Dr. Yusuf Ziya YILDIRIM Genel Müdür
Değerli Nabız Dergisi okurları, Dışarıda güzel bahar havası, uyanan, canlanan doğa, kışın karanlığından kurtulan, koşuşturan çocuklar… Hayat her şeye rağmen güzel, yeter ki sağlığınız yerinde olsun. Kış ne kadar uzun sürse de biter, yağmurlar diner, kar erir… Yeter ki bunları yaşayacak güzel günleri görmek kısmet olsun. Kışın ardından baharı, karanlığın ardından aydınlığı, gecenin ardından gündüzü görmek için insanın dimdik sağlıklı bir şekilde ayakta olması lazım. Bunun için de insanların önce kendi, sonra da yakınlarının sağlığına dikkat etmesi, koruyucu, gerekli durumlarda tedavi edici hekimlik hizmetlerinden zamanında ve gerektiği gibi yararlanması lazım. Yani ön şart her zaman dile getirmeye çalıştığımız gibi, yine insanın kendini ihmal etmemesi noktasında takılıp kalıyor.
Lütfen önce göreceğiniz güzel günler, sonra da yakınlarınız için sağlığınızı ihmal etmeyin. Biz size bu konuda daima yardıma ve desteğe hazırız. Her sayımızda olduğu gibi bu Nabız Dergimiz de sizlere sağlıkla ilgili hazırladığımız bilgilerle dolu. Bu sayımızda genel cerrahlarımız yaygın görülen hastalıklar konusunda bilgiler paylaştılar. Çocuk hastalıkları uzmanımız, son günlerde tekrar gündemde olan kızamıkla ilgili birkaç hatırlatma yaptı. Değerli büyüklerimiz için diyetisyenimiz, yaşlılıkta beslenmeyle ilgili ipuçları verdi. Yine röportajlarımız, kısa haberlerimiz, ilkyardımla ilgili yazılarımızla dopdolu içeriği olan bir sayı hazırladık sizlere. Her kışın ardından bahar mutlaka gelir, yeter ki sağlık olsun…
w w w . s a n k o t i p . c o m
01
İÇİNDEKİLER
04
“Hastane kapısında beklemeyen, hastanenin kıymetini bilemez”
Safra kesesi taşları
Sani KONUKOĞLU
Safra kesesi içinde normalde bulunan, kolesterol veya pigmentlerin çökelti oluşturması sonucu ortaya çıkan yapılara safra kesesi taşı adı verilir.
NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2013 / SAYI : 46
08 12 16
20 24
Kızamık, bilinen en eski çocukluk çağı hastalığıdır. Günümüzde kızamık aşısının rutin aşılama takviminde olduğu ülkelerde, hastalık sıklığı belirgin olarak azalmıştır. Hemoroid, makat bölgesinde bulunan toplardamarların basınç nedeniyle genişlemesidir. İç ve dış olmak üzere iki şekilde kendini gösteren hemoroidin pekçok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Daha sağlıklı, daha genç bir cilde kavuşmak için kendi kanınızın iyileştirme gücünden faydalanmaya ne dersiniz? Gençlik aşısı olarak ta bilinen PRP (Platelet Rich Plasma- Platelet Yönünden Zenginleştirilmiş Plazma) yöntemiyle hem daha genç bir görünüm elde edebilir, hem de daha sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz. Yaşlılık döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması; sağlığın korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, yaşam süresinin ve kalitesinin artırılmasında önem taşımaktadır.
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Yapan Yayın Kurulu Prof. Dr. Zeynel Beyhan (Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı)
Doç. Dr. Mehmet Baştemir (Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı)
Opr. Dr. Hasan Bakır (Genel Cerrahi Uzmanı) Opr. Dr. İbrahim Nacak (Göğüs Cerrrahisi Uzmanı)
Yaşar Değirmenci (Hastane Müdürü)
Viral konjonktivit, yabancı cisim hissi, batma, sulanma, kızarıklık, ışıktan rahatsız olma, parlak ışıklar çevresinde haleler görme gibi belirtileri olan ve çok kolay bulaşabilen bir göz hastalığıdır.
30
Aile Hekimliği Sağlıkta dönüşümün en önemli ayağının aile hekimliği olduğunu söyleyen Acaroba Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimi Dr. Garip Bora Köker, kurdukları Gaziantep Aile Hekimliği Derneği vasıtasıyla sistemin gelişmesi için çalıştıklarını kaydetti.
34
Gaziantep Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Siraç EKİN “Sağlık sektöründe iş talebi fazla”
38
Gastroenteroloji kliniği ; Hastanemiz Gastroenteroloji Kliniği hastanenin kuruluşundan bu yana hizmet vermektedir.
02
İmtiyaz Sahibi Özel Sani Konukoğlu Hastanesi adına Dr. Yusuf Ziya Yıldırım
w w w . s a n k o t i p . c o m
İletişim İncilipınar Mahallesi Ali Fuat Cebesoy Bulvarı No:45 Şehitkamil / Gaziantep www.sankotip.com sankotip@sankotip.com Tel: (342) 211 50 00 Faks: (342) 211 50 10 Grafik Tasarım
Mark& Mark İletişim Danışmanlığı Tel:(342) 232 80 81 info@mark-mark.net Baskı Yeri Gap Olay Medya Grubu A.Ş Mücahitler Mah. 6 Nolu Cadde 35 Nolu Sok. No:1 Olay Medya Plaza Şehitkamil/Gaziantep Tel: +90 342 322 86 86 (Pbx) Fax: +90 342 322 86 87
Nabız Sağlık Dergisi Özel Sani Konukoğlu Hastanesi yayınıdır. Para ile satılmaz. Üç ayda bir yayınlanır. ISSN 1303 - 6947
w w w . s a n k o t i p . c o m
01
Safra kesesi taşları Safra kesesi içinde normalde bulunan, kolesterol veya pigmentlerin çökelti oluşturması sonucu ortaya çıkan yapılara safra kesesi taşı adı verilir. 40 yaşından sonra görülme olasılığı daha fazla olan safra taşları kadınlarda daha sık görülür.
H
astanemiz Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Hasan Bakır, safra kesesi taşı ve tedavisi hakkında önemli bilgiler verdi. Safra kesesi taşının sık görülen bir hastalık olduğunu belirten Opr. Dr. Bakır, hastalığın karın ağrısı, bulantı, şişkinlik gibi belirtilerle ortaya çıkabileceğini kaydetti.
Safra kesesi torba şeklindedir
Opr. Dr. Hasan BAKIR Genel Cerrahi Uzmanı
04
Safra kesesini “Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karaciğere ait kısmında bulunan torba şeklinde bir organdır ve normal uzunluğu 8 – 12 santimdir” diye tanımlayan Opr. Dr. Bakır, safra kesesinin görevini, “Karaciğerin ürettiği safra sıvısını toplayıp, yoğunlaştırarak, çeşitli aralıklarla on iki parmak bağırsağına salgılamak” olarak açıkladı.
w w w . s a n k o t i p . c o m
Safra Kesesi
Safra kesesi sık görülür Safra kesesi taşı hastalığının özellikle gelişmiş ülkelerde sık görülen bir sağlık sorunu olduğunu belirten Opr. Dr. Bakır, şunları kaydetti: “Otopsi ve incelemelerden anlaşıldığına göre yetişkinlerin en az yüzde 10’unda safra taşı vardır. Özellikle
Yetişkinlerin en az yüzde 10’unda safra taşı vardır. Özellikle 40 yaşından sonra görülme sıklığı artar. Birden fazla doğum yapmış bayanlarda ve şişmanlarda daha sık görülür.
40 yaşından sonra görülme sıklığı artar. Birden fazla doğum yapmış bayanlarda ve şişmanlarda daha sık görülür. ABD’de yılda 600.000 safra taşı ameliyatı yapılmaktadır. Her yıl bin insan bu hastalığın meydana getirdiği komplikasyonlar sonucu hayatını kaybetmektedir.”
Belirtiler Safra taşı olan kişilerde karın ağrısı, hazımsızlık, şişkinlik, bulantı, sırt ağrısı gibi yakınmalar ortaya çıkabileceğini söyleyen Opr. Dr. Bakır, bazı kişilerde ise hiçbir belirtiye rastlanmadığına dikkat çekti. Safra kesesi taşlarının oluşum nedeninin tam olarak bilinmediğinin altını çizen Opr. Dr. Bakır, şöyle devam etti: “Taşların 3/4’ünden fazlasının ortaya çıkma sebebi kolesteroldür. Kolesterolün safra içinde oranının artması çökmeye ve taş oluşumuna neden olabilir. Safra kesesinin kasılma hareketinin bozulması
Taşların 3/4’ünden fazlasının ortaya çıkma sebebi kolesteroldür. Kolesterolün safra içinde oranının artması çökmeye ve taş oluşumuna neden olabilir. Safra kesesinin kasılma hareketinin bozulması da safra taşlarının oluşumunu kolaylaştırır.
da safra taşlarının oluşumunu kolaylaştırır. Kolesterol taşları dışında görülen bir taş türü de pigment taşlarıdır. Pigment taşlarının oluşumunda bakterilerin rol aldığı düşünülmektedir.”
Tanısı oldukça kolay Safra kesesi muayenesinde en sık kullanılan tanı yönteminin ultrasonografi olduğunu anlatan Opr. Dr. Bakır, bu yöntemle hızlı, ucuz, basit ve hastaya zarar vermeden kolaylıkla tanı konulabileceğine dikkati çekti. Şişman hastalarda bazen tanı koymada güçlük yaşanabileceğini ifade eden
Opr. Dr. Bakır, “Ultrasonografi ile 1 – 2 mm’den büyük taşlar görülür. Safra kesesi duvarının kalınlaşması tespit edilebilir. Bilgisayarlı tomografi ve sintigrafi de safra kesesi hastalıklarında tanıya yardımcıdır” diye konuştu.
Ameliyat sıklıkla tercih edilir Safra kesesi tedavilerinde ameliyatın sıklıkla tercih edildiğini kaydeden Opr. Dr. Bakır, her cerrahi girişimde olduğu gibi safra kesesi ameliyatların da birtakım riskleri olduğuna dikkat çekti. “Safra kesesi taşları üç klinik dönemin biriyle karşımıza çıkar” diyen Opr. Dr. Bakır, bu dönemleri şöyle sıraladı: 1.Başka yakınmalar nedeniyle örneğin kadın - doğum için yapılan USG de tespit edilen taş (asemptomatik) 2.Karın ağrısı, bulantı gibi yakınmalar nedeniyle yapılan ultrasonografi ile tespit edilen (semptomatik) 3.Komplikasyonlarla tespit edilen
Her cerrahi operasyonun riskleri vardır Asemptomatikse safra kesesi taşlarında ameliyat için acele edilmeyebileceğini, ancak semptomatikse mutlak ameliyat gerektirdiğini belirten Opr. Dr. Bakır, asemptomatik safra taşlarında özellikle gençlerin ve şeker hastalarının ameliyat olmasının önerildiğini kaydetti. 60 yaşın altındaki hastalarda safra kesesi taşlarının ameliyat edilmesi gerektiğini ifade eden Opr. Dr. Bakır, “Safra kesesi ameliyatları yaklaşık 100 yıldan beri yapılmaktadır. Her cerrahinin olduğu gibi safra kesesi ameliyatlarının da birtakım riskleri vardır. Normal (elektif) kolesistektomide ölüm oranı binde bir civarındadır. Ancak bu oran bile bir risk olduğunu göstermektedir” dedi.
Yakınmalar ameliyattan sonra da devam edebilir Safra kesesi ameliyatlarından sonra hastaların tüm yakınmalarının geçmeyebileceğini vurgulayan Opr. Dr. Bakır, özellikle hazımsızlık, şişkinlik gibi fonk-
w w w . s a n k o t i p . c o m
05
Diyabet hastalarında safra kesesi taşlarının komplikasyonları daha ağır olmaktadır. Bu nedenle tanı konur konmaz iyi bir hazırlıkla ameliyat edilmelidir. siyonel yakınmaların devam edebileceğinin altını çizdi. Bu yakınmaların safra taşına bağlı olmayabileceğini ve ameliyattan sonra da devam edebileceğini işaret eden Opr. Dr. Bakır, şunları söyledi: “Diyabet hastalarında safra kesesi taşlarının komplikasyonları daha ağır olmaktadır. Bu nedenle tanı konur konmaz iyi bir hazırlıkla ameliyat edilmelidir. Yaşlılarda safra kesesi hastalığının tedavisinde güçlükler yaşanmaktadır. Bu hastalarda komplikasyon oranı daha yüksektir. Safra kesesinde çürüme (kangren) ve apse sık görülür. Hastalarda kronik akciğer hastalığı ve kalp hastalıkları gibi yandaş hastalıklar fazladır. Bu nedenle bu hastaların yoğun bakımı olan büyük merkezlerde ameliyat olması uygundur. Safra kesesi taşlarının safra kesesi kanseriyle ilgisi gösterilmiştir. Ancak güzel olan taraf safra kesesi kanserlerinin çok seyrek görülmesidir.”
Gebelikte safra kesesi taşları Safra kesesi hastalıklarının gebelikte de görülebileceğine dikkat çeken Opr. Dr. Bakır, “Safra kesesi taşları, gebelikte nadir olmakla birlikte karın ameliyatları içinde apandisten sonra ikinci sırada gelir. Ameliyat için en uygun dönem gebeliğin 4 – 6. ayıdır” dedi.
06
w w w . s a n k o t i p . c o m
TerciH edilmesi gereken ameliyat yöntemleri Opr. Dr. Bakır, safra kesesi taşı ameliyatlarında genellikle safra kesesinin çıkarıldığını kaydetti. 1990’lı yıllara kadar bu ameliyatın karın açılarak yapıldığını ancak laporoskopik cerrahi yönteminin gelişmesiyle birlikte bu yöntemin standart tedavi yöntemi haline geldiğini söyledi. Opr. Dr. Bakır, tedavi yöntemleriyle ilgili şu bilgiyi verdi: “Açık veya laporoskopik olan iki yöntemde de safra kesesinin kanalı ve damarı bağlanıp karaciğerden ayrılmaktadır. Laporoskopik ameliyatta karına 3 veya 4 kesi yapılarak buradan ışık kaynağı ve aletler sokulmakta, televizyon ve kamera mo-
Safra kesesi taşları nüfusun önemli bir kısmını etkileyen yaygın bir hastalıktır. Günümüzde bu hastalığın en yaygın tedavisi, safra kesesinin çıkarılması için ameliyattır. 20 yıldan beri laporoskopik ameliyatlar altın standart haline gelmiştir. nitör sistemi yardımıyla çalışılmaktadır. Bu ameliyat yapılırken karına karbondioksit verilerek şişirilmekte ve çalışma alanı yaratılmaktadır. Laporoskopik ameliyatlarda bir sorun çıkması durumunda ameliyata açık devam edilir. Ağır enfeksiyon (peritonit) durumlarında, ileri akciğer yetmezliklerinde, kanama bozukluklarında laporoskopik cerrahi uygulanmaz; açık ameliyat yapılır.”
Ameliyattaki riskler Hangi tedavi yöntemi olursa olsun safra kesesi taşı operasyonlarında komplikasyon riski olduğuna dikkat çeken Opr. Dr. Bakır, sözlerini şöyle tamamladı:
“Açık olsun laporoskopik olsun ameliyat sırasında yüzde 3 oranında komplikasyon riski bildirilmektedir. En ciddi komplikasyon ana safra kanallarının yaralanmasıdır. Ayrıca karaciğer yaralanması, damar yaralanması akciğere hava kaçağı (pnömentilaks), karın duvarında kanama, ameliyat fıtığı gibi riskler de görülebilir. Sonuç olarak safra kesesi taşları nüfusun önemli bir kısmını etkileyen yaygın bir hastalıktır. Günümüzde bu hastalığın en yaygın tedavisi, safra kesesinin çıkarılması için ameliyattır. 20 yıldan beri laporoskopik ameliyatlar altın standart haline gelmiştir.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
07
Kızamık Bilinen en eski çocukluk çağı hastalığıdır. Günümüzde kızamık aşısının rutin aşılama takviminde olduğu ülkelerde, hastalık sıklığı belirgin olarak azalmıştır.
K
ızamığın genellikle 6 aydan büyük bebeklerde görüldüğünü belirten Hastanemiz Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hamide Palaz, kızamık virüsünün son derecede bulaşıcı olup, solunum yoluyla bulaşabileceğini kaydetti. Hastalığın çoğunlukla ilkbahar ve kış aylarında görüldüğünü söyleyen Dr. Palaz, “Aşılamanın yaygın olmadığı ülkelerde 2 – 3 yılda bir salgınlar yapar. Hastalık geçiren bireylerde ömür boyu bağışıklık oluşur” dedi.
Hastalık bulaşıcıdır Dr. Hamide PALAZ Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Kızamığın bulaşıcı çok dikkat edilmesi gereken bir hastalık olduğunu belirten Dr. Palaz, şöule devam etti: “Kızamık, genel olarak hastalık bulaşmış olan kişinin öksürmesi sonucu havaya karışan kızamık virüsünün nefes yoluyla vücuda girmesi ile bulaşır. Kızamık olan bir kimse ile aynı odada bulunmak hastalığın bulaşması için yeterli olabilir. Kızamık olan kimse-
08
w w w . s a n k o t i p . c o m
ler genel olarak belirtilerin görülmesinden hemen önce başlayarak, döküntülerin başlamasından dört gün sonrasına kadar hastalığı bulaştırabilirler. Kuluçka dönemi (virüse maruz kalmakla, hastalanma arasındaki süre) genel olarak 10 gündür. Yani kızamık geçiren kimse 14 – 15 gün hastalığı çevreye bulaştırmaktadır.”
Risk altındaki kişiler Kızamık geçirmemiş olan ve 12 aylıktan sonra iki dozluk kızamık-kızamıkçık-kabakulak (MMR) aşısı yaptırmayan kişilerin risk altında olduğunu belirten Dr. Palaz, diğer risk grupları hakkında şu bilgileri verdi: “Bağışıklık sistemi zayıf olanlar (Kemoterapi veya radyoterapi görenler
Kızamık, genel olarak hastalık bulaşmış olan kişinin öksürmesi sonucu havaya karışan kızamık virüsünün nefes yoluyla vücuda girmesi ile bulaşır.
veya yüksek dozda steroid kullanan kimseler) aşılarını tam olarak yaptırmış veya önceden kızamık geçirmiş bile olanlar risk altındadır. Ayrıca aşıları tam olmayan veya daha önce kızamık geçirmeyen kimseler kızamık görülen ülkelere seyahat ettiklerinde risk taşır.”
