ÇAĞLAR ÜSTÜ HAYAT REHBERİ 1. CİLT (1. FÂTİHA-9. TEVBE)
ِ َ ِ َ ﴾ ُ َر ُة ْا١﴿
1. FÂTİHA SÛRESİ Mushaf sıralamasında birinci, nüzul sırasına göre beşinci sûredir. Yedi âyettir. Mekke döneminin ilk yıllarında, Müddessir sûresinden sonra nâzil olmuştur. Peygamber aleyhisselâm’a ilk gelen vahiy, Alak sûresinin ilk beş âyetidir. Daha sonra Kalem, Müzzemmil ve Müddessir sûrelerinin ilk bölümleri inmiştir. Bu sûreler henüz tamamlanmadan, Fâtiha sûresinin tamamı bir defada nâzil olmuştur. Buna göre, bütün olarak gönderilen ilk sûre Fâtiha sûresidir.1 Fâtiha; giriş, açış, başlangıç demektir. Kur’ân’ın tertip sıralamasında ilk sûresi olduğu için bu adla anılmıştır. Namazın her rekâtında okunan2 bu sûre, Kur’ân-ı Kerîm’in veciz bir özeti, girişi ve önsözü mahiyetindedir. Bir bitki tohumu nasıl o bitkinin dallarını, yapraklarını, meyvelerini ve diğer özelliklerini özünde barındıran bir çekirdek programı ise, Fâtiha da Kurân’ın çekirdeği, özü ve esâsıdır. En meşhur ismi Fâtiha olup, başka isimlerle de anılmaktadır.3 1
Kur’an’da ilk ve son nâzil olan âyet veya sûrenin hangisi olduğuna dair muhtelif rivayetler şöyle özetlenebilir: Mekke’de ilk nâzil olan âyet, ittifakla Alak sûresinin ilk beş âyetidir. Đlk nâzil olan tam sûre ise Fâtiha’dır. Đslâm’ı tebliğ emri içeren ilk sûre Müddessir sûresi, açıkça ilân edilen ilk sûre Necm sûresidir. Mekke’de son nâzil olan sûre Mü’minûn’dur. Medine’de ilk nâzil olmaya başlayan sûre Bakara sûresidir. Medine’de son inen âyet, Bakara sûresinin 281. âyetidir. Helâl ve harama dair inen son âyet ise Mâide sûresinin 3. âyetidir. Medine’de en son inen tam sûre Nasr sûresi, ahkâma dair inen son sûre ise Mâide sûresidir. 2 Rasulullah (sav), “Fâtiha’yı okumayanın namazı yoktur.” buyurmuştur. (Buhârî, Ebvâbu’sSalât, 14; Müslim, Salât, 34; Đbn Mâce, Đkâmetu’s-Salât, 11; Tirmizî, Salât, 183) Âlimlerin büyük bir kısmı, bu hadise dayanarak namazın her rekâtında Fâtiha okumanın farz olduğunu söylemişlerdir. Buna göre, namazda Fâtiha yerine başka bir sûre veya âyet okuyanın namazı sahih değildir. Hanefîler ise, “Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyun.” (73. Müzzemmil: 20) âyetini esas alarak, yukarıdaki hadisi “Fâtiha’yı okumayanın namazı tam ve kâmil değildir.” şeklinde yorumlamışlardır. Buna göre namazda Fâtiha’yı okumak farz değil, vâciptir. Fâtiha yerine Kur’ân’dan başka bir bölüm okunsa dahî, namaz kemâl yönünden eksik olmakla birlikte sahihtir. 3 Fâtiha sûresinin en çok bilinen isimleri şunlardır: Fâtihatü’l-Kitâb veya Fâtiha: Kulluk kitabımızın ilk sûresi olduğu, Kur’ân-ı Kerîm bu sûreyle başladığı için bu adı almıştır. Ummu’l-Kitâb veya Ummu’l-Kur’ân: Kitabın anası, özü; ana kitap demektir. Vayhin temel ilke ve hedeflerini içerdiği için bu isimle anılmıştır. el-Esâs: Dinin
Fâtiha; YĂźce YaratÄącÄą huzurunda kulun, en içten Ĺ&#x;Ăźkrân ve minnettârlÄąk duygularÄąyla O’na yĂśneliĹ&#x;i, O’nun sÄąnÄąrsÄąz merhameti, adâleti, kudreti, cĂśmertliÄ&#x;i, yĂźceliÄ&#x;i ĂśnĂźnde saygÄąyla boyun eÄ&#x;iĹ&#x;idir. Fâtiha; insanÄą dĂźnyada ve âhirette saadete ulaĹ&#x;tÄąran ilâhĂŽ kurtuluĹ&#x; reçetesi, gĂśnĂźlleri aydÄąnlatan hidâyet meĹ&#x;âlesidir. Fâtiha; vicdanlara nakĹ&#x;edilmiĹ&#x; gĂźzellikleri gĂźn yĂźzĂźne çĹkaran Ăśze dĂśnĂźĹ&#x; çaÄ&#x;rÄąsÄą ve nihâyet, Allah ile kulu arasÄąnda ezelĂŽ kulluk antlaĹ&#x;masÄądÄąr. Fâtiha kulun duasÄą, Kur’ân ise YaratÄącĹ’nÄąn kuluna verdiÄ&#x;i cevaptÄąr. Kul, kendisine doÄ&#x;ru yolu gĂśstermesi için Allah’a yalvarÄąr; Allah da duaya cevap olarak tĂźm Kur’an’Ĺ onun ĂśnĂźne koyar ve sanki Ĺ&#x;Ăśyle der: “Buyur kulum, iĹ&#x;te benden dilediÄ&#x;in hidayet!â€? Bu nedenle kiĹ&#x;i Kur’ân’Ĺ incelemeye, Allah’tan hidayet dileyerek baĹ&#x;lamalÄądÄąr.
ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ ŮŽ Ů? "! # ‍ا‏ ‍ ن‏ ! ‍ا‏
‍ذ‏ Ů? Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů‘ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů?
Ä°lâhĂŽ rahmetten kovulmuĹ&#x; her tĂźrlĂź insan ve cin Ĺ&#x;eytanÄąnÄąn vesvese ve ayartmalarÄąndan yĂźce Rabb’ime sÄąÄ&#x;Äąnarak4 Kur'ân-Äą KerĂŽm’i okumaya baĹ&#x;lÄąyorum:
Ů° ŮŽ ŮŽ "! ' ‍ا‏ & ' ‍ا‏ ‍ا‏ "‍ـــــــــ‏ % Ů? Ů‘ Ů’ Ů’ Ů° ( Ů‘ Ů‘ Ů? Ů? Ů? Ů?
Rahman ve Rahim olan Allah’Ĺn AdÄąyla!5 aslÄą, esasÄą demektir. el-Vâfiye veya el-Kâfiye: Her konuda tam ve yeterli olan demektir. esSeb’u’l-MesânĂŽ: Tekrarlanan (veya ĂśvgĂź ifade eden) yedili anlamÄąna gelir. ÇßnkĂź bu yedi âyetlik sĂťre, namazlarÄąn her rekâtÄąnda tekrarlanmakta ve yĂźce Allah’a ĂśvgĂź ifade etmektedir. el-Kenz: UlvĂŽ manalar hazinesi demektir ki, Fâtiha’yÄą çok gĂźzel vasfeden bir isimdir. AyrÄąca ŞßkĂźr, Ĺžifâ, Sâfiye, Salât (dua ve namaz), Hamd ve Dua gibi isimlerle de anÄąlmaktadÄąr. 4 “Kur’ân okuyacaÄ&#x;Äąn zaman, ilâhĂŽ rahmetten kovulmuĹ&#x; her tĂźrlĂź Ĺ&#x;eytanÄąn vesvese ve ayartmalarÄąndan Allah’a sÄąÄ&#x;Äąn.â€? (Nahl, 16/98) 5 Ä?slâm âlimleri, sĂťrelerin baĹ&#x;Äąnda yer alan besmelelerin Kur’ân’dan olup olmadÄąÄ&#x;Äą hususunda ihtilaf etmiĹ&#x;lerdir. MâlikĂŽlere gĂśre, yalnÄązca Neml sĂťresinin 30. âyetinde geçen besmele Kur’ân’dandÄąr. Zira besmeleler Kur’ân’dan olsaydÄą, bunun mĂźtevatir (hiçbir tereddĂźde meydan vermeyecek derecede saÄ&#x;lam ve gĂźvenilir) rivayetlerle bize ulaĹ&#x;mÄąĹ&#x; olmasÄą gerekirdi. Nitekim Kur’ân-Äą KerĂŽm bize tevatĂźr yoluyla gelmiĹ&#x;tir. MĂźtevatir olmayan haberlere dayanÄąlarak, bir Ĺ&#x;eyin Kur’ân’dan olduÄ&#x;una hĂźkmedilemez. O hâlde besmeleler vahiy deÄ&#x;ildir, sadece sĂťreleri
Ben her işime sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla başlarım ve yapacağım her işi O’nun rızası doğrultusunda, O’nun emir ve talimatlarına uygun olarak yaparım. Buna göre, beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum:
HAMD َ &( َ ,َ َر ِّب ْا ﴾١﴿ + ِ ّٰ ِ )ُ &ْ َ ْ َا *
1. Hamd, âlemlerin Rabb’i Allah’a aittir. Her türlü hamd, övgü, şükür, minnettarlık, saygı, yücelik, azamet, şeref ve ululuk, kâinatı yoktan var eden, tüm canlıları besleyen, eğiten, yöneten ve yönlendiren Allah’a aittir. Gerçek anlamda birbirinden ayırmak için sûrelerin başlarına yazılmış sözlerdir. Bunun için Mâlikîler, namazda besmeleyi açıktan da gizli de okumazlar. Kur’ân-ı Kerîm’i Mushaf hâlinde toplayan Sahabe-i Kiram’ın, Fâtiha’nın sonunda okunan “Âmîn” sözü de dâhil, Kur’an’dan olmayan hiçbir şeyi Mushaf’a yazmadıkları ve bu hususta son derece titiz davrandıkları bilinmektedir. Şayet sûre başlarında yer alan besmeleler Kur’an’dan birer âyet olmasaydı, Ashab-ı Kiram bunları Mushaf’a yazmazdı. Bu gerçek dikkate alınınca, sure başlarındaki besmelelerin Kur'ân’dan olduğu görüşü daha isabetli görünmektedir. Đmam Şâfiî, Saîd b. Cübeyr, Zührî, Atâ ve Đbn-u Mübârek, her sûrenin başında yer alan besmelenin, o sûrenin ilk âyeti olduğunu söylemişlerdir. Đmam Ahmed b. Hanbel, Ebû Sevr ve Ebû Ubeyd de bu görüştedir. Buna göre, Fâtiha’nın yedi âyetinden birincisi besmeledir. “Ğayril mağdûbi” bir âyet başı değildir. Bunun için Şâfiîler, namazda her sûrenin başında besmeleyi okurlar. Cehrî namazlarda dahi besmeleyi Fâtiha gibi yüksek sesle okurlar. Hanefîlere göre ise, sûrelerin başındaki besmeleler başlı başına birer âyet olmak üzere Kur’ân’dandır. Fakat Neml sûresinin 30. âyetindeki hariç, hiçbir besmele sûrenin bir parçası değildir. Besmeleler sûreleri birbirinden ayırmak ve sûre başında teberrüken okunmak üzere nâzil olmuşlardır. Buna göre, Fâtiha sûresinin ilk âyeti “Bismillahirrahmanirrahim” değil, “Elhamdu lilllahi Rabbil-âlemin”dir. “Sırâtallezîne en’amte aleyhim” altıncı âyet, “Ğayril mağdûbi aleyhim vela’ddâllîn” ise yedinci âyettir. Peygamber (sav)’in ve Raşid Halîfelerin, cehrî namaza başlarken besmeleyi sesli olarak okumayıp “El-hamdu lillâhi Rabb’il-âlemîn” ile kıraata başladığını ifade eden sahih rivayetler bu görüşü teyid etmektedir. Biz de çalışmamızda bunu esas aldık. Hanefîlere göre kıraat başında besmelenin okunması farz veya vâcib değildir. Fakat gerek namazda ve gerek namaz dışında, her Kur’ân tilavetinin ve her önemli işin başında okunması sünnettir. Namazın her rekâtında Fâtiha’dan önce besmele okunur. Ancak Fâtiha’nın bir parçası olduğu zannedilmesin diye, yüksek sesle kıraat yapılan namazlarda besmele gizli okunur. Zamm-ı sûreden önce besmeleyi okuyup okumamakta ise kişi serbesttir.
övülmek O’nun hakkıdır ve yalnızca O’na yaraşır. Zira bütün iyiliklerin, güzelliklerin kaynağı ve asıl sahibi O’dur. Her varlığı kendi yaratılışındaki amaç ve hikmete uygun niteliklerle donatan, onları daima iyiye ve güzele yönlendirerek her şeye hedef ve yolunu gösteren O’dur. Kulağa duymayı, göze görmeyi, güneşe ışık vermeyi, kelebeğe uçmayı, çiçeğe açmayı, ağaca meyve vermeyi öğreten O olduğu gibi, sizi dünyada ve âhirette mutluluğa iletecek bu kitabı gönderen de O’dur. O hâlde insan, bütün iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağı olan Rabb’ini tüm kalbiyle övüp yüceltmeli, en derin saygı ve şükran duygularıyla O’nun hükümlerine boyun eğmeli ve yalnızca O’na kul olmalıdır. Ey bütün iyiliklerin, güzelliklerin kaynağı olan Allah’ım! Her türlü övgüye, teşekküre lâyık olan yalnızca sensin. Bizlere bahşettiğin bunca nimetlerden dolayı sana sonsuz şükürler olsun ya Rab! “Allah’a hamd ile başlanmayan her iş bereketsizdir.”6 hadis-i şerifi gereğince müminler dualarına, vaazlarına ve diğer önemli konuşmalarına Allah’a hamd ile başlar; “Dualarının sonu, daima ‘Hamd olsun âlemlerin Rabb’i Allah’a!’ sözüdür.”7 âyeti gereğince yine hamd ile bitirirler.
َ َ َ ﴾٢﴿ "! ' ا & ' ا ْ ٰ ( ّ ّ * ِ ِ
2. Rahmandır, Rahimdir.8 Sınırsız rahmet, merhamet ve şefkat sahibidir. İyilik ve lütufları sonsuzdur. Sizi sizden çok sever, size sizden daha yakındır. O’nun sonsuz rahmet ve 6
Ebû Dâvûd, Edeb: 18; Đbn-i Mâce, Nikâh: 19 7 Yunus, 10/10 8 Rahmân, ilâhî rahmetin bu dünyada mümin-kâfir, iyi-kötü zalim-mazlum ayırımı yapmaksızın tüm mahlûkat üzerinde lütuf, inâyet, şefkat ve merhamet olarak tecelli etmesidir. Allah’ın rahmân sıfatının tecellisi olarak canlılar türlü nimetlerle beslenir, anne yavrusunu emzirir, kâinatın nizamı harika bir denge üzerinde devam eder. Rahîm ise, Allah’ın, yalnızca rahmeti hak eden ve ona lâyık olan kullarına lütuf ve ikramını ifade eder. Allah, rahîm sıfatının tecellisi olarak zalimlere karşı mümin kullarını destekler. Yine bu sıfatın tecellisi olarak, iman edip salih ameller işleyen kullarını ebedî cennet nimetleriyle ödüllendirir.
şefkati tüm varlıkları kuşatmıştır. Rahmetini tamamlamak üzere bu kitabı göndermiş ve onun ışığında yürüyen bahtiyârlara, âhiret hayatında sonsuz mutluluk ve kurtuluş müjdesini vermiştir. Ama unutmayın ki, Allah çok merhametli olmakla birlikte, aynı zamanda hikmetli ve adaletlidir de:
ّ ( ْ ِم1َ /ِ ِ َ ﴾٣﴿ 1 0 ِ ) ا
3. Din Günü’nün mâlikidir. Gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan Yargı Günü’nün mutlak hâkimidir. O’nun sınırsız merhameti, adaletine asla mani değildir. Buna göre, Allah mahşer günü tüm insanları yeniden diriltip hesaba çekecek ve her iyiliğin mükâfatını, her kötülüğün cezasını mutlaka verecektir. O hâlde ey Rabb’imiz, tüm içtenliğimizle sana söz veriyoruz:
SÖZLEŞME ُ0 ,( 8َ %ْ 5َ َك1َّ ِ ُ) َوا7ُ ,ْ 5َ َك1َّ ِا ﴾٤﴿ +
4. Sadece sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz. Yalnızca sana ibadet eder, bütün emirlerine kayıtsız şartsız boyun eğeriz. İyiyi kötüyü, güzeli çirkini, doğruyu eğriyi belirlemede kendimize yalnızca ilâhî ölçüleri rehber ediniriz. Senden başka hayatımıza yön verecek, kurallar koyacak otorite kabul etmeyiz. Senin buyruklarına aykırı hükümler veren hiçbir güce —kim olursa olsun— asla boyun eğmeyiz. Ancak senden yardım dileriz: Her türlü iyiliğin, lütuf ve nimetin senin elinde olduğunu bilir, senin iznin ve onayın olmadıkça hiçbir dileğin gerçekleşmeyeceğine yürekten inanırız. Dertlerimize devayı, hastalığımıza şifayı, sıkıntılarımıza çareyi ancak sende ararız. Senden başka hiçbir varlığa el açıp dua etmez, hiç kimseden medet
ummayız. Sadece Sana yalvarır, ancak Senin kudret ve merhametine sığınırız. Yalnızca Allah’tan yardım istemek, insanlar arasında cereyan eden mutad yardımlaşmalara elbette mani değildir. Bilakis bu tür yardımlaşmalar bizzat yüce Allah tarafından teşvik ve emredilmiştir.9 Burada kasdedilen, yalnızca Allah’ın verebileceği lütuf ve nimetlerdir ki, bunlar doğrudan doğruya ve yalnızca Allah’tan istenmeli, kul ile Rabbi arasına hiçbir aracı konulmamalıdır.
HİDÂYET َ ا = َ ا ﴾٥﴿ "* َ !;( 8َ %ْ &ُ ط ْا ِّ 5َ )ِ ْ:ِا
5. Bizi dünyada huzur ve saadete, âhirette ise cennete ulaştıran dosdoğru yola ilet ya Rab! Bu yol, insanın doğal yapısıyla, duyguları, eğilimleri ve ihtiyaçlarıyla birebir örtüşen, varlık kanunlarıyla tam bir uyum ve ahenk içinde olan, insanlığı dünyada ve âhirette mutluluğuna ulaştıracak yegâne kurtuluş reçetesi olan İslâm yoludur. Ancak bu yol, sadece zihinlerde ve gönüllerde yaşayan bir iyi niyet temennisi, bir ideal olarak kalmamalıdır. Bilakis, örnek şahsiyetlerce temsil edilen ve bir toplum tarafından pratik hayata aktarılarak ete kemiğe bürünen, elle tutulan, gözle görülen sahici bir yol olmalıdır:
َ َ َ ? َ ا ﴾٦﴿ "*ْ@ِ !ْ Aَ َ B & ,ْ 5 ا 1 C َ ْ َ َ ( ّ طا ِ
6. Bizi, kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet. Nimet verilen kimseler, insanlık tarihi boyunca tevhid sancağını elden ele taşıyan, tertemiz ahlâk ve sarsılmaz imanları ile insanlığa örnek olan Peygamberler ve onların izinden yürüyen âlimler, şehitler ve salihlerdir. İşte müminler bu yola talip olmalı, bu yolda yürüyen hak erlerinin safında yerini almalıdır. 9
“Đyilik ve takva konusunda birbirinizle yardımlaşın.” (Mâide, 5/2)
G َّ Iَ ْ!@ ْ" َوAَ َ ب ْ َ ّ ( H ا ْ ﴾ ٧﴿ + H J & اE ُ َ ِ ِ ِ ْ Fَ
7. Gazaba uğramış olanların ve sapmışların yoluna değil… Gazaba uğramış olanlar, hakikati pekâlâ bildikleri hâlde, dünyaya ve dünya nimetlerine tutkuyla bağlılıkları yüzünden ilâhî iradeye başkaldıran ve böylece Allah’ın gazabına müstahak olan kimselerdir. Peygamber (sav)’in ifadesine göre, bunun en bariz örneği Yahudilerdir.10 Sapmış olanlar ise, Allah’ın peygamberler aracılığıyla gönderdiği hak dinden bilinçsizce sapan kimselerdir. Bunların sapma sebebi kibir ve inattan çok, akıllarını gereğince kullanmamaları ve dini kendi arzuları doğrultusunda şekillendirmek istemeleridir. Öyle ki, onlar vahiy dışı kaynaklardan edindikleri bâtıl düşünceleri, bid’at ve hurâfeleri Allah’ın dinine eklemekten çekinmezler. Bunu da çoğu kez halkı dine çekmek, dini yaygınlaştırmak gibi sözde masumane gerekçelerle yaparlar. İnsanı sırf maddeden ibaret gören gazaba uğramışlara karşılık, sapmış olanlar insanı yalnızca ruhtan ibaretmiş gibi değerlendirir, onun maddî ihtiyaçlarını yok sayarlar. Peygamber (sav)’in ifadesine göre, bunların da en belirgin örneği Hristiyanlardır.11 Gazaba uğrayanlar Bakara Sûresi’nde, sapmış olanlar ise Âl-i İmrân Sûresi’nde ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Ya Rab; bize doğru yolu göster ve o yolda yürümemiz için dizimize derman, yüreğimizi iman, zihnimize iz’ân ver! Hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak tanımamız için gönlümüzü aydınlat, basiretimizi keskinleştir. Senin yolundan sapan toplumlara benzemekten, onlar gibi yaşamaktan ve onların akıbetine uğramaktan bizleri koru Allah’ım! Âmîn, âmîn, âmîn…12 10
Sünen-i Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân, 2953; Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, 8202 11 Sünen-i Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân, 2953; Elbânî, Sahîhu’l-Câmi’, 8202. 12 Allah’ın Rasülü (sav), gerek namazda gerek namazın dışında bu sûreyi okuduğu zaman, “Âmîn (Duamızı kabul eyle ya Rab)!” der ve ashabına da bunu tavsiye ederdi. (Müslim, Salât 72; Ebû Dâvûd, Salât 167-168; Tirmizî, Mevâkîtu’s-Salât 116)
َ; َ ِة7َ ﴾ ُ َر ُة ْا٢﴿
2. BAKARA SÛRESİ Adını, 67–71. âyetlerde geçen ve bir ineğin (el-bakara) kurban edilişini anlatan ilginç bir kıssadan almıştır. Sûrenin büyük bölümü, Peygamber (s)’in Medine’ye hicretinden sonraki ilk iki yılda nâzil olmuştur. Ancak 281. âyet, Kur’ân’ın en son nâzil olan âyetidir. Medine’de oluşan yeni İslâm toplumunun karşılaştığı sorunların çözümüne yönelik çok sayıda hukukî düzenlemeye yer veren sûre, 286 âyettir.
L
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla! Ben her işime sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla başlarım ve yapacağım her işi O’nun rızası doğrultusunda, O’nun emir ve talimatlarına uygun olarak yaparım. Fâtiha sûresinde kulun hidâyet isteğine Allah, “Buyur kulum, işte benden dilediğin hidayet!” diyerek cevap veriyor:
HİDÂYET ve MÜMİNLER
﴾١﴿ G"M G ا
1. Elif, Lâm, Mîm.13 Dinle, ey insanoğlu! Bak bunu sana Allah söylüyor. Bunları Allah sözü olarak dinle, başkasının sözüne benzetme. 13
Bazı sûrelerin başında yer alan bu tür hece harflerine Hurûf-u Mukattaa denir. Kur’ân’da böyle harflerle başlayan 29 sûre vardır. Bu aynı zamanda Arapçadaki harflerin toplam sayısıdır. Arap alfabesindeki harf gruplarından her biri, Hurûf-u Mukattaa içerisinde zikredilmiştir. Tekrar edilenler sayılmazsa, Hurûf-u Mukattaa 14 harftir. Kur’an-ı Kerim, Hurûf-u Mukattaa ile inkârcılara meydan okuyarak diyor ki: “Mademki Kur’an’ı Muhammed’in uydurduğunu iddia ediyorsunuz, o halde onun bir benzerini de siz uydurun. Zira bu harfleri sizler de çok iyi biliyor ve kullanıyorsunuz. Kur’an da bu tür harflerden oluşmuştur. Eğer Kur’an’ın bir benzerini yapamazsanız, o zaman onun on suresinin benzerini yazın. Bunu da yapamazsanız, o halde Allah’tan başka tüm yardımcılarınızı da çağırarak onun sadece tek bir suresinin benzerini meydana getirin.” Mukattaa harflerinin hemen ardından Kur’ân’a ve vahiy olgusuna işaret edilmesi de bu görüşü teyit etmektedir. Bu meydan okuyuşa karşı Araplardan bir cevap çıkmadı, susup kaldılar. Zira Allah, Arapların kullandığı bu kelimeleri kullanarak öyle erişilmez bir ifade uslûbu ortaya koymuştu ki, beşerin bunun bir eşini meydana getirmesi mümkün değildi. Eğer Kur’ân insan ürünü bir kitap olsaydı;
Senin gayet iyi tanıdığın ve şiirlerinde, yazılarında, hitâbelerinde ustalıkla kullandığın şu harflere dikkatlice bak. İlâhî kudret bu basit harfleri nasıl mükemmel bir uyumla yan yana dizdi de, olağanüstü güzelliği karşısında en büyük edebiyat ustalarının, âlimlerin, filozofların ister istemez secdeye kapandığı; bir tek sûresinin dahî benzerini yapmakta beşeriyetin acze düştüğü eşsiz, mucizevî bir kitap ortaya koydu:
َ ;( 8َّ &ُ Aْ ِ ً)ى:ُ QP ِ !R( PS ﴾٢﴿ + َ 1ْ َرIَ ب ِ ْا/َ ِ ٰذ * ُ 8َ T
2. O Kitap14 ki, onda asla şüphe yok. İnsanı dünyada ve âhirette kurtuluşa iletecek temel hayat prensiplerini ortaya koyan bu kitabın içinde, akıl ve sağduyu ile çelişen, insanı şüpheye düşürebilecek herhangi bir yanlışlık, çelişki, eğrilik ve tutarsızlık yoktur. Bu da onun Allah’tan gelen hak bir kitap olduğunun apaçık kanıtlarından biridir. Müttakiler için hidâyettir. Bu kitap, Allah’a karşı gelmekten sakınan, kötülük ve günahlardan uzak duran kimseler için bir kılavuz, bir yol göstericidir. Demek ki Kur’ân’dan istifade edebilmenin birinci şartı, dürüst ve iyiniyetli olmaktır. Hakla bâtılı gözetmeyen, bencil ihtiraslarının, arzu ve heveslerinin ardından giden veya kendisini inkâra şartlandırarak hakkı inatla reddeden kimseler Kur’an’da hidâyet bulamazlar. Şu hâlde, tüm insanlığa doğru yolu gösteren bu kitap, ancak iyiye ve doğruya ulaşmayı arzu eden kimseleri hedefe ulaştıracaktır. Böyle kimseler, Kur’ân’ın rehberliğinde iman ve ahlak eğitiminden geçerek şu özellikleri elde ederler:
َ ْ َّ !& َن َ ;ُ ِ ْU1ُ "ْ :ُ Uَ Vْ َة َو ِ َّ& َر َزAٰ = ا َ َ ْ ﴾٣﴿ *ن ; 1 و S ! J
ن U X 1 1 C ْ ( ( ُ ِ ُ َ ّ َا ُ َُ ِ ِ
3. Onlar ki, duyu organlarıyla algılanamayan, ancak ilâhî vahyin ışığında, akıl ve tefekkür yoluyla kavranabilecek hakikat âlemi olan gayb’a inanırlar. Allah’ın bildirdiği gaybî hakikatleri gözleriyle görmeseler bile, gördükleri kanıtlardan ve işaretlerden yola çıkarak şiirlerinde, vaazlarında, hitabelerinde aynı malzemeyi (harfleri) ustalıkla kullanan Araplar da şöyle veya böyle Kur’ân’ın fesahatine denk bir fesahat ortaya koyabilirlerdi. Ayrıca Mukattaa Harfleri’nin, başında bulundukları sûrelerle ses ve mana bakımından çok yakın bir ilişkisi göze çarpmaktadır. Örneğin Kâf, Nûn, Sâd sureleri dikkatle incelendiğinde bu bağlantı açıkça görülür. 14 ٰ özellikle tercih edilmiş ve “bu kitap” yerine “o Bu âyette, uzağı belirten işaret zamiri ()ذلِ َك kitap” ifadesi kullanılmıştır. Böylece, adeta gökteki bir yıldızı gösterircesine “Đşte o kitap!” denilerek kitabın yüceliğine işaret edilmiştir.
bunların gerçek olduğuna iman ederler. Kâinatın her zerresinde bulunan bu işaretler, onu yoktan var eden sonsuz kudret ve merhamet sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını açıkça gözler önüne serer. Buna göre müminler, hakikatin sadece gözle görülenlerden ibaret olmadığını bilir; akıllarını kullanarak Allah, cennet, cehennem, melek, kıyâmet, âhiret gibi ulvî hakikatlerin varlığına iman ederler. Namazı kılarlar. Sözü edilen müminler, beş vakit namazlarını dikkat ve özenle, dosdoğru ve aksatmadan kılarlar. Böylece, Yaratıcıyla aralarındaki irtibatı, günde en az beş kere huzurunda durmak sûretiyle sürekli canlı tutarlar. Bu ibadet onları daha bilinçli, duyarlı ve sorumluluk sahibi kılar. Ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler. Onlara bahşettiğimiz o güzel nimetlerden bir kısmını fakir ve muhtaç kimselerle paylaşırlar. Sahip oldukları her türlü lütuf ve nimetin onlara Allah tarafından verilmiş bir emanet olduğunu bilir ve onları Allah yolunda, O’nun emrettiği şekilde harcarlar.
/Mَ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َلZِْ 5ُ اG َ َو/َ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG&َ ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ َ 1C( َّ َوا
4. Yine onlar, hem sana indirilene hem senden önce indirilene inanırlar. Bütün peygamberlerin ve ilâhî kitapların aynı kaynaktan geldiğini, aynı inanç ve ahlâk ilkelerini getirdiğini bilirler. Bunun için hem sana gönderilen Kur’ân’a, hem senden önceki elçilere gönderilen Tevrat, Zebur, İncil gibi kitaplara inanırlar. O kitapların bazı bölümleri zamanla değiştirilmiş, tahrifata uğramış olsa bile, büyük kısmının vahiy eseri olduğunu bilirler. Değiştirilmiş kısımlarını ise, orijinal hâliyle günümüze kadar ulaşmış tek ilâhî kitap olan Kur’ân’ın hakemliğinde düzeltirler. Onlar âhirete de yakînen inanırlar. Ölümden sonra insanı bekleyen ebedî hayatın varlığına tüm kalpleriyle inanırlar. Sonsuz hikmet ve adalet sahibi olan Allah’ın, şaşmaz adaleti gereğince tüm insanları yeniden diriltip hesaba çekeceğine, sonra da iyileri cennet ile ödüllendirip kötüleri cehennem ile cezalandıracağına şeksiz şüphesiz iman eder ve bu inanca uygun davranışlar gösterirler.
G G ْ ٰ ٰ َ َ ُ ﴾٥﴿ ُ َنAِ ْ &ُ ُ" ا:ُ /[ِ \ ً)ى ِ ْ َر ِّ ِ@ ْ" َواو:ُ ]A َ /[ِ ٰ \اُو
5. İşte onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler. Üçüncü âyetten itibaren sayılan niteliklere sahip olanlar, bizzat Allah’ın gösterdiği
dosdoÄ&#x;ru bir yolda yĂźrĂźyen kimselerdir. Ve onlar, felaha erenlerin ta kendileridir. Onlar, Rablerinin hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanarak dĂźnyada gerçek anlamda baĹ&#x;arÄą ve kurtuluĹ&#x;u; âhirette de cennet yurdunda ebedĂŽ huzur ve saadeti hak eden kimselerdir.
Ä°NKĂ‚RCILAR
ﴞٌ﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ْع‏CŮ? Ů’U Ů? "Ů’ ŮŽ ‍ Ů’Řą ŮŽ Ů?@ Ů’" اَ ْم‏CŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" َإا‏AŮŽ ŮŽ ‍ا ŮŒŘĄâ€ŹG ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽŮ‘ ‍اŮ? َّن ا‏
6. Kur’ân’Ĺn haber verdiÄ&#x;i hakikatleri bile bile inkâr edenlere gelince, sen onlarÄą uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; imana gelmezler. OnlarÄą ikna edici saÄ&#x;lam delillerle ve en gĂźzel ĂśÄ&#x;Ăźtlerle uyarsan da seni dinlemez, sanki kendilerini hiç uyarmamÄąĹ&#x;sÄąn gibi arkalarÄąnÄą dĂśnĂźp giderler. ÇßnkĂź kibir, ihtiras, bencillik, inatçĹlÄąk gibi hastalÄąklar, kendileriyle hakikat arasÄąnda aĹ&#x;Äąlmaz bir engel olmuĹ&#x;tur. O halde, hemencecik iman etmiyorlar diye Ăźmidini ve cesaretini kaybetme. Hikmet ve gĂźzel ĂśÄ&#x;Ăźtlerle onlarÄą hakka çaÄ&#x;Äąrmaya devam et. Onlar hak ve hakikati kabullenmemek için kendilerini Ăśylesine Ĺ&#x;artlandÄąrmÄąĹ&#x;lardÄąr ki;
G Ů° Ů° Ů° ŮŽ Ů° Ů? Ů? â€ŤŮŒŘŠâ€Źb ‍ ŮŽŮˆâ€Ź = ‍ا‏ ] A â€ŤŮˆâ€Ź " @ , & ] A â€ŤŮˆâ€Ź " @ A V ] A ‍ا‏ "ŮŽ 8ŮŽ a Ů‘ ŮŽ FŮ? "Ů’ :Ů? ‍ ع‏ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? 0 Ů? Ů?
7. Allah onlarÄąn kalplerini ve kulaklarÄąnÄą mĂźhĂźrlemiĹ&#x;tir.15 GĂśzlerinin Ăźzerinde de, hakkÄą gĂśrmelerine engel bir perde vardÄąr. Bilerek ve isteyerek inkârÄą tercih ettikleri için, doÄ&#x;uĹ&#x;tan sahip olduklarÄą ‘hakikati keĹ&#x;fetme’ yetenekleri zamanla kĂśrelmiĹ&#x; ve iĹ&#x;levini gĂśremez hâle gelmiĹ&#x;tir.
ﴞ٧﴿ "cŮŒ !d( ŮŽ ‍اب‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Ä°Ĺ&#x;te onlarÄąn hakkÄą, bĂźyĂźk bir azaptÄąr. Kur’ân’Ĺn rehberliÄ&#x;inden yĂźz çevirerek inkârda direten bu insanlar, âhirette ebedĂŽ azaba mahkĂťm edileceklerdir. Bunun yanÄą sÄąra, dĂźnyada da ahlâkĂŽ çÜkĂźntĂźler, ruhsal bunalÄąmlar, toplumsal çalkantÄąlar vb. felâketlerle yĂźz yĂźze geleceklerdir. 15
Kalplerin mĂźhĂźrlenmesi, Allah’Ĺn insan için belirlediÄ&#x;i psikolojik yasalar çerçevesinde gerçekleĹ&#x;tiÄ&#x;i için Allah’a nispet edilmiĹ&#x;tir. AslÄąnda o inkârcÄąlarÄąn kalplerini ve kulaklarÄąnÄą mĂźhĂźrleyenler bizzat kendileridir. Fakat yasayÄą koyan Allah olduÄ&#x;u için, fiil de O’na nispet edilmiĹ&#x;tir. Yani onlar kalplerinin mĂźhĂźrlenmesi için gerekeni yapmÄąĹ&#x;lar, Allah da sonucu yaratmÄąĹ&#x;tÄąr.
6. ve 7. âyetlerde, Kur’ân’Ĺ açĹkça reddeden inkârcĹlarĹn durumu anlatĹldĹ. Bundan sonraki 13 âyette ise, onlardan çok daha tehlikeli olan grup ele alĹnĹyor:
MĂœNAFIKLAR
Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆ Ů? Ů’ ŮŽ! Ů’ م‏ Ů° Ů? UŮŽŮ‘ ŮŽ ‍ Ů„ ٰا‏ ŮŽ Ů? ŮŽe U( Ů? XŮ’ &Ů? Ů? "Ů’ :Ů? ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Źa Ů? ﴞ٨﴿ + ; 1 ‍ س‏ U ‍ا‏ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? I‍ا‏ Ů? Ů?
8. Ä°nsanlardan Ăśyleleri de vardÄąr ki, gerçekte inanmadÄąklarÄą hâlde, “Biz de Allah’a ve ahiret gĂźnĂźne iman ediyoruz!â€? derler. Kalben iman etmedikleri hâlde iman ediyormuĹ&#x; gibi gĂśrĂźnen bu ikiyĂźzlĂźler, mĂźminlerin arasÄąna sÄązarak Ä°slam toplumu içinde fesat ve ayrÄąlÄąk tohumlarÄą ekmeye çalÄąĹ&#x;Äąrlar.
G ŮŽ ŮŽ Ů° Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’i ﴞي﴿ ‍َن‏0 ‍ Ů? Ůˆâ€Ź,Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź% Ů’ 5 ‍ا‏ I ‍ا‏ ‍ن‏ ) 1
â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C Ů? ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů?ŘŻ Ů? َن‏iŮŽ 1Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ M Ů? ŮŽ ŮŽ ( Ů‘ ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź
9. Allah’Ĺ ve mĂźminleri gĂźya kandÄąrmaya çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Sanki Allah’Ĺ kandÄąrmalarÄą mĂźmkĂźnmĂźĹ&#x; gibi Allah’a ve mĂźminlere karĹ&#x;Äą ikiyĂźzlĂź ve hilekârca davranÄąrlar. Oysa ancak kendilerini aldatÄąyorlar, fakat bunun farkÄąnda deÄ&#x;iller. Allah her defasÄąnda oyunlarÄąnÄą bozduÄ&#x;u ve maskelerini dĂźĹ&#x;ĂźrdĂźÄ&#x;Ăź için mĂźminleri uzun sĂźre aldatamazlar. Tek aldattÄąklarÄą, kendi Ăśz benlikleridir.
M l Ů? Ů‘Ů° "Ů? :Ů? ‍ا َد‏ZŮŽ RŮŽ ‍؜‏ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ * ŮŒ ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? kR(
10. Kalplerinde hastalÄąk vardÄąr. MĂźnafÄąklarÄąn iç dĂźnyalarÄąnda, bakÄąĹ&#x; açĹlarÄąnda bir bozukluk, çarpÄąklÄąk vardÄąr. Kibir, inat, nankĂśrlĂźk, bencillik, ahlâksÄązlÄąk gibi sebeplerle meydana gelen bu hastalÄąk adeta gĂśzlerini kĂśr etmekte, hakkÄą kabul etmekten ve gerçek imana ulaĹ&#x;maktan onlarÄą alÄąkoymaktadÄąr. Allah da hastalÄąklarÄąnÄą iyice artÄąrmÄąĹ&#x;tÄąr. Kalplerindeki bu hastalÄąÄ&#x;Äą temiz ahlâk, doÄ&#x;ru inanç ve gĂźzel davranÄąĹ&#x;larla tedavi etmedikleri için, Allah –geçerli kÄąldÄąÄ&#x;Äą ilâhĂŽ yasalara gĂśre– onlarÄąn hastalÄąÄ&#x;ÄąnÄą iyice artÄąrmÄąĹ&#x;tÄąr. Ă–yle ki, hastalÄąklarÄą mĂźzminleĹ&#x;miĹ&#x;, tedavisi neredeyse imkânsÄąz hale gelmiĹ&#x;tir.
ﴞ٥٠﴿ ‍ Ů? َن‏CŮ? TŮ’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "* ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Yalan sĂśyleyegeldikleri için, onlara can yakÄącÄą bir azap vardÄąr. SĂśzleri ile davranÄąĹ&#x;larÄą birbirine uymayan ve insanlarÄą aldatmayÄą alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getiren bu mĂźnafÄąklar, yalancÄąlÄąklarÄąnÄąn karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą
olarak âhirette elem verici, can yakÄącÄą bir azaba mahkĂťm edileceklerdir. MĂźnafÄąklarÄą Ĺ&#x;u Ăśzelliklerinden tanÄąyabilirsiniz:
G ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź% ŮŽ V( â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽ ŮŽ ﴞ٥٥﴿ ‍ Ů? ن‏AŮ? =Ů’ Ů? Ů? Ů’ 5ŮŽ &ŮŽ 5Ů‘ Ů?‍ Ů? ا ا‏VŮŽ ‍؜‏ Ů?* ‍ ْع‏I‍ا‏ Ů? Ů’ Ů? IŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ o!
11. Onlara, “YeryĂźzĂźnde zulĂźm, haksÄązlÄąk, bozgunculuk yapÄąp da fesat çĹkarmayÄąn! Bireysel ve toplumsal hayatÄąnÄązÄą menfaat ve kazanç Ăślçßlerine gĂśre deÄ&#x;il; Kur’ân’Ĺn belirlediÄ&#x;i adalet, doÄ&#x;ruluk ve erdemlilik esaslarÄąna gĂśre dĂźzenleyin!â€? denildiÄ&#x;i zaman, ellerindeki deÄ&#x;er Ăślçßleri, kriterler bozuk olduÄ&#x;undan, “Biz ancak Äąslah edici kimseleriz! AslÄąnda iyilikten, gĂźzellikten baĹ&#x;ka bir amacÄąmÄąz yoktur!â€? derler. KĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź iyilik, zulmĂź adalet, fesadÄą Äąslah, bâtÄąlÄą hak olarak gĂśrĂźr ve Ăśylece gĂśstermeye çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Ä°lâhĂŽ vahyin yol gĂśstericiliÄ&#x;inden yĂźz çevirdikleri için insanĂŽ ve ahlâkĂŽ deÄ&#x;er yargÄąlarÄą tamamen tersyĂźz olmuĹ&#x;, alabildiÄ&#x;ine yozlaĹ&#x;mÄąĹ&#x;tÄąr.
G Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽ Ů’ ﴞ٥٢﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏,Ů? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ Ů’ T â€ŤŮˆâ€Ź ‍ن‏ â€ŤŮˆâ€Ź ) % & ‍ا‏ " : " @ 5 ‍ا‏ I Ů? Ů‘ Ů? ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů’ Ů? Ů? ŮŽ َ‍ا‏
12. Ey mĂźminler! MĂźnafÄąklarÄąn yaldÄązlÄą, ama sahte propagandalarÄąna kanmayÄąn! Dikkat edin; onlar fesat çĹkaranlarÄąn ta kendileridir, fakat bunun bilincinde deÄ&#x;iller. Onlar her tĂźrlĂź yozlaĹ&#x;manÄąn, ahlâkĂŽ çßrĂźmenin, fesat ve bozgunculuÄ&#x;un mĂźsebbibidirler. Ama ne var ki, vicdanlarÄą tamamen kĂśrelmiĹ&#x; olan mĂźnafÄąklar bunu idrak edemezler.
G Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽ V( â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ ŮŽ ‍ ٰا‏G&ŮŽ ^ŮŽ ‍ ا‏UŮ? Ů? ‍ ŮŽ Ů?@ Ů’" ٰا‏o! G G Ů? ‍Ů?إ‏0 @ŮŽ ŮŽ % ‍ا‏ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? Ů? ^ ŮŽ& ا‏XŮ’ 5Ů? ‍ Ů? ا ا‏VŮŽ ‍ س‏ Ů? U ‍ا‏
13. Onlara, “Madem Ä°slâm’Ĺ kabul ettiÄ&#x;inizi sĂśylĂźyorsunuz, o hâlde gelin ikiyĂźzlĂźlĂźkten vazgeçin de, tam bir samimiyetle iman eden insanlarÄąn inandÄąÄ&#x;Äą gibi siz de Hak Din’e gereÄ&#x;ince iman edin! Kibir ve inadÄą bÄąrakÄąn ve aklÄąnÄązÄąn, vicdanÄąnÄązÄąn sesine kulak vererek Hakk’Ĺn emrine teslim olun!â€? denildiÄ&#x;i zaman, “O akÄąlsÄązlarÄąn inandÄąÄ&#x;Äą gibi mi inanalÄąm? Ne yani, mĂźmin dediÄ&#x;iniz yoksul ve zavallÄą halk yÄąÄ&#x;ÄąnlarÄąnÄąn inandÄąÄ&#x;Äą gibi mi inanacakmÄąĹ&#x;Äąz? O ayak takÄąmÄą, dar kafalÄą yobaz insanlarla aynÄą inancÄą paylaĹ&#x;mak bizim gibi ĂźstĂźn ve seçkin kimselere yakÄąĹ&#x;Äąr mÄą? Hem biz doÄ&#x;ruluk, erdemlilik, fedakârlÄąk gibi safsatalara inanmayÄąz; bizim için tek doÄ&#x;ru çĹkarlarÄąmÄązdÄąr.â€? derler.16 16
“O akÄąlsÄązlarÄąn inandÄąÄ&#x;Äą gibi mi inanalÄąm?â€? cĂźmlesi, Ĺ&#x;Ăśyle de tercĂźme edilebilir: “Biz o akÄąlsÄązlarÄąn inandÄąÄ&#x;Äą gibi mi inanÄąyoruz?â€?
G ٰ َ G ُ َ ﴾١٣﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ Iَ ْ T و ء
@ % ا " : " @ 5 ا I ّ ْ ِ ّ ُ ِ َ ُ َ ُ ُ َ َا
Dikkat edin; asıl akılsızlar onlardır; fakat bunu bilmezler. Münafık, basit menfaatleri uğruna her türlü ahlâksızlığa, hayâsızlığa tevessül eder. Yalan söylemeyi, insanları aldatmayı kendince akıllılık sayar; hatta bununla övünür. Oysa bu, ahmaklığın ta kendisidir. Çünkü dünya hayatı gibi peşin ve basit bir menfaat uğruna, ileride kendisini bekleyen ebedî saadeti kaybetmektedir. Ama münafıklar, bu acıklı hallerinin de farkında değildirler.
G َ ٰ ٰ ٰ َ َ 5ّ ِ ا اG ُ Vَ "*ْ@ِ Uِ !p
َ ُ َ َ َ َواِذاM Uّ َ ا اV اUُ َ َ ا1C( ّ َواِ َذا َ ُ; ا ا ( !َ qَ ] ِ ْ ا اAa ُ ,َ َ ﴾١٤﴿ َنsrُ Zِ @ْ 8َ %ْ ُ ُ ْ 5َ &َ 5َّ ِْ*" اT
14. Müminlerle uzaktan alay eden bu münafıklar, onlarla yüz yüze geldikleri zaman, “Biz de sizin inandığınız gibi inanıyoruz!” derler. Fakat onları perde arkasından yönlendiren liderleri ve akıl hocaları olan şeytanlarıyla17 baş başa kalınca, “Aslında biz sizinle beraberiz, Müslümanlarla sadece alay ediyoruz! Bizim öyle Müslümanlıktan dem vurduğumuza bakmayın, aslında biz sizin tarafınızdayız. Bizim gerçek dostumuz ve müttefikimiz sizlersiniz. Müslüman olduğumuzu söylememizin tek sebebi, müminleri kandırıp onlarla alay etmektir!” derler.
ُ kR( "ْ :ُ )ُّ &ُ 1َ ِ ِ@ ْ" َوtُ Zِ @ْ 8َ %ْ 1َ ﴾١٥﴿ َ& ُ@ َن,ْ 1َ "ْ @ِ 5ِ !َ Jْ p ُ ّ ٰ َا
15. Oysa asıl Allah onlarla alay etmekte ve onları, azgınlıkları içinde bocalar bir hâlde bırakmaktadır. Müminleri alaya aldıklarını zanneden münafıklar, aslında kendilerini nasıl maskara durumuna düşürdüklerinin farkında değiller. Şöyle ki, hak ve hakikat karşısında takındıkları bu küstahça tavırlarından dolayı Allah, yüreklerindeki son iman kalıntılarını da yok ederek onları isyan ve azgınlık içinde bocalar bir hâlde bırakmaktadır. Böylece o alaycı münafıkları, işledikleri suça denk bir cezayla cezalandırmaktadır. 17
Şeytan kelimesi, Arapçada “rahmetten uzaklaştı, haktan uzak oldu” anlamına gelen “şetane” fiilinden türemiştir. Đblîs’e ve onun izinden giden cinlere şeytan denildiği gibi; insanlardan, cinlerden ve hayvanlardan her türlü zarar verici varlık dahî şeytan diye isimlendirilir.
G َ ْ ٰ ّ َ َ َ َ َ َ َ ٰ ْ ى ) @
v H ا ا و w qا 1 C ا / [ ّ \اُو ( َ ِ ُ ُ ِ u
16. Onlar, dosdoğru cennete ulaştıran doğru yol yerine, göz göre göre sapkınlığı ve cehenneme giden yolu tercih eden kimselerdir.
﴾١٦﴿ َ 1)( 8َ @ْ ُ ا5ُ ^َ َ َر ُ ُ@ ْ" َوxَ ِ Bْ َ ِ َ& َرRَ
Fakat bu ticâretleri ne onlara dünyevî bir kazanç sağlamış, ne de hidâyete erebilmişlerdir. İkiyüzlülükleri onları bu dünyada zillet ve perişanlıktan kurtaramadığı gibi, âhirette ebedî azaba mahkûm olmaktan da kurtaramayacaktır. Kur’ân ışığından yüz çeviren bu münafıkların durumunu, bakın şu iki misâl ne güzel anlatıyor:
MÜNAFIKLARIN BİRİNCİ MİSÂLİ
اM ًر5َ )َ Vَ ْ 8َ ا ْ يCِ َّ اoِ yَ &َ ^َ "ْ @ُ Aُ yَ َ
17. Onların durumu, ateş yakmaya çalışan birinin etrafında toplanan kimselerin hâline benzer. Bir adam düşünün ki, soğuk ve zifiri karanlık bir gecede, etrafını aydınlatmak için bir ateş yakıyor. Adamın çevresinde, ateşin sıcaklığı ve aydınlığından faydalanmak isteyen bir grup insan vardır. Bu örnekte ateş yakan kişi Hz. Muhammed (sav), yaktığı ateş Kur’ân, ateşin etrafında toplananlar Peygamber’in ümmeti, ateşin ışığından istifade edemeyen insanlar ise münafıklardır.
G َ َ ٰ G ُ kR( "ْ @ُ ^َ َ َ ْ" َو:ِ ر َ ْ ِ= ُ و َن7ْ 1ُ Iَ ت U ا S : ذ Q '
ت ء
l ا
&َّ Aَ Rَ ٍ &َ Aُ } ّ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ ُ ِ ِ ﴾١٧﴿
Ateş adamın etrafını aydınlatmaya başlayınca, Allah münafıkların gözlerinin nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde hiçbir şey göremez bir hâlde bıraktı. Peygamber (sav)’in yaktığı ateş alev alev yanıp etrafını aydınlatmaya başlayınca, herkes gibi münafıklar da ışığın etrafında toplandılar. İman etmemeleri için görünürde hiçbir sebep yoktu. Fakat kibir, inat, kıskançlık, çıkarcılık gibi sebeplerle ilâhî mesaja karşı düşmanca tavır takındılar. Bunun üzerine, Allah’ın insan için belirlediği yaratılış kanunları devreye girdi: Allah, gözlerinin nurunu yani hakikati görme yeteneklerini ellerinden alarak onları karanlıklar içinde bıraktı. Böylece münafıklar, ışık kaynağının hemen
yanÄą baĹ&#x;Äąnda, kopkoyu inkâr karanlÄąÄ&#x;Äąna gĂśmĂźldĂźler. Ă–yle ki, artÄąk en apaçĹk delilleri, en açĹk mucizeleri bile gĂśremez hâle geldiler.
ŮŽ ,Ů? # ﴞ٥٨﴿ ‍*ن‏ Ů? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ @Ů? RŮŽ kŮŒ &Ů’ Ů? "ŮŒ TŮ’ Ů? "ŮŒŮ‘ ?Ů?
18. O mĂźnafÄąklar saÄ&#x;ÄąrdÄąrlar, gerçeÄ&#x;e kulak vermez, hakikati duymamak, anlamamak için adeta kulaklarÄąnÄą tÄąkarlar. Onlar dilsizdirler, doÄ&#x;ruyu itiraf edemez, hakkÄą dile getirmezler. AynÄą zamanda kĂśrdĂźrler. Her tĂźrlĂź Ĺ&#x;Ăźpheyi izale edecek parlak ve ikna edici delilleri gĂśremez, idrak edemezler. ApaçĹk hakikat karĹ&#x;ÄąsÄąnda kĂśr, saÄ&#x;Äąr ve dilsiz kesilmiĹ&#x;lerdir. Bu yĂźzdendir ki, inkârcÄąlÄąk ve ikiyĂźzlĂźlĂźkten vazgeçmez, bir zamanlar terk ettikleri imana bir daha dĂśnmezler. 17 ve 18. âyetlerde, inkâra tamamen saplanmÄąĹ&#x; ikiyĂźzlĂźler anlatÄąldÄą. 19 ve 20. âyetlerde ise, henĂźz inkârda karar kÄąlmayan, fakat birtakÄąm çĹkar kaygÄąlarÄąyla inanç ile inançsÄązlÄąk arasÄąnda bocalayÄąp duran bir baĹ&#x;ka mĂźnafÄąk tipi ele alÄąnmaktadÄąr:
MĂœNAFIKLARIN Ä°KÄ°NCÄ° MÄ°SĂ‚LÄ°
Ů? QŮ? !R( ‍ Ů?إ‏G&ŮŽ % ‍ا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ Ů? S ‍ق‏MŮŒ Ů’ ŮŽ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆ ŮŽŘą Ů’ ŮŒ) ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ &ŮŽ AŮ? } Ů? !Ů‘Ů? =ŮŽ ^ŮŽ ‍اَ Ů’Ůˆâ€Ź
19. Yahut onlar; gĂśklerin gĂźrlediÄ&#x;i, Ĺ&#x;imĹ&#x;eklerin çaktÄąÄ&#x;Äą zifiri karanlÄąk bir gecede, gĂśkten boĹ&#x;anan Ĺ&#x;iddetli yaÄ&#x;mura tutulmuĹ&#x; kimselere benzerler:
ŮŒ ! ( Ů? ‍ا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? 5Ů? ‍ ٰا َذا‏kGR( "Ů’ @Ů? ,ŮŽ Ů? ?ŮŽ َ‍ َن ا‏AŮ? ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ € Ů?0 Ů’ &ŮŽ ‍ ŮŽŘą ْا‏CŮŽ ' Ů? Ů‘Ů° ‍ت ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů? Ů? ‍ا = ŮŽ ا‏ ŮŽ Ů’ Ů? ﴞ٥ي﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T
Ă–lĂźm korkusunun verdiÄ&#x;i dehĹ&#x;etle, yÄąldÄąrÄąmlara karĹ&#x;Äą gĂźya korunabilmek için parmaklarÄąnÄą kulaklarÄąna tÄąkarlar. Oysa ne yaparlarsa nafile, çßnkĂź Allah, inkârcÄąlarÄą çepeçevre sarÄąp kuĹ&#x;atmÄąĹ&#x;tÄąr.
ŮŽ 1ŮŽ G ŮŽ َ‍ ا‏G&ŮŽ AŮŽŮ‘ ^Ů? "0 Ů’ :Ů? ‍ اَ Ů’ ŮŽ= َع‏ "ŮŽ AŮŽ }Ů’ َ‍ا ا‏G‍* ŮŽŮˆŘ§Ů? َذ‏ QŮ? !R( ‍ Ů’ ا‏ ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ َإ‏l Ů? ŮŽ Ů’i1ŮŽ ‍ Ů?ŘŻ ْا َ‚ْ Ů?ق‏T ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏
V " @ ! A ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? Ů? 0
20. Şimşek, neredeyse gözlerini kör edecek. Önlerini her aydınlattığında onun ışığında yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de, oldukları yerde dikilip kalırlar. Bu misâlde karanlık gece, münafıkların cehalet ve inkâr karanlıklarını simgelemektedir. Yağan yağmur tüm insanlığa rahmet olarak gelen ilâhî vahyi, gökgürültüsü ve çakan şimşekler ise hak uğrunda yapılan mücadelede karşılaşılan tehlike ve zorlukları yahut ilâhî uyarı ve tehditleri temsil eder. Bu tip münafık, bilgisizlik ve inkârcılık karanlığında bocalarken, İslâm davetiyle yüz yüze geliyor. İnsanlara adaleti ve mutluluğu sunan bu din, aynı zamanda birçok tehlikeye göğüs germeyi de emretmekte, dahası, bu emre uymayanları ilâhî azapla tehdit etmektedir. Münafık, yolunu aydınlatan bu uyarılardan yararlanmak yerine, güya kendini korumak için bunları duymazlıktan, görmezlikten gelir. Bu arada, İslâm’ın sunduğu güzellikleri gördükçe ona sempati ile bakmaktan da kendini alamaz. Fakat doğruluğun ve adaletin egemen olması için mücadele edip fedakârlık göstermek gerekince tekrar yüz çevirir. Parmaklarıyla kulaklarını tıkayarak, ilâhî uyarıların sonuçlarından kurtulduğu konusunda kendisini bir müddet daha avutur. Fakat gerçekte kurtulması mümkün değildir; çünkü Allah, kudretiyle onları her yönden kuşatmıştır.
G َ ْ َ َو "0 ْ :ِ ر ُ ّٰ َءq َ ِ S َ :َ Cَ َ ا ِ =َ ْ َ ِ@ ْ" َوا,ِ &ْ %
Allah dileseydi, bir önceki misâlde anlatılan azgın münafıklara yaptığı gibi, bunların da işitme ve görme yeteneklerini tamamen yok ederek hakkı görmelerini, işitmelerini tamamen engelleyebilirdi. Fakat Allah bunu yapmaz. Çünkü O, görmek ve duymak istedikleri sürece insanların hakikati görüp duymalarına fırsat vermeyi dilemiştir. Öyleyse, henüz fırsat varken gaflet uykusundan uyansınlar. Akıllarını ve gönüllerini Kur’ân nuruyla aydınlatıp apaçık hakikate iman etsinler. Aksi hâlde Allah, hak ettikleri cezayı onlara mutlaka verecektir.
﴾٢٠﴿ cٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ ا َ ّٰ اِ َّن
Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter. İnkâr ve ikiyüzlülük başta olmak üzere, her türlü günah ve kötülükten kurtulmak için yapmanız gereken şudur:
KULLUĞA DAVET
َ َّ @َ 1ُّ َ اG1َ ُ Aَّ ,َ َ "ْ T ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َّ ْ" َواT ُ ;َ Aَ a ُ َّ ُ)وا َر7ُ ا "ْ T ي C َ ( ّ ُ" اT ْ س ُ U ا َ ;ُ 8َّ َ ﴾٢١﴿ *ن
21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize kulluk ve itaat edin ki, dünyada günah ve kötülüklerden, âhirette ise cehennem azabından korunabilesiniz. Rabb’inizin bütün emir ve yasaklarına riayet eder, tek Rab ve İlâh olarak O’na boyun eğerseniz, dünyada kötülüklerden, fenalıklardan, adaletsizlikten, zulüm ve haksızlıklardan korunarak mutlu ve huzurlu bir toplum oluşturabilir; âhirette de cehennem azabından kurtularak cennette ebedî saadete nail olabilirsiniz.
َ ْ ّ َا َ َ َ ُ َّ َوqا ءu ً GUَ ِ َءG&َ % ا R ض ر Iا " T o , # ي C ْ ( ً َِ َ َ َ ُ
22. O Allah ki, sizin için yeryüzünü bir döşek, göğü de bir kubbe yaptı. Yeryüzünü, üzerinde rahatça yaşayabileceğiniz bir döşek gibi türlü nimetlerle donattı. Göğü de atmosfer tabakaları ile yeryüzünü meteorlardan, zararlı ışınlardan ve diğer tehlikelerden koruyan bir kalkan, bir kubbe yaptı.
َّ َ ِ Q( ِ ْ َ َجaَ Rَ ًءG َ ِءG&َ % ا ُ َ Vً ْات ِرز َّ َ ِ َلZَ 5ْ ََوا "M ْ T ِ َ &َ y ا
Ayrıca gökten tertemiz su indirdi ve onunla, size rızık olmak üzere çeşitli ürünler çıkardı. Tuzlu okyanus ve denizlerden buharlaşarak tertemiz kar ve yağmur şeklinden yeryüzüne yağan tatlı suyu size gönderdi ve hayatın kaynağı olan o su ile sizin için rengârenk, çeşitli şekil ve lezzette ürünler yetiştirdi.
﴾٢٢﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ "ْ 8ُ 5ْ َ َ)ا ًدا َوا5ْ َ ا ِ ّٰ ِ اAُ ,َ xْ َ vَ Rَ
O hâlde, bütün bunları bile bile Allah’a ortak koşmayın!18 Allah’ın bunca lütuf ve nimetleri muhteşem birer yaratılış mucizesi olarak karşınızda dururken, sakın Allah’a ortak koşmaya kalkmayın! Hiçbir 18
Allah’a ortak koşmak, yalnızca putlara tapmaktan, birden fazla ilâha inanmaktan ibaret değildir. Güçlü ve üstün olduğu varsayılan, kutsal ve dokunulmaz kabul edilen kişi, kurum ve ideolojileri her emrine itaat edilen mutlak otorite kabul etmek de Allah’a ortak koşmaktır. Aynı şekilde haramı-helâli, iyiyi-kötüyü belirlemede arzu ve hevesleri temel ölçü hâline getirmek de bir anlamda Allah’a şirk koşmak demektir.
varlığı O’na denk tutmayın! Sadece O’na kulluk edin, O’ndan başka hiç kimsenin hükmüne boyun eğmeyin!
KUR’ÂN MEYDAN OKUYOR َوا ْد ُ اu Q( Aِ yْ ِ ْ ِ َر ٍة% ٍ 1ْ َرkR( "ْ 8ُ ْU^ُ َواِ ْن ُ ِ ْ ُ اRَ 5َ )ِ 7ْ َ ]Aٰ َ Uَ ْ Zَّ 5َ &َّ ِ S َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ا اِ ْن ﴾٢٣﴿ + ِ ّٰ ون ِ ا َء ُ^ ْ" ِ ْ ُدG)َ @َ qُ
23. Ey inkârcılar! Eğer kulumuz Muhammed aleyhisselâm’a indirdiğimiz bu Kur’ân hakkında bir şüpheniz varsa, haydi onun ayarında bir sûre meydana getirin. Dinî, felsefi ve bilimsel konularda hiçbir eğitim görmemiş, üstelik Peygamber olmadan önce okuma yazması bile olmayan kulumuz Muhammed’e indirdiğimiz bu Kur’ân hakkında bir şüpheniz varsa, yani “Aslında inanmak istiyoruz, ama ne yapalım, içimizdeki kuşkulara da engel olamıyoruz!” diyorsanız, haydi onun ayarında bir tek sûre meydana getirin. Güzellik ve doğrulukta Kur’ân’a denk, onunla boy ölçüşebilecek, onun ayarında bir tek sûre yazın! “Buna tek başımıza güç yetiremeyiz.” diyorsanız, Allah’tan başka bütün şahitlerinizi, yani dostlarınızı, destekçilerinizi yardıma çağırın. Becerisine güvendiğiniz bütün edebiyat ustalarını, ilim adamlarını, filozofları toplayın ve aranızda yardımlaşarak, Kur’ân’dakilere benzer bir tek sûre oluşturun; eğer sözünüzde doğru, iddianızda samimi iseniz! Öyle ya, madem Kur’ân’ın insan ürünü bir kitap olduğunu iddia ediyorsunuz, öyleyse siz de ona benzer bir kitap meydana getirsenize!
َ َ َّ َّ ُ; اRَ اAُ ,َ ْ َ ْ َ ا َوAُ ,َ ْ َ "ْ َ ِ ْنRَ ُ ةMُ َرxَ ِ س َو ْا U ا
: د V و k 8 ّ َ ُ َ ( ّ َر اU ا ُ َ Aْ ِ اُ ِ َّ) ْت ﴾٢٤﴿ َ 1 ( Rِ T
24. Şayet bu meydan okuma karşısında aciz kalır da Kur’ân ayarında bir kitap veya bir tek suresine benzer bir sure yapamazsanız –ki hiçbir zaman da yapamayacaksınız– o hâlde, yakıtı insanlar ve taşlar olan ve inkârcılar için hazırlanan o ateşten sakının! Kur’ân ayarında bir kitap meydana getirmeye asla gücünüz yetmeyecek; Kur’ân’ın meydan okuması ve sizin bu meydan okuma karşısındaki acziyetiniz kıyamete kadar sürecektir. Bu kitabın bir insan ürünü
olamayacaÄ&#x;ÄąnÄą, insanĂźstĂź bir kaynaktan geldiÄ&#x;ini iyice anladÄąktan sonra yine de iman etmemekte diretirseniz, kendi ellerinizle kendinizi cehennem ateĹ&#x;ine mahkĂťm etmiĹ&#x; olacaksÄąnÄąz. O cehennem ki, yakÄątÄą insanlar ve taĹ&#x;lardÄąr. Yani o ateĹ&#x;e sadece inkârcÄąlar atÄąlmayacak; aynÄą zamanda o taptÄąklarÄą putlar da –taĹ&#x;tan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey olmadÄąklarÄą gĂśsterilmek Ăźzere– onlarla birlikte ateĹ&#x;in yakÄątÄą olacaklardÄąr. Zira cehennem, taĹ&#x;larÄą ve kayalarÄą dahĂŽ yakÄąp kavuracak derecede mĂźthiĹ&#x; sÄącaklÄąÄ&#x;Äą olan bir ateĹ&#x;tir. Ä°slâm davasÄąnÄą yok etmek için her yolu deneyen mĂźĹ&#x;rikler, bu meydan okuma karĹ&#x;ÄąsÄąnda sessiz kaldÄąlar, cevap veremediler. Oysa Kur’ân ayarÄąnda bir kitap, hiç deÄ&#x;ilse bir tek sĂťre yazabilselerdi, Peygamber’i susturup iddiasÄąnÄą çßrĂźtecek, bĂśylece canlarÄąnÄą, mallarÄąnÄą ve evlâtlarÄąnÄą fedâ ettikleri uzun ve meĹ&#x;akkatli bir mĂźcadeleye katlanmak zorunda kalmayacaklardÄą. Ăœstelik aralarÄąnda meĹ&#x;hur Ĺ&#x;airler, hatipler, edĂŽpler bulunuyordu. Buna raÄ&#x;men Kur’ân’a nazire yapmaya teĹ&#x;ebbĂźs dahĂŽ edemediler. ÇßnkĂź onun insanĂźstĂź bir kaynaktan geldiÄ&#x;ini biliyor, ama kibir ve inatlarÄą sebebiyle hakikati inkâr ediyorlardÄą. EÄ&#x;er Kur’ân’Ĺn benzerini meydana getirmeye gßçleri yetseydi, elbette bunu yaparlardÄą. Fakat yapamadÄąlar ve kÄąyamete kadar da asla yapamayacaklar! Kur'an-Äą Kerim'in, onlarÄąn bĂśyle bir Ĺ&#x;ey yapamayacaklarÄąnÄą açĹkça belirtmesi ve geleceÄ&#x;e dair verdiÄ&#x;i bu haberin aynen gerçekleĹ&#x;miĹ&#x; olmasÄą, hiç kuĹ&#x;kusuz baĹ&#x;lÄąbaĹ&#x;Äąna bir mucizedir. Ey insanlar! Bu meydan okuma karĹ&#x;ÄąsÄąndaki acizliÄ&#x;iniz, Kur’ân’Ĺn bir insan veya topluluk tarafÄąndan uydurulmuĹ&#x; olduÄ&#x;una dair Ĺ&#x;Ăźphelerinizi gidermeli ve onun Allah’tan gelen hak bir kitap olduÄ&#x;una iman etmelisiniz. BĂśylece, inkârcÄąlar için hazÄąrlanmÄąĹ&#x; olan o korkunç cehennem ateĹ&#x;inden kurtulmakla kalmayacak, Ĺ&#x;u ilâhĂŽ mĂźjdeyi de hak etmiĹ&#x; olacaksÄąnÄąz:
CENNET MĂœJDESÄ° ŮŽŮ‘ ‍ ا‏AŮ? &Ů? ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽŮ‘ ‍ Ů? ا‏ ‍ ت‏ Ů? ŮŽ Ů? = ‍ا‏ Ů?Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
25. Allah’a ve âyetlerine yĂźrekten iman eden ve bu imana yaraĹ&#x;Äąr gĂźzel, uygun, yararlÄą iĹ&#x;ler yaparak salih amel iĹ&#x;leyenleri mĂźjdele:
ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ ‍Ů?ع‏0 @ŮŽ 5Ů’ I‍ا‏ Ů? UŮŽŮ‘ # ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍اَ َّن‏
Onlara ĂśdĂźl olarak, yemyeĹ&#x;il aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar çaÄ&#x;Äąldayan muhteĹ&#x;em cennet bahçeleri vardÄąr.
oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? UŮŽ VŮ’ ‍ي Ů?Řą Ů?ز‏C( ŮŽŮ‘ ‍ا ا‏CŮŽ Ů°: ‍ Ů? ا‏VŮŽ *
VŮ‹ ْ‍ْ ŮŽ@ Ů? Ů’ َ„ ŮŽ& ŮŽ Ů?ŘŠ Ů?عز‏U Ů? ‍ ا‏VŮ? ‍ ŮŽ& Ů?Řą Ů?ز‏AŮŽŮ‘ ^Ů?
Onlara ne zaman rÄązÄąk olarak oradan bir meyve sunulsa, “Biz bunu daha Ăśnce de tatmÄąĹ&#x;tÄąk!â€? derler. MĂźminler cennette kendilerine bahĹ&#x;edilen nimetleri her tattÄąklarÄąnda, dĂźnyada tattÄąklarÄą ya da cennette kendilerine daha Ăśnce sunulan nimetleri hatÄąrlayacaklardÄąr.
0 @Ů‹ Ů? ŮŽ 8ŮŽ Ů? Q( Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů? ا‏
ÇßnkĂź onlara, birbirine benzer nimetler verilmiĹ&#x;tir. Cennetliklere, dĂźnya hayatÄąnda tattÄąklarÄąna benzer yiyecek ve içecekler verilecektir. Her tadÄąldÄąÄ&#x;Äąnda bambaĹ&#x;ka bir tat ve lezzet veren bu nimetler Ăśncekilere benzeyecek, ama her defasÄąnda daha tatlÄą, daha lezzetli olacaktÄąr.
ﴞ٢ټ﴿ ‍ Ů? Ů?)Ůˆ َن‏a ŮŽ @ŮŽ !R( "Ů’ :Ů? ‍ا؏ Ů? ŮŽ Ů‘ŮŽ@ ŮŽ ŮŒŘŠ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ ‍ اَزْ ŮŽŮˆâ€ŹG@ŮŽ !R( "Ů’ @Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
AyrÄąca, onlar için orada tertemiz eĹ&#x;ler vardÄąr ve onlar sonsuza dek orada yaĹ&#x;ayacaklardÄąr. MĂźminlere cennette tertemiz, pampak eĹ&#x;ler verilecektir. Bu durum hem erkekler, hem de kadÄąnlar için geçerlidir. Yani erkeÄ&#x;e tertemiz hanÄąm, kadÄąna da tertemiz koca verilecektir. OnlarÄąn hiç birinde dĂźnyadaki pisliklerden eser olmayacaktÄąr. Cennetteki mĂźmin hanÄąmlar hem kir, hayÄąz, nifâs gibi maddĂŽ; hem de ahlâksÄązlÄąk, geçimsizlik, çirkinlik, uyumsuzluk gibi mânevĂŽ kirlerden arÄąnmÄąĹ&#x;lardÄąr. KocalarÄą da Ăśyle pampak, tertemizdirler. DĂźnyadaki eĹ&#x;ler, birbirlerine lâyÄąk olduklarÄą ve birbirlerini istedikleri takdirde âhirette de birlikte olacaklardÄąr. DĂźnyada birden fazla evlilik yaĹ&#x;amÄąĹ&#x; olan kadÄąn veya erkek, Ăśnceki eĹ&#x;leri arasÄąndan hangisine lâyÄąk ise cennette onunla evli olacaktÄąr.
SÄ°VRÄ°SÄ°NEK Ă–RNEĞİ ve FĂ‚SIKLAR Allah, insana hak ve hakikati bildirmek Ăźzere Kur’ân’da çeĹ&#x;itli misâller verir. GerektiÄ&#x;inde sivrisinekten, karÄąncadan, ĂśrĂźmcekten, arÄądan sĂśz eder. Fakat inkârcÄąlar, bu misâllerin ĂśzĂźnde yatan gerçekler Ăźzerinde kafa yoracaklarÄą yerde, sÄąrf itiraz etmiĹ&#x; olmak için, Allah’Ĺn bĂśyle ‘basit ve deÄ&#x;ersiz’ varlÄąklardan bahsetmesini bir eksiklik ve ayÄąp
olarak niteliyorlar. Dahası, içinde böyle örnekler bulunan bir kitabın ilâhî kaynaklı olamayacağını öne sürüyorlar:
0 @َ Vَ ْ Rَ &َ Rَ ً l َ ,ُ َ َ vً yَ َ ْ ِ َبH1َ اَ ْنkG ( ْ 8َ %ْ 1َ Iَ ا َ ّٰ اِ َّن
26. Allah kullarına doğru yolu göstermek üzere bir sivrisineği de, küçüklük ve basitlik bakımından onun üzerinde olan bir şeyi de örnek vermekten çekinmez. Bunu bir ayıp, yüceliğine yakışmayan abes bir iş olarak görmez. Çünkü Allah küçüğün de büyüğün de; sivrisineğin de filin de yaratıcısıdır. Bu tür örneklerde önemli olan örneğin büyüklüğü ya da şekli değil, verdiği mesaj ve anlattığı hakikattir. "M ْ @ِ ِّ ْا َ ُّ ِ ْ َرQُ 5َ ّ َ ُ& َن اAَ ,ْ !َ Rَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ ّ َ اRَ Allah’a ve gönderdiği mesaja iman edenler, bu misâllerin Rablerinden gelen gerçeğin ta kendisi olduğunu, yerli yerinde verilen bu hikmetli misâllerin hak ve hakikati ortaya koyduğunu bilirler. vَ ُ ّٰ ا اَ َرا َدG َ! ُ; ُ َن َ َذRَ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َواَ ّ َ ا e ً y َ اCَ @ٰ ِ ا Kendilerini inkâra şartlandırarak hak ve hakikati inatla inkâr eden kimseler ise, bu örnekleri alay konusu yaparak, “Allah bu misâl ile ne demek istedi? Böyle sinek, örümcek, karınca, arı gibi değersiz şeyleri örnek olarak anlatmak Allah’ın hikmetine ve şânına yaraşır mı? O bizim dünyamızdaki bu kadar basit ayrıntılarla uğraşır mı? Hayır, Allah bizi yaratmış ve serbest bırakmıştır; dilediğimizi yapar, dilediğimiz gibi yaşarız. O ne kitap ve elçi gönderir, ne de haram helâl sınırları çizerek hayatımıza karışır!” derler. ًا0 Ey( ^َ Q( ِ ْ@ ()ي1َ ًا َوEy( ^َ Q( ِ oُّ Hِ 1ُ Allah bu tür örnekler ile birçok kimseyi doğru yoldan saptırarak dalâlete düşürür; birçoğunu da doğru yola, hidâyete iletir. َ ;(
﴾٢٦﴿ + * ِ َ ْاIَ ّ ِ اG Q( ِ oُّ Hِ 1ُ َ َو
Fakat bunlarla, bile bile kötülük ve çirkinliği tercih ederek yoldan çıkan günahkârlardan ve fâsıklardan başkasını saptırmaz. İman sahipleri, bu hikmet dolu âyetleri düşünüp ibret alarak doğru yolu bulurlar. Önyargılı ve kötü niyetli kimseler ise, sırf itiraz edebilmek için bu misâllere takılıp kalırlar. Küçük ve önemsiz gördükleri bu
örneklerde nice dersler, nice ibretler olduğunu kavrayamazlar. Sözü edilen fâsıklar, şu özelliklere sahiptirler: Qu ( Vِ َy! ( )ِ ,ْ َ ْ ِ ا ِ ّٰ )َ @ْ َ َنH ُ ;ُ ْU1َ َ 1C( َ ّ َا
27. Onlar, kabul edip onayladıktan sonra Allah’ın ahdini bozarlar. Yani o fâsıklar; 1- İnsanlara Allah’ın adıyla yemin ederek söz verirler, fakat verdikleri sözlerden cayar, hiçbir ahit ve antlaşma tanımazlar. 2- Onlar Allah’ın kitap ve elçi göndererek kullarıyla yaptığı ilâhî sözleşmeyi, onu yeminlerle kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar. 3- Allah her insanın fıtratına, O’na kulluk etme ve iyilik yapma duygusunu vererek (A’râf, 7/172-173) ondan ahit almıştır. Ancak fâsıklar, vicdanlarında tüm derinliğiyle hissettikleri bu ahdi bile bile çiğneyerek zulüm ve inkârı tercih ederler. oَ ? ُ ّٰ َ َ َ اG َ َن,ُ َ ;ْ 1َ َو َ 1ُ اَ ْنG Q( ِ ا
Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyleri keserler. O fâsıkların bir diğer özelliği de, Allah’ın geliştirilmesini emrettiği ilişkileri kesip atmalarıdır. Onlar akraba, komşu, yoksul, yetim ve yardıma muhtaç kimselere gereken ilgi ve yakınlığı göstermezler. Gerek aile içi bağlılıkları, gerek toplumsal barış ve dayanışmayı sağlamaya yönelik bağlantıları, ilişkileri koparmaya çalışırlar. Ayrıca, insan ile vahiy arasındaki ilgiyi, bağı ve bütünlüğü keserek insanı köksüz, temelsiz, başıbozuk bir varlık hâline getirmeye çalışırlar. َ ْ kRِ ُ)و َن% ض ِ ْ 1ُ َو 0 ِ ْرIا Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İnsanı ve tabiatı fesada uğratarak yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İnsanın sağlıklı düşünme yeteneğini körelten, amaçsız ve hedefsiz bir neslin yetişmesine sebep olan, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin yozlaşmasına, çürümesine yol açan bir düzen kurarlar. G ٰ اُو ْ َ ﴾٢٧﴿ ُ و َن i ا " : / [ َ ُ ِ \ ُ ِ Onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. İşte buraya kadar vasıfları sayılan o fâsıklar, dünyada da âhirette de kaybetmeye, zarara ve ziyana uğramaya mahkûm olan kimselerdir. İLÂHÎ NİMETLER "M ْ ^ُ !َ 'ْ َ Rَ ً ْ" اَ ْ َ ا8ُ ْU^ُ َو ِ ّٰ ِ ُ ُ و َنTْ َ َ !ْ ^َ
28. Ey gâfiller! Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Nasıl olur da Allah’ı ve O’nun mesajını inkâr edersiniz? Bahşettiği bunca lütuf ve nimetlerine rağmen, hangi yüzle Rabb’inize karşı nankörlük eder, O’nun emir ve yasaklarını hiçe sayarsınız? Oysa siz ölü idiniz de, O size hayat verdi. Siz bir zamanlar cansız bir toprak idiniz de, Allah o cansız, ruhsuz toprağa hayat verdi ve hareket eden, konuşan, düşünen insanı yarattı. ُ !!( ْ 1ُ "َ ّ ُ "ْ T ُ 8ُ !&( 1ُ "َ ّ ُ ﴾٢٨﴿ َن,ُ # َ ْ ُ Qِ !ْ َ ِ ْ" ُ ّ َ" اT Sonra sizi öldürür, sonra diriltir ve sonra O’na döndürülürsünüz. Sizi ölü topraktan yaratan Allah, vakti gelince öldürüp yeniden toprağa döndürecektir. Diriliş günü gelip çatınca da, toprağa karışmış ölü bedenlerini yeniden diriltecek ve böylece, yapıp ettiklerinizin hesabını vermek üzere O’nun huzuruna getirileceksiniz. Evet, nasıl olur da Allah’ı inkâr edersiniz? َ ْ kRِ َ "ْ T ُ َ َ Aَ a
,! َ يC( َ ّ َ ا:ُ َ ْر ِضIا ً &( #
29. O Allah ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Yeryüzündeki canlı cansız bütün varlıkları sizin hizmetinize sundu. Hayvanları, bitkileri, havayı, suyu, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını hep sizin ihtiyaçlarınıza uygun olarak yarattı. َ ّ ] َ ِى اG ٰ 8َ ا ات ٍ0 َ &ٰ َ َ 7ْ َ َ ّ @ُ 1 ّٰ %َ ْ "َ ّ ُ َ R ِءG&َ % ا Sonra emir ve iradesiyle göğe yöneldi ve onları, iç içe yedi atmosfer tabakasından oluşan yedi katlı gök kubbe yahut iç içe yedi katmanlı, çok boyutlu evrenlerden oluşan yedi gök hâlinde mükemmel bir ölçüyle düzenledi. ُ ِ َ :ُ َو ﴾٢٩﴿ "cٌ !A( َ ٍءkْ qَ oِّ T İşte bütün bunlar gösteriyor ki, O her şeyi bilendir. Her şeyi en iyi bilen Allah, sizin dünyada ve âhirette huzur içinde yaşamanız için neleri yapıp nelerden sakınmanız gerektiğini de gâyet iyi bilmektedir. Yeryüzünün hayata elverişli kılınmasından sonra, insanlığın yaratılışına gelince: ÂDEM’İN YARATILIŞI َ [ِ G Aٰ &َ Aْ ِ /َ ُّ ل َر َ Vَ َواِ ْذ ً0 َ !A( a َ َ ْر ِضI ْاkRِ oٌ ِ # َ k5ّ ( ِ ِ اT 30. Hani bir vakitler Rabb’in meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. Benden alacağı güç ve yetkiyle yeryüzünde
benim adıma hüküm verecek, benim emirlerimi yaratılmışlar üzerinde uygulayacak insanı yaratacağım ve onu, emirlerimi uygulayan bir halife, bir temsilci olarak yeryüzünde görevlendireceğim!” demişti. G ُ Vَ َ ُ ْ /َ0 َ س 1
@ ! R o , x ا ا ْ ْ َ ( َ 5ُ ُ ْ 5َ ء َوMَ G َ ) ا َ َ َ ِّ /ُ ِ %ْ 1َ ! َ@ َوR( )ُ % ُ )ِّ ;َ 5ُ ُ ِ َ ْ& ِ) َك َو7ِّ % ُ ِ Melekler, “Ey Rabb’imiz! Yeryüzünde bozgunculuk yapıp fesat çıkaracak ve menfaatleri için zulmedip kan dökecek varlığı mı yaratacaksın? Oysa biz seni her türlü kusurdan tenzih etmekte, daima övgüyle anıp yüceltmekteyiz. Tabiatımıza yerleştirdiğin bu saflık, bizi hilâfete daha lâyık kılmaz mı? Doğrusu, insan denen varlığı yaratıp halife tayin etmendeki hikmeti kavrayamadık.” dediler. Melekler, insan denen varlığın hem irâde hem de yeryüzünde halifelik yetkisi ile donatılmasının, bu yetkiyi kötüye kullanma riskini de beraberinde taşıdığını düşünüyorlardı. Ayrıca daha önce yaratılan ve insan gibi irâde sahibi olan cinlerin yeryüzünde yaptığı kötülükleri de biliyorlardı. İçyüzünü bilemedekileri bu meselenin hikmetini öğrenmek için Allah’a bu soruyu sordular. َ Vَ ﴾٣٠﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ Iَ َ "ُ Aَ ْ َ اkG5ّ ( ِ ل ا Meleklerin bu sözüne karşılık Allah, “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim. Halifelik görevinin insana verilmesinin pek çok sebep ve hikmetleri vardır, fakat bunu yalnızca ben bilirim, siz bilemezsiniz.” dedi. Evet, kimi zaman yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kan dökecek olan insan, görünürdeki bu kısmî kötülüklerinin yanı sıra, onlardan çok daha büyük ve geniş kapsamlı iyilikler yapacaktı. Fakat melekler, Allah'ın yeryüzündeki halifesinin eliyle dünyayı inşa ve imar etme, oradaki hayatı geliştirip çeşitlendirme dileğinin hikmetinden habersizdiler. Allah bu hikmeti meleklere şöyle bildirdi: َ ;ََ R ِ T َ [ِ G Aٰ &َ ] ْاAَ َ "ْ @ُ l َ ْ َ" ٰا َد َمAَ ّ َ َو َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ِء اِ ْنIG َ \Xُ G ٰ: ِءG&َ ْ َ ِ k5( Xrُ 7ِ 5ْ َ ل ا + َ َ َ "َ ّ ُ @َ Aَ ّ ^ُ َءG&َ ْ Iا ﴾٣١﴿
31. Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini, özelliklerini ve fonksiyonlarını öğretti. Yeryüzünde halife tayin ettiği insanı, hayatı boyunca karşı karşıya geleceği enerji, hammadde, doğa kanunları gibi yeryüzünün çeşitli güç kaynaklarına hükmedecek, onlara boyun eğdirecek gizli yetenek ve güçlerle donattı. Ona, varlıklar ile semboller arasında zihinsel bağ kurma yeteneği bağışladı. Varlıkların
niteliklerini, işlevlerini araştırıp öğrenme, eşyayı kullanma, değiştirme, gizli olan yönlerini bulup ortaya çıkarma ve varlıklar üzerinde yaratıcı zekâ ile tasarruf etme yeteneğini verdi. İnsan bu bilgi ve yeteneği doğru yönde kullandığı takdirde, hem Allah’a kulluk hem de yeryüzünü ıslah hususunda meleklerden çok daha üstün işler başarabilecekti. Meleklere gelince, görevleri bunu gerektirmediği için onlara böyle bir güç ve yetenek verilmemişti. Sonra Allah bunları, yani Âdem’e öğrettiği isimlerin karşılığı olan varlıkları meleklere göstererek, “Eğer az önce ima ettiğiniz ‘halifeliğe daha lâyık olma’ iddianızda doğru iseniz, o zaman bu varlıkların isimlerini ve özelliklerini bana Âdem’in söylediği gibi söyleyin!” dedi. ﴾٣٢﴿ "ُ !T( َ ! ُ" ْاA( ,َ ْاBْ َ 5َ ا/َ 5َ ّ ِ ا0 Uَ 8َ &ْ Aَ ّ َ َ Iَ ّ ِ اGUَ َ "َ Aْ ِ Iَ /َ 5َ َ 7ْ ُ ُ اVَ 32. Kendi görev alanı dışındaki konularda bilgi sahibi olmayan melekler, “Hâşâ, seni her türlü eksiklikten, noksanlıktan tenzih ederiz! Biz senin bize öğrettiklerinden başkasını bilemeyiz. Her şeyi bilen, sonsuz ilim ve hikmet sahibi olan ancak sensin!” dediler َ Vَ "M ْ @ِ ِ G&َ ْ َ ِ "ْ @ُ [ْ 7ِ 5ْ َ ٰا َد ُم اG1َ ل 33. Bunun üzerine Allah, “Ey Âdem, şu varlıkların özelliklerini, fonksiyonlarını ve isimlerini meleklere bildir! Böylece halifelik görevine senin daha lâyık olduğunu iyice anlasınlar!” dedi. َ Vَ "*ْ@ِ ِ G&َ ْ َ ِ "ْ :ُ َ 7َ 5ْ َ اG&َ ّ Aَ Rَ ُ َ oْ Vُ َ ل اَ َ ْ" ا َّ S
َ ُ)و َن َو7ْ ُ َ "ُ Aَ ْ ََ ْر ِض َواIات َو ْا ِ َ &ٰ % ا َ !ْ Fَ "ُ Aَ ْ َ اkG5ّ ( ِ ْ" اT ﴾٣٣﴿ ُ& َن8ُ Tْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ
Âdem o varlıkların isimlerini meleklere bildirince, Allah meleklere dedi ki: “Ben size, ‘Göklerin ve yerin gizliliklerini ancak ben bilirim ve dilediğime, dilediğim kadar öğretirim; açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz şeyleri de yine ben bilirim!’ dememiş miydim?” İşte burada, insanın ebedî düşmanı olan İblîs sahneye çıkıyor: EN BÜYÜK DÜŞMAN: İBLİS G َّ G ْ ْ ٰ ِ ُ)واxُ ا َ َ َ َ [ِ G Aٰ &َ Aْ ِ Uَ Aْ Vُ َواِ ْذ َ ﴾٣٤﴿ َ 1 ( Rِ T َ َ َو^ ن ِ َ اT8َ ا ْ ! ا ٰ ] َو ْ ِ T َ0 A( ْ ِ اIِ ُ)وا اxَ %َ َ R َد َمI
34. Hani meleklere, â€œĂ‚dem’e secde19 edin! Onun ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;ĂźnĂź kabul ederek ĂśnĂźnde saygÄąyla eÄ&#x;ilin!â€? demiĹ&#x;tik de, Ä°blĂŽs hariç hepsi secde etmiĹ&#x;ti. Aslen cinlerden (Kehf, 18/50) olan, fakat birtakÄąm meziyetleri sayesinde meleklerin arasÄąnda yaĹ&#x;ayan Ä°blĂŽs ise emrimize karĹ&#x;Äą gelerek secde etmemekte diretmiĹ&#x;, kendisini Ă‚dem’den ĂźstĂźn gĂśrerek kibre kapÄąlmÄąĹ&#x; ve bu nankĂśrlĂźÄ&#x;Ăź sonucunda, ilâhĂŽ emre baĹ&#x;kaldÄąran kâfirlerden olmuĹ&#x;tu. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ه‏CŮ? Ů°: ŮŽ ŮŽ ;Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źu &ŮŽ 8Ů? [Ů’ qŮ? Š Ů? ‍ا‏ ‍ ŮŽ َ؊‏xŮŽ ‍ا‏ Ů? !Ů’ ' ŮŽ 5َ‍ Ů’ ا‏T Ů’ ‍ ٰا ŮŽŘŻ Ů?م‏G1ŮŽ UŮŽ AŮ’ VŮ? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍ Ů‹)ا‏FŮŽ ‍ْ ŮŽ@ َع‏U Ů? vŮŽ ^Ů? ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ ْا‏/ŮŽ # Ů? ‍ ŮŽŮˆ َز Ů’Ůˆâ€ŹBŮ’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ŮŽ ا‏5ŮŽ T Ů? 8ŮŽ RŮŽ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٣ټ﴿ + 35. Daha sonra dedik ki: “Ey Ă‚dem, sen ve eĹ&#x;in cennette oturun ve oradaki nimetlerden dilediÄ&#x;iniz kadar serbestçe yiyin için. Bundan bĂśyle, eĹ&#x;in Havvâ ile birlikte cennette yaĹ&#x;ayacaksÄąnÄąz. Orada dilediÄ&#x;iniz yerden dilediÄ&#x;iniz kadar yiyip içebilir, cennetin bĂźtĂźn nimetlerinden faydalanabilirsiniz. Ancak sÄąnÄąrsÄąz bir ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;e sahip olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄązÄą, size bu nimetleri bahĹ&#x;eden Allah’a muhtaç birer kul olduÄ&#x;unuzu asla unutmayÄąn! Bunun için, iman ve itaatinizi sÄąnamak Ăźzere, cinsellik (A’râf, 7/19-22) meyvesini size Ĺ&#x;imdilik yasaklÄąyorum. Ben izin verinceye kadar, bu aÄ&#x;aca sakÄąn yaklaĹ&#x;mayÄąn; yoksa bĂźyĂźk bir gĂźnah iĹ&#x;leyerek bizzat kendinize zulmetmiĹ&#x; olursunuz!â€? ŮŽ Ů‘ &ŮŽ @Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ َز‏RŮŽ Qu Ů? !R( 5ŮŽ ^ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? &ŮŽ @Ů? # ŮŽ ŮŽ Ů’aŮŽ RŮŽ @ŮŽ Ů’U ŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏
36. Fakat cennetten kovulan Ĺ&#x;eytan, Ă‚dem ile Havvâ’nÄąn da aynÄą akÄąbete uÄ&#x;ramasÄąnÄą istiyordu. Bunun için, onlara uzaktan vesvese vererek Ĺ&#x;u dĂźĹ&#x;Ăźnceyi telkin etti: “Rabb’iniz size bu meyveyi, ilahi gßçlere sahip birer melek veya sonsuz hayat sahibi olmayasÄąnÄąz diye yasaklamÄąĹ&#x;tÄąr. Allah Ĺ&#x;ahittir ki, bunu sÄąrf sizin iyiliÄ&#x;iniz için sĂśylĂźyorum (A’râf, 7/20-21).â€? Ă‚dem ve Havvâ, Ĺ&#x;eytanÄąn vesvesesine aldanÄąp yasak meyveden yediler. BĂśylece Ä°blĂŽs, onlarÄą aldatarak içinde bulunduklarÄą cennet yurdundan çĹkarmÄąĹ&#x; oldu. ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ T Ů? ŮŽ â€ŤŮˆ ŮŽŮˆâ€ŹMŮŒŮ‘ )Ů? ŮŽ ÂŒ Ů? H ﴞ٣ٌ﴿ + Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏7Ů? Ů’:‍ ا‏UŮŽ AŮ’ VŮ? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? '( ] Ů° Ů?‍ ŮŒŘš ا‏8ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ; Ů‘ŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ %Ů’ Ů? ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ Biz de Ă‚dem ve Havvâ’yÄą cennetten çĹkardÄąktan sonra, onlara ve Ĺ&#x;eytana seslenerek dedik ki: “Birbirinize ebedĂŽ dĂźĹ&#x;manlar olarak 19
Buradaki secde ibadet secdesi deÄ&#x;il, meleklerin insana baĹ&#x; eÄ&#x;ip itaat etmesinin sembolik bir ifadesi olan ta’zĂŽm (saygÄą) secdesidir. Allah meleklere, Ă‚dem’in ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;ĂźnĂź kabul edip ĂśnĂźnde saygÄąyla eÄ&#x;ilmelerini emretmiĹ&#x;ti. Nitekim kardeĹ&#x;lerinin Yusuf (as)’a secde etmesi de bu anlamdadÄąr. (Yusuf sĂťresi, 12/100)
dünyaya inin! Artık yeryüzüne yerleşecek ve belli bir süreye kadar orada yaşayacaksınız. Bundan böyle orayı kendinize yurt edinecek; ölüm veya kıyamet vakti gelinceye kadar orada yaşayıp imtihan edileceksiniz.” G ّٰ َ ٰ َ َ َ َ َ َ ﴾٣٧﴿ "ُ !'( َ ّ اب ا 8 ا : Q 5 ا Q ! A ب 8 R ت & A ^ Q ر م د ا ] ;A8َ Rَ ٍ ّ ّ ْ َ ْ َ ِ َ ِ ( ِّ َ ِ ُ ُ ّ َ ُ ُ 0ِ َ َ
37. Derken Âdem, işlediği günahtan dolayı pişmanlık duyarak tövbe etmenin yollarını aradı. Sonra nasıl tövbe edeceğini kendisine ilham eden Rabb’inden birtakım sözler aldı ve bu hikmetli sözlerle O’na şöyle yalvardı: “Ey Rabb’imiz, biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen mutlaka kaybedenlerden olacağız (A’râf, 7/23).” Bunun üzerine, Allah da onu bağışladı. Kuşkusuz O, pişmanlık duyup tövbe eden kullarına karşı çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Aslında İblîs de Âdem de aynı günahı işlemişler, ikisi de Allah’ın emrine isyân etmişlerdi. Fakat İblîs günahında diretti, tövbeye yanaşmadı. Âdem ise günahının ezikliğini yüreğinde hissederek Rabb’i karşısında boyun büküp suçunu itiraf etti. İblîs’in yaptığı gibi kibre kapılmadı, günahını bir başka günahla telafi yoluna da gitmedi. Aksine, içtenlikle tövbe ederek Rabb’inin sonsuz merhametine sığındı. Bu yüzden Âdem bağışlandı, İblîs ise ebedî lânete mahkûm edildi. Âdem ile Havvâ, günahları bağışlandıktan sonra yeniden cennete döndüler. Yaşadıkları bu tecrübe, ebedî düşmanları olan şeytanı tanımalarını sağlamıştı. Yeryüzü halifesinin, böyle bir eğitim ve ön hazırlık aşamasını geçmesi gerekiyordu. Daha sonra, cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderildiler. Bunun sebebi işledikleri günah değildi. Zira tövbeleri kabul edilmiş, günahları bağışlanmıştı ve Allah, günahını affettiği kulunu o günahtan dolayı cezalandırmazdı. Onlar asıl yaratılış gayeleri olan halifelik görevini yerine getirmek ve şeytanla yapacakları mücadele ile imtihan olunmak üzere cennetten çıkarılıp yeryüzüne gönderildiler. Bu günahı işlemeselerdi bile Allah onları yeryüzüne gönderecekti. Nitekim O, daha Âdem’i yaratmadan önce meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” diyerek insanın imtihan için dünyaya gönderileceğini bildirmişti. Allah dileseydi, isyankârlığının cezasını derhâl vererek İblîs’i oracıkta yok edebilir yahut bir daha hiç kimseyi saptırmaması için onu cehenneme atabilirdi. Fakat ilâhî hikmet gereğince, insan nefsâni
duygular ve şeytanî vesveseler ile imtihan olunacak ve bu mücadele sonucunda, insanın özünde gizlenmiş olan güç ve yetenekler ortaya çıkacaktı. Bunun için Allah, kıyamete kadar şeytana mühlet verdi ve ilâhî vahiy ile desteklediği insanı, iyi ile kötü arasında seçim yapması ve ebedî cennet nimetleri yahut ebedî cehennem azabı ile noktalanacak olan imtihan dünyasında mücadele etmesi için şeytanla birlikte yeryüzüne gönderdi: ُ Uَ ّ !َ ِ ْ 1َ َ ّ ِ Rَ M ,! "ْ :ُ Iَ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ ْ ٌفa َ vََ R )َا َي:ُ َ 7ِ َ ْ &ََ R ً)ى:ُ kUّ ( ِ "ْ T َ @َ ْU ِ ُ ا7ِ ْ: اUَ Aْ Vُ ً &( # ﴾٣٨﴿ َن5ُ Zَ ْ 1َ
38. Böylece Âdem, Havvâ ve İblîs’e seslenerek şöyle dedik: “Hepiniz oradan yeryüzüne inin! Bundan böyle, peygamberler ve kitaplar göndererek size ve sizden sonraki nesillere doğru yolu göstereceğim. Artık benden size bir elçi, bir kitap, bir yol gösterici gelince, kimler benim gösterdiğim yolda yürüyerek hidâyetime tâbi olursa, onlara Hesap Günü’nde korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” G ٰ اُوGUَ 1 ٰ اCَ ّ ^َ َ^ َ وا و1C َ ّ وا َ َ َ ﴾٣٩﴿ نcَ ِ ُ)وa U ا ب ? ا / [ ّ َ @َ !R( "ْ :ُ ر ْ َ َ ( َ ِ \ ِ َ ِ ُ َ ُ ُ ِM
39. “İlâhî hidâyetten yüz çevirerek hakikati inkâr eden ve insanlığın dünyada ve âhirette yegâne kurtuluş reçetesi olan âyetlerimizi ve yol gösterici mesajlarımızı yalanlayanlara gelince, onlar da ateş halkıdırlar ve orada ebedî kalacaklardır.” Âdem (as)’dan bu yana, bu mesajı insanlığa tebliğ eden birçok Elçi ve Kitap geldi. İlâhî davetin son temsilcisi olarak da, son Peygamber Muhammed (sav) ve Kur’ân-ı Kerîm gönderildi. Bu mesaj sadece Araplara değil, Allah’ın iradesine boyun eğdiğini öne süren İsrailoğulları başta olmak üzere tüm insanlığa seslenmektedir: İSRAİLOĞULLARI Bundan önceki ayetlerde bütün insanlık, Allah’ın gönderdiği Kitap ve Elçileri kabule davet edilmişlerdi. Bundan sonra âyetlerde ise, ilâhî mesajdan yüz çevirmenin ne gibi sonuçlar doğurduğunu gösteren bir örnek olarak İsrailoğulları20 kıssası anlatılıyor. Âyetlerde hitap 20
“Allah’ın kulu” anlamına gelen Đsrail kelimesi, Yakub Peygamber’in (as) lâkabıdır (Âl-i Đmrân, 3/93). Hz. Yakub’un on iki oğlunun soyundan gelenlere Benî Đsrâil (Đsrailoğulları) denir. Muharref Tevrat’ta, Hz. Yakub’un “Tanrı ile güreşip onu yendiği” için bu adı aldığı anlatılmaktadır (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 32/28). “Đsrail” kelimesine böylesine çirkin bir
Yahudilere yĂśnelik olmakla birlikte, onlardan ibret alÄąp aynÄą duruma dĂźĹ&#x;memeleri için mĂźminler de uyarÄąlmaktadÄąr: ŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( ŮŽ 1ŮŽ Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ B "Ů’ T Ů? &Ů’ ,Ů’ŮŽ 5َ‍ ا‏kG8( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏kŮŽ 8Ů? &ŮŽ ,Ů’ 5Ů? ‍ ا Ů’Ř° Ů?^ Ů? ŮˆŘ§â€Źo1 40. Ey Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą! Size bahĹ&#x;ettiÄ&#x;im nimetlerimi ve ilâhĂŽ yasalara itaat ettiÄ&#x;iniz sĂźrece, sizi nasÄąl ĂźstĂźn kÄąldÄąÄ&#x;ÄąmÄą hatÄąrlayÄąn. ﴞ٤٠﴿ ‍ ن‏ Ů’ R ‍ ي‏ ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’@ Ů?) Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€Ź,ŮŽ Ů? â€ŤŮˆ Ů?٠‏r Ů?‍ي ا‏G)( @Ů’ ,ŮŽ Ů? ‍ ا‏RŮ? â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? 7Ů? :ŮŽ ‍َ ع‏
Bana verdiÄ&#x;iniz sĂśzĂź tutun ki, ben de size verdiÄ&#x;im sĂśzĂź tutayÄąm. Size vadettiÄ&#x;im zafer ve baĹ&#x;arÄąyÄą elde etmek ve âhirette ebedĂŽ saadete nail olmak istiyorsanÄąz, gĂśnderdiÄ&#x;im tĂźm elçilere ve kitaplara iman edin. Ve baĹ&#x;kasÄąndan deÄ&#x;il, yalnÄązca benden korkun! Bu dĂźnyanÄąn gelip geçici çĹkar endiĹ&#x;eleri sizi inkâra ve zulme sĂźrĂźklemesin. Sizi bu imandan alÄąkoymak isteyenlerin tehditlerine de aldÄąrmayÄąn. AsÄąl benim azabÄąma uÄ&#x;ramaktan ve benim sevgimi kaybetmekten korkun. Ů? ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? ,ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů? VŮ‹ )Ů?Ů‘ =ŮŽ Ů? B Ů? Ů’ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? ‍ ا‏UŮ? Ů? â€ŤŮŽŮˆ ٰا‏ u Q( Ů? Ů? RŮ? ^ŮŽ ‍ ا اَ Ů‘ ŮŽŮˆ َل‏G5Ů? T 41. YanÄąnÄązda bulunan Tevrat’Ĺn tahrif edilmemiĹ&#x; kÄąsÄąmlarÄąnÄą onaylayÄącÄą olarak indirdiÄ&#x;imiz bu son vahye iman edin; onu inkâr edenlerin ilki ve ĂśncĂźleri siz olmayÄąn!21 Elinizdeki Tevrat’Ĺ size gĂśnderen Allah, Ĺ&#x;imdi de Kur’ân-Äą KerĂŽm’i gĂśndermiĹ&#x;tir. Kur’ân’Ĺ inkâr ettiÄ&#x;iniz takdirde, Tevrat’a iman iddianÄązÄąn hiçbir anlamÄą kalmayacak ve Allah’a isyan etmiĹ&#x; olacaksÄąnÄąz. O hâlde, Tevrat’Ĺn tahrif edilen kÄąsÄąmlarÄąnÄą dĂźzelten, bozulmamÄąĹ&#x; kÄąsÄąmlarÄąnÄą ise aynen onaylayan bu kitaba iman edin; onu inkâr edenlerin ilki ve ĂśncĂźleri siz olmayÄąn! UnutmayÄąn ki, onu inkâr ettiÄ&#x;iniz takdirde, sizden etkilenerek inkâra sĂźrĂźklenecek toplumlarÄąn vebâli de sizin omuzlarÄąnÄązda olacaktÄąr. ﴞ٤٥﴿ ‍ ن‏ ( 1ŮŽ Ů° Ů? ‍Ů?ŮˆŘ§â€ŹwŮŽ Ů’ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€Źv! Ů? ;Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽR ‍ ي‏ b Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ k
Benim âyetlerimi ve bu âyetlerin içerdiÄ&#x;i hĂźkĂźmleri servet, makam, Ĺ&#x;an, Ĺ&#x;Ăśhret gibi basit menfaatlerle deÄ&#x;iĹ&#x;meyin ve baĹ&#x;kasÄąndan deÄ&#x;il, sadece benden sakÄąnÄąn! Ä°nsanlarÄąn ĂśvgĂź ve kÄąnamalarÄąnÄą deÄ&#x;il, benim rÄąza ve hoĹ&#x;nutluÄ&#x;umu dikkate alÄąn.
anlamÄą yĂźklemeleri, Yahudilerin mukaddes kitabÄą tahrif etmekte ne kadar aĹ&#x;ÄąrÄą gittiklerini gĂśsteren Ăśrneklerden biridir. 21 Ehl-i Kitab’Ĺ Kur’ân’a iman etmeye çaÄ&#x;Äąran bu âyet-i kerĂŽme, kendilerine gĂśnderilen kitaplara ve peygamberlere iman etseler bile, son Peygamber’i ve Kur’ân’Ĺ reddeden YahĂťdĂŽ ve HristiyanlarÄąn kâfir olduklarÄąnÄą ve bĂśyle kimselerin cennete giremeyeceÄ&#x;ini açĹkça ortaya koymaktadÄąr.
﴾٤٢﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ "ْ 8ُ 5ْ َ ُ& ا ْا َ ّ َ َوا8ُ Tْ َ َوoِ p
ِ 7َ ْ ِ َ ّ َ ا ْا% ُ 7ِ Aْ َ Iَ َو
42. Hakkı bâtıl ile bulandırmayın ve bile bile gerçeği gizlemeyin! Bâtıl yorum ve iddialarınızı Tevrat’a karıştırarak hakikati çarpıtmayın! Ahmed adındaki Son Peygamber’in geleceğini müjdeleyen (Saff Sûresi, 61/6) Tevrat âyetlerini ve kitapta yer alan diğer gerçekleri gizlemeyin. َ ,( ^ِ ا َ َ ا ّ َ ا,ُ ^َ ار َ ّ !& ا ﴾٤٣﴿ + ْ ٰ^ َة َوZَ ّ َة َو ٰا ُ ا اAٰ = ا ُ V( ََوا 43. Namazı kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin! Siz de Müslümanlar gibi namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’ın hükmüne boyun eğen müminlerle birlikte Kur’ân’ın ve Son Elçi’nin hükmüne boyun eğin! Unutmayın ki, bedenî ibadetlerin sembolü olan namaz ve mâlî ibadetlerin sembolü olan zekât, bütün peygamberlere ve ümmetlerine emredilen evrensel ibadetlerdendir. Yahudi din bilginleri, halka kutsal kitaba inanıp onunla amel etmelerini ve Allah'ın rızasına uygun şekilde yaşamalarını öğütlüyor, fakat kendileri tam aksi davranışlar gösteriyorlardı. Yahudileri bu çelişkili tutumları ve samimiyetsizlikleri sebebiyle eleştiren âyet, aynı zamanda Müslümanları, özellikle ümmetin önderleri konumunda bulunan âlimleri ve yöneticileri de aynı hayata düşmemeleri için şiddetle uyarmaktadır: ُ % َ ّ اَ َ ْ ُ ُ و َن ﴾٤٤﴿ َنAُ ;ِ ,ْ َ vََ Rَ ب ا َ0 8َ T َ ُْ 5َ ْ َن ا% َ ْU َ س ِ ْ ِ ِّ َو َ U ا ِ َن ْاAُ ْ8 َ "ْ 8ُ 5ْ َ ْ" َواT 44. Ey Yahudiler! Siz insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Oysa kitabı okuyorsunuz, hiç akletmez misiniz? Siz insanlara Son Elçiye iman etmelerini tavsiye ederken, neden kendiniz onu inkâr ediyorsunuz? Başkalarına güzel şeyleri öğütlerken, kendinizi neden ihmal ediyorsunuz? Oysa içerisinde birtakım tahrifatlar olsa bile, bütün peygamberlere imanı emreden; dürüst, tutarlı ve ahlâklı olmayı öğütleyen Tevrat’ı okuyup duruyorsunuz. Siz hiç aklınızı kullanmaz, yaptığınız işin neticesini düşünmez misiniz? َ َ @َ 5َ ّ ِة َوا0ِ Aٰ = ا َ ,( q
َ ّ = ْ ِ َو َ ّ ِ اUُ !,( 8َ ا ﴾٤٥﴿ + ْ َو * ِ iَ ] ْاAَ َ Iَ ّ ِ َ ٌة اE7( T
45. Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Doğrusu bu, Allah’a saygıyla bağlananlardan başkasına ağır gelir. Ey Yahudiler! Son kitaba iman etmenizi engellemeye çalışan şer güçlere boyun eğmeyin! Onlara karşı sabırla göğüs gerip direnin ve namazla, duayla
Rabb’inizden yardım dileyin. Eğer dürüstlük ve samimiyetten ayrılmaz, zorluklar karşısında yılmayıp direnirseniz, Allah size elbette yardım edecektir. Gerçi bu ağır ve zor bir görevdir, ama Allah’a saygıyla bağlananlar için; binlerce yıllık geleneklerin ürettiği toplumsal baskıları, çıkar kaygılarını ve önyargıları aşıp hak dine iman etmek hiç de zor değildir. ُ 1َ َ 1C( َ ّ َا ﴾٤٦﴿ نcَ ,ُ #ا ِ َرQِ !ْ َ ِ ُ@ ْ" ا5َ ّ َ ا َر ِّ ِ@ ْ" َواVُ vَ ُ "ْ @ُ 5َ ّ َ َن اUُّ d 46. O saygılı kimseler ki, bir gün mutlaka Rablerine kavuşacaklarını, eninde sonunda O’na döneceklerini bilirler. Allah’a saygıyla bağlanan insanlar, hangi ırktan ve hangi dinden olurlarsa olsunlar, bir gün mutlaka Allah’ın huzuruna çıkacaklarını ve bu dünyada yapıp ettikleri her şeyin hesabını vereceklerini bilirler. Bu bilinç, onları hakkı kabul etmeye ve doğru davranışlar göstermeye sevk eder. َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ 1َ ُ 8ُ Aْ Hَ َ ّ R k5ّ ( َ ْ" َواT ُ !ْ Aَ َ B َ &( َ ,َ ] ْاAَ َ "ْ T ﴾٤٧﴿ + ُ &ْ ,َْ 5َ اkG8( َ ّ اkَ 8ِ &َ ,ْ 5ِ ا ْذ ُ^ ُ واo1
47. Ey İsrailoğulları! Size bahşettiğim nimetlerimi ve ilâhî yasalara itaat ettiğiniz sürece sizi âlemlere, yani kendi döneminizdeki tüm insanlara nasıl üstün kıldığımı hatırlayın. Size daha önceki Peygamberler döneminde bahşettiğim nimetlerimi hatırlayın. O vakitler elçilerime iman ve itaat ettiğiniz sürece, sizi insanlığın önderleri ve efendileri kılmıştım. Bugün de bu nimete nail olmak ve müminlere vaad ettiğim zafer ve başarıyı elde edip âhirette ebedî saadeti kazanmak istiyorsanız, gönderdiğim Son Elçi’ye ve Kur’ân’a iman edin. "ْ :ُ Iَ ْ َ@ َ ْ) ٌل َوU ِ Cُ aْ َ X1ُ Iَ َ َ ٌ َوqَ @َ ْU ِ oُ 7َ ;ْ 1ُ Iَ ْ! ً َوqَ ٍ ْ 5َ ْ َ ٌ ْ 5َ يZ( xْ َ Iَ ً ْ 1َ َوا ّ َ ُ; ا ﴾٤٨﴿ ْ َ= ُ و َنU1ُ
48. Ve öyle bir günden sakının ki; o gün hiç kimse başkası adına bedel ödeyemeyecek yahut başkasının cezasını çekmeyecek, hiç kimsenin cezayı hak eden kişinin kurtuluşu için iltimas, aracılık ve şefaat etmesine izin verilmeyecek, hiç kimseden kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek ve ilâhî yardımı hak etmeyen hiç kimseye yardım edilmeyecektir. Ey Yahudiler! Mahşer günü gelip çattığı zaman, mensubu olmakla övündüğünüz ırkınız, meşrebiniz, toplumuz, cemaatiniz size fayda vermeyecek, ilâhî adalet karşısında hiçbir kişi veya toplum özel ve
ayrıcalıklı muamele görmeyecektir. Bugün ilâhî mesajdan yüz çevirdiğiniz takdirde, “Peygamber torunları” veya “Şanlı bir tarihin evlatları” olmanız sizi azaptan kurtaramayacaktır. Mahşer günü kişiye ancak imanı ve salih amelleri fayda verecektir. Sözde aracıların, şefaatçilerin hiç kimseye faydası dokunmayacaktır. Şefaat, yetkili kimse nezdinde aracılık ederek bir kimsenin bağışlanmasına veya bir nimete kavuşmasına vesile olmak demektir. Dinî bir terim olarak ise, günahkâr bir kimsenin, Allah katında mertebesi yüksek olan bir zatın Allah'a dua etmesi sonucunda affedilmesi anlamına gelmektedir. Kur’ân, ancak Allah’ın dilediği kimselerin (Yûnus, 10/3; Tâhâ, 20/109; Sebe, 34/23; Necm, 53/26) yine ancak O’nun izin verdiği kimselere (Enbiyâ, 21/28) şefaat edebileceğini bildirmiştir. Yani kimlerin şefaate lâyık olduğunu ve bu kimselere kimlerin şefaat edeceğini Allah belirlemektedir. Buna göre, şefaat yetkisi verilecek olanlar, diledikleri kişilere değil, ancak şefaati hak ettiği bildirilen kişilere şefaat edeceklerdir. Demek ki asıl ikram şefaat edilene değil, şefaat edene yapılmaktadır. Yani Allah, rızasını kazanmış olan bir kulunu onurlandırmak için, kendisinin zaten affedeceği bir kulunu azaptan kurtarması için ona şefaat yetkisi vermektedir. Bunun benzeri dünyada da yaşanmaktadır. Örneğin Allah, herhangi bir şekilde hidâyeti hak eden bir kimseyi, bazen razı olduğu bir kulu aracılığıyla hidâyete ulaştırır. Böylece hidâyeti hak eden bir kulunu inkârdan kurtarırken, aynı zamanda, o kişinin hidâyetine vesile olan kimseye de ikramda bulunmuş olur. Şefaat yetkisi tamamen ve yalnızca Allah’ın elindedir (Zümer, 39/43) ve Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaate cüret edemeyecektir. Şu hâlde, şefaat kullardan değil Allah’tan istenmeli ve aracıları memnun etmek için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için çaba gösterilmelidir. TARİHÎ HATIRLATMALAR G ُ "ْ T ُ 5َ ُ % G َ 5ِ ْ ُ! َن8َ %ْ 1َ َء ُ^ ْ" َوGUَ ْ َ ِّ ُ َن اCَ 1ُ اب kR( " َو0 ْ ^ُ َء% ُ 1َ ْ َ ْ َنRِ ُ^ ْ" ِ ْ ٰا ِلUَ !ْ xَ ّ 5َ َواِ ْذ ِ Cَ ,َ َء ْا ُ ِّ ٌء ِ ْ َرvG َ َ "ْ T ُ ِ ٰذ ﴾٤٩﴿ "ٌ !d( َ "ْ T 49. Ey İsrailoğulları! Sizi Firavun ve ordusundan nasıl kurtardığımızı da hatırlayın: Hani Mısırlılar size en acı işkenceleri çektiriyorlardı. Nüfusunuzun artmasını engellemek ve gücünüzü kırmak için oğullarınızı boğazlıyor, kız çocuklarınızı ve kadınlarınızı ise hizmetçi ve cariye olarak kullanmak üzere sağ
bırakıyorlardı. İşte bütün bunlarda, sizin için Rabb’inizden büyük bir imtihan vardı. Rabb’iniz sizi eğitip olgunlaştırmak ve insanlığı doğru yola çağıran örnek ve öncü bir toplum yapmak üzere böyle çetin imtihanlardan geçirmekteydi. ُ ْU َ "ْ 8ُ 5ْ َ ْ َ ْ َن َواRِ ٰا َلGUَ Vْ َ Fْ َ ُ^ ْ" َواUَ !ْ xْ ُ ِ Uَ Vْ َ Rَ َواِ ْذ ﴾٥٠﴿ ُ و َنd َ 5َ Rَ َ ْ 7َ ُ" ْاT 50. Hani sizin için denizi yarıp sizleri kurtarmış, Firavun ve ordusunu da boğmuştuk; siz de bunu gözlerinizle görüyordunuz. Firavunun zulmü altında yaşayan İsrailoğulları, bu zulümden kurtulmak için Hz. Musa önderliğinde Mısır’dan çıktılar. Fakat Firavun, onları yakalayıp cezalandırmak üzere büyük bir orduyla peşlerine düştü. Hz. Musa bu takipten kurtulmak için Cenab-ı Hakk’ın izniyle Kızıldeniz kıyısına kadar geldi. Önlerinde deniz, arkalarında Firavun’un ordusu vardı. İşte bu dehşetli durumdayken, ilahi bir mucize olarak deniz yarıldı ve İsrailoğulları açılan yoldan geçerek karşı kıyıya ulaştılar. Firavun ve askerleri, denizin ayrılmış olan sularını dehşetle gördüler; fakat bir anlık tereddütten sonra, kin ve düşmanlıklarından dolayı onlar da denizden açılan yola girerek takibe koyuldular. Ancak denizin açılan suları tekrar birleşmeye başladı ve sonunda Firavun ve ordusu, tek bir kişi bile kurtulamadan sulara gömüldü. İşte Allah, bu tarihi kıssayı İsrailoğulları’na hatırlatmakta ve Elçisine itaat etmeleri gerektiğini, aksi hâlde Firavun’un safında yer alıp onunla aynı akıbeti paylaşacaklarını bildirerek onları uyarmaktadır. BUZAĞIYA TAPANLAR G ٰ ُ 5َ )ْ َ َواِ ْذ ٰو َ "ْ 8ُ 5ْ َ ِ) (ه َوا,ْ َ ْ ِ oَ xْ ,ِ ُ ُ" ْاCْ iَ َ ّ ً ُ ّ َ" اAَ !ْ َ + َ ,( َ ] اَ ْر ﴾٥١﴿ } ِ ُ& َن
51. Ey İsrailoğulları! Hani kırk gece için Musa ile sözleşmiştik. Fakat siz onun ardından, kendinize zulmederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz. Allah, ilk ilâhî emirleri alması için Musa’ya Sina Dağı’na gelmesini emretmişti. Orada Musa ile aracısız konuşacak ve Tevrat’ın on emir diye bilinen ilk kısmını ona vahyedecekti. Bunun için Musa’ya, huzuruna çıkmadan önce bu büyük buluşmaya ruhen hazırlanması için Sina’da kırk gün kırk gece oruç tutarak ve ibadet ederek beklemesini emretti. Fakat o esnada İsrailoğulları, kendi elleriyle yaptıkları buzağı heykeline tapınmaya başladılar.
Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ Ů?) ٰذ‏,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T Ů? Ů’U ŮŽ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ﴞټ٢﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T 52. Fakat bĂźtĂźn bunlardan sonra, Ĺ&#x;Ăźkredesiniz diye sizi baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamÄąĹ&#x;tÄąk. Hz. Musa kavmine dĂśndĂźkten sonra, Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą buzaÄ&#x;Äąya tapma gĂźnahÄąndan tĂśvbe ettiler ve Allah da onlarÄą affetti. Bu tĂśvbe hadisesi aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki 54. âyette izah edilecektir. Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ َن‏VŮŽ Ů’ Ů? ‍ ب ŮŽŮˆ ْا‏ ﴞټ٣﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏8ŮŽ @Ů’ ŮŽ "Ů’ T ŮŽ 8ŮŽ T ŮŽ Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° ٰا‏ Ů? ‍ ] ْا‏ 53. Ve dosdoÄ&#x;ru yolda yĂźrĂźmeniz için, Musa’ya daha sonraki çaÄ&#x;larda Tevrat adÄąyla anÄąlacak olan KitabÄą ve ilâhĂŽ hĂźkĂźmleri doÄ&#x;ru anlama, hak ile bâtÄąlÄą, iyi ile kĂśtĂźyĂź, doÄ&#x;ru ile eÄ&#x;riyi birbirinden ayÄąrt etme yeteneÄ&#x;i olan FurkanÄą22 vermiĹ&#x;tik. NEFSÄ°NÄ°ZÄ° Ă–LDĂœRĂœN! ŮŽ "Ů’ T ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ Ů? ‡Ů? ‍ ع‏ Ů? % Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’ Ů?Ů… ا‏VŮŽ 1ŮŽ Q( Ů? Ů’ ;ŮŽ Ů? ] Ů’ RŮŽ "Ů’ T ‍ ا‏GAŮ? 8Ů? V
Ů° Ů? ‍ ل‏ ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ Ů’" ا‏8Ů? &Ů’ AŮŽ } Ů? ŮŽ ] Ů° Ů?‍ ا ا‏G Ů? 8Ů? RŮŽ oŮŽ xŮ’ ,Ů? ‍ Ů?Ř° Ů?^ Ů?" ْا‏iŮŽ Ů?Ů‘ Ů? "Ů’ T Ů? ‡Ů? ‍ ع‏ Ů? ŮŽ ŮŒ EŮ’ a Ů? Ů? ‍" ٰذ‏0 Ů’ T Ů? % "0 Ů’ T ŮŽ "Ů’ T ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ا‏ Ů? ŮŽ )ŮŽ Ů’U Ů? "Ů’ T 54. Hani Musa kavmine, “Ey kavmim! Siz o buzaÄ&#x;Äąya tapÄąnmakla kendinize gerçekten zulmettiniz! O hâlde, yaratÄącÄąnÄąza yĂśnelerek tĂśvbe edin ve kalbinizdeki kĂśtĂź eÄ&#x;ilimleri, bencil duygularÄą dizginleyerek yahut aranÄązdan puta tapanlarÄą yakalayÄąp ĂślĂźm cezasÄąyla cezalandÄąrarak nefislerinizi ĂśldĂźrĂźn!23 Bu, yaratÄącÄąnÄąz katÄąnda sizin için en hayÄąrlÄąsÄądÄąr.â€? demiĹ&#x;ti. 22
Ey iman edenler! Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąrsanÄąz, O size iyi ile kĂśtĂźyĂź birbirinden ayÄąrt edebilmenizi saÄ&#x;layacak bir kavrayÄąĹ&#x; verir ve kßçßk gĂźnahlarÄąnÄązÄą Ăśrterek sizi baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar. UnutmayÄąn ki, Allah bĂźyĂźk lĂźtuf sahibidir. (Enfâl, 8/29) 23 “Nefislerinizi ĂśldĂźrĂźnâ€? ifadesi, hakikĂŽ veya mecazĂŽ anlamÄąna gĂśre farklÄą Ĺ&#x;ekillerde anlaĹ&#x;Äąlabilir. HakikĂŽ anlamÄą, “Kendinizi ĂśldĂźrĂźn, intihar edin.â€? demektir. Ancak bĂśyle olsaydÄą, emre uyan dĂźrĂźst kimseler cezalandÄąrÄąlmÄąĹ&#x;, asÄąl suçlu olan isyankârlar ise ĂśdĂźllendirilmiĹ&#x; olurdu. Ĺžu hâlde kastedilen mana bu deÄ&#x;ildir. “Nefislerâ€? kelimesi “içinizden bazÄąlarÄąâ€? anlamÄąnda kullanÄąlmÄąĹ&#x; ise, o zaman mana, “Ä?çinizden puta tapanlarÄą ve onlarÄą bu iĹ&#x;e teĹ&#x;vik eden elebaĹ&#x;larÄąnÄą yakalayÄąp ĂślĂźm cezasÄąyla cezalandÄąrÄąn.â€? demek olur. Nitekim Tevrat’ta da kÄąssa bu Ĺ&#x;ekilde anlatÄąlmaktadÄąr. (Tevrat, ÇĹkÄąĹ&#x;, 32/26-28) Fakat puta tapanlarÄąn asÄąl elebaĹ&#x;Äą olan SâmirÎ’nin ĂśldĂźrĂźlmeyip sĂźrgĂźn ile cezalandÄąrÄąlmasÄą (Tâhâ, 20/97) ve bu âyetin hemen devamÄąnda suçlularÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;landÄąÄ&#x;ÄąnÄąn ifade edilmesi, bu mananÄąn kastedilmediÄ&#x;ini gĂśstermektedir. Ĺžayet “Nefislerinizi ĂśldĂźrĂźnâ€? ifadesi gerçek anlamÄąyla kullanÄąlmÄąĹ&#x; ise, bu takdirde âyet, ilâhĂŽ emirleri gĂśzardÄą eden toplumlarÄąn iç savaĹ&#x;a kadar varan toplumsal kargaĹ&#x;a ve ihtilâflara dĂźĹ&#x;Ăźp kan dĂśkeceklerine ve bu kargaĹ&#x;adan, ancak Allah’a hakkÄąyla kulluk ederek kurtulabileceklerine iĹ&#x;aret etmiĹ&#x; olur. “Nefislerinizi ĂśldĂźrĂźnâ€? ifadesinin Kur’ân’Ĺn bĂźtĂźnlĂźÄ&#x;Ăź çerçevesinde daha isabetli gĂśrĂźnen mecazĂŽ anlamÄąna gĂśre, âyet Ĺ&#x;Ăśyle yorumlanabilir: “Sizi buzaÄ&#x;Äąya tapÄąnmaya sevk eden ve Ĺ&#x;imdi de tĂśvbe etmenize mani olan gururunuzu, kibrinizi kÄąrarak hakka yĂśnelin. Ä?çinizdeki kĂśtĂź
ŮŽ Ů‘ ŮŽ :Ů? QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍" ا‏0 Ů’ T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ﴞټ٤﴿ "Ů? !'( ŮŽ Ů‘ ‍اب ا‏ ŮŽ 8ŮŽ RŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ 8 ‍ا‏
Bunun Ăźzerine tĂśvbe edip yeniden hakka yĂśneldiniz de, Rabb’iniz sizleri baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄą. Şßphesiz O çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. ALLAH’I GĂ–RMEK Ä°STEYENLER ‍ Ů’@ ŮŽ ً؊‏# ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ŮŽ ى‏5ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů° Ů? 1ŮŽ "Ů’ 8Ů? AŮ’ VŮ? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ /ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? XŮ’ 5Ů? Ů’ ŮŽ ] 55. Ey Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą! Yine bir zamanlar siz, birçok mucizeye bizzat Ĺ&#x;ahit olduÄ&#x;unuz hâlde, “Ey Musa; biz Allah’Ĺ apaçĹk karĹ&#x;ÄąmÄązda gĂśrmedikçe sana asla inanmayacaÄ&#x;Äąz!â€? demiĹ&#x;tiniz. Yani kendilerine baÄ&#x;lÄą olmakla ĂśvĂźndĂźÄ&#x;ĂźnĂźz atalarÄąnÄąz bĂśyle demiĹ&#x;lerdi ve siz de bugĂźn onlarÄąn izinden giderek aynÄą gĂźnahÄą iĹ&#x;liyorsunuz. Tevrat’ta da zikredilen bu olay Ĺ&#x;Ăśyle gerçekleĹ&#x;miĹ&#x;ti: Allah Musa’ya, Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą'ndan yetmiĹ&#x; kabile reisini de yanÄąna alÄąp Sina DaÄ&#x;Ĺ’na gelmesini emretmiĹ&#x;ti. Musa Allah’Ĺn huzuruna çĹkÄąp O’ndan ilâhĂŽ emirleri alÄąnca, bu emirlerin yazÄąlÄą olduÄ&#x;u taĹ&#x; levhalarÄą getirip reislere sundu. Fakat onlar, "Sadece senin sĂśzĂźnle Allah'Äąn sana bunlarÄą vahyettiÄ&#x;ine nasÄąl inanÄąrÄąz? Allah’Ĺ bizzat kendi gĂśzlerimizle gĂśrmedikçe, sana asla inanmayacaÄ&#x;Äąz!" dediler. Ů? Ů’U ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ا = Ů? ŮŽ; Ů? ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů’ CŮŽ a ŮŽ Ů‘ "Ů? T ﴞټټ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏d ŮŽ ŮŽ RŮŽ Bunun Ăźzerine, siz Ăśylece bakÄąnÄąp dururken, o anda gĂśkten dĂźĹ&#x;en ve içinizdeki isyankârlarÄą oracÄąkta yakÄąp kĂźle çeviren bir yÄąldÄąrÄąm sizi çarpÄąvermiĹ&#x;ti. Bu dehĹ&#x;et verici olay, orada bulunan herkesin gĂśzleri ĂśnĂźnde cereyan etmiĹ&#x;ti. Ä°natçĹ ve kĂźstahça davranÄąĹ&#x;larÄąndan dolayÄą Allah onlarÄą bĂśyle cezalandÄąrmÄąĹ&#x;tÄą. Zira onlar bundan Ăśnce Musa’nÄąn hak Peygamber olduÄ&#x;unu gĂśsteren onlarca mucizeye bizzat Ĺ&#x;ahit olmuĹ&#x;lardÄą. Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů? Ů’ ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ ^Ů? UŮŽ yŮ’ ,ŮŽ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ﴞټٌ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T 56. MucizevĂŽ bir Ĺ&#x;ekilde cereyan eden bu yÄąldÄąrÄąm çarpmasÄąndan sonra, bahĹ&#x;ettiÄ&#x;im nimetlere Ĺ&#x;Ăźkredip kulluk gĂśrevinizi hakkÄąyla yerine getiresiniz diye sizi ĂślĂźmĂźnĂźzĂźn ardÄąndan yine mucizevĂŽ bir Ĺ&#x;ekilde diriltmiĹ&#x;tik. Ă–lĂźmĂźn ve hayatÄąn yalnÄązca Allah’Ĺn elinde olduÄ&#x;unu gĂśzler ĂśnĂźne seren bu mucize, aynÄą zamanda, ahlâkĂŽ deÄ&#x;erler ve toplumsal dinamikler bakÄąmÄąndan Ăślen bir toplumun, eÄ&#x;ilimleri, bencil duygularÄą dizginleyerek ruhunuzu terbiye edin. Putçuluk, Ĺ&#x;irk, inkâr gibi câhiliye artÄąklarÄąnÄą kalbinizden temizleyin ve canÄągĂśnĂźlden Allah’a yalvararak tĂśvbe edin.â€?
ancak ilâhî vahyin yol göstericiliği sayesinde yeniden hayata dönebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olmuştu. KUDRET HELVASI ve BILDIRCIN َ َو ُ !ْ Aَ َ Uَ ْ Zَ 5ْ ََ َ& َم َواJ ُ" ْاT ُ !ْ Aَ َ Uَ Aْ Aَ ّ } َ ّ ُ" ْا َ& ّ َ َوT ى0 ٰ Aْ % ا 57. Ey İsrailoğulları! Siz Mısır'dan çıkıp Sina Yarımadası’na girdiğiniz sırada, sizi çölün kavurucu ikliminden ve güneşin yakıcı sıcağından korumak için serinletici bulutları üzerinize gölgelik yapmıştık. Ayrıca bu verimsiz arazide size, bala benzer tatlı bir gıda olan ve çalılıkların üzerine çiğ damlası gibi yağan, yerden mantar gibi biten kudret helvası ve sürüler hâlinde gelip kolayca yakalayabileceğiniz şekilde ayaklarınızın dibine düşen bıldırcınlar göndermiştik. َ ْ ِ اAُ ^ُ "0 ْ ^ُ Uَ Vْ ت َ َر َز ِ 7َ !ِّ p
Size sunduğum nimetler o denli boldu ki, kırk yıl boyunca ıssız çöllerde açlık ve sıkıntı çekmeksizin bu nimetlerle beslendiniz. Sonra size buyurmuştuk ki: “Size bahşetmiş olduğumuz bu tertemiz ve helâl nimetlerden yiyin için; sakın nankörlük ve isyankârlık etmeyin!” Ama onlar, bunca nimetler karşısında zulmü, inkârı ve nankörlüğü tercih ettiler. َ َ َو ﴾٥٧﴿ ُ& َنAِ dْ 1َ "ْ @ُ % َ ُْ 5َ ا اG5ُ ^َ ْ T ِ ٰ َو5َ &ُ Aَ } Fakat böyle davranmakla bize değil, ancak kendilerine kötülük ediyorlardı. Zira nankörlüklerinin neticesinde hüsrana uğrayacak olan kendilerinden başkası değildi. KUDÜS’E GİRİŞ ُ Rَ َ 1َ ْ ;َ ِه ْاCِ ٰ: اAُ aْ ٌ َ ّ ' ُ !ْ ' ُ ً)ا َوادFَ ْ" َر8ُ [ْ qِ ُ ادUَ Aْ Vُ َواِ ْذ َ 7َ ا ْاAُ aْ َ @َ ْU ِ اAُ T ِ ُ اVُ ً)ا َوxَ ّ ُ ب
ُ َ ْ ِ Jْ 5َ َ U( % ﴾٥٨﴿ + َ "ْ T ِ ْ &ُ ُ) ْا1 ( َ َ " َو0 ْ ^ُ 1َ َ a 58. Hani İsrailoğulları’na Kudüs’ü ele geçirmelerini emrederek demiştik ki: “Yöneticileri zalim olan şu şehre girin ve orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin için. Fakat şehri ele geçirdiğiniz zaman kapısından kibir ve çalımla değil, ‘Bağışla bizi ya Rab!’ diyerek alçakgönüllülük ve saygıyla eğilerek girin ve şehir halkına karşı merhametli, bağışlayıcı olun ki, biz de sizin günahlarınızı bağışlayalım. Günahlarınızın bağışlanmasını istiyorsanız, siz de başkalarını affetmelisiniz. Şunu iyi bilin ki, emrimize uyup iyilik yapanları hak ettiklerinden çok daha fazlasıyla ödüllendireceğiz.”
Allah İsrailoğulları’nı Mısır'dan çıkardıktan sonra onlara Kudüs’e girmelerini ve orada yaşayan Amalikler'i şehirden çıkarmalarını emretmişti. Fakat İsrailoğulları, Allah'ın bu emrine karşı gelerek demişlerdi ki: “Ya Musa, orada zorba ve acımasız bir millet yaşıyor. Onlar oradan çıkmadıkça, biz kesinlikle o şehre girmeyiz. Eğer kendiliklerinden çıkıp giderlerse, ancak o zaman oraya gireriz (Mâide, 5/22). Sen ve Rabb’in gidin ve onlarla kendiniz savaşın; biz burada oturup bekleyeceğiz!” (Mâide, 5/24) Bunun üzerine Allah, İsrailoğulları’nı kırk yıl boyunca çölde perişan bir hâlde dolaşmaya mahkûm etti. Bu dönemin sonunda yetişen yeni nesil, Yuşa Peygamber’in liderliği altında bu kasabayı fethederek şehre girdiler. Allah onlara şehrin kapısından kibirlenmeden, taşkınlık göstermeden alçakgönüllü ve saygılı bir şekilde girmelerini, günahlarının affedilmesi için O'na dua etmelerini emretmiş ve böyle davrandıkları takdirde günahlarını bağışlayacağını; adaleti, dürüstlüğü ve güzel ahlâkı karakter edinen kimselere bunun da ötesinde üstün nimetler ve imtiyazlar bağışlayacağını vaad etmişti. Fakat onlar bütün bu emirleri çiğneyip tersine çevirdiler ve şehre barbar, acımasız despotlar gibi girdiler. Kur’ân’ın eğitimi altında ahlâkî olgunluğun zirvesine ulaşan Hz. Muhammed (sav), Mekke’ye zafer kazanmış bir komutan olarak girerken, âyette istenen güzel davranışın en mükemmel örneğini göstermişti. Fethettiği şehre mağrûr ve muzaffer bir kumandan edasıyla değil, son derece mütevâzı bir hâlde, mübarek sakalları devesinin semerine değecek kadar tevazuundan eğilmiş, adeta secde eder bir vaziyette ve Cenâb-ı Hakk'ın sonsuz lütuflarına şükrederek girmişti (Heysemî, VI/169). Âyette geçen “Hıtta” (affet, bağışla) kelimesi iki şekilde anlaşılabilir ki, ikisi de doğrudur: 1- Allah'tan günahlarınızın bağışlanmasını dileyerek şehre girin. 2- Şehir halkının bağışlanma talebini geri çevirmeyin. Genel af ilân edin ve halkı öldürmekten, şehri talan etmekten kaçının. َ V( يC( َ ّ َ اEْ Fَ Iً ْ Vَ ُ& اAَ } َ َ 1C( َ ّ ّ َ) َل ا7َ Rَ "ْ @ُ َ o! 59. Fakat o zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. İsrailoğulları içindeki isyankârlar, Allah’ın emrini hiçe
sayarak kibir, çalÄąm ve taĹ&#x;kÄąnlÄąk gĂśsterileri içinde Ĺ&#x;ehre girdiler. TĂśvbe istiÄ&#x;far etmek Ĺ&#x;Ăśyle dursun, iyice gĂźnaha ve zulme daldÄąlar. Ăœstelik “hÄąttaâ€? kelimesini, “buÄ&#x;dayâ€? anlamÄąna gelen “hÄąntaâ€? ile deÄ&#x;iĹ&#x;tirerek Allah’Ĺn emrini alaya aldÄąlar. BĂśylece ilâhĂŽ yasalarÄą ya açĹkça reddettiler ya da keyiflerince yorumlayarak kendi arzu ve heveslerine uydurmaya çalÄąĹ&#x;tÄąlar. ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ ŮŽ RŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ا‏ZŮ‹ #Ů’ ‍ Ů?& ا Ů?ع‏AŮŽ } ﴞټي﴿ ‍ن‏cŮŽ ;Ů? % Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ Ů?إ‏G&ŮŽ % ‍ا‏ Biz de yaptÄąklarÄą kĂśtĂźlĂźklerden dolayÄą, o zalimlerin Ăźzerine gĂśkten korkunç bir azap indirdik. YaptÄąklarÄą kĂśtĂźlĂźklerden dolayÄą onlara gĂśkten, yani doÄ&#x;rudan doÄ&#x;ruya kendi katÄąmÄązdan bela ve musibetler gĂśnderdik. BulaĹ&#x;ÄącÄą hastalÄąklar, kÄątlÄąk, yenilgi, iç savaĹ&#x; ve benzeri toplumsal felaketlerle onlarÄą cezalandÄąrdÄąk. ON Ä°KÄ° PINAR ŮŽ0 xŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ= ŮŽŮƒ ْا‏,ŮŽ Ů? ‍ْ Ů? ْب‏l‍ ا‏UŮŽ AŮ’ ;ŮŽŮ? R Q( Ů? Ů’ ;ŮŽ Ů? ] Ů’ â€ŤŮŽŮˆ اŮ? Ů?ذ‏ Ů° Ů? ];Ů° %Ů’ 8ŮŽ ‍ا‏ 60. Ey Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą! Hani Musa, çÜlde susuz kalan halkÄą için Allah’a dua edip su istemiĹ&#x;ti. Biz de ona, “Asanla Ĺ&#x;u kayaya vur!â€? demiĹ&#x;tik. Dileseydik, Musa’nÄąn kayaya vurmasÄąna gerek kalmadan da onlara su verebilirdik. Fakat ilâhĂŽ hikmet uyarÄąnca, bahĹ&#x;ettiÄ&#x;im lĂźtuf ve nimetlerin elde edilebilmesi için kullarÄąmÄąn da istekte bulunmasÄąnÄą ve bu yĂśnde çaba gĂśstermesini gerekli kÄąldÄąk. Ů’ QŮ? Ů’U Ů? ‍ ŮŽ ْت‏xŮŽ ŮŽ Ů’5 ŮŽR "0 Ů’ @Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ س‏ Ů? 5ŮŽ Ů?‍ ا‏oŮ?Ů‘ ^Ů? "ŮŽ AŮ? ŮŽ )Ů’ VŮŽ 0 UŮ‹ !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’ ŮŽ َ؊‏8ŮŽ UŮŽ „‍ا‏ Musa asasÄąyla kayaya vurur vurmaz, derhâl oradan on iki pÄąnar fÄąĹ&#x;kÄąrmÄąĹ&#x; ve Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄą meydana getiren on iki boydan her biri, diÄ&#x;erinin hakkÄąna saldÄąrmaksÄązÄąn kendi su içeceÄ&#x;i yeri kolayca ĂśÄ&#x;renmiĹ&#x;ti. Musa, “Kayaya vurmayla suyun ne alâkasÄą var? Kupkuru kayadan bĂśyle suyun çĹktÄąÄ&#x;Äą nerede gĂśrĂźlmĂźĹ&#x;?â€? demedi. Rabb’ine tam bir gĂźven ve baÄ&#x;lÄąlÄąkla, hiç tereddĂźt etmeden emri yerine getirdi. Demek ki, bir toplum Allah’Ĺn emir ve yasaklarÄąna riayet ettiÄ&#x;i takdirde Allah onlarÄą asla yalnÄąz ve yardÄąmsÄąz bÄąrakmayacak; gerektiÄ&#x;inde çÜldeki kayadan sular çĹkararak imkânsÄąz zannedileni mĂźmkĂźn kÄąlacak, olmazÄą olur yapacaktÄąr. ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍ Ů’ŮŽ ا‏y,Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů’ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? ^Ů? ﴞٌ٠﴿ ŮŽ 1)( % Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ Ů? ا Ů? Ů’ Ů?عزْ Ů?ق‏q‍ا‏ Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ Ä°Ĺ&#x;te o vakitler ilâhĂŽ vahye itaat eden Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’na Allah Ĺ&#x;Ăśyle buyurmuĹ&#x;tu: “Allah’Ĺn nimetlerinden yiyin için. Bu nimetlerin
devamını istiyorsanız, sakın yeryüzünde bozgunculuk yapıp fitne ve kargaşa çıkarmayın!” KÖLELİK GÜNLERİNE ÖZLEM ْ Vُ َواِ ْذ ٰ َ َ ِ =ْ 5َ ْ َ ] َ
@َ Aِ ;ْ َ ْ ِ ض , p ] A
1 " 8 A ْ ٰ ُ 7ِ ْU ُ &َ ّ ِ Uَ َ ْ ِ ْجi1ُ /َ َ ّ َرUَ َ َ ْد ُعR )ٍ 'ا ُ َ َ ِ م َو ُ َ ْرI ْاB ُ ٍ G
0 @َ Aِ =َ َ َ َ@ َو ِ ) َ ِ َ@ َوRُ ِ َ@ َوyَ ّ Vِ َو 61. Ey İsrailoğulları! Hani siz, “Ey Musa!” demiştiniz, “Biz tek bir çeşit yemeğe artık dayanamayacağız. Her gün aynı yemeği yemekten bıkıp usandık. Artık o gökten gelen ilâhî nimetleri de istemiyoruz. Bizim için Rabb’ine dua et de, bize Mısır’da olduğu gibi toprakta yetişen yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi çeşitli yiyecekler çıkarsın. Böylece biraz da keyfimize göre lüks ve refah içerisinde yaşayalım!” َ Vَ ُ َ ِ ّ َنRَ ُ ا ِ ْ= ً ا7ِ ْ:ٌِ ا0 Eْ a "0 ْ 8ُ ْ َ َ َ "ْ T َ َ :ُ يC( َ ّ ِ ]ٰ5 َ اَ ْد:ُ يC( َ ّ ِ) ُ َن ا7ْ 8َ %ْ َ َ ل ا Bunun üzerine Musa dedi ki: “Siz bu üstün nimeti değersiz bir şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Allah yolunda özgürce mücadele edip cenneti kazanmak yerine, Mısır’da köleyken elde ettiğiniz o lüks, fakat onursuzca hayatı mı tercih edeceksiniz? Allah sizi burada eğiterek dünyanın önderleri yapmak istiyor; fakat siz arzu ve heveslerinizin tatmini peşinde koşuyor, yerleşik hayatın getireceği lüks ve sefahati bir müddet olsun terk etmeye yanaşmıyorsunuz. O hâlde, bir zamanlar kölelik hayatı yaşadığınız Mısır’a hor ve hakir bir hâlde geri dönün; istedikleriniz orada var. Öyle yerlerde zalim diktatörlerin egemenliği altında nisbî bir güvenliğe kavuşur, bol bol sebze meyve yersiniz; fakat yeniden zillet ve esaret altında ezilerek belanızı da bulursunuz!” َ %ْ &َ ّ َ ُ َو ْاC ا ا ِ0 ّٰ َ ِ S َ َJ ِ srُ G َ ُ َوUَ T ُ َو ِّ "ُ @ِ !ْ Aَ َ Bْ َ ِ l ٍ H Böylece o isyankâr Yahudiler, Allah’ın gazabına uğrayarak aşağılık ve perişanlığa mahkûm edildiler. Musa döneminden birkaç kuşak sonra da çöküş sürecine girdiler. Devletleri yıkıldı, cemiyetleri dağılıp perişan hâle düştüler ve Fâtiha sûresinde ifade edildiği gibi, “gazaba uğrayan” bir toplum oldular. َ ّ َنAُ 8ُ ;ْ 1َ ا َو َ ّ ( 7ِ U ا 0 ّ ِ َ ِ ْاEْ َJ ِ + ِ ّٰ ت ِ 1َ ٰ ِ ُ ُ و َنTْ 1َ ا5ُ ^َ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ /َ ِ ٰذ
Çünkü söz ve davranışlarıyla Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, haksız yere Peygamberleri öldürüyorlardı. Kendilerini ilâhî
hükümlere çağıran Peygamberlere ve onların izinden giden davetçilere hayat hakkı tanımıyor, onların toplumdaki saygınlık ve etkinliklerini yok etmeye çalışıyorlardı. ﴾٦١﴿ نcَ ُ)و8َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ ِ َ& َ َ= ْ ا َو/َ ِ ٰذ Bunun da sebebi, emrimize isyan etmeleri ve hak hukuk tanımayıp azgınlık ederek sınırı aşmalarıydı. Bütün bu kötülüklerden korunup dünya ve âhirette kurtuluşa ermenin yolu şudur: EBEDÎ KURTULUŞ َ ّ ُدوا َو:َ َ 1C( َ ّ ا َواUُ َ َ ٰا1C( َ ّ اِ ّ َن ا َ ( ِ = ا َ ّ رى َو + ٰ =َ U ا 62. Gerçek şu ki, Kur’ân’a zahiren iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve bu sayılanlar dışındaki herhangi bir din, mezhep veya ideolojiye mensup olan Sâbiîler var ya; ٰ ْ َو ْا َ! ْ م َن5ُ Zَ ْ 1َ "ْ :ُ Iَ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ ْ ٌفa ِ ّٰ ِ َ َ َ ْ ٰا َ Iَ " َوu ْ @ِ ِّ ْ َ) َرU ِ "ْ :ُ ُ #ْ َ ُ@ ْ" اAَ Rَ ً ِ ?َ oَ &ِ َ ِ َوa ِ Iا ِ ﴾٦٢﴿
Bunlardan her kim Allah’a ve âhiret gününe Kur’an’da belirtildiği şekilde inanır ve İslâm’ın ortaya koyduğu prensipler doğrultusunda güzel işler yaparsa, onlara Rableri katındaki mükâfatları mutlaka verilecektir; hesap gününde onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. Âyette geçen “iman edenler”, İslâm toplumuna mensup olup dış görünüş itibariyle kelime-i şehadeti kabul ve ikrar eden kimselerdir. İmanı ve ameli ne olursa olsun, kendisini İslâm dinine nispet eden ve zahiren Müslüman görünen her insan “iman edenler” kapsamı içine girer. Yahudiler, Allah’a ve elçilerine iman eden, ancak Hz. İsa ve ondan sonraki peygamberleri inkâr edenlerdir. Hristiyanlar, Allah’a ve peygamberlere iman eden, ancak Hz. Muhammed’in peygamberliğini reddeden topluluktur. Sâbiîler ise, bu sayılanlar dışındaki herhangi bir dine mensup olan kimselerdir. Araplar arasında Sâbiîler adıyla anılan bazı din mensupları varsa da, bu kelime aslen Arapların tanımadığı yabancı din mensuplarını ifade eder. Zira Araplar, din değiştirip başka bir dine geçen kimselere Sâbiî derlerdi.
Bu âyet, ebedî kurtuluşu kendi tekellerinde gören Yahudilerin bu iddiasına cevap mahiyetinde gelmiştir. Yahudiler, Allah katında özel ve ayrıcalıklı bir toplum olduklarına inanıyorlardı. Bu yüzden iman ve amelleri ne olursa olsun, sadece İsrailoğulları'ndan oldukları için doğruca cennete gideceklerini, diğer insanların ise her hâlükârda cehennemlik olduğunu iddia ediyorlardı. Âyette Yahudilerin bu bâtıl iddiası reddedilerek ebedî kurtuluşun gerçek ölçüsü ortaya konmuştur. Buna göre hiç kimse, şu veya bu dine inandığını öne sürmekle veya herhangi bir ırka, sınıfa, cemaate mensup olmakla kurtuluşa eremez. Çünkü Allah katında özel ve ayrıcalıklı bir sınıf veya toplum yoktur. Cennete girebilmenin tek yolu, Allah’a ve âhiret gününe gereğince inanmak, O’nun gönderdiği emir ve yasaklara riayet etmek ve ilâhî prensiplerin öngördüğü biçimde yararlı ve güzel davranışlar ortaya koymaktır. Âyetin asıl konusu bâtıl bir iddiayı reddetmek olduğundan, Allah’ın rızasını kazanıp cennete girebilmenin temel şartları ana hatlarıyla ortaya konmuş; fakat ayrıntıya girilmemiştir. Ebedî kurtuluş için gereken diğer inanç esasları ve sözü edilen salih amellerin neler olduğu, Kur’ân’ın diğer âyetlerinde yeri geldikçe ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Yalnızca bu âyeti esas alıp Kur’ân’ın geri kalan kısmını yok sayarak Yahudi ve Hristiyanların Hz. Muhammed’e ve Kur’ân’a iman etmeden de mümin sayıldıklarını ve cennete girilebileceklerini söylemek doğru değildir. Zira Yahudi ve Hristiyanlar defalarca ve ısrarla Kur’ân’a imana davet edilmiş, bu çağrıyı reddedenler ise açıkça lanetlenmiştir (Bakara, 2/41, 89-91; Nisa, 4/47, 150). DAĞ AYAĞA KALKIYOR ُ Vَ َْ R Uَ ,َْ R ْ" َو َرT ُ Vَ َy! ( 5َ Cْ a َر0 ُّ ُ" اT َ ََواِ ْذ ا
63. Ey İsrailoğulları! Geçmiş tarihlerde atalarınızın yaşadığı ve kitaplarınızda size nakledilen (Talmud, Şabat, 88) şu mucizevî olayı hatırlayın: Hani Allah’a verdiğiniz sözün önemini iyice idrak etmeniz ve bu antlaşmayı bozduğunuz takdirde doğabilecek vahim sonuçları zihninizde hep canlı tutabilmeniz için, Sina Dağı’nı yerinden sökmüş ve tıpkı bir bulut gölgesi üzerinize yıkılacakmış gibi kaldırarak sizden şöyle söz almıştık: ُ Aَ ّ ,َ َ Qِ !R( َ ُ^ ْ" ِ ُ; ّ َ ٍة َوا ْذ ُ^ ُ واUَ !ْ َ ٰاG َ واCُ a ﴾٦٣﴿ ُ; َن8َ ّ َ "ْ T ُ
“Size verdiğimize sımsıkı sarılın ve içindekileri aklınızda tutun ki, kötülüklerden sakınıp korunabilesiniz. Size bahşetmiş olduğum bu kitaba tüm gücünüzle, ciddiyetle ve karalılıkla sarılın. Kitapta yer alan temel hayat prensiplerini, emir ve yasakları sürekli aklınızda ve gündeminizde tutun ki, yeryüzünde adalet, barış ve huzuru sağlayarak kötülüklerden sakınıp korunabilesiniz ve böylece âhirette ebedî saadete nail olasınız.” /Mَ ِ ِ) ٰذ,ْ َ ْ ِ "ْ 8ُ !ْ َ ّ َ َ "َ ّ ُ 64. Ama bütün bunlardan sonra, yine sözünüzden cayıp yüz çevirdiniz. ُ َ Qُ 8ُ &َ 'ْ ْ" َو َرT ُ !ْ Aَ َ ا ﴾٦٤﴿ َ 1 (
ِ ّٰ oُ ْHَR Iَ ْ Aَ Rَ ِ iَ ْ" ِ َ ْا8ُ ْUT
Allah’ın size lütuf ve merhameti olmasaydı, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz. Lütuf ve merhameti sayesinde Allah sizi hemen cezalandırmadı; tövbe etmeniz için size mühlet verdi. Siz de tövbe ettiniz de, büsbütün hüsrana uğramaktan kurtuldunuz. Şimdi de ilahî lütuf ve merhamete lâyık olmak istiyorsanız, Allah’a vermiş olduğunuz sözü yerine getirmeli ve Son Elçiye iman etmelisiniz. Yahudilerin dönekliğini gösteren çarpıcı bir örnek daha: CUMARTESİ YASAĞI Bir zamanlar İsrailoğulları’na, cumartesi günü hiçbir işle meşgul olmayıp dinlenmeleri ve o günü Allah’a adayıp ibadetle geçirmeleri emredilmişti (Tevrat, Çıkış, 31: 12-17). Fakat içlerinden pek çoğu, açgözlülükler ederek çeşitli hilelerle bu yasağı çiğnediler (A’râf, 7/163). Bu yüzden de, –fiziksel veya ahlâkî yönden– maymuna dönüştüler: َ ْ ّ ُ" ا8ُ &ْ Aِ َ )ْ ;َ َ َو َ ُ ُ َ ُ ْU ﴾٦٥﴿ + a ة د V ا 5 ^ " @
U A ;َ R B 7 % ا k R " T ا َو ) 8 ا 1 C ً َ َ ْ َ ْ ْ ْ َ ْ ِ ( ّ ُ َ َ ِ ِ ِ Mَ (
ُ ِ 65. Ey Yahudiler! Sizden cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Biz de açgözlülüklerinin cezası olarak onlara, “Aşağılık maymunlara dönüşün! Yani ihtirasları uğruna tüm insanî değerleri ayaklar altına alan onursuz ve kişiliksiz varlıklar olun!” demiştik. َ ِ ْ َ َ َ@ َوAْ a َ 5َ :َ Uَ Aْ ,َ xَ َ ;( 8َ ّ &ُ Aْ ِ ً d َ ْ َ &َ ِ I
ً T ﴾٦٦﴿ + َ َ َ@ َو1َْ )1َ + َ R 66. İşte bu cezayı, hem o çağda yaşayanlara hem de sonradan geleceklere ibret verici bir ders ve kötülükten sakınanlar için öğüt alınacak bir örnek kıldık.
KURBAN EDİLEN İNEK Dört asırdan fazla Mısır'da kalan Yahudiler, Mısırlıların bazı inançlarından etkilenmişlerdi. Mısır'da sığır mukaddes bir hayvan kabul ediliyordu. Kesilip eti yenmez, çifte koşulmaz, toprak sürmezdi. Bu inanç kısmen Yahudilere de sirayet etmişti. Allah, bu inançlarını kırmak için bir inek kurban etmelerini onlara emretti. Eğer gerçekten Allah'a ve Elçisine iman ediyorlarsa, daha önceden taptıkları putu kendi elleriyle kırmalıydılar. Fakat bir tek Allah'a iman kalplerinde henüz tam olarak yerleşmemişti. Bu yüzden, emri yerine getirmemek için bahaneler öne sürerek işi savsaklamaya çalıştılar. Ayrıntı üzerine ayrıntı sordular, fakat soru sordukça daha da köşeye sıkıştılar. O kadar ki, sonunda onlara açıkça, o dönemde özellikle tapmak için seçilen altın renkli ineği kurban etmeleri emredildi. َ Vَ َواِ ْذ ة0ً َ ;َ َ َ ُ اCْ َ ْ ُ ُ ُ^ ْ" اَ ْن1َ َ ا ّٰ اِ ّ َنG Q( ِ ْ ;َ ِ ] ٰ ُ ل 67. Bir zamanlar Musa, İsrailoğulları arasında iyice yaygınlaşan batıl inançları yıkmak ve aynı zamanda bir cinayet olayını aydınlatmak üzere kavmine, “Allah size, bir zamanlar “efendileriniz” olan Mısırlıların inançlarına göre kutsal sayılan bir inek kurban etmenizi emrediyor!” demişti. ا0 ًوZُ :ُ 5َ Cُ iِ 8َ ّ َ َ ا اG ُ Vَ
Onlar da, “Nasıl olur, insanların yüzyıllarca kutsal kabul ettiği bir ineği nasıl kesebiliriz? Hem kurban kesmenin cinayeti çözmeyle ne ilgisi var? Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. َ Vَ َ A( :ِ xَ اَ ْن اَ ُ^ َن ِ َ ْا ﴾٦٧﴿ + ِ ّٰ ِ ل اَ ُ ُذ
Bu küstahça tavır karşısında Musa, “İlâhî buyruklar konusunda gayriciddî davranıp cahillik etmekten Allah’a sığınırım!” dedi. ْ ِّ 7َ 1ُ /َ َ ّ َرUَ َ ُ ا ا ْد ُعVَ kَ :ِ َ Uَ َ + 0 68. Onlar emri yerine getirmemek için işi yokuşa sürerek, “Bizim için Rabb’ine dua et de, onun nasıl bir inek olduğunu bize açıklasın!” dediler. Fakat her itiraz edişlerinde iş biraz daha zorlaşıyor, yükümlülükleri her seferinde biraz daha artıyordu: َ Vَ ُ ;ُ 1َ Qُ 5َ ّ ِ ل ا َ ْ َ ٌ َ َ ا ٌن0 Tْ ِ Iَ ض َو ْ R /َ0 ِ ٰذ+ ﴾٦٨﴿ َ ُ و َنXْ ُ َ اAُ ,َ R َ ٌ َ ر ِ R Iَ َ@ َ َ; َ ٌة5َ ّ ِ ل ا
Musa, “Allah onun ne tamamen kocamÄąĹ&#x; ne de çok genç; ikisi arasÄąnda orta yaĹ&#x;ta bir inek olduÄ&#x;unu sĂśylĂźyor, haydi size verilen emri yerine getirin!â€? dedi. Ů’ Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? /ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ َع‏UŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ا ا Ů’ŘŻ Ů?ؚ‏VŮŽ
0 @ŮŽ 5Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ UŮŽ ŮŽ + 69. Onlar yine, “Bizim için Rabb’ine dua et de, bize onun rengini bildirsin!â€? dediler. ŮŽ VŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?Ů‘ % Ů? ;Ů? 1ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů„ ا‏ ﴞٌي﴿ ŮŽ 1 ( }
Ů? U ‍ا‏ Ů? ŮŽ @ŮŽ 5Ů? Ů’ ŮŽ Â…ŮŒ VŮ? ŮŽR ‍*إ‏ Ů? ‍ا‏G ŮŽ Ů’ ?ŮŽ ‍ ŮŽ@ ŮŽ ŮŽ; ŮŽ ŮŒŘŠâ€Ź5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů„ ا‏
Musa, “Allah onun, gĂśrenlere hayranlÄąk veren sapsarÄą, parlak renkli bir inek olduÄ&#x;unu sĂśylĂźyor!â€? dedi. G ŮŽ ‍ اŮ? ْن‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 UŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ QŮŽ ŮŽ Ů’ Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? /ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ َع‏UŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ا ا Ů’ŘŻ Ů?ؚ‏VŮŽ ﴞ٧٠﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏8ŮŽ @Ů’ &Ů? ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ;ŮŽ 7ŮŽ ‍ اŮ? Ů‘ َن ْا‏kŮŽ :Ů? ŮŽ UŮŽ ŮŽ + Ů? Ů‘Ů° ‍ َإ‏q * 70. Onlar yine, “Bizim için Rabb’ine dua et de, onun Ăśzelliklerini bize iyice açĹklasÄąn. ÇßnkĂź bu inek kurban etme meselesi kafamÄązÄą karÄąĹ&#x;tÄąrdÄą. Bu nitelikleri taĹ&#x;Äąyan pek çok inek var ve hepsi de birbirine benziyor. Ama Allah dilerse, herhâlde doÄ&#x;ru olanÄą yaparÄąz!â€? dediler. ŮŽ VŮŽ ŮŒ Ů? ‍ َذ‏IŮŽ ‍ ŮŽ@ ŮŽ ŮŽ; ŮŽ ŮŒŘŠâ€Ź5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů„ ا‏ Ů? ;Ů? 1ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů„ ا‏
0 @ŮŽ !R( ŮŽ !ŮŽ qŮ? IŮŽ ŮŒ &ŮŽ AŮŽ Ů‘ % ŮŽ Ů? ‍؍‏ ŮŽ ‍َ ْع‏I‍ Ů? ْا‏Ey( Ů? ‍ ل‏ MŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ْا‏k;Ů? %Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍؜ ŮŽŮˆâ€Ź 71. Musa: “Allah onun, boyunduruk altÄąna alÄąnmamÄąĹ&#x;, toprak sĂźrmeyen, ekin sulamayan, her yerde serbestçe dolaĹ&#x;an, alacasÄąz ve beneksiz; kÄąsacasÄą tam da MÄąsÄąrlÄąlarca kutsal sayÄąlan bir inek olduÄ&#x;unu sĂśylĂźyor!â€? dedi. ﴞ٧٥﴿ ‍ن‏cŮŽ AŮ? ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ Ů?ŘŻŮˆŘ§â€Ź:ŮŽ Ů? ŮŽ CŮŽ RŮŽ 0 Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? B ŮŽ [Ů’ # Ů? ŮŽ ÂŽŮ° ‍ Ů? ا ْا‏VŮŽ
Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą, daha fazla itirazÄąn kendilerini helake sĂźrĂźkleyeceÄ&#x;ini anladÄąlar. BĂśylece, “İĹ&#x;te Ĺ&#x;imdi gerçeÄ&#x;i sĂśyledin!â€? dediler ve istemeyerek de olsa ineÄ&#x;i boÄ&#x;azladÄąlar; fakat az kalsÄąn bunu yapmayacaklardÄą. AslÄąnda bu iĹ&#x; için herhangi bir ineÄ&#x;i kesmeleri yeterli olacaktÄą. Fakat onlar basit bir inek kesme emrini bile o kadar kurcaladÄąlar ki, sonunda kendileri de iĹ&#x;in içinden çĹkamaz hâle geldiler. Ă–yleyse, mĂźminler kendilerine emredileni itiraz etmeden ve gßçleri yettiÄ&#x;ince yapmalÄą, olmadÄąk yorumlara dalÄąp gereksiz yĂźkĂźmlĂźlĂźkler icat ederek dini karmakarÄąĹ&#x;Äąk hĂźkĂźmler yumaÄ&#x;Äą hâline getirmekten kaçĹnmalÄądÄąrlar. Bu ineÄ&#x;in kurban ediliĹ&#x;inin asÄąl sebebine gelince: DÄ°RÄ°LTÄ°LEN CESET ﴞ٧٢﴿ ‍ن‏MŮŽ &Ů? 8Ů? TŮ’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ŮŽ ‍ْ Ů? ŮŒŘŹâ€Źi Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 @ŮŽ !R( "Ů’ Ů? ‍َ Ů°Ů‘ŘŻ ŮŽŘą ْإ‏R % Ů‹ Ů’ 5ŮŽ "Ů’ 8Ů? AŮ’ 8ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏
72. Ey Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą! Hani siz bir cana kÄąymÄąĹ&#x;tÄąnÄąz da, onun kim tarafÄąndan ĂśldĂźrĂźldĂźÄ&#x;Ăź hakkÄąnda anlaĹ&#x;mazlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x;tĂźnĂźz. İçinizden bazÄąlarÄą bir cinayet iĹ&#x;lemiĹ&#x; ve suçu baĹ&#x;kalarÄąnÄąn Ăźzerine atarak bĂźyĂźk bir kargaĹ&#x;aya sebep olmuĹ&#x;lardÄą. Ortada Ĺ&#x;ahit de olmadÄąÄ&#x;Äą için cinayet aydÄąnlatÄąlamamÄąĹ&#x;tÄą. Oysa Allah, gizlediklerinizi ortaya çĹkaracaktÄą. ŞÜyle ki:
0 @ŮŽ HŮ? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? ‍ْ Ů? Ů? Ů?ه‏l‍ ا‏UŮŽ AŮ’ ;ŮŽŮ? R 73. Bunun Ăźzerine, “Onun bir parçasÄąyla buna vurun! Yani kurban edilen ineÄ&#x;in bir parçasÄąnÄą alÄąp ĂśldĂźrĂźlen kiĹ&#x;inin cesedine deÄ&#x;dirin!â€? dedik. Musa aleyhisselâm kurban edilen inekten bir parça aldÄą ve onu, ĂśldĂźrĂźlen kiĹ&#x;inin cesedine dokundurdu. Bunun Ăźzerine, ceset mucizevĂŽ bir Ĺ&#x;ekilde dirilerek kendisini kimlerin ĂśldĂźrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź sĂśyledi, sonra tekrar eski hâline dĂśndĂź. Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ Q( Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" ٰا‏T Ů? 1 ( 1Ů? ‍ا ْا ŮŽ& Ů’ Ů° ] ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٧٣﴿ ‍ َن‏AŮ? ;Ů? ,Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° kŮ? Ů’ 1Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ Ä°Ĺ&#x;te Allah, ĂślĂźleri bĂśyle kolayca diriltir ve aklÄąnÄązÄą kullanasÄąnÄąz diye size mucizelerini bĂśyle gĂśsterir. MahĹ&#x;er gĂźnĂźnde de sizleri bĂśyle yeniden diriltecek ve hesaba çekecektir. TAĹžLAĹžMIĹž KALPLER Ů? Ů? AŮ? VŮ? BŮ’ % ‍؊‏0Ů‹ ŮŽ %Ů’ VŮŽ )Ů?Ů‘ qŮŽ َ‍ ŮŽŘą Ů?ŘŠ اَ Ů’Ůˆ ا‏xŮŽ Ů? Ů’ ^ŮŽ kŮŽ @ŮŽŮ? R /ŮŽ Ů? ‍ Ů?) ٰذ‏,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T ŮŽ VŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů?
74. Ey Yahudiler! Ama bunca mucizeleri gĂśrdĂźkten sonra, kalpleriniz yine kaskatÄą kesilip taĹ&#x; gibi oldu; hatta daha da sert! TaĹ&#x;lar, kayalar bile, sizin Ĺ&#x;u duyarsÄąz kalplerinizin yanÄąnda yumuĹ&#x;acÄąk kalÄąr. Nitekim Allah Sina DaÄ&#x;Ĺ’na tecelli ettiÄ&#x;i zaman daÄ&#x; dehĹ&#x;etten paramparça olmuĹ&#x;tu. ŮŽ Ů’ QŮ? Ů’U Ů? Ů? xŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ &ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŘą Ů?؊‏xŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن Ů? ŮŽ ْا‏ ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ &ŮŽ ŮŽ @ŮŽ Ů’U Ů? ‍Ů?Řą ŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن‏0 @ŮŽ 5Ů’ I‍ا‏
&ŮŽ ŮŽ @ŮŽ Ů’U Ů? ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن‏0 G&ŮŽ ‍ ْا‏QŮ? Ů’U Ů? ‍ْ Ů? Ů?؏‏i!ŮŽ RŮŽ Ů? ;ŮŽ Ů‘ Ů? 7Ů? @Ů’ 1ŮŽ ﴞ٧٤﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ oŮ? RŮ? ŮŽJ Ů? ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° Ů? !ŮŽ Ů’ a ŮŽ Ů’ Ů? € Ů? Ů‘Ů° ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź
ÇßnkĂź Ăśyle kayalar vardÄąr ki, içerisinden Äąrmaklar kaynar. Ă–yleleri de var ki, çatlayÄąp yarÄąlÄąr da baÄ&#x;rÄąndan pÄąnarlar fÄąĹ&#x;kÄąrÄąr. Yine Ăśyle kayalar vardÄąr ki, Allah korkusuyla daÄ&#x;lardan yuvarlanÄąp aĹ&#x;aÄ&#x;Äąya dĂźĹ&#x;er. Yani tabiattaki kayalar, aÄ&#x;açlar, hayvanlar bile Allah’Ĺn takdir ettiÄ&#x;i fiziksel yasalara harfiyen itaat ederler. O hâlde, ey inkârcÄąlar! AkÄąlsÄąz ve Ĺ&#x;uursuz dediÄ&#x;iniz Ĺ&#x;u taĹ&#x;lar, aÄ&#x;açlar, kuĹ&#x;lar bile yĂźce yaratÄącÄąnÄąn kanunlarÄąna kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;erken, akÄąl ve irade sahibi olan sizler, sonsuz merhamet ve Ĺ&#x;efkatiyle
sizi yoktan var eden ve yaratılmışlar içinde en şerefli makama yücelten Rabb’inize karşı nasıl olur da nankörlük eder, emirlerine başkaldırırsınız? Unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. ُ َ اUُ ِ Xْ 1ُ َن اَ ْن,ُ &َ ْ 8َ Rَ َا ُهAُ ;َ َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ Qُ 5َ Rُ ِّ َ 1ُ "َ ّ ُ ا ِ ّٰ َمvَ ^َ َن,ُ &َ %ْ 1َ "ْ @ُ ْU ِ ٌ 1 َ( R ْ) َ^ َنVَ ْ" َوT ﴾٧٥﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ "ْ :ُ َو
75. Şimdi ey Müslümanlar! Yahudilerin bu isyankâr, inatçı ve nankörce tutumları ortada iken, hâlâ onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onların içinde din âlimi ve lider mevkiinde bulunan öyle kimseler vardı ki, Allah’ın sözlerini bizzat peygamberin ağzından dinler ve bu sözlerin Allah’tan gelen hak olduğuna iyice kanaat getirdikten sonra, sırf dünyevî menfaatler elde edebilmek amacıyla onu bile bile değiştirirlerdi. Şimdi Son Elçi’yi ve Kur’ân’ı inkâr eden Yahudi din âlimleri de aynı tavrı göstermektedirler. Şöyle ki:
M Uَ ّ َ ا ٰاG ُ Vَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َواِ َذا َ ُ; ا ا
76. İnananlarla karşılaştıkları zaman, “Biz de inanıyoruz. Çünkü Hz. Muhammed’in taşıdığı niteliklere sahip bir peygamberin geleceği bize Tevrat’ta zaten müjdelenmişti!” derler. ُ ِّ ْ َ) َرU ِ Q( ِ "ْ ^ُ #
ُ !ْ Aَ َ ا G َ !ُ ِ "ْ T ُّ vََ Rَ" ا0 ْ T َ َواِ َذا ُ ّٰ َ 8َ Rَ &َ ِ "ْ @ُ 5َ ُ )ِّ َ ُ َ ا اG ُ Vَ ُ ,ْ َ vَ a ٍ ,ْ َ ] ٰ ِ ُ@ ْ" اH ﴾٧٦﴿ َنAُ ;ِ ,ْ َ
Fakat birbirleriyle baş başa kalınca, liderleri ve akıl hocaları, bu sözü söyleyenleri kınayarak: “Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Muhammed’in peygamberliğine dair Allah’ın size Tevrat’ta bildirdiği şeyleri, Rabb’inizin huzurunda yapacağınız tartışmada size karşı delil olarak kullansınlar da böylece insanların gerçeği öğrenmesini sağlasınlar diye mi onlara anlatıyorsunuz? Neden Müslümanların ellerine koz veriyorsunuz? Böyle yapmakla, sahip olduğunuz makamın, servetin ve itibarın elinizden gideceğini hiç düşünmüyor musunuz?” derler. ﴾٧٧﴿ َنUُ Aِ ,ْ 1ُ َ ُّ و َن َو% َ ّٰ ُ& َن اَ ّ َنAَ ,ْ 1َ Iَ اَ َو ِ 1ُ َ "ُ Aَ ,ْ 1َ ا 77. Peki onlar, gizledikleri ve açıkladıkları her şeyi Allah’ın zaten bildiğini ve bunları her hâlükârda Elçisine, inananlara ve tüm insanlığa bildireceğini bilmiyorlar mı?
ĂœMMĂŽLER ve DÄ°NÄ° BOZAN DÄ°N ADAMLARI Ů? 1ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’" ا‏:Ů? ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏kŮŽ Ů‘ 5Ů? ŮŽ َ‍ ا‏IG ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ب ا‏ ﴞ٧٨﴿ ‍ َن‏UŮ?Ů‘ d ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ Ů?& َن ْا‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ْ Ů?@ Ů’" اŮ? Ů‘Ů? Ů‘Ů?! َن‏U Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
78. İçlerinden bir de bilgiden yoksun, kara cahil Ăźmmiler var ki, bunlar kitabÄą bilmezler. Dini temel kaynaklarÄąndan araĹ&#x;tÄąrÄąp ĂśÄ&#x;renmezler. TĂźm bildikleri, kulaktan duyma hurafe ve kuruntulardan ibaret olup, sadece zanna dayanÄąrlar. BĂśyle kimselere hakikati anlatmak neredeyse imkânsÄąz gibidir. OnlarÄą asÄąl yĂśnlendirenler ise, hakikati pekâlâ bildikleri hâlde, basit çĹkarlar uÄ&#x;runa Allah’Ĺn kitabÄąndaki bazÄą hĂźkĂźmleri gizleyen veya deÄ&#x;iĹ&#x;tiren sĂśzde din âlimleridir: v! Ů? Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°: ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? "Ů’ @1 ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ َن ْا‏7Ů? 8Ů? TŮ’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? oŮŒ 1Ů’ ŮŽ RŮŽ 0 Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ Q( Ů? ‍Ů?ŮˆŘ§â€ŹwŮŽ Ů’ !ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? )( 1Ů’ ŮŽ Ů? ‍ ب‏ 79. O hâlde, kitabÄą kendi elleriyle yazÄąp da, onunla servet, makam, Ĺ&#x;Ăśhret gibi basit çĹkarlar elde etmek için, “Bunlar Allah katÄąndandÄąr!â€? diyen kimselerin vay hâline! ﴞ٧ي﴿ ‍ َن‏7Ů? % Ů? TŮ’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ oŮŒ 1Ů’ ‍@ Ů’" ŮŽŮˆ ŮŽŮˆâ€Ź1 Ů? )( 1Ů’ َ‍ ا‏BŮ’ 7ŮŽ 8ŮŽ ^ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ oŮŒ 1Ů’ ŮŽ RŮŽ
Evet; ellerinin yazdÄąÄ&#x;Äą Ĺ&#x;eylerden dolayÄą vay hâline onlarÄąn; bĂźtĂźn o kazandÄąklarÄąndan ĂśtĂźrĂź vay hâline onlarÄąn! Allah’Ĺn dinini tahrif eden bu insanlarÄąn uydurduÄ&#x;u bâtÄąl dĂźĹ&#x;Ăźncelerden biri de Ĺ&#x;udur: Ä°MTÄ°YAZLI MÄ°LLET YOKTUR G ŮŽŮ‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ &ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍؊‏0Ů‹ ‍ Ů?)Ůˆ َد‏,Ů’ ŮŽ Ů‹ 1Ů‘ ‍ ا‏IŮ?‍ Ů?Řą ا‏U ‍ا‏ Ů‘ UŮŽ %
80. Yahudiler, “İĹ&#x;lediÄ&#x;imiz gĂźnahlarÄąn karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda cehennemde geçireceÄ&#x;imiz sayÄąlÄą birkaç gĂźn dÄąĹ&#x;Äąnda, bize asla ateĹ&#x; dokunmayacaktÄąr! ÇßnkĂź biz Allah’Ĺn ayrÄącalÄąklÄą kullarÄąyÄąz; Peygamberleri inkâr etmiĹ&#x; ve putlara tapmÄąĹ&#x; olsak bile, Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą ÄąrkÄąndan olduÄ&#x;umuz için sonunda mutlaka cennete gireceÄ&#x;iz!â€? dediler. ﴞ٨٠﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ اَ Ů’Ů… ŮŽ Ů?; Ů? َن‏G ‍ا ŮŽ Ů’@ ŮŽ) Ů?ه‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? "Ů’ Ů? CŮ’ iŮŽ ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏oŮ’ VŮ? ŮŽ AŮ? Ů’i1Ů? Ů’ AŮŽ RŮŽ ‍ا ŮŽ Ů’@ Ů‹)ا‏ Ů? Ů‘Ů°  Ey Muhammed! Onlara de ki: “Bu hususta Allah’tan bir gĂźvence mi aldÄąnÄąz —ki O asla sĂśzĂźnden caymaz— yoksa Allah adÄąna bilmediÄ&#x;iniz Ĺ&#x;eyler mi sĂśylĂźyorsunuz? Allah’Ĺn adil olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą, size Ăśzel muamele edip iĹ&#x;lediÄ&#x;iniz zulĂźm ve haksÄązlÄąklarÄą cezasÄąz bÄąrakacaÄ&#x;ÄąnÄą mÄą iddia ediyorsunuz?â€? G ŮŽ ŮŽ ŮŽ ' ŮŽ ﴞ٨٥﴿ ‍ Ů? Ů?)Ůˆ َن‏a
@ ! R " : ‍ ع‏ U ‍ا‏ ‍ ب‏ ? ‍ا‏ / [ ŮŽ ŮŽ ( Ů’ Ů? MŮ? Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Q( Ů? BŮ’ p ŮŽ َ‍ ŮŽ Ů?Ů‘! ŮŽ[ Ů‹ ŮŽŮˆŘ§â€ŹS ŮŽ % ŮŽ ^ŮŽ Ů’ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ Ů? Ů° \‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ QŮ? 8Ů? ÂŽŮŽ !G ( a
81. Hayır; Allah mutlak adalet sahibidir ve O’nun katında ayrıcalıklı bir sınıf veya millet yoktur! Hangi ırka, hangi dine, hangi cemaate mensup olursa olsun, her kim kötülük yapar da işlediği günahlar kendisini çepeçevre sarıp kuşatır ve böylece zulmü, haksızlığı, isyankârlığı bir yaşam biçimine dönüştürür ise, işte onlar cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır. G ْ َ َ َ َ ّ اAُ &ِ َ ا َوUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َوا ﴾٨٢﴿ نcَ ِ ُ)وa
@ ! R " : U x ا ب ? ا / [ َ َ ( ْ ُ ِM ّ َ ُ َ ْ ِ َ ِ = ا ِ ٰ \ ت اُو 82. Allah’a, ahiret gününe ve gönderdiği bütün kitaplara iman eden ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı işler yapanlara gelince, onlar da cennet halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır. Biz bu hakikati, Yahudilere daha önce defalarca bildirmiştik: İSRAİLOĞULLARI’NDAN ALINAN AHİTLER َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ َ َقy! ( 5َ Cْ a o1 َ ََواِ ْذ ا 83. Hani gönderdiğimiz kitaplar ve peygamberler aracılığıyla, İsrailoğulları’ndan şöyle söz almıştık: َ ّ ِ ُ)و َن ا7ُ ,ْ َ Iَ ْ ْ ْ ْ ٰ َ ّ ِ ُ اVُ َو+ ُ
Uً %ْ ' ^
% & ا و ]
8 ! ا و ] ; ا ي ذ و
5
% ' ا 1َ ) ا
و ا I ّ َ ْ ْ ْ َ ِ ٰ ٰ ( ً َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ُ ِسUA ِ ِ ِ َ ّ !& ا َة0 ^ٰ Zَ ّ َة َو ٰا ُ ا اAٰ = ا ُ V( ََوا “Sadece Allah’a kulluk ve itaat edin. Ana babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyi davranın. İnsanlara güzel söz söyleyin. Bütün insanlara karşı dürüst, adil, nazik ve güleryüzlü davranın. Namazı güzelce kılın, zekâtı verin.” ُ ْU ِ v! ﴾٨٣﴿ َنl ً A( Vَ Iَ ّ ِ ْ" ا8ُ !ْ َ ّ َ َ "َ ّ ُ ُ ِ ,ْ ُ "ْ 8ُ 5ْ َ ْ" َواT
Fakat bu sözleşmeyi kabul edip onayladıktan sonra, içinizden pek azınız hariç, aksini yaparak sözünüzden caydınız. Şimdi de Kur’ân’ı inkâr ederek hâlâ yüz çevirmektesiniz. Bu da, daha önce isyankârlık eden atalarınızla aynı karakteri taşıdığınızı gösteriyor. İslam’dan önce, Medineli putperest Evs ile Hazrec kabileleri arasında yüzyıllardır süren bir düşmanlık vardı. Medine çevresindeki Yahudi kabilelerinden Kureyzaoğulları ve Kaynukaoğulları Evs ile; Nadiroğulları ise Hazrec ile askeri ittifak hâlindeydi. Bu iki Arap kabilesi savaşa girince, onların Yahudi müttefikleri de birbirleriyle savaşıyordu. Böylece Tevrat’ta yazılı olan emre bilerek çiğnemiş oluyorlardı. Zira Tevrat’a göre Yahudilerin birbirlerini öldürmeleri yasaktı. Bununla birlikte, bir Yahudi kabilesi diğer Yahudi kabilesinden
savaĹ&#x; esiri alÄąnca, onlarÄą fidye karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda serbest bÄąrakÄąyordu. Tevrat'Äąn apaçĹk hĂźkmĂźnĂź çiÄ&#x;neyerek birbirlerini katleden Yahudiler, bu esirleri Tevrat'Äąn hĂźkmĂźnĂźn gereÄ&#x;ini yerine getirmek için serbest bÄąraktÄąklarÄąnÄą sĂśylĂźyorlardÄą. Allah, Yahudilerin bu çeliĹ&#x;kili tutumlarÄąna dikkat çekerek buyuruyor ki: Ů? % Ů? Ů? %Ů’ ŮŽ IŮŽ "Ů’ T Ů? VŮŽ ŮŽy! ( 5ŮŽ CŮ’ a "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ŮŽ Ů’Řą Ů? Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹVŮ’ َ‍ Řą Ů?^ Ů’" Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏ ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° ا‏ ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ َن ا‏# Ů? Ů? Ů’i Ů? IŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹG ŮŽ ‍ َن Ů?د‏T Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" Ů? Ů’ Ů?د‏T ﴞ٨٤﴿ ‍َ Ů’ ŮŽ@ Ů?)Ůˆ َن‏
84. Yine bir zamanlar, “Birbirinizin kanÄąnÄą dĂśkmeyeceksiniz, kardeĹ&#x;lerinizi yurtlarÄąndan çĹkarmayacaksÄąnÄąz!â€? diye sizden kesin bir sĂśz almÄąĹ&#x;tÄąk. Siz de bizzat Ĺ&#x;ahitlik ederek bunlarÄą onaylamÄąĹ&#x;tÄąnÄąz. ŮŽ ŮŽ "b Ů’ :Ů? ‍ ع‏ Ů? Ů’U Ů? ;1 Ů? % Ů‹ ŮŽ( R ‍ َن‏# "Ů? „ْ I
ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ َن ا‏AŮ? 8Ů? ;Ů’ ŮŽ ‍ Ů?إ‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°: "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏ Ů? Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? Ůˆ َن‏:ŮŽ d Ů? Ů? Ů’i Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" Ů? Ů’ Ů?د‏T ‍ان‏ 0 Ů? ‍ Ů’) ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? â€ŤŮŽŮˆ ْا‏ 85. Ama siz yine birbirinizi ĂśldĂźrĂźyor, kendi halkÄąnÄązdan bir kÄąsmÄąnÄą haksÄąz yere yurtlarÄąndan sĂźrĂźp çĹkarÄąyorsunuz. Ăœstelik onlara karĹ&#x;Äą gĂźnah ve dĂźĹ&#x;manlÄąkta mĂźĹ&#x;riklerle birlik olup yardÄąmlaĹ&#x;Äąyorsunuz. Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŒŮ…â€Ź:Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ عى Ů? ŮŽ Ů?ŘŻŮˆâ€Ź "0 Ů’ @Ů? #‍ا‏ Ů° ŮŽ Ů?‍ Ů’ Ů? Ů?^ Ů’" ا‏1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ Ů? ŮŽ Ů’aŮ?‍ Ů’" ا‏T
Hem Tevrat’Ĺ hiçe sayÄąp onlarÄą sĂźrgĂźn ediyorsunuz, hem de esir olarak elinize dĂźĹ&#x;tĂźklerinde, gĂźya Tevrat’Ĺn hĂźkĂźmlerini uyguluyor ve size Ăśdeyecekleri fidye karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda onlarÄą serbest bÄąrakÄąyorsunuz. Oysa aynÄą Tevrat’a gĂśre, onlarÄą yurtlarÄąnÄązdan çĹkarmanÄąz ta iĹ&#x;in baĹ&#x;Äąnda size yasaklanmÄąĹ&#x;tÄą. ÂŒ Ů? â€ŤÂŒ ْا‏ Ů? 8ŮŽ T Ů? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 8Ů? RŮŽ َ‍ا‏ M Ů? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ů? Ůˆ َن‏TŮ’ ŮŽ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź
Yoksa siz kitabÄąn bir kÄąsmÄąna inanÄąp bir kÄąsmÄąnÄą iĹ&#x;inize gelmediÄ&#x;i için gĂśrmezlikten gelerek inkâr mÄą edersiniz? G Ů° ‍ Ů‘Ů?ŘŻŮˆ َن ا‏1 &!; ‍ Ů’ Ů… ْا‏1‍! Ůˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’U Ů? /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏oŮ? ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ا Ů?إ‏GZŮŽ # Ů‘ ‍اب‏ C , ‍ا‏ ) q ‍ا‏ ] ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ M ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏kRŮ? ‍ ŮŒŮŠâ€ŹZŮ’ a ŮŽ &ŮŽŮŽ R Ů? Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’" ا‏T Ů?0 ﴞ٨ټ﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ oŮ? RŮ? ŮŽJ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
İçinizden bunu yapanlarÄąn cezasÄą, dĂźnya hayatÄąnda aĹ&#x;aÄ&#x;Äąlanma, yenilgi, esaret ve periĹ&#x;anlÄąktan baĹ&#x;ka nedir ki? DiriliĹ&#x; GĂźnß’nde ise onlar, cehennem azabÄąna mahkĂťm edilerek azabÄąn en Ĺ&#x;iddetlisine sĂźrĂźleceklerdir. UnutmayÄąn ki, Allah yaptÄąklarÄąnÄązdan habersiz deÄ&#x;ildir.
ٰ ْ ِ !َ 5ْ ) ا ُّ َ ُوا ْا َ ٰ! َةwَ qا ْ َ 1C( َ ّ ا/َ [ِ G ٰ \اُو ﴾٨٦﴿ نcَ ْ َ= ُ وU1ُ "ْ :ُ Iَ اب َو ُ َ ّ iَ 1ُ vََ R ةbِ َ a ِ I
ُ Cَ ,َ ْ ُ@ ُ" ْاU َ
86. Onlar, şu basit ve gelip geçici dünya hayatını âhiretin ebedî nimetlerine tercih eden kimselerdir. Bunca günahları işleyenler, dünyada birtakım menfaatler elde etme uğruna, âhiretteki ebedî saadeti ve sonsuz cennet nimetlerini kaybeden zavallı kimselerdir. Bu yüzden, onların cehennemdeki azapları hafifletilmeyecek ve kendilerine asla yardım edilmeyecektir. Son Elçi’yi inkâr eden Yahudiler, aslında önceki peygamberlere de pek farklı davranmamışlardı: YAHUDİLERİN ÖNCEKİ PEYGAMBERLERE TAVRI oِ ُ ُّ ِ ِ) (ه,ْ َ ْ ِ Uَ !ْ َ ّ Vَ ب َو َ 8َ T َ ُ Uَ !ْ َ َو َ َ; ْ) ٰا ِ ] ْا
87. Doğrusu biz Musa’ya, bugünkü Tevrat’ın ilk bölümlerini oluşturan kitabı verdik ve ardından, insanlığı doğru yola iletmek üzere peş peşe peygamberler gönderdik. ْ "َ 1َ ْ َ َ ا ٰ َو َ ت َوا َ ْ س ه
5 ) 1 U ! 7 ا ] %!
U ! ا َ َ ْ َ ْ َ ِ ( ّ ّ َ َ ُ ُ ِ ِ 0 ِ )ُ ;ُ ْ وح ا ِ Meryem oğlu İsa’ya da ölüleri diriltme, hastalıkları tedavi etme, çamurdan yapılmış şekillere hayat verme gibi apaçık mucizeler bahşettik ve onu Kutsal Ruh Cebrail’in vahiy ve ilham gücü ile destekledik. ُ % ٌ ُ َء ُ^ ْ" َر# ُ Rَ َا G َ &َ Aَ ّ T ً َ( R ْ" َو8ُ ْ Cَ ّ ^َ ;1 ً ( َ َR "M ْ ُ ْ َ Tْ 8َ ا ﴾٨٧﴿ َنAُ 8ُ ;ْ َ ;1 ْ "ُ T ُ ُْ 5َى اG ٰ @ْ َ Iَ &َ ِ ل Ama ey Yahudiler, ne zaman size bir peygamber hoşunuza gitmeyecek bir emir getirdiyse, her defasında büyüklük taslayıp kafa tutmadınız mı? Sonra da o peygamberlerden bazılarını yalanlayıp bazılarını öldürmediniz mi? SON PEYGAMBER ve YAHUDİLER ُ ِ ا ﴾٨٨﴿ َنUُ ِ Xْ 1ُ َ v! ً A( ;ََ R "ْ :ِ ِ ْ T ُ ّٰ "ُ @ُ Uَ ,َ َ oْ َ ٌ0 Aْ Fُ Uَ ُ Aُ Vُ ُ اVَ َو
88. Yahudiler, kendilerini hak dine davet eden Son Elçiye, “Boşuna nefesini tüketme, sana ve söylediklerine karşı kalplerimiz kapalıdır. Biz imanımızda öylesine sabit ve kararlıyız ki, aksine söylenecek hiçbir söz, ortaya konacak hiçbir delil bizi etkileyemez.” dediler. Bilakis, apaçık hakikati inkâr etmeleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir; bu yüzden ne kadar zayıf bir imana sahiptirler!
ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? َن‏8Ů? Ů’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź,ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا Ů? ŮŽ= Ů‘Ů?) ŮŒŮ‚â€Ź ŮŽ G ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C Ů? Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ‍ ب‏ ( ŮŽ Ů? ŮŒ 8ŮŽ ^Ů? "Ů’ :Ů? ‍ َإ‏# * M G ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Qb ( Ů? ‍ ا ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€ŹRŮ? ŮŽ ŮŽ ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ َإ‏#
89. Onlara Allah tarafÄąndan, yanlarÄąndaki Tevrat’Ĺn deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmemiĹ&#x; bĂślĂźmlerini onaylayan bir kitap gelince —ki Ăśteden beri putperest kâfirlere karĹ&#x;Äą onun sayesinde zafer kazanacaklarÄą Ăźmidiyle Son Elçi’nin gelmesini bekleyip duruyorlardĹ— iĹ&#x;te o tanÄądÄąklarÄą ve bekledikleri (Tesniye, 18: 15,18) Son Elçi onlara gelince, kendi ÄąrklarÄąndan deÄ&#x;il diye onu inkâr ettiler. ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٨ي﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T Ů? Ů‘Ů° Ů? UŮŽ ,Ů’ AŮŽ RŮŽ O hâlde, Allah’Ĺn lâneti inkârcÄąlarÄąn Ăźzerine olsun! Son Peygamber’e ve Kur’ân’a iman etmedikleri için Yahudileri lanetleyen bu ayet-i kerime, Ehl-i Kitab’Ĺn, yalnÄązca kendilerine gĂśnderilen kitap ve peygamberlere inanmakla kurtuluĹ&#x;a eremeyeceÄ&#x;ini açĹkça gĂśstermektedir (Bakara, 2/62). G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ Q( AŮ? Ů’HŮŽR Ů’ Ů? ‍ا‏ Ů’ &ŮŽ % Ů’ Ů? ‍ Ů?إ‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Â?Ů‘ َل‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ů? ŮˆŘ§â€ŹTŮ’ 1ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" اَ ْن‏% ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ ا‏G Q( Ů? ‍ ŮŽ Ů’ŮˆŘ§â€ŹwŮŽ q‍ا‏ ŮŽ [Ů’ Ů? Ů? ŮŽ 1Ů? ‍ Ů‹! اَ ْن‏JŮ’ ŮŽ ‍ا‏ S ŮŽ FŮŽ ]AŮ° ŮŽ S ŮŽ ŮŽJ Ů? srŮ? G7ŮŽ RŮŽ ‍ه‏M ( ‍ Ů?د‏7ŮŽ Ů? Ů? H 0Ů? H 90. Allah’Ĺn, kullarÄąndan lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;Ăźne sonsuz lĂźtfundan bahĹ&#x;etmesini, yani Araplardan bir yetime kitap ve peygamberlik vermesini çekemeyerek O’nun indirdiÄ&#x;i Kur’ân âyetlerini inkâr etmekle kendi canlarÄąnÄą, Ăśz benliklerini ve dolayÄąsÄąyla âhiretteki ebedĂŽ kurtuluĹ&#x;larÄąnÄą ne kĂśtĂź bir Ĺ&#x;eyle deÄ&#x;iĹ&#x;tiler de, gazap ĂźstĂźne gazaba uÄ&#x;radÄąlar! ŮŽ AŮ’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ @( Ů? ‍اب‏ ﴞي٠﴿ + ŮŒ CŮŽ ŮŽ ŮŽ 1 ( RŮ? T
Allah’Ĺ ve âyetlerini inkâr eden bĂźtĂźn kâfirler için, dĂźnyada ve âhirette hor ve hakir kÄąlÄącÄą, alçaltÄącÄą bir azap vardÄąr. Peygamber (s)’in zevcelerinden Hz. Safiye’nin anlattÄąÄ&#x;Äą Ĺ&#x;u olay, Yahudilerin nasÄąl bile bile inkâra saplandÄąklarÄąnÄą açĹkça ortaya koymaktadÄąr. Yahudi liderlerinden Huyeyy bin Ahtab’Ĺn kÄązÄą olan ve bilahare Ä°slam’Ĺ kabul eden Safiyye (ra) diyor ki: “Peygamber (as) hicret edip Medine'ye gelince, Yahudilerin Ăśnde gelen liderlerinden ve âlimlerinden olan babam ile amcam onu gĂśrmeye gittiler. Eve dĂśndĂźklerinde, Amcam Ebu Yâsir, babama, “Bu o mudur? Sence Muhammed Tevrat’ta geleceÄ&#x;i mĂźjdelenen o Peygamber
midir?” diye sordu. Babam, “Evet vallahi; beklediğimiz Peygamber’in ta kendisidir.” diye cevap verdi. Amcam, “Bundan emin misin?” diye sorunca, babam, “Evet, eminim.” dedi. Amcam, “O hâlde ne yapmak niyetindesin?” diye sordu. Babam da, “Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece ona düşmanlık edeceğim ve başarısız olması için elimden geleni yapacağım!” diye cevap verdi.” (Sîreti İbn-i Hişâm, Safiyye’den Bir Tanıklık) İşte Yahudilerin bu inatçı ve inkârcı tavırlarından dolayıdır ki; َ V( َواِ َذا ا َء ُهG ُ ُ و َن ِ َ& َو َرTْ 1َ َوUَ !ْ Aَ َ َلZِْ 5ُ اG&َ ِ ُ ِ Xْ 5ُ ُ اVَ ا ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG&َ ِ اUُ ِ َ ُ@ ْ" ٰاo!
91. Onlara, “Allah’ın gönderdiği mesajların tümüne iman edin!” denilince, “Biz ancak bize indirilene inanırız!” der, ötesini inkâr ederler. Son Peygamberi ve Kur’ân’ı reddederler. "0 ْ @ُ ,َ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ ُّ َ َ ْا:ُ َو Oysa gayet iyi bilirler ki, bu Kur’ân, yanlarındaki Tevrat’ın tahrif edilmemiş bölümlerini onaylayan ve mutlak gerçeği, doğruyu ortaya koyan hak bir kitaptır. َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ اِ ْنoُ 7ْ Vَ ْ ِ ا ﴾٩١﴿ + ِ ّٰ َءG!َ 7ِ 5ْ َ َن اAُ 8ُ ;ْ َ "َ Aِ Rَ oْ Vُ
Ey Muhammed! Gerçek iman ehli olduklarını iddia eden bu inkârcılara de ki: “Madem bu kadar inançlıydınız da, daha önce Allah’ın Peygamberlerini neden öldürüyordunuz? Son Elçiye karşı gösterdiğiniz küstahça tavrı, bir zamanlar Zekeriya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve daha önceki nice Peygamberlere de göstermediniz mi? O peygamberlerden nicelerini öldürüp nicelerini inkâr etmediniz mi? Aslında siz kendi kitabınıza da inanmıyorsunuz. Aksi hâlde, size Tevrat’ta müjdelenen Son Peygamberi yalanlamaz, böylece geçmişte bazı Peygamberleri öldüren atalarınızın işlediği suça ortak olmazdınız.” BUZAĞI SEVGİSİ َ "ْ 8ُ 5ْ َ ِ) (ه َوا,ْ َ ْ ِ oَ xْ ,ِ ُ ُ" ْاCْ iَ َ ّ ت ُ ّ َ" ا G َ )ْ ;َ َ َو ﴾٩٢﴿ } ِ ُ& َن ِ Uَ !ِّ 7َ ْ ِ ] ٰ ُ "ْ ^ُ َء# 92. Ey İsrailoğulları! Andolsun Musa da size apaçık deliller ve mucizeler getirmişti. Fakat onun Sina Dağı’na çıkmak için aranızdan ayrılmasından hemen sonra, buzağı heykeline tapınmaya başladınız. İşte siz, böyle nankör ve zalim kimselersiniz! ُّ ُ" اT ْ ٰ ُ ُ ُ ُ G َ َ َ ُ ا , & ا و ة ; " ^
U ! ا
وا C a ر V َ R
U ,َ R ر و " T V
َ y !
5 C a ْ ْ َ ْ َ ْ َ ْ ْ َ َ ََواِ ْذ ا ٍ ( ّ ُ َ َ َ َ َ َ ُ ِ 0 0
93. Hani bir zamanlar, Allah’a verdiğiniz sözün önemini iyice idrak etmeniz ve antlaşmayı bozduğunuz takdirde doğabilecek vahim sonuçları zihninizde hep canlı tutabilmeniz için, Sina Dağı’nı yerinden sökmüş ve tıpkı bir bulut gölgesi gibi üzerinize yıkılacakmış gibi kaldırarak, sizden şöyle bir söz almıştık: “Size bahşettiğimiz ilâhî prensiplere bütün gücünüzle, sımsıkı sarılın ve ondaki emir ve tavsiyelere içtenlikle kulak verin!”
