M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinlik M.Hakkı Yazıcı
Zeytin & Zeytinyağı Zeytinya ı kültürü ve ekonomisi
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
1
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Hayat Bilgisi
M. Hakkı Yazıcı Ankara’da doğdu. İlk,orta ve yüksek öğrenimini yine Ankara’da tamamladı. ODTÜ Ekonomi Bölümü'nü bitirdikten sonra uzun yıllar özel sektörde üst düzey yönetici olarak çalıştı. Otuz yılı aşan iş yaşamının İşlenmiş Tarım Ürünlerinin ihracatıyla geçen diliminde toprağa, toprağı işleyenlere ve toprağın armağanı ürünlere büyük bir aşkla bağlandı. Özellikle zeytin ve zeytinyağı ihracatı başta olmak üzere, dış ticaretle ilgili bir uğraş içinde oldu. İşin ekonomisinin yanı sıra kültürüyle de yakından ilgilendi. Ekonomik araştırmalar, siyaset bilimi, edebiyat, güzel sanatlar ilgi alanları arasında. M.Hakkı Yazıcı, bu konularda ürün vermeyi de ihmal etmedi. Yazılarının, öykülerinin, şiirlerinin bir kısmı, çeşitli dergilerde yayımlandı. Önemli bazı siyasal-kültürel dergilerin kurucuları ve yayın kurulu üyeleri arasında yeraldı. Halen Moskova'da yaşıyor ve çalışıyor. e-posta: mhyazici@gmail.com
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
2
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bu çalışma, Zeytindostu Derneği’nin Derne i’nin dergisi Z&Z’de yayımlanan yazıların bir araya getirilmesiyle oluşturulmu turulmuştur.
İçindekiler : Zeytincilikte Bakım ve Verimlilik Ve İşte te Geldi Hasat Zamanı… Müşküle Köyü: Göl Kenarında Bir Zeytin Denizi Zeytinyağıı sektörünün en önemli sorunlarından biri: Tağşiş! Zeytinyağı Tadımı Eğitiminin ğitiminin Ardından Yeni bir sezonun başlangıcında şlangıcında Zeytincilik Zeyt Sezon ortasında zeytinyağı zeytinyağ piyasasında tartışmalar, tespitler… Dayak yemekten korktuğum um için yüksek sesle dillendirmeye çekindiğim çekindi AYKIRI SORULAR Etiketin Önemi Zeytinyağıı Etiketlerinin Kolleksiyoncusu: Ko Mark Wickens Zeytinyağında Ambalaj Zeytinimiz-Zeytinyağımız ımız Dünya Vitrininde Yunanistan Raporu: Dert Bir,.. Derman Bir Rusya Pazarında Zeytin--Zeytinyağı Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
3
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytincilikte Bakım ve Verimlilik
Kaynak: Z&Z Dergisi, 11. Sayı (Haziran-Temmuz 2008)
Şu sıralar zeytincilerin takviminde zeytinliklerin sürülmesi, ilaçlama, gübreleme ve sulama var. Zeytinler çiçeklenmeye başladı bile. Mehmet Yenişehirlioğlu, “Mayıs ayı zeytin ağaçlarının en stresli ayıdır. Lohusa dönemidir… Doğum sancısı dönemidir. Atalarımız mayıs sonlarında zeytin bahçelerinde kuşların dahi uçmamasını arzu ederlerdi,” diye yazmış. Zeytin müşkülpesent bir ağaç değildir, ancak verimi arttırmak için bakımın önemi de yadsınamaz. Tarihte de zeytin ağacının bakımı ile ilgili farklı görüşler tartışılmış. Mahmut Boynudelik ve Zerrin İren Boynudelik’in “Zeytin Kitabı”nda Columella’nın aktardığı Romalıların konuyla ilgili bir deyişi şöyle: “Zeytinliklerini süren zeytinlere ricada bulunur, zeytinliklerini gübreleyen zeytinleri çağırır, fakat zeytin ağaçlarını budayan zeytinleri gelmeleri için zorlamış olur.” Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
4
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Hikaye bu ya, Ege köylerinden birinde işini allaha havale etmiş, tembelliği ile ünlü bir zeytinci varmış. Dedesinin dedesinin dedesinden kalmış zeytinliğine hiç bakmaz; ağaçlarını budamaz, sulamaz, gübrelemez, ilaçlamaz; her şeyi allahtan beklermiş. O sene kış ayları oldukça kurak geçmiş. Bahar yağmurları da yeterince düşmemiş. Zeytinde ürün bağlama zamanı gelmiş. O günlerde düşen yağmur çok önemli. Yine yeterli yağmur yok. Bir öğleden sonra zeytinci, o sene üründen ümidini kesmiş, ama yine de azıcık da olsa beklenti içinde kahvede otururken aniden gökyüzü kararmaya başlamış. İçinden, "Allahım, ne olursun, lazımken yağmurunu yağdırmadın, şimdi hiç lazım değilken yağdırma! " diye dua etmiş. Daha duası bitmeden bir gök gürültüsü, bir sağanak yağmur… Arkasından yağan dolu, zeytinleri, çiçekleri kakalamış. Ortalığı su götürmüş. “Eyvah gitti bizim zeytinler,” diye dövünmeye başlamış. O hırsla eve gelmiş, bir de bakmış ki eşeği de yıldırım çarpmış. Bu olay zeytincinin içine oturmuş, ama bir şey de yapamamış. Zaman geçmiş, ramazan ayı gelmiş. İlk gün niyetlenmiş zeytinci. İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış. Nefesini şöyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş. "Nasıl? Kızıyorsun şimdi değil mi?" demiş ve eklemiş: "Ölen eşeği de kurbana saymazsam şerefsizim... " Çuvaldızı Kendimize Batırmak Malum, son yıllarda belirgin bir şekilde zeytin fidanı dikimi seferberliği var. Ancak endişemiz ağaç sayısının artmasının sorunlarımızı tümüyle çözeceği yanılgısına düşülmesi. Sık sık önümüzdeki 10 yıl içerisinde,1 milyon hektar zeytin alanı, 160 milyon zeytin ağacı sayısı; ağaç başına 25 kg verim; kişi başına 5 kg zeytinyağı tüketimi, kişi başına 6 kg sofralık zeytin tüketimi ; 4 milyon ton zeytin üretimi, 450 bin ton zeytinyağı üretimi ; 250 bin ton zeytinyağı yurtiçi tüketimi, 200 bin ton zeytinyağı ihracatı hedefliyoruz, diyoruz. Diyoruz, ama bunların gerçek olabilmesi için ağaç bakımının ve veriminin de önemli olduğunu gözardı etmemeliyiz. Doğru bakım yapılarak ağaç verimliliğinin arttırılması, ağaç varlığının artması kadar önemli. Belki daha da öncelikli. Farklı zeytin üreticisi ülkelerdeki hektar başına kg. verimliliği rakamları şöyle : -Türkiye 1.035 kg, -İspanya 2.150 kg, -İtalya 2.477 kg, -Yunanistan 2.842 kg . Yani durumumuz pek iç açıcı değil. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
5
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Örneğin İspanya, 300 milyon ağacıyla 1 milyon 200 bin ton civarında zeytinyağı elde ederken; biz, ancak 100 milyon ağaçtan ortalama 150 bin ton zeytinyağı üretebiliyoruz. Rakamlardan, örneklerden görüleceği gibi, Türkiye’nin zeytin ağaçlarının verimliliği çok düşük. Nedeni belli… “Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur,” sözünü zeytinciliğe uyarlarsak meramımız anlaşılır. Zeytindostu Grubunda değerli bilgilerini aktaran, görüşlerini paylaşan Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Pof.Dr. Erdoğan Oktay: “Ülkemiz zeytinciliğinin önde gelen birinci sorunu, ağaç başına verim düşüklüğüdür. İspanya, İtalya ve Yunanistan’da var yılı ile yok yılı arasındaki rekolte farkı bizdeki gibi çok fazla değildir. Bu ülkeler, ağaç başına 50 Kg zeytini hemen her yıl toplarlar. Bizde ise durum çok farklıdır. Edremit Körfez Bölgemizde üç ağaç iki yılda 100 Kg (bir çuval) zeytin verir. Bu ortalama bir rakamdır, yani ağaç başına Körfez’de zeytin verimi 17 Kg civarındadır. İzmir’in güneyinde ise, durum daha da farklıdır, verim miktarı daha da azdır, ”diye yazmış, ”Peki, ağaçlarımızın verimini nasıl artırabiliriz?” sorusunu tartışmaya açmıştı. Zeytin Yetiştiriciliğinde Verimliliğin Artması İçin Ana başlıklarla ifade edilen bazı düşünceleri ve önerileri sıralarsak: Zeytinciliğimizin gelişmesi için; sürdürülebilir üretim yapılabilmesi ve rekabet gücünün arttırılabilmesi için verim ve verimlilik ilkelerine gerekli önem verilmelidir. Zeytinlik bakımında budama, gübreleme, hastalık ve zararlılarla mücadele, toprak işleme ve yabancı ot kontrolü ile zeytinliklerde sulama işlemeleri verimliliğin artması için yapılması gerekli olan işlerdir. Eski zeytin bahçelerinde verimliliği arttırmak için dekardaki ağaç sayısı arttırılmalıdır. Zeytin fidanı dikiminde teşvik devam etmeli, ancak cins seçiminde her bölgeye kendi yöresel çeşitlerinin dikilmesi için gerekli teşvik edici önlemler alınmalıdır. Yeni oluşturulan zeytin bahçelerinde yoğun tarım koşullarının uygulanabileceği araziler seçilmeli; eğimli araziler teraslanarak kültürel işlemlerin daha kolay ve düşük maliyetle yapılabileceği hale getirilmelidir. Yeni dikimlerde mutlaka sulama düşünülmeli ve bitki sıklığı dekarda 50-55 e çıkarılmalıdır. Verim artışının sağlanması için damlama sulama özendirilmelidir. Uygun gübreleme ve ilaçlamanın önemi anlatılmalıdır.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
6
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinciliğin geliştirilmesi için verimi ve kaliteyi artıracak yönde dikim teknikleri, sulama, bitki besleme, hasat, budama, zirai mücadele ve zeytin teknolojisi konularında eğitim çalışmaları yapılmalıdır. Mehmet Yenişehirlioğlu, doğru bir farkındalıkla yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor: 1-Bilinçli sonbahar ve kış gübrelemesi 2-Bilinçli Budama 3-Borda Bulamacı ( 2 kez ) 4-Bilinçli sürüm ( Diskarov ) 5-Hiç sürüm yapılmaması ( Doğru Tarım uygulaması ) 6-Hazırlık veya tomurcuk döneminde sulama ( Çiçek öncesi ) 7-Toprak nemasının mutlak olarak korunması a)-Su tutucu ve toprak düzenleyici minerallerin kullanımı b)-Ağaç ve fidan diplerinin ( İzdüşüm ) kuru otlarla veya ekin sapı ile kapatılması. Yine Zeytindostu Grubunda Amaç Keskin arkadaşımız, "Ben, zeytin ağacına bakım ve yatırım yapmayayım, iki yılda bir gidip zeytini toplayayım, yağını sıkayım, elde ettiğim minimum verimdeki yağa devlet en yüksek parayı versin! Olmaz,..” deyip, ”Zeytinde ve zeytinyağında en büyük sorun, arazinin % 95’ inde zeytin ağaçlarına gerekli bakım işlemlerinin yapılmamasıdır,” diye yazmıştı. Çok haklı!.. Dönüp Dolaşıp Geldiğimiz Nokta Prim Meselesi Ancak ürün gelirlerindeki düşüşe, mazot, gübre ve ilaç girdilerindeki artışa isyan eden zeytin üreticisi de bu perişan halimizle nasıl olup ta verimin koşulu olan bakım işleri yapılabilir ki diyecektir. Doğru!.. Bu koşullarda zeytin üreticisine yüklenmek haksızlık olur. Zeytinci sihirbaz değil. Girdi maliyetlerinin; mazotun, elektriğin, gübrenin, ilacın bu kadar yüksek olduğu koşullarda dünya piyasalarında rekabet edebilecek ürün elde edebilmek mümkün değil. Devletin bu maliyetlerin asgari seviyeye düşürüleceği tedbirleri alması gerekir. Ayrıca, dönüp dolaşıp ısrarcı olduğumuz çok önemli konu prim talebidir. Verilen primler, maliyetlere destek anlamında son derece yetersizdir. Zeytinyağına en az 1 YTL, zeytine ise 20 Y krş prim verilmelidir.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
7
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Ve İşte Geldi Hasat Zamanı…
Hasadımız Verimli Olsun… Yaz bitip, sonbahar da yarılanınca, doğada yeşilin yerini alan başka renklerin dansı başladığında zeytin köylerinde bir tatlı heyecan, telaş görülür. Köylüler, hasatta kullanacakları ellerindeki malzemeleri; sepetlerini, kasalarını, yaygılarını, üç ayak merdivenlerini, sırıklarını, taraklarını, makinelerini gözden geçirir, onarırlar; işgücü eksiği varsa Ege köylerinde “tayfa” diye adlandırılan zeytin işçilerinin temini için uzak köylere gider, konuşur, anlaşırlar. Yeşiline ihanet etmeyen ölümsüz zeytin ağaçları, tanrının insanoğluna armağanı olan meyvelerini vermeye hazırdır artık. Tabii ki zeytin köylüleri de…Hele hele verimli bir yıl yaşanıyorsa, fiyatların iyi olacağı umuluyorsa bu heyecana sevinç de karışır; umutlanılır, hayaller kurulur.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
8
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bu yıl da bütün zeytin köylerinde, geçen sezonun hasadının hemen arkasından, zeytinlikler sürüldü, budama, aşılama, gübreleme, ilaçlama, sulama işleri yapıldı; bahardan itibaren ağaçların tomurcuklanması, somakların patlaması, çiçeklenmesi, tanelenmesi dikkatle izlendi. Taneler irileşmeye, yağlanmaya başladı. Ve işte geldi hasat zamanı… Geçen senenin piyasa olumsuzluklarına, bu yıl yaşadığımız kuraklık felaketine rağmen iyi bir sezon yaşayacağımızı umuyor ve diliyoruz. Hasat Süresi Zeytin hasadı, yöresine, iklimine, senesine göre değişmekle birlikte genellikle Eylül ayı sonunda başlayıp, Şubat sonuna kadar sürer. En önce sofralık yeşil zeytinler, arkasından erken hasat yağlık zeytinler, sonra siyah sofralık ve yağlık zeytinler toplanır. Hasat şekli tercihi ister istemez hasat süresini de etkiliyor. Mekanik hasat teknikleri kullanılmadığında hasat süresi uzuyor. Mart ve hatta Nisan ayının sonuna kadar sarkabiliyor. Hasatta en meşakkatli ve pahalı olan yöntem, en kaliteli ürünü almayı da sağlayan tek tek elle toplamaktır. Ancak bunun yerine, giderek daha yaygınlaşan, ağacı sallama, taraklama ya da sırıklama yöntemi kullanılıyor. Mekanik hasat yöntemleri yaygınlaşıyor.
En yüksek maliyet, hasat maliyeti Üretim maliyetlerinin içinde en yüksek olanı hasat.... Zeytinin elde edilmesi sürecinde kullanılan işgücünün yaklaşık % 50’si hasatta kullanılır. Maliyet yüksek olunca nihai zeytin fiyatları da yüksek oluyor haliyle…Zeytinimizin de, yağımızın da fiyatları, mekanik hasat tekniklerini kullanan diğer ülkelerin fiyatlarına göre yüksek oluyor. Üretimin tamamına yakını yurtiçinde tüketilemeyince, yarısından fazlası ihraç edilmek zorunda olununca sıkıntı yaşanıyor. Hasadın şekli de, zamanı da önemli… En yüksek maliyet unsuru olunca hasat önemli oluyor tabii ki… Uygun olmayan şekillerde ve zamansız yapılan hasat, salamuralık zeytinlerde verim ve kalite, yağlıklardaysa yağ miktarı ve kalitesinde azalmaya neden olur. Buna ek olarak yaprak ve sürgün kaybı alternansı artırmaktadır. Zeytinin kullanım amacına göre hasadı yapılır. Yani Zeytin meyvelerinin sofralık ya da yağlık olarak değerlendirilme amacına göre hasat zamanı farklılık gösterir.. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
9
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Amacımız sofralık yeşil zeytin yapmaksa zeytinler, sarımsı-yeşil renge dönüştüğü, zeytin yeşilinden sarımsı yeşile döndüğü erken aylarda ( Eylül, Ekim aylarında ) toplanır. Bu dönemde zeytin taneleri normal iriliğini alır, sertliğini azıcık kaybeder. Yok niyetimiz siyah sofralık zeytin yapmaksa daha geç bir zamanda ( Kasım, Aralık aylarında ) kararmanın zeytinin kabuğundan etine geçtiği zamanda toplanır. Eğer zeytini yağlık olarak değerlendirecek isek ağaçta artık hiç yeşil kalmadığında toplanmalıdır. Bu dönemde zeytin taneleri sertliğini kaybeder, yumuşar; elle sıkılınca çekirdek kolayca ayrılır ve sap çukurundan meyvenin suyu çıkar, yağ oranı da en yüksek seviyeye ulaşır. Yağda meyvemsi ve daha aromatik bir lezzet istenirse yeşil zeytinden de yağ elde edilir. Yeşil zeytinden elde edilen yağın asit derecesi daha düşük, ama biraz daha acı olur. Zeytinin yağ oranı da daha düşük olur.. Peki hasat nasıl yapılmalıdır? Hasadın elle yapılanı, sırıkla yapılanı, elle kullanılan tarakla, mekanik çırpıcılarla, vibratörlerle, pnöm çırpıcı ve gövde sarsıcı makinelerle yapılanı var. Ancak hangi yolla yapılırsa yapılsın büyük emek ve özen gerektiriyor. Ülkemizde hasadı yapılan zeytinin yaklaşık yarısı geleneksel yöntemlerle sırıkla, dörtte biri elle veya tarakla, kalan dörtte biri de mekanik yöntemlerle, makine ile toplanmaktadır. Bu topraklarda binlerce yıldır tarımı yapılan zeytinin çiftçisine akıl vermek haddimiz değil. Bizimkisi biraz bilgi vermek, bu işe yeni heveslenenleri bilgilendirmek. Zeytin hasadını hangi usullerle yapacağımızın belirlenmesinde kuşkusuz sahip olduğumuz ağaç sayısından, ağaç türüne, yaşına, arazimizin yapısına, dikim özelliklerine, imkanlarımıza, paramıza, zamanımıza, zeytinimizin türüne, hangi amaçla kullanacağımıza kadar pek çok unsur etkili oluyor. Müşküleli zeytinci Halil Sargın çiftçinin takvimini şöyle sıralıyor : “Nisan ayında budama, ağaç bakımı yaptık, ağaçlar tomurcuklandı, Mayısın ortasında çiçek açtı, Haziran ortasına kadar çiçek açmaya devam etti, Haziran sonu Temmuz başında çiçekler döküldü, Temmuz ortasında zeytin çekirdek bağlamaya başladı, Ağustosun sonuna doğru da yağ bağlamaya başladı. İnşallah Ekim sonunda hasat başlar, Ocakta da biter.” Muhtemeldir ki geçen yıl hasat için gittiği tarlada zeytin merdiveninden düşen, bacak kemiği çatlayan Müşküleli Yılancılar'dan Müzel Kırkan abla, geçen sezon yaşadığı tersliğe aldırmadan yine zeytin toplayacak. Müşküleliler, hasatta makina kullanmıyorlar. Sırıkla bile hasat yapılmıyor. Bir kuş yuvasından yumurta toplar gibi elle itinayla topluyorlar zeytini. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
10
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
“Başka türlü de olmaz,” diyor Halil Sargın, “Boşuna mı çıkıyor Müzel abla zeytin merdiveninin tepesine?!..” Babadan, dededen, nineden aktarılan deneyimlere sahip zeytin çiftçisinin uyarıları, önerileri de var: -Hasadı ne ile yaparsak yapalım ağaçların dibine mutlaka yaygı serilmeli. Zeytin toprakla temas etmemeli; en azından toprakta uzun süre kalmamalı. -Zeytini elle toplamıyorsak, mekanik usuller kullanmıyorsak bile, sırıkla ya da sopa kullanılarak, ağaçların dövülmesi suretiyle yapılan hasadın filizlere, genç sürgünlere zarar verdiğini, bir sonraki sezonun verimini düşürdüğünü, var yılı- yok yılı farklılıklarının artmasına neden olduğunu biliyoruz. Zeytini dövmemek, küstürmemek lazım. -Sofralık amaçla zeytin toplanmasında dalları sıyırarak zeytin tanelerinin yere düşmesini sağlamak da zeytinin zedelenmesine neden olur. Bir kovaya, sepete ya da önlüğe toplanması, bunun için de merdiven kullanılması önerilir. -Zeytinler, kullanım amacına uygun olgunlaşmadan toplanmamalıdır. -Sofralık yeşil zeytin için toplanan zeytinlerde işletme özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır. -Eğer maliyetleri düşürmek için yeni tesis edilecek zeytinliklerde mekanik yöntemler kullanılacaksa mekanik hasada uygun ekim yapılmalıdır. -Mekanik yöntemlerin yanlış uygulamaları da zedelenmeye neden olur. Kuşkusuz hasadın elle, seçerek yapılanı en makbul olanı…Peki, ama ya ekonomisi!? Kalite ile verim hep birlikte olamıyor. Her şeyde aynı olan bir kural var: Kalite arttıkça verim düşüyor. Zeytincilerden dostluğunu, desteğini hiçbir zaman esirgemeyen TİM (İhracatçılar Meclisi) Başkanı, Zeytindostu Oğuz Satıcı, geçen sene Ayvalık Hasat Şenliği’ne katılmış, sevgili Mehmet Süner’e ait zeytinlikte sırtta batarya ile taşınan elektrik motorlu vibratörü kullanarak zeytin toplamış, "Sırıklarla döverek zeytin topluyoruz. Ancak son zamanlarda makinelerle toplama işlemi yapılıyor. Sırıkların zeytin dallarına zarar verdiğini herkes biliyor. Bu geleneksel zeytin toplama işlemlerinden vazgeçip modern hasat yöntemlerini denemeliyiz," demişti. Tabii ki Oğuz Satıcı’nın muradı, 100 milyar ABD Dolarını aşmak üzere olan, rekor üstüne rekor kırılan ülkemiz ihracatında zeytinin yanı sıra, zeytinyağında kan kaybının son bulması, yükselişe geçmesi, hak ettiği değere ulaşması. Zeytinin sırıkla dövülerek toplanması, rekoltenin yanında zeytinin, zeytinyağının kalitesini de düşürmekte, imajımızı da olumsuz etkilemekte. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
11
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytindostu Derneği Genel Sekreteri Zafer Özer, “Zeytinyağı kalitesine, zeytinin olgunluk derecesi yüzde 50, hasat tekniği yüzde 30, saklama şekli ise yüzde 5 oranında etkide bulunuyor. Bu nedenle Türk zeytin ve zeytinyağının sadece yanlış hasat yüzünden uğradığı kalite ve imaj kaybı ciddi boyutlara ulaşıyor,” diyor. Küçük küçük zeytinliklere sahip pek çok çiftçinin makine almasına değecek ağaç varlığı ve arazisi yok. Hepsi hepsi birkaç yüz ağaca sahip çiftçinin zeytinden, zeytinyağından kazanabildiği para, işçi tutmasına bile yetmiyor. Aile içinde işi hallediyorlar… Zeytincilerin çoğu kolları sıvayıp, karısı, çocukları, annesi, babası el ele verip hasatlarını yapıyorlar. Hele hele makine alacak kadar harcama yapmalarına hiç imkan yok. Ama bizim köylümüzün imece geleneği var. Ortaklaşa alacakları makineleri müştereken kullanabilseler maliyetlerini çok aza indirirler. Maliyetin düşmesi demek piyasa fiyatları ile rekabet edebilmek, daha fazla para kazanmak demek. Zeytinyağında geçen senenin zeytin fiyatları ile dünya piyasalarında rekabet edebilmek mümkün değil. O maliyetlerle yağ temin edildiğinde yağınızı satamıyorsunuz. Zaten iç piyasa tüketimi de az. Zeytinyağı tüccarı, “yağım var, ama satamam; zira çok yüksek maliyetim var”, demek durumunda olacaktır yine. Çare ?!...En azından yağlık türlerde mekanik yöntemlere geçmek… Ben sırık ile hasat yapıyorum, neden mekanik makine ile hasat yapayım karım ne olacak? Mekanik hasat makinesi satan bir firmanın web sitesinde yer alıyor bu soru. Firmanın satışını yaptığı makineler kullanıldığı zaman elde edilecek avantajlar anlatılıyor. Bu makinelerle hasat yapılırsa sırıkla kıyaslandığında asla elde edilemeyecek maddi ve manevi kazançların sağlanabileceği iddia ediliyor. Bunlardan bazıları şöyle sıralanıyor: -4 veya 5 sırıkçı yerine, 1 sırıkçı kullanacaksınız. Böylelikle hem hızlı, hem de ucuza zeytin hasadı yapabileceksiniz. Günde ödenecek 4 sırıkçı yevmiyesi yerine 1 tane vereceksiniz. Günde ortalama 120 YTL yevmiye vermek yerine 30 YTL yevmiye vereceksiniz. -Zeytinliğinizi yarıya vermeyeceksiniz. Kullanılan makinenin zeytin dökme kapasitesi, kullanım kolaylığı ve maliyeti zeytinliğinizi yarıya vermek yerine kendi işçileriniz veya kendiniz tarafından yapılmasını sağlayacaktır. Böylelikle zeytinyağından kazancınız daha ilk yılından 2 katına çıkacaktır. -Zeytinliğinizi en kısa sürede hasat edeceksiniz. Bu da hasadınızı en uygun dönemde bitirip ağaçlarınızın erken kış döneminde dinlenme zamanına girmesini sağlayacaktır; böylelikle bir sonraki yılda ürün miktarınız artacaktır. -Bir günde fazla miktarlarda zeytin hasat edip fabrikaya götürüp sıktıracak kadar zeytininiz olacak. Böylelikle ürettiğiniz zeytinyağı düşük asitli olacak ve zeytinyağınız ile daha karlı ticaret yapabileceksiniz. -Sırıkla hasatta yaşanan zeytinlerin darbe görmesi ve patlaması tarzında zararlar olmayacaktır. Bu da fabrikaya gidene kadarki dönemde zeytine daha çok korunak Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
12
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
sağlayacak ve düşük asitli zeytinyağı elde edebileceksiniz ve zeytinyağınız ile daha karlı ticaret yapabileceksiniz. -Makineli hasat kullanım olarak sırıktan çok daha kolaydır. Kullanıcıyı yormaz, sarsmaz. Çok engebeli arazilerde sırığın bile sallamasının zor olduğu zeytinlerde rahatlıkla kullanılabilir. -Her şeyden önemlisi zeytinlerinize sırıkla verilen hasarı dal, filiz kırmaya son vereceksiniz. Veriminiz artacak ağacınız her yıl ürün verecek ve zeytinyağınızdan daha çok para kazanacaksınız. Değerli Bir Bilimsel Çalışma… Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü öğretim görevlisi Yrd.Doç. Dr. Eşref Işık ve Öğr. Gör.Dr. Halil Ünal, “Mekanik Titreşimli Zeytin Hasat Makinesinin Performans Değerlerinin Belirlenmesi” başlıklı bir bilimsel çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada yer alan bilgilere göre: “Zeytin üretim mekanizasyonunda en fazla işgücü gereksinimi duyulan işlemlerin başında hasat gelmektedir. Klasik hasat yöntemleri büyük ölçüde insan işgücüne dayanmakta ve hasadın kış aylarına rastlaması hasat işlerini zorlaştırmakta ve hasat veriminin düşük olmasına sebep olmaktadır. El işçiliğindeki artışlar ve hasat döneminde işçi bulma güçlükleri de günden güne artmaktadır. Bundan dolayıdır ki işçilik ücretleri nedeniyle yüksek bir maliyet oluşmaktadır… Özellikle hasat işleminde kullanılmak üzere, bölgelerin arazi durumlarına uygun zeytin hasat makinelerinin geliştirilmesi, üretilmesi ve kullanılmasının yaygınlaştırılması, işlem maliyetlerinin düşürülmesi açısından yüksek derecede öneme sahiptir. Hasatta mekanizasyona geçiş, yaklaşık 3-4 aya yayılan ve zaman zaman hava koşullarının olumsuzluğu ile uzayan ve verim kaybına neden olan zeytin hasat süresini de azaltacağından olumlu etkiye sahip olacaktır…. Bu çalışmada materyal olarak eksantrik mekanizmalı titreşimli zeytin hasat makinesi kullanılmıştır… Sonuç olarak, makine ile hasat yönteminin maliyet ve kapasite açısından, elle hasat yöntemine göre 6,5 kat daha üstün değerler ortaya koyduğu görülmüştür. Bu nedenle son yıllarda önemle üzerinde durulan ağaç başına verimin artırılarak maliyetlerin düşürülmesi, ancak makineli hasat uygulamalarıyla mümkün olacaktır.” Özetle; “Yapılan çalışma sonucunda, zeytinin el ile hasadında ortalama 21,91 kg/adam h’lik kapasite değeri, makine ile hasadında ise ortalama 147,91 kg/h’lik kapasite değeri bulunmuştur. Ayrıca makine ile hasatta birim ürün başına maliyet 0,023 $/kg olarak belirlenirken, bunun el ile hasadında 0,150 $/kg gibi yüksek bir değere çıktığı belirlenmiştir…” HAYDİ HAYIRLI HASATLAR !... Ürünümüzün ağaç verimi yeterince yüzümüzü güldürmüyorsa bile en doğru hasadı Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
13
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
yaparak açığımızı kapatalım… Biraz daha dikkatli ve gayretli olalım… Buna hem bizim, hem de yaşadığımız güzel ülkenin ihtiyacı var.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
14
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Müşküle Köyü : Göl Kenarında Bir Zeytin Denizi
Bursa’nın İznik ilçesine bağlı, en eski köylerinden biri olan İznik Gölünün kıyısındaki Müşküle Köyü geçimini zeytincilikten sağlayan köylerimizden… İpek ticaret yolunun köyden geçmesi buranın çok eski zamanlarda yerleşim birimi olmasını sağlamış. Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan eski köy evlerinin bulunduğu cennetten yemyeşil bir köşe. Köy de güzel, köylüler de yurdumuzun güzel insanlarından. Geçtiğimiz zeytin sezonu köylüleri memnun eden ürekli bir yıl oldu, ama… “Ürekli” sözcüğü, Müşküle köyüne özgü söz dağarcığında bereketli anlamına geliyor. Köylüler, 2006/07 sezonunun “ürekli” bir yıl olmasını umuyorlardı; ama onlar, daha önce başka bir nedenle Türkiye ve dünya gündemine taşındılar. Müşküleliler, 29 Ekim 2006 tarihinde köyde gerçekleştirilen ihtiyar heyeti seçimlerinde, hizmetlerinden memnun olmadıkları muhtarlarını protesto etmek amacıyla, muhtarın Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
15
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
