3-AL-i iMRAN SURESİ

Page 1

MAHMUT

KISA


‍ﴞ Ů? ŮŽŘą Ů?ŘŠ ٰا Ů?Ů„ Ů? Ů’ Ů° َن‏٣﴿ 3. Ă‚L–İ Ä°MRĂ‚N SĂ›RESÄ° AdÄąnÄą, Ä°mrân ailesinden sĂśz eden 33–35. âyetlerden almÄąĹ&#x;tÄąr. Hicretin 2. veya 3. YÄąlÄąnda, Enfâl Suresi’nden sonra nâzil olmuĹ&#x;tur. Medine’de nâzil olan ßçßncĂź suredir. Mushaf'taki sÄąralamada 3, nĂźzul sÄąrasÄąna gĂśre ise 89. sĂťredir. 200 âyettir.

Rahman ve Rahim olan Allah’Ĺn AdÄąyla! Beni yoktan var edip ĂźstĂźn yeteneklerle donatan ve kulluk gĂśreviyle yeryĂźzĂźne gĂśnderen sonsuz Ĺ&#x;efkat ve merhamet sahibi yĂźce Rabb’imin adÄąyla, O’nun verdiÄ&#x;i gßç ve yetkiye dayanarak ve yalnÄązca O’nun adÄąna okuyor, sĂśylĂźyorum:

GÄ°RÄ°Ĺž

ﴞ٥﴿ ‍ا‏ 1. Elif, Lâm, MĂŽm. Dinle, ey insanoÄ&#x;lu! Bak bunu sana Allah sĂśylĂźyor. BunlarÄą Allah sĂśzĂź olarak dinle, baĹ&#x;kasÄąnÄąn sĂśzĂźne benzetme. Senin gayet iyi tanÄądÄąÄ&#x;Äąn ve Ĺ&#x;iirlerinde, yazÄąlarÄąnda, hitâbelerinde ustalÄąkla kullandÄąÄ&#x;Äąn Ĺ&#x;u harflere bir bak. Ä°lâhĂŽ kudret bu basit harfleri nasÄąl mĂźkemmel bir uyumla yan yana dizdi de, olaÄ&#x;anĂźstĂź gĂźzelliÄ&#x;i karĹ&#x;ÄąsÄąnda en bĂźyĂźk edebiyat ustalarÄąnÄąn, âlimlerin, filozoflarÄąn ister istemez secdeye kapandÄąÄ&#x;Äą; bir tek sĂťresinin dahĂŽ benzerini yapmakta beĹ&#x;eriyetin acze dĂźĹ&#x;tĂźÄ&#x;Ăź eĹ&#x;siz, mucizevĂŽ bir kitap ortaya koydu:

ﴞ٢ ď´ż ‍ Ů’ا ŮŽ Ů‘ Ů? Ů’ا ŮŽ Ů‘ Ů? Ů?م‏ Ů? Ů‘ Ů° َ‍ا‏ ŮŽ !Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏#ŮŽ Ů° Ů?‍ ŮŽ " ا‏

2. Allah ki, O’ndan baĹ&#x;ka ilâh yoktur. Emirlerine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;ilmesi gereken mutlak otorite, eĹ&#x;i ortaÄ&#x;Äą olmayan bir tek ilâh O’dur. Hayy’dÄąr. Daima diridir, hayatÄąn biricik kaynaÄ&#x;ÄądÄąr. Bu evrende O'nsuz ne bir varlÄąktan ne de hayattan sĂśz edilebilir. KayyĂťm’dur. KâinatÄąn nizamÄąnÄą elinde bulunduran, bĂźtĂźn varlÄąklarÄą koruyup gĂśzeten, yĂśneten ve yĂśnlendirendir. BĂźtĂźn mahlĂťkat, O’nun kudret ve iradesiyle varlÄąk ve intizamÄąnÄą sĂźrdĂźrmektedir.


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

151

ŮŽ Ů’ *ŮŽ + ŮŽ Ů? +-Ů‹ (Ů?Ů‘ .ŮŽ /Ů? 0Ů‘ Ů? ŮŽ +Ů’ *Ů? ‍ب‏+ #Ů? 'ŮŽŮ’ ('ŮŽ ) ŮŽ 2ŮŽ 3 Ů? ‍ Ů’ا‏4ŮŽ Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ َل‏%ŮŽ Ů‘ &ŮŽ 3. Ey Muhammed! Allah sana bu bitabÄą, kendisinden Ăśnceki kitaplarÄą ve peygamberleri onaylayan hak bir kelam olarak, hak ve hakikati ortaya koymak Ăźzere, gerçeÄ&#x;in ve doÄ&#x;runun ta kendisi olarak gĂśndermiĹ&#x;tir. Bu kitap, daha Ăśnce gĂśnderilen peygamberleri ve onlarÄąn getirdiÄ&#x;i Tevrat, Ä°ncil, Zebur, Suhuflar gibi ilahi kitaplarÄą onaylamakta, fakat aynÄą zamanda, o kitaplarÄąn zamanla deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmiĹ&#x;, tahrif edilmiĹ&#x; olan kÄąsÄąmlarÄąnÄą dĂźzelterek Hak Din’i yeniden ve tĂźm berraklÄąÄ&#x;Äąyla ortaya koymaktadÄąr.

ŮŽ 8Ů’7 &"‍ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů?! Ů‹(ى‏6Ů? AŮ’ -ŮŽ ;Ů’ /Ů? ﴞ٣﴿ 6 ŮŽ Ů‘ ‍ َل‏%ŮŽ &Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆا‏ ‍ <َن‏+-ŮŽ Ů’ Ů?= ‍ ŮŽŮ„ Ů’ا‏%ŮŽ &Ů’ َ‍س ŮŽŮˆا‏+ Ů? Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ '‍ Ů’ ٰع‏2 ‍ا‏ Ů? ?5 4. Zaten insanlÄąÄ&#x;a doÄ&#x;ru yolu gĂśstermek Ăźzere daha Ăśnce Tevrat’Ĺ ve Ä°ncil’i de O gĂśndermiĹ&#x;ti. Ä°Ĺ&#x;te Ĺ&#x;imdi de, doÄ&#x;ruyu yanlÄąĹ&#x;tan ayÄąrt etmenin Ĺ&#x;aĹ&#x;maz ĂślçßsĂź olan bu kitabÄą, Furkân’Ĺ indirdi. ArtÄąk bunca açĹk delillerin gĂśnderilmesinden sonra:

ﴞ٤﴿ ‍م‏+ Ů? Ů‘Ů° ‍ت‏+ Ů? 'ŮŽ +Ů° *Ů? ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا‏BŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍(' <ŮŒ( ŮŽŮˆâ€Ź7 GŮŽ ‍اب‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ Ů’ HŮ? ŮŽ ‍ا‏ Ů? ŮŽ 2Ů? &Ů’ ‍ Ů?Ř°Ůˆ ا‏%ŮŒ '%7 ŮŽ ‍ا‏

Allah’Ĺn âyetlerini ve yol gĂśsterici mesajlarÄąnÄą inkâr edenlere, çetin bir azap vardÄąr! Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah azizdir, mutlak gßç ve otorite sahibidir. HaklarÄą çiÄ&#x;nenen, zulme uÄ&#x;rayan gßçsĂźz ve çaresiz kullarÄą adÄąna intikam alandÄąr!

ŮŽ Ů’ MŮ? ‍ Ů’ ŮŒŘĄâ€ŹGŮŽ #Ů? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ O=Ů° Ů’P'ŮŽ "ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ MŮ? "ŮŽ ‍ا" Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€Ź ﴞټ﴿ ‍ Ů?<إ‏+ ŮŽ L ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ 5. DoÄ&#x;rusu ne yerde ne de gĂśkte, hiçbir Ĺ&#x;ey Allah’a gizli kalmaz. O yerde ve gĂśkte, gizli ve açĹk, olmuĹ&#x; ve olacak her Ĺ&#x;eyi mĂźkemmel ve kesin bir bilgiye bilir. Bunun içindir ki, O'nun indirdiÄ&#x;i kitapta hak ve hakikatten baĹ&#x;kasÄą yer almaz.

ŮŽ Ů’ MŮ? Ů’ BŮ? ‍ Ů‘ Ů? Ů?ع‏.ŮŽ 'Ů? ‍ي‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍Ů?! ŮŽ ا‏ ŮŽ 'ŮŽ S ‍ <Ů?إ‏+R T ‍ع‏ "‍ا‏ ŮŽ Ů’ BŮŽ ‍م‏+ Ů’ ŮŽ Ů?

6. Sizi rahimlerde yaratan ve dilediÄ&#x;i gibi Ĺ&#x;ekillendiren O’dur. Ana rahmine dĂźĹ&#x;tĂźÄ&#x;ĂźnĂźz andan itibaren hayatÄąnÄązÄąn her aĹ&#x;amasÄąnda size yardÄąm eden, kßçßk bĂźyĂźk bĂźtĂźn ihtiyaçlarÄąnÄązÄą karĹ&#x;Äąlayan merhamet sahibi Allah’Ĺn, en bĂźyĂźk ihtiyacÄąnÄąz olan hidayet konusuna sizi ihmal etmesi elbette dĂźĹ&#x;ĂźnĂźlemez.

ﴞٌ﴿ Ů? 37 ŮŽ ‍ Ů’ا‏%Ů? '%7 VŮŽ ‍ اŮ? Ů‘ ŮŽ" Ů?! ŮŽ Ů’ا‏#ŮŽ Ů° Ů?‍َ " ا‏


152

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

O’ndan başka ilâh yoktur; O sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. İşte size bu mükemmel biçimi veren Allah, aynı mükemmellikte bir Kitap gönderdi:

MUHKEM ve MÜTEŞÂBİH

‫ب‬+ َ 2َ 3 ِ ‫ ْا‬4َ ْ 5َ َ ‫ َل‬%َ &ْ َ‫ ي ا‬C7 َ ّ ‫ُ! َ ا‬

7. Sana bu muhteşem kitabı gönderen O’dur.

َ ْ /ُ ‫ت‬+ ‫ت‬+ َ 2َ /ُ ُ X َ ُ‫ب َوا‬+ ٌ< Hَ *ِ +R ٌ َ 3 ٌ 'َ ‫ ٰا‬#ُ ْ?/ِ ِ ‫ت ُ! ّ َ; اُ ّ ُم ْا‬+ ِ 2َ 3 Kur’ân âyetleri, manalarının açıklığı bakımından iki grubu ayrılır: Onun büyük bir kısmı açık ve kesin anlamlı muhkem âyetlerdir ki, bunlar Kitabın özü, aslı, esası ve anasıdır. Diğerleri ise, mecazî anlamlar içeren müteşâbih âyetlerdir. Muhkem; bozulmaya, yıkılmaya karşı korunan, sapasağlam ve dayanıklı olan demektir. Kur’ân hiçbir değişikliğe ve bozulmaya uğramayacak şekilde korunmuş ve sağlamlaştırılmış olduğundan, bu anlamda bütün âyetleri muhkemdir. (Hûd, 11/1; Hacc, 22/52; Muhammed, 47/20) Terim olarak muhkem ise, anlamı açık ve kesin olan, hiçbir karışıklığa ve yanlış anlamaya yer vermeyen âyetlere denir. Bu anlamda Kur’ân âyetlerinin büyük bir kısmı muhkemdir. Kur’ân’ın yorumlanmasında ve anlaşılmasında, işte bu muhkem âyetler temel ölçü alınmalıdır. Müteşâbih ise; aralarındaki fark neredeyse seçilemeyecek ölçüde birbirlerine benzeyen şeyler demektir. Kur’ân âyetleri, üslup ve ifade tarzı bakımından birbirlerine benzediğinden, bu anlamda da bütün âyetleri müteşâbihtir. (Zümer, 39/23) Terim olarak müteşâbih ise, ilk göze çarpan yüzeysel anlamının ötesinde mecazi bir anlamı barındıran âyetlerdir. Bu tür âyetlerde, Allah’ın sıfatları, ölüm ötesi hayat, peygamberlik, vahiy, yaratılış gibi insanın algı ve tecrübe sınırlarını aşan konular, insanın tanıdığı, aşina olduğu kavram ve sembollerle ifade edilmiştir. Kur’ân’da bu anlamda az sayıda müteşâbih âyet vardır. Kur’ân’ı bâtıl iddiaları doğrultusunda çarpıtmak isteyen kimseler, daha çok müteşâbih âyetleri kullanma eğilimindedirler. Bu tür mecâzî içerikli âyetlerin yüzeysel anlamları çoğunlukla Kur’ân’ın genel ilkelerine aykırı olduğundan, bunlar ancak muhkem âyetler ölçü alınarak yorumlandıkları takdirde doğru anlaşılabilir. Örneğin, Allah’ın kudret ve yardımının müminlerle birlikte olduğunu son derece çarpıcı bir üslupla ifade eden “Allah’ın eli müminlerin elinin üzerindedir” âyetinden, Allah’ın haşa insanlar gibi bir ele sahip olduğu anlamı çıkarılamaz. Zira muhkem âyetlerde, “Allah’a yaratılmış hiçbir varlığa


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

153

benzemediÄ&#x;iâ€? ifade edilmektedir. Bu bakÄąmdan mĂźteĹ&#x;âbih âyetler Kur'ân’Ĺn bĂźtĂźnlĂźÄ&#x;Ăź çerçevesinde yorumlanarak anlaĹ&#x;ÄąlmalÄądÄąr.

:Ů? ?ŮŽ Ů’2=Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů’ا‏+ ŮŽ\2Ů? *‍ا‏ Ů’ #Ů? Ů’?/Ů? #ŮŽ *ŮŽ +R ŮŽ YŮŽ +/ŮŽ ‍ َن‏VŮ? AŮ? 2ŮŽ Ů‘ ŮŽ MŮŽ ZŮŒ 'Ů’ ‍ Ů’ ŮŽز‏HŮ? *Ů? 5Ů? -Ů? M7 ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏+/ŮŽ Ů‘ ŮŽ+MŮŽ # 7 5Ů? 'â€ŤŮˆâ€Ź7 +Ů’ YŮŽ ‍ َإ‏+ ŮŽ\2Ů? *‍ا‏ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź

Ama kalplerinde eÄ&#x;rilik bulunan kĂśtĂź niyetli veya bilgisiz insanlar, Kur’ân’Ĺn bildirdiÄ&#x;i gerçekler konusunda insanlarÄą Ĺ&#x;Ăźpheye dĂźĹ&#x;Ăźrerek fitne çĹkarmak ve Allah’Ĺn kitabÄąnÄą keyiflerince yorumlayÄąp batÄąl iddia ve ĂśnyargÄąlarÄąnÄą Kur’ân’a onaylatmak amacÄąyla, muhkem âyetleri gĂśrmezlikten gelirler de, anlamÄąnÄą rahatça çarpÄątabileceklerini dĂźĹ&#x;ĂźndĂźkleri bu mĂźteĹ&#x;âbih âyetlerin peĹ&#x;ine dĂźĹ&#x;erler.

‍ا‏ Ů?] Ů‘Ů° "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏#Ů? 5ŮŽ 'â€ŤŮˆâ€Ź7 +Ů’ YŮŽ Ů? 5ŮŽ VŮ’ 'ŮŽ +/ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź

Oysa onlarÄąn gerçek anlamÄąnÄą ve doÄ&#x;ru yorumunu sadece Allah bilir. Ve bunu, kitabÄąndaki muhkem âyetlerle size de açĹkça bildirmiĹ&#x;tir. O hâlde, birkaç anlama gelebilen bu mĂźteĹ&#x;âbih âyetlerin doÄ&#x;ru yorumunu Allah’tan, yani onun kitabÄąndaki anlamÄą açĹk olan muhkem âyetlerden ĂśÄ&#x;renmelisiniz.

+ ?ŮŽ *Ů?Ů‘ ‍ Ů’; Ů? ?Ů’ Ů?( َع‏/Ů? 6ŮŒ Ů‘ BŮ? #7 *Ů? +?ŮŽ Ů‘ /ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ' Ů? Ů? َن ٰا‏5Ů’ VŮ? ‍ Ů’ا‏MŮ? ‍ َن‏PŮ? ‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆا‏

Nitekim ilimde derinleĹ&#x;miĹ&#x; olanlar, “İnsanoÄ&#x;lunun dĂźnyada ve âhirette kurtuluĹ&#x;a ermesi için uymasÄą gereken kurallarÄą harika bir Ăźslupla ortaya koyan bu kitabÄąn her bir âyeti, onun beĹ&#x;er ĂźstĂź bir kaynaktan geldiÄ&#x;ini hiçbir Ĺ&#x;Ăźpheye yer vermeyecek biçimde ispatlamaktadÄąr. Biz Kur'ân’Ĺ okuyup inceledik ve bu kitabÄąn ilâhĂŽ bir kelam olduÄ&#x;unu idrak ederek ona tĂźm kalbimizle iman ettik. Muhkem olsun mĂźteĹ&#x;âbih olsun, Kur’ân âyetlerinin tĂźmĂź Rabb’imiz tarafÄąndan gĂśnderilmiĹ&#x;tir.â€? derler.

ŮŽŮ‘ ŮŽŮ‘ ŮŽŮ‘ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? ﴞ٧﴿ ‍ب‏+ A "‍ا‏ ‍ ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ " ^ Ů?‍ Ů? ا‏BC'ŮŽ +/ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ

Ama ne var ki, akÄąl ve saÄ&#x;duyu sahibi olanlardan baĹ&#x;kasÄą, dĂźrĂźst ve samimi bir kalple Kur'ân’Ĺ okuyup da ondan ĂśÄ&#x;Ăźt almaz. O temiz yĂźrekli, derin kavrayÄąĹ&#x;lÄą mĂźminler Allah’a Ĺ&#x;Ăśyle yalvarÄąrlar:

ŮŽ &(Ů? ŮŽ ;Ů’ /Ů? +?ŮŽ ŮŽ aŮ’ !ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+?ŮŽ 2ŮŽ 'ŮŽŮ’ (!ŮŽ ‍ ŮŽ( اŮ? ْذ‏VŮ’ *ŮŽ +?ŮŽ *ŮŽ 5Ů? -Ů? ‍ ْغ‏%Ů? YŮ? "ŮŽ +?ŮŽ *ŮŽ Ů‘ ‍َع‏ `Ů’ ŮŽ &َ‍ ا‏4ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏: Ů‹ ŮŽ TŮ’ ‍ َع‏4Ů’ ﴞ٨﴿ ‍ب‏+ Ů? !ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ْا‏


154

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

8. “Ey Rabb’imiz! Bizi Kur'ân’la tanÄąĹ&#x;tÄąrÄąp doÄ&#x;ru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eÄ&#x;riltme! Kur'ân’Ĺ doÄ&#x;ru anlayÄąp onun hidayet nurlarÄąyla aydÄąnlanmayÄą ve bu kitabÄą bir hayat programÄą olarak yaĹ&#x;amayÄą bizlere nasip eyle! Bize katÄąndan, dĂźnyada ve âhirette bizleri baĹ&#x;arÄąya, kurtuluĹ&#x;a iletecek bir rahmet baÄ&#x;ÄąĹ&#x;la! DoÄ&#x;rusu sen, sonsuz lĂźtuf ve nimetleri cĂśmertçe baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layansÄąn!â€?

ŮŽ Ů‘ fŮ? /Ů? +g ﴞي﴿ ‍د‏dŮŽ +V ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏#<Ů? M7 a Ů? 5Ů? Ů’P'Ů? "ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ 7 ‍ Ů’ا‏S ŮŽ 'Ů’ ‍س Ů? ŮŽ Ů’ Ů?Ů… ŮŽ" َع‏+ ŮŽ 4ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏+ ?ŮŽ *ŮŽ Ů‘ ‍َع‏ Ů? ? ‍ا‏ 9. “Ey Rabb’imiz! Elbette sen, gerçekleĹ&#x;eceÄ&#x;inde asla Ĺ&#x;Ăźphe olmayan bir gĂźn hesap sormak için tĂźm insanlÄąÄ&#x;Äą bir araya toplayacaksÄąn. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah asla sĂśzĂźnden dĂśnmez!â€?

Ä°NKĂ‚RCILARI BEKLEYEN AKIBET

4ŮŽ iŮ? Ů° ^‍ ŮŽŮˆاŮ?Ůˆâ€Ź+< jŮ‹ Ů’ GŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ;ŮŽ /Ů? Ů’ !Ů? ‍ Ů’ ŮŽŮˆ ŮŽ " اŮŽ Ů’Ůˆ ŮŽ" Ů?د‏HŮ? Ů? ‍ ŮŽ ا‏/Ů’ َ‍ Ů’ ا‏HŮ? Ů’? ŮŽ ŮŽ ?Ů? \Ů’ YŮ? ;Ů’ ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا‏BŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?د‏-Ů? ‍Ů?! Ů’ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٠﴿ ‍ع‏+ Ů? ? ‍ا‏

10. Allah’Ĺn âyetlerini inkâr edenlere gelince, o çok gĂźvendikleri mallarÄą ve çocuklarÄą, yani servetleri, saltanatlarÄą, ordularÄą, sosyal ve ekonomik gßçleri, onlarÄą Allah’Ĺn azabÄąndan kurtaramayacaktÄąr. Ä°Ĺ&#x;te onlar, cehennemdeki korkunç ateĹ&#x;in yakÄątÄądÄąrlar. ÇßnkĂź kendilerini cehenneme gĂśtĂźrecek iĹ&#x;ler yaparak o ateĹ&#x;i bizzat kendi elleriyle hazÄąrlamÄąĹ&#x;lardÄąr.

ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ MŮ? ‍( Ů’ŮŽا Ů?ب ٰا Ů?ل‏BŮŽ < Ů’ HŮ? 5Ů? AŮ’ -ŮŽ ;Ů’ /Ů? ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ن ŮŽŮˆا‏

11. Bu inkârcÄąlarÄąn gidiĹ&#x;atÄą, tÄąpkÄą Firavun hanedanÄąnÄąn ve onlardan Ăśnceki zalimlerin durumuna benziyor:

ﴞ٥٥﴿ ‍ب‏+ ŮŽ ŮŽ+MŮŽ + ?ŮŽ YŮ? +'ŮŽ +Ů° *Ů? ‍ Ů?* ا‏CŮŽ Ů‘ BŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’ < ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? *Ů? &Ů? CŮ? *Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? !Ů? CŮŽ X Ů? ŮŽ VŮ? ‍(' Ů?( Ů’ا‏7 GŮŽ ‍ا‏

Onlar da Allah’Ĺn âyetlerini yalanlamÄąĹ&#x;lardÄą. Allah da iĹ&#x;ledikleri gĂźnahlardan dolayÄą onlarÄą kÄąskÄąvrak yakalayÄąvermiĹ&#x;ti. Allah’Ĺn cezalandÄąrmasÄą gerçekten çok Ĺ&#x;iddetlidir.

ﴞ٥٢﴿ ‍ Ů?د‏+HŮŽ Ů? ‍ Ů’ا‏l ŮŽ Ů’ YŮ? ‍ َن ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? 5ŮŽ \Ů’ 2Ů? ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا‏BŮŽ ;ŮŽ 'C7 5ŮŽ Ů‘ Ů? 6Ů’ -Ů? ŮŽ iŮ’ *Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ? <ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹHŮŽ g ŮŽ O Ů° Ů?‍ Ů? Ůˆ َن ا‏R

12. Ey Peygamber! O inkârcÄąlara de ki: “Hakk’Ĺn karĹ&#x;ÄąsÄąnda ne kadar direnseniz de, hepiniz eninde sonunda yenilgiye uÄ&#x;rayacak ve topluca cehennemi boylayacaksÄąnÄąz, cehennem ateĹ&#x;i ne fena bir dĂśĹ&#x;ektir!â€?


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

155

ُ َ ‫ َن‬+Bَ (ْ -َ +< 2َ َ 2َ ‫) ْا‬ ِ ْ 2َ iَ Mِ M7 :ٌ 'َ ‫ ْ ٰا‬3 13. Nitekim Bedir Savaşı’nda karşı karşıya gelen iki toplulukta, size Allah’ın vaadini apaçık gösteren bir delil vardı. Şöyle ki:

‫ َ ٌة‬Mِ +Bَ ‫ْ ٰ ى‬Xُ‫ا َوا‬ ِ ّٰ 6 ِ A7 َ M7 6ُ Yِ + َ Yُ :ٌ iَ Mِ Hicretin ikinci yılında, İslâm ordusu ile Mekke müşrikleri Bedir’de karşı karşıya gelmişlerdi. 313 kahraman mücahitten oluşan bir grup Allah yolunda savaşıyordu. Tam teçhizatlı 1000 askerden oluşan diğer grup ise, Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor ve küfrün, şirkin, zulmün egemen olması için savaşıyordu.

) <ِ ْ Vَ ‫ ْ َر ْا َي ْا‬Hِ ْ 5َ mْ /ِ ْ Hُ &َ ‫َ' َ ْو‬ Savaşın ilk anlarında, iki ordu birbirine hücum etsin de ilahi vaad gerçekleşsin diye Allah her iki tarafa da karşısındakini olduğundan daha az gösteriyordu (Enfâl, 8/44). Çarpışmanın kızıştığı sırada Allah’ın gönderdiği melekler müminlerin safında yerlerini alınca, kâfirler onları açık ve net olarak kendilerinin iki katı görüyorlardı.

َ 'َ ;ْ /َ ‫ه‬7 ِ .ْ ?َ *ِ (ُ 'ِّ oَ 'ُ ‫ا‬ ‫ <ُء‬+R ُ ّٰ ‫َو‬ İşte Allah, kullarından dilediğini böyle yardımıyla destekler.

َ ْ ِ ^‫"و‬ ُ ِ ‫ َ ًة‬pْ Vِ َ 4َ ِ ‫ ٰذ‬M7 ‫اِ ّ َن‬ ﴾١٣﴿ ‫ر‬+ ِ .َ *ْ "‫ا‬ Hiç kuşkusuz bunda, akıl ve gönül gözüyle hakikati görebilenler için Allah’ın kudret, hikmet ve adaletini gösteren nice deliller, nice ibretler vardır. Evet, Allah’ın yardımıyla birçok zafer kazanacak, üstün başarılar elde edeceksiniz. Fakat er meydanlarında düşmanla göğüs göğüse çarpışmak kadar, belki ondan da çetin bir imtihan var ki, işte asıl kahramanlığı orada göstermelisiniz:

DÜNYA ve ÂHİRET NİMETLERİ

َ ْ? َ ُ ‫ ْا‬r َّ a َ ّ ِ ;َ 'ِّ ‫ُز‬ َ ? ‫ا‬ َ ?7 Aَ ‫ ِء َو ْا‬+L ُّ T ;َ /ِ ‫ َ ِة‬q ِ َ Hَ R ‫ا‬ 7 ?َ َ ‫) َو ْا‬ ِّ ;َ /ِ ‫ات‬ ُ ‫س‬+ ِ ?5 ِ s+ َّ ْ 6ِ ْ Pَ ‫ َو ْا‬:ِ u ْ ‫ َو‬a َ ْ ‫ َو‬:ِ /َ َ ّ L َ ‫م َو ْا َ ْ <ِث‬+ Vْ & "‫ا‬

‫ا‬ = ‫ا‬ ! C ‫ا‬ ّ َ َ َ ِ ُ ِ ِ


156

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

14. Güzelliğiyle büyüleyen kadınlara, göz aydınlığı ve gönül meyvesi çocuklara, yığın yığın altın ve gümüşlere, soylu ve endamlı atlara, etinden, sütünden vs. faydalandığınız evcil hayvanlara ve bağlara, bahçelere, ekinliklere karşı aşırı düşkünlük, insanoğluna çekici kılınmıştır.

ُ ّ ‫ ُع ْا َ ٰ ِة‬+2َ /َ 4َ ِ ‫ٰذ‬ ﴾١٤﴿ ‫ ِب‬+ٰ َ ‫ ُ; ْا‬Lْ T ُ ّٰ ‫ َو‬+ َ &ْ ( ‫ا‬ ُ ‫ا ِ ?ْ َ( ُه‬ Bütün bunlar, dünya hayatının basit ve gelip geçici nimetleridir. İnsan hayatının ve neslinin devamı için verilen bu nimetlerden uygun biçimde yararlanabilirsiniz; fakat onlara tutkuyla bağlanıp âhireti unutmamalısınız. Çünkü asıl ulaşılması gereken en güzel hedef, Allah katında sizi bekleyen ebedî âhiret hayatıdır.

ُ ِ ‫ ْ; ٰذ‬/ِ r ُ iُ Aِّ &َ ^wُ َ‫ ا‬6ْ -ُ ;ْ /ِ ‫ ي‬7 8ْ Yَ ‫ت‬+ ٌ ?َ ّ g َ ْ Hِ *ِّ ‫ َ ْ ا ِ ?ْ َ( َر‬Yَ ّ ‫' َ; ا‬C7 5َ ّ ِ < ْ 3 ٍ ْ Pَ *ِ ْ 3 َ /ُ ‫اج‬ َ ْ +Hَ 2ِ ْ Yَ ‫ا‬ ِ< ّٰ ;َ /ِ ‫ْ َ ا ٌن‬x‫ َ ٌة َو ِر‬Hَ ّ q َ ‫ ُر‬+Hَ &ْ "‫ا‬ ٌ ‫ َواَزْ َو‬+Hَ M7 ;َ '(7 ِ +X

15. Ey İslâm davetçisi! Dünyanın bu gelip geçici nimetlerine bağlanan gafillere de ki: “Size bunlardan çok daha güzel, çok daha iyi olanı bildireyim mi? Kötülükten sakınanlar için Rablerinin katında, yemyeşil ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içerisinde yaşayacakları cennet bahçeleri, her türlü maddi ve manevi kirden arınmış, pırıl pırıl, tertemiz eşler ve hepsinin üzerinde ve ötesinde, Allah’ın “Hoş geldin sevgili kulum; ben senden razı oldum!” demesi ve ona hoşnutluğunu bildirmesi vardır.”

﴾١٥﴿ ‫ ِ د‬+Aَ Vِ +ْ *ِ ٌ r.7 *َ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫َو‬ Hiç kuşkusuz Allah, kullarının her hâl ve hareketini görmektedir ve onların yaptıkları iyiliklerin karşılığını mutlaka verecektir.

َ ّ ‫اب‬ ْ M +?َ ّ /َ ‫ ٰا‬+ ?َ &َ ّ ِ‫ ا‬+ ?َ *َ ّ ‫' َ; َ' ُ ُ َن َر‬C7 َ ّ َ‫ا‬ ﴾١٦﴿ ‫ر‬+ َ Cَ َ +?َ -ِ ‫ َو‬+?َ *َ &ُ ‫ ُذ‬+?َ َ ْ =ِ z+َ ِ ? ‫ا‬

16. Onlar ki, “Ey Rabb’imiz! Biz sana ve gönderdiğin âyetlere yürekten iman ettik; günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru!” diye dua ederler.


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

157

ŮŽ 7 =Ů? Ů’? Ů? ‍) ŮŽŮˆ Ů’ا‏ ŮŽ 27 &Ů? + ŮŽ ‍) ŮŽŮˆ Ů’ا‏ ŮŽ -7 ‍ Ů?د‏+. ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ' ŮŽ; ŮŽŮˆâ€Ź7 *Ů? +. ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ‍ع‏+ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ"+Ů’ *Ů? ;ŮŽ ' 7 =Ů? \Ů’ 2ŮŽ LŮ’ Ů? ‍) ŮŽŮˆ Ů’ا‏ ﴞ٥٧﴿

17. Ă–zellikle de hak yolunda kararlÄąlÄąk gĂśsteren, zorluk ve sÄąkÄąntÄąlar karĹ&#x;ÄąsÄąnda dayanÄąp direnerek sabreden, niyet ve davranÄąĹ&#x;larÄąnda dosdoÄ&#x;ru olan, Allah’Ĺn iradesine gĂśnĂźlden boyun eÄ&#x;en, Allah’Ĺn bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i rÄązkÄą O’nun yolunda harcayan ve ruhlarÄąn en dingin, en duyarlÄą olduÄ&#x;u o seher vakitlerinde Rablerine el açĹp yalvararak baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanma dileyen o seçkin kullarÄąnÄą gĂśrmektedir ve onlarÄą dĂźnyada ilâhĂŽ yardÄąm, âhirette ebedĂŽ cennet nimetleriyle mutlaka ĂśdĂźllendirecektir. SakÄąn bu vaat ve uyarÄąlarÄą gerçekliÄ&#x;i Ĺ&#x;Ăźpheli, temelsiz ve Ĺ&#x;ahitsiz kuru iddialar sanmayÄąn:

ALLAH’IN DİNİ

5Ů° ‍ ا Ů‘ ŮŽ" ! Ůˆ Ů’ا‏# Ů° ‍ ŮŽ " ا‏#&ŮŽ Ů‘ َ‍ا ا‏ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏#ŮŽ Ů° Ů?‍| ŮŽ " ا‏ L + * +

{ + 5 V ‍ا‏ ‍ ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź : 3 i Ů’ ^ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů‘Ů° (ŮŽ HŮ? GŮŽ <Ů? Ů? Ů? Ů‹ Ů? Ů? Ů? ﴞ٥٨﴿ Ů?< 37 ŮŽ ‍ Ů’ا‏%Ů? '%7 VŮŽ ‍Ů?! ŮŽ Ů’ا‏

18. Bizzat Allah, kendisinden baĹ&#x;ka ilah olmadÄąÄ&#x;Äąna Ĺ&#x;ahitlik eder; melekler ve adalet ĂślçßsĂźnĂź gĂśzeten ilim adamlarÄą da bu gerçeÄ&#x;e Ĺ&#x;ahitlik ederler: O’ndan baĹ&#x;ka ilâh yoktur! Gerçek anlamda kudret ve hikmet sahibi ancak O’dur! Peki, bir olan Allah; her biri diÄ&#x;eriyle çeliĹ&#x;en, mensuplarÄą arasÄąnda bitmez tĂźkenmez kavgalar yaĹ&#x;anan Yahudilik, HristiyanlÄąk, MĂźslĂźmanlÄąk gibi farklÄą dinler gĂśndermiĹ&#x; olabilir mi?

Ů‘ 7 ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? Ů‘Ů° (ŮŽ Ů’? Ů? ;ŮŽ '( ‍ا‏ Ů? Ů’ ‍ا‏ } ‍ا" Ů’ ŮŽ~ Ů?م‏ 19. Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah katÄąnda kabul gĂśren ve insanoÄ&#x;lunu dĂźnya ve ahirette mutluluÄ&#x;a ulaĹ&#x;tÄąracak yegâne din, Ä°slâm’dÄąr. Ä°slâm, kiĹ&#x;isel çĹkarlarÄą, arzu ve ihtiraslarÄą terk edip Allah’Ĺn hĂźkmĂźne kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;erek barÄąĹ&#x;, esenlik ve gĂźvenliÄ&#x;e ulaĹ&#x;mak demektir. Ä°slâm, doÄ&#x;rudan doÄ&#x;ruya Allah tarafÄąndan gĂśnderilen ve peygamberlerce uygulamalÄą olarak insanlÄąÄ&#x;a sunulan mĂźkemmel hayat nizamÄądÄąr. Ä°Ĺ&#x;te Ă‚dem’den bu yana bĂźtĂźn peygamberler, insanlÄąÄ&#x;a bu dini tebliÄ&#x; etmiĹ&#x;lerdir. Ama ne var ki:


158

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

َ +/َ (ِ Vْ *َ ;ْ /ِ "َ ّ ِ‫ب ا‬+ + ً \ْ *َ ُ 5ْ Vِ ‫ َء ُ! ُ ْا‬+g َ 5َ 2َ ْX‫ ا‬+/َ ‫َو‬ َ 2َ 3 ِ ‫ ا ْا‬Yُ ‫' َ; اُ و‬C7 َ ّ ‫ ا‬S < ْ Hُ ?َ ْ *َ

Kendilerine daha önce Tevrat, Zebur, İncil gibi kitap verilenler, onlara Allah katından ilim ve hikmet dolu âyetler geldikten sonra, sırf aralarındaki çıkar çatışmaları, kin, ihtiras, azgınlık ve çekememezlik yüzünden hak dinde ayrılığa ve anlaşmazlığa düştüler. Yoksa peygamberler onlara ayrılık ve düşmanlığı emretmiş değildi. Fakat onlar peygamberlerin bıraktığı ilkelere aykırı davrandılar. Böylece her ümmet, bir sonraki peygamberi inkâr etti. Bununla da kalmayıp, peygamberlerin getirdiği inanç sistemini terk ederek onun yerine kendi uydurdukları hurafeleri din hâline getirdiler. Nihayet Allah, Son Elçisini göndererek hakikati yeniden ve açıkça ortaya koydu.

﴾١٩﴿ ‫ب‬+ ِ ّٰ ‫ت‬+ َ ّٰ ‫ ّ َن‬+ِ Mَ ‫ا‬ ِ 'َ +ٰ *ِ ْ ُ=3ْ 'َ ;ْ /َ ‫َو‬ َ ِ ‫ ْا‬fُ ' 7 َ ‫ا‬ ِ L Artık her kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şunu iyi bilsin ki, mahşer günü Allah hesabı çabuk görendir!

َ ‫ ْن‬+ِ Mَ ُّ T ;< ِ Vَ Aَ Yَ ّ ‫ ِ; ا‬/َ ‫ َو‬ ِ ّٰ ِ َ Hِ gْ ‫` َو‬ ُ ْ 5َ ْ َ‫ ا‬6ْ َُ M ‫ َك‬g+ 20. Ey Muhammed! Eğer bunca delillere rağmen, yine de hakikati kabullenmeye yanaşmayıp seninle tartışmaya girişirlerse, onlara de ki: “Ben, tüm benliğimle Allah’a teslim oldum, benim izimden gelenler de tüm kalpleriyle O’na teslim olup gönülden boyun eğmişlerdir.”

ُ ْ ‫ب َو‬+ َ ّ 7 /ِّ "‫ا‬ < ْ 2ُ ْ 5َ ْ َ‫) َءا‬ َ 2َ 3 ِ ‫ ا ْا‬Yُ ‫' َ; اُ و‬C7 5َ ّ ِ 6ْ -ُ ‫َو‬

Ey Peygamber! Kendilerine vaktiyle kitap verilmiş olan Yahudilere, Hristiyanlara ve ilâhî vahiy bilgisinden yoksun olan, âhiret ve nübüvvet gerçeğini tümüyle inkâr eden ümmilere de ki: “Siz de Son Elçisi aracılığıyla gönderdiği hükümlere iman ederek Allah’a boyun eğip Müslüman olmak ve böylece ebedî kurtuluşu kazanmak istemez misiniz?”

‫ َ~ <ُغ‬Aَ ‫ ْا‬4َ ْ 5َ َ + َ &َ ّ +ِ Mَ ‫ َ ّ َ ْ ا‬Yَ ‫( َْو ا َواِ ْن‬2َ ْ!‫ َ​َ ِ( ا‬M ‫ ُ ا‬5َ ْ َ‫ ْن ا‬+ِ Mَ

Eğer kibir, bencillik, bağnazlık ve haksız önyargılardan kurtularak hakikate teslim olurlarsa, doğru yolu bulmuş olurlar. Ama eğer yüz çevirirlerse, bundan dolayı üzülme. Bir sonraki toplumsal aşamanıza uygun emirler (Tevbe,


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

159

9/29) gelinceye kadar, onlarÄą inkârlarÄąyla baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrak. ÇßnkĂź bu aĹ&#x;amada senin gĂśrevin, yalnÄązca ilâhĂŽ mesajÄą ulaĹ&#x;tÄąrmaktan ibarettir.

ﴞ٢٠﴿ ‍د‏dŮ? +AŮŽ VŮ? +Ů’ *Ů? ŮŒ r.7 *ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, kullarÄąnÄą gĂśrmektedir ve hak ettikleri karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą onlara mutlaka verecektir.

ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏5Ů? 2Ů? Ů’ 'ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ 7 AŮ? ? ‍ا‏ Ů’Ů? ŮŽ\*Ů? ) ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ َن ا‏5Ů? 2Ů? Ů’ 'ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů‘Ů? T Ů? Ů‘Ů° ‍ت‏+ Ů? 'ŮŽ +Ů° *Ů? ‍=Ů? Ů? Ůˆ َن‏3Ů’ 'ŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŽ r ŮŽ Ů? CŮŽ VŮŽ *Ů? Ů’ !Ů? Ů’ R ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ /Ů? |Ů? LŮ’ Ů? +Ů’ *Ů? ‍ Ů? Ůˆ َن‏/Ů? +Ů’ 'ŮŽ ﴞ٢٥﴿ Ů?Ů‘ AŮŽ MŮŽ ‍س‏+ Ů? ? ‍ا‏ Ů? 7 ‍اب ا‏

21. O hâlde, ey Ä°slâm davetçisi! Allah’Ĺn âyetlerini tamamen veya kÄąsmen inkâr eden, gerek açĹkça suikast dĂźzenleyerek ve gerekse toplum içindeki itibar ve etkinliklerini yok etmeye çalÄąĹ&#x;arak haksÄąz yere peygamberleri ĂśldĂźren ve o peygamberlerin getirdiÄ&#x;i ilkelere baÄ&#x;lÄą kalarak hakkÄą, hukuku, doÄ&#x;ruluÄ&#x;u ve adaleti savunan insanlara hayat hakkÄą tanÄąmayan zalimler ve inkârcÄąlar yok mu; iĹ&#x;te onlara can yakÄącÄą bir azabÄą mĂźjdele!

Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ &Ů’ ( ‍ا‏ ŮŽ AŮ? T Ů? Ů‘ MŮ? Ů’ HŮ? Ů? + ŮŽ Ů’ َ‍` ا‏ Ů’ q ;ŮŽ ' 7  + ŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏4ŮŽ iŮ? Ů° ^‍اŮ?Ůˆâ€Ź Ů? "‍ا‏ Ů? &ŮŽ ;Ů’ /Ů? Ů’ HŮ? ŮŽ +/ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?‚؊ ŮŽŮˆâ€ŹX ﴞ٢٢﴿

22. Onlar, dĂźnyaya ve âhirete yĂśnelik çalÄąĹ&#x;malarÄą boĹ&#x;a giden ve kendilerini dĂźnyada zillet ve meskenetten, âhirette ise cehennem azabÄąndan kurtaracak hiçbir yardÄąmcÄąlarÄą olmayan kimselerdir. BunlarÄąn kendilerini Allah’Ĺn Ăśzel ve seçkin kullarÄą olarak nitelendirmeleri neticeyi deÄ&#x;iĹ&#x;tirmeyecektir:

KÄ°TAPTAN YĂœZ ÇEVÄ°RENLER

Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ ŮŽ 3 Ů? Ů‘Ů° ‍ب‏+ Ů? ‍ ŮŽ; Ů’ا‏/Ů? +AŮ‹ .7 &ŮŽ ‍ ا‏YŮ? ‍' ŮŽ; اŮ? Ůˆâ€ŹC7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏O ŮŽ Ů?‍ ŮŽ ا‏YŮŽ Ů’ ŮŽ َ‍ا‏ Ů? 2ŮŽ BŮ? O Ů° Ů?‍ب Ů?' Ů’( ŮŽ Ů’ َن ا‏+ Ů? 2ŮŽ 3 ﴞ٢٣﴿ ‍ َن‏x Ů? Ů? VŮ’ /Ů? Ů’ !Ů? ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? Ů’?/Ů? 0ŮŒ ' ŮŽ7 M O Ů‘Ů° ŮŽ 2ŮŽ 'ŮŽ Ů?ŮŽ Ů‘ ƒ Ů’ HŮ? ?ŮŽ Ů’ *ŮŽ 23. Kendilerine Tevrat, Zebur, Ä°ncil gibi kitaptan bir pay verilmiĹ&#x; olan Yahudi ve Hristiyanlara baksana: AralarÄąnda çĹkan anlaĹ&#x;mazlÄąklarda hĂźkĂźm vermesi için Allah’Ĺn kitabÄąna çaÄ&#x;rÄąlÄąyorlar; fakat içlerinden bir grup, inandÄąklarÄąnÄą iddia ettikleri kitabÄąn hĂźkmĂźnĂź reddederek arkasÄąnÄą dĂśnĂźp gidiyor.


160

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

َ ّ +?َ L َ ّ َ Yَ ;ْ َ ‫ ُ ا‬+-َ ْ Hُ &َ ّ َ+*ِ 4َ ِ ‫ٰذ‬ ‫ات‬ ٍ ‫(ُو َد‬Vْ /َ +/ً +'َ ّ َ‫ ُر اِ ّ َ" ا‬+? ‫ا‬

24. Çünkü onlar, “Hepimiz peygamber torunları ve Allah’ın imtiyazlı kullarıyız. Bunun için, en büyük günahları işlesek ve Tevrat’ta geleceği müjdelenen Son Peygamber’i inkâr etsek bile cehenneme girmeyiz. Girsek de, sayılı birkaç gün dışında bize asla ateş dokunmayacaktır! Günahımızın cezasını kısa bir süre çektikten sonra nasıl olsa cennete gireceğiz!” dediler.

﴾٢٤﴿ ‫ ُ& ا َ' ْ= َ ُو َن‬+Bَ +/َ ْ Hِ ?ِ '‫د‬7 M7 ْ !ُ َ ّ zَ ‫َو‬ Allah adına uydurdukları bu bâtıl inançlar ve saçma iddialar, dinleri hakkında onları büyük bir kibir, gaflet ve aldanışa sürüklemiştir.

َ Mَ ْ Aَ L ْ َ Mِّ ‫ َو ُو‬#ِ M7 a ْ !ُ ‫` َو‬ َ ْ 3 َ Bَ +/َ lٍ =ْ &َ 6ُ ّ Bُ ` َ 'ْ ‫ ُ! ْ ِ َ ْ ٍم َ" َر‬+?َ Vْ َ g َ ‫ اِ َذا‬S ﴾٢٥﴿ ‫ ُ َن‬5َ ْ 'ُ "َ

25. Peki, gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan ve hiç kimseye haksızlık edilmeksizin herkese yaptıklarının karşılığının tastamam verileceği gün onları bir araya topladığımız zaman, acaba hâlleri nice olacak? O gün yalan ve iftiraları onları kurtaramayacak, son pişmanlıkları da fayda vermeyecek. Onun için yol yakınken tövbe etsinler, zulüm ve inkârdan vaz geçip hakka teslim olsunlar.

YAKARIŞ

4ِ 5ْ ُ ‫ ْا‬4َ ِ +/َ َ ّ Hُ 5ّٰ ‫ ا‬6ِ -ُ 26. Ey İslam davetçisi! Allah’ın verdiği güç, servet ve saltanatla şımarıp azgınlaşan ve bunlara sahip olmayı doğru yolda olmanın ölçüsü sayan o kâfirlere karşılık, sen Rabb’ine tevazu ile yalvararak de ki: “Ey mülkün ve her türlü güç, kudret, saltanat ve otoritenin gerçek sahibi olan Allah’ım!”

َ Yَ ;ْ َ ّ /ِ 4َ 5ْ ُ ‫ ُع ْا‬ َ Yَ ;ْ /َ 4َ 5ْ ُ ‫ ْا‬Yِ oْ Yُ ‫ ُء‬+R ِ ْ Yَ ‫ ُء َو‬+R َ Yَ ;ْ /َ ‫ ّ ُل‬Cِ Yُ ‫ ُء َو‬+R َ Yَ ;ْ /َ %ُ ّ Vِ Yُ ‫َو‬ ‫ <ُء‬+R

“Sen yeryüzünde mülkü ve egemenliği dilediğine verir, dilediğinden çekip alırsın! Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın!”


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

161

﴾٢٦﴿ ٌ '(7 -َ ‫ ْ ٍء‬Gَ 6ِّ Bُ O5ٰ َ 4َ &َ ّ ِ‫ <ُ ا‬rْ Pَ ‫ِ* َ ِ( َك ْا‬ “Her türlü nimet, lütuf ve iyilik yalnızca senin elindedir. Hiç kuşku yok ki, senin her şeye gücün yeter!”

َ ّ ‫ ِ ُ ا‬Yُ َ َ ّ ُ ِ Yُ ‫ر َو‬+ َ 6 ِ ْ َ ّ ‫ ا‬Mِ ‫ َر‬+Hَ ? ‫ا‬ H ? ‫ا‬ M 6 ّ ْ َ ِ ِ

27. “Sen geceyi kısaltıp gündüze katar, gündüzü kısaltıp geceye katarsın.”

ِّ َ ‫ َ; ْا‬/ِ ` َ ِّ َ ‫ْ ِ ُج ْا‬PYُ ‫` َو‬ ِ ِّ َ ‫ َ; ْا‬/ِ َ ّ َ ‫ْ ِ ُج ْا‬PYُ ‫َو‬

“Ölüden diriyi çıkarır, diriden ölüyü çıkarırsın.”

َ Yَ ;ْ /َ ‫ ْ ُز ُق‬Yَ ‫َو‬ ﴾٢٧﴿ ‫ب‬+ َ T ِ r ٍ L ِ ْ َ\*ِ ‫ ُء‬+R “Ve hiç umulmadık imkânlar yaratarak, dilediğine sınırsız nimetler bahşedersin.” Mademki mülkün gerçek sahibi Allah’tır, o hâlde müminler yalnızca O’na güvenmelidirler:

ZALİMLERİ DOST EDİNMEYİN

َ ‫ ُ? َن ْا‬/ِ oْ ُ ‫ ْا‬Cِ Pِ 2َ ّ 'َ "َ ) ِ ‫ ْ; ُد‬/ِ ‫ َء‬+ َ ِ ‫ ' َ; اَ ْو‬7 Mِ +3 َ ?7 /ِ oْ ُ ‫ون ْا‬ 28. İnananlar, din kardeşleri olan müminleri bırakıp da Allah’a ve Elçisi’ne karşı savaş açan kâfirleri kendilerine samimi dost, koruyucu, yönetici, yandaş, müttefik ve veli edinmesinler.

‫ ْ ٍء‬Gَ M7 ‫ا‬ ِ ّٰ ;َ /ِ l َ ْ 5َ Mَ 4َ ِ ‫ ٰذ‬6ْ Vَ =ْ 'َ ;ْ /َ ‫َو‬ Dikkat edin; her kim böyle bir şey yapacak olursa, Allah ile bütün bağlarını koparmış olur.

:ً< ٰ Yُ ْ Hُ ْ?/ِ ‫ ُ ا‬2َ ّ Yَ ‫اِ ّ َ" اَ ْن‬

Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeye karşı korunmak için onlardan görünmeniz, onlara dostunuzmuş gibi davranmanız hariç. Kâfirlerin kötülüklerine karşı kendinizi korumak için, Müslümanlara zarar vermemek şartıyla böyle bir tedbir alabilirsiniz. İslâm âlimlerinin ve yöneticilerinin


162

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

emirleri doğrultusunda, kâfirlerin arasına sızarak müminler adına casusluk faaliyetlerinde bulunmak amacıyla da bu tür tedbirlere başvurulabilir.

﴾٢٨﴿ ُ r.7 َ ‫ا ْا‬ ِ ّٰ O َ ِ‫ َوا‬#ُ< L ُ ّٰ ُ Bُ ‫ ُر‬Cِّ َ 'ُ ‫َو‬ َ =ْ &َ ‫ا‬ Bununla birlikte, Allah asıl kendisinden korkmanızı size öğütlüyor! O hâlde, zalimlerin tehditlerinden korkmayın; asıl Allah’ın emirlerini çiğnemekten sakının! Unutmayın ki, eninde sonunda dönüş Allah’adır.

‫ا‬ ُ< ّٰ #ُ ْ 5َ Vْ 'َ ‫(ُو ُه‬Aْ Yُ ‫ ْ اَ ْو‬Bُ ‫ُور‬ ِ ( ُ M7 +/َ ‫ْ =ُ ا‬PYُ ‫ اِ ْن‬6ْ -ُ 29. Ey İslâm davetçisi! De ki: “Kalplerinizdeki düşünce ve niyetleri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onları bilir.”

َ ْ Mِ +/َ ‫ات َو‬ َ ّ Mِ +/َ ُ 5َ Vْ 'َ ‫َو‬ ‫ض‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ < ِ ‫ا" ْر‬ “Bunların da ötesinde, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilmektedir.”

﴾٢٩﴿ ٌ '(7 -َ ‫ ْ ٍء‬Gَ 6ِّ Bُ O5ٰ َ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫َو‬ “Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.” Dolayısıyla, zalimlerle dost olup müminlere düşmanlık besleyenlere Hesap Günü’nde cezalarını vermeye de kadirdir:

ُ ;ْ /ِ ` ْ 5َ ِ َ +/َ ‫ ً ا َو‬u ْ 5َ ِ َ +/َ lٍ =ْ &َ 6ُ ّ Bُ (ُ 8ِ Yَ ‫َ' ْ َم‬ ْ َ ‫ َ ّ ُد‬Yَ ‫ ٍء‬ َ ْ /ُ r َ ;ْ /ِ ` ٍْX ‫ ً( <ا‬V7 *َ ‫ ً(ا‬/َ َ‫ ا‬#ُ ?َ ْ *َ ‫ َو‬+Hَ ?َ ْ *َ ‫اَ ّ َن‬

30. O Gün her insan, yapmış olduğu bütün iyilik ve kötülükleri karşısında hazır bulacak ve o kötülüklerin kendisinden uzak olmasını ne kadar da arzu edecek! Ama ne var ki, son pişmanlık fayda vermeyecek.

﴾٣٠﴿ ‫د‬dِ +Aَ Vِ +ْ *ِ ‫ ٌف‬w ُ ‫ا َر‬ ُ ّٰ ‫ َو‬#ُ< L ُ ّٰ ُ Bُ ‫ ُر‬Cِّ َ 'ُ ‫َو‬ َ =ْ &َ ‫ا‬ Dikkat edin; Allah, kendisine karşı gelmemeniz konusunda duyarlı ve dikkatli olmanızı size öğütlüyor. Hiç kuşkusuz Allah, emir ve yasaklarını dikkate alan kullarına karşı çok şefkatlidir. Fakat bu şefkatin tecelli etmesi için, kulların yapması gerekenler var:


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

163

PEYGAMBER’E İTAAT

Ů? *ŮŽ &Ů? ‍ Ů’ Ů?ذ‏3 Ů? ŮŽ Ů’ =Ů? \Ů’ 'ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? AŮ’ AŮ? Ů’ 'Ů? & ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ َن‏AŮ? Ů‘ Ů? YŮ? Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? ‍ اŮ? ْن‏6Ů’ -Ů? 7 VŮ? AŮ? YŮŽ Ů‘ +ŮŽM ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’ < ŮŽŮˆâ€Ź3 Ů? Ů‘Ů° Ů? 3 ﴞ٣٥﴿ ŮŒ T7 ‍=Ů? ŮŒŘą َع‏zŮŽ

31. Ey Muhammed! Allah’Ĺ sevdiÄ&#x;ini iddia eden ve O’nun sevgisini kazanmak isteyen kimselere de ki: “EÄ&#x;er gerçekten Allah’Ĺ seviyorsanÄąz, O’nun emirlerini size ileten, açĹklayan ve uygulayan bir Elçi olarak bana ve bana indirilen Kur’ân’a itaat edin ki, Allah da sizi sevsin ve gĂźnahlarÄąnÄązÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lasÄąn. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, piĹ&#x;manlÄąkla tĂśvbe edildiÄ&#x;i takdirde en bĂźyĂźk gĂźnahlarÄą bile baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layandÄąr, merhamet edendir.â€?

‍ ل‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا‏V ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŮˆا‏ Ů? s7 َ‍ ا‏6Ů’ -Ů? 32. Peygamber’in SĂźnneti’ni dikkate almaksÄązÄąn Ä°slâm’Ĺ yaĹ&#x;ayabileceklerini zanneden gafillere de ki: “Allah’Ĺn kitabÄąna ve bu kitabÄąn pratik açĹlÄąmÄąnÄą, en mĂźkemmel uygulamasÄąnÄą ortaya koyan Peygamber’e itaat edin!â€?

ŮŽ ‍ Ů’ا‏a Ů? Ů‘ Ů? 'Ů? "ŮŽ ﴞ٣٢﴿ ;ŮŽ ' 7 MŮ? +3 ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů‘ َن ا‏+Ů? MŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا‏YŮŽ ‍ ْن‏+Ů? MŮŽ

Ama eÄ&#x;er yĂźz çevirirlerse, Ĺ&#x;unu iyi bilsinler ki, Allah’Ĺn kitabÄąna veya Elçisi’ne karĹ&#x;Äą gelmek Allah’a karĹ&#x;Äą gelmek demektir. Bu da onu inkâr etmek anlamÄąna gelir ki, Allah da inkâr edenleri sevmez! SevmediÄ&#x;i için de onlarÄą doÄ&#x;ru yola iletmez. Oysa Peygambere itaat edilmesi gerektiÄ&#x;ini en iyi Yahudi ve HristiyanlarÄąn bilmesi gerekirdi. Zira daha Ăśnce nice peygamberler gelip geçmiĹ&#x;ti:

ŮŽ  â€ŤŘ§â€Ź ŮŽ 7 ŮŽ +VŮŽ ‍ Ů’ا‏O5ŮŽ ŮŽ ‍! ŮŽ ŮŽŮˆ ٰا ŮŽŮ„ Ů? Ů’ Ů° َن‏7 Ů° *Ů’ Ů?‍ ŮŽŮˆ ٰا ŮŽŮ„ ا‏+T ﴞ٣٣﴿ ) Ů’ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů‹ &Ů? ‍ ٰا ŮŽŘŻ ŮŽŮ… ŮŽŮˆâ€ŹO =Ů° q

33. Gerçekten Allah, insanlÄąÄ&#x;Äąn atalarÄą sayÄąlan Ă‚dem ile Nuh’u ve içinde birçok peygamberin yetiĹ&#x;tiÄ&#x;i Ä°brahim ailesini ve Ä°mran1 ailesini kĂśtĂźlĂźklerden, çirkinliklerden arÄąndÄąrÄąp gĂźzel Ăśzelliklerle donatarak bĂźtĂźn insanlÄąk âlemine ĂźstĂźn bir Ăśrnek kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr.

ÂŒ Ů? VŮ’ *ŮŽ :Ů‹ 'ŮŽ Ů‘ ‍Ů?Ř° Ů?ّع‏ < Ů? VŮ’ *ŮŽ ;Ů’ /Ů? +HŮŽ u Bu âyette adÄą geçen Ä°mrân, Hz. Meryem’in babasÄądÄąr. Musa Peygamber’in babasÄąnÄąn adÄą da Ä°mrân’dÄą, fakat burada kastedilen o deÄ&#x;ildir. 1


164

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

34. Birbirlerinin soyundan gelen ve tevhid sancaÄ&#x;ÄąnÄą elden ele taĹ&#x;Äąyan ĂśncĂź bir nesil olarak.

ﴞ٣٤﴿ ŮŒ 57 ŮŽ fŮŒ 7 ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Allah her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, bilendir. Yahudilerin yalancÄąlÄąkla suçladÄąÄ&#x;Äą, HristiyanlarÄąn ise aĹ&#x;ÄąrÄą yĂźcelterek ilâhlaĹ&#x;tÄąrdÄąÄ&#x;Äą Ä°sa Peygamber’in gerçek hayat hikâyesine gelince:

MERYEM

6Ů’ AŮŽ Ů‘ ŮŽ 2ŮŽ MŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‹عا‏/Ů? ?7 qŮ’ *ŮŽ M7 +/ŮŽ 4ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?ت‏CŮŽ &ŮŽ &Ů‘ 7 Ů?‍ ŮŽ اŮŽ Ů?ŘŞ Ů? Ů’ Ů° َن ŮŽŘą Ů‘Ů?ب ا‏/‍ا‏ Ů’ ` Ů? ŮŽ +-ŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ŮŽ Ů‘ `Ů’ ﴞ٣ټ﴿ Ů? 57 VŮŽ ‍ Ů’ا‏fŮ? 7 L ‍ا‏ ŮŽ &َ‍ ا‏4ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů‘? ا‏7 /Ů? 35. Hani bir zamanlar, Ä°mrân’Ĺn Hanne binti FâkĂťd adÄąndaki hanÄąmÄą Allah’a el açĹp yalvararak, “Ya Rab!â€? demiĹ&#x;ti, “KarnÄąmda taĹ&#x;ÄądÄąÄ&#x;Äąm ciÄ&#x;erparemi, biricik evladÄąmÄą tĂźm varlÄąÄ&#x;Äąyla senin hizmetine adadÄąm, bu adaÄ&#x;ÄąmÄą benden kabul eyle! DoÄ&#x;rusu sen her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;iten, her Ĺ&#x;eyi bilensin!â€?

Ů’ ŮŽ +-ŮŽ +HŮŽ Ů’2VŮŽ x l ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ *Ů? Ů? 5ŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ ŮŽ ‍ Ů‘& ŮŽŮˆâ€Ź7 Ů?‍` ŮŽŘą Ů‘Ů?ب ا‏ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ MŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹO< mŮ’Ů° &Ů?‍ ا‏+ HŮŽ 2Ů? VŮ’ x ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍` ŮŽŮˆâ€Ź < Ů’ VŮŽ x ŮŽŮ‘ Ů? Ů’ BŮŽ Ů? BŮŽ C ‍ا‏ ;ŮŽ /Ů? +HŮŽ 2ŮŽ 'ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆ Ů?Ř° Ů?ّع‏4ŮŽ *Ů? +!ŮŽ CŮ? 7 Ů?‍ Ů‘& ا‏7 Ů?‍ Ů’ ŮŽ' ŮŽ ŮŽŮˆا‏/ŮŽ +HŮŽ 2Ů? Ů’ ŮŽ Ů‘ ŮŽ &Ů‘ 7 Ů?‍ ŮŽŮˆا‏O mŮ’Ů° &"+ ŮŽ Ů’ R ‍ا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ ﴞ٣ٌ﴿ g ‍ا‏ ‍ن‏+ q Ů‘ Ů? 7 Ů?

36. Nihayet Hanne çocuÄ&#x;unu doÄ&#x;urunca, —Allah onun ne doÄ&#x;urduÄ&#x;unu gayet iyi bildiÄ&#x;i hâlde— durumunu O’na arz ederek, “Ey Rabb’im!â€? dedi, “Ben bir kÄąz çocuÄ&#x;u dĂźnyaya getirdim. Oysa erkek çocuk umuyordum. ÇßnkĂź erkek, kÄąz gibi gßçsĂźz ve korunmaya muhtaç deÄ&#x;ildir. Erkek çocuk kÄąza gĂśre daha gßçlĂź ve dayanÄąklÄą olduÄ&#x;u için benim adaÄ&#x;Äąma daha uygun dĂźĹ&#x;erdi. AyrÄąca, mabet hizmetlerine yalnÄązca erkek çocuklar kabul ediliyor. Fakat ben yine de sĂśzĂźmĂź tutuyorum. Ona Meryem ismini veriyor, kendisini ve neslinden gelecek olanlarÄą o lânetlenmiĹ&#x; Ĺ&#x;eytanÄąn kĂśtĂźlĂźklerine karĹ&#x;Äą sana emanet ediyorum.â€?

+< 'ŮŽ Ů‘ Ů? BŮŽ ‍ ŮŽز‏+HŮŽ 5ŮŽ =ŮŽ Ů‘ BŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź +?Ů‹ L Ů? AŮ? ŮŽ *Ů? +HŮŽ *Ů? Ů‘ ‍ َع‏+HŮŽ 5ŮŽ AŮŽ Ů‘ ŮŽ 2ŮŽ MŮŽ ŮŽ T ŮŽ +YŮ‹ +AŮŽ &ŮŽ +HŮŽ 2ŮŽ AŮŽ &Ů’ َ‍ Ů?; ŮŽŮˆا‏L ŮŽ T ŮŽ ‍ ل‏ 37. BĂśylece Allah, Meryem’i kendi yolunda adanmÄąĹ&#x; kÄąymetli bir adak olarak gĂźzelce kabul buyurdu ve onu nadide bir çiçek gibi gĂźzelce


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

165

yetiĹ&#x;tirdi. Çekilen kura sonucunda, mabedin koruyucularÄąndan biri olan Zekeriya Peygamber onun eÄ&#x;itim ve bakÄąmÄąnÄą Ăźstlendi.

ŮŽ -ŮŽ + -Ů‹ ْ‍ Ů?عز‏+!ŮŽ (ŮŽ Ů’? Ů? (ŮŽ g 4Ů? ŮŽ O&Ů‘Ů° َ‍ Ů’ ŮŽ' Ů? ا‏/ŮŽ +'ŮŽ ‍ل‏+ ŮŽ ‍ َد‏+ ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ BŮ? ŮŽ ‍اب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů’ا‏+'ŮŽ Ů‘ Ů? BŮŽ ‍ ŮŽز‏+HŮŽ Ů’ 5ŮŽ ŮŽ 6ŮŽ X ŮŽ 'ŮŽ ;Ů’ /ŮŽ ‍ا ŮŽ' Ů’ Ů?ز Ů?ق‏ Ů’ ŮŽ +-ŮŽ ‍ <ا‏CŮŽ Ů°! ﴞ٣٧﴿ ‍ب‏+ Ů?< Ů‘Ů° (Ů? Ů’? Ů? ;Ů’ /Ů? ŮŽ !Ů? ` ŮŽ Ů‘Ů° ‍ا اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ T Ů? r Ů? L Ů? Ů’ ŮŽ\*Ů? ‍ Ů?إ‏+R

Zekeriya ne zaman Meryem’i mabette ziyaret etse, yanÄąnda tĂźrlĂź tĂźrlĂź yiyecekler gĂśrĂźrdĂź. Bunun Ăźzerine, hayret ve hayranlÄąkla ona sordu: “Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?â€? Meryem de, “Bunlar Allah katÄąndandÄąr. Bu yiyecekleri yaratan ve bana ulaĹ&#x;masÄąnÄą saÄ&#x;layan Allah’tÄąr. ÇßnkĂź Allah, dilediÄ&#x;ine hiç beklemediÄ&#x;i imkânlar yaratarak sÄąnÄąrsÄąz nimetler bahĹ&#x;eder!â€? dedi.

# Ů? *ŮŽ Ů‘ ‍ َع‏+'ŮŽ Ů‘ Ů? BŮŽ ‍ ŮŽز‏+ ŮŽ ‍ َد‏4ŮŽ Ů? +?ŮŽ !Ů? 38. Ä°Ĺ&#x;te o sÄąrada, Allah’Ĺn Ăśzel korumasÄą altÄąndaki bu tertemiz çocuÄ&#x;u gĂśrĂźp imrenen Zekeriya, ilerlemiĹ&#x; yaĹ&#x;Äąna raÄ&#x;men Rabb’ine el açĹp Ĺ&#x;Ăśyle yalvardÄą:

ŮŽ :Ů‹ 'ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Ř° Ů‘Ů?ع‏4Ů’ ŮŽ &(Ů? ŮŽ ;Ů’ /Ů? 7 aŮ’ !ŮŽ ‍ل ŮŽŘą Ů‘Ů?ب‏+ ŮŽ -ŮŽ Ů? Ů‘ fŮ? 7 ŮŽ 4ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏: Ů‹ AŮŽ Ů‘Ů? s ﴞ٣٨﴿ ‍ Ů?إ‏+ ŮŽ ( ‍ا‏ “Ey Rabb’im, benden sonra Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄąn yoldan çĹkacaÄ&#x;Äąndan korkuyorum. Bu Ăźmmetin, Meryem gibi tertemiz bir nesle ihtiyacÄą var. Sonsuz lĂźtuf ve rahmetinle bana katÄąndan bĂśyle hayÄąrlÄą ve temiz bir nesil baÄ&#x;ÄąĹ&#x;la! KuĹ&#x;ku yok ki, sen bĂźtĂźn dualarÄą iĹ&#x;itir ve karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą verirsin.â€?

ZEKERÄ°YA’YA MĂœJDE

5Ů° ‍ Ů’ا‏# Ů’Y‍ َد‏+?ŮŽ MŮŽ Ů’ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ‍اب‏

‍ا‏ M 5 . ' { + ! â€ŤŮˆâ€Ź : 3 i Ů’ 7 Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŒŮ? Ů? 39. Derken, Zekeriya mabette namaza durduÄ&#x;u bir sÄąrada melekler ona Ĺ&#x;Ăśyle seslendiler:

ŮŽ *Ů? +-Ů‹ (Ů?Ů‘ .ŮŽ /Ů? O Ů° Ů’ ŮŽ *Ů? ‍ Ů? ŮŽŮƒâ€ŹR ;ŮŽ /Ů? + Â? AŮ? &ŮŽ ‍ Ů‹عا ŮŽŮˆâ€Ź.Ů? T Ů? Ů‘Ů° ;ŮŽ /Ů? :Ů? ŮŽ 5Ů? 3 ŮŽ Ů‘Ů° ‍اَ Ů‘ َن‏ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆ ŮŽ Ů?Ů‘ Ů‹(ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ AŮŽ 'Ů? ‍ا‏ ŮŽ 7 Ů? +. ‍ا‏ ŮŽŮ‘ ﴞ٣ي﴿ )

“Ey Zekeriya, sana mĂźjdeler olsun! Allah sana Ĺ&#x;u ihtiyarlÄąk çaÄ&#x;Äąnda, ‘DĂźrĂźstlĂźk ve erdemliliÄ&#x;iyle hep canlÄą kalacak, sĂźrekli gĂśnĂźllerde yaĹ&#x;ayacak’ anlamÄąna gelen Yahya adÄąnda tertemiz bir çocuÄ&#x;unun olacaÄ&#x;ÄąnÄą mĂźjdeliyor. Bu çocuk, Allah’Ĺn kelimesini, yani ‘Ol!’ emriyle babasÄąz olarak yaratacaÄ&#x;Äą Ä°sa


166

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Mesih’i tasdik edecektir. İhtiyar bir baba ve kısır bir anneden doğmakla, Hz. İsa’nın da —Allah’ın dilemesiyle— babasız doğabileceğini en güzel bir örnek ve canlı bir şahit olarak fiilen gösterecek, büyüyünce de bizzat Hz. İsa’ya iman edip getirdiklerini onaylayacaktır. O, üzerinde önderlik ve büyüklük vasfını taşıyan bir efendi, son derece iffetli ve seçkin kullar arasında yer alan bir peygamber olacaktır.”

َ -َ ُ 'َ O&ّٰ َ‫ل َر ِّب ا‬+ ٌ< -ِ + َ Y7 َ‫ َ ا‬/‫ا‬ ْ ‫ ُ َو‬pَ 3 ِ ‫\َ ِ? َ ْا‬5َ *َ (ْ -َ ‫ َ~ ٌم َو‬zُ 7 ‫ ُن‬3 40. Allah’tan ümmeti için hayırlı bir nesil isteyen, fakat bu dua karşılığında Allah’ın kendisine bir çocuk ihsan edeceğini hiç beklemeyen Zekeriya hayretler içinde, “Ey Rabb’im!” dedi, “Bana ihtiyarlık gelip çatmışken, üstelik hanımım da kısır olduğu hâlde nasıl çocuğum olabilir?” (Meryem, 19/8)

َ -َ َ 'َ +/َ 6ُ Vَ =ْ 'َ ‫ا‬ ﴾٤٠﴿ ‫ ُء‬+R ُ ّٰ 4َ ِ Cٰ Bَ ‫ل‬+ Melek, “Öyle ama,” dedi, “Allah dilediğini dilediği şekilde yaratır!”

َ -َ :ً< 'َ ‫ ٰا‬7 6ْ Vَ g‫ا‬ ْ ‫ل َر ِّب‬+ 41. Zekeriya, “Ey Rabb’im, oğlum olacağına dair bana bir alâmet göster ki, bundan iyice emin olayım ve halkım da buna inansın!” dedi.

َ ّ َ‫ ا‬4َ 2ُ 'َ ‫ل ٰا‬+ ٰ َ ‫س‬+ ّ َ َ َ -َ َ َ َ َ ‫ <ا‬%ً /ْ ‫م اِ ّ َ" َر‬+ ' ‫ا‬ : m 5 ? ‫ا‬ 5 3 Y " ّ ّ ُ َ َ ِ ٍ

Allah, “Senin alâmetin şudur ki, hasta olmadığın hâlde üç gün boyunca dilin tutulacak ve insanlarla ancak işaret diliyle konuşabileceksin.

َ *ْ "‫ا‬ ﴾٤١﴿ ‫ر‬+ ِ ْ ‫ ِّ َو‬R ِ Vَ +ْ *ِ ْ Aِّ َ ‫ًا َو‬rm7 Bَ 4َ *َ ّ ‫ ْ َر‬Bُ ‫َوا ْذ‬ dِ 3 Fakat bu hâlde bile, “Ne yapayım, dilim dönmüyordu, konuşamıyordum; bu yüzden insanlara hakkı tebliğ edemedim!” deme. El kol hareketleriyle bile olsa, O’nun âyetlerini sürekli gündemde tutarak Rabb’ini çokça zikret, hem kalbinle, hem davranışlarınla O’nun adını yücelterek gece gündüz tesbih et!” dedi. Bu arada ilâhî kudret, Meryem’i büyük görev için hazırlıyordu:


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

167

MERYEM EĞİTİLİYOR

5ٰ ‫ َ ` ْا‬+-َ ‫وا ْذ‬ َ َ َ َ َ ٰ َ ّ ٰ ٰ ُ O5ٰ َ 4 = q ‫ا‬ ‫و‬ ‫ك‬ H s ‫و‬ 4 = q ‫ا‬ ‫ا‬ ‫ن‬ ‫ا‬ ' / + ' : 3 i ّ ْ ْ َ ْ ِ َِ َ َِ ّ َ ِ ِ ُ َ َ َ ِ َ ِ َ &ِ َ 7 َ +Vَ ‫ ِء ْا‬+L ﴾٤٢﴿ )

42. Hani melekler, Meryem’e şöyle seslenmişlerdi: “Ey Meryem! Allah seni insanlar arasından seçip tertemiz kıldı ve yaşadığın çağdaki bütün kadınlar arasında seçkin ve üstün bir konuma yükseltti.”

ْ ُ 'َ ْ /َ +'َ َ V7 Bِ ‫ ا ّ َ ا‬fَ /َ V7 Bَ ‫ار‬ ﴾٤٣﴿ ) ْ ‫(ي َو‬7 8ُ ‫ا‬ ْ ‫ َو‬4ِ *ِّ َ ِ 27 ?ُ -‫ا‬ 43. “Ey Meryem! Rabb’ine gönülden bağlılıkla kulluk et, O’nun huzurunda secdeye kapan ve kadınların mabede girmesini yasaklayan Yahudi din adamlarına rağmen cemaatle namaza katıl ve Rablerinin huzurunda saygıyla eğilerek rükû eden müminlerle birlikte sen de rükû et!”

ْ Hُ /َ ~َ -ْ َ‫ ُ َن ا‬5ْ 'ُ ‫ ْ اِ ْذ‬Hِ 'َْ ( َ ` َ ْ?Bُ +/َ ‫ َو‬4َ< ْ َ ِ‫ ا‬#ِ T 7 &ُ a ِ ْ َ\ ‫ ِء ْا‬+ Aَ &ْ َ‫ ْ; ا‬/ِ 4َ ِ ‫ٰذ‬ ﴾٤٤﴿ ‫ ُ َن‬.ِ 2َ ْP'َ ‫ ْ اِ ْذ‬Hِ 'َْ ( َ ` َ ْ?Bُ +/َ ‫ ْ َ' َ َو‬/َ 6ُ ُ=3ْ 'َ ْ Hُ 'ُ ّ َ‫ا‬

44. Ey Muhammed! İşte bunlar senin daha önce hiç bilmediğin, fakat sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa içlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye aralarında kura çekmek üzere kalemlerini suya attıkları sırada, hangisinin kalemi ilk önce akıntıya kapılıp gidecek de kurayı kazanacak diye merak ve heyecanla bekleşirlerken, sen onların yanında değildin. Onlar bu konuyu tartışırlarken de yanlarında bulunmuyordun. Dolayısıyla, insanoğlunun bilgi ve tecrübe sınırlarını aşan bu ve benzeri olayları bizzat görmüşçesine haber vermen, senin hak peygamber olduğunu gösteren delillerden biridir.

İSA’NIN MÜJDELENMESİ

َ *ِ ‫ ُ ِك‬R َ iِ 5ٰ َ ‫` ْا‬ َ ّٰ ‫ ْ َ' ُ اِ ّ َن‬/َ +'َ :ُ 3 ِ َ +-َ ‫اِ ْذ‬ ُ L7 َ ‫ ْا‬#ُ ُ ْ ِ‫ ا‬# ُ ْ?/ِ :ٍ َ 5ِ 3 ِّ Aَ 'ُ ‫ا‬ َ 'َ ْ /َ ;ُ *‫ا‬ ْ OL َ 7

45. Hani melekler, “Ey Meryem!” demişlerdi, “Allah seni, kendi katından göndereceği bir kelimeyle, yani “Ol!” emriyle mucizevi bir şekilde


168

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

rahminde yaratacaÄ&#x;Äą bir çocuk ile mĂźjdeliyor ki, adÄą Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa Mesih’tir.â€?

Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ &Ů’ ( ‍ا‏ Ů? Ů‘ MŮ? +HŮ‹ g7 â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ *7 ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ; Ů’ا‏/Ů? ‍ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€ŹX ﴞ٤ټ﴿ ) Ů? "‍ا‏ “DĂźnyada da âhirette de saygÄąn, çok deÄ&#x;erli bir kul ve Allah’a en yakÄąn olanlardan, O’nun hoĹ&#x;nutluÄ&#x;una ermiĹ&#x; bĂźyĂźk bir peygamberdir.â€?

ŮŽ 'Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? 5Ů?Ů‘ 3 ŮŽ 7 Ů? +. ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ /Ů? ‍ Ů‹~ ŮŽŮˆâ€ŹHŮ’ BŮŽ ‍ Ů?( ŮŽŮˆâ€ŹHŮ’ ŮŽ ‍ Ů’ا‏MŮ? ‍س‏+ ﴞ٤ٌ﴿ ) ŮŽ ? ‍ا‏ 46. “Hem doÄ&#x;ar doÄ&#x;maz beĹ&#x;ikte iken, hem de Allah’Ĺn izniyle bĂźyĂźyĂźp yetiĹ&#x;kin bir adam olarak insanlarla konuĹ&#x;acak ve son derece erdemli ve iyiliksever bir kimse olacaktÄąr.â€?

ŮŽ -ŮŽ ŮŒ< R Ů? 'ŮŽ O&Ů‘Ů° َ‍` ŮŽŘą Ů‘Ů?ب ا‏ Ů’ ŮŽ +-ŮŽ +/ŮŽ 0Ů? 5Ů? Ů’P'ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ *ŮŽ ?7 LŮ’ L Ů? Ů‘Ů° 4Ů? Ů? CŮ° BŮŽ ‍ل‏+ ŮŽ Ů’ 'ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŒ( ŮŽŮˆâ€Ź7 ‍ Ů?ن‏3 ŮŽ 'ŮŽ ‍ <Ů?إ‏+R

47. Bu sĂśzler Ăźzerine Meryem Ĺ&#x;aĹ&#x;kÄąnlÄąkla, “Ey Rabb’im, bana hiç erkek eli deÄ&#x;mediÄ&#x;i hâlde benim nasÄąl çocuÄ&#x;um olabilir?â€? diye sordu. Melek dedi ki: “Allah dilerse elbette olur. Ä°Ĺ&#x;te Allah bĂśyle dilediÄ&#x;ini dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde yaratÄąr!â€?

Ů? ŮŽ MŮŽ ;Ů’ BŮ? #Ů? ŮŽ ‍ ل‏ Ů? Ů? 'ŮŽ + ŮŽ &ŮŽ Ů‘ +Ů? MŮŽ ‍ Ů‹ ا‏/Ů’ َ‍ ا‏O Ů°u-ŮŽ ‍اŮ? ŮŽذا‏ ﴞ٤٧﴿ ‍ Ů?ن‏3 “Bir Ĺ&#x;eyin olmasÄąnÄą diledi mi, ona sadece ‘Ol!’ der; o da hemen oluverir.â€?

ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ ŮŽ 3Ů’ Ů? ‍ب ŮŽŮˆ Ů’ا‏+ ﴞ٤٨﴿ 6 ŮŽ 8Ů’7 &"‍ا‏ ŮŽ 2ŮŽ 3 Ů? Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ '‍ Ů’ ٰع‏2 ‍ا‏ Ů? ‍ Ů’ا‏#Ů? Ů? 5Ů?Ů‘ VŮŽ 'Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 48. “Senin çocuÄ&#x;un Ăśyle bĂźyĂźk bir insan olacak ki, Allah ona hem kutsal kitaplarÄąn ĂśzĂźnĂź ve ilâhĂŽ bilgiyi pratik hayata uygulama yeteneÄ&#x;i olan hikmeti, hem de Tevrat’Ĺ ve Ä°ncil’i ĂśÄ&#x;retecek.â€?

ŮŽ 7‍? اŮ? Ů’ ŮŽ اإ‏7 *ŮŽ O Ů° Ů?â€ŤŮŽŮˆ ŮŽŘą Ů? "Ů‹ ا‏ Ů? ŮŽ 0Ů? 5Ů? Ů’Xَ‍ Ů‘& ا‏7 َ‍ْ ا‏3 Ů? *Ů?Ů‘ ‍ Ů’; َع‏/Ů? :Ů? 'ŮŽ +Ů° *Ů? Ů’ 3 Ů? 2Ů? iŮ’ g Ů’ 3 Ů? (Ů’ -ŮŽ &Ů‘ 7 َ‍ ا‏6' ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏:Ů? jŮŽ Ů’ HŮŽ BŮŽ )q ŮŽ ‍ Ů?ن‏3 Ů? ŮŽ MŮŽ #Ů? M7 Â?Ů? Ů?=&Ů’ ŮŽ+MŮŽ r Ů’Ů? q ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’Ř° Ů?ن‏+Ů? *Ů? ‍ًا‏rŮ’ s Ů? Ů‘ 7 ‍ ŮŽ; ا‏/Ů?

49. “Ve onu, Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’na Ĺ&#x;u gerçekleri bildiren bir elçi yapacak:â€? ‘BakÄąn, ben size Rabb’iniz tarafÄąndan peygamberliÄ&#x;imi kanÄątlayan bir delil, bir mucize getirdim: Size çamurdan kuĹ&#x;a benzer bir Ĺ&#x;ekil yapÄąp ona ĂźfleyeceÄ&#x;im ve Allah’Ĺn izniyle o derhâl gerçek bir kuĹ&#x; olup uçuverecek.’