Hastalığın seyri Kızamık virüsünü alan kişide ilk bulguların 3 – 5 gün süreli düşük ve orta dereceli ateş yüksekliği, boyundaki lef bezlerin-
de şişme, öksürük, nezle, göz iltihabı ve fotofobi (ışıktan korkma) ile başladığına dikkat çeken Dr. Palaz, şunları kaydetti: “Döküntü çıkmadan 1- 2 gün önce 2. azı dişleri civarında koplik lekesi denen ve kızamığa özgü kırmızı zemin üzerinde beyaz gri noktalar ortaya çıkar. Koplik lekeleri döküntü başladıktan bir gün sonra kaybolur. Döküntü evresinde sıklıkla yüksek ateş (40 – 40.5 0C) vardır. Döküntü kulak arkası ve yüzden başlayarak 24 saatte inen tarz-
da tüm vücuda yayılır. Solması da aynı şekilde olur. Hastalığın ağırlığı, döküntünün yaygınlığı ile uyumludur. Peteşiyal (küçük morluklar) ya da hemorajik (kanlı) şekilde döküntü olabilir (kara kızamık). Döküntü solarken soyulma ve kahverengimsi renk değişikliği olur.”
Yan belirtiler ortaya çıkabilir Kızamık geçiren kişilerin üçte birinde ek şikayetler görülebileceğini anımsatan Dr. Palaz,
w w w . s a n k o t i p . c o m
09
Kızamık geçirmekte olan hastaların bol sıvı alması ve ateşi düşürmek için parasetamol almaları önerilmektedir. Hastalığın özel bir tedavisi mevcut değildir. kulak iltihabı, ishal ve zatürrenin başlıca komplikasyonlar olduğunu söyledi. Bu komplikasyonların ağırlığına göre hastanede tedavi gerektirebileceğini ifade eden Dr. Palaz, hastalığın meydana getirebileceği diğer komplikasyonlarla ilgili şunları anlattı: “Kızamık geçiren her bin kişiden birinde beyin iltihabı (ensefalit) görülür. Ensefalit sıklıkla döküntünün başlangıcından 2 – 5 gün sonra ortaya çıkar. Kızamığın geç ortaya çıkan bir komplikasyonu da (SSPE) denilen subakot skleroz panensefalittir. Kızamıktan yıllar sonra ortaya çıkan ve yavaş ilerleyen kalıcı bir beyin hasarıdır.”
Tedavisi “Kızamığın tedavisi destekleyicidir” diyen Dr. Palaz, ışıkla birlikte ışığa karşı hassasiyetin (fotofobi) artacağını, hastanın loş ortamda bulundurulması gerektiğini söyledi. Hastaların bol bol dinlenmesi gerektiğini anlatan Dr. Palaz, “Kızamık geçirmekte olan hastaların bol sıvı alması ve ateşi düşürmek için parasetamol almaları önerilmektedir.
10
w w w . s a n k o t i p . c o m
Hastalığın özel bir tedavisi mevcut değildir. Döküntünün 5. gününden sonra ateşi düşmeyen, öksürüğü azalmayan hastaların komplikasyonlar (kulak enfeksiyonu, zatürre, ensefalit) yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
En iyi korunma yolu aşıdır Kızamık hastalığına karşı en iyi korumanın iki dozluk MMR aşısı yaptırmakla sağlanabileceğine dikkati çeken Dr. Palaz, bu aşının aynı zamanda kabakulak ve kızamıkçık hastalıkları için de koruma sağlayacağını bildirdi. Aşının kullanımına değinen Dr. Palaz, sözlerini şöyle tamamladı: “MMR aşısı ülkemizde ilk dozu 12 aylıkken, ikinci dozu 1.sınıfta yapılmaktadır. Kızamık geçirmediğini bilen ve MMR aşısı yaptırmamış olan herkesin en az dört hafta ara ile iki doz MMR aşısı yaptırması gerekir. Bağışıklığı olmayıp, kızamık geçiren birisi ile temas eden kişilerin, ilk 3 gün içinde MMR aşısı ya da 5 gün içinde immunglobulin yaptırmaları halinde hastalığın bulaşması önlenebilir.”
Bağışıklık sistemi zayıf olanlar (Kemoterapi veya radyoterapi görenler veya yüksek dozda steroid kullanan kimseler) aşılarını tam olarak yaptırmış veya önceden kızamık geçirmiş bile olanlar risk altındadır.
w w w . s a n k o t i p . c o m
11
Hemoroidler herkeste var Hemoroid, makat bölgesinde bulunan toplardamarların basınç nedeniyle genişlemesidir. İç ve dış olmak üzere iki şekilde kendini gösteren hemoroidin pekçok tedavi yöntemi bulunmaktadır.
H
emoroidin insanların normal anatomisinde bulunduğunu söyleyen Hastanemiz Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Başar Aksoy, halk arasında hemoroidin hastalıklı bir durum zannedildiğini belirtti. Aksoy, hemoroidin çok sık görüldüğünü ancak insanların pek azında bununla ilgili şikâyet görüldüğünü kaydetti.
Opr. Dr. Başar AKSOY Genel Cerrahi Uzmanı
Bir takım anorektal semptom ve belirtilerin eskiden ‘’hemoroid’’ diye adlandırıldığını ifade eden Opr. Dr. Aksoy, “Bu hastalık için birkaç yıldır hemoroidal hastalık deyimini kullanmaktayız. Hemoroidal hastalıkların belirtileri kanama, pıhtı gelişmesi, dışarı sarkmadır. Herkes hemoroidlerle doğar; bir iç bir de dış hemoroid seti ile. Hemoroidler yavaş yavaş büyür. Yaşlılıkla birlikte semptomatik olabileceği gibi her yaşta da semptomatik olabilir” diye konuştu.
Kalıtsal olabilir Hemoroid hastalarının çoğunun ailesinde de aynı şikayetlerin bulunduğunu anlatan Opr. Dr. Aksoy, genellikle
12
w w w . s a n k o t i p . c o m
ilerleyen yaş, sık sık kabız ya da ishal olunması, büyük abdest yaparken ıkınma gibi durumların bu bölgedeki toplar damarlarda basınç artışına yol açtığını ve etrafındaki bağ dokusunun gevşemesine sebep olduğunu kaydetti. Hamile kadınlarda hemoroide daha sık rastlandığını belirten Opr. Dr. Aksoy, bunun nedenini ‘’Hem hormonal değişikliklerin hem de büyüyen rahmin bacaklardan dönen kan akışına baskı yapması’’ olarak açıkladı. Opr. Dr. Aksoy, “Alkol, mayalı ve asitli içecekler, turşu ve baharatlardan zengin yiyecekleri sıkça tüketenlerde hemoroid daha sık görülmektedir. Uzun süre ayakta duran veya oturanlarda yine hemoroidal hastalık sık görülür” diyerek, hemoroidin diğer görülme nedenlerini izah etti.
Hemoroidal hastalıkların belirtileri kanama, pıhtı gelişmesi, dışarı sarkmadır. Herkes hemoroidlerle doğar; bir iç bir de dış hemoroid seti ile.
“Hemoroid hastalarının tedavisinde başarı, doğru tanı ve buna uygun doğru yöntemin seçilmesi ile sağlanır.”
Hemoroidin belirtileri Kanamanın hemoroidde en sık görülen belirtilerden biri olduğunu bildiren Opr. Dr. Aksoy, büyük abdestle birlikte açık kırmızı renkli kan geldiğini söyledi. Hemoroidin ağrıyla birlikte de kendini gösterebileceğini kaydeden Opr. Dr. Aksoy, “Özellikle hemoroidlerde ve içinde pıhtı oluşmuş (tromboze hemoroid) basur memelerinde ağrı görülür. Ayrıca anal bölgede kaşıntı ve yanma ile birlikte hemoroidde akıntı ve ıslaklık hissi de oluşur” dedi.
Hemoroidin komplikasyonları Hemoroidin bazı komplikasyonları olabileceğini belirten Opr. Dr. Aksoy, bunları “Kanamaya bağlı kansızlık, iltihaplanma, ateş, meme içinde kan pıhtısı oluşması ve buna bağlı şiddetli ağrı, meme geri itilemez hale gelmesi” olarak tanımladı ve bu durumlarda hemen hekime müracaat edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Hemoroid tanısı Hemoroidlerin teşhisinde genellikle parmakla muayenenin yeterli olabileceğine dikkat çeken Opr. Dr. Aksoy, bazı durumlarda anoskopik ve rektoskopik muayenenin gerekebileceğini söyledi.
“Perianal bölge hastalıklarının en sık görüleni hemoroiddir ve kansere dönüşmez” diyen Opr. Dr. Aksoy, ancak bu bölgede seyrek olarak rastlansa da anal kanser, kalın bağırsağın habis (kanser) veya selim tümörleri (polipler), rektal prolapsus (bağırsağın makattan dışarıya doğru fıtıklaşması), perianal
er; sık kabız edilmesi gerekenl Tedavide dikkat 5-2 litre su kaçınmak, günde 1, n ta ak m ol al ish urma veya ma sonrası ılık ot ıla şk dı t, ye di lı sa içmek, po fitil, krem ve durumlar hariç) ve banyosu (iltihaplı . tabletler kullanmak
13
abse, ülseratif kolit gibi bazı hastalıkların tanısının dikkatle yapılması gerektiğini kaydetti. Gereken her vakada kolonoskopi, kalın bağırsak filmi, tümör belirteçleri gibi tetkik ve teşhis yöntemlerinin uygulanması gerektiğini anlatan Opr. Dr. Aksoy, hemoroidin tedavisinin (medikal veya girişimsel) kesin teşhisten sonra yapılmasının önemine değindi.
Hemoroid tedavisi Hemoroidin 4 derecesi olduğunu ifade eden Opr. Dr. Aksoy, tedavide kullanılan yöntemlerin hemoroidal hastalığın derecesine göre değiştiğini söyledi. A) Tıbbi Tedavi Tıbbi tedavinin 1. ve 2. derecedeki hemoroidal hastalığı olanlara uygu-
14
w w w . s a n k o t i p . c o m
Alkol, mayalı ve asitli içecekler, turşu ve baharatlardan zengin yiyecekleri sıkça tüketenlerde hemoroid daha sık görülmektedir. Uzun süre ayakta duran veya oturanlarda yine hemoroidal hastalık sık görülür landığını belirten Opr. Dr. Aksoy, bu tedavide dikkat edilmesi gerekenleri, “Sık kabız veya ishal olmaktan kaçınmak, günde 1,5-2 litre su içmek, posalı diyet, dışkılama sonrası ılık oturma banyosu (iltihaplı durumlar hariç) ve fitil, krem ve tabletler kullanmak” olarak sıraladı. B) Girişimsel Tedavi a)Skleroterapi (büzüştürücü tedavi) Hemoroid memelerine damarları büzüştürücü bir maddenin iğne ile uygulandığını kaydeden Opr. Dr. Aksoy, damarların büzüşmesi sonu-
cu memenin kaybolduğuna dikkati çekti. Bu tedavinin 1. ve 2. derecedeki hemoroidlere uygulandığını anlatan Opr. Dr. Aksoy, “Anestezi gerekli değildir. Lokal anestezi tavsiye edilir. Ortalama girişim süresi 3 dakikanın altındadır. Hastanın yatmasına gerek yoktur, hasta işlem sonrası sosyal yaşamına dönebilir” dedi. b) Infraredkoagülasyon Bu tedavi yönteminin lazer tedavisi olarak algılandığını ancak bunun yanlış olduğunu söyleyen Opr. Dr. Aksoy, tedavinin kızıl ötesi ışıkla dağlama yöntemi olduğunu anlattı. Opr. Dr. Aksoy, 2. derece hemoroidlere uygulanan bu tedavi yönteminde anestezinin gerekli olmadığını, lokal anestezinin tavsiye edildiğini kaydetti.
Bu tedavide ortalama girişim süresinin 3 dakikanin altında olduğunu anımsatan Opr. Dr. Aksoy, hastanın yatmasına gerek olmadığını, hastanın işlem sonrası sosyal yaşamına dönebileceğini ifade etti.
Dr. Aksoy, bu aletin tek kullanımlık olduğunu söyledi.
c) Bandligasyon (bağlama yöntemi) Bu tedavi yönteminde de hemoroid memesinin boynuna lastik bir halka takılarak memenin kuruyup düşmesininin sağlandığını belirten Opr. Dr. Aksoy, “Bu tedavi 2. derecede ve seçilmiş 3. derecedeki hemoroidlerde uygunlanır. Anestezi gerekli değildir. Lokal anestezi tavsiye edilir. Ortalama girişim süresi 3 dakikanın altındadır. Hastanın yatmasına gerek yok, işlem sonrası sosyal yaşamına dönebilir” diye konuştu.
“Ameliyat sonrası ağrı az olur. 3. derece hemoroidlerde iyi sonuç vermektedir. Hemoroide yandaş fissür, fistül gibi hastalıklar olmamalıdır. Lokal anestezi yeterli olabilir. Spinal anestezi tavsiye edilir. Ortalama girişim süresi 10 dakikanın altındadır. Hastanede yatış süresi 1 gecedir.”
d) Longo (zımbalama) yöntemi Bu tedavinin yalnız hemoroid ameliyatları için geliştirilmiş bir aletle yapılabileceğinin altını çizen Opr.
Ameliyat sonrası ağrı az olur. 3. derece hemoroidlerde iyi sonuç vermektedir. Hemoroide yandaş fissür, fistül gibi hastalıklar olmamalıdır. Lokal anestezi yeterli olabilir. Spinal anestezi tavsiye edilir. Ortalama girişim süresi 10 dakikanın altındadır. Hastanede yatış süresi 1 gecedir.
Tedavinin ameliyat süresini kısalttığını anlatan Opr. Dr. Aksoy, şöyle devam etti:
e) Ligasure yöntemi Bu yöntemin akademik kabul görmüş en yeni yöntemlerden biri olduğunu kaydeden Opr. Dr. Aksoy, yöntemle ilgili şu bilgileri verdi: “Dokudaki lifleri düşük ısıda füzyon enerjisi kullanarak birbirine yapıştırır. Kansız, dikişsiz ameliyat olanağı sağlar. Ameliyat süresinin kısalması ve ameliyat sonrası ağrının çok az olması gibi avantajlari vardır. 3. ve 4.derecedeki hemoroidlerde kullanılır. Lokal anestezi yeterli olabilir. Spinal anestezi tavsiye edilir. Ortalama girişim süresi 10 dakikanın altındadır. Hastanede yatış süresi 1 gecedir.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
15
PRP (Pratelet Rich Plasma) hastanemizde uygulanmaya başlamıştır
Kendi kanınızla güzelleşin! Daha sağlıklı, daha genç bir cilde kavuşmak için kendi kanınızın iyileştirme gücünden faydalanmaya ne dersiniz? Gençlik aşısı olarak ta bilinen PRP (Platelet Rich Plasma- Platelet Yönünden Zenginleştirilmiş Plazma) yöntemiyle hem daha genç bir görünüm elde edebilir, hem de daha sağlıklı bir cilde sahip olabilirsiniz.
A
vrupa’da yaygın olarak kullanılıyor
Hastanemiz Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Elif Yıldırım, PRP uygulaması hakkında bilgi verdi.
Dr. Fatma Elif YILDIRIM Cilt Hastalıkları Uzmanı
16
Avrupa’da yaygın olarak kullanılan bu yöntemin FDA onaylı olduğunu belirten Dr. Yıldırım, “PRP; bir kişiden 8–10 cc gibi bir miktarda kanın alınarak özel bir tüpte santrifüj işlemine tabi tutulduktan sonra bileşenlerine ayrıştırılması ve PRP’nin (Platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma) yine aynı kişiye enjeksiyon yolu ile geri verilmesini temel alan bir uygulamadır” şeklinde konuştu.
ya da trombosit olarak adlandırılan hücrelerdir” diyen Dr. Yıldırım, şunları söyledi: “Plateletler ya da trombositler, vücudumuzda hasar gören dokuların onarımını sağlamak için gerekli büyüme faktörlerini yapısında barındıran kan bileşenleridir. PRP uygulamasında hedef dokuya kan dolaşımı ile taşınacak miktardan daha fazla sayıda platelet verilir. Çünkü, PRP ile elde edilen trombositlerin yoğunluğu kandakinden 2 ila 4 kat fazladır. Bu uygulama sonucu hasarlı dokunun onarımı da bu kadar hızlı ve güçlü bir şekilde başlamaktadır.”
PRP’nin iyileştirici etkisi
Derideki hasarı deri kendisi onarır
“Vücudumuzda bir yer kesildiğinde o bölgeye ilk toplanan hücreler, kanın pıhtılaşmasını sağlayan platelet
Derinin yaşlanmasının tıpkı yaralanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesinden
w w w . s a n k o t i p . c o m
er ya da da Plateletl uz ücudum v , r le it s kuların trombo ören do k için g r a s a h a ı sağlam i onarımın me faktörlerin ü y ü b n a li ıran k gerek a barınd . d ın ıs p a y ridir bileşenle
kaynaklandığını anlatan Dr. Yıldırım, şöyle devam etti “Bu nedenle derimizi gençleştirmeye yönelik uygulamalarda aslında vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örneğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize limitleri belli, hafif bir hasar verir ve bu hasarı derimizi iyileştirmek için tetikleyici bir güç
olarak kullanırız. Büyüme faktörleri bu hasar sonrasında salınır ve süreci başlatırlar. Sonuçta derideki bir hasarı en etkili, en hızlı ve en doğal biçimde onarabilecek olan yapı, yine kendisidir.”
