TOURMAG TURİZM DERGİSİ

Page 1

Ocak• Şubat• Mart 2017 | Yıl: 3 | Sayı: 9 | Fiyat: 10 TL

TÜRKİYE KIŞ TURİZMİNDE MARKA ÜLKELER ARASINDA





İş Dünyasına Kalite ve Ayrıcalık Katmak için.

Saniye Ermutlu Sk. 3 Kozyatağı 34742 İstanbul T 0216 571 61 00 F 0216 571 61 10 www.byotell.com.tr





KARTALLIFE’TA ŞEHRİN TADINI ÇIKARIN.


Markanı doğru anlatmak, Dijital dünyada var olmak, strateji, kreatif ve tasarımını doğru yönetmek, satışlarını arttırıp daha çok kazanmak ve markalaşmak için Bigworks var...

bigworks.com.tr T. 0850 888 86 87


Your business is important for us to be left to chance with Dorabase data center & CDN solutions get speed and be the winner.

CLOUD

CDN

HOSTING

> dorabase.com 0532 111 3672

info@dorabase.com

dorabase


EDİTÖR

‘Kış Turizmi’nde neredeyiz?

CANAN TOPRAKKAYA tourmag@tourmag.com.tr

Ernesto Che Guevara’nın fenomen bir sözü var: “Zor başarılır, imkânsızsa zaman alır.” Bizler, zoru başarmak için yılları göze alıyoruz, imkânsızı zorlamakta da geç kalıyoruz. Niye böyle bir başlangıç yaptık yeni yılın ilk satırlarına, ülkemizin dört mevsim yaşanılacak güzellikleri varken, deniz-güneş-kum üçlemesiyle senelerce yabancı turist çekmeye çalıştığımız, şimdilerde çeşitli nedenlerle turizm zora girince de bu yönde çeşitlendirme çalışmalarını yeni başlattığımız için... Oysa atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti ve Avrupa, tarihi zenginliklerinin dışında özellikle kış turizminde oturmuş tesisleriyle dünya insanına kapılarını ardına kadar açarak, yerini sağlamlaştırdı... Tabi ki hiçbir şey için geç kalınmış sayılmaz. Çünkü, Türkiye 100 bin kilometrekarelik dağlık arazisi ile kış turizminin önemli bir aktörü olabilir; yepyeni, okunmamış bir sayfayı kayaksever ve maceraseverlere sunabilir. Önemli kış merkezlerimizin başında oldukça soğuk havası ve zorlu koşulları nedeniyle macera tutkunları için yaratılmış Palandöken, sürekli kayak faaliyetlerine sahne olan Erciyes, doğasının çekiciliğiyle Ilgaz, çok bilindik ve de sosyetik Uludağ, İstanbul’a yakınlığıyla Kartalkaya, Alp dağlarına özgü kristal kara sahip Sarıkamış gelmekte... Özellikle Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin zoru başarmak yönünde yaptığı çalışmalar gerçekten başarılı... Biliyorsunuz 2017 Şubat ayında Palandöken Kayak Merkezi’nde gerçekleşecek olan Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali, hem Erzurum hem de ülkemiz adına çok önemli bir uluslararası organizasyon. Bu organizas-

yonla birlikte Türkiye’nin olimpiyatlara ev sahipliği yapma yolunda büyük bir adım kaydedeceği düşünülüyor. Bu arada Palandöken’in bir başka farklı yanı da, başta Ruslar olmak üzere yabancı turistlerin iltifatına mazhar olması... Kapak dosyamız “Dağ ve Kış Turizmi”... Konuyla ilgili olarak görüşlerini aldığımız İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Cenk Demiroğlu, kayak sporunun aslında Türklerin ata sporunu olduğunu, özellikle Orta Asya’nın Altay bölgesinde halen 10 bin senelik geleneklerle kayak yapan halkları görebileceğimizi söylüyor. Ancak, bizim bu özelliğimizi Anadolu’ya geldikten sonra büyük ölçüde unuttuğumuzu ifade eden Demiroğlu, bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kayak Federasyonu’nun projelerde başı çektiğini, belediyelerin ise bağımsız projeler geliştirdiğini belirtiyor. “Bu arada özel sektör ne yapıyor?” diye bir soru açarsak, onlar da konuya genelde sonradan, işin konaklama tarafında dâhil oluyor. Tüm bunların yanında Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de gündeme alınan ‘Kış Turizmi Koridoru’ projeleri de daha geniş çaplı atılımların habercisi durumunda... Dergimizi hazırlarken, ilginizi çekeceğini düşündüğümüz diğer başlıklar şöyle öne çıktı: Romantik bir tren yolculuğu için yeni rotalar... Çocuğunuzla Amerika’yı yeniden keşfetmek için tüyolar... Japonya’ya Türkler neden Fransız?.. Yaşlı Bakım Turizmi’nde yeni gelişmeler... Gerçek değeri bir türlü anlaşılmamış olan Didim’e bakış... Ülkemizin yedi bölgesinden özel haberler... Ocak-Şubat-Mart aylarında hangi etkinlikler sizleri bekliyor?.. Ve Çağla’nın trend mekânları... “Yaşam ölümle bitiyor diye kapayacak mıyız gözümüzü, yüreğimizin kapılarını bu yaşanası dünyanın güzelliklerine, bunların yanında insanların acılarına, çaresizliklerine? Mademki yaşıyoruz, yaşadığımız sürece mutlu olmaya, sağımızda solumuzda mutluluk yaratmaya bakmalıyız. Mutluluk; bir yerde ve her yerde, hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir.” Bir özgürlük savaşçısı ile açtık köşemizi ve ünlü düşünür Alber Camus’nün bu sözleri ile bitirelim. 2017 dileklerimize de tercüman olsun bu güzel duygular...

TOURMAG TURİZM DERGİSİ Üç ayda bir yayınlanan yaygın süreli dergi Haber, Aktüel, Turizm, Magazin Yayıncı Kadir Toprakkaya K-İletişim Karanfil Sokak, 27/13 Göztepe - Kadıköy İstanbul 0 532 266 82 43 / 0 532 470 73 05 tourmag@tourmag.com.tr www.tourmag.com.tr ISSN: 2149-8768 Ocak-Şubat-Mart 2017 // Sayı: 9

10 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

İmtiyaz Sahibi Kadir Toprakkaya Genel Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İrem Babalık Haber Müdürü Cenay Toprakkaya

Reklam Müdürü Tulu Evrensel 0 532 266 82 43 reklam@tourmag.com.tr Görsel Yönetmen Kubilay Şenyiğit Editörler Adem Giden Berrak Arat Çağla Gürsoy

Müge Seyhan Öykü Maral Özge Ç. Denizci Fotoğraf Stüdyosu Süleyman Akpınar Katkıda Bulunanlar Ahmet Seymen Aybüke Öztosun Ayşe Kaynarcalı Bora Özgen

Cemal Atasoy Hakan Eğinlioğlu Halil Öncü Hüsnü Babalık İris Cingi Kemal Kaya Kemal Sinmez Muzaffer Kaplan Özlem Mekik Saffet Emre Tonguç Sema Taştan Çelepci Tahir Yıldız

Basım MATSİS Matbaa Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Tevfikbey Mahallesi Dr. Ali Demir Cad. No: 51 Sefaköy / İstanbul Tel: 0 212 624 21 11 www.matbaasistemleri.com Basım Tarihi: 10 Ocak 2017


İÇİNDEKİLER

36 36

44

44

DAĞ VE KIŞ TURİZMİ

Kapak Dosyası: Türkiye toprakları uzun yıllar boyunca yaz turizmi konusunda özellikle Avrupa’da öncü coğrafyalardan biri oldu. Elbette bu durumun oluşmasında ülkemizin 3 tarafının denizlerle çevrili olması, kıyı şehirlerimizdeki turistik bölgelere fazlaca yatırım yapılması ve Turizm Bakanlığı’nın bu konudaki hummalı çalışmaları çok etkiliydi. Peki ya bu süre içerisinde Avrupa’da giderek yayılan ‘kış turizmi’ ülkemizde ne durumdaydı?

HEM POPÜLER HEM ENTELEKTÜEL: GALATA

Saffet Emre Tonguç: İstanbul nice ilklerin yaşandığı, sayısız öykünün başrolü olmuş bir şehir… Bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz de olduğunu düşünürsek, üç imparatorluğun emanetlerini taşıyan bu şehrin sırları, hayal gücümüzü zenginleştirmek için bulunmaz bir nimete dönüşebilir. Galata da sakladığı tarih ve o tarihten bugüne kalan izlerle İstanbul’un en sevilen semtlerinden biridir.

50

TÜRKİYE, AVRUPA’NIN ÜÇÜNCÜ YAŞ BAHARI SEÇENEĞİ...

56

ÇOCUKLA AMERİKA KEŞFİ

Müge Seyhan: Yorucu ama çok keyifli bir maceranın hikâyesi 8 yaşındaki oğlumun filmlere hayranlığı ile başladı. Universal Studioları’nda film çekimlerini, aksiyon sahnelerinin nasıl gerçekleştiğini öğrenmek istiyordu. Biz de bu istek çerçevesinde Universal Studioları’nı planımıza dâhil ederek, Amerika gezi turu hazırladık.

52

56

MODERN VE GELENEKSELİN ARMONİSİ JAPONYA

Canan Toprakkaya: Hepimizin mutlaka görmek istediği ama tatil planlarında genelde ilk sıralarda kendine yer bulamayan Japonya, ‘dünyanın öbür ucu’ tabirinin tam karşılığı... Teknoloji haberleriyle gündeme gelen, dünyanın en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Japonya; modern ve gelenekselin bir arada sunulduğu bir kültüre sahip... Avrupa ve Amerikalıların ülkeye ilgisi büyük ama Türkler tarafından henüz keşfedilmeyi bekliyor.

78

BU ETKİNLİKLER İÇİNİZİ ISITACAK

82

UNUTULMAZ TREN ROTALARI

92

2017 EĞLENCE DÜNYASINDA BİZİ NELER BEKLİYOR?

Kadir Toprakkaya: Uluslararası düzeyde Dördüncü 3. Yaş Baharı ve Turizmi Dinamikleri Kongresi’ne ev sahipliği yapan Türkiye, Avrupalıların ve Avrupa’da yaşlanan Türklerin yaşlılık dönemlerini geçirebilecekleri ideal ülkeler arasına girdi.

52

78

Özge Ç. Denizci: Ocak, Şubat, Mart aynın soğuk havalarının üstesinden gelse gelse sıcacık konserler gelir. Bir parça soluklanmak isteyebileceğiniz konserleri ve sanat olaylarını derledik topladık. Nisan ayında yapılacak konserleri de duyurmaktan kendimizi alıkoyamadık. İşte önümüzdeki aylarda klasik müzikten alternatife, popüler müzikten caza bizi bekleyen konserler...

Öykü Maral: Trenler kimileri için koca koca demir yığınları değildir. Görünümlerinin altında yaşanmışlık yatar. Tabi bir de öyle tren rotaları vardır ki, üzerinden yüzlerce yıl geçse de o trenin içerisinde olmanın keyfi hiç bitmez. Tren sevdalıları için hem nostaljik hem de romantik olabilecek, maceraseverlerin kendine pay dahi çıkarabileceği rotaları sizler için derledik.

Çağla Gürsoy: Geçen sayımızda 2016 yaz sezonu eğlence trendlerini yorumlamıştım. Şimdi iyisiyle kötüsüyle dolu dolu geçen 2016’nın ardından önümüzdeki günler, daha doğrusu geceler bize hangi yönü gösteriyor, onu birlikte analiz edelim...

82

92 Ocak / Şubat / Mart | 2017 11 January / February / March


AKTÜEL

Hadrianaupolis Antik Kenti

tanıtıma hazırlanıyor

İREM TOPRAKKAYA

M.Ö. 1. yüzyılda kurulduğu ve M.S. 8. yüzyıla kadar yerleşim amacıyla kullanıldığı tahmin edilen Karabük’ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianaupolis Antik Kenti çalışmaları, iki yıl aranın ardından yeniden başlatıldı. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Sualtı Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Kazı Başkanı Prof. Dr. Vedat Keleş, Hadrianaupolis Antik Kenti’ndeki çalışmaların yeniden başlamasından dolayı memnun olduklarını söyledi. Bundan önceki çalışmaların altyapı ve koruma amaçlı olduğunu belirten Keleş; kazıevi, ışıklandırma ve Kilise B’nin mozaiklerinin onarılması ve üstünün kapatılması işlemlerinin tamamlandığını aktardı.

Çelikbaş’ın gözetiminde devam edeceğini dile getiren Prof. Keleş, Hadrianaupolis Antik Kenti’nde ortaya çıkartılması gereken çok fazla yapı olduğunu vurguladı. Hadrianaupolis’in Antik Çağ’da bir hac merkezi olduğuna işaret eden Keleş; “Burada kiliseler, manastırlar inşa edilmiş. Hatta Antik Çağ’ın en önemli kişilerinden birisi olan sütun azizlerinden Stiylos Alpius’un doğum yeri burası. O nedenle hac merkezi olduğu için çok ciddi yapılar var. Bunlar belli bir plan dâhilinde kazılacak” dedi. Korumanın kazmaktan daha önemli olduğunu ve 5 yıldır bunu yaptıklarını ifade eden Keleş, bu alanın kültür turizmine önemli bir katkı sağlayacağına inandığını sözlerine ekledi.

KÜLTÜR TURİZMİNE ÖNEMLİ KATKI SAĞLAYACAK 2017’de yapılacak çalışmaların Kastamonu Müzesi ve Karabük Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ersin

YAKINDA ZİYARETE AÇILACAK Ersin Çelikbaş ise Keleş’ten devraldığı çalışmaları aynı şekilde sürdüreceğini anlattı. Var olan kültür varlıklarını öncelikle korumaları gerektiğine dikkat çeken Çelikbaş; “Bu yıl-

12 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

dan itibaren artık yeni bazı kazılar yapılacak. Yeni alanları ortaya çıkartmayı düşünüyoruz. En büyük sıkıntılarımızdan biri, bu çalışmalarımızın görücüye çıkması... Bununla ilgili artık son aşamaya gelmiş bulunmaktayız. Bilgilendirme levhalarını da hallettikten sonra burası ziyaretçilerin hizmetine sunulacaktır” açıklamasında bulundu.

HADRİANAUPOLİS ANTİK KENTİ Eskipazar ilçesinin yaklaşık 3 kilometre doğusunda bulunan ve Geç Hellenistik, Roma ve Erken Bizans devirlerinde yerleşilmiş Hadrianaupolis’te, arkeolojik yüzey araştırmalarında 14 dağınık kamu ve diğer tür yapılar tespit edilmişti. Bu kamu yapıları arasında iki hamam, iki kilise yapısı, bir savunma yapısı, kaya mezarları, tiyatro, bir kemerli ve kubbeli yapı, anıtsal kültik niş, sur, villa, diğer anıtsal binalar ile bazı kült alanlar bulunuyor. Kiliselerin tabanı mozaiklerle süslenirken, İncil’de adı geçen nehirler Geon, Phison, Tigris ve Euphrates belgelenmişti. At, fil, panter, geyik ve grifon (sanat tarihinde görülen karışık bir hayvana verilen isim) gibi birçok hayvan tasvir edilen mozaiklerle ünlenen ve Zeugma’ya benzetilen antik kentte, 2003’te başlatılan kazı çalışmaları dönemler halinde sürdürülüyor.


AKTÜEL

Türkiye, tanıtımda dünyanın en iyisi

CENAY TOPRAKKAYA

Türkiye’nin tanıtım filmi “Turkuaz”, Uluslararası Turizm Filmleri Festivalleri Komitesi tarafından “Dünyanın En İyi Turizm Tanıtım Filmi” ödülüne lâyık görüldü. 2016’da düzenlenen festival ve yarışmalarda 11 ödül kazanan, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk Hava Yolları’nın ortak çalışması olan Turkuaz (Home of Turquoise) filmi, Viyana’da yapılan Uluslararası Turizm Filmleri Festivalleri Komitesi toplantısından (CIFFT) büyük ödül ile döndü. Film, “Dünyanın En İyi Turizm Tanıtım Filmi” büyük ödülüne lâyık görülerek, bu alanda ödül kazanan ilk Türk filmi unvanının da sahibi oldu. TÜRKİYE’NİN EN FAZLA ÖDÜL ALAN TURİZM REKLAM FİLMİ Yaklaşık 45 ülkede yayınlanan ve internette 50 milyondan fazla izleyiciye ulaşan film, aynı zamanda Türkiye’nin bugüne kadar en fazla ödül alan turizm reklam filmi oldu. Alışılagelmiş Türkiye tanıtım filmlerinin aksine Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü ve THY Creative ekibiyle yürütülen çalışma, daha önce defalarca görüntülenen Türkiye koylarını yenilikçi bir bakış açısıyla ele alıyor. DÜNYACA ÜNLÜ PROFESYONELLER İLE ÇALIŞILDI Filmin yönetmenliğinin yanı sıra senaristliği

ve proje koordinatörlüğünü Dağhan Celayir üstlendi. Film için dünyanın en iyi renk düzeltmecilerinden biri olarak bilinen Paul Harrison ile çalışıldı. Dünyanın en gelişmiş sinema ses sistemi olan Dolby Atmos’da yapılan ilk Türk reklamı özelliğini de taşıyan filmin müziklerini, İngiliz Marios Takoushis besteledi. Orkestrasyonu Harry Potter, Gravity, Exodus, The Martian gibi çalışmalarıyla bilinen ünlü İngiliz Alastair King tarafından yapılan filmin orkestra kaydı ise, sadece film müzikleri icra eden Makedon orkestrası Fame’s’in 72 müzisyeni tarafından icra edildi. FİLM İÇİN 38 BİN KİLOMETRE YOL KAT EDİLDİ Çalışma için Çeşme, Alaçatı, Marmaris ve civar koylar, Fethiye ve Antalya’ya kadar uzanan yaklaşık 500 kilometrelik bölgede 1,5 ay boyunca en etkileyici olabilecek sahillerde inceleme yapıldı ve araştırma ekibi tarafından 38 bin kilometre yol kat edildi. Yaklaşık 6 aylık bir faaliyetin ürünü olan film için 12’si çekim, 12’si kurgu olmak üzere toplam 55 günlük post prodüksiyon çalışması yapıldı. 62 kişilik ekip tarafından çekilen filmde, 5 ayrı görüntü yönetmeniyle çalışıldı, 7 adet 4K çekim yapan kamera kullanıldı. Hava ve su altı çekim için 75, post prodüksiyon sürecinde orkestrayla birlikte 85 kişi yer aldı. Ocak / Şubat / Mart | 2017 13 January / February / March


AKTÜEL

Tarihi hamamın restorasyonu köylülere umut oldu

Göçün önüne geçeceğini düşünüyorlar

CENAY TOPRAKKAYA

Iğdır’ın Aralık ilçesindeki Ortaköy sakinleri, köyden büyükşehirlere yaşanan göçün önüne geçmek amacıyla köyde bulunan ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük hamamı olan tarihi Ortaköy Hamamı’nın restore edilip turizme kazandırılması amacıyla, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne başvuru yaptı. Türkiye’nin Nahçıvan-Ermenistan ve İran sınırı olan Aralık ilçesine bağlı Ortaköy’deki tarihi hamam, geçiş noktası üzerinde bulunması nedeniyle birçok toplumun izlerini taşıyor. Günümüzde özel bir mülkiyet üzerinde bulunan, 1890’da yapıldığı ve o dönemlerin meşhur hamamlarından olduğu bilinen Ortaköy Hamamı’nın turizme kazandırılması için Ortaköy sakinleri adeta seferber oldu. Hamamın restore edilmesiyle köyün kaderinin değişeceğine inanan ihtiyar heyeti, bir araya gelerek imza topladı, dilekçe yazarak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne başvurdu. Köy sakinleri, iş imkânlarının kısıtlı olması nedeniyle yöreden ülkenin batısına yaşanan göçün, hamamın turizme kazandırılmasıyla önüne geçmek istiyor. TURİZME VE KALKINMAYA KATKI SAĞLAYACAK Ortaköy Muhtarı Tanrıverdi Gündoğdu, hamamın restore edilmesi halinde yöredeki 14 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

turizmin ve bölgenin kalkınmasına büyük katkı sağlayacağını söyledi. Tarihi hamamın restore edilmemiş haliyle bile birçok yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edildiğini belirten Gündoğdu; “Bu hamam bize atalarımızdan, dedelerimizden kalmış bir eserdir. Şu an tahrip edilmiş, onarılması gerekiyor. Her şeyden önce köyün göçünün önlenmesi adına onarılması bizim için çok önemli” dedi. FARKLI MİMARİSİ VE İÇ DİZAYNI İLE DİKKAT ÇEKİYOR Iğdır İl Kültür ve Turizm Müdürü Osman Engindeniz ise, Doğu Anadolu’nun en büyük hamamı olan Ortaköy Hamamı’nın mimarisi

ve bulunduğu konumu nedeniyle ilgi çekici olduğunu söyledi. Hamamın Osmanlı döneminin havasını taşıdığını anlatan Engindeniz; “Hamam 1800’lü yılların sonlarına doğru yapılmış. Konum itibariyle tam uç noktada ve üç ülkeye sınırımızda bulunuyor. Dolayısıyla bu hamamda birçok medeniyetin izlerini görmemiz mümkün. Bu tarihi hamam, bulunduğu yerleşim yerinde uzun yıllar hizmet vermiştir. Çok farklı bir mimarisi ve iç dizaynı söz konusu. Günümüzde şahıs arazisinde ve tüzel kişiliğe ait olduğundan muhtarlığın restorasyon talebi oldu. Talep yazısını Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na gönderdik. Verilecek karara göre çalışma yapabileceğiz” açıklamasında bulundu.


FUAR

Tasarım guruları

İstanbul’a geliyor Türkiye’nin tasarım alanında önemli bir odak olması hedefi ile tasarım kavramı üzerine farkındalık yaratan Design İstanbul, tasarım gurularını dünyanın dört bir yanından İstanbul’a getiriyor. Swatch için tasarladığı ora-ito ile tanınan, Heineken ve Davidoff için yaptığı tasarımlarla ikonlaşan Fransız tasarımcı Ito Morabito, tasarım endüstrisinin guruları ile Türkiye’nin tasarımda en prestijli isim ve markalarını buluşturan tasarıma yönelik ilk ticari platform Design İstanbul’a geliyor. TASARIM DÜNYASINA YÖN VERENLER BİR ARAYA GELECEK Konuşmacı görüşmelerinin devam ettiği ve 2017 yılının Nisan ayında gerçekleşecek Design İstanbul / 5. Yaratıcı Endüstriler ve Tasarım Tedarikçileri Fuarı ve Konferansları’na katılması netleşenler arasında; Stefan Sagmeister’in yanı sıra Bora Aksu, Derin Sarıyer, Gökhan Avcıoğlu, Hakan Gürsu, Sedat Öztürk, Sinem Altan, Begüm Tüzemen gibi tasarım dünyasına yön veren önemli isimler bulunuyor. RUSYA’DAN 50 MİMAR KATILACAK Tasarımı fonksiyonel bir şekilde üretilebilir, hayatın her alanına nüfuz edebilir şekilde kullanan markaların yer alacağı

Design İstanbul, tasarımcı düşünce kavramının farkındalığını artıracak konferanslar ayağında tasarım ile markalarına değer katan yaratıcı endüstri temsilcilerini buluştururken, B2B iletişim ağı platformu ile katılımcılar ve alıcılar için verimli bir görüşme alanı yaratacak. Rusya Mimarlar Odası Başkanı’nın da bir konuşma yapacağı konferanslara, Rusya’dan bu yıl 50 kadar mimar katılacak. NİSAN 2017’DE HİLTON İSTANBUL’DA Design İstanbuL, Türkiye’nin tanıtımına önemli katkı sağlayan ve onlarca sektörü uluslararası alanda tedarikçileriyle buluşturan TG Expo tarafından, 13-15 Nisan 2017 tarihleri arasında Hilton İstanbul Convention & Exhibiton Center’da gerçekleştirilecek.

İto Morabito...

Ocak / Şubat / Mart | 2017 15 January / February / March


AKTÜEL

Huzur kenti Bursa’nın kapıları herkese açık

ADEM GİDEN

Bir şehir düşün ki; sahil keyfi yaparken dakikalar içerisinde 2,5 kilometre yüksekliğindeki pamuk gibi dağın zirvesine ulaşabilesin. Bir metropol hayal et ki; dört bir yanı yemyeşil ormanlarla bezenmiş, yüzlerce çeşit hayvan ve binlerce bitkinin daldan dala yolculuğu, dağ evleri, göller ve göletler eşliğinde. Her mahallesine serpiştirilmiş tarih dokusunun altında, yerkabuğu bile bereketli, şifalı sularıyla… Yeşil-beyaz cennet Bursa’nın kıymeti, teknoloji gelişip hayat monotonlaştıkça daha da çok anlaşılıyor. Deniz, kum, güneş bir kenara; sadece doğanın harika yüzü ile mutlulukla dolmak isteyenler, Türkiye’ye ayak bastığında 3 milyona yaklaşan nüfusu ile Bursa’yı listelerinin ilk sıralarına yazmaya başladı. Bir zamanlar şehir merkezini gezmekten öteye gitmeyen turistler, doğru tanıtım ataklarıyla artık Uludağ’ı ikinci evi yaptı. Kışın kar, yazın yemyeşil yayla ve ormanların özlemiyle yaşayan Araplar, Uludağ ve Bursa’ya akın akın gelerek yeni bir dönemi başlattı. Tarihi şehirde her üç turistten biri Araplar oldu.

TURİZM DEĞERLERİNE KORUMA ZIRHI TOURMAG Turizm Dergisi’ne özel konuşan Bursa Belediye Başkanı Recep Altepe, dünyanın dört bir yanından ilgi olan şehir için; “Huzur kenti Bursa’nın kapıları, bu şehri seven ve sahiplenen herkese açık. Gelen hoş gelir, sefa gelir. Fakat, Bursa’nın çevre politikaları gereği, İstanbul ve İzmit körfez bölgesindeki kirletici ağır sanayinin şehrimize kaymasını istemiyoruz. Bursa’daki sanayi yatırımlarını, teknoloji ve tasarıma dayalı ıslah organize sanayi bünyesinde topluyoruz, ancak bu şekildeki yatırımlara açığız” diyerek, önümüzdeki yıllarda doğa ve çevre temalı çalışmaların hayata geçirilerek turizm değerlerinin korunacağını belirtti. TURİSTLER İÇİN FIRSATLAR ŞEHRİNE DÖNÜŞÜYOR Yerli ve yabancı turistlerin hayatını kolaylaştıracak radikal adımların hızla atıldığı şehirde son yıllarda yerli tramvaylar, metro hatları, yenilenen teleferik gibi birçok proje ile birlikte deniz kimliği de öne çıkarıldı. Altepe; “Bursa-İstanbul’dan sonra kısa sürede İstanbul-İzmir arasında da deniz uçağı (he-

litaksi) seferlerini başlatmayı hedefliyoruz. İstanbul’un merkezinden İzmir’in kalbi Alsancak seferlerine yoğun talep olacağını düşünüyoruz. Zaman kavramının en önemli değer haline geldiği günümüzde, Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen uçuşlarına göre en az 2,5-3 saat tasarruf edilecek olan deniz uçağı, zamanla yarışanların ilk tercihlerinden oluyor. Ayrıca, Bursa ile İstanbul’un birbirine bu denli yakınken uzak kalması doğru gelmiyordu. Son yıllarda ‘deniz kenti’ kimliğimizi öne çıkardık. Büyükşehir Belediyesi şirketlerimizden BURULAŞ tarafından Bursa Deniz Otobüsleri (BUDO) ve deniz uçağı ile helitaksiyi uygulamaya aldık. Projemiz, Bursa ile 18 milyon nüfuslu İstanbul’a ulaşım sürecini önemli ölçüde hızlandırdı ve doğal olarak vatandaşların ilgisini arttırdı” diyerek, yatırımların turizme direkt katkı sağlayacağının altını çizdi. BURSA, YAŞANARAK ANLAŞILIR Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe; “Şehrimizin turizm potansiyeli çok yüksek. Bursa’nın değerleri ne okumakla, ne de anlatmakla biter. Bu yüzden Bursa’ya gelin, kendiniz bu kentin güzelliklerini yaşayın ve sonra sevdiklerinizle de paylaşın” ifadeleriyle açık davette bulundu.

16 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March


ARCHEOLOGY

The foundations of Europe’s

first farming life in Kırklareli! It has been determined that the bases of Europe’s first farming life were thrown in Trakya during the 24-year-old Aşağıpınar archaeological excavations in Kırklareli. The excavations carried out on the road of Asilbeyli Village of Pınar Mahallesi under the presidency of Prof. Dr. Mehmet Özdoğan from Istanbul University Faculty of Literature Department of Archeology gave important information about the first farming life of Europe developed in Kırklareli. FIRST AGRICULTURE AND LIVESTOCK IN THE REGION EXAMINED Emphasizing that the first agriculture developed in Anatolia through excavations and the foundations of the first farming life of Europe were brought to light, Mehmet Özdoğan noted that they had studied the first agriculture and animal husbandry in the region. Özdoğan said that they were trying to understand the first settlement and expressed the following: “We are in the lowest cultural floors. We now have de-

finitive results in our excavations. We now know the first life, what they feed and how they live. Our whole goal is to explain the importance of this place. In our data, the first settlement here was BC. 6 thousand 200 years old. We know that the first agricultural life came here from Anatolia. From Anatolia they brought domestic sheep, goats, pigs and cattle. We saw wheat and cantaloupe brought with them. While they were making agriculture of wheat and lentil, they also grow pets. Soon after, we saw animals such as pigs, ala deer and deer. We have found that the agriculture that started in Anatolia and the first farming in Kırklareli spread rapidly in Europe. We saw agriculture come to Aşağıpınar that Europe’s first farmers life has developed here. We are gradually setting up the formation process of the farmers life going from England to Scandinavia.” NO ENCOUNTER OF DEFENSE MECHANISM Prof. Dr. Mehmet Özdoğan pointed out that the contact point of Anatolia and Eu-

rope was the Aşağıpınar, conveying that Anatolia added a lot to European culture. Özdoğan emphasized that the first people who settled here were happy because of the wide nature, hunting and favorable agriculture, and that they saw no defense equipment. Özdogan noted that the migrations started because of the rapidly developing population and changing of the settlement areas. PRE-HISTORY OPEN AIR MUSEUM IS CREATED In the direction of the information they obtained from the excavation works, Özdoğan stated that they will transfer the life of 8 thousand 200 years ago to the society by models and that they had begun to experience the ongoing projects for about 5 years to display the findings in a museum. Prehistoric Open Air Museum, the first in Turkey, Kırklareli started to be establishing. Prof. Özdoğan completed his words as follows: TO BE FIRST IN TURKEY “We are trying to describe the first village life and farming of 200 years ago by models. This will be the first in Turkey and the most comprehensive pre-historic Open-Air Museum in the world. We are continuing our works at full speed. Completion of the project as soon as possible depends on financial means. We prepared all our projects. There are serious problems about financial support. But in spite of everything, we are looking forward to opening our museum to service. We are continuing the assembly works of some models that we have prepared. Turkey’s first agriculture, traditional agriculture and craftsmanship is currently on display.” Ocak / Şubat / Mart | 2017 17 January / February / March


MARMARA BÖLGESİ

Ayvalık Körfezi,

CUNDA KÖPRÜSÜ İLE TEMİZLENECEK Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ve Cunda Adası’nı ana karaya bağlayacak olan dolgu yolun yerini alacak köprüde çalışmalar devam ediyor. Halk oylaması ile 3 proje arasından seçilen taş eksenli köprü inşaatının hızla ilerlediğini ve köprünün Ayvalık’ın tarihi dokusunu da yansıtacağını ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur; “Cunda Köprüsü sayesinde denizimiz pırıl pırıl

olacak. Köprümüz ile birlikte açılacak kanallarla Ayvalık Körfezi de temizlenecek, kötü kokudan kurtulacak” diye konuştu. “AYVALIK, DÜNYA MARKASI OLACAK” Ayvalık’ı dünya markası yapmak istediklerini söyleyen Başkan Uğur; “Buraya kruvazör limanı kurmak istiyoruz. Cunda Köprüsü’nün sağ ve soluna yat limanları yapmayı planlıyoruz. Tuzla bölgesinde de bir yat limanı projemiz var. Çevresi temiz, havası temiz, denizi temiz, suyu akan, körfezi tertemiz olan bir Ayvalık’ı vaat ediyoruz” dedi.

Tarihi Harmantepe Kalesi

TURİZME KAZANDIRILACAK

Trekking meraklılarının gözdesi;

DELMECE YAYLASI VE KENT ORMANI Yalova’nın en önemli doğal güzellikleri arasında yer alan Çınarcık ilçesine bağlı Teşvikiye beldesindeki Delmece Yaylası ve Kent Ormanı, doğa yürüyüşü meraklılarının ilgisini çekmeyi sürdürüyor.

Sakarya’nın Söğütlü ilçesi Belediye Başkanı Hüseyin Genç, tarihi Harmantepe Kalesi’nin turizme kazandırılması için proje hazırlandığını, bu projenin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderildiğini bildirdi. Hüseyin Genç, ilçe sınırları içinde olan 900 yıllık Harmantepe Kalesi’ni, yaklaşık iki yıl önce Sakarya Valiliği ve Sakarya Büyükşehir Belediyesi’ne yaptıkları müracaatlar neticesinde Söğütlü sınırlarına dâhil ettiklerini söyledi. Belediye olarak kalenin gerekli bakımlarını yaptıklarını ve yollarını düzelttiklerini ifade eden Genç; “Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilmek üzere projemizi gönderdik. Bu 900 yıllık tarihi kalıntının turizme kazandırılması ve ziyarete açılması için tüm gayretlerimizi gösteriyoruz. Kalenin, ilçemiz sınırlarında bulunan ve halk dilinde Küçükakgöl diye bilinen bu gölle birleştirilmesi için de yollarını yaptık. Küçükakgöl ve Harmantepe Kalesi’nin arasında bulunan küçük su kanalında da çalışma yapacağız” diye konuştu.

18 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

95 hektarlık alana yayılan bölge eşsiz manzarasıyla doğa sporu düşkünlerinin akınına uğrarken, il içindeki grupların yanı sıra il dışından gelen gruplar da bu güzergâhları kullanarak, doğayla kucaklaşıyor. Yılın her mevsiminde ayrı bir güzelliğe bürünen Delmece Yaylası ve Kent Ormanı’nda çok sayıda şelale, 2 kilometrelik yürüyüş patikası, çocuk oyun alanları, spor alanları, oturma ve dinlenme grupları, piknik yerleri, asma köprü, seyir terasları yer alıyor. BİRÇOK CANLI VE BİTKİYE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR Ziyaretçiler ıhlamur, kestane, meşe, gürgen, kayın ve çam ağaçları ile bezenmiş ormanın yanı sıra bölgede bulunan Büyük Dipsiz Göl, Küçük Dipsiz Göl ve Delmece Yaylası’nı da gezme imkânı buluyor. Alandaki hayvan ve kuş türleri arasında ise ayı, yaban domuzu, tilki, sincap, kertenkele, çakal, porsuk, kirpi, tavşan, kaplumbağa, yılan, üveyik, tahtalı güvercin, bıldırcın, çil, karatavuk, sığırcık, sakarmeke, çulluk, atmaca, çil keklik ve ağaçkakan yer alıyor.


MARMARA BÖLGESİ

ULUDAĞ’DAKİ BU GÖRÜNTÜ TARİH OLUYOR Türkiye’nin en önemli kış turizm merkezi olmasına rağmen özellikle kayak sezonunda otopark bulunmaması nedeniyle büyük bir trafik karmaşasının yaşandığı Uludağ’da parklanma sorunu, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından çözülüyor. 1. ve 2. Oteller Bölgesi’ne kazandırılan toplam 1.400 araç kapasiteli 3 ayrı açık otopark ile bu sezon otel önlerine ve cadde üzerine parklanma sorunu ortadan kalkacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, otele gelen araçların sadece indi bindi

yapmasına müsaade edileceğini ve tüm araçların otoparklara yönlendirileceğini, böylelikle Uludağ’daki trafik karmaşasının da önüne geçileceğini söyledi. Bursa’nın sahip olduğu en önemli doğal değerlerden biri olan Uludağ’ın sadece kış mevsiminde değil, yılın 12 ayı turizme hizmet vermesi için altyapıdan ulaşıma, seyir teraslarından spor alanlarının düzenlemesine kadar her alanda önemli yatırımlar yapan Büyükşehir Belediyesi, özellikle kayak sezonunda yaşanan parklanma sorununu da çözüme kavuşturdu.

GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ ORTADAN KALKACAK Otopark olmaması yüzünden tatilcilerin araçlarını otel önlerine ve cadde üzerine park etmesi bir taraftan kayak yapmak isteyen vatandaşların yolda yürümesine engel olurken, diğer taraftan da Uludağ’a yakışmayan görüntü kirliliğine yol açıyordu. Bu sorunun çözümü için düğmeye basan Büyükşehir Belediyesi, 2. Bölge’deki teleferik istasyonunun karşısına 800 araçlık, Oteller Camii’nin yanında bulunan alana 400 araçlık ve Alkoçlar Otel’in üzerine de 200 araçlık otopark alanı kazandırdı.