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

169

ŮŽ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ BŮ’ "‍ا‏ ŮŽ Ů’ Â’Ů? Ů? *Ů’ Ů?â€ŤŮŽŮˆا‏ Ů? iŮ? AŮ?Ů‘ &ŮŽ Ů?‍ا ŮŽŮˆا‏ +/ŮŽ ‍ َن ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? BŮ? +Ů’ YŮŽ + ŮŽ *Ů? Ů’ 3 Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’Ř° Ů?ن‏+Ů? *Ů? O Ů°Y Ů’ ŮŽ ‍ Ů? Ů’ا‏TŮ’ Ů?‍ؾ ŮŽŮˆا‏ ŮŽ ŮŽ *Ů’ "‍ا‏ Ů? YŮ? Ů? *Ů? M7 ‍ ن‏ ŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€ŹX < Ů’ 3 Ů? (ŮŽ Ů‘ YŮŽ

‘Yine Allah’Ĺn izniyle, doÄ&#x;uĹ&#x;tan kĂśr olanlarÄą ve cĂźzzamlÄąlarÄą iyileĹ&#x;tireceÄ&#x;im. Ve Allah’Ĺn izniyle ĂślĂźleri dirilteceÄ&#x;im. AyrÄąca, evlerinizde neler yiyip içtiÄ&#x;inizi ve neler saklayÄąp biriktirdiÄ&#x;inizi Rabb’imin vahyi sayesinde size haber vereceÄ&#x;im.’

Ů° ŮŽ 4ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏M7 ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? ŮŽ :Ů‹ 'ŮŽ " ﴞ٤ي﴿ ) ŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ /Ů? Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? ‍ Ů’ اŮ? ْن‏3 ‘EÄ&#x;er gerçekten inanan kimseler iseniz ve hakikati olduÄ&#x;u gibi kabullenmeye niyetiniz varsa, elbette bunlar, size benim gerçek bir Peygamber olduÄ&#x;umu kanÄątlayan açĹk ve kesin birer delildir.’

ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ /Ů? ‍) ŮŽ'( Ů‘ ََي‏ Ů? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ Ů‘Ů? َم‏T Ů? ŮŽ 6ŮŽ Ů‘ T Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? '‍ Ů’ ٰع‏2 ‍ا‏ ŮŽ Ů’ *ŮŽ + ŮŽ Ů? +-Ů‹ (Ů?Ů‘ .ŮŽ /Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů’ 3 ŮŽ VŮ’ *ŮŽ Ů’ 3 Ů? " Ů? ‍ي‏C7 ŮŽ Ů‘ â€ŤÂŒ ا‏

50. ‘AyrÄąca, benden Ăśnce indirilmiĹ&#x; olan Tevrat’Ĺ —zamanla deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmiĹ&#x; olan kÄąsÄąmlarÄąnÄą dĂźzelterek— onaylamak ve bir zamanlar size yasak edilenlerin bir kÄąsmÄąnÄą, kÄąyamete kadar sĂźrecek evrensel hĂźkĂźmler olmadÄąklarÄą için helâl kÄąlmak amacÄąyla gĂśnderildim.’

Ů? *Ů?Ů‘ ‍ Ů’; َع‏/Ů? :Ů? 'ŮŽ +Ů° *Ů? Ů’ 3 Ů? 2Ů? iŮ’ g ﴞټ٠﴿ ‍ ن‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? ا‏YŮŽ Ů‘ +ŮŽM Ů’ 3 Ů? V Ů? s7 َ‍ا ŮŽŮˆا‏ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‘İĹ&#x;te, PeygamberliÄ&#x;imi ispatlamak Ăźzere size Rabb’inizden apaçĹk deliller ve mucizeler getirdim. O hâlde, Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ve bana itaat edin!’

ŮŒ ‍ َ ا‏ Ů? *Ů? Ů‘ ‍ Ů‘* ŮŽŮˆ َع‏7 ‍ا َع‏ ﴞټ٥﴿ ŮŒ 7 2ŮŽ LŮ’ /Ů? ‍ء‏ Ů’ M Ů’ 3 ŮŽ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°! ‍(Ů?Ůˆ <Ů?ه‏AŮ? +ŮŽ 51. ‘Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah benim de Rabb’imdir sizin de Rabb’inizdir. Ă–yleyse yalnÄązca O’na kulluk edin; iĹ&#x;te dosdoÄ&#x;ru yol budur.’

Ä°SA ve HAVARÄ°LER

ŮŽ -ŮŽ ŮŽ =Ů’ 3 Ů? ‍ Ů? Ů’ا‏HŮ? Ů’?/Ů? OL ŮŽŮ‘ T ‍ا‏ Ů?< Ů‘Ů° O ŮŽ Ů?‍ع ŮŠ ا‏+7 .Ů’ Ů° 7 l ŮŽ &َ‍ Ů’; ا‏/ŮŽ ‍ل‏+ ŮŽ َ‍ ا‏+ ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ MŮŽ

52. Ä°sa, onlardaki inkârcÄą ve inatçĹ tavrÄą sezince, etrafÄąndaki mĂźminlere seslenerek, “Allah yolunda baĹ&#x;lattÄąÄ&#x;Äąm mĂźcadelede kimler bana canÄąyla malÄąyla destek ve yardÄąmcÄą olacak?â€? diye sordu.


170

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

َ -َ ْ ‫ َو‬+ ﴾٥٢﴿ ‫ ُ َن‬5ِ Lْ /ُ +&َ ّ َ+*ِ (ْ Hَ G‫ا‬ ِ ّٰ *ِ +?َ ّ /َ ‫ا ٰا‬ ِ ّٰ ‫ ُر‬+.ْ َ &َ‫ار ّ ُ' َن َ& ْ ُ; ا‬ ِ َ َ ‫ل ْا‬+

Bunun üzerine, havariler derhâl ileri atılarak dediler ki: “Allah’ın Elçisi’nin yardımcıları biziz! Zira biz Allah’a yürekten iman etmişiz. Şahit ol ki, biz tüm benliğimizle Rabb’imizin emirlerine teslim olan, O’na boyun eğen kimseleriz!”

ْ M ‫ ل‬ َ ُ َ ّ ‫ ا‬+?َ Vْ Aَ Yَ ّ ‫` َوا‬ َ ّ fَ /َ +?َ Aْ 2ُ B+َ ﴾٥٣﴿ ;َ '(7 !ِ +R ‫ا‬ َ ْ %َ &ْ َ‫ ا‬+ َ *ِ +?َ ّ /َ ‫ ٰا‬+ ?َ *َ ّ ‫َر‬ 53. “Ey Rabb’imiz! Bize gönderdiğin bütün kitaplara, bütün vahiylere iman ettik ve bu vahiyleri bize ileten Peygamber’in emrine tabi olduk. O hâlde, bizi hakikate tanıklık eden şahitlerle birlikte yaz ya Rab!”

َ /َ ‫ ُ وا َو‬3 َ /َ ‫َو‬ ﴾٥٤﴿ ;dَ ' 7 Bِ + َ ‫ ُ ْا‬rْ X َ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ا َو‬ ُ< ّٰ َ 3 54. Derken, şeytanî düzenlerinin sarsıldığını gören inkârcılar, Elçi’yi ve izinden gidenleri yok etmek ve Allah’ın nurunu söndürmek için nice entrikalar düzenlediler, gizli gizli tuzaklar ve plânlar kurdular. Fakat Allah da bir plân kuruyordu. Hem de hiçbir gücün karşı koyamayacağı ve daima en hayırlı, en güzel sonuçlara ulaştıran müthiş bir plân... Öyle ya, Allah plân kuranların en hayırlısıdır. İşte bu ilahi plandan dolayıdır ki, İsa Peygamber’i yakalamak üzere baskın düzenleyen Romalı askerler, onun yerine, onu ihbar eden ve Allah tarafından tıpatıp İsa’ya benzetilen hain Yahûda İskariyot’u yakalayıp çarmıha gerdiler.

İSA ALLAH KATINA YÜKSELİYOR

ٰ 7 +'َ ‫ا‬ َ Mّ 7 َ 2َ /ُ &ّ 7 ِ‫ ا‬OL َ -َ ‫اِ ْذ‬ َ ّ َ ِ‫ ا‬4َ Vُ Mِ ‫ َو َرا‬4 ُ ّٰ ‫ل‬+ 55. Allah o vakit İsa’ya demişti ki: “Ey İsa! O zalimlerin seni bugün burada öldürmelerine asla izin vermeyeceğim. Aksine, seni onların elinden kurtarıp (Nisa, 4/157) selamete ileteceğim. Sonra da dilediğim bir vakitte bedenini farklı bir hayat boyutuna alarak seni vefat ettireceğim ve şanını yüceltip onurlandırmak için seni kendi katıma yükselteceğim.”

َ /ُ ‫َو‬ ‫=َ ُ وا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ َ; ا‬/ِ ‫ ُ َك‬Hِّ q

“Gerek sana bahşedeceğim ilâhî yardım ve gerekse Son Elçi’ye göndereceğim Kur’ân sayesinde, seni inkârcıların kötülüklerinden ve çirkin iftiralarından koruyup arındıracağım. Böylece senin ne Yahudilerin iddia ettiği gibi bir


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

171

yalancı ve ne de Hristiyanların iddia ettiği gibi Tanrı veya Tanrı’nın olmadığını, aksine, diğer Peygamberler gibi bir Peygamber ve seçkin bir kul olduğunu tüm insanlığa bildireceğim.”

:ِ َ ٰ ِ ‫ َ' ْ ِم ْا‬O ٰ ِ‫=َ ُ وا ا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ َْ َق ا‬M ‫ َك‬Vُ Aَ Yَ ّ ‫' َ; ا‬C7 َ ّ ‫ ا‬6ُ ِ +g َ ‫َو‬

“Bu hakikatlere böylece iman ederek senin izinden giden gerçek müminleri, ta Diriliş Günü’ne kadar inkârcılardan üstün kılacağım.”

ُ ?َ ْ *َ ُ 3 ُ Tْ َ+Mَ ْ 3 ُ Vُ g ﴾٥٥﴿ ‫=ُ َن‬5ِ 2َ ْPYَ #ِ M7 ْ 2ُ ْ?Bُ + َ M7 ْ 3 ِ ْ /َ َ ّ َ ِ‫ ّ َُ ا‬ “Ve sonunda hepiniz dönüp benim huzuruma geleceksiniz. İşte o zaman, dünyada iken anlaşmazlığa düştüğünüz her konuda aranızda nihaî hükmü vereceğim.”

ٰ ْ ‫ َو‬+ َ &ْ ( ‫ا‬ ُ ّ Mِ ‫(' ً(ا‬7 Gَ +*ً ‫ا‬Cَ َ ْ Hُ *ُ Cِّ َ ُ+Mَ ‫=َ ُ وا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا‬+/َ ّ َ+Mَ ;ْ /ِ ْ Hُ َ +/َ ‫ َ ِ ة َو‬X ِ "‫ا‬ ﴾٥٦﴿ ;َ ' 7 + ِ &َ

56. “Nankörlük edip âyetlerimi inkâr edenlere gelince; onları hem bu dünyada hem de âhirette şiddetle cezalandıracağım ve hiç kimse onlara yardım edemeyecek.”

َ ّ ‫ ا‬5ُ ِ َ ‫ ُ? ا َو‬/َ ‫' َ; ٰا‬C7 َ ّ ‫ ا‬+/َ ّ َ‫َوا‬ ُ ّ ِ 'ُ "َ ‫ا‬ a ِ َ ِ +. ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ َر ُ! ْ < َو‬g ُ ُ‫ ْ ا‬H ِ Mّ 7 َ ُ Mَ ‫ت‬+ َ ّ ‫ا‬ َ 7 ِ + ﴾٥٧﴿ )

57. “İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını tam olarak verecektir. Doğrusu Allah, zulüm ve haksızlık yapanları sevmez.”

ْ ِ Bْ C ‫ا‬ ٰ ْ ;َ /ِ 4َ ْ 5َ َ ‫ ُه‬5ُ ْ2&َ 4َ ِ ‫ٰذ‬ ّ ‫ت َو‬+ ﴾٥٨﴿ 3 ‫ا‬ ' "‫ا‬ ِ 7 َ َ ِ ِ

58. Ey Muhammed! İşte biz bunları, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan ilâhî âyetler ve hikmetli öğütler olarak sana vahiy yoluyla okuyoruz:


172

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

َ -َ َُ ّ ‫اب‬ ُ َ Mَ ;ْ Bُ #ُ َ ‫ل‬+ ‫ ُن‬3 ِ ّٰ (َ ْ? ِ OL َ ‫ ٰا َد <َم‬6َِ m َ Bَ ‫ا‬ ٰ 7 6َ​َ m/َ ‫اِ ّ َن‬ ٍ َ Yُ ;ْ /ِ #ُ َ 5َ X ﴾٥٩﴿

59. Allah’a göre, babasız yaratılmış olması bakımından İsa’nın durumu, hem babasız hem de annesiz yaratılmış olan Âdem’in durumu gibidir: Allah onu topraktan yarattı, sonra ona ‘Ol!’ dedi, o da hemen oluverdi. Ey Hristiyanlar! İşte İsa Peygamber de Âdem’in yaratılması gibi Allah’ın “Ol!” emriyle yaratılmış bir kuldur; asla Allah’ın oğlu değildir. İsa babasız yaratıldığı için Allah’ın oğlu olsaydı, anasız ve babasız olarak yaratılan Âdem’in buna daha lâyık olması gerekmez miydi? Oysa Âdem Allah’ın oğlu değil, diğer bütün insanlar gibi bir insan, bir kuldur ki, Hristiyanlar da bunu böyle kabul ederler. O hâlde, İsa Peygamber’den yıllarca sonra ortaya atılan ve kilisenin bir iman esası hâline getirdiği “İsa’nın Allah veya Allah’ın oğlu” iddiası bâtıl bir iddiadır.

ُ Yَ ~َ​َ M 4َ *ِّ ‫ ْ; َر‬/ِ 0ُ ّ َ ْ َ‫ا‬ ﴾٦٠﴿ ;َ ' 7 َ ْ ُ ‫ َ; ْا‬/ِ ;ْ 3 60. Gerçek, sizden veya onlardan kaynaklanan kuruntu ve iddialar değil, Rabb’inden gelendir. Ve Rabb’inden sana, hakikatin ta kendisi olan bu Kur’ân gelmiştir. O hâlde, sakın şüpheye kapılanlardan olma!

LANETLEŞME

َ +/َ (ِ Vْ *َ ;ْ /ِ #ِ M7 4َ g+ َ ;ْ َ​َ M َّ T +&َ ‫ َء‬+ ?َ *ْ َ‫ َ ْ ا َ& ْ( ُع ا‬+Vَ Yَ 6ْ َُ M ِ 5ْ Vِ ‫ َ; ْا‬/ِ ‫ َء َك‬+g

ُ L َ &ِ ‫ َو‬+&َ ‫ َء‬+L َ &ِ ‫ ْ َو‬Bُ ‫ َء‬+ ?َ *ْ َ‫َوا‬ 6ْ Vَ 8ْ ?َ Mَ 6ْ Hِ 2َ Aْ &َ َُ ّ ْ 3 َ ُ=&ْ َ‫ َوا‬+?َ L َ ُ=&ْ َ‫ ْ َوا‬Bُ ‫ َء‬+L َ ‫ ْا‬O5َ َ ‫ا‬ َ *7 ‫ ِذ‬+3 ﴾٦١﴿ ) ِ ّٰ ` َ ?َ Vْ َ

61. Sana bu Kur’ân aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, artık kim İsa’nın ilâh veya Allah’ın oğlu olduğunu iddia ederek onun hakkında seninle tartışmaya girişirse, onlara de ki: “O hâlde gelin; hepimiz çocuklarımızı, eşlerimizi ve bütün halkımızı Allah’ın huzurunda şahitliğe çağırarak toplanalım. Sonra hep birlikte Rabb’imize dua edelim de, Allah’ın lânetinin aramızdan yalan söyleyenlerin üzerine olmasını ve yalancıların topyekün helâk edilmesini dileyelim!” Yukarıdaki âyet, Necran Hristiyanlarından bir heyet ile Peygamber (s) arasında çıkan bir tartışma sonucunda nâzil olmuştur. Allah’ın Elçisi, Kur’ân’ın


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

173

ortaya koyduğu bunca delilleri inatla reddederek Hz. İsa’nın ilahlığını savunan bu insanlara en son olarak âyette bildirilen teklifi sundu. Fakat onlar, bu işin akıbetinden korkarak lânetleşmeye yanaşmadılar. İslâm’ı kabul etmemekle birlikte, İslâm Devleti’nin egemenliğini tanıyan bir anlaşma imzaladıktan sonra yurtlarına döndüler.

ُ 37 َ ‫ ْا‬%ُ '%7 Vَ ‫ َ ْا‬Hُ َ ‫ا‬ َ ّٰ ‫ا َواِ ّ َن‬ ُ< ّٰ "َ ّ ِ‫ ا‬#ٍ ٰ ِ‫ ْ; ا‬/ِ +/َ ‫ َو‬0 ُ ّ َ ‫ ْا‬ ُ .َ َ ‫ َ ْا‬Hُ َ ‫ا‬Cَ ٰ! ‫اِ ّ َن‬ ﴾٦٢﴿

62. Ey insanlar! İşte İsa’nın gerçek hayat hikâyesi budur. O ne Allah’tır, ne de Allah’ın oğlu! Çünkü Allah’tan başka tanrı yoktur, sonsuz kudret ve hikmet sahibi yalnızca O’dur. Nitekim Hristiyanların bugün ellerinde bulunan muharref (bozulmuş, değiştirilmiş) İncillerde bile bu gerçek şöyle yer almaktadır: “İsa şöyle cevap verdi: (önceki Kutsal Kitaplarda) yazılmıştır ki; Rabb’in olan Allah’a tapacaksın ve yalnızca O’na kulluk edeceksin!” (Luka, 4/8; Matta, 4/10)

﴾٦٣﴿ ;dَ '(7 L َ ّٰ ‫ ّ َن‬+ِ Mَ ‫ َ ّ َ ْ ا‬Yَ ‫ ْن‬+ِ Mَ ِ =ْ ُ +ْ *ِ ٌ 57 َ ‫ا‬

63. Yine de yüz çevirirlerse, şunu çok iyi bilsinler ki, Allah kimlerin bozgunculuk ettiğini çok iyi bilmektedir ve cezalarını da elbette verecektir!

ORTAK İLKELERE DAVET

ُ ?َ ْ *َ ‫ َو‬+?َ ?َ ْ *َ ‫ َ َ ا ٍء‬:ٍ َ 5ِ Bَ O ٰ ِ‫ َ ْ ا ا‬+Vَ Yَ ‫ب‬+ "َ ّ ِ‫ َ( ا‬Aُ Vْ &َ "َ ّ َ‫ ْ ا‬3 ِ ‫ ْا‬6َ ْ!َ‫ ا‬+ 'َ 6ْ -ُ ِ 2َ 3 ‫ا‬ ِ< ّٰ ‫ون‬ َ ّٰ ُ Vْ *َ Cَ Pِ 2َ ّ 'َ "َ ‫ َو‬+jً ْ Gَ #7 *ِ ‫ ِ َك‬Rْ &ُ "َ ‫ا َو‬ ً Vْ *َ +?َ u ِ ‫ ْ; ُد‬/ِ +*ً +*َ ‫ اَ ْر‬+u

64. Ey İslam davetçisi! Yahudi ve Hristiyanlara diyalog çağrısında bulunarak de ki: “Ey Kitap Ehli! Gelin, bütün peygamberlerin ve ilâhî kitapların ortak çağrısı olan temel prensipleri kendimize rehber edinerek sizinle bizim aramızdaki şu ortak ilkelerde buluşalım: 1. Allah’tan başka hiç kimseye tapmayalım. Yalnızca O’na kulluk ve ibadet edelim; bütün hayat prensiplerimizi O’nun kitabına göre oluşturalım. 2. Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmayalım. Ne kadar Allah’a yakın ve saygıdeğer olurlarsa olsunlar, hiçbir peygamberi ve din adamını kutsallaştırıp ilah mertebesine yüceltmeyelim. 3. Allah’ın yanı sıra, içimizden birilerini her emrine kayıtsız şartsız itaat edilen yanılmaz otoriteler, Rabler edinmeyelim!”


174

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

ْ ‫ َُ ُ ا‬M ‫ َ ّ َ ْ ا‬Yَ ‫ ْن‬+ِ Mَ ﴾٦٤﴿ ‫ ُ َن‬5ِ Lْ /ُ +&َ ّ َ+*ِ ‫(ُوا‬Hَ G‫ا‬ Eğer bu çağrıya da olumsuz cevap vererek yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun ki, bizler Allah’ın iradesine gönülden boyun eğen Müslümanlarız!” Yahudi ve Hristiyanlarla diyalog yapılacaksa, işte bu ilkeler çerçevesinde yapılmalıdır.

İBRAHİM YAHUDİ DEĞİLDİ

َّ ` ُ 8ْ7 &"‫ا‬ ُ ّ َ Yُ َ ِ ‫ب‬+ "َ ّ ِ‫ ا‬6 ِ َ %ِْ &ُ‫ ا‬+ /َ ‫! َ َو‬7 ٰ *ْ ِ‫ ا‬M7 ‫ َن‬g+ ِ ْ ‫ َو‬:ُ '‫ ْ ٰر‬2 ‫ا‬ ِ ‫ ْا‬6َ ْ!َ‫ ا‬+ 'َ ِ 2َ 3 ﴾٦٥﴿ ‫ َن‬5ُ ِ Vْ Yَ ~َ​َ Mَ‫ <ه ا‬7 (ِ Vْ *َ ;ْ /ِ

65. Ey Kitap Ehli! Neden İbrahim Peygamber’in Yahudi veya Hristiyan olduğunu iddia ederek onun hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da İncil de ancak İbrahim’den sonra indirilmiştir. Sizin Yahudiliğiniz ve Hıristiyanlığınız, Tevrat ve İncil’in indirilmesinden yıllarca sonra ortaya çıktı. Oysa İbrahim (as) bu kitaplar gönderilmeden önce yaşadı. Bu durumda, İbrahim'in kendisinden sonra ortaya çıkan bir inanca mensup olduğunu mu iddia ediyorsunuz? Yahudilik Tevrat’ın, Hristiyanlık ise İncil’in gönderilmesinden sonra zamanla değiştirilip bugünkü biçimini almış olduğuna göre, bu kitaplar indirilmeden çok önceleri yaşamış olan Hz. İbrahim’in Yahudi veya Hristiyan olduğunu nasıl iddia edebiliyorsunuz? Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?

ُ َ l ُ َ + ُ ّ َ Yُ َ 5ِ Mَ ٌ 5ْ ِ #7 *ِ ْ 3 ْ 3 َ ْ َ + َ M7 ‫ َن‬g+ َ M7 ْ 2ُ 8ْ g+ َ T َ ‫^ َ " ِء‬oُ ٰ! ْ 2ُ &ْ َ‫ ا‬+ !َ ﴾٦٦﴿ ‫ ُ َن‬5َ Vْ Yَ "َ ْ 2ُ &ْ َ‫ ُ َوا‬5َ Vْ 'َ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ <ٌ َو‬5ْ ِ #7 *ِ

66. Hadi diyelim ki, az çok bilginiz olan konularda yalan yanlış da olsa tartıştınız; peki İbrahim’in inanç sistemi gibi hiç bilmediğiniz konularda ne diye tartışıyorsunuz? Oysa bu gibi gayb’a dair konuları ancak Allah bilir, siz bilemezsiniz. İşte her şeyi en iyi bilen Allah, size hakikati bildiriyor:

;َ /ِ ‫ َن‬+Bَ +/َ ‫ َو‬+< ً 5ِ Lْ /ُ += ً ?7 T َ ‫ َن‬+Bَ ;ْ 3 ِ ٰ ‫ َو‬+ &ِ ‫ َ ا‬.ْ &َ "َ ‫ َو‬+' ‫ ِد‬Hُ 'َ ُ !7 ٰ *ْ ِ‫ َن ا‬+Bَ +/َ َ B7 ِ Rْ ُ ‫ْا‬ ﴾٦٧﴿ )


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

175

67. İbrahim ne bir Yahudi ne de Hristiyan idi. O ancak, her türlü bâtıl inanç ve davranıştan yüz çevirerek bir tek Allah’a boyun eğen hanif bir Müslüman idi. İbrahim Müslüman idi; zira Müslüman, Hz. Muhammed’in ümmeti olan kişi demek değildir. Bilakis Müslüman, Allah’ın gönderdiği bütün kitaplara ve peygamberlere iman ederek O’nun hükümlerine boyun eğen kişi demektir. Buna göre, Âdem Peygamber’den kıyamete kadar gelen bütün peygamberler ve ümmetleri Müslümandırlar. Allah’ın herhangi bir kitabını veya elçisini inkâr eden veya tevhid inancından sapan kişi ise, hangi peygambere tabi olduğunu iddia ederse etsin Müslüman değildir. İşte bu yüzden, İbrahim bir Müslüman’dı, asla Yahudi veya Hristiyan değildi. Zira bugünkü Yahudi ve Hristiyanların peygamberleri, azizleri ve melekleri tanrı gibi yüceltmelerine karşın, o hiçbir zaman Allah’a ortak koşmamıştı. Ayrıca Allah’ın herhangi bir elçisini veya kitabını da asla inkâr etmemişti.

َ َ ّ ‫ا‬Cَ ٰ!‫ ُه َو‬Vُ Aَ Yَ ّ ‫' َ; ا‬C7 5َ ّ َ َ !7 ٰ *ْ +ِ *ِ ‫س‬+ َ ّ O َ ‫اِ ّ َن اَ ْو‬ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ ا َو‬ ِ ? ‫ا‬ < ?ُ /َ ‫' َ; ٰا‬C7 ّ ‫ ّ ُ َوا‬Aِ ? ‫ا‬ َ ?7 /ِ oْ ُ ‫َو ِ ّ ُ ْا‬ ﴾٦٨﴿ )

68. Bu durumda, insanların İbrahim’e en lâyık olanları; öncelikle onun zamanında kendisine uyanlar, onun tebliğ ettiği tevhid inancını yeniden canlandırıp insanlığa sunan bu Peygamber ve onun izinden giden müminlerdir. İşte İbrahim’in hakiki varisleri olup gerçek anlamda iman edenler bunlardır. Allah da inananların yardımcısı, dostu, koruyucusu ve velisidir. Bütün bunlara rağmen;

َّ َ ُّ َ َ ‫َو ّ َد ْت‬ ُ &َ 5ُ ّ uِ 'ُ ْ َ ‫ب‬+ ْ +/َ ‫ ْ َو‬Hُ L َ ُ=&‫ ن اِ" ا‬5uِ 'ُ +/َ ‫ ْ < َو‬3 ِ ‫ ْا‬6ِ ْ!َ‫ ْ; ا‬/ِ :ٌ َ={ِ + s ِ 2َ 3 ﴾٦٩﴿ ‫ ُ و َن‬Vُ Rْ 'َ

69. Kitap Ehli’nden bazıları, Kur’ân’ı ve son Elçiyi inkâr etmekle kalmaz, gerek kendi batıl inançlarına çağırarak gerekse kalplere şüphe tohumları ekerek sizi hak dinden saptırmak isterler. Oysa ancak kendilerini saptırıyorlar; fakat bunun farkında değiller.

﴾٧٠﴿ ‫(ُو َن‬Hَ Rْ Yَ ْ 2ُ &ْ َ‫ا َوا‬ ِ ّٰ ‫ت‬+ ِ 'َ +ٰ *ِ ‫=ُ ُ و َن‬3ْ Yَ َ ِ ‫ب‬+ ِ ‫ ْا‬6َ ْ!َ‫ ا‬+ 'َ ِ 2َ 3 70. Ey Kitap Ehli! Hz. Muhammed’in Kutsal Kitapta size müjdelenen Son Elçi olduğuna kesin kanaat getirip buna bizzat tanık olduğunuz hâlde, niçin Kur'ân’ı reddederek Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?


176

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Ů’ 2Ů? &Ů’ َ‍ ŮŽŮˆا‏0ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů? َن Ů’ا‏2Ů? 3Ů’ YŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź6Ů? s+ Ů? AŮŽ +Ů’ *Ů? 0ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ َن Ů’ا‏L Ů? ‍ Ů’ا‏6ŮŽ Ů’!َ‍ ا‏+ 'ŮŽ Ů? AŮ? 5Ů’ YŮŽ ŮŽ Ů? ‍ب‏+ Ů? 2ŮŽ 3 ﴞ٧٥﴿ ‍ن‏dŮŽ Ů? 5ŮŽ VŮ’ YŮŽ

71. Ey Kitap Ehli! Niçin ilâhĂŽ hakikati bâtÄąl yorum ve iddialarÄąnÄązla bulandÄąrÄąp bile bile gerçeÄ&#x;i gizliyorsunuz?

SABAH MĂœMÄ°N, AKĹžAM KAFÄ°R

ŮŽ ` Ů’ ŮŽ +-ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź #ŮŽ gŮ’ ‍ Ů?? ا ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ ‍' ŮŽ; ٰا‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏O5ŮŽ ŮŽ ‍ َل‏%Ů’Ů? &Ů?‍ ŮŠ ا‏C7 ŮŽ Ů‘ +*Ů? ‍ Ů?? ا‏/Ů? ‍ب ٰا‏+ Ů? ‍ Ů’ا‏6Ů? Ů’!َ‍ Ů’; ا‏/Ů? :ŮŒ ŮŽ={Ů? + s Ů? 2ŮŽ 3 Ů’ ‍ع ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽŮ‘ ﴞ٧٢﴿ ‍ ŮŽ ن‏VŮ? g Ů? ‍=Ů? Ů? Ůˆا ٰا‏B‍ا‏ Ů? Ů’ 'ŮŽ Ů’ HŮ? 5ŮŽ Ů‘ VŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?ه‏X Ů? HŮŽ ? ‍ا‏ 72. Kitap Ehli’nden bazÄąlarÄą, insanlarÄąn Ä°slâm’a yĂśneliĹ&#x;ini engellemek için sinsice bir plân hazÄąrlayarak birbirlerine dediler ki: “MĂźslĂźmanlarÄą kandÄąrÄąp inançlarÄąnda Ĺ&#x;Ăźpheye dĂźĹ&#x;Ăźrmek için, onlara indirilen Kur’ân âyetlerine gĂźnĂźn baĹ&#x;Äąnda iman edin; gĂźnĂźn sonunda da, “GĂśrĂźyorsunuz ya, aslÄąnda size ve Peygamber’inize karĹ&#x;Äą hiçbir ĂśnyargÄąmÄąz yok. Ne var ki, dininizi iyice araĹ&#x;tÄąrÄąp ĂśÄ&#x;rendikçe, Muhammed’in Tevrat’ta bize mĂźjdelenen son Peygamber olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą anladÄąk. En gĂźvenilir âlimlerimize de danÄąĹ&#x;tÄąk, meÄ&#x;er sizin inancÄąnÄąz doÄ&#x;ru deÄ&#x;ilmiĹ&#x;!â€? diyerek onu inkâr edin, belki bĂśylece Ĺ&#x;Ăźpheye kapÄąlÄąp dinlerinden dĂśnerler.â€?

Ů? ?ŮŽ '‍د‏7 fŮŽ AŮ? YŮŽ ;Ů’ ŮŽ Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?? ا ا‏/Ů? oŮ’ YŮ? "ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź < Ů’ 3

73. “Bir de, kim olursa olsun ve hangi mucizeleri getirirse getirsin, sizin dininize uymayan ve yĂźzyÄąllardan beri oluĹ&#x;turduÄ&#x;umuz Yahudi Ĺ&#x;eriatÄąnÄą, dini gelenekleri kabul etmeyen hiç kimseye inanmayÄąn!â€? diyorlar.

Ů? Ů‘ ŮŽ 'Ů? ‍ Ů’ اŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź2Ů? Y7 ‍ اŮ? Ůˆâ€Ź+ /ŮŽ 6ŮŽ mŮ’ /Ů? (ŮŒ T (ŮŽ Ů’? Ů? Ů’ BŮ? g+ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů°(ى Ů?!(َى‏HŮ? ‍ اŮ? Ů‘ َن Ů’ا‏6Ů’ -Ů? ŮŽ َ‍ ا‏O Ů°YoŮ’ 'Ů? ‍ اŮŽ ْن‏ Ů? *Ů?Ů‘ ‍َع‏ < Ů’ 3

Ey Peygamber! Onlara de ki: “Ne sizin ne de bizim kiĹ&#x;isel gĂśrĂźĹ&#x; ve iddialarÄąmÄąz doÄ&#x;ru yol olarak nitelendirilemez. DoÄ&#x;ru yol, ancak Allah’Ĺn gĂśsterdiÄ&#x;i yoldur. Ve bu yolu, peygamberleri aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla tĂźm insanlÄąÄ&#x;a bildirmiĹ&#x;tir. Ĺžu halde, Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i bu son kitaba iman etmedikçe doÄ&#x;ru yolda olduÄ&#x;unuzu sĂśyleyemezsiniz. Son Elçi apaçĹk delillerle gĂśnderilmiĹ&#x;ken, neden ona imandan


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

177

yüz çeviriyorsunuz? Size daha önce verilen Peygamberlik, önderlik gibi nimetlerin bir benzeri sizin ırkınızdan olmayan birine verildi diye mi kıskançlığa kapılıp böyle hırçınlaşıyorsunuz? Yoksa Müslümanlar Rabb’inizin huzurunda yapacağınız tartışmada sizi zor duruma sokacak türden deliller getirecekler diye mi korkuyorsunuz?”

ْ َ ْ َ ٰ َ 'َ ;ْ /َ #ِ Yْ7 o'ُ ‫ا‬ ﴾٧٣﴿ ٌ 57 َ fٌ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ <ُء َو‬+R ِ ‫ا َو‬ ِ ّ (ِ َ *ِ 6 ْu َ= ‫ اِ ّن ا‬6-ُ

Sözlerine devamla de ki: “Her türlü nimet ve lütuf, yalnızca Allah’ın elindedir, sizin veya bir başkasının tekelinde değil. Ve Allah onu, lâyık gördüğüne verir. Çünkü Allah, lütuf ve merhamet bakımından sınırsızdır ve kimlerin bu nimetleri hak ettiğini en iyi bilendir.”

ْ 6ِ ْu َ= ‫ا ُذو ْا‬ َ 'َ ;ْ /َ #7 2ِ َ Tْ َ *ِ ُ ّ 2َ ْP'َ ﴾٧٤﴿ V ‫ا‬ 7 ُ ّٰ ‫ <ُء َو‬+R َ ِ

74. “O, rahmetini ve bu rahmetin tecellisi olan vahiy ve Peygamberlik nimetini yalnızca imtiyazlı bir ırka veya sınıfa değil, lâyık gördüğün bahşeder. Çünkü Allah, sonsuz lütuf sahibidir.” Gerçi bütün Yahudi ve Hristiyanlar aynı değildir:

KAFİRLER İÇİNDE DÜRÜST OLANLAR DA VAR

َ ْ? ِ *ِ #ُ ْ?/َ +ْ Yَ ‫ ْ; اِ ْن‬/َ ‫ب‬+ #ُ ْ?/َ +ْ Yَ ‫ ْ; اِ ْن‬/َ ْ Hُ ْ?/ِ ‫ َو‬4 َ ْ َ ِ‫ه ا‬7 ‫ ِّد‬oَ 'ُ ‫ ٍر‬+q ِ ‫ ْا‬6ِ ْ!َ‫ ْ; ا‬/ِ ‫َو‬ ِ 2َ 3 +< ً {ِ + -َ #ِ ْ 5َ َ ` َ /ْ ‫ ُد‬+/َ "َ ّ ِ‫ ا‬4َ ْ َ ِ‫ه ا‬7 ‫ ِّد‬oَ 'ُ "َ ‫ ٍر‬+?َ '(7 *ِ 75. Kitap Ehli’nden öyleleri vardır ki, ona yığın yığın hazineler emanet etsen bile onu sana geri öder. Onlardan öyleleri de vardır ki, kendisine bir tek altın para dahi emanet etsen, başında dikilip durmadıkça onu sana geri ödemez.

َ ‫ا ْا‬ ٌ A7 َ ) ُ ْ Mِ +?َ ْ 5َ َ l َ ّ 7 /ِّ "‫ا‬ ‫ َب‬Cِ 3 ِ ّٰ O5َ َ ‫ َو َ' ُ ُ َن‬6 َ ْ َ ‫ ُ ا‬+-َ ْ Hُ &َ ّ َ+*ِ 4َ ِ ‫ٰذ‬ ﴾٧٥﴿ ‫ ُ َن‬5َ Vْ 'َ ْ !ُ ‫َو‬

Onların çoğu hak hukuk tanımaz, insanları aldatmayı ve onlara eziyet etmeyi meşru görürler. Bunun sebebi, “Yahudi inancına mensup olmayan o cahil ümmilere karşı işlediğimiz günahlardan dolayı bize bir sorumluluk yoktur. Çünkü Allah, Yahudi olmayan toplumları aldatmayı, onların hakkını yemeyi bize helâl kılmıştır!” demeleridir. Tevrat’ta bu iddiayı destekleyecek


178

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

bir hüküm olmadığını bile bile, bunun ilâhî kaynaklı bir inanç olduğunu öne sürerek Allah adına yalan söylüyorlar.

َ 7 2َ ّ ُ ‫ ْا‬a ُ ّ ِ 'ُ ‫ا‬ ﴾٧٦﴿ ) َ ّٰ ‫ ّ َن‬+ِ Mَ O ٰ Yَ ّ ‫ه َوا‬7 (ِ Hْ Vَ *ِ OMٰ ‫ ْ; اَ ْو‬/َ O5ٰ *َ 76. Hayır, doğrusu şudur ki, hangi dinden ve hangi ırktan olursa olsun, her kim Allah’a verdiği söze bağlılık gösterir ve günah işlemekten, zulüm ve haksızlık etmekten sakınırsa, şüphesiz Allah da sakınanları sever.

ALLAH’IN KELAMINI TAHRİF EDENLER

Mِ ْ Hُ َ ‫ َ~ َق‬X ِ ّٰ (ِ Hْ Vَ *ِ ‫ َ ُو َن‬Rْ 'َ ;َ 'C7 َ ّ ‫اِ ّ َن ا‬ ً 57 -َ +?ً َ​َ ْ Hِ &ِ + َ 'ْ َ‫ا َوا‬ َ "َ 4َ iِ ٰ ^‫ ~ اُو‬ ْٰ َ 'ُ "َ ‫ َ ِة َو‬X ُ ْ?'َ "َ ‫ا َو‬ ْ Hُ َ ‫ ْ َو‬H ُ ّٰ ُ Hُ ُ 5ِّ 3 ِ "‫ا‬ ِ Bّ 7 %َ 'ُ "َ ‫ َو‬:ِ َ ٰ ِ ‫ ْ َ' ْ َم ْا‬Hِ ْ َ ِ‫ ُ ا‬ ﴾٧٧﴿ ٌ 7 َ‫اب ا‬ ٌ Cَ َ

77. Allah’a verdikleri sözlerini ve yeminlerini, âhiret nimetlerine göre pek küçük bir kazanç olan servet, makam, şöhret gibi dünyalık çıkarlarla değiştirenler var ya, onlara âhiret nimetlerinden bir pay yoktur. Diriliş Günü Allah onlarla rahmet lisanıyla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları günahlarından arındırmayacaktır. İşte onlara, can yakıcı bir azap vardır! Yahudi din adamlarından bir kısmı, arzu ve heveslerine uygun bir din anlayışı ortaya koymak için, gerektiğinde kutsal kitapları olan Tevrat’ı bile tahrif etmekten çekinmezler:

ً 7 َ= َ ْ Hُ ْ?/ِ ‫َواِ ّ َن‬ َ !ُ +/َ ‫ب َو‬+ َ ْ 2َ ِ ‫ب‬+ ِ ‫ َ; ْا‬/ِ ‫ ُه‬Aُ L ِ +ْ *ِ ْ Hُ 2َ ?َ L ِ 2َ 3 ِ 2َ 3 ِ ْ َ‫ ُ َن ا‬5ْ 'َ + ' ‫ب‬+ ِ ‫ َ; ْا‬/ِ ِ 2َ 3 78. Onlardan bir grup daha vardır ki, Tevrat adındaki kitabı okurlarken, kendi uydurdukları sözleri âyetlerin arasına karıştırarak dillerini eğip bükerler. Bunu da kitabı tefsir etmek için değil, kitaptan olmayan o sözleri kitaba ait metinler sanasınız diye yaparlar.

