Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ‍ﴞ Ů? ŮŽŘą Ů?ŘŠ ْا‏٥﴿ 1. FĂ‚TÄ°HA SĂ›RESÄ° Mushaf sÄąralamasÄąnda birinci, nĂźzul sÄąrasÄąna gĂśre beĹ&#x;inci sĂťredir. Yedi âyettir. Mekke dĂśneminin ilk yÄąllarÄąnda, MĂźddessir SĂťresi’nden sonra nâzil olmuĹ&#x;tur. Peygamber aleyhisselâm’a ilk gelen vahiy, Alak SĂťresi’nin ilk beĹ&#x; âyetidir. Daha sonra Kalem, MĂźzzemmil ve MĂźddessir sĂťrelerinin ilk bĂślĂźmleri inmiĹ&#x;tir. Bu sĂťreler henĂźz tamamlanmadan, Fâtiha SĂťresi’nin tamamÄą bir defada nâzil olmuĹ&#x;tur. Buna gĂśre, bĂźtĂźn olarak gĂśnderilen ilk sĂťre Fâtiha SĂťresi’dir.1 Fâtiha; giriĹ&#x;, açĹĹ&#x;, baĹ&#x;langĹç demektir. Kur’ân’Ĺn tertip sÄąralamasÄąnda ilk sĂťresi olduÄ&#x;u için bu adla anÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. NamazÄąn her rekâtÄąnda okunan2 bu sĂťre, Kur’ân-Äą KerĂŽm’in veciz bir Ăśzeti, giriĹ&#x;i ve ĂśnsĂśzĂź mahiyetindedir. Bir bitki tohumu nasÄąl o bitkinin dallarÄąnÄą, yapraklarÄąnÄą, meyvelerini ve diÄ&#x;er Ăśzelliklerini ĂśzĂźnde barÄąndÄąran bir çekirdek programÄą ise, Fâtiha da Kurân’Ĺn çekirdeÄ&#x;i, ĂśzĂź ve esâsÄądÄąr. En meĹ&#x;hur ismi Fâtiha olup, baĹ&#x;ka isimlerle de anÄąlmaktadÄąr.3 Fâtiha; YĂźce YaratÄącÄą huzurunda kulun, en içten Ĺ&#x;Ăźkrân ve minnettârlÄąk duygularÄąyla O’na yĂśneliĹ&#x;i, O’nun sÄąnÄąrsÄąz merhameti, adâleti, kudreti, cĂśmertliÄ&#x;i, yĂźceliÄ&#x;i ĂśnĂźnde saygÄąyla boyun eÄ&#x;iĹ&#x;idir. 1 Kur’an’da ilk ve son nâzil olan âyet veya sĂťrenin hangisi olduÄ&#x;una dair muhtelif rivayetler Ĺ&#x;Ăśyle Ăśzetlenebilir: Mekke’de ilk nâzil olan âyet, ittifakla Alak SĂťresi’nin ilk beĹ&#x; âyetidir. Ä°lk nâzil olan tam sĂťre ise Fâtiha’dÄąr. Ä°slâm’Ĺ tebliÄ&#x; emri içeren ilk sĂťre MĂźddessir SĂťresi, açĹkça ilân edilen ilk sĂťre Necm SĂťresi’dir. Mekke’de son nâzil olan sĂťre Mß’minĂťn’dur. Medine’de ilk nâzil olmaya baĹ&#x;layan sĂťre Bakara SĂťresi’dir. Medine’de son inen âyet, Bakara SĂťresi’nin 281. âyetidir. Helâl ve harama dair inen son âyet ise Mâide SĂťresi’nin 3. âyetidir. Medine’de en son inen tam sĂťre Nasr SĂťresi, ahkâma dair inen son sĂťre ise Mâide SĂťresi’dir. 2 Rasulullah (sav), “Fâtiha’yÄą okumayanÄąn namazÄą yoktur.