NOT FUN 2. SAYI Defeated Generation Yenik Kuşak
5 NİSAN 2013
Editörün Lafı… Merhaba! Uzun bir süre oldu ve ben hala ne çoğalttıracağımı bilemiyorum. Mart için yazılan NOT FUN çöpe gitti, 5 Nisan için yazımına başlanan NOT FUN - Beat Kuşağı askıya alındı ve şimdi NOT FUN - Yenik Kuşak NOT FUN Editörü gündemde. Beat Kuşağı’nın askıya alınmasının en büyük nedeni, Harry John AKSAL gerçekten uzun bir konu oluşu. Yenik Kuşağın ortaya çıkışı ise bambaşka bir mesele… Gerçekte olan şu! Neredeyse, sıradaki beş sayının konuları hazır ama yetişebilecek miyim veya yetiştirebilecek miyim? Göreceğiz… Ama bir de şunu görmenizi istiyorum. NOT FUN 1. Sayının içeriğinde konu yoktu. Direkt metinlerden oluşan bir fanzindi ama şimdi, bir konu araştırması ve sizlere sunması var. Çöpe giden 2. Sayı bu nedenle çöpe gitti, konusu yoktu. Boş bir Fanzin olmaması için uğraşmam gerekiyordu ve bunun için sıfırdan bir kültür bile yaratabilecek zekâda olan ben, sadece zaman konusunda sıkıntı çekiyor olsam da, bu sefer hallettim. Evet, işte! Elinizde bir NOT FUN daha tutuyor ve sayfalarını karıştırıyorsunuz. İşiniz bittiği zaman istediğinizi yapabileceğiniz bir miktar kâğıttan bahsediyorum. Daha fazla uzatmanın bir anlamı yok. Sizleri beklettiğim için özür diler, umarım eğlenirsiniz ile bu cümleyi bitiririm - ve belki biraz düşündürebilirim sizi.
K- Düşündüm de… M- Evet? K- Fanzin dedi, değil mi? M- Evet. K- Fanzin ne ki?
Fanzin Vikipedi, özgür ansiklopedi
Fanzin, İngilizce FANatic ve magaZINE kelimelerinin kısaltılmasıyla oluşturulan finansal kaynaklardan ve hiyerarşik yapılardan uzak alternatif bir basılı materyaldir. Farklı yöntemlerle çoğaltılan örnekleri olmakla beraber genellikle fotokopi aracılığı ile çoğaltılarak, satış amacı güdülmeden dağıtılan yayınlardır. Dergiden (Süreli yayınlardan) ayrı olarak, süresi belirsiz olarak çıkar ve daha amatörce hazırlanır. Türkçede "Fanzin" olarak kullanılan "fanzine", genelde belirli bir konu üzerine işlenen yapıtlardan (yazı, resim, fotoğraf, karikatür, vb.) oluştuğu gibi, değişik ve çeşitli konuların yapıtlarının da bir araya gelmesiyle oluşabilir. Her türlü materyal kullanılarak oluşturulabilen fanzinler tek sayfalık olabileceği gibi birbirine zımbalanmış, iğnelenmiş çok sayıda sayfadan da oluşabilir. Geleneksel olarak el yazısı, daktilo, kolaj, çizim gibi farklı elementlerden oluşur. Fanzinlerin geçtiğimiz yıllara kıyasla sayıları gitgide azalmaktadır. Bunun en önemli sebebi ise teknolojinin gelişmesi ve internet gibi bir platformun gelişmesi ve yaygınlaşmasıdır. Blog, e-zine gibi elektronik yayınlar gitgide popülerleşmektedir.
