açık belirtisi oldu. ŞİMDİDEN MESLEĞE KOLLARI SIVADILAR Dr. Ebru Özcan Satır’ın kızı Bahar, Dr. Nejla Ertekin’in oğlu Kaan ve Dr. Anıl Yavuzyılmaz’ın oğlu Uzay, kendilerinden sadece 1-2 yaş büyük olan ağabey ve ablalarını kapıda karşıladı. Anne ve babalarının muayeneleri esnasında yanlarından ayrılmayan Bahar, Kaan ve Anıl, gelecekte diş doktoru olmaya bir hayli hevesli olduklarını gözler önüne serdi. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 99
100 : kadikoylife.com Ocak & Åžubat 2017
Yaşam
Tüm dünyayı gezen Saffet Emre:
Kadıköy ve İstanbul bambaşka Dünyaca ünlü gezgin, seyahat yazarı ve turizm rehberi Saffet Emre Tonguç, Tepe Nautilus AVM’nin organize ettiği buluşmada sevenleriyle bir araya geldi. Birçok ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanları, Kralları ve yöneticilerinin Türkiye seyahatlerinde rehber olarak tercih ettiği sempatik isim; 8500 yıllık tarihi ile İstanbul’da yaşamanın, beraberinde Khalkedon’dan bugüne Kadıköy gibi bir değere sahip olmanın önemine dikkat çekti. Tepe Nautilus AVM Müdürü Deniz Bozan ve yardımcılarının da katıldığı etkinlikte sanal bir İstanbul turu yaşatan Saffet Emre Tonguç, sunumuna Haydarpaşa Garı ve Kadıköy ile başladı. “Körler Şehri” olarak anılan Khalkedon hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olan Kadıköylüler karşısında Tonguç; “İnsanın yaşadığı yerin tarihini bildiğini görünce duyduğum mutluluğu tarif edemem” dedi. “KADIKÖYLÜLER GERÇEKTEN BAMBAŞKA…” Her doğru yanıta bir kitabını hediye ettiği sürpriz sorularına Kadıköylülerin anında yanıt vermesi üzerine sunumun ortasında düşüncelerini dışa vuran Saffet Emre Tonguç; “Kadıköylülere bayılıyorum. Her soruyu anında biliyorlar, daha zorlarını soruyorum yine yanıtlıyorlar. Zorlandıkça daha da keyif
alıyorum, çok sosyal ve dolu bir kitlesi var Kadıköy’ün” şeklinde konuştu. İstanbul genelindeki tarihi mekânların adını tek tek bilen Kadıköylüler, Tonguç’un tüm kitaplarını da yanında getirerek imzalattı. “AMERİKALILARIN BİZİ ANLAMAMASINI ANLIYORUM…” Saffet Emre Tonguç, birçok anısından bir kısmını da Tepe Nautilus Alışveriş Merkezi’nde sevenleriyle paylaştı. Bir gezisinde Amerikalı turistin; “Burası Avrupa Yakası ise, hemen karşısı da Çin mi oluyor?” diye sorması üzerine Türkiye’nin yüzde 97’sinin Anadolu olduğunu ve Türkiye’nin özelliklerini altını çizerek aktarmış. Ancak sonrasında Amerikalı turistin; “O zaman İstanbul’dan hemen sonra Çin mi geliyor?” sorusu Tonguç'a Türkiye ve çevresinin tüm dünyaya anlatılabilmesinin önemini bir kez daha anlatmış. Yine turistin Yeni Cami’nin 500 yıllık olduğunu öğrendiğinde “Neden yeni diyorsunuz ki?” sorusuna ise şu yanıtı vermiş: “Bizim 8.500 yıllık öyle köklü bir geçmişimiz var ki, Ayasofya 1.500 yıllık iken 500 yıllık cami de haliyle yeni oluyor.” Finalde ise ünlü gezgin vurucu esprisini yapıyor: “300 yıllık tarihi olmayan Amerikalı, ne bilsin 8.500 yıllık tarihi!”
ÇOK ENTERESAN YÖNLERİ VAR… Saffet Emre Tonguç’un ilgi odağı olmasının birçok nedeninden bazıları da, bir hayli sıcakkanlı ve sempatik özellikleri olarak yorumlanıyor. Bir kere görüştüğü takipçilerini ve yeni tanıştığı kişilerin isimlerini de unutmaması yönüyle dikkat çeken ünlü gezgin, 100’ü aşkın ülkedeki macerasında İstanbul’un önemini anlata anlata bitiremiyor. Diğer yandan ünlü sanatçıların konser finallerini aratmayan görüntüler, Tonguç’un her etkinliğinde yaşanıyor.
Tepe Nautilus AVM Müdürü Deniz Bozan, Türk turizmine kattığı değerler ve İstanbul ile Kadıköy’e olan bağlılığından ötürü ünlü isim Saffet Emre Tonguç’a teşekkürlerini sundu. Tonguç, Deniz Bozan’ın 10 yaşındaki oğlu Mert’e de "İstanbul Hakkında Her Şey" adlı eserini hediye etti. Program sonrasında eseri ayrıntılı olarak inceleyen Mert, Saffet Emre Tonguç’un da emeği bulunduğu tarihi mekân fotoğraflarını görerek annesine “En kısa zamanda tüm İstanbul’u gezelim” dedi.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 101
Sıradışı Yaşam Becerileri
Kadıköy’de yaşayanlar şanslı mı? 2015 yılı Eylül’ünden beri Harvard Üniversitesi’nde ikinci bir işletme masterı yapıyorum ve Boston Cambridge’de yaşıyorum. Bu yazıda bu iki ilçenin benzer ve benzemeyen yönlerini ele alarak Kadıköy’ü değerlendirmek istiyorum. Cambridge’in en önemli özelliği Harvard ve MIT gibi dünyanın önde gelen iki eğitim kurumuna sahip olması. Kadıköy’e baktığımızda da Marmara, Medeniyet, Doğuş, Okan, MELİH ARAT Yeditepe, Özyeğin ve Acıbadem Üniversitesi gibi üniversitelere sahip. İki ilçede de gezerken çok sayıda üniversiteli gence rastlamak mümkün. Cambridge ve Kadıköy’deki kafeleri kıyaslayacak olursak iki ilçede de çok sayıda kafe var. Cambridge’de Starbucks, Peet’s gibi zincirler, Kadıköy’de Starbucks, Kahve Dünyası, Cafe Nero gibi zincirler var. Ancak iki ilçe de küresel kahve zincirlerinin mağazalarıyla sınırlı değil. Hem Kadıköy’de hem Cambridge’de çok sayıda kahvesever girişimcinin açtığı, kendine has dekorlarıyla farklılaşan kahveciler var. Bazıları “ben küresel şirketlerin kalitesinden şaşmam” diyor, Starbucks’a gidiyor; bazıları da “ben özgün kahvecileri severim” diyor ve şubesi olmayan kahvecilere gidiyor. Kadıköy’de Moda Çikolatacısı ve Rumeli Çikolatacısı, Cambridge’de L.A. Burdick gibi konusunda uzmanlaşmış çikolatacılar da var. Her iki ilçede de her çeşit görüşten, düşünceden insan yaşıyor ama birlikte yaşama ve demokrasi kültürü oturmuş. Kimse kimsenin kıyafetine ya da yaşam şekline karışmıyor. Hem Kadıköy’de hem de Cambridge’de tasarım kıyafet satan mağazalar var. Dünyanın değişik yerlerindeki özel tasarımcılar tarafından hayal edilmiş, ne internette ne de başka bir mağazada bulamayacağınız kumaşından dikişine, düğmesinden fermuarına kadar her şeyi özel tasarımlar biraz pahalı olsalar da alıcıları var. Cambridge’deki en büyük iki kitapçı Harvard Coop ve MIT Coop (Kooperatif). Kadıköy’de ise Nezih Kitabevi başta olmak üzere çok sayıda kitapçı var. Buna karşılık Cambridge’de adım başı semt kütüphanesi bulunuyor. Kadıköylüler kitabı satın alarak evlerine giderken, Cambridgeliler kitabı ödünç alarak evlerine gidiyor.
102 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Dini hoşgörü açısından iki ilçe de dünyada örnek sayılabilir. Kadıköy’de cami, kilise ve sinagoglar bir arada bulunur ve insanlar bu ibadethaneleri barış içinde kullanırlar. Cambridge’de aynı şekilde kilise, sinagog ve cami ya da mescitler var. Müslüman nüfus az olsa da Harvard ve MIT’nin namaz kılınması için ayırdığı özel alanlarla birlikte, Cuma namazı için ayırdığı geniş binalar da var. Trump’ın seçilmesinden sonra Prospect Caddesi’ndeki camiyi ziyaret eden geniş Hıristiyan bir kitle, Müslüman cemaate güller vererek, “kendinizi yalnız hissetmeyin, biz yanınızdayız” dediler. Cambridge Sinagogu’nun hahamı, Harvard Üniversitesi’nde bir Cuma namazına misafir olup, “her türlü ayrımcılığa karşı yanınızdayız” derken, bir kültür merkezinde Müslümanlara bir akşam yemeği verdi. İki semtin ilginç özelliklerinden biri de çok sayıda (on civarında) ikinci el kıyafet satan mağazaya sahip olması. İnsanlar yeni bir şey almaktansa geri dönüşüme inanıyorlar ve başkalarının eskimiş kıyafetini giymeyi yeni bir şey almaya tercih ediyorlar. İki semtin de bir başka çevreci yönü, bisiklet yollarının varlığı. Cambridge’de bisiklet ulaşım için çok daha fazla kullanılıyor. Kadıköy’de şimdilik daha çok spor ve hafta sonu keyif amaçlı kullanılıyor. Harvard ve MIT’ye ev sahipliği yapan dünya çapında bir ilçeyle bu kadar çok ortak yanı olması nedeniyle İstanbul’da Kadıköy’de yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum.
Yaşamın İçinden
Bu israfa dağlar dayanmaz! Bir yanda açlık sınırında boğuşan ihtiyaç sahipleri, diğer yanda ise gelişigüzel sokağa atılan ekmekler… Kadıköy Life objektiflerine yansıyan görüntüler, insanlık olarak kendimizi bir kez daha sorgulamamız gerektiğini ortaya koydu. Kadıköy’ün birçok kesiminde sık sık tekrarlanan görüntüler, Osmanağa ve Rasimpaşa mahallelerinden... Misk-i Amber Sokak’ta çöp konteynerine atılan onlarca bütün ekmek, Halitağa Caddesi’nde de sözde kuşlara bırakılmak üzere gelişigüzel kaldırım kenarına atılmış binlerce parça dilim… KORKUNÇ RAKAMLAR! Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, Türkiye’de temel besin öğesi olarak ekmek ve diğer tahıl ürünleri geliyor. Günlük enerjinin ortalama yüzde 44’ü sadece ekmekten, yüzde 58’i ise diğer tahıl ürünlerinden sağlanıyor. Türkiye’de her yıl ortalama 44 milyar ekmek üretildiği, bunun 4 milyarının ise israf edildiği belirtiliyor. İsrafın ülke ekono-
misine yaklaşık zararı ise yılda 700 milyon doları, Türk Lirası karşılığıyla 2 milyar 100 milyonu aşıyor. Bu rakam ile her yıl yüzlerce okul binası ve üniversite inşa edilebileceği, en az 6 milyon öğrenciye burs verilebileceği gerçeği ise, kaybettiklerimizi çok açık ortaya koyuyor. Bir anlamda geleceğimizi çöpe atıyoruz! En küçük bir tasarruf ve tutumluluk planında ise kazanabileceklerimizin çok büyük olduğu ortada… MUHTAÇLAR, İSRAFIN YANIBAŞINDA Çoğu kez sessiz kalan birçok yardıma muhtaç kişi inanılmaz israfın yapıldığı metropolde hayata tutunmaya çalışırken, yaşanan manzaralar ciddi bir çelişkiyi beraberinde getiriyor. Restoran, büfe ve fırın gibi işletmelerin yoğun olduğu Kadıköy’de bilinçli esnaflar askıda ekmek uygulaması ile ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ekmek ulaştırıp, aynı zamanda küçük ekmek parçalarını sokak hayvanları ile kuşların yiyebilmesi için paylaşabilirken; sorumsuzluğu alışkanlık
haline getirenler, bayatlamaya neden oldukları ekmekleri sokağa atmaktan geri kalmıyor. Diğer yandan sokağa ve çöpe atılanlar ise sadece ekmekler değil, restoranlarda kalan yemekler yardımdan kaçınılarak çöpe dökülebiliyor. ATMAYIN, YEMEĞE ÇEVİRİN Ekmeğin market ve fırınlardan ihtiyaç fazlası olarak alınması alışkanlığı da bayatlama sorununu beraberinde getiriyor. Ancak “Eskiler olsa bayat ekmeği atar mıydı?” dedirten bazı tarifler ile bayat ekmekler, ufak dokunuşlarla leziz menülere dönüşebiliyor. İşte bayat ekmekten yapılabilen bazı atıştırmalık ve yemekler: Ekmek kavurması, papara, tirit, ekmek süpürgesi, ekmek oğması, yalancı paça, kalacuş, ekmekli omlet, ekmek karıştırması, yumurtalı ekmek aşı, ekmekli ezme, bayat ekmek köftesi, bayat ekmek pizzası, dilim pizzası, ketçaplı dilim pizzası, dilim kayganası, bayat ekmek kanepesi, tutmaç…
104 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Yaşamın İçinden
Yoğun kalabalığın kalp krizi geçiren bir kişinin daha da fenalaşmasına, paniklemesine, tepkilerinin ve kaygılarının artmasına neden olabileceği uyarısı tıbbi otoritelerce dile getiriliyor.
Konser değil, kalp krizi izliyorlar İnsanın hayatta kalabilmesi için her saniyenin önem taşıdığı kaza ve hastalık gibi anlarda çevre sakinlerinin olaya yaklaşımı büyük önem taşıyor. Kadıköy’de görüntülediğimiz o anlarda ise, merak ve bilgisizliğin beraberinde getirdiği risk, kalabalık ile ortaya çıkıyor.
lığın artması üzerine duyarlı bazı vatandaşlar tarafından kalabalığın dağılması gerektiği anlatılsa da yoğunluk her geçen dakika arttı. Ambulansın gelmesi ile birlikte talihsiz adam hastaneye sevk edildi. Olaydan geriye ise, duyarsızlık manzaraları kaldı.