â€? buyurmuĹ&#x;tur. (BuhârĂŽ, Ebvâbu’s-Salât, 14; MĂźslim, Salât, 34; Ä°bn Mâce, Ä°kâmetu’s-Salât, 11; TirmizĂŽ, Salât, 183) Ă‚limlerin bĂźyĂźk bir kÄąsmÄą, bu hadise dayanarak namazÄąn her rekâtÄąnda Fâtiha okumanÄąn farz olduÄ&#x;unu sĂśylemiĹ&#x;lerdir. Buna gĂśre, namazda Fâtiha yerine baĹ&#x;ka bir sĂťre veya âyet okuyanÄąn namazÄą sahih deÄ&#x;ildir. HanefĂŽler ise, “Kur’ân’dan kolayÄąnÄąza geleni okuyun.â€? (73. MĂźzzemmil: 20) âyetini esas alarak, yukarÄądaki hadisi “Fâtiha’yÄą okumayanÄąn namazÄą tam ve kâmil deÄ&#x;ildir.â€? Ĺ&#x;eklinde yorumlamÄąĹ&#x;lardÄąr. Buna gĂśre namazda Fâtiha’yÄą okumak farz deÄ&#x;il, vâciptir. Fâtiha yerine Kur’ân’dan baĹ&#x;ka bir bĂślĂźm de okunsa namaz kemâl yĂśnĂźnden eksik olmakla birlikte sahihtir. 3 Fâtiha SĂťresi’nin en yaygÄąn isimleri Ĺ&#x;unlardÄąr: Fâtihatß’l-Kitâb veya Fâtiha: Kulluk kitabÄąmÄązÄąn ilk sĂťresi olduÄ&#x;u, Kur’ân-Äą KerĂŽm bu sĂťreyle baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą için bu adÄą almÄąĹ&#x;tÄąr. Ummu’l-Kitâb veya Ummu’l-Kur’ân: KitabÄąn anasÄą, ĂśzĂź; ana kitap demektir. Vayhin temel ilke ve hedeflerini içerdiÄ&#x;i için bu isimle anÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. el-Esâs: Dinin aslÄą, esasÄą demektir. el-Vâfiye veya elKâfiye: Her konuda tam ve yeterli olan demektir. es-Seb’u’lMesânĂŽ: Tekrarlanan (veya ĂśvgĂź ifade eden) yedili anlamÄąna gelir. ÇßnkĂź bu yedi âyetlik sĂťre, namazlarÄąn her rekâtÄąnda tekrarlanmakta ve yĂźce Allah’a ĂśvgĂź ifade etmektedir. el-Kenz: UlvĂŽ manalar hazinesi demektir ki, Fâtiha’yÄą çok gĂźzel niteleyen bir isimdir. AyrÄąca ŞßkĂźr, Ĺžifâ, Sâfiye, Salât (dua ve namaz), Hamd ve Dua gibi isimlerle de anÄąlmaktadÄąr.
Fâtiha; insanÄą dĂźnyada ve âhirette saadete ulaĹ&#x;tÄąran ilâhĂŽ kurtuluĹ&#x; reçetesi, gĂśnĂźlleri aydÄąnlatan hidâyet meĹ&#x;âlesidir. Fâtiha; vicdanlara nakĹ&#x;edilmiĹ&#x; gĂźzellikleri gĂźn yĂźzĂźne çĹkaran Ăśze dĂśnĂźĹ&#x; çaÄ&#x;rÄąsÄą ve nihâyet, Allah ile kulu arasÄąnda ezelĂŽ kulluk antlaĹ&#x;masÄądÄąr. Fâtiha kulun duasÄą, Kur’ân ise YaratÄącĹ’nÄąn kuluna verdiÄ&#x;i cevaptÄąr. Kul, kendisine doÄ&#x;ru yolu gĂśstermesi için Allah’a yalvarÄąr; Allah da duaya cevap olarak tĂźm Kur’an’Ĺ onun ĂśnĂźne koyar ve sanki Ĺ&#x;Ăśyle der: “Buyur kulum, iĹ&#x;te benden dilediÄ&#x;in hidayet!â€? Bu nedenle kiĹ&#x;i Kur’ân’Ĺ incelemeye, Allah’tan hidayet dileyerek baĹ&#x;lamalÄądÄąr.
ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? "! Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ŮŽ Ů? Ů?ذ‏ Ů? ŮŽ Ů’! ‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ن ا‏ Ů? #
Ä°lâhĂŽ rahmetten kovulmuĹ&#x; her tĂźrlĂź insan ve cin Ĺ&#x;eytanÄąnÄąn vesvese ve ayartmalarÄąndan yĂźce Rabb’ime sÄąÄ&#x;Äąnarak4 Kur'ân-Äą KerĂŽm’i okumaya baĹ&#x;lÄąyorum:
"! %Ů’ Ů? Ů? Ů‘Ů° ‍ـــــــــــ" ا‏ Ů? '( ŮŽ Ů‘ ‍ ا Ů‘ ŮŽ 'Ů’ Ů°& Ů? ا‏ Ů? Rahman ve Rahim olan Allah’Ĺn AdÄąyla!5 4 “Kur’ân okuyacaÄ&#x;Äąn zaman, ilâhĂŽ rahmetten kovulmuĹ&#x; her tĂźrlĂź Ĺ&#x;eytanÄąn vesvese ve ayartmalarÄąndan Allah’a sÄąÄ&#x;Äąn.â€? (Nahl, 16/98) 5 Ä°slâm âlimleri, sĂťrelerin baĹ&#x;Äąnda yer alan besmelelerin Kur’ân’dan olup olmadÄąÄ&#x;Äą hususunda ihtilaf etmiĹ&#x;lerdir. MâlikĂŽlere gĂśre, yalnÄązca Neml SĂťresi’nin 30. âyetinde geçen besmele Kur’ân’dandÄąr. Zira besmeleler Kur’ân’dan olsaydÄą, bunun mĂźtevatir (hiçbir tereddĂźde meydan vermeyecek derecede saÄ&#x;lam ve gĂźvenilir) rivayetlerle bize ulaĹ&#x;mÄąĹ&#x; olmasÄą gerekirdi. Nitekim Kur’ân-Äą KerĂŽm bize tevatĂźr yoluyla gelmiĹ&#x;tir. MĂźtevatir olmayan haberlere dayanÄąlarak, bir Ĺ&#x;eyin Kur’ân’dan olduÄ&#x;una hĂźkmedilemez. O hâlde besmeleler vahiy deÄ&#x;ildir, sadece sĂťreleri birbirinden ayÄąrmak için sĂťrelerin baĹ&#x;larÄąna yazÄąlmÄąĹ&#x; sĂśzlerdir. Bunun için MâlikĂŽler, namazda besmeleyi açĹktan da gizli de okumazlar. Kur’ân-Äą KerĂŽm’i Mushaf hâlinde toplayan Sahabe-i Kiram’Ĺn, Fâtiha’nÄąn sonunda okunan â€œĂ‚mĂŽnâ€? sĂśzĂź de dâhil, Kur’an’dan olmayan hiçbir Ĺ&#x;eyi Mushaf’a yazmadÄąklarÄą ve bu hususta son derece titiz davrandÄąklarÄą bilinmektedir. Ĺžayet sĂťre baĹ&#x;larÄąnda yer alan besmeleler Kur’an’dan birer âyet olmasaydÄą, Ashab-Äą Kiram bunlarÄą Mushaf’a yazmazdÄą. Bu gerçek dikkate alÄąnÄąnca, sure baĹ&#x;larÄąndaki besmelelerin Kur'ân’dan olduÄ&#x;u gĂśrĂźĹ&#x;Ăź daha isabetli gĂśrĂźnmektedir. Ä°mam ŞâfiĂŽ, SaĂŽd b. CĂźbeyr, ZĂźhrĂŽ, Atâ ve Ä°bn-u MĂźbârek, her sĂťrenin baĹ&#x;Äąnda yer alan besmelenin, o sĂťrenin ilk âyeti olduÄ&#x;unu sĂśylemiĹ&#x;lerdir. Ä°mam Ahmed b. Hanbel, EbĂť Sevr ve EbĂť Ubeyd de bu gĂśrĂźĹ&#x;tedir. Buna gĂśre, Fâtiha’nÄąn yedi âyetinden birincisi besmeledir. “Ğayril maÄ&#x;dĂťbiâ€? bir âyet baĹ&#x;Äą deÄ&#x;ildir. Bunun için ŞâfiĂŽler, namazda her sĂťrenin baĹ&#x;Äąnda