Defeated Generation YENİK KUŞAK
Yenik Kuşak Bireyi Kimdir? Yenik Kuşak Bireyi, dışarıdan bakıldığında kazanan ama içeriden bir kaybedendir. Herkes onun ne kadar şanslı olduğunu düşünürken, aslında o çok şanssız ve umutsuzdur. Bu hayatı kendisi seçmemiştir, tıpkı diğer insanlar gibi o da buraya doğmuştur ve onlar gibi buradan kurtulmak istiyordur. Doğduğu hayat içinde sıkışmış ve kendi hayatını kuramamaktadır. Yenik Kuşak Bireyi, hayata 1-0 yenik başlamıştır. Yenik Kuşak Bireyi büyük buhranlar görmemiştir, savaşlar, ihtilaller, kıtlıklar görmemiştir. Yenik Kuşak Bireyi ne istediyse olmuştur ama bu isteklerini hep başkalarından sağlamıştır. Hiç kendinden bir şey istememiş, istese de gerçekleştiremeyeceğini bilmiştir. Yenik Kuşak Bireyi sistemin bir parçası olmaktan korkmuştur ama öyle görünmektedir. Herkes gibi sistemin içindedir. Yenik Kuşak Bireyi, kendini sistemden kurtarmak için her uğraşı verir ve eğer bunda başarılı olursa, hayatındaki o rahatlıktan feragat etmesi gerektiğini de bilir. Bu da demek oluyor ki, sisteme karşı kazanması aslında, Yenik Kuşak Bireyinin sistem içinde yenik bir hal almasıdır. “Her türlü kazanamama haline sahip bir birey, Yenik Kuşak içindedir.” Harry John AKSAL
Yenik Kuşak Tam Olarak Nedir? Yenik Kuşak, bir akımdır. Yenik Kuşak içinde bulunan birey, yukarıda da belirtildiği üzere hiçbir savaş, kıtlık, ihtilal veya salgın yaşamamış ve ailesinin ona sağladı imkânlarla; hiç sıkıntı çekmeden, hayatın ne denli zor olduğunu öğrenemeden büyümüş ve sonunda hayatın acımasızlıklarını geçte olsa tadan ve öğrenmeye başlayan kişinin içinde bulunduğu bir kültür akımı. ‘Kültür Akımı’ kavramı çok geniş bir kavramdır. Bir ‘Sanat Akımı’, sadece sanat ürünlerini kapsar ama ‘Kültür Akımı’, tüm kültürü kapsar. Yani; sanat kültürü, yemek kültürü, moda kültürü, mimari kültür, cinsel kültür vb.
Yenik Kuşak Nasıl Doğdu? Yenik Kuşak, ebeveynlerin ‘Benden daha iyi bir yaşam sürsün.’ mantığı ile doğdu. Ebeveynler, birçok durum ile karşı karşıya kalmıştır. Sıkıntıları nasıl atlatacaklarını bilirler ama bu sıkıntıların çocukları tarafından çekilmemesi için her şeyi yaparlar. Çocuklarına daha iyi bir hayat yaşatmak için, sistemin içinde it gibi çalışırlar. Sistemin kölesi olurlar ama bunu ruhları bile duymaz. Çocuğa istediği hayatı sormazlar, kendileri bir hayat biçmişlerdir ve o hayatı yaşayacaktır, çocukları. Aksi düşünülemez bile. Çocuk, okuyacaktır ve iyi bir iş sahibi olacaktır. Bol para kazanacak, evlenecek,
mutlu bir aile hayatı kuracak ve ebeveynler öldüğü zaman her ay mezarlarına su dökecektir çocuk, yağmur yağsa bile. Yenik Kuşak Bireyi, eğer bu hayatı istemiyorsa o zaman aile kavramını kafasında silmesi gerekir. Çünkü bu biçilen hayatın dışına çıkmak, seni büyüten ebeveynlerini kaybetmek anlamına gelebilir ama ebeveynler anlayışlıda olabilirler o zaman işi daha da kolaylaşır Yenik Kuşak Bireyinin ama hala yeniktir. “Dünya’ya gözümü açtığımda bir ışık ve Dünya’ya gözümü yumduğumda bir ışık daha.” Harry John AKSAL
Yenik Kuşak Ne Yapar? Yenik Kuşak yaratır. Yaratıcıdır, çünkü bunca zaman onun yerine düşünülmüştür ve hiçbir sorumluluk almamıştır. Bu güne kadar düşünmesi gereken bir derdi yoktur, çünkü ebeveynleri o dertleri halletmiştir. O nedenle, gelişen hayal dünyası ve bunca zaman düşünmesi ile Yenik Kuşak Bireyi, artık yaratmak için yola çıkmıştır. Kim kendine, “Ben, Yenik Kuşak Bireyiyim.” derse, o kişi artık bir yaratı sürecine girmiş olmalıdır. Kendi kültürümüzü oluşturma zamanımız ve tüm Yenik Kuşak Bireylerinin birleşme zamanı, o cümlenin altında yatar. “Ben, Yenik Kuşak Bireyiyim.” Yenik Kuşak Bireyleri, kendi topluluklarını oluşturarak kültürlerini ve ahlaki kurallarını belirlemelidirler. ‘Genel Ahlak Kurallarına’ göre, cinsellik toplumlarda tabu olarak görülür. Bir nevi yasaktır. Peki, Yenik Kuşak Topluluğunda nasıl bir ahlak kanunu var? Bunun cevabı şu an da verilemez, çünkü Yenik Kuşak Bireylerinin öncelikli olarak, kendilerini fark etmeleri ve Yenik Kuşak Topluluğunu kurmaları lazım ve sonra bu kuralları, kendi belirleyecekleri yollar ile kararlaştırmaları gerekir. “Ben, Yenik Kuşak Bireyiyim ve yeni cümleler ile bir edebiyat yaratıyorum.” Harry John AKSAL