PRP nasıl uygulanır? PRP uygulamasına da değinen Dr. Yıldırım, şunları kaydetti: “PRP dolgu şeklinde uygulandı-
ğında, burundan ağız kısmına doğru inen boşluklar ile alındaki boşlukları doldurmak ya da sivilce izleri ve göz etrafındaki kırışıklıkları gidermek için kullanılıyor. PRP mezoterapi şeklinde de uygulanarak, küçük ve kısa iğnelerle derinin içine enjekte ediliyor. Mezoterapi şeklinde uygulanan PRP öncesinde hastanın ağrı duymaması için yüzü anestezik bir kremle kaplanıyor. Hasta bu
w w w . s a n k o t i p . c o m
17
anestezik krem ile yaklaşık 45 dakika bekledikten sonra PRP işlemi yapılıyor.”
Tek uygulama yetmez Büyüme faktörlerinin uyarılması belirli bir zaman aldığı için tek uygulamanın yetmeyeceğini söyleyen Dr. Yıldırım, ilk uygulamadan sonra ciltteki ışıldama ve parlaklığı fark edilebildiğini kaydetti.
Uygulama sonrasında derinin yeniden canlandırıcı / yapılandırıcı işlevi devam etmektedir. Yalnızca yeni kolajen oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler. Kırışıklıkların ve çizgilerin giderilmesini deriyi ‘doldurarak’ değil ‘gençleştirerek’ sağlar
18
w w w . s a n k o t i p . c o m
Uygulamanın daha kalıcı ve uzun süreli olması için birkaç kez tekrarlanması gerektiğinin altını çizen Dr. Yıldırım, “Mezoterapinin bir ay arayla 3-6 seans yapılması yeterli oluyor. Uygulama, 8–12 ayda bir kürler halinde tekrarlanabiliyor” dedi.
Bu yöntem cilt lekelerinin tedavisinde ana yöntem olmamakla birlikte lekelerin iyileşmesini cildi gençleştirici etkisiyle hızlandıran destekleyici bir yöntem olarak kabul edilmektedir.
İyileşme mekanizması oluşturuyor PRP yönteminin ayrıca dermaroller (Mikro iğneleme yöntemi) uygulamasından sonra sonuçları artırmak ve iyileştirmeyi hızlandırmak için de uygulanabildiğini bildiren Dr. Yıldırım, ‘’Dermaroller’’ uygulaması hakkında şunları anlattı: “Üzerinde mikro düzeyde iğneler bulunan küçük silindirik bir alet olan ‘Dermaroller’ uygulaması sonrasında deride ince delikler halinde mikro kanallar oluştuğu için, bu durumda maskeyle uygulanması yeterli oluyor. Özel olarak hazırlanmış bu mikro iğneler, deri üzerinde açarak cilde uygulanan preparatların cilt altına 200 kattan fazla geçmesini sağlıyor. Uygulamanın ardından 10 dakika içinde kapanan bu mikro kanallar aynı zamanda cilt altında bir iyileşme mekanizması oluşturarak, vücudun kendi yapıtaşlarının yeniden oluşumunu hızlandırıyor.”
PRP’nin avantajları Kişinin kendi kanında hazırlandığı için bu uygulamanın alerji riski taşımadığını belirten Dr. Yıldırım, uygulama etkisinin uzun süreli olduğunu kaydetti. Kolay ve güvenli bir uygulama olduğunu söyleyen Dr. Yıldırım, “Uygulama sonrasında derinin yeniden canlandırıcı / yapılandırıcı işlevi devam etmektedir. Yalnızca yeni kolajen oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler. Kırışıklıkların ve çizgilerin giderilmesini deriyi ‘doldurarak’ değil ‘gençleştirerek’ sağlar” diye konuştu.
Cilt çatlakları ve yara izlerinde de etkili PRP’nin derideki ince kırışıklıkları azaltarak, cildi parlattığını ve deriye esneklik kazandırdığını dile getiren Dr. Yıldırım, ayrıca yara izi varsa, dolgu maddesiyle yara izinde de iyileşme sağlanabileceğini kaydetti. Uygulamanın çatlaklar, ameliyat ve sivilce izleri üzerinde de etkili olduğunu anlatan Dr. Yıldırım, “PRP, saç dökülmesinin tedavisinde de kullanılıyor. Erkek tipi saç dökülmesinde oldukça etkili bir yöntem olarak uygulanmaktadır. Ayrıca bu yöntem cilt lekelerinin tedavisinde ana yöntem olmamakla birlikte lekelerin iyileşmesini cildi gençleştirici etkisiyle hızlandıran destekleyici bir yöntem olarak kabul edilmektedir” diye konuştu.
PRP kimlere uygulanmaz? Dr. Yıldırım, PRP’nin platelet sayısı yetersiz olan hastalarda, hamilelerde, kan sulandırıcı kullananlarda ve kanser hastalarında uygulanamayacağını söyledi.
w w w . s a n k o t i p . c o m
19
Yaşlılıkta beslenme Yaşlılık döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması; sağlığın korunması, iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, yaşam süresinin ve kalitesinin artırılmasında önem taşımaktadır.
H
astanemiz Beslenme ve Diyet Uzmanı Gülen Mavi, yaşlılığa bağlı hastalıkların önlenmesinde, geciktirilmesinde ve tedavi edilmesinde beslenmenin etkin bir rol oynadığını söyledi.
65 yaş ve üzerinde yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı ülkemizde yaşlı nüfus oranının ve yaşlılarda hastalıkların görülme sıklığının giderek arttığını belirten Gülen Mavi, “Ülkemizdeki yaşlı nüfusun önemli bir bölümü, yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların etkisi altında yaşamaktadır” dedi.
Gülen MAVİ Beslenme ve Diyet Uzmanı
20
Mavi, bu yaş grubunda görülen şişmanlık, diyabet, kalp-damar hastalıkları, osteoporoz, felç, iskelet ve kas sistemi hastalıklarında bilinçsiz beslenmenin hastalık sürecinde önemli bir risk faktörü olduğuna vurgu yaptı.
Bütün besin gruplarından tüketilmeli Her yaşta olduğu gibi, ileri yaş grubunda da yeterli ve dengeli beslenmenin dört besin grubunda bulunan
w w w . s a n k o t i p . c o m
Ülkemizdeki yaşlı nüfusun önemli bir bölümü, yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların etkisi altında yaşamaktadır
besinlerin yeterli miktarda tüketilmesiyle sağlandığına dikkat çeken Mavi, bu besinleri şöyle sıraladı: “Bu besinler; süt grubunda yer alan süt, peynir ve yoğurt; et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta ve kuru baklagiller; sebze ve meyve grubu ile tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır ve tarhanadır.”
İdeal vücut ağırlığı korunmalıdır Bu besinlerin önerilen tüketim mik-
tarlarının kişiye göre değiştiğini belirten Mavi, bireyin yaşı, cinsiyeti ve fiziksel aktivite durumunun bu oranları etkilediğini kaydetti. Öğün sayısının artırılması, az ve sık yemek yenilmesi gerektiğini vurgulayan Mavi, şöyle devam etti: “Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalıdır. Oluşabilecek sağlık problemlerini önlemek adına aşırı zayıflıktan ve aşırı şişmanlıktan kaçınmalıdır. Ortaya çıkabilecek sindirim problemlerini önlemek amacıyla da
öğün sayısı artırılırken her öğündeki yiyecek miktarı azaltılmalıdır. 3 ana, 3 ara olmak üzere günde 6 öğün beslenme biçimi önerilebilir. Başta kahvaltı olmak üzere asla öğün atlanmamalı, kahvaltı ve akşam yemeği mümkün olduğunca erken saatlerde bitirilmelidir.”
Yağ azaltılmalı Yaş ilerledikçe diyetteki toplam yağ miktarının azaltılması gerektiğini ifade eden Mavi, “Diyette doymuş yağ asitlerince zengin olan katı yağlar en alt düzeye indirilmeli,
w w w . s a n k o t i p . c o m
21
meğin tadına bakmadan tuz kullanılmaması gerektiğini bildirdi. Günlük posa (lif) alımının artırılmasının önemine değinen Mavi, tüketilmesi gereken posalı besinlerle ilgili şunları söyledi: 1. Kuru baklagiller (Kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru börülce, barbunya, soya) 2. Tam tahıllar (Esmer ekmek, bulgur, kepekli pirinç / makarna / erişte / un) 3. Taze sebze ve meyveler (Kabuklu yenilebilenleri soymadan)
Kısa yürüyüşler yapılmalı Gülen Mavi, her ana öğünde sebze ve meyvenin yanı sıra, haftada 2 – 3 kere de balık ve kurubaklagil içeren yiyeceklerin tüketilmesi gerektiğini ifade etti. Vücudu ve kalbi fazla yoracak aşırı etkinliklerden kaçınılması gerektiğine dikkati çeken Mavi, haftada 3 – 5 gün 30 ile 45 dakika kadar yorucu olmayan, kısa yürüyüşler yapılmasının sağlık açısından önemine değindi.
Güneşlenmek önemli
doymamış yağ asitlerini daha çok bulunduran bitkisel sıvı yağlar ve özellikle zeytinyağı tercih edilmelidir. Yiyecekler haşlama, ızgara, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri kullanılarak hazırlanmalıdır” diye konuştu.
22
“Vücuda yeterli miktarda su ve sıvı alınmalıdır. Suyun; yemek yenildikten sonra alınan besinlerin sindiriminden, metabolik atıklarının dışarı atılmasına kadar her aşamada çok önemli görevleri vardır. Aşırı çay, kahve, gazlı içecekler gibi uyarıcılardan, fazla miktarda acı biber, hardal gibi baharatlardan kaçınılmalıdır.”
Sıvı tüketimi artırılmalı
Posalı besinler tüketilmeli
Yaşlılıkta su tüketiminin önemine değinen Mavi, bunun nedenini şöyle açıkladı:
Diyette tuz miktarının azaltılmasının önemine vurgu yapan Mavi, sofraya tuzluk getirilmemesi ve ye-
w w w . s a n k o t i p . c o m
Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılması gerektiğine dikkat çeken Mavi, “Kış aylarında öğlen, yazın ise kuşluk ve ikindi vakitlerinde, günde 20 dakika kadar direkt olarak güneşlenilmelidir. Bu durum kemik sağlığı açısından son derece önemlidir. Çünkü D vitamininin en iyi kaynağı güneştir” dedi.
Besin ihtiyacı artar “Yaşlandıkça enerji ihtiyacında, etkinlik derecesine göre azalma olmakla birlikte, genel olarak besin öğeleri ihtiyacı azalmaz, tersine artabilir” diyen Mavi, şöyle konuştu:
“Enerji kısıtlaması, yağ, şeker, hamur tatlıları ve tahıllar azaltılarak yapılmalıdır. Yaşlandıkça, toplam günlük enerji ihtiyacının ortalama yüzde 55-65’i karbonhidratlardan, yüzde 20-25’i yağlardan, yüzde 1520’si proteinlerden karşılanmalıdır.”
Sabah kahvaltısı mutlaka yapılmalıdır. İdeal vücut ağırlığı korunmalıdır. Oluşabilecek sağlık problemlerini önlemek adına aşırı zayıflıktan ve aşırı şişmanlıktan kaçınmalıdır.
Vitamin önemlidir
C vitaminin ek olarak verilmesinin yaşlılara iyi geldiğine yönelik araştırmalar olduğunu anlatan Mavi, sözlerini şöyle tamamladı:
Yaşlıların vitaminlere ihtiyaç miktarının yetişkinlerinki ile aynı olduğunu belirten Mavi, yaşlılıkta tüm vitaminlerin besinlerle yeterince alınmasının önemli olduğunu söyledi. Özellikle B grubu vitaminleri ve
“Son yıllarda, E vitamininin yaşlılığı geciktirici etkisi olabileceği üzerinde durulmaktadır. Bu vitaminin, hücre zarındaki yağların bozulmasını önlemede ve yaşlılıkta minerallere ihtiyacın artıp artmadığı bilin-
memektedir. Yaşlılıkta minerallere ihtiyacın yetişkinlikteki kadar olduğu sanılmaktadır. Alınması önerilen demir miktarı genç kadınlarınkinden düşüktür. Sonuç olarak sağlıklı yaşlanma ve yaşlılık sürecinde, genetik yapı ve diğer faktörler yanında bu sürece hazırlanma ve süreçteki beslenme biçimi, yaşam süresini ve yaşam kalitesini belirleyen en önemli etkenlerdendir.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
23
Viral konjonktivit Göz enfeksiyonu
Viral konjonktivit, yabancı cisim hissi, batma, sulanma, kızarıklık, ışıktan rahatsız olma, parlak ışıklar çevresinde haleler görme gibi belirtileri olan ve çok kolay bulaşabilen bir göz hastalığıdır.
B
u hastalığın özellikle yüzme havuzları, ortak kullanılan makyaj malzemeleri, gözlük, havludan bulaşabilen ve el hijyeninin yetersiz olduğu durumlarda çok ciddi sayıda insanı etkileyebilen salgınlara yol açabileceğini belirten Hastanemiz Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Mehmet Alper Evişen, “Bazı durumlarda aileden bir kişide hastalığın çıkmasını müteakip diğer aile bireylerinde de aynı klinik tablo görülebilmektedir” dedi. Dr. Evişen, hastalığın bulguları, belirtileri, cinsleri ve tedavisi hakkında bilgi verdi.
Hastalığın bulguları Opr. Dr. Mehmet Alper EVİŞEN Göz Hastalıkları Uzmanı
1. Akıntı İnflamasyona bağlı olarak damarların genişlemesi ve geçirgenliğinin artması sonucu meydana gelir. Akıntının şekli sebep olan durum hakkında bilgi verebilir. Seröz sekresyon: Viral ve toksik nedenleri, Muköz sekresyon: Vernal konjonktivit ile keratokonjonktivit siccayı (kuru göz sendromu), Pürülan sekresyon: Bakteriyel konjonktiviti, Mukopürülan sekresyon: Klamidyal enfeksiyonları ve nispeten ağır bakteriyel konjonktiviti düşündürür.
24
w w w . s a n k o t i p . c o m
Viral konjonktivit insandan insana bulaşır. Özellikle yüzme havuzları, ortak kullanılan makyaj malzemeleri, gözlük, havludan bulaşabileceği gibi el hijyeninin yetersiz olduğu durumlarda salgınlara yol açabilir.
2. Hiperemi Hiperemi konjonktival damarların değişik nedenlere bağlı olarak genişlemesi ile olur. Buna “Yüzeyel hiperemi” de denir. Silier enjeksiyon (derin hiperemi) ile ayırt edilmesi klinik bakımdan önemlidir. Derin yerleşimli damarların iltihaplanmaya katılması daha ciddi durumlara işaret edebileceğinden yüzeyel ve derin hiperemi arasındaki ayrım önemlidir.
Yüzeyel ve derin (silier) enjeksiyon arasındaki farklar a. Kan akım yönü mikroskobik muayene ile yüzeyel hiperemide limbustan fornikse, derin hiperemide forniksten limbusa doğrudur. b. Epinefrin ile yüzeyel damarlarda vazokonstriksiyon oluştuğu halde, derin hiperemide vazokonstriksiyon oluşmaz.
c. Yüzeyel hiperemide damarların rengi kırmızı iken derin hiperemide mordur. d. Yüzeyel hiperemide konjonktival damarlar konjonktiva ile hareket ederken derin hiperemide damarlar hareket etmezler. e. Yüzeyel hiperemi blefarit, allerjik ve enfeksiyöz konjonktivit, aşırı derece soğuk, rüzgar, sigara gibi irritanlar, diabetes mellitus, hipertansiyon, orak hücreli anemi,
w w w . s a n k o t i p . c o m
25
Tüm bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi hijyene özen gösterilmeli, eller sık sık yıkanmalı, kalabalık ortamlardan uzak durulmalı, odalar sık sık havalandırılmalı, Virüs özellikle direnci düşük kişileri enfekte edeceğinden beslenme, dinlenme ve uykuya özen gösterilmelidir.
26
w w w . s a n k o t i p . c o m
makroglobinemi, gut, polisitemi gibi rahatsızlıklara bağlı olarak meydana gelebilir. Derin hiperemi ise sıklıkla derin yerleşim gösteren korneal abseler, akut glokom krizi, akut iridosiklit ve göz içi tümörlerde görülür. 3. Ödem Herhangi bir dokunun içinde normale göre sıvının daha fazla olmasına ödem denilir. Konjonktival ödeme “Kemozis” de denir. Konjonktival ödem alerjik ve enfeksiyöz konjonktivitler, orbita basıncını arttıran tümörler ve anevrizma gibi hastalıklar, orbital selülit, orbita ve göz ameliyatları, sağ kalp yetmezliği, akut glomerülonefrit, protein kaybettirici enteropatiler, kavernöz sinüs trombozu, karotikokavernöz fistül, trişinozis, Graves oftalmopati gibi pek çok hastalık sonucu oluşur. 4. Papiller oluşumlar Küçük yan yana kabarıklıkların her birinin merkezinde damar yapısı seçilir. Kapak ve bulbus konjonktivasının değişik yerlerine yerleşim gösterirler. Özellikle alerjik tabiatlı konjonktivitlerde belirgindir. 5. Follikül Özellikle alt fornikste lokalizasyon gösteren lenfoid yapılardır. Saydam, yüzeyi düzgün, soluk renktedir ve yapısı içinde damar görülmez. Akut olarak inklüzyonlu konjonktivit, adenovirus enfeksiyonlarına bağlı olarak faringokonjonktival ateş ve epidemik keratokonjonktivit, herpes simpleks ve zoster enfeksiyonları, trahom, molluskum kontagiozum, uzun zaman sert kontakt lens kullanılması, göz protezleri, postoperatif keratoplasti ve bazı ilaçların uzun süre kullanılması (Karbakol, Amphoterisin B, neostigmin, pilokarpin) sonucu görülürler. 6. Membran Membran tıbbi dilde ince zar anlamına gelmektedir. Konjonktival epitel ile koagule eksudanın yapışması sonucu oluşur. Kolayca soyulabilen cinsine “Yalancı membran”, soyulması zor olan ve epitel yırtılması
ve kanamaya neden olan cinsine “Gerçek membran” denir. Adenovirus, pnömokok, odunsu konjonktivit, gonokok ve vernal konjonktivitler ile difteri enfeksiyonları sırasında görülebilir. Membrana neden olan konjonktivitler konjonktival ülseresyonlarla birlikte bulunduklarında; sembleferon, entropium ve trikiazise neden olabilirler 7. Subkonjonktival kanama Konjonktival kanama gözü saran beyaz tabakanın içerisindeki damarların yırtılması sonucu konjoniva içinde kanamayı ifade eder. Konjonktiva altına kanama sıklıkla 3 hafta içerisinde düzelir. Konjonktivit etkenlerinden; bakteriyel ve klamidyal enfeksiyonlar, virütik enfeksiyonlar konjonktiva altına kanamaya neden olabilirler. 8. Lenfadenopati Lenfadenopati vücuttaki lenf düğümlerinin iltihaplanma sonucu şişmesini ifade eder. Göz çevresin-
veya asit yanıklar, Steven-Johnson sendromu, benign oküler pemfigoid ve konjonktiva travmaları sonrası sayılabilir. Göz ve kapak hareketlerinde kısıtlılık ve gözde kuruluk bulunur. 10. Punktat epitelyopati: Punktat epitelyopati kornea denilen gözün şeffaf tabakasının yüzeysel olarak epitelyum hücre kaybı anlamına gelmektedir. Özellikle viral konjonktivitlerin seyri sırasında korneanın derin tabakalarına invazyon göstermeyen keratitler oluşur.