belirlediği beş kişilik ihtiyar heyeti listesine oy vermeyip akli dengesi yerinde olmayan dört kişiyi seçmeleriyle gündeme geldi. Köylülerin bu demokratik tepkisinden ulusal basın aracılığıyla, bütün Türkiye, hatta dünya haberdar oldu. Arap dünyasının CNN’i olarak nitelenen El Cezire Televizyonu, muhtarlarına kızıp delileri köy azası seçen Müşküle köylülerinin öyküsünü "Bizim diktatörlere ders olsun" diyerek haber yaptı. Televizyonun Ankara Temsilcisi El Şerif, "Bizim Arap dünyasında Bursa’daki o küçük köydeki kadar bile demokrasi yok," dedi. Müşküle köylülerinin ortaya koydukları bu ince, esprili olmasının yanında demokratik olan muhteşem protesto, başka köylere de, örneğin Çorum’un Osmancık İlçesinin Akören köylülerine örnek oldu... Aslında, Müşküle Köyünün yakın tarihimizle ilgili ilginç başka bir hikayesi daha var. Bir rivayete gore, meğer köyün delirmesine Nazım Hikmet sebep olmuş. 1940'lı yıllarda Bursa cezaevinde yatan bir köylünün, Fevzi Kavuk’un Nazım Hikmet'le tanışması, ondan etkilenmesi Müşküle'nin bugünkü siyasal duruşunu belirlemiş…Fevzi Kavuk, köyüne döndüğünde, Nazım Hikmet'le yaptığı sohbetleri, dünyaya bakışını köylülerle paylaşır. Yine rivayete göre Müşküle, aynı zamanda Nazım Hikmet'in yurtdışına gitmeden önce uğradığı son yerlerden biridir. Etkilenme tek taraflı olmamıştır kuşkusuz; zira Nazım’ın dediği gibi “Türk köylüsü, topraktan öğrenip kitapsız bilendir.” Kimbilir, “Yaşamaya Dair” şiirindeki “Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından.” dizelerinin ilhamını Nazım Hikmet, Müşkülelilerden almıştır belki de. Köyün ülkemizin siyasal yaşamındaki yeri konusunda bir doktora tezi dahi var. Cumhuriyetin ilk yıllarında, henüz okullaşmanın Anadolu ilçelerine ulaşamadığı 1920’li yıllarda bile Müşküle Köyü'nde bir okul vardı. Okulu Müşküleli Halil İbrahim Ağa yaptırmış. Kendisi, İzmit Sancağı'ndan ilk Meclise milletvekili olarak katılmış, İznik ve çevresindeki kritik olaylar nedeniyle Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından özel bir mektupla yöredeki Milli Mücadele hareketinin örgütlenmesi için görevlendirilmiş. Müşküle Zeytininin Dumanı Üstünde Olur. Köylüler, 2006/07 sezonu hasadından gayet memnun. Yılancılar'dan Müzel Kırkan ablanın hasat için gittiği tarlada, bir kuş yuvasından yumurta toplar gibi özenle zeytin toplarken 12 ayaklı zeytin merdiveninden düşmesi sonucu bacak kemiğinde oluşan çatlak dışında önemli bir terslik yaşanmamış.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
16
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Olay sonrası hastaneye kaldırılan Müzel Kırkan abla artık iyileşti…Sezon biteli çok oldu. Üretici, bu yılki üründen memnun; ancak zeytin fiyatlarının diğer yıllara göre düşük olması nedeniyle hayal kırıklığına uğramış durumda. Köyün ekonomisinin temelini yıllarca iki ürün oluşturmuş: Zeytin ve yine ünlü Müşküle üzümü. Ancak Müşküle üzümü artık yok denecek kadar az; 400 haneli köyün tek geliri zeytincilik. Hayvancılık bile yok. İsmail Küçük ve Emin Kaygısız, “Eskiden Köyümüzün tek geçim kaynağı dünyaca ünlü Müşküle üzümleriymiş. Müşküle üzümü, Avrupa ülkelerine ihracatta yurtiçinde ikinci sıradaymış. İhracatın durması ve Kurtuluş Savaşı yıllarında üzümlere yeteri kadar bakım yapılamaması yüzünden gelen hastalık, köy halkını farklı arayışlara itmiş. Toprağın ve iklimin zeytin yetiştirilmesine uygun olması, köylüyü zeytin yetiştiriciliğine yöneltmiş. Bağlar yavaş yavaş sökülerek yerlerine zeytin ağaçları dikilmiş. Bağların içinde bulunan ve Çelebi adı verilen 400-500 yıllık zeytin ağaçları, Gemlik zeytiniyle aşılanmış. Bugün köyümüzün tek geçim kaynağı zeytinciliktir. Köyümüzde birinci kalite sofralık Gemlik zeytini yetiştiriliyor. Köyde birkaç aile küçük baş hayvancılıkla uğraşmaktadır. Bunun dışında, kadınlar iğne oyaları yaparak aile geçimine katkıda bulunmaktadır,” diyorlar. İsmail Küçük ve Emin Kaygısız, Müşküle köyünden iki genç delikanlı. ADSL bağlantısı bile olmayan köyde koca vilayetleri bile kıskandıracak muhteşem bir web sitesi oluşturmuşlar; farkında olmadan köylerinin tanıtımı adına çok hayırlı bir iş yapıyorlar. Müşküle köyünü daha fazla tanımak isteyenler mutlaka onların http://www.muskulekoyu.com/ adresindeki web sitelerini ziyaret etmeli. Müşküle köyünde iki cins sofralık zeytin yetişiyor: Gemlik ve Çelebi türü. Ne yazık ki Çelebi türü zeytin veren ağaçlar oldukça azalmış durumda…Eskiden Yalı Boyu dedikleri göl kenarı neredeyse tümüyle Çelebi zeytini ağaçlarıyla doluymuş; ancak 30-40 senedir Gemlik tipine olan talep nedeniyle bu ağaçların büyük kısmı aşılanarak Gemlik tipine çevrilmiş. “Yalıboyu eskiden komple çelebi idi,” diyor Halil Sargın. Çelebinin irilerinden sofralık yapılıyor. Çelebi zeytini aynı zamanda yağlık bir zeytin çeşidi; aroması çok güzel. Raşit Gürol, “Çelebinin yağı aynalı olur, parlak olur,” diyor. Köyde yağ sıkma tesisi yok, ancak civarda 11-12 zeytinyağı tesisi var. Köyün yaklaşık 250 bin ağaç varlığı mevcut . Yalı boyundaki ağaçlar daha eski ve verimli ağaçlar; 400-500 yıllık ağaçlar var. Ağaç verimi 150-200 kg. arasında. Köy yanlarında ise 80 yıllık ağaçlar var, bunların verimi ise yalı boyundakilere oranla oldukça farklı, yaklaşık 30-50 kg. lık ağaç verimi var. Zira köy yanlarındaki ağaçlar hem daha genç ve küçük, hem de sulama farkı nedeniyle daha az verimliler. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
17
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Geçen yıl su düzeni için yeni bir yatırım yapılmış. Gölden pompayla 280 m. yüksekteki tepeye kurulan 200 tonluk kapalı depoya 1800 m.’lik hortumla su çekiliyor. Buradan köy yanlarındaki ağaçlar da kolaylıkla sulanabiliyor. Böylece arazinin % 80’I sulanıyor. Henüz damlama sulama yapılmıyor; hortumla dip sulaması yapılıyor. “Su basılınca bu sene mahsul daha iyi oldu, tane şişti,”diyor köylüler. “Bir de su parası az olsa…” Yeni ekim alanları yok, ancak gene de geçen sene 1000 adet fidan dikilmiş. Yörede tüccarın en fazla rağbet ettiği köyler, Umurbey, Keramet ve Müşküle köyleri. En fazla da Müşküle Köyünün zeytinine rağbet varmış. Köylüler, Gemlik çeşidinin anavatanının Müşküle Köyü olduğunu söylüyorlar. Halil Saygın: “Zeytinimiz Gemlik tipi, ama farklı: Dumanı üstünde, resim gibi, ful kıvırcık…Bu zeytin, bu bölgeye has…Biz ona Müşküle zeytini diyoruz. Şimdilerde dağa, taşa Gemlik fidanı dikmek moda oldu. Ege Bölgesinden, Güney, Güneydoğu Anadolu’dan, Karadeniz’e kadar, iklimi zeytine uygun olan her yere Gemlik fidanı dikiliyor. Geçen sene devletin fidan desteğinin de bunda rolü oldu. Ama aynı ürün mü alınacak? Hayır!..İklim ve toprak özellikleri nedeniyle gerçek Gemlik tipi zeytin elde edilemeyecek o ekim alanlarında. Ne yazık ki adına Gemlik zeytini deseler de başka cins bir zeytin olacak,” diyor. İznik gölünden, kuzeyden gelen sert rüzgarlar zeytinde kabuğun sertleşmesini sağlıyor, değişik bir çeşni veriyor. Müşküle zeytini, sert, sağlam, siyah-koyu kızıl, katkı maddesi olmayan zeytin. Kostik hiç kullanılmıyor. Müşküle Köyünde var yılı, yok yılı arasında nerdeyse hiç fark yok. Her sene hemen hemen aynı mahsulü alıyorlar. İznik yöresindeki zeytin ağaçlarının neredeyse tamamını Müşküle'den gidenişçiler buduyorlar.Yöre halkı en iyi budamacıların Müşküleliler olduğunu söylüyor. Diğer köylerin budama işçilerine olan aşırı bir talebi yüzünden Müşküle köyünün ağaçlarının budanması da hep son zamana kalıyor. Halil Sargın çiftçinin takvimini şöyle sıralıyor : “Nisan ayının şu günlerinde budama, ağaç bakımı yapıyoruz, ağaçlar tomurcuklandı, Mayısın ortasında çiçek açar, Haziran ortasına kadar çiçek açmaya devam eder, Haziran sonu Temmuz başında çiçekler dökülür, Temmuz ortasında zeytin çekirdek bağlamaya başlar, Ağustosun sonuna doğru da yağ bağlamaya başlar. Ekim sonunda hasat başlar, Ocakta da biter.” Hasatta makina kullanmıyorlar. Sırıkla bile hasat yapılmıyor. Bir kuş yuvasından yumurta toplar gibi elle, itinayla topluyorlar zeytini. “Başka türlü de olmaz,” diyor Halil Sargın, “Boşuna mı çıkıyor Müzel abla zeytin merdiveninin tepesine?!..” Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
18
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Köylülerin derdi çok, ama umutsuz değiller. Halil Sargın, emeklerinin karşılığını alamadıklarından yakınıyor. Köylüler, Marmara Birlik üyesi. Marmara Birlik’in kotasını az buluyorlar. Köylülerden biri, “ 2002’de 3 numara zeytini bir dörtyüze sattım. Bir sekizyüze kadar çıktı. Beş sene sonra, aynı zeytini bir yüzelli YTL’ye ancak sattım,” diye yakınıyor. Köydeki iş gücü yetmeyince Bursa’nın diğer yörelerinden, Keles’ten, Orhaneli’nden, Yenişehir’den gündelikçi işçiler geliyor.İşçi yevmiyesi yüksek: 35 YTL. Altı Devre ilaçlama yapıyorlar. Zeytin fiyatı düşüyor, ama ilaç fiyatları durmadan yükseliyor. Menderes Özkan’da yine dertlerini dile getiriyor. “ Zeytinimiz bol oldu diye sevinemiyoruz. Fiyatlar geçen seneye gore düşük. Evvelsi sene, 2005’te 70 YTL.’ye aldığımız kış ilacı, göztaşının torbası bu sene 250 YTL. Parasızlıktan alamadık, atamadık; zeytinimiz allaha emanet…Allah mantardan, kara lekeden korusun,” diyor. “Atatürk’ten sonra köylüye bakış 180 derece kıvrıldı,” diyorlar. Bir köylü dayanışması da var diğer illerdeki üreticilerle, zira “Bizim zeytinimizin önemli bir alıcısı da Karadeniz… Fındık üreticisinin elindeki mal para etmezse bizim satışlarımız da düşüyor,” diyorlar. Müşküle’de zeytin ağaçları tomurcuklandı 2006/07 sezonu geride kaldı. Köyde şimdilerde bakım, budama, ilaçlama işleri yapılıyor. Zeytin ağaçları tomurcuklandı… Yakında çiçeklenecek. Bu yazıyı yazdığımız Mayıs ayı başında gördüğümüz ağaçlardaki tomurcuklar önümüzdeki sezonun da ürekli bir yıl olacağının müjdesini veriyor. Kaynaklar : - www.muskulekoyu.com -“Müşküle Köyünün Retrospektif Analizi"-Doktora Tezi, Dr. Sertaç Serdar, Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi -“Meğer köyü Nazım Hikmet delirtmiş”, Gökçe Aytulu, Referans Gazetesi, 04 Kasım 2006
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
19
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinyağı sektörünün en önemli sorunlarından biri: Tağşiş!
Hatırlayacaksınız Zeytindostu Derneği, “Türkiye’de zeytin ve zeytinyağının en önemli sorunu nedir?” konulu bir anket düzenlemişti. Zeytindostu grubuna üye yaklaşık 3 bin kişinin oy kullandığı bu anketin sonuçlarına göre; - Zeytin ve zeytinyağı sektörünün en önemli sorunu olarak tanıtım ve pazarlama eksikliği ön plana çıkmış; ankete katılanların yüzde 34’ü sektördeki tanıtım ve pazarlama eksikliğini en önemli sorun olarak görmüştü; -İkinci sırayı yüzde 28,3’lük payla kalitesiz üretim, denetim eksikliği ve tağşiş almıştı; -Ankette üçüncü sırada yer alan sorun ise 20,5 ile hükümet politikaları olmuş; -Zeytin ve zeytinyağındaki üretimi yetersiz bulanların oranı yüzde 8,3’de kalmıştı; -Sektörde finansman sorunu olduğunu düşünenler yüzde 4,5 ile 5. sırada yer almıştı; -Ankete katılanların yüzde 4,4 ise sektördeki sorunların diğer nedenlerden kaynaklandığını ifade etmişti. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
20
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Evet, tağşiş, zeytinyağı gibi değerli bir malın hem üreticilerinin, hem de tüketicilerinin kabusu. Hikayeye göre, zeytinci bir önceki sezonda zeytinyağını sattığı tüccara telefon açmış. Selam sabah, hatır gönül faslından sonra konuşurken tüccar, “Bu sene sizin kasabadan yağ almayacağım,” demiş. Şaşıran zeytinci “Ama niye?” diye sorduğunda, “Geçen sene sizin kasabadan aldığım yağların bir kısmı tağşişli çıktı,” cevabını almış. Sanki başından kaynar sular dökülmüş. Fırlayıp zeytincilerin toplaştığı kasabanın kahvesinde almış soluğu. Hışımla içeri girmiş. “Kim ulan bizim kasabadan tağşişli yağ satan?!” Ağzına kadar dolu kahvehanede çıt yok; sinek uçsa duyulacak. Uzun süren bir sessizlikten sonra, arka sıralardan ufak tefek bir köylü “Benim,” demiş. Gözü dönmüş zeytinci, adamcağızın üzerine çullanmış, bir güzel dövmüş. Sonra geldiği gibi hışımla çıkıp, gitmiş. Dayağı yiyip perişan halde yere serilen köylü, kendine geldikten sonra muzip muzip gülerek “Kandırdım onu,” demiş. Şakanın dozunu kaçırıp yok yere dayak yiyen köylünün tağşişli mal satmadığına sevinmek mi lazım? Herhalde dayak yediği için üzülmek, tağşişli mal satmak gibi onursuz bir iş yapmadığı için de sevinmek gerekiyor. Tağşiş sadece ticari değil, aynı zamanda insan sağlığıyla ilgili ağır bir suç Tağşiş, adına kandırmaca, hile, dalavere, düzenbazlık ne derseniz deyin çok kötü bir şey… Bir şeyin içine başka bir madde karıştırmakla, katıştırmayı anlatan, Arapçadan dilimize geçen, söylenmesi zor bu sözcüğü hileli yollara başvuranların sayısı arttıkça daha fazla duyuyoruz. Yasada böyle yazılageldiğinden halen kullanımda olan bir sözcük. İngilizce'deki karşılığı ise Adulteration. Tağşiş, ne yazık ki en fazla gıda üretiminde görülen bir hile şekli. Süte su; bala glikoz; sığır etine tavuk, hindi, koyun eti; kaliteli una kalitesiz un; meyve suyuna başka sıvılar katmak, karıştırmak en yaygın başvurulan tağşiş yöntemlerinden… Sadece ticari bir suç olmanın da ötesinde insan sağlığı ile oynandığı için bir başka insanlık suçudur da. Hele zeytinyağı gibi değerli, fiyatı yüksek bir üründe tağşiş olayına daha sıkça raslıyoruz. Güzellik başa bela…Diğer bitkisel yağlara göre fiyatı daha yüksek olan zeytinyağına pamuk yağı, ayçiçek yağı, fındık yağı gibi ucuz yağlar sıkça karıştırılıyor. Zeytinyağındaki yaygın tağşiş yöntemleri Zeytinyağına "daha ucuz olan" başka yağların karıştırılması, yani teknik deyimiyle tağşiş, yeni bir şey değil; ama her gün farklı bir örneğine rasladığımız bu yola başvuranların sayısı azalacağına artıyor. Gerçi “hile ile iş gören mihnet ile can verir”, Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
21
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
fakat alışmış kudurmuştan beter; tağşişin, tağşişçilerin önünü kesmek zor ve çaba gerektiriyor. Dediğimiz gibi, zeytinyağında tağşiş yapılmasının ana nedeni, karıştırılan diğer yağların ucuz olması…Ucuz olmasının yanısıra bu değersiz yağların bolca bulunabilmesi… Bu iki şartı da yerine getiren ve tağşiş malzemesi olarak en fazla kullanılan bitkisel yağlar, pamuk, ayçiçek, fındık, mısır, soya, kolza tohumu, kanola yağı ve rafinajlık zeytinyağıdır. Ülkemizde ayçiçek yağı kullanımı çok yaygın olduğundan kolayca tanınmakta; pamuk yağı ise daha az bilinmekte. Pamuk yağı, kırmızımsı renginin zeytinyağının koyu sarı rengine uyumluluğuyla tağşiş için avantajlı olurken, ayçiçek yağının dezavantajı açık sarı olan rengidir. Bu nedenle de pamuk yağı tağşişçinin gözdesidir. Pamuk yağıyla tağşişde, ortalama olarak 80-90 kg pamuk yağına 10-20 kg zeytinyağı karıştırılır. Özellikle kötü ve yüksek asitli zeytinyağları bu şekilde pazarlamak mümkün hale gelir. Ayçiçek yağıyla yapılan tağşişte ise, tersine zeytinyağı miktarı daha fazladır. Zira ayçiçek yağı, neredeyse renksiz olarak üretilmekte olup, zeytinyağının rengini fazlasıyla açmaktadır. Çok açık renkli zeytinyağı ise tüketici tarafından kolayca fark olunacağından pek tercih edilmemektedir. Zeytinyağında tağşiş sadece başka bitkisel yağların karıştırılması ile değil, kaliteli düşük asitli zeytinyağlarına, yüksek asitli kalitesiz zeytinyağlarının, rafinajlık yağların karıştırılması ile ve hatta başka bölgelerin zeytinyağlarının karıştırılmasıyla da yapılmaktadır. Yani zeytinyağında üç tür tağşişden bahsedebiliriz. İlki zeytinyağının daha ucuz bitkisel yağlarla karıştırılması; ikincisi kaliteli sızma zeytinyağlarına düşük kaliteli rafinajlık zeytinyağlarının karıştırılması; üçüncüsü ise değerli zeytinyağlarına diğer bölgelerden ya da ülkelerden temin edilen kalitesiz zeytinyağlarının karıştırılmasıyla yapılanı. Tabii bütün bunlar, hileli ürünleri kaliteli ürünmüş gibi etiketleyip, daha yüksek fiyata satmak uğruna yapılmakta. Tağşiş evrensel bir sorun ABD’nin itibarlı dergilerinden New Yorker’da, 13 Ağustos 2007 tarihinde, Tom Mueller imzasıyla yayımlanan “İtalya’dan Bir Mektup- Yağlı İş: Sahte Zeytinyağı Ticareti” başlıklı bir yazı Türkiye’nin de karıştığı dudak uçurtan bir tağşiş olayını anlatıyordu. 10 Ağustos 1991 günü, Mazal II adlı paslı bir tanker, Türkiye’de Ordu ilinin sanayi limanına yanaşmış ve ambarına iki bin iki yüz ton fındık yağı pompalamıştı. Ardından gemi, Akdeniz ve Kuzey denizinden geçerek dolambaçlı bir sefere çıkmıştı. Mazal II’nin İtalya’nın güneyinde yer alan Puglia’daki bir liman olan Barletta’ya vardığı tarih olan 21 Eylüle kadar, yükü, geminin resmi belgelerine göre Yunan zeytinyağı haline gelmişti. Yük, muhtemelen bir memurun göz yumması sonucu, gümrükten kolayca geçmiş, tankerlere yüklenmiş ve Barletto’da kurulu bir İtalyan zeytinyağı imalatçısı olan Riolio rafinerisine teslim edilmişti. Orada, bazen gerçek zeytinyağıyla karıştırılarak, Riolio müşterilerine satılmıştı. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
22
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
1991 yılının Ağustos ve Kasım ayları arasında, Mazal II, Katerina T. adlı bir başka tankerle birlikte, Riolio’ya, hepsi Yunan zeytinyağı olarak tanımlanan, hemen hemen on bin ton Türk fındık yağı ve Arjantin ayçiçeği yağı teslimatı yaptı. Riolio’nun sahibi Domenico Ribatti, Bari’deki eski bir süpermarket de dahil önemli gayrimenkullerini bir araya getirerek, sahte yağdan zengin oldu. Ancak sonunda bu tüyler ürpertici uluslararası tağşiş olayının mimarı Ribatti yakayı ele verdi. Müfettişler ayrıca Ribatti’nin sahte yağının nereye gittiğini de ortaya çıkardı: bu yağları tüketicilere zeytinyağı olarak satan ve zeytinyağı sektörünü desteklemek için verilen yaklaşık oniki milyon dolar AB sübvansiyonu alan ve aralarında Nestlé, Unilever, Bertolli ve Oleifici Fasanesi’nin de bulunduğu İtalya’nın en büyük zeytinyağı imalatçılarından birkaçı. Ancak bu şirketler, Ribatti tarafından dolandırıldıklarını iddia ettiler ve savcılar bu şirketlerin suça iştirakini kanıtlayamadı. Soruşturmayı yürüten müfettişlerden biri, bu işten elde edilen gelirin adeta kokain ticaretinden elde edilen gelirle yarışacak tutarda olduğunu söyledi. Hem de kokain ticareti kadar risk taşımamasına rağmen… Türkiye dışından bir başka çarpıcı örnek de zeytin ve zeytinyağının dünyadaki açık ara şampiyonu İspanya’dan. 1980’li yıllarda İspanya’da anilinli kolza tohumu yağıyla karıştırılmış zeytinyağından 400 kişi ölmüş, 20 bin kişi de hastalanmıştı. Uluslararası düzeyde tağşiş tabii ki bu örneklerle sınırlı değil. Tağşiş, hem çok yaygın, hem de çok eski bir tarihe dayanmakta. Galen, yüksek kaliteli zeytinyağını domuz yağı gibi daha ucuz maddelerle karıştıran namussuz yağ tüccarlarından bahseder. Apicius, ucuz bir İspanyol yağını, kıyılmış otlar ve kökler kullanarak İstria’da değerli bir yağa dönüştüren reçeteler verir. Avrupa Birliği ülkelerinde belki de bizden daha fazla başvurulan tağşiş sahteciliğine karşı uzun, ciddi ve halen de devam eden bir mücadele verilmiştir. Laboratuar analizlerinin bir çok yabancı madde karıştırma eylemini açığa çıkartmakta yetersiz olduğunun farkedildiği AB üyesi üretici ülkelerde, her zeytinyağı sınıfı için katı tat ve aroma gereklilikleri belirlenmiş, tanımlanmış ve bunları yürürlüğe sokmak için Uluslararası Zeytinyağı Konseyi tarafından onaylanan test heyetleri kurulmuştur. AB düzenlemelerine göre, natürel sızma zeytinyağı, fark edilebilir bir burukluk, acılık ve meyvemsilik seviyesine sahip olmalıdır. Kusurlu sayılan tat ve koku unsurlarını barındırmamalıdır. Bizde bir tane bile yokken zeytinyağı üreticisi AB ülkelerinde resmi statüsü bulunan, akredite olmuş onlarca Zeytinyağı Tadım Paneli Grubu bulunmaktadır. Hem üreticiyi, hem de tüketiciyi tağşişden korumak Tüketici kendisini tağşişli zeytinyağından nasıl koruyabilir?
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
23
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Tağşişli ürünü tüketicinin anlaması kolay değil. İç tüketimin içler acısı bir seviyede olduğu, zeytinyağı kültürünün istenilen ölçüde gelişmediği ülkemizde tabii ki kaliteli zeytinyağının alıcı tarafından ayırt edilmesini beklemek hayal olur. Hemen aklıma gelen bir soruyu paylaşmak istiyorum. Biz, hemen her fırsatta zeytinyağı iç tüketimimizin kişi başına yıllık ancak 1 kg. olduğundan bahisle, diğer üretici ülkelere göre çok az olmasından yakınıyoruz. Bu rakamı, ağaç varlığımızdan, o seneki rekolteden, ihracata giden miktar verilerinden hareketle tahmin ederek buluyoruz. Peki, zavallı halkımızın halis zeytinyağı zannederek tükettiği tağşişli yağ miktarı ne kadardır? Bence çok fazladır… İnsanlarımız, mesela önemli bir kısmı ithal olan ayçiçek yağını zeytinyağı sanarak tüketiyor ki, vah vah ! Aptal yerine konulduğumuza mı, ekonomik zararımıza mı, döviz kaybına mı, sağlığımızı yitirdiğimize mi, yoksa zeytinyağı gibi doğa harikası bir lezzetten mahrum kaldığımıza mı yanalım? Herkes zeytinyağı tadım uzmanı olamayacağına, her eve kimyasal analiz laboratuarı kurulamayacağına göre ne yapılmalı? Tağşişle mücadelenin en önemli yolu sıkı denetim... Kamu denetimleri artırılarak etkin hale getirilmelidir. Meydanı tağşişçilere bırakmamak lazım. Sahipsiz eve it buyruk… Zeytinyağındaki tağşiş sorunu konusunda İzmir Ticaret Borsası'nın etkin çalışmaları var. Bu konuda Tarım İl Müdürlüklerinin de denetimlere ağırlık vermesi lazım. Daha fazla ihtisas laboratuarlarının kurulması gerekiyor. Ayrıca tüketicinin zeytinyağı konusunda bilgilendirilmesi önemli. Halkın bilinçlenmesi tağşişi önleyecek en etkin yöntemlerden. Kaliteli yağı tüketicinin tanıması, damak zevkinin gelişmesi, zeytinyağı kültürünün yaygınlaşması gerekli. Alıcı, güvenilir bildik yerlerden temin edeceği, mutlaka markalı, ambalajlı ürünü tercih etmeli; ucuzluğuna aldanıp özellikleri, menşei belli olmayan ürünlere itibar etmemeli. Özellikle tatilciler, emin olmadıkça, tanımadıkları kişilerden yol kenarlarında satılan “beyaz teneke” tabir edilen markası, menşei belli olmayan yağları almamalılar. Açıkta, plastik ambalaj içinde zeytinyağı satın alınmamalı. Yoksa işin içinde zeytinyağı almaya heveslenip, enayi yerine konularak ayçiçek yağı, pamuk yağı alıp kazık yemek de var. Yani özetle zeytinyağı kültürünün yaygınlaştırılması, tüketicinin bilgilendirilmesi, aydınlatılması önemli. “Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır.” Ve tabii ki sektörün kendi iç kontrolu da önemli. Kurunun yanında yaşın da yanmaması için bu konuda hassas olunmalı. Malum, “haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar.“- Ki Zeytindostu Grubu, geçen sene market zincirlerinin raflarındaki bazı şüpheli yağların analizini yaptırararak örnek bir davranışta bulunmuştur. Büyük bir alışveriş zincirinin kendi markalarıyla, yine “ünlü” bir yağ üreticisi firmaya yaptırıp sattığı ambalajlı riviera zeytinyağlarının içinde "prina yağı" çıktığı haberi hafızalarımızdaki yerini hala muhafaza ediyor. Hatırlarsanız ürünün gıda kodeksine uygun olmadığını belgeleyen laboratuar raporuyla birlikte bu dev grup Tarım Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
24
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bakanlığı'na şikayet edilmişti. Keşke yeterli denetimler olsa ve şu tağşiş işini yapan firmalar birer birer açıklansa. Zeytinyağı Tadımcılarının eğitilmesi, Tadım Panelleri oluşturulması ciddiye alınmalı. Coğrafi İşaretleme Tescili çabaları yaygınlaşmalı. Markalı, ambalajlı, kaliteli ürün satışı özendirilmelidir. Tağşiş sorununa bir çözüm bulunamadığı sürece zeytinyağı sektörünün başı çok ağrıyacak. Ama bu sorunla mücadele edilip, olumlu noktaya yaklaşıldıkça da pek çok sorunumuz hallonulacak. Mesela markalı, ambalajlı, kaliteli ürün satma çabası içinde olanların bu emekleri değerini bulacak… Takdir edin ki az bir şey değil.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
25
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinyağı Tadımı Eğitiminin Ardından
Kaynak: Z&Z Dergisi 12 Sayı(Ağustos-Eylül 2008)
İzmir‘de, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nde yapılan, benim de katılımcısı olduğum Zeytinyağı Tadımı Eğitimi’nden koltuğumun altında gözüm gibi itina ile koruduğum sertifikamla dönerken bir kır lokantasında mola veriyorum. Lokantanın hoparlörlerinden Sezen Aksu’nun güzel şarkısı zeytinliklere doğru yayılıyor, “Bir kedim bile yok” İçimi tatlı bir mutluluğa karışan hüzün kaplıyor. Hüzün ağır basıyor, şarkıyı uyarlayıp; “Bir tadım panelimiz bile yok,” diye mırıldanmaya başlıyorum. Evet, bir Tadım Panelimiz bile yok! İspanya’nın arkasından en büyük ağaç varlığına sahip olma, dünya ticaretinde daha ön sıralara gelme mücadelesi verirken bu sektörün “olmazsa olmaz”larından biri olan tadım panellerine sahip değiliz. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
26
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Kendimi darı ambarındaki tavuk gibi mutlu hissediyorum Ben Eğitim’e 19 Haziran’da katılmıştım. Bizim gruptan önceki ilk grup 16-18 Haziran tarihlerinde eğitimlerini gerçekleştirip sertifikalarını almışlardı. Dahil olduğum ikinci grup, daha önce Aydın’da Kasım 2007’de bu eğitimin ilk aşamasından geçen ileri seviyede bir grup. Grubumuzda kimler yoktu ki! Sektörümüzün en seçkin isimlerinden dostlarım, Zeytindostlarım; Zeytincilik Araştırma Enstitüsü yönetici ve uzmanları, akademisyenler, zeytin yetiştiricileri, zeytinyağı üreticileri, büyük şirketlerin kalite-kontrol ve laboratuar sorumluları…Dergimizin Yazı İşleri Müdürü, sevgili editörüm Sinan Keskin’in “Aman yazı çok fazla uzun olmasın” uyarısı olmasa hepsini sırayla yazacağım. Bu organizasyona en fazla emeği geçen Zeytindostu Derneği Tadım Eğitimi Moderatörü Ülkü Ülken’in dediği gibi, bu tarz eğitim ve toplantıların en güzel tarafı, yeni bilgileri uzmanlarından öğrenmenin yanı sıra görüşemediğimiz dostlarımızı görmek, aynı yola baş koymuş insanlarla bir arada olmak, karşılıklı fikir ve bilgi alışverişinde bulunmak ve böylece amaçlananın yanı sıra da pek çok şeyi öğrenebilmek, fikir sahibi olmak. Çok mutluyum! Kendimi darı ambarına düşmüş tavuk gibi hissediyorum.