Yenik Kuşak karşı çıkar. Sistemden bahsedildi ve bu sistemde köleleştiğimizi anlamış olmanız beklenildi. İşte, Yenik Kuşak Bireyi sisteme karşı çıkar ve böylece yeni oluşumlar geliştirir. Sistemin içindeki ebeveynler Yenik Kuşak Bireylerini oluşturdu ve sistemin içinde kalan çocuklar ile bu devam edecektir ama Yenik Kuşak Bireyi, sistemin içinden kurtularak Yenik Kuşak Bireyi olabilecek bir çocuk doğurmayacaklardır. O çocuklara gelecek kuşaklar başka bir tanımlama bulacaklardır elbette. “Sistemlerin bizlere getirdikleri ve sistemlerin bizlerden götürdükleri, bir göz atarsak sisteme ve kavrayabilirsek; sistemlerin götürdükleri, sistemlerin getirdiklerinden daha fazla ve bu sistemler tek bir sistem içinde yer alıyor, ‘Hayatta Kalma Sistemi’. Bu nedenledir ki; sistemler, sistemi kuranlara getiri sağlarken, etrafı sistem ile çevrilenlerden sömürü ile faydalanılıyor. Bizler sistemin ham maddeleriyiz. İşleniyoruz ve kazandırıyoruz ama kazanamıyoruz!” Harry John AKSAL
minik HİKAYE… “Tayyar Ahmet’in Sonsuz Sayılı Günleri”* Tayyar Ahmet’in tükürdüğü - ama isteyerek tükürmediği. Kendi hakkında yapılan parçayı duyduğundaki ilk tepkisini göstermek amacıyla tükürdüğü - bezelye tanesi Mualla’nın göğüsleri arasından, deliksiz geçerek, Funda’nın göbeğine yapıştı. Mualla, Tayyar Ahmet’in biricik ve tek aşkı, güzel eşi… Funda, Tayyar Ahmet’in biricik ve tek aşkı, güzel sevgilisi… Günün birinde Tayyar Ahmet, Tophane’de uyanır ve yanında Meçhul Abla’yı bulur. Banyoya gider ve nerede olduğunu bilemez bir halde yüzünü yıkar. Kızı uyandırmadan evden çıkarken, otomatik otomat ışıl ışıl parlamaya başlar. Tayyar Ahmet asansöre biner ve “Z” düğmesine basar… Asansör aşağı inerken birden durur. Kapı açılır ve elinde dolmalarla Funda biner. İkisi de birbirlerine gülümserler ve dolmalar yerlere saçılıp, parçalanana ve üzerlerine yapışana kadar, arada derede bir yerde asansörü durdurup, sevişmeye başlarlar. “Z” katına indiklerinde, yerde ezilmiş ve dağılmış dolmalar dışında hiçbir delil yoktur. Tayyar Ahmet Beyoğlu’na yaylanırken, Funda apartman boşluğunda aile hayallerine dalar gider bile… Çiçek Pasajı’nın önünden geçen Tayyar Ahmet’in aklı rakı ve ciğer için işler ama Cuma gününde asla içmez Tayyar Ahmet. Fakat yarın Cuma değil. Tayyar Ahmet, evine döndüğünde Mualla, tüm gece uyumamış ve onu beklemişti. Tayyar Ahmet bir duş alır ve sonra, Mualla’ya sarılır ve onun gönlünü alacak ne numara varsa çevirir… Mualla, Tayyar Ahmet’i affeder ve dün akşam hazırladığı yemekleri ısıtır. Tayyar Ahmet, televizyonun önüne geçer ve sehpasına gelen yemekleri afiyetle yer… Funda, gençliğini Tayyar Ahmet’in evli olduğunu bilmeden, Tayyar Ahmet için harcarken, Mualla’da tüm benliğini, Tayyar Ahmet’e adamış olarak kendini paralar. Tayyar Ahmet, hayatından memnun ve sevişmekten. Hala kurumamış bir ağaç dalı gibi rüzgârda salınmakta… *Büyük Ev Ablukada
Bir Sohbetten Arta Kalanlar… … J- Yani biz bu dünyaya amaçlarımızı gerçekleştirmek için yollandık ve onları gerçekleştirene kadar da her seferinde tekrar geleceğiz. N- Tam olarak öyle değil. J- Nasıl peki? H- Anladığım kadarıyla, geçmiş yaşamımızda yaptığımız hataları telafi edebilmek için, Tanrı tarafından tekrar gönderiliyoruz dünyaya. Doğru mu? N- Tam olarak öyle de değil, aslında. J-Yani bir amaç için bizi dünyaya göndermiş ve bu amaçları gerçekleştirirken, yaptığımız hataları da düzeltmeliyiz.
kalıplar değişiyor. Yani, beden ama içindeki aynı adam. H- Çok mantıklı. N- Evet! Ve siz bu amaçları bulurken hatalar yapıyorsunuz. Birini öldürüyorsun veya birinin ölümüne neden oluyorsun… J- Hey! Tamam artık. O senin yüzünden ölmedi. Sadece, yanlış bir şeyler yaptığını hissederek, bunun daha iyi olacağını düşündü. N- Yanlış bir şeyi benimle yapıyorsa, sorunun benden kaynaklanıyor olması… Yani sonuçta tüm suç benim. H- Ama ölmedi ki! Tekrar doğdu ve hayatının amaçlarını yerine getirecek. N- Hatalarını da düzelterek.