َ ‫ا ْا‬ ْ !ُ ‫ َب َو‬Cِ 3 ِ ّٰ O5َ َ ‫ا َو َ' ُ ُ َن‬ ِ ّٰ (ِ ْ? ِ ;ْ /ِ َ !ُ +/َ ‫ا َو‬ ِ ّٰ (ِ ْ? ِ ;ْ /ِ َ !ُ ‫َو َ' ُ ُ َن‬ ﴾٧٨﴿ ‫ ُ َن‬5َ Vْ 'َ


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

179

Ä°lâhĂŽ ĂźslĂťbu taklit ederek Tevrat’a ekledikleri o sĂśzler Allah katÄąndan olmadÄąÄ&#x;Äą hâlde, “Bunlar Allah katÄąndandÄąr!â€? diyerek Allah adÄąna bile bile yalan sĂśylerler. BĂśylece, Allah’Ĺn sĂśzlerinin arasÄąna kendi sĂśzlerini karÄąĹ&#x;tÄąrarak arzu ve heveslerine uygun hĂźkĂźmler çĹkarmaya çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Hristiyanlara gelince, onlarÄąn “Kendisini tanrÄą edinmemizi bize Ä°sa Mesih emretmiĹ&#x;ti!â€? sĂśzleri çirkin bir iftiradan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir:

İSA ALLAH’A KULLUĞU EMRETTİ

ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ ŮŽŘŠ ƒ Ů‘ ŮŽŮ? ŮŽ' Ů? َل‏AŮ? ? ‍ا‏ Ů? Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź3Ů’ Ů? ‍ب ŮŽŮˆ Ů’ا‏+ ‍س‏+ ŮŽ AŮŽ Ů? ‍ َن‏+BŮŽ +/ŮŽ Ů? Ů‘Ů° #Ů? ŮŽ YŮ? oŮ’ 'Ů? ‍ Ů? اŮŽ ْن‏R ŮŽ 2ŮŽ 3 Ů? ‍ا Ů’ا‏ Ů? ?5 ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů? ‍ Ů’; Ů?د‏/Ů? 7 ‍ Ů‹دا‏+AŮŽ Ů? ‍ Ů?& ا‏BŮ?

79. Allah’Ĺn kitap, hikmet ve peygamberlik bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i bir kimsenin, bĂźtĂźn bunlardan sonra kalkÄąp da insanlara, “Allah’Ĺn yanÄą sÄąra bana da kulluk ve ibadet edin!â€? demesi olacak Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir.

ŮŽ Ů‘ 7 &Ů? +*ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?& ا َع‏BŮ? ;Ů’ 3 ŮŽ Ů? ‍ Ů’( Ů?ع‏YŮŽ Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? + ŮŽ *Ů? ‍ب ŮŽŮˆâ€Ź+ ‍ ن‏ ŮŽ 2ŮŽ 3 Ů? ‍ Ů? َن Ů’ا‏5Ů?Ů‘ VŮŽ YŮ? Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? + ŮŽ *Ů? ) Ů? Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٧ي﴿

Tam tersine, onlara Ĺ&#x;Ăśyle ĂśÄ&#x;Ăźt verir: “İnsanlara ilâhĂŽ kitabÄą ĂśÄ&#x;reterek ve kendi aranÄązda derinlemesine inceleyip dersler yaparak yĂźce Rabb’inizin eÄ&#x;itimiyle olgunlaĹ&#x;an ve kendisini yalnÄązca O’na adayan eÄ&#x;itimciler, RabbanĂŽler olun! Ä°Ĺ&#x;te Ä°sa Peygamber de Ăźmmetine bunlarÄą emretmiĹ&#x;ti.

ŮŽ iŮ? 5Ů° ŮŽ â€ŤŮˆا Ů’ا‏CŮ? PŮ? 2ŮŽ Ů‘ YŮŽ ‍ Ů’ اŮŽ ْن‏BŮ? ŮŽ /Ů? +Ů’ 'ŮŽ "ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ 3 Ů? +Ů’ *Ů? Ů’ BŮ? Ů? /Ů? +Ů’ 'ŮŽ َ‍ ا‏+< *Ů‹ +*ŮŽ ‍) اŮŽ ْع‏ ŮŽ Ů‘ 7 AŮ? ? ‍ا‏ ‍ ŮŽ( اŮ? ْذ‏VŮ’ *ŮŽ Ů? =Ů’ 3 ﴞ٨٠﴿ ‍ن‏dŮŽ Ů? 5Ů? LŮ’ /Ů? Ů’ 2Ů? &Ů’ َ‍ا‏

80. O, melekleri ve peygamberleri rabler ve ilahlar edinmenizi de size asla emretmez. Siz Allah’Ĺn iradesine boyun eÄ&#x;ip teslim olduktan sonra, o hiç inkâra sapmanÄązÄą emreder mi? Elbette etmez! Demek ki, Allah’tan baĹ&#x;kasÄąna ibadeti ĂśngĂśren ve Allah’Ĺn bir kulunu ilâhlÄąk makamÄąna yĂźcelten hiçbir ĂśÄ&#x;reti, Allah’Ĺn dini olamaz. Nitekim Allah, bunu daha Ăśnceki elçilerine de bildirerek onlarÄą uyarmÄąĹ&#x;tÄą:


180

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

EZELİ SÖZLEŞME

َ ّ ‫ َق‬+َm /7 ‫ا‬ ُ 2ُ ْ Yَ ‫ ٰا‬+ َ َ ) َ َُ ّ :ٍ َ 3ْ T َ ّ 7 Aِ ? ‫ا‬ ْ Bُ ‫ َء‬+g َ َ‫َواِ ْذ ا‬ ُ ّٰ Cَ X ِ ‫ب َو‬+ ٍ 2َ Bِ ;ْ /ِ ْ 3

َ ّ ُ /ِ oْ 2ُ َ ْ 3 َ -َ #ُ< &َ ّ ُ .ُ ْ?2َ َ ‫ َو‬#7 *ِ ُ Vَ /َ + َ ِ ‫ ِّ( ٌق‬.َ /ُ ‫ ل‬ ٌ ُ ‫َر‬ O5ٰ َ ْ Yُ Cْ X َ َ‫ ْ َوا‬Yُ ‫ َ ْر‬-ْ َ‫ل َءا‬+ َ -َ +< &َ ‫ َ ْر‬-ْ َ‫ ُ ا ا‬+-َ ‫ <ي‬7 ْ ِ‫ ْ ا‬3 َ ّ ;َ /ِ ْ 3 ُ Vَ /َ ^ +&َ َ‫(ُوا َوا‬Hَ G+َ ُ ِ ‫ٰذ‬ ْ M ‫ل‬+ ﴾٨١﴿ ;َ '(7 !ِ +R ‫ا‬ 81. Hani Allah, her birine elçilik görevini verirken peygamberlerden şöyle söz almıştı: “Bakın, ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, yanınızda bulunan kitabı onaylayan yeni bir peygamber size gelecek olursa, ona mutlaka iman edecek ve kendisini muhakkak destekleyeceksiniz. Ayrıca bunu ümmetinize de açıkça bildireceksiniz. Şimdi, bana karşı ağır bir sorumluluk yüklenerek bu şartlar altında sözleşmemi kabul ediyor musunuz?” Peygamberler: “Evet, kabul ediyoruz ya Rab! diye cevapladılar. Allah da: “O hâlde şahit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim!” buyurdu. Ey Yahudi ve Hristiyanlar! Eğer gerçekten peygamberlerinizin izinden gitmek istiyorsanız, onların Allah’a verdikleri bu sözü dikkate almalı ve vasiyetlerine uyarak son Elçiye iman etmelisiniz.

ٰ ‫ُو‬+Mَ 4َ ‫ َ( ٰذ‬Vْ * O ّٰ Yَ ;ْ َM ْ َ َ= ﴾٨٢﴿ ‫ ُ َن‬+ ‫ا‬ ! 4 i ^ ُ َ َ َ ِ ِ ُ ِ

82. Her kim bu sözleşmenin gereğini yapmaktan yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir!

PEYGAMBERLERİN ORTAK MESAJI: İSLAM

َ ‫ا" ْر ِض‬ َ ْ ‫ات َو‬ َ ّ Mِ ;ْ /َ َ 5َ ْ َ‫ ا‬#ُ َ ‫\ُ َن َو‬Aْ 'َ ‫ا‬ +!ً ْ Bَ ‫ َو‬+ ً ْ s ِ ّٰ ;' ِ َ ٰ L ‫ا‬ ِ ‫د‬7 َ rْ َ\َMَ‫ا‬ ﴾٨٣﴿ ‫ َن‬Vُ g َ ْ 'ُ #ِ ْ َ ِ‫َوا‬

83. Son Elçi’yi ve Kur'ân’ı inkâr edenler, Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Allah’ın gönderdiği mükemmel inanç ve ahlak sisteminden başkasını mı arzu ediyorlar? Hâlbuki göklerde ve yerde kim varsa hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir ve hesaba çekilmek üzere O’na döndürüleceklerdir.


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

181

ŮŽ V7 Ů° Ů’ Ů?‍! ŮŽ ŮŽŮˆا‏7 Ů° *Ů’ Ů?‍ ا‏O 5Ů° ŮŽ ‍ َل‏%Ů’Ů? &Ů?‍ ا‏+ /ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+?ŮŽ Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ َل‏%Ů’Ů? &Ů?‍ ا‏+ /ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ 0ŮŽ Ů° Ů’ Ů?‍ ŮŽŮˆا‏6 Ů? Ů‘Ů° *Ů? +?ŮŽ Ů‘ /ŮŽ ‍ ٰا‏6Ů’ -Ů?

ŮŽ Ů’ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹOL ‍ Ů’ „ ŮŽ" Ů?&=ŮŽ Ů‘Ů? Ů?ق‏HŮ? *Ů?Ů‘ ‍ Ů’; َع‏/Ů? ‍ Ů‘ Ů? َن‏AŮ? ? ‍ا‏ Ů° 7 ‍ ŮŽŮˆâ€ŹO Ů° /Ů? ŮŽ YŮ? ‍ اŮ? Ůˆâ€Ź+ /ŮŽ ‍ء ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ Ů? VŮ’ 'ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? AŮŽ Ů’ "‍ا‏ ŮŽ Ů’ *ŮŽ ﴞ٨٤﴿ ‍ Ů? َن‏5Ů? LŮ’ /Ů? #Ů? ŮŽ ;Ů? Ů’ &ŮŽ ‍ Ů’ ‚ ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? Ů’?/Ů? (Ů? T ŮŽ َ‍) ا‏

84. Ĺžu hâlde, ey Ä°slâm davetçisi! Hak dinin temel inanç esaslarÄąnÄą tĂźm insanlÄąÄ&#x;a ilan ederek de ki: “Biz Allah’a ve O’nun birliÄ&#x;ine inandÄąÄ&#x;ÄąmÄąz gibi, bize gĂśnderilen vahye; Ä°brahim, Ä°smail, Ä°shak, Yakup ve sonraki nesillere gĂśnderilen vahiylere, ayrÄąca Musa’ya, Ä°sa’ya ve diÄ&#x;er bĂźtĂźn peygamberlere Rableri tarafÄąndan verilen kitaplara ve mucizelere inanÄąr, aralarÄąnda hiçbir ayrÄąm gĂśzetmeyiz. ÇßnkĂź biz yalnÄązca Allah’a boyun eÄ&#x;er, ancak O’na teslim oluruz.â€?

Ů’ ŮŽ rŮ’ zŮŽ Z2ŮŽ AŮ’ 'ŮŽ ;Ů’ /ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů° Ů’ MŮ? ŮŽ !Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź# Ů? Ů’?/Ů? 6ŮŽ AŮŽ Ů’ 'Ů? ;Ů’ 5ŮŽ MŮŽ +?Ů‹ '‍د‏7 ‍ا" Ů’ ŮŽ~م‏ ;ŮŽ /Ů? ‍ ŮŽ Ů?؊‏X Ů? "‍ا‏ Ů? Ů? Ů? ﴞ٨ټ﴿ ;ŮŽ ' 7 + Ů? PŮŽ ‍ْا‏

85. Her kim kiĹ&#x;isel çĹkarlarÄąnÄą, arzu ve ihtiraslarÄąnÄą terk edip Allah’Ĺn hĂźkmĂźne kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;erek barÄąĹ&#x; ve esenliÄ&#x;e ulaĹ&#x;mak anlamÄąna gelen ve bĂźtĂźn peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taĹ&#x;ÄądÄąklarÄą mĂźkemmel hayat nizamÄą olan Ä°slâm’dan baĹ&#x;ka bir din ararsa, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, bĂśyle bir din kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, âhirette de mutlaka ziyana uÄ&#x;rayanlardan olacaktÄąr. Ă–yle ya:

ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?( Ůˆا اŮŽ Ů‘ َن ا‏HŮ? GŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? &Ů? + '7 0ŮŒ Ů‘ T ŮŽ Ů’ BŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů?(ي‏HŮ’ 'ŮŽ S ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ ‍ ŮŽ( ا‏VŮ’ *ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا‏BŮŽ +/Ů‹ Ů’ -ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?(ŮŠ Ů’ا ŮŽ Ů’ ŮŽŮ… ا‏HŮ’ 'ŮŽ "ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 7 Ů? +† ﴞ٨ٌ﴿ ) Ů? Ů‘Ů° ‍ت ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů?< ?ŮŽ Ů‘Ů? AŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů?! Ů? Ů’ا‏+g

86. Bu Elçinin hak Peygamber olduÄ&#x;una bizzat gĂśrerek Ĺ&#x;ahit olduklarÄą ve bu hususta kendilerine apaçĹk mucizeler ve deliller geldiÄ&#x;i hâlde, imanlarÄąndan sonra kibir, ihtiras ve dĂźnyevi menfaatler yĂźzĂźnden yeniden inkâra saplanan bir toplumu Allah nasÄąl doÄ&#x;ru yola iletir? HayÄąr; Allah, bile bile inkârÄą tercih ederek hakka, hakikate ve kendi nefislerine zulmeden bir toplumu asla hidayete iletmez.

ŮŽ iŮ? 5Ů° ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆ Ů’ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? 3 ŮŽ V7 ŮŽ gŮ’ َ‍س ا‏+ ﴞ٨٧﴿ ) Ů? Ů‘Ů° :ŮŽ ?ŮŽ VŮ’ ŮŽ Ů’ HŮ? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍^ Ů?! Ů’ اŮŽ Ů‘ َن‏wŮ? ‍ ا‏%ŮŽ g ŮŽ 4ŮŽ iŮ? Ů° ^‍اŮ?Ůˆâ€Ź Ů? ? ‍ا‏


182

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

87. Ä°Ĺ&#x;te bunlarÄąn cezasÄą; Allah’Ĺn, meleklerin ve de bĂźtĂźn insanlÄąÄ&#x;Äąn lânetine uÄ&#x;ramaktÄąr.

ŮŽ Ů’?'Ů? Ů’ !Ů? "ŮŽ ‍اب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍† Ů? Ůˆâ€Ź ﴞ٨٨﴿ ‍ ن‏ ŮŽ Ů? =ŮŽ Ů‘ PŮŽ 'Ů? "ŮŽ + HŮŽ M7 ;ŮŽ '(7 Ů? +X Ů? CŮŽ VŮŽ ‍ Ů? Ů’ا‏HŮ? Ů’? ŮŽ S 88. Sonsuza dek o lânetin içerisinde kalacaklar ve ne azaplarÄą hafifletilecek, ne de yĂźzlerine bakÄąlacaktÄąr.

ﴞ٨ي﴿ ŮŒ T7 ‍=Ů? ŮŒŘą َع‏zŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů‘ َن‏+Ů? MŮŽ ‍ Ů? ا‏5ŮŽ  Ů’ َ‍ ŮŽŮˆا‏4ŮŽ Ů? ‍ Ů?( ٰذ‏VŮ’ *ŮŽ ;Ů’ /Ů? ‍ Ů?* ا‏+YŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ ŮŽ" ا‏

89. Ancak iĹ&#x;lediÄ&#x;i bu gĂźnahÄąndan sonra piĹ&#x;manlÄąk duyup tĂśvbe eden ve gĂźzel iĹ&#x;ler yaparak kendilerini dĂźzeltenler hariç. Allah onlarÄą elbette baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layacaktÄąr. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir.

4ŮŽ iŮ? Ů° ^‍ Ů’ ŮŽŮˆاŮ?Ůˆâ€ŹHŮ? 2Ů? *ŮŽ Ů’ YŮŽ 6ŮŽ AŮŽ Ů’ YŮ? ;Ů’ ŮŽ ‍ Ů’= Ů‹ ا‏BŮ? ‍ Ů’ ƒ Ů‘ ŮŽŮ? ازŮ’ ŮŽدا Ů?ŘŻŮˆا‏HŮ? &Ů? + '7 ŮŽ ‍ ŮŽ( ا‏VŮ’ *ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا‏BŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? !Ů? ﴞي٠﴿ ‍ Ů‘ Ů? َن‏+u ‍ا‏

90. Ama iman ettikten sonra yeniden inkâra saplanan, bununla da kalmayÄąp MĂźslĂźmanlara karĹ&#x;Äą mĂźcadeleye giriĹ&#x;erek inkârcÄąlÄąkta iyice azgÄąnlaĹ&#x;anlara gelince; onlarÄąn son nefeslerindeki tĂśvbeleri asla kabul edilmeyecektir. ÇßnkĂź bĂśyle kimseler ĂślĂźm belirtilerini gĂśrĂźp de hayattan tamamen Ăźmit kesmedikçe tĂśvbe etmezler. Ä°Ĺ&#x;te bunlar, hak yolu terk edip sapÄąklÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;en kimselerdir.

FÄ°DYE ve Ä°NFAK

ŮŽ Ů’ ‍ Ů?إ‏6Ů’ /Ů? Ů’ !Ů? (Ů? T +AŮ‹ !ŮŽ ‍ا" Ů’Řą Ů?Řś َذ‏ ŮŽ َ‍ Ů’; ا‏/Ů? 6ŮŽ AŮŽ Ů’ 'Ů? ;Ů’ 5ŮŽ MŮŽ ‍ ŮŒŘąâ€Ź+=ŮŽ Ů‘ BŮ? Ů’ !Ů? ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹYŮ? +/ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا ŮŽŮˆâ€ŹBŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ Ů° ‍ اŮ?Ůˆâ€Ź#* ‍ Ů°(ى‏2ŮŽ M‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞي٥﴿ ;dŮŽ ' 7  + & ; / H + / â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ ‍اب‏ C

H 4 i ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ 7 Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŒ Ů? ^ <7 Ů? ŮŒ ŮŽ Ů? Ů? 91. Evet, hakikati inkâr edip de tĂśvbe etmeden kâfir olarak Ăślenler var ya, bunlar cehennem azabÄąndan kurtulmak için fidye olarak yeryĂźzĂź dolusunca altÄąn verseler bile, asla kabul edilmeyecektir. OnlarÄąn hakkÄą can yakÄącÄą bir azaptÄąr ve hiç kimse onlara yardÄąm edemeyecektir. O hâlde, âhiret gĂźnĂźnde fidye olarak verilse bile kabul edilmeyecek olan dĂźnya malÄąna aĹ&#x;ÄąrÄą derecede baÄ&#x;lanmamalÄą, gerektiÄ&#x;inde onu Allah yolunda harcamasÄąnÄą bilmelisiniz:


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

183

#7 *ِ ‫ا‬ َ ّٰ ‫ ّ َن‬+ِ Mَ ‫ ْ ٍء‬Gَ ;ْ /ِ ‫?ْ ِ= ُ ا‬Yُ +/َ ‫ <َن َو‬Aُ ّ ِ Yُ + َ ّ /ِ ‫?ْ ِ= ُ ا‬Yُ O2ّٰ T َ َ ّpِ ‫ ُ ا ْا‬+?َ Yَ ;ْ َ ﴾٩٢﴿ ٌ 57 َ

92. Sevdiğiniz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcamadıkça, asla iyiliğe ulaşamazsınız. Açgözlülük ve cimrilik hastalığından kurtulup da servetinizi, sağlığınızı, canınızı... Allah yolunda feda etmeye hazır olmadığınız sürece, O’nun hoşnutluğuna ve cennetine asla ulaşamaz, gerçek anlamda iyilik erdemlilik sahibi olamazsınız. Öyleyse az çok demeyin, Allah yolunda harcayın. Unutmayın ki, her ne harcarsanız Allah hepsini bilmektedir ve mükâfatını da mutlaka verecektir. İsrailoğulları, Tevrat’ta yer alan bütün toplumsal ve hukuki düzenlemelerin kıyamete kadar geçerli evrensel kanunlar olduğunu iddia ediyorlar. Bu yüzden, Tevrat’ta geçici olarak yasaklanmış bazı yiyeceklerin helâl olduğu gerçeğini ortaya koyan Kur’ân’ın, önceki ilâhî şeriatlara aykırı hüküm verdiğini ve böylece ‘kendisinden önceki ilâhî kitapları onayladığı’ iddiasıyla çeliştiğini öne sürüyorlar. Oysaki:

YAHUDİ ŞERİATI EVRENSEL DEĞİL

َ ّ ‫ ا‬6ُ ّ Bُ َ 7‫? اِ ْ َ اء‬7 Aَ ِ ~ T ُ 7‫ ّ َ َم اِ ْ َ اء‬T ;ْ /ِ #7 L V q َ +/َ "َ ّ ِ‫ ا‬6' َ ِ ‫ َن‬+Bَ ‫م‬+ ِ =ْ &َ O5ٰ َ 6' ِ َ ّ ‫ َ ّ َ َل‬Yُ ‫ اَ ْن‬6ِ Aْ -َ :ُ< '‫ ْ ٰر‬2 ‫ا‬ 93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail2 lâkabıyla da bilinen Yakup Peygamber’in tedavi, adak, perhiz ve benzeri kişisel sebeplerle kendisine yasakladığı deve eti, deve sütü gibi bazı yiyecekler dışında bütün temiz ve yararlı yiyecekler İsrailoğulları’na ve onlardan önceki ümmetlere helâl idi. Yakup Peygamber’in tedavi amacıyla kendisine yasakladığı yiyecekler, ondan sonrakiler tarafından genel bir yasak olarak kabul edilmişti. İsrailoğulları’nın bugün hâlâ geçerli sayıp uyguladıkları yasaklar ve düzenlemeler ise, ancak Tevrat gönderildikten sonra, o zamanın toplumsal ve kültürel şartlarına uygun olarak belirlenmiş geçici kanunlardı; kıyamete kadar geçerli evrensel yasaklar değildi. Zaten onlara haram kılınan yiyeceklerin çoğu, isyankârlıklarının cezası

“Allah’ın kulu” anlamına gelen ve Meryem Sûresi’nin 58. âyetinde de geçen İsrail kelimesi, Yakub Peygamber’in (as) lâkabıdır. Yakub’un on iki oğlunun soyundan gelenlere, Benî İsrâil (İsrailoğulları) denir. 2


184

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

olmak üzere haram kılınmıştı.3 O hâlde İsrailoğulları’nın, Tevrat’taki bazı hukuki-toplumsal kuralları ve sınırlamaları zamanın ve zeminin şartlarına göre yeniden düzenleyen bu son ilâhî mesajı inkâr etmeleri için ellerinde hiçbir delil, hiçbir geçerli mazeret yoktur.

َ ّ *ِ ‫ ا‬Yُ +َْ M 6ْ -ُ َ -7 ‫ ِد‬+ َ ْ 2ُ ْ?Bُ ‫ اِ ْن‬+ !َ 5ُ ْY+َM :ِ '‫ ْ ٰر‬2 + ﴾٩٣﴿ ) Ey Muhammed! Onlara de ki: “Eğer Kur’ân’ın helâl kıldığı bu yiyeceklerin Allah tarafından ebediyen haram kılındığını öne sürüyorsanız ve iddianızda gerçekten samimi iseniz, haydi Tevrat’ı getirin de okuyun! Okuyun ki, bu haramların evrensel olduğu iddianızı destekleyecek en küçük bir delilin bile Tevrat’ta bulunmadığını ve Son Elçi’ye imanı emreden Tevrat’a ihanet ettiğinizi herkes görsün! Eğer Tevrat'ı okuyacak olursanız, orada İsrailoğulları'na haram kılınanların çoğunun ancak onları cezalandırmak üzere haram kılındığını, daha önceki ümmetler için ise bu haramların söz konusu olmadığını görürsünüz.”4

َ ّ ‫ ُ! ُ ا‬4َ iِ ٰ ^‫ُو‬+Mَ 4َ ِ ‫ ِ( ٰذ‬Vْ *َ ;ْ /ِ ‫ َب‬Cِ 3 َ ‫ا ْا‬ ٰ َ M‫ا‬ ْ ;ِ َ​َ M ﴾٩٤﴿ ‫ ِ ُ َن‬+ ِ ّٰ O5َ َ ‫ ى‬

94. Bütün bunlardan sonra, artık her kim Tevrat’ta yer alan yasakların bütün peygamberler ve ümmetleri için de geçerli olan evrensel yasaklar olduğunu iddia ederek Allah adına yalan söyleyecek olursa, işte onlar, bile bile haksızlık ederek ilâhî gazaba müstahak olan zalimlerin ta kendileridir!

َ B7 ِ Rْ ُ ‫ َ; ْا‬/ِ ‫ َن‬+Bَ +/َ ‫ َو‬+< = ﴾٩٥﴿ ) ً ?7 T ُ ّٰ ‫ َ َ( َق‬6ْ -ُ َ َ !7 ٰ *ْ ِ‫ ا‬:َ 5َ ّ /ِ ‫ ا‬Vُ Aِ Yَ ّ +َM ‫ا‬

95. Ve yine onlara de ki: “Tevrat, İncil ve Kur’ân’da hükmünü bildiren Allah, doğru söylemektedir. Öyleyse, siz de her türlü bâtıl inanç ve günahlardan yüz çevirerek bir tek Allah’a yönelen İbrahim’in dinine uyun! Onun izinden gittiğini iddia eden Yahudi ve Hristiyanların birtakım peygamberleri, azizleri, melekleri yüceltip ilâhlaştırmasına karşılık, o hiçbir zaman Allah’a ortak koşmamış ve Allah’ın hiçbir kitabını veya elçisini yalanlamamıştı.”

Yahudilerin tarih boyunca işledikleri zulümleri ve birçok kimseyi Allah yolundan engellemeleri sebebiyle, kendilerine daha önce helâl kılınmış kesici tırnağı ve gagası olan yırtıcı hayvanlar ve bazı evcil hayvanların içyağları gibi güzel nimetleri onlara haram kıldık (Nisa, 4/160). 4 Tevrat’ta bu haramlar ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Bkz: Levililer, 11; Tesniye, 14. Levililer bölümü şu sözlerle başlar: Rab Musa'yla Harun'a şöyle dedi: “İsrail halkına deyin ki, 'Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz…” 3


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

185

Öte yandan, Yahudilerin, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’nın kıble olmaya daha lâyık olduğunu öne sürerek kıblenin değiştirilmesine itiraz etmeleri de anlamsızdır. Zira hatırlayın ki:

İLK MABET: KÂBE

َ ّ Aَ *ِ ‫ي‬C7 5َ ّ َ ‫س‬+ َ ّ ِ fَ x ﴾٩٦﴿ ) ٍ ْ *َ ‫اِ ّ َن اَ ّ َو َل‬ َ 7 َ +Vَ 5ْ ِ ‫ َو ُ! ً(ى‬+Bً ‫ َر‬+Aَ /ُ :َ 3 ِ ?5 ِ ‫` ُو‬ 96. İnsanlar için toplu ibadet yeri ve kıble olarak kurulan ilk ev, Bekke olarak da bilinen Mekke’deki Beytullah, yani Kâbe’dir. Mescid-i Aksâ’dan çok daha önce yapılan bu mescit, bütün insanlar için barış, huzur, saadet ve bereket kaynağı ve Allah’ın emir ve yasaklarına itaatin bizzat yaşanarak öğrenilmesini sağlayan bir kılavuz, bir yol gösterici olmak üzere Allah’ın emriyle, bizzat İbrahim Peygamber ve oğlu İsmail (as) tarafından inşa edilmiştir. Süleyman Peygamber zamanında inşa edilen ve Yahudilerin asıl ve değişmez kıble olduğunu iddia ettikleri Mescid-i Aksâ (Süleyman Mabedi, Kudüs Tapınağı) ise bundan bin küsur yıl sonra yapılmıştır. O hâlde Kâbe, hem zaman önceliğine sahip olması ve hem de bütün semavi din mensuplarının atası ve önderi olan İbrahim Peygamber tarafında yapılmış olması sebebiyle kıble olmaya daha lâyıktır. Vaktiyle ilahi mesajı temsil ve tebliğ etme görevini üstlenen İsrailoğulları’na Mescid-i Aksâ’yı kıble yapan Allah, bu mesajdan yüz çevirdikleri için önderlik görevini onlardan alıp yeni İslâm toplumuna vermiş ve bu değişimin en belirgin işareti olarak kıbleyi Mescid-i Aksâ’dan Kâbe’ye çevirmiştir. O Kâbe’ye ki:

َ ّ O5َ َ ُ ّ T ِ ّٰ ِ ‫ َو‬+< ?ً /ِ ‫ َن ٰا‬+Bَ #ُ 5َ X َ ‫ ْ; َد‬/َ ‫! َ َو‬7 ٰ *ْ ِ‫ ُم ا‬+ َ /َ ‫ت‬+ ٌ ?َ ِّ *َ ‫ت‬+ ٌ 'َ ‫ ٰا‬#ِ M7 ِ ‫س‬+ ِ ? ‫ا‬ َ 2َ ‫ا‬ َ 7 َ +Vَ ‫ ِ? ّ ٌ َ ِ; ْا‬zَ ‫ا‬ ) َ ّٰ ‫ ّ َن‬+ِ Mَ َ َ=Bَ ;ْ /َ ‫ ~ َو‬ ْ ;ِ /َ ` ِ ْ Aَ ‫ْا‬ < ً A7 َ #ِ ْ َ ِ‫ َع ا‬+q ﴾٩٧﴿

97. Orada, Allah’ın lütuf ve merhametini hatırlatan ve geçmiş peygamberlerin hatıralarını canlandıran nice işaretler, alâmetler ve apaçık deliller vardır. Örneğin, İbrahim’in namaz kılmayı âdet edindiği makamı oradadır. İbrahim’in izinden gittiğinizin işareti olarak, onun sizlere emanet ettiği ve tevhid inancının bir sembolü olan bu makamda siz de namaza durun. Kâbe öyle kutsal ve bereketli bir mekândır ki, tüm Arap Yarımadası’nda vahşet ve anarşi hüküm sürerken, oraya giren kişi her türlü korku ve tehlikeden emin olur, huzur ve güvene kavuşur.


186

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Kâbe’ye varmaya gücü yeten insanların hac veya umre amacıyla orayı ziyaret etmesi, Allah’a karşı mutlaka yerine getirmeleri gereken bir görevdir. Her kim imkânı olduğu hâlde hac ibadetini terk ederek nankörce davranır yahut bu ibadeti lüzumsuz görerek, küçümseyerek inkâr ederse, yalnızca kendisine zarar vermiş olur. Çünkü Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Sizin Kâbe’yi ziyaret etmenize de ihtiyacı yoktur; O’nun lütuf ve merhametine muhtaç olan asıl sizlersiniz. Kâbe’yi ziyaret ederek olgunlaşmaya, kalben ve ruhen dirilmeye, yücelmeye muhtaç olan da yine sizlersiniz.

KİTAP EHLİ’NE ve MÜMİNLERE UYARILAR

‫ َن‬5ُ َ Vْ Yَ +/َ O5ٰ َ (ٌ H7 Gَ ‫ا‬ ِ ّٰ ‫ت‬+ ِ 'َ +ٰ *ِ ‫=ُ ُ و َن‬3ْ Yَ َ ِ ‫ب‬+ ُ ّٰ ‫ا َو‬ ِ ‫ ْا‬6َ ْ!َ‫ ا‬+ 'َ 6ْ -ُ ِ 2َ 3 ﴾٩٨﴿

98. Şu hâlde, ey Müslüman! Yahudi ve Hristiyanlara de ki: “Ey Kitap Ehli! Allah yaptığınız her şeye şahit iken, O’nun Son Elçisi aracılığıyla gönderdiği âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?”

+g ِ ّٰ 6 ِ ‫ ْا‬6َ ْ!َ‫ ا‬+ 'َ 6ْ -ُ ً َ ِ +Hَ &َ ُ\Aْ Yَ ;َ /َ ‫ ْ; ٰا‬/َ ‫ا‬ ِ 2َ 3 ِ A7 َ ;ْ َ ‫ ّ ُ(و َن‬.ُ Yَ َ ِ ‫ب‬+ ﴾٩٩﴿ ‫ َن‬5ُ َ Vْ Yَ + َ ّ َ 6ٍ Mِ + َ\*ِ ‫ا‬ ُ ّٰ +/َ ‫ َ( ا <ُء َو‬Hَ Gُ ْ 2ُ &ْ َ‫َوا‬

99. Ve yine onlara de ki: “Ey Kitap Ehli! Kur’ân’ın ilâhî bir kitap olduğuna bizzat şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın dosdoğru yolunu çarpıtarak Kur’ân’a inananları o yoldan çevirmeye çalışıyorsunuz? Şunu asla unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.”

ً َ7 M ‫ ا‬V ْ Bُ ‫ب َ' ُ ّ ُدو‬+ َ 2َ 3 ِ ‫ ا ْا‬Yُ ‫' َ; اُ و‬C7 َ ّ ‫ َ; ا‬/ِ + ' ُ q7 Yُ ‫ ُ? ا اِ ْن‬/َ ‫' َ; ٰا‬C7 َ ّ ‫ ا‬+Hَ 'ُ ّ َ‫ ا‬+ 'َ ُ &ِ + '7 ﴾١٠٠﴿ ;َ ' 7 Mِ +Bَ ْ 3 َ ‫ َ( ا‬Vْ *َ

100. Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilmiş olan Yahudi veya Hristiyanlardan herhangi bir grubun sizi inkâra ve günaha sürükleyen emir, istek ve arzularına itaat edecek olursanız, sizi imanınızdan sonra yeniden inkâra döndürürler. Akrabalık, komşuluk, iş ilişkileri gibi konularda kâfirlerin hayat tarzlarına özenmeksizin onlara itaat etmenizde bir sakınca yoktur. Ancak bâtıl dinlerine özenip hayat tarzlarını benimseyerek onlara itaat ederseniz, eninde sonunda sizin de onlar gibi kâfir olmanız kaçınılmazdır.


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

187

ُ M7 ‫ا َو‬ ُ ْ 5َ َ O5ٰ ْ2Yُ ْ 2ُ &ْ َ‫=ُ ُ و َن َوا‬3ْ Yَ S ْ .ِ 2َ Vْ 'َ ;ْ /َ ‫ َو‬#ُ< ُ ُ ‫ ْ َر‬3 ِ ّٰ ‫ت‬+ َ ْ Bَ ‫َو‬ ُ 'َ ‫ ْ ٰا‬3 ﴾١٠١﴿ ِ ّٰ *ِ ٍ َ ِ O ٰ ِ‫ َ​َ ْ( ُ! ِ( َي ا‬M + ٍ d 7 2َ Lْ /ُ ‫اط‬

101. Allah’ın âyetleri size okunup dururken, üstelik O’nun Elçisi Muhammed (sav) de nesilden nesile aktarılacak örnek hayatıyla aranızda olduğu hâlde, nasıl olur da kâfirlere özenip inkâra saplanırsınız? Elinizde Allah’ın Kitab’ı ve bu Kitab’ın mükemmel bir açıklayıcısı ve uygulayıcısı olan Peygamber’in Sünnet’i varken, başka kaynaklara yönelip inkâra saplanmanız olacak şey değildir. İnkâra dönmek istemiyorsanız, yapmanız gereken şudur: Her kim kâfirlere, zalimlere itaatten yüz çevirir ve Allah’a gönülden bağlanarak O’nun yasalarına, hükümlerine bir bütün olarak sımsıkı sarılırsa, işte o, dosdoğru yola erdirilmiş demektir. Kur'ân’ı ve Sünnet’i okuma, anlama ve yaşama gayreti içinde olan müminler her türlü sapma ve yozlaşmadan korunacak, inkâra ve zulme meyletmeksizin dosdoğru yol üzerinde yürümeye devam edecek ve hem dünyada hem âhirette ilâhî lütuf ve nimetlere mazhar olacaklardır. Şu hâlde;

‫ ُ َن‬5ِ Lْ /ُ ْ 2ُ &ْ َ‫ ّ َ; اِ ّ َ" َوا‬Yُ ُ Yَ "َ ‫ َو‬#7 Yِ + َ Yُ 0َ ّ T َ ّٰ ‫ ُ ا‬Yَ ّ ‫ ُ? ا ا‬/َ ‫' َ; ٰا‬C7 َ ّ ‫ ا‬+Hَ 'ُ ّ َ‫ ا‬+ 'َ َ ‫ا‬ ﴾١٠٢﴿

102. Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla sakının! Allah’a, O’nun yüceliğine yaraşır biçimde ve tabii ki gücünüz yettiği ölçüde5 saygı ve bağlılık gösterin. O’nun hoşnutluğunu kazanmak ve gazabından korunmak için emirlerine uyun, yasakladığı şeylerden sakının! Ve son nefesinize kadar Allah’a kulluk ve itaatten ayrılmayın. Müslüman olarak diriltilip İslâm üzere hesaba çekilmek istiyorsanız İslâm üzere yaşayın ve ancak O’na yürekten boyun eğen Müslümanlar olarak can verin!

ALLAH’IN İPİ ve HAYRA ÇAĞIRAN ÜMMET

ِ ّٰ 6ِ Aْ َ *ِ ‫ ُ ا‬.ِ 2َ ‫ا‬ ْ ‫َو‬ َ ‫ا‬ ً 7 g ‫ ا‬-ُ َ ّ َ=Yَ "َ ‫ َو‬+V 103. Hep birlikte Allah’ın ipine, yani göndermiş olduğu Kur'ân’a sımsıkı sarılın; sakın ayrılığa düşüp parçalanmayın! Her biriniz gücünüz yettiğince Ey iman edenler! Gücünüz yettiğince Allah’tan sakının! O’nun emir ve yasaklarına riayet ederek günah ve kötülüklerden korunun! (Teğabün, 64/16) 5


188

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Kur’an ve onun örnek uygulaması olan Sünnet ile doğrudan irtibata geçerek bu iki kaynağı anlamaya, yaşamaya ve başkalarına tebliğ etmeye gayret edin! Farklı mizaç ve anlayışlardan kaynaklanan farklı bakış açılarını, ihtilafları hoş görün. Temeli Kur'ân ve Sünnet’e dayanan farklı görüşler, sizi asla düşmanlığa ve ayrılığa sürüklemesin.

ُ *ِ 5ُ -ُ ) ُ ْ 5َ َ ‫ا‬ َ ْ *َ S ْ 2ُ ْ Aَ ْ َ+Mَ ْ 3 ِ ّٰ ` َ َ ّ َ+Mَ ‫ ْ اَ ْ َ( ا ًء‬2ُ ْ?Bُ ‫ ْ اِ ْذ‬3 َ َ Vْ &ِ ‫ ُ وا‬Bُ ‫َوا ْذ‬ + &ً ‫ْ َ ا‬Xِ‫ ا‬#7 2ِ َ Vْ ?ِ *ِ

Allah’ın size bahşetmiş olduğu İslâm, iman ve kardeşlik nimetini hatırlayın: Hani siz İslâm ile tanışmadan önce ırkçılık, kabilecilik, bölgecilik gibi sebeplerle birbirine kan davası güden düşman kabileler ve gruplar idiniz de, Allah kalplerinizi kaynaştırıp birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde hepiniz kardeş oldunuz. Irklarınızın, renklerinizin, dillerinizin ve kültürlerinizin farklılığına rağmen, bir ailenin evlatları gibi birbirini seven, sayan hak ve hukukuna riayet eden uyumlu ve yekpare bir ümmet oldunuz.

َ ّ ;َ /ِ ‫ ْ= َ ٍة‬T +< Hَ ْ?/ِ ْ Bُ Cَ َْ &َ+Mَ ‫ر‬+ ُ + َ=Gَ O5ٰ َ ْ 2ُ ْ?Bُ ‫َو‬ ِ ? ‫ا‬ Hani siz ateş dolu bir uçurumun tam kenarında parçalanıp yok olmak üzere idiniz de, Allah sizi iman ve İslâm ile şereflendirerek oradan kurtardı.

