Selçuk iletişim Ocak- Şubat 2017 / Sayı: 163 / Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi
Bir başkent eski de olsa başkenttir Tek Krampon’un gücü S.15 Ampute Süper Ligi takımlarından Konya Engelliler Gücü’nün Ganalı forveti Richard Ekwam, “Gana’da ampute futbol kulüpleri yok, bu nedenle sadece milli takımda oynayabiliyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de ilk kez bir kulüpte forma giydiğim için çok özel duygular hissediyorum. Bize bu şans verildiği için sevinçliyiz.” dedi.
Gençlik üzerine
S.2
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Değerlerin algılanışı vardır. İnsanlar farklı biçimde algılar kültürlerine, inançlarına, dinamizmlerine göre bilgi birikimine göre anlar algılarlar.” dedi. Gençlerin kendilerine özgü değerlerinden bahsedilebileceğini belirten PROF. dr. Aydın, “Gençler daha kendilerine özgü etkin aktif canlı olabilir ve bu tür şeylere yönelebilirler. Aynı değerler gençler ve yaşlılar tarafından farklı algılanabilir.” şeklinde konuştu.
Selçuk Üniversitesi’nde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından 19-22 Ocak tarihleri arasında ‘Uluslararası Konya Vuslat Sempozyumu’ düzenlendi.
R
adyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından ‘Bir Başkent Eski de Olsa Başkenttir’ temalı bir sempozyum düzenlendi. 30 farklı ülkeden 100 öğrenci katıldığı ve Selçuk Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı sempozyum, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Sempozyuma, Türkiye’deki Üniversitelerin İletişim Fakültelerinde öğrenim görenler öğrenciler katıldı. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, Konya Valisi Yakup Canbolat, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, İl Emniyet Müdürü Şükrü Yaman, Konya Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Cemil Paslı, yerel ve ulusal medya temsilcileri, akademisyenler ve kurum müdürleri ile öğrenciler katıldı. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ, RTÜK’E EV SAHİPLİĞİ YAPTI ‘RTÜK Gelecekle İletişim Çalıştayları Sempozyumu’, 2009 yılından beri farklı ülkelerde düzenleniyor. 2016 yılında Konya’nın İslam turizm başkenti olmasından dolayı bu yılki sempozyum Konya’da düzenlendi. Bu sempozyumda Selçuklu tarihinden günümüz Konya’sına kadar tarih, kültür,
medya, ekonomi, çevre, enerji, turizm gibi farklı konularda 4 farklı oturumda toplam 57 bildiri sunuldu. “MEDYADA SORUMLULUK TAŞIYANLAR DOĞRUYU SÖYLEMELİ” RTÜK başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya açılışta yaptığı konuşmada, “Medyada sorumluluk taşıyanlar doğruları söylemeli, tarafsız olmalıdır. Medya silah olarak kullanılmamalıdır. Medyayı silah olarak kullanacakların unutmamaları gereken husus, o silahın bir gün kendilerine dönebileceğidir” dedi. RTÜK öncülüğünde, Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba topluluklarından gelerek iletişim fakültelerinde öğrenim gören öğrencilerin birlikte hareket edebilmeleri ve Türkiye deneyimlerinin paylaşmaları amacıyla 2009 yılından bu yana ‘Gelecekle İletişim Çalıştayları’ yapıldığını hatırlattı. Prof. Dr. Yerlikaya, farklı ülkelerden gelen genç iletişimcilerin Türkiye’nin birer gönüllü temsilcisi olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Yerlikaya, “Çalışmaların sürekliliği açısından da iletişim fakülteleri ile iş birliğini artırarak sürdürmeyi düşünmekteyiz.” şeklinde konuştu. sayfa 10’da
Konya’nın en büyük ve en modern müzesi Konya, Selçuk Üniversitesi bünyesinde yapılan müze ile şehrin en büyük ve en modern müzesine kavuşuyor
Konya’da robot yarışması
S S.6
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından on birincisi düzenlenecek olan Uluslararası Robot Yarışması bu yıl Konya’da gerçekleşecek. TÜBİTAK’ın da destek verdiği, lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan ekiplerin katılacağı yarışmaya, 16 Ocak – 21 Nisan tarihleri arasında internetten başvuru yapılabilecek.
elçuk Üniversitesi Alaaddin Keykubat Kampüsü’nde inşasına başlanan müzenin yapımı hız kesmeden devam ediyor. Yakın zamanda açılacak olan müze hem Selçuk Üniversitesi’nin ilk müzesi hem de Konya’nın en modern müzesi olma özelliğine sahiptir. Dış cephesi taş kaplamalardan oluşan bu müze toplamda 8 bin 870 metrekare alana sahip. Modern ve geleneksel mimarinin bir arada kullanıldığı 2 katlı binada, 12 derslik, 23 ofis, 216 kişilik konferans salonu bulunuyor. Sanat merkezi konsep-
tinde hazırlanan müze binası, Konya için önemli bir değer olacak. Geçtiğimiz günlerde Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin de tamamlanma aşamasına gelen Selçuk Üniversitesi Müze binasında incelemede bulundu. Bu incelemeler esnasında rektör Prof. Dr. Şahin’e, Mühendislik Fakültesi öğretim üyeleri, Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Yılmaz, Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanı Osman Orhan, yapımcı firmanın mimarı İsmail Ünsal da eşlik etti.
2/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
röportaj
Sosyoloji, değerler ve gençlik üzerine
Prof. Dr. Mustafa Aydın: “Toplumca benimsediğimiz değerler, inançlarımızdan, dinimizden kaynaklanan değerler vardır. Bayrak bir milli değerdir toplumca bağımsızlığı egemenliği ifade eden toplumca özgürlüğümüzü ifade eden bir değerdir.“ Zeynep TURAN
S
elçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın ile değerler, bilgi ve inançlar hakkında gazetemize bilgi verdi. En çok ilgilendiğiniz alanlar nelerdir? Benim en çok ilgilendiğim alana sosyolojide kognitif sosyoloji deniliyor. Daha çok inanç, değer, din sosyolojisi anlamındadır. Bilgi, inanç, eylem gibi konularla alakalıdır. Benim ilgilendiğim alan değerlerdir. Değerler hem bilgi hem de inançla yakından alakalıdır. Değerler hakkında bilgi verebilir misiniz? Değerler insanlarla alakalıdır. İnsanın özlük alanıyla alakalı bir şeydir. Değer nedir? Önem verdiğimiz kıymet verdiğimiz şeylerdir. Değerler daha çok ortaktır. Ortak değerler olduğu gibi kişisel değerlerden de söz etmek mümkündür. Millî değerler bayrak, vatan, dini değerler…
Bu değerler kıymet verdiğimiz önemsediğimiz şeylerdir. Bunlarla varız. Bilge kral Aliya Izzetbegoviç’in dediği gibi insan zoolojik bir varlıktır. Değerler farklı kesimler tarafından benimsenir. Toplumca benimsediğimiz değerler, inançlarımızdan, dinimizden kaynaklanan değerler vardır. Bayrak bir milli değerdir. Toplumca bağımsızlığı egemenliği ifade eden, toplumca özgürlüğümüzü ifade eden bir değerdir. Değer yüklemeyle ortaya çıkmıştır. Sosyal değerler toplumun kabulü ile ortaya çıkan şeylerdir. Bunlar bazen başka toplumlardan da alınabilir kendi içinde de oluşmuş olabilir. Değerlerin en önemli tarafı nedir? Değerlerde şöyle bir ayrım yapılabilir; yüksek değerler ve alt değerler. Yüksek değerler doğrudan doğruya bir yarara çıkara kullanılmayan şeylerdir, uzun vadeli şeylerdir. Alt değerler vardır; bunlar insanın yararına olan kısa vadeli şeylerdir. İnsanların hayatlarını yüksek değerler belirlemeli yönetmelidir.
Değerlerin toplum ve gençler tarafından algılanışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Değerlerin algılanışı vardır. İnsanlar farklı biçimde algılar kültürlerine, inançlarına, dinamizmlerine göre bilgi birikimine göre anlar algılarlar. Gençlerin kendilerine özgü değerlerinden bahsedilebilir. Gençler daha kendilerine özgü, etkin, aktif, canlı olabilir ve bu tür şeylere yönelebilirler. Aynı değerler gençler ve yaşlılar tarafından farklı algılanabilir. Değerler zamanla anlamlarını yitirebilir yeni anlamlar kazanabilir. Bazı değerler vardır zamanla anlamını yi-
tiriyor yerini başka anlamlar alabilir. Son olarak üniversite öğrencilerine tavsiyeniz ne olur? Okumanın yerini hiçbir şey karşılamaz ne televizyon ne internet ne bir başka bir şey. Okumak ve okuduğumuzu anlamak gerekiyor. Bilginin kafamızda olması gerekiyor. Kitaptan okumamız kitaba dokunmamız gerekiyor. Sanal dünyada okunan kitaplar kitap olarak okunmuyor. Gençlerimiz çok fazla okumuyor. Gençler sosyal medya vs. sitelerle meşgul oldukları için okumuyorlar. Okumak gerek. Fakat okumak gittikçe daha da güç hale geliyor.
Prof. Dr. Mustafa Aydın, 1950 yılında Konya’da doğdu. İlköğretim ve ortaöğretimden sonra, 1974 yılında Yüksek İslam Enstitüsünü bitirdi. Aydın, akademik hayata 1985 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak başladı. Yüksek lisans ve doktorasını din sosyolojisi alanında , doçentliğini ve profesörlüğünü sosyoloji anabilim dalından aldı. Din sosyolojisi, bilgi sosyolojisi, siyaset sosyolojisi, kurumlar sosyolojisi, değişim sosyolojisi gibi alanlarda kitapları bulunmaktadır.
Selçuk iletişim Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet KALENDER Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Ahmet Yalçın KAYA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Arş. Gör. F. Betül AYDIN Tasarım Koordinatörü Uzm. Şenol KARAASLAN Basım Yılı: Ocak-Şubat 2017 Yayın Türü: Yerel, Süreli Sayı: 163
Adres: S.Ü İletişim Fakültesi Kampüs/Konya Tel: 0332 223 37 07 Faks: 0332 241 01 81 e-mail: selcukiletisim@selcuk.edu.tr Baskı: Selçuk Üniversitesi Basımevi Tel: 0332 223 37 44 Kampüs/Konya
Editör Gamze UĞRAŞ Editör Yardımcısı Merve ÇINAR Sayfa Sorumluları Mustafa ESER Zeynep TURAN Hüseyin CANDAN Mikail ZEYBEK Gökhan KAM Ferhat KIZILTAŞ Elif KOYUN Serpil AĞTOPRAK Muhabirler Aslıhan KIVRAK Gamze ERDOĞAN F. Hafsa BOZBEŞPARMAK Labib FAİSAL Assane DİOP Gamze BAL Sayfa Tasarımı Delwar HOSEN Merve ÇINAR Halide TIRNOVA Labib FAİSAL
Selçuk iletişim
üniversite
Ocak- Şubat 2017
/3
Osmanlı’dan Günümüze Darbeler ve 15 Temmuz
Aslıhan KIVRAK
Kritik Analitik Düşünme Topluluğu’nun hazırlamış olduğu “Osmanlı'dan Günümüze Darbeler ve 15 Temmuz” konulu etkinlik, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.
P
rof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, darbelerin Sultan Abdülaziz döneminden beri yaşandığını kaydetti ve Osmanlı’dan başlayarak
15 Temmuz’a kadar olan darbeleri anlattı. Prof. Dr. Sofuoğlu ilk başta 15 Temmuz’a değinerek, “15 Temmuz’un hiç şakası yok, çok büyük bir badire atlattık. Gençlerin, çocukları anlattı. Prof. Dr. Sofuoğlu ilk başta 15 Temmuz’a değinerek, “15 Temmuz’un hiç şakası yok, çok büyük bir badire atlattık. Gençlerin, çocuklarımızın geleceği için millet çok büyük bir iş başardı. Badire bitmedi, çok sıkıntılı zamanlardan geçiyoruz. Biraz daha canımız yanacak, biraz daha güç şartlarla karşılaşacağız ama hep böyle giderse büyük bir özgürlüğe kavuşacağız.” dedi. Prof. Dr. Sofuoğlu, bu yaşadığımız sıkıntılar sonunda Ortadoğu ve Mezopotamya’daki kaynakları Türkiye’nin kullanacağını söyledi. Prof. Dr. Sofuoğlu, bütün bu yaşananların Türkiye için büyük bir kurtuluşun doğum sancıları olduğunu belirtti. “DARBE SÜREÇLERİ YENİÇERİ OCAĞI’NIN KALDIRILMASIYLA BAŞLADI” Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, darbe süreçlerinin Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla başladığını söyleyerek, darbeye geleneği öne süren hiç bir
İttihatçıların yaptıkları ile Osmanlı’nın girmemesi gereken savaşlara girdiğini ve kaybedilmeyecek yerleri yine İttihatçılar nedeniyle kaybedildiğini söyledi. Prof. Dr. Sofuoğlu, şu an ki FETÖ gibi Jön Türkler de o zaman yer altı yapılanması yaptığını ve terör örgütlerinden destek aldığını belirterek, “Abdülhamit’i düşürmek için her türlü terör örgütüyle iş birliği yaptılar.” şeklinde konuştu. muhalefet grubunun kalmadığını dile getirdi. Prof. Sofuoğlu, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına ilişkin şunları söyledi: “Yeniçeriliğin kaldırılmasıyla batılılaşmanın önünde engel kalmadı. Peki, 1826’dan 1980’e kadar batıdan hangi yenilik alındı? Hiç bir engel yoktu, ne transfer edildi? Sadece yaşantı konusunda transfer ettiğimiz şeyler var. Teknoloji konusunda Turgut Özal’a kadar hiçbir şey transfer edilmedi.” “NİHAYET İKTİDARDA TEK BAŞIMA KALABİLDİM” Mustafa Reşit Paşa’nın Osmanlı içindeki darbecilerden olduğunu vur-
gulayan Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, “Tanzimat ile birlikte oligarşi başladı. Mustafa Reşit Paşa, bir dram olan Tanzimat Fermanı’nı imzalattı. Tanzimat metni bile Mustafa Reşit Paşa’yı bize tanımlar.” dedi. Ayrıca Sofuoğlu, Abdülaziz’in Mustafa Reşit Paşa’nın yetiştirdiği Mehmet Emin Ali Paşa ölünce “Nihayet iktidarda tek başıma kalabildim.” sözünü hatırlattı. Ünlü Tarihçi Prof. Dr. Sofuoğlu, Namık Kemal, Ziya Paşa ve Şinasi’nin, Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa’nın Abdülaziz’i İngilizlerden uzaklaşıp, Ruslarla yakınlaşınca darbe yapıp öldürdüğünü ifade etti. Prof. Sofuoğlu, Abdülhamit döneminde ise
“KENDİ ÜLKENİZİ YÖNETMENİZE İZİN VERMEZLER” Türkiye’deki darbeler hakkında Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu şu sözleri kullandı: “Bir darbe ile idam edilen Adnan Menderes Kerkük’ten Yumurtalığa petrol boru hattı döşeyecekti. Kral Faysal ile anlaştı, resmi anlaşmanın imzalanacağı gün darbe oldu. Türkiye’de 4 başbakan; Menderes, Özal, Demirel ve Erdoğan tek başına iktidar oldu ve hepsi de darbe ile son buldu. En son 27 Nisan E-Muhtırası. Yani sizin kendi ülkenizi yönetmenize izin vermezler. Bu 15 Temmuz darbesi ilk değil, Sultan Abdülaziz’den beri geliyor.”