N- Hepimizin bu dünyaya gelişinin bir amacı var. Buraya kadar herkes hemfikir değil mi? Tamam. Ve öncelik bu amaçları bulmak. Dünyadaki amaçlarını bulduğun zaman yaşaman daha kolay bir hale geliyor. Tamam mı?
J- Evet! Yaptığın hatayı düzeltiyorsun ama hata yaptığın kişiyi nereden buluyorsun?
H- Ama bu amaçları bulmak için her yaşamda, tekrar sıfırdan başlamamız gerekecek.
H- Peki ya sonra? Yani her şey bittikten sonra, ne olacak?
N- Evet! Çok doğru. Çünkü geçmiş yaşamını hatırlayamıyorsun.
J- Evet, yani dünyanın sonu mu…
J- O zaman hepsini gerçekleştirene kadar birçok kez tekrar gönderileceğiz, dünyaya. N- Evet! Bu şekilde Tanrı’nın işi de azalmış olacak. J- Nasıl yani? Ne işi? N- Düşünsene, milyonlarca insan ve milyonlarca kişilik. Böyle olunca, sadece
N- Bulmana gerek yok. Benzer bir olayda aynı hatayı tekrar etmezsen veya bedelini ödersen, tüm sorun çözülür.
N- Bilmem! O seansa girmedim. Arkadaşlarla takıldım. Ot filan içtik. İster misiniz? J- Biraz şarap olsa hiç fena olmazdı. H- İçeride olacak. Versene! J- Tamam ben gidip alayım. N- Ne anlatıyordum ben? H- Sarışın diyordun en son.
BARDAN ADAM 2 Jack bir viski verdi ve, “Neden öyle davrandın adama?” diye sordu. “Eski hikâyeler. Tozlu tarihin, pis ve kirli sayfalarına karışan anılar bunlar. Boş ver.” dedim ve içtim...
“Gelen Tony'di. Eski bir dostum. O zamanlar avukat olmak için bir üniversitede eğitim görüyordum. Aslında ilk senenin ilk yarısından beri okuldan, eğitim sisteminden sıkılmıştım. Beni biliyorsun Mike, sıkıldığım zaman içimde bir şeyler olur. Duramam yerimde. Önceleri derslere geç kalmaya başladım. Sonra sevmediğim derslere girmemeye başladım ve iyice koptum. Derslere girmez olmuştum. Bilmediğim konular üzerine sınava tabi tutulmak bana saçma geldi ve sınavlara da girmemeye başladım. İyice kopmuştum okuldan. Eğitim sistemi ise tümden sorun. Dört tarafı duvarlarla çevrili bir yerde sana ne kadar bilgi verilebilir ki? Eğitimde, sokaklar bu iş için en uygun yer. Hayatı sana okulda öğretemezler. Sonunda okulu bıraktım ama aileme bunu açıklamam biraz zaman aldı. Tek çocuktum ve tüm hayalleri bendim. Bir hayal kurarsın ve onun gerçek olamayacağını anladığın zaman bir daha hayal kurmazsın Mike! Ben bunu yaşadım, onlara yaşatamazdım. Bazen geri dönmek için uğraştığım oldu ama ben, o aptallarla kalıpları ezberlemekle vakit geçiremezdim. Sanırım özgürlükte, her seferinde ağır geliyordu. Tüm gününü dört duvar arasında geçirmek mi, yoksa dışarıda gezmek, okumak ve görmek mi, hayatı? Ben ikinci seçeneği seçtim. Etrafımdaki herkese yalanlar söylüyordum. Aileme, dostlarıma ve kendime. Sona doğru yaklaşmıştım artık. Uçurumdan aşağıya düşmek üzereydim. O sonsuz boşluk beni yutacaktı. Dayanılmaz bir vicdan azabı çekiyordum. Bu his beni yazmaya itti ve içmeye. Zaten deli gibi sigara içiyordum ve birde alkol başlamıştı, şimdi. Sonunda aileme gidip, okulu bıraktığımı söyledim. Önce anlamadılar, kavgalar ettik ve dönmem için beni ikna etmeye çalıştılar ama ben, kararlıydım. Planlarımı yapmıştım ve uygulamak için onlardan destek beklemiyordum. Dostlarım yeterdi bana. Tony’e ilk açıklamayı yaptığımda önce, suratıma boş boş baktı ve ardından ‘Oğlum, sen manyak mısın? Neden böyle bir salaklık yaptın?’ diye bana çıkıştı. Ona hayallerimi anlatınca, bana biraz daha olumlu yaklaşarak, ‘Bu senin hayatın ama senin yerinde olsam okulumu bitirirdim.’ dedi. Ona gerçeği açıklayamadım. Hiç okumadığımı söyleyemedim. Sally’de aynı tepkiyi verdi. 'Okulunu bitirseydin bari.' dedi. Eğitim hayatımın okul kısmı benim için bitmişti artık. Yazmaya başlamadan önce Tanrı’nın bana bahşettiği yeteneğim olan sesimi kullanmayı düşünmüştüm, bu nedenle seslendirme sanatçısı olabilmek için bazı kurslara katıldım. Her şey anlamsız bir biçimde iyi gidiyordu. Kursu başarıyla tamamladıktan sonra birkaç animasyon film seslendirmesinden sonra büyük işlere çağrılmaya başlandım. Para kazanmaya başlamıştım, büyük paralar kazanmaya başlamıştım. En azından bir sıfır için büyük paralar. Ailem bu gidişattan memnundu. Dostlarım beni takdir etmeye başlamıştı. Ama ben değişmemiştim.