Uَ !ْ =َ َ َوUَ ,ْ &ِ َ ُ اVَ Ama onlar, “İşittik ve isyan ettik!” dediler. Dilleriyle “İşittik!” derlerken, tavır ve davranışlarıyla “İsyan ettik!” diyorlardı. Dilleriyle inandıklarını iddia ettiği şeyleri, hayatları ile inkâr ediyorlardı. ُ ِ oَ xْ ,ِ ِ ِ@ ُ" ْاAُ Vُ kR( ِ ُ اqْ َُوا "0 ْ :ِ ِ ْ T
Bunun neticesinde, inkâr etmeleri sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi içirildi. Azgınlıklarının doğal sonucu olarak, altın buzağı heykeli ile sembolize edilen isyankârlık, inkârcılık ve dünyevî arzuları ilâh edinme tutkusu iliklerine kadar işledi. Bunun neticesinde Allah'a isyan ettiler, peygamberleri öldürdüler ve yeryüzünde daima fesat çıkardılar. ُ 5ُ &1( َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT ﴾٩٣﴿ + َ اG Q( ِ "ْ ^ُ ُ ُ ْ 1َ &َ % َ [ْ ِ oْ Vُ Ey Peygamber! Kendi peygamberlerine dahi isyan eden ve bunca günahları işledikleri hâlde, gerçek iman ehli olduklarını iddia eden o Yahudilere de ki: “Eğer siz inanan kimseler iseniz, şu sözde imanınız size ne kötü şeyler emrediyor! Bu ne tuhaf bir imandır ki, sahibini günaha, isyankârlığa ve Allah’ın âyetlerini inkâra sevk ediyor!” ÖLÜMDEN KORKANLAR ٰ ْ ا )ا ُر َ ّ "ُ T َ ّ ون ُ َ B َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ُ ا ْا َ& ْ َت اِ ْنUَ ّ &َ 8َ Rَ س ْ 5َ ^َ اِ ْنoْ Vُ + ِ ّٰ )َ ْU ِ َ ُةa َ ا ِ ِ َ= ً ِ ْ ُدa ِ Iا ِ U ا ﴾٩٤﴿
94. Ey Peygamber! Allah katında özel ve imtiyazlı bir millet olduklarını, en büyük günahları işleseler dahi mutlaka cennete gideceklerini ve kendilerinden başka hiç kimsenin cennetlik olamayacağını iddia eden o Yahudilere de ki: “Eğer Allah katında ahiret yurdu ve cennet nimetleri, iddia ettiğiniz gibi başka hiç kimseye değil de sadece size ait ise ve bu
iddianızda gerçekten samimi iseniz, o zaman ölümü arzu etsenize! Mademki Allah katında ayrıcalıklı bir yere sahipsiniz ve ölümden sonra sizleri ebedî cennet nimetleri bekliyor, o hâlde neden ölüm denilince ödünüz kopuyor? Ölümden sonra ebedî mutluluğun yalnız size ait olduğuna gerçekten inanmış olsaydınız, elem ve kederlerle dolu şu üç beş günlük dünya hayatına böyle sımsıkı sarılmazdınız. Allah katında bu kadar değerli oldukları iddiasında bulunan insanların dünya hayatına böylesine bir tutkuyla bağlanmaları ve ölümden bu derece ürkmeleri olacak şey midir? ” َ ّ ِ "ٌ !A( َ ا َ &( ِ d ْ َ )َ ّ Vَ &َ ِ ْ ُه اَ َ ً)اUَ ّ &َ 8َ 1َ ْ َ َو ﴾٩٥﴿ + ُ ّٰ " َو0 ْ @1 ِ )( 1ْ َ اB 95. Fakat Yahudiler, elleriyle yaptıkları kötü işlerden dolayı âhirette azap çekeceklerini çok iyi bildiklerinden, ölümü asla arzu etmezler. Allah da zalimleri çok iyi bilmektedir. Oysa gerçek müminler Allah adına söz söyleme cüretinde bulunmaz, ilâhî nimetlerin sırf kendilerine özgü olduğu iddia etmezler. Evet, cennete girmeyi kuvvetle ümit ederler, fakat bunun gereği olan dürüstlük, samimiyet ve fedakârlığı ortaya koymaktan da geri kalmazlar. İntihar etme anlamında ölümü elbette arzu etmezler; fakat gerektiğinde seve seve ölüme koşmasını da bilirler. Yahudilere gelince: َّ ص َ ُ^ اqْ َ َ ا1C( َ ّ ة َو ِ َ اMٍ !ٰ ' َ ]Aٰ َ س َ َ 'ْ َ ُ@ ْ" ا5َ ّ )َ xِ 8َ َ َو ِ U ا
96. Sen onların ölümü arzu etmek şöyle dursun, insanlar arasında hayata en düşkün, hatta âhirete inanmayan şu müşriklerden bile daha tutkun olduklarını göreceksin. ﴾٩٦﴿ نcَ Aُ &َ ,ْ 1َ &َ ِ ٌ E=( َ ا َ ْ َ ّ َ& ُ ا,َ 1ُ ْ َ "ْ :ُ )ُ ' ُ ّٰ َ َو0 &َ ّ ,َ 1ُ اب اَ ْن َ َ َ ُّد ا1َ ِ Zِ 'ْ Zَ &ُ ِ َ :ُ َ ٍ َوM Uَ َ ِ Cَ ,َ ِ َ ْاQ( ' Onlardan her biri, kendisine binlerce yıl ömür verilmesini ister. Oysa ömürlerinin uzatılması, onları azaptan kurtaracak değildir. Hiç kuşkusuz Allah, yaptıkları her şeyi görmektedir ve cezasını da mutlaka verecektir. CEBRAİL’E DÜŞMANLIK EDENLER Yahudiler, İsrail soyundan gelmeyen birine vahiy getirdiği için Cebrail’e düşmanlık beslediklerini ve bu yüzden Peygamber’e iman etmeyeceklerini söylüyorlardı. Cebrail’in, vahyi kendi istediği kimseye değil, Allah’ın emriyle ve ancak O’nun dilediği kimseye indirdiğini gayet iyi bildikleri hâlde, kibir, inat ve ırkçılık taassupları yüzünden bu sözü söylemişlerdi. Bunun üzerine, Cebrail’e düşmanlığın Allah’a
dĂźĹ&#x;manlÄąk anlamÄąna geldiÄ&#x;ini, bunun da ilâhĂŽ gazaba sebep olduÄ&#x;unu bildiren aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki âyetler nazil oldu: ŮŽ ‚( Ů’ xŮ? Ů? ‍ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ َن ŮŽ Ů?) Â“ŮˆŘ§â€ŹoŮ’ VŮ? ŮŽ Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? VŮ‹ )Ů?Ů‘ =ŮŽ Ů? ‍ا‏ ‍ Ů‹)ى ŮŽŮˆ Ů? Ů’ Ů° ى‏:Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? 1ŮŽŮ’ )1ŮŽ + Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů? Ů’Ř° Ů?ن‏/ŮŽ 7Ů? AŮ’ VŮŽ ]AŮ° ŮŽ QŮ? ŮŽ ZŮŽ Ů‘ 5ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ o1 ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? AŮ’ Ů? ﴞي٧﴿ +
97. Ey Muhammed! Son ilâhĂŽ vahyi kendi ÄąrklarÄąndan olmayan birine indirdi diye vahiy meleÄ&#x;i hakkÄąnda kĂśtĂź sĂśzler sĂśyleyen Yahudilere de ki: “Her kim, kendisinden Ăśnceki ilâhĂŽ vahiyleri onaylayan, inananlara yol gĂśsterici ve mĂźjde olan Kur’ân’Ĺ Allah’Ĺn izniyle senin kalbine indirdi diye Cebrail’e dĂźĹ&#x;manlÄąk beslerse, aslÄąnda doÄ&#x;rudan ve bizzat Allah’a dĂźĹ&#x;manlÄąk beslemiĹ&#x; olur. G AŮ° ‍ Ůˆâ€Ź ŮŽ AŮ’ Ů? ‍ا ŮŽ Ů?) Ů‘ŮŒŮˆâ€Ź ŮŽ T ŮŽ ! ( ‍ ŮŽŮˆâ€Źo1 ŮŽ ‚( Ů’ # ŮŽ ﴞي٨﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T â€ŤŮˆâ€Ź Q A ‍ع‏ â€ŤŮˆâ€Ź Q 8 T [ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ ل‏ Ů? ŮŽ ( Ů? Ů? Ů? ŮŽ ( Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍َ Ů’ ŮŽ^ َن ŮŽ Ů?) Â“ŮˆŘ§â€Ź 98. â€œĹžu hâlde, her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Ăśzellikle de iki seçkin melek olan Cebrail’e ve Mikail’e dĂźĹ&#x;manlÄąk beslerse, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, bu açĹkça inkârcÄąlÄąktÄąr ve Allah da inkârcÄąlarÄąn dĂźĹ&#x;manÄądÄąr!â€? ŮŽ Ů’ Ů‘ Ů?‍ ا‏G@ŮŽ Ů? Ů? Ů? TŮ’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ﴞيي﴿ ‍ Ů?; َن‏ ‍ا‏ I Ů? 1ŮŽ ‍ ٰا‏/ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏GUŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ; Ů’) ا‏ Ů? M Ů? UŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ ‍ ت‏
99. Ey Ĺ&#x;anlÄą Elçi! Gerçek Ĺ&#x;u ki, biz sana Cebrail aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla, insanlÄąÄ&#x;Äą dĂźnyada ve âhirette kurtuluĹ&#x;a ileten apaçĹk âyetler indirdik. O âyetleri, ahlaksÄązlÄąk ve inkârcÄąlÄąk bataklÄąÄ&#x;Äąna saplanmÄąĹ&#x; olan fâsÄąklardan baĹ&#x;kasÄą inkâr etmez. Zaten Yahudiler, Ăśteden beri azgÄąnlÄąk, nankĂśrlĂźk ve isyankârlÄąÄ&#x;Äą âdet edinmiĹ&#x;lerdir. Nitekim: ﴞ٥٠٠﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ "Ů’ :Ů? Ů? ”َ ^Ů’ َ‍ ا‏oŮ’ ŮŽ "0 Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ŮŒ 1 ŮŽ( R ‍ Ů?ه‏CŮŽ 7ŮŽ 5ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§ ŮŽ Ů’@ Ů‹)ا‏:ŮŽ ŮŽ &ŮŽ AŮŽ Ů‘ ^Ů? ‍اَ ŮŽŮˆâ€Ź
100. Onlar ne zaman Allah ile veya insanlar ile bir antlaĹ&#x;ma yaptÄąlarsa, içlerinden bir grup her defasÄąnda antlaĹ&#x;maya ihanet edip onu bir kenara atmadÄą mÄą? AslÄąnda onlarÄąn çoÄ&#x;u, kendi kitaplarÄąna dahĂŽ inanmÄąyorlar. ŞÜyle ki: ŮŒ Ů? ‍ Ů’" َع‏:Ů? ‍ َإ‏# G ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ا َإ‏G‍ا ŮŽŮˆ َع‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ب‏ Ů? Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ‍ ل‏ ŮŽ 8ŮŽ ^Ů? ‍ ب‏ َ• 8ŮŽ T Ů? â€ŤŮˆ Ů? ا ْا‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŒ Ů? ŮŽ ا‏1 ŮŽ( R CŮŽ 7ŮŽ 5ŮŽ "Ů’ @Ů? ,ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا Ů? ŮŽ= Ů‘Ů?) ŮŒŮ‚â€Ź Ů? ﴞ٥٠٥﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ ^ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ع‏ Ů? @Ů? }
101. Allah tarafÄąndan onlara, ellerindeki Tevrat’Ĺn tahrif edilmemiĹ&#x; bĂślĂźmlerini onaylayan bir Peygamber gelince, kendilerine daha Ăśnce Kitap verilmiĹ&#x; olan bu insanlardan bazÄąlarÄą, sanki hakikati hiç bilmiyorlarmÄąĹ&#x; gibi Allah’Ĺn kitabÄąnÄą
kaldÄąrÄąp arkalarÄąna atÄąverdiler. Tevrat’ta geleceÄ&#x;i mĂźjdelenen Son Peygamberi inkâr etmek suretiyle hem Tevrat’Ĺ hem de Kur’ân’Ĺ hiçe saymÄąĹ&#x; oldular. Allah’Ĺn kitabÄąnÄą atÄąnca da, onun yerini hurafe ve masallarla doldurdular: SĂœLEYMAN PEYGAMBER ve SÄ°HÄ°R ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏AŮ? Ů’8 ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏,Ů? 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? p
MŮŽ &Ů° !Ů’ AŮŽ Ů? /Ů? AŮ’ Ů? ]AŮ° ŮŽ + ( !ŮŽ ‍ا‏
102. Yahudiler, bir zamanlar SĂźleyman Peygamber’in egemenliÄ&#x;i altÄąnda esaret hayatÄą yaĹ&#x;ayan Ĺ&#x;eytanlarÄąn SĂźleyman’Ĺn peygamberlik ve hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą aleyhinde uydurduklarÄą asÄąlsÄąz iddialarÄąn ardÄąna dĂźĹ&#x;tĂźler. SĂźleyman Peygamber, her tĂźrlĂź zulĂźm, azgÄąnlÄąk ve kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź yapan ve bu yĂźzden “Ĺ&#x;eytanâ€? diye nitelendirilen bu insan ve cin gruplarÄąnÄą sindirip egemenliÄ&#x;i altÄąnda almÄąĹ&#x;tÄą. SĂźleyman’Ĺ can dĂźĹ&#x;manÄą gĂśren bu Ĺ&#x;eytanlar, doÄ&#x;al olarak ona kim besliyor ve aleyhinde iftiralar uyduruyorlardÄą. Daha sonraki Yahudiler, bu “Ĺ&#x;eytanlarÄąnâ€? telkiniyle SĂźleyman Peygamber hakkÄąnda çirkin iddialar ortaya atmÄąĹ&#x; ve bunlarÄąn bir kÄąsmÄąnÄą Tevrat’a da eklemiĹ&#x;lerdi. Bu iddialara gĂśre, SĂźleyman (as) gĂźya putlar adÄąna mabetler yaptÄąrmÄąĹ&#x; ve kendisi de o putlara taparak –hâĹ&#x;â– kâfir olmuĹ&#x;tur (Tevrat, 1. Krallar, 11/1-10). Onlara gĂśre SĂźleyman bir peygamber deÄ&#x;il, bĂźtĂźn kudret ve saltanatÄąnÄą sihir yoluyla elde eden ve hatta zaman zaman putlara tapan bir gĂźnahkârdÄą. ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ T ŮŽ p
‍ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź+ ( !ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů° ‍ Ů’! Ů°& Ů? ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ^ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Oysa SĂźleyman asla kâfir olmamÄąĹ&#x;tÄą. ÇßnkĂź o ne sihirle meĹ&#x;gul olmuĹ&#x;, ne de putlara tapmÄąĹ&#x;tÄą. Fakat asÄąl o Ĺ&#x;eytanlar, Allah’a ve Peygamberlerine karĹ&#x;Äą gelerek kâfir olmuĹ&#x;lardÄą. ŞÜyle ki: ŮŽ AŮŽ &ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ Ů’ َ• ŮŽŮˆâ€Ź% ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?& َن‏AŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? â€ŤŮˆŘŞâ€Ź ŮŽ0 â€ŤŮˆŘŞ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů?ع‏ ŮŽ ‍ Ů?ع‏:ŮŽ oŮŽ Ů? 7ŮŽ Ů? + ŮŽ U ‍ا‏ Ů?Ů‘ ‍ س‏ Ů?Ů’T
O Ĺ&#x;eytanlar, insanlara bĂźyĂźcĂźlĂźÄ&#x;Ăź ve Babil’de HârĂťt ile MârĂťt adÄąndaki iki melek aracÄąlÄąÄ&#x;Äą ile indirilen vahye dayalÄą bilgi ve becerileri ĂśÄ&#x;retiyorlardÄą. SĂźleyman Peygamberden sonra Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą Babil Ĺ&#x;ehrine sĂźrgĂźn edildiklerinde, HârĂťt ve MârĂťt adÄąndaki iki melek aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla onlara birtakÄąm bilgi ve beceriler ĂśÄ&#x;retilmiĹ&#x;ti. Fakat peygamberlere karĹ&#x;Äą gizli ĂśrgĂźtler halinde faaliyet gĂśsteren ve gerek Ĺ&#x;eytana tapanlarÄąn, gerek mason teĹ&#x;kilatlarÄąnÄąn ilk nĂźvesini oluĹ&#x;turan bir grup Yahudi, kendilerini esaretten kurtarmak
üzere gönderilen bu bilgileri sihir malzemesi hâline getirerek kötü emellerine alet ediyorlardı. G َ ;ُ 1َ ]8ّٰ ' 0 ْ ُ Tْ َ vََ R ٌ Uَ ْ8Rِ ُ ْ 5َ &َ 5َ ّ ِ اI َ )ٍ ' َ َ ن ِ ْ ا ِ &َ Aِّ ,َ 1ُ َ َو Oysa Hârût ve Mârût, onlara bu bilgileri aktarırken: “Ey İsrailoğlu! Sana öğrettiğimiz bu bilgiler iki tarafı keskin kılıç gibidir; iyilikte de kullanılabilir kötülükte de. O hâlde dikkat et, biz ancak bir imtihan aracıyız, sakın öğrendiklerini sihir amacıyla kullanıp da kâfir olma!” demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Öğrettiklerini de, ancak zalimlere karşı kendilerini savunmaları için onlara öğretiyorlardı. َ ْ َ Q( ِ َنVُ ِّ َ 1ُ َ &َ @ُ ْU ِ ُ& َنAَ ّ ,َ 8َ !َ Rَ Q0 ( # ِ ْا َ& ْ ِء َو َز ْو+ Ama Yahudiler arasındaki o şeytanlar, bu iki melekten, erkekle karısının arasını ayıracak türden büyülere malzeme yapabilecekleri şeyleri öğreniyorlardı. G َ ِ "ْ :ُ َ َو ا ِ0 ّٰ ِ ِ ْذ ِنIَ ّ ِ' ٍ) ا َ َ ِ ْ اQ( ِ َ 1 ( ّرH Gerçi Allah’ın izni olmadıkça, onlar öğrendikleri bu sihir ile hiç kimseye zarar verecek de değillerdi. Kara büyü denilen o yaptıkları sihir gerçekte insanlara tesir edecek, zarar verecek değildi. Fakat onlar bunu zarar vermek amacıyla yaptıkları için günahkâr oluyorlardı. "0 ْ @ُ ,ُ َ ْU1َ Iَ ْ" َو:ُ ُّ H ُ 1َ َ ُ& َنAَ ّ ,َ 8َ 1َ َو
Nitekim onlar, meleklerin öğrettiği bu güzel bilgilerden kendilerine fayda verecek olanları değil, zarar verecek olanları öğreniyorlardı. Yani bu bilgileri iyilik amacıyla değil, kötülük amacıyla kullanıyorlardı. ٰ ْ kRِ Qُ َ َ Qُ 1w ٰ َ qا ْ ِ &َ َ ُ& اAِ َ )ْ ;َ َ َو َ ْ ِ َ ِةa ِ Iا ٍقvَ a Gerçek şu ki, böyle bir çıkar alışverişinde bulunarak imanlarını kaybetme pahasına sihirle uğraşanların, özellikle de, İslâm’a ve Müslümanlara karşı şeytani taktiklerle, yıkıcı propagandalarla savaş açanların, âhiretten yana bir nasiplerinin olmadığını pekâlâ biliyorlardı. ﴾١٠٢﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ ْ َ "0 ْ @ُ % َ ُْ 5َ اG Q( ِ َ ْواqَ َ َ [ْ 7ِ َ َو
Vicdanlarını ne kötü bir şey karşılığında sattılar, neler kaybettiklerini bir bilselerdi.24 ﴾١٠٣﴿ نcَ &ُ Aَ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ ْ َ ٌ0 Eْ a ِ ّٰ )ِ ْU ِ ْ ِ ٌ َ yُ &َ َ ا َوا ّ َ َ; ْ اUُ َ ُ@ ْ" ٰا5َ ّ ََو َ ْ ا َ ا 103. Gerek Süleyman’a başkaldıran önceki inkârcılar, gerekse Son Elçiye karşı amansız bir muhalefet yürüten Medineli Yahudiler, gerekse kıyamete kadar İslâm’a karşı mücadele bayrağı açacak olan kâfirler, şayet Allah’a, âhiret gününe ve Allah’ın gönderdiği âyetlere iman edip inkârcılıktan, zulümden, büyücülükten, cincilikten sakınmış olsalardı, Allah tarafından verilecek ödül, kendileri için bu dünyada kazandıklarından çok daha iyi olacaktı; bir bilselerdi! “RÂİN” DEĞİL, “UNZURN” DEYİN! Süleyman Peygambere en ağır iftiraları atmaktan çekinmeyen Yahudiler, Son Elçi’ye karşı da aynı inkârcı tutumu sergilediler. Şöyle ki, müminler Peygamber’e bir şey söylemek istediklerinde, ona “Râinâ” diye seslenirlerdi. “Bizi gözet” anlamına gelen bu kelime, günlük dilde “Lütfen bir dakika bakar mısın?” anlamında kullanılırdı. Peygamber’in yüzüne karşı görünüşte saygılı davranan, fakat ona gizlice zarar vermek için ellerinden geleni yapmaktan geri kalmayan Yahudiler, bu kelime ile hakaret anlamı kasdederek Rasulullah’a hitap etmeye başladılar. Şöyle ki, “Râinâ” kelimesi Arapçada “kibirli ve cahil insan” anlamına da geliyordu. Ayrıca İbranicede buna benzer “Dinle, dinlemez olasıca!” anlamına gelen bir kelime vardı. Yine bu kelime, ufak bir dil sürçmesi ile “Bizim çobanımız” anlamına gelen “Râînâ”ya da dönüştürülebiliyordu. İşte Yahudiler, kelimeyi bu tür hakaret anlamları içerecek tarzda telaffuz etmeye başladılar. Bunun üzerine, “Râinâ” kelimesi yerine, aynı anlama gelen ve hiçbir suistimale meydan vermeyen “Unzurnâ” (bize bak, bizi gözet) kelimesini kullanmaları hususunda müminleri uyaran ve bu tür kelime oyunlarıyla İslam’ı ve Peygamber’i alay konusu edinenlerin akıbetinin cehennem olduğunu bildiren aşağıdaki âyet nazil oldu: َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ٰ َ Aْ ِ ا َو َ ُ ُ ُ ُ ُ ْ ﴾١٠٤﴿ "ٌ ! ( َاب ا , & ا و
5 d 5 ا ا V و
U ا ر ا ; I ا U ا 1 C ْ َ ْ َ َ ( ُ َ َ َ َ َ َ ِ ٌ Cَ َ َ 1 ( Rِ T ُ 0 24
Bu âyetlerde sözü edilen ve haram olduğu bildirilen sihir, “kara büyü” olarak nitelendirilen ve insanlara zarar vermek amacıyla yapılan sihir olmalıdır. Birtakım hileli yöntemlerle veya hipnoz, el çabukluğu gibi maharetlerle insanları eğlendirmek amacıyla yapılan ve daha çok hokkabazlık adıyla bilinen sihir bundan farklıdır. Allah'ın irade ve kudreti üstünde işler başarabilme iddiası taşımayan bu tür “büyücülük” faaliyetleri boş ve lüzumsuz işler olması yönüyle mekruh sayılsa da, –Allahu a’lem–haram olarak nitelendirilemez.
104. Ey iman edenler! Peygambere seslenirken “Râinââ€? demeyin, bunun yerine, aynÄą anlama gelen baĹ&#x;ka bir kelime kullanarak “Unzurnââ€? deyin ve size emredileni doÄ&#x;ru anlamak için iyi dinleyin. Allah’Ĺn emrine baĹ&#x;kaldÄąran veya Elçisi ile alay etmeye kalkÄąĹ&#x;anlara gelince, inkârcÄąlar için cehennemde elem verici, can yakÄącÄą bir azap vardÄąr. O hâlde ey mĂźminler! KĂśtĂź niyetli kimseler tarafÄąndan kirletilmiĹ&#x;, içi boĹ&#x;altÄąlmÄąĹ&#x; kelime ve kavramlarÄą kullanmamalÄą, bunun yerine, meramÄąnÄązÄą daha net ve gĂźzel biçimde ifade edecek, hiçbir suistimale meydan vermeyecek kelime ve kavramlar kullanmalÄąsÄąnÄąz. Esasen iyi bir anlama sahip olsa bile, kĂśtĂź niyetli insanlar tarafÄąndan farklÄą anlamlara çekilebilen kaypak kelimelerden uzak durmalÄąsÄąnÄąz. Ă–rneÄ&#x;in, “iman ve inanç birliÄ&#x;iâ€? anlamÄąna gelen “milliyetçilikâ€? kelimesi zamanla yozlaĹ&#x;tÄąrÄąlarak “belli bir ÄąrkÄąn menfaatlerini korumaâ€? anlamÄąnda kullanÄąlmaya baĹ&#x;lamÄąĹ&#x;sa, artÄąk bu kelimede Äąsrar etmemeli, onun yerine, â€œĂźmmet birliÄ&#x;iâ€? veya “inanç birlikteliÄ&#x;iâ€? gibi yeni bir kavram oluĹ&#x;turmalÄąsÄąnÄąz. Bu inkârcÄąlar niçin mĂźminlere bu derece kin besliyorlar derseniz, bunun asÄąl sebebi Ĺ&#x;udur: Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů? Ů’ َع‏E Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽÂ?Ů‘ ŮŽ َل‏1Ů? ‍ اَ ْن‏+ ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ْا‏IŮŽ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź Ů’Ů? a "0 Ů’ T ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů’:َ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ Ů? Ů’ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?ŘŻ ا‏1ŮŽ ŮŽ Ů? 8ŮŽ T 105. Ey mĂźminler! Gerek Kitap Ehli gerek mĂźĹ&#x;rikler olsun, hiçbir kâfir, size Rabb’inizden bir hayrÄąn indirilmesini istemez. Gerek Allah’a ve ahiret gĂźnĂźne inandÄąklarÄąnÄą iddia eden Yahudi ve Hristiyanlar olsun, gerekse ĂślĂźm Ăśtesi hayatÄą, peygamberliÄ&#x;i ve kutsal kitaplarÄą kĂśkten inkâr eden mĂźĹ&#x;rikler olsun, kâfirlerden hiçbiri, Rabb’iniz tarafÄąndan size kitap ve vahiy gĂśnderilmesini istemez. Ä°lâhĂŽ emirlere boyun eÄ&#x;en bir toplumun Allah tarafÄąndan seçilip gĂśrevlendirilmesi onlarÄą rahatsÄąz eder. MĂźminler kervanÄąna katÄąlÄąp bu onuru sizinle paylaĹ&#x;mak yerine, ahmakça bir haset duygusuna kapÄąlarak sizin de onlar gibi haktan sapÄąp dalâlete dĂźĹ&#x;menizi isterler. Ů’ oŮ? Ů’H ŮŽ ‍ا Ů?Ř°Ůˆ ْا‏ Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Q( 8Ů? &ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů? — Ů? Ů’i ﴞ٥٠ټ﴿ "! d , ‍ا‏ 8 1 ‍ا‏ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ( Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů?
Oysa Allah, elçilik ve Ăśnderlik gĂśrevini yalnÄązca onu hak edenlere vererek lĂźtuf ve rahmetini dilediÄ&#x;ine bahĹ&#x;eder. Zira kimlerin bu nimetleri layÄąk olduÄ&#x;unu en iyi bilen O’dur. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, sonsuz lĂźtuf sahibidir.
Kaldı ki, Son Elçi’nin getirdiği şeriat, zaten öncekilerin özü, esası ve zirvesidir: ÖNCEKİ ŞERİATLERİN DEĞİŞMESİ Yahudiler, İslâm inancının özü hakkında müminlerin zihinlerinde şüphe uyandırmak amacıyla şöyle diyorlardı: “Kur'an hem önceki kitapların Allah tarafından gönderildiğini söylüyor, hem de o kitaplarda bulunan bazı hükümleri değiştirip yeni hükümler ortaya koyuyor. Nasıl olur da aynı Allah, farklı zamanlarda farklı emirler verir? Allah'ın hükümlerinde iptal ve değiştirilme söz konusu olabilir mi? Allah hiç kendi yaptığını bozar, söylediğini geri alır mı? Verdiği hükümden, koyduğu kanundan vazgeçer mi? Elbette böyle bir şey olamaz. Şu halde, Yahudi şeriatinde yer alan her hüküm en ince ayrıntısına kadar ebediyen geçerlidir ve bunlara aykırı hükümler veren Kur'an, Allah’ın kelamı olamaz!” İşte Yahudilerin bu itirazlarına cevaben, aşağıdaki âyetler nazil oldu:
0 @َ Aِ yْ ِ اَ ْوG@َ ْU ِ ٍEْ iَ ِ ْ ِت5َ @َ % َ ْU5َ َ ِ ْU5ُ ٍ اَ ْو1َ ْ ِ ْ ٰا% 106. Biz önceki ümmetlere gönderdiğimiz kutsal kitaplardaki bazı geçici toplumsal–hukukî düzenlemeleri içeren herhangi bir âyeti, değişen şartlara uygun olarak yürürlükten kaldırır veya zamanın çarkları arasında yok ederek unutturur isek, mutlaka ondan daha iyisini veya en azından onun bir benzerini göndeririz. ﴾١٠٦﴿ ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ َ ا ّٰ ْ" اَ ّ َنAَ ,ْ َ "ْ َ َا Öyle ya, Allah kendi mesajını korumayacak mı sanıyordun? Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin? َ ْ ات َو ُ َ َ ض َو َ ّ /ُ Aْ ُ Qُ َ َ ا ﴾١٠٧﴿ E ِ ّٰ ون ّٰ ْ" اَ ّ َنAَ ,ْ َ "ْ َ َا ِ َ &ٰ % ا ِ ْ" ِ ْ ُدT ِ0 ْرIا ٍ =( 5َ Iَ َوkٍّ ِ ا ِ ْ َو
107. Yine bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı sadece Allah’ındır? Böyle bir Allah nelere kadir olamaz, nelere güç yetiremez ki? Ve yine bilmez misin ki, sizin bu âlemde Allah’tan başka dostunuz, Allah’tan başka koruyucunuz ve yardımcınız yoktur. Yoksa siz, bu göklerde ve yerde başka bir yöneticinin, başka bir kural koyucunun hükümran olduğunu mu sanıyorsunuz? Hayır; mülk (mutlak hükümranlık ve egemenlik) O’nun, hüküm O’nundur. Kâinat O'nun, söz O'nundur. Mülk Allah’ın olduğu için yasayı koymak veya yürürlükten kaldırmak, yani mülkünde dilediği gibi tasarruf etmek de O’nun hakkıdır.
Cenab-ı Allah’ın, varlık âleminde bugün yarattığını yarın yok etmesi veya farklı bir varlığa dönüştürmesi nasıl yadırganmıyor ve “Madem Allah bunu yarattı, o halde neden yok ediyor?” denmiyorsa, şeriate ait âlemde de farklı zaman ve zeminler için farklı hükümler vermesi garipsenmemelidir. Bu Allah’ın ilim ve iradesinde haşa bir noksanlık değil, tam tersine, ilâhî hikmet ve rahmetin en parlak tecellisidir. Baksana bu muhteşem hükümranlığa, bu nihayetsiz mülk ve saltanata! Bu âlemde her an neler yapılıyor, neler yıkılıyor; ne oluşumlar, ne yok oluşlar yaşanıyor; ne kudretler ortaya çıkarılıyor görmez misin? Allah’ın kâinata egemen kıldığı ilâhî yasalar uyarınca, yıkılanların yerine peyderpey yenilerinin geldiğini, tekamül ve seleksiyon (doğal ayıklanma) kurallarıyla daha iyilerinin ortaya konduğunu görmez misin? Böyle bir sonsuz kudretin sahibi olan Allah, şeriat ve hukuk âleminde niçin bir hükmü yürürlükten kaldırıp onun yerine daha iyisini, daha hayırlısını, en azından onun bir dengini koymasın? Niçin daha önce gönderdiği Tevrat ve İncil'in bazı hükümlerini değiştiren yeni bir kitap, yeni bir şeriat göndermesin? Bilakis, her zamanın, her mekânın, her ortamın durum ve şartlarına uygulanabilen, sebepler ve maslahatlar çerçevesinde hem kalıcılık ve hem de değişkenlik özelliklerini taşıyan hükümler koymak bizatihi ilim, hikmet ve adaletin ta kendisidir. Nitekim önceki kutsal kitapları genel anlamda onaylayan bu Kur’ân, hem bu kitaplarda yapılan tahrifatı düzelterek hem de insanlığın gelişim sürecine ve sosyal şartlarının değişimine uygun olarak bazı emirleri, hükümleri ve yükümlülükleri değiştirerek kıyamete kadar geçerli olacak en son ve en mükemmel hayat sistemini ortaya koymuştur. Örneğin Yahudi şeriatında yer alan Cumartesi yasağını kaldırmış, onlara haram kılınan bazı yiyecekleri helal kılmış, kıblenin yönünü Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevirmiş, önceki ümmetlere yasaklanan ganimeti helal kılmış ve daha önceki şerîatlerde bulunmayan birçok yeni hüküm getirmiştir. Nitekim Musa ve Yakup Peygamberler zamanında şekillenmeye başlayan Yahudi şeriati de önceki şeriatı yürürlükten kaldırarak yeni hükümler getirmişti. ُ َ ُ ا َرAُ َ %ْ َ ُ)و َن اَ ْن1 ( ُ اَ ْم oُ0 7ْ Vَ ْ ِ ] ٰ ُ oَ [ِ ُ &َ ^َ "ْ T
108. Yoksa ey insanlar, vaktiyle Yahudilerin Musa’yı sorguya çektikleri gibi, siz de Peygamberinizi olur olmaz isteklerde bulunarak sorguya mı çekeceksiniz? Yahudiler, neredeyse verdiği her emirde Musa’ya itiraz etmiş, ancak uzun tartışmalardan sonra bu emirleri yerine getirmişlerdi. Hatta “Ey Musa, bize Allah’ı açıkça göstermedikçe sana asla inanmayacağız!” (Nisa, 4/153) diyecek kadar ileri gitmişlerdi. İnek kurban etme meselesinde de sonuna kadar ayak diretmiş, nihayet helak olacaklarını anlayınca emri zoraki yerine getirmişlerdi (Bakara, 2/67-73). O halde ey Ümmet-i Muhammed! Sakın siz de bugün nesh (önceki şeriatlerin değiştirilmesi) ve benzeri hususlarda Yahudilerin aldatıcı propagandalarına kanıp da, onların Musa Peygambere gösterdikleri küstahça tavrı Son Elçi’ye göstermeye kalkmayın. Şunu iyi bilin ki: ُ ّ َ) ِل ْا7َ 8َ 1َ ْ َ َو َ ّ ا َءG َ َ oَ ّ l ﴾١٠٨﴿ o! َ )ْ ;ََ R ن ( ْ ِ َ ْ T َ I
ِ &1 ِ 7( % ا Hak ve hakikat apaçık ortadayken, her kim Peygamber’e karşı böyle küstahça ve ahmakça itirazları yüzünden imanı inkâr ile değiştirirse, yani imandan yüz çevirip inkâra yönelirse, dümdüz yolda sapmış demektir. Sanmayın ki Yahudi ve Hristiyanlar, yeterince ikna olamadıkları için hakkı inkâr ediyorlar. Tam aksine: YAHUDİLERİN İNKÂR SEBEBİ ُ 5ِ &1( ُ 5َ ُ ُّدو1َ ْ َ ب
َ )ِ ,ْ َ ْ ِ "ْ @ِ % َ ' َ اM ْ" ُ^ ّ َ ًرT َ ِ) ا,ْ َ ْ ِ "ْ T ِ ْاoِ ْ:َ ٌ ِ ْ اEy( ^َ َو ّ َد ِ ُْ 5َْ ِ) اU ِ ْ ِ ً)ا% ِ 8َ T َ َ ّ 7َ َ Mُّ َ َ ُ@ ُ" ْا+ 109. . Ey müminler! Kitap Ehli’nden birçokları, kendilerine hak ve hakikat apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kin ve haset yüzünden, iman etmenizden sonra sizi yeniden inkâra döndürmek isterler. ﴾١٠٩﴿ ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ ا َ ّٰ ه اِ ّ َن0 ( ِ ْ َ ِ ا ْ َ ُ ا َو ْ R ُ ّٰ kَ ِ ْ 1َ ]8ّٰ ' َ ا? َ ُ ا
Buna karşılık siz, içinde bulunduğunuz şartlar değişip de Allah size yeni çıkış yolları açarak bir sonraki emrini gönderinceye kadar onları bağışlayın, densizliklerine sabredin, çirkin ve incitici sözlerine aldırmayın. Onların size karşı düşmanlıkları ve taşkınlıkları, dengenizi kaybedip onlarla tartışmanıza, kavga ve münakaşalara dalmanıza sebep olmasın. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.
َ ِ َة َو َ ُ َ; ِّ) ُ ا0 ^ٰ Zَ ّ َة َو ٰا ُ ا اAٰ = ا ُ % َ ّ !& ا َنAُ &َ ,ْ َ &َ ِ ا ِ0 ّٰ )َ ْU ِ ُ)و ُهxِ َ ٍEْ a َ ّٰ ا اِ ّ َن َ ْ ِ "ْ T ُ V( ََوا ِ ُْ 5I ﴾١١٠﴿ ٌ E=( َ
110. Siz üzerinize düşeni hakkıyla yerine getirmeye çalışın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için yapıp gönderdiğiniz her iyiliği, Mahşer Günü Allah’ın huzurunda mutlaka göreceksiniz. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. KİMLER CENNETE GİREBİLİR? ى0 ر ٰ =َ 5َ ًدا اَ ْو:ُ َ ْ َ^ َنIَ ّ ِ َ اUَ ّ xَ ْاoَ a ُ )ْ 1َ ْ َ ُ اVَ َو 111. Önceki kutsal kitaplara inandıklarını öne sürenler, “Yahudi veya Hristiyan olanlardan başkası cennete giremeyecektir!” dediler. Yani Yahudiler de Hristiyanlar da, din adına uydurdukları bâtıl iddiaları kabul etmeyen ve gelenek hâline getirdikleri birtakım dinî formaliteleri yerine getirmeyen kimselerin —iman ve erdem sahibi olsalar bile— Allah’ın hoşnutluğunu kazanamayacağını, ebedî saadete ulaşamayacağını söylüyorlar. ُ 5َ :َ ْ ُ ُ ا:َ oْ Vُ "0 ْ @ُ !ُّ 5ِ َ َ ا/َ Aْ ِ َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT ﴾١١١﴿ + Bu, onların kendi kuruntularıdır. Bu iddia, hem Yahudilerin hem Hristiyanların kendi kuruntularından, boş hayallerinden ve delilsiz, ispatsız iddialarından başka şey değildir. Onlara de ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, kutsal kitaptan delilinizi getirin!” ﴾١١٢﴿ نcَ 5ُ Zَ ْ 1َ "ْ :ُ Iَ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ ْ ٌفa ِ ّٰ ِ Qُ @َ #ْ َ" َوAَ ْ َ] َ ْ اAٰ َ َ Iَ َوu Q( ِّ ْ َ) َرU ِ ُ ُه#ْ َ اG Qُ Aَ Rَ ٌ % ِ ْ ُ َ :ُ َو
112. Hayır, cennet ne Yahudilere mahsustur ne de Hristiyanlara! Zira Allah hiçbir topluma özel ve ayrıcalıklı muamele etmez. O’nun rızasını kazanıp ebedî kurtuluşa ulaşmanın bir tek ölçüsü vardır, o da şudur: Her kim ihlas ve samimiyetle yüzünü Allah’a teslim ederse, yani tüm ruhu ve benliğiyle yalnızca Allah’ın buyruklarına teslim olur ve bu teslimiyetin canlı şahidi olarak doğru, güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyarsa, işte ona Rabb’inin katında hak ettiği mükâfatı mutlaka verilecektir. Böylelerine Hesap Gününde korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. İşte bu vasıflara sahip olan kimselere Müslüman, bu dine de İslam denir. Bu dinden yüz çevirenlere gelince: َّ B ءu ٍ kْ qَ ]Aٰ َ رى ِ % ِ َ Vَ َو ٰ =َ U ا َ !ْ َ ْا َ! ُ@ ُدB 113. Yahudiler, “Hristiyanlar bir esas üzere değildirler. Onların iddia ettiği dini hiçbir temel dayanakları yoktur!” dediler.
َّ B ب ٍ kْ qَ ]Aٰ َ ْا َ! ُ@ ُدB ِ % ِ َ Vَ َو ٰ =َ U ا َ0 8َ T َ !ْ َ رى ِ َن ْاAُ ْ81َ "ْ :ُ *ء َو Buna karşılık, onlara kızan bazı Hristiyanlar da, “Yahudiler bir esas üzere değildirler. Asıl onların hiçbir temel dayanakları yoktur!” dediler. Üstelik onlar, Yahudiliğin ve Hristiyanlığın iki ayrı din olamayacağını, her ikisinin de aynı kaynağa dayandığını anlatan Tevrat adındaki kitabı okuyorlar. Yahudilerin ve Hristiyanların kutsal kitap kabul ettikleri Tevrat, her iki grubun da bu iddialarının hakikate aykırı olduğuna şahittir. Zira birçok tahrifat, çarpıtma ve hatta şirk unsuru ile iç içe geçmiş olmasına rağmen, her iki inanç sistemi de aslen vahiy kaynaklıdır ve içerisinde, Müslümanların da kabul edeceği doğru hükümler bulunmaktadır. َ Vَ /َ ِ Cٰ ^َ "M ْ @ِ ِ ْ Vَ oَ yْ ِ ُ& َنAَ ,ْ 1َ Iَ َ 1C( َ ّ ل ا
İlâhî vahiy ve peygamberlik hakkında bilgi sahibi olmayan müşrik Araplar da onların dediklerine benzer sözler söylediler. Vahiy bilgisinden yoksun olan müşrik Araplar ve Budizm, Hinduizm, Şintoizm, Konfüçyüsçülük, Taoizm gibi yeryüzündeki diğer dinlere mensup olanlar da Yahudi ve Hristiyanların bu iddialarına benzer iddialarda bulunmuşlardı. Onlar da hiçbir kanıta dayanmadan, kendilerinin mensup olduğu din dışındaki dinlerin temelden bâtıl olduğunu ve hiçbir asla dayanmadığını söylüyorlardı. İşte Müslümanlar böyle olmamalı, öbür dinleri kökünden inkâr etmemelidirler. Bâtıl dinlerde dahi hak unsurların bulunabileceğini hesaba katmalı, bu hak unsurları kabul ve tasdik etmekten asla çekinmemelidirler. Söylediklerini akıl süzgecinden geçirerek söylemeli ve iddialarını daima aklî ve naklî delillere dayandırmalı, belgelerle isbat etmelidirler. Şunu da unutmamalıdırlar ki, en açık ve ikna edici deliller karşısında bile inatla direten, bâtıl önyargıların ve asılsız iddiaların peşinden körü körüne sürüklenen, fakat buna rağmen kendi tuttuğu yolun hak, diğerlerinin bâtıl ve cehennemlik olduğunu iddia eden gruplar, cemaatler ve din mensupları her zaman olacaktır. ُ ْ 1َ َ ﴾١١٣﴿ ُ َنAِ 8َ ْi1َ Qِ !R( ا5ُ ^َ &! ُ ّٰ R َ R( ِ &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ "ْ @ُ Uَ !ْ َ "ُ T Fakat hak ehli ile bâtıl ehli arasındaki anlaşmazlıklar ebediyete kadar sürüp gidecek değildir. Mahşer Günü Allah, anlaşmazlığa düştükleri her hususta aralarında hükmünü verecektir. O gün, bu
dünyada yalan ve şarlatanlıkla, baskı ve zorbalıkla ve daha akla hayale gelmez yollarla ortaya koydukları ve artık kesinlik kazanmış, hiç bozulmaz zannedilen haksız hükümleri Allah iptal edecek ve bütün bu anlaşmazlıkları nihaî hükme bağlayacaktır. Onun için müminler, inandıkları hak yolda sabır ve kararlılıkla yürümeye devam etmeli, fakat hak dini kabul etme hususunda hiç kimseyi zorlamamalı, şiddet ve baskı uygulamamalıdırlar. Başkalarının hakkına tecavüz etmedikleri sürece, her insanın kendi inanç ve kanaatini özgürce ifade etme ve ibadetlerini ifa etme hakkına saygı duymalıdırlar. İnanç özgürlüğünün en önemli göstergelerinden biri, insanların Allah’a kulluk ettikleri ibadet yerleridir: ALLAH’IN MESCİTLERİ Miladi 70 yılında Romalılar, Hristiyanlarla birlikte Kudüs’e saldırarak Yahudileri kılıçtan geçirmişlerdi. Ayrıca Hz. Süleyman tarafından inşa edilen Beyt-i Makdis’i (Mescid-i Aksâ) tahrip etmiş, içine hayvan leşi atmışlardı. Aşağıdaki âyetler bu tarihi olaya atıfta bulunarak, ibadet yerlerinin böyle günahkâr kimselerin elinde değil, Allah'tan korkanların yönetimi altında olması gerektiğini bildirmektedir:
0 @َ ِ َ اa ِ ّٰ )َ #
َ kR( ],ٰ َ َوQُ &ُ ا ْ @َ !R( َ ^َ Cْ 1ُ ا اَ ْن َ َ َ Uَ َ ْ &َ ّ ِ "ُ Aَ }ْ ََو َ ْ ا ِ %
114. Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve içki, kumar, fuhuş gibi türlü ahlâksızlıkları yaygınlaştırarak camiye giden yolları tıkayan, böylece mescitlerin toplumsal etkinlikten yoksun, cemaatsiz ve işlevsiz kalmasına sebep olarak buraların harap olması için çaba harcayan kimselerden daha zalim kim olabilir? Mescitleri harap eden bu zalimler, müminleri kandırmak için zaman zaman mescitlere gidip orada boy gösteriyorlar. G G َ Iَ ّ ِ اG:َ Aُ a َ0 ( ِ a + ُ )ْ 1َ َ َ^ َن َ ُ@ ْ" اَ ْن/َ [ِ ٰ \اُو Oysa onların bu mescitlere, ancak müminlerin egemenliği altında ve korku içerisinde girmeleri gerekir. İbadet yerlerinde fesat çıkaran, mescitlerde Allah’ın adının anılmasını yasaklayan ve insanları ibadetten alıkoyan zalimler, yıkmaya çalıştıkları o mescitlere yanaşamamalı, el sürememeli, şayet girerlerse can korkusuyla titreye titreye girebilmelidirler. ٰ ْ kRِ "ْ @ُ َ ٌي َوZْ a ُّ kRِ "ْ @ُ َ ﴾١١٤﴿ "ٌ !d( َ اب ِ Iا ِ !َ 5ْ ) ا ٌ Cَ َ َ ِةa
Onlara bu dĂźnyada zillet ve periĹ&#x;anlÄąk vardÄąr; âhirette ise onlarÄąn hakkÄą çetin bir azaptÄąr. Beyt-i Makdis’i tahrip eden RomalÄąlar hakkÄąnda nazil olan bu âyet, ibadet yerlerini tahrip eden, insanlarÄąn ĂśzgĂźrce ibadet etmesine engel olan bĂźtĂźn Ĺ&#x;er gßçleri kapsamaktadÄąr. Bu bakÄąmdan, Peygamber (sav)’i ve AshabĹ’nÄą Kâbe’yi ziyaretten alÄąkoyan Arap mĂźĹ&#x;rikleri ve kÄąble deÄ&#x;iĹ&#x;ikliÄ&#x;ini hazmedemeyip MĂźslĂźmanlarÄą Kâbe’ye yĂśnelmekten engellemeye çalÄąĹ&#x;an Hicaz Yahudileri de bu âyetin kapsamÄąna girer. AyrÄąca, Ä°slam beldelerini talan edip mescitleri yakÄąp yÄąkan HaçlÄą OrdularÄą ve bugĂźn Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ve dĂźnyanÄąn daha pek çok yerinde MĂźslĂźmanlarÄą katleden, mescitleri tahrip eden kâfirler de bu âyetin kapsamÄą dâhilindedir. Kâfirler mescitleri yakÄąp yÄąksalar da, o mescitlerden alÄąkonulan ve Allah'a cidden ibadet etmek isteyen mĂźminler asla ĂźmitsizliÄ&#x;e kapÄąlmamalÄą, gerçekte hiçbir engelin MĂźslĂźman’Ĺ namazdan alÄąkoyamayacaÄ&#x;ÄąnÄą, çßnkĂź yeryĂźzĂźnĂźn tĂźmĂźyle mescit olduÄ&#x;unu unutmamalÄądÄąrlar: ﴞ٥٥ټ﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° QŮ? #Ů’ ‍ Ů‘ ŮŽŮŽ" ŮŽŮˆâ€ŹyRŮŽ ‍ ŮŽ& Ů? ŮŽ Ů‘Ů? ا‏UŮŽ 1Ů’ ŮŽ RŮŽ ‍ Ů? Ů?ب‏JŮ’ &ŮŽ ‍ ْا ŮŽ& Ů’ Ů? Ů?Ů‚ ŮŽŮˆ ْا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‘Ů° ‍ا اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? ‍ا ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź
115. DoÄ&#x;u da Allah’ĹndÄąr, batÄą da. Sadece mescitler deÄ&#x;il, doÄ&#x;usu ve batÄąsÄą ile yeryĂźzĂź bĂźtĂźn yĂśnleri ve istikametleriyle Allah'ÄąndÄąr. Bu bakÄąmdan, MĂźslĂźman için yeryĂźzĂź bĂźtĂźnĂźyle mescittir. Ä°badete elveriĹ&#x;li her yerde ve her durumda namazÄąnÄą kÄąlabilir. Ĺžu hâlde, namazda hangi tarafa yĂśnelirseniz yĂśnelin, Allah’Ĺn yĂźzĂź, yani hoĹ&#x;nutluÄ&#x;u ve sevgisi oradadÄąr. KÄąble yĂśnĂźnĂź tespit edemediÄ&#x;iniz durumlarda, tahminĂŽ bir yĂśne yĂśnelerek namazÄąnÄązÄą kÄąlabilirsiniz. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah’Ĺn kudret ve Ĺ&#x;efkati sÄąnÄąrsÄązdÄąr, O her Ĺ&#x;eyi bilendir. KullarÄąnÄąn kendisini nerede, ne zaman ve hangi niyetle zikrettiÄ&#x;ini çok iyi bilir. ALLAH’I TAKDÄ°R EDEMEYENLER ŮŽ Ů‘ kRŮ? ŮŽ QŮ? ŮŽ oŮ’ ŮŽ QŮ?0 5ŮŽ ŮŽ 7Ů’ Ů? * ﴞ٥٥ٌ﴿ ‍ َن‏8Ů? 5Ů? VŮŽ QŮ? ŮŽ oŮŒŮ‘ ^Ů? ‍؜‏ ‍ا ŮŽŮˆ ŮŽ Ů‹)ا‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° CŮŽ iŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 ‍َ ْع‏I‍ات ŮŽŮˆ ْا‏ 116. Ä°nkârcÄąlardan bazÄąlarÄą, “Allah çocuk edinmiĹ&#x;tir.â€? dediler. “Melekler Allah’Ĺn kÄązlarÄądÄąr.â€? diyen Arap mĂźĹ&#x;rikleri, “HĂźrmĂźz ve Ehrimen Allah’Ĺn oÄ&#x;ullarÄądÄąr.â€? diyen Mecusiler ve Ăśzellikle de “İsa Mesih, Allah’Ĺn oÄ&#x;ludur.â€? diyen HÄąristiyanlar, Allah’a çocuk isnat ederek derin bir sapÄąklÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x;lerdir. Çocuk edinmek eksiklikten, acizlikten kaynaklanÄąr. Zaten bĂźtĂźn sapÄąk inanç ve ideolojiler, Allah’Ĺn
herhangi bir konuda yetersiz, âciz, muhtaç ve zayÄąf olduÄ&#x;u varsayÄąmÄąndan yola çĹkarlar. Oysa O, her tĂźrlĂź kusur ve noksanlÄąktan uzaktÄąr, yĂźcedir. Ă–yle ki, gĂśklerde ve yerde var olan her Ĺ&#x;ey O’nundur ve hepsi O’na boyun eÄ&#x;mektedir. ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź Ů? !ŮŽ RŮŽ Ů’ ^Ů? QŮ? ŮŽ ‍ ل‏ Ů? ;Ů? 1ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ ‍] اَ Ů’ Ů‹ ا‏G Ů°HVŮŽ ‍؜ ŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽ Ů‘ Â…Ů? 1)( ŮŽ ﴞ٥٥٧﴿ ‍ Ů?ن‏T Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ 0 Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏
117. O, gĂśklerin ve yerin yaratÄącÄąsÄądÄąr. BĂźtĂźn mevcudatÄą yoktan var eden O’dur. Bir Ĺ&#x;eyi yaratmak isteyince, mesela bir çocuÄ&#x;un babasÄąz doÄ&#x;masÄąnÄą takdir edince, ona sadece “Ol!â€? der, o da hemen oluverir. Ä°Ĺ&#x;te Ä°sa Peygamber de bĂśyle babasÄąz yaratÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. Nitekim Allah ilk insanÄą da babasÄąz ve annesiz yaratmÄąĹ&#x;tÄą. ŮŽ 1Ů? IŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ0 1ŮŽ ‍ ٰا‏GUŮŽ ! ( Ů’ ŮŽ ‍ اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ ا‏UŮŽ &Ů? AŮ?Ů‘ T 118. MĂźĹ&#x;rikler arasÄąndan, ilâhĂŽ hikmet ve imtihan gerçeÄ&#x;ini kavrayamamÄąĹ&#x; bazÄą cahiller, “Allah mademki inanmamÄązÄą istiyor, Ăśyleyse peygamber ve kitap gĂśndereceÄ&#x;ine bizimle bizzat kendisi konuĹ&#x;sa veya bize hiçbir Ĺ&#x;ekilde itiraz edemeyeceÄ&#x;imiz bir mucize gĂśnderse ya! Neden her birimize tek tek vahiy gĂśndermiyor da, emir ve yasaklarÄąnÄą elçileri aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla bize iletiyor?â€? dediler. ŮŽ VŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ "0 Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? BŮ’ @ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ "0 Ů’ @Ů? Ů? Ů’ VŮŽ oŮŽ yŮ’ Ů? "Ů’ @Ů? AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ Kendilerinden Ăśnceki çaÄ&#x;larda yaĹ&#x;amÄąĹ&#x; kâfirler de tÄąpkÄą onlarÄąn dediklerine benzer sĂśzler sĂśylemiĹ&#x;lerdi. Kalpleri inkâr ve inatçĹlÄąkta ne kadar da birbirine benzemiĹ&#x;! Ů° Ů’ UŮŽ Ů‘ !ŮŽ Ů‘ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ﴞ٥٥٨﴿ ‍ َن‏UŮ? VŮ? 1Ů? ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏
AslÄąnda biz, yersiz ĂśnyargÄąlardan ve bencillik, haset, kibir gibi saplantÄąlardan arÄąnarak içtenlikle inanmak isteyenler için, onlara fazlasÄąyla yetecek mucizeleri açĹkça ortaya koymuĹ&#x;uzdur. Evet, aklÄąnÄą kullananlar için tĂźm evren, yĂźce YaratÄącĹ’nÄąn ilim, kudret ve merhametini gĂśzler ĂśnĂźne seren sayÄąsÄąz mucizelerle doludur. BunlarÄąn da Ăśtesinde: Ů’ ‍ ب‏ Ů’ Ů? ‍ ŮŽŮƒâ€ŹUŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍ اَ ْع‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ َ‍ ŮŽ Ů’ ا‏oŮ? ÂŽŮŽ %Ů’ Ů? IŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٥ي﴿ "! x ‍ا‏ ? ‍ا‏ 1 C 5 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ًا‏ E
Ů’ ŮŽ ( ( Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( Ů‹ Ů? Ů? Ů? 119. Ey Muhammed! Gerçekten biz seni, iman edenleri cennet ile mĂźjdeleyen ve inkârcÄąlarÄą cehennem ile uyaran hak Peygamber olarak gĂśnderdik. TĂźm uyarÄąlara raÄ&#x;men haktan yĂźz çevirecek olurlarsa, ĂźzĂźlme. ÇßnkĂź sen, kendi arzu ve iradesiyle cehennemlik
olanlardan sorumlu değilsin. Öyleyse, kâfirleri ‘kazanma’ uğruna bile olsa onlara yaranmaya çalışmamalısın. Unutma ki: SİZDEN ASLA RAZI OLMAZLAR َ ّ Iَ ْا َ! ُ@ ُد َو/َ ْU َ ] ٰl ْ َ ْ َ َو "0 ْ @ُ 8َ Aَ ّ ِ َ 7ِ 8َ ّ َ ]8ّٰ ' ٰ =َ U ا َ رى 120. Yahudiler de Hristiyanlar da, kendi dinlerine uymadığın sürece senden asla razı olmayacaklardır. Siz ne kadar dürüst ve merhametli olursanız olun, İslâm’ı terk edip de onların sahip olduğu inancı ve hayat tarzını benimsemediğiniz sürece onlar sizi hiçbir zaman sevmeyecek, asla gerçek bir dost ve müttefik olarak görmeyeceklerdir. Kutsal kitapları tahrif eden ve uydurdukları hurafelerle Allah'ın dinini tanınmaz hâle getiren bu insanlar, sizi de bu hurafelere uymaya çağıracaklardır. ى0 )ٰ @ُ َ ْا:ُ ا ِ ّٰ )َى:ُ اِ ّ َنoْ Vُ Onlara de ki: “Gerçek hidâyet, Allah’ın hidâyetidir. Ancak Allah tarafından gönderilen inanç sistemi ve hayat tarzı, insanı dünyada ve âhirette kurtuluşa iletebilir; sizin ve atalarınızın uydurduğu kuruntu ve iddialar değil. İşte Allah, gönderdiği Kur’ân ile bu inanç sistemini tüm insanlığa bildirmiştir.” َ ّ َ) ا,ْ َ "ْ :ُ ا َءG َ ْ:َ اB ْ ْ َ َ َ َ َ َو ٰ َّ ا G ﴾١٢٠﴿ E = 5 I و k و ا /
" A , ا ك ء
# ي C , 7 ِ ّ َ ْ َ ْ ( َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ ِ ( ِ ٍ ٍ * ِ ّ ِ
Ey Peygamber! Sana Kur’ân ile gelen bunca ilimden sonra, şayet onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, yemin olsun ki, Allah tarafından kendine ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı. O halde, Yahudi ve Hristiyanların iman etmelerini sağlamak, onların dostluğunu ve sevgisini kazanmak gibi endişe ve arzular seni Allah’ın hidayetinden sakın saptırmasın. Bununla birlikte, Yahudi ve Hristiyanlardan Kur’ân’a iman edenler de olacaktır: Q0 ( ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ /َ [ِ G ٰ \ اُوQ0 ( ِ َوvَ ِ َ ّ ' َ Qُ 5َ Aُ ْ81َ ب َ 8َ T ِ ُ" ْا:ُ Uَ !ْ َ َ ٰا1C( َ ّ َا
121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkıyla okurlar. Yahudi ve Hristiyanlardan dürüst ve samimi olanlar, Tevrat ve İncil’i saygıyla, manasını çarpıtmadan, açık yüreklilikle üzerinde düşünerek ve manasını anlayıp idrak ederek okurlar. Okudukları bu kitap, onları doğal olarak Kur’ân’a ve Son Peygamber’e imana sevk eder. İşte onlar, ellerindeki kutsal kitaba değer veren ve ona gerçek anlamda iman eden kimselerdir.
G ٰ ُوRَ Q ْ ُ Tْ 1 ْ و ْ َ ﴾١٢١﴿ نcَ ُ و i ا " : / [ َ \ (ِ ُ َ َ َ ِ ُ ِ
Kitab-ı Mukaddes’i tahrif ederek, manasını çarpıtarak yahut içindeki hakikatleri gizleyerek onu ve dolayısıyla Kur’ân’ı inkâr edenlere gelince, bunlar da dünyada ve âhirette en büyük kayba, en büyük hüsrana uğrayanlardır. İşte bu feci âkıbete uğramamak için: İSRAİLOĞULLARI’NA SON UYARI َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ 1َ ُ 8ُ Aْ Hَ َ ّ R k5ّ ( َ ْ" َواT ُ !ْ Aَ َ B َ &( َ ,َ ] ْاAَ َ "ْ T ﴾١٢٢﴿ + ُ &ْ ,َْ 5َ اkG8( َ ّ اkَ 8ِ &َ ,ْ 5ِ ا ْذ ُ^ ُ واo1 122. Ey İsrailoğulları! Size bahşettiğim nimetleri ve emirlerime uyduğunuz sürece sizi tüm insanlara nasıl üstün kıldığımı hatırlayın. "ْ :ُ Iَ َ َ ٌ َوqَ @َ ,ُ َ ْU َ Iَ ْ َ@ َ ْ) ٌل َوU ِ oُ 7َ ;ْ 1ُ Iَ ْ! ً َوqَ ٍ ْ 5َ ْ َ ٌ ْ 5َ يZ( xْ َ Iَ ً ْ 1َ َوا ّ َ ُ; ا ﴾١٢٣﴿ ْ َ= ُ و َنU1ُ
123. Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse başkası adına bedel ödeyemeyecek yahut başkasının cezasını çekmeyecek, hiç kimseden kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek, affa lâyık olmayan hiç kimseye şefaat fayda vermeyecek ve ilâhî yardımı hak etmeyen hiç kimseye yardım edilmeyecektir. Demek ki, Allah’ın kitabına uymadığınız takdirde, şu veya bu soydan gelmiş olmanız hiçbir şey ifade etmeyecektir. Nitekim Allah, atanız İbrahim’e şöyle söz vermişti: Hz. İBRAHİM ve KÂBE G Aٰ 8َ ا َ Vَ k0 8( 1َ ّ ل َو ِ ْ ُذ ِّر َ Vَ 0 ً َ ِ س ا َ َ َ َ َ ُ َ َ َ ُ َ Iَ ل UA / A
# k 5 ا ل V @ &
R ت & A T Q ر " ! : ا ] ٍ ّ ّ َ ْ ْ َواِ ِذ ِ ِ ٰ ( ( ّ ّ ّ َ ِ ِ ُ َ َ ِ َ ِ ِ 0 ُ َ ّ ُ ل َ ْ@ ِ)ي اUَ 1َ َ &( ِ d ﴾١٢٤﴿ + 124. Hani bir zamanlar Rabb’i, İbrahim’i birtakım emir ve yasaklar içeren sözlerle imtihan etmiş ve İbrahim, tam bir teslimiyetle Allah’ın emirlerini yerine getirerek hepsini başarıyla tamamlamıştı. Bunun üzerine Allah, “Seni insanlara önder yapacağım!” buyurdu. İbrahim, “Soyumdan da önderler çıkar, ya Rab!” dedi. Allah, “Hayır! Ahdim zalimlere erişmez. Verdiğim söz sadece önderliğe lâyık olanlar içindir. Zulüm ve haksızlık yapanlara gelince, onlar senin soyundan dahi olsalar önderlik makamına geçemezler. Zira önderlik, liyakat ve ehliyet gerektiren bir iştir;
herhangi bir ırkın veya sınıfın imtiyazı altında olamaz.” buyurdu. O hâlde, İbrahim’in takipçisi olduğunu iddia edenler şunu hatırlasınlar: ْ ْ َ ُ َ َ َ ً ]0 A =َ ُ "َ !:( ٰ ْ ِ م ا ; وا C i ا و
U ا و س UA
َ y B ! 7 ا
U A ,َ # ّ ّ ْ ْ َ ْ َ ً َ َ َ َ َ َ َ َواِ ْذ ِ ِ ِ ِ 0 ِ
125. Hani biz, İbrahim’den bu yana inananların kıblesi ve Kâbe’si olan bu kutsal evi, insanlar için her yıl toplanacakları bir buluşma yeri ve savaşları, düşmanlıkları, cinayetleri sona erdiren bir barış, huzur ve emniyet vesilesi ve mazlumlar için güvenli bir sığınak kılmıştık. Yalnızca Allah’a kulluk esasına dayanan inanç sistemini tebliğ ve tatbik edeceği uluslararası bir merkez olmak üzere, İbrahim’e Kâbe’yi inşa etmesini emretmiştik. Öyleyse, ey müminler! Siz de İbrahim’in takipçileri olduğunuzun göstergesi olarak, onun Kâbe’de namaza durduğu yer olan Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namazgâh edinin! Onun Rabb’ine bağlılığını, tevhid mücadelesini ve üstün ahlaki özelliklerini kendinize örnek edinin ve size emanet etmiş olduğu tevhid inancından asla sapmayın. Bunun sembolik bir ifadesi olarak da, Kâbe’yi tavaf ettiğiniz zaman, İbrahim’in Kâbe’yi inşa ederken üzerine çıktığı kayanın bulunduğu yer olan Makam-ı İbrahim’de tavaf namazı kılın. َ اَ ْنo! َ ,( &ٰ ْ ِ! َ" َوا:( ٰ ْ ِ] اG ٰ ِ اG5َ )ْ @ِ َ َو َ ( ^ِ ,َ َو ْا+ َ ( ِ G َ ّ A ِ kَ 8ِ !ْ َ ِّ@ َ اp ُّ ِ ^َ ّ ُّ َوا+ ﴾١٢٥﴿ ِدxُ % ا Hani biz İbrahim’e ve İsmail’e, “Kâbe’yi tavaf edenler, orada ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Beyt’imi maddî ve manevî kirlerden arındırarak tertemiz tutun!” diye emretmiştik. Zira dünyanın her yerinden gelen müminler, Allah’a kulluk görevlerini yerine getirmek, tanışıp aralarındaki bağları güçlendirmek ve sorunlarını görüşmek üzere her yıl Kâbe’de bir araya geleceklerdi. Hz. İBRAHİM’İN DUASI ٰ ْ َو ْا َ! ْ م َ ّ َ ِ Qُ Aَ ْ:َار ُز ْق ا َ Vَ َواِ ْذ ِ0 a ِ ّٰ ِ "ْ @ُ ْU ِ َ َ ات َ ْ ٰا ْ َوUً ِ ً)ا ٰاAَ َ اCَ ٰ: oْ ,َ #ا ْ ! ُ" َر ِّب:( ٰ ْ ِ ل ا ِ َ &َ y ا ِ Iا ِ 126. O vakit İbrahim, “Ey Rabb’im, burayı güvenli bir şehir kıl ve bu şehir halkından Allah’a ve âhiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır!” diye dua etmişti. َ Vَ َ ّ اب ﴾١٢٦﴿ ُ E=( &َ ْا ً A( Vَ Qُ ,ُ 8ِّ َ ُ Rَ َ َ ^َ ْ َ ل َو َ [ْ ِ ر َو ِ Cَ َ ] ٰ ِ اG ْ َ ُّ ُهlَ ُ ّ َ" اv! ِ0 U ا
Bunun üzerine Allah şöyle buyurmuştu: “Evet, iman edenleri dünya ve âhiret nimetleriyle ödüllendireceğim. Fakat kim de âyetlerimi inkâr ederse, onu dünyadaki geçici nimetlerden azıcık
faydalandıracak; fakat sonunda cehennem azabına süreceğim. Ne kötü bir son!” ُ0 ,( &ٰ ْ ِ َواB o! ِ !ْ 7َ ! ُ" ْا َ; َ ا ِ َ) ِ َ ْا:( ٰ ْ ِ ُ اRَ ْ 1َ َواِ ْذ 127. Hani İbrahim ve oğlu İsmail, bir tek Allah’a kulluk ve ibadet edilmesi için inşa ettikleri Kâbe’nin temellerini birlikte yükseltirlerken, Rablerine şöyle dua ediyorlardı: َ ّ Bْ ﴾١٢٧﴿ "ُ !A( ,َ (&! ُ ْا% ا َ 5َ ا/َ 5َ ّ ِ ا0 Uَ ّ ِ oْ 7َ ّ ;َ َ Uَ َ ّ َر “Ey Rabb’imiz, senin hoşnutluğun için yaptığımız iyilikleri, dua ve yakarışlarımızı bizden kabul eyle! Doğrusu sen bütün duaları işitensin, her şeyi bilensin.” َ
Bْ َ 5َ ا/َ 5َ ّ ِ اM Uَ !ْ Aَ َ Sْ ُ َوUَ T ْ َوUَ َ ّ َر u َ َ ً &َ Aِ %ْ ُ ً َ ّ ُ اGUَ 8ِ 1َ ّ َو ِ ْ ُذ ِّر/َ َ + ِ Uَ َ 5َ َواَ ِر/ ِ ْ &َ Aِ %ْ ُ Uَ Aْ ,َ #ا َّ ﴾١٢٨﴿ "ُ !'( َ ّ اب ا ُ َ ّ 8 ا
128. “Ey Rabb’imiz! Bizleri, senin birliğine inanan, sana yönelen ve sadece sana boyun eğen dosdoğru müminler eyle! Soyumuzdan da, yalnızca sana boyun eğen ve ancak sana kulluk eden mümin bir topluluk çıkar. İbadetlerimizi nerede ve nasıl yapacağımızı bizlere öğret. Lâyık olduğun kulluk ve itaati hakkıyla yerine getiremedik, bunun için affını diliyoruz; tövbemizi kabul eyle. Hiç kuşku yok ki, sen çok bağışlayıcı, çok merhametlisin.” ْ ,َ ا ً ُ !@ ْ" َر /َ 5َ ّ ِ" ا0 ْ @! ْ َوUَ َ ّ َر َ 8َ T ِ ُ& ُ@ ُ" ْاAِّ ,َ 1ُ َو/َ ِ 1َ ْ! ِ@ ْ" ٰاAَ َ اAُ ْ81َ "ْ @ُ ْU ِ I ِ ^ّ ( Zَ 1ُ َ& َ َوTْ ِ ب َو ْا ِ R( ﴾١٢٩﴿ "cُ !T( َ ْاZُ 1Z( ,َ ْاBْ َ 5َا
129. “Ey Rabb’imiz! Onlara kendi içlerinden, senin âyetlerini okuyan, kitabı ve kitaptaki hükümlerin pratik hayata uygulanması olan hikmeti öğreten ve onları her türlü şirk ve günah kirlerinden arındıran bir peygamber gönder. Hiç kuşku yok ki, azîz ve hakîm olan ancak sensin. Sonsuz kudret, izzet ve şeref sahibi olan, aynı zamanda yaptıklarını yerli yerinde ve en güzel biçimde yapan, daima en güzel, en doğru hükümler veren ancak sensin.” ٰ ْ kRِ Qُ 5َ ّ ِ َواM !َ 5ْ ) ا ُّ kRِ ُهUَ !ْ َ َ ?ا َ &ِ َ َ ِةa ْ )ِ ;َ َ َوQُ0 % َ ْ 5َ Qَ ِ َ ْ َ Iَ ّ ِ! َ" ا:( ٰ ْ ِ ِ اAَ ّ ِ ْ َ S ِ Iا ُ Fَ ْ 1َ ْ َ َو َ ( ِ = ا َّ ﴾١٣٠﴿ +
130. Aklını, vicdanını ve sağduyusunu körelterek kendini sefih kılandan başka kim, İbrahim’in o dosdoğru dininden yüz çevirmek ister? Gerçekten Biz onu dünyada seçip yüceltmiştik.
Elbette o, âhirette de sâlihlerdendir. Ebedî nimet ve saadeti hak eden dürüst, faziletli ve iyiliksever kullarımızdandır. َ Vَ "*ْAِ ْ َ اG Qُ ُّ َرQُ َ ل َ Vَ اِ ْذ َ &( َ ,َ ِ َ ِّب ْاB ﴾١٣١﴿ + ُ &ْ Aَ ْ َ ل ا
131. Öyle ki, Rabb’i ona, “Yalnızca Benim emirlerime itaat et ve yalnızca bana boyun eğ!” demişti. O da hiç tereddüt etmeden, “Ben tüm benliğimle âlemlerin Rabb’ine boyun eğdim ve O’nun emirlerine kayıtsız şartsız itaati kabul ettim!” demişti. YAKUB’UN VASİYETİ ُ َ ] ٰ َ ?ا ّ ( "ُ T َن0 &ُ Aِ %ْ ُ "ْ 8ُ 5ْ َ َواIَ ّ ِ َ ُ& ُ ّ َ اvََ R َ 1) ا ْ ا َ ّٰ اِ ّ َنkَ ّ Uِ َ 1َ ب ُ0 ;ُ ,ْ 1َ َوQِ !U( َ "ُ !:( ٰ ْ ِ اG@َ ِ ]?ّٰ َو َو ﴾١٣٢﴿
132. İbrahim, hayatı boyunca Allah’ın emirlerine teslim olmuş ve bunu son nefesinde oğullarına da vasiyet etmişti. İbrahim’in torunu Yakup da kendi oğullarına şöyle vasiyette bulunmuştu: “Oğullarım! Allah, insanı dünya ve âhirette kurtuluşa iletecek mükemmel bir ahlak, inanç ve hukuk sistemi olan İslâm adındaki bu dini size lâyık gördü. Öyleyse, ancak O’na yürekten boyun eğen Müslümanlar olarak can verin! Son nefesinize kadar Allah’a kulluk ve itaatten ayrılmayın!” Diğer bir adı da İsrail olan Yakub Peygamber, İsrailoğulları’nı meydana getiren on iki boydan her birinin atası olan oğullarına, işte bunları emir ve tavsiye etmişti. O hâlde, ey Yahudiler; Yakup Peygamber’in, ölüm döşeğinde iken size Yahudiliği tavsiye ettiğini nasıl söyleyebilirsiniz? َ Vَ ت اِ ْذ Qَ ٰ ِ َوا/َ @َ ٰ ِ ُ) ا7ُ ,ْ 5َ ُ اVَ ي0 )( ,ْ َ ْ ِ ُ)و َن7ُ ,ْ َ َ Qِ !U( 7َ ِ ل َ ' ُ ْ &َ ب ْا َ ;ُ ,ْ 1َ َ H َ ا َء اِ ْذG)َ @َ qُ "ْ 8ُ ْU^ُ اَ ْم * َ ,( &ٰ ْ ِ! َ" َوا:( ٰ ْ ِ ا/َ ِ G َ ٰا ﴾١٣٣﴿ ُ& َنAِ %ْ ُ Qُ َ ُ ْ 5َ ا َوM )ً 'ا ِ َواِ ْ ٰ َ اِ ٰ ً@ َوo!
133. Yoksa Yakub’a ölüm geldiğinde, siz yanında mıydınız? Hani Yakup, oğullarına, “Benim ölümümden sonra kime kulluk edeceksiniz? Ben aranızdan ayrıldıktan sonra bir tek Allah’a kulluk ve ibadeti terk etmeyeceksiniz, değil mi?” diye sormuştu. Onlar da, “Bizler senin ilâhın ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha, âlemlerin yegâne Rabb’i ve hükümranı olan Allah’a kulluk edecek ve yalnızca O’na boyun eğeceğiz! Sana söz veriyoruz babacığım, asla hak dinden ayrılmayacağız! Rabb’imizin göndereceği
bütün kitaplara ve peygamberlere kayıtsız şartsız iman ve itaat edeceğiz.” demişlerdi. ُ َ َوBْ 7َ % ﴾١٣٤﴿ َنAُ &َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ّ َ َنAُ َ %ْ ُ Iَ " َوM ْ 8ُ 7ْ % َ )ْ Vَ ٌ َ ّ ُ ا/َ Aْ ِ َ ^َ َ "ْ T َ ^َ َ @َ َ B M ْ Aَ a
134. Onlar bir ümmetti; geldi geçti. Onların kazandıkları iyilik ve kötülükler onlara, sizin kazandıklarınız da size aittir ve siz, onların yaptıklarından hesaba çekilecek değilsiniz. Geçmiş atalarınız güzel işler yaptıkları halde siz kötülük yapmışsanız, onların soyundan gelmiş olmanızın size hiçbir faydası olmayacaktır. Yine atalarınız fena işler yapmış, fakat siz bu hususta onlara uymamış iseniz, onların fenalığı da sizden sorulmayacaktır. Sizden hesabı sorulacak olan, yalnızca kendi yapıp ettiklerinizdir. O hâlde, öncekilerin iyilikleriyle öğünmenin, kötülükleri sebebiyle de üzülmenin; geçmişe destanlar dizerek, ağıtlar yakarak oyalanmanın bir anlamı yoktur. Siz onların iyiliklerinden örnek, kötülüklerinden ibret alarak kulluk görevinizi en iyi şekilde yapmaya bakın. Geçmiş peygamberlerle övündükleri hâlde, onların yolunu terk eden günümüz inkârcılarına gelince: İBRAHİM’İN İZİNDE وا ٰ =َ 5َ ًدا اَ ْو:ُ ا5ُ ^ُ ُ اVَ َو 0 )ُ 8َ @ْ َ رى 135. Peygamberlerin getirmiş olduğu hak dini zamanla bozup değiştirerek Yahudilik ve Hristiyanlık adı altında bâtıl inanç sistemleri oluşturanlar, “Yahudi veya Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız!” dediler. Yani Yahudiler Yahudiliğin, Hristiyanlar da Hristiyanlığın doğru yol olduğunu iddia ediyor, uydurdukları bu inanç sistemini kabul etmeyen hiç kimsenin cennete giremeyeceğini söylüyorlar. Ne var ki, Yahudilik dedikleri, Hz. Musa’nın ve ondan sonra gelen peygamberlerin tebliğ ettiği hak dinin zamanla bozulup değiştirilmiş şeklinden başka bir şey değildir. Özel âyinleri, düzenlemeleri vs. ile birlikte bugünkü Yahudilik, İsa Peygamber’den dört yüz yıl kadar önce doğmuş ve bu adı almıştır. Hıristiyanlık ise, İsa aleyhisselâm’dan çok sonraları gerek Aziz Pavlus’un, gerek kilisenin müdahaleleri sonucu birçok yönüyle değişikliğe uğrayarak bugünkü özel inanç şekline dönüşmüştür. Dolayısıyla, Yahudiler de Hristiyanlar da insanları gerçekte Allah’ın dinine değil, kendi uydurdukları bid’at ve hurafelere davet etmektedirler.
ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن Ů? ŮŽ ْا‏0 ! ﴞ٥٣ټ﴿ + Ů‹ U( ' ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ŮŽ ا‏AŮŽ Ů‘ Ů? oŮ’ ŮŽ oŮ’ VŮ?
Ey MĂźslĂźman! Onlara de ki: “HayÄąr, biz sizin uydurduÄ&#x;unuz hurafelere deÄ&#x;il, bir tek Allah’a kulluk eden ve O’na asla ortak koĹ&#x;mayan Ä°brahim’in dinine uyarÄąz! Biz sizin veya bir baĹ&#x;kasÄąnÄąn uydurup dinin temelleri diye dayattÄąÄ&#x;Äą bâtÄąl iddialara deÄ&#x;il, sizin de Ăśrnek ve Ăśnder kabul ettiÄ&#x;iniz Ä°brahim, Musa ve Ä°sa baĹ&#x;ta olmak Ăźzere, bĂźtĂźn peygamberlerin tebliÄ&#x; ettiÄ&#x;i hak dine, bir tek Allah’a kulluk esasÄąna dayanan Ä°slâm dinine uyarÄąz! Sizin zamanla tahrif ettiÄ&#x;iniz bu dinin ĂśzĂźnĂź ve aslÄąnÄą, iĹ&#x;te Son Peygamber açĹkça ortaya koymuĹ&#x; bulunuyor. Ä°nandÄąÄ&#x;ÄąnÄązÄą iddia ettiÄ&#x;iniz peygamberlerin izinden gitmek istiyorsanÄąz, siz de Ĺ&#x;irkten ve inkârdan uzak durarak hak dine boyun eÄ&#x;melisiniz. Nitekim Ä°brahim, sizin bugĂźn ‘dinin temel esaslarĹ’ saydÄąÄ&#x;ÄąnÄąz batÄąl inançlarÄą asla benimsememiĹ&#x;ti. Ă–rneÄ&#x;in Allah’a oÄ&#x;ul isnat etmemiĹ&#x;, Peygamberleri ve azizleri tanrÄąlaĹ&#x;tÄąrmamÄąĹ&#x;, Allah’Ĺn herhangi bir kitabÄąnÄą veya elçisini asla inkâr etmemiĹ&#x;ti.â€? G Ů° ‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’5Ů?‍ ا‏G ‍ Ůˆâ€ŹUŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’5Ů?‍ ا‏G ‍ Ůˆâ€Ź G Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ Ů?
G ŮŽ ‍ ء ŮŽŮˆâ€Ź 7 I‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ب‏ ; , 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź o! , & ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź " ! : ‍ا‏ ]
U ‍ا‏ ‍ ا‏ Ů? Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ( Ů° ŮŽ ŮŽ ( Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? VŮ? ŮŽ Ů‘ kŮŽ Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍] ŮŽŮˆâ€Ź%! "M Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů‘Ů?! َن Ů? Ů’ َع‏7Ů? U ‍ا‏ Ů° ( ‍ ] ŮŽŮˆâ€Ź Ů° Ů? kŮŽ Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ا‏ 136. O hâlde, ey mĂźminler! Bu evrensel hakikati tĂźm insanlÄąÄ&#x;a ilan ederek deyin ki: “Bizler Allah’a, yani O’nun varlÄąÄ&#x;Äąna ve birliÄ&#x;ine iman ettiÄ&#x;imiz gibi, bize gĂśnderilen Kur’ân âyetlerine; Ä°brahim, Ä°smail, Ä°shak, Yakup ve sonraki nesillere gĂśnderilen vahiylere; ayrÄąca, Musa’ya ve Ä°sa’ya verilen kitaplara ve mucizelere ve diÄ&#x;er bĂźtĂźn peygamberlere Rableri tarafÄąndan bahĹ&#x;edilen vahiylere inanÄąrÄąz. ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘Ů? Ů?ق‏5Ů? IŮŽ ﴞ٥٣ٌ﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮ? %Ů’ Ů? QŮ? ŮŽ Ů? Ů’ 5ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Źb Ů’ @Ů? Ů’U Ů? )Ů? ' ŮŽ َ‍ ا‏+
OnlarÄąn arasÄąnda hiçbir ayrÄąm gĂśzetmeyiz. Hepsinin Allah’tan geldiÄ&#x;ine ve her birinin aynÄą mesajÄą getirdiÄ&#x;ine iman ederiz. Yahudi ve HristiyanlarÄąn yaptÄąÄ&#x;Äą gibi, bir kÄąsmÄąna iman edip bir kÄąsmÄąnÄą inkâr etmeyiz. ÇßnkĂź biz, yalnÄązca Allah’a kulluk eden ve ancak O’na boyun eÄ&#x;en kimseleriz.â€? ŮŽ ! ( TŮ’ !ŮŽ %ŮŽ ŮŽ :Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ R ‍ ق‏ Ů?M ;ŮŽ qŮ? kR( "Ů’ :Ů? &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ ‍ا ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا‏M ‍) Ů’ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ Ů’:‍ ŮŽŮŽ; Ů?) ا‏R Q( Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U ŮŽ ‍ ٰا‏G ŮŽ oŮ? yŮ’ &Ů? Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ Ů? ْن ٰا‏RŮŽ MŮ? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? T ŮŽŮ‘ ﴞ٥٣٧﴿ "Ů?0 !A( ,ŮŽ ‍ (&! Ů?Â… ْا‏% ‍ا‏
137. Ey mĂźminler! EÄ&#x;er Yahudiler, Hristiyanlar ve diÄ&#x;erleri bu çaÄ&#x;rÄąya olumlu cevap verir ve sizin inandÄąÄ&#x;ÄąnÄąz gibi Allah’Ĺn kitaplarÄą
ve elçileri arasında hiçbir ayrım gözetmeden ilâhî mesaja tümüyle inanırlarsa, işte o zaman doğru yolu bulmuş olurlar. Ama eğer yüz çevirirlerse, derin bir çıkmaza saplanmışlar ve sırf kıskançlık ve inatçılıkları yüzünden size karşı koyuyorlar demektir. Fakat sen üzülme, onlara karşı Allah sana yeter! Allah’a dayanıp sabır ve kararlılıkla mücadelene devam ettiğin takdirde, onlar sana asla zarar veremeyecek, seni hak yoldan çeviremeyeceklerdir. Hiç kuşkusuz O her şeyi işiten, her şeyi bilendir. ALLAH’IN BOYASI Allah’ın gönderdiği her şeriatte, iman edip hak dine girenlerin tepeden tırnağa yıkanıp temizlenmeleri emredilmiş ve inkârdan kurtulup tertemiz bir hayata geçişin sembolik bir ifadesi olarak hemen her ümmette bir gelenek olarak uygulanmıştır. Ancak Hristiyanlar, bu uygulamaya bambaşka bir anlam yükleyerek özünden saptırmışlardı. Pavlus’un Hristiyanlığa soktuğu aslî günah düşüncesini temel alan Hristiyanlar, Âdem ile Havvâ’nın (as) işledikleri günah yüzünden onların soyundan gelen insanların günahkâr ve kirlenmiş bir hâlde doğduğuna inanıyor, bu yüzden çocuklarını “kutsanmış” suya batırıp vaftiz ederek güya onları “temizlediklerini” iddia ediyorlardı. Oysa İslam’a göre hiç kimse bir başkasının günahını yüklenemez ve hiçbir çocuk, anne babasının işlediği günahtan dolayı cezalandırılamaz. Doğan her çocuk, tertemiz bir fıtrat üzere ve hakikati keşfetmeye, güzel ve doğru işler yapmaya yatkın bir hâlde dünyaya gelir. Zaten insan kötülük yapmaya programlanmış olarak doğmuş olsaydı, günahlarından dolayı hesaba çekilmesi ve cezalandırılması da adaletsizlik olurdu. İşte İsa Peygamber’in getirdiği hak dini değiştirip yozlaştıran Hristiyanların bu iddialarına karşılık yüce Allah buyuruyor ki: ﴾١٣٨﴿ َ ِ ُ)و َنQُ َ ُ ْ 5َ ً َوb َJ7ْ ? ِ ّٰ َ ِ ُ % ِ ّٰ َ َJ7ْ ? َ 'ْ َ َو َ ْ اM ا ِ ا ِ 138. Ey müminler! İnsanın günahkâr ve kirlenmiş bir hâlde dünyaya geldiğini iddia eden Hristiyanlara deyin ki: Bizler Allah’ın verdiği renklerle boyanmışızdır. Öyle ya, kimin boyası Allah’ın boyasından daha güzel olabilir? İşte bu yüzden biz, ancak O’na kulluk ederiz. İnsanoğlu, Allah’ın verdiği doğal renklerle boyanmış bir hâlde, tertemiz bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Eğer insan günah işliyorsa, bunun sebebi yaratılışında kirlilik değil, tam aksine, yaratılışındaki
saflığa rağmen bilerek ve isteyerek kötülüğü tercih etmiş olmasıdır. İnsan, fıtratında var olan güzelliklerin bozulmamasını, aksine daha da gelişip olgunlaşmasını istiyorsa, Allah tarafından gönderilen ve yaratılış özellikleriyle birebir örtüşen doğal ve tertemiz inanç sistemine iman etmeli, hayatının her alanını bu inanca göre şekillendirerek ilâhî renge boyanmalıdır. ُ ُ &َ ْ َ ْ" اT ُ َ َوUَ ُ &َ ْ َ اGUَ َ " َوM ْ T ُ ُّ َو َرUَ ُّ َ َر:ُ ا َو G َ ُ َ اoْ Vُ َ =ُ Aِ ْi ُ Qُ َ ُ ْ 5َ " َوM ْ T ُّ ﴾١٣٩﴿ *ن ِ ّٰ kRِ Uَ 5َ #
139. Ey İslam davetçisi! Allah’ın seçkin ve ayrıcalıklı kulları olduklarını iddia eden Yahudilere ve Hristiyanlara de ki: “Allah bizim de Rabb’imiz, sizin de Rabb’iniz olduğu hâlde, bazı toplumları kayırdığını, birilerine özel muamele yaptığını söyleyerek O’nun adaleti ve hikmeti hakkında bizimle tartışmaya mı gireceksiniz? O sadece sizin Rabb’iniz midir ki, size ayrıcalıklı davransın ve yalnızca sizin ırkınızdan Peygamber göndersin? Hayır, Allah'a kul olma açısından sizinle diğer insanlar arasında hiçbir fark yoktur ve Allah katında her toplum, eşit derecede sorumluluk ve hak sahibidir. Ayrıca bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size aittir. İnsanlar Allah katında mensup oldukları ırka ve sınıfa göre değil, yaptıkları iyilik ve kötülüklere göre hesaba çekileceklerdir. Bunun için biz insanları hak dine davet eder, fakat bu hususta hiç kimseyi zorlamayız. Her insanın din ve vicdan hürriyetine hakkıyla riayet ederiz. İyi bilin ki, Biz O’na ihlas ve samimiyetle bağlanmış kimseleriz. Her yaptığımızı yalnızca O’nun rızası için yaparız. Yalnızca O’na kulluk eder, O’ndan başka ilahlara, aracılara bel bağlamayız. O'nun rızasına uygun olmayan hususta asla hatır gönül dinlemeyiz.” Zaten bütün Peygamberler, hep bu gerçeği dile getirmişlerdi. ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ TEK DİN İSLAM’DIR َ 7َ ْ Iا َ ْ ب َو َ ,( &ٰ ْ ِ! َ" َوا:( ٰ ْ ِاَ ْم َ ُ; ُ َن اِ ّ َن ا ى0 ر ٰ =َ 5َ ًدا اَ ْو:ُ ا5ُ ^َ ط َ ;ُ ,ْ 1َ َواِ ْ ٰ َ َوo!
140. Ey Yahudiler ve ey Hristiyanlar! Yoksa siz İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, Yakup’un ve onların soyundan gelen Peygamberlerin Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı iddia ediyorsunuz? Oysa Yahudilik de Hristiyanlık da, peygamberlerden çok sonraları din adamları, rahipler ve yorumcular tarafından icat edilen kurallar, düzenlemeler ve ayinlerden ibarettir. Dolayısıyla, Hz. Musa ve Hz. İsa da dâhil, hiçbir peygamber “Yahudi” veya “Hristiyan”
değildi ve olamazdı. Aksine, bütün peygamberler, “Yalnızca Allah’a kulluk etmek ve O’ndan gelen bütün emirlere tam bir teslimiyetle itaat etmek” anlamına gelen “İslâm” inancına bağlı birer “Müslüman” idiler. ﴾١٤٠﴿ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ّ َ oٍ Rِ َJ ِ ا ِ0 ّٰ َ ِ ْ َ) ُهU ِ َ@ َد ًةqَ "َ 8َ ^َ ْ &َ ّ ِ "ُ Aَ }ْ َا َو َ ْ ا ُ ّٰ َ ا َو ُ0 ّٰ ُ" اَ ِمAَ ْ َ ْ" ا8ُ 5ْ َ َءاoْ Vُ Ey İslâm davetçisi! Bütün bunlara rağmen, hâlâ iddialarında diretirlerse, onlara de ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah hem Kur’ân’da hem de elinizdeki muharref Tevrat ve İncil’de bu hakikati açıkça bildirmişken, hâlâ bâtıl iddianızda diretecek, kendi kitabınızda yer alan gerçekleri inkâr etme pahasına inadınızı sürdürecek misiniz?” Şu hâlde, Allah tarafından kendisine ulaşan bir tanıklığı bile bile gizleyenden daha zalim kim olabilir? Hz. Muhammed’in, daha önceki peygamberlerin tahrif edilen mesajını orijinal hâliyle ortaya koyan hak peygamber olduğunu bile bile, bu hakikatin şahitliğini ve savunuculuğunu yapmak yerine onu gizleyen ve birtakım tevillerle gerçeği çarpıtan hahamlardan, papazlardan, sözde din âlimlerinden daha zalim, daha kötü kim olabilir? Şunu asla unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. ُ َ َوBْ 7َ % ﴾١٤١﴿ نcَ Aُ &َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ّ َ َنAُ َ %ْ ُ Iَ " َوM ْ 8ُ 7ْ % َ )ْ Vَ ٌ َ ّ ُ ا/َ Aْ ِ َ ^َ َ "ْ T َ ^َ َ @َ َ B M ْ Aَ a 141. Ey insanlar! Geçmişte yaşayan atalarınızla övünerek kendinizi avutmayın! Onlar bir ümmetti; geldi geçti. Onların kazandıkları iyilik ve kötülükler onlara, sizin kazandıklarınız size aittir ve siz, onların yaptıklarından hesaba çekilecek değilsiniz. KIBLE DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN ÖN HAZIRLIK Müslümanlar, hicretten önce Mescid-i Aksâ ile Kâbe’yi aynı hizaya getirip iki kıbleye birden yönelerek namaz kılıyorlardı. Mekke ile Kudüs’ün ortasında yer alan Medine’ye hicretten sonra, Allah müminlere Mescid-i Aksâ’ya yönelmelerini emretti. Beytü’l-Makdis adıyla da bilinen Mescid-i Aksâ, Hz. Süleyman tarafından Kudüs’te inşa edilen ve Yahudilerce kutsal sayılan bir mabetti. Allah müminlere bu mabedi kıble edinmelerini emrederek, ilâhî dinin tek ve evrensel olduğunu, bütün peygamberlerin yöneldikleri yönün aynı olduğunu ve ibadetlerindeki gerçek maksadın Allah'a yönelmek olduğunu bildirmişti. Böylece Müslümanlar, 17 ay boyunca Mescid-i Aksâ’ya yönelerek namaz kıldılar. Bundan sonraki aşamada Allah, Hz. İbrahim tarafından inşa edilen ve insanlığın ilk kıblesi olan Mescid-i Harâm’a yönelmelerini müminlere emredecekti. Bu değişiklik aynı zamanda,
ilâhĂŽ mesajÄą taĹ&#x;Äąma ve insanlÄąÄ&#x;a Ăśnderlik etme gĂśrevinin Son Elçi’ye baĹ&#x;kaldÄąran Yahudi ve Hristiyanlardan alÄąnÄąp yeni MĂźslĂźman topluma verildiÄ&#x;ini sembolize ediyordu. Bu deÄ&#x;iĹ&#x;iklik karĹ&#x;ÄąsÄąnda mĂźnafÄąklardan, mĂźĹ&#x;riklerden ve Ăśzellikle de Yahudilerden gelebilecek itiraz ve tepkilere karĹ&#x;Äą mĂźminleri uyarmak ve KÄąble deÄ&#x;iĹ&#x;ikliÄ&#x;i ile ilgili Ăśn hazÄąrlÄąk olmak Ăźzere, aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki âyetler nâzil oldu: ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ Ů?إ‏G@ŮŽ ŮŽ % ‍ا‏ Ů? ;Ů? !ŮŽ ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ل‏ ‍Ů?ب‏0 Ů? JŮ’ &ŮŽ ‍ ْا ŮŽ& Ů’ Ů? Ů?Ů‚ ŮŽŮˆ ْا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? oŮ’ VŮ? 0 @ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ k8( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?@ Ů?" ا‏8Ů? AŮŽ 7Ů’ VŮ? Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? ! Ů‘Ů° ‍ Řł ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? U ‍ا‏ Ů° Ů?‍ Ů?ŘĄ ا‏ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’@ ()ي‏1ŮŽ ﴞ٥٤٢﴿ "! ; 8 % ‍اء‏ ? ] ŮŽ Ů’ ( Ů? ŮŽ Ů? Ů? Ů?
142. Ä°nsanlar arasÄąndan, kÄąble deÄ&#x;iĹ&#x;ikliÄ&#x;inin anlam ve Ăśnemini kavrayamayan bazÄą dĂźĹ&#x;Ăźncesiz kimseler ve Ăśzellikle de, kendilerini Allah’Ĺn seçkin ve ayrÄącalÄąklÄą kullarÄą zanneden ve mĂźminlerin zihinlerinde Ĺ&#x;Ăźphe uyandÄąrmak için fÄąrsat kollayan Yahudiler, “MĂźslĂźmanlar bu gĂźne kadar bizim kÄąblemize yĂśneliyorlardÄą. OnlarÄą Ăźzerinde bulunduklarÄą kÄąblelerinden çevirip Kâbe’ye yĂśnelten sebep nedir?â€? diyecekler. Onlara de ki: “DoÄ&#x;u da Allah’ĹndÄąr, batÄą da. AslÄąnda herhangi bir yĂśnĂźn diÄ&#x;erine ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;Ăź sĂśz konusu deÄ&#x;ildir. Ă–nemli olan doÄ&#x;uya veya batÄąya yĂśnelmek deÄ&#x;il, Allah’Ĺn emrini yerine getirmektir. AĹ&#x;aÄ&#x;Äąda 144. âyette zikredilecek olan kÄąble deÄ&#x;iĹ&#x;ikliÄ&#x;i de Allah’Ĺn bir emridir. Zira Allah, Son Elçi’yi inkâr ederek kendisine baĹ&#x;kaldÄąran Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’ndan ilâhĂŽ emaneti geri almÄąĹ&#x; ve yeni Ä°slam toplumuna vermiĹ&#x;tir. ÇßnkĂź Allah, hangi Äąrktan ve hangi toplumdan olursa olsun, hak dinin sancaÄ&#x;ÄąnÄą taĹ&#x;Äąmaya lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;Ăź ve baĹ&#x;arÄąya, kurtuluĹ&#x;a, zafere ulaĹ&#x;masÄąnÄą dilediÄ&#x;i kimseyi dosdoÄ&#x;ru yola iletir.â€? Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ل‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ َن ا‏T Ů? 1ŮŽ ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ ‍ا َإ‏G)ŮŽ @ŮŽ qŮ? ‍ ا‏5Ů? T Ů? 8ŮŽ Ů? Ů‹ ŮŽ ‍ Ů?^ Ů’" اŮ? Ů‘ ŮŽ Ů‹ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ‍ا‏0 )Ů‹ !@( qŮŽ "Ů’ T ŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? U ‍ا‏ 143. Ey mĂźminler! Ä°Ĺ&#x;te bĂśylece sizi, her tĂźrlĂź aĹ&#x;ÄąrÄąlÄąktan uzak duran, adil, dengeli, ĂślçßlĂź ve hayÄąrlÄą bir Ăźmmet yaptÄąk ki, tĂźm insanlÄąÄ&#x;a karĹ&#x;Äą hakikate tanÄąklÄąk eden gĂźzel Ăśrnekler ve adil Ĺ&#x;ahitler olasÄąnÄąz ve bu Peygamber de size karĹ&#x;Äą gĂźzel bir Ăśrnek ve Ĺ&#x;ahit olsun. ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Â… ا‏7Ů? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ "ŮŽ AŮŽ ,Ů’ UŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G@ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ B Q0Ů? !Ů’ 7ŮŽ ;Ů? ŮŽ ]AŮ° ŮŽ S ŮŽ Ů’U^Ů? k8( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏AŮŽ 7Ů’ ;Ů? ‍ ْا‏UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? AŮ? ;ŮŽ Ů’U1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ل‏
Ey Muhammed! Senin daha Ăśnce Mekke’de iken yĂśnelmiĹ&#x; olduÄ&#x;un kÄąbleyi, yani Mescid-i Harâm’Ĺ size kÄąble yaptÄąk ki, Peygamberin izinden gidenleri, gerisin geriye dĂśnecek olanlardan ayÄąrÄąp açĹkça ortaya koyalÄąm. Bu imtihan sonucunda, iman iddiasÄąyla ortaya çĹkan insanlar iki gruba ayrÄąlacaktÄąr: 1. Allah’Ĺn emirlerine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz
boyun eğen samimi müminler, 2. Çıkarlarına uygun olduğu sürece İslâm’ın hükümlerini kabul eden, fakat arzu ve beklentilerine aykırı düştüğü anda ilâhî emirleri reddeden münafıklar. َ َ B ْ 5َ ^َ َواِ ْن ا ُ0 ّٰ )َى:َ َ 1C( َ ّ ] اAَ َ Iَ ّ ِ َ ًة اE7( T Doğrusu bu imtihan, Allah’ın yol gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelecektir. Nitekim daha önce Peygamberi tasdik eden bazı Yahudiler, binlerce yıl kıble edindikleri Kudüs’e yönelmekten vazgeçip Mekke’ye yönelmelerini emreden âyetler gelince, bunu gururlarına yediremeyip Allah’ın emrini reddederek yeniden inkâra saplanacaklardı. َ ّ ِ َ ا ُ 5َ &1( ﴾١٤٣﴿ "ٌ !'( ٌف َرsrُ َ َ س ّٰ " اِ ّ َن0 ْ T ُ ّٰ َو َ َ^ َن َ ! َ اH( !ُ ِ ا ِ U
Bu arada Allah, daha önceleri Mescid-i Aksâ’ya yönelerek kılmış olduğunuz namazları elbette kabul edecek, ihlâs ve samimiyetle O’na bağlandığınız sürece, sizin imanınızı asla boşa çıkarmayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah, insanlara karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. Kıble değişikliği ile ilgili ön hazırlıklar tamamlandıktan ve gönüller buna iyice alıştırıldıktan sonra, bütün semavî din mensuplarının hürmet gösterdikleri, kendisine mensup olmakla şeref duydukları ortak ataları olan İbrahim Peygamber tarafından insanlığın ilk mabedi olarak inşa edilen ve kıyamete kadar müminlerin kıblesi ve Kâbe’si olarak kalacak olan Mescid-i Haram’a yönelmeyi emreden âyetler nâzil oldu: KIBLE DEĞİŞİYOR Peygamber (sav) Medine’ye hicret edince, Allah’tan gelen emirle Mescid-i Aksâ’yı kıble edindi.25 Fakat gönlünde yatan, İbrahim aleyhisselâm’dan bu yana müminlerin kıblesi olan Beytullah’a yönelmekti. Yahudilerin kutsal mabedi olan Mescid-i Aksâ’ya yönelme emrinin geçici olduğunu, yakın bir zamanda Kâbe’ye yönelme emrinin geleceğini bilmiyordu. Ayrıca İsrailoğulları'nın liderliğinin sona erdiğini ve Kudüs'ün merkez olma niteliğini kaybettiğini düşünüyordu. Bu yüzden Rabb’ine yalvararak kıblenin değiştirilmesini niyaz ediyor, 25
Peygamber (sav) Mescid-i Aksâ’ya muhtemelen kendi tercihiyle değil, Allah’tan gelen bir vahiy neticesinde yönelmiştir. Rasulullah’a Kur’ân haricinde gelen bu vahiy, kudsî hadisler gibi, Kur’ân’da yer almayan vahy-i gayri metluvv cümlesindendir. Şayet Peygamber (sav)’in dilediği kıbleyi tercih etme hakkı olsaydı, kıble olmasını şiddetle arzu ettiği Mescid-i Haram’a yönelmeyi tercih edeceği açıktır.
ümitle vahyin gelmesini bekliyordu. Nihayet Allah, Peygamber’inin dua ve yakarışlarına şu sözlerle icabet etti: َ ّ kRِ /َ @ِ #ْ َوS
u @َ ! ٰl ْ َ ً Aَ 7ْ Vِ /َ Uَ ّ !َ ِ ّ َ Uُ Aَ Rَ ء َ Aُّ ;َ َ ٰ ى5َ )ْ Vَ Mِ G&َ % ا 144. Ey Muhammed! Biz senin, yüzünü sık sık göğe çevirip durduğunu ve kıblenin değiştirilmesi için dua ettiğini görüyoruz. Üzülme, elbette seni hoşnut olacağın kıbleye yönelteceğiz: ام 0ِ َ َ ِ) ْاxِ %ْ &َ ْ َ ْاqَ /َ @َ #ْ َ ّ ِل َوRَ
Artık namaz kılarken, yüzünü Mekke tarafına, Mescid-i Haram yönüne çevir! ُ :َ # ُه0 َ ْ qَ "ْ T ُ !ْ ' َ َو ُ َ ُّ ا ُوRَ "ْ 8ُ ْU^ُ َ Ve siz de ey inananlar, her nerede olursanız olun, namaz kılarken yüzünüzü o yöne çevirin! Yeryüzünün hangi noktasında olursanız olun, yurtlarınızın farklılığına, yönlerinizin değişikliğine; ırklarınızın, dillerinizin ve renklerinizin başkalığına rağmen, aynı hedefe yönelen, aynı hayat düzeninin egemenliğini gerçekleştirmeye çalışan bir tek ümmet olma bilinciyle namazda yüzünüzü Kâbe’ye çevirin! Ancak kıbleye yönelmenin çeşitli sebeplerden dolayı mümkün olmadığı veya kıblenin hangi yönde olduğu bilinemediği durumlarda veya düşman korkusu gibi bir mazeret söz konusu olduğunda, buna yakın herhangi bir yöne dönmek de yeterli olur. "0 ْ @ِ ِّ ْا َ ُّ ِ ْ َرQُ 5َ ّ َ ُ& َن اAَ ,ْ !َ َ ب َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ َواِ ّ َن ا
Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu pekâlâ bilirler. Yahudiler de Hristiyanlar da, bütün ilâhî din mensuplarının ortak atası olan Hz. İbrahim tarafından, insanlığın ilk mabedi olarak inşa edilen Kâbe’ye yönelmenin, yüce Allah’ın emrine dayalı, tartışma götürmez kesin bir gerçek olduğunu gayet iyi bilirler. Üstelik ellerindeki kitaplarda da bu onlara bildirilmiştir. Fakat dünyevi çıkarlarına ters düştüğü için bunu kabullenmeye yanaşmazlar. ﴾١٤٤﴿ َنAُ &َ ,ْ 1َ &َ ّ َ oٍ Rِ َJ ِ ا ُ ّٰ َ َو Fakat şunu iyi bilsinler ki, Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. ْ ِ َ َو ُ ِ ب /Mَ 8َ Aَ 7ْ Vِ ا,ُ 7ِ َ َ ٍ 1َ ٰاoِّ T َ !ْ َ َ ا َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ اB
145. Ey Muhammed! Sen kitap verilen o Hristiyanlara ve Yahudilere, Kâbe’ye yönelmenin Allah’ın emri olduğu hususunda her türlü mucizeyi getirmiş olsan bile, yine de inkârda diretir, senin kıblene yönelmezler. Zira onlar arzularının yönlendirdiği, menfaatlerinin körüklediği ve kinlerinin bilediği kör bir inatçılığın tutsağıdırlar. Sanma ki onlar İslâm'ı bilmedikleri ya da bu din onlara inandırıcı bir biçimde sunulmadığı için inkâr ediyorlar. Bilakis onlar, çok iyi bildikleri bu dinin, menfaatlerine ve saltanatlarına dokunacağından korktukları için ona karşıdırlar. َ 5َ اG َ َو ُ ,ْ َ َ " َوM ْ @ُ 8َ Aَ 7ْ Vِ ٍ ِ 8َ ِ Bْ 0 ٍ ,ْ َ َ Aَ 7ْ Vِ ٍ ِ 8َ ِ "ْ @ُ H
O hâlde, bâtılda direten bu inkârcılar karşısında, sen de hak yolda azim ve kararlılıkla sabredecek, onların kıblesine asla yönelmeyeceksin. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine yönelmezler. Zira onların her biri, aslında kendi menfaatlerini, arzu ve ihtiraslarını kıble edinmişlerdir. Dış yönüyle birlik ve beraberlik içinde gözükseler bile, içten içe didişme, çekişme ve düşmanlık hâlindedirler. Aralarında gerçek anlamda uyum ve birlik yoktur. َ ّ اِ ًذا َ ِ& َ ا/َ 5َ ّ ِ" اAْ ,ِ َء َك ِ َ ْا# َ َو َّ ا G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ "ْ :ُ ا َءG َ ْ:َ اB َe &( ِ d ﴾١٤٥﴿ + , 7 َ ْ َ ِ * ِ ِ Ey Peygamber! Sana bu Kur’ân aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, eğer onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, yemin olsun ki, o takdirde sen de zalimlerden olursun! Ve bu durumda, kendini Allah’ın gazabından kurtaracak ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı! Onların, kendilerine ikna edici deliller sunulmadığı için Kur’ân’ı ve Son Elçi’yi inkâr ettiklerini sanma: "0 ْ :ُ َءGUَ ْ َ َن اRُ ِ ,ْ 1َ &َ ^َ Qُ 5َ Rُ ِ ,ْ 1َ ب َ 8َ T ِ ُ" ْا:ُ Uَ !ْ َ َ ٰا1C( َ ّ َا
146. Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu kendi öz evlatları gibi tanırlar. Yahudi ve Hristiyan din adamları ve bilginleri, kıblenin değiştirilmesine yönelik emrin Allah’tan geldiğini ve bu emre muhatap olan Muhammed (sav)’in hak Peygamber olduğunu gayet iyi bilirler. Zira önceki kutsal kitaplarda geleceği müjdelenen Son Peygamber’in vasıfları arasında, kıbleyi Kâbe’ye çevireceği hakkında delil ve işaretler de vardı. ً َ( R َواِ ّ َن ﴾١٤٦﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ "ْ :ُ ُ& َن ْا َ ّ َ َو8ُ Tْ !َ َ "ْ @ُ ْU ِ ;1
Fakat yine de onlardan bir kısmı, kıskançlık ve bencillikleri sebebiyle hakikati bile bile gizlerler. Ve kendi uydurdukları bâtıl inançları, hak ve hakikat yerine koymaya çalışırlar. ُ َ vََ R /َ ِّ اَ ْ َ ُّ ِ ْ َر ﴾١٤٧﴿ cَ 1w( َ &ْ &ُ ّ َ ِ َ ْا5َ T 147. Oysa hakikat, sizin veya onların iddia ve kuruntuları değil, Rabb’inden gelendir. Ve Rabb’in sana, hakikatin ta kendisi olan bu Kur’ân’ı göndermiştir. O hâlde, sakın şüpheye kapılanlardan olma! ُ ِ َو َات ْ R @َ ! ّ ( َ ُ َ :ُ ٌ @َ #ْ ِوoٍّ T 0ِ Eْ iَ ُ; ا ْا7ِ 8َ َ
148. Ey müminler! Her toplumun hayatına yön veren, değer yargılarını oluşturan bir inanç sistemi, yöneldiği bir kıblesi vardır. O hâlde, siz hayırlı işlerde yarışın! Unutmayın ki, namazda belirli bir yöne yönelmekten daha önemli olan, bu ibadetlerin kazandıracağı üstün ahlakî özelliklere sahip olmaktır. O hâlde, sizler Allah’a kulluk noktasında yapabildiğinizin en iyisini, en güzelini ortaya koyarak ve güzel ahlakınız, yardımseverliğiniz, dürüstlüğünüz, hayır ve hasenatınızla örnek birer Müslüman olarak hayırlı işlerde birbirinizle ve diğer toplumlarla yarışın ve bu yarışta daima en öne geçmeye çalışın. ُ ِ ْ ِت1َ ا5ُ T ُ َ َ َ 1ْ َا ﴾١٤٨﴿ ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ َ ا ّٰ اِ ّ َن0 ,! ُ ّٰ "ُ T َ ا ً &( # Unutmayın ki, her nerede olursanız olun, Allah hepinizi Hesap Günü’nde toplayıp bir araya getirecek ve her kötülüğün cezasını, her iyiliğin mükâfatını verecektir. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter. ام ُ !ْ ' َ #ْ َ a َ َ ْ ِ َو 0ِ َ َ ِ) ْاxِ %ْ &َ ْ َ ْاqَ /َ @َ #ْ َ ّ ِل َوRَ B 149. Ey mümin! Her nereden yola çıkarsan çık, yolculukta da namaz esnasında yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. ﴾١٤٩﴿ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ّ َ oٍ Rِ َJ ِ ا ُ ّٰ َ َو/َ0 ِّ َ ُّ ِ ْ َرAْ َ Qُ 5َ ّ َِوا
Hiç kuşkusuz bu emir, Rabb’inden gelen gerçeğin ta kendisidir. Bu gerçeği asla zayi etmeyin! Unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. Kıblenin değişmesi, aynı zamanda ilâhî mesajı taşıma görevinin el değiştirmesi anlamına geldiğinden, yersiz tartışma ve itirazlara meydan vermemek için bakın tekrar tekrar uyararak diyoruz ki:
Ů? :ŮŽ # vŮŽ Ů‘ [ŮŽ Ů? ‍*ه‏ Ů? !Ů’ ' Ů? !Ů’ ' ŮŽ #Ů’ ŮŽ a ŮŽ Š ŮŽ ‍ام ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ Ů’ qŮŽ "Ů’ T Ů? ‍ ŮŽ Ů‘Ů? ا Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ŮŽ Š 0Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?) ْا‏xŮ? %Ů’ &ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ ْا‏qŮŽ /ŮŽ @ŮŽ #Ů’ ‍ ŮŽ Ů‘ Ů?Ů„ ŮŽŮˆâ€ŹRŮŽ B Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ س‏ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ َن‏T Ů? 1ŮŽ Â•ŮŒ xŮŽ Ů‘ ' Ů? "Ů’ T Ů? UA
150. Ey Peygamber! YeryĂźzĂźnĂźn neresinde olursan ol ve nereden yola çĹkarsan çĹk, namaz kÄąlarken yĂźzĂźnĂź Mescid-i Haram yĂśnĂźne çevir! Ve ey mĂźminler! Siz de nerede ve ne hâlde olursanÄąz olun, namazda yĂźzĂźnĂźzĂź o yĂśne çevirin ki, insanlarÄąn size karĹ&#x;Äą mazeret olarak Ăśne sĂźrebilecekleri bir bahaneleri kalmasÄąn. Biz bu emri tekrar tekrar vurguladÄąk ki, hepiniz bunun Allah’tan gelen kesin bir emir olduÄ&#x;unu Ĺ&#x;eksiz Ĺ&#x;Ăźphesiz bilin ve Ä°slâm’a davet ettiÄ&#x;iniz kimselerin, "MĂźslĂźmanlar kÄąble deÄ&#x;iĹ&#x;ikliÄ&#x;i ile ilgili emrin Allah katÄąndan geldiÄ&#x;ini iddia ediyorlar, fakat kendileri bu emri uygulamÄąyorlar.â€? diyerek inkârlarÄą için sahte mazeretler Ăźretmelerine fÄąrsat vermeyin. Demek ki mĂźminler baĹ&#x;kalarÄąna sĂśylediklerini Ăśncelikle kendileri yapmalÄą, sĂśzleriyle davranÄąĹ&#x;larÄą uyumlu olmalÄądÄąr. Zira bĂśyle bir tutarsÄązlÄąk, Ä°slâm’a davet edilen insanlarÄąn tereddĂźde dĂźĹ&#x;mesine, imana meyilli olsalar bile, zihinlerinde soru iĹ&#x;aretleri oluĹ&#x;masÄąna sebep olur. ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ k8( &ŮŽ ,Ů’ 5Ů? "ŮŽ Ů‘ Ů? I Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk5( Ů’ ŮŽ ‍ Ů?)Ůˆâ€Ź8ŮŽ @Ů’ ŮŽ "Ů’ T ﴞ٥ټ٠﴿ ‍*ن‏ ŮŽ Ů’a‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€Ź:Ů? Ů’ ŮŽ Ů’i ŮŽ vŮŽŮŽ R "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů?& ا‏AŮŽ } Ancak onlardan zulĂźm ve haksÄązlÄąk yapanlar hariç. Ă–yleleri, herhangi bir delile dayanmadan hakikati inatla reddeder, sizi baskÄą ve zorbalÄąkla sindirmeye çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Fakat onlardan korkmayÄąn; asÄąl benden, yani emirlerime karĹ&#x;Äą gelip azabÄąma uÄ&#x;ramaktan korkun ki, ben de size verdiÄ&#x;im nimetleri tamamlayayÄąm ve bĂśylece doÄ&#x;ru yolu bulabilesiniz. Ů? &Ů? AŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? !^Ů‘ ( ZŮŽ 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" ٰا‏T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ا‏AŮ? Ů’81ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U Ů? I Ů? !R( UŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍ اَ ْع‏G&ŮŽ ^ŮŽ Ů‹ Ů? ‍ Ů’" َع‏T ŮŽ &ŮŽ TŮ’ Ů? ‍ ب ŮŽŮˆ ْا‏ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ Ů?" ْا‏T Ů? ŮŽ "Ů’ ŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? &Ů? AŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥ټ٥﴿ ‍َن‏0 &Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ ا‏5Ů? T
151. Nitekim size kendi içinizden, âyetlerimizi okuyan, sizi her tĂźrlĂź Ĺ&#x;irk ve gĂźnah kirlerinden arÄąndÄąran, size kitabÄą, kitaptaki hĂźkĂźmlerin sebep ve amaçlarÄąnÄą kavrayarak onlarÄą doÄ&#x;ru ve yerli yerince uygulamak anlamÄąna gelen ve Peygamber (sav)’in Ăśrnek yaĹ&#x;antÄąsÄąyla ortaya konan hikmeti ve daha bilmediÄ&#x;iniz nice Ĺ&#x;eyleri ĂśÄ&#x;reten bir Elçi gĂśnderdik. Ů? q‍ا‏ Ů’ ‍ اَ Ů’Ř° Ů?^ Ů’ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹkG 5â€ŤŮˆâ€Ź ﴞ٥ټ٢﴿ â€ŤŮˆŮ†â€Ź ( Ů? ^Ů? ‍َ ْذ‏R c Ů? Ů? Ů? TŮ’ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źk ( ‍ Ů? ŮˆŘ§â€ŹT
152. Ă–yleyse, âyetlerimi sĂźrekli gĂźndemde tutarak beni anÄąn ki, ben de dĂźnya ve âhirette nimetler bahĹ&#x;ederek sizi anayÄąm. SĂśz ve davranÄąĹ&#x;larÄąnÄązla bana Ĺ&#x;Ăźkredin, sakÄąn nankĂśrlĂźk etmeyin! SABIR, NAMAZ ve ĹžEHADET ŮŽ Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ = ْ‚Ů? ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ا‏UŮ? !,( 8ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥ټ٣﴿ ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍؊ اŮ? Ů‘ َن‏0Ů? AŮ° = ‍ا‏ Ů’ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ
153. Ey inananlar! Kurân’Ĺn ĂśngĂśrdĂźÄ&#x;Ăź adalet sistemini egemen kÄąlma uÄ&#x;runda verdiÄ&#x;iniz mĂźcadelede, sabÄąrla ve namazla Rabb’inizden yardÄąm dileyin. YaratÄącÄąnÄązla aranÄązdaki irtibatÄą namazla, duayla, zikirle sĂźrekli canlÄą tutmaya çalÄąĹ&#x;Äąn. Zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda asla yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a kapÄąlmadan, umudunuzu ve direncinizi kaybetmeden hedefe doÄ&#x;ru adÄąm adÄąm ilerleyin! UnutmayÄąn ki, Allah sabredenlerle beraberdir. Sabredenler, hak uÄ&#x;runda karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;abilecekleri sÄąkÄąntÄąlara, acÄąlara, ayrÄąlÄąklara katlanmasÄąnÄą da bilmelidirler: ﴞ٥ټ٤﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏,Ů? Ů’ ŮŽ IŮŽ Ů’ T Ů? Ů‘Ů° o! ŮŒ0 ŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ Ů? Ů° ‍ ŮŒŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG!ŮŽ 'Ů’ َ‍ ا‏oŮ’ ŮŽ ‍ات‏ Ů? 7( ŮŽ kR( oŮ? 8ŮŽ ;Ů’ 1Ů? Ů’ &ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ Ů?; Ů? ا‏IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 154. Allah yolunda ĂśldĂźrĂźlenlere â€œĂślĂźâ€? demeyin. Allah’Ĺn dinini yeryĂźzĂźnde egemen kÄąlmak için mĂźcadele edip bu uÄ&#x;urda Ĺ&#x;ehit olanlarÄą ĂślĂź olarak nitelendirmeyin. Tam aksine; onlar bu hayattan bir Ăźst hayata geçiĹ&#x; yapmÄąĹ&#x;lardÄąr. Hayat mertebelerinin farklÄą bir boyutunda, sonsuz nimetler içinde yaĹ&#x;Äąyorlar ve gerçek anlamda hayattadÄąrlar. Fakat siz bu olaÄ&#x;anĂźstĂź durumu tam olarak kavrayamazsÄąnÄąz. Ů’ ‍ Ů’ Ů?Ů ŮŽŮˆâ€ŹiŮŽ ‍ Ů?ŘĄ Ů? ŮŽ ْا‏k ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Ů’ Ů?ˆ ŮŽŮˆâ€Ź5I‍ا‏ ŮŽ Ů’ ‍ال ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? — Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ AŮ? 7Ů’ UŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? * x ‍ا‏ ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů’ I‍ا‏ Ů? ;Ů’ 5ŮŽ ‍ Řš ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů?Ů‘ ŮŽ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź 0Ů? ŮŽ &ŮŽ y ‍ا‏ Ů’ ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? ﴞ٥ټټ﴿
155. Andolsun sizi biraz korku, biraz açlÄąk ile ve mallardan, canlardan, ĂźrĂźnlerden eksiltmeyle imtihan edeceÄ&#x;im. Ä°lâhĂŽ yasalara gĂśre, insan bu dĂźnya hayatÄąnda bazen korku, bazen açlÄąk ve yoksullukla, kimi zaman da servetinden, saÄ&#x;lÄąÄ&#x;Äąndan ve sahip olduÄ&#x;u diÄ&#x;er nimetlerden bir kÄąsmÄąnÄą veya tamamÄąnÄą kaybederek imtihan edilecektir. Zorluk ve sÄąkÄąntÄąlar karĹ&#x;ÄąsÄąnda sabÄąrla direnerek imtihanÄą baĹ&#x;arÄąyla tamamlayanlar, ebedĂŽ saadet ve kurtuluĹ&#x;u hak edeceklerdir. O hâlde, sabredenleri mĂźjdele! ﴞ٥ټٌ﴿ ‍َن‏0 ,Ů? #‍ا‏ ŮŒ 7ŮŽ !=( Ů? "Ů’ @Ů? Ů’8 ŮŽ ?ŮŽ َ‍ا ا‏G‍ ŮŽ اŮ? َذ‏1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏G Ů? VŮŽ * Ů? ‍ َع‏QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź
156. Onlar ki, bu imtihanın neticesi olarak başlarına bir bela, bir musibet geldiği zaman, “Bizler zaten Allah’a aitiz ve sonunda hepimiz O’na döneceğiz. Sahip olduğumuz her şey bize Allah’ın emanetidir ve Allah, emanetini istediği zaman elbette geri alacaktır. Hepimiz eninde sonunda bu dünya hayatını terk edecek ve yaptıklarımızın hesabını vermek üzere Rabb’imizin huzuruna çıkacağız.” derler. G ﴾١٥٧﴿ ُ)و َن8َ @ْ &ُ ُ" ْا:ُ /َ [ِ G ٰ \ات ِ ْ َر ِّ ِ@ ْ" َو َر ْ' َ& ٌ َواُو ٌ َ Aَ ?َ "ْ @ِ !ْ Aَ َ /َ [ِ ٰ \اُو
157. İşte onlara Rablerinden bağışlanma ve rahmet vardır ve onlar, hidâyet üzere olanlardır. Rablerinin rahmet, nimet ve bereketleri hep onlarla birliktedir; doğru yolda olanlar da ancak onlardır. Şimdi de, en çetin imtihanlar karşısında yılmadan sabretmesini bilen bir mümin hanımın ibret verici kıssasına kulak verin: SAFA ile MERVE Allah’ın emri gereğince Hz. İbrahim, eşi Hacer’i bebeğiyle birlikte ıssız Mekke vadisine bırakıp gitmişti. Kızgın çölde tek başına kalan Hacer, yavrusu İsmail’e su bulabilmek amacıyla Safa ile Merve tepeleri arasında defalarca koşuşturup durdu. Sonunda Allah, yerden tatlı bir su kaynağı çıkararak kullarının yardımına yetişti. Sonra da, güven ve umudunu yitirmeden sabırla mücadele etmenin sembolü olan bu fedakâr annenin anısına, Safâ ile Merve arasında sa’y etmeyi bir hac ibadeti olarak İbrahim (as)’a emretti. Sa’y, hac veya umre ibadeti için Mekke’ye gelen kimsenin Kâbe yakınındaki Safâ ile Merve tepeleri arasında Safâ’dan başlayarak dört gidiş üç dönüş olmak üzere yedi kere gidip gelmesi demektir. Bu ibadet, Mekke müşriklerince de hâlâ uygulanmaktaydı. Fakat zamanla müşrikler, Safâ ile Merve tepeleri üzerine birer put dikerek bu ibadete birtakım şirk unsurları katmışlardı. Bu yüzden, yaptıkları her işin mutlaka Kur’ân ve Sünnet kaynaklı olmasına özen gösteren Müslümanlar, sa’y edip etmeme hususunda tereddüde düştüler. Bunun üzerine, aşağıdaki âyetler nâzil oldu: َ ّ اِ ّ َن ا ِM ّٰ ِ ِ ,G َ qَ ْ ِ ا = َ َو ْا َ& ْ َو َة 158. Kuşkusuz Safâ ile Merve, Allah’ın emirlerine bağlılık ve itaati simgeleyen alâmetlerindendir.
0 &َ @ِ ِ ّ َ ّ َ َف1َ اَ ْنQِ !ْ Aَ َ ح ْ اَ ِوB َ !ْ 7َ ' ّ َ ْا َ Uَ # َ ْ &ََ R ُ vََ R َ &َ 8َ ا O hâlde, Hac veya Umre için Kâbe’yi ziyaret edenlerin, bunlar arasında sa’y etmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Bilakis bu, —farz olmamakla beraber— haccın önemli unsurlarındandır. Müşriklerin yanlış uygulamaları, sizi yanıltarak bu ibadetten alıkoymasın. ﴾١٥٨﴿ "ٌ !A( َ ٌ ^ِ qَ ا ًاEْ a َ ّٰ ِ ّ َنRَ * َ َو َ ْ َ َ ّ َ َع Zira her kim yapmakla yükümlü olmadığı hâlde fazladan bir iyilik yaparsa, bunun mükâfatını elbette görecektir. Çünkü Allah, bütün iyiliklerin karşılığını verendir, her şeyi en ince ayrıntısıyla bilendir. Allah’tan gelen hakikati gizleyen sözde din âlimlerine gelince: İLÂHÎ MESAJI GİZLEYENLER Yahudi ve Hristiyan din adamları, Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğunu ve insanlara tebliğ ettiği emirlerin doğru olduğunu ellerindeki kutsal kitabın verdiği bilgilere dayanarak kesinlikle biliyorlardı. Fakat birtakım dünyevî çıkar kaygıları sebebiyle bunu açıklamaktan çekiniyorlardı. Allah tarafından gönderilen hakikati gizli tutan, Allah'ın kitabında yer alan kimi ayetleri görmezlikten gelip kimilerini sessizce geçiştiren böyle kimseler hakkında aşağıdaki âyetler nâzil oldu: َ ّ ِ ُهUَ ّ !َ ّ َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ ت َو ْا ُ@ ٰ)ى /َ [ِ G ٰ \ ب اُو ِ Uَ !ِّ 7َ ِ َ ْاUَ ْ Zَ 5ْ َ اG َ ُ& َن8ُ Tْ 1َ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن ا ِ ْاkRِ س ِ UA *ِ 8َ T َ ّ "ُ @ُ Uُ ,َ Aْ 1َ ا َو َ Uُ ِ v ا ﴾١٥٩﴿ *ن ُ ّٰ "ُ @ُ Uُ ,َ Aْ 1َ
159. Göndermiş olduğumuz apaçık belgeleri ve dosdoğru yola ulaştıran hidâyeti, Biz onları gerek Tevrat, İncil ve gerekse Kur'ân gibi kitaplarda tüm insanlara açıkça bildirmemize rağmen basit dünyevî çıkarları uğruna gizleyenler var ya; işte hem Allah lânet eder onlara, hem de insan, cin ve melek gibi lânet edebilen diğer bütün varlıklar! G ٰ ُوRَ اU!َ ا وAَ ?ْ َ َ ا وا1C َ ّ اIَ ّ ا َ َ َ َ َ َ ﴾١٦٠﴿ "ُ !'( َ ّ اب ا 8 ا
5 ا و " @ ! A ب ا / [ ّ َ ْ ْ ِ ُ َّ َ ُ َ M ِ َ ُ ُ َ ُ َ ( ِ \ ُ ّ 160. Ancak tövbe edip kendilerini düzelten ve gizlemiş oldukları gerçekleri açıklayanlar bunun dışındadır. İşte onların tövbesini kabul edeceğim. Çünkü ben çok bağışlayıcı, çok merhametliyim. G Aٰ & ا و ْا G ٰ ْ" ُ^ ّ َ ر اُو: َ^ َ وا و ا و1C َ ّ ا ّ َن ا َ َ َ َ ٰ َ َ* ,( &َ #ْ َ س ا ُ ﴾١٦١﴿ + U ا و T [ U , " @ ! A / [ ِ ّ ّ َ ْ ْ ْ ُ َ ُ َ َ ُ َ َ َ َ َ ( ِ ِ ِ ِ \ ٌ ِ ِ
161. Âyetlerimi inkâr eden ve hayatı boyunca inkârda direterek kâfir olarak ölenlere gelince; hem Allah’ın, hem meleklerin ve hem de bütün insanların lâneti onların üzerinedir! َ ْU1ُ "ْ :ُ Iَ اب َو ﴾١٦٢﴿ ُ و َنd َ ُ َ ّ iَ 1ُ Iَ M @َ !R( َ 1)( ِ a ُ Cَ ,َ ْ ُ@ ُ" ْاU َ 162. Onlar sonsuza dek o lânetin içinde kalacaklar ve ne azapları hafifletilecek ne de yüzlerine bakılacaktır. ُ @ُ ٰ َِوا ﴾١٦٣﴿ "cُ !'( َ ّ َ ا ّ َ ْ' ٰ& ُ ا:ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ )Mٌ 'ا ِ َوQٌ ٰ ِ ْ" اT 163. Ey insanlar! Artık inkâr ve inattan vazgeçip hepiniz tevhid dairesine giriniz. Zira hepinizin ilâhı, bir tek ilâh olan Allah’tır. Hepinizin yaratıcısı ve Rabb’i olan Allah, bunca peygamberi insanlar parçalanıp düşman gruplara ayrılsınlar diye değil, tevhid inancı etrafında birleşsinler diye göndermiştir. O’ndan başka ilâh yoktur; O çok şefkatli, pek merhametlidir. Yeryüzünde, bu hakikati gözler önüne nice deliller ve mucizeler vardır: YARATILIŞ MUCİZELERİ َ ّ ِف اvَ 8ِ ْaَ ْر ِض َواIات َو ْا َ َ ّ ِ Aْ a ر @ U ا و o ! ّ ْ َ kR( اِ ّ َن ِ َ &ٰ % ا َ َ ِ ِ 164. Şüphesiz göklerin ve yerin o muhteşem yaratılışında, gece ile gündüzün mükemmel bir uyum ve ahenk ile birbirini takip etmesinde, َ ّ ُ َ ْU1َ &َ ِ ِ ْ 7َ ْاkRِ ( يxْ َ k8( َ ّ ا/ِ Aْ ُ َو ْا س َ U ا İnsanlara faydalı yüklerle göllerde, nehirlerde ve denizlerde akıp giden gemilerde, َ ّ َ َ) َ ْ ِ َ@ َو,ْ َ ض َ ّ َ ِ ا ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG َ َو َ َ ْرI ْاQِ ِ !َ 'ْ َ Rَ ٍءG َ ْ ِ ِءG&َ % ا u ٍ َ ّ اG َدoِّ ^ُ ْ ِ @َ !R(
Allah’ın, gökten indirdiği yağmurlarla ölü toprağa hayat vererek yeryüzünde rengârenk, çeşit çeşit canlıları üretip yaymasında, َ ْ َ ِ iَ ّ % َّ + َ ّ ح َو َ ْر ِضI ِء َو ْاG&َ % ا َ &ُ ب ْا ِ ( =ْ َ َو ِ َ % ا ِ 1َ ِّ ا1
Gök ile yer arasında görevlendirilmiş rüzgârların ve bulutların, belli güzergâhlarda düzenli olarak hareket etmesinde, َٰ ﴾١٦٤﴿ َنAُ ;ِ ,ْ 1َ ت ِ َ; ْ ٍم ٍ 1َ I
Evet, işte bütün bunlarda, aklını kullanan bir toplum için Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz ilmini, kudretini, adaletini, merhametini gözler önüne seren nice ibretler, nice mucizeler ve âyetler vardır. Fakat bütün bu delillere rağmen:
ALLAH SEVGÄ°SÄ° ve CEHENNEMLÄ°KLERÄ°N TARTIĹžMASI ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° S Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů? ‍ Ů? Ů’ Ů?د‏CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ س‏ Ů?Ů‘ Ů? ^ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ 7Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍)َا ًدا‏5Ů’ َ‍ا ا‏ Ů? U ‍ا‏
165. Ä°nsanlardan Ăśyleleri vardÄąr ki, en bĂźyĂźk tanrÄą kabul ettikleri Allah ile birlikte, O’nun katÄąnda sĂśzĂźnĂźn geçtiÄ&#x;ine inandÄąklarÄą, her emrine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;dikleri ve tÄąpkÄą Allah’Ĺ sever gibi sevdikleri birtakÄąm ilahlar edinirler. Ů?0 Ů‘Ů° Ů? 7“ ' Ů? )Ů?Ů‘ qŮŽ َ‍ ا ا‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ä°man edenlerin Allah sevgisi ise bĂźtĂźn sevgilerden daha ĂźstĂźn, daha coĹ&#x;kulu ve daha gßçlĂźdĂźr. ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů‘ G ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů° Ů’ ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ﴞ٥ٌټ﴿ ‍اب‏ C , ‍ا‏ ) 1 ) q ‍ا‏ ‍ن‏ ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź
,! & # ‍؊‏ ; ‍ا‏ ‍ن‏ ‍ا‏ ‍اب‏ C , ‍ا‏ ‍ن‏ â€ŤŮˆâ€Ź 1 ‍ذ‏ ‍ا‏ ‍ ا‏ & A } 1 C ‍ ŮŽ ى ا‏1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ( ( ( Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‹ Ů? * *
Allah’a ortak koĹ&#x;arak kendilerine zulmedenler, cehennemde inkârcÄąlarÄą bekleyen azabÄą gĂśrdĂźklerinde, onlara geçici olarak verilmiĹ&#x; olan servet ve saltanatÄąn ellerinden alÄąnarak bĂźtĂźn gßç ve kudretin yalnÄązca Allah’a ait olacaÄ&#x;ÄąnÄą ve o gĂźn Allah’Ĺn azabÄąnÄąn çok çetin olacaÄ&#x;ÄąnÄą bilselerdi, kesinlikle Allah’a ortak koĹ&#x;mazlardÄą. ﴞ٥ٌٌ﴿ ‍ ب‏ ŮŽ CŮŽ ,ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆ َعاَ Ů?ŮˆŘ§ ْا‏,Ů? 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا Ů? ŮŽ ا‏,Ů? 7Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů’Ř° ŮŽ َ‚َّاَ ا‏ Ů? 7ŮŽ Ů’ ŮŽI‍ Ů? Ů?@ Ů?" ْا‏BŮ’ ,ŮŽ ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ ŮŽ ‍اب ŮŽŮˆâ€Ź
166. Nitekim DiriliĹ&#x; GĂźnĂź gelip çatÄąnca, vaktiyle peĹ&#x;inden gidilen ve bir ilâh gibi sevilip yĂźceltilen dinĂŽ ve siyasĂŽ liderler, azizler, efendiler ve Ăśnderler, kendilerini izleyenlerden o gĂźn uzak duracaklar. Ä°Ĺ&#x;te o zaman, cehennem azabÄąnÄą tĂźm dehĹ&#x;etiyle karĹ&#x;ÄąlarÄąnda gĂśrecekler ve aralarÄąndaki bĂźtĂźn baÄ&#x;lar ve menfaat iliĹ&#x;kileri kopacaktÄąr. ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
0 UŮŽ Ů‘ Ů? ‍ا‏srŮ? ŮŽ ّ‚َ ŮŽ &ŮŽ ^ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? َ‍ َ‚َّا‏8ŮŽ UŮŽ RŮŽ ‍ ŮŽ^ Ů‘ ŮŽ ً؊‏UŮŽ ŮŽ ‍ ا ŮŽ Ů’ اَ Ů‘ َن‏,Ů? 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ 167. Vaktiyle o Ăśnderleri kĂśrĂź kĂśrĂźne takip edenler, o gĂźn bĂźyĂźk bir piĹ&#x;manlÄąkla, “Ah keĹ&#x;ke bizim için dĂźnyaya geri dĂśnĂźĹ&#x; imkânÄą olsaydÄą da, onlarÄąn Ĺ&#x;imdi bizden uzak durduklarÄą gibi biz de onlardan uzak dursaydÄąk!â€? diyecekler. ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? + ŮŽ #( ‍ ع‏ ﴞ٥ٌ٧﴿ ‍ ع‏ Ů? ŮŽ % Ů? Ů‘Ů° "Ů? @1 ŮŽ ' ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ &ŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ Ů? iŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ات‏ Ů? ( 1Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ cŮ? U ‍ا‏
Ä°Ĺ&#x;te bĂśylece Allah, yaptÄąklarÄą o çirkin iĹ&#x;leri onlara derin bir ĂźzĂźntĂź, piĹ&#x;manlÄąk ve hayal kÄąrÄąklÄąÄ&#x;Äą olarak gĂśsterecektir. Onlar, ateĹ&#x;ten çĹkacak da deÄ&#x;iller. ĹžEYTANIN ALDATMA YĂ–NTEMLERÄ° ŮŽ IŮ‹ vŮŽ ' ŮŽ Ů’ kRŮ? &ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ا‏AŮ? ^Ů? ‍ س‏ Ů? ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ن ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ات‏ ŮŽ Ů‘ @ŮŽ 1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŒ 7( Ů? ‍ Ů’" ŮŽ Ů?) Ů‘ŮŒŮˆâ€ŹT + Ů? ŮŽ Ů? a Ů? ‍ ا‏,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źb 7Ů‹ !Ů‘Ů? p ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ Ů? U ‍ا‏ 0 Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ ﴞ٥ٌ٨﴿
168. Ey insanlar! Allah’Ĺn açĹkça haram kÄąlmadÄąÄ&#x;Äą hiçbir Ĺ&#x;eyi haram ve yasak kabul etmeyin! YeryĂźzĂźndeki helâl ve temiz yiyeceklerden gĂśnĂźl huzuruyla yiyin için; sakÄąn Ĺ&#x;eytanÄąn adÄąmlarÄąnÄą izlemeyin! ÇßnkĂź o, sizin apaçĹk dĂźĹ&#x;manÄąnÄązdÄąr. Size dĂźĹ&#x;man olan bir varlÄąÄ&#x;Äąn telkinlerine kapÄąlÄąp da haramÄą helâl, helâli haram kÄąlmayÄąn. G Ů?Ů‘ Ů? "Ů’ ^Ů? Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ G ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ ْا‏%
ﴞ٥ٌي﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن ŮŽ Ů?; Ů? ا‏
169. O size ancak kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź, fuhĹ&#x;iyatÄą, ahlâksÄązlÄąÄ&#x;Äą ve Allah adÄąna bilgisizce sĂśzler sĂśyleyerek aslÄą olmayan farzlar ve haramlar icat etmenizi emreder. ŮŽ V( â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏
0 5ŮŽ ‍ َإ‏G ŮŽ ‍ ٰا‏QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ UŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ Â…Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ oŮ’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ ا‏,Ů? 7Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů?@ Ů?" ا‏o! 170. Ä°nkârcÄąlar, hiçbir aklĂŽ ve naklĂŽ delile dayanmadan Ĺ&#x;eytanÄą adÄąm adÄąm takip ederler. Onlara, “Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i kitabÄąn hĂźkĂźmlerine uyun!â€? denilince, “HayÄąr, biz atalarÄąmÄązÄą Ăźzerinde bulduÄ&#x;umuz tĂśre, gelenek, ilke ve kurallara uyarÄąz!â€? derler. ﴞ٥٧٠﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏8ŮŽ @Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ ‍ َن‏AŮ? ;Ů? ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? \sŮ? G ŮŽ ‍اَ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ َن ٰا‏ Peki, ya atalarÄą akÄąllarÄąnÄą kullanmayan ve doÄ&#x;ru yolu bulamamÄąĹ&#x; kimseler idiyseler? Kendileri gibi birer insan olan atalarÄą yanÄąlmÄąĹ&#x; olamaz mÄą? AtalarÄąndan miras kalan tĂśreler, kurallar ve ilkeler Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i ilkeler ile çeliĹ&#x;iyor, akÄąl ve saÄ&#x;duyu ile çatÄąĹ&#x;Äąyor ise, yine de onlarÄąn izinden mi gidecekler? ‍إ‏0Ů‹ ‍ا‏G)ŮŽ 5Ů? ‍ Ů‹ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG ŮŽ ‍ Ů?د‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽ& Ů?Â… ا‏%Ů’ 1ŮŽ IŮŽ &ŮŽ Ů? Ů? ,Ů? Ů’U1ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏oŮŽŮ? y&ŮŽ ^ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏oŮŽŮ? y ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 171. O inkârcÄąlarÄą hakka çaÄ&#x;Äąran davetçinin durumu, anlamsÄąz bir baÄ&#x;ÄąrtÄą ve gĂźrĂźltĂźden baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey iĹ&#x;itmeyen hayvan sĂźrĂźsĂźne seslenen kimsenin hâline benzer. Ä°natçĹ ve ĂśnyargÄąlÄą inkârcÄąlarÄąn durumu, aynen bu misâldeki gibi, çobanÄąn sesini iĹ&#x;ittiÄ&#x;i hâlde onun sĂśzlerini anlamsÄąz bir ses ve gĂźrĂźltĂź olarak algÄąlayan hayvan sĂźrĂźsĂźnĂźn durumuna benzer. Onlara nasihat etmek, sadece sesleri duyan, fakat kendilerine sĂśylenen sĂśzlerin anlamÄąnÄą ve ifade ettiklerini kavrayamayan hayvanlara nasihat etmek gibidir. ﴞ٥٧٥﴿ ‍ َن‏AŮ? ;Ů? ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ @Ů? RŮŽ kŮŒ &Ů’ Ů? "ŮŒ TŮ’ Ů? "ŮŒŮ‘ ?Ů?
Ă–yle ki, onlar akÄąl, idrak ve vicdan bakÄąmÄąndan saÄ&#x;Äąr, dilsiz ve kĂśrdĂźrler. Hak ve hakikati ne duymak, ne dile getirmek ve ne de gĂśrmek isterler. ÇßnkĂź akÄąllarÄąnÄą kullanmazlar. BĂśylece bu taklitçi
ve tutucu insanlar, kĂśrĂź kĂśrĂźne atalarÄąnÄąn izinden giderek haramÄą helâl, helâli haram kÄąlarlar: HARAM KILINAN YÄ°YECEKLER ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ا‏AŮ? ^Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? q‍ا‏ Ů’ ‍ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ VŮ’ ‍ ŘŞ ŮŽ ŮŽŘą َز‏ ﴞ٥٧٢﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏7Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ه‏1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’" ا‏8Ů? Ů’U^Ů? ‍ اŮ? ْن‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů? ŮˆŘ§â€ŹT Ů? 7ŮŽ !Ů‘Ů? p 172. Ey iman edenler! EÄ&#x;er gerçekten yalnÄązca Allah’a kulluk etmek istiyorsanÄąz, size bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i helâl ve temiz yiyeceklerden gĂśnĂźl huzuruyla yiyin için ve cĂśmertçe istifadenize sunduÄ&#x;u bunca nimetlere karĹ&#x;ÄąlÄąk, kulluk gĂśrevinizi hakkÄąyla yerine getirerek O’na Ĺ&#x;Ăźkredin. Allah tarafÄąndan haram kÄąlÄąndÄąÄ&#x;Äąna dair açĹk ve kesin delil bulunmayan hiçbir Ĺ&#x;eyi haram ve yasak olarak nitelendirmeyin! RuhbanlarÄąn yaptÄąÄ&#x;Äą gibi, gĂźya Allah’a yaklaĹ&#x;ma adÄąna, O’nun helâl kÄąldÄąÄ&#x;Äą temiz yiyeceklerden kendinizi mahrum etmeyin! UnutmayÄąn ki; ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ !Ů’ &ŮŽ ‍ Ů?" ْا‏T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍' Ů‘ ŮŽ َم‏ Ů’Ů? ŮŽJ Ů? Q( Ů? oŮŽ Ů‘ :Ů? Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź1 ‍ا‏ Ů?M Ů‘Ů° E ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ Ů? Â?( Ů’ iŮ? ‍ا ) ŮŽŮ… ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ" ْا‏ 173. O size ancak leĹ&#x;i, kanÄą, domuz etini ve Allah’tan baĹ&#x;kasÄą adÄąna kesilenleri haram kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. LeĹ&#x;, Ä°slâmĂŽ usullere gĂśre boÄ&#x;azlanmadan ĂślmĂźĹ&#x; hayvandÄąr. Fakat çekirge gibi bĂścek cinsinden kßçßk canlÄąlar ve devamlÄą suda yaĹ&#x;ayan hayvanlar boÄ&#x;azlanmadan ĂślmĂźĹ&#x; olsalar bile leĹ&#x; kapsamÄąna girmezler. Ă‚yette haram olduÄ&#x;u bildirilen kan, akÄącÄą kandÄąr. Ete, dalaÄ&#x;a, ciÄ&#x;ere sinmiĹ&#x; olan kan ise helâldir. Domuzun sadece eti deÄ&#x;il; yaÄ&#x;Äą, kemiÄ&#x;i, iliÄ&#x;i vb. diÄ&#x;er bĂźtĂźn uzuvlarÄą da haramdÄąr. Allah’tan baĹ&#x;ka bir varlÄąk adÄąna veya Allah’Ĺn adÄą kasten terk edilerek yahut O’nun adÄąyla olsa bile putlarÄąn ĂśnĂźnde kurban edilen hayvanÄąn eti de yenmez. G ŮŽ R ‍ ŮŽ Ů?د‏IŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ Řş ŮŽŮˆâ€ŹEŮ’ FŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? Ů’l‍ ŮŽŮŽ& ا‏R ﴞ٥٧٣﴿ "ŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏Q0Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "ŮŽ „ْ Ů?‍ ا‏vŮŽ Ů? Ů? Fakat her kim yiyecek baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey bulamama, baĹ&#x;kasÄą tarafÄąndan zorlanma, hayatĂŽ tehlikeye maruz kalma gibi sebeplerle bunlardan yemeye mecbur kalÄąrsa, insanlarÄą tehlikeye dĂźĹ&#x;Ăźrecek Ĺ&#x;ekilde baĹ&#x;kalarÄąnÄąn hakkÄąna saldÄąrmamak ve yemek zorunda kaldÄąÄ&#x;Äą ĂślçßyĂź aĹ&#x;mamak Ĺ&#x;artÄąyla, ona bir gĂźnah yoktur. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, pek merhametlidir. HAKÄ°KATÄ° GÄ°ZLEYENLER "Ů’ @Ů? 5Ů? Ů? Ů? kR( ‍ َن‏AŮ? ^Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍* اŮ?Ůˆâ€Ź v! Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ Q( Ů? ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ Ů?& َن‏8Ů? TŮ’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ Ů? ‍ا Ů? ŮŽ ْا‏ Ů? 8ŮŽ T ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ Ů’ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ ﴞ٥٧٤﴿ "ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ ^ Z 1 I â€ŤŮˆâ€Ź & ! ; ‍ا‏ ‍م‏ 1 ‍ا‏ " @ & A T 1 I â€ŤŮˆâ€Ź ‍ع‏
U ‍ا‏ I Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů° ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @! Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů?
174. Allah’ın indirdiği kitabın herhangi bir hükmünü gizleyen ve onu, âhiret nimetlerine nazaran çok küçük bir kazanç olan servet, makam, şan, şöhret gibi dünyalık çıkarlarla değişenler var ya, işte onlar, midelerine ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Gerek Hz. Muhammed’in peygamberliğine işaret eden Tevrat ve İncil âyetlerini çarpıtan Yahudi ve Hristiyan din adamları olsun, gerekse Kur’ân’ın bazı hükümlerini örtbas eden sözde din âlimleri olsun, Allah’ın gönderdiği herhangi bir hükmü dünyevî menfaatler karşılığında gizleyen herkes bu âyetin tehdidi altındadır. Öyle ki, Diriliş Günü’nde Allah onlarla rahmet lisanıyla konuşmayacak ve onları günah kirlerinden arındırmayacaktır. İşte bunlara, can yakıcı bir azap vardır. G ٰ اُو َ ْ ْ ْ ّ َ َ َ َ َ َ َ َ G َ َ ْ َ ٰ ْ ﴾١٧٥﴿ ر U ا ] A " : ? ا
&َ R ة J &
اب C , ا و ى ) @
v H ا ا و w qا 1 C ا / [ َ َ ّ ّ ْ ْ ( َ ُ َ Mِ َ ِ َ ِ َ َ َ َ ِ \ ُ ِ ُ ِ 175. Zira onlar, hidâyet yerine dalâleti; bağışlanma yerine azabı tercih eden kimselerdir. Doğru yolu terk ederek bâtıl yollara dalan bu insanlar, Allah’ın sonsuz merhametine sığınıp ebedî kurtuluşa nail olmak yerine, bile bile cehennem azabına girmeyi tercih etmişlerdir. Bunlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıymış! 0 ّ ِ َ ْ ِ ب ّٰ ِ َ ّ َن/َ ِ ٰذ َ 8َ T ِ َل ْاZَ ّ 5َ َ ا
176. Bu azap, sebepsiz ve haksız değildir. Çünkü Allah, gerçeğin ta kendisi olan kitabı hak olarak, hak ve hakikat anlaşılsın, yaşansın ve hayata egemen olsun diye indirmiştir. Allah’ın gönderdiği hak kitabın hükmünü gizleyerek hakikati örtbas edenlerin hakkı da elbette cehennem azabıdır. ﴾١٧٦﴿ )cٍ !,( َ ق ِ ْاkRِ ُ اAَ 8َ ْa َ ا1C( َ ّ َواِ ّ َن ا ٍ ;َ qِ k ( َ ب ِ 8َ T
Doğrusu, Allah'ın gönderdiği kitapların bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr ederek kitap hakkında ayrımcılık yapanlar, derin bir isyankârlığın pençesinde, haktan çok uzak bir ayrılık içindedirler.26 Haktan bu kadar uzak bir ayrılık içinde bocalayan bâtıl ehlinin hakkı da azaptır. Bu azaptan kurtulup ebedî saadete ulaşmak için gerçek 26
Kitapta ayrılığa düşmek iki türlü olur: Birincisi, bu âyette ifade edildiği şekilde kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmektir. Đkincisi ise, doğruya ulaşmak amacıyla Allah’ın Kitabını okuyup anlamaya çalışan, fakat kültürleri, akli yetenekleri, birikimleri farklı olduğu için farklı sonuçlara ulaşan ve farklı görüşler ortaya koyan müminlerin ihtilafıdır ki, bu tür ihtilaf, kişiyi dinin özünden saptırmadığı ve müminler arasında kin ve düşmanlığa yol açmadığı sürece bir zenginlik ve rahmettir.
anlamda hayÄąr ve iyilik ehli olmak gerekir. Peki, asÄąl hayÄąr ve iyilik nedir? GERÇEK ERDEMLÄ°LÄ°K Ů? :ŮŽ # ‍ Ů? Ů?ب‏JŮ’ &ŮŽ ‍ ْا ŮŽ& Ů’ Ů? Ů?Ů‚ ŮŽŮˆ ْا‏oŮŽ 7ŮŽ VŮ? "Ů’ T ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů? â€ŤÂˆ ْا Ů?‚ّ ŮŽ اَ ْن Ů? ŮŽ Ů‘Ů? ا Ů?Ůˆâ€Ź 177. Ey insanlar! YĂźzĂźnĂźzĂź doÄ&#x;uya veya batÄąya çevirmeniz bizatihi iyilik ve erdemlilik deÄ&#x;ildir. Ä°badetlerde Kâbe’ye veya baĹ&#x;ka bir tarafa yĂśnelmeniz yahut birtakÄąm dinĂŽ formalite ve tĂśrenleri yerine getirmeniz amaç ve hedef deÄ&#x;il, hedefe gĂśtĂźren bir araçtÄąr. Araç ise, ancak amaca ulaĹ&#x;tÄąrdÄąÄ&#x;Äą takdirde deÄ&#x;erli ve Ăśnemlidir. Ä°nsanÄą sahih bir imana ve gĂźzel davranÄąĹ&#x;lara sevk etmeyen, birey ve toplum vicdanÄąnda etkisini gĂśstermeyen birtakÄąm kuru ibadet gĂśrĂźntĂźleri ne erdemli olmanÄązÄą saÄ&#x;lar, ne de size Allah katÄąnda deÄ&#x;er kazandÄąrÄąr. G Ů’ Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆ ْا ŮŽ! Ů’ م‏ Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ ْا Ů?‚ّ ŮŽ ŮŽ Ů’ ٰا‏T ŮŽ Ů‘ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽM Ů‘ ( 7Ů? U ‍ا‏ + 8 T ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź T [ Ů? Ů‘ Ů? I‍ا‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů? AŮ° &ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆ ْا‏a Ů? AsÄąl iyilik ve erdemlilik sahibi odur ki; Allah’a, âhiret gĂźnĂźne, meleklere, kitaplara ve Peygamberlere tĂźm kalbiyle inanÄąr. G ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo!7( % ‍ا‏ ŮŽ &ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ٰا ŮŽ ] ْا‏ ŮŽ A( ‡Ů? % ‍ا‏ ŮŽ ^
‍ ب‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů° 8ŮŽ !ŮŽ ‍ ŮŽŘ° Ů?ŮˆŮŠ ْا Ů?; Ů’ Ů° ] ŮŽŮˆ ْا‏Q( 7Ů?Ů‘ ' ( % ŮŽ &ŮŽ ‍ ] ŮŽŮˆ ْا‏ Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ ل‏ M Ů? VŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ا‏kRŮ? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ا‏ YĂźreÄ&#x;inde dĂźnya malÄąna karĹ&#x;Äą sevgi duymasÄąna raÄ&#x;men, sÄąrf Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak için malÄąnÄąn bir kÄąsmÄąnÄą yakÄąnlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmÄąĹ&#x;lara, yardÄąm isteyenlere ve kĂślelerin ĂśzgĂźrleĹ&#x;tirilmesi uÄ&#x;runda harcar. ŮŽ Ů‘ ‍ َم‏VŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ‍؊‏MŮŽ ^Ů° ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا ŮŽ ] ا‏AŮ° = ‍ا‏ NamazÄąnÄą gĂźzelce kÄąlar, zekâtÄąnÄą verir. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ Ů’ 7ŮŽ ‍ ْا‏kRŮ? ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ ŮŽ '( ‍ا Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG ŮŽ Ů‘ H ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ â€ŤŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€Ź ‍س‏ Ů?0 Ů’ 7ŮŽ ‍ ْا‏+ M )Ů? :ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? َذا‏:Ů? )Ů? @Ů’ ,ŮŽ Ů? ‍ َن‏RŮ? &Ů? â€ŤŮŽŮˆ ْا‏
Bir de sĂśz verdiÄ&#x;i zaman sĂśzĂźnde duranlar; hele o sÄąkÄąntÄą, hastalÄąk ve savaĹ&#x; zamanlarÄąnda zorluklara karĹ&#x;Äą kahramanca gĂśÄ&#x;Ăźs gererek sabreden fedakâr mĂźminler var ya, ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ [Ů? G Ů° \‍اŮ?Ůˆâ€Ź Ů? ŮŽ ﴞ٥٧٧﴿ ‍ Ů?; َن‏8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ Ů?" ْا‏:Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ ا ŮŽŮˆŘ§Ů?Ůˆâ€Ź V ) ? 1 C ( ŮŽ ŮŽ 0
Ä°Ĺ&#x;te onlar doÄ&#x;ru sĂśzlĂź olanlardÄąr; kĂśtĂźlĂźklerden titizlikle sakÄąnÄąp korunan gerçek erdem sahibi kullar da yine onlardÄąr. Fakat kiĹ&#x;isel ahlâk ve erdemlilik, hukuk kurallarÄą Ĺ&#x;eklinde toplumsal hayata egemen olmadÄąkça gerçek anlamda huzur ve mutluluÄ&#x;a ulaĹ&#x;amazsÄąnÄąz: KISAS: CANA CAN, GĂ–ZE GĂ–Z Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ S ]0 AŮ° Ů’8;ŮŽ ‍ ْا‏kRŮ? ‍ ؾ‏ ŮŽ 8Ů? ^Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? =ŮŽ ;Ů? ‍ Ů?" ْا‏T
178. Ey iman edenler! Öldürülen kimseler hakkında kısas, yani suçsuz bir insanı kasıtlı olarak öldüren kişinin işlediği suça denk bir ceza olarak öldürülmesi, yetkili merciler tarafından yerine getirilmesi gereken bir yasa olarak size farz kılınmıştır. ُ ْ ِ ]yْٰ 5Iا ُ ْ ِ) َو7ْ ,َ ْ ِ )ُ 7ْ ,َ اَ ْ ُ ُّ ِ ْ ُ ِّ َو ْا ]0 yْٰ 5I
Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın kısas edilir. Yani cinayeti kim işlemişse, cezasını da yalnızca o çekmelidir. Katil hür bir insan ise sadece o hür, köle ise sadece o köle, kadın ise yine sadece o kadın cezalandırılmalıdır. Katilin mahkeme tarafından cezalandırılmasını yeterli görmeyip onun akrabalarından, kabilesinden, ailesinden intikam almaya kalkışılmamalıdır. Ve bu suç sabit olduğunda, suçlu kadın da olsa, köle de olsa, efendi de olsa mutlaka cezalandırılmalıdır. ن َ 'ْ ِ ِ Qِ !ْ َ ِا ٌء اGوف َواَ َد ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ ٌع7َ ِّ َR ٌءkْ qَ Qِ !a( َ ِ ْ اQُ َ kَ ِ ُ ْ &ََ R 0ٍ % 178. Ancak katil, insanlık ve din yönüyle kardeşi sayılan maktulün yakın akrabalarından tamamı veya biri tarafından herhangi bir şekilde affedilirse, o zaman kısas cezası uygulanmaz. Bu durumda, tarafların İslâm’a aykırı olmayan gelenek ve örfe uyarak aralarında anlaşıp diyet miktarını belirlemeleri ve katilin, kendisini bağışlayan bu insanları bir nebze teselli etmek üzere onlara kan bedelini güzellikle ödemesi gerekir. ُ ِّ ! ِ ْ َر ٌ0 &َ 'ْ ْ" َو َرT ٌ ( ْi َ /َ ِ ٰذ
Bu bağışlama yetkisinin verilmesi, Rabb’iniz tarafından sizlere bahşedilmiş bir hafifletme ve rahmettir. Fakat bu yetki, sadece maktulün yakın akrabalarına tanınmış bir haktır; yoksa yetkili merciler de dâhil, bir başkasının katilleri affetme yetkisi yoktur. ﴾١٧٨﴿ "ٌ ! ( َاب ا ْ ِ &ََ R ٌ Cَ َ Qُ Aَ Rَ /َ ِ َ) ٰذ,ْ َ ٰ)ى8َ ا Ama her kim, bütün bunlara rağmen yine de saldırganlık etmeye kalkışırsa, sözgelimi, katil yerine başkasını öldürürse ya da katili öldürmekle yetinmeyip onun akrabalarına da saldırırsa veya katili affedip diyeti aldıktan sonra onu öldürmeye kalkarsa yahut katil diyeti ödemeye yanaşmazsa, işte onun için de can yakıcı bir azap vardır! Aslında katil bile olsa, insan öldürmek kötü bir şeydir. Fakat bir katilin öldürülmesi yüzlerce masum insanın hayatını kurtaracaksa, o zaman bu bir öldürme değil, bilakis hayat kurtarmadır. Yani:
َ ْ k ِ \ اُوG1َ ' ٰ! ٌة ُ Aَ ّ ,َ َ ب ُ َ َو ﴾١٧٩﴿ ُ; َن8َ ّ َ "ْ T َ ص ِ 7َ ْ Iا ِ =َ ;ِ ْاkRِ "ْ T
179. Kısasta sizin için hayat vardır; ey akıl sahipleri! Ki böylece toplumsal güven ve huzuru sağlayarak kötülük ve günahlardan, anarşi ve terörden korunabilesiniz. Yani ilk bakışta bir cana kıyma şeklinde algılanan kısas, caydırıcı bir ceza olarak birçok muhtemel cinayetleri önlediğinden, aslında bir hayat kaynağıdır. Ayrıca, devletin kısası uygulaması veya öldürülen kişinin akrabalarına affetme yetkisi verilmesiyle intikam ateşlerinin söndürülmesi sağlanacak ve çoğu zaman nesiller boyu süregelen ve onlarca masum insanın ölümüne yol açan kan davaları da önlenecektir. VASİYET ُ !ْ Aَ َ S َ ( َ Vْ َI ِ َو ْا1َْ ) ِ َ اAْ ِ ُ !َ ّ ?
; ' َ ' َ) ُ^ ُ" ْا َ& ْ ُت اِ ْن َ َ َك َ ' َ وف َ َ َ اH َ ْ" اِ َذاT َ 8ِ ^ُ ِ َ ْ ًَا اM Eْ a M ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ + َ0 ;( 8َ ّ &ُ ] ْاAَ َ ﴾١٨٠﴿ +
180. Ey iman edenler! Sizden birinize ölüm vakti geldiğinde, eğer geride bırakacağı kayda değer miktarda malı varsa ve bırakacağı mirasın adil olarak taksim edilmeyeceğinden endişe ediyorsa, ana babaya ve diğer yakın akrabaya uygun biçimde vasiyet etmeniz ve bunun için gerekli önlemleri almanız size farz kılınmıştır. Bu, haksızlık etmekten özenle sakınıp korunanlar için mutlaka yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Daha sonra inen miras âyetleriyle (Nisâ, 4/11-12) buradaki vasiyet zorunluluğu kaldırılmış ve vasiyetin kapsamı daraltılmıştır. Bununla birlikte, gün gelir yeniden mirasın adil bir şekilde taksim edilmeme ihtimali ortaya çıkarsa, bu âyet tekrar devreye girer ve yakın akrabaya vasiyet yine farz olur. Peygamber (sav)’in uygulamalarında da görüldüğü üzere, vasiyetin üç şartı vardır: 1- Vasiyet edilen miktar mirasın üçte birini aşmamalıdır. 2- Mirastan pay alan akrabalar için vasiyet yapılamaz. 3- İslâm’a göre meşru kabul edilmeyen kişi ve kurumlara yapılan vasiyet geçersizdir. Qُ0 5َ ُ )ِّ 7َ 1ُ َ 1C( َ ّ ] اAَ َ Qُ &ُ ْ ِ اG&َ 5َ ّ ِ Rَ Qُ ,َ &ِ َ َ )َ ,ْ َ Qُ َ )َ ّ َ ْ &ََ R 181. Her kim vasiyeti işittikten sonra onu değiştirirse, bunun günahı, ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Vasiyetin değiştirildiğini bildiği hâlde, vasiyetten haksız pay alan kişi de elbette bundan sorumludur.
﴾١٨١﴿ "ٌ0 !A( َ ٌ !&( َ َ ا ّٰ اِ ّ َن İyi bilin ki, Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir. G َ R "ْ @ُ Uَ !ْ َ َ Aَ ?ْ َ Rَ &ً ْ ِ ً اَ ْو اUَ # َ a Q0ِ !ْ Aَ َ "َ ْ ِ اvَ َ ْ &ََ R َ ص ٍ ُ ْ ِ ف
182. Fakat her kim vasiyet eden kişinin yanılmış veya adaletsizlik edip günaha girmiş ve böylece yanlış vasiyette bulunmuş olduğundan endişe eder de, bu durumu mirasçılara güzelce izah ederek veya vasiyette gizlice düzeltmeler yaparak aralarında uzlaşma sağlarsa, ona da bir günah yoktur. ﴾١٨٢﴿ "cٌ !'( ُ ٌر َرFَ َ ا ّٰ اِ ّ َن Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. ORUÇ ve RAMAZAN ُ Aَ ّ ,َ َ "ْ T ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َ ّ ] اAَ َ S ُ !ْ Aَ َ S َ ;ُ 8َ ّ َ "ْ T ﴾١٨٣﴿ *ن َ 8ِ ^ُ &َ ^َ ا = َ! ُم َ 8ِ ^ُ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ِّ "ُ T
183. Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi, günah ve kötülüklerden korunabilmeniz için size de farz kılınmıştır. Oruç nefsanî ve şehevî arzuları dizginler, insanı azgınlıktan, kötülükten menedip hayırlı amellere yöneltir. Kalbin Allah'a bağlılığını artırır, ona bir meleklik zevki ve saflığı bahşeder. Orucun bu şekilde birtakım ruhî ve bedenî faydaları; sosyal ve ahlâkî yönden güzel neticeleri bulunmakla beraber, bunların hepsi birer fayda olup, farz oluşunun sebebi ve hikmeti değildirler. Bunun için mümin, bu sayılan faydaları elde etmek amacıyla değil, Allah'ın emrine uyup O’na kulluk görevini yerine getirmek amacıyla orucunu tutmalıdır. ات 0ٍ ُ)و َد,ْ َ ً 1َ ّ َا
184. Size farz kılınan bu oruç, belirli ve sayılı günlerdedir. Bu da Ramazan ayının tamamıdır ki, bazen 29 bazen 30 gün çeker. ٰ َ اَ ْوH1 َ َ ُ ْU ِ ََ& ْ َ^ َنR َ ّ َ َ0 a 1 ا ة ) ,َ R ] A ٌ َ ُ م ا ْ ّ ً ( َ "ْ T َ ِ ِ ٍ ٍ
İçinizden her kim hasta veya yolcu olur ve bu sebeple orucunu tutamazsa, Ramazan’dan sonraki diğer günlerde tutamadığı her gün için bir gün kaza etmelidir. Hamile veya süt emziren kadınlar da hasta hükmündedir ve daha sonra kaza etmek üzere Ramazan’da oruç tutmayabilirler. Yolcuların, hastaların, hamile ve süt emziren kadınların oruç tuttukları takdirde zarar görme veya sağlıklarının tehlikeye düşme ihtimali varsa, o zaman oruç tutmamaları gerekir.
َ ّ ] اAَ َ َو َ ْ ٌ ُ + T % م
, p 1 ) R Q 5 ;! 1 1 C ْ َ ( ( ( َ َ َ ِ ِ ُ ُ ُ 0ٍ Orucun daha sonra kaza edilmesi hükmü, iyileşme ümidi olan hastalar ve yolculuk hâlinde olan kimseler gibi geçici özrü olanlar içindir. İhtiyarlık, bünye zayıflığı, iyileşme ümidi olmayan hastalık gibi sebeplerle oruç tutmakta zorlanan ve bu yüzden ancak sıkıntıyla, güçlükle oruç tutabilen kimselere gelince, onlar ne oruç, ne de kaza ile yükümlüdürler. Onların özürleri devamlı olduğu için, daha sonraki günlerde orucu kaza etme imkânları yoktur. Bunlar, tutamadıkları her gün için, imkânlarının elverdiği ölçüde bir yoksulu doyurarak fidye vermelidirler. Bir günlük orucun fidyesi, kendi ailesine yedirdiği ölçüde bir günlük yiyeceği veya buna denk parayı bir fakire vermektir. Böyle devamlı özürlü olan kişi eğer fakir ise, fidye vermesi de gerekmez. Qُ0 َ ٌ Eْ a َ َ @ُ Rَ ًاEْ a َ ََ& ْ َ َ ّ َ َعR
Fakat her kim vermesi gerekenden daha fazla fidye verip daha çok fakiri doyurarak gönülden bir iyilik yaparsa, elbette bu kendisi için daha hayırlıdır. ُ َ ٌ Eْ a ﴾١٨٤﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT َ َواَ ْن َ ُ= ُ ا Bununla birlikte, eğer orucun size kazandıracağı dünyevî ve uhrevî yararları biliyorsanız, tüm zorluğuna rağmen oruç tutmanız, sizin için fidye vermekten daha iyidir. Bu hüküm, oruç tutmalarında sağlık açısından bir sakınca bulunmayan kimseler için geçerlidir. Oruç tuttukları takdirde hastalıkları artacak, sıhhatleri bozulacak olan kimselere gelince, onlar oruç tutmayıp fidye vermelidirler. Bu tehlikeyi bile bile oruç tutup zarar gördükleri takdirde, sevap yerine günah kazanmış olurlar. Ancak böyle devamlı özürlü olan kimseler oruçtan dolayı sağlık sorunları yaşamayacaklarsa, oruç tutmaları fidye vermelerinden daha hayırlıdır. Zira İslâm ümmetinin muhteşem bir coşku içinde yaşadıkları Ramazan ayı öyle muhteşem, öyle rahmet ve bereketlerle dolu bir aydır ki: َ ّ ِ ً)ى:ُ ْا ُ; ْ ٰا ُنQِ !R( َلZِْ 5ُي اGC( َ ّ َن اH ن ٍ Uَ !ِّ َ س َو َ َ ْ@ ُ َرqَ ِ UA M ِ Vَ ْ ُ ت ِ َ ْا ُ@ ٰ)ى َو ْا 185. Oruç tutmanız gereken o sayılı günler, Ay takvimine göre Ramazan ayıdır ki, insanlığa yol göstermek, hidâyetin apaçık delillerini ve doğruyu yanlıştan ayırt etmenin şaşmaz ölçüsü olan Furkan’ı beyan etmek üzere, Kur’ân ilk olarak o aydaki Kadir
Gecesi’nde indirilmiĹ&#x;tir. Ve her Ramazan ayÄąnda Kur’ân adeta yeniden nâzil olurcasÄąna, Ĺ&#x;efkat ve rahmetiyle Ä°slâm Ăźmmetini dĂśrt bir yandan kucaklamaktadÄąr. ŮŽ Ů‘ "Ů? T Ů? Ů’U Ů? )ŮŽ @Ů? qŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R QŮ?0 &Ů’ =Ů? !ŮŽ AŮŽŮ’ R ŮŽ @Ů’ ‍ا‏ O hâlde, içinizden her kim o aya saÄ&#x; salim eriĹ&#x;irse, onu baĹ&#x;tan sona oruçlu geçirsin. Ů° ŮŽ ‍ اَ Ů’Ůˆâ€ŹH1 ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ0 a 1 ‍ا‏ ‍؊‏ ) ,ŮŽ R ] A ‍ن‏
^ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ ŮŽ Ů?‍ Ů… ا‏ Ů’ Ů‘ Ů‹ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ( Ů?
Fakat her kim hasta veya yolcu olursa, tutamadÄąÄ&#x;Äą gĂźn sayÄąsÄąnca diÄ&#x;er gĂźnlerde orucunu kaza etsin. UnutmayÄąn ki, Allah bu ibadetleri sizin iyiliÄ&#x;iniz için ve size olan merhametinden dolayÄą emretmiĹ&#x;tir: ŮŽ 8Ů? Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ) ŮŽŘŠ ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? ‍ ا ْا‏AŮ? &Ů? TŮ’ 8Ů? Ů? ‍َ ŮŽŮˆâ€Źb %Ů’ ,Ů? ‍ Ů?" ْا‏T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? 1)Ů° :ŮŽ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů? )Ů? 1 ( 1Ů? IŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź%Ů’ !Ů? Ů’ ‍ Ů?" ا‏T Ů? Ů? ‍ا‏ "Ů’ T ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů‘Ů?‚Ů?ŮˆŘ§â€ŹT Ů? Ů‘Ů° )Ů? 1 ( 1Ů? Ů? Ů’ ŮŽ ﴞ٥٨ټ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T
Zira Allah sizin için kolaylÄąk diler, zorluk dilemez. Size emrettiÄ&#x;i ibadetleri kendinizi zorlamadan, huzur ve huĹ&#x;u içinde yerine getirmenizi ister; sÄąkÄąntÄąya dĂźĹ&#x;Ăźp zarar gĂśrmenizi istemez. Bundan dolayÄądÄąr ki, oruç gĂźnleri olarak belirlenen sayÄąyÄą diÄ&#x;er gĂźnlerde kaza ederek veya fidye vererek tamamlamanÄąz, size ĂśÄ&#x;rettiÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde kendisini saygÄąyla anÄąp yĂźceltmeniz ve bunca nimetleri karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda O’na Ĺ&#x;Ăźkretmeniz için her tĂźrlĂź kolaylÄąÄ&#x;Äą gĂśsterir. Zira Allah, kullarÄąna karĹ&#x;Äą çok merhametlidir. OnlarÄąn ihtiyaçlarÄąnÄą, zaaflarÄąnÄą, arzu ve isteklerini bilmekte, dualarÄąnÄą iĹ&#x;itmektedir: ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŻ Ů’ ŮŽ َ؊‏S! ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ Ů?‍ ا‏S1 ŮŽ ŮŽ ‍ ن‏ ) ‍ا‏ # V k 5
R k U ‍ي‏ ‍ د‏ 7 / Ů‘ Ů‘ Ů? ( ( ( ŮŽ ŮŽ Ů? ( Ů? ŮŒ 0 ( *Ů? ŮŽ ‍اؚ اŮ? َذا َد‏ Ů? 186. Ey Peygamber! EÄ&#x;er kullarÄąm sana beni sorarlarsa, Ĺ&#x;unu hiç iyi bilsinler ki, ben insana Ĺ&#x;ah damarÄąndan daha yakÄąnÄąm. O hâlde, hiçbir aracÄąya baĹ&#x;vurmadan, doÄ&#x;rudan bana yalvarÄąp benden istesinler. ÇßnkĂź ben, bana dua edip yalvaranÄąn yakarÄąĹ&#x;Äąna cevap veririm. KullarÄąmÄąn dualarÄąnÄą iĹ&#x;itir, deÄ&#x;erlendirir ve uygun gĂśrĂźrsem gerçekleĹ&#x;tiririm. Fakat kendisi için faydalÄą olduÄ&#x;unu dĂźĹ&#x;Ăźnerek benden istediÄ&#x;i Ĺ&#x;ey aslÄąnda zararlÄąysa, o zaman o arzusunu gerçekleĹ&#x;tirmez, ama yine de duasÄąnÄąn mĂźkâfatÄąnÄą ona mutlaka veririm. ﴞ٥٨ٌ﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏qŮ? Ů’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ k ( ‍ ا‏UŮ? Ů? XŮ’ !Ů? Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Źk ( ‍ ا‏7Ů? !x( 8ŮŽ %Ů’ !ŮŽ AŮŽŮ’ R
Öyleyse, onlar da benim çağrıma uyup bana ve gönderdiğim kitaplara iman etsinler ki, böylelikle dünyada doğruluk ve olgunluğa, âhirette ebedî saadete ulaşabilsinler. Başlı başına bir ibadet olan dua, kulun acziyetini itiraf ederek Rabb’inin huzurunda boyun eğmesi ve tüm benliğiyle O’nu zikretmesidir. Bunun için, “Allah benim durumumu ve ne isteyeceğimi zaten biliyor.” diyerek duadan uzak kalınmamalıdır. Zira Allah, kullarına vereceği nimetleri muayyen sebep ve şartlara bağlamıştır. Bilgi sahibi olmak için çalışıp öğrenmeyi, ürün elde etmek için ekip biçmeyi, cennete girebilmek için inanıp iyi işler yapmayı vesile kıldığı gibi, birtakım hayırları elde etmek için kendisine dua etmeyi sebep ve vesile kılmıştır. Öyleyse, ibadetlerin özü olan duadan gâfil kalınmamalı, O’na el açıp yalvarmalı, istenilen her şey yalnızca O’ndan istenmelidir. Fakat bütün bunları yaparken de gereksiz yükümlülükler icat ederek hayatı çekilmez hâle getirmekten kaçınmalıdır: ORUÇ ve CİNSEL HAYAT Allah tarafından herhangi bir yasaklama getirilmediği hâlde, bazı Müslümanlar oruç gecelerinde cinsel ilişkinin yasak olduğuna inanıyorlardı. Bununla birlikte, zaman zaman kendilerine hâkim olamayıp bu yasağı çiğniyorlardı. İşte bu yanlış anlayışı düzeltmek ve konuya açıklık getirmek üzere, aşağıdaki âyetler nazil oldu: َ !ْ َ "ْ T َ oَ ّ ' ُ َ س ُ ِ % ُ G َ 5ِ ] ٰ َِ ا َ َ0 ّ @ُ َ س ! = ا A ُ R َ ّ م ا ّ َ ِ ُا ٌ 7َ ِ "ْ 8ُ 5ْ َ ْ" َواT ٌ 7َ ِ َ ّ :ُ "0 ْ T ِ ِ 187. Oruç geceleri kadınlarınızla birlikte olmanız size helâl kılınmıştır. Zira onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü gibisiniz. Yani doğal olarak eşinizle içli dışlı olur, birbirinize sarılıp kucaklaşırsınız. ُ ْU َ َ َ ْ" َوT ُ !ْ Aَ َ ب ُ % ُ 5َ ّ َا ا "M ْ T ُ ّٰ "َ Aِ َ َ 8َ Rَ "ْ T َ ُْ 5َ َن ا5ُ 8َ ْi َ "ْ 8ُ ْU^ُ "ْ T
Allah, sizin gereksiz yasaklamalarla boş yere sıkıntılar üreterek kendinize haksızlık ettiğinizi bildiğinden, tövbenizi kabul ederek sizi bağışlamıştır. ْ R ُ َ ا "u ْ T ْ ّ َ َو:ُ ُ وq
ُ ّٰ S َ 8َ ^َ َ اJُ 8َ ا ِ َ َ ٰ َ
Bundan böyle, Ramazan gecelerinde dahî onlara yaklaşabilir, Allah’ın sizin için takdir ettiği ve uygun gördüğü cinsel lezzet elde etme ve çocuk sahibi olma ve gibi nimetlerini arzu edebilirsiniz. َ ْ ِ !ْ iَ ِ َ ْا َْ ُ !ْ iَ ُ" ْاT ُ َ + َ َ ّ 7َ 8َ 1َ ]8ّٰ ' ْ ا َوAُ ^ُ َو u ِ xْ َ ْ َ ِد ِ َ ْاIا َ َ ُ اqا ُ !َ ْ Iا
İşte böyle oruç gecelerinde, şafağın beyaz çizgisi siyah çizgisinden sizce seçilinceye, yani tan yeri ağarıp ufuktaki şafak çizgisi iyice belirginleşinceye kadar yiyip içebilir ve dilerseniz eşinizle birlikte olabilirsiniz. oM ِ !ْ َ ّ ا = َ! َم اِ َ ] ا ِّ ُ ّ َ" اَ ِ ُّ& ا Şafak söktükten sonra, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durarak akşam güneş batıncaya kadar oruca devam edin. َ ُ ^ِ َ "ْ 8ُ 5ْ َ ّ َ َوا:ُ ُ وq
)ِ0 #
َ &َ ْاkRِ *ن ِ % ِ 7َ ُ Iَ َو
Oruç tuttuğunuzu günün gecesinde eşinizle birlikte olabilirsiniz. Fakat Ramazan ayında mescitlerde veya evlerinizdeki mescit odalarında ibadete çekildiğiniz sırada, yani itikâf hâlindeyken, ne gece ne de gündüz vakti kadınlarınıza yaklaşmayın.
0 :َ ُ َ ;ْ َ vََ R ا ِ ّٰ ' ُ)و ُد ُ /َ Aْ ِ Bunlar, bizzat Allah’ın belirlediği yasalar ve çizdiği sınırlardır. O hâlde, bu sınırları çiğnemek şöyle dursun, onlara yaklaşmayın bile. َ ّ ِ Q( ِ 1َ ا ٰا ُ ِّ 7َ 1ُ /َ ِ Cٰ ^َ ﴾١٨٧﴿ ُ; َن8َ ّ 1َ "ْ @ُ Aَ ّ ,َ َ س ُ ّٰ + ِ UA İşte Allah insanlara, günah ve kötülüklerden sakınıp korunabilsinler diye âyetlerini böyle açıklıyor. Yeme içme yasağı sadece Ramazan ve oruç için geçerli değildir. Yenilmesi haram kılınan başka şeyler de vardır: G Aُ ^ُ ْ َ Iَ و َ ْ ْ ْ ّ َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ُ ُ G ْ ً "ِ ْ I
U ا ال ا
;1 َ R ا A ^
8 م T ا ] ا
@ ا ) و o p
7
" T U ! " T ا ا ا ّ ْ ْ َ ْ َ ْ ْ ْ ِ ُ َ َ َ َ َ َ َ ِ ْ ِ س ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ ( ِ ِ ُ ﴾١٨٨﴿ نcَ &ُ Aَ ,ْ َ "ْ 8ُ 5ْ ََوا
188. Ey iman edenler! Aranızda mallarınızı haksız yollarla yemeyin! İnsanların servetlerinden bir kısmını günah yoluyla yemek için, hem de bunun günah olduğunu bile bile, hâkimlere ve yöneticilere rüşvet vermeye kalkmayın! HİLALLER َ ْ ّ :ِ Iا َ ْ ِ َ /َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ َ ُ 0ِّ َ س َو ْا UA B! Vا k : o V A ّ ( ُ َ َ ِ ِ ِ ِ 0 َ
189. Ey Muhammed! Sana hilallerin niçin sürekli değişip durduğunu, yani ayın geçirdiği evreleri ve bunun hikmetini soruyorlar. De ki: “Onlar, doğal bir takvim olarak insanların yıl, ay ve günleri belirlemesine yarayan ve hem yapacakları işlerin, hem de oruç ve hac ibadetinin vaktini gösteren ölçülerdir.”
EVLERE ARKALARINDAN GİRMEK Bazı Arap kabileleri, hac veya umre için ihrama girdiklerinde, güya ‘dünya işlerinden’ uzak durma adına, evlerine veya çadırlarına kapılarından girmeyi günah sayıyorlardı. Bu yüzden bir ihtiyaçları olduğunda evlerine arka pencerelerinden giriyor, bunu da bir iyilik ve erdemlilik olarak nitelendiriyorlardı. Buna karşılık Allah, üstünlük ve erdemliliğin gerçek ölçüsünü ortaya koyarak buyuruyor ki: ُ ْ ِ ت ]M ;ٰ َ ّ ّ َ ْا ِ ّ َ َ ِ اT َ !ُ 7ُ ْا ِ ُّ ِ َ ْن َ ْ ُ ا ْا َ !ْ َ َو ِ ٰ َو:َ ر ِ @ُ } Erdemlilik, öyle zannedildiği gibi evlere arkalarından girmenizle ilgili değildir. Çünkü böyle anlamsız gösteri ve formalitelere körü körüne uymakla erdemli olunamaz. Gerçek erdemlilik, Allah’a yürekten bağlanarak güzel ve yararlı davranışlar ortaya koymak; kötülüğe, zulme, haksızlığa karşı mücadele ederek günahlardan sakınıp korunabilmektir. ُ Aَ ّ ,َ َ ا ﴾١٨٩﴿ ُ َنAِ ْ ُ "ْ T َ ّٰ َوا ّ َ ُ; اu @َ ِ ت ِ ْ اَ ْ َ ا َ !ُ 7ُ َو ْا ُ ا ْا
O hâlde, evlere herkes gibi kapılarından girin ve Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda yaşayarak kötülüğün, günahın, haksızlığın her çeşidinden sakının ki, dünyada ve ahirette gerçek mutluluğa, kurtuluşa erişebilesiniz. SAVAŞ HUKUKU َ ّ ا ا َ ُ ُ َ ُّ ِ 1ُ Iَ ا ﴾١٩٠﴿ َ 1)( 8َ ,ْ &ُ ْاS ) 8 , I و " T 5 A
; 1 1 C ِ ّٰ o! ُ َ ّٰ وا اِ ّ َن َ ْ َ ْ َ ( َ َ ِ ُ ِ 7( َ kR( اAُ ِ Vَ َو 0
190. Ey iman edenler! Size karşı düşmanlık beslemeyen, sizinle iyi geçinmek isteyen toplumlarla barış içinde yaşayın. Fakat size saldıran, yurdunuzu işgal eden ve size savaş açanlara karşı siz de Allah yolunda savaşın! Ancak taşkınlık edip haksız yere saldırmayın! Hiç kuşkusuz Allah, saldırganlık edenleri sevmez. ْ َو oM ِ ْ8;َ ُّ) ِ َ ْاqَ َ ُ اUَ ْ8 ِ ُ^ ْ" َو ْا# ُ !ْ ' ُ !ْ ' َ ْ ِ "ْ :ُ # َ "ْ :ُ Aُ 8ُ Vا ُ َ ْaَ ا ُ ِ ْaَ ْ" َوا:ُ &ُ 8ُ ْ ;َِ 191. Size saldıranlarla harp meydanında savaşırken, onları gördüğünüz yerde öldürün. Sizi zorla çıkardıkları yerden, siz de onları sürüp çıkarın. Anayurdunuz Mekke’den sizi nasıl sürgün ettilerse, siz de onları oradan sürüp çıkarın. Gerçi savaşmak, son derece meşakkatli ve istenmeyen bir şeydir. Fakat zulüm ve haksızlıkları engellemenin başka yolu kalmamışsa, o zaman savaşmak en asil, en erdemlice davranış olur. Çünkü küfür ve şirk temeline dayanan ve yeryüzünde inkârcılığın, zulmün, fesadın yaygınlaşmasına
sebep olan şer güçlerin dünyaya egemen olması, yani fitne, adam öldürmekten kötüdür. ْ )ِ xِ %ْ &َ ْ َ) ْاU ِ "ْ :ُ Aُ ِ ;َ ُ Iَ َو ْ R "ْ ^ُ Aُ َ Vَ ِ ْنRَ QMِ !R( "ْ ^ُ Aُ ِ ;َ 1ُ ]8ّٰ ' ا ُءGZَ # ا َ /َ ِ Cٰ ^َ "0 ْ :ُ Aُ 8ُ V َ َ ام َ َ ِ َ ْا ﴾١٩١﴿ َ 1 ( Rِ T
Bununla birlikte, Mescid-i Haram civarında düşmanlarınız size saldırmadıkları sürece, siz orada onlarla savaşmayın. Zira Mescidi Haram, Allah tarafından kutsal ve güvenli ilan edilen bir bölgedir. Ama eğer bu bölgenin kutsallığını ihlal edip size saldırırlarsa, siz de karşı saldırıda bulunun ve onları yakaladığınız yerde öldürün! İşte yeryüzünde bozgunculuk çıkaran kâfirlerin cezası budur! ﴾١٩٢﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا َ ّٰ ِ ّ َنRَ َ@ ْ ا8َ 5ْ ِ ِن اRَ 192. Ancak düşmanlık ve saldırganlıktan vazgeçerlerse, onları affedip serbest bırakın. Unutmayın ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Zalimlerle yapılan mücadele ne zaman sona erer, bilir misiniz? ُ 1َ ٌ َوUَ ْ8Rِ َنT ُ َ Iَ ]8ّٰ ' ّ ( َنT ِ0 ّٰ ِ ُ 1) ا َ "ْ :ُ Aُ ِ Vَ َو
193. Ey iman edenler! İslam’a ve Kur’ân’a karşı savaş açan, insanî ve ahlakî değerleri hiçe sayan, baskı ve işkencelerle inanç, ibadet ve düşünce özgürlüğüne zincir vuran bütün fitne ve kötülük odakları tamamen yok edilip ortadan kaldırılıncaya ve hayatın her alanında mutlak otorite ve egemenlik anlamına gelen din, tamamen ve yalnızca Allah’ın iradesine uygun bir hâle gelinceye ve böylece Kurân’ın öngördüğü adâlet, özgürlük ve barış ortamı tüm dünyada egemen oluncaya kadar onlarla savaşın! َ ّ ] اAَ َ Iَ ّ ِ ُ ْ) َوا َن اvََ R َ@ ْ ا8َ 5ْ ِ ِن اRَ َ &( ِ d ﴾١٩٣﴿ + Fakat zulüm ve haksızlıktan vazgeçerlerse, o zaman onlarla barış içinde yaşayın. Zira düşmanlık, sadece zalimlere karşı gösterilmelidir. Dostunuzu düşmanınızı belirlerken temel ölçünüz dürüstlük ve adalet olmalı; insanlarla kâfir ve dinsiz oldukları için değil, zalim ve saldırgan oldukları için savaşmalısınız. Dürüst ve adil kimseler kâfir bile olsalar, onlarla barış içinde yaşamalısınız. İlâhî iradeye başkaldırarak haksızlık ve zulme sapanlara gelince, bunlar hangi dine, hangi ırka, hangi toplumsal sınıfa mensup olurlarsa olsunlar, karşılarında sizin öfke ve düşmanlığınızı bulmalıdırlar.
KUTSAL AYLARDA SAVAĹž 1 Arap geleneklerine gĂśre Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarÄąnda her ne sebeple olursa olsun savaĹ&#x;mak haram kabul ediliyordu. Zaten temel amaçlarÄąndan biri yeryĂźzĂźnde barÄąĹ&#x; ve esenliÄ&#x;i saÄ&#x;lamak olan Ä°slâm dini, bizzat Allah tarafÄąndan Hz. Ä°brahim’e emredilen ve onun aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla bĂźtĂźn Arabistan’a yayÄąlan bu gĂźzel uygulamanÄąn aynen sĂźrdĂźrĂźlmesini ve bu aylarda savaĹ&#x; yasaÄ&#x;Äąna uyulmasÄąnÄą ister. Ancak bu yasak dĂźĹ&#x;man tarafÄąndan çiÄ&#x;nendiÄ&#x;i takdirde, onlara da gereken karĹ&#x;ÄąlÄąk verilmelidir: Ů’ Ů? @Ů’
Ů’ Ů? @Ů’ َ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ‍ ؾ‏ ‍ا‏ ‍م‏ ‍ا‏ ‍ا‏ Ů‘ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ‍ام ŮŽŮˆ ْا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ0 =ŮŽ VŮ? ‍ ت‏ Ů? Ů? Ů? 194. SavaĹ&#x; yasaÄ&#x;Äąna uymanÄąz gereken haram ay, ancak dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄązÄąn uyduÄ&#x;u haram aya karĹ&#x;ÄąlÄąk olmalÄądÄąr. Yani muhatabÄąnÄąz hangi aya hĂźrmet gĂśsterip ondaki savaĹ&#x; yasaÄ&#x;Äąna uyuyorsa, siz de o aya hĂźrmet gĂśsterip yasaÄ&#x;a uymalÄąsÄąnÄąz. OnlarÄąn hĂźrmet gĂśstermediÄ&#x;i haram aylarda, siz tek taraflÄą olarak ateĹ&#x;kes ilan etmek zorunda deÄ&#x;ilsiniz. ÇßnkĂź yasaklara saygÄą, karĹ&#x;ÄąlÄąklÄą olmalÄądÄąr. Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů°)ى‏8ŮŽ ‍ا‏ Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů°)ى‏8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ا ŮŽ ŮŽ ŮŽÂ… ْا‏ + Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏u Ů’ T Ů’ ‍ا ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź Ů’ ŮŽ oŮ? yŮ’ &Ů? Ů? QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź8ŮŽ ŮŽ Ů’ R "Ů’ T Ů’ Ů? &ŮŽŮŽ R ﴞ٥ي٤﴿
Ă–yleyse, haram aylarda size saldÄąranlara karĹ&#x;Äą, size saldÄąrdÄąklarÄą Ăślçßde saldÄąrÄąn; fakat sakÄąn aĹ&#x;ÄąrÄąya gidip haksÄązlÄąk etmeyin. Aksi hâlde, Allah’a baĹ&#x;kaldÄąran o zalimlerle aynÄą konuma gelirsiniz. Dikkat edin, Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten ve insanlara haksÄąz yere saldÄąrmaktan sakÄąnÄąn. Bilin ki Allah, her tĂźrlĂź gĂźnah, zulĂźm ve haksÄązlÄąktan sakÄąnanlarla beraberdir. ŮŽ AŮ? @Ů’ 8 ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ] ŮŽ Ů?‍ Ů’" ا‏T Ů? 1)( 1Ů’ ŮŽ Ů? ‍ Ů?; ا‏AŮ’ Ů? IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź P Ů? T Ů? Ů‘Ů° o! Ů? 7( ŮŽ kR( ‍ Ů?Ů’ Ů?; ا‏5ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź 195. MalÄąnÄązÄą ve canÄąnÄązÄą Allah yolunda harcayÄąn da, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayÄąn. ÇßnkĂź cimrilik eder de, zalimlere karĹ&#x;Äą yapÄąlan mĂźcadeleyi malÄąnÄązla canÄąnÄązla desteklemezseniz, hem bu dĂźnyada hem de ahirette zillet ve periĹ&#x;anlÄąÄ&#x;a mahkĂťm olursunuz. ŮŽ U( % Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ا‏ ﴞ٥يټ﴿ + ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏P‍ ا‏UŮ? % Ů? Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S Ů? 'Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź
Bunun için, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her iĹ&#x;i en gĂźzel, en uygun Ĺ&#x;ekilde yapÄąn ve her hususta iyilikle, gĂźzellikle davranÄąn. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, gĂźzel
davrananları sever. Sizden asıl istenen iyiliktir. Bunun için yıkmayı ve yok etmeyi değil; onarmayı, ıslah etmeyi ve kazanmayı amaç edinin. Kötülükleri en güzel biçimde gidermeye çalışın. Savaşmak gerektiği zaman da, tam hakkını vererek, en güçlü silahları ve en ileri taktikleri kullanarak Hak yolunda savaşın. HACC ve UMRE ِ0 ّٰ ِ ْ& َ َة,ُ َواَ ِ ُّ& ا ْا َ ّ َ َو ْا 196. Ey müminler! Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. İbadetler başta olmak üzere, başladığınız her işi en güzel biçimde bitirmeye çalışın. Hiçbir işinizi yarım ve eksik bırakmayın ve yaptığınız işleri yalnız Allah için yapın. Umre farz olmamakla birlikte, eğer umreye başlanmışsa, sonuna kadar tamamlanması gerekir. Zira hiçbir ibadet, nasıl olsa farz değildir diye sebepsiz yere yarım bırakılamaz. Aynı şekilde gerek farz gerek nafile hacca niyet edenin de, haccını tamamlaması gerekir. يM ِ )ْ @َ َ ِ َ ْا% ْ &ََ R "ْ ُ ْ =ِ 'ْ ُ ِ ْن اRَ َ !ْ 8َ ا Fakat eğer başladığınız hac veya umreyi tamamlamaktan sizi alıkoyan düşman, hastalık, doğal afet gibi bir engelle karşılaşırsanız, o zaman gücünüzün yeteceği bir kurban kesmeli veya yapabilirseniz, böyle bir kurbanı kesilmek üzere Kâbe’ye göndermelisiniz. Kurbanlık hayvan bulamazsanız, onun bedelini göndermeli veya bulunduğunuz yerdeki yoksullara vermelisiniz. Yarım kalan hac veya umrenizi bu şekilde tamamlamış olursunuz. ُ َ srُ ُ; ا ُرAِ ْ َ Iَ َو Qُ0 Aَ ّ ِ َ َ ْا َ@ ْ) ُيAُ 7ْ 1َ ]8ّٰ ' َ "ْ T Bu arada, kurbanlık hayvan kesileceği yere ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Çünkü hacı adayı ihrama girdikten sonra kurban kesip ihramdan çıkıncaya kadar tıraş olmamalı, koku sürünmemeli, tırnağını kesmemelidir. Ancak kurban gönderen kişi, kurbanının yerine ulaşıp kesildiğine kanaat getirdiği zaman başını tıraş edip ihramdan çıkabilir. ْ اَ ًذى ِ ْ َرG Q( ِ اَ ْوH1 ُ ْU ِ ََ& ْ َ^ َنR ْ ٌ / ! ? 1 ) َ R Q ا ْ ( ً ( َ "ْ T َ َ ِ ِ ُ 5ُ ٍ اَ ْوVَ )َ ?َ م اَ ْو ِ ِ Mٍ % ٍ
Fakat sizden her kim tıraş olmaya, koku sürünmeye veya elbise giymeye muhtaç olacak şekilde hastalanır veya başında yara, saçkıran, bitlenme gibi bir rahatsızlık meydana gelir ve bu yüzden saçlarını keserek ihramdan çıkmak zorunda kalır ise, ya üç gün oruç
tutarak yahut gĂźcĂź ĂślçßsĂźnde sadaka vererek veya maddĂŽ imkânlarÄąna gĂśre bir deve, sÄąÄ&#x;Äąr, koyun veya keçi kurban ederek fidye vermelidir. Bu hĂźkĂźm, ister hac yolunda bir engelle karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;sÄąn, ister Kâbe’ye ulaĹ&#x;sÄąn, ihramdan çĹkmasÄąnÄą gerektirecek bir mazereti olan bĂźtĂźn hacÄąlar için geçerlidir. ‍ي‏M Ů? )Ů’ @ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ŮŽ ْا‏% Ů’ &ŮŽŮŽ R šŮ?Ů‘ ŮŽ ‍ Ů’& ŮŽ Ů?ŘŠ اŮ? ŮŽ ] ْا‏,Ů? Ů’ Ů? Â…ŮŽ 8ŮŽ Ů‘ &ŮŽ ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R – "Ů’ 8Ů? Ů’U Ů? َ‍ا ا‏G‍ Ů? َذ‏RŮŽ ŮŽ !Ů’ 8ŮŽ ‍ا‏ EÄ&#x;er haccÄąnÄązÄą tamamlamanÄąza mani olan hastalÄąk, kaza, dĂźĹ&#x;man gibi engellerden kurtulup gĂźvene kavuĹ&#x;ursanÄąz, hac mevsimine kadar umreden yararlanmak isteyen, yani hem Kâbe’ye gelmiĹ&#x;ken umre yapÄąp sevabÄąnÄą kazanmak, hem de umreden sonra ihramdan çĹkarak, hac baĹ&#x;layana dek ihram yasaklarÄąndan muaf kalmak ve ihram yasaklarÄąndan yararlanmak suretiyle temettĂź haccÄą yapmak isteyen kiĹ&#x;i, kurban gĂźnlerinde gĂźcĂźnĂźn yettiÄ&#x;i bir kurban kesmelidir. Ů° ŮŒ0 AŮŽ Ů? ^ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŒŘŠâ€Ź ŮŽ ŮŽ /ŮŽ AŮ’ Ů? "0 Ů’ 8Ů? ,Ů’ # ŮŽ ‍ Ů? اŮ? َذا َع‏,ŮŽ 7Ů’ ŮŽ ‍ ْا ŮŽ Ů‘Ů?š ŮŽŮˆâ€ŹkRŮ? ‍ م‏ Ů? R )Ů’ xŮ? 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R Ů? 1ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů? ا‏yŮŽ A„َ ‍َ= ŮŽ! Ů?م‏ Kurban edebileceÄ&#x;i herhangi bir hayvan bulamayan ise, ßç gĂźn hacda, yedi gĂźn de memleketine dĂśndĂźÄ&#x;Ăź zaman olmak Ăźzere, toplam on gĂźn oruç tutmalÄądÄąr. Hacdaki ßç gĂźnlĂźk orucun, Zilhicce’nin 7, 8 ve 9. gĂźnlerinde tutulmasÄą mĂźstehaptÄąr. Ancak saÄ&#x;lÄąk durumu mĂźsait olmayanlarÄąn oruç tutmalarÄąna gerek yoktur. Ů’ Ů’ Ů? 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ‍ام‏ ‍ا‏ ) x % & ‍ا‏ ‍ Ů? ي‏l
Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ QŮ? AŮ? Ů’:َ‍ Ů’ ا‏T Ů? Ů? Ů? ' Ů?0
Bu hĂźkĂźmler, kendisi veya ailesi Mescid-i Harâm’da oturmayan kimseler içindir. ÇßnkĂź Mekke’de ve çevresindeki kutsal Harem BĂślgesi’nde yaĹ&#x;ayanlar için hacdan Ăśnce umre yapma, yani temettĂź haccÄą yoktur. DolayÄąsÄąyla, onlara fidye ve oruç da yoktur. AyrÄąca onlarÄąn sĂźrekli olarak ihramlÄą hâlde bulunmalarÄą da mĂźmkĂźn deÄ&#x;ildir. BĂźtĂźn bu hĂźkĂźmler, size Ĺ&#x;u bilinci kazandÄąrmak içindir: ﴞ٥يٌ﴿ ‍ ب‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏ c Ů? ;ŮŽ ,Ů? ‍ Ů?) ْا‏1)( qŮŽ ‍ا‏ Allah’tan gelen emir ve uyarÄąlar karĹ&#x;ÄąsÄąnda son derece titiz ve duyarlÄą olun, O’na karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ve bilin ki, Allah’Ĺn azabÄą çok Ĺ&#x;iddetlidir. Hac ile ilgili diÄ&#x;er ayrÄąntÄąlara gelince: ‍ ت‏ MŮŒ ŮŽ AŮ? ,Ů’ ŮŽ ŮŒ @Ů? qŮ’ َ‍اَ Ů’ ŮŽ Ů‘Ů?š ا‏ 197. Hac, Ăśteden beri bilinen aylardadÄąr. Bunlar da herkesçe bilindiÄ&#x;i Ăźzere Ĺževval ve Zilkade aylarÄą ile Zilhicce ayÄąnÄąn ilk on gĂźnĂźdĂźr. Hac ile ilgili ibadetler yalnÄązca bu sÄąnÄąrlÄą sĂźre içinde
yapÄąlabilir. Hac vaktinden Ăśnce hac için ihrama girmek caiz ise de, sĂźnnete aykÄąrÄą olduÄ&#x;u için mekruhtur. ŮŽ )# ŮŽ R‍ َع‏vŮŽŮŽ R šَ Ů‘ ŮŽ ‍!@ Ů‘ ŮŽ ْا‏ š0Ů?Ů‘ ŮŽ ‍ ْا‏kRŮ? ‍َال‏ ŮŽ ŮŽ RŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R Ů? RŮ? IŮŽ ‍َŠ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? IŮŽ ‍ ŮŽŮ‚ ŮŽŮˆâ€Ź% Ů? R( ‍؜‏ Her kim o aylarda ihrama girmek, telbiye getirmek veya kurbanlÄąk gĂśndermek suretiyle haccÄą tamamlamayÄą kendisine gerekli kÄąlarsa, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, hac sÄąrasÄąnda kadÄąna yaklaĹ&#x;mak, gĂźnah iĹ&#x;lemek, kavga ve mĂźnakaĹ&#x;a etmek yoktur. Gerçi gĂźnah iĹ&#x;lemek ve kavga etmek her zaman yasaktÄąr ama, bunlar hac esnasÄąnda iĹ&#x;lenirse çok daha bĂźyĂźk gĂźnaha sebep olurlar. ‍ا‏ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 Ů‘Ů° QŮ? &Ů’ AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ E Ů?Ů’a Ă–yleyse iyi ve yararlÄą iĹ&#x;ler yapÄąn. UnutmayÄąn ki, her ne iyilik yaparsanÄąz, Allah onu bilmektedir ve karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą muhakkak verecektir. ŮŽ Ů‘ ‍ا Ů?د‏ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏EŮ’ a ‍ى‏b Ů° ;Ů’ 8 ‍ا‏ ŮŽ ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽŮˆ Ů?ŘŻŮˆŘ§â€ŹZŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Bir de, kendiniz için azÄąk hazÄąrlayÄąn. “Allah’a tevekkĂźl ediyoruz!â€? diyerek hac yolculuÄ&#x;u için gereken hazÄąrlÄąklarÄą ihmal etmeyin. Fakat her zaman ve her yerde olduÄ&#x;u gibi, hac yolculuÄ&#x;unda da kuĹ&#x;kusuz en iyi azÄąk, kiĹ&#x;iyi kĂśtĂźlĂźklerden, gĂźnahlardan koruyarak iyiliklere, gĂźzelliklere sevk eden ihlâs ve samimiyet, yani takvadÄąr. ŮŽ Ů’ k Ů? \‍ اŮ?Ůˆâ€ŹG1ŮŽ ‍ ن‏ ﴞ٥ي٧﴿ ‍ ب‏ Ů? ;Ů? ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? 7ŮŽ Ů’ I‍ا‏ O hâlde, bana karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ey akÄąl sahipleri! Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů? Ů’ َع‏vŮ‹ Ů’HŮŽR ‍ ا‏JŮ? 8ŮŽ 7Ů’ ŮŽ ‍ Ř Ř§ŮŽ ْن‏ Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ˆ "0 Ů’ T ŮŽ !Ů’ ŮŽ ŮŒ UŮŽ # Ů? "Ů’ T 198. Bu arada, hac esnasÄąnda ticari, kĂźltĂźrel, siyasi ve bilimsel etkinliklerde bulunarak Rabb’inizin lĂźtuf ve nimetini aramanÄązda size bir gĂźnah yoktur. Ä°slam’a gĂśre hac ibadetini yerine getirirken aynÄą zamanda ticari faaliyetlerde bulunmanÄąn hiçbir mahzuru yoktur. Ů’ Ů? ,ŮŽ Ů’ &ŮŽ ‍ْ ŮŽ) ْا‏U Ů? ‍ا‏ َ‍ا ا‏G‍ Ů? َذ‏RŮŽ Ů° ‍َ Ů’Ř° Ů?^ Ů? ŮˆŘ§â€ŹR ‍َ ت‏ Ů’HŮŽ ‍ا‏ R " 8 R Ů? Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? u ‍ام‏ Ů?