Kur’an ve doğadaki tevafuk Hayrat Vakfı Konya Temsilcisi Mücteba Yıldız, “Kur’an-ı Tevafuk Harikası” konulu konferansta, Kur’an ve doğadaki tevafuktan bahsetti. Aslıhan KIVRAK
O
smanlı Türkçesi Topluluğu tarafından düzenlenen etkinlikte Halk Eğitim merkezlerinde Kur’an ve Osmanlıca derslerinin başlayacağı bilgisi de verildi. Konferans, İstiklal Marşının okunmasının ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti ile devam etti. Daha sonra Osmanlıcanın önemini anlatan ve Türkiye genelindeki Osmanlı Türkçesi Topluluğu’nun kursları hakkında bilgi veren tanıtım videosu izlendi. Programda izletilen tanıtım videosunda, “Geçmişte ne olduğunu bilemeyen,
gelecekte ne olacağını bilemez hale gelir. Asırlar boyu devam eden parlak bir medeniyetin ortaya koyduğu milyonlarca eseri neden orijinal kaynaklardan araştıramayalım.” sözleriyle Osmanlıcanın önemine vurgu yapıldı. Ayrıca videoda Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Hayrat Vakfı arasında protokol imzalanarak bütün Türkiye’de Halk Eğitim Merkezleri’nde Kur’an ve Osmanlıca derslerinin başlayacağı bilgisi de yer aldı. Son olarak da Mücteba Yıldız, tevafuklu Kur’an-ı Kerim hakkında bilgi verdi. Dinleyicilere program sonunda Kur’an-ı Kerim dağıtıldı. “YARATILIŞ VE KÂİNATTA TESADÜF YOK” Hayrat Vakfı Konya Temsilcisi Mücteba Yıldız, Tevafuklu Kur’an-ı Kerim sunumu yaptı. Yaptığı konuşmada kâinat ve Kur’an-ı Kerim’deki tevafuktan bahsetti. Mücteba Yıldız, tesadüfün, başıbozukluk ve rastgelelik olduğunu tevafukun ise tam tersi, düzeni ve ahengi ifade ettiğini söyledi. Yıldız, tevafuk olduğunu ve bunun tüm kâinatta geçerli olduğunu belirtti. Söylediklerine destek olarak da Yıldız, kuş, kelebek, atom gibi örnekler göstererek bunların
tesadüf olmadığını bir kasıt, düzen ve tevafuk olduğunu söyledi. Yıldız, Sokrates’in “Kâinatta tesadüfe tesadüf etmek imkânsızdır” sözü ile daha önceki zamanlarda da tevafuka vurgu yapıldığını ifade etti. Ayrıca Yıldız, Sokrates’in bu sözünü daha sonralarda din adamlarının da tekrarladığına vurgu yaptı. “TEVAFUK KURAN’DA DA KENDİNİ GÖSTERİR” Mücteba Yıldız, tevafukun Kur’an-ı Kerim’de de kendini gösterdiğini belirtti. Tevafuk’un ortaya çıkışı
Hattat Kayışzâde Hâfız Osman Nûri Efendi’nin 1800’lerin sonunda sayfa sayısını belirleyip, her sayfada bir ayetin bulunmasıyla başladığını söyleyen, Bediüzzaman Said Nursî’nin de bu düzenlenmiş Kur’an-ı Kerim ile tevafuku fark etmesi ile ortaya çıktığını söyledi. Mücteba Yıldız, Kur’an-ı Kerim’deki tevafukun Allah yazılarının alt alta, sayfalar kapatılınca yüz yüze veya diğer sayfalar ile sırt sırta gelerek olduğunu söyledi. Konferansta Yıldız, Kuran’daki tevafuk ile ilgili örnekler gösterdi.
4/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
üniversite
Selçuk İletişim’e 7 Ödül Birden
T
Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencileri, TÜBİTAK desteği ile gerçekleştirilen “3.Öğrenci Proje Pazarı”nda eserlerini yarıştırdı.
S
İletişim Fakültesi öğrencilerinin gelişimine destek vermek amacıyla Aydın Doğan Vakfı’nın her yıl düzenlediği Genç İletişimciler Yarışması’nın ödül töreninden, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri 7 ödülle döndü. ürkiye’deki 37 üniversitenin iletişim fakültelerinden yazılı, görsel, işitsel, reklam, halkla ilişkiler ve internet yayıncılığı dallarında 1295 öğrencinin 772 çalışmayla katıldığı yarışmada, jüri 118 projeyi ödüle değer buldu. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri ayrı dallarda toplamda 7 ödül aldı. Özellikle Radyo Haber Spikerliği Kategorisi’nde Selçuk Üniversitesi büyük bir başarı gösterdi. Bu dalda hem 1. hem 2. hem
Topraksız tarımda hidrojel sentezi
de 3.lük Selçuk Üniversitesi'ne layık görüldü. ‘Günün Ardından’ adlı programıyla Berkin Güvendik birinciliği, ‘Radyo Üniversite Ana Haber’ adlı programıyla Abdullah Kasım Aytekin ikinciliği ve ‘Radyo Üniversite Haber Bülteni’ adlı programıyla Serdar Er üçüncülüğü hak etti. Yarışmanın Radyo Programcılığı-İşitsel Kategori’de ödülleri Müzik Kanalları Genel Yayın Yönetmeni Şafak Ongan verdi. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinden
Berkin Güvendik ve Mustafa Celal Safalı ‘Anadolu’ya Hasret Türküler’ adlı programlarıyla ikinciliğe, Gökhan Öcal ise ‘Futbol Çölünde Bir Vaha Aykut Kocaman’ adlı programı ile üçüncülüğe layık görüldü. Kısa Film Kategorisi’nde Osman Oğuz Koral’ın ‘İstop’ adlı programı ikincilikle ödüllendirilirken Belgesel Kategorisi’nin ‘Güçlü Kız Çocukları Güçlü Bir Dünya’ konusunda ise Gökhan Öcal’ın ‘Süheyla’ isimli belgeseli birinciliğe layık görüldü.
GİKAT’tan “Kariyer Konferansı”
elçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencilerinin bilimsel düşünme, araştırmave proje geliştirmelerine hakkı sağlamak amacyla “ Selçuk Üniversitesi Mühendislik Öğrenci Proje Pazarı” düzenleniyor. Öğrencilerinden Veli Şakir ve Elif Yılmaz’ın oluşturduğu projenin danışmanlığını Kimya Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hüseyin Deveci yaptı. Projenin danışmanlığını yapan Doç. Dr. Hüseyin Deveci genelde kimyasal teknolojiler, farklı konu ve malzemeler üzerine çalışmalar yaptığını belirtti. Projenin öğrenciler tarafından hazırlanıp proje pazarına gönderildiğini ve orada da birincilik aldıklarını belirtti. ÇÖLLEŞEN BİR DÜNYA İÇİN ÇÖZÜM Projenin danışmanı Doç. Dr. Deveci, projenin amaç ve kapsamlarına da değindi. Deveci: “Bu projede, bir hidrojen sentezliyoruz. Bu kimyasal polimer bir malzeme. Bununla farklı kullanım alanlarını araştırıyoruz. Bunlardan bir tanesi de ülkemizdeki su kıtlığı ve su sorunudur. Çölleşen dünya için de düşünülebilir bu proje. Ana hedefimiz hidrojelleri sentezlemek ve bir sonraki aşamalarda nerelerde kullanılabilir bunu tespit etmektir. Polimer
malzemeleri hidrojelleri sentezledik ve laboratuvar ortamında biz bunun uygulamasını yaptık.” şeklinde konuştu. BİTKİLERİN SUSUZ KALMASI ENGELLENİYOR Projede yer alan doktora öğrencisi Elif Yılmaz hidrojelin yurt dışında çok çalışıldığına fakat daha önce Selçuk Üniversitesi’nde çalışılmadığına değindi. Yılmaz; “Normalde topraksız tarımda kullanılan materyaller içerisinde hidrojel kullanımı pek yok. Biz de topraksız tarımlarda neden hidrojel olmasın diye düşündük. Genelde topraksız tarımda köklerini tutsun diye beyaz köpük gibi maddeler kullanılıyor ya da sadece suyun içine de konabiliyor. Hidrojel suyun içinde hem bir kökün tutulmasını sağlıyor hem de içine koyduğunuz suyun az kalması veya yetmemesi durumunda hidrojelin içindeki su dışarı çıkıp bitkinin susuz kalmasını engelliyor.” diyerek çalışmada bu tarz özellikleri incelediklerini belirtti. Proje sahipleri, projenin biber ve domates fideleri üzerinde denendiğini ifade ederek böyle çalışmaların öğrencilerin başarısına katkı sağlayacağına vurgu yaptı.
Selçuk Üniversitesi Girişimcilik ve Kariyer Topluluğu (GİKAT) tarafından ‘Kariyer Konferansı’ düzenlendi. Gamze ERDOĞAN
H
er sene etkinlik düzenleyen GİKAT, bu yıl QNB Finansbank yetkilerini ağırladı.Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen etkinliğe QNB Finansbank İnsan Kaynakları Planlama ve Strateji Yönetimi Müdürü Burcu Çetin, Konya Şube Müdürleri Mesut Koyuncu ve Ümraniye Ulus katıldı. 12 yıllık bir topluluk olan GİKAT, bu tür etkinlikleri Aralık ve Mayıs ayları olmak üzere yılda 2 kere yapıyor. Aralık ayındaki etkinlikleri daha çok girişimciliğe yönelik ünlü firmaları davet ederek gerçekleştiriyorlar. Mayıs ayındaki etkinliklerde ise ünlü isimleri çağırarak, daha çok eğlenceye yönelik çalışmalar yapılıyor. GİKAT üyelerinden Merve Kayan, yaptıkları etkinliklerin tüm fakültelere hitap ettiğini belirtti. Finansbank’ın konuk olduğu bu etkinlikte kendilerini tanıtan Burcu Çetin, öğrencilere iş ve staj imkanlarından
bahsetti ve özellikle kariyer sahibi olmak için neler yapılması gerektiğini anlattı. “DOĞRU SORU, DOĞRU KARİYER” Burcu Çetin, konseptlerinin “Doğru soru, doğru kariyer” olduğunu belirterek kariyer sahibi olma yolunun insanların kendilerini tanımaktan geçtiğini dile getirdi. Çetin, kendisini dinlemeye gelen öğrencilere kendilerini ne kadar tanıyıp tanımadıklarını sordu. Mutlu olmak için kendimizi tanımamız gerektiğine vurgu yapan İnsan Kaynakları Müdürü Burcu Çetin
şunları söyledi: “Hayattaki hedeflerimizi mutlu olmak için kuruyoruz. Nasıl mutlu olacağımızı düşünmemiz için önce kendimizi tanıyor olmamız gerekiyor. Bu mutluluk çok kritik bir şey. Çünkü artık bilgi seviyesi ilerledikçe mutlu olmak daha zor. Bilgi düzeyi artıkça insanların beklentileri artıyor. Beklentiler ile yaşamın içinde karşılaştığınız şeyler uymayınca mutsuzluk oluşuyor. Bu hayatta mutlu olmak için önce ne istediğimizi bilmemiz daha önemlidir.” şeklinde konuştu. “KENDİMİZİ TANIMAMIZ BİTMEYEN BİR SÜREÇ”
Kendimizi tanımamızın bitmeyen bir süreç olduğuna vurgu yapan Çetin, “Hayatta mutlu olabilmemiz için öncelikle kendimizi tanıyor olmamız gerekiyor. Kendi değerlerinizin ne olduğunu biliyor olmanız lazım ki sonrasında hedeflerinizi belirleyebilmelisiniz.” dedi. Çetin, öğrencilerin ortalama 40 yıl çalışacaklarını söyleyerek sevdikleri işi yapmaları tavsiyesinde bulundu. HANGİ RENK SENİ İFADE EDİYOR? Program kapsamında Finansbank yetkilileri öğrencilere davranış tarzları envanteri testi yaptı.
Öğrencilere 28 tane soru olan bir form dağıttılar. Arkasından formun cevaplarını işaretlemeleri için ikinci bir form verdiler ve bu forma göre nasıl bir davranışa sahip olduklarını ortaya çıkardılar. Bu teste göre 4 tane renk var ve bu her renk farklı davranış kalıplarını ifade ediyor. Sarı sosyalleşen, kırmızı yönlendirici, mavi düşünür, yeşil de ilişki kurucu anlamına geliyor. Testi yapan öğrencilerde böylece hangi rengin özelliğini taşıdığını öğrenmiş oldular. Bu test aracılığıyla konferansa katılanların kendilerini tanımaları ve ona göre hedef oluşturabilmeleri sağlanmış oldu.