Para kazanmak beni, iyice yoldan çıkarmıştı. Benim param ve istediğimi yaparım havasına girmiştim. Alkole giden paranın haddi hesabı yoktu. Sigara da öyle. Gittikçe sesim bozuluyordu. Kendime bakmaz olmaya başlamıştım ve sonunda ajanstan bir yazı geçti elime. ‘Bunca sene bizimle çalışmanızdan ve yaptığınız, sergilediğiniz işlerden çok memnun kaldık ama durumun gidişatı açısından, sizinle olan mesleki ilişkimizi sonlandırmamız gerektiğine kara verdik. Bundan sonraki hayatınızda size başarılar!..’ Puştlar beni kovmuşlardı ve bunu, en kibar dille bana bildirmişlerdi. Tazminat aldım tabii ki ve viski ile yedim. Bu işte çalışırken boş durmuyordum. Yazıyordum. Küçük küçük hikâyeler yazıyordum. Alkolün etkisinde iken kafam açılıyor, o kadar özgür hissediyorum ki kendimi, kelimeler kafamın, beynimin çatlaklarından sızıp kâğıda dökülüyordu. Kovulmak bana yaramıştı belki. Bir yayın evi ile görüştüm. Bastığı kitapları severek okuduğum bir yayın evi vardı. Oraya bu hikâyeleri verdim. ‘Beyler, kendime güvenmiyorum. Hiçbirini okumadım, ne olduklarını bilmiyorum ama şunu bilin içimden geçen her şey, şu an ellerinizin içinde duruyor.’ Basıldı! İkinci basımı da yapıldı ama sonrası hiç gelmedi. Ben durmuştum, kafam durmuştu. Aynı etkide bir kez daha yazamadım. Bu işten kazandığım tüm parayı babama verdim ve son bir kavga edip kendisi ile, evi terk ettim. Buna, 3 yıl önce karar vermiştim. Böyle yapmam lazımdı, çünkü sonsuza kadar onlarla yaşayamazdım. Kavga etmem lazımdı, çünkü bir nedene ihtiyacım vardı. Bir süre yalanlara sığınarak Tony ve Sally’de idare ettim ama sonra tüm gerçekler su yüzüne çıkmaya başladı. Hepsi benim salaklığım. Bir gece iyice kafayı çekmiş halde Tony’nin evine gittim. O zamanlar Tonny’e ve Sally’e içmeyeceğime dair söz vermiştim. Mecburdum çünkü kalacak yerim yoktu. Ama işte o gece, o şekil eve gidince, Tony bana bağırmaya başladı. Neler dedim veya neler dedi, hiç hatırlamıyorum ama aramızdaki birçok çelik kablo, o fırtınada koptu. Sally’i zorlamam gerekiyordu ama onun da bu olaydan haberi olmuş. Bana, ‘Ne halin varsa gör!’ nutku çektiler. Bir gece kaldığım bir motelde Sue ile tanıştım. Harika bir kızdı. En azından benim gibiydi, bitikti. Tony’i aradım motelden, bana pahalıya mal oldu. Neyse aradım ve bana, ‘Bir daha beni asla arama.’, ‘Ölsem bile mi?’ diye sordum. Verdiği cevap ile tüm çelik halatlar koptu, bizi birbirimize bağlayan hiçbir şey kalmadı. En kötüsü Sally’de onunla aynı fikirdeydi. Hatta ben bile kendime lanetler çekiyordum. Ama kırılmıştım, ikisine de. Dün gelip bana, ‘Seni bunca zaman aradım.’ demesi hiçbir sik ifade etmiyor Mike. Beni anlıyor musun?” dedim. Mike beni büyük bir sabırla dinlemişti. Bu hikâyeyi dinleyebilmek için, bu geceki çıtırını eve göndermişti. Bana baktı, “Hepimizin böyle boktan hikâyeleri yok mu John?” dedi. Ona bir şişe şarap söyledim ve eve gitmek için kalktım. Jack, “Sana bir duble viski vermeme izin ver Harry!” dedi ama daha fazla orada kalamıyordum. İçimdeki o his yine canlanmıştı ve gitmem gerekiyordu. Başımı, ‘Hayır!’ anlamında aşağıdan yukarıya kaldırdım ve gözlerimi pörtleterek ona döndüm, “Sıkıldım Jack. Gitmem gerek. Biliyorsun o his...” derken, “Evet, biliyorum.” dedi, Bayan Marry. Ona bir gülümseme fırlattım ve ondan ilk öpücüğümü kaptım. Çıktım. Evin yolu soğuk ve kaygandı...