Kuşdili Caddesi üzerinde yaşlı bir dolmuş yolcusunun fenalaşması ve kalp krizi belirtileri görülmesi üzerine 112 Acil Servis’e bilgi verildi. Ancak ambulans gelene kadar kısa sürede dolmuşun çevresi yüzlerce insanla dolmaya başladı. Yaşlı adama ilk müdahaleyi yoldan geçen bir kadın doktor yaptıktan sonra ambulans beklenmeye başladı. Meraklı kalaba-
Bağdat Caddesi bizim kadar onların Hayvanseverliği dillere destan duyarlı Kadıköylülere yönelik haberimiz, bu kez Bağdat Caddesi’nden… Dardenia Fish, hayvanlar için cadde önüne yemlik ve suluk koydu, ortaya yürekleri güzelleştiren kareler çıktı. Restoranın önünde kendileri için ayrılan bölüme gelen suluk ve yemliklerden sadece kedi ve köpekler değil, karga ve martılar da yararlanmaya başladı. Bağdat Caddesi insanlar için eğlence ve gezinti alanı iken, dört bir yanı beton olması ile birlikte su ve yemek eksikliği nedeniyle hayvanlar için işkenceye dönüşebiliyor. Özellikle esnafların duyarlı her yaklaşımı, hayvanlar için “yaşayabilmek, hayatta kalabilmek” demek…
Her gün geçiyorsun, peki farkında mısın? İstanbul’da önemi hızla artan metro durakları, Kadıköy’de konforlu bir yaşam için olmazsa olmazlar arasında yerini aldı. Her ne kadar farkında olunmasa da, tüm İstanbul’a baktığımızda denize en yakın ve tarihi manzaralar ile iç içe olan durak, Kadıköy - Rıhtım olarak karşımıza çıkıyor. Sadece birkaç adımda iskele, deniz, Haldun Taner Sahnesi ve Haydarpaşa Garı ile bütünleşmeyi sağlayan metro durağını yıllardır milyonlarca yolcu kullanıyor ancak, özellikle sabah ve akşam saatlerinde megakentin en merkezi durağında, yoğun tempo nedeniyle Kadıköy’le bütünleşmek için vakit kalmadığı ortada… Hızla yürürken poğaça ve simit ile ayak üstü kahvaltı yapmak, kulaklık eşliğinde şarkılarla benliğini yaşamanın yanı sıra Rıhtım metro durağında Pendik ve Kartal yönünden gelen yolcuları, her seferlerinde Haydarpaşa Garı selamlıyor.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 105
Röportaj
Alışveriş Merkezi’nin çok ötesinde, yaşamın ve mutluluğun adresi;
PALLADIUM ADEM GİDEN Değişen İstanbul’un yükselen yıldızı Anadolu Yakası’nda alışveriş merkezi konseptini yaşam tarzına dönüştüren Palladium AVM, dolu dolu 8 yılını geride bıraktı. Aynı anda Ataşehirlilerin evi, Anadolu Yakası sakinlerinin vazgeçilmez uğrak noktası, İstanbulların renkli kaçış noktası ve yurtdışı
ziyaretçilerinin gözde merkezi haline dönüşmeyi başarabilen Palladium AVM, bölgenin nabzını tutan Kadıköy Life Dergisi’ne kapılarını araladı.
heyecanını bir arada yaşatan Palladium AVM’nin Müdürü Ayşen Yerşen, önümüzdeki yılların da bir hayli sürprizlerle dolu geçeceğinin sinyalini verdi.
Kimi zaman bir yudum kahve için isteyenin tek başına bir sandalye ile köşeye çekilme keyfini, bazen de onbinlerce kişinin ilk kez şahit olduğu devasa organizasyonların
Son yıllarda hızlı, elit ve planlı bir değişim geçirerek önümüzdeki süreçte sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin finans ve ekonomi merkezi olacak bir bölgenin merkezinde yer alan Palladium AVM’de; aynı anda Prens Adaları’nın estetiğini, Bağdat Caddesi’nin markasal değerini, Çamlıca Tepesi ve Kayışdağı’nın oksijenini, sitelerden akın akın gelen grupların eğlencesini, çiftlerin mutluluğunu, öğrencilerin gözlem ve heyecanını, çocukların sevinç çığlığını, yaşlıların yorulmadan zemin kattan zirveye çıkış hazzını yaşabilmesini, tüm bunları yaşarken geleneksel hale gelen sürpriz ödüllerle hayatınızın değiştiğini görmek mümkün. Ayşen Hanım, son olarak Marcom Awards’ten ‘Yılbaşı Köyü’ projesiyle 5 ödül birden aldınız. Tebrik ederiz. Biraz bahsedebilir misiniz? Yaklaşık 10 aylık bir çalışma ile hayata geçirilen Palladium Yılbaşı Köyü projesi, planlanan tüm ayaklarının başarıyla hayata geçmesi ile yurtdışından 3 farklı platformdan toplam 13 ödül aldı. Avrupa’da Noel Pazarı veya Christmas Köyü olarak örneklerini gö-
106 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Röportaj
rebileceğimiz bu projenin içeriği; ahşap satış kulübeleri, dev yılbaşı ağacı ve dekorasyonları, sahnesi, kış bahçesi, fotoğraf köşeleri vb. çalışmalardan oluşuyordu. Birbirinden keyifli bu etkinliklerin bir arada bulunduğu Yılbaşı Köyü, katılımcılar tarafından yoğun ilgi gördü. 01-31 Aralık 2015 arası 31 gün boyunca köy sahnesinde toplam 42 müzikal aktivite gerçekleşti. Enfes kokular yayılan evlerde sucuk, sosis, köfte, tatlı, kurabiye gibi yiyeceklerle birlikte yılbaşına özel hediyelik eşyaların satışı da gerçekleşti. Ayrıca 1 ay süresince LÖSEV için ayrılan kulübe, vakfa gelir amaçlı hediyelik eşya satışları gerçekleştirdi. 2017 yılı için de Yılbaşı Köyü, AVM küre-yenilenen dış alanımızda farklı bir kurulum ile yerini aldı. Palladium Ataşehir açıldığı günden bugüne nasıl bir gelişim gösterdi? 8 yıllık süre zarfında nasıl bir yaşam merkezi haline geldi? Açıldığımız 2008 yılında Ataşehir, İstanbul Anadolu Yakası’nın önemli bir yaşam merkezi olmaya başlamıştı. Her geçen gün gelişen, büyüyen ve en önemlisi elit bir yaşam merkezi olarak konumlandı. Bu gelişme sürecinin başında açılan Palladium; başta ilçenin, daha sonra Anadolu Yakası’nın elit AVM’si olarak yerini aldı. Çoğu Türkiye’de ilk kez gerçekleşen etkinliklere ev sahipliği yaptı. Bünyesinde bulundurduğu ulusal ve uluslararası seçkin markalarıyla misafirlerinin gözbebeği oldu. Ziyaretçi memnuniyetini her şeyin üstünde tutan yönetim anlayışımız ile kaliteli, sadık bir kitle oluştu. Ziyaretçilerimiz bizi, biz de onları çok sevdik ve sevmeye devam ediyoruz. Onlarla aramızdaki bu samimi ilişki ile burası tam bir yaşam merkezi haline gelerek, hafta içi ve hafta sonu sosyalleşme adına tercih edilen önemli bir nokta artık.
dönüşler sağlıyor. Avrupa’daki platformlardan 13 ödül alan Yılbaşı Köyü projemiz kapsamında, köyümüzle birlikte gelenekselleşen ‘Yılbaşı Çekiliş Kampanyası’ da bu sene misafirlerimize çekilişle hediye kazanma şansı sunacak. 1 Adet Mercedes Benz GLA 200, 3 adet iPhone 7 ve 3 adet iPadPro’nun hediye edileceği kampanya 1 Aralık 2016 - 31 Ocak 2017 tarihleri arasında aktif olacak. Music on the Bridge sahnemizde konserlerimiz de tüm hızıyla devam edecek. 2016, Türkiye için zor bir yıldı. Palladium Ataşehir açısından bu yıl nasıl geçti? Ziyaretçi trafiğinizde düşüşler oldu mu? 2016 senesi ülkemiz adına birçok olumsuz durumun yaşandığı bir sene oldu. Olumsuzluğun yansımaları her alanda görüldü. Sektörümüz de muhakkak ki bu durumdan etkilendi. Günlük yaşamın devam etmesinde en önemli alanlardan biri haline gelen alışveriş merkezlerinin, bu durumlara karşı işleyişlerini sürdürmesi ve gündelik hayatı
normal seviyede tutması adına ne lazımsa yapmaları gerektiği kanaatindeyiz. Bu düşünceyle yola çıkarak bizler de misafirlerimiz için tüm yaşananlara rağmen hizmet vermeye devam ettik. Ziyaretçi sayılarında bazı günler için anlık düşüşler yaşansa da, genel olarak tablo kötü değil. İnsanlarımız da ülkemizin yaşananlar içinde olumsuz bir hale düşmemesi için günlük yaşamı tüm sosyalliğiyle devam ettirmeye çalışıyor. Bu çerçevede zaman zaman etkileri görülse de, iyimser tablo çizmeye devam ediyoruz.
Palladium Ataşehir, pek çok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biraz bahsedebilir misiniz? Ziyaretçi sayısına ne gibi katkılar sağlıyor? Açıldığımız günden itibaren gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde farklı olanı, misafirlerimizin daha önce yaşamadığı deneyimleri yakalamaya çalışıyoruz. Bu bağlamda birçok etkinliğimiz Türkiye’de ilk defa gerçekleşen işlerdi. Özel bir kitlesi bulunan Palladium’a özel işler getirmek gerekir. Yaptığımız işler ziyaretçi artışı, basın değeri, ciroya katkı gibi Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 107
Hatıralar Bulvarı
LAPA LAPA KAR YAĞARDI KADIKÖY’DE ÇOCUKLUĞUMUN ÜSTÜNE
Moda Caddesi (Hayat Mecmuası, Şubat 1957 / R. Sertaç Kayserilioğlu arşivi)
R. SERTAÇ KAYSERİLİOĞLU
rsertack@gmail.com
O yıllarda kış, kendi folklorunu büsbütün yitirmemişti henüz İstanbul’da… Karın iyice bastırmasıyla birlikte Kadıköy’ümün sokaklarında önce insanlar seyrekleşir, sonra da bir garip sessizlik çökerdi Suadiye’nin Kalamış’ın sahillerine, Altıyol’un Moda’nın kaldırımlarına… Bu kentte başka canlıların da yaşadığı o zaman fark edilir, böyle zamanlarda Kadıköy kendini ele verir, böyle zamanlarda İstanbul “Boğaz”ına kadar beyaza ve güzele batardı.
108 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Kış deyince 50’li yılların çocukluğu gelir aklıma… O karlı günlerde Kızıltoprak’taki ahşap köşkümüzün Şakir Zümre sobasında çıtırdayarak yanan odunların ısıttığı odamdan dışarı bakışım ve de gecenin içinde sokağın başındaki elektrik direğinin aydınlattığı huzmede vals yaparcasına uçuşan kar tanelerini seyredişim gelir aklıma… Kış denince, karların örttüğü rayların üzerinde tuz döke döke ilerleyen Fenerbahçe tramvayının geçişi gelir aklıma… Hele hele, bu bembeyaz örtü altında kapanan yollar nedeniyle okula gidemeyişimdeki o hınzır sevincim…
Hatıralar Bulvarı
Fenerbahçe Burnu, 1960'lar. (Fotoğraf: Emin Küçükserim)
Kış denince, uyduruk tahta merdivenlerden bozma kızaklarımızla henüz bomboş arsalardan aşağı kayışlarım gelir aklıma… Sonra da, gökyüzündeki mor kızıl karışımı renge bakan annemin; “Kar topluyor… Yarın daha çok yağacak!” sözleriyle birlikte, içime yığılan yoğun sevinç gelir aklıma, en büyük kartopundan daha büyük… Kış beyazlık demekti önce… Sonra da oturma odasında bütün ailenin bütün gece bir arada olması, bir arada sohbeti… Çini sobasının üzerine konan portakal, mandalina, elma kabuklarından çıkan tütsünün, sobanın yanına kıvrılışımdaki uyku mahmurluğuma karışması demekti. Sonra da, soğuk gecenin derinliği içinde bir yerlerden gelen bir hüzünlü boğuk ses: “Bozzaaa!”
man yine de geçmişe hiç aldırmadan herkese farklı yaşamlar sunmaya devam ediyor… Ve de herkes kendi hayatını yaşıyor… Kimileri Ilgaz Dağları’nda yakalanıyor tipiye, geride kalan anıları bir hoş oluyor… Kimileri ise sabahın ilk ışıklarında ekmeği için adım atıyor, buz tutmuş yollarda yorgun adımları iz oluyor. Ne diyeyim… Nice güzel duygulu kışlara ey Kadıköy’üm!… Nice huzurlu “beyaz sabahlara” ey vatanım!…
Saçaklardan düşen buzları kıtır kıtır yemek demekti… Yürürken ağzımızdan çıkardığımız dumanlarla da sanki ilk sigara içişimiz… Okul çantalarımızın en değerli kızak olduğunu ilk keşfimiz demekti… Pantolonumuzun arkası sırılsıklamsa da evde zılgıt demekti… İstanbul’a kış gelmesinin, yoksul arkadaşlarım için; eskiyen papuçların, olmayan paltoların çaresizliği manasına geldiğinin belki farkındaydım… Ama içim cızz ederek de olsa, çocukluğumun o affedilebilir günahsızlık hoşgörüsüne sığınmış olarak bu beyaza olan zaafımı yine de engelleyemezdim. İncecikten yağıp elif elif diye coşturan kar ve kış, edebiyatımızda da yerini almış. Divan şairleri ise bizi şair Hicrani gibi yaz ortasında serin hayranlıklara götürmüş; “İçimde kor donar, buzlar tutuşur / Yağan ateş midir, kar mıdır bilmem?”. En güzel kış tanımlarından birini ise Aydın Engin’in kaleminden okumuştum: “Kış ortasında Burgaz’da bir ığrıp motorundan inen mavi gözlü genç balıkçı üşümüştü… Sarı bıyıkları diken diken, bağrı apaçıktı. Rüzgâra döndü, güldü: 'Es bakalım, imansız; es bakalım şimdi yiğidin bağrına bağrına… Ağustos’ta neredeydin?' dedi." Görülüşe bakılırsa Orhan Seyfi Orhon’un dile getirdiği “asırlık bir derviş gibi elinde buzdan asa, koltuğunda bir ney ile dolaşan bembeyaz uzun saçlı kışlar” artık İstanbul’a uğramaz oldu. Mart’ta kapıdan baktıran o eski kışlar, bembeyaz güzelliğiyle yöremize gelip kapımızı çalmıyor artık. Ama ne var ki, za-
Hayat Mecmuası Kapak, 5 Mart 1964 (R. Sertaç Kayserilioğlu arşivi)
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 109
Uğurkan Erez:
Oynamıyorum, neysem oyum kardeşiiim
Akan suları durduran kadın! Betül Mardin
Ayşe Erbulak:
Limon varsa limonata yapalım
Metin Tekin:
Çok fazla keşkeleri olan bir adamım
Hande Kazanova:
Dünya çok önemli bir krizin eşiğinde!