KIRKPINAR’IN TARİHİ MÜZEDE YAŞATILACAK Edirne’de 655 yıldır devam eden ve yağlı güreşin olimpiyatı olarak bilinen Kırkpınar’ın tarihi, kurulacak müzede anlatılacak. Burada tarihsel süreçte Kırkpınar’ın olmazsa olmazlarından altın kemer, kispet, davul zurna ve ekibi, Kırkpınar ağası ile cazgır tarihi kıyafetleri, kırmızı dipli mum ve ata sporuna ilişkin ritüeller sergilenecek. Ayrıca, Osmanlı dönemi efsanevi başpehlivanları Kel Aliço, Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmet, Adalı Halil ile Cumhuriyet dönemi

namlı pehlivanları Bandırmalı Kara Ali Acar, Tekirdağlı Hüseyin Alkaya, Adapazarlı İrfan Atan, Ordulu Mustafa Bük, Karamürselli Aydın Demir-Ahmet Taşçı, Denizlili Hüseyin Çokal ile Samsunlu İbrahim Karabacak’ın tarihe altın harflerle kazınan güreşleri, görsel ve yazılı olarak tanıtılacak. BİTMEYEN GÜREŞİN DEVAM EDEN EFSANESİ Orhan Gazi’nin Rumeli’yi ele geçirmek için düzenlediği seferler sırasında oğlu Sü-

leyman Paşa, askerleriyle Edirne’yi geçici olarak aldıktan sonra burada keşif akınına çıkar. Öncü birlik geri döner ve bugün Yunanistan topraklarında kalan Samona’da mola verir. 40 yiğit burada güreşe tutuşur. Saatlerce süren güreşlerde adları Ali ile Selim olan kardeşler yenişemez. Daha sonra Ahıköy yakınında aynı çift yeniden güreşe tutuşur ancak yine yenişemez ve solukları kesilerek oldukları yerde can verirler. 1361 yılında Edirne’yi fetheden Murat Bey, verdiği emir ile aynı yılın yazında 40 yiğit akıncı anısına bir güreş düzenler. Bu düzenlenen güreş, “Kırkpınar Güreşleri” adıyla tarihe geçmiştir. Bundan sonra her yıl Hıdırellez günü Kırkpınar Güreşleri yapılması gelenek haline gelmiştir.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 19 January / February / March


İRO’DAN DEĞERLENDİRME

Turizm sektörünün olmazsa olmazı;

GÜVENLIK VE BARIŞ

HAKAN EĞİNLİOĞLU

İstanbul Rehberler Odası Başkanı

İstanbul Rehberler Odası’nın 2015 Aralık ayında yapılan Genel Kurul Toplantısı’nda yönetime geldiğimizde, ülkemizde hiç de iç açıcı bir tablo görünmüyordu. Dolayısıyla, krizden en çok etkilenen turizm sektöründe bu daha derin hissedildi. Ülke genelinde yükselmeye başlayan terör olayları, Avrupa tarafından anında analiz edildi ve “Türkiye, güvenlik sorunundan dolayı gidilmesi riskli ülkeler” arasında gösterildi. Bunun sonucunda ise turizm sektöründe kriz kendini yavaş yavaş hissettirmeye başladı. Türkiye’nin hiç beklemediği acı verici sürpriz ise, Sultanahmet’te doğrudan turistleri hedef alan saldırı oldu. Turizm açısından dünyanın en önemli ülkelerinden biri olan ülkemiz, bu hain ve acımasız saldırı sonucunda öldürücü darbeyi aldı ve bir daha toparlanamadı. Bu saldırı aynı zamanda rehberlik mesleğinin hiç de sanıldığı gibi eğlenceli bir meslek olmadığını, aksine son derece sorumluluk gerektiren, terör saldırılarında doğrudan hedef alınılan bir meslek olduğunu da bize göstermiş oldu. 2016 yılında yaşanılanlar ise ayağa kalkmakta zorlanan ülke turizmine maalesef daha da ağır darbeler

vurdu. Ülkemizin her yanında şehir, vatandaş ayrımı yapılmadan artan boyutlarda gelişen terör olayları, düşürülen Rus uçağı ve sonrasında gerilen Türkiye-Rusya ilişkileri, 15 Temmuz Darbe Girişimi… Üst üste gelen bu olaylardan sonra 2016 yılında Türkiye Turizmi sözün tam anlamı ile ÖLDÜ! Incoming çalışan meslektaşlarımızın neredeyse ezici bir çoğunluğu maalesef işsiz kaldı. Turizm sektöründe hizmet veren pek çok acenta kapandı ya da küçüldü. Birikimi olanlar ayakta durma mücadelesini halen vermekte. Otellere gelince; otel zinciri olan, birden fazla oteli olan kuruluşlar bir iki otelini açarak diğerlerini kapattı. İstanbul ve Antalya başta olmak üzere, pek çok otel kapandı ya da kısa süreler için açıldı. Turizm sektöründe önemli ölçüde donanımlı, kalifiye eleman ve yönetici işten çıkarıldı ya da düşen ücretler yüzünden çalışmak istemedi. Daha düşük ücretlere, kalifiyesiz elemanlarla ağırlıklı olarak çalışmak, beraberinde kalite sorununu da sorgulamamıza neden oldu. Biz, İRO olarak böyle bir olumsuz ortamda, meslektaşlarımızın beklentilerini vakit kaybetmeksizin üst birliğimiz TUREB’e ve Bakanlığa ilettik. Sonuç almak için uğraştık. Üzülerek söylemeliyim ki, maalesef devlet, yeterince sektör bileşenlerine aynı eşitlik ve adalet anlayışı içinde yaklaşmadı. 2017 yılına ise ümitli ve sonuç alabileceğimizi umduğumuz beklentiler ile giriyoruz. Son Rehber Oda Başkanları ve TUREB Yönetim Kurulu ile gerçekleştirdiğimiz Temsilciler Kurulu Toplantısı’na konuk olan Sayın Bakanımızın verdiği sözün gerçekleşmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Bakanımızdan isteğimiz; belediyelerin, okulların, kurum ve kuruluşların gerçekleştirdiği turlarda yasal rehberlerin görev alması ve bu konunun denetlenmesi idi. Bu gerçekleştiği anda; zaten yasal olarak “tur” vasfıyla gerçekleşen her etkinlikte rehber çalıştırılması zorunludur, önemli ölçüde rehber istihdamının karşılandığı görülecektir. Öte yandan, her kurum ve kuruluş gezdirdiği insanlara iyi ve doğru bir hizmet vermek istiyorsa; profesyonel, gerçek rehberleri tercih etmesi, akılcı bir davranış olacaktır. Bu konuda orta ve uzun vadeli beklentimiz, üye sayısı az, dolayısıyla geliri düşük çok sayıda meslek odası yerine, üye sayısı çok ama az sayıda meslek odasının sonuç itibarı ile daha verimli olacağı kanısındayız. İRO, TUREB, TURSAB gibi meslek kuruluşları başta kısaca özetlediğimiz ülkemizin içinde bulunduğu ve turizmin de doğrudan olumsuz etkilendiği bu krizi çözebilme yetisi, yetkisi ve gücüne sahip değildir. Sorunun çözümü Meclis ve Hükümet tarafından gerçekleşecektir. Yazımın başlığında da belirttiğim gibi; turizm sektörünün olmazsa olmazı, güvenlik ve barış olmalıdır.

20 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March



KARADENİZ BÖLGESİ

Definecilere geçit verilmeyince

TARİHİ KİLİSE AYAKTA KALDI Giresun’da 1850 yılında Rumlar tarafından inşa edilen ve mübadele sonrasında bir daha kullanılmayan Kırkharman Kilisesi, Türk ailenin de koruyup sahip çıkmasıyla günümüzde varlığını sürdürüyor. Yağlıdere ilçesi Kırkharman Yaylası’nda yer alan Kırkharman Kilisesi, hiçbir restorasyon görmemesine rağmen orijinalliğini korumasıyla dikkati çekiyor. Kilisenin olduğu bölgede evi bulunan ve hayvancılıkla uğraşan 60 yaşındaki Adnan Zıvalı, babası ile dedesi gibi kiliseyi definecilerden ve zarar verecek etkenlerden halen koruyor. KENDİ İMKÂNLARIYLA AYAKTA KALMIŞ TEK KİLİSE Giresun İl Kültür ve Turizm Müdürü Kemal Gürgenci, Kırkharman Kilisesi’nin 1850’li yıllarda yapılmış olduğunu söyledi. Tarihi kilisenin bölgede “kendi imkânlarıyla ayak-

ta kalmış tek kilise” denilebileceğini dile getiren Gürgenci, Kırkharman Kilisesi’nin hiçbir şekilde onarım görmemiş, bu zamana kadar varlığını koruyabilmiş bir tarihi eser olduğunu aktararak; “Burası bir şehir aynı zamanda. Okulundan pazara varana kadar birçok yer var. Çevrede başka kiliseler de var. Ancak ayakta kalabilen tek kilise bu” açıklamasında bulundu. DEFİNECİLER SÜREKLİ GELİYOR, YAPIYI YIKMAYA ÇALIŞIYOR Kiliseyi definecilerden koruyan Adnan Zıvalı ise tarihi bir yapı olduğu için definecilerin dikkatini çektiğini vurgulayarak; “Defineciler sürekli geliyor, yıkmaya uğraşıyorlar. Kalıntılardan para umut ediyorlar. Biz de onlara karşı burayı koruyoruz, değerli bir şey olmadığını söylüyoruz. Defineciler dedektör getiriyor, duvarı yıkmaya uğraşıyor. Tabi tepki gösteriyoruz” dedi.

AŞAĞI TAŞHAN ‘BUTİK OTEL’ OLACAK Bolu Belediyesi, Büyükcami Mahallesi’nde bulunan ve Osmanlı Devleti’nin ticaret kervanlarının konaklama ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir durak noktası olan Aşağı Taşhan’da restorasyon çalışması başlattı. Osmanlı döneminde başkent İstanbul ile Anadolu arasında “Osmanlı Devlet Yolu” olarak bilinen ticaret yolu üzerinde yer alan ve Kastamonu’nun Kurşunlu Hanı, Safranbolu’nun Cinci Hanı gibi Türk tarihinin önem-

22 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

li ticari ve mimari binaları arasında yer alan Taşhan’ın eski günlerine kavuşturulması ve tarihi yapıyı özgün haline getirmek için başlatılan restorasyon çalışmaları, Belediye Koruma Uygulama Denetleme Bürosu koordinasyonunda devam ediyor. KENTİN TURİZM POTANSİYELİNE YENİLERİ EKLENİYOR Çalışmalar tamamlandığında Aşağı Taşhan’ın tahrip edilen bölümlerinin onarılarak

orijinal haline kavuşturulması ve burada yeniden vatandaşlara hizmet verilmesi planlanıyor. Bölgede yapılan çalışmaları yerinde inceleyen Bolu Belediye Başkanı Alaaddin Yılmaz, belediyenin kültürel ve tarihi değerleri gün yüzüne çıkararak, kentin turizm potansiyeline yenilerini eklediğini söyledi.


KARADENİZ BÖLGESİ

TRABZON’A TÜNEL AKVARYUM

Tarihi Sinop Cezaevi’ne

ZİYARETÇİ AKINI

13 bin metrekarelik alanı kaplayan ve 2000 yılında müzeye çevrilen Tarihi Sinop Cezaevi ve Müzesi, 2016 yılında yaklaşık 200 bin ziyaretçi ağırladı. Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürü İrfan Göz, tarihi cezaevinin Türkiye’de marka olmuş tarihi mekânlar arasında yer aldığını söyledi. Sinop’a gelen yerli ve yabancı turistlerin büyük bölümünün tarihi cezaevini ziyaret ettiğini anlatan Göz, binanın zaman zaman film ve dizi çekimlerine de ev sahipliği yaptığını, ülke turizmi açısından önemli bir mekân olduğunu dile getirdi. Göz, Tarihi Sinop Cezaevi ve Müzesi’ni 2016 yılında yaklaşık 200 bin biletli ziyaretçinin gezdiğini bildirerek, şunları kaydetti:

Trabzon’un Ortahisar Belediyesi, bölge turizminde farklı alternatiflerin oluşturulmasına yönelik hazırlanan projeler kapsamında Zağnos ve Tabakhane vadileri arasına Tünel Akvaryum kuracak. “Türkiye’nin farklı kentlerinden Sinop’a gelen vatandaşların ilk uğrak yeri tarihi cezaevi oluyor. Biz aslında Sinop denince akla ilk cezaevinin gelmesini istemiyoruz. Fakat sonuçta tarihi ve kültürel yapısıyla marka olmuş bir mekân. Gelen insanlar mutlaka burayı ziyaret ediyor. Dolayısıyla diğer müzelere oranla ziyaretçi sayısı hayli fazla oluyor. Yabancı turistlerin de ilgisini göz önünde bulundurursak, ülke turizmi açısından da önemli ve tarihi bir mekân.”

ORDU’DA 2 BİN 500 YILLIK MAĞARA BULUNDU Ordu’nun Altınordu ilçesinde 2 bin 500 yıllık mağara bulundu. Kent turizmine katkı sağlamak için çalışmalarına tüm hızıyla devam eden Ordu Büyükşehir Belediyesi, tarihi değerlere sahip çıkılarak geçmişin izlerinin gün yüzüne çıkarıldığını belirtti. İl genelinde turizm alanındaki çalışmaların sürdüğüne işaret edilen açıklamada; “Ordu’da bulunan potansiyel alanları keşfederek gerekli düzenlemeleri yapan Büyükşehir Belediyesi, Taşbaşı Mahallesi’ndeki kilise civarında bulunan mağaranın sırrını çözmeye çalışıyor. Proje çalışması kapsamında bölgesel ve el yapımı doğal mağaralar üzerine program yapan özel

bir ekibi bölgeye davet eden Büyükşehir Belediyesi, 2 bin 500 yıllık geçmişe sahip mağaranın keşif çalışmasını gerçekleştirerek, yaklaşık 40 metre uzunluğa ve 1,5 metre genişliğe sahip olduğunu tespit etti. Antik çağda insanların elleriyle yaptığı bu tarihi mağaranın Taşbaşı Kilisesi’ne kadar ulaştığı ve evlerden denize ulaşımın da bu yolla sağlandığı tahmin ediliyor” ifadeleri yer aldı.

Doğal güzellikleri, tarihi, kültürel değerleri ve sunduğu sportif aktivite imkânlarıyla son yıllarda turizmde dikkati çeken Trabzon, her yıl milyonlarca yerli ve yabancı ziyaretçiyi ağırlıyor. Her mevsim turistlerin ilgisini çeken Trabzon’da, tarihi Zağnos ve Tabakhane vadileri arasına kurulacak Tünel Akvaryum ile hem deniz canlılarının tanıtılması, hem de bölgenin turizm potansiyelinin artırılması hedefleniyor. “DENİZ KENTİ OLMAMIZA RAĞMEN DENİZ CANLILARINI TANIMIYORUZ” Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, konu ile ilgili yaptığı açıklamada bölgeyi ziyaret eden turist sayısının her geçen gün arttığını söyledi. Turizm potansiyelini artıracak projeler gerçekleştirdiklerini anlatan Genç; “Tünel Akvaryum, Trabzon’u daha iyi, güzel ve yaşanılabilir hale getirebilecek projeleri düşünürken aklımıza geldi. Deniz kenti olmamıza rağmen deniz canlıları hakkında fazla bir bilgimiz yok. Birkaç balık türü dışında maalesef hiçbir deniz canlısını tanımıyoruz. Projemiz deniz canlılarının tünel akvaryumlarda sergilendiği güzel bir çalışma olacak” diye konuştu.

Zemini taş döşeme olan ve ilerleyen kısımları doğal kireç oluşumuyla kapanan mağaranın, Boztepe’ye ulaşan merdiven projesiyle ilişkilendirilerek yapılacak çevre düzenlemesiyle ziyarete açılacağı belirtildi. Ocak / Şubat / Mart | 2017 23 January / February / March


EGE BÖLGESİ

Tarihi Kula Evleri’ne

3 ASIRLIK YENİ HALKA Manisa Büyükşehir Belediyesi, tarihi dokusu ve eşsiz mimarisiyle kültür dünyasına armağan edilen tarihi Kula Evleri’ni turizme kazandırmaya devam ediyor. Kula’da Anadolu Türk Evi özelliklerini taşıyan Rahmi Erdil Evi’nin restorasyon ihalesini gerçekleştiren Büyükşehir Belediyesi, konağı geçtiğimiz yıl satın aldı. Tarihi yapının özellikleri hakkında bilgi veren Etüt ve Projeler Dairesi Başkanı Müge Türkeli Kuğu; “1700’lü yıllarda inşa edilen Rahmi Erdil Evi, 1 milyon 296 bin liraya restore edilerek ilçede butik otel olarak hizmet vermeye başlayacak. İki kattan oluşan yapı, avlusu ile 700 metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiş” dedi. İLÇE TURİZMİNİ OLUMLU ETKİLEYECEK Kula Belediye Başkanı Hüseyin Tosun, uzun yıllardır köhne durumda olan tarihi Rahmi Erdil Evi’nin restorasyonunun yapılmasından büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek, Kula Evleri’nin kültür mirasına kazandırılmasının ilçedeki turizmi olumlu yönde etkileyeceğini söyledi. Başkan Tosun, Kula’nın tarihi, doğal ve kültürel zenginlikleri açısından eşsiz bir kent olduğunu sözlerine ekleyerek; “Kula, UNESCO sertifikalı Türkiye’nin ilk ve tek Jeopark’ıyla, Yunus Emre ve Tabduk Emre Türbesi’yle, peri bacalarıyla, camileri ve çeşmeleriyle, Emir Kaplıcaları’yla ve tarihi evleriyle her açıdan turizm değerlerine sahip bir ilçedir” şeklinde konuştu.

24 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Muğla’dan kazdıkça

TARİH FIŞKIRIYOR Birçok antik kent ve ören yeri UNESCO Kültürel Miras Geçici Listesi’nde bulanan Muğla’nın tarihi miraslarını, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi ziyaret ediyor. Karia ve Likya uygarlıklarının hüküm sürdüğü, bünyesinde barındırdığı 22’si düzenlenmiş 195 ören yeri ile ziyaretçileri tarihe yolculuğa çağıran Muğla, tarihi ve kültürel zenginliklerinin oluşturduğu potansiyel ile Ege Bölgesi’nin açık hava müzesi konumunda. Muğla, bu tarihi eserlerle çok sayıda ziyaretçi çekiyor. ÜLKE TURİZMİNİN EN ÖNEMLİ ODAK NOKTALARINDAN Muğla Valisi Amir Çiçek, kentin Karia ve Likya gibi uygarlıkların hüküm sürdüğü bir yörede kurulduğunu söyledi. Sahip olduğu doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi zenginliklerinin oluşturduğu potansiyel ile Muğla’nın ülke turizminin en önemli odak noktalarından olduğunu ifade eden Çiçek; “Muğla çok önemli bir coğrafyada konumlanıyor. Bir taraftan Anadolu’nun güney batısındaki Ege kültürü ve Anadolu’nun iç kısmındaki kültürler, diğer taraftan da kuzeyden gelen kültürlerin etkileri var. Akdeniz’in doğu ve batısı arasındaki çok önemli bir noktada yer alıyor” dedi.


EGE BÖLGESİ

DENİZLİ, TARİHİ İLE ÖZDEŞLEŞİYOR

İZMİR’E EVRENSEL ÇOCUK MÜZESİ VE TEMA PARKI

Denizli’nin tarihine tanıklık etmiş binalarını restorasyon çalışmalarıyla yeniden şehre kazandıran Büyükşehir Belediyesi, kentin unutulmaya yüz tutmuş zenginliklerini eski ihtişamına kavuşturmaya devam ediyor. Bugüne kadar yıkılmaya yüz tutmuş birçok tarihi yapıyı kente kazandıran Büyükşehir, “121 Dev Proje” kapsamında Cezmi Ökten 1 Evi’nde de restorasyon çalışmalarına başladı.

Hayata geçirdiği farklı projeler ile adından söz ettiren Karşıyaka Belediyesi tarafından dünya çocukları için tasarlanan müze ve tema parkının temeli atıldı. Konseptiyle Ege Bölgesi için ilk ve tek olacak parkta dinozor heykelleri, çeşitli canlı türlerinin maketleri, biyolojik gölet, sergi ve eğitim alanlarının yanı sıra pek çok oyun ve aktivite alanı da yer alacak.

ORİJİNAL HALİ KORUNARAK, KENTİN DEĞERLERİ ARASINA KATILACAK 1950’li yıllarda ahşap karkaslı tarzda, kerpiç dolgulu malzeme kullanılarak inşa edilen ve uzun yıllardır yıkılma tehlikesi yaşayan tarihi bina, bir süre önce Büyükşehir Belediyesi tarafından kamulaştırıldı. Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın açıkladığı “121 Dev Proje” kapsamında restorasyon işlemlerine başlanan ve 2017 yılı içerisinde bitirilmesi planlanan Cezmi Ökten 1 Evi, diğer tarihi yapılar gibi orijinal hali korunarak kentin değerleri arasına katılacak.

KEMAL KILIÇDAROĞLU DA KATILDI Mavişehir’de inşa edilecek parkın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılımıyla gerçekleşen temel atma töreni sırasında, park ile birlikte toplam 5 büyük projenin de temeli atıldı. Mavişehir’deki Bilim Müzesi ve Karşıyaka’nın Filizleri Anaokulu’nun çevresinde bulunan 7 bin 200 metrekarelik alanı Evrensel Çocuk Müzesi ve Tema Parkı için proje bölgesi ilan eden Karşıyaka Belediyesi, Ege’de ilk ve tek olacak çalışmayla çocuklara hitap edecek.

Kadıkalesi kazılarına

BELEDİYEDEN MADDİ DESTEK Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı ile Kadıkalesi Kazı Başkanı Prof. Dr. Zeynep Mercangöz arasında imzalanan protokol kapsamında, maddi destek süresi uzatıldı. Belediye Başkanı Özer Kayalı, büyük bir özveriyle sürdürülen kazı çalışmalarının bölgenin tarihi açısından büyük bir önem taşıdığını bildirdi ve 2 yıl daha maddi destekte bulunacaklarını belirtti. Kayalı; “Çalışmalarla geçmişinin Efes’ten bile eski olduğu ve pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptığı anlaşılan Kadıkalesi (Anaia) Höyüğü, Kuşadası’nın en büyük tarihsel değerlerinden birisidir. Belediye olarak bu tarihsel ve kültürel hazinenin gün yüzüne çıkması için her türlü desteği vermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. Ocak / Şubat / Mart | 2017 25 January / February / March


AKDENİZ BÖLGESİ

‘Kültür Turizm Kümelenmesi’

İLK MEYVELERİNİ VERİYOR Hatay Büyükşehir Belediyesi, ‘Kültür Turizm Kümelenmesi Projesi’ kapsamında kentin kültürel ve tarihsel değerlerini ortaya çıkartmak, tanıtmak ve farkındalık oluşturmak amacıyla çalışmalara başladı. Bu kapsamda Yayladağı’nda belirlenen, tarihi eser olarak tescil görmemiş 4 adet Roma dönemine ait köprünün tanıtımı amacıyla bir sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirildi. “Kent Safarileri” genel başlığı altında tanımlanan 1. Parkur’da Yayladağı Roma Köprüleri, Mozaik Motosiklet Kulübü üyeleri ile birlikte gezildi. KÜLTÜR VARLIKLARI ENVANTERİ ÇIKARILACAK Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş eşliğinde gerçekleştirilen start sonrası 2 eskort araç, bir minibüs ve 10 motor sürücüsünden oluşan konvoy, 5 saat süren parkur için yola çıktı. Hava koşullarının elverdiği sürece devam edecek Kent Safarileri, Hatay’ın kültür varlıkları envanteri tamamlanıncaya dek sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde sürdürülecek.

Beyrut ile Adana arasında

TURİZM KÖPRÜSÜ

Lübnan’ın Beyrut kenti ile Adana arasındaki turizm ve ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi, ürün ve hizmet ihracatının artırılması amacıyla Beyrut-Adana Turizm Köprüsü Projesi başlatıldı. Adana Ticaret Odası, Adana Tanıtım ve Kalkınma AŞ ve Çukurova Kalkınma Ajansı tarafından ortak yürütülecek projenin tanıtımında konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, iki ülke ve iki şehir arasında önemli bir köprü inşa edileceğini söyledi. EKONOMİK, DOĞAL VE KÜLTÜREL BÖLGE Beyrut’u gezdiğini anlatan Sözlü; “Kültürel manada Lübnan ile derin yakınlıklarımız mevcut. Lübnan’dan Adana’ya doğru bir çizgi çektiğinizde, burası Fransızların egemenlik kurmak istedikleri alandır. Burası ekonomik, doğal, kültürel bölgedir. İşbirliğimizi geliştirmek noktasında bir araya gelişimiz aslında çok gecikmiştir” şeklinde konuştu. LÜBNAN’DAN GELEN TURİST SAYISINDA ARTIŞ VAR Lübnan Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Jean Abboud ise, projenin iki ülke arasındaki turizm ve ticareti canlandıracağını ifade etti. Turizm ve sanayinin gelişmesi açısından büyük bir istek ve heyecan duyduklarını anlatan Abboud; “Bu tür toplantı ve etkinliklerle, ikili görüşme ve karşılıklı ziyaretlerle hazırdaki ve gelecekteki düzenlemelerimizi birlikte gerçekleştirme fırsatına nail olabiliriz. Türkiye’deki tarihi eserleri barındıran bölgeler ve sahil bölgelerinde son yıllarda Lübnan’dan gelen turist sayısında belirgin bir artış görülmektedir. İhtisaslaşmış turizm acenteleri, bu bölgelerin yanı sıra diğer bölgeleri tanıtma ve pazarlama yoluna başvurarak, buraları da turistik cazibe merkezine dönüştürebilirler. Bizim ülkemiz de turistlere en güzel altyapıyı sunmaktadır” dedi.

MERSİN SAĞLIK TURİZMİNE AÇILIYOR Erdemli’nin Sıraç Mahallesi’nde 800 rakıma sahip İçme Yaylası, Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından sağlık turizmine açılıyor. Şifalı olduğuna inanılan yeraltı suyu ile turistlerin uğrak mekânı olan İçme Mesire Alanı, Büyükşehir Belediyesi’nin hayata geçireceği projeyle sağlık turizminde Mersin’in cazibe merkezi olacak. İçerisinde kır lokantası, kır kahvesi, WC, duş, yöresel satış yeri, su deposu, çocuk oyun alanı, spor sahası ve otopark olan 104 dönümlük bir alanda “İçme Mesire Alanı” projesi hazırlayan Mersin Büyükşehir Belediyesi, önümüzdeki sezona hazır hale getirebilmek için çalışmalarını sürdürüyor.

26 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March


AKDENİZ BÖLGESİ

KAŞ’IN 25 YILLIK ÖZLEMİ SONA ERECEK Her yıl milyonlarca turisti misafir eden Antalya’ya yapılması planlanan Batı Antalya Havalimanı, Türkiye’nin turizm merkezlerinden Kaş ilçesinin 25 yıllık özlemini sona erdirecek. İl merkezine 200 kilometre uzaklıkta bulunan; deniz, kum ve güneşin yanı sıra doğa harikası koyları, tarihi mekânları ve yaylalarıyla turizmin önemli merkezlerinden Kaş’ta turistler, çoğunluğu evlerden bozma butik oteller ile kamp alanları ya da bungalovlarda konaklıyor. Rus ve Alman turistlerin yanı sıra İngiliz turistlerin de yoğun ilgi gösterdiği turistik ilçede, Kaş ve Demre arasına yapılacak Antalya’nın 3. havalimanı ile müşteri yelpazesinin artırılması ve yeni yatırımlarla turizmin daha da canlandırılması hedefleniyor. GELİŞİMİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK PROBLEM ULAŞIM Kaş Belediye Başkanı Halil Kocaer; ilçenin denizi, bitki örtüsü ve tarihi mekânlarıyla her yönden çok iyi bir yerde bulunduğunu, turizmin yanında tarım ve ticaretin de önemli bir yer tuttuğunu anlattı. “Kaş’ta yıllar yılı ulaşımdan yana çok büyük ızdıraplar çektik” diyen Kocaer, geçmişte Antalya’ya üç günde gitmek zorunda kaldıklarının altını çizdi. Başkan Kocaer, ilçenin gelişmesinin önündeki en büyük problemin ulaşım olduğunu vurgulayarak; “Kalkan ve civarında yetiştirilmiş olan tarım ürünlerinin İç Anadolu’ya ve ihracat merkezlerine ulaştırılmasında büyük zorluklarımız var” dedi. 2 MİLYAR LİRA KATKI SAĞLAYACAK Antalya’nın batısına havalimanı yapılması için turizmciler ve iş adamlarından gelen talepler üzerine Bakanlık yetkilileri ve havacılık uzmanları, yer tespiti yapmak üzere geçen Mayıs ayında Antalya’da incelemelerde bulunarak, Kaş-Demre arasına her türlü uçağın inebileceği bir havalimanı yapılmasının planlandığı bildirildi. Henüz proje aşamasındaki Batı Antalya Havalimanı, yılda 5 milyon yolcuya hizmet verecek ve Antalya ekonomisine yılda 2 milyar liralık katkı yapacak.

Gül turizminde 2017 hedefi

20 BİN TURİST

Dünya gülyağı üretiminin yüzde 65’ini karşılayan Isparta, gülü sadece bir tarım ürünü olarak görmüyor. Kentte üretilen gülün yüzde 20’sini karşılayan Güneykent Beldesi’nde, gülün önemli bir turizm değeri olarak markalaştırmasına yönelik çalışmalar başlatıldı. PLANLI OLMADIĞI HALDE 10 BİNİN ÜZERİNDE TURİST GELDİ Geçen yıl planlı olmamasına rağmen 10 binin üzerinde yerli ve yabancı turist beldeye gelerek gül toplama, gül kahvaltısı, gül suyu çıkarma ve gül reçeli yapma gibi aktivitelere katıldı. Güneykent’te önümüzdeki yıl bu işin planlı şekilde yürütülerek, yaklaşık 30 gün süren gül toplama sezonunun yanında diğer aktivitelerin de eklenmesiyle turizmden daha fazla pay alınması hedefleniyor. ÖLMEDEN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER LİSTESİNDE Güneykent Belediye Başkanı Fahrettin Gözgün, beldede 2017 yılı kırsal turizmi için çalışmalara ağırlık verdiklerini, dünyada ölmeden önce yapılması gereken önemli şeyler listesinde Isparta’da şafak vakti gül toplamanın da yer aldığını söyleyen Başkan Gözgün, şu açıklamalarda bulundu: “Yerli ve yabancı turistler için müthiş bir program hazırlıyoruz. Sabah güneşin doğuşuyla gül bahçelerinde gül toplatacağız. Oradan çıkıp, yöresel ürünlerle gül kahvaltısı yapılacak. Kahvaltının ardından ziyaretçilerimiz gülhanede topladıkları gülün suyunu çıkaracak. Bu işlemin ardından da hep birlikte gül reçeli yapacağız. Arzu eden misafirlerimize özel halı dokuma tezgâhları da kurduk. Isparta’nın gülü ve halısı meşhurdur. Bu iki özelliği, aynı gün yerli ve yabancı turistlere yaşatmak istiyoruz. Ayrıca beldede turistlerimizin ulaşımını römorklarla sağlayacağız. Tam bir köy havası alacaklar.”

Ocak / Şubat / Mart | 2017 27 January / February / March


İÇ ANADOLU BÖLGESİ

800 yıllık kilise

ONARILMAYI BEKLİYOR Sivas’ın Zara ilçesine bağlı Müslümabat Köyü sakinleri, köylerinde bulunan ve yaklaşık 800 yıllık olduğu belirtilen kilisenin onarılarak inanç turizmine kazandırılmasını istiyor. Müslümabat Köyü Muhtarı Turan Turan, kilisenin yaklaşık 800 yıl önce Rumlar tarafından yapıldığını, sonrasında bölgeye yerleşen Ermenilerce kullanıldığını söyledi. Daha sonraki dönemde kilisenin ortasına duvar örülerek bir kısmının cami olarak

kullanıldığını anlatan Turan; “Yaklaşık 30 sene burada namaz kılınmış. Köyde cami yapılmasının ardından burası virane kaldı” dedi. TARİHİ KİLİSE DEFİNECİLERDEN ZARAR GÖRÜYOR 35 senedir atıl vaziyette olan kiliseye definecilerin büyük zarar verdiğini belirten Muhtar Turan, şunları ifade etti: “Tanımadığım bir kişi muhtar seçildiğim zaman beni telefonla arayarak, kilisede define aramak

istediğini söyledi. Ben bu işe hakikaten karşıyım, arayan kişiye tepki gösterdim. Bizim bunu dememiz yeterli olmuyor. Defineciler, kilisenin hem içinde hem de çevresinde arama yapıyor. Kilisenin içinde çok büyük tahribat var. Geçen yıl ilçemizin mülki idari amirleriyle kiliseye geldiğimizde yeni kazıldığını gördük. Kürekler, kazmalar, eldivenler hâlâ duruyordu. Bunun önüne geçemiyoruz. Defineciler genellikle geceleri geliyor ve köyümüzde de çok kimse olmadığı için haberimiz olmuyor.”

Mevlana Müzesi

TURİSTLERİN GÖZDESİ OLDU

“Kral Kızı” UNESCO YOLUNDA Yozgat’ın Sarıkaya ilçesinde halk arasında “Kral Kızı” olarak bilinen, “Basilica Therma” adlı tarihi Roma Hamamı’nın UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınması için çalışma başlatıldı. Turizm ve Tanıtma Platformu (TUTAP) Genel Başkanı Fikret Yıldız, Yozgat Valisi Kemal Yurtnaç’ı makamında ziyaret etti. Yıldız, ziyarette Roma Hamamı’nın UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne, daha sonra da asıl listeye girmesi için ellerinden gelen çabayı göstereceklerini söyledi. Yurtnaç da Roma Hamamı’nın hem ülke genelinde hem de uluslararası platformlarda tanıtımının yapılması için Valilik olarak tüm çalışmaları yaptıklarını belirtti. SÜREÇ BAŞLATILDI UNESCO’ya adaylık sürecinin de başladığını açıklayan Vali Yurtnaç; “Yozgat Valiliği öncülüğünde TUTAP tarafından yürütülen Dünya Kültürel Mirası Listesi’nde Türkiye Projesi kapsamında Sarıkaya ilçemizde bulunan tarihi Roma Hamamı’nın, UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınması için süreç başlatılmış durumda. 2017 Mart ayında UNESCO toplantısında tarihi Roma Hamamı’nın bu listeye alınması için tüm girişimlerde bulunacağız” diye konuştu.

28 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 198 müze, 138 ören yeri ve 220 özel müze faaliyetlerine devam ediyor. Yıl içerisinde tarihi eserlerin sanatseverlerle buluşabilmesi için müze sayısını artırma çalışmalarını tüm hızıyla sürdüren Bakanlığa bağlı müze ve ören yerleri arasında, 2016 yılında en çok ziyaretçiyi Konya Mevlana Müzesi ağırladı. Mevlana Müzesi, Konya’da bulunan ve eskiden Mevlâna’nın dergâhı olan yapı kompleksinde 1926 yılından beri faaliyet gösteriyor. “Mevlana Türbesi” olarak da anılan yapı, dört fil ayağı (kalın sütun) üzerine inşa edilmiş. O günden sonra yapısal faaliyetler hiç bitmemiş, 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiş. Osmanlı sultanlarının bir kısmının Mevlevi tarikatından olması, Mevlana Müzesi’ne özel bir önem verilmesini ve iyi korunmasını sağlamış.


İÇ ANADOLU BÖLGESİ

Anadolu doğa tarihi

Kayseri Kalesi

DÜNYANIN GÜNDEMİNDE

TURİZME KAZANDIRILACAK

Zürih ve California üniversitelerinden bilim insanları, Kurutlu köyünde bulunan fosiller için Kırşehir’e gelerek, Ahi Evran Üniversitesi (AEÜ) Antropoloji Laboratuvarları’nda inceleme yaptı.

Tarihi Kayseri Kalesi, zeminde sanatçılar sokağı, zeminin 3 metre altında ise Arkeoloji Müzesi’nin yer aldığı kültür sanat merkezine dönüşüyor. Projesi geniş kapsamlı bir yarışma ile hazırlanan Kayseri 2. Arkeoloji Müzesi, dikdörtgen yamuk tekniğine göre inşa edilmiş kalenin içinde yer alıyor. Müzede, Kültepe kazılarında çıkan Asur ticaret kolonilerine ait çivi yazılı tabletler ile Kaniş - Karum’dan Romalılara, yörede bulunan birçok uygarlığa ait arkeolojik eserler sergilenecek.

AEÜ Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Yüzey Araştırmaları Grubu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Cem Erkman, 2011’de Hirfanlı Baraj Gölü kıyısındaki Kurutlu Köyü’nde gerçekleştirdikleri yüzey araştırmalarında fil, zürafa, primat, maymun, gergedan gibi omurgalı hayvanların fosillerini bulduklarını söyledi. Araştırmaların daha sonra Bakanlar Kurulu kararıyla sistematik kazıya dönüştürüldüğünü belirten Erkman; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu ve Ahi Evran Üniversitesi’nin de kazıya destek verdiğini belirtti. DOĞA TARİHİ AÇISINDAN ANADOLU OLDUKÇA ÖNEMLİ Fosiller incelendiğinde bölgenin geçmişte Afrika’ya benzer ekolojik ortama sahip olduğunu gördüklerini aktaran Cem Erkman; “Doğa tarihi açısından Anadolu oldukça önemli. Hayvan göçlerinin çok sık yaşandığı bir bölge. Özellikle de bu coğrafya. Bu coğrafyada çıkan hayvanların bilimsel çalışmaları bu faunayı, paleobiyo çeşitliliği ve kronolojiyi gösterecek. Elde edilen verilerden buranın büyük bir ırmağın göle açılan kısmı olduğu görülüyor. Şu anda Afrika’da yaşayan hayvanların büyük bir kısmı burada da yaşamış. Fil, zürafa ve tüm hayvanların daha eski formları buranın geçmişinde yaşıyor” açıklamasında bulundu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, restorasyon çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada Kayseri’nin yaşam merkezi olacak kale için 40 milyon TL’lik bir yatırım yaptıklarını, içerisinde de Türkiye’nin en büyük arkeoloji müzelerinden birinin yer alacağını kaydederek; “Şehrimiz tarihi ve kültürel açıdan adeta bir müze kent durumunda. Pek çok tarihi değere sahibiz. Bunların en haşmetlisi de Kayseri Kalesi” dedi.

Anadolu masalları

ÇANKIRI MASAL MÜZESİ’NDE ANLATILACAK Somut olmayan kültürel miraslarına da sahip çıkan Çankırı Belediyesi, çocuklar için Masal Müzesi yapımına başladı. Projenin tamamlanması ile birlikte Anadolu’da yüzyıllardır anlatılan

anonim masallar, büyük küçük herkese Çankırı’daki Masal Müzesi’nde anlatılacak. ZİYARETÇİLERİ MASAL KAHRAMANLARI KARŞILAYACAK Bodrum ve iki kattan oluşan avlulu yapının restorasyon işlemleri bir yıl içerisinde tamamlanacak. Sonrasında Masal Müzesi’ne dönüşecek yapı, çocukları masallarla hayallerindeki yolculuğa çıkaracak. Müzede Anadolu’nun masal kahramanları ziyaretçileri karşılayacak ve odalara geçişte onlara masallar anlatacak. Ocak / Şubat / Mart | 2017 29 January / February / March


GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Ortadoğu’nun en büyük köprüsü

2017’DE HİZMETE GİRECEK Şanlıurfa’da mozaikler

GÜN YÜZÜNE ÇIKARILIYOR Şanlıurfa’da yapılan kazı çalışmalarında, yaklaşık 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen 5 taban mozaiği gün yüzüne çıkarıldı. Büyükşehir Belediyesi’nin Urfa Kalesi çevresinde yürüttüğü çalışmalarda, bazı kaya mezarlarına rastlandı. Bunun üzerine arkeologlarca bölgede yapılan kazı çalışmalarında 80’e yakın kaya mezarı bulundu. Kaya mezarlarında araştırmalarını sürdüren arkeologlar, 5 mezarda taban mozaiklerinin yer aldığını tespit etti. Arkeologlar, yaptıkları çalışmalarla yaklaşık 2 bin yıllık olduğu tahmin edilen mozaikleri gün yüzüne çıkardı. EDESSA KRALLIĞI DÖNEMİNE AİT BULGULAR Süryanice yazıtlar ve ince işlemelerin yer aldığı mozaik ile kaya mezarlarının, M.Ö. 132 ve M.S. 639 yılları arasında Şanlıurfa’da hüküm süren Edessa Krallığı dönemine ait olduğu tahmin ediliyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, konu ile ilgili yaptığı açıklamada Şanlıurfa’nın tarihsel süreçlerde her zaman var olduğunu ve farklı kültürleri barındırarak bugüne kadar geldiğini belirtti.

ADIYAMAN MARKALAŞIYOR Adıyaman Belediyesi tarafından sürdürülen “Marka Kent” çalışmaları kapsamında hazırlanan şehir logosu, Adıyaman Kalesi önündeki alana yerleştirilerek halkın beğenisine sunuldu. 7 metre 70 santimetre uzunluğunda, 1 metre 80 santimetre yüksekliğinde yapılan “Adıyaman” yazısını çok beğendiklerini dile getiren vatandaşlar, benzer çalışmaların şehrin değişik noktalarında da sergilenmesini istedi. Marka Kent çalışmaları hakkında bilgi veren yetkililer ise, Adıyaman isminin son yıllarda huzur ve barış ile birlikte anıldığını, kendilerinin de bu söylemi slogan haline getirerek, yüzyıllar boyunca huzurun ve kardeşliğin hüküm sürdüğü bu toprakları bundan sonra da bu özelliğiyle tanıtmayı hedeflediklerini söyledi. 30 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Batman’ın Hasankeyf ilçesinde 2013 yılında temeli atılan Türkiye’nin 4. büyük, Ortadoğu’nun ise en büyük köprüsü Hasankeyf-2, 2017’de hizmete girecek. Ilısu Baraj Gölü altında kalacak olan Hasankeyf ilçesinde, 2013 yılında dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve mevcut Başbakan Binali Yıldırım ile 3 bakan tarafından temeli atılan Hasankeyf-2 Köprüsü için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Ayakları yükselen bin 8 metre uzunluğundaki ve 24 metre genişliğindeki köprünün tamamlanması için 350 işçi, dur durak bilmeden çalışıyor. Yaya geçidi de olan, çift şeritli ve 14 ayaklı köprünün 2017 yılında tamamlanarak hizmete açılması planlanıyor. TÜRKİYE’Yİ ORTADOĞU’YA BAĞLAYAN ÖNEMLİ BİR GEÇİŞ NOKTASI Hasankeyf Kültür Derneği Başkanı Ahmet Akdeniz, yapımı devam eden köprünün Ortadoğu’nun en büyük, Türkiye’nin ise 4. büyük köprüsü statüsünde bulunduğunu belirterek, Mezopotamya’nın gözbebeği olacağını söyledi. Akdeniz, köprünün Türkiye’yi Ortadoğu’ya bağlayan önemli bir geçiş noktası olacağını da vurguladı.


GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

“ŞİMDİ GAZİANTEP’E GİTME ZAMANI” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan ve TURSAB öncülüğünde 10 büyükşehirde yürütülen “Şimdi Gaziantep’e Gitme Zamanı” kampanyasıyla, gastronomi şehrine daha çok turist çekilmesi hedefleniyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, son dönemlerde Gaziantep’in dışında şehirle ilgili, şehrin kaderini etkileyecek şekilde negatif bir algı oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. 2 milyon nüfusa sahip kentin bunu hak etmediğini, Gaziantep’in “iyilik şehri” olduğunu ve 350 bin Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yaptığını anlatan Şahin; kentin aynı zamanda sanayi, ticaret, kültür ve turizm merkezleri arasında yer aldığını söyledi.

kampanyasını hayata geçirdiklerini ifade etti. Amaçlarının yöre insanının geleneksel misafirperverliğini konuklarına göstermek olduğunu vurgulayan Başkan Şahin, “Çünkü biz ev sahibi olarak evimizden eminiz. Evimizin sermayesinden; insani, vicdani gücünden, tarihi gücünden, hepsinden eminiz” şeklinde konuştu.

GELENEKSEL MİSAFİRPERVERLİK VURGULANACAK Bu güçlü sermayeye karşı Gaziantep ile ilgili farklı algı oluşturmaya çalışanlar bulunduğunu dile getiren Fatma Şahin, bunun üzerine “Şimdi Gaziantep’e Gitme Zamanı”

Mardin Kalesi

TURİZME KAZANDIRILACAK Mardin’de “Kartal Yuvası” olarak da bilinen ve yaklaşık 30 yıldır ziyarete kapalı olan Mardin Kalesi, turizme kazandırılacak. Hamdaniler tarafından 10. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen, Artuklu döneminin en büyük eserlerinden, 1.200 metre yükseklikteki kalede 4 yıl önce başlatılan çalışmaların bir bölümünün yakında tamamlanması planlanıyor.

Hazine’ye ait olan ancak askeri bölge yapılan alan, Mardin Müze Müdürlüğü’nün arkeolojik kazı çalışmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edilecek. Turizme açılması için düzenlemelerin büyük bölümünün tamamlandığı kaledeki arkeolojik kazı çalışması 7 yıl sürecek. Kale kısmen açılacağı için kazı, bundan olumsuz etkilenmeyecek.

2017 TURİZM SEZONUNA YETİŞMESİ BEKLENİYOR Mardin Turizm ve Otelciler Derneği (MARTOD) Başkanı Özgür Azad Güngör, konu ile ilgili yaptığı açıklamada, şehirde turizmin canlanması için en önemli hususun Mardin Kalesi’nin kısmi olarak turizme açılması olduğunu aktararak; “Milletvekillerimiz de ayrıca Milli Savunma Bakanımız ile görüştü ve olumlu yanıtlar aldık. Altyapısını sağlayıp, inşallah 2017 turizm sezonuna yetiştirmeye çalışacağız” dedi. MARDİN’İN EN ÖNEMLİ SİMGELERİNDEN BİRİ Mardin Kalesi’nin kent turizmi için çok önemli olduğunu vurgulayan Güngör, şunları kaydetti: “Kale, Mardin’in en önemli simgelerinden biri. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir manzara yok. Mezopotamya’ya uçsuz bucaksız bakışı var. Turizme açılması çok ama çok önemli... Kente gelen misafirler, en çok Mardin Kalesi’ne çıkmayı arzu ediyor. Bölgemizde yaşanan olaylardan dolayı yaşadığımız sıkıntılar, olumsuz bir etki bıraktı. Kalenin açılmasının pozitif etki sağlayacağını düşünüyoruz.”

Ocak / Şubat / Mart | 2017 31 January / February / March


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Selçuklu Meydan Mezarlığı,

UNESCO ANA LİSTESİNE ÖNERİLECEK Tarihi mekânlarıyla açık hava müzesi konumundaki Bitlis’in Ahlat ilçesinde bulunan ve 2010 yılında UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen Selçuklu Meydan Mezarlığı’nın ana listeye alınması için çalışmalar yürütülüyor. Ahlat Belediye Başkanı Mümtaz Çoban, turizmin gelişmesinde önemli bir yer tutan ve dünyanın en büyük İslam mezarlığı olma özelliğini taşıyan Selçuklu Meydan Mezarlığı’nın tanıtılmasının önemli olduğunu söyledi. Mezarlığın gelecek yıl ana listeye alınmasının beklendiğini belirten Çoban, şunları ifade etti:

“Türkiye’nin en büyük kazı alanlarından biri Ahlat’ta bulunuyor. İlçemiz bir gezi güzergahı ve büyük bir destinasyon. Böyle bir parkurda işe Selçuklu Mezarlığı’nın düzenlemesinden başladık. Yeni müze ve karşılama merkezi inşa edildi. Daha sonra çevre düzenlemesini gerçekleştirdik, yeni kazı ekibi oluşturduk. Kümbetlerin restorasyonunu da Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttük. Ahlat, şu anda UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor. Kültür ve Turizm Bakanımız ile görüştük ve bu yılki tekliflerinin Ahlat olacağını söyledi. Ahlat, artık geçici listeden ana listeye taşınıyor.

Ahlat’taki kültürel mirasın ihyasına başladık. Bizler de bir katma değer oluşturarak, bölgedeki göçü durdurmalıyız. İnsanlar çeşitli vesilelerle buraları terk etmemeli, nüfus yoğunlaşmalı... Medeniyetin devam etmesi düşüncesiyle ilimizin değerlerini muhafaza ederken, diğer taraftan da ilimizin en güzide parçalarından olan Ahlat’ımızı bütün İslam dünyasına ve insanlık mirasına sunacağız.”


DOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Kızıl Kümbet Mezarlığı

TURİZME KAZANDIRILACAK Osmanlı döneminden kalan ve içerisinde kitabeler ile desenli mezar taşları bulunan Kızıl Kümbet Mezarlığı’nın turizme kazandırılması için çalışma başlatıldı. Hakkari İl Kültür ve Turizm Müdürü İdris Ağacanoğlu, mezarlığın Gülereş Baba Mahallesi’nde 2005 yılında yapılan kazı ve temizlik çalışmaları ile gün yüzüne çıkarıldığını anımsattı. Mezarlık alanında çoğu yerlerinden sökülmüş ve kırılmış 39 mezar taşı tespit edildiğini ve bunlardan sadece 17’sinin sağlam olduğunu belirten Ağacanoğlu, etrafa dağılmış ve yerlerinden sökülmüş olanların tamamının Meydan

Medresesi’ne kaldırılarak, koruma altına alındığını dile getirdi. OSMANLI’DAN KALMA MEZAR TAŞLARI DİKKAT ÇEKİYOR Mezarlığın güney kesiminde tarihi mezarlıkların ve zaviye yapısı kalıntısının yer aldığını ifade eden Hakkari İl Kültür ve Turizm Müdürü İdris Ağacanoğlu; “Mezarlığın zaviye kalıntısının kuzey tarafındaki düzlük kesiminde Osmanlı döneminden kalma, üzeri kitabeli, zengin bitkisel ve geometrik desenli mezar taşları bulunuyor. Mezar taşlarının en ilgi çeken yönü üzerindeki taş vakfiye” dedi.

KÜLTÜR VE İNANÇ TURİZMİNE KAZANDIRILACAK Halk tarafından kutsal kabul edilen Kızıl Kümbet Mezarlığı’nda çoğunluğu Hakkari beyleri ve yakınlarına ait mezarların bulunduğunu aktaran Ağacanoğlu; “Bu mezar taşları hem Hakkari’deki Osmanlı kültürü, hem sanatsal, hem de üzerindeki kitabeleri ile birer tarihi vesika olması açısından çok önemlidir. 2015 yılında çevre düzenleme projeleri, ilgili kuruldan onaylanmıştı. Biz şimdi mezarlıkta çevre düzenlemesi yapacağız. Valiliğimizin çalışmaları ile Kızıl Kümbet Mezarlığı’nın kültür ve inanç turizmine kazandırılması hedefleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Minarenin eğimi,

PİSA KULESİ’NDEN FAZLA İtalya’nın Pisa kentindeki Mucizeler Meydanı’nda 1173 yılında çan kulesi olarak yapılan Pisa Kulesi, 3.99 derecelik eğimiyle tanınıyor. Turizm sektöründe önemli bir yere sahip olan Pisa Kulesi’nden 16 yıl önce yaptırılan Elazığ’ın Harput Mahallesi’ndeki Ulu Cami’nin minaresi de eğimiyle ilgi çekiyor. Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırılan Ulu Cami’nin minaresinin eğiminin 6.8 derece olduğu belirlendi. Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Harput Kalesi Kazı Çalışması Sorumlusu Doç. Dr. İsmail Aytaç, söz konusu caminin Büyük Selçuklu Devleti’nin İran bölgesi mimari eserlerini oluşturan, üstü açık avlulu Anadolu’nun ilk camilerinden biri olduğunu söyledi. Tarihi süreç içerisinde çeşitli nedenlerle caminin minaresinde eğilme meydana geldiğini belirten Aytaç, önceki ölçümlerin sağlıklı olmadığı düşüncesiyle Malatya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün, minarenin eğiminin kesin olarak belirlenmesi için 2 yıl önce çalışma başlattığını vurguladı. İsmail Aytaç, son iki yılda inklinometre adı verilen bir cihazla her gün 6 saat aralıklarla ölçüm yapıldığını vurgulayarak, şunları aktardı:

“Yapılan ölçümler sonucunda minarenin 6.8 derecelik eğime sahip olduğu belirlendi. İki yıl içerisinde minarenin eğiminde değişiklik olmazken, tuğlalar arasında açılmalar izlendi. Minare, bu eğimle günümüze kadar gelebilmiş olması bakımından önemli bir eser. Hiçbir mimar, eserini eğri yapmaz. Fakat 850 yıllık bir yapıdan bahsediyoruz. Zamanla depremler ve zemin oynamasından kaidesindeki hareket sonucu eğimin oluştuğunu tahmin ediyoruz.”

Ocak / Şubat / Mart | 2017 33 January / February / March


NEWSWORTHY

Underwater Specialist Martin Henke

Wants to establish Underwater Laboratory in Turkey

HALİL ÖNCÜ

Underwater Expert Martin Henke, who has been living in Antalya for many years, took action to establish his new project “Underwater Laboratory”. For about 20 years, Henke has been conducting underwater surveys in many parts of Antalya, opening underwater sculpture exhibitions in Kemer’s Kiriş area under various events and setting up diving circles. In these events, underwater enthusiasts from all over the world came and dived. Martin Henke has started to work on building his own underwater laboratory after doing Aquanautics research which is subbranch of marine science for 10 years. In this context, he was authorized to communicate with the Aquarius Underwater Laboratory in Florida, USA and he mentioned that he was in search of a sponsor for underwater laboratories in Turkey. Martin Henke, explaining about underwater laboratories; “Aquarius Reef Base is an underwater laboratory located 9 miles from Key Largo in Florida and 19 meters below the sea. It is located in the Florida Keys Marine National Park and near the deep coral reef of Conch Reef. The Aquarius Underwater Laboratory is actually an inverted aquarium, a building full of air inside the aquarium. Curious fishes can stay in the lab for five weeks under environmental pres34 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

sure before the gaze from the window. The facility is often used for NASA training. But it also serves scientists from other countries. It is also evaluated for psychological, physiological and technical research as well as marine science.” Henke said that his primary goal was to attract underwater enthusiasts to this topic, to take it to the center in Florida, USA and to perform a weekly research mission here, then to create this laboratory in Turkey

with underwater beauties and an important place in the world. He said that Antalya and especially Kemer, who has lived in it, has an important place in this issue. “Antalya Bay is actually a giant sand bath. Since the waters here are hot in a large part of the year, it is also a suitable zone for the project. If we think of the Aegean, the water temperature in Antalya is 10 degrees higher, whereas in Cyprus it is very difficult to do this because of the intensity of the current.”


AKTÜEL

Türkiye’de ilk kez

“Kar Voleybolu Kupası” yapılacak Kayseri Erciyes’in her geçen gün yıldızı parlamaya devam ederken, bölgedeki yatırımlar da hızla artıyor. Bu sene bölgeye iki yeni otel daha eklendi. Bu otellerden biri de Ramada. Türkiye’deki en güzel otellerini bu bölgeye yaptıklarını belirten Ramada yetkilileri, “Bölgeyi çok değerli görüyoruz” mesajı verdi. Erciyes’te 2016 yılı sonu itibariyle toplam otel sayısı 10 oldu. Yatak kapasitesi de yeni açılan Ramada Otel ile birlikte 1.150’ye ulaştı. Dağda çeşitli zorluk derecesine sahip

34 pist bulunuyor. Pistlerin toplam uzunluğu 102 km, buna snowkite pistleri de dâhil. ERCİYES’TE KAR VOLEYBOLU KUPASI Erciyes’te bu yıl, 4 Mart 2017 tarihinde ikinci kez Dünya Snowboard Şampiyonası yapılacak. Ayrıca, 17-19 Şubat 2017 tarihleri arasında ilk kez Türkiye Kar Voleybolu Kupası düzenlenecek. Redbull’un “Jump ve Freze” etkinliğine, geçen yıl olduğu gibi bu sene de Erciyes ev sahipliği yapacak.

Snow Tubing ile çocuklar gibi

Bolu Kartalkaya da bu yıl sezonu erken açan kayak merkezlerinden biri oldu. Aralık ayının ilk haftasında pistler hizmete girdi. Bölgede 5 otel ve farklı zorluk derecelerinde 21 adet pist bulunuyor. Toplam yatak kapasitesi ise 1.500’e yaklaştı. Ayrıca, Türkiye’nin ilk snow parkı da Kartalkaya’da kuruldu. 2015 yılında tesiste satılan biletin sayısı 250 bini aştı. Kartalkaya’da özellikle suni karlama ile ilgili yatırımlar hız kesmeden devam ediyor. Kaya Grubu’nun 53 bin metreküplük suni gölet ve toplam

55 adet kar yapma aparatı bulunuyor. Yine ilk kez Kartalkaya’da uygulanan bir mekanik tesis sistemi ile kapasite iki katına çıkarılarak, zirveye çıkış süresi 14 dakikadan 3 dakikaya indirildi. Halen 6 kilometrelik yeni bir pist ve kabinli teleferik projesi üzerinde çalışmalar devam ediyor. GECE KAYAĞI, SICAK ŞARAP VE SUCUK EKMEK Küçük kayakseverlere de sporu sevdirmek amaçlı yurtdışından satın alınan “sunkids” ekipmanları ile çocuklara özel eğlence

“Snow Tubing” parkuru yapıldı. Bu alanda aileler de çocukları ile birlikte eğlenebilirken, gece kayağı da yapılabiliyor. Özellikle hafta sonları ışıklandırmalı pistlerin bir bölümü açık tutuluyor. Gece kayağının ardından sıcak şarap ve sucuk ekmek ikramları, kayak gösterisi ile eğlence devam ediyor.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 35 January / February / March


KAPAK

DAĞ VE KIŞ TURİZMİ

36 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

ÖYKÜ MARAL


KAPAK

Türkiye toprakları uzun yıllar boyunca yaz turizmi konusunda özellikle Avrupa’da öncü coğrafyalardan biri oldu. Elbette bu durumun oluşmasında ülkemizin 3 tarafının denizlerle çevrili olması, kıyı şehirlerimizdeki turistik bölgelere fazlaca yatırım yapılması ve Turizm Bakanlığı’nın bu konudaki hummalı çalışmaları çok etkiliydi. Peki ya bu süre içerisinde Avrupa’da giderek yayılan ‘kış turizmi’ ülkemizde ne durumdaydı? Maalesef söylemek gerekiyor ki, kış turizmi bu süre boyunca hep geri planda kaldı. 4 mevsimi sonuna kadar yaşayan ülkemizde, neredeyse aylar boyunca kar yağışı alan bölgelerimiz ve uzun süre erimeden kalan kar örtüsü düşünüldüğünde, buna bir de heybetli dağlarımızı eklersek kış turizminin geri planda kalması, ülkemiz adına bir kayıp sayılabilir. Kış turizminin en cazip yanı, yalnızca kış aylarında değil, yılın her döneminde de faal olması. Çünkü kış turizmini çok daha geniş bir perspektiften ele almak gerekir. Yani kış turizmi denildiğinde karda yapılan aktiviteler düşünülmemeli, kış turizminin geliştiği dağlık alanlarda her mevsim çekiciliğin korunduğu ve faaliyetlerin devam edildiği düşünülmelidir. Kış turizmi, bir anlamda ‘dağ turizmi’ anlamına gelir. Kış turizminin gerçekleştiği dağlık bölgeler bahar ve yaz aylarında da faal olur. Bu dağlık bölgeler doğal güzellikleri ve normale göre daha serin olmaları bakımından da turistleri çeker. Örneğin kış turizmi yapılan dağlık bir bölgede doğa turizmi, dağ turizmi, gençlik turizmi, yayla turizmi veya kongre turizmi gibi birçok alternatif turizm şekilleri de uygulanabilir. Bu noktada tesisleşmek ve bu tesislerde yılın her anına yayılabilecek şekilde pozisyon almak çok önemlidir. Şöyle düşünelim, Türkiye’nin 2000 metreyi aşan yaklaşık 100 bin kilometrekarelik dağlık arazisi var. Özellikle Doğu Anadolu Bölgesi ise ortalama 2000 metre yüksekliği ile kış turizmi potansiyelinde olması gereken birçok özelliklere sahip. Beydağları, Toroslar, Aladağlar, Munzurlar, Cilo ve Sat dağları ile Kaçkarlar, Avrupa’daki Alpler ile aynı zaman diliminde oluşmuşlar. Ayrıca, Türkiye’nin kış turizmine uygun arazisi, neredeyse

6 ülkeye yayılan Alpler’inkine eşit durumda. Bunlara ek olarak ülkemizin dağları arasında Alpler’de olmayan Ağrı, Erciyes, Nemrut, Süphan gibi volkanik dağlar da vardır. Yani ciddi bir potansiyelimiz bulunuyor. Bu noktalara yapılacak olan doğru yatırımlar sayesinde, ülkemizde yaz-kış sürekli olacak bir turizm döngüsü sağlanabilir. TÜRKİYE’DE KIŞ TURİZMİ POTANSİYELİ Ülkemizin en önemli kış turizm merkezlerinin başındaki Palandöken, Ilgaz, Erciyes, Uludağ, Kartalkaya ve Sarıkamış, büyük turizm potansiyeline sahip merkezler. Özellikle Palandöken’in ulusal pazarının yanı sıra, başta Ruslar olmak üzere yabancı

turistler tarafından da ilgi görmesi, gelecek için büyük umut vadediyor. Ayrıca, bu durum doğu bölgelerinde açılabilecek yeni kış turizm merkezlerinin de başarılı olacağı yönünde bir işaret sayılabilir. Peki, tüm bunlar kış turizmini geliştirmek ve Avrupa düzeyine getirmek için yeterli mi? Kış turizminin ülkemizdeki gelişimi ve ileride ne duruma geleceği ile ilgili olarak kendisiyle görüştüğümüz İstanbul Bilgi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Cenk Demiroğlu, TOURMAG okurları için çok değerli açıklamalarda bulundu:

İstanbul Bilgi Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Cenk Demiroğlu.

“Kayak sporu, aslında Türklerin ata sporu. Özellikle Orta Asya’nın Altay bölgesinde halen 10 bin senelik geleneklerle kayak yapan Ocak / Şubat / Mart | 2017 37 January / February / March


KAPAK

halkları görebilirsiniz. Ancak biz bu özelliğimizi Anadolu’ya geldikten sonra büyük ölçüde unutmuşuz. 20. yüzyılla birlikte gerek Doğu cephesindeki askeri gereklilikler, gerekse Batı’da yavaş yavaş başlayan turistik geziler, bizi tekrar kayakla buluşturmuş. Yine de 2000’li yıllara kadar çok büyük bir ilerleme kaydedildiği söylenemez. Genelde Uludağ’a odaklı ve İstanbul pazarına yaslanan bir gelişim söz konusu idi. Kayak merkezi sayısı bir düzineyi aşmıyordu. Bugün ise bu sayı 50’yi bulmuş gibi. Tabi bunların hepsine kayak merkezi denilemez; bazıları basit bir-iki mekanik tesisle yörelerindeki insanlara hizmet veren kayak alanları. Bu gelişimde kamunun etkisi büyük, ancak tek bir elden planlı bir şekilde yürütüldüğü de söylenemez. Doğal olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kayak Federasyonu projelerde başı çekiyor, ama belediyeler ve mülki amirlikler de bağımsız projeler geliştirebiliyor. Özel sektör ise konuya genelde sonradan, özellikle işin konaklama tarafında dahil oluyor. Tüm bunların yanında Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’de gündeme alınan ‘Kış Turizmi Koridoru’ projeleri de daha geniş çaplı atılımların habercisi durumunda. Türkiye’de kış turizmine yatırımın hızla devam edeceği görülüyor. Ancak burada arz-talep ve koruma-kullanma dengelerine çok dikkat edilmeli. Evet, Türkiye’nin kış turizmi için fiziki potansiyeli büyük ancak, iç pazarı yeterli değil. Uluslararası pazar ise deniz-kum-güneş turizminin aksine genel olarak oldukça dar. Kayak kültürü olan ülkeler, genelde kendi arzlarına da sahip. Almanya, İngiltere, Hollanda ve biraz da Rusya dışında çok büyük pazarlardan söz etmemiz şimdilik mümkün değil. İleride belki Çin ve Ortadoğu pazarı da yükselişe geçebilir ancak bunlara güvenip şimdiden çok büyük bir arz yaratmamalıyız. Yoksa ataletle karşılaşırız. Ayrıca genelde çok hassas ekosistemlere sahip dağ ortamlarını yok yere baskı altına almış oluruz. Bir anda dağlarımız mekanik tesis çöplüğüne dönüşebilir. Biz bu arz odaklı gelişim anlayışının ötesinde yatırımımızı öncelikle insanımıza yapmalı, kayak kültürünü geliştirerek 38 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

iç pazarımızı hak ettiği büyüklüğe getirmeliyiz. Dünyada en çok yabancı kış turisti çeken Avusturya ve Fransa’da bile bu böyle. Bunun için de kar sporlarını çocuk ve gençlerle buluşturmalı, müfredatlara sokmalı ve sömestr tatillerini yaymalıyız. Ayrıca büyük spor kulüplerimizin bu alanda branşlaşmasını sağlamak ve medyayı da harekete geçirmek kayak kültürünün yayılmasında önemli adımlar olabilir. Ancak güçlü bir iç pazar yapılacak yatırımları makul kılabilir. Tabi yatırım sonrasında da kayak merkezlerinin çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Türkiye’de uzun yıllardır tartışılan ama bir türlü tam anlamıyla uygulamaya konulmayan destinasyon yönetiminin özellikle kış turizmi söz konusu olduğunda devreye alınması şart. Ürün geliştirme ve işletmeden, tanıtım ve pazarlamaya kadar bir destinasyonla ilgili işlevlerin tüm paydaşları dikkate alarak yönetilmesi gerekli. Türkiye’de kış turizminin gelişimi karşısında iki büyük tehdit iklim değişikliği ve terör... Sahip olduğumuz dev fiziki potansiyel bizi yanıltmamalı. Bu fiziki şartlar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de küresel iklim değişikliğinden dolayı kötüleşecek, kötüleşiyor. Ben bu konuyu on senedir çeşitli uluslararası işbirlikleriyle araştırıyorum. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi ile birçok modelleme çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Sonuçlar, kar güvenirliğinin yapay karlama desteğine rağmen azalacağını gösteriyor. Bu durumda yapılması gereken mevcut yatırımların karlama, çeşitlendirme, taşınma gibi yöntemlerle uyumunun sağlanması. Yeni yatırımlar için ise iklimsel açıdan en uygun yerlerin seçilmesi. Ayrıca pazar ara-

Türkiye Kayak Federasyonu Başkanı Erol Mehmet Yarar.

yışlarında kar güvenirliği hızla yok olacak bazı klasik kış destinasyonlarının müşteri kitleleri hedeflenebilir. Terör tehdidi, kış turizminin geleceğini biraz daha bulanıklaştırıyor. Maalesef bu tür olayların en sık yaşandığı yerler, genelde fiziki potansiyelin de en güçlü olduğu yerlerle kesişiyor. Ya da bunun böyle algılanması bile turistleri kaçırmaya yetiyor. Halbuki kış turizmi, insanları belki de teröre iten sosyoekonomik gelişmemişliğin başlıca ilacı. Yine de kış turizmi, ülkemizdeki diğer birçok turizm türünden daha dayanıklı diyebiliriz. Ancak bu dayanıklılığın artması için iç pazarın daha da güçlendirilmesi şart.” KAYAK SPORUNDA NEDEN GERİ KALDIK? Bu konuda görüşlerine yer verdiğimiz Türkiye Kayak Federasyonu Başkanı Erol Mehmet Yarar, Türkiye’de kayağı geliştirmeye, sevdirmeye çalıştıklarını; sportif anlamın ötesinde iktisadi olarak Türkiye’ye getireceği değerleri ortaya koymaya gayret ettiklerini vurguluyor. Yarar’a göre kayak sporunun emeklemesinin nedeninde aile kültürü yatıyor ve konuyla ilgili dergimize şu açıklamalarda bulunuyor:


KAPAK

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ve Turizm ve Kültür Bakanı Nabi Avcı.

“Asıl olan ülkemizde futbol dışındaki sporlarda aile yönlendirmesi zayıf. Hatta çoğu zaman korku faktörü ortaya çıkıyor. Türkiye’deki halkımıza kayağı nasıl sevdireceğiz? Biraz bu konuda bilinçaltlarımızda bizim de bir derdimiz var. Çünkü kayak aileden korkutulan bir spor. Aileler çocuklarına, ‘kayma ayağını kırarsın’ diyor. Dünyanın en büyük dağlarına sahip olma konusunda önderken kaymak konusunda sıkıntılarımız var. Niye? Korkutulma daha aileden başlıyor. Halbuki bizim bu yapıyı komple değiştirmemiz lâzım. Çocuklarımıza korkuyu değil, sporu öğretmemiz, teşvik etmemiz ve onları ehil ellere teslim etme konusunda aile olarak cesaretli olmamız gerekli. Ülkemizde kayağı en iyi şekilde öğretecek eğiticilerimiz var. Eğer ailede biz bu zihniyeti aşamazsak çocuklarımıza spor yaptırmamız mümkün değil.” KIŞ TURİZMİNE YAPILAN YATIRIMLAR Türkiye’de kış turizmi için yapılan ilk ciddi ve kapsamlı çalışma ‘Erzurum- Palandöken Kış Sporları ve Turizm Master Plan Çalışması’ olarak görülüyor. Bu çalışmayı aslında bir ‘taslak çalışma’ şeklinde görebiliriz. Bu alanda yapılacak çalışmalara anahtar olabilecek nitelikte... Burada elde edilebilecek başarılar ve uygulama pratiği, daha sonra birçok merkeze uygulanabilecek. Palandöken’de yürütülen çalışma, Erzurum’u faktör yapısı itibariyle imtiyazlı bir bölge olarak değerlendirmekte ve Palandöken’i kış sporlarına uygun, uluslararası nitelikte bir yapıya kavuşturmayı amaçlamakta. Kış turizmi çok katmanlı bir alan. Özellikle kış turizmi denildiğinde işin içerisine kış sporlarını da eklemek gerekiyor. Türkiye kış turizminde öncelikli hale gelmek istiyorsa,

kesinlikle kış sporlarında da önemli başarılar elde etmek zorunda, hatta düzenli olarak kış sporlarının gerçekleştiği bir yer haline gelmek durumunda. Buradaki potansiyelin farkında olan yetkililer, artık kış turizmine daha ciddi bakıyor. Bu konuda en ciddi adımları geçtiğimiz günlerde Ankara Söğütözü’nde bir araya gelen Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile Turizm ve Kültür Bakanı Nabi Avcı attı. İki bakanlığın imza attığı protokolde kış turizmi faaliyetlerinin ülkemizde yaygınlaştırılması ve kış sporlarının düzenlenebileceği merkezlerin belirlenip geliştirilmesi konusunda adımlar belirlendi. EYOF 2017 ERZURUM / PALANDÖKEN Ülkemiz adına kış turizmini canlandıracak ve kış sporlarını yaygınlaştıracak aktivitelerin başında önemli organizasyonların ülkemizde düzenlenebilmesini sağlamak geliyor. Kış turizminin tam da atağa geçtiği bu günlerde Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali gibi önemli bir organizasyonun Erzurum’da düzenlenecek olması, oldukça büyük bir başarı. 2018 yılında gerçekleşecek olimpiyat hazırlıklarında son viraj olduğu için 2016-2017 sezonunun önemli olduğuna dikkat çeken Kayak Federasyonu Başkanı Erol Mehmet Yarar, EYOF Erzurum’un bu bakımdan çok önemli olduğunu vurguluyor. Çünkü olimpiyatlara katılacak birçok sporcunun burada olması bekleniyor.

Daha önce, 2011 yılında Üniversitelerarası Kış Oyunları’na da ev sahipliği yapan Palandöken Dağları, bir kez daha uluslararası arenada sahne alıyor. 2000 metreden başlayan ve 3176 metreye kadar çıkan Palandöken dağ sırası, kış turizmi bakımından ideal koşulları sağlamasıyla önde gelen turizm merkezlerimizden biri. Palandöken Kayak Merkezi’nde profesyonel kayakçıların kayabilecekleri uluslararası düzeyde FIS onaylı kayak pistleri bulunmasının yanında, kırmızı ve mavi olarak adlandırılan çok amaçlı pistler de mevcut. Kar kalitesi çok yüksek olmakla beraber fiziki yapısından kaynaklanan ıslak ve toz kar kalitesine sahip. Zaten Türkiye’de kış turizmi alanında yapılan ilk kapsamlı proje “Erzurum Palandöken Kış Sporları ve Turizm Mastır Plan Çalışması”... Yapılan çalışmada Palandöken dağlarının doğal yapısı ve iklimi ile uluslararası kış sporları ve tatil merkezi olma niteliklerine sahip olduğu saptandı. Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali, 11-17 Şubat arasında gerçekleşecek ve yarışmaya 9 farklı branştan 40 ülkenin 1500 sporcusu katılacak. Aynı zamanda barış, sevgi ve kardeşlik teması olacak bu önemli organizasyonla, ülkemizin son dönemde turizmde yaşadığı çalkantıların bir nebze olsun hafiflemesi ve yeniden rahat bir nefes almamızı sağlaması öngörülüyor.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 39 January / February / March


KAPAK

KIŞ TURİZMİNDE ÖNCÜ OLAN

Kayak Merkezlerimiz

Palandöken Kayak Merkezi

Türkiye’nin şu an en önemli kayak merkezi olan Palandöken, Erzurum’a bağlı. Ulusal ve uluslararası birçok yarışmaya ev sahipliği de yapabilen Palandöken Kayak Merkezi, Türkiye’nin en yüksek zirvesinde kurulu. Oldukça soğuk olan havası ve zorlu koşulları nedeniyle tam olarak macera tutkunları için yaratılmış denilebilir. Palandöken’deki yağış tipi toz kar özelliğinde ve kar kalınlığı 2 metreyi çoğunlukla geçiyor. Günlük 32 bin kişiyi ağırlayabilecek kapasitesi olan tesislerin en yüksek pisti 3125 metrede bulunuyor. Buradan 2100 metreye kadar kesintisiz olarak kayılabiliyor. 27 numaralı pist ise, Türkiye’nin en uzun pisti unvanına sahip.

Palandöken Kayak Merkezi

40 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Palandöken Kayak Merkezi’nin en önemli avantajlarından biri 4 yıldızlı, 5 yıldızlı veya günübirlik hizmet veren otellere sahip olması. Bu sayede dileyen herkes kendi bütçesine göre konaklama imkânı bulabiliyor. Ayrıca burada bir de kayak evi var. 2017 Şubat ayında Palandöken Kayak Merkezi’nde gerçekleşecek olan Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali, hem Erzurum hem de ülkemiz için çok önemli bir uluslararası organizasyon. Bu önemli organizasyonla birlikte Türkiye’nin olimpiyatlara ev sahipliği yapma yolunda büyük bir adım kaydedeceği düşünülüyor. Bu bakımdan Palandöken tesislerinin vereceği sınav direkt olarak ülkemizi ilgilendiriyor.

Erciyes Kayak Merkezi

Erciyes Kayak Merkezi

Yaklaşık 70 yıllık bir dönem içerisinde sürekli kayak faaliyetlerine sahne olan Erciyes Dağı, ülkemizin ve özellikle Kayseri’nin kış turizmi bakımından en önemli gördüğü yerlerin başında geliyor. Erciyes’te uzun dönem kış turizmi faaliyetleri devam etmiş olsa da, asıl olarak yatırımlar 2005 yılında Erciyes Dağı’nın Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine girmesiyle başladı. Bu tarihten itibaren daha önce yapılan yanlış planlamalar ve yanlış dağ yönetimi yerini sistemli bir çalışmaya bıraktı ve yürürlüğe konulan Master Plan ile Erciyes’in Avrupa seviyesinde bir kayak merkezi haline getirilmesi çalışmaları başladı. Geride kalan 11 sene boyunca Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin özverili çalışmaları neticesinde Erciyes önemli bir kış turizm merkezi haline dönüştü. Geçtiğimiz yıl 2 milyonun üzerinde kış turistini ağırlayan Erciyes’te butik oteller de dâhil toplam 21 adet konaklama tesisi bulunuyor. Erciyes Kayak Merkezi ayrıca, 2015 yılında Snowboard Avrupa Kupası, 2016 yılında da kış sporlarının en önemli faaliyetlerinden biri olan Dünya Snowboard Kupası’nı başarı ile düzenlemiş ve artık olimpiyatlara hazır olduğunun sinyallerini Uluslararası Kayak Federasyonu’na ve dünya kamuoyuna vermiş bir merkez...


KAPAK

Sarıkamış Kayak Merkezi Uludağ Kayak Merkezi

Uludağ Kayak Merkezi

Bursa’nın güneybatı kısmında yer alan Uludağ’ın yıllar boyunca en önemli avantajı İstanbul’a yakınlığı olmuştur. Hani derler ya Uludağ’a gitmeyen kalmamıştır, bu söz kesinlikle doğru denilebilir. Kış turizminin bu gözde mekânı, Türkiye’nin en büyük kayak merkezi unvanını taşır. Yaklaşık 55 senedir, bu bölge milli park ilan edildiğinden beridir oldukça düzgün bir dağ yönetimi yürütülmüş ve her daim popüleritesini korumuştur. Uludağ’da kayak dışında alternatif kış sporları da yapılır. Örneğin buz pateni yapılabilir, kar motosikleti kullanılabilir veya bigfoot deneyimi yaşanabilir. Kış aylarının vazgeçilmez tatillerinden birini sunan Uludağ’da farklı konaklama imkânları da bulunuyor.

Kartalkaya Kayak Merkezi

Uzun yıllar boyunca ülkemizin kış turizmine hizmet eden Kartalkaya, eskiden Uludağ ile birlikte alternatifsiz sayılıyordu. Şimdilerde açılan birçok yeni tesisle birlikte Kartalkaya biraz geri planda kalsa da, halen tartışmasız olarak en gözde yerlerden biri. Bolu’ya 40 km mesafede olan Kartalkaya, özellikle snowboardcular tarafından tercih ediliyor. Burada snowboard yapmak isteyenler için özel olarak yapılmış, Avrupa standartlarında bir de pist bulunuyor. Ilıman iklimi ve ormanlarla kaplı çevresi ise sadece kayakçıları değil, doğaseverleri de cezbediyor. 3 büyük otele sahip olan Kartalkaya, ayrıca günübirlikçiler için de iyi bir seçenek. Kar kalınlığının 3 metreye yakın olduğunu da söylemek gerekiyor. Kartalkaya Kayak Merkezi

Kartepe Kayak Merkezi

Kartepe Kayak Merkezi

Özellikle İstanbulluların gözde mekânı haline gelen Kartepe’in en önemli özelliği mega şehre olan yakınlığı. İstanbul’a sadece 115 km uzaklıkta bulunan Kartepe’nin kış turizmindeki yeri yadsınamayacak kadar büyük. Sapanca Gölü’ne olan yakınlığı da bir başka avantajı olarak görülebilir. Yine belediyenin kış boyunca özverili çalışması sonucunda yollar zirveye kadar daima açık kalıyor. Özel araçlarla zirveye çıkış 20 dakika sürüyor. Kartepe’de lüks oteller ve butik pansiyonlar bir arada bulunuyor. Bu bakımdan her bütçeye uygun konaklama imkânı var denilebilir. Toplam 12 adet piste sahip olan tesiste ayrıca lift, telesiyej ve teleski hizmetleri de veriliyor. Aralık - Şubat döneminde yalnızca konaklamadan yararlanmak isteyenler değil, sıklıkla birçok günübirlikçi de Kartepe’yi tercih ediyor.

Güneykaya Kayak Merkezi

1999 yılında faaliyete giren Güneykaya Kayak Merkezi, Doğu Anadolu’da Ağrı sınırlarında yer alıyor. Merkeze 45 km uzaklıkta bulunan bu tesisin en önemli özelliklerinden biri, sürekli kar yağışı alıyor olması. Bu sebeple birçok dağcı ve kayakçının favori noktalarından görülüyor. Tesisleşmenin yeni yeni arttığı Güneykaya’da 1 otel, günübirlikçiler için 2 tesis, telesiyej, kayak kulübü ve yürüyüşçüler için farklı parkurlar yer alıyor. Aralık - Nisan arası en canlı zamanlarını yaşayan tesiste amatörler için kayak dersleri de veriliyor. 2 metreye yakın kar kalınlığı ve pistlerin coğrafik durumu göze alındığında Güneykaya Kayak Merkezi, Türkiye’nin en zorlayıcı kayak mekânlarından biri sayılabilir. Güneykaya Kayak Merkezi

Ilgaz Kayak Merkezi

Davraz Kayak Merkezi

Sarıkamış Kayak Merkezi

Doğu Anadolu’da yer alan önemli kayak merkezlerinden biri olan Sarıkamış, her yıl yerli yabancı birçok kayaksever tarafından ziyaret ediliyor. Aralık ayında başlayan sezon, Mart ayının sonlarına kadar sürüyor. 2 metreye yakın kar alabilen Sarıkamış Kayak Merkezi’nde 2 tane lüks otel de mevcut. Sarıkamış’ın bir başka özelliği ise, Alp dağlarına özgü kristal kara sahip olması. Yine hem amatörler hem de profesyoneller için farklı kayak yapma imkânları bulunuyor. Burada telesiyej ve teleski hizmetleri de var.