Arafat’tan MĂźzdelife’ye doÄ&#x;ru sel gibi akÄąn akÄąn inerken, MĂźzdelife’de bulunan MeĹ&#x;ar-i Harâm’Ĺn yanÄąnda akĹ&#x;am ve yatsÄą namazlarÄąnÄą birlikte kÄąlarak, Kur’ân okuyarak ve telbiyeler getirerek Allah’Ĺ anÄąn. G ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů?& ŮŽ ا‏Q( AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ‍" ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏M Ů’ T Ů? 1)Ů° :ŮŽ &ŮŽ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§ Ů’Ř° Ů?^ Ů? Ůˆ Ů?ه‏ ŮŽ Ů‘ ( H ﴞ٥ي٨﴿ +
Fakat atalarınızdan gördüğünüz gibi değil, Allah’ın size gösterdiği biçimde onu anın! Size doğruları ve güzellikleri öğrettiği için Rabb’inizin adını yücelterek O’na şükredin. Gerçek şu ki, bundan önce siz, doğru yolu şaşırmış kimselerden idiniz. Rabb’iniz sizi bu âyetlerle eğitip olgunlaştırmadan önce, siz iman ve ibadetten habersiz idiniz. َ ّ َ ض ﴾١٩٩﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا ّٰ ِ ُ واJْ 8َ ا ُ !ْ ' َ ّٰ َ اِ ّ َن0 ا ْ س َو ُ R( َُ ّ َ" ا َ Rَ ا َ ْ ِ اH! ُ U ا 199. Sonra Müzdelife’den Mina’ya doğru yönelin. Bu arada, mensup olduğunuz ırk, sınıf veya sosyal statü sebebiyle kibirlenip halktan ayrı durmayın. Siz de insanların akın akın gittiği yerden gidin ve hatta kibirlenmek şöyle dursun, günahlarınızdan dolayı Allah’tan bağışlanma dileyin. Doğrusu Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. َ
ُ T ا0 ً ^ْ ّ َ) ِذqَ َ َء ُ^ ْ" اَ ْو اG َ ْ^ ِ ُ^ ْ" ٰاCِ ^َ ا َ ّٰ َ ْذ ُ^ ُ واR "ْ T َ Vَ ِ َذاRَ ِ Uَ َ "ْ 8ُ !ْ H 200. Hac ibadetlerinizi bitirince, tıpkı Cahiliye Devri’nde atalarınızı üstün meziyetleriyle överek andığınız gibi, hatta daha büyük bir coşkuyla Allah’ı anın. ٰ ْ kRِ Qُ َ َ َ! َو5ْ ) ا ُّ kRِ Uَ ِ ٰاGUَ َ ّ ل َر ُ ;ُ 1َ ْ َ س َ ّ َ &َِ R ﴾٢٠٠﴿ ٍقvَ a َ ْ ِ َ ِةa ِ Iا ِ U ا
İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Ey Rabb’imiz, bize vereceğini bu dünyada ver!” diye dua eder ve yaşantılarını bu temel düşünceye göre biçimlendirirler. Onlara, âhiretteki ebedî nimetlerden hiçbir pay yoktur. ٰ ْ kRِ ً َوUَ % ُّ kRِ Uَ ِ ٰاGUَ َ ّ ل َر َ ّ اب ُ ;ُ 1َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ َو ﴾٢٠١﴿ ر َ Cَ َ Uَ Vِ ً َوUَ % َ ' َ َ ِةa َ ' َ !َ 5ْ ) ا ِ Iا ِ U ا 201. Buna karşılık öyle insanlar da vardır ki, “Ey Rabb’imiz! Bize dünyada da ahirette de iyilikler bahşet ve bizi cehennem azabından koru!” diye dua ederler. G ٰ اُو ْ َ َ َ ٰ َ ﴾٢٠٢﴿ ب % ا 1 ا و ا 7 % ^
& S! = 5 " @ / [ ّ َ ْ \ ّ ُ َ َ َ َ ِ ِ ِ ( ُ ُ ٌ ُ ِ ( 0
202. İşte onlara, kazandıklarından bir pay vardır. Rablerinden hem dünyada hem de ahirette iyilikler isteyen bu insanlara, işledikleri salih amellere ve yaptıkları samimi dualara karşılık, dünya ve âhirette paylarına düşen mutluluk ve nimetler mutlaka verilecektir. Hiç kuşkusuz Allah, iyilikleri ve kötülükleri asla karşılıksız bırakmayan, yeri ve zamanı geldiğinde hesabı çabuk görendir. ات َ ّٰ َوا ْذ ُ^ ُ وا 0ٍ ُ)و َد,ْ َ م ٍ 1َ ّ َ اkGR( ا
203. Ey mĂźminler! SayÄąlÄą gĂźnlerde Allah’Ĺ anÄąn. Kurban bayramÄąnÄąn ikinci, ßçßncĂź ve dĂśrdĂźncĂź gĂźnlerini Mina’da tekbirler getirerek, dualar ve zikirler ederek, Ĺ&#x;eytan taĹ&#x;layarak geçirin. G ŮŽ R +Ů’ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ kR( oŮŽ xŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R QMŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "ŮŽ „ْ Ů?‍ ا‏vŮŽ Ů? Her kim acele edip bayramÄąn ikinci ve ßçßncĂź gĂźnlerinde bu ibadetleri tamamlayÄąp iki gĂźn içinde memleketine hareket etmek Ăźzere Mina’dan Mekke’ye dĂśnerse, ona bir gĂźnah yoktur. G ŮŽ R ŮŽ a ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ]0 ;Ů° ŮŽ Ů‘ ‍* Ů? ŮŽ& Ů? ا‏ QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "ŮŽ „ْ Ů?‍ ا‏vŮŽ
Kim de Ĺ&#x;eytan taĹ&#x;lamayÄą ßçßncĂź gĂźne, yani bayramÄąn dĂśrdĂźncĂź gĂźnĂźne ertelerse, kĂśtĂźlĂźklerden dikkatlice sakÄąnÄąp korunduÄ&#x;u takdirde ona da gĂźnah yoktur. Mina’dan Mekke’ye, kurban bayramÄąnÄąn ßçßncĂź veya dĂśrdĂźncĂź gĂźnĂźnde dĂśnebilirsiniz. Ă–nemli olan Mina’da kaldÄąÄ&#x;ÄąnÄąz gĂźn sayÄąsÄą deÄ&#x;il, niyet ve davranÄąĹ&#x;larÄąnÄązdaki gĂźzelliktir. Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٠٣﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ ŮŽ Ů’ Ů? QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů’" ا‏T Ů’ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏ Bu yĂźzden, Allah’tan gelen emirlere harfiyen riayet ederek kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her çeĹ&#x;idinden titizlikle sakÄąnÄąn ve bilin ki, hepiniz yaptÄąklarÄąnÄązÄąn hesabÄąnÄą vermek Ăźzere eninde sonunda O’nun huzurunda toplanacaksÄąnÄąz. EN KĂ–TĂœ ve EN Ä°YÄ° Ä°NSAN MODELÄ° 200-201. âyetlerde, Allah’tan sadece dĂźnya nimetlerini isteyen kĂśtĂź insan modeli ile hem dĂźnyada hem âhirette iyilik isteyen iyi insan modeli anlatÄąlmÄąĹ&#x;tÄą. AĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki dĂśrt âyette ise, kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn ve iyiliÄ&#x;in en uç noktasÄąnda bulunan iki insan karakteri ele alÄąnmaktadÄąr: Ů’ ŮŽŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏kRŮ? QŮ? Ů? Ů’ VŮŽ /ŮŽ 7Ů? xŮ? ,Ů’ 1Ů? Ů’ ŮŽ ‍ س‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ م‏ Q( 7Ů? AŮ’ VŮŽ kR( ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° )Ů? @Ů? Ů’ 1Ů? ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ Ů? U ‍ا‏ Ů? =ŮŽ iŮ? ‍ ŮŽ ا Ů‘Ů?) ا‏:Ů? ‍* ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٠٤﴿
204. Ä°nsanlardan Ăśyleleri vardÄąr ki, dĂźnya hayatÄąyla ilgili sĂśzleri senin hoĹ&#x;una gider. Ăœstelik insanlarÄą aldatmak için, kendisinin ne kadar iyi niyetli ve samimi olduÄ&#x;u konusunda yeminler ederek kalbindeki duygu ve dĂźĹ&#x;Ăźncelerin samimiyetine Allah’Ĺ Ĺ&#x;ahit tutar. Hâlbuki o, gerçekte en tehlikeli dĂźĹ&#x;mandÄąr. ÇßnkĂź keskin zekâsÄą ve tatlÄą diliyle kamuoyunu yanÄąltarak insanlarÄą dilediÄ&#x;i gibi yĂśnlendirmektedir. ŮŽ Ů’ kRŮ? ],Ů° ŮŽ ] Ů‘Ů° ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽ Ů‘ ‍؍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ْا‏/ŮŽ AŮ? @Ů’ 1Ů? ‍! ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€ŹR( )ŮŽ % ﴞ٢٠ټ﴿ ‍ َد‏% Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮŽ0 %Ů’ U ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ‍ ْا‏S Ů? Ů’ !Ů? Ů? ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏
205. Bu yapmacÄąk sĂśzlerinden sonra gĂźnlĂźk yaĹ&#x;antÄąsÄąna dĂśnĂźp gidince, hele bir de gßç ve yetki elde edip yĂśnetimi ele geçirince, yeryĂźzĂźnde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalÄąĹ&#x;Äąr. Bencillik ve açgĂśzlĂźlĂźÄ&#x;Ăź yĂźzĂźnden, doÄ&#x;ayÄą tahrip edecek, saÄ&#x;lÄąklÄą ve erdemli bir neslin yetiĹ&#x;mesini Ăśnleyecek, verimli bir Ăźretimi ve adil paylaĹ&#x;ÄąmÄą baltalayacak eylemlerde bulunur. Oysa Allah bozgunculuÄ&#x;u ve fesadÄą sevmez. ŮŽ V( â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ﴞ٢٠ٌ﴿ â€ŤÂˆ ْا Ů?& ŮŽ@ Ů?د‏ ŮŽ َ‍ا ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏QŮ? ŮŽ o! ŮŽ [Ů’ 7Ů? ŮŽ ‍Ů?" ŮŽŮˆâ€Ź0 UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # ŮŽ QŮ? 7Ů? %Ů’ ŮŽ ŮŽ R "Ů? „ْ I
Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů?؊‏ZŮŽ Ů‘ ,Ů? ‍ ْا‏QŮ? Ů’ CŮŽ a 206. Ona, “Allah’tan kork da yeryĂźzĂźnde bozgunculuk yapmaktan, ekini ve nesli yok etmekten vazgeç!â€? dense, kendini kaptÄąrdÄąÄ&#x;Äą o ahmakça gururu, onu iyice gĂźnaha sĂźrĂźkler. ArtÄąk ona cehennem yeter, ne kĂśtĂź bir yataktÄąr o! ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٠٧﴿ ‍ Ů?د‏7ŮŽ ,Ů? Ů’ Ů? ‍ ŮŒŮ â€ŹsrŮ? ‍ا َع‏ Ů?0 Ů‘Ů° ‍ ت‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ َإ‏G ŮŽJ8Ů? ‍ا‏ Ů’ QŮ? % Ů? l Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ 5ŮŽ ‍ Ů’ ( ي‏1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ س‏ Ů? U ‍ا‏ 207. Ä°nsanlardan Ăśyleleri de vardÄąr ki, Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak için O’nun uÄ&#x;runda canÄąnÄą, malÄąnÄą ve tĂźm varlÄąÄ&#x;ÄąnÄą seve seve feda eder. Allah da kullarÄąna karĹ&#x;Äą çok Ĺ&#x;efkatlidir ve bu fedakârca davranÄąĹ&#x;Äą elbette ĂśdĂźllendirecektir. Onun için: TOPYEKĂœN Ä°SLAM’A ve ESENLÄ°ÄžE GÄ°RÄ°N! Ů? ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ن ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ات‏ ŮŒ 7( Ů? ‍ Ů’" ŮŽ Ů?) Ů‘ŮŒŮˆâ€ŹT + Ů? ŮŽ Ů? a Ů? ‍ ا‏,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źu Ů‹ RŮŽ Ů‘ G^ŮŽ "Ů? AŮ’ % ‍ا‏ Ů? ‍ ا اد‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů?0 ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ Ů?Ů‘ kRŮ? ‍ ا‏AŮ? aŮ’ ﴞ٢٠٨﴿
208. Ey iman edenler, hepiniz topyekĂźn Ä°slâm’a girin! BĂźtĂźn varlÄąÄ&#x;ÄąnÄązla ve tam bir teslimiyetle Allah’a boyun eÄ&#x;in. Her Ĺ&#x;eyinizi tĂźmĂźyle O'na adamak suretiyle barÄąĹ&#x;, esenlik ve huzurun teminatÄą olan ve bir tek Allah’a boyun eÄ&#x;me esasÄąna dayanan Ä°slâm’a girin. Bu teslimiyet, yĂźce Allah'Äąn hĂźkmĂźne ve yazgÄąsÄąna razÄą olmayan en ufak bir dĂźĹ&#x;Ăźnce, duygu, niyet, eylem, arzu ve endiĹ&#x;e kÄąrÄąntÄąsÄąna yer vermeyen kesin bir teslimiyet olmalÄądÄąr. HayatÄąnÄązÄą, bir bĂślĂźmĂźnde Allah'a, diÄ&#x;er bĂślĂźmĂźnde baĹ&#x;ka varlÄąklara itaat edecek Ĺ&#x;ekilde parçalara ayÄąrmayÄąn. DĂźĹ&#x;Ăźncelerinizi, kĂźltĂźrĂźnĂźzĂź, biliminizi, ekonominizi, siyasetinizi, aile hayatÄąnÄązÄą, hukukunuzu, eÄ&#x;itim sisteminizi; kÄąsacasÄą her yĂśnĂźyle hayatÄąnÄązÄą Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i kurallara gĂśre dĂźzenleyin. SakÄąn Allah’Ĺn emir ve uyarÄąlarÄąmÄą gĂśzardÄą edip de Ĺ&#x;eytanÄąn adÄąmlarÄąnÄą izlemeyin. ÇßnkĂź o, sizin apaçĹk bir dĂźĹ&#x;manÄąnÄązdÄąr.
ُ ْ َء# G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ "ْ 8ُ Aْ َ ِ ْن َزRَ ﴾٢٠٩﴿ "ٌ !T( ' َ ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ َ ْ R ت ُ Uَ !ِّ 7َ ُ" ْاT َ Zٌ 1Z( َ ا
209. Size bunca açık deliller geldikten sonra haktan sapacak olursanız, şunu iyi bilin ki, Allah azîz ve hakîmdir. Günahkârları cezalandırma kudretine sahiptir ve onlarla nasıl ilgileneceğini çok iyi bilir. Zira O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Hükmüne karşı gelinemez; dilediğini yapar, emrini derhal yerine getirir. Bununla birlikte, hikmet ve adalet sahibidir. Yaptığını hikmetle, yerli yerince ve sağlam olarak yapar. İnsanların İslâm nizamı altında barış ve selamet içinde yaşaması da hikmetindendir. Eğer günahkârları hemen cezalandırmayıp geriye bırakıyorsa, bu da hikmetindendir. Evet, hak ve hakikat apaçık ortadayken, o inkârcılar Allah’ın kelamına iman ve itaat etmek için daha ne bekliyorlar? G َّ َ ُ G ْ ْ ْ ْ ٰ َ َ َ َ َ ٰ ٰ ُ ْ ُ # ُ ْ ُ ُ َJ رcُ ُ Iا ا ] ا و Iا k H V و T [ A & ا و م & ا o A } k R ا " @ !
1 ن ا I ِ ّ ّ ِ َ ُ0 ْ َ ِ َ ِ َ َ ِ َ ِ ُ ون اd ْU1َ oْ :َ (ُ ُ َُ ِ َ َ ُْ َ ِ ٍ ﴾٢١٠﴿
210. Yoksa onlar, beyaz buluttan örtüler, tüller ve gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin onlara gelmesini ve nihaî hükmün verilip işlerinin bitirilmesini mi bekliyorlar? Acaba bu insanlar, kendilerine vaad edilen korkunç gün gelip çatıncaya kadar inatlarını sürdürüp bekleyecekler mi? Şunu iyi bilin ki, bütün işler zorunlu olarak Allah’a döndürülür. Her konuda son sözü söyleyecek, nihaî hükmü verecek olan Allah’tır. Madem her şey ister istemez O’nun huzuruna gidecektir, o hâlde O’na sığınıp emirlerine boyun eğmekten başka çareniz yoktur. َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ oْ َ ٍ0 Uَ !ِّ َ ٍ 1َ ْ" ِ ْ ٰا:ُ Uَ !ْ َ َ^ ْ" ٰاo1 211. Aksine davrananların nasıl bir akıbete uğradığını görmek istersen, İsrailoğulları’na sor; onlara hak ve hakikati açıkça gösteren nice mucizeler ve nice açık deliller vermiştik de, hepsini bile bile inkâr etmişlerdi. Bundan dolayı da dünya ve âhirette lanete uğramışlardı. G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ ا ﴾٢١١﴿ ب ِ ّٰ َ &َ ,ْ 5ِ ِّ) ْل7َ 1ُ ْ َ َو ّٰ ِ ّ َنRَ Qُ ْ َء# ِ ;َ ,ِ ُ) ْا1)( qَ َ ا Kim Allah’ın İslam ve iman nimeti kendisine ulaştıktan sonra onu inkâr ve isyankârlık ile değiştirirse, şunu iyi bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir. İnsanın inkâr bataklığına saplanmasının en önemli sebebi şudur:
Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ 1Ů?Ů‘ ‍Ů?ز‏ ‍ ا‏e UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? Ůˆ َن Ů? ŮŽ ا‏iŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ 212. Ä°nkâr edenlere dĂźnya hayatÄą sĂźslĂź gĂśsterilmiĹ&#x;tir. Onlar dĂźnya nimetlerden uygun biçimde faydalanarak bunlarÄą kendilerine bahĹ&#x;eden yĂźce YaratÄącĹ’ya Ĺ&#x;Ăźkredecekleri yerde, gĂśzlerini sadece bu nimetlere diker ve sahip olduklarÄą mal ve servetle gurura kapÄąlarak inananlarla alay ederler. Ů?0 &ŮŽ !Ů° ;Ů? ‍ Ů’ ŮŽŮ… ْا‏1ŮŽ "Ů’ @Ů? VŮŽ ŮŽŮ’ R ‍ ŮŽ ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Oysa kĂśtĂźlĂźkten, haksÄązlÄąktan titizlikle sakÄąnÄąp korunan o takva sahipleri, DiriliĹ&#x; GĂźnß’nde onlardan çok daha ĂźstĂźn konumda olacaklardÄąr. G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?ز Ů?ق‏1ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٥٢﴿ ‍ ب‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ' Ů? E Ů? % Ů? Ů’ ŮŽJ Ů? ‍ Ů?إ‏
Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, dilediÄ&#x;ine hadsiz hesapsÄąz rÄązÄąklar bahĹ&#x;eder. Ă–yleyse, bĂźtĂźn nimetlerin Allah’tan geldiÄ&#x;ini bilin; Ĺ&#x;ÄąmarÄąp insanlarÄą kßçßmseyerek, haktan yĂźz çevirip inkâra saparak bĂślĂźcĂźlĂźÄ&#x;e, ayrÄąmcÄąlÄąÄ&#x;a yol açmayÄąn. HatÄąrlayÄąn ki: Ä°NSANLAR BÄ°R TEK ĂœMMET Ä°DÄ° Ů? Ů’ !ŮŽ Ů? Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ب‏ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍َ^ َن‏ ŮŽ Ů‘ ( 7Ů? U ‍ا‏ ŮŽ ,ŮŽ 7ŮŽ RŮŽ ‍ا' ŮŽ) ً؊‏ "ŮŽ T Ů? Ů‘Ů° Š ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ Ů?@ Ů?" ْا‏,ŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Źu ŮŽ 1‍ (ع‏CŮ? Ů’U Ů? ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź1 ( Ů? ‍ Řł اŮ? Ů‘ ŮŽ Ů‹ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? U ‍ا‏ Ů?Ů‘ 7ŮŽ Ů? + ŮŽŮ‘ + ŮŽ Ů’ ŮŽ Q0Ů? !R( ‍ Ů? ا‏AŮŽ 8ŮŽ Ů’a‍!& ا‏ ŮŽ R( ‍ س‏ Ů? U ‍ا‏ 213. Ä°nsanlar, baĹ&#x;langĹçta yalnÄązca Allah’a ibadet eden ve aynÄą inanç ve ilkeler etrafÄąnda birleĹ&#x;en bir tek Ăźmmet idi. Dinlerin çok tanrÄącÄąlÄąktan tek tanrÄą inancÄąna doÄ&#x;ru evrimleĹ&#x;tiÄ&#x;ini Ăśne sĂźren materyalistlerin iddiasÄąnÄąn aksine, Allah ilk insan Ă‚dem (as)’Ĺ yarattÄąÄ&#x;Äąnda, O'na Hak Dini vahyederek doÄ&#x;ru yolu gĂśstermiĹ&#x;ti. Ă‚dem (as)’Ĺn torunlarÄą, uzun bir sĂźre onun yolunda gitmiĹ&#x;ler ve hepsi de bir ve aynÄą Ăźmmete baÄ&#x;lÄą kalmÄąĹ&#x;lardÄą. Fakat sonralarÄą hak dinden sapmalar baĹ&#x;layÄąnca, insanlar birbirine dĂźĹ&#x;man gruplara ayrÄąldÄąlar. Bunun Ăźzerine Allah, insanlÄąÄ&#x;Äąn sapmaya baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą her yol ayrÄąmÄąnda, hak dinde sebat edenleri her iki âlemde kurtuluĹ&#x; ile mĂźjdeleyen ve bâtÄąl yollara sapÄąp ayrÄąlÄąk çĹkaranlarÄą dĂźnyada zillet, âhirette cehennem azabÄą ile uyaran peygamberleri gĂśnderdi. O peygamberlerle birlikte, anlaĹ&#x;mazlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;tĂźkleri konularda insanlar arasÄąnda hĂźkmetmeleri için, hak ve hakikati ortaya koyan Kitab’Ĺ indirdi. Ä°Ĺ&#x;te bugĂźn de aynÄą amaçla size bu Kur’ân’Ĺ gĂśndermiĹ&#x; bulunuyor.
G ŮŽ ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? â€ŤŮˆ Ů? Ů?ه‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮ? !R(  ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ŮŽ AŮŽ 8ŮŽ Ů’aâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ@)َى‏RŮŽ "M Ů’ @Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ !Ů‹ JŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ Ů? UŮŽ !Ů‘Ů? 7ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů’ Ů?@ Ů?" ْا‏# Ů° Ů?‍ Ů?ŘĄ ا‏ Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ0 ( 5Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا ŮŽ Ů? Ů‘ Ů? Ů? ْذ‏QŮ? !R( ‍ Ů? ا‏AŮŽ 8ŮŽ Ů’a‍Ů? ŮŽ& ا‏ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’@ ()ي‏1ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٥٣﴿ "! ; 8 % ‍اء‏ ? ] Ů‘ ŮŽ Ů’ ( Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? Ů?
Fakat Kitap verilen Hristiyanlar ve Yahudiler, kendilerine gerçeÄ&#x;i gĂśsteren apaçĹk deliller geldikten sonra, sÄąrf aralarÄąndaki ihtiras ve azgÄąnlÄąktan dolayÄą Allah’Ĺn dinini paramparça ederek onda ayrÄąlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;tĂźler. BĂśylece Allah, onlarÄąn ihtilafa dĂźĹ&#x;tĂźkleri o hakikate, kendi izni ve iradesiyle Son Peygambere ve Kur'ân'a iman edenleri ulaĹ&#x;tÄąrdÄą. ÇßnkĂź Allah, hangi Äąrktan ve hangi toplumdan olursa olsun, hak dinin sancaÄ&#x;ÄąnÄą taĹ&#x;Äąmaya lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;Ăź ve baĹ&#x;arÄąya, kurtuluĹ&#x;a, zafere ulaĹ&#x;masÄąnÄą dilediÄ&#x;i kimseyi dosdoÄ&#x;ru yola iletir Demek ki insanlÄąk tarihi, iyilerle kĂśtĂźler arasÄąnda sĂźregelen ve kÄąyamete kadar sĂźrecek olan çetin bir mĂźcadeleden ibarettir. Bu mĂźcadelede baĹ&#x;arÄąlÄą olup ebedĂŽ saadete ulaĹ&#x;mak için birçok zorluklara gĂśÄ&#x;Ăźs germek, zalimlerin baskÄą ve iĹ&#x;kencelerine sabretmek zorunda kalacaksÄąnÄąz. Ů? AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů’ ا‏AŮŽ a Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ ا ْا‏AŮ? a "0 Ů’ T ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏oŮŽŮ? y ŮŽ "Ů’ T Ů? )Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" اَ ْن‏8Ů? 7Ů’ % ŮŽ ‍اَ ْم‏ Ů? ' 214. Yoksa siz ey iman edenler, sizden Ăśnceki Ăźmmetlerin baĹ&#x;Äąna gelen sÄąkÄąntÄąlar, bela ve musibetler sizin de baĹ&#x;ÄąnÄąza gelmeden, Ăśyle kolayca cennete girebileceÄ&#x;inizi mi sandÄąnÄąz? HayÄąr; cennete girmenin bir bedeli vardÄąr ki, sizden Ăśnceki Ăźmmetler bu bedeli Ăśdediler: ŮŽ ;Ů? 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ Ů’ 7ŮŽ ‍ْ Ů?@ Ů?" ْا‏8% ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ =Ů’ 5ŮŽ ‍ اŮ? Ů‘ َن‏IG ŮŽ َ‍ا ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° Ů? =Ů’ 5ŮŽ ] Ů°8 ŮŽ QŮ? ,ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ ‍ Ů? ا‏ZŮ? Ů’ ‍ا Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ Ů?ز‏G ŮŽ Ů‘ H ‍ا‏ ﴞ٢٥٤﴿ S1 Ů? Ů‘Ů° ŮŒ ( VŮŽ ‍ا‏
Onlar Ăśyle zorluk ve sÄąkÄąntÄąlarla karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;mÄąĹ&#x;, Ăśylesine aÄ&#x;Äąr ve çetin imtihanlarla sarsÄąlmÄąĹ&#x;lardÄą ki, nihayet o zamanki peygamber ve beraberindeki mĂźminler, “ArtÄąk dayanacak gĂźcĂźmĂźz kalmadÄą, Allah’Ĺn yardÄąmÄą ne zaman?â€? diyecek hâle gelmiĹ&#x;lerdi. DayanÄąn, sabredin! Ĺžunu iyi bilin ki, Allah’Ĺn yardÄąmÄą pek yakÄąndÄąr! ALLAH YOLUNDA Ä°NFAK ve SAVAĹž ŮŽ Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽŮ’ ) Ů? ‍ ŮŽ ا‏AŮ’ AŮ? RŮŽ E ŮŽ ( ŮŽ VŮ’ I‍ا‏ Ů? ‍ا‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? ;Ů’ ŮŽ Ů’5َ‍ ا‏G ŮŽ oŮ’ VŮ? ‍َن‏0 ;Ů? Ů? Ů’U1Ů? ‍ ŮŽ َذا‏/ŮŽ 5ŮŽ AŮ? ÂŽŮŽ %Ů’ 1ŮŽ Ů° 8ŮŽ !ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ْا‏+ ( % ŮŽ &ŮŽ ‍ ] ŮŽŮˆ ْا‏ Ů?Ů’a Ů? ^
ŮŽŮ‘ ﴞ٢٥ټ﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ Q( Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ E ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo! Ů?Ů’a 0 Ů? 7( % ‍ا‏
215. Ey Muhammed! Sana, Allah yolunda hangi tĂźr mallardan vereceklerini, ne harcayacaklarÄąnÄą soruyorlar. Onlara de ki: “HayÄąr
olarak her ne verirseniz verin fark etmez, yeter ki temiz ve helal mallardan olsun. Fakat asÄąl Ăśnemli olan, bunun kimlere verileceÄ&#x;idir. Bu vereceÄ&#x;iniz mallar, ana baba, diÄ&#x;er akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmÄąĹ&#x;lar içindir. Ă–yleyse, az çok demeyin iyilik edin. UnutmayÄąn ki, her ne iyilik yaparsanÄąz Allah onu bilmektedir ve karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą mutlaka verecektir.â€? G Ů° ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ T G Ů° ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ T Ů? ŮŽ ŮŒ EŮ’ a Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?^ Ů’ ŮŒŮ‡â€Ź:Ů? ‍ Ů? Ů„ ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ ;Ů? ‍ Ů?" ْا‏T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ S
ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ ‍ ا‏7Ů?Ů‘ Ů? Ů? ‍] اَ ْن‏% ŮŽ ŮŽ :Ů? ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ ‍ ا‏:Ů? ŮŽ TŮ’ ŮŽ ‍] اَ ْن‏% ŮŽ 8Ů? ^Ů? Ů? ŮŽ ŮŒŮ‘ qŮŽ ŮŽ :Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٥ٌ﴿ ‍ن‏cŮŽ &Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů?" ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T
216. Ey mĂźminler! Her ne kadar hoĹ&#x;unuza gitmese de, zulĂźm ve haksÄązlÄąklara karĹ&#x;Äą Allah yolunda savaĹ&#x;mak size farz kÄąlÄąnmÄąĹ&#x;tÄąr. Gerçi savaĹ&#x;Äąn sÄąkÄąntÄą ve acÄąlarÄąna katlanmak zordur ve savaĹ&#x;mak, Ăślmek, ĂśldĂźrmek aslÄąnda kĂśtĂź bir Ĺ&#x;eydir. Fakat zulmĂź engellemenin baĹ&#x;ka bir yolu kalmamÄąĹ&#x;sa, daha bĂźyĂźk acÄąlarÄą Ăśnlemek için gerekirse savaĹ&#x;ÄąlmalÄądÄąr. ÇßnkĂź sizin hoĹ&#x;lanmadÄąÄ&#x;ÄąnÄąz bir Ĺ&#x;ey, aslÄąnda sizin için hayÄąrlÄą olabilir; hoĹ&#x;unuza giden bir Ĺ&#x;ey de sonuç itibariyle sizin için kĂśtĂź olabilir. Neyin faydalÄą, neyin zararlÄą olduÄ&#x;unu en iyi Allah bilir, siz bilemezsiniz. Ă–yleyse, bilgi ve tecrĂźbesi sÄąnÄąrlÄą olan insanoÄ&#x;lu, her Ĺ&#x;eyi bilen Allah’Ĺn rehberliÄ&#x;ine muhtaçtÄąr. HARAM AYLARDA SAVAĹž Hz. Peygamberin keĹ&#x;if amacÄąyla gĂśnderdiÄ&#x;i Abdullah bin CahĹ&#x; komutasÄąndaki sekiz kiĹ&#x;ilik bir gĂśzcĂź grubu, mĂźĹ&#x;riklere ait kßçßk bir ticaret kervanÄąyla karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;mÄąĹ&#x;tÄą. SavaĹ&#x;manÄąn haram olduÄ&#x;u Recep ayÄąna henĂźz girmediklerini sanan MĂźslĂźmanlar, geçmiĹ&#x;te uÄ&#x;radÄąklarÄą iĹ&#x;kencelerin ve haksÄąz yere yurtlarÄąndan sĂźrĂźlmenin intikamÄąnÄą alma hÄąrsÄąyla kervana saldÄąrarak mĂźĹ&#x;riklerden birini ĂśldĂźrdĂźler, ikisini de esir alÄąp ganimetlerle Medine’ye dĂśndĂźler. MĂźĹ&#x;riklerin, Hz. Peygamber’in ve mĂźminlerin asla onaylamadÄąÄ&#x;Äą bu olayÄą fÄąrsat bilerek MĂźslĂźmanlar aleyhinde yoÄ&#x;un bir propagandaya giriĹ&#x;mesi Ăźzerine, aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki âyetler nazil oldu: Ů’ ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ /ŮŽ 5ŮŽ AŮ? ÂŽŮŽ %Ů’ 1ŮŽ )Ů? xŮ? %Ů’ &ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ْا‏Q( Ů? ŮŒ Ů’ ^Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° o! Ů? 8ŮŽ VŮ? ‍ام‏ Ů? 7( ŮŽ Ů’ ŮŽ )ŮŒŮ‘ ?ŮŽ â€ŤŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź0 E7( ^ŮŽ QŮ? !R( ‍ ŮŒ ل‏8ŮŽ VŮ? oŮ’ VŮ? Q0Ů? !R( ‍ ل‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ا Ů’@ Ů? ا‏ Ů’ o0 Ů? Ů’8;ŮŽ ‍ Ů? اَ Ů’^ َ‚ Ů? Ů? ŮŽ ْا‏UŮŽ Ů’8 Ů? ‍ ŮŽŮˆ ْا‏M ‍ا‏ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? Ů? ‚َ ^Ů’ َ‍ ا‏QŮ? Ů’U Ů? Q( AŮ? Ů’:َ‍ا؏ ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’aŮ?‍ام ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? 217. Ey Peygamber! Sana, AraplarÄąn Ăśteden beri kutsal kabul ettikleri haram aylarda savaĹ&#x;manÄąn hĂźkmĂźnĂź soruyorlar. De ki: “Temel hedeflerinden biri yeryĂźzĂźnde barÄąĹ&#x; ve esenliÄ&#x;i saÄ&#x;lamak olan Ä°slâm dini, kan dĂśkĂźlmesini engelleyen bĂśyle gĂźzel geleneklere
titizlikle uyulmasını ister. Bu yüzden, bizzat Allah tarafından haram kılınan o aylarda savaşmak büyük günahtır. Bu günahı işleyen kâfir de olsa Müslüman da olsa, şiddetle kınanmalı ve gerekirse cezalandırılmalıdır. Bununla birlikte, insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah’a ve O’nun tarafından kutsal ilan edilen Mescid-i Haram’a saygısızca davranmak ve Mekke halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında haram aylarda savaşmaktan daha büyük bir günahtır. Bu gibi fitne ve bozgunculuklar, adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. İnsanları inançlarından dolayı işkencelere uğratan, acımasızca katleden, müminlere Kâbe ziyaretini yasaklayan, onları anayurtlarından çıkarıp mallarına mülklerine el koyan zalimler, birkaç Müslüman’ın —hem de haram aya girdiklerinin farkında olmadan— gerçekleştirdiği bu saldırıyı fırsat bilerek bütün Müslümanlar aleyhinde propaganda yapıyorlar. Birer barış ve iyilik havarisi edasıyla hak ve hukuktan dem vuran bu zalimlerin, eğer sözlerinde samimi iseler, öncelikle kendi işledikleri bunca zulüm ve haksızlığın hesabını vermeleri gerekmez mi? ُ ْU ِ ْ َ ِ) ْد1َ ْ َ ا َو ُ Uِ 1 ُ ُّدو ُ^ ْ" َ ْ (د1َ ]8ّٰ ' ُ 5َ Aُ ِ ;َ 1ُ ا ُ َنZَ 1َ Iَ َو ْ &ُ !َ Rَ Q( Uِ 1 ْ" َ ْ (دT B ْ ْ" اِ ِنT َ "ْ T 0 ُ َ 8َ ا G ٰ ة واُوaIا G ٰ ُوRَ R ^َ :و ْ ٰ َ َ َ َ َ ُ َ ُ ّ ْ ْ ِ ُ)و َنa U ا ب ? ا / [ و
! 5 ) ا k R " @
& ا B 7 ' / [ ّ َ @َ !R( "ْ :ُ ر ْ ْ ْ \ ِ َ Mِ َ ِ َ َ ِ ُ َ ُ َ ِ َ ِ \ ٌِ َُ َ ِM ﴾٢١٧﴿
O hâlde, müşriklerin kopardıkları bu yaygaraya bakıp da, onların gerçekten hak ve hukuka saygılı, barış yanlısı kimseler olduklarını sanmayın. Çünkü onlar, eğer güçleri yetse, sizi dininizden döndürene dek sizinle savaşmaktan geri durmazlar. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların tüm yaptıkları iyilikler ve kazandıkları sevaplar, dünyada da âhirette de boşa gidecektir. Onlar cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır. G ا َ ّ ا َواUُ َ َ ٰا1C( َ ّ اِ ّ َن ا "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا 7 k R وا ) :
# و وا #
: 1 C ِ0 ّٰ َ &َ 'ْ َن َر# ِ ّٰ o! ُ َ َ ( ( ُ ّٰ ا َو َ َ َ َ َ ( ُ ْ 1َ /َ [ِ ٰ \* اُو ُ ِ ﴾٢١٨﴿
218. Allah’a ve âyetlerine yürekten iman edenler, Allah yolunda zulüm ortamını terk ederek İslam diyarına hicret edenler ve Kur’ân’ın öngördüğü adalet sistemini yeryüzünde egemen kılmak için mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler var ya, işte onlar Allah’ın
rahmetini umabilirler. Onlar bu yolda mücadele ederken ellerinde olmadan birtakım hatalar işleseler bile affedileceklerdir. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Hicret, zulüm ve şirkin egemen olduğu ortamı terk ederek, zulme karşı mücadelenin kalesi olarak belirlenen İslam diyarına göç etmek demektir. Hicret, müminin, Rabb’ine kulluğa mani olan her şeyini; içinde yaşadığı toplumunu, ülkesini, ailesini, çevresini, arkadaş ortamını, alışkanlıklarını, hayat tarzını vs. terk ederek İslâm’ı yaşayabileceği yepyeni bir ortama geçiş yapmasıdır. Buna göre, Allah’ın hoşnut olmadığı her şeyden uzaklaşarak O’nun razı olacağı bir ortama geçiş yapmak, özellikle kötülüklerin anası olan şu haramlardan sakınmak da hicretin bir parçasıdır: İÇKİ ve KUMAR َ ّ ِ ُ Rِ Uَ َ ٌ َوE7( ^َ "ٌ ْ ِ اG&َ @!
0 &َ @ِ ,ِ ْ 5َ ْ ِ ُ َ ^ْ َ اG&َ @ُ &ُ ْ ِ س َوا ِ !ْ &َ ْ& ِ َو ْاiَ َ ِ ْا/َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ b ِ UA ِ R( oْ Vُ ِ0 % 219. Ey Muhammed! Sana, şarap ve benzeri sarhoşluk verici, uyuşturucu maddelerin, alkollü içeceklerin ve loto, piyango, bahis, kumar gibi şans oyunları oynamanın, şansa bağlı bir işlem sonucunda bir mal veya para kazanmanın hükmünü soruyorlar. De ki: “Gerek sarhoşluk verici maddeler ve gerekse kumar olsun, her ikisinde de büyük bir günah ve aynı zamanda insanlar için bazı küçük faydalar vardır. İçki ve kumarda insanları eğlendirme, ticarî hayatı canlandırma gibi birtakım nisbî faydalar bulunabilir. Fakat bunların günahları ve yol açtığı zararları, sağladığı faydalarından çok daha büyüktür.27 Küçük ve hayalî bir fayda için, kesin ve genel bir zarara düşmek de akıl işi değildir. Öyleyse, içkinin ve kumarın azı da çoğu da kesinlikle haramdır.” َ0 ْ ,َ ْاoِ Vُ َن0 ;ُ ِ ْU1ُ َ َذا/َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ َو Yine sana Allah yolunda neyi infak edeceklerini, fakir ve muhtaçlara hangi mallarından ne kadar vermeleri gerektiğini 27
Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'nin de aralarında bulunduğu otuzdan fazla ülkede yaptığı araştırmaya göre, dünyada işlenen cinayetlerin yüzde 85'i, boşanmaların yüzde 80'i, aile içi şiddet olaylarının yüzde 70'i, mala yönelik suçların yüzde 77'si, tecavüz suçlarının yüzde 50'si, intihar ve intihara teşebbüslerin yüzde 90'ı, trafik kazalarının ise yüzde 70'i, akıl hastalıklarının yüzde 60’ı alkolden kaynaklanıyor. Yine Dünya Sağlık Örgütü'nün araştırmasına göre, alkollü içkilerin neden olduğu hastalık ve kazalar nedeni ile her yıl 2,5 milyon insan hayatını kaybediyor. (Gazeteler) “Đçkiden sakının, çünkü o bütün kötülüklerin anasıdır.” buyuran Peygamber (sav.) ne kadar da doğru söylemiş! (Nesai, Eşribe 44; Sahih-i Đbn-i Hibban, 5348; Beyheki, Şuabu’l- Đman- 5198)
soruyorlar. Onlara de ki: “MalÄąnÄązÄąn tamamÄąnÄą deÄ&#x;il, ihtiyacÄąnÄązdan arta kalanÄą harcayÄąn. Aç gĂśzlĂźlĂźk edip servet ĂźstĂźne servet yÄąÄ&#x;mayÄąn; ama iyilik edeceÄ&#x;iz diye kendinizi ve ailenizi muhtaç duruma dĂźĹ&#x;Ăźrecek Ĺ&#x;ekilde tasaddukta bulunmaya da kalmayÄąn. Ancak seferberlik, doÄ&#x;al afet gibi olaÄ&#x;anĂźstĂź durumlarda, aslĂŽ ihtiyacÄąnÄąz olan mallardan da infak edebilirsiniz.â€? ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů° Ů’ "Ů? T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ت‏ Ů? ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€ŹT Ů? Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ﴞ٢٥ي﴿ ‍*ن‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° + Ä°Ĺ&#x;te Allah, gĂźzelce dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ibret alabilesiniz diye size âyetlerini bĂśyle açĹk ve ayrÄąntÄąlÄą bir Ĺ&#x;ekilde bildiriyor. Ů° Ů’ ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ Ů?Ů‘ kRŮ? ‍؊‏0Ů? ŮŽ a Ů? I‍ا‏ DĂźnya ve âhiret hakkÄąnda gĂźzelce dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ibret alabilesiniz ve her iki âlemde huzura, mutluluÄ&#x;a, kurtuluĹ&#x;a ulaĹ&#x;abilesiniz diye. YETÄ°MLER Ů? 5Ů? ‍ْ ŮŽ ا‏a Ů? RŮŽ "Ů’ :Ů? Ů? Ů? iŮŽ Ů? â€ŤŮŒ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏0 EŮ’ a "0 Ů’ T ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ŮŒŘ‏vŮŽ ?Ů’ Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? ]0
Ů° 8ŮŽ !ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ْا‏/ŮŽ 5ŮŽ AŮ? ÂŽŮŽ %Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
220. Ey Muhammed! Sana, yetimlere karĹ&#x;Äą nasÄąl davranmak gerektiÄ&#x;ini soruyorlar. De ki: “OnlarÄąn durumunu iyileĹ&#x;tirmek için kendileriyle ilgilenmeniz, gĂźnaha gireriz diye onlardan uzak durmanÄązdan çok daha iyidir. EÄ&#x;er onlara karÄąĹ&#x;ÄąrsanÄąz, yani onlarla bir arada içli dÄąĹ&#x;lÄą yaĹ&#x;ÄąyorsanÄąz, onlarÄą incitecek, rencide edecek sĂśz ve davranÄąĹ&#x;lardan sakÄąnÄąn. UnutmayÄąn ki, onlar sizin akrabanÄąz ve din kardeĹ&#x;lerinizdir. OnlarÄąn mallarÄąyla ticaret yapÄąp kazancÄąnÄą birlikte yiyebilirsiniz. Fakat sakÄąn haksÄązlÄąÄ&#x;a yeltenmeyin. Ů’ "Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍† ŮŽŮˆâ€Ź0 AŮ? =Ů’ &Ů? ‍ ŮŽ) Ů? ŮŽ ْا‏% Ů? 8ŮŽ UŮŽ Ů’ I Ů’ ﴞ٢٢٠﴿ "ŮŒ !T( ' & ‍ا‏ Ů‘ ŮŽ Ů‘Ů° ‍" اŮ? Ů‘ َن‏0 Ů’ T Ů? Ů‘Ů° ‍ َإ‏q Ů? ŮŽ ZŮŒ 1Z( ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů? Ů?
Ä°yi bilin ki, Allah kimin fesatçĹ, kimin dĂźrĂźst olduÄ&#x;unu bilmektedir. DolayÄąsÄąyla, herkese hak ettiÄ&#x;i karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą mutlaka verecektir. Allah’Ĺn size gĂśsterdiÄ&#x;i bu kolaylÄąklarÄąn kÄąymetini bilin. ÇßnkĂź Allah dileseydi, hiçbir Ĺ&#x;ekilde mallarÄąndan faydalanmanÄąza mĂźsaade etmeksizin yetimlere bakmanÄązÄą emrederek sizi zora sokabilirdi, fakat Ăśyle yapmadÄą. KuĹ&#x;kusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Her konuda en gĂźzel hĂźkmĂź veren, her iĹ&#x;i yerli yerince yapan mutlak yetki ve egemenlik sahibidir.â€? Ä°Ĺ&#x;te Allah, sonsuz ilim ve hikmetiyle size Ĺ&#x;u kanunlarÄą uygun gĂśrĂźyor: EVLÄ°LÄ°K HUKUKU ŮŽ ŮŽ ‍َ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů‘ Ů? XŮ’ 1Ů? ]8Ů‘Ů° ' Ů? Ů’87ŮŽ xŮŽ Ů’ َ‍ ŮŒ Ů? Ů’ Ů? Ů’ Ů? ŮŽ^ Ů? ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏EŮ’ a "M Ů’ T ŮŽ ŮŒ UŮŽ Ů? XŮ’ Ů? ŮŒ ŮŽ I Ů? ^ŮŽ Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů? ا ْا‏T ŮŽ ‍ ت‏ Ů? Ů’U ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
221. Ey mĂźminler! Allah’Ĺn birliÄ&#x;ine ve âhiret gĂźnĂźne iman etmedikleri sĂźrece, Allah’a eĹ&#x; ve ortak koĹ&#x;an o mĂźĹ&#x;rik kadÄąnlarla evlenmeyin. ÇßnkĂź ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;Ăźnden yoksun olsa bile inançlÄą bir kadÄąn, ĂśzgĂźr ama mĂźĹ&#x;rik olan bir kadÄąndan daha hayÄąrlÄądÄąr; o mĂźĹ&#x;rik kadÄąn, bazÄą Ăśzellikleriyle hoĹ&#x;unuza gitse de. Toplumsal statĂźsĂź ne kadar dĂźĹ&#x;Ăźk olursa olsun inançlÄą bir kadÄąn; gĂźzelliÄ&#x;i, asaleti, zenginliÄ&#x;i gibi Ăśzellikleri ile hoĹ&#x;unuza giden mĂźĹ&#x;rik bir kadÄąndan çok daha hayÄąrlÄądÄąr. DolayÄąsÄąyla, mĂźmin erkekler ve kadÄąnlar, Allah’a ortak koĹ&#x;an kimselerle hiçbir Ĺ&#x;ekilde evlenmemelidirler. Fakat mĂźmin erkekler, zaruri durumlarda, Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;Äąna ve birliÄ&#x;ine inanan Yahudi ve HÄąristiyan kadÄąnlarla evlenebilirler (Mâide, 5/5). Ů? 7ŮŽ xŮŽ Ů’ َ‍ ŮŒ Ů? Ů’ Ů? Ů’ Ů? Ů?Ůƒ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏EŮ’ a ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů? ا ْا‏T ] ŮŽ Ů?‍ Ů’) Ů? َن ا‏1ŮŽ /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍" اŮ?Ůˆâ€Ź0 Ů’ T ŮŽ ŮŒ Ů? XŮ’ Ů? )ŮŒ 7Ů’ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ + Ů? Ů’U Ů? IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 0 UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? ]8Ů‘Ů° '
ŮŽŮ‘ QM ( 5Ů? ‍ Ů? ŮŽ Ů?ŘŠ Ů? Ů? ْذ‏JŮ’ &ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆ ْا‏UŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ ا اŮ? ŮŽ ] ْا‏G Ů? )Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Řą ŮŽŮˆâ€Ź MŮ? U ‍ا‏ Bir de Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;Äąna ve birliÄ&#x;ine iman etmedikleri sĂźrece, mĂźĹ&#x;rik veya kâfir erkeklerin mĂźmin hanÄąmlarla evlenmesine izin vermeyin. Zira Allah’a ve ahiret gĂźnĂźne iman eden bir kĂśle, Allah’a ortak koĹ&#x;an bir mĂźĹ&#x;rikten çok daha hayÄąrlÄądÄąr; o mĂźĹ&#x;rik, ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;Ăź, gĂźcĂź, itibarÄą, zenginliÄ&#x;i ve yakÄąĹ&#x;ÄąklÄąlÄąÄ&#x;Äą gibi maddi ĂźstĂźnlĂźk ve meziyetleriyle gĂśzĂźnĂźze cazip gĂśrĂźnse de. ÇßnkĂź o mĂźĹ&#x;rikler, hayat tarzlarÄąyla, her tĂźrlĂź hâl ve hareketleriyle sizi cehennem ateĹ&#x;ine çaÄ&#x;ÄąrÄąrlar; o fakir ve zayÄąf MĂźslĂźmanlarÄąn inanÄąp boyun eÄ&#x;diÄ&#x;i Allah ise, sizleri izniyle cennete ve sonsuz merhametiyle baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamaya çaÄ&#x;ÄąrÄąyor. O hâlde, Allah'Äąn çaÄ&#x;rÄąsÄąnÄą bÄąrakÄąp da o mĂźĹ&#x;riklerle evlenmek suretiyle kendinizi ateĹ&#x;e atmayÄąn. ŮŽ Ů‘ Ů? Q( Ů? 1ŮŽ ‍ ٰا‏+ Ů? Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٢٥﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆâ€ŹCŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ س‏ Ů? UA Ä°Ĺ&#x;te Allah, âyetlerini ve hĂźkĂźmlerini insanlara bĂśyle açĹk ve net olarak bildiriyor ki, dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ĂśÄ&#x;Ăźt alsÄąnlar da, kendilerini dĂźnyada ve âhirette zarara uÄ&#x;ratacak davranÄąĹ&#x;lardan uzak dursunlar. G ŮŽ U ‍ا‏ ‍ن‏MŮŽ Ů’ @Ů? Ů’ 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů’ R ‍ ŮŽ اَ Ů‹Ř°*ى‏:Ů? oŮ’ VŮ? ÂŒ! ŮŽ ŮŽ Ů‘ :Ů? Ů? ŮŽ ;Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍!ÂŒ ŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ ‍َ ŮŽÂ?Ů? Ů? ا‏ *Ů? ( &ŮŽ ‍ ْا‏kRŮ? ‍ َإ‏% 0 Ů? ( &ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ْا‏/ŮŽ 5ŮŽ AŮ? ÂŽŮŽ %Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
ŮŽŮ‘ S ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ (ا‏8 ‍ا‏ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٢٢﴿ ŮŽ 1 ( @Ů‘Ů? ŮŽ 8ŮŽ &Ů? ‍ ْا‏S Ů‘Ů° ‍ا اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? !Ů’ ' Ů?0 Ů‘Ů° "Ů? ^Ů? ŮŽ ŮŽ َ‍Š ا‏ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů‘ :Ů? Ů? ŮŽŮ’ R ‍ Ů? َذا ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ@ Ů’ َن‏RŮŽ 222. Ey Peygamber! Sana kadÄąnlarÄąn aybaĹ&#x;Äą hâlini soruyorlar. De ki: “Bu, cinsel iliĹ&#x;kiye mani bir kirlilik ve kadÄąna eziyet veren bir çeĹ&#x;it hastalÄąk durumudur. O hâlde, aybaĹ&#x;Äą dĂśnemlerinde kadÄąnlarÄąnÄązdan cinsel iliĹ&#x;ki anlamÄąnda uzak durun ve
temizleninceye kadar onlara yaklaĹ&#x;mayÄąn. Zira aybaĹ&#x;Äą dĂśneminde cinsel iliĹ&#x;kide bulunmak, her iki taraf için de tehlikeli ve zararlÄądÄąr. Fakat cinsel iliĹ&#x;ki dÄąĹ&#x;Äąndaki ĂśpĂźĹ&#x;me, kucaklaĹ&#x;ma gibi olaÄ&#x;an karÄą koca iliĹ&#x;kilerini sĂźrdĂźrebilirsiniz. Ă‚det kanamasÄą tamamen kesilip iyice temizlendikleri ve boy abdesti aldÄąklarÄą zaman, cinselliÄ&#x;in fÄątrĂŽ seyrine uygun bir Ĺ&#x;ekilde, yaratÄąlÄąĹ&#x;ÄąnÄązdaki doÄ&#x;al içgĂźdĂź ve eÄ&#x;ilimlere gĂśre, yani Allah’Ĺn emrettiÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde onlara yaklaĹ&#x;abilirsiniz. Hiç Ĺ&#x;Ăźphesiz Allah, insanlÄąk gereÄ&#x;i meydana gelebilecek kusurlardan dolayÄą tĂśvbe edip kendisine yĂśnelenleri ve maddĂŽ manevĂŽ her tĂźrlĂź pislikten, çirkinlikten kaçĹnÄąp temiz olmaya çalÄąĹ&#x;anlarÄą sever.â€? ŮŽ Ů? ‍ Ů‘Ů?) Ů? ا‏VŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Źb Ů’ 8Ů? [Ů’ qŮ? ]5Ů‘Ů° َ‍ Ů’" ا‏T Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů? % Ů? „َ Ů’ ' Ů? ŮŽ ‍؍‏ G ŮŽ 5Ů? ‍Ů?ه‏0 VŮ? vŮŽ Ů? "Ů’ T Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏0 Ů’ T ŮŒ Ů’ ' Ů’ ‍ا ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍ Ů’ŮŽ Ů? ا‏R "u Ů’ T ŮŽ "Ů’ ^Ů? \sŮ? % Ů? Ů’Ů? 5I ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ Ů? ْا‏ ﴞ٢٢٣﴿ + Ů?Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
223. Ey iman edenler! KadÄąnlarÄąnÄąz sizin tarlanÄązdÄąr. Sizin için saÄ&#x;lÄąklÄą bir nesil yetiĹ&#x;tirmeleri yĂśnĂźyle hanÄąmlarÄąnÄąz, bereketli ve gĂźzel ĂźrĂźnler veren bir bahçeye benzerler. Ă–yleyse, hedef Ăźreme organÄą olmak Ĺ&#x;artÄąyla, tarlanÄąza dilediÄ&#x;iniz zaman dilediÄ&#x;iniz biçimde varabilirsiniz. KarÄą koca iliĹ&#x;kilerini yalnÄązca cinsel bir haz aracÄą olarak deÄ&#x;erlendirmeyin. AynÄą zamanda, ileride size fayda verecek saÄ&#x;lÄąklÄą bir nesil yetiĹ&#x;tirmek ve âhirette sizi kurtaracak gĂźzel davranÄąĹ&#x;larda bulunmak suretiyle kendiniz için ileriye hazÄąrlÄąk yapÄąn. Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ve sonunda O’na kavuĹ&#x;acaÄ&#x;ÄąnÄązÄą bilin. Allah’Ĺn emir ve yasaklarÄąna riayet edin, kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn, gĂźnahÄąn her çeĹ&#x;idinden uzak durun. Bir gĂźn mutlaka Allah’Ĺn huzuruna çĹkacaÄ&#x;ÄąnÄązÄą ve o gĂźn, yapÄąp ettiÄ&#x;iniz her Ĺ&#x;eyin hesabÄąnÄą vereceÄ&#x;inizi asla unutmayÄąn. Ey Peygamber, bu ilkelere baÄ&#x;lÄą kalan mĂźminleri, dĂźnyada saÄ&#x;lÄąk, huzur ve baĹ&#x;arÄą; âhirette ebedĂŽ kurtuluĹ&#x; ve saadet ile mĂźjdele! YEMÄ°N ŮŽ Ů? Ů‹ l ŮŽŮ‘ + Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ I ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏AŮ? =Ů’ Ů? ‍ Ů?; ا ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů’" اَ ْن ŮŽ َ‚ّŮ?ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€ŹT ﴞ٢٢٤﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ !&( ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ xŮ’ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź 0 Ů? U ‍ا‏ 224. Olur olmaz ettiÄ&#x;iniz yeminleriniz sebebiyle, Allah’Ĺn adÄąnÄą iyilik yapmanÄązÄąn, kĂśtĂźlĂźklerden kaçĹnmanÄązÄąn ve insanlar arasÄąnda barÄąĹ&#x; ve uzlaĹ&#x;ma saÄ&#x;lamanÄązÄąn ĂśnĂźnde bir engel hâline getirmeyin. Sizi herhangi bir iyilikten alÄąkoyacak veya bir kĂśtĂźlĂźÄ&#x;e, zulme sĂźrĂźkleyecek yeminler etmeyin. EÄ&#x;er bilinçli ve kasÄątlÄą olarak bĂśyle bir yemin etmiĹ&#x;seniz, derhâl kefaretini Ăśdeyip bu yemini
bozmalısınız. Unutmayın ki, Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir. ُ ُ Aُ Vُ Bْ 7َ % ُ 5ِ &َ 1ْ َ اkGR( ِ Jْ Aَ ّ ِ ا ﴾٢٢٥﴿ "ٌ !A( ' ُ ّٰ " َو0 ْ T ُ ّٰ "ُ ^ُ Cُ aا َ ُ ٌرFَ ا َ ^َ &َ ِ "ْ ^ُ Cُ aا ِ Xَ 1ُ ْ T ِ ٰ ْ" َوT ِ Xَ 1ُ Iَ
225. Allah sizi, yemin amacıyla olmaksızın yahut ağzınızdan kaçıveren ya da doğru olduğunu zannederek ettiğiniz, fakat daha sonra öyle olmadığı anlaşılan yeminlerinizdeki yanılgıdan dolayı sorumlu tutmaz. O sizi ancak, kalplerinizin kazandıklarından ve bilerek, isteyerek ettiğiniz yeminlerden sorumlu tutacaktır. Çünkü Allah ğafûrdur, halîmdir. Çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Sonsuz şefkatiyle kullarına yumuşak ve hoşgörülü davranır, onlara ceza vermekte asla acele etmez. İşte Allah’ın sizi sorumlu kıldığı yeminle ile ilgili konulardan biri: ÎLÂ ve TALAK İslâm öncesi Arap geleneklerine göre, erkek karısına sinirlenip ona yaklaşmamaya yemin ederdi de, bu yemininden dönünceye veya onu boşayıncaya kadar eşi kendisine haram olurdu. Bu süre zarfında zavallı kadıncağız ne kocasıyla aile hayatı yaşayabilir, ne de ondan boşanıp bir başkasıyla evlenebilirdi. Îlâ adı verilen ve tamamen erkeğin vereceği keyfî karara bağlı olan bu durum, bazen yıllarca sürerdi. Allah, aşağıdaki âyetleri göndererek bu zulme son verdi. Böyle bir yeminin doğru olmadığını, ancak yemin edildiği zaman da ona uyulması gerektiğini, fakat bu sürenin dört ayı geçemeyeceğini bildirdi. Buna göre, bu süre bitinceye kadar erkek karısına dönmediği takdirde evlilik sona erer ve kadın başka biriyle evlenebilir: G َ 5ِ ْ ِ ُ َنXْ 1ُ َ 1C( Aَ ّ ِ ﴾٢٢٦﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا َ ّٰ ِ ّ َنRَ srُ GRَ ِ ْنRَ ٍM @ُ qْ َ ِ ا,َ َ اَ ْر ُ ُّ َ َ "ْ @ِ ِ % 226. Eşlerine yaklaşmamaya yemin edenlerin, en fazla dört ay bekleme hakları vardır. Eğer bu süre içinde pişman olup hanımlarına yeniden dönerlerse, elbette Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Bu çirkin duruma son verdiği için koca bağışlanacaktır. Fakat yemininden döndüğü için yemin kefaretini ödemesi gerekir. ﴾٢٢٧﴿ "ٌ !A( َ ٌ !&( َ ا َ ّٰ ِ ّ َنRَ َقvَ َ ّ ُ ا اZَ َ َواِ ْن 227. Eğer bu süre içinde eşlerini boşamaya karar verirlerse, şunu hiç unutmasınlar ki, Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir. Buna göre iyice düşünüp doğru karar versinler, eşlerine haksızlık
etmesinler. Eğer dört ay içinde eşlerine geri dönmezlerse, bu süre biter bitmez boşanma otomatik olarak gerçekleşecek ve evlilik sona erecektir. Bundan sonra şayet kadın da isterse, yeni bir mihr ve nikâh ile tekrar evlenebilirler. ء0ٍ وG ُ Vُ َ yَ Aٰ َ َ ّ @ِ % ُ ;َ Aَ ّ َ &ُ َو ْا ِ ُْ 5َ ِ َ =ْ َ ّ َ wَ 1َ ت 228. Boşanmış kadınlar, başkasıyla evlenmeden önce tam üç âdet dönemi süresince, kocalarının evinde kendilerini gözeterek beklerler. ْ 1َ َ ُ@ ّ َ اَ ْنoُّ ِ 1َ Iَ َو ٰ ْ َو ْا َ! ْ م َ اkGR( ا ٰ ِ َ ّ ِ Xْ 1ُ َ ّ ^ُ ' ِ ِ@ ّ َ اِ ْن ٰ َ Aَ a ِ0 a ر
& 8 T ِ ّ ّ ْ َ ْ ُ ُ َ َ َ ِ Iا ِ
Eğer Allah’a ve âhiret gününe gerçekten inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını, yani hamile veya âdetli olduklarını gizlemeleri onlara helâl değildir. Kadının, iddet adı verilen bu süreyi beklemesinin amacı, hamile olup olmadığının anlaşılması ve boşanma gibi önemli bir konuda kocaya bir kez daha düşünüp kararını gözden geçirme fırsatının verilmesidir. Boşanmış kadınlar, bir başkasıyla evlenmek için; 1- Âdet görmekte olanlar üç âdet dönemi, 2- Herhangi bir sebeple âdet olmayanlar üç ay, 3- Hamile olanlar doğum yapıncaya kadar, 4- Kocası ölmüş kadınlar ise dört ay on gün iddet beklerler. Gerdeğe girmeden boşanmış kadınların beklemelerine gerek yoktur, onlar boşanır boşanmaz bir başkasıyla evlenebilirler. İddet bekleyen kadın, üçüncü âdeti görmeye başladığı anda boşanma gerçekleşmiş olur ve artık dilediği kişiyle evlenmekte serbesttir. İster bir başkasıyla evlenir, isterse —üç talak hakkı da kullanılmamışsa— yeni bir nikâh ve mihr (erkeğin evlilik bedeli olarak kadına verdiği mal veya para) ile eski kocasına geri döner.
0 ' َ َ ُ@ ّ َ ا8ُ َ ,ُ ُ َو ً vَ ?ْ ِوا اG اِ ْن اَ َرا ُد/َ ِ ٰذkR( َ ّ :ِ ' ُّ ِ َ ِّد
İster bâin (cayılamayan) ister ric’î (cayılabilir) talakla boşanmış olsun, iddet bekleyen kadına açıktan evlilik teklifi yapmak yahut dünür göndermek haramdır. Ancak bu niyetin, üstü kapalı olarak kadına hissettirilmesinde bir sakınca yoktur (Bakara, 2/235). Kadının beklemesi gereken bu süre içinde kocaları barışmak isterlerse, onları geri almaya, kadına talip olabilecek diğer erkeklerden daha öncelikli hak sahibidirler. Çünkü boşanma henüz gerçekleşmemiştir. Koca, yeni bir nikâha ve mihre gerek kalmaksızın
talaktan dönüp eşini tekrar alabilir. Bu süre zarfında kadın hâlâ kocasının nikâhı altındadır. ﴾٢٢٨﴿ "cٌ !T( ' ُ ّٰ ٌ َو0 # َ Zٌ 1Z( َ ا َ ْ! ِ@ ّ َ َد َرAَ َ ل َ ِّ A ِ وف َو ِ # ِu ُ ,ْ &َ ْ ِ َ ّ @ِ !ْ Aَ َ يC( َ ّ اoُ yْ ِ َ ّ @ُ َ َو Bilinen adalet ve hukuk kuralları çerçevesinde, kadınların kocalarına karşı yükümlülükleri olduğu gibi meşru hakları da vardır. Fakat erkeklerin görev ve sorumlukları daha ağır olduğu için, onların kadınlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır. Çünkü ailenin geçimini sağlamak, yuvayı tehlikelerden korumak ve benzeri görevler, ruhsal ve bedensel özellikleri itibariyle bu göreve daha uygun olan erkeğin omzundadır. Unutmayın; Allah azîzdir, tartışmasız yetki ve otorite sahibidir, hakîmdir, yersiz ve uygunsuz hüküm vermez, her işi yerli yerince yapar. ن ٍ0 % ٍ ُ ,ْ &َ ِ ٌك% َ 'ْ ِ ِ 1 َ ْ ِ Rَ u ن ِ َ َ ّ َ ُقvَ َ ّ َا ٌ ( %ْ َ وف اَ ْو 229. Kocaya, pişman olduğu takdirde eşine yeniden dönme imkânı veren boşama iki defadır. Erkek, birinci ve ikinci boşamadan sonra hanımına geri dönebilir. Bundan sonra ya eşini bir daha boşamadan iyilikle tutmalı, ya da onu üçüncü kez boşadığı takdirde güzellikle serbest bırakmalıdır. G َّ َ G ّ َ َ ُ َ oُّ ِ 1َ Iَ َو ْ َ ا
&! ; 1 I ا
R
i 1 ن ا I ِ0 ّٰ ' ُ)و َد َ ِ ْ! ً اqَ َ ّ :ُ &ُ 8ُ !ْ َ ٰاG&َ ّ ِ واCُ a ُ ْ َ ْ" اَ ْنT َ ُ َ (ُ
Hanımlarınıza mihr ya da hediye olarak verdiğiniz herhangi bir şeyi, onları boşarken geri almanız size helâl değildir. Ancak, karı kocanın her ikisi de evliliğin devam etmesi hâlinde günaha girerek veya birbirlerinin hakkının çiğneyerek Allah’ın çizdiği sınırları çiğneyeceklerinden endişe ediyorlarsa ve bu yüzden koca, karısının talebi üzerine onu boşayacaksa, o zaman başka. ْ &! ْ )8َ Rا Q0 ( ِ َت ا ِ ّٰ ' ُ)و َد َ R( &َ @ِ !ْ Aَ َ ح َ Uَ # َ ;( 1ُ Iَ ّ َ ْ" ا8ُ ْ a ِ ِ ْنRَ ُ vََ R * ُ &!
Ey İslâm toplumunun hâkimleri, yöneticileri ve aile büyükleri! Bu tür sorunlar yaşayan çiftlerin, evlilikleri devam ettiği sürece Allah’ın çizdiği sınırları çiğneyeceklerinden siz de endişe ederseniz, bu durumda kadının, kendisini boşaması karşılığında kocasına bir bedel ödemesinde ikisine de günah yoktur. Kadının erkek gibi doğrudan boşama yetkisi yoktur. Ancak kendi isteği ile evliliği sona erdirmek isteyen kadın, evlilik bedelini kocasına iade etmek şartıyla, İslâm’a göre yetkili sayılan hâkim aracılığıyla evliliği sona erdirebilir. Bu durumda, kocalık görevini ihmal etmediği hâlde, sırf karısından
kaynaklanan sebeplerle eşini boşamak zorunda kalan kişi, karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak, verdiği mihrin bir kısmını veya tamamını geri alabilir. Tarafların anlaşamaması durumunda, erkeğe iade edilecek mihr miktarına hâkim karar verir. َ ّ ُ" ا:ُ /َ [ِ G ٰ \ ُوRَ ا ﴾٢٢٩﴿ ِ ُ& َنd ِ ّٰ ' ُ)و َد ِ ّٰ ' ُ)و ُد ُ )َ ّ ,َ 8َ 1َ ْ َ َوM :َ ُ)و8َ ,ْ َ vََ R ا ُ /َ Aْ ِ
İşte bunlar Allah’ın çizdiği sınırlardır, sakın onları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. Evet, kadının bekleme süresi sona erinceye kadar kocası onu boşamaktan vazgeçip evliliği sürdürme hakkına sahiptir. Fakat bekleme süresi dolduktan sonra pişman olup hanımını geri almak isterse, ancak eşinin rızasıyla ve yeniden nikâh kıyıp yeni bir evlilik bedeli ödeyerek onunla tekrar evlenebilir. Bu hüküm, birinci ve ikinci boşamalar için geçerlidir. Ancak: َ ِ ْنRَ ُه0 َ Eْ Fَ # َ ِ ْنRَ اِ ْن,G َ #ا َ َ wَ 1َ اَ ْنG&َ @ِ !ْ Aَ َ ح َ Uَ # َ )ُ ,ْ َ ْ ِ Qُ َ oُّ ِ َ vََ R @َ ;َ Aَ ّ p ِ ْU َ ]8ّٰ ' ُ vََ R @َ ;َ Aَ ّ p ً َ َز ْوT َ ا ِ0 ّٰ ' ُ)و َد َ ;( 1ُ اَ ْنGUَ ّ } ُ &! 230. Kocası onu üçüncü kez boşarsa, bundan böyle kadın başka bir erkekle —formalite icabı değil, gerçek bir nikâhla— evlenmedikçe, bir daha kendisine helâl olmaz.28 Kadının evlendiği bu ikinci kocası da kendi rızasıyla onu boşarsa, şayet eski kocası onu geri almak isterse ve her ikisi de yeniden evlendikleri takdirde Allah’ın sınırlarını koruyabileceklerine inanıyorlarsa, kadının bekleme süresi dolduktan sonra yeniden evlenmelerinde ikisine de günah yoktur. ﴾٢٣٠﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ َ@ ِ َ; ْ ٍمUُ !ِّ 7َ 1ُ ا ِ ّٰ ' ُ)و ُد ُ /َ Aْ ِ َو Bunlar, bilinçli ve duyarlı bir toplum için, Allah’ın açıkça ortaya koyduğu sınırlar ve yasalardır, sakın bu yasaları çiğnemeyin! َ ّp َ َ َ َ َ َواِ َذا ُ % ْ G َ ْ َ َ وف
R @ A # ا J A 7 R ء
% U ا " 8 ; A ّ ْ ٍu ُ ,ْ &َ ِ َ ّ :ُ ' ٍ ُ ,ْ &َ ِ َ ّ :ُ T ّ ُ َ َ َ َ َ ِ ُ ِّ َ وف اَ ْو ُ ُ ِ 231. Hanımlarınızı boşadığınız zaman, bekleme sürelerinin sonuna geldiklerinde ya boşamaktan vazgeçerek onları güzellikle tutun, ya da sürenin sona ermesini bekleyip güzellikle serbest bırakın. 28
Üç talakla boşanan bir kadının eşine tekrar dönebilmek için bir başka erkekle geçici olarak veya formalite icabı evlenmesi haramdır. Peygamber (sav), hülle nikâhı denilen bu ahlaksızca davranışı lanetlemiştir (Tirmizi, Nikâh 28; Nesaî, Talak 13; Đbn-i Mâce, Nikâh 33; Dârimî, Nikâh 53).
َ )ْ ;ََ R /َ ِ ٰذoْ ,َ ْ 1َ ْ َ وا َو ُ % اb ًوZُ :ُ ا ِ ّٰ ت ِ 1َ وا ٰاGCُ iِ 8َ ّ َ Iَ َوQُ0 % َ ْ 5َ "َ Aَ } ِ َ ّ :ُ T ِ &ْ ُ Iَ َو M )ُ 8َ ,ْ 8َ ِ َ ا ًراl ُ d ُ ,ِ 1َ ِ &َ Tْ ِ ب َو ْا ُ !ْ Aَ َ َلZَ 5ْ َ اG َ ْ" َوT ُ !ْ Aَ َ ا اG&ُ Aَ ا ِ ّٰ B ْ ا َو َ ّٰ َوا ّ َ ُ; اQ0 ( ِ "ْ T َ &َ ,ْ 5ِ َوا ْذ ُ^ ُ وا ِ ْ" ِ َ ْاT ِ 8َ T ُ ِ َ ا ﴾٢٣١﴿ "cٌ !A( َ ٍءkْ qَ oِّ T ّٰ اَ ّ َن
Haklarını çiğnemek ve kendilerine zarar vermek için her bekleme süresinin sonuna doğru boşamaktan vazgeçip sonra yeniden boşamak suretiyle onları alıkoymayın. Kim böyle yaparsa, ancak kendisine zulmetmiş olur. Sakın bu ve benzeri davranışlarla Allah’ın âyetlerini hafife almayın! Allah’ın size sunduğu nimetleri ve öğüt almanız için size bahşettiği kitabı ve hikmeti29 düşünün. Allah’a karşı gelmekten de sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilmektedir. َ َواِ َذا G َ U ا "ْ @ُ Uَ !ْ َ ْ اlا َ َ َ ُ@ ّ َ اِ َذا#ا ُ ,ْ َ vََ R َ ّ @ُ Aَ # َ ْ َ اَزْ َوT َ َ َ اJْ Aَ 7َ Rَ َء% ِ ْU1َ ّ َ اَ ْن:ُ Aُ H ِّ "ُ 8ُ ;ْ Aَ ّ p وف ِ0 ُ ,ْ &َ ْ ِ 232. Kadınlarınızı boşadığınız zaman, bekleme süreleri sona erince, eğer kendi aralarında uygun biçimde anlaşırlarsa, anlamsız bir kıskançlığa kapılıp da onların başka bir erkekle veya daha önceki kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. Yahut ey veliler ve aile büyükleri! Velisi olduğunuz bir kadın boşandığı eski kocasıyla yeniden evlenmek isterse, sakın bu evliliğe mani olmayın. ٰ ْ َو ْا َ! ْ م َ ْ َ Q( ِ َ ِ ٰذ ٰ ِ ُ ِ Xْ 1ُ "ْ T ُ َ ]^ٰ ْ ْ" اَزT ُ ِ ِ ٰذ0 a ُ ُ َ ْU Iَ "ْ 8ُ 5ْ َ ُ" َواAَ ,ْ 1َ ا ن
^ 1 / ِ ّ ُ ّٰ ُ َو0 @َ pْ َ ْ" َواT َ ِ Iا ِ ُ ِ ﴾٢٣٢﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ
Sizden Allah’a ve âhiret gününe inananlara öğütlenen işte budur. Zira bu, size yakışan en erdemli ve en temiz davranıştır. Öyleyse, yersiz kıskançlıklara kapılarak Allah’ın yasalarını çiğnemeyin. Unutmayın ki, her şeyi en ince ayrıntısıyla ve mükemmel biçimde ancak Allah bilir, siz bilemezsiniz. َ0 َ l َ َ ّ ّ َ" ا8ِ 1ُ ِ َ& ْ اَ َرا َد اَ ْن+ ُ ) ِ َو ْا َ ا َ َ ّ :ُ َدIَ َ اَ ْو,ْ l ِ ْ 1ُ َات ِ ْ Aَ ِ ^َ + ِ ْ َ ْ '
233. Nikâh altında olsun boşanmış olsun bütün anneler, emzirme süresini tamamlamak isteyen kocaları için çocuklarını tam iki yıl emzirirler. Çocuğun fizyolojik ve psikolojik gelişimi için en uygun 29
Kitap, Allah’ın emir ve yasaklarını bildiren ilâhî hükümlerdir. Hikmet ise, kitapta yer alan bu hükümleri doğru anlayıp pratik hayata uygulama yeteneğidir ki, bu âyet bağlamında hikmet, Peygamber (s)’in Sünnet adı verilen örnek hayatıdır.
emzirme sĂźresi iki yÄąldÄąr. Bu sĂźre, boĹ&#x;anmÄąĹ&#x; ailelerin çocuklarÄą için de geçerlidir. Gerçi boĹ&#x;anma durumunda çocuk Ăśncelikle babaya verilir. Bununla birlikte, iki taraf da isterse, iki yÄąl boyunca emzirmesi için çocuk anneye bÄąrakÄąlÄąr. Bu sĂźre zarfÄąnda baba çocuÄ&#x;u annesinden alamaz. Anne de çocuÄ&#x;unu emzirmekten kaçĹnamaz. Bu onun için hem bir hak, hem de gĂśrevdir. EĹ&#x;ler karĹ&#x;ÄąlÄąklÄą anlaĹ&#x;Äąp bu sĂźreyi kÄąsaltabilirler. Fakat çocuÄ&#x;un iki yÄąldan daha uzun sĂźre emzirilmesi uygun olmaz. ŮŽ Ů? IŮŽ â€ŤŮˆŮ â€Ź
M @ŮŽ ,ŮŽ Ů’ ‍ Ů?Ůˆâ€ŹIŮŽ Ů‘ Ů?â€ŤÂˆ ا‏ Ů? AŮŽ Ů‘ T ŮŒ Ů’ 5ŮŽ  0 Ů? Ů? ,Ů’ &ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů‘ @Ů? Ů? ŮŽ %Ů’ ^Ů? ‍ Ů?@ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹVŮ? ْ‍ Ů?عز‏QŮ? ŮŽ ‍] ْا ŮŽ& Ů’ Ů? Ů?د‏AŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź BoĹ&#x;anmÄąĹ&#x; kadÄąn çocuÄ&#x;unu emzirdiÄ&#x;i sĂźrece, onlarÄąn yiyecek, giyecek ve barÄąnma gibi ihtiyaçlarÄąnÄą uygun biçimde karĹ&#x;Äąlamak çocuÄ&#x;un babasÄąna dĂźĹ&#x;en bir gĂśrevdir. Bununla birlikte, hiç kimse gĂźcĂźnĂźn yettiÄ&#x;inden fazlasÄąyla yĂźkĂźmlĂź tutulamaz. G ŮŽ Ů? IŮŽ /MŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏oŮ? yŮ’ Ů? ‍اع Ů?؍‏ Ů? ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů?) (ه ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŒŘŻâ€ŹIŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ )Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ‍ Ů‘ ŮŽŘą ŮŽŮˆŘ§ Ů? ŮŽ) ŮŒŘŠâ€ŹH
Ne anne çocuÄ&#x;undan dolayÄą sÄąkÄąntÄąya uÄ&#x;ratÄąlsÄąn, ne de çocuÄ&#x;un babasÄą. ÇocuÄ&#x;unu iki yÄąl emzirme dÄąĹ&#x;Äąnda, onun bakÄąmÄą, yetiĹ&#x;tirilmesi, eÄ&#x;itimi gibi esasen babaya ait olan sorumluluklar anneye yĂźklenmemelidir. AyrÄąca, gĂźcĂźnĂźn Ăźzerinde nafakayla yĂźkĂźmlĂź tutularak babaya sÄąkÄąntÄą verilmemelidir. Bu ihtiyaçlarÄą karĹ&#x;Äąlayacak nafaka miktarÄąnÄąn belirlenmesi, takip ve denetimi, Ä°slâmĂŽ yĂśnetimin ve mahkemelerin gĂśrevidir. Baba ne ile yĂźkĂźmlĂźyse, mirasçĹlar da aynÄąsÄąyla yĂźkĂźmlĂźdĂźr. Baba ĂśldĂźÄ&#x;Ăź takdirde, onun bu gĂśrevini mirasçĹlarÄą Ăźstlenmelidir. Ů‹ =ŮŽ RŮ? ‍ Ů? ْن اَ َعا َدا‏RŮŽ
0 &ŮŽ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ř‏ ŮŽ ŮŽ ‍ْ Ů?@ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€ŹU Ů? ‍ا؜‏ ŮŽ UŮŽ # Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ I
Ů? vŮŽŮŽ R ‍ Ů?Ůˆ Ů?ع‏ EÄ&#x;er eĹ&#x;ler kendi aralarÄąnda danÄąĹ&#x;Äąp anlaĹ&#x;arak henĂźz iki yÄąl dolmadan çocuÄ&#x;u sĂźtten kesmeye karar verirlerse, bunun da bir sakÄąncasÄą yoktur. AyrÄąca, boĹ&#x;anmÄąĹ&#x; kadÄąn çocuÄ&#x;unu emzirirken, eski kocasÄą ile istiĹ&#x;are ederek iki yÄąl dolmadan çocuÄ&#x;u sĂźtten kesip babasÄąna verirse, bu da gĂźnah deÄ&#x;ildir. Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ř‏ Ů’ ŮŽ %Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن اَ ŮŽŘą Ů’ŘŻ Ů? Ů’" اَ ْن‏ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏ ŮŽ UŮŽ # Ů?0 Ů? ,Ů’ &ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? !Ů’ ŮŽ ‍ ٰا‏G ŮŽ "Ů’ 8Ů? &Ů’ AŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? َذا‏T Ů? vŮŽŮŽ R "Ů’ ^Ů? ‍ َد‏IŮŽ ‍ ا اَ Ů’Ůˆâ€ŹG,Ů? l Ů? w ﴞ٢٣٣﴿ ŮŒ E=( ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
EÄ&#x;er çocuklarÄąnÄązÄą baĹ&#x;ka bir sĂźtanneye emzirtmek isterseniz, hak ve adalet Ăślçßlerine uygun olarak Ăźcretini ĂśdediÄ&#x;iniz takdirde, bunun da bir sakÄąncasÄą yoktur. Yeter ki, bĂźtĂźn bunlarÄą yaparken
Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ve Allah’Ĺn, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyi gĂśrmekte olduÄ&#x;unu ve tĂźm yapÄąp ettiklerinizin hesabÄąnÄą mutlaka soracaÄ&#x;ÄąnÄą bilin. DĂźnyanÄąn hukuk ve adalet sisteminden bir Ĺ&#x;ekilde kaçĹp cezadan kurtulabilir veya onlarÄą aldatabilirsiniz. Fakat her Ĺ&#x;eyi bilen ve gĂśren Allah’tan gizlenemez, O’nu aldatamazsÄąnÄąz. KOCASI Ă–LEN KADIN Ä°slâm Ăśncesi Arap geleneklerine gĂśre, kocasÄą Ăślen kadÄąn bir yÄąl boyunca bakÄąmsÄąz bir hĂźcreye kapanÄąr, en çirkin elbiselerine bĂźrĂźnĂźr ve neredeyse hiçbir temiz Ĺ&#x;eye el sĂźremezdi. AyrÄąca gerek kendi akrabalarÄą gerek kocalarÄąnÄąn yakÄąnlarÄą tarafÄąndan aÄ&#x;Äąr baskÄąlara maruz kalÄąrdÄą. Ä°Ĺ&#x;te bu soruna çÜzĂźm olmak Ăźzere Allah, dul kadÄąnÄąn bekleme sĂźresini kÄąsaltarak ve Ăźzerindeki baskÄąlarÄą kaldÄąrarak onun huzur ve gĂźven içinde yeni bir aile hayatÄąna kavuĹ&#x;masÄąnÄą saÄ&#x;layan âyetleri gĂśnderdi: Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů’ َن‏RŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ 1Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ‍ا‏M Ů‹ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹqŮ’ َ‍ ŮŽ ا‏,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů‘ ŮŽ اَ ْع‏% Ů‹ ‍ Ů?ŘąŮˆ َن اَزْ ŮŽŮˆâ€ŹCŮŽ 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? Ů’Ů? 5ŮŽ Ů? ŮŽ =Ů’ ŮŽ Ů‘ ŮŽ wŮŽ 1ŮŽ #‍ا‏ 234. İçinizden Ăślen birinin geriye bÄąraktÄąÄ&#x;Äą hanÄąmÄą, evlenmeden, sĂźslenmeden ve gĂśrĂźcĂźye çĹkmadan kendi baĹ&#x;Äąna dĂśrt ay on gĂźn bekler. Bu sĂźre içinde hem hamile olup olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą anlamÄąĹ&#x;, hem de çabucak evlendiÄ&#x;i takdirde incinebilecek olan kocasÄąnÄąn yakÄąnlarÄąnÄąn yaslÄą duygularÄąnÄą hafifletmiĹ&#x; olur. Yine bu sĂźre içinde renkli ve gĂśsteriĹ&#x;li elbiseler giymemeli, dikkat çekici takÄąlar takmamalÄą, evlilik teklifi almak arzusu ile sĂźslenip ortaya çĹkmamalÄądÄąr. Bu arada koca Ăślmeden Ăśnce, eĹ&#x;inin bir yÄąllÄąk geçimini saÄ&#x;layacak miktarda nafakayÄą vasiyet etmiĹ&#x; olmalÄądÄąr (Bakara, 2/240). EÄ&#x;er bu vasiyet yapÄąlmamÄąĹ&#x;sa, hâkim onun mirasÄąndan nafakayÄą alÄąp kadÄąna verir. Bu bekleme sĂźresinin asÄąl gerekçesi “kocanÄąn ĂślĂźmĂźâ€?dĂźr. Bunun için, kocasÄą ĂślmĂźĹ&#x; olan kadÄąn gerdeÄ&#x;e girmiĹ&#x; olsa da olmasa da, âdet gĂśrse de gĂśrmese de, evlenmeden Ăśnce dĂśrt ay on gĂźn bekler. EÄ&#x;er kadÄąn hamileyse, çocuÄ&#x;unu doÄ&#x;uruncaya kadar beklemelidir. DĂśrt ay on gĂźn dolmadan Ăśnce doÄ&#x;um yapsa bile, bu sĂźreyi tamamlamasÄą gerekir. Bekleme sĂźresini dilerse kocasÄąnÄąn evinde, dilerse baĹ&#x;ka bir yerde geçirebilir. Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ř‏ ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ ŮŒ E7( a Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ R( "Ů’ T ŮŽ UŮŽ # ŮŽ َ‍ ŮŽ ا‏JŮ’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? َذا‏RŮŽ Ů? vŮŽŮŽ R ŮŽ Ů‘ @Ů? AŮŽ # Ů? Ů’Ů? 5َ‍ ا‏kGR( ŮŽ AŮ’ ,ŮŽŮŽ R &! 0 Ů? Ů? ,Ů’ &ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů‘ @Ů? % ﴞ٢٣٤﴿
Kocası ölmüş olan kadınlar bu dört ay on günlük bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri için mârûf olanı30 yapmalarından dolayı ne onlara ne de size bir günah yoktur. Bundan böyle ne kendi ailelerinden ne de ölmüş kocalarının akrabalarından hiç kimse onlara karışamaz. Mümin bir hanıma yaraşır biçimde süslenebilir, yeni evlilik teklifi alabilir ve istediği kimse ile evlenebilirler. Bu gibi hususlarda onları sakın engellemeye kalkmayın. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. ُ 5َ ّ َا ا ُ % ُ !ْ Aَ َ ح G َ U ا "ْ T ُ ّٰ "َ Aِ َ "0 ْ T َ R( "ْ T َ Uَ # ِّ ِ 7َ ْ a ِ ْ ِ Q( ِ "ْ 8ُ ْl َ ّ َ &! ُ Iَ َو ِ ُْ 5َ اkGR( "ْ 8ُ ْUUَ ^ْ َ ِء اَ ْو ا% G َّ َ َ َ ُ ْ ْ َ ُ ً َ َ ]8ّٰ ' ح T U ا ة ) ; ا Z , I و
R و , I V ا ; ن ا I َ ِ ّ َ ِ ا ا:ُ ُ َ ا ِ ُ)وIَ ْ T َ ِ ِّ ِ ٰ ُ@ ّ َ َو5َ ُ^ ُ وCْ 8َ َ ُ ُ ِ َْ َ 0ً ُ َْ ْ Qُ0 Aَ # َ َ ب ا ِ َ ْاAُ 7ْ 1َ ُ 8َ T 235. Böyle kocası ölmüş olan ve bekleme süreleri hâlen devam eden kadınlarla evlenme isteğinizi üstü kapalı olarak onlara bildirmenizde veya içinizde böyle bir niyeti gizlemenizde size bir günah yoktur. Böyle kadınlarla evlenme isteğinizi, “Seninle evlenmek istiyorum, nikâhına talibim” gibi sözlerle açıkça söylemek caiz değildir. Ancak örneğin, “Ben evlenmeyi düşünüyorum” veya “Sen iyi, hoş bir kadınsın” gibi kinaye yoluyla bu niyetinizi onlara bildirebilirsiniz. Sizin iç dünyanızı sizden daha iyi tanıyan Allah, o kadınları gönlünüzden geçireceğinizi bilmekte ve bu doğal tepkinizden dolayı sizi mazur görmektedir. O hâlde, evlilik isteğinizi onlara üstü kapalı olarak bildirebilirsiniz. Fakat onlarla köşe bucakta gizlice buluşmak üzere sözleşmeyin. Ancak bu, onlarla hiçbir şekilde görüşmeyeceksiniz anlamına gelmez. Beşerî ilişkilerin gerektirdiği ölçüde ve İslâm’ın öngördüğü ahlâk ve edep kuralları çerçevesinde onlarla görüşüp konuşabilir, uygun bir ortamda onlara meşru ve güzel sözler söyleyebilirsiniz. Bu arada, beklemeleri gereken süre dolmadan, yani önceki kocalarından hukuken tamamen ayrılmadan, aranızda nikâhı kararlaştırmayın. Bu konuyu açıkça konuşup aranızda evlilik kararı almayın. ُ % ﴾٢٣٥﴿ "cٌ !A( ' َ ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ ا ْ ه َوMُ ُروCَ ' َ ْ R "ْ T َ ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ ا ْ َو َ ُ ٌرFَ ا ِ ُْ 5َ اkGR( َ "ُ Aَ ,ْ 1َ ا İyi bilin ki, Allah gönlünüzden geçen her şeyi bilmektedir. O hâlde, O’ndan gelen emirler doğrultusunda yaşayın; günahın ve 30
Mârûf, Kur’ân ve Sünnet’in onayladığı; bu iki kaynakta açıkça zikredilmediği takdirde akıl, tecrübe ve sağduyunun benimseyip güzel gördüğü âdet, gelenek ve teamüllere denir.
kötülüğün her çeşidinden sakının. Şunu da iyi bilin ki, Allah çok bağışlayıcıdır, hilm sahibidir. Sonsuz şefkatiyle kullarına yumuşak ve hoşgörülü davranır. Ceza vermekte acele etmez, tövbe etmesi için kuluna bir daha, bir daha mühlet verir. َ ْ" اِ ْنT ُ !ْ Aَ َ ح G َ U ا ُّ &َ َ "ْ َ َ َء% Mَ ّ :ُ ,ُ 8ِّ َ ً َوM H1 َ َ( R َ ّ @ُ َ اl ُ ِ ْ َ ّ َ اَ ْو:ُ % َ Uَ # ِّ "ُ 8ُ ;ْ Aَ ّ p ُ Iَ
236. Kendilerine henüz dokunmadan, yani gerdeğe girmeden veya evlilik bedeli olan mihr miktarını belirlemeden yahut her ikisini de yapmadan hanımlarınızı boşamanız size günah değildir. Henüz gerdeğe girmeden ve mihr de belirlemeden eşinizi boşarsanız, gönüllerini hoş edecek güzel hediyelerle onları sevindirin. َ U( % ﴾٢٣٦﴿ + َ وف ِ ْ &ُ ] ْاAَ َ ; ' ِ &ُ ] ْاAَ َ M ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ ً 8َ َ هMُ َ) ُرVَ ِwِ ;ْ &ُ ] ْاAَ َ َ) ُر ُه َوVَ ِ
İmkânları geniş olanlar kendi gücü ölçüsünce, kısıtlı olanlar da yine kendi ölçüsünce teselli edici hediyeler vererek onları faydalandırmalıdır. Bu, iyilik ve erdem sahibi kimseler için insanî ve ahlâkî bir görevdir. Koca cinsel ilişkide bulunmadan ve mihr miktarını da belirlemeden eşini boşarsa, teselli edici güzel hediyelerle onu sevindirmelidir. Cinsel ilişkide bulunduğu, fakat mihr belirlemediği eşini boşadığı takdirde, sosyal konumu ona benzeyen kadınları ölçü alarak ona ortalama bir mihr vermelidir. Cinsel ilişkide bulunduğu ve mihr miktarını da belirlediği eşini boşarsa, ona mihrin tamamını vermelidir. Mihr belirlediği, fakat cinsel ilişkide bulunmadan boşadığı kadına gelince: َ ُ َن ا ْو,ْ 1َ اَ ْنIG َ ّ ِ ْ" ا8ُ ْl َ Rَ َ َ َواِ ْن ُّ &َ َ اَ ْنoِ 7ْ Vَ ْ ِ َ ّ :ُ &ُ 8ُ ;ْ Aَ ّ p َ َ( R َ ّ @ُ َ "ْ 8ُ ْl َ Rَ )ْ Vَ ّ َ َو:ُ % ُ =ْ Uِ Rَ ً H1 َ ّ ُ َ ا ا,ْ 1َ َ ُ Uَ !ْ َ oَ ْH َ ُ ا ْا% َ ّ ِ َ ُبVْ َ ا اG ُ ,ْ َ ح َواَ ْن ْ َ
&َ ِ ا T U ا ة ) ; ه ) ! ي C ّ ُ َ ّٰ " اِ ّ َن0 ْ T ( ( َ ْU َ Iَ ى َو0 ٰ ;ْ 8A َ ِ ِ ُ ِ 0ِ ﴾٢٣٧﴿ ٌ E=( َ َنAُ &َ ,ْ َ 237. Eğer mihrlerini kararlaştırdıktan sonra henüz kendilerine dokunmadan onları boşarsanız, bu durumda mihrin yarısını vermelisiniz. Ancak boşanan kadın alacağı mihr hakkından vazgeçerse yahut nikâh bağı elinde olan koca mihrin tamamını eşine bağışlarsa, o zaman başka. Erkek, mihr miktarını belirlediği, fakat cinsel ilişkide bulunmadan boşadığı kadına isterse mihrin yarısını değil tamamını verebilir. Yahut kadın mihr hakkından vaz geçerse, o zaman hiç mihr vermeyebilir de. Bu, tamamen karşılıklı rıza ve anlaşmaya bağlıdır. Fakat ey erkekler, sizin kendi hakkınızı
bağışlamanız, yani cömertlik edip mihrin tümünü eşinize bırakmanız, dürüst ve erdemli kişilerin özelliği olan takvaya daha uygundur. Her şeyi katı hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirmeyin. Bu kurallara riayet etmekle birlikte, zaman zaman alicenaplık göstererek birbirinize lütuf ve ikramda bulunmayı da ihmal etmeyin. Hiç kuşku yok ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. Buraya kadar sayılan toplumsal görevleri, ancak Allah’a karşı sorumluluğunun idrakinde olan bir ümmet yerine getirebilir. Bu sorumluluğun idrakine ise, en mükemmel şekilde ancak namaz ile ulaşılabilir: ORTA NAMAZ ُ Rِ ' َ 8( 5ِ Vَ َ ّ ات َو َ ّ ]Aَ َ اd ﴾٢٣٨﴿ + ِ ّٰ ِ ُ اVُ ِة ْا ُ ْ ٰ ] َوAٰ = ا ِ َ Aَ = ا َ 238. Ey iman edenler! Namazları ve özellikle de orta namazı titizlikle muhafaza edin; yürekten bir saygı ve bağlılıkla Allah’ın huzurunda kıyama durun. Dinin direği olan namazları, her türlü aşınmaya, yıpranmaya, gevşemeye karşı titizlikle koruyun. Namazı mekanik hareketlere dönüştürmeden, okuduklarınızı anlayıp özümsemeye çalışarak, vaktinde ve gereği gibi kılın. Özellikle de, iş hayatının insanı en çok meşgul ettiği, namazın geciktirilmesine, çabucak kılınıp geçiştirilmesine ve hatta terk edilmesine sebep olan vakitlerdeki namazlara, örneğin, ikindi namazına gereken dikkat ve özeni mutlaka gösterin. Daha da önemlisi, namazınızın, ibadetin bütün güzelliklerini içinde barındıran, bireyi ve toplumu her türlü aşırılıktan, kötülükten uzak tutan bir namaz olmasına gayret edin. Sizi üstün ahlâkî meziyetlerle donatarak orta yolu izleyen dengeli, ölçülü, uyumlu, âdil ve iyiliksever bir ümmet konumuna yükseltecek olan bu namazları derin bir bilinç ve duyarlıkla kılarak muhafaza edin. ُ َ "ْ َ َ "ْ T ُ &َ Aَ ّ َ &َ ^َ ا ً # ﴾٢٣٩﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ ا5ُ T َ ّٰ َ ْذ ُ^ ُ واR "ْ 8ُ ْU ِ َا اG ِ َذRَ M 5ً 7َ ^ْ اَ ْو ُرI
َ َِ R "ْ 8ُ ْ a ِ ِ ْنRَ
239. Ama eğer düşman, yırtıcı hayvan, doğal afet ve benzeri önemli bir tehlikeden korkar da durup namaz kılacak imkânı bulamazsanız, o zaman yürüyerek veya binek üzerinde, yani durum neyi gerektiriyorsa, gücünüz yettiği kadarıyla namazınızı kılın (Nisâ, 4/102). Ancak bariz ölüm tehlikesi, düşmanla göğüs göğse çarpışma gibi daha acil ve tehlikeli durumlarda namazı kazaya bırakabilirsiniz. Bu gibi tehlikeli durumlardan kurtulup güvene kavuştuğunuz zaman, Allah size daha önce bilmediklerinizi nasıl öğrettiyse, siz
de namazı güzelce kılarak ve O’nun âyetlerini sürekli gündemde tutarak O’nu öylece anın. NAFAKA َ ْ َ ّ َوا َ َ َ َ ُ َ َ َ َ ْ ّ ً ْa ْز ْز ْU vََ R َ #ْ َ a ا E F ل ا ] ا
8 " @ #ا و I ! ? و
#ا و ا ن و ر C 1 و " T ن R 8 1 1 C َ َ ِ ْنRَ اج ْ َ ْ ْ ْ َ ِ ِ ( ّ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ُ ُ ً ً ِ M ِ ِ Mٍ ُ !ْ Aَ َ ح ﴾٢٤٠﴿ "ٌ !T( ' ُ ّٰ وف َو َ Zٌ 1Z( َ ا َ Uَ # ُ ِ ُْ 5َ اkGR( َ Aْ ,ََ R َ kR( "ْ T 0 ٍ ُ ,ْ َ ْ ِ َ ّ @ِ %
240. İçinizden, geride hanımlarını bırakarak öleceklerini düşünenler, eşlerinin koca evinden çıkarılmaya ihtiyaç duymaksızın bir yıl boyunca geçimlerini sağlayacak kadar nafakayı vasiyet etsinler. Gerçi bu kadınların, sözü edilen bir yıl zarfında kendi arzularıyla kocalarının evini terk ederek kendileri hakkında hukuk ve ahlâk kurallarına uygun işler yapmalarından — mesela evlenmelerinden— dolayı size bir günah yoktur. Çünkü kocasının evinde kalmak kadının görevi değil hakkıdır ve kadın hakkını kullanıp kullanmamakta özgürdür. Bu hükümleri iyi belleyin ve harfiyen uygulayın. Unutmayın ki, bunları size emreden Allah azizdir, hakîmdir. Sonsuz izzet ve kudret sahibidir, gücüne asla karşı konulamaz. Bununla birlikte, hikmet ve adalet sahibidir de. Yaptığını hikmetle, yerli yerince ve en sağlam biçimde yapar. Daima en güzel, en doğru ve en faydalı hükmü verir. Daha sonra inen ve kadına, ölen kocasının mirasından belli bir pay verilmesini öngören miras âyetlerinin, bu vasiyet zorunluluğunu kaldırdığı zannedilmemelidir. Çünkü miras ayrı bir hak, nafaka ayrı bir haktır. O hâlde koca, kendi ölümünden sonra hanımının bu hakkını garantiye almak üzere vasiyette bulunmak zorundadır. Vasiyet etmemiş olsa bile, hâkim onun mirasından nafakayı alıp kadına vermelidir. Nitekim: َ ;( 8َ ّ &ُ ] ْاAَ َ ; ' ﴾٢٤١﴿ + ِ ;َ Aَ ّ َ &ُ Aْ ِ َو َ وف ِ0 ُ ,ْ &َ ْ ِ ٌع8َ َ ت 241. Boşanmış kadınların, adalet ölçülerine uygun biçimde kocalarından nafaka alma hakları vardır. İslâmî ölçülere göre meşru ve yetkili sayılan bir hâkim, eşlerin durumunu ve içinde bulundukları toplumsal şartları göz önüne alarak nafakanın süresini ve miktarını belirler. Kadın, bu süre dolmadan evlenecek olursa nafaka sona erer. Yeme içme, giyinme, barınma gibi ihtiyaçlardan ibaret olan bu hakkı ödemek ve ödenmesini sağlamak, haksızlıktan sakınanların boynunun borcudur.
Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ Q( Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" ٰا‏T Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ﴞ٢٤٢﴿ ‍ن‏cŮŽ AŮ? ;Ů? ,Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° +
242. Ä°Ĺ&#x;te Allah, dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ibret alabilesiniz diye âyetlerini size bĂśyle açĹklÄąyor. Aile hayatÄąnÄązÄą dĂźzenleyen hĂźkĂźmlerden sonra, gelelim toplumsal hayatÄąnÄązÄą dĂźzenleyen hĂźkĂźmlerin açĹklanmasÄąna: Ă–LĂœM KORKUSU Ă–LĂœM GETÄ°RÄ°R Ä°lâhĂŽ yasalara gĂśre, bĂźyĂźk tehlikeler karĹ&#x;ÄąsÄąnda ĂślĂźm korkusuyla paniÄ&#x;e kapÄąlarak mĂźcadeleden kaçan toplumlar, çok daha bĂźyĂźk zararlara uÄ&#x;rar, hatta yok olup giderler. Bu gerçeÄ&#x;i daha iyi anlamak için, Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄąn geçmiĹ&#x;te yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;Äą Ĺ&#x;u çarpÄącÄą ĂśrneÄ&#x;e kulak verin: ŮŽ ;ŮŽŮŽ R ‍ت‏ "0 Ů’ :Ů? !ŮŽ 'Ů’ َ‍ا Ů? Ů? ا Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏ ŮŒ Ů? Ů?‍ Ů’" ا‏:Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ ع‏ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏ Ů?u Ů’ &ŮŽ ‍ ŮŽŘą ْا‏CŮŽ ' Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ ‍ ٠‏ Ů? ŮŽ a Ů? 1ŮŽ ‍ ا Ů? Ů’ Ů?د‏#
243. Binlerce kiĹ&#x;i olduklarÄą hâlde, dĂźĹ&#x;man ordularÄą karĹ&#x;ÄąsÄąnda paniÄ&#x;e kapÄąlÄąp ĂślĂźm korkusuyla yurtlarÄąnÄą terk eden Yahudilerin ibret verici hâline bir baksana! Bu yĂźzden Allah, hayatÄąn ve ĂślĂźmĂźn yalnÄązca kendi elinde olduÄ&#x;unu, dolayÄąsÄąyla, ĂślĂźm korkusuyla gĂśrevi terk edenlerin, korktuklarÄąndan çok daha bĂźyĂźk felaketlerle yĂźz yĂźze geleceklerini gĂśstermek Ăźzere, onlara â€œĂ–lĂźn!â€? dedi, ĂślĂźmlerinden sonra da onlarÄą yeniden diriltti. Ä°nsanlÄąk tarihi, ĂślĂźmden korkarak vatanlarÄąnÄą savunmaktan ve Allah'Äąn emrini yerine getirmekten kaçĹnan, sĂźrĂź sĂźrĂź yurtlarÄąnÄą terk ederek kÄąsa zamanda daÄ&#x;ÄąlÄąp periĹ&#x;an olan; fakat ĂślĂźmcĂźl tehlikeler karĹ&#x;ÄąsÄąnda sebat ve kahramanlÄąk gĂśsterip direndikleri, canlarÄąnÄą ve korunmasÄą gereken diÄ&#x;er deÄ&#x;erleri savunduklarÄą zaman Allah'Äąn izniyle yeniden hayat bulan nice milletlerin Ăśrnekleriyle doludur. Demek ki, Allah'Äąn hĂźkmĂźnden kaçĹlmaz ve hiç bir zaman O’ndan Ăźmit de kesilmez. Allah'Äąn hĂźkmĂźnden kurtulmak için ne ĂślĂźmden kaçmak ne de ĂślĂźme koĹ&#x;mak akÄąl iĹ&#x;i deÄ&#x;ildir. Ů? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ س‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ Ů‘ ŮŽ ا‏T ŮŽ Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ oŮ? Ů’HŮŽR â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٤٣﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? Ů° ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź Ů? U ‍ا‏ Ů? U ‍ا‏
DoÄ&#x;rusu Allah, insanlara karĹ&#x;Äą sonsuz lĂźtuf sahibidir. BĂśyle çarelerin tĂźkendiÄ&#x;i, artÄąk yaĹ&#x;ama imkânÄąnÄąn kalmadÄąÄ&#x;Äą zannedilen anlarda bile yeniden hayat verir. Ne var ki, insanlarÄąn çoÄ&#x;u, bunca nimetleri kendilerine bahĹ&#x;eden Rablerine gereÄ&#x;ince Ĺ&#x;Ăźkretmezler. Nitekim Ĺ&#x;ehit olma arzusuyla savaĹ&#x;an MĂźslĂźmanlar, sayÄąca ve silahça kendilerinden daha ĂźstĂźn olan, fakat Ĺ&#x;ehadet bilincine sahip olmadÄąklarÄą için can derdine dĂźĹ&#x;en, sÄąrf Ăślmemek için savaĹ&#x;an nice
orduları bozguna uğratmışlardır. O hâlde ey inananlar, belâlara uğrayıp darmadağın olmak istemiyorsanız ölümden korkmayın, aksine: ﴾٢٤٤﴿ "ٌ !A( َ ٌ !&( َ ا ِ ّٰ o! َ ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ ا ْ ا َو ِ 7( َ kR( اAُ ِ Vَ َو
244. Allah yolunda malınızla, canınızla savaşın. Yaşama sevgisi ve ölüm korkusu, sizi Allah yolunda savaşmaktan, küfre ve zulme karşı mücadele etmekten alıkoymasın. Şunu iyi bilin ki, ölüm de hayat da Allah'ın elindedir ve Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir. ة0ً َ Ey( ^َ Rً ,َ ْlَ اG Qُ َ Qُ َ ِ H ّٰ ض َ !ُ Rَ Uً % ً ْ Vَ َ ا َ ' َ l ُ ِ ;ْ 1ُ يC( َ ّ َ ْ َذا ا 245. Kim Allah’a güzelce bir borç vermek ister ki, Allah da bu borcu ona kat kat fazlasıyla geri ödesin? Her kim ihlas ve samimiyetle malını, canını ve sahip olduğu diğer nimetleri Allah yolunda feda ederse, Allah bunu kendisine verilmiş bir borç kabul edecek ve bu fedakârlığı yapan kulunu, sonsuz cennet nimetleri ve hoşnutluğu ile ödüllendirecektir. ُ = ُ 7ْ 1َ َو ﴾٢٤٥﴿ َن,ُ # ُ ّٰ َو َ ْ ُ Qِ !ْ َ ِ َواu ُ 7ِ ;ْ 1َ ا “Allah yolunda harcama yaparsak malımız azalır, fakir düşeriz” diye düşünmeyin. Unutmayın ki, kullarından dilediğinin rızkını kısan da, açan da yalnızca Allah’tır. Ayrıca hepiniz O’na döndürülecek ve yapıp ettiklerinizin hesabını mutlaka vereceksiniz. TÂLÛT ve CÂLÛT َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ ْ ِ v ً Aِ َ Uَ َ ْ ,َ ا kR( oْ ِ ;َ 5ُ T ْ "ُ @ُ َ kٍّ 7ِ Uَ ِ ُ اVَ ] اِ ْذe ِ َ &َ اَ َ ْ" َ َ اِ َ ] ْا ٰ ُ )ِ ,ْ َ ْ ِ o1 َ ّ َ اGUَ َ َ ُ ا َوVَ اAُ ِ ;َ ُ Iَ ّ َ ُ ل ا8َ ;ِ ُ" ْاT َ َ Vَ ا ُ !ْ Aَ َ S َ o! 7 k R o
; 5 I ِ0 ّٰ o! ( ُ َ َ 8ِ ^ُ ْ" اِ ْن8ُ !ْ % َ َ oْ :َ ل ِ ( ِ ِ 7( َ 0
0 Uَ ِ GUَ ْ َ َوا5َ ر ِ ّٰ ِ 1َ ِ ْ ِدUَ #ْ ِ ْaُ ْ) اVَ ا َو
246. Musa’dan sonraki dönemde yaşayan İsrailoğulları’nın ileri gelenlerinin korkaklıklarına, nefse tapınmalarına ve disiplinsizliklerine bir baksana: Milattan Önce 1000 yıllarında Amalikalılar İsrailoğulları'na saldırmış ve Filistin'in büyük bölümünü ele geçirmişlerdi. Hani onlar, Samuel adındaki Peygamberlerine peygamberliği öğretircesine, “Bize diğer milletlerde olduğu gibi bir hükümdar tayin et de, onun önderliği altında Allah yolunda savaşalım.” demişlerdi. Oysa böyle cüretkâr bir tavırla Peygamber’e talimat vermeleri değil; onun emir ve
talimatlara uymalarÄą gerekiyordu. Zira savaĹ&#x;malarÄą gerekseydi Peygamber onlara bunu zaten emredecekti. Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄąn daha Ăśnceki dĂśnekliklerini gayet iyi bilen ve onlarÄąn bu savaĹ&#x;ma niyetlerinin altÄąnda da Allah rÄązasÄąndan baĹ&#x;ka Ĺ&#x;eylerin yattÄąÄ&#x;ÄąnÄą sezinleyen Peygamberleri, “Ya size savaĹ&#x; emredilir de savaĹ&#x;mazsÄąnÄąz?â€? dedi. Buna karĹ&#x;ÄąlÄąk onlar: “Bizler dĂźĹ&#x;man tarafÄąndan yurtlarÄąmÄązdan çĹkarÄąlmÄąĹ&#x;, çoluk çocuÄ&#x;umuzdan ayrÄą bÄąrakÄąlmÄąĹ&#x;ken ne diye Allah yolunda savaĹ&#x;mayalÄąm ki?â€? dediler. Bunu sĂśylerken, aslÄąnda Allah’Ĺn adÄąnÄąn yĂźcelmesi ve dininin yeryĂźzĂźne egemen olmasÄą için deÄ&#x;il; topraklarÄąnÄą, ailelerini, menfaatlerini korumak ve dĂźĹ&#x;mandan intikam almak için savaĹ&#x;mak istediklerini itiraf ediyorlardÄą. Allah da onlarÄą imtihan etmek ve bu kĂźstahça tavÄąrlarÄąndan dolayÄą cezalandÄąrmak Ăźzere, Peygamberine onlarÄąn isteÄ&#x;ini kabul etmesini vahyetti. ŮŽ Ů‘ Ů? "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٢٤ٌ﴿ + Ů‹ A( VŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů? Ů„ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا ا‏8ŮŽ ;Ů? ‍ Ů’! Ů?@ Ů?" ْا‏AŮŽ ŮŽ S Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? Ů’U Ů? v! ŮŽ 8Ů? ^Ů? &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Fakat onlara savaĹ&#x; emredilince, içlerinden pek azÄą hariç, Allah’Ĺn emrinden yĂźz çevirdiler. Fakat Allah, zalimleri çok iyi bilmektedir ve hak ettikleri cezayÄą onlara mutlaka verecektir. Demek ki, Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak için deÄ&#x;il de kiĹ&#x;isel çĹkarlarÄą korumak veya dĂźĹ&#x;mandan intikam almak amacÄąyla yola çĹkanlar, sÄąkÄąntÄąlarla yĂźz yĂźze gelir gelmez mĂźcadeleyi terk edeceklerdir. Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄąn istedikleri hĂźkĂźmdarÄąn nasÄąl tayin edildiÄ&#x;ine ve Allah’Ĺn emrinden nasÄąl yĂźz çevirdiklerine gelince: G Ů? VŮŽ T Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ "Ů’ T ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů° Ů? Ů? Ů? ŮŽ Š Ů? ŮŽ ,ŮŽ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ا‏ Ů?Ů‘ ' ‍ا‏ 5 â€ŤŮˆâ€Ź
U ! A / A & ‍ا‏ Q ‍ن‏ T 1 ] 5 ‍ا‏ ‍ ا‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? p ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů‘Ů?! Ů?@ Ů’" اŮ? Ů‘ َن‏7Ů? 5ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? 0 Ů‹ AŮ? ŮŽ ‍ ت‏ ‍ ل‏ ŮŽ X1Ů? "Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? Ů’U Ů? /Ů? AŮ’ &Ů? Ů’ Ů? 0 Ů? &ŮŽ ‍ Ů‹ Ů? ŮŽ ْا‏,ŮŽ ŮŽ ‍ْت‏ 247. Peygamberleri onlara, “Allah size hĂźkĂźmdar olarak TâlĂťt’u seçti.â€? dedi. Onlar, “Biz bu gĂśreve ondan daha lâyÄąk olduÄ&#x;umuz hâlde, o bizim baĹ&#x;ÄąmÄąza nasÄąl hĂźkĂźmdar olabilir? Ăœstelik onun malÄą mĂźlkĂź de yok!â€? diye itiraz ettiler. ŮŽ AŮ’ Ů? k Ů’( X1Ů? ‍ا‏ ŮŽ VŮŽ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ QŮ? T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ QŮ? ! Ů° ŮŽ ?‍ا‏ Â…ŮŒ ‍ا‏ Ů’ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů„ اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů?" ŮŽŮˆâ€Ź0 %Ů’ xŮ? ‍ Ů?" ŮŽŮˆ ْا‏AŮ’ ,Ů? ‍ ْا‏kRŮ? Ů‹ ŮŽ %Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆ َزا ŮŽŘŻ Ů?ه‏T Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٤٧﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ
Peygamber, “DoÄ&#x;rusu onu size hĂźkĂźmdar olarak ben deÄ&#x;il, bizzat Allah seçti ve hem bilgi hem de beden gĂźcĂź bakÄąmÄąndan onu hepinizden ĂźstĂźn kÄąldÄą. Allah mĂźlkĂźnĂź, yani yeryĂźzĂźnde egemenlik
gßç ve yetkisini kullarÄąndan dilediÄ&#x;ine verir. Allah’Ĺn lĂźtuf ve merhameti pek geniĹ&#x;tir, O her Ĺ&#x;eyi bilendir. Kimlerin hĂźkĂźmdarlÄąÄ&#x;a layÄąk olup olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą da çok iyi bilir. Ä°Ĺ&#x;te her Ĺ&#x;eyi bilen Allah, sÄąradan bir kĂśylĂź çocuÄ&#x;u olmakla birlikte, yĂśnetim ve savaĹ&#x; tekniÄ&#x;ini çok iyi bilen ve aynÄą zamanda gßçlĂź bir cengâver olan TâlĂťt’u size hĂźkĂźmdar olarak seçti.â€? dedi. ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŒ Ů? Ů’ َع‏UŮŽ !T( ŮŽ QŮ? !R( ‍ ت‏ ŮŽ Ů‘ "Ů? T Ů? !ŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ اَ ْن‏G Q( T ] Ů° Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆ ŮŽ Ů?; Ů‘ ŮŽ! ŮŒ Ů? Ů‘ ŮŽ& ŮŽ ŮŽ ŮŽŮƒ ٰا Ů?ل‏T Ů? Ů? 8 ‍ا‏ Ů? AŮ’ Ů? ŮŽ 1ŮŽ ‍ Ů‘Ů?! Ů?@ Ů’" اŮ? Ů‘ َن ٰا‏7Ů? 5ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ل‏ Ů° ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏kR( ‍Ů? اŮ? Ů‘ َن‏0 T ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ ْا‏QŮ? AŮ? &Ů? Ů’ ŮŽ ‍ٰ Ů? Ůˆ َن‏: â€ŤŮŽŮˆ ٰا Ů?ل‏ Ů? ŮŽ Ů‹ 1ŮŽ I ŮŽc U( Ů? XŮ’ Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ‍ Ů’" اŮ? ْن‏T ﴞ٢٤٨﴿ + 248. Peygamberleri, sĂśzlerine devamla onlara dedi ki: “Onun hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;ÄąnÄąn alâmeti, Ăśteden beri savaĹ&#x;Äąrken yanÄąnÄązda bulundurduÄ&#x;unuz, fakat uzun zaman Ăśnce dĂźĹ&#x;manÄąn eline geçmiĹ&#x; olan kutsal sandÄąÄ&#x;Äąn onun vasÄątasÄąyla size ulaĹ&#x;masÄą olacaktÄąr. Meleklerin yĂśnlendirdiÄ&#x;i sĂźrĂźcĂźsĂźz bir arabanÄąn taĹ&#x;ÄądÄąÄ&#x;Äą o sandÄąÄ&#x;Äąn içinde, Rabb’inizden mĂźminin kalbine gĂźven ve cesaret veren bir sekine, bir gĂśnĂźl ferahlÄąÄ&#x;Äą ve Musa ile Harun ailesinden kalan bazÄą Ăśnemli eĹ&#x;yalar, kutsal emanetler ve hatÄąralar vardÄąr. O sandÄąÄ&#x;Äąn bu Ĺ&#x;ekilde size getirilmesi, kalplerinizin huzur ve gĂźvenle dolmasÄąnÄą saÄ&#x;layacaktÄąr. EÄ&#x;er gerçekten inanÄąyorsanÄąz, bu aynÄą zamanda, TâlĂťt’un komutanlÄąÄ&#x;Äą konusunda sizin için kesin bir iĹ&#x;aret ve apaçĹk bir delildir.â€? BĂśylece, sĂśzĂź edilen sandÄąk geldi ve TâlĂťt komutan olarak ordunun baĹ&#x;Äąna geçti. ŮŽ VŮŽ ‍*د‏ ŮŽ oŮŽ =ŮŽ Ů? !A( 8ŮŽ 7Ů’ Ů? ŮŽ ‍ا‏ QŮ? &Ů’ ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkM UŮ‘ ( Ů? ˆ Ů‘Ů° ‍ Ů„ اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? Ů? p ŮŽ !Ů’ AŮŽ RŮŽ QŮ? Ů’U Ů? ‍ Ů? َب‏qŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R Ů?M @ŮŽ UŮŽ Ů? "Ů’ T ŮŽ R &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Ů? UŮ? xŮ? Ů’ Ů? ‍ ت‏ Ů’ Ů? ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏kGUŮ‘ ( Ů? QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ "0 Ů’ @Ů? Ů’U Ů? v! Ů‹ A( VŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮ? Ů’U Ů? ‍َ Ů? Ů? ا‏ ŮŽ R ‍ه‏M ( )Ů? !ŮŽ Ů? Ů‹ RŮŽ Ů’ FŮ? ‍ ŮŽ َ٠‏wŮŽ F‍ا‏ 249. TâlĂťt ordusuyla yola çĹkÄąnca, “Allah sizin sadakat ve sabrÄąnÄązÄą bir Äąrmakla imtihan edecektir. Kim o ÄąrmaÄ&#x;Äąn suyundan kana kana içerse benden deÄ&#x;ildir. Kim onun suyundan içmez de sadece bir avuç dolusu ile yetinirse, iĹ&#x;te o bendendir. Yani beni seven ve emirlerime uyan disiplinli bir askerdir.â€? dedi. Fakat ÄąrmaÄ&#x;a varÄąr varmaz, içlerinden pek azÄą hariç, TâlĂťt’un emrini hiçe sayÄąp o ÄąrmaÄ&#x;Äąn suyundan doya doya, kana kana içtiler. ŮŽ VŮŽ ‍ه‏0 ( ‍ Ů?د‏UŮ? # ŮŽ IŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ Q* Ů? 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ َن ا‏UŮ?Ů‘ d ŮŽ Ů? xŮŽ Ů? ‍ ْا ŮŽ! Ů’ َم‏UŮŽ ŮŽ ŮŽ VŮŽ p ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Ů? ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ,ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆŘ§â€Ź:Ů? ‍ ŮŽŮˆ َز Ů?ه‏# ŮŽ Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٤ي﴿ ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° ‍ ŮŽ Ů‹ŘŠ Ů? Ů? Ů’Ř° Ů?ن‏Ey( ^ŮŽ Ů‹ [ŮŽ RŮ? BŮ’ 7ŮŽ AŮŽ FŮŽ Ů? AŮŽ !A( VŮŽ Ů? [ŮŽ RŮ? Ů’ Ů? "Ů’ ^ŮŽ * Ů? Ů‘Ů° ‍ ا‏VŮ? vŮŽ Ů? Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź
Nihayet, TâlĂťt ve beraberindeki mĂźminler ÄąrmaÄ&#x;Äą geçince, emre karĹ&#x;Äą gelerek o sudan doyasÄąya içmiĹ&#x; olanlar, “Bu gĂźn CâlĂťt ve
ordusuna karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;acak gĂźcĂźmĂźz yok!â€? dediler. Ă–lĂźmden kaçmanÄąn mĂźmkĂźn olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą, bugĂźn savaĹ&#x;ta Ăślmeseler bile baĹ&#x;ka bir gĂźn mutlaka Ăśleceklerini ve MahĹ&#x;er GĂźnĂź Allah’Ĺn huzuruna çĹkacaklarÄąnÄą bilen mĂźminler ise, “ArkadaĹ&#x;lar; kendilerini sĂźper gßç zanneden bu kâfir ordularÄą karĹ&#x;ÄąsÄąnda asla korkuya kapÄąlmayÄąn! Nice kßçßk ve inançlÄą topluluklar vardÄąr ki, bĂźyĂźk fakat inançtan yoksun dev gibi ordularÄą Allah’Ĺn izniyle bozguna uÄ&#x;ratmÄąĹ&#x;tÄąr. Zorluk ve sÄąkÄąntÄąlar karĹ&#x;ÄąsÄąnda dayanÄąr, direnç gĂśsterir, inancÄąnÄązÄą kaybetmeden mĂźcadele devam ederseniz, Allah’Ĺn izniyle zafer bizim olacaktÄąr. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, sabredenlerle beraberdir.â€? dediler. OnlarÄąn bu konuĹ&#x;masÄą, korku ve ĂźmitsizliÄ&#x;e kapÄąlan mĂźminlerin kalplerine yeniden kuvvet ve cesaret verdi. ‍] ْا ŮŽ; Ů’ Ů?م‏AŮŽ ŮŽ 5ŮŽ Ů’ =Ů’ ŮŽ Ů? xŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů‘ ŮŽ& ŮŽ ŮŽ Ů?Ř˛ŮˆŘ§â€Ź Ů? 5‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮŽ ŮŽ ‍)َا‏VŮ’ َ‍ ا‏BŮ’ 7ŮŽŮ?Ů‘ „‍ ŮŽ? ْ‚ًا ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ْغ‏RŮ’ َ‍ ا‏GUŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا َع‏VŮŽ ‍ Ů?ŘŻ (ه‏UŮ? # Ů? ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍ْا‏ ﴞ٢ټ٠﴿ ŮŽ0 1 ( RŮ? T
250. BĂśylece mĂźminler CâlĂťt ve ordusuyla karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąklarÄąnda, “Ey Rabb’imiz, bu çetin imtihanda Ăźzerimize sabÄąr yaÄ&#x;dÄąr, zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda bize dayanma gĂźcĂź bahĹ&#x;et! Dizimize derman, yĂźreÄ&#x;imize cesaret vererek adÄąmlarÄąmÄązÄą saÄ&#x;lam kÄąl ve bu inkârcÄą topluluÄ&#x;a karĹ&#x;Äą bize yardÄąm eyle!â€? diye dua ettiler. G ŮŽ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? QŮ? &ŮŽ AŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ& ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹTŮ’ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ْا‏/ŮŽ AŮ’ &Ů? ‍ا ْا‏ ‍Ů?إ‏0 ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů’" Ů? Ů? Ů’Ř° Ů?ن‏:Ů? Ů? ZŮŽ @ŮŽ RŮŽ ŮŽ Ů? # Ů? Ů‘Ů° QŮ? ! Ů° ‍ ŘŞ ŮŽŮˆ ٰا‏ ŮŽ â€ŤŮˆ Ů?د‏r Ů? ‍ َدا‏oŮŽ 8ŮŽ VŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź 251. Nihayet Allah’Ĺn izniyle onlarÄą bozguna uÄ&#x;rattÄąlar ve o sÄąrada genç bir asker olan Davud, teke tek çarpÄąĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą CâlĂťt’u sapan taĹ&#x;Äąyla ĂśldĂźrdĂź. Daha sonra Allah ona hĂźkĂźmranlÄąk kudreti ile hikmet bilgisi bahĹ&#x;etti ve ona dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;eyleri ĂśÄ&#x;retti. Allah Davud’a, madenleri iĹ&#x;leyip zÄąrh Ăśrme, daÄ&#x;lara ve kuĹ&#x;lara hĂźkmetme, gĂźzel ses ve naÄ&#x;melerle âyetler okuma, yerinde ve doÄ&#x;ru hĂźkĂźm verme, gĂźzel ve etkileyici konuĹ&#x;ma gibi bilgi ve yetenekler bahĹ&#x;etti. O halde, Allah yolunda mĂźcadeleyi asla terk etmeyin, unutmayÄąn ki: ŮŽ Ů’ ‍َت‏ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ oŮ? Ů’HŮŽR ‍ا Ů?Ř°Ůˆâ€Ź ﴞ٢ټ٥﴿ + Ů? Ů‘Ů° Â…Ů? RŮ’ ‍ َد‏IŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° ŮŽ Ů‘ T ŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ س‏ Ů? )% ŮŽ ŮŽ ŮŽ ÂŒ ŮŽ U ‍ا‏ Ů? Ů° ‍؜ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? H Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏
EÄ&#x;er Allah insanlarÄąn bir kÄąsmÄąyla diÄ&#x;er bir kÄąsmÄąnÄą bertaraf etmemiĹ&#x; olsaydÄą, yani adaleti gerçekleĹ&#x;tirmek isteyen iyi insanlara, zalimlere karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;ma yetki ve gĂśrevini vermeyip insanlarÄą birbirlerine karĹ&#x;Äą savunmasÄąz bÄąrakmÄąĹ&#x; olsaydÄą, dĂźnyada haksÄązlÄąk ve zulĂźm egemen olur, yeryĂźzĂź fesada boÄ&#x;ulurdu. Fakat Allah, tĂźm varlÄąklara karĹ&#x;Äą lĂźtuf sahibidir. Bu lĂźtfunun tecellilerinden biri de,
hak ve adaletin egemen olması için zalimlere karşı savaşa izin vermesidir. َ A( َ ْ &ُ َ ِ& َ ْا/َ 5َ ّ ِ َوا0 ّ ِ َ ْ ِ /َ !ْ Aَ َ :َ Aُ ْ85َ ا ﴾٢٥٢﴿ + ِ ّٰ ت ُ 1َ ٰا/َ Aْ ِ
252. İşte bunlar Allah’ın âyetleridir; onları sana hak olarak okuyoruz. Hak ve hakikat ile tam bir uyum içinde olan bu mesajları, doğruyu ve gerçeği ortaya koymak üzere sana bildiriyoruz. Çünkü ey Muhammed, elbette sen, Allah tarafından gönderilmiş elçilerdensin. َ ّ R oُ ُ ُّ ا/َ Aْ ِ َ ا ٍ0 # ْ ]%! َ ,ْ َ َ Rَ ا َو َر َ ,ْ َ Uَ Aْ Hَ ُ ّٰ "َ Aَ ّ ^َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ َ ( Uَ !ْ َ ت َو ٰا َ ُ@ ْ" َد َرH ٍe ,ْ َ ]Aٰ َ "ْ @ُ H ْ "َ 1َ ْ َ َ ت َوا َ ْ س ه
5 ) 1 U ! 7 ا َ َ ِ ّ ّ َ ُ ُ ِ ِ 0 ِ )ُ ;ُ وح ْا ِ 253. O elçiler ki, biz onların bir kısmını diğerlerine üstün kıldık. Peygamberlerden her birine, diğerlerinden farklı üstün özellikler bahşettik. Onlardan kimi var ki, Allah kendisiyle aracısız ve perdesiz olarak konuşmuştur. Nitekim Allah Musa ile böyle konuşmuştu. Kimini de Allah daha başka üstünlük ve derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da beşikte iken konuşma, ölüleri diriltme, hastalara şifa verme gibi apaçık mucizeler verdik ve onu Kutsal Ruh Cebrail’in vahiy ve ilham gücü ile destekledik. G َ ْ َ َو ْ َ ا G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ "ْ :ِ )ِ ,ْ َ ْ ِ َ 1C( َ ّ اoَ 8َ 8َ Vا ْ َ "ْ @ُ ْU&َِ R ُ اAَ 8َ ْa ِ اT ُ Uَ !ِّ 7َ َء ْ ُ@ ُ" ْا# ُ ّٰ َءq ِ ٰ ت َو
َ0 َ ^َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ ٰا َ َ َو Gerçi Allah insanların iradelerini ellerinden alıp onları zorla Hak Dine boyun eğdirmeyi dileseydi, o peygamberlerden sonrakiler, kendilerine apaçık mucizeler geldikten sonra ayrılığa düşüp birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat Allah onları seçimlerinde serbest bıraktı. İçlerinden bir kısmı, kendilerine bahşedilen bu özgürlük ve iradeyi kötüye kullanınca ayrılığa düştüler ve böylece kimileri inandı, kimileri inkâr etti. G َ ْ َ َو ْ َ ا ﴾٢٥٣﴿ )cُ 1 ( 1ُ َ oُ ,َ ْ 1َ ا َ ّٰ َ ّ T ُ ّٰ َءq ِ ٰ ا َوAُ 8َ 8َ Vا Evet; Allah dileseydi, tabii ki birbirleriyle çatışmazlardı; fakat Allah sizin sınırlı bilginiz ve arzularınız doğrultusunda değil, sonsuz ilim ve hikmeti gereğince dilediğini yapar. Elbette Allah dileseydi bütün insanları zorla imana getirir ve aralarındaki çatışmaları durdurabilirdi. O zaman hiç kimse O'nun peygamberleri aracılığıyla gönderdiği hidayetten yüz çeviremezdi. Fakat insanları belirlenmiş bir
yoldan gitmeye zorlamak, O'nun dileği değildir. Zira O, insanı yeryüzüne imtihan etmek için göndermiştir. Eğer insandan bu davranış özgürlüğü kaldırılsaydı, imtihan anlamını yitirir ve insanın meleklerden, hayvanlardan ve bitkilerden farklı irade sahibi bir varlık olarak yaratılmasının bir anlamı kalmazdı. ٌ0 َ َ qَ Iَ ٌ َوAَ ّ a ُ Iَ َوQِ !R( ٌ !ْ َ Iَ ْ ٌم1َ kَ ِ ْ 1َ اَ ْنoِ 7ْ Vَ ْ ِ "ْ ^ُ Uَ Vْ ِْ ُ; ا ِ ّ َ& َر َز5َ ا اGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َ ّ ُ" ا:ُ ُ و َنRِ T َ َو ْا ﴾٢٥٤﴿ ِ ُ& َنd 254. Ey inananlar! Hiçbir pazarlığın, dostluğun, iltimas ve aracılığın olmadığı o dehşet verici Gün gelip çatmadan önce, size verdiğimiz nimetlerden bir kısmını Allah için fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine harcayın! Unutmayın ki, Allah’ın kendilerine bahşettiği nimetleri O’nun yolunda harcamaktan kaçınan nankörler, zalimlerin ta kendileridir! Demek ki, bütün sapmaların, zulüm ve haksızlıkların temelinde insanların Allah’ı gereğince tanıyamamaları yatmaktadır. O hâlde, Rabb’inizi sizlere tanıtan şu mübarek âyetleri can kulağıyla dinleyin: ÂYETE’L-KURSÎ ٌم0 ْ 5َ Iَ ٌ َوUَ ِ ُهCُ a ُ ْ َ Iَ مMُ !ُّ ;َ ْاkُّ َ ْ َ اMَ :ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ ُ ّ ٰ َا
255. O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. O, bütün evrenin hâkimi ve mahlûkatın biricik ilâhı, kulluk ve itaate lâyık yegâne ilâh, mülkün tek sahibi olan Allah'tır. Hiç kimse hâkimiyetinde, otoritesinde, mülkünde ve yönetiminde O'na ortak değildir. O, İsa Peygamber'den sonra kilise çevreleri tarafından uydurulan Teslis (üçlü ilâh) inancında olduğu gibi üç ayrı tanrıdan ibaret değildir. Yahudilerin Tevrat’a karıştıkları bâtıl inançlarda olduğu gibi zayıflık ve sınırlılıklara sahip eksik ve muhtaç bir tanrı da değildir.31 O hâlde insan sadece Allah’a kulluk etmeli, yalnızca O’nun sözlerini dinlemeli ve ancak O’nun rızasını kazanmak için çalışmalıdır. O Allah ki, Hayy’dır. Daima diridir ve hayatın biricik kaynağıdır. Kayyûm’dur. Kâinatın nizamını elinde bulunduran, bütün varlıkları koruyup gözeten, yöneten ve yönlendirendir. Bütün mahlûkat, O’nun kudret ve iradesiyle varlık ve intizamını sürdürmektedir. 31
Örneğin Tevrat’ta şöyle der: “Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi ve yaptığı işten o gün dinlendi.” (Tekvin, 2/2) “O zaman Rab uykudan uyanır gibi, şarabın rehavetinden ayılan bir yiğit gibi oldu.” (Mezmurlar, 78/65)
Ne bir uyuklama tutar O’nu, ne bir uyku. O’nun mevcudat Ăźzerindeki hĂźkĂźm ve otoritesi sÄąnÄąrsÄąz; lĂźtuf, rahmet ve bereketi kesintisizdir. Her an her Ĺ&#x;eyi gĂśrmekte, denetlemekte ve yĂśnetmektedir. ŮŽ Ů‘ kRŮ? ŮŽ QŮ? ŮŽ ‍؜‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ 0 Ů? ‍َ ْع‏I‍ ْا‏kRŮ? ŮŽ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź GĂśklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Kâinatta var olan her Ĺ&#x;eyin yaratÄącÄąsÄą ve sahibidir. Q0 ( 5Ů? ‍ Ů? Ů? ْذ‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G ‍ْ ŮŽ) Ů?ه‏U Ů? Â…Ů? ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍َ Ů’ َذا ا‏
O’nun izni olmaksÄązÄąn, huzurunda kim Ĺ&#x;efaat edebilir? O affetmeyi dilemedikçe, gĂźnahkârlarÄą azaptan kim kurtarabilir? Cehennemi hak eden zalimlerin cezadan kurtarÄąlmasÄą için kim iltimas ve aracÄąlÄąk edebilir? Evrenin Hâkim’inin izni olmaksÄązÄąn hiçbir peygamber, hiçbir melek ve hiçbir aziz O'nun ĂśnĂźnde bir tek sĂśz bile sĂśyleyemeyecektir. G ŮŽ &ŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G Q( &Ů? AŮ’ Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů?إ‏kŮ’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ "Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍إ‏MŮŽ q ŮŽ Ů? ‍ ( ! Ů? َن‏1Ů? IŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @Ů? ŮŽ AŮ’ a ŮŽ ŮŽ ‍@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź1 Ů? )( 1Ů’ َ‍ ا‏+
O, kullarÄąnÄąn Ăśnlerinde ve arkalarÄąnda olan her Ĺ&#x;eyi bilir. OnlarÄąn geçmiĹ&#x;te ve gelecekte, yaptÄąklarÄą ve yapacaklarÄą, bildikleri ve bilmedikleri, açĹkladÄąklarÄą ve gizledikleri, yapÄąp gĂśnderdikleri ve geride bÄąraktÄąklarÄą her Ĺ&#x;eyi bilir. Oysa onlar Allah’Ĺn ilminden, O’nun dilediÄ&#x;inden baĹ&#x;ka hiçbir Ĺ&#x;ey kavrayamazlar. Ä°nsan Allah’Ĺn ilminden, ancak O’nun izin verdiÄ&#x;i kadarÄąnÄą bilebilir. Allah insana, yeryĂźzĂź halifeliÄ&#x;i için ihtiyaç duyacaÄ&#x;Äą bazÄą evrensel kanunlarÄą, enerjileri ve gßçleri keĹ&#x;fetmesine imkân tanÄąmÄąĹ&#x;tÄąr. Bununla birlikte insanÄąn içinde yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;Äą kâinat hakkÄąndaki bilgisi, bilmediklerine oranla milyonda bir mesabesindedir. ŮŽ Ů‘ QŮ? !Ů?Ů‘ Ů? Ů’ ^Ů? Â…ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍؜‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ ŮŽM ‍َ ْع‏I‍ات ŮŽŮˆ ْا‏ O’nun KĂźrsß’sĂź, gĂśkleri ve yeri kuĹ&#x;atmÄąĹ&#x;tÄąr. Sonsuz kudret ve hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą bĂźtĂźn kâinatÄą kapsamaktadÄąr. Ů? Ů’ '
M &ŮŽ @Ů? d Ů? ‍ Ů?ŘŻ Ů?ه‏XrŮ? 1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź BunlarÄąn korunup gĂśzetilmesi O’na asla aÄ&#x;Äąr gelmez. ﴞ٢ټټ﴿ "Ů? !d( ,ŮŽ ‍ ْا‏kŮ?Ů‘ AŮ? ,ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Yßce ve bßyßk olan ancak O’dur. Gerçek anlamda yßcelik, ululuk ve azamet sadece O’na aittir.
İşte insanlık, Allah’ı bu vasıflarıyla tanımadığı ve O’nun gönderdiği Son Mesaj’a iman etmediği sürece, asla kurtuluşa ulaşamayacaktır. Bunun için ey müminler, insanları açık ve ikna edici delillerle hak dine davet etmelisiniz. Fakat çağrınızı kabul etmedikleri takdirde, iman etmeleri için onlara baskı ve zorlamada bulunmamalısınız: DİNDE ZORLAMA YOKTUR Gَ ْ َ َ ّ 7َ َ )ْ Vَ 1 ّ kِّ َJ ُ) ِ َ ْاqْ ُّ ا+ ) ا k R ه ا ^ ا I ِ ( َ َ ِ ِ M 256. Dinde zorlama yoktur. Başkalarının hakkını açıkça çiğnemedikleri sürece, insanlar diledikleri dini veya hayat tarzını seçip uygulamakta özgür bırakılmalı ve hiç kimseye herhangi bir din, mezhep veya ideolojiyi kabul veya reddetme konusunda baskı yapılmamalıdır. Ancak kişi özgür iradesiyle İslâm’ı kabul ettiği takdirde, bir inanç sistemi ve yaşam tarzı olan bu dinin gereklerini yerine getirmekle elbette yükümlüdür. Gerçekler açıkça anlatılıp zihinler aydınlatıldıktan sonra, her insan kendi özgür iradesiyle bir tercihte bulunur ve bunun sorumluluğunu da yine kendisi taşır. Çünkü doğru yol, eğri yoldan tamamen ayrılıp açıkça ortaya konmuştur. Buna göre, size düşen hak dini güzelce tebliğ etmektir. ٌ !&( َ ا ِ ّٰ ِ ْ ِ Xْ 1ُ ت َو ْ )ِ ;ََ R
ِ Fُ َ ّ ِ ْ ُ Tْ 1َ ْ &ََ R ُ ّٰ َو0 @َ َ ِْ َ= َم5 اIَ ] ;ٰ ْ ُ ْ َو ِة ْا,ُ ْ ِ /َ % َ &ْ 8َ ا ﴾٢٥٦﴿ "ٌ !A( َ
Artık her kim, kelime-i tevhidin ilk rüknünde ifade edildiği gibi, Allah’ın otoritesini ve hükümlerini hiçe sayan insan ve cin şeytanlarının egemenliğini, yani tâğûtları inkâr eder (Lâ ilâhe…) ve hayatın her alanında tek egemen güç olarak Allah’a inanırsa (…illallah), kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuş olur. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi işitendir, bilendir. Evet, insanlar iman edip etmemekte serbesttirler, fakat şunu iyi bilmelidirler ki: َ ّ اk ِ َو ُّ ُ@ ْ" ِ َ ا# ٰ َ ُ ُ ْi ر U ا ] ا ت & A d 1 ا U ا 1 C ّ ِ ِ ( ُ َ َ َ ُ ُ ِ0 ُ ّ ُ ّ ٰ َا * ِ
257. Allah, inananların koruyucusu, yardımcısı, rehberi, dostu ve velisidir. Onları zulüm, cehalet ve dalâlet karanlıklarından ilim, iman ve hidâyet aydınlığına çıkarır. G ٰ & ت اُوAُ d َ ّ ُ" ا:ُ \sُ G!َ ِ وا اَ ْوG ُ َ ^َ َ 1C( َ ّ َوا ُّ ر اِ َ ] اU ا َ َ َ ُ ُ ْi "ْ :ُ ر U ا ب ? ا / [ " @ 5 # 1 ت F
ّ ّ ْ ْ َ ِ \ ُ َ َ َ ِ ِ ُ ُ ُ ُ * ِM ِ ِ 0 ﴾٢٥٧﴿ نcَ ِ ُ)وa َ @َ !R(
Ä°nkâr edenlere gelince, onlarÄąn velisi de Allah’Ĺn otoritesini ve hĂźkĂźmlerini hiçe sayarak kendilerini ilâhlaĹ&#x;tÄąran insan ve cin Ĺ&#x;eytanlarÄą, yani tâÄ&#x;ĂťtlardÄąr. Bu azgÄąn Ĺ&#x;eytanlar, onlarÄą aydÄąnlÄąktan karanlÄąklara sĂźrĂźklerler. Ä°Ĺ&#x;te bunlar cehennem halkÄądÄąrlar ve sonsuza dek orada kalacaklardÄąr. MĂźmin ile kâfiri daha iyi tanÄąmak Ăźzere, Ĺ&#x;u yaĹ&#x;anmÄąĹ&#x; ĂśrneÄ&#x;e kulak verin: Ä°BRAHÄ°M ve NEMRUD G ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏ ŮŽŮ‘ ' /ŮŽe AŮ’ &Ů? ‍ا ْا‏ Ů? Ů‘Ů° QŮ? ! Ů° ‍ اَ ْن ٰا‏G Q( Ů?Ů‘ ‍ َع‏kR( "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ŘŹ ا‏
258. Allah kendisine hĂźkĂźmdarlÄąk verdi diye O’nun bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i zenginlik ve gßçle Ĺ&#x;ÄąmarÄąp azgÄąnlaĹ&#x;arak Rabb’i hakkÄąnda Ä°brahim’le tartÄąĹ&#x;maya giriĹ&#x;en Nemrut adÄąndaki adamÄąn hâline bir baksana: ŮŽ VŮŽ B! ŮŽ VŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ B! Ů?0 Ů? Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€Źk( 'Ů’ Ů?‍ \ ا‏5ŮŽ َ‍ Ů„ ا‏ Ů? &( 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk( Ů’ 1Ů? ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏kŮŽ Ů?Ů‘ ‍! Ů?" َع‏:( Ů° Ů’ Ů?‍ Ů„ ا‏ * Hani Ä°brahim, “Benim Rabb’im tĂźm canlÄąlara hayat veren ve zamanÄą gelince onlarÄą ĂśldĂźrendir. HayatÄąn ve ĂślĂźmĂźn sahibi olan Allah’a iman ve itaat etmelisin!â€? demiĹ&#x;ti. Nemrut, “Ben de tÄąpkÄą senin Rabb’in gibi diriltir ve ĂśldĂźrĂźrĂźm!â€? dedi. Sonra gĂźya iddiasÄąnÄą ispatlamak için, ĂślĂźm cezasÄą almÄąĹ&#x; iki mahkĂťmu zindandan çĹkarttÄą. Birini ĂśldĂźrdĂź, diÄ&#x;erinin de hayatÄąnÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄą. ŮŽ VŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? k ( Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ IŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ "Ů? !:( Ů° Ů’ Ů?‍ Ů„ ا‏ ŮŽ @Ů? 7Ů? RŮŽ ‍ Ů? Ů?ب‏JŮ’ &ŮŽ ‍ Ů’ŮŽ Ů?ŘŞ Ů? ŮŽ@ Ů? ŮŽ ْا‏R ‍ Ů’& Ů?ˆ Ů? ŮŽ ْا ŮŽ& Ů’ Ů? Ů?ق‏ Ů? Ů‘Ů° ‍َ ŮŽŮˆâ€Ź0 ŮŽ ^ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏B ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’@ Ů?)ŮŠ ْا ŮŽ; Ů’ ŮŽŮ… ا‏1ŮŽ ﴞ٢ټ٨﴿ + MŮŽ &( Ů? d Buna karĹ&#x;ÄąlÄąk Ä°brahim, onunla kÄąsÄąr tartÄąĹ&#x;malara hiç girmeden: “Peki, Allah gĂźneĹ&#x;i doÄ&#x;udan getirir; haydi sen de ilah olduÄ&#x;unu iddia ediyorsan onu batÄądan getirsene!â€? deyince, o inkârcÄą Ä°brahim’e verecek bir cevap bulamadÄą, Ĺ&#x;aĹ&#x;ÄąrÄąp kaldÄą. Allah, hakikati bile bile reddeden bĂśyle zalimleri asla doÄ&#x;ru yola iletmez. Ä°kinci ĂśrneÄ&#x;e gelince: YĂœZ YIL SONRA DÄ°RÄ°LEN ADAM ŮŽ VŮŽ M @ŮŽ qâ€ŤŮˆâ€Ź
M @ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ )ŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ kŮŽ :Ů? ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ Ů’ VŮŽ ]AŮ° ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů?ه‏CŮ? Ů°: k( Ů’ 1Ů? ]5Ů‘Ů° َ‍ Ů„ ا‏ Ů? Ů? Ů? ]AŮ° ŮŽ ŮŒ 1ŮŽ ‍ Ůˆâ€Ź Ů? a
259. Yahut hakikate ulaĹ&#x;mak için çaba harcayan, doÄ&#x;ruyu gĂśrĂźnce de inat etmeden hakka teslim olan Ĺ&#x;u kimsenin misâline ibretle bir bak, bir dĂźĹ&#x;Ăźnsene: Hani o, altÄą ĂźstĂźne gelmiĹ&#x; ÄąssÄąz bir Ĺ&#x;ehrin yanÄąndan geçerken, kendi kendine, “BĂźtĂźn bunlar ĂślĂźp gitmiĹ&#x;ken, Allah hepsini yeniden nasÄąl diriltecek acaba?â€? dedi.
Ů’ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ ŮŽ VŮŽ ‍Ů?م‏0 Ů’ 1ŮŽ ÂŒ ŮŽ VŮŽ B ŮŽ VŮŽ QŮ?0 yŮŽ ,ŮŽ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ م‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ ‍ م‏ ‡
B y 7 o ŮŽ ŮŽ0 yŮ’ 7Ů? ŮŽ "Ů’ ^ŮŽ ‍ ل‏ Ů? yŮ’ 7Ů? ŮŽ ‍ ل‏ Ů? Ů‘Ů° QŮ? ŮŽ ŮŽ ŮŽ RŮŽ ŮŽ ŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ Ů‹ اَ Ů’Ůˆâ€Ź1ŮŽ B Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ‡َ Ů? ‍ا‏ ŮŽ ] Ů° Ů?‍ Ů’ ا‏d Ů? 5Ů’ ‍ Řł ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? Ů‹ 1ŮŽ ‍ ٰا‏/ŮŽ AŮŽ ,ŮŽ xŮ’ UŮŽ Ů? ‍ Řą ŮŽŮƒ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 5Ů’ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQM Ů’ UŮŽ Ů‘ % Ů? 5Ů’ ŮŽR ] ŮŽ Ů?‍ Ů’ ا‏d ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ ا‏qŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ Ů? ,ŮŽ p Ů? ] Ů° Ů?‍ Ů’ ا‏d Ů? UA Ů? &ŮŽ '
ŮŽ ,Ů? ‍ْا‏
0 &Ů‹ Ů’ ŮŽ :ŮŽ % d ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ ‍ م‏ Ů? TŮ’ 5ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? :ŮŽ ZŮ? Ů? Ů’U5Ů?  Ů? Bunun Ăźzerine Allah onu derhâl ĂśldĂźrdĂź ve tam yĂźz yÄąl sonra yeniden dirilterek, “SĂśyle bakalÄąm, sence ĂślĂź vaziyette kaç yÄąl kaldÄąn?â€? diye sordu. Adam, “Olsa olsa bir gĂźn, ya da birkaç saat kalmÄąĹ&#x;ÄąmdÄąr!â€? dedi. Allah buyurdu ki: “HayÄąr, aslÄąnda yĂźz yÄąl kaldÄąn. Fakat yiyeceÄ&#x;ine ve içeceÄ&#x;ine baksana, daha bozulmamÄąĹ&#x;lar bile. Bir de Ĺ&#x;u etleri çßrĂźmĂźĹ&#x;, kemikleri daÄ&#x;ÄąlmÄąĹ&#x; eĹ&#x;eÄ&#x;ine bak! Ä°Ĺ&#x;te bĂźtĂźn bunlarÄą, seni insanlÄąÄ&#x;a sÄąnÄąrsÄąz kudretimizi gĂśsteren bir mucize, bir ibret belgesi kÄąlmak için yaptÄąk. Ĺžimdi o çßrĂźmĂźĹ&#x; kemiklere bir bak; nasÄąl onlarÄą Ăźst Ăźste yerleĹ&#x;tiriyor, sonra da Ăźzerlerine et giydiriyoruz!â€? ŮŽ VŮŽ Q* ŮŽ ŮŽ Ů‘ 7ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ ﴞ٢ټي﴿ ŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů?" اَ Ů‘ َن‏AŮŽ Ů’ َ‍ Ů„ ا‏ Ů? ŮŽ + Nihayet, ĂślĂźm Ăśtesi hayat ile ilgili hakikat ona apaçĹk belli olunca, “ArtÄąk kesinlikle anladÄąm ki, Allah’Ĺn her Ĺ&#x;eye gĂźcĂź yetermiĹ&#x;!â€? dedi. Demek ki Allah sizden kĂśrĂź kĂśrĂźne iman etmenizi deÄ&#x;il, vahyin ÄąĹ&#x;ÄąÄ&#x;Äąnda aklÄąnÄązÄą kullanarak ve tĂźm kalbinizle ikna olarak inanmanÄązÄą istiyor. BakÄąnÄąz, imanÄąn sembolĂź olan atanÄąz Ä°brahim, size bu konuda nasÄąl yol gĂśsteriyor: Ä°BRAHÄ°M ve DĂ–RT KUĹž ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ ]0 Ů° Ů’ &ŮŽ ‍ ْا‏kŮ? Ů’ Ů?  َ !Ů’ ^ŮŽ k5( ‍! Ů?" ŮŽŘą Ů?ّب اَ Ů?ع‏:( Ů° Ů’ Ů?‍ Ů„ ا‏ 260. Hani bir vakit Ä°brahim, “Ey Rabb’im, ĂślĂźleri nasÄąl dirilteceÄ&#x;ini bana gĂśster!â€? demiĹ&#x;ti. ŮŽ Ů‘ Ů? &ŮŽ Ů’ !ŮŽ Ů? Ů’ T ŮŽ VŮŽ 0 Ů’ Ů? XŮ’ Ů? "Ů’ ŮŽ ‍ Ů„ اَ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ VŮŽ k0 7( AŮ’ VŮŽ ™ Ů? Ů° ‍] ŮŽŮˆâ€ŹAŮ° ŮŽ ‍ ل‏
Allah, “Yoksa yeniden diriliĹ&#x;e inanmÄąyor musun ey Ä°brahim?â€? dedi. Ä°brahim, “Elbette inanÄąyorum; fakat kalbimin iyice yatÄąĹ&#x;masÄą için bunu gĂśzlerimle gĂśrmek istedim ya Rab!â€? diye cevapladÄą. ŮŽ VŮŽ /ŮŽ UŮŽ ! ( Ů’ 1ŮŽ ŮŽ Ů‘ @Ů? Ů? ‍ ًإا Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا ْد‏ZŮ’ # Ů’ "ŮŽ Ů‘ „Ů? /ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů‘ ŮŽ ا‏:Ů? Ů’ =ŮŽ Ů? R ‍ ل‏ ŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ oŮ’ ,ŮŽ #‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů‘ @Ů? Ů’U Ů? oŮ? 7ŮŽ # Ů? R Ů?EŮ’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů‹ Ů? ŮŽ ا‏,ŮŽ ŮŽ ‍ اَ ْع‏CŮ’ iŮŽ ﴞ٢ٌ٠﴿ "cŮŒ !T( ' ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’" اَ Ů‘ َن‏AŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 !Ů‹ ,Ů’ ŮŽ ŮŽ ZŮŒ 1Z( ŮŽ ‍ا‏
Bunun Ăźzerine, Allah buyurdu ki:
â€œĂ–yleyse dĂśrt tane kuĹ&#x; yakala ve onlarÄą iyice kendine alÄąĹ&#x;tÄąr. Sonra bu kuĹ&#x;larÄą kesip parçalara bĂśl ve her bir parçasÄąnÄą birer tepeye bÄąrak. ArdÄąndan da onlarÄą çaÄ&#x;Äąr, Allah’Ĺn izniyle hepsi dirilecek ve hÄązla koĹ&#x;arak sana gelecekler. Ĺžunu iyi bil ki, Allah sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.â€? Evet, tĂźm evreni Ĺ&#x;aĹ&#x;maz bir Ăślçß ve mĂźkemmel bir uyum içinde yaratan sonsuz hikmet ve adalet sahibi Allah, elbette insanlarÄą ĂśldĂźkten sonra yeniden diriltecek ve iyileri cennete, kĂśtĂźleri de cehenneme gĂśnderecektir. BĂśylece zalimlerin kĂśtĂźlĂźkleri yanlarÄąna kalmayacak, iyilik yapanlarÄąn iyilikleri de boĹ&#x;a gitmeyecektir. O halde, yeryĂźzĂźnde ezilen, haklarÄą çiÄ&#x;nenen çaresiz ve yoksul insanlarÄąn kurtuluĹ&#x;u için Allah yolunda harcadÄąÄ&#x;ÄąnÄąz hiçbir malÄąn, hiçbir emeÄ&#x;in boĹ&#x;a gitmeyeceÄ&#x;inden emin olun: ALLAH YOLUNDA Ä°NFAK ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏oŮŽŮ? y ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’U Ů? ‡َ Ů? Ů? AŮŽ 7Ů? Ů’U Ů? oŮ?Ů‘ ^Ů? kR( oŮŽ Ů? UŮŽ ŮŽ Â…ŮŽ 7Ů’ ŮŽ BŮ’ 8ŮŽ 7ŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů? ا‏7ŮŽ Ů‘ ' 7 k R " @ ‍ا‏ ‍ا‏ ‍ن‏ ; 1 1 C Ů? Ů‘Ů° o! Ů’ Ů’ ( ( ŮŽ oŮŽŮ? y&ŮŽ ^ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ( Ů? Ů? Ů? Ů?0 7ŮŽ Ů‘ ' ŮŽ 261. MallarÄąnÄą Allah yolunda harcayanlarÄąn durumu, tÄąpkÄą buÄ&#x;day tohumu eken bir çiftçinin durumuna benzer: TopraÄ&#x;a atÄąlan bu tek tohum, her baĹ&#x;aÄ&#x;Äąnda yĂźz buÄ&#x;day tanesi olmak Ăźzere tam yedi baĹ&#x;ak filiz verecektir. Yani Allah yolunda harcama yapan kiĹ&#x;i de mĂźkâfatÄąnÄą en az yedi yĂźz katÄąyla alacaktÄąr. G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů?  ﴞ٢ٌ٥﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ ‍ا‏ ŮŽ 1Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů? Ů? H Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź
Hatta Allah, dilediÄ&#x;ine bundan kat kat fazlasÄąnÄą da verir. ÇßnkĂź Allah, lĂźtuf ve merhametiyle sÄąnÄąrsÄązdÄąr, her Ĺ&#x;eyi bilendir. ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’U "M Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ْ ŮŽ) َع‏U Ů? "Ů’ :Ů? Ů? #Ů’ َ‍*ى ŮŽ Ů?@ Ů’" ا‏ ‍ اَ ًذ‏IG ŮŽ ‍“ ŮŽŮˆâ€ŹU ŮŽ ‍ْ ŮŽ Ů?; ا‏5َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ َن‏,Ů? 7Ů? Ů’81Ů? IŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ا‏ 7 k R " @ ‍ا‏ ‍ا‏ ‍ن‏ ; 1 1 C Ů? Ů‘Ů° o! Ů’ Ů’ ( ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ( Ů? Ů? Ů? ﴞ٢ٌ٢﴿ ‍ َن‏5Ů? ZŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? IŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ â€Źa ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
262. MallarÄąnÄą Allah yolunda harcayan ve bu harcamalarÄąnÄąn ardÄąndan yaptÄąÄ&#x;Äą iyilikleri baĹ&#x;a kakmayan, gĂśnĂźl incitmeyen kimseler var ya, iĹ&#x;te Rableri katÄąnda onlara nice ĂśdĂźller vardÄąr. Ve Hesap GĂźnß’nde onlar ne korkuya kapÄąlacak, ne de ĂźzĂźleceklerdir. ﴞ٢ٌ٣﴿ "ŮŒ !A( ' ŮŒ Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ„â€ŹVŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ŮŒŘŠâ€ŹJŮ’ ŮŽ â€ŤŮˆŮ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ى ŮŽŮˆâ€Ź0 ‍ اَ ًذ‏G@ŮŽ ,Ů? 7ŮŽ Ů’81ŮŽ Ů? VŮŽ )ŮŽ ?ŮŽ Ů’ Ů? ŮŒ EŮ’ a ŮŽ kŮŒŮ‘ UŮ? FŮŽ ‍ا‏
263. GĂśnĂźl alÄącÄą tatlÄą bir sĂśz sĂśylemek veya bir kimsenin ayÄąbÄąnÄą ĂśrtĂźp kusurunu baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamak, peĹ&#x;inden baĹ&#x;a kakma ve incitme gelen
bir sadakadan daha değerlidir. Öyle ya, Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir; her bakımdan sınırsız kudret ve zenginlik sahibidir. Dolayısıyla, sizin vereceğiniz sadakalara da elbette ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte halimdir, kullarına ceza vermekte acele etmez, sonsuz şefkatiyle yumuşak davranır. O hâlde, siz de Allah’ın kullarına merhametli, tatlı dilli ve güler yüzlü davranın: َ ْ ْ" ِ ْ َ& ِ ّ َوT َ ّ َءG َ ِرQُ َ َ ُ ِ ْU1ُ يC( َ ّ ^َ ٰذ*ىIا ُ ِ Vَ )َ ?َ اAُ ِ 7ْ ُ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ُ ِ Xْ 1ُ Iَ س َو ِ U ا
ٰ ْ َو ْا َ! ْ م ِ0 a ِ ّٰ ِ ِ Iا ِ 264. Ey inananlar! Sadakalarınızı ve yaptığınız iyilikleri, onları insanların başına kakarak, gönül inciterek boşa çıkarmayın; tıpkı Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde, sırf insanlara gösteriş olsun diye malını güya Allah yolunda harcayan ve böylece tüm iyilikleri boşa giden münafıklar gibi sadakalarınızı geçersiz kılmayın. ا ٍ َ ْ ?َ oَِ y&َ ^َ Qُ Aُ yَ &ََ R ُ ّٰ ا َو َ ^َ &َ ّ ِ ٍءkْ qَ ]Aٰ َ ْ; ِ) ُرو َن1َ Iَ ا0 )ً Aْ ?َ Qُ ^َ َ wََ R oٌ ِ َواQُ َ ?َ َ Rَ اب ٌ َ ُ Qِ !ْ Aَ َ ان 0 7ُ % َ ْ@ ِ)ي ْا َ; ْ َم ْا1َ Iَ ﴾٢٦٤﴿ َ 1 ( Rِ T
Böylesi bir iyilik, tıpkı üzerinde biraz toprak bulunan kayalığa atılmış tohuma benzer ki, ansızın yağan bir yağmur, tohumu filizlendireceği yerde, kaya üzerindeki toprağı silip süpürerek onu çıplak bir taş hâlinde bırakır. İşte bu tür sadakalar, böyle bir kaya üstüne atılmış tohum gibi boşa gitmeye mahkûmdur. Dolayısıyla, gösteriş amacıyla iyilik yapanlar veya yaptıkları iyilikleri insanların başına kakanlar, kazandıklarından hiçbir şey elde edemeyeceklerdir. Allah, inkâra sapan ve cömertçe sunduğu nimetleri yoksullarla paylaşmaktan kaçınarak nankörlük eden bir toplumu asla doğru yola iletmez. O’nun doğru yola ileteceği kimseler şunlardır: َ G ّ اoَُ y َ َو َ َ َ ٰ َ ْ ُ َJ ْU
@َ َ ?َ َ ٍ ِ َ ْ َ ٍة اUَ ّ # ْ 5 ا
8 ! 7 y و ا ت l ء
8 ا " @ ا ا ن ; 1 1 C ِ ُ ّ ْ َ َ ْ ْ ْ ِ ( ً َ oَِ y&َ ^َ "ْ @ِ % َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ( ُ ُ ُ ِ ﴾٢٦٥﴿ ٌ E=( َ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ِ ا ُ ّٰ َوoٌ0ّ َ Rَ oٌ ِ َ@ َوا7ْ =ِ 1ُ "ْ َ ِ ْنRَ + ِ @َ Aَ ^ُ ُ اBْ َ ٰ Rَ oٌ ِ َوا M ِ ْ َ ,ْ l 265. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve yüreklerindeki iman, ihlas ve samimiyet hissini kökleştirip pekiştirmek için mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yaylalık bir tepe üzerindeki verimli bir bahçeye tohum eken bir çiftçinin durumuna benzer ki, oraya kuvvetli bir yağmur yağınca, normal bahçelerin en az iki katı ürün verir. Hatta yağmur değmese bile, yüksekliğinden dolayı ince
bir yağmur ya da çiy gibi hafif bir çisenti düşer, yine de ürününü verir. Öyleyse, az çok demeyin, malınızı Allah yolunda harcayın. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. Yaptığı iyilikleri insanların yüzüne vurup gönül inciterek sadakalarını boşa çıkaran ve bu sadakaların sevabına en çok muhtaç olduğu Mahşer Günü’nde hepsinin yok olup gittiğini gören kişinin durumu neye benzer, bilir misiniz? َ ّ oِّ ^ُ ْ ِ @َ !R( Qُ َ *ر ُ َ ' ُ) ُ^ ْ" اَ ْن ات َ Qُ َ َنT َ َ َ ُّد ا1َ َا ٍ Uَ ْ َ َواo! ُ @َ 5ْ َI َ@ ْا8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ ب ٍ i( 5َ ْ ِ ٌ Uَ ّ # *ِ َ &َ y ا B ْ R ٌر5َ Qِ !R( اِ ْ َ= ٌرG@َ َ ?َ َ Rَ u ُءG َ ,َ l ُ ٌ 1َ ّ ُذ ِّرQُ َ َ ُ َوT ِ ْاQُ َ ?َ ََوا 0 ْ Vَ َ wَ ' َ 266. İçinizden hanginiz arzu eder ki, içerisinde ırmakların aktığı, çeşit çeşit ürünlerin yetiştiği hurma bahçelerine, üzüm bağlarına sahip olsun da, Çoluk çocuğunun bakıma muhtaç olduğu bir sırada, tam da üzerine ihtiyarlık çökmüşken, Aniden alevli bir kasırga kopsun ve biricik geçim kaynağı olan o bahçeyi yakıp kül ediversin? Herhâlde hiçbiriniz böyle acınacak bir duruma düşmek istemezsiniz, değil mi? َ ّ َ 8َ َ "ْ T ٰ ْ "ُ T ُ Aَ ّ ,َ َ ت ُ َ ا ُ ِّ 7َ 1ُ /َ ِ Cٰ ^َ ﴾٢٦٦﴿ نcَ ُ وT ِ 1َ Iا ُ ّٰ + İşte Allah, düşünesiniz de bugünden tedbirinizi alıp yarın Hesap Günü’nde pişman olmayasınız diye âyetlerini size böyle açıklıyor. O hâlde; َ ْ َ ِ "ْ T َ ْ ِ ِْ ُ; ا5َ ا اGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ُ َ Uَ #ْ َ ْaَ اG&َ ّ ِ ْ" َو8ُ 7ْ % ض ِ 7َ !ِّ p َ ^َ َ ت ِu ْرIا
267. Ey iman edenler! Gerek sizin çalışıp üreterek kazandığınız gerekse yerden sizin için çıkardığımız toprak ürünleri, maden, define ve petrol gibi nimetlerin temiz ve helâl olanlarından bir kısmını Allah yolunda ihtiyaç sahiplerine harcayın. G َّ َ G َ َ َ ٰ ْ ّ َ ْ )ٌ !&( ' ّ ُ& ا انA ا ْ َوQ0ِ !R( اH ُ &ِ J ُ انIِ اQِ 1C( a َ kٌّ Uِ F َ ا ِ ٰ ِ "ْ 8ُ %ْ َ ْ ِ ُ; َن َوU ُ Qُ ْU ِ َ !7( iَ َ َ! ّ َ& ُ& ا ْاIَ َو ﴾٢٦٧﴿
Size verilecek olsaydı, beğenmediğiniz için yüzünüzü buruşturmadan almayacağınız döküntü, bozuk, çürük ve değersiz malları sadaka olarak vermeye kalkışmayın. Şunu iyi bilin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, dolayısıyla sizin iyiliklerinize de ihtiyacı yoktur. Asıl buna muhtaç olan sizsiniz. Ve gerçek anlamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece O’dur. O
hâlde, Allah’Ĺn bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i nimetleri yoksullarla paylaĹ&#x;maktan sizi alÄąkoymaya çalÄąĹ&#x;an insan ve cin Ĺ&#x;eytanlarÄąnÄąn sĂśzlerine aldanmayÄąn: G ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ ^Ů? Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů?) Ů?^ Ů?" ْا ŮŽ Ů’; ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ‍إ‏MŮ? 268. Ĺžeytan, fakirlik ihtimali ile gĂśzĂźnĂźzĂź korkutarak size cimrilik, hÄąrsÄązlÄąk, hayâsÄązlÄąk gibi kĂśtĂźlĂźkleri telkin eder. ﴞ٢ٌ٨﴿ "MŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€Źv Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź 0 Ů‹ Ů’HŮŽR‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? Ů’U Ů? ‍ Ů? ŮŽ ً؊‏JŮ’ ŮŽ "Ů’ ^Ů? )Ů? ,Ů? 1ŮŽ ‍ا‏
Allah ise, kendi katÄąndan size bir baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lama ve bĂźyĂźk bir lĂźtuf vaadetmektedir. Ă–yle ya, Allah lĂźtuf ve merhameti bakÄąmÄąndan sÄąnÄąrsÄązdÄąr, her Ĺ&#x;eyi bilendir. Ă–yleyse ne yapÄąp edin O’nun hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmaya bakÄąn. UnutmayÄąn ki; G ŮŽŮ‘ ŮŽŮ‘ ŮŽŮ‘ Ů’ Ů’ ŮŽ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ &ŮŽ TŮ’ Ů? ‍ ْا‏k Ů? XŮ’ 1Ů? Ů? Ů? ﴞ٢ٌي﴿ ‍ ب‏ 7 I‍ا‏ ‍ ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ I ŮŽ kŮŽ Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ ŮŽŮŽ; Ů’) ا‏R ŮŽ &ŮŽ TŮ’ Ů? ‍ْت ْا‏ ŮŽ X1Ů? Ů’ ŮŽ ‍إ ŮŽŮˆâ€ŹMŮ? \ Ů?‍^ Ů? ا‏C1ŮŽ ŮŽ ‍ًا ŮŽŮˆâ€Ź0 Ey( ^ŮŽ ‍ًا‏EŮ’ a Ů? ŮŽ
269. O, ilâhĂŽ bilgiyi pratik hayata uygulama anlayÄąĹ&#x; ve yeteneÄ&#x;i olan hikmeti dilediÄ&#x;ine verir. Kime hikmet verilmiĹ&#x; ise, gerçekten ona pek çok iyilik bahĹ&#x;edilmiĹ&#x; demektir. Ne var ki, idrak ve saÄ&#x;duyu sahibi olanlardan baĹ&#x;kasÄą bunlarÄą dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ibret almaz. ŮŽ Ů‘ A Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? &Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٢٧٠﴿ ‍ْ= Ů?ع‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ Ů?ع‏CŮ’ 5ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ Ů? ‍ ْع‏CŮŽ 5ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ; Ů? اَ Ů’Ůˆâ€Ź5ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? ;Ů’ ŮŽ Ů’5َ‍ ا‏G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 5َ‍ Ů? Ů’ ا‏+ 0 270. Ey iman edenler! Allah, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her harcamayÄą ve adadÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her adaÄ&#x;Äą kesinlikle bilmektedir ve ona gĂśre karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą verecektir. Ă–yleyse, sakÄąn iyilik etmekten uzaklaĹ&#x;arak zulme sapmayÄąn! UnutmayÄąn ki, zalimlerin ahirette hiçbir yardÄąmcÄąlarÄą olmayacaktÄąr. DolayÄąsÄąyla, bu dĂźnyada da sizden asla destek gĂśrmemelidirler. ŮŽ 1Ů? ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T Ů? Ů’U ŮŽ Ů? Ů?Ů‘ T Ů? ŮŽ ŮŒ EŮ’ a ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź7Ů’ Ů? ‍اŮ? ْن‏ Ů’ Ů? "Ů’ T VŮŽ )ŮŽ = ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ @Ů? RŮŽ ‍ا َإ‏G ŮŽ ;ŮŽ Ů? ‍ ْا‏:ŮŽ Ů? XŮ’ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ Ů? Ů’i Ů? ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏kŮŽ :Ů? &ŮŽ Ů‘ ,Ů? UŮ? RŮŽ ‍ ت‏ Ů? M Ů? Ů? ÂŽŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ ﴞ٢٧٥﴿ ŮŒ E7( a ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T 271. SadakalarÄąnÄązÄą —gĂśsteriĹ&#x; amacÄą gĂźtmemek Ĺ&#x;artÄąyla— açĹktan verirseniz, ne gĂźzel! Fakat onu fakirlere gizlice vermeniz, sizin için daha hayÄąrlÄądÄąr. ÇßnkĂź bu, bazÄą gĂźnahlarÄąnÄązÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄąnÄą ve kalplerde sevgi, Ĺ&#x;efkat, kardeĹ&#x;lik gibi duygularÄąn filizlenerek, mĂźminler arasÄąnda birlik, beraberlik ve dayanÄąĹ&#x;ma ruhunun canlanmasÄąnÄą, bĂśylece, kĂśtĂźlĂźklerin, zulĂźm ve haksÄązlÄąklarÄąn silinip yok olmasÄąnÄą saÄ&#x;lar. Bunun için, sadakalarÄą gizlice vermek daha gĂźzeldir. Ancak Ä°slâm devletinin topladÄąÄ&#x;Äą resmĂŽ bir vergi olan zekât açĹktan verilmelidir. BĂśylece hem yanlÄąĹ&#x; anlaĹ&#x;ÄąlmalarÄąn ve kĂśtĂź zannÄąn ĂśnĂźne
geçilmiĹ&#x;, hem de insanlar zekât vermeye teĹ&#x;vik edilmiĹ&#x; olur. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’@ ()ي‏1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ‍Ů?إ‏0 Ů‘Ů° ŮŽ Ů‘ T ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů? Ů° ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź1)Ů° :Ů? /ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ˆ
272. Ey Ä°slâm davetçisi! BĂźtĂźn ĂśÄ&#x;Ăźt ve uyarÄąlarÄąna raÄ&#x;men inkârcÄąlarÄąn haktan yĂźz çevirmeleri seni Ăźzmesin. Senin gĂśrevin, onlarÄą her ne pahasÄąna olursa olsun hidayete erdirmek deÄ&#x;ildir. Sen sadece uyarmakla yĂźkĂźmlĂźsĂźn, dilediÄ&#x;ini imana erdirme yetkisine sahip deÄ&#x;ilsin. Fakat Allah, imana lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź doÄ&#x;ru yola iletir. Ů? % ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° QŮ? #Ů’ ‍ ŮŽŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG ŮŽJ8Ů? ‍ا‏ Ů’ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ْ Ů? Ů?; َن ا‏U Ů? ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T ŮŽ Ů’ Ů? ‍ْ Ů? Ů?; ا‏U Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů’Ů? 5ŮŽvŮŽŮ? R Ů?EŮ’ a Ey inananlar! Ä°yilik namÄąna yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her harcama, aslÄąnda kendi iyiliÄ&#x;iniz içindir. ÇßnkĂź siz yalnÄązca Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak için harcama yapÄąyorsunuz. O hâlde, size mĂźjdeler olsun: Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽ Ů‘ َ٠ا‏1Ů? Ů?EŮ’ a ﴞ٢٧٢﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ dŮ’ Ů? IŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT ŮŽ Ů’ Ů? ‍ْ Ů? Ů?; ا‏U Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź YaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz bĂźtĂźn iyilikler size tam olarak —hem de kat kat fazlasÄąyla— geri Ăśdenecek ve kesinlikle haksÄązlÄąÄ&#x;a uÄ&#x;ratÄąlmayacaksÄąnÄąz. ŮŽ Ů‘ ‍ا Ů?ŘĄ ا‏G ŮŽ ;ŮŽ Ů? AŮ’ Ů? ŮŽ Ů’ kRŮ? Ů‹ Ů’ l Ů? ‍ َإ‏G!ŮŽ UŮ? FŮ’ َ‍ ا‏oŮ? :Ů? xŮŽ ‍ Ů?@ Ů?" ْا‏7Ů? % 7 k R â€ŤŮˆŘ§â€Ź = ' ‍ا‏ 1 C Ů? Ů‘Ů° o! ŮŽ ‍ َن‏,! Ů’ ( ( ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍؜‏ ŮŽ ŮŽ ( Ů? ( 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů?b ‍ ْع‏I‍ا‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏AŮ? ÂŽŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "M Ů’ @Ů? !&! ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?
0 RŮ‹ ŮŽ Ů’ Ů?‍ Řł ا‏ Ů° %( Ů? "Ů’ @Ů? RŮ? Ů? ,Ů’ ŮŽ  َ U ‍ا‏ M Ů? Ů?Ů‘ ,ŮŽ 8 ‍ا‏
273. Fakat bu yardÄąmlar, Ăśncelikle Allah yolunda mĂźcadele eden, sÄąnÄąr boylarÄąnda dĂźĹ&#x;mana karĹ&#x;Äą nĂśbet bekleyen, ilim ĂśÄ&#x;renme ve ĂśÄ&#x;retme faaliyetleriyle meĹ&#x;gul olan, kÄąsacasÄą, kendisini Ä°slâm yolunda hizmete adayan, bu yĂźzden de darlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;en ve geçimini kazanmak amacÄąyla yeryĂźzĂźnde gezip dolaĹ&#x;acak gĂźcĂź ve imkânÄą olmayan yoksullarÄąn hakkÄądÄąr. YardÄąma hiç ihtiyaçlarÄą yokmuĹ&#x; gibi sadaka istemekten çekindikleri için, iĹ&#x;in içyĂźzĂźnĂź bilmeyenler onlarÄą zengin sanÄąr. OnlarÄą, yĂźzlerine ve kÄąyafetlerine dikkatlice bakÄąnca simalarÄąndan tanÄąrsÄąn. Ä°nsanlara el açĹp dilenmezler. ﴞ٢٧٣﴿ "cŮŒ !A( ŮŽ Q( Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ Ů?EŮ’ a ŮŽ Ů’ Ů? ‍ْ Ů? Ů?; ا‏U Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ä°Ĺ&#x;te bĂśyle muhtaç insanlara her ne iyilik yaparsanÄąz, Allah hepsini bilmektedir ve mĂźkâfatÄąnÄą da tam olarak verecektir.
ŮŽ Ů‘ Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?; َن اَ Ů’ ŮŽ ا‏U1Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ â€Źa @ U ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź o ! Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ْ ŮŽ) َع‏U Ů? "Ů’ :Ů? Ů? #Ů’ َ‍ Ů?@ Ů’" ا‏AŮŽ RŮŽ Ů‹ !ŮŽ 5Ů? vŮŽ ŮŽ ‍ Řą Ů? “ ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ﴞ٢٧٤﴿ ‍ َن‏5Ů? ZŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů?
274. MallarÄąnÄą gece gĂźndĂźz, gizli açĹk demeyip ne zaman ve ne durumda olursa olsun, ihtiyaç sahibini gĂśrĂźr gĂśrmez derhâl harcayanlar var ya, onlar için Rableri katÄąnda muhteĹ&#x;em ĂśdĂźller vardÄąr ve mahĹ&#x;er gĂźnĂź onlar ne korkuya kapÄąlacak ne de ĂźzĂźleceklerdir. YoksullarÄą gĂśzetmeyen, hele hele faiz ve tefecilikle onlarÄąn kanÄąnÄą emerek sĂśmĂźren zalimlere gelince: RÄ°BĂ‚ (FAÄ°Z) ŮŽ Ů‘ QŮ? Ů? 7ŮŽ Ů‘ iŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?; Ů?Ů… ا‏1ŮŽ &ŮŽ ^ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?; Ů? َن ا‏1ŮŽ IŮŽ ‍ َن ا Ů‘Ů? Ů° ا‏AŮ? ^Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ˆ Ů‘0 Ů? &ŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن Ů? ŮŽ ْا‏
275. Ä°nsanlarÄąn acil paraya ihtiyaç duyduklarÄą zayÄąf anlarÄąnÄą fÄąrsat bilerek, verdikleri borç karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda faiz alÄąp insafsÄązca tefecilik yapanlar, yani ribâ yiyenler, MahĹ&#x;er GĂźnĂź kabirlerinden ancak Ĺ&#x;eytan çarpmÄąĹ&#x; yani cinnet geçirmiĹ&#x; kimsenin kalktÄąÄ&#x;Äą gibi rezil ve periĹ&#x;an bir hâlde kalkacaklardÄąr. G ŮŽ Ů’ Ů’ Ů‘ ŮŽ Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ‍ ا‏ ‍ا‏ ‍م‏ ' â€ŤŮˆâ€Ź Â… ! 7 ‍ا‏ ‍ا‏ o ' ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ا‏ ‍ا‏ o y Â… ! 7 ‍ا‏
& 5 ‍ا‏ ‍ ا‏ Ů? VŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ e Ů° Ů?Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ 0 Ů° Ů?Ů‘ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Bunun sebebi, “Sizin helâl gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz kâr ortaklÄąÄ&#x;Äąna dayalÄą borçlanmalar, ticaret ve kira gelirleri de tÄąpkÄą faiz gibidir. EÄ&#x;er faiz almak haramsa, bunlarÄąn da haram olmasÄą gerekir. Zira ikisinde de sermayenin para kazanmasÄą sĂśz konusudur!â€? demeleridir. Dikkat edilirse, kâfirler, faizin ticaret gibi helâl olduÄ&#x;unu ifade etmek için “Faiz ticaret gibidir.â€? demeleri gerekirken, sanki iktisadi hayatÄąn temel ve vazgeçilmez unsuru faizmiĹ&#x; de yasaklÄąÄ&#x;Äą tartÄąĹ&#x;Äąlan konu ticaretmiĹ&#x; gibi, “Ticaret faiz gibidir.â€? diyorlar. Oysa Allah ticareti helâl, faizi ise haram kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. ÇßnkĂź faiz, sermayeye para kazandÄąrmasÄą yĂśnĂźyle ticarete benzese de, sermaye sahiplerini kolay yoldan para kazanmaya sevk ederek uzun vadeli Ăźretime yĂśnelik giriĹ&#x;imleri baltalamasÄą, Ăźretimin maliyetini yĂźkseltmesi, haksÄąz kazanca yol açmasÄą... gibi yĂśnleriyle, ticari faaliyetlerden tamamen farklÄądÄąr. ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů?ه‏# G ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° ] ŮŽ Ů?‍ ا‏G â€ŤÂ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’ Ů? Ů?ه‏ ŮŽ0 AŮŽ ŮŽ ŮŽ QŮ? AŮŽ RŮŽ ]@Ů° 8ŮŽ 5Ů’ ŮŽR Q( Ů?Ů‘ ‍ ŮŒ Ů? Ů’ َع‏d O hâlde, her kim kendisine Rabb’inden bir ĂśÄ&#x;Ăźt ulaĹ&#x;Äąr da o ĂśÄ&#x;ĂźdĂź dinleyip tefecilikten, faizcilikten vazgeçerse, geçmiĹ&#x;te olan kendisinindir. Cezalar geçmiĹ&#x;e yĂśnelik olarak uygulanmadÄąÄ&#x;Äą için, bu
âyet inmeden önce faiz yoluyla elde ettiği kazanç kendisinden geri alınmayacaktır. Onun ahiretteki durumu ise Allah’a kalmıştır. Allah, tövbesindeki samimiyete ve tövbe ettikten sonraki davranışlarına göre ona hak ettiği karşılığı verecektir. G ٰ ُوRَ و ْ َد َ َ َ ﴾٢٧٥﴿ ِ ُ)و َنa U ا ب ? ا / [ ّ َ @َ !R( "ْ :ُ ر ْ َ َ َ ِ \ ُ َ ِM Fakat kim de Allah’ın emrini hiçe sayarak yeniden tefecilik ve faizciliğe dönerse, işte onlar da cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır! Faizden vazgeçmeyenler, bunun cezasını sadece ahirette görecek de değiller: َ َ^ ّ َ ٍر اoَ ّ ^ُ S َ ا ٰ ت َو ٰ ُ َ &ْ 1َ َ َ ُ َ ﴾٢٧٦﴿ "! 1 I V ) = ا k 1 و ا ا ا ّ ّ ْ ِ ٰ ( ّ ّ ّ ُ ُ َ ِ ُ ُ ِ ِ 0 ٍ 276. Allah, faiz ve tefecilikle elde edilen kazancı yani ribâyı bereketsiz kılar, sadakaları ise kat kat artırır. Nitekim faiz ve tefeciliğin yaygınlaştığı toplumlarda, çıkarcılık ve bencillik duyguları egemen olur. Sürekli sınıf çatışmaları, anarşi ve toplumsal bunalımlar yaşanır. Karşılıksız yardım ve iyiliklerin yaygınlaştığı toplumlarda ise kardeşlik, birlik ve dayanışma duyguları hâkim olur; refah ve zenginlik toplumun her kesimine yayılır. İşte bu yüzdendir ki, fakirlere verilen sadakalar cennet nimetlerine, faiz kazançları ise cehennem azabına sebep olur. Çünkü Allah, nankörlüğe batmış günahkârların hiçbirini sevmez. َ ّ ُ اVَ َ ت َوا َ ّ اAُ &ِ َ ا َوUُ َ َ ٰا1C( َ ّ اِ ّ َن ا ْ ٌفa َ Iَ " َوM ْ @ِ ِّ ْ َ) َرU ِ "ْ :ُ ُ #ْ َ ٰ^ َة َ ُ@ ْ" اZَ ّ َة َو ٰا َ ُ ا اAٰ = ا ِ َ ِ = ا ﴾٢٧٧﴿ َن5ُ Zَ ْ 1َ "ْ :ُ Iَ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ
277. İman edip doğru ve yararlı işler yapan, namazını güzelce kılan ve zekâtını verenlere gelince, işte Rab’lerinin katında onlara muhteşem ödüller vardır. O gün onlar ne korkuya kapılacak, ne de üzüleceklerdir. O hâlde: َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ا اِ ْنG ٰ ِّ ِ َ اkَ ;ِ َ َ ا َ َو َذ ُروا ﴾٢٧٨﴿ + ّٰ ا ا ّ َ ُ; اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ 278. Ey inananlar, eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, Allah’tan korkup sakının da, geçmişten kalan faiz alacaklarınızdan vazgeçin. QM ( ِ ُ ا َو َر ِ ّٰ َ ِ ا ِ َ ْ ٍب5ُ َْ َذR اAُ ,َ ْ َ "ْ َ ِ ْنRَ
279. Şayet bunu yapmaz da faiz yemeye kalkarsanız, Allah’a ve Elçisine karşı savaş açtığınızı ve buna karşılık Allah’ın da size savaş ilân ettiğini bilmiş olun.
ُ ِ س اَ ْ َ ا ُ Aَ Rَ "ْ 8ُ 7ْ ُ َواِ ْن ﴾٢٧٩﴿ ُ& َنAَ dْ ُ Iَ ُ& َن َوAِ dْ َ Iَ "M ْ T ُ srُ ْ" ُرT
Fakat tövbe ederseniz, birikmiş faiz alacaklarınızdan vazgeçmeniz şartıyla anamallarınız sizindir. Bu gibi konularda temel prensip şudur: Ne haksızlık edin, ne de haksızlığa uğrayın. Yani borç olarak verdiğiniz para alım gücünün üzerinde gerçek bir artış sağlarsa borçluya, eksilirse size haksızlık edilmiş olacaktır. Bunun için borç veren de, alan da haksızlığa uğratılmamalıdır. Ayrıca, zulmetmek nasıl haramsa, ona rıza göstermek de aynı şekilde haramdır. ُ َ ٌ Eْ a ﴾٢٨٠﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT َ اVُ )َ ّ =َ َ ة َواَ ْن0ٍ َ % َ !ْ َ ] ٰ ِ َ ٌة اdِ Uَ Rَ َ ٍة%ْ ُ َواِ ْن َ^ َن ُذو 280. Eğer borçlu olan kişi maddî sıkıntı içindeyse, borcunu kolayca ödeyebileceği bir zamana kadar beklemek ve ona vade tanımak gerekir. Fakat eğer bilirseniz, alacağınızı tümüyle ona bağışlayıp sadaka olarak vermeniz, sizin için daha iyidir. İşte bu gibi iyilik ve erdemliliklerin toplumda tamamen yerleşmesi için: ﴾٢٨١﴿ نcَ &ُ Aَ dْ 1ُ Iَ "ْ :ُ َوBْ 7َ % ِ ّٰ ] َ ِ اQِ !R( َن,ُ # َ ^َ َ ٍ ْ 5َ oُّ ^ُ ]Rّٰ َ ُ "َ ّ ُ ا َ ْ ُ ً ْ 1َ َوا ّ َ ُ; ا
281. Ey insanlar! Kendinizi öyle bir Gün’e hazırlayın ki, o gün hepiniz Allah’ın huzuruna çıkarılacaksınız. Sonra herkese hak ettiği tastamam ödenecek ve hiç kimseye haksızlık edilmeyecektir. Ama bu kuralların uygulanmasına yönelik bağlayıcı ve caydırıcı önlemler olarak, âhiret inancının yanı sıra, yazıp kaydetme, şahit tutma, rehin bırakma gibi resmî işlemlere ve hukuki yaptırımlara da gerek vardır: BORÇLANMA HUKUKU G ٰ ا1َْ ) "ْ 8 ْU1 ا ا َذا َ )َاGU ٰا1C َ ّ @ ا1ُ َ اG1 ْ R ]& % َ ُه0 7ُ 8ُ ^ َ o # ا ] ِ ٍ ِ ُ َ ِ ُ َ َ ( َ ّ َ َ ُ ٍ َ 282. Ey inananlar! Aranızda belli bir vade ile borçlandığınızda, onu hukuki bağlayıcılığı olacak bir şekilde yazın. ُ Uَ !ْ َ Sْ 8ُ Tْ !َ ْ َو لu ِ )ْ ,َ ْ ِ S ٌ ِ ^َ "ْ T
Aranızdan bir yazıcı veya yetkili bir noter, adalet prensiplerine uygun biçimde onu yazsın. S ُ ّٰ Qُ &َ Aَ ّ َ &َ ^َ S َ 8ُ Tْ 1َ اَ ْنS ٌ ِ ^َ ْ َب1َ Iَ َو M ْ 8ُ Tْ !َ Aَْ R ا
Böyle bir yazı yazması için kendisine başvurulan hiçbir yazıcı, Allah’ın kendisine okuma yazma kabiliyeti bahşederek öğrettiği
Ĺ&#x;ekilde yazmaktan kaçĹnmasÄąn, Kur’ân’da belirtilen kurallar doÄ&#x;rultusunda o belgeyi yazsÄąn.
0 ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ QŮ? Ů’U Ů? ÂˆŮ’ iŮŽ 7Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽ َع‏ Ů‘Ů° Ů? 8ŮŽ Ů‘ !ŮŽ Ů’ ‍ ْا ŮŽ Ů‘Ů? ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏oŮ? AŮ? &Ů’ !Ů? Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Sadece borç veren kiĹ&#x;i deÄ&#x;il, borçlanan kiĹ&#x;i de borcun miktarÄąnÄą ve vadesini yazdÄąrsÄąn; Rabb’i olan Allah’tan korkup sakÄąnsÄąn da borcunu olduÄ&#x;undan eksik gĂśstermesin. ‍ل‏0 Ů? )Ů’ ,ŮŽ Ů’ Ů? QŮ? !Ů?Ů‘ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ’ AŮ? &Ů’ !Ů? AŮŽŮ’ R ŮŽ :Ů? oŮŽ Ů‘ &Ů? 1Ů? ‍ ( ! Ů?Â… اَ ْن‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍! اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů‹ ,( l ŮŽ ‍ ْا ŮŽ Ů‘Ů? ŮŽ ( ! Ů‹@ اَ Ů’Ůˆâ€ŹQŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ْن ŮŽ^ َن ا‏RŮŽ
EÄ&#x;er borçlanan kiĹ&#x;i zihinsel ĂśzĂźrlĂź veya kârÄąnÄą zararÄąnÄą bilmeksizin harcamada bulunan bir kimse ise yahut yaĹ&#x;ÄąnÄąn kßçßklĂźÄ&#x;Ăź, ihtiyarlÄąÄ&#x;Äą, hastalÄąÄ&#x;Äą gibi sebeplerle yetersiz ve gßçsĂźz biriyse ya da dilsiz olduÄ&#x;u için konuĹ&#x;amama, aĹ&#x;ÄąrÄą derecede bilgisiz olma, o anda orada bulunamama gibi sebeplerle bizzat kendisi yazdÄąramayacak durumdaysa, o zaman, onun haklarÄąnÄą korumakla yĂźkĂźmlĂź olan velisi adalete uygun biçimde borç senedini yazdÄąrsÄąn. Ů? 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ْن‏RŮŽ "M Ů’ T Ů? Ů? # Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ Ů’ َن‏l ‍ا Ů?إ‏G)ŮŽ @ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ن‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮŒ # Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍ Ů? Ů? Ů’ Ů?ع‏1ŮŽŮ’ )!@( qŮŽ ‍ Ů’ Ů?@ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź8ŮŽ ‍ا‏ Ů? ŮŽ َ‍ا ŮŽ ا‏ Ů? ŮŽ RŮŽ + Ů? ‍ َع‏5ŮŽ T Ů? Ů’ AŮŽ # Ů? Ů’ &ŮŽ @Ů? 1)Ů° 'Ů’ Ů?‍ Ů‘Ů?^ ŮŽ ا‏CŮŽ 8Ů? RŮŽ &ŮŽ @Ů? 1)Ů° 'Ů’ Ů?‍ ا‏oŮŽ Ů‘ HŮ? ŮŽ ‍اَ ْن‏ ‍ى‏0 Ů° Ů’aI‍ا‏ Bu iĹ&#x;lemleri yaparken, içinizden, doÄ&#x;ruluÄ&#x;una gĂźvendiÄ&#x;iniz ve ergenlik çaÄ&#x;Äąna ulaĹ&#x;mÄąĹ&#x; aklÄą baĹ&#x;Äąnda iki erkek Ĺ&#x;ahit bulundurun. Ĺžayet iki erkek bulunamazsa, Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;ine gĂźvenebileceÄ&#x;iniz kimselerden bir erkek ve iki kadÄąn Ĺ&#x;ahit tutun. Bir erkeÄ&#x;in yerine iki kadÄąn Ĺ&#x;ahit tutun ki, kadÄąnlardan biri ayrÄąntÄąlarÄą hatÄąrlamakta gßçlĂźk çeker yahut yanÄąlÄąrsa, diÄ&#x;eri ona hatÄąrlatabilsin. ÇßnkĂź kadÄąnlar, yaratÄąlÄąĹ&#x; bakÄąmÄąndan aĹ&#x;ÄąrÄą merhametli, narin ve duygusaldÄąrlar. AyrÄąca aslen erkeklerin ilgi alanÄą olan ticaret hayatÄąndan da genellikle uzaktÄąrlar. Ă–zellikle Arap YarÄąmadasĹ’ndaki toplumsal ve kĂźltĂźrel Ĺ&#x;artlarda kadÄąnlar, ticari usullere erkeklerden daha az aĹ&#x;inaydÄąlar. Bu yĂźzden, borçlanma ve ticaret gibi ilgi alanlarÄąna girmeyen konularda hata yapmaya daha yatkÄąn olduklarÄą gĂśz ĂśnĂźnde tutularak bir erkeÄ&#x;in yerine en az iki kadÄąnÄąn Ĺ&#x;âhitlik yapmasÄą uygun gĂśrĂźlmĂźĹ&#x;tĂźr. Buna gĂśre Ä°slâm toplumunun hukukçularÄą, içinde bulunduklarÄą toplumsal Ĺ&#x;artlarÄą gĂśz ĂśnĂźne alarak Ĺ&#x;âhitlik konusunda adâlet ilkesine uygun çÜzĂźmler Ăźretmelidirler. ÇßnkĂź bĂźtĂźn bu hĂźkĂźmlerin asÄąl amacÄą Ĺ&#x;âhitlerin doÄ&#x;ru tespit edilerek her hak sahibine hakkÄąnÄąn verilmesi ve adaletin tam olarak gerçekleĹ&#x;tirilmesidir.
G Ů? % Ů? Ů? ‍ ٰذ‏Q0 ( AŮ? # Ů?Ů‘ ‍ Ů’ َب‏1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? € ŮŽ VŮ’ َ‍ Ů’" ا‏T ŮŽ َ‍ًا اŮ? Ů° ] ا‏E7( ^ŮŽ ‍ًا اَ Ů’Ůˆâ€ŹEJ( ?ŮŽ ‍ Ů?ه‏7Ů? 8Ů? TŮ’ ŮŽ ‍ ا اَ ْن‏G&Ů? ÂŽŮŽ %Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź 0 Ů? ‍ا Ů?ŘĄ اŮ? َذا ŮŽ Ů?د‏G)ŮŽ @ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ŮŽ Ů?م‏VŮ’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ‍ ا‏G Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍] ا‏G Ů°5‍ ŮŽ@ ŮŽŘŻ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْد‏A Ĺžahitler, yazÄąĹ&#x;ma anÄąnda veya taraflar arasÄąnda anlaĹ&#x;mazlÄąk çĹktÄąÄ&#x;Äąnda Ĺ&#x;ahitlik etmeye çaÄ&#x;rÄąldÄąklarÄą zaman, bu gĂśrevi yapmaktan kaçĹnmasÄąnlar. Ey yazÄącÄąlar, Ĺ&#x;ahitler, borç alanlar ve borç verenler! Ä°ster az, ister çok olsun, verilen borcu vadesiyle birlikte yazma konusunda ĂźĹ&#x;engeçlik gĂśstermeyin. Bu, Allah nazarÄąnda hem adalete daha uygun, hem Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;in yerine getirilmesi bakÄąmÄąndan daha saÄ&#x;lam ve Ĺ&#x;Ăźpheye dĂźĹ&#x;memeniz için daha elveriĹ&#x;lidir. G ŮŽŮ‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮˆŘ§ اŮ? َذا‏G )Ů? @Ů? qŮ’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 :ŮŽ 7Ů? 8Ů? TŮ’ ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ Ř Ř§â€Ź U # " T ! A ˆ ! A R " T U !
@ 5 â€ŤŮˆâ€Ź 1 ) ‍؊‏ l
' ‍؊‏ ‍ع‏
x ‍ن‏ T ‍ن‏ ‍ا‏ I Ů‹ Ů‹ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů?‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? (Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŒ Ů? "u Ů’ 8Ů? ,Ů’ 1ŮŽ 7ŮŽ ŮŽ Ancak, aranÄązda elden ele, birebir olarak yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz peĹ&#x;in alÄąĹ&#x;veriĹ&#x;lerinizi yazmamanÄązda bir sakÄąnca yoktur. Fakat bu peĹ&#x;in alÄąĹ&#x;veriĹ&#x; sÄąrasÄąnda dahi, yapabilirseniz iki Ĺ&#x;ahit bulundurun. G ŮŽ 1Ů? IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? Ů? &Ů? AŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? ‍ ŮŒŮ‚â€Ź% ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ T ŮŽ0 Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏0 Ů’ T Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů?0 Ů‘Ů° "Ů? T Ů? RŮ? QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŒ) ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏0 !@( qŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS ŮŒ Ů? ^ŮŽ ‍ Ů‘ َع‏H ﴞ٢٨٢﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ
Bu arada ne yazÄącÄąya ne de Ĺ&#x;ahide asla zarar verilmemelidir. EÄ&#x;er bĂśyle bir fenalÄąÄ&#x;Äą yaparsanÄąz, zararÄą yine kendinize dĂśnecek bir suç iĹ&#x;lemiĹ&#x; olursunuz. Bunun için, Allah’tan gelen ilkeleri çiÄ&#x;nememe konusunda son derece dikkatli davranÄąn. DĂźrĂźst ve erdemlice bir hayat sĂźrerek kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her çeĹ&#x;idinden titizlikle sakÄąnÄąn! Ä°Ĺ&#x;te Allah, sizleri bĂśyle eÄ&#x;itiyor. UnutmayÄąn ki, Allah her Ĺ&#x;eyi en mĂźkemmel Ĺ&#x;ekilde bilendir. ŮŒ0 l ŮŽ 7Ů? ;Ů’ ŮŽ ‍ ŮŒŮ†â€Ź:ŮŽ ŮŽŮ? R 7Ů‹ Ů? ^ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹxŮ? ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍] ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹAŮ° ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ 283. EÄ&#x;er yolculuk veya buna benzer herhangi bir imkânsÄązlÄąk durumunda olur da yazacak birini bulamazsanÄąz, o takdirde verilen borca karĹ&#x;ÄąlÄąk rehin alÄąnan mallar da yeterli olur, yazÄąlÄą belge ve Ĺ&#x;ahit yerine geçer. Nitekim yazÄącÄą ve Ĺ&#x;ahitlerin bulunduÄ&#x;u durumlarda bile, yalnÄązca rehin alÄąnmÄąĹ&#x; mallarla yetinebilirsiniz. Ů? H QŮ?0 ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽ َع‏ Ů‘Ů° Ů? 8ŮŽ Ů‘ !ŮŽ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? 8ŮŽ 5ŮŽ ŮŽ َ‍ Ů? Ů?& ŮŽ ا‏sŮ’ ‍ي ا‏CŮ? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů‘Ů?ŘŻ ا‏XŮŽ !Ů? AŮŽŮ’ R H Ů? ,Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? َ‍ Ů? ْن ا‏RŮŽ Ů‹ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ T Bununla birlikte; Ĺ&#x;ahit, yazÄąlÄą belge ve rehin gibi tedbirleri ihmal ederek birbirinize gĂźvenmiĹ&#x; olursanÄąz, kendisine gĂźven duyulan
kiĹ&#x;i, Rabb’i olan Allah’tan korksun da Ăźzerindeki emaneti sahibine versin. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?& ا‏8Ů? TŮ’ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٨٣﴿ "cŮŒ !A( ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ?0 7Ů? AŮ’ VŮŽ "ŮŒ „Ů? ‍ ٰا‏G QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ @ŮŽ &Ů’ 8Ů? TŮ’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍َ؊ ŮŽŮˆâ€Ź0 ‍ا ŮŽ@ َد‏
Bir de, Ĺ&#x;ahit olduÄ&#x;unuz gerçekleri Ăśrtbas ederek ya da delilleri ortadan kaldÄąrarak Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;i gizlemeyin. Her kim Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;i gizlerse, onu kalbi gĂźnaha batmÄąĹ&#x; ve hatta imanÄą tehlikeye dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x; demektir. UnutmayÄąn ki, Allah yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyi bilmektedir. DolayÄąsÄąyla, yeri ve zamanÄą geldiÄ&#x;inde hepsinin karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą verecektir. SakÄąn “Kalplerdeki gizlilikleri de kim bilecekmiĹ&#x;?â€? demeyin: Ů? 7Ů’
Ů? % ŮŽ Ů‘ kRŮ? ŮŽ Ů? Ů? JŮ’ !ŮŽ RŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° QŮ? Ů? "Ů’ T Ů? ŮŽ 1Ů? ‍ْ Ů? Ů?ه‏i Ů? ‍ Ů’" اَ Ů’Ůˆâ€ŹT Ů? Ů’Ů? 5َ‍ ا‏kGR( ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź7Ů’ Ů? ‍؜ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ 0 Ů? ‍َ ْع‏I‍ ْا‏kRŮ? ŮŽ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ب‏CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? ﴞ٢٨٤﴿ ŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0
284. GĂśklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ĹndÄąr. İçinizdeki kĂśtĂź niyet, duygu ve dĂźĹ&#x;Ăźnceleri açĹÄ&#x;a vursanÄąz da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çeker. Sonra dilediÄ&#x;ini baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar, dilediÄ&#x;ini cezalandÄąrÄąr. Elinizde olmadan aklÄąnÄąza geliveren kĂśtĂź dĂźĹ&#x;Ăźncelerinizi baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar, bilerek ve isteyerek kurduÄ&#x;unuz haince niyet ve dĂźĹ&#x;Ăźncelerinizden dolayÄą da —eÄ&#x;er bunlar cezayÄą gerektiriyorsa— sizi cezalandÄąrÄąr. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah’Ĺn her Ĺ&#x;eye gĂźcĂź yeter. Bu âyet-i kerime nâzil olunca, Allah’Ĺn emir ve yasaklarÄąnÄą uygulamakta son derece duyarlÄą ve dikkatli olan Ashab-Äą Kiram, ellerinde olmaksÄązÄąn kalplerinden geçen bĂźtĂźn duygu ve dĂźĹ&#x;Ăźncelerinden dolayÄą gĂźnaha girdiklerini ve bu yĂźzden azaba uÄ&#x;rayacaklarÄąnÄą zannederek telaĹ&#x; içerisinde Peygamber’in (sav) huzuruna çĹkÄąp gĂśzleri yaĹ&#x;lÄą bir hâlde ona acziyetlerini arz ettiler. â€œÄ°Ă§inizdekileri açĹÄ&#x;a vursanÄąz da gizleseniz de, Allah sizi ondan hesaba çeker.â€? âyetinin omuzlarÄąna yĂźklediÄ&#x;i gĂśrevi yerine getirememe endiĹ&#x;esiyle Rablerine el açĹp yakardÄąlar. Bunun Ăźzerine, hem konuyu açĹklÄąÄ&#x;a kavuĹ&#x;turup yanlÄąĹ&#x; anlamalarÄą gidererek endiĹ&#x;e dolu kalplere ferahlÄąk veren ve hem de dualarÄąnÄąn kabul edildiÄ&#x;ini onlara mĂźjdeleyen Ĺ&#x;u mĂźbarek âyetler nazil oldu: Ă‚MENE’R-RASĂ›L ŮŽ [Ů? G AŮ° ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ٰا ŮŽ ŮŽ ا‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘Ů? Ů?ق‏5Ů? IŮŽ Q0 ( AŮ? Ů? ‍ ŮŽŮˆ Ů?ع‏Q( 7Ů? 8Ů? ^Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( 8Ů? T + Ů? Ů‘Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ ٰا‏oŮŒŮ‘ ^Ů? ‍َن‏0 UŮ? Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ْا‏Q( Ů?Ů‘ ‍ Ů? Ů’ َع‏QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G&ŮŽ Ů? ‍ ل‏ ŮŽ َ‍ا‏ – Q( AŮ? Ů? ‍' Ů?) Ů? Ů’ Ů?ع‏
285. Peygamber, Rabb’inden kendisine gönderilen her şeye gönülden iman etmiştir, ona tâbi olan müminler de… Onların hepsi de Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve elçilerine inanırlar. Bütün Peygamberlerin aynı kaynaktan geldiğini, aynı mesajı taşıdığını bilerek, “Biz Allah’ın Elçileri arasında hiçbir ayrım gözetmeyiz. Hepsine yürekten inanır, hepsini severiz.” derler. َ َ َواUَ ,ْ &ِ َ ُ اVَ َو ﴾٢٨٥﴿ ُ E=( &َ ْا/َ !ْ َ ِ َواUَ َ ّ َر/َ 5َ ْ َ اFُ Uَ ,ْ p En çetin ve dayanılmaz imtihanlarda, en ağır şartlarda bile, “Çağrını işittik ve tüm kalbimizle emrine boyun eğdik, fakat yine de lâyık olduğun kulluk ve itaati hakkıyla yerine getiremedik. Affını diliyoruz, bağışla bizi ey Rabb’imiz; dönüşümüz elbet sanadır!” dediler. ْ َ @َ !ْ Aَ َ َوB َ 1ُ Iَ ْ0 7َ % ْ 7َ % B ُ ّٰ ُ Aِّ T َ 8َ ^ا َ ^َ َ @َ َ 0 @َ ,َ ْ ُوIَ ّ ِ ا% ً ْ 5َ ا 286. Allah hiç kimseye, gücünün yetmeyeceği bir sorumluluk yüklemez. İnsanın kendi özgür iradesiyle bilerek ve isteyerek yaptığı iyilikler kendi lehine, bilerek ve isteyerek işlediği kötülükler de kendi aleyhinedir. Dolayısıyla, ey müminler, daha önce yaptığınız şu dualar kabul edilmiştir:
M 5َ ْ َ ْaَ اَ ْو اGUَ !%( 5َ اِ ْنG5َ Cْ aا ِ Xَ ُ Iَ Uَ َ ّ َر
“Ey Rabb’imiz, eğer unutur veya yanılır isek, istemeden, bilmeden işlediğimiz günahlardan dolayı bizi sorumlu tutma!”