ُ 5َ ّ Vَ َ #7 Yِ +'َ ‫ ْ ٰا‬3 ُ َ ‫ا‬ ُ ِّ Aَ 'ُ 4َ ِ Cٰ Bَ ﴾١٠٣﴿ ‫(ُو َن‬2َ Hْ Yَ ْ 3 ُ ّٰ )

İşte Allah, öğüt alıp doğru yolu bulasınız diye âyetlerini size böyle açık ve net olarak anlatıyor. Bunun için, Allah’ın âyetlerini derinlemesine talim etmeli, bir toplum düzeni olarak hayata yansıtmalı ve henüz onunla tanışmamış olan kitlelere, toplumlara duyurmak için çaba harcamalısınız. Fakat düzensiz, başıboş ve dağınık bir toplum bu hedefleri gerçekleştiremez:

ُ ْ?/ِ ;ْ 3 ُ 2َ ْ ‫َو‬ ;ِ َ ‫ ْ َن‬Hَ ْ?'َ ‫وف َو‬ ِ ُ Vْ َ +ْ *ِ ‫ ُ و َن‬/ُ +ْ 'َ ‫ َو‬r ِ ْ Pَ ‫ ْا‬O َ ِ‫ َ' ْ( ُ َن ا‬:ٌ /َ ّ ُ‫ ْ ا‬3 َ ْ? ُ ‫ْا‬ ﴾١٠٤﴿ ‫ ُ َن‬5ِ =ْ ُ ‫ ُ! ُ ْا‬4َ iِ ٰ ^‫ <ِ َواُو‬3 104. İçinizden, insanlığı hayra çağıran, Kur’ân’ın ortaya koyduğu ilkeler ve evrensel adalet ölçüleri çerçevesinde iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan ortak bir amaç için bir araya gelmiş düzenli, devamlı, organize bir topluluk bulunsun. İyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve İslâm’ı tebliğ


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

189

etmek, zaten her MĂźslĂźman’Ĺn asli kulluk gĂśrevidir. Ä°Ĺ&#x;te dĂźnyada da âhirette de gerçek anlamda baĹ&#x;arÄą, mutluluk ve kurtuluĹ&#x;a erenler bunlardÄąr. EÄ&#x;er bu gĂśrevi yerine getirmezseniz, sizden Ăśncekilerin baĹ&#x;Äąna gelen felâketler sizin de baĹ&#x;ÄąnÄąza gelecektir. O hâlde:

Ů? YŮŽ "ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ +/ŮŽ (Ů? VŮ’ *ŮŽ ;Ů’ /Ů? ‍=Ů? ا‏5ŮŽ 2ŮŽ Ů’X‍ ا ŮŽŮˆا‏-Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ=YŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ +BŮŽ ‍ Ů?& ا‏3 ‍ت‏+ Ů?< ?ŮŽ Ů‘Ů? AŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů?! Ů? Ů’ا‏+g ﴞ٥٠ټ﴿ ŮŒ †7 ŮŽ ‍اب‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ Ů’ HŮ? ŮŽ 4ŮŽ iŮ? Ů° ^â€ŤŮŽŮˆاŮ?Ůˆâ€Ź

105. SakÄąn ola ki, kendilerine hakikati tĂźm berraklÄąÄ&#x;Äąyla gĂśsteren Tevrat, Ä°ncil ve Kur’ân gibi apaçĹk belgeler geldikten sonra ayrÄąlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;Ăźp daÄ&#x;Äąlan Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmayÄąn! Ä°Ĺ&#x;te onlara, âhirette bĂźyĂźk bir azap vardÄąr!

AYDINLIK YĂœZLER ve KARARMIĹž ÇEHRELER

Ů? Ů‘ ŮŽ AŮ’ YŮŽ ‍َ' Ů’ َم‏ (ŮŽ VŮ’ *ŮŽ Ů’ YŮ? Ů’ ŮŽ=BŮŽ َ‍ Ů’ } ا‏HŮ? !Ů? g Ů’ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏+/ŮŽ Ů‘ ŮŽ+MŮŽ ‍ ŮŒ ه‏g Ů? ‍ا ŮŽ Ů‘ ŮŽŘŻ Ů’ŘŞ Ů?Ůˆâ€Ź Ů? ‍ ŮŽ Ů‘ Ů?ŘŻ Ů?Ůˆâ€ŹLŮ’ YŮŽ ‍ ŮŒŮ‡ ŮŽŮˆâ€Źg Ů? â€ŤÂŒ Ů?Ůˆâ€Ź Ů? &Ů? + '7 ﴞ٥٠ٌ﴿ ‍=Ů? Ů? Ůˆ َن‏3Ů’ YŮŽ Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? + ŮŽ *Ů? ‍اب‏ ŮŽ CŮŽ VŮŽ ‍ ا Ů’ا‏-Ů? â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? MŮŽ Ů’ 3 ŮŽ ‍ا‏

106. Bu azap, nice yĂźzlerin sevinçten ÄąĹ&#x;Äąl ÄąĹ&#x;Äąl parlayacaÄ&#x;Äą; nice yĂźzlerin de utanç ve piĹ&#x;manlÄąktan kapkara kesileceÄ&#x;i bir gĂźnde, yani Hesap GĂźnß’nde gerçekleĹ&#x;ecektir. YĂźzleri kapkara kesilen o bedbaht kimselere denilecek ki: “Demek iman ettikten sonra yeniden inkâra saplandÄąnÄąz, Ăśyle mi? O hâlde, inkâr etmenize karĹ&#x;ÄąlÄąk korkunç azabÄą tadÄąn bakalÄąm!â€?

ŮŽ Ů‘ ŮŽ *‍ا‏ Ů’ u ﴞ٥٠٧﴿ ‍ Ů? (Ů?Ůˆ َن‏+X Ů?< Ů‘Ů° :Ů? ŮŽ TŮ’ ‍َ= َع‏7 M Ů’ HŮ? !Ů? g ŮŽ +HŮŽ M7 Ů’ !Ů? ‍ا‏ Ů’ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏+/ŮŽ Ů‘ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆا‏ Ů? ‍` Ů?Ůˆâ€Ź

107. YĂźzleri ÄąĹ&#x;Äąl ÄąĹ&#x;Äąl parlayanlara gelince, onlar da Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmÄąĹ&#x; bir hâlde, O’nun sonsuz lĂźtuf ve rahmetinin tecelli ettiÄ&#x;i cennet bahçelerindedirler ve sonsuza dek orada kalacaklardÄąr.

Ů? (Ů? ' 7 'Ů? ‍ا‏ ŮŽ 7 ŮŽ +VŮŽ 5Ů’ Ů? + Ů‹ 5Ů’ – ﴞ٥٠٨﴿ ) Ů? Ů‘Ů° ‍ت‏+ Ů? Ů‘Ů° +/ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0< Ů‘ Ů? ŮŽ +Ů’ *Ů? 4ŮŽ Ů’ 5ŮŽ ŮŽ +!ŮŽ 5Ů? Ů’2&ŮŽ ‍ا‏ Ů? 'ŮŽ ‍ ٰا‏4ŮŽ 5Ů’ YŮ? 108. Ey Peygamber! Ä°Ĺ&#x;te bunlar Allah’Ĺn âyetleridir ki, onlarÄą sana hak sebebi ile okuyoruz. Biz bu âyetleri sana, hak ve hakikati açĹkça ortaya koymak ve hayatÄąn her alanÄąnda adaleti, doÄ&#x;ruluÄ&#x;u, hakkÄą, hukuku gerçekleĹ&#x;tirmek için gĂśnderiyoruz. ÇßnkĂź Allah, her konuda hak ve adaletin gerçekleĹ&#x;mesini ister, âlemlerin ĂśzĂź ve en deÄ&#x;erli varlÄąÄ&#x;Äą olan insanÄąn asla zulme maruz kalmasÄąnÄą, haksÄązlÄąÄ&#x;a uÄ&#x;ratÄąlmasÄąnÄą istemez. Ĺžu hâlde, siz de


190

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Allah’ın muradına uygun olarak hakkın hâkim olması için mücadele etmeli, dünyanın gelip geçici menfaatlerini elde etme uğruna zulme meyletmemelisiniz. Unutmayın ki:

َ ْ Mِ +/َ ‫ات َو‬ ُ ْ fُ g َ ّ Mِ +/َ ﴾١٠٩﴿ ‫ر‬dُ /ُ "‫ا‬ ِ ّٰ O َ ِ‫ض َوا‬ ِ ّٰ ِ ‫َو‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ َ ْ Yُ ‫ا‬ < ِ ‫ا" ْر‬ 109. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır ve her işin neticesi Allah’a döndürülür. Kâinatta var olan her şey Allah’ın mülkü, yaratığı ve kullarıdır. Bunun için, kullarının yaptığı her iş hakkında son sözü söyleyecek, Mahşer Günü nihai hükmü verecek olan sadece Allah’tır. O hâlde, ey müminler! Omzunuzda ne büyük bir sorumluluk taşıdığınızın daima bilincinde olun:

EN HAYIRLI ÜMMET

َ ْ? ُ ‫ ْ َن َ ِ; ْا‬Hَ ْ?Yَ ‫وف َو‬ َ ّ ِ ` ْ g ِ 3 َ ْ 2ُ ْ?Bُ َ ِ ْXُ‫ ا‬:ٍ /َ ّ ُ‫ َ ا‬rْ X ِ ُ Vْ َ +ْ *ِ ‫ ُ و َن‬/ُ +ْ Yَ ‫س‬+ ِ ?5 + ِ< ّٰ *ِ ‫ ُ? َن‬/ِ oْ Yُ ‫َو‬

110. Sizler, insanların dünya ve âhiretteki kurtuluş ve saadeti için yeryüzü sahnesine çıkarılmış ve bizzat Allah tarafından görevlendirilmiş en hayırlı ümmetsiniz. Hayata doğrudan müdahale eden toplumsal bir güç olarak insanlara adaleti, doğruluğu, iyiliği tavsiye ve emreder; zulme, haksızlığa, isyankârlığa, günaha ve kötülüklere engel olursunuz. Çünkü siz, Allah’a ve O’nun gönderdiği bütün kitaplara ve elçilere yürekten inanırsınız.

َ َ ‫ب‬+ ‫ ُ َن‬+ َ ‫ َن‬+3 ِ ‫ ْا‬6ُ ْ!َ‫ َ; ا‬/َ ‫َو َ ْ ٰا‬ ِ َ= ‫ َ ُ ُ! ُ ْا‬Bْ َ‫ ُ? َن َوا‬/ِ oْ ُ ‫ ُ ْا‬Hُ ْ?/ِ < ْ Hُ َ ‫ًا‬rْ X ِ 2َ 3 ﴾١١٠﴿

Eğer Kitap Ehli olarak bilinen Yahudi ve Hristiyanlar da sizin inandığınız gibi Allah’a ve bütün elçilerine gereğince inanmış olsalardı, elbette bu, kendileri için hayırlı olacaktı. Gerçi içlerinde Kur'ân’a ve Son Peygamber’e inananlar da var; fakat onların pek çoğu, Allah’a başkaldırarak doğru yoldan çıkmış olan fâsıklardır. İşte bu fâsıklarla kıyasıya mücadele edeceksiniz. Onların kimi zaman süper bir güç görüntüsüyle karşınıza çıkmaları sakın sizi yılgınlığa düşürmesin. Unutmayın ki:

َ ْ ُ Bُ ُ ّ َ 'ُ ْ Bُ 5ُ Yِ + َ 'ُ ‫ ْ اِ ّ َ " اَ ًذ <ى َواِ ْن‬Bُ ‫ ّ ُ و‬u ﴾١١١﴿ ‫ ُ و َن‬.َ ْ?'ُ "َ َُ ّ } ‫ َر‬+*َ ‫ا" ْد‬ ُ 'َ ;ْ َ


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

191

111. Sizler en hayırlı toplum olmanın gereklerini yerine getirdiğiniz sürece, onlar size karşı asla üstünlük sağlayamayacak, basit ve gelip geçici eziyetten başka bir zarar veremeyeceklerdir. Sizinle göğüs göğüse çarpışmaya cesaret edemezler. Muhkem kaleler ve siperler ardından sizinle savaşsalar bile, cesaret ve gücünüz karşısında hemen dağılarak arkalarını dönüp kaçarlar ve hiç kimse onlara yardım edemez. Bunun sonucu olarak da:

َ ّ ;َ /ِ 6ٍ Aْ T ْ *َ ِ x ‫س‬+ ِ ّٰ ;َ /ِ 6ٍ Aْ َ *ِ "َ ّ ِ‫ ُِ =ُ ا ا‬+/َ ;َ 'ْ َ‫ ا‬:ُ َ ّ C ‫ا‬ ُ َ ‫ا َو‬ ِّ ُ Hِ ْ 5َ َ ` ِ ? ‫ا‬ َ Lْ َ ‫ ُ ْا‬Hِ ْ 5َ َ ` ْ *َ ِ x :ُ< ?َ 3 ِ ّٰ ;َ /ِ a َ َ\*ِ w ُ + *َ ‫َو‬ ُ ‫ا َو‬ ٍ u

112. Onlar, Son Elçi’ye iman edeceklerine dair Allah’a verdikleri sözü yerine getirerek Allah’ın ipine ve müminlerle yaptıkları antlaşmalara sadık kalarak insanların ipine sarılmadıkları sürece, nerede olurlarsa olsunlar alçaklık ve zilletten kurtulamayacak, Allah’ın gazabına uğrayarak perişanlık ve miskinlik altında ezilmeye mahkûm edileceklerdir.

َ ْ ‫ َن‬5ُ 2ُ ْ 'َ ‫ا َو‬ 4َ ِ ‫ ٰذ‬0< ّ ٍ T ِ ّٰ ‫ت‬+ ِ 'َ +ٰ *ِ ‫=ُ ُ و َن‬3ْ 'َ ‫ ُ& ا‬+Bَ ْ Hُ &َ ّ َ+*ِ 4َ ِ ‫ٰذ‬ َ r ِ ْ َ\*ِ ‫ َء‬+ َ Aِ &ْ "‫ا‬ ﴾١١٢﴿ } ‫(ُو َن‬2َ Vْ 'َ ‫ ُ& ا‬+Bَ ‫ ْ ا َو‬.َ َ + َ *ِ

Bu, Allah’ın gerek Kur'ân’da, gerekse Tevrat ve İncil’de gönderdiği âyetlerini inatla inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyledir. Kur'ân’ı inkâr eden Yahudi ve Hristiyanlar, aslında kendi ellerindeki Tevrat ve İncil’e de gerçek anlamda iman ediyor değiller. Nitekim onların ataları da vaktiyle Musa, Davud ve İsa Peygamber’e indirilen âyetleri her fırsatta inkâr etmiş, peygamberlere büyük eziyetler çektirmiş ve hatta en korkunç günahı işleyerek bazı peygamberleri öldürmüşlerdir. Hz. Muhammed (s) döneminde yaşayan Yahudiler de atalarının izinden giderek Son Peygamber’i öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Fakat ilahi yardım sayesinde Peygamber korunmuş, Yahudiler amaçlarına ulaşamamışlardır. Bununla birlikte, Yahudilerin Peygamber’e karşı duydukları kin ve nefretleri hiçbir zaman azalmamıştır. Onun izinden giden müminlere de sürekli düşmanlık beslemiş, onlara hiçbir zaman hayat hakkı tanımak istememişlerdir. Bütün bunların sebebi ise, ilâhî iradeye başkaldırarak isyan etmeleri ve Allah’ın çizdiği sınırları aşarak azgınlaşmalarıdır. Fakat Kitap Ehli’nin hepsini böyle inatçı ve isyankâr kimseler sanmayın:


192

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

İMAN EDEN YAHUDİ ve HRİSTİYANLAR

ْ !ُ ‫ َو‬6ِ ْ َ ّ ‫ َء ا‬+ &َ ‫ا ٰا‬ ِ ّٰ ‫ت‬+ ِ 'َ ‫ َن ٰا‬5ُ ْ2'َ :ٌ َ {ِ + -َ :ٌ /َ ّ ُ‫ب ا‬+ ِ ‫ ْا‬6ِ ْ!َ‫ ْ; ا‬/ِ ‫ ا َ َ ا ً<ء‬L ُ ْ َ ِ 2َ 3 ﴾١١٣﴿ } ‫(ُو َن‬8ُ Lْ 'َ

113. Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli denilen Yahudi ve Hristiyanlar arasında, Son Elçi’ye ve Kur'ân’a iman eden, gece vakitlerinde gözyaşlarıyla secdeye kapanarak namaz kılan ve Allah’ın âyetlerini okuyan iyi niyetli, adil ve dürüst bir topluluk da vardır.

ٰ ْ ‫ َو ْا َ ْ م‬+ َ ْ? ُ ‫ ْ َن َ ِ; ْا‬Hَ ْ?'َ ‫وف َو‬ ِ 3 ِ ّٰ *ِ ‫ ُ? َن‬/ِ oْ 'ُ ِ ُ Vْ َ +ْ *ِ ‫ ُ و َن‬/ُ +ْ 'َ ‫ ِ َو‬X ِ "‫ا‬ ِ َ 7 ِ +. ‫ا‬ َ ّ ;َ /ِ 4َ iِ ٰ ^‫َات َواُو‬ ﴾١١٤﴿ ) َ 'ُ ‫َو‬ ِ L <ِ rْ Pَ ‫ ْا‬Mِ ‫ر ُ َن‬+ 114. Onlar Allah’a ve âhiret gününe Kur'ân’da bildirildiği şekliyle inanırlar. İyilik ve güzellikleri tavsiye eder, kötü ve çirkin olan şeyleri engellemeye çalışırlar. O kadar iyilikseverdirler ki, iyilik yapma hususunda adeta birbirleriyle yarışırlar. İşte bunlar da müminler safında yer alan erdemli ve saygıdeğer kimselerdendir.

َ 7 2َ ّ ُ +ْ *ِ ٌ 57 َ ‫ا‬ ﴾١١٥﴿ ) َ ;ْ /ِ ‫ ا‬5ُ Vَ =ْ 'َ +/َ ‫َو‬ ُ ّٰ ‫=َ ُ و <ُه َو‬3ْ 'ُ ;ْ 5َ Mَ r ٍْX 115. Onların yaptıkları hiçbir iyilik yok sayılmayacak, asla karşılıksız bırakılmayacaktır. Zira Allah, dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek kötülüklerden sakınanların kimler olduğunu çok iyi bilmektedir ve hak ettikleri mükâfatı elbette verecektir.

4َ iِ ٰ ^‫ َواُو‬+< jً ْ Gَ ‫ا‬ ِ ّٰ ;َ /ِ ْ !ُ ‫ ْ َو َ " اَ ْو َ" ُد‬Hُ ُ ‫ َ ا‬/ْ َ‫ ْ ا‬Hُ ْ? َ َ ?ِ \ْ Yُ ;ْ َ ‫=َ ُ وا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫اِ ّ َن ا‬ َ ّ ‫ب‬+ ﴾١١٦﴿ ‫ ِ (ُو َن‬+X َ +Hَ M7 ْ !ُ ‫ر‬+ ُ َ ْ َ‫ا‬ ِ ? ‫ا‬

116. Bu kitabın Allah tarafından geldiğini bile bile Kur'ân’ı ve Son Peygamber’i inkâr edenlere gelince; şunu iyi bilsinler ki, onların malları ve çocukları, yani o çok güvendikleri ekonomik, askerî, siyasi ve toplumsal güçleri, kendilerini Allah’ın gazabından kurtaramayacaktır. İşte onlar cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır.


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

193

َ ُ ّ ‫ ِه ْا َ ٰ ِة‬Cِ ٰ! M7 ‫ ُ'?ْ ِ= ُ َن‬+/َ 6َُ m/َ ْ *َ + َ َ‫ ّ ٌ ا‬ ` ِ +Hَ M7 ' ٍ ‫ر‬7 6َِ m َ B + َ &ْ ( ‫ا‬ َ 5َ ْ!َ+Mَ ْ Hُ L َ ‫ ْ ٍم‬-َ ‫ث‬ َ ْ T #ُ< ْ23 َ ُ=&ْ َ‫ ُ ا ا‬5َ َ

117. Onların bu dünyada servet, makam, itibar, güç elde etme uğruna harcadıkları emekler ve yaptıkları harcamalar, tıpkı ilâhî yasaları çiğneyerek kendilerine zulmeden bir toplumun yetiştirdiği, ardından dondurucu bir kasırganın vurup tamamen yok ettiği mahsullere benzer. İşte kâfirlerin emekleri de böyle heder olup gidecektir. Kurdukları zulme dayalı sistemler ve hiç yıkılmayacak gibi görünen saltanatları, gün gelecek yerle bir olup tarihin çöplüğüne gömülecektir. Yahut ilahi hidayetten mahrum olan insanların dünya hayatını güya düzene sokmak amacıyla yaptıkları işler ve harcadıkları emekler, tıpkı bir ekin tarlasını helak eden kasırganın yaptığı gibi insan hayatını harap ve perişan edecektir. Bütün bunlar, ilâhî adalet gereğince meydana gelmektedir:

َ +/َ ‫َو‬ ﴾١١٧﴿ ‫ ُ َن‬5ِ ْ 'َ ْ Hُ L ُ ّٰ ُ Hُ َ 5َ َ ُ=&ْ َ‫ ْ; ا‬3 ِ ٰ ‫ا َو‬ Allah, inkârcıların yaptıklarını boşa çıkarmakla onlara zulmetmiş değildir; tam aksine, kabul edilmeye değer işler yapmadıkları için onlar bizzat kendi kendilerine zulmetmektedirler.

ZALİMLERİ DOST EDİNMEYİN

َ *ِ ‫وا‬Cُ Pِ 2َ ّ Yَ "َ ‫ ُ? ا‬/َ ‫' َ; ٰا‬C7 َ ّ ‫ ا‬+Hَ 'ُ ّ َ‫ ا‬+ 'َ ُ &َ ُ +ْ 'َ "َ ْ 3 ُ &ِ ‫ ْ; ُدو‬/ِ :ً &َ +q ‫"ً < َو ّ ُدوا‬+Aَ X َ ْ 3 َ \ْ Aَ ‫َت ْا‬ ُ< pَ Bْ َ‫= ُ (ُو ُر ُ! ْ ا‬7 ْPYُ +/َ ‫ ْ َو‬Hِ !ِ ‫ َ ا‬Mْ َ‫ ْ; ا‬/ِ ‫ ُء‬+u ِ (*َ (ْ -َ ْ 2ُ ّ ?ِ َ +/َ

118. Ey iman edenler! Sizin dışınızdakilerden, size fenalık etmekten geri durmayan, hep sıkıntıya düşmenizi isteyen kişi, kurum ve devletleri –hangi dinden ve hangi ırktan olurlarsa olsunlar– kendinize yakın bir sırdaş, müttefik ve samimi bir dost edinmeyin! Onların size karşı içlerinde besledikleri kin ve düşmanlıkları, adeta ağızlarından taşmaktadır. Bunun için her türlü yalan, iftira ve hileyi kullanarak sürekli aleyhinizde propaganda yapar, her fırsatta düşmanlıklarını gösterirler. Kalplerinde gizledikleri nefret ise, açığa vurduklarından çok daha büyüktür. Ancak bu özellikleri taşımayan ve sizinle barış içinde yaşamak isteyen insanlarla –kâfir veya inançsız dahi olsalar– insani dostluklar kurabilir, belli şartlarda ittifaklar oluşturabilirsiniz (Mümtehine, 60/8-9; Maide, 5/5).


194

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

ٰ ْ ُ 3 ُ َ +?َ ّ َ ّ *َ (ْ -َ ﴾١١٨﴿ ‫ َن‬5ُ ِ Vْ Yَ ْ 2ُ ْ?Bُ ‫ت اِ ْن‬+ ِ 'َ "‫ا‬ Eğer aklınızı kullanıyorsanız, işte zalimleri tanıyıp onlardan korunmanızı sağlayacak âyetlerimizi size açıkça bildirdik.

ُ &َ Aُ ّ ِ 'ُ "َ ‫ ْ َو‬Hُ &َ Aُ ّ ِ Yُ ‫ ْ اُو^ َ " ِء‬2ُ &ْ َ‫ ا‬+ !َ ْ Bُ ُ َ ‫ َواِ َذا‬# 7 5ِّ Bُ ‫ب‬+ ِ +ْ *ِ ‫ ُ? َن‬/ِ oْ Yُ ‫ ْ َو‬3 ِ 2َ 3 َ ْ ُ 3 ُ ِ ْ َ\*ِ ‫ ا‬Yُ /ُ 6ْ -ُ ُ ْ 5َ َ ‫ ا‬u ُ ّ َ ‫ ْ ا‬5َ X < ْ 3 َ ‫ َواِ َذا‬+ ?َ ّ /َ ‫ ُ ا ٰا‬+-َ ِ< ْ َ\ ‫ َ; ْا‬/ِ 6َ /ِ +&َ "‫ا‬ ُ ّ ‫ات‬ ﴾١١٩﴿ ‫ُور‬ َ ّٰ ‫اِ ّ َن‬ ِ Cَ *ِ ٌ 57 َ ‫ا‬ ِ (. ‫ا‬

119. Ey müminler! Sizler, imanınızdan kaynaklanan derin bir merhamet ve hoşgörüyle onları seviyorsunuz; fakat onlar, kâfirliğin gereği olan çıkarcılık, haset ve bağnazlık yüzünden sizi sevmezler. Üstelik siz, onların inandığı Tevrat ve İncil de dâhil almak üzere bütün kitaplara inanırsınız. Onlar ise, kendilerine indirilen kitaba bile gerçek anlamda inanmazlar. Sizinle karşılaştıkları zaman: “Biz de sizin inandığınız gibi Allah’a ve bütün elçilerine inanıyoruz!” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise, size karşı duydukları kin ve öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. Onlara de ki: “İsterseniz kahrınızdan ölün; Allah, eninde sonunda nurunu tamamlayacak ve hak dini üstün kılacaktır. Zalimlere de yaptıkları kötülüklerin, kurdukları çirkin tuzakların hesabını soracaktır. Hiç kuşkusuz Allah, kalplerin içindeki bütün gizli niyet ve düşünceleri bilmektedir.”

ُ Aْ .ِ Yُ ‫ ُ! ْ َواِ ْن‬oْ L ُ Lْ L ‫ُوا‬pِ .ْ Yَ ‫ َواِ ْن‬+< Hَ *ِ ‫ ا‬T َ T َ ْ 3 َ ْ Yَ ‫اِ ْن‬ ُ َ =ْ 'َ :ٌ iَ ِّ َ ْ 3 ُ Yَ :ٌ ?َ L dٌ 7 /ُ ‫ َن‬5ُ َ Vْ 'َ + َ *ِ ‫ا‬ ﴾١٢٠﴿ | َ ّٰ ‫ اِ ّ َن‬+< jً ْ Gَ ْ !ُ (ُ ْ Bَ ْ Bُ ُ ّ u ُ 'َ "َ ‫ ُ ا‬2َ ّ Yَ ‫َو‬

120. Size bir iyilik ulaşınca, bu onları üzer; başınıza bir kötülük gelince de bundan dolayı sevinirler. Eğer baskı ve eziyetler karşısında direnerek sabreder ve kötülüklerden dikkatle ve titizlikle sakınıp korunursanız, onların hile, entrika ve tuzakları size hiçbir zarar veremeyecektir. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. Dolayısıyla, her şey O’nun kontrolü altındadır ve O, inkârcıların hilekârlığından sizi muhakkak koruyacaktır. İnsanlık tarihi, bunun örnekleriyle doludur. İşte sabır ve takva ile neler kazanacağınızı ve emirlere uymamakla başınıza neler geleceğini açıkça gösteren canlı bir örnek:


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

195

UHUD SAVAĹžI Mekke mĂźĹ&#x;rikleri, Bedir savaĹ&#x;Äąnda uÄ&#x;radÄąklarÄą aÄ&#x;Äąr yenilginin intikamÄąnÄą almak amacÄąyla, bir yÄąl sonra ßç bin kiĹ&#x;ilik tam teçhizatlÄą bir orduyla Medine’ye saldÄąrmak Ăźzere yola çĹktÄąlar. Durumu haber alan Peygamber (s), arkadaĹ&#x;larÄąyla yaptÄąÄ&#x;Äą istiĹ&#x;are sonucunda dĂźĹ&#x;manÄą Medine dÄąĹ&#x;Äąnda karĹ&#x;Äąlamaya karar verdi ve bin kiĹ&#x;ilik ordusuyla Uhud DaÄ&#x;Äą eteklerine doÄ&#x;ru hareket etti. Fakat mĂźnafÄąklarÄąn reisi Abdullah bin Ăœbeyy, emrindeki ßç yĂźz askeriyle birlikte MĂźslĂźmanlarÄą terk ederek Medine’ye geri dĂśndĂź. Bu olay, Ä°slâm ordusu içinde karÄąĹ&#x;ÄąklÄąÄ&#x;a ve moral bozukluÄ&#x;una sebep oldu. Hatta MĂźslĂźmanlardan iki gurup; SelemeoÄ&#x;ullarÄą ile HariseoÄ&#x;ullarÄą, neredeyse mĂźnafÄąklarla birlikte dĂśneceklerdi. Fakat sonuçta iman ve sadakat duygularÄą aÄ&#x;Äąr bastÄą ve bĂśylece savaĹ&#x;maya karar verdiler. Peygamber (s), ordusunu Uhud DaÄ&#x;Ĺ’nÄą arkalarÄąna alacak Ĺ&#x;ekilde mevzilendirdi. MĂźslĂźmanlarÄą korumak Ăźzere de yakÄąndaki bir tepeye keskin niĹ&#x;ancÄąlardan elli adet okçu yerleĹ&#x;tirdi ve onlara, ne olursa olsun yerlerini terk etmemelerini emretti. MĂźslĂźmanlar, savaĹ&#x;Äąn ilk anlarÄąnda kahramanca savaĹ&#x;tÄąlar. Çok geçmeden dĂźĹ&#x;man bozguna uÄ&#x;ramaya baĹ&#x;ladÄą. Fakat bazÄą MĂźslĂźmanlar, daÄ&#x;Äąlan dĂźĹ&#x;manÄą takip edip son darbeyi vurmak yerine, acelecilik edip ganimet toplamaya baĹ&#x;ladÄąlar. Bunun Ăźzerine tepedeki okçular da ganimetten pay kapma hÄąrsÄąyla yerlerini terk edip ganimetlere koĹ&#x;uĹ&#x;tular. Oysa henĂźz kesin zafer elde edilmemiĹ&#x;ti. Bu fÄąrsatÄą iyi deÄ&#x;erlendiren Hâlid bin Velid —ki henĂźz MĂźslĂźman olmamÄąĹ&#x;tĹ— yanÄąna aldÄąÄ&#x;Äą sĂźvarilerle, okçularÄąn terk ettiÄ&#x;i geçitten girerek MĂźslĂźmanlarÄą arkadan kuĹ&#x;attÄą. Ä°ki ateĹ&#x; arasÄąnda kalan MĂźslĂźmanlar, Peygamber (s)’in ĂśldĂźrĂźldĂźÄ&#x;Ăź haberinin de yayÄąlmasÄąyla panik içinde kaçĹĹ&#x;maya baĹ&#x;ladÄąlar. Peygamber’in çevresinde kalan bir avuç MĂźslĂźman ise vĂźcutlarÄąnÄą siper etmiĹ&#x;, onu dĂźĹ&#x;manÄąn saldÄąrÄąsÄąndan korumaya çalÄąĹ&#x;ÄąyorlardÄą. Derken, Allah’Ĺn yardÄąmÄąyla MĂźslĂźmanlar toparlanÄąp yeniden saldÄąrÄąya geçerek dĂźĹ&#x;manÄą geri pĂźskĂźrttĂźler. BĂśylece, sonuçlarÄą çok aÄ&#x;Äąr olacak bir yenilgiden kÄąl payÄą kurtulmuĹ&#x; oldular. Fakat kazanmak Ăźzere olduklarÄą bir savaĹ&#x;Äą kaybetmiĹ&#x; ve yetmiĹ&#x; Ĺ&#x;ehit vermiĹ&#x;lerdi. Allah’Ĺn Elçisi, ertesi gĂźn yetmiĹ&#x; kiĹ&#x;ilik bir askeri birlikle dĂźĹ&#x;manÄą bir mĂźddet takip etti. OnlarÄąn hÄązla kaçĹp uzaklaĹ&#x;tÄąklarÄąnÄą gĂśrĂźnce Medine’ye geri dĂśndĂź. SavaĹ&#x;Äąn ardÄąndan, yaĹ&#x;ananlarÄą hatÄąrlatarak ibret alÄąnmasÄą gereken hususlara dikkat çeken ve savaĹ&#x;Äąn genel bir deÄ&#x;erlendirmesini yapan âyetler nazil oldu:

ŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ Ů? ‍ Ů‘ Ů? Ů?Â’ Ů’ا‏AŮŽ YŮ? 4ŮŽ 5Ů? Ů’!َ‍ Ů’; ا‏/Ů? ‍( Ů’ŮŽŮˆ َت‏zŮŽ â€ŤŮŽŮˆاŮ? ْذ‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ل ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŒ 57 ŮŽ fŮŒ 7 ŮŽ ‍ا‏ < Ů? 2ŮŽ Ů? 5Ů’ Ů? (ŮŽ Ů? + ŮŽ /ŮŽ ) ﴞ٥٢٥﴿


196

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

121. Ey Peygamber! Hani sen mĂźminleri Uhud DaÄ&#x;Ĺ’nÄąn eteklerinde savaĹ&#x;a elveriĹ&#x;li mevzilere yerleĹ&#x;tirmek Ăźzere, sabah erkenden eĹ&#x;lerinle vedalaĹ&#x;mÄąĹ&#x; ve ailenden ayrÄąlÄąp yola çĹkmÄąĹ&#x;tÄąn. Ve bĂźtĂźn olup bitenler, Allah’Ĺn kontrol ve gĂśzetimi altÄąnda gerçekleĹ&#x;mekteydi. Zira Allah her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, bilendir.

ŮŽ ` Ů? Ů’?/Ů? ‍ن‏+ Ů’ ŮŽ Ů‘ !ŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ 6Ů? BŮŽ Ů‘ ŮŽ 2ŮŽ ŮŽ 5ŮŽŮ’ M ‍ا‏ ~ŮŽ R Ů? Ů‘Ů° O5ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+< ŮŽ HŮ? Ů? Ů‘ Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ =Ů’ YŮŽ ‍ Ů’ اŮŽ ْن‏3 Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 2ŮŽ ŮŽ={Ů? + s ﴞ٥٢٢﴿ ‍ Ů?? َن‏/Ů? oŮ’ Ů? ‍ْا‏

122. Hani sizden SelemeoÄ&#x;ullarÄą ve HariseoÄ&#x;ullarÄą adÄąndaki iki grup, mĂźnafÄąk Abdullah bin Ăœbeyy’in propagandasÄąna aldanarak az kalsÄąn paniÄ&#x;e kapÄąlÄąp geri dĂśneceklerdi. Oysa onlarÄąn yardÄąmcÄąsÄą, dostu ve koruyucusu, yani velisi yalnÄązca Allah idi. Ă–yleyse, inananlar Allah’a dayansÄąnlar ve ancak O’na gĂźvensinler. ÇßnkĂź O, kendi uÄ&#x;runda mĂźcadele edenleri asla yardÄąmsÄąz bÄąrakmayacaktÄąr. Nitekim:

Ů? RŮ’ YŮŽ Ů’ 3 Ů? 5ŮŽ Ů‘ VŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥٢٣﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏3 ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? ا‏YŮŽ Ů‘ +ŮŽM : ŮŒ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ اŮŽ Ů?ذ‏2Ů? &Ů’ َ‍ Ů’( Ů?Řą ŮŽŮˆا‏AŮŽ *Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? BŮ? ŮŽ .ŮŽ &ŮŽ (Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź

123. DoÄ&#x;rusu Allah, son derece zayÄąf ve gßçsĂźz durumda olduÄ&#x;unuz Bedir SavaĹ&#x;Ĺ’nda da size yardÄąm etmiĹ&#x;ti. Durum bĂśyleyken, nasÄąl olur da Rabb’inizin yardÄąmÄąna gĂźvenmeyip korkuya kapÄąlÄąrsÄąnÄąz? O hâlde, Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ve emirlerine sÄąmsÄąkÄą sarÄąlarak fenalÄąklardan korunun ki, O’nun yardÄąm ve nimetlerine Ĺ&#x;ĂźkretmiĹ&#x; olasÄąnÄąz.

Ů? *Ů? Ů‘ ‍ Ů’ َع‏BŮ? (ŮŽ Ů‘ Ů? 'Ů? ‍ Ů’ اŮŽ ْن‏3 Ů? ŮŽ =Ů? 3Ů’ 'ŮŽ ;Ů’ ŮŽ َ‍) ا‏ Ů? Ů? YŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ Ů? 5Ů’ Ů? ‍ ل‏ ;ŮŽ /Ů? ‍ ٰا ŮŽ" Ů?٠‏:Ů? mŮŽ 5Ů° mŮŽ *Ů? Ů’ 3 ŮŽ iŮ? 5Ů° ŮŽ ‍ْا‏ ŮŽ< 7 ŮŽ ‡ْ /Ů? :Ů? 3 ﴞ٥٢٤﴿ ) 124. Ey Muhammed! MĂźminlere Bedir SavaĹ&#x;Ĺ’nda yaĹ&#x;adÄąklarÄąnÄą hatÄąrlat: Hani o sÄąrada sen mĂźminlere, “Rabb’inizin, kendi katÄąndan gĂśndereceÄ&#x;i ßç bin melek ile yardÄąm etmesi size yetmez mi?â€? diyordun.

Ů? *Ů? Ů‘ ‍ Ů’ َع‏BŮ? ‍ا Ů?' Ů’ Ů?( ْد‏CŮŽ Ů°! Ů’ !Ů? ‍ Ů’ŮŽ Ů?ع‏M ;Ů’ /Ů? Ů’ BŮ? YŮ? +Ů’ 'ŮŽ ‍ Ů? ا ŮŽŮˆâ€Ź2ŮŽ Ů‘ YŮŽ ‍Ů?Ůˆا ŮŽŮˆâ€ŹpŮ? .Ů’ YŮŽ ‍ اŮ? ْن‏O 5Ů° *ŮŽ :Ů? L ŮŽ Ů’ PŮŽ *Ů? Ů’ 3 5Ů° ‍; Ů’ا‏/ ‍ٰا ŮŽ"٠‏ ŮŽ ŮŽ /7 Ů? Ů‘ L ﴞ٥٢ټ﴿ ) / : 3 i ŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů?

125. Evet, elbette Allah inananlara yardÄąm edecekti! EÄ&#x;er siz mĂźcadelenin sÄąkÄąntÄąlarÄąna gĂśÄ&#x;Ăźs gererek sabreder ve Allah’Ĺn emirlerine karĹ&#x;Äą gelmekten, disiplini bozacak davranÄąĹ&#x;lardan sakÄąnÄąrsanÄąz, dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąz size hemen


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

197

Ĺ&#x;imdi saldÄąracak olsalar bile, Rabb’iniz size niĹ&#x;anlÄą beĹ&#x; bin melekle yardÄąm edecektir. Allah katÄąnda Ăśzel bir yere sahip olan bu seçkin melekler, Ăźzerlerinde makam ve derecelerini gĂśsteren niĹ&#x;anlarÄą, alametleri ile savaĹ&#x;a katÄąlÄąp mĂźminlerin safÄąnda kĂźfre karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;mak için emir bekliyorlar. AslÄąnda zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda sabretmesini bilen sorumluluk sahibi mĂźminlerin, meleklerin desteÄ&#x;ine bile ihtiyacÄą yoktu. Nitekim:

ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ qŮ’ 2ŮŽ Ů? ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€Ź3 Ů? *Ů? 5Ů? -Ů? ™ Ů? ŮŽ ‍ Ů° ى‏RŮ’ *Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏ (Ů? Ů’? Ů? ;Ů’ /Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů? ا‏.Ů’ ?ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏+/ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź#< 7 *Ů? Ů’ 3 Ů? Ů‘Ů° #Ů? 5ŮŽ VŮŽ g ŮŽ +/ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů’ %' Ů’ ‍ا‏ ﴞ٥٢ٌ﴿ 3 ‍ا‏ % V ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° 7 ŮŽ ŮŽ 7 Ů? Ů?

126. Allah bu yardÄąmÄą, sÄąrf sizi bir mĂźjdeyle sevindirmek ve bu sayede gĂśnĂźllerinizi huzur ve gĂźvene kavuĹ&#x;turmak için yapmÄąĹ&#x;tÄąr. Nitekim o melekleri gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz zaman ilahi vaade iman ve itimadÄąnÄąz perçinlenmiĹ&#x;ti: YardÄąm ve zafer, ancak sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah katÄąndandÄąr.