Davraz Kayak Merkezi

Davraz, Isparta iline 26 km uzaklıkta bulunan önemli bir kayak merkezimiz. Burada bulunan kaliteli konaklama imkânından hemen herkes rahatlıkla yararlanabiliyor. Davraz’da hem amatörler hem de profesyoneller için farklı pistler mevcut. Amatörler için güvenli rotalar oluşturulmuş ve profesyoneller için de 4 km’yi bulan parkurlar bulunuyor. Davraz Tesisleri’nde telesiyej hizmeti de veriliyor.

Ilgaz Kayak Merkezi

Kastamonu-Çankırı arasında konumlanan Ilgaz Kayak Merkezi için en uygun ziyaret zamanı Aralık ile Nisan ayları arası. Yalnızca spor değil, manzaranın da keyfinin çıkarılabileceği bu muhteşem yer, köknar ve çam ormanlarıyla kaplı durumda. Yaklaşık 2800 metre yükseklikte bulunan tesisteki pistlerin ortalama uzunluğu ise 2000 metre civarında. Burada bulunan iki pistten birinde gece kayma imkânı da var. Merkez aynı zamanda Ilgaz Milli Parkı içerisinde yer alıyor. Ilgaz Kayak Merkezi, snowboardcuların da gözde mekânları arasında... Bu önemli merkezlerimiz dışında hızla gelişmekte olan ama özellikle konaklama imkânları daha kısıtlı olan kayak merkezlerimiz de mevcut. Bunlar; Antalya-Saklıkent, Ağrı-Bubi, Bingöl-Yolaçtı, Gümüşhana-Zigana ve Bitlis-Merkez olarak gösterilebilir. Ocak / Şubat / Mart | 2017 41 January / February / March


KAYAĞIN BAŞKENTİ PALANDÖKEN

DÜNYA’NIN EN İYİ VE EN EKONOMİK KAYAK MERKEZİ:

EJDER3200 Erzurum Büyükşehir Belediyesi, Özelleştirme İdaresi’nden devraldığı Palandöken ve Konaklı Kayak Merkezleri’ni iki ay gibi bir sürede yeni sezona hazırladı. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan Palandöken ve Konaklı, özellikle güvenlik konusunda alınan önlemlerle Dünya’da kayağın başkenti olacak. Kurulduğu günden bu yana Kayak Federasyonu ya da Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü tarafından işletilen Palandöken ve Konaklı Kayak Merkezleri, son dört yıldır Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bünyesinde yer alıyordu. Ancak, geçtiğimiz yıl iki kez ihaleye çıkarılan kayak merkezlerinin alıcısı çıkmadı. “Bu dağlar milletindir” diyen ve göreve geldiği günden bu yana her iki kayak merkezine talip olduğunu söyleyen Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, siyasi ve bürokratik girişimlerin ardından gözde merkezlerin işletmesini

devraldı. Kar kalitesi ve pist uzunluğuyla Avrupa’nın gözde kayak merkezlerinden biri olan Palandöken’deki mevcut altyapı eksiklikleri kısa sürede giderildi; sezona birkaç hafta kala başta gondol lift olmak üzere tüm tesis ve pistler bakımdan geçirildi. Kayak merkezleri için “Daha çok şey yapacağız” diyen Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Bu dağlar milletin. Millete hak ettiği hizmeti vereceğiz. Elimizde Palandöken gibi inanılmaz bir cevher var. Şimdi sıra bizde… Bu elması öyle bir işleyeceğiz ki Avrupa kayakta bizi örnek alacak” diye konuştu. PALANDÖKEN’DE ÖNCELİK ALTYAPIYA VERİLİYOR Yalnızca 2 ay gibi kısa bir sürede alt ve üst yapıda önemli çalışmalar yapan Büyükşehir Belediyesi, Ejder3200 markasıyla yeni sezona ‘merhaba’ dedi. 500 araçlık açık otopark, halka açık kafeteryalar ve küre restoran, pistlerde ve meydanlarda WC ile tarihi mimaride mescitlerin inşa edildiği Palandöken’de sıcak ve soğuk içecek istasyonları da kuruldu. Son 3 yıldır kapalı olan bazı pistlerin bile açıldığı kayak merkezinde 19 kilometre uzunluğunda fiber altyapı kurulumu da tamamlandı. Tüm bunlarla birlikte başta gondol lift olmak üzere tüm tesislerin bakım ve oranımı yapıldı. Pistlerdeki güvenlik noktaları yeniden ele alınarak, karla birlikte bariyerlerin konulacak yerleri belirlendi.

42 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

TÜRKİYE’NİN EN UCUZ KAYAK MERKEZİ: EJDER3200 Ejder3200 Dünya Kayak Merkezi’nde gondol ve lift fiyatları da açıklanmış bulunuyor. Palandöken ve Konaklı’da tek çıkış hafta içi 5 TL, hafta sonu ise 7 TL. Hafta içi günlük sınırsız 40 TL, hafta sonu ise 50 TL olarak belirlendi. Sezonluk sınırsız kullanım ise Palandöken ve Konaklı için 700 TL olarak şekillendi. Böylelikle 2016-2017 kayak sezonunda Palandöken ve Konaklı bir kez daha Türkiye’nin en ucuz kayak merkezleri listesinde en üst sıraya çıkmış oldu. Ayrıca, Türkiye Kayak Federasyonu onaylı müsabık ve lisanslı sporcular için Konaklı Kayak Merkezi ücretsiz. Türkiye Kayak Federasyonu onaylı müsabık ve lisanslı sporcular için Palandöken Kayak Merkezi yüzde 50 indirimli. Türkiye Kayak Federasyonu onaylı lisanslı antrenör ve kayak öğretmenleri için Konaklı Kayak Merkezi ücretsiz, Palandöken Kayak Merkezi de yüzde 50 indirimli olacak. Türkiye’yi uluslararası müsabakalarda temsil eden sporcuların tamamı Palandöken ve Konaklı Kayak Merkezleri’nden ücretsiz yararlanabilecek. Diğer kayak merkezlerimizin fiyatları ise şöyle: Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen Erciyes Kayak Merkezi’nde günlük 70 TL, öğrenci için 55 lira, Bursa Uludağ günlük 100 TL, 4 saatlik 60 TL, Kocaeli Kartepe hafta içi 60 TL, hafta sonu 100 TL, Kars Sarıkamış hafta içi ve hafta sonu 45 TL olarak fiyatlar açıklandı.


KAYAĞIN BAŞKENTİ PALANDÖKEN

60’A YAKIN PROJE HAYATA GEÇTİ Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in üzerine titrediği Ejder3200 Dünya Kayak Merkezi ve Konaklı Kayak Merkezi’nde 60’a yakın proje hayata geçti. Kayak merkezlerinin sezona eksiksiz bir şekilde hazırlandığını belirten Başkan Sekmen, tüm ekip arkadaşlarına bu özverili çalışmalarından dolayı ayrı ayrı teşekkür etmeyi de ihmal etmedi. Kış turizminde ortak akılla hareket edileceğini dile getiren Sekmen, “Palandöken ve Konaklı Kayak Merkezleri’nin turizm ve spor adına daha da iyi noktalara taşınması için kayak kulüpleri ve kayak camiasıyla ortak akıl zemininde yapılan çalışmalar devam edecek. Ejder3200’ün bu sezon kayak severlerin ve misafirlerin çokça tercih edeceği bir mer-

kez olacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Mehmet Sekmen öncülüğünde hareket eden Erzurum Büyükşehir Belediyesi’nin bu önemli kayak merkezlerine yaptığı yatırımlar sayesinde gelecek yıllarda ülkemizin kış olimpiyatlarını düzenleme şansı da bir hayli yüksek gözüküyor. EN GÜVENLİ PİST Pistlerdeki koruma bariyerlerinin yanında 100’ü aşkın kamera ile 7/24 gözlem altında olan Palandöken’de arama kurtarma ve tahliye eylem planı da hazırlandı. Tecrübeli bir ekipten oluşan arama kurtarma timi, olası bir tehlikeye karşı her an tetikte bekliyor. Mümkün olan en kısa sürede olaylara müdahale edebilecek olan bu tim sayesinde birçok insan kendini daha güvende hissediyor.

ÜCRETSİZ SERVİS İMKÂNI Palandöken ve Konaklı Kayak Merkezleri’ne ulaşımda da kolaylık sağlanıyor. Bu arada sezonun kullanılmak üzere kontör sistemi hayata geçirilmiş durumda. Tüm fiyatlar üzerinden öğrencilere yüzde 10 indirim sağlanıyor. Yapılan düzenlemeler kapsamında öğrencilere üniversitelerden hafta sonları ücretsiz servis imkânı da mevcut. YATIRIMLAR BİTMİYOR Edinilen bilgilere göre Erzurum Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ve ekibi, hiç hız kesmeden kayak merkezlerimize yatırım yapmaya devam edecek gözüküyor. 2017 yılında yapılacak yeniliklerin ve düzenlemelerin başında pist aydınlatmaları geliyor. Ayrıca, merkezlerin daha konforlu olmasını sağlamak için pist çimlendirilecek, dört mevsim eğlence için Funpark kurulacak, Ejder ve Vadi pistlerine yeni teleferik getirilecek ve 600 araçlık kapalı yeraltı otoparkı yapılacak. PİSTLERİN SON DURUMU Palandöken’de pist uzunluğu toplam 24 kilometre olan 9 siyah, 4 kırmızı ve 2 mavi olmak üzere 15 pist yer alıyor. Ayrıca 6 lift, bir gondol ve üç halı lift var. Türkiye’nin en büyük taşıma kapasitesine sahip olan Palandöken’deki liftler, saatte 7300 kişiyi taşıyabiliyor. Konaklı’daki pistlerin uzunluğu ise toplam 25 km. Burada 7 siyah, 1 kırmızı ve 3 mavi olmak üzere 11 pist yer alıyor. Konaklı’da da 6 lift bulunuyor. Ocak / Şubat / Mart | 2017 43 January / February / March


BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN

Hem popüler hem entelektüel: GALATA

SAFFET EMRE TONGUÇ

tonguc@saffetemretonguc.com

İstanbul nice ilklerin yaşandığı, sayısız öykünün başrolü olmuş bir şehir… Bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz de olduğunu düşünürsek, üç imparatorluğun emanetlerini taşıyan bu şehrin sırları, hayal gücümüzü zenginleştirmek için bulunmaz bir nimete dönüşebilir. Galata da sakladığı tarih ve o tarihten bugüne kalan izlerle İstanbul’un en sevilen semtlerinden biridir. Sokaklarında kaybolmanın keyif olduğu Galata’yı adımlarken karşınıza çıkan sürpriz dükkanlara misafir olabilir, her biri kendine has tarzını yaratan özgün kafelerde anın tadını çıkarabilirsiniz. Yürürken başınızı yukarı doğru kaldırmayı unutmayın, tarihin sizi selamladığını hissedeceksiniz; belki bir pencere pervazından, belki bir çatı katından… GALATA KULESİ İstanbul tarihinde öyle bir ilk var ki kendinden sonraki yüzyıllara ilham vermiş, yol açmış bir adım. İstanbul’u kanatları altına alan Hezarfen’in kendini boşluğa bırakışındaki cesarete ve bilim aşkına, hay-

44 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

ran olmamak mümkün değil. O tarihi anın ilk tanığı Galata Kulesi’dir. 1348 yılında Cenevizliler tarafından yapılan kule, geçmişte “İsa Kulesi” olarak adlandırılmış. Bugünkü kulenin öncesinde aynı yerde bir başka kule daha varmış; 528 yılında İmparator Jüstinyen tarafından yaptırılmış. Fakat şimdikine göre daha gösterişsiz bir yapıymış. Galata Kulesi yüzyıllar boyunca birbirinden çok farklı amaçlar için kullanılmış. Kanuni Sultan Süleyman döneminde hapishane olmuş, sonraki yıllarda Mehter Takımı’na tahsis edilmiş, 20. yüzyılın ikinci yarısında ise fener olarak kullanılmış.


BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN

Aziz Peter Kilisesi

Kule, 1509 yılındaki depremde ve 1794 ile 1831 yıllarındaki yangınlarda büyük hasar görmüş. 1875 yılındaki fırtınada, üstündeki konik tepe uçmuş. Ancak tüm felaketlere rağmen, günümüzde halen ayakta ve dünyanın en eski kulelerinden biri olma unvanını elinde tutmaya devam ediyor. 61 metre yüksekliğe sahip kuleden, şehrin 7 tepesini izlemenin keyfi bambaşka. Tam da bunun için yerli ve yabancı turistlerin adeta İstanbul’a “merhaba” deme noktası olan Galata Kulesi, bulunduğu meydanın geçirdiği restorasyon ve birbiri ardına açılan mekânlarla kazandığı enerji sayesinde her zaman gözde olma niteliğini koruyor. Kulenin sunduğu manzaranın ve meydanın tadını çıkarmak için ise fırsatınız varsa hafta içi ziyaret edin; zira haftasonu uzun kuyruklar ve kalabalıkla karşılaşmamak imkansız. ARA KUTU: SÜRGÜNE GİDEN DAHİ Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçuş denemeleri, dönemin padişahı 4. Murat tarafından önceleri olumlu karşılanmış. Başlangıçta Hezarfen’i destekleyen padişah, sonraları Şeyhülislam’ın etkisinde kalarak bu durumdan rahatsız olmuş. “Hiçbir başarı cezasız kalmaz” sözü ne yazık ki tarihte çoğu kez doğrulanır. Hezarfen’in cezası da Cezayir’e

sürgüne gönderilmek olmuş. Uçma denemelerine ise Leonardo Da Vinci’nin kuşlarla olan çalışmalarından etkilenerek başladığı ve kanat tasarımlarını yaparken onun çizimlerini örnek aldığı düşünülür. “1000 Bilgi” anlamına gelen Hezarfen adı ise çok bilgili olduğu için verilmiş. BEYOĞLU (İNGİLİZ) HASTANESİ Galata Kulesi’ne çok yakın bir noktada bulunan ve irili ufaklı kuleleriyle dikkatli gözlerin ilgisine mazhar olan bir başka yapı vardır. Alışılmamış bir tarzı olan bu bina, tüm çabalarını İstanbul’u kontrol etmeye odaklandıran İngilizlerin, buraya oldukça sık ve çok sayıda gelen denizcilerine hizmet vermek için yapılan Beyoğlu ya da diğer adıyla İngiliz Bahriye Hastanesi’dir. Hastaneden çok bir kültür merkezi görkeminde olan bina, denizi görecek şekilde inşa edilmiş; bu sa-

yede yanaşan gemilerdeki hasta sinyalinin kolayca farkedilmesi ve harekete geçilmesi sağlanırmış. 1924’de Kızılay’a bağışlanan bina, halen hastane olarak kullanılıyor. İNGİLİZ HAPİSANESİ Galata Kulesi’nden kısacık bir yürüyüşle geçmişte İngilizlerin hapishane olarak kullandıkları bir yapıya ulaşırsınız. Osmanlı’nın yabancı ülkelere kendi vatandaşlarını cezalandırma hakkı tanıdığı 1904-19 yılları arasındaki dönemde kullanılan binanın duvarlarına mahkumların yazdığı yazılar hâla duruyor. Hapishane işlevini kaybettikten sonra İngiliz askeri karakolu, ardından da özel mülk olarak kullanılan bina,1970’li yıllarda mücevher işleme atölyesi şeklinde değerlendirilmiş. 1990’larda bir mimar-tasarımcı tarafından satın alınarak Galata Evi Restoran’a dönüştürülmüş. AZİZ PETER VE AZİZ PAUL KİLİSESİ Galata Kulesi Sokak’ta, İsviçreli mimar Gaspare Fossati tarafından 1841 ve 1843 yılları arasında inşa edilen dominik tarzı Aziz Peter ve Aziz Paul Kilisesi yer alıyor. Dominik mezhebi üyeleri 1228 yılında kendileri bir kilise yapmışlar ama bu kilise daha sonra Arap Camii’ne çevrildiği için günümüzde yokuşta yer alan Aziz Peter Kilisesi’ne taşınmışlar. Bu ahşap kilise de 1660 ve 1731 yıllarındaki yangınlarda zarar görmüş; 1841 yılında yıkılarak şu andaki taş bina inşaa edilmiş. NEVE ŞALOM SİNAGOGU İstanbul’un en büyük Sefarad Yahudi Sinagogu Büyük Hendek Sokak’ta yer alan Neve Şalom. Galata ve Beyoğlu’nda hızla artan Yahudi nüfusunun dini ihtiyaçlarına cevap vermek amacıyla, eski Yahudi Okulunun Ocak / Şubat / Mart | 2017 45 January / February / March


BİR SEYYAHIN GÖZÜNDEN

Komondo Merdivenleri

tören salonu yeniden düzenlenerek 1938’de ibadete açılmış. Ancak giderek büyüyen cemaate yeterli gelmeyince bugünkü sinagog 1949’da inşa edilmiş. Her ne kadar önceleri dönemin ünlü İtalyan mimarlarından Denari’ye bir proje hazırlatılmış olsa da, Elio Ventura ve Bernard Motola isimli İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun iki Musevi gencin aylar süren bir uğraşla hazırladıkları proje kabul edilmiş. Sinagog özellikle vitray süslemeleri, mermerleri ve devasa avizesi ile dikkat çekiyor. Neve Şalom “Barış Vahası” demek; fakat ne yazık ki yakın tarihte utanç verici saldırıların hedefi oldu. 1986 ve 2003 yıllarında düzenlenen saldırılarda hayatını kaybeden Yahudilerin hüznünü hatırlamamak mümkün değil… KAMONDO MERDİVENLERİ VE LALELİ ÇEŞMESİ Galata Kulesi’nin arka sokaklarında, Laleli Çeşme Sokağı ve Şair Ziya Paşa Caddesi’nin köşesinde Art Nouveau tarzında bir çeşme yer alıyor. İtalyan mimar Raimondo d’Aronco tarafından 1904 yılında yapılan Laleli Çeşme, bakımsızlığa direnen güzelliği ve zarafetiyle İstanbul’u dekore eden sanat eserleri içinde ilgiyi en fazla hak edenlerdendir… Galata Kulesi Sokağı’nın en sonunda ise kıvrım kıvrım Kamondo Merdivenleri’ni görürsünüz. Adını bankacılıkla uğraşan Yahudi bir aileden almış. Ailenin 1880’li yıllarda yaptırdığı ve güzelliği herkesin dikkatini çeken bu merdivenler; 1964 yılında Henri Cartier-Bresson tarafından fotoğraflanmış, İngiliz polisiye yazarı Barbara Nadel’in de bir romanının mekânları arasına girmiş.

46 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

DOĞAN APARTMANI Serdar-ı Ekrem Sokak’taki Doğan Apartmanı’nın ünü neredeyse Galata Kulesi ile yarışacak kadar vardır. Muhsin Bey ve Eşkıya gibi pek çok filmin çekimine ev sahipliği yapan Doğan Apartmanı’nın arazisi önceleri Prusya Elçiliği’ne aitmiş. Elçiliğin taşınmasıyla 1895 yılında, İtalyan mimarisi esas alınarak Belçikalı banker Helbig Ailesi tarafından inşa ettirilmiş. 1919’da mal sahibinin ölümü üzerine bina, Osmanlı uyruklu Mair de Botton’a açık arttırmayla satılmış. Adı da Botton Han olarak değiştirilmiş. Ardından Victoria sigorta şirketine satılmasıyla Victoria Han olarak anılmaya başlanmış. Yapının günümüzdeki adı ise binanın sonraki sahiplerinden Kazım Taşkent tarafından, 1939 yılında İsviçre’de çığ altında kalarak vefat eden oğlu Doğan Taşkent anısına konmuş. Doğan Apartmanı, İstanbul’un ilk asansörlü binası olarak biliniyor. Avlusunu üç yandan çevreleyen altı katlı, dört adet sarı bloktan oluşuyor. Avlunun açık tarafı ise harika bir İstanbul manzarası sunuyor. Bloklarda 90 ile 300 metrekare arasında değişen 51 daire var. Yüksek tavanları, Fransız üslubu balkonları, işlemeli pencereleri ve yeşilliklerle örülmüş 400 metrekarelik avlusu ile dikkatleri üzerine çekiyor. Her yönden eşine az rastlanır bir örnek… 1920’lerin sonlarına dek keyifli ve bohem bir yaşam sürülmüş burada. Binanın terasında partiler verilmiş, üniformalı kapıcılar, şık davetlileri karşılamış. Apartman, günümüzde tarihi bir atmosferde, huzur içinde yaşamayı tercih eden ünlülerin ilgi odağı...

Doğan Apartmanı’nın sakinleri arasında pek çok önemli isim de bulunuyor. Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Sabahattin Eyüboğlu’nun kızkardeşi ve Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından olan Mualla Eyüboğlu, İstanbul Barosu Başkanlığı da yapmış olan Yücel Sayman ve araştırmacı-yazar Rasih Nuri İleri bu isimlerden bazıları.

İSTANBUL’DAKİ CENEVİZLİLER

XI. ve XII. yüzyıllarda gücünü yitiren Bizans; önce Venedik, daha sonra da aralarında Pisa, Amalfi ve Ceneviz’in de olduğu diğer İtalyan şehirlerine ayrıcalıklar tanımış. Çok sayıda İtalyan tüccar Haliç kıyılarına yerleşirken, 1204 yılındaki Dördüncü Haçlı Seferleri sırasında İmparator Michael Paleologus’a destek veren Cenevizliler güçlü duvarların arkasına, şu anki Galata civarına taşınmışlar. 1261’de Paleologus, bu yardımlarından ötürü Galata’yı yarı bağımsız bir şekilde onların yönetimine bırakmış. 1453’de Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u aldığı zaman, Cenevizliler sahip oldukları hakları koruyabilmek için tarafsız kalmışlar. Bununla beraber Fatih, zaferin ardından Cenevizlilerin dini ve ticari ayrıcalıklarına dokunmamakla birlikte, silahsızlanmaları ve duvarları yıkmaları konusunda ısrar etmiş.


PERSPEKTİF

Yeni yıldan ne diledim? Yeni yılın en güzel duygularından biridir yeniden ve sil baştan umut etmek. Bugüne kadar yapamamış olduklarımızın envanteri çoktan yapılmış, yeni ufuklara doğru yelken açmak için de hayaller çoktan kurulmaya başlanmıştır.

İRİS CİNGİ

Kafamızda başıboş bir pusula, önümüzde yüzlerce seçenekle bizim tatil planı yapmamızı bekliyor. Aslında hayal kurmanın sınırsız konforunda gönlünce gezinip, en fazla seyahat etme isteğiyle dolu olma zamanıdır yeni yılın ilk günleri.

İstisnalar her zaman olsa da güzel yerlere gitmek, hiç gidilmemiş rotalara doğru seyahat etmek genelde yeni yıl dileklerinin ilk üçüne girer. Bayram tatillerinin yeni yılda hangi günlere denk geldiği tek tek incelenir, acentelerin sunduğu birbirinden cazip ve her bütçeye uygun sayısız erken rezervasyon seçeneklerine defalarca ve özenle bakılır, en nihayet koskoca bir yıl içinde kendi yaşamımıza armağan edilecek ‘o en değerli birkaç gün’ ve uygun istikamet seçilir. Arta kalan zamansa artık rutindir ve yeni yılın toyluğundaki o ilk heyecan kısa sürede biter gider... taa ki bir sonraki beklenen yeni hayal kurma takvimine kadar. Ben yine de ve her şeye rağmen Türkiye’de yani dünyanın en güzel coğrafyasında doğmuş olduğumuzu düşünüyorum. Yaşadığımız bu ülke, sınırlı planlanabilen bazı tatil dönemlerinin dışında da bize güzel zaman geçirilecek yüzlerce seçenek sunuyor… Aslında çok zaman farkında bile değiliz ve günlük koşuşturma içinde başımızı kaldırıp etrafımıza bile bakmıyoruz. Hiç gidilmemiş yerlere ayak basmanın çocuksu heyecanını yeniden yaşama şansımız, belki de yaşadığımız şehirde, hemen yanıbaşımızda bizi bekliyor.

Turizmin hiç yaşamadığı kadar zor bir yılı geride bıraktığı malum... Bilinenleri yeniden konuşmak, aynı bildik söylemleri yinelemek ve de en önemlisi olan bitenden dolayı sürekli yakınmak bence yapılması gereken en son şey. Üstüne üstlük bu konuda bir şeyler eklemeyi, birbirinden değerli ve usta turizm profesyonelleri içinde asla kendi haddim olarak görmüyorum. Turizm bir strateji sektörüdür ama bir o kadar da bilinenin aksine duygularıyla hareket eder. Bugün çalıştığı bir şirketin geleceğini, mali dengesini, bir oteldeki resepsiyonist ya da bellboyu kadar iliklerine kadar hisseden, düşünen, sahiplenen başka bir yapı zor bulunur. Çalıştığı otelin doluluk oranı a’dan z’ye gemideki tüm mürettebatın ana gündemidir. İçinde bulunduğumuz problemin matematik çözümlerini ise sektörün ustaları zaten arıyor ve kollektif bir çıkar yol bulmak için var gücüyle gayret ediyor. Benimse önerim çok daha basit ve bireysel bazı çözümlerden yana. Hangi segmentte olursa olsun yine de dünyadaki rakiplerinin çok üstünde ve yüksek standartta hizmet veren otellerimize olan farkındalığı arttırmak... Özellikle büyük şehirlerimizde, konaklama fonksiyonunun çok daha ötesinde misafirlerine aslında bir yaşam tarzı sunan bu mekânlara sadece bir kahve içmeye gitmek bile, sektörün çoktandır aradığı motivasyonu kısmen de olsa geri kazandıracaktır. Günlük hayatımızda, oldukça sıradan bir yerde, basit bir karton bardağa esasen hak ettiği değerin onlarca üstüne bir bedel ödeyerek içtiğimiz bir kahveyi, hemen yanıbaşımızdaki bir otelin temiz ortamında, özenli sunumunda belki de buna çok yakın bir bedel ödeyerek içebilmek mümkün. Basit ve çok önemsiz bir adım mıdır bilinmez... Olumsuz tarafından bakmak isteyince oldukça sıradan bir öneri gibi algılanması mümkün... Ancak lobbysindeki ya da otelin cafesindeki günlük anlık boşluktan bile oldukça etkilenen ve morali bozulan sektör çalışanlarının en başta moralini, sonrasında da iş gücünü domino etkisiyle arttıracağı kesin. Bekleyerek hiçbir şey olmuyor, 7 günlük 15 günlük tatiller gelip hızla geçiyor ama aralarda bize göz kırpan belki de yanıbaşımızda bile aynen sanki plansız ve kaçamak bir tatildeymişiz hissi uyandıracak kadar birbirinden kaliteli işletmelerimiz bizleri de bekliyor. “Geldi mi, gelecek mi?” diye dört gözle beklediğimiz bir turist kadar, orada yine aynı değerli misafirperverlik ve özenle sizlerin de karşılanacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın. Ben ise bu küçük adım için ‘işe yaramaz’ ya da ‘olmaz’ demeden önce bir kez olsun üzerinde düşünmeyi ve hatta biraz ötesinde büyük şehirlerimizdeki tüm otellerimize farkındalık yaratarak, bunun için hep birlikte çabalamayı diliyorum. İnanıyorum ki bu farkındalığı yaratmak için başta medya olmak üzere sektörün bağlı bulunduğu birlikler de uygun bir iletişim planını desteklemek için ellerinden gelen çabayı göstereceklerdir. Böylece bugünkü tüm açmazlarımız içinde belki biraz küçük ama yapıcı ve yönlendirici bir adım da biz atmış olmaz mıyız? Ocak / Şubat / Mart | 2017 47 January / February / March


KONGRE

Turizmciler çözüm arayışında

CENAY TOPRAKKAYA

Akdeniz Turistik Otel İşletmecileri Birliği’nin (AKTOB) düzenlediği 6’ncı Uluslararası Resort Turizm Kongresi, Antalya Lara Barut Hotel’de gerçekleştirildi. Kongreye, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, Türkiye Otelciler Federasyonu Başkanı Osman Ayık, yurtdışından ve Türkiye’den turizm sektörü temsilcileri katıldı. Kongre’nin açılış konuşmasını gerçekleştiren AKTOB Başkanı Yusuf Hacısüleyman, açıklamalarına 2016 yılını değerlendirerek başladı. Sektöre büyük darbe vuran bu sezonun fırsat olarak tanımlanamayacağını ifade eden Hacısüleyman, “Fırsat değil ama fırsatçılığın yüz bulduğu bir sezondu. Böyle bir konjonktürde ne gibi fırsat olabilir ki?” şeklinde konuştu.

AKTOB Başkanı Yusuf Hacısüleyman...

48 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

“FİYAT DÜŞÜRMEK TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL” Sektörün bu dönemde gittiği fiyat indirimlerini de değerlendiren Hacısüleyman şunları söyledi: “Fiyat her şey demek değildir. Fiyat her şey demek olsaydı bu kadar kişi gelmezlik etmezdi. Fiyat düşürmenin ne derece etkili olacağını ya da olmayacağını herkes kendi ölçmeli. Kendimize şu soruları sorma zamanımız geldi: Fiyat düşürmenin etkisi olmadı mı? Gelen turistler fiyat düşürmesek de zaten gelecek miydi?” Turizmdeki krizin tüm Türkiye ekonomisini nasıl etkilediği ve 2017 yılına dair düşüncelerini paylaşan Hacısüleyman, bazı noktaların altını çizdi: “Bu sene, turizmin ekonominin diğer dallarını ve cari açığı nasıl alt-üst edebileceğini de öğrendik. Aynı zamanda yasal düzenlemeleri kısa sürede hayata geçirebildiğimizi gördük. Dünya turizminde politik söylem ve gelişmelerin turizmi bu denli etkilemesi yeni bir olgu... Bundan sonra, misafirlerin destinasyon tercihlerinde ülkelerin politik imajları da önemli bir rol oynayacak. 2017’ye girerken, tek başına işletmelerin çözemediği sorunlarla karşı karşıyayız. Bu sebeple, 80-85 milyar dolar değer biçilen konaklama sektörü, birlikte hareket etme yeteneğini hızla kazanmalı, örgütlenme modellerinden birine kavuşturulmalıdır. Dünya nüfusu ve seyahate çıkan insan sayısı hızla artıyor. Seyahate çıkmak aslında bir risktir ama hepimiz seyahat etmeyi seviyoruz. Bütün bunları yaparken kendimizi güvende hissederek yapmak istiyoruz. Çağımızın en önemli sorunlarından

Alman Seyahat Birliği (DRV) Başkanı Norbert Fiebig...

birinin güvenlik olacağını şimdiden söyleyebiliriz. İnsan hakları ve kişisel saygının maksimum ortamda olduğu ülkeler turizmde avantajlı olacak. Biraz sevgi, biraz saygıyı herkes hak ediyor.” “TÜRKİYE’NİN YERİNE KONABİLECEK BİR ÜRÜN YOK!” Hacısüleyman’ın ardından konuşan Alman Seyahat Birliği (DRV) Başkanı Norbert Fiebig ise, Türk-Alman turizminde 2014 yılının son derece başarılı yıl olduğunu belirtti. Kötü geçen 2016 sezonunun analizini yapmak ve güncel durumu konuşmak için birlikte çalışmak gerektiğini kaydeden Fiebig, “Yüzde 40’lara varan erken rezervasyon düşüşlerini konuşmak ve ortaklığımızı pekiştirmek durumundayız. Türkiye’nin Almanya için ne kadar önemli bir ülke olduğu konusunda çok konuşmaya gerek yok, rakamlar ortada. Türkiye’nin Almanlara sunduğu turizm ürününün dünyanın hiçbir yerinde sağlanamadığını görüyoruz. Türkiye’nin yerine konabilecek bir ürün yok” dedi.


KONGRE

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel...

Türkiye’ye dönük turist düşüşünde güvenliğin başrol oynadığına dikkat çeken Fiebig, “Yeni bir çeldirici ile karşı karşıyayız. Karşı karşıya kaldığımız yeni bir fenomen var. İnsanlar bir destinasyonla ilgili karar verirken, demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri de göz önünde bulunduruyor. Bu yeni bir fenomen ve bunu hafife almamalı, dikkatle takip etmeliyiz. Bu yeni bir meydan okuma. Bu anlamda medyanın da çok hassas olması gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “AVRUPA’DA ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE ZORLANACAĞIZ” Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in açıklamaları ise şöyle: “Son iki ayda yarım milyon Rus turist Türkiye’yi ziyaret etti. İlişkiler koptuğunda sayı neredeyse sıfırlanmıştı. Benzer bir durum İsrail için de geçerli. Bu süreçte verilen finansal destekler ise sektörün daha fazla zayıflamasını engelledi. Ancak, Avrupa pazarında önümüzdeki dönem de zorlanacağımızı görüyoruz. Avrupa’da Türkiye’ye karşı rüzgârlar esiyor. Öte yandan, müşteri memnuniyet anketlerinde Antalya’nın rekabet edilemez olduğu görülüyor. Sadece bu yılın 10 ayında Avrupa’nın 4 ülkesinden 2 bin insanın Antalya’da gayrimenkul aldığını görüyoruz. Demek ki umudumuzu kaybetmememiz gerekiyor. Antalya sadece bir turizm destinasyonu olarak değil, aynı zamanda bir yaşam merkezi olarak da önemli bir yere sahip. Bir diğer mesele ise, turizmi bir ekonomi ürünü olmanın ötesine taşımak... ‘Her şey dahil’ konseptinin ötesine geçmemiz, tatilci ile Antalya arasında duygusal bir bağ kurmamız gerekiyor. Bugüne kadar gelen ziyaretçilerin önemli bir kısmı, her yıl Antalya’ya gelenlerden oluşuyor. Biz Alman turiz-

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı...

mcilerin yönlendirmesiyle yeni bir tanıtım kampanyası başlatmak istiyoruz. Antalya özellikle sosyal medya konusunda şu ana kadar bir başarı sağlayabilmiş değil.” “TERÖR TURİZME DARBE VURUYOR” Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, kongrede yaptığı konuşmada turizm sektörünün zor günler geçirdiğini belirtti. Bakan Nabi Avcı, bütün dünyayı tehdit eden terör olgusunun, Avrupa’da da turizme darbe vuran en önemli etkenlerden biri olduğunu dile getirdi. Yoğun global terör saldırılarına maruz kalan Türkiye’nin yabancı kuruluşlar tarafından güvensiz gösterilmeye çalışıldığına dikkat çeken Avcı, “Kaynak ülkelerden gelen turist sayısının azalması, müttefik ve dost olarak gördüğümüz bu ülkelerde bazı basın yayın organları tarafından Türkiye’nin güvensiz gösterilmesi bizi derinden üzüyor. Bu sadece bizim buradan bakarak ürettiğimiz bir kuruntu değil. Konuşmaya geldiğinde terörizmin global bir sorun olduğunu söylüyoruz. Sadece Türkiye’de, İstanbul ve Ankara’da değil Brüksel’de de, Paris’te de terör saldırısı olduğunu görüyoruz. Ama başka ülkelerdeki terör saldırıları ve turizmi etkileyecek olumsuz gelişmeler Türkiye’deki kadar gündem oluşturmuyor. Neden oradaki terör saldırıları gündem oluşturmuyor diye şikâyet etmiyorum, niye Türkiye’de olanlar çok gündem oluşturuyor, bu kadar ön plana çıkartılıyor” diye konuştu. CHARTER UÇUŞLARA YAKIT DESTEĞİ Turizmin önünü açacak her türlü proje ve faaliyetin başarılı olabilmesi için sektör temsilcileriyle sürekli istişare halinde olduklarını anlatan Bakan Avcı, “Yaşanan olumlu olumsuz tüm gelişmelerde bizim de payımız var. 2016 yılında uzattığımız charter uçuşlarına verdiğimiz yakıt desteğini, hem nitelik hem de nicelik olarak geliştirerek 2017’de de sürdüreceğiz” dedi.

MÜŞTERİLER MUTLU Dünyanın en büyük tur operatörü TUI’nin CEO’su Friedrich Joussen, 2016 zayıf bir yıl olmasına rağmen 1 milyonu aşkın misafiri Türkiye’ye getirdiklerini belirterek, “Normale kıyasla çok daha az bir müşteri sayısı ama hâlâ fazla bir sayı. 15 bin çalışanımız var. Bu ülkede büyük bir işvereniz aynı zamanda. Kolay bir yıl değildi, ama buraya gelen müşterilerin hepsi istinasız çok mutluydu. Müşteri memnuniyeti yine çok yüksekti, hatta daha yüksekti. Az müşteri gelse de hiç olmadıkları kadar mutluydu” ifadesini kullandı. Güvenlik konusunun bir devlet görevi olduğuna da işaret eden Friedrich Joussen, sözlerini şöyle noktaladı: “Türkiye’deki güvenlik ortamının çok stabil olduğunu düşünüyoruz. Bir güvenlik uyarısı yok. Almanya’da ve diğer kaynak ülkeler nezdinde Türkiye’de yaşanan terör olaylarıyla ilgili bir güvensizlik söz konusu... Bu durum Türkiye’den vazgeçmeye neden oluyor. Algı güvenliğe direkt etki eden bir konu değil ama algıyı değiştirmek için çok aktif olmalıyız.”

Dünyanın en büyük tur operatörü TUI’nin CEO’su Friedrich Joussen, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ve Alman Seyahat Birliği (DRV) Başkanı Norbert Fiebig...

Ocak / Şubat / Mart | 2017 49 January / February / March


SAĞLIK TURİZMİ

Yaşlı bakımı konusunda deneyim kazanan Türkiye,

Avrupa’nın üçüncü yaş baharı seçeneği... Uluslararası düzeyde Dördüncü 3. Yaş Baharı ve Turizmi Dinamikleri Kongresi’ne ev sahipliği yapan Türkiye, Avrupalıların ve Avrupa’da yaşlanan Türklerin yaşlılık dönemlerini geçirebilecekleri ideal ülkeler arasına girdi.

KADİR TOPRAKKAYA

Medikal Turizm Derneği tarafından dördüncü defa düzenlenen “Uluslararası 3. Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri Kongresi” Ankara’da gerçekleşti. Yurt içinden ve dışından yaklaşık 500 kişinin katıldığı buluşma, Ankara Sheraton Otel’de yapıldı. Almanya, Hollanda, Belçika ve Polonya’dan uzmanların katıldığı Uluslararası 3. Yaş Baharı Turizmi ve Dinamikleri Kongresi’nde, onlara daha iyi hizmet verebilmek için yaşlı bakımı ekonomisi yaratmanın olmazsa olmaz olduğu gözler önüne serildi. Yaşlı bakımı ekonomisinin harekete geçirilebilmesinin turizm kavramı ile birlikte planlanması gerektiğini gündeme getiren katılımcılar, yaşlılığın ihtiyacı olan birçok konuda çözümler üretilebileceğinin altını çizdiler. AVRUPALILAR VE AVRUPA’DA YAŞLANAN TÜRKLER Buluşmaya Almanya’dan katılan uzmanlardan Monder Kassem, Yaşlı Bakım Sektöründe Küresel Trendler ve Avrupa Birliği Uygulamaları’ndan örnekler vererek, Türkiye’nin bu konuda pek çok avantajı olduğunu 50 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

dile getirirken, Brüksel’den gelen Dr. Mohamed Beddy Ebnou, Yaşlılık Ekonomisi’nin yaratacağı değer ile yaşlılarımızın yaşam konforunda önemli oranda bir artış görülebileceği dile getirdi. Kongreyi izlemek için Avrupa’dan gelen konuklar ise, Türkiye’nin hem Avrupa vatandaşları, hem de Avrupa ülkelerinde yaşlanan Türkler için bulunmaz bir destinasyon olabileceğini ifade ettiler. ‘KÜLTÜR TURİZMİ’NDE TANITIM BOŞLUĞU VAR Yaşlıların hayattan beklentilerindeki değişim ile ilgili ortaya çıkan gelişmelerin sağlık

ve turizm sektörü açısından büyük fırsatlar doğurduğuna dikkat çeken Dr. Mohamed Beddy Ebnou; Türkiye’de sağlık sektörünün büyük evrim geçirdiğini ancak kültür turizminde büyük bir açık olduğunu vurguladı. Yurtdışındaki insanların kendilerine Tarsus, İznik, Milet’i sorduklarını belirten Dr. Ebnou; “Ülkenizin zengin potansiyeline ait tarihi bilgilerin aktarımına ve tanıtıma ihtiyaç var. Avrupa doğuya bakarak batıyı keşfetmeye çalışıyor. Türkiye tarihi ile yaşlı denilebilecek bir ülke. Artık sadece fotoğraf çeken yüzeysel turist yerini keşfetmeye meraklı, yerel insanlarla anı oluşturmak is-

Kongrede Türkiye’deki dinamiklerden iklim, genç nüfus, ulaşım imkânları, ekonomik yaşam, tarihi zenginlikler, çeşitli ve doğal mutfak, güler yüzlü insanlar ve hizmet seçenekleri gibi birçok değerli unsurun, global sermayenin yatırımı için de fırsatlar doğurmakta olduğunu ortaya çıkarttı.