Selçuk iletişim
şehir
Asımın Nesli Mustafa ESER
A
sımın Nesli Milli Gençlik Projesi programında konuşan AK Parti Konya Milletvekili Prof. Dr. Ahmet Özdemir, “İstiklal Marşını yazan Akif, Çanakkale’yi geçirmeyen o nesli selamlıyordu” dedi. Prof. Dr. Özdemir Sizler, dünyayı değiştirebileceğiniz bir dönemde yaşıyorsunuz. Asım önemli bir sembol, Akif’in hayalindeki gençliktir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” sözlerini kullandı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Medeniyet Okulu projesi çerçevesinde büyük bir değerler eğitimi çalışması yürüttüklerini belirterek, belediye olarak özellikle toplumsal eğitime, hayat boyu eğitime önem verdiklerini, önemli kaynak aktardıklarını söyledi. İDEALİ OLMAYANIN TOPLUMA KATKISI OLMAZ Asımın Nesli Milli Gençlik çalışmasına katılanların lider konumundaki gençler olduğunu kaydeden Başkan Akyürek, “ ‘Asımın Nesli Milli Gençlik Projesi’ ile geçmişle bağlantı kuruyoruz. Gençlerimiz tarih, siyaset, medya bilinci gibi konularda eğitim alıyor. İdeali olmayan ve bu ideali doğrultusunda bir vizyon oluşturmayan insanın bu topluma çok katkısı olmaz.” iddiasında bulunan Akyürek, “İdeali siyaset bilinci ile birleşmezse
Konya Büyükşehir Belediyesi, Medeniyet Okulu kapsamında “Asımın Nesli Milli Gençlik Projesi”ni başlattı. Projeyle, ilçelerden getirilen gençlere çeşitli konularda eğitimler verilip, tarihi ve kültürel mekânlar anlatılacak.
HAK VE BATIL SAVAŞ BUGÜN DE DEVAM EDİYOR Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, hak ve batıl savaşının dün olduğu gibi bugün de devam ettiğini söyleyerek, “Elbette Asımın Nesli konuları ile ilgili sadece güncel, siyasi ve benzeri konularla ilgilenen bir gençlik değil, öz güveni olan kendini yetiştirmiş, sadece Türkiye için değil dünyaya
katkısı olacak gençlik yetiştirmek istiyoruz. Dünyanın gittiği yönü iyi tespit edip ona göre adım atmamız gerekmektedir” şeklinde konuştu. AK Parti İl Başkan Yardımcısı Serhan Güngör ve AK Parti İl Gençlik Kolları Başkanı Muhammet Said Çelik de projenin önemine dikkat çeken birer konuşma yaptı. Asımın Nesli Milli Gençlik Projesi kapsamında Büyükşehir Belediyesi tarafından ilçelerden getirilen gençler, uzman eğitimcilerden farkındalık ve değerler eğitimine tabi tutulduktan sonra başta Mevlana Türbesi ve Bilim Merkezi olmak üzere şehrin tarihi ve kültürel mekânlarını ziyaret etti.
/5
Mesnevi Svahilice’ ye çevrildi Hazreti Mevlana’nın eşsiz eseri Mesnevi, Doğu Afrika Müslümanlarının ortak dili Svahilice’ye çevrildi. Mustafa ESER
B
bu, arzu edilen sonucu doğurmaz. Siyaset bilinci demek yönetime talip olmak demektir. Olaylara yön vermeye talip olmak demektir. Yeniden büyük Türkiye idealinde rol almaya karar vermektir.” şeklinde konuştu.
Ocak- Şubat 2017
üyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Mevlana’nın yüzyıllar öncesinden Konya’da yaktığı ışığın bugün dünyanın her yerinde kalpleri aydınlattığını söyledi. Tasavvufta Mevlevi yolunun öncüsü Mevlana’nın, Türk-İslam sufilerinin en tanınmışlarından olduğuna dikkati çeken Akyürek, Mevlana’nın eseri Mesnevi’nin ise sevgi, hoşgörü ve barışa ilham kaynağı olarak görüldüğünü dile getirdi. Mesnevi’nin dünya dillerine çevrilmesi çalışmasının devam ettiğini belirten Akyürek, bu çalışmalarla eserin daha fazla kişi tarafından okunmasına katkı sağladıklarını vurguladı. “2005’TEN BUGÜNE 25 DİLDE BASKISI YAPILDI” Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’nca 2005’ten bugüne Mesnevi’nin 25 dilde baskısının yapıldığını bildiren Akyürek, şunları kaydetti: “Böylesine önemli bir başucu kitabını,
eşsiz bir kaynağı, daha geniş kitlelerle buluşturmayı kendimiz ve kültürümüz için bir ödev telakki ederek, kurumsal sorumluluğumuz gereği yayın hayatına kazandırdık. Mesnevi’nin, dünyanın önde gelen dillerinden biri olan Svahilice’ye çevrilerek basımı tamamlandı. Svahilice Mesnevi, altı cilt halinde lüks kutulu ve baskılı şekilde Kültür AŞ merkezlerinde okuyucularına sunuldu. Hedefimiz Mesnevi’yi 50 dile çevirmek.” DOĞU AFRİKA ÜLKELERİNDE KONUŞULUYOR Cibuti, Eritre, Etiyopya, Kenya, Somali, Tanzanya ve Uganda gibi Doğu Afrika ülkelerinin ortak dili Svahilice, dünyanın yaygın dilleri arasında yer alıyor. Afrika Müslümanlarının dili olarak da kabul edilen Svahilice’de çok sayıda Arapça kökenli kelime olduğu biliniyor. 25 DİLDE MESNEVİ Mesnevi bugüne kadar Farsça aslı ile birlikte Türkçe, Arapça, İngilizce, Almanca, İsveççe, İtalyanca, Urduca, Fransızca, Japonca, Arnavutça, İspanyolca, Türkmence, Tacikçe, Çince, Kazakça, Özbekçe, Flemenkçe, Yunanca, Malayca, Rusça, Azerice, Boşnakça, Kürtçe ve Svahilice dillerinde basıldı.
ASR SURESİ karşılığında bir oyuncak Mustafa ESER
K
onya’da Maximum AVM işletmecisi Yahya Göktaş, Asr Suresini ezberleyen çocuklara hediyeler veriyor. Oyuncak almak isteyen çocuklar heyecanla ve hevesle Asr Suresini ezberleyip, oyuncakçı ağabeylerinden hediyelerini almaya gidiyorlar. Yahya Göktaş, bu uygulamaya önce evinden başladı. Daha sonra dükkâna girip oyuncak alamayan çocuğun üzüntüsünü görünce Asr suresini ezberlemesinin karşılığından oyuncak vereceğini söyledi ve hemen ardından kampanyaya dönüştü. Olayın gelişimini anlatan Göktaş; “Geçtiğimiz haftalarda ailesi ile beraber üç beş çocuk geldi. Beğendikleri oyuncağı alamadılar. Nedenini bilmiyorum. Çocuk üzgün durunca sen sure biliyor musun dedim. Bilmiyorum dedi. Asr suresini anlamıyla beraber ezberlersen inşallah bu oyuncağı sana hediye edeceğim dedim. Tamam, dedi ve gitti. Akabinde hemen ertesi gün geri geldi ağabey ben sureyi ezberledim dedi ve okumaya başladı. Beğendiği oyuncağı verdik. Yanında
Konya Akıncılar’da bir züccaciye dükkânı sahibi, sure ezberleyen çocuklara oyuncak hediye ediyor. gelen başka bir çocuk ağabey bende ezberlesem bana da oyuncak verir misin deyince bu şekilde çığ gibi büyüdü.” diye kaydetti. SURE EZBERLEYEMEYEN ÇOCUKLARI DA BOŞ GÖNDERMİYORLAR Yaptıkları kampanya hakkında detaylı bilgi veren Yahya Göktaş; “Kampanyaya başlayalı yaklaşık 8-9 gün oldu. Kampanya 11 yaşına kadar olan çocuklar için demiştik. Fakat 12-13 yaşında çocuklar da geliyor. Onları da kırmamak adına oyuncaklarını veriyoruz. Oyuncakları ilk başta istediklerinden seçiyorlardı. Ancak çocuklar ben şunu istiyorum, ben bunu istiyorum diye kavga etmeye başladı. Şuanda erkek çocuklarına araba, puzzle veya yazı tahtası veriyoruz. Kızlara da bebek veriyoruz. Şimdilik mart ayının sonuna kadar da devam etme kararı aldık. Fakat gücümüz yettiği kadarıyla mart ayıyla sınırlandırmayıp yapabildiğimiz oranda kampanyayı devam ettirmek istiyoruz. Maksadımız çocuklar Asr suresini anlamı ile birlikte ezberlesin.” şeklinde konuştu. “ALLAH RIZASI İÇİN YOLA ÇIKILDI” Bu kampanyanın tamamen Allah
rızası için yapıldığının altını çizen Göktaş; “Bu, Allah rızası için olan bir şey. Biz, Konya’da hatta Türkiye’de tanınıyoruz. İşlerimiz dışında aktif olduğumuz yerler sayesinde de tanınıyoruz. Reklam yapacağımız zaman ücretini vererek reklamlarımızı da yapıyoruz. Ama bu olay tamamen Allah rızası için yapılan bir şey” dedi. Allah rızası için yola çıkıldığında Allah’ın mutlaka onun ecrini ve bereketini verdiğin ifade eden Göktaş, “Buna başladığımızda bize çok soranlar oldu ‘Bunun altından nasıl kalkacaksınız?’ diye. Her yerden mesaj atıyorlar. Ankara’dan İstanbul’dan bile mesaj geliyor biz de destek olalım, oyuncak gönderelim diye. Allah bir şekilde yardım ediyor.” şeklinde konuştu. KAMPANYANIN BU KADAR BÜYÜYECEĞİNİ TAHMİN ETMİYORLARDI Kampanyaya başladıklarında bu kadar yayılacağını düşünmediklerini ancak sosyal medyada çok fazla paylaşım yapıldığını aktaran Göktaş genel olarak iyi yorumlar aldıklarını fakat bazı küçük yanlış anlaşılmaların olduğunu belirtti; “Biz çok şaşırdık. Türkiye’nin her yerinden teşekkür mesajı geliyor. Hatta 60 yaşında bir amca ‘Ben 60 yaşındayım Fatiha suresini bile bilmiyordum.
Torundan dolayı şimdi hem Asr suresini hem Fatiha’yı ezberledik, anlamını bile bilmiyorduk.’ dedi. Böylece biz de hayra vesile olmak istedik.” dedi. Sosyal medyada birçok sayfada paylaşıldıklarını ve çok güzel yorumlar aldıklarını ifade eden Göktaş, fakat silah oyuncaklardan dolayı zaman zaman eleştirildiklerini belirtti. Göktaş sözlerine şöyle devam etti; “Oyuncak silahları çocuklar istediği için verdik. Maalesef günümüzde çok değişik filmler izleyip erkek çocukları bebeklerle oynamaya başlamıştı. Şuan çocuklar Diriliş dizisini izliyor, 15 Temmuzu gördüler, Suriye’de olsun dünyada olan savaşın çocuklarını gördüler. Eğilimleri de değişti.” İşletme sahibi Yahya Göktaş, ilk başta çocuklara istedikleri oyuncağı alabileceklerini söylediklerini fakat artık erkek çocuklara araba, kız çocuklarına bebek verileceği yönünde karar aldıklarını belirtti. Bazı sosyal medya hesaplarından sure ezberlemeyen çocukları ötekileştirdiniz mi şeklinde tepkiler aldıklarını ifade eden Göktaş, “Asla böyle bir şey yok. Sadece teşvik etmek istedik. Güzel bir şey oldu. Burada kendimiz kral kraliçe taçları hazırlıyoruz sure ezberlemeyen çocuklara da dükkâna girmiş olan her çocuğa da bu taçları hediye ediyoruz.” dedi.
İMAN ETMEK, SALİH AMEL, HAK’KI TAVSİYE Neden Asr suresi’ni ezberlettiğini anlatan Yahya Göktaş, Asr suresinin anlamından da bahsetti; “İmam Şafi’yi biliyorsunuzdur. Rahmetullah Aleyh ondan razı olsun. Kur’an-ı Kerim inmeseydi Asr suresi Kuran’a bedeldi diyor. Bizim 17 – 20 yaş arasında yaklaşık 50-60 tane talebemiz var. Onlarla hadis dersleri uyguluyoruz. Asr suresini işlediğimiz için de çocuklar bilsin istedik. . Çok kısa ve basit ezberlenen bir sure zaten. Kur’an-ı Kerim’in son ayetlerinden. Asr suresi zamana dikkat çekiyor. Hakikaten insanlar hüsranda diyor. Maalesef zarardalar. İnsanlar bundan kurtulmak için iman edecekler, Allah’a iman edecekler, ahirete iman edecekler, peygamberlere ve meleklere iman edecekler. Daha sonra salih yaşayacaklar.” dedi. Yahya Göktaş, toplumda ahlakın yozlaştığını ve insanların birbirlerinin hakkına girdiğini öne sürdü. Göktaş konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Salih yaşayacaksınız, insanlara Hak’kı tavsiye edeceksiniz. Sabrı tavsiye edeceksiniz. Hakikaten sabredenler ecrini görüyor. İnsanlara sabredeceğiz. İnsanlara okumak farz kılındı. Müslümanlara iyiliği emredip, kötülükten men etmek de farz. Bu yüzden bir sıkıntı gördüğümüzde mutlaka uyarmak zorundayız. İnşallah iyi ve güzel şeylere vesile oluruz.”