besmeleyi okurlar. CehrĂŽ namazlarda dahi besmeleyi Fâtiha gibi yĂźksek sesle okurlar. HanefĂŽlere gĂśre ise, sĂťrelerin baĹ&#x;Äąndaki besmeleler baĹ&#x;lÄą baĹ&#x;Äąna birer âyet olmak Ăźzere Kur’ân’dandÄąr. Fakat Neml SĂťresi’nin 30. âyetindeki hariç, hiçbir besmele sĂťrenin bir parçasÄą deÄ&#x;ildir. Besmeleler sĂťreleri birbirinden ayÄąrmak ve sĂťre baĹ&#x;Äąnda teberrĂźken okunmak Ăźzere nâzil olmuĹ&#x;lardÄąr. Buna gĂśre, Fâtiha SĂťresi’nin ilk âyeti “Bismillahirrahmanirrahimâ€? deÄ&#x;il, “Elhamdu lilllahi Rabbil-âleminâ€?dir. “SÄąrâtallezĂŽne en’amte aleyhimâ€? altÄąncÄą
2
1. FÂTİHA SÛRESİ
Ben her işime sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla başlarım ve yapacağım her işi O’nun rızası doğrultusunda, O’nun emir ve talimatlarına uygun olarak yaparım. Buna göre, beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
HAMD
َ &( َ ,َ َر ِّب ْا ﴾١﴿ + ِ ّٰ ِ )ُ ْ& َ ْ َا * 1. Hamd, âlemlerin Rabb’i Allah’a aittir. Her türlü hamd, övgü, şükür, minnettarlık, saygı, yücelik, azamet, şeref ve ululuk, kâinatı yoktan var eden, tüm canlıları besleyen, eğiten, yöneten ve yönlendiren Allah’a aittir. Gerçek anlamda övülmek O’nun hakkıdır ve yalnızca O’na yaraşır. Zira bütün iyiliklerin, güzelliklerin kaynağı ve asıl sahibi O’dur. Her varlığı kendi yaratılışındaki amaç ve hikmete uygun niteliklerle donatan, onları daima iyiye ve güzele yönlendirerek her şeye hedef ve yolunu gösteren O’dur. Kulağa duymayı, göze görmeyi, güneşe ışık vermeyi, kelebeğe uçmayı, çiçeğe açmayı, ağaca meyve vermeyi öğreten O olduğu gibi, sizi dünyada ve âhirette mutluluğa iletecek bu kitabı gönderen de O’dur. O hâlde insan, bütün iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağı olan Rabb’ini tüm kalbiyle övüp yüceltmeli, en derin saygı ve şükran duygularıyla O’nun hükümlerine boyun eğmeli ve yalnızca O’na kul olmalıdır. Ey bütün iyiliklerin, güzelliklerin kaynağı olan Allah’ım! Her türlü övgüye, teşekküre lâyık olan yalnızca sensin. Bizlere bahşettiğin bunca nimetlerden dolayı sana sonsuz şükürler olsun ya Rab! “Allah’a hamd ile başlanmayan her iş bereketsizdir.”6 hadis-i şerifi gereğince müminler dualarına, vaazlarına ve diğer önemli konuşmalarına Allah’a hamd ile başlar; “Dualarının sonu, daima ‘Hamd olsun âlemlerin Rabb’i Allah’a!’ sözüdür.”7 âyeti gereğince yine hamd ile bitirirler.