VİRAL KONJONKTİVİT TİPLERİ Epidemik Keratokonjonktivit Epidemik keratokonjonktivitin en sık görülen ve en fazla salgınlara yol açan konjonktivit türü olduğunu anlatan Opr. Dr. Evişen, “Etken virüs Adenovirüs tip 8 ve 19’dir. Hastalığın kuluçka devri 5-14 gündür.
Hastanın şikayetleri sulanma, batma, ağrı ve kulak önü ağrılı lenfadenopati şeklindedir. Ayrıca yapılan muayenede kapak ödemi, konjonktival hiperemi, kemozis, subkonjonktival hemoraji, seröz salgı, alt fornikste bol folliküller görülür. Şiddetli olgularda konjonktival membran görülebilir. Hastalarda noktasal epitelyal keratit genelde görülürken yaklaşık 2 hafta sonra yüzde 50 olguda subepitelyal infiltrasyonlar görülür. deki iltihaplanmalarda genelde kulak önü (preauriküler) ve çene altı (submandibüler) lenf düğümlerinde şişme görülür. Genellikle klamidyal ve viral enfeksiyonlara bağlı olarak görülür.
Dolayısıyla hastalar nereden hastalığı kaptıkları hakkında fikir sahibi olamayabilirler. Salgınlar şeklinde veya şahısları tek tek etkileyebilen şeklinde olabilir” diye konuştu.
9. Semblefaron Semblefaron gözü çevreleyen konjonktiva tabakası ile göz kapaklarını içten çevreleyen konjonktiva tabakalarının değişik etkenler neticesinde birbirine yapışmasıdır. Seblefaron oldukça nadir bir durum olsa da eğer meydan gelirse ciddi bir durumdur; Yapan nedenler kapak ve bulbus konjonktivasının membranöz konjonktiviti, alkali
Hastalığın elden ele, gözden göze, aletten göze, ortak gözlük, havlu makyaj malzemesi kullanımı ile bulaşabileceği gibi son yıllarda yüzme havuzlarından da bulaşımın oldukça sık görüldüğünü kaydeden Opr. Dr. Evişen, hastalığın çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonu, grip benzeri bulgularla başlayabileceğini söyledi. Hastalığın genellikle tek taraflı başladığını yaklaşık 2 hafta sonra
w w w . s a n k o t i p . c o m
27
Herhangi bir dokunun içinde normale göre sıvının daha fazla olmasına ödem denilir. Konjonktival ödeme “Kemozis” de denir. Konjonktival ödem alerjik ve enfeksiyöz konjonktivitler, orbita basıncını arttıran tümörler ve anevrizma gibi hastalıklar, orbital selülit, orbita ve göz ameliyatları, sağ kalp yetmezliği, akut glomerülonefrit, protein kaybettirici enteropatiler, kavernöz sinüs trombozu, karotikokavernöz fistül, trişinozis, Graves oftalmopati gibi pek çok hastalık sonucu oluşur. diğer göze geçtiğini vurgulayan Opr. Dr. Evişen, sözlerini şöyle tamamladı: “Hastanın şikayetleri sulanma, batma, ağrı ve kulak önü ağrılı lenfadenopati şeklindedir. Ayrıca yapılan muayenede kapak ödemi, konjonktival hiperemi, kemozis, subkonjonktival hemoraji, seröz salgı, alt fornikste bol folliküller görülür. Şiddetli olgularda konjonktival membran görülebilir. Hastalarda noktasal epitelyal keratit genelde görülürken yaklaşık 2 hafta sonra yüzde 50 olguda subepitelyal infiltrasyonlar görülür. Bu epitelyal infiltrasyonlar birkaç ay içinde iz bırakmadan iyileşebilir. Bazı olgularda ise maalesef yıllar boyu da devam edebilen korneal kesiflikler oluşur. Adenoviral konjonktivitin özgün tedavisi mevcut değildir. Tedavide amaç hastayı rahatlatmak ve diğer problemlerin açığa çıkmasını engellemeye çalışmaktır. Soğuk kompresyon, suni gözyaşları, topikal NSAID, sistemik analjezikler semptomatik tedavi için, inflamasyon baskılamak için topikal steroidler kullanılabilinir.” Faringokonjonktival ateş “Adenovirus tip 3, 4 ve 7 tarafından oluşturulan çocuklar ve gençlerde sık görülen ve küçük çaplı salgınlar oluşturabilen bir konjonktivit türüdür” diyen Opr. Dr. Evişen, bu virüslerin damlacık yoluyla ve yüzme havuzundan bulaştığını, hastalığın kuluçka döneminin ise 2-14 gün civarında olduğunu kaydetti. Hastada göz bulguları ortaya çıkmadan önce grip bulguları ve bo-
28
w w w . s a n k o t i p . c o m
ğaz ağrısının kaybolduğunu belirten Opr. Dr. Evişen, “Hastalığın belirti ve bulguları epidemik konjonktivit gibidir. Ama kornea tutulumu daha seyrektir. Kornea tutulumu sadece epitel düzeyinde ve iz bırakmadan iyileşir. Epidemik konjonktivitteki gibi özgün tedavisi yoktur. Hastaları rahatlatmaya yönelik semptomatik tedavi verilebilir” dedi. Akut Hemorajik Konjonktivit Bu enfeksiyonların da çok bulaşıcı olduğunu ve çeşitli belirtilerle kendini gösterdiğine dikkati çeken Opr. Dr. Evişen, şöyle devam etti: “Konjonktiva içinde kanamalarla karakterize olan bu klinik tablo picornaviruslardan olan enterovirus tip 70 tarafından oluşturulur. Çok bulaşıcı ve geniş epidemilere yol açar. Diğer konjonktivit türlerinde olduğu gibi bulaşım el-göz teması ile meydana gelmektedir. Kuluçka süresi 12-48 saat civarındadır. Hastalarda başağrısı, myalji, boğaz ağrısı görülür. Preauriküler (kulak önü) ağrılı lenfadenopati ile folliküler konjonktivit ani olarak başlar ve 24 saat içinde konjonktiva altına büyük kanamalar olur. Kornea tutulumu nadirdir. Noktasal yaygın epitelyal keratit olabilir. Tedavi şikâyetleri azaltmaya yöneliktir.” Herpes Simpleks Konjonktiviti Bu enfeksiyonun genellikle 6 ay 5 yaş arası çocuklarda görüldüğünü hatırlatan Opr. Dr. Evişen, enfeksiyonun belirtilerini şöyle sıraladı:
“Herpes Simplex Virüs primer enfeksiyonu sırasında görülür. Kuluçka dönemi 3-12 gün civarındadır. 6 ay ile 5 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Tek taraflı folliküler konjonktivit şeklinde olur. Kulak önü adenopati, konjonktivada membran, kapak cildinde veziküllü döküntüler görülür. Konjonktiva üzerinde dentritik lezyonlar nadir
görülür. Konjonktiviti takiben dentritik keratit gelişebilir. Özellikle sık sık tekrarlayan folliküler konjonktivitte HSV infeksiyonu düşünülmelidir. 2 hafta içinde tedavisiz iyileşebilir. Topikal antiviral kullanılması konjonktivit seyrini kısaltabilir ve kornea komplikasyonları riskini azaltabilir”. Molluscum Kontagiosum Konjonktiviti Bu göz enfeksiyonlarında göz kapağında beyazımsı, ortası çukur kabarıklık tarzında döküntüler oluştuğunu
belirten Opr. Dr. Evişen, sözlerini şöyle sıraladı: “Bu viral konjontivit türünde etken poxvirus’tür. Tek taraflı kronik folliküler konjonktivit gelişir. Noktasal epitelyal keratit olabilir. Konjonktivitin uzun sürdüğü olgularda yüzeyel pannus gelişebilir. Konjonktivitin kontrolü için nodüller diatermi veya kriyoterapi ile tahrip edilebilir veya eksize edilebilir. Bütün bu viral konjonktivit türlerinden başka Ebstein Barr virüsü (infeksiyoz Mononükleoz), Paramiksavirus (kızamık), Varisella Zoster virüsü (suçiçeği) de benzer tablolarla karakterize konjonktivite yol açabilir.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
29
Görev tanımımız net değil Sağlıkta dönüşümün en önemli ayağının aile hekimliği olduğunu söyleyen Acaroba Aile Sağlığı Merkezi Aile Hekimi Dr. Garip Bora Köker, kurdukları Gaziantep Aile Hekimliği Derneği (GAHD) vasıtasıyla sistemin gelişmesi için çalıştıklarını kaydetti.
S
ağlıkta dönüşümün en önemli ayağının aile hekimliği olduğunu belirten Aile Hekimi Dr. Garip Bora Köker, aile hekimleri olarak sisteme adapte olduklarını fakat sistemden kaynaklanan sıkıntılardan dolayı bir takım güçlükler yaşadıklarını söyledi. Birinci basamak sağlık hizmetinin daha önce sağlık ocakları, anne çocuk sağlık merkezleri, verem savaş dispanserlerinde uygulandığını anımsatan Dr. Köker, şunları kaydetti:
Dr. Garip Bora KÖKER Acaroba Aile Sağlığı Merkezi
30
“Önce 8-9 kişilik bir ekibin yaptığı hizmet, şimdi Aile Hekimi ve Aile Sağlığı elemanından oluşan iki kişilik Aile Hekimliği Birimlerinin omuzlarına yüklendi. Aile hekimi olarak 30’a yakın görev tanımımız var ve her geçen gün yeni görev tanımları dolayısıyla iş yükümüz artıyor.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
Sağlıkta dönüşümün en önemli ayağının aile hekimliği olduğunu belirten Aile Hekimi Dr. Garip Bora Köker, aile hekimleri olarak sisteme adapte olduklarını fakat sistemden kaynaklanan sıkıntılardan dolayı bir takım güçlükler yaşadıklarını söyledi. Statü sorunumuz var Aile hekimleri olarak en büyük sıkıntılarını ‘’Görev tanımının net olmaması’’ olarak ifade eden Dr. Köker, diğer sıkıntılarını, “Statü sorununun olması, ücretlendirmenin giderek kötüleşmesi, özlük haklarının gerilemesi, uygulamadan kaynaklanan sorunlar ve nöbet sistemi” olarak dile getirdi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre geçen
w w w . s a n k o t i p . c o m
31
yıl sağlık kurumlarına yapılan 400 milyon hasta başvurusunun yüzde 65’inin aile hekimlerince karşılandığını anımsatan Dr. Köker, “Gündemde sevk zinciri konusu var. Bir de bu da hayata geçtiği zaman bu oran daha da artacaktır. Birinci basamak sağlık hizmeti yüzde 80-90’a ulaşacaktır. Aile hekimliği biriminin önemi bu aşamada daha da artıyor” dedi.
toplum sağlığı merkezleri ya da belediyeler gibi hekim sıkıntısı çekilen her yerde sorun olduğunda aile hekimlerinden yararlanılmak istenildiğine dikkati çekti.
Görev tanımımız net değil
“Hastanelerde sorun oluyor, ‘Hadi aile hekimleri nöbete’ deniliyor. Toplum sağlığı merkezlerinde eleman sayısı yeterli değil. Böyle olunca da aile hekimleri tek tek ekstra görev dahil ediliyor” diyen Dr. Köker, bunun da zaten var olan iş yükünü daha da artırdığını vurguladı.
Dr. Köker, Kamu Hastaneleri Birliği,
Aile hekimleri olarak tanımlarının,
32
w w w . s a n k o t i p . c o m
anayasal hak olarak kanunlarla belirlenmesini istediklerini anlatan Dr. Köker, “Kamu muyuz özel miyiz, ilk olarak bunun tanımı yapılmalı. Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre aile hekimleri ‘Diğer kamu personeli’ olarak tanımlanıyor. Bir bakıyorsunuz bazı konularda özelsiniz, bazı konularda kamu personelisiniz, tanımımız net değil. Birinci basamak sağlık hizmetleri anayasal bir haktır. Vatandaşın temel hakkıdır. Bildiğiniz gibi kamu personelininin hak ve görevleri kanunlarla belirlenmektedir. Fakat birinci basamak sağlık hizmeti veren aile hekim-
lerinin hak ve görev tanımının yönetmelikler ve genelgeler ile düzenlenmekte, biz anayasal olarak hak ve görev tanımımızın kanunlarla belirlenmesini istiyoruz” diye konuştu.
Kamu muyuz, özel miyiz? Aile hekimleri sistemin iyi oturması gerektiğini vurgulayan Dr. Köker, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türkiye’de 1974’lerde kurulan sağlık hizmetlerinin sosyalizasyonu Türkiye modeli zamanında Dünya Sağlık Örgütü tarafından dünyaya örnek gösteriliyordu, fakat çalışanların motivasyon ve iş yükü düşünülmediği için 2000’lerde sistem tamamen çöktü. Yeniden sağlıkta dönüşüm adı altında yeni bir sisteme girdik. Bu sistemin iyi olması hepimizin lehine. Bazı konularda
Şehitkamil İlçesi’ne bağlı Acaroba köyünde görev yapan Dr. Köker, Nurdağı İlçesi’ne kadar 11 köye sağlık hizmeti verdiklerini bildirdi. Aile Hekimliği Derneği’ni kurarken amacımız Hipokrat yemini çerçevesinde tüm aile hekimleriyle tek yürek olmanın gerektirdiği şekilde hareket etmekti. O çerçevede de çalışmalarımızı yürütüyoruz” dedi.
Elimizi taşın altına koymalıyız Aile hekimliği kurumunun, kendi kaderine bırakılamayacak kadar önemli bir kurum olduğunu belirten Dr. Köker, şunları söyledi: “Herkesin taşın altına elini koyması gerektiğine inanıyoruz. Bu anlamda tüm aile hekimlerinin derneğimize ve federasyona sahip çıkması önemli. Aile hekimleri olarak aile hekimliği kurumunu
revi olarak tanımlanıyor. Eskiden sağlık ocaklarında mahalle kavramı vardı. Şu an kesin kayıtlı hasta tanımıyla yaklaşık her aile hekimine ortalama 3 bin 800 civarında hasta kaydedilerek o hastanın sorumluluğu bizlere verildi.”
Kayıtlı hastaları bulamıyoruz Hasta takip sisteminde yaşanan sıkıntılara da değinen Dr. Köker, kayıtlı birçok hastaya ulaşamadıklarına işaret etti. “Geçtiğimiz ay, aile hekimlerine kayıtsız olan vatandaşların bilgimiz olmadan sisteme kaydı yapıldı. Fakat takibimize verilen kayıtların bir bölümünün
Aile hekimliği sisteminin daha iyi olabilmesi düşüncesiyle Gaziantep Aile Hekimliği Derneği’ni kurduklarını ifade eden Dr. Köker, şu an 400’ün üzerinde üyeyle Gaziantep’teki aile hekimlerinin yüzde 80’ini kapsadıklarını kaydetti. kamu bazı konularda özel sayılmamız bir kaos yarattı. Kamu muyuz özel miyiz, ilk olarak bununu tanımının net olarak yapılmasını istiyoruz.”
gelecek nesillere taşırken, saygın ve güvenilir temeller üzerine atılmış bir kurum olarak emanet etmemiz, bu bilinçle davranmamız önemli.”
yurtdışında olduğunu saptadık. Annesi bize kayıtlı diye bebek de kaydedilmiş. Bu bebeği bulmakta sıkıntı yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
Federasyon çatısı altında toplandık
Ailenizin bir parçasıyız
11 köy bize bağlı
“Biz aile hekimiyiz, ailenizin bir parçasıyız” diyen Dr. Köker, en temel görevlerinin birinci basamak sağlık hizmetleri olduğunu bildirdi.
Şehitkamil İlçesi’ne bağlı Acaroba köyünde görev yapan Dr. Köker, Nurdağı İlçesi’ne kadar 11 köye sağlık hizmeti verdiklerini bildirdi.
Dr. Köker, görev alanlarına giren diğer uygulamalarla ilgili şunları kaydetti:
Dr. Köker, “Acaroba yaklaşık 250 kişilik fakat merkezi bir köy. Acaroba’nın bir özelliği de en fazla mobil olan aile sağlığı merkezi olması. Mobili en fazla olan aile hekimiyim. Yaklaşık 3 bin 430 kayıtlı hastamın 3 bin 300’üne mobil hizmet veriyorum” diyerek sözlerini tamamladı.