Bir Tadım Paneli iyi bir futbol takımı gibi olmalı Eğitimlerde teknik ayrıntıların yanı sıra öğrendiklerimin bana ilham ettirdikleri neler? Örneğin iyi bir Tadım Panelinin kollektif oynayan bir futbol takımından hiç farkı yok. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
27
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bunu Eğitimin ikinci günü öğrendiklerimi düşünerek, Milli Takımımızın son dakika mucizelerinden birini yaşattığı maçtan sonra, kutlama sevinci yaşayan kalabalığın arasından yürüyerek kaldığım Zeytincilik Araştırma Enstitüsü misafirhanesine dönerken tekrarlıyorum. Bir tadım paneli üyeleri de bir futbol takımı gibi sıkı çalışmalı, çok antreman yapmalı, sık sık bir araya gelmeli, aralarında uyum olmalı, takım halinde çalışmayı başarabilmeli. Neyse, gönüllerin şampiyonu Milli Takımımız Avrupa Kupası birincisi olamadı; ama yine bir zeytin ülkesi olan, dünya zeytincilik sektörünün açık ara birincisi İspanya kupayı almayı başardı. Bu da bir teselli…Bir sonraki turnuvada ümidimiz o ki kupayı biz alacağız, hem de İspanya’yı zeytincilik alanında da yakalayacağımız yıllarda… Bir ülkenin zeytinyağı kalitesinde Tadım Panellerinin önemi çok fazla Hikaye bu ya, uluslararası fuarlardan birine katılan sektöre yeni girmiş bir pazarlama ve tanıtım uzmanı standını ziyaret eden ünlü bir tadımcıyı yakalamışken zeytinyağlarını tattırmak istiyor. Pazarlama ve tanıtım uzmanı kendisine çok güveniyor; ben her şeyi tasarlar, tanıtır, satarım, diye düşünüyor. Gerçekten de seçilen şişe, etiket tasarımı, tanıtım yazıları; her şey çok mükemmel… Tadımcı iyice konsantre olup ilk numuneyi alıyor, tadıyor. Diğer numuneyi göstererek, “O daha iyi,” diyor. Pazarlama ve tanıtım uzmanı şaşırıyor, “Fakat üstadım, diğer numuneyi henüz tatmadınız,” diyor. Tadım uzmanı, elindeki ilk numuneyi kastederek gülüyor, “Hiçbir zeytinyağı bundan daha kötü olamaz,” diyor. Bu hikayeyi anlattığıma bakıp, sakın tasarımı, ambalajı, tanıtımı küçümsediğim anlaşılmasın. Bunlar çok önemli ve en eksik olduğumuz konulardan. Ancak ürünün kalitesi de çok önemli. Kaliteyi öne çıkarmayı, tağşişi önlemeyi istiyorsak bu konudaki en önemli araçlarımızdan biri kuşkusuz Tadım Panelleri. Öyle ki sevgili Evren Güldoğan’ın aktardığına göre, Avrupa Birliği zeytinyağı pazarlama standartları kuralları çerçevesinde etiketlerde natürel zeytinyağlarının organoleptik niteliklerine ilişkin tanımlamalara, ancak bunların bir tadım paneli tarafından onaylanması durumunda yer verilmesi mümkün olabilecek. Zeytinyağı tadımı kuşkusuz profesyonelce yapılan bir iş. Bir sızma zeytinyağının (extra virgin olive oil) esas olarak binde 8’in altında oleik asit cinsinden ölçülen serbest yağ asitliğini ihtiva ediyor olmasının ötesinde, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOOC)’nin tanımladığı olumlu ve olumsuz özellikleri taşıyıp taşımadığının Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
28
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
belirlenmesinde akredite bir tadım paneli üyelerinin burunlarının ve ağızlarının testinden geçmiş olması gerekiyor. Kızışma/posa, küf, şarapsılık/sirkemsilik, metalik, oksitlenme gibi olumsuz özellikler var mı; acılık, yakıcılık gibi olumlu özelliklerin değerleri nedir? Bunlar saptanmalı. Önce kusurlardan başlayarak, olumsuz özellikleri belirlenmeli, kayda geçirilmeli. İtalya’dan bir tadım paneli deneyimi Yaşanılan tağşiş olaylarından illallah denilen AB ülkelerinde, laboratuar testlerinin birçok yabancı madde karıştırma eylemini açığa çıkarmakta yetersiz olduğu fark edilince her bir zeytinyağı sınıfı için katı tat ve aroma gereklilikleri belirlenmiş ve bunları yürürlüğe sokmak için Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi tarafından onaylanan tadım testi heyetleri oluşturulmuştur. Eğitimde yemek arasında Tom Mueller’in New Yorker Dergisinde yayımlanan, maalesef Türkiye’nin de bulaştırıldığı büyük bir uluslararası tağşiş olayının anlatıldığı “Slippery Business” isimli meşhur yazısını yeniden okuyorum. Mueller, yazısında İtalya’da gözlemlediği bir panel deneyiminden şunları aktarıyor: Ömrünün geri kalanını zeytinyağını sahtecilikten kurtarmaya harcamaya adayan, tağşişe karşı mücadeleyi toplumsal bir sorumluluk olarak adlandıran yaşlı zeytinyağı üreticisi İtalyan Zaramella, “En yaratıcı suçlular bile iyi eğitilmiş bir tadım heyetini aldatmakta zorlanırlar...Bu bir makineye benzer,” diyor Zaramella, “Yağın buruk ve acı olduğunu ve zeytin koktuğunu görürsem, diğer her şeyin otomatik olduğu garantidir,” diye devam ediyor. Zaramella’nın başkanlık ettiği altı erkek ve üç kadından oluşan, zeytinyağı tadım testi heyeti hepsinin natürel sızma sınıfı olduğu bilinen beş kaliteli yağ üzerinde bir test yürütüyor. Test, heyet üyelerinin her yıl tatma yeteneklerini formda tutmak için uyguladıkları mutad bir araya gelişlerinden biri. “Testlerin yapıldığı Zaramella’nın sahibi olduğu Mastri Oleari’nin tadım testi odaları, her bir heyet üyesinin başka bir üyenin yargılarından etkilenmesini önleyen sekiz kabinden oluşmakta. (Ekibi koordine eden heyet başkanı genellikle yağları tatmıyor.) Her bir kabinde bir evye, aromaları muhafaza etmek için kapaklı, özel tadım bardakları, yağdaki aromatik maddelerin buharlaşacağı ve yağın tatmak için ideal hale geleceği seviye olan yirmi sekiz santigrat dereceye kadar ısıtmak için kullanılan termostatlı bir ısıtma makinesi bulunuyordu. Heyet üyeleri, sabah saat 10’a kadar, ilgili yere ulaşmış ve duyuları körelttiğinden dolayı bir lezzet testinden önce alınması yasak olan sabah kahveleri ve sigaralarından mahrum bırakılmış olmaktan yakınıyorlardı. Zaramella’nın yanı sıra, grupta Lake Garda’lı otuzüç yaşındaki bir zeytin presçisi ve kişisel motivasyon koçu olarak çalışan kırk yedi yaşındaki Toskanalı bir markiz de bulunuyordu. Zaramella’nın asistanı yağ numunelerini lale biçimli bardaklara döktükten ve bunları ısıttıktan sonra, heyet üyeleri kabinlere girdi. Yağı sıcak tutmak için içinde yağ bulunan bardakları avuçlarında tutan heyet üyeleri kapakları açtılar, burunlarını yaklaştırdılar ve bazıları gözlerini kapatarak Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
29
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
yağları sesli bir şekilde kokladılar. Yağdan bir yudum aldılar ve strippaggio olarak bilinen ve tat taneciklerini kaplayan ve aromaların geniz yolundan aşağıya inmesini sağlayan bir teknik uyguladılar Yani havayı şiddetli bir şekilde içlerine çektiler. İlk şiddetli höpürtüden sonra, stripaggi (strippaggio yapan kişi) daha yumuşak ve daha meditatif bir hal aldı ve kişisel notlar almaya başladı. Tadımcılar koklayarak, höpürtü sesleri çıkararak ve damak tatlarını maden suyu ile temizleyerek müteakip saat boyunca kabinlerinde kaldılar. Her bir yağı tattıktan sonra puan föylerinde yağların tatlarını, aromalarını, kıvamlarını ve diğer karakteristik özelliklerini puanladılar. Heyet Başkanı Alfredo Mancianti föyleri sıraya dizdi ve tadımcıların yargılarına göre her bir yağa bir puan verdi. Yalnızca yağların sunduğu alt aromalarda –enginar, taze kesilmiş çimen, yeşil domates, kivi– değil yağların yoğunluğu konusunda da hemfikir olan Mastri Oleari heyet üyelerinin yargıları dikkate değer biçimde tutarlıydı.” Ve Goool !... Aklıma yine aldığımız eğitim anları geliyor. Eğitmenlerimiz Mauro Amelio ve Fabrizio Vignolini son numuneleri dağıtmış, tadımı yapmış, panel test formlarını doldurmuşuz, grubumuzun sözcüsü Faruk Yüksel bilgisayara girmiş, sonuçlarını bekliyoruz. Mauro, doğru test sonuçlarını açıklıyor, karşılaştırıyoruz. Tespitlerimiz doğruya çok yakın, grup uyumsuzluğu yüzdesi çok düşük. “Goool !,” diye bağırıp, ayağa fırlamak geçiyor içimden. Birden ortamın ciddiyetini hatırlayıp vazgeçiyorum. Gülümsüyorum, “Bu maçı alacağız, başka yolu yok…” Ve nihayet eğitim bitiyor, sertifikalar dağıtılıyor. Sertifikamı Zeytindostu Derneği Başkan Vekili Mustafa Alhat’ın elinden, bu sektördeki en sevdiğim, değer verdiğim insanlardan birinin elinden alıyorum. Mustafa, tören öncesi özel bir şey söylememi ister misin, diye soruyor. Beni öperek kutla diyorum. Sertifikamı alırken beni öpüyor; ben de onu öpüyorum, kutluyorum : Hem bu organizasyona geçen emeği için, hem de benim gibi eğitime katılıp, sertifika aldığı için… Zeytinyağı Tadım Panellerinin oluşturulmasına doğru Zeytindostu Derneği bu konuda da önemli bir görevi yerine getiriyor. Kasım 2007’de Aydın’da ve arkasından Haziran ayı içinde İzmir’de yapılan Zeytinyağı Tadımı Eğitimlerinin arkasından oluşturulacak Zeytinyağı Paneli adayları ilk toplantılarını 24 Temmuz 2008 Perşembe günü İzmir’de Zeytindostu Derneği merkezinde yaptılar. Zeytinyağı sektöründe çok büyük anlam ifade edecek olan tadım panellerinin ilk adımları böylece atılmış oldu. Belki de çok yakın bir zamanda çok sayıda tadım panelimiz olacak. Marmara’da, Kuzey Ege’de, Güney Ege’de ve Güney Anadolu’da… Bu önemli girişimde en fazla emeği geçenlerden Zeytindostu Derneği Tadım Eğitimi Moderatörü Ülkü ÜLKEN’in dediği gibi,
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
30
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
”Duyusal analizler resmi olarak hayatımıza girdiğinde hepimiz biliyoruz ki sektörde çok şey değişecek.En başta kalite yükselecek, haksız rekabet bir nebze önlenecek. Ama bu süreçte yağlarımızın duyusal özellikleri açısından ne kadar geride olduğunu ve üretim, depolama, ambalajlama v.s konularında ne kadar önemli hatalar yaptığımızı daha iyi farkedeceğiz. Belki başlangıçta denetimlerden pek çok firmamızın canı da yanıcak, ama zamanla hepimiz öğreneceğiz tadım yapmasını ve tadarak doğru üretime ve kaliteye ulaşacağız.”
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
31
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Yeni bir sezonun başlangıcında Zeytincilik Zeytincilik sektöründe son üç yıldır yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen bu yıl da bütün zeytin köylerinde, geçen sezonun hasadının hemen arkasından, zeytinlikler sürüldü, budama, aşılama, gübreleme, ilaçlama, sulama işleri yapıldı; bahardan itibaren ağaçların tomurcuklanması, somakların patlaması, çiçeklenmesi, tanelenmesi dikkatle izlendi... Taneler irileşmeye, yağlanmaya başladı. Ve işte yeni bir sezonun başlangıcındayız… Yeşiline ihanet etmeyen ölümsüz zeytin ağaçları, tanrının insanoğluna armağanı olan meyvelerini vermeye hazır.Geçen yılların piyasa olumsuzluklarına rağmen bu yıl iyi bir sezon yaşayacağımızı umuyor ve diliyoruz. Yeni sezonda nasıl bir rekolte? Son yıllarda sıkıntıların yaşandığı zeytin ve zeytinyağı sektöründe bu sene iyi bir sezon olacağı umuduyla yüzler birazcık da olsa gülmeye başladı. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
32
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Uzmanlar doğal bir afet yaşanmaması halinde son 20 yılın en bereketli zeytin ve zeytinyağı hasadının gerçekleşeceğini belirtiyorlar. Beklentilere göre Türkiye'de bu sezon 160-180 bin ton zeytinyağı, 300 bin ton da sofralık zeytin rekoltesi umuluyor. Sektör temsilcilerini ve uzmanları bu beklenti içine sokan gelişmeler ise, 2009 yılının bol yağışlı geçmesi ve Türkiye'nin önemli zeytincilik merkezlerinden gelen olumlu haberler. 2013 yılında üretim miktarını 600 bin tona yükseltmeyi planlayan Türkiye'nin hedefi sektörde İspanya'nın ardından dünya ikinciliğine yükselmek. Rekolte Tahminleri İzmir Ticaret Borsası (İTB)’nın koordinatörlüğünde yürütülen 2009-2010 sezonu zeytin ve zeytinyağı tahmini rekoltesi 30 Eylül 2009 tarihinde açıklandı. İzmir Ticaret Borsası (İTB)’nın yanı sıra Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü ile Zeytindostu Derneği işbirliğiyle gerçekleşen tahmini rekolte çalışmasına göre, bu yıl Türkiye genelinde 169 bin 752 ton zeytinyağı elde edilmesi bekleniyor. İTB'den yapılan açıklamada; 105 milyon 255 bin 436 adet meyve veren, 40 bin 144 bin 183 adet meyve vermeyen ağaç olduğu belirtildi. Ağaç başına ortalama 11.7kg. zeytin verimi saptanırken, 1 milyon 227 bin 474 ton zeytin tanesi alınacağı açıklandı. Bu miktarın 409 bin 449 tonunun sofralığa, 818 bin 25 tonunun ise yağlığa ayrılacağı belirtildi. Ortalama bire dört randıman ile 169 bin 752 ton zeytinyağı elde edileceği duyuruldu. İTB tarafından yapılan yazılı açıklamada, "Rekolte tahmin çalışmasında 28 tarım il müdürlüğünden veri talep edilmiş, 25 il müdürlüğünden alınan cevaplardan yararlanılmıştır. İzmir, Manisa, Balıkesir, Çanakkale, Bursa, Aydın ve Muğla illerinde bulunan çalışma programına dahil ilçe müdürlüklerinin birçoğu ile görüşme yapılmış ve bölgemizde bulunan 12 ticaret borsasının bildirdiği ilgili üyelerinin, bölgede yer alan zeytin ve zeytinyağı işletmelerinin, köylerde bire bir görüşme ile üreticilerin görüşleri alınmıştır" görüşüne yer verildi. Tahmini rekolte tespitine göre; Ege ve Marmara bölgelerinde bulunan Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Aydın, Muğla, İzmir ve Bursa illerinde toplam 82.948.915 adet meyve veren, 20.106.337 adet meyve vermeyen ağaç mevcut. Ağaç başına ortalama 10,1 kg. zeytin verimi ile 839.983 ton zeytin tanesi alınacağı, bunun 278.885 tonunun sofralığa, 561.098 tonunun yağlığa ayrılacağı, bundan da ortalama 1/5 randıman ile 112.015 ton zeytinyağı elde edileceği tahmin edildi. Eğer bu tahminler doğru çıkarsa gerçekten ilginç bir sezon yaşanmış olacak; bu sezon 'yok yılı' olmasına rağmen, 'var yılı' olan geçen sezonun rekoltesi olan 160 bin tonun üzerinde bir rekolte elde edilecek. Bir Başka Rekolte Tahmini Çalışması Bir diğer Rekolte Tahmini çalışması olan, UZZK koordinatörlüğünde bu yıl başlatılan Ulusal Resmi Tespit Heyeti de çalışmalarını tamamladı. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
33
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Rekolte tespit sonuçları ve sektördeki diğer gelişmeler hakkında bir basın toplantı düzenlendi. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi'ndeki toplantıda konuşan UZZK Başkanı Dr. Tan, heyetin 28 Eylül ile 2 Ekim arasında sahaya indiğini ve ülkenin toplam zeytin ağacı varlığının yüzde 96'sını teşkil eden 19 ilde çalışmalar yaptığını söyledi. Yok yılında bulunduklarını vurgulayan Tan, çapraz sorgulama yapıldığını ve raporun titiz bir çalışmayla hazırlandığını aktardı. Söz konusu 19 ilde 107 milyon 620 bin 97 adet meyve veren ağaç bulunduğunu, ağaç başına 10,5 kg ile 1 milyon 126 bin 363 ton zeytin alınacağını belirten Tan, bunun 389 bin 120 tonunun sofralık olarak ayrılacağını ifade etti. Mustafa Tan, 737 bin 244 ton zeytinin ise yağlığa ayrılacağını belirterek, "Bundan da ortalama 1/5 randımanla 147 bin 491 ton zeytinyağı elde edilecek. Toplam ağaç varlığı 150 milyon 751 bin 495 adettir. Meyve verenlerin toplama oranı ise yüzde 71'dir." dedi. Ege ve Marmara bölgelerinde zeytinyağı rekoltesini de 105 bin 395 ton olarak açıklayan Tan, bölgeden 305 bin 774 ton sofralık zeytin elde edileceğini söyledi. Geçen yılki zeytinyağı rekoltesinin 130 bin ton olduğunu hatırlatan UZZK Başkanı, iç piyasaya 9095 bin, ihracata 23 bin ton gittiğini vurguladı. Dr. Mustafa Tan, zeytinyağı üretiminin son 6 yıl ortalamasının ise yaklaşık yüzde 26 yükseldiğinin altını çizerek, üretimden vazgeçilmemesini istedi. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin, ise rekolte tahminleri ile ilgili şunları söyledi. "İzmir Ticaret Borsası organizasyonuyla yürütülen zeytin ve zeytinyağı rekolte tespit çalışması sonuçlarına göre 2009-2010 sezonunda 169 bin 752 ton zeytinyağı üretileceği tahmin edildi. Arada 20 bin ton gibi bir fark var. Hangisinin doğru olduğu bizim söyleyebileceğimiz bir şey değil. Ama sektör konseyin ekolte tahmin sonuçlarına itibar etmek durumundadır." Zeytinciliğimiz hangi aşamada? Zeytinin anavatanı olan Türkiye’de, 5 bölgede, 35 ilde, işlenen tarım alanlarının yaklaşık 658 bin hektarlık kısmı, yaklaşık yüzde 2,5-3’ü zeytinlik, …Üretilen zeytinin yüzde 80’i yağlık, yüzde 20’si sofralık olarak değerlendiriliyor. Dünyadaki 485 zeytin çeşidinin 123’ü Anadolu’da. Bu çeşitlerin bir kısmı endemik özellikte. Zeytincilikte, birkaç senedir, umutlandıran önemli bir atılımın içindeyiz. Ağaç varlığımız her geçen gün artıyor. Tanıtıma, markalaşmaya, kaliteye, tağşişle mücadeleye, tadım panellerinin oluşturulmasına eskisinden daha fazla önem veriyoruz. Türkiye, yıllar önce 500 bin dolar olan yıllık aidatı pahalı bularak çıktığı Uluslararası Zeytin Konseyi’ne (UZK) yeniden girmeye hazırlanıyor. Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ticaretinde dünyaya yön veren Konsey’e üyeliğine hem muhalefet, hem de sektör temsilcileri tam destek veriyor. Son yıllarda zeytinciliğe ilgi duyanların sayısı arttı. Türkiye’nin zeytin ağacı varlığı 90 milyonlardan 150 milyona ulaştı. Bu artışta Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın zeytin dikenlere verdiği desteğin büyük payı var. Desteklerle, Ege, Antakya, Adana, Mersin, Gaziantep’te zeytinciliğe büyük yatırımlar yapıldı.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
34
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Tarım Bakanı Mehdi Eker, ’Zeytin ve zeytinyağında önümüzdeki 10 yıl içerisinde,1 milyon hektar zeytin alanı, 160 milyon zeytin ağacı sayısı hedefliyoruz. Ağaç başına verim 25 kg, kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kg, kişi başına sofralık zeytin 6 kg, zeytin üretimi 4 milyon ton, zeytinyağı üretimi 450 bin ton, zeytinyağı yurtiçi tüketimi 250 bin ton, zeytinyağı ihracatını 200 bin ton olarak hedeflenmektedir,’ demişti. Aynı demeçte ’ülkemizde son 10 yıllık ortalamalara göre; sofralık zeytin üretimimiz 363.000 ton, yağlık zeytin üretimimiz 878.000 ton, zeytinyağı üretimimiz ise 120 bin tondur. Yıllara göre değişmekle birlikte dünyadaki yerimize bakarsak, sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı üretiminde ise beşinciyiz. Ülkemiz tüketimi yıllara göre değişmekle birlikte, sofralık zeytin tüketimi ortalama 135.000 ton, zeytinyağı tüketimi ise 60.000 tondur. Sofralık zeytin ihracatımız 35-70 bin ton arasında değişmekte olup, ihracatı gerçekleştirdiğimiz ülkeler AB ve Ortadoğu ülkeleridir. Zeytinyağı ihracatımız ise ortalama 60 bin ton olup, ihracatımızın yarısından fazlasını (% 60-65) AB`ye gerçekleştirmekteyiz,’ demişti. Dünya piyasasında zeytin-zeytinyağı Yıllık dünya zeytin üretimi 18 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise yaklaşık 3 milyon ton.İlk üç sırayı İspanya, İtalya ve Yunanistan alıyor. Bizim dördüncülüğümüzle, beşinciliğimiz bile tartışmalı. İspanya, dünyadaki zeytin üretiminin yüzde 55'ini, İtalya yüzde 15'ini, Türkiye ise yüzde 10'unu gerçekleştiriyor. 400 milyona yakın ağaç varlığı ile İspanya, dünya zeytinyağı sektörünün kaderini belirliyor. Yüzde 15 üreten İtalya ise zeytin ticaretinin yüzde 75'ini gerçekleştiriyor. Sektörde İspanya, İtalya, tekel oluşturmuş durumda. Üretimde İspanyollar, pazarlamada ise İtalyanlar üstün. Dünya zeytinyağı üretimi ortalama yıllık yaklaşık 2.150.000 ton, tüketimi 2.050.000 ton; Türkiye’nin üretimi 160 bin ton, tüketimi 70 bin ton. Türkiye’nin dünyadaki payı ancak % 7’lerde. Pazarda fazla gücümüz yok. Markamız yok. Bu durumda dünya fiyatlarını belirlememiz hayal. Pazarda sağlam bir yer edinebilmek için uzun vadeli, doğru politikalara ihtiyacımız var. IOOC (International Olive & Olive Oil Council )’nin Eylül 2009’da yayımlanan en son raporuna göre 2008/2009 sezonunda dünya zeytinyağı üretimi 2.746.000 ton olarak gerçekleşti. Sofralık zeytin üretimi ise 2.060.000 ton oldu. 2009/10 sezonunda iklim koşullarının böyle gitmesi halinde bir önceki sezona göre daha iyi bir rekolte beklenmekte. 2008/09 sezonunda dünya zeytinyağı tüketimiyse yaklaşık 2.843.000 ton olarak gerçekleşti. Bu sezonda geçen sezona göre daha fazla bir tüketim umulmakta. Ulaşan resmi olmayan bazı son bilgilere göre önümüzdeki sezon için diğer üretici ülkelerdeki rekolte beklentileri şöyle: İspanya 1.250.000 ton Yunanistan 250.000 ton İtalya 250.000 ton Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
35
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Tunus 150.000 ton Suriye 140.000 ton Fas 60.000 ton Portekiz 70.000 ton. Sorun ürettiğimizi tüketememek… Zeytinin yükselen bir değer olduğu; zeytinyağının besleyici değerinin, sağlık açısından ne kadar önemli olduğunun bütün tıp otoriteleri tarafından ifade edilmesi; ülke olarak zeytine artık gereken önemi verdiğimiz; fidan desteklerinin de katkısıyla çok yakın zamanda belki de İspanya’yı yakalayacak ağaç varlığına ulaşabileceğimiz falan, bunların hepsi tamam da eksik olan bir şey var. O da ürettiğimizi tüketememek. Bırakalım açık ara önümüzde olan İspanya’yı, İtalya’yı, Yunanistan’ı; önümüzde arkamızda olan, iktisaden bizden güçsüz olan Tunus, Suriye gibi rakibimiz olan ülkeler kadar bile kişi başına zeytinyağı iç tüketimimiz yok. Kişi başına zeytinyağı tüketimi, komşumuz Yunanistan’da 20 kg., İtalya’da 15 kg., İspanya’da 10 kg., Suriye’de 7-8 kg iken bizde ancak 1 kg. Zeytinyağını üreten bir ülke olmamıza rağmen halkımız yeterince tüketmiyor ve tüketen de zeytinyağının doğru kullanımını yeterince bilmiyor. Zeytinyağı tüketimi iki misli artarsa, yani en azından 2 kg. olursa; hem bizim üreticimiz ayağını toprağa daha sağlam basacaktır, hem de daha sağlıklı bir toplum olma konusunda bir nebze de olsa ileri adım atmış olacağız. Türkiye’de zeytinyağı tüketimi iki misli olsa, yani yaklaşık 120-140 bin ton olsa nerdeyse bütün zeytinyağı üretimimiz iç piyasada tüketilecektir. Dünyadaki önemli üretici ülkelerin zeytinyağı tüketimleri ortalaması 12 kg. kadar tüketimimiz olsa yağımız zaten kendimize yetmeyecek. Türkiye'de yıllık 750 bin ton likit, 450 bin ton margarin, 150 bin ton diğer kullanım olmak üzere toplam 1 milyon 350 bin ton bitkisel yağ tüketiliyor. Buna karşılık bitkisel yağ üretimimiz toplam 415 bin ton. Yani yağ eksiğimiz var… Bu hesapla 935 bin ton kadar.Evet…Türkiye'nin yıllık bitkisel yağ açığı yaklaşık 1 milyon ton ve her yıl yağlı tohum ve ürünleri için ödenen rakam 1 milyar doların üzerinde. Yani yemeklik yağ açığımız var, dışarıdan ithal ediyoruz- hem de sağlıksız ve değersiz yağları,.. İthal edilen bitkisel yağları ucuz diye alıp tüketiyoruz. Bu, hem döviz kaybına neden oluyor, hem de yeterince sağlıklı beslenemiyoruz; diğer yandan iç tüketimden artan güzelim zeytinyağımızı çok düşük olan dünya fiyatlarından ihraç etmeye zorlanıyoruz. Çelişkili bir durum. İhracat yapmak zorundayız ama… İç tüketim rakamlarımız malum… Son yıllarda ihracatımızda da önemli bir düşüş yaşanmakta. Son üç yıllık ihracat performansımız göz önüne alındığında önümüzdeki sezonda da stok devri gözükmekte...‘Var yılı’nda da ‘yok yılı’nda da zeytincilik sektörü stok devretmekte… Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
36
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Sıkıntıdan kurtulmanın iki yolu var: Üretim artışına ve arza uygun olarak iç tüketimin ve ihracatın artması… Hele hele ağaç varlığımızın hızla arttığını, daha bilinçli üretimle verimliliğin arttığını; dolayısıyla arzın giderek arttığını düşünürsek acilen çözüm üretmemizin gerekli olduğu da aşikar. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nedim Güreli, sektör olarak 2013 yılında 1 milyar dolarlık zeytinyağı ihracat hedeflediklerini söylüyor. Güreli, son 6-7 yıllık süreçte yoğun zeytin ağacı dikimi ile Türkiye'nin zeytin ağacı varlığını iki katına çıkardığını, belirten Güreli, "Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte Türkiye'nin 650 bin ton zeytinyağı üreten bir ülke konumuna gelecek ve dünya ikinciliğine oturacak," diyor. Umudumuz Güreli’nin hedeflediği ihracat rakamlarına ulaşmak; ama bu arada aşılması zor sorunlar var. Örneğin Türkiye dışında AB’den zeytinyağı kotası almayan ülke kalmadı. Tunus ve Suriye’den sonra Cezayir, Filistin ve Ürdün’e de kota verildi; ama nedense bize kota yok. AB’nin zeytin üreticisi irili ufaklı her ülkeye verdiği zeytinyağı kotasının 1 gramını bile Türkiye’den esirgemesi, AB ülkelerine yapılacak ihracattaki gümrük vergileri engeli bu ülkelere yapılacak ihracatın en büyük engeli… Zeytin ülkesi AB ülkelerinde devletin üreticileri bizimle kıyaslanmayacak ölçüde desteklemesi nedeniyle rekabette aleyhimize bir durumun oluşması da cabası… Ne yapmalı? İş sadece üretmekle bitmiyor! Ürettiğini değerine satabilmek için pazarlama stratejileri, tanıtım çok önemli. Bizden 2 kat fazla zeytinyağı üretimi olan Yunanistan bile şimdi geldiği yere büyük bir mücadele ile gelmiş. Tabii ki yağımızı ambalajlı olarak, daha iyi fiyatlarla satmalıyız. Böylece zeytinci de, ülke de kazanmalı. Bunun için de daha fazla marka yaratmalı; dış pazarda etkili olmalı; yeni pazarlara açılmalıyız. Bu da uzun ve zor bir uğraşı gerektiriyor. Hem iç tüketimin, hem de ihracatın artırılması için tanıtım faaliyetlerine gereken önem verilmelidir. Kalitesinden zerre kadar kuşkumuz olmayan zeytinimizi-zeytinyağımızı tanıtmak, marka yaratmak, dünya vitrininde olmak, uluslararası fuarlarda boy göstermek gerekiyor. Coğrafi İşaretleme Tescili çabaları yaygınlaşmalı. Markalı, ambalajlı, kaliteli ürün satışı özendirilmelidir. Markalı ve katma değeri yüksek ürün ihracatı daha fazla teşvik edilmelidir. Tağşişle mücadeleye gereken önem verilmelidir. Türkiye’nin son üç senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir. Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
37
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın. AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir. Tadım panellerinin oluşturulması ve tadımcı yetiştirilmesi faaliyetlerine devam edilmelidir. Sürekli zarar eden kooperatifçiliğin yerini evrensel kooperatifçilik ilkeleri almalıdır. Verimliliğin arttırılması için tedbirler alınmalı, verimli üretim çabaları teşvik edilmelidir. Girdi maliyetlerinin; mazotun, elektriğin, gübrenin, ilacın bu kadar yüksek olduğu koşullarda dünya piyasalarında rekabet edebilecek ürün elde edebilmek için devletin bu maliyetlerin asgari seviyeye düşürüleceği tedbirleri alması gerekir. Verilen primler, maliyetlere destek anlamında son derece yetersizdir. Zeytinyağına en az 1 YTL, zeytine ise 20 Y krş prim verilmelidir. Temennimiz, iç tüketimin kampanyalarla arttırılması; ihracatın daha fazla teşvik edilerek arttırılması; daha fazla üretimle de olsa bir sonraki sezonlara stok devretmeyen güçlü bir sektörün yaratılması. Umarız sezon başındaki umutlarımız boşa çıkmaz ve iyi bir sezon yaşarız. Hayırlı sezonlar!...