6/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
şehir
Konya İl Müftülüğü’nden Hafızlık Projeleri Konya İl Müftülüğü hafızlık yapmak isteyen öğrenciler için 23 erkek, 27 kız kuran kursu açtı. Hafızlık kurslarında kız ve erkek olarak bin beş yüzün üzerinde aktif öğrenci eğitim görüyor. Mustafa ESER
K
onya Müftülüğü, vatandaşa hizmet vermeye devam ediyor. Hacıveyiszade Camii’nin altında bayanlara hafızlık kursları veren Müftülüğün, taşra dâhil Konya genelinde 50 tane yatılı hafızlık kursu bulunuyor. ÖĞRENCİLER, HAFIZLIK TESPİT KURULUNCA DENETLENİYOR Konya İl Müftülüğü’nün yaptığı bu çalışmalarla ilgili İl Müftü Yardımcısı Saliha Bilgiç bilgiler verdi: “İl müftülüğü olarak taşra da dâhil olmak üzere Konya genelinde aktif olarak 50 yatılı kursumuz var. Hafızlık yapmak
mevcutta azalmalar olsa da güzel bir proje oldu.” dedi. Bilgiç sözlerine şu şekilde devam etti: “İstedik ki kadınlarımız hem kuranı hıfz etmiş olsun hem de anlasınlar. Kuranın hâkim olduğu bir aile profilini yaşasınlar. Bu düşünceyle Aile ve Dini Rehberlik Bürosu olarak bu projeyi hazırladık. İnşallah kuranı hıfz etmiş kadınlarımız en güzel şekilde anlamaya çalışacak. Amacımız anladıkları kuranı aile yaşantılarına yansıtmaları.” isteyen öğrencilerimiz için 23 erkek, 27 kız kuran kursu bulunuyor” dedi. Bilgiç, öğrencilerin kursu bırakabildiğini ve bu nedenle öğrenci sayılarının değişkenlik gösterdiğini belirtti. Bilgiç; “Kız ve erkek olmak üzere bin beş yüz aktif öğrencimiz var. Bu bin beş yüz öğrenciye, hafızlık temel eğitimi alan, hafızlık yapan, hafızlık sağlayan, tekrar yapan öğrenciler de buna dâhil. Hafızlık öğrencilerimiz, hafızlık tespit kurulunda sınanıyor. Bu denetim yaklaşık 3 aylık periyotlar halinde oluyor. Örgün eğitimdeki öğrenciler hakkında Devam eder etmez, takviye yapılması lazım şeklinde raporlar veriliyor.” şeklinde konuştu. AMAÇ; KURAN’IN HÂKİM OLDUĞU AİLE PROFİLİ
Müftülüğün yaptığı projelere, Selçuklu Belediyesi’nin de destek verdiğini belirten Saliha Bilgiç; “Biz geçen sene bir proje yaptık. Hafız-ı Kur-an, Vakıf-ı Anlam projesi. Bu projenin amacı Kuran hafızı olmuş kişinin manasına da hâkim olması düşüncesiyle yapıldı. Buna katılmak için hafızlığı bitirmiş olma şartı var. Katılımcı adayların hafızlık belgesini bize ibraz etmesi gerekiyor. Yaş sınırı olmadığı için yetişkin insanlar çoğunlukta. Hatta birçok katılımcı da evli çocuklu bayanlardan oluşuyor.” dedi. İki yıllık, kadınlara yönelik bir proje olduğuna değinen Bilgiç, “Belediyemiz de bizi destekledi. Hafızların kitaplarından, öğle yemeklerine kadar proje desteği sağladılar. Bu projeye de 200 kadın hafızla başladık. Tabi ki zamanla
HACIVEYİSZADE CAMİİ’NDE KADINLARA YÖNELİK HAFIZLIK DERSİ Yaptıklara projelere vatandaşın yoğun talepte bulunmalarından memnun olduklarını dile getiren İl Müftü Yardımcısı Bilgiç; “Talep çok olunca ikinci bir proje daha yaptık. Bu projenin adı “Oku ve Yüksel” projesi. Bu projede hem Kur’an hafızlığını teşvik edecek hem de hafızı okuduğu Kuran’a daha bir bağlayacak, sorumluluğunu yükleyecek. Hadiste ifade edildiği üzere ‘Yarın kişiye denilecek. Kurandan öğrendiğin her bir ayetçe oku ve yüksel.’ Yani Allah katında ki derecesi artacak. Bundan hareketle böyle bir proje yaptık.” şeklinde konuştu. Kur’an’a hâkimiyetin daha çok artmasını, hafızın okuduğu Kur’an’ı daha iyi anlamasını istediklerini ifade
eden Bilgiç, bu projenin de yine kadınlara yönelik bir proje olduğunu ve daha bir yılını doldurmadığını ifade etti. Talep çok olunca iki grup olarak yaptıklarını belirten İl Müftü Yardımcısı, birisini pazartesi ve cuma, diğeri salı ve perşembe olmak üzere Hacıveyiszade Camii altında bu projeyi yürüttüklerini ifade etti. Selçuklu Belediyesi’nin her iki projeye de destek verdiğini kaydeden Bilgiç, başvuruların bittiğini ve gelecek sene tekrar proje kapsamında yeni başvuruların alınacağını söyledi. ARTIK KURAN ÖĞRETMEK İÇİN HOCALAR SİZE GELİYOR Kur’an-ı Kerimi öğrenmek ve okumak isteyen fakat çalıştığı için buna zaman bulamayan vatandaşlara yönelik Konya İl Müftülüğü çalışma başlattı. Bu konu hakkında da bilgi veren Konya İl Müftü Yardımcısı Saliha Bilgiç; “Kurumlarda çalışanlar 12 kişilik bir grup oluşturabilirlerse D grubu sınıflar açılıyor. Ek program dâhilinde kurumlara hocalar gönderiliyor. Sadece şehir merkezinde değil ilçelerimizde de Kuran öğrenmek isteyenlere hocalar gönderiyoruz. Ders almak isteyenlerin sayısı 12’ye ulaştıktan sonra her kuruma hoca gönderebiliyoruz.” dedi.
Uluslararası robot yarışması bu yıl Konya’da Mustafa ESER
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından on birincisi düzenlenecek olan Uluslararası Robot Yarışması bu yıl Konya’da gerçekleşecek. TÜBİTAK’ın da destek verdiği, lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan ekiplerin katılacağı yarışmaya, 16 Ocak – 21 Nisan tarihleri arasında internetten başvuru yapılabilecek.
H
er yıl düzenlenen Uluslararası MEB Robot Yarışması bu yıl Konya’da gerçekleşecek. On birincisi düzenlenen yarışma Konya Spor ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek. Az kategoride yapılan yarışmada bu yıl ilk defa on iki kategori ile yarışılacak. Yarışmaya lise ve üniversite öğrencileri katılabilecek. “AHİCAN HOŞGÖRÜ KENTİ KONYA’DA” 11’incisi Konya’da gerçekleşecek olan yarışma daha önce Çanakkale, Ankara, Gaziantep olmak üzere birçok şehirde gerçekleştirilmişti. Diğer
yarışmalardan farklı olarak Konya’da düzenlenen yarışmada kategori sayısı oldukça artış gösterdi. TÜBİTAK’ın patentini aldığı ilk robotun isminin verildiği ‘Ahican Hoşgörü Kenti Konya’da’ adlı yarışmada toplamda 12 kategoride yarışılacak. YARIŞMANIN KATEGORİLERİ Yarışmada yer alan on iki kategori şöyle; Temalı, Çizgi İzleyen, Hızlı Çizgi İzleyen, Sumo, Mini – Sumo, Serbest Proje, Robotino, İnsansız Hava Aracı (İHA), İnsansı Robotlar, Endüstriyel Robotik Kol, Tasarla – Çalıştır, Yumurta Toplama (Caretta Caretta). Kategorilerden en dikkat çekeni ise günümüzden insanların yoğun ilgi gösterdiği İnsansız Hava Aracı kategorisi. İnsansız Hava Aracı’nı Türkiye’de bir tek TÜBİTAK yapıyordu, yarışma sayesinde Milli Eğitim Bakanlığı ’da yapmış olacak. Diğer bir dikkat çeken kategori ise insansı robotlar. Konya’da Akın Soft daha önce garsonluk yapan robot yapmıştı. Sumo kategorisinde ise robotlar güreşir gibi birbirlerini çizginin dışına atmaya çalışacak. Robotlar puzzle yaparak yarışacak. Yine, Robotik Kollarda en önemli kategoriler arasında bulunuyor. Endüstri 4,0’ın konuşulduğu, otomasyon çağın-
da böyle girişimlerde bulunmak oldukça önemli. Yarışmacıları belli bir noktada sınırlandırmamak adına yarışmaya Tasarla – Çalıştır kategorisi de eklendi. Bu kategoride, tüm kategorilerin dışında yarışmacının hayal gücüne bırakılarak her şekilde robot tasarlanmasının önü açıldı. KONYA’DA ŞEB-İ ARUS KADAR YOĞUNLUK OLACAK! Yarışmanın en önemli özelliklerinden birisi de uluslararası olması. Türkiye ilk defa geçen sene Milli Eğitim Bakanlığı ile Hindistan’daki yarışmaya öğrenci götürdü. Bu yarışmada broşürler dağıtıldı, yarışma duyurulup tanıtıldı. Ayrıca kategorilerin artması ile de yarışmanın daha çok dikkat çekmesi bekleniyor. Yarışmada katılımcılar açısından da sınırlandırma yapılmıyor. Sadece meslek liseleri değil, tüm özel, devlet, düz, meslek liseleri ve tüm üniversiteler yarışmaya katılabilecek. Türkiye’de 3 bin tane meslek lisesi bulunuyor. Bu yüzden katılımcı sayısı on bin civarında bekleniyor. Geçen yıl yapılan yarışmaya 19 ülke katılmıştı.
Fakat yapılan tanıtımlar, lise ve üniversite öğrencilerinin katılımı ve kategoride ki artıştan dolayı bu yıl 50’den fazla ülkenin katılımı bekleniyor. Yarışma, sadece Türkiye değil Konya içinde bir tanıtım aracı olacak. Bu etkinlikte Şeb-i Arus’da yaşanan yoğunluk bekleniyor. Konya sanayicileri, otel sahipleri ve esnaflardan projeye destek bekleniyor. YARIŞMADAN TEŞVİK EDİCİ ÖDÜLLER Yarışmada, TÜBİTAK ve üniversitelerden, bağımsız bir jüri olacak. Ayrıca robotlarını sergilemek isteyen vatandaşlar için iki yüz üç yüz tane stant hazırlanacak. Yarışmaya gelenler bilgi alabilecek. Yarışmada derece yapanlara para ödülünün yanı sıra akademik ve bilimsel anlamda da destekler sağlanacak. Yarışmada derece yapanlar yurtdışında düzenlenen yarışmalara katılma hakkı elde edebilecek. Ayrıca yarışmacılar robotları için TÜBİTAK’tan marka tescil belgesi alabilecekler. Diğer düzenlenen yarışmalardan farklı olarak bu yıl
yarışmadan bir gün önce 9 Mayıs’ta yarışmanın galası yapılacak. Milli Eğitim Bakanı Dr. İsmet Yılmaz’ın açılışıyla başlayacak olan yarışma, 12 Mayıs’ta final yapacak. MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİMİN NİTELİĞİ ARTIRILACAK Yarışma ile mesleki ve teknik eğitimin niteliğinin artırılması, orta ve yükseköğretim seviyesindeki mesleki ve teknik eğitim öğrencilerinin bilgi ve becerilerini kullanan, girişimci, rekabet edebilme bilincine sahip bireyler olarak yetiştirilmesi hedefleniyor. Yarışma ayrıca bilgi ve deneyim paylaşımına imkân verirken toplumda mesleki ve teknik eğitim konusunda farkındalık oluşturulması, endüstriyel otomasyon teknolojileri alanında ve robot teknolojileri konusunda çalışmaların tanıtımının yapılması ve sergilenmesini sağlayacak. 10 - 11 - 12 Mayıs’ta gerçekleşecek olan yarışmanın başvuruları 16 Ocak - 21 Nisan arasında gerçekleşecek. Başvuru adresi; http://robot. meb.gov.tr
Selçuk iletişim
araştırma - inceleme
Ocak- Şubat 2017
/7
“Üniversite yıllarınızı iyi değerlendirin” Selçuk İletişim’den mezun olup medyada tanınan isimler, şu an İletişim Fakültesinde okumakta olan öğrencilere tavsiyelerde bulundu.
Bazen varmak önemli değildir, yola çıkmak gerekir. Sakın kimseden sakınmayın derim. Çünkü herkes dokuz aylık” diye konuştu. ‘BOL BOL ÜRETİN’ İlk ödülünü 2007 yılında Buzlar Kırılınca isimli eseriyle 14. Altın Koza Film Festivali’nden alan Yönetmen Caner Erzincan ise, öğrencilere fakülte yıllarını iyi değerlendirmeleri gerektiğini söyledi. “Ben ilk
Gamze BAL
T
ürkiye’deki iletişim fakülteleri arasında aldığı ödüllerle anılan Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi, sektörde tanınan mezunlara sahip. Okulumuzun Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu Ahmet Kural, CNN Türk Güne Bakış Haber Programı’nın Spikeri Büşra Sanay, önceleri NTV Spor Programının Sunucusu olan, şimdilerdeyse TRT Spor Programının Sunuculuğunu üstlenen Mutlu Ulusoy ile Senaristlik ve Yönetmenlik
yapan Caner Erzincan bu mezunlar arasında. Selçuk İletişim Fakültesinin mezunları, şimdilerde Selçuk Üniversitesi’nde okuyan İletişim Fakültesi öğrencileri için, medya sektöründeki kariyer serüvenlerini anlattılar.
vizelerim bittikten sonra başlamıştım ve buradan mezun olana kadar da orayı hiç bırakmadım. Yani benim çıkış noktam burası, Selçuk Üniversitesi” diyen Sanay, “Selçuk Üniversitesi iyi bir okul. Işık var ama değerlendirebilirsen” dedi.
‘ÇIKIŞ NOKTAM SELÇUK’ Üniversite yıllarındayken CNN Türk ekranlarına çıkmayı başaran Gazetecilik Bölümü mezunlarımızdan Büşra Sanay, öğrencilik yıllarında Üniversite Televizyonu’na (ÜNTV) gittiğini ve oradan çok şey öğrendiğini anlattı. “ÜNTV’ye iletişim fakültesini kazandıktan ve ilk
‘YOLA ÇIKMAK LAZIM’ CNN Türk’ün de kendisi için iyi bir okul olduğunu belirten Sanay, üniversitede öğrendiklerinin iş hayatında da kendisine faydalı olduğunu ifade ederek, “Şu an burada okuyan öğrencilere pes etmemeleri gerektiğini söyleyebilirim. Bu meslekte cesaret çok önemli.