Aile hekimliği sisteminin daha iyi olabilmesi düşüncesiyle Gaziantep Aile Hekimliği Derneği’ni kurduklarını ifade eden Dr. Köker, şu an 400’ün üzerinde üyeyle Gaziantep’teki aile hekimlerinin yüzde 80’ini kapsadıklarını kaydetti. Derneğin kuruluşundan 6 ay sonra Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu’na üye olduklarını belirten Dr. Köker, “Şu an 63 ilde yaklaşık 14 bin aile hekimiyle ortak hareket ediyoruz. Gaziantep
“Bebek-Çocuk izlemler, aşılamalar, gebe izlem, 15/49 kadın izlem, lohusa izlemi, muayene, kişinin sağlık düzeyini geliştirmek adına yapılacak her türlü işlem aslında aile hekiminin gö-
w w w . s a n k o t i p . c o m
33
Gaziantep Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Siraç EKİN
Sağlık sektöründe iş talebi fazla Gaziantep ekonomisinde tekstil, halı, gıda, kimya, makine, plastik, sağlık ve hizmet sektörlerinin ön plana çıktığını belirten Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Siraç Ekin, bu sektörlerdeki nitelikli eleman ihtiyacını giderebilmek için mesleki eğitim çalışmalarının tüm hızıyla devam ettiğini kaydetti.
İ
ŞKUR olarak bu sektörlerin tamamına yönelik olduğu gibi sağlık sektörüne de farklı ve anlamlı eğitim modeli uygulamaya çalışıyoruz” diyen Siraç Ekin, iş arayanların büyük bölümünün sağlık sektörünü tercih ettiğini söyledi.
sonelin çok duyarlı ve dikkatli olması gerekiyor. Bu hususa özellikle önem veriyoruz. Hem sağlık alanından mezun hem de iletişimi kuvvetli kişileri seçmeye gayret ediyoruz”.
Mesleki eğitim çalışmaları esnasında mülakatlar gerçekleştirdiklerini belirten Ekin, şu bilgileri verdi:
İstihdam garantili kurslar düzenlediklerini anlatan Ekin, “Hastane için kaç personelin alınması düşünülüyorsa istihdam oranı ölçüsünde kurslar açılır. Örneğin bir özel hastane yüzde 51’den daha düşük oranda istihdam garantisinde bulunamaz. En az yüzde 51 ve üzeri istihdam garantisinde bulunmak zorundadır” dedi.
“Mülakatta o hastaneye en iyi hizmet edecek personeli seçmeye gayret ediyoruz. Hastanede çalışmak için başvuranların çoğunluğu üniversite mezunu ve bayanlardan oluşuyor. Onlara ‘Neden sağlık sektörünü tercih ediyorsunuz’ diye sorduğumuzda ‘Çalışma süreleri belli, hijyenik bir ortama sahip, güvenli, mesai saatleri uygun’ gibi yanıtlar alıyoruz. Seçimimizi yaparken halkla ilişkiler noktasına çok dikkat ediyoruz. Vatandaşlarla özellikle de hastalarla iletişim kuracak per-
Sigorta İŞKUR tarafından yatırılıyor
Seçilen kursiyerlerin kursa tabi tutulacağını ve kurslar sonunda sınavlar yapıldığını vurgulayan Ekin, şöyle devam etti: “Sınavda başarılı olanlar sertifikalandırılır. Hastane kursunu başa-
Hastane için kaç personelin alınması düşünülüyorsa istihdam oranı ölçüsünde kurslar açılır. Örneğin bir özel hastane yüzde 51’den daha düşük oranda istihdam garantisinde bulunamaz. En az yüzde 51 ve üzeri istihdam garantisinde bulunmak zorundadır
34
w w w . s a n k o t i p . c o m
rıyla tamamlayanların yüzde 50’sini kurs süresi kadar ve her halükarda 3 aydan az olmamak kaydıyla istihdam etmek durumundadır. Biz de İŞKUR olarak bunların çalıştırılıp çalıştırılmadığını kontrol ederiz. Kurs süresi boyunca kursiyerlerin günde 20 liraya denk gelen harçlıklarını biz ödüyoruz. Kurslara denk düşen sigortalarını da biz yatırıyoruz. Bu kursiyerlerin işverene herhangi bir maddi yükü olmuyor.”
İstihdam garantili kurslar İşbirliği programları çerçevesinde düzenlenen kursların da istihdam garantili olduğuna dikkat çeken Ekin, İŞKUR’un bu program çerçevesinde eğitim gören kursiyerlerin günlük cep harçlıklarını ve sigortasını karşıladıklarını kaydetti. Bu program dahilinde firmalara eğitim ücreti verilmediğini belirten Ekin, şunları söyledi: “İstihdam garantili kurslarda işbirliği yapılan firmaya saat başı eğitim ücreti verilirken, işbirliği kapsamında yapılan programlarda hastanelerin ya da firmaların eğitimlerden herhangi bir ücret talebi olamaz.
Burada istihdam garantisi yine söz konusu. Kursiyerler yine kurs bittiğinde kurs süresi kadar çalıştırılmak zorunda. Hastaneler açısından kalifiye eleman seçimi bu kurslarda netleşebiliyor. Kurslardaki hocalar, yöneticiler kursiyerler arasından en çok hangisinin yararlı olabileceğine dair bir değerlendirme yapabiliyorlar. Zaten kurs bittikten sonra istihdam ediyorlar. Bu da nitelikli eleman yetiştirme açısından hastaneler için en belirgin yöntemlerden bir tanesidir.”
Vatandaşlarla özellikle de hastalarla iletişim kuracak personelin çok duyarlı ve dikkatli olması gerekiyor. Bu hususa özellikle önem veriyoruz. Hem sağlık alanından mezun hem de iletişimi kuvvetli kişileri seçmeye gayret ediyoruz
Stajyerlik programları Stajyerlik eğitimi hakkında da bilgi veren Ekin, bu kursların özellikle 2012 yılının 8. ayından sonra yoğunluk kazandığını bildirdi. Bu programların 2013 yılında da aynı hızla devam edeceğini belirten Ekin, şunları kaydetti: “Bir firmaya stajyer sağlamamız için işverenlerin en az 2 sigortalı çalıştırması ve bu çalıştırılan kişilerin o kurumda en az 3 ay önceden sigortalılıklarının devam etmesi gerekiyor. 2 kişi çalıştıran işverene 1 stajyer gönderebiliyoruz. 2’den fazla çalışan olduğu zaman çalışan sayısının 10’da birine tekabül eden oranda stajyer çalıştırılabilir. Bir hastane 100 kişi çalıştırıyorsa bizden 10 stajyer alabilir. Stajyerlerin cep harçlıkları günlük 25 lira. Bu da ayda 650 liraya denk geliyor. Stajyerlerin sigortası İŞKUR tarafından yatırılıyor. Hastane stajyerleri 6 ay süre ile çalıştırabiliyor ve ücretlerini İŞKUR ödüyor. Bu 6 ayın sonunda stajyerler sertifikalandırılıyor. Hastane isterse o stajyerleri kendi bünyesinde çalıştırmaya devam edebiliyor, ancak Meslekle ilgili alanlarda İşbaşı Eğitim alma şartları aranıyor.”
Kursiyerler İŞKUR’a kayıtlı olmalı Stajyerlerin mutlaka İŞKUR’a kayıtlı işsiz olmasına vurgu yapan Ekin, kursiyerlerin o kurumun eski çalışanı ya da yetkililerin birinci derece yakını olmaması gerektiğini söyledi. Kursiyerlerin 6 ay boyunca meslekle ilgili bir konuya vakıf olması gerektiğinin de altını çizen Ekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
w w w . s a n k o t i p . c o m
35
“İşveren stajyerlerin günlük devam çizelgelerini tutmak ve ay sonunda İŞKUR’a vermek zorunda. Biz de ona göre aylık tahakkuk eden toplam tutarı hesaplarına yatırıyoruz. Stajyer paralarını işverene vermiyoruz. Bu da stajyerin güvence altına alınmasını sağlıyor. Ayrıca işveren stajyerlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından her türlü önlemi almak zorunda. Bu hususlar kalifiye eleman temininde işveren ve İŞKUR’un önemli rolü olduğunu gösteriyor. İŞKUR kursiyerin parasını, sigortasını yatırıyor, belgelendiriyor. İşveren açısından da onun devam edip etmediğini kontrol ediyor, sorumlu bir görevli tayin ediyor, devam çizelgelerini tutuyor. Kurs sonunda da İŞKUR’a bağlantılı staj belgesi düzenleniyor. O belge stajyerin piyasada iyi şartlarda iş bulma imkanı bulması veya kendi işini kurması açısından iyi bir referans oluyor.”
İşbirliği projelerinde Özel Sani Konukoğlu Hastanesi İŞKUR olarak Özel Sani Konukoğlu Hastanesi ile işbirliği projeleri gerçekleştirdiklerini anımsatan Ekin, bu projeleri şöyle özetledi: “2011 yılında 5 işbaşı eğitim programı açıldı. 75 kursiyerin katıldığı bu programda 65 kursiyer başarıyla tamamlamıştır. Kurs sonunda 31 kişi Özel Sani Konukoğlu Hastanesi’nde istihdam edildi.” 2012 yılında işbaşı eğitim programlarını tekrar başlattıklarını belirten Ekin, 6 programdan toplam 59 kişinin faydalandığını, mezun olan 45 kişiden 16’sının yine hastanede istihdam edildiğine dikkati çekti. Özel Sani Konukoğlu Hastanesi ile 2 kurs programı başlattıklarının altını çizen Ekin, bu kurslardan birisinin hasta
ve yaşlı bakım elemanı kursu olduğunu söyledi. 13 kursiyerin başarılı olduğunu belirten Ekin, diğer kurs hakkında da şu bilgiyi verdi: “Diğer bir kursumuz da sekreterlik kursu. İstihdam garantili kurstan 22 kursiyerimiz başarıyla belge aldı. Her iki kurs ve stajda da mesleki eğitimden geçirmek kaydıyla nitelikli eleman yetiştirmiş bulunuyoruz. Bu kursiyerler hastanelerde rahatlıkla iş bulacak noktaya geldiler.”
Gaziantep İnsan Kaynakları ve İstihdam Fuarı (GAİF 2012) Gaziantep’te geçtiğimiz yıl ilk defa düzenlenen “İnsan Kaynakları ve İstihdam Fuarı”na da değinen Ekin, sözlerini şöyle tamamladı: “Özellikle sanayisi ile ön plana çıkan Gaziantep, ilk kez insan kaynakları ve istihdam fuarı yapılması ile ‘Marka şehir’ olma noktasında bir adım daha attı. Ziyaretçiler de istihdam sağlayan firmaların İnsan Kaynakları departmanları ile doğrudan iletişim kurma, iş ve staj görüşmesi yapma imkanı buldu. 45 bine yakın katılımın sağlandığı fuarda, 9600 kişinin iş arayan kaydı alındı, 4800 iş arayanımız iş başvurusunda bulundu ve 1200 civarı iş görüşmesi olumlu geçti. Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu da fuara katılarak ’Kadın İstihdamı ve sanayi işbirliği’ konusunda konuşma yaptı. İşsiz gençlerimize destek oldu. Ayrıca fuarda; İŞKUR’dan Ocak 2012-Kasım 2012 tarihleri arasında özel sektör bazında en çok işçi alan firma olan Sanko Tekstil İşletmeleri’ne bir şilt verdik. Firmanın şiltini Genel Müdür Ökkeş Cansız’a, Sayın Valimiz Erdal Ata takdim etti.”
Bir firmaya stajyer sağlamamız için işverenlerin en az 2 sigortalı çalıştırması ve bu çalıştırılan kişilerin o kurumda en az 3 ay önceden sigortalılıklarının devam etmesi gerekiyor.
36
w w w . s a n k o t i p . c o m
Özellikle sanayisi ile ön plana çıkan Gaziantep, ilk kez insan kaynakları ve istihdam fuarı yapılması ile ‘Marka şehir’ olma noktasında bir adım daha attı. Ziyaretçiler de istihdam sağlayan firmaların İnsan Kaynakları departmanları ile doğrudan iletişim kurma, iş ve staj görüşmesi yapma imkanı buldu. 45 bine yakın katılımın sağlandığı fuarda, 9600 kişinin iş arayan kaydı alındı, 4800 iş arayanımız iş başvurusunda bulundu ve 1200 civarı iş görüşmesi olumlu geçti.
w w w . s a n k o t i p . c o m
37
Gastroenteroloji Kliniği Gastroenteroloji Kliniği hastanemizin kuruluşundan bu yana hizmet vermektedir.
K
liniğin amacı; sindirim sistemi yakınması veya hastalığı olan kişilere, teknolojik destekle en kısa sürede; kaliteli, çağdaş, bilimsel ve en ekonomik tedavi hizmeti verilmektedir. Gastroenteroloji Kliniği, gastrointestinal sistem (yemek borusu, mide, ince ve kalın bağırsak), karaciğer, pankreas ve safra yollarında problemi olan hastalara, ayaktan veya yatarak danışmanlık, tanı ve tedavi hizmeti vermektedir. Cerrahi işlem gereken hastalar cerrahi bölümü ile birlikte
değerlendirilmektedir. Yoğun bakım gerektiren hastalar, ileri teknolojik cihazlarla donatılmış, yoğun bakım ünitemizde tedavi edilmektedir. Hastanemiz gastroenteroloji laboratuvarında üst ve alt gastrointestinal sisteme yönelik videoendoskopik işlemler tanısal ve tedavi amaçlı yapılmaktadır. Gastroenteroloji Kliniği’ne, radyoloji departmanı tanısal radyolojik işlemlerde, her türlü desteği sağlanmaktadır.
Dr. Azmi Serin
Mersin Silifke doğumlu olan Dr. Azmi Serin, orta ve lise öğrenimini Mersin’de tamamladı. 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Dr. Serin, aynı üniversitenin İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda ihtisas yaptı. Mecburi hizmet sonrası çeşitli devlet hastanelerinde iç hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Dr. Serin, 1996 yılında Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’nde Gastroenteroloji üst ihtisasını bitirdi. 1997 yılı Mart ayından itibaren Hastanemizde Gastroenteroloji – İç Hastalıkları Uzmanı olarak görev yapan Dr. Serin evli ve bir çocuk babasıdır.
38
w w w . s a n k o t i p . c o m
w w w . s a n k o t i p . c o m
39
İlk a d m ı d r ya i s e m n i l bi ler n e k e r ge Ev kazalarına karşı yeterince güvende miyiz?
Evde güvenli yaşam prensipleri Uygarlık tarihi boyunca her şey tekerleğin icat edilmesi ve ateşin bulunmasıyla başladı. Bunu diğer teknolojik gelişmeler izledi. Böylece kazalar da dahil her şeyin kolaylaştığı bir dönem başladı. Çok dikkatli olunmazsa, daha çok teknoloji daha çok kaza anlamına gelebilir. Teknoloji ve insanın olduğu her yerde kazalar mutlaka olacaktır. Kazalar en iyi ihtimalle sadece maddi hasarlı olabileceği gibi birçok masum insanın etkilendiği yaralanmalı kazalar şeklinde de olabilir.
K
Dr. Mehmet DOKUR Acil Tıp Uzmanı
40
azalarda insan faktörü ön plandadır
Kazaların çoğunda insan faktörünün ön planda olduğu gerçeğini dikkate alırsak, birçok kazanın önlenebilir olduğunu düşünebiliriz. Kazaların çoğunda olayı başlatan ve çoğunlukla domino taşı etkisi oluşturabilen bir başlangıç etkeni vardır. Kazaları önceden alınan tedbirlerle önlemenin mantığı, domino taşı etkisi oluşturabilen kaza zincirinin ilk adımını başlatmamaktır. Şöyle bir örnekle bunu açıklayabiliriz: Ciddi osteoporozu (kemik erimesi) olan, operasyonu riskli ve çok yaşlı bir hasta için karanlık bir koridorda düşerek kalça kemiğini kırmak, yaşamın geri kalan kısmını bir kabusa dönüştürebilir. Bu hastanın tamamen yatağa
w w w . s a n k o t i p . c o m
bağlanmasına hatta bu durum belki de hayata ancak tutunabilen bu kişinin hayatını daha erken kaybetmesine neden olabilir. Dramatik bir örnekle açıklamaya çalıştığımız bu durumu hayatımızın her kesitine uyarlayabiliriz. Bu nedenle en azından belli başlı güvenlik tedbirlerini öğrenmemiz, uygulamamız ve öğretmemiz gerekir.
Kazaların çoğunda olayı başlatan ve çoğunlukla domino taşı etkisi oluşturabilen bir başlangıç etkeni vardır. Kazaları önceden alınan tedbirlerle önlemenin mantığı, domino taşı etkisi oluşturabilen kaza zincirinin ilk adımını başlatmamaktır.
Ev aydınlatmasına dikkat edilmeli Her şeyden önce ev içerisinin yeterli pozitif alan sağlayacak şekilde dekore edilmesi gerekir. Böylece ev içerisinde bir şeylere çarpmadan hareket etmek mümkün olacaktır. Bu da ev kazalarını en aza indirebilir. Ev içerisinde koridorlar ve merdivenler dahil her alanın, o alana yetecek kadar bir aydınlatmaya sahip olması gerekir. Bu özellikle yaşlı ve çocuklar için önemlidir.
Çocuklar elektrikli cihazlardan uzak tutulmalı Özellikle elektrikli aletlerin kullanım talimatına uygun bir yerde ve şekilde kullanılmaları gerekir. Daha da önemlisi elektrikli ısıtıcıların yanma potansiyeli olan nesnelerde belirli uzaklıkta olmalı, bu cihazlar açıkken yatılmamalı ve çocuklar bu cihazlardan uzak tutulmalıdır. Sıcak yemek tencereleri ve sıcak su içeren çaydanlıklar mümkünse mutfak dışına çıkarılmamalı. Mutfak penceresi ocağın yakınında ise klasik perde yerine stor tarzında bir perde tercih edilebilir. Kaymaz zeminler sağlamak özellikle önemlidir. Özellikle hafif tipte halı ve yollukların zemini iyi kavrayan tip olanları tercih edilmelidir. Elektrikli alet ve cihazlar belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. Bu cihazları çocukların kullanmasına izin verilmemelidir. Özellikle et kıyma makinası ve blender gibi cihazların kullanım sonrası hemen çocukların ulaşamayacağı bir yere kaldırılmaları gerekir. Unutmayınız ki çocuklar çoğunlukla sizin yaptıklarınızı taklit edeceklerdir. Birden fazla elektrikli cihaz yan yana çalıştırılmamalıdır. Aynı şekilde elektronik cihazların karmaşık kabloları, elektriksel ark oluşturmaması için özel plastik kelepçelerle mutlaka gruplandırılarak
Islak zeminlerde kaymamak için yer fayanslarının mat ve kaygan olmayan tipte seçilmesi önemlidir. İçten merdivenli evlerde merdiven basamaklarına çıkışa ve inişe engel olabilecek nesneler bırakılmamalı, basamaklara halı, kilim ve yolluk serilmemeli, mümkünse basamak uçlarına kaymayı engelleyen bantlar konulmalıdır. derli toplu hale getirilmelidir.