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
38
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Sezon ortasında zeytinyağı piyasasında tartışmalar, tespitler…
Bu sezona yine geçen sene olduğu gibi tartışmalarla, kavga gürültüyle girdik. Sezona böyle girmek nerdeyse bir gelenek haline geldi. Yaşadıklarımız çok bilinen Karadeniz fıkrasındaki gibi değildir inşallah. Hani Karadenizli balıkçılar denize açılmışlar, ağlarını salmışlar, ağlara balık takılmasını beklerken birisi bir laf atmış ortaya: “Ula uşaklar ister misunuz bizim ağlara bir sandık takılmış olsun; çeksek, baksak ki meğer bir hazine sandığıymış.” Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
39
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Hayali bile güzel… Balıkçıların hepsini bir heyecan sarmış. Ancak tatlı tatlı başlayan muhabbet paylaşım konusuna gelince anlaşmazlık çıkmış. Bu sefer başlamışlar kavga etmeye; kafalar, gözler patlamış; önce karakolluk, sonra mahkemelik olmuşlar. Hakim Temel’e sormuş: “Evladım daha hazineyi bulmadan ne bu iş?” Temel cevap vermiş: “Mesela deduk da, hakim bey.” Bu tartışmalar, eğer sorunların tespiti ve çözümü için bir vesile olacaksa faydalıdır da diyebiliriz. Bizi üzmez… Ancak birbirimizi kırmaktan, çelmelemekten öte bir şey olmayacaksa yazık oluyor deriz. Halbuki sektörümüz geçmiş yıllarda olduğundan çok daha fazla coşkuya sahip; ağaç varlığımız dikilen yeni fidanlarla her geçen yıl artıyor, İspanya’nın ardından ikinci büyük ülke olabilmenin umudunu taşıyoruz; sulamada, ilaçlamada, ağaç bakımında, hasatta giderek daha da bilinçleniyoruz; önemli, olumlu adımlar atıyoruz. Malum 2004 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen Zeytin Danışma Kurulu’nda 10 yıl içindeki hedefimiz 160 milyon ağaç olarak belirlenmişti. Ancak yalnızca son üç yıl içinde sertifika alan fidan sayısının 40 milyon civarında olduğunu düşünürsek saptanan hedefe 3 yıl içinde ulaşacağımız umulabilir. Ve hatta sevgili Murat Küçükçakır’ın işaret ettiği gibi, bu tempoyla devam edersek 2015 yılında 250 milyon ağacı olan bir Türkiye’de yaşıyor olabiliriz. Dünyadaki en fazla ağaç ağaç varlığına sahip İspanya'nın arkasından dünya ikincisi bir Türkiye'yi düşünmek hayal değil…Tabii ki bütün zeytinler yağa gitmeyecek, ancak ağaç başına ortalama 25 kg ham zeytin ve 5 kg zeytinyağını, toplamda da yaklaşık 1 milyon ton zeytinyağını düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor. Peki ama sıkıntının kaynağı ne? Enginleri fethetme ruhuyla bütün bunları hayal eder ve yaparken bu kavga gürültü neden? Sıkıntı, ürettiğimiz ürünü arzuladığımız fiyattan satamamaktan, artan arza karşılık gelecek talebin ortaya çıkmayışından… Bunda fiyatların yüksekliğinin günahı kadar buna neden olan maliyetlerin yüksekliğinin de günahı var. Sıkıntıdan kurtulmanın iki yolu var: Üretim artışına ve arza uygun olarak iç tüketimin ve ihracatın artması… Hele hele ağaç varlığımızın hızla arttığını, daha bilinçli üretimle verimliliğin arttığını; dolayısıyla arzın giderek arttığını düşünürsek acilen çözüm üretmemizin gerekli olduğu da aşikardır. Geçen sezonda 166 bin tonluk iyi bir üretim vardı. Bu sezonda ise 70-80 bin tonluk bir üretim bekleniyor. Kişi başına 1 kg.lık iç tüketimimiz değişmediği sürece var yılında da, yok yılında da iç tüketim sonrası bir arz fazlalığımız olmakta. İşte bu miktarı ihraç etmek zorundayız.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
40
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bu ihracatın katma değeri yüksek; markalı, ambalajlı olması en çok arzuladığımız şey. Ancak şu veya bu şekilde; kutulu, kutusuz, dökme; her ne şekilde olursa olsun ihracat yapmak zorundayız. Nasıl bir sezona girdik? Geçen yıl zeytinin "var yılı" idi. 166 bin tonluk zeytinyağı üretimi gerçekleşti. İç tüketimde önemli bir değişiklik olmadı. İhracatta ise geçen sezon “var yılı” olmasına rağmen önemli bir düşüş yaşandı. Hem de zeytin ihracatında artış olduğu; genel ihracat rakamlarının 100 milyar doları aştığı, rekor kırıldığı bir yılda…2005-06 sezonunda 47.570 tonluk zeytinyağı ihracatı yapılmışken 2006-07 sezonunda ancak 42.389 tonluk ihracat yapılabildi. Değer bazında ise 145 milyon ABD doları tutarında ihracat gerçekleşti. Türkiye’nin 2005-06 sezonunda ortalama ihracat fiyatı tonda 4266 ABD doları iken 2006-07 sezonunda bu rakam tonda 3430 ABD dolarına düşmesine rağmen ihracat rakamları geriledi. Hem miktar, hem de değer olarak…Miktar bazında % 11, değer bazında ise % 28’lik bir gerileme gerçekleşti. Bunda dökmecilerin cenneti Tunus ve Suriye’nin çok düşük fiyatlarla piyasaya girmesinin önemli payı oldu. Türkiye’deki bütün sektörlerdeki ihracatçıların isyan konusu olan Türk Lirasının yabancı paralar, ABD Doları ve Euro karşısında aşırı değerlenmesi de buna ilave olunca ihracattaki dramatik düşüş kaçınılmaz hale geldi. Sonuç olarak iç tüketim ve ihracat sonrasında sezona 60-70 bin tonluk zeytinyağı stok devri ile girdik. Bu sezonunsa kuraklık nedeniyle yüzümüzü pek güldürmeyeceği başından belliydi. Bu yıl zeytinde "yok yılı"nı yaşıyoruz. Sezona girerken, geleneksel olarak her yıl rekolte tahmini yaparak açıklayan İzmir Ticaret Borsası öncülüğündeki heyet, 2007-08 sezonu zeytinyağı rekoltesinin yaklaşık 72 bin ton olacağını açıkladı. Bu sene tahmin heyetine katılmayan Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği ise rekolte tahminini yaklaşık 84 bin ton olarak açıkladı. Yani bu sezon, geçen sezonun neredeyse yarısı olan 70-80 bin tonluk bir üretim bekleniyor. Geçen sezondan devreden zeytinyağı stoğu bu rakama ilave edilirse, toplam zeytinyağı arzının 130-150 bin ton arasında olacağı beklenmekte. Bu arz iç ve dış talebi fazlasıyla karşılayabilecek büyüklükte. İç tüketim rakamımız 60-70 bin tonluk miktarı bu rakamdan çıkaracak olursak geriye yaklaşık 70-80 bin ton ihraç edilebilir bir miktar kalmaktadır. Dünyada ise IOOC (Uluslararası Zeytin/Zeytinyağı Konseyi) ‘nin ilan ettiği bazı resmi bilgilere göre 2006-07 sezonunda 2.834.500 ton olarak gerçekleşen zeytinyağı üretiminin 2007-08 sezonunda, 4.000 tonluk bir artışla 2.838.500 ton olacağı tahmin edilmektedir. Yani dünyada bir üretim artışı olacağı umut edilmekte… Son verilere göre dünya fiyatlarında bir artış da beklenmemekte… Bu yıl ne olacak? Dünya piyasalarında fiyatlarda önemli bir değişikliğin beklenmediği bu yıl geçen seneden daha fazla ihracatın yapılabilmesi mümkün mü?
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
41
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Türkiye’de zeytinyağı fiyatlarının dünya ortalamasının üzerinde olması nedeniyle ihracatta geçen yıl yaşadığımız düşüş bu sene de devam ediyor. Geçen sene Kasımda 9,5 milyon dolarlık zeytinyağı ihracatı, bu yıl Kasımda yüzde 40 azaldı ve 5,9 milyon dolara geriledi. Dert mi istersiniz? Çok!.. AB’nin zeytin üreticisi irili ufaklı her ülkeye verdiği zeytinyağı kotasının 1 gramını bile Türkiye’den esirgemesi, AB ülkelerine yapılacak ihracattaki gümrük vergileri engeli de işin tuzu biberi… Zeytin ülkesi AB ülkelerinde devletin üreticileri bizimle kıyaslanmayacak ölçüde desteklemesi nedeniyle rekabette aleyhimize bir durumun oluşması da cabası. Son iki yıllık ihracat performansımız göz önüne alındığında önümüzdeki sezona da stok devri gözükmekte... Tartışmaların ana başlıkları Yazılı ve görsel medyadan, Aydın ve Ayvalık Hasat Şenliklerindeki panellerde yapılan konuşmalardan tartışmaların neler olduğunu biliyoruz; ancak bazı ana başlıkları yeniden hatırlayalım. Geçen sezonun ana tartışma konusu rekolte tahmini üzerineydi, bu sezonun konusu ise Dahilde İşleme Rejimi kapsamında zeytin ve zeytinyağı ithalatına izin verilip verilmemesi… Tariş ve bazı üreticiler, bazı gazete köşe yazarları, hasat mevsiminin başında bu ithalat tartışmasının başlatılarak iç piyasada fiyatların aşağıya çekilmesinin hedef alındığını iddia ediyorlar. Başını Ege İhracatçı Birliklerinin çektiği ihracatçılar ise arzın yeterli olmasına rağmen Türkiye’deki üretici fiyatlarının yüksekliğinden yakınarak, dünya fiyatlarının üzerindeki bu fiyatlarla ihracat yapamadıklarını, pazarımızı kaybetme riski ile karşı karşıya olduğumuzu ileri sürdüler. Bakalım bu konularda taraf olan, ya da olmayanlar, fikir beyan edenler neler söylemiş: Güngör Uras (Milliyet Gazetesi yazarı) : “Zeytinyağında stok var, ama ithalat isteniyor. Bugünlerde Ege Bölgesi'nde zeytinciler işi gücü bırakmış, ülkeye ham zeytinyağı ithal edilsin mi, edilmesin mi konusunu tartışıyor.” Oğuz Satıcı (Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı):“Zeytinyağı sektörünün ayakta kalmasını istiyorsak, dahilde işleme rejimi kapsamında yapılacak ithalata karşı çıkmamalıyız.” Cahit Çetin (Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı) :"İthalat talepleri nedeniyle yabancı alıcılar da ucuz yağ var beklentisine girdi. İhracat şu anda durma noktasına geldi. DTM, DİR kapsamında ithalat talebini reddettiğini bir an önce açıklamalı. Yoksa sektör kan kaybeder…Geçen yıl AB'nin oluşan fiyatları suni biçimde aşağıya çekme operasyonuyla karşılaştık. Bu sene de iç kesimin, sanayicinin fiyatlara müdahalesi söz konusu. Sancılı bir dönem yaşıyoruz. Elbette zorluklar yaşanacaktır. Ama kimsenin kuşkusu olmasın bu zorluklar aşılacaktır. Çok sıkıntılı günlerden bu günlere geldik…EİB Başkanı üreticinin stok yaptığını Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
42
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
söylüyor. Sonra bakıyorlar bu da tutmuyor, dahilde işleme rejimini kabul ediyorlar. Türkiye İhracatçılar Meclisi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na kuraklıktan dolayı taahhütlerini yerine getiremediğine yönelik yazı yazarak fors major istiyor. Bakın böyle yaparak bu ülkeye zarar veriyoruz…Üreticinin bilincinin artması, gerektiğinde nefsi müdafaa etmesi canını sıkıyor o beyefendilerin. Sektörde mücadele üreticinin üzerine basarak olmamalı. Üreticinin olumsuz piyasa koşullarından etkilenmesini engellemek gerekiyor. İhracatta fiyatlar pahalı deniyorsa, bunun bedelini çiftçi mi ödeyecek. Artık yeter, çiftçi bunu hak etmiyor." Nedim Atilla (Akşam Gazetesi yazarı):“Bu yıl zeytinyağında ‘birkaç kişi’ tarafından tamamen kişisel çıkarlar için ortaya atılan ‘ithalat’ fikri üreticiyi kızdırmış durumda. Yerel medyada destek bulmaları imkânsız, İstanbul’dan gelen arkadaşları da ikna edemediler gördüğümüz kadarı ile ‘ithalat lobisi’... Aslında bu tartışma anlamsız. Ulusal Zeytin Zeytinyağı Konseyi üyeleri karşı, en önemli üretici kuruluşu olan TARİŞ karşı, Ayvalık Ticaret Odası karşı, Ayvalık Ziraat Odası karşı... Konuştuğumuz herkes diyor ki, ‘Türkiye’nin elindeki yağ hem iç piyasaya hem de ihracata yetecekken ‘kuraklık’ fırsatını kullanıp yağ ithal etmeye’ çalışıyorlar. Üretici de ayakta…Bu konuda Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin gibi düşünüyoruz: İthalat talebinin ‘’piyasada panik meydana getirmek fiyat üzerinde baskı oluşturmak amaçlı’’ olduğunu düşünüyoruz.” Türkel Minibaş (Cumhuriyet Gazetesi yazarı):“Kuraklığa ve de "yok" yılı olmasına rağmen bu yıl hasat hiç de kötü değil. Balıkesir'den Muğla'ya kadar konuştuğum Egeli zeytin üreticilerinin hepsi aynı görüşte!..Ne var ki, zeytinyağı ihracatçıları, zeytincilerle pek hemfikir değil. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 21.9.2007 tarih ve 10199 sayıyla Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi'ne gönderdiği yazıya bakılırsa; "Kuraklık ve yok yılı olması nedeniyle zeytinyağı rekoltesinin 60-70 bin ton arasında olacağı, bu çerçevede ihraç pazarlarımızın varlığını devam ettirebilmesi için Ege Zeytin Zeytinyağı İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu'nca Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında zeytinyağı ithalatına izin verilmesi" talep edilmekte!...” İbrahim Yetkin (Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı) :“Türkiye’de yeterli üretim var iken ithalatı değerlendirmeyi Türk çiftçisi açısından doğru bulmuyorum. Dünyada tüm ülkeler tarım sektörünü ve sektör üreticisini destekliyor, ulusal ölçekli bir tarım politikasının savunulması dünyadaki uygulamalara ters düşmeyecektir. Türkiye’de üretimden yana olunmalıdır.” Mustafa Tan (Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı):“Zeytin dünyaya Anadolu’dan yayılmasına rağmen Türkiye’de misafir konumuna düşmüştür. Zeytincilikte önemli sorunlarımız var. Sorunlar, üretimde, ihracatta ve tüketimde yaşanmaktadır. “Üreticimiz prime ihtiyaç var diyor. AB uyum sürecindeyiz. Orada prim sisteme bağlanmış. O halde ‘prim şu kadar olsun, bu kadar olsun’ demenin anlamı yok. Aynı sistem ülkemizde de uygulanabilir. Hedefimiz, önümüzdeki yıllarda Türkiye zeytinciliğini ayağa kaldırmaktır...” Salih Madra (Ayvalık Zeytin Üreticileri Derneği Başkanı) :"Geçen yıl yok yılıydı; bu yıl kuraklık yüzünden yok yılından da eksik mahsul alıyoruz. Kuraklık gelecek yılın filizlerini de mahzun bıraktı... Geçen yıl sızma yağımızı 6.5 YTL’ den satarken bu yıl 5.2 YTL’ ye satabiliyoruz. Geçen yıl 4.5 YTL’ den sattığımız ham yağı bu sene 3.5 YTL’ ye satıyoruz. Girdilerimizin hepsi arttı ve artmaya devam ediyor. Verilen kilo başına 11 kuruşluk destekleme primi çok yetersiz ve komik. Şimdi bir de ithalat gündemde. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
43
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Türkiye’ye ne amaçla olursa olsun bir kilo yağ ithal edilmesine karşı çıkarız. Geçen yıl dökme yağ ihracatına yasak uygulandı Tariş ve bazı sanayiciler üreticinin sırtından para kazandı. Bu sene ithalat ile ihracatçılar üreticinin sırtından para kazanmak istiyor. Üreticiler olarak daha fazla dayanacak gücümüz kalmadı. Pilimiz bitti.” Refi Taviloğlu (Marmarabirlik Başkanı) : “Üründe arz fazlası oluştu. Çok fazla ürün ve arz fazlası oluşmaktadır. İleriki dönemlerde çok fazla ürün rekoltesiyle karşılaşacağımız için, sektörü ileride sıkıntılı günler beklemektedir.” Rahmi Gencer (Ayvalık Ticaret Odası Başkanı): "Son beş yıldır uygulanan zeytin ağacı dikme seferberliği sonucunda önümüzdeki 6-7 yıl zarfında rekolte iki kat artacak. Bunu kime pazarlayacağız? Yol haritası çizmek zorundayız…4-5 yıl sonra 300 bin tonluk bir rekolte geliyor. O günlere hazırlanacak politikaları konuşmamız ve hayata geçirmemiz gerekiyor. Zeytinin tarihte anavatanıyız diye övünmek işin en kolayı, asıl bugünden yarına ne değer bıraktığınız önemli. Zeytin çiftçisi yüksek maliyete rağmen ağacını sökmüyorsa, desteği hak ediyor.” Ergin Savcı (Kırlangıç): "Pazar payını kaybetmemek süreklilik gerektirir. Ancak ambalajlı ürünleri dışarıda bırakırsak, ihracatımız geriliyor. Önlem alınmazsa bazı ihracatçılar da batma noktasına gelebilir... Ham yağ ithali çözüm yöntemlerinden biri; ancak, asıl sektörü rahatlatacak olan üreticilere verilen kilo başı 11 kuruşluk primin arttırılması.” Selim Kantarcı (Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi): "Prim, her yıl müzakere edilen konu olmaktan çıkarılmalı. AB'de olduğu gibi 'devlet politikası' olmalı." Keskin Keskinoğlu (Keskinoğlu) :“Türk zeytinyağının fiyatı zaten yüksek. Fiyatlar, dünya piyasasına göre yüzde 10-12 yüksek. Dolayısıyla zam gelmesini beklemiyoruz. Daha da artması mümkün değil. Zeytinyağının raf ömrü iki yıl. Ve sektörde ciddi stok var. Tam bilinemiyor fakat 50 bin ton civarı stok olduğu tahmin ediliyor. Zaten Türk yağı pahalı. Kâr marjları yüzde 15'lerden aşağıya inmek zorunda. Türkiye'nin zeytinyağı ihracatı 35 bin ton. Aslında bu, 70 bin ton olmalı. Avrupa'daki üreticilerin satış fiyatı litrede 3.9 YTL bizde ise 5.1 YTL Türkiye ile aynı mal hiçbir kalite eksiği yok. Bu fiyatlarla Türk zeytinyağı ABD'de girdiği market raflarından çıkıyor. Bu Wal-Mart'ta yaşanıyor mesela. İtalyan yağının litresinin 4 dolara satıldığı marketlerde Türk zeytinyağını 4.5-6 dolardan nasıl satarsınız?" Ümit Boyner (TÜSİAD Tanıtım Kurulu Başkanı) : “Türklere Türk zeytinyağını sevdiremeyen sektör, dünyada nasıl varlık gösterecek?” Mustafa Sever ( Dış Ticaret Müsteşarlığı Tarım Dairesi Başkanı, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı) :“Türkiye’nin zeytin ve zeytinyağı ihracatında 1 milyar dolara ulaşması için, üretici, sanayici, ihracatçı, devlet; yani sektörle ilgili herkesin kavga yerine işbirliği içinde olması gerekir.” Üreticilerle ihracatçıların kavgası kısa vadede sektörde arzulanan işbirliğinin oluşmasını engelleyecek mi, yoksa yeni bir açılım mı sağlayacak? Bunu zaman gösterecek.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
44
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Dostlar alışverişte mi görsün? Yukarıda ayrıntılı rakamlarla belirttiğimiz gibi ülkemizde “var yılı”nda da, “yok yılı”nda da tüketim, üretimin gerisinde kalıyor. Yani her sezon, ürettiğimiz zeytinyağını ne iç piyasada, ne de ihracat yaparak dış piyasada tüketip bir sonraki sezona stoksuz giremiyoruz. Hem içeride, hem de dışarıda etkin bir tanıtım yaparak Türkiye’nin ihracatını arttırmamız gerekiyor. Yine bildik bir fıkrayla konuya devam edelim. Nasrettin Hoca bir ara yumurta ticaretine başlamış. Dördünü beş akçeye alıp beşini beş akçeden satıyormuş. Çevresindeki dostları: "Bu nasıl ticaret Hoca? Yumurtanın dördünü beş akçeye alıp, beşini beş akçeye satıyorsun; bu ne biçim ticaret!" diye çıkışmışlar. Hoca gülerek: ”Dostlar bizi alışverişte görsün,"demiş Bu mudur? İhracatçılara yapın denilen böyle bir ticaret midir? Yolda giderken bazı dükkanların vitrininde “iş değişikliği nedeniyle zararına satış” ibaresi yazılmış ilanlar görürüz. Dükkanın sahibi adına üzülürüz. Kimse ne üreticinin, ne de ihracatçının zarar etmesini istemez. Kimse kimseye malını zararına ver diyemez. Ancak bir malın fiyatı dünya piyasalarında daha düşük iken ülkede stoklar müsait olsa bile yüksek fiyatlardan temin edilip ihraç edilemeyeceği de açık. Bu durumda ne olacak? Bir televizyon programında Ege Zeytin-Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Nedim Güreli, sorulan soru üzerine “Eve giderim,”demişti. “Nasıl yani?” diye, üstelenip sorulduğunda “İhracat yapamayacak duruma düştüğümde, zararına mal satacağıma evime gider,.. çekilirim,” demişti. İhracat yapmaya mecburuz demiştik. Yeni pazarlara ulaşmalıyız ve ayrıca bin bir zorlukla elde edilen pazarları diğer ülkelere kaptırmamalıyız. Domates, patlıcan ekip, satmıyoruz; bu sene bu ürün para etmedi, gelecek yıl başka bir ürün ekelim diyebilecek durumda değiliz. Malum zeytin işi meşakkatli bir iş… Yüz yıllık, bin yıllık; atamızdan, babamızdan kalan ağaçlarımızın ürününün ticaretini yapıyoruz. İhracat pazarlarımız da kolay elde edilmiyor; ihracatçı da zeytin ağacı gibi kolay yetişmiyor. Ayrıca ağaç varlığında İtalya'yı, İspanya'yı yakalamayı hayal ediyor da ticarette bu seviyeye gelmeyi neden hayal etmiyoruz? Neden biz İtalya'nın, İspanya'nın becerdiğini yapamayalım? Neden sanayiciler, ihracatçılar, 40-50.bin ton zeytinyağı ihracatına mahkum olsunlar? Elbette ki birinci önceliğimiz üstün kaliteli kendi güzelim yağlarımızın dünya pazarlarına sunulması; ama geçici, zor dönemlerde bu yapılamadığında sektörün pazarlama gücünün devamlılığı için başka çözümlere de başvurulabilir. Bu yüzden Dahilde İşleme Rejimi kapsamında yapılacak işlemlerden korkulmamalı. Tabii inşallah ihtiyaç duyulmaz diyelim. Yolcusu, kaptanı, süvarisi, çımacısı, miçosu, tayfası (Malum Ege köylerinde zeytin toplayan gündelikçi işçilere de tayfa denir) hepimiz aynı gemideyiz, aynı yolun yolcusuyuz. Birbirimizi kollayalım, en azından anlayalım. Sektörün bütün bileşenleri; zeytin üreticisi, sanayicisi, tüccarı, ihracatçısı güçlü olduğunda ancak hayal ettiğimiz seviyeyi yakalayabiliriz. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
45
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Galiba doğru mesaj Ali Ekber Yıldırım’ın Dünya Gazetesi’ndeki yazısının başlığının içinde gizli: “Türkiye’nin zeytinyağı ithalatına ihtiyacı yok, elindeki yağı tanıtım ve pazarlama desteği ile ihraç edecek ortamın sağlanması gerekir.” Bu konuda ümit veren yeni adımlar yok değil. Yeni zeytin fidanlarının dikimi ve üreticinin özendirilmesiyle üretimde artışının yaşanmasının yanı sıra sektör, büyük bir gelişim içine girdi. Coğrafi İşaretleme konusunda atılan adımlar, tadım panelistleri yetiştirme çabaları, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu’nun, UZZK’nın, Zeytindostu Derneği’nin kurulması ve çalışmaları, İstanbul’da geçen sene düzenlenen sektörün ilk müstakil uluslararası fuarı, Zeytindostu Derneği’nin iç tüketimi arttırma hedefli Zeytindostu Kervanı projesi gibi yeni gelişmeler var… Geçen sene Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı’nın büyük desteği ile “Zeytin Zeytinyağı Tanıtım Grubu” kuruldu. Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğü Tarım Daire Başkanı ve ZeytinZeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı Mustafa Sever, 3. Ayvalık Şenliği’nde müjdeyi verdi: "2008 başında tanıtıma başlıyoruz" Ancak zeytinyağı tanıtımı için Yunanistan’ın bu işe ayırdığı bütçe 15 milyon Euro, Dış Ticaret Müsteşarlığı bünyesinde oluşturulan Tanıtım Grubu’nun bütçesi ise taş çatlasa 500 bin dolar. Dış Ticaret Müsteşarlığı Tarım Dairesi Başkanı, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Grubu Başkanı Mustafa Sever, zeytinyağında 2 kilogramdan 5 kilograma kadar olan ambalajlı ihracata ton başına 175 dolar, 1 ile 2 kilogram arasındaki ambalajlı ürün ihracatına ton başına 250 dolar ve 1 kilograma kadar olan ambalajlı zeytinyağı ihracatına da ton başına 400 dolar destek verdiklerini hatırlatarak, “Made in Turkey” ibaresi ile ihraç edilen ambalajlı ve markalı zeytinyağı ihracatına verdikleri desteği artırarak sürdüreceklerini söylüyor. Ama yeterli mi? Değil!.. Markalı ve katma değeri yüksek ürün ihracatı daha fazla teşvik edilmeli. Bir önemli, henüz sonuçlanmayan konu ise Zeytindostu Derneği’nin “Zeytinyağına kiloda 1 YTL, zeytine 20 kuruş prim” verilmesi kampanyası… Zeytindostu Derneği Başkanı Metin Ölken, Aydın Hasat Şenliği panelinde bu talep karşılanıncaya kadar başka hiçbir şey söylemeyeceğini ifade etmişti. Haklıdır ve bu talep bir an önce karşılanmalı. Belki;-Ağaç varlığımızın artış hızı kadar ağaç verimimiz de artsaydı,-Hasat maliyetimiz, üretim maliyetlerimiz bu kadar yüksek olmasaydı,-İç tüketimimiz en azından kişi başına yıllık 2 kg. olabilseydi bütün bunları konuşmuyor olurduk. Temennimiz, iç tüketimin kampanyalarla arttırılması; ihracatın daha fazla teşvik edilerek arttırılması; daha fazla üretimle de olsa bir sonraki sezonlara stok devretmeyen güçlü bir sektörün yaratılması.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
46
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
47
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Dayak yemekten korktuğum için yüksek sesle dillendirmeye çekindiğim
AYKIRI SORULAR
Sıcak bir yaz günüydü. Zeytinciler kahvesinin henüz yükünü almadığı erken saatlerde oturuyorduk. Yeğenim, sağına soluna yabancı birileri var mı diye bakınıp, tereddüt içinde, sorsam mı sormasam mı ses tonuyla, “Dayı, seninle bir iki konuyu konuşmak istiyorum,” dedi. Merakla yüzüne baktım. Kötü bir şey oldu da benimle paylaşmak istiyor herhalde diye düşündüm…Yoksa borç para mı isteyecek ?- Eyvahhh!... Endişelendim, ama gene de, “Konuşalım,” dedim. “Nasıl gidiyor işler?” “Hangi işler?” Öyle ya, malum memleket meseleleri yaz sıcağını aratır derecede hararetlenmişti. Sonra aile sorunları ve daha bir çok özel konu vardı…Hepsi olabilirdi. “ Yahu dayıcım, bizim işleri,.. zeytin işlerini soruyorum.“ Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
48
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
“İyi…Senin de bildiğin gibi.“ “Bana sanki bir şeyler ters gidiyormuş gibi geliyor.“ “Ne gibi?“ “Zeytinin yükselen bir değer olduğu; zeytinyağının besleyici değerinin, sağlık açısından ne kadar önemli olduğunun bütün tıp otoriteleri tarafından ifade edilmesi; ülke olarak zeytine artık gereken önemi verdiğimiz; fidan desteklerinin de katkısıyla çok yakın zamanda belki de İspanya’yı yakalayacak ağaç varlığına ulaşabileceğimiz falan bunların hepsi tamam da bir şeyler eksikmiş gibi geliyor.“ “Ne mesela?“ “ Mesela, bu yıl ihracatımızda önemli bir düşüş var.“ “Maalesef…Türkiye, zeytin ihracatında rekorlara koşarken, zeytinyağı ihracatındaysa eski günlerimizi mumla arıyoruz. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin rakamlarına göre, 1 Kasım 2006- 30 Nisan 2007 dönemin zeytinyağı ihracatı bir önceki sezona göre yüzde 34 gerileme gösterirken, aynı dönemde zeytin ihracatı ise yüzde 8'lik artış göstermiş.“ “Geçen seneki fiyatlar bizi yanılttı, aynı fiyatlarla satış yapabiliriz zannettik, ama olmadı.“ “Zeytinyağında dünya fiyatları geçen seneye göre çok düştü. Geçen sezon tonu 4 bin Euro’nun üzerinde olan fiyatlar, bu yıl 2 bin 600 Euro’ya kadar indi; bizim ihracatçımız fiyat tutturmakta zorlanıyor. “Evet,..Tunus, Suriye, çok düşük fiyatlarla girdiler bu sene piyasaya.“ “Sızma zeytinyağı fiyatları, en büyük üretici ülkelerde de bir önceki yıla göre düşük oldu; İtalya’da % 19, İspanya’da % 17, Yunanistan’da % 18 daha düşük gerçekleşti. Avrupa Birliği'nin kilogramda 3.5 euroya kadar yükselen desteklerinden dolayı İspanyollar, İtalyanlar, düşük fiyattan ürün ihraç edebiliyorlar.“ “Dünyada zeytinyağı piyasasında İspanyollların ve İtalyanların hakimiyeti var.“ “Evet. İspanya, dünyadaki zeytin üretiminin yüzde 55'ini, İtalya yüzde 15'ini, Türkiye ise yüzde 10'unu gerçekleştiriyor. 400 milyona yakın ağaç varlığı ile İspanya, dünya zeytinyağı sektörünün kaderini belirliyor. Yüzde 15 üreten İtalya ise zeytin ticaretinin yüzde 75'ini gerçekleştiriyor. Sektörde İspanya, İtalya, tekel oluşturmuş durumda. Üretimde İspanyollar, pazarlamada İtalyanlar üstün. Son yıllarda bazı İspanyol firmalarının İtalyan firmalarını satın almaları piyasada daha fazla üstünlük sağlamalarına katkıda bulundu.“ “Yani piyasa oldukça hareketli ve zor.“ “Öyle. Dünya zeytinyağı üretimi yaklaşık 2.150 milyon ton, tüketimi 2.050 milyon ton; Türkiye’nin üretimi 160 bin ton, tüketimi 70 bin ton. Türkiye’nin dünyadaki payı ancak % Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
49
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
7’lerde. Pazarda fazla gücümüz yok. Markamız yok. Bu durumda dünya fiyatlarını belirlememiz hayal. Pazarda sağlam bir yer edinebilmek için uzun vadeli, doğru politikalara ihtiyacımız var.“ “Geçen sene fındığa benzetmişlerdi sektörümüzün durumunu; fındıkta olanlar olacak demişlerdi.“ “Ancak fındık farklı… Fındıkta Türkiye dünyanın en büyük üreticisi olduğu halde fiyatlar Hamburg piyasasında belirleniyor.“ “Yani işimiz fındıkta olduğundan daha zor diyorsun.“ “Elbette…Ben, hamasiyeti ve ucuz lafları pek sevmiyorum. Geçen sene yapılan tartışmaları bir hatırla. ’Dökme mi satalım, yoksa ambalajlı mı satalım’ diye şeyler tartışılmıştı.“ “Koca koca prof.lar, köşe yazarları falan ’dökmecilerle, kutucuların mücadelesi’ gibi şeyler yazmışlardı.“ “Maalesef… Neyse bunlar eskide kaldı. Şimdi birlik olup akıllı politikalar üretip, uygulamak zamanı. Ben hiç kimsenin malını yok pahasına satacağını, daha fazla para kazanmak istemeyeceğini düşünmüyorum. Tabii ki yağımızı ambalajlı olarak, daha iyi fiyatlarla satmalıyız. Böylece zeytinci de, ülke de kazanmalı. Bunun için de daha fazla marka yaratmalı; dış pazarda etkili olmalı; yeni pazarlara açılmalıyız. Bu da uzun ve zor bir uğraşı gerektiriyor.“ “Devletin zeytinciyi doğru politikalarla desteklemesi lazım.“ “İş sadece üretmekle de bitmiyor. Ürettiğini değerine satabilmek için pazarlama stratejileri, tanıtım çok önemli. Bizden 2 kat fazla zeytinyağı üretimi olan Yunanistan bile şimdi geldiği yere büyük bir mücadele ile gelmiş.“ “Önümüzdeki sezon da aynı sorunu yaşayabiliriz. Dediğin gibi, akıllı politikalara ihtiyacımız var.“ “Doğru…İspanya Tarım Bakanlığı tarafından yapılan en son duyuruya göre, İspanya Nisan 2007 sonu itibariyle 1.105.400 ton zeytinyağı üretti. Üretim, bir önceki yıla göre % 34 ve önceki dört sezonun ortalamasına göre ise % 8 arttı.“ “Ufff!... Bizim toplam üretimimiz nerdeyse, sadece İspanya’nın var yılı ile yok yılı arasındaki fark kadar.“ “Öyle…Önce önümüzdeki, Tunus’u, sonra Yunanistan’ı, İtalya’yı yakalayıp, geçmeli; daha sonra da İspanya’yı yakalamalıyız.“ “Geçenlerde Tarım Bakanı Mehdi Eker, ’Zeytin ve zeytinyağında önümüzdeki 10 yıl içerisinde,1 milyon hektar zeytin alanı, 160 milyon zeytin ağacı sayısı hedefliyoruz. Ağaç başına verim 25 kg, kişi başına zeytinyağı tüketimi 5 kg, kişi başına sofralık zeytin 6 kg, zeytin üretimi 4 milyon ton, zeytinyağı üretimi 450 bin ton, zeytinyağı yurtiçi tüketimi 250 bin ton, zeytinyağı ihracatını 200 bin ton olarak hedeflenmektedir,’ demişti.“ Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
50
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