ödülümü üniversitede 3. sınıftayken aldım” diyen Erzincan, “Öğrencilere fakülte yıllarındayken yani daha zamanları varken kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü bu sektör yavaşlığı kabul etmeyen bir sektör. Bunun için öncesinde bol bol üretebilmek ve bunu öğrencilik yıllarında kazanabilmek çok önemli” sözleriyle düşüncelerini dile getirdi.
“Yüzlerini Bir Parça Olsun Güldürmek İstedik”
S
elçuk Üniversitesi Büyülü Alem Tiyatro Topluluğu, Uluslar arası İlişkiler Akademisi (ULAK) Öğrenci Topluluğu, Genç Tıbbiyeliler Öğrenci Topluluğu, Osmanlı Türkçesi Topluluğu, Etkileşim ve Uzlaşım Topluluğu, Yedi Meşale Kültür Sanat ve Bilim Topluluğu ve Savunma ve Havacılık Topluluğu öğrencilerinden oluşan yaklaşık 30 kişilik gönüllü öğrenci çeşitli etkinliklerle yöre
halkına manevi destek oldular. Tiyatro oyunu, ilkokul öğrencileri ile sokak oyunları. Çadır kentte Osmanlı Türkçesi eğitimi, lise son sınıf öğrencilerine üniversiteye hazırlık eğitimi konusunda bilgilendirme, temel sağlık eğitimi ve şiir dinletileriyle depremin yarattığı kötü izlenimleri silmeye çalıştılar. ULAK Öğrenci Topluluğu Başkanı Mehmet Alp Ehliz, “Türkiye’de Ça-
nakkale’ye manevi destek için giden ikinci topluluğuz. Daha önce Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğrencileri ziyaret etmiş. Konya’dan geldiğimizi öğrendiklerinde hem şaşırdılar hem de çok mutlu oldular. Hem bize hem de Rektörümüze teşekkürlerini ilet-
tiler. Bölgede zaten AFAD ve Kızılay barınma, gıda gibi tüm ihtiyaçları karşılıyor. Biz sadece manevi açıdan destek vermeye gittik. Yüzlerini bir parça dahi olsa güldürmek istedik. Arkadaşlarımızın açık havada sahnelediği ‘Şöhrettin’ adlı tiyatro
gösterisini yediden yetmişe birçok kişi izledi. Hem çok eğlendiler hem de bir parça da olsa moral buldular. Aynı zamanda da götürdüğümüz Konya şekerlerini ve çeşitli tatlılar ikram ettik ” dedi.
8/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
araştırma-inceleme
Ölümsüz meslek ayakkabıcılık Tarihi Bedesten Çarşısı’nda 44 yıldır ayakkabı tamirciliği yapan 58 yaşındaki Mehmet Sayan, insanlık devam ettikçe mesleğinin de var olacağını söyledi. Hüseyin CANDAN
A
yakkabı tamirciliğinin ölümsüz mesleklerden olduğunu söyleyen ayakkabı ve çanta tamircisi Mehmet Sayan, “Kimse bu meslek biter, bu işin geleceği yok diyemez. Bu iş insanoğlu var oldukça devam edecek bir meslek. Öyle teknoloji gelişmiş, modeller değişmiş hiç fark etmez. Ayakkabı her zaman aynıdır. Kalite değişir, marka değişir ama ayakkabı hiç değişmez. Mesela elimde bir iş var; vatandaş almış, çok eski modelli. Şimdiki modadan farkı burnu uzun. Bunun burnunu kesip kısaltınca şimdinin modasıyla nerdeyse aynı olacak. Bunun yanında zengin ya da fakir almış fark etmez. Ayakkabıyı alırsınız ilk giydiğiniz gün sıkar, vurur ya da olacak ya patlar yırtılır, ne olacak bunu atacak mısınız? Vatandaş getirip olur yoluna bakacak, bakıyor da. Bu sektör insanlık var olduğu sürece böyle olacak.” ifadelerini kullandı. ESNAFLIK ÖLMEZ Esnaf Sayan, insanoğlu var olduğu sürece esnaflığın ölmeyeceğini, bir esnaf öldüğünde diğer esnafın doğacağını ve bu ilişkinin zincirleme devam edeceğini söyledi.
“YİNE DOĞSAM YİNE BU MESLEĞİ YAPARIM” Ayakkabı tamirciliğinin pisliği ile uğraşmanın zor olduğunu kabul eden Sayan, ama yine dünyaya gelse yine tamirciliği seçeceğini sözlerine ekledi. Gençlere seslenmediğini çünkü gençlerin bu işi yapamayacağını söylerken, mesleğe ilk başladığında babasının ustaya ‘eti senin kemiği benim’ dediğini, şimdiki gençlerin ise ‘Bana ne kadar vereceksin’ dediğini ifade etti.
bunun için bile pazarlık ediyor. Hangi meslek olursa olsun öyle zannedildiği kadar ucuz değil. Sonuçta hepimiz işimize emek harcıyoruz.”dedi.
EN UCUZ TAMİR 1 LİRA Sayan en ucuz tamirin 1 lira olduğunu buna rağmen pazarlık yaptıklarını şöyle ifade etti; “Yaptığın iş ne kadar kolay olursa olsun 25 kuruş veren de oluyor ama alışveriş merkezlerinde böyle bir itiraz yapmıyorlar. Müşteri ucuz malzeme istediği için pahalı malzeme almıyorum.” USTA SAYISI AZALMIYOR Zorunlu eğitim senelerinin uzatılmaya başladığı günden bugüne sıfırdan yetiştirilecek çırak bula-
madıklarını ifade eden Sayan, işini yapana meslekte her türlü ekmek olduğunu söyledi. Buna karşılık ayakkabı tamircisi sayısının hiç azalmadığını vurgulayan esnaf Sayan, “Bu işin okulunu okuyup iş yapamayan, sanayide çalışmaktan sıkılıp kendi işini yapmak isteyen ya da ayakkabı üretiminden emekli olanlar işi bildiklerinden, boş durmak yerine gelip burada dükkân açıyor. Onlarda tamirciliğe devam ediyor. Burada böyle bir döngü var. Sıfırdan çırak yetiştirmiyoruz ama mesleğimizi yapan sayısı azalmıyor.”diye konuştu.
2 LİRAYA PAZARLIK YAPIYORLAR Tarihi Bedesten Çarşısı’nda ayakkabı tamirciliği yapan Mehmet Sayan, bazı insanların bu mesleği basit, ucuz bir iş olarak görmesinden rahatsız olduğunu söyledi. 44 yılını verdiği mesleğinde zanaatkâr olmanın heves ve ilgi istediğini belirten Sayan, “Bu iş ustalık ister. Öyle her yaparım diyen yapamaz. Böyle olmasına rağmen insanlar bu işi çok basite alıyor. Tamirat olduğundan sanırım, yapılan işi değersiz görüyorlar. Ama öyle değil, ustalık isteyen, akıl isteyen ve aslında zahmetlide bir iş. Bir sorunumuzda özellikle Konyalılarda aşırı pazarlık durumu var. Yaptığımız iş zaten genelde 2 lira 3 lira oluyor. Vatandaş gelip
Gazeteciliğin alternatifi öğretmenlik mi? Üniversiteye çok büyük hayallerle giren öğrencilerin mezuniyet tarihleri yaklaştıkça icra etmek istedikleri mesleğe dair umutları da o kadar azalıyor. İletişim fakültesinde son sınıfa gelen öğrencilerin çoğu medyada istihdamın zorluğundan yakınıp formasyona başvuruyor. Gamze BAL
T
ürkiye genelindeki 50’yi aşkın iletişim fakültesinden her yıl binlerce öğrenci mezun oluyor. Medyada istihdam sağlayabilenlerin sayısı ise istatistiklere göre mezun olanların sayısının yarısı kadar bile değil. Aldığı eğitimi meslek haline getiremeyen Gazetecilik Bölümü öğrencilerinin yöneldiği alanlardan birisi formasyon alıp, öğretmenlik yapmak. Mezun olduktan sonra iş bulma sıkıntısı çekeceğini düşünen gazetecilik bölümü öğrencileri, formasyonu bu nedenden dolayı aldıklarını ifade etti. Öğretmenliğin ayrı bölümleri olup, her yıl binlerce öğretmen adayı mezun oluyorken bir de farklı
fakültelerde okuyup alanlarında iş bulamayan mezunların öğretmenliğe niyetlenmesini eğitimciler çok önemli bir sorun olarak gördüklerini söyledi. ‘OKUNULAN BÖLÜM ÇÖPE GİDİYOR’ Bir ülkede en umutlu olması beklenen kesimin üniversitede okuyan gençlerin olduğuna dikkat çeken Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sekreteri Bekir Çelik, Türkiye’de durumun böyle olmadığına vurgu yaparak, “Bu umutsuzluğun bir sonucu olarak mezun öğrencilerimiz yalnızca iş bulma kaygısıyla hareket ediyor. Çoğu üniversite mezununun okuduğu bölümler çöpe gidiyor diyebiliriz. Zaten bunca eğitim mezunu gençlerimiz varken bir de farklı alanlarda eğitim görmüş mezunların
formasyon alması demek niteliğin de azalması demektir ve çok büyük bir sorundur” diye konuştu. ‘ALTERNATİF OLSUN’ 2 yıldır Konya’nın bir yerel gazetesinde muhabir ve köşe yazarı olarak çalışan Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi Servet Ramazan Çolak, mezun olduktan sonra İstanbul’a gidip gazeteciliğe orada devam etmek için çabalayacağını söyledi. “Fakat biliyorum ki medyada kendine yer bulabilmek uzun yıllar emek sarf etmemizi gerektiren ve sonunda da başarılı olacağımızın kesin olmadığı bir uğraş” diye konuşan Çolak, “Bunun için elimde bir alternatifim olsun diye formasyona başvurdum” dedi.
MEDYADA İSTİHDAM ÇOK ZOR İletişim Fakültesi’nden mezun öğrencilerin medyada istihdam sağlamasının zorluğuna dikkat çeken Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi Medine Bayram ise, mezun işsiz olmaktan korktuğu için formasyona
başvurduğunu dile getirdi. “4 yıl bu bölüme emek verdikten sonra hiçbir eğitim almamış gibi boşta kalmak istemiyorum” diye konuşan Bayram, “Formasyona başvurma sebebim sadece bu kaygımdan dolayı. Umarım emeklerimizin karşılığını alırız” şeklinde konuştu.
Selçuk iletişim
güncel
Ocak- Şubat 2017
/9
Toplumun büyük sorunu; ‘ŞİDDET’ Son yıllarda artış gösteren şiddet eğiliminin temelinde işsizlik, ekonomik durum, eğitim seviyesi, sosyal ve kültürel faktörler yatıyor.
Serpil AĞTOPRAK
K
onya Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Ayşe İşleyici, psikolojik şiddettin özellikle kadın ve çocuklar üzerinden uygulanması, şiddete maruz kalanlar için alınması gereken önlemler hakkında bilgiler verdi. ŞİDDETİN TEMEL NEDENİ: ‘İŞSİZLİK’ Son yıllarda gittikçe artan kadına şiddet sorununa yaklaşılmasının temel nedenin işsizlik olduğunu belirten Avukat Ayşe İşleyici, “İşsizlik, kadına şiddetin Türkiye’deki en büyük nedenidir. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle aile içi şiddet, artmış durumda. Bunun yanında genel kültürel yapıdan dolayı da adli vaka olarak hukuka yansımadığı ve gereken önlemler alınmadığı için artarak devam ediyor” sözlerini kullandı. İşleyici, geleneksel bakış açısına göre kadının çok fazla söz hakkının olmaması ve günümüzde kadınların haklarını araması ya da hakları için çabalayan kadın profili ön planda olduğunu ve bu durumun kadına
şiddet olayında bir etken olduğunu söyledi. Ekonomik özgürlüğü elinden bulunduran kadınlara karşı şiddetin arttığını vurgulayan İşleyici, bunun sebepleri arasında, kadının ekonomik özgürlüğünün olması, para kazanıyor olması, partneri olan erkeğin onun kadar para kazanamaması ya da erkeğin işsiz kalması ve bunun sonucunda aileye kadının bakması gibi faktörlerin etkili olduğunu kaydetti. Avukat İşleyici, geleneksel yapıyla devam eden ya da farklılaşan bir bölümün de olduğunu, örneğin eğitim seviyesi yüksek olan aileler arasındaki en büyük şiddet sebebinin; ekonomik dengesizlik olduğuna dikkat çekti. İşleyici, “Erkeğin az kazanıyor olması, kadının fazla kazanıyor olması, kadının sosyal hayatta daha fazla yer alması erkeğin bu durumu kıskanması şiddetin, eğitim seviyesi yüksek kesimler arasında artmasına sebep oluyor” ifadelerine yer verdi.
lem almaları gerektiğini ifade eden İşleyici, “Yasal anlamda söyleyeceğim; Partnerin şiddet eğilimi başlar başlamaz bunu saklamak yerine gerekirse hukuki yollara müracaat etmeliler. Çünkü eğer işin başındayken önlem alınırsa engel olunabilir. Şikâyet etmekten, hukuki yollara başvurmaktan çekinilmemelidir.” şeklinde konuştu. Kadına yönelik şiddeti önlemek için Türkiye’de çalışmaların olduğuna değinen İşleyici, 6284 sayılı ailenin korunmasına dair kanunun olduğuna değindi. Kanunu ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM)’i anlatan Avukat Ayşe İşleyici, 8 Mart 2012 yılında yürürlüğe giren kanunda aile içi şiddet olayının düzenlendiğini söyledi. Daha önce de bu tür düzenlemeler olduğunun altını çizen İşleyen, İstanbul
Sözleşmesi kapsamında tekrar elden geçirildiğini ve gereği gibi uygulandığında yeterli bir kanun olduğuna dikkati çekti. İstanbul Sözleşmesi’nin açılımı da İşleyen şu sözlerle anlattı: ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. Bu İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme ve tüm dünyada kadına şiddeti engellemek için düzenlenmiş. Şiddet olgusunun nedenleri, varlığı ve sonuçlarını tek elden, çok yönlü mücadele edilmesi amacıyla kurulan ŞÖNİM, şiddeti önleyici tedbirlerin etkin bir biçimde uygulanmasına yönelik, destekleyici danışmanlık, rehberlik hizmetlerinin verildiği özellikle kadın personellerin istihdam edildiği ve aktif olarak çalışan merkezlerdir. 2012 Aralık ayı
itibariyle 14 ilde 2 yıllık pilot uygulama olarak başlatılan ve hali hazırda 49 ilde hizmet sunan ŞÖNİM’lerin tüm illere yaygınlaşması amacıyla çalışmalar devam etmektedir.” ÖFKE KONTROLÜ OLMAYAN BİR TOPLUMUZ Genel olarak öfke kontrolü olmayan bir toplum olduğumuza değinen Avukat İşleyici, öfke kontrolü yöntemlerinin öğrenilmesi ve psikolojik desteğin yaygınlaşması gerektiğini ifade etti. Psikoloğa gitmek sanki normal olamayan insanlara mahsus gibi bir algı olduğunu hatırlatan İşleyici, “Normal kalabilmek için zaman zaman psikolojik destek almak gerekiyor. Bunu kabullenirsek olumlu sonuç bütün topluma olumlu yansıyacaktır.” dedi.