Islak zemine dikkat Islak zeminlerde kaymamak için yer fayanslarının mat ve kaygan
olmayan tipte seçilmesi önemlidir. İçten merdivenli evlerde merdiven basamaklarına çıkışa ve inişe engel olabilecek nesneler bırakılmamalı, basamaklara halı, kilim ve yolluk serilmemeli, mümkünse basamak
w w w . s a n k o t i p . c o m
41
yanan bir kişinin düşüp yaralanmasına neden olabilir. Özellikle yüksek katlı evlerin balkonlarında kenara yakın kısımlarda merdiven ya da masaya çıkarak iş yapmayınız. Aynı şekilde yüksek katlarda dış camları silmek için pencere pervazlarına çıkmayınız. Çocuklarınızın sizin denetimizden uzak, izole odalarda oynamasına izin vermeyiniz. Misafirken çocuğunuzun oyun oynayacağı alanları veya yatacağı odaları önce siz dolaşın, güvenli olup olmadıklarına karar veriniz. Unutmayınız ki körün değneği yanında olmalıdır.
Prizler için çocuk kilidi kullanın
Kezzap, tuz ruhu gibi yakıcı temizlik maddelerini mümkünse evinize sokmayınız. Markalı, güvenli, amaca uygun temizlik maddelerini seçiniz. Bu malzemeleri çocukların ulaşamayacağı, yiyeceklerden uzak ve tezgâh altında güvenli bir yerde muhafaza ediniz.
42
uçlarına kaymayı engelleyen bantlar konulmalıdır. Yangın merdivenlerinin de geçişi engellemeyecek şekilde boş tutulmaları gerekir. Buraları evinizin yedek balkonu olarak değerlendirmeyiniz.
Balkon korkuluklarına güvenmeyin Evimizin içi kadar yakın çevresi de da tehlikeli olabilir. Bahçe ya da bodruma atılmış eski bir buzdolabı, çocuklar için bir boğulma nedeni olabilir. Eski dolaplar kullanılmayacaksa ya kapakları sökülmeli ya da zincirle kapağı açılmayacak şekilde sarılıp kilitlenmelidir. Bahçedeki gelişigüzel asılmış çamaşır ipleri de aynı şekilde boğulmalar için birer risk oluşturabilir. Bahçelerdeki ağzı açık kuyular ve su birikintileri de boğulmalar için birer risk kaynağıdır. Balkonlardaki alüminyum korkuluklara hiçbir şekilde güvenmeyiniz. Bunların bağlantı elemanları çok kuvvetli değildir. Kuvvetli bir darbe ile yerlerinde çıkabilir ve bunlara da-
w w w . s a n k o t i p . c o m
Çocuk yatak odalarının dizaynı güvenli olmalıdır. Örneğin yatak ve ranzalar pencere kenarına konulamaz. Yüksek katlardaki tüm pencereler dikey açılma moduna sahip olmalı ve kullanımda bu mod tercih edilmelidir. Ev için tamirat ve ampul değiştirme işlemlerinde yükselti amacıyla dar ayaklı ve özellikle plastik taburelerden kaçınınız. Evinizdeki her cihazın güvenli çalışma esaslarına mutlaka uyunuz. Örneğin televizyonunuzun çalışırken üzerini örtmeyiniz. Kablosu yaralanmış cihazları mutlaka kablolarını değiştirerek kullanınız. İlkel su ısıtıcıları kullanmayınız. Prizler için mutlaka çocuk kilidi takınız. Banyo küvetlerine ve leğenleri su dolu olarak bırakmayınız. Odun ve kömür sobalarınızı tutuşturmak için asla tiner ve benzin kullanmayınız. Ayrıca tutuşturmada gazyağı ve motorin gibi yakıtları da kutusu ile beraber sobanın yanına getirmeyiniz. Odun veya kömür sobalarını yatacağınız sırada ateşlemeyiniz, üzerine odun veya kömür ilavesi yapmayınız. Kömür sobalarına bir akşam için sadece ilk yakarken kömür atılır, sonra gerekirse sadece odun atılır. Bu sobalar ve boruları duvarlardan ve yanabilen eşyalardan en az 70 cm uzakta olmalıdır. Kurma sırasında borular yükselti farkı olmadan ve uzun mesafeli olarak
kurulmalıdır. Kışa girmeden bacalar mutlaka temizlenmeli ve bacalar yüksek ve üzerlerinde mutlaka uygun bir şapka olmalıdır.
Şofbenlere dikkat Banyo içerisindeki sıcak su sistemine su verebilen elektrikli şofbenler daha güvenlidir. Ancak sadece o anda suyu ısıtan ve batarya üzerine ya da yakınına monte edilebilen elektrikli şofbenler, elektrik kaçağı açısından risk taşırlar. Gazlı şofbenlerin ise banyo dışında ve havalandırması olan bir yerde olması gerekir. Aynı şekilde kombi cihazları gazlı şofbenlere göre çok daha güvenli olmasına rağmen bunların da havalandırma sistemlerinin açık tutulması gerekir. Her evde mutlaka belirli aralıklarla kontrolü yapılan, ortalama 5 kilogram ağırlığında bir yangın tüpü bulundurulmalıdır.
Camlı mobilyaları tercih etmeyin Çelik kapılar dikkat edilmezse özellikle çocuklarımızın elleri için çok tehlikeli olabilir. Dış kapı eşiğinde elimizi kapı pervazına dayayarak uzun süre beklemek, dalgınlıkla aniden kapıyı birinin kapaması ile elimizin kapı menteşesine veya kapı kolu tarafındaki kısma sıkışmasına neden olabilir. Kapılar açıkken kapılardan uzak durunuz. Hareketli küçük çocukların bulunduğu evlerde, camlı mobilyaları tercih etmeyiniz. Cam masalar üzerine çıkmaya çalışan bir çocuk için ciddi kazalarla karşılaşabiliriz.
Elektrikli alet ve cihazlar belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. Bu cihazları çocukların kullanmasına izin verilmemelidir. Özellikle et kıyma makinası ve blender gibi cihazların kullanım sonrası hemen çocukların ulaşamayacağı bir yere kaldırılmaları gerekir. Unutmayınız ki çocuklar çoğunlukla sizin yaptıklarınızı taklit edeceklerdir. Birden fazla elektrikli cihaz yan yana çalıştırılmamalıdır. Aynı şekilde elektronik cihazların karmaşık kabloları, elektriksel ark oluşturmaması için özel plastik kelepçelerle mutlaka gruplandırılarak derli toplu hale getirilmelidir. İlaçları çocukların ulaşamayacağı yerde saklayın Kezzap, tuz ruhu gibi yakıcı temizlik maddelerini mümkünse evinize sokmayınız. Markalı, güvenli, amaca uygun temizlik maddelerini seçiniz. Bu malzemeleri çocukların ulaşamayacağı, yiyeceklerden uzak ve tezgâh altında güvenli bir yerde muhafaza ediniz. Bu maddeleri asla yiyecek kapları içerisinde saklamayınız ve bu kaplarda kullanmayınız. Aynı şekilde tüm ilaçların çocukların kolayca ulaşamayacağı yerlerde saklanması ve kapakları çocuk kilidi özelliğine sahip ilaçlar tercih edilmelidir.
Evinizde silah bulundurmayın Mümkünse silahlanmayınız. Yarın savaş olmayacak, olsa bile size aktif görev düşmeyebilir. Evinizde ateşli silah ve delici-kesici alet varsa bunları özellikle çocuklardan uzak ve kilitli özel kasalarda muhafaza ediniz. Kazasız ve sağlıklı günler dileğiyle…..
Islak zeminlerde kaymamak için yer fayanslarının mat ve kaygan olmayan tipte seçilmesi önemlidir. İçten merdivenli evlerde merdiven basamaklarına çıkışa ve inişe engel olabilecek nesneler bırakılmamalı, basamaklara halı, kilim ve yolluk serilmemeli, mümkünse basamak uçlarına kaymayı engelleyen bantlar konulmalıdır.
w w w . s a n k o t i p . c o m
43
Doğru bilinen
yanlışlar Her gün mutlaka yürüyüş yapılmalı
Günlük yapılan egzersizlere metabolizmanız alışacaktır ve bunu her gün isteyecektir. Hatta yapılmadığında vücutta kilo artışı görülebilir. Bu yüzden günlük aktivitelerinizin dışında yapacağınız egzersizler dağınık düzende olmalıdır ve sürekli değişkenlik göstermelidir. Böylece vücudunuz bu farklılığı hissedecek ve egzersizler daha verimli hale gelecektir.
44
w w w . s a n k o t i p . c o m
Bütün gün içilen çaylar veya sıvılar su yerine geçer Sıvı alımı öncelikle su ile karşılanmalıdır. İnsan vücudundan normal koşullarda ortalama deri yoluyla 500ml, akciğerlerle 300ml, böbreklerden idrarla 1500 ml ve bağırsaklardan 200ml su kaybı yaşanır. Dolayısıyla günlük 2.5 lt civarında su içilmelidir. İlk tercih her zaman su daha sonra bitki çayları, ayran, meyve suları olmalıdır. Suyu sade içemeyenler için suyu tatlandırma yapılabilir. İçerisine biraz limon sıkmak ya da taze nene yapraklarıyla tatlandırmak mümkündür.
İnsan vücudunun tuza ve şekere ihtiyacı vardır Vücudun elektrolit dengesi açısından tuza ihtiyacı olabilir ancak şeker vücut için gerekli değildir. Kan şekeri düşük kişiler bunu yanlış anlamaktadır. Gerekli karbonhidrat ihtiyacı kompleks karbonhidratlarla sağlanmalıdır. Basit şeker diye adlandırdığımız çay şekeri tam tersi vücuda zarar verir. Kompleks karbonhidratları tercih ederek tatlı ihtiyacınızı da en aza indirgeyebilirsiniz.
“MEYVE, YEMEKTEN 2 SAAT SONRA YENİR, YOKSA BÜTÜN YENİLENLER YAĞA DÖNÜŞÜR” Meyvelerin glisemik endeksinin bazı besinlere göre yüksek olmasından dolayı hızlı şekilde kan şekerini yükseltme özellikleri vardır. Kan şekeri yükseldiği zaman insülinin salgılandığı ve yemeğin yanında alınan meyve nedeniyle de, bütün yenilenlerin yağa dönüştüğü iddia edilmektedir. Ancak vücut, ihtiyacı olan enerjiyi yemekten alır. Kişinin normalden fazla yediği şey meyve de olsa fazla besinler yağa dönüşür; buna paralel olarak kişi ihtiyacı olan enerjiyi az bir yemek ve yanında meyveyle tamamlıyorsa yediği besin enerji olarak kullanılacağı için yağa dönüşmez. Genelde meyvenin öğün aralarında önerilmesinin sebebi ise; meyvenin yanında proteinli bir gıda ile tüketildiğinde kan şekerini dengelemesi ayrıca aç karnına yenilen meyvedeki vitamin minerallerin daha iyi emilebilmesidir.
w w w . s a n k o t i p . c o m
45
Organ bağışı hayat kurtardı Ordu’da, beyin ölümü gerçekleştikten sonra aile kararıyla organları bağışlanan Ali Ergun’un böbreği, Gaziantepli diyaliz hastası Güler Beyaz’a hayat verdi.
O
rdu’nun Fatsa ilçesindeki evinde rahatsızlanan 55 yaşındaki Ali Ergun’un, yapılan tüm müdahalelere rağmen beyin ölümü gerçekleşmiş, ailesi Ergun’un nakil gerçekleştirilebilecek durumda olan karaciğer ve iki böbreğini bağışlama kararı almıştı.
BABASININ ORGANLARINI KENDİ ELİYLE TAŞIMIŞTI Bağışlanan organlardan böbreğin bir tanesi Erzurum’a, karaciğer ve böbreğin diğeri Malatya’ya gön-
46
w w w . s a n k o t i p . c o m
Malatya’da uygun hastanın bulunmaması üzerine, böbreklerden bir tanesinin 6 yıldır diyaliz hastası olan ve hastanemizde tedavi gören Gaziantepli 31 yaşındaki Güler Beyaz’a uygun olduğu tespit edildi. Ali Ergun’un böbreği bekletilmeden Gaziantep’e getirilirken, burada Organ Nakli Merkezi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Necmettin Güvence tarafından başarılı bir operasyonla Güler Beyaz’a nakledildi. derilmişti. Organlar hastaneden çıkarken acılı aile gözyaşlarını tutamazken, Ali Ergun’un oğlu Fatih Ergun, organları ambulansa kadar kendisi taşımıştı. Organ kutusunu
defalarca öpen acılı evlat, ambulansa organ konulduktan sonra, babasından bir parçayı başka hastaya götüren ambulansı da öperek uğurlamıştı.
Genel Müdür Dr. Yusuf Ziya Yıldırım, “Biz Özel Sani Konukoğlu Hastanesi olarak, hastanemiz bünyesinde organ nakli hizmetleri konusunda; gerek şehrimizde, gerek bölgemizde iyi hizmetler gerçekleştirebilmek amacıyla çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bundan sonraki süreç içerisinde de hizmetlerimiz artarak devam edecek” dedi. SEVİNDİRİCİ HABER MALATYA’DAN GELDİ Malatya’da uygun hastanın bulunmaması üzerine, böbreklerden bir tanesinin 6 yıldır diyaliz hastası olan ve hastanemizde tedavi gören Gaziantepli 31 yaşındaki Güler Beyaz’a uygun olduğu tespit edildi. Ali Ergun’un böbreği bekletilmeden Gaziantep’e getirilirken, burada Organ Nakli Merkezi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Necmettin Güvence tarafından başarılı bir operasyonla Güler Beyaz’a nakledildi. Ameliyat sonrası Beyaz’ın hızlıca sağlığına kavuştuğu öğrenildi.
rından dolayı teşekkür ediyorum. Bunun da tüm ülkemiz halkına örnek bir davranış olmasını diliyorum. Şu an hastamız mutlu, biz daha çok mutluyuz. Kadavra organ bağışının fazlalaşmasını istiyoruz. Halkımızın bu konuya daha duyarlı davranmasını istiyoruz” diye konuştu. Genel Müdür Dr. Yusuf Ziya Yıldırım da, “Biz Özel Sani Konukoğlu Hastanesi olarak, hastanemiz bünyesinde organ nakli hizmetleri konusunda; gerek şehrimizde, gerek bölgemizde iyi hizmetler gerçekleştirebilmek amacıyla çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bundan sonraki süreç içerisinde de hizmetlerimiz artarak devam edecek. Bölgemizdeki
insanların, böbrek yetmezliği konusunda rahatsızlığı olan kişilerin organ nakli konusundaki alternatifleri olarak, hastanemizde gerçekleştirdiğimiz bu tedavi sürecinde istiyoruz ki; kadavra oranları biraz daha artabilsin. Bu konuda toplumsal bir hassasiyetin önemli olduğu kanaatindeyiz. Ancak bu hizmetlerin geliştirilebilmesi toplumsal bir kültürel yapının gelişmesiyle söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla nakillerin artarak devam etmesi ve toplumsal duyarlılığın artması konusunda gerek medyanın, gerekse tüm doktor arkadaşların duyarlı davranması gerektiği inancındayız” ifadelerini kullandı.
“BİR İNSAN ÖLÜYOR, DİĞER TARAFTAN 3 İNSAN KURTULUYOR” Başarılı bir ameliyat ile sağlığına kavuştuğunu ifade eden Güler Beyaz, “Bir insan ölüyor, diğer taraftan 3 insanın hayatı kurtuluyor. Ben 6 yıldır diyaliz hastasıyım. Allah kimseyi bu hastalığa düşürmesin. Rahatça ne yemek yiyebiliyorsun, ne de su içebiliyorsun. Bir yere gidip gelemiyorsun, her şeyden kısıtlısın. Böbreğini bağışlayan merhuma Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olur inşallah. Onun organları 3 kişiyi hayata bağladı. Çok mutluyum. En başta doktorumuz, buradaki yetkililer, herkesten Allah razı olsun” dedi. Organ Nakli Merkezi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Necmettin Güvence ise, hastanın 6 yıldır böbrek beklediğini kaydederek, “Hastamız Güler Beyaz’ın ailesinde de canlı verici yoktu. Annesi böbreğini vermek istiyordu fakat şeker hastası olduğu için bu nakil gerçekleştirilemiyordu. Bu yüzden ben ölen vatandaşımızın mekânı cennet olsun diyorum. Sahiplerine de, bu onurlu davranışla-
w w w . s a n k o t i p . c o m
47
“Sağlıklı çocuk izlemi ve aşılar” “Sağlıklı Çocuk İzlemi ve Aşılar” konulu halka açık konferans düzenlendi.