“Ağzından bal damlamış. Aynı demeçte ’ülkemizde son 10 yıllık ortalamalara göre; sofralık zeytin üretimimiz 363.000 ton, yağlık zeytin üretimimiz 878.000 ton, zeytinyağı üretimimiz ise 120 bin tondur. Yıllara göre değişmekle birlikte dünyadaki yerimize bakarsak, sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı üretiminde ise beşinciyiz. Ülkemiz tüketimi yıllara göre değişmekle birlikte, sofralık zeytin tüketimi ortalama 135.000 ton, zeytinyağı tüketimi ise 60.000 tondur. Sofralık zeytin ihracatımız 35-70 bin ton arasında değişmekte olup, ihracatı gerçekleştirdiğimiz ülkeler AB ve Ortadoğu ülkeleridir. Zeytinyağı ihracatımız ise ortalama 60 bin ton olup, ihracatımızın yarısından fazlasını (% 60-65) AB`ye gerçekleştirmekteyiz,’ demişti“ “Maşallah ezberden konuşuyorsun.“ “Eeee işimiz bu,.. ekmek parası kolay değil. “ “İyi de bu hedeflere ulaşılabilir mi?“ “Neden olmasın…Zeytinin anavatanı olan Türkiye’de, 5 bölgede, 35 ilde, işlenen tarım alanlarının yaklaşık 658 bin hektarlık kısmı, yaklaşık yüzde 2,5-3’ü zeytinlik, …Ağaç varlığımız TÜİK-UZK rakamlarına göre 95 milyon meyve veren, 12 milyon meyve vermeyen yaşta olmak üzere toplam 107 milyon, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün rakamlarına göre, yaklaşık 140 milyon zeytin ağacı bulunuyor. Üretilen zeytinin yüzde 80’i yağlık, yüzde 20’si sofralık olarak değerlendiriliyor. Dünyadaki 485 zeytin çeşidinin 123’ü Anadolu’da. Bu çeşitlerin bir kısmı endemik özellikte.“ “En basitinden sorayım. Şu andaki en önemli sorunumuz daha fazla ağacımızın olmaması mı?“ “Değil elbette, ancak daha fazla ağacımız olursa daha fazla üretimimiz olur, zeytincilikte daha fazla söz sahibi bir ülke oluruz. Zeytin dikim alanlarında 400 milyon ağaca, zeytinyağı üretiminde 1 milyon tona ulaşılabilir.“ “Yani İspanya’nın şu anki durumuna…“ “En azından…Bir kere iç tüketim olayını da unutmamak gerekir. Bırakalım açık ara önümüzde olan İspanya’yı, İtalya’yı, Yunanistan’ı; önümüzde arkamızda olan, iktisaden bizden güçsüz olan Tunus, Suriye gibi rakibimiz olan ülkeler kadar bile kişi başına zeytinyağı iç tüketimimiz yok. Düşünsene kişi başına zeytinyağı tüketimi, komşumuz Yunanistan’da 20 kg., İtalya’da 15 kg., İspanya’da 10 kg., Suriye’de 7-8 kg iken bizde ancak 1 kg.“ “Neden?“ “Yoksulluk ve bilgisizlikten,.. alışkanlıklardan… Zeytinyağını üreten bir ülke olmamıza rağmen halkımız yeterince tüketmiyor ve tüketen de zeytinyağının doğru kullanımını yeterince bilmiyor. “ “ Sorun en az üretim kadar, tüketimden de kaynaklanıyor yani.“
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
51
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
“Bir kere, zeytinyağının fiyatı, doğal olarak diğer bitkisel yağlardan daha yüksek. Yani herkes alamıyor. Ikincisi ülkemizin Batı bölgelerinin dışındaki halkımızın zeytinyağı kullanma alışkanlığı; en önemlisi halkın sağlıklı beslenme konusunda yeterli bilinçlenmesi yok.“ “Bir yerde okumuştum. Doğru mudur, değil midir bilmiyorum,..Türkiye’de hiç zeytin yememiş 30 Milyon insan yaşıyormuş.“ “Bilemem.“ “Bu yüzden Zeytin Dostu Derneği’nin Zeytin TIR’ı gibi tanıtım kampanyalarını candan destekliyorum.“ “Ben de…Zeytinyağı tüketimi iki misli artarsa, yani en azından 2 kg. olursa; hem bizim üreticimiz ayağını toprağa daha sağlam basar, hem de daha sağlıklı bir toplum olma konusunda bir nebze de olsa ileri adım atmış oluruz. Düşünsene, Türkiye’de zeytinyağı tüketimi iki misli olsa, yani yaklaşık 120-140 bin ton olsa nerdeyse bütün zeytinyağı üretimimiz iç piyasada tüketilir.“ “ He, valla…“ “ Ya bi de, dünyadaki önemli üretici ülkelerin zeytinyağı tüketimleri ortalaması 12 kg. kadar tüketimimiz olsa yağımız kendimize yetmeyecek.“ “Doğru,..ama bugünkü üretim rakamlarına göre tabi.” “Bir de olaya ekonominin genelinden bakarsak…” “Makro ekonomik dengeler mi?” “Yahu boşver şimdi kitaptan konuşmayı!” “Tamam, kızma.” “Bildiğin gibi, Türkiye'de yıllık 750 bin ton likit, 450 bin ton margarin, 150 bin ton diğer kullanım olmak üzere toplam 1 milyon 350 bin ton bitkisel yağ tüketiliyor. Buna karşılık bitkisel yağ üretimimiz toplam 415 bin ton.” “Yani yağ eksiğimiz var… Bu hesapla 935 bin ton kadar.” “Evet…Türkiye'nin yıllık bitkisel yağ açığı yaklaşık 1 milyon ton ve her yıl yağlı tohum ve ürünleri için ödenen rakam 1 milyar doların üzerinde.” “Yazık be! Yani bitkisel yağ üretiminde bile kendi kendimize yeterli değiliz.” “Olayın döviz kaybı cephesi var.” “Sağlıksız beslenme olayı var.” “Var oğlu var.” Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
52
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
“Bunun bir artısının eksisinin olduğu muhakkak.” “Evet de eksisi…Şimdi kafamızı toparlayıp tabloya bakarsak; yemeklik yağ açığımız var, dışarıdan ithal ediyoruz- hem de sağlıksız ve değersiz yağları,.. ithal edilen bitkisel yağları ucuz diye alıp tüketiyoruz, ama bu hem döviz kaybına neden oluyor, hem de yeterince sağlıklı beslenemiyoruz; diğer yandan iç tüketimden artan güzelim zeytinyağımızı çok düşük olan dünya fiyatlarından ihraç etmeye zorlanıyoruz.” “Maalesef !” “Bitkisel yağ alanında bizim önemli avantajımız: Zeytinyağı…Dünyada zeytinyağına talep hızla artarken, üretim aynı düzeyde artmıyor. Ancak biz bu avantajı da değerlendiremiyoruz, bugün beşincilikten altıncılığa gidiyoruz. Suriye bile bizi bu alanda geçmek üzere…” “Ama ağaç sayımız hızla artıyor. Sertifikalı zeytin fidanı için dekara 250 YTL destek verildikten sonra, 5 yılda sertifikalı zeytin fidanı dikimi 35 kat artarak 735 binden 26 milyon adede yükselmiş.” “Tamam, zeytin dikimine dönüm başına 250 YTL teşvik verilmesine itirazım yok, ama Türkiye’nin zeytinyağı ihracatında söz sahibi olabilmesi için zeytinyağının daha çok desteklenmesi lazım. Bir kere devlet teşvikleri yetersiz. 2006-2007 ürünü zeytinyağına verilen 11 YKR'lik destekleme primi çok yetersiz. Rakibimiz olan zeytinyağı üreticisi İspanya, İtalya ve Yunanistan'da bu rakamın 1.3 euro olduğu göz önünde bulundurulursa Türk çiftçisinin ne kadar zor şartlarda üretim yaptığı görülür. Diğer bitkisel yağların ithalatından kaynaklanan döviz kaybının, halkın sağlıksız beslenmesinin nasıl yapılacaksa bir hesabının yapılması ve bunun yerine zeytinyağının tüketilmesi için üreticilere devletin destek vermesi lazım. ” “Haklısın, yani teşviğin kaynağı belli.” “Türkiye, üretim teknikleri, üretim alanı büyüklüğü, toplamadaki mekanizasyon ve güçlü kooperatiflerle İspanya'yı örnek almalı. Zeytincilik stratejik bir sektör olarak belirlenip, devlet politikası geliştirilmeli ” “Evet.” “Ha, bir de kota meselesi var. Türkiye dışında AB’den zeytinyağı kotası almayan ülke kalmadı. Tunus ve Suriye’den sonra Cezayir, Filistin ve Ürdün’e de kota verildi; ama nedense bize kota yok. Bu konuda ısrarcı olmalıyız.” Bu arada kahveci Osman, çayları tazelemek için gelmişti : “New York’da restoranlarda trans yağların kullanılması yasaklanmış,“ dedi. Elinde çay tepsisi ile başımızda bitmişti; konuya balıklama dalmasına kızmıştım. “Dağıtma konuyu, Osman,.. dağıtma!” Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
53
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
“Yok be abi, konu falan dağıttığım yok, haddime mi, ben naçizane çay dağıtıyorum, tazeliyeyim mi çaylarınızı?” “…” “Ya abi, trans yağların kullanılması bizde de yasaklansa fena mı olur ?” Yeğenim : ” Ve hatta herkesten önce biz yapmalıyız. Bir zeytinyağı ülkesinde zeytinyağlı yemeklerin bile başka yağlarla yapılması doğru mu ? ”dedi. “Bir defa da AB kriterleri dayatmasından falan daha önce doğru olanı biz yapalım d’imi ? “ ”Hadi çok konuştuk, karnımız acıktı. Niyazi’nin lokantasına gidip zeytinyağlı yemeklerinden yiyelim. Hem bu sıcaklarda başkası ağır gelir…Yemekleri ben ısmarlıyorum, misafirimsin. ” ”Yaşa be dayı!.. ” ” Ha bak, zeytinyağlıdan başka yemek yersen parasını kendin ödersin ona göre ! ”
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
54
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Etiketin Önemi
Etiket Ürünümüzün Yüzüdür! Nasıl ki yüzümüz ilk karşılaştığımız, bizi hiç tanımayan insanlara kişiliğimiz hakkında ilk ipuçlarını verirse ürettiğimiz ürünün kalitesi hakkında da üzerindeki etiket tüketiciye ilk izlenimi verir. Etiket ürünümüzün yüzüdür. Artık öyle bir çağda yaşıyoruz ki, “Benim malım kalitelidir, bilen bilir,… alan alır,” devri çoktan aşıldı. Ürünümüzün etiketi, kalitesi, markası, ambalajı kadar önemli… Market raflarında sıralanmış benzer ürünlerden birini seçmek durumunda olduğumuzda, gözümüz kaçınılmaz olarak ambalajı ve dolayısıyla etiketi "en göz alıcı, en albenili" olana kayar. Yani tüketici, ürünün içeriğinden önce etiketine bakar. Tüketiciye ulaşmak serüveninde örneğin bir market rafında veya bir dükkanın vitrininde özene bezene ürettiğimiz malımız, yine özene bezene tasarladığımız ambalajı ve albenili etiketi ile yüz metreden “al beni, al beni,… pişman olmazsın !” diye haykırmalı. Bizim malımızın etiketi en güzel, en baştan çıkarıcı etiket olmalı… Etiket Pazarlamanın Yarısıdır Dünyadaki yerimizi bilmek açısından rakamlarla örnek vermek gerekirse; tüketilen kişi başına etiket, Amerika Birleşik Devletleri’nde 10 metrekare, Avrupa’da 8 metrekare iken bu miktar Türkiye’de 1 metrekaredir. Böyle olunca pazarlama bacağımız da kısa kalıyor. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
55
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Güzel etiketler yapmıyoruz ve tüketmiyoruz,.. marka yaratamıyoruz,..ve malımızı ambalajlı satamıyoruz. Kime kızmamız gerekiyor? Kolayına kaçıp yine Fransa’ya, İtalya’ya mı, yoksa kendimize mi? Pazarlama uzmanlarının önemli bir çoğunluğu, etiketin pazarlamadaki yerini vurgulamak için konuyu "etiket pazarlamanın yarısıdır" saptamasına kadar vardırmaktadırlar. Etiketin pazarlamanın yarısı olduğunun ne kadar doğru olduğu konusu bir tarafa, ürünün satışında çok önemli yeri olduğu inkar edilemez bir gerçek. Daha da ileri gidip, bunu yine pazarlama uzmanlarının "21. yüzyıl üretme değil, pazarlama çağıdır" şeklindeki deyişleriyle birleştirdiğimizde, ortaya etiketin dünya para akışında çok önemli bir paya sahip olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Bir başka deyişle, "Etiket satışı, satış etiketi" tetikliyor. Etiket bir markayı, onun pazarlamasını ne şekilde etkiliyor? Etiket, bir ürünün kimliğinin, markasının ayrılmaz bir parçası. Öyle ki, etiket çoğu zaman markanın kendisi dahi olabiliyor. Etiket Sanayicileri Derneği Başkanı Aydın Okay'ın deyişiyle, "Etiket bir kadının makyajına benziyor. Ne kadar güzel olursa o kadar itibar kazanır." Kötü etiket öldürür! Etiket üreticilerine göre, bugün öyle bir noktaya gelindi ki, dünyanın en iyi markasını bile kötü bir etiketle, raflarda tozlanmaya mahkum etmek mümkün. Dernek Başkanı Okay'ın bu konuda verdiği bir örnek de fazla söze yer bırakmıyor. "Geçtiğimiz yıllarda bir tavuk markasının raflarda bayatladığı görüldü. Daha doğrusu, tüketici ürünü alış-veriş sepetine atıyor ve kasaya kadar geliyordu. Ama kasaya geldiğinde, önündeki müşterinin sepetindeki markayı görüyor ve kendisininkini kasada bırakıp, o önündeki müşterininkinden alıyordu. Kasaya bırakılanlarda tekrar yerine konuluncaya kadar burada bekliyordu. Tabii, soğutucudan çıktığı için bu ürünler kısa bir sürede bozuluyordu. Bir süre sonra o markanın raftaki ürünlerinin çoğunun bozuk olduğu dikkat çekti. Nedeni araştırıldı. Tüketicinin o tavuğun etiketinden 'hazzetmediği', alternatifini görünce de hemen değiştirildiği ortaya çıktı. Bunun üzerine etiket değişikliğine gidildi." Peki etiketi markanın ayrılmaz bir parçası yapan ne? Aydın Okay bu konuda bir şampuan örneğini veriyor:"Bir şampuanı, içeriği ve marka reklamları dışında, sunacak olan tek bir şey var, o da ambalajı, yani şişesi ve o şişenin üzerindeki etikettir. Marka, o etiketin üzerinde konumlanmıştır. O konumlanma şekli, şişenin veya ambalajın neresine denk düştüğü, etiketin üzerindeki tanıtım yazıları ve diğerleri… Hepsi markanın bir parçasıdır ve markanın zihinlerde yerleşmesine hizmet eder. Ürün rafa konduğunda, şişesinin üzerinde bulunan etiket o markayı gösterir veya saklar!" (Aydın OKAYMarketingTürkiye Dergisi-!5 Eylül 2003-Sayfa 30-31)
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
56
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Fatih Cenikli, TARİŞ’teki şişelerin ve etiketlerin tasarımını yapan Can Erçin’in “Tariş kalkışması” diye nitelendirdiği ambalaj yenileme serüveninin başlangıcını şöyle anlatıyor: “Bir akşam İzmir'in Kordonboyu'ndaki ünlü balık restoranı Deniz'de yemek yerken, zeytinyağı istedim. TARİŞ dışında bir markanın zeytinyağını getirdiler. Ben de şefe, 'TARİŞ zeytinyağı kullanmıyor musunuz?' diye sordum. Şef; 'Efendim içindeki zaten TARİŞ zeytinyağı. Ama ambalajı kötü olduğu için müşteriye farklı bir markanın şişesiyle sunuyoruz' dedi. İşte bu yanıt, bizim ambalaj atağımızın temelini oluşturdu. Zeytinyağının tarihteki serüveni 6 bin yıl öncesine kadar uzanıyor. Çıkış noktası da Anadolu. Biz de ambalajlarımızı hazırlarken bu 6 bin yıllık kültürü göz önünde bulundurduk. Zeytinyağlara Ege'nin tarihinden, mitolojisinden esinlenerek isimler verdik. Geçmişten miras aldığımız isimleri etiketlerimize taşıdık.” (Karadelikten Doğdu ,Füsun Karasinir – İzmir, 28 Temmuz 2003, Akşam Gazetesi ) Bir Zeytinyağı Etiketinde Hangi Bilgiler Okunmalı? Etiketimizin sadece estetik yanına değil, içerdiği bilgilere de özen göstermeliyiz. Bir ülkede standartlar belirlenmemiş ise her önüne gelen malının etiketine kafasına estiği gibi bir şeyler yazıp tüketicinin kafasını karıştırır. Sızma Zeytinyağı, Erken Hasat Köy Sızması, Halis Sızma Zeytinyağı, v.s. Öncelik daha ciddi standartlara sahip olmak ve bu standartlara uymaya zorunluluk olmalıdır. Bunu da dışarıdan, global dünyanın ilahlarından beklemeden ya da yine taklit etmeden kendimiz yapmalıyız. Günlük kazançlar peşinde olmayıp, kalıcı olmak, marka olmak, global pazarda hak ettiğimiz yeri almak istiyorsak öncelikle doğru bilgileri tüketiciye aktarmalıyız. Bir zeytinyağı etiketinde neler olmalıdır? Etiketimiz ürünümüzün nüfus cüzdanı gibi olmalıdır. Şişelerinin, tenekelerinin üzerine yapıştırdığımız etiketlerde, zeytinyağını elde ettiğimiz zeytinlerin yöresini, iklim özelliklerini, hasat yılını, cinsini, yetişme koşullarını, asit değerlerini, yağ çıkarma yöntemlerini içeren bilgilere yer vermeliyiz. Sözün özeti : Dünyanın en kaliteli, en nefis zeytinyağlarını üreten zeytinyağcılarımızın ürünleri dünya pazarında hak ettiği yeri almalı. Bunun için de etiketin önemini kavramalıyız. Madem ki Zeytinyağı yemek sanatının kralıdır, biz de onu krallara layık giydirmeliyiz.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
57
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinyağı Etiketlerinin Koleksiyoncusu : Mark Wickens İnsanların koleksiyon merakları sınır tanımıyor. Aklınıza ne gelirse toplayan koleksiyoncular var. Olanaklarına ve meraklarına göre; parfüm, mürekkep şişesi, içki şişesi etiketleri, kibrit kutuları gibi pek çok şey toplayan, biriktiren koleksiyoncuları biliyoruz. Bu, zahmetli ve yoğun uğraş gerektiren bir merak. Bazen de çok para harcamayı gerektiriyor. Ama zamanla bir bakıyorsunuz öğünebileceğiniz muhteşem bir hazine yaratmışsınız.İyi ki böyleleri var ve bir tarihi sonraki kuşaklara taşıyorlar.Mark Wickens da böyle koleksiyonculardan biri; zeytinyağı şişesi etiketleri toplayan birkaç kişiden biri.Zeytinyağı etiketleri, diğer benzer ürünlerde olduğu gibi, pazarlanan şeyin ne kadar Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
58
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
değerli olduğunun herkesçe bilinmesiyle yetinmeden; mala albeni kazandırmak için başvurulan, estetik bir şişe, ürünü anlatan akılda kalıcı bir marka kadar satışını arttırmaya katkıda bulunan bir araç. Wickens, pek farkında olunmasa da bazı zeytinyağı etiketlerinin çok önemli güzel sanat ürünleri olduğunu düşünüyor.Mark Wickens’ın zeytinyağı etiketi koleksiyonunda şu anda 1.700 civarında farklı etiket var. Bunların % 99’u hiç kullanılmamış, orijinal etiket. Elindeki en eski etiketse 1860’lı yıllara ait. Bu etiket IV. Napolyon dönemine ait. En eski İtalyan zeytinyağı şişesi etiketi ise 1899 yılına ait; ancak İtalyan üreticilerin bundan daha önceki dönemde de etiket kullandıklarını sanıyor. Ne yazık ki bunları henüz eline geçirememiş. Bulamadığı eski İspanyol ve Portekiz etiketlerinin de varlığından haberdar.Koleksiyon, bir çok kereler Kanada’da, Avrupa’da sergilenmiş, 1998’de Oxford Üniversitesi’nde slayt gösterisi yapılmış. Bir çok radyo ve televizyon programında, basında konu edilmiş.Koleksiyon hakkında daha fazla bilgi edinmek, koleksiyonundaki etiketleri görmek için http://pages.infinit.net/wickens/labels sitesini ziyaret etmeniz yeterli.Son zamanlarda koleksiyonuna katılan, özellikle İtalyanların malum yaratıcı dizayn anlayışları ile ürettiği etiketlere hayran. Fransız, İspanyol, Faslı, Tunuslu, Cezayirli, Portekizli ve Amerikalı üreticilerin de çok güzel etiketlerinin olduğunu ifade ediyor.Bu koleksiyonda ne yazık ki dünyanın en önemli zeytinyağı üretici ülkeleri arasında yer alan ülkemize ait ancak bir iki etiket var. Bu acı gerçek malum yaramıza parmak basmıyor mu? Türkiye, ürününe sahip çıkmıyor; marka yaratamıyor, ambalajlı ürün satamıyor. Ürünün albenisine, sunuşuna yeterince emek vermiyor; dolayısıyla da böyle bir koleksiyonda yer alacak çok fazla etiketi yok. Olanlarda Wickens’e ulaştırılmamış. Wickens’le çokça yazıştık; Türk zeytinyağı imalatçılarının ilgisizliğinden yakındı. Wickens, bu uğraşının tamamlanmadığı kanaatinde ve eline henüz ulaşmayan etiketlerin koleksiyonuna katılması için bizden de yardım bekliyor.e-posta adresi: mawickens@yahoo.com
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
59
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinyağında Ambalaj İzdivaç söz konusu olduğunda söylenilen çok beylik bir söz vardır: “Evleneceğin kişinin yüzü değil, ruhu güzel olsun.” Be kardeşim hem ruhu, hem de yüzü güzel olsa fena mı olur!?.. Lafı sektörümüze uyarlarsak zeytinyağımızın, ambalajı da kalitesi kadar iyi olsa kötü mü olur? Z &Z Dergisinde “Etiketin Önemi” başlığı altında yayımlanan bir başka yazımı “Madem ki Zeytinyağı yemek sanatının kralıdır, biz de onu krallara layık giydirmeliyiz,” diye bitirmiştim. Kuşkusuz giyimin, kuşamın çok önemi var. Nasrettin Hoca’nın bildik hikayesini unutmayalım. Hani konuk olarak çağrıldığı ziyafette fazla itibar görmeyince kızıp, bir koşu eve gidip kürkünü giyip gelmiş, bu defa saygıyla karşılayıp baş köşeye oturtmuşlar. İtibarın arttığını görünce Hoca daha da kızıp “demek ki itibar bana değil kürke” diyerek kürkünün eteğini yemeğe bandırıp “ye kürküm ye!” demiş. Artık günümüzde ambalajın tüketiciye mesaj verecek marka kavramının ayrılmaz ve önemli bir parçası olduğu bilinci giderek yerleşmektedir.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
60
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
İnsanoğlunun ilk giydiklerini hatırlayalım, bir de bugünkü giyim anlayışımızı. Aynı şekilde zeytinyağımızı eski çağlarda olduğu gibi toprak küplerde, amforalarda saklayıp sunmuyoruz. İnsanların yerleşik yaşama geçmesi ile birlikte o günün koşullarına göre biçimlendirilmiş ilk ambalaj örneklerine, arkeolojik kazılarda elde edilen bulgularda bolca rastlamaktayız. Yaşadığımız topraklarda en az 8 bin yıllık serüveninin olduğunu bildiğimiz, insan yaşamındaki önemi her geçen gün biraz daha anlaşılan zeytinyağını eski çağlarda olduğu gibi “pithoi” diye adlandırılan iki metrelik dev toprak küplerde, amforalarda saklayıp, taşıma zamanı çok gerilerde kaldı. Aktarlar, bakkallar, marketlerin yerini supermarket, hipermarket zincirleri aldı. Ticaretin, pazarlamanın yeni çağdaş usullerini yaşar, uygular olduk. Doğuş Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü Araştırma Görevlisi Ardan Ergüven şöyle diyor: “Süpermarketlerde onlarcasını bir arada gördüğümüz zeytinyağları çeşitlerinin ambalajlarında kullanılan malzemeler, görüntüler ve tasarım stilleri, tüketim tercihimizi etkileyen faktörlerden belki de en önemlileri. Ürün ambalaj kimliğinin yaratımında ilk olarak ürün çeşidinin ve karakterinin tanımlanması gerekmektedir… Şüphesiz ambalaj bir ürünün kimliği hakkında söz sahibi olan konuların başında gelmektedir. Ambalajın birincil görevi “koruma” ve bilgilendirme olsa da yakın dönemlerde ortaya çıkan farklılaştırma kaygılarıyla birlikte ambalaj ürünün “asıl kimliğini” oluşturur hale gelmiştir. Uluslararası pazarlar söz konusu olduğunda geçmişi nedeniyle Akdeniz kimliğine sahip zeytinyağının üretiminde ve ambalaj tasarımlarında verilecek kararlar, oldukça “planlı” ve “titiz” olmalıdır. Ülkemizde çoğu zaman ürün kalitesini ana hedef olarak belirleyen üreticilerin büyük bir bölümü aynı hassasiyeti ambalaj tasarımı konusunda gösterememektedirler… Zeytinyağında kalitenin korunabilmesi, marka kimliği ve ambalaj ile artı değer yaratabilmesi için düşük hacımlı bir üretim modeli uluslararası pazarda olumlu sonuçlar yaratabilir. “Gourmet” olarak tanımlanan pek çok ürün söz konusu üretim ve pazarlama modelini benimsemiş ve markalaşma konusunda uluslararası başarılar elde etmiştir…Yüksek üretim kaliteleri ve lezzetleri ile gourmet kategorisi içinde değerlendirilen ürünlerin önemli özelliklerinden biri de ambalaj tasarımlarında yaratılan farklılıklardır. Bu sınıflandırma içinde yer alacak bir ürünün ambalajında kullanılan malzemenin seçimi, formunun özgünlüğü ve grafik tasarım unsurlarının ürün estetiğine katkısı oldukça hassas konulardır. Ürün çeşidi olarak gourmet gıda kategorisine uygun olan sızma zeytinyağlarının, ülkemizde benzer yaklaşımlarla yaratılmış bazı örnekleri var. Bir çok farklı forma sahip şişeler içinde sunulan sızma zeytinyağları, özenle tasarlanmış etketleri ile başarılı çalışmalar olarak kabul ediliyor. Bu örneklerin çoğalması ve dış pazarlarda başarı elde edebilmesi için zeytinyağı üreticileri ve ambalaj tasarımı alanında uzmanlaşmış kişiler veya kurumlar arasında etkin bir iletişimin gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
61
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
(“Zeytinyağı Ambalajlarında Özgün Tasarımın Önemi”, Ardan Ergüven, Doğuş Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümü Araştırma Görevlisi, Ambalaj Bülteni, MayısHaziran 2006 ) Ambalaj Nedir? Ambalaj, “ürün”ü sarıp sarmalayan, onu koruyan, müşteriye sunan, ikna eden, bilgilendiren, rakiplerinden ayıran araçtır. Ambalaj, cam, teneke, plastik, karton gibi malzemelerle ürünü korumaktır. Yumurtanın kabuğu doğal bir ambalajdır, yumurtaları içine koyduğumuz karton violler de ambalajdır… Portakalın kabuğu da…Bir portakal sandığı da ambalajdır, portakalı sardığımız ince kâğıt parçası da… Fırından aldığımız taze, sıcak ekmeği sardiğımız gazete parçası; pazardan aldığımız inciri koyduğumuz kesekağıdı da… Bunlar, ürünü korur ve tüketiciye sağlıklı bir biçimde ulaşmasını sağlar. Ancak ambalajın ürünü taşıma, istifleme ve rafta koruma dışında işlevleri de vardır. İstikrarlı, doğru, estetik tasarlanmış bir ambalajı olmadan ürünümüzün satılamayacağı aşikardır. Ürünümüzü nasıl bir malzeme ile korumalıyız? Bunun için doğru bir analiz yapmak ve en sağlıklı kararı vermek gerekir. Raflarda nasıl durur? Koliye istiflediğimizde ne gibi problemler yaratır? Ürünü gerçekten iyi korur mu? Hijyenik mi? (Ozan IŞIK -Grafik Tasarımcı, Kaynak: www.tasarima.com/ozan.html ) Üzerimizdeki kıyafetler de bir bakıma bizi dış etkenlerden (Hastalık, leke. vb) koruyan ambalajdır. Ama az once değindiğimiz gibi aynı zamanda şık olmalıyız. Ambalajın İşlevleri Ambalajın kaç işlevi var? Bir kere, ilk olarak, ambalajımızın zeytinyağımızı koruyuculuk görevi var. Seçtiğimiz ambalajın taşıma kolaylığını ve güvenliğini sağlaması gerekir. Üzerinde yer alacak bilgilerle alıcıyı, tüketiciyi bilgilendirmelidir. Hiç ihmal edilmemesi gereken başka bir işlevi de ayırtediciliği olmalıdır Yani tasarımıyla, estetiğiyle rakiplerinden farklı olduğunu anlatabilmelidir. Ambalaj, gelişmiş toplumlarda refah göstergesi Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
62
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
ASD (Ambalaj Sanayicileri Derneği)’nin de üyesi olduğu Dünya Ambalaj Örgütü (WPO) tarafından bir ülkedeki ambalaj sanayisinin gelişmişliğinin o toplumun refah seviyesinin önemli bir göstergesi olduğu öne sürülüyor . Ambalajlı ürün sayısı ve miktarının artışı, o ülkedeki sınai üretimde niteliksel ve niceliksel bir artışı göstermektedir.. Ekonomik hareket içinde dünya ambalaj üretim değerinin 600 milyar dolar olduğu hesaplanıyor. WPO’nun verilerine göre; AB ülkeleri ortalamasında kişi başına 170 dolar olan ambalaj tüketiminin, Kuzey Amerika ve Kanada’da 250 dolar, Japonya’da 350 dolar olduğu, ülkemizdeyse halen kişi başına ancak 50-60 dolar seviyelerinde olduğu hesaplanmaktadır. Yani özet olarak, dünyanın 5. büyük zeytinyağı üreticisi olmamıza rağmen zeytinyağı tüketiminde sadece kişi başına, yıllık yaklaşık 1 Lt. zeytinyağı tüketilen ülkemiz dünyanın neresinde ise ambalaj tüketiminde de oradayız. Halen bir federasyon gibi çalışmakta olan ve bütün ambalaj dallarını şemsiyesi altına alan 180 üyeli Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD)’nin Genel Sekreteri Doğan Erberk’in sektörle ilgili değerlendirmeleri şöyle: “Ambalaj’ın temel konuları Türkiye imalat sanayinin temel konularından farklı değil. Ancak güncel olarak gelişme gösteren ve üzerinde bir süre daha yoğun çalışma gösterilmesi gereken temel konular; Ambalaj Atıklarının Yönetimi, Gıda ambalajı üreticilerinin hijyen koşullarına uyum sağlaması, edilgen tasarımlardan aktif ve özgün tasarımlara geçilerek gerek iç piyasada gerekse de küresel piyasalarda daha sağlam ayaklar tutulması. Bu bağlamda akademik ve işletmeler düzeyinde araştırma geliştirmeler yapılması, sektöre özel eğitim olanaklarının muhtelif eğitim seviyelerinde oluşturulması ve mesleki örgütlenmeler ile küresel piyasalardaki dayanışmanın sağlanması, güç birliklerinin tesisi…” Türkiye Ambalaj Sektöründe Nerede? Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Genel Sekreteri Doğan Erberk’in verdiği bilgiye göre; Türkiye’de ambalaj malzemeleri temel olarak kağıt/karton, plastik, cam, metal ve ahşap ağırlıklı olmak üzere 5 ana gruba ayrılıyor. ASD’den temin edilen son verilere göre Türkiye’de ambalaj sektöründe; Genel pazar büyüklüğü, 4,7 milyar ABD doları; Genel pazar hacmi, 3,8 milyon ton; İhracat tutarı, yaklaşık 1.4 milyar ABD doları (ambalaj makineleri dahil); İthalat tutarı, 0.4 milyar ABD doları; Sektördeki firma sayısı, 2.500 üzeri; Çalışan kişi sayısı ise 60.000 - 85.000 ‘dir. Ülkemizde kişi başına tüketim ise 50 kg/yıl civarındadır. Bu da yaklaşık 65 ABD dolarına karşılık gelmektedir. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
63
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Kişi başına yıllık ambalaj tüketim miktarının ortalama olarak; kağıt ambalaj için 0.8 kg karton ambalaj için 4.3 kg metal ambalaj için 4.8 kg ahşap ambalaj için 5.2 kg cam ambalaj için 7.1 kg plastik ambalaj için 14 kg oluklu mukavva için 15 kg olarak gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Uluslararası bir kuruluşun yaptığı araştırmaya göre, 2009 yılında dünyada ambalaj tüketimi 564 milyar ABD dolarına yaklaşacaktır. 2003-2009 yılları arasında dünya genelinde %18 civarında bir gelişme beklenirken bu gelişmede fleksıbıl plastik ile rijit plastik ambalajlarda artışlar beklenmektedir. Türkiye’de de dünyadaki eğilime bağlı olarak, özellikle ambalaj sektöründe hızlı bir büyüme söz konusudur. Süper marketçiliğin yayılmasıyla, talebe ve gelişime paralel olarak, cam şişe, pet, teneke kutu ve kapak üreticilerinin pazar payları da yükseliyor. Yalnız yaşayan nüfusun artması ve çeşitlilik isteği tüketiclerin daha küçük ambalajda ürünleri tercih etmelerine neden olmaktadır. Zeytinyağının Ne Kadarını Ambalajlı Tüketiyoruz? Her ne kadar bu sene çok daha yüksek bir rakam umuyor olsak da , uzun yıllardır ülkemizde var yıllarında yaklaşık 170 bin ton dolayında olan zeytinyağı üretimi, yok yıllarında ise neredeyse yarı yarıya düşmekte. Bir zeytin ülkesi olmamıza rağmen kişi başına tüketimimiz 1 kg.’dır ve taş çatlasa 70 bin ton zeytinyağı tüketiyoruz. Geri kalanını ya ihrac etmek, satamazsak da stoğumuzu bir sonraki yıla devretmek zorundayız. Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkan Vekili Emin Demirci, Türkiye'nin Zeytin ve Zeytinyağı Üretiminde "Var Yılı-yok Yılı" sorununu çözemediği İçin Ambalajlı Ürün ihracatında zorlandığını söylüyor.Demirci, "2005-06 sezonunda İspanya 824 bin ton, İtalya 655 bin ton, Türkiye ise 115 bin ton üretim yaptı. Bu rakamlarla ambalajlı ve markalı satışlarda zorlanıyoruz. Hiçbir market bir yıl var, bir yıl yok yılı yaşayan ülkelerle anlaşma yapmak istemiyor," diyor. Yurtiçinde tüketilen zeytinyağının yarısı yöresel ve açık olarak kullanılıyor, diğer yarısı ise ambalajlı satılıyor. Ambalajlı tüketilen zeytinyağının ise; % 40’ı 2.5 Lt. ve üstü ambalajlarda, % 27’si 2 Lt., % 26’sı 1 Lt., % 6’sı ise 0.5 Lt., % 1’i ise 0.75 Lt. lik ambalajlarda pazarlanmaktadır. (Kaynak : AC Nielsen ) Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