Çoğu diğer ilaçların aksine halüsinojenler; farklı zamanlarda, farklı insanlarda, farklı etkiler üreten son derece değişken ve güvenilmez maddelerdir. Bu durum, özellikle bitkiden ve mantardan elde halüsinojenlerin, aktif bileşiklerinin bileşiminde önemli ölçüde farklılıkların oluşmasından kaynaklanmaktadır. 2009 Ulusal Uyuşturucu Kullanımı Araştırması ve Sağlık verilerine göre, 12 yaş ve üzeri yaklaşık 1,3 milyon kişi son bir yıl içinde ilk kez halusinojen kullanmış.
LSD Vikipedi, özgür ansiklopedi Lizerjik asit dietilamidi kısaca LSD ya da LSD-25, halk arasında asit olarak bilinir, yarısentetik psychedelic bir halüsinojendir ve değişen düşünce süreci, açık ve kapalı göz halüsinasyonları, birleşik duyum, değişen zaman algısı ve ruhani deneyimler gibi psychedelic etkileri ve 1960'ların karşı kültüründeki yeri sebebiyle çok yaygın olarak bilinir. Tıp dünyasına göre bağımlılık yapmaz.
Etkileri Halüsinojenler içerisinde en kuvvetli olandır. Algılama yapısını tamamen değiştirir ve kullanan kişiyi başka bir dünya'ya (hayaller alemine) yollar. LSD etki sürecince, kişiyi gerçek dünya'dan soyutlar ve kullanan kişinin ruh haline göre etki eder. Çok mutlu olan biri LSD kullandığında cennete gittiğini görebilmektedir. Ama mutsuz olan kişileri iyi olmayan bir hayaller alemine götürür. LSD, kuşlarla beraber havada uçmak, uzay yolculuğu yapmak gibi, kişi için imkansız olanakları birebir gerçekmiş gibi yaşatır. LSD kullanan kişi, hayatında önemli bir yeri olmuş olan insanları da tekrar görebilir,
onlarla iletişim kurabilir. LSD etkisinde kişi, genellikle etkilendiği konular üzerine hayaller görür. Çevresindeki nesneler de dahil, bu hayallere göre şekillenir. Her şey kişinin hayal kurmasına bağlıdır. LSD, bilinçaltında olan, eskiden yaşanmış olayları tekrar yaşamanıza/görmenize bile sebep olabilir. LSD etkisinde olan biri her türlü nesneyle iletişim kurabilir ve o nesnelerin onla diyaloğa girdiğini işitebilir.
Kullanımı LSD genellikle ağızdan (oral) olarak alınır. Elde edilen LSD örneklerinin kuvvetleri doz başı yirmi ile seksen mikro gram arasında değişiklik göstermektedir. Bazen “mikrodot” tabletler veya “windovsplains” jelatin formlarında bulunsalar da, LSD genellikle küçük yaprak kağıt kareler şeklinde satılmaktadır. Su gibi renksiz sıvı formunu da bulabilirsiniz. LSD’nin sokaktaki veya zamana göre değişik formlarını tanımlamak amacıyla her dozda ve tabakada değişik tasarımlar olduğu görülmüştür.
Kullanım İşaretleri Gözlemlenebilen etkiler: göz bebeklerinin büyümesi, kalp atışındaki artış, kan basıncının artması ve vücut ısısının artması, terleme, iştah kaybı, uyku, ağız kuruması ve titreme olarak belirtilebilir. Bazı kişiler, LSD’nin etkisi altında iken çok değişken duygusal tepkiler de verebilir. Diğer kişiler ile konuşmada ve ilişkide zorlanmalar görülebilecek diğer etkilerdendir.