ŞİDDET ÖNLENMELİ Kadınların şiddeti durdurmak adına şiddeti saklamayarak ön-
Kadına yönelik şiddetin Ocak 2017 Verileri açıklandı Kadın platformlarının üzerinde durduğu ve mücadele alanı yaratmaya çalıştığı kadın şiddeti üzerine yapılan çalışmalarla derlenen bilgilere göre 2017 yılının Ocak ayına ilişkin kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet rakamları açıklandı. Verilere göre Ocak ayında 37 kadın katledildi. Serpil AĞTOPRAK
K
adınlara yönelik gerçekleştirilen şiddet ve katliamların önlenmesine yönelik çalışmalarıyla adını duyuran Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2017 Ocak ayı kadın ve çocuğa şiddet rakamlarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Verilere Türkiye’de
toplam 37 kadın, erkek şiddetine kurban gitti. Kadın haklarına ilişkin düşmanca söylem ve politikaların kadın ve çocuğa yönelik şiddeti arttırdığının vurgulandığı açıklamada İzmir’de 6; İstanbul, Balıkesir, Trabzon ve Şanlıurfa’da 3; Antalya, Giresun ve Kocaeli’de 2 kadın öldürüldü. Ayrıca 34 çocuğun istismara uğradığı ve bir bebeğin ise istismar sonucu hayatını kaybettiği belirlendi.
10/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
kültür - sanat
“Bir başkent eski de olsa başkenttir” Selçuk Üniversitesi’nde 19-22 Ocak tarihleri arasında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından ‘Uluslararası Konya Vuslat Sempozyumu’ düzenlendi. Konya’da düzenlenmesi kararı alınmıştı. Bu kapsamda sempozyum, ‘Bir Başkent Eski de Olsa Başkenttir’ sloganıyla Anadolu Selçuklu Başkenti Konya’da gerçekleştirildi. Bu sempozyumda Selçuklu tarihinden günümüz Konya’sına kadar tarih, kültür, medya, ekonomi, çevre, enerji, turizm gibi farklı konularda 4 farklı oturumda 57 bildiri sunuldu.
Labib FAİSAL
S
üleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen‘Bir Başkent Eski de Olsa Başkenttir’ teması ile başlayan sempozyuma 30 farklı ülkeden 100 öğrenci katıldı. Sempozyuma, Türkiye’deki Üniversitelerin İletişim Fakültelerinde eğitim görenler öğrenciler katıldı. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun dokuz üyesinin oybirliği ile yapılmasına karar verdiği sempozyuma RTÜK Başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, Konya Valisi Yakup Canbolat, Büyükşehir
Belediye Başkanı Tahir Akyürek, İl Emniyet Müdürü Şükrü Yaman, Konya Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Cemil Paslı, yerel ve ulusal medya temsilcileri, akademisyenler ve kurum müdürleri ile öğrenciler katıldı. KONYA, RTÜK’E EV SAHİPLİĞİ YAPTI 2009 yılından beri devam eden ‘RTÜK Gelecekle İletişim Çalıştayları’ sempozyumu farklı ülkelerde de düzenleniyor. 2016 yılında Konya’nın İslam turizm başkenti olmasından dolayı, 2016’da Türkistan’da Bişkek-Almatı’da gerçekleştirilen 8. Gelecekle İletişim Çalıştay’ında, bu yıl sempozyumun
“MEDYA, SİLAH OLARAK KULLANILMAMALI” Sempozyumun açılış programında yaptığı konuşmasında RTÜK başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, “Medyada sorumluluk taşıyanlar doğruları söylemeli, tarafsız olmalıdır. Medya silah olarak kullanılmamalıdır. Medyayı silah olarak kullanacakların unutmamaları gereken husus, o silahın bir gün kendilerine dönebileceğidir” dedi. RTÜK öncülüğünde, Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba topluluklarından gelerek iletişim fakültelerinde eğitim alan öğrencilerin birlikte hareket edebilmeleri ve Türkiye deneyimlerinin paylaşılması amacıyla 2009 yılından bu yana ‘Gelecekle İletişim Çalıştayları’ yapıldığını hatırlattı. Farklı ülkelerden gelen genç iletişimcilerin Türkiye’nin birer gönüllü temsilcisi olduğunu dile getiren Yerlikaya, “Çalışmaların sürekliliği açısından da iletişim fakülteleri ile iş birliğini
artırarak sürdürmeyi düşünmekteyiz. Sempozyumda, ‘Bir Başkent Eski de Olsa Başkenttir’ teması ele alınacaktır. Bu sempozyum ile 2017 yılında gerçekleştireceğimiz 9. Gelecekle İletişim Çalıştayı öncesi hazırlık yapılması, Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Topluluklarından ülkemize gelerek radyo ve televizyon eğitimi alan öğrencilere ilmi makale yazma becerisinin kazandırılması amaçlanmıştır” dedi. “RTÜK’LE YARDIMLAŞMA VE DAYANIŞMA İÇERİSİNDEYİZ” Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, ulusal düzeyde bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, “RTÜK’le sürekli yardımlaşma ve dayanışma içerisindeyiz. Böyle bir organizasyondan bahsettikleri zaman çok heyecanlandık ve büyük bir memnuniyetle ev sahipliği yapacağımızı ifade ettik. RTÜK tarihi ve kültürel
bağlarımız olan ülkelerin evlatları olarak sizleri organizasyona dâhil etmekle geleceğe dönük birçok projenin yürütücüsü olduğunu göstermiş oldu.” diyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihi ve misyonunu kendisine uygun olarak hareket ettiğini vurguladı. Prof. Dr. Şahin, “Bütün kurumlar devlet adına hareket etmektedir. Bu açıdan geleceğe dönük kardeşliklerin daha da güçlenmesi, iş birliklerin bilinçli ve verimli bir biçimde yürütülebilmesi için bu tür organizasyon ve sempozyumlar çok yararlı olacaktır. Siz değerli misafirlerimizin, öğrencilerimizin birikimlerini, çalışmalarını bizlerle ve birbirlerinizle paylaşacak olmanız da önemli katkılar sağlayacaktır. Organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu. Sempozyum’da iki gün süren bildiri sunumlarının ardından, katılan öğrenciler Konya’daki tarihi yerleri de ziyaret etti.
Selçuk iletişim
kültür - sanat
Ocak- Şubat 2017
/11
Senegal’deki Pembe Göl Assane DİOP
Dünya mirasları listesinde yer alan Pembe renkli Retba Gölü; görenleri hayrete düşürüyor.
S
enegal’ in kuzeybatısında başkent Dakar’ a 35 km uzaklıkta Retba Gölü bulunuyor. Bu gölün en önemli özelliği gölde yaşayan bakterilerin güneş enerjisi kullanması sonucu kırmızı pigment üretilmesinden dolayı gölün renginin pembe olması. Retba Gölü’nde bulunan siyano bakterilerinden dolayı pembe renkte olan gölde, bakteri dışında hiç bir canlı yaşayamıyor. Bir ölü deniz gibi olan gölde, insanlar su yüzünde kalabiliyor ve böylece tu-
ristler gölün keyfini çıkarıyor. Gelen turistler eski kamyonetler vasıtasıyla kum tepeciklerinde çöl safarisi de yapabiliyor. Pembe göl Senegal’in en önemli turizm merkezlerinden birini oluşturuyor ve göl aynı zamanda yüzlerce Senegalliye de ekmek kapısı oluyor. Turizmin yanı sıra Retba Gölü’nden tuz üretiliyor. Yerli halk, deriliği en fazla 3 metre olan gölden eski yöntemlerle çıkardıkları tuzu yerel piyasada satarak geçimlerini sağlıyor. YILDA 24 TON TUZ ÇIKARILIYOR Tuz üretimi için sadece insan gücü kullanılıyor. Gölden toplanan tuzları sandaldan kıyıya taşımak ise kadınlara düşüyor. Yılda yaklaşık 24 ton tuzun çıkarıldığı bu gölde, tuz tepecikleri Gölün hemen bitiminden yükseliyor. Pembe Göl her gün yüzlerce turisti ağırlıyor.
Güneydoğu Asya’nın taşıma aracı: Rikşas Rikşas (Çekçek) özellikle Güneydoğu Asya ülkelerde kullanılan geleneksel bir taşıma aracı. İnsan gücüyle çalışan bu araç, 1869’da Amerikalı bir misyoner olan “Joathan Scobie” tarafından Japonya’da icat edildi. Labib FAİSAL
R
ikşas’ın en çok kullanıldığı ülke Bangladeş. Bu nedenle Bangladeş’teki Başkent Dakka’ya “Rikşas Başkenti” de deniyor. 2015 yılındaki “Guinness Rekorlar Kitabı’na” göre her gün Dakka’da yaklaşık yarım milyon insan Rikşas (Çekçek) ile ulaşım sağlamaktadır. Bu sayı şehirdeki insanların yüzde kırkının bu aracı kullanması anlamına geliyor. Rikşas, Bangladeş’e ilk 1930 yılında Hindistan’ın Kalküta şehrinden geldi. O günden bugüne bu araç kullanılmaktadır. Rikşas’ın yapısı ülkelere göre farklılık gösterir. İlk kez Japonya’da kullanılan Rikşaslar iki tekerlekliydi.
Ama şimdiki kullanılan Rikşaslar üç tekerlekli. İnsan gücüyle çalışan Rikşaslarda şoför ön tarafta oturuyor ve arka tarafta iki kişilik yolcu oturma yeri bulunuyor. Çekçeğin hızı motorlu araçlar kadar olmasa da her yere gidebildiği için bu araçlara günümüzde hala ihtiyaç duyuluyor. Bu aracının diğer özelliklerinden birisi ise rengidir. Her Rikşas (Çekçek) için farklı renkler kullanılmaktadır. Bazen rengin yerinde filmdeki oyuncuların fotoğrafları da kullanılıyor. İnsan gücüyle çalıştığı için Rikşas’ın “İnsanlık dışı” olduğu söylense de Rikşas, Bangladeş’in yaklaşık 300 yıllık geleneksel aracı olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Dünyanın yedi harikasından biri:Tac Mahal Hindistan’ın Agra Şehri’nde bulunan ve sevginin simgesi olarak kabul edilen anıt mezar Tac Mahal her yıl 3 milyonun üzerinde ziyaretçiyi kendine çekiyor. Labib FAİSAL
“Tac Mahal” 1631-1654 yıl arasında Babür İmparatorluğu’nun 5. Hükümdarı Şah Cihan tarafından inşa edildi. Şah Cihan, genç yaşta kaybettiği eşi Ercümend Banu (Mümtüz Mahal) için sevginin sembolü olarak Tac Mahal’i yaptırmış. Bu bina aynı zamanda İslam Türbe mimarisinin en önemli eserlerinden birisi olarak da kabul edilir. Tac Mahal'in yapımında parlak, ince mavi damarları olan be-
yaz mermer kullanılmış. Türbenin inşaatı için mimar ve ustalardan oluşan bir heyet kuran hükümdar, Osmanlı, İranlı, Suriyeli usta ve sanatkârlarla birlikte mahalli Hint ustalara da görev vermiş. Bağdat'tan hattat, Buhara'dan kakma ustası, İstanbul'dan kubbe ustası getirilmiş. 20 bin kişinin çalıştığı eser 32 milyon rupiye mal olmuş. Günümüzün en büyük turistik alanı olan Tac Mahal, 1983 yılından itibaren UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde yer almaktadır.
12/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
medya
Atölyeden yazılım şirketine
Bilgisayar, yazılım ve robotik alanlarında hizmet veren teknoloji şirketi Akınsoft, kurulduğu yıllarda sadece bir atölyeye sahipken şuanda yazılım alanında ülkemizde en ön sıralarda yer alıyor. Mikail ZEYBEK
T
ürkiye’de 1995 yılında kurulan Akınsoft, teknoloji alanında gerçekleştirdiği başarılı çalışmalar ve çeşitli sektörlerde hizmet etmek amacıyla ürettiği projeler bakımından alanında lider firma konumunda. Genel merkezi Konya
olan teknoloji şirketi, ülkemizde ve dünyadaki birçok şirkete bilgisayar, yazılım ve robotik teknoloji alanında hizmet veriyor. “10 METREKARE BİR ALANDA ÇALIŞIYORDUK” Akınsoft Kurumsal İletişim Müdürü Türker Cenan, şirketin kuruluşunu kısaca şöyle anlattı: “Önceleri 10 metrekare bir alanda çalışıyorduk.
Sadece bilgisayar donanımı üzerine çalışarak bu işe başladık. Şimdi ise yazılım ve ilgili teknoloji alanlarında faaliyet gösteriyoruz.” Genel merkezlerinin Konya olduğunu dile getiren Cenan, “Genel merkezin yanında dış ilişkilerimiz için İstanbul’da Global şubemiz bulunuyor. Bunun yanında Türkiye’nin 81 ilinde ilgili şubelerimiz mevcut.” şeklinde konuştu.