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 111
Astroloji
Dünya çok önemli bir krizin eşiğinde! YEŞİM ÜLKER
Dört mevsimin enerjisini içine katmış güzelliği taçlandırılmış, birikimli, kültürlü ve genç neslin en donanımlı temsilcilerinden biri Hande Kazanova. Tanımadığınıza pişman olup, tanıdığınızda ise taa böğrünüze kadar sokmak istersiniz. Üstelik böğrüm yırtılsın ona bir şey olmasın dedirtecek kadar sevdirir kendini. Umarım tesadüfler bu yazıyı okuyan herkesi bir gün Hande ile denk getirir. O gökyüzünü profesyonelce kurcalarken, hayatını kurcalamak da bana kaldı. Anlattı yazdım, pamuklara sardım.
Astroloji ile ilgilenen birçok isim var. Sen hiçbir zaman magazinsel söylemler ortaya atıp iddialı çıkışlar yapmadın... En başından beri magazin kirliliğinin içinde adımın kirlenmemesine dikkat ettim. Bu benim kişiliğimle ilgili. Oyuncu ve sunucu olduğum dönemlerde de bu böyleydi. Mankenlikten gelen isimler oyunculuğu tercih ederken sen neden astrolojiyi seçtin... Ben hep gökyüzünü merak ederdim. 73 doğumluyum. 80'li yıllarda, “Nasa’ya gideceğim, uçak mühendisi, astronot olacağım” derdim. İşin maddi kısmına gelirsek, bu iş para getiren bir iş mi? Evet, düzgün yaparsanız para getiren bir iş... Türkiye’de erkekler mi kadınlar mı astrolojiye düşkün? Kadınlar daha düşkün gibi görünüyor ama benim en çok danışanlarım erkek.
Buna çok şaşırdım, en çok neyi merak ediyorlar? Çok önemli iş adamları ve bu camiadan birçok insana danışmanlık yapıyorum. Tabi ki iş... Astroloji ile birlikte ilginç bir şeyler yaşadın mı? 99 yılıydı. Ev arkadaşım Dilek’e dedim ki: “Türkiye haritasında 11 Ağustos’ta çok büyük bir güneş tutulması var. 24 Ağustos’a kadar yer yerinden oynayacak. Sanki toprak enerjisi gibi... Kuşla kurt birbirine karışacak.” 17 Ağustos depremi oldu ve ben astroloji eğitimi almaya karar verdim. Diyelim ki, danışanlar geliyor ve aralarında negatif enerji aldıkların oluyor. Ne yapıyorsun? 2009 yılından beri danışmanlık veriyorum ve hiç böyle biri gelmedi. Gözlerinin içi gülen, içi dışı bir insanlar geliyor. Çünkü ben hep öyle istiyorum. Doğum saatlerini bilmiyorlarsa? Rektifikasyon yapıyoruz. O nedir? Yaşanan önemli olaylardan geriye giderek doğum saatini bulma. Evlilik, boşanma, ülke değiştirme, ameliyat vs. gibi... Önümüzdeki süreçte Türkiye’yi neler bekliyor? Türkiye değil dünya çok önemli bir krizin eşiğinde... 4 Mart - 15 Nisan arasında Venüs gerilemesi var. Yani 2009 yılında yaşanan
global krizin aynısını çok fazla hissedeceğiz. Bu sene alacak verecek, döviz, faiz durumumuz biraz zor. 2017'nin en şanlı burcu hangisi? Terazi ve yükselen teraziler için şahane bir yıl. Fal, tarot baktırır mısın? Falı sevmiyorum. Dünya’da ve Türkiye’de çok önemli medyumlar var. Değişik, ilgimi çekiyor ama bu işle uğraşanlarda enerjiler çok karışıyor. O yüzden ben kendi enerjimi saf tutmaya çalışıyorum. Zaten kendinizden memnunsanız geleceği merak etmezsiniz. Hayallerinden biri nedir? Bütün dünyayı sırt çantası ile gezmek istiyorum. Mesela Nepal’de altı ay yaşamak isterim. Birilerine teşekkür etmek ister misin? Dedeme çok teşekkür ederim. Muhterem bir adamdı. Dini öğretileri ve tüm spiritüel çalışmaları dedemle öğrendim. Bana 1918'lerden kalma spiritüalizm ile ilgili bir kitap bıraktı ve "18 yaşından sonra oku" dedi. Çok bilgili bir adamdı. Hayata bir şey söyle ve noktayı koy? Adı Hande. Hayata gülümse ki, hayat da sana gülümsesin!
112 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Astroloji
Hande Kazanova 2017 Burç Yorumları Koç Burcu: Bu sene evlilik, ikili ilişkiler ve ortaklı
işlerinizde fırsatlar sizinle sevgili Koçlar. Bekârsanız bu yıl evliliğe adım atabilir, ilişkinizi bir üst seviyeye taşıyabilirsiniz. Evliyseniz evlilik ve beraberliklerinizden şans ve fayda sağlayacaksınız. Yine eşinizin hayatında güzel gelişmeler ve şanslar oluşabilir.
Boğa Burcu: Bu yıl Satürn’den alacağınız etkilerle
ortak parasal konularda bazı daralmalar, sıkıntı ve sorunlar yaşamanız muhtemel. Bu yüzden ortaklaşa atılacak adımlarda çok ciddi bir borcun altına girmemeli, başkalarına kefil olmamalısınız. Bir yandan da paranın değerini, iş hayatınızı güvene alma isteğiyle bu yıl birçok iş fırsatıyla karşı karşıyasınız.
İkizler Burcu: 2017 yılında bir kaç yıldır ilişkilerinizde yaşadığınız sıkıntılarla nasıl baş etmeniz gerektiğini öğrenmiş bulunuyorsunuz. Hayat sizi hâlâ bu konularda test edebilir ama bu yıl ayrıca kendi isteklerinizi ve yapabileceklerinizi önemseyeceksiniz. Yine bu dönem içerisinde tanışacağınız bir insanla huzurlu, dengeli, anlayışlı, sanatsal bir aşk yaşayabilirsiniz. Yengeç Burcu: Bu sene Jüpiter ev, aile, yuva alanlarında size çeşitli fırsatlar sunacak sevgili yükselen Yengeçler. Hayalini kurduğunuz ve sahip olmayı çok istediğiniz bir gayrimenkul devreye girebilir. Emlak alım, satım işlerinizden kazancınız yüksek olabilir. Aslan Burcu: 2017 yılında, ekim ayına kadar ki sü-
reçte, yeni fikirlerinizi başkalarının önüne koyacak, konuşma, yazma yoluyla başarılı işlerde bulunacaksınız. Yayıncılık ve medyayla ilgili konular hayatınızı renklendirebilir. Basın, yayın, gazetecilikle ilgili işe sahipseniz dengeli, rahat ve yaratıcı bir süreç içindesiniz.
Başak Burcu: 2017 Yılında parasal konularda şansı yakalayabilirsiniz sevgili Başak ve yükselen Başaklar. Ticari bir işiniz varsa bu sene işinizde bolluk ve bereketi fazlasıyla tadacaksınız. Geçtiğimiz sene başlattığınız işlerin karşılığını parasal yönden alabileceğiniz bir yıl içindesiniz. Terazi Burcu: Bu yıl sizin yılınız sevgili Terazi ve yükselen Teraziler. 12 yılda bir gelen çok önemli bir dönem içindesiniz. Hayatınızın birçok alanından istediğiniz şans ve fırsatlar karşınıza gelebilir. İşte burada hazırlandığınız konuları devreye sokabilir, şans rüzgârını arkanıza alarak hayatınızda önemli bir dönemi başlatabilirsiniz. Akrep Burcu: 2017 yılında her türlü olumsuzluk
karşısında korunacak, beklenmedik iyiliklerle karşılaşacaksınız. Kendinizi, ruhunuzu keşfedecek, daha ruhani şeylerin peşinde koşacaksınız. Geri planda durmanız gereken her tür işte şans sizin yanınızda olabilir. İşlerinizde bir yavaşlama, bir ağırlaşma söz konusu olursa bunun kendi iyiliğiniz için olduğunu aklınızdan çıkarmayın. 10 Ekim’e kadar önemli bir hazırlık sürecindesiniz sevgili Akrep ve yükselen Akrepler.
Yay Burcu: 2017 yılında yeni insanlarla tanışacak, onlarla işbirliği içinde olmak isteyecek, sosyal ortamlarınızdaki kişilerden istediğiniz destek ve yardımı bulacaksınız. İş anlamında değişik fırsatlar, bulunacağınız yerlerde tanışacağınız insanlar sayesinde oluşacak. Organizasyon veya etkinlik içerikli bir işle uğraşıyorsanız fırsatlar karşınıza gelebilir. Sanatsal işlerinizi, yaratıcılığınızı konuşturabilirsiniz. Oğlak Burcu: 2017 yılında kariyerinizde, iş hayatınızda çok güzel şanslar yakalayacak, işinizi en güzel şekilde sunmak isteyeceksiniz. Kariyerinizde, idare mekanizmasını iyi kullanabilir, ortaklı yapılacak her tür işte bu sene başarı sağlayabilirsiniz. Sanatsal faaliyetleriniz hızlanabilir. İnsan kaynakları, aracılık görevleri, iletişim faaliyetleri, insan ilişkilerine dayalı alanlarda, mimarlık, hukuk, danışmanlık, moda, sanat, sinema, tekstil, politikada yükselebilirsiniz. Kova Burcu: 2017 gelişiminizi medya, yabancılar-
la yapılacak işler, ticaret, ithalat, ihracat, yayıncılık, hukuk, iş seyahatleri, eğitmenlik, eğitim, deniz aşırı ülkelerle girişilecek ticaret, turizm sektörlerinde arttırabilirsiniz. Bu alanda bir işiniz olmasa bile, bolca seyahat edecek, yabancı yerlerde tatil yapma imkânı bulacaksınız. Medya alanlarında ve hukuksal süreçte şanslarınız yüksek olacak.