Riskleri Kromozomlara ve beyinde yol açtığı hasarlar bir çok araştırmaya konu olmuştur. LSD maddesinin esas riskleri çoğunlukla psikolojiktir. Akut negatif tecrübeler (bad trip – kötü yolculuk) LSD kullanımı ile anılan en belirgin sorundur. Kötü yolculuklar ilk kez kullananlarda olasıdır. Özellikle uygun olmayan mekanlarda doz ayarlaması yanlış yapılarak yaşanır. Hoş olmayan ve korkunç tecrübeler daha çok kullanan kişi zaten tedirgin (örneğin neler olacağı üzerine) veya melankolik ise yaşanmaktadır. Böyle bir kimse paniğe kapılabilir ve paronaya yaşar. Özellikle yabancı, yoğun veya karışık ortamlarda tetiklenmesi daha sık görülür. LSD merak edilir ve özenilecek etkisi göz önünde bulundurulduğunda kayıtlara geçen kötü yolculukların sayısı 1960’lı yılların medya konusu olmasıyla büyük oranda artmıştır. Kötü yolculuk tecrübeleri, medyanın ilgisinin 1960’ların sonuna doğru gittikçe azalmasıyla beraber düşmüştür. Diğer yandan 1970 yıllarında LSD kullananların sayısı artmaya devam etmiştir. LSD kullanımı çoğu zaman önceden tahmin edilemeyen ve önemsenmesi gereken bir çıldırma riskiyle beraber anılmaktadır. Bunun yanında kalıcı beyin yıpranmaları da küçünsenmeyecek risklerdendir. Klinik araştırmalar incelendiğinde, kronik problemsel etkileri, yaşandığı takdirde, çoğunlukla zaten var olan, madde alımından önce de mevcut psikolojik sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bir LSD fenomeni “flashback” ( geriye dönüş) halen hafifsenmiyecek kadar kötü sonuçlar yaratmaktadır. Genellikle yaşanan veya korkulan geriye dönüş tecrübeleri çoğunlukla abartılı olsalar da bazı kullanıcılarda görülen “Halüsinasyonların sebep olduğu algılama bozukluğu” üzerine çalışmalar devam etmektedir. Yapılan detaylı araştırmalarda LSD kullanıcılarının şiddetli patlamalara ve garip davranışlara eğilimleri ortaya çıkmıştır. Uçacaklarına inanarak binaların tepelerinden atlayabilirler. Kör olana kadar güneşe bakabilir, gözlerini yuvalarından çıkarabilir ve hatta cinayet işleyebilirler. Ayrıca, 30 gram LSD 300.000 doz için yeterlidir. Bir toplu iğne başı kadar LSD; kullanan şahıs kendisinden geçmesini sağlaması için yeterlidir.
Tarihi LSD, ilk defa 19 Nisan 1943 yılında Albert Hoffman tarafından Artur Stroll'un çavdar üzerinde yatişen bir tahıl mantarı olan ergottan türettiği ergotamineden sentezlendi. LSD oksijen,morötesi ışık ve çözelti içinde klora karşı duyarlıdır ve ışık ve nemden uzak tutulursa uzun yıllar dayanabilir. Saf haliyle kokusuz, renksiz ve hafif acı bir tada sahiptir. LSD yaygın olarak emici kurutma kağıdı, şeker kübü ve jelatin üzerinde ağız yoluyla alınır. Sıvı halinde damar içi ya da kas içi enjeksiyon ile de vücuda alınabilir. LSD çok etkilidir ve eşik dozu 20-30 mikrogramdır. Albert Hoffman’ın 1943 yılında, LSD’nin fizyolojik ve ruhsal etkilerini kendi üzerinde denemiş ve gözlemlerini yazmıştır. “19 Nisan 1943 Pazartesi günü saat 16.00’da Lysergic Acid Diethylamide Tartarat’ın %0,5 santimetre küp 0,25 miligram LSD içeren tatsız, yavan sıvıyı içtim. Saat 17.00’da baş dönmesi, endişe, kaygı ve tedirginlik başladı. Görmem bozuldu, düşüncelerim dağıldı, içimden gülmek isteği geliyor, anlamlı konuşmak için büyük çaba sarf ediyorum, görme alanım sanki karşımda, eşyaların biçimi değişiyor, çevremi lunaparklarda olduğu gibi olağan üstü görüyorum. Bir süre sonra bunların hepsi geçti. Bütün bunları hatırlıyorum, baş dönmesi, görme bozuklukları, çevredeki eşyaların acayip gülünç ve kaba şekilleri... Renkli yüzler belirdi. Belirli bir tedirginlik vardı. Aralıklı olarak başımın, ayaklarımın ve bütün gövdemin ağırlığını duyuyorum, sanki madenle doldurulmuş gibi. Ayaklarda kramplar