“SADECE YAZILIM ÜZERİNE ÇALIŞMIYORUZ” Akınsoft’un sadece yazılım üzerine faaliyet göstermediğini belirten Cenan, 2002 yılında yazılım üzerine, 2009 yılında ise ağırlıklı olarak yazılım ve bunun yanında robotik teknoloji alanında da Ar-Ge çalışmaları düzenlediklerini ifade etti. “28 ÜLKE İLE İŞBİRLİĞİ HALİNDEYİZ” Türkiye’nin teknoloji açısından geri kalmaması için gereken çabayı gösterdiklerini belirten Türker Cenan, birçok ülke ile ilişki içinde olduklarını söyledi. Cenan; “Küresel
ekonomi içerisinde bulunabilmek için 28 ülke ile teknoloji alanında işbirliği içerisindeyiz. Almanya, Kıbrıs, ABD, İngiltere, Azerbaycan işbirliğinde bulunduğumuz bazı ülkeler.” diye konuştu. “HEDEFİMİZ UZAY TEKNOLOJİSİ” Teknoloji çalışmalarında ileriye yönelik hedeflerinden de bahseden Cenan; “2023 yılı misyonumuzda uzay teknolojileri Ar-Ge üssünü kurmayı hedefliyoruz. Yazılım ve robotik teknolojinin yanında artık uzay teknolojisinde de faaliyet göstereceğiz.” diyerek şirketin ileriye yönelik planlarını belirtti.
Efsane telefon geri dönüyor 2000’lerin en çok satan ve en sağlam unvanlı telefonu Nokia 3310 yeni tasarımıyla tekrar satışa sunulacak. Hafsa BOZBEŞPARMAK
B
ugüne kadar 126 milyon satışı yapılan efsanevi Nokia 3310 modelinin yenilenen sürümü, benzer tasarım anlayışı ve özelliklerle Nokia-HMD CEO’su Arto Nummela tarafından Barcelona’ da gerçekleştirilen Mobile World Congress’ de (Mobil Dünya Kongresi) tanıtıldı. 2.4 inç QVGA ekran, 2 MP arka kamera ve microSD kart desteğiyle gelen yeni Nokia 3310, Nokia Series 30+ işletim sistemini kullanıyor. Yeni model, Opera Mini ile birlikte internete bağlanabi-
liyor. Cihazın içerisinde efsane yılan oyunu da yer alıyor. Nokia 3310’un üzerinde 3,5 mm jack girişi bulunuyor. Bu sayede Nokia 3310 da müzik dinlenebilecek. Telefon ilk satışta 16 MB depolama alanına sahip olacak. Yeni Nokia 3310 üzerinde 1200 mAh batarya bulunuyor. En çok konuşulan özelliği ise bir aya kadar bekleme süresinin olması. 2000 yılında tüketicilere sunulan Nokia 3310, internetin ilk hizmetlerinden birini içeriyordu: WAP (Wireless Application Protocol).Yeni 3310’larda ise wifi özelliği yok. Telefonun sarı, kırmızı, koyu mavi ve gri olmak üzere 4 farklı renk seçeneği var. Telefon, 49 Euro fiyat etiketine sahip. Türk lirasıyla yaklaşık 190 liraya denk geliyor. Teknoloji bloggerları tarafından özellikleri yetersiz görülen 3310, beklentileri şuan için karşılamamış görünüyor.
Selçuk iletişim
sağlık
Ocak- Şubat 2017
/13
Gereksiz antibiyotik kullanımına son! Gamze UĞRAŞ
S
ağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Ankara’da düzenlenen “Akılcı Antibiyotik Kullanımı Lansman Toplantısı”nda yaptığı konuşmada doktorların artık hastanın antibiyotik kullanıp kullanmayacağına 5 dakikada sonuç veren hızlı tanı testi ile karar vereceğini söyledi. “ANTİBİYOTİKLER BAKTERİLERİ TEDAVİ EDER VİRÜSLERİ EDEMEZ” “Türkiye’de polikliniğe başvuran her 3 hastadan 1’i antibiyotik kullanıyor” sözleriyle gereksiz antibiyotik kullanımına vurgu yapan Bakan Akdağ, bu durumun normalde 6 reçetede bir olması gerektiğini söylerken kullanılması gerekenin aşağı yukarı iki misli antibiyotik olduğuna dikkat çekti. “İnsanlarda hastalık yapan mikropları birkaç çeşide ayırıyoruz” diyen Akdağ, sıklıkla görülen gruplardan birinin bakteriler, diğerinin ise virüsler olduğunu belirtti. Prof. Dr. Recep Akdağ, “Eğer hastalığımızı bir bakteri yapmışsa antibiyotik kullanıyoruz ama hastalığımızı bir virüs yapmışsa antibiyotik kullanmıyoruz. Çünkü antibiyotikler virüslere karşı etkisiz ilaçlardır. Günlük hayatımızda en sık karşılaştığımız genellikle antibiyotik almamıza da yol açan nezle ve grip acaba bakteriyel bir hastalık mı? Yoksa bunlar virüslerin sebep olduğu hastalıklar mı? Nezle ve grip virüslerin sebep olduğu hastalıklar dolayısıyla bunlara antibiyotiklerin hiçbir faydası yok” ifadelerini kullandı. HASTALIKLAR İKİ ÇEŞİT MİKROPLA OLUŞUR; BAKTERİLER VE VİRÜSLER Tarih boyunca insanın hastalıklarla mücadelesinde ateşli hastalıklar olarak bilinen enfeksiyon hastalıkları özellikle çiçek, tüberküloz, veba, frengi, difteri gibi hastalıklar, toplu ölümlere sebep olan ve en çok kor-
Uzmanlara göre gerekliyken kullanılan antibiyotikler hayat kurtaran bir mucizeyken; gereksiz kullanımları diyabetten obeziteye ve psikiyatrik hastalıklara kadar pek çok soruna yol açabiliyor.
kulan hastalıklardı. 1928 yılında Sir Alexander Fleming’in ilk antibiyotik penisilini bulmasıyla 1941 yılından itibaren bu hastalıklar kolayca tedavi edilebilir hale geldi. Günümüzde ise antibiyotiklerin gereksiz kullanımı önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımı toplumda ve hastanelerde büyük bir problem haline gelen antibiyotik direncine sebep olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü antibiwyotiklerin yaklaşık yarısının gereksiz yere kullanıldığını işaret etmektedir.
Antibiyotik direnci demek, antibiyotiğin belli bir bakteriyi öldürme veya üremesini durdurma özelliğini kaybetmesidir. Bu hem toplum kaynaklı hem de hastane enfeksiyonlarında ciddi seyirli hasta oranlarının artmasına, tedavinin başarısızlığına, hatta ölümle sonuçlanan vakalara yol açmaktadır. Dirençli bakteri, antibiyotik karşısında hayatta kalarak çoğalmaya devam ederken, hastalığın daha uzun sürmesine yol açmaktadır. Bu tedavinin uzamasına ve maliyetinin artmasına sebep olmaktadır. Ayrıca dirençli bakteriler hastanın durumu-
na bağlı olarak idrar yolu, akciğer, cilt ve kan dolaşımı enfeksiyonlarına da yol açabilmektedir. “HASTA EĞİTİMİ ÖNCELİKLİ OLMALI” Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi olan 34 ülke arasında en yüksek antibiyotik tüketimine sahip, miktar olarak da OECD ülkelerinin ortalamasının iki katı kadar antibiyotik tüketen bir noktada. Antibiyotiklere karşı gelişen direnç oranında ise Yunanistan’dan sonra ikinci sırada yer
almakta. Elbette gereksiz antibiyotik reçete yazmayı ve antibiyotik kullanımını engellemek için çalışmak gerekiyor. Antibiyotiklerin bu kadar çok yazılmasının başlıca nedeni beta mikrobunun yol açabileceği romatizmal kapak hastalıklarından korunmak olduğuna dikkat çeken Bakan Akdağ, “Araştırmalar Türkiye’de romatizmal kalp kapak hastalıklarının, tüm kalp kapak hastalıkları arasında en yüksek orana sahip olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu. Aktağ, bu kadar çok antibiyotik kullanımına rağmen bu hastalığa karşı yeterince korunulmamasını eleştirdi. “OECD ÜLKELERİ ARASINDA EN KÖTÜ DURUMDAYIZ” Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Bakanlıkça hayata geçirilecek sağlıktaki yeni hamleleri ayda birkaç kez kamuoyuna tanıtacaklarını bildirdi. Bakan Akdağ, bakanlığının yeni çalışmaları hakkında bilgi verdi. Türkiye’de ve dünyada yaygınlık gösteren gereksiz antibiyotik kullanımına değinen Akdağ, “Antibiyotik kullanımında OECD ülkeleri arasında en kötü durumdayız. Ülke olarak bunun üstesinden geleceğiz. Hasta, antibiyotik kullanmadan önce doktoru ile görüşmelidir.” diyerek hastaların da doktorları antibiyotik yazmaya zorlamaması gerektiği noktasında uyardı. Bakan Akdağ, “Aile hekimi, çocuk hekimi, kulak, burun, boğaz ve acil hekimlerine beta mikrobunu muayene sırasında tespit edecekleri test verilecek ve bu testle antibiyotik kullanılıp kullanılmayacağına karar verilecek” dedi. Akdağ, “Antibiyotik ateş düşürücü değildir. Polikliniğe başvuran her 3 hastadan biri antibiyotik kullanıyor. Bakteri kaynaklı hastalıkta antibiyotik kullanılır ancak virüs kaynaklı hastalıklarda antibiyotik kullanılmaz” şeklinde konuştu.
Cilt kuruluğuna dikkat Soğuk havaların başlamasıyla artan cilt kuruluğu problemine dair önerilerde bulunan Dermatolog Dr. Hamiyet Solmaz, fazla su ve sabundan kaçınılması gerektiğini söyledi ve nemlendirici kullanılması için uyarılarda bulundu. Elif KOYUN
K
ış aylarının bitmesine az bir süre kalmasıyla birlikte cilt kuruluğundan şikâyet eden öğrencilerin sayısı artmaya başladı. Konya’ya farklı şehirlerden gelen öğrencilerin yakındığı cilt kuruluğu sorununu değerlendiren Dermatolog Dr. Hamiyet Solmaz, özellikle nemli bölgelerden gelen öğrencilerin bu durumdan daha fazla şikâyet ettiklerini ifade etti. Konya havasının bu problemi oluşturmaya müsait olduğunu dile getiren Dr.hamiyet Solmaz ile cilt kuruluğu ve neler yapılabileceği
üzerine bilgiler verdi.
önerdiklerini söyledi.
FAZLA SU KURUTUR Cilt kuruluğunun mevsim değişikliğinden ziyade kış aylarında ortaya çıktığını belirten Dr. Solmaz, havadaki nemsizliğin de etkisiyle sorunun daha çabuk oluştuğunu dile getirdi. Öğrencilerin, özellikle batı memleketlerden yani nemli bölgelerden gelenlerin vücutları alışkın olmadığı için soğuk havayı daha çabuk çektiklerini vurgulayan Dr. Solmaz, bunun da cilt kuruluğu problemi yaşamalarına neden olduğunu kaydetti. Dr. Solmaz, kuruluk şikâyeti ile gelenlere, çok sıcak suyla yıkanılmaması gerektiğini ve uzun banyolardan kaçınılmasını
SABUNDAN KAÇININ Vücudu kurutanlar arasında banyoda yapılan kesenin de olduğunu söyleyen Dr. Hamiyet Solmaz, aynı zamanda sabunun da vücudu kuruttuğunu söyleyerek; “Hangi sabunun kullanıldığı da önemlidir. Zeytinyağlı sabunlar iyidir ama aşırı sabunlanmak cildi kurutur.” şeklinde konuştu. Vücut ısı dengesinin pamuklu kıyafetlerle dengelendiğine vurgu yapan Solmaz, yün kıyafetlerin tercih edilmemesi gerektiğini söyleyerek; “ Tek kat yünlü kıyafet yerine birkaç kat pamuklu kıyafet tercih edilmeli. Çünkü pamuklu kıyafetler vücudu
üşütmez, üşütmediği için de ne terletip ısı dengesini bozar ne de üşütür. Tavsiyelerimiz genelde bu yönde oluyor” dedi. ‘BOL SU İÇİLMELİ’ Cilt kuruluğunda suyun çok önemli olduğuna değinen Dr. Solmaz, bol su içilmesinin faydalı olduğunu söyledi. Dermatolog Solmaz suyun yanı sıra sulu yemeklerinde tüketilmesi gerektiğine dikkat çekerek “Özellikle banyo sonrası çorba tarzı sulu yemeklerin yenmesinde fayda var” diye konuştu. Dr. Hamiyet Solmaz, dikkat edilmesi gerekenlerin içerisinde nemlendiricilerinde olduğunu ifade ederek “Özel-
likle bacakların alt kısımları, kollar ve bel kısmına nemlendirici sürülmeli. Namaz kılanlar da abdest sonrası kol, ayak ve bileklerine nemlendirici sürmeli” önerilerinde bulundu. BAŞKA HASTALIKLARA DİKKAT! Cilt kuruluğunun yalnızca soğuk havanın etkisiyle değil, bazı başka hastalıklardan da kaynaklanabildiğini açıklayan Solmaz, aileden gelen guatr hastalığının ve hipotiroidin bunlara örnek oluşturduğunun altını çizdi. Aşırı kuruluğun hipotiroid ile de oluşabildiğini belirten Solmaz, kuruluk şikayetlerinin başka hastalıklarla karıştırılmaması için dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı.