64
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Yılda yaklaşık 100 bin ton zeytinyağı ihraç ediyoruz. Bunun yaklaşık 80 bin tonluk kısmı dökme. Yalnızca 20 bin tonunu markalı veya markasız ambalajla satabiliyoruz. Ancak ülkemizde yakın zamana kadar yaklaşık 95-100 milyon zeytin ağacı varken, şimdilerde ağaç sayısı 130 milyona ulaştı. Çok yakın bir zamanda ağaç sayımızın 200 milyona ulaşacağını umuyoruz. Üreticilerimiz verime dikkat etmeye başladı; bu nedenle üretim artıyor. Ve bu artış devam edecektir. Nitekim yurtiçinde de tüketimin artacağını; ihracatımızın da daha yüksek rakamlara ulaşacağını; daha fazla ambalajlı mal satacağımızı umuyoruz. Bu umutlu tabloda üretimimiz, tüketimimiz, ihracatımız ve bunun yanı sıra ambalajın da önemi artacak diyebiliyoruz. Zeytinyağını Nasıl Saklamalı? Ülkemizde ne yazık ki, hasat hataları ve bakım sorunlarından kaynaklanan, “var yılı” ile “yok yılı” arasındaki büyük üretim miktarı farklılıkları nedeniyle zeytinyağının ambalajının koruyuculuk işlevi ve doğru stoklama biçimleri önem kazanmaktadır. Pazarlama, depolama ve dağıtım faaliyetleri sürecinde zeytinyağımızın kalitesi korunmalı; ürünümüzün fiziksel, kimyasal, mikrobiyolojik ve duyusal özellikleri olumsuz etkilenmemelidir. "Zeytinyağının en büyük iki düşmanı oksijen ve ısıdır. Oksijen, zeytinyağına kokusunu, tadını ve rengini veren, ancak yağda ve suda eriyen maddelerle, insan sağlığına yararları ispatlanmış olan antioksidan maddeleri okside eder. Isı da bu oksidasyonu hızlandırır…Oksijen ve ısıdan başka, kuvvetli ve sürekli ışık da (özellikle güneş ışığı) yağın kalitesini bozar.” (Ünal Irkdaş, 13 Kasım 2006) Zeytinyağı için uygun ambalaj nasıl olmalıdır? - Ambalaj, yağı nem, oksijen ve ışık etkisinden korumalı, - Ambalaj malzemesi yağla etkileşime girmemelidir. Ambalaj malzemesinin zeytinyağı ile etkileşimi ambalajdan gıdaya kimyasal madde geçişi ya da ambalajın yağın bileşenlerinden bazılarını absorplaması şeklinde olmaktadır. Migrasyon ve absorbsiyon kalite ve gıda güvenliğini etkilemesi bakımından önemlidir. Kalite değişimine neden olan etkenlerin şiddeti, sıcaklık ve saklama süresiyle artmaktadır. Örneğin zeytinyağında kullanılan cam şişeler nasıl bir ambalaj malzemesidir? Zeytinyağı ile etkileşimi açısından cam tamamen inerttir; gıda ile etkileşime girmez. Plastik şişelerin gıda ambalajında kullanılmasında yaşanılan bir sorun plastiğin gıda maddesinin karakteristik bileşenlerinden birini veya birkaçını absorplayarak gıda maddesinin tadında, aromasında ve besin değerinde değişikliğe neden olmasıdır. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
65
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Cam şişeleri üstün kılan özellikleri, çevre dostu olması, hammaddelerinin tamamının doğal olması, sonsuz geri kullanımı, sağlıklı olması, içindeki ürünle etkileşime girmemesi, şeffaflığı, yeni trendlere uyum gösteren bir malzeme olması olarak sıralayabiliriz. Diğer yandan cam ambalajların kırılgan ve ağır olmaları, taşıma zorlukları dezavantaj olarak görülmektedir. Ancak bugünkü teknoloji ile hafif cam üretimi mümkündür. Camın dayanıklılığı ise yüzey kaplama uygulamalarıyla arttırılabilir. Renksiz cam şişelerin bir diğer handikapı ise bir bakıma şeffaf olmasıyla sağlanan olumlu avantajın, ışık geçirgenliği nedeniyle aynı zamanda dezavantaj olmasıdır. Ancak yeni yapılan yatırım ve tasarımlarla; etiketsiz görünüm veren şeffaf pressuresensitive(PS) etiket, şişe gövdesini bütünü ile saran PET bazlı sleeve, buzlu görünüm veren sablaj ve çok renkli baskı uygulamalarıyla ışık geçirgenliğinin önüne geçilebilir. Hem de pazar payını arttırıcı, katma değer yaratıcı, şık, estetik ambalaj tasarımları elde edilebilir. Biraz önce söylediklerimizi teyit eden bilimsel çalışmalara kısaca göz atalım. ”Zeytinyağının antioksidan yararlarının korunması için hangi koşullarda saklanması uygundur? Zeytinyağını uzun süre şişede bekletenler, istemeden de olsa yağın insan sağlığına yararlı özelliklerini yitirmesine neden olurlar. İtalya’nın güneyindeki Bari Üniversitesi’nden bilim adamları ışığın, zeytinyağının içindeki hastalıklarla mücadele eden antioksidanları yok ettiğini söylüyor. Bu da üreticilerin depolama mahallerini daha dikkatli bir şekilde seçmesi anlamına geliyor. Zeytinyağı zaman içinde antioksidanlarını yitirir, çünkü ışık ve oksijen reaksiyonları bozar. Bari Üniversitesi’ndeki bilim adamları saklama koşullarının zeytinyağının yararlı etkilerini bozduğunu ilk kez bilimsel olarak 12 aylık bir dönemde ortaya çıkartmış oluyor.Bu süreden sonra yağlar, temiz şişelerde, süpermarketlerin aydınlatması altında sergilenmeye başladığı zaman tokoferol ve karotenoid isimli iki önemli antidoksanının yüzde 30’unu yitirir. Bunlar zeytinyağının yararlı olduğu kesinleşen iki antioksidanıdır (European Food Research technology, vol 221, p 92).Işığa iki ay bile maruz kalması, yağın oksidasyona uğramasına ve peroksit düzeyinin yükselmesine yol açar. Bu da zeytinyağının "extra virgin" olarak sınıflandırılmaması anlamına gelir. Renkli cam, ışığın bir kısmını filtre edip, yağa ulaşmasına engel olabilir. Ancak üzeri kaplanmış, reaktif olmayan metal kaplar kalitenin korunması açısından en uygun ambalajdır. ABD, Indiana’daki Purdue Üniversitesi’nden gıda mühendisi Lisa Mauer, "Eğer kalitenin zamanla bozulacağından kaygı duyuyorsanız, küçük ambalajlar içindeki ürünleri tercih edin ve yağınızı karanlıkta saklayın" diyor. (Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/bilim/4904813.asp?gid=50 ) ZAE (Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün yaptırmış olduğu iki çalışmada ise şunlar belirtiliyor. “Araştırmada materyal olarak 3 cins ambalaj kabı ve naturel, riviera, rafine zeytinyağı kullanılmıştır. Şeffaf cam şişe, şeffaf PVC şişe ve teneke kutularda 12 ay müddetle bekletilen zeytinyağların serbest asitliğinin ve peroksit sayılarının genel olarak arttığı tesbit edilmiştir. Denemede kullanılan şeffaf cam şişenin en elverişsiz ambalaj kabı Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
66
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
olduğu, teneke kutuların ise üç ayrı cins zeytinyağının peroksit indislerinin üzerine menfi etki yaptığı saptanmıştır. Şeffaf PVC şişeler ise U.V. tutucu Timuvin P maddesi ihtiva etmeleri nedeniyle yağların oksitlenmesi üzerine en az etkili olan ambalaj materyali olarak tesbit edilmiştir. Teneke kutulardaki yağlara kaplardan geçen Fe ve Cu kalıntılarının oksidatif reaksiyonu hızlandırıcı yönde etki yaptığı, üç cins yağ içinden en çabuk bozulanının rafine zeytinyağı olduğu saptanmıştır.” (“Ülkemizde Kullanılan Çeşitli Ambalaj Kaplarının Zeytinyağının Kalitesine Etkilerinin Araştırılması”, Ayşe Çolakoğlu, ZAE, 1987 ) “Beyaz ve renkli camdan yapılmış kaplarda, plastik, teneke, çimento ve toprak kaplarda tutulan yağlarda yağ kalitesi (asitlik, peroksit sayısı ve spektrofotometrik absorbans), sıcaklık, ışık ve hava ile büyük ölçüde bozulmuştur. En uygun muhafaza, karanlık yerlerde, renkli şişeler ve toprak kaplarda olmuştur.” (“Çeşitli Muhafaza Kaplarının ve Muhafaza Sürelerinin Zeytinyağı Kalitesine Etkisi” Ayfer Pala, ZAE, 1971) (Kaynak : http://www.zae.gov.tr/zeytinyagi/) Sonuç olarak ambalaj tercihi yapmak üreticinin kendi seçimi. Dikkat edilecek hususlar ise; - Marka kimliğini en güzel şekilde temsil edecek, estetik bir tasarıma sahip olan ambalajla pazar şansını arttırmak, - Zeytinyağının kalitesini ve özelliklerini uzun sure koruyabilmek, - Taşıma ve istif kolaylığını, güvenliğini sağlamak, - Tüketiciyi doğru bilgilendirmek olmalıdır. Kaynakça : -Packaging and Re-Packaging Olive Oil, February 23, 2007, www.evolive.com/packaging.html -Ülkemizde Kullanılan Çeşitli Ambalaj Kaplarının Zeytinyağının Kalitesine Etkilerinin Araştırılması, Ayşe Çolakoğlu, ZAE, 1987 (Kaynak : http://www.zae.gov.tr/zeytinyagi/) -Çeşitli Muhafaza Kaplarının ve Muhafaza Sürelerinin Zeytinyağı Kalitesine Etkisi, Ayfer Pala, ZAE, 1971 (Kaynak : http://www.zae.gov.tr/zeytinyagi/) -Zeytinyağını Nasıl Saklamalı? , Hürriyet Bilim, 12 Ağustos 2006 -Ozan IŞIK -Grafik Tasarımcı, Kaynak: www.tasarima.com/ozan.html -Zeytinyağı Ambalajlarında Özgün Tasarımın Önemi”, Ardan Ergülen, Doğuş Üniversitesi Grafik Tasarımı Bölümü Araştırma Görevlisi, Ambalaj Bülteni, MayısHaziran 2006 -Cam Ambalajın Bitkisel Yağların Kalitesine Etkisi, Prof. Dr.Özgül Evranuz-İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü, Belgin Gökoğlu-Anadolu Cam Sanayii A.Ş. Müşteri Teknik Hizmetleri Bölümü -Zeytin Yağı Ambalaj Seçimi, Doç Dr. Vural Yiğit-Boğaziçi Üniversitesi, KMO Zeytinyağı ve Pirina Yağı Sempozyumu ve Sergisi, 2005 -Ambalaj Malzemelerinin Zeytinyağı ile Etkileşimi, İsa Doğan Atik-İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kimya Mühendisliği Bölümü, KMO Zeytinyağı ve Pirina Yağı Sempozyumu ve Sergisi, 2005
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
67
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytinimiz-Zeytinyağımız Dünya Vitrininde Kaynak: Z&Z Dergisi , 10. Sayı (Nisan-Mayıs 2008)
Sektörümüz, bütün sorunlarına rağmen yeni atılımlar peşinde; yeni dış pazarlar ve iç tüketimin arttırılması için yoğun çaba içinde. Kuraklık, düşen verim, düşük rekolte, yükselen maliyetler, azalan ihracat rakamları, verilmeyen prim oranları derken sorunlar sıralamakla bitmiyor. Ancak “bu maçı alacağız, başka yolu yok!...” Zeytin üreticisi mutsuzken zeytinler mutlu olabilir mi? Elbette ki hayır!... Keyifsiz iki zeytin tanesi, biraz havaları değişsin diye komşu zeytinlikteki akrabalarını ziyarete gitmek üzere yola çıkarlar. Kendi zeytinliklerinden komşu zeytinliğe gidebilmek için aradaki asfalt yoldan geçmeleri gerekmektedir. O sırada, aniden, yolun başından hızla gelen bir araba görünür. Kaçmaya çalışırlar. Ama çok geçtir; arabanın altında kalırlar. Araba geçtikten sonra zeytin tanelerinden biri kendi gelir, diğerine seslenir: “Hadi zeytin ezmesi, kalk gidelim.” Şaka bir yana ürettiği zeytinyağının ancak yarısını tüketebilen ülkemiz, geri kalan yarısını ihraç etmek zorunda. Yani amiyane tabirle eli mahkum. Aynı şekilde dünyanın İspanya’dan sonra en büyük üreticisi olduğumuz sofralık zeytinimizi de… Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
68
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Hal böyle olunca ihracat pazarlaması önemli olmakta. Kalitesinden zerre kadar kuşkumuz olmayan zeytinimizi-zeytinyağımızı tanıtmak, marka yaratmak, dünya vitrininde olmak, uluslararası fuarlarda boy göstermek gerekiyor. İhracatımızın geldiği nokta İş yaşamı, o meşhur ifadeyle, ülkemizin “70 cent’e muhtaç” olduğu yıllarda başlayan bu satırların yazarı, ihracatımızda geçen yıl 100 milyar doları aşan rakamları görebilmiş olmaktan son derece mutlu; ancak daha iyi şeylerin olabileceğine emin olduğundan yine de tatminsiz; biraz huysuz ve mutsuz… Hele hele genel ihracatın arttığı bir yılda zeytin-zeytinyağı ihracatının düşmesinden ve içinde bulunduğumuz sezonda da düşme eğiliminin devam ediyor olmasından son derece rahatsız. Huysuz ve mutsuz, ama yine de umutsuz değil. Bu satırların yazarı, okulunu bitirdikten sonra başlayan iş yaşamında çalıştığı kurumun işletmelerinin gereksinimi olan yedek parçaların ithalatı için açılan akreditifi müjdelediği ABD’li satıcıdan cevaben aldığı aşağılayıcı teleksin bir kopyasını hala saklamakta. Üç bakanlığın izni alındıktan sonra, aracı bankanın Merkez Bankası’na ilettiği başvuru sonunda akreditif açılmıştı. Ancak ilk sipariş yazışmalarının başlamasının üzerinden iki yıl geçmişti ve satıcı firma özetle, “yahu siz dalga mı geçiyorsunuz? Sipariş verdiğiniz günden bu yana dünya fiyatları en az iki kez değişti!” diyordu. Teleksi okuduktan sonra, masasında kös kös oturup, dış ticaretin, ithalatın, ihracatın ve memleketin genel sorunlarını düşünürken (-ki ülke yine karanlık bir süreçten geçmekteydi ) edebi iddiası olmayan, ancak manidar olan aşağıdaki dizeleri karaladı. İHRACAT Teleks tıkırdıyor, Koşuyorum, ne geliyor, diye bakmaya. Falanya’dan sevgi ve huzur talebi var. Allah allah, Nereden bulacağız şimdi, sevgi ve huzuru, Üreticileri kimler, acaba, Transit ticareti yapılabilir mi,İhracı lisansa bağlı mallar listesinde mi, Yoksa belli bir merciin emrine mi bağlı? Rejimi açıp bakıyorum, Madde 2 Kanun ve kararnamelerle İhracatı yasaklanmış mallar dışında, Kalan bütün malların ihracatı, İhracat rejimi çerçevesinde serbesttir. Sevgi ve huzurİhracı yasak mallar listesinde, Sevgi ve huzura olan büyük ihtiyaç nedeniyle, İhracı yasak, İthalat rejimine göre libere... Daha değil internetin faksın dahi henüz haberleşme hayatına girmediği, yazışmaların teleksle yapıldığı; bankaların döviz pozisyonlarının bulunmadığı, bütün döviz transferi işlemlerinin uzun izin süreçlerinin sonrasında Merkez Bankası tarafından yapıldığı; çok Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
69
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
katı bir dış ticaret ve kambiyo rejiminin uygulandığı bir dönemden söz ediyoruz. Bu olayın yaşandığı 1980 yılında sadece 2.9 milyar ABD doları olan ülkemizin ihracatı geçen sene 106 milyar ABD dolarlık gerçekleşmeyle rekora ulaştı. Bir çeyrek asırda ihracatımız otuzaltıbuçuk kere arttı: Yani ihracatımızın maşallahı var. Çok şey değişti, ama yine de bütün bu değişikliklere rağmen bir şeyler eksik hayatımızda. Farklılaşmış da olsa ülkemiz, siyasal, ekonomik, toplumsal sorunlarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Yine sevgi ve huzura çokça ihtiyacımız var. Bu dizeler, belki de bu yüzden hala anlamlı. Sevgi ve huzur, birbirimizi anlamak, birlikte iş yapabilmek, dayanışmak, başarmak için sektörümüzün de ihtiyacı olan şey. Pazarlama becerimiz ne durumda ? Pazarlama becerisi, Müslüman mahallesinde dahi salyangoz satabilmektir. -Ki zeytinimiz-zeytinyağımız, dünya pazarlarına iç rahatlığıyla sunabileceğimiz, yüzümüzü kara çıkartmayacağını bildiğimiz ender ürünlerden. Yeter ki dünya piyasalarının farkında olalım, ayak uydurabilelim, rakiplerimizle rekabet edebileceğimiz koşulları yaratalım, tanıtımımızı gereğince yapabilelim. 4. Pazarlama Zirvesi için İstanbul'a gelen konuşmacılardan Prof. Dr. Don Thomson dikkat çekici bir açıklamada bulunmuştu. Don Thomson, "Türkiye, dünyanın en kötü pazarlanan ülkesidir. Türkiye, gerçeğe dönüşmeyi ve var olmayı bekleyen bir fırsattır," demişti. Bu açıklamaları aktaran, “ülkemiz pazarlama stratejisini gözden geçirmeli ve yeni pazarlama stratejileri hayata geçirmelidir,” diye yazan Mehmet Akif Çakırer, yazısında zeytin-zeytinyağı pazarının açık ara şampiyonu, rakibimiz İspanyolların yaptıklarından örnekler veriyor: “İspanyolların yaptıklarını görünce insan ister istemez üzülüyor. Bizler domates para etmeyince yollara saçarken onlar işe yaramayan domatesleri domates festivalinde birbirlerine atarak kutluyorlar. Bizler kurban bayramında başımıza gelebilecek en kötü işin kurbanlık boğanın kaçması olduğunu düşünürken yine İspanyollar, San Fermin festivalinde sokaklara boğaları serbest bırakıp önlerinde de insanların kaçmalarını bekliyorlar. Ve inanır mısınız her iki festivali görmek için binlerce turist İspanya'ya geliyor. Bizim hiçbir ilçenin hatta ilin yapamadığını İspanya’nın ilçeleri yapabiliyor. Bizim bilmediğimiz yerelin pazarlanmasını onlar dünya ölçeğinde yapıyor. Peki bunu nasıl yapıyor İspanyollar: 1- Medyayı iyi kullanıyorlar. 2- Yereli pazarlarken statükocu düşünmüyorlar. 3- İşi eğlenceli hale getiriyorlar. 4- En kötü durumda bile para kazanmasını biliyorlar. 5- Kolay yolu değil, zor olanı tercih ediyorlar. 6- Dünyada kimsenin yapmadığını yapıyorlar. 7- Pazarlamayı memleket meselesi olarak görüyorlar. 8- Kesinlikle sıra dışı düşünüyorlar. 9- Pazarlamada eğlenceyi ve heyecanı iyi kullanıyorlar. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
70
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Peki bu bilgiler ışığında ne söylenebilir? Kaymak Şenliklerini artık yerellikten kurtarmak gerekiyor. Anlık ve statükocu düşünmemeliyiz. Örneğin bu yıl Alanya ve Gazipaşa ilçelerinde, para etmediği gerekçesiyle 300 ton domates çöpe döküldü. Alanya’da 50 ton, Gazipaşa’da ise 250 ton domatesi satılmadığı gerekçesiyle çöpe atan üreticiler maliyeti bile kurtaramadıkları için ne yapacaklarını bilemiyor. Dere ve çay kenarları adeta domates çöplüğüne dönüşürken, seralarda bulunan domatesler ise alıcı olmadığı için çürümeye terk ediliyor. Böyle bir durumda sıradan bir İspanyol'un yapacağı son iş domatesleri çöpe dökmektir. İspanyol domatesi festivalde kullanıyor. Ve bunu görmek için insanlar o şehre akın ediyor. Sonuç olarak yerelin pazarlamasını bir memleket meselesi olarak görmeli bol bol beyin fırtınası yapmalıyız. Çünkü sıra dışı düşünceler ancak beyin fırtınasının sonunda çıkar." Bundan yola çıkarak Dünya tarımsal ürün ihracatına baktığımda başı Hollanda'nın çektiğini görüyorum... Hollanda'nın nüfusu ne kadar? On altı milyon. Yüzölçümü ne kadar? Otuz dört bin kilometre kare.. Hap kadar. Tarımda kaç kişi çalışır? Altı yüz bin... Hollanda'nın toplam ihracatı ne kadar? İki yüz seksen milyar dolar.. Toplam ihracat içinde tarımın payı ne kadar? Altmış milyar dolar.” Fazla söze ne gerek. Durum ortada… Zeytin-Zeytinyağı muhtemeldir ki, sadece tüm Akdeniz havzasında üretilip, küresel pazarda tüketilen ender ürünlerdendir. Zeytinyağı ticaretinin gelişmesindeki anahtar faktör kuşkusuz talepteki artış olacaktır.-Ki artan sağlıklı beslenme ve kaliteli ürün tüketme eğilimleri talebin giderek artmasını sağlamakta. Toplam talep, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde artmaya devam edecektir. Geleneksel tüketici durumunda olan Akdeniz havzası ülkelerinin haricinde de yükselen bir değer olan zeytinyağına talep çoğalmaktadır. Bu tüketim artışı, bir ölçüde ülke bazlı tanıtım etkinliklerinin gücüne bağlıdır. Ancak artma eğilimi gösteren tüketime ve dolayısıyla talebe hazırlıklı olanlar pazarda hak ettikleri yeri alabileceklerdir. Sadece üretim anlamında değil, pazarlama becerileri anlamında da… Zeytinyağı tanıtımında Uluslararası Fuarların önemi Kabul gören bir ifadeyle, pazar, her türlü mal ve hizmetin alınıp satıldığı ya da takas yoluyla el değiştirdiği yer olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram çerçevesinde, semt pazarları, borsalar, fuarlar, sergi ve panayırlar, farklı ülkeler ile kişi veya kuruluşlar Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
71
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
arasındaki değiş-tokuş faaliyetine konu olan alanlar pazarı oluşturur. Buna göre pazar; alıcılarla satıcıların serbest bir biçimde karşılaştıkları, kâr amaçlı ya da kâr amaçsız her türlü mal ve hizmetin alıcı ve satıcılar arasında değiştirildiği veya değişim fiyatının oluştuğu yer veya koşullar dizisi, şeklinde tanımlanabilir. Bu, evinin haftalık erzak tedariki için semt pazarına giden Ayşe Teyze’nin pazarcı Halil’le olan ilişkisi için de böyledir; ABD’nin önemli restoran zincirlerinin tedarikçisi, toptancısı Mr. George’un Anatolive Fuarı’nda Türk zeytin-zeytinyağcıları ile sipariş öncesi görüşmeleri için de… İster ulusal olsun, ister uluslararası olsun, ticaret fuarlarının günümüzde pazarlamanın en önemli araç ve işlevlerinden biri olduğu kuşkusuz. Fuzuli’nin dediği gibi, “Dünya herkesin kendi malını sattığı bir pazar yeridir.” İhracat pazarlamasındaysa uluslararası fuarların çok önemli yeri olduğu malum. Uluslararası fuarlar, ihracatçılar için hem vitrin, hem de pazar yeri işlevini yerine getirirler. Satıcı ile potansiyel müşterinin doğrudan buluşma olanağı sağlanır. Artık şirketler, fuarlara sadece prestij sağlamaktan çok iş bağlantısı kurmak için katılıyor. Ayrıca ticari fuarlar, genellikle belirli bir sektöre yönelik, ziyaretçileri konuyla doğrudan ilgili ve müşteri olabilme potansiyeli taşıyan kişi ve kurumlardan oluşmaktadır. Ve bu ziyaretçiler, genel olarak, fuarda almak istedikleri ürünle ilgili sunumlardan etkilenme eğilimindedirler. Bu yüzden de ihtisas fuarları daha büyük ilgi görüyor. Unutmayalım ki fuarlar gezme tozma yerleri değildir; vakti, fırsatı iyi değerlendirip kendimizi kısa tarafından, en özlü, en çarpıcı tanıtmanın yollarını bulmalıyız, yoksa “biz leblebi diyemeden pazar savulur.” Fuarlar, sadece potansiyel müşterilerle karşılaşma ve onların tepki ya da ilgilerini ölçebilme açısından değil, fuara katılan aynı sektördeki diğer rakip firmaları da görüp onların ürün, strateji ve pazar potansiyellerini karşılaştırmak açısından da çok yararlıdır. Yani rakipleri izlemek açısından da fuarlar önemli bir fırsat sunuyor. Bundan yararlanarak ürünle ilgili piyasa ve rekabet durumları belirlenebilir. Başkaca fuarlar, acente ve dağıtım kanallarındaki aracılarla doğrudan bağlantı kurulmasına vesile olabilir. Böylelikle, ihracat olanakları yaratmaya çalışan bir şirket, ihracat kanallarındaki bu aracıları bulabilir. İhracat olanakları arayan firmalar yönünden, ihracat yapabilen firmalarla karşılaşıp onların deneyimlerinden yararlanmak, fuarların hem eğitici, hem de teşvik edici yönlerindendir. Her ne kadar zeytin-zeytinyağı sektörümüz ticari fuarlara gerekli ilgiyi henüz yeterince göstermiyor olsa da bu fuarlara katılmanın pazarlama açısından en düşük tanıtım maliyetleri arasında olduğu muhakkak. Ayrıca uluslararası ticari fuarlara katılımı teşvik için devletin sunduğu destek ve vergi muafiyetleri mevcut. Zeytin-zeytinyağı sektörü birkaç yıl öncesine kadar genel gıda fuarlarında fark edilme çabası veriyordu. Ancak bugün artık sektör, tek çatı altında bir araya gelebildiği Anatolive ve Vinolive gibi önemli ihtisas fuarlarına sahip. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
72
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytin - Zeytinyağı Sektörü 2. kez Anatolive çatısı altında bir araya geliyor Anatolive Fuarı, zeytin-zeytinyağı sektörünün geçen seneki daha ilk buluşmasında geleceğe ilişkin umutlu, parlak bir tablo sunmuştu. Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek Anatolive, dünyanın en önemli uluslararası zeytinzeytinyağı fuarlarından biri olmak yolunda. Zeytin ve zeytinyağı sektörünü tek bir çatı altında bir araya getiren ve bir ihtisas fuarı olma özelliğini taşıyan Anatolive, 17-19 Nisan 2008 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde sektör bileşenlerini ağırlayacak. İhracat bağlantılarının yanı sıra yurtdışında işbirliği, bayilik, ortaklık, yabancı sermayeli yatırımlar yapmak için zemin hazırlamanın da mümkün olduğu Anatolive Fuarını geçen yıl toplamda 4 bin 405 kişi tarafından ziyaret ederken, 66 stantta, 84 ayrı firma ve markanın, toplamda 117 grup ürünü sergilenmişti. Ezgi A.Ş. Fuarcılık tarafından, DTM (Dış Ticaret Müsteşarlığı), TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi), EZZİB (Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçılar Birliği)’nin stratejik destekleri ve Zeytindostu Derneği’nin partnerliği ile düzenlenen Avrasya Zeytin, Zeytinyağı ve Prosesleri Fuarı & Kongresi Anatolive, bireysel ve bölgesel katılımların yanı sıra verilen teşvik destekleri ile yoluna bir kat daha güçlenerek devam ediyor. Zeytin ve Zeytinyağı sektörüne yönelik Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde düzenlenen bir toplantıda TİM Başkanı Oğuz Satıcı, yurtiçi ve yurtdışı tanıtımların önemine değinerek, Anatolive fuarının ulusal ve uluslararası tanıtımda bir kale gibi desteklenmesi gerektiğini belirtmişti. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde düzenlenen bu toplantıda TİM Başkanı Oğuz Satıcı’nın başkanlığında Türkiye’de zeytin ve zeytinyağı sektörüne hizmet veren bölgelerin Ticaret ve Sanayi Odaları bir araya gelmişti. Satıcı, toplantıda sektörün ayakta kalması ve gelecekte uluslararası pazarlarda söz sahibi olması gerektiğini söyleyerek, “İç ve dış pazarda ürünlerimizin kabul görmesi için çalışmalar yapacağız. İç pazarda özellikle 1719 Nisan 2008 tarihleri arasında Dünya Ticaret Merkezi’nde bu yıl 2’incisi düzenlenecek olan Anatolive fuarı 5-10 yıl sonra bölgenin sektörel merkezi olacak. Zeytin-zeytinyağı dünyasında bir iddiamız var ise mutlaka bu fuarı yaşatıp, geliştirmemiz, bu kaleyi sağlam tutmamız ayrıca Anatolive’i uluslararası tanıtımın bir öğesi olarak da görmemiz gerekiyor,” diye konuşmuştu. TİM Başkanı Satıcı, “Anatolive bizim önem verdiğimiz bir fuar. Anatolive’in AsyaAvrupa-Afrika bölgesinde uluslararası bir ihtisas fuarı olmasını istiyoruz. Bu sektörden pay almak isteyen tüm bölgelerin bu fuara sahip çıkıp İstanbul ve yurtdışına taşıyacak şekilde güçlendirmesi gerekiyor. Ülkenin tümünü bir yerde kümelemek zorundayız,” diye görüşlerini açıklamıştı. Türkiye'de varolan zeytin ve zeytinyağı potansiyelini yurtiçinde ve yurtdışında muhtelif etkinliklerle tanıtarak Türk zeytin-zeytinyağı sektörü ile endüstrisini ulusal ve uluslararası Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
73
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
alıcılarla buluşturmayı hedefleyen Anatolive, bu yıl da sektörün gücünü göstermesi açısından önemli bir vitrin özelliğini taşıyor. Sektörün gıdadan ayrı olarak bir ihtisas fuarı ile kendini özel olarak tanıtma şansına sahip olması Türk zeytin-zeytinyağı sektörünü uluslararası arenada da bir adım öne taşıyor. Özellikle firmaların kendi markalarını ve ürünlerini tanıtabilecekleri fuarda, kurumsal imajın pekiştirilmesi ve sektör içi iletişiminde sağlanabilmesi mümkün. Fuarın en önemli amaçlarından biri olan uluslararası pazarlar ve uluslararası bağlantılar anlamında da önemli adımlar atılmakta. Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın (DTM) çalışmaları sonucunda fuara Türk firmalarının tanıtımı ve sıcak bağlantıların yapılması amacıyla hedef ülkelerden alım heyetleri de getirilecek. Vinolive 2008- 5. Zeytin, Zeytinyağı, Şarap ve Teknolojileri Fuarı Zeytin-zeytinyağı sektörünün dünya vitrinine çıktığı bir diğer önemli ihtisas fuarı da Vinolive. İZFAŞ, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) ve İzmir'deki meslek odaları temsilcilerinin desteğiyle 29 Mayıs -1 Haziran 2008 tarihleri arasında Uluslararası İzmir Fuar Alanı'nda Vinolive 2008- 5. Zeytin, Zeytinyağı, Şarap ve Teknolojileri Fuarı'nı düzenleyecek. Geçen yıl 5 bin 250 metrekare alan üzerinde düzenlenen fuara 133 firma katılmıştı. Fuarın tanıtım toplantısında EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı Nedim Kalpaklıoğlu, sektör adına tarih yazdıklarını kaydederek, "Bölgemiz, zeytin ve zeytinyağı bölgesidir. Fakat ne hikmettir ki bu nimetleri tanıtma fırsatı olmamıştır. Türk zeytinyağını tanıtmak için fuarlara gittik. Bir yere gittiğimizde mal almak için gittiğimizde alıcı ona göre davranıyordu. Şimdi onlar gelsin, bizi yaşadığımız yerde görsünler istiyoruz," dedi. Sanayi, ticaret odası, borsa ve üniversitelerle yapılan görüşmelerde çok güzel bir işbirliği yakaladıklarını belirten Kalpaklıoğlu, Ege Bölgesi'ni, zeytin ve zeytinyağını tanıtmak istediklerini, bu amaçla Amerika, İspanya ve İtalya'dan da önemli alıcıları fuara getirmek istediklerini dile getirdi.Dünyada zeytin ve zeytinyağı sektöründe önemli bir oyuncu olabilmek için üretimin artırılması gerektiğini kaydeden Kalpaklıoğlu, Türkiye'de 200-250 bin ton olan üretim miktarının 750 bin tona çıkarılması gerektiğini ifade etti. UZZK Başkanı Dr. Mustafa Tan ise "üretimin teşvik edilmesini ve insanların zeytin ve zeytinyağı ile tanışmasını önemsediklerini" ifade etti. Tan, "Tıpkı ilk kurşunun İzmir'den atılması gibi bizim olan, bizden çıkan ve başka ülkeler tarafından baş tacı edilmiş zeytinyağını büyük hedeflere yürütmeye kararlıyız," dedi. Fuar kapsamında, Kimya Mühendisleri Odası'nın sekreteryasını üstlendiği Vinolive Sempozyumu da düzenlenecek. Sektörümüze hayırlı, başarılı fuarlar diliyoruz !... “Kör pazara varmasın, pazar körsüz kalmasın” demeden kaliteye her bakımdan önem veren önemli organizasyonlar olmasını arzu ediyoruz. Beklentimiz her iki fuarın da katılan firmaların niceliksel ve niteliksel çokluğu, sergilenen ürünlerin kalitesi, Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
74
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
organizasyonunun mükemmelliği ile gelenekselleşme yolunda önemli adımlar atan başarılı buluşma noktaları olması. Önce zeytin-zeytinyağı sektörümüzün, sonra da alıcıların, özellikle de yabancı alıcıların hem Anatolive, hem de Vinolive fuarlarına gereken ilgiyi göstereceğini umuyoruz. Pazar ola !..