ŮŽ fŮŽ q ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ‍ ا‏AŮ? 5Ů? ŮŽ Ů’? ŮŽ MŮŽ Ů’ HŮ? 2ŮŽ AŮ? 3Ů’ 'ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا اŮŽ Ů’Ůˆâ€ŹBŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ; ا‏/Ů? +MŮ‹ ŮŽ s ŮŽ A7 {Ů? +X ﴞ٥٢٧﴿ )

127. Allah bu yardÄąmÄą, inkâr edenlerden, mĂźminlere karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;Äąn ĂśncĂźlĂźÄ&#x;ĂźnĂź ve kĂźfrĂźn bayraktarlÄąÄ&#x;ÄąnÄą yapan bir grubun kĂśkĂźnĂź kes ip yok etmek veya onlarÄą mĂźthiĹ&#x; bir yenilgiyle periĹ&#x;an edip mĂźminleri ortadan kaldÄąrmaktan Ăźmitlerini kesmiĹ&#x; bir hâlde gerisin geriye dĂśnmelerini saÄ&#x;lamak için size gĂśndermiĹ&#x;tir. Uhud SavaĹ&#x;Äą sÄąrasÄąnda mĂźĹ&#x;riklerin saldÄąrÄąsÄąna maruz kalan Peygamber (sav), miÄ&#x;ferinin halkalarÄą iki Ĺ&#x;akaÄ&#x;Äąna battÄąÄ&#x;Äą için yĂźzĂźnden yaralanmÄąĹ&#x;tÄą. Alt dudaÄ&#x;Äą kanamÄąĹ&#x; ve diĹ&#x;i de kÄąrÄąlmÄąĹ&#x;tÄą. Yerde yaralÄą bir hâlde yatarken, “Kendilerini Rablerine davet eden bir peygambere bunu yapan insanlar artÄąk nasÄąl felah bulabilirler?â€? diyerek dĂźĹ&#x;manlarÄąna beddua etti. Bunun Ăźzerine, bu sĂśzĂźnden dolayÄą Peygamber’i uyaran âyetler nazil oldu:

ŮŽ Ů’ HŮ? &ŮŽ Ů‘ +Ů? MŮŽ Ů’ HŮ? *ŮŽ CŮ?Ů‘ VŮŽ 'Ů? ‍ Ů’ اŮŽ Ů’Ůˆâ€ŹHŮ? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ Ů’ ;ŮŽ /Ů? 4ŮŽ ŮŽ l ‍ Ů? Ů? َن‏+– ŮŽ 2Ů? 'ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŘĄ اŮŽ Ů’Ůˆâ€ŹGŮŽ Ů? /Ů’ "‍ا‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ﴞ٥٢٨﴿

128. Ey Muhammed! Uhud SavaĹ&#x;Ĺ’nda seni kanlar içinde bÄąrakan dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄą Allah neden oracÄąkta helâk etmedi diye dĂźĹ&#x;ĂźnĂźyor, onlarÄąn akÄąbeti hakkÄąnda kendince hĂźkĂźm veriyorsun. Oysa her hususta nihaĂŽ hĂźkmĂź veren Allah’tÄąr. Bu konuda senin dahi karar verme yetkin yoktur. Kimlerin azaba, kimlerin affa lâyÄąk olduÄ&#x;unu ve azabÄąn ne zaman nasÄąl gerçekleĹ&#x;eceÄ&#x;ini


198

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

sen nereden bileceksin? Allah ister tövbelerini kabul edip onları bağışlar; isterse zalim oldukları için onları derhal yahut zamanı gelince cezalandırır. Unutma ki;

َ ْ Mِ +/َ ‫ات َو‬ َ 'َ ;ْ /َ ‫ ُب‬Cِّ Vَ 'ُ ‫ ُء َو‬+R َ 'َ ;ْ َ ِ ُ =ِ \ْ 'َ ‫ض‬ َ ّ Mِ +/َ ‫ <ُء‬+R ِ ّٰ ِ ‫َو‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ < ِ ‫ا" ْر‬ ﴾١٢٩﴿ dٌ T7 ‫=ُ ٌر َر‬zَ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫َو‬ 129. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Her şeyin gerçek sahibi ve maliki olan Allah, kullarının cezalandırılması ve ödüllendirilmesi hususunda da yegâne hüküm sahibidir. Sonsuz ilim ve hikmetiyle, affa lâyık gördüklerini bağışlar, azaba lâyık gördüklerini cezalandırır. O hâlde, onlar da O’nun affına lâyık olmaya çalışsınlar. Hiç kuşkusuz Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Uhud’da kazanmak üzere olduğunuz bir savaşı kaybetmenize sebep olan mal ve ganimet tutkusu, ekonomik hayatınızda da başınıza türlü belâlar açabilir. Onun içindir ki:

FAİZ CEHENNEME, SADAKA CENNETE İLETİR

ُ 5َ ّ Vَ َ ‫ا‬ ْ 3 َ ّٰ ‫ ُ ا‬Yَ ّ ‫ َوا‬:ً َ= َ +u َ /ُ +Mً +Vَ ْxَ‫ ا ا ِّ ٰ* ا ا‬5ُ Bُ +ْ Yَ "َ ‫ ُ? ا‬/َ ‫' َ; ٰا‬C7 َ ّ ‫ ا‬+Hَ 'ُ ّ َ‫ ا‬+ 'َ ﴾١٣٠﴿ ‫ ُ َ ن‬5ِ =ْ Yُ

130. Ey inananlar! Kat kat artırarak faiz yemeyin! Gerçi faizin azı da çoğu da haramdır. Fakat sıkıntıya düşenlere faizle borç verip, ödemeyi geç yaptığı zaman da faizini kat kat artırarak tefecilik yapmak, faizciliğin en çirkinidir. O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek faizin, tefeciliğin her çeşidinden titizlikle sakının ki, birey ve toplum olarak hem dünyada hem de âhirette kurtuluşa erebilesiniz.

َ 5ْ ِ ‫ اُ ِ ّ َ( ْت‬27 َ ّ ‫ َر ا‬+? ‫ا‬ َ ّ ‫ ُ ا‬Yَ ّ ‫َوا‬ ﴾١٣١﴿ ; َ ' 7 Mِ +3

131. Ve kendinizi, inkârcılar için hazırlanmış olan cehennem ateşinden koruyun! Bunun için:

َ ُ َ ّ ‫ا َوا‬ ُ 5َ ّ Vَ َ ‫ ل‬ ﴾١٣٢﴿ ‫ ُ َ ن‬T َ ّٰ ‫ ا‬V َ ْ Yُ ْ 3 ُ s7 َ‫َوا‬

132. Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, merhamete lâyık olasınız. Allah’a itaat, O’nun kelamı olan Kur'ân-ı Kerîm’e itaat demektir. Peygamber’e


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

199

itaat ise, Kur'ân’Ĺn mĂźkemmel bir uygulayÄącÄąsÄą olan ve sahih hadisler yoluyla size ulaĹ&#x;an SĂźnnet’e uymak demektir. Ey mĂźmin kullarÄąm! Gelip geçici dĂźnyalÄąk nimetler peĹ&#x;inde koĹ&#x;mak size yaraĹ&#x;maz; sizin asÄąl hedefiniz Ĺ&#x;u olmalÄądÄąr:

ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź Ů? *Ů?Ů‘ ‍ Ů’; َع‏/Ů? ‍ Ů’\ Ů?= ŮŽ Ů?؊‏/ŮŽ O Ů° Ů?‍ع Ů? ا ا‏+ ŮŽ Ů‘ +HŮŽ x ‍؜ اŮ? Ů? Ů‘ ŮŽ( ْت‏ Ů? ŮŽ Ů° L ‍ا‏ Ů? Ů’ ŮŽ :Ů? ?ŮŽ Ů‘ g ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€Ź3 Ů? ‍ا" ْع‏ Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 7 2ŮŽ Ů‘ Ů? 5Ů’ Ů? ﴞ٥٣٣﴿ )

133. Rabb’inizin affÄąna ve eni gĂśklerle yer kadar geniĹ&#x; olan, kĂśtĂźlĂźklerden sakÄąnÄąp korunan kimseler için hazÄąrlanan cennete koĹ&#x;un! TĂśvbe kapÄąsÄą, en bĂźyĂźk gĂźnahkârlar için bile sonuna kadar açĹktÄąr. O hâlde ĂźmitsizliÄ&#x;e kapÄąlmayÄąn; oyalanmayÄąn, ertelemeyin! Hemen Ĺ&#x;imdi Allah’Ĺn affÄąna, rahmet ve merhametine, ebedi nimet yurduna, cennetine koĹ&#x;un! Allah’Ĺn affÄąnÄą, rÄązasÄąnÄą ve cennetini kazanmak için çalÄąĹ&#x;Äąn ve bu hususta en Ăśne geçmek için hayÄąrlÄą iĹ&#x;lerde birbirinizle yarÄąĹ&#x;Äąn. Zira Allah, bu nimetleri salih kullarÄą için hazÄąrlamÄąĹ&#x;tÄąr.

ŮŽ Ů’ ŮŽ\ ‍) Ů’ا‏ ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ ا Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ Ů’ا‏u ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů‘ ŮŽ ا Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹL ‍ا‏ ŮŽ M+7 VŮŽ â€ŤÂ˜ ŮŽŮˆ Ů’ا‏ ŮŽ 7 –+ ŮŽ Ů‘ MŮ? ‍' ŮŽ; Ů?'?Ů’ Ů?= Ů? َن‏C7 ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ;Ů? ŮŽ ) Ů? 3 ŮŽŮ‘ Ů? Ů‘ Ů? 'Ů? ‍ا‏ ﴞ٥٣٤﴿ ) Ů? Ů‘Ů° ‍س ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ ?7 L Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů’ا‏a < Ů? ? ‍ا‏

134. Onlar ki, hem bolluk hem de darlÄąk zamanÄąnda, servetlerinden bir kÄąsmÄąnÄą Allah için harcarlar. KÄązdÄąklarÄą zaman Ăśfkelerine hâkim olurlar ve kendilerine karĹ&#x;Äą kusurlu davranmÄąĹ&#x; olsalar bile, insanlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;larlar. Allah da, iyilik eden bĂśyle dĂźrĂźst ve fedakâr kimseleri sever.6

Hz. Ali’nin torunu ve Ehl-i Beyt imamlarÄąndan Zeynß’l-Abidin (Ali b. HĂźseyin) abdest alÄąrken, cariyesi eline su dĂśkĂźyordu. NasÄąl olduysa, cariyenin elindeki ibrik dĂźĹ&#x;Ăźp Ali'nin yĂźzĂźnĂź yaraladÄą. (YĂźzĂź kan içinde kalan) Ali baĹ&#x;ÄąnÄą kaldÄąrÄąp cariyeye hÄąĹ&#x;Äąmla bakÄąnca, cariye:  YĂźce Allah, "Onlar Ăśfkelerine hâkim olurlar." buyuruyor, dedi. Bunun Ăźzerine Ali b. HĂźseyin:  O hâlde Ăśfkeme hâkim oldum, dedi. Cariye:  Onlar insanlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;larlar, diyerek âyetin devamÄąnÄą okudu. Ali b. HĂźseyin de:  (Ă–yleyse seni affettim,) Allah da seni affetsin, diye cevap verdi. Cariye, bu kez âyetin son kÄąsmÄąnÄą okudu:  Allah da ihsan edenleri sever (Al-i Ä°mran, 2/134). Bunun Ăźzerine Ali b. HĂźseyin:  O hâlde, seni Allah rÄązasÄą için azad ediyorum, artÄąk hĂźrsĂźn, dedi. (Ä°bn Kesir, El-Bidaye ve-Nihaye, 9. cilt, 4. BĂślĂźm, Ali b. HĂźseyin) 6


200

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

ŮŽ ‍ اŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź:Ů‹ R ‍ Ů’\=ŮŽ Ů? Ůˆا‏2ŮŽ +ŮŽ Ů’ M ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ůˆا‏BŮŽ ‍ Ů’ َذ‏HŮ? L ŮŽ T+ŮŽ ŮŽ Ů?=&Ů’ َ‍ Ů? ا ا‏5ŮŽ – Ů? M ‍ ا‏5Ů? VŮŽŮŽ M ‍' ŮŽ; اŮ? ŮŽذا‏C7 ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆا‏ Ů? Ů‘ Ů? =Ů? \Ů’ 'ŮŽ ;Ů’ /ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹH*Ů? &Ů? CŮ? Ů? ‍ Ů? َن‏5ŮŽ VŮ’ 'ŮŽ Ů’ !Ů? ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? VŮŽŮŽ M +/ŮŽ O5Ů° ŮŽ ‍ Ů‘ Ů? Ůˆا‏.Ů? 'Ů? Ů’ ŮŽ ‍ا „ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ب ا‏ ŮŽ &Ů? C ‍ا‏ Ů? ﴞ٥٣ټ﴿

135. Yine onlar, o takva sahipleri, utanç verici bir kĂśtĂźlĂźk iĹ&#x;ledikleri, ya da bir baĹ&#x;ka Ĺ&#x;ekilde kendilerine zulmettikleri zaman, hemen Allah’Ĺ hatÄąrlayÄąp gĂźnahlarÄąnÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄą için O’na yalvarÄąrlar. Ă–yle ya, gĂźnahlarÄą Allah’tan baĹ&#x;ka kim baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layabilir? Bir de onlar, gĂźnah olduÄ&#x;unu bile bile yaptÄąklarÄąnda Äąsrar etmezler.

ŮŽ Ů’ +HŮŽ 2Ů? Ů’ YŮŽ ;Ů’ /Ů? ‍ ي‏7 8Ů’ YŮŽ ‍ت‏+ ‍ Ů?ع‏+HŮŽ &Ů’ "‍ا‏ ŮŒ ?ŮŽ Ů‘ g ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? *Ů?Ů‘ ‍ Ů’; َع‏/Ů? ‍ Ů’\ Ů?= ŮŽ ŮŒŘŠâ€Ź/ŮŽ Ů’ !Ů? ^wŮ? ‍ ا‏%ŮŽ g ŮŽ 4ŮŽ iŮ? Ů° ^‍اŮ?Ůˆâ€Ź ŮŽ< 57 /Ů? +VŮŽ ‍ Ů? Ů’ا‏gŮ’ َ‍ ŮŽ ا‏VŮ’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+< HŮŽ M7 ;ŮŽ '(7 Ů? +X ﴞ٥٣ٌ﴿ ) ŮŽ

136. Ä°Ĺ&#x;te onlarÄąn mĂźkâfatÄą, Rableri tarafÄąndan baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmak ve sonsuza dek içerisinde kalmak Ăźzere, aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar akan cennet bahçelerine girmektir. Ancak bu nimetler, Ăśyle kuru temennilerle elde edilemez. BunlarÄą kazanmak için çaba harcamak, gayret ve fedakârlÄąk gĂśstermek gerekir. ÇalÄąĹ&#x;anlarÄąn mĂźkâfatÄą gerçekten ne gĂźzeldir!

TARÄ°HTEN Ä°BRET ALIN

ŮŽ Ů’ MŮ? ‍Ů?Ůˆا‏rLŮŽ Ů? &Ů’ +ŮŽM ‍ا" Ů’Řą Ů?؜‏ Ů? 5Ů? AŮ’ -ŮŽ ;Ů’ /Ů? ` ŮŒ ŮŽ Ů? Ů’ 3 Ů’ 5ŮŽ X :Ů? AŮŽ -Ů? + ŮŽ ‍ َن‏+BŮŽ S ŮŽ Ů’ BŮŽ ‍† Ů? Ůˆا‏ ŮŽ (Ů’ -ŮŽ 7 M• ŮŽ Ů? ‍ْا‏ ŮŽ *7 CŮ?Ů‘ 3 ﴞ٥٣٧﴿ )

137. Ey insanlar! Bunlar, tĂźm insanlÄąÄ&#x;Äą kucaklayan evrensel ilkelerdir. Nitekim sizden Ăśnce de birçok ibret verici olaylar yaĹ&#x;anmÄąĹ&#x;, insanÄąn bireysel ve toplumsal hayatÄąyla ilgili nice ilâhĂŽ kanunlar uygulanmÄąĹ&#x;, yani nice sĂźnnetler gelip geçmiĹ&#x;tir. Nice toplumlar, sahip olduklarÄą kudret ve servetle Ĺ&#x;ÄąmarÄąp ilâhĂŽ iradeye baĹ&#x;kaldÄąrmÄąĹ&#x;, fakat sonunda mahvolup gitmiĹ&#x;lerdir. Zalimler zaman zaman geçici ĂźstĂźnlĂźkler elde etseler de, nihai zafer ve baĹ&#x;arÄą inananlarÄąn olmuĹ&#x;tur. Bunu bizzat gĂśzlerinizle gĂśrmek ister misiniz? Ă–yleyse yeryĂźzĂźnde gezip dolaĹ&#x;Äąn ve geçmiĹ&#x; milletlerin hayatlarÄąnÄą ve akÄąbetlerini dĂźĹ&#x;Ăźnerek insanlÄąk tarihini araĹ&#x;tÄąrÄąn da, gerek sĂśzleriyle ve gerek ortaya koyduklarÄą hayat tarzÄąyla Allah’Ĺn âyetlerini yalan sayanlarÄąn sonu nice olmuĹ&#x;, bir gĂśrĂźn!


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

201

ŮŽ Ů? Ů’ /ŮŽ ‍س ŮŽŮˆ Ů?! Ů‹(ى ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ŮŒŮ†â€Ź+ ŮŽ *ŮŽ ‍ا‏CŮŽ Ů°! ŮŽ 7 2ŮŽ Ů‘ Ů? 5Ů’ Ů? :ŮŒ † ﴞ٥٣٨﴿ ) Ů? ?5 138. Ä°Ĺ&#x;te bu hikmet dolu sĂśzler, tĂźm insanlÄąÄ&#x;a apaçĹk bir çaÄ&#x;rÄą, fenalÄąklardan sakÄąnÄąp korunanlar için bir yol gĂśsterici ve bir ĂśÄ&#x;ĂźttĂźr.

Ä°MTÄ°HAN, SABIR ve CENNET

ŮŽ Ů’ Ů? 2Ů? &Ů’ َ‍ Ů?& ا ŮŽŮˆا‏%ŮŽ Ů’ YŮŽ "ŮŽ ‍ Ů?? ا ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? YŮŽ "ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ /Ů? Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? ‍ Ů’ َن اŮ? ْن‏5ŮŽ Ů’ "‍ا‏ ﴞ٥٣ي﴿ ) 139. Ă–yleyse zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda gevĹ&#x;emeyin, yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a kapÄąlmayÄąn; hak uÄ&#x;runda baĹ&#x;ÄąnÄąza gelebilecek bela ve musibetlerden ĂśtĂźrĂź de ĂźzĂźlmeyin. ÇßnkĂź eÄ&#x;er gerçekten inanÄąyorsanÄąz, Allah katÄąnda ĂźstĂźn olan ve dĂźnyada da âhirette de baĹ&#x;arÄąya ulaĹ&#x;acak olan sizlersiniz.

ŮŽ Ů’ 4ŮŽ 5Ů’ YŮ? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź#Ů?< 5Ů? mŮ’ /Ů? ‍ Ů’ ŮŒŘ­â€Ź-ŮŽ ‍ Ů’ا ŮŽ Ů’ َم‏l Ů? LŮ’ L ŮŽ Ů’ *ŮŽ +HŮŽ Ů? ‍َاŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ /ŮŽ (Ů’ ŮŽŮŽ M ‍ Ů’ ŮŒŘ­â€Ź-ŮŽ Ů’ 3 ) ŮŽ Ů’ 'ŮŽ ‍اŮ? ْن‏ Ů? (&Ů? ‍ Ů?م‏+'ŮŽ Ů‘ "‍ا‏ ŮŽŮ‘ Ů? Ů’?/Ů? CŮŽ PŮ? 2ŮŽ Ů‘ 'ŮŽ ‍ Ů?? ا ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ ‍' ŮŽ; ٰا‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ Ů? Ů‘ Ů? 'Ů? "ŮŽ ‍ا‏ a Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ( ا <ŮŽŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹHŮŽ GŮ? Ů’ 3 Ů? Ů‘Ů° ŮŽ 5ŮŽ VŮ’ ŮŽ Ů? ‍س ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů? ? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ 7 Ů? +† ﴞ٥٤٠﴿ ) 140. EÄ&#x;er siz Uhud SavaĹ&#x;Ĺ’nda dĂźĹ&#x;mana yenilip bir yara aldÄąysanÄąz, o inkârcÄą topluluk da Bedir SavaĹ&#x;Ĺ’nda aÄ&#x;Äąr bir yenilgiye uÄ&#x;rayarak buna benzer bir yara almÄąĹ&#x;tÄą. Buna raÄ&#x;men yeniden toparlanÄąp karĹ&#x;ÄąnÄąza çĹkabildiler. O hâlde, sizler nasÄąl olur da yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;ersiniz? UnutmayÄąn ki, sadece baĹ&#x;arÄą ve ĂźstĂźnlĂźkle deÄ&#x;il, aynÄą zamanda yenilgi ve sÄąkÄąntÄąlarla da imtihan edileceksiniz. Ä°Ĺ&#x;te bunun için biz, bu iyi ve kĂśtĂź gĂźnleri insanlar arasÄąnda sĂźrekli çevirip dururuz. Kuvvet ve egemenlik bazen mĂźminlerin elinde olur, kimi zaman da zalimlerin eline geçer. BĂśylece Allah, gerçek mĂźminleri ortaya çĹkarmak ve sizden hak ve hakikati dile getiren Ĺ&#x;ahitler edinmek için bĂśyle imtihana tabi tutmakta, zulĂźm ve haksÄązlÄąk edenleri ise cezalandÄąrmaktadÄąr. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah zulmedenleri sevmez.

ŮŽ ‍ Ů’ا‏0ŮŽ ŮŽ Ů’ 'ŮŽ ‍ Ů?? ا ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ ‍' ŮŽ; ٰا‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ﴞ٥٤٥﴿ ;ŮŽ ' 7 MŮ? +3 Ů? Ů‘Ů° ” ŮŽ Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź

141. DiÄ&#x;er bir deyiĹ&#x;le, Allah, inananlarÄą gĂźnahlarÄąndan arÄąndÄąrÄąp tertemiz kÄąlmak ve inkâr edenleri de mahvetmek için sizi zorlu imtihanlardan geçirmektedir.


202

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

ُ ْ?/ِ ‫ َ!(ُوا‬+g َ 5َ Vْ 'َ ‫ ْ َو‬3 ُ ّٰ ِ 5َ Vْ 'َ + َ ّ َ ‫ َو‬:َ ?َ ّ 8َ ‫ ا ْا‬5ُ X ُ (ْ Yَ ‫ ْ اَ ْن‬2ُ Aْ L َ ;َ 'C7 َ ّ ‫ا ا‬ َ ‫اَ ْم‬ ِ T َّ ﴾١٤٢﴿ ;َ ' 7 *ِ +. ‫ا‬

142. Yoksa siz, sizden İslâm yolunda cihad edenleri ve zorluklar karşısında sabredenleri, Allah çetin bir imtihanla seçip belirlemeden öyle kolayca cennete gireceğinizi mi sanmıştınız? Uhud Savaşı öncesinde bazı kimseler Medine’de kalıp savunma savaşı vermeyi korkaklık olarak değerlendiriyor, düşmanı şehir dışındaki açık arazide karşılamakta ısrar ediyorlardı. Fakat bunların çoğu, savaşın kızıştığı, işlerin zorlaştığı anda paniğe kapılıp geri çekildiler. Allah, yaşadıkları bu acı tecrübeyi hatırlatarak onlara diyor ki:

ُ ْ?Yَ ْ 2ُ &ْ َ‫ ُ ُه َوا‬2ُ 'ْ َ‫ َ​َ ْ( َرا‬M ‫ َ ْ ُه‬5ْ Yَ ‫ اَ ْن‬6ِ Aْ -َ ;ْ /ِ ‫ َ ّ َ? ْ َن ْا َ ْ َت‬Yَ ْ 2ُ ْ?Bُ (ْ َ َ ‫َو‬ ‫ن‬dَ ‫ ُ و‬ ﴾١٤٣﴿

143. Hani siz ölümle yüz yüze gelmeden önce, şehit olmak için can atıyordunuz. Fakat onu karşınızda gördüğünüzde kahramanca çarpışacağınız yerde, korku ve dehşet içinde öylece bakıp duruyordunuz. Üstelik Peygamberin öldürüldüğünü zannederek nasıl da ümitsizlik ve yılgınlığa kapılmıştınız! Oysa şunu bilmeniz gerekirdi ki:

ALLAH BÂKÎ, MUHAMMED FÂNÎDİR

ٌ ُ ‫ َ ّ َ ٌ( اِ ّ َ" َر‬/ُ +/َ ‫َو‬ ْ 5َ X 6َ 2ِ -ُ ‫ت اَ ْو‬+ َ /َ ;ْ {ِ ^ +Mَ َ‫ ا‬6ُ< ُ ُ ّ ‫ ا‬#ِ 5ِ Aْ -َ ;ْ /ِ ` َ (ْ -َ ‫ ل‬ ُ *ِ + َ ْ َ‫ ا‬O 5ٰ َ ْ 2ُ Aْ 5َ َْ &‫ا‬ +< jً ْ Gَ ‫ا‬ َ ّٰ َ ّ u ُ 'َ ;ْ 5َ Mَ #ِ ْ Aَ ِ َ O5ٰ َ aْ 5ِ َ ْ?'َ ;ْ /َ ‫ ْ < َو‬3 َ ّ ‫ا‬ ﴾١٤٤﴿ ;َ ' 7 Bِ +R ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ي‬%ِ 8ْ َ َ ‫َو‬

144. Muhammed insanüstü, ölümsüz bir varlık yahut bir melek değil, ancak bir Elçidir. Nitekim ondan önce de nice elçiler gelip geçmişti. Dolayısıyla, o da diğer peygamberler gibi fânidir ve bir gün mutlaka ölecektir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, onun tebliğ ettiği hak dini terk edip gerisin geriye dönecek misiniz? Her kim bu yoldan dönecek olursa, şunu iyi bilsin ki, bunu yapmakla Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olamaz. Yalnızca kendisini ateşe atmış olur, o kadar. Çünkü Allah, hak yolda mücadeleyi terk ederek nankörlük edenleri cezalandıracak, malını ve canını Allah yolunda feda


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

203

etmek suretiyle O’na Ĺ&#x;Ăźkredenleri ĂśdĂźllendirecektir. Ă–yleyse, Allah yolunda cihadÄą asla terk etmeyin. EÄ&#x;er ĂślĂźmden korkuyorsanÄąz, Ĺ&#x;unu iyi bilin ki:

ALLAH YOLUNDA CÄ°HAD ve NETÄ°CESÄ°

Ů? Ů‘ ‍اب‏ ŮŽ Ů‘ oŮŽ /Ů? +*Ů‹ +2ŮŽ BŮ? ‍ا‏ + ŮŽ &Ů’ ( ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’Ř° Ů?ن‏+Ů? *Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŘŞ ا‏ ŮŽ Ů? YŮŽ ‍ اŮŽ ْن‏lŮ? =Ů’ ?ŮŽ Ů? ‍ َن‏+BŮŽ +/ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ÂƒŮŽ ‍ Ů’; Ů?' Ů? ْد‏/ŮŽ ‍~ ŮŽŮˆâ€Ź <Ů‹ g Ů° Ů’ ‍اب‏ ŮŽ Ů‘ ‍ي‏%Ů? 8Ů’ ?ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+< HŮŽ Ů’?/Ů? #7 YŮ? oŮ’ &Ů? ‍ ŮŽ Ů?؊‏X ﴞ٥٤ټ﴿ ;ŮŽ ' 7 BŮ? +R ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ÂƒŮŽ ‍ Ů’; Ů?' Ů? ْد‏/ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ HŮŽ Ů’?/Ů? #7 YŮ? oŮ’ &Ů? Ů? "‍ا‏

145. Allah’Ĺn izni olmaksÄązÄąn, hiçbir canlÄąnÄąn Ăślmesi mĂźmkĂźn deÄ&#x;ildir. Allah, hayatÄą da ĂślĂźmĂź de ezelden belirlenmiĹ&#x; bir yazgÄąya gĂśre takdir etmiĹ&#x;tir. Madem her Ĺ&#x;ey Allah’Ĺn hĂźkmĂź altÄąndadÄąr, o hâlde can ve mal kaygÄąsÄąyla mĂźcadeleden geri durup ilâhĂŽ gazaba uÄ&#x;ramanÄąn bir anlamÄą yoktur. Bununla birlikte, her kim bu dĂźnyanÄąn nimetlerini arzu eder ve bĂźtĂźn gĂźcĂźnĂź ve yeteneklerini yalnÄązca onu elde etmek için sarf ederse, kendisine ondan az veya çok, dĂźnyalÄąk bir Ĺ&#x;eyler vereceÄ&#x;iz. Fakat onlar, âhirette hiçbir pay elde edemeyeceklerdir. Kim de iyi iĹ&#x;ler yaparak âhiret nimetlerini arzular ve bu nimetlere nail olabilmek için Ăźzerine dĂźĹ&#x;eni yaparsa, ona da ondan hak ettiÄ&#x;i payÄą vereceÄ&#x;iz. Evet, kendilerine bahĹ&#x;edilen nimetlere Ĺ&#x;Ăźkredenleri, elbette dĂźnya ve âhiret nimetleriyle ĂśdĂźllendireceÄ&#x;iz. Bu konuda, Kur'ân’Ĺn birçok yerinde kÄąssalarÄą anlatÄąlan peygamberleri kendinize Ăśrnek almalÄąsÄąnÄąz:

ŮŽ YŮŽ +-ŮŽ Ů?Ů‘ AŮ? &ŮŽ ;Ů’ /Ů? ;Ů’ 'Ů?Ů‘ ŮŽ+BŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 6 Ů? A7 ŮŽ M7 Ů’ HŮ? *ŮŽ + ŮŽ َ‍ ا‏+ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ! Ů?? ا‏+ ŮŽŮŽ M ŮŒ rm7 BŮŽ ‍ Ů?Řą Ů‘Ů?* Ů‘ Ů? َن‏#Ů? VŮŽ /ŮŽ 6 ŮŽ 2ŮŽ ‍ا‏ ŮŽŮ‘ a Ů? Ů‘ Ů? 'Ů? ‍ا‏ ﴞ٥٤ٌ﴿ ;ŮŽ ' 7 *Ů? +. ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů’ +/ŮŽ ‍=Ů? ا ŮŽŮˆâ€ŹVŮ? x ŮŽ +/ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź < &Ů? +3 146. Nice peygamberler vardÄąr ki, kendilerini Allah’a adamÄąĹ&#x; birçok hak eriyle birlikte zulme ve kĂźfre karĹ&#x;Äą kÄąyasÄąya savaĹ&#x;tÄąlar da, Allah yolunda karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąklarÄą sÄąkÄąntÄąlardan dolayÄą ne yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;tĂźler, ne gevĹ&#x;eklik gĂśsterdiler, ne de bâtÄąl gßçlerin baskÄąlarÄąna boyun eÄ&#x;diler. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda direnip sabredenleri sever.

Ů’ +?ŮŽ *ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا َع‏+-ŮŽ ‍ Ů’ اŮ? Ů‘ ŮŽ " اŮŽ ْن‏HŮ? ŮŽ Ů’ -ŮŽ ‍ َن‏+BŮŽ +/ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź +&ŮŽ Ů? /Ů’ َ‍ ا‏M7 +?ŮŽ MŮŽ ‍ ŮŽŮˆاŮ? Ů’ ŮŽ ا‏+?ŮŽ *ŮŽ &Ů? ‍ Ů?ذ‏+?ŮŽ ŮŽ Ů’ =Ů? z‍ا‏ ŮŽ ‍ Ů’ا ŮŽ Ů’ Ů… Ů’ا‏O5ŮŽ ŮŽ +&ŮŽ Ů’ .Ů’ Ů’ AŮŽŮ?Ů‘ Âƒâ€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٤٧﴿ ;ŮŽ ' 7 MŮ? +3 Ů? &‍ ŮŽŮˆا‏+?ŮŽ /ŮŽ ‍(ŮŽا‏-Ů’ َ‍` ا‏ Ů?

147. En çetin imtihanlarda bile, Allah’Ĺn vaadine olan gĂźven ve baÄ&#x;lÄąlÄąklarÄąnda en ufak bir sarsÄąntÄą olmadÄą. Ä°tiraz etmeden, sÄązlanmadan,


204

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

ümitsizliğe kapılmadan mücadeleye devam ettiler. Bu zorlu imtihanlardan geçerlerken, dudaklarından yalnızca şu dualar dökülüyordu: “Ey Rabb’imiz! Sana layık olduğun şekilde kulluk edemedik; eksiklerimiz, kusurlarımız ve acziyetimizle sana el açıp yalvarıyoruz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla ya Rab! Mücadelemizde dizimize derman, yüreğimize cesaret vererek adımlarımızı sağlamlaştır ve inkâr edenlere karşı bize yardım eyle!”

ٰ ْ ‫اب‬ ُ ّ ‫اب‬ ُ ّ ِ 'ُ ‫ا‬ ) ُ ّٰ ‫ َ ِ<ة َو‬X ُ ّٰ ُ Hُ ٰY+ٰ Mَ َ َ َ ‫ا‬ ِ "‫ا‬ dَ ?7 L ُ ‫ َو‬+ َ &ْ ( ‫ا‬ ِ ْ ُ ‫ ْا‬a ِ َ َ ;َ Lْ T ﴾١٤٨﴿

148. Ve nihayet Allah, onlara hem bu dünyanın nimetlerini, hem de âhiret nimetlerinin muhteşem güzelliklerini bağışladı. Güzel davrananların mükâfatı güzellikten başka ne olabilir? Hiç kuşkusuz Allah, güzel davrananları sever. İşte siz de bu nimetlere ulaşabilmek için zorlu imtihanlardan geçirilecek ve Uhud’da olduğu gibi, zaman zaman zorluk ve sıkıntılara sabretmek zorunda kalacaksınız. İnkârcılar, “Eğer siz doğru yolda olsaydınız, başınıza bunlar gelmezdi.” gibi sözlerle inancınızı sarsmaya çalışacaklar. Onun için:

ُ *ِ + َ ْ َ‫ ا‬O 5ٰ َ ْ Bُ ‫=َ ُ وا َ' ُ ّ ُدو‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا ا‬V ْ 3 ُ q7 Yُ ‫ ُ? ا اِ ْن‬/َ ‫' َ; ٰا‬C7 َ ّ ‫ ا‬+Hَ 'ُ ّ َ‫ ا‬+ 'َ ﴾١٤٩﴿ ;َ ' 7 + َ ‫ ا‬Aُ 5ِ َ ْ?2َ Mَ ِ X

149. Ey iman edenler! Allah’a ve Elçisi’ne iman ettiğini, dolayısıyla Kur'ân’ı ve Sünnet’i hayatın her alanında rehber olarak kabul ettiğini söyleyenler! Eğer Kur'ân’ın talimatlarını gözardı eder de inkârcıların telkin ve propagandalarına uyacak olursanız, sizi gerisin geriye inkârcılığa döndürürler de, dünyada da âhirette de hüsrana uğrayıp kaybedenlerden olursunuz.

َ ّ ُ rْ X ُ ٰ ْ /َ ‫ا‬ ﴾١٥٠﴿ ;َ ' 7 + َ َ !ُ ‫ ْ َو‬3 ُ ّٰ 6ِ *َ ِ ? ‫ا‬ 150. Hayır; sakın o inkârcıların art niyetli tavsiyelerinden, sahte dostluklarından medet ummayın! Sizin gerçek koruyucunuz, efendiniz, yar ve yardımcınız yalnızca Allah’tır ve Allah, yardım edenlerin en hayırlısıdır. Her şeyin sahibi ve yaratıcısı olan Allah’ın desteklediği bir toplum, başkasının yardım ve desteğine ihtiyaç duyar mı? Koruyucusu Allah olan bir toplumun


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

205

karşısında kim durabilir? Ve Allah’ın yardımsız bıraktığı bir topluma kim yardım edebilir? İşte Allah’ın müminlere vaad ettiği yardımlarından bazıları:

#7 *ِ ‫ ّ ْل‬ ِ ّٰ *ِ ‫ ا‬Bُ َ Gْ َ‫ ا‬+ َ *ِ a َ ْ ُ ّ ‫=َ ُ وا ا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ب ا‬ ِ 5ُ -ُ M7 7 5ْ ?ُ َ ِ َ 'ُ ْ َ +/َ + َ ّ ‫ َ ى ا‬mْ /َ l َ 5ْ ُ َ ّ ُ Hُ '‫ ٰو‬+ْ /َ ‫ َو‬+ &ً +q َ 7 ِ + ﴾١٥١﴿ ) َ iْ *ِ ‫ <ُر َو‬+? ‫ا‬

151. Haram helâl sınırlarını belirleme, değer yargıları oluşturma, emirlerine kayıtsız şartsız itaat edilme gibi konularda kendilerine yetki verildiğine dair Allah’ın Kitap veya Elçisi aracılığıyla hiçbir delil göndermediği varlıkları O’na ortak koştuklarından dolayı, kâfirlerin yüreğine korku salacağım. Bundan dolayı, siz Allah yolunda olduğunuz sürece onlar sizinle göğüs göğüse çarpışmaya asla cesaret edemeyecekler. Birtakım kişi ve kurumları tanrısal niteliklerle yücelterek veya itaat edilecek mutlak otorite kabul ederek yahut servet, güç, makam, şöhret gibi değerleri hayatın biricik ölçüsü hâline getirerek Allah’a ortak koşan bu insanlar, dünyada hep korku ve endişe içinde yaşayacaklar ve sonunda varacakları yer ateş olacaktır. Zalimlerin varacağı yer gerçekten ne kötüdür! “Madem Allah bize bunca vaatlerde bulunuyor, o hâlde Uhud Savaşı’nda neden bu kadar çok kayıp verdik?” diyorsanız, şunu iyi bilin ki:

UHUD SAVAŞI’NIN DEĞERLENDİRMESİ

#7 &‫ ْذ‬+ِ * ْ H&َ L ُ -َ (َ َ (ْ َ َ ‫َو‬ ْ 2ُ ْ ‫ َز‬+?َ Yَ ‫ ْ َو‬2ُ 5ْ Rَ ُ ّٰ ُ 3 َ ِ ِ ُ ُ ّ ُ Yَ ‫ا َو ْ َ( ُه اِ ْذ‬ ِ M ‫ اِ َذا‬O2ّٰ T َ ْ Mِ ُ '‫ اَ ٰر‬+ /َ (ِ Vْ *َ ;ْ /ِ ْ 2ُ ْ .َ َ ‫ ِ َو‬/ْ "‫ا‬ ‫ <َن‬Aُ ّ ِ Yُ +/َ ْ 3

152. Hiç şüphe yok ki, Allah Uhud Savaşı öncesinde size müjdelemiş olduğu zafer vaadini yerine getirdi. O size, emirlerine uyduğunuz takdirde kesin zafer ve başarı elde edeceğinizi müjdelemişti. Nitekim savaşın ilk anlarında O’nun yardım ve izniyle düşmanı önünüze katmış, onları kılıçtan geçiriyordunuz. Ne var ki, arzu ettiğiniz zaferi Allah size göstermişken, ganimet sevdasıyla gevşekliğe kapıldınız ve pek çoğunuz Peygamber’in verdiği emre karşı gelerek isyan ettiniz. Öyle ki;

ٰ ْ (ُ ' 7 'ُ ;ْ /َ ْ 3 ُ ّ (ُ ' 7 'ُ ;ْ /َ ْ 3 ُ ْ?/ِ ‫ َو‬+ َ &ْ ( ‫ا‬ ُ ْ?/ِ ‫ َ َ ة‬X ِ "‫ا‬ O sırada kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz de âhireti. Dünyanın basit menfaatlerini tercih eden zayıf imanlı müminler, savaşın ortasında mevzilerini


206

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

terk edip ganimet peşine düştüler; düşmanın karşı saldırıya geçmesiyle zoru görünce de kaçtılar. Âhiretin ebedî nimetlerini tercih edenler ise kahramanca çarpıştılar; şehit oluncaya kadar da yerlerinden ayrılmadılar.

ُ ْ? َ + َ= َ (ْ َ َ ‫ ْ َو‬3 ُ َ 5ِ 2َ Aْ َ ِ ْ Hُ ْ? َ ْ 3 ُ Mَ َ َ َُ ّ < ْ 3 Sonra Allah, bu hatanızdan dolayı sizi bir musibetle imtihan etmek için düşman karşısında yenilgiye uğratarak onlardan geri çevirdi. Böylece, yaptığınız hatanın acı meyvesini size tattırmış oldu. Bu, Allah’ın değişmez yasasıdır. Bu yasaya göre, yeryüzünde kıyamete kadar zuhur edecek hak bâtıl savaşlarında ne zaman ki Müslümanlar dünyaya meyledip Allah yolunda mücadeleyi terk ederlerse, ilahi yardımdan mahrum kalacak ve bâtıl karşısında savaşı kaybedeceklerdir. İşte Uhud Savaşı’nda da Allah size böyle bir yenilgi tattırdı. Fakat bununla birlikte, yine de kusurunuzu affederek sizi bağışladı. Şayet sizi affetmemiş olsaydı, ganimete meylederek Peygamber’in emrine karşı gelmenizden dolayı oracıkta helak olurdunuz. Ancak Allah’ın lütuf ve merhameti sayesinde bu büyük felâketten kurtuldunuz.

َ ?7 /ِ oْ ُ ‫ ْا‬O5َ َ 6ٍ ْuَM ‫ا ُذو‬ ﴾١٥٢﴿ ) ُ ّٰ ‫َو‬ Zira Allah, müminlere karşı çok merhametli, çok lütufkârdır. O'na kulluk üzere bulundukları, değer ve ölçülerini O'ndan aldıkları, inkâr ve şirkten kaçındıkları sürece müminlerin zaaf, acizlik, sürçme gibi sebeplerden kaynaklanan kusurlarını bağışlar. Ey müminler! Uhud Savaşı’nda ganimet toplamak için mevzilerini terk eden arkadaşlarınızın gafletini fırsat bilerek aniden hücuma geçen düşman kuvvetleri karşısında yaşadığınız o dehşet anlarını bir hatırlayın:

ُ *َ +َ َ+Mَ ْ 3 ُ ' ٰ ْXُ‫ ا‬M7 ْ Bُ ُ (ْ 'َ ‫ ل‬ ُ ُ َ ّ ‫ ٍ( َوا‬T ْ 3 َ َ‫ ا‬O5ٰ َ ‫ ُ َن‬5ْ Yَ "َ ‫(ُو َن َو‬Vِ .ْ Yُ ‫اِ ْذ‬ َ ِ ّ َ\*ِ + zَ ُ *َ + َ َ‫ ا‬+ /َ "َ ‫ ْ َو‬3 ُ Yَ +َM +/َ O5ٰ َ ‫ ُ& ا‬%َ ْ Yَ ~َ ْ 3 + َ *ِ ٌ rA7 X َ ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ ْ < َو‬3 ٍ ﴾١٥٣﴿ ‫ َن‬5ُ َ Vْ Yَ

153. Hani Peygamber, “Ey Allah’ın kulları; yanıma gelin, yanıma gelin!” diye sizi arkanızdan çağırıp dururken, siz can derdine düşmüş, hiç kimseye dönüp bakmadan Uhud Dağı’nın eteklerine doğru dehşet ve panik içinde kaçarak uzaklaşıyordunuz. Bunun üzerine Allah, galibiyet fırsatını elinizden kaçırmanızın burukluğunu ve başınıza gelen felâketlerin üzüntüsünü bastıracak peş peşe keder ve acılarla sizi cezalandırdı.