SAĞLIK TURİZMİ

Kongre kapsamında geleneksel hale getirilen Yaşlılık ve Teknoloji Resim Yarışması’nı kazanan çocukların ödül töreni de gerçekleştirildi.

teyen turist profiline bırakıyor’’ dedi. Aktif yaşlanma isteğinin yükseldiği bu süreçte; Türkiye’de gelecek vaat eden iki sektörün sağlık ve turizm olduğunu belirten Ebnou; ‘’Ülkenizde sağlık sektörü büyük evrim geçiriyor. Ancak sağlık ve kültür turizminde boşluklar var. Türkiye tanıtım eksikliği üzerinde çalışmalı’’ şeklinde konuştu. İSPANYA 800 BİN YAŞLI NORVEÇLİYİ KONUK EDİYOR Türkiye’nin yaşlanma çözümlerinde turizm alanında birçok değeri, yeniliği ve uygulamayı yaşama kazandırmanın eşiğinde olduğunu belirten Medikal Turizm Derneği Başkanı Dr. Sinan İbiş, “Sadece İspanya’nın 800 bin yaşlı Norveçliyi konuk ettiğini düşündüğümüzde ne kadar haklı olduğumuzu anlayabiliriz” derken, bu konuda daha fazla zaman kaybedilmemesi gerektiğinin altını çizdi. YAŞLI TURİZMİ DÜNYANIN EN VERİMLİ TURİZM ALANI Türkiye’deki dinamiklerden; iklim, genç nüfus, ulaşım imkânları, ekonomik yaşam, tarihi zenginlikler, zengin ve doğal mutfak, güler yüzlü insanlar ve hizmet seçenekleri gibi bir çok değerli unsurun global sermayenin yatırımı için de fırsatlar doğurmakta olduğuna değinen Dr. Sinan İbiş, “Türkiye’de yaşlı bakımı ve yaşlı turizmi, yaşlı bakımı ekonomisi, yaşlı bakımında arge ve inovasyon konularında ulusal ve uluslararası işbirlikçiler ile yenilikler ve değerler yaratacak projeler hazırlanmakta. Yaşlı turizmi, dünyanın en verimli turizm alanı ve yaşlı turizmi bir tatil turistine karşılık 40 ile 100 kat daha fazla gelir bırakan, risklerden de en az etkilenen turizm alanı. Ülkemizin bu turizm alanında dünyada kendine iyi bir yer edinmemesi için hiçbir neden yok“ dedi. YAŞLI BAKIMI EKONOMİSİNDE TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ Öte yandan yaşlı bakımı ekonomisinin şu an ülkelerin gayrisafi milli hasılalarını zora sokacak düzeylere ulaşmış olduğu çeşitli raporlardan anlaşılıyor. Özellikle dünya-

Kongreye Almanya’dan katılan Monder Kassem, Yaşlı Bakım Sektöründe Küresel Trendler ve Avrupa Birliği Uygulamaları’ndan örnekler vererek, Türkiye’nin bu konuda pek çok avantajı olduğunu dile getirirken; Belçika’dan Dr. Mohamed Beddy Ebnou, Yaşlılık Ekonomisi’nin yaratacağı değer ile yaşlılarımızın yaşam konforunda önemli oranda bir artışın görülebileceğini dile getirdiler.

nın büyük ekonomileri Amerika, Japonya, Almanya, Kanada, İngiltere ile AB ülkeleri başta olmak üzere, yaşlılığın doğurduğu sonuçların maliyetlerinin, ekonomilerini alt üst edecek seviyelere ulaşmak üzere olduğu dile getirilmekte. Yaşlılık ekonomisi çok bileşenli bir konu ve dolayısıyla takibe bağlı sayısal veriler şu an bilinemiyor. Ancak, bugün İsveç’de normal bir yaşlının sağlık bakımı hariç diğer bakımlar için belediyelerin harcadığı para aylık olarak yaklaşık 5 bin 700 Euro. AB ülkelerinde bu değer aylık olarak 3 - 6 bin Euro arasında değişiyor. Buna bir de sağlık bakımları ilave olursa rakamlar 2-35 katlarına kadar rahatlıkla çıkabiliyor. AB bölgesinden İskandinav ülkeleri başta olmak üzere Norveç ve Danimarka, yaşlılarını kendi tercihlerini dikkate alarak yaşamak için başka ülkelere gönderebiliyor ve sağlık da dâhil kişi başı yaklaşık aylık 3 - 4 bin 500 Euro ödeyerek, paket halinde bakım ve sağlık hizmetlerini alabiliyorlar. 1 MİLYAR YAŞLI BAKIMI TURİSTİNDEN 60 MİLYAR CİRO YAPABİLİRİZ Almanya, bugün yaşlılarını Polonya’da daha ekonomik maliyetlerle baktırmaya

başladı ya da onlara ekonomik ev alabilmeleri için 20-25 bin Euro gibi destek sağlayarak Akdeniz ülkelerinde yaşamlarını sürdürmeleri konusunda teşvik ediyor. Norveç, yaklaşık 1 milyon emekli ve yaşlı vatandaşını İspanya, Yunanistan, Maldivler gibi ülkelere gönderiyor. Türkiye, maalesef bu ekonomi içerisinde yer almıyor, çünkü Türkiye’nin turizm aktörleri kendilerini global tur operatörlerine teslim etmiş, başka bir düşünceleri yok. Ama bizler bugün 36 milyon turistten 33 milyar Euro ciro yapabiliyorsak, 1 milyar yaşlı bakımı turistinden 60 milyar Euro ciro yapabiliriz. Yani az kişi, çok kazanım...

ARTIK ÇÖZÜM ZAMANI... Türkiye’de eksik olan yaşlı bakımı ekonomisini harekete geçirebilmek için turizm kavramı ile birlikte düşünüp, toplumsal bir uyanışa önderlik yaptıklarını dile getiren Dr. Sinan İbiş: “Bu noktadan sonra yaşlılığın ihtiyacı olan birçok konuda çözümler üretilecektir. Bu çözümler de doğal olarak arkasında önemli bir ekonomiyi getirecektir. Bu alanda sürükleyici güç olarak turizmi düşündük. Türkiye, yaşlıların mutlu ve aktif yaşamaları için aynı anda 4 mevsimin bir arada yaşanabildiği bir turizm ülkesidir.’

Monder Kassem ve Dr. Mohamed Beddy Ebnou’nun katıldığı büyük ilgi gören oturumu Darülaceze Başkanı Fatih Saraçoğlu yönetti. Oturumun sonunda teşekkürlerini ileten Saraçoğlu, “Gelecek yıl yine bekliyoruz” dileğinde bulundu.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 51 January / February / March


GEZİ

Çocukla

Amerika keşfi Los Angeles, San Francisco, Las Vegas ve New York iki haftada bir çocukla nasıl gezilir?

MÜGE SEYHAN

Griffith Observatory - Hollywood yazısını en iyi açıdan görmenizi sağlayan ve içerisinde uzay ve gökbilimleri müzesi yer alan gözlem evi.

Hollywood Yıldızlar Yolu

52 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Yorucu ama çok keyifli bir maceranın hikâyesi 8 yaşındaki oğlumun filmlere (Özellikle Star Wars) hayranlığı ile başladı. Universal Studioları’nda film çekimlerini, aksiyon sahnelerinin nasıl gerçekleştiğini öğrenmek istiyordu. Biz de bu istek çerçevesinde Universal Studioları’nı planımıza dâhil ederek, Amerika gezi turu hazırladık. Ailece görmek istediğimiz şehirleri haritada işaretleyerek, uzun ama eğlenceli bir seyahate başlama kararı aldık. İstanbul’dan Kaliforniya eyaletinin merkez şehri Los Angeles’e THY ile yaklaşık 13 saatte ulaştık. Yolculuk boyunca oğlum 6 film seyrederek, uyumadan seyahat etmenin tadını çıkardı. Los Angeles ile Türkiye arasında 10 saat fark olduğu için vardığımızda çok yorgun ve uykusuzduk. Havaalanından kiraladığımız araba ile otelimize doğru yola çıktık. Otelimiz şehir merkezine yaklaşık yarım saat uzaklıktaydı. Los Angeles (Melekler) şehrini gezmek için kullanabileceği-

niz en iyi yöntem; araba kiralamak. ABD’nin New York’tan sonraki en büyük şehrine turistik amaçlı gidildiğinde tren veya metro kullanımı zaman kaybı oluyor. Seyahatimiz boyunca 6 gün ayırdığımız Melekler Şehri’nde ilk günümüzü Hollywood’a giderek değerlendirdik. Yıldızlar Yolu diye adlandırılan, üzerinde Hollywood yıldızlarının isimleri yer alan kaldırımlar, günün her saatinde turist akınına uğruyor. Gerçek ve kurgu karakterlerin yer aldığı Yıldızlar Yolu’nda sadece ünlü boksör Muhammed Ali’nin ismi yerde değil, duvarda asılı. Kaldırımlar üzerinde sevdiğiniz yıldızların isimleri ile selfie çektikten sonra aynı cadde üzerinde balmumu müzelerini gezebilirsiniz. Renkli ve büyüleyici Yıldızlar Yolu üzerindeki mevcut satıcılardan paket turlar alarak, müze ve “Star Tour” diye adlandırılan 2 saat süre boyunca üstü açık midibüsler


GEZİ

Hollywood sokakları

Harikalar diyarı Disneyland

ile Charlize Theron’dan Michael Jackson’a kadar ünlülerin Beverly Hills sokaklarındaki muhteşem evlerini gezebilirsiniz. Kendi arabanız ile bu turu yapmak isterseniz 3 dolar ücretinde Star Map (Yıldız Haritası) alarak dolaşabilirsiniz. Biz hem tura katıldık hem de kendi arabamızla güzel semti tekrar dolaşma keyfini yaşadık. Bölgede bulduğumuz bir parkta oğlum salıncakta sallanırken, ünlü oyuncu Amanda Peet ile tanışma fırsatı da buldum.

Los Angeles’e gidip okyanusa girmek isteyenler Long Beach, Venice Beach, Santa Monica Pier, Malibu’da yer alan uzun plajları kullanabilir. Biz Santa Monica Pier’de hem okyanusun tadını çıkardık hem de bisiklet kiralayarak sahili daha iyi keşfetme imkânı bulduk.

Los Angeles’in en ünlü alışveriş caddesi Rodeo Drive, dünya markaları ve şık restoranları ile sizi zengin bir atmosferin içine çekiyor. Los Angeles şehir merkezinden 1 saat uzaklıkta Anaheim’da yer alan Disneyland, çocuklar ve yetişkinler için unutulmayacak eğlenceli saatler geçirmemizi sağladı. 12 saat boyunca gezdiğimiz Disneyland’ı bitiremedik. Mickey Mouse, Frozen, Dart Vader gibi karakterler ile fotoğraf çektirip

adrenalin dolu hız trenlerinde çığlık atmak isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir park. Universal Park ise şehrin merkezinde yer alıyor. Parkta bizi en çok etkileyen Harry

Potter şehri oldu. Filmiyle aynı şekilde dizayn edilen bölümde dilerseniz sihirli değnek satın alarak, Harry Potter gibi her yerde sihir yapabiliyorsunuz. Universal Studioları’nın diğer önemli bölümü ise unutulmaz filmlerin çekim yerleri ve bu sahnelerin nasıl gerçekleştiğini anlatan simülasyon gösterileri idi.

Universal Park

Altıncı günümüzün sonunda arabamızla 7 saat sürecek San Francisco’ya doğru yola çıktık. Dümdüz, virajsız yolun keyfini Jack in the Box ve In & Out’da hamburger yiyip, çikolatalı milkshake içerek çıkardık. San Francisco’ya vardığımızda yaklaşık 10 derece soğuk bir hava bizi karşıladı. İlk yaptığımız gezi, kendimize mont ve kazak almak için uğradığımız mağazalardı. İlerleyen saatlerde San Francisco’nun simgesi Golden Gate Bridge’e gitmeye karar verdik. Filmlerdeki gibi yokuşlu yollardan körfeze doğru vardığımızda kırmızı köprü bizi karşıladı. Köprünün üzerinden yürüyerek geçerek turumuzu tamamladık. Ocak / Şubat / Mart | 2017 53 January / February / March


GEZİ

San Francisco Union Square

Las Vegas’da 21 yaşın altının alınmadığı barlar. Golden Gate Bridge

Çöl sıcağının hâkim olduğu şehirde açık havada cafe veya restoran bulmak neredeyse imkânsız. Klimalı alışveriş merkezleri, şehrin büyük bir bölümünü kapsıyor. Oğlumun en sevdiği yer olarak belirlediği Las Vegas’da, 21 yaşın altını almadığı cafe ve barlar oldukça fazla. Gündüz havuz, akşam eğlence teması ile yaşayan Las Vegas; bizi de içine alarak uyku dengemizi biraz değiştirdi. Çocuklar ve yetişkinler için David Copperfield, Murray gibi sihirbazlık gösterilerinin ve ünlü şarkıcıların konserlerinin yer aldığı şehirde sıkılmak mümkün değil.

Çocukluğumda en sevdiğim Full House (Bizim Ev) dizisinin çekildiği eve gitmek beni eskiye götürdü. San Francisco’da çoğu evin mimarisi Full House gibi. Şehrin soğukluğuna sıcaklık katan bu evler de simgesel anlamda önemli yere sahip. Las Vegas - Günahlar Şehri

Las Vegas’da değişik ve çok keyifli iki gün sonrasında rotamızı New York’a çevirdik. 5 saat süren uçak yolculuğu sonrasında New York’a ulaştık. ABD’de iç hatlarda Jet Blue Havayollarını tercih ettik ve çok memnun kaldık. ABD’nin en kalabalık şehri olan New York, kozmopolit yapısı ile her milletten, her dinden yaşayan insanlara ev sahipliği yapıyor. İnsan kalabalığının sonucu artan çöp miktarı oğlumun midesini biraz bulandırsa da Empire State, Freedom, Rockefeller gibi gökdelenlere çıkma fikri kendisini neşelendirdi. Empire State binasına gece çıkmak hem bekleme sırası hem de manzara açısından daha uygun. Freedom binası ise 11 Eylül saldırılarından sonra İkiz Kuleler’in yerine yapılan yeni bina. İçerisindeki asansörde film gösterisi ile yukarı çıkış, binayı daha keyifli hale getirmiş.

San Francisco’da 2 gün kaldıktan sonra havaalanında arabamızı teslim ettik ve 1 saatlik uçak yolculuğu ile Las Vegas’a ulaştık. Las Vegas havaalanına ulaştığınız anda sizi oyun makinaları karşılıyor. ‘Eğlence başlıyor’ sinyalleri, hepimizi heyecanlandırdı. Nevada eyaletine bağlı Las Vegas, günahlar şehri olarak da biliniyor. Genç, yaşlı, evli, bekâr turistlerin akın ettiği şehir, adeta maketten yapılmış bir dünya gibi. Biz oğlumla kalacağımız için kumarhanelere giremeyeceğimizi sanıyorduk; ancak her otelin lobby katı kumarhane olduğundan çocuklar da makinalarla oynamamak koşuluyla etrafta gezinebiliyor. 54 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Empire State binası

New York’da alışveriş ve yemek denilince akla ilk olarak dünyanın en pahalı caddeleri arasında gösterilen Beşinci Cadde geliyor. Nezih restoranlar ve dünya markalarının bulunduğu Cadde’de Saks Fifth Avenue ihtişamlı mağazası ile öne çıkıyor. Central Park, New York’un yoğunluğuna nefes veren yemyeşil bir oksijen alanı. İçerisinde bulunan gölde uzaktan kumandalı yelkenli bot kullanabilir veya sandal ile göl gezisi yapabilirsiniz. Biz bot kiralayarak çok keyifli vakit geçirdik. Özellikle çocukla New York seyahatinde National Museum ziyareti mutlaka yapılması gerekenler arasında. Dinozor fosillerinden, eski medeniyet kalıntılarına kadar tarih ve gizem kokan müze, hem bilgilendirici hem eğlenceli iki saat geçirmenizi sağlıyor. New York durağımızdan sonra tatilimizin bitişinin verdiği hüzün ile THY’nin İstanbul seferini kullanarak evimize döndük. Uçak seyahati boyunca ailece gittiğimiz ve gezdiğimiz yerler hakkında soru sorma oyunu oynadık ve yolun nasıl geçtiğini anlamadık. Farklı kültürler, farklı yaşam tarzlarının hâkim olduğu geziler özellikle büyüme çağındaki çocukların vizyon gelişimi için önemli. Universal Studioları doğrultusunda çıktığımız seyahatten Las Vegas hayranı olarak dönen oğlum, her gece Las Vegas kar küresine bakıp uyuyor… Statue of Liberty adasına gitmek için 2 saat sıra bekledik ancak feribotta Manhattan manzarasını seyretmek ve Özgürlük Heykeli’ni yakından görmek bize şehrin güzelliğini bir kez daha hissettirdi.

Central Park’ta uzaktan kumandalı yelkenli bot hem yetişkin hem de çocuklar için oldukça keyifli…



GEZİ

Modern ve gelenekseli bir arada sunuyor:

JAPONYA

CANAN TOPRAKKAYA

Hepimizin mutlaka görmek istediği ama tatil planlarında genelde ilk sıralarda kendine yer bulamayan Japonya, ‘dünyanın öbür ucu’ tabirinin tam karşılığı. İstanbul’dan Tokyo’ya Türk Hava Yolları’nın direkt uçuşu bulunuyor ve bu uçuşun süresi 11 saate yaklaşıyor. Teknoloji haberleriyle gündeme gelen, dünyanın en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Japonya; modern ve gelenekselin bir arada sunulduğu bir kültüre sahip... Avrupa ve Amerikalıların ülkeye ilgisi büyük ama Türkler tarafından henüz keşfedilmeyi bekliyor. Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali’nde uçuş saatini beklerken ve de bir yandan 11 saatlik bir uçuşun nasıl biteceğini düşünürken, diğer yandan da çok az kişinin ziyaret etme şansı bulduğu Japonya gibi bir ülkeye yapacağımız seyahatin heyecanını yaşıyoruz. Bu hissiyatla bindiğimiz uçuşun ardından akşam saatlerinde Tokyo’ya bir buçuk saatlik mesafede olan Narita Havalimanı’na varıyoruz. Havalimanından şehre ulaşımımız otobüsle sağlanıyor. Japonların ne kadar saygılı insanlar olduğunun ilk kanıtını burada görüyoruz. Valizlerimizi otobüse yerleştirmek üzere görevli olan çalışanlar, eğilerek yapılan Ja56 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

pon selamıyla bizi karşılıyor. Otobüs kalktıktan sonra da aynı şekilde bizi uğurlayan bu selamı, Japonya seyahatinin neredeyse her anında görüyoruz. Başı hafif eğerek yapılan bu eylem, ilk tanıştığınızda ve teşekkür ettiğinizde kullanılıyor. Japonları birbiriyle el sıkışırken görmeniz neredeyse imkânsız. Bir buçuk saatlik otobüs yolculuğunun ardından dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Tokyo’ya varıyoruz. Tokyo’nun nüfusu 13 milyondan fazla. Oldukça kalabalık bir şe-

hir beklerken, sokakları sakin bir şehir bizi karşılıyor. Kalacağımız otele doğru yol alırken, şehrin sessiz ve sakin caddelerinde mini bir yolculuk yapıyoruz. HIZLI TRENLE TRİENALE Ertesi gün Japonya’da bulunma sebeplerimizden biri olan Aichi Trienali’ne katılmak üzere yola çıkıyoruz. Tokyo’dan trienalin gerçekleştiği şehir olan Nagoya’ya geçiyoruz. Bu yolculukta Japonların dünyaca


GEZİ

ünlü hızlı trenlerini de tecrübe etme şansı buluyoruz. Japonya’daki hızlı trenlerin ismi ‘The Shinkansen.’ Oldukça konforlu olan bu trenler, haberlerde gördüğümüz rekor hızlarda gitmiyor. Ortalama hızları saatte 250 km civarında. Rehberimiz bize yol üzerinde şanslıysak Fuji Dağı’nı görebileceğimizi söylüyor. Ama o gün hava bize şans vermiyor ve bulutlar, görüş mesafesini kapattığı için Fuji Dağı’nı göremiyoruz. Bir buçuk saatlik yolculuğun ardından ulaştığımız Nagoya, Japonya’nın en büyük şehirlerinden biri. Rehberimiz Aya, şehrin Japonya’nın en zengin şehirlerinden biri olduğu bilgisini de veriyor. İlk işimiz 2010 yılından beri üç yılda bir yapılan Aichi Trienal’i ziyaret etmek oluyor. Trienal, şehrin farklı bölgelerinde ve binalarında düzenleniyor. Trienalin merkezi, Nagoya Sanat Müzesi. Japonya’dan ve dünyadan çok sayıda sanatçının eserleri, trienalde sergileniyor. Yeni sayılabilecek bu sanat etkinliği, Japonlar için oldukça önemli. Nagoya şehrinin dört bir yanına trienalle ilgili bilgilendirici afişler ve duyuru ilanları asılmış. Trienal, modern sanat örneklerini ve Japon sanatçıların işlerini görebilmek için imkân sağlıyor. Bu kapsamdaki sergileri gezmek neredeyse tüm günümüzü alıyor.

BEYAZ YAKALILAR ŞEHRİ Gündüz Aichi Trienal’de geçirilen vaktin ardından, akşam saatlerinde Nagoya’yı keşfetmek için boş vaktimiz oluyor. Şehir merkezinde dikkatimizi çeken ‘beyaz yakalı’ diye tabir edilen çalışan sayısının fazlalığı. Hem gündüz, hem de akşam saatlerinde takım elbiseli çok sayıda insan sokakları dolduruyor. Nagoya’nın şehir merkezi ‘Sakae’. Bu bölgede çok sayıda eğlence mekânı bulunuyor. Cuma akşamı orada bulunmamız nedeniyle eğlencenin en yoğun olduğu güne denk geliyoruz. Gündüz gördüğümüz beyaz yakalı çalışanları, gece saatlerinde de görmeye devam ediyoruz. İnsanların işten çıkıp doğruca bir şeyler içmek için mekânlara akın ettiğini anlıyoruz. Gece yarısından sonra bile sokakta takım elbiseleriyle çeşitli mekânlardan çıkan çok sayıda insan görüyoruz. SAMURAY GÖSTERİSİ Nagoya’daki bir gecelik ziyaretin ardından Japonya’daki üçüncü durağımız olan Okayama şehrine gidiyoruz. Okayama’ya gitme nedenimiz bu yıl ilki düzenlenen Okayama Sanat Zirvesi. Dünyaca ünlü sanatçı Liam Gillick’in sanat yönetmeni olarak görev aldı-

ğı sanat zirvesi de, Japon ve dünyanın farklı ülkelerinden sanatçıları, farklı mekânlar ve galerilerde buluşturuyor. Okayama, Nagoya ve Tokyo’ya göre oldukça küçük ve daha az turistik bir şehir. Tokyo için aynı şeyi söylemek çok mümkün değil ama Okoyama gibi küçük şehirlerde insanların yabancılara ilgisi bir hayli fazla. Barda otururken ya da restoranda yemek yerken yanınıza gelip, sizinle selfie çekmek isteyen Japonları görürseniz hiç şaşırmayın. Okayama’da sanat zirvesinden kalan boş vakitlerimizde Okayama Kalesi ve hemen kalenin bitişiğindeki ‘Korakuen Parkı’nı gezme fırsatı buluyoruz. Korakuen Parkı, mini göletleri, göletlerde yaşayan koi balıkları, Japon mimarisini yansıtan yapıları ve peyzaj çalışmasıyla büyüleyici bir güzelliğe sahip. Parkı gezmenin ücreti yaklaşık 15 lira. Oldukça geniş bir alana yayılan parkı gezmek yaklaşık iki saatinizi alıyor. Parkın içinde Japon kültürünün geçmişte önemli bir parçası olan ancak günümüzde sadece turistik aktivite halini almış samuray gösterileri düzenleniyor. Parkın hemen kenarındaki nehrin diğer tarafında yükselen Okayama Kalesi, şehrin en önemli turistik merkezi. Oldukça şanslı bir güne denk geliyoruz ve samuray gösterisi izleme imkânı buluyoruz. Ellerinde 100 yıl öncesine ait tabanca ve tüfeklerle ateş eden, görkemli kıyafetler içindeki samurayları izleyebilmek için yüzlerce kişi sıraya girmişti. Ocak / Şubat / Mart | 2017 57 January / February / March


GEZİ

ÇAY SEREMONİSİ Okayama’daki ziyaretin ardından Tokyo’ya dönmeden önce Fukuyama şehrindeki Shinshoji Zen Bahçesi ve Müzesi’ni geziyoruz. Geleneksel Japon mimarisine göre restore edilen müze ve bahçe, Japonya’nın geçmişine doğru yolculuğa çıkarıyor. Bahçe içinde gemi şeklinde ağaçtan yapılan ‘Kohtei’ isimli bir yapı bulunuyor. Bu yapının içinde ışık ve ses enstelasyonu sunuluyor. Enstelasyonda tamamen ışıktan arındırılmış özel bir odada, suyun üzerine belli belirsiz ışıklar yansıtılıyor ve odaya çeşitli sesler veriliyor. Zen bahçesi içinde Japon kültürünün önemli bir parçası olan çay seremonisi yapılan bir yapı yer alıyor. Çay seremonisinde kâse benzeri kaplar kullanılıyor. Burada çaydan ziyade yapılan servis öne çıkıyor. Çay servisini yapan görevli, çayları büyük bir titizlik ve saygı içinde sunuyor. İkram edilen çayı üç buçuk yudumda içmek gerekiyor.

Zen Bahçesi ve Müzesi’ndeki turun ardından Tokyo’ya gitmek üzere tekrar yola çıkıyoruz. Rehberimiz Keiko, tren yolculuğu sırasında Osakalı olduğunu ancak işi nedeniyle Tokyo’da yaşadığını anlatıyor. Ailesinin hâlâ Osaka’da yaşadığını söyleyen Keiko, yıl içinde birkaç kez onları ziyarete gittiğini belirtiyor. Keiko’nun anlattıklarına göre hızlı tren bilet fiyatları oldukça pahalıymış. Tokyo ve Osaka arasındaki biletlerin Tokyo’daki ‘Skytree’ isimli televizyon kulesi...

yaklaşık 150 dolar olduğunu söyleyen Keiko, tren biletlerindeki pahalılıktan şikâyet ediyor. Üç buçuk saatlik hızlı tren yolculuğunun ardından Tokyo’ya varıyoruz. TOKYO’NUN KALBİ SHIBUYA Tokyo, dünyanın en önemli şehirlerinden biri... Şehrin hemen her yerinde devasa büyüklükte binalar yükseliyor. Şehrin en görkemli binası ise hiç şüphesiz ki ‘Skytree’ isimli televizyon kulesi. 634 metre yüksekliğindeki kule, Dubai’deki Burç Halife’den sonraki dünyanın en yüksek kulesi. Şehrin hemen her yerinden görülüyor. Nüfusu 13 milyondan fazla olan Tokyo’yu keşfetmek için elinizde mutlaka bir turistik rehber ve metro haritası olması gerekiyor. Dünyanın en gelişmiş metro şebekelerinden biri Tok-

Tokyo’da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında şehrin merkezi olan ‘Shibuya’ geliyor.

58 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March


GEZİ

Tokyo’da dolaşırken ameliyat maskesiyle dolaşan çok sayıda insan dikkatimizi çekiyor. Bu insanlar, hava kirliliğinin aksine diğer insanlardan gelebilecek virüslere karşı kendilerini korumak için bu maskeleri takıyormuş.

Takeshita Caddesi

yo’da bulunuyor. Metro haritası, farklı renklerle belirlenmiş onlarca metro hattından oluşuyor. İlk başta karmaşık görünen metro haritası oldukça pratik ve hayati öneme sahip. Dilediğiniz yere metroyla kolayca ulaşabiliyorsunuz. Çok uzun bir süre Tokyo’da kalmamış olmamıza rağmen şehrin belli başlı merkezlerini görme şansına sahip oluyoruz. Tokyo’da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında şehrin merkezi olan ‘Shibuya’ geliyor. Çok sayıda yolun kesiştiği bu merkez, Tokyo’nun Times Meydanı olarak biliniyor. Aynı anda karşıdan karşıya üç bin kişinin geçtiği söyleniyor. Etrafı devasa reklam panoları ve binalarla çevrili olan Shibuya Meydanı, hem gecesiyle hem gündüzüyle insana farklı bir dünyaya gelmiş hissi veriyor. Shibuya’ya yürüme mesafesinde olan Harajuku ve Takeshita caddeleri ise Japonya’nın alternatif adresleri arasında yer alıyor. ‘Hipster’ mekânı olarak bilinen Harajuku’da sıradışı kıyafetli Japon gençlerini ve dünyanın dört

bir yanından gelen ziyaretçileri görmeniz mümkün. Burada çok sayıda ikinci el eşya dükkânı bulunuyor. Gündüz alışveriş imkânı sunan Harajuku ve Takeshita, akşam da ara sokaklarındaki çok sayıda mekânla eğlenceseverleri ağırlıyor. Japonya’nın en önemli alışveriş merkezi ise Ginza. Dünyaca ünlü markaların burada mağazaları bulunuyor. Gece hayatının kalbi ise Roppongi’de atıyor. Çok sayıda gece kulübü, restoran ve barın bulunduğu bölge, Cuma ve Cumartesi geceleri oldukça hareketli. Japonya’daki son günümüzde Asakusa’daki Kannon Tapınağı’nı ziyaret ediyoruz. Tapınağa giden yol boyunca iki tarafa serpilmiş onlarca küçük dükkândan hediyelik eşyalarınızı alabilirsiniz. Asakusa, hediyelik eşya alma açısından oldukça hesaplı bir bölge. Gayet makul fiyatlara, sevdiklerinize buradan Japonya’ya özgü küçük hediyeler alabilirsiniz.

Japonya’da Türkiye’nin aksine mekânların içinde sigara içilebiliyor. Dışarıda sigara içmek yasak... Hem mekânların içinde hem de belirli yerlerde durak şeklinde sigara içme alanları bulunuyor.

Tokyo’da araba sahibi olabilmek için öncelikle park yeri satın almanız gerekiyor. Çünkü şehirde park yeri sıkıntısı oldukça büyük...

Japonya’da neredeyse herkes çalışıyor. Buna yaşlı nüfus da dâhil. Örnek verecek olursak ülke genelindeki taksicilerin yaş ortalaması 65’in üzerinde.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 59 January / February / March


ANTALYA THE REGION TOURISM

Hidden paradise in Antalya;

Altınbeşik

The cave, called Altınbeşik because of its yellow arches in the form of cradle, is located in the province of İbradı in Antalya and can be visited by boats on the underground lake. Every year, thousands of local and foreign tourists visit the cave. The lake, which is in turquoise color due to

its sodic water, offers a visual feast to the visitors with the lights shining in the cave. The visitors that enters the cave with boats take a mysterious journey by rowing. Murat Beşikci who represents the İbradı District Governor, said that the cave was located within the area of Altinbeşik National Park, which is about 150 hectares. THE CAVE CAN BE TRAVELLED WITH BOATS Besikci pointed out that the cave was first discovered by the geologist Temucin Aygen in 1966, has become increasingly recognized in recent years. Besikci, who stated that British, Japanese and French cavers made exploratory works in Altınbeşik in time said; ‘’The basic structure of the cave consists of a 3-storey system. The entrance of the cave, which is about 200 meters long, is under water in summer. This section is open for tourists visit... The tourists can visit the 200 meter section of the cave with boats.’’

After EXPO 2016 Antalya Antalya Governor Münir Karaloglu stated that the official part of EXPO 2016 Antalya ended on October 30, but the EXPO door was not locked. He said “This is not closed, the door is not locked, it will never be closed. Our citizens should know that EXPO is opened, waiting for them.” Governor Karaloğlu reminds that international organization part of EXPO has been completed in 30 October, 2016 through press conference held in EXPO 2016 Antalya. EXPO’s door was not locked, the service continued as before October 30 voicing Karaloğlu; “In public opinion, there is ‘EXPO is over, the lock was shot here’ understanding. When we look at visiting numbers, our citizens are not coming here anymore. He said that EXPO 2016 Antalya will continue to serve Antalya and Turkey today and tomorrow without any closing. NUMBER OF VISITORS 4 MILLION 700 THOUSAND Antalya Governor Karaloğlu indicates that the number of visitors targeted at 8 million 60 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

people, but stayed at 4 million 700 thousand due to losses in the tourism sector. He said that ‘’ about one-third of this is made up of children. We can say that the number is not too bad. A truly spectacular area was unearthed. EXPO 2016 Antalya turns into Central Park. It will continue to serve this city and this country.’’


ANTALYA THE REGION TOURISM

Studies are underway for the Museum of

Turkish Islamic Civilizations

Establishment of Antalya Turkish Islamic Civilizations Museum, which is to be established in the Antalya Mosque Complex and expected to serve Antalya for centuries, is being carried out meticulously. The unique museum exhibiting science, art and architectural works is planned to be opened in 2018.

Hobby Gardens will be

established in Antalya The first stage work started at the Hobi Bahçesi Project, which is projected within a 160 decare area in the Konyaaltı County Bahtili district by the Metropolitan Municipality for the habitants of Antalya to throw away the intense stress of city life. Within the first stage of the project, which will be completed in three stages by the Office of Science and Technology, 348 hobby houses’ bases were laid. Swimming pool, water depot and septic tank work also completed. THEY WILL BOTH PRODUCE AND RELAX The area where the citizens can carry out all kinds of agricultural activities will include an 81 square meter gardens and a 5 square meter hobby houses separated for users. Any kind of agricultural production will be possible on the gardens from the tomatoes to the cucumber, from the pumpkin to the water melon. Users will make use of their time well by taking advantage of social spaces.

IT WILL BE AN UNIQUE MUSEUM Ilyas Çopur, President of the Department of Tourism and Heritage, said that the works of the Museum of Turkish Islamic Civilizations is being proceeded rapidly in the guidance of a formed supreme board. Çopur expressed that the museum will be a visual reflection of Turkish and Islamic cultures and values developed over these lands for centuries, while emphasizing that the museum will be an unique and valuable monument in which works on art, science and architecture will be exhibited. OPENING IN 2018 Metropolitan Mayor Menderes Türel is planning to open the Antalya Turkish Islamic Civilization Museum in 2018 with the City Museum, Yörük Museum, Necropolis Museum, which are among the projects that Antalya gains great importance for being a city of museums.

Solar powered taxi stops in Antalya The Metropolitan Municipality of Antalya has started to work for a giant project which will be a model for Turkey. The Municipality, which had previously set up solar

farms to reduce energy costs in agricultural production, will now replace all taxi stops in the city center with solar-powered taxi stops.

THEY WILL BE MONOTYPE Solar powered taxi stops to be used as a model for Turkey will be implemented uniformly according to the position of the station in the city center. There will be 3 modules in one type. Depending on the location of the taxi stop, as well as the standard closed module, an open seating module and preferably an ATM cabinet may also be added.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 61 January / February / March


BODRUM THE REGION OF TOURISM

The worldwide famous

Halikarnas is closing Fair leap from Bodrum Bodrum Promotion Foundation will participate in tourism fairs in 21 countries and will continue its promotion activities as every year. Bodrum will also take part in the EMITT Fair at Istanbul in 2017. Mehmet Kocadon, Head of Bodrum Municipality and Bodrum Promotion Foundation pointed out the decrease in the number of tourists coming to Turkey due to the unfavorable incidents in country and in the world and emphasized that more attention should be given to promotion, and underlined that they will continue to the tourism promotion activities without an interruption. He said that: ‘’As Bodrum Promotion Foundation, we will be participating in tourism fairs in Europe, Russia and Russian speaking countries, Balkans, Iran and United Arab Emirates in the coming period. We will continue to do our best to support more tourists to Bodrum, with the support of our press members and Bodrum’s tourism partners.’’ President Kocadon also stated that the attendance will be provided to the Utrecht tourism fair, which will be held between 10-15 January 2017 in Utrecht, the Netherlands, with a 100 square meters special stand. The international fairs and dates that Bodrum, which is the most popular tourist destination in our country, will be participated in 2017 are as follows: 10-15 January, Utrecht Tourism Fair (Netherlands)... 20-22 January, Adventur International Tourism and Travel Fair (Lithuania) ... 27-29 January, Dublin Holiday World Show (Ireland) ... 26-29 January, Zurich Fespo Fair (Switzerland) ... 2-5 February, Brussels Tourism Fair (Belgium) ... 15-17 February, Sofia Int. Tourist Exhibition Expo Fair (Bulgaria) ... 16-19 February, Bucharest TTR Tourism Fair (Romania) ... 16-19 February, Prague Holiday World 2017 Exhibition (Czech Republic) ... 23-26 February, ITFA International Tourism Exhibition (Serbia) ... 24-26 February, Herning Ferie For Alle Tourism Fair (Denmark) ... 2-5 March, Utazas Budapest Tourism Fair (Hungary) ... 8-12 March, ITB Berlin Tourism Exchange Fair (Germany). .. 14-16 March, MITT Moscow Tourism Fair (Russia) ... 2931 March, Kiev UI (Iran)...

62 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Halikarnas, which is a famous entertainment night club with foam parties, has been operating in Bodrum since 1979 and was among the first clubs to come to mind in terms of Bodrum nightlife is closing due to a 17-year legal battle between property owners. The case was concluded and the court decided to evacuate Halikarnas. After the evacuation, Halikarnas, which has 2900 square meters and faces the sea and has a historical structure and sees Bodrum Castle everywhere, is expected to sell for 25-30 million dolars. Murat Yüksel, the lawyer of Süleyman Demir, the owner of Halikarnas, made a statement about the matter; “Until today, we gave the rent in the same manner as the court had set. Although there were disagreements in the period, there was always a compromise. The property has multiple owners. The process is getting tough because of the property being multi-headed. Finally, they asked for a release under the authority of a new law, and we filed a lawsuit for cancellation of the law. However, the Constitutional Court decided against us and the eviction decision came out. Nevertheless, I think we will deal with the property owner.’’ WORLD BRAND HALIKARNAS Süleyman Demir, the owner of the world famous Halikarnas, wich has a special place in the international promotion of Turkey, opened Halikarnas in 1979 and made Bodrum a world brand, turned the attention of the world to Bodrum with capacity of 5 thousand people Halikarnas Disco. The columnists and journalists of important magazines from Germany and England were invited and welcomed in Bodrum for many years, so that Bodrum was taking place in international publications.