14/Ocak- Şubat 2017
Selçuk iletişim
sinema
Yıllara meydan okuyan “YEŞİLÇAM” Türkiye sinemasında önemli bir yere sahip olan Yeşilçam filmleri günümüzde de ilk gün ki gibi canlılığını koruyor. Sinem ADANMIŞ
T
ürkiye sineması olarak bilinen ve 1917’de başlayan Yeşilçam Türkiye’de, Amerikan sinemasında Hollywood, Hindistan sinemasında Bollywood’a eşdeğer bir simgedir. Yeşilçam senaristlerinin yarattığı, izleyenlerin büyük ilgi ve beğenisini kazanan bu filmler kimi zaman ağlattı, kimi zaman güldürürken düşündürdü. Tekrar tekrar izlenilen ve her seferinde aynı keyfin alındığı bu filmlerin sevilmesinde senaryosu kadar oyuncu kadrosunun da büyük önemi var. İnternet Film Veri Tabanı’na (IMDB) göre Türkiye Sineması Tarihinin en iyi 10 filmi şöyle:
Kibar Feyzo (Atıf Yılmaz, 1978) IMDB: 8.7 Hababam Sınıfı (Ertem Eğilmez, 1975) IMDB: 9.5
Hababam Sınıfı Tatilde (Ertem Eğilmez, 1978) IMDB: 8.8 Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini yaptığı bu film, Okul müdürünün daha fazla para kazanacağı düşüncesiyle Çamlıca Lisesi’ne yeni gelen 4 kız öğrenciyi kabul ederek hababam sınıfına gönderir. Kısa zamanda hababam sınıfının haylazlıklarına uyum sağlayan kız öğrenciler erkekler arasında ajan aramaya başlar. Maça gitmek için Badi Ekrem’i kandıran öğrenciler maç dönüşü Mahmut Hocayı karşılarında bulmaları filmin unutulmayanlar arasında yer almasını sağladı.
Rıfat Ilgaz’ın kaleme aldığı Hababam Sınıfı serisinin ilk filmini oluşturan bu eser Ertem Eğilmez tarafından sinemaya uyarlandı. Vizyona girdiği tarihten itibaren izlenme rekorları kıran bu film 28 hafta vizyonda kaldı. Film Özel Çamlıca Lisesi’ne yeni atanan müdür muavini ve tarih öğretmeni olan Mahmut hocanın öğrencilik hayatlarını tembellik ve haylazlıkla geçiren Hababam Sınıfına verdiği cezalarla disiplin altına almaya çalışmasını konu alır.
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (Ertem Eğilmez, 1976) IMDB: 9.0 Rıfat Ilgaz’ın eserinden uyarlanan Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini ve yapımcılığını üstlendiği serinin ikinci ve en çok hâsılat yapan filmidir. Hasta olan Mahmut Hoca’yı sahte diplomalarla kandıran “Hababam Sınıfı” yine sınıfta kalmış ve Çamlıca Lisesi’ne dönmüştür. Okula Semra adında genç edebiyat öğretmeninin tayini ile hababam sınıfının tüm oklarını Semra Hoca üzerine çekmiştir.
Yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı, başrolünü de Kemal Sunal’ın oynadığı bu film askerden dönen Feyzo’nun köyde başka talipleri olan Gülo’ya talip olmasını ve babasının başlık parasını açık arttırmaya koymasıyla on bin peşin, on bin senet karşılığında Gülo’yu Feyzo’ya vermiştir. Borcunu ödemek için kente gidip çalışarak para biriktiren Feyzo kentten her döndüğünde kentte başlık parasının kalktığını anlatarak ağaya cephe oluşturmasını anlatır.
Züğürt Ağa (Yavuz Turgul, 1985) IMDB: 8.8 Şener Şen’in başrolünde oynadığı bir köy ağasının köyde itibarını kaybetmesini ve bu durumdan dolayı İstanbul’a yapmış olduğu göç ile sosyoekonomik durumunu mizahi açıdan anlatan bir filmdir.
Şaban Oğlu Şaban (Ertem Eğilmez, 1977) IMDB: 8.9 Askerde her türlü sakarlığı, beceriksizliği yapan ve kumandanı Hüsamettin’i sürekli kızdıran, deyim yerindeyse sürekli burnundan getiren Şaban, askerlikten sonra arkadaşı Ramazan ile çalgıcılık yapar. Çalgıcılık yaptıkları dönemde aynı yerde Kanto yapan Nigar’a aşık olurlar. Bunun akabinde hiç beklenmedik bir şekilde komiser Hüsamettin ve tüm teşkilatının peşinde olup da yakalayamadıkları Kadırgalı Eşref’i yakalarlar. Onların bu başarısı üstüne Nazır Paşa onları gizli polis yapar. Bu arada Nazır Paşa’nın evinde kız kardeşinin elması çalınır. Şaban ve Ramazan elması bulmak için Nazır Paşa’nın konağında araştırma yapmaya başlarlar.
Hababam Sınıfı Uyanıyor (Ertem Eğilmez, 1977) IMDB: 8.9 Hababam Sınıfı’na Ahmet adında çalışkan bir öğrenci gelir. Hababam, başta köylü diye alay ettiği Ahmet’i de kendisine benzetmeye çalışır. Ne var ki, Ahmet kolay pes etmeyen, duyarlı ve duygulu bir çocuktur. Bu filmde Tarık Akan olmadan yola devam eden Hababam ekibi, sürekli haylazlığı pohpohladıklarını kabul etmeyerek sosyal duyarlılık için çağrıda bulunmaktadır.
Selvi Boylum Al Yazmalım (Atıf Yılmaz, 1978) IMDB: 8.8 Bir Atıf Yılmaz yapımı olan başrollerini Kadir İnanır ve Türkan Şoray’ın paylaştığı bu film; kamyon şoförü olan İlyas’ın İstanbul’dan Asya’nın köyüne gelerek birbirine aşık olup evlenmelerini konu alır. Kendisini sekreter ile aldattığını öğrenen Asya çocuğu ile yollara düşer ve yolda onlara kol kanat gelen Cemşit ile evlenir. Bir gün İlyas’ın dönmesiyle Asya büyük aşkı ile zor durumda yanında olan Cemşit arasında bir tercih yapmak zorunda kalır.
Tosun Paşa (Kartal Tibet, 1976) IMDB: 9.1 Yeşil Vadinin kendilerinin olduğunu savunan iki farklı ailenin Seferoğulları ve Tellioğulları’nın birbirleriyle girdiği kıyasıya mücadeleyi konu alır.
Selçuk iletişim
spor
Ocak- Şubat 2017
/15
Tek Krampon’un Gücü
Ampute Süper Ligi takımlarından Konya Engelliler Gücü’nün Ganalı forveti Richard Ekwam, Ampute futbolunu anlattı. Futbolu çok sevdiğini ifade eden Richard, futbol hayatının dışında Konya’da bir tekstil firmasında çalıştığını açıkladı. Ferhat KIZILTAŞ
H
enüz 8 yaşındayken ülkesi Gana’nın sokaklarında futbol oynayıp kendisine çarpan arabanın sonucunda sağ ayağını kaybeden 27 yaşındaki oyuncu, yaşanan tüm zorluklara rağmen futboldan kopmadı. Tek kramponu ile yeşil sahalarda gollerini atmaya devam eden Richard, ayrıca normal futboldan farklı olarak çok az imkanlara sahip olan 2 Ganalı takım arkadaşı Colins ve Yeboah ile birlikte Konya’da spor ürünleri üreten bir tekstil atölyesinde de çalışıyor. TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN FUTBOLDAN KOPAMADI Protez bacak desteği ile yürüyebilen ve tekstil işinde de çok başarılı işlere imza atan Ekwam, atölyesinde ampute futbolunun yanı sıra özel yaşantısına da değindi. Konya’nın harika bir şehir olduğunu belirten Richard, “Gerçekten burada yaşamaktan çok mutluyum. Dünya’da Ampute lig olarak sadece Türkiye’de düzenleniyor. Gana’da ampute futbol kulüpleri yok, bu nedenle sadece milli takımda oynayabiliyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de ilk kez bir kulüpte forma giydiğim için çok özel duygular hissediyorum. Bize bu şans verildiği için sevinçliyiz.” dedi. “Hayat bize bazen birçok olay yaşatabiliyor” diyen Richard Ekwam, 8 yaşındayken Gana sokaklarında arkadaşlarıyla oynarken kaza geçirdiğini anlattı. Ekwam, “Futbol oynuyordum ve aniden bir araba çarptı. Tabii ki ayağımı kaybettiğim için üzüntülüydüm ve çok kötügünler geçirdim. Daha sonra ampute futbolu ile tanıştım ve bu alanda oynamaya karar verdikten sonra hayata döndüm diyebilirim.” sözleriyle futboldan kopmadığını vurguladı.
“ÇALIŞINCA VE İSTEYİNCE BAŞARILAR GELİR” “Çalışınca ve isteyince başarılar gelir” diyen Ekwam, “Futbolu çok seviyorum. Hayatımda 3 kez farklı
Dünya Kupalarında forma giydim. Sırasıyla 2010’da Arjantin,2012’de Rusya ve 2014 yılında Meksika’da düzenlenen Dünya Kupası. Bunlar benim için inanılmaz keyifliydi. Ayrıca 2010 yılında Arjantin’deki turnuvada Türkiye ile aynı grupta
mücadele etmenin yanı sıra aynı otelde kalmak da çok güzeldi. O kadrodaki isimleri şimdi tanıyorum.” diyerek o günlerin onun için ayrı bir güzelliği olduğunu kaydetti.
“PARA İÇİN DEĞİL, MUTLULUK İÇİN OYNUYORUZ” Ganalı forveti Richard Ekwam, “Biz mutluluk için oynuyoruz, para için değil” vurgusu yaparak, “Biz engelli branşında az paralar kazanıyoruz ama futbol oynayabildiğimiz için
Allah’a çok şükrediyorum. Tabii biz de isteriz şartlarımız iyi olsun ama ampute futboluna yeterli destek verilmiyor, daha iyi imkanlara sahip olursak daha çok mutlu oluruz. Biz normal futboldaki aynı yatırımı bekleyemeyiz ama şartlarımız iyileştirilirse ve ampute futbola destek verilirse birçok engelli insan da mutlu olmuş olur ve hayata bağlanır.” şeklinde konuştu. “FUTBOLU GERÇEKTEN ÇOK SEVİYORUZ” Türkiye’de benzerine az rastlanabilen ampute futbolun karşılarına çıktığına vurgu yapan sporcu, “İmkanlar az olunca geçiminiz için ek iş yapmak zorundasınız. Ben ve takım arkadaşlarım Collins Gyamh ve
Yeboah Attah ile birlikte Konya’da spor ürünleri üreten bir spor tekstil atölyesinde çalışıyoruz. Sabah 8.00’den 17.00’a kadar çalışıyoruz. Bu zorluklarının yanında akşam 7’de antrenmana katılıp, ertesi gün tekrar işe gidiyoruz.” sözleriyle başarısının hikayesini anlattı.
Richard Ekwam, birçok sıkıntılara rağmen saha içinde mücadele etmenin bazen zorlaşabildiğini belirtti. Ekwam, “Kendinizi yorgun hissedebilirsiniz ama bu zorluklara futbol için katlanmak bize bu dertleri unutturuyor. Akşam 5’ten sonra eve gidip, kendi kramponlarımı hazırlayıp antrenmana gitmem zor gözükebilir ama biz futbolu gerçekten çok seviyoruz.” ifadelerini kullandı. YALNIZ BIRAKMAYIN! Richard kendisini destekleyen taraftarlara “bizi desteklesinler” mesajında bulundu. “Futbol’da taraftarlar maçı çok etkiler. Bizim maçlarımız ücretsiz ve taraftarlar bu yüzden daha çok gelmeli ve bizi desteklemeli. Taraftarın olduğu maçlarda çok daha iyi oynuyoruz. Onları görünce yalnız kalmadığımızı hissediyoruz.” dedi. En büyük hayalinin başarılı bir futbolcu olmak isteğini belirten sporcu Richard Ekwam, “Çok hayalim var. İlk olarak futbolumu başarılı şekilde sürdürüp, Gana Milli Takımı’nda 48 gol atarak büyük başarıya imza atan Asamoah Gyan gibi ben de Gana Ampute Milli Takımı’nda tarih yazmak istiyorum. Daha sonra futbolu bırakınca teknik direktör olmayı da çok isterim.” şeklinde konuştu. “Ben sarı kırmızı renkleri çok seviyorum ve bu yüzden Galatasaray takımını tutuyorum” diyen Richard Ekwam, Türkiye’de Selçuk İnan ve Wesley Sneijder gibi harika oyuncuların olduğunu kaydetti. Onları izlemenin keyif verici olduğunu kaydeden Ekwam, Selçuk İnan ile görüşebilmeyi çok istediğini, onun gerçekten çok iyi bir orta saha oyuncusu olduğunu ve onunla sohbet etmeyi istediğini kaydetti. RECEP DOĞAN: RICHARD ÇOK AKILLI, NEŞELİ… Son olarak maç günlerinin dışında Richard’ın çalıştığı tekstil atölyesinde iş arkadaşı olan Recep Doğan’a Richard’ı sorduk. Ganalı oyuncunun yeşil sahada olduğu kadar tekstil atölyesinde de çalışkan biri olduğunu belirten Doğan, “Richard çok sıcak kanlı biridir. Bazı engelliler içine kapanık olur ama o öyle biri değil. Çok neşeli, çok konuşkan ve işini severek yapan bir karaktere sahip.” şeklinde konuştu.
Cemre, İlkbahar başlangıcında yedişer gün arayla; önce havada sonra su ve toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık artışı. Arapça olan sözcük kor durumunda ateş anlamına gelir. Mina Vadisi'nde Arafat'tan gelecek taşlarla oluşan yığınlara da "cemre" adı verilir.
Esat ÖZDEMİR - A.Necati KEÇECİ
Türk ve Altay halk kültüründe ve mitolojisinde İmre (İmere veya Emire) adı verilen cinin neden olduğuna inanılır. İlkbaharda görünüp titrek ışıklar saçarak göğe yükselir. Sonra buzların üzerine düşerek onları eritir. Oradan da yere girer. Bundan sonra ısınmış toprak-
www.selcukiletisim.selcuk.edu.tr (0332) 223 37 07
tan buhar yükselir. Emire baharın gelişini temsil eder. Bulgarlarda Zemire olarak yer alır. Anadolu Türkçesindeki Arapçadan gelme Cemre sözcüğünün aslında bu adın benzetme yoluyla değişmiş hali olduğu söylenebilir. İlk cemre 20 Şubatta havaya ve yedişer gün arayla da toprağa ve suya düşer. Zemre ise Kumuk Türkçesinde nem, buhar gibi anlamlara gelir. Tasavvuftaki kor ve ateş kavramlarının mecazi anlamları vardır. Temizlenmeyi ve yeniden doğuşu temsil eden ateş aşk kavramının yakıcılığıyla da yakından ilgilidir.