Balık Burcu: 2017 yılında başkalarının kaynaklarından en güzel şekilde faydalanabilirsiniz. Maddi alanlarda biraz kararsız, rahat ve karşı tarafı düşünen etkilerle hareket etmeniz zaman zaman sizi zorlasa bile kredi, faiz, vergi, muhasebe alanlarınızda fırsatlar karşınıza çıkabilir. Elinize sorunlu ve çözümü zor olan daha önceden uğraştığınız bir miras geçebilir. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 113
Beral Fişekçi'yle İçkeşif
Metin Tekin:
Çok fazla keşkeleri olan bir adamım... www.beralfisekci.com
Hepimiz için oldukça zor geçen bir yılı geride bıraktık. Büyük değişimler, keskin virajlar, inişler çıkışlar yaşadık. Sıkışmışlıklarımız oldu, bir türlü karar veremediğimiz zamanlar. Bazı durumlardan ya da insanlardan ne gidebildik, ne kalabildik. İyi olanla kötü olanın ayırdına varmaya çalıştık. Ne istediğimize, ne istemediğimize fazlaca kafa yorduk. İsyanımız çok oldu. Kaybetmekte olduğumuz birçok değerle yüzleştik ve neleri özlediğimizi, neden kayıplarda olduğumuzu düşündük. Ama belki de en sarsıcı olanı ülkece yaşadığımız olayların derin acılarıydı. Gözüken o ki, yeni gelen yıl da, yaralarımızı saracağımız, dersler alacağımız, yenilenmeye ve kabuk değiştirmeye devam edeceğimiz bir yıl olacak. Kendini son dört senedir değişime açanlarımız için belki biraz daha kolay ama direnenlerimiz için benzer zorluklarla geçebilecek bir yıl. Aynı köprüden geçen ülkemiz için de durum farklı değil kanaatindeyim. Farkındalık artışımızla ışığa geçeceğimize inanıyorum ve hepinize şimdiden en yüksek potansiyelinizi açığa çıkarabilecek, kendi içkeşiflerinizi yapabileceğiniz ve topluma yayabileceğiniz bir yıl diliyorum. “Beral Fişekçi’yle İçkeşif”de de o her daim konuşan zihinleri biraz olsun dinlenmeye alabilmeyi hedefledik. Bildiğiniz, tanıdığınız ya da yeni tanışacağınız yüzlerin tecrübe-
114 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
leriyle, iç dünyalarıyla karşılaşacaksınız. Bu sohbetin içinde umuyorum kendinizden de duygular, düşünceler bulacaksınız. :) Vee ilk konuğum… Eski ya da yeni jenerasyondan onu belki de tanımayan yoktur. Beşiktaş’ın değil sadece ülkenin sarı fırtınası o. Sakin görünümünün altında kıpır kıpır, heyecanlı bir adam; Metin Tekin... Hayatınızda çok önemli bir dönem var. Beyin kanaması geçirmişsiniz ve herkesin doktorlar dahil “yaşamaz, yaşasa bile futbola dönemez” dediği yerden futbola döndünüz ve başarılar o dönemden sonra geldi. “Bittim artık” denilen yerden sizi çıkaran, yaşama bağlayan güç neydi? O dönemde, tekrar ayağa kalkar mı kalkmaz mı diyorlardı, İngiltere’ye gittim tedavi olmaya ve geri döndüğümde yavaş yavaş başladım futbola ama sürekli şunu söylüyordum kendi kendime: “Beşiktaş’ta tekrar ayağa kalkacağım”... “Beşiktaş’ta tekrar ayağa kalkacağım”... Kısmet oldu:) Tabii ki şans faktörü de var ama asıl tutku duygum ağır bastı sanıyorum. Sonradan sonradan düşününce de fark ediyorum ki, gerçekte başarı elde etmek amacıyla değil içimdeki futbol aşkıyla tekrar ayağa kalkabilmişim. Ama bu iş aşkı değil, futbol aşkı. Keşke her-
şeye aynı duygularla sarılabilsek, o zaman her şeyde başarı yakalarız. Benim hayatımda da bu tutkum başarı getirdi. Çünkü bu olay öncesinde, bu kadar radikal yeniden başlama deneyimim yoktu, savaşçı bir kişilik değildim, resmen değişim yaşadım. Gelen bu başarı sizi tatmin etti mi, mutlu etti mi? Aslında pek değil. Çünkü ben çok fazla keşkeleri olan bir adamım. İkilem çok yaşadım o dönemde. Bi çevrem vardı, eğitimli ama futbola önem vermeyen, talep etmeyen; bir de çocukluğumdan beri görüştüğüm futbolcu arkadaşlarım vardı ki, onlarda da futbol sevdası vardı. Okul onların aklına bile gelmiyordu, yeter ki futbol olsun diyorlardı. İki grup, iki bakış açısı arasında çok gittim geldim. Sıkıştım biraz aralarında. Evet, genç milli takımda oynamaya başladım, ön plana çıkmaya başladım ama bi baktım arkadaşlarım üniversite kazanmış, ben kazanamamışım. Bu bende büyük bir boşluk yarattı, bu sefer “kazanmalıyım” dedim ve üniversite okudum. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandım. Sonrasında Beşiktaş’a transfer oldum. Beşiktaş’a geçmek de çok başarılı hissetmeme sebep oldu, basının da çok ilgisini çekti tabi. 18 yaşında üniversite okuyor ve Beşiktaş’ta. Bunlar güzeldi ama benim iç dünyamda eği-
Beral Fişekçi'yle İçkeşif timle futbol çelişkisi hep oldu. 27’li yaşlara geldiğimde futbolun ne kadar önemli olduğunu ancak idrak edebilmiştim ve şimdi düşünüyorum da “keşke daha fazla focus olabilseydim futbola” diyorum. Beşiktaş’tan başka bir yere gitmek kariyer gibi gelmiyordu. Ben oldum olası Beşiktaş tutkunuydum ve 15 yıl oynadım ama Beşiktaş’ta daha çok işler yapabilirdim. Potansiyelimin karşılığını tam olarak verebilmiş biri olarak görmüyorum kendimi. Bu anlamda keşkeleri olan bir başarı hikâyesi benimki. Biraz bardağın boş tarafına daha fazla odaklanıyor olabilir misiniz? Çünkü sizin kariyeriniz bir başkasında olsa, bu kadar keşkeleri olmayabilirdi diye düşündüm bir an? Bardağın boş tarafı mı? Bardakta yudum görmezdim ben. Hâlâ yer yer o durumdayım. Bu aslında içimdeki mükemmeliyetçilik duygusundan geliyor. Mükemmel olmazsa o eksiktir inancım fazlaydı. Ama yaşım ilerledikçe ve hayatla olan bağımda odağımın huzur arayışı olmasıyla daha fazla bardağın dolu tarafını görmeye başladım. Peki, mükemmelliyetçiliğin başka nasıl zararlarını gördünüz? Meslekte çok fazla zararını görmedim ama sosyal hayatımda biraz sıkıntı oldu tabii. Dengeye ihtiyaç var. Zor beğenen, seçici biri oluyorsunuz ve tabii anlamakta, anlaşılmakta zorluklar oluyor. Biraz esnekleşmek lâzım galiba... İnsanın gerçekten değişebileceğine inanıyorsunuz? Kesinlikle inanırım, 53 yaşımdayım. Eski benle şimdiki benin aynı olması mümkün mü? Asla aynı değil. İşte değişim bu benim için. Mükemmelliyetçiliklerim bile zaman içinde törpülendi. Beşiktaş bir kültür, Beşiktaş’ta bambaşka bir ruh, bir duruş var. Size tesiri ne oldu bu ruhun. Size ne kattı Beşiktaşlılık? O da gelişen, değişen bir şey işte. Mesela Çarşı, taraftarlık açısından önemli bir olgu oldu. 1982’de kuruldu Çarşı, ben de 82’de geldim Beşiktaş’a. Onlar da çok değiştiler, çok geliştiler. Zaman zaman yanlışlara da düşüldü ama o kadar güzel toplumsal duruşları, takım arkasında duruşları oldu ki. Ben onların da zaman içinde olgunlaştığını düşünüyorum. Bu taraftar tarafı... Bir de kulübün kendi kültürü, değeri var. Simgeler var. Bu simgeler de bu değerleri temsil ederler aslında. Süleyman Seba’lar, Baba Hakkı’lar, Mehmet Üstündağ’lardır bu değerler. Baba Hakkı’nın elini öper, idmana öyle çıkardım. Bu ritüel saçma sapan gelebilir insana. Ama onlar birer değerdi ve biz de o değerlere sahip çıkardık. Beşiktaşlılık dediğiniz şey, işte bunlardır. Tabi burada önemli olan şey, bu değerleri kendi kişiliği-
nizle birleştirmeniz. Sadece havada duran bir kültürü alıp üzerinize giyemiyorsunuz, kendi kişiliğinizle harmanladığınızda muhteşem bir şey oluyor. Ben Beşiktaşlılığı kendi kişiliğimle çok bağdaştırmış biriyim. Nasıl oldu bu? Neler harmanlandı? Hangi değerler? Değer kaybı yaşadığımız bu günlerde hatırlatıcı olacak eminim. Dürüstlük, yalan söylememek, adil ve ahlaklı olmak ilkeleriyle yetişmiş bir aileden geldim. Aynı değerleri Beşiktaş’ta da buldum. Beşiktaş’ta bu sebeple hiç aykırı kalmadım. Sahip olduğum değerlere uyumlu bir yerdeydim ve bu Beşiktaşlılığımı perçinledi. O zaman diyorsunuz ki kendi kendinize, doğru değerlerim var, doğru yerdeyim. Mesela “kazanmak için her şey yapılır, en önemli şey kazanmak” gibi bir adapla karşılaşsaydım Beşiktaş’ta kendi değerlerimle çatışabilirdim. Öyle olmadı. Ben ve Beşiktaş bütünleşince işte o değerler yumağı oldu, büyüdü. Şimdiki yapıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? Tabii ki çok farklı... Jenerasyon farkı var. Değerler farklılığı var. Buna iyi ya da kötü diyemem. Bunu tarih, zaman gösterir. Sadece değişim var diyebilirim. Farklı diyebilirim. Daha olumlu diyebileceğim gidişatlar da var, ben hiçbir zaman dikte etmeyi sevmiyorum “doğru budur, şudur” gibi. Ama hakikaten bu önemli değerlerimizi yaşatmak lâzım diye de düşünüyorum. Fatih Terim denildiğinde benim ilk aklıma gelen kelime, hırs oluyor. Sizin de yollarınız epey kesişmiş. Kariyerinizde etkilendiğiniz mi kendisinden, size ne hatırlatır Fatih Terim? Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını... Fatih hoca yeniye çok açıktır. Yardıma çok açıktır ama öyle gözükmez. Paylaşmaya çok açıktır ama onu göstermez. Tek adam izlenimi verir. Yardımcı antrenör fikir verir, teknik adam karar verir. Siz fikirlerle beslemezseniz bir şeyleri eksik yapıyorsunuz demektir. Fikir almaya müthiş önem verir. Ama göstermez.
Kolaylıkla hayır der misiniz? Artık evet, öğrendim. Hayır demeyerek, neler kaybettiğimi görerek, zor durumlara düşerek öğrendim. Nasihatla ilgili çok sevdiğim bir cümle vardır. “Taze yiyemediğin ekmeği başkasına bayat yedirmeye çalışmak” diye. Bu işler deneyimle oluyor ki öylesi çok daha değerli, yoksa nasihatla öğrenilmiyor. Hayır demekten, direk ve açık konuşabilmekten çok mutluyum. Eskiden hayatı zorlaştıracağını düşünürdüm, ne kadar kolaylaştırdığını fark ettim. Hayatınızdan gittikçe daha memnun musunuz? Hayatımdan memnunum aslında. Gençken birçok yaşama özeniyorsunuz. Yirmili yaşlardan daha yukarı baktığınızda, ulaşmak istediğiniz bir sürü şey var, hayat var. Ama şimdi hiçbir hayatı kıskanmıyorum, o hayatlara ulaşmak istemiyorum. Sadece tek kriterim var; huzur. Bir de sevdiklerimle birlikte olmak. Yaşlanma psikolojisi de olabilir ama yerinde olmak istediğim bir hayat yok, maddiyat açısından özellikle. Maneviyatın gücünü fark ettim aslında. Çok zengin olmak, çok imkânlı olmak, bu değil gerçekten hayattaki önemli şey. Tabii ukalalık yapmamak lâzım, olmayınca çok zor ama yine de iç huzurun çok çok daha mühim olduğu noktasındayım. Hayatımda şu değişse ne güzel olur dediğiniz ne kaldı? Kaygı hallerim var. Aile, çocuklar, değişen hayatlarımız kaygıyı getiriyor ve tabii mutluluğu çok etkileyen bir durum oluyor. Dozajlı kaygı özellikle iş hayatında çok ilerletici de olabiliyor ama diğer alanlarda durum farklı. Kendim söz konusu olunca sorun yok ama çocuklarım söz konusuysa kaygım tetikleniyor. Okuduğunuz bir kitaptan bahsettiniz az önce, neydi adı, tavsiye edelim mi? Mutsuz Olmak. Yazarı Wilhelm Schmid. Mutlu olmak zorunda olmadığını anlatan bir kitap... Biraz dili ağır ama tavsiye edelim tabii. Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 115
Yeşim Ülker’le 2Kelâm
Uğurkan Erez, nam-ı diğer
Evliya Çelebi... “Bu hafta kesin bir şey yapmaz” dediğiniz cümleyi anında yutuyorsunuz. Çünkü bu sefer de Bodrum’da çekilmiş bir fotoğraftan size gülümsüyor. “Daha 100 yaşına kadar yaşayacağım” dediğinde ise hiç şaşırmadım. Yıllar sonra karşılaştığımızda kızı yaşında biri olarak eminim ki ben ayağımdaki varisleri anlatırken, o yine bir arkadaş sohbetine gidiyor olacak:)
YEŞİM ÜLKER
Bence işin sözde özü de şu cümle ile noktalanıyor: “Bir Uğurkan Erez daha gelir mi?” Bence gelmez. Net...
Sürekli gezen bir adam var. Keyfiniz yerinde maşallah. Çoook. Ben genelde hayatımdan çok keyif alan bir adamım. Şurda kaç yazım var 20-25. Her anımı keyif alarak geçirmek istiyorum.
bana. Doğduğum ev Kırklareli Vize’de... Orada annem adına okul yaptırdım. Anneden geçen bir şıklık durumunuz var o zaman her daim olduğu gibi. Ekranlardan çok daha genç görünüyorsunuz. Botox var mı? Prp var. Botox motox olmam. Göz kenarlarımdaki kırışıklıklar kalacak:) Yıllardır süren bir çalışma hayatınız var. Önceden her şey daha güzeldi diyebilir misiniz? Ben her dönemde çalışmaktan çok keyif aldım. Biz o dönemlerde günaşırı defile yapardık. Şimdi azaldı. Firmalar defile yapmıyor. Fashion Week’ler var.
Birara İzmir’e gittiniz. Ne oldu da tekrar geri döndünüz? İzmir’de iki can dostum var. Şenay Düdek ve Ertan Kayıtken. Bir sene yaşayayım, her şeyi unutayım dedim. Bir gün orada bir defile aldım. İstanbul’dan mankenler ve modacılar geldi. Onlar dönünce bir kötü oldum ağla ağla... “Ben çok özlemişim dönüyorum” dedim.
Mankenler camiasında, "bence şu isim geldi damgasını vurdu ve gitti" dediğiniz kim var? Geçmişten gelelim o halde. Semra Tınaz efsanedir, unutulmaz... Bir Sabahat Doğanyılmaz efsanesi vardır. Ve kare aslarda; Merve İldeniz, Deniz Pulaş, Begüm Özbek, Esin Moralıoğlu efsanesi. Bir Seylan Saner, Ebru Ürün başka efsane isimlerdir. Sonra Çağla Şikel gelmiştir. Özge Ulususoy ve Tuba Karaca müthiş mankenlerdir.
Anneniz hakkında sözleriniz beni çok etkiledi. ‘O öldüğünde intihar etmek istedim’ demişsiniz. Devasa bir duygu durumu bu? Ben 21 yaşında babamı kaybettim. Annem bana hem annelik hem babalık yaptı. Cumhuriyet öğretmenlerinden çok modern, çok idealist bir kadındı. ‘Çalıkuşu Feride gibiydim’ derdi
Siz de efsane oldunuz. İzleyici sizi ne zaman tanıdı ve neden bu kadar sevdi? “Huysuz’la Dans Eder Misin?”den itibaren... Aslında ilk TRT’de Mustafa Yolaşan’la birlikte “Moda Rüzgârı” diye bir program yaptım. Neden sevdiklerine gelince, çünkü oynamıyorum neysem oyum kardeşim.