M Uَ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َ ّ ] اAَ َ Qُ 8َ Aْ &َ ' َ &َ ^َ اِ ْ? ً اG Uَ !ْ Aَ َ oْ &ِ ْ َ Iَ َوUَ َ ّ َر “Ey Rabb’imiz! Bizden önceki ümmetlere isyankârlıklarından dolayı yüklediğin gibi, bize de ağır görev ve yükümlülükler yükleme!” َ Iَ َ Uَ Aْ &ِّ َ ُ Iَ َوUَ َ ّ َر QM ( ِ Uَ َ َ Vَ p “Ey Rabb’imiz, güç yetiremeyeceğimiz sorumluluğu bize taşıtma! İnsanın dayanma gücünü esasen aşmasa bile, bizim eksikliğimizden ve irademizin zayıflığından kaynaklanan sebeplerle başarmakta zorlanacağımız, altından kalkamayacağımız ağır sorumluluklarla, dehşet verici bela ve imtihanlarla yüz yüze getirme bizi ya Rab! ْ َوUَ ّ َ ْ َوUَ َ ْ ِ Fا ْ َو ُ ا َ ار Uَ &ْ '
Kusur ve günahlarımızı örterek bizi affet; kulluk ve ibadetimizi tam ve mükemmel kabul ederek bizi bağışla; engin rahmet ve şefkatinle bize merhamet eyle! ٰ ْ َ Bْ َ ] ْا َ; ْ م ْاAَ َ 5َ ْ =ْ َا ﴾٢٨٦﴿ َ 1 ( Rِ T 5
َ R
U ! 5 َ َ ُ ِ Sensin bizim Mevla’mız, efendimiz ve gerçek dostumuz! O hâlde, senin âyetlerini inkâr eden kâfir topluma karşı bize yardım eyle, inkâr ve zulümde ısrar edenleri de azabınla kahreyle ya Rab!” Şimdi, bu ilâhî yardımın sizden öncekilerde nasıl tecelli ettiğini görmek üzere, şu mübarek sûreye kulak verin:
﴾ ُ َر ُة ٰا ِل ِ ْ& ٰ َن٣﴿
3. ÂL–İ İMRÂN SÛRESİ Adını, İmrân ailesinden söz eden 33–35. âyetlerden almıştır. Medine’de, hicretin 2. veya 3. Yılında, Enfâl Suresi’nden sonra nâzil olmuştur. Medine’de nâzil olan üçüncü suredir. Mushaf'taki sıralamada 3, nüzul sırasına göre ise 89. sûredir. 200 âyettir. L Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla! Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum: GİRİŞ ﴾١﴿ G"M G ا
1. Elif, Lâm, Mîm. Dinle, ey insanoğlu! Bak bunu sana Allah söylüyor. Bunları Allah sözü olarak dinle, başkasının sözüne benzetme. Senin gayet iyi tanıdığın ve şiirlerinde, yazılarında, hitâbelerinde ustalıkla kullandığın şu harflere bir bak. İlâhî kudret bu basit harfleri nasıl mükemmel bir uyumla yan yana dizdi de, olağanüstü güzelliği karşısında en büyük edebiyat ustalarının, âlimlerin, filozofların ister istemez secdeye kapandığı; bir tek sûresinin dahî benzerini yapmakta beşeriyetin acze düştüğü eşsiz, mucizevî bir kitap ortaya koydu: G َ ْ ْ ٰ ّ َ َ ُ ﴾٢﴿ *م ! ; ا k ا : I ا Q ا I ِ ِ ّ ُ ُ ّ ٰ َا َ َ َ ُ ُّ * 2. Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. Emirlerine kayıtsız şartsız boyun eğilmesi gereken biricik otorite, eşi ortağı olmayan bir tek ilâh O’dur. Hayy’dır. Daima diridir, hayatın biricik kaynağıdır. Bu evrende O'nsuz ne bir varlıktan ne de hayattan söz edilebilir. Kayyûm’dur. Kâinatın nizamını elinde bulunduran, bütün varlıkları koruyup gözeten, yöneten ve yönlendirendir. Bütün mahlûkat, O’nun kudret ve iradesiyle varlık ve intizamını sürdürmektedir. َ ْ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ ّ ِ َ ْ ِ ب Qِ 1َْ )1َ + َ 8َ T ِ ْا/َ !ْ Aَ َ َلZَ ّ 5َ 3. Ey Muhammed! Allah sana bu bitabı, kendisinden öncekileri onaylayan bir hakikat olarak göndermiştir. Bu Kur’ân’ı sana gönderen bizzat Allah’tır. Bu kitabı hak olarak, yani hak ve hakikati
ortaya koymak Ăźzere, gerçeÄ&#x;in ve doÄ&#x;runun ta kendisi olarak gĂśndermiĹ&#x;tir. Bu kitap, kendisinden Ăśnce gĂśnderilen Tevrat, Ä°ncil, Zebur, Suhuflar gibi ilahi kitaplarÄą onaylamaktadÄąr. Fakat aynÄą zamanda, o kitaplarÄąn zamanla deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmiĹ&#x;, tahrif edilmiĹ&#x; kÄąsÄąmlarÄąnÄą da dĂźzeltmektedir. ŮŽ xŮ’( 5I‍ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů‹)ى‏:Ů? oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ﴞ٣﴿ o! ŮŽ Ů‘ ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ‍َن‏0 VŮŽ Ů’ Ů? ‍ ŮŽŮ„ ْا‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ Řł ŮŽŮˆŘ§â€Ź * Ů? Ů’ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź1‍ Ů’ ٰع‏8 ‍ا‏ Ů? UA 4. Zaten insanlÄąÄ&#x;a doÄ&#x;ru yolu gĂśstermek Ăźzere daha Ăśnce Tevrat’Ĺ ve Ä°ncil’i de O gĂśndermiĹ&#x;ti. Ä°Ĺ&#x;te Ĺ&#x;imdi de, doÄ&#x;ruyu yanlÄąĹ&#x;tan ayÄąrt etmenin Ĺ&#x;aĹ&#x;maz ĂślçßsĂź olan bu kitabÄą, Furkân’Ĺ indirdi. ArtÄąk bunca açĹk delillerin gĂśnderilmesinden sonra: Ů° Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů° ŮŽ Ů? Ů’ ﴞ٤﴿ ‍ م‏ ; 8 5 ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ذ‏ Z 1 Z ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ) 1 ) q ‍اب‏ C " @ ‍ا‏ ‍ ت‏ 1
Ů? Ů‘ ŮŒ Ů‘ ŮŽ Ů’ 0 Ů? ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŒ ŮŒ Ů? ( Ů? Allah’Ĺn âyetlerini ve yol gĂśsterici mesajlarÄąnÄą inkâr edenlere, çetin bir azap vardÄąr! Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah azizdir, mutlak gßç ve otorite sahibidir. HaklarÄą çiÄ&#x;nenen, zulme uÄ&#x;rayan gßçsĂźz ve çaresiz kullarÄą adÄąna intikam alandÄąr! ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍ ŮŒŘĄâ€ŹkŮ’ qŮŽ QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ] Ů° Ů’i1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ kRŮ? IŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ ﴞټ﴿ ‍إ‏0Ů? G&ŮŽ % ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ 5. DoÄ&#x;rusu ne yerde ne de gĂśkte, hiçbir Ĺ&#x;ey Allah’a gizli kalmaz. O yerde ve gĂśkte, gizli ve açĹk, olmuĹ&#x; ve olacak her Ĺ&#x;eyi mĂźkemmel ve kesin bir bilgiye bilir. Bunun içindir ki, O'nun indirdiÄ&#x;i kitapta hak ve hakikatten baĹ&#x;kasÄą yer almaz. ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ ^Ů? ‍ ŮŽ= Ů‘ Ů? Ů?ع‏1Ů? ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? G ŮŽ 1ŮŽ  ‍Ů?إ‏0 ' ‍ع‏ I‍ا‏ ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ ‍ م‏ Ů’ ŮŽ Ů?
6. Sizi rahimlerde yaratan ve dilediÄ&#x;i gibi Ĺ&#x;ekillendiren O’dur. Ana rahmine dĂźĹ&#x;tĂźÄ&#x;ĂźnĂźz andan itibaren hayatÄąnÄązÄąn her aĹ&#x;amasÄąnda size yardÄąm eden, kßçßk bĂźyĂźk bĂźtĂźn ihtiyaçlarÄąnÄązÄą karĹ&#x;Äąlayan merhamet sahibi Allah’Ĺn, en bĂźyĂźk ihtiyacÄąnÄąz olan hidayet konusuna sizi ihmal etmesi elbette dĂźĹ&#x;ĂźnĂźlemez. ﴞٌ﴿ "Ů? !T( ŮŽ ‍ ْا‏ZŮ? 1Z( ,ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮŽ Ů° Ů?‍ ا‏IG ŮŽ O’ndan baĹ&#x;ka ilâh yoktur; O sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Ä°Ĺ&#x;te size bu mĂźkemmel biçimi veren Allah, aynÄą mĂźkemmellikte bir Kitap gĂśnderdi: MUHKEM ve MĂœTEŞÂBÄ°H ‍ ب‏ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ ْا‏/ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? 7. Sana bu muhteĹ&#x;em kitabÄą gĂśnderen O’dur.
ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ت‏ ‍ ت‏ ŮŽ 8ŮŽ Ů? Ů? a ŮŽ Ů?‍ ب ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŒ0 @ŮŽ Ů? ŮŒ &ŮŽ T ŮŒ 1ŮŽ ‍ ٰا‏QŮ? Ů’U Ů? Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ اŮ? Ů‘Ů?Ů… ْا‏:Ů? ‍ ت‏ Ů? 8ŮŽ T Kur’ân âyetleri, manalarÄąnÄąn açĹklÄąÄ&#x;Äą bakÄąmÄąndan iki grubu ayrÄąlÄąr: Onun bĂźyĂźk bir kÄąsmÄą açĹk ve kesin anlamlÄą muhkem âyetlerdir ki, bunlar KitabÄąn ĂśzĂź, aslÄą, esasÄą ve anasÄądÄąr. DiÄ&#x;erleri ise, mecazĂŽ anlamlar içeren mĂźteĹ&#x;âbih âyetlerdir. Muhkem; bozulmaya, yÄąkÄąlmaya karĹ&#x;Äą korunan, sapasaÄ&#x;lam ve dayanÄąklÄą olan demektir. Kur’ân hiçbir deÄ&#x;iĹ&#x;ikliÄ&#x;e ve bozulmaya uÄ&#x;ramayacak Ĺ&#x;ekilde korunmuĹ&#x; ve saÄ&#x;lamlaĹ&#x;tÄąrÄąlmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;undan, bu anlamda bĂźtĂźn âyetleri muhkemdir. (HĂťd, 11/1; Hacc, 22/52; Muhammed, 47/20) Terim olarak muhkem ise, anlamÄą açĹk ve kesin olan, hiçbir karÄąĹ&#x;ÄąklÄąÄ&#x;a ve yanlÄąĹ&#x; anlamaya yer vermeyen âyetlere denir. Bu anlamda Kur’ân âyetlerinin bĂźyĂźk bir kÄąsmÄą muhkemdir. Kur’ân’Ĺn yorumlanmasÄąnda ve anlaĹ&#x;ÄąlmasÄąnda, iĹ&#x;te bu muhkem âyetler temel Ăślçß alÄąnmalÄądÄąr. MĂźteĹ&#x;âbih ise; aralarÄąndaki fark neredeyse seçilemeyecek Ăślçßde birbirlerine benzeyen Ĺ&#x;eyler demektir. Kur’ân âyetleri, Ăźslup ve ifade tarzÄą bakÄąmÄąndan birbirlerine benzediÄ&#x;inden, bu anlamda da bĂźtĂźn âyetleri mĂźteĹ&#x;âbihtir. (ZĂźmer, 39/23) Terim olarak mĂźteĹ&#x;âbih ise, ilk gĂśze çarpan yĂźzeysel anlamÄąnÄąn Ăśtesinde mecazi bir anlamÄą barÄąndÄąran âyetlerdir. Bu tĂźr âyetlerde, Allah’Ĺn sÄąfatlarÄą, ĂślĂźm Ăśtesi hayat, peygamberlik, vahiy, yaratÄąlÄąĹ&#x; gibi insanÄąn algÄą ve tecrĂźbe sÄąnÄąrlarÄąnÄą aĹ&#x;an konular, insanÄąn tanÄądÄąÄ&#x;Äą, aĹ&#x;ina olduÄ&#x;u kavram ve sembollerle ifade edilmiĹ&#x;tir. Kur’ân’da bu anlamda az sayÄąda mĂźteĹ&#x;âbih âyet vardÄąr. Kur’ân’Ĺ bâtÄąl iddialarÄą doÄ&#x;rultusunda çarpÄątmak isteyen kimseler, daha çok mĂźteĹ&#x;âbih âyetleri kullanma eÄ&#x;ilimindedirler. Bu tĂźr mecâzĂŽ içerikli âyetlerin yĂźzeysel anlamlarÄą çoÄ&#x;unlukla Kur’ân’Ĺn genel ilkelerine aykÄąrÄą olduÄ&#x;undan, bunlar ancak muhkem âyetler Ăślçß alÄąnarak yorumlandÄąklarÄą takdirde doÄ&#x;ru anlaĹ&#x;Äąlabilir. Ă–rneÄ&#x;in, Allah’Ĺn kudret ve yardÄąmÄąnÄąn mĂźminlerle birlikte olduÄ&#x;unu son derece çarpÄącÄą bir Ăźslupla ifade eden “Allah’Ĺn eli mĂźminlerin elinin Ăźzerindedirâ€? âyetinden, Allah’Ĺn haĹ&#x;a insanlar gibi bir ele sahip olduÄ&#x;u anlamÄą çĹkarÄąlamaz. Zira muhkem âyetlerde, “Allah’a yaratÄąlmÄąĹ&#x; hiçbir varlÄąÄ&#x;a benzemediÄ&#x;iâ€? ifade edilmektedir. Bu bakÄąmdan mĂźteĹ&#x;âbih âyetler Kur'ân’Ĺn bĂźtĂźnlĂźÄ&#x;Ăź çerçevesinde yorumlanarak anlaĹ&#x;ÄąlmalÄądÄąr. QM ( AŮ? 1‍ ŮŽŘĄ ŮŽ Ů’ (Ůˆâ€ŹG ŮŽJ8Ů? ‍ا‏ Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů’8 Ů? ‍ ŮŽŘĄ ْا‏G ŮŽJ8Ů? Ů’ ‍ ا‏QŮ? Ů’U Ů? QŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ َن‏,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ !ŮŽ RŮŽ ÂœŮŒ 1Ů’ ‍ Ů? Ů?@ Ů’" َز‏AŮ? VŮ? kR( ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ا‏RŮŽ
Ama kalplerinde eğrilik bulunan kötü niyetli veya bilgisiz insanlar, Kur’ân’ın bildirdiği gerçekler konusunda insanları şüpheye düşürerek fitne çıkarmak ve Allah’ın kitabını keyiflerince yorumlayıp batıl iddia ve önyargılarını Kur’ân’a onaylatmak amacıyla, muhkem âyetleri görmezlikten gelirler de, anlamını rahatça çarpıtabileceklerini düşündükleri bu müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. ا ُe ّٰ Iَ ّ ِ اG Qُ Aَ 1 ُ" َ ْ (وAَ ,ْ 1َ َ َو Oysa onların gerçek anlamını ve doğru yorumunu sadece Allah bilir. Ve bunu, kitabındaki muhkem âyetlerle size de açıkça bildirmiştir. O hâlde, birkaç anlama gelebilen bu müteşâbih âyetlerin doğru yorumunu Allah’tan, yani onun kitabındaki anlamı açık olan muhkem âyetlerden öğrenmelisiniz.
M Uَ ِّ ْ ِ) َرU ِ ْ ِ oٌّ ^ُ * Q( ِ Uَ ّ َ ُ; ُ َن ٰا1َ "ِ Aْ ,ِ ْاkRِ َنiُ ا ِ َ ّ َوا Nitekim ilimde derinleşmiş olanlar, “İnsanoğlunun dünyada ve âhirette kurtuluşa ermesi için uyması gereken kuralları harika bir üslupla ortaya koyan bu kitabın her bir âyeti, onun beşer üstü bir kaynaktan geldiğini hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde ispatlamaktadır. Biz Kur'ân’ı okuyup inceledik ve bu kitabın ilâhî bir kelam olduğunu idrak ederek ona tüm kalbimizle iman ettik. Muhkem olsun müteşâbih olsun, Kur’ân âyetlerinin tümü Rabb’imiz tarafından gönderilmiştir.” derler. G َّ َّ َّ ْ ْ َ ُ ُ ﴾٧﴿ ب 7 Iا ا و ا I ِ^ ُ اC1َ َ َو \ ِ َ
Ama ne var ki, akıl ve sağduyu sahibi olanlardan başkası, dürüst ve samimi bir kalple Kur'ân’ı okuyup da ondan öğüt almaz. O temiz yürekli, derin kavrayışlı müminler Allah’a şöyle yalvarırlar: َ 5)ُ َ ْ ِ Uَ َ Sْ :َ َوUَ 8َ 1َْ ):َ َ) اِ ْذ,ْ َ Uَ َ Aُ Vُ ْغZِ ُ Iَ Uَ َ ّ َر ﴾٨﴿ ب َ 5َ ا/َ 5َ ّ ًِ اM &َ 'ْ َر/ْ ُ :َ ّ َ ْاBْ 8. “Ey Rabb’imiz! Bizi Kur'ân’la tanıştırıp doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eğriltme! Kur'ân’ı doğru anlayıp onun hidayet nurlarıyla aydınlanmayı ve bu kitabı bir hayat programı olarak yaşamayı bizlere nasip eyle! Ya Rab! Bize katından, dünyada ve âhirette bizleri başarıya, kurtuluşa iletecek bir rahmet bağışla! Doğrusu sen, sonsuz lütuf ve nimetleri cömertçe bağışlayansın!” َ ّ ُ ِ # ﴾٩﴿ دcَ ,! َ ّٰ اِ ّ َنQ0ِ !R( S ُ Aِ ْi1ُ Iَ ا َ &( ْا َ 1ْ َرIَ س ِ َ! ْ ٍم َ /َ 5َ ّ ِ اGUَ َ ّ َر ِ U ا
9. “Ey Rabb’imiz! Elbette sen, gerçekleĹ&#x;eceÄ&#x;inde asla Ĺ&#x;Ăźphe olmayan bir gĂźn hesap sormak için tĂźm insanlÄąÄ&#x;Äą bir araya toplayacaksÄąn. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah asla sĂśzĂźnden dĂśnmez!â€? Ä°NKARCILARI BEKLEYEN AKIBET G Ů° ‍ Ů’!ÂŽ ŮˆŘ§Ů?Ůˆâ€ŹqŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? ﴞ٥٠﴿ ‍ ع‏ U ‍ا‏ ‍د‏ V â€ŤŮˆâ€Ź " : / [ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? ‍ Ů?د‏IŮŽ ‍ اَ Ů’Ůˆâ€ŹIG ŮŽ ‍ْ Ů?@ Ů’" اَ Ů’ ŮŽ ا Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹU ŮŽ kŮŽ UŮ? JŮ’ Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ Ů‘ Ů’ Ů?* Ů? ŮŽ Ů? Ů? \ ŮŽ 0 Ů‹
10. Allah’Ĺn âyetlerini inkâr edenlere gelince, o çok gĂźvendikleri mallarÄą ve çocuklarÄą, yani servetleri, saltanatlarÄą, ordularÄą, sosyal ve ekonomik gßçleri, onlarÄą Allah’Ĺn azabÄąndan kurtaramayacaktÄąr. Ä°Ĺ&#x;te onlar, cehennemdeki korkunç ateĹ&#x;in yakÄątÄądÄąrlar. ÇßnkĂź kendilerini cehenneme gĂśtĂźrecek iĹ&#x;ler yaparak o ateĹ&#x;i bizzat kendi elleriyle hazÄąrlamÄąĹ&#x;lardÄąr. ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ RŮ? ‍َ^) َْا Ů?ب ٰا Ů?ل‏ "0 Ů’ @Ů? AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍*ن ŮŽŮˆŘ§â€Ź 11. Bu inkârcÄąlarÄąn gidiĹ&#x;atÄą, tÄąpkÄą Firavun hanedanÄąnÄąn ve onlardan Ăśnceki zalimlerin durumuna benziyor: ﴞ٥٥﴿ ‍ ب‏ ŮŽ ŮŽ RŮŽ M UŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? Ů? 5Ů? CŮ? Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? :Ů? CŮŽ a Ů? ;ŮŽ ,Ů? ‍ Ů?) ْا‏1)( qŮŽ ‍ا‏
Onlar da Allah’Ĺn âyetlerini yalanlamÄąĹ&#x;lardÄą. Allah da iĹ&#x;ledikleri gĂźnahlardan dolayÄą onlarÄą kÄąskÄąvrak yakalayÄąvermiĹ&#x;ti. Allah’Ĺn cezalandÄąrmasÄą gerçekten çok Ĺ&#x;iddetlidir. ﴞ٥٢﴿ â€ŤÂˆ ْا Ů?& ŮŽ@ Ů?د‏ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ َن ŮŽŮˆâ€Ź7Ů? AŮŽ JŮ’ 8Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( AŮŽ Ů‘ Ů? oŮ’ VŮ? ŮŽ [Ů’ Ů? ‍َ" ŮŽŮˆâ€Ź0 UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # ŮŽ ] Ů° Ů?‍ Ů? Ůˆ َن ا‏ 12. Ey Peygamber! O inkârcÄąlara de ki: “Hakk’Ĺn karĹ&#x;ÄąsÄąnda ne kadar direnseniz de, hepiniz eninde sonunda yenilgiye uÄ&#x;rayacak ve topluca cehennemi boylayacaksÄąnÄąz, cehennem ateĹ&#x;i ne fena bir dĂśĹ&#x;ektir!â€? Ů? ŮŽ ‍ Ů’) ŮŽ^ َن‏VŮŽ
0 8ŮŽ ;ŮŽ 8ŮŽ ‍ ْا‏+ Ů? Ů’ 8ŮŽ [ŮŽ RŮ? kR( ŮŒ 1ŮŽ ‍ Ů’" ٰا‏T 13. Nitekim Bedir SavaĹ&#x;Ĺ’nda karĹ&#x;Äą karĹ&#x;Äąya gelen iki toplulukta, size Allah’Ĺn vaadini apaçĹk gĂśsteren bir delil vardÄą. ŞÜyle ki: ‍ ŮŽ ŮŒŘŠâ€ŹRŮ? ^ŮŽ ‍ْ Ů° ى‏aŮ?‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů‘Ů° o! Ů? 7( ŮŽ kR( oŮ? Ů? ;ŮŽ Ů? ŮŒ [ŮŽ RŮ?
Hicretin ikinci yÄąlÄąnda, Ä°slâm ordusu ile Mekke mĂźĹ&#x;rikleri Bedir’de karĹ&#x;Äą karĹ&#x;Äąya gelmiĹ&#x;lerdi. 313 kahraman mĂźcahitten oluĹ&#x;an bir grup Allah yolunda savaĹ&#x;Äąyordu. Tam teçhizatlÄą 1000 askerden oluĹ&#x;an diÄ&#x;er grup ise, Allah’Ĺn âyetlerini inkâr ediyor ve kĂźfrĂźn, Ĺ&#x;irkin, zulmĂźn egemen olmasÄą için savaĹ&#x;Äąyordu. + 0Ů? Ů’ ,ŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ŮŽŘą ْا ŮŽŮŠ ْا‏AŮŽ yŮ’ Ů? "Ů’ @Ů? 5ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź1ŮŽ
SavaĹ&#x;Äąn ilk anlarÄąnda, iki ordu birbirine hĂźcum etsin de ilahi vaad gerçekleĹ&#x;sin diye Allah her iki tarafa da karĹ&#x;ÄąsÄąndakini olduÄ&#x;undan daha az gĂśsteriyordu (Enfâl, 8/44). ÇarpÄąĹ&#x;manÄąn kÄązÄąĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą sÄąrada Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i melekler mĂźminlerin safÄąnda yerlerini alÄąnca, kâfirler onlarÄą açĹk ve net olarak kendilerinin iki katÄą gĂśrĂźyorlardÄą. G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’= Ů? (ه‏UŮŽ Ů? )Ů? 1Ů?Ů‘ XŮŽ 1Ů? ‍ا‏ ‍Ů?إ‏0 Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ä°Ĺ&#x;te Allah, kullarÄąndan dilediÄ&#x;ini bĂśyle yardÄąmÄąyla destekler. Ů? Ů? ‍ ْ‚ ŮŽ ً؊‏,Ů? ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏kR( ‍اŮ? Ů‘ َن‏ ﴞ٥٣﴿ ‍ ع‏ Ů? =ŮŽ Ů’ ŮŽI‍ ْا‏k Ů? \â€ŤŮˆâ€ŹI
Hiç kuĹ&#x;kusuz bunda, akÄąl ve gĂśnĂźl gĂśzĂźyle hakikati gĂśrebilenler için Allah’Ĺn kudret, hikmet ve adaletini gĂśsteren nice deliller, nice ibretler vardÄąr. Evet, Allah’Ĺn yardÄąmÄąyla birçok zafer kazanacak, ĂźstĂźn baĹ&#x;arÄąlar elde edeceksiniz. Fakat er meydanlarÄąnda dĂźĹ&#x;manla gĂśÄ&#x;Ăźs gĂśÄ&#x;Ăźse çarpÄąĹ&#x;mak kadar, belki ondan da çetin bir imtihan var ki, iĹ&#x;te asÄąl kahramanlÄąÄ&#x;Äą orada gĂśstermelisiniz: DĂœNYA ve Ă‚HÄ°RET NÄ°METLERÄ° ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? Ů’ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹS ŮŽŮ‘ S ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ 1Ů?Ů‘ ‍Ů?ز‏ G ŮŽ U ‍ا‏ ŮŽ U( 7ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ ْا‏% Ů?Ů‘ ' oŮ? !Ů’ iŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆ ْا‏H : C ‍ا‏ ŮŽ Ů? ŮŽ @ŮŽ ‍ا‏ ( UŮŽ ;ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ْا‏+ Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ات‏ Ů? ‍ س‏ Ů? Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ْ ŮŽ ŮŽ Ů?؊‏U;ŮŽ &Ů? ‍ ْا‏E Ů? UA Ů? p
Ů’ ŮŽ Ů’ ‍ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź% ‍Ů?؍‏0 Ů’ ŮŽ ‍ Ů… ŮŽŮˆ ْا‏ ,Ů’ 5 I‍ا‏ & ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? 14. GĂźzelliÄ&#x;iyle bĂźyĂźleyen kadÄąnlara, gĂśz aydÄąnlÄąÄ&#x;Äą ve gĂśnĂźl meyvesi çocuklara, yÄąÄ&#x;Äąn yÄąÄ&#x;Äąn altÄąn ve gĂźmĂźĹ&#x;lere, soylu ve endamlÄą atlara, etinden, sĂźtĂźnden vs. faydalandÄąÄ&#x;ÄąnÄąz evcil hayvanlara ve baÄ&#x;lara, bahçelere, ekinliklere karĹ&#x;Äą aĹ&#x;ÄąrÄą dĂźĹ&#x;kĂźnlĂźk, insanoÄ&#x;luna çekici kÄąlÄąnmÄąĹ&#x;tÄąr. Ů?Ů‘ ‍ Ů?Řš ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏8ŮŽ ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ﴞ٥٤﴿ ‍ Ů? ْا ŮŽ& Ů° Ů?ب‏%Ů’ ' Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM !ŮŽ 5Ů’ ) ‍ا‏ Ů? ‍ْ ŮŽ) Ů?ه‏U Ů? ‍ا‏ BĂźtĂźn bunlar, dĂźnya hayatÄąnÄąn basit ve gelip geçici nimetleridir. Ä°nsan hayatÄąnÄąn ve neslinin devamÄą için verilen bu nimetlerden uygun biçimde yararlanabilirsiniz; fakat onlara tutkuyla baÄ&#x;lanÄąp âhireti unutmamalÄąsÄąnÄąz. ÇßnkĂź asÄąl ulaĹ&#x;ÄąlmasÄą gereken en gĂźzel hedef, Allah katÄąnda sizi bekleyen ebedĂŽ âhiret hayatÄądÄąr. ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ Ů? Ů? ‍Ů? Ů? Ů’ ٰذ‏EŮ’ iŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ 5ŮŽ \sŮ? َ‍ ا‏oŮ’ VŮ? ŮŽ 1)( Ů? a ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů?ع‏5Ů’ I‍ا‏ ŮŒ UŮŽ Ů‘ # ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ْ ŮŽ) َع‏U Ů? ‍ ŮŽ ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا‏1C( AŮŽ Ů‘ Ů? "0 Ů’ T ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ‍ْ ŮŽ ا ŮŒŮ†â€Źl‍ا؏ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ@ ŮŽ ŮŒŘŠ ŮŽŮˆ Ů?ع‏ ŮŒ ‍! ŮŽ@ ŮŽŮˆŘ§ŮŽŘ˛Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹR(
15. Ey İslâm davetçisi! Dünyanın bu gelip geçici nimetlerine bağlanan gafillere de ki: “Size bunlardan çok daha güzel, çok daha iyi olanı bildireyim mi? Kötülükten sakınanlar için Rablerinin katında, yemyeşil ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içerisinde yaşayacakları cennet bahçeleri, her türlü maddi ve manevi kirden arınmış, pırıl pırıl, tertemiz eşler ve hepsinin üzerinde ve ötesinde, Allah’ın “Hoş geldin sevgili kulum; ben senden razı oldum!” demesi ve ona hoşnutluğunu bildirmesi vardır.” ﴾١٥﴿ دMِ 7َ ,ِ ْ ِ ٌ E=( َ ا ُ ّٰ َو Hiç kuşkusuz Allah, kullarının her hâl ve hareketini görmektedir ve onların yaptıkları iyiliklerin karşılığını mutlaka verecektir. َ ّ َا ٰ َ َ G G َ َ َ ُ ْ َ َ ُ ُ ﴾١٦﴿ ر U ا اب C
U V و
U 5 ذ
U F َ R
U ا
U 5 ا
U ر ن ; 1 1 C ّ ّ ّ َ َ َ ْ َ َ ِ ( ّ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ Mِ 16. Onlar ki, “Ey Rabb’imiz! Biz sana ve gönderdiğin âyetlere yürekten iman ettik; günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru!” diye dua ederler. َ ْ ِ َ 1 ( ِ Jْ 8َ %ْ &ُ َو ْا+ َ ;( ِ ْU&ُ َو ْا+ َ 8( 5ِ ;َ َو ْا+ َ V( ا = ِد َ ّ َ َو1 ( ِ = َ ّ َا ﴾١٧﴿ ر ِ َ ْ I
17. Özellikle de hak yolunda kararlılık gösteren, zorluk ve sıkıntılar karşısında dayanıp direnerek sabreden, niyet ve davranışlarında dosdoğru olan, Allah’ın iradesine gönülden boyun eğen, Allah’ın bahşettiği rızkı O’nun yolunda harcayan ve ruhların en dingin, en duyarlı olduğu o seher vakitlerinde Rablerine el açıp yalvararak bağışlanma dileyen o seçkin kullarını görmektedir ve onları dünyada ilâhî yardım, âhirette ebedî cennet nimetleriyle mutlaka ödüllendirecektir. Sakın bu vaat ve uyarıları gerçekliği şüpheli, temelsiz ve şahitsiz kuru iddialar sanmayın: ALLAH’IN DİNİ َ [ِ G Aٰ &َ * َو ْا ﴾١٨﴿ "ُ0 !T( َ ْاZُ 1Z( ,َ َ ْا:ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ ُ ّٰ )َ @ِ qَ َ :ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ Qُ 5َ ّ َا ا ِ0 %ْ ;ِ ْ ِ &ً ِ GVَ "ِ Aْ ,ِ ُ َواُو\ ُ ا ْاT 18. Bizzat Allah, kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik eder; melekler ve adalet ölçüsünü gözeten ilim adamları da bu gerçeğe şahitlik ederler: O’ndan başka ilâh yoktur! Gerçek anlamda kudret ve hikmet sahibi ancak O’dur!
Peki, bir olan Allah; her biri diğeriyle çelişen, mensupları arasında bitmez tükenmez kavgalar yaşanan Yahudilik, Hristiyanlık, Müslümanlık gibi farklı dinler göndermiş olabilir mi? ّ ( اِ ّ َن ِ ّٰ )َ ْU ِ َ 1) ا ِ ْ ا ُمvَ ْ Iا
19. Gerçek şu ki, Allah katında kabul gören ve insanoğlunu dünya ve ahirette mutluluğa ulaştıracak yegâne din, İslâm’dır. İslâm, kişisel çıkarları, arzu ve ihtirasları terk edip Allah’ın hükmüne kayıtsız şartsız boyun eğerek barış, esenlik ve güvenliğe ulaşmak demektir. İslâm, doğrudan doğruya Allah tarafından gönderilen ve peygamberlerce uygulamalı olarak insanlığa sunulan mükemmel hayat nizamıdır. İşte Âdem’den bu yana bütün peygamberler, insanlığa bu dini tebliğ etmişlerdir. Ama ne var ki: G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ Iَ ّ ِ ب ا "0 ْ @ُ Uَ !ْ َ !ً Jْ َ "ُ Aْ ,ِ ُ" ْا:ُ َء# َ Aَ 8َ ْaَو َ ا َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ ا Kendilerine daha önce Tevrat, Zebur, İncil gibi kitap verilenler, onlara Allah katından ilim ve hikmet dolu âyetler geldikten sonra, sırf aralarındaki çıkar çatışmaları, kin, ihtiras, azgınlık ve çekememezlik yüzünden hak dinde ayrılığa ve anlaşmazlığa düştüler. Yoksa peygamberler onlara ayrılık ve düşmanlığı emretmiş değildi. Fakat onlar peygamberlerin bıraktığı ilkelere aykırı davrandılar. Böylece her ümmet, bir sonraki peygamberi inkâr etti. Bununla da kalmayıp, peygamberlerin getirdiği inanç sistemini terk ederek onun yerine kendi uydurdukları hurafeleri din hâline getirdiler. Nihayet Allah, Son Elçisini göndererek hakikati yeniden ve açıkça ortaya koydu. ﴾١٩﴿ ب ِ ّٰ ت َ ّٰ ِ ّ َنRَ ا ِ 1َ ٰ ِ ْ ُ Tْ 1َ ْ َ َو َ ِ ُ ْا1 ( َ ا ِ % Artık her kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, şunu iyi bilsin ki, mahşer günü Allah hesabı çabuk görendir! G َ ِ ْنRَ ُّ ' 0 ِ ,َ 7َ َ ّ َو َ ِ ا ِ ّٰ ِ kَ @ِ #ْ َوB ُ &ْ Aَ ْ َ اoْ ;َُ R َك#
20. Ey Muhammed! Eğer bunca delillere rağmen, yine de hakikati kabullenmeye yanaşmayıp seninle tartışmaya girişirlerse, onlara de ki: “Ben, tüm benliğimle Allah’a teslim oldum, benim izimden gelenler de tüm kalpleriyle O’na teslim olup gönülden boyun eğmişlerdir.”
Ů? Ů’ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ( Ů?Ů‘ I‍ا‏ "0 Ů’ 8Ů? &Ů’ AŮŽ Ů’ َ‍ َإا‏+ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? â€ŤŮˆ Ů? ا ْا‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( AŮŽ Ů‘ Ů? oŮ’ VŮ? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ey Peygamber! Kendilerine vaktiyle kitap verilmiĹ&#x; olan Yahudilere, Hristiyanlara ve ilâhĂŽ vahiy bilgisinden yoksun olan, âhiret ve nĂźbĂźvvet gerçeÄ&#x;ini tĂźmĂźyle inkâr eden Ăźmmilere de ki: “Siz de Son Elçisi aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla gĂśnderdiÄ&#x;i hĂźkĂźmlere iman ederek Allah’a boyun eÄ&#x;ip MĂźslĂźman olmak ve bĂśylece ebedĂŽ kurtuluĹ&#x;u kazanmak istemez misiniz?â€? ‍Ů?غ‏0 vŮŽ 7ŮŽ ‍ ْا‏/ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ ‍ا ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا‏M ‍) Ů’ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ Ů’:‍ ŮŽŮŽ; Ů?) ا‏R ‍ Ů?& ا‏AŮŽ Ů’ َ‍ Ů? ْن ا‏RŮŽ
EÄ&#x;er kibir, bencillik, baÄ&#x;nazlÄąk ve haksÄąz ĂśnyargÄąlardan kurtularak hakikate teslim olurlarsa, doÄ&#x;ru yolu bulmuĹ&#x; olurlar. Ama eÄ&#x;er yĂźz çevirirlerse, bundan dolayÄą ĂźzĂźlme. Bir sonraki toplumsal aĹ&#x;amanÄąza uygun emirler (Tevbe, 9/29) gelinceye kadar, onlarÄą inkârlarÄąyla baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrak. ÇßnkĂź bu aĹ&#x;amada senin gĂśrevin, yalnÄązca ilâhĂŽ mesajÄą ulaĹ&#x;tÄąrmaktan ibarettir. ﴞ٢٠﴿ ‍د‏cŮ? 7ŮŽ ,Ů? Ů’ Ů? ŮŒ E=( ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, kullarÄąnÄą gĂśrmektedir ve hak ettikleri karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą onlara mutlaka verecektir. ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏AŮ? 8Ů? ;Ů’ 1ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ( 7Ů? U ‍ا‏ ŮŽ Ů? €Ů? %Ů’ ;Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů’ Ů? Ů? Ůˆ َن‏1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ َن ا‏AŮ? 8Ů? ;Ů’ 1ŮŽ ‍' Ů?Ů‘* ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ ت‏ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? Ů? Ůˆ َن‏TŮ’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŽ E Ů? Ů’ ŮŽJ Ů? + َ‍اب ا‏ ŮŽ ,ŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? Ů’ ŮŽŮ‘ ﴞ٢٥﴿ "! C ( Ů? Ů?Ů‘ 7ŮŽ RŮŽ ‍ س‏ *Ů? U ‍ا‏ Ů?
21. O hâlde, ey Ä°slâm davetçisi! Allah’Ĺn âyetlerini tamamen veya kÄąsmen inkâr eden, gerek açĹkça suikast dĂźzenleyerek ve gerekse toplum içindeki itibar ve etkinliklerini yok etmeye çalÄąĹ&#x;arak haksÄąz yere peygamberleri ĂśldĂźren ve o peygamberlerin getirdiÄ&#x;i ilkelere baÄ&#x;lÄą kalarak hakkÄą, hukuku, doÄ&#x;ruluÄ&#x;u ve adaleti savunan insanlara hayat hakkÄą tanÄąmayan zalimler ve inkârcÄąlar yok mu; iĹ&#x;te onlara can yakÄącÄą bir azabÄą mĂźjdele! G Ů° ‍اŮ?Ůˆâ€Ź ŮŽ Ů’ Ů° Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů‘ Ů’ Ů’ ﴞ٢٢﴿ ŮŽ 1 ( ?
5 " @
â€ŤŮˆâ€Ź ‍؊‏ a I‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź
! 5 ) ‍ا‏ k R " @
& ‍ا‏ B 7 ' 1 C ‍ا‏ / [ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ \ ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? b 22. Onlar, dĂźnyaya ve âhirete yĂśnelik çalÄąĹ&#x;malarÄą boĹ&#x;a giden ve kendilerini dĂźnyada zillet ve meskenetten, âhirette ise cehennem azabÄąndan kurtaracak hiçbir yardÄąmcÄąlarÄą olmayan kimselerdir. BunlarÄąn kendilerini Allah’Ĺn Ăśzel ve seçkin kullarÄą olarak nitelendirmeleri neticeyi deÄ&#x;iĹ&#x;tirmeyecektir:
KİTAPTAN YÜZ ÇEVİRENLER ُ ْ !َ ِ ا ٌ 1 َ( R ] ّٰ َ 8َ 1َ "َ ّ ُ "ْ @ُ Uَ !ْ َ "َ T ِ ّٰ ب ِ ِ َ ْا7ً !=( 5َ و ُ اr ُ َ ا1C( َ ّ اَ َ ْ" َ َ اِ َ ] ا ِ 8َ ^ِ ] ٰ ِ ْ) َ ْ َن ا1ُ ب ِ 8َ T ﴾٢٣﴿ َنl ُ ِ ,ْ ُ "ْ :ُ ْ ُ@ ْ" َوU ِ
23. Kendilerine Tevrat, Zebur, İncil gibi kitaptan bir pay verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlara baksana: Aralarında çıkan anlaşmazlıklarda hüküm vermesi için Allah’ın kitabına çağrılıyorlar; fakat içlerinden bir grup, inandıklarını iddia ettikleri kitabın hükmünü reddederek arkasını dönüp gidiyor. G َ َ ّ &َ َ ْ َ ُ اVَ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ /َ ِ ٰذ ات ٍu ُ)و َد,ْ َ ً 1َ ّ َ اIَ ّ ِ ُر اU ا ّ Uَ %
24. Çünkü onlar, “Hepimiz peygamber torunları ve Allah’ın imtiyazlı kullarıyız. Bunun için, en büyük günahları işlesek ve Tevrat’ta geleceği müjdelenen Son Peygamber’i inkâr etsek bile cehenneme girmeyiz. Girsek de, sayılı birkaç gün dışında bize asla ateş dokunmayacaktır! Günahımızın cezasını kısa bir süre çektikten sonra nasıl olsa cennete gireceğiz!” dediler. ﴾٢٤﴿ ُو َنwَ ْ 1َ ا5ُ ^َ َ "ْ @ِ Uِ 1 (دkR( "ْ :ُ َ ّ Fَ َو Allah adına uydurdukları bu bâtıl inançlar ve saçma iddialar, dinleri hakkında onları büyük bir kibir, gaflet ve aldanışa sürüklemiştir. َ Rَ ﴾٢٥﴿ ُ& َنAَ dْ 1ُ Iَ "ْ :ُ َوBْ 7َ % َ !ْ T َ ^َ َ ٍ ْ 5َ oُّ ^ُ Bْ !َ Rِّ َو ُوQِ !R( S َ 1ْ َرIَ ْ" ِ َ! ْ ٍم:ُ Uَ ,ْ &َ # َ اِ َذا
25. Peki, gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan ve hiç kimseye haksızlık edilmeksizin herkese yaptıklarının karşılığının tastamam verileceği gün onları bir araya topladığımız zaman, acaba hâlleri nice olacak? O gün yalan ve iftiraları onları kurtaramayacak, son pişmanlıkları da fayda vermeyecek. Onun için yol yakınken tövbe etsinler, zulüm ve inkârdan vaz geçip hakka teslim olsunlar. YAKARIŞ /ِ Aْ &ُ ْا/َ ِ َ "َ ّ @ُ Aّٰ اoِ Vُ
26. Ey İslam davetçisi! Allah’ın verdiği güç, servet ve saltanatla şımarıp azgınlaşan ve bunlara sahip olmayı doğru yolda olmanın ölçüsü sayan o kâfirlere karşılık, sen Rabb’ine tevazu ile yalvararak de ki: “Ey mülkün ve her türlü güç, kudret, saltanat ve otoritenin gerçek sahibi olan Allah’ım!”
G ŮŽ ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů‘ Ů? /ŮŽ AŮ’ &Ů? ‍Â? Ů?Řš ْا‏ G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ /ŮŽ AŮ’ &Ů? ‍ ْا‏k Ů? XŮ’ Ů? ‍Ů?إ‏b Ů? Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů‘Ů?ل‏CŮ? Ů? ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ZŮ?Ů‘ ,Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍Ů?إ‏0
“Sen yeryĂźzĂźnde mĂźlkĂź ve egemenliÄ&#x;i dilediÄ&#x;ine verir, dilediÄ&#x;inden çekip alÄąrsÄąn! DilediÄ&#x;ini yĂźceltir, dilediÄ&#x;ini alçaltÄąrsÄąn!â€? ﴞ٢ٌ﴿ ŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ /ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍Ů? ا‏0 EŮ’ iŮŽ ‍Ů? ŮŽ! Ů?) ŮŽŮƒ ْا‏ “Her tĂźrlĂź nimet, lĂźtuf ve iyilik yalnÄązca senin elindedir. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, senin her Ĺ&#x;eye gĂźcĂźn yeter!â€? ŮŽ Ů‘ ‍Ů? Ů? Ů?š ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ šŮ? Ů? Ů? ‍ Řą ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ob Ů? !Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏kRŮ? ‍ ŮŽ@ َع‏U ‍ا‏ @ U ‍ا‏ k R o ! Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů? Ů?
27. “Sen geceyi kÄąsaltÄąp gĂźndĂźze katar, gĂźndĂźzĂź kÄąsaltÄąp geceye katarsÄąn.â€? kbŮ?Ů‘ ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ْا‏B ŮŽ !Ů‘Ů? &ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?ŘŹ ْا‏i Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹB Ů? !Ů‘Ů? &ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ْا‏kŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?ŘŹ ْا‏i Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź â€œĂ–lĂźden diriyi çĹkarÄąr, diriden ĂślĂźyĂź çĹkarÄąrsÄąn.â€? G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ Ů?ز Ů?ق‏ ﴞ٢٧﴿ ‍ ب‏ ŮŽ ' Ů? E Ů? % Ů? Ů’ ŮŽJ Ů? ‍ Ů?إ‏
“Ve hiç umulmadÄąk imkânlar yaratarak, dilediÄ&#x;ine sÄąnÄąrsÄąz nimetler bahĹ&#x;edersin.â€? Mademki mĂźlkĂźn gerçek sahibi Allah’tÄąr, o hâlde mĂźminler yalnÄązca O’na gĂźvenmelidirler: ZALÄ°MLERÄ° DOST EDÄ°NMEYÄ°N ŮŽ ‍ َن ْا‏UŮ? Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ْا‏CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ IŮŽ + Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů? Ů’ Ů?د‏G!ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ اَ Ů’Ůˆâ€Ź1 ( RŮ? T MŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? â€ŤŮˆŮ† ْا‏ 28. Ä°nananlar, din kardeĹ&#x;leri olan mĂźminleri bÄąrakÄąp da Allah’a ve Elçisi’ne karĹ&#x;Äą savaĹ&#x; açan kâfirleri kendilerine samimi dost, koruyucu, yĂśnetici, yandaĹ&#x;, mĂźttefik ve veli edinmesinler. ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ kR( ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ˆ ŮŽ !Ů’ AŮŽ RŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏oŮ’ ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Dikkat edin; her kim bĂśyle bir Ĺ&#x;ey yapacak olursa, Allah ile bĂźtĂźn baÄ&#x;larÄąnÄą koparmÄąĹ&#x; olur. G Ů‹0 !;Ů° Ů? "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů?; ا‏8ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ اَ ْن‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ Ancak kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeye karĹ&#x;Äą korunmak için onlardan gĂśrĂźnmeniz, onlara dostunuzmuĹ&#x; gibi davranmanÄąz hariç. Kâfirlerin kĂśtĂźlĂźklerine karĹ&#x;Äą kendinizi korumak için, MĂźslĂźmanlara zarar vermemek Ĺ&#x;artÄąyla bĂśyle bir tedbir alabilirsiniz. Ä°slâm âlimlerinin ve yĂśneticilerinin emirleri doÄ&#x;rultusunda, kâfirlerin
arasına sızarak müminler adına casusluk faaliyetlerinde bulunmak amacıyla da bu tür tedbirlere başvurulabilir. ﴾٢٨﴿ ُ E=( &َ ا ْا ِ ّٰ ] َ ِ َواQُ0 % ُ ّٰ "ُ ^ُ ُرCِّ َ 1ُ َو َ ْ 5َ ا
Bununla birlikte, Allah asıl kendisinden korkmanızı size öğütlüyor! O hâlde, zalimlerin tehditlerinden korkmayın; asıl Allah’ın emirlerini çiğnemekten sakının! Unutmayın ki, eninde sonunda dönüş Allah’adır. ا ُ0 ّٰ Qُ &ْ Aَ ,ْ 1َ ُ)و ُه7ْ ُ ور ُ^ ْ" اَ ْو ِ )ُ ?ُ kR( َ ْ ُ اi ُ اِ ْنoْ Vُ 29. Ey İslâm davetçisi! De ki: “Kalplerinizdeki düşünce ve niyetleri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onları bilir.” َ ْ kRِ َ ات َو َ ّ kRِ َ "ُ Aَ ,ْ 1َ َو ض ِ َ &ٰ % ا 0 ِ ْرIا
“Bunların da ötesinde, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilmektedir.” ﴾٢٩﴿ ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ ا ُ ّٰ َو
“Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.” Dolayısıyla, zalimlerle dost olup müminlere düşmanlık besleyenlere Hesap Günü’nde cezalarını vermeye de kadirdir: G ُ ْ ِ Bْ Aَ &ِ َ َ َوP ً اH اَ َ ً)اG Qُ Uَ !ْ َ َ@ َوUَ !ْ َ َ َ ُّد َ ْ اَ ّ َنP ٍء َ ْ ُ ٍEْ a َ ْ ِ Bْ Aَ &ِ َ َ ٍ ْ 5َ oُّ ^ُ )ُ xِ َ ْ َم1َ ا0 )ً !,( َ 30. O Gün her insan, yapmış olduğu bütün iyilik ve kötülükleri karşısında hazır bulacak ve o kötülüklerin kendisinden uzak olmasını ne kadar da arzu edecek! Ama ne var ki, son pişmanlık fayda vermeyecek. ﴾٣٠﴿ دcِ 7َ ,ِ ْ ِ ٌفsrُ ا َر ُ ّٰ َوQُ0 % ُ ّٰ "ُ ^ُ ُرCِّ َ 1ُ َو َ ْ 5َ ا
Dikkat edin; Allah, kendisine karşı gelmemeniz konusunda duyarlı ve dikkatli olmanızı size öğütlüyor. Hiç kuşkusuz Allah, emir ve yasaklarını dikkate alan kullarına karşı çok şefkatlidir. Fakat bu şefkatin tecelli etmesi için, kulların yapması gerekenler var: PEYGAMBER’E İTAAT ُ َ 5ُ ْ" ُذT ُ َ ْ ِ Jْ 1َ ا َو ُ 7ْ 7ِ ْ 1ُ k5 ﴾٣١﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا َ ّٰ َن7ُّ ِ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ اِ ْنoْ Vُ ( ,ُ 7ِ َ ّ َR ا ُ ّٰ " َو0 ْ T ُ ّٰ "ُ T
31. Ey Muhammed! Allah’ı sevdiğini iddia eden ve O’nun sevgisini kazanmak isteyen kimselere de ki: “Eğer gerçekten Allah’ı seviyorsanız, O’nun emirlerini size ileten, açıklayan ve uygulayan bir
Elçi olarak bana ve bana indirilen Kur’ân’a itaat edin ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Hiç kuşkusuz Allah, pişmanlıkla tövbe edildiği takdirde en büyük günahları bile bağışlayandır, merhamet edendir.” ل َ ّٰ ا,! Mَ ُ َ ّ ا َوا ُ p( َ اoْ Vُ 32. Peygamber’in Sünneti’ni dikkate almaksızın İslâm’ı yaşayabileceklerini zanneden gafillere de ki: “Allah’ın kitabına ve bu kitabın pratik açılımını, en mükemmel uygulamasını ortaya koyan Peygamber’e itaat edin!” َ ْاS ُّ ِ 1ُ Iَ ا ﴾٣٢﴿ َ 1 ( Rِ T َ ّٰ ِ ّ َنRَ ِ ْن َ َ ّ َ ْ اRَ Ama eğer yüz çevirirlerse, şunu iyi bilsinler ki, Allah’ın kitabına veya Elçisi’ne karşı gelmek Allah’a karşı gelmek demektir. Bu da onu inkâr etmek anlamına gelir ki, Allah da inkâr edenleri sevmez! Sevmediği için de onları doğru yola iletmez. Oysa Peygambere itaat edilmesi gerektiğini en iyi Yahudi ve Hristiyanların bilmesi gerekirdi. Zira daha önce nice peygamberler gelip geçmişti: َ &( َ ,َ ] ْاAَ َ ! َ" َو ٰا َل ِ ْ& ٰ َن:( ٰ ْ ِ ' َو ٰا َل ا ﴾٣٣﴿ + ّٰ اِ ّ َن ْ َ ا * ً 5ُ ] ٰا َد َم َوG ٰ َ ?ا 33. Gerçekten Allah, insanlığın ataları sayılan Âdem ile Nuh’u ve içinde birçok peygamberin yetiştiği İbrahim ailesini ve İmran32 ailesini kötülüklerden, çirkinliklerden arındırıp güzel özelliklerle donatarak bütün insanlık âlemine üstün bir örnek kılmıştır. ُ ,ْ َ ً 1َ ّ ُذ ِّر 0 ٍ ,ْ َ ْ ِ @َ H
34. Birbirlerinin soyundan gelen ve tevhid sancağını elden ele taşıyan öncü bir nesil olarak. ﴾٣٤﴿ "Mٌ !A( َ ٌ !&( َ ا ُ ّٰ َو Allah her şeyi işitendir, bilendir. Yahudilerin yalancılıkla suçladığı, Hristiyanların ise aşırı yücelterek ilâhlaştırdığı İsa Peygamber’in gerçek hayat hikâyesine gelince:
32
Bu âyette adı geçen Đmrân, Hz. Meryem’in babasıdır. Musa Peygamber’in babasının adı da Đmrân’dı, fakat burada kastedilen o değildir.
MERYEM ŮŽ Ů‘ BŮ’ Â…Ů? !&( % ‍ا‏ ŮŽ 5َ‍ ا‏/ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏kM UŮ‘ ( Ů? oŮ’ 7ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ 8ŮŽ RŮŽ ‍ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ًعا‏kU( Ů’ ŮŽ kR( ŮŽ /ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?ت‏CŮŽ 5ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ا ŮŽ اَ Ů?ŘŞ Ů? Ů’& Ů° َن ŮŽŘą Ů?ّب ا‏ Ů’ B Ů? ŮŽ VŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ﴞ٣ټ﴿ "Ů? !A( ,ŮŽ ‍ْا‏
35. Hani bir zamanlar, Ä°mrân’Ĺn Hanne binti FâkĂťd adÄąndaki hanÄąmÄą Allah’a el açĹp yalvararak, “Ya Rab!â€? demiĹ&#x;ti, “KarnÄąmda taĹ&#x;ÄądÄąÄ&#x;Äąm ciÄ&#x;erparemi, biricik evladÄąmÄą tĂźm varlÄąÄ&#x;Äąyla senin hizmetine adadÄąm, bu adaÄ&#x;ÄąmÄą benden kabul eyle! DoÄ&#x;rusu sen her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;iten, her Ĺ&#x;eyi bilensin!â€? ŮŽŮ‘ ˆ Ů? Ů’ ^ŮŽ Ů? ^ŮŽ C ‍ا‏ k5Ů‘ ( Ů?‍] ŮŽŮˆŘ§â€ŹM yŮ’Ů° 5I
ŮŽ ‍ Ů?" Ů? ŮŽ& ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źk5Ů‘ ( Ů?‍ ŮŽŘą Ů?ّب ا‏BŮ’ ŮŽ VŮŽ @ŮŽ Ů’8,ŮŽ l ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ RŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍] ŮŽŮˆâ€Ź0 yŮ’Ů° 5Ů?‍ ا‏G@ŮŽ 8Ů? ,Ů’ l ŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹB 0 Ů’ ,ŮŽ l
ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? @ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆ Ů?Ř° Ů?ّع‏/ŮŽ Ů? :ŮŽ CŮ? ! ( Ů?‍ ا‏kG5Ů‘ ( Ů?‍ ŮŽ" ŮŽŮˆŘ§â€Ź1ŮŽ Ů’ ŮŽ @ŮŽ 8Ů? !Ů’ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ ﴞ٣ٌ﴿ "! Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ Ů? #( ŮŽ Ů‘ ‍ ن ا‏ 36. Nihayet Hanne çocuÄ&#x;unu doÄ&#x;urunca, —Allah onun ne doÄ&#x;urduÄ&#x;unu gayet iyi bildiÄ&#x;i hâlde— durumunu O’na arz ederek, “Ey Rabb’im!â€? dedi, “Ben bir kÄąz çocuÄ&#x;u dĂźnyaya getirdim. Oysa erkek çocuk umuyordum. ÇßnkĂź erkek, kÄąz gibi gßçsĂźz ve korunmaya muhtaç deÄ&#x;ildir. Erkek çocuk kÄąza gĂśre daha gßçlĂź ve dayanÄąklÄą olduÄ&#x;u için benim adaÄ&#x;Äąma daha uygun dĂźĹ&#x;erdi. AyrÄąca, mabet hizmetlerine yalnÄązca erkek çocuklar kabul ediliyor. Fakat ben yine de sĂśzĂźmĂź tutuyorum. Ona Meryem ismini veriyor, kendisini ve neslinden gelecek olanlarÄą o lânetlenmiĹ&#x; Ĺ&#x;eytanÄąn kĂśtĂźlĂźklerine karĹ&#x;Äą sana emanet ediyorum.â€?
0 1ŮŽ Ů‘ Ů? ^ŮŽ ‍ ŮŽ@ َز‏AŮŽ ŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź
UŮ‹ % Ů? 7Ů? ;ŮŽ Ů? @ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ@ َع‏AŮŽ 7ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ 8ŮŽ RŮŽ ŮŽ ' ŮŽ Ů‹ 7ŮŽ 5ŮŽ @ŮŽ 8ŮŽ 7ŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů? ŮŽŮˆŘ§â€Ź% ŮŽ ' ŮŽ ‍ ل‏
37. BĂśylece Allah, Meryem’i kendi yolunda adanmÄąĹ&#x; kÄąymetli bir adak olarak gĂźzelce kabul buyurdu ve onu nadide bir çiçek gibi gĂźzelce yetiĹ&#x;tirdi. Çekilen kura sonucunda, mabedin koruyucularÄąndan biri olan Zekeriya Peygamber onun eÄ&#x;itim ve bakÄąmÄąnÄą Ăźstlendi. ŮŽ VŮŽ M VŮ‹ ْ‍ Ů?عز‏:ŮŽ )ŮŽ Ů’U Ů? )ŮŽ # ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ŮŽ :Ů? BŮ’ ŮŽ VŮŽ ‍ا‏0 CŮŽ Ů°: /Ů? ŮŽ ]5Ů‘Ů° َ‍ Ů?" ا‏1ŮŽ Ů’ ŮŽ 1ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ ‍ ŮŽ& َد‏AŮŽ Ů‘ ^Ů? ŮŽ ‍اب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ* ŮŽ Ů’ &Ů? ‍ ْا‏1ŮŽ Ů‘ Ů? ^ŮŽ ‍ Ů’! ŮŽ@ َز‏AŮŽ ŮŽ oŮŽ a G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?ز Ů?ق‏1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٣٧﴿ ‍ ب‏ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ ' Ů? Ů?EŮ’ ŮŽJ Ů? ‍ Ů?إ‏ Ů? %
Zekeriya ne zaman Meryem’i mabette ziyaret etse, yanÄąnda tĂźrlĂź tĂźrlĂź yiyecekler gĂśrĂźrdĂź. Bunun Ăźzerine, hayret ve hayranlÄąkla ona sordu: “Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?â€? Meryem de, “Bunlar Allah katÄąndandÄąr. Bu yiyecekleri yaratan ve bana
ulaĹ&#x;masÄąnÄą saÄ&#x;layan Allah’tÄąr. ÇßnkĂź Allah, dilediÄ&#x;ine hiç beklemediÄ&#x;i imkânlar yaratarak sÄąnÄąrsÄąz nimetler bahĹ&#x;eder!â€? dedi. QMŮ? ŮŽ Ů‘ ‍ َع‏1ŮŽ Ů‘ Ů? ^ŮŽ ‍ ŮŽŘŻ ŮŽ َز‏/ŮŽ Ů? UŮŽ :Ů? 38. Ä°Ĺ&#x;te o sÄąrada, Allah’Ĺn Ăśzel korumasÄą altÄąndaki bu tertemiz çocuÄ&#x;u gĂśrĂźp imrenen Zekeriya, ilerlemiĹ&#x; yaĹ&#x;Äąna raÄ&#x;men Rabb’ine el açĹp Ĺ&#x;Ăśyle yalvardÄą: ŮŽ Ů‹ 1ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Ř° Ů?ّع‏/Ů’ ŮŽ 5)Ů? ŮŽ Ů’ Ů? k ( SŮ’ :ŮŽ ‍ Ů„ ŮŽŘą Ů?ّب‏ ŮŽ VŮŽ Ů?Ů‘ Â…Ů? !&( ŮŽ /ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ً ا‏M 7ŮŽ !Ů‘Ů? p ﴞ٣٨﴿ ‍ Ů?إ‏G ŮŽ ) ‍ا‏
“Ey Rabb’im, benden sonra Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄąn yoldan çĹkacaÄ&#x;Äąndan korkuyorum. Bu Ăźmmetin, Meryem gibi tertemiz bir nesle ihtiyacÄą var. Sonsuz lĂźtuf ve rahmetinle bana katÄąndan bĂśyle hayÄąrlÄą ve temiz bir nesil baÄ&#x;ÄąĹ&#x;la! KuĹ&#x;ku yok ki, sen bĂźtĂźn dualarÄą iĹ&#x;itir ve karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą verirsin.â€? ZEKERÄ°YA’YA MĂœJDE G AŮ° & ‍ ْا‏Q Ů’ ‍ َد‏UŮŽ RŮŽ G Ů’ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ‍اب‏ & ‍ا‏ k R k A = 1 " ‡
V : â€ŤŮˆâ€Ź T [ Ů’ Ů? (ŮŽ Ů? ŮŒŮ? ŮŽŮ? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? *Ů? ŮŽ Ů? 39. Derken, Zekeriya mabette namaza durduÄ&#x;u bir sÄąrada melekler ona Ĺ&#x;Ăśyle seslendiler: ŮŽ Ů? VŮ‹ )Ů?Ů‘ =ŮŽ Ů? ]!Ů° Ů’ !ŮŽ Ů? ‍ Ů? ŮŽŮƒâ€Ź ŮŽ ( Ů? = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? !“ 7Ů? 5ŮŽ ‍' Ů?= ًعا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٣ي﴿ + Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? Ů? &ŮŽ AŮ? T Ů‘Ů° ‍اَ Ů‘ َن‏ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆ ŮŽ Ů?Ů‘! Ů‹)ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ 7ŮŽ 1Ů? ŮŽ ‍ا‏
“Ey Zekeriya, sana mĂźjdeler olsun! Allah sana Ĺ&#x;u ihtiyarlÄąk çaÄ&#x;Äąnda, ‘DĂźrĂźstlĂźk ve erdemliliÄ&#x;iyle hep canlÄą kalacak, sĂźrekli gĂśnĂźllerde yaĹ&#x;ayacak’ anlamÄąna gelen Yahya adÄąnda tertemiz bir çocuÄ&#x;unun olacaÄ&#x;ÄąnÄą mĂźjdeliyor. Bu çocuk, Allah’Ĺn kelimesini, yani ‘Ol!’ emriyle babasÄąz olarak yaratacaÄ&#x;Äą Ä°sa Mesih’i tasdik edecektir. Ä°htiyar bir baba ve kÄąsÄąr bir anneden doÄ&#x;makla, Hz. Ä°sa’nÄąn da —Allah’Ĺn dilemesiyle— babasÄąz doÄ&#x;abileceÄ&#x;ini en gĂźzel bir Ăśrnek ve canlÄą bir Ĺ&#x;ahit olarak fiilen gĂśsterecek, bĂźyĂźyĂźnce de bizzat Hz. Ä°sa’ya iman edip getirdiklerini onaylayacaktÄąr. O, Ăźzerinde Ăśnderlik ve bĂźyĂźklĂźk vasfÄąnÄą taĹ&#x;Äąyan bir efendi, son derece iffetli ve seçkin kullar arasÄąnda yer alan bir peygamber olacaktÄąr.â€? ŮŽ VŮŽ Ů? 1ŮŽ ]5Ů‘Ů° َ‍ Ů„ ŮŽŘą Ů?ّب ا‏ ŮŒ0 VŮ? ŮŽ k ( َ‍ا ŮŽ ا‏ Ů’ ‍ َ‚ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? ‍ ْا‏kŮŽ UŮ? ŮŽJAŮŽ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ ŮŒŮ… ŮŽŮˆâ€ŹvŮŽ FŮ? k ( ‍ Ů?ن‏T 40. Allah’tan Ăźmmeti için hayÄąrlÄą bir nesil isteyen, fakat bu dua karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda Allah’Ĺn kendisine bir çocuk ihsan edeceÄ&#x;ini hiç beklemeyen Zekeriya hayretler içinde, “Ey Rabb’im!â€? dedi, “Bana ihtiyarlÄąk gelip çatmÄąĹ&#x;ken, Ăźstelik hanÄąmÄąm da kÄąsÄąr olduÄ&#x;u hâlde nasÄąl çocuÄ&#x;um olabilir?â€? (Meryem, 19/8)
ŮŽ VŮŽ G ŮŽ 1ŮŽ ŮŽ oŮ? ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٤٠﴿ ‍ Ů?إ‏ Ů? Ů‘Ů° /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ‍ ل‏ Melek, â€œĂ–yle ama,â€? dedi, “Allah dilediÄ&#x;ini dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde yaratÄąr!â€? ŮŽ VŮŽ Ů‹0 1ŮŽ ‍ ٰا‏kG ( oŮ’ ,ŮŽ #‍ا‏ Ů’ ‍ Ů„ ŮŽŘą Ů‘Ů?ب‏
41. Zekeriya, “Ey Rabb’im, oÄ&#x;lum olacaÄ&#x;Äąna dair bana bir alâmet gĂśster ki, bundan iyice emin olayÄąm ve halkÄąm da buna inansÄąn!â€? dedi. ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏/ŮŽ 8Ů? 1ŮŽ ‍ Ů„ ٰا‏ Ů° „َ ‍ س‏ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ VŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏0 ZŮ‹ Ů’ ‍ َع‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů… ا‏ 1 ‍ا‏ y A U ‍ا‏ " A T I Ů‘ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů?
Allah, “Senin alâmetin Ĺ&#x;udur ki, hasta olmadÄąÄ&#x;Äąn hâlde ßç gĂźn boyunca dilin tutulacak ve insanlarla ancak iĹ&#x;aret diliyle konuĹ&#x;abileceksin. ŮŽ Ů’ I‍ا‏ ﴞ٤٥﴿ ‍ ع‏ Ů? Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkŮ?Ů‘ Ů? ,ŮŽ Ů’ Ů? †ْ 7Ů?Ů‘ ŮŽ ‍ًا ŮŽŮˆâ€ŹEy( ^ŮŽ /ŮŽ ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§ Ů’Ř° Ů?^ Ů’ َع‏ cŮ? T
Fakat bu hâlde bile, “Ne yapayÄąm, dilim dĂśnmĂźyordu, konuĹ&#x;amÄąyordum; bu yĂźzden insanlara hakkÄą tebliÄ&#x; edemedim!â€? deme. El kol hareketleriyle bile olsa, O’nun âyetlerini sĂźrekli gĂźndemde tutarak Rabb’ini çokça zikret, hem kalbinle, hem davranÄąĹ&#x;larÄąnla O’nun adÄąnÄą yĂźcelterek gece gĂźndĂźz tesbih et!â€? dedi. Bu arada ilâhĂŽ kudret, Meryem’i bĂźyĂźk gĂśrev için hazÄąrlÄąyordu: MERYEM EĞİTÄ°LÄ°YOR G AŮ° & ‍ ْا‏B ŮŽ VŮŽ â€ŤŮˆŘ§ ْذ‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° G ŮŽ 5Ů? ]AŮ° ŮŽ /! ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ْا‏% ŮŽ Ů‘ Ů° Ů° Ů? ﴞ٤٢﴿ + ?‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź â€ŤŮƒâ€Ź @ p â€ŤŮˆâ€Ź /! ?‍ا‏ ‍ا‏ ‍ن‏ ‍ا‏ " 1
1 T [ Ů‘ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů?ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? 42. Hani melekler, Meryem’e Ĺ&#x;Ăśyle seslenmiĹ&#x;lerdi: “Ey Meryem! Allah seni insanlar arasÄąndan seçip tertemiz kÄąldÄą ve yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;Äąn çaÄ&#x;daki bĂźtĂźn kadÄąnlar arasÄąnda seçkin ve ĂźstĂźn bir konuma yĂźkseltti.â€? Ů’ "Ů? 1ŮŽ Ů’ ŮŽ 1ŮŽ ŮŽ ,( ^Ů? ‍ ŮŽ ŮŽÂ… ا Ů‘ ŮŽ ا‏k,( ^ŮŽ ‍اع‏ ﴞ٤٣﴿ + Ů’ ‍ ()ŮŠ ŮŽŮˆâ€ŹxŮ? ‍ا‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/Ů? Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? k8( UŮ? V‍ا‏
43. “Ey Meryem! Rabb’ine gĂśnĂźlden baÄ&#x;lÄąlÄąkla kulluk et, O’nun huzurunda secdeye kapan ve kadÄąnlarÄąn mabede girmesini yasaklayan Yahudi din adamlarÄąna raÄ&#x;men cemaatle namaza katÄąl ve Rablerinin huzurunda saygÄąyla eÄ&#x;ilerek rĂźkĂť eden mĂźminlerle birlikte sen de rĂźkĂť et!â€? B ŮŽ Ů’U^Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źu"ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ oŮ? Ů? TŮ’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? 1Ů?Ů‘ َ‍ ŮŽ Ů?@ Ů’" ا‏vŮŽ VŮ’ َ‍ Ů?; َن ا‏AŮ’ 1Ů? ‍ Ů?@ Ů’" اŮ? ْذ‏1ŮŽŮ’ ) ŮŽ B ŮŽ Ů’U^Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ0 !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏QŮ? !' ( 5Ů? S Ů? !Ů’ ŮŽJ ‍ Ů?ŘĄ ْا‏G7ŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů? Ů’ ا‏/ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ﴞ٤٤﴿ ‍ Ů?= Ů?& َن‏8ŮŽ Ů’i1ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" اŮ? ْذ‏1ŮŽŮ’ ) ŮŽ
44. Ey Muhammed! Ä°Ĺ&#x;te bunlar senin daha Ăśnce hiç bilmediÄ&#x;in, fakat sana vahiyle bildirdiÄ&#x;imiz gayb haberlerindendir. Yoksa içlerinden hangisi Meryem’i himayesine alacak diye aralarÄąnda
kura çekmek Ăźzere kalemlerini suya attÄąklarÄą sÄąrada, hangisinin kalemi ilk Ăśnce akÄąntÄąya kapÄąlÄąp gidecek de kurayÄą kazanacak diye merak ve heyecanla bekleĹ&#x;irlerken, sen onlarÄąn yanÄąnda deÄ&#x;ildin. Onlar bu konuyu tartÄąĹ&#x;Äąrlarken de yanlarÄąnda bulunmuyordun. DolayÄąsÄąyla, insanoÄ&#x;lunun bilgi ve tecrĂźbe sÄąnÄąrlarÄąnÄą aĹ&#x;an bu ve benzeri olaylarÄą bizzat gĂśrmĂźĹ&#x;çesine haber vermen, senin hak peygamber olduÄ&#x;unu gĂśsteren delillerden biridir. Ä°SA’NIN MĂœJDELENMESÄ° ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ů?Ůƒâ€Ź ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ ْا‏B "ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? ‍ا‏ Ů’ ]%! ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů?" اŮ? Ů‘ َن‏1ŮŽ Ů’ ŮŽ 1ŮŽ Ů? T Ů? ŮŽ VŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ŮŽ ( †! Ů? %( &ŮŽ ‍ ْا‏QŮ? &Ů? Ů’ Ů?‍ ا‏Q•Ů? Ů’U Ů? Ů? &ŮŽ AŮ? T 45. Hani melekler, “Ey Meryem!â€? demiĹ&#x;lerdi, “Allah seni, kendi katÄąndan gĂśndereceÄ&#x;i bir kelimeyle, yani “Ol!â€? emriyle mucizevi bir Ĺ&#x;ekilde rahminde yaratacaÄ&#x;Äą bir çocuk ile mĂźjdeliyor ki, adÄą Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa Mesih’tir.â€? Ů° Ů’ ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ Ů?Ů‘ kRŮ? @Ů‹ !#( â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ( ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ &Ů? ‍ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ ْا‏a ﴞ٤ټ﴿ + Ů? I‍ا‏ *
“DĂźnyada da âhirette de saygÄąn, çok deÄ&#x;erli bir kul ve Allah’a en yakÄąn olanlardan, O’nun hoĹ&#x;nutluÄ&#x;una ermiĹ&#x; bĂźyĂźk bir peygamberdir.â€? ŮŽ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ "Ů? AŮ?Ů‘ T ŮŽ ( Ů? = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹvŮ‹ @Ů’ ^ŮŽ ‍ ْا ŮŽ& Ů’@ Ů?) ŮŽŮˆâ€ŹkRŮ? ‍ س‏ ﴞ٤ٌ﴿ + ŮŽ U ‍ا‏ 46. “Hem doÄ&#x;ar doÄ&#x;maz beĹ&#x;ikte iken, hem de Allah’Ĺn izniyle bĂźyĂźyĂźp yetiĹ&#x;kin bir adam olarak insanlarla konuĹ&#x;acak ve son derece erdemli ve iyiliksever bir kimse olacaktÄąr.â€? ŮŽ VŮŽ ŮŒ0 G ŮŽ 1ŮŽ ŮŽ Ů? AŮ? Ů’i1ŮŽ ‍ا‏ Ů? 1ŮŽ ]5Ů‘Ů° َ‍ ŮŽŘą Ů‘Ů?ب ا‏BŮ’ ŮŽ VŮŽ ‍Ů?إ‏0 ŮŽ ŮŽ kU( %Ů’ % Ů? Ů‘Ů° /Ů? Ů? CŮ° ^ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ &Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŒ) ŮŽŮˆâ€Źk ( ‍ Ů?ن‏T 47. Bu sĂśzler Ăźzerine Meryem Ĺ&#x;aĹ&#x;kÄąnlÄąkla, “Ey Rabb’im, bana hiç erkek eli deÄ&#x;mediÄ&#x;i hâlde benim nasÄąl çocuÄ&#x;um olabilir?â€? diye sordu. Melek dedi ki: “Allah dilerse elbette olur. Ä°Ĺ&#x;te Allah bĂśyle dilediÄ&#x;ini dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde yaratÄąr!â€? Ů? !ŮŽ RŮŽ Ů’ ^Ů? QŮ? ŮŽ ‍ ل‏ Ů? ;Ů? 1ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ ‍] اَ Ů’ Ů‹ ا‏G Ů°HVŮŽ ‍اŮ? َذا‏ ﴞ٤٧﴿ ‍ Ů?ن‏T “Bir Ĺ&#x;eyin olmasÄąnÄą diledi mi, ona sadece ‘Ol!’ der; o da hemen oluverir.â€? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ& ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹTŮ’ Ů? ‍ ب ŮŽŮˆ ْا‏ ﴞ٤٨﴿ o! MŮŽ xŮ’( 5I‍ا‏ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? Ů’ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź1‍ Ů’ ٰع‏8 ‍ا‏ Ů? ‍ ْا‏QŮ? &Ů? AŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 48. “Senin çocuÄ&#x;un Ăśyle bĂźyĂźk bir insan olacak ki, Allah ona hem kutsal kitaplarÄąn ĂśzĂźnĂź ve ilâhĂŽ bilgiyi pratik hayata uygulama yeteneÄ&#x;i olan hikmeti, hem de Tevrat’Ĺ ve Ä°ncil’i ĂśÄ&#x;retecek.â€?
َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ ] ٰ ِ اI ُ َ ُ Aُ ْaَ اkG5ّ ( َْ*" اT ُ ِّ ٍ ِ ْ َر1َ ٰ ِ "ْ T ُ 8ُ [ْ # ِْ َ ّ َ^ َ@ ْ! َ ِ ا+ ً ُ َو َر E ِ )ْ Vَ k5ّ ( َ اo1 ِ ّ ( ْ" ِ َ اT َ ُنT ُ !َ Rَ Qِ !R( ُ ُْ 5َ Rَ ا ِM ّٰ ًا ِ ِ ْذ ِنEْ p
49. “Ve onu, İsrailoğulları’na şu gerçekleri bildiren bir elçi yapacak:” ‘Bakın, ben size Rabb’iniz tarafından peygamberliğimi kanıtlayan bir delil, bir mucize getirdim: Size çamurdan kuşa benzer bir şekil yapıp ona üfleyeceğim ve Allah’ın izniyle o derhâl gerçek bir kuş olup uçuverecek.’ َ ْ َوQَ &َ ^ْ Iا َ ْ tُ ِ ْ َُوا ُ ِ !ُ ُ kR( *ن ُ [ُ 7ِّ 5َ ُ َواM ا َ ُ وa "0 ْ T ِ ّٰ ْا َ& ْ ٰ ] ِ ِ ْذ ِنkِ 'ْ ُص َوا َ َ ْ Iا ِ )َ ّ َ َ َن َوAُ ^ُ ْ َ &َ ِ "ْ T
‘Yine Allah’ın izniyle, doğuştan kör olanları ve cüzzamlıları iyileştireceğim. Ve Allah’ın izniyle ölüleri dirilteceğim. Ayrıca, evlerinizde neler yiyip içtiğinizi ve neler saklayıp biriktirdiğinizi Rabb’imin vahyi sayesinde size haber vereceğim.’ ٰ َ /َ ِ ٰذkR( اِ ّ َن ُ َ ً 1َ I ﴾٤٩﴿ + Mَ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT ‘Eğer gerçekten inanan kimseler iseniz ve hakikati olduğu gibi kabullenmeye niyetiniz varsa, elbette bunlar, size benim gerçek bir Peygamber olduğumu kanıtlayan açık ve kesin birer delildir.’ ُ !ْ Aَ َ ' ِّ َم ُ َ oَ ّ ' ُ ِ ِ َو1 ْ ٰر8 ا َ ّ َ ِ ) ّ ََي1َ + َ ْ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ َو "ْ T َ ,ْ َ "ْ T ِ I ُ يC( َ ّ ا
50. ‘Ayrıca, benden önce indirilmiş olan Tevrat’ı —zamanla değiştirilmiş olan kısımlarını düzelterek— onaylamak ve bir zamanlar size yasak edilenlerin bir kısmını, kıyamete kadar sürecek evrensel hükümler olmadıkları için helâl kılmak amacıyla gönderildim.’ ُ ِّ ٍ ِ ْ َر1َ ٰ ِ "ْ T ُ 8ُ [ْ # ﴾٥٠﴿ ن َ ّٰ َ ّ َ ُ; اR "ْ T ِ ,! ُ p( َا َوا ِ َو ‘İşte, Peygamberliğimi ispatlamak üzere size Rabb’inizden apaçık deliller ve mucizeler getirdim. O hâlde, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin!’ ٌ ? َ ا ُ ُّ َو َرk ّ ( ا َ َر ﴾٥١﴿ "ٌ !;( 8َ %ْ ُ ط ّٰ اِ ّ َن ْ R "ْ T ِ اCَ ٰ: ُه0 ُ)و7ُ َ 51. ‘Gerçek şu ki, Allah benim de Rabb’imdir sizin de Rabb’inizdir. Öyleyse yalnızca O’na kulluk edin; işte dosdoğru yol budur.’ İSA ve HAVARİLER َ Vَ َ ْ T ُ ْ ُ@ ُ" ْاU ِ ]%! َّ ' ا ِ0 ّٰ ] َ ِي اGْ= ( ر ٰ ( َ 5َ ل َ ْ ا َ َ اG&َ ّ Aَ Rَ
52. Ä°sa, onlardaki inkârcÄą ve inatçĹ tavrÄą sezince, etrafÄąndaki mĂźminlere seslenerek, “Allah yolunda baĹ&#x;lattÄąÄ&#x;Äąm mĂźcadelede kimler bana canÄąyla malÄąyla destek ve yardÄąmcÄą olacak?â€? diye sordu. ŮŽ VŮŽ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM
ﴞټ٢﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮ? %Ů’ Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? )Ů’ @ŮŽ q‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? UŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ٰا‏M ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ْ= Ů?ع‏ ŮŽ 5َ‍ Ů’ Ů? ا‏5ŮŽ ‍ َن‏1Ů?Ů‘ ‍اع‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů„ ْا‏ Bunun Ăźzerine, havariler derhâl ileri atÄąlarak dediler ki: “Allah’Ĺn Elçisi’nin yardÄąmcÄąlarÄą biziz! Zira biz Allah’a yĂźrekten iman etmiĹ&#x;iz. Ĺžahit ol ki, biz tĂźm benliÄ&#x;imizle Rabb’imizin emirlerine teslim olan, O’na boyun eÄ&#x;en kimseleriz!â€? Ů’ R ‍ ل‏ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏UŮŽ ,Ů’ 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹB ŮŽ Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ UŮŽ 7Ů’ 8Ů? ^ ŮŽ ﴞټ٣﴿ ŮŽ 1)( :Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? UŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ٰا‏GUŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍َع‏ 53. “Ey Rabb’imiz! Bize gĂśnderdiÄ&#x;in bĂźtĂźn kitaplara, bĂźtĂźn vahiylere iman ettik ve bu vahiyleri bize ileten Peygamber’in emrine tabi olduk. O hâlde, bizi hakikate tanÄąklÄąk eden Ĺ&#x;ahitlerle birlikte yaz ya Rab!â€? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€ŹT ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞټ٤﴿ cŮŽ 1 ( ^Ů? &ŮŽ ‍ Ů? ْا‏EŮ’ a ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 Ů‘Ů° ŮŽ T
54. Derken, Ĺ&#x;eytanĂŽ dĂźzenlerinin sarsÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśren inkârcÄąlar, Elçi’yi ve izinden gidenleri yok etmek ve Allah’Ĺn nurunu sĂśndĂźrmek için nice entrikalar dĂźzenlediler, gizli gizli tuzaklar ve plânlar kurdular. Fakat Allah da bir plân kuruyordu. Hem de hiçbir gĂźcĂźn karĹ&#x;Äą koyamayacaÄ&#x;Äą ve daima en hayÄąrlÄą, en gĂźzel sonuçlara ulaĹ&#x;tÄąran mĂźthiĹ&#x; bir plân... Ă–yle ya, Allah plân kuranlarÄąn en hayÄąrlÄąsÄądÄąr. Ä°Ĺ&#x;te bu ilahi plandan dolayÄądÄąr ki, Ä°sa Peygamber’i yakalamak Ăźzere baskÄąn dĂźzenleyen RomalÄą askerler, onun yerine, onu ihbar eden ve Allah tarafÄąndan tÄąpatÄąp Ä°sa’ya benzetilen hain YahĂťda Ä°skariyot’u yakalayÄąp çarmÄąha gerdiler. Ä°SA ALLAH KATINA YĂœKSELÄ°YOR G Ů° ( 1ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ RŮ‘ ( ŮŽ 8ŮŽ Ů? k5Ů‘ ( Ů?‍] ا‏%! ŮŽ VŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ kŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?‍ ا‏/ŮŽ ,Ů? RŮ? ‍ ŮŽŮˆ َعا‏/! Ů? Ů‘Ů° ‍ ل‏ 55. Allah o vakit Ä°sa’ya demiĹ&#x;ti ki: “Ey Ä°sa! O zalimlerin seni bugĂźn burada ĂśldĂźrmelerine asla izin vermeyeceÄ&#x;im. Aksine, seni onlarÄąn elinden kurtarÄąp (Nisa, 4/157) selamete ileteceÄ&#x;im. Sonra da dilediÄ&#x;im bir vakitte bedenini farklÄą bir hayat boyutuna alarak seni vefat ettireceÄ&#x;im ve Ĺ&#x;anÄąnÄą yĂźceltip onurlandÄąrmak için seni kendi katÄąma yĂźkselteceÄ&#x;im.â€? ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆ Ů? ŮŽ Ů?Ů‘@ Ů? ŮŽŮƒ Ů? ŮŽ ا‏
“Gerek sana bahşedeceğim ilâhî yardım ve gerekse Son Elçi’ye göndereceğim Kur’ân sayesinde, seni inkârcıların kötülüklerinden ve çirkin iftiralarından koruyup arındıracağım. Böylece senin ne Yahudilerin iddia ettiği gibi bir yalancı ve ne de Hristiyanların iddia ettiği gibi Tanrı veya Tanrı’nın olmadığını, aksine, diğer Peygamberler gibi bir Peygamber ve seçkin bir kul olduğunu tüm insanlığa bildireceğim.” ِM &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ ] ٰ ِوا اG ُ َ ^َ َ 1C( َ ّ َْ َق اR َك,ُ 7َ َ ّ َ ا1C( َ ّ اoُ ِ # َ َو “Bu hakikatlere böylece iman ederek senin izinden giden gerçek müminleri, ta Diriliş Günü’ne kadar inkârcılardan üstün kılacağım.” ُ Uَ !ْ َ "ُ T ُ 'ْ َ Rَ "ْ T ُ ,ُ # ﴾٥٥﴿ ُ َنAِ 8َ ْi َ Qِ !R( "ْ 8ُ ْU^ُ &! َ R( "ْ T ِ ْ َ kَ ّ َ ُِ ّ َ" ا
“Ve sonunda hepiniz dönüp benim huzuruma geleceksiniz. İşte o zaman, dünyada iken anlaşmazlığa düştüğünüz her konuda aranızda nihaî hükmü vereceğim.” ٰ ْ َ! َو5ْ ) ا ُّ kRِ ً)ا1)( qَ ً اCَ َ "ْ @ُ ُ Cِّ َ ُ Rَ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َ ّ َ اRَ ﴾٥٦﴿ َ 1 ( ?
ِ Iا ِ 5َ ْ ِ "ْ @ُ َ َ ة َوbِ َ a 56. “Nankörlük edip âyetlerimi inkâr edenlere gelince; onları hem bu dünyada hem de âhirette şiddetle cezalandıracağım ve hiç kimse onlara yardım edemeyecek.” َ ّ اS َ &( ِ d َ ّ اAُ &ِ َ ا َوUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َواَ ّ َ ا ُّ ِ 1ُ Iَ ا ﴾٥٧﴿ + ِ َ ِ = ا ُ ّٰ " َو0 ْ :ُ َر# ُ ُ!@ ْ" ا ِ Rّ ( َ !ُ Rَ ت
57. “İman edip güzel ve yararlı işler yapanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını tam olarak verecektir. Doğrusu Allah, zulüm ve haksızlık yapanları sevmez.” ْ ِ ^ْ C ا ٰ ْ َ ِ /َ !ْ Aَ َ ُهAُ ْ85َ /َ ِ ٰذ ّ ت َو ﴾٥٨﴿ "! T ا 1 Iا ِ ( َ َ ِ ِ 58. Ey Muhammed! İşte biz bunları, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan ilâhî âyetler ve hikmetli öğütler olarak sana vahiy yoluyla okuyoruz: َ Vَ "َ ّ ُ اب ُ !َ Rَ ْ ^ُ Qُ َ ل ﴾٥٩﴿ ُنT ِ ّٰ )َ ْU ِ ]%! َ َم0 ٰا َدoَِ y&َ ^َ ا ٰ ( oََ y َ اِ ّ َن ٍ َ ُ ْ ِ Qُ ;َ Aَ a 59. Allah’a göre, babasız yaratılmış olması bakımından İsa’nın durumu, hem babasız hem de annesiz yaratılmış olan Âdem’in durumu gibidir: Allah onu topraktan yarattı, sonra ona ‘Ol!’ dedi, o da hemen oluverdi. Ey Hristiyanlar! İşte İsa Peygamber de Âdem’in yaratılması gibi Allah’ın “Ol!” emriyle yaratılmış bir kuldur; asla Allah’ın oğlu değildir. İsa babasız yaratıldığı için Allah’ın oğlu olsaydı,
anasız ve babasız olarak yaratılan Âdem’in buna daha lâyık olması gerekmez miydi? Oysa Âdem Allah’ın oğlu değil, diğer bütün insanlar gibi bir insan, bir kuldur ki, Hristiyanlar da bunu böyle kabul ederler. O hâlde, İsa Peygamber’den yıllarca sonra ortaya atılan ve kilisenin bir iman esası hâline getirdiği “İsa’nın Allah veya Allah’ın oğlu” iddiası bâtıl bir iddiadır. ُ َ vََ R /َ ِّ اَ ْ َ ُّ ِ ْ َر ﴾٦٠﴿ َ 1w( َ &ْ &ُ ْ ِ َ ْاT 60. Gerçek, sizden veya onlardan kaynaklanan kuruntu ve iddialar değil, Rabb’inden gelendir. Ve Rabb’inden sana, hakikatin ta kendisi olan bu Kur’ân gelmiştir. O hâlde, sakın şüpheye kapılanlardan olma! LANETLEŞME G َ 5ِ َء ُ^ ْ" َوGUَ ْ َ َوا5َ َءGUَ ْ َ ْ) ُع ا5َ َ ْ ا,َ َ oْ ;َُ R "Aْ ,ِ َء َك ِ َ ْا# G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ Qِ !R( /َ #
G َ ْ &ََ R َّ '
5َ َء% ِ َ ] ْاAَ َ ا ُ % G َ 5ِ َو َ ( ِذT ﴾٦١﴿ + ِ ّٰ B َ Uَ ,ْ َ oْ ,َ xْ Uَ Rَ oْ @ِ 8َ 7ْ 5َ "َ ّ ُ "ْ T َ ُْ 5َ َواUَ % َ ُْ 5َ َء ُ^ ْ" َوا%
61. Sana bu Kur’ân aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, artık kim İsa’nın ilâh veya Allah’ın oğlu olduğunu iddia ederek onun hakkında seninle tartışmaya girişirse, onlara de ki: “O hâlde gelin; hepimiz çocuklarımızı, eşlerimizi ve bütün halkımızı Allah’ın huzurunda şahitliğe çağırarak toplanalım. Sonra hep birlikte Rabb’imize dua edelim de, Allah’ın lânetinin aramızdan yalan söyleyenlerin üzerine olmasını ve yalancıların topyekün helâk edilmesini dileyelim!” Yukarıdaki âyet, Necran Hristiyanlarından bir heyet ile Peygamber (s) arasında çıkan bir tartışma sonucunda nâzil olmuştur. Allah’ın Elçisi, Kur’ân’ın ortaya koyduğu bunca delilleri inatla reddederek Hz. İsa’nın ilahlığını savunan bu insanlara en son olarak âyette bildirilen teklifi sundu. Fakat onlar, bu işin akıbetinden korkarak lânetleşmeye yanaşmadılar. İslâm’ı kabul etmemekle birlikte, İslâm Devleti’nin egemenliğini tanıyan bir anlaşma imzaladıktan sonra yurtlarına döndüler. ﴾٦٢﴿ "ُ !T( َ ْاZُ 1Z( ,َ ا َ َ ُ@ َ ْا ّٰ ا َواِ ّ َن ُ0 ّٰ Iَ ّ ِ اQٍ ٰ ِ َو َ ِ ْ اMُّ َ ْا ُ =َ ;َ ا َ ُ@ َ ْاCَ ٰ: اِ ّ َن 62. Ey insanlar! İşte İsa’nın gerçek hayat hikâyesi budur. O ne Allah’tır, ne de Allah’ın oğlu! Çünkü Allah’tan başka tanrı yoktur, sonsuz kudret ve hikmet sahibi yalnızca O’dur.
Nitekim HristiyanlarÄąn bugĂźn ellerinde bulunan muharref (bozulmuĹ&#x;, deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmiĹ&#x;) Ä°ncillerde bile bu gerçek Ĺ&#x;Ăśyle yer almaktadÄąr: “İsa Ĺ&#x;Ăśyle cevap verdi: (Ăśnceki Kutsal Kitaplarda) yazÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr ki; Rabb’in olan Allah’a tapacaksÄąn ve yalnÄązca O’na kulluk edeceksin!â€? (Luka, 4/8; Matta, 4/10) ﴞٌ٣﴿ cŮŽ 1)( % ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ Ů? ْن ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا‏RŮŽ Ů? Ů’ &Ů? Ů’ Ů? "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ 63. Yine de yĂźz çevirirlerse, Ĺ&#x;unu çok iyi bilsinler ki, Allah kimlerin bozgunculuk ettiÄ&#x;ini çok iyi bilmektedir ve cezalarÄąnÄą da elbette verecektir! ORTAK Ä°LKELERE DAVET Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ا Ů?إ‏G ŮŽ ŮŽ Ů? &ŮŽ AŮ? ^ŮŽ ] Ů° Ů?‍ ŮŽ Ů’ ا ا‏,ŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ IŮŽ ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ Q( Ů? ‍ Ů’ Ů? ŮŽŮƒâ€Ź5Ů? IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽ) ا‏7Ů? ,Ů’ 5ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ Ů’" ا‏T Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G1ŮŽ oŮ’ VŮ? Ů? 8ŮŽ T
‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů? ,Ů’ ŮŽ CŮŽ iŮ? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ Ů‹ ,Ů’ ŮŽ UŮŽ H Ů? ‍ اَ Ů’Řą ŮŽ Ů‹ Ů? Ů’ Ů?د‏H 64. Ey Ä°slam davetçisi! Yahudi ve Hristiyanlara diyalog çaÄ&#x;rÄąsÄąnda bulunarak de ki: “Ey Kitap Ehli! Gelin, bĂźtĂźn peygamberlerin ve ilâhĂŽ kitaplarÄąn ortak çaÄ&#x;rÄąsÄą olan temel prensipleri kendimize rehber edinerek sizinle bizim aramÄązdaki Ĺ&#x;u ortak ilkelerde buluĹ&#x;alÄąm: 1. Allah’tan baĹ&#x;ka hiç kimseye tapmayalÄąm. YalnÄązca O’na kulluk ve ibadet edelim; bĂźtĂźn hayat prensiplerimizi O’nun kitabÄąna gĂśre oluĹ&#x;turalÄąm. 2. Hiç kimseyi ve hiçbir Ĺ&#x;eyi O’na ortak koĹ&#x;mayalÄąm. Ne kadar Allah’a yakÄąn ve saygÄądeÄ&#x;er olurlarsa olsunlar, hiçbir peygamberi ve din adamÄąnÄą kutsallaĹ&#x;tÄąrÄąp ilah mertebesine yĂźceltmeyelim. 3. Allah’Ĺn yanÄą sÄąra, içimizden birilerini her emrine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz itaat edilen yanÄąlmaz otoriteler, Rabler edinmeyelim!â€? Ů’ ‍ Ů?ŮŽ; Ů? ا‏R ‍ Ů? ْن ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا‏RŮŽ ﴞٌ٤﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮ? %Ů’ Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ@ Ů?)ŮˆŘ§â€Źq‍ا‏ EÄ&#x;er bu çaÄ&#x;rÄąya da olumsuz cevap vererek yĂźz çevirirlerse, deyin ki: â€œĹžahit olun ki, bizler Allah’Ĺn iradesine gĂśnĂźlden boyun eÄ&#x;en MĂźslĂźmanlarÄąz!â€? Yahudi ve Hristiyanlarla diyalog yapÄąlacaksa, iĹ&#x;te bu ilkeler çerçevesinde yapÄąlmalÄądÄąr. Ä°BRAHÄ°M YAHUDÄ° DEĞİLDÄ° Ů? xŮ’( 5I‍ا‏ ŮŽŮ‘ B G ŮŽ Ů? "ŮŽ Ů? ‍ ب‏ Ů?Ů‘ ‍ َن‏AŮ? ;Ů? ,Ů’ ŮŽ vŮŽ RŮŽ َ‍ه ا‏0 ( )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏o! Ů? ŮŽ ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍! ŮŽ" ŮŽŮˆâ€Ź:( Ů° Ů’ Ů?‍ ا‏kGR( ‍ َن‏#
Ů? Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź1‍ Ů’ ٰع‏8 ‍ا‏ Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? 8ŮŽ T ﴞٌټ﴿
65. Ey Kitap Ehli! Neden Ä°brahim Peygamber’in Yahudi veya Hristiyan olduÄ&#x;unu iddia ederek onun hakkÄąnda tartÄąĹ&#x;Äąyorsunuz? Oysa Tevrat da Ä°ncil de ancak Ä°brahim’den sonra indirilmiĹ&#x;tir. Sizin YahudiliÄ&#x;iniz ve HÄąristiyanlÄąÄ&#x;ÄąnÄąz, Tevrat ve Ä°ncil’in indirilmesinden yÄąllarca sonra ortaya çĹktÄą. Oysa Ä°brahim (as) bu kitaplar gĂśnderilmeden Ăśnce yaĹ&#x;adÄą. Bu durumda, Ä°brahim'in kendisinden sonra ortaya çĹkan bir inanca mensup olduÄ&#x;unu mu iddia ediyorsunuz? Yahudilik Tevrat’Ĺn, HristiyanlÄąk ise Ä°ncil’in gĂśnderilmesinden sonra zamanla deÄ&#x;iĹ&#x;tirilip bugĂźnkĂź biçimini almÄąĹ&#x; olduÄ&#x;una gĂśre, bu kitaplar indirilmeden çok Ăśnceleri yaĹ&#x;amÄąĹ&#x; olan Hz. Ä°brahim’in Yahudi veya Hristiyan olduÄ&#x;unu nasÄąl iddia edebiliyorsunuz? Hiç aklÄąnÄązÄą kullanmÄąyor musunuz? Ů? ŮŽ ˆ Ů? ŮŽ &! G ŮŽ Ů? "ŮŽ AŮ? RŮŽ "ŮŒ AŮ’ Ů? Q( Ů? "Ů’ T Ů?Ů‘ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů?" ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŒ" ŮŽŮˆâ€Ź0 AŮ’ Ů? Q( Ů? "Ů’ T ŮŽ !Ů’ ŮŽ &! ŮŽ R( ‍ َن‏#
ŮŽ R( "Ů’ 8Ů? xŮ’ #
ŮŽ ' ŮŽ ‍ Ů?إ‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°: "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ا‏G:ŮŽ ﴞٌٌ﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ
66. Hadi diyelim ki, az çok bilginiz olan konularda yalan yanlÄąĹ&#x; da olsa tartÄąĹ&#x;tÄąnÄąz; peki Ä°brahim’in inanç sistemi gibi hiç bilmediÄ&#x;iniz konularda ne diye tartÄąĹ&#x;Äąyorsunuz? Oysa bu gibi gayb’a dair konularÄą ancak Allah bilir, siz bilemezsiniz. Ä°Ĺ&#x;te her Ĺ&#x;eyi en iyi bilen Allah, size hakikati bildiriyor: ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن Ů? ŮŽ ْا‏0 &Ů‹ AŮ? %Ů’ Ů? ! ﴞٌ٧﴿ + Ů‹ U( ' ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ^ َن‏T Ů? Ů° ‍ “! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? ‍ Ů’= ŮŽ ا‏5ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź1“ ‍ Ů?@ Ů?د‏1ŮŽ "Ů? !:( Ů° Ů’ Ů?‍َ ŮŽ^ َن ا‏
67. Ä°brahim ne bir Yahudi ne de Hristiyan idi. O ancak, her tĂźrlĂź bâtÄąl inanç ve davranÄąĹ&#x;tan yĂźz çevirerek bir tek Allah’a boyun eÄ&#x;en hanif bir MĂźslĂźman idi. Ä°brahim MĂźslĂźman idi; zira MĂźslĂźman, Hz. Muhammed’in Ăźmmeti olan kiĹ&#x;i demek deÄ&#x;ildir. Bilakis MĂźslĂźman, Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i bĂźtĂźn kitaplara ve peygamberlere iman ederek O’nun hĂźkĂźmlerine boyun eÄ&#x;en kiĹ&#x;i demektir. Buna gĂśre, Ă‚dem Peygamber’den kÄąyamete kadar gelen bĂźtĂźn peygamberler ve Ăźmmetleri MĂźslĂźmandÄąrlar. Allah’Ĺn herhangi bir kitabÄąnÄą veya elçisini inkâr eden veya tevhid inancÄąndan sapan kiĹ&#x;i ise, hangi peygambere tabi olduÄ&#x;unu iddia ederse etsin MĂźslĂźman deÄ&#x;ildir. Ä°Ĺ&#x;te bu yĂźzden, Ä°brahim bir MĂźslĂźman’dÄą, asla Yahudi veya Hristiyan deÄ&#x;ildi. Zira bugĂźnkĂź Yahudi ve HristiyanlarÄąn peygamberleri, azizleri ve melekleri tanrÄą gibi yĂźceltmelerine karĹ&#x;Äąn, o hiçbir zaman Allah’a ortak koĹ&#x;mamÄąĹ&#x;tÄą. AyrÄąca Allah’Ĺn herhangi bir elçisini veya kitabÄąnÄą da asla inkâr etmemiĹ&#x;ti.
ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Źk7Ů? U ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů? Ů? ‍ س‏ Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ] ŮŽ ‍اŮ? Ů‘ َن اَ Ů’Ůˆâ€Ź ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ْا‏kŮ?Ů‘ Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞٌ٨﴿ + U ‍ا‏ 1 C ‍ا‏ C â€ŤŮˆâ€Ź ‍ه‏ , 7 ‍ا‏ 1 C A Ů°: Ů‘ Ů‘ ( ( Ů? Ů‘Ů° ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? U ‍ا‏ Ů?Ů‘ 0
68. Bu durumda, insanlarÄąn Ä°brahim’e en lâyÄąk olanlarÄą; Ăśncelikle onun zamanÄąnda kendisine uyanlar, onun tebliÄ&#x; ettiÄ&#x;i tevhid inancÄąnÄą yeniden canlandÄąrÄąp insanlÄąÄ&#x;a sunan bu Peygamber ve onun izinden giden mĂźminlerdir. Ä°Ĺ&#x;te Ä°brahim’in hakiki varisleri olup gerçek anlamda iman edenler bunlardÄąr. Allah da inananlarÄąn yardÄąmcÄąsÄą, dostu, koruyucusu ve velisidir. BĂźtĂźn bunlara raÄ&#x;men; G ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?Ů‘ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ Ů‘ ŮŽŘŻ ْت‏ Ů? 5ŮŽ AŮ?Ů‘ HŮ? 1Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ب‏ ﴞٌي﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏,Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź% Ů’ 5 ‍ا‏ I Ů? Ů?‍ ن ا‏AHŮ? 1Ů? ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T ŮŽ Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů’:َ‍ Ů?‡ ŮŽ ŮŒ Ů? Ů’ ا‏Gp Ů? 8ŮŽ T 69. Kitap Ehli’nden bazÄąlarÄą, Kur’ân’Ĺ ve son Elçiyi inkâr etmekle kalmaz, gerek kendi batÄąl inançlarÄąna çaÄ&#x;Äąrarak gerekse kalplere Ĺ&#x;Ăźphe tohumlarÄą ekerek sizi hak dinden saptÄąrmak isterler. Oysa ancak kendilerini saptÄąrÄąyorlar; fakat bunun farkÄąnda deÄ&#x;iller. ﴞ٧٠﴿ ‍ Ů’" ŮŽ Ů’ ŮŽ@ Ů?)Ůˆ َن‏8Ů? 5Ů’ َ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ ت‏ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? Ů? Ůˆ َن‏TŮ’ ŮŽ "ŮŽ Ů? ‍ ب‏ Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? 8ŮŽ T 70. Ey Kitap Ehli! Hz. Muhammed’in Kutsal Kitapta size mĂźjdelenen Son Elçi olduÄ&#x;una kesin kanaat getirip buna bizzat tanÄąk olduÄ&#x;unuz hâlde, niçin Kur'ân’Ĺ reddederek Allah’Ĺn âyetlerini inkâr ediyorsunuz? ﴞ٧٥﴿ ‍ن‏cŮŽ &Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů?& َن ْا ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮˆŘ§â€Ź8Ů? TŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ? p
Ů? 7ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ َن ْا‏% Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? 7Ů? AŮ’ ŮŽ "ŮŽ Ů? ‍ ب‏ Ů? 8ŮŽ T 71. Ey Kitap Ehli! Niçin ilâhĂŽ hakikati bâtÄąl yorum ve iddialarÄąnÄązla bulandÄąrÄąp bile bile gerçeÄ&#x;i gizliyorsunuz? SABAH MĂœMÄ°N, AKĹžAM KAFÄ°R Gp ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮ’5Ů?‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ا‏UŮ? Ů? ‍ ب ٰا‏ Ů’ ‍ Řą ŮŽŮˆâ€Ź Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽ BŮ’ ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŒ ŮŽ Ů’: ‍ ŮŽ Ů?ه‏a @ U ‍ا‏ Q # â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C 8 T ‍ا‏ o ‍ا‏ ‡
Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů’ ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? â€ŤŮˆŘ§ ٰا‏G Ů? Ů? ^‍ا‏ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ﴞ٧٢﴿ ‍ن‏MŮŽ ,Ů? # Ů? Ů’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ
72. Kitap Ehli’nden bazÄąlarÄą, insanlarÄąn Ä°slâm’a yĂśneliĹ&#x;ini engellemek için sinsice bir plân hazÄąrlayarak birbirlerine dediler ki: “MĂźslĂźmanlarÄą kandÄąrÄąp inançlarÄąnda Ĺ&#x;Ăźpheye dĂźĹ&#x;Ăźrmek için, onlara indirilen Kur’ân âyetlerine gĂźnĂźn baĹ&#x;Äąnda iman edin; gĂźnĂźn sonunda da, “GĂśrĂźyorsunuz ya, aslÄąnda size ve Peygamber’inize karĹ&#x;Äą hiçbir ĂśnyargÄąmÄąz yok. Ne var ki, dininizi iyice araĹ&#x;tÄąrÄąp ĂśÄ&#x;rendikçe, Muhammed’in Tevrat’ta bize mĂźjdelenen son Peygamber olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą anladÄąk. En gĂźvenilir âlimlerimize de danÄąĹ&#x;tÄąk, meÄ&#x;er sizin inancÄąnÄąz doÄ&#x;ru deÄ&#x;ilmiĹ&#x;!â€? diyerek onu inkâr edin, belki bĂśylece Ĺ&#x;Ăźpheye kapÄąlÄąp dinlerinden dĂśnerler.â€?
Ů? UŮŽ 1‍ ŮŽÂ… (د‏7Ů? ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏GUŮ? Ů? XŮ’ Ů? IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź "0 Ů’ T 73. “Bir de, kim olursa olsun ve hangi mucizeleri getirirse getirsin, sizin dininize uymayan ve yĂźzyÄąllardan beri oluĹ&#x;turduÄ&#x;umuz Yahudi Ĺ&#x;eriatÄąnÄą, dini gelenekleri kabul etmeyen hiç kimseye inanmayÄąn!â€? diyorlar. Ů? Ů?Ů‘ ‍ْ ŮŽ) َع‏U Ů? "Ů’ ^Ů? #
G ŮŽ 1Ů? ‍ Ů’" اَ Ů’Ůˆâ€Ź8Ů? ! ( â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ ا‏G ŮŽ oŮŽ yŮ’ Ů? )ŮŒ ' Ů?Ů‘ "0 Ů’ T ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍)َى‏:Ů? ‍ اŮ? Ů‘ َن ْا Ů?@ Ů°)ى‏oŮ’ VŮ? ŮŽ َ‍] ا‏G Ů° XŮ’ 1Ů? ‍* اَ ْن‏ Ey Peygamber! Onlara de ki: “Ne sizin ne de bizim kiĹ&#x;isel gĂśrĂźĹ&#x; ve iddialarÄąmÄąz doÄ&#x;ru yol olarak nitelendirilemez. DoÄ&#x;ru yol, ancak Allah’Ĺn gĂśsterdiÄ&#x;i yoldur. Ve bu yolu, peygamberleri aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla tĂźm insanlÄąÄ&#x;a bildirmiĹ&#x;tir. Ĺžu halde, Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i bu son kitaba iman etmedikçe doÄ&#x;ru yolda olduÄ&#x;unuzu sĂśyleyemezsiniz. Son Elçi apaçĹk delillerle gĂśnderilmiĹ&#x;ken, neden ona imandan yĂźz çeviriyorsunuz? Size daha Ăśnce verilen Peygamberlik, Ăśnderlik gibi nimetlerin bir benzeri sizin ÄąrkÄąnÄązdan olmayan birine verildi diye mi kÄąskançlÄąÄ&#x;a kapÄąlÄąp bĂśyle hÄąrçĹnlaĹ&#x;Äąyorsunuz? Yoksa MĂźslĂźmanlar Rabb’inizin huzurunda yapacaÄ&#x;ÄąnÄąz tartÄąĹ&#x;mada sizi zor duruma sokacak tĂźrden deliller getirecekler diye mi korkuyorsunuz?â€? G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ QŮ? ! Ů’( X1Ů? ‍ا‏ ﴞ٧٣﴿ "MŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ ‍ا‏ Ů?M Ů‘Ů° )Ů? !ŮŽ Ů? oŮŽ Ů’H ŮŽ ‍ اŮ? Ů‘ َن ْا‏oŮ’ VŮ? Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź SĂśzlerine devamla de ki: “Her tĂźrlĂź nimet ve lĂźtuf, yalnÄązca Allah’Ĺn elindedir, sizin veya bir baĹ&#x;kasÄąnÄąn tekelinde deÄ&#x;il. Ve Allah onu, lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;Ăźne verir. ÇßnkĂź Allah, lĂźtuf ve merhamet bakÄąmÄąndan sÄąnÄąrsÄązdÄąr ve kimlerin bu nimetleri hak ettiÄ&#x;ini en iyi bilendir.â€? Ů’ oŮ? Ů’H ŮŽ ‍ا Ů?Ř°Ůˆ ْا‏ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Q( 8Ů? &ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů? — Ů?Ů‘ 8ŮŽ Ů’i1ŮŽ ﴞ٧٤﴿ "! d , ‍ا‏ ( Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 ŮŽ Ů? 74. “O, rahmetini ve bu rahmetin tecellisi olan vahiy ve Peygamberlik nimetini yalnÄązca imtiyazlÄą bir Äąrka veya sÄąnÄąfa deÄ&#x;il, lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;Ăźn bahĹ&#x;eder. ÇßnkĂź Allah, sonsuz lĂźtuf sahibidir.â€? Gerçi bĂźtĂźn Yahudi ve Hristiyanlar aynÄą deÄ&#x;ildir: KAFÄ°RLER İÇİNDE DĂœRĂœST OLANLAR DA VAR
ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏/ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏G ‍ Ů‘Ů?ŘŻ (ه‏XŮŽ 1Ů? IŮŽ ‍ Ů?ع‏UŮŽ 1)( Ů? QŮ? Ů’U ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ْ Ů?@ Ů’" ŮŽ Ů’ اŮ? ْن‏U Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/MŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏G ‍ Ů‘Ů?ŘŻ (ه‏XŮŽ 1Ů? ‍ْ ŮŽ Ů?ع‏U;Ů? Ů? QŮ? Ů’U ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ب ŮŽ Ů’ اŮ? ْن‏ Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů’:ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ Ů? Ů’ ا‏ Ů? 8ŮŽ T
0 &Ů‹ ‡Ů? GVŮŽ QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ B ŮŽ Ů’ ‍Ů?د‏ 75. Kitap Ehli’nden Ăśyleleri vardÄąr ki, ona yÄąÄ&#x;Äąn yÄąÄ&#x;Äąn hazineler emanet etsen bile onu sana geri Ăśder. Onlardan Ăśyleleri de vardÄąr
ki, kendisine bir tek altÄąn para dahi emanet etsen, baĹ&#x;Äąnda dikilip durmadÄąkça onu sana geri Ăśdemez. ŮŽ ‍ا ْا‏ MŮŒ 7( ŮŽ + Ů? Ů’ kRŮ? UŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ˆ ŮŽ Ů‘ ( Ů‘Ů? I‍ا‏ ﴞ٧ټ﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ َب ŮŽŮˆâ€ŹCŮ? T Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo! ŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏
OnlarÄąn çoÄ&#x;u hak hukuk tanÄąmaz, insanlarÄą aldatmayÄą ve onlara eziyet etmeyi meĹ&#x;ru gĂśrĂźrler. Bunun sebebi, “Yahudi inancÄąna mensup olmayan o cahil Ăźmmilere karĹ&#x;Äą iĹ&#x;lediÄ&#x;imiz gĂźnahlardan dolayÄą bize bir sorumluluk yoktur. ÇßnkĂź Allah, Yahudi olmayan toplumlarÄą aldatmayÄą, onlarÄąn hakkÄąnÄą yemeyi bize helâl kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr!â€? demeleridir. Tevrat’ta bu iddiayÄą destekleyecek bir hĂźkĂźm olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą bile bile, bunun ilâhĂŽ kaynaklÄą bir inanç olduÄ&#x;unu Ăśne sĂźrerek Allah adÄąna yalan sĂśylĂźyorlar. ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ ْا‏S Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٧ٌ﴿ + Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ];Ů° ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’@ Ů?) (ه ŮŽŮˆŘ§â€Ź,ŮŽ Ů? ]RŮ° ‍] ŮŽ Ů’ اَ Ů’Ůˆâ€ŹAŮ° ŮŽ
76. HayÄąr, doÄ&#x;rusu Ĺ&#x;udur ki, hangi dinden ve hangi Äąrktan olursa olsun, her kim Allah’a verdiÄ&#x;i sĂśze baÄ&#x;lÄąlÄąk gĂśsterir ve gĂźnah iĹ&#x;lemekten, zulĂźm ve haksÄązlÄąk etmekten sakÄąnÄąrsa, Ĺ&#x;Ăźphesiz Allah da sakÄąnanlarÄą sever. ALLAH’IN KELAMINI TAHRÄ°F EDENLER Ů° Ů’ kRŮ? "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ َق‏vŮŽ a ŮŽ 1Ů? IŮŽ ‍ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€Źa ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° )Ů? @Ů’ ,ŮŽ Ů? ‍ Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ "Ů’ @Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ IŮŽ /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ اŮ?Ůˆâ€Źv! Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? &Ů? AŮ?Ů‘ T Ů? I‍ا‏ Ů? Ů’U1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٧٧﴿ "ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Źu Ů’ @! Ů? ^Ů‘ ( ZŮŽ 1Ů? IŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮ… ْا Ů?; Ů°! ŮŽ& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů? ا‏d
77. Allah’a verdikleri sĂśzlerini ve yeminlerini, âhiret nimetlerine gĂśre pek kßçßk bir kazanç olan servet, makam, Ĺ&#x;Ăśhret gibi dĂźnyalÄąk çĹkarlarla deÄ&#x;iĹ&#x;tirenler var ya, onlara âhiret nimetlerinden bir pay yoktur. DiriliĹ&#x; GĂźnĂź Allah onlarla rahmet lisanÄąyla konuĹ&#x;mayacak, yĂźzlerine bakmayacak ve onlarÄą gĂźnahlarÄąndan arÄąndÄąrmayacaktÄąr. Ä°Ĺ&#x;te onlara, can yakÄącÄą bir azap vardÄąr! Yahudi din adamlarÄąndan bir kÄąsmÄą, arzu ve heveslerine uygun bir din anlayÄąĹ&#x;Äą ortaya koymak için, gerektiÄ&#x;inde kutsal kitaplarÄą olan Tevrat’Ĺ bile tahrif etmekten çekinmezler: Ů‹ ( ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن‏ ‍ ب‏ ŮŽ Ů’ 8ŮŽ Ů? ‍ ب‏ Ů? ‍ ŮŽ Ů? ŮŽ ْا‏:Ů? ŮŽ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ Ů?ه Ů? ŮŽ ْا‏7Ů? % Ů? Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? 8ŮŽ UŮŽ % Ů? 8ŮŽ T Ů? 8ŮŽ T Ů? Ů’ َ‍ َن ا‏r Ů? AŮ’ 1ŮŽ ;1 M Ů? 8ŮŽ T 78. Onlardan bir grup daha vardÄąr ki, Tevrat adÄąndaki kitabÄą okurlarken, kendi uydurduklarÄą sĂśzleri âyetlerin arasÄąna karÄąĹ&#x;tÄąrarak dillerini eÄ&#x;ip bĂźkerler. Bunu da kitabÄą tefsir etmek için deÄ&#x;il, kitaptan olmayan o sĂśzleri kitaba ait metinler sanasÄąnÄąz diye yaparlar.
ŮŽ ‍ا ْا‏ ﴞ٧٨﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ َب ŮŽŮˆâ€ŹCŮ? T Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ŮŽ :Ů? ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ŮŽ :Ů? ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Ä°lâhĂŽ ĂźslĂťbu taklit ederek Tevrat’a ekledikleri o sĂśzler Allah katÄąndan olmadÄąÄ&#x;Äą hâlde, “Bunlar Allah katÄąndandÄąr!â€? diyerek Allah adÄąna bile bile yalan sĂśylerler. BĂśylece, Allah’Ĺn sĂśzlerinin arasÄąna kendi sĂśzlerini karÄąĹ&#x;tÄąrarak arzu ve heveslerine uygun hĂźkĂźmler çĹkarmaya çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Hristiyanlara gelince, onlarÄąn “Kendisini tanrÄą edinmemizi bize Ä°sa Mesih emretmiĹ&#x;ti!â€? sĂśzleri çirkin bir iftiradan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir: Ä°SA ALLAH’A KULLUÄžU EMRETTÄ° ŮŽ ;Ů? 1ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ َ؊‏7Ů? U ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ل‏ Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ" ŮŽŮˆâ€ŹTŮ’ Ů? ‍ ب ŮŽŮˆ ْا‏ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź ŮŽ 7ŮŽ Ů? ‍َ ŮŽ^ َن‏ Ů? Ů‘Ů° QŮ? !ŮŽ Ů? XŮ’ 1Ů? ‍ Ů? اَ ْن‏ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ Ů? Ů’ Ů?د‏k ( ‍ ًدا‏7ŮŽ Ů? ‍ ا‏5Ů? ^Ů? ‍ س‏ Ů? ‍ا ْا‏ Ů? UA 79. Allah’Ĺn kitap, hikmet ve peygamberlik bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i bir kimsenin, bĂźtĂźn bunlardan sonra kalkÄąp da insanlara, “Allah’Ĺn yanÄą sÄąra bana da kulluk ve ibadet edin!â€? demesi olacak Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir. ŮŽ Ů‘ ( 5Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ا َع‏5Ů? ^Ů? Ů’ T ŮŽ Ů? ‍ Ů’" ŮŽ Ů’) Ů?ع‏8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů? ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٧ي﴿ ‍*ن‏ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ Ů?& َن ْا‏AŮ?Ů‘ ,ŮŽ Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů? + Ů? Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Tam tersine, onlara Ĺ&#x;Ăśyle ĂśÄ&#x;Ăźt verir: “İnsanlara ilâhĂŽ kitabÄą ĂśÄ&#x;reterek ve kendi aranÄązda derinlemesine inceleyip dersler yaparak yĂźce Rabb’inizin eÄ&#x;itimiyle olgunlaĹ&#x;an ve kendisini yalnÄązca O’na adayan eÄ&#x;itimciler, RabbanĂŽler olun! Ä°Ĺ&#x;te Ä°sa Peygamber de Ăźmmetine bunlarÄą emretmiĹ&#x;ti. ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ â€ŤŮˆŘ§ ْا‏CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů’ Ů? ŮŽ Ů?^ Ů’" اَ ْن‏1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů’ Ů? "Ů’ ^Ů? Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ َ‍ ا‏0 Ů‹ ŮŽ ‍ اَ ْع‏+ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹT ŮŽ Ů‘ ( 7Ů? U ‍ا‏ ﴞ٨٠﴿ ‍ن‏cŮŽ &Ů? AŮ? %Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ŮŽ) اŮ? Ů’Ř° ا‏,Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ T 80. O, melekleri ve peygamberleri rabler ve ilahlar edinmenizi de size asla emretmez. Siz Allah’Ĺn iradesine boyun eÄ&#x;ip teslim olduktan sonra, o hiç inkâra sapmanÄązÄą emreder mi? Elbette etmez! Demek ki, Allah’tan baĹ&#x;kasÄąna ibadeti ĂśngĂśren ve Allah’Ĺn bir kulunu ilâhlÄąk makamÄąna yĂźcelten hiçbir ĂśÄ&#x;reti, Allah’Ĺn dini olamaz. Nitekim Allah, bunu daha Ăśnceki elçilerine de bildirerek onlarÄą uyarmÄąĹ&#x;tÄą: EZELÄ° SĂ–ZLEĹžME Ů? ,ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ Ů„ Ů? ŮŽ= Ů‘Ů?) ŮŒŮ‚â€Ź ŮŒ Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů?^ Ů’" َع‏# Ů? 8Ů? !Ů’ ŮŽ ‍ ٰا‏G&ŮŽ ŮŽ + ŮŽ Ů‘ ‍َ َق‏y! ( ‍ا‏ G ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? Ů? &ŮŽ TŮ’ ' ŮŽ Ů‘ ( 7Ů? U ‍ا‏ "Ů’ T ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° ا‏ Ů? Ů‘Ů° CŮŽ a Ů? ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 8ŮŽ ^Ů? Ů’ Ů? "Ů’ T ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? XŮ’ 8Ů? ŮŽ ŮŽ VŮŽ 0 5ŮŽ ‍ ŮŽ ْع‏VŮ’ َ‍ ا ا‏G Ů? VŮŽ ‍ي‏0 ( ?Ů’ Ů?‍ Ů’" ا‏T ŮŽ VŮŽ QŮ?0 5ŮŽ Ů‘ Ů? =Ů? Ů’U8ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů?  Ů? ,ŮŽ ŮŽ \ 5ŮŽ َ‍ ŮŽ@ Ů?)ŮˆŘ§ ŮŽŮˆŘ§â€Źq ŮŽ Ů? Ů? ‍] ٰذ‏AŮ° ŮŽ "Ů’ Ů? CŮ’ a Ů’ R ‍ ل‏ "Ů’ T ŮŽ َ‍ ŮŽ Ů’Řą Ů? Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹVŮ’ َ‍ Ů„ َإا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ﴞ٨٥﴿ ŮŽ 1)( :Ů? ‍ا‏
81. Hani Allah, her birine elçilik görevini verirken peygamberlerden şöyle söz almıştı: “Bakın, ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, yanınızda bulunan kitabı onaylayan yeni bir peygamber size gelecek olursa, ona mutlaka iman edecek ve kendisini muhakkak destekleyeceksiniz. Ayrıca bunu ümmetinize de açıkça bildireceksiniz. Şimdi, bana karşı ağır bir sorumluluk yüklenerek bu şartlar altında sözleşmemi kabul ediyor musunuz?” Peygamberler: “Evet, kabul ediyoruz ya Rab! diye cevapladılar. Allah da: “O hâlde şahit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim!” buyurdu. Ey Yahudi ve Hristiyanlar! Eğer gerçekten peygamberlerinizin izinden gitmek istiyorsanız, onların Allah’a verdikleri bu sözü dikkate almalı ve vasiyetlerine uyarak son Elçiye iman etmelisiniz. G ٰ ُوRَ /َ َ) ٰذ,ْ ] ّٰ َ ْ &َR ْ َ َ ﴾٨٢﴿ ُ; َن ا " : / [ ُ َ َ َ ِ \ ِ ُ ِ 82. Her kim bu sözleşmenin gereğini yapmaktan yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir! PEYGAMBERLERİN ORTAK MESAJI: İSLAM َ ْر ِضIا َ ْ ات َو َ ّ kRِ ْ َ "َ Aَ ْ َ اG Qُ َ َن َوJُ 7ْ 1َ ا ﴾٨٣﴿ َن,ُ # ِ ّٰ 1 ِ َ &ٰ % ا َ ْ 1ُ Qِ !ْ َ ِ َوا:ً ْ ^َ ْ ً َوp ِ َ (دEْ َJَRَا
83. Son Elçi’yi ve Kur'ân’ı inkâr edenler, Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Allah’ın gönderdiği mükemmel inanç ve ahlak sisteminden başkasını mı arzu ediyorlar? Hâlbuki göklerde ve yerde kim varsa hepsi ister istemez O’na boyun eğmiştir ve hesaba çekilmek üzere O’na döndürüleceklerdir. َ ْ ب َو َ ,( &ٰ ْ ِ! َ" َوا:( ٰ ْ ِ] اGAٰ َ َلZِْ 5ُ اG َ َوUَ !ْ Aَ َ َلZِْ 5ُ اG َ َو
G َ ط َو ِ ّٰ ِ Uَ ّ َ ٰاoْ Vُ َ ;ُ ,ْ 1َ َواِ ْ ٰ َ َوo! ِ 7َ ْ Iا َ ّ ] َو%! َ ْ َ َ ِّ ُق5ُ Iَ "u ْ @ِ ِّ ُّ! َن ِ ْ َر7ِ U ا ﴾٨٤﴿ ُ& َنAِ %ْ ُ Qُ َ ُ ْ 5َ " َوb ْ @ُ ْU ِ )ٍ ' ٰ ( ] َو ٰ ُ kَ ِ وr ُا َ َ ا+
84. Şu hâlde, ey İslâm davetçisi! Hak dinin temel inanç esaslarını tüm insanlığa ilan ederek de ki: “Biz Allah’a ve O’nun birliğine inandığımız gibi, bize gönderilen vahye; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve sonraki nesillere gönderilen vahiylere, ayrıca Musa’ya, İsa’ya ve diğer bütün peygamberlere Rableri tarafından verilen kitaplara ve mucizelere inanır, aralarında hiçbir ayrım gözetmeyiz. Çünkü biz yalnızca Allah’a boyun eğer, ancak O’na teslim oluruz.”
ْ َ Eْ Fَ 8َ 7ْ 1َ ْ َ َو ٰ ْ kRِ َ :ُ َوQMُ ْU ِ oَ 7َ ;ْ 1ُ ْ Aَ Rَ Uً 1م (دvَ ْ Iا ﴾٨٥﴿ َ 1 (
ِ Iا ِ ِ iَ َ ِة ِ َ ْاa ِ ِ
85. Her kim kişisel çıkarlarını, arzu ve ihtiraslarını terk edip Allah’ın hükmüne kayıtsız şartsız boyun eğerek barış ve esenliğe ulaşmak anlamına gelen ve bütün peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taşıdıkları mükemmel hayat nizamı olan İslâm’dan başka bir din ararsa, şunu iyi bilsin ki, böyle bir din kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, âhirette de mutlaka ziyana uğrayanlardan olacaktır. Öyle ya: َ ُ َ ّ وا اَ ّ َن اG )ُ @ِ qَ ِ@ ْ" َو5ِ &1( G َ ' ٌّ َو ْ@ ِ)ي1َ Iَ ا َ !ْ ^َ ُ ّٰ ت َو ُ0 Uَ !ِّ 7َ ُ" ْا:ُ َء# ُ ّٰ ْ@ ِ)ي1َ َ ل َ َ) ا,ْ َ ْ ً َ^ َ ُ واVَ ا َ ّ ْا َ; ْ َم ا َ &( ِ d ﴾٨٦﴿ + 86. Bu Elçinin hak Peygamber olduğuna bizzat görerek şahit oldukları ve bu hususta kendilerine apaçık mucizeler ve deliller geldiği hâlde, imanlarından sonra kibir, ihtiras ve dünyevi menfaatler yüzünden yeniden inkâra saplanan bir toplumu Allah nasıl doğru yola iletir? Hayır; Allah, bile bile inkârı tercih ederek hakka, hakikate ve kendi nefislerine zulmeden bir toplumu asla hidayete iletmez. G Aٰ & ا و ْا G ٰ اُو َ َ َ َ َ َ ٰ َ G َ* ,( &َ #ْ َ س ا ّ َ ﴾٨٧﴿ + U ا و T [ U , " @ ! A ن ا " : s ا Z # / [ ِ ّ ّ ُ َ ْ ْ ْ ْ \ \ ُ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ ِ 87. İşte bunların cezası; Allah’ın, meleklerin ve de bütün insanlığın lânetine uğramaktır. َ ْU1ُ "ْ :ُ Iَ اب َو َ ُ وd ﴾٨٨﴿ *ن َ ُ َ ّ iَ 1ُ Iَ M @َ !R( َ 1)( ِ a ُ Cَ ,َ ْ ُ@ ُ" ْاU َ
88. Sonsuza dek o lânetin içerisinde kalacaklar ve ne azapları hafifletilecek, ne de yüzlerine bakılacaktır. ﴾٨٩﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ َ ا ّٰ ِ ّ َنRَ ُ اAَ ?ْ َ َوا/َ ِ ِ) ٰذ,ْ َ ْ ِ َ َ ُ ا1C( َ ّ اIَ ّ ِا 89. Ancak işlediği bu günahından sonra pişmanlık duyup tövbe eden ve güzel işler yaparak kendilerini düzeltenler hariç. Allah onları elbette bağışlayacaktır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. َ ّ اِ ّ َن ا G َ ّ "ُ :ُ /َ [ِ G ٰ \" َواُوM ْ @ُ 8ُ َ ْ َ oَ 7َ ;ْ ُ ْ َ @ ْ" ُ ّ َ" ازْ َدا ُدوا ُ^ ْ ً ا5ِ &1( َ َ َ ﴾٩٠﴿ ُّ َنH ا ا ) , وا ^ 1 C ْ ( َ َ َ ُ ِ
90. Ama iman ettikten sonra yeniden inkâra saplanan, bununla da kalmayıp Müslümanlara karşı mücadeleye girişerek inkârcılıkta iyice azgınlaşanlara gelince; onların son nefeslerindeki tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. Çünkü böyle kimseler ölüm belirtilerini
görüp de hayattan tamamen ümit kesmedikçe tövbe etmezler. İşte bunlar, hak yolu terk edip sapıklığa düşen kimselerdir. FİDYE ve İNFAK َ ْ ُءoْ ِ "ْ :ِ )ِ ' ْ ِ َ َو7ً :َ ْر ِض َذIا "ْ @ُ َ /َ [ِ G ٰ \ اُوQ0 ( ِ ٰ)ى8َ Rا َ َ ِ ْ اoَ 7َ ;ْ 1ُ ْ Aَ Rَ ْ" ُ^ ّ َ ٌر:ُ َ َ^ َ ُ وا َو َ ُ ا َو1C( َ ّ اِ ّ َن ا ﴾٩١﴿ cَ 1 ( ?
ٌ Cَ َ ِ 5َ ْ ِ "ْ @ُ َ َ اب اَ ( ! ٌ" َو
91. Evet, hakikati inkâr edip de tövbe etmeden kâfir olarak ölenler var ya, bunlar cehennem azabından kurtulmak için fidye olarak yeryüzü dolusunca altın verseler bile, asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı can yakıcı bir azaptır ve hiç kimse onlara yardım edemeyecektir. O hâlde, âhiret gününde fidye olarak verilse bile kabul edilmeyecek olan dünya malına aşırı derecede bağlanmamalı, gerektiğinde onu Allah yolunda harcamasını bilmelisiniz: ﴾٩٢﴿ "ٌ !A( َ Q( ِ ا َ ّٰ ِ ّ َنRَ ٍءkْ qَ ْ ِ ْ ِ ُ; اU ُ َ َن َو0 7ُّ ِ ُ &َ ّ ِ ْ ِ ُ; اU ُ ]8ّٰ ' َ َ ّ ِ ُ ا ْاUَ َ ْ َ
92. Sevdiğiniz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcamadıkça, asla iyiliğe ulaşamazsınız. Açgözlülük ve cimrilik hastalığından kurtulup da servetinizi, sağlığınızı, canınızı... Allah yolunda feda etmeye hazır olmadığınız sürece, O’nun hoşnutluğuna ve cennetine asla ulaşamaz, gerçek anlamda iyilik erdemlilik sahibi olamazsınız. Öyleyse az çok demeyin, Allah yolunda harcayın. Unutmayın ki, her ne harcarsanız Allah hepsini bilmektedir ve mükâfatını da mutlaka verecektir. İsrailoğulları, Tevrat’ta yer alan bütün toplumsal ve hukuki düzenlemelerin kıyamete kadar geçerli evrensel kanunlar olduğunu iddia ediyorlar. Bu yüzden, Tevrat’ta geçici olarak yasaklanmış bazı yiyeceklerin helâl olduğu gerçeğini ortaya koyan Kur’ân’ın, önceki ilâhî şeriatlara aykırı hüküm verdiğini ve böylece ‘kendisinden önceki ilâhî kitapları onayladığı’ iddiasıyla çeliştiğini öne sürüyorlar. Oysaki: YAHUDİ ŞERİATI EVRENSEL DEĞİL َ ّ اoُّ ^ُ َ (اءG َ ْ ِ اkGU( 7َ ِ v ' َ ّ اَ ْن ُ َ ّ َ َلoِ 7ْ Vَ ْ ِ Q( % ُ (اءG َ ْ ِ' ّ َ َم ا ُ0 1 ْ ٰر8 ا , َ َ Iَ ّ ِ اo1 َ ِ م َ^ َن ِ ْ 5َ ]Aٰ َ o1 ِ 93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail33 lâkabıyla da bilinen Yakup Peygamber’in tedavi, adak, perhiz ve benzeri kişisel sebeplerle 33
“Allah’ın kulu” anlamına gelen ve Meryem Sûresi’nin 58. âyetinde de geçen Đsrail kelimesi, Yakub Peygamber’in (as) lâkabıdır. Yakub’un on iki oğlunun soyundan gelenlere, Benî Đsrâil (Đsrailoğulları) denir.
kendisine yasakladığı deve eti, deve sütü gibi bazı yiyecekler dışında bütün temiz ve yararlı yiyecekler İsrailoğulları’na ve onlardan önceki ümmetlere helâl idi. Yakup Peygamber’in tedavi amacıyla kendisine yasakladığı yiyecekler, ondan sonrakiler tarafından genel bir yasak olarak kabul edilmişti. İsrailoğulları’nın bugün hâlâ geçerli sayıp uyguladıkları yasaklar ve düzenlemeler ise, ancak Tevrat gönderildikten sonra, o zamanın toplumsal ve kültürel şartlarına uygun olarak belirlenmiş geçici kanunlardı; kıyamete kadar geçerli evrensel yasaklar değildi. Zaten onlara haram kılınan yiyeceklerin çoğu, isyankârlıklarının cezası olmak üzere haram kılınmıştı.34 O hâlde İsrailoğulları’nın, Tevrat’taki bazı hukukitoplumsal kuralları ve sınırlamaları zamanın ve zeminin şartlarına göre yeniden düzenleyen bu son ilâhî mesajı inkâr etmeleri için ellerinde hiçbir delil, hiçbir geçerli mazeret yoktur. َ ّ ِ َْ ُ اR oْ Vُ َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ اِ ْنG:َ Aُ ْ َR ِ 1 ْ ٰر8
﴾٩٣﴿ + Ey Muhammed! Onlara de ki: “Eğer Kur’ân’ın helâl kıldığı bu yiyeceklerin Allah tarafından ebediyen haram kılındığını öne sürüyorsanız ve iddianızda gerçekten samimi iseniz, haydi Tevrat’ı getirin de okuyun! Okuyun ki, bu haramların evrensel olduğu iddianızı destekleyecek en küçük bir delilin bile Tevrat’ta bulunmadığını ve Son Elçi’ye imanı emreden Tevrat’a ihanet ettiğinizi herkes görsün! Eğer Tevrat'ı okuyacak olursanız, orada İsrailoğulları'na haram kılınanların çoğunun ancak onları cezalandırmak üzere haram kılındığını, daha önceki ümmetler için ise bu haramların söz konusu olmadığını görürsünüz.”35 َ ّ ُ" ا:ُ /َ [ِ G ٰ \ ُوRَ /َ ِ ِ) ٰذ,ْ َ ْ ِ َبCِ T َ ا ْا ٰ َ Rا ْ ِ &ََ R ﴾٩٤﴿ ِ ُ& َنd ِ ّٰ ]Aَ َ ىw 94. Bütün bunlardan sonra, artık her kim Tevrat’ta yer alan yasakların bütün peygamberler ve ümmetleri için de geçerli olan evrensel yasaklar olduğunu iddia ederek Allah adına yalan 34
Yahudilerin tarih boyunca işledikleri zulümleri ve birçok kimseyi Allah yolundan engellemeleri sebebiyle, kendilerine daha önce helâl kılınmış kesici tırnağı ve gagası olan yırtıcı hayvanlar ve bazı evcil hayvanların içyağları gibi güzel nimetleri onlara haram kıldık (Nisa, 4/160). 35 Tevrat’ta bu haramlar ayrıntılarıyla anlatılmaktadır. Bkz: Levililer, 11; Tesniye, 14. Levililer bölümü şu sözlerle başlar: Rab Musa'yla Harun'a şöyle dedi: “Đsrail halkına deyin ki, 'Karada yaşayan hayvanlardan şunların etini yiyebilirsiniz…”
sĂśyleyecek olursa, iĹ&#x;te onlar, bile bile haksÄązlÄąk ederek ilâhĂŽ gazaba mĂźstahak olan zalimlerin ta kendileridir! ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن Ů? ŮŽ ْا‏0 ! ﴞيټ﴿ + Ů‹ U( ' Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ? ŮŽ) َق‏oŮ’ VŮ? ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ŮŽ ا‏AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ا‏,Ů? 7Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽR ‍ا‏
95. Ve yine onlara de ki: “Tevrat, Ä°ncil ve Kur’ân’da hĂźkmĂźnĂź bildiren Allah, doÄ&#x;ru sĂśylemektedir. Ă–yleyse, siz de her tĂźrlĂź bâtÄąl inanç ve gĂźnahlardan yĂźz çevirerek bir tek Allah’a yĂśnelen Ä°brahim’in dinine uyun! Onun izinden gittiÄ&#x;ini iddia eden Yahudi ve HristiyanlarÄąn birtakÄąm peygamberleri, azizleri, melekleri yĂźceltip ilâhlaĹ&#x;tÄąrmasÄąna karĹ&#x;ÄąlÄąk, o hiçbir zaman Allah’a ortak koĹ&#x;mamÄąĹ&#x; ve Allah’Ĺn hiçbir kitabÄąnÄą veya elçisini yalanlamamÄąĹ&#x;tÄą.â€? Ă–te yandan, Yahudilerin, KudĂźs’te bulunan Mescid-i Aksâ’nÄąn kÄąble olmaya daha lâyÄąk olduÄ&#x;unu Ăśne sĂźrerek kÄąblenin deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmesine itiraz etmeleri de anlamsÄązdÄąr. Zira hatÄąrlayÄąn ki: Ä°LK MABET: KĂ‚BE ŮŽ Ů‘ 7ŮŽ Ů? ‍ي‏C( AŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ س‏ ŮŽ Ů‘ Ů? Â…ŮŽ l ﴞيٌ﴿ + Ů? !Ů’ ŮŽ ‍اŮ? Ů‘ َن اَ Ů‘ ŮŽŮˆ َل‏ MŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ AŮ’ Ů? ‍ Ů‹)ى‏:Ů? ‍ ŮŽŘą Ů‹^ ŮŽŮˆâ€Ź7ŮŽ Ů? ŮŽ T Ů? UA Ů? ‍ Ů?Ůˆâ€ŹB
96. Ä°nsanlar için toplu ibadet yeri ve kÄąble olarak kurulan ilk ev, Bekke olarak da bilinen Mekke’deki Beytullah, yani Kâbe’dir. Mescidi Aksâ’dan çok daha Ăśnce yapÄąlan bu mescit, bĂźtĂźn insanlar için barÄąĹ&#x;, huzur, saadet ve bereket kaynaÄ&#x;Äą ve Allah’Ĺn emir ve yasaklarÄąna itaatin bizzat yaĹ&#x;anarak ĂśÄ&#x;renilmesini saÄ&#x;layan bir kÄąlavuz, bir yol gĂśsterici olmak Ăźzere Allah’Ĺn emriyle, bizzat Ä°brahim Peygamber ve oÄ&#x;lu Ä°smail (as) tarafÄąndan inĹ&#x;a edilmiĹ&#x;tir. SĂźleyman Peygamber zamanÄąnda inĹ&#x;a edilen ve Yahudilerin asÄąl ve deÄ&#x;iĹ&#x;mez kÄąble olduÄ&#x;unu iddia ettikleri Mescid-i Aksâ (SĂźleyman Mabedi, KudĂźs TapÄąnaÄ&#x;Äą) ise bundan bin kĂźsur yÄąl sonra yapÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. O hâlde Kâbe, hem zaman ĂśnceliÄ&#x;ine sahip olmasÄą ve hem de bĂźtĂźn semavi din mensuplarÄąnÄąn atasÄą ve Ăśnderi olan Ä°brahim Peygamber tarafÄąnda yapÄąlmÄąĹ&#x; olmasÄą sebebiyle kÄąble olmaya daha lâyÄąktÄąr. Vaktiyle ilahi mesajÄą temsil ve tebliÄ&#x; etme gĂśrevini Ăźstlenen Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’na Mescid-i Aksâ’yÄą kÄąble yapan Allah, bu mesajdan yĂźz çevirdikleri için Ăśnderlik gĂśrevini onlardan alÄąp yeni Ä°slâm toplumuna vermiĹ&#x; ve bu deÄ&#x;iĹ&#x;imin en belirgin iĹ&#x;areti olarak kÄąbleyi Mescid-i Aksâ’dan Kâbe’ye çevirmiĹ&#x;tir. O Kâbe’ye ki: ŮŽ Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽ ŮŽŘš ا‏8ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 UŮ‹ Ů? ‍ ŮŽ^ َن ٰا‏QŮ? AŮŽ a Ů’ Ů? ŮŽ B ŮŽ ‍" ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ َد‏MŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ŘŞ ŮŽ ŮŽ; Ů?Ů… ا‏ Ů? !Ů’ 7ŮŽ ‍' Ů‘Ů?š ْا‏ ŮŒ UŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ ‍ ت‏ ŮŒ 1ŮŽ ‍ ٰا‏QŮ? !R( Ů? ‍ س‏ Ů? U ‍ا‏ ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ْا‏kŮŒŮ‘ UŮ? FŮŽ ‍ا‏ ﴞي٧﴿ + ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ŮŽ ŮŽ ^ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źv! 0 Ů‹ 7( ŮŽ
97. Orada, Allah’ın lütuf ve merhametini hatırlatan ve geçmiş peygamberlerin hatıralarını canlandıran nice işaretler, alâmetler ve apaçık deliller vardır. Örneğin, İbrahim’in namaz kılmayı âdet edindiği makamı oradadır. İbrahim’in izinden gittiğinizin işareti olarak, onun sizlere emanet ettiği ve tevhid inancının bir sembolü olan bu makamda siz de namaza durun. Kâbe öyle kutsal ve bereketli bir mekândır ki, tüm Arap Yarımadası’nda vahşet ve anarşi hüküm sürerken, oraya giren kişi her türlü korku ve tehlikeden emin olur, huzur ve güvene kavuşur. Kâbe’ye varmaya gücü yeten insanların hac veya umre amacıyla orayı ziyaret etmesi, Allah’a karşı mutlaka yerine getirmeleri gereken bir görevdir. Her kim imkânı olduğu hâlde hac ibadetini terk ederek nankörce davranır yahut bu ibadeti lüzumsuz görerek, küçümseyerek inkâr ederse, yalnızca kendisine zarar vermiş olur. Çünkü Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir. Sizin Kâbe’yi ziyaret etmenize de ihtiyacı yoktur; O’nun lütuf ve merhametine muhtaç olan asıl sizlersiniz. Kâbe’yi ziyaret ederek olgunlaşmaya, kalben ve ruhen dirilmeye, yücelmeye muhtaç olan da yine sizlersiniz. KİTAP EHLİ’NE ve MÜMİNLERE UYARILAR ﴾٩٨﴿ َنAُ &َ ,ْ َ َ ]Aٰ َ )ٌ !@( qَ ا ِ ّٰ ت ِ 1َ ٰ ِ ُ ُ و َنTْ َ "َ ِ ب ُ ّٰ ا َو ِ ْاoَ ْ:َ اG1َ oْ Vُ ِ 8َ T 98. Şu hâlde, ey Müslüman! Yahudi ve Hristiyanlara de ki: “Ey Kitap Ehli! Allah yaptığınız her şeye şahit iken, O’nun Son Elçisi aracılığıyla gönderdiği âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?” oٍ Rِ َJ ِ ا ِ ّٰ o! ُ ّٰ َ ُء َو0 اG)َ @َ qُ "ْ 8ُ 5ْ َ َوا# ِ ْاoَ ْ:َ اG1َ oْ Vُ ً َ ِ @َ 5َ Jُ 7ْ َ َ َ ا َ ْ ٰا ِ 8َ T ِ 7( َ ْ َ ب ِ َ" َ ُ= ُّ)و َن ﴾٩٩﴿ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ّ َ
99. Ve yine onlara de ki: “Ey Kitap Ehli! Kur’ân’ın ilâhî bir kitap olduğuna bizzat şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın dosdoğru yolunu çarpıtarak Kur’ân’a inananları o yoldan çevirmeye çalışıyorsunuz? Şunu asla unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” ُ 5ِ &1( ً َ( R ا,! َ 1 ( Rِ ^َ "ْ T َ َ) ا,ْ َ "ْ ^ُ ُ ُّدو1َ ب َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ ; ِ َ ا1 ُ ( ُ ا اِ ْنGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ﴾١٠٠﴿
100. Ey iman edenler! Sizden önce kitap verilmiş olan Yahudi veya Hristiyanlardan herhangi bir grubun sizi inkâra ve günaha sürükleyen emir, istek ve arzularına itaat edecek olursanız, sizi imanınızdan sonra yeniden inkâra döndürürler. Akrabalık, komşuluk, iş ilişkileri gibi konularda kâfirlerin hayat tarzlarına özenmeksizin onlara itaat etmenizde bir sakınca yoktur. Ancak bâtıl dinlerine özenip hayat tarzlarını benimseyerek onlara itaat ederseniz, eninde sonunda sizin de onlar gibi kâfir olmanız kaçınılmazdır. ُ !R( ا َو ُ !ْ Aَ َ ]Aٰ ْ8 ُ "ْ 8ُ 5ْ َ ُ ُ و َن َواTْ َ ] ٰ ِ ِ) َي ا:ُ )ْ ;ََ R
ِ ّٰ ِ "ْ =ِ 8َ ,ْ 1َ ْ َ َوQُ0 ُ ُ ْ" َرT ِ ّٰ ت َ !ْ ^َ َو ُ 1َ ْ" ٰاT ﴾١٠١﴿ "! ٍ َ ? ِ ٍ c ;( 8َ %ْ ُ اط
101. Allah’ın âyetleri size okunup dururken, üstelik O’nun Elçisi Muhammed (sav) de nesilden nesile aktarılacak örnek hayatıyla aranızda olduğu hâlde, nasıl olur da kâfirlere özenip inkâra saplanırsınız? Elinizde Allah’ın Kitab’ı ve bu Kitab’ın mükemmel bir açıklayıcısı ve uygulayıcısı olan Peygamber’in Sünnet’i varken, başka kaynaklara yönelip inkâra saplanmanız olacak şey değildir. İnkâra dönmek istemiyorsanız, yapmanız gereken şudur: Her kim kâfirlere, zalimlere itaatten yüz çevirir ve Allah’a gönülden bağlanarak O’nun yasalarına, hükümlerine bir bütün olarak sımsıkı sarılırsa, işte o, dosdoğru yola erdirilmiş demektir. Kur'ân’ı ve Sünnet’i okuma, anlama ve yaşama gayreti içinde olan müminler her türlü sapma ve yozlaşmadan korunacak, inkâra ve zulme meyletmeksizin dosdoğru yol üzerinde yürümeye devam edecek ve hem dünyada hem âhirette ilâhî lütuf ve nimetlere mazhar olacaklardır. Şu hâlde; ﴾١٠٢﴿ ُ& َنAِ %ْ ُ "ْ 8ُ 5ْ َ َواIَ ّ ِ َ ُ& ُ ّ َ اIَ َوQ( ِ ;َ ُ َ ّ ' ّٰ ا ا ّ َ ُ; اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َ َ ا 102. Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla sakının! Allah’a, O’nun yüceliğine yaraşır biçimde ve tabii ki gücünüz yettiği ölçüde36 saygı ve bağlılık gösterin. O’nun hoşnutluğunu kazanmak ve gazabından korunmak için emirlerine uyun, yasakladığı şeylerden sakının! Ve son nefesinize kadar Allah’a kulluk ve itaatten ayrılmayın. Müslüman olarak diriltilip İslâm üzere hesaba çekilmek istiyorsanız İslâm üzere
36
Ey iman edenler! Gücünüz yettiğince Allah’tan sakının! O’nun emir ve yasaklarına riayet ederek günah ve kötülüklerden korunun! (Teğabün, 64/16)
yaşayın ve ancak O’na yürekten boyun eğen Müslümanlar olarak can verin! ALLAH’IN İPİ ve HAYRA ÇAĞIRAN ÜMMET ِ ّٰ oِ 7ْ َ ِ ِ= ُ& ا8َ ا ْ َو َ ا ً &( # u اVُ َ ّ َ َ Iَ َو,! 103. Hep birlikte Allah’ın ipine, yani göndermiş olduğu Kur'ân’a sımsıkı sarılın; sakın ayrılığa düşüp parçalanmayın! Her biriniz gücünüz yettiğince Kur’an ve onun örnek uygulaması olan Sünnet ile doğrudan irtibata geçerek bu iki kaynağı anlamaya, yaşamaya ve başkalarına tebliğ etmeye gayret edin! Farklı mizaç ve anlayışlardan kaynaklanan farklı bakış açılarını, ihtilafları hoş görün. Temeli Kur'ân ve Sünnet’e dayanan farklı görüşler, sizi asla düşmanlığa ve ayrılığa sürüklemesin. ُ ِ Aُ Vُ + ُ !ْ Aَ َ ا َ ْ َ
M 5ً ْ َ اaِ اG Q( 8ِ &َ ,ْ Uِ ِ "ْ 8ُ ْ 7َ ?ْ َ Rَ "ْ T ِ ّٰ B َ َ ّ َ Rَ ا ًءG)َ ْ َ ْ" ا8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْذT َ &َ ,ْ 5ِ َوا ْذ ُ^ ُ وا Allah’ın size bahşetmiş olduğu İslâm, iman ve kardeşlik nimetini hatırlayın: Hani siz İslâm ile tanışmadan önce ırkçılık, kabilecilik, bölgecilik gibi sebeplerle birbirine kan davası güden düşman kabileler ve gruplar idiniz de, Allah kalplerinizi kaynaştırıp birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde hepiniz kardeş oldunuz. Irklarınızın, renklerinizin, dillerinizin ve kültürlerinizin farklılığına rağmen, bir ailenin evlatları gibi birbirini seven, sayan hak ve hukukuna riayet eden uyumlu ve yekpare bir ümmet oldunuz. َ ّ َ ِ ' ْ َ ٍة
0 @َ ْU ِ "ْ ^ُ Cَ ;َْ 5َ Rَ ر ُ َ qَ ]Aٰ َ "ْ 8ُ ْU^ُ َو ِ U ا Hani siz ateş dolu bir uçurumun tam kenarında parçalanıp yok olmak üzere idiniz de, Allah sizi iman ve İslâm ile şereflendirerek oradan kurtardı. ُ Aَ ّ ,َ َ Q( ِ 1َ ْ" ٰاT ُ َ ا ُ ِّ 7َ 1ُ /َ ِ Cٰ ^َ ﴾١٠٣﴿ ُ)و َن8َ @ْ َ "ْ T ُ ّٰ +
İşte Allah, öğüt alıp doğru yolu bulasınız diye âyetlerini size böyle açık ve net olarak anlatıyor. Bunun için, Allah’ın âyetlerini derinlemesine talim etmeli, bir toplum düzeni olarak hayata yansıtmalı ve henüz onunla tanışmamış olan kitlelere, toplumlara duyurmak için çaba harcamalısınız. Fakat düzensiz, başıboş ve dağınık bir toplum bu hedefleri gerçekleştiremez: َ ْU&ُ ْ َ@ ْ َن َ ِ ْاU1َ وف َو ُ ْU ِ ْ T ُ 8َ ْ َو ُ َنAِ ْ &ُ ُ" ْا:ُ /َ [ِ G ٰ \ِ َواُو0 T ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ ْ ُ ُ و َن1َ ِ َوEْ iَ ْ) ُ َن اِ َ ] ْا1َ ٌ َ ّ ُ ْ" اT ﴾١٠٤﴿
104. İçinizden, insanlığı hayra çağıran, Kur’ân’ın ortaya koyduğu ilkeler ve evrensel adalet ölçüleri çerçevesinde iyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan ortak bir amaç için bir araya gelmiş düzenli, devamlı, organize bir topluluk bulunsun. İyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve İslâm’ı tebliğ etmek, zaten her Müslüman’ın asli kulluk görevidir. İşte dünyada da âhirette de gerçek anlamda başarı, mutluluk ve kurtuluşa erenler bunlardır. Eğer bu görevi yerine getirmezseniz, sizden öncekilerin başına gelen felâketler sizin de başınıza gelecektir. O hâlde: G ٰ ت واُوUَ !7 " ْا: ء# َ َ َ ُ َ Iَ َو ﴾١٠٥﴿ "* ! d اب C " @ / [ ْ ِ \ َ ُ0 ِّ َ ُ ُ َ G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ ُ اAَ 8َ ْa ا َواVُ َ ّ َ َ َ 1C( َ ّ ^َ ا5ُ T ٌ ( َ ٌ َ ُ 105. Sakın ola ki, kendilerine hakikati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur’ân gibi apaçık belgeler geldikten sonra ayrılığa düşüp dağılan Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmayın! İşte onlara, âhirette büyük bir azap vardır! AYDINLIK YÜZLER ve KARARMIŞ ÇEHRELER ُ 5ِ &1( ُّ !َ 7ْ َ ْ َم1َ اب ْ َ 1C( َ ّ َ ّ َ اRَ هMٌ # َ Cَ ,َ ا ْاVُ وCُ Rَ "ْ T َ َ) ا,ْ َ "ْ ُ ْ َ ^َ َ ُ@ ْ" ا:ُ # ُ ا َ ّ َد ْت ُو ُ َ ُّد ُو%ْ َ ٌه َو# ُ ُو ﴾١٠٦﴿ ُ ُ و َنTْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ِ
106. Bu azap, nice yüzlerin sevinçten ışıl ışıl parlayacağı; nice yüzlerin de utanç ve pişmanlıktan kapkara kesileceği bir günde, yani Hesap Günü’nde gerçekleşecektir. Yüzleri kapkara kesilen o bedbaht kimselere denilecek ki: “Demek iman ettikten sonra yeniden inkâra saplandınız, öyle mi? O hâlde, inkâr etmenize karşılık korkunç azabı tadın bakalım!” َ ّ !َ ا ﴾١٠٧﴿ ِ ُ)و َنa ِ0 ّٰ ِ &َ 'ْ َرk َ( R "ْ @ُ :ُ # َ @َ !R( "ْ :ُ ا ْ َ 1C( َ ّ َواَ ّ َ ا ُ ُوBْ H 107. Yüzleri ışıl ışıl parlayanlara gelince, onlar da Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış bir hâlde, O’nun sonsuz lütuf ve rahmetinin tecelli ettiği cennet bahçelerindedirler ve sonsuza dek orada kalacaklardır. ُ )ُ 1 ( 1ُ ا َ &( َ ,َ Aْ ِ &ً Aْ } ﴾١٠٨﴿ + ِ ّٰ ت ُ ّٰ َ َو0 ّ ِ َ ْ ِ /َ !ْ Aَ َ :َ Aُ ْ85َ ا ُ 1َ ٰا/َ Aْ ِ 108. Ey Peygamber! İşte bunlar Allah’ın âyetleridir ki, onları sana hak sebebi ile okuyoruz. Biz bu âyetleri sana, hak ve hakikati açıkça ortaya koymak ve hayatın her alanında adaleti, doğruluğu, hakkı, hukuku gerçekleştirmek için gönderiyoruz. Çünkü Allah, her konuda
hak ve adaletin gerçekleşmesini ister, âlemlerin özü ve en değerli varlığı olan insanın asla zulme maruz kalmasını, haksızlığa uğratılmasını istemez. Şu hâlde, siz de Allah’ın muradına uygun olarak hakkın hâkim olması için mücadele etmeli, dünyanın gelip geçici menfaatlerini elde etme uğruna zulme meyletmemelisiniz. Unutmayın ki: َ ْ kRِ َ ات َو ُ ْ ُ # َ ّ kRِ َ ﴾١٠٩﴿ رcُ ُ Iا ِ ّٰ ] َ ِض َوا ِ ّٰ ِ َو ِ َ &ٰ % ا َ ْ ُ ا 0 ِ ْرIا 109. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır ve her işin neticesi Allah’a döndürülür. Kâinatta var olan her şey Allah’ın mülkü, yaratığı ve kullarıdır. Bunun için, kullarının yaptığı her iş hakkında son sözü söyleyecek, Mahşer Günü nihai hükmü verecek olan sadece Allah’tır. O hâlde, ey müminler! Omzunuzda ne büyük bir sorumluluk taşıdığınızın daima bilincinde olun: EN HAYIRLI ÜMMET َ ْU&ُ ْ َ@ ْ َن َ ِ ْاU َ وف َو َ ّ ِ Bْ #
ِ0 ّٰ ِ َنUُ ِ Xْ ُ ِ َوT َ "ْ 8ُ ْU^ُ َ ِ ْaُ َ اُ ّ َ ٍ اEْ a ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ س َ ْ ُ ُ و َن ِ UA 110. Sizler, insanların dünya ve âhiretteki kurtuluş ve saadeti için yeryüzü sahnesine çıkarılmış ve bizzat Allah tarafından görevlendirilmiş en hayırlı ümmetsiniz. Hayata doğrudan müdahale eden toplumsal bir güç olarak insanlara adaleti, doğruluğu, iyiliği tavsiye ve emreder; zulme, haksızlığa, isyankârlığa, günaha ve kötülüklere engel olursunuz. Çünkü siz, Allah’a ve O’nun gönderdiği bütün kitaplara ve elçilere yürekten inanırsınız. َ َ ب ﴾١١٠﴿ ُ; َن َ َنT ِ ْاoُ ْ:ََو َ ْ ٰا َ َ ا ِ َ ُ" ْا:ُ ُ َ ^ْ َ َن َواUُ ِ Xْ &ُ ْ ُ@ ُ" ْاU ِ "0 ْ @ُ َ ًاEْ a ِ 8َ T Eğer Kitap Ehli olarak bilinen Yahudi ve Hristiyanlar da sizin inandığınız gibi Allah’a ve bütün elçilerine gereğince inanmış olsalardı, elbette bu, kendileri için hayırlı olacaktı. Gerçi içlerinde Kur'ân’a ve Son Peygamber’e inananlar da var; fakat onların pek çoğu, Allah’a başkaldırarak doğru yoldan çıkmış olan fâsıklardır. İşte bu fâsıklarla kıyasıya mücadele edeceksiniz. Onların kimi zaman süper bir güç görüntüsüyle karşınıza çıkmaları sakın sizi yılgınlığa düşürmesin. Unutmayın ki: َ ْ "ُ ^ُ ُّ َ 1ُ "ْ ^ُ Aُ ِ ;َ 1ُ ى َواِ ْن0 اَ ًذIG َ ّ ِ ُّ و ُ^ ْ" اH ﴾١١١﴿ ْ َ= ُ و َنU1ُ Iَ "َ ّ ُ ْد َ َرIا ُ 1َ ْ َ 111. Sizler en hayırlı toplum olmanın gereklerini yerine getirdiğiniz sürece, onlar size karşı asla üstünlük sağlayamayacak, basit ve gelip
geçici eziyetten başka bir zarar veremeyeceklerdir. Sizinle göğüs göğüse çarpışmaya cesaret edemezler. Muhkem kaleler ve siperler ardından sizinle savaşsalar bile, cesaret ve gücünüz karşısında hemen dağılarak arkalarını dönüp kaçarlar ve hiç kimse onlara yardım edemez. Bunun sonucu olarak da: َ ّ َ ِ oٍ 7ْ ' ْ َ ِ l B ِ ّٰ َ ِ S ِ ّٰ َ ِ oٍ 7ْ َ ِ Iَ ّ ِ ا اG ُ ;ِ ُ َ َ 1ْ َ ّ َ ُ اC ا َ َJ ِ srُ G َ س َو ُ ا َو ُ َ ا َو ِّ "ُ @ِ !ْ Aَ َ Bْ َ ِ l ٍ H ِ U ا َ %ْ &َ ْ! ِ@ ُ" ْاAَ َ ُ0 Uَ T 112. Onlar, Son Elçi’ye iman edeceklerine dair Allah’a verdikleri sözü yerine getirerek Allah’ın ipine ve müminlerle yaptıkları antlaşmalara sadık kalarak insanların ipine sarılmadıkları sürece, nerede olurlarsa olsunlar alçaklık ve zilletten kurtulamayacak, Allah’ın gazabına uğrayarak perişanlık ve miskinlik altında ezilmeye mahkûm edileceklerdir. َ ْ َنAُ 8ُ ;ْ 1َ ا َو ِ ّٰ ت ِ 1َ ٰ ِ ُ ُ و َنTْ 1َ ا5ُ ^َ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ /َ ِ ٰذ َ E ُ)و َن8َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ ِ َ& َ َ= ْ ا َو/َ ِ ٰذ0 ّ ٍ ' ِ ْ َJ ِ َءG !َ 7ِ 5ْ Iا ﴾١١٢﴿
Bu, Allah’ın gerek Kur'ân’da, gerekse Tevrat ve İncil’de gönderdiği âyetlerini inatla inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmeleri sebebiyledir. Kur'ân’ı inkâr eden Yahudi ve Hristiyanlar, aslında kendi ellerindeki Tevrat ve İncil’e de gerçek anlamda iman ediyor değiller. Nitekim onların ataları da vaktiyle Musa, Davud ve İsa Peygamber’e indirilen âyetleri her fırsatta inkâr etmiş, peygamberlere büyük eziyetler çektirmiş ve hatta en korkunç günahı işleyerek bazı peygamberleri öldürmüşlerdir. Hz. Muhammed (s) döneminde yaşayan Yahudiler de atalarının izinden giderek Son Peygamber’i öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Fakat ilahi yardım sayesinde Peygamber korunmuş, Yahudiler amaçlarına ulaşamamışlardır. Bununla birlikte, Yahudilerin Peygamber’e karşı duydukları kin ve nefretleri hiçbir zaman azalmamıştır. Onun izinden giden müminlere de sürekli düşmanlık beslemiş, onlara hiçbir zaman hayat hakkı tanımak istememişlerdir. Bütün bunların sebebi ise, ilâhî iradeye başkaldırarak isyan etmeleri ve Allah’ın çizdiği sınırları aşarak azgınlaşmalarıdır. Fakat Kitap Ehli’nin hepsini böyle inatçı ve isyankâr kimseler sanmayın:
İMAN EDEN YAHUDİ ve HRİSTİYANLAR ﴾١١٣﴿ ُ)و َنxُ %ْ 1َ "ْ :ُ َوoِ !ْ َ ّ َء اG5َ ا ٰا ِ ّٰ ت ِ 1َ َن ٰاAُ ْ81َ ٌ &َ ِ GVَ ٌ َ ّ ُ ب ا ِ ْاoِ ْ:َء ِ ْ ا0ً اG َ َ ا% ُ !ْ َ ِ 8َ T 113. Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli denilen Yahudi ve Hristiyanlar arasında, Son Elçi’ye ve Kur'ân’a iman eden, gece vakitlerinde gözyaşlarıyla secdeye kapanarak namaz kılan ve Allah’ın âyetlerini okuyan iyi niyetli, adil ve dürüst bir topluluk da vardır. ٰ ْ َو ْا َ! ْ م َ ْU&ُ ْ َ@ ْ َن َ ِ ْاU1َ وف َو /َ [ِ G ٰ \َات َواُو ِ ّٰ ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ َ 1ُ ِ َوT ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ ْ ُ ُ و َن1َ ِ َوa ِ Iا ِ % 0ِ Eْ iَ ْاkRِ ر ُ َن ِ َ ( ِ = ا َ ّ َ ِ ﴾١١٤﴿ +
114. Onlar Allah’a ve âhiret gününe Kur'ân’da bildirildiği şekliyle inanırlar. İyilik ve güzellikleri tavsiye eder, kötü ve çirkin olan şeyleri engellemeye çalışırlar. O kadar iyilikseverdirler ki, iyilik yapma hususunda adeta birbirleriyle yarışırlar. İşte bunlar da müminler safında yer alan erdemli ve saygıdeğer kimselerdendir. َ ;( 8َ ّ &ُ ْ ِ "ٌ !A( َ ا ﴾١١٥﴿ + َ ْ ِ اAُ ,َ ْ 1َ َ َو ُ ّٰ ُه َو0 َ ُ وTْ 1ُ ْ Aَ Rَ E ٍْa
115. Onların yaptıkları hiçbir iyilik yok sayılmayacak, asla karşılıksız bırakılmayacaktır. Zira Allah, dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek kötülüklerden sakınanların kimler olduğunu çok iyi bilmektedir ve hak ettikleri mükâfatı elbette verecektir. G ٰ ْ! واُوqَ ا G َ ْ ُ@ ْ" اَ ْ َ ا ُ ُ@ ْ" َوU َ kUِ Jْ ُ ْ َ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ اِ ّ َن ا َ َ َ َ ٰ َ
@َ !R( "ْ :ُ ر U ا ب ? ا / [ " : د I و ا I ِ ّ ّ ْ ْ ْ \ ُ ُ ً َ َ َ ِ ِ ُ Mِ 0 َ ﴾١١٦﴿ ِ ُ)و َنa َ
116. Bu kitabın Allah tarafından geldiğini bile bile Kur'ân’ı ve Son Peygamber’i inkâr edenlere gelince; şunu iyi bilsinler ki, onların malları ve çocukları, yani o çok güvendikleri ekonomik, askerî, siyasi ve toplumsal güçleri, kendilerini Allah’ın gazabından kurtaramayacaktır. İşte onlar cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır. َ ْ ٍمVَ ث َ !َ 5ْ ) ا ُّ ِه ْا َ ٰ! ِةCِ ٰ: kR( ْ ِ ُ; َنU1ُ َ oَُ y َ َ ْ ' "ْ @ُ % ر oَ y & ^ َ ُْ 5َ ا اG&ُ Aَ } َ Bْ َ ?َ َ? ٌّ ا َ ِ @َ !R( 1 ( ِ ٍ
َ Aَ ْ:َ Rَ Qُ0 ْ8T 117. Onların bu dünyada servet, makam, itibar, güç elde etme uğruna harcadıkları emekler ve yaptıkları harcamalar, tıpkı ilâhî yasaları çiğneyerek kendilerine zulmeden bir toplumun yetiştirdiği, ardından dondurucu bir kasırganın vurup tamamen
yok ettiği mahsullere benzer. İşte kâfirlerin emekleri de böyle heder olup gidecektir. Kurdukları zulme dayalı sistemler ve hiç yıkılmayacak gibi görünen saltanatları, gün gelecek yerle bir olup tarihin çöplüğüne gömülecektir. Yahut ilahi hidayetten mahrum olan insanların dünya hayatını güya düzene sokmak amacıyla yaptıkları işler ve harcadıkları emekler, tıpkı bir ekin tarlasını helak eden kasırganın yaptığı gibi insan hayatını harap ve perişan edecektir. Bütün bunlar, ilâhî adalet gereğince meydana gelmektedir: َ َ َو ﴾١١٧﴿ ُ& َنAِ dْ 1َ "ْ @ُ % ُ ّٰ "ُ @ُ &َ Aَ } َ ُْ 5َ ْ اT ِ ٰ ا َو Allah, inkârcıların yaptıklarını boşa çıkarmakla onlara zulmetmiş değildir; tam aksine, kabul edilmeye değer işler yapmadıkları için onlar bizzat kendi kendilerine zulmetmektedirler. ZALİMLERİ DOST EDİNMEYİN ُ 5َ ُ ْ 1َ Iَ "ْ T ُ 5ِ ً ِ ْ ُدو5َ َ ِ واCُ iِ 8َ ّ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َت َ "ْ T ِ ) َ )ْ Vَ "M ْ 8ُّ Uِ َ َ َو ُّدواI
0 ً 7َ a
G َ Jْ 7َ ْا ُ0 َ ^ْ َ ْ" ا:ُ ُ? ُ)و ُرk ( ْi ُ َ " َوM ْ @ِ :ِ َ اRْ َ ُء ِ ْ اH 118. Ey iman edenler! Sizin dışınızdakilerden, size fenalık etmekten geri durmayan, hep sıkıntıya düşmenizi isteyen kişi, kurum ve devletleri –hangi dinden ve hangi ırktan olurlarsa olsunlar– kendinize yakın bir sırdaş, müttefik ve samimi bir dost edinmeyin! Onların size karşı içlerinde besledikleri kin ve düşmanlıkları, adeta ağızlarından taşmaktadır. Bunun için her türlü yalan, iftira ve hileyi kullanarak sürekli aleyhinizde propaganda yapar, her fırsatta düşmanlıklarını gösterirler. Kalplerinde gizledikleri nefret ise, açığa vurduklarından çok daha büyüktür. Ancak bu özellikleri taşımayan ve sizinle barış içinde yaşamak isteyen insanlarla –kâfir veya inançsız dahi olsalar– insani dostluklar kurabilir, belli şartlarda ittifaklar oluşturabilirsiniz (Mümtehine, 60/8-9; Maide, 5/5). ٰ ْ "ُ T ُ َ Uَ ّ !َ ّ َ )ْ Vَ ﴾١١٨﴿ َنAُ ;ِ ,ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ ت اِ ْن ِ 1َ Iا Eğer aklınızı kullanıyorsanız, işte zalimleri tanıyıp onlardan korunmanızı sağlayacak âyetlerimizi size açıkça bildirdik. ُ 5َ 7ُّ ِ 1ُ Iَ ُ@ ْ" َو5َ 7ُّ ِ ُ ِءIG َ \ ْ" اُو8ُ 5ْ َ اG:َ ْ اAَ a َ َواِ َذاUَ ّ َ ا ٰاG ُ Vَ "ْ ^ُ ;ُ َ َواِ َذاQM ( Aِّ ^ُ ب ِ ْ ِ َنUُ ِ Xْ ُ ْ" َوT ِ 8َ T َ ْ "ُ T ُ dِ !ْ َJ ِ ُ ُ اoْ Vُ ُ !ْ Aَ َ اH ُّ َ ُّ ات ﴾١١٩﴿ ور َ ّٰ " اِ ّ َن0 ْ T ِ Cَ ِ "ٌ !A( َ ا ِ )ُ = ا 0 ِ !ْ َJ ِ َ ْاoَ ِ 5َ Iا
119. Ey müminler! Sizler, imanınızdan kaynaklanan derin bir merhamet ve hoşgörüyle onları seviyorsunuz; fakat onlar, kâfirliğin
gereği olan çıkarcılık, haset ve bağnazlık yüzünden sizi sevmezler. Üstelik siz, onların inandığı Tevrat ve İncil de dâhil almak üzere bütün kitaplara inanırsınız. Onlar ise, kendilerine indirilen kitaba bile gerçek anlamda inanmazlar. Sizinle karşılaştıkları zaman: “Biz de sizin inandığınız gibi Allah’a ve bütün elçilerine inanıyoruz!” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise, size karşı duydukları kin ve öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. Onlara de ki: “İsterseniz kahrınızdan ölün; Allah, eninde sonunda nurunu tamamlayacak ve hak dini üstün kılacaktır. Zalimlere de yaptıkları kötülüklerin, kurdukları çirkin tuzakların hesabını soracaktır. Hiç kuşkusuz Allah, kalplerin içindeki bütün gizli niyet ve düşünceleri bilmektedir.” ُ 7ْ =ِ ُ " َواِ ْنb ْ :ُ Xْ % ُ %ْ % "ْ :ُ )ُ !ْ ^َ "ْ ^ُ ُّ H ُ 1َ Iَ ُ; ا8َ ّ َ َواِ ْن َ ْ= ِ ُوا َو0 @َ ِ ' ا َ ' َ "ْ T َ &ْ َ اِ ْن ُ َ ْ 1َ ٌ [َ !ِّ َ "ْ T ُ َ ٌ Uَ % cٌ ! ( ُ َنAُ &َ ,ْ 1َ &َ ِ ا ﴾١٢٠﴿ َ ّٰ اِ ّ َن0 ً !ْ qَ
120. Size bir iyilik ulaşınca, bu onları üzer; başınıza bir kötülük gelince de bundan dolayı sevinirler. Eğer baskı ve eziyetler karşısında direnerek sabreder ve kötülüklerden dikkatle ve titizlikle sakınıp korunursanız, onların hile, entrika ve tuzakları size hiçbir zarar veremeyecektir. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır. Dolayısıyla, her şey O’nun kontrolü altındadır ve O, inkârcıların hilekârlığından sizi muhakkak koruyacaktır. İnsanlık tarihi, bunun örnekleriyle doludur. İşte sabır ve takva ile neler kazanacağınızı ve emirlere uymamakla başınıza neler geleceğini açıkça gösteren canlı bir örnek: UHUD SAVAŞI Mekke müşrikleri, Bedir savaşında uğradıkları ağır yenilginin intikamını almak amacıyla, bir yıl sonra üç bin kişilik tam teçhizatlı bir orduyla Medine’ye saldırmak üzere yola çıktılar. Durumu haber alan Peygamber (s), arkadaşlarıyla yaptığı istişare sonucunda düşmanı Medine dışında karşılamaya karar verdi ve bin kişilik ordusuyla Uhud Dağı eteklerine doğru hareket etti. Fakat münafıkların reisi Abdullah bin Übeyy, emrindeki üç yüz askeriyle birlikte Müslümanları terk ederek Medine’ye geri döndü. Bu olay, İslâm ordusu içinde karışıklığa ve moral bozukluğuna sebep oldu. Hatta Müslümanlardan iki gurup; Selemeoğulları ile Hariseoğulları, neredeyse münafıklarla birlikte
dĂśneceklerdi. Fakat sonuçta iman ve sadakat duygularÄą aÄ&#x;Äąr bastÄą ve bĂśylece savaĹ&#x;maya karar verdiler. Peygamber (s), ordusunu Uhud DaÄ&#x;Ĺ’nÄą arkalarÄąna alacak Ĺ&#x;ekilde mevzilendirdi. MĂźslĂźmanlarÄą korumak Ăźzere de yakÄąndaki bir tepeye keskin niĹ&#x;ancÄąlardan elli adet okçu yerleĹ&#x;tirdi ve onlara, ne olursa olsun yerlerini terk etmemelerini emretti. MĂźslĂźmanlar, savaĹ&#x;Äąn ilk anlarÄąnda kahramanca savaĹ&#x;tÄąlar. Çok geçmeden dĂźĹ&#x;man bozguna uÄ&#x;ramaya baĹ&#x;ladÄą. Fakat bazÄą MĂźslĂźmanlar, daÄ&#x;Äąlan dĂźĹ&#x;manÄą takip edip son darbeyi vurmak yerine, acelecilik edip ganimet toplamaya baĹ&#x;ladÄąlar. Bunun Ăźzerine tepedeki okçular da ganimetten pay kapma hÄąrsÄąyla yerlerini terk edip ganimetlere koĹ&#x;uĹ&#x;tular. Oysa henĂźz kesin zafer elde edilmemiĹ&#x;ti. Bu fÄąrsatÄą iyi deÄ&#x;erlendiren Hâlid bin Velid —ki henĂźz MĂźslĂźman olmamÄąĹ&#x;tĹ— yanÄąna aldÄąÄ&#x;Äą sĂźvarilerle, okçularÄąn terk ettiÄ&#x;i geçitten girerek MĂźslĂźmanlarÄą arkadan kuĹ&#x;attÄą. Ä°ki ateĹ&#x; arasÄąnda kalan MĂźslĂźmanlar, Peygamber (s)’in ĂśldĂźrĂźldĂźÄ&#x;Ăź haberinin de yayÄąlmasÄąyla panik içinde kaçĹĹ&#x;maya baĹ&#x;ladÄąlar. Peygamber’in çevresinde kalan bir avuç MĂźslĂźman ise vĂźcutlarÄąnÄą siper etmiĹ&#x;, onu dĂźĹ&#x;manÄąn saldÄąrÄąsÄąndan korumaya çalÄąĹ&#x;ÄąyorlardÄą. Derken, Allah’Ĺn yardÄąmÄąyla MĂźslĂźmanlar toparlanÄąp yeniden saldÄąrÄąya geçerek dĂźĹ&#x;manÄą geri pĂźskĂźrttĂźler. BĂśylece, sonuçlarÄą çok aÄ&#x;Äąr olacak bir yenilgiden kÄąl payÄą kurtulmuĹ&#x; oldular. Fakat kazanmak Ăźzere olduklarÄą bir savaĹ&#x;Äą kaybetmiĹ&#x; ve yetmiĹ&#x; Ĺ&#x;ehit vermiĹ&#x;lerdi. Allah’Ĺn Elçisi, ertesi gĂźn yetmiĹ&#x; kiĹ&#x;ilik bir askeri birlikle dĂźĹ&#x;manÄą bir mĂźddet takip etti. OnlarÄąn hÄązla kaçĹp uzaklaĹ&#x;tÄąklarÄąnÄą gĂśrĂźnce Medine’ye geri dĂśndĂź. SavaĹ&#x;Äąn ardÄąndan, yaĹ&#x;ananlarÄą hatÄąrlatarak ibret alÄąnmasÄą gereken hususlara dikkat çeken ve savaĹ&#x;Äąn genel bir deÄ&#x;erlendirmesini yapan âyetler nazil oldu: ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ْا‏tŮ? Ů? Ů‘ 7ŮŽ Ů? /ŮŽ AŮ? Ů’:َ‍) Ů’ŮŽŮˆ ŮŽŘŞ Ů? Ů’ ا‏FŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ ﴞ٥٢٥﴿ "* Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů„ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ !&( ŮŽ ‍ا‏ 0 Ů? 8ŮŽ ;Ů? AŮ’ Ů? )ŮŽ Ů? ;ŮŽ ŮŽ + 121. Ey Peygamber! Hani sen mĂźminleri Uhud DaÄ&#x;Ĺ’nÄąn eteklerinde savaĹ&#x;a elveriĹ&#x;li mevzilere yerleĹ&#x;tirmek Ăźzere, sabah erkenden eĹ&#x;lerinle vedalaĹ&#x;mÄąĹ&#x; ve ailenden ayrÄąlÄąp yola çĹkmÄąĹ&#x;tÄąn. Ve bĂźtĂźn olup bitenler, Allah’Ĺn kontrol ve gĂśzetimi altÄąnda gerçekleĹ&#x;mekteydi. Zira Allah her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, bilendir. ŮŽ BŮ’ &ŮŽ Ů‘ :ŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ Ů? Ů’U Ů? ‍ ن‏ ﴞ٥٢٢﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ْا‏oŮ? ^ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ !ŮŽ AŮŽŮ’ R ‍ا‏ vŮŽ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 &ŮŽ @Ů? !Ů?Ů‘ Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" اَ ْن‏T Ů? Ů‘Ů° ‍* ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 8ŮŽ ŮŽ ‡Ů? Gp
122. Hani sizden SelemeoÄ&#x;ullarÄą ve HariseoÄ&#x;ullarÄą adÄąndaki iki grup, mĂźnafÄąk Abdullah bin Ăœbeyy’in propagandasÄąna aldanarak az kalsÄąn paniÄ&#x;e kapÄąlÄąp geri dĂśneceklerdi. Oysa onlarÄąn yardÄąmcÄąsÄą, dostu ve koruyucusu, yani velisi yalnÄązca Allah idi. Ă–yleyse, inananlar Allah’a dayansÄąnlar ve ancak O’na gĂźvensinler. ÇßnkĂź O, kendi uÄ&#x;runda mĂźcadele edenleri asla yardÄąmsÄąz bÄąrakmayacaktÄąr. Nitekim: Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥٢٣﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T Ů‘Ů° ‍َ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏R MŮŒ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’" اَ Ů?ذ‏8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů’) Ů?Řą ŮŽŮˆŘ§â€Ź7ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? ^Ů? ŮŽ =ŮŽ 5ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 123. DoÄ&#x;rusu Allah, son derece zayÄąf ve gßçsĂźz durumda olduÄ&#x;unuz Bedir SavaĹ&#x;Ĺ’nda da size yardÄąm etmiĹ&#x;ti. Durum bĂśyleyken, nasÄąl olur da Rabb’inizin yardÄąmÄąna gĂźvenmeyip korkuya kapÄąlÄąrsÄąnÄąz? O hâlde, Allah’a karĹ&#x;Äą gelmekten sakÄąnÄąn ve emirlerine sÄąmsÄąkÄą sarÄąlarak fenalÄąklardan korunun ki, O’nun yardÄąm ve nimetlerine Ĺ&#x;ĂźkretmiĹ&#x; olasÄąnÄąz. ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ Ů?Ů Ů? ŮŽ ْا‏IŮŽ ‍ Ů? ٰا‏yŮŽ AŮ° yŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů?& Ů‘ ŮŽ) Ů?^ Ů’" َع‏1Ů? ‍ Ů’" اَ ْن‏T Ů? !ŮŽ Ů? TŮ’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ َ‍ ا‏+ Ů? ;Ů? ŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ŮŽ0 ( ŮŽ Â?Ů’ Ů? Ů? T ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? AŮ’ Ů? ‍ ل‏ ﴞ٥٢٤﴿ +
124. Ey Muhammed! MĂźminlere Bedir SavaĹ&#x;Ĺ’nda yaĹ&#x;adÄąklarÄąnÄą hatÄąrlat: Hani o sÄąrada sen mĂźminlere, “Rabb’inizin, kendi katÄąndan gĂśndereceÄ&#x;i ßç bin melek ile yardÄąm etmesi size yetmez mi?â€? diyordun. ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ Ů?Ů Ů? ŮŽ ْا‏IŮŽ ‍ Ů? ٰا‏% Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů’& Ů?) Ů’ŘŻ Ů?^ Ů’" َع‏1Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°: "Ů’ :Ů? ‍ Ů’ŮŽ Ů?ع‏R Ů’ Ů? "Ů’ ^Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů?; ا ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍*] اŮ? ْن ŮŽ Ů’= Ů?‚Ů?ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€ŹG AŮ° ŮŽ ŮŽ ( Ů? Ů‘ % + ŮŽ Ů? Ů? T ŮŽ &Ů’ iŮŽ Ů? "Ů’ T ﴞ٥٢ټ﴿
125. Evet, elbette Allah inananlara yardÄąm edecekti! EÄ&#x;er siz mĂźcadelenin sÄąkÄąntÄąlarÄąna gĂśÄ&#x;Ăźs gererek sabreder ve Allah’Ĺn emirlerine karĹ&#x;Äą gelmekten, disiplini bozacak davranÄąĹ&#x;lardan sakÄąnÄąrsanÄąz, dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąz size hemen Ĺ&#x;imdi saldÄąracak olsalar bile, Rabb’iniz size niĹ&#x;anlÄą beĹ&#x; bin melekle yardÄąm edecektir. Allah katÄąnda Ăśzel bir yere sahip olan bu seçkin melekler, Ăźzerlerinde makam ve derecelerini gĂśsteren niĹ&#x;anlarÄą, alametleri ile savaĹ&#x;a katÄąlÄąp mĂźminlerin safÄąnda kĂźfre karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;mak için emir bekliyorlar. AslÄąnda zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda sabretmesini bilen sorumluluk sahibi mĂźminlerin, meleklerin desteÄ&#x;ine bile ihtiyacÄą yoktu. Nitekim: ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’= Ů? ا‏U ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů‘ Ů?‍ا ا‏ ŮŽ Ů° Ů‘ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů’U Ů’ "! T ‍ا‏ Z1 Z , ‍ا‏ ‍ا‏ ) I
â€ŤŮˆâ€Ź Q " T A V ™ & 8 â€ŤŮˆâ€Ź " T ‍ى‏ I Ů? Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů° ( ( Ů? Ů‘Ů° QŮ? AŮŽ ,ŮŽ # ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ( * Ů? 0 Ů? ﴞ٥٢ٌ﴿
126. Allah bu yardÄąmÄą, sÄąrf sizi bir mĂźjdeyle sevindirmek ve bu sayede gĂśnĂźllerinizi huzur ve gĂźvene kavuĹ&#x;turmak için yapmÄąĹ&#x;tÄąr. Nitekim o melekleri gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz zaman ilahi vaade iman ve itimadÄąnÄąz perçinlenmiĹ&#x;ti: YardÄąm ve zafer, ancak sonsuz kudret ve hikmet sahibi olan Allah katÄąndandÄąr. ŮŽ Â…ŮŽ ŮŽ ;Ů’ !ŮŽ Ů? G ŮŽ ‍ ا‏7Ů? AŮ? ;ŮŽ Ů’U!ŮŽ RŮŽ "Ů’ @Ů? 8ŮŽ 7Ů? TŮ’ 1ŮŽ â€ŤŮˆŘ§ اَ Ů’Ůˆâ€ŹG Ů? ŮŽ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ŮŽ ا‏RŮ‹ ŮŽ p ŮŽ 7( ‡Ů? a ﴞ٥٢٧﴿ +
127. Allah bu yardÄąmÄą, inkâr edenlerden, mĂźminlere karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;Äąn ĂśncĂźlĂźÄ&#x;ĂźnĂź ve kĂźfrĂźn bayraktarlÄąÄ&#x;ÄąnÄą yapan bir grubun kĂśkĂźnĂź kes ip yok etmek veya onlarÄą mĂźthiĹ&#x; bir yenilgiyle periĹ&#x;an edip mĂźminleri ortadan kaldÄąrmaktan Ăźmitlerini kesmiĹ&#x; bir hâlde gerisin geriye dĂśnmelerini saÄ&#x;lamak için size gĂśndermiĹ&#x;tir. Uhud SavaĹ&#x;Äą sÄąrasÄąnda mĂźĹ&#x;riklerin saldÄąrÄąsÄąna maruz kalan Peygamber (sav), miÄ&#x;ferinin halkalarÄą iki Ĺ&#x;akaÄ&#x;Äąna battÄąÄ&#x;Äą için yĂźzĂźnden yaralanmÄąĹ&#x;tÄą. Alt dudaÄ&#x;Äą kanamÄąĹ&#x; ve diĹ&#x;i de kÄąrÄąlmÄąĹ&#x;tÄą. Yerde yaralÄą bir hâlde yatarken, “Kendilerini Rablerine davet eden bir peygambere bunu yapan insanlar artÄąk nasÄąl felah bulabilirler?â€? diyerek dĂźĹ&#x;manlarÄąna beddua etti. Bunun Ăźzerine, bu sĂśzĂźnden dolayÄą Peygamber’i uyaran âyetler nazil oldu: ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" اَ Ů’Ůˆâ€ŹAŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? /ŮŽ ŮŽ ˆ ﴞ٥٢٨﴿ ‍} Ů? Ů?& َن‏ ŮŽ 8Ů? 1ŮŽ ‍ ŮŒŘĄ اَ Ů’Ůˆâ€ŹkŮ’ qŮŽ Ů? Ů’ I‍ا‏ ŮŽ !Ů’ ŮŽ 128. Ey Muhammed! Uhud SavaĹ&#x;Ĺ’nda seni kanlar içinde bÄąrakan dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄą Allah neden oracÄąkta helâk etmedi diye dĂźĹ&#x;ĂźnĂźyor, onlarÄąn akÄąbeti hakkÄąnda kendince hĂźkĂźm veriyorsun. Oysa her hususta nihaĂŽ hĂźkmĂź veren Allah’tÄąr. Bu konuda senin dahi karar verme yetkin yoktur. Kimlerin azaba, kimlerin affa lâyÄąk olduÄ&#x;unu ve azabÄąn ne zaman nasÄąl gerçekleĹ&#x;eceÄ&#x;ini sen nereden bileceksin? Allah ister tĂśvbelerini kabul edip onlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar; isterse zalim olduklarÄą için onlarÄą derhal yahut zamanÄą gelince cezalandÄąrÄąr. Unutma ki; ŮŽ Ů’ kRŮ? ŮŽ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ب‏CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? Ů? Ů? JŮ’ 1ŮŽ ‍؜‏ ŮŽ Ů‘ kRŮ? ŮŽ ﴞ٥٢ي﴿ "cŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 0 Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏
129. GĂśklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ĹndÄąr. Her Ĺ&#x;eyin gerçek sahibi ve maliki olan Allah, kullarÄąnÄąn cezalandÄąrÄąlmasÄą ve ĂśdĂźllendirilmesi hususunda da yegâne hĂźkĂźm sahibidir. Sonsuz ilim ve hikmetiyle, affa lâyÄąk gĂśrdĂźklerini baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar, azaba lâyÄąk gĂśrdĂźklerini cezalandÄąrÄąr. O hâlde, onlar da O’nun affÄąna lâyÄąk
olmaya çalışsınlar. Hiç kuşkusuz Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. Uhud’da kazanmak üzere olduğunuz bir savaşı kaybetmenize sebep olan mal ve ganimet tutkusu, ekonomik hayatınızda da başınıza türlü belâlar açabilir. Onun içindir ki: FAİZ CEHENNEME, SADAKA CENNETE İLETİR ُ Aَ ّ ,َ َ ا ﴾١٣٠﴿ نMَ ُ Aِ ْ ُ "ْ T َ ّٰ َوا ّ َ ُ; اu ً َ َ H َ ُ Rً ,َ ْlَ ا اG ٰ ِّ ا اAُ ^ُ ْ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ 130. Ey inananlar! Kat kat artırarak faiz yemeyin! Gerçi faizin azı da çoğu da haramdır. Fakat sıkıntıya düşenlere faizle borç verip, ödemeyi geç yaptığı zaman da faizini kat kat artırarak tefecilik yapmak, faizciliğin en çirkinidir. O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek faizin, tefeciliğin her çeşidinden titizlikle sakının ki, birey ve toplum olarak hem dünyada hem de âhirette kurtuluşa erebilesiniz. َ Aْ ِ اُ ِ ّ َ) ْتkG8( َ ّ َر اU ا َ ّ َوا ّ َ ُ; ا ﴾١٣١﴿ Mَ 1 ( Rِ T 131. Ve kendinizi, inkârcılar için hazırlanmış olan cehennem ateşinden koruyun! Bunun için: َ ُ َ ّ ا َوا ُ Aَ ّ ,َ َ ل ﴾١٣٢﴿ نMَ &ُ ' َ ّٰ ا,! َ ْ ُ "ْ T ُ p( ََوا
132. Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, merhamete lâyık olasınız. Allah’a itaat, O’nun kelamı olan Kur'ân-ı Kerîm’e itaat demektir. Peygamber’e itaat ise, Kur'ân’ın mükemmel bir uygulayıcısı olan ve sahih hadisler yoluyla size ulaşan Sünnet’e uymak demektir. Ey mümin kullarım! Gelip geçici dünyalık nimetler peşinde koşmak size yaraşmaz; sizin asıl hedefiniz şu olmalıdır: ُ ِّ ِ َ ٍة ِ ْ َرJْ َ ] ٰ ِ ا اG ُ ر َ ;( 8َ ّ &ُ Aْ ِ ض اُ ِ ّ َ) ْت َ ّ @َ l ﴾١٣٣﴿ + ُ َ &ٰ % ا ُ ْ َ ٍ Uَ ّ # َ ْ" َوT ُ َ ْرIات َو ْا * ِ َ َو *
133. Rabb’inizin affına ve eni göklerle yer kadar geniş olan, kötülüklerden sakınıp korunan kimseler için hazırlanan cennete koşun! Tövbe kapısı, en büyük günahkârlar için bile sonuna kadar açıktır. O hâlde ümitsizliğe kapılmayın; oyalanmayın, ertelemeyin! Hemen şimdi Allah’ın affına, rahmet ve merhametine, ebedi nimet yurduna, cennetine koşun! Allah’ın affını, rızasını ve cennetini kazanmak için çalışın ve bu hususta en öne geçmek için hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Zira Allah, bu nimetleri salih kulları için hazırlamıştır.
ŮŽ G G Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽJ Ů’U + & ‍ا‏ S 1 ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ س‏ U ‍ا‏ + R
, ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ž ! ‍ا‏ + & }
T ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍إ‏ ‍ا‏ H ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍إ‏ ‍ا‏ % ‍ا‏ k R ‍ن‏ ; 1 1 C Ů‘ Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů’ Ů? Ů? ( ( ( Ů‘ Ů‘ Ů‘ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? MŮŽ U( % Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 0Ů? ﴞ٥٣٤﴿
134. Onlar ki, hem bolluk hem de darlÄąk zamanÄąnda, servetlerinden bir kÄąsmÄąnÄą Allah için harcarlar. KÄązdÄąklarÄą zaman Ăśfkelerine hâkim olurlar ve kendilerine karĹ&#x;Äą kusurlu davranmÄąĹ&#x; olsalar bile, insanlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;larlar. Allah da, iyilik eden bĂśyle dĂźrĂźst ve fedakâr kimseleri sever.37 ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů?Ů‘ Ů? Ů? JŮ’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @ Ů? 5Ů? CŮ? Ů? ‍ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€ŹJŮ’ 8ŮŽ ŮŽ G ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‹ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ َب ا‏5Ů? C ‍ا‏ R ‍ا‏ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ ‍ذ‏ " @ % Ů’ 5 ‍ا‏ ‍ ا‏ & A } â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ ' ŮŽ R ‍ ا‏ A ,ŮŽ R ‍ا‏ ‍ذ‏ ‍ا‏ 1 C Ů‘ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ﴞ٥٣ټ﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? ,ŮŽŮŽ R ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ Ů?= Ů‘Ů? ŮˆŘ§â€Ź1Ů? "Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źu ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů°
135. Yine onlar, o takva sahipleri, utanç verici bir kĂśtĂźlĂźk iĹ&#x;ledikleri, ya da bir baĹ&#x;ka Ĺ&#x;ekilde kendilerine zulmettikleri zaman, hemen Allah’Ĺ hatÄąrlayÄąp gĂźnahlarÄąnÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄą için O’na yalvarÄąrlar. Ă–yle ya, gĂźnahlarÄą Allah’tan baĹ&#x;ka kim baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layabilir? Bir de onlar, gĂźnah olduÄ&#x;unu bile bile yaptÄąklarÄąnda Äąsrar etmezler. G ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ Ů? #Ů’ َ‍ ŮŽ" ا‏,Ů’ 5Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 @ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů?ع‏5Ů’ I‍ا‏ ŮŒ UŮŽ Ů‘ # ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ŮŒŘŠ Ů? Ů’ ŮŽŘą Ů‘Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹJŮ’ ŮŽ "Ů’ :Ů? \sŮ? ‍ا‏GZŮŽ # ŮŽ /ŮŽ [Ů? Ů° \‍اŮ?Ůˆâ€Ź ŮŽ0 A( Ů? ,ŮŽ ‍ْا‏ ﴞ٥٣ٌ﴿ +
136. Ä°Ĺ&#x;te onlarÄąn mĂźkâfatÄą, Rableri tarafÄąndan baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmak ve sonsuza dek içerisinde kalmak Ăźzere, aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar akan cennet bahçelerine girmektir. Ancak bu nimetler, Ăśyle kuru temennilerle elde edilemez. BunlarÄą kazanmak için çaba harcamak, gayret ve fedakârlÄąk gĂśstermek gerekir. ÇalÄąĹ&#x;anlarÄąn mĂźkâfatÄą gerçekten ne gĂźzeldir! 37
Hz. Ali’nin torunu ve Ehl-i Beyt imamlarÄąndan Zeynß’l-Abidin (Ali b. HĂźseyin) abdest alÄąrken, cariyesi eline su dĂśkĂźyordu. NasÄąl olduysa, cariyenin elindeki ibrik dĂźĹ&#x;Ăźp Ali'nin yĂźzĂźnĂź yaraladÄą. (YĂźzĂź kan içinde kalan) Ali baĹ&#x;ÄąnÄą kaldÄąrÄąp cariyeye hÄąĹ&#x;Äąmla bakÄąnca, cariye:  YĂźce Allah, "Onlar Ăśfkelerine hâkim olurlar." buyuruyor, dedi. Bunun Ăźzerine Ali b. HĂźseyin:  O hâlde Ăśfkeme hâkim oldum, dedi. Cariye:  Onlar insanlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;larlar, diyerek âyetin devamÄąnÄą okudu. Ali b. HĂźseyin de:  (Ă–yleyse seni affettim,) Allah da seni affetsin, diye cevap verdi. Cariye, bu kez âyetin son kÄąsmÄąnÄą okudu:  Allah da ihsan edenleri sever (Al-i Ä?mran, 2/134). Bunun Ăźzerine Ali b. HĂźseyin:  O hâlde, seni Allah rÄązasÄą için azad ediyorum, artÄąk hĂźrsĂźn, dedi. (Ä?bn Kesir, El-Bidaye veNihaye, 9. cilt, 4. BĂślĂźm, Ali b. HĂźseyin)
TARİHTEN İBRET ALIN َ &ُ ُ ْا7َ Vِ َ َ^ َن َ ْ kRِ ُواE%َ ُ 5ْ َR ْر ِضIا ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ Bْ Aَ a َ ( Cِّ T * ٌ َ ُ "ْ T ﴾١٣٧﴿ + َ !ْ ^َ ُ واd َ )ْ Vَ ( R
137. Ey insanlar! Bunlar, tüm insanlığı kucaklayan evrensel ilkelerdir. Nitekim sizden önce de birçok ibret verici olaylar yaşanmış, insanın bireysel ve toplumsal hayatıyla ilgili nice ilâhî kanunlar uygulanmış, yani nice sünnetler gelip geçmiştir. Nice toplumlar, sahip oldukları kudret ve servetle şımarıp ilâhî iradeye başkaldırmış, fakat sonunda mahvolup gitmişlerdir. Zalimler zaman zaman geçici üstünlükler elde etseler de, nihai zafer ve başarı inananların olmuştur. Bunu bizzat gözlerinizle görmek ister misiniz? Öyleyse yeryüzünde gezip dolaşın ve geçmiş milletlerin hayatlarını ve akıbetlerini düşünerek insanlık tarihini araştırın da, gerek sözleriyle ve gerek ortaya koydukları hayat tarzıyla Allah’ın âyetlerini yalan sayanların sonu nice olmuş, bir görün! َ ِ ْ َ ً)ى َو:ُ س َو َ ّ ِ ا َ َ! ٌنCَ ٰ: َ ;( 8َ ّ &ُ Aْ ِ ٌ d ﴾١٣٨﴿ + ِ UA 138. İşte bu hikmet dolu sözler, tüm insanlığa apaçık bir çağrı, fenalıklardan sakınıp korunanlar için bir yol gösterici ve bir öğüttür. İMTİHAN, SABIR ve CENNET َ ْ "ُ 8ُ 5ْ َ ا َوا5ُ Zَ ْ َ Iَ ا َوUُ @ِ َ Iَ َو َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ َن اِ ْنAَ ْ Iا ﴾١٣٩﴿ +
139. Öyleyse zorluklar karşısında gevşemeyin, yılgınlığa kapılmayın; hak uğrunda başınıza gelebilecek bela ve musibetlerden ötürü de üzülmeyin. Çünkü eğer gerçekten inanıyorsanız, Allah katında üstün olan ve dünyada da âhirette de başarıya ulaşacak olan sizlersiniz. َ ْ /َ Aْ ِ َوQُ0 Aُ yْ ِ ْ ٌحVَ ْا َ; ْ َم َّ + ُ %ْ % َ ْ َ @َ ُ َاو َ ّ َ )ْ ;ََ R ْ ٌحVَ "ْ T َ 1C( َ ّ ا ُ ّٰ َ" اAَ ,ْ !َ ِ س َو َ &ْ 1َ اِ ْن ِ )5ُ ُم1َ ّ Iا M ِ U ا َ ّ اS ُ ْU ِ Cَ iِ 8َ ّ 1َ ا َوUُ َ ٰا َ &( ِ d ُّ ِ 1ُ Iَ ا ﴾١٤٠﴿ + ُ ّٰ َء َو0 اG)َ @َ qُ "ْ T * 140. Eğer siz Uhud Savaşı’nda düşmana yenilip bir yara aldıysanız, o inkârcı topluluk da Bedir Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrayarak buna benzer bir yara almıştı. Buna rağmen yeniden toparlanıp karşınıza çıkabildiler. O hâlde, sizler nasıl olur da yılgınlığa düşersiniz? Unutmayın ki, sadece başarı ve üstünlükle değil, aynı zamanda yenilgi ve sıkıntılarla da imtihan edileceksiniz. İşte bunun için biz, bu iyi ve kötü günleri insanlar arasında sürekli çevirip dururuz. Kuvvet ve
egemenlik bazen mĂźminlerin elinde olur, kimi zaman da zalimlerin eline geçer. BĂśylece Allah, gerçek mĂźminleri ortaya çĹkarmak ve sizden hak ve hakikati dile getiren Ĺ&#x;ahitler edinmek için bĂśyle imtihana tabi tutmakta, zulĂźm ve haksÄązlÄąk edenleri ise cezalandÄąrmaktadÄąr. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah zulmedenleri sevmez. ŮŽ ‍ Ů’& ŮŽ ŮŽ ْا‏1ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ﴞ٥٤٥﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T Ů? Ů‘Ů° — ŮŽ Ů?Ů‘ &ŮŽ !Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
141. DiÄ&#x;er bir deyiĹ&#x;le, Allah, inananlarÄą gĂźnahlarÄąndan arÄąndÄąrÄąp tertemiz kÄąlmak ve inkâr edenleri de mahvetmek için sizi zorlu imtihanlardan geçirmektedir. Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź:ŮŽ # ŮŽ Ů‘ "ŮŽ AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ﴞ٥٤٢﴿ ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ ا ْا‏AŮ? a Ů? )Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" اَ ْن‏8Ů? 7Ů’ % ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ŮŽ ‍اَ ْم‏ Ů? '
142. Yoksa siz, sizden Ä°slâm yolunda cihad edenleri ve zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda sabredenleri, Allah çetin bir imtihanla seçip belirlemeden Ăśyle kolayca cennete gireceÄ&#x;inizi mi sanmÄąĹ&#x;tÄąnÄąz? Uhud SavaĹ&#x;Äą Ăśncesinde bazÄą kimseler Medine’de kalÄąp savunma savaĹ&#x;Äą vermeyi korkaklÄąk olarak deÄ&#x;erlendiriyor, dĂźĹ&#x;manÄą Ĺ&#x;ehir dÄąĹ&#x;Äąndaki açĹk arazide karĹ&#x;Äąlamakta Äąsrar ediyorlardÄą. Fakat savaĹ&#x;Äąn kÄązÄąĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą, iĹ&#x;lerin zorlaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą anda paniÄ&#x;e kapÄąlÄąp geri çekilmiĹ&#x;lerdi. Allah, yaĹ&#x;adÄąklarÄą bu acÄą tecrĂźbeyi hatÄąrlatarak onlara diyor ki: Ů? Ů’U ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů?& Ů?ه ŮŽŮˆŘ§â€Ź8Ů? 1Ů’ َ‍ ŮŽŮŽ; Ů’) َعا‏R u ‍ ŮŽ; Ů’ Ů?ه‏AŮ’ ŮŽ ‍ اَ ْن‏oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů’ َن ْا ŮŽ& Ů’ َت‏UŮŽ Ů‘ &ŮŽ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٤٣﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€Źd 143. Hani siz ĂślĂźmle yĂźz yĂźze gelmeden Ăśnce, Ĺ&#x;ehit olmak için can atÄąyordunuz. Fakat onu karĹ&#x;ÄąnÄązda gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂźzde kahramanca çarpÄąĹ&#x;acaÄ&#x;ÄąnÄąz yerde, korku ve dehĹ&#x;et içinde Ăśylece bakÄąp duruyordunuz. Ăœstelik Peygamberin ĂśldĂźrĂźldĂźÄ&#x;ĂźnĂź zannederek nasÄąl da Ăźmitsizlik ve yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a kapÄąlmÄąĹ&#x;tÄąnÄąz! Oysa Ĺ&#x;unu bilmeniz gerekirdi ki: ALLAH BĂ‚KĂŽ, MUHAMMED FĂ‚NĂŽDÄ°R MŮŒ Ů? ‍ َع‏IŮŽ Ů‘ Ů?â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ& ŮŒ) ا‏ Ů? Ů? ;ŮŽ Ů’ َ‍] ا‏GAŮ° ŮŽ "Ů’ 8Ů? 7Ů’ AŮŽ ;Ů’ŮŽ 5‍ ا‏oŮŽ 8Ů? VŮ? ‍ ŘŞ اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů’ AŮŽ a Ů’ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T ŮŽ ŮŽ Ů’ ‡Ů? \ RŮŽ َ‍ ا‏oŮ?0 Ů? Ů?Ů‘ ‍ ا‏QŮ? AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? B ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ﴞ٥٤٤﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ŮŽ Ů‘ H Ů? Ů‘Ů° ‍ي‏ZŮ? xŮ’ !ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ ‍ا‏ Ů? 1ŮŽ Ů’ AŮŽ RŮŽ QŮ? !Ů’ 7ŮŽ ;Ů? ŮŽ ]AŮ° ŮŽ SŮ’ AŮ? ;ŮŽ Ů’U1ŮŽ
144. Muhammed insanĂźstĂź, ĂślĂźmsĂźz bir varlÄąk yahut bir melek deÄ&#x;il, ancak bir Elçidir. Nitekim ondan Ăśnce de nice elçiler gelip geçmiĹ&#x;ti. DolayÄąsÄąyla, o da diÄ&#x;er peygamberler gibi fânidir ve bir gĂźn mutlaka Ăślecektir. Ĺžimdi o ĂślĂźr veya ĂśldĂźrĂźlĂźrse, onun tebliÄ&#x; ettiÄ&#x;i hak dini terk edip gerisin geriye dĂśnecek misiniz? Her kim bu yoldan dĂśnecek olursa, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, bunu yapmakla Allah’a
hiçbir Ĺ&#x;ekilde zarar vermiĹ&#x; olamaz. YalnÄązca kendisini ateĹ&#x;e atmÄąĹ&#x; olur, o kadar. ÇßnkĂź Allah, hak yolda mĂźcadeleyi terk ederek nankĂśrlĂźk edenleri cezalandÄąracak, malÄąnÄą ve canÄąnÄą Allah yolunda feda etmek suretiyle O’na Ĺ&#x;Ăźkredenleri ĂśdĂźllendirecektir. Ă–yleyse, Allah yolunda cihadÄą asla terk etmeyin. EÄ&#x;er ĂślĂźmden korkuyorsanÄąz, Ĺ&#x;unu iyi bilin ki: ALLAH YOLUNDA CÄ°HAD ve NETÄ°CESÄ° Ů?Ů‘ ‍اب‏ ŮŽ Ů‘ XŮŽ Ů? Ů‹ 8ŮŽ ^Ů? ‍ا‏ ‍اب‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů? Ů’Ř° Ů?ن‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŘŞ ا‏ ŮŽ &Ů? ŮŽ ‍ Ů’ Ů?ˆ اَ ْن‏UŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏ ŮŽ ŮŽ „َ ‍ Ů? ْد‏1Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM @ŮŽ Ů’U Ů? Q( Ů? XŮ’ 5Ů? !ŮŽ 5Ů’ ) ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ „َ ‍ Ů? ْد‏1Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źv 0Ů‹ # Ů°Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ي‏ZŮ? xŮ’ UŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 @ŮŽ Ů’U Ů? Q( Ů? XŮ’ 5Ů? ‍ ŮŽ Ů?؊‏a ﴞ٥٤ټ﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů? ‍ا‏ Ů? I‍ا‏
145. Allah’Ĺn izni olmaksÄązÄąn, hiçbir canlÄąnÄąn Ăślmesi mĂźmkĂźn deÄ&#x;ildir. Allah, hayatÄą da ĂślĂźmĂź de ezelden belirlenmiĹ&#x; bir yazgÄąya gĂśre takdir etmiĹ&#x;tir. Madem her Ĺ&#x;ey Allah’Ĺn hĂźkmĂź altÄąndadÄąr, o hâlde can ve mal kaygÄąsÄąyla mĂźcadeleden geri durup ilâhĂŽ gazaba uÄ&#x;ramanÄąn bir anlamÄą yoktur. Bununla birlikte, her kim bu dĂźnyanÄąn nimetlerini arzu eder ve bĂźtĂźn gĂźcĂźnĂź ve yeteneklerini yalnÄązca onu elde etmek için sarf ederse, kendisine ondan az veya çok, dĂźnyalÄąk bir Ĺ&#x;eyler vereceÄ&#x;iz. Fakat onlar, âhirette hiçbir pay elde edemeyeceklerdir. Kim de iyi iĹ&#x;ler yaparak âhiret nimetlerini arzular ve bu nimetlere nail olabilmek için Ăźzerine dĂźĹ&#x;eni yaparsa, ona da ondan hak ettiÄ&#x;i payÄą vereceÄ&#x;iz. Evet, kendilerine bahĹ&#x;edilen nimetlere Ĺ&#x;Ăźkredenleri, elbette dĂźnya ve âhiret nimetleriyle ĂśdĂźllendireceÄ&#x;iz. Bu konuda, Kur'ân’Ĺn birçok yerinde kÄąssalarÄą anlatÄąlan peygamberleri kendinize Ăśrnek almalÄąsÄąnÄąz: ŮŽ ŮŽ VŮŽ kŮ?Ů‘ 7Ů? 5ŮŽ Ů’ Ů? Ů’ 1Ů?Ů‘ ŮŽ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
ŮŽ ‍ Ů? ا ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? l Ů? Ů‘Ů° o! ŮŽ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 7( ŮŽ kR( "Ů’ @Ů? ŮŽ ?ŮŽ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? ‍ ا‏UŮ? :ŮŽ ‍ ŮŽŮŽ& ŮŽŮˆâ€ŹR MŮŒ Ey( ^ŮŽ ‍ Ů?Řą Ů‘Ů? Ů‘Ů?! َن‏QŮ? ,ŮŽ ŮŽ o* ŮŽ 8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽŮ‘ S Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ا‏ ﴞ٥٤ٌ﴿ ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ Ů’ Ů? Ů‘Ů° ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź 0 5Ů? T
146. Nice peygamberler vardÄąr ki, kendilerini Allah’a adamÄąĹ&#x; birçok hak eriyle birlikte zulme ve kĂźfre karĹ&#x;Äą kÄąyasÄąya savaĹ&#x;tÄąlar da, Allah yolunda karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąklarÄą sÄąkÄąntÄąlardan dolayÄą ne yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;tĂźler, ne gevĹ&#x;eklik gĂśsterdiler, ne de bâtÄąl gßçlerin baskÄąlarÄąna boyun eÄ&#x;diler. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda direnip sabredenleri sever. G ŮŽŮ‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ G ŮŽ Ů? Ů’ 7ŮŽŮ?Ů‘ „‍ ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ Ů? Ů’ ‍ ا‏kR( UŮŽ RŮŽ ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’ ŮŽ ا‏UŮŽ ŮŽ 5Ů? ‍ ذ‏UŮŽ Ů’ Ů? F‍ ا‏UŮŽ Ů‘ ‍ ا َع‏V ‍ ان‏IŮ?‍ Ů’ Ů?@ Ů’" ا‏V â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ^ ن‏ ]A ŮŽ 5ŮŽ Ů’ =Ů’ Ů? 5‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮŽ ŮŽ ‍)َا‏V‍ ا‏B ŮŽ ‍ْا ŮŽ; Ů’ Ů… ْا‏ ﴞ٥٤٧﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T Ů?