BODRUM THE REGION OF TOURISM

2400 year-old road has been brought into tourism One of the most important trade routes of 2400 year-old Karya Civilization ‘Leleg Road’ starting with the ancient city of Pedasa, is being opened to tourism supported by the South Aegean Development Agency. The 185 kilometers walk and the 20 kilometers bicycle path, camping areas and viewing terrace areas will be made in Leleg Road which includes city of Aydın and Denizli in addition to Muğla. In some parts of the Leleg Walking Road, which will include landscaping, signage and signs to serve sports, nature and adventure tourism, the natural structure of the region has been preserved

by preserving its historical texture and some parts have been left as natural. LELEG ROAD WILL CONTRIBUTE TO BODRUM TOURISM Bodrum Chamber of Commerce President Mahmut Kocadon stated the following explanations for the project which is thought to contribute to the promotion of the existing natural, cultural and geographical structure of Bodrum: “The most important economic impact of our city is tourism. For years, we have been earning from tourism in our province. However, the fact that our country can not diversify its tourist products and develop

new types of tourism has caused Turkey to remain in the image of history, sea, sand, sun tourism. There are instruments in our country that will put many tourism alternatives into action. The top of these are sports tourism, alternative tourism, sea tourism. In alternative sports tourism, new products such as walking paths, paragliders, mountain bikes, shovels, sailing, windsurfing, angling, archery, tennis, squash, darts and bridges should be advertised and marketed. We will carry out our activities for this purpose which we mentioned with Leleg Road Project.’’ Bodrum Mayor Kocadon mentioned that; “In the project we started in 2009, we made very serious progress. In order to develop and diversify tourism, we first came up with the idea of creating a vision, defining opportunities, preparing action plans and establishing strategic alliances. This project will be one of the most important cultural and hiking tourism projects in the world when it is all over.’’

Bodrum’s shipyards are moving to Ören

The shipyards operating sporadically and unorganised for a long time in Bodrum will be gathered together with the project “Ören Yacht Manufacturing and Pier Area Complex” which will be organized in the 350 acre treasury area of Milas Ören Mahallesi, which will provide great service to the maritime sector in Turkey.

is crucial for hundreds of boats, including mega yachts circulating throughout the Mediterranean and the Aegean. New harbor launch and shipbuilding, which will be made by spending about 100 million dollars in 3 years, will bring employment to 5 million people in the region while bringing 50 million Euros to our country annually.’’

Ship engineer Macit Gündoğdu mentioning that 32 yacht builders from Bodrum came together in 2004 to establish a cooperative, said thad: “Signed agreement

Within the scope of the project, Milas will become the number one harbor launch for the Mediterranean and Aegean regions. A 800 ton lift to be built in this project will

compete with Spain and Italy. The complex, which was on the agenda of Bodrum maritime industry for a long time and which aims to operate unorganized shipyards in a dispersed geographical area of the Bodrum Peninsula will serve to hundreds of boats, including mega yachts circulating in the Mediterrenean and Aegean Seas. The facility will include hangars, dockside areas, yacht maintenance and repair workshops, which will be divided into 4 shipyards, ports, mega yachts between 80 and 100 meters and 840 square meters for each gulet to be constructed, and the facility will be about 1500 yacht accommodation. İÇMELER SHIPYARD FIELD WILL BE RENOVATED It is planned that the shipyard area in Bodrum İçmeler will be rearranged to be the starting point of the Marina and the Blue Tour. New regulations and differentiated investments to be created in the areas to be opened in İçmeler will present new economic expansions and returns to Bodrum. A part of the region will be preserved as a wooden yacht manufacturing. Ocak / Şubat / Mart | 2017 63 January / February / March


CAPPADOCIA The archaeological and ethnographic artifacts that illuminate Cappadocia’s 11 thousands year history are exhibited in a historical development in 6 exhibition halls, linked by corridors to each other at the Aksaray Museum.

New life galleries found in

underground city

Thousands of years old Mummies at

Aksaray Museum

10 adults-children mummies and 2 cat mummies are exhibited at the Aksaray Museum, where you can see the 11 thousand years of history of Cappadocia, attracting great interest from domestic and foreign tourists. Museum authorities who informed that one of the halls located in the museum has been organized as a mummy hall, indicating that they are exhibiting in a natural humidity environment by performing a showcase air conditioning in the new display order for the Hall of Mummies. 17 MUMMIES HAVE BEEN FOUND SO FAR In the Cappadocia region, the museum officials, who stated that the mummification was done like in Egypt, say that there are seventeen mummies to date and twelve of these mummies are being displayed in the Aksaray Museum and five in the Niğde Museum. The museum officials also mentioned that the mummies were dated back to the 10th and 13th centuries and 12 of the mummies in Aksaray are specified as 10 adults and children mummies while the two are cat mummies. The officials of the museum also mention that the mummies are exhibited with the belongings found next to them. These belongings are the materials used in daily life such as beads, pendant beads, embroidered garment pieces woven with linen, and jewelry and lamps belonging to the Eastern Roman period and they are also exhibited in the mummy hall.

64 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

New long transition tunnels and life galleries were reached in the underground city during Nevşehir Castle and Surrounding Urban Transformation Project that was projected by Nevşehir Municipality and implemented by the Housing Development Administration (TOKİ). The excavations continue in the vicinity of 360 thousand square meters, covering 11 neighborhoods around the Nevşehir Castle which is located in the city center and declared as a third degree archaeological site. In the underground city that was revealed at the beginning of the year, new transition tunnels and life galleries are found. EXCAVATIONS REVEALED FIVE THOUSAND YEARS OF EVIDENCE Nevşehir Mayor Hasan Unver who informed that excavations had revealed 5 thousand years of discoveries during this excavations, made the following explanations: “We discovered very important findings, new long tunnels and areas where people live collectively. There are tunnels, chapels and tunnels in which people access different living spaces in the underground city. This is not a place for people to hide for a certain period of time like other underground cities, but a real underground city where they live all the time. We are pretty confident that we will find out very important information and discover findings in terms of world history. We are moving into an important process in the name of Turkey and world history. The first discoveries in this area, which will help to carry the history of Nevşehir 5 thousand years back in the history, lead us to the time of the Hittites. When these researches are concluded, the history of Cappadocia will be rewritten.”


CAPPADOCIA

60 million years old miracle

CAPPADOCIA

You should definitely see the Cappadocia region that formed by lava and ashes 60 million years ago. Cappadocia and Göreme National Park, listed in the UNESCO World Heritage List, are among the very important regions of Turkey in terms of tourism value. The region, which is also listed at the top of the places to be visited abroad, hosts nearly 3 million local and foreign tourists a year. The Cappadocia Region has emerged with the millions of years wind and rain erosions of soft layers formed by lava and ashes sprayed by Erciyes, Hasandağı and Güllüdağ 60 million years ago. Region is spread over the provinces of Nevşehir, Kırşehir, Niğde, Aksaray and Kayseri, it is a place where nature and history are integrated. While the geographical events created the ‘Fairy Chimneys’ in the historical process, the people were also carving houses, churches, decorating with frescoes and carried the traces of civilizations thousands of years old. ONE OF THE IMPORTANT CROSSROADS TO SILK ROAD Cappadocia has been one of the hosts to trade colonies throughout history and established an economical and social bridge between countries. Cappadocia is also an important stop of the Silk Road. Today,

the region has a great prospect in terms of tourism. Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar and Ortahisar Castles, El Nazar Church, Aynalı Church, Güvercinlik Valley, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Underground Cities, Ihlara Valley, Selime Village, Çavuşin, Güllüdere Valley, Paşabağ-Zelve are the certain places you should definitely see. The traditional Cappadocian houses carved from rocks and the pigeon lofts speak of the authenticity of the place. These houses were built on rocks or ashlar in the 19th century. The stone, which is the only architectural material of the region, can be processed very easily since it is soft after the quarry because of the volcanic structure of the area. But after it makes a contact with the air, it hardens and becomes a very durable building material. EXAMPLES OF ISLAMIC PICTURE ART IN THE PIGEON LOFTS The pigeon lofts are the small structures which was created mostly in 18th and at the end of 19th centuries. Some of the pigeon lofts, which are important ways of showing Islamic painting art, were built as monasteries or churches. The surface of pigeon lofts were adorned with rich ornaments and inscriptions by local artists. The region is also famous for its winemaking and grape growing. They used Cappadocia as a home then. That’s why they are being excavated now. This place should be a protected area as historical monuments. Cappadocia’s most famous dish Kebab which is cooked in sealed clay pot and pot potato.

ESSENTIAL PLACES TO GO AT CAPPADOCIA Cappadocia Caves - Ürgüp

Göreme National Park - Göreme Zemi Valley - Göreme Güllüdere Valley - Göreme Paşabağ- Ürgüp Derinkuyu Underground City Derinkuyu Selime Monastery Zelve Open Air Museum - Ürgüp Güvercinlik Valley - Göreme Ihlara Valley Göreme Open Air Museum Göreme Uçhisar Castle - Uçhisar Avanos Ruins - Göreme Paşabağları El Nazar Church - Göreme Dervent Valley Akhal-Teke Riding Center - Avanos Soğanlı Valley Dervish House Symphonic Performances - Göreme Pancarlık Valley - Ürgüp Ağzıkarahan Tavern - Göreme Mazı Underground City - Ürgüp Baptist Yahya Church - Sergeant Cappadocia Art and History Museum - Ürgüp Kapuzbaşı Waterfalls Caravanserai

Ocak / Şubat / Mart | 2017 65 January / February / March


KÜLTÜREL MİRAS

Kutsal Şehir

DIDYMAION

ÖYKÜ MARAL

Aydın’ın Didim ilçesini duymuşsunuzdur... 90 kilometreyi bulan ince kumdan plajları, masmavi ve tertemiz denizi ve gençlerin uğrak yeri olan eğlence mekânlarıyla meşhur olan bu küçük Ege ilçesi, özellikle memur kesimin yaz aylarında uzun tatillerini geçirmek üzere tercih ettikleri ilk yer olarak biliniyor. Hemen herkesin bir yazlığı var Didim’de. Bu bakımdan Didim’in bir ilginç özelliği etrafta sıklıkla “06” yani Ankara plakalı araçları görmek. Son zamanlarda Didim’le ilgili bir başka haber, 60.000 civarında evin burada İngilizler tarafından sahiplenilmesi. Hatta İngilizlerin kendi kurdukları siteler dahi bulunuyor. Yerli nüfusu 73.000 civarında olan bu ilçe yazın en sıcak günlerinde, özellikle bayram zamanlarında 500.000’e yakın kişiye ev sahipliği yapıyor. Bundan 20 sene önce yalnızca küçük tatil sitelerini barındıran ve çevresi bir tarla görünümünden ibaret olan Didim, bugünlerde ülkemizde de süren in66 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

şaat furyasına kapılmış ve ilçenin boyutları devasa boyutlara ulaşmış. Ancak, belediyeciliğin ciddiyetle ele alındığı ilçede altyapı çalışmaları, çevre düzenlemeleri, geniş yol çalışmaları ve sosyal projelerin altından başarıyla kalkılmış gözüküyor. Kontrollü büyüme sayesinde ilçede kalabalığı hissetmek neredeyse imkânsız. Yazın yükselen nüfusu rahatlıkla kaldırabiliyor. Ülkemizin en yüksek sıcaklık değerlerine sahip olan Aydın’ın bu güzide ilçesinde yaz - kış hayat devam ediyor. Deniz sezonu Nisan sonlarında açılıyor ve Ekim ayına kadar rahatlıkla denize girilebiliyor.


KÜLTÜREL MİRAS

Eski Apollon Tapınağı ilüstrasyonu...

Didim’in tüm bu özelliklerine rağmen, aslında halen gerçek değerinin anlaşılamadığını görüyoruz. Didim’i yazlık olarak kullananların ya da yalnızca turistik ziyaret için seçenlerin bilmediği ise, bu bölgenin tarihteki en önemli yerlerden biri olması. Yazın ilçeye gelenlerin birçoğunun Didim’in bundan 2500 sene önce kutsal bir yer ve Apollon kehanet merkezlerinden biri olduğuna dair hiçbir fikri yok. Bu bölgenin, zamanın en büyük şehirleri olan Didymaion, Miletos ve Priene gibi yerlere ev sahipliği yaptığını dahi kimse bilmiyor. Halen görkemli bir şekilde ayakta duran bu şehirlerin kalıntılarına gidip son kalan tarih kırıntılarını toplayanlar ise, neredeyse bir elin parmağını geçmiyor. Avrupalıların akın akın bu tarihi görmeye geldiği bir yeri yalnızca turistik deniz - kum - güneş tatili olarak kullanıyor olmamız, halen ilerlememiz gereken entellektüel bir yolun olduğunu bizlere gösteriyor. Didim Belediyesi’nin bu tarihi şehirleri ayakta tutmak ve tanıtmakla ilgili bir çabası var ama ilginin azlığı yüzünden onların da imkânları kısıtlı kalıyor.

DİDYMA ANTİK KENTİ Apollon’a sunulan en büyük armağan tarihte dünyanın en güzel kentleri olarak bilinen Antik İyon kentleri, toplamda 12 tane olarak biliniyor. Bunlar Miletos, Priene, Melia, Myus, Ephesos, Kolophon, Lebedos, Teos, Klazomenai, Phokaia, Khios ve Erythrai’dir. Bu kentlerin en önemlisi Efes iken, diğeri ise önemli bir liman kenti olan Miletos’tur. Efes, tanrı Artemis’e adanmışken, Miletos ise Artemis’in ikiz kardeşi olan Apollon’a adanmıştır. Bu sebeple Miletliler, “ikiz kardeş” anlamına gelen “Didyma” kelimesini bugün bildiğimiz ismiyle Didim için uygun görmüşler. İşte bu sebeple Didim merkezine yalnızca 4 kilometre mesafede, enfes görüntüsüyle sizi karşılayan Apollon Tapınağı’nı görmek mümkün oluyor. Yapımı neredeyse 100 yıl süren ama bir türlü planlandığı şekilde tamamlanamayan bu devasa tapınak, eski dönemlerde dünyanın kehanet merkezi olarak biliniyor. Limandan denize açılacak tüccarlar ya da sefere çıkacak olan askerlerin buraya gelip fal baktırdıkları ve Apollon’a kurban sundukları düşünülüyor.

Her yeni gelen Roma İmparatoru’nun yapımı için büyük destek verdiği Apollon Tapınağı’nın toplamda 122 tane anıtsal sütundan oluşması planlanmış ama bunların yalnızca 72’si dikilebilmiş. (Bugün ikisi ayakta kalabilmiş, diğerleri ise ya yarım vaziyette ya da devrilmiş şekilde duruyor.) İyon düzenindeki tapınak 38 x 85 metre boyutlarındayken, daha sonra bu alan 109 x 51 metreye çıkmış. Yine tapınağın en önemli bölümü olan ve Sella Kutsal Alanı olarak adlandırılan 53 x 21 metrelik alana da zamanında yüzlerce rahibin sığdığı ve birçok kutsal seramoninin de burada gerçekleştiği biliniyor. Ocak / Şubat / Mart | 2017 67 January / February / March


KÜLTÜREL MİRAS Bugün dünya üzerinde ayakta duran en büyük 3. Apollon Tapınağı olan ve girişinde bulunan 70 tonluk tek parça taş blok mermerle dünyadaki en büyük mimari elemana sahip bu devasa anıt, ilk olarak Arkaik dönemde yapılıyor ve daha sonra Helenistik dönemde kalıntıları kullanılarak yeniden inşa ediliyor. Bugün dahi İyon düzeninde yapılan sütunları görmenin mümkün olduğu tapınağın her bir tarafından adeta kutsal heykeller ve kabartmalar fışkırıyor. Üstelik çok büyük yağmalar ve yangınlar yaşamasına rağmen. Antik kentte kazıları yürüten Almanların şehirdeki birçok eseri götürdüğünü de söylemek gerekiyor. Berlin Müzesi’nde bu bölgeden çıkarılan çok fazla sayıda eseri görmek mümkün... 15. yüzyılda Yunanlıların, içerisine garnizon ve bir kilise inşa ettiği tapınakta, bu zamana ait izler ise neredeyse yok kadar az. M.S 2. yüzyıldan sonra Apollon Tapınağı tam anlamıyla Panhelenik bir festival alanına dönüşüyor. Yarışmaların yapıldığı alanda, yarışmaları takip eden ve sürekli aynı yerde oturdukları düşünülen önemli kişilerin isimlerinin kazılı olduğu taşları bile görebiliyorsunuz. Bir anlamda festival için kombine bilet almış kayıtlı kişiler gibi. DIDYMA FESTIVALLERI Didyma’da gerçekleşen tüm etkinlikleri 24 km uzağındaki Miletos şehrinden ayrı düşünmemeliyiz. Apollon Tapınağı’nın olduğu yer, aslında Milet’te başlayan etkinliklerin sonlanma yeri olarak biliniyor. Buna 24 kilometrelik “Kutsal Yürüyüş” olarak bilinen dini ritüel ve sportif faaliyetler de dâhil. Helenistik dönemde bir anlamda Olimpiyatlar olarak anılan sportif faaliyetler, yıllık olarak Miletos ile Didyma arasında yapılıyormuş. Bugün Apollon Tapınağı’nda bu döneme ait olan

dikilmiş heykeller hâlâ ayakta duruyor. Yapılan kazılarda bulunan kitabelerde yazdığına göre yarışmaların müzik ve atletizm yarışları şeklinde olduğu düşünülüyor. Müzik alanında pandomim, trompet, oyunculuk; atletizmde güreş, koşu ve meşale yarışları yapılırmış. O dönemde sıklıkla karşılaşılan araba yarışlarına ise Didyma’da rastlanılmıyor. O dönemden kalan Stadion ve seyirci tribünü, tapınağın güney kısmında kalıyor ve orayı bugün de ziyaret edebiliyorsunuz. KORUYUCU MEDUSA Didim’de bulunan Apollon Tapınağı’nın en önemli özelliklerinden biri, tapınağın birçok noktasında mitolojik Medusa başlarının olması. Ancak, bugün birçoğu yarım durumda gözlemlenebiliyor. Çünkü tapınak tam olarak bitirilemediği için birçok heykel de yarım kalmış. Yalnız, giriş kısımda bulunan Medusa heykelinin dünya üzerinde korunabilmiş en iyi Medusa başı olduğu tescillenmiş. Bu noktada tapınakta neden bu kadar çok Medusa heykeli ol-

68 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

duğunu açıklamak gerekiyor. Medusa’nın mitolojik hikâyesine göre, Medusa ilk olarak görenlerin saçlarına hayran kaldığı bir kadın olarak yaşamış. Elbette Athena onu deli gibi kıskanırmış. Bir gün denizler tanrısı Poseidon, Medusa’yı görüp çok beğenmiş ve onunla Athena tapınaklarından birinde beraber olmuş. Zaten Medusa’yı kıskanan Athena, Poseidon’un bu hareketine çok kızmış ve Medusa’yı lanetleyerek, onun saçlarını birer yılana dönüştürmüş. Bu andan itibaren, hikâyeye göre kim Medusa’nın gözlerine bakarsa hemen taşa dönüşürmüş. Medusa, ancak ve ancak kafası kesildiğinde ölürmüş. Bir gün Perseus onun kafasını kesmiş ve Medusa öldüğü anda da bedeninden Pegasus ve Chrysaor çıkmış. Yine hikâyeye göre Medusa’nın kesilen kafasının İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’nda saklandığı söyleniyor. Görüldüğü üzere Medusa başlarının tapınaklarda kullanılma nedeni tamamen koruma amaçlı. O dönemde her yere Medusa heykelleri yerleştirilerek, tapınakların kötülüklerden korunacağına inanılıyormuş.


KÜLTÜREL MİRAS

Apollon Tapınağı Kutsal Alan’a giden giriş...

Kutsal Yol’da bulunan heykeller...

MILETOS- DIDYMA KUTSAL YOLU Tarihin erken dönemlerinde dünya üzerinde bulunan birçok “Kutsal Yol” bulunuyor. Bu yolların amacı, insanların bu yolları yürüyerek ruhani bir yolculuk içinde bulunmaları, aradıkları dertlere deva bulmaları, sorulara cevap aramaları, kutsanmak istemeleri ve birçok dini törenin bu yollarda gerçekleş-

mesiydi. Yürüyenlerin bir anlamda “hacı” olduğu bu antik kutsal yollardan biri de yanıbaşımızda Miletos şehri ile Didyma şehri arasındaydı. Başka bir yerden deniz yoluyla Miletos’a gelen birinin Apollon Tapınağı’na gidebilmesi için o dönemde iki yol vardı. Panarmos Limanı’ndan sonra bugünkü karayolunun bulunduğu yerdeki yoldan tapına-

ğa ulaşılabilirken, bir de Miletos’un içinden geçen ve 17 kilometre boyunca devam eden kült yol vardı. Apollon Tapınağı’nda gerçekleştirilen dini törenler için yapılmış olan bu kutsal / kült yolda, yol boyunca iki yana dizilmiş heykelleri ve herbiri yürüyenler için farklı amaçlara hizmet eden yapıları, kutsal istasyonları görmek mümkündü. Kutsal yolun başlangıç ve bitiş kısmında bulunan Brankhid heykellerin, Arkaik dönemin bilinen en eski heykelleri olduğu düşünülüyor. Kutsal Yolun başlangıç ve bitiş kısımları taş döşemeli ve yanları kaldırımlıyken, yolun geri kalan kısmı preslenmiş çakıl taşı ve tuğla parçalarıyla kaplanmış. Miletos’ta bulunan Apollon Delphinion Tapınağı’nda yapılan ayinler sonrası yürümeye başlayan hacılar, yol boyunca paion isimli ilahileri okur ve kurbanlar sunarlarmış. 4 gün süren yolculuğun sonunda ise Didyma’daki Apollon Tapınağı’na ulaşılırmış. Burada kâhin kadınlar tarafından karşılanan yolcular, kâhinlerin okuduğu ve heksametre vezni ile yazılan şiirlerle gelecekten haber alırlarmış. Hatta rivaOcak / Şubat / Mart | 2017 69 January / February / March


KÜLTÜREL MİRAS yete göre, Roma İmparatorlarından Traianus ile Hadrianus’un henüz imparator olmadan önce, birgün imparator olacaklarını da bu kâhin kadınlardan öğrendikleri söylenir. Kutsal yolun bazı bölümlerini ve bu yoldan çıkarılan heykelleri (Birkaç tanesi Londra British Museum’da bulunuyor) bugün görmek mümkün olsa da, yolun çoğu kısmı henüz bulunamamış gözüküyor. Ama Kutsal Yol’un tamamının bulunması için Milet Müzesi, 2010 yılında bir kazı çalışması başlatmış. İYONYA’NIN EN ÖNEMLİ LİMAN KENTİ MİLETOS Didim’e gidenler bilirler; Söke ile Didim yolunda Akköy isimli, yolları Arnavut kaldırımlı bir köyden geçilir. Akköy’ün sonunda ise sola dönüş Didim’e, sağa dönüş Miletos, Priene ve Doğanbey’e gider. Bu yolun devamı yeniden Söke’ye veya Dilek Yarımadası Milli Parkı’ndan Kuşadası’na çıkar. Bahsettiğimiz bu küçük bölge içerisinde bu denli önemli Antik kentlerin oluşu, her daim beni hayrete düşürmüştür. Didim’e 25 kilometre mesafede olan Miletos Antik Kenti, İyon döneminin Efes’le beraber en görkemli kentlerinden biridir. Eskiden liman olan kent, bugün denizden 8 kilometre içeride bulunuyor. Bunun nedeni ise Menderes’in taşıdığı alüvyonlar. Arkaik dönemde en parlak zamanını geçiren Milet; o zamanlar Dardanel, Marmara ve Karadeniz kıyılarında kurduğu 90 civarında koloni ile muazzam bir ticari ağ kurmuş, aynı zamanda dönemin kültür, sanat ve bilim merkezi olmuş bir kent. Daha sonra İyon kentlerinin Persler’e karşı ayaklanması sırasında büyük zarar görmüş ve tam anlamıyla toparlanabilmesi bir daha gerçekleşmemiş. Milet zaten Roma döneminde Asya Eyale-

70 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Milet Antik Şehri ilüstrasyon.

ti’nin başkenti olmasıyla hızla yükselen ve sürekli zengin ailelerin yaşadığı Efes’in gerisinde kalıyor, Bizans zamanında ise piskoposluk merkezine dönüşen Milet’te birçok irili ufaklı kilise inşaa ediliyor. Osmanlı döneminde de artık bir liman kenti olmayan Milet, yavaş yavaş tarihin tozlu sayfalarına karışıyor. Milet Antik Kenti girişte, eskiden limanın hemen dibine kurulmuş olan tiyatro ile ziyaretçilerini karşılıyor. Bu görkemli şehirden geriye yalnızca bu görkemli yapının kaldığını düşünürken, yukarıda bir tünelden geçerek muazzam Milet kentinin sınırlarını ve halen ayakta duran yapılarını görebiliyorsunuz. Yaz sıcağında gezip dolaşması oldukça güç olan Milet kenti, Efes’le karşılaştırılabilecek kadar esere sahipken, eserlerin bakımsızlığı ve kentin atıl durumu gözler önüne seriliyor.

Her yerinden yabani otların fışkırdığı kentte, birçok yer çamur deryası içerisinde kalmış. Yine de Roma döneminde İmparator Marcus Aurelius’un eşi Faustina Minor için yaptırdığı muazzam hamamı görmek mümkün. Öyle ki, hamamın içerisinde dolaşınca, Roma’nın bu en büyük hamamındaki soğuk ve sıcak su odalarını, suların pişirilmiş topraktan nasıl salına salına havuzlara döküldüğünü gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Bundan 2000 sene önce yerden ısıtmalı olan bu hamamda ne yüce şahsiyetlerin geçtiği ise cabası. Bunun dışında dönemin en büyük pazar alanını, tapınakları, kiliseleri ve özellikle Milet - Didyma arasındaki kutsal yolun başlangıç noktasını, törenlerin yapıldığı alanı da kolaylıkla bulabiliyor ve bu ihtişamın içerisinde, ne kadar önemli bir yerde durduğunuzu anlayabiliyorsunuz.


KÜLTÜREL MİRAS

Miletos Antik Tiyatro

MILET’IN YETIŞTIRDIĞI EN BÜYÜK MATEMATIKÇI THALES VE MILET OKULU Miletos eski dönemde yalnızca bir ticaret kenti değil, aynı zamanda dünyanın bilim ve felsefe başkenti olarak da kayıtlara geçmiş bir yer. Bu kentin en önemli özelliği ise pozitif bilimin temellerinin burada atılması... Milet’te yaşayan filozoflar, ilk defa evreni ve insanın evrendeki yerini tanımlamaya çalışmışlar, özellikle matematik, geometri ve astronomi alanında o dönem için büyük sayılabilecek ciddi adımlar atmışlar. Bunun da en büyük kaynağı, dönemin en önemli okulu sayılan “Milet Okulu”dur. Milet birçok ünlü düşünüre ev sahipliği yapmış olsa da, bunlardan en önemlisi sayılan ve Antik dönemde yaşamış yedi bilgeden biri olan Thales’in doğduğu kenttir. Felsefe

Antik dönemde yaşamış yedi bilgeden biri olan Thales.

Miletos Faustina Hamamı

Miletos Sıcak Su Bölümü

ve astronomiye olan katkılarının yanı sıra, Thales’i geometri derslerinden, “Thales Teoremi”nden hatırlamak mümkün. Bugün dünya üzerinde ismi bir teoreme verilmiş en eski insan olarak kabul eden Thales, M.Ö. 28 Mayıs 585 yılında yaşanan güneş tutulmasını önceden hesaplayarak Lidyalılar ile Medler’in savaşına son vermiş (Güneş tutulmasını tanrısal bir işaret olarak algıladıkları için savaşmayı kesmişler); henüz mesafe ölçümüne dair bir hesaplama bilinmezken gemilerin uzaklığını hesaplamış ve Mısır’a giderek düz bir çizgi halinde inmeyen piramitlerin uzunluklarını ölçmeyi başarmış bir isimdir. Felsefi alanda ise Thales, suyun dünyadaki ana madde olduğunu savunmuş, dünyanın da bir tepsi şeklinde ve her şeyin suyun üzerinde yüzdüğünü düşünmüş. (Bugün bu teori her ne kadar doğru olmasa da, bazı bilimciler yeryüzünün magma üzerinde yüzdüğü gerçeğinden dolayı bu tespite çok uzak durmamışlardır.) Milet’in yetiştirdiği ikinci büyük isim ise, güneş saatinin mucidi olan Anaksimadros’tur. Thales’ten sonra Milet Okulu’nun başına geçen bu isim, aynı zamanda ilk coğrafi haritayı yapmasıyla da bilinir. Thales’in aksine

dünyanın sınırsızlıktan ve sonsuzluktan oluştuğunu savunmuştur. Dünya düz değil, silindiriktir. Anaksimandros’tan sonra Milet Okulu’nun başına Anaksimenes geçmiş ve o da Ay tutulmaları ve depremler üzerine teoriler geliştirmiştir. Anaksimenes’e göre dünya dikdörtgen biçimindedir ve basınçlı bir hava üzerinde durmaktadır. Her şey havanın sıkışmasından ya da gevşemesinden ileri gelir. Bu 3 önemli ismin dışında yüzlerce yıl boyunca tarihçiler, coğrafyacılar, felsefeciler, doğa bilimcilieri, ahlak bilimcileri gelip geçmiş, Aristo’ya, Sokrates’e, Platon’a akıl hocalığı yapan isimler Milet’in yollarını arşınlamıştır. Bugün aynı denizin rüzgârını hissettiğimiz, aynı ağacın meyvesini yediğimiz, aynı havayı soluduğumuz bu büyük isimler sonuç olarak yaşadığımız dünyaya önemli bir şeyi, bilimi ve tarihte ilk defa sistemli bir şekilde düşünmeyi armağan etmiş. Bugün yapılan her icadın, keşfin ya da bulunan her yeni şeyin başlangıç noktasının geçmişte sorulan ve belki de bugün çok saçma olarak gördüğümüz çok basit sorular olduğunu unutmayın. Ocak / Şubat / Mart | 2017 71 January / February / March


GEZİ

Fındıkların süslediği şehir;

ORDU SEMA TAŞTAN ÇELEPCİ www.geziyorumoyleysevarim.com

Karadeniz, daha gitmeden fotoğraflardaki görüntüsüyle bile büyüler insanı… Yemyeşil doğası, kapkaranlık denizinin hırçın dalgalarıyla bütünleşmiştir. Gidenin temiz havaya ve yeşile doyduğu Karadeniz şehirlerinin en güzellerinden biridir Ordu… Ordu ilinin merkezi, boydan boya kaplı sahil şeridiyle, sahil şeridinde yer alan kafe ve restoranlarla şehirde yaşayanların uğrak noktası haline gelmiş. Oldukça güzel bir rekreasyon çalışması yapılmış olan sahilde, uzun ve dingin bir yürüyüşten sonra bir banka oturup dalgaların sahile vuruşunu izlemek gibisi yok. Biraz farklı bir hava alayım, alışveriş caddesinde gezineyim derseniz, trafiğe kapalı olarak düzenlenmiş olan Fidangör Caddesi’nde mis gibi kahve kokuları arasında gezinmek mümkün. Ordu’ya yapılan en güzel yatırımlardan biri de şehir merkezinden kalkan ve Boztepe’ye 2.500 metre uzunluğundaki bir hatla yaklaşık 10 dakikada çıkan teleferik olmuş. Apartmanların çatılarına dokunurmuşça72 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

sına şehrin üstünde yükselen teleferik, adım adım Ordu’nun güzelliklerini de gözler önüne seriyor. Boztepe’ye çıktığınızda karşılaştığınız manzaranın ise inanın bana tarifi zor. Bu noktada size tavsiyem gün batımına yakın bir zamanda Boztepe’ye çıkmanız. Böylece şehrin üstündeki renk cümbüşünü ve hava karardıktan sonraki ışıl ışıl halini görme şansını yakalamış olursunuz. Şehrin sıcağından kaçan, manzaraya doymak, canlı müzik eşliğinde eğlenmek, sıcak bir çay içmek, güzel bir yemek yemek isteyen herkes ama herkes Boztepe’ye koşuyor. Hava karardığında neredeyse bir panayır havasına bürünüyor Boztepe. İnsan olan yerleri benim gibi sevenler için biçilmiş kaftan... Ordu’da cıvıl cıvıl bir akşam geçirmek isteyenler için hemen hemen her şey Boztepe’de mevcut... Ordu insanın nefesini kesen en özel etkinliklerinden biri de Boztepe’de yapılıyor; yamaç paraşütü... Evet evet, Boztepe’de yürürken kaplumbağa misali sırtında kocaman bir yükle gezinen gençleri

görürseniz hiç şaşırmayın. Manzaranın en güzel olduğu yerde kendilerini boşluğa bırakıveriyorlar. Ordu’nun en görülesi yerlerinin başında, hâlâ arkeolojik kazıların yapıldığı Kurul Kalesi geliyor. Arabadan indikten sonra yaklaşık 420 merdiven çıkıyorsunuz ama değiyor doğrusu... Bu yıl, hâlâ pek çok soru işaretinin aydınlatılmaya çalışıldığı kaledeki kazılarda 2.000 yaşında mermerden bir heykel bulundu. Türkiye’de yerinde bulunan ilk mermer heykel olan Tanrıça Kibele, tüm tarih severlerin dikkatini de Ordu’ya çekmiş oldu. 2.100 yıl öncesindeki Helenistik Dönem’e ait pek çok kalıntının çıkarıldığı, halen de çalışmaların sürdürüldüğü kalede, su kanalı ve sunak oldukça ilgi çekici. 157 metre uzunluğundaki su kanalı/dehliz, Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki


GEZİ Kurul Kalesi’nden Ordu...

Yason Burnu

Yason Kilisesi

nadir dehlizlerden biri. Sunaktaki adakların kanlarının aktığı küçük kanal izleri benim en çok dikkatimi çeken ayrıntılardan biri oldu. Kaleye dair pek çok bilgi, toprağın altında keşfedilmeyi bekliyor. Klasik duvarları olan alışılagelmiş kale görüntüsünden çok çalıların arasına saklanmış, toprağın altında gizlenmiş bir görüntüye sahip kaleden çıkan kalıntılardan bazılarını şehirdeki etnografya müzesinde görmek mümkün… Kaleye kadar çıktıktan sonra, hem kaleden çıkarılanları görmek hem de Ordu’nun kültürel yapısını anlamak için Paşaoğlu Konağı ve Etnografya Müzesi’ni ziyaret etmek iyi bir fikir gibi duruyor. 1896 yılında yaptırılmış olan konağın dış cephesi oldukça büyüleyici bir görüntüye sahip. Taşlarının Ünye’den, ahşaplarının Romanya’dan getirtilerek yaptırıldığı bu üç katlı konağı gezip, bahçesinde yer alan fıskiyeli havuzun hemen yanında, ağaçların gölgesinde yorgunluğunuzu atmak mümkün. 1987 yılından beri Etnografya Müzesi olarak hizmet veren konağın ilk katında Kurul Kalesi’nde bulunan kalıntılarla birlikte, silahlar, takılar, giysiler sergileniyor. Konağın ikinci katında, Ordu’da bulunan 19. yüzyıl konaklarının

Etnografya Müzesi

yapısını görmek mümkün. Bahçesinde ise müstehcen bulunarak şehrin farklı yerlerinden toplanan heykeller sizi bekliyor. Gelelim Yason Yarımadası’na… Yarımadanın doğal güzelliğinin yanında Ordu’nun en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olmasının en önemli sebebi aslında yarımadada bulunan Yason Kilisesi. 1868’de Mübadele öncesinde Ordu’da yaşayan Rum ve Gürcü halkının yaptırdığı kilise, bölgede Rum ve Gürcü cemaati yeterli olmayınca terk edilmiş bir görüntüye bürünmüş. Freskleri olmayan taş kubbeli bu kilise kurulmadan çok uzun yıllar önce bile, yarımadanın tarihteki yerinin öneminin büyük olduğu biliniyor. M.S.3. yüzyılda da Hıristiyanların Yason Burnu’na gelip “Işıklar Bayramı”nı kutladıkları söylenir. Yason Burnu’nu bu kadar cazip kılan hakkındaki mitolojik hikâyelerdir aslında… Pek çok mitolojik hikâyede adı geçen Yason Burnu’nda yılın neredeyse 320 günü harika bir gün doğumu ve batımı da izlemek mümkün. Yason Burnu’na dair beni en çok şaşırtan ayrıntılardan biri de, Uluslararası Vosvos Festivali’nin başlangıç noktası ve kamp alanı olarak kullanılması oldu. Ordu insanı şaşırtıyor, öyle değil mi?