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

207

“Peygamber ĂśldĂźrĂźldĂź!â€? dediler. Bu sĂśylenti sizi kalbinizden vurmuĹ&#x;, içiniz kan aÄ&#x;lamÄąĹ&#x;tÄą. Ă–yle ki, diÄ&#x;er bĂźtĂźn felâketler bunun yanÄąnda pek hafif kalmÄąĹ&#x;tÄą. BĂśylece Allah, mĂźmine yakÄąĹ&#x;mayan ihmalkârca davranÄąĹ&#x;larÄąnÄązdan dolayÄą sizi cezalandÄąrÄąyordu. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. Fakat kusurunuzu baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąktan sonra, bakÄąn Rabb’iniz sizi nasÄąl destekledi:

ŮŽ ORŮ° \Ů’ 'ŮŽ + + Ů? Ů’?/Ů? :Ů‹ ŮŽ={Ů? + s Ů? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ َل‏%ŮŽ &Ů’ ŮŽâ€ŤÂƒ Ů‘ ŮŽŮ? ا‏ Ů’3 Ů‹ VŮŽ &Ů? :Ů‹ ?ŮŽ /ŮŽ َ‍ Ů?( Ů’ا \ŮŽ Ů‘ Ů? ا‏VŮ’ *ŮŽ ;Ů’ /Ů? Ů’ 3

154. Derken bu ĂźzĂźntĂźnĂźn ardÄąndan Allah, içinizden ihlas ve samimiyet sahibi bir grubu dalga dalga sarÄąp kuĹ&#x;atan tatlÄą bir uyuklama, içinizi okĹ&#x;ayan bir huzur ve gĂźven duygusu Ăźzerinize indirdi.

ŮŽ 0Ů‘ Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’ا‏rŮ’ zŮŽ + ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 'ŮŽ Ů’ HŮ? L :Ů?< ŮŽ Ů‘ 5Ů? !Ů? +8ŮŽ ‍– Ů‘ ŮŽ; Ů’ا‏ Ů? Ů‘Ů° *Ů? ‍† Ů‘ Ů?? َن‏ Ů? Ů?=&Ů’ َ‍ Ů’ ا‏HŮ? Ů’2 ŮŽ Ů‘ !ŮŽ َ‍ Ů’( ا‏-ŮŽ :ŮŒ ŮŽ={Ů? + s

Ä°manÄą henĂźz kĂśkleĹ&#x;memiĹ&#x; diÄ&#x;er bir grup ise, sÄąrf kendi canlarÄąnÄąn derdine dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x;lerdi. Ä°slâm Ăśncesi Cahiliye Devri’nden kalma putperest kafasÄąyla, Allah hakkÄąnda yalan yanlÄąĹ&#x; dĂźĹ&#x;Ăźnceler besliyorlardÄą. Allah’Ĺn mĂźminlere yardÄąm etmeyeceÄ&#x;ini, bu davanÄąn artÄąk bittiÄ&#x;ini sĂśylĂźyorlardÄą. Ä°Ĺ&#x;te imanÄą kĂśkleĹ&#x;memiĹ&#x;, Allah’a itimatlarÄą perçinlenmemiĹ&#x; kimseler her zaman bĂśyle kritik durumlarda sarsÄąntÄą geçirirler. Allah yolunda eziyetlere katlanamaz, azÄącÄąk bir zor karĹ&#x;ÄąsÄąnda hemen imanlarÄąndan, davalarÄąndan dĂśnĂźverirler.

ŮŽ Ů’ ;ŮŽ /Ů? +?ŮŽ ŮŽ 6Ů’ !ŮŽ ‍َ' Ů? Ů? َن‏ ‍ Ů’ Ů?<إ‏GŮŽ ;Ů’ /Ů? Ů? /Ů’ "‍ا‏ Ä°Ĺ&#x;te o mĂźnafÄąklar da, yenilginin faturasÄąnÄą Ä°slâm’a ve Peygamber’e çĹkararak diyorlardÄą ki: “Bu iĹ&#x;lerin kararlaĹ&#x;tÄąrÄąlmasÄą konusunda bizim yetkimiz mi var? Yetki ve egemenlikte bizim de payÄąmÄąz olsaydÄą ve savaĹ&#x; taktiÄ&#x;i hususunda bizim sĂśzĂźmĂźz dinlenseydi bu hâllere dĂźĹ&#x;er miydik?â€?

ŮŽ Ů’ ‍ اŮ? Ů‘ َن‏6Ů’ -Ů? 4ŮŽ< ŮŽ ‍(Ů?Ůˆ َن‏AŮ’ 'Ů? "ŮŽ +/ŮŽ Ů’ HŮ? L Ů?< Ů‘Ů° Ů? #Ů? 5ŮŽ Ů‘ BŮ? ŮŽ /Ů’ "‍ا‏ Ů? Ů?=&Ů’ َ‍ ا‏M7 ‍ْ =Ů? َن‏P'Ů?

Ey Peygamber! Onlara de ki: “Gerçek Ĺ&#x;u ki, her Ăśnemli konuda karar verme yetkisi tamamen ve yalnÄązca Allah’a aittir. Ve Allah, Peygamber’ine indirdiÄ&#x;i mesajlarla hĂźkmĂźnĂź ve kararÄąnÄą size bildirmektedir. Buna gĂśre, sizin savaĹ&#x;ÄąnÄązÄą, barÄąĹ&#x;ÄąnÄązÄą ve tĂźm hayat programÄąnÄązÄą belirleme hakkÄą sadece Allah’a aittir.â€? AslÄąnda o mĂźnafÄąklar, sana açĹkça sĂśyleyemedikleri Ä°slâm dĂźĹ&#x;manlÄąÄ&#x;ÄąnÄą ve mĂźminlere karĹ&#x;Äą besledikleri kin ve nefretlerini içlerinde gizliyorlar. Fakat sarf ettikleri bazÄą sĂśzler, dĂźĹ&#x;manlÄąklarÄąnÄą ele veriyor:


208

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

َ ْ ;َ /ِ +?َ َ ‫ َن‬+Bَ ْ َ ‫َ' ُ ُ َن‬ +< ?َ Hُ ٰ! +?َ 5ْ 2ِ -ُ +/َ ‫ ْ ٌء‬Gَ ِ /ْ "‫ا‬ Peygamber’in, ashabıyla yaptığı istişare neticesinde çoğunluğun görüşüne uyarak düşmanı Medine dışında karşılama kararının yanlış olduğunu iddia ederek diyorlar ki: “Bu konuda karar verme yetkisi bizde olsaydı, Medine’de şehir savunması yapar, burada böyle pisipisine öldürülmezdik. Yani Peygamber’i değil de bizi dinleseydiniz dostlarımızı, kardeşlerimizi bir hiç uğruna Uhud’da ölüme göndermezdik!” Böylece ölüm ve ecel konusunda Allah’ın iradesini hafife alırken, aynı zamanda İslâmî yönetimden hoşnut olmadıklarını îmâ ediyorlardı.

ُ Yِ ُ *ُ M7 ْ 2ُ ْ?Bُ ْ َ 6ْ -ُ ْ Hِ Vِ g+ َ /َ O ٰ ِ‫ ا‬6ُ ْ2 َ ‫ ُ ْا‬Hِ ْ 5َ َ a َ 2ِ Bُ ;َ 'C7 َ ّ ‫ َ َز ا‬pَ َ ْ 3 ِ u

Ey Peygamber! Onlara de ki: “Hayır, öyle değil! Siz veya Uhud Savaşı’nda şehit olan yakınlarınız ve dostlarınız, düşmanı açık alanda karşılamak yerine savunma savaşını tercih ederek evlerinizde kalmış olsaydınız bile, içinizdeki disiplinsiz askerlerin sorumsuzca davranışları yüzünden öldürülmeleri takdir edilenler, o zaman da vurulup yatacakları yere çıkıp gideceklerdi. Çünkü Peygamber’in apaçık emrine rağmen mevzilerini terk edip ganimet toplamaya koşan ve böylece sizi düşman saldırısına açık halde bırakan disiplinsiz askerler, aynı hataları şehir savunmasında da yapacak ve yine çok sayıda kayıp vermenize sebep olacaklardı. Dolayısıyla, bu savaşta öldürülmenizin sebebi Medine’de kalıp kalmamanızla ilgili değil, Peygamber’in erine uyup uymamanızla ilgilidir. Emirlere harfiyen uysaydınız, Bedir Savaşı’nda olduğu gibi burada da düşmanı ağır bir yenilgiye uğratacaktınız. Nitekim yukarıda 152. âyette ifade edildiği gibi, okçular yerlerini terk edinceye kadar düşman karşısında tam bir üstünlük elde etmiştiniz ve neredeyse savaşı kazanmak üzereydiniz. O halde, yenilgi ve başarısızlığa karşı almanız gereken en güzel tedbir, Allah’ın ve Elçisi’nin bütün emir ve yasaklarına harfiyen riayet etmektir.” “Peki, bunca sıkıntılara katlanmamızın hikmeti nedir?” diye soracak olursanız;

ُ *ِ 5ُ -ُ M7 +/َ < ْ 3 ُ ّٰ َ 5ِ 2َ Aْ َ ِ ‫َو‬ َ ِّ َ ُ ِ ‫ ْ َو‬Bُ ‫ُور‬ ِ ( ُ M7 +/َ ‫ا‬ Allah, göğsünüzdeki iman ve samimiyet derecesini ölçüp sınamak ve yüreğinizdeki korkaklık, bencillik, miskinlik gibi kötü duygu ve düşünceleri söküp atarak iç dünyanızı tertemiz yapmak için sizi böylece imtihan etmektedir.


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

209

Ů? Ů‘ ‍ات‏ ﴞ٥ټ٤﴿ ‍Ů?ŮˆŘąâ€Ź Ů? CŮŽ *Ů? ŮŒ 57 ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? (. ‍ا‏ Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, kalplerin içindeki gizli niyet ve dĂźĹ&#x;Ăźnceleri bilendir. Ä°nsanÄąn iç dĂźnyasÄąna nĂźfuz edebilecek zaaflarÄą, psikolojik hastalÄąklarÄą ve bunlarÄąn tedavi yĂśntemlerini de elbette en iyi bilen O’dur.

ŮŽ Ů’ R ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? HŮ? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ›َ ‍ا‏ Ů? Ů’?/Ů? ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا‏YŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ‍ Ů?ن‏+q Ů’ + ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů?‍ن ا‏+ Ů? VŮŽ Ů’ 8ŮŽ ‍ Ů’ا‏O ŮŽ 2ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ' Ů’ ŮŽŮ… Ů’ا‏3 ‍ ا‏ ŮŽ BŮŽ +/ŮŽ ÂŒ Ů? VŮ’ AŮŽ *Ů? AŮ? L

155. Ä°ki ordunun karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą gĂźn, içinizden savaĹ&#x; meydanÄąnÄą terk edip kaçanlara gelince; Ĺ&#x;eytan onlarÄą, sÄąrf kendi iĹ&#x;ledikleri hata ve gĂźnahlar yĂźzĂźnden Allah yolundan çevirerek saptÄąrmak istemiĹ&#x;ti. Yoksa onlar fÄąrsat vermeselerdi, Ĺ&#x;eytan onlarÄą zorla gĂźnaha sĂźrĂźkleyemezdi.

ﴞ٥ټټ﴿ dŮŒ 57 T ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’ < اŮ? Ů‘ َن‏HŮ? Ů’? ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° + ŮŽ= ŮŽ (Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍=Ů? ŮŒŘąâ€ŹzŮŽ ‍ا‏ Fakat her Ĺ&#x;eye raÄ&#x;men, Allah onlarÄą affetti. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, pek merhametlidir. Ĺžimdi, bu acÄą olaylardan ders alÄąn:

YAĹžATAN DA Ă–LDĂœREN DE ALLAH’TIR

Ů? YŮŽ "ŮŽ ‍ Ů?? ا‏/ŮŽ ‍' ŮŽ; ٰا‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏+HŮŽ 'Ů? Ů‘ َ‍ ا‏+ 'ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?* ا‏x ŮŽ ‍ Ů’ اŮ? ŮŽذا‏HŮ? &Ů? ‍ْ ŮŽ ا‏X" Ů? Ů? ‍ Ů? ا‏+-ŮŽ ‍=ŮŽ Ů? Ůˆا ŮŽŮˆâ€ŹBŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ +BŮŽ ‍ Ů?& ا‏3 ŮŽ Ů’ MŮ? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° 6ŮŽ VŮŽ 8Ů’ ŮŽ Ů? ‍ ا‏ 5Ů? 2Ů? -Ů? +/ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹYŮ? +/ŮŽ +/ŮŽ +&ŮŽ (ŮŽ Ů’? Ů? ‍ Ů?& ا‏+BŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ى‏%Â? zŮ? ‍ Ů?& ا‏+BŮŽ ‍ا" Ů’Řą Ů?Řś اŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź

ﴞ٥ټٌ﴿ ŮŒ r.7 *ŮŽ ‍ َن‏5Ů? ŮŽ VŮ’ YŮŽ + ŮŽ *Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ` ŮŽŮˆâ€Ź Ů?< 7 'Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź7 Ů’ 'Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’ < ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? *Ů? 5Ů? -Ů? M7 ‍ ŮŽ ً؊‏LŮ’ T ŮŽ 4ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ 156. Ey iman edenler! SakÄąn ola ki, Allah için yeryĂźzĂźnde yolculuÄ&#x;a çĹkan veya savaĹ&#x;a katÄąlan ve Ĺ&#x;ehit olan akrabalarÄą hakkÄąnda, “EÄ&#x;er gitmeyip bizim yanÄąmÄązda kalsalardÄą, ne ĂślĂźr, ne de ĂśldĂźrĂźlĂźrlerdi!â€? diyen Ĺ&#x;u ikiyĂźzlĂź inkârcÄąlar gibi olmayÄąn! ÇßnkĂź Allah bunun gibi kuruntu ve saplantÄąlarÄą, onlarÄąn kalplerinde sĂźrekli kanayan bir piĹ&#x;manlÄąk yarasÄą yapacaktÄąr. Onlar, ahirete inanmayÄąp tamamen dĂźnyaya bel baÄ&#x;ladÄąklarÄą için, ne zaman acÄą bir sĂźrprizle karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;salar bĂźyĂźk bir piĹ&#x;manlÄąk dĂźĹ&#x;Ăźncesi sĂźrekli içlerini kemirecek, hiçbir zaman teselli bulamayacaklar. DĂźnyaya dalmÄąĹ&#x; lĂźks bir hayat içinde yaĹ&#x;arken bile içleri kan aÄ&#x;layacak, gerçek mutluluk ve huzuru asla tadamayacaklar. Ve Hesap GĂźnĂź mĂźminleri cennet nimetleri içinde,


210

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

kendilerini de cehennem ateşinde gördükleri zaman, sonsuza dek sürecek bir acı ve pişmanlıkla kahrolacaklar. Çünkü onlar dünyada iken, ölümden korkarak Allah yolunda mücadeleden uzak durmuşlardı. Oysa yaşatan da öldüren de Allah’tır. O hâlde, başarı yolunda her türlü tedbiri alın, fakat sonucu Allah’a bırakın ve O’nun hükmüne razı olun. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.

ْ ِ َ ‫َو‬ + َ ّ /ِ ٌ rْ X ِ ّٰ ;َ /ِ ‫ ْ َ َ ْ\ ِ= َ ٌة‬2ُ ّ /ُ ‫ا اَ ْو‬ ِ ّٰ 6 َ :ٌ َ Tْ ‫ا َو َر‬ ِ A7 َ M7 ْ 2ُ 5ْ 2ِ -ُ ﴾١٥٧﴿ ‫ َن‬Vُ َ 8ْ 'َ

157. Eğer Allah yolunda şehit düşer veya şehit olmayı arzulayarak ölürseniz, size müjdeler olsun! Çünkü Allah’ın bağışlaması ve rahmeti, insanların dünyada biriktirip yığacakları her şeyden daha hayırlıdır!

ْ ِ َ ‫َو‬ ﴾١٥٨﴿ ‫ ُ و َن‬R ِ ّٰ O َ " َ ْ Yُ ‫ا‬ ِ َ ْ 2ُ 5ْ 2ِ -ُ ‫ ْ اَ ْو‬2ُ ّ /ُ 158. Zaten Karunlar gibi yaşayıp ölseniz de İslâm yolunda savaşıp öldürülseniz de, sonuçta hepiniz ister istemez Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O hâlde, günah işleyen kardeşlerinizi güzelce uyarın, zira kardeşlik bunu gerektirir. Fakat onları, yaptığı bir hatadan dolayı aşağılayarak şeytanın kucağına itmeyin. Onlara daima şefkat ve merhametle yaklaşın. İşte bu konuda Allah’ın elçisi, size örnek olacak güzel bir davranış sergiledi:

ŞEFKAT PEYGAMBERİ

ْ Hُ َ ` ِ ّٰ ;َ /ِ :ٍ َ Tْ ‫ َر‬+ َ Aِ Mَ َ ْ? ِ ‫ا‬ 159. Ey Peygamber! Allah’ın sana bahşettiği o engin şefkat ve rahmeti sayesindedir ki, Uhud imtihanında başarısız olan arkadaşlarına merhametli ve yumuşak davrandın. Azarlanmayı hak ettikleri durumlarda bile, kusurlarını yüzlerine vurup onları rencide etmedin.

M` َ 57 zَ + َ ُ ّ َ=ْ&"َ a 4 َ ْ?Bُ ْ َ ‫َو‬ َ ِ ْ T َ ;ْ /ِ ‫ ا‬u ِ 5ْ َ ‫ ْا‬ Eğer onlara karşı kaba ve katı yürekli olsaydın, seni terk ederek etrafından dağılıp gitmişlerdi. Bu ise, hem senin için, hem de onlar için en büyük felâket olurdu.


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

211

َ ْ Mِ ْ !ُ ‫و ْر‬+ ِ /ْ "‫ا‬ ْ ‫ ْ َو‬Hُ ْ? َ S ْ M ُ +َ ِ Gَ ‫ ْ َو‬Hُ َ ْ =ِ \ْ 2َ ‫ا‬ Öyleyse, onları bağışla ve affedilmeleri için Allah’a yalvar. Yönetimle ilgili olup da, hakkında kesin bir hüküm indirilmemiş olan her konuda onlara danış ve karar verirken, onların görüşlerini de dikkate al.

َ 57 Bِّ َ 2َ ُ ‫ ْا‬a ُ ّ ِ 'ُ ‫ا‬ ﴾١٥٩﴿ ) ِ< ّٰ O5َ َ 6ْ Bَ ّ َ 2َ Mَ ` َ ّٰ ‫ا اِ ّ َن‬ َ /ْ %َ َ ‫ َذا‬+ِ Mَ

İstişareler sonucunda belli bir yönde karar verdiğin zaman da Allah’a güven ve bu kararını taviz vermeden uygula. Çünkü Allah, üzerine düşeni eksiksiz yapan, fakat sonucun elde edilmesi konusunda yalnızca O’na güvenen, O’na dayanan kimseleri, yani tevekkül edenleri sever. Sevdiklerine de yardım eder:

ُ ْ Cُ ْP'َ ‫ ْ َواِ ْن‬3 ُ َ a ;ْ /ِ ْ Bُ ُ .ُ ْ?'َ ‫ي‬C7 َ ّ ‫ َ ْ; َذا ا‬Mَ ْ 3 ُ ّٰ ُ Bُ ْ .ُ ْ?'َ ‫اِ ْن‬ َ ِ +zَ ~َ​َ M ‫ا‬ ﴾١٦٠﴿ ‫ ُ? َن‬/ِ oْ ُ ‫ ْا‬6ِ Bَ ّ َ 2َ َ 5َْ M ‫ا‬ ِ ّٰ O5َ َ ‫ <ه َو‬7 (ِ Vْ *َ

160. Allah size yardım ettiği sürece, sizi hiç kimse yenemez. Fakat bir de sizi yüzüstü bırakacak olursa, size O’ndan başka kim yardım edebilir? Öyleyse inananlar, yalnızca Allah’a dayanıp güvensinler. Uhud’da savaşı bırakıp ganimete koşanlar, acaba Peygamberin ganimetlere el koyup kendilerine haksızlık edeceğini mi sanıyorlardı? Oysa şunu bilmeleri gerekirdi ki:

6ُ ّ Bُ OMّٰ َ Yُ َُ ّ :ِ َ ٰ ِ ‫ َ' ْ َم ْا‬6َ ّ zَ + َ *ِ ‫ ِت‬+ْ 'َ 6ْ 5ُ \ْ 'َ ;ْ /َ ‫ َو‬6َ< ّ ُ\'َ ‫ ٍّ اَ ْن‬Aِ ?َ ِ ‫ َن‬+Bَ +/َ ‫َو‬ ْ Aَ L ﴾١٦١﴿ ‫ ُ َن‬5َ ْ 'ُ "َ ْ !ُ ‫` َو‬ َ Bَ +/َ lٍ =ْ &َ

161. Bir Peygamberin emanete ihanet etmesi asla söz konusu olamaz. Zira her kim emanete ihanet edecek olursa, Diriliş Günü Allah’ın huzuruna ihanetiyle birlikte çıkacaktır. Sonra da herkes, yaptığının karşılığını tam olarak görecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecektir.

l ِ ّٰ ;َ /ِ |ٍ Pَ L ِ ّٰ ‫ْ َ ا َن‬x‫ ِر‬fَ Aَ Yَ ّ ‫ َ​َ ِ; ا‬Mَ‫ا‬ َ iْ *ِ ‫ ّ َ? <ُ َو‬Hَ g َ #ُ '‫ ٰو‬+ْ /َ ‫ا َو‬ َ *ِ ‫ َء‬+ *َ ;ْ َ Bَ ‫ا‬ ﴾١٦٢﴿ ُ r.7 َ ‫ْا‬


212

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

162. Ă–yle ya, Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmaya çalÄąĹ&#x;an kimse, O’nun gazabÄąna uÄ&#x;rayan ve barÄąnaÄ&#x;Äą cehennem olan kimseyle bir olur mu? Ne kĂśtĂź bir duraktÄąr cehennem!

ﴞ٥ٌ٣﴿ ‍ن‏dŮŽ 5Ů? ŮŽ VŮ’ 'ŮŽ + ŮŽ *Ů? ŮŒ r.7 *ŮŽ ‍ا‏ Ů?< Ů‘Ů° (ŮŽ Ů’? Ů? ‍ت‏+ Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ g ŮŽ ‍Ů?! Ů’ ŮŽŘŻ َع‏

163. Evet, iyilerle kĂśtĂźler bir olmaz. Ä°lâhĂŽ Ăślçßlere gĂśre her insanÄąn, yapÄąp ettiklerine gĂśre bir deÄ&#x;eri, bir rĂźtbesi vardÄąr. Onlar, Allah katÄąnda derece derecedirler. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, yaptÄąklarÄą her Ĺ&#x;eyi gĂśrmektedir.

ŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ Ů? ‍ Ů’ا‏O5ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ VŮŽ *ŮŽ ‍) اŮ? ْذ‏ ‍ ا‏5Ů? Ů’2'ŮŽ Ů’ HŮ? L Ů? Ů‘Ů° ;ŮŽ Ů‘ /ŮŽ (Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů?=&Ů’ َ‍ Ů’; ا‏/Ů? Ů‹" Ů? ‍ Ů’ َع‏H Ů? M7 Âœ

6Ů? AŮ’ -ŮŽ ;Ů’ /Ů? ‍ Ů?& ا‏+BŮŽ ‍ ŮŽŮˆاŮ? ْن‏: ŮŽ ŮŽ 3Ů’ Ů? ‍ب ŮŽŮˆ Ů’ا‏+ ŮŽ 2ŮŽ 3 Ů? ‍ Ů? Ů’ا‏HŮ? Ů? 5Ů?Ů‘ VŮŽ 'Ů? ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹH Ů? BŮ‘ 7 %ŮŽ 'Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź#7 YŮ? +'ŮŽ ‍ Ů’ ٰا‏HŮ? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ﴞ٥ٌ٤﴿ ) ŮŽ =7 ŮŽ Ů? A7 /Ů? ‍ ŮŽ~ Ů?ل‏x

164. Gerçekten Allah, inananlara bĂźyĂźk bir lĂźtufta bulundu. ÇßnkĂź onlara kendi içlerinden Ăśyle bir Peygamber gĂśnderdi ki, onlara Allah’Ĺn âyetlerini okuyor, onlarÄą gĂźnah ve Ĺ&#x;irk kirlerinden arÄąndÄąrÄąyor ve onlara KitabÄą ve Kitaptaki hĂźkĂźmleri pratik hayata uygulama bilgisi olan hikmeti ĂśÄ&#x;retiyor. Oysa onlar, bundan Ăśnce apaçĹk bir sapkÄąnlÄąk ve dalâlet içinde idiler. Bu ilâhĂŽ nimetlerle taltif edilmiĹ&#x; olan bir topluma, Ĺ&#x;u tavÄąr hiç mi hiç yakÄąĹ&#x;madÄą:

MĂœMÄ°NLERÄ°N HATASI, MĂœNAFIKLARIN Ä°HANETÄ° ve ÇETÄ°N BÄ°R Ä°MTÄ°HAN: UHUD

Ů? Ů’2*ŮŽ + ŮŽ َ‍ ا‏+ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍اَ ŮŽŮˆâ€Ź (Ů? Ů’? Ů? ;Ů’ /Ů? ŮŽ !Ů? 6Ů’ -Ů? ‍ <ا‏CŮŽ Ů°! O&Ů‘Ů° َ‍ Ů’ ا‏2Ů? 5Ů’ -Ů? +HŮŽ Ů’ 5ŮŽ mŮ’ /Ů? Ů’ 2Ů? AŮ’  ŮŽ َ‍ Ů’( ا‏-ŮŽ :ŮŒ AŮŽ .7 /Ů? Ů’ 3 Ů? L ﴞ٥ٌټ﴿ ŮŒ '(7 -ŮŽ ‍ Ů’ Ů?إ‏GŮŽ 6Ů?Ů‘ BŮ? O5Ů° ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’ < اŮ? Ů‘ َن‏3 Ů? Ů?=&Ů’ َ‍ا‏ 165. DĂźĹ&#x;manlarÄąnÄązÄąn baĹ&#x;Äąna Bedir savaĹ&#x;Äąnda iki mislini getirdiÄ&#x;iniz bir musibet, Uhud’da kendi hatanÄąz yĂźzĂźnden sizin baĹ&#x;ÄąnÄąza geldi diye, kendi kusurunuzu gĂśrmezlikten gelerek “Madem bizler doÄ&#x;ru yoldayÄąz da, bu yenilgi nasÄąl oldu da baĹ&#x;ÄąmÄąza geldi?â€? diyorsunuz, Ăśyle mi? Ey Muhammed, bunu soranlara de ki:


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

213

“Bu yenilgi, sizin kendi hatanÄązÄąn sonucudur. O hâlde, bundan sonra bu hatalardan uzak durun. O zaman Allah size nice muhteĹ&#x;em zaferler nasip edecektir. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah’Ĺn her Ĺ&#x;eye gĂźcĂź yeter.â€?

Ů? *ŮŽ + ŮŽ َ‍ ا‏+ /ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ Ů? ‍ ŮŽ Ů’ا‏5ŮŽ VŮ’ ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥ٌٌ﴿ ) Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’Ř° Ů?ن‏+Ů? AŮ? MŮŽ ‍ن‏+ Ů? VŮŽ Ů’ 8ŮŽ ‍ Ů’ا‏O ŮŽ 2ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ' Ů’ ŮŽŮ… Ů’ا‏3 166. Ä°ki ordunun Uhud savaĹ&#x;Äąnda karĹ&#x;Äą karĹ&#x;Äąya geldiÄ&#x;i gĂźn baĹ&#x;ÄąnÄąza gelenler, her ne kadar kendi hatanÄązdan kaynaklanmÄąĹ&#x;sa da, aynÄą zamanda Allah’Ĺn izniyle gerçekleĹ&#x;miĹ&#x;tir. ÇßnkĂź O mĂźsaade etmedikçe, hiçbir Ĺ&#x;ey gerçekleĹ&#x;mez. Allah, içinizdeki samimi mĂźminleri ortaya çĹkarmak için buna izin vermiĹ&#x;tir.

ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏5ŮŽ VŮ’ ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ ا‏ ŮŽ M + & ; ' C ŮŽ 7 ŮŽ

167. Bir de, aranÄązdaki ikiyĂźzlĂźleri ortaya çĹkarmak için buna izin vermiĹ&#x;tir.

ŮŽ -7 â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹"+2ŮŽ -Ů? Ů? 5ŮŽ VŮ’ &ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏+-ŮŽ ‍ ا‏ Ů? Ů‘Ů° 6 Ů? A7 ŮŽ M7 ‍ ا‏5Ů? YŮ? +-ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’ ا‏+VŮŽ YŮŽ Ů’ HŮ? ŮŽ 6 < VŮŽŮ? M‍ا اŮŽ Ů?Ůˆ ا ْد‏ < Ů’ BŮ? +?ŮŽ VŮ’ AŮŽ YŮŽ Ů‘ "ŮŽ

Nitekim onlara: “Haydi; gelin Allah yolunda savaĹ&#x;Äąn, ya da hiç deÄ&#x;ilse cephe gerisinde savunma gĂśrevi yapÄąn!â€? denildiÄ&#x;inde, sizinle alay edercesine: “EÄ&#x;er savaĹ&#x; olacaÄ&#x;ÄąnÄą bilseydik, elbette sizinle gelirdik. KaldÄą ki, savaĹ&#x; stratejisi konusundaki gĂśrĂźĹ&#x;ĂźmĂźzĂź ciddiye almadÄąÄ&#x;ÄąnÄąza gĂśre, biz savaĹ&#x;mayÄą bilmiyoruz demektir. Bu durumda, bizi savaĹ&#x;a çaÄ&#x;Äąrmaya hakkÄąnÄąz yok.â€? demiĹ&#x;lerdi.

Ů? 5Ů’ Ů? Ů’ !Ů? ‍ن‏+ ŮŽ ~Ů’ Ů? Ů’ HŮ? Ů’?/Ů? ‍ ŮŽ Ů?ب‏-Ů’ َ‍ ا‏CŮ? iŮ? /ŮŽ Ů’ 'ŮŽ Ů? =Ů’ 3 Ů? '7 MĂźnafÄąklarÄąn bu tavÄąrlarÄą, yĂźzlerindeki maskeyi dĂźĹ&#x;ĂźrmĂźĹ&#x; oldu. O gĂźn onlar, imandan çok inkâra yakÄąn idiler.

< Ů’ HŮ? *Ů? 5Ů? -Ů? M7 l ŮŽ Ů’ ŮŽ +/ŮŽ Ů’ HŮ? !Ů? ‍ ŮŽ ا‏MŮ’ ŮŽ+*Ů? ‍َ' Ů? Ů? َن‏ MĂźslĂźmanlÄąktan dem vururlarken, aÄ&#x;ÄązlarÄąyla, kalplerinde olmayan Ĺ&#x;eyleri sĂśylĂźyorlardÄą.

ﴞ٥ٌ٧﴿ ‍ Ů? ŮŽ ن‏2Ů? 3Ů’ 'ŮŽ + ŮŽ *Ů? Ů? 5ŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź


214

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Oysa Allah, içlerinde gizlediklerini çok iyi bilmekteydi.

ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’X ‍ ا‏ 5 2 + / + &

+ s ‍ا‏ ‍Ů?Ůˆا‏ ( V â€ŤŮˆâ€Ź H & ‍ا‏ " ‍ ا‏ + ; ' C ŮŽ Ů’ Ů’ 7 ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? <

168. Onlar hem kendileri savaĹ&#x;tan kaçĹp evlerinde oturdular, hem de Ĺ&#x;ehit dĂźĹ&#x;en dost ve akrabalarÄą hakkÄąnda: “EÄ&#x;er sĂśzĂźmĂźzĂź dinleselerdi, o gĂźn orada ĂśldĂźrĂźlmĂźĹ&#x; olmayacaklardÄą!â€? dediler.

Ů? L ŮŽ -7 ‍ Ů?د‏+ ŮŽ Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? ‍ Ů? Ů’ا ŮŽ Ů’ ŮŽŘŞ اŮ? ْن‏3 ﴞ٥ٌ٨﴿ ) Ů? Ů?=&Ů’ َ‍ا ŮŽ Ů’; ا‏w Ů? ‍ Ů’ŘŻ َع‏+ŮŽM 6Ů’ -Ů? Onlara de ki: “EÄ&#x;er sizi dinleselerdi, yani Peygamberi yĂźzĂźstĂź bÄąrakÄąp kaçsalardÄą bile, eninde sonunda ĂślĂźp Allah’Ĺn huzuruna gitmeyecekler miydi? Ă–lĂźm hepiniz için kaçĹnÄąlmaz bir son olduÄ&#x;una gĂśre, biraz daha uzun ĂśmĂźr sĂźrmek uÄ&#x;runa mĂźcadeleden kaçmanÄązÄąn ne anlamÄą var? Ey mĂźnafÄąklar! “Peygamberle birlikte savaĹ&#x;a katÄąlanlar, bizi dinleyip evlerinde otursalardÄą Ăślmeyeceklerdi.â€? sĂśzĂźnĂźzde gerçekten samimi iseniz, haydi kendinizi ĂślĂźmden kurtarsanÄąza! Kendinizi kurtarmaya bile gĂźcĂźnĂźz yokken, ĂślĂźm ve hayat hakkÄąnda bĂśyle cĂźretkâr hĂźkĂźmler vererek Allah yolunda Ĺ&#x;ehit olanlarÄą kÄąnamaya ne hakkÄąnÄąz var?â€? Onun için, ey mĂźmin!

ĹžEHÄ°TLER Ă–LMEZ

ŮŽŮ‘ ‍Â? ا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ L Ů? Ů? Ů’ HŮ? *Ů?Ů‘ ‍ ŮŒŘĄ Ů? ?Ů’ ŮŽ( َع‏+ ŮŽ TŮ’ َ‍ ا‏6Ů’ *ŮŽ +< YŮ‹ ‍ ŮŽ ا‏/Ů’ َ‍ا ا‏ A M ‍ ا‏ 5 2 ; ' C Ů? Ů‘Ů° 6 7 7 ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ YŮŽ "ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 7 Ů? ŮŽ -Ů? ‍Ů?' Ů’ ŮŽز‏ ﴞ٥ٌي﴿ ‍ ن‏

169. Allah yolunda can verenleri, sakÄąn sÄąradan ĂślĂźler gibi ĂślĂź sanma! Aksine, onlar Rab’lerinin katÄąnda, senin bilmediÄ&#x;in bir âlemde, farklÄą bir hayat boyutunda ve sonsuz nimetler içerisinde yaĹ&#x;amaktadÄąrlar.

ŮŽ T7 ŮŽŮ? M ;Ů’ /Ů? Ů’ HŮ? *Ů? ‍ ŮŽ Ů? ا‏5Ů’ 'ŮŽ Ů’ ŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ +*Ů? ‍ Ů? Ůˆ َن‏R #7 5Ů? Ů’uŮŽM ;Ů’ /Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? HŮ? Ů°Y‍ ٰا‏+ ŮŽ *Ů? ) Ů? AŮ’ 2ŮŽ LŮ’ 'ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٧٠﴿ ‍ Ů?& ]َن‏%ŮŽ Ů’ 'ŮŽ Ů’ !Ů? "ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹHŮ? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ â€ŹX ŮŽ "ŮŽ Ů‘ َ‍ْ ا‏HŮ? =Ů? 5Ů’ X ŮŽ

170. Allah’Ĺn lĂźtfundan kendilerine bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i Ĺ&#x;ehitlik mertebesi ve cennet nimetleri ile coĹ&#x;kun bir gurur ve sevinç duyarlar. Ve Ĺ&#x;ehadet Ĺ&#x;erbetini içmek için can atan, fakat henĂźz kendilerine katÄąlmamÄąĹ&#x; olan


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

215

kardeĹ&#x;lerine, onlar için Hesap GĂźnß’nde herhangi bir korku ve ĂźzĂźntĂź olmadÄąÄ&#x;Äą mĂźjdesini vermek isterler.

ﴞ٥٧٥﴿ ) Š dŮŽ ?7 /Ů? oŮ’ Ů? ‍ ŮŽ Ů’ا‏gŮ’ َ‍ ا‏fŮ? u7 'Ů? "ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ;ŮŽ /Ů? :Ů? ŮŽ VŮ’ ?Ů? *Ů? ‍ Ů? Ůˆ َن‏R ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆاŮŽ Ů‘ َن‏6 Ů? Ů’uŮŽM‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? AŮ’ 2ŮŽ LŮ’ 'ŮŽ 171. Evet, Allah’Ĺn Ĺ&#x;ehitler için hazÄąrladÄąÄ&#x;Äą muhteĹ&#x;em lĂźtuf ve nimetlerini onlara haber vermek ve Allah’Ĺn, inananlarÄąn çabalarÄąnÄą boĹ&#x;a çĹkarmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą, onlarÄąn mĂźkâfatÄąnÄą asla zayi etmediÄ&#x;ini mĂźjdelemek isterler.

FEDAKĂ‚R MĂœMÄ°NLER

‍ Ů?? ا‏L Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů?* ا‏+8ŮŽ 2ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ TŮ’ َ‍' ŮŽ; ا‏C7 5ŮŽ Ů‘ Ů? ž‍ Ů? Ů’ا ŮŽ Ů’ Ů?ح‏HŮ? *ŮŽ + ŮŽ َ‍ ا‏+ /ŮŽ (Ů? VŮ’ *ŮŽ ;Ů’ /Ů? ‍ ل‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆا‏ ﴞ٥٧٢﴿ ŮŒ †7 ŮŽ ŮŒ gŮ’ َ‍ ŮŽ Ů’ ا ا‏YŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ ŮŽŮˆا‏HŮ? Ů’?/Ů?

172. O inananlar ki, Uhud savaĹ&#x;Äąnda aÄ&#x;Äąr bir yara almÄąĹ&#x; olmalarÄąna raÄ&#x;men, yaralarÄąndan akan kan henĂźz kurumadan, Allah’Ĺn ve Peygamberin çaÄ&#x;rÄąsÄąna kulak verip dĂźĹ&#x;manÄą takibe yĂśneldiler. Onlardan, gĂźzel davranÄąĹ&#x; gĂśsteren ve fenalÄąklardan titizlikle sakÄąnÄąp korunanlara, Rableri katÄąnda bĂźyĂźk bir mĂźkâfat vardÄąr!

ŮŽ -ŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍س اŮ? Ů‘ َن‏+ ŮŽ Ů‘ Ů? HŮ? ŮŽ ‍ل‏+ Ů? ŮŽ ‍ ا‏VŮ? ŮŽ g Ů’ !Ů? ‍ا َد‏%ŮŽ MŮŽ Ů’ !Ů? Ů’ R ŮŽ Ů’X+ŮŽM Ů’ 3 ŮŽ (Ů’ -ŮŽ ‍س‏+ ŮŽ ? ‍ا‏ Ů? ? ‍ا‏ Ů? B7 ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’ا‏VŮ’ &Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٧٣﴿ 6 Ů? Ů‘Ů° +?ŮŽ AŮ? LŮ’ T ŮŽ ‍ Ů? ا‏+-ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+Â? &Ů‹ + '7 ŮŽ ‍ا‏

173. Onlar Ăśyle yĂźrekten inanmÄąĹ&#x; kimselerdir ki, dĂźĹ&#x;man yurdundan haber getiren bazÄą kĂśtĂź niyetli insanlar, kendilerine: “DĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąz size karĹ&#x;Äą bĂźyĂźk bir ordu hazÄąrlamÄąĹ&#x;, o hâlde onlardan korkun da Allah yolunda cihadÄą terk edin!â€? dediklerinde, bu tehditkâr sĂśzler o yiÄ&#x;itleri yÄąldÄąrmak Ĺ&#x;Ăśyle dursun, aksine, onlarÄąn imanÄąnÄą artÄąrÄąr ve Ĺ&#x;Ăśyle derler: “BĂźtĂźn tehlike ve korkulara karĹ&#x;Äą bize Allah’Ĺn yardÄąmÄą yeter! O ne gĂźzel yardÄąmcÄą, ne gĂźvenilir vekildir!â€?