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
75
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Zeytin-Zeytinyağının açık ara şampiyonu : İspanya
Zeytincilikte, birkaç senedir, hepimizi umutlandıran önemli bir atılımın içindeyiz. Ağaç varlığımız her geçen gün artıyor. Tanıtıma, markalaşmaya, kaliteye, tağşişle mücadeleye, tadım panellerinin oluşturulmasına eskisinden daha fazla önem veriyoruz. Sektörün örgütlülüğünde de ciddi, yeni oluşumlar mevcut; UZK, Zeytindostu Derneği, Zeytinyağı Tanıtım Grubu gibi ciddi hareketlenmeler, örgütlenmeler var. Sektörümüzün önde gelenleri, Amerika’yı yeniden keşfetmeyelim diye iyi, başarılı örnekleri inceliyor. En başta da zeytinciliğin açık ara şampiyonu olan İspanya inceleniyor. Hedefimiz de İspanya’nın arkasından dünyanın en büyük ikinci üreticisi olabilmek. Heyetlerin biri gidiyor, biri geliyor. Örneğin Ekim 2007 sonunda Sevilla’da faaliyet gösteren Oleoestepa Kooperatifler Birliği’nin Başkanı Eduardo Perez Perez ve Genel Müdürü Alvaro Olavarria Govantes Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin davetlisi olarak İzmir’e geldi. Ocak 2008’de, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği'nin (EZZİB) organizasyonunda, Türkiye Madrid Ticaret Müşavirliği tarafından İspanya'ya bir iş ve inceleme gezisi düzenlendi. Birlik Yönetim Kurulu üyeleri, sektör temsilcileri ve basın mensuplarından oluşan 27 kişilik heyet İspanya Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği, Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
76
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
İspanya Zeytin ve Zeytinyağı Tarım Satış Kooperatifleri Birliği başta olmak üzere bu ülkenin zeytin ve zeytinyağıyla ilgili kuruluşlarını ve işletmelerini ziyaret ederek çeşitli temaslarda bulundu. *** Hikaye bu ya, bir Türk zeytin üreticisi, yine bir inceleme gezisi için İspanya’ya gitmiş. İspanyol zeytin üreticisi dostu tarafından karşılanmış, ağırlanmış. Birlikte gezmeğe başlamışlar. İspanyol arkadaşı anlatıyor da anlatıyor; “Bizim ağaç varlığımız şu kadar, Türkiye’de bize göre çok az,… İspanya’da ağaç başına verim şu kadar, siz de çok az,.. Ağaçlara şöyle iyi bakıyoruz; böyle ilaçlama, şöyle sulama yapıyoruz… Periyodisite farkı neredeyse yok…” Adam haklı da bizim Türk zeytincinin canı sıkılmaya başlamış, gerilmiş. İspanyol devam ediyor: “İspanya’nın üretimi sofralık zeytinde bu kadar, zeytinyağında şu kadar, İhracatımız bu kadar, markalı ambalajlı olanı şu kadar… Kalitemiz şöyle iyi, böyle iyi…” Falan filan… Bizim Türk zeytincinin keyfi iyice kaçmış. Onun da bir kusur bulması lazım, ama ne? “İyi, hepsi güzel, zeytin-zeytinyağında çok başarılısınız; ama siz de Güney Amerika yerlilerini; Aztekleri, Mayaları katlettiniz, medeniyetlerini yok ettiniz,” deyivermiş. Yeni Sezonda Beklentiler Hasat mevsiminin içindeyiz, iklim koşullarının önümüzdeki aylarda da iyi olması halinde dünya zeytin üretiminde iyi bir sezon yaşayacağımız umut edilmekte. Bazı tahminlere göre içinde bulunduğumuz sezonda üretim rakamları şöyle olacaktır : İspanya 1.250.000 ton İtalya 250.000 ton Yunanistan 300.000 ton Tunus 120.000 ton Türkiye 180.000 ton Suriye 125.000 ton Fas 70.000 ton İspanya’da iç tüketim son aylardaki ekonomik kriz ile birlikte düştü. Normal olarak aylık iç tüketim ve ihracat toplamı 100.000 ton iken şu anda bu rakam aylık 80.000 tona Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
77
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
düşmüştür. Tüketimin azalışından dolayı dönem sonu stokların 350.000 tona ulaşması beklenmektedir. Bu durumda, İspanya’daki gelecek yıl 350.000 ton devirden ve 1.250.000 ton üretimden olmak üzere 1.600.000 ton zeytinyağı miktarı olacağı beklenmektedir. Dünyada süregelen ekonomik ve mali kriz nedeniyle, önümüzdeki yıl zeytinyağı fiyatlarının artmasının pek mümkün olamayacağı görüntüsü vardır. Fiyatların aşağı yukarı bugünkü seviyelerde kalması beklenmektedir.Talep arttığında fiyatların biraz yükselmesi, talep azaldığında tekrar düşmesini beklenirken, alımların spekülatif büyük alımlar değil, günlük alımlar olması öngörülmektedir. Sezon başında İspanya üretimi ile beraber fiyatlarda düşüş yaşanabilecek, üretim bittikten sonra piyasa sabit ve istikrarlı bir duruma gelebilecektir. Fiyatlar, bugün İspanya da geçerli olan fiyatların ötesinde beklenmemelidir. Sızma zeytinyağının İspanya'daki 2.400 Euro / ton’luk fiyatı makul bir fiyat izlenimi vermektedir. İspanyol Çiftçi örgütü ASAJA ise önümüzdeki sezonda bütün İspanya’da 1.160.000 tonluk zeytinyağı üretimi öngörmekte. Bu üretim miktarının yaklaşık % 83’ünün (960.000 ton) Endülüs Bölgesinde olacağı tahmin edilmektedir. Sofralık zeytin üretiminin ise 492.000 ton olması umuluyor. İspanya dünya pazarında ağırlığını daha çok hissettirmekte. Bu senenin flaş haberlerinden biri de İspanyol SOS Grubu’nun Ünilever’e ait İtalyan Bertolli markasını satınalmasıydı. Son zamanlarda İspanyollar, üretimin yanısıra ticari anlamda da inisiyatifi ellerine almaya, İtalyanların dünya pazarındaki liderliğini tehdit etmeye başladılar.Yani İtalyan zeytinyağı, İspanyolca konuşmaya başlıyor. SOS Grubu, daha önce de bazı İtalyan markalarını satın almıştı. İspanyol SOS Grubu, Unilever'in Bertolli markasını satın alarak gücüne güç katıp, bugün 350-400 bin ton olan ambalajlı zeytinyağı pazarını Bertolli ile 600 bin tonlara kadar çıkarmayı planlıyor. İspanya, Mayıs 2008 sonuna kadar 357.900 ton zeytinyağı ihracatı gerçekleştirdi. Bu rakam, geçen yıla göre % 5,4, son dört yıl ortalamasına göreyse % 12,8’lik bir artışı göstermektedir. Aynı dönemde İspanya, 184.330 ton da sofralık zeytin ihracatını gerçekleştirdi. Sofralık zeytinde İspanya’nın 151.700 tonluk iç tüketimine bakarak sofralık zeytin üretiminin daha ziyade ihracata yönelik olduğu görülebilir. IOOC verilerine gore, yeni sezonda 2.820.500 ton olacağı beklenen dünya üretiminin %43’ ü İspanya tarafından gerçekleştirilecektir. Türkiye’de de önümüzdeki 2008-2009 sezonu Rekolte Tahmini Raporu açıklandı. İzmir Ticaret Borsası liderliğindeki resmi heyetin açıklamasına gore; var yılının yaşanacağı yeni sezonda 327 bin 634 ton yemeklik zeytin, 159 bin 366 ton da zeytinyağı elde edilmesi bekleniyor. Ege Zeytin-Zeytinyağı ihracatçıları Birliği’nin öngörüsü ise bu rakamın üzerinde. 180 bin ton civarında bir gerçekleşme olacağı yönünde. Bilindiği gibi geçen sene bu miktarın yarısı kadar bir üretim gerçekleşmişti. Önümüzdeki günlerdeki yağışlarla Türkiye’de rekoltenin yüzde 10 daha artacağı belirtilirken, yeni sezona 32 bin ton civarında zeytinyağının devredeceği ifade ediliyor. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
78
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Yaklaşık 200 bin tona ulaşacak ürünün nasıl eritileceği yönünde ihracatçılarda ciddi endişeler var. Rakamlarla İspanya Yüzölçümü : 50.479.000 Ha Nüfus : 43.975.375 (1.1.2005) Nüfus Yoğunluğu : 86,9 kişi/km2 (1.1.2005) Kişi başı GSYİH :19.642 Cari fiyatlarla (2004, Euro) İspanya’nın topraklarının %50’si tarımda kullanılıyor. İspanya’da zeytinin geçmişi Zeytin-zeytinyağı üretiminin İspanya’da çok eski bir geçmişi olduğu bilinmektedir. Anavatanı Mezopotamya ve Anadolu olan zeytinin İspanya’ya Fenikeliler ve Yunanlar tarafından getirildiği söylenmektedir. Zeytin tarımı ve zeytinyağı üretiminin ilk kez Romalılar tarafından geliştirildiği söylense de zeytinyağı üretimine en büyük katkının Araplar tarafından yapıldığı belirtilmektedir. Rakamlarla İspanya’da zeytin-zeytinyağı İspanya, ağaç sayısında; hem sofralık zeytin, hem de zeytinyağı üretiminde açık ara dünya birincisi. İspanyolların “zeytinyağı denizi gibi” söylemlerinin arkasında 300 milyon zeytin ağacının olduğunu ve zeytinin ülkenin hemen her yerinde yağa dönüştürüldüğünü söylemeliyiz. -İspanya, dünya toplam zeytinyağı üretiminin %45’i ile dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisidir. -İspanya, dünya toplam zeytinyağı tüketiminin de % 20’sini gerçekleştirmektedir. -İspanya genelinde zeytinlikler 2.456.719 hektara yayılmıştır. -Sektörde 380.000 kişi istihdam edilmektedir. -En kötü iklim koşullarında bile yıllık ortalama 800.000 Tonluk bir hasat elde edilmektedir. -Üretilen zeytinlerin %96’sı zeytinyağı üretimi için ayrılmış iken, kalan %4 sofralık zeytin olarak piyasaya sunulmaktadır. -Zeytinyağı üretim sektöründe yaklaşık 1.814 üretici (almazaras), 61 yağ çıkarıcı, 26 rafineri, 580 laboratuar ve yaklaşık 1.595 paketleme ünitesi faaliyet göstermektedir. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
79
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bu üreticilerin %14’ü geleneksel tipte üretim yaparken bunların üretimi toplam zeytinyağı üretiminin %1,16’sını oluşturmaktadır. Geri kalan üreticilerin %9’u 3 fazlı sistemle üretim yaparken, %72’si en modern teknoloji olan 2 fazlı sistemle üretim yapmakta ve %5’i de bir veya daha fazla metodu bir arada kullanarak karışık sistemle üretim yapmaktadır. 3 fazlı sistemle üretim yapan üreticiler toplam zeytinyağı üretiminin %3,18’ini gerçekleştirirken, 2 fazlı sistemle üretim yapanlar toplam üretimin %90,10’unu gerçekleştirmekte, karışık sistemle ise toplam üretimin %5,55’ini gerçekleştirmektedir. -Zeytinyağı üretiminin en son aşaması olan şişeleme sektöründe 1.595 şirket faaliyet göstermektedir. Bu işletmelerden %90’u bir üreticiye bağlı olarak faaliyet göstermektedir. -İspanyol zeytinyağı üretiminin yaklaşık %3’ü organik zeytinyağı üretimidir. -İspanya’nın en büyük ihracat kalemleri arasında yağlar ve zeytinyağları 13. sırada yer almaktadır. Yıllara göre İspanya’nın Zeytin-Zeytinyağı üretim, tüketim, ihracat, ithalat rakamlarına bakarsak: Üretim (bin ton) Tüketim (bin ton) İhracat (bin ton) İthalat (bin ton) 2002 / 03 857,8 591,3 537,6 39,1 2003 / 04 1.416,6 625,9 633 61,9 2004 / 05 989,8 615,7 545,5 79,8 2005 / 06 827,4 477,7 453,6 85,5 2006 / 07 1.105,4 304,4 282,2 54,9 2007 / 08 1.250 İspanya’da Zeytin Türleri İspanya genelindeki farklı iklim yapıları sayesinde değişik bölgelerde farklı zeytin türleri yetişmekte ve her bir zeytin türünden farklı tipte zeytinyağları üretilmektedir. İspanya’da yaklaşık 260 farklı zeytin türünün var olduğu saptanmıştır. Zeytinyağı üretiminde en çok kullanılan zeytin türleri: Picual, Picudo, Lechin, Cornicabra, Hojiblanca, Arbequina, Empeltre, Verdiel, Pico-Limon, Morisca, Verdala, Royal, Mollar, Morruda, Farga ve Manzanilla Cacerena’dır. Zeytin üreticisi bölgeler İspanya’daki en büyük zeytinyağı üreticisi bölge, üretimin %75’ini gerçekleştiren Endülüs bölgesidir. Onu üretimin %14’ü ile Castilla-La Mancha, %6 ile Extremadura, %4’ü ile Katalunya ve yaklaşık %1 ile Aragon ve Valensiya izlemektedir. İspanya’daki 1.814 zeytinyağı üreticisinin %45’i Endülüste olup, bunun %40’ı da Jaen’dedir. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
80
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
İspanya’da coğrafi tescil almış olan zeytinyağı tipleri ve bölgeleri İspanyol naturel sızma zeytinyağlarının büyük bir kısmı zeytinyağının kalitesinin artırılması amacıyla ‘Coğrafi Tescil’ ile koruma altına alınmıştır. Coğrafi Tescil, üretim alanı, ürün çeşitleri, üretim teknikleri ve bitki karakteri gibi o ürünü özel kılan bütün özellikleri düzenler. Sadece coğrafi tescil almış olan zeytinyağları diğer zeytinyağlarından ayrılacak şekilde bu tescile ilişkin logoları taşıyabilirler. İspanya’da coğrafi tescil almış 20’yi aşkın zeytinyağı ve bölgesi bulunmaktadır. Bunlar: Antequera, Baena, Baix Ebre-Montsia, Bajo Aragón, Estepa, Gata-Hurdes, La Rioja, Les Garrigues, Mallorca, Monterrubio, Montes de Granada, Montes de Toledo, Sierra de Cazorla, Sierra Magina, Sierra de Segura, Siurana, Poniente de Granada, Priego de Cordoba, Sierra de Cadiz, Tierra Alta’ dır. İspanya’daki zeytinciliği Türkiye’deki ile karşılaştırırsak Zeytinciliğimizin sorunlarını en yakından izleyen gazetecilerden sayın Ali Ekber Yıldırım, İspanyol zeytincilerinin Tariş’le yaptığı temaslar sonrasında, Kasım 2007’de Dünya Gazetesi’ndeki köşesinde bazı bilgileri paylaşmıştı. İspanya’da, uzun yıllar üreticiye zeytinyağında kilo başına 1,3 Euro destekleme primi ödendi. Avrupa Birliği’nin tarımsal destekleme reformu kapsamında yapılan değişiklikle şimdi de kilo başına ödeme yerine alan bazında destekleme ödemesi yapılıyor. Buna göre, 2007-2013 yılları arasında İspanya’da zeytin üreticisine hektar başına üreticiye 550 Avro doğrudan destek ödenecek. İspanya’daki zeytin üreticisi 2013 yılına kadar bu desteği alacağını biliyor. Yani önünü görebiliyor. Türkiye’de ise zeytin üreticileri bu türden desteklerden ne yazık ki yoksunlar. Zeytinyağında daha önceki yıl kilo başına 11 kuruş olan destekleme primi, geçen sene 20 kuruş olarak ilan edildi. Açıklamalara göre; prim miktarı, bu sene de 21 kuruş olacak. Tarımsal Destek ve Yönlendirme Kurulu'nun başta pamuk ve zeytinyağı olmak üzere bazı tarım ürünlerinde 2008 yılı primini sadece 1 kuruş artırma yönündeki çalışmasına tarım kesiminden büyük tepkiler geldi. Tarım sektörü yetkilileri, düşük prim verilmesi halinde birçok tarım ürününde ithalata bağımlılığın artacağını ifade ediyor. Sadece primin azlığı değil sorun. Destekleme primleri genellikle bir sene gecikmeli olarak ödenebiliyor. Bu durumda üreticiler, ancak kooperatiflerinin desteğiyle üretimlerini sürdürebiliyor. Ama kooperatiflerin durumu da malum. Türkiye’deki süregelen sistemle uzun yıllar üretimin sürdürülemeyeceğini bilmek için kahin olmak gerekmiyor. Bu işin böyle devam etmesi olanaksız. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
81
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Nasıl olup da İspanya’nın arkasından en büyük zeytin olabileceğimizi bir bilen varsa açıklasın. Murat Küçükçakır’ın izlenimleri Sevgili Murat Küçükçakır hocam da İspanya inceleme gezisi sonrasında aşağıdaki gözlemlerini aktarmıştı : “Bilindiği üzere Ege İhracatçılar Birliğinin İspanyaya düzenlemiş olduğu inceleme gezisine katılmış bulunmaktayım. Bu gezi içindeki izlenimlerimi sizlere aktarmaya çalışacağım. Öncelikle kendi konum olan hasat ile başlamak istiyorum. Gezinin 2. günü Sevilla- Cordoba arasında bir bölgede bulunan zeytinliklerde hasat şekillerini görmek için gittik.Gittiğimiz bölge dekarda 7 ağaç bulunan hojiplanca çeşidi dikilmiş İspanya nın bir çok bölgesin de rastladığımız 3 gövdeli olan ağaçlardan oluşuyordu Özellikle körfez bölgesinde olduğu gibi koyun korkusu olmadığından ağaçların dalları yerlere kadar inmişti Hasatta pelenc bugy 900 kullanıldı. Türkiye de satılan bugy 1200 daha önceki yıllarda üretilmiş ilk modellerinden. Sallama esnasında sırıklarla düşmeyen uç dallardaki taneler düşürüldü. Türkiye ye göre sırık acısından değişen tek şey sırıkların karbon-fiberden olmasıydı.Burada dikkate alınması gereken konu sırığın ana hasat aracı olarak değil, gövde sallayıcıya takviye şeklinde kullanılmasıydı. Tente üzerinde kalan dal parçaları Türkiye’de çim üzerindeki yaprakları toplamak için kullanılan tarak benzeri bir aletle uzaklaştırıldı. Tenteler toplanarak daneler bir araya getirildi ve traktöre monteli kepçe üzerine döküldü. Boşalan tenteler tekrar ağaçların altına hemen serildi. Kepçe ile doğru romörka dökülerek fabrikaya sevk edildi.Kimse çuval ve kasalarla uğraşmıyordu. İşin maliyet kısmına gelince; işciler günde 6 saat çalışıyorlar. Günlük 45 euro ödendiğini ve oradaki ekibin günde ortalama 10 ton zeytin hasat ettiğini söylediler. Kaba bir hesapla, 1 kg zeytini 0,11 kuruşa topluyorlardı.” Murat Küçükçakır hocam, Şubat 2008’de paylaştığı İspanya izlenimlerinin bir bölümünü de zeytinyağı fabrikalarının işleyişine ayırmıştı. Gönderdiği aşağıdaki tablo birçok şeyi anlatıyor : Kapasite(Ton) Adet İşleme yüzdesi 0-10 150 0,0310-20 75 0,0920-100 423 2,08 100-250 366 5,27250-500 214 6,90500-1000 229 14,55 Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
82
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
1000-2500 213 30,55 2500-5000 91 28,79 5000 ve üzeri 18 11,73 TOPLAM FABRİKA SAYISI :1776 Murat Küçükçakır izlenimlerinden çıkardığı sonuçları şu şekilde aktarıyor: “Sonuç olarak ortalama 1.200.000 ton zeytinyağı, 1776 fabrikada gerçekleşen üretimle elde ediliyor. Ülkemizdeki zeytinyağı işleme fabrikası sayısının 1000 adet civarında olduğu söylenmekte. Bizde ortalama 120.000 ton yağı 1000 adet fabrikayla elde ediliyor. Bizde ki zeytinyağ fabrikaların kapasiteleri konusunda bilgim yok, ancak tahminim 250 tonun üzerinde ondan fazla fabrika yoktur. İspanya da elde edilen yağın yaklaşık % 70’i 1000 ton ve üzeri fabrikalardan elde edilmektedir.Burada ispanyanın maliyetlerini düşürmede kurduğu yalın sistemin avantajlarını nasıl kullandığını hep birlikte görmekteyiz.” İspanya’da kooperatifçilik Zeytincilik konusunda İspanya’da faaliyet gösteren çok sayıda kooperatif birliği vardır. EZZİB Başkanı ve TİM Başkan Vekili Ali Nedim Güreli, "İspanya'da kooperatifler toplam zeytin ve zeytinyağı üretiminin yüzde 75'ini karşılıyor. Kooperatifçilik çok güçlü,” diyor. Sene başında İspanya’da kooperatiflerle yaptıkları temaslarla izleyecekleri politikaları yerinde tespit etme fırsatı bulduklarını ifade ediyor. İspanya ekonomisine önemli katkısı olan tarım ürünleri arasında şarap, yağlık ve sofralık zeytin, meyve ve sebze türleri ile süt ve ürünlerinde tarımsal amaçlı kooperatiflerin yeri son yıllarda önem kazanmıştır. Aslında İspanya kooperatifçiliğinin genç bir harekettir. İspanya’da 20.yüzyılın başlarında ilk tarımsal amaçlı kooperatiflerin kurulduğu görülmektedir. İspanya Tarım Kooperatifleri Merkez Birliği (CCAE) 1985 yılında kuruldu. Bugün yaklaşık 1milyon bireysel ortağı, 4500 birim kooperatifi ve 15 bölge birliği vardır. Öncelikli olarak son yıllarda güçlü üst örgütlenme ve pazarlamada yeni yöntemler denenmektedir. Değişen günümüz koşullarında üretim kooperatifleri şeklinde örgütlenen üretim sektörü daha fazla önem kazanmaya başlamış ve bu işletmeler naturel zeytinyağını dökme olarak satmak yerine kendi markalarıyla pazarlamaya başlamışlardır. Halihazırda kooperatifler şeklinde örgütlenmiş olan üreticiler toplam üreticilerin %56’sı olup bunlar toplam üretimin de %67’sini gerçekleştirmektedirler. İspanya’da önemli bazı zeytincilik kurumları ASOLİVA Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
83
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
ASOLIVA, İspanya’nın zeytinyağı ihracatçıları birliğidir. Kar amacı gütmeyen, özel bir statüsü olan ASOLIVA, her ne kadar resmi olarak Eylül 1977’de kurulmuş ise de benzer oluşumlar halinde 1928’den beri değişik adlar ve biçimlerde varlığını sürdürmektedir. Birlik, hasat durumuna ve rekolteye bağlı olarak, İspanya’nın ambalajlı, şişeli zeytinyağı ihracatının % 95’inden fazlasını, dökme zeytinyağının ise % 50 ile % 75’i arasındaki kısmını ihraç eden, ağırlıklı olarak Endülüs ve Katalonya bölgelerinde faaliyet gösteren 59 zeytinyağı ihracatı şirketinin bir araya geldiği bir kuruluştur. ASOLIVA’nın amacı, her ne kadar üyesi olan zeytinyağı ihracatçılarının çıkarlarını savunmak, İspanyol zeytinyağının tanıtımı, satışı için önlemler almak ve faaliyette bulunmak ise de herhangi bir iş muamelesinin bizzat içine girmemekte, üyesi olan ihracatçı firmaların bu meyandaki ticari faaliyetlerine destek vermektedir. ASOLIVA, ihracat sektörünün temsilcisi profesyonel bir kuruluş olarak pek çok ulusak ve uluslar arası kuruluşun, federasyonun, birliğin üyesidir de. Oleoestepa:Sevilla’da faaliyet gösteren Oleoestepa Kooperatifler Birliği, 4 bin ortaklı 16 kooperatiften oluşuyor. Yılda ortalama 175 bin ton zeytin alıyor. Zeytinin bir kısmını sofralık olarak satıyor geri kalanından yılda ortalama 25 bin ton yağ elde ediyor. Yağın yüzde 60′ını ihraç ediyor, geri kalanını iç piyasaya satıyor. Oleicata el Tejar:1960 yılında zeytin üreticilerince kurulan, halen 92 ortaklı “Oleicata el Tejar" adlı kooperatif, yılda 120.000 ton zeytini yağ olarak işlemektedir. 1.500 ton/gün kapasiteli pres tesislerinde ayrıca, 800 ton/ gün ayçiçeği de preslenmektedir. Adı geçen bu kooperatif birkaç yüksekokul ile birlikte işledikleri ürün artıklarından saatte 12.600 kilowatt elektrik enerjisi kazanan bir işletmenin de sahibidir. İspanyol kooperatiflerinin uygulamaları Oleoestepa’nın Genel Müdürü Alvaro Olavarria Govantes’in verdiği bilgilere göre İspanya’daki uygulama satırbaşlarıyla şöyle: İspanya’da zeytin üreticisi, ürettiği zeytinin tamamını ortağı olduğu kooperatife teslim etmek zorunda. Kooperatif, üreticiden aldığı zeytini sofralık olarak veya sıkarak yağ elde ettikten sonra piyasada satıyor. Kooperatif, maliyetlerini ve masrafını düştükten sonra üreticiye ürünü ne zaman ve hangi fiyattan satılırsa onun üzerinden 15′er günlük dönemler itibariyle ödeme yapıyor. Üretici, ürünü satılmadıkça kooperatiften avans veya ürün bedelini alamıyor. Ancak, çok zorunlu durumlarda, teslim ettiği ürünün yaklaşık değeri hesaplanıyor ve bankadan bunun yüzde 75′i kadar kredi alması sağlanıyor. Alınan kredinin yıllık faizi yüzde 4 civarında.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
84
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Türkiye İçin Çözüm ne olmalı? İlk şartlardan biri olan devletin stratejik bir ürün olması gereken zeytinde gerekli desteği vermesinin dışında sorunun çözülmesi için ne tür önlemler alınmalı? Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin’in ifade ettiği gibi, evrensel kooperatifçilik ilkelerinin Türkiye’de de uygulanması olmalıdır. EZZİB Başkanı Ali Nedim Güreli de "İspanya dünya zeytin ve zeytinyağında üretim lideri. Ancak bu alandaki ticarette ise, İtalya'nın liderliği sözkonusu. Son yıllarda İspanya, İtalya'nın pazardaki hakimiyetini kırdı. Dolayısıyla, dünya zeytinyağı pazarında söz sahibi olma hedefindeki Türkiye'nin İspanya'dan öğreneceği çok şey var. Sektör dünyada bir şey yamak istiyorsa İspanyasız olmaz" demişti. Ancak bütün sektör bileşenlerinin aynı kanaatte birleşip, el ele vermeleri gerek. Dilşen Oktay’ın dediği gibi, istediğimiz kadar müthiş üretim yapalım, eğer alıcısı yoksa veya üretimimiz yetersiz ise malımız değerlenmez… Sonuçta bu bir zincir ve sektörün bileşenlerinin hepsi; üreticiler, ihracatçılar zincirin halkaları...Birbirlerine bağlılar...Bir halkadaki hata tüm zinciri olumsuz etkileyecektir... Bir Anı Sonsöz niyetine Hasan Köşklü’den bir anı ile yazıyı noktalayalım : “Denetim Kurulu arkadaşım rahmetli Ali Günsur ile Endülüs/ İspanya gezisindeydik. Her günün gecesi olduğu gibi yine otelde dinlenirken günün de değerlendrimesini yapıyorduk. Konumuz İspanya'da zeytinciliğin ulaştığı seviye, Franco'nun zeytinciliğe verdiği önem, AB den sağlanan destekler ve benzeri konulardı. Bizi özellikle verilen önem nedeniyle İspanyol Zeytincisi'ne verilen önem ve geldiği seviye çok etkilemişti. Rahmetli Ali Günsür, o gece unutamayacağım bir değerlendirme yaptı. "Şu İspanyol zeytin üreticisine verilen öneme hayran oldum. Adamlar kendilerine sağlanan imkanlar ile üretim yapıyorlar, haysiyetli bir yaşam sürüyorlar. Memlekete dönünce arazileri, zeytinlikleri satıp, burada zeytinlik alarak burada çifçilik yapmak istiyor canım." anlamındaydı değerlendirmesi. Ali Günsur, tabii ki zeytinliklerini satmadı,memleketini terketmedi ve İspanya'ya yerleşmedi. Rahmetli olana kadar bu topraklara hizmet etmeye devam etti. Yüksek sesle yaptığı değerlendirme, o günlerde içinde bulunduğumuz duruma isyanıydı. O gün yaptığı değerlendirmeye ben de katılıyorum, içinde bulunduğumuz duruma tepki anlamında ve Ali Günsur'u rahmetle anıyorum.” Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
85