oluyor... Ellerde soğukluk ve sanki eriyip gidiyormuş gibi bir duygu var. Ağzımda maden tadında bir kuruluk, boğazda sıkışma, korku ve endişe, bilinçte bulanıklık... Bu arada içinde bulunduğun koşullarla gerçek arasında ayırım güçlüğünden doğan bir karışıklık. LSD’yi aldıktan altı saat sonra eski durumuma döndüm. Ancak ufak tefek görme bozuklukları kaldı. Her şey sallanıyor, eşyaların boyutları değişiyor. Sanki onların dalgalanan sudaki yansımasını izliyorum. Üstelik bütün eşyalar hoş olmayan görünümler kazanıyor. Renkler durmadan değişiyor. Yeşil ve mavi renkler üstünlük kazanıyor. Gözlerimi kapayınca fantastik, gerçekdışı biçimler görüyorum. Dikkati çeken bir nokta bütün seslerin gözüme yansıması ve türlü biçimlere dönüşmesi... Her ses, renk bir sanrıya (gerçekte olmayan olguları var gibi algılamak) dönüşüyor. Bunlar renk ve gölge olarak sürekli değişiyor. LSD’yi aldıktan sekiz, on saat sonra şiddetli bir uyku bastırdı. Ertesi gün biraz yorgun kalktım.”- Albert Hoffman 1943 1947 yılında Santos labratuarları tarafından Delysid adıyla çeşitli psikiyatrik kullanım amaçlarıyla piyasaya sürülmüş bir ilaçtır. LSD hızlı bir şekilde umut veren bir tedavi ajanı olarak görüldü. CIA, 1950lerde LSD'yi kimyasal silah ve akıl kontrolü için uygulanabilir olduğunu düşündü ve MKULTRA araştırma programı kapsamında genç askerler ve öğrenciler üzerinde denendi. Sonrasında 1960'larda batı dünyasındaki genç neslin eğlence amacıyla ilacı kullanması politik tartışmalara yol açtı ve sonrasında ilaç yasaklandı. Halen kimi kurumlar LSD ve benzeri uyuşturucuların tıbbî ve ruhanî kullanımı için yapılacak araştırmalar için fon ayırmakta, teşvikte bulunmakta ve koordine etmektedir.
Fiyat Bazen satın aldığınız yere bağlı olarak, ‘$ 25’a kadar yükselen aralıklarda olsa da tek bir LSD sekmesinde, tek bir emici kağıt ‘$ 3’a tüm sekme, ‘$ 10’dan satılıyor.
Öznem Aşk, Yüklemim Yıkım Umurumda olmayan her şey dışında, umurumda olan hislerimden bahsetmek istiyorum, bu zaman zarfında. Hayatlarımız birer edebi eser, aslında. Zarflar, özneler, zamirler, yüklemler ve yıldızlı gecelerin ardındaki büyük aşklar. Aşkların gizli öznelerini aramaktan yoruluyorum bazen. Etrafımızda aslında ve aşkımızın gizli değil, öznesi olabilecek şahıslar. Zaman eklerimiz hatalı oluyor bazen veya sadece yüklemi nereye yerleştireceğimiz şaşıyor. Devrik kuruyoruz ilişkiyi, aşka yol alamıyoruz. Edebiyat, yolda gitmektir. Bir deste, bir düzine kağıda sıralı karalamaktır, aşk. Aşktan bahsediyorum ama edebiyat yaparak. Ben, “Yenik Kuşak Bireyiyim ve aşığım.”. Ben kuracağım cümlelerin öznesini buldum, sadece yanımda olsun istiyorum, her an… Sadece ona yazmalıyım, aşkımın eserlerini ona sunmalıyım, çünkü ben aşk adamıyım. Her şeyde olduğu gibi, aşkta da yenildim ve yeniliyorum. Kuşağımın tek temsilcisiyim ama bazen yanıma bir eş istiyorum. Sistemlere kafa tutabileceğimiz bir eş, ‘Aşk Sistemi’ hariç olsun ama. Onu beraber yaşatalım, ayakta tutalım istiyorum. Aşka isyan etmeyelim. Aşka isyan etmek… Komik değil mi? Aşka isyan etmek, doğanın varlığını reddetmektir. Zaten kendinizi emanet ettiğiniz sistemin içinde, her şeyinizle yapaylaşan sizler, birde aşka isyan ederseniz… Etmezsiniz ama, çünkü sizlerin aşklarınız da yapaylaşmış. Doğanın kucağında yaşayabileceğimiz bir aşk istiyorum. Kendimi bulduğum insanı alıp, onu arındırmak istiyorum, sistemlerin biri hariç hepsinden. Yenik olabilirim, bitmiş, tükenmişte olabilirim ama hiçbir zaman yapay olmayacağım. Sistemlerinize karşı çıkacağım ve en doğal halimle dolanacağım etrafta. Gözünüze sokacağım, aşkımı… Doğanın öznesi aşk ve yüklemi yıkım olacak, sistemlerinize ve yapaylığınıza karşı!.. Harry John AKSAL