116 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Yeşim Ülker’le 2Kelâm Bu hayatta sizi en çok ne etkiledi? İndim, çıktım, düştüm, kalktım. Hiçbir zaman ezilmedim. Başak burcuyum. Beş kuruş param olmazdı ama kimse anlamazdı. O zamanlar köprüde yürünürdü. Karşıdan Çiftehavuzlar’a köprüden yürüdüğümü bilirim. Ortaya bir yüzde koyarsak, yüzde kaç kazık yediniz? Ben az kazık yediğim için şanslılardan biriyim. Yüzde 30 veya 40... Kazık attıktan sonra iyi niyetimi görüp, özür dileyenler bile olmuştur. Çok net bir cevap bekliyorum. Gerçekten mutlu musunuz? Çoook mutluyum. Allahtan bu dünyadayım. Allahtan aşık olduğum mesleği yapıyorum. İktisatçıyım ama ruhum buydu. Üniversiteyi bitirdim, bileziği aileme teslim ettim ve burayı seçtim. Çok çalıştım, başardım. Bundan sonraki beklentilerinizi merak ediyorum? Kendi mutluluğum için çalışmaya devam edeceğim. Çalışmazsam ölürüm. Kızım Billur, Okan Üniversitesi’nde Medya İletişim dersleri veriyor. Aldı başını gitti. Şimdi hedefim, torunum. Onu görmek ve 18 yaşına geldiğinde onunla gezmek istiyorum. Ailem, dostlarım ve tüm sevdiklerimle vakit geçirmek istiyorum. Bir tane daha Uğurkan Erez gelir mi? Gelmesi lâzım. Gelsin. Hepimiz kendimize münhasırız. O yüzden Uğurkan Erez gelmez. Bir şey söyleyin; sonu “kardeşiiimmm”le bitsin. Altında da imzanız olsun? Birbirimizin sevgi değil saygıyla başarılarını alkışlayalım kardeşiiiiimmmm. Öğrenelim bunu kardeşiiiiim...
Ayşe Erbulak:
Limon varsa limonata yapalım
Hiç sarışın bir atom karınca gördünüz mü? Ben gördüm. Nasıl heyecanlı, nasıl telaşlı, nasıl koşturuyor. Bir de arada durup şahane bir kahkaha atıyor. “A ahh ! Nasıl yani?” diye kalıyorsunuz. Her eve bir Ayşe Erbulak lâzım. Kimbilir belki de bunun için Erbulak Evi’ni açtı. Sizi takip eden biri olarak sormak isterim. Bu tatlı kadın nereden geldi? Norveç’ten geldim. 98’de gitmiştim.12 yıl yoktum. Emekliliğe girmek üzereyken işlere yeniden başlamak ilginç oldu. Güldüren, akıllı ve eğlenceli birisiniz. Eminim ki herkes de böyle düşünüyor. Bu pozitifliği nasıl sağladınız? Babamın genlerini taşıyorum galiba (Altan Erbulak)... Negatiflik insana bir şey getirmiyor. O yüzden bardağın dolu tarafına bakıyorum. "Limon varsa limonata yapalım" diyorum. Okul var, ajans var. Neler yapıyorsunuz burada bahseder misiniz? 3. sezonumuzdayız. Yeni sayılır. 4 yaştan 70 yaşa kadar insanlara farkındalık dersleri veriyoruz. Oyuncu olmak isteyenler daha farklı bir eğitim alıyor. 4050- 60 yaş hobi gibi geliyor. Yazarlık öğrencilerimiz var. Fatih Portakal’ın eşi Armağan Portakal geliyor, Deniz Pulaş geliyor.Kitap çıkarıyorlar. Ajans işin hangi kısmında? Aslında istek üzerine çocuk ajansı kurmak zorunda kaldık. Aileler gelip, “Eğittiniz ama peki şimdi bunlar ne yapacak?” dedi. Onun üzerine sadece kendi eğittiğimiz çocuklardan ajans açtık. ‘Vatanım Sensin’ ve ‘Aşk ve Mavi’ de oynayan, reklam filmi çeken çocuklarımız var. Bu eğitimleri sizden almak pahalı bir şey mi? Pahalılık göreceli bir şey... 8 aylık bir eğitim süreci için yıllık ortalama 5000 TL’nin altında bir rakam ödeniyor. Kimler ders veriyor? Ülkü Aşaröz, Mehmet Kaya, Fulya Aksular, Ezgi Erarslan, Özgen Özgürdal, Melis Aksoy... Sizin söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? Biliyorsunuz ki ben bir yazarım. Bir de çok nadir bir dil olan Norveççe’den çeviri yapıyorum. Ve kendime Kadıköy ya da Bostancı’da dikiş nakış kursu arıyorum. Şaka değil, bunda son derece ciddiyim. Sade kıyafetlerimi nakışlarla süslemek istiyorum.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 117
Konum için kodu telefonunuza okutunuz.
KADIKÖY FLORENCE NIGHTINGALE HASTANESİ BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ (NÖROŞİRURJİ) KLİNİĞİ SUNULAN HİZMETLERDEN BAZILARI: Bel ve boyun fıtığında mikrocerrahi Kapalı (endoskopik) bel fıtığı ameliyatları Sinir sıkışması ameliyatları Omurga kırığının kapalı ameliyatı Beyin, omurga ve omurilik tümörlerinin tedavisi Beyin anevrizmasının (balonlaşma) tedavisi Hidrosefali tedavisi Ağrı tedavisi www.florence.com.tr I 444 0 436
GRUP HASTANELERİ
Yaşam
Akan suları durduran kadın!
Betül Mardin YEŞİM ÜLKER
Geçen ayın başlarıydı. Soğuk ve yağmurlu bir Nişantaşı günü ve çat kapı Betül Mardin ziyareti için harika bir öğle saati. Kapıyı yardımcısı Rabia Hanım açtı. İçeriden olağanüstü enerjisi ile gelerek, salonda her zamanki köşesinde aldı soluğu. Hemen çaylar, kurabiyeler masayı donattırdı. Bir konu diğerini, diğeri öbürünü açtı. Sizi sadece on dakikada bile nasıl bilgilendirdiğine inanamayacağınız ve sohbetine doyamayacağınız doksan yaşında müthiş bir hanımefendiden bahsediyorum. Betül Mardin... Bir duayen, bir büyük isim. 0, Türkiye'de halkla ilişkilerin temelini atmış, bu meslekte üstat ilan edilmiş, sayısız ödülün sahibi. İnsanlara ve hayata karşı duruşu ile bugün herkes tarafından sevgi, saygı ve takdir görerek hayatına devam ediyor. Bir gün kahvenizi elinize aldığınız zaman videolarını izlemek ve yazılarını okumak için kendinize özel bir zaman ayırın. Hayata pozitif bakmayı tercih edip, yaşamını böyle şekillendirmiş birinin duyguları, belki size de bambaşka kapılar aralayacak. İşte bu yüzden, 2017'ye Betül Mardin öğütlerini paylaşarak başlamak istedim. Bu kısa öğütler, büyük hayalleri gerçekleştirmek için, hiç de fena bir sebep sayılmaz. Herkese harikulade bir sene diliyorum. Sevgiler...
BETÜL MARDİN'DEN BAYANLARA ALTIN ÖĞÜTLER Her sabah spor yapacaksın. Gün aşırı filan değil evladım, her sabah! Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de... Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!) Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak, sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun, değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim! Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesela benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece ajandasına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum. Olumlu olacaksın. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin! Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 119
Advertorial
Gerçek güzelliğe açılan kapının anahtarı bu cesur kızda...
Melissima'nın Sihirli Kurucusu
Elif Karakışla CEYHUN DİRİBAŞ Güzel görünmek mi, güzel olmak mı? Bu sorunun yanıtını yıllar önce yaşam tarzı haline getirdiği mesleği ile yanıtlayan girişimci işkadını Elif Karakışla, kapılarını Kadıköy Life Dergisi’ne araladı. Röportajımızı gerçekleştirmeden, Bağdat Caddesi’nin merkezinden önce İstanbul’a, sonra tüm Türkiye’ye ve dünyaya açılan Melissima Güzellik Merkezi’ni inceliyoruz. Fiziki koşullarıyla adeta bir “güzellik hastanesi”... Erenköy Bağdat Caddesi lokasyonunda bulunan iki katlı merkezde aranılan birçok hizmetin bir arada bulunması, başta Bağdat Caddesi sakinleri ve Kadıköylüler olmak üzere tüm İstanbulluların tercih nedenleri arasında yerini almış. Yine geniş personel ağı ile “kısa zamanda profesyonel iş” ilkesini benimsemiş tecrübeli ekibi, misafir profilini müdavim kitlesine çevirmeyi başarmış. Aynı çatı altında ayrı oda ve birimlerde kaş tasarımı, kalıcı makyaj, el ve ayak bakımı, ipek kirpik, kirpik perması, cilt bakımı, masaj, bölgesel zayıflama, epilasyon ve sir ağda gibi hizmetlerin verilebilmesi; “gelmişken tüm hayallerimi gerçekleştireyim,
120 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
tüm sorunlarım zamanı en verimli şekilde kullanarak en iyi şekilde çözülmeli” diyenler için birebir. Venus Legacy (inatçı yağ bölgeleri ve selülitlere karşı ısı verilerek ağrısız tedavi) ve yeni nesil LPG de (bölgesel yağlara ve selülitlere karşı cerrahi olmayan etkili yöntem), Melissima hizmetleri arasında yerini almış. CESUR, ÇILGIN, YÜREKLİ VE HIRSLI GÜZEL; ELİF KARAKIŞLA Kadın başarıları, inanılmaz ya da hayretlere düşüren hikâyelerle doludur. İşte o hikâyelerden biri de, güzellik kraliçesine dönüşen Elif Karakışla’ya ait. Kısaca geçmişine baktığımızda; Hazerfan Çelebi misali “Ya yaparım, ya ölürüm ama denemedim demem” mesajı veren Karakışla, Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra bir bankanın insan kaynaklarında iş hayatına atılmış. Sonrasında döneminde Türkiye’nin lider medya kuruluşlarından birinde gazetecilik hayatı başlayan Karakışla, sosyalliğin zirve yaptığı cıvıl cıvıl ve dolu dolu bir döneme girmiş. Ancak aklının bir köşesinde her
Advertorial daim hayalini gerçekleştirmek ve kendi işini kurmak olduğundan, elinden ustalıkla gelen güzellik sektörüne yönelik adımları atma zamanı geldiğini anlamış. “Şimdiye kadar öğrendiğim ne varsa hepsini toplayacağım, kendi kanatlarıma yükleyip uçuşa geçeceğim” diyen cesur girişimci, bu noktadan sonra attığı her riskli ve çılgın adımda inancını yitirmemiş. 2008 yılının ilk aylarında Melissima Güzellik Merkezi’ni kurduktan sonra, o güne dek çeşitli sektörlerde edindiği gözlem ve tecrübeler, başarının anahtarını avuçlarına sunmuş. Güleryüzü ve önce kişisel memnuniyeti gözeten iş çizgisi, zamanla yoğun talebi getirince, randevu ve mesaj sistemi ile müşteri kabul edebilme süreci başlamış. Türkiye İş Kadınları Rehberi’ne seçilmesi, Business Channel Türk ekranlarında Elif Karakışla İle 7 Exper Programı, Kozmik Botoks ve Access Body eğitimleri vermeye başlaması gibi ayrıntılar da başarı sürecini etkileyen faktörler arasında. İşte güzelliği hem tatlı dilde, hem de fiziği ile yansıtan Elif Karakışla ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızın ayrıntıları:
"EN MUTLU YAŞLARIMDAYIM"
Kendisi aynı zamanda kolaylaştırıcı düşünce sistemi ‘Access Consciousness’ eğitimleri de veriyor ve soruyor: “Bugünümüzden daha kolay nasıl olur? Melissima ile hayallerimizin ötesinde neler mümkün?” Size geriye dönme imkânı verseler, hangi hatanızı düzeltirsiniz? Access bana hayatta hiçbir alanda yargı sahibi olmamayı, attığım hiçbir adımı yanlış olarak nitelendirmemeyi öğretti. “Yıllar önce yaptığım seçimler, ilginç seçimlermiş ve ben şu anki aklımla yeniden onları seçmezdim” dediğim bazı seçimlerim var elbette.
Yaptığı işi zirvede bırakabilen yapınız olduğunu bilen bir hayli çok... Dünya çapında ödül aldığınız Girişimciler Birliği Direktörlüğü ile daha uzun vadeli çalışmayı düşünmediniz mi? Çok isterdim fakat karşılıklı yollarımızı ayırmak üzere karar verdiğimizde ben bir daha kendimi suistimal ettirmemek üzere net bir karar vermiştim. Çok yetenekli olduğunuzda bunun değerinin altında faydalanmak isteyen çok olur. Siz buna gönüllü olduğunuz sürece bu sessiz anlaşma sürer gider. O döneme minnet duyuyorum, olduğum beni bana fark ettirdi. Yeniden böyle bir oluşumla ilgili teklifler alıyor musunuz? Dediğiniz gibi zirvede sonlandırdığım bir dönem oldu. Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz. Artık başka şeyler söyleme zamanı. Şimdi bir dünya devi firmanın büyük bir organizasyonunu kuruyorsunuz. Liderlik hiç bitmiyor değil mi? İnsanlarla ilişkileriniz sizin geleceğinizi belirler. Şayet siz hayatınız boyunca beraber yürüdüğünüz her insana incelikli davrandı iseniz, bunun meyvelerini toplamak kaçınılmazdır.