147. En çetin imtihanlarda bile, Allah’ın vaadine olan güven ve bağlılıklarında en ufak bir sarsıntı olmadı. İtiraz etmeden, sızlanmadan, ümitsizliğe kapılmadan mücadeleye devam ettiler. Bu zorlu imtihanlardan geçerlerken, dudaklarından yalnızca şu dualar dökülüyordu: “Ey Rabb’imiz! Sana layık olduğun şekilde kulluk edemedik; eksiklerimiz, kusurlarımız ve acziyetimizle sana el açıp yalvarıyoruz, günahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla ya Rab! Mücadelemizde dizimize derman, yüreğimize cesaret vererek adımlarımızı sağlamlaştır ve inkâr edenlere karşı bize yardım eyle!” ٰ ْ اب ُّ اب ا ُّ ِ 1ُ ا ﴾١٤٨﴿ + ُ ّٰ ة َو0ِ َ a ُ ّٰ "ُ @ُ ! ٰ ٰ Rَ َ َ َ ا ِ Iا cَ U( % ُ َ! َو5ْ ) ِ ْ &ُ ْاS ِ َ َ َ %ْ '
148. Ve nihayet Allah, onlara hem bu dünyanın nimetlerini, hem de âhiret nimetlerinin muhteşem güzelliklerini bağışladı. Güzel davrananların mükâfatı güzellikten başka ne olabilir? Hiç kuşkusuz Allah, güzel davrananları sever. İşte siz de bu nimetlere ulaşabilmek için zorlu imtihanlardan geçirilecek ve Uhud’da olduğu gibi, zaman zaman zorluk ve sıkıntılara sabretmek zorunda kalacaksınız. İnkârcılar, “Eğer siz doğru yolda olsaydınız, başınıza bunlar gelmezdi.” gibi sözlerle inancınızı sarsmaya çalışacaklar. Onun için: G Aٰ "ْ ^ُ ُّدو1 َ^ َ وا1C َ ّ ا ا,! ا ا ْنGU ٰا1C َ ّ @ ا1ُ َ اG1 َ ُ َ َ َ ْU ﴾١٤٩﴿ َ 1 (
a ا 7 A ; 8 R " T
; ا ] َ َ ْ ْ َ َ ( ُ ِ َُ ُ ُ ( ُ ِ ُ َ َ ( َ ّ َ ِ ِ 149. Ey iman edenler! Allah’a ve Elçisi’ne iman ettiğini, dolayısıyla Kur'ân’ı ve Sünnet’i hayatın her alanında rehber olarak kabul ettiğini söyleyenler! Eğer Kur'ân’ın talimatlarını gözardı eder de inkârcıların telkin ve propagandalarına uyacak olursanız, sizi gerisin geriye inkârcılığa döndürürler de, dünyada da âhirette de hüsrana uğrayıp kaybedenlerden olursunuz. َ ّ ُ Eْ a ُ ! ٰ ْ َ ا ﴾١٥٠﴿ َ 1 ( ?
َ َ :ُ " َوM ْ T ُ ّٰ oِ َ ِ U ا
150. Hayır; sakın o inkârcıların art niyetli tavsiyelerinden, sahte dostluklarından medet ummayın! Sizin gerçek koruyucunuz, efendiniz, yar ve yardımcınız yalnızca Allah’tır ve Allah, yardım edenlerin en hayırlısıdır. Her şeyin sahibi ve yaratıcısı olan Allah’ın desteklediği bir toplum, başkasının yardım ve desteğine asla ihtiyaç
duymaz. BĂśyle bir toplumun karĹ&#x;ÄąsÄąnda hiç kimse duramaz; Allah’Ĺn yardÄąmsÄąz bÄąraktÄąÄ&#x;Äą bir topluma da hiç kimse yardÄąm edemez. Ä°Ĺ&#x;te Allah’Ĺn mĂźminlere vadettiÄ&#x;i yardÄąmlarÄąndan bazÄąlarÄą: ŮŽ Ů‘ "Ů? @Ů? 1‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ Ů°Ůˆâ€ŹM 5Ů‹ ŮŽ AŮ’ Ů? Q( Ů? ‍Â?Ů‘ ْل‏ ŮŽŮ? 1Ů? "Ů’ ŮŽ ŮŽ
‍Ů?ع‏0 U ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ŮŽ Ů?^ ا‏qŮ’ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? S ŮŽ Ů’ Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ب ا‏ Ů? AŮ? VŮ? kR( k;( AŮ’ UŮ? ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ى ا‏yŮ’ ŮŽ ˆ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٥ټ٥﴿ + ŮŽ [Ů’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
151. Haram helâl sÄąnÄąrlarÄąnÄą belirleme, deÄ&#x;er yargÄąlarÄą oluĹ&#x;turma, emirlerine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz itaat edilme gibi konularda kendilerine yetki verildiÄ&#x;ine dair Allah’Ĺn Kitap veya Elçisi aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla hiçbir delil gĂśndermediÄ&#x;i varlÄąklarÄą O’na ortak koĹ&#x;tuklarÄąndan dolayÄą, kâfirlerin yĂźreÄ&#x;ine korku salacaÄ&#x;Äąm. Siz Allah yolunda olduÄ&#x;unuz sĂźrece, onlar sizinle gĂśÄ&#x;Ăźs gĂśÄ&#x;Ăźse çarpÄąĹ&#x;maya asla cesaret edemeyecekler. BirtakÄąm kiĹ&#x;i ve kurumlarÄą tanrÄąsal niteliklerle yĂźcelterek veya itaat edilecek mutlak otorite kabul ederek yahut servet, gßç, makam, Ĺ&#x;Ăśhret gibi deÄ&#x;erleri hayatÄąn biricik ĂślçßsĂź hâline getirerek Allah’a ortak koĹ&#x;an bu insanlar, dĂźnyada hep korku ve endiĹ&#x;e içinde yaĹ&#x;ayacaklar ve sonunda varacaklarÄą yer ateĹ&#x; olacaktÄąr. Zalimlerin varacaÄ&#x;Äą yer gerçekten ne kĂśtĂźdĂźr! “Allah bize madem bunca vaatlerde bulunuyor, o hâlde neden Uhud savaĹ&#x;Äąnda bu felâkete uÄ&#x;radÄąk?â€? diyenler Ĺ&#x;unu iyi bilsinler: UHUD SAVAĹžI’NIN DEÄžERLENDÄ°RMESÄ° G Q( 5‍@ Ů’" Ů? ْذ‏5ŮŽ % ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ 8Ů? Ů’ ‍ َز‏UŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? AŮ’ ŮŽ Ů? VŮŽ )ŮŽ ?ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? !Ů’ =ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? T ŮŽ M Ů? Ů? Ů? Ů?Ů‘ Ů? ŮŽ ‍ اŮ? ْذ‏G ‍ا ŮŽŮˆ Ů’ ŮŽ) Ů?ه‏ Ů? R ‍] اŮ? َذا‏8Ů‘Ů° ' Ů? 1‍ اَ ٰع‏G ŮŽ ‍َن‏0 7Ů?Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ "Ů’ T 152. Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah size verdiÄ&#x;i sĂśzĂź yerine getirmiĹ&#x;tir. Nitekim O’nun yardÄąm ve izniyle dĂźĹ&#x;manÄą ĂśnĂźnĂźze katmÄąĹ&#x;, onlarÄą kÄąlĹçtan geçiriyordunuz. Ne var ki, arzu ettiÄ&#x;iniz zaferi Allah size gĂśstermiĹ&#x;ken, ganimet sevdasÄąyla gevĹ&#x;ekliÄ&#x;e kapÄąldÄąnÄąz ve pek çoÄ&#x;unuz Peygamber’in verdiÄ&#x;i emre karĹ&#x;Äą gelerek isyan ettiniz. Ů° Ů’ )Ů? 1 ( 1Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů?Ů‘ )Ů? 1 ( 1Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U Ů? ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ Ů? Ů’U Ů? ‍؊‏MŮŽ ŮŽ a Ů? I‍ا‏
O sÄąrada kiminiz dĂźnyayÄą istiyordu, kiminiz de âhireti. DĂźnyanÄąn basit menfaatlerini tercih edenler, savaĹ&#x;Äąn ortasÄąnda alelacele ganimetlere ĂźĹ&#x;ĂźĹ&#x;tĂźler; dĂźĹ&#x;manÄąn karĹ&#x;Äą saldÄąrÄąya geçmesiyle zoru gĂśrĂźnce de kaçtÄąlar. Ă‚hiretin ebedĂŽ nimetlerini tercih edenler ise kahramanca çarpÄąĹ&#x;tÄąlar; Ĺ&#x;ehit oluncaya veya savaĹ&#x; tamamen sona erinceye kadar yerlerinden ayrÄąlmadÄąlar.
Ů? Ů’U ŮŽ ŮŽ ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ T Ů? !ŮŽ AŮ? 8ŮŽ 7Ů’ !ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? Ů’U ŮŽ "Ů’ T Ů? RŮŽ ŮŽ ?ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? "0 Ů’ T Sonra Allah, sizi bir musibetle imtihan etmek için dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąz karĹ&#x;ÄąsÄąnda yenilgiye uÄ&#x;ratarak onlardan geri çevirdi. BĂśylece, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz hatanÄąn acÄą neticesini size tattÄąrmÄąĹ&#x; oldu. Fakat bununla birlikte, yine de kusurunuzu affederek sizi baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄą. ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ oŮ? Ů’HŮŽR ‍ا Ů?Ř°Ůˆâ€Ź ﴞ٥ټ٢﴿ + Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Zira Allah, mĂźminlere karĹ&#x;Äą çok merhametli, çok lĂźtufkârdÄąr. Uhud’daki o periĹ&#x;an hâlinizi bir hatÄąrlasanÄąza: G AŮ° ‍ َن‏AŮ’ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů?)Ůˆ َن Ůˆâ€Ź,=Ů’ ‍ا ْذ‏ ŮŽ Ů? "Ů‘ ŮŽJ Ů? &“ FŮŽ "Ů’ T ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ G Ů’ ŮŽ Ů’a ‍ ا‏5Ů? ZŮŽ Ů’ ŮŽ vŮŽ !Ů’ T
َ „
R " T 1 ‍ا‏ k R " ^ ) 1 ‍ ل‏ ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ) ' ‍ا‏ ] Ů’ Ů’ Ů° ( Ů? Ů‘ ŮŽ ŮŽ rŮ? ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ?ŮŽ َ‍ ا‏G ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? ŮŽ ŮŽR ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ﴞ٥ټ٣﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ŮŒ E7( a ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T
153. Hani Peygamber, “Ey Allah’Ĺn kullarÄą; yanÄąma gelin, yanÄąma gelin!â€? diye sizi arkanÄązdan çaÄ&#x;ÄąrÄąp dururken, siz can derdine dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x;, hiç kimseye dĂśnĂźp bakmadan Uhud DaÄ&#x;Ĺ’nÄąn eteklerine doÄ&#x;ru kaçarak uzaklaĹ&#x;Äąyordunuz. Bunun Ăźzerine Allah, galibiyet fÄąrsatÄąnÄą elinizden kaçĹrmanÄązÄąn burukluÄ&#x;unu ve baĹ&#x;ÄąnÄąza gelen felâketlerin ĂźzĂźntĂźsĂźnĂź bastÄąracak peĹ&#x; peĹ&#x;e keder ve acÄąlarla sizi cezalandÄąrdÄą. “Peygamber ĂśldĂźrĂźldĂź!â€? dediler. Bu sĂśylenti sizi kalbinizden vurmuĹ&#x;, içiniz kan aÄ&#x;lamÄąĹ&#x;tÄą. Ă–yle ki, diÄ&#x;er bĂźtĂźn felâketler bunun yanÄąnda pek hafif kalmÄąĹ&#x;tÄą. BĂśylece Allah, mĂźmine yakÄąĹ&#x;mayan ihmalkârca davranÄąĹ&#x;larÄąnÄązdan dolayÄą sizi cezalandÄąrÄąyordu. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. Fakat kusurunuzu baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąktan sonra, bakÄąn Rabb’iniz sizi nasÄąl destekledi: ŮŽ ] Ů° JŮ’ 1ŮŽ
Ů? Ů’U Ů? Ů‹ ŮŽ ‡Ů? Gp Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏ "*Ů’T Ů‹ ,ŮŽ 5Ů? Ů‹ UŮŽ ŮŽ َ‍َ Ů‘ Ů?" ا‏J ‍ Ů?) ْا‏,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T 154. Derken bu ĂźzĂźntĂźnĂźn ardÄąndan Allah, içinizden iman ve takva sahibi bir grubu dalga dalga sarÄąp kuĹ&#x;atan tatlÄą bir uyuklama, içinizi okĹ&#x;ayan bir huzur ve gĂźven duygusu Ăźzerinize indirdi. ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏EŮ’ FŮŽ
ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 1ŮŽ "Ů’ @Ů? % Ů?0 !ŮŽ Ů‘ AŮ? :Ů? xŮŽ ‍} Ů‘ ŮŽ ْا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ َن‏UŮ?Ů‘ d Ů? Ů’Ů? 5َ‍ْ Ů?@ Ů’" ا‏8&ŮŽ Ů‘ :ŮŽ َ‍ Ů’) ا‏VŮŽ ŮŒ ŮŽ ‡Ů? Gp MĂźnafÄąklardan oluĹ&#x;an diÄ&#x;er bir grup ise, sÄąrf kendi canlarÄąnÄąn derdine dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x;lerdi. Ä°slâm Ăśncesi Cahiliye DĂśnemi’nden kalma putperest kafasÄąyla, Allah hakkÄąnda yalan yanlÄąĹ&#x; dĂźĹ&#x;Ăźnceler besliyorlardÄą. Allah’Ĺn mĂźminlere yardÄąm etmeyeceÄ&#x;ini, bu davanÄąn artÄąk bittiÄ&#x;ini sĂśylĂźyorlardÄą.
َ ْ َ ِ Uَ َ oْ :َ ُ; ُ َن1َ ء0ٍ kْ qَ ْ ِ ِ ْ Iا Yenilginin faturasını İslâm’a ve Peygamber’e çıkararak diyorlardı ki: “Bu işlerin kararlaştırılması konusunda bizim yetkimiz mi var? Yetki ve egemenlikte bizim de payımız olsaydı ve savaş taktiği hususunda bizim sözümüz dinlenseydi bu hâllere düşer miydik?” َ ْ اِ ّ َنoْ Vُ /َ0 َ ُ)و َن7ْ 1ُ Iَ َ "ْ @ِ % ِ0 ّٰ ِ Qُ Aَ ّ ^ُ َ ْ Iا ِ ُْ 5َ اkGR( ْ ُ َنi1ُ
Ey Peygamber! Onlara de ki: “Gerçek şu ki, her önemli konuda karar verme yetkisi tamamen ve yalnızca Allah’a aittir. Sözü dinlenecek, emirlerine kayıtsız şartsız itaat edilecek yegâne otorite O’dur. Ve O, Peygamber’ine indirdiği mesajlarla hükmünü ve kararını size bildirmektedir.” Aslında o münafıklar, sana açıkça söyleyemedikleri İslâm düşmanlığını ve müminlere karşı besledikleri kin ve nefretlerini içlerinde gizliyorlar. َ ْ َ ِ Uَ َ ُ; ُ َن َ ْ َ^ َن1َ
0 Uَ @ُ ٰ: Uَ Aْ 8ِ Vُ َ ٌءkْ qَ ِ ْ Iا
Diyorlar ki: “Bu konuda karar verme yetkisi bizde olsaydı, Medine’de şehir savunması yapar, burada böyle öldürülmezdik. Yani dostlarımızı, kardeşlerimizi bir hiç uğruna ölüme göndermezdik!” Böylece bir yandan İslâmî yönetimden hoşnut olmadıklarını ima ederken, öte yandan ölüm ve ecel konusunda Allah’ın iradesini hafife alıyorlardı. ُ ِ !ُ ُ kR( "ْ 8ُ ْU^ُ ْ َ oْ Vُ "M ْ @ِ ,ِ #
َ َ ] ٰ ِ اoُ ْ8;َ ْ! ِ@ ُ" ْاAَ َ S َ 8ِ ^ُ َ 1C( َ ّ ْ" َ َ َ َز اT ِ H ***Buna karşılık, onlara de ki: “Hayır, öyle değil! Siz veya Uhud savaşında şehit olan yakınlarınız, şayet Allah yolunda mücadeleyi terk edip evlerinizde kalmış olsaydınız bile, Allah, içinizden bazılarının —sizin bilmediğiniz hikmet ve sebeplerle— o gün orada ölmesini takdir etmişse, kendilerine ölüm yazılmış olanlar, mutlaka ölecek ve kabirde yatacakları yere gideceklerdi. Bu durumda, hangi güç onları ölüm yolculuğundan alıkoyabilirdi? Unutmayın ki, her canlı için ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. O hâlde, ölümden kaçma adına Allah yolunda mücadeleyi terk etmenin size bir faydası olmayacaktır.” “Peki, bunca sıkıntılara katlanmamızın hikmeti nedir?” diye soracak olursanız;
Ů? Ů? AŮ? VŮ? kR( ŮŽ — "0 Ů’ T Ů? Ů‘Ů° kŮŽ AŮ? 8ŮŽ 7Ů’ !ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů?Ů‘ &ŮŽ !Ů? Ů? ‍ Ů?? Ů?)Ůˆ Ů?Řą Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹkR( ŮŽ ‍ا‏ Allah, gĂśÄ&#x;sĂźnĂźzdeki iman ve samimiyet derecesini Ăślçßp sÄąnamak ve yĂźreÄ&#x;inizdeki korkaklÄąk, bencillik, miskinlik gibi kĂśtĂź duygu ve dĂźĹ&#x;Ăźnceleri sĂśkĂźp atarak iç dĂźnyanÄązÄą tertemiz yapmak için sizi imtihan etmektedir. Ů?Ů‘ ‍ات‏ ﴞ٥ټ٤﴿ â€ŤŮˆŘąâ€Ź Ů? CŮŽ Ů? "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? )Ů? = ‍ا‏ Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, kalplerin içindeki bĂźtĂźn gizli niyet ve dĂźĹ&#x;Ăźnceleri bilmektedir. ŮŽ Ů‘ ŮŽ Â?ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’U ‍ ا‏ 7 % ^
ÂŒ , 7 ‍ن‏
! ‍ا‏ " @
& 5 ‍ا‏ ‍ ن‏ , & x ‍ا‏ ] ; 8 ‍ا‏ ‍م‏ 1 " T ‍ا‏ Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? M *
155. Ä°ki ordunun karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą gĂźn, içinizden savaĹ&#x; meydanÄąnÄą terk edip kaçanlara gelince; Ĺ&#x;eytan onlarÄą, sÄąrf kendi iĹ&#x;ledikleri hata ve gĂźnahlar yĂźzĂźnden Allah yolundan çevirerek saptÄąrmak istemiĹ&#x;ti. Yoksa onlar fÄąrsat vermeselerdi, Ĺ&#x;eytan onlarÄą zorla gĂźnaha sĂźrĂźkleyemezdi. ﴞ٥ټټ﴿ "cŮŒ !A( ' Ů‘Ů° ‍" اŮ? Ů‘ َن‏0 Ů’ @Ů? Ů’U ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ‍ Ů? ŮŒŘąâ€ŹFŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Fakat her Ĺ&#x;eye raÄ&#x;men, Allah onlarÄą affetti. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, pek merhametlidir. Ĺžimdi, bu acÄą olaylardan ders alÄąn: YAĹžATAN DA Ă–LDĂœREN DE ALLAH’TIR ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍ ŮŽ Ů? ا‏l Ů? ŮŽ IŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ى‏Z“ FŮ? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś اَ Ů’Ůˆâ€ŹI‍ا‏ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" اŮ? َذا‏5Ů? ‍ْ ŮŽ ا‏aI Ů? Ů? ‍ Ů? ا‏VŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ ا‏5Ů? T
&ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹB! Ů?0 &( 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk( Ů’ 1Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? kR( ‍ ŮŽ ً؊‏%Ů’ ' Ů? Ů‘Ů° oŮŽ ,ŮŽ xŮ’ !ŮŽ Ů? ‍ ا‏ ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ا ٰذ‏ M AŮ? 8Ů? VŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ Ů? ا ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ )ŮŽ Ů’U Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ﴞ٥ټٌ﴿ ŮŒ E=( ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ
156. Ey iman edenler! SakÄąn ola ki, Allah için yeryĂźzĂźnde yolculuÄ&#x;a çĹkan veya savaĹ&#x;a katÄąlan ve Ĺ&#x;ehit olan akrabalarÄą hakkÄąnda, “EÄ&#x;er gitmeyip bizim yanÄąmÄązda kalsalardÄą, ne ĂślĂźr, ne de ĂśldĂźrĂźlĂźrlerdi!â€? diyen Ĺ&#x;u ikiyĂźzlĂź inkârcÄąlar gibi olmayÄąn! ÇßnkĂź Allah bunun gibi kuruntu ve saplantÄąlarÄą, onlarÄąn kalplerinde sĂźrekli kanayan bir piĹ&#x;manlÄąk yarasÄą yapacaktÄąr. Onlar, ahirete inanmayÄąp tamamen dĂźnyaya bel baÄ&#x;ladÄąklarÄą için, ne zaman acÄą bir sĂźrprizle karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;salar bĂźyĂźk bir piĹ&#x;manlÄąk dĂźĹ&#x;Ăźncesi sĂźrekli içlerini kemirecek, hiçbir zaman teselli bulamayacaklar. DĂźnyaya dalmÄąĹ&#x; lĂźks bir hayat içinde yaĹ&#x;arken bile içleri kan aÄ&#x;layacak, gerçek mutluluk ve huzuru asla tadamayacaklar. Ve Hesap GĂźnĂź mĂźminleri cennet
nimetleri içinde, kendilerini de cehennem ateĹ&#x;inde gĂśrdĂźkleri zaman, sonsuza dek sĂźrecek bir acÄą ve piĹ&#x;manlÄąkla kahrolacaklar. ÇßnkĂź onlar dĂźnyada iken, ĂślĂźmden korkarak Allah yolunda mĂźcadeleden uzak durmuĹ&#x;lardÄą. Oysa yaĹ&#x;atan da ĂśldĂźren de Allah’tÄąr. O hâlde, baĹ&#x;arÄą yolunda her tĂźrlĂź tedbiri alÄąn, fakat sonucu Allah’a bÄąrakÄąn ve O’nun hĂźkmĂźne razÄą olun. UnutmayÄąn ki, Allah yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyi gĂśrmektedir. Ů’ Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥ټ٧﴿ ‍ َن‏,Ů? &ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŒ EŮ’ a Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ‍ Ů? ŮŽ ŮŒŘŠâ€ŹJŮ’ &ŮŽ ŮŽ "Ů’ 8Ů?Ů‘ Ů? ‍ا اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° o! ŮŽ ŮŒ &ŮŽ 'Ů’ ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ Ů? 7( ŮŽ kR( "Ů’ 8Ů? AŮ’ 8Ů? VŮ? ™ 157. EÄ&#x;er Allah yolunda Ĺ&#x;ehit dĂźĹ&#x;er veya Ĺ&#x;ehit olmayÄą arzulayarak ĂślĂźrseniz, size mĂźjdeler olsun! ÇßnkĂź Allah’Ĺn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamasÄą ve rahmeti, insanlarÄąn dĂźnyada biriktirip yÄąÄ&#x;acaklarÄą her Ĺ&#x;eyden daha hayÄąrlÄądÄąr! Ů’ Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥ټ٨﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ Ů? Ů‘Ů° ] ŮŽ I ŮŽ Ů’ Ů? ‍ا‏ Ů? ŮŽ "Ů’ 8Ů? AŮ’ 8Ů? VŮ? ‍ Ů’" اَ Ů’Ůˆâ€Ź8Ů?Ů‘ Ů? ™ 158. Zaten Karunlar gibi yaĹ&#x;ayÄąp Ăślseniz de Ä°slâm yolunda savaĹ&#x;Äąp ĂśldĂźrĂźlseniz de, sonuçta hepiniz ister istemez Allah’Ĺn huzurunda toplanacaksÄąnÄąz. O hâlde, gĂźnah iĹ&#x;leyen kardeĹ&#x;lerinizi gĂźzelce uyarÄąn, zira kardeĹ&#x;lik bunu gerektirir. Fakat onlarÄą, yaptÄąÄ&#x;Äą bir hatadan dolayÄą aĹ&#x;aÄ&#x;Äąlayarak Ĺ&#x;eytanÄąn kucaÄ&#x;Äąna itmeyin. Onlara daima Ĺ&#x;efkat ve merhametle yaklaĹ&#x;Äąn. Ä°Ĺ&#x;te bu konuda Allah’Ĺn elçisi, size Ăśrnek olacak gĂźzel bir davranÄąĹ&#x; sergiledi: ĹžEFKAT PEYGAMBERÄ° "M Ů’ @Ů? ŮŽ B Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? Ů? &ŮŽ 'Ů’ ‍ ŮŽ& َع‏7Ů? RŮŽ ŮŽ Ů’U Ů? ‍ا‏
159. Ey Peygamber! Allah’Ĺn sana bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i o engin Ĺ&#x;efkat ve rahmeti sayesindedir ki, Uhud imtihanÄąnda baĹ&#x;arÄąsÄąz olan arkadaĹ&#x;larÄąna merhametli ve yumuĹ&#x;ak davrandÄąn. AzarlanmayÄą hak ettikleri durumlarda bile, kusurlarÄąnÄą yĂźzlerine vurup onlarÄą rencide etmedin. “ RB ŮŽ !A( FŮŽ dŮŽ Ů?Ů‘ ŮŽ Ů’5IŮŽ S / ŮŽ Ů’U^Ů? Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź u ŮŽ Ů? Ů’ ' ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ا‏H Ů? AŮ’ ;ŮŽ ‍ž ْا‏ EÄ&#x;er onlara karĹ&#x;Äą kaba ve katÄą yĂźrekli olsaydÄąn, seni terk ederek etrafÄąndan daÄ&#x;ÄąlÄąp gitmiĹ&#x;lerdi. Bu ise, hem senin için, hem de onlar için en bĂźyĂźk felâket olurdu. Ů?M Ů’ ŮŽI‍ ْا‏kRŮ? "Ů’ :Ů? ‍ Ůˆ ْع‏ Ů’ ‍ْ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹU ŮŽ  ْ R Ů? ŮŽ Ů? qŮŽ ‍ Ů? Ů’ ŮŽ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹJŮ’ 8ŮŽ ‍ا‏
Öyleyse, onları bağışla ve affedilmeleri için Allah’a yalvar. Yönetimle ilgili olup da, hakkında kesin bir hüküm indirilmemiş olan her konuda onlara danış ve karar verirken, onların görüşlerini de dikkate al. َ A( ^ِّ َ 8َ &ُ ْاS ُّ ِ 1ُ َ ا ﴾١٥٩﴿ + ِ0 ّٰ ]Aَ َ oْ ^َ ّ َ 8َ Rَ B ّٰ ا اِ ّ َن َ ْ Zَ َ ِ َذاRَ
İstişareler sonucunda belli bir yönde karar verdiğin zaman da Allah’a güven ve bu kararını taviz vermeden uygula. Çünkü Allah, üzerine düşeni eksiksiz yapan, fakat sonucun elde edilmesi konusunda yalnızca O’na güvenen, O’na dayanan kimseleri, yani tevekkül edenleri sever. Sevdiklerine de yardım eder: ُ ْ Cُ ْi1َ " َواِ ْنM ْ T ُ َ S oِ ^َ ّ َ 8َ !َ Aَْ R ا ِ ّٰ ]Aَ َ ه َو0 ( )ِ ,ْ َ ْ ِ "ْ ^ُ ُ =ُ ْU1َ يC( َ ّ ََ& ْ َذا اR "ْ T ُ ّٰ "ُ ^ُ ْ =ُ ْU1َ اِ ْن َ ِ Fَ vََ R ا ﴾١٦٠﴿ َنUُ ِ Xْ &ُ ْا
160. Allah size yardım ettiği sürece, sizi hiç kimse yenemez. Fakat bir de sizi yüzüstü bırakacak olursa, size O’ndan başka kim yardım edebilir? Öyleyse inananlar, yalnızca Allah’a dayanıp güvensinler. Uhud’da savaşı bırakıp ganimete koşanlar, acaba Peygamberin ganimetlere el koyup kendilerine haksızlık edeceğini mi sanıyorlardı? Oysa şunu bilmeleri gerekirdi ki: ْ 7َ % Iَ "ْ :ُ َوB َ ^َ َ ٍ ْ 5َ oُّ ^ُ ]Rّٰ َ ُ "َ ّ ُ ِM &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ oَ ّ Fَ &َ ِ ْ ِت1َ oْ Aُ Jْ 1َ ْ َ َوoَ0 ّ Jُ 1َ اَ ْنkٍّ 7ِ Uَ ِ َو َ َ^ َن ﴾١٦١﴿ ُ& َنAَ dْ 1ُ
161. Bir Peygamberin emanete ihanet etmesi asla söz konusu olamaz. Zira her kim emanete ihanet edecek olursa, Diriliş Günü Allah’ın huzuruna ihanetiyle birlikte çıkacaktır. Sonra da herkes, yaptığının karşılığını tam olarak görecek ve hiç kimseye zerre kadar haksızlık edilmeyecektir. ﴾١٦٢﴿ ُ E=( &َ ْا ِ ّٰ َ ِ ٍ iَ % ِ ّٰ ْ َ ا َنl َ ِر7َ َ ّ ََ& ِ اRَا َ [ْ ِ ُ" َو0 Uَ ّ @َ # َ Qُ 1ا َو َ ْ ٰو َ ِ َءG َ ْ &َ ^َ ا 162. Öyle ya, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya çalışan kimse, O’nun gazabına uğrayan ve barınağı cehennem olan kimseyle bir olur mu? Ne kötü bir duraktır cehennem! ﴾١٦٣﴿ نcَ Aُ &َ ,ْ 1َ &َ ِ ٌ E=( َ ا ِ0 ّٰ )َ ْU ِ ت ُ ّٰ ا َو ٌ # َ ْ" َد َر:ُ 163. Evet, iyilerle kötüler bir olmaz. İlâhî ölçülere göre her insanın, yapıp ettiklerine göre bir değeri, bir rütbesi vardır. Onlar, Allah
katında derece derecedirler. Hiç kuşkusuz Allah, yaptıkları her şeyi görmektedir. َ U( ِ Xْ &ُ ] ْاAَ َ ا ً ُ !@ ْ" َر َ ,َ َ اِ ْذ+ "ْ @! ُ ّٰ َ ّ َ )ْ ;َ َ ِ ُْ 5َ ِ ْ اI ِ ^ّ ( Zَ 1ُ َوQ( ِ 1َ ْ! ِ@ ْ" ٰاAَ َ اAُ ْ81َ "ْ @ِ % ِ R( ﴾١٦٤﴿ + َ k ( َ oُ 7ْ Vَ ْ ِ ا5ُ ^َ َواِ ْنMَ &َ Tْ ِ ب َو ْا َ 8َ T ِ ُ& ُ@ ُ" ْاAِّ ,َ 1ُ َو ٍ 7( ُ ٍلvَ l
164. Gerçekten Allah, inananlara büyük bir lütufta bulundu. Çünkü onlara kendi içlerinden öyle bir Peygamber gönderdi ki, onlara Allah’ın âyetlerini okuyor, onları günah ve şirk kirlerinden arındırıyor ve onlara Kitabı ve Kitaptaki hükümleri pratik hayata uygulama bilgisi olan hikmeti öğretiyor. Oysa onlar, bundan önce apaçık bir sapkınlık ve dalâlet içinde idiler. Bu ilâhî nimetlerle taltif edilmiş olan bir topluma, şu tavır hiç mi hiç yakışmadı: MÜMİNLERİN HATASI, MÜNAFIKLARIN İHANETİ ve ÇETİN BİR İMTİHAN: UHUD ُ % ُ ْ8 َ ?َ َ اG&َ ّ َ اَ َو oِّ ^ُ ]Aٰ َ َ ا
@َ !ْ Aَ yْ ِ "ْ 8ُ 7ْ ?َ َ ْ) اVَ ٌ 7َ !=( ُ "ْ T ّٰ " اِ ّ َن0 ْ T ِ ُْ 5َْ ِ) اU ِ ْ ِ َ :ُ oْ Vُ ا0 Cَ ٰ: ]5ّٰ َ ْ" ا8ُ Aْ Vُ * ﴾١٦٥﴿ ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ
165. Düşmanlarınızın başına Bedir savaşında iki mislini getirdiğiniz bir musibet, Uhud’da kendi hatanız yüzünden sizin başınıza geldi diye, kendi kusurunuzu görmezlikten gelerek “Madem bizler doğru yoldayız da, bu yenilgi nasıl oldu da başımıza geldi?” diyorsunuz, öyle mi? Ey Muhammed, bunu soranlara de ki: “Bu yenilgi, sizin kendi hatanızın sonucudur. O hâlde, bundan sonra bu hatalardan uzak durun. O zaman Allah size nice muhteşem zaferler nasip edecektir. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.” ُ َ ?َ َ اG َ َو َ U( ِ Xْ &ُ َ" ْاAَ ,ْ !َ ِ ا َو ﴾١٦٦﴿ + ِ ّٰ ِ ْذ ِن7ِ Rَ ن ِ ,َ &ْ xَ َ;] ْا8َ ْ َم ْا1َ "ْ T *
166. İki ordunun Uhud savaşında karşı karşıya geldiği gün başınıza gelenler, her ne kadar kendi hatanızdan kaynaklanmışsa da, aynı zamanda Allah’ın izniyle gerçekleşmiştir. Çünkü O müsaade etmedikçe, hiçbir şey gerçekleşmez. Allah, içinizdeki samimi müminleri ortaya çıkarmak için buna izin vermiştir. َ ا M ;َُ R 5َ َ 1C( ّ َ" اAَ ,ْ !َ ِ َو 167. Bir de, aranızdaki ikiyüzlüleri ortaya çıkarmak için buna izin vermiştir.
َ V( َو ً 8َ Vِ "ُ Aَ ,ْ 5َ ْ َ ُ اVَ ا "0 ْ ^ُ Uَ ,ْ 7َ َ ّ Iَ I
ِ ّٰ o! ِ 7( َ kR( اAُ ِ Vَ َ ْ ا,َ َ "ْ @ُ َ o! 0 ,َُ Rا اَ ِو ا ْد Nitekim onlara: “Haydi; gelin Allah yolunda savaşın, ya da hiç değilse cephe gerisinde savunma görevi yapın!” denildiğinde, sizinle alay edercesine: “Eğer savaş olacağını bilseydik, elbette sizinle gelirdik. Kaldı ki, savaş stratejisi konusundaki görüşümüzü ciddiye almadığınıza göre, biz savaşmayı bilmiyoruz demektir. Bu durumda, bizi savaşa çağırmaya hakkınız yok.” demişlerdi. ُ Aْ ِ "ْ :ُ ن َ vْ ِ "ْ @ُ ْU ِ َ ُبVْ َ اCٍ [ِ َ ْ 1َ ِ ْ T M ِ &1( Münafıkların bu tavırları, yüzlerindeki maskeyi düşürmüş oldu. O gün onlar, imandan çok inkâra yakın idiler. "0 ْ @ِ ِ Aُ Vُ kR( َ !ْ َ َ "ْ @ِ :ِ َ اRْ َ ِ ُ; ُ َن1َ Müslümanlıktan dem vururlarken, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. ﴾١٦٧﴿ نMَ &ُ 8ُ Tْ 1َ &َ ِ "ُ Aَ ْ َا ا ُ ّٰ َو Oysa Allah, içlerinde gizlediklerini çok iyi bilmekteydi. َ ّ َا َ َ َ ُ ُ َ َ ُ ْa ا A 8 V
5
p ا وا ) , V و " @ 5 ا I ا
V 1 C ُ َ ْ ْ ( َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ ُ ِ 0
168. Onlar hem kendileri savaştan kaçıp evlerinde oturdular, hem de şehit düşen dost ve akrabaları hakkında: “Eğer sözümüzü dinleselerdi, o gün orada öldürülmüş olmayacaklardı!” dediler. ُ % َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ُ" ْا َ& ْ َت اِ ْنT ﴾١٦٨﴿ + ِ ُْ 5َا َ ْ اsrُ َ ْد َرR oْ Vُ
Onlara de ki: “Eğer sizi dinleselerdi, yani Peygamberi yüzüstü bırakıp kaçsalardı bile, eninde sonunda ölüp Allah’ın huzuruna gitmeyecekler miydi? Ölüm hepiniz için kaçınılmaz bir son olduğuna göre, biraz daha uzun ömür sürmek uğruna mücadeleden kaçmanızın ne anlamı var? Ey münafıklar! “Peygamberle birlikte savaşa katılanlar, bizi dinleyip evlerinde otursalardı ölmeyeceklerdi.” sözünüzde gerçekten samimi iseniz, haydi kendinizi ölümden kurtarsanıza! Kendinizi kurtarmaya bile gücünüz yokken, ölüm ve hayat hakkında böyle cüretkâr hükümler vererek Allah yolunda şehit olanları kınamaya ne hakkınız var?”
Onun için, ey mĂźmin! ĹžEHÄ°TLER Ă–LMEZ ŮŽŮ‘ ‍¥ ا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ % Ů? ŮŽ VŮ? ‍ Ů’ َز‏1Ů? "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ْ ŮŽ) َع‏U Ů? ‍ ŮŒŘĄâ€ŹG!ŮŽ 'Ů’ َ‍ ا‏oŮ’ ŮŽ 0 Ů‹ ‍ا اَ Ů’ ŮŽ ا‏ Ů? ﴞ٥ٌي﴿ ‍*ن‏ 7 k R ‍ ا‏ A 8 V 1 C Ů? Ů‘Ů° o! ( ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ( Ů?
169. Allah yolunda can verenleri, sakÄąn sÄąradan ĂślĂźler gibi ĂślĂź sanma! Aksine, onlar Rab’lerinin katÄąnda, senin bilmediÄ&#x;in bir âlemde, farklÄą bir hayat boyutunda ve sonsuz nimetler içerisinde yaĹ&#x;amaktadÄąrlar. ŮŽ '( ŮŽŮ? R "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ â€Źa Q( AŮ? Ů’HŮŽR Ů’ Ů? ‍ا‏ ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ Ů? Ů?@Ů’*" ا‏AŮ’ a ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? Ů? ‍ ŮŽ Ů?; ا‏AŮ’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů? Ůˆ َن‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? ! Ů° ‍ ٰا‏G&ŮŽ Ů? + Ů? 7Ů’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٧٠﴿ ‍َن‏e 5Ů? ZŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
170. Allah’Ĺn lĂźtfundan kendilerine bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i Ĺ&#x;ehitlik mertebesi ve cennet nimetleri ile coĹ&#x;kun bir gurur ve sevinç duyarlar. Ve Ĺ&#x;ehadet Ĺ&#x;erbetini içmek için can atan, fakat henĂźz kendilerine katÄąlmamÄąĹ&#x; olan kardeĹ&#x;lerine, onlar için Hesap GĂźnß’nde herhangi bir korku ve ĂźzĂźntĂź olmadÄąÄ&#x;Äą mĂźjdesini vermek isterler. ﴞ٥٧٥﴿ + P ŮŽc U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ŮŽ ْا‏#Ů’ َ‍! Ů?Â… ا‏H( 1Ů? IŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? Ů? &ŮŽ ,Ů’ UŮ? Ů? ‍ Ů? Ůˆ َن‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏o*Ů? Ů’HŮŽR‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 7Ů’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ 171. Evet, Allah’Ĺn Ĺ&#x;ehitler için hazÄąrladÄąÄ&#x;Äą muhteĹ&#x;em lĂźtuf ve nimetlerini onlara haber vermek ve Allah’Ĺn, inananlarÄąn çabalarÄąnÄą boĹ&#x;a çĹkarmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą, onlarÄąn mĂźkâfatÄąnÄą asla zayi etmediÄ&#x;ini mĂźjdelemek isterler. FEDAKĂ‚R MĂœMÄ°NLER "MŮŒ !d( ŮŽ ŮŒ #Ů’ َ‍ْ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا ا‏U Ů? ‍ ا‏UŮ? % Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů? ا‏xŮŽ 8ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ 'Ů’ َ‍ ŮŽ ا‏1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ¢‍ اَ ŮŽ? ŮŽ Ů?@ Ů?" ْا ŮŽ; Ů’ Ů?Ř‏G ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ل‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź ﴞ٥٧٢﴿
172. O inananlar ki, Uhud savaĹ&#x;Äąnda aÄ&#x;Äąr bir yara almÄąĹ&#x; olmalarÄąna raÄ&#x;men, yaralarÄąndan akan kan henĂźz kurumadan, Allah’Ĺn ve Peygamberin çaÄ&#x;rÄąsÄąna kulak verip dĂźĹ&#x;manÄą takibe yĂśneldiler. Onlardan, gĂźzel davranÄąĹ&#x; gĂśsteren ve fenalÄąklardan titizlikle sakÄąnÄąp korunanlara, Rableri katÄąnda bĂźyĂźk bir mĂźkâfat vardÄąr! ŮŽ VŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů? ŮŽ ‍ ا‏,Ů? &ŮŽ # ŮŽ Ů‘ ‍ Řł اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ Ů‘ "Ů? @Ů? ŮŽ ‍ ل‏ "ŮŽ ,Ů’ 5Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’a ŮŽR "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° UŮŽ 7Ů? %Ů’ ' ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ ‍ • ŮŽŮˆâ€Ź5Ů‹ &1( ŮŽ ‍ Ů’" ا‏:Ů? ‍ا َد‏ZŮŽ RŮŽ "Ů’ :Ů? Ů’ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ س‏ ŮŽ U ‍ا‏ Ů? U ‍ا‏ Ů? ^( ŮŽ ‍ْا‏ ﴞ٥٧٣﴿ o!
173. Onlar Ăśyle yĂźrekten inanmÄąĹ&#x; kimselerdir ki, dĂźĹ&#x;man yurdundan haber getiren bazÄą kĂśtĂź niyetli insanlar, kendilerine: “DĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąz size karĹ&#x;Äą bĂźyĂźk bir ordu hazÄąrlamÄąĹ&#x;, o hâlde onlardan korkun da Allah yolunda cihadÄą terk edin!â€? dediklerinde,
bu tehditkâr sĂśzler o yiÄ&#x;itleri yÄąldÄąrmak Ĺ&#x;Ăśyle dursun, aksine, onlarÄąn imanÄąnÄą artÄąrÄąr ve Ĺ&#x;Ăśyle derler: “BĂźtĂźn tehlike ve korkulara karĹ&#x;Äą bize Allah’Ĺn yardÄąmÄą yeter! O ne gĂźzel yardÄąmcÄą, ne gĂźvenilir vekildir!â€? G Ů? "Ů’ @Ů? %Ů’ % ﴞ٥٧٤﴿ "! Ů?0 Ů‘Ů° ‍ْ ŮŽ ا َن‏l‍ ا Ů?ع‏,Ů? 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍*ŘĄ ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? Ů? &ŮŽ ,Ů’ UŮ? Ů? ‍ ا‏7Ů? AŮŽ ;Ů’ŮŽ 5 ŮŽR Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ &Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ oŮ? Ů’HŮŽR‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ Ů? d( ŮŽ oŮ? Ů’HŮŽR ‍ا Ů?Ř°Ůˆâ€Ź
174. BĂśylece o mĂźminler, Allah’a tam bir gĂźven ve teslimiyetle baÄ&#x;lanarak savaĹ&#x;a çĹktÄąlar. Fakat o sĂśzde bĂźyĂźk ordular, onlarÄąn karĹ&#x;ÄąsÄąna çĹkmaya bile cesaret edemedi. Sonuçta, Allah’Ĺn lĂźtuf ve nimeti sayesinde, baĹ&#x;larÄąna hiçbir kĂśtĂźlĂźk gelmeden saÄ&#x; salim ve Ăźstelik yaptÄąklarÄą kârlÄą ticaretlerle zengin olarak yurtlarÄąna geri dĂśndĂźler. En Ăśnemlisi de, bĂśylece Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmÄąĹ&#x; oldular. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, mĂźminlere karĹ&#x;Äą son derece cĂśmert, son derece lĂźtufkârdÄąr. SavaĹ&#x;ta karĹ&#x;ÄąnÄązda duramayan dĂźĹ&#x;man, yalan haber ve propagandalarla sizi yÄąldÄąrmaya çalÄąĹ&#x;acaktÄąr: ĹžEYTAN ve DOSTLARI ŮŽ Ů‘ "Ů? T Ů? Ů? ‍ ŮŽ& ٰذ‏5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ŮŽ U( Ů? XŮ’ Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ‍ ن اŮ? ْن‏ ﴞ٥٧ټ﴿ + ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? RŮ? iŮŽ ŮŽ vŮŽŮŽ R u ‍ ŮŽŘĄ Ů?ه‏G!ŮŽ Ů? ‍ Ů‘ Ů? Ů?٠اَ Ů’Ůˆâ€ŹiŮŽ 1Ů? ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ Ů? RŮ? a
175. Ä°Ĺ&#x;te o Ĺ&#x;eytan, yani kalbinize tĂźrlĂź vesveseler vererek sizi korkutmaya çalÄąĹ&#x;an cin Ĺ&#x;eytanlarÄą ve sinsice aranÄąza sÄązarak kâfirleri olduÄ&#x;undan gßçlĂź gĂśsterip cesaretinizi kÄąrmaya çalÄąĹ&#x;an dĂźĹ&#x;man casuslarÄą, gerçek mĂźminleri asla yÄąldÄąramazlar. Onlar ancak kendi dostlarÄąnÄą, yani kendilerine deÄ&#x;er veren ve kendileri gibi imansÄąz olan inkârcÄąlarÄą ve ikiyĂźzlĂźleri korkutabilir. O hâlde, gerçek mĂźminler iseniz, onlardan deÄ&#x;il, benden gelecek azaptan ve benim sevgimi kaybetmekten korkun! ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/Ů’ “ ' ŮŽ 5ZŮ? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ ْا‏kRŮ? ‍ Řą Ů? َن‏ kRŮ? d % 1 1 C Ů‘Ů° ‍ Ů‘Ů? ŮˆŘ§â€ŹH ( Ů? Ů‘Ů° )Ů? 1 ( 1Ů? 0 ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? 1ŮŽ Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍Ů? ا‏M Ů’ T ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ oŮŽ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ا ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů°Ů’ ﴞ٥٧ٌ﴿ "ŮŒ !d( ŮŽ ‍اب‏ Ů? I‍ا‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍؊ ŮŽŮˆâ€ŹMŮ? ŮŽ a
176. Ey Ĺ&#x;anlÄą Elçi ve onun izinden yĂźrĂźyen MĂźslĂźman! Hakikati inkâr etmede birbirleriyle yarÄąĹ&#x;anlarÄąn bu çirkin davranÄąĹ&#x;larÄą ve inananlara karĹ&#x;Äą topyekĂťn savaĹ&#x; hazÄąrlÄąÄ&#x;Äąnda bulunmalarÄą, sakÄąn seni endiĹ&#x;elendirip Ăźzmesin! Korkma, onlar Allah’a ve O’nun dinine, dolayÄąsÄąyla da inananlara asla zarar veremeyeceklerdir. Ă–yle ki, bĂźtĂźn insanlar inkâr etmiĹ&#x; olsalar bile, bu, Allah’Ĺn mĂźlkĂźnden hiçbir Ĺ&#x;ey eksiltmeyecektir.
EÄ&#x;er bu kâfirler hâlâ nimetler içinde yaĹ&#x;amaya devam ediyor ve derhâl helâke uÄ&#x;ramÄąyorlarsa, bunun sebebi Ĺ&#x;udur: Allah, o zalimlerin sahip olduklarÄą bĂźtĂźn gĂźzellikleri ve fÄąrsatlarÄą bu dĂźnyada harcamalarÄąnÄą, bĂśylece kendilerine ahirette hiçbir pay kalmamasÄąnÄą istiyor. Onlar için, cehennemde korkunç bir azap vardÄąr! Ů? ‍ ŮŽ Ů?ŮˆŘ§ ْا‏wŮŽ q‍ا‏ Ů’ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ﴞ٥٧٧﴿ "ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů‘Ů? ŮˆŘ§â€ŹH ( Ů’ Ů? ŮŽ Ů’ T Ů? 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ن‏ ŮŽ I
Ů? &1 ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ ‍ا‏ 177. Gerçek Ĺ&#x;u ki, imana karĹ&#x;ÄąlÄąk inkârcÄąlÄąÄ&#x;Äą tercih edenler, Allah’a ve O’nun bizzat korumayÄą ĂźstlendiÄ&#x;i dinine hiçbir Ĺ&#x;ekilde zarar veremezler. Olsa olsa, kendilerini ateĹ&#x;e atmÄąĹ&#x; olurlar, o kadar: Onlar için, can yakÄącÄą bir azap vardÄąr! ŮŽ ŮŽŮ‘ ŮŽ % Ů‘ ‍¥ا‏ G ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ kA( &Ů’ 5Ů? &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍" ا‏0 Ů’ @Ů? % Ů’ ŮŽ ‍اب‏ Ů’ 5 I E a " @ k A & 5
& 5 ‍ا‏ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C Ů? Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŒ ( ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM &Ů‹ „ْ Ů?â€ŤŮˆŘ§ ا‏G‍ َدا Ů?د‏£ Ů? Ů? Ů? ŮŒ @( Ů? ﴞ٥٧٨﴿ +
178. Allah’Ĺn âyetlerini inkâr edenler sanmasÄąnlar ki, onlara mĂźhlet vermemiz kendileri için hayÄąrlÄądÄąr. HayÄąr! Biz onlara, gĂźnaha iyice batsÄąnlar diye sĂźre veriyoruz. Hâlbuki kendilerine tanÄąnan bu sĂźreyi fÄąrsat bilip gĂźnahlardan tĂśvbe etmeleri gerekirdi. Ä°Ĺ&#x;te onlar için, alçaltÄącÄą bir azap vardÄąr! BazÄą mĂźminler, “Allah, sĂźrekli fitnelere sebep olan bu mĂźnafÄąklarÄą neden bize ismen bildirmiyor, neden onlarÄą aramÄązdan çĹkarÄąp atmÄąyor?â€? diye soruyorlar. Onlara de ki: ALLAH SÄ°ZE GAYB’I BÄ°LDÄ°RECEK DEĞİL ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ŮŽŘą ْا‏CŮŽ !ŮŽ Ů? ‍ا‏ S Ů? Ů‘Ů° ‍َ ŮŽ^ َن‏ ŮŽ QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ ]AŮ° ŮŽ + Ů?0 !Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ ‍!Šَ Ů? ŮŽ ا‏7( iŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏£&( 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' 179. Allah, siz inananlarÄą Ĺ&#x;u içinde bulunduÄ&#x;unuz mĂźminlerle mĂźnafÄąklarÄąn iç içe olduÄ&#x;u sÄąkÄąntÄąlÄą durumda elbette bÄąrakmayacak; pis olanÄą temiz olandan mutlaka ayÄąklayÄąp çĹkaracaktÄąr. Bunun için de, iyilerle kĂśtĂźleri ayÄąrt edinceye dek, ĂźzĂźntĂź veya sevinç verici olaylarla sizi imtihan edecektir. G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Q( AŮ? Ů? ‍ Ů? Ů’ Ů?ع‏k7( 8ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? ,ŮŽ AŮ? Ů’ !Ů? Ů? ‍ا‏ ‍ Ů?إ‏ Ů‘Ů° ŮŽ Ů‘ T Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏ Ů? Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS Ů? !Ů’ ŮŽJ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ "Ů’ T
Gerçi Allah dileseydi, size insanlarÄąn kalbinden geçen gizli dĂźĹ&#x;Ăźnceleri bilme kudreti verir, bĂśylece hiç imtihana gerek kalmadan da mĂźnafÄąklarÄą tespit etmenizi saÄ&#x;layabilirdi. Ne var ki, Allah size, kendisinden baĹ&#x;ka hiç kimsenin bilemeyeceÄ&#x;i sÄąrlar âlemi olan gayb’Ĺ bildirecek deÄ&#x;ildir. Bunun yerine Allah, ihtiyaç duyduÄ&#x;unuz kadar
gayb bilgisini size öğretmek üzere elçilerinden dilediğini seçer ve bu bilgileri ona vahyeder. Zaten öteden beri uygulanan ilâhî kanun da budur. İşte Kur’ân, böyle vahiy ürünü bir kitaptır. ُ Aَ Rَ ُ; ا8َ ّ َ ا َوUُ ِ Xْ ُ َواِ ْنQM ( Aِ ُ َو ُر ﴾١٧٩﴿ "ٌ !d( َ ٌ #ْ َ ْ" اT ِ ّٰ ِ اUُ ِ ٰ Rَ
O hâlde, Allah’a ve göndermiş olduğu elçilerine iman edin. Çünkü eğer bu şekilde inanır ve kötü davranışlardan titizlikle sakınıp korunursanız, muhteşem bir ödül kazanacaksınız. İşte size, münafıkları tanımanızı sağlayacak önemli bir ipucu: CİMRİ MÜNAFIKLAR ve KÜSTAH YAHUDİLER َّ َ % "0 ْ @ُ َ ٌّ qَ َ :ُ oْ َ "0 ْ @ُ َ ًاEْ a َ َ :ُ Q( Aِ ْHَR ْ ِ ا ُ ّٰ "ُ @ُ ! ٰ ٰاG&َ ِ َنAُ iَ 7ْ 1َ َ 1C( َ ّ ¡ ا َ ْ 1َ Iَ َو 180. Allah’ın lütfundan kendilerine cömertçe sunduğu nimetlerle övünen ve bunları yoksullara harcamakta cimrilik edenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu ve kendilerine kazanç sağlayacağını sanmasınlar. Aksine, bu cimrice davranış onların zararınadır. ِ0 &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ Q( ِ اAُ iِ َ َ َنVُ َ ّ َ !ُ َ Çünkü yoksullardan esirgeyerek cimrilik ettikleri ne varsa, Diriliş Günü’nde bir ateş halkası olacak ve boyunlarına geçirilecektir. َ ّ َاث ﴾١٨٠﴿ cٌ E7( a ِ ّٰ ِ َو ُ E ( َ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ِ ا ِ َ &ٰ % ا ُ ّٰ ض َو 0 ِ َ ْرIات َو ْا
Zaten göklerin ve yerin mirası, Allah’ındır. Sizin olduğunu sandığınız servet ve zenginlikler, aslında size geçici olarak verilmiş birer emanetten başka bir şey değildir. Gün gelecek, bu emanet sizden geri alınacak ve gerçek sahibi olan Allah’a dönecektir. Ve hepsinin hesabı bir bir sorulacaktır. Öyleyse, Allah’ın servetini O’nun istediği biçimde harcamalısınız. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır. Yahudilerden bazıları, “Allah’ın kat kat fazlasıyla kendisine geri ödeyeceği bir güzel borcu Allah’a verecek olan kimdir? Yani kim canını, malını ve sahip olduğu diğer nimetleri Allah yolunda feda ederse, Allah bunu kendisine verilmiş bir borç kabul eder ve bu fedakârlığı yapan kulunu, sonsuz cennet nimetleri ve hoşnutluğu ile ödüllendirir (2. Bakara: 245).” âyetini duyunca, alaycı bir tavırla, “Demek ki, Müslümanların inandığı Allah fakirmiş. Baksanıza, el açmış bizden borç dileniyor. Oysa biz zenginiz, hiç kimseye ve hiçbir şeye
ihtiyacımız yoktur!” demişlerdi. Bunun üzerine, aşağıdaki âyet nazil oldu: G ُ Vَ 1C( َ ّ ْ َل اVَ ا َ ْ َ ْ "ُ @ُ Aَ ْ8Vَ ُ ا َوVَ َ S َ ٰ ْ G ّ ِْ َJ ِ َءG!َ 7ِ 5ْ Iا E 8 T U ء
! U F ا 5 و E ;َ R ا ن ا ا ّ َ ْ َ َ ٌ ِ ( ُ ُ ّٰ َ &ِ َ )ْ ;َ َ َ َ َ َ ُ ُe ِ ُ ُ ;ُ 5َ ' ٍّ* َو ﴾١٨١﴿ 1 َ Cَ َ اVُ ل ُذو َ ِ ( َ اب ْا
181. “Allah fakirdir, biz ise zenginiz!” diyenlerin sözlerini Allah elbette işitmiştir. Onların, bir Peygamberi öldürmek kadar korkunç bir günah olan bu sözlerini, suç dosyalarında bulunan haksız yere Peygamberleri öldürme veballerinin hemen yanı başına yazacağız ve Diriliş Günü onlara: “Ateşin yakıcı azabını tadın bakalım!” diyeceğiz. َ ِ ُ 1)( 1ْ َ اBْ َ )َ ّ Vَ &َ ِ /َ ِ ٰذ ﴾١٨٢﴿ )Mِ !7( ,َ Aْ ِ ٍمvَ ّ d َ ّٰ ْ" َواَ ّ َنT َ !ْ َ ا
182. “İşte bu ceza, bizzat kendi ellerinizle işlediğiniz kötülüklerin karşılığıdır. Çünkü Allah, ödüllendirmede de, cezalandırmada da kullarına hiçbir şekilde haksızlık etmez!” ATEŞİN YEDİĞİ KURBAN َ ّ Qُ Aُ ^ُ ْ َ ن ُر0 U ا َ ّٰ ا اِ ّ َنG ُ Vَ َ 1C( َ ّ َا ٍ َ ْ ;ُ ِ Uَ !َ ِ ْ 1َ ]8ّٰ ' ٍ ُ َ ِ َ ِ Xْ 5ُ Iَ ّ َ اGUَ !ْ َ ِا َ ِ@ َ) ا َ ل
183. Ama gel gör ki, onlar Son Elçiye inanmamak için bin bir türlü bahane öne sürerek: “Allah’ın bize emrettiğine göre, gökten mucize olarak inen ateş tarafından yakılan bir kurban getirmedikçe, hiçbir Peygambere iman etmeyeceğiz!” dediler. G َ )ْ Vَ oْ Vُ َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْن:ُ &ُ 8ُ Aْ 8َ Vَ "َ Aِ Rَ "ْ 8ُ Aْ Vُ يC( َ ّ ِ ت َو ﴾١٨٣﴿ + ِ Uَ !ِّ 7َ ْ ِ kA( 7ْ Vَ ْ ِ oٌ ُ َء ُ^ ْ" ُر# Onlara de ki: “Benden önce nice Peygamberler size apaçık mucizeler göstermiş, o sözünü ettiğiniz kurban mucizesini de getirmişlerdi. Peki, iman etmek için bu şartı ileri sürerken samimi idiyseniz, onları niçin öldürdünüz? Apaçık mucizelerle size gelen —Zekeriya ve Yahya başta olmak üzere— birçok Peygamberi öldüren, İsa’yı da öldürmeye teşebbüs eden sizler değil miydiniz? Atalarınız Peygamberleri öldürdüğü gibi, siz de bugün onların izinden giderek Son Elçiye karşı aynı tavrı gösterip bu suça iştirak etmiş olmuyor musunuz? Demek ki, inkârınız ikna olamamaktan değil, azgınlığınızdan kaynaklanıyor. Ayrıca Allah, “Yakılan kurban mucizesi göstermedikçe, hiçbir Peygambere inanmayacaksınız.” diye bir şey emretmemiştir. Tevrat’ta
yakılan kurbanlardan bahsedilir, ama bunların Peygamberliğin işaretlerinden olduğunu söylenmez. Kurbanların gökten gelen bir ateş ile yakılması, sadece onların Allah tarafından kabul edildiğinin işaretidir. Gerçi Allah dileseydi, inkârcıların istediği her türlü mucizeyi bugün de gönderebilirdi. Fakat O, onların kuruntu ve heveslerinize göre değil, sonsuz ilim ve hikmetine göre hüküm verir.” َ ّ ^َ ِ ْنRَ ْ ْ ْ ّ َ َ ٌ ُ G َ َ ْ ُ ﴾١٨٤﴿ E U & ا ب 8 T ا و Z ا و ت U ! 7
s
# / A 7 V o ر ب C ^ ) ;َ R ك C ُ َ َ ْ ْ ِ ( ّ ّ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ ُ ُ ُ ُ ُ r ِ ِ ِ ِ ِ 184. Ey Muhammed! Eğer bu insanlar seni yalanladılarsa, bundan dolayı üzülme! Zira senden önce de, apaçık mucizeler, hikmet dolu sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getiren nice elçiler yalanlanmıştı. İlâhî hikmet gereğince her Peygamber, böyle zorluklarla imtihan edilegelmiştir. O hâlde, başınıza gelebilecek sıkıntılara sabredin, iyiliklerinizin karşılığının hemencecik verilmesini de beklemeyin: HAYAT. ÖLÜM ve İMTİHAN َ ّ ِ َ َحZِ 'ْ ََ& ْ ُزR ِ0 &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ "ْ ^ُ َر# )ْ ;ََ R َ Uَ ّ xَ ْاoَ aْ ِ0 ْ &َ ا ِ َ; ُ ْاG ْ ٍ َذ5َ oُّ ^ُ ِ ر َواُد ُ ُ ْ َن اRَ ّ َ ُ &َ 5َ ّ ِت َوا ِ U ا َ ُّ َز َو َ ْا َ ٰ! ُة0 َR ﴾١٨٥﴿ ور ِ ُ Jُ ُع ْا8َ َ Iّ ِ اG!َ 5ْ ) ا 185. Her canlı ölümü tadacak ve kazandığınız ödüller, size ancak Diriliş Günü’nde verilecektir. O hâlde, her kim ateşten kurtarılıp cennete konulursa, işte o, gerçek anlamda başarıyı elde etmiş ve kurtuluşa ermiş demektir. Yoksa şu dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ ب ُ % ُ ِ اَ ْ َ اkGR( ُ ّ َنAَ 7ْ 8ُ َ اG ^ُ َ qْ َ َ ا1C( َ ّ ْ" َو ِ َ اT َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ ّ َ ِ َ ا,ُ &َ %ْ 8َ َ ْ" َوT ِ ُْ 5َ ْ" َواT ًا0 Ey( ^َ اَ ًذى 186. Ey iman edenler! Bu dünya hayatında, mallarınızla ve canlarınızla mutlaka imtihan edileceksiniz. Ayrıca, hem sizden önce kitap verilen Hristiyan ve Yahudilerden, hem de Allah’a açıkça ortak koşan müşriklerden incitici sözler işiteceksiniz! ُ ْ ِمZْ َ ْ ِ /َ ِ ِ ّ َن ٰذRَ ُ; ا8َ ّ َ َواِ ْن َ ْ= ِ ُوا َو ﴾١٨٦﴿ ر ِ ُ Iا
Eğer zorluklar karşısında yılmayıp sabreder ve kötü davranışlardan titizlikle sakınıp korunursanız, ne mutlu sizlere! Çünkü bu, gerçekten kararlılıkla yapılması gereken işlerdendir.
Oysa Yahudi ve Hristiyanlar, daha Ăśnce kendilerine gĂśnderilen Peygamberler ve kutsal kitaplar aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla Allah’a Ĺ&#x;Ăśyle sĂśz vermiĹ&#x;lerdi: Ä°LAHÄ° SĂ–ZLEĹžME ŮŽ Ů‘ Ů? QŮ? UŮŽ Ů‘ UŮ? !Ů‘Ů? 7ŮŽ 8Ů? ŮŽ ‍ ب‏ QŮ?b 5ŮŽ &Ů? 8Ů? TŮ’ ŮŽ IŮŽ ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° ا‏ Ů? Ů‘Ů° CŮŽ a ŮŽ 8ŮŽ T Ů? â€ŤŮˆ Ů? ا ْا‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍َ ŮŽŮ‚ ا‏y! ( ‍ا‏ Ů? UA 187. Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Bu kitabÄą bĂźtĂźn hĂźkĂźmleriyle insanlÄąÄ&#x;a bildirecek, onu asla gizlemeyeceksiniz! Ă–zellikle de, geleceÄ&#x;i mĂźjdelenen Son Elçi geldiÄ&#x;inde, ona mutlaka iman edeceksiniz!â€? diye sĂśz almÄąĹ&#x;tÄą. Ů? ‍ا َإ‏Gâ€ŤŮˆ Ů?ه ŮŽŮˆ َع‏CŮ? 7ŮŽ UŮŽ RŮŽ Ů’ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ ع‏ ﴞ٥٨٧﴿ ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ˆ ŮŽ [Ů’ 7Ů? RŮŽ v! 0 Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ Q( Ů? ‍ ŮŽ Ů’ŮˆŘ§â€ŹwŮŽ q‍ا‏ Ů? @Ů? } Ama onlar, antlaĹ&#x;mayÄą hiçe sayarak onu kaldÄąrÄąp arkalarÄąna atÄąverdiler ve Allah’a verdikleri sĂśzĂź; servet, makam, Ĺ&#x;an, Ĺ&#x;Ăśhret gibi basit menfaatlerle deÄ&#x;iĹ&#x;tirdiler. Ne kĂśtĂź bir alÄąĹ&#x;veriĹ&#x; yapÄąyorlar! ŮŽŮ‘ ŮŽ % ŮŽ Ů? ‍ Ů?@ Ů’" Ů? ŮŽ& ŮŽ َز Ů?؊‏UŮŽ Ů‘ 7ŮŽ % ŮŽ Ů’ ŮŽ vŮŽŮŽ R ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ Ů’ ŮŽ& Ů?)ŮˆŘ§â€Ź1Ů? ‍ َن اَ ْن‏7Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ اَ ŮŽ Ů’ ا ŮŽŮˆâ€ŹG&ŮŽ Ů? ‍' َن‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ IŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍¥ ا‏ ﴞ٥٨٨﴿ "ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍اب ŮŽŮˆâ€Ź M Ů? CŮŽ ,ŮŽ ‍ْا‏
188. YaptÄąÄ&#x;Äą bu utanç verici iĹ&#x;lerle ĂśvĂźnç duyan, fakat yapmasÄą gerektiÄ&#x;i hâlde yapmadÄąÄ&#x;Äą iĹ&#x;lerle ve sahip olmadÄąÄ&#x;Äą ahlâkĂŽ niteliklerle ĂśvĂźlmekten hoĹ&#x;lananlarÄąn azaptan kurtulacaklarÄąnÄą sanma! Aksine, onlar için cehennemde can yakÄącÄą bir azap vardÄąr! Bu azaptan kurtulmak ve ilâhĂŽ nimetlere kavuĹ&#x;mak isteyenler, Ĺ&#x;u hakikate kulak vermelidirler: ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ /Ů? AŮ’ Ů? ﴞ٥٨ي﴿ cŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍؜ ŮŽŮˆâ€Ź 0 Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏ 189. GĂśklerde ve yerde mutlak egemenlik ve hĂźkĂźmranlÄąk yalnÄązca Allah’a aittir ve Allah, her Ĺ&#x;eye kadirdir. Bunu anlamak için, çevrenize ibretle bakmanÄąz yeterlidir: KAÄ°NAT KÄ°TABINI OKUYUN Ů° ŮŽ ‍ ع‏ ŮŽ Ů’ k Ů? \â€ŤŮˆâ€ŹI Ů? Ů? ‍ ت‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ? !Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?٠ا‏vŮŽ 8Ů? Ů’a‍َ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆŘ§â€ŹI‍ات ŮŽŮˆ ْا‏ ŮŽ Ů‘ Ů? AŮ’ a ﴞ٥ي٠﴿ ‍ ب‏ Ů? 1ŮŽ I ŮŽ kR( ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? @ŮŽ U ‍ا‏ M Ů? 7ŮŽ Ů’ I‍ا‏
190. DoÄ&#x;rusu, gĂśklerin ve yerin o muhteĹ&#x;em yaratÄąlÄąĹ&#x;Äąnda ve gece ile gĂźndĂźzĂźn mĂźkemmel bir uyum ve dĂźzen içerisinde birbiri ardÄąnca geliĹ&#x;inde, aklÄą, vicdanÄą ve saÄ&#x;duyusu olanlara Allah’Ĺn sonsuz kudret, adalet ve merhametini gĂśsteren nice deliller vardÄąr. ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ‍ Ů? @ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? # ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? AŮ’ a ‍؜‏ ŮŽ kR( ‍ Ů? Ůˆ َن‏T ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů?^ Ů? Ůˆ َن‏CŮ’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ ًدا ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? VŮ? ‍ ŮŽ! Ů‹ ŮŽŮˆâ€ŹVŮ? ‍ا‏ Ů?M ‍ ْع‏I‍ا‏ Ů?
191. O sağduyu sahipleri ki, ayaktayken, otururken ve hatta dinlenmek için uzanıp yatarken, sürekli olarak Allah’ı anar ve göklerle yerin akıllara durgunluk veren o muhteşem yaratılışındaki hikmet ve anlamı üzerinde derinden derine tefekkür ederek Rablerine şöyle niyaz ederler: َ ّ اب ﴾١٩١﴿ ر َ ;ْ Aَ a َ َ Uَ َ ّ َر َ Cَ َ Uَ ;َِ R /َ 5َ َ 7ْ ُ Mvً p
ِ َ اCَ ٰ: B ِ U ا “Ey Rabb’imiz! Sen bütün bunları hikmet ve amaçtan yoksun olarak yaratmış olamazsın. Çünkü sen, abesle iştigal etmekten uzaksın, yüceler yücesisin! Hikmet ve adaletinin gereği olarak, cennet de haktır, cehennem de haktır. O hâlde, bizi cehennem azabından koru ya Rab!” َ ّ A ِ َ َوQُ 8َ 1ْ Zَ ْaَ ََ; ْ) اR َرU ا َ ّ oِ a َ &( ِ d ﴾١٩٢﴿ ْ= ٍر َ 5َ ِ ْ ا+ ِ )ْ ُ ْ َ /َ 5َ ّ ِ اGUَ َ ّ َر 0
192. “Ey Rabb’imiz! Sen kimi ateşe atacak olursan, onu perişanlığa mahkûm etmişsin demektir. İşte böyle azabı hak eden zalimlere, hiç kimse yardım edemeyecektir.” ُ ِّ َ ِ اUُ ِ ن اَ ْن ٰا
Uَ ّ َ ٰ Rَ "ْ T َ vْ ِ ( ديUَ 1ُ 1ً ِدUَ ُ Uَ ,ْ &ِ َ Uَ 5َ ّ ِ اGUَ َ ّ َر ِ &1( 193. “Ey Rabb’imiz! Biz, “Rabb’inize iman edin!” diyerek insanlığı imana çağıran bir davetçinin çağrısını işittik ve derhâl ona iman ettik.” ْ R Uَ َ ّ َر ﴾١٩٣﴿ ار ِM َ ْ َI َ َ ْاUَ Rَ ّ َ َ َوUَ ِ َ !ِّ َ Uَ ّ َ ْ ِّ ^َ َوUَ َ 5ُ ُذUَ َ ْ ِ F َ “Ey Rabb’imiz, günahlarımızı bağışla, bizi daima iyiliğe, güzelliğe yönelterek birey ve toplum olarak kötülüklerimizi yok et. Bizleri, son nefesimize kadar iyilik ve erdem sahibi kullarınla birlikte yaşat, onlarla birlikte canımızı al ve Hesap Günü’nde yine onlarla birlikte eyle ya Rab!” ﴾١٩٤﴿ َد,! ُ Aِ ْi ُ Iَ /َ 5َ ّ ِِ ا0 &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ 5َ Zِ ْi ُ Iَ َو/َ Aِ ُ ] ُرAٰ َ Uَ َ )ْ َ َ َوUَ ِ َو ٰاUَ َ ّ َر َ &( ْا
194. “Ey Rabb’imiz! Elçilerin aracılığıyla bize vadettiğini, yani dünyada zafer ve üstünlüğü, ahirette ise sonsuz cennet nimetlerini bizlere bahşet ve Diriliş Günü bizleri mahcup etme! Kuşku yok ki sen, verdiğin sözden asla caymazsın!” ُ H ُ ْU ِ oٍ ِ َ oَ &َ َ ُ !l( ُ اIG َ k5ّ ( َ ب َ ُ@ ْ" َر ُّ ُ@ ْ" ا ْ R ُ ,ْ َ ]M yْٰ 5ُ ْ" ِ ْ َذ َ^ ٍ اَ ْو اT َ xَ 8َ َ ٍM ,ْ َ ْ ِ "ْ T 195. Rableri de dualarını kabul ederek onlara şöyle cevap verdi: “Elbette ben, gerek erkek gerek kadın olsun, içinizden benim yolumda çaba harcayan hiç kimsenin çabasını boşa
çıkarmayacağım. İlâhî adalet karşısında her insan, ancak göstermiş olduğu gayret oranında ceza veya mükâfat alacak ve kadın-erkek, efendi-köle, siyah-beyaz, zengin-fakir ayrımı yapılmayacaktır. Çünkü toplumsal statüleriniz ne kadar farklı olursa olsun, hepiniz birbirinizin neslinden türeyen ve eşit hak ve sorumluluklara sahip olan kimselersiniz. َ ّ َR ُ َ اAُ 8ِ Vُ ا َوAُ َ Vَ َوkA! ُ ْa "ْ @ِ ِ َ !ِّ َ "ْ @ُ ْU َ َ^ ِّ َ ّ َنI 1 د ا # ا و وا #
: 1 C ْ َ ( 7( َ kR( و ُذواr ُ ْ" َوا:ِ ر ( َ َ َ َ ِ ِ ُ ُ ِ ِ َ ّ ُ %ْ ' ُ َ َو ﴾١٩٥﴿ اب ِ0 ّٰ )ِ ْU ِ ْ ِ ً ر َ َ اMُ @َ 5ْ َI َ@ ْا8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ ت ٍ Uَ ّ # ُ ّٰ ا َو َ "ْ @ُ Uَ ّ Aَ aْ ِ دI ُ ْ َ) ُهU ِ ا ِ َ y ا
İşte, Müslümanca bir hayatın önünde engel olan her şeyi; gerektiğinde içinde yaşadığı toplumu, ülkeyi, aileyi, çevreyi, arkadaş ortamını, alışkanlıkları, hayat tarzını... terk ederek, İslâm’ı özgürce yaşayabileceği yepyeni bir ortama geçiş yapanlar, yani Allah yolunda İslâm diyarına hicret edenler, zalimler tarafından mallarınamülklerine el konulup yurtlarından çıkarılanlar, benim yolumda işkence ve eziyetlere uğrayanlar, yeryüzünde ilâhî adaleti egemen kılmak için savaşan ve bu uğurda şehit düşenler var ya; işte ben, böyle fedakâr müminlerden oluşan bir toplumu daima iyiliğe, güzelliğe yönlendirecek, böylece, bireysel ve toplumsal hayatlarında her türlü zulmü, haksızlığı, kötülüğü yok ederek onların günahlarını sileceğim ve tarafımdan bir ödül olarak, onları ahirette, içinde ırmaklar çağıldayan cennet bahçelerine yerleştireceğim. Öyleyse, bu dünyanın gelip geçici zevkleri için değil, âhiretin sonsuz nimetlerini kazanmak için çalışın. Çünkü ödüllerin en güzeli, Allah katında olandır. GERÇEK HAYAT: ÂHİRET ﴾١٩٦﴿ د0ِ vَ 7ِ ْاkRِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ اS ُ Aُّ ;َ َ /َ 5َ ّ َ ّ Jُ 1َ Iَ
196. Ey mümin! Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin, her istediklerini serbestçe yaparak yeryüzünde öyle diyar diyar gezip dolaşmaları sakın seni aldatmasın! ٌ A( Vَ ٌع8َ َ ﴾١٩٧﴿ ْا ِ& َ@ ُد َ [ْ ِ ُ" َو0 Uَ ّ @َ # َ "ْ @ُ 1 ُ ّ َ" َ ْ ٰوo! 197. Çünkü onlara verilen bu nimetler, basit ve gelip geçici bir zevkten ibarettir, sonunda varacakları yer ise cehennemdir. O ne korkunç bir yataktır!
ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? IŮ‹ ZŮ? 5Ů? @ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů?ع‏5Ů’ ŮŽI‍ ŮŽ@ ْا‏8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ ŮŒ UŮŽ Ů‘ # ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا َع‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏T Ů? Ů° ŮŽ Ů’ Ů? ŮŒ EŮ’ a ﴞ٥ي٨﴿ ‍اع‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů’ v
198. Ama Rablerinden gelen ilkeler doÄ&#x;rultusunda hayata yĂśn vererek kĂśtĂź davranÄąĹ&#x;lardan titizlikle sakÄąnanlara gelince, aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar çaÄ&#x;Äąldayan ve sonsuza dek içerisinde yaĹ&#x;ayacaklarÄą cennet bahçeleri onlarÄąndÄąr! Ä°Ĺ&#x;te onlar, birer kutlu misafir olarak Allah tarafÄąndan bĂśyle aÄ&#x;Äąrlanacaklar. Evet, Allah katÄąndaki nimetler, dĂźrĂźst ve erdemli insanlar için en hayÄąrlÄąsÄądÄąr. Her toplumda, bĂśyle dĂźrĂźst ve erdemli insanlar vardÄąr. Nitekim: Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ,( q
‍ ت‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? + Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů? Ů? XŮ’ 1Ů? Ů’ &ŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ IŮŽ * Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů’:ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن Ů? Ů’ ا‏ Ů? a Ů? 8ŮŽ T G Ů° ‍ اŮ?Ůˆâ€Źv! ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů‘ ŮŽ Ů’U ﴞ٥يي﴿ ‍ ب‏ % ‍ا‏ Â… 1 ‍ا‏ ‍ن‏ ‍ا‏ " @ ‍ع‏ ) " : # ‍ا‏ " @ / [ Ů? Ů‘Ů° Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? Ů‘ Ů? \ 0 Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ ‍ا‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? ( ŮŽ 0 Ů?Ů?ŮŽ Ů? Ů? Ů? 199. Kitap Ehli denilen Yahudiler, Ăśzellikle de Hristiyanlar arasÄąnda Ăśyle temiz yĂźrekli insanlar vardÄąr ki, Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;Äąna ve birliÄ&#x;ine yĂźrekten iman ederler; kendilerine indirilmiĹ&#x; olan kitaplarÄąn yanÄą sÄąra, size indirilen Kur’ân-Äą KerĂŽme de inanÄąrlar. Allah’a karĹ&#x;Äą derin bir saygÄą ve Ăźrperti duyarlar. Bu yĂźzden de, O’nun gerek Tevrat, gerek Ä°ncil, gerekse Kur’ân’daki âyetlerini, servet, makam, Ĺ&#x;an, Ĺ&#x;Ăśhret gibi basit menfaatlerle deÄ&#x;iĹ&#x;mezler. Ä°Ĺ&#x;te bunlara, Rableri katÄąnda muhteĹ&#x;em ĂśdĂźller vardÄąr. Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah yeri ve zamanÄą geldiÄ&#x;inde hesap gĂśrmede çok hÄązlÄądÄąr! Ĺžu hâlde: Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٠٠﴿ ‍ Ů? َن‏AŮ? Ů’ Ů? "Ů’ T ŮŽ Ů‘Ů° ‍ا? Ů?‚Ů?ŮˆŘ§ ŮŽŮˆ ŮŽ? Ů? Ů? ŮˆŘ§ ŮŽŮˆ َعا Ů? Ů? ا ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏ Ů’ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ 200. Ey iman edenler! Allah yolunda mĂźcadele verirken, karĹ&#x;ÄąnÄąza çĹkabilecek zorluk ve sÄąkÄąntÄąlara sabredin ve zulme karĹ&#x;Äą toplumsal direnç gĂśstererek birbirinizle sabÄąrda yarÄąĹ&#x;Äąn! Gerek dĂźĹ&#x;mandan gelebilecek saldÄąrÄąlara, gerek Ĺ&#x;eytanĂŽ vesvese ve ayartÄąlara karĹ&#x;Äą her an uyanÄąk ve hazÄąrlÄąklÄą bulunun. Ve Allah’tan gelen ilkeler doÄ&#x;rultusunda hayatÄąnÄąza yĂśn vererek kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her tĂźrlĂźsĂźnden titizlikle sakÄąnÄąn ki, bĂśylelikle umduÄ&#x;unuz o zafer ve kurtuluĹ&#x;a erebilesiniz! ‍ Ů?ŘĄ ďˇŒâ€Ź% ŮŽ U ‍ا‏ Ů?Ů‘ ‍ﴞ Ů? ŮŽŘą Ů?؊‏٤﴿ ¤
4. NİSA SURESİ Adını, aile hayatı ve kadınlarla ilgili düzenlemeleri içeren ayetlerdeki “nisâ: kadınlar” kelimesinden almıştır. Hicretten sonra dördüncü ve beşinci yıllarda, Medine’de indirilmiştir. 176 ayettir. L Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla! Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum: َ ّ َ َ@ َو# ُ ;َ Aَ a ُ َ ّ س ا ّ َ ُ; ا َر َ ّ @َ 1ُّ َ اG 1َ ً # I
َ ا' َ) ٍة َو َ يC( َ ّ ُ" اT َ ْ ُ@ َ& ِرU ِ َ ْ َ@ َز ْوU ِ َ Aَ a ِ ْ ٍ َو5َ ْ ِ "ْ T ُ U ا
G َ 5ِ ًا َوEy( ^َ ءMً % 1. Ey insanlar! Sizi ilkönce bir tek candan —yani Âdem’den— yaratan, sonra onunla aynı özden, aynı unsurdan Havva adındaki eşini var eden ve böylece bu ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yeryüzüne yayan Rabb’inize gönülden bağlanarak buyruklarına itaat edin, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! َ ْ َوQ( ِ َء ُ َن% G َ َ يC( َ ّ ا ا َم0 ' َ ّٰ َوا ّ َ ُ; ا َ ْرIا Öyleyse, “Allah aşkına! Allah’a yemin olsun! Allah şahittir ki!” diyerek adına yeminler edip dileklerde bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının, emirlerine sımsıkı sarılarak kötülüklerden korunun ve aranızdaki akrabalık bağlarını koparmamaya büyük özen gösterin! ُ !ْ Aَ َ ا َ َ^ َن ﴾١﴿ 7ً !V( ْ" َرT ّٰ اِ ّ َن
Zira hiç unutmayın ki üstünüzde, sizi sürekli gözetleyen bir Allah var! İşte bu gerçeği hiç unutmadan, zayıf ve çaresiz kimselere kol kanat gerin, özellikle de yetimlerin hakkını çiğnememeye büyük özen gösterin: ُ ِ ] اَ ْ َ اG ٰ ِ ا اَ ْ َ ا َ ُ@ ْ" اGAُ ^ُ ْ َ Iَ َوS َ 7( iَ ّ َ) ُ ا ْا7َ 8َ َ Iَ ] اَ ْ َ ا َ ُ@ ْ" َوG
َ^ َنQُ 5َ ّ ِ" ا0 ْ T ٰ 8َ !َ َو ٰا ُ ا ْا ِu !ِّ َ ّ ِ ! ﴾٢﴿ ًاE7( ^َ ً ' ُ
2. Genellikle vefat eden akrabalarınız tarafından size emanet edilen yetimlere, —gerekli yaş ve olgunluğa ulaştıklarında— mallarını geri verin; temiz olanı pis olanla değiştirmeyin! Yani helâl kazanç yerine, haramı tercih etmeyin! Örneğin, yetimin malını hileli yollarla kendi malınıza karıştırıp yemeyin! Aman dikkat edin; çünkü bu, gerçekten çok büyük bir günahtır! َ َ ُ اT ُ َ ب G َ U ا عMَ َ َ َو ُرAٰ ُ ٰ ] َوUyْ َ ِء% ٰ 8َ !َ ْاkRِ ُ ا% َ p ِّ َ ِ "ْ T ِ 5ْ َR ]
ِ َواِ ْن ِ ;ْ ُ Iَ ّ َ ْ" ا8ُ ْ a 3. Eğer yetim kızlarla veya dul kadınlarla evlendiğiniz takdirde, bu güçsüz ve korumasız biçarelerin haklarını tam olarak gözeteceğinizden emin değilseniz veya bu kadınlar size eş olarak pek de cazip gelmedikleri hâlde, kendilerine miras kalan servete sahip olmak için onlarla evlenmeyi düşünüyorsanız, o zaman böyle yetim kızlarla değil, size helâl olan ve hoşunuza giden diğer hür veya köle kadınlardan ikisi, üçü ve en fazla dördü ile evlenin. Özellikle de, savaş yüzünden erkek nüfus azalır da evlenemeyen kadınların toplumsal sorunlara yol açma tehlikesi ortaya çıkarsa, birden fazla kadınla evlilik en doğru çözüm yolu olacaktır. Çünkü erkek nüfusun azaldığı bir toplumda, eş bulamayan bir kadın için şu dört seçenek vardır: 1-Ölünceye kadar bekâr kalmak, 2-Hiçbir hukuki güvenceye sahip olmaksızın, evli bir erkekle metres hayatı yaşamak, 3-Fuhuş bataklığına düşmek, 4-Bir aileye ikinci bir hanım olarak gelin gitmek. Bu seçenekler arasından en az “zararlı” olan, dördüncü seçenektir. Bu, kangren olan bir parmağın gerektiğinde kesilmesine benzer. Öte yandan, kadın nüfusun azaldığı bir toplumda bir kadının birden fazla erkekle evlenebileceği söylenemez. Çünkü erkeğin de, kadının da fıtrî eğilimleri, duyguları, ruhsal ve fizyolojik yapıları böyle bir evliliğe uygun değildir. Bu yüzden, kadın hiçbir şekilde ikinci bir erkekle evlenemezken, erkek, zaruri durumlarda birden fazla kadınla evlenebilir. َ ّ َ] اG ٰ5 اَ ْد/َ ِ ْ" ٰذT َ ّ َ ْ" ا8ُ ْ a َ َ َ َ ُ ُ ُ َ َ ْ ﴾٣﴿ ا , I 5
& 1 ا B T A
و ا ة ) 'ا R ا ) , I ً َ ْ ْ ْ َ ُ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ ْنRَ ُ 0 0 Bununla birlikte, eğer birden fazla kadınla evlendiğiniz takdirde onlar arasında eşitlik ve adaleti yerine getiremeyeceğinizden endişe ederseniz, o zaman sadece bir tane hür kadınla evlenmeli veya —ileride, toplumsal ve ekonomik şartlar iyice olgunlaşıp kölelik kurumu tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar geçici bir çözüm olarak— elinizdeki savaş esiri bir cariye ile yetinmelisiniz. Bu
durumda, İslâm yönetimince onaylanan kölelik sözleşmesi, nikâh akdi yerine geçer. İşte bu tek eşlilik hâli, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır. ُ Rَ % ُ َ ¡ G َ U َ ْ pِ ِ ْنRَ ً0 Aَ ْ 5ِ َ ّ @ِ ِ Vَ )ُ ?َ َء% ﴾٤﴿ ً 1G ( َ ً !GU( :َ ُهAُ T ِّ َو ٰا ُ ا ا ً ْ 5َ Qُ ْU ِ ٍءkْ qَ ْ َ "ْ T 4. Evleneceğiniz kadınlara, evlilikte nikâh bedeli olan mehirlerini meşru bir hak olarak gönül hoşluğuyla verin. Bununla beraber, kendi arzularıyla mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da alıp gönül huzuruyla harcayabilirsiniz. ْ ! َ@ َوR( "ْ :ُ Vُ ار ُز ُ َ ا ُ َ َء اَ ْ َ اG@َ َ % ا ُّ ُ اXْ ُ Iَ َو Iً ْ Vَ "ْ @ُ َ ُ اVُ ْ" َو:ُ % ْ َ! ً َوVِ "ْ T ُ ّٰ oَ ,َ # َ k8( َ ّ ُ" اT ُ ^ا ﴾٥﴿ Rً ُ و,ْ َ
5. Allah’ın, korumanız ve işletmeniz için sizin sorumluluğunuza emanet ettiği yetim, dul, hasta ve benzeri korunmaya muhtaç kimselere ait malları, henüz onu çekip çevirebilecek olgunluğa erişmemiş olan çocuklara ve aklı ermeyenlere vermeyin. Fakat onları muhtaç durumda da bırakmayın. O malları işleterek elde edeceğiniz gelirle, onların yeme içme ve giyim kuşam gibi ihtiyaçlarını karşılayın. Bu arada, iyiliklerinizin altında ezilmemeleri için, onlara gönül alıcı tatlı ve güzel sözler söyleyin. G ]
َ U ا "M ْ @ُ َ ا اِ َ ْ! ِ@ ْ" اَ ْ َ اG,َُ Rَ ْدR ً)اqْ ْ ُ@ ْ" ُرU ِ "ْ 8ُ %ْ 5َ ِ ْن ٰاRَ ح ْ َو َM T َ ٰ 8َ !َ ا ْاAُ 8َ ا ِّ اJُ Aَ َ ] اِ َذا8ّٰ ' 6. Sorumluluğunuz altındaki yetimleri, evlenebilecekleri yaşa gelinceye kadar kendi işlerini yapabilecek olgunluğa ulaşıp ulaşmadıklarını belirlemek amacıyla, ara sıra kendilerine önemli sorumluluklar yükleyerek deneyin. Yeterli bir olgunluğa ulaştıklarına kanaat getirdiğiniz zaman da, mallarını hiç geciktirmeden onlara teslim edin. ا0 َ ُوTْ 1َ َو ِ )َا ًرا اَ ْنRً اِ ْ َ اG:َ Aُ ^ُ ْ َ Iَ َو Sakın ola ki, büyüyecekler de mallarını elimizden alacaklar diye alelacele ve bol keseden harcayarak onların mallarını yiyip bitirmeye kalkmayın! وف M ْ ِ ,ْ 8َ %ْ !َ Aَْ R ! Uِ Fَ َو َ ْ َ^ َن 0 ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ oْ ^ُ ْ !َ Aْ Rَ ًاE;َ( R َو َ ْ َ^ َن Eğer yetimlere bakmakla yükümlü kişi zengin ise, yetimin malını yemekten kesinlikle kaçınsın! Fakat fakir ise, malı korumak ve geliştirmek için gösterdiği çabaya karşılık, ihtiyacına uygun şekilde ondan yiyebilir.
﴾٦﴿ 7ً !%( ' ِ ّٰ ِ ] ٰ ^َ " َو0 ْ @ِ !ْ Aَ َ ِ@ ُ)واqْ َ Rَ "ْ @ُ َ ْ" اِ َ ْ! ِ@ ْ" اَ ْ َ ا8ُ ,َْ R ِ َذا َدRَ َ
Onlara mallarını teslim ederken, bunu belgelendirmek üzere en az iki şahit tutun. Fakat bütün şahitlerin ötesinde, asıl dikkat etmeniz gereken bir şahit var: Nihai hesap sorucu olarak, Allah yeter! َ ْ َان َو G َ UA oَ ّ Vَ &َ ّ ِ َ ُ َنVْ َIَان َو ْا َ ِّ A ِ ِ ) ِ ِ ّ َ& َ َ َك ْا َ اS! ِّ ِ َوu َ ُ َنVْ Iا ِ ) ِ ِ ّ َ& َ َ َك ْا َ اS! ِ # ٌ =( 5َ ِء% ٌ =( 5َ ل ﴾٧﴿ lو ً ُ ْ َ 7ً !=( 5َ َ0 ُ ^َ اَ ْوQُ ْU ِ
7. Ölen ana babanın ve diğer yakın akrabaların —ister az, ister çok olsun— geriye bıraktığı mallardan erkeklere verilmesi gereken bir pay olduğu gibi, kadınlara da verilmesi gereken bir pay vardır. Hem de, bizzat Allah tarafından belirlenmiş bir pay! ُ ^
﴾٨﴿ Rً ُ و,ْ َ Iً ْ Vَ "ْ @ُ َ ُ اVُ َوQُ ْU ِ "ْ :ُ Vُ َ ر ُز ْ R+ َ ' ٰ 8َ !َ َ& َ اُو\ ُ ا ْا ُ; ْ ٰ ] َو ْا%ْ ;ِ َ ْاH ( % َ &َ ] َو ْا َ َواِ َذا 8. Eğer mirasın paylaştırılması esnasında, mirastan pay alamayan diğer akrabalar, yetimler ve yoksullar da orada bulunurlarsa, hiç olmazsa göz hakkı olarak kendilerine bir şeyler verin ve onlara, gönül alıcı tatlı sözler söyleyin. ً)ا1)( َ Iً ْ Vَ ا َو ْ َ! ُ; ُ ا َ ّٰ ُ; ا8َ ّ !َ Aَْ R "u ْ @ِ !ْ Aَ َ اRُ a َ Rً ,َ l َ ْ ِ َ َ ْ َ َ ُ^ ا1C( َ ّ ¦ ا َ ْi!َ ْ َو ِ ً 1َ ّ ِ ِ@ ْ" ُذ ِّرAْ a ﴾٩﴿
9. Kendileri ölüp arkalarında bakıma muhtaç çocuklar bırakacak olsalardı, hâlleri nice olurdu diye kendi çocukları adına endişe duyanlar, yetimlerin hakkını çiğnemekten de öylece korksunlar! Yani, kendilerini o vefat eden kişi yerine, onun yetim çocuklarını da kendi çocukları yerine koyup düşünsünler de, yürekleri sızlasın! Öyleyse, Allah’ın cezalandırmasından sakınsınlar ve özellikle kul hakkı söz konusu ise, kesinlikle doğru şahitlik edip doğru söz söylesinler! Peki, doğru söylemezlerse ne olur? ُ ]
﴾١٠﴿ ًاc E,( َ ْ َنAَ =ْ !َ َ ا َو0 ًر5َ "ْ @ِ 5ِ ُ ُ kR( َنAُ ^ُ ْ 1َ &َ 5َ ّ ِ ً& اAْ } ٰ 8َ !َ َن اَ ْ َ َال ْاAُ ^ُ ْ 1َ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن ا 10. Yetimlerin mallarını haksız yollarla yiyenler, aslında bu davranışlarıyla sadece karınlarına ateş doldurmuş oluyorlar. Çünkü bu günahları yüzünden, çılgın bir ateşe gireceklerdir! Bu edep ve terbiye, bu adalet ve insaf duyguları gönüllere telkin edildikten sonra, şimdi mirasta kimin ne kadar pay alacağı açıklanıyor: َ ّ ِ "ْ ^ُ ِدIَ اَ ْوkGR( ا ِّ ' ُْ ُ !? + ُ ّٰ "ُ T َ oُ yْ ِ ِ ^َ CA ( 1ُ M ِ ْ !َ yَ 5ْ Iا
11. Allah, çocuklarınızın alacağı miras hakkında size şunları emrediyor: 1. Bir erkeğe, iki kızın payına eşit miktarda pay verilmelidir. Çünkü İslam hukuku, ailenin ekonomik sorumluluğunu erkeğe yüklemiştir. Ayrıca kadın, evleneceği erkekten önemli miktarda mehir (evlilik ücreti) alacaktır. G َ 5ِ َ ّ ^ُ ِ ْنRَ ْ َْ َقR ًء% كMَ َ َ َ َyAُ ُ َ ّ @ُ Aَ Rَ + ِ ْ 8َ Uَ ا 2. Çocuklar arasında erkek yok da, iki veya ikiden fazla kız varsa, onlara mirasın üçte ikisi düşer. ْ 5َ ^َ َواِ ْن ُ0 =ْ U ا ِّ @َ Aَ Rَ ا' َ) ًة ِ َوB 3. Çocuk olarak yalnızca bir tek kız varsa, mirasın yarısını alır. 4. Erkek çocuk, kendisiyle birlikte başka bir mirasçı yoksa, mirasın tamamını alır. Fakat başka mirasçılar da varsa, onlar haklarını aldıktan sonra kalanı alır. َ ِ َو ُ ِ Qِ 1ْ َ َ I ُّ &َ @ُ ْU ِ )ٍ 'ا )Mٌ َ َوQُ َ ُ) ُس ِ ّ َ& َ َ َك اِ ْن َ^ َن% ا ِ َوoِّ T Ölenin anne ve babasına gelince: 1. Eğer ölenin kız veya erkek çocuğu yahut çocukları varsa, bıraktığı mirastan, anne ve babasından her biri altıda bir pay alır. 2. Eğer ölenin oğlu veya oğlunun... oğlu yok ise, baba, kendi payının yanı sıra, mirastan artanı da alır. Baba tek başına mirasçı olursa, bütün mirası alır. 3. Ölenin annesi, babası ve eşi varsa, anne eşten artanın üçte birini, baba da geriye kalanı alır. ُّ Qِ ِّ vَ ُ ِ R اَ َ َ ا ُهG Qُ َ َو َ ٌ) َو َو ِرQُ َ ْ T ُ 1َ "ْ َ ِ ْنRَ Mُ Aُ y ا 4. Ölenin hiç çocuğu yoksa ve annesi ile babası onun tek mirasçısı iseler, annesine üçte bir pay düşer. Kalan üçte ikiyi de babası alır. ُ ِ R ْ َ ٌةaِ اG Qُ َ ِ ْن َ^ َنRَ ُّ Qِ ِّ vَ 0 ٍ 1ْ اَ ْو َدG@َ ِ k? ( 1ُ ٍ !َ ّ ? ِ ِ) َو,ْ َ ْ ِ ُ) ُس% ا
5. Ölenin çocuğu olmayıp birden fazla kız veya erkek kardeşleri varsa, babası olsun olmasın, annesine yine altıda bir pay düşer. Çünkü iki kardeşin varlığı, annenin payını yarıya düşürür. Bu durumda, eğer baba varsa, kalanı alır. Çünkü kardeşler, her ne kadar annenin payını yarıya düşürüyorlarsa da, baba varken onlara miras düşmez. Nitekim kardeşler, ölenin çocuğu varken de mirastan pay alamazlar. Fakat ölenin babası da çocuğu da yoksa —ki böyle birine
kelâle denir— kardeşler ancak o zaman mirastan pay alabilirler. Kelâlenin “ana bir” kardeşlerinin alacağı pay bu surenin 12. ayetinde, “ana-baba bir” veya “baba bir” kardeşlerin payı ise 176. ayetinde açıklanacaktır. 6. Ölenin çocuğu olmayıp bir tek erkek veya kız kardeşi olsaydı, anne yine üçte bir pay alacaktı. Bütün bu hükümler, ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya varsa borçlarının ödenmesinden sonra uygulanır. Önce borçlar ödenir, sonra vasiyet yerine getirilir ve en son miras paylaştırılır. Vasiyet genellikle ihmal edildiği için, ayette borçtan önce zikredilerek önemi vurgulanmıştır. Miras paylaşımında, erkek çocuklara kızların iki katı ve evlatlara anne-babadan daha büyük pay verilmesinin hikmetine gelince: ُ َ َ ُبVْ َ ُ@ ْ" ا1ُّ َ َ ْ) ُرو َن اIَ "M ْ ^ُ \sُ GUَ ْ َ\ ُ^ ْ" َواsُ G َ ٰا
M ,ً ْ 5َ "ْ T Ana-babanız ve çocuklarınızdan hangisinin size faydaca daha yakın olduğunu, dolayısıyla hangisinin mirastan ne kadar pay alması gerektiğini siz bilemezsiniz. Bunu en iyi Allah bilir. ﴾١١﴿ &! ِ0 ّٰ َ ِ ً H1 ّٰ ا اِ ّ َن َ َ( R َ &! ً T( ' ً A( َ ا َ َ^ َن İşte bu hükümler, sizi sizden iyi tanıyan Allah tarafından konulmuş miras paylaşım kanunlarıdır. O hâlde, Allah’a güvenin ve emirlerine uyun. Zira Allah her şeyi bilendir, sonsuz hikmet sahibidir. Her zaman en uygun olanı yapar, asla yersiz ve yanlış hüküm vermez. Eşlerin birbirlerinden alacağı mirasa gelince: ُ 1َ "ْ َ ْ" اِ ْنT ُ #ا ُ َ َو )Mٌ َ ْ َ ُ@ ّ َ َوT ُ =ْ 5ِ "ْ T ُ َ َ َ َك اَزْ َو 12. Ey erkekler! Ölüp de geriye miras bırakan hanımlarınızın; 1. Kız veya erkek hiçbir çocuğu yoksa, bıraktığı malın yarısı sizindir. Kalan yarısı, diğer mirasçılara payları oranında dağıtılır. ُ Aَ Rَ )ٌ َ ِ ْن َ^ َن َ ُ@ ّ َ َوRَ َ ? 0 ٍ 1ْ اَ ْو َدG@َ ِ + ( 1ُ ٍ !َ ّ ? ِ ِ) َو,ْ َ ْ ِ َ ^ْ َ َ &َ ّ ِ ُ ُ ُّ ُ" اT
2. Ama eğer hanımlarınızın bir veya daha fazla çocuğu varsa, mirasın sadece dörtte biri size kalır. Dörtte üçü ise, diğer mirasçılara payları oranında dağıtılır. Kalan, —kız çocuklarla ikili-birli paylaşmak üzere— erkek çocukların, erkek çocuk yoksa babanın, baba yoksa dedenin, dede yoksa —kız kardeşlerle paylaşmak üzere— erkek
kardeşlerindir. Ölenin hiçbir mirasçısı bulunmazsa, miras, İslâm devletinin bütçesine aktarılır. Bu hükümler, hanımlarınızın yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya varsa borçlarının ödenmesinden sonra uygulanır. Önce borçlar ödenir, sonra vasiyet yerine getirilir ve son olarak miras paylaştırılır. Siz ölür de hanımınıza miras bırakırsanız: ُ َ ْ T ُ 1َ "ْ َ ْ" اِ ْن8ُ ^ْ َ َ &َ ّ ِ ُ ُ ُّ َو َ ُ@ ّ َ ا )Mٌ َ ْ" َوT 1. İster kız, ister erkek olsun, hiçbir çocuğunuz yok ise, bıraktığınız malın dörtte biri hanımınıza kalır. ُّ َ ّ @ُ Aَ Rَ )ٌ َ ْ" َوT ُ َ ِ ْن َ^ َنRَ 0 ٍ 1ْ اَ ْو َدG@َ ِ ? َن ُ ُ ٍ !َ ّ ? ِ ِ) َو,ْ َ ْ ِ "ْ 8ُ ^ْ َ َ &َ ّ ِ ُ &ُ y ا
2. Ama eğer bir veya daha fazla çocuğunuz varsa, hanımınız mirasın sadece sekizde birini alır. Geri kalan, diğer mirasçılar arasında payları oranında dağıtılır. Bu hükümler de, yapmış olduğunuz vasiyetin yerine getirilmesinden veya varsa borçlarınızın ödenmesinden sonra uygulanır. “Ana bir” kardeşlerin alacakları paya gelince: ُ Aِ Rَ B ُّ &َ @ُ ْU ِ )ٍ 'ا س ُ َر1ُ oٌ # ْ َ ً اَ ِوvَ ^َ ث ٌ ْaُ اَ ٌخ اَ ْو اG Qُ َ ا َ اَ ٌة َو ِ َوoِّ T ُ َواِ ْن َ^ َن َر Mُ )ُ % ا
Ölenin babası veya —kız olsun erkek olsun— en az bir çocuğu varsa, kardeşler mirastan pay alamazlar. Fakat eğer bir erkek veya kadın, babası ve çocuğu olmayan biri, yani bir kelâle olarak ölüp geriye miras bırakırsa; 1. Eğer ölenin ana bir-baba ayrı bir erkek kardeşi veya böyle bir kız kardeşi varsa, bunların her birine altıda bir pay düşer. Yani, yalnızca bir erkek kardeş varsa altıda bir pay alır, yalnızca bir kız kardeş varsa o da altıda bir pay alır. G َ ُ َ Eْ Fَ *ٍ1ْ اَ ْو َدG@َ ِ ]? ُّ kRِ ُءG^َ َ qُ "ْ @ُ Rَ /َ ِ ا اَ ْ^ َ َ ِ ْ ٰذG5ُ ^َ ِ ْنRَ رM ٍّ H ِ Aُ y ا ٰ 1ُ ٍ !َ ّ ? ِ ِ) َو,ْ َ ْ ِ 2. Ama kardeşler bundan daha fazla, yani iki veya ikinin üzerinde iseler, mirasın üçte birini kız-erkek ayrımı yapmaksızın, aralarında eşit olarak paylaşırlar. Kelâlenin “ana-baba bir” ve “baba bir” kardeşlerinin alacağı pay ise, bu surenin 176. ayetinde ayrıca ele alınacaktır.
BĂźtĂźn bu hĂźkĂźmler, mirasçĹlarÄą zarara uÄ&#x;ratmayacak Ĺ&#x;ekilde yapÄąlmÄąĹ&#x; olan vasiyetin yerine getirilmesinden veya varsa borçlarÄąn Ăśdenmesinden sonra uygulanÄąr. Allah’Ĺn Elçisi’nin uygulamalarÄąndan anlaĹ&#x;ÄąldÄąÄ&#x;Äą Ăźzere, miktarÄą mirasÄąn ßçte birini aĹ&#x;an, mirastan zaten pay alan akrabalar veya Ä°slâm’Ĺn meĹ&#x;ru gĂśrmediÄ&#x;i kiĹ&#x;i ve kurumlar için yapÄąlan vasiyetler, ‘mirasçĹlarÄąn zarara uÄ&#x;ratÄąlmalarÄąna’ sebep olduÄ&#x;undan geçersizdir. ﴞ٥٢﴿ "ŮŒ0 !A( ' Ů?0 Ů‘Ů° ŮŽ Ů? Ů‹ !ŮŽ Ů‘ ? Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Ä°Ĺ&#x;te bunlar, doÄ&#x;rudan doÄ&#x;ruya Allah tarafÄąndan emir ve tavsiye olarak gĂśnderilen hĂźkĂźmlerdir, onlara uymalÄąsÄąnÄąz. Zira Allah her Ĺ&#x;eyi bilir, kullarÄą için en faydalÄą hĂźkĂźmleri koyar, Ăźstelik son derece merhametli ve halĂŽmdir. ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ /ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ٰذ‏0 @ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a Ů?0 Ů‘Ů° ‍' Ů?)Ůˆ Ů?د‏ Ů? UŮŽ Ů‘ # ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů?ع‏5Ů’ I‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° Â…Ů? Ů? 1Ů? Ů’ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ QŮ? AŮ’ a Ů? )Ů’ 1Ů? QŮ? ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ Ů? /ŮŽ AŮ’ Ů? ﴞ٥٣﴿ "Ů? !d( ,ŮŽ ‍ْا ŮŽ Ů’ Ů?ز ْا‏
13. Bunlar, bizzat Allah’Ĺn çizdiÄ&#x;i sÄąnÄąrlardÄąr. Her kim Allah’a ve Elçisine itaat ederse, Allah onu, aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar çaÄ&#x;Äąldayan ve sonsuza dek içinde yaĹ&#x;ayacaÄ&#x;Äą cennet bahçelerine yerleĹ&#x;tirecektir. Ä°Ĺ&#x;te budur en bĂźyĂźk saadet, en bĂźyĂźk kurtuluĹ&#x;. cŮŒ @( Ů? ‍اب‏ ﴞ٥٤﴿ + ŮŽ ‍ ًعا‏5ŮŽ QŮ? AŮ’ a ŮŽ Ů‘Ů° — Ů? )Ů’ 1Ů? ‍' Ů?)Ůˆ ŮŽŘŻ Ů?ه‏ ŮŒ CŮŽ ŮŽ QŮ? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źu @ŮŽ !R( ‍ Ů? Ů‹)ا‏a Ů? )ŮŽ Ů‘ ,ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ Ů? ,Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 14. Her kim de Allah’a ve Elçisine karĹ&#x;Äą gelerek O’nun çizdiÄ&#x;i sÄąnÄąrlarÄą çiÄ&#x;nemeye kalkarsa, onu da içerisinde sonsuza dek kalacaÄ&#x;Äą korkunç bir ateĹ&#x;e atarak alçaltÄącÄą bir azaba mahkĂťm edecektir! Fakat yalnÄązca uhrevĂŽ cezalar her zaman caydÄąrÄącÄą olmayabilir. O hâlde, ey Ä°slâm toplumunun yĂśneticileri ve aile bĂźyĂźkleri, dinleyin: Ů? % Ů? Ů’U Ů? Ů‹ ,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů‘ ŮŽ اَ ْع‏AŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?@ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź8ŮŽ ŮŽ Ů? ‡Ů? % G ŮŽ 5Ů? Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ( Ů’ 1ŮŽ k8( Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź kRŮ? ŮŽ Ů‘ :Ů? T Ů’ R "Ů’ T ŮŽ '
Ů? ŮŽ ‍ ْا‏+ Ů? Ů’ ŮŽ RŮŽ ‍ Ů?@ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹqŮŽ ‍ Ů? ْن‏RŮŽ "M Ů’ T ﴞ٥ټ﴿ v! Ů‹ 7( ŮŽ ŮŽ Ů‘ @Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů? !Ů? 7Ů? ‍ْا‏ Ů? Ů‘Ů° oŮŽ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ ‍! Ů?@ Ů‘ ŮŽ ْا ŮŽ& Ů’ Ů?ŘŞ اَ Ů’Ůˆâ€ŹRŮ‘Ů° ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' ŮŽ ‍ ت‏
15. Ä°nanç, ahlâk, hukuk, siyaset, kĂźltĂźr ve benzeri alanlarda henĂźz Kur’an’Ĺn hedeflediÄ&#x;i olgunluk seviyesine ulaĹ&#x;amamÄąĹ&#x; bir Ä°slâm toplumunda fuhuĹ&#x;la iĹ&#x;tigal eden kadÄąnlara, suçun tam olarak ispatlanmasÄą için aranÄązdan dĂśrt adil Ĺ&#x;ahidin onlar aleyhinde Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;ini Ĺ&#x;art koĹ&#x;un. Şßphe ve ihtimallere dayanarak onlarÄą suçlamayÄąn. Ĺžahitler onlarÄąn bu suçu iĹ&#x;lediklerine dair tanÄąklÄąk ederlerse, o kadÄąnlarÄą ĂślĂźnceye veya Allah onlara tĂśvbe edip iffetli
bir hanÄąm olmayÄą nasip ederek bir çĹkÄąĹ&#x; yolu gĂśsterinceye yahut bir sonraki toplumsal aĹ&#x;amanÄąza uygun yeni talimatlar (24. Nur: 2,3) gĂśnderinceye kadar, psikolojik tedavi ve Äąslah için hazÄąrlanmÄąĹ&#x; evlerde gĂśz hapsinde tutun. Onlara ve onlarla zina ettiÄ&#x;i tespit edilen kiĹ&#x;ilere verilecek cezaya gelince: Ů? Ů’U Ů? @ŮŽ 5Ů? !ŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ان‏ ﴞ٥ٌ﴿ &! ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏0 &ŮŽ @Ů? Ů’U ŮŽ ‍ ا‏l Ů? Ů? Ů’ ŮŽ RŮŽ ŮŽ AŮŽ ?Ů’ َ‍ Ů? ْن ŮŽ ŮŽ ŮŽŮˆŘ§â€ŹRŮŽ M &ŮŽ :Ů? ‍ Ů° Ů?Ř°Ůˆâ€ŹRŮŽ "Ů’ T Ů? CŮŽ ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů‹ '( ‍ا ŮŽ^ َن ŮŽ Ů‘ ŮŽ ا Ů‹ َع‏ 16. İçinizden iki kiĹ&#x;i evlilik dÄąĹ&#x;Äą iliĹ&#x;kiye girerek zina ederse, her ikisini de iĹ&#x;ledikleri suça ve içinde bulunduÄ&#x;unuz toplumsal Ĺ&#x;artlara uygun bir Ĺ&#x;ekilde cezalandÄąrÄąn. EÄ&#x;er cezalarÄąnÄą çektikten sonra tĂśvbe edip uslanÄąrlarsa, geçmiĹ&#x;te yaptÄąklarÄąnÄą yok sayarak onlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄąn. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. Evet, çok merhametlidir, tĂśvbeleri kabul eder. Fakat Ĺ&#x;u da var ki: G Ů° ‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ S1 VŮŽ Ů’ ‍ َن‏81 "ŮŽ „Ů? ŮŽ @x ‍ إ‏% ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ "0 Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ 8 1 / [ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ 8 ‍ا‏ Ů‘Ů? Ů° ‍ ب‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů? \ Ů? ( Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ G Ů?Ů‘ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ا‏ ﴞ٥٧﴿ &! Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ^ َن‏ ŮŽ &! Ů‹ T( ' Ů‹ A( ŮŽ ‍ا‏
17. Allah’Ĺn kesin olarak kabul edeceÄ&#x;i tĂśvbe, ancak cahillik edip gĂźnah iĹ&#x;leyen, fakat bunu alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getirmeyip bir an Ăśnce tĂśvbe eden kimseler içindir. Ä°Ĺ&#x;te Allah, onlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layacaktÄąr. ÇßnkĂź O her Ĺ&#x;eyi bilendir, sonsuz hikmet sahibidir. G ‍ ت‏ ŮŽ VŮŽ ‍ Ů?" ْا ŮŽ& Ů’ Ů?ت‏:Ů? )ŮŽ ' ŮŽŮ‘ B ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ 8 ‍ا‏ IŮŽ ‍ ْا Ů°ÂŽ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹB ŮŽ ' Ů? % Ů? 7Ů’ Ů? k5Ů‘ ( Ů?‍ Ů„ ا‏ ŮŽ َ‍ ŮŽ ا‏H ŮŽ ‍] اŮ? َذا‏8Ů‘Ů° ' ŮŽ M Ů? ÂŽŮŽ !Ů‘Ů? % ‍ا‏ ŮŽ !Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G Ů° ‍ Ů’" Ů?^ Ů‘ ŮŽ Řą اŮ?Ůˆâ€Ź:‍& َن Ůˆâ€Ź1 1C ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ﴞ٥٨﴿ &! ‍ا‏
‍ا‏ C " @
5 ) 8 ‍ا‏ / [ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ( Ů? \ ŮŒ0 Ů‹ ( Ů‹ ŮŽ Ů? 18. Yoksa, hayatÄą boyunca kĂśtĂźlĂźk iĹ&#x;leyip duran ve nihayet kendisine ĂślĂźm gelip çatÄąnca da, hayattan Ăźmit kestiÄ&#x;i için â€œĹžimdi tĂśvbe ediyorum!â€? diyen sĂśzde mĂźminlerin ve kâfir olarak Ăślenlerin son nefeslerindeki tĂśvbeleri kabul edilmeyecektir. Ä°Ĺ&#x;te bĂśylelerine, can yakÄącÄą bir azap hazÄąrlamÄąĹ&#x;ÄązdÄąr! Bu ikisi arasÄąndakilere, yani bir kĂśtĂźlĂźk iĹ&#x;ledikten sonra hemen tĂśvbe etmeyen, fakat bu kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź ĂśmrĂźnĂźn sonuna kadar da sĂźrdĂźrmeyen mĂźminlere gelince, onlarÄąn durumu Allah’a kalmÄąĹ&#x;tÄąr; dilerse baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar, dilerse cezalandÄąrÄąr. ŮŽ Ů? Ů’ Ů° Ů‘ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů’ G ŮŽ
G ŮŽ ÂŒ , 7 ‍ ا‏ 7 : C 8 : A H , I â€ŤŮˆâ€Ź
: ^ ‍إ‏
% U ‍ا‏ ‍ ا‏ „ ‍ن‏ ‍ا‏ " T o 1 I ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C Ů‘ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ( Ů‘ Ů? Ů? Ů? Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 0 G ŮŽŮ‘ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů?M UŮŽ !Ů‘Ů? 7ŮŽ Ů? Ů? '
+
1 ‍ن‏ ‍ا‏ I ŮŽ Ů? Ů? ( ŮŽ Ů?‍ Ů‘ ا‏:Ů? &Ů? 8Ů? !Ů’ ŮŽ ‍ٰا‏ 19. Ey iman edenler! Vefat eden akrabalarÄąnÄązÄąn geride bÄąraktÄąÄ&#x;Äą kadÄąnlarÄą, miras yoluyla bir eĹ&#x;ya gibi zorla almanÄąz size helâl
deÄ&#x;ildir. Onlarla ancak kendi rÄązalarÄąyla evlenebilirsiniz. EĹ&#x;leriniz açĹkça yĂźz kÄązartÄącÄą bir suç iĹ&#x;lemedikleri sĂźrece, onlara evlilik bedeli veya hediye olarak vermiĹ&#x; olduÄ&#x;unuz herhangi bir Ĺ&#x;eyi geri almak için kendilerine baskÄą yapmayÄąn. Fakat aldatma, fuhuĹ&#x;, iffetsizlik ve benzeri bir suç iĹ&#x;lerler de bu suç ispatlanÄąrsa, boĹ&#x;anmaya kendileri sebep olduÄ&#x;u için, Ä°slâmi kurallara gĂśre hĂźkĂźm veren hâkimin vereceÄ&#x;i karara gĂśre, onlara vermiĹ&#x; olduÄ&#x;unuz evlilik bedeli olan mehrin bir kÄąsmÄąnÄą veya tamamÄąnÄą geri alabilirsiniz. G Ů° ,ŮŽŮŽ R ŮŽ Ů‘ :Ů? &Ů? 8Ů? Ů’: Ů? ^ŮŽ ‍ Ů? ْن‏RŮŽ â€ŤŮˆŮ â€Ź ﴞ٥ي﴿ ‍ًا‏Ey( ^ŮŽ ‍ًا‏EŮ’ a ŮŽ QŮ? !R( ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° oŮŽ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ ‍ ا‏:Ů? ŮŽ TŮ’ ŮŽ ‍] اَ ْن‏% Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź M Ů? Ů? ,Ů’ &ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů‘ :Ů? ‍ Ů? Ůˆâ€Źq
Ey mĂźminler! HanÄąmlarÄąnÄąza gĂźzel davranÄąn. Onlara sevgi ve merhametle yaklaĹ&#x;Äąn, tatlÄą dilli, gĂźler yĂźzlĂź ve insaflÄą olun. Onlardan hoĹ&#x;lanmayacak olsanÄąz bile, sÄąrf bu yĂźzden yuvanÄązÄą yÄąkmayÄąn. Bilemezsiniz, sizin hoĹ&#x;lanmadÄąÄ&#x;ÄąnÄąz bir Ĺ&#x;eyi, Allah pek çok hayra sebep kÄąlmÄąĹ&#x; olabilir. Ama her Ĺ&#x;eye raÄ&#x;men, boĹ&#x;anmaktan baĹ&#x;ka çare kalmamÄąĹ&#x;sa: ŮŽ ŮŽ ‍َال َز Ů’ŮˆŘŹâ€Ź ŮŽ )7Ů’ 8Ů? ‍ا‏ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن ا‏ Ů’ QŮ? 5ŮŽ â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? a â€ŤŮˆâ€Ź " ‍د‏ ‍ع‏ Ů’Ů? ‍ َن َز‏T Ů’ Ů? Ů’ ŮŽ َ‍ ا‏0 ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ QŮ? Ů’U Ů? â€ŤŮˆŘ§â€ŹCŮ? a Ů? Ů’ ŮŽ vŮŽ RŮŽ ‍ْ ŮŽ ًعا‏UVŮ? ŮŽ Ů‘ @Ů? 1)Ů° 'Ů’ Ů?‍ Ů’" ا‏8Ů? !Ů’ ŮŽ ‍*ŘŹ ŮŽŮˆ ٰا‏ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ﴞ٢٠﴿ UŮ‹ !7( Ů? &Ů‹ „ْ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź5Ů‹ 8ŮŽ @Ů’ Ů?
20. EÄ&#x;er baĹ&#x;ka bir kadÄąnla evlenmek Ăźzere Ĺ&#x;imdiki eĹ&#x;inizi boĹ&#x;amaya karar vermiĹ&#x;seniz, ona mehir olarak yĂźkler dolusu mal ve servet vermiĹ&#x; olsanÄąz bile, ondan bir Ĺ&#x;eyi geri almayÄąn! Aile namusunuzu kirletti diye eĹ&#x;inize iftira edip apaçĹk bir vebal yĂźklenerek verdiÄ&#x;inizi geri mi alacaksÄąnÄąz? BĂśyle çirkin bir davranÄąĹ&#x; size hiç yakÄąĹ&#x;Äąr mÄą? Ů? Ů’U Ů? ‍ َن‏CŮ’ a Ů? H Ů‹ !A( FŮŽ VŮ‹ ŮŽy! ( "Ů’ T ﴞ٢٥﴿ d ŮŽ ŮŽâ€ŤÂŒ ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ,Ů’ ŮŽ ] Ů°HRŮ’ َ‍ Ů’) ا‏VŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? 5ŮŽ â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? a Ů? Ů’ ŮŽ  Ů? ,Ů’ ŮŽ ] Ů° Ů?‍ Ů’" ا‏T 21. Hem karÄą koca olarak birbirinizle bu kadar içli dÄąĹ&#x;lÄą olduktan ve hem ruhunuzla, hem bedeninizle âdeta bir bĂźtĂźn hâline geldikten sonra, onlara verdiklerinizi hangi yĂźzle geri alacaksÄąnÄąz? Oysa onlar, nikâh kÄąyÄąlÄąrken sizden sapasaÄ&#x;lam bir sĂśz almÄąĹ&#x; ve bu sĂśze ne kadar da gĂźven duymuĹ&#x;lardÄą. ŮŽ 5ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ا‏T G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 8Ů‹ ;Ů’ ŮŽ ‍ Ů‹ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ U ‍ا‏ ﴞ٢٢﴿ v! ŮŽ ' ŮŽ ŮŽ0 AŮŽ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?ŘĄ ا‏% Ů? R ‍ ŮŽ^ َن‏QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏ Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? "Ů’ ^Ů? \sŮ? G ŮŽ ‍ َ† ٰا‏T Ů? Ů’U ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź c Ů‹ 7( ŮŽ ‍ َإ‏ 22. GeçmiĹ&#x;te olanlar bir yana —ki Allah onlarÄą affetmiĹ&#x;tir— babanÄązla veya dedenizle evlilik yapmÄąĹ&#x; yahut onlarla zina etmiĹ&#x; olan kadÄąnlarla evlenmeyin! ÇßnkĂź bu, ilâhĂŽ gazaba sebep olan utanç verici bir davranÄąĹ&#x; ve son derece çirkin bir âdettir! GeçmiĹ&#x;te
işlenen günahlar affedilmekle birlikte, yapılan bu tür nikâhlar hukuken geçersiz sayılacaktır. ُ ُ Uَ َ ْ" َوT ُ ُ @َ َ ّ ُ ْ" اT ُ !ْ Aَ َ Bْ َ ِّ ' "ْ T ُ
23. Ey mümin erkekler! Şu kadınlarla evlenmeniz size haram kılınmıştır: 1. Anneleriniz ve nineleriniz. 2. Kızlarınız ve torunlarınız. َ a ُ ُ I
ُ ُ &َ ّ َ ْ" َوT ُ ُ َ اa "ْ T َ ْ" َوT َ ََوا 3. En azından ana veya baba bir olan kız kardeşleriniz. 4. Annelerinizin ve babalarınızın halaları dâhil olmak üzere, halalarınız. 5. Annelerinizin ve babalarınızın teyzeleri dâhil olmak üzere, teyzeleriniz. ُ ْ ت B ِ ْaIا ُ Uَ َ َ ِخ َوI ت ْا ُ Uَ َ َو
6. Kız kardeşlerinizin ve erkek kardeşlerinizin kızları ve torunları, yani yeğenleriniz. ُ ُ َ اa ُ Uَ ,ْ l ُ ُ @َ َ ّ َُوا ِ َ l َ َ ّ ْ" ِ َ اT َ َ ْ" َواT َ اَ ْرkG8( ّٰ ُ" اT 7. Sizi emzirmiş olan sütanneleriniz ve onların anneleri. 8. Sütannelerinizin gerek öz, gerek sütkızları olan sütbacılarınız ve onların kızları. ُ ِ % G َ 5ِ ت "ْ T ُ @َ َ ّ َُوا 9. Kendileriyle ister gerdeğe girmiş ister girmemiş olun, hanımlarınızın gerek öz, gerek sütanneleri ve nineleri. Emzirme sebebiyle evlenilmesi yasak olan kadınlar şunlardır: 1. Sütanneniz: Sizi emziren kadının kendisi. 2. Sütbacılarınız: Sizi emziren kadının gerek öz, gerek sütkızları. 3. Sütyeğenleriniz: Sizi emziren kadının çocuklarının (sütkardeşlerinizin ve sütbacılarınızın) kızları. 4. Sütnineleriniz: Sizi emziren kadının annesi, yukarıya doğru nineleri, sütanneleri ve sütnineleri. 5. Sütteyzeleriniz: Sizi emziren kadının bacıları ve sütbacıları. 6. Süthalalarınız: Sizi emziren kadının kocasının bacıları ve sütbacıları. 7. Üvey sütanneleriniz: Sizi emziren kadının kocasının diğer hanımları. 8. Sütkızlarınız: Kendisiyle gerdeğe girdiğiniz hanımınızın süt emzirdiği kızlar. 9. Sütgelinleriniz: Hanımınızın sütoğullarının ve süttorunlarının hanımları. 10.
Süttorunlarınız: Yine hanımınızın sütoğul ve süttorunlarının gerek öz, gerek sütkızları. 11. Sütkaynananız: Kendisiyle gerdeğe girmemiş bile olsanız, eşinizin sütannesi ve sütninesi. 12. İki sütbacıyı aynı nikâhta birleştirmek: Yani eşinizi boşamadan, onun sütbacısı, süthalası, sütteyzesi veya sütyeğeniyle evlenmeniz de yasaktır. Çünkü “Kan bağı sebebiyle haram olanlar, süt emme yoluyla da aynen haram olur (Buhari, Nikâh 20; Müslim, Radâ 2).” ُ َ "ْ َ ِ ْنRَ َb ّ @ِ ِ "ْ 8ُ Aْ a ُ ِ % ُ 7ُ ِ G َ َو َر G َ 5ِ ْ ِ "ْ ^ُ ر ح َ ا َد5ُ T َ َدk8( ّٰ ُ" اT َ Uَ # ُ vََ R َ ّ @ِ ِ "ْ 8ُ Aْ a ُ kR( k8( ّٰ ُ" اT ِ xُ '
ُ !ْ Aَ َ "b ْ T 10. Kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz hanımlarınızın önceki kocalarından olan ve genellikle sizin korumanız altında bulunan üvey kızlarınız ile evlenmeniz de size haramdır. Fakat anneleriyle henüz gerdeğe girmemişseniz, onları boşadıktan sonra kızlarıyla evlenmenizde size bir günah yoktur. ُ ِ vَ ?ْ َ َ ِ ْ ا1C( َ ّ ُ" اT ُ ِ GUَ ْ َ اoُ ِ vG َ ' "*ْT َ َو 11. Öz oğullarınızın ve torunlarınızın hanımları, yani gelinleriniz, ُْ + َ ْ َ ا,ُ &َ xْ َ َواَ ْن ﴾٢٣﴿ *
&! َ ّٰ اِ ّ َن َ0 Aَ َ )ْ Vَ َ Iَ ّ ِ ا+ ً '( ُ ًرا َرFَ ا َ^ َن ِ ْ 8َ ْaIا
12. Ve bir kadını, kendi yeğeni, teyzesi halası veya bacısı ile aynı nikâh altında bulundurmanız da size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar bunun dışındadır. Allah’ın hükmü öğrenilir öğrenilmez evlilik sona erdirildiği takdirde, İslâm’ı tanımadan önce yapılan gayrimeşru evliliklerden dolayı kişiye sorumluluk yoktur. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. َ Aَ َ َ Iَ ّ ِ ِء ا% ُ 5ُ &َ 1ْ َ اBْ T G َ U ا "M ْ T ُ Uَ =َ ْ &ُ َو ْا ِّ َ ِ ت 24. Ayrıca, evli kadınlar ile evlenmeniz de size haram kılınmıştır. Ancak savaş esiri olarak elinizde bulunan cariyeler, —esirler arasında kocalarının bulunmaması şartıyla— bunun dışındadır. Savaş esiri kadınlar, asıl memleketlerinde evli bile olsalar —kölelik kurumu ortadan kaldırılıp, savaş esirleriyle ilgili uluslararası antlaşmalar kabul edilinceye kadar geçici bir çözüm olarak— cariye olarak alınabilir veya kendileriyle evlenilebilir. Çünkü kölelik hâli, önceki nikâhı hukuken geçersiz kılar. Bu yasaklardan ayrı olarak, Peygamberin vefat edip geride bırakacağı eşleriyle evlenmeniz de haramdır (33. Ahzâb: 53).
ُ !ْ Aَ َ ا "b ْ T ِ ّٰ ب َ 8َ ^ِ İşte bu sayılanlar, Allah’ın size farz kıldığı ilâhî kanunlar olarak bildirilen ve mutlaka kaçınmanız gereken yasaklardır. ُ ِ ا ِ َ ْ َ اJُ 8َ 7ْ َ ْ" اَ ْنT ُ ِ ا َء ٰذG ْ" َ َو َرT ُ َ oَ ّ ' َ0 ( Rِ % َ U( =ِ ْ ُ "ْ T + َ ُ َ Eْ Fَ + ِ َُوا
Bunların dışında kalan diğer kadınlara gelince, iffetli olmak ve fuhuştan uzak durmak şartıyla, evlilik bedeli olan mehirlerini ödeyerek onlarla evlenmeniz size helâldir. ً0 H1 َ َ( R َ ّ :ُ َر# ْ &ََ R ُ ُ ّ َ ا:ُ ُ ٰ Rَ َ ّ @ُ ْU ِ Q( ِ "ْ 8ُ ,ْ 8َ &ْ 8َ ا O hâlde, onlardan bir eş olarak yararlanmanıza karşılık, belirlenen mehir ücretlerini vazgeçilmez bir hak olarak kendilerine verin. ُ !ْ Aَ َ ح ِ0 H1 َ ( َ ِ) ْا,ْ َ ْ ِ Q( ِ "ْ 8ُ !ْ lا َ َ َ &! َ R( "ْ T َ Uَ # ُ Iَ َو Fakat mehir miktarı belirlendikten sonra, karşılıklı anlaşarak belirlenen miktarı yükseltmenizde veya azaltmanızda hiçbir sakınca yoktur. ﴾٢٤﴿ &! ّٰ اِ ّ َن َ &! ً T( ' ً A( َ ا َ َ^ َن
Kuşkusuz Allah, her şeyi en mükemmel şekilde bilendir, en güzel ve yerli yerince hüküm verendir. َ Aَ َ َ ْ &َِ R ت َ "ْ T ُ 5ُ &َ 1ْ َ اBْ T ُ ْU ِ ْ ِ 8َ %ْ 1َ "ْ َ ْ َ َو ْ ِ "ْ T ِ Uَ ِ Xْ &ُ ت ْا ِ Uَ =َ ْ &ُ َ ْاT ِ ْU1َ اَ ْنIً ْ p
ُ ِ !َ 8َ Rَ ت 0ِ Uَ ِ Xْ &ُ ُ" ْاT 25. Ey İslâm toplumunun yöneticileri, zenginleri, aile büyükleri! İçinizden, Müslüman hür kadınlarla evlenmeye maddî yönden gücü yetmeyenler, savaş esiri olarak elinizde bulunan ve daha sonra Müslüman olmuş cariyelerden birisiyle —çünkü cariyenin mehri hüre nazaran daha düşüktür— evlensinler. Siz de bu konuda onlara yardımcı olun. Böylece hem fuhşun önüne geçmiş, hem de kölelik kurumunun kaldırılması için toplumsal altyapıyı hazırlamış olursunuz. ُ H ُ 5ِ &1( وف ُ ,ْ َ "0 ْ T ُ ّٰ َو َ ِ "ُ Aَ ْ َا ا ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ َ ّ :ُ َر# ِ 5ْ َR ُ ُ ّ َ ا:ُ ُ ِ@ ّ َ َو ٰاAِ ْ:َ ّ َ ِ ِ ْذ ِن ا:ُ ُ T M ٍ ,ْ َ ْ ِ "ْ T
َان ٍ َ Rِ % ٍ Uَ =َ ْ ُ ِ Cَ iِ 8َ ّ ُ Iَ ت َو َ ُ َ Eْ Fَ ت M ٍ ) ْaَات ا İnsanları toplumsal sınıf ve statülerine göre değil, inanç ve eylemlerine göre değerlendirmelisiniz. Unutmayın ki, sizin iman ve samimiyet derecenizi de en iyi bilen ve cariyelerle evlenebileceğinizi
sĂśyleyen, Allah’tÄąr. Zaten kĂśle olsun hĂźr olsun, sonuçta hepiniz aynÄą Ăśzden ve aynÄą soydansÄąnÄąz. Hiç kimse, doÄ&#x;uĹ&#x;tan ĂźstĂźn veya aĹ&#x;aÄ&#x;ÄąlÄąk olamaz. O hâlde, zina etmeyen, metres hayatÄą yaĹ&#x;amayan ve gizli dost tutmayan bĂśyle namuslu cariyelerle, efendilerinin onlarÄą size baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äąna dair iznini alarak evlenin ve evlilik bedeli olan mehirlerini de kendilerine gĂźzelce verin. ŮŽ Ů’ ŮŽ َ‍ Ů? ْن ا‏RŮŽ ŮŽ Ů‘ =Ů? 'Ů’ Ů?‍ا ا‏G‍ Ů? َذ‏RŮŽ ‍اب‏ ŮŽ '
Ů? UŮŽ =ŮŽ Ů’ &Ů? ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ŮŽ  Ů? =Ů’ 5Ů? ŮŽ Ů‘ @Ů? !Ů’ AŮŽ ,ŮŽŮŽ R Ů? Ů? ŮŽ Ů? + 0 Ů? CŮŽ ,ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ ْا‏ EÄ&#x;er evlendikten sonra ceza gerektiren yĂźz kÄązartÄącÄą bir suç iĹ&#x;leyecek olurlarsa, onlara, bekâr hĂźr kadÄąnlara verilen cezanÄąn yarÄąsÄąnÄą verin. ÇßnkĂź cariyelerin toplumsal statĂźsĂź ve içinde yetiĹ&#x;tikleri olumsuz Ĺ&#x;artlar, onlarÄą hĂźr kadÄąnlara oranla suç iĹ&#x;lemeye daha mĂźsait hâle getirmektedir. Buna gĂśre, zina eden hĂźr ve bekâr bir kadÄąna 100 deÄ&#x;nek, cariyeye ise 50 deÄ&#x;nek ceza verilir. Ů? ŮŽ ŮŒ EŮ’ a Ů? Ů’U Ů? B ﴞ٢ټ﴿ "cŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن ŮŽ Ů’= Ů?‚Ů?ŮˆŘ§â€Ź0 Ů’ T ŮŽ UŮŽ ,ŮŽ ‍ ْا‏kŮŽ ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T Ů? a
Bu cariyelerle evlenme izni, içinizden kendine hâkim olamayÄąp sÄąkÄąntÄąya ve zina tehlikesine dĂźĹ&#x;mekten endiĹ&#x;e edenler içindir. Bununla birlikte, bekârlÄąÄ&#x;Äąn sÄąkÄąntÄąlarÄąna sabredip, hĂźr bir kadÄąnla evleninceye dek beklemeniz, sizin için daha iyidir. Zira ortak kĂźltĂźrĂź paylaĹ&#x;an eĹ&#x;ler daha mutlu, saÄ&#x;lÄąklÄą ve uyumlu bir aile oluĹ&#x;tururlar. Gerçi ne kadar titiz davransanÄąz da, mutlaka hatalar, kusurlar olacaktÄąr. Fakat ihlâs ve samimiyetle Rabb’inize yĂśneldiÄ&#x;iniz sĂźrece, bunlar baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanacaktÄąr. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. Ä°Ĺ&#x;te bu merhametin bir tecellisi olarak: Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ Ů? AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏ Ů? 1ŮŽ )Ů? @Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? ŮŽ + ŮŽ Ů‘Ů? 7ŮŽ !Ů? Ů? ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? "Ů’ T ﴞ٢ٌ﴿ "ŮŒ !T( ' Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T Ů? Ů‘Ů° )Ů? 1 ( 1Ů? ŮŽ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ 8Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT 26. Allah, dĂźnya ve âhirette mutlu olmanÄązÄą saÄ&#x;layacak prensipleri size açĹkça bildirmek, sizi de Ăśncekilerin yĂźrĂźdĂźÄ&#x;Ăź hidayet yollarÄąna iletmek ve kĂśtĂźlĂźkleri ortadan kaldÄąrÄąp gĂźnahlarÄąnÄązÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamak istiyor. Ä°Ĺ&#x;te bu yĂźzden size ayetlerini gĂśnderiyor. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah her Ĺ&#x;eyi en iyi bilendir, sizin yararÄąnÄąz için en uygun hĂźkĂźm verendir. Ama doÄ&#x;ru yolda yĂźrĂźmenizi engellemek isteyenler de her zaman olacaktÄąr: ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?) ا‏1 ( 1Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ﴞ٢٧﴿ &! Ů? ŮŽ @ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 8Ů? 1ŮŽ ‍ Ů?) اَ ْن‏1 ( 1Ů? ‍ا‏ Ů‹ d( ŮŽ vŮ‹ !Ů’ ŮŽ ‍ ا‏AŮ? !&( ŮŽ ‍ات اَ ْن‏
27. Allah, yüzünüze bakıp sizleri bağışlamak istiyor; arzu ve heveslerinin esiri olan kâfir ve münafıklar ise, büsbütün sapıp yoldan çıkmanızı istiyorlar. ُ ْU َ ﴾٢٨﴿ ! ً ,( l َ ُن%ْ َ ِّ iَ 1ُ ا اَ ْن ُ " َوM ْ T ُ ّٰ )ُ 1 ( 1ُ َ 5Iا ِ ْ َ Aِ a 28. Buna karşılık Allah, gerek din adına uydurulan hurafelerin, gerekse anlamsız töre ve geleneklerin sırtınıza acımasızca yüklediği yüklerinizi hafifletmek istiyor. Çünkü insanoğlu, ne kadar üstün yeteneklere sahip olsa da mükemmel değildir, birçok yönden zayıf yaratılmıştır. O hâlde, her şeyi en mükemmel şekilde bilen ve ne yanılma, ne de haksızlık yapma ihtimali olmayan Allah’ın sözüne kulak verin: G َّ َ ُ"ْ T ْU ِ اض ُ ُ Uَ !ْ َ "ْ T ُ َ ا اَ ْ َ اGAُ ^ُ ْ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ْ َ ِ 7َ ْ ِ "ْ T ٍ َ َ ْ َ َر ًةxَ ِ نT َ انIِ اoِ p
29. Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin, ancak karşılıklı anlaşmaya dayalı bir alışveriş yahut hediye, miras, vasiyet, sadaka, mehir, tazminat gibi meşru yollarla elde edilen kazançlar hariç. Bununla birlikte, ilk bakışta karşılıklı anlaşmaya dayalı bir alışveriş gibi görünen, fakat aslında, bir tarafın bilgisizliği, tecrübesizliği yahut çaresizliği sebebiyle aldatıldığı, açıkça zarara uğratıldığı ticari ve hukuki işlemler de haksız kazanç kapsamına girer. Çünkü bir kişinin kendisine yapılan haksızlığı kabullenmesi, bu işi zulüm olmaktan çıkarmaz. G Aُ 8ُ ;ْ َ Iَ و َ َ َ ٰ ُ ُ ّ َ ﴾٢٩﴿ &! ' ر " T ن
^ ا ن ا " T % ْ 5 ا ا ّ ُ ْ َ ْ ِ ( َ َ ً ِ 0 َ
Bir de, haksız yere birbirinizin canına veya intihar ederek kendi canınıza kıymayın! Doğrusu Allah, size karşı son derece şefkatli ve merhametlidir. Siz de O’nun merhametine lâyık olmaya çalışın. Unutmayın ki: ُ َو5ً ُ ْ) َوا/َ ِ ٰذoْ ,َ ْ 1َ ْ َ َو ﴾٣٠﴿ ًاE%( 1َ ا ِ ّٰ ]Aَ َ /َ ِ ا َو َ^ َن ٰذ0 ًر5َ Qِ !A( =ْ 5ُ ْ َف%َ َ R &ً Aْ } 30. Her kim düşmanca duygularının esiri olup böyle bir zulüm işleyecek olursa, işte onu cehenneme atacağız! Bu, Allah’a göre çok da kolaydır. O hâlde, hiç kimseye zulüm ve haksızlık etmeyin. Gerçi melekler gibi günahsız olmanızı da beklemiyoruz: َ 5ُ Qُ ْU َ ْ َ@ ْ َنU ُ َ َ ِ G7َ ^َ ا7ُ Uِ 8َ xْ َ اِ ْن ُ Aْ a ُ ِ َ !ِّ َ "ْ T ُ ْU َ ْ ِّ T ﴾٣١﴿ &1 َ )ْ ُ "ْ T ِ )ْ 5ُ ْ" َوT ً ( ^َ vً a 31. Eğer siz, size yasaklanan şirk, cinayet, hırsızlık, yalancı şahitlik, içki, kumar, zina, ana babaya isyan, iftira, gıybet, büyücülük gibi büyük
günahlardan kaçınabilirseniz, biz de küçük günahlarınızı bağışlar ve sizi muhteşem ikramlarla ağırlayacağımız şerefli bir makama yüceltiriz! O hâlde, bu nimetleri kazanmak için gayret gösterin, hiç olmayacak hayaller peşinde koşarak oyalanmayın: ْ &َ ّ ِ S! ُ H َ ّ R َ ْ اUَ ّ &َ 8َ َ Iَ َو G َ UA
&َ ّ ِ S! َ ,ْ َ Q( ِ ا ُ ّٰ oَ Hَ َ 8َ ^ا َ ِّ A ِ ِّ ِ ا َو7ُ % ِ # ٌ =( 5َ ِء% ٌ =( 5َ ل 0 ٍ ,ْ َ ]Aٰ َ "ْ T ْ ُ ِ ا َ^ َن َ0 ْ % ﴾٣٢﴿ &! َ ّٰ اِ ّ َنQ0 ( Aِ ْHَR ْ ِ ا َ ّٰ اAُ َ ْ ¡ َو َ 8َ ^ا ً A( َ ٍءkْ qَ oِّ T
32. Allah’ın, kiminizi diğerlerinden daha üstün kıldığı ve doğuştan gelen, çalışmakla elde edilemeyen birtakım meziyet ve nimetleri arzu etmeyin. Örneğin kadınlar, “Keşke biz de erkek olarak yaratılsaydık da, kadın olduğumuz için yapamadığımız bazı iyilik ve ibadetleri yapıp üstün dereceler elde etseydik!” diye lüzumsuz temennilerde bulunmasınlar. Çünkü Allah sizi, sizlere bahşetmiş olduğu güç, kabiliyet ve imkânlara göre değil, içinde bulunduğunuz imkân ve şartlar dâhilinde ne kadar çaba harcadığınıza ve bu çabayı harcarken gösterdiğiniz iyi niyet ve samimiyetinize göre hesaba çekecektir. Dolayısıyla, erkekler de kadınlar da kendi kazandıklarından —gayret ve samimiyetleri oranında— bir pay alacaklardır. Öyleyse, gerçekleşme ihtimali olmayan boş ve anlamsız isteklerde bulunmayın. Bununla birlikte, Allah’ın lütuf ve nimetlerinden size de bahşetmesini ve sizi en yüce makamlara ulaştırmasını elbette dileyin! Hiç kuşku yok ki, Allah her şeyi bilmektedir. Ve her hak sahibine hakkını verir: ُ 5ُ &َ 1ْ ََت ا ُ ِ َو ْ );َ َ َ 1C( َ ّ َن َوا0 ُ َ Vْ َIَان َو ْا ا َ ّٰ " اِ ّ َن0 ْ @ُ 7َ !=( 5َ "ْ :ُ ُ ٰ Rَ "ْ T َ oٍّ T ِ ) ِ ِ ّ َ& َ َ َك ْا َ اkَ ِ َ َ اUَ Aْ ,َ # ﴾٣٣﴿ اc )ً !@( qَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ َ^ َن
33. Gerek ana babalar, gerek diğer akrabalar ve gerekse evlilik sözleşmesi yaptığınız kimseler olsun; hepsinin bıraktığı mallar için belirli mirasçılar tayin ettik. O hâlde, her birine paylarını eksiksiz verin. Kuşkusuz Allah, her şeye şahittir. Fakat erkek, kadına göre daha çok miras alacaktır, çünkü: َ ّ R &َ ِ ِء% G َ U ا "0 ْ @ِ ِ ْ َ ُ; ا ِ ْ اَ ْ َ ا5َ اG&َ ِ َو َ ,ْ َ ا ُ ّٰ oَ Hَ َ ِّ َا ِّ ]Aَ َ ّ َ ا ُ َنVَ ُ ل# ٍ ,ْ َ ]Aٰ َ "ْ @ُ H 34. Erkekler, hanımlarını koruyup gözetmekle yükümlü olup, onlar üzerinde âmir ve yöneticidirler. Çünkü Allah, insanlardan bazılarını yaratılışça diğerlerinden daha üstün kılmıştır. Daha güçlü, cesaretli ve dayanaklı olan erkek, bu görev için daha uygundur.
TabiatÄą gereÄ&#x;i kadÄąn duygusal, yufka yĂźrekli, zayÄąf ve narin olduÄ&#x;undan, aileyi yĂśnetme ve onu dÄąĹ&#x; tehlikelerden koruma gĂśrevi onun sÄąrtÄąna yĂźklenmemelidir. AyrÄąca erkekler, çalÄąĹ&#x;Äąp para kazanmak ve mallarÄąndan harcama yaparak ailenin geçimini saÄ&#x;lamakla sorumludurlar. Sorumluluk da aynÄą oranda yetki gerektirdiÄ&#x;inden, aile reisi erkek olmalÄądÄąr. ŮŽ Ů? ' ŮŽ RŮ? ' ŮŽŮ‘ R ‍ا‏ Ů?0 Ů‘ Ů° ž ŮŒ d ŮŒ 8ŮŽ 5Ů? VŮŽ ‍ ت‏ Ů? ŮŽ Ů? = ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů? S ŮŽ ‍ ت‏ Ů? !Ů’ ŮŽJAŮ’ Ů? ‍ ت‏ O hâlde iyi kadÄąnlar, Allah’a gĂśnĂźlden boyun eÄ&#x;en, Ä°slâm’a aykÄąrÄą bir istekte bulunmadÄąklarÄą sĂźrece kocalarÄąna itaat eden ve Allah’Ĺn koruduÄ&#x;u ve korunmasÄąnÄą emrettiÄ&#x;i namuslarÄąnÄą, aile içi mahremiyet ve gizlilikleri koruyan kadÄąnlardÄąr. Ů° â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů’ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’:‍ا‏ MŮŽ Ů‘ :Ů? Ů? Ů? Ů’l‍ Ů?Â… ŮŽŮˆŘ§â€Ź#
H & ‍ا‏ k R : â€ŤŮˆâ€Ź x â€ŤŮˆâ€Ź : d ,ŮŽ R : ‍ز‏ 5 ‍ن‏ R
i k 8 Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( Ů‘ Ů‘ Ů‘ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? HÄąrçĹnlÄąklarÄą ve isyankârca tavÄąrlarÄąyla aile içi huzur ve saadeti yok edip yuvanÄązÄąn yÄąkÄąlmasÄąna sebep olacaÄ&#x;Äąndan korktuÄ&#x;unuz kadÄąnlara gelince, onlara Ăśnce Allah’Ĺ ve âhiret gĂźnĂźnĂź hatÄąrlatarak ve kocanÄąn meĹ&#x;ru emirlerine karĹ&#x;Äą gelmenin gĂźnah olduÄ&#x;unu anlatarak gĂźzelce nasihat edin. Ä°syankârlÄąklarÄąndan vazgeçmezlerse, sizi kaybettikleri takdirde neler hissedeceklerini onlara gĂśstermek için, bir sĂźre ilginizi azaltarak onlarÄą yataklarÄąnda yalnÄąz bÄąrakÄąn. Bu da fayda vermeyecek olursa, yuvanÄąn yÄąkÄąlmasÄąnÄą Ăśnlemek için son çare olarak, gerekirse onlara hafifçe vurun. ŮŽ َ‍ Ů? ْن ا‏RŮŽ Ů? UŮŽ ,Ů’ p ﴞ٣٤﴿ ‍ًا‏E7( ^ŮŽ !“ AŮ? ŮŽ ‍ا ŮŽ ŮŽ^ َن‏ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏v! 0 Ů‹ 7( ŮŽ ŮŽ Ů‘ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ا‏JŮ? 7Ů’ ŮŽ vŮŽŮŽ R "Ů’ T
EÄ&#x;er bundan sonra size itaat ederlerse, geçmiĹ&#x;te olanlarÄą affedin, Ăśnceki kusurlarÄąnÄą bahane ederek onlarÄą incitmeye kalkmayÄąn. UnutmayÄąn ki, sizin birçok gĂźnahÄąnÄązÄą affeden ve sizden çok daha gßçlĂź olan Allah yĂźcedir, bĂźyĂźktĂźr. Siz de yĂźcelik istiyorsanÄąz, adil ve merhametli olmalÄąsÄąnÄąz. Ailede iyice huzursuzluk baĹ&#x; gĂśstermiĹ&#x;se, o zaman iĹ&#x; bĂźyĂźklere dĂźĹ&#x;er. O hâlde, ey aile bĂźyĂźkleri, hâkimler ve yĂśneticiler! ŮŽ ' ŮŽ '
M @ŮŽ AŮ? Ů’:َ‍ Ů‹& Ů? Ů’ ا‏T ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( AŮ? Ů’:َ‍ Ů‹& Ů? Ů’ ا‏T ŮŽ ‍ ا‏yŮ? ,ŮŽ Ů’ ŮŽR &ŮŽ @Ů? UŮ? !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ; َق‏qŮ? "Ů’ 8Ů? Ů’ a Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏
35. Ĺžayet karÄą kocanÄąn aralarÄąnÄąn iyice açĹlarak yuvanÄąn yÄąkÄąlacaÄ&#x;Äąndan endiĹ&#x;e ederseniz, erkeÄ&#x;in ve kadÄąnÄąn ailelerinden adil birer hakem tayin edip aralarÄąnÄą barÄąĹ&#x;tÄąrmak için onlara gĂśnderin.
ﴞ٣ټ﴿ ‍ًا‏E7( a Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏0 &ŮŽ @Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ &! Ů? Ů‘Ů° Ů? RŮ?Ů‘ ŮŽ 1Ů? ' Ů‹ A( ŮŽ ‍ا ŮŽ ŮŽ^ َن‏ Ů‹ vŮŽ ?Ů’ Ů?‍ا ا‏G)ŮŽ 1 ( 1Ů? ‍اŮ? ْن‏
Her iki taraf da iyi niyetle iĹ&#x;i dĂźzeltmek isterlerse, Allah kalplerine sevgi ve merhamet ilham ederek onlarÄą yeniden barÄąĹ&#x;tÄąracaktÄąr. UnutmayÄąn ki, Allah her Ĺ&#x;eyi bilir, her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. Ä°Ĺ&#x;te her Ĺ&#x;eyi bilen Allah, aile ve toplumun huzuru için sizlere emrediyor: ‍ ع‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź7Ů? ‍ا‏ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů° 8ŮŽ !ŮŽ ‍ي ْا Ů?; Ů’ Ů° ] ŮŽŮˆ ْا‏CŮ? Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź5Ů‹ % ( % ŮŽ &ŮŽ ‍ ] ŮŽŮˆ ْا‏ ŮŽ 'Ů’ Ů?‍ Ů? ا‏1ŮŽŮ’ ) Ů? ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆ Ů? Ů’ ŮŽ ا‏qŮŽ Q( Ů? ‍ Ů? Ů’ Ů? Ů?^ ا‏IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? xŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ْا‏+ Ů? ^
ŮŽ AŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo! Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ ا‏BŮ’ T ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS "0 Ů’ T Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS Ů? = ‍ا‏ Ů? Ů’UxŮŽ Ů’ Ů? S Ů? '
Ů? UŮ? xŮ? ‍ Řą ْا‏ Ů? xŮŽ ‍Ů?Ř°ŮŠ ْا Ů?; Ů’ Ů° ] ŮŽŮˆ ْا‏ *Ů? 7( % ‍ا‏ 36. YalnÄązca Allah’a kulluk ve ibadet edin, hiçbir Ĺ&#x;eyi ve hiç kimseyi O’na denk tutmayÄąn! Ana babaya ve diÄ&#x;er yakÄąn akrabaya, yetimlere ve yoksullara, gerek soy, gerek mesafe, gerekse inanç bakÄąmÄąndan size yakÄąn ve uzak komĹ&#x;ulara, birlikte olduÄ&#x;unuz iĹ&#x;, yol ve hayat arkadaĹ&#x;ÄąnÄąza, yolda kalmÄąĹ&#x; kimselere, emriniz altÄąndaki kĂśle, cariye, hizmetçi ve iĹ&#x;çilere iyilik edin. Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů‹ 8ŮŽ Ů’i Ů? ‍ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ َن‏S ﴞ٣ٌ﴿ * ‍ ًعا‏iŮŽ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? R I
Ĺžunu iyi bilin ki Allah, kendini beÄ&#x;enen kibirli insanlarÄą sevmez: ŮŽ AŮ’ Ů? 5ŮŽ )Ů’ 8ŮŽ Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQ0 ( AŮ? Ů’HŮŽR Ů’ Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ Ů? Ů? Ůˆ َن‏1ŮŽ ‍ َن ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? iŮŽ 7Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ 1 ( RŮ? T Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? ! Ů° ‍ ٰا‏G ŮŽ ‍ Ů?& َن‏8Ů? TŮ’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ? Ů’i7Ů? Ů’ Ů? ‍ س‏ ŮŽ U ‍ا‏ ﴞ٣٧﴿ M UŮ‹ !@( Ů? Ů‹ ‍ا‏CŮŽ ŮŽ
37. Onlar, hem kendileri cimrilik yapar, hem de çevresindekilere cimriliÄ&#x;i tavsiye ederler. Allah’Ĺn kendilerine lĂźtfedip baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą nimetleri yoksullara vermemek için gizlerler. Ä°Ĺ&#x;te bĂśyle nankĂśrlere, alçaltÄącÄą bir azap hazÄąrladÄąk! G ‡َ ‍ْ Ů? Ů?; َن اَ Ů’ ŮŽ ا ŮŽ Ů?@ Ů’" Ů?ع‏U1Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů° Ů’ ‍ Ů? Ů’ ŮŽ! Ů’ م‏IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů° Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? T Ů? 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍Ů? ŮŽŮˆâ€Ź0 a ŮŽ QŮ? ŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ U ‍ا‏ ‍إ‏
Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? I‍ا‏ Ů? Ů? G ŮŽ R UŮ‹ 1 ( VŮŽ ﴞ٣٨﴿ UŮ‹ 1 ( VŮŽ ‍ َإ‏%ŮŽ
38. Onlar ki, Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne gerçekte inanmadÄąklarÄą hâlde, sÄąrf baĹ&#x;kalarÄąna gĂśsteriĹ&#x; yapmak amacÄąyla mallarÄąnÄą yoksullara harcarlar. Kim ki Ĺ&#x;eytan kendisine arkadaĹ&#x; olmuĹ&#x;sa, artÄąk o ne kĂśtĂź bir arkadaĹ&#x;tÄąr! Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆ ْا ŮŽ! Ů’ م‏ ﴞ٣ي﴿ &! Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ŮŽ Ů’ ٰا‏AŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ َذا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆ ŮŽ^ َن‏ Ů?0 Ů‘Ů° "Ů? @Ů? VŮŽ ‍ْ ŮŽ Ů?; ا Ů? Ů‘ ŮŽ& ŮŽŘą َز‏5َ‍ Ů? ŮŽŮˆŘ§â€Źa Ů? I‍ا‏ Ů‹ A( ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? ‍ا‏ Ů? 39. Oysa onlar Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne inanÄąp O’nun baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą nimetlerden bir kÄąsmÄąnÄą O’nun yolunda harcamÄąĹ&#x; olsalardÄą,
kendileri için ne iyi olurdu! Ĺžunu unutmasÄąnlar ki, Allah onlarÄą ve yaptÄąklarÄą kĂśtĂźlĂźkleri gayet iyi biliyor ve hesabÄąnÄą da mutlaka soracaktÄąr ŮŽ ;ŮŽ yŮ’ Ů? "Ů? AŮ? dŮ’ 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٤٠﴿ &! Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ 1Ů? Ů‹ UŮŽ % Ů? X1Ů? ‍ Ů? Ů’ ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€ŹH ŮŽ ' ŮŽ /Ů? ŮŽ ‍؊ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏MŮ? ‍ Ů„ ŮŽŘ° Ů‘ َع‏ Ů‹ d( ŮŽ ‍ Ů‹ ا‏#Ů’ َ‍ ا‏QŮ? 5Ů’ )Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ‍ْت‏ 40. ÇßnkĂź Allah hiç kimseye zerre kadar haksÄązlÄąk etmez. Kßçßk olsun bĂźyĂźk olsun, herhangi bir iyilik yapÄąlmÄąĹ&#x;sa, onu kat kat artÄąrÄąr ve ayrÄąca, kendi katÄąndan bĂźyĂźk bir ĂśdĂźl bahĹ&#x;eder. Buna raÄ&#x;men, ne cĂźretle Allah’Ĺn ayetlerine karĹ&#x;Äą gelebiliyorlar? ŮŽ RŮŽ ﴞ٤٥﴿ ‍ا‏0 )Ů‹ !@( qŮŽ ‍ Ů?إ‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°: ]AŮ° ŮŽ /ŮŽ Ů? UŮŽ [Ů’ # ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ?Ů‘ ^Ů? Ů’ Ů? UŮŽ [Ů’ # ŮŽ !Ů’ T Ů? ‍ (@! Ů?) ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ اŮ? َذا‏
41. Peki, DiriliĹ&#x; GĂźnĂź her Ăźmmetten bir Peygamberi kendi Ăźmmetine karĹ&#x;Äą Ĺ&#x;ahit tutacaÄ&#x;ÄąmÄąz gibi, seni de ey Muhammed, bu Ăźmmete karĹ&#x;Äą Ĺ&#x;ahit tuttuÄ&#x;umuz zaman o gĂźnahkârlarÄąn hâli nice olacak? ŮŽ Ů’ "Ů? @Ů? Ů? ‍ Ů°Ů‘ ى‏% ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ= Ů? ا ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?ŘŻ ا‏1ŮŽ CŮ? [Ů? ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ﴞ٤٢﴿ c yŮ‹ 1)( ' Ů‘Ů° ‍ Ů?& َن‏8Ů? TŮ’ 1ŮŽ IŮŽ ‍؜ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ل‏ Ů?0 ‍ ْع‏I‍ا‏ 42. BugĂźn Allah’Ĺn ayetlerini inkâr edip Peygambere baĹ&#x;kaldÄąranlar, o GĂźn cehennem azabÄąnÄą karĹ&#x;ÄąlarÄąnda gĂśrĂźnce, “Ah, keĹ&#x;ke mezarÄąmÄązdan hiç çĹkarÄąlmasaydÄąk da, toprak olup gitseydik!â€? diye feryat ederlerken, yerin dibine geçirilmiĹ&#x; olmayÄą ne kadar da arzu edecekler! Ä°Ĺ&#x;te o gĂźn zalimler, yaptÄąklarÄąnÄąn hesabÄąnÄą bir bir verecek ve olup biten hiçbir Ĺ&#x;eyi Allah’tan gizleyemeyecekler! O hâlde Allah’a gĂśnĂźlden itaat etmeli ve bu itaatin en Ăśnemli gĂśstergesi olan namazÄą dikkat ve titizlikle korumalÄąsÄąnÄąz: ŮŽ Ů? "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮ° = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů’; ŮŽ Ů? ا‏IŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ( ي‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏7Ů‹ UŮ? # Ů° T ŮŽ ‍ عى‏ Ů? IŮŽ ‍ Ů?& ا ŮŽ ŮŽ Ů?; Ů? َن ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ ,Ů’ ŮŽ ]8Ů‘Ů° '
‍ ا‏ ŮŽ o! Ů? 8ŮŽ JŮ’ ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů? 7( ŮŽ 0 AŮ? % 43. Ey iman edenler! SarhoĹ&#x;luk verici her tĂźrlĂź içkiden, uyuĹ&#x;turucudan uzak durun! Ama eÄ&#x;er bu gĂźnahÄą iĹ&#x;leyip sarhoĹ&#x; olmuĹ&#x;sanÄąz, sarhoĹ&#x;ken, ne sĂśylediÄ&#x;inizi bilinceye, yani iyice ayÄąlÄąp kendinize gelinceye kadar namaza yaklaĹ&#x;mayÄąn ve cinsel iliĹ&#x;ki veya Ĺ&#x;ehvetle meni boĹ&#x;almasÄą sonucu boy abdesti almanÄąz gereken bir durumda, yani cĂźnĂźp iken de —hastalÄąk, yolculuk ve su bulamama durumu hariç— tepeden tÄąrnaÄ&#x;a yÄąkanÄąp boy abdesti almadÄąkça yine namaza yaklaĹ&#x;mayÄąn. Ay hâli gĂśrmekte olan bir kadÄąn da aynen cĂźnĂźp gibidir. CĂźnĂźp olan kiĹ&#x;i boy abdesti almadÄąkça namaz kÄąlamaz, Kur’an okuyamaz, Kâbe’yi tavaf edemez ve mescide giremez.
Ů? Ů’U Ů? )ŮŒ ' G ŮŽ U ‍ا‏ G ŮŽ ‍] ŮŽ ŮŽ Ů? اَ Ů’Ůˆâ€ŹAŮ° ŮŽ ‍] اَ Ů’Ůˆâ€ŹG Ů°l Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ‍ ًإ‏G ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹxŮ? ŮŽ "Ů’ AŮŽ RŮŽ ‍ َإ‏% ŮŽ َ‍ ŮŽŘĄ ا‏# Ů?Ů‘ "Ů? 8Ů? %Ů’ &ŮŽ Ů° ‍ Ů?‡ Ů?€ اَ Ů’Ůˆâ€ŹG ŮŽJ ‍ Ů’" Ů? ŮŽ ْا‏T
ŮŽ ‍! Ů‹)ا‏,( ?ŮŽ ‍ ŮŽ! Ů‘ ŮŽ& Ů?& ا‏8ŮŽ RŮŽ Ů? 1)( 1Ů’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT Ů? :Ů? # "0 Ů’ T Ů’ R 7Ů‹ !Ů‘Ů? p ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ‍ Ů? ا‏% Ama eÄ&#x;er hasta veya yolculuk hâlinde iken abdest almanÄąz veya yÄąkanmanÄąz gerektiÄ&#x;i hâlde, buna imkân bulamamÄąĹ&#x; iseniz yahut hasta veya yolcu olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄąz hâlde, tuvalet ihtiyacÄąnÄązÄą gidermiĹ&#x; veya bir kadÄąnla aĹ&#x;ÄąrÄą derecede Ĺ&#x;ehvet uyandÄąracak Ĺ&#x;ekilde temasta bulunmuĹ&#x; olur da, abdest alacak veya yÄąkanacak su bulamazsanÄąz ya da bulduÄ&#x;unuz suyu kullanmanÄąza herhangi bir engel varsa, o zaman namaza bir Ăśn hazÄąrlÄąk olarak Ĺ&#x;Ăśyle teyemmĂźm alÄąn: Temiz bir toprak veya taĹ&#x;, kireç, kum ve benzeri toprak cinsinden bir madde bulun ve ona ellerinizi hafifçe sĂźrĂźp birbirine çĹrptÄąktan sonra, ellerinizi yĂźzĂźnĂźze ve kollarÄąnÄąza sĂźrĂźn. Zorunlu hâllerde, bu da abdest veya gusĂźl (boy abdesti) yerine geçer. ﴞ٤٣﴿ ‍ Ů? ًعا‏FŮŽ ‍ا ŮŽ ŮŽ^ َن ŮŽ Ů? “ ا‏ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ä°Ĺ&#x;te Allah, size bĂśyle kolaylÄąklar sunuyor. Zira Allah çok merhametli, çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄądÄąr. Namaz ve diÄ&#x;er ibadetlerle içe doÄ&#x;ru derinleĹ&#x;irken, dÄąĹ&#x; dĂźnyayÄą da ihmal etmeyin. ÇßnkĂź her zaman çevrenizde, size kin gĂźden dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąz olacaktÄąr: ŮŽ0 7( % ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏AŮ?Ů‘ HŮ? ŮŽ ‍ Ů?)Ůˆ َن اَ ْن‏1 ( 1Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹvŮŽ H ‍ا‏ ﴞ٤٤﴿ o! Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا‏7Ů‹ !=( 5ŮŽ â€ŤŮˆ Ů? ا‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏ Ů? 8ŮŽ T
44. Kendilerine Kitaptan bir pay verilen Ĺ&#x;u Yahudilere bir baksana; doÄ&#x;ru yolu bÄąrakÄąp sapÄąklÄąÄ&#x;Äą tercih ettikleri yetmiyormuĹ&#x; gibi, sizin de yoldan çĹkmanÄązÄą istiyorlar! Ăœstelik bunu, size dost gĂśrĂźnerek yapmaya çalÄąĹ&#x;Äąyorlar. Ů? ‡Ů? ‍ا‏G)ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? "Ů? AŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ ﴞ٤ټ﴿ ‍ًا‏E=( 5ŮŽ
Ů? Ů‘Ů° Ů? ] Ů° ^ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ Ů? “! • ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° Ů? ] Ů° ^ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 45. KorkmayÄąn, Allah kimlerin size dĂźĹ&#x;manlÄąk beslediÄ&#x;ini çok iyi biliyor. O hâlde, dostunuzu dĂźĹ&#x;manÄąnÄązÄą O’nun direktifleri doÄ&#x;rultusunda belirleyin. UnutmayÄąn ki, size dost olarak da, yardÄąmcÄą olarak da Allah yeter. Bu yĂźzden sizi savaĹ&#x; meydanÄąnda yenemeyeceklerini anlayan kâfirler, tĂźrlĂź hile ve tuzaklarla aranÄąza fitne sokmaya çalÄąĹ&#x;acaklar: ŮŽ ‍ َن ْا‏RŮ? Ů?Ů‘ ŮŽ 1Ů? ‍ Ů?ŘŻŮˆŘ§â€Ź:ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍Ů? ŮŽ ا‏
UŮŽ Ů? ‍ ŮŽ& Ů?Â… ŮŽŮˆ َعا‏%Ů’ Ů? ŮŽ EŮ’ FŮŽ Â…Ů’ &ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ !Ů’ =ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ ,Ů’ &Ů? ŮŽ ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( ,Ů? l‍ا‏ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ "ŮŽ AŮ? T ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? UŮŽ % Ů‘ ( kRŮ? UŮ‹ ,Ů’ p 1 Ů? Ů’ ŮŽ Ů? !“ ŮŽ 0 Ů? ) ‍ا‏
46. Yahudiler arasında öyle düşük karakterli kimseler var ki, kelimelerle oynayıp anlamlarını çarpıtıyor ve Peygamberin huzurunda konuşurken, güya inancınıza hakaret amacıyla tıpkı sarhoş gibi dillerini eğip bükerek: “Semi’na ve eta’na: İşittik ve itaat ettik!” diyecekleri yerde, “Semi’na ve asayna: İşittik ve isyan ettik!” diyorlar. Hem “Sen izin vermedikçe konuşamayız!” hem de “Asıl sen bizi dinle, çünkü sen dinlenilmeye lâyık değilsin!” anlamına gelen kaypak kelimeler kullanarak “Vesma’ ğayra musma’!” diyorlar. Ve hem “Bizi gözet!”, hem de “Hey, bizim çoban!” anlamına gelebilecek şekilde “Râinâ!” diyorlar. َ َ 5َ ْ d َ َ َواUَ ,ْ &ِ َ ُ اVَ "ْ @ُ 5َ ّ ََو َ ْ ا ُ ِ ا ُ 5ْ ا َ& ْ َوا vََ R "ْ :ِ ِ ْ T َ َمVْ ًَا َ ُ@ ْ" َواEْ a َ َنT ْ َوUَ ,ْ p ُ ّٰ "ُ @ُ Uَ ,َ َ ْ T ِ ٰ * َو ﴾٤٦﴿ v! ً A( Vَ Iَ ّ ِ َن اUُ ِ Xْ 1ُ Hâlbuki onlar, kelimeleri çarpıtmadan, adam gibi; “Semi’na ve eta’na: İşittik ve itaat ettik!” “Vesma’: Bize kulak ver!” ve “Unzurnâ: Bizi gözet, adil bir hakem ve yönetici olarak aramızda hükmet!” demiş olsalardı, elbette bu, kendileri için en doğru ve en uygun davranış olurdu. Fakat öyle olmadı. Çünkü Allah, nankörce davranıp Son Elçiyi inkâr etmeleri yüzünden kalplerini mühürleyerek onları lânetlemiştir. Bundan dolayı, içlerinden pek azı hariç, iman etmezler. Ama her şeye rağmen, bu lânetten kurtulmaları hâlâ mümkündür: ُ ,َ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ Uَ ْ Zَ ّ 5َ &َ ِ اUُ ِ ب ٰا
:َ ََ¨ ُ ّ َدR :ً # َ &ِ ْ 5َ اَ ْنoِ 7ْ Vَ ْ ِ "ْ T َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ُ ُو G Aٰ G ْ َ َ َ َ َ G َ َ ّ ب ً ,ُ ْ َ ا ْ ﴾٤٧﴿ I ? ا
U ,
& ^ " @ U , A 5 و ا
: ر د ا ] ِ ّٰ ُ ْ َ َو َ^ َن اB ّ ْ ْ َ َ ْ َ ِ0 7ْ % ا َ َ َ َ َ ُ َ ِ َ 47. Ey kendilerine Kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlar! Elinizdeki tahrif edilmemiş ilâhî bilgileri onaylayıp pekiştirmek üzere indirmiş olduğumuz şu Kur’an’a iman edin! Aksi hâlde, ya bazılarınızın hakikati işitme, görme ve dile getirme yeteneklerini tamamen ellerinden alarak yüzlerini silip arkasına döndüreceğiz, ya da cumartesi yasağını çiğneyenleri lânetlediğimiz gibi, sizi de ömür boyu alçaklık ve perişanlığa mahkûm ederek lânetleyeceğiz! Allah’ın emri, mutlaka yerine getirilecektir. Sakın ola ki, “Ne de olsa Allah’a iman ediyoruz, nasılsa bağışlanırız!” ümidiyle Allah’ın ayetlerine sırt çevirmeyin! Unutmayın ki:
G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ů? ŮŽ Ů?ŘŻŮˆ َن ٰذ‏JŮ’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? ‍ Ů’ ŮŽ ŮŽŮƒâ€Ź1Ů? ‍ Ů? Ů? اَ ْن‏JŮ’ 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů° ŮŽ R‍ا‏ Ů’ )Ů? ;ŮŽŮŽ R
&! Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů’ Ů? Ů’Ůƒâ€Ź1Ů? Ů’ ŮŽ ‍إ ŮŽŮˆâ€ŹMŮ? Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů‹ d( ŮŽ &Ů‹ „ْ Ů?‍ى ا‏Gw ﴞ٤٨﴿
48. Allah, kendisine ortak koĹ&#x;ulmasÄąnÄą —zamanÄąnda tĂśvbe edilmediÄ&#x;i takdirde— asla baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamaz. Bir kimse Allah’a inansa bile, O’ndan baĹ&#x;ka ilâhlara tapÄąnarak yahut ilâhĂŽ hĂźkĂźmleri reddedip arzu ve heveslerini ilahlaĹ&#x;tÄąrarak Allah’a ortak koĹ&#x;ar ve tĂśvbe etmeden ĂślĂźrse, Allah onu asla affetmeyecektir. Bundan daha hafif gĂźnahlarÄą ise, dilediÄ&#x;i kimseler için baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layabilir. Fakat mĂźĹ&#x;riklerin baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄą, asla sĂśz konusu olamaz. ÇßnkĂź Allah’a ortak koĹ&#x;anlar, O’na iftira ederek korkunç bir gĂźnah iĹ&#x;lemiĹ&#x;lerdir! G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ k^Ů‘ ( ZŮŽ 1Ů? ‍ا‏ ﴞ٤ي﴿ v! Ů‹ 8ŮŽ( R ‍ Ů?& َن‏AŮŽ dŮ’ 1Ů? IŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° oŮ? ŮŽ "0 Ů’ @Ů? % ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ Ů‘Ů?^ َن ا‏ZŮŽ 1Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏
49. Ä°Ĺ&#x;ledikleri bunca gĂźnahlarÄą gĂśrmezlikten gelerek tertemiz olduklarÄąnÄą iddia edenleri gĂśrĂźyorsun, deÄ&#x;il mi? HayÄąr, “Benim kalbim temiz!â€? demekle hiç kimse temizlenmiĹ&#x; olmaz, aksine Allah, dilediÄ&#x;ini tertemiz kÄąlÄąp yĂźceltir. DolayÄąsÄąyla, gerçek anlamda temizlik, ancak O’nun hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmakla elde edilebilir. Bunun da tek yolu, O’nun gĂśnderdiÄ&#x;i ilkelere uygun bir hayat yaĹ&#x;amaktÄąr. Demek ki, hangi Äąrktan, hangi sÄąnÄąftan olursa olsun hiç kimseye kÄąl kadar haksÄązlÄąk edilmeyecek ve hiç kimseye hak etmediÄ&#x;i bir ceza veya mĂźkâfat verilmeyecektir. ŮŽ ‍ا ْا‏ Ů? 5Ů’ Ů?‍ا‏ ﴞټ٠﴿ c UŮ‹ !7( Ů? &Ů‹ „ْ Ů?‍ ا‏G Q( Ů? ] Ů° ^ŮŽ ‍َب ŮŽŮˆâ€Ź0 CŮ? T Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ  َ !Ů’ ^ŮŽ Ů’ d 50. Bak, nasÄąl da Allah’a karĹ&#x;Äą olmadÄąk yalanlar uyduruyorlar! “Allah bizi ayrÄącalÄąklÄą bir millet olarak seçip yĂźceltmiĹ&#x;tir ve ne yaparsak yapalÄąm, bizi asla cezalandÄąrmayacaktÄąr! Bu yĂźzden, O’nun gĂśnderdiÄ&#x;i Son Elçiye ve Kur’an’a iman etmek zorunda deÄ&#x;iliz!â€? diyerek, hiç çekinmeden O’nun adÄąna yalan sĂśylĂźyorlar! Bu apaçĹk gĂźnah, baĹ&#x; aĹ&#x;aÄ&#x;Äą cehenneme atÄąlmalarÄą için onlara yeter! ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? FŮ? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹB Ů? 7Ů’ xŮ? Ů’ Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? ‍ ب‏ Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا‏7Ů‹ !=( 5ŮŽ â€ŤŮˆ Ů? ا‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏ Ů? 8ŮŽ T ﴞټ٥﴿ v! Ů‹ 7( ŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ْ Ů°)ى Ů? ŮŽ ا‏:َ‍ Ů?ŘĄ ا‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°: 51. Kendilerine Kitaptan bir pay verilenlere bir baksana; hĂźkmĂźne kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;dikleri din adamlarÄąna, yani cibt’e ve ilâhĂŽ kanunlara aykÄąrÄą hĂźkĂźmler veren azgÄąn gßçlere, yani taÄ&#x;ut’a inanÄąyorlar. AyrÄąca, putperest kâfirler için, “Bunlar ne kadar mĂźĹ&#x;rik
olsalar da, Müslümanlardan daha doğru yoldadırlar!” diyorlar. Aslında böylece, kendi dinlerini de inkâr etmiş oluyorlar. G ﴾٥٢﴿ ًا0 E=( 5َ Qُ َ )َ xِ َ ْ Aَ Rَ ا ُ ّٰ ِ ,َ Aْ 1َ ْ َ ا َو ُ0 ّٰ "ُ @ُ Uَ ,َ َ َ 1C( َ ّ ا/َ [ِ ٰ \اُو
52. İşte bunlar, Allah’ın lânet ettiği kimselerdir! Allah da kime lânet etmişse, artık onu kurtaracak bir yardımcı bulamazsın. َ ّ ُ َنXْ 1ُ Iَ ِ ًذاRَ /ِ Aْ &ُ ِ َ ْاS! ﴾٥٣﴿ * ًاE;( 5َ س َ U ا ٌ =( 5َ "ْ @ُ َ اَ ْم
53. Bunlar hangi yetkiyle dilediklerini cennetlik, dilediklerini cehennemlik ilân ediyorlar? Yoksa onlara ilâhî egemenlik ve hükümranlıktan bir pay mı verilmiş? Eğer öyle olsaydı ve bu cimri insanlara bu konuda yetki verilseydi, insanlardan bir incir çekirdeği kadar iyiliği bile esirgerlerdi. َ ّ ُ)و َن% "ْ :ُ Uَ !ْ َ َ& َ َو ٰاTْ ِ ب َو ْا ُ ّٰ "ُ @ُ ! ٰ ٰاG َ ]Aٰ َ س َ 8َ T َ U ا ِ ! َ" ْا:( ٰ ْ ِ ٰا َل اGUَ !ْ َ ََ; ْ) ٰاR QM ( Aِ ْHَR ْ ِ ا ُ ْ 1َ اَ ْم ً Aْ ُ ﴾٥٤﴿ &! ً d( َ T
54. Yoksa onlar, kendi ırkları dışındaki insanları, Allah’ın engin rahmetiyle onlara verdiği Kitap, Peygamberlik gibi nimetler yüzünden kıskanıyorlar mı? Oysa daha önce İbrahim ve nesline — ki sen de o nesildensin— Kitap ve Kitaptaki bilgileri pratik hayata uygulama yeteneği olarak hikmet vermiş ve onlara peygamberlik nimeti gibi büyük bir hükümranlık bahşetmiştik. ﴾٥٥﴿ ًاE,( َ "َ Uَ ّ @َ xَ ِ ] ٰ ^َ َوQُ0 ْU َ )َ ّ ?َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ َوQ( ِ َ َ ْ ُ@ ْ" َ ْ ٰاU&َِ R 55. Ama hâlâ içlerinde ona inananlar da var, ondan yüz çevirenler de var. İşte, şimdi de Son Elçiyi yalanlıyorlar. O hâlde, onlara cehennemin çılgın alevi yeter! َ اVُ وCُ !َ ِ :َ َ Eْ Fَ ًداAُ # ُ "ْ :ُ Uَ ْ )َ ّ َ "ْ :ُ ُدAُ # ُ Bْ xَ Hِ 5َ &َ Aَ ّ ^ُ ا0 ًر5َ "ْ @! ِ A( =ْ 5ُ َ ْ َفUَ ِ 1َ ٰ ِ َ َ^ َ ُ وا1C( ّ اِ ّ َن ا ﴾٥٦﴿ &! ّٰ اب اِ ّ َن َ اZً 1Z( َ ا َ َ^ َن َ0 Cَ ,َ ْا ً T( '
56. Evet, ayetlerimizi inkâr edenleri öyle korkunç bir ateşe atacağız ki, derileri kavrulup döküldükçe, azabı iyice tatsınlar diye her defasında onun yerine taze deriler yaratacağız. Kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. َ ْ @َ 8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ ت َ ّ اAُ &ِ َ ا َوUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َوا ا0 )ً َ َ اG@َ !R( َ 1)( ِ a ٍ Uَ ّ # َ َ@ ُر5ْ Iا ِ َ ِ = ا َ "ْ @ُ Aُ a ِ )ْ Uُ َ ت َ v }ِ "ْ @ُ Aُ a ﴾٥٧﴿ v! ً A( } ِ )ْ 5ُ ٌة َوb َ @َ ّ َ ُ اج ٌ اَزْ َوG@َ !R( "ْ @ُ َ
57. İman edip doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, onları da ağaçlarının altından ırmaklar akan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennet bahçelerinde ağırlayacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları koyu bir gölgeliğe, yani olabildiğince keyif ve mutluluk içinde yaşayacakları sonsuz nimetler diyarına yerleştireceğiz. İşte bu nimetleri hak edebilmeniz için: G َ َ َ ْ ُّدواXَ ُ ْ ُ ُ ُ^ ْ" اَ ْن1َ َ ا ْ َٰ ّ ل اِ ّ َن0 ِ )ْ ,َ ْ ِ ُ& اT ُ ْ َ س اَ ْن َ َ َ ْ: ا U ا + " 8 & T ' ا ذ ا و
@ A ا ] ٰ ِ ت ا ّٰ اِ ّ َن ِ 5َ َ Iا َ ْ ُ ْ َ ِ َ *َ ِ ِ ّ ُ d ُ ,ِ 1َ &َ ّ ,ِ 5ِ ﴾٥٨﴿ ًاE=ِ َ ,! َ ّٰ اِ ّ َنQ0 ( ِ "ْ T ً &( َ ا َ^ َن
58. Allah size, emanet ve yetkileri o konuda güvenilir ve yetenekli olan ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, kim olursa olsun adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bakın, Allah size ne güzel öğüt veriyor! Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitendir, bilendir. Ve işte, en büyük emanetin verileceği yer: َ ْ k ِ \ ل َواُو َ ُ َ ّ ا ا,! ُ ْU ِ ِ ْ Iا "M ْ T َ ّٰ ا,! ُ p( َا َوا ُ p( َ ا اGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ 59. Ey iman edenler! Allah’a kayıtsız şartsız itaat edin, O’nun buyruklarını size ileten bir elçi olarak Peygamber’e de kayıtsız şartsız itaat edin! Bir de, Kur’an ve Sünnet’e aykırı hüküm vermedikleri sürece, sizin gibi müminlerden olan ve bu iki kaynak tarafından yetki sahibi kılınan kimselere, yani Müslüman ve adil yöneticilere, İslâm âlimlerine, aile büyüklerine ve İslâm’ın emretme yetkisi verdiği diğer insanlara itaat edin! Fakat onlara itaat, Allah’a ve Peygambere itaat gibi kayıtsız şartsız olmamalıdır: ٰ ْ َو ْا َ! ْ م ٰ ِ َنUُ ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ل اِ ْن ٰ ] َ ِ ُ ُّدو ُه اRَ ٍءkْ qَ kR( "ْ 8ُ ْ َزUَ َ ِ ْنRَ َ ُ % ا و ا ِ ِ ّ ّ َ /َ ِ ِ ٰذ0 a ّ َ 'ْ َ ٌ َواEْ a َ ِ Iا ِ ُ ِ ﴾٥٩﴿ v1 c ً َ ْ (و
Şayet bu itaat etmeniz gereken insanlarla herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, —eğer Allah’a ve âhiret gününe gerçekten inanıyorsanız— o anlaşmazlık konusunu Allah’a ve Peygambere danışmalısınız. Sizi yöneten idarecilerle, size dininizi öğreten âlimlerle, ailenizin bir ferdiyle veya diğer insanlarla herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, çözüm için Allah’ın kitabına, yani Kur’an’a ve Peygamberin Allah’tan aldığı diğer talimatlara, yani Sünnet’e başvurmalısınız. Bunu yapmak için de, —en azından ortaya
konan delilleri anlayabilecek seviyede— Kur’an ve SĂźnnet bilgisine sahip olmanÄąz gerekmektedir. EÄ&#x;er anlaĹ&#x;mazlÄąÄ&#x;Äąn çÜzĂźmĂźyle ilgili Kur’an ve SĂźnnet’te açĹk bir hĂźkĂźm bulamazsanÄąz, bu iki kaynaÄ&#x;Äąn temel prensipleri çerçevesinde çÜzĂźmler Ăźretmelisiniz. Ä°Ĺ&#x;te bu, sizin için en hayÄąrlÄą ve sonuç itibariyle en gĂźzel davranÄąĹ&#x; Ĺ&#x;eklidir. Ve bu konudaki tavrÄąnÄąz, kimin MĂźslĂźman kimin mĂźnafÄąk olduÄ&#x;unu ortaya koyacaktÄąr: ] ŮŽ Ů?‍ ا ا‏G&Ů? ^ŮŽ ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ‍ Ů?)Ůˆ َن اَ ْن‏1 ( 1Ů? /ŮŽ AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ َل‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G&ŮŽ Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ٰا‏5ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů? Ů?& َن ا‏ZŮ’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏ ŮŽ Ů‘ )Ů? 1 ( 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ0 ( Ů? ‍ Ů? Ů? ŮˆŘ§â€ŹTŮ’ 1ŮŽ â€ŤŮˆŘ§ اَ ْن‏G Ů? Ů? Ů?‍ Ů’) ا‏VŮŽ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞٌ٠﴿ ‍! Ů‹)ا‏,( ŮŽ IŮ‹ vŮŽ l ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ HŮ? 1Ů? ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن اَ ْن‏ Ů? FŮ? ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ 60. Ey Peygamber! Sana indirilen ve senden Ăśnce indirilmiĹ&#x; olan Kitaplara inandÄąklarÄąnÄą iddia eden Ĺ&#x;u ikiyĂźzlĂźlerin hâllerine bir baksana; hem MĂźslĂźman olduklarÄąnÄą sĂśylĂźyorlar, hem de Kur’an’Ĺn hĂźkmĂźnĂź terk edip taÄ&#x;ut’un, yani Allah’Ĺn hĂźkĂźmlerini hiçe sayan o azgÄąn kâfirlerin hakemliÄ&#x;ine baĹ&#x;vurmak ve onlarÄąn egemenliÄ&#x;i altÄąna girmek istiyorlar. Oysa onlara, (2. Bakara: 256’da) taÄ&#x;ut’u kesinlikle reddetmeleri emredilmiĹ&#x;ti. Ne var ki Ĺ&#x;eytan, onlarÄą doÄ&#x;ru yoldan uzaklaĹ&#x;tÄąrÄąp bĂźsbĂźtĂźn saptÄąrmak istiyor. ŮŽ V( â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽ ;( RŮ? UŮŽ &Ů? ‍ ْا‏B ﴞٌ٥﴿ ‍ا‏M ‍ Ů?? Ů?)Ůˆ ًد‏/ŮŽ Ů’U ŮŽ ‍ Ů?= Ů‘Ů?)Ůˆ َن‏1ŮŽ + ŮŽ 1Ů’ َ‍ Ů„ َعا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ ] Ů° Ů?‍ ŮŽ Ů’ ا ا‏,ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ o! Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŮˆŘ§Ů? ŮŽ ] ا‏ 61. Onlara, “Haydi, imanÄąnÄązÄąn gereÄ&#x;i olarak Allah’Ĺn indirdiÄ&#x;i Kur’an’Ĺn hĂźkmĂźne ve Peygamberin SĂźnnet’ine gelin!â€? denildiÄ&#x;i zaman, bu mĂźnafÄąklarÄąn senden bĂźsbĂźtĂźn yĂźz çevirdiklerini gĂśrĂźrsĂźn. G ŮŽŮ‘ G ŮŽ Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽ RŮŽ G ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? "Ů’ @1 Ů’ ŮŽ )ŮŽ Ů‘ VŮŽ &ŮŽ Ů? ŮŒ 7ŮŽ !=( Ů? "Ů’ @Ů? Ů’8 ŮŽ ?ŮŽ َ‍ا ا‏G‍ اŮ? َذ‏
5Ů‹ % ' ‍ا‏ I Ů? Ů‘ Ů? ‍ Ů? ن‏AŮ? Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮƒâ€ŹsrŮ? # Ů’ ŮŽ !Ů’ T Ů? Ů?‍ ا‏5ŮŽ ‍ اŮ?ن ا ŮŽŘą ْد‏ ŮŽ Ů? )( 1Ů’ َ‍ ا‏B Ů‹ R( Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞٌ٢﴿ ;!
62. Kendi elleriyle yaptÄąklarÄą kĂśtĂźlĂźkler yĂźzĂźnden baĹ&#x;larÄąna bir felâket gelince, nasÄąl da sana gelip “Bizim amacÄąmÄąz iyilik etmek ve mĂźminlerle kâfirler arasÄąnÄą uzlaĹ&#x;tÄąrmaktan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildi!â€? diye Allah’a yeminler ediyorlar! G Ů° ‍اŮ?Ůˆâ€Ź ŮŽ Ů’ Ů’ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů? G Ů? Ů? ŮŽ Ů’U
J! Ů’ 5 ‍ا‏ k R " @ o V â€ŤŮˆâ€Ź " @ d â€ŤŮˆâ€Ź " @ ‍؜‏
R " @ A V k R
‍ا‏ " A , 1 1 C ‍ا‏ / [ Ů? Ů‘ Ů‹ A( ŮŽ IŮ‹ Ů’ VŮŽ "Ů’ @Ů? % Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ( Ů? ( ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ( ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? \ Ů? Ů?Ů? Ů? ﴞٌ٣﴿
63. Ama Allah, kalplerindeki gerçek niyetlerini bilmektedir. O hâlde, onları Allah’a bırak, fakat tebliğ görevini asla ihmal etme: Bizzat kendilerini ilgilendiren, iç dünyalarına seslenen açık, anlaşılır, güzel ve etkileyici sözlerle onlara öğüt ver. Allah’ın Elçisine karşı gelenler şunu iyi bilsinler ki: َ ُ@ ْ" اِ ْذ5َ ّ َا َو َ ْ ا G َ "ْ @ُ % ا ِ0 ّٰ ِ ُ! َ َع ِ ِ ْذ ِنIَ ّ ِ ل ا َ ّٰ َ ُ واJْ 8َ َ ْ R َكsrُ # ٍ ُ ِ ْ َرUَ Aْ َ اَ ْرG َ َو َ ُْ 5َ ا اG&ُ Aَ } ُ ُ َ ّ َ َ َ ُ@ ُ" اJْ 8َ ا ﴾٦٤﴿ &! َ ّٰ ُ)وا# ْ َو َ َ َ ل ً '( ا َ ّ َ ا ً َر
64. Biz her Peygamberi, ancak —Allah’ın izniyle— kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Peygambere itaat edilmeyecekse, onun Peygamber olmasının ne anlamı kalır? Kur’an hayat nizamı olmayacaksa, ona iman iddiasının ne değeri olur? Eğer onlar günah işleyerek kendilerine zulmettikleri vakit, ümitsizliğe kapılmadan derhâl tövbe ederek senin huzuruna gelip içtenlikle Allah’tan bağışlanma dilemiş olsalardı; Peygamber de bağışlanmaları için dua etmiş olsaydı, Allah’ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu elbette göreceklerdi.
&َ ّ ِ # َ "ْ @ِ % َ R( ُ& َكT َ َنUُ ِ Xْ 1ُ Iَ /َ ِّ َو َرvََ R ِّ َ 1ُ ]8ّٰ ' ً َ ' ِ ُْ 5َ اkGR( ُ)واxِ 1َ Iَ "َ ّ ُ "*ْ@ُ Uَ !ْ َ َ xَ qَ &! ﴾٦٥﴿ &! َ !ْ H َ Vَ َ 1ُ َوB ً A( %ْ َ ُ& اAِّ %
65. İnanan bir insan, Allah’ın kanunlarına nasıl karşı gelebilir? Hayır, Rabb’in şahit olsun ki, ey Peygamber, onlar aralarında anlaşmazlığa düştükleri konularda seni hakem tayin edip de verdiğin hükme karşı içlerinde en ufak bir tereddüt ve sıkıntı duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkları sürece, iman etmiş olmazlar! G Aُ 8ُ Vا َ َ ٌ A( Vَ Iَ ّ ِ ُه اAُ ,ََ R َ "ْ ^ُ ر ُ ْ ْ! ِ@ ْ" اَ ِنAَ َ Uَ 7ْ 8َ ^َ 5َ ّ ََو َ ْ ا ْaا "0 ْ @ُ ْU ِ o! 1 د ا # و ا " T % ْ 5 ا ا ُ ْ ْ َ َ ِ ِ ُ ُ ِ ِ 66. Demek onlara, “Allah yolunda savaşarak canlarınızı feda edin!” ya da “Zulmün egemen olduğu yurdunuzdan çıkın ve Allah yolunda hicret edin!” diye emretmiş olsaydık, —içlerinden pek azı hariç— emrimize karşı geleceklerdi. َ َ Q( ِ َنd ُ َ 1ُ َ اAُ ,ََ R "ْ @ُ 5َ ّ ََو َ ْ ا ﴾٦٦﴿ *
8ً !7( yْ َ )َ ّ qَ ًَا َ ُ@ ْ" َواEْ a َ َنT Oysa kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette bundan kendileri kazançlı çıkar, üstelik daha sağlam ve sağlıklı bir inanca kavuşarak huzurlu, güvenli ve istikrarlı bir toplum meydana getirmiş olurlardı.
Ů° ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ًذا‏ ﴞٌ٧﴿ *
&! Ů‹ d( ŮŽ ‍ Ů‹ ا‏#Ů’ َ‍ ا‏G5ŮŽ Ů‘ )Ů? ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ I
67. O takdirde biz, elbette onlara katÄąmÄązdan bĂźyĂźk bir ĂśdĂźl bahĹ&#x;eder, Ů‹ ‍? ŮŽ ا‏ ﴞٌ٨﴿ &! Ů‹ ;( 8ŮŽ %Ů’ Ů? p Ů? "Ů’ :Ů? UŮŽ 1ŮŽŮ’ )@ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
68. Ve kendilerini dosdoÄ&#x;ru yola iletirdik. G Ů° ‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů‘ ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ ;1 ŮŽ Ů‘ ‍ا Ů?إ‏G)ŮŽ @ŮŽ ‍ا‏ ) = ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź + 7 U ‍ا‏ " @ ! A ‍ا‏ " ,Ů’ 5 ‍ا‏ 1 C ‍ا‏ Â… / [ Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů‘Ů° Â…Ů? Ů? 1Ů? Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ( ( Ů?Ů‘ ŮŽ ( Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( ŮŽ ŮŽ Ů? \ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ R( ‍ َع‏/ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ ŮŽ اŮ?Ůˆâ€Ź% ﴞٌي﴿ 0 ;! ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů? ' MŮŽ ( Ů? = ‍ا‏ 69. ÇßnkĂź her kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, iĹ&#x;te onlar, mahĹ&#x;er gĂźnĂź Allah’Ĺn nimetler bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i Peygamberlerle, doÄ&#x;ruluktan ayrÄąlmayan sÄąddÄąklarla, Allah yolunda seve seve canlarÄąnÄą feda ederek hakikate Ĺ&#x;ahitlik eden Ĺ&#x;ehitlerle ve iman, ahlâk ve ibadette ihsan mertebesine ulaĹ&#x;mÄąĹ&#x; olan sâlihlerle birlikte olacaklardÄąr. Bunlar ne gĂźzel yoldaĹ&#x;, ne gĂźzel arkadaĹ&#x;tÄąrlar! ﴞ٧٠﴿ c &! Ů? Ů‘Ů° Ů? ] Ů° ^ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 Ů‘Ů° ŮŽ Ů? oŮ? Ů’H ŮŽ ‍ ْا‏/ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ Ů‹ A( ŮŽ
70. Ä°Ĺ&#x;te bu nimetler, doÄ&#x;rudan doÄ&#x;ruya Allah’Ĺn lĂźtfudur. Her Ĺ&#x;eyi bilen bir Ĺ&#x;ahit olarak, Allah yeter! Ä°Ĺ&#x;te bu lĂźtfu kazanmak için: ﴞ٧٥﴿ ,! Ů? 7ŮŽ „Ů? ‍ Ů?Ů’ Ů? ŮˆŘ§â€Ź5 ŮŽR "Ů’ ^Ů? ‍ َع‏CŮ’ ' Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?Ů’ Ů? ŮˆŘ§â€Ź5‍ ŘŞ اَ Ů?Ůˆ ا‏ Ů? â€ŤŮˆŘ§â€ŹCŮ? a Ů‹ &( # 71. Ey iman edenler! DĂźĹ&#x;mana karĹ&#x;Äą her tĂźrlĂź hazÄąrlÄąÄ&#x;ÄąnÄązÄą yaparak, duruma gĂśre kßçßk gruplar hâlinde veya topluca Allah yolunda savaĹ&#x;a çĹkÄąn! ŮŽ VŮŽ ŮŒ 7ŮŽ !=( Ů? "Ů’ T Ů? Ů’8 ŮŽ ?ŮŽ َ‍ Ů? ْن ا‏RŮŽ ™ Ů? Ů’U Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن‏ MŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ Ů? 7ŮŽ !Ů? ŮŽ Ů’ &ŮŽ ŮŽ "Ů’ T ﴞ٧٢﴿ ‍ (@! Ů‹)ا‏qŮŽ "Ů’ @Ů? ,ŮŽ ŮŽ Ů’ ^Ů? َ‍ اŮ? Ů’Ř° ŮŽ Ů’" ا‏kŮŽ Ů‘ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "ŮŽ ,Ů’ŮŽ 5َ‍ Ů’) ا‏VŮŽ ‍ ل‏
72. İçinizden iĹ&#x;i aÄ&#x;Äąrdan alan ve yetiĹ&#x;emedim bahanesiyle sizinle birlikte savaĹ&#x;a gelmeyen mĂźnafÄąklar da olacak: Siz savaĹ&#x;tayken baĹ&#x;ÄąnÄąza bir felâket gelecek olsa, bu tip mĂźnafÄąk, “Allah yĂźzĂźme baktÄą da beni korudu, iyi ki onlarla birlikte deÄ&#x;ildim!â€? der. Ů’ Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů’ T Ů? ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ا ŮŽ ŮŽ! Ů?; ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ ْن‏ Ů? ŮŽ ?ŮŽ َ‍™ ا‏ ‍ َز‏RŮ? ŮŽ RŮŽ "Ů’ @Ů? ,ŮŽ ŮŽ B Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? oŮŒ Ů’HŮŽR "Ů’ T Ů? Ů’U^Ů? kU( 8ŮŽ !Ů’ ŮŽ 1ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽŘŻ ŮŒŘŠâ€ŹQŮ? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ﴞ٧٣﴿ &! Ů‹ d( ŮŽ ‍ Ů’ŮŽ ًزا‏R
73. Fakat Allah’tan size zafer ve ganimet gibi bir nimet eriĹ&#x;ecek olsa, sanki kendisiyle aranÄązda hiçbir dostluk ve kardeĹ&#x;lik iliĹ&#x;kisi yokmuĹ&#x; gibi davranarak, “Ah, keĹ&#x;ke ben de onlarla birlikte olsaydÄąm da, kazandÄąklarÄą ganimetlere ortak olarak bĂźyĂźk bir baĹ&#x;arÄą elde etseydim!â€? der.
ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů° Ů‘ ‍ا ا‏ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů’ ‍ اَ Ů’Ůˆâ€ŹoŮ’ 8ŮŽ ;Ů’ !Ů? RŮŽ ‍ا‏ 7 k R o
; 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍؊‏ a I
! 5 ) ‍ا‏ ‍؊‏ ! ‍ا‏ ‍ن‏ â€ŤŮˆâ€Ź 1 1 C Ů? Ů‘Ů° o! Ů? Ů‘Ů° o! Ů’ Ů° ( ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ( Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 7( ŮŽ kR( oŮ’ Ů? ;ŮŽ !Ů? AŮŽŮ’ R 0 ﴞ٧٤﴿ &! ŮŽ R SŮ’ AŮ? JŮ’ 1ŮŽ Ů‹ d( ŮŽ ‍ Ů‹ ا‏#Ů’ َ‍ ا‏QŮ? ! Ů’( X5Ů? ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ
74. O hâlde, dĂźnya hayatÄąnÄąn gelip geçici menfaatleri karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda âhiretin sonsuz nimetlerini kazanmak isteyenler, Allah yolunda mallarÄąnÄą, canlarÄąnÄą feda ederek savaĹ&#x;sÄąnlar! ÇßnkĂź Allah yolunda savaĹ&#x;anlara, —ister Ĺ&#x;ehit edilsin, ister gazi olup zafer kazansÄąn— Hesap GĂźnß’nde bĂźyĂźk bir ĂśdĂźl vereceÄ&#x;iz! Ů? ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ U ‍ا‏ ŮŽ ( ,ŮŽ Ů’H8ŮŽ %Ů’ &Ů? ‍ا ŮŽŮˆ ْا‏ ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍َان ا‏ Ů? Ů‘Ů° o! ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ Ů? ŮŽ ا‏+ Ů? ) Ů’ Ů? ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ ْا‏% Ů?Ů‘ ‍ Ů„ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? # Ů? 7( ŮŽ kR( ‍ َن‏AŮ? Ů? ;ŮŽ Ů? IŮŽ "Ů’ T ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏1ŮŽ Ů’ ;ŮŽ ‍ Ů?ه ْا‏CŮ? Ů°: Ů’ Ů? UŮŽ #Ů’ Ů’aَ‍ ا‏GUŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍َع‏ ŮŽ 5)Ů? ŮŽ Ů’ Ů? UŮŽ ŮŽ oŮ’ ,ŮŽ #‍ا‏ ŮŽ 5)Ů? ŮŽ Ů’ Ů? UŮŽ ŮŽ oŮ’ ,ŮŽ #‍ا‏ ‍ًا‏0 E=( 5ŮŽ /Ů’ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM !“ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/Ů’ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM @ŮŽ AŮ? Ů’:َ‍ Ů? Ů?" ا‏d Ů? ﴞ٧ټ﴿ 75. Size ne oldu ki, “Ey Rabb’imiz! Bizi Ĺ&#x;u zalimler diyarÄąndan kurtar; lĂźtfen bize elimizden tutacak bir dost, zalimlere karĹ&#x;Äą bizi koruyacak bir yardÄąmcÄą gĂśnder!â€? diye yalvaran Ĺ&#x;u çaresiz erkekler, kadÄąnlar ve çocuklar için Allah yolunda savaĹ&#x;mÄąyorsunuz? UnutmayÄąn ki; ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů° ŮŽ Ů° Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ َإ‏G!ŮŽ Ů? ‍ ا اَ Ů’Ůˆâ€ŹGAŮ? Ů? ;ŮŽŮŽ R ‍ ت‏ 7 k R ‍ن‏ A
; 1 â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C o! 7 k R ‍ن‏ A
; 1 ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C Ů? Ů‘ Ů? FŮ? ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏o! ( ( ( ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ( ( Ů? Ů? Ů? Ů? M Ů?
ŮŽ Ů‘ )ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ ‍ ن اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽŮ‘ ﴞ٧ٌ﴿ c ! Ů‹ ,( l ŮŽ ‍ ن ŮŽ^ َن‏ Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ M Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ 76. Ä°nananlar Allah yolunda, kâfirler ise kendilerini ilâh yerine koyan azgÄąn yĂśneticilerin, yani taÄ&#x;utlarÄąn yolunda savaĹ&#x;Äąrlar. O hâlde, Ĺ&#x;eytanÄąn dostlarÄąna karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;Äąn! EÄ&#x;er sebat gĂśsterirseniz, kesinlikle zafer sizin olacaktÄąr. ÇßnkĂź Ĺ&#x;eytanÄąn hilesi, gerçekten pek zayÄąftÄąr. EÄ&#x;er insan gĂźnah iĹ&#x;liyorsa, bunun sebebi bizzat kendisidir: ŮŽ V( ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍اَ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ اŮ? ŮŽ ] ا‏ Ů? 1ŮŽ )Ů? 1Ů’ َ‍ ا ا‏G Ů?Ů‘ ^Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ o! ŮŽ Ů‘ ‍!& ا‏ ‍؊‏MŮŽ ^Ů° ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا Ů? ا ا‏AŮ° = ‍ا‏ Ů? V( َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT 77. Ĺžu kimselerin hâline ibret nazarÄąyla bir baksana: Onlar, Allah yolunda savaĹ&#x;makta pek hevesli gĂśrĂźnĂźyorlardÄą. Fakat henĂźz yeterli Ĺ&#x;artlar oluĹ&#x;madÄąÄ&#x;Äąndan, kendilerine: “Size eziyet eden zalimlere karĹ&#x;Äą Ĺ&#x;imdilik sabrederek savaĹ&#x;tan elinizi çekin. NamazÄą kÄąlÄąn, zekâtÄą verin ve yoÄ&#x;un bir tebliÄ&#x; faaliyetine giriĹ&#x;erek, saÄ&#x;lam bir toplumun temellerini atÄąn!â€? denilmiĹ&#x;ti. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ َن‏
UŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا َع‏VŮŽ ‍ً ŮŽŮˆâ€ŹM !ŮŽ Ů’ a Ů? Ů‘Ů° Ů? !ŮŽ Ů’ iŮŽ ^ŮŽ ‍ س‏ ŮŽ )ŮŽ Ů‘ qŮŽ َ‍ا اَ Ů’Ůˆ ا‏ ŮŽ Ů’i1ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ŮŒ 1 ŮŽ( R ‍ Ů? Ů„ اŮ? َذا‏8ŮŽ ;Ů? ‍ Ů’! Ů?@ Ů?" ْا‏AŮŽ ŮŽ S ŮŽ U ‍ا‏ ŮŽ 8Ů? ^Ů? &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ G Ů° ‍ ا‏GUŮŽ ŮŽ Ů’ a ŮŽ ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏IG ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ S1 V o # ‍ا‏ ] ŮŽ 7Ů’ 8ŮŽ ^ŮŽ "ŮŽ Ů? MŮŽ 8ŮŽ ;Ů? ‍ ْا‏UŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ B Ů? Ů?0 ( Ů? ŮŽ
Fakat zamanÄą gelip de onlara Allah yolunda savaĹ&#x;malarÄą emredilince, içlerinden bir grup Allah’tan korkarcasÄąna, hatta daha bĂźyĂźk bir korkuyla dĂźĹ&#x;mandan korkarak: “Ey Rabb’imiz, niçin bize savaĹ&#x;Äą emrettin? Bize biraz daha sĂźre tanÄąsaydÄąn da azÄącÄąk daha yaĹ&#x;asaydÄąk olmaz mÄąydÄą!â€? demeye baĹ&#x;ladÄąlar. Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo! Ů?Ů‘ ‍ Ů?ؚ‏8ŮŽ ŮŽ oŮ’ VŮ? MŮŒ A( VŮŽ !ŮŽ 5Ů’ ) ‍ا‏ ﴞ٧٧﴿ v! Ů‹ 8ŮŽ( R ‍ Ů?& َن‏AŮŽ dŮ’ Ů? IŮŽ ‍ ŮŒ Ů? ŮŽ& Ů? ا Ů‘ ŮŽ Ů°;] ŮŽŮˆâ€ŹEŮ’ a ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?؊‏a Ů? I‍ا‏ Onlara de ki: “Bu dĂźnyanÄąn nimetleri hem gelip geçici, hem de çok azdÄąr. Oysa kĂśtĂźlĂźklerden korunabilenler için âhiret çok daha hayÄąrlÄądÄąr. KorkmayÄąn, hepiniz hak ettiÄ&#x;iniz ĂśdĂźlĂź alacaksÄąnÄąz ve hiç birinize zerre kadar olsun haksÄązlÄąk yapÄąlmayacak.â€? KaldÄą ki, Allah yolunda olmasa bile, er geç ĂślĂźmle yĂźz yĂźze gelmeyecek misiniz? Ů’ ‍ Ů’) Ů?ع‏1Ů? ‍ ا‏5Ů? T ŮŽ ‍ Ů?" ْا ŮŽ& Ů’ Ů?ŘŞ ŮŽŮˆâ€ŹT َ‍ا‏ Ů? Ů? Ů? Ů’U ‍؊‏0Ů? )ŮŽ !ŮŽ Ů‘ k R " 8 ^ ^
1 ŮŽ Ů? â€ŤŮˆŘŹâ€Ź Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ ( Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů?
78. Her nerede olursanÄąz olun, sapasaÄ&#x;lam kaleler içinde korunmuĹ&#x; bile olsanÄąz, hatta gĂśkteki yÄąldÄązlara dahi çĹksanÄąz, eninde sonunda ĂślĂźm gelip sizi bulacaktÄąr. O halde, ĂślĂźm korkusuyla Allah yolunda mĂźcadeleden uzak durmanÄązÄąn bir anlamÄą yok. â€ŤŮŽŮƒâ€Ź0 )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ‍ (ه‏CŮ? Ů°: ‍ Ů?; Ů? ا‏1ŮŽ ŮŒ [ŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ "Ů’ @Ů? 7Ů’ =Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏M ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? ‍ (ه‏CŮ? Ů°: ‍ Ů?; Ů? ا‏1ŮŽ ŮŒ UŮŽ % ŮŽ ' ŮŽ "Ů’ @Ů? 7Ů’ =Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏
MĂźnafÄąklar, kendilerine bir iyilik ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äąnda, “Bu Allah’tandÄąr.â€? diyorlar. BaĹ&#x;larÄąna bir kĂśtĂźlĂźk gelince de, “Bu senin uÄ&#x;ursuzluÄ&#x;un yĂźzĂźndendir, ey Muhammed!â€? diyorlar. BĂśylece, senin Ĺ&#x;ahsÄąnda Ä°slâm’Ĺ mahkĂťm etmeye çalÄąĹ&#x;Äąyorlar. ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? oŮŒŮ‘ ^Ů? oŮ’ VŮ? Onlara de ki: “HayÄąr! BĂźtĂźn iyilik ve kĂśtĂźlĂźkler, —her ne kadar bazÄąlarÄąnÄąn meydana gelmesine sizin tercih ve iradeniz sebep olmuĹ&#x; ise de— hepsi Allah’Ĺn katÄąndandÄąr. Yani, O’nun izni ve iradesi iledir. ÇßnkĂź O izin vermedikçe hiçbir Ĺ&#x;ey gerçekleĹ&#x;mez. Ä°yi veya kĂśtĂź, var olan her Ĺ&#x;ey sonuçta O’nun yaratmasÄą ve takdiri iledir. Fakat bundan yola çĹkarak ‘İyilik ve kĂśtĂźlĂźk Allah’tandÄąr yani onlara Allah sebep olmuĹ&#x;tur.’ denilemez. Zira O, kĂśtĂźlĂźk yapÄąlmasÄąna razÄą deÄ&#x;ildir, dolayÄąsÄąyla razÄą olmadÄąÄ&#x;Äą Ĺ&#x;eyin mĂźsebbibi de olamaz.â€? ŮŽ 1ŮŽ IŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ْا ŮŽ; Ů’ م‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°:‍ ŮŽŮŽ& Ů?ل‏R ﴞ٧٨﴿ yŮ‹ 1)( ' ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ; Ů?@ َن‏1ŮŽ ‍ Ů?ŘŻŮˆ َن‏T Ů?
O hâlde, bu insanlara ne oluyor ki, söylenenleri doğru anlamaya bir türlü yanaşmıyorlar? Doğrusu şu ki: /َ0 % ِb ّٰ َ &َِ R ٍ Uَ % َ ' َ ْ ِ /َ َ ?َ َ اG َ ِ ْ 5َ ْ &َِ R ٍ [َ !ِّ َ ْ ِ /َ َ ?َ َ اG َ ا َو
79. Ey insanoğlu! Sana ulaşan her iyilik, —onu kendi iradenle çalışarak elde etmiş olsan bile— gerçekte Allah’tandır. Çünkü bütün iyiliklerin, güzelliklerin kaynağı O’dur. Seni yaratan, iyilik yapma kudret ve iradesini sana bahşeden ve bu iyilikleri yapmanı emreden, Allah’tır. Başına gelen her kötülük de, —bunlar Allah’ın katından, yani O’nun izni ve iradesi ile olsa da— senin kendi günahın yüzündendir. Çünkü Allah, yapılmasına onay vermediği hiçbir şeyin müsebbibi değildir. Eğer sen, Allah’ın sana bağışladığı imkân ve yetenekleri O’nun istediği yönde kullanmayıp cezayı hak etmişsen, bunun sorumlusu yalnızca sensin. Dikkat edin, burada sözü edilen kötülük, imtihan gereğince insanın başına gelen kaza, hastalık, sakatlık, iflâs, ölüm gibi hâller veya zalimlerin baskı ve eziyetlerine uğramak, imtihan gereği sıkıntı çekmek gibi “kötü gibi görünen şeyler” değil, kişiyi Allah’ın rahmetinden uzaklaştıran ve hoşnutluğundan mahrum bırakan “gerçek” kötülüktür. Unutmayın ki, insanoğlunun sınırlı bilgisiyle kötü zannettiği birçok şey, aslında kendi yararına olabilir. Dolayısıyla, imtihan hikmetince insanın başına gelen bu tür ‘kötülükler’ size verilmiş bir ceza değil, aksine birer ilâhî lütuf olduğundan, elbette Allah’tandır. Sonuç olarak, yaratma ve izin verme bakımından iyilik de kötülük de Allah’ın katındandır, fakat onay verme ve razı olma bakımından iyilikler Allah’tan, kötülükler ise kendi tercih ve iradesiyle onu gerçekleştiren insandandır. َ ّ ِ َكUَ Aْ َ َواَ ْر ﴾٧٩﴿ (@! ً)اqَ
ِ ّٰ ِ ] ٰ ^َ َوI ِ UA 0 ً ُ س َر Ey Muhammed! Münafıkların sözlerine üzülme, sen hiçbir zaman kötülük kaynağı olamazsın. Zira Biz seni, insanlığa iyilik ve güzellikleri öğreterek hayırlara vesile olan mübarek bir Elçi olarak gönderdik. Buna şahit olarak da, Allah yeter: َ َ ََ; ْ) اR ل َ ُ َ ّ ِ ا1ُ ْ َ ً ! ( ' ﴾٨٠﴿ 0 d ّٰ َعp َ "ْ @ِ !ْ Aَ َ َكUَ Aْ َ اَ ْرG&ََ R ] ّٰ َ َ ْ َ َوMَ ا ِ 80. Kim Peygambere itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Çünkü Peygamber, ancak Allah’tan aldığı bilgiler doğrultusunda
ve O’nun kontrol ve gözetiminde size emir veya tavsiyelerde bulunur. Kim de yüz çevirecek olursa, üzülme, sen onların inkârından sorumlu değilsin. Çünkü biz seni, onların başına bekçi olarak göndermedik. Sen onları doğru yola getirmek için gayret gösterirken: َ B َ ُ; ُ َن1َ َو ُ0 ;ُ َ يC( َ ّ َ اEْ Fَ "ْ @ُ ْU ِ ٌ َ ِ Gp نMَ 8ُ !ِّ 7َ 1ُ َ S َ !َ ّ َ ْ ِ) َكU ِ ْ ِ ِ َذا َ َ ُزواRَ ٌb َ p ُ ّٰ ل َو ُ 8ُ Tْ 1َ ا
81. Münafıklar, yüzüne karşı “Emrindeyiz!” diyorlar; fakat içlerinden bir kısmı senin yanından ayrılır ayrılmaz, sabahlara kadar önceki söylediklerinin tam tersi plânlar kuruyorlar. Oysa Allah, gece boyunca kurdukları bu hileleri bir bir kaydediyor. Ve hepsinin cezasını da bir bir verecektir! ﴾٨١﴿ v! ِ ّٰ ِ ] ٰ ^َ ا َو ِ0 ّٰ ]Aَ َ oْ ^َ ّ َ َ ْ ُ@ ْ" َوU َ ض ً ^( َو ْ ِ ْ َ Rَ
O hâlde, artık onlara fazla yüz verme! Sana zarar verirler diye de korkma, Allah’a güven! Zira güvenilir bir vekil olarak sana Allah yeter! O hâlde, sürekli Kur’an’ı gündeme getirerek onları düşünmeye davet et: ﴾٨٢﴿ ًاEy( ^َ Rً vَ 8ِ ْa اQِ !R( ُ)وا# ِ ّٰ E َ َ َ ا ِ ْ Fَ )ِ ْU ِ ْ ِ َن َو َ ْ َ^ َن0 َ) ّ َ ُ و َن ْا ُ; ْ ٰا8َ 1َ vََ Rَا 82. Onlar Kur’an’ı hiç araştırıp üzerinde düşünmüyorlar mı? Çünkü eğer Allah’tan başkası tarafından meydana getirilmiş olsaydı, yirmi üç yıl gibi uzun bir sürede tamamlanan bu kitabın içinde birçok tutarsızlıklar, akıl ve sağduyu ile bağdaşmayan nice yanlışlık ve çelişkiler göreceklerdi! Fakat hiçbir çelişki bulamadılar ve bulamayacaklar. Çünkü onu gönderen Allah’tır! Ne var ki, münafıklar bu kitaba kulak verecekleri yerde, yalan haberler düzerek veya bire on katarak Müslümanların gözünü korkutmaya çalışıyorlar. İşin kötüsü, bazı saf ve bilgisiz Müslümanlar da münafıkların yalan haberlerini ciddiye alarak, farkında olmadan onların amaçlarına hizmet etmiş oluyorlar: َ ْ َ ِ ٌ ْ َ ْ" ا:ُ َء# G َ َواِ َذا Q0 ( ِ ْ ِف اَ َذا ُ اiَ ْ ِ اَ ِو ْاIا 83. Onlara, İslâm toplumunun güvenliğini ilgilendiren veya müminler arasında ümitsizlik ve paniğe yol açabilecek bir söylenti ya da önemli bir haber ulaşınca, olayın içyüzünü araştırmadan ve sebep olabileceği zararları hiç düşünmeden, hemen onu sağa sola yayarlar. َ ْ k ِ \] اُوG ٰ ِ ل َوا "0 ْ @ُ ْU ِ Qُ 5َ ُ 7ِ ْU8َ %ْ 1َ َ 1C( َ ّ اQُ &َ Aِ ,َ َ "ْ @ُ ْU ِ ِ ْ Iا ِ ُ َ ّ َو َ ْ َر ُّدو ُه اِ َ ] ا
Hâlbuki bu haberi duyar duymaz, onu Peygambere ve aralarÄąndaki yetki sahibi kimselere (4. Nisa: 59) iletmiĹ&#x; olsalardÄą, o yetkililer arasÄąndan bu tĂźr haberlerden doÄ&#x;ru hĂźkĂźm çĹkarma becerisine sahip olanlar, onu titizlikle araĹ&#x;tÄąrÄąp haberin aslÄąnÄą ortaya çĹkaracak ve buna karĹ&#x;Äą neler yapÄąlmasÄą gerektiÄ&#x;ini bileceklerdi. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?" ا‏8Ů? ,Ů’ 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ IŮŽ QŮ? 8Ů? &ŮŽ 'Ů’ ‍ Ů’" ŮŽŮˆ َع‏T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٨٣﴿ v! Ů? Ů‘Ů° oŮ? Ů’HŮŽR IŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ A( VŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’! ŮŽ َن ا‏ BakÄąn, eÄ&#x;er Allah’Ĺn size lĂźtuf ve merhameti olmasaydÄą, pek azÄąnÄąz hariç, Ĺ&#x;eytanÄąn ve o mĂźnafÄąklarÄąn peĹ&#x;ine takÄąlÄąp gitmiĹ&#x;tiniz! ŮŽŮ‘ ‍س ا‏ ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏ ŮŽŮ‘ T Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů° ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C
 T 1 ‍ن‏ ‍ا‏ ‍ا‏ ] % + U X & ‍ا‏ ‍؜‏ ' â€ŤŮˆâ€Ź / % 5 I A I ‍ا‏ o! 7 k R o Ů? ;ŮŽŮŽ R Ů? Ů‘ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ( ( ( Ů‘ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ( Ů? M Ů? Ů? Ů? Ů? 0 M ﴞ٨٤﴿ v! Ů‹ T( Ů’U ŮŽ )Ů?Ů‘ qŮŽ َ‍ Ů‘Ů?) ŮŽ Ů’ Ů‹ ŮŽŮˆŘ§â€ŹqŮŽ َ‍ا ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
84. O hâlde, ey hakikat yolunun yolcusu! Tek baĹ&#x;Äąna kalmÄąĹ&#x; olsan bile, zalimlere karĹ&#x;Äą Allah yolunda savaĹ&#x;! Unutma ki sen, ancak kendi eylemlerinden sorumlusun. Bu sorumluluÄ&#x;un gereÄ&#x;i olarak, bĂźtĂźn inananlarÄą cesaretlendirerek savaĹ&#x;a teĹ&#x;vik et ve hiçbir zaman Ăźmidini yitirme! ÇßnkĂź siz Ăźzerinize dĂźĹ&#x;eni yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz takdirde, Allah kâfirlerin gĂźcĂźnĂź kÄąracaktÄąr! Unutma ki, Allah’Ĺn kudreti sÄąnÄąrsÄąz, cezasÄą da pek çetindir. Bunun için, zalimlerin vereceÄ&#x;i cezadan korkmamalÄąsÄąn! Hem Allah yolunda savaĹ&#x;malÄą, hem de gafil mĂźminleri uyandÄąrÄąp bu mĂźcadeleye yĂśnlendirmelisin. ÇßnkĂź: Ů? 1ŮŽ Ů‹ [ŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ Ů‹ ŮŽ ŮŽ qŮŽ Â…Ů’ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM @ŮŽ Ů’U Ů? S! Ů? 1ŮŽ Ů‹ UŮŽ %
0 @ŮŽ Ů’U Ů? oŮŒ Ů’ ^Ů? QŮ? ŮŽ Ů’ T ŮŽ ' ŮŽ Ů‹ ŮŽ ŮŽ qŮŽ Â…Ů’ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŒ =( 5ŮŽ QŮ? ŮŽ Ů’ T 85. Kim gĂźzel ve yararlÄą bir iĹ&#x;e aracÄąlÄąk ederse, o iĹ&#x;ten kazanÄąlacak mĂźkâfatta kendisine de bir pay vardÄąr. Kim de kĂśtĂź ve zararlÄą bir iĹ&#x;e aracÄąlÄąk ederse, ondan doÄ&#x;acak zararlarda kendisine de bir sorumluluk payÄą vardÄąr. BĂśylece her insan, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąn karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄą tam olarak gĂśrecektir. ﴞ٨ټ﴿ 8Ů‹ !;( Ů? ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ^ َن ا‏ ÇßnkĂź her Ĺ&#x;ey, Allah’Ĺn kudret ve gĂśzetimi altÄąndadÄąr. Allah yolunda bĂśyle amansÄąz mĂźcadele verirken, barÄąĹ&#x; ve dostluk amacÄąyla size uzatÄąlan eli de geri çevirmeyin: ﴞ٨ٌ﴿ 7Ů‹ !%( ' ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏0 :ŮŽ ‍ اَ Ů’Ůˆ Ů?Řą Ů‘Ů?ŘŻŮˆâ€ŹG@ŮŽ Ů’U Ů? ŮŽ % ŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا ŮŽ^ َن‏ ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů? ‍َ Ů‘Ů?! ا‏ ŮŽ R Ů? !ŮŽ Ů‘ Ů? 8ŮŽ Ů? "Ů’ 8Ů? !!Ů‘ ( ' Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏
86. DĂźĹ&#x;man topraklarÄąnda bulunduÄ&#x;u hâlde, kendisinin MĂźslĂźman olduÄ&#x;unu veya size karĹ&#x;Äą barÄąĹ&#x;çĹl amaçlar taĹ&#x;ÄądÄąÄ&#x;ÄąnÄą ifade etmek Ăźzere, size biri tarafÄąndan “SelâmĂźn aleykĂźm!â€? diye selâm verildiÄ&#x;i veya
düşmanlarınız tarafından size barış ve ateşkes teklif edildiği zaman, siz bu selâma ve barış teklifine ondan daha güzeliyle ya da en azından aynen karşılık verin! Şunu hiç unutmayın ki, Allah, her şeyin hesabını tutmaktadır. Ve bu hesap, boşu boşuna tutulmuyor: ُ Uَ ّ ,َ &َ xْ !َ َ َ0 :ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ ﴾٨٧﴿ c yً 1)( ' ِ ّٰ َ ِ َو َ ْ اَ ْ? َ) ُقQ0ِ !R( S ُ ّ ٰ َا َ ا َ 1ْ َرIَ ِ &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ ] ٰ ِ ْ" اT
87. Allah —ki O’ndan başka boyun eğilecek, emrine kayıtsız şartsız itaat edilecek hiçbir otorite, hiçbir ilâh yoktur— gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan Diriliş Günü’nde hepinizi bir araya toplayacak ve yaptıklarınızın hesabını bir bir soracaktır. Evet, Allah’tan daha doğru sözlü kim vardır? Ey iman edenler! Allah doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan bu kadar net çizgilerle ayırmışken: ُ َ &ََ R َ ;( Rِ Uَ &ُ ْاkRِ "ْ T oِ Aِ ْH1ُ ْ َ ا َو َ َ ُ)و َن اَ ْن َ ْ@ ُ)وا َ ْ ا1 ( ُ َ ا ا ُ0 ّٰ oَ ّ l ُ ّٰ َو+ َ ^َ &َ ِ "ْ @ُ % َ ^َ ا اَ ْر ِ ْ 8َ [َ Rِ + 0 7ُ % ﴾٨٨﴿ v! ً 7( َ Qُ َ )َ xِ َ ْ Aَ Rَ ا ُ ّٰ
88. Neden münafıklar hakkında iki gruba ayrılıp birbirinizle çekişiyorsunuz? Nasıl oluyor da, Müslüman olduklarını söyledikleri hâlde, hiçbir mazeretleri yokken Mekke’de kâfirler arasında kalan, kâfirler gibi yaşamaya devam eden ve müminlere karşı zalimlerin safında yer alan sözde müminler hakkında “Acaba bunları mümin kardeşlerimiz olarak mı göreceğiz, yoksa onlara kâfir muamelesi mi yapacağız? Bunlardan birini düşman saflarında gördüğümüzde onunla savaşacak mıyız, yoksa onu bırakacak mıyız?” diye aranızda yersiz ve kırıcı tartışmalara giriyorsunuz? Oysa Allah, işledikleri günahlardan dolayı onları yeniden inkâr bataklığına gömerek baş aşağı etmiştir! Allah’ın saptırdığı kimseleri siz mi doğru yola getireceksiniz? Dinden dönüp kâfir oldukları bizzat Allah tarafından tescil edilen bu münafıkları hâlâ Müslüman mı sayacaksınız? Kur’an’ın ölçülerine göre kâfir sayılanları, hangi beşerî değer yargısı mümin yapabilir? Asla! Çünkü Allah’ın saptırdığına, hiç bir çıkış yolu bulamazsın! ُ 8َ Rَ ُ ُ و َن َ^ َ& َ^ َ ُ واTْ َ ْ َ َو ُّدوا ا ِ0 ّٰ o! َ َءG!َ ِ ْ ُ@ ْ" اَ ْوU ِ واCُ iِ 8َ ّ َ vََ R ا ًءG َ َ َن5ُ T ِ @َ 1ُ ]8ّٰ ' ِ 7( َ kR( ُ وا#
89. Onlar, sizin de kendileri gibi inkâra saplanıp aynı duruma düşmenizi istiyorlar. O hâlde bunlar, zulüm sistemini ayakta tutan bir tuğla olmaktan vazgeçip Allah uğrunda İslâm diyarına hicret etmedikleri ve müminler safında yerlerini almadıkları sürece,
onlardan hiçbirisini dost edinmeyin ve yardımına koşulması gereken bir din kardeşi olarak görmeyin! ْ ْ" َو:ُ وCُ iَ ﴾٨٩﴿ * ًاE=( 5َ Iَ ْ ُ@ ْ" َو ِ ! َوU ِ واCُ iِ 8َ ّ َ Iَ " َوu ْ :ُ &ُ ُ )ْ # ُ !ْ ' ُ R ِ ْن َ َ ّ َ ْ اRَ َ َو َ "ْ :ُ Aُ 8ُ Vا
Şayet bu uyarılara aldırmayıp yüz çevirecek olurlarsa, o zaman onları savaş meydanında gördüğünüz yerde yakalayıp öldürün! Ayrıca, onlardan hiçbirini kendinize dost ve yardımcı edinmeyin! ُ Uَ !ْ َ ْ ٍمVَ ] ٰ ِ َن اAُ =ِ 1َ َ 1C( َ ّ اIَ ّ ِا G َ َ ٌق اَ ْوy! ( "ْ @ُ Uَ !ْ َ ْ" َوT ُ^ ْ" اَ ْوAُ ِ ;َ 1ُ ْ" اَ ْن:ُ ' ِ= َ ْت ُ? ُ)و ُر َ "ْ ^ُ srُ #
"0 ْ @ُ َ ْ Vَ اAُ ِ ;َ 1ُ 90. Ancak sizinle aralarında antlaşma bulunan dost ve müttefik bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle, ne de kendi halklarıyla savaşmayı içlerine sindiremedikleri için yanınıza gelen ve tarafsız kalmak istediklerini söyleyen kimseler bunun dışındadır. G َ ْ َ َو ُ !ْ َ ِ ُ^ ْ" َواَ ْ َ; ْ ا اAُ ِ ;َ 1ُ "ْ Aَ Rَ "ْ ^ُ ُ َ َ ا ُ !ْ Aَ َ "ْ @ُ َ Aَ ّ % َ ّ "ُ T
&ََ R "* ْ ِ ِنRَ "M ْ ^ُ Aُ َ ;َ Aَ Rَ "ْ T ُ ّٰ َءq َ Aَ % ا َ َ ا ُ َ ا ﴾٩٠﴿ v! ً 7( َ "ْ @ِ !ْ Aَ َ "ْ T ُ ّٰ oَ ,َ # َ
Onlara dostça muamelede bulunun. Düşünün ki, eğer Allah dileseydi, onları başınıza musallat ederdi de bunca zalim varken bir de onlar sizinle savaşırlardı. O hâlde, onlar sizinle savaşmaktan uzak durup Müslümanlarla barış ve dostluk içinde yaşamak isterlerse, onlara karşı savaşma konusunda Allah size hiçbir yetki vermemiştir. G
M @َ !R( ا% َ ُ)و َن ٰاxِ 8َ َ ُ ^ِ ِ اُ ْرUَ ْ8 ِ َ& ُر ُّدوا اِ َ ] ْاAَ ّ ^ُ "0 ْ @ُ َ ْ Vَ اUُ َ ْ 1َ ُ^ ْ" َوUُ َ ْ 1َ ُ)و َن اَ ْن1 ( 1ُ َ 1 ( a 91. Diğer birtakım insanlar da göreceksiniz ki, ne sizinle ne de kendi soydaşlarıyla başlarının derde girmesini istemezler; ama ne zaman Müslümanlar aleyhinde bozgunculuk ve fitneye çağırılsalar hemen ona koşar, gözü kapalı ta içine dalıverirler. G َ ُ ُ ُ 1َ َ" َوAَ % ا ُ !ْ َ ِ ا اG;ُ Aْ 1ُ َ ِ ُ ُ^ ْ" َو,ْ 1َ "ْ َ ِ ْنRَ ْ َ ّ "ُ T "0 ْ :ُ &ُ 8ُ ْ ;ِ َ " : A 8 Vا و " : و C iَ R " @ 1 ) 1 ا ا ُ !ْ ' َ ْ ُ ُ َ ْ ُ ُ ْ ُ َ ِ ْ ُّ T G ٰ واُو ُ َ Uَ Aْ ,َ # ُ ﴾٩١﴿ c Uً !7( ُ 5ً َ Aْ ُ "ْ @ِ !ْ Aَ َ "ْ T " T [ ْ َ ِ \ َ Eğer bunlar sizi rahat bırakmaz, sizinle barışa yanaşmaz ve ellerini fitne fesattan çekmezlerse, onları savaş meydanında gördüğünüz yerde yakalayıp öldürün! İşte kendilerine karşı savaşmanız konusunda size açıkça yetki verdiğimiz kimseler bunlardır.
Bir de, hicret etmeye gücü yetmediği için düşman diyarında yaşamak zorunda kalan Müslümanlar var ki, onlara zarar vermemek için son derece dikkatli olmalısınız:
M ً َ a َ Iَ ّ ِ اUً ِ Xْ ُ oَ 8ُ ;ْ 1َ ِ ٍ اَ ْنXْ &ُ ِ َو َ َ^ َن 92. Bir mümin suçsuz bir insanı, özellikle de bir mümini — yanlışlık dışında— asla öldüremez! Çünkü inancı buna izin vermez. G َّ G ٰ & ٌ اAَ ّ % ٌ 1 ودUَ Xْ 7Vَ ر1 ْ 8َ Rَ َ a َ َ َ ْ َ ُ ّ ْ: ا V ) = 1 ن ا I ا Q A ا ] G ِ َ َ ُ َ َِ ٍ ِ ُ ٍ َ َ ُ ( ِ ( ّ ً َ Uً ِ Xْ ُ oَ 8َ Vَ ْ َ َو َ ِ 0
Kim İslâm devletinin koruması altında bulunan veya İslâm devletiyle barış hâlindeki bir devlete mensup olan bir mümini yanlışlıkla öldürürse, Müslüman bir köle veya cariye azat etmeli ve bunun yanı sıra, öldürülenin meşru varisleri olan ailesine en az yüz deve veya iki yüz sığır yahut iki bin koyun/keçi tutarında fidye vermelidir. Ancak öldürülenin varisleri kan diyetinden vazgeçerek katili bağışlarlarsa, o zaman başka. Bu durumda katilin fidye vermesi gerekmez. Fakat köleyi yine azat etmelidir. Fidyenin miktarı, zaman ve zemine göre İslâm âlimleri tarafından yeniden belirlenebilir. ُ َ ْ ٍم َ ُ) ّ ٍوVَ ْ ِ ِ ْن َ^ َنRَ ٍ0 Uَ ِ Xْ ُ ٍ 7َ Vَ ُ َر1 ( ْ 8َ Rَ ٌ ِ Xْ ُ َ :ُ ْ" َوT
Eğer bu yanlışlıkla öldürülen kişi mümin olmakla birlikte, size düşman olan ve kendileriyle fiilen savaş hâlinde olduğunuz bir devlete veya topluluğa mensup ise, o zaman katilin yalnızca mümin bir köle veya cariye azat etmesi yeterlidir. Bu durumda öldürülen kişi, Müslümanlarla sıcak savaş hâlindeki bir toplumda kalmakla kendi canını tehlikeye attığından ve onun ailesine diyet ödemek düşmanı maddî yönden desteklemek anlamına geldiğinden, onun için kan diyeti ödenmez. Böyle bir topluma mensup olan bir kâfir —ki düşman askeri sayılır— yanlışlıkla öldürülürse, ne diyet ne de kefaret gerekir. ُ Uَ !ْ َ ْ ٍمVَ ْ ِ َواِ ْن َ^ َن ٍM Uَ ِ Xْ ُ ٍ 7َ Vَ ُ َر1 ( ْ َ َوQ( Aِ ْ:َ] اG ٰ ِ َ& ٌ اAَ ّ % َ ُ ٌ 1َ )ِ Rَ َ ٌقy! ( "ْ @ُ Uَ !ْ َ ْ" َوT Ama öldürülen kişi ister mümin ister kâfir olsun, sizinle antlaşmalı olup da Müslümanlarla barış içinde yaşayan bir devlete veya topluluğa mensup ise, aynen İslâm devletinde öldürülmüş gibi kabul edilir. Bu durumda katil, öldürülenin ailesine yukarıda açıklanan miktarda fidye vermeli ve Müslüman bir köle veya cariye azat etmelidir.
﴾٩٢﴿ &! ِ0 ّٰ َ ِ ً َ ْ َ + ُ ّٰ ا َو َ^ َن َ &! ً T( ' ً A( َ ا ِ R )ْ xِ 1َ "ْ َ ْ &ََ R bِ ْ ,َ ِ 8َ 8َ ُ ِ 1ْ َ @ْ qَ َ= َ! ُم
Her kim fakir olduğu için bunları bulamayacak olursa, Allah tarafından tövbesinin kabul edilmesi için aralıksız iki ay oruç tutması gerekir. Oruç tutacak gücü de yoksa, Allah’tan bağışlanma dilemekle yetinir. Şunu hiç unutmayın ki, Allah her şeyi bilendir, her konuda en mükemmel hüküm verendir. Kasten adam öldürmenin cezasına gelince:
ً اCَ َ Qُ َ )َ ّ َ َ َواQُ Uَ ,َ َ َوQِ !ْ Aَ َ ا َ "ُ Uَ ّ @َ # ُ ّٰ S َ Hِ Fَ ! َ@ َوR( ِ ً)اa َ \ ُهsُ اGZَ xَ َ R ِّ& ً)ا,َ 8َ ُ Uً ِ Xْ ُ oْ 8ُ ;ْ 1َ ْ َ َو ﴾٩٣﴿ &! ً d( َ
93. Her kim suçsuz bir insanı, hele bir mümini kasten öldürecek olursa, onun cezası, —gereğince tövbe etmediği takdirde— ebediyen cehennemde kalmaktır! Çünkü Allah ona gazap etmiş, onu rahmetinden kovarak lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır! O hâlde, bu gibi konularda kılı kırk yararcasına titiz ve dikkatli davranın: ُ !ْ َ ِ] اG;ٰ ْ َ َ ُ; ُ ا ِ َ& ْ اIَ ا َوUُ !َ ّ 7َ 8َ Rَ ا َ ّ ُ" اT B ِ ّٰ o! َ %ْ َ َمvَ % َ ا اِ َذاGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ِ 7( َ kR( "ْ 8ُ ْ َ l ُّ ض ْا َ ٰ! ِة ٌة0 َ Ey( ^َ "ُ 5ِ َJ َ ا ِ ّٰ )َ ْU,َِ R b !َ 5ْ ) ا َ َ َ َنJُ 8َ 7ْ َ M Uً ِ Xْ ُ
94. Ey iman edenler! Allah yolunda savaşmak üzere sefere çıktığınızda, karşınızdakine saldırmadan önce —eğer mümkünse— onun düşman askeri olup olmadığını iyice araştırın. Size Müslüman olduğunu bildirmek için İslâmî tarzda selâm veren veya ateşkes teklif eden hiç kimseye, bu dünyanın gelip geçici menfaatlerini kazanma uğruna “Sen Müslüman değilsin! Bizi kandırmak için yalan söylüyorsun!” deyip adamcağızın malını ganimet olarak almak için onu öldürmeyin! Çünkü asıl arzu etmeniz gereken sonsuz ganimetler, Allah katındadır. ُ !ْ Aَ َ ا ا ُ ّٰ َ ّ &ََ R oُ 7ْ Vَ ْ ِ "ْ 8ُ ْU^ُ /َ ِ Cٰ ^َ 0 Uُ !َ ّ 7َ 8َ Rَ "ْ T Unutmayın ki, siz de bir zamanlar böyle merhamete muhtaç kimseler idiniz. Sonra Allah yüzünüze baktı da, sizi önce imansızlıktan, sonra da kâfirlerin baskı ve işkencesinden kurtardı. O hâlde, sizden eman dileyen bir kişiye saldırmadan önce, onun durumunu iyice araştırın!
﴾٩٤﴿ ًاE7( a ّٰ اِ ّ َن َ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ِ ا َ َ^ َن
Unutmayın ki Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. “Madem durum bu kadar tehlikeli, öyleyse ne olur ne olmaz, en iyisi savaşa hiç gitmeyelim!” de demeyin. Çünkü: َ ّ k ِ \ ُ اُوEْ Fَ + َ U( ِ Xْ &ُ ِ ي ْا َ; ِ ُ)و َن ِ َ ْا8َ %ْ 1َ Iَ "0 ْ @ِ % ِ ّٰ o! ِ ُْ 5َا ِ َ ْ َ ا ِ ِ@ ْ" َوا ِ 7( َ kR( ُ)و َن:ِ xَ &ُ َ ِر َو ْاH ا 95. Savaşa gitmelerini engelleyecek bir mazeretleri olmadığı hâlde, genel bir seferberlik çağrısı yapılmadığı için evlerinde oturan Müslümanlarla, gönüllü olarak Allah yolunda malları ve canlarıyla mücadele edenler fazilet bakımından eşit olamazlar. َّ R ً0 # ُ ّٰ oَ Hَ َ َ َد َر1)( ِ ;َ ] ْاAَ َ "ْ @ِ % ِ ُْ 5َ َ ِ َ ْ َ ا ِ ِ@ ْ" َوا1)( :ِ xَ &ُ ا ْا
Çünkü Allah, malları ve canlarıyla mücadele eden fedakâr müminleri, Allah yolunda cihada katılmayıp evlerinde oturan ve kulluk görevlerini en asgarî düzeyde yerine getiren Müslümanlardan daha üstün bir makama yüceltmiştir. َ ّ R] َو0 ٰU%ْ ُ ا ْا ﴾٩٥﴿ *
&! ُ ّٰ oَ Hَ ُ ّٰ )َ َ َوv ^ُ َو ً d( َ ً ا#ْ َ َ ا1)( ِ ;َ ] ْاAَ َ َ 1)( :ِ xَ &ُ ا ْا
Gerçi Allah, bu iki grup müminden her ikisine de en güzel mükâfat olan cennetini vadetmiştir; fakat cihâd edenleri, çok daha büyük bir mükâfat ile; ﴾٩٦﴿ c &! ٍ # ُ ّٰ ً َو َ^ َن0 &َ 'ْ ِ َ ًة َو َرJْ َ َوQُ ْU ِ ت َ َد َر ً '( ُ ًرا َرFَ ا 96. Yani kendi katından bahşettiği yüksek dereceler, bağışlama ve rahmet ile fazladan ödüllendirecek ve onları, savaşa katılmayıp evlerinde oturanlardan çok daha üstün bir makama yüceltecektir. Hiç kuşkusuz Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Bu “savaşa katılmama” izni, bütün müminlerin cihada çağırıldığı genel seferberlik durumu için geçerli değildir. Genel seferberlik durumunda savaşa gelmeyenler Allah’a isyan etmiş olurlar. Geçerli bir mazeret yüzünden mücadeleye katılamayanlara gelince, onlar bu mücadele arzusunu yüreklerinde taşıdıkları ve doğruluktan ayrılmadıkları sürece, Allah yolunda cihada katılan kardeşleriyle aynı sevabı alacaklardır. Öte yandan, zulüm diyarını terk ederek müminlerin safına katılmaları için kendilerine yapılan hicret çağrısına kulak tıkayıp evlerinde oturanlara gelince:
G Aٰ & !@" ْاRّٰ َ 1C َ ّ ا ّ َن ا ْ َ َ َ َ َ ُ ُ ُ ُ َ َ َ ُ ْH ْU ض ر I ا k R + , 8 %
U ^ ا
V " 8 ^ " ! R ا
V " @ % ْ 5 ا k &
} T [ ّ ُ G ْ َ ْ ْ ْ ( ( ( ُ َ َ َ ُ ُ َ َ ( ِ ِ ِ ِ ُ 0 ِ ِ 0ِ G ْ َ ُ َ "ْ َ َ ا اG ُ Vَ G َ ُ" َو0 Uَ ّ @َ # ﴾٩٧﴿ * ًاE=( َ َء ْت " @ 1 و
/ [ ِ ّٰ ض َ ْ ُ ٰ َ ِ ٰ \ ُوRَ 0 @َ !R( ُ وا#
ُ ْ اَ ْرT ِ @َ 8ُ Rَ ً ,َ ا ِ ا َو
97. Melekler, Allah yolunda cihadı ve hicreti terk ederek kendilerine zulmeden kimselerin canlarını alırken, onlara, “Dünyada ne hâldeydiniz? Zulme karşı mücadeleye katılmama konusunda mazeretiniz neydi?” diye soracaklar. Onlar, “Biz yeryüzünde zayıf bırakılmış, zulme karşı açık ve net olarak tavır alma konusunda güç ve imkânlardan yoksun kalmış kimselerdik. Bu yüzden, çaresiz bir hâlde, küfrün egemenliğine mahkûm olmuştuk. Zira iman ateşten bir kor idi ve biz onu tutmaya cesaret edemedik!” diyecekler. Bunun üzerine melekler, “Peki Allah’ın arzı yeterince geniş değil miydi ki, inancınızı yaşayabileceğiniz bir yere veya müminlerle dayanışma içinde olabileceğiniz ve zulme karşı mücadele verebileceğiz bir çevreye göç etmediniz!” diye karşılık verecekler. İşte, onların varacağı yer cehennemdir! Ne korkunç bir son! G َ U ا َ ( ,َ ْH8َ %ْ &ُ ْاIَ ّ ِا ﴾٩٨﴿ v! ً 7( َ ُ)و َن8َ @ْ 1َ Iَ ً َوAَ !'( َن,! َ ِّ ِ َ ا+ ِ ) ْ ِ ِء َو ْا% ِّ ل َو ِ # ُ ( 8َ %ْ 1َ Iَ َان 98. Ama hiçbir çıkış yolu bulamayan ve gerçekten de güçsüz ve çaresiz bırakılmış zavallı erkek, kadın ve çocuklara gelince; G ٰ ُوRَ َ ُٰ ّ " َو َ^ َن0 ْ @ُ ْU َ َ ُ ,ْ 1َ ا اَ ْن ُٰ ّ ]% ﴾٩٩﴿ ُ ًراFَ ا َ ُ ا / [ َ َ ِ \ 99. Allah’ın onları bağışlaması umulabilir. Çünkü Allah hakikaten çok affedici, çok bağışlayıcıdır. ً0 ,َ َ ًا َوEy( ^َ &ً Fَ َ ْر ِض ُ َ اI ْاkRِ )ْ xِ 1َ ا ِ ّٰ o! ِ @َ 1ُ ْ َ َو ِ 7( َ kR( ْ #
100. Ey müminler! Allah yolunda hicret etmekten korkmayın! Her kim zulüm diyarını terk ederek Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde barınabileceği birçok yer bulacak, huzurlu ve bereketli bir hayata kavuşacaktır. “Yerimden ayrılırsam amacıma ya ulaşırım ya ulaşamam; iyisi mi, hicret edeceğim derken elimdekini de kaybetmeyeyim!” diye düşünmeyin: ا ِ0 ّٰ ]Aَ َ ُ ُه#ْ َ َ اVَ ََ; ْ) َوR ْا َ& ْ ُتQُ ^ْ ْ) ِر1ُ "َ ّ ُ Q( ِ ُ ا َو َر ِ ّٰ ] َ ِ ً ا ا#
ُ ّٰ ا َو َ^ َن ِ @َ ُ Q( 8ِ !ْ َ ْ ِ ْ ُ ْجi1َ ْ َ َو ﴾١٠٠﴿ c &! ً '( ُ ًرا َرFَ
Kim Allah’a ve Elçisine itaat ederek İslâm diyarına hicret etmek amacıyla evinden çıkar, ancak amacına ulaşamadan yolda eceli gelir
de vefat ederse, onu ödüllendirmek Allah’a düşer. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Bu merhameti sayesindedir ki, bakın size ne kolaylıklar sunuyor: َ ْ kRِ "ْ 8ُ ْ َ l ُ Uَ 8ِ ْ 1َ ْ" اَ ْن8ُ ْ a ُ !ْ Aَ َ َ ّ َ ِ ح اَ ْن َ ْ; ُ= ُ وا َ 1C( َ ّ ُ" اT َ َواِ َذا َ !ْ Aَ Rَ ْر ِضIا ِ ِ ة اِ ْنAٰ = ا ٌ Uَ # ُ "ْ T َ وا اِ ّ َن ْا ُ َ ا5ُ ^َ َ 1 ( Rِ T ﴾١٠١﴿ Uً !7( ُ ْ" َ ُ) واT 0 ُ َ ^َ
101. Uzak diyarlara sefere çıktığınızda, eğer kâfirlerin size ani saldırıda bulunarak bir kötülük yapacağından endişe ederseniz, aşağıda tarif edileceği şekilde namazları kısaltmanızın bir sakıncası yoktur. Çünkü kâfirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır ve üzerinize saldırmak için sürekli fırsat kolluyorlar. Düşman karşısında cephede beklerken kılınacak namazın şekline gelince: َ "ْ ;ُ 8َ Aَْ R َةAٰ = ا َ ّ "ُ @ُ َ B " ْ @ُ 8َ َ Aِ ْ َوا اGCُ a َ &ْ Vَ َ Rَ "ْ @! َ ْU^ُ َواِ َذا ُ ْ !َ ْ َو/َ ,َ َ "ْ @ُ ْU ِ ٌ َ ِ Gp ِ R( B 102. Ey Peygamber ve onun izinden yürüyen Müslüman komutan! Sen de cephede içlerinde bulunup onlara namaz kıldıracağın zaman, müminlerden bir kısmı düşman karşısında tetikte beklerken, diğer bir grup silahlarını da yanlarına alarak senin arkanda sana uyarak namaza dursunlar. َ ْ ِت8َ ْ " َوu ْ T ُ ِ اG ا ِ ْ َو َر5ُ T ُ !َ Aَْ R ُ)واxَ َ ِ َذاRَ واCُ a ُ ْ !َ ْ َو/َ ,َ َ اAُّ =َ !ُ Aَْ R اAُّ =َ 1ُ "ْ َ ْ ٰ ىaُ ِ َ ٌ اGp "M ْ @ُ 8َ َ Aِ ْ َ ْ" َوا:ُ َرCْ ' ِ Birinci grup ilk rekâtı bitirip secde edince, sizinle düşman arasında uygun bir yerde siper alarak, sizi korumak için beklesinler. Daha sonra, henüz namaz kılmamış olan diğer grup gelip senin arkanda bir rekât namaz kılsınlar. Böylece askerler birer rekât, onlara imamlık yapan komutan da iki rekât namaz kılmış olur. Namaz kılarken, saldırı tehlikesine karşı korunma tedbirlerini alıp silahlarını kuşansınlar. ُ !ْ Aَ َ َنAُ !&( !َ Rَ "ْ T ُ 8ِ ,َ 8ِ ْ َ ْ" َواT ُ 8ِ َ Aِ ْ َ َن َ ْ اAُ ُ Jْ َ ْ َ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َو ّ َد ا ة0ً )َ 'ا ِ ً َوAَ !ْ َ "ْ T Çünkü kâfirler, boş bulunup silah ve teçhizatınızı bırakmanızı dört gözle bekliyorlar ki, böylece fırsatını bulup ani bir baskınla sizi gafil avlasınlar. ُ 8َ َ Aِ ْ َ ا اG,ُ H ُ ِ ْ" اِ ْن َ^ َنT ُ !ْ Aَ َ ح "0 ْ ^ُ َرCْ ' َ َ ] اَ ْنG ٰl ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اَ ًذى ِ ْ َ َ ٍ اَ ْوT ُ " َوM ْ T َ Uَ # ِ واCُ a ُ Iَ َو
Namaz esnasında sakın silahlarınızı bırakmayın. Ancak aşırı soğuk, şiddetli fırtına veya yağmurdan dolayı sıkıntıya düşer ya da hastalanmış olursanız, namaz kılarken silahlarınızı bırakmanızın bir sakıncası yoktur. Yeter ki, düşman tehlikesine karşı korunma tedbirinizi güzelce alın. َ Aْ ِ )َ ّ َ َا َ ا ﴾١٠٢﴿ Uً !@( ُ ً اCَ َ َ 1 ( Rِ T ّٰ اِ ّ َن
Siz elinizden geleni yapın, gerisini Allah’a bırakın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Namazla ilgili bu hükümler, düşmanla çarpışma ihtimali olduğu zaman için geçerlidir. Göğüs göğse çarpışma anında ise, namaz gerekirse kazaya bırakılabilir. Düşman tehlikesi bulunmayan sıradan bir yolculuğa gelince, Peygamber (s), namazların bu durumda da kısaltılabileceğini ve bunun Allah’ın müminlere bir lütfu olduğunu —Allah’tan aldığı Kur'an harici bilgiye dayanarak— bildirmiştir. ُ ِ Uُ # َ ّ "ُ 8ُ !ْ H "M ْ T َ ّٰ َ ْذ ُ^ ُ واR َةAٰ = ا َ Vَ ِ َذاRَ ُ ]Aٰ َ ًدا َو,ُ Vُ َ! ً َوVِ ا 103. Namazı bitirdikten sonra, gerek ayakta dururken, gerek otururken ve gerekse uzanıp yatarken, yani her an ve her yerde, söz ve eylemlerinizle sürekli Allah’ı anın. ْ ِ َذاRَ َ U( ِ Xْ &ُ ] ْاAَ َ Bْ 5َ ^َ َةAٰ = ا َ ّ ة اِ ّ َنMَ Aٰ = ا َ ّ !& ا ﴾١٠٣﴿ ً Vُ ْ َ ً 8َ ^ِ + ُ V( َ Rَ "ْ 8ُ ْU5َ ْ &َ pا
Yeniden güvenli bir ortama kavuşunca da, namazı önceden olduğu gibi zamanında ve eksiksiz kılmaya devam edin. Çünkü namaz, inananlar için vakitleri belirlenmiş farz bir ibadettir. İşte, namazın size kazandıracağı bu bilinç ve cesaret ile: ُ َ ِم اِ ْن0 ْ ;َ ِء ْاG َJ8ِ ا Iَ َ ا ِ ّٰ َ ِ َن# ْ kRِ اUُ @ِ َ Iَ َو ُ ْ َ ن َوMَ &ُ َ ْ َ &َ ^َ ْ َ ُ& َن1َ "ْ @ُ 5َ ّ ِ Rَ ا َ ْ َ ُ& َن5ُ T ﴾١٠٤﴿ c &! ُ ّٰ َن َو َ^ َن0 # َ &! ُ ْ 1َ ً T( ' ً A( َ ا
104. Düşman ordusu dağılıp kaçtığında, onları takip etmekte gevşeklik göstermeyin! Eğer savaşın zorlukları yüzünden acı çekiyorsanız, unutmayın ki, sizin çektiğiniz kadar onlar da acı çekiyorlar. Kaldı ki siz, onların ümit edemeyecekleri cennet nimetlerini kazanmayı ümit ediyorsunuz. O hâlde, Allah’ın vaadine güvenin ve kahramanca çarpışın. Zira Allah her şeyi bilendir, her konuda en doğru, en güzel hüküm verendir.
Tu’me bin Ubeyrik adındaki bir münafık, komşusunun zırhını çalarak suçu bir Yahudi’nin üzerine atmıştı. Tu’me’nin kabilesi, o gece konuyu aralarında görüşerek her ne pahasına olursa olsun onu savunmaya karar verdiler. Ertesi gün hep birlikte Peygamber’in huzuruna gelip arkadaşları lehinde şahitlik ettiler ve Yahudi’yi suçladılar. Allah'ın Elçisi –Ona salât ve salât ve selâm olsun— tüm deliller aleyhinde olan Yahudi’nin suçlu olduğuna karar vermek üzereydi ki, onun masum olduğunu bildiren ve mükemmel bir adalet ölçüsü ortaya koyan şu ayetler nazil oldu: َ اَ ٰرG&َ ِ س َّ + ُ ْ 8َ ِ ّ ِ َ ْ ِ ب َ ْ َ "َ T ا ُ0 ّٰ /1 َ 8َ T ِ ْا/َ !ْ َ ِ اGUَ ْ Zَ 5ْ َ اG5َ ّ ِا ِ U ا 105. Ey Muhammed! Doğrusu biz, hakikati ortaya koyan bu Kitabı sana indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde tam bir adaletle hüküm verebilesin. G َ Aْ ِ ْ T ُ َ Iَ َو َ U( ِ i ﴾١٠٥﴿ *
&! َ + ً =( a
O hâlde, haksız durumda olan bir kimsenin —o kişi Müslüman olduğunu iddia etse bile— sözüne kanıp da, hainlerin destekleyicisi ve savunucusu olma! Bir hâkim olarak, bilmeyerek hata ettiğini anladığın vakit; ﴾١٠٦﴿ M &! ّٰ َ اِ ّ َن0 ا ّٰ ِ ِ Jْ 8َ ا ْ َو ً '( ُ ًرا َرFَ ا َ َ^ َن
106-Yaptığın hatadan dolayı Allah’tan bağışlanma dile! Unutma ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Ayrıca, verdiğin her hükmün arkasından tıpkı namaz, hac gibi ibadetlerden sonra (2. Bakara: 199) yaptığın gibi, “Ya Rab, bu kadar yapabildim, daha iyisini yapmaya söz veriyorum. Eksikliklerimi tam, yanlışlarımı yok kabul et!” diyerek tövbe ve istiğfar et. Nitekim aynı konumda bulunan Davud (as) da aynı şekilde davranmıştı (38. Sad: 24). ُّ ِ 1ُ Iَ َ ا ﴾١٠٧﴿ M &! ّٰ " اِ ّ َن0 ْ @ُ % َ َ ْ َ^ َنS َ ُْ 5َ َن ا5ُ 8َ ْi1َ َ 1C( َ ّ ِد ْل َ ِ اxَ ُ Iَ َو ً ( َ ا5ً ّ َ اa 107. Evet, kendi vicdanlarına ve kişiliklerine ihanet eden bu zalimleri, sakın mazlumlara karşı savunma! Çünkü Allah, hangi dine, hangi ırka, hangi cemaate bağlı olursa olsun, hainlik eden ve günaha dalan hiç kimseyi sevmez! َ ّ َ ِ ْ ُ َنi8َ %ْ 1َ ل0 ِ ْ ;َ ٰ ] ِ َ ْاl ْ 1َ Iَ َ َن8ُ !ِّ 7َ 1ُ ُ@ ْ" اِ ْذ,َ َ َ :ُ ا َو ِ ّٰ َ ِ ْ ُ َنi8َ %ْ 1َ Iَ س َو ِ U ا 108. Onlar günah işlerken insanlardan çekinip gizleniyorlar da, Allah’tan utanıp gizlenmiyorlar. Oysa onlar gecenin karanlığında
Allah’ın hoşnut olmadığı bu plânları kurarlarken, O onların hemen yanı başındaydı. ﴾١٠٨﴿ ً ! ( ُ َنAُ &َ ,ْ 1َ &َ ِ ا ُ ّٰ َو َ^ َن Çünkü Allah, yaptıkları her şeyi ilim ve kudretiyle kuşatmaktadır. ُّ ْا َ ٰ! ِةkRِ "ْ @ُ ْU َ "ْ 8ُ ْ َد# ُ 1َ ْ َ ْ َم ْا ِ; ٰ! َ& ِ اَ ْم1َ "ْ @ُ ْU َ ا ُنT َ ّٰ ِد ُلxَ 1ُ ْ &ََ R !َ 5ْ ) ا َ ِءIG َ \Xُ G ٰ: "ْ 8ُ 5ْ َ اG:َ ﴾١٠٩﴿ v! ً ^( ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ
109. Haydi siz haklı olduklarını sanarak onları bu dünya hayatında savundunuz diyelim; peki Diriliş Gününde onları Allah’a karşı kim savunabilecek yahut onların sorumluluğunu kim üstlenecek? O hâlde, yol yakınken tövbe edip Rab’lerine yönelsinler: G ُ oْ &َ ,ْ 1َ ْ َ َو ﴾١١٠﴿ &! ّٰ )ِ xِ 1َ ا َ ّٰ ِ ِ Jْ 8َ %ْ 1َ "َ ّ ُ Qُ % َ ْ 5َ "ْ Aِ dْ 1َ ًءا اَ ْو ً '( ُ ًرا َرFَ َ ا 110. Her kim bir başkasına kötülük yapar yahut bizzat kendisine zulmeder de hemen tövbe ederek Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu elbette görecektir. ﴾١١١﴿ &! ُ ّٰ َو َ^ َنQ0 ( % َ &! ً T( ' ً A( َ ا ِ ْ 5َ ]Aٰ َ Qُ 7ُ % ِ Tْ 1َ &َ 5َ ّ ِ Rَ &ً ْ ِ اSْ % ِ Tْ 1َ ْ َ َو
111. Zaten günah işleyen kimse başkasına değil, ancak kendisine zarar vermiş olur. Allah her şeyi bilendir, her konuda yerli yerince hüküm verendir. ﴾١١٢﴿ c Uً !7( ُ &ً ْ ِ َوا5ً 8َ @ْ ُ oَ &َ 8َ 'ا ْ )ِ ;ََ R ً 1G ( َ Q( ِ ْ ِم1َ "َ ّ ُ &ً ْ ِ! َ ً اَ ْو اG ( a َ Sْ % ِ Tْ 1َ ْ َ َو 112. Her kim de bir hata yahut günah işler de onu masum birinin üzerine atarsa, gerçekten pek ağır bir iftira ve apaçık bir vebal yüklenmiş demektir! O hâlde ey Peygamber, böyle bir günaha alet olmamak için çok dikkatli olmalısın, zira: G َ ّ َ ُّ َ َ Bْ &َ ّ @َ َ Qُ 8ُ &َ 'ْ َو َر/َ !ْ Aَ َ ا /َ 5َ ُّ وH 1
و " @ % ْ 5 ا I ِ ّٰ oُ ْHَR Iَ ْ َ َو ُ ِ ن اAHِ 1ُ َ َك َو0 Aُّ Hِ 1ُ ْ ُ@ ْ" اَ ْنU ِ ٌ َ ِ Gp ُ َ َ َ ُْ َ
ء0ٍ kْ qَ ْ ِ 113. Allah’ın sana o engin lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir kısmı yalan şahitlikleriyle suçsuz bir insanı cezalandırmana yol açarak az kalsın seni yanıltacaklardı! Hâlbuki onlar kendilerinden başka hiç kimseyi yanıltamazlar. Korkma, o münafıklar sana hiçbir şekilde zarar veremezler.
Ů? ŮŽ "Ů’ ŮŽ ŮŽ /ŮŽ &ŮŽ AŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ& ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹTŮ’ Ů? ‍ ب ŮŽŮˆ ْا‏ ﴞ٥٥٣﴿ &! Ů? Ů‘Ů° oŮ? Ů’HŮŽR ‍Ů?" ŮŽŮˆ ŮŽ^ َن‏0 AŮŽ ,Ů’ ŮŽ Ů’ T Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ ْا‏/ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů‹ d( ŮŽ /ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏
ÇßnkĂź Allah sana bu KitabÄą ve Kitaptaki bilgileri en uygun biçimde pratik hayata uygulama yeteneÄ&#x;i olan hikmeti bahĹ&#x;etmiĹ&#x;, bĂśylece sana bilmediklerini ĂśÄ&#x;retmiĹ&#x;tir. Evet, Allah’Ĺn sana olan lĂźtuf ve inayeti gerçekten çok bĂźyĂźktĂźr. ŮŽŮ‘ + ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?Ř‏vŮŽ ?Ů’ Ů?â€ŤŮˆŮ Ř§ŮŽ Ů’Ůˆ ا‏ ‍ س‏ ŮŽ IŮŽ Ů? Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů? اَ Ů’Ůˆâ€ŹVŮŽ )ŮŽ =ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ َ‍ ŮŽ Ů’ ا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?@ Ů’" ا‏1 Ů° xŮ’ 5ŮŽ Ů’ Ů? Ů?Ey( ^ŮŽ kR( ŮŽ EŮ’ a Ů?0 U ‍ا‏ 114. Ä°kiyĂźzlĂźlere gelince: OnlarÄąn gizli konuĹ&#x;malarÄąnÄąn çoÄ&#x;unda hayÄąr yoktur. Fakat yoksullara verilecek bir sadakayÄą veya yapÄąlmasÄą gereken baĹ&#x;ka bir iyiliÄ&#x;i ya da insanlar arasÄąnda barÄąĹ&#x; ve uzlaĹ&#x;mayÄą tavsiye eden kimselerin gizli toplantÄąlarÄą baĹ&#x;ka. ﴞ٥٥٤﴿ &! Ů? Ů‘Ů° ‍ ت‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ َإ‏G ŮŽJ8Ů? ‍ا‏ Ů’ /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏oŮ’ ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? l ŮŽ R ‍ا‏ Ů‹ d( ŮŽ ‍ Ů‹ ا‏#Ů’ َ‍ ا‏QŮ? ! Ů’( X5Ů? ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ
Kim Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak amacÄąyla bu tĂźr iyilikler yaparsa, ona bĂźyĂźk bir ĂśdĂźl bahĹ&#x;edeceÄ&#x;iz! ŮŽ Ů‘ 7ŮŽ ŮŽ ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ل‏ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏VŮ? ŮŽ ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ْا‏o! ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů° Q( AŮ? =Ů’ 5Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů°Ů‘ ] ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? Ů‘ ŮŽ 5Ů? + 7 E F Â… 7 8 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ى‏ ) @ ‍ا‏ Q + ŮŽ Ů‘ Ů’ ŮŽ 1Ů? Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( Ů? Ů? Ů? Ů? G ŮŽ ‍َ" ŮŽŮˆâ€Ź0 UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # ﴞ٥٥ټ﴿ ‍ًا‏c E=( ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ ْت‏ ŮŽ
115. Kim de doÄ&#x;ru yol kendisine açĹkça gĂśsterildiÄ&#x;i hâlde, kalkÄąp Peygambere karĹ&#x;Äą gelir ve dinden dĂśnerek MĂźslĂźmanlarÄąn takip ettiÄ&#x;i yolu terk ederse, onu kendi tercihiyle baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrakacak, fakat sonunda cehenneme atacaÄ&#x;Äąz! Ne korkunç bir son! Ĺžu hâlde, Allah’Ĺn merhametine ve affÄąna sÄąÄ&#x;Äąnmaktan baĹ&#x;ka çareniz yoktur: G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ů? ŮŽ Ů?ŘŻŮˆ َن ٰذ‏JŮ’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? ‍ Ů’ ŮŽ ŮŽŮƒâ€Ź1Ů? ‍ Ů? Ů? اَ ْن‏JŮ’ 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ‍! Ů‹)ا‏,( ŮŽ IŮ‹ vŮŽ l Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů’ Ů? Ů’Ůƒâ€Ź1Ů? Ů’ ŮŽ ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ oŮŽ Ů‘ l ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R
ﴞ٥٥ٌ﴿
116. Allah, ister baĹ&#x;ka ilâhlara tapÄąnma isterse gĂśnderdiÄ&#x;i hĂźkĂźmleri reddetme Ĺ&#x;eklinde olsun, kendisine ortak koĹ&#x;ulmasÄąnÄą —zamanÄąnda tĂśvbe edilmediÄ&#x;i takdirde— asla baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamayacaktÄąr. Bundan daha hafif gĂźnahlarÄą ise, gĂźnahÄąn bĂźyĂźklĂźÄ&#x;Ăźne ve onu iĹ&#x;leyen kiĹ&#x;inin durumuna gĂśre dilediÄ&#x;i kimseler için baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layabilir. Fakat mĂźĹ&#x;riklerin baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄą asla sĂśz konusu olamaz. ÇßnkĂź Allah’a ortak koĹ&#x;anlar, gerçekten derin bir sapÄąklÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x;lerdir! G ŮŽŮ‘ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ﴞ٥٥٧﴿ * ‍ Ů‹)ا‏1 ( ŮŽ 5Ů‹ !Ů’ qŮŽ IŮ?‍) Ů? ن ا‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů?ن‏M „ً 5ŮŽ Ů?‍ ا‏IŮ?‍ ا‏G Q( 5Ů? ‍ Ů’) Ů? َن Ů? Ů’ Ů?ŘŻŮˆâ€Ź1ŮŽ ‍اŮ? ْن‏ 117. O mĂźĹ&#x;rikler Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;ÄąnÄą ve kudretini kabul etmekle birlikte, O’nun yanÄą sÄąra arzu ve isteklerine uygun birer ilâh olarak
kabul ettikleri birtakÄąm diĹ&#x;i tanrĹçalara ve sembollere tapÄąyorlar ve aslÄąnda o azgÄąn, isyankâr Ĺ&#x;eytandan baĹ&#x;kasÄąna tapmÄąĹ&#x; olmuyorlar. ŮŽ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ VŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٥٨﴿ *
lâ€ŤŮˆâ€Ź Ů?e Ů‘Ů° QŮ? UŮŽ ,ŮŽ ŮŽ Ů‹ Ů? Ů’ ŮŽ 7Ů‹ !=( 5ŮŽ ‍ Ů?ŘŻ ŮŽŮƒâ€Ź7ŮŽ Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů‘ َن‏CŮŽ iŮ? ŮŽ Ů‘ I
118. Oysa Allah Ĺ&#x;eytanÄą rahmetinden kovup lânetlemiĹ&#x; ve Ĺ&#x;eytan da Ĺ&#x;Ăśyle demiĹ&#x;tir: “Senin kullarÄąndan bir kÄąsmÄąnÄą kendime kul edip onlardan ĂścĂźmĂź alacaÄ&#x;Äąm!â€? Ů° ŮŽ ‍ Ů… ŮŽŮˆâ€Ź,Ů’ŮŽ 5I‍ا‏ Ů° ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ !ŮŽ UŮ?Ů‘ ŮŽ I ŮŽ Ů’ ‍ Ů‘ ŮŽ ٰا َذا َن‏T ŮŽ RŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? I ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ AŮŽ Ů‘ l Ů? Ů? Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ا‏ 8 7 ! A Ů?0 Ů‘Ů° ŮŽ AŮ’ a Ů‘ ŮŽ ‍ Ů? Ů‘ َن‏EŮ‘Ů? ŮŽJ!Ů? AŮŽ RŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? I ŮŽ Ů? Ů? Ů? I Ů?
119. “OnlarÄą saptÄąracak, boĹ&#x; Ăźmitlerle oyalayÄąp duracaÄ&#x;Äąm. Onlara emredeceÄ&#x;im, sahte tanrÄąlara adanmÄąĹ&#x;lÄąÄ&#x;Äąn sembolĂź olarak hayvanlarÄąn kulaklarÄąnÄą kesecekler. Yine onlara emredeceÄ&#x;im, Allah’Ĺn yaratÄąklar için koyduÄ&#x;u fÄątrat kanunlarÄąnÄą çiÄ&#x;neyecek, varlÄąklara yĂźklediÄ&#x;i temel Ăśzellikleri ve onlarÄąn aslĂŽ fonksiyonlarÄąnÄą deÄ&#x;iĹ&#x;tirmeye çalÄąĹ&#x;acaklar. SĂśzgelimi kadÄąnÄą erkeÄ&#x;e, erkeÄ&#x;i kadÄąna benzetecekler. DoÄ&#x;al yĂśneliĹ&#x; ve içgĂźdĂźleri saptÄąracak, yetenekleri ve organlarÄą yaratÄąlÄąĹ&#x; gayelerinin dÄąĹ&#x;Äąnda kullanÄąp çarpÄąk iliĹ&#x;kilere girecekler. BĂśylece, kendi dĂźnyalarÄąnda Allah’Ĺn istediÄ&#x;i yaĹ&#x;ama Ĺ&#x;ekli olan dinini kÄąsmen veya tamamen reddederek, yaratÄąlÄąĹ&#x; kanunlarÄąna ve bu kanunlarÄąn amaç ve hikmetine aykÄąrÄą, iÄ&#x;reti bir hayat tarzÄą ortaya koyacaklar.â€? ŮŽ Ů‘ CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٥ي﴿ 0 UŮ‹ !7( Ů? 5Ů‹ ‍ ŮŽ ا‏%Ů’ a Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R ‍ا‏ Ů? ŮŽ % Ů? ‍ا Ů’! ŮŽ َن ŮŽŮˆ Ů? “! Ů? Ů’ Ů?د‏ Ů? a Kim Allah’Ĺ bÄąrakÄąr da kendisine Ĺ&#x;eytanÄą bir rehber ve dost edinecek olursa, apaçĹk zarara uÄ&#x;ramÄąĹ&#x; demektir! ŮŽ Ů‘ "Ů? :Ů? )Ů? ,Ů? 1ŮŽ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @! ﴞ٥٢٠﴿ ‍ Ů? Ůˆ ًعا‏FŮ? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن ا‏ Ů? UŮ‘ ( &ŮŽ 1Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? )Ů? ,Ů? 1ŮŽ 120. ÇßnkĂź Ĺ&#x;eytan onlara hep vaatlerde bulunur ve onlarÄą boĹ&#x; Ăźmitlerle oyalayÄąp durur. Fakat Ĺ&#x;eytanÄąn onlara vaadi, gerçekte aldatmacadan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir! G Ů° ‍اŮ?Ůˆâ€Ź Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’U ﴞ٥٢٥﴿ =!
@ ‍ن‏ â€ŤŮˆâ€Ź ) x 1 I â€ŤŮˆâ€Ź " U @ # " @ 1 â€ŤŮˆâ€Ź
/ [ Ů? Ů‘ Ů’ Ů‹ ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů° ŮŽ Ů? \ 121. Ä°Ĺ&#x;te onlarÄąn varacaÄ&#x;Äą yer cehennemdir ve onlar oradan asla kurtulamayacaklar! ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏AŮ? &Ů? ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ‍ا‏0 )Ů‹ ŮŽ َ‍ ا‏G@ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a Ů? UŮŽ Ů‘ # ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů?ع‏5Ů’ I‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů? = ‍ا‏ ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮ? a Ů? )Ů’ UŮ? ŮŽ ‍ ت‏ ﴞ٥٢٢﴿ v! Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ اَ Ů’? ŮŽ) Ů?ق‏0 ;“ ' Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ V( ‍ا‏ ŮŽ ‍ا‏
122. İman edip doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, onları da ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennet bahçelerine yerleştireceğiz. Bu da Allah’ın gerçek vaadidir. Öyle ya, Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir? G ُ oْ &َ ,ْ 1َ ْ َ ب ُ !ِّ 5ِ َ َ ِ Iَ ا َو ِ ! َو Q( ِ Zَ xْ 1ُ ًءا ِ ّٰ ون َ !ْ َ ِ ِ ْ ُدQُ َ )ْ xِ 1َ Iَ * َو ِ ْاoِ ْ:َ اkِّ 5ِ َ َ اIG َ ْ" َوT ِ0 8َ T ﴾١٢٣﴿ ًاE=( 5َ
123. Ey müminler! Bu dine yalnızca ‘bağlı’ olmakla veya birilerinin şefaatiyle kurtuluşa ereceğinizi sanmayın! Unutmayın ki, Allah’ın rahmet ve sevgisine ne kendi hayal ve kuruntularınızla ulaşılabilirsiniz, ne de son Elçiye iman etmeden cennete gireceklerini zanneden Kitap Ehli’nin kuruntularıyla! Doğrusu şu ki: Her kim bir kötülük yaparsa, kötülüğünün cezasını mutlaka çekecek ve Hesap Günü kendisine Allah’tan başka ne bir dost bulabilecektir, ne de bir yardımcı! G َ ّ َ ِ oْ &َ ,ْ 1َ ْ َ َو ًاE;( 5َ ُ& َنAَ dْ 1ُ Iَ َ َوUَ ّ xَ َن ْاAُ a ِ َ ِ = ا ُ )ْ 1َ /َ [ِ ٰ \ ُوRَ ٌ ِ Xْ ُ َ :ُ ] َوyْٰ 5ُ ت ِ ْ َذ َ^ ٍ اَ ْو ا ﴾١٢٤﴿
124. Ve ister erkek ister kadın olsun, her kim de Allah’ın gönderdiği bütün kitaplara inanarak doğru ve yararlı işler yaparsa, işte onlar da zerre kadar haksızlığa uğratılmaksızın cennete gireceklerdir. Öyle ya: "َ !:( ٰ ْ ِا ا ِ ّٰ ِ Qُ @َ #ْ َ" َوAَ ْ َ ِ ّ َ& ْ اUً 1 ُ (د% ً U( ' ُ ّٰ Cَ iَ َ ّ َوا0 ! َ "َ !:( ٰ ْ ِ َ اAَ ّ ِ َ 7َ َ ّ ٌ َوا% َ 'ْ ََو َ ْ ا ِ ْ ُ َ :ُ َو ﴾١٢٥﴿ v! ً A( a َ
125. Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek, tüm ruhu ve benliğiyle bir tek Allah’a teslim olan ve her türlü batıl inançtan yüz çevirerek İbrahim’in inanç sistemine uyan kimsenin dininden daha güzel din olabilir mi? Allah, işte bu yüzden İbrahim’i dostluğuyla yüceltip şereflendirmiştir. َ ْ kRِ َ ات َو ُ ِ ا َ ّ kRِ َ ﴾١٢٦﴿ c ً ! ( ُ ٍءkْ qَ oِّ T ِ ّٰ ِ َو ِ َ &ٰ % ا ُ ّٰ ض َو َ^ َن 0 ِ ْرIا
126. Unutmayın, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır ve Allah, sonsuz ilim ve kudretiyle her şeyi kuşatmıştır.
Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ]AŮ° Ů’81Ů? ŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź Ů? !8( Ů’ 1Ů? ‍ا‏ G ŮŽ U ‍ا‏ G ŮŽ U ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ @! ‍ Ů?إ‏% Ů? Ů‘Ů° oŮ? VŮ? ‍إ‏0Ů? % Ů?Ů‘ ] ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ kR( ‍ ب‏ Ů? ‍ ْا‏kRŮ? "Ů’ T Ů?Ů‘ kRŮ? /ŮŽ 5ŮŽ 8Ů? Ů’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 8ŮŽ T Ů? R( "Ů’ T ŮŽ ( ,ŮŽ Ů’H8ŮŽ %Ů’ &Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮˆ ْا‏:Ů? Ů? T ‍َان ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن ŮŽ Ů?; Ů? ا‏ ŮŽ 8Ů? ^Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ @Ů? 5ŮŽ Ů? XŮ’ Ů? IŮŽ k8( Ů‘Ů° ‍ا‏ Ů?* ) Ů’ Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا‏+ Ů? Ů’U ŮŽ ‍ َن اَ ْن‏7Ů? FŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?@ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹS € Ů° 8ŮŽ !ŮŽ AŮ’ Ů? 0 Ů? %Ů’ ;Ů? Ů’ Ů? ]
127. Senden, kadÄąnlarla ve evlilikte çĹkabilecek sorunlarÄąn çÜzĂźmĂźyle ilgili daha ayrÄąntÄąlÄą açĹklama yapmanÄą istiyorlar. De ki: “Allah, size onlar hakkÄąnda gerekli açĹklamayÄą aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki 128. ayette yapacak. Nitekim bu Kitapta size daha Ăśnce bildirilen (4. Nisa: 1–6) ayetlerde, Allah tarafÄąndan belirlenmiĹ&#x; miras, mehir ve benzeri haklarÄąnÄą vermeksizin kendileriyle evlenmek istediÄ&#x;iniz sorumluluÄ&#x;unuz altÄąndaki yetim kÄązlar hakkÄąnda Ĺ&#x;iddetli uyarÄąlar yapÄąlmÄąĹ&#x; ve yardÄąma muhtaç kimsesiz çocuklarla ilgili açĹklama yapÄąlarak, yetimlere karĹ&#x;Äą adaleti gĂśzetmeniz gerektiÄ&#x;i bildirilmiĹ&#x;ti.â€? ﴞ٥٢٧﴿ &! Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ E ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ A( ŮŽ Q( Ů? ‍ا ŮŽ ŮŽ^ َن‏ Ů?Ů’a O hâlde, bu ĂśÄ&#x;Ăźtlere kulak verin. UnutmayÄąn ki, her ne iyilik yaparsanÄąz, Allah onu mutlaka bilmektedir ve mĂźkâfatÄąnÄą elbette verecektir. Sorunuzun asÄąl cevabÄąna gelince: Ů’ R a †Ů? AŮ’ =Ů?Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 Ů‹ AŮ’ ?Ů? &ŮŽ @Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ŮŽ AŮ? =Ů’ 1Ů? ‍ اَ ْن‏G&ŮŽ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ř‏ ŮŽ ‍ا ŮŽ اَ ŮŒŘŠâ€Ź Ů’ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů?ن‏ Ů? 5Ů? @ŮŽ AŮ? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? BŮŽ Ů‹ ŮŽ Ů’ Ů?‍ ًزا اَ Ů’Ůˆ ا‏ ŮŽ UŮŽ # Ů? vŮŽŮŽ R l‍ا‏ ŮŽ Ů’ ‍ ŮŽ Ů?ت‏HŮ? 'Ů’ Ů?â€ŤŮŒ ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 EŮ’ a Ů?Ů‘ ˆ †َ0 Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ Ů? Ů’Ů? 5I‍ا‏ 128. EÄ&#x;er bir kadÄąn, kocasÄąnÄąn kĂśtĂź tutum ve davranÄąĹ&#x;Äąndan rahatsÄązlÄąk duyar veya kendisine yeterince ilgi gĂśstermediÄ&#x;inden Ĺ&#x;ikâyetçi olursa, karÄą kocanÄąn kendi aralarÄąnda anlaĹ&#x;arak taraflardan birinin veya her ikisinin bazÄą haklarÄąndan vazgeçmek suretiyle karĹ&#x;ÄąlÄąklÄą fedakârlÄąklarla bir çÜzĂźme ulaĹ&#x;malarÄąnda her ikisine de gĂźnah yoktur. Yahut bir kadÄąn, kocasÄąnÄąn kĂśtĂź tutum ve davranÄąĹ&#x;Äąndan rahatsÄązlÄąk duyar veya onun, diÄ&#x;er hanÄąmlarÄąna daha fazla ilgi gĂśstererek kendisini ihmal edeceÄ&#x;inden korkarsa, bazÄą haklarÄąnÄą kumasÄąna terk ederek kocasÄąyla anlaĹ&#x;masÄąnda her ikisine de gĂźnah yoktur. ÇßnkĂź belli Ĺ&#x;artlarda anlaĹ&#x;Äąp barÄąĹ&#x;mak, geçimsizliÄ&#x;e dĂźĹ&#x;Ăźp boĹ&#x;anmaktan daha iyidir. UnutmayÄąn ki, kÄąskançlÄąk ve bencillik insanÄąn doÄ&#x;asÄąnda vardÄąr. ﴞ٥٢٨﴿ ‍ًا‏E7( a ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽ^ َن‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ Ů?; ا‏8ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? % Ů? Ů’ Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏
Ey müminler! Eşlerinize güzellikle davranır ve onların haklarını çiğnemekten kaçınırsanız, bunun mükâfatını mutlaka göreceksiniz. Hiç şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. G َ U ا َ ْ َ ِ) ُ ا,ْ َ ا اَ ْنG,! ِ َواِ ْن0 ;َ Aَ ّ ,َ &ُ ْ ^َ :َ ُروCَ 8َ Rَ oِ !ْ &َ ْاoَ ّ ^ُ اAُ !&( َ vََ R "ْ 8ُ ?ْ َ ' َ ْ َ ِء َو% ِّ + ُ ( 8َ %ْ َ ْ َ َو ﴾١٢٩﴿ &! َ ّٰ ِ ّ َنRَ ُ; ا8َ ّ َ ُ ا َوAِ =ْ ُ ً '( ُ ًرا َرFَ ا َ^ َن
129. Gerçi birden fazla kadınla evlendiğiniz takdirde, ne kadar isteseniz de, eşleriniz arasında her birine hak ettiği ilgi ve şefkati gösterme konusunda tam olarak adaleti sağlayamazsınız. O hâlde, birden fazla kadınla evliliğin omzunuza yükleyeceği sorumluluğun bilincinde olun. Eşleriniz arasında tam olarak adaleti sağlayamasanız bile, hiç değilse bütün ilginizi içlerinden birine yöneltip de, diğerini tamamen ihmal etmeyin! Eğer elinizden geldiğince yanlışlarınızı düzeltir ve günaha düşmekten titizlikle sakınıp korunursanız, bilin ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. ﴾١٣٠﴿ &! ُ ّٰ َو َ^ َنQ0 ( 8ِ ,َ َ ْ ِ v ^ُ ا ُ ّٰ ِ Jْ 1ُ Vَ َ ّ َ 8َ 1َ َواِ ْن َ ,ً ا ً T( ' ِ ا َو 130. Toplumun temel taşı olan ailenin parçalanmasını, bir yuvanın yıkılmasını engellemek için bütün tedbirler alınmalıdır. Fakat boşanmaktan başka çare kalmadığı anlaşılmışsa, evliliği zorla devam ettirmenin de bir anlamı kalmaz. Bu durumda, eşler birbirlerini incitmeden, güzellikle evliliği sona erdirip ayrılacak olurlarsa, Allah o engin lütfu sayesinde, her ikisinin de kimseye muhtaç olmadan geçinmelerini sağlayacaktır. Unutmayın ki, Allah lütuf ve merhamet bakımından sınırsızdır, her konuda yerli yerince hüküm verendir. َ ْ kRِ َ ات َو ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ ب َ ّ kRِ َ ُ^ ْ" اَ ِن ا ّ َ ُ; ا1َ ّ ِ ْ" َواT ِ ّٰ ِ َو ِ َ &ٰ % ا َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ اUَ !ْ ?َ ّ ض َو َ َ; ْ) َو 0 ِ ْرIا ا َ0 ّٰ 131. Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ındır. Gerçek şu ki, hem sizden önce Kitap verilen Hristiyan ve Yahudilere, hem de size, “Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayatınıza yön vererek her türlü günah ve kötülüklerden titizlikle sakının!” diye emretmişizdir. َ ْ kRِ َ ات َو َ ّ kRِ َ ﴾١٣١﴿ ' (&! ً)ا ِ ّٰ ِ ِ ّ َنRَ ُ ُ واTْ َ َواِ ْن ِ َ &ٰ % ا ُ ّٰ ض َو َ^ َن َ ! Uِ Fَ ا ِ0 ْرIا
Eğer bunca nimetlere karşılık nankörce davranıp O’nun ayetlerini inkâr edecek olursanız, bir kez daha söyleyelim; göklerde ve yerde
var olan her Ĺ&#x;ey yalnÄązca Allah’ĹndÄąr ve Allah, hiçbir Ĺ&#x;eye muhtaç deÄ&#x;ildir, bilakis O’nun lĂźtuf ve inayetine muhtaç olan sizlersiniz. O ise, zatÄąyla ĂśvĂźlmeye ve Ĺ&#x;Ăźkredilmeye lâyÄąk olandÄąr. ŮŽ Ů’ kRŮ? ŮŽ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ kRŮ? ŮŽ ﴞ٥٣٢﴿ v! Ů? Ů‘Ů° Ů? ] Ů° ^ŮŽ ‍؜ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ ^( ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ 0 Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏
132. Evet, Ĺ&#x;u hakikati tĂźm ruhunuza, tĂźm benliÄ&#x;inize nakĹ&#x;etmelisiniz: GĂśklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah’ĹndÄąr ve her konuda gĂźvenilir bir vekil olarak Allah yeter! ŮŽ Ů‘ @ŮŽ 1Ů?Ů‘ َ‍ Ů’" ا‏T Ů? 7Ů’ :Ů? CŮ’ 1Ů? Ů’ ﴞ٥٣٣﴿ ‍ Ů‹ ا‏1)( VŮŽ /ŮŽ Ů? ‍] ٰذ‏AŮ° ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů’ Ů?ت‏1ŮŽ ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 1ŮŽ ‍اŮ? ْن‏ Ů? Ů‘Ů° ‍َ ŮŽŮˆ ŮŽ^ َن‏0 1 ( a Ů? U ‍ا‏ 133. Ey insanlar, eÄ&#x;er Allah dilerse, sizi yok edip yerinize baĹ&#x;kalarÄąnÄą getirebilir! Allah’Ĺn kudreti buna elbette yeter. Ů° Ů’ ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ Ů?Ů‘ ‍ا َ„ ŮŽ ا Ů?ب‏ Ů?Ů‘ ‍اب‏ ﴞ٥٣٤﴿ ‍ًا‏c E=( ŮŽ ,! Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U,ŮŽŮ? R !ŮŽ 5Ů’ ) ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍؊ ŮŽŮˆ ŮŽ^ َن‏0Ů? ŮŽ a ŮŽ ŮŽ „َ )Ů? 1 ( 1Ů? ‍َ Ů’ ŮŽ^ َن‏ Ů? I‍ا‏ Ů‹ &( ŮŽ ‍ا‏ 134. O hâlde, kim bu dĂźnyanÄąn nimetlerini istiyorsa, Allah’a yĂśnelsin ve çaÄ&#x;rÄąsÄąna kulak versin. ÇßnkĂź hem bu dĂźnyanÄąn, hem de âhiretin nimetleri Allah’Ĺn katÄąndadÄąr. Allah her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, her Ĺ&#x;eyi gĂśrendir. Ä°Ĺ&#x;te, bu nimetleri elde etmenin yolu: G AŮ° Ů’ ŮŽ ‍ Ůˆâ€Ź ŮŽ Ů? % ŮŽM ( ŮŽ VŮ’ ŮŽI‍ Ů? ŮŽŮˆ ْا‏1ŮŽŮ’ ) Ů? ‍ Ů’" اَ Ů?Ůˆ ْا ŮŽ ا‏T ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ (ا‏VŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ‍ اŮ? ْن‏+ Ů’ 5 ‍ا‏ ] Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ا َإ‏G)ŮŽ @ŮŽ qŮ? €Ů? %Ů’ ;Ů? Ů’ Ů? + Ů? Ů? 1ŮŽ
&ŮŽ @Ů? Ů? ] Ů° ‍َ اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° R ‍ًا‏E;ŮŽ( R ‍ “! اَ Ů’Ůˆâ€ŹUŮ? FŮŽ Ů’ T
135. Ey iman edenler! Kendinizin, ana babanÄązÄąn ve diÄ&#x;er dost ve akrabalarÄąnÄązÄąn aleyhine bile olsa, Allah için gerçeÄ&#x;e Ĺ&#x;ahitlik ederek adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun! DavacÄąlar ister zengin, ister fakir olsun, ne zengine dalkavukluk etmek, ne de fakiri kayÄąrmak için adaletten ayrÄąlmayÄąn! Zira zengin de olsa fakir de olsa, Allah her ikisine de sizden daha yakÄąndÄąr. DolayÄąsÄąyla, onlarÄąn hakkÄąnÄą sizden daha iyi gĂśzetir. ﴞ٥٣ټ﴿ ‍ًا‏E7( a ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽ^ َن‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ ا‏l Ů? Ů? ,Ů’ Ů? ‍ا اَ Ů’Ůˆâ€ŹG r Ů? AŮ’ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ M Ů? )Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ى اَ ْن‏G Ů° @ŮŽ ‍ ا ْا‏,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ vŮŽŮŽ R
O hâlde, sakÄąn keyfinize uyup doÄ&#x;ruluktan sapmayÄąn! ÇßnkĂź Ĺ&#x;ahitlik ederken gerçeÄ&#x;i çarpÄątÄąr ya da Ĺ&#x;ahitlikten kaçĹnarak yĂźz çevirecek olursanÄąz, bunun cezasÄąnÄą mutlaka gĂśrĂźrsĂźnĂźz. UnutmayÄąn ki, Allah yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. Ama hakiki adaleti, ancak hakiki imana sahip bir toplum gerçekleĹ&#x;tirebilir. Bunun için de, iman ettim diyerek iĹ&#x;in peĹ&#x;ini bÄąrakmamalÄą, her Kur’an okuyuĹ&#x;unuzda âdeta yeniden iman ederek ruhunuzdaki heyecanÄą daima canlÄą ve diri tutmalÄąsÄąnÄąz:
ŮŽ ŮŽ G Ů’ Ů’ Ů° Ů° Ů° Ů‘ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ Ů’ Ů? ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ب ا‏ 8 T ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź Q ‍ع‏ ] A ‍ل‏ Z 5 ‍ي‏ C ‍ا‏ ‍ ب‏ 8 T ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź Q ‍ع‏ â€ŤŮˆâ€Ź
‍ ا‏ U ‍ا‏ ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C Ů? Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( ( ( ( Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? oŮ?0 7Ů’ VŮŽ
136. Ey iman sahibi olduÄ&#x;unu iddia edenler! Allah’a, Elçisine ve gerek Elçisine indirdiÄ&#x;i bu Kitaba, gerek daha Ăśnce indirmiĹ&#x; olduÄ&#x;u diÄ&#x;er Kitaplara gerçek anlamda ve yeniden iman edin! G AŮ° ‍ Ůˆâ€Ź Ů’ Ů’ Ů° ŮŽ Ů? ﴞ٥٣ٌ﴿ ‍! Ů‹)ا‏,( ŮŽ IŮ‹ vŮŽ l I‍ا‏ ‍م‏ ! ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź Q A ‍ع‏ â€ŤŮˆâ€Ź Q 7 8 ^ â€ŤŮˆâ€Ź Q 8 T [ ŮŽ oŮŽ Ů‘ l ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R Ů? a Ů’ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ( Ů? Ů? Ů? ŮŽ ( Ů? Ů? ŮŽ ( Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů’ Ů? TŮ’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ĺžunu iyi bilin ki, her kim Allah’Ĺ, meleklerini, kitaplarÄąnÄą, elçilerini ve âhiret gĂźnĂźnĂź inkâr ederse, gerçekten derin bir sapÄąklÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x; demektir! Ve her ne pahasÄąna olursa olsun, inancÄąnÄązdan asla taviz vermeyin: Ů? 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ ا Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ازْ َدا Ů?ŘŻŮˆŘ§ Ů?^ Ů’ Ů‹ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ا Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ٰا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ "Ů’ @Ů? 1ŮŽ )Ů? @Ů’ !ŮŽ Ů? IŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹJŮ’ !ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? T ﴞ٥٣٧﴿ v! 0 Ů‹ 7( ŮŽ
137. Ä°mana erdikten sonra yeniden inkâra saplanan, sonra yine iman edip tekrar inkâr eden ve bununla da kalmayÄąp, MĂźslĂźmanlara karĹ&#x;Äą mĂźcadeleye giriĹ&#x;erek inkârcÄąlÄąkta iyice azÄątanlara gelince; Allah tĂśvbe etmedikleri sĂźrece onlarÄą ne baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layacak, ne de doÄ&#x;ru yola iletecektir. Zaten bĂśyle kimseler, ĂślĂźm belirtilerini gĂśrĂźp hayattan tamamen Ăźmit kesmedikçe tĂśvbe etmezler. O hâlde: ŮŽ ;( RŮ? UŮŽ &Ů? ‍ Ů? ْا‏ ﴞ٥٣٨﴿ *
&! Ů‹ ( َ‍ا Ů‹ ا‏CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ Ů‘ َن‏+ Ů?Ů‘ ŮŽ 138. Bu ikiyĂźzlĂźlere Ĺ&#x;u acÄą haberi mĂźjdele: Onlar için can yakÄącÄą bir azap var! ŮŽ â€ŤŮˆ َن ْا‏CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ0 U( Ů? XŮ’ &Ů? â€ŤŮˆŮ† ْا‏
0 ,! Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ َ؊‏ZŮŽ Ů‘ ,Ů? ‍ Ů? Ů‘ َن ْا‏RŮŽ ‍ َ؊‏ZŮŽ Ů‘ ,Ů? ‍ Ů?" ْا‏:Ů? )ŮŽ Ů’U Ů? ‍ َن‏JŮ? 8ŮŽ 7Ů’ 1ŮŽ َ‍ ا‏+ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů? Ů’ Ů?د‏G!ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ اَ Ů’Ůˆâ€Ź1 ( RŮ? T Ů‹ &( # ﴞ٥٣ي﴿
139. ÇßnkĂź onlar, mĂźminleri bÄąrakÄąp kâfirleri kendilerine dost ediniyorlar. OnlarÄąn yanÄąnda yer almakla izzet ve Ĺ&#x;eref kazanacaklarÄąnÄą mÄą umuyorlar? Ä°nkârcÄąlarla dost olup onlarÄąn hayat tarzÄąnÄą, kÄąlÄąk kÄąyafetini, kĂźltĂźrĂźnĂź taklit etmekle Ĺ&#x;eref ve onur kazanacaklarÄąnÄą, ĂźstĂźnlĂźk elde edeceklerini mi sanÄąyorlar? Ne kadar da yanÄąlÄąyorlar! ÇßnkĂź izzet ve Ĺ&#x;eref, tamamen ve yalnÄązca Allah’a aittir. O hâlde, gerçek anlamda onur kazanmak isteyenler, yalnÄązca Allah’a kul olmalÄądÄąrlar. Kâfirlerde onur aramak Ĺ&#x;Ăśyle dursun, gerekirse onlarla birlikte oturmaktan bile sakÄąnmalÄądÄąr:
ُ !ْ Aَ َ َلZَ ّ 5َ )ْ Vَ َو "ْ @ُ ,َ َ ُ)وا,ُ ;ْ َ vََ R @َ ِ ُاZَ @ْ 8َ %ْ 1ُ َ ُ ِ َ@ َوTْ 1ُ ا ِ ّٰ ت ِ 1َ ْ" ٰا8ُ ,ْ &ِ َ ب اَ ْن اِ َذا ِ ْاkRِ "ْ T ِ 8َ T
ُ 5َ ّ ِه اb ( ِEْ Fَ 1 "0 ْ @ُ Aُ yْ ِ ْ" اِ ًذاT ٍ )( ' ُ iُ 1َ ]8ّٰ ' َ kR( اl َ 140. Allah Kitapta, yani daha önce vahyettiği ayetlerde (6. En’âm: 68) size şu hükmü göndermişti: Kâfirlerle oturduğunuz bir mecliste, Allah’ın ayetlerinin inkâr edilip alaya alındığını duyarsanız, onlar bu sözleri bırakıp başka bir konuya geçinceye kadar, —şayet bir zorlama söz konusu değilse— bunu yapanların yanından ayrılın, onlarla birlikte oturmayın; yoksa inkârcıların bu saygısızca davranışı karşısında tepkinizi göstermediğiniz için siz de onlar gibi olursunuz! Bu dünyada onlarla birlikte olan, âhirette de onlarla beraber olacaktır. َ َو ْا+ َ ;( Rِ Uَ &ُ ِ ُ ْا# ﴾١٤٠﴿ *
,! ّٰ اِ ّ َن َ "َ Uَ ّ @َ # َ kR( َ 1 ( Rِ T َ َ ا ً &( #
Nitekim Allah, bütün ikiyüzlüleri ve kâfirleri cehennemde bir araya toplayacaktır. G ُ Vَ ا ْ َ َ َ َ ُ ُ ُ َ ِ ْن َ^ َنRَ "M ْ T ُ ِ َ ّ َ ُ= َنwَ 1َ َ 1C( َ ّ َا ْ َ S! = 5 1 R
T A ن
^ ن ا و " T , T 5 " ا ا ِ ّٰ َ ِ ٌ ْ8َR "ْ T َ ْ ْ َ ْ ِ َ َ َ َ * ٌ ( b (ِ ِ ُ ,ْ Uَ &ْ 5َ ْ" َوT ُ !ْ Aَ َ ْ ِ ْذ8َ %ْ 5َ "ْ َ َ ا اG ُ Vَ َ0 U( ِ Xْ &ُ ْ" ِ َ ْاT + 141. Dikkat edin; bu ikiyüzlüler, başınıza gelecekleri görmek için sizi dikkatle izlerler; eğer size Allah’tan bir zafer nasip olsa, ganimetten pay almak için: “Biz de sizinle beraber değil miydik?” derler. Fakat inkâr edenler inananlara karşı bir zafer kazanacak olsalar, bu kez de onlara dönüp: “Biz sizi Müslümanlara karşı savunup üstün gelmenizi sağlamadık mı? Siz dışarıdan vururken, biz kaleyi içten fethetmedik mi?” derler. ُ Uَ !ْ َ "ُ T ُ ْ 1َ َ ِ0 &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ "ْ T ُ ّٰ R Fakat kelime-i şehâdet getirdikleri sürece, onlara zahiren Müslüman muamelesi yapmalısınız. Allah, Diriliş Günü aranızda nihai hükmünü verecektir. َ Aْ ِ ا َ U( ِ Xْ &ُ ] ْاAَ َ َ 1 ( Rِ T ﴾١٤١﴿ v! ُ ّٰ oَ ,َ xْ 1َ ْ َ َو c ً 7( َ +
Korkmayın, müminler üzerine düşeni yaptıkları takdirde, Allah inkâr edenlerin inananlara karşı sürekli bir üstünlük kazanmalarına asla fırsat vermeyecektir!
İkiyüzlülere gelince: َ ّ َنsrُ اG َ 1ُ ]* ٰ % َ ;( Rِ Uَ &ُ اِ ّ َن ْا َ ّ ] َ ِ ا اG ُ Vَ " َواِ َذاM ْ @ُ ُ ِدa Iَ س َو ّٰ ِد ُ َنiَ 1ُ + َ َ :ُ ا َ َو َ U ا َ ^ُ ُ اVَ ِةAٰ = ا ﴾١٤٢﴿ v! َ ّٰ ُ^ ُ و َنCْ 1َ b ً A( Vَ Iَ ّ ِا ا 142. Münafıklar, güya Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Yani Allah’ı kandırmaları mümkünmüş gibi davranırlar. Oysa gerçekte Allah onları hak ettikleri inkâr bataklığına sürükleyerek aldanışa sürüklemektedir. Yani aldanan biri varsa, o da ancak münafıklardır, fakat bunun farkında değiller. Onlar namaza kalkarken, sırf insanlara gösteriş yapmak amacıyla, üşene üşene kalkarlar ve Kur’an’ı çok az okur, Allah’ı çok az anarlar. َ ْ َ + َ ( Cَ ْ Cَ ُ ﴾١٤٣﴿ v! ً 7( َ Qُ َ )َ xِ َ ْ Aَ Rَ ا ُ ّٰ oِ Aِ ْH1ُ ْ َ ء َو0ِ IG َ \Xُ G ٰ: ] ٰ ِ اIG َ ِء َوIG َ \Xُ G ٰ: ] ٰ ِ اIG َ / َ ِ ٰذ+ 143. İç dünyaları karmakarışıktır. Menfaat, kibir, inatçılık gibi duyguları onları inkâra sürüklerken, vicdanları Kur’an’ın apaçık mucize olduğunu haykırır durur! İman mı etsinler, inkâr mı; bu ikisi arasında sürekli bocalayıp dururlar. Bu yüzden, Müslümanlarla kâfirler arasında tercih yapmakta zorlanırlar, ne onlara, ne de bunlara tam olarak bağlanırlar. Allah, yaptıkları kötülükler yüzünden onları saptırmıştır. Allah kimi saptırmışsa, ona asla bir çıkış yolu bulamazsın! O hâlde: َ وا ْاCُ iِ 8َ ّ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ُ !ْ Aَ َ َ0 U( ِ Xْ &ُ ون ْا "ْ T ِ ّٰ ِ اAُ ,َ xْ َ ُ)و َن اَ ْن1 ( ُ َ ا+ ِ َء ِ ْ ُدG!َ ِ َ اَ ْو1 ( Rِ T ﴾١٤٤﴿ Uً !7( ُ 5ً َ Aْ ُ 144. Ey iman edenler! İnananları bırakıp da, Allah’ın ayetlerini inkâr eden münafık ve kâfirleri başınıza yönetici ve dost edinmeyin! Böyle yaparak, kendi aleyhinizde Allah’a açık bir delil mi vermek istiyorsunuz? Elbette istemezsiniz, değil mi? Çünkü kâfirleri dost edinmek, münafıklığın açık bir delilidir ve bunun cezası da çok şiddetlidir: َ ّ kRِ + َ ْ ا ) ْر ِك َ ّ َ ِ oِ َ ْ Iا َ ;( Rِ Uَ &ُ اِ ّ َن ْا ﴾١٤٥﴿ * ًاE=( 5َ "ْ @ُ َ )َ xِ َ ْ َ ر َو ِM U ا 145. Gerçek şu ki, ikiyüzlüler kâfirlerin en kötüsü olduklarından, cehennemin en aşağı tabakasına atılacaklar ve sen bile, ey Muhammed, onlara bir kurtarıcı, bir yardımcı bulamayacaksın!
َ0 U( ِ Xْ &ُ َ َ ْا/َ [ِ G ٰ \ ُوRَ ا ِ ّٰ ِ "ْ @ُ Uَ 1 ُ= ا (دAَ ْaَ َوا ِ ّٰ ِ َ= ُ& ا8َ ا ْ ُ ا َوAَ ?ْ َ َ َ ُ ا َوا1C( َ ّ اIَ ّ ِا ِ X1ُ َو َ ْ َف+ ُ ّٰ ْت َ U( ِ Xْ &ُ ْا ﴾١٤٦﴿ &! ً d( َ ً ا#ْ َ ا+
146. Ancak ikiyüzlülükten vazgeçerek tövbe edenler, hatalarını telâfi edip durumlarını düzeltenler, Allah’a yürekten boyun eğerek Kur’an’a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız Allah için yaşayanlar hariç. Çünkü bunlar, inananlarla beraberdirler ve Allah, inananlara büyük bir ödül bahşedecektir! َ qَ ْ" اِ ْنT ُ ِ اCَ ,َ ِ ا ﴾١٤٧﴿ &! ُ ّٰ " َو َ^ َن0 ْ 8ُ ْU َ ْ ُ ْ" َو ٰاT ُ ّٰ oُ ,َ ْ 1َ َ ً A( َ ِ^ ً اqَ ا 147. Öyle ya, siz Rabb’inizin nimetlerine şükredip O’nun ayetlerine inandıktan sonra, Allah sizi ne diye cezalandırsın ki? Elbette cezalandırmaz! Çünkü Allah, iyilik ve teşekkürlerin karşılığını cömertçe verendir, her şeyi bilendir. O hâlde, kötü davranışlardan ve çirkin sözlerden uzak durun! G ُّ ِ َ @ْ xَ ا ْا ُ ْ َ Iَ ّ ِ ِء ِ َ ْا َ; ْ ِل ا%
ُّ ِ 1ُ Iَ ﴾١٤٨﴿ &! ُ ّٰ َ" َو َ^ َن0 Aِ } ُ ّٰ S ً A( َ ,! ً &( َ ا 148. Allah, çirkin ve kırıcı sözlerin konuşulmasını, hele bunların açıkça söylenmesini sevmez, ancak haksızlığa uğrayan kimse hariç. Çünkü zulüm ve haksızlıktan canı yananların, zalimlere karşı feryat ile beddua etmeleri, hatta aynen karşılıkta bulunmaları suç değildir. Ayrıca, insanların kusurunu, günahını açığa vuran ve normal şartlarda dedikodu sayılan bazı sözlerin de, bir kimsenin kötülüğünden sakındırmak veya bir şahit olarak olayı anlatmak gibi meşru sebeplerle söylenmesi günah değildir. Unutmayın ki, Allah her şeyi iştendir, bilendir. Bununla birlikte, sabredip efendice davranmanız, —zulmün devamına sebep olmadığı takdirde— elbette daha güzeldir: G ُ ْ َ ُ ا,ْ َ ْ ُ ُه اَ ْوi ُ ًا اَ ْوEْ a ﴾١٤٩﴿ ً ا1)( Vَ ا َ َ^ َن َ ُ ا ّٰ ِ ّ َنRَ ٍء َ ُ)وا7ْ ُ اِ ْن 149. Açık veya gizli bir iyilik yaptığınızda ya da size yapılan bir kötülüğü bağışladığınızda, bilin ki, Allah da sizi affedecektir. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok kudretlidir. Ancak şu kimseler bağışlanmayı hak edemezler: Q( Aِ ُ َو ُر ِ ّٰ ِ ُ ُ و َنTْ 1َ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن ا 150. Gerçek şu ki; 1-Allah’ı ve elçilerini tümüyle inkâr eden tanrı tanımazlar, materyalistler, ateistler,
َ ْ َ اVُ ِّ َ 1ُ ُ)و َن اَ ْن1 ( 1ُ َو Q( Aِ ُ ا َو ُر ِ ّٰ + 2-Allah’a inanmakla birlikte, Allah’ın kâinatı yaratıp onu başıboş bıraktığını, insan hayatına müdahale etmediğini iddia eden, vahiy ve Peygamberlik gerçeğini inkâr ederek Allah ile elçileri arasında ayrım yapmak isteyenler, ٍ ,ْ 7َ ِ ُ ِ Xْ 5ُ ُ; ُ َن1َ َو *ٍ ,ْ 7َ ِ ُ ُ Tْ 5َ َو
3-Ve “Biz Allah’a, elçilerine, kitaplarına, meleklerine ve âhiret gününe iman ederiz, fakat Son Elçi’yi ve Kur’an’ı kabul etmeyiz. Yani Peygamberlerin bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz!” diyen Hristiyanlar ve Yahudiler, َ ْ َ واCُ iِ 8َ ّ 1َ ُ)و َن اَ ْن1 ( 1ُ َو ﴾١٥٠﴿ * v! ً 7( َ /َ ِ ٰذ+ 4-Ve “Biz Tanrının varlığını veya yokluğu asla bilemeyiz; zaten bu konu bizi ilgilendirmez.” diyen şüpheciler ve bazen imana, bazen de inkâra meylederek bunlar arasında bir yol tutturmak isteyen ikiyüzlüler var ya; َ Aْ ِ 5َ )ْ 8َ ْ َ َواM ; ' َ ُ" ْا:ُ /َ [ِ G ٰ \اُو ﴾١٥١﴿ Uً !@( ُ ً اCَ َ َ 1 ( Rِ T َ ُ و َنRِ T
151. İşte bunlar, gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Ve kâfirler için, alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Buna karşılık: G ٰ ْ @ ْ" اُوU )'َ ا+ َ ٰ ّ َوا َ َ ْ ٰ َ ُ َ َ ُ ًراFَ ا ْ X 1 ف / [ ا V 1 " و Q A ر و
ا U ا 1 C ِ ّ ْ ْ \ ( ٍ ( ( ّ ُ ّٰ " َو َ^ َن0 ْ :ُ َر# ُ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ُ ُ!@ ْ" ا ُ ُ ُ ُ ُ ِ ِ ِ ﴾١٥٢﴿ c &! ً '( َر
152. Allah’a ve bütün elçilerine —aralarında hiçbir ayrım gözetmeden— iman eden gerçek müminlere gelince; Allah onların mükâfatını elbette verecek ve bundan önce işledikleri günahlarını affedecektir! Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Bu merhamete nail olmak dururken; َ ّ َ ِ ً 8َ ^ِ "ْ @ِ !ْ Aَ َ ّ َل ِءG&َ % ا ِ ْاoُ ْ:َ ا/َ Aُ َ %ْ 1َ ِ 8َ T ِ َ ُ ب اَ ْن 153. Kitap Ehli, —özellikle de Yahudiler— senin hak Peygamber olduğunu gayet iyi bildikleri hâlde, sırf işi yokuşa sürmek için, gökten kendilerine ayrıcalık tanıyan özel bir kitap indirmeni istiyorlar. Ne küstahça bir davranış! G ٰ ُ ََ; ْ) َ َ ُ اR ُ ِ ُ ;َ ِ = ا َ ّ "ُ @ُ ْ Cَ a "M ْ @ِ &ِ Aْ d َ َ Rَ ْ@ َ ًة# َ ّٰ 5َ ا اَ ِرG ُ ;ََ R /َ ِ ] اَ ْ^ َ َ ِ ْ ٰذ َ ا Onların övünerek izinden gittikleri ataları da, vaktiyle bundan daha büyüğünü Musa’dan istemiş, “Allah’ı bize açıkça göster!” diye
tutturmuşlardı. Bunun üzerine, zalimlikleri yüzünden onları o müthiş yıldırım çarpıvermişti. G َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ oَ xْ ,ِ وا ْاCُ iَ َ ّ ُ ّ َ" ا
Uً !7( ُ 5ً َ Aْ ُ ] ٰ ُ Uَ !ْ َ َو ٰا/Mَ ِ َ ْ ٰذ5َ ْ َ ,ََ R ت ُ Uَ !ِّ 7َ َء ْ ُ@ ُ" ْا# ﴾١٥٣﴿
Ayrıca onlar, kendilerine hakikati gösteren apaçık mucizeler gelmiş olmasına rağmen, buzağıyı ilâh edinmişlerdi. Yine de bütün bunları affetmiş ve onları eğitip örnek ve öncü bir toplum yapması için Musa’yı ilâhî vahiy gibi üstün bir yetki ve güç ile donatmıştık. Fakat bunun kıymetini bilemediler. "ْ @ِ Vِ َy!&( ِ ُ@ ُ" ا ُّ َرVَ َْ R Uَ ,َْ Rَو َر 154. Yine bir zamanlar kendilerinden söz almak üzere, antlaşmayı bozdukları takdirde doğabilecek vahim sonuçları belleklerinde hep canlı tutmaları için Sina dağını tepelerine yıkılacakmış gibi kaldırmıştık. Fakat yine de sözlerinde durmadılar. ً)اxَ ّ ُ ب ُ َ ُ@ ُ" ادUَ Aْ Vُ َو َ 7َ ا ْاAُ aْ
Yine bir defasında onlara, “Şu ele geçirdiğiniz şehrin kapısından kibir ve çalımla değil, secde ederek, yani ilâhî hükümlere boyun eğerek, alçakgönüllü ve saygılı bir şekilde girin!” demiştik. Fakat emrimizi alaya aldılar. ً !A( Fَ Vً َy! ( "ْ @ُ ْU ِ 5َ Cْ a َ ّ kRِ ُ)وا,ْ َ Iَ "ْ @ُ َ Uَ Aْ Vُ َو ﴾١٥٤﴿ d َ َ َواB ِ 7ْ % ا Ve yine onlardan, “Cumartesi günü çalışmama yasağını çiğnemeyin!” diyerek kesin bir söz almıştık. Fakat bunu da hiçe saydılar. َ ْ "ُ @ِ Aِ ْ8Vَ ا َو ِْ َJ ِ َءG!َ 7ِ 5ْ Iا oْ َ ِ ّٰ ت ِ 1َ ٰ ِ "ْ :ِ ِ ْ ^ُ ُ@ ْ" َوVَ َy! ( "ْ @ِ Hِ ;ْ 5َ &َ 7ِ Rَ ٌ0 Aْ Fُ Uَ ُ Aُ Vُ "ْ @ِ ِ ْ Vَ ' ٍ ّ َو َ E َ ُ ِ @َ !ْ Aَ َ ا ﴾١٥٥﴿ u v! ً A( Vَ Iَ ّ ِ َن اUُ ِ Xْ 1ُ vََ R "ْ :ِ ِ ْ T ُ ّٰ َ 7َ p 155. İşte bunlar sözlerinden döndükleri, Allah’ın ayetlerini inkâr ettikleri, haksız yere Peygamberleri öldürdükleri ve hakikat karşısında inatla direnip, inananlarla güya alay ederek, “Size ve söylediklerinize karşı kalplerimiz kapalıdır, ne dediğinizi anlamıyoruz. Sizin yol göstericiliğinize de ihtiyacımız yoktur!” dedikleri için cezayı hak etmişlerdir. Evet, apaçık hakikati inkâr ettikleri için, Allah gerçekten de kalplerini mühürlemiştir! Bu
yüzden, ne kadar da zayıf ve çürük bir imana sahiptirler ve içlerinden gerçek anlamda iman edenlerin sayısı çok azdır. ُ ِ َو ﴾١٥٦﴿ *
&! ً d( َ 5ً 8َ @ْ ُ "َ 1َ ْ َ ]Aٰ َ "ْ @ِ ِ ْ Vَ ْ" َو:ِ ِ ْ T 156. Ayrıca, daha önceki Peygamberleri inkâr ettikleri ve Meryem gibi iffet timsali bir mümineye, ağza alınmayacak çirkin bir iftira attıkları için, َ ُ َ" َر1َ ْ َ َ ا ا ِM ّٰ ل ْ ]%! َ ( ! َ %( &َ ْاUَ Aْ 8َ Vَ 5َ ّ ِ ْ ِ ِ@ ْ" اVَ َو
157. Ve hiç sıkılmadan, “Biz, Allah’ın elçisi olduğunu iddia eden Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük!” dedikleri için belâlarını verdik! "0 ْ @ُ َ Qَ 7ِّ qُ ْ T ِ ٰ ُه َو7ُ Aَ ?َ َ ُه َوAُ 8َ Vَ َ َو Aslında onlar İsa’yı ne öldürebildiler, ne de çarmıha gerdiler; fakat İsa diye çarmıha gerdikleri, onu Romalılara ihbar eden ikiyüzlü Yahuda İskariyot’tan başkası değildi. Çünkü bu hain, ilâhî bir yardım ve mucize eseri olarak, onların gözlerine İsa’ya benzer gösterildi. Bu yüzden askerler İsa’yı değil, tıpatıp ona benzetilen bu adamı yakalayıp götürdüler. َ ّ َع ا7َ ِّ اIَ ّ ِ" اAْ ِ ْ ِ Q( ِ "ْ @ُ َ َ Qُ ْU ِ /ٍ ّ qَ k ( َ Qِ !R( ُ اAَ 8َ ْa َ ا1C( َ ّ َواِ ّ َن ا ّ ِM d 0 ٍ Bu konuda farklı görüşler ileri sürerek tartışmaya girişenler, aslında İsa’nın çarmıha gerilip gerilmediği konusunda hep kuşku içindeydiler ve tahminden öte bildikleri bir şey yoktu. ﴾١٥٧﴿ *
Uً !;( 1َ ُهAُ 8َ Vَ َ َو Zira İsa’nın düşmanları bile, onu öldürdüklerinden hiçbir zaman emin olamadılar. Şu hâlde, İsa çarmıha gerilmedi mi? ﴾١٥٨﴿ &! ُ ّٰ َو َ^ َنQ0ِ !ْ َ ِا ا ُ ّٰ Qُ ,ََ R َرoْ َ َ اZً 1Z( َ ا ً T( '
158. Hayır; doğrusu Allah, onu düşmanlarının şerrinden koruyup kendi katına yükseltti. Zira ilâhî hikmet, İsa’nın kurtarılıp bu yüce makama yükseltilmesini ve tebliğini tamamladıktan sonra eceliyle vefat etmesini gerektiriyordu. Unutmayın ki, Allah sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. İsa Peygamber hakkında yanlış inançlara saplanarak onu inkâr edenlere gelince: َ ّ َ ِ Xْ !ُ َ Iَ ّ ِ ب ا ُ 1َ ِ &َ !ٰ ;ِ ْ َم ْا1َ َوQM ( ِ ْ َ oَ 7ْ Vَ Q( ِ ﴾١٥٩﴿ اM )ً !@( qَ "ْ @ِ !ْ Aَ َ ُنT ِ ْاoِ ْ:ََواِ ْن ِ ْ ا ِ 8َ T
159. Gerçek şu ki, ister Yahudi ister Hristiyan olsun, Kitap Ehlinden bir tek kişi bile yoktur ki, ölüm melekleri gelip ruhunu bedeninden çıkarmaya başladığında, son nefesini vermeden önce, İsa’nın ne bir “sahtekâr” ne de “Allah” veya “Allah’ın oğlu” olmadığını, bilakis Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu kabul ederek ona iman etmiş olmasın (7A’raf: 37). Ne var ki, gözlerden perdenin kaldırıldığı ve imtihanın sona erdiği bir zamanda ortaya konan bu gecikmiş iman, sahibine hiçbir yarar sağlamayacaktır. Ayrıca, herkesin hesaba çekileceği Diriliş Günü, bizzat İsa Peygamber, Peygamberliğini reddeden Yahudilerden ve kendisini “ilâh” ve “ilahın oğlu” edinen Hristiyanlardan şikâyetçi olarak onlar aleyhinde şahitlik edecektir. َّ ' َ ّ " ِ َ اAْ d َ َ َ ُ َ ّ ْ ﴾١٦٠﴿ * ًاEy( ^َ ا 7 " : ) = و " @ B A ا ت 7 ! p " @ ! A
U ' وا د
: 1 C ِ ّٰ o! ٍ ْ ْ ْ ْ ْ َ ْ َ ( ّ ّ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ( ُ ِ ِ ِ ِ ٍ ُ 7ِ Rَ 160. İşte, Yahudilerin tarih boyunca işledikleri bu ve buna benzer zulümleri ve birçok kimseyi Allah yolundan engellemeleri sebebiyle, kendilerine daha önce helâl kılınmış kesici tırnağı ve gagası olan yırtıcı hayvanlar ve bazı evcil hayvanların içyağları gibi güzel nimetleri (En’âm, 6/146) onlara haram kıldık. Böylece, onları alçaklık ve perişanlığa mahkûm ederek hayatın birçok güzelliklerinden mahrum bıraktık. َ ّ ِ@ ْ" اَ ْ َ َالAِ ^ْ َ َواQُ ْU َ ُ@ ا5ُ )ْ Vَ ُ" ا ِّ ٰ ا َو:ِ Cِ ْaََوا o0 ِ p
ِ 7َ ْ ِ س ِ U ا 161. Ayrıca, kendilerine Tevrat’ta açıkça yasaklanmış olmasına rağmen faiz yedikleri ve her türlü hilekârlığa başvurarak insanları sömürdükleri için onları bu nimetlerden mahrum bıraktık. Bu onların dünyadaki cezalarıydı. Âhiretteki cezalarına gelince: َ Aْ ِ 5َ )ْ 8َ ْ ََوا ﴾١٦١﴿ &! ً ( َا ً اCَ َ "ْ @ُ ْU ِ َ 1 ( Rِ T Onlardan inkâr edenlere, can yakıcı bir azap hazırladık! /َ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َلZِْ 5ُ اG َ َو/َ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG&َ ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ َنUُ ِ Xْ &ُ ْ ُ@ ْ" َو ْاU ِ "ِ Aْ ,ِ ْاkRِ َنiُ ا ِ ٰ ِ َ ّ ِ اT 162. Ama Yahudilerden gerçek ilim sahipleri ve senin etrafında kenetlenen bu müminler, hem sana indirilen Kur’an ayetlerine, hem de senden önce indirilen vahiylere inanırlar. G ٰ اُوaIا َ َ َ &! َّ +
c &! d ا # ا " @! ْ X U / [ ِ ّٰ ِ َنUُ ِ Xْ &ُ ٰ^ َة َو ْاZَ ّ ُ َن اXْ &ُ َة َو ْاAٰ = ا ْ ْ ( ( ( ;( &ُ َو ْا ُ َ ً َ ِ \ ِ0 ِ ٰ ْ َو ْا َ! ْ ِم ً ِ ﴾١٦٢﴿
Evet, namazlarÄąnÄą gĂźzelce kÄąlan, zekâtlarÄąnÄą veren, Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne yĂźrekten inanan o bahtiyarlara muhteĹ&#x;em bir mĂźkâfat vereceÄ&#x;iz. Ů° Ů?‍ ا‏GUŮŽ !Ů’ ' َ‍ ا‏G&ŮŽ ^ŮŽ /ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏GUŮŽ !Ů’ ' َ‍ ا‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ř ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ( 7Ů? U ‍ا‏ ‍ه‏M ( )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? + 5 ] â€ŤŮˆâ€Ź â€ŤŮˆâ€Ź Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? 163. Ey Ĺ&#x;anlÄą Elçi! Gerçekten Biz, Nuh’a ve ondan sonraki elçilere nasÄąl mesaj gĂśnderdiysek, iĹ&#x;te sana da yol gĂśsterici mesajlarÄąmÄązÄą gĂśnderdik. G Ů° ‍ ا‏GUŮŽ !Ů’ 'â€ŤŮˆŘ§ŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍ٰ Ů? Ůˆ َن‏:â€ŤÂˆ ŮŽŮˆâ€Ź 5 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ب‏ 1 ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ] %! â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ء‏ 7 I‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ب‏ ; , 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź o! , & ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź " ! : ‍ا‏ ] Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ( Ů° Ů?ŮŽ ŮŽ ( Ů° Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů?ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů° (ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů° Ů?ŮŽ ŮŽ ŮŽ
MŮŽ &Ů° !Ů’ AŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź TÄąpkÄą Ä°brahim’e, Ä°smail’e, Ä°shak’a, Yakup’a ve sonraki nesillere; Ä°sa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve SĂźleyman’a gĂśnderdiÄ&#x;imiz gibi... ﴞ٥ٌ٣﴿ ‍ا‏M â€ŤŮˆ ŮŽŘŻ َز Ů? ًع‏r Ů? ‍ َدا‏UŮŽ !Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ٰا‏ Ve tÄąpkÄą Davud’a hikmet dolu Zebur’u baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąÄ&#x;ÄąmÄąz gibi... ﴞ٥ٌ٤﴿ M &! Ů° Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "ŮŽ AŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ0 !Ů’ AŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? =Ů’ =Ů? ;Ů’ 5ŮŽ "Ů’ ŮŽ vŮ‹ Ů? ‍ ŮŽŮˆ Ů?ع‏oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? /ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ "Ů’ :Ů? UŮŽ =Ů’ =ŮŽ VŮŽ )Ů’ VŮŽ vŮ‹ Ů? â€ŤŮŽŮˆ Ů?ع‏ Ů‹ A( TŮ’ ŮŽ ]
164. Sana bundan Ăśnce hayat hikâyelerini anlattÄąÄ&#x;ÄąmÄąz elçilere ve kendilerinden hiç sĂśz etmediÄ&#x;imiz diÄ&#x;er bĂźtĂźn elçilere gĂśnderdiÄ&#x;imiz gibi... Nitekim Allah, Musa ile de aracÄąsÄąz konuĹ&#x;muĹ&#x;tu. ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ َن‏T Ů? 1ŮŽ vŮŽ Ů‘ [ŮŽ Ů? ŮŽ 1‍ (ع‏CŮ? Ů’U Ů? ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź1 (
&! Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ س‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ^ َن‏o0 Ů? Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ) ا‏,Ů’ ŮŽ ŮŒ xŮŽ Ů‘ ' ŮŽ ‍ا‏ZŮ‹ 1Z( ŮŽ ‍ا‏ Ů? ‍ا‏ Ů‹ T( ' Ů? UA Ů?Ů‘ 7ŮŽ Ů? vŮ‹ Ů? ‍Ů?ع‏ ﴞ٥ٌټ﴿
165. OnlarÄą, ilâhĂŽ nimetlerle mĂźjdeleyici ve gazap ile uyarÄącÄą elçiler olarak gĂśnderdik ki, bu elçilerin geliĹ&#x;inden sonra, insanlarÄąn Allah’a karĹ&#x;Äą ileri sĂźrebilecekleri herhangi bir ĂśzĂźrleri, bahaneleri kalmasÄąn. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ْا‏QM ( &Ů? AŮ’ ,Ů? Ů? QŮ? ŮŽ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏/ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? )Ů? @ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥ٌٌ﴿ ‍ (@! Ů‹)ا‏qŮŽ
Ů? Ů‘Ů° Ů? ] Ů° ^ŮŽ ‍َن ŮŽŮˆâ€Ź0 ‍ Ů’ ŮŽ@ Ů?)Ůˆâ€Ź1ŮŽ Ů? T Ů? Ů‘Ů° Ů? T Ů? Ů°
166. Ä°nkârcÄąlar, Kur’an’Ĺ Äąsrarla yalanlÄąyorlar. Ama Allah, sana indirdiÄ&#x;i bu Kur’an ayetleri ile Ĺ&#x;ahitlik eder ki, onu doÄ&#x;rudan doÄ&#x;ruya kendi ilmiyle indirmiĹ&#x;tir! Kur’an eriĹ&#x;ilemez belâgati, etkileyici gĂźzellikteki ifadeleri, içerdiÄ&#x;i dosdoÄ&#x;ru hĂźkĂźmler ve hikmetli ĂśÄ&#x;Ăźtlerle, ilâhĂŽ bir kelam olduÄ&#x;una yine bizzat kendisi Ĺ&#x;ahitlik etmektedir. Ve melekler de buna Ĺ&#x;ahittirler. Zaten Ĺ&#x;ahit olarak Allah yeter! BĂźtĂźn bunlara raÄ&#x;men:
َ ّ اِ ّ َن ا َ ُ ّ َ ﴾١٦٧﴿ ! ً)ا,( َ Iً vَ l 7 وا ) ? و وا ^ 1 C ِ ّٰ o! َ اAُّ l َ )ْ Vَ ا ْ ( َ َ َ َ َ ( ُ ِ
167. Sana gelen bu son Kitabı inkâr eden ve insanları Allah yolundan çevirenler, derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. Öyle ki: َ "ْ @ُ 1َ )ِ @ْ !َ ِ Iَ ِ َ َ ُ@ ْ" َوJْ !َ ِ ا َ َ َ^ َ ُ وا َو1C( َ ّ اِ ّ َن ا ُ 1َ "ْ َ ُ& اAَ } ً ( p ﴾١٦٨﴿ *
;1 ُ ّٰ ِ T
168. Allah, bile bile inkâra saplanan ve zulüm ve haksızlıkta ısrar eden bu insanları hiçbir zaman affetmeyecek ve onları doğru yola da iletmeyecektir! َ Iَ ّ ِا ﴾١٦٩﴿ ًاE%( 1َ ا ِ ّٰ ]Aَ َ /َ ِ ا َو َ^ َن ٰذ0 )ً َ َ اG@َ !R( َ 1)( ِ a َ "َ Uَ ّ @َ # َ َ 1 ( p 169. Sadece bir yola iletecek; cehennemin yoluna! Hem de sonsuza dek orada kalmak üzere! Bunu yapmak, Allah’a göre çok kolaydır. O hâlde, şu evrensel çağrıya kulak verin: ُ َ ًاEْ a ُ ِّ ل ِ ْ َ ِ ّ ِ ْ َر ُ ُ َ ّ َء ُ^ ُ" ا# َ ّ @َ 1ُّ َ اG1َ G َ )ْ Vَ س "0 ْ T َ اUُ ِ ٰ Rَ "ْ T ُ U ا 170. Ey insanlar! Elçimiz Muhammed size Rabb’inizden hakikati getirmiştir, o hâlde kendi iyiliğiniz için onun tebliğ ettiği bu Kitaba iman edin! َ ّ kRِ َ ﴾١٧٠﴿ &! ِ ّٰ ِ ِ ّ َنRَ ُ ُ واTْ َ َواِ ْن ِ َ &ٰ % ا ُ ّٰ ض َو َ^ َن َ &! ً T( ' ً A( َ ا 0 ِ َ ْرIات َو ْا
Şayet inkâr edecek olursanız, ne Allah’a zarar verebilirsiniz, ne de inananlara. Yalnızca kendinizi ateşe atmış olursunuz, o kadar! Unutmayın ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır ve Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. ُ Uِ 1 (دkR( اAُ Jْ َ Iَ ب "َ 1َ ْ َ ُ ا ِ ّٰ ]Aَ َ َ ُ; ُ اIَ ْ" َوT ْ ]%! َ ( ! ِ ْاoَ ْ:َ اG1َ ُ %( &َ َ& ْا5َ ّ َِ ا0 ّ َ ْاIَ ّ ِا ا ِ 8َ T ُ ُ َر Qُb ْU ِ وح ِ ّٰ ل ٌ َ" َو ُر1َ ْ َ ] ٰ ِ اG@َ !;ٰ ْ َ اQMُ 8ُ &َ Aِ ^َ ا َو 171. Ey İsa’ya ve İncil’e inandığını iddia eden Kitap Ehli! Sakın İsa Peygamberi ilâhlık mertebesine yüceltip de dininizde taşkınlık etmeyin! Allah hakkında, “O çocuk edinmiştir!” veya “İsa’nın suretinde yeryüzüne inmiştir!” gibi gerçek dışı iddialarda bulunmayın! Çünkü Meryem oğlu İsa Mesih ne Allah’tır, ne de Allah’ın oğlu; o ancak, Allah’ın diğer elçileri gibi bir elçisi, Meryem’e “Ol!” emriyle ilettiği kelimesi ve diğer bütün insanlar gibi O’nun tarafından yaratılmış olan bir can, bir ruhtur. ُ 1َ اَ ْنG Qُ 5َ َ 7ْ ُ )ٌ0 'ا ُ َ ًاEْ a Qُ َ )ٌe َ َوQُ َ َنT ِ ّٰ ِ اUُ ِ ٰ Rَ َ ُ@ ا8َ 5ْ ٌِ ا0 yَ Aٰ َ َ ُ; ُ اIَ َوQM ( Aِ ُ َو ُر ُ ّٰ &َ 5َ ّ ِ" ا0 ْ T ِ َوQٌ ٰ ِا ا َ ْ kRِ َ ات َو َ ّ kRِ َ ﴾١٧١﴿ v! ِ ّٰ ِ ] ٰ ^َ ض َو ِ َ &ٰ % ا c ً ^( َو 0 ِ ْرIا
Ĺžu hâlde, ey Hristiyanlar! Allah’a ve bĂźtĂźn elçilerine iman edin; “Allah ßç ayrÄą unsurdan oluĹ&#x;an bir bĂźtĂźndĂźrâ€? demeyin, kendi iyiliÄ&#x;iniz için gelin bu teslis (ßçleme) inancÄąndan vazgeçin! Allah, ancak tek bir ilâhtÄąr! Çocuk edinmek O’nun yĂźceliÄ&#x;ine yakÄąĹ&#x;maz! ÇßnkĂź gĂśklerde ve yerde ne varsa zaten hepsi O’nundur. Ă–yleyse, bir tek Allah’a iman edin ve sadece O’na gĂźvenin. Zira her konuda gĂźvenilir bir vekil olarak, Allah yeter! ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ ْا‏IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 1ŮŽ ‍!† اَ ْن‏ ‍َن‏0 Ů? ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ &Ů? ‍ Ů? ْا‏T Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů‹)ا‏7Ů’ ŮŽ ‍ َن‏T ŮŽ T Ů? Ů’U8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? %( &ŮŽ ‍ ْا‏
172. Ey Hristiyanlar! Sizin neredeyse ilâhlÄąk mertebesine yĂźcelttiÄ&#x;iniz Ä°sa Mesih, Allah’Ĺn bir kulu olmaktan asla gocunmaz, bilakis bundan Ĺ&#x;eref duyar. Allah’a en yakÄąn melekler de Ăśyle. ﴞ٥٧٢﴿ ,! Ů? Ů’ !ŮŽ %ŮŽ ŮŽ QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů’" ا‏:Ů? Ů? ŮŽ R ْ‚Ů? TŮ’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? ‍ َد‏7ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ  ْ T Ů? Ů’U8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ &( # O hâlde, her kim kibre kapÄąlarak O’na kulluktan kaçĹnacak olursa, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, DiriliĹ&#x; GĂźnß’nde Allah hepsini huzurunda toplayacaktÄąr: ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ا‏RŮŽ Ů° Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ QM ( AŮ? Ů’HŮŽR Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? )Ů? 1Z( 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ َع‏# R ! R ‍ ت‏
= ‍ا‏ ‍ ا‏ A & â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C Ů? ( ( Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů?‍!@ Ů’" ا‏ Ů? Ů? 173. Ä°Ĺ&#x;te o gĂźn Allah, iman edip doÄ&#x;ru ve yararlÄą iĹ&#x;ler yapanlara mĂźkâfatlarÄąnÄą tastamam verecek ve lĂźtfedip çok daha fazlasÄąnÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layacaktÄąr. ŮŽ Ů’U8ŮŽ ‍ا‏ ‍ا‏E Ů‹ =( 5ŮŽ IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆ Ů? “! ŮŽŮˆâ€Ź
&! Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů’ ‍ Ů? ا ŮŽŮˆâ€ŹT Ů’ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ ŮŽ ا‏ Ů? ‍ Ů?)Ůˆ َن ŮŽ Ů?@ Ů’" Ů? Ů’ Ů?د‏xŮ? 1ŮŽ IŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ ( َ‍ا Ů‹ ا‏CŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? CŮ?Ů‘ ,ŮŽ !Ů? RŮŽ ‍ َ‚Ů?ŮˆŘ§â€ŹTŮ’ 8ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥٧٣﴿
Kibre kapÄąlÄąp Allah’a kulluk etmekten kaçĹnanlara gelince; onlarÄą da can yakÄącÄą bir azaba mahkĂťm edecektir! Ä°Ĺ&#x;te o zaman zalimler, kendilerini Allah’a karĹ&#x;Äą koruyabilecek ne bir dost bulabilecekler, ne de bir yardÄąmcÄą! Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏GUŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŒŮ† Ů? Ů’ َع‏:ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ ^Ů? ‍ َإ‏# ŮŽ Ů‘ @ŮŽ 1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ G ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ س‏ ﴞ٥٧٤﴿ UŮ‹ !7( Ů? ‍ ًعا‏5Ů? "Ů’ T Ů? U ‍ا‏ 174. Ey insanlar! Ä°Ĺ&#x;te size Rabb’inizden apaçĹk bir delil olarak Muhammed Peygamber geldi ve iĹ&#x;te size, aydÄąnlatÄącÄą bir ÄąĹ&#x;Äąk olan Kur’an’Ĺ gĂśnderdik. Ů‹ ‍? ŮŽ ا‏
p Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ا‏RŮŽ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ R Q( Ů? ‍ ŮŽ= Ů?& ا‏8ŮŽ ‍ا‏ Ů? )Ů’ !Ů? %ŮŽ Ů? QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍@ Ů’" ا‏1 Ů? )( @Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo*Ů? Ů’HŮŽR‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? Ů’U Ů? Ů? &ŮŽ 'Ů’ ‍ َع‏kR( "Ů’ @Ů? AŮ? a ﴞ٥٧ټ﴿ 0 &! Ů‹ ;( 8ŮŽ %Ů’ Ů?
175. Artık her kim Allah’a iman eder ve O’nun Son Kitabına sımsıkı sarılırsa, Allah onları sonsuz lütuf ve rahmetiyle kuşatacak ve kendisine kulluğa ulaştıran dosdoğru bir yola iletecektir. Bu Kitabın, hayatı tüm cepheleriyle aynı anda kuşattığını ve insanı ruhsal, fiziksel, bireysel ve toplumsal yönleriyle iç içe bir bütün olarak ele aldığını göstermek üzere, iman ve ahlâk prensiplerinin hemen ardından, hukukî bir düzenleme ile sure sona eriyor: 12. ayetin son kısmında, babası ve çocukları olmayan birinin (kelâle) mirasından ana bir kardeşlerin alacağı pay açıklanmıştı. Aynı durumda olan ana-baba bir veya baba bir kardeşlerin payına gelince: َ ْاkRِ "ْ T ُ !8( ْ 1ُ ا ِ0 َ vَ T ُ ّٰ oِ Vُ /َ0 5َ 8ُ ْ 8َ %ْ 1َ 176. Ey Peygamber! Senden, miras konusunda ek açıklama yapmanı istiyorlar. De ki: “Allah, kelâle —yani babası ve çocuğu olmayan kişi— hakkındaki hükmünü açıklıyor: كMَ َ َ َ ْ اِ ِن ُ =ْ 5ِ @َ Aَ Rَ B ٌ ْaُ اG Qُ َ َو َ ٌ) َوQُ َ َ !ْ َ /َ Aَ :َ اsٌ ُ ا Bu durumda olan bir kişi, geride hiç çocuk bırakmadan ölürse; 1-Tek bir kız kardeşi varsa, kız kardeş mirasın yarısını alır. ُ 1َ "ْ َ اِ ْنG@َ ُ ِ 1َ َ :ُ َو )ٌ0 َ ْ َ َ@ َوT
2-Kız kardeşin çocuk bırakmadan ölmesi hâlinde ise, tek varis olan erkek kardeş mirasın tamamını alır. ُّ &َ @ُ Aَ Rَ + ْ 8َ 5َ ^َ ِ ْنRَ َك0 َ َ &َ ّ ِ َ ن ِ yAُ y ا ِ ْ 8َ Uَ ا 3-Eğer ölen kişinin iki veya daha fazla kız kardeşi varsa, onlar mirasın üçte ikisini paylaşırlar. َ ّ Aِ Rَ ًء% ِّ ' ُْ G َ 5ِ َوI
ً # + َ oُ yْ ِ ِ ^َ CA َ ْ َ ًة ِرaِ ا اG5ُ ^َ َواِ ْن 0ِ ْ !َ yَ 5ْ Iا
4-Eğer mirasçılar erkek ve kız kardeşlerden oluşursa, o zaman bir erkek iki kızın alacağı payı alacak şekilde mirası aralarında paylaşırlar. ُّ Hِ َ ْ" اَ ْنT ُ َ ا ُ ِّ 7َ 1ُ ا A ُ ّٰ + 0 İşte Allah, adaletten ayrılıp sapmamanız için size hükümlerini böyle ayrıntılı olarak açıklıyor. ُ ِ ا ﴾١٧٦﴿ "ٌ !A( َ ٍءkْ qَ oِّ T ُ ّٰ َو Unutmayın, Allah her şeyi en mükemmel şekilde bilendir.
‍ﴞ Ů? ŮŽŘą Ů?ŘŠ ْا ŮŽ& Ů?‡ ŮŽ) Ů?ŘŠ ďˇŒâ€ŹŮĽď´ż ¤
5. MÂİDE SURESÄ° AdÄąnÄą, Hz. Ä°sa’nÄąn gĂśkten bir sofra indirmesi için Allah’a dua ettiÄ&#x;ini anlatan 112 ve 114. ayetlerde geçen ve sofra anlamÄąna gelen ‘mâide’ kelimesinden almÄąĹ&#x;tÄąr. Peygambere gĂśnderilen en son surelerdendir. 120 ayettir. L Rahman ve Rahim olan Allah’Ĺn AdÄąyla! Beni yoktan var edip ĂźstĂźn yeteneklerle donatan ve kulluk gĂśreviyle yeryĂźzĂźne gĂśnderen sonsuz Ĺ&#x;efkat ve merhamet sahibi yĂźce Rabb’imin adÄąyla, O’nun verdiÄ&#x;i gßç ve yetkiye dayanarak ve yalnÄązca O’nun adÄąna okuyor, sĂśylĂźyorum: ‍د‏0Ů? ;Ů? ,Ů? Ů’ Ů? ‍ ا‏RŮ? ‍ ا اَ Ů’Ůˆâ€ŹGUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ 1. Ey iman edenler! Gerek Allah ile, gerek insanlarla ve gerekse bizzat kendinizle yapmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;unuz antlaĹ&#x;malarÄą titizlikle yerine getirin! ŮŽ Ů’ Ů? &! ŮŽ BŮ’ AŮŽ Ů‘ ' Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ]AŮ° Ů’81Ů? ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů… ا‏ Ů? ŮŽ Ů‘ kAŮ?Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ EŮ’ FŮŽ "Ů’ T â€ŤŮŒŮ…â€Ź0 Ů? ' ,Ů’ 5 I‍ا‏ @ " T Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů?‍ا‏ Ů? "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ا = Ů’! Ů?) ŮŽŮˆŘ§â€Ź ( Ů?
AĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki ßçßncĂź ayette size bildirilecek olanlar hariç, etobur olmayan bĂźtĂźn hayvanlarÄąn eti size helâl kÄąlÄąnmÄąĹ&#x;tÄąr. Ancak hac veya umre için ihramda bulunduÄ&#x;unuz sĂźrece, karada avlanmanÄąza izin verilmemiĹ&#x;tir. Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥﴿ )Ů? 1 ( 1Ů? ŮŽ "Ů? T Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Sizi hem bu dĂźnyada, hem de âhirette kurtuluĹ&#x;a ulaĹ&#x;tÄąracak olan bu kurallara, —bazen hoĹ&#x;unuza gitmeseler bile— uymalÄą, haram ve helâl sÄąnÄąrlarÄąnÄą belirleme yetkisinin yalnÄązca Allah’a ait olduÄ&#x;unu bilmelisiniz. ÇßnkĂź Allah, insanlarÄąn arzu ve heveslerine gĂśre deÄ&#x;il, sonsuz ilim ve hikmetine uygun olarak, dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde hĂźkĂźm verir. ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ( G ‍ ٰا‏IG ŮŽ ‍ Ů?‡ ŮŽ) ŮŽŮˆâ€ŹvG ŮŽ ;ŮŽ ‍ ْا‏IŮŽ ‍ ْا ŮŽ@ Ů’) ŮŽŮŠ ŮŽŮˆâ€ŹIŮŽ ‍ Ů’@ ŮŽ ْا ŮŽ ŮŽ ا ŮŽŮ… ŮŽŮˆâ€Ź B Ů? Ů‘Ů° ŮŽ ‡Ů? ,G ŮŽ qŮŽ ‍ ا‏AŮ?Ů‘ Ů? Ů? IŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŽ !Ů’ 7ŮŽ ‍ ْا‏+
0 5Ů‹ ‍ْ ŮŽ ا‏l‍ Ů? Ů’ ŮŽŘą Ů‘Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆ Ů?ع‏vŮ‹ Ů’HŮŽR ‍ َن‏JŮ? 8ŮŽ 7Ů’ 1ŮŽ ‍ْا ŮŽ ŮŽ ا َم‏ 2. Ey iman edenler! Allah’Ĺn Ĺ&#x;iarlarÄąna, yani O’na itaati temsil eden mescit, ezan, Mushaf, baĹ&#x;ĂśrtĂźsĂź ve benzeri kutsal iĹ&#x;aret ve sembollere karĹ&#x;Äą saygÄąsÄązca davranmayÄąn.
Savaşmanın yasak edildiği (2. Bakara: 194) kutsal aylara tam olarak riayet edin. Hac amacıyla Mekke’ye gelen hacıların, Kâbe’de kurban etmek üzere yanlarında getirdikleri kurbanlıklara saygısızlık etmeyin. Meselâ, onların hac kafilelerine saldırmaya, kurbanlık hayvanlarını ellerinden almaya kalkmayın. Ayrıca, hac ve umre dışında, Allah’a adandıklarının bir belirtisi olarak boyunlarına işaretler takılarak süslenmiş kurbanlıklara da aynı şekilde saygılı davranın! Bir de, hem ticaret yaparak Rab’lerinin lütfedeceği nimetleri elde etmek ve hem de hac ibadetini yerine getirerek O’nun rızasını kazanmak amacıyla Kutsal Kâbe’ye gelen hacılara karşı —bunlar bir zamanlar sizi hacdan alıkoymuş düşmanlarınız bile olsalar— saygısızlık etmeyin! Onların huzur ve güven içinde topraklarınızdan geçmelerine izin verin. Çünkü sizler, yeryüzünde barış ve adaleti sağlamakla yükümlüsünüz. Kaldı ki, Allah’a ibadeti simgeleyen sembollere —onu taşıyan bir kâfir bile olsa— saygı göstermelisiniz. وا ْ R "ْ 8ُ Aْ Aَ ' َ َواِ َذا 0 َ ? َ ُد Kâbe’yi ziyaret amacıyla ihrama girdikten sonra —deniz avı hariç— avlanmayın. Fakat hac ibadetlerini bitirip ihramdan çıktığınız zaman, Mekke’deki yasak bölge dışında ve hayvanların etinden, derisinden vs. faydalanmak veya zararından korunmak amacıyla avlanabilirsiniz. Fakat sırf zevk için avlanmak doğru değildir. َ َ َ ِ) ْاxِ %ْ &َ ْ ٍم اَ ْن َ? ُّ)و ُ^ ْ" َ ِ ْاVَ ٰ ُنUَ qَ "ْ T ُ Uَ ّ َ ِ xْ 1َ Iَ َو وا ِ e )ُ 8َ ,ْ َ ام ا ْن
Bir zamanlar Kâbe’yi ziyaret etmenize engel oldukları için bu insanlara karşı duyduğunuz öfke, sizi asla adaletsizliğe sevk etmesin! Geçmişten kaynaklanan intikam duygularıyla onlara saldırmaya, eziyet etmeye kalkmayın! İlâhî davet onlara açık ve net olarak ulaşıncaya kadar da, Kâbe’yi haccetmelerine engel olmayın. َ ّ ] ْا ِ ِّ َوAَ َ ا5ُ َو,َ َ َو ِ ْ) َو,ُ ْ ِ" َو ْاIا ِ ْ ]Aَ َ ا5ُ َو,َ َ Iَ ى َو uان u ٰ ;ْ 8 ا Ayrıca, yeryüzünde zulüm ve haksızlığı ortadan kaldırmak ve İslâm’ın hedeflediği barış ve adalet sistemini egemen kılmak için, kitleler hâlinde örgütlenerek zalimlere karşı ortak bir cephede birleşin. Ahlâkî değerleri yeniden yücelterek iyilikleri yaygınlaştırma ve zulme karşı tek yumruk olarak kötülükleri engelleme konusunda birbirinizle
yardımlaşın, günah işlemek ve düşmanlıkları körüklemek amacıyla yardımlaşmayın! Allah yolunda mücadeleyi terk ettiğiniz takdirde, meydan kötülere kalır ve zulüm, sistemleşerek terör devletleri, mafyalar, çeteler ve uluslararası suç örgütleri hâlinde insanlığın başına bir kâbus gibi çöker. ﴾٢﴿ ب َ ّٰ ا اِ ّ َن َ0 ّٰ َوا ّ َ ُ; ا ِ ;َ ,ِ ُ) ْا1)( qَ ا
O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayata yön vererek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! Şunu hiç unutmayın ki, Allah’ın cezalandırması çok çetindir! Eti yenilmesi haram kılınan hayvanlara gelince: َ ّ ُ َو8َ !ْ &َ ُ" ْاT ُ !ْ Aَ َ Bْ َ ِّ ' Q( ِ ا ِ ّٰ ِEْ َJ ِ oَ ّ :ِ ُ اG َ َو1 ُ ِ ( ْ iِ ا ) ُم َو َ ْ ُ" ْا
3. Leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilenler size haram kılınmıştır. Leş: İslâmî usullere göre boğazlanmadan ölmüş olan hayvandır. Ancak çekirge gibi böcek cinsinden küçük canlılar ve devamlı suda yaşayan hayvanlar boğazlanmadan ölmüş olsalar bile leş kapsamına girmezler. Kan: Haram olan, akıcı kandır. Ete, dalağa, ciğere sinmiş olan kan ise helâldir. Domuz eti: Domuzun sadece eti değil, yağı, kemiği, iliği vb. diğer bütün uzuvları da haramdır. Allah’tan başkası adına kesilenler: Allah’tan başka bir varlık adına kurban edilen hayvanın eti yenmez. Aynı şekilde, Allah’ın adı kasten terk edilerek yahut O’nun adıyla olsa bile putların ve kendisine tapınılan diğer varlıkların önünde kesilenleri yemek de haramdır. َ َ ّ ّ ِ ُ ا7ُ % ا َ َ ّ ُ َو1َ َ ِّدwَ &ُ َذ ُة َو ْاVُ ْ &َ َ; ُ َو ْاUِ iَ ْU&ُ َو ْا ُ َ ّ oَ ^َ َ اG َ ! ُ َو َ ُ S = U ا ] A ذ
و " 8 ! ^ ذ
I ّ ْ ْ ُ َ َ َ َ َ َ ( U ا ُ ِ ِ Herhangi bir sebeple nefesi tıkanıp boğularak, ok, mızrak, kurşun, saçma ve benzeri av aletleri ile değil de; odun, kaya ve benzeri bir şeyle vurularak, yüksek bir yerden veya uçurumdan düşerek, başka bir hayvan tarafından ezilerek veya boynuzlanarak ve av için eğitilmemiş aslan, kaplan, kurt, köpek, kartal gibi yırtıcı bir hayvan tarafından parçalanarak öldürülen hayvanlar da leş kapsamına girer. Ancak onlardan, canları çıkmadan yetişip besmele çekerek boğazladıklarınız hariç. Onların etinden yiyebilirsiniz.
AyrÄąca, eti yenen cinsten olsa ve kesilirken Allah’Ĺn adÄą anÄąlsa bile, putlarÄąn ĂśnĂźnde kesilen hayvanlarÄąn etlerini yemeniz ve bu tarz bir kesim yapmanÄąz da haramdÄąr. ŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů?& ا‏% Ů? Ů? ‍Ů?Ů… ٰذ‏0 IŮŽ ْ‍ز‏I
ŮŒ0 %Ů’ RŮ? "Ů’ T Ů? ;Ů’ 8ŮŽ %Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن‏ Bir de, fal oklarÄąyla kÄąsmet aramanÄąz size haram kÄąlÄąnmÄąĹ&#x;tÄąr. MĂźĹ&#x;rikler Ăśnemli bir konuda karar verecekleri zaman, zar veya zar yerine kullandÄąklarÄą fal oklarÄąyla kÄąsmet çekerlerdi. Bu oklarÄąn birinde “Evetâ€? diÄ&#x;erinde “HayÄąrâ€? yazar, ßçßncĂźsĂź de boĹ&#x; olurdu. Karar verecek kiĹ&#x;i torbaya elini sokar, bunlardan birini çekerdi. “Evetâ€? çĹkarsa o iĹ&#x;i yapar, “HayÄąrâ€? çĹkarsa yapmaz, boĹ&#x; çĹkarsa karÄąĹ&#x;tÄąrÄąp bir daha çekerdi. Ä?Ĺ&#x;te Allah, bu uygulamayÄą yasaklamÄąĹ&#x;tÄąr. Demek ki, yapacaÄ&#x;ÄąnÄąz iĹ&#x;lerde ilâhĂŽ vahyi rehber edinip akÄąl ve tecrĂźbeye dayanarak karar vermek yerine; falcÄąlÄąk, cincilik, medyumluk, astroloji, kâhinlik gibi batÄąl inançlarla hayatÄąnÄązÄą yĂśnlendirmeniz size yasaklanmÄąĹ&#x;tÄąr. Ancak, eĹ&#x;it derecede meĹ&#x;ru iki Ĺ&#x;ey bulunur da, aralarÄąnda hiçbir aklĂŽ seçim yapma imkânÄą olmadÄąÄ&#x;Äą zaman kura çekmek helâldir. Ä°Ĺ&#x;te, bĂźtĂźn bu haram kÄąlÄąnanlar, kiĹ&#x;iyi ve toplumu doÄ&#x;ru yoldan saptÄąran zararlÄą ve kĂśtĂź iĹ&#x;lerdir. O hâlde, asÄąl savaĹ&#x;manÄąz gereken Ĺ&#x;ey, din adÄąna —veya dinsizlik adÄąna— uydurulan hurafeler olacaktÄąr. Zira: Ů? UŮ? 1‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ Ů? Ů’ (د‏1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤÂˆ ا‏ ‍ن‏0 Ů? Ů’ ŮŽ Ů’a‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€Ź:Ů? Ů’ ŮŽ Ů’i ŮŽ vŮŽŮŽ R "Ů’ T ŮŽ [Ů? 1ŮŽ ‍اَ Ů’ ŮŽ! Ů’ َم‏ BugĂźn kâfirler, dininizi yok edip sizi yeniden kĂźfre çevirmekten Ăźmitlerini tamamen kesmiĹ&#x;lerdir. Ă–yleyse, onlardan korkup da hak uÄ&#x;runda mĂźcadeleyi bÄąrakmayÄąn, fakat benden gelecek azaptan ve benim sevgimi kaybetmekten korkun! Ů? ŮŽ B! Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ B Ů? UŮŽ 1‍ Ů’" (د‏T Ů? ŮŽ B
0 UŮ‹ 1‍ ŮŽŮ… (د‏vŮŽ Ů’ I‍ا‏ Ů? l( ‍ ŮŽŮˆ َع‏k8( &ŮŽ ,Ů’ 5Ů? "Ů’ T Ů? &Ů’ &Ů’ŮŽ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT Ů? AŮ’ &ŮŽ ^Ů’ َ‍اَ Ů’ ŮŽ! Ů’ ŮŽŮ… ا‏ Ů? Ů’ "Ů? T BugĂźn, kÄąyamete kadar hiçbir tadilat ve dĂźzeltmeye ihtiyaç bÄąrakmayacak mĂźkemmel bir inanç sistemi ortaya koyarak ve bĂźtĂźn çaÄ&#x;lara, kĂźltĂźrlere ve toplumlara uyarlanabilecek temel prensipler belirleyerek dininizi kemale erdirdim, bĂśylece size vadettiÄ&#x;im nimetimi tamamladÄąm ve sizin için din olarak, bir tek Allah’a kulluk etme esasÄąna dayanan ve bĂźtĂźn Peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taĹ&#x;Äąyarak insanlÄąÄ&#x;a tebliÄ&#x;i ettikleri inanç sistemi olan Ä°slâm’Ĺ seçip beÄ&#x;endim.
O hâlde, bu ilâhî kanunlara sımsıkı sarılın ve size yasaklanan her şeyden uzak durun! Ancak: ﴾٣﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا َ ّٰ ِ ّ َنRَ "ٍ * ْ I ِ ِ ٍ 5ِ xَ 8َ ُ َ Eْ Fَ ٍ =َ &َ ْi َ kR( َ ّ ُ ْl ََ& ِ اR
Her kim bir hastalık, zorlanma veya ciddî bir açlıktan dolayı çaresiz kalır da, günaha istekle yönelmeksizin bunlardan yemeye mecbur kalırsa, —zaruret miktarını aşmamak ve başkasının hayatını tehlikeye düşürmemek şartıyla— elbette günahı bağışlanacaktır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Buraya kadar, haram olanlar sayıldı. Şimdi de: ُ َ oَ ّ ' ت ُ* 7َ !ِّ َ ّ ُ" اT ِ ُ اoْ Vُ "0 ْ @ُ َ oَ ّ ' ِ ُا اG َ َذ/َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ 4. Ey Peygamber! Müminler sana, kendilerine neyin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: “Faydalı, temiz ve güzel olan her şey size helâl kılınmıştır.” َ َ ُ ارح ُ !ْ Aَ َ َ Tْ % ُ Rَ ا ُ &َ Aَ ّ َ &َ ّ ِ َ ّ @ُ 5َ &ُ Aِّ ,َ ُ + َ 7( Aِّ T ْ" َوا ْذ ُ^ ُ واT ُb ّٰ "ُ T َ ْ َ اG&َ ّ ِ اAُ T ِِ َ xَ ْ" ِ َ ْا8ُ &ْ Aّ َ َ َو ِ ّٰ "َ ا ْ u Qِ !ْ Aَ َ ا Allah’ın size bahşettiği bilgi ve yetenek sayesinde eğitip yetiştirdiğiniz av köpeği, tazı, atmaca ve benzeri av hayvanlarının sizin için yakaladığı helâl cinsten hayvanların etinden de yiyebilirsiniz. Yeter ki, onları avın üzerine salarken “Bismillah!” diyerek Allah’ın adını anın. Ava başlarken çektiğiniz besmele de bunun için yeterlidir. Gönderdiğiniz hayvan avı öldürmüş bile olsa, bu av leş sayılmaz, helâldir. Av henüz canlıysa, onu besmele çekerek boğazlamalısınız. ﴾٤﴿ ب َ ّٰ ا اِ ّ َن َ0 ّٰ َوا ّ َ ُ; ا َ ِ ُ ْا1 ( َ ا ِ % Bütün bunları yaparken, Allah’tan gelen emirleri uygulamakta son derece dikkatli davranın ve O’na karşı gelmekten titizlikle sakının! Unutmayın ki, Allah yeri ve zamanı geldiğinde hesabı çabuk görendir. َ " َوu ْ T َ ت َو ُ ُ ,َ p ُ َ oٌّ ' ُ َ oَ ّ ' "b ْ @ُ َ oٌّ ' ُ0 7َ !ِّ َ ّ ُ" اT َ 8َ T ِ "ْ T ِ ب ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ ُم ا,َ p ِ ُاَ ْ َ! ْ َم ا 5. Evet! Bugün, temiz ve güzel olan her şey size helâl kılınmıştır. Daha önce kendilerine Kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanların yiyecekleri de size helâldir. Onların, Allah’ın adını anarak kesmiş oldukları eti helâl olan hayvanlardan ve ürettikleri bütün temiz ve helâl yiyeceklerden yiyebilirsiniz. Aynı şekilde, sizin yiyecekleriniz
de onlara ve diğer bütün insanlara helâldir. Dolayısıyla, yiyeceklerinizden onlara ikram edebilir yahut satabilirsiniz. Allah’a ve âhiret gününe inanmayan veya Allah’a ortak koşan kimselere gelince, onların ürettikleri meşru yiyecekler helâl olmakla birlikte, kestikleri hayvan yenmez. ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ ب َ ّ :ُ &ُ 8ُ !ْ َ ا ٰاG ْ" اِ َذT ِ Uَ ِ Xْ &ُ ت ِ َ ْا ُ Uَ =َ ْ &ُ ت َو ْا ُ Uَ =َ ْ &ُ َو ْا َ 8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ ت ِ َ ا
َ ( Rِ % َ U( =ِ ْ ُ َ ّ :ُ َر# َان َ ُ َ Eْ Fَ + ُ ُا 0 ٍ ) ْaَي اGC( iِ 8َ ّ ُ Iَ َو+ Ayrıca, gerek Müslümanlardan, gerekse sizden önce Kitap verilen Hristiyan ve Yahudilerden Allah’ın varlığına ve birliğe inanan, ahlâklı, terbiyeli ve namuslu kadınlar da, —iffetinizi korumanız; yani onlarla evlilik dışı ilişkilere tevessül etmemeniz ve metres hayatı yaşamamanız şartıyla— evlilik bedeli olan mehirlerini verdiğiniz takdirde onlarla evlenmeniz size helâldir. Fakat Müslüman bir kadın, Yahudi veya Hristiyan bir erkekle evlenmemelidir. Zira Müslüman bir kadının gayrimüslim bir aile ortamında inancını muhafaza etmesi ve çocuklarını İslâm’a göre yetiştirmesi çok zordur. Bu ayetlerin ortaya koyduğu prensiplere uymak, sizin imanınızın bir gereğidir. Unutmayın ki: ٰ ْ kRِ َ :ُ َوQُb Aُ &َ َ َ 7ِ ' ﴾٥﴿ cَ 1 (
( ْ ِ ْ ُ Tْ 1َ ْ َ َو َ )ْ ;ََ R ن َ I
ِ Iا ِ &1 ِ iَ َ ِة ِ َ ْاa
Her kim Allah’ın hükümlerini reddederek iman edilmesi gereken ilke ve kuralları inkâr ederse, bütün yaptıkları iyilikler boşa gidecek ve âhirette de o, kesinlikle hüsrana uğrayacaktır! İmanın en temel prensibi namaz, namazın ön şartı da abdesttir: َ G ٰ ٰ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َ ُ 1َ )ِ 1ْ َ ْ" َواT ُ :َ # ْ َ َ ُ ُ ا% F َ R ة A = ا ] ا " 8 & V ا ذ ا ا U ا 1 C ْ ِ َوRِ ْ" اِ َ ] ْا َ& َ اT ْ ْ ِ ِ ( ّ ُ ُ َ ا َ َ ِ ُ ا ُوAُ % ِ
َ ْ" اِ َ ] ْاT ُ Aَ # ُ ِ srُ ُ ِ + ُ ْ" َواَ ْرT 0ِ ْ 7َ ,ْ T 6. Ey iman edenler! Namaz kılmak istediğiniz zaman, eğer abdestli değilseniz, ellerinizi, yüzünüzü ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, sonra başınızı ıslak elle sıvazlayarak mesh edin ve bileklere kadar ayaklarınızı yıkayın. Fakat abdestli iken ayağınıza mest veya mest gibi kalın çorap giymişseniz, abdest alırken onları ıslak elle sıvazlayarak mesh etmeniz de ayak yıkama yerine geçer. Ancak bunun için, abdest bozduktan sonra mesti ayağınızdan çıkarmamış olmanız gerekir. Mest çıkarıldığı veya meshin süresi dolduğu zaman, mestin hükmü iptal olur ve ayağı yıkamak gerekir. Bu
Ĺ&#x;ekilde meshin sĂźresi mukim iken en çok bir gĂźn, yolculukta ise ßç gĂźndĂźr. ŮŽ Ů‘ R 7Ů‹ UŮ? # ŮŽ â€ŤŮˆŘ§â€Ź @ p ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ 0
EÄ&#x;er cinsel iliĹ&#x;ki veya Ĺ&#x;ehvetle meni boĹ&#x;almasÄą sebebiyle boy abdesti gerektiren bir durumda, yani cĂźnĂźp iseniz, namaz kÄąlmak, Kur’an okumak ve Kâbe’yi tavaf etmek için tepeden tÄąrnaÄ&#x;a yÄąkanÄąp guslederek tamamen temizlenmelisiniz. AyrÄąca, ay hâli gĂśrmekte olan kadÄąnlar da namaz kÄąlmak ve Kâbe’yi tavaf etmek için hayÄązdan sonra temizlenip boy abdesti almalÄądÄąrlar. Ů? Ů’U Ů? )ŮŒ ' G ŮŽ U ‍ا‏ G ŮŽ ‍] ŮŽ ŮŽ Ů? اَ Ů’Ůˆâ€ŹAŮ° ŮŽ ‍] اَ Ů’Ůˆâ€ŹG Ů°l Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ‍ ًإ‏G ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹxŮ? ŮŽ "Ů’ AŮŽ RŮŽ ‍ َإ‏% ŮŽ َ‍ ŮŽŘĄ ا‏# Ů?Ů‘ "Ů? 8Ů? %Ů’ &ŮŽ Ů° ‍ Ů?‡ Ů?€ اَ Ů’Ůˆâ€ŹG ŮŽJ ‍ Ů’" Ů? ŮŽ ْا‏T
ŮŽ ‍! Ů‹)ا‏,( ?ŮŽ ‍ ŮŽ! Ů‘ ŮŽ& Ů?& ا‏8ŮŽ RŮŽ Ů? 1)( 1Ů’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT Ů? :Ů? # QŮ?0 Ů’U Ů? "Ů’ T Ů’ R 7Ů‹ !Ů‘Ů? p ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ‍ Ů? ا‏% Ama eÄ&#x;er hasta veya yolculuk hâlinde iken abdest almanÄąz veya gusletmeniz gerektiÄ&#x;i hâlde, buna imkân bulamamÄąĹ&#x; iseniz yahut hasta veya yolcu deÄ&#x;ilken tuvalet ihtiyacÄąnÄązÄą gidermiĹ&#x; veya bir kadÄąnla aĹ&#x;ÄąrÄą derecede Ĺ&#x;ehvet uyandÄąracak Ĺ&#x;ekilde temasta bulunmuĹ&#x; olur da, abdest alacak veya yÄąkanacak su bulamazsanÄąz ya da bulduÄ&#x;unuz suyu kullanmanÄąza bir engel varsa, o zaman Ĺ&#x;Ăśyle teyemmĂźm alÄąn; temiz bir toprak veya taĹ&#x;, kireç, kum ve benzeri toprak cinsinden bir madde bulun ve ellerinizi ona hafifçe sĂźrĂźp çĹrptÄąktan sonra, onu yĂźzĂźnĂźze ve ellerinize kollarÄąnÄąza sĂźrĂźn. Bu da namaz Ăśncesi bir Ăśn hazÄąrlÄąk olarak, abdest veya gusĂźl (boy abdesti) yerine geçer. BĂźtĂźn bunlarÄą bir zorluk, bir meĹ&#x;akkat sanmayÄąn: Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ QŮ? 8ŮŽ &ŮŽ ,Ů’ 5Ů? "ŮŽ Ů‘ 8Ů? !Ů? Ů? ‍ Ů?) Ů? Ů?! ŮŽ Ů?Ů‘@ ŮŽ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź1 ( 1Ů? Ů’ T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ oŮŽ ,ŮŽ xŮ’ !ŮŽ Ů? ‍ا‏ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T Ů? Ů‘Ů° )Ů? 1 ( 1Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T Ů? Ů° ‍' ŮŽ Ů?ŘŹ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞٌ﴿
Allah, bu emirleri vermekle sizi sÄąkÄąntÄąya sokmak istemez, ancak sizi maddĂŽ ve manevĂŽ kirlerden arÄąndÄąrÄąp tertemiz kÄąlmak ve size vermiĹ&#x; olduÄ&#x;u iman, saÄ&#x;lÄąk, gĂźzellik gibi nimetlerini tamamlamak ister ki, bĂśylece Ĺ&#x;Ăźkredesiniz. Bunun için: ŮŽ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮŽ ,Ů’ &Ů? ŮŽ "Ů’ 8Ů? AŮ’ VŮ? ‍ اŮ? ْذ‏G* Ů? ;ŮŽŮŽ „‍ي ŮŽŮˆŘ§â€ŹC( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏QŮ? VŮŽ ŮŽy! ( ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Q( Ů? "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° ŮŽ &ŮŽ ,Ů’ 5Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§ Ů’Ř° Ů?^ Ů? ŮˆŘ§â€Ź Ů‘Ů° ‍َ اŮ? Ů‘ َن‏0 ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏b UŮŽ ,Ů’ p ŮŽ ‍ا‏ Ů?Ů‘ ‍ات‏ ﴞ٧﴿ â€ŤŮˆŘąâ€Ź Ů? CŮŽ Ů? "ŮŒ !A( ŮŽ Ů? )Ů? = ‍ا‏
7. Allah’Ĺn size bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i bunca nimetleri ve Ä°slâm’Ĺ kabul ettiÄ&#x;iniz sÄąrada sizden almÄąĹ&#x; olduÄ&#x;u sĂśzĂź hatÄąrlayÄąn: Hani Peygamber’e
bağlılık yemini verirken, “İşittik ve itaat ettik!” diye Allah’a söz vermiştiniz. O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda yaşayarak kötülüklerden titizlikle sakının! Unutmayın; Allah, kalplerin içindeki bütün gizli niyet ve düşünceleri bilmektedir. Kötülüklerden sakınmak için uymanız gereken en önemli kural şudur: َ ّ َ] اGAٰ َ ْ مVَ ٰ ُنUَ qَ "ْ T ْ ِ ا َءG)َ @َ qُ ٰ َ 1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َ ٰ ُ ُ َ ُ َ َ َ ا ) , I U x 1 I و % ;
+ ا V ا 5 ^ ا U ا ِ ِ ّ ّ ْ َ ْ ْ ( ّ ُ ُ َ َ َ َ ِ ِ ِ b ِ 0 ٍ َ ّ ِ َ ُبVْ َ َ ا:ُ اِ ْ ِ) ُ ا ﴾٨﴿ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ِ ٌ E7( a ّٰ ا اِ ّ َن َ َ ا َ0 ّٰ ى َوا ّ َ ُ; اb ٰ ;ْ 8A
8. Ey iman edenler! Allah için gerçeğe şahitlik ederek adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun! Bir kişi veya topluma karşı duyduğunuz öfke, onlarla ilgili vereceğiniz kararlarda sizi adaletsizliğe sevk etmesin! Siz her zaman, herkese karşı adil davranın! Çünkü Allah’ın sevgisini kazanmak, yani iyilik ve takvaya ulaşmak için en uygun olan davranış, düşmanlarınıza karşı bile olsa adaletten zerre kadar ayrılmamaktır. O hâlde, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayata yön vererek, kötülüklerden titizlikle sakının! İyi bilin ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır. Adaletli davranmanız, başkalarından çok size fayda verecektir: َ ّ اAُ &ِ َ ا َوUُ َ َ ٰا1C( َ ّ ا ا ﴾٩﴿ "ٌ !d( َ ٌ #ْ َ ِ َ ٌة َواJْ َ "ْ @ُ َ ت ِ* َ ِ = ا ُ ّٰ )َ َ َو 9. Allah, iman edip doğru ve yararlı işler yapanlara söz vermiştir: Onlar için bağışlanma ve muhteşem bir ödül vardır: Cennet! G ٰ اُوGUَ 1 ٰ اCَ ّ ^َ َ^ َ وا و1C َ ّ وا ْ ب َ َ ﴾١٠﴿ "! x ا ? ا / [ ْ ( َ َ َ ( َ ِ \ ِ َ ِ ُ َ ُ ُ ِ
10. Hakikati inkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem halkıdır ve sonsuza dek orada kalacaklardır! Allah’ın müminlere vaadi, yalnızca âhirete yönelik de değildir: َ Rَ "ْ @ُ 1َ )ِ 1ْ َ ْ" اT َّ T ُ !ْ َ ِ ا اG ُ % ُ !ْ Aَ َ ا "ْ @ُ 1َ )ِ 1ْ َ ا ِ ّٰ َ &َ ,ْ 5ِ ا ا ْذ ُ^ ُ واUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ُ 7ْ 1َ ْ ٌم اَ ْنVَ "َ ّ :َ ْ" اِ ْذT ُ ْU َ ﴾١١﴿ نcَ Uُ ِ Xْ &ُ ْاoِ ^َ ّ َ 8َ !َ Aَْ R ا ِ ّٰ ]Aَ َ ا َو َ0 ّٰ " َوا ّ َ ُ; اM ْ T 11. Ey iman edenler! Allah’ın size bahşettiği nimetini hatırlayın: Hani siz zayıf ve çaresiz durumdayken, düşmanlarınızdan bir grup size fenalık etmek istemişti de, Allah sizi onların şerrinden korumuştu. Bu nimetin devam etmesini istiyorsanız, Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayata yön vererek kötülüğün her çeşidinden
titizlikle sakÄąnÄąn! Ve inananlar baĹ&#x;kasÄąna deÄ&#x;il, yalnÄązca Allah’a gĂźvensinler. BakÄąn, Allah’a gĂźvenen bir toplumun ne bĂźyĂźk lĂźtuflara nail olacaÄ&#x;ÄąnÄą, O’na tevekkĂźl etmeyip ahdini bozan bir toplumun da baĹ&#x;Äąna neler geleceÄ&#x;ini gĂśrmek için Ĺ&#x;u iki ĂśrneÄ&#x;i dikkatle dinleyin:
0 7Ů‹ !;( 5ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ kŮ’ UŮŽ „ْ ‍ْ Ů?@ Ů?" ا‏U Ů? UŮŽ yŮ’ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źo1 ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ; Ů’) ا‏ MŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( ŮŽ ‍َ َق‏y! ( ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° CŮŽ a
12. Allah, Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą arasÄąndan on iki Ăśnder seçmiĹ&#x; ve onlardan sĂśz almÄąĹ&#x;tÄą. Ů’ Ů? ŮŽ "0 Ů’ T ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ,ŮŽ ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ا ا‏ ŮŽ Ů‘ "Ů? 8Ů? &Ů’ VŮŽ َ‍™ ا‏ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° "Ů? 8Ů? Ů’l ŮŽ VŮ’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€Ź:Ů? &Ů? Ů? ‍ ْع‏ZŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkA( Ů? Ů? Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U ŮŽ ‍ Ů°^ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا‏ZŮŽ Ů‘ ‍ Ů?" ا‏8Ů? !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا‏AŮ° = ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ل‏ ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ Ů? UŮŽ Ů‘ AŮŽ aŮ’ Ů? ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? Ů? ÂŽŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U ŮŽ ‍ ŮŽ^ Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ َن‏I Ů? ŮŽ UŮ‹ % ‍ع‏MŮ? @ŮŽ 5Ů’ I‍ا‏ Ů? UŮŽ Ů‘ # Ů‹ Ů’ VŮŽ ŮŽ "Ů’ T ŮŽ ' ŮŽ l Ů? ‍د‏I Allah onlara demiĹ&#x;ti ki: “Gerçek Ĺ&#x;u ki, ben tĂźm kudret ve azametimle zalimlerin karĹ&#x;ÄąsÄąnda, sizin yanÄąnÄązdayÄąm! Fakat bunun için yapmanÄąz gereken Ĺ&#x;eyler var: EÄ&#x;er namazÄą gĂźzelce kÄąlar, zekâtÄą verirseniz; bĂźtĂźn elçilerime iman eder, gĂśrevlerinde onlara yardÄąmcÄą olur ve mĂźkâfatÄąnÄą âhirette almak Ăźzere malÄąnÄązdan, canÄąnÄązdan fedakârlÄąk ederek Allah’a gĂźzel bir borç verirseniz, ben de bireysel ve toplumsal hayatÄąnÄązda her tĂźrlĂź zulmĂź, haksÄązlÄąÄ&#x;Äą, kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź yok ederek gĂźnahlarÄąnÄązÄą sileceÄ&#x;im ve âhirette sizleri, içinden Äąrmaklar çaÄ&#x;Äąldayan cennet bahçelerine yerleĹ&#x;tireceÄ&#x;im!â€? ŮŽŮ‘ l Ů? Ů’U Ů? /ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ) ٰذ‏,Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ^ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R G ŮŽ ﴞ٥٢﴿ o! 7 % ‍ا‏ ‍إ‏ ‍ا‏ o ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R "Ů’ T Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( Ů? “ArtÄąk içinizden her kim, bĂźtĂźn bunlardan sonra nankĂśrce davranÄąp inkâr edecek olursa, kurtuluĹ&#x;a erme fÄąrsatÄąnÄą yakalamÄąĹ&#x;ken gĂśz gĂśre gĂśre doÄ&#x;ru yoldan sapmÄąĹ&#x; demektir!â€? Ů‹M !ŮŽ
ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? UŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? VŮŽ ŮŽy! ( "Ů’ @Ů? HŮ? ;Ů’ 5ŮŽ &ŮŽ 7Ů? RŮŽ Ů? VŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ AŮ? VŮ? UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # 13. Fakat Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą, ilâhĂŽ nimeti ellerinin tersiyle iterek davayÄą terk ettiler. Biz de, sĂśzlerinden dĂśndĂźkleri için onlarÄą rahmetimizden uzaklaĹ&#x;tÄąrarak lânetledik ve ilâhĂŽ yasalar gereÄ&#x;ince, hakikati idrak etme yeteneklerini kĂśrelterek kalplerini katÄąlaĹ&#x;tÄąrdÄąk. “ ' ŮŽ ‍ َن ْا‏RŮ? Ů?Ů‘ ŮŽ 1Ů? QM ( Ů? ‍ Ů? Ů‘ ŮŽ& Ů?Ř° Ů‘Ů?^ Ů? ŮˆŘ§â€Źd Q( ,Ů? l‍ا‏ ŮŽ ‍ ا‏% Ů? 5ŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ "ŮŽ AŮ? T
Ă–yle ki, onlar kelimeleri yerinden oynatÄąp anlamlarÄąnÄą deÄ&#x;iĹ&#x;tirirler. Yani Yahudi din adamlarÄą, Tevrat ayetlerini yorumlarken sĂśzleri asÄąl baÄ&#x;lamÄąndan kopararak kasten çarpÄątÄąrlar. Bu yĂźzdendir ki, Peygamberler tarafÄąndan kendilerine sÄąkÄą sÄąkÄąya
tembih edilen unutmuşlardır.
öğütlerden
birçoğunu
göz
ardı
ederek
G َ ]Aٰ َ ُ Aِ َ ّ َ ُالZَ َ Iَ َو "ْ @ُ ْU ِ v! ً A( Vَ Iَ ّ ِْ ُ@ ْ" اU ِ ٍ Uَ ِ a İçlerinden pek azı hariç, onların sürekli ihanet içerisinde olduklarını görürsün. َ U( % ُّ ِ 1ُ َ ا ﴾١٣﴿ + ّٰ اِ ّ َن0 ْ َ ?ْ ْ ُ@ ْ" َواU َ ْ R ُ َ ِ ْ &ُ ْاS
Ey İslâm davetçisi! Sen her şeye rağmen onları bağışla, kaba ve kırıcı olma. Onları rencide etmeden, tatlı dille ve hikmetli sözlerle Rabb’inin yoluna çağırmaya devam et. Onların densizliklerine de şimdilik sabret. Hiç kuşkusuz Allah, güzel davrananları sever. ' Qu ( ِ ِ ّ َ& ُذ ِّ^ ُ واd َ َى اG ر ٰ =َ 5َ 5َ ّ ِ ا اG ُ Vَ َ 1C( َ ّ َو ِ َ ا َ ا% ُ Uَ Rَ "ْ @ُ Vَ َy! ( 5َ Cْ a 14. Hz. İsa’nın tebliğ ettiği inanç sistemini değiştirip tanınmaz hâle getiren ve buna rağmen, “Biz İsa Mesih’in yolundan giden Hristiyanlarız!” diyenlerden de buna benzer bir söz almıştık. Ne var ki, onlar da kendilerine tembih edilen öğütlerden birçoğunu göz ardı ettiler. G َ Jْ 7َ )َا َو َة َو ْا,َ ُ@ ُ" ْاUَ !ْ َ Uَ 1ْ َ Fْ َ Rَ ِ0 &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ ] ٰ ِ َء اH
Bu yüzden onların arasına, ta Kıyamet Günü’ne kadar sürecek bir kin ve düşmanlık soktuk. Zaman zaman Müslümanları yok etme dürtüsüyle bir araya gelseler bile, çok geçmeden birbirlerine düşüp parçalanacaklar. Ama sonunda: ﴾١٤﴿ َن,ُ Uَ =ْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ ا ُ ّٰ "ُ @ُ [ُ 7ِّ Uَ 1ُ َو َ ْ َف Allah, yaptıkları her şeyi onlara Mahşer Günü haber verecektir. O hâlde, ilâhî kurtuluş reçetesine kulak verin: ُ َ + G َ )ْ Vَ ب ُ ِّ 7َ 1ُ Uَ ُ ُ َء ُ^ ْ" َر# ْ َ ُ ا,ْ 1َ ب َو ِ ْ ُ َن ِ َ ْاi ُ "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ّ ِ ًاEy( ^َ "ْ T ِ ْاoَ ْ:َ اG1َ ِ 8َ T ِ 8َ T
E ٍ0 y( ^َ 15. Ey Tevrat’a ve İncil’e inandığını iddia eden Kitap Ehli! İşte size, elinizdeki Kitapta bulunan, fakat sizin yüzyıllardan beri halktan gizleyip durduğunuz birçok hükümleri size açıkça bildiren, bir kısmını da gerekli görmediği için yüzünüze vurmayıp affeden Son Elçimiz Muhammed, nihayet gelmiş bulunuyor! G َ )ْ Vَ * ٌ 7( ُ ب ﴾١٥﴿ + ِ ّٰ َ ِ "ْ ^ُ َء# ٌ 8َ ^ِ ٌر َو5ُ ا
Evet, Allah’tan size aydÄąnlatÄącÄą bir nur ve apaçĹk bir Kitap olan Kur’an-Äą Kerim gelmiĹ&#x; bulunuyor! Ů?Ů‘ ‍ Ů?@ Ů’" Ů? ŮŽ ا‏# Ů?Ů‘ ] ŮŽ Ů?‍ ŘŞ ا‏ ŮŽ Ů‘ oŮŽ 7Ů? Ů? QŮ? 5ŮŽ ‍ْ ŮŽ ا‏l‍ ŮŽÂ… Ů?ع‏7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽ Ů? ا‏ ] Ů° Ů?‍ Ů?@ Ů’" ا‏1)( @Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( 5Ů? ‍ Řą Ů? Ů? ْذ‏ Ů? &ŮŽ AŮ? d Ů? Ů‘Ů° QŮ? Ů? ‍ Ů’@ ()ي‏1ŮŽ Ů? Ů? Ů’i1Ů? ‍ Ů?Ů… ŮŽŮˆâ€ŹvŮŽ % ‍ا‏ Ů? U ‍ا‏ ﴞ٥ٌ﴿ "! Ů? ŮŽ ? Ů? Ů? ;( 8ŮŽ %Ů’ Ů? ‍اء‏
16. Allah bu Kitap sayesinde, hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak isteyenleri barÄąĹ&#x;, esenlik ve kurtuluĹ&#x; yollarÄąna ulaĹ&#x;tÄąracak, inayet ve izniyle onlarÄą inkâr ve cehalet karanlÄąklardan kurtarÄąp aydÄąnlÄąÄ&#x;a çĹkaracak ve dosdoÄ&#x;ru cennete gĂśtĂźren bir yola iletecektir. Ä°lâhĂŽ rehberlikten yĂźz çevirenler ise, cehalet bataklÄąÄ&#x;Äąnda bocalayÄąp duracaklar. Ä°Ĺ&#x;te bunun bir ĂśrneÄ&#x;i olarak, bir insana —Peygamber bile olsa— gereÄ&#x;inden fazla sevgi besleyip onu aĹ&#x;ÄąrÄą derecede yĂźceltmenin, dindar bir toplumu bile nasÄąl yoldan çĹkardÄąÄ&#x;Äąna ibretle bakÄąn: "ŮŽ0 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů’ †! ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اŮ? Ů‘ َن‏G Ů? VŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍َ ŮŽ; Ů’) ŮŽ^ ŮŽ ŮŽ ا‏ Ů? %( &ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍ا‏ 17. “Allah, Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa Mesih’tir!â€? diyenler, hem Allah’Ĺ, hem de kulu ve elçisi olan Ä°sa’yÄą inkâr ederek kesinlikle kâfir olmuĹ&#x;lardÄąr! ŮŽ Ů’ kRŮ? Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽ" ŮŽŮˆŘ§â€Ź1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏
0 ,! Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? /Ů? AŮ? &Ů’ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R oŮ’ VŮ? Ů’ †! ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ ŮŽ %( &ŮŽ ‍ ْا‏/ŮŽ AŮ? @Ů’ 1Ů? ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ اŮ? ْن اَ َعا ŮŽŘŻ اَ ْن‏qŮŽ ‍ا‏ Ů‹ &( # Onlara de ki: â€œĹžayet Allah, Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa Mesih’i, annesini ve hatta bĂźtĂźn yeryĂźzĂźndekileri yok etmek isteseydi, kim O’na engel olabilirdi?â€? ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ ŮŽ Ů? AŮ? Ů’i1ŮŽ 0 &ŮŽ @Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ ŮŽ Ů‘ /Ů? AŮ’ Ů? ﴞ٥٧﴿ ŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0
Ă–yle ya, gĂśklerin, yerin ve onlar arasÄąnda bulunan her Ĺ&#x;eyin hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą yalnÄązca Allah’a aittir. O, dilediÄ&#x;ini dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde; ister sizi yarattÄąÄ&#x;Äą gibi bir ana babadan, ister Ä°sa’da olduÄ&#x;u gibi babasÄąz, isterse de Ă‚dem gibi annesiz ve babasÄąz yaratÄąr. Hiç kuĹ&#x;ku yok ki, Allah’Ĺn her Ĺ&#x;eye gĂźcĂź yeter. Fakat onlar tĂśvbe edip uslanacaklarÄą yerde, bakÄąn neler sĂśylĂźyorlar: ŮŽ Ů‘ ‍ ْا ŮŽ! Ů?@ Ů?ŘŻ ŮŽŮˆâ€ŹB ‍Ů?ه‏0 \sŮ? G7ŮŽ Ů‘ ' Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů?إ‏GUŮŽ Ů’ َ‍ Ů’ Ů? ا‏5ŮŽ ‍ عى‏ Ů? ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů° =ŮŽ U ‍ا‏ Ů? َ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź 18. Yahudiler ve Hristiyanlar, “Bizler Allah’Ĺn oÄ&#x;ullarÄą ve sevgili kullarÄąyÄąz. DolayÄąsÄąyla, her ne yaparsak yapalÄąm, Son Elçiyi inkâr etsek bile, kesinlikle cennete gireceÄ&#x;iz!â€? diyorlar. Ů? Ů? 5Ů? CŮ? Ů? "Ů’ T Ů? Ů? CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? "ŮŽ AŮ? RŮŽ oŮ’ VŮ? ŮŽ0 AŮŽ a ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŒ ŮŽ ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ا‏oŮ’ ŮŽ "0 Ů’ T
Onlara de ki: â€œĂ–yleyse Allah, sizi gĂźnahlarÄąnÄązdan dolayÄą niçin cezalandÄąrÄąyor? Kutsal kitabÄąnÄązÄąn bildirdiÄ&#x;ine gĂśre nice belâ ve musibetlere uÄ&#x;rayanlar sizler deÄ&#x;il misiniz? Baba oÄ&#x;luna, sevgili sevgiliye bĂśyle azap eder mi? HayÄąr, siz de Allah’Ĺn yarattÄąÄ&#x;Äą diÄ&#x;er insanlardan hiç bir ayrÄącalÄąÄ&#x;Äą olmayan sÄąradan insanlarsÄąnÄąz. G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ب‏CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? Ů? Ů? JŮ’ 1ŮŽ ‍Ů?إ‏0 Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar, mĂźstahak gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź de cezalandÄąrÄąr. Ve bunu, mutlak adalet ve hikmet Ăślçßlerine gĂśre yapar. Ä°lâhĂŽ lĂźtfa nail olmak isteyen ve bu yolda gereken çabayÄą harcayan her kuluna —hangi Äąrka, hangi topluma ve hangi cemaate mensup olursa olsun— rahmet kapÄąlarÄąnÄą sonuna kadar açar. ZulĂźm ve haksÄązlÄąÄ&#x;Äą tercih edenleri ise, Peygamber torunlarÄą bile olsalar cezalandÄąrÄąr. ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ /Ů? AŮ’ Ů? ﴞ٥٨﴿ Ů? E=( &ŮŽ ‍ ْا‏QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€Źb &ŮŽ @Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ UnutmayÄąn ki, gĂśklerin, yerin ve ikisi arasÄąnda bulunan her Ĺ&#x;eyin mutlak hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą Allah’a aittir ve dĂśnĂźĹ&#x; ancak O’nadÄąr. Hepiniz dĂśnĂźp dolaĹ&#x;Äąp, eninde sonunda O’nun huzuruna varacaksÄąnÄąz. Ů? ŮŽ + G ŮŽ ŮŽ ‍ اَ ْن ŮŽ Ů?; Ů? ا‏oŮ? Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ Ů?ŘŠ Ů? ŮŽ ا‏wŮŽŮ’ R ]AŮ° ŮŽ "Ů’ T G ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ ب‏ Ů? Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? UŮŽ Ů? Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů?^ Ů’" َع‏# IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹE Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? 8ŮŽ T Ů? ( ŮŽ Ů’ Ů? 5ŮŽ ‍ َإ‏# G ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R 1 ﴞ٥ي﴿ cŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź0 1C( 5ŮŽ ‍ ŮŒ ŮŽŮˆâ€ŹE ( ŮŽ "Ů’ ^Ů? ‍ َإ‏# Ů?b C( 5ŮŽ
19. Ey Tevrat’a ve Ä°ncil’e baÄ&#x;lÄą olduklarÄąnÄą iddia eden Kitap Ehli! Hiçbir Peygamberin gĂśnderilmediÄ&#x;i ve ilâhĂŽ vahyin bozulup unutulmaya yĂźz tuttuÄ&#x;u uzun bir aradan sonra, iĹ&#x;te size hakikati açĹk ve net olarak bildiren Elçimiz Muhammed geldi. Allah size Son Elçi’yi gĂśnderdi ki, yarÄąn mahĹ&#x;er gĂźnĂźnde hesaba çekilirken: “Bize herhangi bir mĂźjdeci veya uyarÄącÄą gelmemiĹ&#x;ti, Ăśnceki kitaplar ise zaten bozulmuĹ&#x;tu. Bu yĂźzden hakikati bilemezdik!â€? demeyesiniz. ArtÄąk bĂśyle bir mazeretiniz kalmadÄą. Ä°Ĺ&#x;te size ilâhĂŽ nimetleri muĹ&#x;tulayan bir mĂźjdeleyici, hak ve hakikati tĂźm açĹklÄąÄ&#x;Äąyla ortaya koyan bir uyarÄącÄą gelmiĹ&#x; bulunuyor! O hâlde, hakikatin sesine kulak vermeli ve Ĺ&#x;u anlamsÄąz inadÄą bÄąrakarak Son Elçiye ve Kur’an’a iman etmelisiniz. Aksi hâlde, bir zamanlar sizi insanlÄąÄ&#x;Äąn Ăśnderleri yaparak yĂźcelten Allah, inkârÄąnÄązdan dolayÄą zillet ve periĹ&#x;anlÄąÄ&#x;a mahkĂťm edecektir. Zira Allah, dilediÄ&#x;i her Ĺ&#x;eyi yapmaya kadirdir. BakÄąn, geçmiĹ&#x;te yaĹ&#x;ananlar bu gĂźne nasÄąl ÄąĹ&#x;Äąk tutuyor:
َ Vَ َواِ ْذ ُ ! ٰ ً^ َو ٰاAُ ُ "ْ T ُ Aَ ,َ # ُ !R( oَ ,َ # ُ !ْ Aَ َ ا "ْ T ِ ّٰ َ &َ ,ْ 5ِ ْ ِم ا ْذ ُ^ ُ واVَ 1َ Q( ِ ْ ;َ ِ ] ٰ ُ ل َ َء َوG!َ 7ِ 5ْ َ ْ" اT َ ْ" اِ ْذT َ &( َ ,َ ' ً)ا ِ َ ْا ﴾٢٠﴿ + ِ X1ُ "ْ َ َ َ َْت ا
20. Hani bir zamanlar Musa, halkına demişti ki: “Ey halkım! Allah’ın size geçmişte lütfedip bahşettiği nimetleri bir düşünün; hani aranızdan Peygamberler çıkarmış, sizi özellikle Yusuf Peygamber zamanında yöneticiler ve hükümdarlar yapmış ve dünyada başka hiç kimseye vermediği dünya ve ahiret nimetlerini sizlere bahşetmişti. İşte, bugün yine bu nimetlere sahip olabilirsiniz.” G Aٰ َ ْ َ ُّ)واIَ ْ" وT َ َ ْ اAُ aْ ُ َ َ ْU ْ َ 1 (
a ا 7 A ; 8 R " ^ ر د ا ] َ َ ْ ُ ّٰ S ُ ْ ِم ادVَ 1َ َ َ ُ َ ا َ 8َ ^َ k8( َ ّ ض ْا ُ& َ; ّ َ) َ َ ا َ ْرIا ُ ِ ِ ِ َ ﴾٢١﴿
21. “O hâlde, ey halkım! Allah’ın size vatan olarak vadettiği Filistin diyarındaki şu kutsal topraklara girin ve O’nun yardımıyla orayı fethedin! Sakın arkanızı dönüp kaçmayın, yoksa dünyada da âhirette de hüsrana uğrarsınız!” G ٰ ُ 1َ ُ اVَ
5َ ّ ِ Rَ @َ ْU ِ ا# ُ )ْ 5َ ْ َ 5َ ّ ِ َ َوا1 ( ر7َ ّ # َ @َ Aَ a َ ً ْ Vَ @َ !R( ] اِ ّ َن ُ ُ ْi1َ ِ ْنRَ M @َ ْU ِ ا# ُ ُ ْi1َ ]8ّٰ ' ﴾٢٢﴿ َنAُ aا ِ َد
22. Ama onlar, “Ey Musa!” demişlerdi, “Sen de biliyorsun ki, orada son derece zorba ve acımasız bir halk var! Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla girmeyeceğiz! Ne zaman onlar kendiliklerinden çıkıp giderlerse, ancak o zaman oraya gireriz!” َ Vَ ُ 5َ ّ ِ Rَ ُ& ُه8ُ Aْ a َن7ُ ِ Fَ "ْ T َ ِ َذا َدRَ ب ُ ْ! ِ@ َ& ادAَ َ ا ُ ّٰ "َ ,َْ 5َ َن اRُ iَ 1َ َ 1C( َ ّ ِن ِ َ اvَ # َM 7َ ْ! ِ@ ُ" ْاAَ َ اAُ aْ ُ ل َر َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ا اِ ْنGAُ ^َ ّ َ 8َ Rَ ا ﴾٢٣﴿ + ِ ّٰ ]Aَ َ َو 23. Bunun üzerine, Rab’lerinin azabından korkan ve Allah’ın iman ve ilim vererek nimet bahşettiği iki adam kahramanca ileri atılıp dediler ki: “Arkadaşlar! İnkârcılar silah ve sayı bakımından bizden güçlü görünseler de, göğüs göğse çarpışmada asla karşımızda duramazlar. Çünkü Allah bizimle beraberdir. O hâlde, düşmana tam cepheden hücum edin ve hiç beklemedikleri noktadan, şehrin ana giriş kapısından saldırarak onların üzerine kapıdan girin. Size düşen görev bu kadar. Bunu yaptınız, kapıdan girdiniz mi, korkmayın. Artık kesinlikle siz galipsiniz. Eğer gerçekten inanmış iseniz, Allah’a güvenin!”
G ٰ ُ 1َ ُ اVَ ﴾٢٤﴿ ِ ُ)و َنVَ Uَ @ُ ٰ: 5َ ّ ِ اvG َ ِ ;ََ R /َ ُّ َو َرBْ َ 5َ اSْ :َ َ ْذR @َ !R( اَ َ ً)ا َ َدا ُ اG@َ Aَ a ُ )ْ 5َ ْ َ 5َ ّ ِ ] ا 24. Ama onlar hâlâ direterek, “Ey Musa, onlar orada bulundukları sürece, biz o şehre asla girmeyeceğiz. Fakat ille de istiyorsan, sen ve Rabb’in gidin ve onlarla kendiniz savaşın, biz burada oturup bekleyeceğiz!” dediler. َ Vَ َ ;(
َ ْ َ َوUَ Uَ !ْ َ ُ ْقR َ ْ R ka( َ َواk%( ْ 5َ Iَ ّ ِ ا/ُ Aِ ْ َ اIG َ k5ّ ( ِ ل َر ِّب ا ﴾٢٥﴿ + ِ َ ْا َ; ْ ِم ْا+
25. Bu küstahça davranış karşısında Musa, üzüntü ve çaresizlik içinde “Ey Rabb’im, görüyorsun ki, benim kendimden ve kardeşimden başka hiç kimseye sözüm geçmiyor! O hâlde, şu isyankâr insanlarla yollarımızı ayır ya Rab!” diye yalvardı. َ ْ kRِ ! ُ@ َن8( 1َ ًM Uَ َ + َ Vَ َ ,( َ ْ! ِ@ ْ" اَ ْرAَ َ ٌ َ َ ّ َ ُ @َ 5َ ّ ِ Rَ ل ﴾٢٦﴿ + َ ْ َ vََ R ْر ِضIا cَ ;(
ِ َ ] ْا َ; ْ ِم ْاAَ َ س 26. Bunun üzerine Allah Musa’ya, “Öyleyse, kırk yıl boyunca o topraklara girmek onlara yasaklanmıştır. Bu süre içinde çöllerde şaşkın şaşkın dolaşıp duracaklar! Artık yoldan çıkmış toplum için kendini üzme!” buyurdu. ٰ ْ َ ِ oْ 7َ ّ ;َ 8َ 1ُ "ْ َ َ& َو:ِ )ِ ' َ Vَ ِ0 a ُ َو ل َ Iا ْ َ 7َ 5َ "ْ @ِ !ْ Aَ َ oْ ا َ َ ِ ْ اoَ 7ِّ ;ُ 8ُ Rَ 5ً َ ْ Vُ َ َ ّ Vَ اِ ْذeّ ِ َ ْ ِ ٰا َد َمkْ Uَ ا َ Vَ /َ0 Uَ ّ Aَ 8ُ Vْ I ََ َ ;( 8َ ّ &ُ ا ِ َ ْا ﴾٢٧﴿ + ُ ّٰ oُ 7َ ّ ;َ 8َ 1َ &َ 5َ ّ ِ ل ا
27. Ey Muhammed! Onlara, yani kibir ve azgınlıkları yüzünden Allah’ın Elçisini öldürmek için fırsat kollayan Yahudilere ve masum bir cana kıymayı göze alan bütün zalimlere, Âdem’in Hâbil ve Kâbil adındaki iki oğlu arasında geçen şu ibret verici öyküyü hak ile, yani hak ve hakikati ortaya koymak üzere anlat: Hani onlar, Allah’a birer kurban sunmuşlardı. Biri kurban kesmek, diğeri yetiştirdiği mahsullerden vermek üzere adakta bulunmuşlardı. Fakat birinin kurbanı kabul edilmiş, diğerininki ise geri çevrilmişti. Zira Hâbil en değerli hayvanlarından birini kurban olarak sunarken, kardeşi Kâbil, çürük ve döküntü ürünleri vermeye kalkmıştı. Bunun üzerine Kâbil, kıskançlık ve öfkeye kapılarak kardeşine, “Seni mutlaka öldüreceğim!” dedi. Hâbil şöyle cevap verdi: “Senin kurbanının kabul edilmeme sebebi ben değilim ki, beni suçluyorsun. Asıl suçu kendinde aramalısın. Çünkü Allah, kalbi kötülükle dolu olduğu hâlde, gösteriş amacıyla ibadet edenlerin değil, ancak dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek çirkin davranışlardan uzak durmaya çalışan takva sahiplerinin sunduğu kurbanı kabul eder.”
ْ ِ َ َ ِ /َ !ْ َ ِ ِ) َي ا1َ ٍ
َ &( َ ,َ ا َر ّ َب ْا + ُ a َ ّٰ ف َ َ اkG5ّ ( ِ ا/Mَ Aَ 8ُ Vْ I َ ْ % َ َ ِ 7َ ِ \ 5َ َ اG َ kU( Aَ 8ُ ;ْ 8َ ِ َ) َك1َ kَ ّ َ ِ اB ﴾٢٨﴿
28. “Sen beni öldürmek için bana el kaldırsan bile, ben kendimi savunmakla beraber, seni öldürmek amacıyla sana el kaldıracak değilim! Ben seni öldürmek değil, aksine diriltmek isterim. Çünkü ben, âlemlerin Rabb’i olan Allah’tan korkarım!” َ ّ ا اsُ G Zٰ # َ ّ ب ُ 8َ Rَ /َ &ِ ْ ِ َواk&( ْ ِ ِ َ اG7ُ َ ُ) اَ ْن1 اُ (رkG5ّ ( ِا ﴾٢٩﴿ + َ /َ ِ ر َو ٰذ Mَ &( ِ d ِ َ ?ْ َ َن ِ ْ اT Mِ U ا
29. “Bununla birlikte, eğer beni öldürecek olursan dileğim odur ki, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip cehennem halkından olasın! İşte, zalimlerin cezası budur! O hâlde kardeşim, gel bu zulümden vazgeç!” ﴾٣٠﴿ َ 1 (
ُ ْ 5َ Qُ َ Bْ َ َ ّ َ Rَ ِ iَ َ ِ َ ْا7َ ?ْ َ Rَ Qُ Aَ 8َ ;ََ R Qِ !a( َ اoَ ْ8Vَ Qُ % 30. Ama bütün bu uyarılara rağmen, Kâbil’in gözünü kör eden kıskançlık, ihtiras ve bencillik duyguları, onu tahrik ederek kardeşini öldürmeye sevk etti ve sonunda onu öldürdü de. Böylece, dünya ve âhirette en büyük zarar ve hüsrana uğrayanlardan oldu! َ Vَ Q0ِ !a( َ َ (اري َ ْ اَ َة ا1ُ َ ْ kRِ َ ,َ 7َ Rَ ُت اَ ْن اَ ُ^ َنZْ xَ َ َ] اG ٰ8Aَ 1ْ َو1َ ل ُ َ 7ْ 1َ ً َ اFُ ا َ !ْ ^َ Qُ 1َ E ُ ّٰ ِ ُ ِ ْر ِضIا َ ّ َ ِ َ 7َ ?ْ َ Rَ kM a( َار َي َ ْ اَ َة ا َ ( ِدU ا ﴾٣١﴿ P+ ِ َ Jُ ا ْاCَ ٰ: oَ yْ ِ ِ ُ َوRَ اب
31. İlkönce, cesedi ne yapacağını bilemedi. Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek üzere, toprağı eşeleyen bir karga gönderdi. Kâbil, hayvancağızın ölü bir kargayı toprağa gömdüğünü görünce, “Vah, yazıklar olsun bana!” dedi, “Ben şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömemeyecek kadar aciz miyim?” O anda ne kadar aciz, ne kadar zavallı bir durumda olduğunu anladı. Derken, kalbinde bir burukluk hissetti ve büyük bir pişmanlık duydu. Ama artık iş işten geçmişti. َ Rَ ْر ِضIا َ ْ kRِ ٍد%َ َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ ]Aٰ َ Uَ 7ْ 8َ ^َ /
&َ 5َ ّ َ T P َ ِ ٰذoِ #ْ َِ ْ ا َ R ْ ٍ اَ ْو5َ E ً ْ 5َ oَ 8َ Vَ ْ َ Qُ 5َ ّ َ اo1 ِ ْ َJ ِ %
َ Rَ :َ !َ 'ْ َ َو َ ْ ا0 ,! َ ّ !َ 'ْ َ اG&َ 5َ ّ َ T َ ّ oَ 8َ Vَ
0 ,! َ س َ U ا َ س َ U ا ً &( # ً &( # 32. İşte bunun için, İsrailoğulları’na ve dolayısıyla size şöyle emrettik: “Her kim, bir cana kıymamış veya yeryüzünde yol kesme, eşkıyalık, ırza tecavüz ve benzeri fesat çıkarmamış bir insanı haksız yere öldürecek olursa, adeta bütün insanlığı öldürmüştür.