َ ﴾٢﴿ "! ِ * '( َ ّ ا ّ َ 'ْ ٰ& ِ ا
âyet, “Ğayril mağdûbi aleyhim vela’ddâllîn” ise yedinci âyettir. Peygamber (sav)’in ve Raşid Halîfelerin, cehrî namaza başlarken besmeleyi sesli olarak okumayıp “El-hamdu lillâhi Rabb’il-âlemîn” ile kıraata başladığını ifade eden sahih rivayetler bu görüşü teyid etmektedir. Biz de çalışmamızda bunu esas aldık. Hanefîlere göre kıraat başında besmelenin okunması farz veya vâcib değildir. Fakat gerek namazda ve gerek namaz dışında, her Kur’ân tilavetinin ve her önemli işin başında okunması sünnettir. Namazın her rekâtında Fâtiha’dan önce besmele okunur. Ancak Fâtiha’nın bir parçası olduğu zannedilmesin diye, yüksek sesle kıraat yapılan namazlarda besmele gizli okunur. Zamm-ı sûreden önce besmeleyi okuyup okumamakta ise kişi serbesttir. 6 Ebû Dâvûd, Edeb: 18; İbn-i Mâce, Nikâh: 19 7 Yunus, 10/10
CÜZ: 1
2. Rahmandır, Rahimdir.8 Sınırsız rahmet, merhamet ve şefkat sahibidir. İyilik ve lütufları sonsuzdur. Sizi sizden çok sever, size sizden daha yakındır. O’nun sonsuz rahmet ve şefkati tüm varlıkları kuşatmıştır. Rahmetini tamamlamak üzere bu kitabı göndermiş ve onun ışığında yürüyen bahtiyârlara, âhiret hayatında sonsuz mutluluk ve kurtuluş müjdesini vermiştir. Ama unutmayın ki, Allah çok merhametli olmakla birlikte, aynı zamanda hikmetli ve adaletlidir de:
ّ ( ْ ِم1َ /ِ ِ َ ﴾٣﴿ 1 0 ِ ) ا 3. Din Günü’nün mâlikidir. Gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan Yargı Günü’nün mutlak hâkimidir. O’nun sınırsız merhameti, adaletine asla mani değildir. Buna göre, Allah mahşer günü tüm insanları yeniden diriltip hesaba çekecek ve her iyiliğin mükâfatını, her kötülüğün cezasını mutlaka verecektir. O hâlde ey Rabb’imiz, tüm içtenliğimizle sana söz veriyoruz:
SÖZLEŞME
ُ0 ,( 5َ %ْ 6َ َك1َ ّ ِ ُ) َوا8ُ ْ,َ6 َك1َ ّ ِا ﴾٤﴿ + 4. Sadece sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz. Yalnızca sana ibadet eder, bütün emirlerine kayıtsız şartsız boyun eğeriz. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini, doğruyu eğriyi belirlemede kendimize yalnızca ilâhî ölçüleri rehber ediniriz. Senden başka hayatımıza yön verecek, kurallar koyacak otorite kabul etmeyiz. Senin buyruklarına aykırı hükümler veren hiçbir güce —kim olursa olsun— asla boyun eğmeyiz. Ancak senden yardım dileriz: Her türlü iyiliğin, lütuf ve nimetin senin elinde olduğunu bilir, senin iznin ve onayın olmadıkça hiçbir dileğin gerçekleşmeyeceğine yürekten inanırız. Dertlerimize devayı, hastalığımıza şifayı, sıkıntılarımıza çareyi ancak sende ararız. Senden başka hiçbir varlığa el açıp dua etmez, hiç kimseden medet ummayız. Sadece Sana yalvarır, ancak Senin kudret ve merhametine sığınırız. Yalnızca Allah’tan yardım istemek, insanlar arasında cereyan eden mutad yardımlaşmalara elbette mani değildir. Bilakis bu tür yardımlaşmalar bizzat yüce Allah tarafından teşvik ve emredilmiştir.9 Burada kasdedilen, yalnızca Allah’ın verebileceği lütuf ve nimetlerdir ki, bunlar doğrudan doğruya ve yalnızca 8 Rahmân, ilâhî rahmetin bu dünyada mümin-kâfir, iyi-kötü zalim-mazlum ayırımı yapmaksızın tüm mahlûkat üzerinde lütuf, inâyet, şefkat ve merhamet olarak tecelli etmesidir. Allah’ın rahmân sıfatının tecellisi olarak canlılar türlü nimetlerle beslenir, anne yavrusunu emzirir, kâinatın nizamı harika bir denge üzerinde devam eder. Rahîm ise, Allah’ın, yalnızca rahmeti hak eden ve ona lâyık olan kullarına lütuf ve ikramını ifade eder. Allah, rahîm sıfatının tecellisi olarak zalimlere karşı mümin kullarını destekler. Yine bu sıfatın tecellisi olarak, iman edip salih ameller işleyen kullarını ebedî cennet nimetleriyle ödüllendirir. 9 “İyilik ve takva konusunda birbirinizle yardımlaşın.” (Mâide, 5/2)
ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ Allah’tan istenmeli, kul ile Rabbi arasına hiçbir aracı konulmamalıdır.