Yason Yarımadası

Perşembe

Yason Burnu’ndan görünen Perşembe ilçesi, dünyadaki 208, Türkiye’deki 11 cittaslow/ sakin şehirden biri. Karadeniz’in tek sakin şehri olan Perşembe’nin doğal güzellikleri ve kültürel yapısına sahip çıkan yöre halkının dışında 4000 yıllık balık havuzlarının da bulunduğu biliniyor. Yani Ordu’ya gelmişken tüketim kültüründen uzaklaşmak, biraz hayatı ağırdan almak ve sakin şehrin tadını çıkarmak isterseniz, Perşembe ilçesi sizi bekliyor olacak. Tabii Ordu tahmin ettiğiniz gibi sadece şehir merkezi ve çevresinin güzelliğinden ibaret değil. Ordu’yu Ordu yapan şey, yaylaları ve şelaleleri elbette! Eh durum böyle olunca size de Ordu’nun kıvrak yollarına salınmak düşüyor. Ordu, her yerinde başka bir güzellik sunan bir doğaya sahip... Sarıçiçek yaylasına giderken yolda Gaga Gölü’nün kenarında durup, ağaçların gölün üstündeki yansımalarında kayboldum… Dinginlik, huzur bu olsa Ocak / Şubat / Mart | 2017 73 January / February / March


GEZİ Gaga Gölü

Perşembe Yaylası

Sarıçiçek Yaylası

Perşembe Yaylası

Sarıçiçek Yaylası

gerek. Yeni demlenmiş tavşankanı bir çay eşliğinde bıraktım kendimi huzura... Döne döne giden yollarda tabelalarda yazan sayılara kanmayın. O kıvrak yollarda seyahat bazen tahmin ettiğinizden de uzun sürüp yoruyor insanı. O yüzden bir nefes almak istediğinizde bir fındık ağacının altında, bir deniz kenarında manzaraya karşı durdurun arabayı ve anın tadını doya doya çıkarın… Böylesine bir temiz hava insana her zaman nasip olmaz! Temiz hava denince akla asıl Ordu’nun yaylaları gelir… Çatalpınar’daki Sarıçiçek Yaylası’na çıktığımızda, yöre halkının imece 74 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

olmuyor doğrusu… Bölgede üzüm olmadığı için armut ve elmadan yapılan hafif ekşimsi pekmezi de ilk defa tatmış oldum böylece. Fındık toplama zamanında sakin olan yaylanın yaz boyunca özellikle hafta sonları bir şenlik havasında olduğunu söylemek mümkün. Bizim sonbaharımızda yaylaya kar düştüğünü belirteyim ki yöre halkının yazın sıcağında neden yaylalarda vakit geçirdiğini daha iyi anlayabilelim. Ağustos ayında güneş gören kolunuz cayır cayır yanarken gölgede kalan kolunuz buz kesiliyor!

usulüyle hazırladıkları kahvaltı sofrasına konuk olmanız sizin için bir sürpriz olmaz. Bölgede yaşayanların tamamen kendilerinin ürettikleri ve yaptıklarının sofralarını süslemesi, biz doğal ürüne hasret kalanlar için bulunmaz nimet. Tabii Karadeniz’in kahvaltı sofrasında bugüne kadar hiç görmediğim şeylere de denk geldim. Kavrulmuş fasulye turşusu, kiraz turşusu, yoğurt, tereyağı, petek balı, gözleme ve salatalık turşusu ile armut pekmezinden oluşan sofrada, hayatımda ilk defa tereyağlı ballı ekmeğimle fasulye turşusunu aynı anda yemiş oldum. Kulağa bir garip geliyor biliyorum ama tadı tahmin ettiğiniz kadar garip

Gelelim beni Ordu’da en çok büyüleyen yer olan Perşembe Yaylası’na! Aybastı’da bulunan Perşembe Yaylası’nda her yıl geleneksel olarak düzenlenen Güreş Festivalinin 910. kez gerçekleşeceğini duyunca şaşırmamak elde değil. Yaylaya vardığımda, bulutlar yaylanın üstüne çökmeye başlamış ve soğuk insanın tenine işleyen bir kıvam almıştı. Perşembe Yaylası’nı tepeden görmek için yaptıkları seyir terasına çıktığımda, titreyen çeneme rağmen zamanın bir an durduğunu hissettim. Sanki bir film setindeki uçsuz bucaksız yeşilliğin ortasında kalıyor insan bu yaylada. Mendereslerde salına salına gezinen nehrin, yaylada gezen koyunların çanlarının sesleri ve esen rüzgârın uğultusundan başka hiçbir ses yok. İnsanı başka bir boyuta sürükleyen bir dinginlik var bu-


GEZİ

Çiseli Şelalesi

rada… Daha önce hiç tanık olmadığım bu dinginlik ve manzaranın sizi de kendinizden geçireceğini garanti edebilirim… Şelaleler… Şelaleler… Karadeniz deyince insanın aklına ilk gelen şey gürül gürül akan şelaleler olmuyor mu zaten? Çiseli Şelalesi, diğer bir adıyla Karaoluk Şelalesi, Aybastı’nın Karaoluk Köyü’nde yer alıyor. Oldukça çetrefilli bir yoldan şelaleye gidiliyor ama konu Karadeniz olunca, yollarının çetrefilli olmaması bir garip olur tabii. Doğası gereği yollarda döne döne bir hal oluyorsunuz ama gittiğiniz her yer, çektiğiniz tüm yola değiyor doğrusu. Evlerin çatılarına ve boş Menderesönü

arazilere serilmiş dalından yeni koparılmış fındıklar bir tarafta, daha dalında yeşil yeşil toplanmayı bekleyen fındık ağaçları öbür tarafta, doğanın tüm güzellikleri ayağınıza serilmişken, yolların nasıl geçtiğini pek de anlamıyor insan. Ve Ordu’dan 98 km sonra, Aybastı’da Çiseli Şelalesi’ne ulaştığınızda, bir an önce kendinizi suya bırakmak isteğiyle yanıp tutuşacağınızı garanti ediyorum. Umarım yüzme eşyalarınız yanınızdadır, yoksa çok şey kaçırırsınız. Şelale, Hürriyet Gazetesi tarafından Türkiye’nin en güzel 10 şelalesinden de biri seçilmiş. Şelalenin yüksekliği insanı şaşkına çeviren bir yükseklik değil. Topu topu 6 metre yüksekliği olan şelalenin bu kadar beğenilmesini sağlayan şey, aslında altında yer alan 9 metre derinliğindeki göleti... Köyde yaşayanların da serinlemek için sık sık geldiği bu gölet, gür ormanlar ve fındık tarlalarının arasında gürül gürül akan suyuyla insanı mest ediyor. Ordu’nun şelalelerinin hepsi birbirinden güzel ancak, Uzundere Şelalesi, “işte budur” dedirten şelalelerden biri! Merkezden yaklaşık 100 km uzaklıkta Aybastı’da bulunan Uzundere Şelalesi’nin Türkiye’deki en yüksek şelale olduğu söyleniyor. Kademeleriyle birlikte yüksekliği 120 metreyi buluyor. Arabadan indikten sonra orman içinde ilerlerken hafiften bir oksijen çarpması yaşıyor insan. Mis gibi doğa kokuyor her yer. Şelale-

Çiseli Şelalesi

Uzundere Şelalesi

yi gördüğümde ağzımın açık kalmasını ister istemez engelleyemedim. Sizin de engelleyebileceğinizi sanmıyorum. Şelalenin tam altına konmuş olan bank, saatlerce ama saatlerce oturabileceğim güzellikte bir doğayla bütünleşmiş adeta. İnsan ayakları buz gibi suda, tepesinden akan şelale eşliğinde tüm gününü geçirebilir bu bankta oturarak. Ordu’ya gitmişken “Karadeniz’in İncisi” diye adlandırılan Ünye’ye gitmemenin haksızlık olacağını söyleyebilirim. Ünye sahilinin güzelliğinden sonra, merkezdeki asırlık çınar dikkatimi çekiyor. Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan 500 senelik olduğu tahmin edilen çınarın boyu yaklaşık 30 metre. Çapı 2,85 metreyi bulan çınar, yüzyıllar boyunca Ünyelilerin buluşma yeri olmuş. Fatih Sultan Mehmet’in Ünye’de hiç ağaç görmediği için dikilmesini emrettiği çınar bugün, Ünyelilerin altında serinlediği, şehrin en önemli Ocak / Şubat / Mart | 2017 75 January / February / March


GEZİ

değerlerinden biri haline gelmiş. Ünye aslında kadıları, kaptanları ve hattatlarıyla ünlü bir şehir... Cumhuriyet Meydanı’ndan çıkılan Kadılar Yokuşu, Ünye’nin tarihi dokusuna sahip çıkılarak yenilenmekte olan bir bölgesi. Osmanlı Evleri’nin süslediği bu yokuşta, yıkılmaya yüz tutmuş tarihi evler ve restorasyondan geçmiş konaklar iç içe bulunuyor. Gece ışıklandırılmış halinin gündüz görüntüsünden çok daha güzel olduğu bu yokuş; ismini Osmanlı döneminde Ünye’de yaşayan Kadıların bu yokuşun tepesinde yaşamalarından alıyor. Kadılar Yokuşu’nun bu yenilenme ve dönüşümü tamamlandıktan sonra, Ünye’nin kültür merkezi olacağı kesin. Burayı gördüğümde aklıma gelen ilk yer, Eskişehir’deki Odunpazarı Evleri oldu. Ünye Kadılar Yokuşu’nun da benzer bir dönüşümden geçeceğini tahmin ediyorum. Nasıl şimdi Eskişehir’e Odunpazarı Evleri’ni görmek için turlar düzenleniyorsa, gün gelecek belki de Kadılar Yokuşu’nu görmek için Ünye’ye de turlar düzenlenecek. Hayal etmesi benden, gerçekleştirmesi yerel yönetimlerden...

Bazılarının butik otel olarak hizmet vermeye başlayacağını öğrendiğim konaklardan en güzellerinden biri olan Ünye Müze Evi, yeni bir sürece girmiş. Benim daha önce Beypazarı’nda ilk kez görmüş olduğum, bir diğerinin ise Bursa Cumalıkızık’ta olduğunu bildiğim Türkiye’deki üçüncü “Yaşayan Müze”, insana bir müzeden çok daha fazlasını sunuyor. Karadeniz’de bir ilk olan “Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi”, Osmanlı kültürü ve sosyal yaşantısına dair bilgileri, hikâyelerle, dokunarak, hissederek ve adeta o dönemin içinde yaşayarak öğrenme imkânı sunuyor. Yaşayan Müzeler’in diğer etnografya müzelerinden en önemli farkı, camekânlar altında veya zincirlerle çevrilmiş odalarda incelemek zorunda kaldığınız kültürel ögeleri dokunarak ve dinleyerek inceleme şansını sunmaları. Herhangi bir etnografya müzesinde geçireceğiniz bir saat sonunda aklınızda kalan şeyin sayısı bir elin beş parmağını geçmezken, yaşayan müzelerde saatlerce müzeyi gezmeye doyamayacağınız gibi, eve döndüğünüzde anlatacak onlarca hikâye de hafızalarınıza kazınmış oluyor.

Ebru ve taş baskı yapmanın, çocukluğunuza ait oyunları oynamanın, hayatımıza giren deyimlerin hikâyelerini dinlemenin mümkün olduğu bu müzelerde geçmişe dokunmak mümkün. Müze, aynı zamanda Ünye halkının katkılarıyla da kurulmuş. Müzenin hizmetine katkıda bulunmak isteyen herkes evlerinde tarihi değer taşıyan ne varsa getirmişler. 1. Dünya Savaşı sırasında bir Alman askerin Türk askerine hediye etmiş olduğu akordeon bile müzede yerini bulmuş. İmece usulü düzenlenen odada, Ünyelilerin evlerinin en kıymetlileri, yıllarca pek çok şeye tanık olmuş olan eşyalar şimdi hikâyelerini anlatmak için sizi bekliyor! Tabii her yerde olduğu gibi Ünye’de de ziyaret edilmeyi bekleyen bir kale varsa, tekerler oraya döner. Ünye Kalesi, gün ışığına henüz çıkmamış pek çok bilgiyi hâlâ içinde saklayan bir kale. Kalenin en büyük özelliği, büyük bir kısmının kayadan oluşuyor olması. Çıkmasının pek kolay olmadığını söylemeliyim. Bir kısmını doğal taşlardan tırmanarak bir kısmını da sonradan yapılan merdivenleri aşarak tepeye ulaşmak mümkün. Kalede dikkatimi çeken dört önemli detay oldu. Birincisi, bir zamanlar doğal merdivenlerle ulaşılabilen kaya mezarları, ikincisi, derinliği hâlâ ölçülmemiş bir tünel, üçüncüsü, müthiş manzaralı bir açık alan küveti ve sonuncusu kalenin kuzeybatısında yer alan insan silueti... Baya koca burunlu, koca dudaklı, hatta neredeyse bıyıklı bir adam karşınızda duruyor. Sıradan bir kale görüntüsünü sunmayan ama enfes bir manzarayla insanı büyüleyen kaleye tırmanmadan Ünye’den dönmek olmaz… Ordu, yaylalarıyla, şelaleleriyle, her yeri kaplayan fındık tarlalarıyla, sizi kocaman bir gülümsemeyle karşılayan halkıyla insana beklediğinden fazlasını sunan bir şehir... Tahmin ettiğinizden güzel plajlarıyla Karadeniz’in bu güzel şehri keşfedilmek için sizi bekliyor…

76 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March


GEZİ

ORDU’YA NASIL GİDİLİR?

Ordu’ya kara yoluyla ulaşım mümkün olduğu gibi Türkiye’de deniz üstüne kurulu ilk ve tek havaalanına iniş yapmak isteyenler için havayoluyla ulaşım da mümkün. İster hava ister karayoluyla gidin, Ordu’yu hakkıyla gezmek için mutlaka bir araca ihtiyacınız olduğunu belirtmeliyim.

ORDU’DA NEREDE KALINIR?

Ordu’da şehir merkezinde konaklanacak pek çok tesis bulunurken, Boztepe’de yer alan Akamoy ve Radisson Blu Otel, şehrin en güzel otellerinden... Hem manzaraları hem de hizmet kaliteleri olukça yüksek bu iki otel, konaklamada tercih edilebileceği gibi butik otellerde de kalınabilir.

ORDU’DA NE YENİR?

Ordu’da damaklarınızda enfes bir lezzet bırakacak olan balık çorbasını denememek büyük hata olur. Tabii pastırmalı, otlu, peynirli, kıymalı, yumurtalı, çeşit çeşit pidelerine değinmeden olmaz. Pide yemeye doyamayacağınız bir yer Ordu. Bolca bal, saf tereyağı, mısır ekmeği ve turşu tüketeceğiniz bu şehirde yiyebileceğiniz ot kavurma çeşitlerini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Her çeşit ottan kavurma yaptıklarını tahmin ediyorum. Aktaşlar Restoran, Ordu’nun en ünlü restoranlarından. Her çeşit yemeği bulabileceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru adreslerden biri olacaktır. Boztepe’deki Akamoy Restoran, Boztepe’nin kalabalığından biraz uzakta oldukça iyi menüsüyle hizmet sunuyor. Yol üstü lokantalarından, Yason Burnu yolunda Medreseönü’nde harika bir koyda Üstün Kardeşler lokantası var. Aşağıdaki terasa indiğinizde efil efil esen rüzgâr ve harika bir manzara eşliğinde güzel bir et ziyafeti çektirin kendinize. Perşembe Yaylası’na gittiğinizde Aybastı Kent Ormanı İşletmeleri’ne, Ünye’ye gittiğinizde ise, Asarkaya Mesire alanına gidin ve akşam saatlerinde sisin çöktüğü ormanın serinliğinde kendinizi ete teslim edin.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 77 January / February / March


AJANDA

Bu etkinlikler içinizi ısıtacak

ÖZGE Ç. DENİZCİ

Ocak, Şubat, Mart aynın soğuk havalarının üstesinden gelse gelse sıcacık konserler gelir. İçimizi ısıtan, ruhumuzu ferahlatan ve yüzümüzü gülümseten müzik etkinlikleri devam ettiği sürece ne soğuk havalar ne de hayatın zorlukları bizi sıkıntıya sokabilir. Bir parça soluklanmak isteyebileceğiniz konserleri ve sanat olaylarını derledik topladık. Nisan ayında yapılacak konserleri de duyurmaktan kendimizi alıkoyamadık. İşte önümüzdeki aylarda klasik müzikten alternatife, popüler müzikten caza bizi bekleyen konserler.

Ocak HARIKA ÇOCUK, LEYLA GENCER OPERA VE SANAT MERKEZI’NDE

Son olarak diskografisine evvelki yıl kaybettiğimiz Ertuğrul Oğuz Fırat’ın piyano eserlerini ve Ateş Pars’ın Piyano Konçertosu’nu da içeren albümleri de ekleyen duayen piyanist İdil Biret, 2016 yılında 75. yaş gününü unutulmayacak bir konser ile kutladı. Yine geçtiğimiz yıl içinde 1962’den bu yana yaptığı bütün 20. yy. bestecileri kayıtlarını içeren 15 CD’lik ve Bach’ın 48 Prelüd ve Füg’ü dâhil pek çok eserini ve Mozart Konçerto kayıtlarını içeren 12 CD’lik albümlerini yayımlanmıştı. Harika çocuk İdil Biret’i 12 Ocak Perşembe akşamı 20.00’de, Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde izleyebilirsiniz. 78 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

İSTANBUL RESITALLERI’NDE DUAYEN PIYANIST ALEXEI VOLODIN

Günümüzün en iyi Rus piyanistlerinden biri olarak kabul edilen Alexei Volodin, son yıllarda müthiş beğeni toplayan ve dünyanın dört bir yanında birbiri ardına verdiği resital ve konserleriyle ortalığı kasıp kavurmaya, filozof bir müzisyen olarak taşıdığı derinliğe tezat klasik müziğin uluslararası liginde bir fırtına gibi esmeye devam ediyor. Bu müthiş piyanist, İstanbul Resitalleri’nin 10. Sezonu’nda 2017 yılının ilk resitalini vermek üzere 14 Ocak Cumartesi günü saat 20.00’da Sakıp Sabancı Müzesi’nde olacak.


AJANDA

EFSANE GRUP MFÖ ZORLU PSM’DE NORA BUSCHMANN AKBANK SANAT GÜNLERI’NDE...

Berlin doğumlu Nora Buschmann Weimar; Franz Liszt Konservatuarı’nda, daha sonra Köln’de eğitim aldıktan sonra uluslararası yarışmalarda birçok birincilik kazandı. Sık sık Avrupa ve Güney Amerika’da konserler veren sanatçı, gitar yarışmalarında jüri olarak yer alıyor ve masterclass çalışmaları yapıyor. Rostock Müzik Üniversitesi’nde gitar dersleri veren Buschmann, aynı zamanda Dresden Hochschule für Musik “Carl Maria von Weber”’de Dünya Müziği Bölümü’nde ders veriyor. Sanatçının birbirinden farklı uluslararası yarışmalara dair ödülleri bulunuyor. Buschmann, 18 Ocak saat 20.00’de Akbank Sanat’ta.

MERAKLILARINA MÜJDE: OSCAR AND THE WOLF

Satışa çıktığı gün 6 saat içinde binin üzerinde satış rakamına ulaşan ve saha içi biletleri tükenen Belçikalı elektronik pop grubu, 2013 yılında çıkardığı “Orange Sky” single’ıyla dünya çapında bilinirlik kazanan Oscar and the Wolf; 2 yıllık turnenin ardından, 2014’te ilk albümleri “Entity”i yayımladı. Grup; Brian Eno, Florence and the Machine gibi önemli isimlerle çalışan Leo Abrahams’ın da katkıda bulunduğu “Entity” albümüyle Belçika listelerinde zirveye yerleşti. Oscar and the Wolf, 21 Ocak Cumartesi günü bu kez Volkswagen Arena’nın etkileyici akustik atmosferinde bütün duyuları harekete geçirecek! Konserin başlama saati: 20.00.

Müzik sahnemizin efsanevi grubu Mazhar Fuat Özkan (MFÖ), 28 Ocak’ta Atlantis işbirliğiyle gerçekleştirilen Vestel #gururlayerli konserleri kapsamında Zorlu PSM’de olacak. 1984’te çıkan “Ele Güne Karşı” albümüyle birlikte toplam 13 albümde (3 best of, 10 stüdyo albümü) dillere dolanan sayısız şarkıya imza atan, ülkenin dört bir yanında dopdolu konserlerde sahne alan MFÖ, 1985 ve 1988’de iki defa Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmıştı. Grubun, “Ele Güne Karşı”, “Ali Desidero”, “Güllerin İçinden”, “Sarı Laleler”, “Sakın Gelme”, “Mazeretim Var Asabiyim Ben”, “Sude”, “Yalnızlık Ömür Boyu” ve “Buselik Makamına” gibi şarkıları çıktıkları zaman hit olmuştu. Grubun bugün de dillerden düşmeyen şarkılarını canlı dinlemek için saat 21.00’de başlayacak konseri kaçırmamanızı öneririz.

Şubat BABA KIZ AYNI SAHNEDE

Efsanevi çellist Mischa Maisky, kızı piyanist Lily Maisky ile İş Sanat’ta olacak. Hem Mstislav Rostropovich hem de Gregor Piatigorsky ile çalışan tek çellist olma ayrıcalığına sahip Mischa Maisky, Rostropovich tarafından “genç çellistlerin en yeteneklisi” olarak tanımlanmıştı. Deutsche Grammophon’un en özel sanatçılarından biri olan Mischa Maisky; Viyana Filarmoni, Berlin Filarmoni, Londra Senfoni gibi birçok prestijli orkestra ile 35’ten fazla kayıt yaptı. Record Academy Prize, Echo Deutscher Schallplattenpreis, Grand Prix du Disque ve Diapason d’Or gibi prestijli ödüllere de layık görülen Mischa Maisky, Bach eserlerinde getirdiği romantik yorumlarla da dikkat çekiyor. Çellonun yaşayan efsanesi Mischa Maisky’i kızı Lily Maisky ile aynı sahnede buluşturan konser 9 Şubat 20.30’da İş Sanat’ta.

FINLANDIYA’DAN PARLAYAN YILDIZ TARJA

Tarja, eşsiz sesi ve muhteşem performansıyla The Shadow Shows 2017 ve %100 Metal konserleri kapsamında 9 Şubat’ta İzmir Arena’da ve 10 Şubat’ta İstanbul KüçükÇiftlik Park’ta olacak. Finlandiya rock sahnesinin en parlak yıldızı, soprano solist Tarja, kadrosunda olduğu 10 yıl içinde Nightwish grubuyla dünya çapında tanınan ve saygı duyulan bir ses haline gelmişti. Tarja, 2006 yılında kişisel nedenlerle gruptan ayrılarak solo çalışmalarına yönelmişti. Tarja, dünya çapında birçok opera ve rock projesinde adından övgüyle söz ettirmeye devam ediyor. Tarja konserlerini kaçırmamanızı öneririz. Ocak / Şubat / Mart | 2017 79 January / February / March


AJANDA CASS MCCOMBS BAND İKSV SALON’DA

Kaliforniyalı şarkıcı, söz yazarı, kent ozanı Cass McCombs, grubu ile 10 Şubat 22.00’de İKSV sahnesinde olacak. Bugüne kadar yayımladığı dokuz uzun, bir kısa çaları olan, şiirlerinin üzerinde rock, blues, folk ve country tatlarını ekleyen, büyük festivallerden ev konserlerine birçok yerde sahne alan McCombs; 2007’de Domino Records ailesine katıldı ve Modest Mouse, Ariel Pink, The Decemberists, Band of Horses, Arcade Fire, The Shins, Iron & Wine ve çok daha fazlasıyla turneye, hatta sahneye çıktı. Yeni albümü “Mangy Love”ın ilk teklisi “Bum Bum Bum”, Pitchfork’un “En İyi Yeni Parçalar” listesinde kendine yer buldu. Cass McCombs Band konserini 10 Şubat tarihli ajanda sayfanıza not almanızı öneririz.

AKDENIZ RITIMLERINDEN ŞANSONLARA DANY BRILLANT

Zorlu Performans Sanatları Merkezi-Ana Tiyatro sahnesi 18 Şubat günü bir efsaneyi ağırlamaya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü Fransız sanatçı Dany Brillant, Akdeniz ritimlerinden Fransız şansonlarına ve Porto Rico ezgilerine uzanan geniş müzik repertuarıyla tüm müzikseverlere keyifli bir akşam yaşatmak için İstanbul’da olacak. Konserin başlama saati, 21.00.

BREGOVIÇ YENIDEN

Bregoviç yeniden İstanbul’da olacak ama bu sefer Türkiye’de ilk kez sahne alacak olan eski Yugoslavya’nın efsanevi rock grubu Bijelo Dugme ile... Goran Bregovic, Alen İslamovic ve Tifa, ‘’Ruzica Si Bila’’, ‘’Djurdjevdan Je’’, ‘’Lipe Cvatu’’, ‘’Hajdemo U Planine’’ ve ‘’Kad Bi Bio Bijelo Dugme’’ gibi rock tarihine altın harflerle kazınmış bir repertuar ile 25 Şubat Cumartesi günü saat 21.00’de Volkswagen Arena sahnesinde sevenleriyle buluşacak.

FREIBURG BAROK ORKESTRASI, MATTHIAS GOERNE ILE İŞ SANAT’TA

Bariton sesi ve derinlikli yorumuyla, Royal Opera House, Paris National Opera, Vienna State Opera, Metropolitan Opera gibi konser salonlarının sık ağırladığı isimlerden Matthias Goerne, İş Sanat’a konuk oluyor. Aynı zamanda başarılı bir lied şarkıcısı da olan Matthias Goerne’ye, 30 yıla yaklaşan tarihinde, her zaman prestijli sahnelerin aranan topluluklarından olan Freiburg Barok Orkestrası eşlik ediyor. Özellikle barok müziğin zor motiflerini kusursuz bir şekilde çalarak üyelerinin ustalığını dinleyicilere kanıtlayan Freiburg Barok Orkestrası’nın konzertmeisterliğini ise Gottfried van der Goltz üstleniyor. Freiburg Barok Orkestrası, 17 Şubat 20.30’da İş Sanat Kültür Merkezi’nde.

Mart TANIA GIANNOULI BORUSAN MÜZIK EVI’NDE

Yunan piyanist ve besteci Tania Giannouli, etnik müzik ve çağdaş cazı sentezlediği zengin dokulu kompozisyonlarıyla Borusan Müzik Evi izleyicileriyle buluşuyor. Adını taşıyan topluluğuyla birlikte Rattle’dan çıkan ilk albümü “Forest Stories”ten sonra, ikinci albümleri “Transcendence” ile de dinleyicisinin gönlünü fetheden Tania Giannouli, İstanbul’un kalbi Taksim’e geliyor. Çağdaş klasik, Yunan halk müziği, modern caz, dünya müziği ve Avrupa avangardından etkiler taşıyan “Transcendence”, lirizm ve tutkuyu bir arada barındıran özel çalışmalarından. Piyanoda Tania Giannouli, saksafonda Guido de Flaviis ve viyolonselde Michalis Porfyris çok özel bir seçkiyle 3 Mart akşamı Borusan Müzik Evi’nde baharı karşılayacak. Başlama saati, 20.30. 80 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

WEST SIDE STORY 21 PERFORMANS IÇIN GELIYOR

Broadway tarihinin en önemli müzikallerinden biri olan West Side Story, 1-18 Mart 2017 tarihleri arasında, toplam 21 performans boyunca Zorlu PSM Ana Tiyatro’da olacak. İlk olarak sahnelendiği 1957’den bu yana William Shakespeare eseri “Romeo ve Juliet”in modern bir uyarlaması olarak tanımlanan West Side Story, izlenme rekorları kırdı. Arthur Laurents’ın kitabından uyarlanan, Jerome Robbins’in Tony Ödülü kazanan usta koreografisi ve özellikle Leonard Bernstein’in bestelediği, Stephen Sondheim’ın sözlerini yazdığı müzikleri ile bir fenomene dönüşen West Side Story, başarısını dünya çapında turneler, gösteriler ve uyarlamalarla daha da pekiştirdi.


AJANDA

SONAR İSTANBUL ZORLU PSM’DE

Sonar İstanbul, Türkiye’de ilk kez Charm Music organizasyonu ve İstanbul’un en prestijli etkinlik kompleksi olan Zorlu Performans Sanatları Merkezi işbirliğiyle izleyicisiyle 24-25 Mart tarihlerinde buluşacak. 1994 yılından itibaren gerçekleştirilen Sónar Festivali, benzersiz bir format ve içeriği sayesinde, avangard ve elektronik dans müziğinin en yeni trendlerini bir araya getirerek, deneyselliği elden bırakmayan, esnek bir doğaya sahip kültürel bir etkinlik.

AFRO- ÇIGAN IÇIN CURRO DE CANDELA

Afrogitano (Afro-Çigan) tarzının yaratıcısı ünlü İspanyol flamenko dansçısı Curro de Candela, Afro-Küba ve Afro-Amerikan esintileri taşıyan kendine özgü dans stilini 24-25-26 Mart’ta Türker İnanoğlu Maslak Show Center sahnesine taşıyor. 24 ve 25 Mart’ta saat 21:00’de, 26 Mart’ta ise saat 15:00’te başlayacak gösteride aralarında modern ve Afrika danslarının usta ismi Suramy Suarez Maldonado, ünlü gitarist ve yapımcı Juan José Suárez Salazar “Paquete” ve flamenko şarkıcısı Enrique “El Piculabe”nin de olduğu kalabalık bir ekip sahne alacak.

JOHN CAGE’IN PIYANO TEKNIĞI HAUSCHKA’DA CAN BULUYOR

Avant-garde ve deneysel müziğin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biri Alman müzisyen ve besteci Volker Bertelmann, müzik piyasasına damga vuran kimliği Hauschka’yla 29 Mart’ta Zorlu PSM Studio’da sahne alacak. “Substantial” isimli ilk Hauschka albümü, 1940’lı yıllarda ikonik avant-garde müzisyen John Cage’in geliştirdiği hazırlanmış piyano tekniğini kucaklıyordu. Projenin ismi ise bohem müzisyen Vincenz Hauschka ve cilt bakım ürünleri markası Dr. Hauschka’ya bir gönderme niteliğindeydi. Kariyerindeki 13 albüm boyunca zamanla farklı enstrümanları da işin içine dahil eden, elektronik müzik altyapısından faydalanan Hauschka’nın dehası, özellikle tanımsız güzellikteki doğaçlama tekniğinde gizli. Efsanevi müzisyen John Cage’in literatüre kazandırdığı hazırlanmış piyano tekniğinde giderek uzmanlaşarak birbirinden farklı müzik türlerini de ustalıkla harmanlayan Hauschka, hipnotize edici müziğiyle günümüzün en kendine özgü sanatçılarından biri. Konserin başlama saati 21.00.

Nisan ROCK ROCK AYŞE DENIZ GÖKÇIN

Ağırlıklı olarak yurt dışında verdiği konserlerle adını duymamıza karşın Türkiye’de de özellikle yaptığı albümler ve çalışmalarla dinleyici kitlesine ulaşan 27 yaşındaki piyanist Ayşe Deniz Gökçin, geçtiğimiz aylarda Nirvana şarkılarının içinde olduğu ve Kurt Cobain’e methiye olarak hazırladığı albümü “Nirvana Classical” ile dikkatleri üzerine çekmişti. Gökçin, “Rock Rock Ayşe Deniz Gökçin” ile İstanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryumu’nda 4 Nisan saat 19.00’da İKÜ Çoksesli Korosu’yla gerçekleştireceği yeni bir projede buluşuyor.

SIRADIŞI BIR KONSER DENEYIMI ARAYANLARA

Günümüzün en özgün ve etkileyici sanatçılarından, Letonyalı keman virtüözü Gidon Kremer’in 1997 yılında Avusturya’nın meşhur oda müziği festivali Lockenhaus’ta tanıttığı Kremerata Baltica; Letonya, Litvanya ve Estonyalı birçok seçkin müzisyeni bir araya getiriyor. 50’den fazla ülkede, 1500’den fazla konser veren topluluk, oda müziği alanında uluslararası bir markaya dönüştü. BBC Proms gibi saygın festivallere davet alan Gidon Kremer şefliğindeki Kremerata Baltica, bu özel gecede, sıradışı yeteneği ile klasik müzik dünyasında sıkça kendinden söz ettiren keman sanatçısı Clara-Jumi Kang’a eşlik edecek. 7 Nisan akşamı İş Sanat Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek konserin başlama saati, 20.30. Konserin repertuarı ise Schnittke’den Piazzolla’ya uzanan geniş bir yelpazede seyredecek.

İZMIR’DE IYEOKA RÜZGÂRI ESECEK

“Simply Falling” adlı şarkısıyla listeleri alt üst eden Amerikalı sanatçı, eğitmen, şair, aktivist ve TED Global üyesi Iyeoka, 15 Nisan Cumartesi akşamı Container Hall İzmir Sahnesi’nde sevenleriyle buluşacak. Sesi ve vokaliyle Nina Simone’a benzetilen Iyeoka, sevilen şarkılarıyla unutulmaz bir akşam için Container Hall’de olacak. Konserin başlama saati 21.00. Ocak / Şubat / Mart | 2017 81 January / February / March


ROTA

Durango ve Silverton Yolu...

Douro Line... Maharajas Express

Grand Kanyon

Unutulmaz

tren rotaları

The Royal Scotsman

ÖYKÜ MARAL

Trenler, insanların ulaşımda atları tercih ettiği binlerce yıldan sonra bir yerden bir yere kısa sürede gitmenin buharlı gemilerle birlikte ilk göz ağrılarındandır. Şimdilerde hayatımızdan biraz dışlanmış, kabuk değiştirip şehir içi ulaşıma ve yer altına inmiş olsa da, orijinal tren yolculuğunun keyfini bilen bilir. Trenler kimileri için koca koca demir yığınları değildir. Görünümlerinin altında yaşanmışlık yatar. Tren yolculuğu aslında bugüne bir isyandır. Dakikalar içerisinde ülkenin bir ucundan bir ucuna gidilebilen günümüzde, tren yolculuğunun anlamı birçok kişi için başka başka anlamlar taşır. Kimisi uçsuz bucaksız yollarda yalnız olmayı, kimisi ıssız dağlarda özgür olmayı tercih ettiği için tren yolculuklarını seçer. Tabi bir de öyle tren rotaları vardır ki, üzerinden yüzlerce yıl geçse de o trenin içerisinde olmanın keyfi hiç bitmez. Tren sevdalıları için hem nostaljik hem de romantik olabilecek, maceraseverlerin kendine pay dahi çıkarabileceği rotaları sizler için derledik. 82 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

DURANGO VE SILVERTON YOLU

Colorado’dan binilebilen bu tren, adeta yıllara meydan okuyor. Dünyanın sayılı, kömürle çalışan ve hâlâ faal olan buharlı trenlerinden biri olan tren sayesinde 130 yıl ön-

Durango ve Silverton Yolu...

cesine gideceksiniz. Çünkü tren, o ilk günkü performansı ile çalışıyor. Saatte 30 km hızla gidebilen tren, 6 ton kömür ve 10.000 litre su ile ilerliyor. Durango ve Silverton arasında çalışan trenin bir başka özelliği


ROTA

Hiram Bingham

ise, Paul Newman ve Robert Redfort’un başrollerinde yer aldığı 1969 yapımı Butch Cassidy the Sundance Kid isimli filmde de kullanılmış olması.

HIRAM BINGHAM ORIENT EXPRESS Peru’nun en önemli iki şehri arasında inanılmaz bir manzara ve antik bir yolculuk vaadeden bu trenle tüm gün yolculuk yapabiliyorsunuz. Cusco ile Machu Picchu arasında gerçekleşen bu yolculukta hem manzaranın keyfi çıkarılabiliyor, hem de keyifli öğünlerde lezzetli yemekler yenilebiliyor.

TALYLLYN RAILWAY Galler’de yer alan bu tren yolu ilk olarak 1865 yılında kuruluyor. Yıllarca birçok kişinin ulaşımını sağladıktan sonra 1946 yılında

TRANZ – ALPINE

Yeni Zelanda’nın ne müthiş bir ada ülkesi olduğunu bilenler bilir. İşte size bu müthiş ülkeden müthiş bir tren yolculuğu... Avon nehrini görebileceğiniz Christchurch şehri ile Franz Josef kayalıklarına tırmanabileceğiniz Greymouth arasında gerçekleşen bu yolculuk, toplam 4,5 saat sürüyor. Yol boyunca yeşilin ve mavinin nasıl bu kadar uyumlu olabileceğine şaşıracaksınız.

Tranz - Alpine

The Rocy Mountaineer

THE ROCKY MOUNTAINEER

2 günlük bir yolculuk sunan bu tren, tamamen turistik amaçla dizayn edilmiş. Banff ile Vancouver arasındaki bu yolculuk sırasında Kanada’nın tüm güzelliklerini görmek mümkün. Kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeği vagonlarında leziz yemeklerin yenebildiği trenin bir ilginç özelliği ise, 2009 yılında Bachelorette filminin burada çekilmiş olması.

GRAND CANYON RAILWAY

İlk defa 1901 yılında sefere başlayan tren, Amerika’nın ünlü Arizona Çölü ile Büyük Kanyon arasında nostaljik bir yolculuk sunuyor. Trenin en önemli özelliği Amerikan tren tarihinin özelliklerini hâlâ taşıyor olması. 1923 yılında eklenmiş Pulmanlar, 1952 yılında eklenmiş cafe bölümü ve daha nice özel alanlar hâlâ duruyor. Yaklaşık 200

Talyllyn Railway

bir kaza yaşanıyor ve demiryolu kapatılıyor. Daha sonrasında ise hiçbir personel tayin edilmemesine rağmen demiryolu gönüllülerce işletilmeye devam ediliyor. Ormanlık bir alanın içerisinde geçen, yolcularına nostaljik bir ulaşım sunan bu keyiflik tren yolculuğu, yarım gün kadar sürüyor. Bilet fiyatlarının 70 ila 80 TL arasında değiştiği Talyllyn treninin hızı ise, yalnızca saatte 15 km kadar.

Grand Kanyon

Ocak / Şubat / Mart | 2017 83 January / February / March


ROTA

Douro Line...

The Royal Scotsman

km’lik yolculuk boyunca Amerika’nın ıssız ve çorak topraklarındaki yaşamı ve bu ıssızlığın aslında ne kadar çok yaşamı bir arada barındırdığını görebiliyorsunuz.

THE ROYAL SCOTSMAN

Ahşap vagonlar şeklinde dizayn edilen trende İskoçya manzarasının tadını çıkarabilirsiniz. Yalnızca 36 kişinin taşınabildiği tren Edinburg’tan başlıyor ve İskoçya dağlarına doğru devam ediyor. Yol boyunca antik kaleler ve İskoçya’nın ünlü çağlayan nehirlerini görmek ve yemyeşil araziler içerisinden geçmek mümkün. Bu yolculuğun bir başka özelliği ise, yolcular dilerse İskoçya’ya özgü kıyafetleri kiralayıp, yol boyunca eski İskoçlar gibi bu yolculuğu sürdürebiliyor.

MAHARAJAS EXPRESS

Hindistan tren yolculuklarıyla ünlü devasa bir ülkedir. Hindistan’a gidenler burada tren yolculuklarının ne kadar nostaljik ve bir o kadar da büyülü olduğunu bilirler. Hindistan’ın Delhi kenti ile Mumbai kenti arasında 3 gece boyunca süren bu ünlü Maharajas Express trenine binmek isteyenleri rengârenk görünümüyle Rajastan, Tac Mahal ve Agra Kalesi’nin de yer aldığı Agra, Jaipur, Udaipur ve vahşi Bengal kaplanlarının yaşadığı Ranthambore şehirleri bekliyor. Trendeki tüm vagonlara kral hazinelerinde yer alan elmas ve benzeri değerli taşlar anlamında olan Heera veya Penna gibi isimler verilmiş. Maharajas Express

84 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

The Ghan

DOURO LINE

Portekiz’de Douro Nehir vadisinden Porto ile Pocinho arasında yolculuk yapmanın en keyifli yolu olan Douro, sizlere üzüm bahçeleri ve Portekiz’in eşsiz manzarasını sunuyor. Yol boyunca 30 köprü ve 26 tünelin geçildiği bu eşsiz yolculukta Ruguna ve Pinhao gibi tarihi tren istasyonlarında mola veriliyor.

THE GHAN

Dünyanın uzun tren yolculuklarından birini sağlayan The Ghan treni yaklaşık olarak 3.000 km’lik bir yolculuk. Trenin ismi olan The Ghan, eski zamanlardaki Afgan devecilerden esinlenerek konulmuş. Adeleide Trans – Sibirya

ile Darwin arasında gerçekleşen yolculukta 4 saatlik Alice ve Katherine dinlenmeleri de mevcut.

TRANS – SİBİRYA Elbette dünyanın en meşhur tren yolculuğunu unutmayacaktık. Ölmeden önce yapılması gereken yolculuklardan biri olan bu muazzam tren yolculuğunun toplam uzunluğu 9.260 km. Rusya’nın Sibirya bölgesinden geçen ve yüksekliği 5 metreyi bulan kar yığınlarını yararak ilerleyen tren, Rusya ile Asya’yı bağlayan bir köprü niteliğinde sayılıyor. Herkesin böylesine zorlu bir yolculuğa çıkamayacağı ama çıkanların da hayatlarında unutulmayacak bir deneyim yaşayacağı söylenir.