Kim de cinayeti engelleyerek bir hayat kurtarırsa, adeta bütün insanlığı kurtarmıştır.” َ ْ kRِ /َ ِ َ) ٰذ,ْ َ "ْ @ُ ْU ِ ًاEy( ^َ ت ُ ّ َ" اِ ّ َن G َ )ْ ;َ َ َو ﴾٣٢﴿ َنRُ ِ %ْ &ُ َ ْر ِضIا bِ Uَ !ِّ 7َ ْ ِ Uَ Aُ ُ َء ْ ُ@ ْ" ُر#
Ama İsrailoğulları, öğüt ve uyarıları dinlemedi. Elçilerimiz onlara, hakikati ortaya koyan nice mucizeler ve apaçık belgeler getirmiş olmalarına rağmen, yine de içlerinden birçokları, yeryüzünde azgınlık etmekten ve cinayet işlemekten bir türlü vazgeçmediler. Öğüt ve uyarılarla uslanmayan bu gibi azgınları, ancak cezalarla durdurabilirsiniz: َ ّ ا اsُ G Zٰ # َ ْ kRِ ْ َن,َ %ْ 1َ َوQُ َ ُ ا َو َر َ َ ّ ;َ ُ ا اَ ْوG7ُ Aَ ّ =َ 1ُ ا اَ ْوGAُ 8َ ّ ;َ 1ُ ًدا اَ ْن%َ 1 1 C َ ّٰ ر ُ َن ( َ R ْر ِضIا َ َ َ &َ 5َ ّ ِا ُ ِ
ض ِ ْ ِ "ْ @ُ Aُ # ُ @ ْ" َواَ ْر1 ِ )( 1ْ َا 0 ِ َ ْرIْ َ ْ ا ِ َ ْاU1ُ ٍف اَ ْوvَ a 33. Allah’a ve dolayısıyla, Elçisine ve Müslümanlara karşı topyekûn savaş açanların ve terör, soygunculuk, yol kesme, adam kaçırma, ırza tecavüz gibi suçlar işleyerek yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, işledikleri suçun büyüklüğüne göre şöyledir: Eğer bunlar sadece adam öldürmüş veya ırza tecavüz etmişlerse, en az acı çekecekleri şekilde öldürülmek, hem adam öldürmüş, hem de mala veya ırza tecavüz etmişlerse, ibret için halka teşhir edilmek üzere asılarak idam edilmek, eğer adam öldürmemişler, sadece yol kesip mal almışlarsa el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, bunlardan hiçbirini yapmayıp, sadece terör havası estirerek insanları tehdit edip korkutmuşlarsa, hapse atılmak veya sürgüne gönderilmektir. ٰ ْ kRِ "ْ @ُ َ َ! َو5ْ ) ا ُّ kRِ ٌيZْ a ﴾٣٣﴿ "* ِ Iا ِ "ْ @ُ َ /َ ِ ٰذ ٌ !d( َ اب ٌ Cَ َ َ ِةa Bu, onlara bu dünyada peşinen verilen bir rezilliktir. Öteki dünyada ise, onları çok daha büyük bir azap beklemektedir. ﴾٣٤﴿ "cٌ !'( ُ ٌر َرFَ َ ا ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ َ ْ R "M ْ @ِ !ْ Aَ َ اَ ْن َ ْ; ِ) ُرواoِ 7ْ Vَ ْ ِ َ َ ُ ا1C( َ ّ اIَ ّ ِا
34. Ancak, siz onları ele geçirmeden önce pişmanlık duyup tövbe eden ve kendiliklerinden teslim olanlar bunun dışındadır. Bunlar, kul haklarıyla ilgili bir suç işlememişlerse, İslâm devletine karşı işledikleri suçlardan dolayı cezalandırılmazlar. Bilin ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Ancak böyle kendiliğinden teslim olan bir suçlu, şahıslara karşı işlemiş olduğu suçun cezasını çekmek zorundadır. Sözgelimi, adam öldürmüş veya ırza geçmiş ise öldürülür, mal gasp etmiş veya mala
zarar vermiş ise tazminatını öder, masum insanları yaralamış veya dayak atmış ise aynen kısas uygulanarak cezasını çeker. İşte hem bu suçların kökünü kazımak, hem de dünya ve âhirette saadete ulaşmak için: ُ Aَ ّ ,َ َ Q( Aِ !7( َ kR( ُ)وا:ِ # ﴾٣٥﴿ ُ َنAِ ْ ُ "ْ T ّٰ ا ا ّ َ ُ; اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ْ ا َ َو َ َ َوAَ ! ( َ ْاQِ !ْ َ ِ ا اGJُ 8َ ا 35. Ey iman edenler! Allah’tan gelen ilkeler doğrultusunda hayatınıza yön vererek, her türlü kötülükten titizlikle sakının ve yaptığınız iyiliklerle yetinmeyerek, sizi O’na yaklaştıracak daha güzel ve yararlı davranışlar ortaya koymaya çalışın! Bunun için, karşınıza çıkacak her fırsatı, her imkânı ganimet bilin! O’nun sevgisini kazanmak için türlü sebepler, vesileler arayın ve O’nun yolunda malınızla ve canınızla mücadele ve cihâd edin ki, dünyada ve âhirette kurtuluşa erebilesiniz! Bunun için asıl yatırımı âhirete yapmalı, dünyanın gelip geçici güzelliklerine kapılıp da, sizi bekleyen gerçek hayatı ihmal etmemelisiniz: َ ْ kRِ َ "ْ @ُ َ َ َ^ َ ُ وا َ ْ اَ ّ َن1C( َ ّ اِ ّ َن ا
َ ِ &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ اب َ ْر ِضIا ً &( # ِ Cَ َ ْ ِ Q( ِ ُ)وا8َ ْ !َ ِ Qُ ,َ َ Qُ Aَ yْ ِ َو,! ﴾٣٦﴿ "ٌ ! ( َاب ا ٌ Cَ َ "ْ @ُ َ " َوM ْ @ُ ْU ِ oَ 7ِّ ;ُ ُ
36. Bu dünyanın gelip geçici nimetlerine tamah ederek bütün insanî ve ahlâkî değerleri reddeden, böylece, bu değerlerin asıl kaynağı ve varlık sebebi olan ilâhî mesajı inkâr eden o zalimler, Diriliş Günü azaptan kurtulmak için yeryüzündeki bütün nimetleri ve bir o kadarını fidye olarak verseler bile, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı, can yakıcı bir azaptır! َ ّ َ ِ ا# َ #( ر ﴾٣٧﴿ "ٌ !;( ُ اب ٌ Cَ َ "ْ @ُ َ َوb @َ ْU ِ + ُ ُ ْi1َ ُ)و َن اَ ْن1 ( 1ُ ِ iَ ِ "ْ :ُ َ ر َو ِ U ا 37. Cehenneme atıldıklarında, can havliyle ateşten çıkmak isteyecekler, fakat oradan asla çıkamayacaklar. Çünkü onların hakkı, sürekli bir azaptır! İşte, hem sizi bu korkunç azaptan kurtaracak, hem de mal ve can güvenliğinizi garanti altına alacak güzel bir vesile: َ 5َ 7َ % ْ R ُ Vَ ر َ ّ ر ُق َو َ ّ َو ً T ﴾٣٨﴿ "ٌ !T( ' ِ0 ّٰ َ ِ I
ُ ّٰ ا َو َ Zٌ 1Z( َ ا َ ^َ &َ ِ ا ًءGZَ # َ &َ @ُ 1َ )ِ 1ْ َ ا اG,ُ َ V َ ِ % ا ِ % ا 38. Ey iman edenler! Hırsızlık edenlerin —ister erkek ister kadın olsun— işledikleri bu çirkin suça karşılık Allah tarafından ibret verici ve caydırıcı bir ceza olarak sağ ellerini bilekten kesin! Açgözlülük ederek başkasının hakkına saldıran soyguncuları, hırsızları
ancak bu Ĺ&#x;ekilde caydÄąrabilirsiniz. O hâlde, sakÄąn bu hĂźkmĂź uygulama konusunda zalimlere acÄąmanÄąz tutmasÄąn. UnutmayÄąn ki, Allah hem sizden çok daha merhametli ve adildir, hem de sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Ancak, bu tĂźr aÄ&#x;Äąr cezalarÄąn uygulanabilmesi için; Ä°slâmĂŽ eÄ&#x;itim sĂźrecinin tĂźm aĹ&#x;amalarÄąndan geçmiĹ&#x;, sosyal adalet ve refahÄąn tam olarak saÄ&#x;landÄąÄ&#x;Äą bir toplumda, AklÄą baĹ&#x;Äąnda ve ergenlik çaÄ&#x;Äąna girmiĹ&#x; bir yĂźkĂźmlĂźnĂźn, AĹ&#x;ÄąrÄą yoksulluk, delilik, hastalÄąk gibi geçerli bir mazereti olmaksÄązÄąn, Belirli bir miktarÄąn Ăźzerindeki malÄą, Muhafaza edildiÄ&#x;i yerden, Gizlice çaldÄąÄ&#x;Äą, Kesin olarak ispatlanmÄąĹ&#x; olmalÄądÄąr. Bu Ĺ&#x;artlardan biri veya birkaçĹ bulunmadÄąÄ&#x;Äą takdirde, hÄąrsÄąza el kesme cezasÄąndan daha kßçßk bir ceza verilir. Ů? )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ب‏ ﴞ٣ي﴿ "ŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ †َ AŮŽ ?Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQ( &Ů? AŮ’ } ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏Q0Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R Ů? 8Ů? 1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏
39. Ama kim yaptÄąÄ&#x;Äą haksÄązlÄąktan sonra tĂśvbe eder de, gĂźcĂź yettiÄ&#x;ince hatasÄąnÄą telâfi etmeye çalÄąĹ&#x;Äąr ve hayatÄąnda tertemiz bir sayfa açarak kendisini dĂźzeltirse, elbette Allah onun tĂśvbesini kabul edecektir. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. Yakalanmadan Ăśnce kendiliÄ&#x;inden teslim olan hÄąrsÄąza el kesme cezasÄą verilmez. YakalandÄąktan sonra tĂśvbe eden hÄąrsÄąza gelince; Allah katÄąnda gĂźnahÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lansa bile, mahkemenin vereceÄ&#x;i cezadan kurtulamaz. ÇßnkĂź Allah’tan baĹ&#x;ka hiç kimse, onun gerçekten tĂśvbe edip etmediÄ&#x;ini ve tĂśvbesinde samimĂŽ olup olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą bilemez. Ey insanoÄ&#x;lu! YĂźce Rabb’inin ilim, hikmet ve adaletine gĂźven: ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? Ů? Ů? JŮ’ 1ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ب‏CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ ŮŽ Ů‘ /Ů? AŮ’ Ů? QŮ? ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ Ů’" اَ Ů‘ َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ ŮŽ َ‍ا‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 ﴞ٤٠﴿ ŮŒ 1)( VŮŽ
40. Bilmez misin ki, gĂśklerin ve yerin hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą yalnÄązca Allah’a aittir? O lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź cezalandÄąrÄąr, mĂźstahak gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź de baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lar. Bunu da, mutlak adalet ve hikmet Ăślçßlerine gĂśre yapar. ZulĂźm ve haksÄązlÄąk yapanlarÄą cezalandÄąrÄąr, iman edip gĂźzel ve yararlÄą davranÄąĹ&#x; gĂśsterenleri ise ĂśdĂźllendirir. Unutma ki, Allah her Ĺ&#x;eye kâdirdir. Bunun için, zalimlere karĹ&#x;Äą mĂźcadeleye devam et:
َ ّ ا/ْ َ 5Zُ ْ 1َ Iَ ل ُ ْاkRِ ر ُ َن ُ ُ َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ْ ِ Xْ ُ "ْ َ ِ@ ْ" َو:ِ َ اRْ َ ِ Uَ ّ َ ا ٰاG ُ Vَ َ 1C( َ ّ ْ ِ ِ َ اT % 1 1 C ( َ َ ُ ِ َ Aْ ِ ُدوا َ ّ َ& ُ َن:َ َ 1C( َ ّ " َو ِ َ اM ْ @ُ ُ Aُ Vُ َك0 ُ ْ 1َ "ْ َ * َ ِب َ ّ َ& ُ َن ِ َ; ْ ٍم ٰاCِ T َ 1 ( a 41. Ey şanlı Peygamber! Kalben inanmadıkları hâlde sırf sizi kandırmak için ağızlarıyla “Biz de inanıyoruz!” diyen —fakat ortaya koydukları hayat tarzıyla İslâm’ı inkâr eden— ikiyüzlülerden ve onlara akıl hocalığı yapan Yahudilerden Allah’ın ayetlerini inkâr etmekte birbirleriyle âdeta yarışa girenlerin yaptıkları, sakın seni üzüp de ümitsizliğe ve yılgınlığa düşürmesin! Onlar doğru söze tahammül edemezken, her türlü yalana kulak verirler. Sana değer vermedikleri için yanına gelmeye bile tenezzül etmeyen diğer kâfirlerin görüşlerini dikkate alır, onların sözlerini dinler ve onlar adına casusluk faaliyeti yürütürler. َ َن ْاRُ ِّ َ 1ُ QM ( ,ِ lا ِ َ َ )ِ ,ْ َ ْ ِ "َ Aِ T Verdikleri söze bağlı kalmaz, kelimeleri eğip bükerek işlerine gelecek şekilde yorumlarlar. Ayrıca, Kutsal Kitaptaki sözlerin anlamlarını kasten çarpıtarak değiştirirler. وا ْ R َ ْ ُهXْ ُ "ْ َ و ُه َواِ ْنCُ iَ ُ R اCَ ٰ: "ْ 8ُ ! ( وr ُ ُ; ُ َن اِ ْن ا1َ 0 ُرCَ ' َ Kur’an’ın hakemliğine başvurmak isteyenlere, “Size şu hüküm verilirse onu kabul edin, arzu ve beklentilerinize uygun bir fetva verilmezse uzak durun!” diye tembih ederler.
0 ً !ْ qَ ا ِ ّٰ َ ِ Qُ َ /َ Aِ &ْ َ ْ Aَ Rَ Qُ 8َ Uَ ْ8Rِ ا ُ ّٰ ِ ِد1ُ ْ َ َو
Ve bu davranışlarının doğal sonucu olarak, cezayı hak etmiş olurlar: Allah kimi cezaya müstahak görmüşse, artık onun kurtulması için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. G ٰ ْ kRِ "ْ @ُ َ ٌي َوZْ a ُّ kRِ "ْ @ُ َ "0 ْ @ُ َ Aُ Vُ َ @ِّ َ 1ُ ا اَ ْن ﴾٤١﴿ "ٌ !d( َ اب ُ ّٰ ِ ِد1ُ "ْ َ َ 1C( َ ّ ا/َ [ِ ٰ \اُو ِ Iا ِ !َ 5ْ ) ا ٌ Cَ َ َ ِةa İşte bunlar, kalplerini Allah’ın arındırmaya layık görmediği kimselerdir. Onların hakkı bu dünyada zillet ve alçaklık, ahirette ise büyük bir azaptır! َ Aْ ِ َ ّ َ& ُ َن ُّ ِ ِب اَ ّ َ^ ُ َنCِ T B ِ0 ْ %A ُ ' َ G َ ِ ْنRَ
0 ً !ْ qَ ُّ و َكH ْ ِ ,ْ ُ " َواِ ْنM ْ @ُ ْU َ ض ْ ِ ْ َ ُ@ ْ" اَ ْو اUَ !ْ َ "ْ T ْ R َكsrُ # ُ 1َ ْ Aَ Rَ "ْ @ُ ْU َ ض 42. Onlar doğru sözden hoşlanmaz, her türlü yalana kulak verirler. Haram yemeye de pek düşkündürler. Eğer bu tür insanlar, aralarında hakemlik etmen için sana gelirlerse serbestsin; ister
aralarÄąnda hĂźkĂźm ver, ister onlarÄą kendi baĹ&#x;larÄąna bÄąrak. EÄ&#x;er haklarÄąnda hĂźkmetmekten kaçĹnarak onlardan yĂźz çevirirsen, sana hiçbir Ĺ&#x;ekilde zarar veremezler. Yani bu yĂźzden gĂźnaha girmiĹ&#x; olmazsÄąn. ŮŽ ' Ů? ' ŮŽ ŮŽ (% Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ا‏ ﴞ٤٢﴿ + ŮŽ Ů‘Ů° ‍€ اŮ? Ů‘ َن‏ Ů’ RB ŮŽ &Ů’ T ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ Ů? ;Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S 0 Ů? %Ů’ ;Ů? Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ "Ů’ T Fakat aralarÄąnda hĂźkmedeceÄ&#x;in zaman, adaletle hĂźkĂźm ver! KuĹ&#x;kusuz Allah, adil davrananlarÄą sever. Gerçi bu Yahudiler, hiçbir zaman Allah’Ĺn hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;meye yanaĹ&#x;mazlar: ŮŽ Ů‘ "Ů? :Ů? )ŮŽ Ů’U Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ 5ŮŽ &Ů? T ŮŽc U( Ů? XŮ’ &Ů? Ů’ Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ اŮ?Ůˆâ€ŹG ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ0 Ů? ‍ Ů?) ٰذ‏,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ َن‏8ŮŽ 1ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ا‏ + Ů? Ů‘Ů° "Ů? TŮ’ ' ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ ŮŽ 1Ů?  Ů? @ŮŽ !R( Ů? 1‍ Ů’ ٰع‏8 ‍ا‏ ﴞ٤٣﴿
43. İçinde Allah’Ĺn hĂźkĂźmleri bulunan Tevrat ellerinde dururken, nasÄąl oluyor da, kendi ÄąrklarÄą dÄąĹ&#x;Äąnda bir Peygamber kabul etmedikleri hâlde, arzularÄąna uygun bir fetva vermeni umarak senin hĂźkmĂźne baĹ&#x;vuruyorlar, sonra hem Kur’an’Ĺn hem Tevrat’Ĺn ortak hĂźkmĂź olan kararÄąndan yĂźz çeviriyorlar? AslÄąnda bunlar, kendi kitaplarÄą olan Tevrat’a dahi inanmÄąyorlar! Tevrat, her ne kadar Yahudiler tarafÄąndan tahrifata uÄ&#x;ramÄąĹ&#x; ve bazÄą bĂślĂźmleri deÄ&#x;iĹ&#x;tirilmiĹ&#x; olsa da, aslen hak olan bir kitaptÄąr: ŮŽ Ů‘ @ŮŽ Ů? "Ů? T Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ع‏MŮŒ 5Ů? ‍ Ů‹)ى ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? @ŮŽ !R( ŮŽ 1‍ Ů’ ٰع‏8 ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ UŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ‍ Ů‘Ů?! َن‏5Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘŻŮˆŘ§ ŮŽŮˆŘ§â€Ź:ŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů?& ا‏AŮŽ Ů’ َ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů‘Ů?! َن ا‏7Ů? U ‍ا‏
ŮŽ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? Ů’ 8Ů? ‍ا‏ ‍إ‏MŮŽ ‍ا‏G)ŮŽ @ŮŽ qŮ? QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ ب‏ Ů’ &ŮŽ Ů? ‍ Ů?ع‏7ŮŽ 'Ů’ I‍ا‏ Ů? 8ŮŽ ^Ů? Ů’ Ů? ‍ ا‏d 44. Gerçek Ĺ&#x;u ki, içinde hikmet dolu ĂśÄ&#x;Ăźtler, hidayet ve aydÄąnlatÄącÄą nur bulunan Tevrat’Ĺ biz indirdik. Nitekim Musa’dan sonra gĂśnderilen ve Allah’a içtenlikle boyun eÄ&#x;miĹ&#x; olan Peygamberler, Yahudiler arasÄąnda onunla hĂźkmederlerdi. AyrÄąca, kendilerini Allah’a adamÄąĹ&#x; olan adil yĂśneticiler, yani RabbanĂŽler ve âlimler de ona gĂśre hĂźkĂźm verirlerdi. ÇßnkĂź onlar, Allah’Ĺn kitabÄąnÄą ĂśÄ&#x;renmek, ĂśÄ&#x;retmek ve uygulamak suretiyle koruyup gĂśzetmekle gĂśrevliydiler ve tĂźm hâl ve hareketleriyle onun hak bir kitap olduÄ&#x;una tanÄąklÄąk eden hakikat Ĺ&#x;ahitleri idiler. Ů? Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źv! ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏ "Ů? :Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’a‍ Řł ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů’i ŮŽ vŮŽŮŽ R ( 1ŮŽ Ů° Ů? ‍Ů?ŮˆŘ§â€ŹwŮŽ Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’ Ů?ن ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů? "Ů’ T ŮŽ U ‍ا‏ 0 Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ k
ŮŽ ‍ْا‏ ﴞ٤٤﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏RŮ? T
Öyleyse insanlardan değil, yalnızca benden korkun! Benim gerek Tevrat, gerek İncil ve gerekse Kur’an’daki ayetlerimi, —özellikle de Son Elçiyi müjdeleyen Tevrat ayetlerini— servet, makam, şan, şöhret gibi basit menfaatlerle değişmeyin! Unutmayın ki, her kim Allah’ın egemenlik yetkisini reddederek O’nun indirdikleriyle hükmetmez ve doğruyu eğriyi, iyiyi kötüyü belirleme konusunda ilâhî ölçüleri kendisine rehber edinmez ise, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir! َ ْ ِ ْ َ ْ َو+ ِْ ,َ ْ ِ + ُ ْ ِ ُذ َنI ُ ْ ِْ َوا5I
َ ّ ِ َ ّ اَ ّ َنG@َ !R( "ْ @ِ !ْ Aَ َ Uَ 7ْ 8َ ^َ َو َ ْ ,َ َو ْا َ ّ % ا َ 5Iا َ ْ U ا ِّ ُذ ِن َوI
ِ* ْ U
Qُ0 َ ُ@ َ َ^ ّ َ َر ٌةRَ Q( ِ ََ& ْ َ َ= ّ َ) َقR ص َ ُ xُ *ِ ّ َو ْا%
ٌ0 =َ Vِ وح ِّ ِ 45. Biz Yahudiler için —ve dolayısıyla sizin için de— cinayet ve yaralamalarla ilgili olarak Tevrat’ta şu hükümleri yazdık: Cana karşılık can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve diğer yaralamalarda benzer şekilde kısas yapılacaktır. Ancak kim suçluyu affedip kısas hakkından vazgeçerse, bu da onun günahlarının bağışlanması için bir kefaret olacaktır. َ ّ ُ" ا:ُ /َ [ِ G ٰ \ ُوRَ ا ُ ْ 1َ "ْ َ ْ َ َو ﴾٤٥﴿ ِ ُ& َنd ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG&َ ِ "ْ T Dikkat edin, bunlar Allah’ın hükümleridir. Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyecek olursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir! Fakat Allah’ın hükmü, yalnızca Tevrat’tan ibaret değildir: G Aٰ Uَ !ْ َ ّ Vَ و ٰ َ ّ َ ِ Qِ 1َْ )1َ + َ ْ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ "َ 1َ ْ َ ِ ا u ِ 1 ْ ٰر8 ا ا ] ْ ]%! َ ,( ِ "ْ :ِ َ ر َ َ ِ
46. Derken o Peygamberlerin izleri üzerinde, kendisinden önceki Tevrat’ı onaylayan ve çarpıtılan hükümlerini düzelterek onu tahrifat ve hurafelerden arındıran Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. َ ِ ْ َ ً)ى َو:ُ ِ َو1 ْ ٰر8 ا َ xْ( 5Iا َ ّ َ ِ Qِ 1َْ )1َ + َ ;( 8َ ّ &ُ Aْ ِ ً d َ ْ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ *ر َو ﴾٤٦﴿ + ِ ْ ُهUَ !ْ َ َو ٰا ٌ 5ُ ً)ى َو:ُ Qِ !R( o! Ve ona, Rab’lerinin emrine saygıyla bağlanan o takva sahipleri için bir yol gösterici ve bir öğüt olmak üzere, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik eden ve içerisinde hidayet ve aydınlık bulunan İncil’i verdik. G ٰ ُوRَ ا ْ َ ُ ْ 1َ "ْ َ ْ َ َوQ0ِ !R( ا ُ ْ !َ ْ َو َ ﴾٤٧﴿ ُ; َن ا " : / [ \ ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG&َ ِ "ْ T ُ ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG&َ ِ o! ِ ِ ْ oُ ْ:َ ْ" اT ُ ِ ِ xْ( 5Iا
47. O hâlde İncil’e iman edenler, uydurdukları hurafelere değil, Allah’ın onda indirdiklerine göre hükmetsinler. İncil ve Tevrat, uğradıkları tahrifata rağmen Allah’ın varlığını, birliğini ve Son Elçiye imanın gerekliliğini açıkça ortaya koyar. Her kim Allah’ın
indirdikleriyle hükmetmeyecek olursa, işte onlar doğru yoldan sapan fâsıkların ta kendileridir! Fakat Allah’ın hükmü, yalnızca Tevrat ve İncil’den de ibaret değildir: َ ْ َ &َ ِ Vً )ِّ =َ ُ ّ ِ َ ْ ِ ب Qِ !ْ Aَ َ Uً &ِ !ْ @َ ُ ب َو َ 8َ T ِ ِ َ ْاQِ 1َْ )1َ + ِ ْا/َ !ْ َ ِ اGUَ ْ Zَ 5ْ ََوا ِ 8َ T 48. Ey Muhammed! Sana da, daha önceki kutsal kitapları tasdik eden ve tahrif edilmiş, çarpıtılmış hükümlerini düzelterek onları hurafelerden ayıklayan bir denetleyici olarak, hak ve hakikati ortaya koyan ve doğrunun, gerçeğin ta kendisi olan bu Kitabı hak ile indirdik. ُ ' َ G َ &َ ّ َ "ْ :ُ ا َءG َ ْ:َ ْ ا7ِ 8َ ّ َ Iَ ا َو 0 ّ ِ َ َء َك ِ َ ْا# ْ R ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG&َ ِ "ْ @ُ Uَ !ْ َ "ْ T Öyleyse, onların arasında Allah’ın bu Kitapta indirdikleriyle hükmet! Sakın sana gelen hakikati bırakıp da, haktan sapanların arzu ve heveslerine uyma! Şunu bil ki: G َ ْ َ َو0 #
ُ ! ٰ ٰاG َ kR( "ْ ^ُ َ Aُ 7ْ !َ ِ ْ T ُ Aَ ,َ xَ َ ا ُ ْU ِ Uَ Aْ ,َ # ُ ِ "ْ T ُ ّٰ َءq َ oٍّ T ِ ٰ ا' َ) ًة َو ِ ْ" اُ ّ َ ً َوT ً @َ ْU ِ ْ َ ً َوqِ "ْ T
ات ْ R 0ِ َ Eْ iَ ُ; ا ْا7ِ 8َ َ Biz bütün Peygamberleri ve ümmetlerini aynı inanç ve ahlâk kuralları etrafında birleşen bir tek ümmet yaptık. Ancak ayrıntılı hukuk kuralları konusunda her biriniz için farklı bir yol ve yöntem belirledik. Eğer Allah dileseydi, bütün ümmetlere aynı şeriatı emrederek hepinizi tek tip bir toplum yapabilirdi. Fakat sizlere verdiği farklı imkânlar, yetenekler, eğilimler, nimetler ve belâlar çerçevesinde sizi imtihan etmek için her ümmete, kendi ihtiyaçlarına, ortam ve şartlarına ve kültürel gelişimine uygun farklı bir şeriat, farklı bir hukuk sistemi belirledi. O hâlde, dosdoğru hükümleri içinde barındıran bu Son Kitabın ışığında, en güzel toplumu oluşturmaya çalışın! İnkârcıların aldatıcı propagandalarına kulak asmadan, kendi yolunuzda kararlılıkla ilerleyin. En iyiyi, en güzeli ortaya koymak için çalışarak, hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. ُ [ُ 7ِّ Uَ !ُ Rَ ,! ُ ,ُ # َ ُ Aِ 8َ ْi َ Qِ !R( "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ِ "ْ T ﴾٤٨﴿ *ن ِ ّٰ ] َ ِا َ "ْ T ً &( # ِ ْ َ ا Unutmayın ki, hepiniz eninde sonunda Allah’ın huzuruna varacaksınız. O zaman Allah, anlaşmazlığa düştüğünüz her konuda aranızda hükmünü verecektir. ُ 'ا /َ0 !ْ َ ِا ا ْ ْ" َو:ُ ا َءG َ ْ:َ ْ ا7ِ 8َ ّ َ Iَ ا َو ْ َواَ ِن ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG َ ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG&َ ِ "ْ @ُ Uَ !ْ َ "ْ T ِ ,ْ َ ْ َ َكUُ 8ِ ْ 1َ ْ" اَ ْن:ُ ْرCَ 'ا
49. Evet, hangi dinden, hangi ırktan olurlarsa olsunlar, onların arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet, sakın onların heveslerine uyma! Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından bile seni saptırmamaları için, onlara karşı son derece dikkatli ol. َ ّ َ ِ ًاEy( ^َ " َواِ ّ َن0 ْ @ِ ِ 5ُ ُذ ﴾٤٩﴿ ُ; َن ْ R ِ ْن َ َ ّ َ ْ اRَ ُ ّٰ )ُ 1 ( 1ُ &َ 5َ ّ َ ْ" اAَ َ ِ َ َ س ِ U ا ِ ,ْ 7َ ِ "ْ @ُ 7َ !=( 1ُ ا اَ ْن
Eğer bütün bu uyarılara rağmen yine de Allah’ın Kitabından yüz çevirecek olurlarsa, bil ki Allah, bazı günahları sebebiyle onları bu şekilde cezalandırmak istiyor. Unutma ki, insanlardan birçoğu yoldan çıkmışlardır. Kur’an’ın rehberliğinden uzaklaşıldığı takdirde insanlığın başına neler geleceğini onlar bilmiyorlar mı? ﴾٥٠﴿ نcَ Uُ Vِ 1ُ ً& ِ َ; ْ ٍمTْ ' ِ ّٰ َ ِ ُ % َ 'ْ ََن َو َ ْ ا0 Jُ 7ْ 1َ ِ !َ ّ Aِ :ِ xَ َ" ْاTْ َ ُ ا ُ Rَا
50. Yoksa onlar, İslâm öncesi cahiliye döneminin hak hukuk tanımayan kanun ve hükümlerini mi hayata egemen kılmak istiyorlar? Allah’ın yegâne Rab ve tek İlâh olduğu gerçeğinin yok sayıldığı, vahyin hayata hâkimiyet hakkının kaldırıldığı, bunun sonucunda uluslararası ilişkilerde adalet yerine menfaatlerin ölçü alındığı, güçlünün aynı zamanda haklı sayıldığı, bir yanda lüks ve israf hüküm sürerken, öbür yanda bebeklerin açlıktan öldüğü, dünyadaki bütün aç ve yoksul insanları yüzlerce kez zengin edebilecek para ve emek harcanarak üretilen bombaların canlı yayın eşliğinde masum çocukların başına yağdırıldığı, yeryüzü nimetlerinin yüzde seksenine yüzde yirmilik bir azınlığın el koyduğu, alkol, uyuşturucu ve fuhuş bataklığında nesillerin yok edildiği bir dünya düzeni mi istiyorlar? Hâlbuki yürekten inanan bir toplum için, Allah’tan daha iyi kim hüküm verebilir? İnsanlığı kana bulayan komünizm, faşizm gibi batıl ideolojiler mi? Yoksa insanı vahşî bir canavara dönüştüren kapitalizm mi? Ya da yüzyıllarca insanlığa kan kusturan, ilim adamlarını —haklı olarak— Allah ve din düşmanı yapan Yahudilik, Hristiyanlık, Budizm ve benzeri asli hüviyetini kaybetmiş sözde “ilâhî dinler” mi? Yahut üzerinde “İslâm” etiketini taşıdığı hâlde Kur’an’dan fersah fersah uzaklaşarak hurafeler yığına dönüşmüş olan şu “atalar dini” mi? Elbette hiçbiri! O hâlde: ُ ْU ِ "ْ @ُ َ ّ َ 8َ 1َ ْ َ َو َ ّ وا ْا َ! ُ@ َد َوCُ iِ 8َ ّ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ "ْ T ٰ =َ U ا ُ ,ْ َ َءe G!َ ِ ى اَ ْوG ر ٍ0 ,ْ َ ُءG!َ ِ ُ@ ْ" اَ ْوH َ ّ ْ@ ِ)ي ْا َ; ْ َم ا1َ Iَ ا َ &( ِ d ﴾٥١﴿ + َ ّٰ " اِ ّ َن0 ْ @ُ ْU ِ Qُ 5َ ّ ِ Rَ
51. Ey iman edenler! YukarÄąda sĂśzĂź edilen batÄąl ideolojilerin mimarlarÄąnÄą, yani Yahudileri ve HristiyanlarÄą samimĂŽ ve gĂźvenilecek bir dost, sĂśzĂź dinlenecek bir yĂśnetici, himayesine sÄąÄ&#x;ÄąnÄąlacak bir koruyucu, iĹ&#x;birliÄ&#x;i yapÄąlacak bir mĂźttefik, kÄąsaca veli edinmeyin! UnutmayÄąn ki, onlar ancak birbirlerinin dostlarÄądÄąr. İçinizden her kim onlarÄą dost edinecek olursa, o da onlardandÄąr. ÇßnkĂź Allah, kâfirlerle bĂśyle sÄąkÄą fÄąkÄą iliĹ&#x;kiler içinde olan zalimleri doÄ&#x;ru yola iletmez. ŮŽ G Ů° Ů’i5ŮŽ ‍ Ů?; Ů? َن‏1ŮŽ "Ů’ @! Ů‘ ‍َى ا‏wŮŽŮŽ R Ů? ŮŽ Ů? kŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ا اَ ْن‏ R ‍ن‏ ‍ ع‏ % 1 ‍؜‏ " @ A V k R 1 C Ů’ ( ( ( Ů? Ů‘Ů° ]% ŮŽ ,ŮŽŮŽ R â€ŤŮŒŘŠâ€Ź0 ŮŽ ‡Ů? ‍ا‏G‍ َد‏UŮŽ 7ŮŽ !=( Ů? ‍ ] اَ ْن‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŒ Ů? Ů? Ů?Ů? ŮŽ0 ( ‍ Ů?د‏5ŮŽ "Ů’ @Ů? % ﴞټ٢﴿ + Ů? Ů’Ů? 5َ‍ ا‏kGR( ‍ اَ ŮŽ Ů‘Ů? ŮˆŘ§â€ŹG ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ Ů? ا‏7Ů? =Ů’ !Ů? RŮŽ ‍ْ Ů?) (ه‏U Ů? Ů’ Ů? Ů? Ů’ َ‍ْ Ů?† اَ Ů’Ůˆ ا‏8 ŮŽ Ů’ Ů?
52. Kalplerinde hastalÄąk olan Ĺ&#x;u mĂźnafÄąklarÄąn, “Kâfirlerin gĂźnĂźn birinde galip gelmeyeceÄ&#x;i ne malum? Ä°yisi mi, biz Ĺ&#x;imdiden tedbirimizi alalÄąm. Zira baĹ&#x;ÄąmÄąza bir belâ gelmesinden korkuyoruz!â€? diyerek kâfirlere Ĺ&#x;irin gĂśzĂźkmek için çĹrpÄąndÄąklarÄąnÄą, hep onlara yĂśneldiklerini gĂśrĂźrsĂźn. Fakat Allah, çok geçmeden kâfirleri hezimete uÄ&#x;ratarak size vadettiÄ&#x;i zaferi nasip edecek yahut katÄąndan mĂźnafÄąklarÄąn plânlarÄąnÄą boĹ&#x;a çĹkaracak bir emir gĂśnderecektir. Ä°Ĺ&#x;te o zaman mĂźnafÄąklar, yĂźreklerinde Allah’a ve mĂźminlere karĹ&#x;Äą çirkin dĂźĹ&#x;Ăźnceler besledikleri ve kâfirleri kendilerine dost ve yardÄąmcÄą edindikleri için bĂźyĂźk bir piĹ&#x;manlÄąk duyacaklar. Ů? ,ŮŽ &ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?@Ů’*" ا‏5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ Ů’@ ŮŽ) ا‏# Ů? ;Ů? 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź "Ů’ @Ů? Ů? &ŮŽ Ů’ َ‍ ا‏BŮ’ ŮŽ 7Ů? ' Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů?& ا‏% ŮŽ "0 Ů’ T ŮŽ
ŮŽ VŮ’ َ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘĄ ا‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°:َ‍ ا ا‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ ﴞټ٣﴿ ŮŽ 1 (
ŮŽ ‍ Ů? ا‏7ŮŽ ?Ů’ ŮŽ RŮŽ Ů? a
53. Allah ve Elçisine tam bir gĂźvenle iman edenler ise, savaĹ&#x;ta esir ettikleri kâfirlere, mĂźnafÄąklarÄą gĂśstererek, “Sizin yanÄąnÄązda olacaklarÄąna dair var gßçleriyle Allah’a yemin edenler bunlar mÄąydÄą? BakÄąn, nasÄąl da bĂźtĂźn beklentileri ve gayretleri boĹ&#x;a gitti de, rezil olup hĂźsrana uÄ&#x;radÄąlar!â€? diyecekler. Ů? Ů’U Ů? )ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ]AŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ اَ Ů?ذ‏G QŮ? 5ŮŽ 7Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź7Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ا Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? Ů‘Ů° k Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ ŮŽ R Q( UŮ? 1‍ Ů’" ŮŽ Ů’ (د‏T ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?؊‏ZŮŽ Ů‘ Ů? َ‍ ا‏+ ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ْا‏ QŮ? ! Ů’( X1Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° oŮ? Ů’HŮŽR /ŮŽ Ů? ‍ Ů?" ٰذ‏0 ‡Ů? IG ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ َن‏RŮ? iŮŽ 1ŮŽ IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° o! Ů? 7( ŮŽ kR( ‍ Ů?)Ůˆ َن‏:Ů? xŮŽ 1Ů? ŮŽb 1 ( RŮ? T G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ﴞټ٤﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź 54. Ey iman edenler! İçinizden her kim dininden dĂśnecek olursa, Allah onlarÄą tarih sahnesinden silip yerlerine Ăśyle bir toplum getirir
ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. İnananlara karşı çok merhametli ve alçakgönüllü, kâfirlere karşı da son derece şahsiyetli ve onurludurlar. Kur’an’ın ortaya koyduğu hayat sistemini yeryüzünde hâkim kılmak için Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihâd ederler. Bu yolda karşılarına çıkabilecek hiçbir engel onları durduramaz. Çünkü onlar, hiç kimsenin kınamasından, tehdit ve işkencesinden korkmazlar. Yalnızca Rab’lerinin rızasını kazanmak amacıyla, emin ve kararlı adımlarla hedefe doğru yürürler. İşte bu Allah’ın lütfudur, onu lâyık gördüğüne bahşeder. İlâhî lütfa nail olmak isteyen ve bu yolda gereken çabayı harcayan her kuluna rahmet kapılarını sonuna kadar açar. Öyleyse, güzel davranışlar göstererek O’nun lütfuna lâyık kullar olmaya çalışın. Unutmayın ki, Allah’ın lütuf ve merhameti sınırsızdır, O her şeyi bilendir. ُ !ُّ ِ َ& َو5َ ّ ِا َ ّ !& َن ﴾٥٥﴿ َن,ُ ^ِ ْ" َرا:ُ ٰ^ َة َوZَ ّ ُ َن اXْ 1ُ َة َوAٰ = ا ُ ّٰ "ُ T ُ ;( 1ُ َ 1C( َ ّ ا اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َواQُ ُ ُ ا َو َر 55. Sizin yardımcınız, koruyucunuz ve gerçek dostunuz kâfirler ve münafıklar değil, ancak Allah’tır, O’nun Elçisidir ve tam bir teslimiyetle Allah’a boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren müminlerdir. ﴾٥٦﴿ نcَ 7ُ ِ َJ ُ" ْا:ُ ا ِ ّٰ َبZْ ' َ ّٰ َ ّ َل8َ 1َ ْ َ َو ِ ِ ّ َنRَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َواQُ َ ُ ا َو َر 56. Her kim Allah’ı, Elçisini ve müminleri kendisine dost edinirse, ona müjdeler olsun! Çünkü hak ile batılın mücadelesinde üstün gelecek olanlar, kesinlikle Allah’ın tarafında yer alanlardır! O hâlde: ُ Uَ 1وا (دCُ iَ َ ّ َ ا1C( َ ّ وا اCُ iِ 8َ ّ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ْ ِ َب8َ T ِ و ُ ا ْاr ُ َ ا1C( َ ّ ِ َ ا7ً ,ِ َ ًوا َوZُ :ُ "ْ T ُ ْ" َو ْاT ُ Aِ 7ْ Vَ َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ا اِ ْن ﴾٥٧﴿ + َ ّٰ ء َوا ّ َ ُ; اMَ G!َ ِ ّ َ َر اَ ْوT
57. Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine Kitap verilmiş olan Yahudi ve Hristiyanlardan, dininizle alay edip eğlenenleri ve ilâhî vahiy gerçeğini tümüyle inkâr eden diğer müşrik ve kâfirleri kendinize yönetici, koruyucu, yardımcı, dost ve müttefik, yani veli edinmeyin! Ve bu Kitaba gerçekten inanıyorsanız, zalimlerle aynı cephede yer almama konusunda Allah’a karşı gelmekten titizlikle sakının! İşte kâfirlerin, kutsal değerlerinizi nasıl tahkir ettiğini gösteren çarpıcı bir örnek:
ŮŽ Ů‘ ] ŮŽ Ů?‍ Ů’" ا‏8Ů? 1Ů’ ‍ َد‏5ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ﴞټ٨﴿ ‍ َن‏AŮ? ;Ů? ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ…â€ŹVŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏0 7Ů‹ ,Ů? ŮŽ ‍ Ů‹ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€ŹZŮ? :Ů? :ŮŽ â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? iŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘŠ ا‏AŮ° = ‍ا‏
58. Ezan okuyup insanlarÄą namaza çaÄ&#x;ÄąrdÄąÄ&#x;ÄąnÄąz zaman, onunla alay edip eÄ&#x;lenirler. Ä°slâm’Ĺn en Ăśnemli sembollerinden biri olan ezandan rahatsÄązlÄąk duyar, onu susturmak için ellerinden geleni yaparlar. ÇßnkĂź onlar, akÄąllarÄąnÄą kullanmayan bir toplumdur. G Ů? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ َل‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽŮ„ ا‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź "Ů’ ^Ů? ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن ا‏o* Ů? Ů‘Ů° Ů? UŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ اَ ْن ٰا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏GUŮŽ Ů‘ Ů? ‍ْ Ů?; Ů?& َن‏U ŮŽ oŮ’ :ŮŽ ‍ ب‏ Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G1ŮŽ oŮ’ VŮ? Ů? 8ŮŽ T ﴞټي﴿ ‍َ Ů?; َن‏ Ů? R
59. Yahudi ve Hristiyanlara de ki: “Ey Kitap Ehli! Sizin bize dĂźĹ&#x;manlÄąk etmenizin sebebi, Allah’a gereÄ&#x;ince iman etmemiz, bize ve bizden Ăśnce indirilen bĂźtĂźn vahiylere inanmamÄąz ve sizin pek çoÄ&#x;unuz yoldan çĹkmÄąĹ&#x; kimseler olmasÄąndan baĹ&#x;ka nedir ki?â€? Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ 5ŮŽ Ů?‍ ا‏oŮ’ :ŮŽ oŮ’ VŮ? ‍ْ Ů?@ Ů?" ْا Ů?; ŮŽ ŮŽŘŻ َ؊‏U Ů? oŮŽ ,ŮŽ # Ů?0 Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? Ů‹ ŮŽ yŮ? ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ Ů‘Ů? Ů? Ů’ ٰذ‏ ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° QŮ? UŮŽ ,ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ S ŮŽ HŮ? FŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź G Ů° ‍ ŘŞ اŮ?Ůˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ) ا‏7ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź1‍ ز‏UŮŽ iŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ْا‏ Ů? Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ G ŮŽ ŮŒ Ů? ﴞٌ٠﴿ o! 7 % ‍ا‏ ‍إ‏ ‍ا‏ o l ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź
5
T q / [ F
Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? \ Ů‘ Ů‘ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ( Ů? Ů? 0 60. SĂśzlerine devamla de ki: “Demek bunlara iman ettik diye bizi suçluyorsunuz, Ăśyle mi? Peki, Allah katÄąnda bundan daha aÄ&#x;Äąr bir cezayÄą kimlerin hak ettiÄ&#x;ini size bildireyim mi? Onlar, kendileriyle ĂśvĂźnerek izinden yĂźrĂźdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz atalarÄąnÄązdÄąr. Yani, isyankârlÄąklarÄąndan dolayÄą Allah’Ĺn lânetlediÄ&#x;i, Peygamberleri ĂśldĂźrdĂźkleri için gazap ettiÄ&#x;i, sĂśzlerinden caydÄąklarÄą için ahlâkĂŽ çÜkĂźntĂźye uÄ&#x;ratÄąp doyumsuz maymunlara ve tepeden tÄąrnaÄ&#x;a pisliÄ&#x;e batmÄąĹ&#x; domuzlara dĂśnĂźĹ&#x;tĂźrdĂźÄ&#x;Ăź ve bĂśylece, Allah’Ĺn buyruklarÄąna baĹ&#x;kaldÄąran azgÄąn yĂśnetimlere, yani tâÄ&#x;Ăťtlara kul kĂśle yaptÄąÄ&#x;Äą kimselerdir! Ä°Ĺ&#x;te, ilâhĂŽ Ăślçßlere gĂśre en kĂśtĂź yerde bulunanlar ve doÄ&#x;ru yoldan en çok sapmÄąĹ&#x; olanlar bunlardÄąr. Ů? Ů’ Ů? ‍ ا‏AŮ? a G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ﴞٌ٥﴿ ‍ Ů?& َن‏8Ů? TŮ’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů? AŮŽ Ů’ َ‍ا ا‏ ŮŽ )Ů’ VŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹT ŮŽ ‍ Ů’) َد‏VŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ا ٰا‏G Ů? VŮŽ "Ů’ ^Ů? srŮ? # Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ0 ( Ů? ‍ ا‏# Ů? ŮŽ a
61. Yahudiler sizin yanÄąnÄąza geldikleri zaman, “Biz de inanÄąyoruz!â€? derler. Oysa yanÄąnÄąza girerken inkârcÄą olarak girmiĹ&#x; ve yine inkârcÄą olarak çĹkmÄąĹ&#x;lardÄąr. Fakat Allah, kalplerinde neler gizlediklerini çok iyi bilmektedir! Ä°Ĺ&#x;te, inkârcÄąlÄąklarÄąnÄąn sonucu olarak: Ů?Ů‘ "Ů? @Ů? AŮ? ^Ů’ َ‍ان ŮŽŮˆŘ§â€Ź ﴞٌ٢﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ˆ ŮŽ0 Ů’ % ‍ا‏ ŮŽ [Ů’ 7Ů? ŮŽ B ŮŽ 1Ů? "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ‍ًا‏Ey( ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů° ى‏ Ů? ‍ Ů’) ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? ‍ ْ„ Ů?" ŮŽŮˆ ْا‏I‍ا‏ Ů? Ů’ kRŮ? ‍ Řą Ů? َن‏ Ů? %
62. İçlerinden pek çoÄ&#x;unun, gĂźnah iĹ&#x;lemekte, dĂźĹ&#x;manlÄąk etmekte ve haram yemekte birbirleriyle yarÄąĹ&#x;tÄąklarÄąnÄą gĂśrĂźrsĂźn. Ne kĂśtĂź iĹ&#x;ler yapÄąyorlar! Ů?Ů‘ "Ů? @Ů? AŮ? ^Ů’ َ‍ ْ„ ŮŽ" ŮŽŮˆŘ§â€ŹI‍ا‏ ﴞٌ٣﴿ ‍ َن‏,Ů? UŮŽ =Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ˆ ŮŽ0 Ů’ % ‍ا‏ ŮŽ [Ů’ 7Ů? ŮŽ B Ů? Ů’ "Ů? @Ů? Ů? Ů’ VŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ع‏7ŮŽ 'Ů’ ŮŽI‍ Ů‘Ů?! َن ŮŽŮˆ ْا‏5Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ ‍ْ Ů°@! Ů?@ Ů?" ا‏U1ŮŽ IŮŽ Ů’ ŮŽ 63. Peki, baĹ&#x;larÄąndaki din âlimleri ve hahamlarÄąn, onlarÄą gĂźnahkârca sĂśz sĂśylemekten ve haram yemekten alÄąkoymalarÄą gerekmez miydi? Fakat onlar, gĂśrevlerini yerine getirmediler. KĂśtĂźlĂźk karĹ&#x;ÄąsÄąnda susarak onu desteklediler. YaptÄąklarÄą Ĺ&#x;ey ne kĂśtĂźdĂźr! O kadar ki: ŮŽ Ů‘ FŮ? ŮŒ0 ŮŽ AŮ? JŮ’ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’ ‍ ا‏e Ů? VŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ ا‏UŮ? ,Ů? Ů? ‍@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź1 ) 1 ‍ا‏ B A Ů? Ů‘Ů° )Ů? 1ŮŽ ‍ ْا ŮŽ! Ů?@ Ů?د‏B Ů’ Ů? ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ( Ů?
64. Yahudilerden bazÄąlarÄą, “Allah’Ĺn eli sÄąkÄądÄąr. Nimet ve lĂźtfunu kullarÄąna vermek istemez. Allah muhtaç kullarÄąna vermiyorsa, biz ne diye verelim? AyrÄąca, eÄ&#x;er siz MĂźslĂźmanlar doÄ&#x;ru yolda olsaydÄąnÄąz, Allah gĂźcĂź ve zenginliÄ&#x;i bize deÄ&#x;il, size verirdi. BaksanÄąza, sizi yoksulluk içinde kÄąvrandÄąrÄąp duruyor. Ĺžu hâlde, Allah ya kendi yolundaki siz sevgili kullarÄąna cimrilik ediyor, ya da siz doÄ&#x;ru yolda deÄ&#x;ilsiniz.â€? dediler. Bu sĂśzlere itiraz etmeyen diÄ&#x;er Yahudiler de aynÄą iddiaya iĹ&#x;tirak etmiĹ&#x; oldular. Allah hakkÄąnda çarpÄąk anlayÄąĹ&#x;larÄąndan ve bu sĂśzlerinden dolayÄą, kendi elleri baÄ&#x;landÄą ve cimrilik, korkaklÄąk, alçaklÄąk deÄ&#x;iĹ&#x;mez karakterleri oldu. BĂśylece, ilâhĂŽ nimetlerden mahrum bÄąrakÄąlarak Allah tarafÄąndan lânetlendiler. ŮŽ % G ŮŽ 1ŮŽ  ‍Ů?إ‏0 ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ Ů? Ů? Ů’U1Ů? ‍ ن‏ Ů? 7Ů’ ŮŽ ‍)َا Ů?ه‏1ŮŽ oŮ’ ŮŽ *Ů? 8ŮŽ p Oysa Allah için cimrilik asla sĂśz konusu olamaz. Bilakis, elleri alabildiÄ&#x;ince açĹktÄąr. Kudret ve cĂśmertliÄ&#x;inin sÄąnÄąrÄą yoktur. LĂźtuf ve nimetlerini ilim ve hikmetine uygun olarak, dilediÄ&#x;i kimselere dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde verir. Bazen azÄąlÄą kâfirleri nimetlere boÄ&#x;arken, en sevdiÄ&#x;i kullarÄąnÄą belâ ve musibetlere uÄ&#x;ratabilir. Zira bu dĂźnya imtihan yeridir, iyilik ve kĂśtĂźlĂźklerin tam karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;ÄąnÄąn verileceÄ&#x;i yer ise âhirettir. Ama maddĂŽ gßç ve zenginlikten baĹ&#x;ka deÄ&#x;er ĂślçßsĂź tanÄąmayan kâfirler, birtakÄąm dĂźnyevi nimetlere sahip olmalarÄąnÄą, kendilerinin doÄ&#x;ru yolda olduÄ&#x;unun kanÄątÄą sayarlar. Hâlbuki herhangi bir kiĹ&#x;i veya toplumun doÄ&#x;ru yolda olduÄ&#x;unu belirlemek için, onlarÄąn dĂźnyada sahip olduklarÄą gßç ve zenginliÄ&#x;e deÄ&#x;il; doÄ&#x;ruluk, erdemlilik, adalet gibi ĂźstĂźn ahlâkĂŽ deÄ&#x;erlere ne derece baÄ&#x;lÄą olduklarÄąna bakmak gerekir. KaldÄą ki, Allah, yeryĂźzĂźnde ilâhĂŽ adaleti egemen kÄąlmak için
varını yoğunu feda eden müminlere, —çetin bir mücadele sonunda— bu dünyada güç ve zenginlik de bahşedecektir. ُ /َ ِّ ِ ْ َر/َ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG َ "ْ @ُ ْU ِ ًاEy( ^َ َ) ّ َن1£( َ َ َو ا0 ً ْ ^ُ َو5ً !َ Jْ p
Rabb’inden sana indirilen şu muhteşem ayetler, onlardan birçoğunun azgınlık ve kâfirliğini artıracaktır. Fakat onlardan korkmayın. İster Yahudi veya Hristiyan ister müşrik olsun, kâfirler kendi aralarında gerçek bir birlik oluşturamazlar. Zira belirlemiş olduğumuz yasalar gereğince: G َ Jْ 7َ )َا َو َة َو ْا,َ ُ@ ُ" ْاUَ !ْ َ Uَ !ْ ;َ ْ ََوا ْ َن,َ %ْ 1َ * َو ا ُ ّٰ :َ َ َ pْ َ َ ْ ِب اAْ ِ ًرا5َ ُ)واVَ اَ ْوG&َ Aَ ّ ^ُ ِ0 &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ ] ٰ ِ َء اH َ ْ kRِ ُّ ِ 1ُ Iَ ا ﴾٦٤﴿ َ 1)( % ُ ّٰ ا َو0 ًد%َ َ R ْر ِضIا ِ ْ &ُ ْاS
Onların arasına, ta Kıyamete kadar sürecek düşmanlık ve nefret koyduk. Ne zaman Müslümanlara karşı düşmanlıkları depreşir de bir savaş ateşi tutuşturmaya kalkışsalar, Allah onu söndürecek ve heveslerini kursaklarında bırakarak onları birbirlerine düşürüp darmadağın edecektir. Fakat yine de akıllanmayacak, yeryüzünde sürekli bozgunculuk, fitne ve fesat çıkarmaya çalışacaklar. Allah ise, fesat çıkaranları sevmez. Sevmediği için de belâlarını verir. Ama tövbe edip kurtulmak için, hâlâ ellerinde fırsat var: ْ aْ ْ oَ ْ:ََو َ ْ اَ ّ َن ا َ َ ْ ُ@ ْ" َ ِّ! َ ِ ِ@ ْ" َوU َ 5َ ْ َ ّ T َ َ ا َوا ّ َ َ; ْ اUُ َ ب ٰا َ ّ ت َّ # ﴾٦٥﴿ "! , U ا U " :
U A د I 8 T ا ْ َ َ َ ِ ( ُ َ ِ ِ ِ 65. Şayet Kitap Ehli diye bilinen Yahudi ve Hristiyanlar, Allah’a ve bütün elçilerine gereğince iman etmiş ve azgınlıktan, isyankârlıktan sakınıp korunmuş olsalardı, şu ana kadar işledikleri bütün günahlarını bağışlar ve kendilerini nimetlerle dolu cennet bahçelerine yerleştirirdik. َ َ "ْ @ِ ِّ َل اِ َ ْ! ِ@ ْ" ِ ْ َرZِْ 5ُ اG َ َوo! َ xْ( 5Iا َ ّ ُ اVَ َ ُ@ ْ" ا5َ ّ ََو َ ْ ا "0 ْ @ِ Aِ # ِ ْ َ ْ ِ ِ@ ْ" َوVِ َْ R ْ ِ اAُ ^َ I ِ ْ َ َو1 ْ ٰر8 ا ُ اَ ْرB G َ "ْ @ُ ْU ِ ٌ Ey( ^َ ٌة َو0 )َ =ِ 8َ ;ْ ُ ٌ َ ّ ُْ ُ@ ْ" اU ِ ﴾٦٦﴿ نcَ Aُ &َ ,ْ 1َ َ َء
66. Evet, eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rab’leri tarafından kendilerine gönderilen bu son ilahi vahyi içtenlikle kabullenip hayatın her alanında uygulamış olsalardı, onları tepeden tırnağa nimetlere boğardık. Böylece, üstlerinden yağan ve ayaklarının altından yetişen nimetlerden yerlerdi. Yerüstü ve yeraltı servetlerinden istifade ederek, refah ve huzur içinde yaşarlardı. Gerçi içlerinde, aşırılıktan uzak, ölçülü ve dengeli insanlar da yok değil; fakat çoğunluğu, o kadar kötü işler yapıyorlar ki!
O hâlde, Müslümanlara büyük bir görev düşüyor: ُ ُ َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َ ِ /َ &ُ =ِ ,ْ 1َ ا َ Jْ Aَ ّ َ &ََ R oْ ,َ ْ َ "ْ َ َواِ ْن/َ0 ِّ ِ ْ َر/َ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG َ ْ Aِّ َ ل ُ ّٰ َوQُ0 8َ َ َ ِرB َ ْ@ ِ)ي ْا َ; ْ َم ْا1َ Iَ َ ا َّ ﴾٦٧﴿ َ 1 ( Rِ T ّٰ س اِ ّ َن 0 ِ U ا
67. Ey Peygamber! Rabb’in tarafından sana indirilen ayetleri tüm insanlığa açıkça bildirerek tebliğ et! Şayet bunu yapmayacak olursan, elçilik görevini yerine getirmemiş olursun! Diğer müminler de senin yolunu izleyerek Kur'an’ı insanlığa tebliğ etsinler. Sakın zalimlerden korkup da görevini aksatma! Çünkü Allah, seni insanlardan gelecek tehlikelere karşı koruyacaktır. Unutma ki, sen kendi üzerine düşeni yaptığın takdirde, Allah kâfirleri asla başarıya ulaştırmayacak, onları doğru yola iletmeyecektir. َ xْ( 5Iا ُ ِّ ْ" ِ ْ َرT ُ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG َ َوo! َ ّ !& ا "0 ْ T َ ٍءkْ qَ ]Aٰ َ "ْ 8ُ %ْ َ ب ِ ْ َ َو1 ْ ٰر8 ا ِ ْاoَ ْ:َ اG1َ oْ Vُ ُ ;( ُ ]8ّٰ ' ِ 8َ T 68. Yahudi ve Hristiyanlara seslenerek de ki: “Ey ilâhî mesaja inandığını iddia eden Kitap Ehli! Siz Tevrat’ı, İncil’i ve Rabb’iniz tarafından size gönderilen Kur'an ayetlerini kendinize rehber edinip onu gereğince uygulamadıkça, asla sağlam bir temele dayanmış olamazsınız. Allah’ın ayetlerinden bir kısmını benimseyip bir kısmını reddederseniz, diğer kâfirlerden bir farkınız kalmaz.” ْ َ vََ R اM ً ْ ^ُ َو5ً !َ Jْ p َ ] ْا َ; ْ م ْاAَ َ س َ ِّ ِ ْ َر/َ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG َ "ْ @ُ ْU ِ ًاEy( ^َ َ) ّ َن1£( َ َ َو ُ ﴾٦٨﴿ َ 1 ( Rِ T
/ َ ِ Ey Peygamber! Rabb’inden sana indirilen bu ayetler, onlardan birçoğunun azgınlık ve kâfirliğini artıracaktır. Fakat sen, bu inkârcılar için kendini üzme, ümitsizliğe de kapılma. İman edecek olanları ise şimdiden müjdele: َ ّ ا َواUُ َ َ ٰا1C( َ ّ اِ ّ َن ا ٰ ْ َو ْا َ! ْ م ٰ ِ َ َ رى َ ْ ٰا َ َ َ vََ R ً ِ ?َ oَ &ِ َ ِ َوa = U ا و ن X
= ا و وا د
: 1 C ِ ّ ّ َ ٰ ( ّ ُ ُ َ َ َ َ ِ Iا ِ r ِ ﴾٦٩﴿ َن5ُ Zَ ْ 1َ "ْ :ُ Iَ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ ْ ٌفa َ
69. Gerçek şu ki, ister Müslüman, ister Yahudi, ister yıldızlara tapan Sâbiî, ister Hristiyan, ister ateşperest Mecûsî ve isterse bunların dışındaki başka bir dine mensup olsun, her kim Allah’a ve âhiret gününe Kur'an’da belirtildiği şekilde inanır ve İslâm’ın ortaya koyduğu prensipler doğrultusunda güzel işler yaparsa, işte onlar Rab’lerinin katında ödüllerini mutlaka alacaklar ve Hesap Günü ne korku duyacak, ne de üzüleceklerdir. Hiç kimse, şu veya bu dine inandığını öne sürmekle veya herhangi bir ırka, sınıfa, cemaate mensup olmakla kurtuluşa eremez. Cennete
girebilmenin tek yolu, Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne gereÄ&#x;ince inanmak ve ilâhĂŽ prensiplerin ortaya koyduÄ&#x;u biçimde yararlÄą ve gĂźzel davranÄąĹ&#x;lar ortaya koymaktÄąr. Nitekim: ŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( ŮŽ ‍َ َق‏y! ( 5ŮŽ CŮ’ a v ŮŽ َ‍َ ŮŽ; Ů’) ا‏ 0 Ů‹ Ů? ‍ اŮ? ŮŽ Ů’! Ů?@ Ů’" Ů?ع‏GUŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْع‏o1 70. GĂśndereceÄ&#x;imiz her kitaba ve Elçiye iman edeceklerine dair Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’ndan kesin bir sĂśz almÄąĹ&#x; ve onlara nice Peygamberler gĂśndermiĹ&#x;tik. ŮŒ Ů? ‍ Ů’" َع‏:Ů? ‍ َإ‏# G ŮŽ &ŮŽ AŮŽ Ů‘ ^Ů? Ů‹ ŮŽ( R‍ Ů? ا ŮŽŮˆâ€ŹCŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ;1 Ů‹ ŮŽ( R "*Ů’@Ů? % ﴞ٧٠﴿ ‍ َن‏AŮ? 8Ů? ;Ů’ 1ŮŽ ;1 Ů? Ů’Ů? 5َ‍ى ا‏G Ů° @Ů’ ŮŽ IŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ ل‏
Fakat ne zaman bir Peygamber onlara hoĹ&#x;larÄąna gitmeyecek bir hĂźkĂźm getirdiyse, verdikleri sĂśzden cayarak bir kÄąsmÄąnÄą yalanladÄąlar, bir kÄąsmÄąnÄą da ĂśldĂźrdĂźler. Ellerinden gelse, bugĂźn de hiç çekinmeden ĂśldĂźrĂźrler. Ů? ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G7Ů? % ŮŒ E=( ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ŮŒ Ey( ^ŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽ Ů?& ا ŮŽŮˆ ŮŽ? Ů‘Ů?& ا‏AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ب‏ ŮŽ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ Ů?& ا ŮŽŮˆ ŮŽ? Ů‘Ů?& ا‏,ŮŽŮŽ R ŮŒ UŮŽ Ů’8RŮ? ‍ َن‏T ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ' ﴞ٧٥﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů?
71. Bu davranÄąĹ&#x;larÄąndan dolayÄą baĹ&#x;larÄąna bir belâ gelmeyecek sandÄąlar, bĂśylece hakikat karĹ&#x;ÄąsÄąnda kĂśr ve saÄ&#x;Äąr kesildiler! Sonra belâ ĂźstĂźne belâya uÄ&#x;rayÄąnca, piĹ&#x;man olup tĂśvbe ettiler ve Allah tĂśvbelerini kabul etti. Sonra Allah, Son Elçiyi ve Kur'an’Ĺ gĂśnderdi, fakat içlerinden pek çoÄ&#x;u ona karĹ&#x;Äą da kĂśr ve saÄ&#x;Äąr kesildiler. Fakat Allah, yaptÄąklarÄą her Ĺ&#x;eyi gĂśrmektedir ve kesinlikle cezasÄąnÄą verecektir. "ŮŽ0 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů’ †! ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اŮ? Ů‘ َن‏G Ů? VŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍َ ŮŽ; Ů’) ŮŽ^ ŮŽ ŮŽ ا‏ Ů? %( &ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍ا‏
72. Gerçek Ĺ&#x;u ki, “Allah Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa Mesih’tir!â€? diyenler, aynen onu inkâr edenler gibi kelimenin tam anlamÄąyla kâfir olmuĹ&#x;lardÄąr! ŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( ŮŽ 1ŮŽ †! ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆ َع‏k Ů‘ ( ‍ا ŮŽ َع‏ QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů’ Ů? Ů’Ůƒâ€Ź1Ů? Ů’ ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍" ا‏0 Ů’ T Ů‘Ů° ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź7Ů? ‍ا‏ Ů’ o1 Ů? Ů‘Ů° ‍' Ů‘ ŮŽ َم‏ ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R
Ů? %( &ŮŽ ‍ Ů„ ْا‏ ŮŽ Ů‘ A Ů? ŮŽ ‍ Ů?Řą ŮŽŮˆâ€ŹU ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٧٢﴿ ‍ْ= Ů?ع‏ ŮŽ 5َ‍ Ů? Ů’ ا‏+ 0 ŮŽ Ů‘ QŮ? 1‍ ŮŽ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ Ů°Ůˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ْا‏ Oysa bizzat Ä°sa Mesih, “Ey Ä°srailoÄ&#x;ullarÄą! Benim de Rabb’im sizin de Rabb’iniz olan Allah’a kulluk ve itaat edin, hiç kimseyi ilâhlaĹ&#x;tÄąrÄąp O’na ortak koĹ&#x;mayÄąn! Her kim Allah’a ortak koĹ&#x;acak olursa, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, Allah ona cenneti kesinlikle haram kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr ve onun varacaÄ&#x;Äą yer cehennemdir. Ve o gĂźn zalimlere hiç kimse yardÄąm edemeyecektir.â€? demiĹ&#x;ti.
G َّ ٰ ٰ )ٌ0 'ا ُ ِ َ ا َ ّٰ ا اِ ّ َنG ُ Vَ َ 1C( َ ّ َ َ; ْ) َ^ َ َ ا ِ َوQٌ ِ اIِ اQٍ ِ ٍ َو َ ِ ْ اe yَ Aٰ َ 73. Hiç kuşku yok ki, “Allah üçün üçüncüsüdür!” diyenler de kâfir olmuşlardır! Yani, “Baba bir ilâh, Kutsal Ruh bir ilâh, Oğul İsa bir ilâhtır; fakat hiç biri tek başına Allah değildir. Allah, ancak birbirlerini tamamlayan bu üç unsurun kendisinde birleştiği Tanrıdır.” diyen Hristiyanlar da kâfir olmuşlardır. Oysa Allah birdir, bir tek İlâh olan Allah’tan başka ilâh yoktur! َ ّ &َ !َ َ ُ; ُ َن1َ &َ ّ َ ُ@ ا8َ ْU1َ "ْ َ َواِ ْن ﴾٧٣﴿ "ٌ ! ( َاب ا ٌ Cَ َ "ْ @ُ ْU ِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ ّ َ ا% Şayet onlar bu çirkin iddialarından vazgeçmeyecek olurlarsa, içlerinden inkârda diretenlere kesinlikle can yakıcı bir azap dokunacaktır! Şu hâlde, insaf ve vicdan sahibi olan Yahudi ve Hristiyanlar daha ne bekliyorlar? ﴾٧٤﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا ِ ّٰ ] َ ِ ُ َن ا8ُ 1َ vََ Rَا ُ ّٰ َوQُ0 5َ ِ ُ وJْ 8َ %ْ 1َ ا َو 74. Hâlâ pişmanlık ve gözyaşlarıyla Allah’a yönelip O’ndan af dilemeyecekler mi? Zira O’nun rahmetinden asla ümit kesilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. İsa Mesih ile ilgili işin doğrusuna gelince: Mٌ ُ َرIَ ّ ِ َ" ا1َ ْ َ ُ ْ ! ا ْ Aَ a oُ0 ُ ُّ اQِ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ B َ )ْ Vَ ل ُ %( &َ َ ْا 75. Meryem oğlu İsa Mesih ne Tanrıdır, ne de Tanrının oğlu! O sadece Allah’ın gönderdiği diğer Peygamberler gibi bir peygamberdir. Nitekim ondan önce de nice peygamberler gelip geçmişti. Mesela Allah, İsa Mesih’in eliyle ölülere can verdiği gibi, daha önce Musa’nın eliyle asaya can vererek kuru bir sopayı yılana dönüştürmüştü. Yine Allah Mesih’i babasız yarattığı gibi, daha önce Âdem’i hem babasız hem annesiz olarak yaratmıştı ki, bu daha enteresan bir yaratılıştır. Demek ki, İsa bir ilâh veya ilâhî özellikler taşıyan bir varlık değil, diğer Peygamberler gibi bir Peygamber ve ölümlü bir beşerdir. َ )ّ ( ? َم0 ,َ َ ّ ِن اvَ ^ُ ْ 1َ 5َ ^َ ٌ0 ;1 ِ Qُ ُّ َُوا Annesi Meryem ise, son derece dürüst ve tertemiz bir kadındı. Fakat bu üstün özelliklerine rağmen, onlar da sizin gibi birer insandı. Örneğin, ikisi de her fâni insan gibi acıkır, susar ve yiyip içerlerdi.
Bunlar, yaratılmışlara mahsus özelliklerdir. Oysa Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir. ٰ ْ "ُ @ُ َ + ُ Rَ Xْ 1ُ ]5ّٰ َ ْ اd ُ 5ْ ت ُ ّ َ" ا ُ 5ْ ُا ُ ِّ 7َ 5ُ ﴾٧٥﴿ َنT َ !ْ ^َ ْ d ِ 1َ Iا Bak, onlara ayetlerimizi nasıl açıkça bildiriyoruz, onlarsa nasıl da göz göre göre hakikatten yüz çevirip dönüyorlar! ُ َ /ُ Aِ &ْ 1َ Iَ َ ا َ ّ َ :ُ ا ﴾٧٦﴿ "ُ !A( ,َ (&! ُ ْا% ا ِ ّٰ ون َ "ْ T ُ ّٰ َو0 ,ً ْ 5َ Iَ ا َوl ِ ُ)و َن ِ ْ ُد7ُ ,ْ َ َ اoْ Vُ
76. Allah’tan başka ilâhlar edinen ve O’nun birliğini doğrudan veya dolaylı olarak reddeden tüm kâfirlere seslenerek de ki: “Siz hâlâ Allah’ın yanı sıra, O dilemedikçe size en ufak bir zarar veya fayda veremeyecek olan aciz varlıklara mı kulluk edeceksiniz? Hâlbuki her şeyi işiten ve her şeyi bilen, yalnızca Allah’tır! ُ Uِ 1 (دkR( اAُ Jْ َ Iَ ب اAُّ l َ َ َواoُ 7ْ Vَ ْ ِ اAُّ l َ )ْ Vَ ْ ٍمVَ ا َءG َ ْ:َ ا اG,ُ 7ِ 8َ ّ َ Iَ َ ْا َ ِ ّ َوEْ Fَ "ْ T ِ ْاoَ ْ:َ اG1َ oْ Vُ ِ 8َ T َ ّ ا ِءG َ َ ْ َ اAُّ l ﴾٧٧﴿ o! َ ًا َوEy( ^َ c ِ 7( % ا
77. De ki: “Ey Kitap Ehli denilen Yahudi Hristiyanlar! Sakın dininizde olmayan bidat ve hurafeleri ona ekleyerek inancınızda aşırılıklara dalmayın! Son Elçi gönderilmeden önce hem kendileri sapmış, hem de diğer birçoklarını saptırmış ve hâlen de doğru yoldan sapmakta olan sözde din adamları ve kilise topluluğunun saçma iddialarını körü körüne taklit edip de, onların arzu ve heveslerine uymayın!” Uyduğunuz takdirde başınıza neler geleceğini görmek için, tarihe bakıp ibret alın: َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ ْ ِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َ ا,ِ ُ ا5ُ ^َ ِ َ& َ َ= ْ ا َو/َ ِ َ" ٰذ0 1َ ْ َ ِ ا ْ ]%! َ ( و َد َوr ُ ن َدا َ ِ ]Aٰ َ o1 ِ % ﴾٧٨﴿ ُ)و َن8َ ,ْ 1َ
78. İsrailoğulları arasından Allah’ın elçilerini inkâr edenler, Davud’un ve İsa’nın diliyle lânetlenmişlerdir! Çünkü onlar Allah’ın emirlerine karşı geliyor ve saldırganca davranıp azgınlık ediyorlardı. Bütün bunların da temel sebebi şuydu: َ ْU ُ ْ َ ْ َن:َ Uَ 8َ 1َ Iَ ا5ُ ^َ ﴾٧٩﴿ َنAُ ,َ ْ 1َ ا5ُ ^َ َ َ [ْ 7ِ َ ُه0 Aُ ,ََ R ٍ T 79. Onlar, içlerinden biri kötülük yapınca onu bundan vazgeçirmeye çalışmazlardı. Kendileri ibadetlerini eksiksiz yapsalar bile, bunu başkalarına tebliğ etmezlerdi. Kötülüklerden uzak durur,
ama kötülük yapanları engellemeye çalışmazlardı. Böylece, kötülükler karşısında susmakla onu onaylamış ve işlenen suça iştirak etmiş olurlardı. Yaptıkları şey gerçekten ne kötü idi! İşte bugün de aynı kötülükleri yapıyor, tıpkı öncekiler gibi lâneti hak ediyorlar: َ َ َ iِ َ ُ@ ْ" اَ ْن% kRِ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ ا ُ ّٰ َ [ْ 7ِ َ وا ُ ُْ 5َ َ ُ@ ْ" اBْ َ )َ ّ Vَ َ 0 ُ َ ^َ َ 1C( ّ َ ّ ْ َن ا8َ 1َ "ْ @ُ ْU ِ ًاEy( ^َ َ ٰ ى ﴾٨٠﴿ ِ ُ)و َنa َ "ْ :ُ اب ِ Cَ ,َ ْا
80. Onlardan çoğunun, ilâhî vahiy ve âhiret gerçeğini inkâr eden kâfirlerle samimî bir dostluk ve ittifak içinde olduklarını görürsün. Bencillikleri, kendilerine âhiret hayatı için ne kötü bir son hazırladı: Allah onlara gazap etmiş ve bu yüzden onlar, sonsuza dek azaba mahkûm olmuşlardır. Kâfirlerle bu denli sıkı fıkı olmaları, iman iddiasında hiç de samimî olmadıklarını gösteriyor: َ ّ َو ﴾٨١﴿ َ ُ; َن ِ ّٰ ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ ا5ُ ^َ ْ َ َو ِ ٰ َء َوG!َ ِ ْ" اَ ْو:ُ وCُ iَ َ ّ َ اQِ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG َ َوkِّ 7ِ U ا ِ R "ْ @ُ ْU ِ ًاEy( ^َ َ ّ T 81. Eğer onlar Allah’a, Elçisine ve ona indirilen ayetlere iman etmiş olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi. Ne var ki, onların çoğu doğru yoldan sapmış olan fâsıklardır! Bununla beraber, hepsinin size karşı düşmanlığı eşit derecede değildir: َ ّ ا ْا َ! ُ@ َد َواUُ َ َ ٰا1C( Aَ ّ ِ س َ )َا َو ًة َ ُ َ ّ )َ ّ qَ َ َ) ّ َن اxِ 8َ َ ْ ا ^ q ا 1 C ( َ َ ِ U ا M
82. İnsanlar içerisinde Müslümanlara düşmanlıkta en şiddetli olanların, öncelikle Yahudiler ve onların ardından, putperest müşrikler olduğunu göreceksin. ى0 ر ٰ =َ 5َ 5َ ّ ِ ا اG ُ Vَ َ 1C( َ ّ ا اUُ َ َ ٰا1C( Aَ ّ ِ َ َ ُ@ ْ" َ َ ّ َد ًةVْ َ َ) ّ َن اxِ 8َ َ َو İnsanlar arasında Müslümanlara sevgi ve şefkat bakımından en yakın olanların ise, “Biz Hristiyan’ız!” diyen ve Allah’ın varlığına, birliğine, gönderdiği bütün kitaplarına ve elçilerine içtenlikle iman eden gerçek muvahhitler olduğunu göreceksin. َ %! ﴾٨٢﴿ ِ ُو َنTْ 8َ %ْ 1َ Iَ "ْ @ُ 5َ ّ َ َوا5ً 7َ ْ: َو ُر+ ّ ( Vِ "ْ @ُ ْU ِ ِ َ ّ َن/َ ِ ٰذ ( % Çünkü onların içinde, ilim ve ibadetle meşgul olan dürüst din âlimleri ve kendilerini Allah’a adamış zahitler vardır ve onlar, kendilerine tebliğ edilen Kur’an karşısında asla kibre kapılmazlar. İşte bu ahlâk ve erdemlilikleri, onları dosdoğru Kur’an’a yöneltir:
ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ÂŒ! M Ů‘ Ů? ŮŽ ‍ ا Ů? ŮŽ ْا‏RŮ? ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? Â…Ů? Ů’ ) ‍ا‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮ„ اŮ? ŮŽ ] ا‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍ ا‏,Ů? &Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ Ů? ( ŮŽ "Ů’ @Ů? UŮŽ !Ů? Ů’ َ‍ى ا‏G Ů° ŮŽ ‍ ل‏ 83. OnlarÄąn, bu Elçiye indirilen ayetleri dinledikleri zaman, hiç de yabancÄąsÄą olmadÄąklarÄą bu hakikatten mĂźthiĹ&#x; etkilenerek, gĂśzlerinden yaĹ&#x;lar boĹ&#x;andÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśrĂźrsĂźn. Ů’ R UŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ٰا‏GUŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?; Ů? َن َع‏1ŮŽ ŮŽ Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ UŮŽ 7Ů’ 8Ů? ^ ŮŽ ﴞ٨٣﴿ ŮŽ 1)( :Ů? ‍ا‏ Onlar Kur’an’Ĺ duyar duymaz, Allah’a el açĹp yalvararak Ĺ&#x;Ăśyle derler: “Ey Rabb’imiz! Ä°sa Mesih’in yÄąllar Ăśncesinden mĂźjdelediÄ&#x;i Son Elçi’ye iman ettik. O hâlde, bizi de hakikate Ĺ&#x;ahitlik eden Ĺ&#x;u mĂźminlerle birlikte iman kervanÄąnÄąn bir neferi olarak yaz!â€? G ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ( Ů? = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽÂ… ْا ŮŽ; Ů’ Ů?م‏UŮŽ Ů?Ů‘ ‍ َع‏UŮŽ AŮŽ a ﴞ٨٤﴿ + Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů? Ů? XŮ’ 5Ů? IŮŽ UŮŽ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? )Ů’ 1Ů? ‍ Ů’ ŮŽ& Ů?Â… اَ ْن‏5ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ْا ŮŽ Ů?Ů‘* ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ ‍ َإ‏# 84. â€œĂ–yle ya, Rabb’imizin bizi dĂźnya ve âhirette iyi insanlarÄąn arasÄąna katmasÄąnÄą Ăźmitle bekleyip dururken, Allah’a ve O’ndan bize gelen gerçeÄ&#x;e niçin iman etmeyelim ki?â€? ŮŽ Ů’ @ŮŽ 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ت‏ ŮŽ U( % + Ů? UŮŽ Ů‘ # ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů?ع‏5Ů’ I‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? ŮŽ َ„َ RŮŽ ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ٰذ‏0 @ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů’ &Ů? ‍ا Ů?ŘĄ ْا‏GZŮŽ # ﴞ٨ټ﴿
85. Bu sĂśzlerine karĹ&#x;ÄąlÄąk Allah, onlarÄą aÄ&#x;açlarÄąnÄąn altÄąndan Äąrmaklar akan ve sonsuza dek içinde yaĹ&#x;ayacaklarÄą cennet bahçeleriyle ĂśdĂźllendirecektir. Ä°Ĺ&#x;te iyilik yapanlarÄąn mĂźkâfatÄą budur. G ŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€Ź1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů’ Ů° Ů° ŮŽ ŮŽ G Ů? ﴞ٨ٌ﴿ "! x ‍ا‏ ‍ ب‏ ? ‍ا‏ / [ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏
U
1
‍ ا‏ C Ů’ ŮŽ \ ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů?c 86. Ayetlerimizi yalan sayarak hak dini inkâr edenlere gelince, onlar da cehennem halkÄądÄąr ve sonsuza dek orada kalacaklar! Fakat bazÄą Hristiyan zahitlerden, rahiplerden ĂśvgĂźyle sĂśz edildi diye ruhbanlÄąÄ&#x;Äą iyi bir Ĺ&#x;ey zannetmeyin: ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ Ů‘Ů? Ů? ا‏IŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ ‍ا‏ ŮŽ 1)( 8ŮŽ ,Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S ŮŽ Ů‘Ů° â€ŤŮˆŘ§ اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? 7ŮŽ !Ů‘Ů? p Ů? Ů‘Ů° oŮŽ Ů‘ ' ŮŽ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ ت‏ 0 )Ů? 8ŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ﴞ٨٧﴿
87. Ey iman edenler! Allah’Ĺn size helâl kÄąldÄąÄ&#x;Äą temiz ve hoĹ&#x; nimetleri kendinize haram kÄąlmayÄąn. Ramazan’Ĺn son on gĂźnĂźnde ilim, dua, ibadet ve zikirle meĹ&#x;gul olmak Ăźzere mescitlerde veya evinizin bir kĂśĹ&#x;esinde itikâfa çekilebilirsiniz. Bunun haricinde, Allah’a yaklaĹ&#x;ma ve ibadet maksadÄąyla bile olsa, dĂźnyadan el etek çekip ruhban hayatÄą yaĹ&#x;ayarak yahut çilehanelere kapanarak, inzivaya çekilerek kendinizi hayatÄąn gĂźzelliklerinden mahrum bÄąrakmayÄąn. Ă–te
yandan, dĂźnya zevklerinden faydalanacaÄ&#x;Äąm diye baĹ&#x;kalarÄąnÄąn hakkÄąnÄą çiÄ&#x;neyerek sÄąnÄąrÄą da aĹ&#x;mayÄąn! ÇßnkĂź Allah, sÄąnÄąrÄą aĹ&#x;anlarÄą sevmez. ŮŽ IŮ‹ vŮŽ ' Ů? VŮŽ ‍ ا Ů? Ů‘ ŮŽ& ŮŽŘą َز‏AŮ? ^Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٨٨﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ Ů? Q( Ů? "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏u 7Ů‹ !Ů‘Ů? p Ů? Ů‘Ů° "Ů? T ŮŽ ‍ا‏
88. O hâlde, haramÄą helâli birbirine karÄąĹ&#x;tÄąrmadan, Allah’Ĺn size vermiĹ&#x; olduÄ&#x;u helâl ve temiz nimetlerden yiyin! Bu arada, kendisine iman etmiĹ&#x; olduÄ&#x;unuz Allah’tan gelen emirlere sÄąmsÄąkÄą sarÄąlarak, kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her çeĹ&#x;idinden titizlikle sakÄąnÄąn! SakÄąnÄąn da, olur olmaz her Ĺ&#x;eye yemin ederek kendinizi sÄąkÄąntÄąya sokmayÄąn! Bununla birlikte: ŮŽ Ů’ "Ů? Ů? )Ů’ ;ŮŽ Ů‘ ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů’ ^Ů? CŮ? a‍ا‏ Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ ا‏kGR( Ů? JŮ’ AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ا‏ ‍ن‏MŮŽ &ŮŽ 1Ů’ I‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? ^Ů? CŮ? a‍ا‏ Ů? XŮŽ 1Ů? Ů’ T Ů? Ů° ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? XŮŽ 1Ů? IŮŽ 89. Allah sizi, yemin kastÄą olmaksÄązÄąn aÄ&#x;zÄąnÄązdan kaçĹveren ya da doÄ&#x;ru olduÄ&#x;una inanarak sĂśylediÄ&#x;iniz, fakat daha sonra gerçeÄ&#x;e aykÄąrÄą olduÄ&#x;u anlaĹ&#x;Äąlan yeminlerinizdeki yanÄąlgÄądan dolayÄą sorumlu tutmaz. Ancak sizi, kasÄątlÄą olarak yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz yeminlerden sorumlu tutacaktÄąr. ŮŽ RŮŽ Ů? !A( Ů’:َ‍ Ů?& َن ا‏,Ů? Ů’ Ů? ŮŽ €Ů? ŮŽ ‍ Ů? Ů’ اَ Ů’Ůˆâ€Ź+ ŮŽ ^
Ů?0 7ŮŽ VŮŽ ‍ Ů? َع‏1 ( Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? Ů?@ Ů’" اَ Ů’Ůˆâ€Ź%Ů’ ^Ů? ‍ Ů’" اَ Ů’Ůˆâ€ŹT ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?م‏,ŮŽ pŮ’ Ů?‍ ا‏G QŮ? Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ َع‏T ( % ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?؊‏ BĂśyle bilerek yemin ettikten sonra aksini yapmanÄąn daha hayÄąrlÄą olduÄ&#x;unu dĂźĹ&#x;ĂźnĂźrseniz, yemininizi bozmalÄąsÄąnÄąz. Ancak bu veya baĹ&#x;ka bir sebeple yemininizi bozacak olursanÄąz onun cezasÄąnÄą Ăśdemelisiniz ki, buna yemin kefareti denir. Yeminin kefareti Ĺ&#x;udur: Kalite, miktar ve ĂśÄ&#x;Ăźn sayÄąsÄą olarak kendi ailenize yedirdiÄ&#x;inizin orta derecesinden, on fakiri bir gĂźn boyunca doyurmak, Veya onlarÄą altlÄą ĂźstlĂź takÄąm hâlinde giydirmek, Ya da bir kĂśleyi ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;Ăźne kavuĹ&#x;turmaktÄąr. Bu ßçßnden birini seçmekte serbestsiniz. Ů° Ů? 5ŮŽ &ŮŽ 1Ů’ َ‍ ا ا‏Gd Ů? ŮŽ '‍ا‏ Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ ŮŽ^ Ů‘ ŮŽ ŮŽŘą Ů?ŘŠ ا‏/ŮŽ Ů? ‍ Ů… ٰذ‏ "0 Ů’ T Ů’ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ 8Ů? Ů’ AŮŽ ' ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? َذا‏T Ů? R )Ů’ xŮ? 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R Ů?0 1ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů? ا‏yŮŽ A„َ ‍َ= ŮŽ! Ů?م‏ Fakir olduÄ&#x;u için bunlardan hiçbirini bulamayan ise, ßç gĂźn arka arkaya oruç tutmalÄądÄąr. Oruç tutacak gĂźcĂź de yoksa, yalnÄązca tĂśvbe istiÄ&#x;far etmekle yetinir. Ä°Ĺ&#x;te, yemin ettiÄ&#x;iniz ve onu bozduÄ&#x;unuz zaman, yemininizin kefareti budur. EÄ&#x;er yeminin bozulmasÄąndan dolayÄą baĹ&#x;kalarÄą da zarar gĂśrmĂźĹ&#x; olursa, bu da ayrÄąca telâfi edilmelidir. Bir de, nasÄąl olsa kefaretini Ăśder kurtulurum diyerek iyice dĂźĹ&#x;Ăźnmeden olur olmaz yeminler etmeyin, ettiÄ&#x;iniz zaman da —eÄ&#x;er bir gĂźnaha sebep olmayacaksa— gĂźcĂźnĂźz yettiÄ&#x;ince ona baÄ&#x;lÄą kalÄąn. KÄąsacasÄą, yeminlerinizi koruyun!
Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ Q( Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’" ٰا‏T Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů? 7ŮŽ 1Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ﴞ٨ي﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T Ů? Ů‘Ů° +
Ä°Ĺ&#x;te Allah size ayetlerini bĂśyle açĹkça bildiriyor ki, Ĺ&#x;Ăźkredesiniz. ŮŽ Ů’ ‍ ب ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź% ŮŽ Ů‘ oŮ? &ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ˆ ‍ Ů?ه‏7Ů? UŮ? 8ŮŽ #
Ů’ RŮŽ ‍ ن‏ ŮŽ 5I‍ا‏ Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ ŮŒ #Ů’ ‍ Ů?Ů… Ů?ع‏IŮŽ ْ‍ز‏I‍ا‏ Ů? =Ů’ Ů? !Ů’ &ŮŽ ‍ Ů’& Ů? ŮŽŮˆ ْا‏iŮŽ ‍ ŮŽ& ْا‏5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ﴞي٠﴿ ‍ Ů? َن‏AŮ? Ů’ Ů? "Ů’ T 90. Ey iman edenler! Ĺžarap baĹ&#x;ta olmak Ăźzere, bĂźtĂźn sarhoĹ&#x;luk verici ve uyuĹ&#x;turucu maddeler, HaksÄąz kazanca sebep olan her çeĹ&#x;it Ĺ&#x;ans oyunlarÄą ve kumar, Ä°lâhlaĹ&#x;tÄąrÄąlan kiĹ&#x;i ve kurumlarÄą temsil eden iĹ&#x;aretler, semboller, rozetler, heykeller, putlar ve dikili taĹ&#x;lar, Ve yapacaÄ&#x;ÄąnÄąz iĹ&#x;lerde, ilâhĂŽ vahyi rehber edinip, akÄąl ve tecrĂźbeye dayanarak karar vermek yerine, medyumluk, falcÄąlÄąk, kâhinlik, astroloji, fal oklarÄą (5. Mâide: 3) gibi batÄąl inançlarla hayatÄąnÄązÄą yĂśnlendirmeniz, Ä°Ĺ&#x;te bĂźtĂźn bunlar, Ĺ&#x;eytan iĹ&#x;i iÄ&#x;renç kĂśtĂźlĂźklerden baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir! O hâlde bunlardan uzak durun ki, dĂźnya ve âhirette kurtuluĹ&#x;a eresiniz! İçkinin haram kÄąlÄąnma hikmetine gelince: G ŮŽ JŮ’ 7ŮŽ ‍)َا ŮŽŮˆ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ْا‏,ŮŽ ‍ Ů?" ْا‏T Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ Â…ŮŽ VŮ? 1Ů? ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن اَ ْن‏ ŮŽ Ů‘ )Ů? 1 ( 1Ů? &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ^Ů’ ‍ Ů?= Ů‘ ŮŽ) Ů?^ Ů’" ŮŽ Ů’ Ů?ذ‏1ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź% Ů? !Ů’ &ŮŽ ‍ Ů’& Ů? ŮŽŮˆ ْا‏iŮŽ ‍ ْا‏kRŮ? ‍ َإ‏H ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞي٥﴿ ‍ Ů?@ َن‏8ŮŽ Ů’U Ů? "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ا‏oŮ’ @ŮŽ RŮŽ ‍؊‏MŮ? AŮ° = ‍ا‏
91. Ĺžeytan, içki ve kumar yoluyla aranÄąza kin ve dĂźĹ&#x;manlÄąk sokmaya, sizi Allah’Ĺ anmaktan ve namazdan alÄąkoymaya çalÄąĹ&#x;Äąr. Ă–yleyse, hâlâ bunlardan vazgeçmeyecek misiniz? O gĂźne kadar içki mĂźptelâsÄą olan bazÄą sahabĂŽler, bu ayeti duyar duymaz ellerindeki kadehleri atmaya, Ĺ&#x;arap testilerini kÄąrmaya baĹ&#x;ladÄąlar. Allah’Ĺn “ArtÄąk vazgeçmeyecek misiniz?â€? hitabÄąna, “Vazgeçtik ya Rab, vazgeçtik ya Rab!â€? nidalarÄąyla cevap veriyorlardÄą. Kur’an, ilk Ä°slâm toplumunu aĹ&#x;ama aĹ&#x;ama eÄ&#x;iterek iĹ&#x;te bu seviyeye getirmiĹ&#x;ti. Kalplere Allah ve ahiret inancÄą iyice yerleĹ&#x;tikten ve insanlar ilâhĂŽ yasalara kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;ecek kÄąvama geldikten sonra, nihayet içkinin kesinlikle haram olduÄ&#x;unu bildiren bu ayet gelmiĹ&#x;ti. Kur’an’Ĺn dÄąĹ&#x;Äąnda hangi hukuk sistemi, hangi eÄ&#x;itim metodu, bu kadar kÄąsa bir zamanda bĂśylesine kĂśklĂź bir devrim gerçekleĹ&#x;tirerek bu mĂźkemmel toplumu yetiĹ&#x;tirebilir?
Ä°Ĺ&#x;te bu Ăśrnek toplumun yetiĹ&#x;mesi için: ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ا ا‏,! Ů? 7( &Ů? ‍ Ů?Řş ْا‏vŮŽ 7ŮŽ ‍ ْا‏UŮŽ Ů? Ů? ‍] َع‏AŮ° ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ŮŽ ﴞي٢﴿ + Ů’ R "Ů’ 8Ů? !Ů’ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ْن‏RŮŽ â€ŤŮˆŘ§â€Ź Ů’ ‍ Ů„ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا‏,! Ů? p( َ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? p( ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź M ‍ Ů?ع‏CŮŽ '‍ا‏
92. Ey iman edenler! Allah’a ve Elçisine itaat edin ve isyankârlÄąktan sakÄąnÄąn! Allah’Ĺn KitabÄąna ve bu KitabÄąn pratik hayata uygulanmasÄąnda mĂźkemmel bir Ăśrnek olan Peygamberin sĂźnnetine sÄąmsÄąkÄą sarÄąlÄąn! EÄ&#x;er itaatten yĂźz çevirecek olursanÄąz Ĺ&#x;unu iyi bilin ki, Elçimizin gĂśrevi sizi zorla MĂźslĂźman yapmak deÄ&#x;il, yalnÄązca uyarmak ve gerçekleri açĹkça tebliÄ&#x; etmekten ibarettir. BuyruklarÄąma itaat eden kendisini kurtarmÄąĹ&#x;, isyan eden de yine kendisini felâkete mahkĂťm etmiĹ&#x; olur. Peki, bu ayetler gĂśnderilmeden Ăśnce yenilip içilenler ne olacak? ŮŽ &! ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏AŮ? &Ů? ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ ˆ ‍ ا‏AŮ? &Ů? ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ا اŮ? َذا ŮŽ ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا ŮŽŮˆ ٰا‏G&Ů? ,Ů? p Ů? ŮŽ Ů? = ‍ا‏ ŮŽ R( ‍ Ř‏ ŮŽ !Ů’ ŮŽ ŮŒ UŮŽ # Ů? ‍ ت‏ ŮŽŮ‘ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ا‏ ﴞي٣﴿ + Ů? ŮŽ Ů? = ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 'Ů’ َ‍ ا Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ŘŞ Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا ŮŽŮˆ ٰا‏ cŮŽ U( % Ů? Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S 0 UŮ? %
93. Daha Ăśnce iman edip doÄ&#x;ru ve yararlÄą iĹ&#x;ler yapanlara, gĂźnaha girmekten titizlikle sakÄąndÄąklarÄą ve bundan bĂśyle aynÄą kararlÄąlÄąkla iman edip gĂźzel davranÄąĹ&#x;lar gĂśsterdikleri sĂźrece, Ăśnceden yiyip içtikleri Ĺ&#x;eylerden dolayÄą bir gĂźnah yoktur. Yeter ki, herhangi bir yiyecek veya içeceÄ&#x;in haram olduÄ&#x;unu bildiren ilâhĂŽ hĂźkmĂź ĂśÄ&#x;rendikten sonra, yine kĂśtĂźlĂźklerden korunmaya devam etsinler, yeni tanÄąĹ&#x;tÄąklarÄą her ayete yeniden iman etsinler ve sonra da, ĂśmĂźrlerinin sonuna kadar kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her çeĹ&#x;idinden kaçĹnarak ellerinden geldiÄ&#x;ince iyilik yapmaya devam etsinler. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, gĂźzel davrananlarÄą sever. Allah, zararÄą açĹkça bilinen içki, kumar, cinayet ve benzeri kĂśtĂźlĂźkleri yasakladÄąÄ&#x;Äą gibi, ilk bakÄąĹ&#x;ta hikmetini anlayamayacaÄ&#x;ÄąnÄąz birtakÄąm emir ve yasaklarla da sizi imtihan edecektir: Ů? '
Ů? 1)( 1Ů’ َ‍ ا‏G QŮ? Ů? UŮŽ ŮŽ )Ů? !Ů’ =ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘĄ Ů? ŮŽ ا‏kŮ’ Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ AŮ? 7Ů’ !ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ QŮ? RŮ? iŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "ŮŽ AŮŽ ,Ů’ !ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° "Ů? T Ů? ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆ Ů?ع‏T ﴞي٤﴿ "ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ Ů’ Ů? &ŮŽŮŽ R S ŮŒ CŮŽ ŮŽ QŮ? AŮŽ RŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ) ٰذ‏,Ů’ ŮŽ ‍ Ů°)ى‏8ŮŽ ‍ا‏ MŮ? !Ů’ ŮŽJ Ů’ Ů?
94. Ey iman edenler! Allah, ellerinizin ve mÄązraklarÄąnÄązÄąn ulaĹ&#x;abileceÄ&#x;i ve kolayca avlayabileceÄ&#x;iniz birtakÄąm av hayvanlarÄąyla —onlarÄą hac esnasÄąnda ayaÄ&#x;ÄąnÄąza kadar getirerek— sizi mutlaka deneyecektir ki, Allah’tan baĹ&#x;ka hiç kimse kendisini gĂśrmediÄ&#x;i hâlde O’na karĹ&#x;Äą saygÄąlÄą davranan samimĂŽ ve itaatkâr insanlarÄą diÄ&#x;erlerinden ayÄąrt etsin.
Bundan böyle, her kim Allah’ın çizdiği sınırları aşacak olursa, onun için can yakıcı bir azap vardır! َ ّ اAُ 8ُ ;ْ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ٌم0 ُ ' ُ "ْ 8ُ 5ْ َا = ْ! َ) َوا 95. Ey iman edenler! Hac veya umre ibadetini yerine getirmek üzere niyet edip ihrama girdiğiniz zaman, zararından korunmak amacıyla öldürmek zorunda kaldığınız hayvanlar hariç, karada yaşayan hiçbir av hayvanını öldürmeyin. Fakat başka birinin —sizin talimatınız olmaksızın— avladığı hayvanın etinden yiyebilirsiniz. Bu yasak, kara hayvanları için geçerlidir. Aşağıdaki 96. ayette açıklanacağı üzere, deniz, göl ve ırmaklardan su ürünleri avlamanızda bir sakınca yoktur. Bir de, Harem bölgesinin avının avlanması, kendiliğinden biten her türlü ağaç, bitki ve otların kesilmesi ya da koparılması, ihramlı olsun veya olmasın herkese haramdır. Harem bölgesinin ağaç ve bitkilerini kesip koparan kimsenin, bunların bedelini takdir ederek fakirlere vermesi gerekir. Harem bölgesinde bulunan veya ihramlı olan kişinin avlanmasına gelince: َ ُ ْU ِ َذ َوا َ ْ) ٍلQ( ِ "ُ T ُ ْ 1َ ",َ U ا َ ُ ُ ْU ِ Qُ Aَ 8َ Vَ ْ َ َو G َ R ِّ& ً)ا,َ 8َ ُ "ْ T َ ِ َ 1ً )ْ :َ "ْ T ِ ّ َ ِ o8َ Vَ َ oyْ ِ ا ٌءZَ xَ
َ َ و َق َوCُ !َ ِ ً !َ ? َ ِ اَ ْو َ^ ّ َ َر ٌة7َ ,ْ T َ ْا َ ^
ه0 ( ِ ْ َ ل ا ( % َ َ ُم,َ p ِ /َ ِ اَ ْو َ ْ) ُل ٰذ+ İçinizden her kim böyle bir avı kasten öldürürse, bunun cezası, aranızdan iki âdil hakemin vereceği karara göre; Öldürdüğü hayvana denk olabilecek deve, sığır, koyun, keçi gibi bir hayvanı kurban edilmek üzere Kâbe’ye göndermek, Ya da yine o hakemlerin belirleyeceği sayıda fakiri doyurmak, Yahut buna denk —yani doyurması gereken her bir yoksul için bir gün— oruç tutmak suretiyle, günahına kefaret ödemektir. İşte, harem bölge sınırlarında veya ihramlıyken av hayvanı öldüren kişi, bu fidyelerden birini ödemelidir. Ta ki, yaptığı bu çirkin işin cezasını çekmiş olsun. ﴾٩٥﴿ م َ0 Aَ َ &َ ّ َ ا ُ ّٰ َوQُ0 ْU ِ ا ُ ّٰ "ُ ;ِ 8َ ْU!َ Rَ َو َ ْ َ َد ُ ّٰ َ َ ٍ ;َ 8ِ 5ْ ُذو اZٌ 1Z( َ ا
Bununla birlikte, Allah geçmişte olup bitenleri affetmiştir. Fakat her kim günaha dalarak İslâm dışı hayat tarzına geri dönerse, Allah onu hem dünyada, hem de âhirette cezalandıracaktır! Unutmayın, Allah mutlak üstünlük ve kudret sahibidir, inkâr ve isyankârlığın cezasını verendir! İhramlıya helâl olan avlanmaya gelince:
ŮŽ ‍ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź7ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽ? Ů’! Ů?) ْا‏T Ů? ŮŽ Ů‹ 8ŮŽ ŮŽ QŮ? Ů? ,ŮŽ p Ů? ŮŽ oŮŽ Ů‘ ' ŮŽ Ů‘ A Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ‍؊‏MŮ? ‍ Ů‘ ŮŽ! َع‏% Ů? Ů?‍ا‏ 96. Hem sizin gibi yerleĹ&#x;ik hayat sĂźrenlerin, hem de gÜçebe hayatÄą yaĹ&#x;ayan gezginlerin ve yolcularÄąn faydalanmasÄą için, denizde ve dere, Äąrmak, gĂśl gibi temiz sularda avlanmak ve dalgalarÄąn kÄąyÄąya sĂźrĂźkledikleri dâhil olmak Ăźzere her çeĹ&#x;it deniz ĂźrĂźnĂźnĂź yemek, size —hac sÄąrasÄąnda ihramlÄąyken bile— helâl kÄąlÄąnmÄąĹ&#x;tÄąr. Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍' Ů‘Ů? َم‏ ﴞيٌ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ ŮŽ Ů’ Ů? QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏0 Ů‹ Ů? ' Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’ ‍ Ů’" ŮŽ? Ů’! Ů?) ْا َ‚Ů?Ů‘ ŮŽ Ů?د‏T Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Ancak ihramda olduÄ&#x;unuz sĂźrece, kara avÄą yapmanÄąz size yasaklanmÄąĹ&#x;tÄąr. O hâlde, hepinizin eninde sonunda huzurunda toplanacaÄ&#x;Äą Allah’tan gelen prensiplere sÄąmsÄąkÄą sarÄąlarak kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn her çeĹ&#x;idinden titizlikle sakÄąnÄąn! Mekke’de avlanma yasaÄ&#x;ÄąnÄąn sebep ve hikmetlerinden biri de Ĺ&#x;udur: ŮŽ ‍ا ْا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Řł ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? Ů‹ !ŮŽ VŮ? ‍ ا Ů’ ŮŽ ŮŽ ا َم‏B )ŮŽ0 ‡Ů? vG ŮŽ ;ŮŽ ‍ا Ů’@ ŮŽ ْا ŮŽ ŮŽ ا ŮŽŮ… ŮŽŮˆ ْا ŮŽ@ Ů’) ŮŽŮŠ ŮŽŮˆ ْا‏ ŮŽ !Ů’ 7ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏7ŮŽ ,Ů’ T Ů? Ů‘Ů° oŮŽ ,ŮŽ # ŮŽ Ů? UA 97. Allah Kâbe’yi, o saygÄądeÄ&#x;er mabedi, insanlÄąk için maddĂŽ ve manevĂŽ hayat kaynaÄ&#x;Äą kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. SavaĹ&#x;manÄąn yasaklandÄąÄ&#x;Äą kutsal aylarÄą, hacÄąlarÄąn Kâbe’de kurban etmek Ăźzere yanlarÄąnda getirdikleri kurbanlÄąklarÄą ve hac dÄąĹ&#x;Äąnda, Allah’a adandÄąklarÄąnÄąn bir belirtisi olarak boyunlarÄąna iĹ&#x;aretler takÄąlarak sĂźslenen kurbanlÄąklarÄą da kulluk ve itaati temsil eden birer sembol kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. ŮŽ Ů’ kRŮ? ŮŽ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ kRŮ? ŮŽ "Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞي٧﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ T Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ,Ů’ 8ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏I‍ا‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ BĂźtĂźn bunlar, Allah’Ĺn gĂśklerde ve yerde olup biten her Ĺ&#x;eyi bildiÄ&#x;ini ve O’nun her konuda en mĂźkemmel bilgiye sahip olduÄ&#x;unu anlamanÄąz ve bu anlayÄąĹ&#x; doÄ&#x;rultusunda bir hayat tarzÄą ortaya koymanÄąz için emredilmiĹ&#x;tir. ﴞي٨﴿ "ŮŒ0 !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ ب ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ Ů’ Ů?‍ا‏ Ů? ;ŮŽ ,Ů? ‍ Ů?) ْا‏1)( qŮŽ ŮŽ ‍ا‏ 98. Ĺžunu iyi bilin ki, Allah’Ĺn cezalandÄąrmasÄą çetindir; bununla birlikte, O’nun affÄą ve merhameti de sÄąnÄąrsÄązdÄąr. ArtÄąk azaba veya merhamete nail olmak, sizin tercihinize kalmÄąĹ&#x;tÄąr. UnutmayÄąn ki: ﴞيي﴿ ‍ Ů?& َن‏8Ů? TŮ’ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?)Ůˆ َن ŮŽŮˆâ€Ź7Ů’ Ů? ŮŽ "Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?Řş ŮŽŮˆâ€Ź0 vŮŽ 7ŮŽ ‍ ْا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů„ ا‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ ŮŽ 99. Peygamberin gĂśrevi, yalnÄązca uyarmak ve hakikati tebliÄ&#x; etmektir. AçĹktan yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz ve gizlediÄ&#x;iniz her Ĺ&#x;eyi bilen ise, yalnÄązca Allah’tÄąr.
! ُ 7( iَ ِ ي ْا8َ %ْ 1َ Iَ oْ Vُ ِM 7( iَ َ^ ْ َ ُة ْا/َ 7َ xَ ْ َ َو َ ْ اS ُ !ِّ َ ّ ! َوا 100. O hâlde, insanın iradesine ve sorumluluk duygusuna seslenerek de ki: “Ey insan! Kötü ve zararlı şeylerle iyi ve faydalı şeyler asla bir olmaz; kötü olanların birçoğu senin hoşuna gitse bile! Örneğin, zehirli mantar güzel görünümlü ve lezzetli, fakat aynı zamanda öldürücüdür. Demek ki, her hoşuna giden şey mutlaka faydalı ve helâl olmadığı gibi, her hoşlanmadığın şey de zararlı ve haram değildir. İnsan her ne kadar aklı ve vicdanı sayesinde faydalı ve zararlı şeyleri bir dereceye kadar ayırt edebilirse de, her konuda isabetli hüküm vermesi imkânsızdır. Bu yüzden o, her şeyi bilen Yaratıcının rehberliğine muhtaçtır. َ ْ k ِ \ اُوG1َ ا ُ Aَ ّ ,َ َ ب ﴾١٠٠﴿ نcَ ُ Aِ ْ ُ "ْ T َ ّٰ َ ّ َ ُ; اR ِ 7َ ْ Iا Öyleyse ey akıl ve sağduyu sahipleri, Allah’tan gelen emirlere sımsıkı sarılarak kötülüklerden titizlikle sakının ki, kurtuluşa erebilesiniz! Fakat kötülüklerden sakınayım derken, aşırı vesvese ve evhamlara da kapılmayın: ُ َ )َ 7ْ ُ َء اِ ْنG!َ qْ َ ا َ ْ اAُ َ %ْ َ Iَ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ َ '( @َ ْU َ اAُ َ %ْ َ " َواِ ْنM ْ ^ُ Xْ % َ ّ َ ُل ْا ُ; ْ ٰا ُن1ُ + ُ َ "ْ T ُ َ )َ 7ْ ُ ﴾١٠١﴿ "ٌ !A( ' ُ ّٰ َو0 @َ ْU َ ا ُ ّٰ َ َ "0 ْ T َ ُ ٌرFَ ا
101. Ey iman edenler! Size cevabı verildiği takdirde, altından kalkamayacağınız yükümlülükler getirerek sıkıntıya düşüp üzülmenize sebep olabilecek sorular sormayın. Kur’an indirildiğinde bunları sorarsanız, ilgili ayetlerde size gerekli ve yeterli açıklama yapılacaktır. Allah bir konu hakkında herhangi bir açıklama yapmamışsa, onu unutmuş veya gözden kaçırmış olduğundan değil, bilakis, dinini kolaylaştırmak ve her bölgede, her çağda yaşayan müminlere geniş bir içtihat alanı bırakmak için bazı konuları bilerek geçiştirmiş ve bu hususta sizleri affetmiştir. Unutmayın ki, Allah çok bağışlayıcı, çok şefkatlidir. Öyleyse, Allah’ın size açıkça bildirdiği kadarını gücünüz yettiğince yapmaya çalışın, yersiz zorlamalarla hayalî haramlar ve farzlar icat etmeye kalkmayın. ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ ْ ٌمVَ @َ َ َ َ )ْ Vَ ﴾١٠٢﴿ َ 1 ( Rِ ^َ @َ ِ ُ ا7َ ?ْ َ ْ" ُ ّ َ" اT
102. Sizden önce de bazı insanlar bu tür sorular sormuş (2. Bakara: 67–71; 57. Hadid: 27) ve sonuçta, Allah’ın bütün hükümlerini inkâr eder duruma gelmişlerdi. Din âlimleri, kılı kırk yararcasına ortaya koydukları kurallarla, insanların yükümlülüklerini gereksiz yere ağırlaştırmışlardı. Öyle ki, dinî hükümler, zamanla uzmanlarının bile içinden çıkamadığı karmakarışık sorunlar yumağı hâline gelmiş ve bu da, halkın ve yöneticilerin Allah’ın kanunlarından büsbütün uzaklaşarak inkâra sürüklenmelerine yol açmıştı. İşte, böyle bir anlayışın ürünü olarak uydurulan haramlardan çarpıcı bir örnek: َ ا ْا G َ Iَ َ ٍة َوE ( َ ْ ِ ا َب0 Cِ T ِ ّٰ ]Aَ َ ُو َنwَ ْ 1َ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ ّ َ اT ُ ّٰ oَ ,َ # َ Iَ ٍ َوAَ !?( َوIَ ٍ َو7َ ِ َ َ ِ ٰ م َو * ٍ ' ﴾١٠٣﴿ َنAُ ;ِ ,ْ 1َ Iَ "ْ :ُ ُ َ ^ْ ََوا
103. Allah, cahiliye müşriklerinin birtakım batıl inançlar ve saçma geleneklerle bazı hayvanları bahîra, sâibe, vâsile ve hâm diye nitelendirip kutsal ilan ederek onların etinden, sütünden, sırtından vs. kendilerini mahrum bırakmalarını emretmiş değildir. Tam aksine bu kâfirler, kendi kafalarından haramlar icat ederek Allah adına yalan uyduruyorlar. Çünkü onların çoğu, akıllarını kullanmazlar. İslâm öncesi Cahiliye devrinde Araplar, sonuncusu erkek olmak üzere beş kez doğum yapan deveye bahîra; tutulduğu bir hastalıktan kurtulan kimsenin putlara adadığı deveye sâibe derlerdi. Kutsal kabul edilen bu hayvanlar artık kesilmez, sütleri sağılmaz ve sırtlarına binilmezdi. Koyun dişi doğurursa kendilerinin, erkek doğurursa tanrılarının olurdu. Şayet hem erkek hem dişi doğurursa, dişiden dolayı erkeği de kurban etmezlerdi ki, buna da vasîle derlerdi. Bir de, kendisinden on kez döl alınan erkek deveye hâm derlerdi. Bunun sırtına binmeyi haram sayar ve istediği yerde serbestçe otlamasına izin verirlerdi. Bu kâfirler, en büyük nimetlerden biri olan düşünmeyi o derece ihmal etmişlerdir ki: َ V( َواِ َذا اَ َو َ ْ َ^ َن0 5َ َءG َ ٰاQِ !ْ Aَ َ 5َ )ْ # ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG َ ] ٰ ِ َ ْ ا ا,َ َ "ْ @ُ َ o! َ َ َوUَ 7ُ %ْ ' َ ُ اVَ ل ِ ُ َ ّ ا َواِ َ ] ا ﴾١٠٤﴿ ُ)و َن8َ @ْ 1َ Iَ ْ! ً َوqَ ُ& َنAَ ,ْ 1َ Iَ "ْ :ُ \sُ G َ ٰا
104. Onlara, “Şu saçma gelenekleri bırakın da, Allah’ın indirdiği mükemmel inanç sistemine ve bu sistemin biricik kaynağı Kur’an’ın
pratik hayata aktarÄąlmasÄąnda en gĂźzel Ăśrnek olan Elçisine gelin!â€? denildiÄ&#x;i zaman: “AtalarÄąmÄązdan gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźmĂźz tĂśre, gelenek ve ideolojiler bizim için yeterlidir!â€? derler. Peki, atalarÄą hiçbir Ĺ&#x;ey bilmeyen ve doÄ&#x;ru yoldan sapmÄąĹ&#x; kimseler olsa da mÄą onlarÄą kĂśrĂź kĂśrĂźne taklit edecekler? Bu durumda, mĂźminlerin yapmasÄą gereken Ĺ&#x;udur: Ů? ,Ů? # Ů? % Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ
,! Ů? Ů‘Ů° ] ŮŽ Ů?‍" ا‏0 Ů’ 8Ů? 1ŮŽŮ’ )8ŮŽ Ů’:‍ اŮ? َذا ا‏oŮŽ Ů‘ l ŮŽ Ů’ ŮŽ "Ů’ ^Ů? Ů?Ů‘ H Ů? 1ŮŽ IŮŽ "M Ů’ T ŮŽ "Ů’ T ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ Ů’" ا‏T Ů‹ &( # Ů? Ů’ ŮŽ ‍ا‏ Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ UŮŽ !Ů? RŮŽ ﴞ٥٠ټ﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů? "Ů’ T
105. Ey iman edenler! Siz içinde yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;ÄąnÄąz toplumu iyi yĂśnde deÄ&#x;iĹ&#x;tirmek istiyorsanÄąz, baĹ&#x;kalarÄąyla uÄ&#x;raĹ&#x;ayÄąm derken kendinizi, ailenizi ve yakÄąn çevrenizi ihmal etmeyin. Ă–ncelikle kendinizi Äąslah edip dĂźzeltmeye bakÄąn! O zaman korkmayÄąn, siz Ä°slâm’Ĺ tĂźm emir ve yasaklarÄąyla hayatÄąnÄąza tatbik ederek doÄ&#x;ru yolda yĂźrĂźdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz sĂźrece, hak yoldan sapanlar size ve davanÄąza asla zarar veremeyeceklerdir. UnutmayÄąn ki, hepiniz eninde sonunda Allah’Ĺn huzuruna varacaksÄąnÄąz. Ä°Ĺ&#x;te o zaman Allah, tĂźm yaptÄąklarÄąnÄązÄą size bildirecek ve hak ettiÄ&#x;iniz ceza veya mĂźkâfatÄą tam olarak verecektir. Ä°Ĺ&#x;te, birey ve toplum olarak Äąslah olmanÄązÄą saÄ&#x;layacak temel bir hukuk ilkesi: Ů? Ů’U Ů? ‍ ن ŮŽŘ° ŮŽŮˆŘ§ ŮŽ Ů’) Ů?ل‏ Ů? UŮ? !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ@ ŮŽŘŻ Ů?؊‏qŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŽ '( ‍' ŮŽ) Ů?^ Ů?" ْا ŮŽ& Ů’ Ů?ت‏ "Ů’ T ŮŽ ' ŮŽ َ‍ ŮŽ ا‏H ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? َذا‏T Ů? UŮŽ „ْ ‍? Ů‘ ŮŽ! Ů? ا‏ Ů? ŮŽ ‍ ْا‏+ 106. Ey iman edenler! İçinizden birine ĂślĂźm belirtileri gelir de vasiyette bulunmak isterse, vasiyetin içerik ve Ĺ&#x;artlarÄąnÄą belgelendirmek Ăźzere, aranÄązdan MĂźslĂźman ve adil iki kiĹ&#x;iyi Ĺ&#x;ahit tutsun. Ů? Ů’8 ŮŽ ?ŮŽ ŮŽ RŮŽ ‍َ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ ْا‏kRŮ? "Ů’ 8Ů? Ů’ ŮŽ l ‍ت‏ ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů?^ Ů’" اŮ? ْن ا‏E ŮŽ ‍اَ Ů’Ůˆ ٰا‏ Ů? ŮŽ a Ů? Ů’ FŮŽ Ů’ Ů? ‍ان‏ 0Ů? Ů’ &ŮŽ ‍ Ů? ْا‏7ŮŽ !=( Ů? "Ů’ T Ama eÄ&#x;er memleketinizden uzak diyarlara yolculuk ederken ĂślĂźm dĂśĹ&#x;eÄ&#x;ine dĂźĹ&#x;er de tanÄądÄąk Ĺ&#x;ahit bulmakta gßçlĂźk çekerseniz, o zaman sizin toplumunuzdan veya dininizden olmayan iki yabancÄą Ĺ&#x;ahit de yeterli olur. ŮŽ Ů‘ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? &ŮŽ @Ů? 5ŮŽ % IŮŽ ‍ Ů’ Ů° *] ŮŽŮˆâ€ŹVŮ? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ َن َذا‏UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ Q( Ů? ‍ي‏w( ŮŽ Ů’ 5ŮŽ IŮŽ "Ů’ 8Ů? 7Ů’ ŮŽ ‍اع‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ن‏ Ů’ ‍ اŮ? Ů?ن‏ Ů? &ŮŽ % Ů? 7Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ;Ů’ !Ů? RŮŽ ‍ Ů?؊‏AŮ° = ‍ا‏ Ů° Ů’ ŮŽ &Ů? ŮŽ ‍ اŮ? ًذا‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏ ŮŽ &( „Ů? I‍ا‏ ﴞ٥٠ٌ﴿ + Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ@ ŮŽŘŻ َ؊‏qŮŽ "Ů? 8Ů? TŮ’ 5ŮŽ
EÄ&#x;er bu iki Ĺ&#x;ahidin adaletinden Ĺ&#x;Ăźpheye dĂźĹ&#x;erseniz, onlarÄą cemaatle kÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄąz herhangi bir namazÄąn ardÄąndan —çßnkĂź namaz
sonrasÄąnda dĂźrĂźstlĂźk ve insaf duygularÄą genellikle daha canlÄą olur— MĂźslĂźmanlarÄąn huzurunda Ĺ&#x;ahitlik etmeleri için camide alÄąkoyun. Sonra her ikisi de Allah’a Ĺ&#x;Ăśyle yemin etsinler: “Dost ve yakÄąnlarÄąmÄązÄąn çĹkarlarÄą sĂśz konusu olsa bile, bu vasiyete ihanet etmeyeceÄ&#x;imize ve Allah için yapmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;umuz bu Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;i gizlemeyeceÄ&#x;imize yemin ederiz. Aksi takdirde, bĂźyĂźk bir gĂźnah iĹ&#x;lemiĹ&#x; olacaÄ&#x;ÄąmÄązÄą ve Allah katÄąnda cezasÄąnÄą çekeceÄ&#x;imizi kabul ediyoruz!â€? Vasiyet konusunda Ĺ&#x;ahitlerin bu yeminli beyanÄą esas alÄąnÄąr. Aksini iddia edenin ise, iddiasÄąnÄą delil ile ispatlamasÄą gerekir. G AŮ° ” ‍ ْن‏RŮŽ G ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů° Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ ‍ ن‏ ! â€ŤŮˆâ€Ź I‍ا‏ " @ ! A 8 ‍ا‏ 1 C ‍ا‏
& @
; ‍ ن‏ ; 1 ‍ان‏ a
R
& „ ‍ا‏
; 8 ‍ا‏
& @ 5 ‍ا‏ ] Ů‘ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ( ŮŽ Ů? ŮŽ Ů?ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽŮ?Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‹ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ اŮ? ًذا ŮŽ Ů?& ŮŽ ا‏G5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏UŮŽ 1ŮŽŮ’ )8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٥٠٧﴿ + Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ن‏ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ@ ŮŽŘŻ Ů? Ů?@ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ Ů’ Ů? Ů?Ů‘ ' ŮŽ ŮŽ
ŮŽ َ‍ ا‏GUŮŽ Ů? ‍ ŮŽ@ َد‏ Ů? &ŮŽ % Ů? ;Ů’ !Ů? RŮŽ b 107. Ĺžayet daha sonra yeni delillerin ortaya çĹkmasÄąyla bu Ĺ&#x;ahitlerin yalan sĂśyledikleri veya vasiyet edilen mallardan bir kÄąsmÄąna el koyarak gĂźnah iĹ&#x;ledikleri anlaĹ&#x;ÄąlÄąrsa, onlarÄąn Ĺ&#x;ahitlikleri iptal edilir. ArtÄąk delil getirmek zorunda olan taraf, kendileridir. Bu durumda, Ĺ&#x;ahitler yĂźzĂźnden haklarÄą çiÄ&#x;nenen mirasçĹlar arasÄąndan ĂślĂźye en yakÄąn olan iki kiĹ&#x;i, o yalancÄą Ĺ&#x;ahitlerin yerine geçer ve “Yemin olsun ki, bizim Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;imiz bu iki kiĹ&#x;inin Ĺ&#x;ahitliÄ&#x;inden daha doÄ&#x;rudur ve biz, kimsenin hakkÄąnÄą çiÄ&#x;nemiĹ&#x; deÄ&#x;iliz. Aksi halde, zalimlerden olduÄ&#x;umuzu ve Allah katÄąnda cezasÄąnÄą çekeceÄ&#x;imizi kabul ediyoruz!â€? diye Allah’a yemin ederler. Ă–nceki iki Ĺ&#x;ahit kendi iddialarÄąnÄą ispat etmedikleri takdirde, ĂślĂźye yakÄąn olan bu mirasçĹlarÄąn yeminine gĂśre hĂźkĂźm verilir. ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů’ Ů? ا‏1ŮŽ ‍] اَ ْن‏G Ů°5‍ اَ ْد‏/ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ‍ ا‏ Ů’ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏0 Ů’ @Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ ŮŽ) ا‏,Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ& ŮŒŮ†â€Ź1Ů’ َ‍ ا اَ ْن Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽŘŻ ا‏GRŮ? iŮŽ 1ŮŽ ‍ اَ Ů’Ůˆâ€ŹG @ŮŽ @Ů? #Ů’ ‍] ŮŽŮˆâ€ŹAŮ° ŮŽ ‍ ŮŽ@ ŮŽŘŻ Ů?؊‏ 0 ,Ů? &ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥٠٨﴿ + Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź cŮŽ ;(
Ů? ŮŽ ‍ Ů’@ Ů?)ŮŠ ْا ŮŽ; Ů’ ŮŽŮ… ْا‏1ŮŽ IŮŽ ‍ا‏
108. Ä°Ĺ&#x;te, insanlarÄąn dĂźrĂźstçe Ĺ&#x;ahitlik yapmalarÄąnÄą yahut Ĺ&#x;ahitlik yaparken bu kadar aÄ&#x;Äąr yemin ettikten sonra yeminlerinin yalan olduÄ&#x;u anlaĹ&#x;Äąlarak geri çevrilmesinden ve dolayÄąsÄąyla, yalancÄą durumuna dĂźĹ&#x;Ăźp rezil olmaktan korkmalarÄąnÄą ve hiç deÄ&#x;ilse bu sayede doÄ&#x;ru sĂśylemelerini saÄ&#x;layacak en uygun çÜzĂźm yolu budur. Zira bĂśyle kesin yemin edenler, yalanlarÄą ortaya çĹkar da rezil olurlar endiĹ&#x;esiyle yalan sĂśylemeye cesaret edemezler. O hâlde, Allah’tan gelen bu hĂźkĂźmleri çiÄ&#x;nemekten titizlikle sakÄąnÄąn ve emirlerini can kulaÄ&#x;Äąyla dinleyin! UnutmayÄąn ki, buyruklarÄąna karĹ&#x;Äą
gelerek yoldan çıkan bir toplumu Allah doğru yola iletmez. Hesap Gününde de, hak ettikleri karşılığı tam olarak verir: ُ ;ُ !َ Rَ oَ ُ ُّ ا ا ﴾١٠٩﴿ ب َ 5َ ا/َ 5َ ّ ِ ا0 Uَ َ "َ Aْ ِ Iَ ُ اVَ "0 ْ 8ُ 7ْ # ُ ّٰ ُ &َ xْ 1َ ْ َم1َ ِ !ُ Jُ ُم ْاvَ ّ َ Bْ ِ ُا اG ل َ َذ
109. O gün Allah bütün Peygamberleri toplayacak ve “İnsanlar sizin çağrınıza nasıl cevap verdiler?” diye soracak. Onlar ise, “Ya Rab, senin sonsuz ilminin yanında bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Biz yalnızca, hayatta olduğumuz sürece çağrımıza verilen cevabı —onu da ancak yüzeysel olarak— biliyoruz. Tüm gizlilikleri hakkıyla bilen, sadece sensin!” diyecekler. َ ُ ِ ُ وح ْا ُ; ُ) ِس/َ ُ )ْ 1َ ّ َ اِ ْذ ا/َe ِ )َ ِ ] َواAٰ َ َو/َ !ْ Aَ َ k8( &َ ,ْ 5ِ ْ ^ُ َ" ا ْذ1َ ْ َ َ ا َ Vَ اِ ْذ ٰ ل "ُ Aِّ T ] %!
1 ا ّ ْ ( ُ َ َ ِ
َّ َ U ا Mvً @ْ ^َ ْا َ& ْ@ ِ) َوkRِ س 110. İşte o zaman Allah, şöyle buyuracak: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene bağışlamış olduğum nimetlerimi hatırla: Hani seni vahiy ve ilham meleği Kutsal Ruh Cebrail ile desteklemiştim. Bu sayede tıpkı yetişkinlik çağında olduğu gibi, beşikte minicik bir bebek iken de insanlarla konuşabiliyordun.” َ ّ َ& َ َوTْ ِ ب َو ْا o! Mَ xْ( 5Iا َ 8َ T ِ ْ َ َو1 ْ ٰر8 ا ِ ْا/َ 8ُ &ْ Aَ ّ َ َواِ ْذ “Hani sana okuyup yazmayı, hikmetli sözler söylemeyi, ayrıca Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim.” َ ُنT ُ 8َ Rَ @َ !R( ُ ُ ْU8َ Rَ k5( ِ ِ ْذE ِْ َ ّ َ^ َ@ ْ! َ ِ ا+ k5( ًا ِ ِ ْذEْ p ِ ّ ( ُ ِ َ اAُ ْi َ َواِ ْذ
“Hani benim iznimle çamurdan kuş yapıyordun da, ona üfler üflemez yine benim iznimle o çamur canlanıp gerçek bir kuş oluyordu.” َ ْ َوQَ &َ ^ْ Iا َ ْ tُ ِ ْ ُ َو kM 5( ْ ِ ُج ْا َ& ْ ٰ ] ِ ِ ْذi ُ َواِ ْذkM 5( ص ِ ِ ْذ َ َ ْ Iا “Hani benim iznimle körleri ve cüzzamlıları iyileştiriyor, yine benim iznimle ölüleri diriltip kabirlerinden çıkarıyordun.” َ ;ََ R ت َ (اءG َ ْ ِ اkGU( َ B ٌ ْ ِ Iَ ّ ِا اGCَ ٰ: ْ ُ@ ْ" اِ ْنU ِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ ل ا ِ Uَ !ِّ 7َ ْ ِ "ْ @ُ 8َ [ْ # ُ ْ َ ^َ َواِ ْذ ِ اِ ْذ/َ ْU َ o1 ٌ 7( ُ ﴾١١٠﴿ +
“Hani İsrailoğulları’na apaçık mucizeler getirmiştin de, içlerinden inkâr edenler, “Bu ayan beyan sihirden başka bir şey değildir!” dediklerinde, seni onların haince tuzaklarından kurtarmıştım.”
Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ا ٰا‏G Ů? VŮŽ kM ( Ů? ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk ( ‍ ا‏UŮ? Ů? ‍ ŮŽ اَ ْن ٰا‏1Ů‘ ( ‍اع‏ ﴞ٥٥٥﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮ? %Ů’ Ů? UŮŽ 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? )Ů’ @ŮŽ q‍ا‏ Ů? !Ů’ ' ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ اŮ? ŮŽ ] ْا‏B
111. Hani havarĂŽlere, “Bana ve Elçime iman edin!â€? diye ilham etmiĹ&#x;tim. Bunun Ăźzerine onlar, “İman ediyoruz! Ĺžahit ol ya Rab, bizler yalnÄązca sana boyun eÄ&#x;en ve ancak senin hĂźkĂźmlerine teslim olan kimseleriz!â€? demiĹ&#x;lerdi. ŮŽ VŮŽ ‍إ‏0Ů? G&ŮŽ % ‍ا‏ ŮŽ VŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ Ů?‡ ŮŽ) ً؊‏G ŮŽ UŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍Â?Ů‘ َل‏ ‍ ل‏ ŮŽ ( 1ŮŽ ‍ َن‏1Ů?Ů‘ ‍اع‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů„ ْا‏ Ů? ŮŽ 1Ů? ‍ اَ ْن‏/ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ( ! Ů?Â… َع‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ oŮ’ :ŮŽ "ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ ‍] ا‏%! ŮŽ U( Ů? XŮ’ Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ‍ا اŮ? ْن‏ ﴞ٥٥٢﴿ + ŮŽ Ů‘Ů° ‍ا Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏
112. Hani havarĂŽler, “Ey Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa! Acaba Rabb’in bize gĂśkten bir sofra indirebilir mi?â€? diye sormuĹ&#x;lardÄą. Ä°sa, “EÄ&#x;er gerçekten inanÄąyorsanÄąz, Allah’Ĺn kudreti ve benim PeygamberliÄ&#x;im hakkÄąnda Ĺ&#x;Ăźphe içeren bu tĂźr sĂśz ve davranÄąĹ&#x;lardan sakÄąnÄąn!â€? cevabÄąnÄą vermiĹ&#x;ti. ŮŽ Ů‘ Ů? &ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ْ ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€ŹU Ů? oŮŽ ^Ů? Ů’ 5ŮŽ ‍ Ů?) اَ ْن‏1 5Ů? ‍ Ů? ا‏VŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? @ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ َن‏T Ů? 5ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ 8ŮŽ VŮŽŮ’ )?ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ ŮŽ" اَ ْن‏AŮŽ ,Ů’ 5ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů? AŮ? VŮ? ™ ŮŽ 1)( :Ů? ‍ا‏ ( ﴞ٥٥٣﴿
113. Onlar “Ama bizim kĂśtĂź bir niyetimiz yok. Biz sadece istiyoruz ki, ondan yiyelim, kalplerimiz tam bir imanla huzura ersin, bize doÄ&#x;ru sĂśylediÄ&#x;ini kesin olarak bilelim ve onun sayesinde, hakikate tanÄąklÄąk eden Ĺ&#x;ahitler olalÄąm!â€? demiĹ&#x;lerdi. ŮŽ Ů? ‍ ( ! Ů‹)ا‏UŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ن‏T ŮŽ VŮŽ Ů? ŮŽ ‍ Ů?إ‏G&ŮŽ % ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ Ů?‡ ŮŽ) ً؊‏G ŮŽ UŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ْل‏ZŮ’Ů? 5َ‍ ا‏GUŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?@ Ů‘ ŮŽ" َع‏AŮ‘Ů° ‍ ŮŽ" ا‏1ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ ‍] ا‏%! Ů‹ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ٰا‏5ŮŽ Ů? a ŮŽ ( ‍ ل‏ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ٰا‏UŮŽ Ů? ‍ Ů‘ ŮŽŮˆâ€ŹI ŮŽ V( ‍ Ů? ا Ů‘ ŮŽ Ů?از‏EŮ’ a ﴞ٥٥٤﴿ + ŮŽ BŮ’ ŮŽ 5َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮŽ VŮ’ ‍اع Ů?ز‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/MŮŽ Ů’U Ů?
114. Bunun Ăźzerine Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa, “Ey Allah’Ĺm, ey yĂźce Rabb’imiz!â€? diye yalvardÄą, “Bize gĂśkten Ăśyle bir sofra indir ki, geçmiĹ&#x; ve gelecek bĂźtĂźn nesillerimiz için kutlanacak bir bayram ve senin tarafÄąndan bize bahĹ&#x;edilmiĹ&#x; bir mucize olsun. Ve gĂśndereceÄ&#x;in bu ilâhĂŽ sofra ile bizi besleyip rÄązÄąklandÄąr. Hiç kuĹ&#x;kusuz sen, rÄązÄąk verenlerin en hayÄąrlÄąsÄąsÄąn.â€? ŮŽ VŮŽ Ů? Ů’U Ů? )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? TŮ’ 1ŮŽ Ů’ &ŮŽŮŽ R "M Ů’ T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ @ŮŽ Ů? Ů‘Â? + Ů? Ů‘Ů° ‍ ل‏ ŮŽ َ‍ ا‏G QŮ? Ů? CŮ?Ů‘ ŮŽ Ů?‍ ا‏IG ŮŽ Ů‹ ‍ا‏CŮŽ ŮŽ QŮ? Ů? CŮ?Ů‘ ŮŽ Ů?‍ ا‏kG5Ů‘ ( Ů? RŮŽ "Ů’ T cŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍' Ů‹)ا Ů? ŮŽ ْا‏ Ů? ŮŽ Ů? k5Ů‘ ( Ů?‍ا ا‏ ﴞ٥٥ټ﴿
115. Allah da buyurdu ki: “Onu size gĂśndereceÄ&#x;im. Fakat bundan sonra içinizden kim benim ayetlerimi inkâr ederse, dĂźnyada hiç kimseye vermediÄ&#x;im cezayÄą ona vereceÄ&#x;im!â€? Bu hatÄąrlatmalarÄą yaptÄąktan sonra, Hesap GĂźnĂźne yeniden dĂśnelim:
َ Vَ َواِ ْذ َ ّ ِ B ا ِ0 ّٰ ون َ Aْ Vُ Bْ َ 5َ َ" َءا1َ ْ َ َ ا ْ ]%! ( Cُ iِ َ ّ س ا ُ ّٰ ل َ ( 1َ ا ِ ِ ْ ُد+ ِ UA ِ ْ @َ ٰ ِ اkَ ِّ ُ َواk5و 116. Allah, İsa Mesih’i ilâhlaştıranları azarlamak üzere ona soracak: “Ey Meryem oğlu İsa! Bu insanlara sen mi ‘Allah ile birlikte beni ve annemi de tanrı edinin’ dedin? Çünkü sen onların arasından ayrıldıktan sonra, bir kısmı senin “Tanrı” veya “Tanrının oğlu” olduğunu, bir kısmı da annen Meryem’in “Tanrı’nın annesi” (teotokos) olduğunu iddia ederek ikinizi de tanrılaştırdılar. Bunu onlara sen mi emrettin?” َ Vُ َ اَ ْن اkG ( ُنT َ Vَ ُ 1َ َ /َ 5َ َ 7ْ ُ ل k%( ْ 5َ kR( َ "ُ Aَ ,ْ َ Qُ0 8َ &ْ Aِ َ )ْ ;ََ R Qُ 8ُ Aْ Vُ B ُ ْU^ُ اِ ْن0 ّ ٍ َ ِ k ( َ !ْ َ َ ل G َ َو َ ْ ّ َ َ َ َ َ َ ْ ﴾١١٦﴿ ب ! J ا م v Bْ 5 ا / 5 ا / % 5 k R
" A ا I ُ ّ َ َ ْ ِ ( 0 َ َ ُ ُ ُ ِ ِ Bunun üzerine İsa, “Hâşâ, seni tenzih ederim ya Rab!” diyecek, “Hakkım olmayan şeyi söylemek benim ne haddime! Şayet ben böyle bir şey söylemiş olsaydım, sen onu zaten bilirdin. Zira sen benim içimden geçenleri dahi bilirsin, oysa ben sende olan hiçbir şeyi bilemem. Benim insanlara ne söylediğimi gayet iyi bildiğin hâlde bunları bana sormandaki hikmeti de bilemem. Gerçek şu ki, hiç kimsenin bilemeyeceği sırlar âlemi olan gayb’ı tam olarak bilen, yalnızca sensin.” َ ّ ِ َ ُ@ ْ" اB َ َ َ ٰ ُ ُ G َ ْU
&َ ّ Aَ Rَ "M ْ @! R B د
ا ) ! @ q " @ ! A B ^ و " T ر و k ر ا وا ) 7 ا ن ا Q k U ا
I ّ ُ ً G ْ َ ْ ْ ْ َ ْ َ ْ ( ( ( ّ ّ ُ ُ ُ ُ Aْ Vُ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ( ُ ِ ( M ِ ِ ﴾١١٧﴿ )ٌ !@( qَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ Bْ َ 5َ" َوا0 ْ @ِ !ْ Aَ َ S! َ 5َ اB َ ْU^ُ kU( 8َ !ْ Rَ ّ َ َ َ V( َ ّ اBْ
117. “Ben onlara, yalnızca senin bana söylememi emrettiğin şeyleri söyledim: “Benim de Rabb’im, sizin de Rabb’iniz olan Allah’a kulluk edin!” dedim. Aralarında bulunduğum sürece, yaptıklarına bizzat şahit idim. Bu süre zarfında olup bitenlere tanıklık edebilirim. Fakat sen beni onların arasından alıp vefat ettirdikten sonra, artık onlar üzerinde tek gözetleyici sendin. Doğrusu sen, her an her şeye şahitsin.” “İsa şöyle cevap verdi: (Önceki kutsal kitaplarda) yazılmıştır ki, Rabb’in olan Allah’a tapacak ve yalnızca O’na kulluk edeceksin!” (Luka, 4:8 Matta, 4:10) “Rabb’in olan Allah’tan korkacak, O’na kulluk edecek ve O’nun ismiyle yemin edeceksin! ...başka ilâhların ardınca yürümeyeceksiniz!” (Tesniye, 6:13–14) ﴾١١٨﴿ "ُ !T( َ ْاZُ 1Z( ,َ ْاBْ َ 5َ ا/َ 5َ ّ ِ Rَ "ْ @ُ َ ْ ِ Jْ َ ك َواِ ْنMَ ُد7َ ِ "ْ @ُ 5َ ّ ِ Rَ "ْ @ُ ْ Cِّ ,َ ُ اِ ْن
118. “Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar bu cezayı hak etmiş olsalar bile, senin affına muhtaç aciz kullarındır. Ama eğer onları bağışlarsan, elbette merhamet ve hikmetinle bunu yapmaya da kadirsin. Zira sen, sonsuz kudret ve hikmet sahibisin.” َ ْ @َ 8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ ت َ Vَ َ V( ا = ِد َ ّ ُ َ ْU1َ ْ ُم1َ اCَ ٰ: ا ا0 )ً َ َ اG @َ !R( َ 1)( ِ a َ َ@ ُر5ْ Iا ٌ Uَ ّ # ُ ّٰ ل َ "ْ @ُ َ "0 ْ @ُ Vُ )ْ ? ِ + ﴾١١٩﴿ "ُ !d( ,َ ْا َ ْ ُز ْا/َ ِ ٰذQُ0 ْU َ اl ُ ْ ُ@ ْ" َو َرU َ ا ُ ّٰ kَ l ِ َر
119. Son olarak Allah şöyle buyuracak: “İşte bu gün, sözlerine bağlı kalanlara sadakatlerinin fayda vereceği gündür: Ağaçlarının altından ırmaklar akan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennet bahçeleri onların olacaktır. Tüm bunların da ötesinde, Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte en büyük başarı, en büyük kurtuluş budur.” َ ْ ات َو َ ّ /ُ Aْ ُ ﴾١٢٠﴿ ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ َ :ُ َ َو0 ّ @! ِ ّٰ ِ ِ َ &ٰ % ا ِ R( َ ْر ِض َوIا 120. Göklerin, yerin ve bunların içerisinde bulunan her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’a aittir. Ve O’nun her şeye gücü yeter.
َI﴾ ُ َر ُة ْا٦﴿ ¤ م ,ْ 5 َ ِ
6. EN’ÂM SURESİ Adını, müşriklerin kurbanlık hayvanlarla ilgili batıl inanç ve geleneklerinin ele alındığı 136 ve 138. ayetlerde geçen ve evcil hayvanlar anlamına gelen “en’âm” kelimesinden almıştır. Mekke devrinin ikinci yarısında indirilmiştir. 165 ayettir. L Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla! Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum: ُّ اoَ ,َ # َ ْ ات َو ُّ ت َو َ ّ َ Aَ a ِ) ُ َن,ْ 1َ "ْ @ِ ِّ َ ِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َر ُ ّ َ" ا0 U ا ِ ّٰ ِ )ُ &ْ َ ْ َا َ يC( َ ّ ا ِ &َ Aُ d ِ َ &ٰ % ا َ ض َو َ ْرIا ﴾١﴿
1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a aittir. Gerçek anlamda övgü ve teşekkür, kâinatı yoktan var eden ve karanlık ile ışığın, gece ile gündüzün olağanüstü bir uyum ve ahenkle iç içe geçerek birbirlerini tamamladıkları harika bir sistem halinde düzenleyen Allah’a aittir. Dolayısıyla, kulluk ve ibadet de yalnızca O’na yapılmalıdır. Fakat inkârcılar, bunca yaratılış mucizesini gözleriyle gördükleri hâlde, hâlâ birtakım sahte ilâhları, efendileri, önderleri Rab’lerine denk tutuyorlar. Oysaki: ُ ;َ Aَ a ﴾٢﴿ ُو َنwَ &ْ َ "ْ 8ُ 5ْ َْ َ) ُه ُ ّ َ" اU ِ ]& % َ يC( َ ّ َ ا:ُ َ ُ oٌ # َ َ َواv َ َ] اG ٰHVَ "َ ّ ُ + 0ً # ٍ p( ْ ِ "ْ T
2. Sizi basit bir çamurdan yaratan, sonra da yeryüzünde bir süre yaşamanız için her birinize bir ömür tayin eden O’dur. Fakat dünyadaki ömrün sona ermesiyle her şey bitmeyecek. Bir de O’nun katında, O’nun plân ve programına göre tüm insanlık için belirlenmiş bir süre, bir Hesap Günü vardır. Fakat siz ey inkârcılar, hâla şüphe içinde bocalayıp duruyorsunuz! َ ْ kRِ ات َو َ ّ kRِ ا ﴾٣﴿ َن7ُ % ِ َ &ٰ % ا ُ ّٰ َ :ُ َو َ ُ" ِ ّ َ ُ^ ْ" َوAَ ,ْ 1َ ض ِ Tْ َ َ "ُ Aَ ,ْ 1َ ْ@ َ ُ^ ْ" َو# 0 ِ ْرIا 3. O göklerde de Allah’tır, yerde de. O’nun hükmü sadece göklerde değil, yeryüzünde de geçerlidir. Kâinatın her zerresine hükmeden Allah, elbette insanoğlunun hayatına da müdahale eder, onun için haram helal sınırları koyar ve bu sınırlara uyup uymadığı konusunda
onu hesaba çeker. O sizin içinizi ve dÄąĹ&#x;ÄąnÄązÄą bildiÄ&#x;i gibi, hayÄąr ve Ĺ&#x;er olarak kazandÄąÄ&#x;ÄąnÄąz Ĺ&#x;eyleri de bilmektedir. Hâl bĂśyleyken: ŮŽ l( Ů? ,Ů’ Ů? @ŮŽ Ů’U ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŘŞ ŮŽŘą Ů‘Ů? Ů?@ Ů’" ا‏ ﴞ٤﴿ + Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? Ů? Ů’ ٰا‏1ŮŽ ‍!@ Ů’" Ů? Ů’ ٰا‏ Ů? ( Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 4. Onlara ne zaman Rab’lerinden bir mesaj gelse, mutlaka ondan yĂźz çevirirler. G ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R ﴞټ﴿ ‍ َن‏srŮ? ZŮ? @Ů’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ Q( Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ‍\ا‏XŮ? G 7Ů’Ů° 5َ‍!@ Ů’" ا‏ ŮŽ R "0 Ů’ :Ů? ‍ َإ‏# Ů? ( Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ
5. Ä°Ĺ&#x;te, Kur’an vasÄątasÄąyla kendilerine gelen bu hakikati de yalanladÄąlar. Fakat yakÄąnda, o alay edip durduklarÄą âhiret, hesap, cennet, cehennem gibi gerçeklerle yĂźz yĂźze gelecekler. Yoksa onlar, sahip olduklarÄą sÄąnÄąrlÄą gĂźce mi gĂźveniyorlar? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?ن‏VŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? UŮŽ TŮ’ AŮŽ Ů’:َ‍ ŮŽ Ů’ŮˆŘ§ ŮŽ^ Ů’" ا‏1ŮŽ "Ů’ ŮŽ َ‍ا‏ ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ :Ů? UŮŽ Ů‘ T Ů? ŮŽ Ů’ T ŮŽ Ů‘ UŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْع‏T ‍ َإ‏G&ŮŽ % ‍ا‏ Ů?Ů‘ &ŮŽ 5Ů? "Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ Ů?
5Ů‹ Ů’ VŮŽ "Ů’ :Ů? )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? 5ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ 5َ‍ Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€Ź5Ů? CŮ? Ů? "Ů’ :Ů? UŮŽ TŮ’ AŮŽ Ů’:ŮŽ RŮŽ "Ů’ @Ů? 8Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ( ي‏xŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽ@ َع‏5Ů’ ŮŽI‍ ْا‏UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źu ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" Ů? Ů’) َعا ًعا‏AŮŽ ŮŽ ﴞٌ﴿ ŮŽ 1 ( a ŮŽ ‍ٰا‏
6. Kendilerinden Ăśnceki nice bĂźyĂźk medeniyetleri ve gßçlĂź kudretli toplumlarÄą helak ettiÄ&#x;imizi gĂśrĂźp kendilerini de aynÄą akÄąbetin beklediÄ&#x;ini dĂźĹ&#x;ĂźnmĂźyorlar mÄą? Onlara, yeryĂźzĂźnde size vermediÄ&#x;imiz imkân ve iktidarÄą vermiĹ&#x;tik. GĂśÄ&#x;Ăźn yaÄ&#x;murlarla gelen nimetlerini Ăźzerlerine cĂśmertçe yaÄ&#x;dÄąrmÄąĹ&#x; ve bereketli topraklarÄą baÄ&#x; ve bahçelerle donatarak, aÄ&#x;açlarÄąn altÄąndan çaÄ&#x;Äąldayan Äąrmaklar akÄątmÄąĹ&#x;tÄąk. Fakat bunca nimetlere nankĂśrlĂźkle karĹ&#x;ÄąlÄąk vererek isyan ettiler. Biz de, gĂźnahlarÄą sebebiyle hepsini helâk ettik ve arkalarÄąndan baĹ&#x;ka toplumlar, baĹ&#x;ka nesiller yarattÄąk. Ĺžimdi bunlardan ibret alÄąp ilâhĂŽ çaÄ&#x;rÄąya kulak vermeleri gerekirken, Kur’an’Ĺn ortaya koyduÄ&#x;u dupduru hakikati gĂśrmezlikten gelerek, yersiz bahanelerle bu muhteĹ&#x;em çaÄ&#x;rÄąyÄą reddedecekler. Mesela, Kur’an’Ĺn sana yazÄąlÄą bir metin olarak deÄ&#x;il de, vahiy yoluyla gĂśnderiliĹ&#x;ini itiraz konusu yaparak inkârlarÄąna bir bahane arayacaklar: ŮŽ ;ŮŽ ŮŽ "Ů’ @1 ŮŽ Ů’ VŮ? kR( Ů‹ 8ŮŽ ^Ů? /ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů’ ZŮŽ Ů‘ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ 7( Ů? ŮŒ Ů’ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏GCŮŽ Ů°: â€ŤŮˆŘ§ اŮ? ْن‏G Ů? ŮŽ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ + Ů? p Ů? &ŮŽ AŮŽ RŮŽ ‍ س‏ Ů? )( 1Ů’ ŮŽ Ů? ‍ Ů?ه‏% ﴞ٧﴿
7. EÄ&#x;er sana kâÄ&#x;Äąt Ăźzerine yazÄąlmÄąĹ&#x; bir kitap indirseydik ve ona kendi elleriyle dokunmuĹ&#x; olsalardÄą bile, yine de iman etmeyi çĹkarlarÄąna ters gĂśren bu kâfirler, “Bu apaçĹk bĂźyĂźden baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir!â€? diyeceklerdi. Hâlbuki gĂśzlerini kĂśr eden inat, kibir ve
bencillik duygularından bir an için sıyrılıp Kur’an’ı dikkatli bir gözle incelemiş olsalardı, onun Allah’tan gelen en büyük mucize olduğunu göreceklerdi. َ ْU1ُ Iَ "َ ّ ُ ُ ْ Iا َ ْ kHِ ;ُ َ T َ َ Uَ ْ Zَ 5ْ َ َو َ ْ ا/ٌ0 Aَ َ Qِ !ْ Aَ َ َلZِْ 5ُ اIG َ ْ َ ُ اVَ َو ً ﴾٨﴿ ُ و َنd A َ 8. Fakat onlar, “Madem Muhammed Peygamber olduğunu iddia ediyor, o hâlde ona bir melek indirilseydi ya!” dediler. Eğer biz öyle bir melek gönderseydik, o zaman imtihan süresi sona ermiş, işleri bitirilmiş olurdu ve artık kendilerine tövbe etmeleri için ikinci bir fırsat da verilmezdi. ً Aَ َ ُهUَ Aْ ,َ # ﴾٩﴿ َن% َ ْ َ َو ُ 7ِ Aْ 1َ َ "ْ @ِ !ْ Aَ َ Uَ %ْ 7َ Aَ َ َوvً # ُ ُه َرUَ Aْ ,َ xَ َ T 9. Kaldı ki, biz elçi olarak bir melek gönderseydik, onu bir insan şeklinde gönderirdik. Böylece o inkârcıları, şimdi düştükleri şüphelere yine düşürmüş olurduk. İnsan olduğu gerekçesiyle Peygamberi inkâr eden bu kâfirler, o zaman da insan suretindeki meleğe, “Senin melek olduğunu nereden bilelim?” diyerek ondan da mucize isteyecek ve aynı asılsız bahanelerle inkâr edeceklerdi. Buna karşılık melek, onlara Muhammed’in söylediğinden başkasını söylemeyecekti. Zira Allah, insanların böyle mucize ve kerametlerle değil, Kur’an’ı inceleyip vahyin ışığında düşünerek iman etmelerini istiyor. O hâlde, ey Peygamber! Sen onları Kur'an’a çağırmaya devam et. İnkârcıların çirkin davranışlarından dolayı da üzülme: ﴾١٠﴿ نcَ srُ Zِ @ْ 8َ %ْ 1َ Q( ِ ا5ُ ^َ َ "ْ @ُ ْU ِ ُ واiِ َ َ 1C( َ ّ ِ َ َق ْ )ِ ;َ َ َو َ R /َ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ oٍ ُ ُ ِ tَ Zِ @ْ 8ُ ا 10. Gerçek şu ki, senden önceki Peygamberlerle de alay edilmişti. Fakat onları alaya alan küstahları, sonunda alay ettikleri o korkunç azap çepeçevre sarıp helâk etmişti! َ &ُ ُ ْا7َ Vِ َ َ^ َن َ ْ kRِ ُواE ( oْ Vُ ُ 5ْ ْر ِض ُ ّ َ" اIا َ ( Cِّ T ﴾١١﴿ + َ !ْ ^َ ُ واd
11. Onlara de ki: “Yeryüzünde gezip dolaşın ve geçmiş toplumları, medeniyetleri araştırın da, hakikati yalanlayanların sonu nice olmuş, bir görün!” ُ Uَ ّ ,َ &َ xْ !َ َ َ0 &َ 'ْ َ ّ اQِ % َ ّ kRِ َ ْ &َ ِ oْ Vُ Iَ ِ &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ ] ٰ ِ ْ" اT ِ0 ّٰ ِ oْ Vُ ض ِ َ &ٰ % ا َ 8َ ^َ ِ ْ 5َ ]Aٰ َ S 0 ِ َ ْرIات َو ْا ﴾١٢﴿ َنUُ ِ Xْ 1ُ Iَ "ْ @ُ Rَ "ْ @ُ % َ َ 1C( َ ّ َ اQ0ِ !R( S َ ُْ 5َوا اG ُ % َ 1ْ َر ِ a 12. De ki: “Kimindir, göklerde ve yerde olan bütün varlıklar? Onların da mecburen kabul edecekleri cevabı kendin vererek “Allah’ındır!” de. O Allah ki, kullarına merhamet etmeyi ve onlara
daima sevgi ve Ĺ&#x;efkat gĂśstermeyi kendisine ilke edinmiĹ&#x;, vazgeçilmez bir gĂśrev olarak yazmÄąĹ&#x;tÄąr. Fakat bu merhamet, adaleti engelleyecek bir merhamet deÄ&#x;ildir. Nitekim Allah, gerçekleĹ&#x;eceÄ&#x;inde asla Ĺ&#x;Ăźphe olmayan DiriliĹ&#x; GĂźnĂź hepinizi hesaba çekmek Ăźzere huzurunda toplayacaktÄąr. Fakat kendilerini felâkete sĂźrĂźkleyenler, bu hakikate iman etmezler. Hâlbuki: ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏kRŮ? ŮŽ T ŮŽ ŮŽ ŮŽ QŮ? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ :Ů? ‍ Řą ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٣﴿ "Ů? !A( ,ŮŽ ‍ (&! Ů?Â… ْا‏% ‍ا‏ @ U ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź o ! Ů‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů?0 Ů? 13. Gecenin ve gĂźndĂźzĂźn içinde barÄąnan her Ĺ&#x;ey O’nun kudret ve hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą altÄąndadÄąr ve O, her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, bilendir. ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ Ů? p ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ اŮ? Ů? Ů’ Ů?ŘŞ اَ ْن اَ Ů?^ َن اَ Ů‘ ŮŽŮˆ َل‏kG5Ů‘ ( Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? "Ů?0 ,ŮŽ Ů’ 1Ů? IŮŽ ‍ Ů?" ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? Ů’ 1Ů? ŮŽ :Ů? ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ EŮ’ FŮŽ َ‍ ا‏oŮ’ VŮ? Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? R !“ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹCŮ? iŮ? ŮŽ Ů‘ َ‍ا ا‏ Ů? ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽ" ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ Ů’ َ‍ا‏ ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ْا‏5ŮŽ T ﴞ٥٤﴿ +
14. De ki: “GĂśkleri ve yeri yoktan var eden, her canlÄąyÄą besleyen, fakat kendisi beslenmeye muhtaç olmayan Allah’tan baĹ&#x;kasÄąnÄą kendime dost ve yardÄąmcÄą edinir miyim ben?â€? De ki: “Ben, MĂźslĂźmanlarÄąn ilki olmak ve Allah’tan baĹ&#x;ka hayata karÄąĹ&#x;maya yetkili otoriteler tanÄąyan o mĂźĹ&#x;riklerden olmamakla emrolundum.â€? “Bu yĂźzden ben, yeryĂźzĂźnde bir tek mĂźmin kalmamÄąĹ&#x; bile olsa ĂźmitsizliÄ&#x;e ve yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a kapÄąlmayacak, gerekirse tek baĹ&#x;Äąma mĂźcadeleye devam edeceÄ&#x;im. Benden Ăśnce birilerinin baĹ&#x;lamasÄąnÄą beklemeden Rabb’imin buyruklarÄąna boyun eÄ&#x;erek, sĂśzlerimle, davranÄąĹ&#x;larÄąmla, hayatÄąmla ve ĂślĂźmĂźmle mĂźminlere Ăśrneklik ve ĂśncĂźlĂźk edeceÄ&#x;im. Ve asla Allah’tan baĹ&#x;ka otoriteler tanÄąyan o mĂźĹ&#x;riklerin yanÄąnda yer almayacaÄ&#x;Äąm!â€? ﴞ٥ټ﴿ "! Ů? a ŮŽ َ‍ ا‏kG5Ů‘ ( Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? Ů? !Ů’ =ŮŽ ŮŽ ‍ ٠اŮ? ْن‏ ŮŽ CŮŽ ŮŽ k Ů‘ ( ‍ َع‏B Ů? d( ŮŽ ‍ Ů’ Ů?م‏1ŮŽ ‍اب‏ 15. De ki: “DoÄ&#x;rusu ben, inkârcÄąlarÄąn arzu ve heveslerine uyup Rabb’imin emirlerine karĹ&#x;Äą gelecek olursam, tĂźm insanlarÄąn hesaba çekileceÄ&#x;i o dehĹ&#x;etli GĂźn baĹ&#x;Äąma gelecek azaptan korkarÄąm.â€? Ů? 7( &Ů? ‍ ْا ŮŽ Ů’ Ů?ز ْا‏/ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ٰذ‏QŮ?0 &ŮŽ ' ﴞ٥ٌ﴿ + Ů? ‍ ŮŽŮŽ; Ů’) َع‏R CŮ? [Ů? ŮŽ Ů’ 1ŮŽ QŮ? Ů’U ŮŽ ‍ Ů’= ŮŽ ْ٠‏1Ů? Ů’ ŮŽ
16. O gĂźn kim azaptan kurtarÄąlÄąrsa, Allah ona merhamet etmiĹ&#x; demektir. Ä°Ĺ&#x;te gerçek kurtuluĹ&#x; budur. EbedĂŽ kurtuluĹ&#x;a giden yolda mĂźcadele ederken, baĹ&#x;Äąma ne gelir diye de korkma! ﴞ٥٧﴿ ŮŒ 1)( VŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ]AŮ° ŮŽ ŮŽ @Ů? RŮŽ Ů?EŮ’ iŮŽ Ů? /ŮŽ %Ů’ % ŮŽ q
Ů? Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° /ŮŽ %Ů’ % ŮŽ &Ů’ 1ŮŽ ‍َ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏0 :Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G QŮ? ŮŽ  َ &Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ Ů? ^ŮŽ vŮŽŮŽ R Ů?Ů‘ H
17. EÄ&#x;er Allah sana bir zarar verecek olsa, onu O’ndan baĹ&#x;ka hiç kimse Ăśnleyemez ve eÄ&#x;er sana bir iyilik nasip etse, bunu da O’ndan baĹ&#x;ka hiç kimse engelleyemez. Unutma ki, O’nun her Ĺ&#x;eye gĂźcĂź yeter. ﴞ٥٨﴿ Ů? E7( iŮŽ ‍! Ů?" ْا‏T( ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍ه ŮŽŮˆâ€Ź0 ( ‍ Ů?د‏7ŮŽ Ů? ‍ Ů’ŮŽ َق‏R Ů? :Ů? ;ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 18. O, kullarÄąnÄąn Ăźzerinde mutlak hĂźkĂźmranlÄąk ve otorite sahibidir. Bununla birlikte, O hakĂŽmdir, sonsuz ilim ve hikmetiyle her Ĺ&#x;eyi yerince yapar, her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkU( !Ů’ ŮŽ )ŮŒ !@( qŮŽ ‍ا‏ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° oŮ? VŮ? ‍؊‏0Ů‹ ‍ ŮŽ@ َد‏qŮŽ Ů? ‚َ ^Ů’ َ‍ Ů?ŘĄ ا‏kŮ’ qŮŽ ‍ اَ Ů‘Ů?ي‏oŮ’ VŮ?
19. Ey Muhammed! Senin hak Peygamber olduÄ&#x;una inanmak için Yahudi ve HristiyanlarÄąn tanÄąklÄąÄ&#x;ÄąnÄą Ĺ&#x;art koĹ&#x;an cahillere de ki: “SĂśyleyin, sĂśzĂźne gĂźvenilecek en bĂźyĂźk ve en adil Ĺ&#x;ahit kimdir?â€? De ki: “Sizinle benim aramda, benim PeygamberliÄ&#x;ime bizzat Allah Ĺ&#x;ahittir.â€? Ů? Ů? ‍ا ْا Ů?; Ů’ ٰا Ů?ن‏CŮŽ Ů°: kŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?‍ ا‏kŮŽ ' ÂœŮŽ0 AŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? "Ů’ ^Ů? ‍ َع‏CŮ? 5Ů’ I Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź “İĹ&#x;te ilâhi Ĺ&#x;ehadetin en açĹk kanÄątÄą olan bu Kur’an, sizi ve kÄąyamete kadar ulaĹ&#x;acaÄ&#x;Äą herkesi onunla uyarmam için bana gĂśnderildi.â€? Ů? UŮŽ Ů‘ ‡Ů? َ‍ا‏ ‍ى‏0 Ů° Ů’aŮ?‍ا ٰا Ů? ŮŽ@ Ů‹ ا‏ Ů? Ů‘Ů° Â…ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ@ Ů?)Ůˆ َن اَ Ů‘ َن‏8ŮŽ ŮŽ "Ů’ T â€œĹžimdi siz, bĂźtĂźn bunlara raÄ&#x;men Allah ile birlikte baĹ&#x;ka ilâhlarÄąn varlÄąÄ&#x;Äąna Ĺ&#x;ahitlik edebilir misiniz? Buna dair elinizde en kßçßk bir delil var mÄądÄąr?â€? ﴞ٥ي﴿ ‍َن‏e ^Ů? Ů? Ů’ Ů? &ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ي ŮŒŘĄâ€ŹG ( ŮŽ kU( 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا' ŮŒ) ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮŒ Ů° Ů?‍ ŮŽ ا‏:Ů? &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? )MŮ? @ŮŽ qŮ’ َ‍ ا‏IG ŮŽ oŮ’ VŮ?
De ki: “Allah’tan korkmuyorsanÄąz yalan Ĺ&#x;ahitlikte bulunabilirsiniz, fakat ben bĂśyle bir iftiraya asla Ĺ&#x;ahitlik etmem!â€? ArtÄąk o inkârcÄąlara karĹ&#x;Äą açĹkça tavrÄąnÄą ortaya koyarak de ki: “Allah, eĹ&#x;i ve ortaÄ&#x;Äą olmayan bir tek ilâhtÄąr. Ĺžunu iyi bilin ki, ben, sizin Allah’a ortak koĹ&#x;tuÄ&#x;unuz her Ĺ&#x;eyden uzak olduÄ&#x;umu ilan ediyorum!â€? ‍ن‏cŮŽ UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ "Ů’ @Ů? RŮŽ "Ů’ @Ů? % ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍" ا‏eŮ’ :Ů? ‍ َإ‏GUŮŽ Ů’ َ‍ َن ا‏RŮ? Ů? ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ ^ŮŽ QŮ? 5ŮŽ RŮ? Ů? ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ Ů’Ů? 5ŮŽâ€ŤŮˆŘ§ ا‏G Ů? % ŮŽ 8ŮŽ T Ů? ‍ Ů?" ْا‏:Ů? UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů? a ﴞ٢٠﴿
20. Kendilerine daha Ăśnce Kitap verdiklerimiz, yani Yahudi ve Hristiyan bilginleri, aslÄąnda Muhammed’in gerçek bir Peygamber olduÄ&#x;unu pekâlâ bilir, hatta onu kendi Ăśz evlatlarÄąnÄą tanÄądÄąklarÄą gibi
tanÄąrlar. Fakat bile bile kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź tercih ederek kendilerine yazÄąk edenler, çĹkarlarÄąna ters gĂśrdĂźkleri için Kur’an’a inanmazlar. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?† ا‏AŮ? Ů’ 1Ů? IŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏Q( Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ َب‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ Ů‹ اَ Ů’Ůˆâ€ŹCŮ? ^ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏ Ů° ŮŽ ŮŽ Ů° Ů’ ﴞ٢٥﴿ ‍ Ů? Ů?& َن‏d ] A ‍ى‏ w R‍ا‏ & " A } Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? Ů? Ů? 0
21. Kendi uydurduÄ&#x;u hĂźkĂźmleri kutsal kitaba nispet ederek Allah adÄąna yalan uyduran yahut O’nun ayetlerini inkâr edenlerden daha zalim kim olabilir? Gerçek Ĺ&#x;u ki, zalimler asla kurtuluĹ&#x;a eremezler. Ă–zellikle de Hesap GĂźnß’nde: Ů? ;Ů? 5ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ,! ﴞ٢٢﴿ ‍ Ů? Ů?& َن‏ZŮ’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍\ Ů?^ Ů?" ا‏sŮ? G^ŮŽ ŮŽ qŮ? ŮŽ 1Ů’ َ‍ ا ا‏G^Ů? ŮŽ qŮ’ َ‍ ŮŽ ا‏1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ل‏ Ů? Ů’ 5ŮŽ ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ "Ů’ :Ů? Ů? Ů‹ &( # 22. O gĂźn onlarÄąn hepsini bir araya toplayacaÄ&#x;Äąz, sonra da birtakÄąm varlÄąklarÄą, kiĹ&#x;i ve kurumlarÄą yĂźceltip ilâhlaĹ&#x;tÄąrarak veya arzu ve heveslerini hayatÄąn yegâne deÄ&#x;er ĂślçßsĂź hâline getirerek Allah’a ortak koĹ&#x;anlara soracaÄ&#x;Äąz: “SĂśyleyin bakalÄąm, emir ve otoritesine boyun eÄ&#x;ilmesi gerektiÄ&#x;ini iddia ettiÄ&#x;iniz ortaklarÄąnÄąz Ĺ&#x;imdi neredeler?â€? G ŮŽŮ‘ ŮŽ Ů° ŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ "Ů’ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ﴞ٢٣﴿ +^( Ů? Ů’ Ů? UŮ‘ ^ ŮŽ UŮŽ Ů?Ů‘ ‍ا َع‏ Ů? Ů‘ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹV ‍ ان‏IŮ?‍ Ů?@ Ů’" ا‏8Ů? UŮŽ Ů’8RŮ? Ů’ T 23. Bunun Ăźzerine onlarÄąn, sahte mazeretler Ăśne sĂźrerek, “Rabb’imiz Allah’a yemin olsun ki, biz O’na asla ortak koĹ&#x;muĹ&#x; deÄ&#x;iliz!â€? demekten baĹ&#x;ka bir çareleri kalmayacak. G ŮŽ Ů? 5Ů’ Ů?‍ا‏ ﴞ٢٤﴿ ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U ŮŽ oŮŽ Ů‘ l â€ŤŮˆâ€Ź " @ % Ů’ 5 ‍ا‏ ] AŮ° ŮŽ ‍ Ů? ا‏CŮŽ ^ŮŽ  َ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ Ů’ d 24. Bak, MahĹ&#x;er GĂźnĂź hesap verirlerken kendi vicdanlarÄąna karĹ&#x;Äą nasÄąl da yalan sĂśylediler de, tanrÄą ve kurtarÄącÄą diye uydurduklarÄą Ĺ&#x;eyler onlarÄą nasÄąl da yĂźzĂźstĂź bÄąrakÄąp gitti! OnlarÄąn bu hâle dĂźĹ&#x;mesinin asÄąl sebebine gelince: ‍ا‏0 Ů‹ VŮ’ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? ‍ ٰا َذا‏kGR( ‍ Ů’ ŮŽ; Ů?@ Ů?ه ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ ‍ Ů‹ اَ ْن‏UŮŽ Ů‘ ^Ů? َ‍ Ů? Ů?@ Ů’" ا‏AŮ? VŮ? ]AŮ° ŮŽ UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/MŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů?& Ů?Â… ا‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 25. İçlerinde, sana Kur’an okurken kulak verenler de var. Ama biz onlarÄąn kalplerine, Kur’an’Ĺ saÄ&#x;lÄąklÄą olarak anlamalarÄąna engel olacak perdeler geçirmiĹ&#x;, kulaklarÄąna da saÄ&#x;ÄąrlÄąk vermiĹ&#x;izdir. Yani insanÄąn ĂśzĂźne yerleĹ&#x;tirdiÄ&#x;imiz fÄątrĂŽ Ăśzellikler gereÄ&#x;ince, Kur’an’a kibir, bencillik, inat, ĂśnyargÄą gibi saplantÄąlarla yaklaĹ&#x;anlar, onu doÄ&#x;ru ve saÄ&#x;lÄąklÄą bir Ĺ&#x;ekilde deÄ&#x;erlendiremez ve yol gĂśstericiliÄ&#x;inden faydalanamazlar. ÇßnkĂź alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getirdiÄ&#x;i kĂśtĂźlĂźkler, zamanla kalplerini iyi ve erdemli olan her Ĺ&#x;eye kapalÄą hâle getirmiĹ&#x; ve bĂśylece kalpleri mĂźhĂźrlenmiĹ&#x;tir. Bu sebep-sonuç iliĹ&#x;kisini bir yasa olarak koyan Allah olduÄ&#x;u için, kalpleri mĂźhĂźrleyen Allah’tÄąr. Fakat bu
mĂźhĂźrlemeye sebep insanÄąn kendisi olduÄ&#x;u için, sorumluluk insana aittir. Ä°Ĺ&#x;te, gerek gĂźnahkârca tutum ve davranÄąĹ&#x;larÄą alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getiren, gerekse geleneksel anlayÄąĹ&#x;lara, ĂśnyargÄąlara kĂśrĂź kĂśrĂźne ve inatla sarÄąlan kimseler, zamanla Kur’an’Ĺn gĂźzelliklerini gĂśremez hâle gelirler:
0 @ŮŽ Ů? ‍ ا‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ ٰا‏oŮŽ Ů‘ ^Ů? ‍ ŮŽ Ů’ŮˆŘ§â€Ź1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ArtÄąk her tĂźrlĂź mucizeyi gĂśrseler bile, yine de ona inanmazlar. G ŮŽŮ‘ G ŮŽ Ů’ G ŮŽ G ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? Ep
ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? G ŮŽ ( ‍ Ů‘ ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ ŮŽ Ů? ŮŽ ﴞ٢ټ﴿ + ‍ا‏ I ‍ا‏ ‍ا‏ C ‍ن‏ ‍ا‏ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C ‍ا‏ ‍ ل‏ ; 1 / 5 ‍د‏
x 1 â€ŤŮƒâ€Ź s
# ‍ا‏ ‍ذ‏ ‍ا‏ ] Ů°: Ů? ŮŽ Ů? Ů? ( ŮŽ Ů? ŮŽ ( ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? r ŮŽ Ů? 8Ů‘Ů° '
O kadar ki, kendilerini inkâra Ĺ&#x;artlandÄąrmÄąĹ&#x; olan bu insanlar senin yanÄąna geldiklerinde, “Bu Kur’an eskilerin efsane ve masallarÄąndan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir!â€? diyerek seninle tartÄąĹ&#x;maya giriĹ&#x;irler. G ŮŽŮ‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ﴞ٢ٌ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏,Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź% Ů’ 5 ‍ا‏ I Ů?‍ ن ا‏TAŮ? @Ů’ 1Ů? ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏QMŮ? Ů’U ŮŽ ‍ْ ŮŽÂŽ Ů’ َن‏U1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? Ů’U ŮŽ ‍ْ ŮŽ@ Ů’ َن‏U1ŮŽ "Ů’ :Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů? 26. Kendileri Kur’an’dan yĂźz çevirdikleri gibi, baĹ&#x;kalarÄąnÄą da ondan vazgeçirmeye çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Oysa bĂśyle yapmakla yalnÄązca kendilerini felâkete sĂźrĂźklĂźyorlar, fakat bunun farkÄąnda deÄ&#x;iller. ŮŽ 5Ů? IŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?ŘŻ ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? UŮŽ 8ŮŽ !Ů’ ŮŽ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮŽ; Ů? ا‏R ‍ ع‏ Ů? 5ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ŘŞ َع‏ ŮŽ Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮ? ‍ى اŮ? Ů’Ř° Ů?Ůˆâ€ŹG Ů° ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ َن Ů? ŮŽ ْا‏T ﴞ٢٧﴿ + Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ َب‏CŮ?Ů‘ T Ů? U ‍ا‏
27. OnlarÄą, zincirlerle baÄ&#x;lanmÄąĹ&#x; bir hâlde ateĹ&#x;in karĹ&#x;ÄąsÄąnda dururlarken, “Ah, keĹ&#x;ke dĂźnyaya geri gĂśnderilseydik de, Rabb’imizin ayetlerini yalanlamayÄąp inananlardan olsaydÄąk!â€? dedikleri zamanki içler acÄąsÄą hâllerini bir gĂśrsen! Ama zannediyor musunuz ki, bu kâfirlerin o zamanki piĹ&#x;manlÄąklarÄą ve iman etme arzularÄą ciddĂŽ ve samimĂŽ bir imanÄąn belirtisidir? ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQŮ? Ů’U ŮŽ ‍ Ů?@ ا‏5Ů? &ŮŽ Ů? ‍ Ů?ŘŻŮˆŘ§â€Ź,ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ Ů?Řą Ů‘Ů?ŘŻŮˆŘ§â€ŹoŮ?0 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ْ Ů? َن‏i1Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ )َا‏oŮ’ ŮŽ ﴞ٢٨﴿ ‍ Ů?Ř° Ů? َن‏T 28. HayÄąr! AslÄąnda, daha Ăśnce vicdanlarÄąnda Ăśrtbas ettikleri âhiret hayatÄąyla ilgili gerçekler, inkâr edemeyecekleri biçimde karĹ&#x;ÄąlarÄąna çĹkmÄąĹ&#x;tÄąr. SÄązlanmalarÄąnÄąn asÄąl sebebi budur. Yoksa eÄ&#x;er dĂźnya hayatÄąna geri gĂśnderilmiĹ&#x; olsalardÄą, yine kendilerine yasak edilen Ĺ&#x;eyleri yapacaklardÄą. Zira onlar, kesinlikle yalan sĂśylĂźyorlar. Nitekim dĂźnyada iken bĂśyle defalarca baĹ&#x;larÄą sÄąkÄąĹ&#x;mÄąĹ&#x; ve aynÄą Ĺ&#x;ekilde piĹ&#x;manlÄąk duyup Rab’lerine sÄąÄ&#x;ÄąnmÄąĹ&#x;lardÄą, fakat rahata kavuĹ&#x;ur kavuĹ&#x;maz sĂśzlerinden dĂśnmĂźĹ&#x; ve: G Ů?Ů‘ UŮŽ Ů? !ŮŽ ' ŮŽ „ ﴞ٢ي﴿ + ( ,Ů? 7Ů’ &ŮŽ Ů? Ů? Ů’ 5ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏kŮŽ :Ů? ‍ Ů? ا اŮ? ْن‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
29. “Şu dünyadaki hayatımızdan başka bir hayat yoktur ve bizler, asla yeniden diriltilecek değiliz!” demişlerdi. َ Vَ 0 Uَ ِّ ] َو َرAٰ َ ُ اVَ 0 ّ ِ َ ْ ِ اCَ ٰ: َ Vَ "0 ْ @ِ ِّ ] َرAٰ َ ُ اVِ ى اِ ْذ ُوG ٰ َ ْ َ َو "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ِ اب َ Cَ ,َ ا ْاVُ وCُ Rَ ل َ !ْ َ َ ل ا ﴾٣٠﴿ نcَ ُ ُ وTْ َ
30. Rab’lerinin huzuruna getirildikleri zaman hâllerini bir görsen: Allah, “Nasıl, bu âhiret hayatı gerçek miymiş?” diye soracak. Onlar da, “Evet, Rabb’imize yemin olsun ki, gerçeğin ta kendisiymiş!” diye cevap verecekler. Bunun üzerine Allah, “O hâlde, inkâr etmenize karşılık sonsuz azabı tadın!” diyecek. G َ ] اِ َذاG8ّٰ ' َ ّ "ُ @ُ ْ َء#
Uَ pْ َ ّ Rَ َ ]Aٰ َ Uَ َ َ %ْ ' ِ0 ّٰ ; ِءG َ Aِ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ َ ا% َ )ْ Vَ َ 1َ ُ اVَ ً 8َ Jْ َ ُ َ % ا َ ا ِ a ُ ]Aٰ َ "ْ :ُ َن اَ ْو َزا َرAُ &ِ ْ 1َ "ْ :ُ * َو G َ Iَ َ" ا0 ْ :ِ ر ﴾٣١﴿ ُرو َنZِ 1َ َ َء
@َ !R( ِ @ُ }
31. Evet, Allah’ın huzuruna varacaklarını inkâr edenler, gerçekten ziyana uğramışlardır: Bunlar dünyada kısa bir süre yaşayacaklar, nihayet son saat, yani kıyamet veya ecel saati ansızın gelip çatınca, sırtlarına günahlarını yüklenmiş bir vaziyette, “Yazıklar olsun bize, bunu nasıl da ihmal etmişiz!” diye feryat edecekler. Bakın, sırtlarında ne kötü bir yük taşıyorlar! O hâlde, âhireti inkâr edenler şunu iyi bilsinler: ٰ ْ )ا ُرA َ ّ َ ٌ َو0 @ْ َ َوS ُّ َو َ ْا َ ٰ! ُة ﴾٣٢﴿ َنAُ ;ِ ,ْ َ vََ Rََن ا0 ;ُ 8َ ّ 1َ َ 1C( Aَ ّ ِ ٌ Eْ a َ َ ُةa ِ Iا ٌ ,ِ َ Iَ ّ ِ اG!َ 5ْ ) ا 32. Bu dünya hayatı, âhirete nazaran bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Oysa âhiret yurdu, kötülüklerden sakınıp güzelliklere, iyiliklere ulaşmak için çabalayan o takva sahipleri için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? َ ّ ّ َ اT َ 1ُ Iَ "ْ @ُ 5َ ّ ِ Rَ ُ; ُ َن1َ يC( َ ّ ا/َ 5ُ Zُ ْ !َ َ Qُ 5َ ّ ِ ُ" اAَ ,ْ 5َ )ْ Vَ َ &( ِ d ﴾٣٣﴿ َ ُ)و َنxْ 1َ ا ِ ّٰ ت ِ 1َ ٰ ِ + ِ ٰ َو/َ 5َ ُ Cِّ T 33. Ey Peygamber! Onların söylediği sözlerin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Fakat üzülme, yılgınlığa ve ümitsizliğe de kapılma. Zira onların yalanladığı aslında sen değilsin, fakat bu zalimler, bile bile Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar. O hâlde, onlar hakkındaki hükmü de Allah’a bırak. َ ِ ِّ) َل7َ ُ Iَ َوM 5َ ُ =ْ 5َ "ْ @ُ ! ٰ َ] اG8ّٰ ' ت ِ &َ Aِ T َ و ُذواr ُ ُ ا َواCِّ ^ُ َ ]Aٰ َ َ= َ ُوا َ R /َ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ oٌ ُ ُرBْ َ Cِّ ^ُ )ْ ;َ َ َو G َ )ْ ;َ َ َوM ا َ A( َ ْ &ُ ْاtِ \ 7َ 5َ ْ ِ َء َك# ﴾٣٤﴿ + ِ ّٰ
34. Gerçek şu ki, senden önceki Peygamberler de tıpkı senin gibi yalanlanmıştı. Fakat her türlü yalanlama ve işkence karşısında
yılmadan direndiler ve nihayet yardımımız onlara yetişti. Bu bir ilahi yasadır ve kıyamete kadar değiştirilmesi söz konusu değildir. Çünkü Allah’ın sözlerini değiştirebilecek hiçbir güç yoktur! O Peygamberlerin başından geçen bir kısım olaylar, Kur’an’da yer yer sana da anlatıldı. O hâlde, onları kendine örnek al ve kâfirleri inandıracağım diye mucizeler, kerametler peşinde koşma: َ ْ kRِ ;ً َ 5َ kJِ 8َ 7ْ َ اَ ْنB َ 8َ ا َ !ْ Aَ َ َ ُ ^َ َواِ ْن َ^ َن َ ّ kRِ &ً Aَ ّ ُ ْر ِض اَ ْوIا َ ِءG&َ % ا , ن
R " @ lا ا / َ ْ ْ ْ ْ ِ ِ ُ َ ِ ُ َ
ٍ0 1َ ٰ ِ "ْ @ُ !َ ِ ْ 8َ Rَ 35. Eğer bu inkârcıların senin davetinden yüz çevirmeleri ağırına gittiyse, haydi gücün yetiyorsa yerin derinliklerine inebileceğin bir tünel aç yahut göğe yükseleceğin bir merdiven daya da, onlara bir mucize getir! Sakın böyle bir işe yeltenme! Zira toplumda zihinsel ve ahlâkî devrimin gerçekleşmesi için doğru yöntem bu değildir. G َ ْ َ َو ُ َ vََ R ] ْا ُ@ ٰ)ىAَ َ "ْ @ُ ,َ &َ xَ َ ا َ A( :ِ xَ ّ َ ِ َ ْا5َ T ﴾٣٥﴿ + ُ ّٰ َءq Allah dileseydi, insana verdiği irade ve tercih yeteneğini elinden alır ve inkâr edenlerin hepsini imana getirebilirdi. Fakat öyle yapmadı. Çünkü bu takdirde, insanın ahlâk ve erdemliliğinin hiçbir anlam ve değeri kalmaz, onun meleklerden ayrı bir varlık olarak yaratılmasının hikmeti ortadan kalkardı. Oysa Allah, insana özgür bir irade vermiş ve onu, dilediği inanç ve hayat tarzını seçme konusunda serbest bırakmıştır. Bu yüzden insan, ancak kendi özgür iradesiyle aklını kullanıp doğru yolu seçtiği takdirde gerçek anlamda ahlâk ve erdemliliğe ulaşabilir. O hâlde, sakın bu gerçeği göz ardı edip de cahillerden olma! Unutma ki: ﴾٣٦﴿ َن,ُ # ُ ّٰ "ُ @ُ yُ ,َ 7ْ 1َ ] ٰ ْ &َ َن َو ْا0 ,ُ &َ %ْ 1َ َ 1C( َ ّ اS! َ ْ 1ُ Qِ !ْ َ ِا ُ ّ َ" ا ُ x( 8َ %ْ 1َ &َ 5َ ّ ِا 36. Kur'an çağrısını, kötü niyet ve eylemlerle aklını ve kalbini karartmış zalimler değil, yalnızca hak ve hakikate içtenlikle kulak verenler kabul eder. Akıl, vicdan ve sağduyu bakımından ölmüş olanlara gelince, onlar son nefeslerine kadar inkârdan vazgeçmeyeceklerdir. Sonra Allah onları diriltecek ve sonunda onlar, yaptıklarının hesabını vermek üzere O’nun huzuruna çıkarılacaklardır. Hakikat karşısında tıpkı bir ölü gibi duyarsız kalan inkârcılar bunca ayetleri görmezlikten geliyorlar da:
ŮŽŮ? 1Ů? ‍] اَ ْن‏GAŮ° ŮŽ ‍ Ů?ŘŻ ŮŒŘąâ€ŹVŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٣٧﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ Ů‘ ŮŽ ا‏T Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏oŮ’ VŮ? Q0 ( Ů?Ů‘ ‍ ŮŒ Ů? Ů’ َع‏1ŮŽ ‍ ٰا‏QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮ?Ů‘ 5Ů? IŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů° ‍ Ů‹ ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ ‍Â?Ů‘ ŮŽŮ„ ٰا‏
37. “Madem Muhammed Peygamber olduÄ&#x;unu iddia ediyor, o hâlde ona Rabb’inden olaÄ&#x;anĂźstĂź bir alâmet veya bizim istediÄ&#x;imiz tĂźrden bir mucize indirilseydi ya!â€? diyorlar. De ki: “Allah, elbette mucize gĂśndermeye kâdirdir. Ve zaten, Kur’an gibi muhteĹ&#x;em bir mucize gĂśndermiĹ&#x;tir de.â€? Fakat insanlarÄąn çoÄ&#x;u, iman etmek için Kur’an’Ĺ inceleyip onun Ăźzerinde dĂźĹ&#x;Ăźnmek gerektiÄ&#x;ini, her attÄąklarÄą adÄąmda zaten binlerce mucize bulunduÄ&#x;unu bilmezler. Ä°Ĺ&#x;te o mucizelerden biri: G ŮŽŮ‘ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ ŮŽ Ů’ kRŮ? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا‏Gâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů? Ů’ َد‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ Ů’ Ů? ‍ ب‏ 8 T ‍ا‏ k R
U p R
" T
ŮŽ y ‍ا‏ " ‍ا‏ I Ů’ ŮŒ ŮŽ Ů?‍ ا‏QŮ? !Ů’ '
ŮŽ UŮŽ xŮŽ Ů? Ů? E ( 1ŮŽ Ů? ‡Ů? Gp Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ 0Ů’ Ů? ŮŽ Ů? ﴞ٣٨﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ ŮŽ Ů’ 1Ů? "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍Ů?„ Ů‘ ŮŽ" اŮ? Ů° ] َع‏
38. YeryĂźzĂźnde yĂźrĂźyen ve sĂźrĂźnen ne kadar hayvan ve gĂśkyĂźzĂźnde kanat çĹrparak uçan ne kadar kuĹ&#x; varsa, hepsi sizin gibi birer topluluktur. HayvanlarÄąn hayatÄąna baktÄąÄ&#x;ÄąnÄązda, her bir tĂźrĂźn beden yapÄąsÄąnÄąn kendi ihtiyaç ve fonksiyonlarÄąna ne kadar uygun tasarlandÄąÄ&#x;ÄąnÄą, onlara yaratÄąlÄąĹ&#x;tan bahĹ&#x;edilen içgĂźdĂźsel Ăśzellikler sayesinde tĂźm ihtiyaçlarÄąnÄą akÄąl almaz bir biçimde nasÄąl giderdiklerini, hepsinin Ăźremesinin, beslenmesinin, ĂślĂźmĂźnĂźn harika bir sistem çerçevesinde hiç aksamadan nasÄąl sĂźregeldiÄ&#x;ini gĂśrecek ve ilâhĂŽ kudret karĹ&#x;ÄąsÄąnda hayranlÄąkla secdeye kapanacaksÄąnÄąz. Rabb’inizi tanÄąmak istiyorsanÄąz, gĂśzĂźnĂźzdeki alÄąĹ&#x;kanlÄąk perdesini yÄąrtmalÄą ve çevrenizdeki sayÄąsÄąz mucizelerin farkÄąna vararak bunlar Ăźzerinde dĂźĹ&#x;Ăźnmelisiniz. Zira biz, evren kanunlarÄąnÄąn yazÄąlÄą olduÄ&#x;u o Kitapta hiçbir Ĺ&#x;eyi eksik bÄąrakmadÄąk. Ä°Ĺ&#x;te, Allah’Ĺn evrensel yasasÄąnÄąn en Ăśnemli maddesi: Eninde sonunda bĂźtĂźn insanlar toplanÄąp Rab’lerinin huzuruna getirilecekler! Ů?Ů‘ ‍ ا‏kRŮ? "ŮŒ TŮ’ Ů? ‍ Ů?? Ů‘ŮŒ" ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ‍اء‏ ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ?0 AŮ’ AŮ? Ů’H1Ů? ‍ا‏ ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ت‏ Ů?0 &ŮŽ AŮ? d Ů? ŮŽ ? Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů? ]AŮ° ŮŽ QŮ? AŮ’ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ Ů’ ﴞ٣ي﴿ "! Ů? ;( 8ŮŽ %Ů’ Ů?
39. Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlÄąklar içinde bocalayan saÄ&#x;Äąr ve dilsiz insanlar misali, akÄąl ve vicdanlarÄąnÄą kat kat cehalet, inat, kibir ve ĂśnyargÄą zincirleriyle prangaya vurmuĹ&#x; zavallÄą kimselerdir. Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah mĂźstahak gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź saptÄąrÄąr, lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂź de doÄ&#x;ru yola iletir. Bile bile yanlÄąĹ&#x;ta direten inatçĹ zalimleri sapÄąklÄąkta bÄąrakÄąr, hakikate ulaĹ&#x;mak isteyen samimĂŽ kullarÄąnÄą ise doÄ&#x;ru yola iletir.
O’nun bu konudaki kararÄąnÄą sizin tercih ve davranÄąĹ&#x;larÄąnÄąz belirleyecektir. Ů? Ů’8 ŮŽ َ‍ا اَ Ů’Ůˆ ا‏ Ů? ! Ů° َ‍ Ů’" اŮ? ْن ا‏T Ů? 8ŮŽ 1Ů’ َ‍ اَ َعا‏oŮ’ VŮ? ŮŽ V( ‍ Ů’" ŮŽ? Ů?د‏8Ů? Ů’U^Ů? ‍ن اŮ? ْن‏MŮŽ Ů? )Ů’ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ "Ů? T ﴞ٤٠﴿ + Ů? Ů‘Ů° ŮŽ EŮ’ FŮŽ َ‍ ŮŽ Ů? ا‏% ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍اب‏ Ů? CŮŽ ŮŽ "Ů’ T 40. Allah’Ĺn hĂźkĂźmlerine boyun eÄ&#x;mekten kaçĹnan o mĂźĹ&#x;riklerin iç dĂźnyalarÄąna seslenerek de ki: “EÄ&#x;er doÄ&#x;ru sĂśzlĂź iseniz sĂśyleyin bakalÄąm, size Allah’Ĺn azabÄą veya KÄąyamet Saati gelip çatÄąverse, Allah’tan baĹ&#x;kasÄąna mÄą yalvarÄąrsÄąnÄąz? G ŮŽ ‍ اŮ? ْن‏QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ َ ŮŽ Ů’) Ů? َن ا‏ ﴞ٤٥﴿ ‍ن‏cŮŽ ^Ů? Ů? Ů’ Ů? ŮŽ ‍ Ů’ َن‏% Ů? ŮŽ Ů’U ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ ŮŽŮˆâ€Źq Ů? TŮ’ !ŮŽ RŮŽ ‍ Ů?ه ŮŽ Ů’) Ů? َن‏1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ’ ŮŽ
41. Bilakis, kendilerini ilâhlÄąk makamÄąna yĂźcelterek Allah’a ortak koĹ&#x;tuÄ&#x;unuz her Ĺ&#x;eyi unutur da, yalnÄązca O’na yalvarÄąrsÄąnÄąz. O da dilerse, kaldÄąrÄąlmasÄą için kendisine yalvardÄąÄ&#x;ÄąnÄąz belâyÄą kaldÄąrÄąr! Bu da gĂśsteriyor ki, bir tek Allah’a kulluk etme ve yalnÄązca O’nun hĂźkĂźmlerine boyun eÄ&#x;me inancÄą, doÄ&#x;uĹ&#x;tan taĹ&#x;ÄądÄąÄ&#x;ÄąnÄąz, ĂśzĂźnĂźzde var olan bir eÄ&#x;ilimdir. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ Ů’ 7ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? 5ŮŽ CŮ’ a ﴞ٤٢﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ Ů? َن‏H ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ا Ů?إ‏G ŮŽ Ů‘ H ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ RŮŽ /ŮŽ AŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? "Ů? ŮŽ Ů?‍] ا‏G Ů° Ů?‍ ا‏GUŮŽ AŮ’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ; Ů’) اَ ْع‏ 42. DoÄ&#x;rusu biz, senden Ăśnceki toplumlara da mesajÄąmÄązÄą ileten elçiler gĂśnderdik ve onlarÄą, acizliklerini anlayÄąp emrimize boyun eÄ&#x;meleri için zaman zaman çeĹ&#x;itli belâ ve sÄąkÄąntÄąlarla imtihan ettik. ŮŽ Ů‘ "Ů? @Ů? ŮŽ ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆ َز‏AŮ? VŮ? B G ŮŽ ‍ اŮ? ْذ‏IG ŮŽ Ů’ AŮŽ RŮŽ Ů’ % ﴞ٤٣﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ ŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ َإ‏# ŮŽ VŮŽ Ů’ T Ů? Ů° ‍ Ů‘ ŮŽ Ů? ا ŮŽŮˆâ€ŹH 43. Hiç deÄ&#x;ilse, baĹ&#x;larÄąna bu belâlar geldiÄ&#x;i zaman tĂśvbe edip boyun eÄ&#x;selerdi ya! Fakat tam aksine, iyice azgÄąnlaĹ&#x;tÄąlar. Bu yĂźzden kalpleri kaskatÄą kesildi ve Ĺ&#x;eytan, yaptÄąklarÄą çirkin iĹ&#x;leri onlara gĂźzel gĂśsterdi. KĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getirdikleri için, zamanla bu kĂśtĂźlĂźklerden etkilenmez oldular ve fenalÄąÄ&#x;Äą iyilik, gĂźnahÄą sevap saymaya baĹ&#x;ladÄąlar. VicdanlarÄą dondu, akÄąllarÄą tutuldu, azÄąttÄąkça azÄąttÄąlar. G ‍ Ů?إ‏kqŮŽ oŮ‘ ^Ů? ‍ Ů’!@ Ů’" اَ Ů’ اب‏AŮŽ UŮŽ Ů’ 8ŮŽ RŮŽ Q( ‍ ا Ů?Ř° Ů‘^ ŮˆŘ§â€Ź%5ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Ů‹ 8ŮŽ JŮ’ ŮŽ "Ů’ :Ů? 5ŮŽ CŮ’ a ŮŽ َ‍ ا ا‏G Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ ا‏G&ŮŽ Ů? ‍' ا‏ ŮŽ 0 Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽŮ? R ‍] اŮ? َذا‏8Ů‘Ů° ' Ů? Ů?Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ﴞ٤٤﴿ ‍ َن‏% Ů? AŮ? 7Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? ‍ Ů? َذا‏RŮŽ
44. Onlar kendilerine yapÄąlan bu ĂśÄ&#x;Ăźt ve uyarÄąlarÄą unutunca, biz de cezalarÄąnÄą vermek için, baĹ&#x;larÄąndaki sÄąkÄąntÄą ve belâlarÄą kaldÄąrdÄąk ve Ăśnlerinde bĂźtĂźn nimet ve refah kapÄąlarÄąnÄą ardÄąna kadar açtÄąk. Ve nihayet, kendilerine bahĹ&#x;edilen bu zenginlik ve nimetler yĂźzĂźnden kĂźstahlÄąk edip Ĺ&#x;ÄąmardÄąklarÄą ve Allah’Ĺ, âhireti unutarak zevkĂźsefaya daldÄąklarÄą bir sÄąrada, bir afet, bir deprem, bir kaza, bir hastalÄąk, bir
ĂślĂźm ile onlarÄą ansÄązÄąn yakaladÄąk ve iĹ&#x;te o anda, bĂźtĂźn Ăźmitleri sĂśnĂźverdi! ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŮŽ; Ů? ŮŽÂ… َدا Ů? Ů? ْا ŮŽ; Ů’ Ů… ا‏R ŮŽ ŮŽ ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ ŮŽŘą Ů?ّب ْا‏ ﴞ٤ټ﴿ + & A } 1 C Ů? Ů‘Ů° Ů? )Ů? &Ů’ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆ ْا‏ ( ŮŽ Ů? 0 Ů?
45. BĂśylece, zulĂźm ve haksÄązlÄąk eden toplumlarÄąn kĂśkĂź kazÄąndÄą ve tarih sahnesinden silinip gittiler. Ă–yleyse, zalimlere hak ettikleri cezayÄą veren ve iman eden kullarÄąnÄą kurtarÄąp yĂźcelten Allah’a, o âlemlerin Rabb’ine hamd olsun! Ů? 5Ů’ Ů?‍ ا‏Q0Ů? Ů? "Ů’ T Ů? ! ( Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů? AŮ? VŮ? ]AŮ° ŮŽ "ŮŽ 8ŮŽ a Ů? ,ŮŽ &Ů’ ŮŽ ‍ا‏ Ů’ d Ů? Ů‘Ů° Ů? EŮ’ FŮŽ QŮŒ Ů° Ů?‍ Ů’" ŮŽ Ů’ ا‏T ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’ ŮŽ= ŮŽŘą Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ŮŽ َ‍ Ů’" اŮ? ْن ا‏8Ů? 1Ů’ َ‍ اَ َعا‏oŮ’ VŮ? Ů? Ů‘Ů° CŮŽ a Ů° Ů’ ‍ ŮŽ= Ů‘Ů? Ů?٠‏5Ů?  ﴞ٤ٌ﴿ ‍ َن‏RŮ? )Ů? =Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ ت‏ ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏
46. Ey hak yolunun yolcusu! Allah’a kul olmaktan kaçĹnan o bedbahtlara seslenerek de ki: “SĂśyleyin bakalÄąm, eÄ&#x;er Allah iĹ&#x;itme ve gĂśrme yeteneklerinizi elinizden alsa ve kalplerinizi hiçbir hakikati idrak edemeyeceÄ&#x;iniz Ĺ&#x;ekilde mĂźhĂźrlese, Allah’tan baĹ&#x;ka bunlarÄą size geri verebilecek bir ilâh var mÄą? Elbette yok! O hâlde, bu nimetler elinizden alÄąnmadan Rabb’inize dĂśnmek için daha ne bekliyorsunuz? BakÄąn, hakikati tĂźm berraklÄąÄ&#x;Äąyla ortaya koyan ayetlerimizi nasÄąl farklÄą açĹlardan zengin Ăśrneklerle tekrar ve tekrar açĹklÄąyoruz. Onlar ise, hâlâ Äąsrarla yĂźz çeviriyorlar! ŮŽ Ů‘ ‍ ْا ŮŽ; Ů’ Ů?Ů… ا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏/Ů? AŮŽ @Ů’ 1Ů? oŮ’ :ŮŽ ‍ Ů’@ ŮŽ ً؊‏# Ů? ! Ů° َ‍ Ů’" اŮ? ْن ا‏T Ů? 8ŮŽ 1Ů’ َ‍ اَ َعا‏oŮ’ VŮ? ﴞ٤٧﴿ ‍ Ů? Ů?& َن‏d Ů? Ů‘Ů° ‍اب‏ ŮŽ ‍ Ů‹ اَ Ů’Ůˆâ€Ź8ŮŽ JŮ’ ŮŽ ‍ا‏ Ů? CŮŽ ŮŽ "Ů’ T 47. Yine o zalimlere de ki: “SĂśyleyin bakalÄąm, Allah’Ĺn azabÄą hiç beklemediÄ&#x;iniz bir sÄąrada ansÄązÄąn veya açĹktan açĹÄ&#x;a gelip baĹ&#x;ÄąnÄąza çÜkecek olsa, zalim toplumdan baĹ&#x;ka kim helâk edilecek? Ä°Ĺ&#x;te bu felâketten, ancak Allah’Ĺn kitabÄąna yĂśnelerek kurtulabilirsiniz, Peygamberden yetkisi dÄąĹ&#x;Äąnda mucizeler ve kudret gĂśsterileri bekleyerek deÄ&#x;il. ŮŽ A( ŮŽ Ů’ &Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů? Ů’ 5Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ َن‏5Ů? ZŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? IŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ â€Źa Ů‘Ů? 7ŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏+ ŮŽ vŮŽŮŽ R †َ AŮŽ ?Ů’ َ‍ ŮŽŮŽ& Ů’ ٰا ŮŽ ŮŽ ŮŽŮˆŘ§â€ŹR MŮŽ 1‍ (ع‏CŮ? Ů’U Ů? ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź1 ( ﴞ٤٨﴿
48. ÇßnkĂź biz Peygamberleri, ancak cennet nimetleriyle mĂźjdelesinler ve cehennem azabÄąyla uyarsÄąnlar diye gĂśndeririz. Yoksa onlarÄąn, kendiliklerinden mucize gĂśsterme gßç ve yetkileri yoktur. O hâlde, kim Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne iman eder de gĂźnahlardan vazgeçip durumunu dĂźzeltirse, iĹ&#x;te onlar Hesap GĂźnß’nde ne korkuya kapÄąlacak, ne de ĂźzĂźlecekler.
Ů?Ů‘ &ŮŽ 1ŮŽ UŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ﴞ٤ي﴿ ‍ Ů?; َن‏% Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍اب‏ Ů? CŮŽ ,ŮŽ ‍ Ů?@ Ů?" ْا‏%
49. Ayetlerimizi inkâr edenlere gelince, Allah’Ĺn emrine baĹ&#x;kaldÄąrÄąp yoldan çĹktÄąklarÄą için, onlar da can yakÄącÄą bir azaba uÄ&#x;rayacaklar. Ů? ŮŽ ‍ ل‏ Ů? VŮ? َ‍ ا‏IG ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS Ů? ŮŽ ‍ ل‏ Ů? VŮ? َ‍ ا‏IG ŮŽ oŮ’ VŮ? kŮŽ0 Ů‘ ŮŽ Ů?‍] ا‏G' Ů? Ů‘Ů° Ů? ‡Ů? ‍ا‏GZŮŽ a ŮŽ ‍ْ ()ي‏U Ů? "Ů’ T Ů° 1Ů? ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?Â… ا‏7Ů? ŮŽ Ů‘ َ‍ اŮ? ْن ا‏/MŮŒ AŮŽ ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ Ů’" ا‏T ŮŽ !Ů’ ŮŽJ ‍ Ů?" ْا‏AŮŽ Ů’ َ‍ ا‏IG ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź
50. Ey Peygamber! Hâlâ senden mucize gĂśstermeni bekleyen o cahillere de ki: “Ben size, ‘Allah’Ĺn hazineleri benim yanÄąmdadÄąr ve onlarÄą dilediÄ&#x;im Ĺ&#x;ekilde kullanabilirim!’ demiyorum. Allah’tan baĹ&#x;ka hiç kimsenin bilemeyeceÄ&#x;i sÄąrlar âlemi olan gayb’Ĺ da bilemem. Size bir melek olduÄ&#x;umu da sĂśylemiyorum. Ben ancak, bana Kur’an aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla bildirilen ilâhĂŽ emirlere uyarÄąm.â€? ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ ŮŽ vŮŽŮŽ Rَ‍Ů? ا‏0 E=( 7ŮŽ ‍ Ů’ Ů°&] ŮŽŮˆ ْا‏I‍ا‏ ŮŽ Ů’ ‍ Ů? ي‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ oŮ’ :ŮŽ oŮ’ VŮ? ﴞټ٠﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€ŹT Ä°Ĺ&#x;te, bu zihinsel dĂźzeye ulaĹ&#x;mÄąĹ&#x; insanlara de ki: “Hiç kĂśr ile gĂśren bir olur mu? Ä°lâhĂŽ vahyin ve aklÄąn ÄąĹ&#x;ÄąÄ&#x;Äąnda hakikati keĹ&#x;feden aydÄąn insan ile cehalet, kibir, nankĂśrlĂźk ve bencillik zindanlarÄąnda bocalayan dar kafalÄą insan hiç aynÄą neticeye ulaĹ&#x;Äąr, aynÄą karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą hak eder mi? Hâlâ aklÄąnÄązÄą kullanmayacak mÄąsÄąnÄąz?â€? AklÄąnÄązÄą kullanÄąn ki, ilâhĂŽ çaÄ&#x;rÄąnÄąn muhataplarÄą olabilesiniz: ‍ Ů?; َن‏8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ Â…ŮŒ ! ( qŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkŮŒŮ‘ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( 5Ů? â€ŤÂˆ ŮŽ Ů?@ Ů’" Ů? Ů’ Ů?ŘŻŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ 1Ů? ‍ َن اَ ْن‏RŮ? iŮŽ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏QŮ? Ů? ‍ ْع‏CŮ? 5Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ !Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ â€ŤŮˆŘ§ اŮ? Ů° ] َع‏G Ů? ﴞټ٥﴿
51. Ey Ä°slâm davetçisi! Rab’lerinin huzurunda hesaba çekilmek Ăźzere toplanacaklarÄą korkusunu yĂźreklerinde duyan kimseleri bu Kur’an ile uyar. ŞÜyle ki: OnlarÄąn Allah’tan baĹ&#x;ka ne bir dostlarÄą, ne de bir Ĺ&#x;efaatçileri vardÄąr. Uyar ki, bĂśylece iyi bir insan olmak için çaba gĂśstererek her tĂźrlĂź fenalÄąktan titizlikle sakÄąnsÄąnlar! Bu uyarÄą vazifesini yaparken de, gßç ve servet sahibi bazÄą kâfirleri Ä°slâm’a kazandÄąracaÄ&#x;Äąm diye —son derece masumane niyetlerle bile olsa— dinin temel ilkelerinden taviz verme. SĂśzgelimi:
ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹkŮ’ qŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? Ů? % ŮŽ ' Ů? Ů’ Ů? /ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ŮŽ QŮ?0 @ŮŽ #Ů’ ‍ Ů?)Ůˆ َن ŮŽŮˆâ€Ź1 ( 1Ů? kŮ?Ů‘ Ů? ,ŮŽ ‍َ Ů°)Ůˆ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆ ْا‏J Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’) Ů? َن َع‏1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů’ Ů? Ů?ŘŻ ا‏IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ‍ َن Ů? ŮŽ ا‏T Ů? 8ŮŽ RŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů’ Ů? َد‏8ŮŽ RŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ /ŮŽ Ů? % ŮŽ &( Ů? d ﴞټ٢﴿ + ŮŽ ' Ů? Ů’ Ů? 52. Rab’lerinin hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak için sabah akĹ&#x;am O’na yalvaran o fakir, fakat tertemiz mĂźmin kullarÄą yanÄąndan kovma! Kendini beÄ&#x;enmiĹ&#x; inkârcÄąlar bu mĂźminleri yanÄąndan uzaklaĹ&#x;tÄąrmadÄąn
diye iman etmeyeceklerse, varsÄąn iman etmesinler! Korkma, sen onlardan dolayÄą sorumlu deÄ&#x;ilsin, onlar da senden dolayÄą sorumlu deÄ&#x;iller. Yani, sen onlarÄąn bu tĂźr saçma gerekçelerle inkâra saplanmalarÄąndan dolayÄą sorumlu tutulacak deÄ&#x;ilsin ve dediklerini yapÄąp fakir mĂźminleri yanÄąndan kovacak olursan, onlar da seni azaptan kurtaracak deÄ&#x;iller. O hâlde, ne diye onlarÄą yanÄąndan kovup da zalimlerden olasÄąn ki? G Ů? ;Ů? ! ÂŒ,Ů’ 7 "Ů’ @H G G ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ "ŮŽ AŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ ! ‍ا‏
U U ! " @ ! A ‍ا‏ ‍إ‏ I X ‍ا‏ ‍ ا‏ Ů°: Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? Ů‘ Ů? Ů‘Ů° ˆ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ \ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ,Ů’ ŮŽ UŮŽ Ů‘ 8ŮŽ RŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 0 Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? ﴞټ٣﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů?