Hayatınıza yenilikler eklemeyi seviyorsunuz ve nispeten kolay risk alıyorsunuz? Değerli dostum Simla Özsezgin ile düzenlediğimiz Access araçları ile tasarlanmış ‘Para Şelalesi’ etkinliğimizde bir seçimimi dile getirmiştim; “Ben uyurken bile para kanallarım açık olsun ve kolaylıkla, neşeyle hesabıma paralar yağsın” demiştim. Yani işimiz bize bu seçimin sonucunda geldi. Dünyada eşi benzeri olmayan üç ürünle 64 ülkede ticaret kurmak müthiş. Ayrıca belki de riski olmayan yegâne girişimcilik modeli. Peki, şimdi sırada ne var? Kolaylıkla, neşeyle, ihtişamla bugünü dünden, yarını bugünden daha kolay kılacak her şeye varım. Bakalım sonsuz olasılıklarım ile neler mümkün? Yakınen takip ettiğim Kadıköy Life Dergisi’nden, evimiz Kadıköy’den seslenmek ayrıca güzel ve müthiş bir keyif. Bana da yer ayırdığınız için teşekkür ederim. Güzel kalın, kim daha güzel olmak istemez ki? @melissimasuadiye
Melissima’dan vazgeçtiğim anlar oldu. Belli insanların hareketlerini Melissima’ya malettiğim. Artık devam edemeyeceğimi düşündüğüm. Oysa, Melissima’dan vazgeçilir mi? Allah’tan o benden vazgeçmedi ve bugünlere geldik. Neredeyse 10 yılı bulan bir serüven. Güçlü kadro, dünyanın en güçlü markaları ve teknolojileri olmazsa olmazımız. Emekleyen bebekten ilkokul çağına getirdiğimiz bir evlat gibi Melissima. Çok emek verdik ve değdi. Şimdi artık ayakları üzerinde duran, sosyal medya takipçilerinin güvenini kazanmış, Türkiye’nin ve hatta dünyanın dört bir yanından takipçileri olan bir merkez olduğunu ortaya koyan bir Melissima... Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 121
Diyetin en lezzetli hali
Formunuzu korumanın artık çok kolay bir yolu var:
Diyetisyenimizin belirlediği menüler, usta aşçılarımızın özel tarifleri ve lezzetli püf noktaları ile birleştiğinde, ortaya çıkan öğünlerin hem sağlıklı, hem de bu kadar lezzetli olabildiğine inanamayacaksınız.
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Ömer Çebi, Bostancı Akşamlarında Çebi Taşdemir Çelik Genel Müdürü Ömer Çebi, akşam yemeği için müdavimi olduğu Çatana Balık’taydı. Kadıköy’de daha çok Bostancı akşamlarını tercih eden Ömer Çebi ve eşi Gamze Hanım, dostları Akkerman çifti ile doyumsuz bir buluşma daha geçirdi. Gamze Çebi, Gülgün & Erol Akkerman, Ömer Çebi.
Fener-Kalamış Caddesi Hep Böyle Kalsa Kadıköy akşamlarının renkli köşesi Fener-Kalamış Caddesi, süslenip ışıl ışıl olduğunda başka güzel... Mavi ve yeşilin dans ettiği Kalamış Marina yanında özellikle gençlerin kaçış noktası kafe ve restoranlar, kış ve yaz aylarında ilgi odağı. 2016 yılının son günlerinde yeni yıl için süslenen marka cadde, Kadıköy’ü cıvıl cıvıl yaşamak isteyenlerin ilk adreslerinden oldu. Aşk, sağlık, huzur, şans, bereket, eğlence yazılı ışıklandırmalarla aydınlanan Fener-Kalamış Caddesi, coşkusu ile Bağdat Caddesi’ni aratmazken, yılda sadece birkaç gün süslendikten sonra eski haline bırakılıyor. Her gün renklendirilecek Fener-Kalamış Caddesi’nin, İstanbul genelinden çok daha fazla misafir ağırlayacağı kesin...
Senem & Kemal Sinmez Çiftinden Haber Var Önümüzdeki günlerde kapılarını açacak olan Hilton Garden Inn - Ümraniye’nin Genel Müdürü Kemal Sinmez, ikinci kez baba olacağı haberini dostlarıyla paylaştı. Wyndham Levent Oteli’nde Candan Erçetin’in sahne alacağı özel bir gecede bu haberi dostlarıyla kutlayan Senem & Kemal Sinmez çiftinin mutluluğunu paylaşanlar arasında Neslihan & Süleyman Akpınar, Canan & Kadir Toprakkaya, Can & İlke Çalmak ve Sedat & Gamze Yeşilyaprak bulunuyordu. Böylesine güzel gecede Candan Erçetin, kelimenin tam anlamıyla konukları büyüledi. Seslendirdiği şarkılardan biri de, uzun yıllar dillere pelesenk olan “Yalan” isimli şarkısıydı. Azerbaycan’lı sanatçı Yıldız Usmonova’nın bestesi olan şarkının mesajı da günümüze uygundu. O gece Wyndham Grand Levent Oteli’nin sahibi Hüseyin Özdilek de ailesi ve dostlarıyla birlikte Candan Erçetin’i izlemeye gelenler arasındaydı. Gecenin sonunda sahneye çıkarak, sanatçıya çiçek takdim eden Özdilek, “Her zaman başımızın tacısınız” dedi.
124 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Set Pozitif’ten Bağdat Caddesi’ne Çıkarma Birçok film ve diziyi sektöre kazandıran Set Pozitif’in yönetimi, Moshonis Balıkçısı’ndaydı. Ayrı masalarda aynı mutluluğu yaşayan Set Pozitif ortakları Nail Aydın ve Mustafa Arslan, gecenin sunumlarını Şef İsmail Doğan ve Murat Gülarslan’dan aldı. Yapımcı Tolga Erener ve Diş Hekimi çift Aytaç & Ayşe Pala da gecenin renkli isimleri arasındaydı.
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Büyük Kulüp’te Ortaçağ ve Rönesans Konferansı Ataşehir Örnek Lions Kulübü, “İtalyan Edebiyatı ve Rönesans” konusunda uzman olan eğitimci Ayşen Arıç’ı konuk etti. Büyük Kulüp’te gerçekleşen buluşmada, “Ortaçağ ve Rönesans’ta Avrupa’yı Etkileyen İslam Bilginleri” başlıklı bir konuşma yapan Arıç, Ataşehir Örnek Lions Kulübü üyeleri tarafından uzun süre alkışlandı. Konuşmanın devamı ise Büyük Kulüp Kafe’de sürdü.
Yeşim Ülker, Ailesiyle Develi’de Magazin sayfalarımızın yeni ismi ünlü magazinci Yeşim Ülker, ailesi ile birlikte Kalamış Develi’deydi. “Canımız kebap çekti; teyzem, kuzenim ve değerli Altuğ Bey ile soluğu burada aldık” dedi. Yönetmen Altuğ Kocabucak da, masanın renkli ismi olarak objektiflerimize yansıdı. Hatice Özdemir, Özlem Üsküdarlı, Yeşim Ülker ve Altuğ Kocabucak.
İbrahim Yılmaz, Vino’nun Kadrolusu Oldu Göztepe’nin ünlü kuaförü İbrahim Yılmaz, hemen her akşam misafiri olduğu Vino Surf & Turf’te mutluluğu buldu. Arkadaşları ile birlikte daha çok meze ağırlıklı menüleri tercih eden Yılmaz; “Mekânın yemekleri kadar atmosferi de leziz ki ayağımız çekiyor” dedi. Ankara’da Anadolu Restoran’ın sahibi Eren Kömürcü ve Atlas Global Marka İletişim Uzmanı Demet Telkeş, Vino’nun mezelerine tam not verdi. Demet Telkeş, İbrahim Yılmaz, Eren Kömürcü ve Emrah Kılıç.
Mahmut Ateş’in Kalbur Randevusu Şimdilerde Elkon Elektronik’in yönetiminde olan eski Pendik Marina Yöneticisi Mahmut Ateş, ailesi ile birlikte müdavimi olduğu Kalbur’daydı. Hem mekânın sahibi Metin Akdemir’in, hem de İşletme Müdürü Sabahattin Bey’in masadan ayrılmamasının nedeni olarak yönetimden, “Çok seçicidir” cevabını aldık. Ezgi, Mahmut, Nil ve Öykü Ateş...
Aysel İpar & Kazım Polat Çifti’nin Kalamış Tutkusu Türk Sanat Müziği’nin efsane sanatçılarından Aysel İpar Polat ve Gazinocular Kralı olarak anılan sevgili eşi Kazım Polat’ı çok sevdikleri Kalamış’ta konuk ettik. By Esat Balıkçısı’nda ağırladığımız dostlarımızı dinlerken, 1960’lı, 70’li yılların nasıl da altın yıllar olduğunu bir defa daha yadettik...
Kürümoğlu Çiftinin Haftasonu Randevusu Günlük yaşamımızda artık vazgeçilmez hale gelen alüminyum ve çelik bağlantı aksesuarlarının tedarikçisi olan Nisan Paslanmaz’ın kurucularından Muharrem Kürümoğlu’nu, eşi Aysun Hanım ile birlikte Calipso Balık’ta haftasonu randevularında görüntüledik.
126 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Alman Sigortacı: Çok Şanslısınız Dünya’nın en büyük sigorta şirketlerinden Alianz’ın Almanya Ofisi çalışanlarından Adrian Stefan, Türk asıllı eşi Zeynep Turan ile Calipso’ya konuk oldu. Ünlü sigorta acentası Serhat Yetimoğlu’nun davetlisi olarak mekana gelen Stefan çifti, “Türkiye olarak tam bir lezzet cennetisiniz ve çok şanslınız” yorumunda bulundu.
Fedongiller Amber Cafe’de Greek müziğin usta ismi Fedon ve oğlu Mastori by Theo’nun işletmecisi Theo’yu, Suadiye’deki Ambar Cafe’de görüntüledik. Hem ailevi, hem de ticari ilişkileri gereği zamanlarının önemli kısmını beraber geçiren Fedon ve Theo; “Yorgunluğumuzu kafe sohbetinde dinlenerek üzerimizden atıyoruz” diyerek, gündüzleri de Suadiye’den kopamadıkları mesajını verdiler.
Lakerda Fish’in Yeni Konseptine Hayran Kaldılar Küçükyalı Sahili’nin ilk balık mekânlarından biri olan Lakerda Fish, tamamen yenilendi. Mekânın yeni konseptine hayran kalan eski müdavimleri, artık eşleri olmadan da konuk olabilmenin keyfini yaşadıklarını dile getirdiler. Tülay Öner, Özden Gürses, Mektem Hepşen ve Nihal Tanyer...
Ünlü Avukat Vedat Yardeniz, Develi Marin’de Yıllarını avukatlık mesleğine veren, gayrimenkul ve miras davaları ile ünlenen Kadıköylü Vedat Yardeniz ve eşi Ferişte Hanım, Kalamış Develi Marin’de yine en sevdikleri köşeyi kapattı. “O bizim evladımız gibi” dedikleri Salon Şefi Kenan Yaldız’ın sunumu ile çift, Develi Marin lezzetleriyle yine dolu dolu bir akşam geçirdi.
Tetik Çifti Kadıköy Akşamlarında Bird Agency Kreatif Direktörü Ümran Tetik ve Pamukkale Asansör Yönetim Kurulu Başkanı Nazım Tetik, başbaşa bir akşam için Kalamış Develi Marin’i seçti. Çiftin tercihi daha çok, Develi Marin ustalarının spesiyalleri oldu.
“Bostancılıyız, Mangalsız Yapamayız” İstanbulluların mangal kaçamak mekânı Çınaraltı Mangalbaşı Restaurant’ın müdavimi Üçer Ailesi, “cızbız” sofrasını Kadıköy Life objektiflerine açtı. “Biz Bostancılıyız ve bu mangal keyfi yanıbaşımızda, kaçar mı?” diyen aile, “kendin pişir kendin ye” ile lezzetin daha iyi alınabildiğinin de mesajını verdi. Nilgün & Nejat Üçer, Uğur & Selma Akçay.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 127
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Restoran işletmecisi Recai Ayçiçek ve Şef Fevzi Usta, başarılı bayan basketbolculara özel sunum yaptı. Kıbrıs’taki Yakın Doğu Üniversitesi Bayan Basketbol Takımı, birçok şehirde dereceye imza attıkları karşılaşmalarıyla biliniyor…
Metin Kocabaş, Vino markasını Bağdat Caddesi ve İstanbul’un ardından Türkiye’ye açtı. Aynı anda terasları, bahçeleri ve kişilere - gruplara özel odaları ile çok yönlü restoran özelliği kazanan Vino Surf & Turf, “dünya misafirlerini” ağırlamak üzere de dizayn edildi. İrfan Günsel, Metin kocabaş, Işık Eyigüngör.
Yakın Doğu Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Günsel ve üniversitenin Bayan Basketbol Takımı Kulüp Başkanı Işık Eyigüngör, dostları Metin Kocabaş eşliğinde Vino Surf & Turf’te keyifli dostlar buluşmasında…
Kıbrıs Damak Tadından Vino’ya: Böylesi Bizim Orada Yok Kıbrıs’taki Yakın Doğu Üniversitesi’nin Yönetim Kurulu ve Bayan Basketbol Takımı soluğu İstanbul’da aldı, lezzet şöleni için Bağdat Caddesi’nde Vino Surf & Turf seçildi. Mekânın sunumuna ve menülerin çeşitliliğine hayran kalan Yakın Doğu Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Işık Eyigüngör; “Kıbrıs’ta deniz ürünleri olmadan yapamayız, burada bu kadar lezzetlilerini bulduğumuz için şanslıyız” dedi. Vongole midye ve kimyonla yoğrularak yumuşatılan Girit usulü ahtapot ızgara, en çok tercih edilen spesiyaller arasındaydı. Kaptan Bahar Çağlar öncülüğünde Bayan Basketbol Takımı da yemek sonrasında bol bol mekânın bahçesinde ve terasında Bağdat Caddesi’ni izledi. Metin Kocabaş başta olmak üzere mekân işletmecisi Recai Ayçiçek ve lezzet şöleni sunan Şef Fevzi Usta, Kıbrıslı misafirlerinden “Sizi de bekliyoruz” sözü aldı.
Kaderlerindeki Evlilik, Sürpriz Tesadüflerle Geldi Prestige GYO Yönetim Kurulu Başkanı Mert Muslu, ERG İnşaat Dış İlişkiler Müdürü Meral Uslu ile dünyaevine girdi. Çiftin tanışma sürecindeki ilginç rastlantılar ise, yakın dostlarına “Siz birbiriniz için yaratılmışsınız” dedirtmiş. Sektör temasları sırasında arkadaşının gösterdiği kartvizitte kendi soyadına yakınlığı ile dikkat çeken Uslu’yu fark eden Mert Muslu, daha sonra iş temaslarında Meral Uslu ile tanışmış. Her ikisi de tesadüfen Kütahyalı olduklarını öğrenince gelişen arkadaşlıkları kısa sürede mutluluğa dönüşen çift, nikâh masasından sonra ailesi ve yakınları eşliğinde soluğu Anadolu Yakası’nın Greek mekânı Mastori’de aldı.