HİDÂYET
َ ا = َ ا ﴾٥﴿ "* َ !;( 5َ %ْ &ُ ط ْا ِّ 6َ )ِ ْ:ِا 5. Bizi dünyada huzur ve saadete, âhirette ise cennete ulaştıran dosdoğru yola ilet ya Rab! Bu yol, insanın doğal yapısıyla, duyguları, eğilimleri ve ihtiyaçlarıyla birebir örtüşen, varlık kanunlarıyla tam bir uyum ve ahenk içinde olan, insanlığı dünyada ve âhirette mutluluğuna ulaştıracak yegâne kurtuluş reçetesi olan İslâm yoludur. Ancak bu yol, sadece zihinlerde ve gönüllerde yaşayan bir iyi niyet temennisi, bir ideal olarak kalmamalıdır. Bilakis, örnek şahsiyetlerce temsil edilen ve bir toplum tarafından pratik hayata aktarılarak ete kemiğe bürünen, elle tutulan, gözle görülen sahici bir yol olmalıdır:
3 Gazaba uğrayanlar Bakara Sûresi’nde, sapmış olanlar ise Âl-i İmrân Sûresi’nde ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Ya Rab; bize doğru yolu göster ve o yolda yürümemiz için dizimize derman, yüreğimizi iman, zihnimize iz’ân ver! Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak tanımamız için gönlümüzü aydınlat, basiretimizi keskinleştir. Senin yolundan sapan toplumlara benzemekten, onlar gibi yaşamaktan ve onların akıbetine uğramaktan bizleri koru Allah’ım! Âmîn, âmîn, âmîn…12
َ ? َ ا ﴾٦﴿ "*ْ@ِ ْ!Aَ َ B َ ْ&,َْ 6َ َ ا1C( َ ّ ط ا ِ
6. Bizi, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet. Nimet verilen kimseler, insanlık tarihi boyunca tevhid sancağını elden ele taşıyan, tertemiz ahlâk ve sarsılmaz imanları ile insanlığa örnek olan Peygamberler ve onların izinden yürüyen âlimler, şehitler ve salihlerdir. İşte müminler bu yola talip olmalı, bu yolda yürüyen hak erlerinin safında yerini almalıdır.
E َ ّ Gَ !ْ @"ْ َوAَ َ ب َ ّ ( F ا ﴾٧﴿ + ُ Hْ &َ ْاI ِ F ِ ِ ْ Jَ
7. Gazaba uğramış olanların ve sapmışların yoluna değil… Gazaba uğramış olanlar, hakikati pekâlâ bildikleri hâlde, dünyaya ve dünya nimetlerine tutkuyla bağlılıkları yüzünden ilâhî iradeye başkaldıran ve böylece Allah’ın gazabına müstahak olan kimselerdir. Peygamber (sav)’in ifadesine göre, bunun en bariz örneği Yahudilerdir.10 Sapmış olanlar ise, Allah’ın peygamberler aracılığıyla gönderdiği hak dinden bilinçsizce sapan kimselerdir. Bunların sapma sebebi kibir ve inattan çok, akıllarını gereğince kullanmamaları ve dini kendi arzuları doğrultusunda şekillendirmek istemeleridir. Öyle ki, onlar vahiy dışı kaynaklardan edindikleri bâtıl düşünceleri, bid’at ve hurâfeleri Allah’ın dinine eklemekten çekinmezler. Bunu da çoğu kez halkı dine çekmek, dini yaygınlaştırmak gibi sözde masumane gerekçelerle yaparlar. İnsanı sırf maddeden ibaret gören gazaba uğramışlara karşılık, sapmış olanlar insanı yalnızca ruhtan ibaretmiş gibi değerlendirir, onun maddî ihtiyaçlarını yok sayarlar. Peygamber (sav)’in ifadesine göre, bunların da en belirgin örneği Hristiyanlardır.11 Sünen-i Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân, 2953; Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, 8202 11 A.g.e. 10
12 Allah’ın Rasülü (sav), gerek namazda gerek namazın dışında bu sûreyi okuduğu zaman, “Âmîn (Duamızı kabul eyle ya Rab)!” der ve ashabına da bunu tavsiye ederdi. (Müslim, Salât 72; Ebû Dâvûd, Salât 167-168; Tirmizî, Mevâkîtu’s-Salât 116)