Ş
ehitkâmil Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta, Hastanemiz Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanları Dr. Medeni Asma ve Dr. Çağatay Kabak, “Sağlıklı Çocuk İzlemi ve Aşılar” konulu sunum yaptılar. Sağlıklı Çocuk İzlemi hakkında bilgiler veren Dr. Çağatay Kabak, sağlık ocakları, Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezleri, sağlam çocuk poliklinikleri ve muayenehanelerin bu konuda hizmet sunduğunu söyledi. Doktor, hemşire, anne-baba, psikolog, çocuk gelişim uzmanı ve sosyal hizmetler uzmanından oluşan bir ekip tarafından bu takibin yapıldığının altını çizen Dr. Çağatay Kabak, “Doğum öncesi en az 4 kez, doğum-
48
w w w . s a n k o t i p . c o m
dan sonraki ilk 48 saat içinde, doğumdan sonraki ilk 2 hafta içinde, 2, 4, 6, 9 ve 12.aylarda (aşı zamanlarına uygun), ikinci yılda 15, 18 ve 24.aylarda ve 2 yaş sonrası yılda bir
kez sağlıklı çocuk izlemi gerçekleştirilmelidir” dedi. Doğum öncesi izlemelerin sağlıklı bebek dünyaya getirmek açısından
çirilmiş enfeksiyon sonrası oluşan dirence benzer bir cevap sağlanabilmesi için yapılan önemli bir uygulamadır” dedi. Dr. Asma, aşılamanın kimi zaman hayat boyu koruma, kimi zaman ise kısmi koruma sağladığını, ancak kimi aşılamaların belirli aralıklarla tekrarlanmasıyla uzun süreli koruma sağlandığını anımsattı. Aşıların uygulanış biçimi ve yeri hakkında da bilgiler veren Dr. Asma, aşıların uygulanış biçimi ve yerinin birbirinden farklılık gösterdiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
çok önemli olduğunu belirten Dr. Kabak, bu sayede intra uterin büyümenin değerlendirildiğini, konjenital anomali arandığını, doğum travması riskinin araştırıldığını ve aynı zamanda emzirme danışmanlığı yapıldığını ifade etti.
larında ailelerimize gerekli desteği vermeye çalışıyoruz.”
“BCG gibi bazı aşılar deri içine, difteri, boğmaca, hepatit B, tetanos, kuduz gibi bazı aşılar kas içine, kolera, tifo, sarıhumma gibi bazı aşılar deri altına, canlı çocuk felci aşısı gibi bazı aşılar da ağızdan uygulanır. Bebeklerde genellikle uyluk bölgesine uygulama yapılırken, büyük çocuk ve erişkinlerde aşı uygulaması omuzun hemen altındaki deltoid bölgesidir.”
Okul çağı taramalarının çocukların başarısını doğrudan etkilediğini anlatan Dr. Kabak, bu taramaların öykü, gözlem, fizik muayene, skol-
Anne sütü ile beslenen bebeklerde ağızdan verilen çocuk felci aşısının bebeğin beslenmesine ara verilmesini gerektirmediğini vurgulayan
Aşılama; hastalık yapıcı etkileri azaltılan ya da değiştirilen mikroorganizmaların canlılara verilerek, kişide önemli bir problem oluşturmadan, doğal yollardan geçirilmiş enfeksiyon sonrası oluşan dirence benzer bir cevap sağlanabilmesi için yapılan önemli bir uygulamadır Doğum sonrası ilk 48 saatteki izlemin önemi hakkında da bilgiler veren Dr. Kabak, şöyle konuştu:
yoz, paraziter hastalıklar, davranış sorunları şeklinde gerçekleştirildiğini kaydetti.
“Ortopedik, göz, hemotolojik ve üriner sistem taramaları çok önemlidir. Anne sütünün yararlılığı ve emzirme, göbek bakımı, banyosu, giysileri, cilt temizliği, pişikler, idrar ve dışkı sıklığı, sigaranın etkileri, kundak-emzik kullanımı, fiziki inceleme (doğumsal anomali, sarılık…), işitme taraması, fenilketonüri ve konjenital hipotiroidi taraması ve hepatit B aşısının gerekliliği konu-
DR. MEDENİ ASMA: “AŞILAMA ÖNEMLİ” Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Medeni Asma ise aşılamanın sağlık açısından önemine değinerek, “Aşılama; hastalık yapıcı etkileri azaltılan ya da değiştirilen mikroorganizmaların canlılara verilerek, kişide önemli bir problem oluşturmadan, doğal yollardan ge-
Dr. Asma, sözlerini şöyle tamamladı: “Bebekler ağızdan verilen aşıları kusarak çıkartabilmektedirler. Eğer aşı verildikten 15 ila 20 dakika içinde kusma olmuşsa aşı tekrar edilmelidir. 2. defa verilen aşı tekrar kusmaya yol açmışsa aşı ertesi gün tekrar verilmelidir. Bebeklik ve çocukluk çağında eş zamanlı aşılama rutin aşılama şeması içinde birçok hastalığın önlenmesinde önemli bir faktördür.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
49
Tabipler Odası’ndan hastanemize ziyaret
14
Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Gaziantep Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Savaş Gürsoy ile yönetim kurulu üyeleri Hastanemiz Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım’ı makamında ziyaret ettiler. Genel Müdür Dr. Yıldırım, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirirken, Gaziantep Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gürsoy ve Yönetim Kurulu Üyeleri Özel Sani Konukoğlu Hastanesi hekim ve sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlayarak, onlara karanfil dağıttılar.
50
w w w . s a n k o t i p . c o m
Yönetici ve sağlık personelimiz yurtdışındaki hastaneleri gezdi Hastanemiz yöneticileri ve sağlık personeli, İspanya ve Almanya’daki hastaneleri gezerek incelemelerde bulundu.
G
enel Müdür Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ve hastanemiz sağlık personeli, “AB Ülkelerinde Cerrahi Yoğun Bakım Ünitelerinde Hasta Bakım Hizmetlerinin Farkındalıkları, Müdahalelerde Hasta Transportunun Avrupa Birliği Düzeyinde İncelenmesi Projesi” kapsamında yurtdışındaki hastanelerde incelemelerde bulundu. Dr. Yıldırım, “Sağlık eğitimi ve sağlık hizmetleri alanında ülkeler arasındaki bilgi sınırının kalktığı, refah, mutluluk ve dünya barışı için işbirliğinin gerçekleştirildiği çağımızda, bilimsel ve teknolojik açıdan büyük bir gelişme sağlanmaktadır” dedi. Sağlık hizmetleri ve eğitiminde üzerinde durulan başlıca konunun, uluslararası düzeyde rekabet edebilecek niteliklere sahip, kalifiye hizmetler sunabilmek olduğunu belirten Dr. Yıldırım, “İnsan sağlığına ve eğitimine yapılan yatırım gelişmişlikte en büyük etkendir” diye konuştu. İspanya’nın Sevilla ve Almanya’nın Regensburg şehrindeki kamu, özel
ve üniversite hastanelerini gezerek, özellikle cerrahi yoğun bakım ünitelerini incelediklerini ifade eden Dr. Yıldırım, şunları kaydetti: “Cerrahi yoğun bakım tedavisinin temelinde tıbbi tedavi ve hemşirelik bakımı vardır. Ekip çalışmasının en iyi sergilendiği yer yoğun bakımlardır. Amaç; yaşamsal bulguları güvencede olmayan yakın takip ve tedavi gerektiren hastaların yaşamsal fonksiyonlarını en kısa zamanda düzenlemektir. Cerrahi yoğun bakım ekibi; bilgi beceri, deneyim ve uzmanlıkları ile tıbbi tedavi ve
bakıma katkıda bulunacak doktor, hemşire ve diğer sağlık personelinden oluşmaktadır.”
‘’SAĞLIK HİZMETLERİNİ KARŞILAŞTIRDIK’’ Amaçlarının hastanelerinde görev yapan yönetici, doktor ve hemşirelerin mesleklerindeki gelişmelerin yanı sıra, sunulan hizmetlerin üst seviyeye çıkarılması olduğunu vurgulayan Dr. Yıldırım, ‘’Bu ve benzer projeler kapsamında hastanemizde, şehrimizde ve ülkemizde sunulan sağlık hizmetleriyle Avrupa ülkelerinde sunulan sağlık hizmetlerini karşılaştırma imkânı bulduk” diye konuştu. Dr. Yıldırım, yaptıkları incelemelerde Özel Sani Konukoğlu Hastanesi’nde sunulan sağlık hizmetlerinin Avrupa ülkelerinde sunulan sağlık hizmetlerine eşdeğer olduğunu gözlemlediklerine dikkati çekerek, “Farklı uygulamaları hastanemize entegre ettik” diyerek sözlerini tamamladı.
w w w . s a n k o t i p . c o m
51
Fazla sınav kaygısı başarıyı düşürüyor Psikolog Pelin Özufacık, fazla sınav kaygısının öğrencinin başarısını olumsuz etkilediğini belirterek, ‘’Başarıya ulaşmak için öncelikle yapılması gereken, bilgi donanımını daha iyi bir hale getirmektir’’ dedi.
H
astanemizde düzenlenen ‘’Halka Açık Sağlık Konferansları’’ kapsamında, Psikolog Pelin Özufacık tarafından “Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri” anlatıldı.
‘’Kaygı çok kolay ve çabuk şekilde bulaşan bir duygudur” diyen Özufacık, ailelerin, çocukların sınav kaygıları en aza indirmek için öncelikle sınavla ilgili duygularını tanıyıp, kontrol etmesi gerektiğini söyledi. Özufacık, ‘’Aileler, çocuklar için daima bir
52
w w w . s a n k o t i p . c o m
modeldir. Ailenin sınava karşı olan yaklaşımı, çocuklarında duygu durumunu etkilemektedir’’ diyerek, ebeveynlerin tutumunun önemini vurgu yaptı. Sınav kaygısının az olmasının öğrenci için olumlu olmasına karşın fazlasının öğrencinin başarısını olumsuz etkilediğini anlatan Özufacık, şunları kaydetti: ‘’Sınav kaygısı birçok bileşenin bir sonucudur. Sınava girecek kişinin ya da etrafındaki insanların beklentileri kişinin bilgi düzeyin-
den yüksekse sınav kaygısı olumsuz bir işlev kazanmaya başlayabilir. Diğer bir unsur ise sınava yüklenen anlamdır.” BAŞARIYA ULAŞMAK İÇİN Kaygının en basit sebebinin, öğrencinin ‘’Sınava yeterince hazırlanmadığı veya bilgisinin yeterliliğine inanmadığı’’ düşüncesi olduğunu ifade eden Özufacık, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Bu durumda sınava girdiğinde, bildiklerini tam kullanamadığı için heyecanlanır, dikkati dağılır, süreyi iyi bir şekilde kullanamaz ve sonucunda başarısızlığın sebebini ya sınav kaygısına ya da diğer dış etkenlere bağlar.’’ Başarıya ulaşmak için öncelikle yapılması gerekenin, bilgi donanımını daha iyi bir hale getirmek olduğuna işaret eden Özufacık, performansı düşen çocuğun yaşadığı aile ve çevre sorunları, duygusal sorunlar, dikkat eksikliği-hiperaktivite, öğrenme bozuklukları, motivasyon sorunları gibi diğer etkenlerin de değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
’Sınav kaygısı birçok bileşenin bir sonucudur. Sınava girecek kişinin ya da etrafındaki insanların beklentileri kişinin bilgi düzeyinden yüksekse sınav kaygısı olumsuz bir işlev kazanmaya başlayabilir. Diğer bir unsur ise sınava yüklenen anlamdır.’
Sorunun temelini anlamada ailenin gözleminin çok önemli olduğunu dile getiren Özufacık, ailelerin bir şeylerin yolunda gitmediğini anladıklarında, öncelikle öğretmenlerinden yardım alması ve öğretmenin sunduğu yolu takip etmeleri gerektiğini söyledi. Özufacık, şöyle konuştu: ‘’Sorun ne kadar erken anlaşılırsa başarıya ulaşmakta o kadar kolay olacaktır. Yaklaşan sınavın bu son haftalarında öğrenciler kendini son kez değerlendirmeli ve sınava kendi başarılarının, eksikliklerinin farkında olarak girmelidir. Yapabildiklerimizi görebildiğimizde kendimizden yüksek beklentiler içine de girmeden, kaygıları daha az bir şekilde, sınavda başarılı olmamız mümkündür. Sınava giren öğrencilere başarılar diliyoruz.”
w w w . s a n k o t i p . c o m
53
“Kadın hastalıkları, gebelik ve doğum’’ konferansı
Hastanemiz ‘’Kadın Hastalıkları, Gebelik ve Doğum’’ konulu halka açık konferans düzenledi.
Ş
ehitkâmil Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta, Hastanemiz Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Opr. Dr. İbrahim Halil Özdurak ve Opr. Dr. Abdullah Göymen, katılımcıları bilgilendirdi.
dönemde uygulanabilecek tedavi seçenekleri ile anne ve bebek ölümlerinin önüne geçmek olduğunu ifade eden Opr. Dr. Özdurak, ‘’Dolayısıyla burada en önemli husus gebelerimizin düzenli olarak kontrollere gitmesidir’’ diye konuştu.
Opr. Dr. Özdurak, ‘’Bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden birisi anne ve bebek ölüm oranlarındaki düşüştür’’ dedi.
‘’Herhangi bir risk faktörü olmayan bir gebenin ilk 8 haftada 11.-14. haftada, 18.-22. haftada, 26.-28. haftada ve 36. haftada olmak üzere en az 5 kez bir kadın doğum uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir” diyen Opr. Dr. Özdurak, sözlerini şöyle sürdürdü:
Gebelik takibinde temel amacın, öncelikle riskli gebeliklerin tespiti ve erken
54
w w w . s a n k o t i p . c o m
“Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, çoğul gebelik gibi riskli gebelik teşhisi koyulan gebelerde takip sıklığı, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından belirlenmelidir. Doğum şekli konusunda ise anne ve bebek sağlığı göz önüne alındığında öncelik tabi ki normal doğumdadır. Ancak ters veya yan geliş çocuğun eşinin önde gelmesi, anne çatısı ve bebek başı arasındaki uyumsuzluk çoğul gebelikler veya anne - bebek için hayati risk söz konusu olduğunda ise sezaryen hayat kurtarıcı bir operasyondur.’’ AİLE PLANLAMASI Opr. Dr. Abdullah Göymen de aile planlaması hakkında bilgi verdi. Aile planlamasını, ‘’Bireylerin ve çiftlerin istedikleri zaman, bakabilecekleri sayıda çocuk sahibi olmaları’’ olarak açıklayan Opr. Dr. Göymen, ‘’Eşlerin istenmeyen gebeliklerden sakınmalarına, iki doğum arasındaki süreyi düzenlemelerine, yaş ve sosyo-ekonomik durumu göze alarak ne zaman ve ne kadar çocuk sahibi olacaklarına karar vermelerine, çocuğu olmayan eşlerin çocuk sahibi olmalarına yar-
dım eden uygulamaların tümüdür’’ sözlerine yer verdi. Aile planlamasını ‘’Korunma yöntemleri ve çocuk sahibi olamayan infertil çiftlerin değerlendirilmesi’’ şeklinde iki ayrı başlık altında incelemek gerektiğini ifade eden Opr. Dr. Göymen, şunları kaydetti: ‘’Korunma yöntemleri geri çekme yöntemi, vücut ısı takibi, ritm yöntemi ve emzirmenin uzatılması ve benzeri geleneksel yöntemler gibi doğum kontrol hapları, spiral, depo ilaçlar, vajinal halka, bariyer yöntemleri, operasyon gibi modern yöntemler ile yapılmaktadır. Başarı oranları oldukça düşük olmasına rağmen Türkiye’de halen en sık kullanılan yöntem geri çekme yöntemidir. Bu da istenmeyen gebeliklerin oluşmasına sebep olmaktadır.’’ Opr. Dr. Göymen, infertilite (çocuk olmama durumu) ile ilgili tanı aşamasında rahim filmi, sperm testi, hormonlar gibi tanı testlerinin yanı sıra yumurta geliştirici tedaviden tüp bebek uygulamasına kadar geniş yelpazede tedavi yöntemi bulunduğunu belirtti.
w w w . s a n k o t i p . c o m
55
Çalışanları işe yönlendirme Hastanemizde konferanslar, eğitimler aralıksız devam ediyor. Hastane yöneticilerimiz ve sorumlu hemşirelerimiz İzgören Akademi ‘den İş Geliştirme Yöneticisi Eğitmen ve Danışman Gökhan Okçu’dan “Çalışanları İşe Yönlendirme” konulu eğitim aldı. Motivasyon, ego, duygu, beklentiler, bilinçli zihin, bilinçsiz zihin, insanları tanımak, düşünce, renklerle kişilik analizleri, sevilen insan olmak, hedef belirleme
stratejileri, bireysel motivasyon, özgüven konularında bilgi alan katılımcılara eğitimin sonunda katılım belgeleri takdim edildi.
Fuara katıldık Gaziantep Genç İşadamları Derneği’nin (GAGİAD) kuruluşunun 20. yılı dolayısıyla GAGİAD Dayanışma Fuarı ve İş Forumu düzenlendi. Şehitkâmil Kültür ve Kongre Merkezi’nde açılışını Vali Erdal Ata’nın yaptığı fuarda, Sanko Holding stant açtı. Sanko şirketlerinin katalog ve broşürlerinin yer aldığı stantta, şirket yetkilileri ziyaretçilere tanıtım yaptı.
56
w w w . s a n k o t i p . c o m
Sanko Tekstil, Pentex Fuarı’ndaydı Sanko Tekstil, 2. Penye Tekstil ve Teknolojileri Fuarı’nda (PENTEX) stant açtı. Ortadoğu Fuar Merkezi’nde düzenlenen fuarın açılış törenine katılan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ile birlikte Sanko Tekstil standını ziyaret etti. ÖZEL SANİ KONUKOĞLU HASTANESİ Özel Sani Konukoğlu Hastanesi olarak da PENTEX Fuarı’nda açtığımız stantta sağlık hizmeti sunuldu. Stantta, katılımcılara ve ziyaretçilere ücretsiz tansiyon ölçümü, şeker kontrolü hizmeti verilirken hastanenin de tanıtımı yapıldı.
Dr. Ersin Arslan Fotoğraf Yarışması
Özel Sani Konukoğlu Hastanesi olarak, geçtiğimiz yıl görevi başında uğradığı hunharca bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Dr. Ersin Arslan anısına düzenlenen fotoğraf yarışmasına sponsor olduk. Gaziantep – Kilis Tabipler Odası ve GAFSAD (Gaziantep Fotoğraf Sanatı Derneği) işbirliği ile gerçekleşen yarışmada aynı zamanda GAFSAD eski başkanı olan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanımız Opr. Dr. Engin Palaz da hastanemiz adına bir plaket aldı.
w w w . s a n k o t i p . c o m
57
di karşılayacak kadar rahatlaması sonucu sağlıklı ve mutlu bir şekilde taburcu edildiğini bildirdi.