Kuyumcular, Çınaraltı’nın Müdavimi Oldu Bostancı’nın Çarşı Kuyumcuları, Çınaraltı Mangalbaşı’nın en sık ziyaretçileri arasında yerini aldı. “Kendin pişir kendin ye” konseptiyle Bostancı akşamlarının tadını çıkaran kuyumcular, etlerin günlük ve taze olması nedeniyle lezzetin bambaşka olduğunu söyledi. Masanın sunumunu ise, mekânın yıllardır sevilen şefi Eran Şahin gerçekleştirdi. Kubilay Kaya, Şef Ertan Şahin, Cem Kaya ve Kenan Çanakçı...
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 131
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Çikolata Kralı’na 4 Kiloluk Kalkan Ünlü Çikolata Kralı Selahattin Odabaşı’nı müdavimi olduğu Calipso’da kalkan balığını seçerken görüntüledik. İki ve üç kiloluk kalkanları geri çeviren Odabaşı, dördüncü defa gelen ve yaklaşık 4 kilo olan kalkana hayır diyemedi. Selahattin Odabaşı, Fahri Lezkay, Gülsün Lezkay ve Hülya Odabaşı...
Karasu ve Tok Aileleri “Çatana Balık” Dedi Erdem Kumaş Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Tok ve Karasu Hukuk Bürosu Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Evrim Karasu, aileleri ile birlikte Bostancı sahilinin nezih mekânı Çatana Balık’taydı. Çocukların oyun odasından çıkmadığı akşamda fotoğraf karemiz için ailelerinin yanına gelen minikler, balık ziyafetinin hemen ardından yine hayal dünyalarına döndü. Semra Tok ve kızı Ece Mina, Erdem Tok, Evrim & Nihal Karası, Emir Karasu ve Eren Karasu.
Karagül Dizisinin Ünlü Oyuncuları Develi’de Milyonları ekranlara kilitleyen Karagül dizisinde Kendal Ağa karakterindeki Mesut Akusta ve Celal karakterindeki Ufuk Şen, eşleri ile birlikte Kalamış Develi’deydi. Tempolu geçen set çalışmalarının ardından aile buluşmasını kebap spesiyalleriyle taçlandıran ünlü oyuncular, Kadıköy akşamları karesini Kadıköy Life’a verdi.
Serhat Yalçın ve Dostları Soluğu İsmail Şef’te Aldı Eşi Hülya Hanım ile birlikte SYG Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Yalçın, yoğun iş temposunun ardından soluğu Bağdat Caddesi’nin balık restoranı Moshonis’te aldı. “İsmail Şef yine hünerlerini konuşturdu” diyen işadamı, restoranın müdavimleri arasına girdi. Serhat Yalçın, Birol Akpınarlı, Sema Ataalkın, Esra Akpınarlı ve Hülya Yalçın.
Çekmeköy’den Kalbur İçin Gelinir Ünlü Kalp Cerrahı Dr. Önder Keskin’i, Ataşehir Kalbur’da görüntüledik. Çekmeköy’de oturan Keskin Ailesi; “Burada harika lezzetler var. Bizi Çekmeköy trafiğine rağmen Kalbur’a getiriyor” dedi. Önder Keskin, Emine Keskin, Sarp Keskin, Maral ve Çağan Keskin...
Büyükelçi Ali Yakıtal Konuk Ağırladı Roma’dan Yeni Zelanda’ya pek çok ülkede Türkiye’yi temsil eden emekli büyükelçi Ali Yakıtal ve eşi Gülden Hanım’ı, akrabaları Metin ve Sabiha Şener çifti ile birlikte Poyraz Balık’ta görüntüledik. Aynı zamanda Saint Joseph’li de olan Ali Yakıtal, “Bütün Dünya’yı gezdim. Türkiye, hele Kadıköy başkadır” dedi.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 133
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy
Yedibela Yelken Takımı’nın Kalamış Keyfi Deniz yarışlarının korkulu ekibi Kadıköylü Yedibela Yelken Takımı’nın sporcuları ve eşleri, renkli buluşma için soluğu Kalamış’taki By Esat Balıkçısı’nda aldı. Mekanın sahibi Esat Çek, beş kiloluk deniz levreği ile akşam yemeğini taçlandırdı. Gürsel Öztürk, Hasan Özyurt, Belgin Özyurt, Tijen Yazıcı, Natali Suda, Tijen Alaçoğlu, Aylin Öztürk, Taner Halaçoğlu ve Bilal Suda.
Çinli Mühendislerin Nakkaş Tutkusu Bir çimento fabrikasının inşaatı için ülkemizde bulunan Çinli mühendisler, iki yıl önce bağlı oldukları şirket tarafından verilen bir davet için geldikleri Nakkaş’ın müdavimi oldular. Çinli dostlarımız, 2015 yılından beri ayda en az bir defa olmak üzere Nakkaş’ın konukları arasında yer almaktalar...
Kadıköylü Çocukları Tutabilene Aşk Olsun Kadıköy cemiyet akşamlarının ayrılmaz dostları, Kalamış Develi Marin’deydi. Avukat Kaan ve Berce Kaya çifti, dostları ile mutlu buluşmada “Kalamış bambaşka” dedi. Çocukları ise, henüz küçük yaşlarda Kadıköy akşamlarını ailelerinden hızlı yaşamaya başladı. Develi Marin’in altını üstüne getiren çocuklar, gecenin finalinde su dolu kadehlerini birleştirerek, “Biz ne istersek o olur” diyerek, ailelerini tebessüm ettirdi. Kaan Kaya, Püren & Engin Özbay, Mehmet Atalı, Eda Aksoy, Berce Kaya, Seda Atalı ve Salon Şefi Selim Akkuyu...
Neba Kaya, Ela Ülgen, Melis Atalı ve Defne Özbay.
Bizbize’de Baş Başa Gazeteci dostumuz Bora & Canan Özgen çiftini, Caddebostan Bizbize Fasıl’da görüntüledik. Her ikisi de Türk Sanat Müziği’ne olan tutkuları ile bilinen ikili; “Müzik bizim için olmazsa olmazlarımız arasında. Türk Sanat Müziği ise adeta vazgeçilmezimiz” dediler. Canan Özgen’den aldığımız bir başka bilgi ise, Bora Bey’in yakında tambur dersleri almaya başlayacağı yönünde oldu.
136 : kadikoylife.com Ocak & Şubat 2017
Sabah Gazetesi Art Direktörü Dostlarını Kalbur’da Ağırladı Sabah Gazetesi’ndeki harika tasarımlara imza atan Art Direktör Ömer Bahar’ı, Kalbur’da görüntüledik. Eşi Sonat Hanım ve dostları ile birlikte olmak için Kalbur’a geldiklerini bizimle paylaştılar. Canan Özen, Hacer Aydın, Alper Özen, Ömer Bahar, Sonat Bahar, Nilgün Taşer ve Burak Taşer...
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Serdar Kalkavan, Kadıköy Akşamlarından Kopamıyor Ünlü borsacı Serdar Kalkavan, Kalamış Develi’de hayli renkli bir buluşmaya imza attı. Gaziantep lezzetlerinin ardından soluğu Suadiye Laila’da alan Kalkavan, “Kadıköy akşamları gibisi var mı?” dedi. Ailesine son derece bağlılığı ile bilinen Serdar Kalkavan, annesi Fatma Hanım’ı da Kadıköy akşamlarında yanından ayırmadı. Serdar & Tuğba Katipoğlu, Damla Demirci, Alp Bekliyen, Fatma Sığındı, Burcu Dursun, Serdar Kalkavan ve Emir Akçay.
50 Yıllık Modalı Çift, Kalamış’ta Huzuru Buluyor Kapalıçarşı’nın köklü kuyumcusu Tomas Koşun ve eşi Mine Koşun’un canı balık pizzası çekti, ikili soluğu By Esat Balıkçısı’nda aldı. Şef Doğan Çek’in elleriyle hazırladığı spesiyali, Koşun çiftinden tam not alarak “Bir dahakine de dostlarımızla buradayız” dedirtti. Esat Çek, Mine & Tomas Koşun, Doğan Çek.
Ataşehir’in Önde Gelen İsimleri Kalbur’da Aralarında İnan Alkun’un da yer aldığı Ataşehir’in önde gelen isimlerinden oluşan bir grup, objektiflerimize takıldı. Onlardan aldığımız cevap, “Haftanın yorgunluğunu gidermek için buradayız” oldu. İnan Alkun, Bülent İpekel, Aziz Karamanlı, Veli Güçlütürk ve Mustafa Bendereli...
Natalie’den Babası Fedon’a Sürpriz Ali Oğuztürk Nakkaş’ta Eğitim sektöründe Dilko markasını yaratıp, 30 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Ali Oğuztürk’ü, eşi ile birlikte sık sık konuk olduğu Nakkaştepe Nakkaş’ta görüntüledik. Ali Bey’den önümüzdeki sayılar için Kadıköy Life sayfalarında yayınlanmak üzere röportaj sözü de aldık.
Dubai’de yaşayan Natalie, babasını ve sahne performansını özledi, ilk uçakla soluğu İstanbul’da aldı. Mastori by Theo’da Fedon şarkıları ile unutulmaz bir akşam yaşayan Natalie, baba hasreti giderdi. Annesi Eda Hanım ve yeğenleri Can da, Kadıköy Life objektiflerine aile pozu verdi. Theo, Eda, Fedon, Natalie, Can...
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 137
EGE MUTFAĞINDAN HABERİNİZ OLSUN Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...
Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe (Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı) T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38 E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Dragos Rotary Kulübü’nden Bağdat Caddesi’ne Çıkarma Sosyal çalışmaları ile öne çıkan Dragos Rotary Kulübü, yönetimi ve üyelerini bu kez İç Mimar ve Feng Shui Danışmanı Ceren Ateş ile Vino Surf & Turf’te buluşturdu. Yardımlaşma ve dayanışma temalı etkinliklerin birlikteliklerine daha da katkı sağladığına dikkat çeken Dragos Rotary Kulübü Başkanı İnci Hacıoğlu, eşi Fuat Hacıoğlu ile birlikte güncel gelişmelerin de harmanlandığı paylaşım dolu etkinlikle 2017 yılı faaliyetlerine hız verdi.
Çatana’da Tuzda Balık Şov Samsun Maarif Koleji’nin 1972 yılı mezunlarının yolu İstanbul’da kesişti, dostlar sofrası Çatana Balık’ta kuruldu. Renkli buluşmayı kaçırmak istemeyen işadamı Engin Seyhan, eşi Ayla Hanım’ı aldı, Samsun’dan Kadıköy’e geldi. 6 kilogramlık deniz levreği tuzla birlikte ateşe yatırıldı, “tuzda balık” Salon Müdürü Ferit Uşum’un ellerinden servis edildi. Samsun Maarifliler, “Seneye de buradayız” dedi.
Nergiz ve Baykut, Dostlarıyla Moshonis’te Elips Sağlık Ürünleri Genel Müdürü Aykut Baykut ile Avukat Hüsnü Tahsin Nergiz, dostları ile Moshonis Balıkçısı’nı seçenler arasındaydı. “Onlar ağzının tadını biliyor, hangi ay hangi balık lezzetlidir takibindeler” diyen İsmail Şef, spesiyal mezelerinden de sundu. Sonay & Mahmut Gündüz, Hüsnü Tahsin Nergiz, Aykut & Oya Baykut, Aylin Nergiz, Şef İsmail Doğan ve salon şefi Engin Çelik.
Filiz & Osman Kısakürek Calipso’da Türk Edebiyatı’nın altın isimlerinden Necip Fazıl Kısakürek’in oğlu Osman Kısakürek’i sevgili eşi Filiz Hanım ile birlikte Calipso Balık’ta görüntüledik. “Biz dışarı çıkmayı pek tercih etmiyoruz. Çıktığımızda ise kendimizi evimizde gibi hissettiğimiz Calipso’ya geliyoruz” dediler.
Tuğyan & Cem Altan Çifti Poyraz Balık’ta 2015 yılında oldukça görkemli bir düğünle hayatlarını birleştiren Tuğyan Yıldız & Cem Altan çiftini Payraz Balık’ta görüntüledik. Her ay mutlaka bu mekâna geldiklerini ve lezzetlerinin ayrı bir yeri olduğunu vurgulayan ikili, “Artık vazgeçilmezlerimiz arasında bu mekân” yorumunda bulundular.
Nikon’un Duayenleri Develi’de Üretici İşbir Optik ile tedarikçisi Cadde Optik’in yönetimi ve ekibi, Kalamış Develi’de buluştu. Optik cam sunumu gerçekleştiren ekip, diğer yandan Develi’nin dillere destan lezzetleriyle doyumsuz bir akşam yemeğinde bir arada olmanın mutluluğunu yaşadı.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 139
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Evlilik Yıldönümü Bahane, Moshonis Şahane
Orhan Çöte, Develi Akşamlarında
Sevilay & Hakan Uzman çifti, yakın dostları Müge & Can Akkaya çifti ile birlikte Bağdat Caddesi’ndeydi. Moshonis’de evlilik yıldönümlerini kutladıkları akşamda dostları ile bir arada olmayı tercih eden ikili, İsmail Şef’in hünerli parmaklarından çıkan Moshonis’in Ege lezzetlerine tam not verdi. Müge Akkaya, Sevilay & Hakan Uzman, Can Akkaya...
Fırat İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Çöte, eşi Banu Hanım ve biricik oğulları Demir ile birlikte Gaziantep mutfağı başta olmak üzere Türkiye’nin yöresel lezzetlerine açıldı. Bir servisin diğer servisi kovaladığı akşamda Demir, bir hayli iştahlıydı. Orhan & Banu Çöte, Demir Çöte.