Ů? Ů’ HŮ? LŮ’ L ‍ا‏ Ů?< Ů‘Ů° ‍ْ ŮŽ ا َن‏x‍ ا Ů?ع‏VŮ? AŮŽ YŮŽ Ů‘ ‍ ŘĄ ŮŽŮˆا‏ Ů? Ů‘Ů° ;ŮŽ /Ů? :Ů? ŮŽ VŮ’ ?Ů? *Ů? ‍ ا‏AŮ? 5ŮŽ Ů’ŮŽ &+ŮŽM Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ 'ŮŽ Ů’ ŮŽ 6Ů? Ů’uŮŽM‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ ﴞ٥٧٤﴿ Ů? †7 ŮŽ 6Ů? Ů’uŮŽM ‍Ů?Ř°Ůˆâ€Ź

174. BĂśylece o mĂźminler, Allah’a tam bir gĂźven ve teslimiyetle baÄ&#x;lanarak savaĹ&#x;a çĹktÄąlar. Fakat o sĂśzde bĂźyĂźk ordular, onlarÄąn karĹ&#x;ÄąsÄąna çĹkmaya bile


216

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

cesaret edemedi. Sonuçta, Allah’ın lütuf ve nimeti sayesinde, başlarına hiçbir kötülük gelmeden sağ salim ve üstelik yaptıkları kârlı ticaretlerle zengin olarak yurtlarına geri döndüler. En önemlisi de, böylece Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış oldular. Hiç kuşkusuz Allah, müminlere karşı son derece cömert, son derece lütufkârdır. Savaşta karşınızda duramayan düşman, yalan haber ve propagandalarla sizi yıldırmaya çalışacaktır:

ŞEYTAN ve DOSTLARI

َ ْ R ‫ا‬ َ ّ ُ 3 ُ ِ ‫ ٰذ‬+ َ &َ ّ ِ‫ا‬ ْ 2ُ ْ?Bُ ‫ُ ن اِ ْن‬ َ ‫ُ ُ! ْ َو‬M+Pَ Yَ ~َ​َ M ‫ َء ُه‬+ َ ِ ‫ ّ ِ ُف اَ ْو‬Pَ 'ُ ‫ ُن‬+q ِ M+X َ ?7 /ِ oْ /ُ ﴾١٧٥﴿ )

175. İşte o şeytan, yani kalbinize türlü vesveseler vererek sizi korkutmaya çalışan cin şeytanları ve sinsice aranıza sızarak kâfirleri olduğundan güçlü gösterip cesaretinizi kırmaya çalışan düşman casusları, gerçek müminleri asla yıldıramazlar. Onlar ancak kendi dostlarını, yani kendilerine değer veren ve kendileri gibi imansız olan inkârcıları ve ikiyüzlüleri korkutabilir. O hâlde, gerçek müminler iseniz, onlardan değil, benden gelecek azaptan ve benim sevgimi kaybetmekten korkun!

َ &%ُ ْ 'َ "َ ‫َو‬ ُ ‫ ْا‬Mِ ‫ر ُ َن‬+ (ُ ' 7 'ُ +< jً ْ Gَ ‫ا‬ َ ّٰ ‫ ّ ُ وا‬u ُ 'َ ;ْ َ ْ Hُ &َ ّ ِ‫ ْ= ِ ا‬3 َ 'ُ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا‬4ْ ِ L T ٰ ْ Mِ + ﴾١٧٦﴿ ٌ 7 َ ‫اب‬ ُ ّٰ َ ْ Hُ َ 6َ Vَ 8ْ 'َ "َ ّ َ‫ا ا‬ ِ "‫ا‬ ٌ Cَ َ ْ Hُ َ ‫ َ ِ ة َو‬X

176. Ey şanlı Elçi ve onun izinden yürüyen Müslüman! Hakikati inkâr etmede birbirleriyle yarışanların bu çirkin davranışları ve inananlara karşı topyekûn savaş hazırlığında bulunmaları, sakın seni endişelendirip üzmesin! Korkma, onlar Allah’a ve O’nun dinine, dolayısıyla da inananlara asla zarar veremeyeceklerdir. Öyle ki, bütün insanlar inkâr etmiş olsalar bile, bu, Allah’ın mülkünden hiçbir şey eksiltmeyecektir. Eğer bu kâfirler hâlâ nimetler içinde yaşamaya devam ediyor ve derhâl helâke uğramıyorlarsa, bunun sebebi şudur: Allah, o zalimlerin sahip oldukları bütün güzellikleri ve fırsatları bu dünyada harcamalarını, böylece kendilerine ahirette hiçbir pay kalmamasını istiyor. Onlar için, cehennemde korkunç bir azap vardır!


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

217

ُ ‫ َ َ ُوا ْا‬G‫ا‬ ْ ;َ 'C7 َ ّ ‫اِ ّ َن ا‬ ٌ 7 َ‫اب ا‬ َ ّٰ ‫ ّ ُ وا‬u 7 ْ *ِ َ =ْ 3 ُ 'َ ;ْ َ ‫ن‬+ َ "+ ِ ' ٌ Cَ َ ْ Hُ َ ‫ َو‬+ jً ْ Gَ ‫ا‬ ﴾١٧٧﴿

177. Gerçek şu ki, imana karşılık inkârcılığı tercih edenler, Allah’a ve O’nun bizzat korumayı üstlendiği dinine hiçbir şekilde zarar veremezler. Olsa olsa, kendilerini ateşe atmış olurlar, o kadar: Onlar için, can yakıcı bir azap vardır!

َّ َ L َ ِ ٌ rْ X ْ Hُ َ 57 ْ &ُ + َ &َ ّ ِ‫ ْ < ا‬Hِ L َ ْ Hُ َ 57 ْ &ُ + َ &َ ّ َ‫=َ ُ وا ا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا‬ َ ْ 'َ "َ ‫َو‬ ِ ُ=&ْ " ْ َ ِ ٌ H7 /ُ ‫اب‬ ﴾١٧٨﴿ ) ٌ Cَ َ ْ Hُ َ ‫ َو‬+ ً ْ ِ‫ َدا ُد وا ا‬

178. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler sanmasınlar ki, onlara mühlet vermemiz kendileri için hayırlıdır. Hayır! Biz onlara, günaha iyice batsınlar diye süre veriyoruz. Hâlbuki kendilerine tanınan bu süreyi fırsat bilip günahlardan tövbe etmeleri gerekirdi. İşte onlar için, alçaltıcı bir azap vardır! Bazı müminler, “Allah, sürekli fitnelere sebep olan bu münafıkları neden bize ismen bildirmiyor, neden onları aramızdan çıkarıp atmıyor?” diye soruyorlar. Onlara de ki:

ALLAH SİZE GAYB’I BİLDİRECEK DEĞİL

َ ?7 /ِ oْ ُ ‫ َر ْا‬Cَ َ ِ ‫ا‬ َ A7 Pَ ‫ َ ْا‬7 'َ O2ّٰ T ;َ /ِ ُ ّٰ ‫ َن‬+Bَ +/َ َ #ِ ْ 5َ َ ْ 2ُ &ْ َ‫ ا‬+ /َ O5ٰ َ ) َ ّ ‫ا‬ a <ِ ِّ q 179. Allah, siz inananları şu içinde bulunduğunuz müminlerle münafıkların iç içe olduğu sıkıntılı durumda elbette bırakmayacak; pis olanı temiz olandan mutlaka ayıklayıp çıkaracaktır. Bunun için de, iyilerle kötüleri ayırt edinceye dek, üzüntü veya sevinç verici olaylarla sizi imtihan edecektir.

َ 'َ ;ْ /َ #7 5ِ ُ ‫ ْ; ُر‬/ِ A7 2َ 8ْ 'َ ‫ا‬ ُ Vَ 5ِ qْ ُ ِ ‫ا‬ ‫ ُء‬+R َ ّٰ ;َ ّ 3 ُ ّٰ ‫ َن‬+Bَ +/َ ‫َو‬ ِ ٰ ‫ َو‬a ِ ْ َ\ ‫ ْا‬O5َ َ ْ 3 Gerçi Allah dileseydi, size insanların kalbinden geçen gizli düşünceleri bilme kudreti verir, böylece hiç imtihana gerek kalmadan da münafıkları tespit etmenizi sağlayabilirdi. Ne var ki, Allah size, kendisinden başka hiç kimsenin


218

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

bilemeyeceği sırlar âlemi olan gayb’ı bildirecek değildir. Bunun yerine Allah, ihtiyaç duyduğunuz kadar gayb bilgisini size öğretmek üzere elçilerinden dilediğini seçer ve bu bilgileri ona vahyeder. Zaten öteden beri uygulanan ilâhî kanun da budur. İşte Kur’ân, böyle vahiy ürünü bir kitaptır.

ُ 5َ Mَ ‫ ُ ا‬2َ ّ Yَ ‫ ُ? ا َو‬/ِ oْ Yُ ‫ َواِ ْن‬# 7 5ِ ُ ‫ َو ُر‬+ ﴾١٧٩﴿ ٌ 7 َ ٌ gْ َ‫ ْ ا‬3 ِ ّٰ *ِ ‫ ُ? ا‬/ِ +ٰ Mَ O hâlde, Allah’a ve göndermiş olduğu elçilerine iman edin. Çünkü eğer bu şekilde inanır ve kötü davranışlardan titizlikle sakınıp korunursanız, muhteşem bir ödül kazanacaksınız. İşte size, münafıkları tanımanızı sağlayacak önemli bir ipucu:

CİMRİ MÜNAFIKLAR ve KÜSTAH YAHUDİLER

َّ َ L َ !ُ 6ْ *َ < ْ Hُ َ ‫ًا‬rْ X َ َ !ُ #7 5ِ ْuَM ;ْ /ِ ‫ا‬ ُ ّٰ ُ Hُ ٰY‫ ٰا‬+ َ *ِ ‫ َن‬5ُ Pَ Aْ 'َ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا‬ َ ْ 'َ "َ ‫َو‬ < ْ Hُ َ ٌ ّ Gَ

180. Allah’ın lütfundan kendilerine cömertçe sunduğu nimetlerle övünen ve bunları yoksullara harcamakta cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu ve kendilerine kazanç sağlayacağını sanmasınlar. Aksine, bu cimrice davranış onların zararınadır.

َ ُ َ :ِ< َ ٰ ِ ‫ َ' ْ َم ْا‬#7 *ِ ‫ ا‬5ُ Pِ *َ +/َ ‫ َن‬-ُ َ ّ q Çünkü yoksullardan esirgeyerek cimrilik ettikleri ne varsa, Diriliş Günü’nde bir ateş halkası olacak ve boyunlarına geçirilecektir.

َ ْ ‫ات َو‬ َ ّ ‫َاث‬ ﴾١٨٠﴿ dٌ rA7 X ِ ّٰ ِ ‫َو‬ ُ r/7 َ ‫ َن‬5ُ َ Vْ Yَ + َ *ِ ‫ا‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ض َو‬ < ِ ‫ا" ْر‬ Zaten göklerin ve yerin mirası, Allah’ındır. Sizin olduğunu sandığınız servet ve zenginlikler, aslında size geçici olarak verilmiş birer emanetten başka bir şey değildir. Gün gelecek, bu emanet sizden geri alınacak ve gerçek sahibi olan Allah’a dönecektir. Ve hepsinin hesabı bir bir sorulacaktır. Öyleyse, Allah’ın servetini O’nun istediği biçimde harcamalısınız. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. Yahudilerden bazıları, “Allah’ın kat kat fazlasıyla kendisine geri ödeyeceği bir güzel borcu Allah’a verecek olan kimdir? Yani kim canını, malını ve sahip olduğu diğer nimetleri Allah yolunda feda ederse, Allah bunu kendisine verilmiş bir borç kabul eder ve bu fedakârlığı yapan kulunu, sonsuz cennet nimetleri ve hoşnutluğu ile ödüllendirir (2. Bakara: 245).” âyetini duyunca,


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

219

alaycÄą bir tavÄąrla, “Demek ki, MĂźslĂźmanlarÄąn inandÄąÄ&#x;Äą Allah fakirmiĹ&#x;. BaksanÄąza, el açmÄąĹ&#x; bizden borç dileniyor. Oysa biz zenginiz, hiç kimseye ve hiçbir Ĺ&#x;eye ihtiyacÄąmÄąz yoktur!â€? demiĹ&#x;lerdi. Bunun Ăźzerine, aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki âyet nazil oldu:

+/ŮŽ a ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? ا اŮ? Ů‘ َن‏+-ŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ ŮŽŮ„ ا‏-ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° fŮŽ Ů? ŮŽ (Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? 2Ů? 3Ů’ ?ŮŽ ŮŽ ‍ ]Ů?إ‏+ ŮŽ ?Ů? zŮ’ َ‍ ŮŒ ŮŽŮˆ ŮŽ& Ů’ Ů?; ا‏r ŮŽ7 M ‍ا‏ ŮŽ Ů’ Ů? HŮ? 5ŮŽ Ů’2-ŮŽ ‍ Ů? ا ŮŽŮˆâ€Ź+-ŮŽ Ů? Ů? &ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů‘Ů? T ﴞ٥٨٥﴿ 0' ŮŽ CŮŽ ŮŽ ‍ ا‏-Ů? ‍ Ů„ Ů?Ř°Ůˆâ€Ź ŮŽ r Ů? 7 ŮŽ ‍اب Ů’ا‏ Ů? Ů’ ŮŽ\*Ů? ‍ َإ‏+ ŮŽ AŮ? &Ů’ "‍ا‏

181. “Allah fakirdir, biz ise zenginiz!â€? diyenlerin sĂśzlerini Allah elbette iĹ&#x;itmiĹ&#x;tir. OnlarÄąn, bir Peygamberi ĂśldĂźrmek kadar korkunç bir gĂźnah olan bu sĂśzlerini, suç dosyalarÄąnda bulunan haksÄąz yere Peygamberleri ĂśldĂźrme veballerinin hemen yanÄą baĹ&#x;Äąna yazacaÄ&#x;Äąz ve DiriliĹ&#x; GĂźnĂź onlara: “AteĹ&#x;in yakÄącÄą azabÄąnÄą tadÄąn bakalÄąm!â€? diyeceÄ&#x;iz.

ŮŽ *Ů? l Ů? '(7 'Ů’ َ‍` ا‏ Ů’ /ŮŽ (ŮŽ Ů‘ -ŮŽ + ŮŽ *Ů? 4ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ﴞ٥٨٢﴿ ( Ů? A7 VŮŽ 5Ů’ Ů? ‍† Ů‘ ŮŽ~ Ů?م‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’ ŮŽŮˆاŮŽ Ů‘ َن‏3 ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ا‏

182. “İĹ&#x;te bu ceza, bizzat kendi ellerinizle iĹ&#x;lediÄ&#x;iniz kĂśtĂźlĂźklerin karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄądÄąr. ÇßnkĂź Allah, ĂśdĂźllendirmede de, cezalandÄąrmada da kullarÄąna hiçbir Ĺ&#x;ekilde haksÄązlÄąk etmez!â€?

ATEŞİN YEDİĞİ KURBAN

#Ů? 5Ů? BŮ? +Ů’ YŮŽ ‍ن‏+ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? ا اŮ? Ů‘ َن‏+-ŮŽ ;ŮŽ 'C7 ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů? *ŮŽ Ů’ Ů? *Ů? +?ŮŽ ŮŽ YŮ? +Ů’ 'ŮŽ O2Ů‘Ů° T Ů? Ů? ŮŽ Ů? ;ŮŽ /Ů? oŮ’ &Ů? "ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏+ ?ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽ( ا‏HŮ? ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽŮ‘ ‍ <Ů?ع‏+? ‍ا‏

183. Ama gel gĂśr ki, onlar Son Elçiye inanmamak için bin bir tĂźrlĂź bahane Ăśne sĂźrerek: “Allah’Ĺn bize emrettiÄ&#x;ine gĂśre, gĂśkten mucize olarak inen ateĹ&#x; tarafÄąndan yakÄąlan bir kurban getirmedikçe, hiçbir Peygambere iman etmeyeceÄ&#x;iz!â€? dediler.

ŮŽ (Ů’ -ŮŽ 6Ů’ -Ů? ‍ Ů? Ů?! Ů’ اŮ? ْن‏2Ů? 5Ů’ 2ŮŽ -ŮŽ ŮŽ 5Ů? MŮŽ Ů’ 2Ů? 5Ů’ -Ů? ‍ي‏C7 ŮŽ Ů‘ +*Ů? ‍ت ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů? ?ŮŽ Ů‘Ů? AŮŽ +Ů’ *Ů? 57 AŮ’ -ŮŽ ;Ů’ /Ů? 6ŮŒ Ů? ‍ Ů’ Ů?ع‏BŮ? ‍ َإ‏+g ŮŽ -7 ‍ Ů?د‏+ ŮŽ Ů’ 2Ů? Ů’?BŮ? ﴞ٥٨٣﴿ )

Onlara de ki: “Benden Ăśnce nice Peygamberler size apaçĹk mucizeler gĂśstermiĹ&#x;, o sĂśzĂźnĂź ettiÄ&#x;iniz kurban mucizesini de getirmiĹ&#x;lerdi. Peki, iman etmek için bu Ĺ&#x;artÄą ileri sĂźrerken samimi idiyseniz, onlarÄą niçin ĂśldĂźrdĂźnĂźz? ApaçĹk


220

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

mucizelerle size gelen —Zekeriya ve Yahya başta olmak üzere— birçok Peygamberi öldüren, İsa’yı da öldürmeye teşebbüs eden sizler değil miydiniz? Atalarınız Peygamberleri öldürdüğü gibi, siz de bugün onların izinden giderek Son Elçiye karşı aynı tavrı gösterip bu suça iştirak etmiş olmuyor musunuz? Demek ki, inkârınız ikna olamamaktan değil, azgınlığınızdan kaynaklanıyor. Ayrıca Allah, “Yakılan kurban mucizesi göstermedikçe, hiçbir Peygambere inanmayacaksınız.” diye bir şey emretmemiştir. Tevrat’ta yakılan kurbanlardan bahsedilir, ama bunların Peygamberliğin işaretlerinden olduğunu söylenmez. Kurbanların gökten gelen bir ateş ile yakılması, sadece onların Allah tarafından kabul edildiğinin işaretidir. Gerçi Allah dileseydi, inkârcıların istediği her türlü mucizeyi bugün de gönderebilirdi. Fakat O, onların kuruntu ve heveslerinize göre değil, sonsuz ilim ve hikmetine göre hüküm verir.”

َ 4َ 5ِ Aْ -َ ;ْ /ِ 6ٌ ُ ‫ َب ُر‬Cِّ Bُ (ْ َ​َ M ‫ ُ* َك‬Cَ ّ Bَ ‫ ْن‬+ِ Mَ ‫ب‬+ ِ ?َ ِّ Aَ +ْ *ِ w ُ +g ِ ‫ ُ* ِ َو ْا‬%ُ ّ ‫ت َوا‬+ ِ 2َ 3 ﴾١٨٤﴿ r ِ ?7 ُ ‫ْا‬

184. Ey Muhammed! Eğer bu insanlar seni yalanladılarsa, bundan dolayı üzülme! Zira senden önce de, apaçık mucizeler, hikmet dolu sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getiren nice elçiler yalanlanmıştı. İlâhî hikmet gereğince her Peygamber, böyle zorluklarla imtihan edilegelmiştir. O hâlde, başınıza gelebilecek sıkıntılara sabredin, iyiliklerinizin karşılığının hemencecik verilmesini de beklemeyin:

HAYAT. ÖLÜM ve İMTİHAN

ُ ;ِ َ ‫ َح‬%ِ Tْ ‫ َ​َ ْ; ُز‬M :ِ< َ ٰ ِ ‫ ْ َ' ْ َم ْا‬Bُ ‫ َر‬g ُ ُ‫ ْ َن ا‬Mَ ّ َ Yُ + َ &َ ّ ِ‫ت َوا‬ <ِ ْ َ ‫ ْا‬:ُ َ {ِ ‫ َذا‬lٍ =ْ &َ 6ّ Bُ َ ّ ِ‫ ا‬+ َ &ْ ( ‫ا‬ ْ ُ ّ ‫ ْا َ ٰ ُة‬+/َ ‫ <َز َو‬+َM (ْ َ​َ M :َ ?َ ّ 8َ ‫ ْا‬6َ Xْ َّ ﴾١٨٥﴿ ‫ور‬ ‫ا‬ ‫ع‬ + 2 / " ُ\ َ ُ َ ِ ‫ر َواُد‬+ ُ ِ ِ ? ‫ا‬ 185. Her canlı ölümü tadacak ve kazandığınız ödüller, size ancak Diriliş Günü’nde verilecektir. O hâlde, her kim ateşten kurtarılıp cennete konulursa, işte o, gerçek anlamda başarıyı elde etmiş ve kurtuluşa ermiş demektir. Yoksa şu dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

221

ُ L ُ ِ ‫ َ ا‬/ْ َ‫ ا‬M7 ‫ ُ ّ َن‬5َ Aْ 2ُ َ ;ْ /ِ ‫ب‬+ َ 2َ 3 ِ ‫ ا ْا‬Yُ ‫' َ; اُ و‬C7 َ ّ ‫ َ; ا‬/ِ ;َ ّ Vُ َ Lْ 2َ َ ‫ ْ َو‬3 ِ ُ=&ْ َ‫ ْ َوا‬3 ُ 5ِ Aْ -َ ‫ <ًا‬rm7 Bَ ‫ ا اَ ًذى‬Bُ َ Gْ َ‫' َ; ا‬C7 َ ّ ‫ َ; ا‬/ِ ‫ ْ َو‬3 186. Ey iman edenler! Bu dünya hayatında, mallarınızla ve canlarınızla mutlaka imtihan edileceksiniz. Ayrıca, hem sizden önce kitap verilen Hristiyan ve Yahudilerden, hem de Allah’a açıkça ortak koşan müşriklerden incitici sözler işiteceksiniz!

ُ ْ ‫ ِم‬%ْ َ ;ْ /ِ 4َ ِ ‫ ّ َن ٰذ‬+ِ Mَ ‫ ُ ا‬2َ ّ Yَ ‫ُوا َو‬pِ .ْ Yَ ‫َواِ ْن‬ ﴾١٨٦﴿ ‫ ر‬ ِ /ُ "‫ا‬

Eğer zorluklar karşısında yılmayıp sabreder ve kötü davranışlardan titizlikle sakınıp korunursanız, ne mutlu sizlere! Çünkü bu, gerçekten kararlılıkla yapılması gereken işlerdendir. Oysa Yahudi ve Hristiyanlar, daha önce kendilerine gönderilen Peygamberler ve kutsal kitaplar aracılığıyla Allah’a şöyle söz vermişlerdi:

İLAHİ SÖZLEŞME

َ ّ ِ #ُ ?َ ّ ?ُ ِّ Aَ 2ُ َ ‫ب‬+ #ُ &َ ُ 2ُ 3ْ Yَ "َ ‫س َو‬+ َ َ‫َواِ ْذ ا‬ ُ ّٰ Cَ X َ 2َ 3 ِ ‫ ا ْا‬Yُ ‫' َ; اُ و‬C7 َ ّ ‫ َق ا‬+َm /7 ‫ا‬ ِ ?5 187. Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Bu kitabı bütün hükümleriyle insanlığa bildirecek, onu asla gizlemeyeceksiniz! Özellikle de, geleceği müjdelenen Son Elçi geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz!” diye söz almıştı.

ُ ‫و ُه َو َر ا َء‬Cُ Aَ ?َ Mَ ْ ‫ ِر ِ! ْ َو‬Hُ ﴾١٨٧﴿ ‫ َ ُو َن‬Rْ 'َ +/َ l َ iْ Aِ Mَ ~ < ً 57 -َ +?ً َ​َ #7 *ِ ‫ َ َ ْوا‬G‫ا‬ Ama onlar, antlaşmayı hiçe sayarak onu kaldırıp arkalarına atıverdiler ve Allah’a verdikleri sözü; servet, makam, şan, şöhret gibi basit menfaatlerle değiştirdiler. Ne kötü bir alışveriş yapıyorlar!

َّ َ L ‫ ا‬5ُ Vَ =ْ 'َ ْ َ + َ *ِ ‫ َن اَ ْن ُ' ْ َ (ُوا‬Aُ ّ ِ 'ُ ‫ ْ ا َو‬Yَ َ‫ ا‬+ َ *ِ ‫ َن‬T َ ْ Yَ "َ ُ َ =ْ 'َ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا‬ ﴾١٨٨﴿ ٌ 7 َ‫اب ا‬ َ ْ Yَ ~َ​َ M ٌ Cَ َ ْ Hُ َ ‫اب َو‬ ِ Cَ Vَ ‫ َ; ْا‬/ِ ‫ َز ٍة‬+ َ= َ *ِ ْ Hُ ?َ ّ Aَ L

188. Yaptığı bu utanç verici işlerle övünç duyan, fakat yapması gerektiği hâlde yapmadığı işlerle ve sahip olmadığı ahlâkî niteliklerle övülmekten hoşlananların azaptan kurtulacaklarını sanma! Aksine, onlar için cehennemde can yakıcı bir azap vardır!


222

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

Bu azaptan kurtulmak ve ilâhî nimetlere kavuşmak isteyenler, şu hakikate kulak vermelidirler:

َ ْ ‫ات َو‬ َ ّ 4ُ 5ْ /ُ ﴾١٨٩﴿ dٌ '(7 -َ ‫ ْ ٍء‬Gَ 6ِّ Bُ O5ٰ َ ‫ا‬ ِ ّٰ ِ ‫َو‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ ُ ّٰ ‫ض َو‬ < ِ ‫ا" ْر‬ 189. Göklerde ve yerde mutlak egemenlik ve hükümranlık yalnızca Allah’a aittir ve Allah, her şeye kadirdir. Bunu anlamak için, çevrenize ibretle bakmanız yeterlidir:

KAİNAT KİTABINI OKUYUN

ٰ َ ‫ر‬+ َ ْ ‫ات َو‬ َ ّ ‫ َو‬6ِ ْ َ ّ ‫ َ~ ِف ا‬2ِ ْX‫ا" ْر ِض َوا‬ ُ ِ ‫ت‬+ َ ّ 0ِ 5ْ X ِ ^‫"و‬ ٍ 'َ " َ M7 ‫اِ ّ َن‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ ِ Hَ ? ‫ا‬ َْ ﴾١٩٠﴿ ‫ب‬+ ِ Aَ ْ "‫ا‬

190. Doğrusu, göklerin ve yerin o muhteşem yaratılışında ve gece ile gündüzün mükemmel bir uyum ve düzen içerisinde birbiri ardınca gelişinde, aklı, vicdanı ve sağduyusu olanlara Allah’ın sonsuz kudret, adalet ve merhametini gösteren nice deliller vardır.

َ ّ َ=2َ 'َ ‫ ْ َو‬H*ِ ?ُ g 0ِ 5ْ X َ M7 ‫ ُ و َن‬3 َ ّٰ ‫ ُ و َن‬Bُ Cْ 'َ ;َ 'C7 َ ّ َ‫ا‬ ُ O5ٰ َ ‫ ًدا َو‬Vُ -ُ ‫ َو‬+/ً + َ -ِ ‫ا‬ ِ َ ْ ‫ات َو‬ َّ ‫ض‬ ِ َ ٰ L ‫ا‬ ِ ‫ا" ْر‬

191. O sağduyu sahipleri ki, ayaktayken, otururken ve hatta dinlenmek için uzanıp yatarken, sürekli olarak Allah’ı anar ve göklerle yerin akıllara durgunluk veren o muhteşem yaratılışındaki hikmet ve anlamı üzerinde derinden derine tefekkür ederek Rablerine şöyle niyaz ederler:

َ ّ ‫اب‬ ﴾١٩١﴿ ‫ر‬+ َ ْ 5َ X َ +/َ +?َ *َ ّ ‫َر‬ َ Cَ َ +?َ َِ M 4َ &َ + َ Aْ ُ ~ً s+ ِ *َ ‫ا‬Cَ ٰ! ` ِ ? ‫ا‬ “Ey Rabb’imiz! Sen bütün bunları hikmet ve amaçtan yoksun olarak yaratmış olamazsın. Çünkü sen, abesle iştigal etmekten uzaksın, yüceler yücesisin! Hikmet ve adaletinin gereği olarak, cennet de haktır, cehennem de haktır. O hâlde, bizi cehennem azabından koru ya Rab!”

َ ّ 5 ِ +/َ ‫ َو‬#ُ 2َ 'ْ %َ ْXَ‫ َ​َ ْ( ا‬M ‫ َر‬+? ‫ا‬ َ ّ 6ِ X َ 7 ِ + ﴾١٩٢﴿ ‫ ٍر‬+.ْ َ &َ‫ ْ; ا‬/ِ ) ِ (ْ Yُ ;ْ /َ 4َ &َ ّ ِ‫ ا‬+ ?َ *َ ّ ‫َر‬ <

192. “Ey Rabb’imiz! Sen kimi ateşe atacak olursan, onu perişanlığa mahkûm etmişsin demektir. İşte böyle azabı hak eden zalimlere, hiç kimse yardım edemeyecektir.”


ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ

223

ُ *ِّ َ *ِ ‫ ُ? ا‬/ِ ‫ن اَ ْن ٰا‬+ + ?َ ّ /َ +ٰ Mَ ْ 3 َ ~ْ ِ ‫دي‬+7 ?َ 'ُ +'ً ‫ ِد‬+?َ /ُ +?َ Vْ ِ َ +?َ &َ ّ ِ‫ ا‬+ ?َ *َ ّ ‫َر‬ ِ '7 193. “Ey Rabb’imiz! Biz, “Rabb’inize iman edin!” diyerek insanlığı imana çağıran bir davetçinin çağrısını işittik ve derhâl ona iman ettik.”

َ ْ fَ /َ +?َ Mَ ّ َ Yَ ‫ َو‬+?َ Yِ +jَ ِّ َ +?َ ّ َ ْ =ِّ Bَ ‫ َو‬+?َ *َ &ُ ‫ ُذ‬+?َ َ ْ =ِ z+َ ْ M +?َ *َ ّ ‫َر‬ ﴾١٩٣﴿ ‫ار‬ ِ َ *ْ "‫ا‬ “Ey Rabb’imiz, günahlarımızı bağışla, bizi daima iyiliğe, güzelliğe yönelterek birey ve toplum olarak kötülüklerimizi yok et. Bizleri, son nefesimize kadar iyilik ve erdem sahibi kullarınla birlikte yaşat, onlarla birlikte canımızı al ve Hesap Günü’nde yine onlarla birlikte eyle ya Rab!”

S ُ 5ِ ْPYُ "َ 4َ &َ ّ ِ‫ ا‬:ِ< َ ٰ ِ ‫ َ' ْ َم ْا‬+&َ %ِ ْPYُ "َ ‫ َو‬4َ 5ِ ُ ‫ ُر‬O5ٰ َ +?َ Yَ (ْ َ ‫ َو‬+/َ +?َ Yِ ‫ َو ٰا‬+?َ *َ ّ ‫َر‬ ﴾١٩٤﴿ ‫ َد‬+V َ 7 ‫ْا‬

194. “Ey Rabb’imiz! Elçilerin aracılığıyla bize vadettiğini, yani dünyada zafer ve üstünlüğü, ahirette ise sonsuz cennet nimetlerini bizlere bahşet ve Diriliş Günü bizleri mahcup etme! Kuşku yok ki sen, verdiğin sözden asla caymazsın!”

ُ ْ?/ِ 6ٍ /ِ + َ 6َ َ َ fُ x7 ُ‫ ّ& َ " ا‬7 َ‫ ْ ا‬Hُ *ُ ّ ‫ ْ َر‬Hُ َ ‫ب‬+ O mْٰ &ُ‫ ٍ اَ ْو ا‬Bَ ‫ ْ; َذ‬/ِ ْ 3 ْ M َ 8َ 2َ +َ ُ u ُ Vْ *َ ٍ Vْ *َ ;ْ /ِ ْ 3

195. Rableri de dualarını kabul ederek onlara şöyle cevap verdi: “Elbette ben, gerek erkek gerek kadın olsun, içinizden benim yolumda çaba harcayan hiç kimsenin çabasını boşa çıkarmayacağım. İlâhî adalet karşısında her insan, ancak göstermiş olduğu gayret oranında ceza veya mükâfat alacak ve kadın-erkek, efendi-köle, siyah-beyaz, zengin-fakir ayrımı yapılmayacaktır. Çünkü toplumsal statüleriniz ne kadar farklı olursa olsun, hepiniz birbirinizin neslinden türeyen ve eşit hak ve sorumluluklara sahip olan kimselersiniz.


224

3. ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

‫ ا‬5ُ 2ِ -ُ ‫ ا َو‬5ُ Yَ +-َ ‫ َو‬5 7 A7 َ M7 ‫ر ِ! ْ َواُ و ُذوا‬+ َ !َ ;َ 'C7 َ ّ +َM ُ ِ ْXُ‫ ُ وا َوا‬g+ ِ 'َ ‫ ْ; ِد‬/ِ ‫ ا‬g َ ْ +Hَ 2ِ ْ Yَ ;ْ /ِ ‫ ي‬7 8ْ Yَ ‫ت‬+ ُ َ ‫ ْ َو‬Hِ Yِ +jَ ِّ َ ْ Hُ ْ? َ ‫ ِّ= َ ّ َن‬Bَ " َُ ‫ ُ ر‬+Hَ &ْ "‫ا‬ ٍ ?َ ّ g َ ْ Hُ ?َ ّ 5َ Xْ ِ ‫"د‬ َ ّ ;ُ Lْ T ﴾١٩٥﴿ ‫اب‬ ِ< ّٰ (ِ ْ? ِ ;ْ /ِ +*ً ‫َ َ ا‬ ُ ّٰ ‫ا َو‬ ُ ‫ا ِ ?ْ َ( ُه‬ ِ َ m ‫ا‬

İşte, Müslümanca bir hayatın önünde engel olan her şeyi; gerektiğinde içinde yaşadığı toplumu, ülkeyi, aileyi, çevreyi, arkadaş ortamını, alışkanlıkları, hayat tarzını... terk ederek, İslâm’ı özgürce yaşayabileceği yepyeni bir ortama geçiş yapanlar, yani Allah yolunda İslâm diyarına hicret edenler, zalimler tarafından mallarına-mülklerine el konulup yurtlarından çıkarılanlar, benim yolumda işkence ve eziyetlere uğrayanlar, yeryüzünde ilâhî adaleti egemen kılmak için savaşan ve bu uğurda şehit düşenler var ya; işte ben, böyle fedakâr müminlerden oluşan bir toplumu daima iyiliğe, güzelliğe yönlendirecek, böylece, bireysel ve toplumsal hayatlarında her türlü zulmü, haksızlığı, kötülüğü yok ederek onların günahlarını sileceğim ve tarafımdan bir ödül olarak, onları ahirette, içinde ırmaklar çağıldayan cennet bahçelerine yerleştireceğim. Öyleyse, bu dünyanın gelip geçici zevkleri için değil, âhiretin sonsuz nimetlerini kazanmak için çalışın. Çünkü ödüllerin en güzeli, Allah katında olandır.

GERÇEK HAYAT: ÂHİRET

﴾١٩٦﴿ ‫ َ~ ِ<د‬Aِ ‫ ْا‬Mِ ‫=َ ُ وا‬Bَ ;َ 'C7 َ ّ ‫ ا‬a ُ 5ُ ّ َ Yَ 4َ &َ ّ َ ّ ُ\'َ "َ 196. Ey mümin! Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin, her istediklerini serbestçe yaparak yeryüzünde öyle diyar diyar gezip dolaşmaları sakın seni aldatmasın!

ٌ 57 -َ ‫ ٌع‬+2َ /َ ﴾١٩٧﴿ ‫ ُد‬+Hَ ِ ‫ ْا‬l َ iْ *ِ ‫ ّ َ? <ُ َو‬Hَ g َ ْ Hُ '‫ ٰو‬+ْ /َ َُ ّ 6 197. Çünkü onlara verilen bu nimetler, basit ve gelip geçici bir zevkten ibarettir, sonunda varacakları yer ise cehennemdir. O ne korkunç bir yataktır!


ÇAÄžLAR ĂœSTĂœ HAYAT REHBERÄ°

225

ŮŽ Ů’ +HŮŽ 2Ů? Ů’ YŮŽ ;Ů’ /Ů? ‍ ي‏7 8Ů’ YŮŽ ‍ت‏+ ;ŮŽ '(7 Ů? +X ŮŽ ‍ Ů?ع‏+HŮŽ &Ů’ "‍ا‏ ŮŒ ?ŮŽ Ů‘ g ŮŽ Ů’ HŮ? ŮŽ Ů’ HŮ? *ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů’ ا َع‏YŮŽ Ů‘ ‍' ŮŽ; ا‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?; ا‏3 Ů? Ů° ŮŽ Ů’ Ů? ŮŒ rŮ’ X ﴞ٥ي٨﴿ ‍اع‏ Ů? Ů‘Ů° (ŮŽ Ů’? Ů? +/ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?< Ů‘Ů° (Ů? Ů’? Ů? ;Ů’ /Ů? Ů‹"%Ů? &Ů? +HŮŽ M7 ŮŽ ‍ا‏ Ů? ŮŽ *Ů’ ~

198. Ama Rablerinden gelen ilkeler doÄ&#x;rultusunda hayata yĂśn vererek kĂśtĂź davranÄąĹ&#x;lardan titizlikle sakÄąnanlara gelince, aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar çaÄ&#x;Äąldayan ve sonsuza dek içerisinde yaĹ&#x;ayacaklarÄą cennet bahçeleri onlarÄąndÄąr! Ä°Ĺ&#x;te onlar, birer kutlu misafir olarak Allah tarafÄąndan bĂśyle aÄ&#x;Äąrlanacaklar. Evet, Allah katÄąndaki nimetler, dĂźrĂźst ve erdemli insanlar için en hayÄąrlÄąsÄądÄąr. Her toplumda, bĂśyle dĂźrĂźst ve erdemli insanlar vardÄąr. Nitekim:

Ů? Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏%Ů’Ů? &Ů?‍ ا‏+ /ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů’ HŮ? Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏%Ů’Ů? &Ů?‍ ا‏+ /ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮˆâ€Ź3 Ů? Ů‘Ů° *Ů? ;Ů? /Ů? oŮ’ 'Ů? ;Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ب‏+ Ů? ‍ Ů’ا‏6Ů? Ů’!َ‍ Ů’; ا‏/Ů? â€ŤŮŽŮˆاŮ? Ů‘ َن‏ Ů? 2ŮŽ 3 ŮŽ V7 G+ (ŮŽ Ů’? Ů? Ů’ !Ů? Ů? gŮ’ َ‍ Ů’ ا‏HŮ? ŮŽ 4ŮŽ iŮ? Ů° ^‍ ~ اŮ?Ůˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ت‏+ Ů? Ů‘Ů° Ů? ) ŮŽ Ů? 'ŮŽ +Ů° *Ů? ‍ ŮŽÂ… Ů?Ůˆ َن‏RŮ’ 'ŮŽ "ŮŽ Ů? X < Ů‹ 57 -ŮŽ +?Ů‹ ŮŽŮŽ ƒ ‍ا‏ ﴞ٥يي﴿ ‍ب‏+ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’ < اŮ? Ů‘ َن‏HŮ? *Ů?Ů‘ ‍َع‏ ŮŽ Ů? ‍ Ů’ا‏fŮ? ' 7 ŮŽ ‍ا‏ Ů? L 199. Kitap Ehli denilen Yahudiler, Ăśzellikle de Hristiyanlar arasÄąnda Ăśyle temiz yĂźrekli insanlar vardÄąr ki, Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;Äąna ve birliÄ&#x;ine yĂźrekten iman ederler; kendilerine indirilmiĹ&#x; olan kitaplarÄąn yanÄą sÄąra, size indirilen Kur’ân-Äą KerĂŽme de inanÄąrlar. Allah’a karĹ&#x;Äą derin bir saygÄą ve Ăźrperti duyarlar. Bu yĂźzden de, O’nun gerek Tevrat, gerek Ä°ncil, gerekse Kur’ân’daki âyetlerini, servet, makam, Ĺ&#x;an, Ĺ&#x;Ăśhret gibi basit menfaatlerle deÄ&#x;iĹ&#x;mezler. Ä°Ĺ&#x;te bunlara, Rableri katÄąnda muhteĹ&#x;em ĂśdĂźller vardÄąr. Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah yeri ve zamanÄą geldiÄ&#x;inde hesap gĂśrmede çok hÄązlÄądÄąr! Ĺžu hâlde:

Ů? 5ŮŽ Ů‘ VŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? *Ů? ‍ Ů?* Ů? Ůˆا ŮŽŮˆ ŮŽعا‏+ ŮŽ ‍Ů?Ůˆا ŮŽŮˆâ€ŹpŮ?  â€ŤŘ§â€Ź ‍ Ů? َن‏5Ů? =Ů’ YŮ? Ů’ 3 ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? ا‏YŮŽ Ů‘ ‍ ا ŮŽŮˆا‏q Ů’ ‍ Ů?? ا‏/ŮŽ ‍' ŮŽ; ٰا‏C7 ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏+HŮŽ 'Ů? Ů‘ َ‍ ا‏+ 'ŮŽ ﴞ٢٠٠﴿

200. Ey iman edenler! Allah yolunda mĂźcadele verirken, karĹ&#x;ÄąnÄąza çĹkabilecek zorluk ve sÄąkÄąntÄąlara sabredin ve zulme karĹ&#x;Äą toplumsal direnç gĂśstererek birbirinizle sabÄąrda yarÄąĹ&#x;Äąn! Gerek dĂźĹ&#x;mandan gelebilecek saldÄąrÄąlara, gerek Ĺ&#x;eytanĂŽ vesvese ve ayartÄąlara karĹ&#x;Äą her an uyanÄąk ve hazÄąrlÄąklÄą bulunun. Ve Allah’tan gelen ilkeler doÄ&#x;rultusunda hayatÄąnÄąza yĂśn vererek kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her tĂźrlĂźsĂźnden titizlikle sakÄąnÄąn ki, bĂśylelikle umduÄ&#x;unuz o zafer ve kurtuluĹ&#x;a erebilesiniz!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.