60 yaşındaki Pembe Solmaz, 3 buçuk kilogramlık yumurtalık tümörünün başarılı bir ameliyatla alınmasının ardından sağlığına kavuştu. zel Sani Konukoğlu Hastanesi başarılı operasyonlarına bir yenisini ekledi. Ağustos ayından bu yana karın ağrısı şikâyetiyle Gaziantep’te çeşitli sağlık kuruluşlarına başvuran Pembe Solmaz (60) isimli hasta, son olarak Hastanemiz Kadın Hastalıları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. İbrahim Halil Özdurak’a başvurdu. Hastanın yapılan muayenesi ve tetkikleri sonucunda, tüm karnını dolduran 30 santim çapında bir kitlenin varlığı belirlendi. Opr. Dr. Özdurak tarafından hastayla yapılan görüşmeler sonucunda, kitlenin büyüklüğü de göz önüne alınarak acilen ameliyat yapılmasına karar verildi. Hastanenin fiziki şartları ve teknik donanımının hastanın kısa sürede ameliyata alınmasına müsait olması ile birlikte mümkün olan en kısa sürede ameli-
58
w w w . s a n k o t i p . c o m
yat gerçekleştirildi. 1 saat 15 dakika süren ameliyat sonrasında odasına alınan hasta, ertesi gün sağlıklı bir şeklide taburcu edildi. Opr. Dr. Özdurak, Pembe Solmaz’ın hastaneye başvurması sonucu yapılan tetkiklerin ardından, hastanın yaşının da dikkate alınarak, yumurtalık tümörü teşhisiyle acil ameliyatına karar verildiğini söyledi. Başarılı geçen operasyon sonucu 3,5 kilogramlık kitlenin tamamen çıkarıldığını belirten Opr. Dr. Özdurak, “Hastanenin Patoloji Laboratuvarına transfer edilen kitlenin dakikalar içerisinde iyi huylu olduğu bilgisi gelmesiyle beraber, diğer yumurtalığı ve rahmi de almaya gerek kalmadan operasyon sonlandırıldı” dedi. Opr. Dr. Özdurak, ameliyatın ikinci gününde hastanın ihtiyaçlarını ken-
Yumurtalık tümörlerinin yüzde 90’ının iyi huylu olmakla beraber, menopoz sonrası hastalarda bu tümörlerin kötü huylu olma olasılığının arttığını anımsatan Opr. Dr. Özdurak sözlerini şöyle tamamladı: “Bu tümörler için herhangi bir kanser tarama programı bulunmamaktadır. Ancak özellikle menopoz sonrası hastalarda yıllık jinekolojik muayene ve gerek duyulduğunda ultrasonografi erken tanı için faydalı olabilmektedir. Bu nedenle menopoz sonrası bayanların yıllık jinekolojik muayeneyi ihmal etmemeleri gerekmektedir.” Hasta Pembe Solmaz ise açıklamasında aylardır yemek yiyemediğini, karın ağrısı çektiği ve rahat hareket edemediğini ifade ederek “Allah doktorumuz İbrahim Bey’den ve hastanede bizle ilgilenen herkesten razı olsun. Aylardır bir dilim ekmek yesem karın ağrısından duramıyordum. İyi ki bu hastaneye ve doktoruma gelmişim. Bütün sıkıntılarımdan kurtulduğum için çok mutluyum” sözleriyle mutluluğunu dile getirdi.
Halka açık konferanslar kapsamında diyetisyen Ayşe Ceren Ayalp, “Yaza Formda Girelim” konulu konferans verdi.
K
onferansta sağlıklı beslenmenin önemini vurgulayan Ayalp, ‘Yeterli ve dengeli beslenme’ konusunda açıklamalarda bu-
lundu. Gündemdeki popüler diyet uygulamalarının vücuda zarar verdiğini belirten Ayalp, “Tek düze ve bol yasaklı diyetler sağlıklı beslenmeden çok uzak. Sağlıklı beslenmenin temelinde, kişiye özgü doğru diyet ve egzersiz vardır” dedi. Hızlı kilo vermenin doğru olmadığına işaret eden Ayalp, bu şekilde verilen kilonun hemen geri alınabileceğini söyledi. Yazın havanın sıcak olması nedeniyle metabolizma hızının arttığı ve bunun da yağ yakımını hızlandırdığını vurgulayan Ayalp, “Yazın kişilerin daha hareketli ve aktif oluşu, günlerin uzamasıyla harcanan enerjinin artması, daha fazla su ve daha çok sebze tüketilmesi nedeniyle yazın diyet yaparak kilo vermek çok daha kolaydır” şeklinde konuştu.
‘’EGZERSİZLERİ İHMAL ETMEMELİYİZ’’ Bölgesel ve özellikle karın bölgesindeki yağlanmanın metabolik hastalıkların işaretçisi olabileceğine dikkati çeken Ayalp, vücut ölçümlerinin nasıl yapılabileceğini anlattı. Besin öğelerinin hangi öğünlerde, nasıl yenilmesi gerektiği konularında hatırlatmalarda bulunan Ayalp,
şunları kaydetti: “Sağlığımız için tükettiğimiz besinlerin çeşitliliği büyük önem taşır. Beslenmenin yanı sıra günlük ve haftalık olması gereken aktivite ve egzersizleri ihmal etmemeliyiz. Bu sırada atlamamamız gerek en önemli nokta da vücudun günlük sıvı ihtiyacını karşılamaktır.” Yaş, cinsiyet, kilo, boy, yaşam tarzı, metabolik değerler gibi faktörlere bağlı olarak diyetin kişiye özel olması gerektiğinin altını çizen Ayalp, oluşturulan diyetlerin dönemsel değil bir yaşam şekli, davranış değişikliği haline gelmesi gerektiğini belirtti. Konferans sırasında, katılımcıların beslenme şekliyle ilgili yapılan anket sonuçlarını değerlendiren Ayalp, beslenme konusunda uzman desteğinin gerekliliği üzerinde durdu. Katılımcılara ara ve ana öğünlerde tercih edebilecekleri besinlerin ikram edildiği konferansta, sağlıklı ve lezzetli yiyeceklerin diyetlerinde mutlaka olması gerektiğini vurgulayan Ayalp, sunumunun ardından soruları yanıtladı.
w w w . s a n k o t i p . c o m
59
Anadolu Sağlık İşletmeleri Derneği’nin ziyaretleri Merkezi Gaziantep’te bulunan Anadolu Sağlık İşletmeleri Derneği (ASİD) Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri, SGK İl Müdürlüğü ve Sağlık İl Müdürlüğü’nü ziyaret ettiler.
A
SİD Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri ziyaret sırasında temsil etmiş oldukları özel sağlık kuruluşlarının yapılanması hakkında bilgiler vererek, derneğin amaç ve çalışmalarını anlattılar. ASİD Başkanı ve Hastanemiz Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım dernek olarak amaçlarının öncelikle Gaziantep ve bölgede faaliyet gösteren tüm sağlık kuruluşlarını bünyesinde toplayarak, topluma
daha kaliteli sağlık hizmeti sunmak üzere, gerekli koordinasyonu sağlamak, eğitimler düzenlemek, sektörün problemlerini çözmek, gerekirse çözümler için yetkililerle görüşmek olduğunu belirtti. Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürü Mehmet Uzun ise kendisi ve çalışanlarının düşüncelerinin özellikle halka hizmet için çalışmak, bulundukları makamı güç göstermek için değil, karşı tarafın problemlerini anlamak ve gidermek olduğunu ifade
“Sağlıklı yaşam haftası”na katıldık Zirve Üniversitesi tarafından 1- 5 Nisan tarihleri arasında düzenlenen “Sağlıklı Yaşam Haftası” etkinliklerine Özel Sani Konukoğlu Hastanesi olarak biz de katıldık. Açtığımız stantta hastanede sunulan hizmetlerle ilgili bilgiler verilirken, özellikle öğrencilere sağlıklı yaşamla ilgili broşürler dağıtıldı.
60
w w w . s a n k o t i p . c o m
etti. İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Metin Karakök de ziyaret sırasında özel sağlık kuruluşlarının problemlerini bildiklerini, özellikle sağlık çalışanların ihtiyacı ( hekim – hemşire ) konusunda gerekli gayreti göstereceklerini, özel sağlık kuruluşlarının ruhsatlandırma işlemlerinin hızlandırılması için gayret edeceklerini, branş ilavesi için hekim görevlendirmelerinde Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ile sürekli istişare içinde olduklarını hatırlattı.
14 Mart Tıp Bayramını kutladık
14 Mart Tıp Bayramı’nda hastanemizde görev yapan hekimlere gül verildi. Hastanemiz Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ve Hastane Müdürü Yaşar Değirmenci hastanede görev yapan hekimleri ziyaret ederek, Sanko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ve Hastane Kurucu Temsilcisi Adil Sani Konukoğlu adına onlara gül sundu. Dr. Yıldırım, başta hekimler olmak üzere büyük bir özveriyle görevlerini yapan tüm sağlık çalışanlarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlayarak, başarılarının devamını diledi. Tıp Bayramı dolayısıyla hastane yöneticileri ve doktorlar Grand Otel’de yemekte bir araya geldiler.
w w w . s a n k o t i p . c o m
61
8 Mart Dünya Kadınlar Günü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın personele karanfil dağıtıldı. Hastanemiz Genel Müdürü Dr. Yusuf Ziya Yıldırım ve Başhemşire Ceylan Özyılmaz tarafından dağıtılan karanfillerle kadın personelin 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlandı.
Geriatride tıbbi yaklaşımlar Özel Sani Konukoğlu Hastanesi olarak İl Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Geriatride Tıbbi Yaklaşımlar” konulu panele katıldık. Şehitkâmil Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve konusunun uzmanı konuşmacıların katıldığı panel yoğun ilgi gördü.
62
w w w . s a n k o t i p . c o m
ANLAŞMALI KURUMLAR SGK ( SSK - DEVLET MEMURLARI BAĞ-KUR - EMEKLİ SANDIĞI ) BANKALAR • Akbank T.A.Ş. • Esbank T.A.Ş. • Halk Bankası (Çalışan ve Emeklililer) • Şekerbank • Türkiye İş Bankası • T.C. Merkez Bankası • T.C. Ziraat ve Halk Bankası (Em.San.) • Vakıflar Bankası T.A.O. • Yapı Kredi Bankası A.Ş. ÖZEL SAĞLIK SİGORTALARI • Acıbadem Sigorta A.Ş. • Ak Sigorta A.Ş. • Allianz Sigorta A.Ş. • American Life Alico Hayat Sigorta • Anadolu Sigorta A.Ş. • Axa Sigorta A.Ş. • Benefit Global (Diyetisyen, Sağlıklı Yaşam ve Psikolojik Danışmanlık) • Demir Hayat Sigorta A.Ş. • Ergo Sigorta A.Ş. • Eureko Sigorta A.Ş. • Fiba Sigorta A.Ş. • Finans Emeklilik A.Ş. • Fortis Bank A.Ş. Em.Sn.Vak.(Türk Dış Tic.) • Güneş Sigorta A.Ş.(Mednet) • Groupama Sigorta A.Ş.(Başak) • Inter Partner Assistansce (IPA) • Işık Sigorta • Mapfre Genel Sigorta A.Ş. • Med-Line Sigorta A.Ş. • Promed Sağlık Hizmetleri (CGM)
• Ray Sigorta • Yapı Kredi Yaşam Sigorta A.Ş. RESMİ KURUMLAR • TBMM AMBULANS ŞİRKETLERİ • Alarm Ambulans ve Sağlık Hizmetleri • Dolunay Ambulans ve Sağlık Hiz. • Marm Assistance Ambulans ve Sağlık Hiz. • Med-Line Ambulans ve Sağlık Hiz. • Mondial Assistance Sağlık Hiz. • Flaş Ambulans • S.O.S. International Ambulance YABANCI SİGORTA ŞİRKETLERİ • Agis Zorgvezekrinngen • Euro Center • Marm A.Ş. • Remed Asistance • Turquie Asistance SOSYAL GÜVENLİK KURUMU (SGK) • SSK (Tüm Branşlar) • Bağ – Kur (Tüm Branşlar) • Emekli Sandığı (Tüm Branşlar) • Devlet Memurları (Tüm Branşlar) • Yeşil Kart, 2022, Köy Koruyucuları (112 ile sevk yoğun bakım) ANLAŞMALI ODALAR VE DİĞER KURUMLAR • Gazintep Sanayi Odası Çalışanları • Gaziantep Ticaret Odası Çalışanları • Türkiye Petrolleri A.O. Personeli Vakfı • Nizip Ticaret Borsası
w w w . s a n k o t i p . c o m
01
TEŞHİS VE TEDAVİ ÜNİTELERİMİZ ACİL SERVİS AMBULANS HİZMETLERİ AMELİYATHANELER ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYETETİK CHECK-UP POLİKLİNİĞİ ÇOCUK CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERİ VE ZÜHREVİ HASTALIKLAR E.E.C.P ENDOKRİNOLOJİ ENFEKSİYON HASTALIKLARI FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS CERRAHİSİ
GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI İNFERTİLİTE (TÜP BEBEK) MERKEZİ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ KULAK BURUN BOĞAZ LABORATUVARLAR *BİYOKİMYA *EEG *EMG *ENDOSKOPİ LABORATUVARI (VIDEO ENDOSKOPİK SYSTEM) *KLİNİK MİKROBİYOLOJİ *NÜKLEER TIP
*ODYOLOJİ *PATOLOJİ *UYKU NEFROLOJİ NÖROLOJİ NÖROŞİRURJİ (BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ) ORGAN NAKİL MERKEZİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PSİKİYATRİ PLASTİK VE REKONSTRÜKTİF CERRAHİ RADYOLOJİ ÜROLOJİ SAĞLIK MERKEZİ YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİ
DOKTORLARIMIZ ACİL SERVİS Uzm. Dr. Mehmet DOKUR ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON Uzm. Dr. Fatih ERBAĞCI Uzm. Dr. Ahmet Aykut AKYILMAZ Uzm. Dr. Serkan SARSU Uzm. Dr. Yunus BAYDİLEK Uzm. Dr. Olga DOKUZLUOĞLU Uzm. Dr. Soner Karadaş Uzm. Dr. Betül KOCAMER BEYİN VE SİNİR CERRAHİSİ (NÖROŞİRURJİ) Opr. Dr. Mehmet KULALI Opr. Dr. A. Murat GEYİK Opr. Dr. Murat ULUTAŞ ÇOCUK CERRAHİSİ Opr. Dr. Nevzat UÇANER ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI (PEDİATRİ) Uzm. Dr. Hamide PALAZ Uzm. Dr. Medeni ASMA Uzm. Dr. Çağatay KABAK DERMATOLOJİ (CİLDİYE) Uzm. Dr. Sait MAVİ Uzm. Dr. Almıla Tuncel CESUR Uzm. Dr. Fatma Elif YILDIRIM ENFEKSİYON HASTALIKLARI Uzm. Dr. Rezan HARMAN FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON Uzm. Dr. Zeliha Birsev KÜÇÜKOĞLU
GİRİŞİMSEL RADYOLOJİ GÖĞÜS CERRAHİSİ Opr. Dr. İbrahim NACAK GÖĞÜS HASTALIKLARI Uzm. Dr. Demet ÇETİN Uzm. Dr. Nevhiz GÜNDOĞDU GÖZ HASTALIKLARI Uzm. Dr. Mehmet Alper EVİŞEN İÇ HASTALIKLARI Uzm. Dr. Azmi SERİN (Gastroenteroloji) Prof. Dr. Zeynel BEYHAN (Endokrinoloji ve Metabolizma) Doç. Dr. Atila ATEŞ (Alerji) Doç. Dr. Mehmet BAŞTEMİR (Endokrinoloji ve Metabolizma) Uzm. Dr. Lütfi BARAN Uzm. Dr. Dilek SARSU LABORATUVAR *Biyokimya Uzm. Dr. İsmet MAHMUTOĞLU *Klinik Mikrobiyoloji Uzm. Dr. Rezan HARMAN *Patoloji Uzm. Dr. Mehmet SÖKÜCÜ KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM (JİNEKOLOJİ) Opr. Dr. Ali TAHTACI Opr. Dr. Engin PALAZ Opr. Dr. Sevgi KANDEMİR Opr. Dr. Ş. Esra ÖZKAPLAN Opr. Dr. İbrahim Halil ÖZDURAK Opr. Dr. Abdullah GÖYMEN
GENEL CERRAHİ Opr. Dr. Hasan BAKIR KARDİYOLOJİ Opr. Dr. Ahmet Orhan GÜRER Uzm. Dr. Alper SERÇELİK Opr. Dr. Erdal UYSAL Uzm. Dr. Zarema KARBEN Opr. Dr. Başar AKSOY Uzm. Dr. Fikret BESNİLİ 01 w w w . s a n k o t i p . c o m Uzm. Dr. Beyhan TİRYAKİ
KARDİYOVASKÜLER CERRAHİ Opr. Dr. Cemil Cahit ÖĞÜTMEN Opr. Dr. Feragat UYGUR Opr. Dr. Murat YARDIMCI KULAK BURUN BOĞAZ Opr. Dr. İlyas DİŞİKIRIK Doç. Dr. Altan YILDIRIM NEFROLOJİ Uzm. Dr. Erkan MAHSERECİ NÖROLOJİ Uzm. Dr. Gönül ÇAKMAK Uzm. Dr. Mehmet Cem DÖNMEZ NÜKLEER TIP Uzm. Dr. Şinasi ÖZKILIÇ ORGAN NAKİL MERKEZİ Doç. Dr. Necmettin GÜVENCE Dr. Serdar İNCİOĞLU ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ Opr. Dr. Cenk CANKUŞ Opr. Dr. Gökhan SEVER Opr. Dr. Levent BOSTANCI PSİKİYATRİ Uzm. Dr. Nüket Beler PAMUKÇU Uzm. Dr. A. Bülent ÇEKEM PLASTİK VE REKONSTRÜKTİF CERRAHİ RADYOLOJİ Uzm. Dr. Zülküf EKŞİ Uzm. Dr. Mazlum YILDIZ Uzm. Dr. Mehmet Ali İKİDAĞ Uzm. Dr. Mehmet Ali CÜCE ÜROLOJİ Opr. Dr. Hatem KAZIMOĞLU Opr. Dr. İrfan KARABULUT