35 Senelik Asker Arkadaşları Hiç Ayrılmıyor Askerliklerini Artvin Şavşat ve Muğla Kavaklıdere’de birlikte yapan Ertan Ertekin, Ertuğrul Ertekin ve Hadi Ertuğrul, 35 yıl boyunca hiç ayrılmadı. Çatana Balık’ın Bostancı sahilde yeşillerle bezenmiş atmosferinde bir kez daha bir araya gelen arkadaşlar; “Cephede ayrılmadık. Sonuna kadar da birlikteyiz” dedi. Ertan Ertekin, Ertuğrul Ertekin, Hadi Ertuğrul, Gamze Ertuğrul, Bilge Ertuğrul ve Aylu Ertekin.
Gamze ve Nilüfer, By Esat’ta Kadıköy akşamlarının gezginleri Gamze Yener ve Nilüfer Gülsever, “Bu akşam da bizbizeyiz” dedi ve soluğu By Esat Balıkçısı’nda aldı. Butik pastane işletmeciliği ile iş dünyasına atılan Yener; “Yorgunluğumuzu burada atıyoruz. Balığı da sevince kendimizi Kalamış’ta buluyoruz” diyerek, restoranın müdavimi oldu. Nilüfer Gülsever, Gamze Yener...
Güler Ailesi’nin Poyraz Buluşması Poyraz Balık’ın müdavimlerinden Güler Ailesi, keyifli bir akşamda objektiflerimize takıldı. Aynı zamanda eski futbol hakemlerinizden de olan Sadettin Güler, “Burası servisinden lezzetlerine kadar huzur bulduğumuz bir mekan” dedi. Sadettin, Rigel, Neşe, Ecehan ve Ayhan Güler...
Bilal Kastamonu, Dostları ile Kalbur’da Geçtiğimiz yıllarda Borsa İstanbul’un en hızlı brokerleri arasında yer alan Bilal Kastamonu’yu, dostları ile birlikte Kalbur’da görüntüledik. “Şimdilerde sakin olmak gerek” uyarısında bulunan Kastamonu, “Dostlarla birlikte olmak en güzeli” dedi. İbrahim Bilgiç, Hakan Gökçe, Bilal Kastamonu, Selda Kastamonu, Zerrin Gökçe, Fulya Bilgiç, Onur Ege Gökçe, Oğuz Kaan Kastamonu ve Atilla Kastamonu...
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 141
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Şirket Gitti, Dostluk Kaldı 20 yıl önceki iş arkadaşlıkları şirketlerinin kapanması ile birlikte son bulmasının aksine daha da gelişti, arkadaşlık bağlarını koparmayan Anadolu Çetelem çalışanları, Vino Surf & Turf buluşmalarını geleneksel hale getirdi. Firmanın genel müdürlüğünü yapan Sırrı Serdar Güray’ın da aralarında bulunduğu grup, Kadıköy Life objektiflerine “Nefesimiz yettiğince dostuz” fotoğrafı verdi. Sibel Yılmaz, Hülya Güçer, Murat Hacıosmanoğlu, Muazzez Atillan, Sırrı Serdar Güray, Nurgül Uludağ, Mehtap Dişçeken ve Doğan Özgenç Zeki.
Ayvalık’ın Eski Başkanı da “Moshonis” Dedi İsmail Şef, Bağdat Caddesi’nde Egeli misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Ayvalık Belediyesi’nin eski başkanı Ali Güreli, oğlu Enver ile birlikte Moshonis Balıkçısı’ndaydı. “Ayvalık’ı İstanbul’a taşımışsın” diyen Güreli, Şef İsmail Doğan’ın lezzetlerinin Cunda’dan farksız olduğunu dile getirdi.
Balık Çatana’da, Kebap Develi’de Ambalaj üretim sektörünün ünlü isimlerinden Alfam Ambalaj’ın kurucusu Ercüment Donduran’ı, eşi ile başbaşa Çatana Balık’ta görüntüledik. “Balık için Çatana, kebap için Develi öncelikli mekanlarımız arasındadır” diyen ikili, “Her iki mekan da ayda en az bir defa bizleri bekler” şeklinde konuştu. İrem & Ercüment Donduran.
Erdoğan ve Yılmazer Çiftlerinin Enerjisi Bitmiyor Kalamış Develi Marin’in müdavimi avukat Eren Erdoğan, eşi Nurcan Hanım ve ayrılmaz dostları Burcu Şimşek & Hakan Yılmazer çifti ile birlikte yine bir hayli neşeli buluşmalarını gerçekleştirdi. Hakan Yılmazer’in kahkahalara boğduğu akşamda kızı Bade de, çok sevdiği tabletinden fotoğraf çekimimiz için ayrıldıktan sonra tekrar kendini teknolojiye bıraktı.
“Lezzet de Müziğin Gıdasıdır” Tarık Sezer ve Tankut Akgül... Müzik dünyasındaki pek çok starın arkasında olan bu iki ismi, Calipso Balık’ta görüntüledik. Emin olmak için dikkatli bakışlarımızı fark eden ünlü orkestra şefi Tarık Sezer, “Tamam müzik ruhun gıdasıdır ama lezzet de müziğin gıdasıdır. Onun için buradayız” derken, mekânın sahiplerinden Ziya Kaçar’a da bir defa daha gurur duymak düştü.
Akşam Gazetesi Magazin Müdürü Barış Kocaoğlu da “Kalbur” Dedi Kalbur’da objektiflerimize takılan bir başka gazeteci dostumuz ise, Barış Kocaoğlu oldu. Akşam Gazetesi’nin başarılı Magazin Müdürü Kocaoğlu; “Ailem ile haftanın yorgunluğunu atmak için geldik. Burada kendimizi evimizde olduğu kadar rahat hissediyoruz” dedi. Aysun, Nurdan, Onur Kaan Kocaoğlu ve Birsen Öztürk...
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 143
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet
Mangalı Çok Özledi, Dubai’den Bostancı’ya Uçtu
Modacı Zuhal Karadeniz, Kalamış’taydı
Çınaraltı Mangalbaşı’nın lezzetli etleri, İstanbul ziyaretlerinde müdavimi olduğu Dubai’de yaşayan Kadıköylü işadamı Murat Akyüz’ün burnunda tüttü. “İstanbul bahane, mangal şahane” diyen genç işadamı, bir uçakla soluğu Anadolu Yakası’nda aldı. Çocukluklarından bugüne Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü mezuniyetinde de dostlukları devam eden arkadaşlarıyla özlem gideren Murat Akyüz; “Bu keyif dünyanın hiçbir yerinde yok. Bir de sunum Ertan Şef’ten olunca bambaşka” dedi. Emrah Karakuş, Fatih Apaydın, Ali Erdem Atalay, Egemen Peşluk, Salon Şefi Ertan Şahin ve Murat Akyüz.
Ünlü Modacı Zuhal Karadeniz, dostları Görkem ve Şifa ile Kalamış’ta huzuru bulanlardan oldu. By Esat Balıkçısı’nda restoran sahibi Esat Çek ile doya doya sohbet eden Zuhal Karadeniz, bu kez cemiyet akşamları için Kadıköy Life Dergisi objektiflerine pozunu verdi. Görkem Ataç, Şifa Raggimova, Zuhal Karadeniz, Esat Çek...
“Lezzet Kadar Huzur da Önemlidir” Aynı zamanda Cem Vakfı Genel Başkanlığı görevini de sürdüren Erdoğan Döner’i ailesi ile birlikte Calipso’da görüntüledik. Sadece balık yemek için ayda bir defa bu mekâna geldiklerini dile getiren Döner, “Bir mekânın lezzetleri kadar içinde duyulan huzur da önemlidir. Burada huzuru da buluyoruz” dedi. Emine Serap Döner, Güler Ferahoğlu, Zübeyde Yıldız ve Erdoğan Döner...
İTÜ Arkadaşlığını Kadıköy’de Pekiştirdiler İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ve Maçka Parkı’nda yılları birlikte geçen 2010 mezunlarını kilometreler ayıramadı. Gemicilik, inşaat, makine, elektrik gibi birçok meslek grubuna ayrılan arkadaşlar, “Adresimiz Bağdat Caddesi” dedi, Feneryolu’nda Moshonis Balıkçısı’nda buluştu. Sami Anıl Kalaycı, Gözde Kalaycı, Osman Can Erşahin, Özlem Küçük, Aybüke Ayışık, Rıza Kaya, Yasemin Türküer, Kerem Tabak ve Berk Kıncıoğlu.
Develi, Cem Kuntmen ile Çok Güzel CK Group Yönetim Kurulu Başkanı Cem Kuntmen’i ailesi ile birlikte müdavimi olduğu Kalamış Develi’de görüntüledik. Mekânın İşletme Müdürü Fırat Arslan’ın bizzat elleriyle sunum yaptığı lezzetler için Kuntmen’ler; “Önce tatlı dile, sonra da bu müthiş lezzetlere geliyoruz” dediler. Eylül, Gülay & Cem Kuntmen, Fırat Arslan...
26 Yıl Geçti, Dostluklar Bitmedi Çapa Diş Hekimliği 1991 mezunlarının geleneksel hale getirdikleri buluşmaları için vazgeçemedikleri tek adres Vino Surf & Turf... Eşleri ile birlikte katıldıkları akşamda diş hekimleri okul anılarını paylaşarak hasret giderdi.
Ocak & Şubat 2017 kadikoylife.com : 145
Türkiye’nin tüm kebap çeşitlerini
İstanbul’a getirdik Damak zevkinize hitap eden unutulmaz lezzetler...
Manzarasıyla atmosferiyle sabah kahvaltılarından iş yemeklerine akşam ziyafetlerinden kutlamalara kadar yediğiniz yemeği özel kılmayı başaran Nakkaş Kebap Selamiçeşme, Göztepe, Çekmeköy, Erenköy ve Nakkaştepe’de yer alan mekanlarımızla tüm İstanbulluları eşsiz lezzetlerle tanıştırıyoruz... Trakya ve Balıkesir yöresindeki meralarda yetişen hayvanların etlerini tazeliğini yitirmeden İstanbul’a getiriyoruz. Kendi özel bahçelerimizde hiçbir hormon barındırmayan, genetiğiyle oynanmamış, tohum ve zirai ilaç kullanmadan ürettiğimiz sebzeleri dalından koparıp siz misafirlerimize sunuyoruz...
NAKKAŞTEPE: Kuzguncuk Mah. Gümüşyolu Cad. No: 24 Üsküdar Tel: 0216 495 65 15 SELAMİÇEŞME: Mustafa Mazhar Bey Cad. No: 18/A Selamiçeşme Tel: 0216 567 48 48 GÖZTEPE: Feneryolu Boztepe Sokak No: 2/2 Göztepe Tel: 0216 567 97 50-51
ÇEKMEKÖY: Taşdelen Mah. Sultançiftliği Cad. No: 15 Şile Otobanı Otokoç Yanı Çekmeköy Tel: 0216 344 30 30 ERENKÖY: Erenköy Mah. Ethemefendi Caddesi No: 19 Kadıköy/ İstanbul Tel: 0216 302 46 46
PALESTRA’DA BİR GÜN PALESTRA HAPPY DAY Palestra Fitness Spa ya adım attığınız andan itibaren ruhi beden ve zihin olarak mistik bir yolculuğa başlıyoruz. Güne Bitki Çayı ile başlıyoruz. Sertifikalı uzman Pilates eğitmenlerimiz ile size özel hazırlanmış kişisel hedeflerinize yönelik 45 dakikalık bir PİLATES DERSİ ile kaslarınızı çalıştırıp omurganızı güçlendirmeye başlıyoruz. Islak alanlara gidip 10 dakika SAUNA ve 10 dk. BUHAR ODASI sonra GELENEKSEL TÜRK HAMAMINDA KESE-KÖPÜK MASAJI ile vücutdaki ölü deri hücreleri temizliyoruz. SAĞLIKLI BİR ÖĞLEN YEMEĞİ. Daha sonra AÇIK veya KAPALI HAVUZLARIMIZDA keyif yapıyoruz. THALGO Arındırıcı CİLT BAKIMI ile cildimizde radikal bir değişim fark ediyoruz. Cilt bakımımız yapılırken ayaklara uygulanan REFLEKSOLOGY MASAJI’nın keyfini çıkarıyoruz.
PALESTRA’DA BİR HAFTA SONU HAPPY WEEKEND 1. Gün
2. Gün
Güne Bitki Çayı ile başlıyoruz. Sertifikalı uzman Pilates eğitmenlerimiz ile size özel hazırlanmış kişisel hedeflerinize yönelik 45 dakikalık bir PİLATES DERSİ ile kaslarınızı çalıştırıp omurganızı güçlendirmeye başlıyoruz. Islak alanlara gidip 10 dakika SAUNA ve 10 dk. BUHAR ODASI’ndan sonra GELENEKSEL TÜRK HAMAMI’nda KESE-KÖPÜK masajı ile vücutdaki ölü deri hücreleri temizliyoruz. SAĞLIKLI BİR ÖĞLEN YEMEĞİ Daha sonra AÇIK veya KAPALI HAVUZLARIMIZDA keyif yapıyoruz. THALGO Arındırıcı CİLT BAKIMI ile cildimizde radikal bir değişim fark ediyoruz. Cilt bakımımız yapılırken ayaklara uygulanan REFLEKSOLOGY MASAJI’nın keyfini çıkarıyoruz. Sağlıklı akşam yemeğini ORANGE AKDENİZ MUTFAĞI lezzetleri ile yiyoruz.
Sağlıklı bir kahvaltı ile güne başlıyoruz. Sertifikalı uzman Pilates eğitmenlerimiz ile 2. PİLATES DERSİMİZ ile daha zindeyiz. Daha sonra AÇIK veya KAPALI HAVUZLARIMIZDA keyif yapıyoruz. Sağlıklı ÖĞLEN YEMEĞİ Daha sonra yorgun kasları rahatlatmaya yönelik PALESTRA SIGNATURE Masajı ile vücudumuzdaki enerji akışını hızlandırarak rahatlıyoruz ve gevşiyoruz.
“Palestra Fitness Spa dan ayrılırken ruhumuz, bedenimiz ve zihnimiz artık daha iyi…”
Marriott Asia Hotel delux odalarda konaklama...
Palestra Fitness & SPA Detaylı bilgi ve rezervasyon için Tel: +90 (216) 570 00 50