AKTÜEL

Hilton Dalaman Sarıgerme Genel Müdürü Tunç Batum:

DALAMAN, DÜNYANIN GÖZDESİ OLACAK Ege ve Akdeniz’e hakim eşsiz coğrafyası ile Dalaman; Bodrum ve Antalya’nın ortasında henüz bozulmamış dokusuyla, Türkiye için büyük bir potansiyel taşıyan Muğla’nın doğal güzeli… Bölgede turizm hareketini sekiz aydan tam yıla çıkarmayı hedefleyen, 116 bin geceleme sayısını aşarak ilgi gören tesisler arasında yer alan ve 28 yıldır Türkiye turizminin nabzını tutan Hilton Dalaman Sarıgerme Genel Müdürü Tunç Batum, büyük yatırımları müjdeleyerek TOURMAG Turizm Dergisi’ne özel açıklamalarda bulundu. KONGRE MERKEZİ, GOLF VE TANITIM Hilton Dalaman Sarıgerme Resort, bölgede turizmin 12 aya yayılması hedefi doğrultusunda 35 milyon TL’lik 27 delikli golf sahası yatırımı için çalışmalarını sürdürürken, bir diğer önemli yatırım olarak 1.200 kişilik yeni kongre merkezi için de çalışmalara başladı. Otelin bir diğer atağı ise, İngiltere pazarında bölgenin tanıtımı için birlikte çalıştığı bir İngiliz PR ajansıyla gerçekleştirilen özel tanıtım etkinlikleri oldu. Erken rezervasyon dönemini çok avantajlı indirimlerle açan

otel, bu yıl 24 bin kişiyi konuk etmeyi planlıyor. Almanya da, Avrupa pazarında otel için önemli talep sahalarından… “TOPYEKÜN TAŞIN ALTINA ELİMİZİ KOYMALIYIZ” Bu önemli tesislerin genel müdürlüğü görevini yürüten Tunç Batum, yaşanmakta olan olumsuzlukların geçici olduğunu dile getirdi. Sözlerini, “Kimsenin bir yere gitmeye niyeti yok, bizler buradayız” diye sürdüren Batum, “Ülkemize sahip çıkıp çalışmak istiyoruz. Tabi ki moral çizgisini belli bir seviyede tutup, işlerimizi yoluna koymaya çalışacağız. Fakat bunu hem hükümet, hem özel sektör, hem de halk bir arada yapmalı” mesajı verdi. “GİTTİKÇE GELİŞEN BİR BÖLGE” Turizm sektöründe çeyrek asrı geride bırakan tecrübeli isim, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye, coğrafi konumu ve özellikleriyle dünyanın cenneti. Gerekeni yaparsak, her zaman ilgi odağı olacaktır. Çok ciddi tanıtım çalışmaları içerisindeyiz. Sadece oteli değil, tüm bölgeyi tanıtıyoruz. 2017 yılı, yine herkesin maliyet hesaplarına çok ciddi eğildiği fakat, daha çok otelin imajını başa baş tutmaya çalışacağı bir yıl olacak tabi ki. Moraller çok bozuk olsa da turizmci, her zaman her koşula uyum sağlamak zorunda. Tabiri caizse bukalemun modelimiz var, her duruma uyum sağlamak zorundayız. Her krizde ilk önce turizm etkilenir. 2017’yi, 2016’dan daha güzel geçireceğimizi görüyorum.” “YATIRIMLARDAN KISMAYIP, İNATLA PAZARLAMA VE TANITIM” Tunç Batum’ın açıklamalarında şu mesajlar da vardı: “Tanıtım her daim büyük önem taşıyor. Tohumlama yöntemini kullanıyoruz. Örneğin, Dalaman ve çevresinde eşsiz güzellikler var.

Caretta carettalar, volkanik göl, dalış sahaları, kuş sürüleri, doğal ormanlar gibi aklınıza gelecek her şey, turizmin kendisi aslında. Tanıtım bütçemizi ayırdıktan sonra İngiltere ve Almanya başta olmak üzere birçok ülkede sadece otelimizi değil, bu doğal güzellikleri de aktararak faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Turizmde kriz olsa bile, tanıtım en üst safhada yapılmalıdır. Bu süreçte iki ihtimal vardır; ya çalışmanız kuş gibi uçar gider, ya da herkes kendini geriye çektiği için siz öne çıkan olursunuz, kazanırsınız, Türkiye de kazanır. POLİTİK İLİŞKİLER İLE HALKLAR ARASI İLİŞKİLER AYRI Her sektörde olması gerektiği gibi turizm sektöründe de herkes birbirine sımsıkı sarılmalı. Bir örnek vereceğim; 15 Temmuz sonrasında bir acente, Marmaris’te bir oteldeki İngilizlere ‘Sizi ülkenize götürelim mi’ diye teklifte bulunuyor. İngilizler ise ‘Bizimle uğraşmayın’ diye bu teklifi geri çeviriyorlar. Ülkeler arasında her zaman krizler olabiliyor ancak, halkların ve kişilerin turist olduğu ülkelere bakış açıları farklı gerçekleşebilir. RUSLAR ARTACAK, AVRUPA BELİRLEYİCİ OLACAK 2017 yılında Rus turist sayısının önemli ölçüde artacağını öngörüyoruz ancak, Avrupa’nın Türkiye’ye nasıl bir reaksiyon göstereceğini de yine önümüzdeki aylarda göreceğiz. İç pazar, turizmimizin can pazarı. Yüzde 30’a varan indirimler son derece cazip ki, Türkiye’de yerli halkımız erken rezervasyonun önemini çok iyi anladı, öğrendi. İç pazarımız yüzde 5-7 arasında büyümeye devam ediyor. Otelimizde 2017 yılında toplam misafirlerimiz arasında yüzde 60 oranında erken rezervasyon bekliyoruz. Ağırlayacağımız misafir sayımızın 24 bin, geceleme sayısının da 138 bini bulacağını öngörüyoruz.” Ocak / Şubat / Mart | 2017 85 January / February / March


GEZGİN OYUNCAKLAR

Die Antwoord

Andy Warhol Kafa Dergisiyle...

Bu oyuncaklar hobi olarak dünyayı geziyor:

@TOYFROMEARTH

ÖZGÜR UYSAL

Dünyayı çoktan sarmış bir çılgınlık oyuncak figürler... Uzun yıllardır koleksiyonlarını ve fotoğraflarını çeken Alhan Yüksel de dünyayı sarmış bu oyuncakları yanına alıyor, dünyayı geziyor. Bize de “Oyuncaklar bizden çok geziyor” diyerek internetten takip etmek kalıyor. İşte bir oyuncak fotoğrafçılığı hikâyesi...

Joker

Kaykay

HER HAREKET BİR TUTKUYLA BAŞLAR Alhan, benim liseden arkadaşım. O zamandan beri fotoğrafa, filme merakı vardır bilirim. Çengelköy’deki evinde kendi aramızda filmler filan çekerdik. Yani, o çekerdi bizi de alet ederdi daha doğrusu. Oyuncak tutkusunun olduğunu da geçtiğimiz yıl öğrendim. “Bu nasıl arkadaşlık?” derseniz haklısınız. Biraz uzaktayız birbirimize olur öyle... Baktım instagram hesabında oyuncaklardan yaptığı konseptlerle resimler çekmeye başladı. Bir süre sonra Cem Yılmaz gibi tanıdık isimlerin figürlerini yapmaya, Brad Pitt’in figürüne Can Yılmaz’ın kitabını küçültüp yerleştirmeye, aksesuarlar ve dekorlarla konseptler yaratmaya doğru uzadı gitti. Bir süre sonra baktım, oyuncaklar dünyayı gezmeye başladı. İngiltere, Sırbistan, Slovakya derken oyuncak olasım geldi. Merak ettim ve hikâyesini anlatması için ufak bir söyleşi yaptık. “Nasıl başladın?” diye sordum daha “Ne yaptın abi görüşmeyeli?” demeden. Liseden arkadaşım olan Serdar Yüksel, Türkiye’de oyuncak koleksiyonu yapan ciddi isimlerdendir. Onun sayesinde ben de oyuncak toplamaya başladım. “Küçük yaşlardan beri fotoğrafa ilgim vardı, fakat stüdyo kurmak, sürekli çekimler yapmak çok zahmetli bir iş” diye açtı perdeyi. “Bu figürleri görünce aklıma hemen fotoğraflarını çekmek geldi. İlk başta yeşil bir karton önünde çekip editliyordum. Sonrasında gerçek maketler kullanmaya başladım. Figürlerin 1/6 oranında olması çok ufak alanlarda istediğim çekimleri yapmamı sağladı. İnternetten ‘doll house’ aksesuarları da almaya başladım. Masa, sandalye gibi...” 86 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Telefonlar


GEZGİN OYUNCAKLAR IRON MAN TAVLA OYNAR MI? Tamam, dünyayı gezdiriyor. Hatta oyuncaklarına oyuncaklar bile üretiyor. Hayal gücünün, esprinin ve absürdlüğün sınırı yok tabii. Sadece çeşitli yerlerde çekmek değil, çeşitli hallerde ve mesajlarla çekmek de Alhan’ın konseptleri içerisinde. Fikirlerinden ve konseptlerinden biraz bahsetmesini isteyince, “Aklınıza gelen her fikri gerçekleştirmenizi sağlayabilen bir uğraştır bu. Captain America: Civil War filmi zamanında Iron Man ve Captain’a tavla oynattım mesela” diye anlatıyor Yüksel. “Okuduğum, sevdiğim kitapların, dergilerin uygun ölçekteki hallerini yapıp sokakta, evde, figürleri okurken çektim. Gittiğim yolculuklar esnasında tanıştığım insanlarla beraber kendi karakterimi çekiyorum. Absürdlük yaratmak da hoşuma gidiyor. Mesela Batman karakterini, Iron Man’den zırh alırken çektim. Batmobil’i Nişantaşı sokaklarında gezdirdim. Doğal olarak trafikte beklerken...” Batmobil’in dur-kalk yaparak Nişantaşı sokakları için biraz fazla yakıt tüketeceğine ve ülkedeki benzin fiyatlarına dair belirli bir süre geyik yaptıktan sonra konuya tekrar geri dönüyorum. Şaka değil, içine girdikçe fark ettim ki oyuncak figür dünyası çok büyük bir yer. Tutkunu da bir o

kadar fazla. Nitekim Alhan’a pek çok yerden, “Benim figürümü de çeker misin? Vay efendim figürle benim şu ürünümü çeker misin? Bizim ülkeye de gelir misin?” diye talepler yağıyor. Uzaktan görünmeyen bir buzdağı oyuncak dünyası... Öyle çocuklar için filan da değil. Koca koca adamlar ama hiçbiri içindeki çocuğu kaybetmemiş orası belli. YILDIZ SAVAŞLARI’NDA SON DURAK TÜRKİYE En merak ettiğim ve klişe sorulardan biri de “İlk”le başlayanlar. “İlk hangi figürü fotoğrafladın?” diye klişe geleneğimi bozmuyorum. “İlk fotoğrafı 1997 senesinde çektim.

Belgrad Can Yılmaz ve Brad Pitt

RESİMLERİN HİKÂYELERİ Hepsinin olmasa bile en çok dikkat çeken oyuncakların hikâyelerini sordum Alhan Yüksel’e. Bakın, bakın... Joker: Yabancı olguları Türkleştirmek çok keyifli geliyor. ‘Turist Ömer Uzay Yolunda’ en sevdiğim filmlerdendir. Joker karakterinin de ‘Hokkabaz’ filmini izlemesi fikri hoşuma gitti. Profesyonel olarak çektiğim ilk fotoğraf buydu.

O yıllarda Star Wars yeniden gösterime girmişti ve benim Millennium Falcon oyuncağım vardı. Yanına Han Solo figürünü koyup, sanki bizim bahçeye inmiş gibi bir ambians yaratmaya çalışmıştım. Çimenlerin üzerinde çocuk aklımla filmden bir sahne yaratıyormuş gibi hissetmiştim” diyerek cevap veriyor Yüksel. “O zamandan beri aklında hobini bugünkü noktasına getirmek var mıydı?” diye devam ediyorum sorulara. “Tabi o zamanlar sadece oyun olarak görüyordum bunu. Gerçi bu tarz ilgiler hep küçük yaşta başlar, ileride bir yön bulur. Benim için fotoğrafçılığın ve oyuncakların bir araya geldiği ilk andı. 16 sene sonra bilinçli olarak oyuncak fotoğrafları çekmeye başladığımda hatırladım bu anı” diye geçmişe doğru kısa bir yolculuk yapıp geliyor. Her şey bir tutkuyla başlıyor hakikaten. Sen 20 sene önce bir fotoğraf çek. Sonra işler bu noktaya gelsin. Yeterince çılgın gelmemiş olacak ki ileriye yönelik de planları var. “Aklımda bir kısa film var. Oyuncakların karşısında gerçek oyuncularla bir film çekmek istiyorum. Deneysel bir tarz olacak. Amacım izleyenlerin film sonuna kadar gerçeklikten kopmaması. Oyuncaklar fotoğraflarda çok canlı durabiliyorlar. Aynı havayı filmde de yakalamak istiyorum.” Bu azimle bir gün yapacağına şüphem yok. Oyuncaklarla da aynı söyleşiyi yapmak isterdim elbette. Acaba onlar dünyayı gezip, güzel kızların omuzlarında poz vermekten ne kadar memnunlar? Şaka bir yana, dünyada başlayan bu furya, Türkiye’de de çok büyük bir hızla tutkunlar yaratmaya devam ediyor. Bakalım 2017’de bizim de ünlülerimizin ve kahramanlarımızın oyuncakları dünyadaki tutkunlarıyla buluşacak mı?

Can Yılmaz ve Brad Pitt: Can Yılmaz, ‘Kafa’ dergisiyle olan fotoğrafımı görmüş, Ali Ozan Akın arkadaşım vasıtasıyla kendi kitabını yapmamı istedi. Benim için çok gurur verici bir andı. Kaykay: Bu karakteri kendime çok benzetiyorum, sevdiğim aktivieleri ona da yaptırıyorum. Kafa dergisiyle: Kendimle özdeşleştirdiğim karakterimi, kafa dergisi okurken çektim. Dergi ve kitapları 1/6 ölçekte ilk yapışımdı. Belgrad: Yurtdışına sürekli seyahat ediyorum ve bu seyahatlerde figürlerimi de yanımda taşıyorum. Karşılaştığım insanlarla beraber çekim yapmak çok keyifli. Telefonlar: Bugüne kadar benim ve ailemin kullandığı eski telefonları bir köşede saklıyordum. Steve Jobs robotunu görünce, tüm telefonları yendiği bir çekim yapmak istedim. İphone çoğu markayı tarihe gömdü, bu fotoğraf da ona bir gönderme. Andy Warhol: Polaroid fotoğraf çekmeyi çok seviyorum ve Andy Warhol da Polaroid’i meşhur eden bir isim. Ona saygı niteliğinde küçük bir polaroid fotoğraf yaptım ve eline tutturup bu fotoğrafı çektim. Die Antwoord: Hollywood’daki ‘Chappie’ filminde gördüğüm Ninja. Çok renkli bir kişilik... Onun figürünü Fransa’da Cannes’a giderken yanıma almıştım. Turuncu Lamborgini’yi görünce ayakkabılarıyla beraber klip havasında bir an yakaladım.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 87 January / February / March


KUTLAMA

SKAL İstanbul Kulübü

60. YILINI KUTLADI

KADİR TOPRAKKAYA

Gecede iki önemli sürpriz vardı. Bunlardan biri, geçtiğimiz ay SKAL Dünya Başkanlığı’na seçilen David Fisher’in ilk resmi ziyareti için SKAL İstanbul Kulübü’nü tercih edip katılması, diğeri ise SKAL Internatonal İstanbul Kulübü Başkanı Bahar Birinci’nin Nebi Birgi ile birlikte gecenin sunuculuğunu yapıp, şovlara katılması oldu.

ÖDÜLLER 30 YIL VE ÜZERİNDE HİZMET VEREN ÜYELERE… Etkinliğin bir başka farkı ise, her yıl düzenlenen ve sektörde en iyilerin belirlendiği SKALİTE Ödülleri’nin, bu yıl SKAL International İstanbul Kulübü’ne 30 yıl ve üzerinde hizmet veren üyelerine verilmesiydi. Konu hakkında bir açıklama yapan Başkan Bahar Birinci; “Bu yıl turizmde yaşanan sıkıntılar nedeniyle turizmin çıtasını yükseltecek kişi ve kurumlar olmadığı için, ödülleri 30 yıl ve üzerinde hizmet veren kulüp üyelerine veriyoruz. Üyelerimiz geçmişte gös-

SKAL İstanbul Başkanı ile birlikte SKAL International kapsamında üç dünya başkanının yan yana geldiği bu fotoğraf, gecenin karesi olarak kayıtlara geçti. Salih Çene, Bahar Birinci, David Fisher ve Hülya Aslantaş…

Etkinlikte yaşanan bir başka ilk ise, geleneksel SKAL TOSTU’nun 4 dilde yapılmasıydı. Bahar Birinci’nin Türkçe, Hülya Aslantaş’ın Fransızca, Salih Çene’nin İspanyolca ve SKAL Dünya Başkanı David Fisher’in İngilizce olarak yaptırdığı SKAL TOSTU, katılımcılardan büyük ilgi gördü.

SKAL İstanbul Kulübü, kuruluşunun 60. yılını alışılmışın dışında özel bir gece ile kutladı. Radisson Blu Şişli Otel’de gerçekleşen buluşmaya yaklaşık 300 davetli katıldı.

88 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March


KUTLAMA

60’ncı yıl kutlamalarının bir başka sürprizi de, 18 yıldan beri düzenlenmekte olan ve sektörde en iyilerin belirlendiği 19. SKALİTE Ödülleri’nin bu yıl kulübe 30 yıl ve üzerinde hizmet veren üyelere verilmesiydi. Geçtiğimiz ay Monaco’da yapılan SKAL Dünya Kongresi’nde başkanlığa seçilen David Fisher’in ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmış olmasından onur duyduklarını dile getiren SKAL İstanbul Başkanı Bahar Birinci, teşekkürlerini iletti.

terdikleri başarılarla bu ödülleri çoktan hak ettiler. Geceyi hazırlarken 60 yılı bir geceye sığdırmak elbette çok zor oldu. SKAL International Dünya Başkanı David Fisher’in etkinliğimize katılıp, bizlerle olması ayrıca memnuniyet yarattı” dedi. NİHAT BÖYTÜZÜN’E ÖDÜL VE TEŞEKKÜR… SKAL International İstanbul Kulübü’nün 60. kuruluş yılı kutlamasına İstanbul’un Turizmden Sorumlu Vali Yardımcısı İsmail Gültekin de katıldı. Gecede, geçtiğimiz hafta Dünya Seyahat Acenteleri Birliği (UFTAA) Kongresi’nin İstanbul’da gerçekleştirilmesini sağlayan Nihat Böytüzün’e teşekkür edilirken, katkılarından dolayı bir de plaket verildi. Hasta yatağından doktor kontrolünde geceye katılan Böytüzün, yaptığı konuşmada, “Bu topluluk, bambaşka bir topluluktur. Türkiye’nin dünyaya tanıtılmasında önemli rol oynamıştır. Benimle birlikte pek çok kişinin emeği geçmiştir. Huzurlarınızda Türkiye’den, Hindistan’dan, İngiltere’den, İspanya’dan emek veren, destekleyen dostlarıma teşekkür ederim” şeklinde konuştu.

Geceye hasta olmasına rağmen doktor kontrolünde katılan Nihat Böytüzün, TOURMAG Turizm Dergisi sahibi Kadir Toprakkaya’ya, “Hiç bir şey, Türkiye ve Türk Turizmi’ne hizmetten önemli değildir” dedi.

Kulübün 60. yıl pastasını SKAL İstanbul Başkanı Bahar Birinci ile SKAL Dünya Başkanı David Fisher birlikte keserek, “Nice yıllar” dileklerinde bulundular.

Yaklaşık 30 yıl önce, Dünya Seyahat Acenteleri Birliği UFTAA’nın başkanlığına seçilen ve Türkiye adına büyük başarılara imza atan Nihat Böytüzün, önümüzdeki dönem Haydarabad’da yapılacak olan UFTAA Buluşması’nın bayrağını SKAL İstanbul Başkanı Bahar Birinci’ye hediye etti.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 89 January / February / March


SEYAHAT TAVSİYELERİ

Bebekle uçak yolculuğu tecrübelerİ

TAHİR YILDIZ

Eğer bebeğinizle ilk kez uçakla seyahat edeceksiniz, şunu kabullenin bu şimdiye kadarki yolculuklarınızdan çok farklı olacak. Bitti o “Dergimi alır, kahvemi yudumlarım” modları... Bebekle uçak seyahati yepyeni bir dünya ve bilinmezlerle dolu... Bu konuda pek çok soru alınca uçak seyahatlerimizin başından sonuna kadar tüm yaşadıklarımızı içeren bir yazı yazmaya karar verdim.

UÇUŞ SIRASINDA Uçakta yerinizi aldıktan sonra kabin görevlileri sizin kemerinize bağlanan bebek kemerini ve bebek can yeleğini ayrıca teslim edecekler. Bebek kemerini kendi kemerinizden geçiriyorsunuz (zincir gibi düşünün) ve ardından bebeğinize bağlayarak güvenlik için gerekli önlemi almış oluyorsunuz.

UÇUŞTAN ÖNCE/SONRA Bebeğinizle uçağa binecekseniz, 0-2 yaş arası için bilet ücreti ödemiyorsunuz. Firmadan firmaya değişmekle birlikte 30-35 TL civarı bir ek ücret ödüyorsunuz ve bebeğinize ayrı bir koltuk tahsis edilmiyor. Her ne kadar koltuk verilmese de bilet alım sürecinde yine de bebeğinizin bilgilerini verip, yolcu olarak kayıt yaptırmanız gerekiyor. Bizim ilk yolculuğumuzda acemiliğimize geldi ve bunu yapmadık. Sonrasında uzun uzun çağrı merkezi konuşmaları yapmak zorunda kaldık. Diyelim ki bizim yaptığımızı yaptınız ve bebeğinizin bilgilerini işletmediniz, o zaman da alanda seyahat edeceğiniz firmanın bilet gişesine giderek ödemenizi yapıp, ardından check-in işleminizi gerçekleştirerek, sorununuzu çözebilirsiniz.

Şimdiye kadar verdiklerim uluslararası havacılık kurallarından doğan teknik bilgilerdi, gelelim işin asıl boyutu olan bebekle başa çıkma kısmına... En mükemmeli uyuyan bebektir :) Eğer uyku saatine denk getirebilir ve uçağa uykulu binmesini sağlarsanız, motor sesi tam bir uyku ortamı hazırlıyor. Ama diyelim ki uyumadı, o zaman geliyor tavsiyeler:

Eğer puset /ana kucağı ile birlikte seyahat edecekseniz, uçağa binene kadar yanınızda bulundurma ve alanda uçağınızı beklerken kullanma şansına da sahipsiniz. Ancak yine de check-in sırasında pusetiniz/ana kucağınız olduğunu bildirip, onun için de el bagajı etiketi alacaksınız ve uçağın kapısında görevlilere teslim edeceksiniz. Yolculuk sonunda da yine firmadan firmaya değişmekle birlikte ya uçaktan çıkış anında ya da valiz teslim noktasında pusetinizi geri alacaksınız. Biz pusetimizi birkaç kere alanın ortasında kaderine terk edilmiş halde yerde öylece yatarken bulduk, o yüzden inişte gözünüzü dört açmanızda fayda var.

90 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Bebekle uçak yolculuğunda asla unutulmaması gereken en kilit nokta, iniş ve kalkışlarda bebeğinizin kulağının basınç değişiminden etkilenmemesi için emme refleksini aktif tutmaya çalışmanız... Eğer bebek emiyorsa en ideali bebeği anneye devretmek, ancak emmeyen bir bebekse de emzik-biberon gibi araçlar yoluyla bunu sağlamanız sizin için çok faydalı olur. Bunun yanı sıra uçaklar özellikle kışın çok sıcak oluyor ve bizimki gibi sıcaktan nefret eden bir bebeğiniz varsa, kalın giysiler yerine ince ince birden fazla kat giydirerek önlem almalı ve gerektiğinde katmanları azaltmalısınız. Bebeğiniz eğer ek gıdaya geçtiyse ve yemekle arası iyiyse yanınıza atıştırmalıklar alarak da oyalanmasını sağlayabilir ve vakit kazanabilirsiniz. Tabii ki bol bol oyuncak da kurtarıcınız olacaktır. Ezberinizde bol bol şarkıyla da sağlam bir sahne performansı sizleri bekliyor olacak.

Bütün bunlara rağmen bebeğiniz huzursuz oldu ve ağladı mı? Olabildiğince sakin kalmaya ve onu yatıştırmaya çalışmalısınız. Eğer siz de gerilir ve stres yüklenirseniz bebeğiniz bunu anlar ve kendinizi tam bir kaos ortamının içinde bulursunuz. İnsanların bakışlarına ve “Off puf” seslerine aldırmamak gerekiyor. Unutmuyoruz ki eğer içlerinden herhangi biri Benjamin Button değilse, hepsi bir zamanlar bebekti ve aynı evrelerden geçtiler. 11 ayda 4 kez İzmir-İstanbul 1 kez de İstanbul-Prag rotasında seyahat etmiş bir bebeğin ebeveyninden tavsiyeler bu kadar. Bebekle yolculuk iyi hazırlanıldığında kâbus olmaktan çıkıp, anılar ağacında yeni bir yaprak olarak yerini alır diyorum ve bol gezmeli, uçmalı günler diliyorum.



ÇAĞLA DİYOR Kİ

2017 eğlence dünyasında bizi neler bekliyor? Merhaba Tourmag okurları; Geçen sayımızda 2016 yaz sezonu eğlence trendlerini yorumlamıştım. Şimdi iyisiyle kötüsüyle dolu dolu geçen 2016’nın ardından önümüzdeki günler, daha doğrusu geceler bize hangi yönü gösteriyor, onu birlikte analiz edelim...

ÇAĞLA GÜRSOY

Rengârenk yaz aylarının bitmesi ve kış aylarına bir adım kala sonbahar döneminde eğlence sektörü inzivaya çekilir. Yazlık mekânlar kapılarını kapar, kışlık mekânlar sezon trendlerini öngörerek yenilenme dönemine girer ve şehrin dinamizmi biraz düşer. Yılbaşı gecesi eğlence sektörü için de dönüm noktası gibidir. Işıl ışıl geçen Aralık ayı ardından umutla beklenen yeni senenin başlangıcını hepimiz sokaklara dökülerek kutlarız. Evde dahi olsak yılbaşı gecesi, eğlence gecesidir. Seneye nasıl girersen öyle devam eder rivayeti boşuna çıkmadı herhalde değil mi? 2017 KIŞ SEZONUNDA BİZİ NELER BEKLİYOR? Tüm sevdiklerimizle tebrikleşip eğlencenin dibine vurduğumuz yılbaşı gecesini atlattıysak, sürprizlerle dolu 2017’ye resmen girmiş bulunmaktayız. Geçtiğimiz sezon kulüp kültürü yerini canlı müzik sahnelerine bırakmıştı. Bu sezon ise kulüpler ve sahneler arasında ciddi bir çekişme olacak gibi geliyor. Canlı müzik trendini yakalamak isteyen gece kulüpleri haftanın bazı günlerinde DJ kabinlerini sahneye dönüştürerek, canlı müzik performanslarına ev sahipliği yapmaya başlamışlardı. Bu sezon kulüpler tekrar yükselişe geçiyor çünkü, birbirinden çeşitli yeni kulüpler eğlence sektörüne birer birer merhaba dedi. Entel kesimin uğrak lokasyonu Karaköy, bu sezon da eğlence severlerin hizmetinde. Madeo, Goya gibi İstanbul gece hayatının en popüler mekânlarına ev sahipliği yapan Karaköy’e yeni de bir isim eklendi; DRONE... DRONE’U NEDEN SEVDİK? Bir çok yazımda ve röportajımda da bahsettiğim gibi bir mekânı sevmek için dekor, ambiyans, müzik tabi ki çok önemli ama en önemlisi seni evinde hissettiren mekân işletmesi. Samimi çalışanlar, hal hatır soran garsonlar ve kibar güvenlik görevlileri bir mekânı sevmemizde etken ilk unsurlar. Karaköy’de yeni açılan, eski yabancı cover parçaların DJ kabininden yükseldiği ve başarılı iç mimar Abdullah Burnaz’ın elinden çıkan modern şık dekorasyon misafirlerin beğenisini ilk günden kazandı fakat, esas bu mekânı bize sevdiren işletmesi. Drone, uzun senelerdir ku-

92 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Drone Karaköy

lüpler arasında zirveden düşmeyen Türkçe mekân SESS’in, Nedim Binler önderliğindeki işletmesinin ikinci kolu. Mekân samimiyetinin en önemli örneklerinden olan SESS işletmesi, yine aynı anlayışla açtığı yeni mekânlarında misafirlerini ev rahatlığında ağırlıyor. Burnu havada diğer mekânların kısa soluklu oluşlarının nedenini de bir eğlence sever olarak buradan duyurmuş olayım. YETENEK AVCISI MEKÂNLAR Kulüplerden bahsettik, gelelim biz Türklerin en çok rağbet ettiği canlı müzik sahnelerine. Ünlü isimlerin sahne aldığı mekânlar bu sezon da tıka basa dolu olacak ama bu sahneler ceplerimizi de yakıyor. Ebru Gündeş, Sibel Can gibi önemli sesleri dinlemenin maliyeti hem mekân hem müşteriler için biraz yüklü. Bunun farkına varan diğer canlı performans mekânları, isimleri fazla duyulmamış fakat sesleriyle kitleye keyifli saatler yaşatan yetenekleri sahnelerinde ağırlıyorlar. Bu mekânlar sayesinde keşfedilmemiş birçok yetenekli ses ile tanışıyoruz ve kulaklarımıza ziyafet çekiyoruz. Bu nedenle mekânlar yetenek avına çıkmış durumda...


ÇAĞLA DİYOR Kİ

sağlıklı yaşa’ mottosu ile açılan mekânlar gündemde. Salata yemekten sıkıldınız mı? Diyetteyken gelen tatlı krizleriyle başa çıkmak çok mu zor geliyor? İşte bu mekânlar tam sizlik!

Ergun Yıldız, Neslihan Yargıcı, Sarp Yaman...

SEZONUN KAZANANI MEYHANELER Yemeli-içmeli, bol fasıllı, oryantal şovlu meyhanelerimiz... Çok eskilerden gelen Türk kültürünün vazgeçilmezlerinden... Biz Türkler keyiflenir meyhanelerde sazlı sözlü eğlenceye gideriz, dertleniriz yine meyhanelerin yollarını aşındırırız. Sezon trendlerini araştırırken fark ettim ki, haftanın 7 günü dolu olan mekânlar yalnızca meyhaneler... Meyhane kültürünü daha modern dokunuşlarla harmanlayan bazı mekânlar, bu sezonun en uğrak durakları olacak gibi. Bunlara bir kaç örnek vermem gerekirse... AH MAZİ BY MY CABARET Renkli ve çılgın karakteriyle hepimizin tanıdığı ünlü modacı Neslihan Yargıcı’nın mekân yüzü olduğu modern meyhanenin başında, sektörün sevilen işletmecileri Ergun Yıldız ve Sarp Yaman var. Etiler’de konumlanmış ‘Ah Mazi’, meyhane kültürüne kabare şovlar ekleyerek, farklı bir anlayış getirmiş. Masanıza yerleşiyorsunuz, mezeleriniz önünüze diziliyor ve fasıl eşliğinde başlayan gece çılgın kabare şovlarıyla devam ediyor.

Altan Gördüm

Craft Kitchen

SEPYA MEYHANE Başarılı oyuncu Altan Gördüm’ün eğlence sektörüne kazandırdığı yine modern meyhane kategorisinin en sevilenlerinden... Sepya’nın işletmesinin başında fıkır fıkır karakteriyle sektörün başka bir sevilen ismi Candan Topdemir var. Nedir Sepya’yı diğer meyhanelerden ayıran özellik? Bir mekân içerisinde iki farklı atmosfer! İşletmenin bir bölümü şık şıkırdım giyinip özel günlerinizi kutlayabileceğiniz nitelikte dekore edilmişken, diğer bir bölümü salaş ve rahat. Akşamınızı geçireceğiniz masayı modunuza göre siz belirleyin... 2017 SAĞLIK SENESİ OLACAK Gelelim 2017’nin en sağlıklı trendine... Özellikle biz şehir insanları, kendine fazla bakamamaktan, spora vakit ayıramamaktan, stresten ve sağlıksız beslenmekten yakınır dururuz. Yeme-içme sektörü de bu duruma hassasiyet göstererek, ilk olarak menülerinde diyet kategorisi açtı. İkinci olarak menülerde porsiyonların yanına kalorisi yazıldı. Şimdi ise sadece ‘sağlıklı beslen,

PLUS KITCHEN Bu sağlık duraklarının öncüsü diyebilirim. Kahvaltı, çorba, meze, dürüm, atıştırmalık ne ararsan menüde var hem de hepsi düşük kalorili ve sağlıklı. Tam 6 farklı lokasyonda bulunan bu kafeler, 2017’de de hız kesmeden formuna dikkat edenlerin vazgeçilmezleri arasında olacak. CRAFT KITCHEN Bir başka sağlıklı beslenmeyi ideoloji edinmiş kafe ama biraz farklı, çünkü burada Meksika yemeklerinin Türk damak zevkiyle harmanlanmış çeşitleri üretiliyor. Özellikle plazaların çoğunlukta olduğu Maslak bölgesindeki beyaz yakalıların kahvaltı ve öğle yemeklerini sağlıklı hale getiren burritolar, tacolar hem leziz hem sağlıklı... NATURA BY ANNE Beslenme uzmanı ve yaşam koçu güzeller güzeli Norveçli bir kadının bize kazandırdığı sağlıklı atıştırmalıklar, bu dönem benim vazgeçilmezlerimden oldu. Kakaolu, böğürtlenli ve elma-tarçınlı olmak üzere 3 farklı çeşit atıştırmalıktan oluşan ‘Chia Bar’ları acil açlık krizlerinde, tatlı isteklerinizde ve ara öğünlerinizde hiç düşünmeden tercih edebilirsiniz. Birçok organik besin satış noktaları ve Starbucks’larda karşımıza çıkan bu katkısız ve sağlıklı atıştırmalıklar, sektörün öncülerinden oldu. Ayrıca ‘Natura by Anne’ instagram hesabından Anne’ın sağlıklı beslenme hakkında verdiği tüyoları muhakkak takip edin derim.

Natura by Anne

Ocak / Şubat / Mart | 2017 93 January / February / March


GASTRONOMİ

BALKABAĞI MUCİZESİ Balkabağı deyince aklıma hep o çok sevdiğim tatlısı gelir. Bol cevizli, bol fındıklı… Yapmayı da yemeyi de çok severim. Ama balkabağı aslında sadece tatlısı yapılan bir meyve değil. Geçen gün yine merak edip, küçük bir araştırma yaptım ve bu turuncu renkli sebzenin hakkında bilmediğim onlarca yararına rastladım. Sizlerle de paylaşmak istedim. Bir kere lifi çok bol balkabağının... Bu yüzden, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir gibi madensel elementler açısından çok zengin. ÖZLEM MEKİK

94 Ocak / Şubat / Mart | 2017 January / February / March

Biz biraz önce de bahsettiğim üzere en çok kabak tatlısı yapmak için satın alıyoruz ancak, balkabağından farklı tariflerle verim almak da mümkün. Mesela çorbası çok lezzetli oluyor, bilmem hiç denediniz mi? Sonra pastalarınızda da kullanabilirsiniz. Bitmedi, lif açısından zengin olduğu için ve aroması sebebiyle,

bebek mamalarına, sebze ve meyve pürelerine de ekleyebilirsiniz. Aslında balkabağını, kültürümüzde olmadığı halde, sonradan kutlamaya başladığımız Cadılar Bayramı’nın sembolü olarak da tanıyoruz. Amerika, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde kutlanan bayramın süsleme malzemesi. Bu zamanların vazgeçilmez tatlarından biri olan ‘balkabaklı tart’, yine bu harika meyve ile deneyebileceğiniz tarifler arasında. Eskiden evde ne zaman balkabağı pişse, annem çekirdeklerini kurutur ve biz de çerez olarak tüketirdik. Sonradan öğrendim ki; bunu yaparak aslında vücudumuzun herhangi bir yerinde oluşan iltihabın iyileşmesine yardımcı olmuşuz. Ve şimdi neden hiç kabızlık sorunu yaşamadığımızı da anlıyorum, bunların hepsi balkabağı ve çekirdeklerinin yararlarından sadece bir kaçı.


GASTRONOMİ A ve E vitaminleri açısından hayli zengin olan balkabağı ve çekirdeği, özellikle göz sağlığında çok etkili imiş, ben de yeni öğrendim. Bu yüzden artık çok daha fazla tüketeceğim. Bir diğer önemli yararı da, içinde bulunan beta karoten sayesinde kalple ilgili hastalıkların tedavisinde ve kötü kolesterolün düşmesinde yardımcı oluyor. Ve antioksidan özelliği sayesinde kansere karşı vücudun dirençli olmasını sağlıyor. Bu çok önemli bir yarar hele ki günümüz için... Geldik diğer önemli yararına... Balkabağının güzellik sırlarını da içinde barındırdığını biliyor muydunuz? Şimdi size çok özel bir reçete vereceğim. Bunu ayda bir kere uygulayabilirsiniz. İnanın sonuçlarından çok memnun kalacaksınız. Pişirdiğiniz balkabağını püre haline getirip içine biraz bal ve biraz süt ekleyerek macun kıvamına getirin. 15 dakika yüzünüzde tutun ve ardından bol su ile yıkayın. Cildiniz yenilenecek ve nem kazanacaktır. Bunca yararı olan ve kanımca mutfaklarımızın baştacı olması gereken ürünlerden biri olan balkabağı, keşifler için de çok uygun bir meyve. Birbirinden farklı lezzet ve tatlar elde edeceksiniz. Yeter ki, yaratıcılığınız ve hayal gücünüz işin içinde olsun. Ben de, sizlere ilham olabileceğini düşündüğüm, mutfağımdan çıkan lezzet reçetesi paylaşacağım. Ağzınızın tadı, sofranızın bereketi eksik olmasın. BALKABAKLI PİLAV Malzemeler: 2 ince dilim balkabağı (yaklaşık 300 gr) 50 gr tereyağı 2 su bardağı pirinç 4 su bardağı et ya da tavuk suyu 2 çay kaşığı tuz, karabiber

Yapılışı: Pirinci 4 bardak ılık ve tuzlu suda 40 dakika kadar bekletin. Balkabaklarının kabuklarını soyup, kuşbaşı et büyüklüğünde doğrayın. Özellikle yeşil kısımlarını tamamen kesip atın. Diğer taraftan, tereyağını geniş ve kenarları yüksek pilav tenceresinde eritin. Kabakları kızgın yağa aktarın ve orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 3- 4 dakika kavurun. Yıkayıp süzdüğünüz pirinci kabakların üzerine aktarıp tahta bir kaşıkla karıştırarak, 5 dakika kadar kavurun. Üzerine 4 su bardağı sıcak et veya tavuk suyunu aktarın. Tuz ve karabiberi serpiştirin. Kısık ateşte, pirinç suyunu tamamen çekinceye kadar pişirin. Pilav suyunu çekince ocaktan alın. Pilavı yaklaşık 30 dakika dinlendirin. Servis yapmadan önce tahta bir kaşıkla pilavı aşağıdan yukarıya doğru hafifçe karıştırıp havalandırın. Sıcak olarak servis edin. BALKABAKLI TARTOLET Malzemeler: Hamuru İçin: 125 gr tereyağı, 2 su bardağı un, 2 yemek kaşığı pudra şekeri, 4 yemek kaşığı soğuk su. Harcı İçin: ½ kg ayıklanmış bal kabağı,1 kahve fincanı su, ½ çay bardağı soğuk süt,1 çay bardağı toz şeker, 1 adet yumurta,1 yemek kaşığı eritilmiş tereyağı, 2 çay kaşığı tarçın, ½ çay kaşığı toz zencefil, süslemek için dövülmüş fıstık ya da fındık. Yapılışı: Tereyağını eritip, malzemelerle hamuru yoğurun. 20 dakika dinlendirin. Merdane ile açıp (1/2 cm kalınlığında) yağlanmış tartolet kalıplarına yerleştirin. 180 derece ısıtılmış fırında 15 dakika pişirin. Bu arada kabağı yarım kahve fincanı su ilavesiyle iyice pişirip çatalla ezin. Soğuk süt, toz şeker, tereyağı, çırpılmış yumurta, tarçın, zencefili ilave ederek karıştırın. Fırından çıkardığınız tartoletlerin üzerine doldurun. Tekrar 15 dakika fırınlayıp çıkarın. Üzerine dövülmüş fıstık ya da fındık serpip süsleyin. Soğuyunca servis edin.

Ocak / Şubat / Mart | 2017 95 January / February / March





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.