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Kaynaklar : - “Zeytinyağı Sektörü Raporu”,T.C. Madrid Büyükelçiliği Ticaret Müş.,Temmuz 2007, - “Zeytinyağı kooperatifçiliği”, T.C. Madrid Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Raporu, 17 Temmuz 2007 - “İspanya ve Türkiye’de Zeytin Kooperatifçiliği”, Ali Ekber Yıldırım, Dünya Gazetesi, 7 Kasım 2007. - “İspanya Gezisi İzlenimleri”, Murat Küçükçakır, Şubat 2008
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
86
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Yunanistan Raporu: Dert Bir,.. Derman Bir
Bu yılı da tükettik Sektörümüz açısından 2006 yılı sezonu, karışık; öncesi de bir o kadar tartışmalı başladı. Neredeyse hasat bitti; artık toplanacak zeytinimiz kalmadı: Yakında sonuçları da öğreneceğiz. Yani takke düşecek, kel görünecek. Bir çoğumuz daha hala stoklarımızdaki malımızı kaça satacağımızı; kar mı, yoksa zarar mı edeceğimizi bilemiyoruz. Halbuki sezona ne ümitlerle ve ne coşkulu girmiştik… Güya bu yıl var yılı olacaktı! Sezon başında İzmir Borsa’sının rekolte tahminine göre 170 bin ton olacağı açıklanan zeytinyağı üretiminin, özel sektör kuruluşlarına göre 200 bin tonu geçeceği , 250 bin tona ulaşılacağı ileri sürülmüştü… Arkasından tartışmalar başladı. Aslında tartışmalar bir çoğumuzu rahatsız etse de, tartışma yerine birlik çağrıları yapsak da bu durumun bir dinamizm içerdiği de ayrı bir gerçek. Hepimizin artık ezberlediği bazı gerçeklere yeniden bir göz atalım: Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
87
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Yıllık dünya zeytin üretimi 18 milyon ton, zeytinyağı üretimi ise yaklaşık 3 milyon ton.İlk üç sırayı İspanya ( % 30), İtalya (% 24 ) ve Yunanistan ( % 18 ) alıyor. Bizim dördüncülüğümüzle, beşinciliğimiz bile tartışmalı. Biz eğer 4. isek de 3.Yunanistan açık ara önümüzde; nerdeyse bizden yaklaşık 2.5 kat fazla zeytinyağı üretiyor. Ve tabii ihracatı da ona göre… Türkiye, dünyanın en büyük beşinci zeytinyağı üreticisi. Toprakları bizim beşte birimiz kadar bile olmayan Akdeniz’deki sınır komşumuz Yunanistan bizden önde. Bilim ve tıp çevreleri tarafından uzun, kaliteli ömrün iksiri ilan edilen; kalpten kansere kadar pek çok hastalığa karşı koruyucu, iyileştirici etkisi olan; her türlü illete çare olduğu söylenilen bu muhteşem, mucizevi sıvıyı ne yazık ki biz pek kullanmıyoruz. Yunanistan'da kişi başına yıllık tüketim 22 litre iken, bizim ülkemizde ise bu miktar 1 litreyi bile zor buluyor. Biz ne kadar ihraç edeceğiz; dökme mi, yoksa kutulu mu ihraç edelim, derken, her yıl yapılan yaklaşık 1 milyar dolarlık bitkisel yağ ithalatı da cabası. Zeytinyağımızın ancak onbeşte birini kendi markalarımızla, göğsümüzü gere gere, ‘Made in Turkey' damgasını basarak dünyaya ihraç edebiliyoruz. Geriye kalan kısmını ise dökme olarak yabancı firmalar elimizden alıp, kendi markaları ve etiketleriyle ambalajlı olarak, yeniden piyasaya sürüyorlar. Üzerimize sinmiş olan “Biz adam olmayız”, “Böyle gelmiş, böyle gider” kaderci yaklaşımından ve komplo teorileri üretme huyundan vazgeçmez isek işimiz zor…O zaman kaderimize razı olup ağlaşacak mıyız, yoksa savaşacak mıyız? Enginleri fethetme ruhuyla kollarımızı sıvayacak ve dünya sıralamasında İspanya’yı dahi geçecek miyiz? Tercih bizim… Her şey değişecek, zaman gelecek, kendi markalarımızı kabul ettirip, kendi etiketlerimizle malımızı satacağız, diye ümit ediyoruz. Ümitlenmek ya da ümitsizliğe kapılmak için komşunun durumuna bakmak bize fikir verebilir. Sizinle de paylaşmak için tamamını, olduğu gibi çevirerek bu yazının kapsamına aldığım haberi ilk okuduğumda gülümsemeden edemedim. AFP’nin haberinin başlığında Yunanistan zeytinyağı üreticileri, “Bizim zeytinyağımızın İtalyan etiketi ile satılması artık son bulmalı,” diye feryat ediyordu. Bizim tartışmalarımızın ana odak noktasını oluşturan bir konuyu; “Zeytinyağımızı Avrupalı alıcılara dökme satmak yerine, katma değeri daha yüksek fiyatlarla ambalajlı olarak satalım,” tartışmalarını hatırladığımızda, bizden yaklaşık 2.5 kat daha fazla üretim yapan, pazarda bizden daha güçlü olan Yunan üreticilerinin de dertli olmasını görmek insanı tabii ki şaşırtıyor… Komşunun derdi de aynıymış, diyoruz. Muhtemeldir ki aynı derdin dermanı da aynıdır… Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
88
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Yunan mitolojisine göre tanrılar zeytin ağacının altında doğarlarmış. İnanca göre tanrıça Athena, insanlara çok kısa sürede yaşamları için gerekli en önemli doğal ürünlerden biri olan zeytin ağacını armağan etmiş. Zeytin, Yunan kültürünün ayrılmaz bir parçası… İnsanlar, binlerce yıl, onun yağını yakıp ısındılar, aydınlandılar; sağlıkları için merhem gibi vücutlarına sürdüler; yemeklerine kattılar, meyvesini ekmeklerine katık yaptılar; kutsal törenlerinde kullandılar. O kadar ki Yunanistan’da 3 bin yıl önce zeytin ağacını kesmenin cezası ölümdü. Zeytinin bu denli önemli olduğu Yunanistan’la ilgili bilgilere şöyle bir göz atarsak; Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki batı komşumuzun yüzölçümü 131.940 kilometrekare. Bunun beşte biri irili ufaklı adalardan oluşuyor. Yaklaşık nüfus ise 10.5 milyon kişi. Zeytinyağı Yunanistan’ın en değerli ürünlerinden. Dünya üretiminin yaklaşık % 18’ini üreten bu ülkede 350 binin üzerinde aile hayatını bu işten kazanmaktadır. Dünyada kişi başına tüketilen yıllık zeytinyağı sıralamasında 22 litre ile Yunanistan ilk sıradadır. İtalyanların ve İspanyolların tükettiklerinin iki misli zeytinyağı tüketmektedirler. Sadece kişi başına 1 litre zeytinyağı tüketilen ülkemizle karşılaştırdığımızda 20 katı fazla tüketim gözlemlenmektedir. Yunanistan’da zeytin üreticilerinin önemli bir bölümü 3-5 hektardan daha az toprağı olan küçük çiftçilerden oluşur. Zeytinyağı fiyatlarının oluşumunda en yüksek maliyet payı % 50 ile zeytin hasadından kaynaklanmaktadır. Zeytinliklerin ve yağhanelerin önemli bir kısmı yüz seneden fazla bir zamandır faaliyettedirler. Ve üretimlerinin tamamına yakınını düşük fiyatlarla yerli tüccarlara ya da ihracatçılara satmaktadırlar. Yağhanelerin yaklaşık % 80’i modern kontinü makinelere geçmişlerdir. Zeytinlikler de aşılama, sulama, budama, bakım açısından daha verimli bir duruma gelmişlerdir. Bununla birlikte orada da, bizdekinden az olsa da aşılanmamış deliceler, düşük verimli bakımsız yaşlı ağaçlar, çevre sorunu yaratan karasu derdi vardır. Ülkede yaklaşık 3.000 sıkma, 220 şişeleme tesisi bulunmaktadır. Yağ üretiminin % 30’u Girit’te, % 26’sı Peloponnesos’ta, % 10’u Lesvos’ta (Midilli), % 10’u İon Adaları’nda, geriye kalan % 24’ü de ülkenin diğer bölgelerinde yapıldığı Yunanistan’da tüketilen yemeklik yağın % 80’i zeytinyağıdır. Yunanistan’ın yıllık zeytinyağı üretimi, yaklaşık 400 bin tondur. Üretiminin % 70’i Extra Virgin Zeytinyağıdır. Üretiminin yaklaşık üçte birini ( 135 bin ton ) ihraç etmektedir. Üretimde dünya 3.’sü olmakla birlikte Extra Virgin Zeytinyağı ihracatında en büyük ihracatçı konumundadır. Bu da büyük ölçüde dökme ihraç edilen Yunan zeytinyağının üstün kalitesini, organoleptik değerler açısından mükemmelliğini göstermektedir. Yunan zeytinyağının % 90’ı Avrupa Birliği ülkelerine satılmaktadır. Bunun da % 80’i dökme, % 10’u Yunan markaları ile ambalajlanmış olarak yapılmaktadır. İhracatın yaklaşık 100 bin tonu İtalya’ya yapılmaktadır.Bu arada Amerika Birleşik Devletleri, Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
89
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Kanada, Avustralya, Japonya, Çin gibi alternatif pazarlara artan oranda bir yöneliş vardır. Son yıllarda önemli bir değişim varsa da uluslararası pazarda Yunan markalı zeytinyağlarının varlığı hala çok küçüktür. Yani Yunanistan zeytinyağı üreticileri hala dertli; ama bir çıkış arıyorlar, durumu değiştirmek için tedbirler alıyorlar. Bizler de dertliyiz. Karşılaştırdığımızda bizim çok daha fazla dertli olmamız olağan…Ancak bunu kader gibi kabul etmeden çaba içinde olmalıyız. Arayışlarımızda belki komşunun deneyimi bizler için örnek olacaktır. İncelemekte, izlemekte fayda var. Kaynaklar : - Union of Grek Olive Oil Producers (SEVITEL) -Olive Oil Production in Greece, Paul Vossen ....
Komşunun Feryadı : “Bizim zeytinyağımızın İtalyan etiketi ile satılması artık son bulmalı,” diyor Yunanistan ( AFP, Atina- 09/08/2006) Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
90
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Çeviri : M. Hakkı Yazıcı Yunanistan, yıllık 400 bin ton üretimiyle dünyanın en büyük üçüncü zeytinyağı üreticisi. Tüketicilerin önemli bir kısmı, bu ülkenin kendi ürününü dökme olarak İtalya’ya ihrac ettiğinin; ihrac edilen bu zeytinyağlarının da işlenip, paketlenip İtalyan markaları ile tekrar pazara sürüldüğünün farkında değil. Yunanistan Maliye Bakanlığı resmi verilerine göre, gerçekleşen yaklaşık 100 bin tonun üzerindeki zeytinyağı ihracatının ancak yüzde altısı Yunan markaları ile yapılabilmektedir. Fakat Uzakdoğu’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen, artış eğilimi gösteren taleplerin verdiği umutla Yunan üreticileri, Yunanistan malları üzerindeki yabancı markaların hegemonyasına daha fazla hoşgörülü olmayacaklarını ifade etmektedirler. “Stratejimiz, şu anda çok az varlığımızın olduğu, ancak yüksek potansiyeli olan Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Japonya gibi pazarlarda kalıcı bir durum elde etmektir,” diyor Yunanistan Zeytinyağı Üreticileri Birliği (Sevitel) Başkanı Gregory Antoinadis. “Biz, pazarlama anlamında geç başlayanlardan olabiliriz, fakat bizim uzun vadeli amacımız, yabancı rakiplerimiz gibi icraatta bulunmaktır,” diye ekliyor. Yunan zeytinyağı sektörünün tanıtıma cari olarak bir yılda yaklaşık 10 milton Euro (12 milyon ABD Doları) para harcadığını söylüyor Antoniadis. (AFP) Yunan devleti, bu yıl, “2006 Zeytin ve Zeytinyağı Yılı” destekleme tedbirleri kapsamında 5 milyon Euro’dan daha fazla katkıda bulunmuştur. Programın parçası olarak, Atina Uluslararası Havaalanı’nı kullanan turistlere ücretsiz zeytinyağı şişeleri hediye eden bir oluşum gerçekleştirilmiştir. Koronel kalp hastalıklarının azalması ve zeytinyağı tüketimi arasındaki ilişkiyi gösteren son çalışmaların da katkısıyla, -uluslararası ödülleri pek çok defa alan- Yunan üreticilerinin geleneksel üretim yöntemlerini geliştirme yollarını arama umudu, onların organik ve gurme marketlerine ulaşmalarına yardımcı olacaktır. Ancak, doğası gereği -küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşan, zeytinlerin elle toplanıp kooperatiflerde sıkıldığı -Yunan sanayisi oldukça karmaşık bir pazarlama çabasına sahiptir, diyor Yunan Dış Ticaret Kurumu (HEPO) Pazar Uzmanı Christina Sotiropoulou. “Kendi zeytinyağımızı kendimiz şişeleyip, satmak konusuyla çok ilgiliyiz, fakat Yunanistan küçük bir ekonomi ve yabancı firmalarla onların alanında rekabet edecek birinin finansal güce ihtiyacı var,” diye devam ediyor. 25 Yunan zeytinyağı markası, AB’nin Menşei Koruma ( Protected Designation of OriginPDO) ve Coğrafi İşaretleme ( Protected Geographical Indication-PGI) kurumlarına kayıtlıdır, bunların 9’u Girit Adası’ndandır. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
91
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Fakat kaliteli ürün üretmek yabancı pazarda varolmak için tek başına yeterli değil, diyor Fransa’ya PDO’da tescilli Sitia Markasıyla ihracat yapan işletmeci George Papakirikos. “Ben on yıl önce, pazarlamaya başladığımda bu yağ, Girit Adası dışına asla çıkamıyordu ve bir parfüm şişesine benzeyen ambalajlarda, Yunanca etiketle satılır durumdaydı,” diyor. “Çok kısa sürede talebin yüksek olmayacağını fark ettim.” Şimdilerde ürün, İtalyan tarzı şişelerde, Fransız etiketiyle ambalajlanıyor ve satışlar canlı,” diye ekliyor. Ve aynı son yıllardaki kendi kişisel iş kalkışmasında olduğu gibi, diğer Yunan işletmecilerinin de hızla sektörün pazarlama yöntemlerini öğrendiğini söylüyor, Papakirikos. “Yunan üreticileri, fuarlarda varlıklarını artan bir şekilde hissettiriyorlar. Tanıtımlarında kendi yağlarının mükemmel bir kaliteye sahip olduğunun insanlar tarafından farkına varılması için çaba harcıyorlar,” diyor. “Fakat İspanyol ve İtalyanların açtığı arayı kapatmanın güç olacağını, bunun zaman alacağını,” ifade ediyor.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
92
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Rusya Pazarında Zeytin-Zeytinyağı
Rusya’da zeytin-zeytinyağı var mı? Bir süredir Moskova'da yaşıyorum ve utanarak yazıyorum; ben de evimde ne yazık ki markette bulabildiğim İspanyol, İtalyan, Yunan zeytin ve zeytinyağlarını yiyorum. Zeytin ve zeytinyağı ticareti ile ilgimi de bunun ülkemizde emek verenler için kazançlı bir noktaya geldiğine inandığım zamana kadar askıya aldım; ilgimi daha çok yazmak ve araştırmak düzeyinde sürdürüyorum. Hemen dudak bükmeyin; geçen sene devam ettiğim iki aşamalı zeytinyağı tadımı eğitiminin deneyimiyle tattığım Rusya’daki marketlerden satın aldığım bu zeytinyağları hiç de fena değil; ancak yine de burada bulabildiklerim bizim Körfez zeytinyağlarının ve sofralık Gemlik zeytinimizin yerini tutamaz. Galiba memleket hasreti bende en çok bu konuda kendisini gösteriyor. Keşke bizim güzelim ürünlerimiz de raflarda hak ettiği yeri alabilse. Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
93
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Bu beni üzüyor, ancak bu duyguyu herkesin paylaştığını da sanmıyorum. Görebildiğim kadarıyla bizim dünya pazarlarını anlayıp, iş yapabilmemiz için daha bir kaç fırın ekmek yememiz gerekecek. -Keşke onca ekmeği zeytinyağına banarak yesek ve hiç olmazsa iç tüketimi arttırsak. Bütün Rusya için konuşamasak bile Moskova çok zengin bir şehir. Dünyanın en görgüsüz ve ölçüsüz zenginleri burada… Zeytinyağı da burada çok prestijli bir ürün ve tanınıyor. Rusya'da da bütün dünyada olduğu gibi margarin, sabun, güzellik müstahzarları gibi bazı ürünler, zeytinyağı imajı ile pazarlanıyor. Rusların çok tükettikleri mayonez üretimi yapan bir firmanın ambalajlarında bunun zeytinyağı kullanılarak imal edildiğini anlatan zeytin resimleri var. Hemen her markette zeytin ve zeytinyağı var; bazen promosyonu bile yapılıyor. Yılbaşı arifesinde gezinirken Kremlin’de Lenin’in Mozolesinin hemen karşısında bulunan GUM Alışveriş Merkezi’nin içindeki gurme marketi Gastronom’un orta yerinde kurulmuş muhteşem zeytinyağı standını inceledim. Gözlerim boşu boşuna aradı; ancak ne yazık ki bir tek şişe bile Türk zeytinyağı yoktu. Kimse kusura bakıp alınıp kızmasın, benim şahsi düşüncem Moskovalıların zeytinyağını Erzurumlulardan, Konyalılardan, Kayserililerden, Trabzonlulardan daha fazla tanıdıkları ve tükettikleri… Ancak ne yazık ki Türklerin kurdukları Ramstore’larda bile Türk ürünü yok. Hem de Rusya burnumuzun dibinde olmasına ve navlun avantajımız bulunmasına rağmen. Bu, tamamen dünya fiyatları ile piyasaya güçlü bir şekilde girememekle ilgili. İşte böyle... Ne yazık ki biz hala iç kavgalarla uğraşıp burnumuzu dışarı çıkaramıyoruz. Rusya perakende pazarı Rusya pazarını küçümsemek safdillik olur. Özellikle 90’lı yıllardan sonra hızla büyüyen ve gelişen bir Rusya’dan bahsediyoruz. Gelgitlerle dolu kriz zamanlarında kesin rakamlardan söz etmek çok doğru olmasa da yaklaşık bazı göstergelerle Rusya pazarına bakacak olursak ne kadar önemli olduğunu anlarız. Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan rapora göre Rusya şu anda dünyanın en büyük on ikinci büyük perakende pazarı konumunda. Bu araştırmaya göre 2002 yılında 112 milyar ABD doları seviyesinde olan perakende pazarı sektörü hacmı 2004 yılında 190 milyar ABD dolarına yükselmiştir. 2010 yılında 450 milyar ABD dolarlık perakende pazarına sahip olması öngörülen, şu anda 270 milyar ABD dolarlık pazara sahip Rusya`da benim yaşadığım Moskova, sadece 68 milyar ABD doları ile önemli bir paya sahip.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
94
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Financial Times gazetesinin yaptırdığı araştırmaya göreyse Rusya’nın 2020 yılında Almanya’yı bile geçerek, Avrupa’nın en büyük perakende pazarına sahip olacağı, 2004 yılında 224 milyar ABD doları olan gıda, giyim ve dayanıksız tüketim mallarını kapsayan “grocery” sektöründe 2020 yılında 637 milyar ABD dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı açıklanmıştır. Rusya perakende pazarı, 2000 yılından beri yılda yaklaşık % 11 oranında büyüyerek gelişmektedir. Renaissance Capital tarafından yapılan “Future of Russia’s Consumer Sector” araştırmasına göre, Rusya’da 2010 yılında satın alma gücü paritesine göre kişi başına harcanabilir gelir düzeyinin 10.550 ABD dolarına ulaşacağı beklenmektedir. Rusya perakende pazarında Alman Metro (Metro, Cash&Carry, Real), Fransız Auchan önemli bir mağaza ve pazar payına ulaşmıştır. 1997 yılında, Moskova’da ilk Ramstore mağazasını açarak süpermarket-hipermarket sektöründe yabancı sermayeli girişimciliğin öncülüğünü yapan Türk Ramenka ise bu mağazaların önemli bir kısmını Fransız Auchan’a satarak sektörün liderliğini ne yazık ki yitirmiştir. Rusya zeytin-zeytinyağında da önemli bir pazar Türkiye’nin son iki senedir trajik bir şekilde gerileyen zeytin-zeytinyağı ihracatında toparlanıp atak yapabilmesi için hedef pazarlarını iyi belirlemesi gerekmektedir. Süregelen koşullarda, AB ülkelerine ihracat yapabilmek için, zeytin üreticisi hemen her ülkeye verilen kotalardan her ne hal ise yoksun olan; zeytin üreticisi AB ülkeleri ve kotaya sahip AB üyesi olmayan diğer ülkelerle adil olmayan bir rekabete zorlanan Türkiye’nin ancak olağan dışı iklim koşulları sonrasında, kıtlık senelerinde malının talep edilir olacağını bilmek için biraz gerçekçi olmak yeterli...O da markalı-ambalajlı değil, dökmeci olarak…Bu gidişle çok yakın bir gelecekte ihracatta ancak Tunus’un dökme zeytinyağı tedarikçisi olabilirsek kimse şaşırmasın. AB’den kota edinme mücadelesini bırakmadan, kararlı bir şekilde verirken alternatif pazarlarda yer edinmek çabası da sürdürülmelidir. AB ile vakit kaybetmek yerine ABD, Kanada, Çin, Japonya ve Rusya gibi pazarlara gereken önem verilmelidir. 145 milyon nüfusu bulunan, kişi başına düşen milli geliri ortalama 5 bin 260 dolar olan Rusya`da kişi başına düşen zeytinyağı tüketiminin de eğitim ve refah seviyesinin yükselmesine paralel olarak her geçen gün artması bekleniyor. Zeytinyağı tüketiminde yüzde 78 ile İspanyol yağları birinci sırada yer alıyor. Pazarda İtalya, Yunanistan, Tunus ve Suriye zeytinyağları da hatırı sayılır oranda bulunuyor. 2005 yılında Rusya`nın yıllık ithalatı 6 bin ton iken Türkiye`nin Rusya`ya yaptığı zeytinyağı ihracatı 220 tondu. Bunun 150 tonu Tariş tarafından yapılan ihracat idi. Rusya, Uluslararası Zeytin-Zeytinyağı Konseyi (IOOC) verilerine göre son yıllardaki zeytinyağı ithalatı 14 bin ton, sofralık zeytin ithalatı ise 90 bin ton civarında olmasına ve Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
95
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
bu miktar 145 milyonluk bir ülke için henüz çok az olmasına rağmen önemsenmesi ve stratejik bir pazar hedefi olarak değerlendirilmesi gereken bir ülke. Bazı fiyat bilgileri Fikir edinmek isteyenler için Ocak 2009 başında Moskova’da çeşitli marketlerde not aldığım sızma zeytinyağı fiyat bilgilerini paylaşmak istiyorum: Maestro de Oliva ( İspanya ), 1 Lt. tenekede, 312,09 Ruble, Carbonel ( İspanya ) , 1 Lt. tenekede, 305,78 Ruble, Terra Delyssa (Tunus ) , 1 Lt. cam şişede, 269,10 Ruble, İliada (Yunanistan ) , 1 Lt. cam şişede, 476,90 Ruble, Filippo Berio ( İtalya) , 1 Lt. cam şişede, 349,90 Ruble, Monini ( İtalya) , 1 Lt. cam şişede, 387,90 Ruble, La Espanola ( İspanya ) , 1 Lt. cam şişede, 424,90 Ruble, La Espanola ( İspanya ) , 0,75 Lt. cam şişede, 293,79 Ruble, Terra Delyssa ( Tunus ) , 0,75 Lt. cam şişede, 222,90 Ruble, İliada ( Yunanistan ) , 0,75 Lt. cam şişede, 237,90 Ruble, Borges ( İspanya ) , 0,75 Lt. cam şişede, 314,90 Ruble, La Espanola ( İspanya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 204,79 Ruble, Borges ( İspanya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 227,79 Ruble, Bertolli ( İtalya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 234,90 Ruble, Carapelli ( İtalya ) , 0,5 Lt. cam şişede, 331,50 Ruble, Gae ( Yunanistan ) , 0,5 Lt. cam şişede, 269,50 Ruble. Fiyatları Türk Lirası cinsinden anlamak isteyenler Ruble cinsinden fiyatları 20’ye bölerlerse yaklaşık bir fikir sahibi olabilirler. Fiyatlar, arasında görülebilecek değişkenlikleri pazarlama politikalarına bağlamak doğru olur sanırım. Türkiye’nin Rusya pazarındaki zeytin-zeytinyağı pazarlama serüveni Zaman zaman basında, örneğin Verde’nin Rusya’da ve Ukrayna’da temsilcilik açacağına, Ravika’nın ciddi kontratlar yaptığına dair haberler okuyup ümitleniyoruz. Ocak 2007’de Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Başkanı Cahit Çetin, basına yaptığı bir açıklamada zeytinyağı pazarında yüzde 78 pay ile Rusya`da liderliği elinde bulunduran İspanya`nın tahtını sallamayı hedeflediklerini, önümüzdeki 10 yılda Rusya pazarının yarısını ele geçirmeyi planladıklarını açıklamıştı. Bugün, üzerinden iki yıl geçtikten sonra, Moskova’da yaşayan, ihtiyaçları için her gün marketlerden alışveriş yapan biri olarak üzülerek yazıyorum ki Tunus dahil, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi zeytin-zeytinyağı üreticisi ülkelerin ürünleri raflarda boy gösterirken Türkiye, önemli bir zeytin-zeytinyağı üreticisi ülke olmasına rağmen pazarda yok denilebilecek bir seviyede yer alıyor.
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
96
M. Hakkı Yazıcı
Zeytinlik
Tariş’in ürününe sadece Enka’nın henüz Auchan’a devretmediği Ramstore’lardan birinde, Novokuznetskaya’daki TOPTİM- Arkadia Alışveriş Merkezi’ndeki ( Hoş, TİM ve Odalar Birliği’nin ortaklaşa yaptırdığı bu ticaret ve alışveriş merkezi de Ruslara satıldı ya! ) mağazada, ancak boyu uzun olanların fark edebileceği raflardan birinde rastladım. O da yalnızca tek bir tozlu şişe...Onun da ne zamandır orada olduğu ve peroksit değerinden ne kadar yitirmiş olduğu ayrı mesele… Tariş’in çabalarını hiçe saymak da büyük haksızlık olur. İngiltere`nin Harris mağazasında ürünleri satılan, İzmir ve İstanbul`dan sonra, yurtdışında ABD`nin Chicago kentinde ardından Kanada`nın Montreal şehrinde, Almanya’da `Ta-Ze` adı verilen butik mağazalar açan, dünyada 38 ülkeye ihracat yapan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği, Moskova’nın en büyük iki alışveriş mağazasında `kiosk` adı verilen iki stand açmıştı. Cahit Çetin, Rusya’da alım gücü ve eğitim seviyesinin yükselmesiyle büyüyen bu pazarda ilk yerleşen markaların büyük şans yakalanacağını düşündüklerini; Rusya`ya 34 çeşit mal ihraç ettiklerini ve en fazla sızma, erkence ve Milas ürünlerinin tercih edildiğini; 2007 yılında yüzde 5`ini hedeflediklerini, önümüzdeki 10 yıldaysa yüzde 50’yi hedeflediklerini söylemişti. Bugün geriye bakıldığında eski günlerin aranır halde olduğu malum. Vardır bir sebebi… Bunun sebepleri üzerine iki üç senedir dır “dir” kavgası yapılıyor. Kavga gürültü hoş olmayan bir şey bile olsa da, her kavganın sonunda bir çözüm olur. Uzun süren bu kavga artık bitse de çözüme ulaşsak; biz de dünya pazarlarında hak ettiğimiz yeri alsak. Umudum sanıldığından çok daha zengin ve kaliteli ürünlerin talebinin olduğu Rusya'da bizim ürünlerimizin de pazarda en az diğerleri kadar yer bulması. Rusların çok sevdiğim bir atasözü var: “Umut, en son ölür.”
Zeytin & Zeytinyağı kültürü ve ekonomisi
97