53. Ä°Ĺ&#x;te biz, kimine diÄ&#x;erinden daha ĂźstĂźn nimetler bahĹ&#x;ederek insanlarÄą bu Ĺ&#x;ekilde birbirleriyle imtihan ederiz. Bu yĂźzden dĂźnyevĂŽ nimetlere sahip olan kâfirler, bunlardan yoksun olan mĂźminler hakkÄąnda, “Allah, aramÄązdan bula bula bunlarÄą mÄą lĂźtfuna lâyÄąk gĂśrdĂź?â€? diye sorarak alay edecekler. Onlara cevap olarak de ki: Fakirliklerinden dolayÄą sizin kßçßmsediÄ&#x;iniz, fakat birer ahlâk ve erdemlilik timsali olan bu insanlarÄąn ilâhĂŽ nimetlere kavuĹ&#x;acaÄ&#x;ÄąnÄą bizzat Allah sĂśylĂźyor. Ă–yle ya, kullarÄą arasÄąnda kimlerin kendisine lâyÄąkÄąyla Ĺ&#x;ĂźkrettiÄ&#x;ini ve kimlerin de nankĂśrlĂźk ettiÄ&#x;ini en iyi bilen, Allah deÄ&#x;il mi? O hâlde bu mĂźminleri yanÄąndan kovma, tam aksine: Ů? Ů?Ů‘ ‍ َع‏S Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŒŮ…â€ŹvŮŽ ŮŽ oŮ’ ;ŮŽŮ? R UŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘĄ ŮŽŮƒ ا‏# G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ oŮŽ &Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ َ‍* ا‏ ŮŽ &ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏QŮ? % ŮŽ 8ŮŽ ^ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’ 5ŮŽ ]AŮ° ŮŽ "Ů’ T G Ů? "Ů’ T Ů? Ů’U Ů? ﴞټ٤﴿ "ŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ RŮŽ †َ AŮŽ ?Ů’ َ‍ Ů?) (ه ŮŽŮˆŘ§â€Ź,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ب‏ ŮŽ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? Ů? ŮŽ @ŮŽ xŮŽ Ů? ‍ ًإا‏
54. Ayetlerimize iman edenler senin yanÄąna geldikleri zaman, onlara de ki: “Selâm sizlere! MĂźjde, Rabb’iniz kullarÄąna merhamet etmeyi kendisine ilke edinmiĹ&#x; ve onlara daima sevgi ve Ĺ&#x;efkatle yĂśnelmeyi kendisi için vazgeçilmez bir gĂśrev olarak yazmÄąĹ&#x;tÄąr. İçinizden her kim cahillik ederek bir kĂśtĂźlĂźk iĹ&#x;ler, fakat hemen ardÄąndan tĂśvbe eder de hâl ve hareketlerini dĂźzeltirse, Ĺ&#x;unu iyi bilsin ki, Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, pek merhametlidir!â€? Ů° Ů’ oŮ? =Ů?Ů‘ ŮŽ 5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 7( ŮŽ + ŮŽ 7( 8ŮŽ %Ů’ 8ŮŽ Ů? ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞټټ﴿ + Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ cŮŽ ( Ů? xŮ’ &Ů? ‍ ْا‏o! 55. Ä°Ĺ&#x;te biz, birçok hikmetlerinin yanÄą sÄąra, bir de suçlularÄąn gittiÄ&#x;i yol mĂźminlerin yolundan kesin çizgilerle ayrÄąlÄąp iyice belirginleĹ&#x;sin ve hiç kimsenin Ăśne sĂźrebileceÄ&#x;i bir mazereti kalmasÄąn diye, ayetlerimizi bĂśyle açĹkça ortaya koyuyoruz:
َ ِ \ 5َ َ اG َ اِ ًذا َوB ِ0 ّٰ ون َ )ْ Vَ "*ْ^ُ ا َءG َ ْ:َ ُ ا7ِ َ ّ َ اIG َ oْ Vُ ا ُ Aْ Aَ l ُ @( 5ُ k5ّ ( ِ اoْ Vُ ِ َ َ ْ) ُ َن ِ ْ ُد1C( َ ّ َ) ا7ُ ْ َ اَ ْن اB! ﴾٥٦﴿ َ 1)( 8َ @ْ &ُ ْا
56. İşte bu netliği sağlamak üzere, hakikati inkâr edenlere açıkça tavrını koyarak de ki: “Bakın, sizin Allah’tan başka yalvardığınız o sahte ilâhlara kulluk etmek, bana Allah tarafından kesinlikle yasaklanmıştır.” De ki: “Ben, sizin batıl arzu ve heveslerinize uyacak değilim. Aksi takdirde doğru yolu bırakmış ve sapıklığa düşmüş olurum.” ُّ ;ُ 1َ َ ّ َ ْا ِ0 ّٰ ِ Iَ ّ ِ ُ" اTْ ُ اِ ِن ْاQ0 ( ِ َنAُ xِ ,ْ 8َ %ْ َ َ ْ ()يU ِ َ Q0 ( ِ "ْ 8ُ ْ Cَ ّ ^َ َوk ّ ( ٍ ِ ْ َرUَ !ِّ َ ]Aٰ َ k5ّ ( ِ اoْ Vُ َ A( ?
﴾٥٧﴿ + َ َ :ُ َو ِ َ ُ ْاEْ a
57. Sözlerine devamla de ki: “Bakın, ey kâfirler! Ben, Rabb’im tarafından gönderilen apaçık bir delile, Kur’an’a dayanmışım. Fakat siz onu bile bile inkâr ediyorsunuz. Sizin alay ederek bir an önce gelmesini istediğiniz o ilâhî azabı getirmek benim elimde değildir. Zira her konuda olduğu gibi, bunda da karar verme ve hükmetme yetkisi, yalnızca Allah’a aittir. Allah ise, en doğru, en adilâne hükmü verir ve ancak hakikati dile getirir. Çünkü O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” َ ّ ِ "ُ Aَ ْ َا ا َ ْ kHِ ;ُ َ Q( ِ َنAُ xِ ,ْ 8َ %ْ َ َ ْ ()يU ِ َ ْ اَ ّ َنoْ Vُ ُ Uَ !ْ َ َوkU( !ْ َ ُ ْ Iا َ &( ِ d ﴾٥٨﴿ + ُ ّٰ " َو0 ْ T َ
58. Yine de ki: “Şayet sizin o çabucak gelmesini istediğiniz azabı getirmek benim elimde olsaydı, aramızdaki mesele çoktan halledilmiş olurdu. Zira nihayet ben de bir insanım. Bana kalsaydı, sizin alay ve işkencelerinize dayanamayıp mucizeler göstermek veya sizi azaba uğratmak isterdim. Fakat bana böyle bir güç ve yetki verilmiş değildir. Allah, zalimlerin kimler olduğunu ve onları ne zaman, ne şekilde cezalandıracağını çok iyi bilmektedir.” Bunun da ötesinde: ُ ;ُ %ْ َ َ ِ َو0 ْ 7َ ْا َ ِّ َو ْاkRِ َ "ُ Aَ ,ْ 1َ َ َو0 :ُ Iَ ّ ِ اG@َ &ُ Aَ ,ْ 1َ Iَ S
@َ &ُ Aَ ,ْ 1َ Iَ ّ ِ ٍ اVَ ِ ْ َو َر ِ !ْ َJ ْ َ) ُه َ َ ِ ُ ْاU ِ َو َ ّ ِ ِ ٍ ا1َ Iَ َوS َ ْ ت ُ kR( ٍ 7َ ّ ' ﴾٥٩﴿ + 7 ب 8 ^ k R I َ ِ &َ Aُ } ( َ Iَ َو ِ ( ٍ ٍ pْ َرIَ ْر ِض َوIا ُ ٍ 59. Yaratılmışların idrak ve tecrübe sınırlarının ötesinde gizlilikler âlemi olan gayb’ın anahtarları O’nun elindedir, O’ndan başka hiç kimse gayb’ı bilemez. O gökte ve yerde, karada ve denizde ne varsa hepsini bilmektedir. O’nun bilgisi dışında ne dalından bir yaprak
dĂźĹ&#x;er, ne de topraÄ&#x;Äąn derinliklerine bir tohum. CanlÄą ve cansÄąz, yaĹ&#x; ve kuru hiçbir Ĺ&#x;ey yoktur ki, varlÄąk kanunlarÄąnÄąn yazÄąlÄą bulunduÄ&#x;u apaçĹk bir Kitapta kaydedilmiĹ&#x; olmasÄąn. ŮŽ ŮŽ Ů° Ů‘ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů? yŮ? ,ŮŽ 7Ů’ 1ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ ع‏ ŮŽ Ů? Ů‘ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ]M &“ % @ U
" 8 ' #
" A , 1 â€ŤŮˆâ€Ź o !
" T ! R 8 1 ‍ي‏ C Ů‘ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ ( Ů? ŮŽ Ů? oŮŒ # ŮŽ َ‍] ا‏G Ů°H;Ů’ !Ů? Ů? QŮ? !R( "Ů’ T ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ UŮŽ 1Ů? "ŮŽ Ů‘ „Ů? "Ů’ T Ů? ,Ů? # ﴞٌ٠﴿ ‍ن‏cŮŽ AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? Ů’ ŮŽ QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ا‏
60. Sizi geceleyin uykuya daldÄąrÄąp ruhumuzu kabzederek bir anlamda ĂśldĂźren ve gĂźndĂźz vakti yapÄąp ettiÄ&#x;iniz her Ĺ&#x;eyi bilen O’dur. Daha sonra, belirlenmiĹ&#x; olan yaĹ&#x;am sĂźresinin tamamlanmasÄą için sizi her sabah uyandÄąrarak yeniden dirilten de O’dur. Nihayet bir gĂźn bu hayat sona erecek ve sonunda O’nun huzuruna varacaksÄąnÄąz. Ä°Ĺ&#x;te o zaman, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyi size bir bir haber verecektir. G 8Ů‘Ů° ' Ů‹ d ŮŽ Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ oŮ? Ů? Ů’ 1Ů? ‍ Ů?ŘŻ (ه ŮŽŮˆâ€Ź7ŮŽ Ů? ‍ Ů’ŮŽ َق‏R Ů? :Ů? ;ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ AŮ? Ů? ‍ Ů?ع‏QŮ? Ů’8RŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ‍' ŮŽ) Ů?^ Ů?" ْا ŮŽ& Ů’ Ů?ت‏ ‍ا‏ ‍إ‏
# ‍ا‏ ‍ذ‏ ‍ا‏ ] Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ 0 ŮŽ ŮŽ ' ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů?Ů‘ ŮŽ 1Ů? ﴞٌ٥﴿ ‍ َن‏p
61. O, kullarÄą Ăźzerinde mutlak hĂźkĂźmranlÄąk sahibidir. Size, tĂźm yaptÄąklarÄąnÄązÄą kayda geçiren koruyucu melekler gĂśnderir. Nihayet içinizden birinin ĂślĂźm vakti gelince, elçilerimiz onun canÄąnÄą alÄąrlar ve emrimizi yerine getirirlerken, gĂśrevlerinde hiçbir kusur yapmazlar. G ‍Ů?„ Ů‘ ŮŽ" Řą Ů‘Ů?د‏ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° ŮŽ 7(
ﴞٌ٢﴿ + ‍ا‏ ‍ؚ‏ ‍ا‏ : â€ŤŮˆâ€Ź " T ‍ا‏ Q I ‍ا‏ ‍ا‏ " @ ! ‍ا‏ ] ‍ا‏ â€ŤŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů‘ Ů’ Ů’ Ů? Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 0Ů?
62. BĂśylece Ăślen o insanlar hesaba çekilmek Ăźzere, gerçek sahipleri ve Efendileri olan Allah’Ĺn huzuruna getirilirler. Ă–yleyse, Ĺ&#x;unu iyi bilin ki, her konuda hĂźkĂźm verme ve egemenlik yetkisi yalnÄązca O’na aittir ve O, hesap gĂśrenlerin en hÄązlÄąsÄądÄąr! Ů’ Ů? ŮŽ Ů‹M !ŮŽ Ů’ a Ů? UŮŽ ŮŽ ‍ (ه‏CŮ? Ů°: Ů’ Ů? UŮŽ !xŮ’ Ů? Ů’ Ů? "Ů’ T Ů? !xŮ‘ ( UŮŽ 1Ů? Ů’ ŮŽ oŮ’ VŮ? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ T ŮŽ ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů? )Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ 7ŮŽ ‍ ŘŞ ْا َ‚Ů?Ů‘ ŮŽŮˆ ْا‏ Ů? &ŮŽ AŮ? } Ů° 5َ‍™ ا‏ Ů? ‍ Ů‘Ů? Ů‹ ŮŽŮˆâ€ŹH ŮŽŮ‘ ﴞٌ٣﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů? ‍ا‏
63. Ey Ä°slâm davetçisi! Allah’Ĺn mutlak egemenliÄ&#x;ini tamamen veya kÄąsmen reddeden o inkârcÄąlara seslenerek de ki: “BaĹ&#x;ÄąnÄąza bir belâ geldiÄ&#x;i ve ‘EÄ&#x;er Allah bizi bu felâketten kurtarÄąrsa, kesinlikle O’na gerçek anlamda kulluk ederek Ĺ&#x;Ăźkredenlerden olacaÄ&#x;Äąz!’ diye gizli gizli O’na yalvardÄąÄ&#x;ÄąnÄąz zaman, karanÄąn ve denizin zifiri karanlÄąklarÄąndan ve tĂźrlĂź tehlikelerden sizi kurtaran kimdir?â€?
Ů? !xŮ‘ ( UŮŽ 1Ů? ‍ا‏ ﴞٌ٤﴿ ‍ Ů’" Ů? Ů’ Ů? Ů?^ َن‏8Ů? 5Ů’ َ‍ ŮŽ^ Ů’ Ů?ب Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏oŮ?Ů‘ ^Ů? Ů’ Ů? ‍ْ ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€ŹU Ů? "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° oŮ? VŮ?
64. CevabÄą bizzat kendin vererek de ki: “Sizi hem bu belâdan, hem de diÄ&#x;er bĂźtĂźn sÄąkÄąntÄąlardan kurtaran Allah’tÄąr! Fakat siz, baĹ&#x;ÄąnÄąz belâdan kurtulur kurtulmaz birtakÄąm varlÄąklarÄą, kiĹ&#x;i ve kurumlarÄą yahut kendi arzu ve heveslerinizi ilâhlaĹ&#x;tÄąrarak Allah’a ortak koĹ&#x;uyorsunuz!â€? Ve bĂśylece hem dĂźnyayÄą, hem de âhireti kaybediyorsunuz. G AŮ° ‍ ْا ŮŽ; دع‏: oŮ’ VŮ? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? % Ů? Ů? Ů? Ů’ َŠ
,Ů‹ !ŮŽ qŮ? "Ů’ T 7 A 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ " T A # ‍ع‏ ‍ا‏ B â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ " T V ŮŽ R
‍ا‏ C " T ! A , 7 1 ‍ن‏ ‍ا‏ ] Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů?Ů? ŮŽŮ? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů‹ ŮŽ Ů? H ÂŒ ŮŽ ,Ů’ ŮŽ ŮŽ 1C( 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ ŮŽ "Ů’ T 0 Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍س‏ 65. BaĹ&#x;larÄąna gelecek felâketlere karĹ&#x;Äą onlarÄą uyararak de ki: “Allah, Ăźzerinizden veya ayaklarÄąnÄązÄąn altÄąndan size bir azap gĂśndermeye yahut ahlâkĂŽ deÄ&#x;erlerin çÜkmesi sonucunda, toplumsal birlik ve beraberliÄ&#x;inizi paramparça ederek sizi birbirine dĂźĹ&#x;man cephelere ayÄąrmaya ve bĂśylece bir kÄąsmÄąnÄązÄąn hÄąncÄąnÄą diÄ&#x;erlerine tattÄąrmaya elbette kâdirdir. Ů° Ů’ ‍ ŮŽ= Ů‘Ů? Ů?٠‏5Ů?  Ů? 5Ů’ Ů?‍ا‏ ﴞٌټ﴿ ‍ Ů’ ŮŽ; Ů?@ َن‏1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ت‏ ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ Ů’ d Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ BakÄąn, insanlarÄąn hakikati tĂźm berraklÄąÄ&#x;Äąyla kavramalarÄą için ayetlerimizi nasÄąl farklÄą açĹlardan ve zengin Ăśrneklerle tekrar tekrar açĹklÄąyoruz. BĂśylece onlarÄą uyarÄąyoruz ki, yarÄąn Hesap GĂźnĂźnde hiçbir mazeretleri kalmasÄąn. Fakat bĂźtĂźn bu uyarÄąlara raÄ&#x;men: Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ B ﴞٌٌ﴿ o! Ů? %Ů’ ŮŽ oŮ’ VŮ? Ů?0Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ Ů? Ů’ VŮŽ Q( Ů? ‍ َب‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 ^( ŮŽ Ů? "Ů’ T
66. Ey Muhammed! Sana gĂśnderilen bu kitap hakikatin ta kendisi olduÄ&#x;u hâlde, senin halkÄąn onu yalanladÄą. Ĺžu hâlde, onlara de ki: “Ben gĂśrevimi yaptÄąm ve sizi uyardÄąm. ArtÄąk tercih ve eylemlerinizden yalnÄązca kendiniz sorumlusunuz ve cezasÄąnÄą da yine siz çekeceksiniz. Zira ben, sizin vekiliniz deÄ&#x;ilim.â€? AzabÄąn henĂźz gelmemiĹ&#x; olmasÄą, sakÄąn sizi yanÄąltmasÄąn: Ů? Ů? ﴞٌ٧﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ â€ŤŮŒ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ َ٠‏bŮ‘ ;ŮŽ 8ŮŽ %Ů’ Ů? Ů? 7ŮŽ 5ŮŽ oŮ?Ů‘ T 67. Her ilâhĂŽ vaadin gerçekleĹ&#x;eceÄ&#x;i bir zaman vardÄąr, yakÄąnda bunu bizzat gĂśrecek ve o zaman gerçeÄ&#x;i anlayacaksÄąnÄąz. Ů’Ů? FŮŽ Š1 /ŮŽ UŮŽ Ů‘ !ŮŽ % Ů? )( ' Ů’ Ů? Ů’ ŮŽ RŮŽ UŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ ٰا‏kGR( ‍ َن‏l ŮŽ 1Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا َعا‏ Ů? iŮ? 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů? iŮ? 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏B ŮŽ kR( ‍ ا‏l ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U ŮŽ ‍؜‏ Ů? Ů’U1Ů? ŮŽ Ů‘ Ů?‍ه ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 ( E ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’^ Ů° ى ŮŽ ŮŽÂ… ْا ŮŽ; Ů’ Ů… ا‏C ‍ا‏ Ů‘ )ŮŽ ,Ů’ ŮŽ )Ů’ ,Ů? ;Ů’ ŮŽ vŮŽŮŽ R ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ ŮŽ ŮŽ &( Ů? d ﴞٌ٨﴿ + Ů‘ Ů? Ů?
68. Ey MĂźslĂźman! Ayetlerimiz hakkÄąnda çirkin ve alaycÄą ifadelerle konuĹ&#x;maya dalan kimselerle karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äąn zaman, onlar baĹ&#x;ka bir konuya geçinceye kadar, —Ĺ&#x;ayet bir zorlama sĂśz konusu deÄ&#x;ilse— onlardan hemen uzaklaĹ&#x;! EÄ&#x;er Ĺ&#x;eytan yapman gerekeni sana unutturacak olursa, bu uyarÄąyÄą hatÄąrlar hatÄąrlamaz onlarÄąn meclisi terk et, o zalim topluluk ile birlikte oturma! ﴞٌي﴿ ‍ Ů?; َن‏8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?Ř° Ů’^ Ů° ى‏T ŮŽ ' Ů? Ů° ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹkŮ’ qŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? Ů? % Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů?; َن‏8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
69. Gerçi Allah’Ĺn emirlerini gĂźzelce uygulayan, gĂźnah iĹ&#x;lemekten de titizlikle sakÄąnan kimseler bu zalimlerle oturmaya devam etseler bile, onlarÄąn yaptÄąklarÄąndan hiçbir Ĺ&#x;ekilde sorumlu tutulmayacaklar. Fakat onlarÄą uyarmak amacÄąyla, Ä°slâm’Ĺ alay konusu yaptÄąklarÄą anda derhâl meclislerini terk ederek bunu protesto etmek gerekir ki, belki akÄąllarÄąnÄą baĹ&#x;larÄąna alÄąrlar da bu tĂźr çirkin davranÄąĹ&#x;lardan artÄąk sakÄąnÄąrlar! Ů?Ů‘ ‍ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů?@ Ů?" ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏FŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’@ Ů‹ ا ŮŽŮˆâ€Ź7Ů‹ ,Ů? ŮŽ "Ů’ @Ů? UŮŽ 1â€ŤŮˆŘ§ (د‏CŮ? iŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽŘ° Ů?Řą ا‏ B ŮŽ ^ŮŽ &ŮŽ Ů? ˆ ŮŽ 7Ů’ Ů? ‍ اَ ْن‏G Q( Ů? Ů’ ^Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ! ŮŽŮˆ َذ‏5Ů’ ) ‍ا‏ ŮŒ Ů’ 5ŮŽ oŮŽ % • Ů’ 7ŮŽ %
0 @ŮŽ Ů’U Ů? CŮ’ aŮ’ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź ŮŽ X1Ů? IŮŽ ‍ ŮŽ Ů’) Ů?ل‏oŮŽ Ů‘ ^Ů? ‍ Ů?) ْل‏,Ů’ ŮŽ ‍… ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏MŮŒ ! ( qŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkŮŒŮ‘ Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů? â€ŤÂˆ ŮŽ ŮŽ@ Ů? Ů’ Ů?د‏ 70. Ey MĂźslĂźman! Kur’an’Ĺn hĂźkĂźmlerini hafife alÄąp Ä°slâm’Ĺ alay konusu edinerek dinlerini oyun ve eÄ&#x;lence hâline getiren ve dĂźnya hayatÄąnÄąn lĂźks ve cazibesine aldanÄąp âhireti unutan kimseleri benim azabÄąmla baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrak! Sen Ĺ&#x;imdilik onlarÄą bu Kur’an ile uyar: Ä°lâhĂŽ buyruklara baĹ&#x;kaldÄąran insan, iĹ&#x;lediÄ&#x;i gĂźnahlar yĂźzĂźnden Hesap GĂźnĂź bĂźyĂźk bir felâketle yĂźz yĂźze gelecek ve kendisine Allah’tan baĹ&#x;ka ne bir dost bulabilecektir, ne de bir Ĺ&#x;efaatçi. Azaptan kurtulmak için yeryĂźzĂźndeki her Ĺ&#x;eyi kurtuluĹ&#x; fidyesi olarak verse bile, ondan asla kabul edilmeyecektir. G Ů° ‍اŮ?Ůˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ﴞ٧٠﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ů? Ůˆâ€ŹTŮ’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "ŮŒ ! ( َ‍اب ا‏ C â€ŤŮˆâ€Ź "! & ' ‍اب‏ q " @ ‍ ا‏ 7 % ^
& ‍ ا‏ A % ‍ا‏ 1 C ‍ا‏ / [ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů’ \ ( ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŒ ŮŒ Ů? M Ů? Ů? Ů? Ů? Ä°Ĺ&#x;te onlar, iĹ&#x;ledikleri gĂźnahlar yĂźzĂźnden ebedĂŽ felâkete mahkĂťm edilen kimselerdir: Allah’Ĺn ayetlerini inkâr etmeleri sebebiyle, onlar için boÄ&#x;azÄą yakÄąp parçalayan kÄązgÄąn bir içecek ve iliklere kadar iĹ&#x;leyen can yakÄącÄą bir azap vardÄąr. G ‍ي‏CŮ? ŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů? Ů‘Ů° UŮŽ 1)Ů° :ŮŽ ‍ ŮŽ) اŮ? ْذ‏,Ů’ ŮŽ UŮŽ Ů? ;ŮŽ Ů’ َ‍] ا‏AŮ° ŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?د‏5Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ Ů?Ů‘ H Ů? 1ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ ,Ů? ŮŽ Ů’U1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? ‍ Ů’) Ů? ا Ů? Ů’ Ů?د‏5ŮŽ َ‍ ا‏oŮ’ VŮ?
ŮŽ Ů’ kRŮ? + ŮŽ Ů‘ QŮ? Ů’ ŮŽ @Ů’ 8ŮŽ ‍ا‏ Ů? p
0 UŮŽ 8Ů? ‡ْ ‍ اŮ? ŮŽ ] ْا Ů?@ ŮŽ)ى ا‏G QŮ? 5ŮŽ Ů? )Ů’ 1ŮŽ ‍ ب‏ Ů’ ( !ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ ŮŒ ŮŽ ?Ů’ َ‍ ا‏G QŮ? ŮŽ u ‍ َا َن‏EŮ’ ' 71. Onlara de ki: “Allah’Ĺ bÄąrakÄąp da, bize herhangi bir fayda veya zarar verme kudretine sahip olmayan o sahte ilâhlara da mÄą
yalvaralÄąm? Allah bizi doÄ&#x;ru yola iletmiĹ&#x;ken, gerisin geriye cehalet karanlÄąklarÄąna yuvarlanarak yeniden inkâra ve Ĺ&#x;irke mi dĂśnelim? TÄąpkÄą, arkadaĹ&#x;larÄą “YanÄąmÄąza gel!â€? diyerek kendisini doÄ&#x;ru yola çaÄ&#x;ÄąrÄąrken, Ĺ&#x;eytanlarÄąn ayartmasÄąna kapÄąlarak çÜl ortasÄąnda Ĺ&#x;aĹ&#x;kÄąn Ĺ&#x;aĹ&#x;kÄąn dolaĹ&#x;Äąp duran akÄąlsÄąz kimsenin durumuna mÄą dĂźĹ&#x;elim? ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ ŮŽ" Ů? ŮŽ Ů‘Ů?ب ْا‏AŮ? %Ů’ UŮ? Ů? 5ŮŽ Ů’ Ů? Ů?‍ى ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 )Ů° @Ů? ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍ا‏ ﴞ٧٥﴿ + Ů? Ů‘Ů° ‍)َى‏:Ů? ‍ اŮ? Ů‘ َن‏oŮ’ VŮ? * De ki: “Allah’Ĺn gĂśsterdiÄ&#x;i yol, doÄ&#x;ru yolun ta kendisidir. Buna gĂśre, bize emredilen Ĺ&#x;udur: “BĂźtĂźn varlÄąklarÄąn tek sahibi ve Efendisi olan Allah’Ĺn hĂźkĂźmlerine gĂśnĂźlden boyun eÄ&#x;in!â€? ŮŽ Ů‘ ‍!& ا‏ ﴞ٧٢﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ ŮŽ Ů’ Ů? QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? ‍Ů?ه ŮŽŮˆâ€Ź0 ;Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮ° = ‍ا‏ Ů? V( ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن ا‏
72. “NamazÄą dosdoÄ&#x;ru kÄąlÄąn, Allah’tan gelen ilkeler doÄ&#x;rultusunda yaĹ&#x;ayarak kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźn ve gĂźnahÄąn her çeĹ&#x;idinden titizlikle sakÄąnÄąn. UnutmayÄąn ki, hepiniz eninde sonunda hesaba çekilmek Ăźzere O’nun huzurunda toplanacaksÄąnÄąz.â€? ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź Ů? !ŮŽ RŮŽ Ů’ ^Ů? ‍ ل‏ Ů? ;Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ‍؜‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ AŮŽ a kRŮ? ˜Ů? ŮŽ Ů’U1Ů? ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ /Ů? AŮ’ &Ů? ‍ ْا‏QŮ? ŮŽ ‍Ů? ŮŽŮˆâ€Ź0Ů‘ ŮŽ ‍ ْا‏QŮ? Ů? Ů’ VŮŽ ‍Ů?ن‏0 T ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ ŮŽ ‍ ْع‏I‍ا‏
Ů?Ů‘ ‍ ع‏ Ů?0 = ‍ا‏ 73. GĂśkleri ve yeri belli bir hikmet ve amaca gĂśre, hak ve adalet Ăźzere yaratan O’dur. Allah “Ol!â€? dediÄ&#x;i an, olmasÄąnÄą dilediÄ&#x;i Ĺ&#x;ey derhâl oluverir. O’nun sĂśzleri hakikatin ta kendisidir. Yeniden diriliĹ&#x; için sura ĂźflendiÄ&#x;i gĂźn, kullarÄąn tercih ve iradeleri ellerinden alÄąnacak ve hĂźkĂźmranlÄąk, tamamen ve yalnÄązca O’nun olacaktÄąr. BugĂźn otorite sahibiymiĹ&#x; gibi gĂśrĂźnenlerin, gerçekte ne kadar zayÄąf ve aciz olduklarÄą anlaĹ&#x;Äąlacak ve hâkimiyetin yalnÄązca Allah’a ait olduÄ&#x;u apaçĹk ortaya çĹkacaktÄąr. ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS ﴞ٧٣﴿ Ů? E7( iŮŽ ‍! Ů?" ْا‏T( ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍؊ ŮŽŮˆâ€Ź0Ů? ‍ا ŮŽ@ َد‏ Ů? !Ů’ ŮŽJ ‍َ Ů? Ů?" ْا‏ O, yaratÄąlmÄąĹ&#x;larÄąn idrak ve tecrĂźbe sÄąnÄąrlarÄąnÄąn Ăśtesindeki sÄąrlar âlemi olan gayb’Ĺ da, duyularla kavranabilen Ĺ&#x;ehâdet âlemini de bilendir. Evet, sonsuz hikmet sahibi olan ve her Ĺ&#x;eyi en mĂźkemmel Ĺ&#x;ekilde bilen, yalnÄązca O’dur. Ä°lahi daveti tebliÄ&#x; konusunda gĂźzel Ăśrnek olarak, Ä°brahim’in kÄąssasÄąna kulak verin: ŮŽ ‍ اَ ٰع‏kG5Ů‘ ( Ů?‍ً ا‏M @ŮŽ Ů? ‍ Ů‹ ٰا‏UŮŽ ?Ů’ َ‍ ا‏CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ َ‍ ٰا َز ŮŽŘą ا‏QŮ? ! ( I ŮŽ Ů? "Ů? !:( Ů° Ů’ Ů?‍ Ů„ ا‏ ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ ﴞ٧٤﴿ + ŮŽ kR( /ŮŽ ŮŽ Ů’ VŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/1 Ů? 7( Ů? ‍ Ů?ل‏vŮŽ l
74. Hani bir zamanlar Ä°brahim, babasÄą Ă‚zer’e demiĹ&#x;ti ki: “BabacÄąÄ&#x;Äąm, kendi ellerinle yaptÄąÄ&#x;Äąn putlara mÄą tapÄąyorsun? GĂśrĂźyorum ki, sen ve halkÄąn apaçĹk bir yanÄąlgÄą içindesiniz!â€? Ů? !ŮŽ Ů? ‍َ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ات ŮŽŮˆ ْا‏ Ů? AŮŽ ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ي ا‏G ( 5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ U( VŮ? &Ů? ‍ َن Ů? ŮŽ ْا‏T ŮŽ Ů‘ ‍ ت‏ ﴞ٧ټ﴿ + ŮŽ T Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ 75. Ä°Ĺ&#x;te bĂśylece Ä°brahim’e, tam ve kesin bir imana ulaĹ&#x;abilmesi için gĂśklerdeki ve yerdeki ilâhĂŽ hĂźkĂźmranlÄąÄ&#x;Äą açĹkça ortaya koyan delilleri gĂśsteriyorduk: Ů°Ů’ S ŮŽ VŮŽ oŮŽŮŽ Rَ‍ ا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ kM Ů‘ ( ‍ا َع‏CŮŽ Ů°: ‍ ل‏ ŮŽ VŮŽ M 7Ů‹ ^ŮŽ Ů’ ^ŮŽ ‍ ŮŽŘą ٰا‏oŮ? !Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ # ŮŽ A( RŮ? I‍ا‏ Ů?Ů‘ ' ﴞ٧ٌ﴿ + ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Ů? Ů?‍ ا‏IG ŮŽ ‍ ل‏
76. HalkÄąna her fÄąrsatta ĂśÄ&#x;Ăźt veren Ä°brahim, gecenin karanlÄąÄ&#x;Äą Ăźzerine çÜkĂźnce, parlak bir yÄąldÄąz gĂśrdĂź ve “BakÄąn ey insanlar, bu taptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz yÄąldÄąz benim Rabb’im olabilir mi?â€? dedi. Sonra sabah olup yÄąldÄąz batÄąnca, “Ben batanlarÄą sevmem. ÇßnkĂź bĂśyle batÄąp yok olan bir Ĺ&#x;ey ilâh olamaz!â€? dedi. G ŮŽ Ů‘ ‍ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ْا ŮŽ; Ů’ Ů… ا‏5ŮŽ ^Ů? I Ů’ Ů? ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ ŮŽ k Ů‘ ( ‍ َع‏k5( )Ů? @Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ™ ŮŽ VŮŽ oŮŽŮŽ Rَ‍ ا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ kM Ů‘ ( ‍ا َع‏CŮŽ Ů°: ‍ ل‏ ŮŽ VŮŽ FŮ‹ ‍ Ů‘ ŮŽ& َعاَ ْا ŮŽ; ŮŽ& ŮŽ ŮŽ Ů? ز‏AŮŽ RŮŽ ŮŽ Ů‘ ( H + Ů? ﴞ٧٧﴿
77. BaĹ&#x;ka bir zaman ay’Ĺ doÄ&#x;arken gĂśrĂźnce, “Peki, bu benim Rabb’im olabilir mi?â€? dedi. Daha sonra o da batÄąnca, “Dinleyin ey insanlar! EÄ&#x;er Rabb’im olan Allah beni doÄ&#x;ru yola iletmemiĹ&#x; olsaydÄą, kesinlikle doÄ&#x;ru yoldan sapan Ĺ&#x;u sapÄąklardan biri olurdum!â€? dedi. ŮŽ VŮŽ B ŮŽ VŮŽ Ů‹ FŮŽ â€ŤÂˆ ŮŽ Ů? ز‏ ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů‘ ŮŽ& َعا‏AŮŽ RŮŽ Ů’ AŮŽ RŮŽ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ MŮ? ‚َ ^Ů’ َ‍ا ا‏GCŮŽ Ů°: k Ů‘ ( ‍ا َع‏CŮŽ Ů°: ‍ ل‏ ﴞ٧٨﴿ ‍ي ŮŒŘĄ Ů? Ů‘ ŮŽ& Ů? Ů’ Ů? Ů?^ َن‏G ( ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ Ů’ Ů?Ů… ا‏VŮŽ 1ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ &Ů’ ‍ا‏
78. Bir sabah vakti gĂźneĹ&#x;i doÄ&#x;arken gĂśrĂźnce, “Sizin iddianÄąza gĂśre, benim Rabb’im bu olmalÄą. ÇßnkĂź taptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz varlÄąklar içinde en bĂźyĂźÄ&#x;Ăź bu.â€? dedi. Fakat o da batÄąnca, “Ey halkÄąm!â€? diye seslendi, “BakÄąn, ben sizin Allah’a ortak koĹ&#x;tuÄ&#x;unuz her Ĺ&#x;eyden uzak olduÄ&#x;umu ilan ediyorum!â€? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ RŮŽ ‍ي‏C( AŮŽ Ů‘ Ů? kŮŽ @Ů? #Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹB ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€Źk5Ů‘ ( Ů?‍ا‏ ﴞ٧ي﴿ + Ů‹ U( ' Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ Ů? @Ů’ # ŮŽ ‍؜‏ ŮŽ ‍َ ْع‏I‍ات ŮŽŮˆ ْا‏ MŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ \ Ů? ŮŽ ْا‏5ŮŽ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍! ŮŽŮˆâ€Ź 79. â€œĂ‡ĂźnkĂź ben, her tĂźrlĂź batÄąl inançtan uzaklaĹ&#x;Äąp tevhide yĂśnelen bir hanif olarak, yĂźzĂźmĂź gĂśkleri ve yeri yaratan Allah’a çevirdim ve tĂźm benliÄ&#x;imle O’na yĂśneldim. Haberiniz olsun, ben Allah’Ĺn yanÄą sÄąra baĹ&#x;ka varlÄąklarÄą da ilâh edinen Ĺ&#x;u mĂźĹ&#x;riklerden biri deÄ&#x;ilim ve asla olmayacaÄ&#x;Äąm!â€?
G ŮŽŮ‘ G#
ŮŽ ŮŽ VŮŽ QŮ?0 Ů? Ů’ VŮŽ QŮ? #
Ů° G Ů’ G ŮŽ Ů? َ‍ Ů„ ا‏ G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽŮ‘ ' ŮŽ Ů’ Ů?Ů‘ Ů°
0 ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ k Ů‘ ( ‍ ŮŽŘĄ َع‏ ) : ) V â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ k R k 5 Ů? Ů? a Ů‘ Ů‘ ŮŽ 1ŮŽ ‍ ان‏IŮ?‍ ا‏G Q( Ů? ‍ Ů ŮŽ Ů? Ů’ Ů? Ů?^ َن‏ ŮŽ َ‍ ا‏IG ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź1 ŮŽ ( ŮŽ Ů? 0Ů? ﴞ٨٠﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆ َن‏CŮŽ 8ŮŽ ŮŽ vŮŽŮŽ Rَ‍ ا‏0 &Ů‹ AŮ’ Ů? ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮŽ Ů‘ ^Ů? k Ů‘ ( â€ŤŮŽŮˆ Ů? ŮŽÂ… َع‏ 80. Fakat Ä°brahim’in halkÄą, tahtlarÄąnÄąn sallanmaya baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśren egemen gßçlerin de kÄąĹ&#x;kÄąrtmasÄąyla, onunla tartÄąĹ&#x;maya baĹ&#x;ladÄą. Bunun Ăźzerine Ä°brahim, tek baĹ&#x;Äąna hepsine meydan okuyarak dedi ki: “Allah beni dosdoÄ&#x;ru yola iletmiĹ&#x;ken, siz hâlâ benimle tartÄąĹ&#x;Äąyor musunuz? Ĺžunu iyi bilin ki, ben sizin cahilce Allah’a ortak koĹ&#x;tuÄ&#x;unuz gerek putlar ve heykeller, gerek cinler ve diÄ&#x;er ruhanĂŽ varlÄąklar, gerek yÄąldÄązlar, ay ve gĂźneĹ&#x;, gerekse azgÄąn yĂśneticiler ve onlara dalkavukluk eden din adamlarÄą olsun, hiç kimseden ve hiçbir Ĺ&#x;eyden korkmuyorum! Ĺžuna iman ediyorum ki, Rabb’imin izni ve iradesi olmadÄąkça, hiçbir varlÄąk bana zarar veremez. ÇßnkĂź Rabb’im her Ĺ&#x;eyi sÄąnÄąrsÄąz bilgisiyle kuĹ&#x;atmÄąĹ&#x;tÄąr. Ey halkÄąm! Hâlâ ĂśÄ&#x;Ăźt alÄąp akÄąllanmayacak mÄąsÄąnÄąz?â€? Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ Q( Ů? ‍Â?Ů‘ ْل‏ Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ َن ا‏RŮ? iŮŽ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? ^Ů’ ŮŽ qŮ’ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ ٠‏ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?ي‏RŮŽ 0 5Ů‹ ŮŽ AŮ’ Ů? "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° Ů? "Ů’ 8Ů? ^Ů’ ŮŽ qŮ’ َ‍ Ů’" ا‏T Ů? a ŮŽ َ‍ ا‏ ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ 1Ů? "Ů’ ŮŽ ŮŽ
ŮŽ Ů’ Ů? Ů?Ů‘ ' ŮŽ ( ŮŽ ‍ْا‏ ﴞ٨٥﴿ ‍َن‏e &Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ‍ اŮ? ْن‏M Ů? Ů’ I
ŮŽ َ‍ ا‏+ Ů? Ů’ ;1
81. “Hem siz, kendilerine kulluk ve itaat edileceÄ&#x;ine dair Allah’Ĺn hiçbir delil gĂśndermediÄ&#x;i varlÄąklarÄą O’na ortak koĹ&#x;maktan korkmuyorsunuz da, ben sizin Allah’a ortak koĹ&#x;tuÄ&#x;unuz sahte ilâhlarÄąnÄązdan mÄą korkacaÄ&#x;Äąm? EÄ&#x;er bilginiz varsa sĂśyleyin bakalÄąm, iki taraftan hangisi gĂźven içinde olmaya daha lâyÄąktÄąr? Bir tek Allah’a inanan mĂźminler mi, yoksa O’na ortak koĹ&#x;an mĂźĹ&#x;rikler mi?â€? G Ů? 7Ů? AŮ’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ Ů’ "Ů? @Ů? ŮŽ /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍" اŮ?Ůˆâ€ŹAŮ’ d Ů? ﴞ٨٢﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů?)Ůˆâ€Ź8ŮŽ @Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? ‍ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ " @ 5
&1( ‍ا‏ ‍ ا‏ % Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů?
82. “Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne yĂźrekten inanan ve imanlarÄąnÄą Ĺ&#x;irk, inkâr, isyankârlÄąk gibi herhangi bir zulĂźm ile kirletmeyenler var ya, iĹ&#x;te her tĂźrlĂź tehlikeden kurtulup gĂźvene kavuĹ&#x;mak onlarÄąn hakkÄądÄąr, doÄ&#x;ru yolda olanlar da yalnÄązca onlardÄąr.â€? G ŮŽ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ت‏ ﴞ٨٣﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ "ŮŒ !T( ' Ů? # ŮŽ /ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍Ů?ŘĄ اŮ? Ů‘ َن َع‏0 ŮŽ ‍ Ů?Â… ŮŽŘŻ َع‏RŮŽ Ů’ 5ŮŽ Q0 ( Ů? Ů’ VŮŽ ]AŮ° ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ا‏G:ŮŽ UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ٰا‏GUŮŽ 8Ů? xŮŽ Ů‘ ' Ů? /ŮŽ AŮ’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 83. Ä°Ĺ&#x;te bu akÄąl yĂźrĂźtme ve etkileyici tartÄąĹ&#x;ma yĂśntemi ile muhatabÄąn iç dĂźnyasÄąna seslenerek gerçeÄ&#x;i anlatma ve ĂśÄ&#x;retme yeteneÄ&#x;i, halkÄąna karĹ&#x;Äą hakikati ispat edip onlarÄą eÄ&#x;itmesi için Ä°brahim’e bahĹ&#x;ettiÄ&#x;imiz gßçlĂź ve inandÄąrÄącÄą delillerimizdir. Biz, dilediÄ&#x;imizi bĂśyle yĂźce derecelere eriĹ&#x;tiririz. Hiç kuĹ&#x;kusuz Rabb’in, sonsuz hikmet ve ilim sahibidir.
‍ ب‏ ŮŽ 1Ů?Ů‘ َ‍ Ů’! Ů°& ŮŽ ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮŽ Ů? â€ŤŮˆ ŮŽŘŻ ŮŽŮˆâ€Źr Ů? ‍ َدا‏Q( 8Ů? 1ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆ Ů? Ů’ Ů?Ř° Ů?ّع‏oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? UŮŽ 1ŮŽŮ’ ):ŮŽ ' ŮŽ0 ;Ů? ,Ů’ 1ŮŽ ‍ اŮ? Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹG QŮ? ŮŽ UŮŽ 7Ů’ :ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ 5Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM UŮŽ 1ŮŽŮ’ ):ŮŽ v“ ^Ů? ‍ ب‏ ŮŽ U( % ﴞ٨٤﴿ + ŮŽ Ů° Ů? â€ŤÂ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź * Ů? Ů’ &Ů? ‍ي ْا‏ZŮ? xŮ’ 5ŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ‍َن ŮŽŮˆâ€Ź0 ‍ٰ Ů? Ůˆâ€Ź:‍ ] ŮŽŮˆâ€Ź
84. Daha sonra Ä°brahim’e oÄ&#x;lu Ä°shak’Ĺ ve torunu Yakup’u armaÄ&#x;an ettik ve onlarÄąn her birini doÄ&#x;ru yola ilettik. Nitekim vaktiyle Nuh’u da doÄ&#x;ru yola iletmiĹ&#x;tik. Onun neslinden gelen Davud’u, SĂźleyman’Ĺ, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yÄą ve Harun’u da hidayet rehberleri kÄąldÄąk. Ä°yilik yapanlarÄą iĹ&#x;te bĂśyle ĂśdĂźllendiririz. ŮŽ ( Ů? = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? oŮŒŮ‘ ^Ů? ‍ س‏ ﴞ٨ټ﴿ + Ů° ( ‍ Ů’ Ů°!] ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ Ů‘ Ů? ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ َز‏ ŮŽ0 !ŮŽ Ů’ Ů?‍] ŮŽŮˆŘ§â€Ź%! * 85. AyrÄąca Zekeriya’yÄą, Yahya’yÄą, Ä°sa’yÄą ve Ä°lyas’Ĺ da doÄ&#x;ru yolun ĂśncĂźleri kÄąldÄąk. Hepsi de dĂźrĂźst ve iyiliksever kimselerdi. ŮŽ ,( &Ů° Ů’ Ů?â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů‘ R v“ ^Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 p Ů‹ Ů? â€ŤÂˆ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ UŮŽ AŮ’ HŮŽ ﴞ٨ٌ﴿ + ŮŽ 5Ů? 1Ů? ‍ ŮŽÂ… ŮŽŮˆâ€Ź% ŮŽ !ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ْا‏o! * 86. Ä°smail’i, Elyesa’yÄą, Yunus’u ve Lut’u da... Her birini, yaĹ&#x;adÄąklarÄą çaÄ&#x;daki bĂźtĂźn insanlardan ĂźstĂźn kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąk. Ů° Ů?‍ Ů’" ا‏:Ů? UŮŽ 1ŮŽŮ’ ):ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? UŮŽ !Ů’ 7ŮŽ 8ŮŽ #‍ا‏ Ů° Ů’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ Ů? Ů’a ﴞ٨٧﴿ "! ; 8 % ‍اء‏ ? ] â€ŤŮˆâ€Ź " @ 5 ‍ا‏ ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź " @
1 ‍ع‏ ‍ذ‏ â€ŤŮˆâ€Ź " @ ‡
‍ا‏ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů? ( Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? M Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 87. Bir de, onlarÄąn atalarÄąndan, nesillerinden ve kardeĹ&#x;lerinden de nice Peygamberler gĂśndermiĹ&#x;tik. OnlarÄą tĂźm insanlar arasÄąndan sĂźzĂźp seçmiĹ&#x; ve dosdoÄ&#x;ru cennete gĂśtĂźren yola iletmiĹ&#x;tik. ŮŽ 7Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?^ ا‏qŮ’ َ‍ه ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏0 ( ‍ Ů?د‏7ŮŽ Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů?إ‏ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ Q( Ů? ‍ Ů’@ ()ي‏1ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٨٨﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U ŮŽ € Ů? Ů‘Ů° ‍)َى‏:Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ 88. Ä°Ĺ&#x;te bu Allah’Ĺn gĂśsterdiÄ&#x;i yoldur, kullarÄąndan dilediÄ&#x;ini bu yola iletir. Ancak kullarÄąn da buna lâyÄąk olmalarÄą gerekir. Nitekim o Peygamberler bile Ĺ&#x;ayet Allah’a ortak koĹ&#x;muĹ&#x; olsalardÄą, bĂźtĂźn yaptÄąklarÄą iyilikler boĹ&#x;a giderdi. G G ŮŽ ŮŽ G Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů° Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏% !
V
@
U A ^ â€ŤŮˆâ€Ź ) ;ŮŽ R ‍إ‏ I X
@ T 1 ‍ن‏
R ‍؊‏ 7 U ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź " T ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ب‏ 8 T ‍ا‏ " :
U ! ‍ا‏ 1 C ‍ا‏ / [ Ů? \ Ů? Ů°: ŮŽ Ů? Ů’ Ů? ŮŽ Ů? M Ů‘ Ů? Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ( Ů? Ů° \‍اŮ?Ůˆâ€Ź Ů? Ů’ Ů‹ Ů’ ŮŽŮ? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? @ŮŽ Ů? ﴞ٨ي﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T
89. Onlar, kendilerine kitap, hikmet ve Peygamberlik bahĹ&#x;ettiÄ&#x;imiz kimselerdir. O hâlde, sen de o Peygamberlerin izinden gitmelisin. En yakÄąnlarÄąndan baĹ&#x;layarak, çevrendeki insanlarÄą ve halkÄąnÄą imana davet etmelisin. EÄ&#x;er gĂśnderdiÄ&#x;imiz mesajÄą reddederek veya umursamayarak onu inkâr edecek olurlarsa, hiç Ăśnemli deÄ&#x;il. Biz ayetlerimizi, onlarÄą inkâr etmeyecek saÄ&#x;lam bir topluluÄ&#x;a emanet etmiĹ&#x;izdir. ÇßnkĂź bu din hiçbir ÄąrkÄąn, sÄąnÄąfÄąn ve cemaatin tekelinde deÄ&#x;ildir. Emaneti taĹ&#x;Äąyamayanlar, —hangi Äąrka veya topluma
ait olursa olsunlar— bertaraf edilir ve yerlerine, Ä°slâm sancaÄ&#x;ÄąnÄą lâyÄąkÄąyla taĹ&#x;Äąyabilecek yeni toplumlar gelir. G Ů? AŮ? ÂŽŮŽ Ů’ َ‍ ا‏IG ŮŽ oŮ’ VŮ? ‍ه‏0 Ů’ )Ů? 8ŮŽ V‍ا‏ Ů’ "Ů? @Ů? 1)Ů° @Ů? 7Ů? RŮŽ ‍ا‏ ŮŽc &( ŮŽ ,ŮŽ AŮ’ Ů? ‍ Ů?Ř° Ů’^ Ů° ى‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽ ا‏:Ů? ‍ا اŮ? ْن‏0 Ů‹ #Ů’ َ‍ ا‏QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "Ů’ T ﴞي٠﴿ + Ů? Ů‘Ů° ‍)َى‏:ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ [Ů? Ů° \‍اŮ?Ůˆâ€Ź
90. Ä°Ĺ&#x;te bunlar, Allah’Ĺn yol gĂśsterdiÄ&#x;i Peygamberlerdir, o hâlde ey hakikat yolunun yolcusu, sen de onlarÄąn izlediÄ&#x;i yolu izle! Kur’an’Ĺ tebliÄ&#x; ettiÄ&#x;in kimselere de ki: “Ben sizden, bunun karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda herhangi bir Ăźcret beklemiyorum! Bu çaÄ&#x;rÄą, hiçbir dĂźnyevĂŽ menfaat beklenmeden tĂźm insanlÄąÄ&#x;a sunulmuĹ&#x; bir ĂśÄ&#x;Ăźtten baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir.â€? Bu elçilerin izinden gittiÄ&#x;ini Ăśne sĂźren bazÄą Yahudiler mĂźminlere karĹ&#x;Äą dĂźĹ&#x;manlÄąkta o denli ileri gittiler ki, Kur’an’Ĺ reddedelim derken, bĂźtĂźn kitap ve elçileri inkâr ediverdiler: ‍إ‏0Ů? kŮ’ qŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ) Ů?ŘąŮˆŘ§â€ŹVŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ ‍ اŮ? ْذ‏G ‍ Ů’) Ů?Řą (ه‏VŮŽ ŮŽ Ů‘ ' ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ 91. Onlar sĂśzleri ve davranÄąĹ&#x;larÄąyla, “Allah hiçbir insana vahiy olarak bir Ĺ&#x;ey gĂśndermemiĹ&#x;tir!â€? diyerek, Allah’Ĺ yĂźcelik ve Ĺ&#x;anÄąna yaraĹ&#x;Äąr biçimde tanÄąyamadÄąklarÄąnÄą, O’nu adalet, kudret, ilim, hikmet gibi vasÄąflarÄąyla gereÄ&#x;i gibi kavrayamadÄąklarÄąnÄą ortaya koydular. ŮŽ Ů‘ ‍ ب ا‏ ŮŽ G ‍ْ Ů? َن‏i Ů? ‍ ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ ‍ Ů?)Ůˆâ€Ź7Ů’ Ů? ˆ! UA ‍ى‏ ) : â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ ‍ع‏ 5 ] Q ‍إ‏
# ‍ي‏ C Ů‘ Ů‹ Ů° ( ŮŽ VŮŽ QŮ? 5ŮŽ AŮ? ,ŮŽ xŮ’ ŮŽ ‍ س‏ ( ( Ů? Ů? ŮŽ p‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? Ů? ‍ ŮŽŮ„ ْا‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ŮŽ Ů’ ا‏oŮ’ VŮ? Ů? Ů‹ Ů? Ů? ﴞي٥﴿ ‍ َن‏7Ů? ,ŮŽ AŮ’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? l ‍ا‏ ŮŽ kR( "Ů’ :Ů? ‍* Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽŘ° ْع‏ Ů? Ů‘Ů° oŮ? VŮ? "0 Ů’ ^Ů? \sŮ? G ŮŽ ‍ ٰا‏IG ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? 5Ů’ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ ŮŽ ŮŽ "Ů’ 8Ů? &Ů’ AŮ?Ů‘ Ů? ‍ًا ŮŽŮˆâ€ŹM Ey( ^ŮŽ Ů? Ů’ a Onlara de ki: “Peki, madem Allah hiçbir Ĺ&#x;ey indirmedi de, Musa’nÄąn insanlara yol gĂśsterici bir ÄąĹ&#x;Äąk olarak getirdiÄ&#x;i ve sonradan Tevrat adÄąnÄą alan ilâhĂŽ kitabÄą kim indirdi? Gerçi siz onu da pek ciddiye almÄąyorsunuz, Kutsal kitabÄąn ĂśzĂź ve manasÄąyla ilgileneceÄ&#x;iniz yerde, onu gĂśsteriĹ&#x;li, yaldÄązlÄą kitaplar hâline getirerek suya sabuna dokunmayan bĂślĂźmlerini açĹklÄąyor, fakat birçoÄ&#x;unu da iĹ&#x;inize gelmediÄ&#x;i için gizliyorsunuz. Hâlbuki sizin ve atalarÄąnÄązÄąn bilmediÄ&#x;i birçok Ĺ&#x;ey, size bu kitap sayesinde ĂśÄ&#x;retilmiĹ&#x;ti. SĂśyleyin, bunca bilgileri size ĂśÄ&#x;reten kimdir?â€? Ve itiraf etmekten çekindikleri cevabÄą kendin ver: “Elbette ki, Tevrat’Ĺ, Ä°ncil’i ve Kur’an’Ĺ gĂśndererek insanlÄąÄ&#x;Äą eÄ&#x;iten Allah’tÄąr!â€? de. Sonra bÄąrak onlarÄą, içine saplandÄąklarÄą inkâr ve cehalet bataklÄąÄ&#x;Äąnda çĹrpÄąnÄąp dursunlar! Evet, Allah her devirde insanlÄąÄ&#x;Äą eÄ&#x;itecek vahiyler gĂśndermiĹ&#x;tir: ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘą ŮŒŮƒ Ů? ŮŽ= Ů‘Ů?) Ů?Ů‚ ا‏7ŮŽ Ů? ‍ Ů?ه‏UŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ب ا‏
0 @ŮŽ ŮŽ Ů’ ' ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŘą اŮ? Ů‘ ŮŽŮ… ْا Ů?; Ů° ى ŮŽŮˆâ€ŹCŮ? Ů’U8Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? 1ŮŽŮ’ )1ŮŽ + ŮŒ 8ŮŽ ^Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°:â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
92. Ve işte bu da, asıl adı Mekke olan ve içindeki Kâbe sayesinde bütün yeryüzünün merkezi konumunda bulunan Anakent halkını ve aşama aşama çevresindeki şehirleri, toplumları, ülkeleri ve tüm insanlığı uyarman için gönderdiğimiz ve kendisinden önceki kutsal metinleri —değiştirilmiş kısımlarını düzelterek— onaylayan mübarek bir kitaptır. ٰ ْ ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ َ 1C( َ ّ َوا ُ Rِ َ 1ُ "ْ @ِ ِ vَ ?َ ]Aٰ َ "ْ :ُ َوQ( ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ َ ِةa ﴾٩٢﴿ َنd ِ I
Ahiretin varlığına inananlar, doğal olarak bu Kur’an’ın hak olduğuna da inanırlar ve onlar, Rab’leriyle aralarındaki gönül bağını sürekli canlı tutan namaz konusunda son derece titiz ve dikkatli davranırlar. Âhirete inanmayanlara gelince: َ Vَ ْ َ ٌء َوkْ qَ Qِ !ْ َ ِ ح ا َ Vَ ً اَ ْوCِ ^َ ا ٰ َ Rا ْ ِ &َ ّ ِ "ُ Aَ }ْ ََو َ ْ ا
G َ oَ yْ ِ ُلZِْ 5ُ َ ل ِ ّٰ ]Aَ َ ىw َ 1ُ "ْ َ َوkَ ّ َ ِ اkَ ' ِ وr ُ ل ا
ا ُ0 ّٰ َلZَ 5ْ َا 93. Allah adına yalan sözler uyduran, ya da kendisine hiçbir vahiy indirilmediği hâlde “Bana da vahiy gönderiliyor!” iddiasında bulunan ve “Allah’ın indirdiğinin bir benzerini ben de indirebilirim! Ben de hayatı düzenleyecek kanun ve kurallar koyabilir, Allah’ın yol göstericiliğine ihtiyaç duymaksızın, insanı mutluluğa ulaştıracak hayat sistemi oluşturabilirim.” diyenden daha zalim kim vardır? G Aٰ & & ات ْا & ْ ت و ْاFَ kR & َنd G G َ َ َ َ ُ % ُ ُ ْa ْو َنZَ xْ ُ " اَ ْ َ! ْ َم0 ْ T ْ 5 ا ا # ا " @1 ) 1 ا ا
T [ ُ ْ ْ ( ُ ِ َ ّ ى اِ ِذ اG ٰ َ ْ َ َو َ ُ ِ M ِ ( ِ َ ِ َ َ ِ َ ِ َ َ ﴾٩٣﴿ ِ ُو َنTْ 8َ %ْ َ Q( ِ 1َ ْ" َ ْ ٰا8ُ ْU^ُ َ ْا َ ِ ّ َوEْ Fَ ا ِ ّٰ ]Aَ َ ْ" َ ُ; ُ َن8ُ ْU^ُ &َ ِ ن َ Cَ َ ِ @ُ اب ْا
O zalimleri, ölümün pençeleri arasında çırpınırlarken bir görsen! O zaman melekler, yakalarına yapışarak diyecekler ki: “Haydi, çıkarın bakalım canlarınızı! Allah adına gerçek dışı sözler söylediğiniz ve O’nun ayetlerine karşı kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için, bugün küçük düşürücü bir azapla cezalandırılacaksınız!” ُ ,َ َ ٰ ى5َ َ " َوM ْ ^ُ ر ُ ا َءG ُ^ ْ" َو َرUَ ْ َ ّ a "ْ T َ َ "ْ 8ُ ^ْ َ َ ُ^ ْ" اَ ّ َو َل َ ّ َ ٍة َوUَ ;ْ Aَ a َ &َ ^َ َ ادٰىRُ 5َ &ُ 8ُ [ْ # ِ )ْ ;َ َ َو ِ @ُ } G َ ّ َ ُ ْU َ oَ ّ l ُ ُ !R( "ْ @ُ 5َ ّ َ ْ" ا8ُ &ْ َ َ َز1C( َ ّ َء ُ^ ُ" ا,G َ َ qُ َ َ ْ نcَ &ُ ُ Zْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ َ "ْ T و " T U ! ; ) ; ا X َ َ ْ َ َْ َ َ \0 ُ ^ٰ َ qُ "ْ T ﴾٩٤﴿
94. Ve o zaman Allah buyuracak: “İĹ&#x;te, size dĂźnyada iken bahĹ&#x;ettiÄ&#x;im bĂźtĂźn nimetleri arkanÄązda bÄąraktÄąnÄąz ve tÄąpkÄą sizi ilk yarattÄąÄ&#x;ÄąmÄązda olduÄ&#x;u gibi, huzuruma yapayalnÄąz geldiniz! Sizin hayatÄąnÄąz, ĂślĂźmĂźnĂźz ve âhirette “Ĺ&#x;efaateâ€? nail olup cennete girmeniz ile ilgili konularda Allah’Ĺn yetki ve egemenliÄ&#x;ine ortak olduÄ&#x;unu iddia ettiÄ&#x;iniz Ĺ&#x;efaatçilerinizi yanÄąnÄązda gĂśremiyoruz, neredeler onlar! Evet, aranÄązdaki tĂźm baÄ&#x;lar kopmuĹ&#x; ve sizi kurtaracaklarÄąnÄą iddia ettiÄ&#x;iniz sahte ilâhlarÄąnÄąz, efendileriniz, Ăśnderleriniz kaybolup gitmiĹ&#x;tir!â€? Ä°Ĺ&#x;te bunlarÄą gĂśz ĂśnĂźne getirin de, Rabb’inizi iyi tanÄąyÄąn: Ů? RŮŽ XŮ’ Ů? ]5Ů‘Ů° ŮŽ RŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů? ‍ ٰذ‏kŮ?Ů‘ ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ْا‏B ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS ‍ َن‏T !Ů‘Ů? &ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?ŘŹ ْا‏i Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹB !Ů‘Ů? &ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ْا‏kŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?ŘŹ ْا‏i1Ů? ‍ى‏0 Ů° U ‍ا‏ ŮŽ ‍َ Ů? Ů? ْا‏R ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? Ů? Ů‘ Ů? Ů‘Ů° "Ů? T Ů? 0 ﴞيټ﴿ 95. Tohumu ve çekirdeÄ&#x;i parçalayÄąp içinden yemyeĹ&#x;il filizler çĹkaran Allah’tÄąr. Ă–lĂźden diriyi çĹkarÄąr, diriden de ĂślĂźyĂź. Ä°Ĺ&#x;te sizin Rabb’iniz Allah budur. Hâl bĂśyleyken, nasÄąl oluyor da O’nun ayetlerinden yĂźz çeviriyorsunuz? ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏oŮŽ ,ŮŽ # Ů’ Z1 Ů’ Ů’ Ů’ Ů? Ů? ŮŽR ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů° ŮŽ ﴞيٌ﴿ "! A , ‍ا‏ Z , ‍ا‏ 1 ) ; / ‍ذ‏
5
7 % ' & ; ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź ˆ & ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź
U T o ! â€ŤŮˆâ€Ź ‍ Ř‏ 7 ? I‍ا‏ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ( ( Ů‹ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ( M Ů? 0 Ů? Ů? 96. KaranlÄąklarÄą parçalayÄąp sabahÄą ortaya çĹkaran O’dur. Geceyi bir huzur ve sĂźkĂťnet kaynaÄ&#x;Äą, GĂźneĹ&#x; ile Ay’Ĺ da birer hesap ĂślçßsĂź yapmÄąĹ&#x;tÄąr. BĂźtĂźn bunlar, sonsuz kudret ve ilim sahibi olan Allah tarafÄąndan mĂźkemmel bir Ăślçßyle tayin ve takdir edilmiĹ&#x;tir. Ů° Ů’ UŮŽ AŮ’ =ŮŽ Ů? kR( @ŮŽ Ů? ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź8ŮŽ @Ů’ 8ŮŽ Ů? ‍ َم‏xŮ? U ‍ا‏ Ů? ŮŽ oŮŽ ,ŮŽ # Ů?Ů‘ "Ů? T ŮŽ Ů‘ R )Ů’ VŮŽ Ů?0 Ů’ 7ŮŽ ‍ ŘŞ ْا َ‚Ů?Ů‘ ŮŽŮˆ ْا‏ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ Ů? &ŮŽ AŮ? } ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞي٧﴿
97. KaranÄąn ve denizin zifiri karanlÄąklarÄąnda yolculuk yaparken doÄ&#x;ru yĂśnĂź bulabilmeniz için yÄąldÄązlarÄą size doÄ&#x;al bir pusula yapan O’dur. Ä°Ĺ&#x;te biz, aklÄąnÄą kullanan bilinçli bir toplum için ayetlerimizi açĹk ve net bir Ĺ&#x;ekilde bĂśyle ortaya koyuyoruz: Ů° Ů’ UŮŽ AŮ’ =ŮŽ ŮŽ Ů‘ R )Ů’ VŮŽ â€ŤŮŒŘšâ€Ź0 ‍ Ů’ َد‏8ŮŽ %Ů’ Ů? ‍ ŮŽ; Ů‘ŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ %Ů’ &ŮŽŮ? R ‍ا' ŮŽ) Ů?؊‏ ﴞي٨﴿ ‍ Ů’ ŮŽ; Ů?@ َن‏1ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ ŮŽ 5َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ Ů? ‍ Ů’ Ů?ˆ ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ ^Ů? ŮŽ Ů’
98. Ă‚dem’i balçĹktan yaratÄąp ondan eĹ&#x;ini var eden ve bu ikisinden insan neslini tĂźreterek sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sonra ilk yaratÄąlÄąĹ&#x;tan itibaren, babanÄązÄąn belinden anne rahmine, rahimden dĂźnyaya, dĂźnyadan kabre, kabirden mahĹ&#x;ere, mahĹ&#x;erden cennet veya cehenneme varÄąncaya kadar sĂźrekli bir yolculuk hâlinde olacaksÄąnÄąz ve
bu yolculuÄ&#x;unuzda, daima yerleĹ&#x;eceÄ&#x;iniz bir yer ve emanet kalacaÄ&#x;ÄąnÄąz bir yer olacaktÄąr. Gerçekten biz, hakikati idrak edebilen bir toplum için ayetlerimizi bĂśyle açĹk ve net olarak ortaya koyuyoruz. ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
7“ ' ŮŽ QŮ? Ů’U Ů? UŮŽ #Ů’ ŮŽ Ů’aŮŽ RŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? ‍ ت‏ ŮŽ 7ŮŽ 5ŮŽ Q( Ů? UŮŽ #Ů’ ŮŽ Ů’aŮŽ RŮŽ ‍إ‏MŮ‹ G ŮŽ ‍ Ů?إ‏G&ŮŽ % ‍ا‏ ŮŽ QŮ? Ů’U Ů? ‍ْ Ů? Ů?؏‏i5Ů? ‍ Ů‹ ا‏HŮ? a ŮŽ Ů’ Ů? oŮ? Ů’iU ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ ا‏M 7Ů‹ ^Ů? ‍َا‏wŮŽ Ů? ŮŽ EŮ’ FŮŽ ‍ Ů‹@ ŮŽŮˆâ€Ź7Ů? 8ŮŽ Ů’ Ů? ‍ َن ŮŽŮˆŘ§ Ů‘Ů? Ů‘ ŮŽ َن‏8Ů? 1Ů’ ZŮŽ Ů‘ ‍ ب ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? UŮŽ Ů‘ # ŮŽ ‍ ŮŽ! ŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? ‍ْ ŮŽ ا ŮŒŮ† َدا‏UVŮ? @ŮŽ ,Ů? AŮ’ p Ů? UŮŽ Ů’ َ‍ ŘŞ Ů? Ů’ ا‏
Q0Ů? Ů? ŮŽ 8ŮŽ Ů? 99. GĂśkten saÄ&#x;anak yaÄ&#x;murlar hâlinde su indiren O’dur. BĂśylece, yeryĂźzĂźndeki bĂźtĂźn bitkileri bu suyla yetiĹ&#x;tiriyor ve mevsimi geldiÄ&#x;inde, o bitkilerin tohumlarÄąndan yemyeĹ&#x;il filizler yeĹ&#x;ertiyoruz. Onlardan da, buÄ&#x;day baĹ&#x;aklarÄą ve meyve salkÄąmlarÄą hâlinde birbiri ĂźstĂźne binmiĹ&#x; taneler, hurma aÄ&#x;acÄąnÄąn tomurcuÄ&#x;undan salÄąnan hurma salkÄąmlarÄą, ĂźzĂźm baÄ&#x;larÄą, zeytin ve nar aÄ&#x;açlarÄąndan oluĹ&#x;an bahçeler yetiĹ&#x;tiriyoruz. TadÄą ve gĂśrĂźntĂźsĂźyle kimileri birbirine benzer, kimileriyse bambaĹ&#x;ka bir tat ve lezzettedir. Ů° ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů? ‍ ٰذ‏kR( ‍ اŮ? Ů‘ َن‏Q0 ( ,Ů? Ů’U1ŮŽ ‍ا اَ ْ„ ŮŽ& ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹG‍ اŮ? َذ‏G â€ŤŮˆŘ§ اŮ? Ů° ] „ ŮŽŮŽ& Ů? (ه‏G Ů? d Ů? 5Ů’ Ů?‍ا‏ ﴞيي﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? 1ŮŽ I Çiçekler meyveye durduÄ&#x;u ve iyice olgunlaĹ&#x;tÄąklarÄą zaman, meyvelerine ibretle bir bakÄąn! DoÄ&#x;rusu bĂźtĂźn bunlarda, inanmaya gĂśnlĂź olan insanlar için Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;ÄąnÄą, birliÄ&#x;ini, kudret ve merhametini gĂśsteren nice alâmetler, mucizeler, ibretler ve ayetler vardÄąr. "Ů’ @Ů? ;ŮŽ AŮŽ a Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ # ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹxŮ? ‍ ŮŽŘĄ ْا‏G^ŮŽ ŮŽ qŮ? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
100. Fakat bunca açĹk delillere raÄ&#x;men bazÄą cahiller, melek, Ĺ&#x;eytan, Ä°blis gibi esrarengiz varlÄąklarÄą ve birtakÄąm ruhanĂŽ kuvvetleri ve cinleri kendilerine kurtarÄącÄą ve koruyucu edinip ilâhlÄąk makamÄąna yĂźcelterek Allah’a ortak koĹ&#x;tular. Oysa gerek kendileri, gerek o tapÄąndÄąklarÄą varlÄąklar olsun, hepsini yaratan Allah’tÄąr. Nitekim mĂźĹ&#x;riklerin çoÄ&#x;u bunu itiraf ederler. Ĺžu hâlde, yaratÄąlanÄą yaratana ortak ve rakip gĂśrmeye kalkÄąĹ&#x;manÄąn veya onlarÄą kâinatÄąn idaresinde ve insanÄąn kaderinde gßç ve yetki sahibi saymanÄąn ne derece ahmaklÄąk ve sapÄąklÄąk olduÄ&#x;u açĹkça ortadadÄąr. ŮŽ U( ŮŽ QŮ? ŮŽ ‍ ا‏VŮ? ŮŽ a ﴞ٥٠٠﴿ ‍ن‏cŮŽ Ů? =Ů? 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ ] Ů° ,ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? 5ŮŽ ŮŽ 7Ů’ Ů? "Ů? 0 AŮ’ Ů? Ů?EŮ’ ŮŽJ Ů? ‍ ت‏ Ů? UŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Bir de, “Melekler Allah’ın kızlarıdır.” diyen Arap müşrikleri, “Hürmüz ve Ehrimen Allah’ın oğullarıdır.” diyen Mecusiler ve “İsa Mesih, Allah’ın oğludur.” diyen Hristiyanların yaptığı gibi, cahillikleri yüzünden Allah’a oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Oysa Allah, onların uydurduğu bu gibi acziyet ve noksanlık ifade eden bütün niteliklerden uzaktır, yücedir! َ ْ ات َو ُ ِ َ :ُ ء َوMٍ kْ qَ oَ ّ ^ُ َ Aَ a ُ َ "ْ َ َو َ ٌ) َوQُ َ ُنT ُ 1َ ]5ّٰ َض ا َ ّ ُ 1)( َ "ٌ !A( َ ٍءkْ qَ oِّ T َ ٌ َو0 7َ '
ِ َ &ٰ % ا ِ ?َ Qُ َ ْ T 0 ِ ْرIا ﴾١٠١﴿
101. Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. O’nun eşinin olması düşünülemeyeceğine göre, bir çocuğunun varlığı nasıl iddia edilebilir? Hayır, Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O, her şeyi en mükemmel biçimde bilmektedir. ٌ ^( ٍء َوkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ َ :ُ ه َوMُ ُ)و7ُ َ ُ ُّ ا َر ُ ِ ٰذ ﴾١٠٢﴿ o! ْ R ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ُ ِ a َ Mَ :ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ "M ْ T ُ ّٰ "ُ T 102. İşte ey insanlar, sizin kulluk etmeniz gereken biricik sahibiniz, efendiniz ve Rabb’iniz olan Allah budur, O’ndan başka ilâh yoktur. O her şeyin yaratıcısıdır. O hâlde, yalnızca O’na kulluk ve itaat edin! Zira O, her şeye vekildir. Kâinatı idare eden, her şeyi görüp gözeten ve gerçek anlamda güvenilmeye lâyık olan yalnızca O’dur. َ ْ ْ) ِر ُك1ُ َ :ُ ُر َوb =َ ْ Iا َ ْ Qُ ^ُ ُ ْ) ِرIَ ﴾١٠٣﴿ ُ E7( iَ ! ْا ُ ( Aَ ّ َ ا:ُ ر َوMَ =َ ْ Iا 103. O Allah ki, hiçbir akıl O’nu tüm hakikatiyle kavrayamaz, hiçbir tasavvur O’nu kuşatamaz ve hiçbir göz O’nu idrak edemez. Fakat O, bütün idrakleri, bütün akılları ve bütün gözleri çepeçevre kuşatır. Zira O latiftir, zatına asla nüfuz edilemez, fakat O’nun ilmi her şeye nüfuz eder ve O, her şeyden haberdardır. ُ !ْ Aَ َ \ 5َ َ اG َ َو0 @َ !ْ Aَ ,ََ R kَ &ِ َ ْ َ َوQM ( % ُ ِّ = ِ ُ ِ ْ َر G َ َ "ْ ^ُ َء# G َ )ْ Vَ ﴾١٠٤﴿ ! ٍ ( َ ِ "ْ T ِ ْ Uَ Aِ Rَ َ =َ ْ َ ََ& ْ اR "M ْ T 104. “Ey insanlar! İşte Rabb’inizden size, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan apaçık deliller gelmiş bulunuyor. Şu hâlde, her kim ilâhî vahye kulak verip gerçeği görürse, bu onun kendi yararınadır, kim de bunca ayet ve delilleri görmezlikten gelerek hakikate karşı kör kalırsa, bu da yine kendi zararınadır. Benim görevim sizi zorla inandırmak değildir. Zira ben, sizin başınızda bekçi değilim.” ٰ ْ َ= ِّ ُف5ُ /َ ِ Cٰ ^َ َو ﴾١٠٥﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ ِ َ; ْ ٍمQُ Uَ !ِّ 7َ Uُ ِ َوB َ ْ ت َو ِ َ! ُ; ُ ا َد َر ِ 1َ Iا 105. İşte biz, ayetlerimizi böyle farklı açılardan ve zengin örneklerle tekrar tekrar dile getiriyoruz ki, bilinçli bir toplum için
onu gĂźzelce açĹklayalÄąm. Fakat ey Muhammed! Ä°nkâra Ĺ&#x;artlanmÄąĹ&#x; olanlar senin hayatÄąnÄą çok yakÄąndan tanÄądÄąklarÄą ve doÄ&#x;ruluÄ&#x;undan asla Ĺ&#x;Ăźphe duymadÄąklarÄą hâlde, kibir ve inatlarÄąndan dolayÄą, “Senin bu muhteĹ&#x;em ayetleri uydurmana imkân yok. ÇßnkĂź bu sĂśzlerde insanÄą aĹ&#x;an bambaĹ&#x;ka bir gĂźzellik var. Onun için sen bunlarÄą, son derece bilgili ve hikmet sahibi birinden ĂśÄ&#x;renmiĹ&#x; olmalÄąsÄąn! Bu da olsa olsa, Yahudilik ve HristiyanlÄąk hakkÄąnda bilgisi olan kĂślelerimizden birisidir. Nitekim Muhammed’in, zaman zaman bu kĂślelerle konuĹ&#x;tuÄ&#x;unu gĂśrĂźyoruz.â€? diyeceklerdir. Oysa onlar da gayet iyi biliyorlardÄą ki, Ehli KitabÄąn dine karÄąĹ&#x;tÄąrdÄąklarÄą hurafeleri ayÄąklayarak hak dini yeniden ve tĂźm berraklÄąÄ&#x;Äąyla ortaya koyan, insan ve evren hakkÄąnda en doÄ&#x;ru bilgileri veren, eriĹ&#x;ilmez ifade gĂźzelliÄ&#x;iyle insan ruhunu bĂźyĂźleyip derinden etkileyen, hikmetli ĂśÄ&#x;Ăźtleriyle insanÄą mĂźkemmel ahlâk ve olgunluk seviyesine ulaĹ&#x;tÄąran, geçmiĹ&#x; ve gelecek hakkÄąnda beĹ&#x;er takatinin çok Ăźzerinde gaybĂŽ haberler veren, ilmĂŽ ve edebĂŽ ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;Ăźyle en usta Ĺ&#x;airleri, filozoflarÄą acze dĂźĹ&#x;Ăźren bĂśyle bir kitabÄą, Allah’tan baĹ&#x;ka hiçbir gßç meydana getirmiĹ&#x; olamazdÄą. O hâlde: ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍؜ ŮŽ Ů? ْا‏ ﴞ٥٠ٌ﴿ + Ů’ Ů? Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹMŮŽ :Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮŽ Ů° Ů?‍ ا‏IG ŮŽ /MŮŽ Ů?Ů‘ ‍ Ů? Ů’ َع‏/ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏kŮŽ ' Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ ا‏G ŮŽ Â…Ů’ 7Ů? ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ 106. Sen onlarÄąn saçma arzularÄąna deÄ&#x;il, Rabb’inden sana vahiy yoluyla gĂśnderilenlere uy! Zira O’ndan baĹ&#x;ka hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;ilecek hiçbir otorite, hiçbir ilâh yoktur! Ve gerekçeleri ne olursa olsun, Allah’tan baĹ&#x;ka ilâhlara itaat eden o mĂźĹ&#x;riklerden uzak dur! Bununla birlikte, hakikati anlatmaktan da geri durma. Fakat iman etmiyorlar diye kendini heder etme. Unutma ki: G ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‹ ! ( ' ﴞ٥٠٧﴿ o! ŮŽ 5َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM d Ů? Ů‘Ů° ‍ َإ‏q ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮƒâ€ŹUŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ŮŽ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ^( ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ BŮ’ 0 ^Ů? ŮŽ qŮ’ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ا‏
107. EÄ&#x;er Allah onlarÄąn zorla imana gelmelerini dileseydi, hiç birisi zaten mĂźĹ&#x;rik olmazdÄą. Ancak Allah, akÄąllarÄąnÄą kullanarak kendi ĂśzgĂźr iradeleriyle iman etmelerini istiyor. Fakat onlar, gerçeÄ&#x;i anlama konusunda en ufak bir gayret gĂśstermiyorlar. O hâlde, bÄąrak onlarÄą, ne hâlleri varsa gĂśrsĂźnler. ÇßnkĂź biz seni onlarÄąn baĹ&#x;Äąna bekçi gĂśndermedik ve sen, onlarÄąn yaptÄąklarÄąndan sorumlu deÄ&#x;ilsin. Senin gĂśrevin, hakikati onlara ulaĹ&#x;tÄąrmaktan ibarettir. Bu arada, onlarla yer yer tartÄąĹ&#x;malara girebilir, gerekirse inançlarÄąnÄą eleĹ&#x;tirebilirsiniz. Fakat bunu yaparken son derece dikkatli olmalÄąsÄąnÄąz: Ů’Ů? ŮŽJ Ů? ‍ا ŮŽ Ů’) Ů‹ŮˆŘ§â€Ź "Ů? 0 AŮ’ Ů? E Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا‏7Ů?Ů‘ % Ů? ‍ Ů’) Ů? َن Ů? Ů’ Ů?د‏1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا ا‏7Ů?Ů‘ % Ů? !ŮŽ RŮŽ ‍ا‏ Ů? ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
108. MĂźĹ&#x;riklerin Allah’tan baĹ&#x;ka yalvardÄąklarÄą ve kutsal saydÄąklarÄą putlarÄąna, Ăśnderlerine, ilâhlarÄąna sĂśvmeyin ki, onlar da cahillikle taĹ&#x;kÄąnlÄąk edip Allah’a sĂśvmesinler. ÇßnkĂź onlar, doÄ&#x;ruyu yanlÄąĹ&#x;Äą birbirinden ayÄąrt edemeyen kimselerdir. Ů? Ů? UŮŽ Ů‘ 1ŮŽ Ů‘ ‍ َز‏/ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ﴞ٥٠٨﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ UŮŽ !Ů? RŮŽ "Ů’ @Ů? ,Ů? # Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů?@ Ů’" Ů?„ Ů‘ ŮŽ" اŮ? Ů° ] َع‏AŮŽ &ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ?Ů‘ T
Ä°Ĺ&#x;te biz her topluma, kendi yaptÄąklarÄąnÄą bĂśyle gĂźzel gĂśsterdik. Allah tarafÄąndan insanÄąn doÄ&#x;asÄąna yerleĹ&#x;tirilen psikolojik yasalar gereÄ&#x;ince, insanlar sĂźrekli yaptÄąklarÄą kĂśtĂź davranÄąĹ&#x;larÄą zamanla doÄ&#x;al ve olaÄ&#x;an davranÄąĹ&#x;lar olarak algÄąlamaya, hatta bir sĂźre sonra onlarÄą savunmaya baĹ&#x;larlar. O hâlde, gĂźzel bir imana sahip olmak isteyenlerin gĂźzel davranÄąĹ&#x;lar gĂśstermeleri gerekir. Bunun için de, Ĺ&#x;u hakikatin çok iyi idrak edilmesi Ĺ&#x;arttÄąr: Her insan eninde sonunda ĂślĂźmĂź tadacaktÄąr. Sonra hepsi Rab’lerinin huzuruna çĹkacak ve o zaman Allah, bĂźtĂźn yaptÄąklarÄąnÄą onlara haber verecektir. Ä°Ĺ&#x;te bunu idrak edemeyen kâfirler, Kur’an gibi muhteĹ&#x;em bir mucizeyi gĂśrmezlikten geliyorlar da, sÄąrf bahaneler Ăśne sĂźrebilmek için: ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? XŮ’ !Ů? ŮŽ ŮŒ 1ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů’ Ů?@ Ů’" ٰا‏# Ů’ Ů? ŮŽ "Ů’ @Ů? 5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ Ů’@ ŮŽ) ا‏# GŮŽ ™
0 @ŮŽ Ů?  Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů?& ا‏% ŮŽ
ŮŽ VŮ’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź 109. Kendilerine Safa tepesinin altÄąna dĂśnĂźĹ&#x;mesi veya gĂśkten meleklerin inmesi gibi istedikleri tĂźrden bir mucize gĂśsterilmiĹ&#x; olsa, kesinlikle iman edeceklerine dair olanca gßçleriyle Allah’a yemin ediyorlar. Ve bazÄą mĂźminler de, belki bu inkârcÄąlar imana gelirler Ăźmidiyle, bĂśyle olaÄ&#x;anĂźstĂź hâdiselerin gerçekleĹ&#x;mesini arzu ediyorlar. Ů° Ů’ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? G ŮŽ ‍ اŮ? َذا‏G@ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů? Ů?^Ů’*" ا‏,Ů? Ů’ 1Ů? ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٠ي﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ‍ ŮŽŘĄ ْت‏# Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? ‍ ت‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ Onlara de ki: “Mucizeler, yalnÄązca Allah’Ĺn katÄąndadÄąr. Onu ne zaman, nerede, nasÄąl gĂśndereceÄ&#x;ine ancak O karar verir. UnutmayÄąn ki, Allah sizi imtihan ediyor, siz Allah’Ĺ deÄ&#x;il!â€? Hem siz nereden bileceksiniz, o istedikleri mucizeler onlara gelseydi bile, haksÄąz ĂśnyargÄąlarÄą, kibir ve inatlarÄą yĂźzĂźnden yine de iman etmeyeceklerdi. Ů? kR( "Ů’ :Ů? ‍ Ů?ع‏CŮŽ 5ŮŽ ‍ اَ Ů‘ ŮŽŮˆ ŮŽŮ„ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€ŹG Q( Ů? ‍ ا‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? "Ů’ ŮŽ &ŮŽ ^ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů?ÂŽ ŮŽ) ŮŽ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’ ŮŽ= َع‏RŮ’ َ‍ ا‏S ﴞ٥٥٠﴿ ‍ن‏cŮŽ @Ů? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? 5Ů? !ŮŽ JŮ’ p Ů? AŮ?Ů‘ ;ŮŽ 5Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
110. Biz de, baĹ&#x;langĹçta Kur’an mesajÄąnÄą ilk duyduklarÄąnda onu nasÄąl bile bile inkâr ettilerse, yine kalplerini imandan çevirecek ve onlarÄą azgÄąnlÄąklarÄą içinde bocalar bir hâlde bÄąrakacaktÄąk. GĂśklerdeki ve yerdeki sayÄąsÄąz mucizeleri gĂśrmezlikten gelen bu
insanlar, sizin elinizle gerçekleĹ&#x;ecek mucizelerle imana gelecek deÄ&#x;illerdi. Ă–yle ki: G ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ اŮ? ŮŽ Ů’! Ů?@ Ů?" ْا‏GUŮŽ Ů’ ZŮŽ Ů‘ 5ŮŽ UŮŽ 5ŮŽ Ů‘ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏GUŮ? Ů? XŮ’ !Ů? Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ vŮ‹ 7Ů? VŮ? ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮŽ Ů‘ ^Ů? "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ ' ŮŽ ‍ ŮŽ& Ů?@ Ů?" ْا ŮŽ& Ů’ Ů° ] ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹT G ŮŽ 1ŮŽ ‍اَ ْن‏ ﴞ٥٥٥﴿ ‍ َن‏AŮ? @ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ Ů‘ ŮŽ ا‏T Ů? Ů‘Ů° ‍ َإ‏ Ů? Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź
111. Ĺžayet dedikleri gibi onlara melekleri gĂśnderseydik veya ĂślĂźler mezarlarÄąndan kalkÄąp kendileriyle konuĹ&#x;saydÄą ve hatta onlarÄąn mucize dediÄ&#x;i her Ĺ&#x;eyi toplayÄąp senin PeygamberliÄ&#x;inin Ĺ&#x;ahidi olarak Ăśnlerine koymuĹ&#x; olsaydÄąk bile, Allah iradelerini ellerinden alÄąp zorla MĂźslĂźman olmalarÄąnÄą dilemedikçe, hiç birisi imana gelmeyecekti. Zira onlarÄąn hakikati keĹ&#x;fetmek gibi bir niyetleri yoktur. ÇßnkĂź onlarÄąn çoÄ&#x;u, ĂśzgĂźr ve bilinçli bir seçimle gĂśnĂźllerini hakikate açmadÄąklarÄą takdirde, bĂśyle mucizelerin zorlamasÄąyla imanÄąn mĂźmkĂźn olamayacaÄ&#x;ÄąnÄą bilmezler. Fakat sizler, bu tip insanlarÄąn asla iman etmeyeceÄ&#x;ini, bu yĂźzden kÄąyamete kadar onlarla mĂźcadelenin kaçĹnÄąlmaz olduÄ&#x;unu bileceksiniz: Ů? Ů? UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ŮŽ p
Ů‘ Ů? xŮ? â€ŤŮ’Âˆ ŮŽŮˆ ْا‏ ( !ŮŽ qŮŽ ‍ ŮŽ Ů?) Â“ŮˆŘ§â€ŹkŮ?Ů‘ 7Ů? 5ŮŽ oŮ?Ů‘ T ŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů’ + Ů? 5I‍ا‏ 112. Ä°Ĺ&#x;te bĂśylece biz, hem insanlar hem de cinler arasÄąndan azgÄąn kâfirleri, yani Ĺ&#x;eytanlarÄą, gelmiĹ&#x; geçmiĹ&#x; bĂźtĂźn Peygamberlerin ve onlarÄąn izleyicileri olan mĂźminlerin can dĂźĹ&#x;manÄą yaptÄąk! ‍ا‏0 ‍ Ů? Ůˆ ًع‏FŮ? ‍ْ Ů? َ٠ْا ŮŽ; Ů’ Ů?ل‏aâ€ŤÂŒ Ů?ز‏ ( 1Ů? Ů? ,Ů’ ŮŽ k' Ů? ,Ů’ ŮŽ ] Ů° Ů?‍ Ů?@ Ů’" ا‏H Bu Ĺ&#x;eytanlar, hakikati tersyĂźz ederek insanlarÄą aldatmak amacÄąyla, birbirlerine gĂśrĂźnĂźĹ&#x;te son derece çekici ve baĹ&#x;tan çĹkarÄącÄą olan yaldÄązlÄą sĂśzler ve Ĺ&#x;eytanĂŽ fikirler ilham ederler. G ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٥٢﴿ ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ ْع‏CŮŽ RŮŽ ‍ Ů?ه‏AŮ? ,ŮŽŮŽ R ŮŽ /ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ŮŽŘĄ َع‏q
Gerçi Rabb’in dileseydi, iradelerini ellerinden alÄąrdÄą da, bunlarÄąn hiçbirini yapamazlardÄą. Fakat Allah, imtihan hikmeti gereÄ&#x;ince onlara biraz mĂźhlet veriyor. Demek ki Allah, onlarÄą zorla imana getirmeyi dilememiĹ&#x; ve ĂśzgĂźr iradeleriyle hakikate teslim olmadÄąklarÄą sĂźrece onlarÄą imana lâyÄąk gĂśrmemiĹ&#x;tir! O hâlde, ey MĂźslĂźman! OnlarÄą uydurduklarÄą saçma gelenek ve hurafeleri ile baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrak. Ä°nkârda direten o kâfirleri imana getireceÄ&#x;im diye kendini yiyip bitireceÄ&#x;ine, bu çaÄ&#x;rÄąya kulak verecek tertemiz gĂśnĂźllere ulaĹ&#x;Äąncaya dek bÄąkÄąp usanmadan tebliÄ&#x;ine devam et!
Şeytanların, birbirlerine bu yaldızlı sözleri ne amaçla ilham ettiklerine gelince: ٰ ْ ِ َنUُ ِ Xْ 1ُ Iَ َ 1C( َ ّ ِ َ) ُة اRْ َ اQِ !ْ َ ِ] اGJٰ =ْ 8َ ِ َو ﴾١١٣﴿ َنRُ ِwَ ;ْ ُ "ْ :ُ َ اRُ ِwَ ;ْ !َ ِ ْ ُه َوl َ ْEَ ِ َ ِة َوa ِ I
113. Zulüm sisteminin önderleri, böyle süslü ve aldatıcı propagandalarla her çeşit kötülüğü telkin etmeye çalışırlar ki, âhirete inanmayanların kalpleri o yaldızlı sözlere yavaş yavaş meyletsin, zamanla ondan iyice hoşlansınlar ve gücü elinde bulunduran zalimler, halkı kandırıp kendi saflarına çekerek öteden beri yapageldikleri o çirkin işleri yapmaya devam edebilsinler. O hâlde ey Müslüman! İnkârcıların, bu yaldızlı propagandanın bir parçası olarak, ancak Yahudi ve Hristiyanların onaylaması şartıyla Kur’an’a inanacakları iddiasına karşılık onlara de ki: َ ' ُ !ْ َ ِ َل اZَ 5ْ َي اGC( َ ّ َ ا:ُ ً& َوT v ِ ّٰ َ Eْ َJَRَا ً0 =َ ّ َ ُ ب َ 8َ T َ kJ( 8َ ْ َا ا ِ ُ" ْاT 114. “Allah size neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildiren bu Kitabı tüm ayrıntılarıyla mükemmel şekilde açıklanmış olarak gönderdiği ve hükmünü kesin bir biçimde ortaya koyduğu hâlde, ben şimdi hayatıma yön verecek ilkeleri belirlemek için O’ndan başka bir hakem mi arayacakmışım? ُ َ vََ R ّ ِ َ ْ ِ /َ ِّ ُ َ ّ َ ٌل ِ ْ َرQُ 5َ ّ َ ُ& َن اAَ ,ْ 1َ ب ﴾١١٤﴿ َ 1w( َ &ْ &ُ ّ َ ِ َ ْا5َ T َ 8َ T ِ ُ" ْا:ُ Uَ !ْ َ َ ٰا1C( َ ّ َوا Kaldı ki, kendilerine daha önce Tevrat, Zebur, İncil gibi kutsal Kitap verdiğimiz kimseler de, içlerinden birçoğu Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu itiraf etmekten çekinseler de, onun Rabb’inden gelen bir hakikat olduğunu pekâlâ bilirler. O hâlde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma! Bu kitap hakkında nasıl kuşkuya kapılabilirsin ki: َ ِ ِّ) َل7َ ُ Iَ I َ ّ َ :ُ َوQM ( ِ &َ Aِ T ْ &َ ّ َ َو ﴾١١٥﴿ "ُ !A( ,َ (&! ُ ْا% ا ُ &َ Aِ ^َ B ِ /َ ِّ َرB 0 ً )ْ َ َوVً )ْ ?
115. Rabb’inin sözleri, hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. Aklını kullanan her insan, bu kitabın yalnızca doğruları dile getirdiğini ve ortaya koyduğu hayat tarzının insanlığın kurtuluşunu sağlayacak tek çözüm yolu olduğunu görecektir. Ve bu kitap, insanlık var oldukça güneş gibi parlamaya devam edecektir! Zira hiçbir güç, O’nun sözlerini bozup değiştiremeyecektir! O her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.
O hâlde, ey hakikat yolunun yolcusu! Allah yolunda tek başına kalmış bile olsan, asla yılgınlığa düşme, kararlılıkla yoluna devam et! Unutma ki: َ ّ اIَ ّ ِ َن ا,ُ 7ِ 8َ ّ 1َ ا اِ ْن ُ َ ْ kRِ ْ َ َ َ ^ْ ََواِ ْن ُ ِ ْ ا ﴾١١٦﴿ ْ ُ ُ? َنi1َ Iَ ّ ِ ْ" ا:ُ ّ َ َواِ ْنd ِ0 ّٰ o! ِ 7( َ ْ َ َكAّ Hِ 1ُ ْر ِضIا 116. Yeryüzünde bulunan insanların çoğu, kendilerine itaat edip gösterdikleri yolu izlediğin takdirde, seni Allah’ın yolundan çevirirler. Zira onlar vahyin ve aklın gereklerine göre değil, ancak keyif ve zanlarına göre hareket eder ve yalan söylemekten başka bir şey yapmazlar. ﴾١١٧﴿ َ 1)( 8َ @ْ &ُ ْ ِ "ُ Aَ ْ َ َ ا:ُ َوQM ( Aِ !7( َ ْ َ oُّ Hِ 1َ ْ َ "ُ Aَ ْ َ َ ا:ُ /َ َ ّ اِ ّ َن َر 117. Ama Allah, kimlerin kendi yolundan saptığını ve kimlerin doğru yolda olduğunu çok iyi bilmektedir. Ve bunun ölçülerini Kur’an’da açıkça ortaya koymuştur. Dolayısıyla, doğru yanlış, helâl haram, güzel çirkin gibi değer yargılarını Allah’ın kitabına göre belirlemeli ve hayatınızı ilâhî hükümler doğrultusunda şekillendirmelisiniz: ُ Rَ َ U( ِ Xْ ُ Q( ِ 1َ ٰ ِ "ْ 8ُ ْU^ُ اِ ْنQِ !ْ Aَ َ ا ﴾١١٨﴿ + ِ ّٰ "ُ ا ْ َ ^ِ ا ِ ّ َ& ُذAُ T 118. O hâlde, Allah’ın ayetlerine gerçekten inanıyorsanız, O’nun adı anılarak boğazlanan hayvanların etlerinden yiyin. Size helâl kılınan güzel nimetlerden kendinizi mahrum etmeyin. Ayrıca, Allah’ın açıkça haram kılmadığı hiçbir şeyi haram ve yasak olarak nitelendirmeyin. ُ !ْ Aَ َ ' ّ َ َم ُ َ oَ =َ ُ َ َ َو َ ّ R )ْ Vَ َوQِ !ْ Aَ َ ا َواِ ّ َنQ0ِ !ْ َ ِْ ُ ِ ْر ُ ْ" اl َ اIَ ّ ِ ْ" اT ِ ّٰ "ُ ا ْ َ ^ِ ا ِ ّ َ& ُذAُ ^ُ ْ َ Iَ ّ َ ْ" اT َ َ "ْ T ﴾١١٩﴿ َ 1)( 8َ ,ْ &ُ ْ ِ "ُ Aَ ْ َ َ ا:ُ /َ َ ّ ٍ" اِ ّ َن َر0 Aْ ِ ِEْ َJ ِ "ْ @ِ ِ اG َ ْ:َ ِ َنAُّ Hِ !ُ َ ًاEy( ^َ
119. Allah, yenilmesini haram kıldığı her şeyi ve mecburen yemek zorunda kalacağınız durumları size ayrıntılarıyla açıklamışken, O’nun adı anılarak boğazlanmış olan hayvanların etinden niçin yemeyeceksiniz ki? Doğrusu insanların çoğu, hiçbir doğru bilgiye dayanmaksızın sırf keyiflerine uyarak cahil insanları kendi çıkarları doğrultusunda saptırmaktadır. Fakat Allah, Kur’an’ın ortaya koyduğu hak ve adalet sınırlarını kimlerin çiğnediğini çok iyi bilmektedir ve cezalarını da verecektir. Öyleyse: َ َو َذ ُروا ﴾١٢٠﴿ َنRُ ِwَ ;ْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ ْو َنZَ xْ !ُ َ "َ ْ Iا ِ ْ َن7ُ % ِ َ ْ ِ" َوIا ِ ْ َ :ِ } ِ Tْ 1َ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن اQُ0 Uَ p
120. GĂźnahÄąn açĹÄ&#x;Äąndan da gizlisinden de uzak durun! Zira gĂźnah iĹ&#x;leyenler, bir gĂźn mutlaka yaptÄąklarÄąnÄąn cezasÄąnÄą çekecekler. ŮŒ0 %Ů’ Ů? ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? ‍ا‏ Ů’ Ů? ^ŮŽ CŮ’ 1Ů? "Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ا‏AŮ? ^Ů? Ů’ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
121. AyrÄąca, kesilirken veya avlanÄąlÄąrken Ăźzerinde Allah’Ĺn adÄą kasten anÄąlmayan hayvanlarÄąn etlerinden yemeyin! ÇßnkĂź bu, kesinlikle Allah’Ĺn emrine karĹ&#x;Äą gelmektir. ŮŽ َ‍" ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن ا‏M Ů’ ^Ů? Ů? ‍ Ů?د‏xŮŽ !Ů? Ů? "Ů’ @Ů? ‡Ů? G!ŮŽ Ů? ‍] اَ Ů’Ůˆâ€ŹG Ů° Ů?‍ ' َن ا‏ Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’" ا‏:Ů? &Ů? 8Ů? ,Ů’ p ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů‘ َن‏ ŮŽ p
ﴞ٥٢٥﴿ ‍ن‏cŮŽ ^Ů? Ů? Ů’ &Ů? ŮŽ "Ů’ T ( !ŮŽ ‍ا‏ Ů? !Ů? ŮŽ +
Ĺžunu da iyi bilin ki, tÄąpkÄą Ĺ&#x;eytanlar gibi Ä°slâm mesajÄąnÄąn karĹ&#x;ÄąsÄąna dikilen Yahudi, Hristiyan ve mĂźĹ&#x;rik toplumlarÄąn din ve siyaset Ăśnderleri, sizinle daha etkin biçimde mĂźcadele edebilsinler diye kendi mĂźttefik ve dostlarÄąna yeni taktik ve stratejiler ĂśÄ&#x;reterek Ĺ&#x;eytanca fikirler ilham edeceklerdir. Dikkat edin; eÄ&#x;er verdikleri hĂźkmĂź benimseyerek onlara gĂśnĂźlden itaat edecek olursanÄąz, kesinlikle siz de Allah’tan baĹ&#x;ka varlÄąklarÄąn otoritesine boyun eÄ&#x;en birer mĂźĹ&#x;rik konumunda olursunuz! Ve sonuçta Allah’Ĺn gazabÄąna uÄ&#x;rar, dĂźnyada da âhirette de zillet ve periĹ&#x;anlÄąÄ&#x;a mahkĂťm olursunuz. Nitekim Ĺ&#x;u misal, bakÄąn bu durumu ne gĂźzel anlatÄąyor: Ů?Ů‘ ‍ ا‏kRŮ? QŮ? AŮ? yŮŽ ŮŽ Ů’ &ŮŽ ^ŮŽ ‍ س‏ ŮŽ Ů‘ kRŮ? Q( Ů? k ( &Ů’ 1ŮŽ ‍ ًعا‏5Ů? QŮ? ŮŽ UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ˆ Ů? &ŮŽ AŮ? d ŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ ت‏ ŮŽ ‍ Ů?ه ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ !Ů’ !ŮŽ 'Ů’ ŮŽ RŮŽ 8Ů‹ !Ů’ ŮŽ ‍اَ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ َن‏ Ů? U ‍ا‏ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ 0 @ŮŽ Ů’U Ů? ‍ Řą Ů?؏‏ Ů? iŮŽ Ů?
122. Ä°nanç bakÄąmÄąndan ĂślĂź iken, kendisine hayat bahĹ&#x;ettiÄ&#x;imiz ve halkÄąn içinde rahatça gezip dolaĹ&#x;masÄąnÄą saÄ&#x;layacak bir ÄąĹ&#x;Äąkla yolunu aydÄąnlattÄąÄ&#x;ÄąmÄąz mĂźmin, zifiri karanlÄąklara gĂśmĂźlen ve oradan asla çĹkÄąĹ&#x; yolu bulamayan inkârcÄą ile bir olur mu? ŮŽ AŮ’ Ů? ŮŽ 1Ů?Ů‘ ‍Ů?ز‏ ﴞ٥٢٢﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ŮŽ 1 ( RŮ? T Fakat inkârcÄąlar bu ayrÄąmÄą idrak edemez, iyiyi kĂśtĂź, kĂśtĂźyĂź iyi olarak nitelendirirler. Hakikati bile bile reddeden bu kâfirlere, yapmakta olduklarÄą çirkin davranÄąĹ&#x;lar —ilâhĂŽ yasalar gereÄ&#x;ince— iĹ&#x;te bĂśyle gĂźzel ve çekici gĂśsterilmiĹ&#x;tir. Ve bu yasalar, yalnÄązca Mekke’de ve Arabistan’da yaĹ&#x;ayanlara ĂśzgĂź de deÄ&#x;ildir: Ů? &Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź0 @ŮŽ !R( ‍ Ů? ŮˆŘ§â€ŹT Ů? &Ů’ !ŮŽ Ů? @ŮŽ ! ( Ů? xŮ’ Ů? ŮŽ Ů? ^ŮŽ َ‍ Ů? ا‏1ŮŽ Ů’ VŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? kR( UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ #
ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź% ŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů’Ů? 5ŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů? Ůˆ َن ا‏T ﴞ٥٢٣﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏,Ů? Ů’ 1ŮŽ
123. BĂśylece her Ăźlkenin bĂźyĂźklĂźk taslayan varlÄąklÄą ve Ĺ&#x;ÄąmarÄąk insanlarÄąnÄą, orada hile ve entrikalar çevirip duran gĂźnahkârlar haline getiririz. BĂśyle kibirli ve zalim yĂśneticiler yaptÄąklarÄą her iĹ&#x;in doÄ&#x;ru olduÄ&#x;unu zanneder, ĂśÄ&#x;Ăźt ve uyarÄąlara kulak vermezler. Ä°ktidarlarÄąnÄą devam ettirebilmek için de sĂźrekli fesat çĹkarÄąr, entrikalar çevirip dururlar. Oysa bu yaptÄąklarÄą hile ve entrikalarla ancak kendi kuyularÄąnÄą kazmÄąĹ&#x; olurlar, ama bunu idrak etmezler. Zira yaptÄąklarÄą her kĂśtĂźlĂźk, Hesap GĂźnĂźnde cehennem azabÄą olarak karĹ&#x;ÄąlarÄąna çĹkacaktÄąr. Ăœstelik halka ve Ăźlkeye verilen zarar, herkesten Ăśnce oranÄąn yĂśnetici ve zenginlerine verilmiĹ&#x; zarar demektir. G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ QŮ?0 8ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ع‏oŮ? ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ Š Ů?0 Ů‘Ů° oŮ? Ů? ‍ Ů?ع‏kŮŽ Ů? â€ŤŮˆâ€Źr Ů?‍ ا‏G ŮŽ oŮŽ yŮ’ Ů? ] Ů° XŮ’ 5Ů? ]8Ů‘Ů° ' Ů? !Ů’ ' Ů? Ů‘Ů° َ‍ا ا‏ ŮŽ "Ů? AŮŽ Ů’ َ‍ ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? XŮ’ 5Ů? Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ ŮŒ 1ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů’ Ů?@ Ů’" ٰا‏# 124. Onlara kendilerini imana davet eden bir ayet tebliÄ&#x; edilince derler ki: “Allah’Ĺn elçilerine verilen vahiy, Peygamberlik, mucize gibi ilâhĂŽ nimetlerin aynÄąsÄą bize de verilmedikçe, asla iman etmeyeceÄ&#x;iz! Bu dĂźnyada gßç ve servet bizde olduÄ&#x;una gĂśre, PeygamberliÄ&#x;e de bizim lâyÄąk olmamÄąz gerekir.â€? Oysa Allah, elçilik gĂśrevini kime vereceÄ&#x;ini gayet iyi bilmektedir. Ů? &Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? )ŮŒ 1)( qŮŽ ‍اب‏ ﴞ٥٢٤﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? ‍َ ŮŒŘąâ€ŹJ?ŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ا‏#Ů’ َ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏S! ŮŒ CŮŽ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? =( !Ů? ŮŽ BĂśyle suç iĹ&#x;lemeyi alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getirenler, kibir ve kĂźstahlÄąklarÄąna denk bir ceza olarak Hesap GĂźnĂź Allah’Ĺn huzurunda aĹ&#x;aÄ&#x;ÄąlÄąk bir duruma dĂźĹ&#x;ecekler ve kurduklarÄą hileler sebebiyle Ĺ&#x;iddetli bir azaba mahkĂťm edilecekler. O hâlde, zulĂźm ve haksÄązlÄąklardan uzak durarak Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanÄąp O’nun sevgisine lâyÄąk kullar olmaya bakÄąn:
&ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ ^ŮŽ # ŮŽ ‍ ŮŽ? Ů’) ŮŽŘą Ů?ه‏oŮ’ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ QŮ? AŮŽ Ů‘ HŮ? 1Ů? ‍ Ů? Ů’ŘŻ اَ ْن‏1Ů? Ů’ ŮŽ ‍Ů?Ů… ŮŽŮˆâ€ŹM vŮŽ Ů’ v Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů’ ŮŽ Ů’Ř ŮŽ? Ů’) ŮŽŘą Ů?ه‏1ŮŽ QŮ? 1ŮŽ )Ů? @Ů’ 1ŮŽ ‍ا اَ ْن‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů?د‏1Ů? Ů’ &ŮŽŮŽ R ŮŽ ;Ů‹ !Ů‘Ů? l Ů‹ ŮŽ '
ŮŽ Ů‘ kRŮ? )Ů? ,ŮŽ Ů‘ =ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ ‍إ‏0Ů? G&ŮŽ % ‍ا‏ 125. Allah kimi hidayete lâyÄąk gĂśrerek doÄ&#x;ru yola iletmeyi dilerse, onun gĂśnlĂźnĂź Ä°slâm’a açar. Kimi de gĂźnahlarÄąndan dolayÄą saptÄąrmak isterse, onun kalbini daraltÄąr ve âdeta gĂśklere tÄąrmanÄąyormuĹ&#x; gibi, sÄąkÄąĹ&#x;tÄąrdÄąkça sÄąkÄąĹ&#x;tÄąrÄąr. ﴞ٥٢ټ﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ ˆ Ů? Ů‘Ů° oŮ? ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ŮŽ #Ů’ Ů?Ů‘ ‍ا ا‏
Allah, imandan yĂźz çevirenlerin baĹ&#x;Äąna iĹ&#x;te bĂśyle belâ ve sÄąkÄąntÄąlar yaÄ&#x;dÄąrÄąr. Bir toplumda YaratÄącÄą hakkÄąyla tanÄąnmÄąyorsa, insanÄąn ve evrenin yaratÄąlÄąĹ&#x; amacÄą idrak edilemiyorsa ve bu hayatÄąn
sonunda insanoÄ&#x;lunu nasÄąl bir akÄąbetin beklediÄ&#x;i bilinmiyorsa, orada ahlâkĂŽ deÄ&#x;erlerin aĹ&#x;ÄąnÄąp yavaĹ&#x; yavaĹ&#x; kaybolmasÄą ve bunun sonucunda zulĂźm ve haksÄązlÄąÄ&#x;Äąn, ruhsal bunalÄąmlarÄąn, toplumsal çalkantÄąlarÄąn yaygÄąnlaĹ&#x;masÄą kaçĹnÄąlmazdÄąr. BĂźtĂźn bu sÄąkÄąntÄąlarÄąn çaresi ise, Allah’Ĺn gĂśnderdiÄ&#x;i bu KitabÄąn ÄąĹ&#x;ÄąÄ&#x;Äąnda hakikati anlamak ve ona teslim olmaktÄąr. Ů° Ů’ UŮŽ AŮ’ =ŮŽ Ů? ‍? ŮŽ ا‏ ŮŽ Ů‘ R )Ů’ VŮŽ 0 &! ﴞ٥٢ٌ﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆ َن‏CŮŽ Ů‘ 1ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ Ů‹ ;( 8ŮŽ %Ů’ Ů? /ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ء َع‏ Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°:â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 126. Ä°Ĺ&#x;te ey insan, Rabb’inin sana gĂśsterdiÄ&#x;i dosdoÄ&#x;ru yolu budur. DoÄ&#x;rusu biz, ibret ve ĂśÄ&#x;Ăźt alabilen insanlara hakikati gĂśsterecek birer alâmet olan bu ayetleri, herkesin rahatlÄąkla anlayabileceÄ&#x;i zengin Ăśrneklerle ve ince ayrÄąntÄąlarÄąyla açĹkladÄąk. Bu yolda yĂźrĂźyenlerin mĂźkâfatÄąna gelince: ŮŽ Ů‘ ‍َ Ů?@ Ů’" َدا Ů?ع‏ ﴞ٥٢٧﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? !Ů?Ů‘ Ů? ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ْ ŮŽ) ŮŽŘą Ů‘Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹU Ů? ‍ Ů?م‏vŮŽ % ‍ا‏ 127. Onlara, Rab’lerinin katÄąnda huzur ve esenlik yurdu olan cennet vardÄąr. Ve hepsinden de Ăśnemlisi, yaptÄąklarÄą iyi iĹ&#x;lerden dolayÄą Allah onlarÄąn yardÄąmcÄąsÄą ve en yakÄąn dostudur. ŮŽ VŮŽ â€ŤŮ’Âˆ ŮŽŮˆâ€Ź
UŮŽ ŮŽ Ů‘ â€ŤŮ’Âˆ َع‏ Ů’ )Ů? VŮŽ Ů‘ Ů? xŮ? ‍ ŮŽ ْا‏ ŮŽ ,Ů’ ŮŽ 1ŮŽ M ,! Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ "Ů’ :Ů? Ů? Ů? Ů’ ŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? \sŮ? G!ŮŽ Ů? ‍ Ů„ اَ Ů’Ůˆâ€Ź Ů? Ů’ ŮŽ Ů? "Ů’ Ů? ْ”َ TŮ’ 8ŮŽ ‍ا‏ Ů‹ &( # Ů? 5I‍ا‏ M Ů? 5I‍ا‏ ŮŽ Ů‘ َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏UŮŽ AŮŽ #
0 UŮŽ ŮŽ B ŮŽ AŮ’ # Ů’ Ů? ,Ů’ ŮŽ Â…ŮŽ 8ŮŽ &Ů’ 8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ َ‍ ا‏GUŮŽ JŮ’ AŮŽ ŮŽ â€ŤÂŒ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? UŮŽ H 128. Allah insanlarÄąn hepsini huzurunda hesaba çekmek Ăźzere topladÄąÄ&#x;Äą gĂźn, cin Ĺ&#x;eytanlarÄąna: “Ey cin topluluÄ&#x;u, siz insanlarÄąn çoÄ&#x;unu yoldan çĹkardÄąnÄąz!â€? diyecek. OnlarÄąn insanlar arasÄąndaki dostlarÄą olan kâfirler suçlarÄąnÄą itiraf ederek, “Evet ya Rab!â€? diyecekler, “Bizler Ĺ&#x;eytanlarla karĹ&#x;ÄąlÄąklÄą yardÄąmlaĹ&#x;arak birbirimizden faydalandÄąk. BĂśylece zulĂźm ve haksÄązlÄąklarla dolu bir hayat sĂźrdĂźk ve iĹ&#x;te sonunda, bizim için belirlediÄ&#x;in yaĹ&#x;am sĂźremizin sonuna geldik. Fakat Ĺ&#x;imdi, ne bĂźyĂźk bir yanÄąlgÄą içine olduÄ&#x;umuzu anlÄąyoruz.â€? ŮŽ VŮŽ G ŮŽ ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G@ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a Ů? 1 Ů° yŮ’ ŮŽ ‍ Ů?ع‏U ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ل‏ ﴞ٥٢٨﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ "ŮŒ !T( ' ŮŽ "Ů’ T Ů?0 Ů‘Ů° ‍ َإ‏q ŮŽ /ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ا اŮ? Ů‘ َن َع‏
Bunun Ăźzerine Allah, “Ama son piĹ&#x;manlÄąÄ&#x;ÄąnÄąz size fayda vermeyecek. Bu yĂźzden varacaÄ&#x;ÄąnÄąz yer cehennem olacak ve ben aksini dilemedikçe, sonsuza dek orada kalacaksÄąnÄąz!â€? diyerek en adil hĂźkmĂź verecektir. Gerçekten Rabb’in, sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. ŮŽ Ů‘ â€ŤÂŒ ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٥٢ي﴿ ‍ن‏cŮŽ 7Ů? % Ů‹ ,Ů’ ŮŽ + ŮŽ ,Ů’ ŮŽ k Ů‘ ( ŮŽ 5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? TŮ’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? H
129. Ä°Ĺ&#x;te biz zalimleri, kazandÄąklarÄą gĂźnahlar yĂźzĂźnden bĂśyle birbirlerinin dostlarÄą ve suç ortaklarÄą yaparÄąz. O gĂźn Allah zalimlere soracak: Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍; َإ‏G ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? 5ŮŽ ‍ Ů?ŘąŮˆâ€ŹCŮ? Ů’U1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk
Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?; Ů‘Ů?= َن‏1ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U Ů? oŮŒ Ů? ‍ Ů’" Ů?ع‏T Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ŮŽâ€ŤŮ’Âˆ ا‏ ‍ا‏0 CŮŽ Ů°: "Ů’ T ŮŽ ,Ů’ ŮŽ 1ŮŽ ( 1ŮŽ ‍ Ů’" ٰا‏T Ů? Ů’ ‍ Ů? Ů‘ ŮŽŮˆâ€ŹxŮ? ‍ ŮŽ ْا‏ Ů? 5I‍ا‏ 130. “Ey cinler ve insanlar topluluÄ&#x;u! Size ayetlerimi okuyup anlatan ve bĂśyle dehĹ&#x;et verici bir gĂźnle karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;acaÄ&#x;ÄąnÄązÄą haber vererek sizi uyaran kendi içinizden elçiler gelmedi mi?â€? G AŮ° ‍@ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹqŮŽ ‍! Ůˆâ€Ź5Ů’ ) ‍ا‏ G AŮ° 5ŮŽ )Ů’ @qŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů’ ŮŽ 1 ( RŮ? ^ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů?@ Ů’" ا‏% Ů’ 5 ‍ا‏ ] ‍؊‏ ! ‍ا‏ " @ F â€ŤŮˆâ€Ź
U % Ů’ 5 ‍ا‏ ] Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů° ŮŽ Ů? Ů? Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ﴞ٥٣٠﴿
Onlar da “Evet, geldiler ya Rab! Fakat biz onlarÄą dinlemedik. HaksÄąz olduÄ&#x;umuza bizzat kendimiz Ĺ&#x;ahidiz!â€? diyecekler. Onlar zaten dĂźnyada iken de kâfir olduklarÄąnÄą vicdanlarÄąnda hissediyor, fakat bilerek inkârÄą tercih ediyorlardÄą. ÇßnkĂź bu dĂźnya hayatÄąnÄąn geçici zevk ve nimetleri gĂśzlerini kĂśr ederek onlarÄą aldatmÄąĹ&#x;tÄą. Fakat sonunda, Allah’Ĺn nimetlerine karĹ&#x;Äą nankĂśrce davranarak kâfir olduklarÄąnÄą kendi aÄ&#x;ÄązlarÄąyla itiraf ettiler. Demek ki, Allah insanlara elçiler aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla hakikati bildirmedikçe, onlarÄą sorumlu tutmayacaktÄąr. Ů? Ů? ‍ ْا Ů?; Ů° ى‏/ŮŽ AŮ? @Ů’ Ů? /ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ Ů’ َع‏T Ů? 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ اَ ْن‏/ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ﴞ٥٣٥﴿ ‍ َن‏AŮ? RŮ? FŮŽ @ŮŽ AŮ? Ů’:َ‍ Ů?" ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮ’ d 131. ÇßnkĂź Rabb’in, halkÄą ilâhĂŽ uyarÄąlardan habersiz hiçbir Ăźlkeyi, onlara doÄ&#x;ru yolu gĂśsteren uyarÄącÄąlar gĂśndermeden, Ăśyle haksÄąz yere helâk edecek deÄ&#x;ildir. Ceza veya mĂźkâfat, ancak adil bir imtihandan sonra verilir. Bunun neticesi olarak da: Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٣٢﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ oŮ? RŮ? ŮŽJ Ů? /ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ا ŮŽŮˆ ŮŽ َع‏ ŮŒ # ŮŽ ‍ ŮŽŘŻ َع‏oŮ?Ů‘ T 0 AŮ? &Ů? ŮŽ &ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ت‏ 132. Her insanÄąn, bilinçli olarak yaptÄąÄ&#x;Äą iĹ&#x;lere gĂśre kulluk mertebeleri içinde farklÄą bir derecesi vardÄąr. Unutma ki, Rabb’in onlarÄąn yaptÄąÄ&#x;Äą hiçbir Ĺ&#x;eyden habersiz deÄ&#x;ildir. G ŮŽ 1ŮŽ ŮŽ "Ů’ ^Ů? )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů?  ْ AŮ? Ů’i8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? 7Ů’ :Ů? CŮ’ 1Ů? Ů’ Ů? 1ŮŽ Ů‘ ‍ْ ŮŽ Ů?^ Ů’" Ů? Ů’ Ů?Ř° Ů?ّع‏ ŮŽ 5َ‍ ا‏G&ŮŽ ^ŮŽ ‍ Ů?إ‏ ŮŽ 1ŮŽ ‍Ů? اŮ? ْن‏0 &ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Ř°Ůˆ ا‏kŮ?Ů‘ UŮ? ŮŽJ ‍ ْا‏/ŮŽ Ů?Ů‘ â€ŤŮŽŮˆ َع‏ ﴞ٥٣٣﴿ ŮŽ0 1 ( a ŮŽ ‍ Ů’ Ů?Ů… ٰا‏VŮŽ
133. Rabb’in sÄąnÄąrsÄąz zenginlik sahibi ve çok merhametlidir. Yoksa, dilerse sizi yok eder ve sizi nasÄąl baĹ&#x;kalarÄąnÄąn soyundan meydana getirdiyse, yerinize dilediÄ&#x;i bir baĹ&#x;ka toplumu getirir. Ů° ŮŽ ‍اŮ? Ů‘ َن ŮŽ Ů? ŮŽ Ů?)Ůˆ َن‏ ﴞ٥٣٤﴿ ŮŽ 1Z( xŮ? ,Ů’ &Ů? Ů? "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ ‍ت ŮŽŮˆâ€Ź *Ů?I
134. Hiç Ĺ&#x;Ăźpheniz olmasÄąn ki, size vadedilen o KÄąyamet GĂźnĂź kesinlikle gelecektir ve siz buna asla engel de olamayacaksÄąnÄąz. ŮŽ Ů‘ Ů? 7ŮŽ VŮ? ŮŽ QŮ? ŮŽ ‍ Ů?ن‏T ŮŽ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ ا‏AŮ? &ŮŽ ‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍*ن‏ Ů? 8Ů? 5ŮŽ T ŮŽ &Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ †Ů? AŮ? Ů’ 1Ů? IŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍اع ا‏ Ů’ ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ 1ŮŽ oŮ’ VŮ? ŮŽ R oMŮŒ Ů? ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ Ů’" ا‏T Ů?0 ) ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ﴞ٥٣ټ﴿ ‍ Ů? Ů?& َن‏d 135. O hâlde, ey Ä°slâm davetçisi! Allah’a baĹ&#x;kaldÄąrma cĂźretini gĂśsteren bu inkârcÄąlara meydan okuyarak de ki: “Ey halkÄąm, haydi Allah’Ĺn nurunu sĂśndĂźrmek için elinizden geleni yapÄąn, ama Ĺ&#x;unu iyi bilin ki, ben de sizin zulmĂźnĂźze son vermek için elimden geleni yapacaÄ&#x;Äąm! Bekleyin, kimlerin mutlu sona ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;ÄąnÄą yakÄąnda gĂśreceksiniz. Gerçek Ĺ&#x;u ki, zalimler asla kurtuluĹ&#x;a eremezler. ŮŽ Ů’ ‍ Ů? Ů‘ ŮŽ& ŮŽŘ° َعاَ Ů? ŮŽ ْا ŮŽ Ů’ Ů?ŘŤ ŮŽŮˆâ€Ź Ů° Ů? ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽ #
M UŮŽ ‡Ů? G^ŮŽ ŮŽ ,Ů’ 5 I‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°: ‍ ŮŽŮŽ; Ů? ا‏R 7Ů‹ !=( 5ŮŽ ‍ م‏ Ů? Ů‘ Ů? Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°:‍ Ů’ Ů?& Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹZŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?
136. MĂźĹ&#x;rikler, Allah’Ĺn yarattÄąÄ&#x;Äą tarÄąm ĂźrĂźnlerinden ve evcil hayvanlardan bir kÄąsmÄąnÄą putlarÄąnÄąn, bir kÄąsmÄąnÄą da Allah’Ĺn payÄą olarak ayÄąrÄąrlar ve kendi batÄąl iddialarÄąna dayanarak, “Bunlar Allah’Ĺn, bunlar da O’nun yetki ve tasarrufuna ortak olan diÄ&#x;er ilâhlarÄąmÄązÄąn payÄądÄąr!â€? derler. Ů? Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ َإ‏ G ŮŽ "0 Ů’ @Ů? ‡Ů? G^ŮŽ ŮŽ qŮ? ] Ů° Ů?‍ ا‏oŮ? =Ů? 1ŮŽ ŮŽ @Ů? RŮŽ ﴞ٥٣ٌ﴿ ‍ Ů?& َن‏T Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏M ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ] ŮŽ Ů?‍ ا‏oŮ? =Ů? 1ŮŽ vŮŽŮŽ R "Ů’ @Ů? ‡Ů? G^ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍ ŮŽŮŽ& ŮŽ^ َن‏R Ăœstelik ilâhlarÄą için ayÄąrdÄąklarÄą, Allah’Ĺn payÄąna —ki fakir fukaraya harcanmak Ăźzere ayrÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr— asla karÄąĹ&#x;maz. Kazara karÄąĹ&#x;sa da, “Allah’Ĺn buna ihtiyacÄą yoktur.â€? diyerek hemen alÄąp yerine koyarlar. Fakat Allah için ayÄąrdÄąklarÄą, ilâhlarÄąnÄąn payÄąna kolayca karÄąĹ&#x;Äąr. Bunu da ilâhlarÄąnÄąn nasibi sayÄąp putlarÄąn bakÄąmÄąnda harcanmak Ăźzere onlarÄąn payÄąna katarlar. BakÄąn, ne kĂśtĂź hĂźkĂźm veriyorlar! ŮŽ Ů? ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ ‍ َز‏/ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا‏E "0 Ů’ @Ů? UŮŽ 1‍ Ů’! Ů?@ Ů’" (د‏AŮŽ ŮŽ ‍ ا‏% Ů? 7Ů? AŮ’ !ŮŽ Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ْ Ů?ŘŻŮˆâ€ŹEŮ? Ů? "Ů’ :Ů? \sŮ? G^ŮŽ ŮŽ qŮ? "Ů’ :Ů? ‍ Ů?د‏IŮŽ ‍ اَ Ů’Ůˆâ€ŹoŮŽ Ů’8VŮŽ + Ů? y( T
137. Yine bunun gibi, akÄąllarÄąnÄą kullanmayan bu mĂźĹ&#x;riklerin Allah’a ortak koĹ&#x;tuklarÄą varlÄąklar hakkÄąndaki batÄąl inançlarÄą, onlarÄąn çoÄ&#x;una fakirlik korkusu, nĂźfus plânlamasÄą, namus temizleme gibi ahmakça bahanelerle kendi çocuklarÄąnÄą ĂśldĂźrmeyi gĂźzel bir davranÄąĹ&#x; olarak gĂśsterir. Ki bĂśylece, hem onlarÄą toplumsal belâlara uÄ&#x;ratarak mahvetsinler, hem de Hz. Ä°brahim’den miras aldÄąklarÄą inançlarÄąnÄą karÄąĹ&#x;tÄąrÄąp iyice bozsunlar. G ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٣٧﴿ ‍Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ ْع‏CŮŽ RŮŽ ‍ Ů?ه‏AŮ? ,ŮŽŮŽ R ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َإ‏q Gerçi Allah dileseydi, onlarÄąn iradelerini ellerinden alÄąrdÄą da, bunlarÄąn hiçbirini yapamazlardÄą. Fakat Allah, onlarÄą zorla doÄ&#x;ru yola
iletmeyi dilememiĹ&#x;tir. DolayÄąsÄąyla, kendi ĂśzgĂźr iradeleriyle hakikati benimsemedikleri sĂźrece, onlara imanÄą lâyÄąk gĂśrmemiĹ&#x;tir. O hâlde, iman etmiyorlar diye ĂźzĂźlme. TebliÄ&#x; ve davetine devam etmekle birlikte, onlarÄą Ĺ&#x;imdilik uydurduklarÄą saçma gelenekler, batÄąl inançlar, bidat ve hurafeler ile baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrak! G ŮŽ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G@ŮŽ &Ů? ,ŮŽ Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ŮŒb xŮ’ ' "Ů’ @Ů? &Ů? Ů’ ZŮŽ Ů? ‍ Ů?إ‏ ŮŒ Ů’ ' ŮŽ ‍ ŮŒŮ… ŮŽŮˆâ€Ź,Ů’ŮŽ 5َ‍ ا‏G ‍ (ه‏CŮ? Ů°: ‍ Ů? ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍؍‏ 138. Bir de o mĂźĹ&#x;rikler, kendi batÄąl iddialarÄąna dayanarak, â€œĹžu hayvanlar ve tarÄąm ĂźrĂźnleri kutsaldÄąr. Bizim izin verdiklerimizden baĹ&#x;ka hiç kimse onlardan yiyemez!â€? diyorlar. Ů? BŮ’ ŮŽ Ů?Ů‘ ' Ů’ @ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ‍ Ů?Ůˆ َن‏wŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů’ @1 Ů? Ů‘Ů° "ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ Ů?^ Ů? Ůˆ َن‏CŮ’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŒŮ…â€Ź,Ů’ŮŽ 5َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź:ŮŽ ‍} Ů?@ Ů?ع‏ Ů? ‍ ŮŒŮ…â€Ź,Ů’ŮŽ 5ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? Z( xŮ’ !ŮŽ ŮŽ Q0Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا ًإ‏GŮŽwŮ? R‍ا‏ ﴞ٥٣٨﴿
“AyrÄąca, putlara adanan Ĺ&#x;u hayvanlarÄąn sÄąrtÄąna binilmesi ve yĂźk vurulmasÄą da yasaklanmÄąĹ&#x;tÄąr!â€? diyorlar. Bir kÄąsÄąm hayvanlar da var ki, onlarÄą kurban ederken Ăźzerinde Allah’Ĺn adÄąnÄą anmazlar. Hem de bĂźtĂźn bunlarÄą, Allah bĂśyle emretmiĹ&#x;tir diye O’nun adÄąna yalanlar uydurarak yapÄąyorlar. Ama Allah, uydurduklarÄą bu yalanlarÄąn cezasÄąnÄą elbette verecektir! G AŮ° ‍ Ůˆ ŮŽ م‏5ŮŽ ‍ Ů?^ ع‏CŮ? ŮŒ = a ŮŽ ŮŽI‍ Ů?ه ْا‏CŮ? Ů°: ‍ ن‏ Ů? 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏M UŮŽ #‍ا‏ ْ‍ز‏ QŮ? !R( "Ů’ @Ů? RŮŽ Ů‹ 8ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů’ T â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ ] ,Ů’ 5 ŮŽ ŮŽ ŮŒŮ‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ‍ م‏ Ů? Ů? Ů? kR( ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? G ^ŮŽ ŮŽ qŮ? ﴞ٥٣ي﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ "ŮŒ !T( ' Z x ! ‍إ‏
Ů’ ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍" ا‏0 Ů’ @Ů? ŮŽ ?Ů’ ‍@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź1 ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ( 0 139. Yine onlar, â€œĹžu hayvanlarÄąn karnÄąndaki yavrularÄą, Ĺ&#x;ayet canlÄą doÄ&#x;arlarsa yalnÄązca erkeklerimiz için helâldir, kadÄąnlarÄąmÄąza ise yasaktÄąr. Fakat ĂślĂź doÄ&#x;acak olursa, o zaman erkek-kadÄąn herkes onda eĹ&#x;ittir, o hayvanÄąn etinden yiyebilir.â€? diyorlar. Allah, uydurduklarÄą bu yakÄąĹ&#x;tÄąrmalarÄąn cezasÄąnÄą elbette verecektir! KuĹ&#x;kusuz Allah, sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. G Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ ‍ا‏ Ů’ ŮŽJ ŮŽ
ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹAŮ?Ů‘ l â€ŤŮˆâ€Ź " A E
@ " : ‍د‏ I â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ ‍ ا‏ AŮ? 8ŮŽ VŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏% Ů?0 Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ا ًإ‏GŮŽwŮ? R‍ا‏ Ů‘Ů? Ů° "Ů? @Ů? VŮŽ ‍' Ů‘ ŮŽ Ů? ا ŮŽ ŮŽŘą َز‏ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ا‏ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů‹ ŮŽ Ů? Ů? a ﴞ٥٤٠﴿ cŮŽ 1)( 8ŮŽ @Ů’ Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ
140. Bilgisizlik ve ahmaklÄąklarÄą yĂźzĂźnden kendi çocuklarÄąnÄą ĂśldĂźren ve “Rabb’imiz bize bĂśyle emretti!â€? diyerek Allah adÄąna yalanlar uydurup O’nun baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą nimetlerden insanlÄąÄ&#x;Äą mahrum bÄąrakanlar, kelimenin tam anlamÄąyla ziyana uÄ&#x;ramÄąĹ&#x;lardÄąr! Onlar Ăśyle bir sapÄąklÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;tĂźler ki, bir daha doÄ&#x;ru yolu bulamadÄąlar!
Hâlbuki insanÄąn çevresinde kendisini doÄ&#x;ru yola çaÄ&#x;Äąran o kadar mucizeler, ibret verici gĂźzellikler var ki: ŮŽ Ů‘ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ‍ َن ŮŽŮˆŘ§ Ů‘Ů? Ů‘ ŮŽ َن‏8Ů? 1Ů’ ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQŮ? AŮ? ^Ů? Ů?‍ Ů‹ ا‏AŮ? 8ŮŽ Ů’i Ů? ‍ Ů’Řą َؚ‏ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹoŮŽ Ů’iU ‍ا‏ Ů? qâ€ŤŮˆâ€Ź Ů? qâ€ŤŮˆâ€Ź Ů? UŮŽ Ů‘ # ŮŽ Ů? ,Ů’ ŮŽ ŮŽ EŮ’ FŮŽ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ ت‏ ŮŽ 5َ‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ Ů’
Q0Ů? Ů? ŮŽ 8ŮŽ Ů? ŮŽ EŮ’ FŮŽ ‍ Ů? Ů‹@ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 8ŮŽ Ů? 141. AsmalÄą ve asmasÄąz ĂźzĂźm baÄ&#x;larÄąnÄą, tatlarÄą ve meyveleri birbirinden farklÄą hurmalarÄą, ekinleri, zeytinleri ve narlarÄą –hem birbirine benzer, hem de bambaĹ&#x;ka renk, koku ve lezzette— yaratan O’dur. G ‍ اŮ? َذ‏G ‍ ا Ů? Ů’ „ ŮŽŮŽ& (ه‏AŮ? ^Ů? ŮŽ Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽ R( Ů? %Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S Ů‘ Ů’ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏ ﴞ٥٤٥﴿ + R % I â€ŤŮˆâ€Ź ‍ه‏ ‍د‏
= ' ‍م‏ 1 Q ; ' ‍ ا‏ ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź & „ ‍ا‏ ‍ا‏ Ů? Ů’ Ů’ ( Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? * b Ů? 0 Ů? Meyve verdikleri zaman meyvelerinden yiyin, ĂźrĂźnlerinin toplanacaÄ&#x;Äą hasat gĂźnĂź fakirlerin hakkÄąnÄą da verin. SakÄąn meĹ&#x;ru olmayan yerlere harcama yaparak veya yoksulun hakkÄąnÄą çiÄ&#x;neyerek yahut ihtiyaçtan fazlasÄąnÄą harcayÄąp aĹ&#x;ÄąrÄą lĂźkse kaçarak bu nimetleri israf etmeyin. ÇßnkĂź Allah, israf edenleri sevmez. ŮŽŮ’ Ů? ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ن ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ات‏ Ů? VŮŽ ‍ ا Ů? Ů‘ ŮŽ& ŮŽŘą َز‏AŮ? ^Ů? 0 qŮ‹ ŮŽŮ’ R‍' Ů?& ŮŽ Ů‹ ŮŽŮˆâ€Ź * ŮŒ 7( Ů? ‍ Ů’" ŮŽ Ů?) Ů‘ŮŒŮˆâ€ŹT + Ů? ŮŽ Ů? a Ů? ‍ ا‏,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° "Ů? T ŮŽ ‍ م‏ 0 Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ Ů? ,Ů’ŮŽ 5Iâ€ŤŮŽŮˆ Ů? ŮŽ ا‏ ﴞ٥٤٢﴿
142. Gerek yĂźk taĹ&#x;ÄąyÄącÄą olarak, gerek derisinden, yĂźnĂźnden ve tĂźyĂźnden sergi, dĂśĹ&#x;ek, minder gibi ev eĹ&#x;yalarÄą yapÄąp yaygÄą olarak kullandÄąÄ&#x;ÄąnÄąz ve etinden, sĂźtĂźnden faydalandÄąÄ&#x;ÄąnÄąz evcil hayvanlarÄą yaratÄąp emrinize amade kÄąlan da O’dur. O hâlde, Allah’Ĺn size bahĹ&#x;ettiÄ&#x;i nimetlerden yiyin için, fakat sakÄąn harama yĂśnelerek yahut Allah’Ĺn helâl kÄąldÄąÄ&#x;Äą bu tertemiz nimetleri yasaklayarak (7. A’râf: 31) Ĺ&#x;eytanÄąn izinden gitmeyin. ÇßnkĂź o, sizin apaçĹk dĂźĹ&#x;manÄąnÄązdÄąr. ĹžeytanÄąn izinden gidenler, bakÄąn ne kĂśtĂź hâllere dĂźĹ&#x;Ăźyorlar: ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ا؏‏ Ů’ ZŮ? ,Ů’ &ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ ْا‏+ + Ů? Ů’ UŮŽ „ْ ‍ Ů’ Ů?ن ا‏H ‍ا‏ 0Ů? Ů’ UŮŽ „‍ا‏ Ů? M ‍ ŮŽ! ŮŽ ازْ ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? &ŮŽŮŽ „ 143. MĂźĹ&#x;rik Araplar, bazÄą hayvanlarÄą putlarÄąna adayÄąp kutsal ilan ediyorlar. Bunlar da dĂśrt cins olup, diĹ&#x;ileriyle birlikte toplam sekiz çift hayvandan ibarettir: Koyun cinsinden bir çift, keçi cinsinden bir çift... Geri kalan iki çift, bir sonraki ayette belirtilecektir. MĂźĹ&#x;rikler, Allah tarafÄąndan helâl kÄąlÄąnan bu hayvanlarÄąn bazen erkeÄ&#x;ini, bazen diĹ&#x;isini, bazen de yavrularÄąnÄą —hiçbir makul gerekçeye dayanmadan— haram sayÄąyorlar. Ăœstelik bunun Allah’Ĺn emri olduÄ&#x;unu iddia ediyorlar (5. Mâide: 103).
َ ّ G ٰاoْ Vُ ْ0ِ !َ yَ 5ْ Iا ِْ !َ yَ 5ْ Iا ُ ْ ' ُم ُ ْ ' ّ َ َم اَ ِم َ V( ْ" َ? ِد8ُ ْU^ُ ٍ" اِ ْنAْ ,ِ ِ k5( Xrُ 7ِّ 5َ + ْ َ ّ َ ا+ + َ اَ ْرQِ !ْ Aَ َ Bْ Aَ &َ 8َ qا َ ِ 1ْ َ ^َ C * ﴾١٤٣﴿
Ey Peygamber! Allah’ın nimetlerini bilgisizce haram kılan bu insanlara de ki: “Söyleyin ey müşrikler, Allah bu hayvanların erkeklerini mi haram kıldı, dişilerini mi? Yoksa dişilerin rahimlerinde olan yavruları mı? Sizce bunların haram kılınma sebebi nedir? Erkek olmaları mı, dişi olmaları mı, yoksa yavru olmaları mı? Eğer öyle olsaydı, bütün erkek, dişi ve yavru hayvanların haram olması gerekmez miydi? Fakat siz, bazen bunların erkeğini, bazen dişisini, bazen de yavrusunu haram kılarak çelişkiye düşüyorsunuz. Eğer iddianızda samimî iseniz, bunların haram veya zararlı olduğunu ispatlayacak ilâhî kaynaklı bir bilgiye dayanarak bana cevap verin. ْ ِ ;َ 7َ َو ِ َ ْا+ + ِ ْ َ ِ َو ِ ْ Uَ ْ اoِ ِ Iا 0ِ ْ Uَ ا 144. Yine erkeği ve dişisiyle deve cinsinden bir çift, sığır cinsinden bir çift hayvanı bazen helâl, bazen haram sayıyorlar. G ٰاoْ Vُ َ ْ ّ َ َ َ َ َ َ ْ0ِ !َ yَ 5ْ Iا ْ ُ !?ّٰ ا َء اِ ْذ َوG)َ @َ qُ "ْ 8ُ ْU^ُ اَ ْم+ ُ ْ ' ُم ُ َ َ َ ْ ْ ْ ا ر ا Q ! A B A & 8 qا
ا + ! y 5 Iا م ا م ' 1 ^ C ُّ ٰ "ُ T ْ ْ َ ْ ّ ِ َ َ ِ َ َ ِ َّ َ ِ َ
اM Cَ @ٰ ِ Yukarıdaki soruyu aynen tekrarlayarak de ki: “Allah bu hayvanların erkeklerini mi haram kıldı, dişilerini mi? Yoksa dişilerin rahimlerinde olan yavruları mı? Allah’ın size bunu emrettiğine bizzat şahit mi oldunuz ki, böyle cüretkâr iddialarda bulunabiliyorsunuz? َ ّ ْ@ ِ)ي ْا َ; ْ َم ا1َ Iَ ا َ ّ oَ ّ Hِ !ُ ِ ً Cِ ^َ ا ٰ َ Rا ْ ِ &َ ّ ِ "ُ Aَ }ْ َ ََ& ْ اR ِْ َJ ِ س ﴾١٤٤﴿ + ِ ّٰ ]Aَ َ ىw َ ّٰ ٍ" اِ ّ َن0 Aْ ِ E َ U ا cَ &( ِ d
Hiçbir doğru bilgiye dayanmaksızın, sırf insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? İyi bilin ki, Allah zalim bir toplumu asla doğru yola iletmez! Peki, gerçekten hangi tür yiyecekler haramdır? G َّ G َ َ َ ]Aٰ َ ً َ ّ َ ُ kَ ّ َ ِ اk' َ اIG َ oْ Vُ ُ ُ ْ G َ ً "َ ْ َ ' اَ ْو %
د و ا 8 ! ن T 1 ن ا I و ا
k R ) # ُ ُ ْ َ ْ َ ْ ِ اQُ &ُ ,َ ْ 1َ "ٍ ِ p ( َ ً َ َ َ ِ ً r ِ َ
QM ( ِ ا ِ ّٰ ِEْ َJ ِ oَ ّ :ِ ُ ً; ا%ْ Rِ اَ ْو ِ ٌ #ْ ِرQُ 5َ ّ ِ Rَ 1 ٍ ( ْ a 145. Ey Peygamber! Yiyeceklerdeki helâl haram sınırını belirlemek üzere de ki: “Bana gönderilen Kur'an ayetleri ve diğer ilâhî direktifler arasında, leş, akıtılmış kan, domuz eti —ki o gerçekten
pistir— ve Allah’tan başkası adına kesilmiş olan hayvanlar dışında, haram dediklerinizden yemek isteyen bir kimseye haram kılınmış bir şey göremiyorum. Leş: İslâmî usullere göre boğazlanmadan ölmüş olan hayvandır. Ancak çekirge gibi böcek cinsinden küçük canlılar ve devamlı suda yaşayan hayvanlar boğazlanmadan ölmüş olsalar bile leş kapsamına girmezler. Kan: Haram olan, akıcı kandır. Ete, dalağa, ciğere sinmiş olan kan ise helâldir. Domuz eti: Domuzun sadece eti değil, yağı, kemiği, iliği vb. diğer bütün uzuvları da haramdır. Allah’tan başkası adına kesilenler: Allah’tan başka bir varlık adına kurban edilen hayvanın eti yenmez. Aynı şekilde, Allah’ın adı kasten terk edilerek yahut O’nun adıyla olsa bile putların ve kendisine tapınılan diğer varlıkların önünde kesilenleri yemek de haramdır. ﴾١٤٥﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ /َ َ ّ ِ ّ َن َرRَ َ ٍدIَ غ َو ٍ َ َ Eْ Fَ َ ّ ُ ْl ََ& ِ اR
Fakat her kim yiyecek başka bir şey bulamama veya başkasının zorlaması gibi sebeplerle bunlardan yemeye mecbur kalırsa, insan hayatını tehlikeye düşürecek biçimde başkalarının hakkına saldırmamak ve yemek zorunda kaldığı ölçüyü aşmamak şartıyla, ona da günah yoktur. Çünkü Rabb’in çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Bunların dışında haram kılınmış yiyecekler olduğunu öne sürenlere inanmayın. ُ (ذيoَ ّ ^ُ Uَ ْ َ ّ ' ْ Aَ &َ ' B َ َ Iَ ّ ِ اG&َ @ُ َ ُ qُ "ْ @ِ !ْ Aَ َ Uَ ْ َ ّ ' َ "ِ Uَ َJ َ; ِ َو ْا7َ ٍ َو ِ َ ْاM ُ } َ ُدوا:َ َ 1C( َ ّ ] اAَ َ َو
َ Aَ 8َ ْa اَ ْو َ اG1َ اَ ِو ْا َ َ اG&َ :ُ } ُ@ ُر ُ "ٍ 0 dْ ,َ ِ 146. Gerçi Yahudilere bütün pençeli, keskin tırnaklı ve keskin gagalı hayvanları haram kılmıştık. Daha önceki ümmetlere helal olan aslan, kaplan, kedi, köpek gibi kesici tırnağı olan; kartal, akbaba, baykuş, çaylak gibi kesici gagası olan bütün yırtıcı hayvanları Yahudilere yasaklamıştık. Bir de, inek ve koyunların içyağlarını — sırt ve bağırsaklarına yapışmış yahut kemiğe karışmış yağlar hariç— onlara haram kılmıştık. ﴾١٤٦﴿ َنVُ َ َ= ِد5َ ّ ِ" َواb ْ @ِ !ِ Jْ 7َ ِ "ْ :ُ Uَ 1ْ Zَ # َ /َ ِ ٰذ
Fakat bu haramlar, bütün zamanları ve mekânları kapsayan evrensel haramlar değildi. Bilakis bu, azgınlıkları yüzünden onlara verdiğimiz bir cezadan ibaretti. Elbette biz doğruyu söylüyoruz! َ ْ ّ ^َ ِ ْنRَ َ ُ َ ( ِ xْ &ُ َ ِ ْا َ; ْ ِم ْاQُ ُ ْ َ َ ُّد1ُ Iَ ٍ َوM ,َ ا ُ ُ ُ ﴾١٤٧﴿ + و & ' ر و ذ " T ر o ;َ R ك C ْ ْ ٍ ّ َ َ َ َ ُ ِ 147. Eğer “Öyle şey mi olur? O merhametli Allah, hiç insanları böyle cezalandırır mı?” diyerek senin yalan söylediğini iddia edecek olurlarsa, onlara de ki: “Evet; Rabb’inizin merhameti sonsuzdur, fakat suç işleyenlere vadettiği cezanın kaldırılması da söz konusu değildir! O hâlde, Allah’ın merhametine güvenip de zulüm ve haksızlık yapmaya kalkmayın!” Bunun ezelden belirlenmiş ilâhî bir yazgı olduğunu öne sürerek sorumluluktan kurtulmaya çalışanlara gelince: G َ ْ َ َ ُ^ اqْ َ َ ا1C( َ ّ ل ا ُ ;ُ !َ َ ء0ٍ kْ qَ ْ ِ Uَ ْ َ ّ ' ُ ّٰ َءq َ Iَ َو5َ \sُ G َ ٰاIG َ َوUَ ^ْ َ qْ َ اG َ ا
148. Allah’a inanmakla birlikte, birtakım varlıkları, kişi ve kurumları yüceltip ilâhlaştırarak veya arzu ve heveslerini hayatın yegâne değer ölçüsü hâline getirerek Allah’a ortak koşanlar, günahlarını mazur göstermek için diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi irademizi elimizden alırdı da, ne biz O’na ortak koşabilirdik, ne de atalarımız. Ve herhangi bir şeyi haram da kılamazdık. Mademki bunları yapıyoruz, öyleyse Allah buna izin vermiştir.” Buraya kadar söyledikleri doğru. Fakat buradan yola çıkarak vardıkları sonuç yanlış: “O hâlde, yaptıklarımız doğrudur ve O’nun rızasına uygundur. Öyle ya, Allah bizzat kendisinin izin verdiği şeyi niçin yasaklasın?”
0 Uَ َ ْ َ اVُ ] َذا8ّٰ ' َ "ْ @ِ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َ ّ َب اCَ ّ ^َ /َ ِ Cٰ ^َ Onlardan öncekiler de böyle saçma gerekçelerle hakikati yalanlamaya kalkmış, fakat sonunda azabımızı tatmışlardı! َ ّ اIَ ّ ِ َن ا,ُ 7ِ 8َ ّ َ اِ ْنUَ َ ُه# ﴾١٤٨﴿ ْ ُ ُ? َنi َ Iَ ّ ِ ْ" ا8ُ 5ْ َ ّ َ َواِ ْن اd ُ ِ ْi8ُ Rَ "ٍ Aْ ِ ْ ِ "ْ ^ُ )َ ْU ِ oْ :َ oْ Vُ 0 Ey Müslüman! Onlara de ki: “Elinizde, bu yaptıklarınızı Allah’ın emrettiğine dair önümüze koyabileceğiniz herhangi bir delil, bir bilgi var mı? Hayır! Siz ne bu Kur’an’ın, ne de aklın ve bilimin yolundan değil, ancak keyif ve zanlarınızın peşinden gidiyor ve sadece yalan söylüyorsunuz! Evet, gerçekten de Allah imtihan hikmeti uyarınca size akıl ve irade vermiş ve yaptığınız kötülüklere derhâl müdahale etmeyerek bunları yapmanıza izin vermiştir. Fakat
Allah’Ĺn bir Ĺ&#x;eye izin vermesi, ondan razÄą olduÄ&#x;u anlamÄąna gelmez. O’nun razÄą olduÄ&#x;u Ĺ&#x;eyleri ĂśÄ&#x;renmek için “nelere izin verdiÄ&#x;ineâ€? deÄ&#x;il, “neleri emredip neleri yasakladÄąÄ&#x;Äąnaâ€? bakmanÄąz gerekir.â€? G ŮŽ Ů’ AŮŽ RŮŽ MŮ? ŮŽJ Ů? 7ŮŽ ‍ Ů? ْا‏xŮŽ Ů‘ Ů? ‍ ْا‏QŮ? AŮ‘Ů° AŮ? RŮŽ oŮ’ VŮ? Ů? 1)Ů° @ŮŽ ŮŽ ‍ َإ‏q ŮŽ ,( &ŮŽ #Ů’ َ‍ Ů’" ا‏T ﴞ٥٤ي﴿ + 149. SĂśzlerine devamla de ki: “En ĂźstĂźn ve en mĂźkemmel delil, Allah’Ĺn katÄąndan gelen bu Kur’an’dÄąr. Ve Kur’an diyor ki: Allah dileseydi, elbette iradenizi elinizden alÄąr ve hepinizi doÄ&#x;ru yola iletirdi. Fakat O, ĂśzgĂźr iradenizle doÄ&#x;ruyu seçip iman etmenizi dilemiĹ&#x;tir. Aksi hâlde, insanÄą insan yapan ve meleklerden ĂźstĂźn kÄąlan en bĂźyĂźk meziyeti ortadan kalkar, onun ahlâk ve erdemliliÄ&#x;inin hiçbir anlam ve deÄ&#x;eri olmazdÄą. ‍ا‏M CŮŽ Ů°: ‍' Ů‘ ŮŽ َم‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů’ ŮŽ@ Ů?)Ůˆ َن اَ Ů‘ َن‏1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŘĄ Ů?^ Ů?" ا‏G)ŮŽ @ŮŽ qŮ? "ŮŽ Ů‘ AŮ? :ŮŽ oŮ’ VŮ? ŮŽ ‍ا‏
150. Ey MĂźslĂźman! O tertemiz nimetleri kendilerine haram kÄąlan kâfirlere de ki: “Allah’Ĺn bunlarÄą haram kÄąldÄąÄ&#x;Äąna tanÄąklÄąk edecek Ĺ&#x;ahitlerinizi getirin.â€? Ů° Ů’ Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŘĄ ا‏G ŮŽ Ů’:َ‍ Ů’Â… ا‏7Ů? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @Ů? ,ŮŽ ŮŽ )Ů’ @ŮŽ Ů’ ŮŽ vŮŽŮŽ R ‍ Ů?@ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹqŮŽ ‍ Ů? ْن‏RŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€Źa Ů? I ﴞ٥ټ٠﴿ ‍ن‏cŮŽ Ů? )Ů? ,Ů’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ŮŽ Ů?
EÄ&#x;er yalan yere Ĺ&#x;ahitlik ederlerse, sakÄąn onlarÄąn bu sahte tanÄąklÄąÄ&#x;ÄąnÄą onaylama! Ayetlerimizi yalanlayanlarÄąn, dolayÄąsÄąyla âhiretin varlÄąÄ&#x;ÄąnÄą inkâr edenlerin ve bunun kaçĹnÄąlmaz sonucu olarak, birtakÄąm “yĂźceâ€? Ĺ&#x;ahsiyetleri veya esrarengiz gßçleri Rab’lerine denk tutanlarÄąn arzu ve heveslerine sakÄąn uyma! Tam tersine, sen onlarÄą hakikate çaÄ&#x;Äąr: Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů?Ů‘ ‍' Ů‘ ŮŽ ŮŽŮ… َع‏ Ů? َ‍ ŮŽ Ů’ ا ا‏,ŮŽ ŮŽ oŮ’ VŮ?
M 5Ů‹ % ŮŽ 'Ů’ Ů?‍ Ů? ا‏1ŮŽŮ’ ) Ů? ‍ ŮŽŮˆ Ů? Ů’ ŮŽ ا‏0 ÂŽŮ‹ !Ů’ qŮŽ Q( Ů? ‍ Ů? Ů’ Ů? Ů?^ ا‏IŮŽ Ů‘ َ‍ Ů’" ا‏T ŮŽ ŮŽ oŮ’ 151. Onlara de ki: “Gelin, Rabb’inizin asÄąl neleri haram kÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄą size Kur’an’dan okuyayÄąm:â€? Hiç kimseyi ve hiçbir Ĺ&#x;eyi ilâhlÄąk makamÄąna yĂźceltip de Allah’a ortak koĹ&#x;mayÄąn! Ana babaya iyilik yapÄąn ve onlara karĹ&#x;Äą son derece saygÄąlÄą, edepli ve Ĺ&#x;efkatli davranÄąn! Ů? VŮ? ‍ Ů’ Ů?ز‏5ŮŽ Ů? Ů’ 5ŮŽ ‍ق‏0 Ů? vŮŽ Ů’ Ů?‍ ŮŽŘŻ Ů?^ Ů’" Ů? Ů’ ا‏IŮŽ ‍ ا اَ Ů’Ůˆâ€ŹGAŮ? 8Ů? ;Ů’ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź "M Ů’ :Ů? 1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT Fakirlikten dolayÄą çocuklarÄąnÄązÄą —onlara bakamayÄąz endiĹ&#x;esiyle— ĂśldĂźrmeyin! UnutmayÄąn ki, sizi de onlarÄą da besleyen biziz. O hâlde, ne Arap mĂźĹ&#x;riklerinin yaptÄąÄ&#x;Äą gibi çocuklarÄą diri diri topraÄ&#x;a gĂśmerek,
ne de bu cinayetin çağdaş versiyonu olan kürtaj yoluyla çocuklarınıza kıymayın! َ َ ¦ Mَ َ َ َ ْ َ@ َوU ِ َ @َ } َ 'ا ِ َ َ َ ْ; َ ُ ا ْاIَ َو
İster açık ister gizli olsun, fuhşun ve ahlâksızlığın her çeşidinden uzak durun! َ ّ اAُ 8ُ ;ْ َ Iَ َو 0 ّ ِ َ ْ ِ Iَ ّ ِا ا ُ ّٰ ' ّ َ َم َ k8( َ ّ ا َ ْ U ا Haklı bir gerekçeye dayanmaksızın, Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir cana kıymayın! ُ Aَ ّ ,َ َ Q( ِ "ْ T ُ !?ّٰ ْ" َوT ُ ِ ٰذ ﴾١٥١﴿ َنAُ ;ِ ,ْ َ "ْ T
İşte Allah, aklınızı kullanasınız ve gerçek haramlardan kaçınabilesiniz diye size bunları emrediyor. ْ ل َ َ َ ْ; َ ُ اIَ َو هMُ )َ ّ qُ َ َ اAُ 7ْ 1َ ]8ّٰ ' 8 ! ا ( َ ُ % َ 'ْ َ اkَ :ِ k8( َ ّ ِ Iَ ّ ِ!" ا َ ِ
152. Ergenlik çağlarına ulaşıncaya dek, korumanız altında bulunan yetimlerin mal varlığına —onu en adilane ve en güzel biçimde değerlendirmek amacıyla olmadıkça— yaklaşmayın! Size emanet edilmiş olan bu malları, onlar ergenlik çağına ulaşıncaya dek yatırıma dönüştürerek onlar adına değerlendirebilirsiniz. Fakat gerekli yaş ve olgunluğa ulaştıklarında, mallarını onlara geri vermelisiniz. َ 5ُ Iَ َ ا ْاRُ َواَ ْو
@َ ,َ ْ ُوIَ ّ ِ ا% ُ Aِّ T ً ْ 5َ M ِ %ْ ;ِ ْ ِ َا َن£&( َو ْاoَ !ْ T
Ölçü ve tartıyı en adil biçimde yerine getirin. Hayatınızın her alanında, doğruluk ve adaleti temel ilke edinin. Öte yandan, ortam ve şartların zorlamasıyla farkında olmadan günaha gireriz endişesiyle evhamlara kapılıp ticaretten uzak da durmayın. Unutmayın ki, biz hiç kimseye taşıyamayacağı sorumluluğu yüklemeyiz. ا ِ ّٰ )ِ @ْ ,َ ِ ] َوM ٰ ْ Vُ َ ِ) ُ ا َو َ ْ َ^ َن َذا ْ R "ْ 8ُ Aْ Vُ َواِ َذا 0 Rُ ا اَ ْو Hüküm vermek, şahitlik etmek veya herhangi bir konuda görüş belirtmek üzere konuşacağınız zaman, yakınlarınızın menfaatleri aleyhine bile olsa, asla adaletten ayrılmayın. Bir de, Allah’a ve Allah’ın adıyla insanlara verdiğiniz sözü mutlaka yerine getirin. ُ Aَ ّ ,َ َ Q( ِ "ْ T ُ !?ّٰ ْ" َوT ُ ِ ٰذ َ ّ َ^ ُ وCَ َ "ْ T ﴾١٥٢﴿ *ن Bakın, düşünüp öğüt alasınız ve gereğini yerine getiresiniz diye, Allah size bunları emrediyor.
ُ !?ّٰ ْ" َوT ُ ِ ٰذQ0 ( Aِ !7( َ ْ َ "ْ T ُ ِ َ ّ َ َق8َ Rَ oَ 7ُ % ا ُّ ا,ُ 7ِ 8َ ّ َ Iَ ه َوMُ ,ُ 7ِ َ ّ َR &! Q( ِ "ْ T ( َ ? ً ;( 8َ %ْ ُ kpا ِ اCَ ٰ: َواَ ّ َن ُ Aَ ّ ,َ َ ﴾١٥٣﴿ ُ; َن8َ ّ َ "ْ T 153. İşte ey insanlar, benim sizlere emir ve tavsiye ettiğim dosdoğru yolum budur! Öyleyse bu yolu izleyin, insanlığı felâketlere sürükleyecek batıl yollara yönelmeyin. Aksi hâlde, bunlar sizi paramparça edip Allah’ın yolundan ayırırlar. Bakın, kötülüğün her çeşidinden korunabilesiniz ve gerçek mutluluğa ulaşabilesiniz diye, Allah size bunları emrediyor.” Biz bu emirleri, bir zamanlar İsrailoğulları’na da bildirmiştik. ُ ِ v! ; ِءG َ Aِ ِ "ْ @ُ Aَ ّ ,َ َ ً &َ 'ْ ً)ى َو َر:ُ ٍء َوkْ qَ oِّ T ً =( ْ َ َ َو% َ 'ْ َي اGC( َ ّ ] اAَ َ ً &َ َ ب َ 8َ T َ ُ Uَ !ْ َ ُ ّ َ" ٰا ِ ] ْا ﴾١٥٤﴿ نcَ Uُ ِ Xْ 1ُ "ْ @ِ ِّ َر
154. Sonra da, güzel davranışlar göstererek iyilik yapan kullarımıza lütuf ve nimetlerimizi tamamlamak ve hem dünyada hem âhirette kurtuluşa ulaşmak için ihtiyaç duydukları her şeyi açıklamak üzere, tam bir hidayet ve rahmet kaynağı olan ve daha sonra Tevrat adıyla anılan Kitabı Musa’ya verdik ki, böylece müminler, hesap vermek üzere Rab’lerinin huzuruna çıkacaklarına şeksiz şüphesiz inansınlar. Ve bu iman sayesinde, vahyin egemen olduğu adalet ve huzur dolu bir dünya düzeni kursunlar. İşte bunun için, kutsal kitaplar zincirinin son halkası olarak: ُ Aَ ّ ,َ َ ُه َوا ّ َ ُ; ا,ُ 7ِ َ ّ َR َر ٌك7َ ُ ُهUَ ْ Zَ 5ْ َ ب ا َ &ُ ' ﴾١٥٥﴿ *ن َ ْ ُ "ْ T ٌ 8َ ^ِ اCَ ٰ:َو
155. Ve işte bu Kur’an da, tüm insanlığa göndermiş olduğumuz feyiz ve bereket kaynağı bir kitaptır. O hâlde, onu adım adım izleyin ve emirlerine karşı gelmekten sakının ki, merhamete lâyık olabilesiniz. G ُ ;ُ َ اَ ْن G ْ ٰ َ َ ْ َ ُ ُ َ ْ G َ* A( Rِ َJ َ "ْ @ِ 8ِ ا َ َ ﴾١٥٦﴿ + ر د
U ^ ن ا و
U A 7 V + 8
p ] A ب 8 T ا ل Zْ 5 ا
& 5 ا ا ّ ّ ْ َ ْ ْ َ َ ِ ِ َ َِ َ َu ِ َ ُ ِ ِ ِ ِ ِ َ
156. Biz bu kitabı indirdik ki, Mahşer Günü hesaba çekilirken “İlâhî kitap, yalnızca bizden önceki iki toplum olan Yahudi ve Hristiyanlara gönderilmişti. Onlar da zamanla değiştirilip özünden saptırılmıştı. Dolayısıyla, biz onların öğretilerinden habersizdik. Bu yüzden doğru yolu bulmamıza imkân yoktu!” demeyesiniz. ُ َ ب "M ْ @ُ ْU ِ ْ ٰ)ى:َ اGUَ ّ T ِ ْاUَ !ْ Aَ َ َلZِْ 5ُ اG5َ ّ َاَ ْو َ ُ; ُ ا َ ْ ا ُ 8َ T
157. Yahut “Şayet bize de böyle bir kitap gönderilmiş olsaydı, onlardan daha doğru bir yolda olurduk!” demeyesiniz diye. ُ ِّ ٌ ِ ْ َرUَ !ِّ َ "ْ ^ُ َء# G َ )ْ ;ََ R Mٌ &َ 'ْ ً)ى َو َر:ُ ْ" َوT
İşte böyle bir itiraza meydan vermemek üzere, size Rabb’inizden apaçık bir delil, doğru yolu gösteren bir kılavuz ve bir rahmet kaynağı olan en son ve en mükemmel kitap, yani Kur’an gelmiştir. َ َ ْ ٰ ٰ ّ G َ ٰ َ َ ْU اب C , ا ء
U
1 ا ن R ) = 1 1 C ا ي Z x U
@ َف ) ? و ا ت 1
ب C ِ ُ ّ َ ْ ْ ْ َ ِ ( َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ُ ِ ِ ّ ^َ ْ &َ ّ ِ "ُ Aَ }ْ َ ََ& ْ اR ِ 0 ﴾١٥٧﴿ َنRُ )ِ =ْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ
Bu durumda, Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, bu davranışlarından dolayı en şiddetli azapla cezalandıracağız! G َّ َ ُ G ْ ْ ْ ْ ْ ٰ ٰ ٰ َ َ َ َ َ َ ْ ُ ُ ت ِ 1َ ا ِ 1َ ا ُ ,ْ َ k ( 1َ ْ َم1َ /0 ِّ ت َر ُ ,ْ َ kَ ِ 1َ ا ْو/ ّ َرkَ ِ 1َ ا ْوT[ِ A&َ ان َ ِ َ! ُ@ ُ" اIِ ُ ون اd ْU1َ oْ :َ
ُ َ "ْ َ @َ 5ُ &1( ْ Uَ َ ْ ٰاT ًا0 Eْ a َ @َ 5ِ &1( َ اkGR( Bْ 7َ % َ ^َ اَ ْوoُ 7ْ Vَ ْ ِ B َ ا% ً ْ 5َ ُ َ ْU1َ Iَ /َ ِّ َر 158. O inkârcılar, tövbe edip Kur’an’a yönelmek için ille de gökten azap meleklerinin inmesini mi bekliyorlar? Ya da Rabb’inin karşılarına gelip gözlerine görünmesini mi? Yahut ölüm, kıyamet, Azrail gibi Rabb’inin azap alâmetlerinden birinin gelip çatmasını mı? Fakat şunu bilin ki, Rabb’inin herhangi bir alâmeti göründüğü gün, zamanında iman etmemiş veya iman ettiği hâlde inancı doğrultusunda yaşamadığı için imanında hayır kazanamamış olan hiç kimseye, o günkü imanı fayda vermeyecektir. ﴾١٥٨﴿ ُ و َنdِ 8َ ْU ُ 5َ ّ ِوا اG ُ dِ 8َ 5ْ اoِ Vُ De ki: “Ya şimdiden iman edin, ya da başınıza gelecekleri bekleyin; doğrusu biz de beklemekteyiz!”
&َ ِ "ْ @ُ [ُ 7ِّ Uَ 1ُ "َ ّ ُ ا ِ ّٰ ] َ ِ ْ" ا:ُ ُ ْ َ اG&َ 5َ ّ ِء ا0ٍ kْ qَ kR( "ْ @ُ ْU ِ B َ %ْ َ ,ً !َ qِ ا5ُ ^َ ُ@ ْ" َوUَ 1 ا (دVُ َ ّ Rَ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن ا ﴾١٥٩﴿ َنAُ ,َ ْ 1َ ا5ُ ^َ
159. Bütün Peygamberlerin ortak çağrısı olan hak dini özünden saptırarak tanınmaz hâle getiren ve böylece dinlerini parça parça edip birbirine düşman mezheplere, gruplara ayrılan Yahudi ve Hristiyanlara gelince, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Ne onları izlemekle yükümlüsün, ne de yaptıklarından sorumlusun! Artık
onlarÄąn iĹ&#x;i Allah’a kalmÄąĹ&#x;tÄąr. ZamanÄą gelince yaptÄąklarÄą her Ĺ&#x;eyi onlara bildirecek ve cezalarÄąnÄą verecektir. G ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹM @ŮŽ Ů? ŮŽy Ů’ َ‍ ŮŽ Ů’ Ů? ا‏QŮ? AŮŽ RŮŽ Ů? UŮŽ % G ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? ‍ َإ‏# ﴞ٥ٌ٠﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ dŮ’ 1Ů? IŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ yŮ’ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ى ا‏GZŮ° xŮ’ 1Ů? vŮŽŮŽ R Ů? [ŮŽ !Ů‘Ů? %
ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ َإ‏#
160. O gĂźn her kim Rabb’inin huzuruna bir iyilik ile gelirse, kendisine bunun karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą olarak en az on katÄą verilecektir. Kim de bir kĂśtĂźlĂźk ile gelirse, sadece kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăźne denk bir ceza gĂśrecek ve hiç kimseye zerre kadar haksÄązlÄąk yapÄąlmayacaktÄąr. ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن Ů? ŮŽ ْا‏M ! + Ů‹ U( ' Ů? ŮŽ ? ( )Ů° :ŮŽ kU( 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ŮŽ ا‏AŮŽ Ů‘ Ů? &Ů‹ !ŮŽ VŮ? UŮ‹ 1‍!" (د‏ Ů? ] Ů° Ů?‍ ا‏kG Ů‘ ( ‍ َع‏kU1 MŮ? ;( 8ŮŽ %Ů’ Ů? ‍اء‏ ﴞ٥ٌ٥﴿
161. Dinlerini paramparça eden o gafillere de ki: “İĹ&#x;te Rabb’im, beni dosdoÄ&#x;ru bir yola, sizin zamanla terk etmiĹ&#x; olduÄ&#x;unuz o mĂźkemmel dine iletti. Yani tĂźm batÄąl yollardan uzaklaĹ&#x;Äąp tek Allah inancÄąna yĂśnelen Ä°brahim’in ve diÄ&#x;er bĂźtĂźn Peygamberlerin ortak mesajÄą olan gerçek inanç sistemine! Yahudi ve HristiyanlarÄąn birtakÄąm Peygamberleri, azizleri ve din adamlarÄąnÄą yĂźceltip ilâhlaĹ&#x;tÄąrmasÄąna karĹ&#x;ÄąlÄąk, Ä°brahim hiçbir zaman Allah’a ortak koĹ&#x;mamÄąĹ&#x; ve Allah’Ĺn hiçbir kitabÄąnÄą veya elçisini yalanlamamÄąĹ&#x;tÄą.â€? ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ ŮŽŘą Ů?ّب ْا‏ ﴞ٥ٌ٢﴿ + Ů? Ů‘Ů° Ů? k
( &ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŠ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ !ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkT( % Ů? 5Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk ( vŮŽ ?ŮŽ ‍ اŮ? Ů‘ َن‏oŮ’ VŮ? * 162. Bu mĂźkemmel tevhid inancÄąnÄąn pratik hayata nasÄąl yansÄątÄąlacaÄ&#x;ÄąnÄą ĂśÄ&#x;retmek Ăźzere onlara de ki: “Benim dua ve yakarÄąĹ&#x;larÄąm, namaz, zekât, oruç, hac ve kurban baĹ&#x;ta olmak Ăźzere bĂźtĂźn ibadetlerim, kÄąsacasÄą hayatÄąm ve ĂślĂźmĂźm, yalnÄązca âlemlerin yegâne sahibi, efendisi ve Rabb’i olan Allah içindir!â€? Sadece O’nun rÄązasÄąnÄą kazanmak için ve yalnÄązca O’na yĂśnelerek dua ve ibadet ederim. Ancak O’nun hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;erek yaĹ&#x;ar ve ancak O’nun uÄ&#x;runda canÄąmÄą veririm! Zira: ŮŽ ( qŮŽ IŮŽ ŮŽ &( AŮ? %Ů’ &Ů? ‍ \ اَ Ů‘ ŮŽŮˆ Ů?Ů„ ْا‏5ŮŽ َ‍ اŮ? Ů? Ů’ Ů?ŘŞ ŮŽŮˆŘ§â€Ź/ŮŽ Ů? CŮ° Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQMŮ? ŮŽ /1 ﴞ٥ٌ٣﴿ +
163. “O’nun birtakÄąm tanrÄąsal gßçler bahĹ&#x;ederek seçkin kÄąldÄąÄ&#x;Äą, yetki ve otoritesinde pay sahibi yaptÄąÄ&#x;Äą herhangi bir yardÄąmcÄąsÄą veya ortaÄ&#x;Äą yoktur! Ä°Ĺ&#x;te bana emredilen budur ve bu yĂźzden ben, doÄ&#x;ru olanÄą yapmak için birilerini Ăśne atÄąlmasÄąnÄą beklemeyeceÄ&#x;im. YeryĂźzĂźnde bir tek mĂźmin kalmamÄąĹ&#x; bile olsa asla ĂźmitsizliÄ&#x;e, yÄąlgÄąnlÄąÄ&#x;a kapÄąlmayacak, gerekirse tek baĹ&#x;Äąma yoluma devam edeceÄ&#x;im. TĂźm benliÄ&#x;imle
Rabb’imin buyruklarına boyun eğerek ve sözlerimle, davranışlarımla, hayatımla, ölümümle müminlere örneklik ve öncülük ederek daima Müslümanların ilki ve öncüsü olacağım!” Buna rağmen inkârcılar, “Gelin bizim hayat tarzımıza uyun, günahı varsa bizim boynumuza olsun!” diyerek (29. Ankebut: 12) seni hak dinden çevirmeye kalkışırlarsa: ء0ٍ kْ qَ oِّ ^ُ َ َر ُّب:ُ َر َوkJ( ْ َا ا ِ ّٰ َ Eْ Fَ َ اoْ Vُ
164. Onlara de ki: “Kâinattaki her şeyin sahibi, efendisi ve Rabb’i Allah olduğu hâlde, ben O’ndan başka Rab mi arayacakmışım? Hiç olacak şey midir bu? ىM ٰ ْaُ ُر َو ِاز َر ٌة ِوزْ َر اZِ َ Iَ َوM @َ !ْ Aَ َ Iَ ّ ِ ْ ٍ ا5َ oُّ ^ُ S ُ % ِ Tْ َ Iَ َو Kaldı ki, herkes ancak kendi kazandıklarından sorumludur. Ben size uyup dediklerinizi yapsam bile, siz günahlarımı yüklenip beni azaptan kurtaramazsınız. Çünkü hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenemez. İnsanları günaha teşvik eden, elbette bunun cezasını çekecektir. Fakat bu, herhangi bir baskı ve zorlama olmaksızın onun sözüne uyup günah işleyen kişiyi kurtaramayacaktır. ُ [ُ 7ِّ Uَ !ُ Rَ "ْ T ُ ,ُ # ُ ِّ ُ ّ َ" اِ ٰ ] َر ﴾١٦٤﴿ ُ َنAِ 8َ ْi َ Qِ !R( "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ِ "ْ T ِ ْ َ "ْ T Ey insanlar! Hepiniz dönüp dolaşıp, sonunda Rabb’inizin huzuruna geleceksiniz. İşte o zaman, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz her şeyi Allah size bildirecektir. ُ ! ٰ ٰاG َ kR( "ْ ^ُ َ Aُ 7ْ !َ ِ ت ُ H ُ Aَ ,َ # "0 ْ T ٍ # َ ,ْ َ َ Rَ َ ْر ِض َو َرI ْا َ ِ vG َ a َ "ْ T َ َد َر َ يC( َ ّ َ ا:ُ َو ٍ ,ْ َ َْ َقR "ْ T
165. Unutmayın ki, Allah önceki ümmetlerin ardından, şimdi de sizi yeryüzünde ilâhî adaleti gerçekleştirmekle görevli yöneticiler yapmış ve bahşettiği türlü nimetler ve verdiği belâlar çerçevesinde sizi imtihan etmek ve böylelikle her açıdan gelişip olgunlaşmanızı sağlamak için akıl, güç, zenginlik ve yetenek bakımından kiminizi diğerinden daha üstün derecelere yükseltmiştir. ﴾١٦٥﴿ "ٌ !'( َ ُ ٌر َرJ َ Qُ 5َ ّ ِ ب َوا b ِ ;َ ,ِ ُ ْا1 ( َ /َ َ ّ اِ ّ َن َر
Doğrusu Rabb’in, yeri ve zamanı geldiğinde ceza vermekte çok hızlıdır. Bahşettiği bunca nimetlere karşı nankörce davranan kâfirleri, istese anında yok edebilir. Fakat sonsuz merhameti sayesindedir ki, tövbe edip hakikate yönelmeleri için onlara mühlet veriyor. Çünkü O gerçekten çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
َ ْ ﴾ ُ َر ُة٧﴿ ¤ اف ِ َ ْ Iا 7. A’RAF SURESİ Mekke döneminin son yıllarında indirilmiştir. Adını, 46–48. ayetlerde geçen ve cennet ile cehennem arasındaki yüksek suru ifade eden “A’raf” kelimesinden almıştır. 206 ayettir. L Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla! Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum: ﴾١﴿ G 0 &G G ا 1. Elif, Lâm, Mîm, Sâd. (2. Bakara: 1, 23, 24) ُ 1َ vََ R /َ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ ب ا َ U( ِ Xْ &ُ Aْ ِ َو ِذ ْ^ ٰ ىQ( ِ َرCِ ْU8ُ ِ Qُ ْU ِ ' َ ٌج ﴾٢﴿ + َ َ? ْ) ِر َكkR( ْ T ٌ 8َ ^ِ
2. Bu, inkârcıları uyarman için ve inananlara öğüt olmak üzere sana Allah tarafından gönderilmiş bir kitaptır; bu konuda yüreğinde bir şüphe ve sıkıntı olmasın. ُ ِّ ْ" ِ ْ َرT ُ !ْ َ ِ َل اZِْ 5ُ اG َ ا,ُ 7ِ َ ّ ِا ﴾٣﴿ ّ َ^ ُ و َنCَ َ َ v! ً A( Vَ َء0 G!َ ِ اَ ْوG Q( 5ِ ا ِ ْ ُدو,ُ 7ِ 8َ ّ َ Iَ ْ" َوT 3. Ey insanlar! Size Rabb’iniz tarafından indirilen öğüt ve ilkelere uyun, O’nu bırakıp da başka kurtarıcıların, velilerin peşinden gitmeyin. Kulağınıza küpe olması gereken bu öğütleri ne kadar da az düşünüyorsunuz. G َ R :َ Uَ Tْ Aَ ْ:َ ٍ ا1َ ْ Vَ ْ ِ "ْ ^َ َو ﴾٤﴿ َنAُ ِ GVَ "ْ :ُ َ َ! ً اَ ْوUَ ُ ْ َ :َ َءxَ 4. Biz emrimize başkaldıran nice memleketleri helâk ettik de, geceleyin uyurlarken yahut gündüz vakti dinlenirlerken, azabımız ansızın başlarına çöküverdi. َ Uَ ّ ^ُ 5َ ّ ِ ا اG ُ Vَ اَ ْنIG َ ّ ِ اGUَ ُ ْ َ "ْ :ُ َء# G َ ُ@ ْ" اِ ْذ1 ٰ ْ ََ& َ^ َن َدR َ &( ِ } ﴾٥﴿ + 5. Azabımız onlara gelip çattığı zaman, “Eyvah! Meğer biz ne kadar zalimmişiz!” demekten başka bir feryatları da olmadı. َ A( َ ْ &ُ ّ َ ْاAَ َ %ْ Uَ َ اِ َ ْ! ِ@ ْ" َوoَ ِ َ اُ ْر1C( َ ّ ّ َ اAَ َ %ْ Uَ Aَ Rَ ﴾٦﴿ + * 6. Şundan hiç şüpheniz olmasın ki, kendilerine Peygamber ve davetçi gönderilenleri, bu çağrıya uyup uymadıkları konusunda
MahĹ&#x;er GĂźnĂź muhakkak hesaba çekeceÄ&#x;iz. Onlara gĂśnderilen davetçi ve Peygamberlere de gĂśrevlerini yerine getirip getirmediklerini mutlaka soracaÄ&#x;Äąz. ŮŽ 7( ‡Ů? GFŮŽ UŮŽ Ů‘ ^Ů? ŮŽ ‍ Ů?" ŮŽŮˆâ€ŹAŮ’ ,Ů? Ů? "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ =ŮŽ Ů‘ ;Ů? UŮŽ AŮŽ RŮŽ ﴞ٧﴿ + 7. Sonra da, yaptÄąklarÄą her Ĺ&#x;eyi kesin bir bilgi ile onlara bildireceÄ&#x;iz. ÇßnkĂź biz her an onlarÄąn yanÄąndaydÄąk, olup bitenlerden asla habersiz deÄ&#x;ildik. ﴞ٨﴿ ‍ Ů? َن‏AŮ? Ů’ &Ů? ‍ Ů?" ْا‏:Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ QŮ? UŮ? 1‍ ŮŽ ŮŽ (از‏BŮ’ AŮŽ ;ŮŽŮ? „ Ů’ &ŮŽŮŽ R MŮ?Ů‘ ŮŽ ‍ Š ْا‏CŮ? [Ů? ŮŽ Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ْا ŮŽ زْ Ů?ن‏
8. O gĂźn tartÄą haktÄąr. YapÄąlan bĂźtĂźn iyilik ve kĂśtĂźlĂźkler Ăślçßlecek ve herkese hak ettiÄ&#x;i ceza veya mĂźkâfat tam olarak verilecektir. Kimin iman ve iyilik tartÄąlarÄą aÄ&#x;Äąr gelirse, iĹ&#x;te onlar ebedĂŽ saadet ve kurtuluĹ&#x;a erenlerdir. ﴞي﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮ? dŮ’ 1ŮŽ UŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? % ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ QŮ? UŮ? 1‍ ŮŽ ŮŽ (از‏BŮ’ ŮŽ Ů‘ a ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’Ů? 5ŮŽâ€ŤŮˆŘ§ ا‏G Ů? % Ů? a 9. Kimin tartÄąlarÄą hafif gelirse, onlar da Kur’an’dan yĂźz çevirerek ayetlerimize haksÄązlÄąk etmelerinden dolayÄą, kendilerini felâkete mahkĂťm etmiĹ&#x; olanlardÄąr! ŮŽ Ů‘ ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ ^Ů? UŮŽ Ů‘ T Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ v! Ů? ŮŽ UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # ﴞ٥٠﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€ŹT Ů‹ A( VŮŽ ÂŚ ŮŽ0 1Ů? ,ŮŽ ŮŽ @ŮŽ !R( "Ů’ T ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ 10. Gerçek Ĺ&#x;u ki, biz sizi yaratÄąp yeryĂźzĂźne yerleĹ&#x;tirdik ve size orada yaĹ&#x;amanÄąz için nice nimet ve imkânlar bahĹ&#x;ettik. Buna raÄ&#x;men, ne kadar da az Ĺ&#x;Ăźkrediyorsunuz. G ŮŽŮ‘ G Ů° Ů? ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹxŮ? ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ AŮ’ Ů? UŮŽ AŮ’ VŮ? "ŮŽ Ů‘ „Ů? "Ů’ ^Ů? 5ŮŽ ‍ Ů?^ Ů’" Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽ? Ů‘ ŮŽ ْع‏UŮŽ ;Ů’ AŮŽ a Ů? ŮŽ Ů? Ů’ T1ŮŽ "Ů’ ˆ! Ů’ Ů? T ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ0 A( Ů’ Ů?‍ ا‏IŮ?‍ Ů?)ŮˆŘ§ ا‏xŮŽ %ŮŽ ŮŽ R ‍ ŮŽŘŻ َ•م‏I ŮŽŮ‘ ﴞ٥٥﴿ ŮŽ 1)( #
Ů? % ‍ا‏
11. Evet, sizi yarattÄąk, sonra size mĂźkemmel bir Ĺ&#x;ekil verdik ve meleklere, “TĂźm insanlÄąÄ&#x;Äąn temsilcisi olarak karĹ&#x;ÄąnÄązda duran Ă‚dem’e secde edin, yani size ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;ĂźnĂź kabul ederek ĂśnĂźnde saygÄąyla eÄ&#x;ilin!â€? dedik. Bunun Ăźzerine, meleklerin hepsi Allah’Ĺn emrine uyarak secde ettiler. Ancak aralarÄąnda yaĹ&#x;ayan ve aslen bir cin olan Ä°blis kibre kapÄąldÄą ve Allah’Ĺn emrine baĹ&#x;kaldÄąrma pahasÄąna, Ă‚dem’e secde etmekten kaçĹndÄą. ŮŽ VŮŽ /ŮŽ0 Ů? Ů’ ŮŽ َ‍ ŮŽ) اŮ? Ů’Ř° ا‏xŮ? %Ů’ ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏/ŮŽ ,ŮŽ UŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ VŮŽ ﴞ٥٢﴿ + ŮŽ ‍ Ů?Řą ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ Ů’ Ů? kU( 8ŮŽ ;Ů’ AŮŽ a ŮŽ QMŮ? Ů’U Ů? ŮŒ EŮ’ a ŮŽ \ 5ŮŽ َ‍ Ů„ ا‏ Ů? p( Ů’ Ů? QŮ? 8ŮŽ ;Ů’ AŮŽ a
12. Allah Ä°blis’in niçin secde etmediÄ&#x;ini bilmesine raÄ&#x;men, insanlÄąÄ&#x;a ibret olmasÄą için ona sordu: “Sana emrettiÄ&#x;im hâlde, Ă‚dem’e secde etmekten seni alÄąkoyan nedir?â€? Ä°blis, “Ben ondan daha ĂźstĂźnĂźm.
Çünkü beni asil bir varlık olan ateşten, onu ise değersiz bir çamurdan yarattın. Bu yüzden, o aşağılık varlığa asla secde etmeyeceğim!” dedi. Oysa gerçek üstünlük, ancak Allah’ın emrine itaatle mümkündü. Fakat İblis, bunu bile bile kibre kapılıp isyankârlığı tercih etti. ْ 7ِ ْ: َR ل َ 8َ َ اَ ْن/َ َ ُنT َ Vَ ُ 1َ &ََ R @َ ْU ِ َ ّ َ ِ /َ 5َ ّ ِْ ُ ْج اa َR @َ !R( َ َ ّ T ﴾١٣﴿ َ 1 ( Fِ = ا
13. Bu yüzden Allah, “O hâlde, sana bahşettiğim yüce makamı ve içinde yaşadığın cenneti terk ederek in oradan! Çünkü orada öyle böbürlenmeye hakkın yok senin. Haydi, çık git! Bundan böyle, kibrinden vazgeçmediğin sürece zillet ve alçaklığa mahkûm edilmiş aşağılık bir varlıksın!” dedi. İblis aslında Allah’ı inkâr etmemişti. Meleklerin, cennetin, cehennemin gerçekliğine de inanıyordu. Buna rağmen, kendisini üstün görüp Allah’ın emrine başkaldırması ve günahında ısrar etmesi sebebiyle kâfirlerden oldu ve ilâhî rahmetten uzaklaştırıldı. َ Vَ ﴾١٤﴿ َنyُ ,َ 7ْ 1ُ ْ ِم1َ ] ٰ ِ اkG 5( ْ dْ ِ 5َ ل ا 14. Bunun üzerine İblis, “Allah’ım, insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar bana süre ver ki, onları saptırayım ve önünde secde etmemi istediğin bu varlığın ne kadar değersiz olduğunu göstereyim!” dedi. َ ْU&ُ ِ َ ْا/َ 5َ ّ ِ ل ا َ Vَ ﴾١٥﴿ َ 1 ( d 15. Allah, “Pekâlâ, Mahşer Gününe kadar değil ama tüm canlıların yok edileceği güne, Kıyamet Gününe kadar (15. Hicr: 36–38) sana süre verilmiştir!” dedi. Allah dileseydi, İblis’i oracıkta yok edip işini bitirebilirdi. Fakat sonsuz ilim ve hikmeti gereğince, insanoğlunun çetin bir sınavdan geçerek olgunluk mertebelerinde yücelmesini, İblis’le yapacağı mücadele sayesinde içindeki gizli güç ve yetenekleri keşfedip geliştirmesini murat etti. Bunun için de İblis’e istediği süreyi verdi. َ ? َ ا َ َ kU( 8َ 1ْ َ Fْ َ اG&َ 7ِ Rَ ل َ Vَ ﴾١٦﴿ "* َ !;( 8َ %ْ &ُ ْا/َ p ِ "ْ @ُ َ َ) ّ َن,ُ Vْ I
16. İblis, kendisine verilen bu uzun ömre şükredeceği yerde, kendi günahını Allah’a isnat ederek dedi ki: “Beni saptırmana karşılık, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım!”
Ů° ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ŮŽ 1 ( ^Ů? qŮŽ "Ů’ :Ů? ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ Ů?) ا‏xŮ? ŮŽ IŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? AŮ? ‡Ů? G&ŮŽ qŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź5Ů? &ŮŽ 1Ů’ َ‍ Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏AŮ’ a ŮŽ Ů’ Ů? ‍@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź1 Ů? )( 1Ů’ َ‍ ا‏+ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? UŮŽ Ů‘ !ŮŽ Ů? I ﴞ٥٧﴿
17. “Sonra da, bazen açĹktan açĹÄ&#x;a Ăśnlerinden, kimi zaman sinsice arkalarÄąndan, bazen MĂźslĂźman kimliÄ&#x;ine bĂźrĂźnĂźp saÄ&#x;larÄąndan, bazen de Ĺ&#x;ehvet ve ihtiraslarÄąnÄą azdÄąrarak sollarÄąndan yanlarÄąna sokulacaÄ&#x;Äąm. KÄąsacasÄą, onlarÄą aldatmak için her tĂźrlĂź yol ve yĂśntemi kullanarak dĂśrt bir yandan Ăźzerlerine saldÄąracaÄ&#x;Äąm. Ve pek çoklarÄąnÄąn nankĂśr kimseler olduÄ&#x;unu gĂśreceksin. BĂśylece, Ă‚dem’in benden ĂźstĂźn olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą ve onun ĂśnĂźnde secde etmemi bana emretmekle hikmet ve adaletten yoksun bir iĹ&#x; yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄą sen de kabul edeceksin.â€? ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? /ŮŽ ,ŮŽ 7Ů? ŮŽ Ů’ &ŮŽ ŮŽ ‍ا‏0 ‍' ًع‏ ŮŽ VŮŽ Ů? Ů’U Ů? "ŮŽ UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # ŮŽ ,( &ŮŽ #Ů’ َ‍ Ů’" ا‏T ﴞ٥٨﴿ + ŮŽ ŮŽ Ů‘ ÂŽŮŽ AŮŽ Ů’ I Ů? )Ů’ ŮŽ Ů‹ srŮ? CŮ’ ŮŽ @ŮŽ Ů’U Ů? ‍ْ Ů? ْ؏‏a‍ Ů„ ا‏ 18. Bunun Ăźzerine Allah, “AlçaltÄąlmÄąĹ&#x; ve ilâhĂŽ rahmetten kovulmuĹ&#x; olarak çĹk oradan!â€? dedi, â€œĂ‡ĂźnkĂź melekler arasÄąnda, o yĂźce makamda bulunmaya hakkÄąn yok senin! YakÄąnda yeryĂźzĂźne inecek ve ilâhĂŽ sÄąnavÄąn gerçekleĹ&#x;mesi için insanlarÄą kĂśtĂźlĂźÄ&#x;e davet edeceksin. Fakat kullarÄąmÄąn Ăźzerinde herhangi bir zorlayÄącÄą gĂźcĂźn olmayacak (17. Ä°sra: 65). Onlardan her kim sana uyacak olursa, hepinizi topluca cehenneme dolduracaÄ&#x;Äąm!â€? Ů? 8ŮŽ RŮŽ ‍ ŮŽ َ؊‏xŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ه‏CŮ? Ů°: ŮŽ ŮŽ ;Ů’ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? [Ů’ qŮ? Š Ů? RŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ ْا‏/ŮŽ # Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů? 5ŮŽ T Ů? !Ů’ ' ŮŽ 5َ‍ Ů’ ا‏T Ů’ ‍ ٰا ŮŽŘŻ Ů?م‏G1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ Ů? vŮŽ T Ů? ‍ ŮŽŮˆ َز Ů’Ůˆâ€ŹBŮ’ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٥ي﴿ +
19. “Ey Ă‚dem! Sen ve eĹ&#x;in beraberce cennette yaĹ&#x;ayÄąn. DilediÄ&#x;iniz yerden ve canÄąnÄązÄąn çektiÄ&#x;i her çeĹ&#x;it meyveden bol bol yiyin. Fakat sÄąnÄąrsÄąz bir ĂśzgĂźrlĂźÄ&#x;e sahip olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄązÄą, size bu nimetleri bahĹ&#x;eden Allah’a muhtaç birer kul olduÄ&#x;unuzu asla unutmayÄąn. Bunun için, iman ve itaatinizi sÄąnamak Ăźzere Ĺ&#x;imdilik size meyvesini yasakladÄąÄ&#x;Äąm Ĺ&#x;u aÄ&#x;aca —yani cinsellik aÄ&#x;acÄąna— sakÄąn yaklaĹ&#x;mayÄąn, yoksa bĂźyĂźk bir gĂźnah iĹ&#x;leyerek kendinize zulmetmiĹ&#x; olursunuz!â€? ŮŽ VŮŽ ‍ْ Ů?@ ŮŽ& Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ ٰا Ů? Ů?@ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€ŹU ŮŽ â€ŤŮˆ Ů?Řą َي‏r Ů? ŮŽ &ŮŽ @Ů? ŮŽ ‍ Ů?) َي‏7Ů’ !Ů? Ů? ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ& َع‏T Ů? !@Ů° 5ŮŽ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ Ů‘ &ŮŽ @Ů? ŮŽ ‍س‏ ‍ Ů?ه‏CŮ? Ů°: Ů’ ŮŽ &ŮŽ T ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ RŮŽ G ŮŽŮ‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽŮ‘ Ů’ ﴞ٢٠﴿ ŮŽ 1)( Ů? iŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ا‏5ŮŽ T ŮŽ ‍ ا Ů’Ůˆâ€Ź+ Ů? TA ŮŽ 5ŮŽ T ŮŽ ‍ ان‏IŮ?‍ ŮŽ Ů?ŘŠ ا‏xŮŽ ‍ا‏ 20. Derken Ĺ&#x;eytan, birbirlerine kapalÄą olan mahrem yerlerini açĹp kendilerine gĂśstermek ve bĂśylece Ĺ&#x;ehvet duygularÄąnÄą kamçĹlayÄąp onlarÄą isyana sĂźrĂźklemek için her ikisine fÄąsÄąldayarak
dedi ki: “Rabb’iniz size bu aÄ&#x;acÄą ancak, ondan tattÄąÄ&#x;ÄąnÄąz takdirde birer melek olacaÄ&#x;ÄąnÄąz yahut sonsuz hayata kavuĹ&#x;acaÄ&#x;ÄąnÄąz için yasakladÄą. Yoksa zevkinize gĂśre davranÄąp cinsel arzularÄąnÄązÄą tatmin etmenin ne gĂźnahÄą olabilir?â€? ŮŽ Ů‘ ŮŽ &Ů? ŮŽ &ŮŽ T Ů? ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ ا‏G&ŮŽ @Ů? &ŮŽ
ŮŽ ( ?
ﴞ٢٥﴿ + ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź * Ů? U ‍ا‏
21. Ve “Allah Ĺ&#x;ahidimdir ki, bunu sÄąrf sizin iyiliÄ&#x;iniz için yapÄąyorum!â€? diye onlara yemin etti. ŮŽ ‍َت ŮŽ Ů?@ ŮŽ& ŮŽ Ů’ ٰا Ů? Ů?@ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ VŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ& َذا‏AŮŽ RŮŽ ‍Ů?ع‏M ‍ Ů? Ůˆâ€ŹJŮ? Ů? &ŮŽ @Ů? ! Ů‘Ů° )ŮŽ RŮŽ Ů’ ) ŮŽ ‍ ŮŽ َ؊‏xŮŽ ‍ا‏ Ů?0 UŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ ŮŽ& Ů? Ů’ ŮŽŮˆ ŮŽŘą Ů?Ů‚ ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ ن‏ Ů? ŮŽ =Ů? Ů’i1ŮŽ ;ŮŽ Ů? p
Ů? ŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ َن‏ ŮŽ Ů‘ ‍ اŮ? Ů‘ َن‏G&ŮŽ T Ů? ŮŽ oŮ’ VŮ? َ‍ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆŘ§â€ŹxŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ &ŮŽ T Ů? AŮ’ Ů? Ů’ ŮŽ &ŮŽ T Ů? @ŮŽ 5Ů’ َ‍ اَ ŮŽ Ů’" ا‏G&ŮŽ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů?@ ŮŽ& َع‏1ٰ‍ د‏5ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ 7( Ů? ‍ ŮŽ& ŮŽ Ů?) Ů‘ŮŒŮˆâ€ŹT ﴞ٢٢﴿ + 22. BĂśylece ikisini aldatarak yasaÄ&#x;Äą çiÄ&#x;nemelerine sebep oldu ve onlarÄą, içinde bulunduklarÄą o yĂźce makamdan aĹ&#x;aÄ&#x;Äąya indirdi. ŞÜyle ki: Ă‚dem ile Havva sĂśzĂź edilen aÄ&#x;açtan tadar tatmaz, her ikisine de mahrem yerleri gĂśzĂźktĂź. Bunun Ăźzerine utanç duygusuna kapÄąlarak mahrem yerlerini kapatmak için cennet yapraklarÄąyla Ăźzerlerini Ăśrtmeye baĹ&#x;ladÄąlar. Bunun Ăźzerine Rab’leri onlara Ĺ&#x;Ăśyle seslendi: “Ben size o aÄ&#x;acÄąn meyvesini yasaklamamÄąĹ&#x; mÄąydÄąm? Ve o Ĺ&#x;eytan sizin apaçĹk bir dĂźĹ&#x;manÄąnÄązdÄąr, dememiĹ&#x; miydim? Niçin emir ve uyarÄąlarÄąmÄą gĂśz ardÄą edip kendinizi felâkete sĂźrĂźklediniz?â€? BĂśylece Ă‚dem ile Havva, kÄąyamete kadar insanlara musallat olacak baĹ&#x; dĂźĹ&#x;manlarÄą Ä°blis’le bu ilk karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;malarÄąnda imtihanÄą kaybettiler. Fakat umutsuzluÄ&#x;a dĂźĹ&#x;mediler. GĂźnahlarÄąnÄą bir baĹ&#x;ka gĂźnahla telâfi yoluna da gitmediler. Aksine, hatalarÄąnÄą itiraf ederek Rab’lerine yĂśnelip O’nun sonsuz merhametine sÄąÄ&#x;ÄąndÄąlar: ŮŽ UŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ َع‏I
ŮŽ VŮŽ Ů? UŮŽ ŮŽ UŮŽ &Ů’ ' ﴞ٢٣﴿ ŮŽ 1 (
ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? JŮ’ ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏UŮŽ % ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ ا‏GUŮŽ &Ů’ AŮŽ } Ů? iŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ْا‏5ŮŽ T
23. Ä°kisi de, “Ey yĂźce Rabb’imiz!â€? dediler, “Biz kendimize yazÄąk ettik. EÄ&#x;er bizi baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamaz ve bize merhamet buyurmazsan, hiç Ĺ&#x;Ăźphesiz kaybedenlerden olacaÄ&#x;Äąz.â€? Bunun Ăźzerine Allah onlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄą. Sonra da, asÄąl yaratÄąlÄąĹ&#x; gayeleri olan halifelik gĂśrevini yerine getirmeleri için cennetten çĹkarÄąp yeryĂźzĂźne gĂśnderdi: ŮŽ VŮŽ Ů? ŮŽ â€ŤŮˆ ŮŽŮˆâ€ŹMŮŒŮ‘ )Ů? ŮŽ ÂŒ Ů? H ﴞ٢٤﴿ + Ů? ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏7Ů? Ů’:‍ Ů„ ا‏ Ů? ,Ů’ 7ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? '( ] Ů° Ů?‍ ŮŒŘš ا‏8ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ; Ů‘ŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ %Ů’ Ů? ‍َ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ ْا‏kRŮ? "Ů’ T
24. Allah, insana ve Ĺ&#x;eytana seslenerek, “Birbirinize dĂźĹ&#x;man olarak cennetten çĹkÄąp yeryĂźzĂźne inin! ArtÄąk yeryĂźzĂźne yerleĹ&#x;ecek ve belli bir sĂźreye kadar oranÄąn nimetlerinden yararlanacaksÄąnÄąz.â€? dedi. ŮŽ VŮŽ ﴞ٢ټ﴿ ‍ن‏cŮŽ # Ů? ŮŽ Ů’i Ů? @ŮŽ Ů’U Ů? ‍! ŮŽ@ ŮŽ Ů?& Ů? َن ŮŽŮˆâ€ŹR( ‍! ŮŽ@ ŮŽ Ů’ ŮŽ! Ů’ َن ŮŽŮˆâ€ŹR( ‍ ل‏ 25. Ve ekledi: “Orada yaĹ&#x;ayacak, orada Ăślecek ve yeniden diriliĹ&#x; için yine oradan çĹkarÄąlacaksÄąnÄąz.â€? ŮŽ Ů‘ ‍ س‏ Ů? Ů? ‍ ŮŽ (اعي ŮŽ Ů’ ٰا‏1Ů?
Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů’) ا‏VŮŽ ‍ ٰا ŮŽŘŻ َم‏kGU( ŮŽ 1ŮŽ ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ Ů’; Ů° ى ٰذ‏8 ‍ا‏ ŮŒ0 EŮ’ a Ů‹ ‍ Ů’" ŮŽŮˆ (ع‏T Ů? 7ŮŽ Ů? ‍ – ŮŽŮˆâ€Ź1 Ů‹ 7ŮŽ Ů? "Ů’ T
26. Ey Ă‚demoÄ&#x;ullarÄą! Size, hem mahrem yerlerinizi Ăśrtecek ve hem de gĂźzel gĂśrĂźnmenizi saÄ&#x;layacak giysiler Ăźretebilmeniz için gereken bilgi ve yeteneÄ&#x;i bahĹ&#x;ettik. Ă–yleyse, toplumda her tĂźrlĂź fuhĹ&#x;iyatÄąn, sapÄąk iliĹ&#x;kilerin ve cinsel sĂśmĂźrĂźnĂźn yaygÄąnlaĹ&#x;masÄąna yol açan çĹplaklÄąk kĂźltĂźrĂźnden uzak durun. Namus, iffet ve ahlâk gibi yĂźce deÄ&#x;erleri pekiĹ&#x;tirerek toplumsal çÜzĂźlmenin ve yozlaĹ&#x;manÄąn ĂśnĂźne geçen, ayrÄąca sizi sÄącaktan ve soÄ&#x;uktan koruyan ve daha zarif, daha gĂźzel gĂśrĂźnmenizi saÄ&#x;layan elbiseler giyin. Fakat dÄąĹ&#x; gĂśrĂźnĂźĹ&#x;ĂźnĂźzĂź gĂźzelleĹ&#x;tirirken, kalp ve ruh gĂźzelliÄ&#x;ini de ihmal etmeyin. UnutmayÄąn ki, elbiselerin en gĂźzeli, kĂśtĂźlĂźklerden titizlikle kaçĹnarak dĂźrĂźst ve erdemli bir insan olmak anlamÄąna gelen takva elbisesidir. ﴞ٢ٌ﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆ َن‏CŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ت‏ Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? Ů’ ٰا‏/ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ Ä°Ĺ&#x;te bunlar, Allah’Ĺn ayetlerindendir. Bu ayetleri insanlara ulaĹ&#x;tÄąrÄąn ki, dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ĂśÄ&#x;Ăźt alsÄąnlar. Ů? 1Ů’ ŮŽ ŮŽ َ‍ْ ŮŽ ŮŽŘŹ ا‏aَ‍ ا‏G&ŮŽ ^ŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ ŮŽ Ů‘ "Ů? T Ů? UŮŽ Ů‘ UŮŽ 8Ů? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ ٰا ŮŽŘŻ َم‏kGU( ŮŽ 1ŮŽ
&ŮŽ @Ů? 1ŮŽ E ŮŽ 7ŮŽ Ů? &ŮŽ @Ů? Ů’U ŮŽ ‍Â? Ů?ؚ‏ Ů? Ů’ 1ŮŽ Ů? UŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ Ů’" Ů? ŮŽ ْا‏T Ů? Ů? Ů? &ŮŽ @Ů?
0 &ŮŽ @Ů? Ů? ‍َ Ů’ ٰا‏ 27. Ey Ă‚demoÄ&#x;ullarÄą! SakÄąn Ĺ&#x;eytan, Ă‚dem ve Havva adÄąndaki ilk atalarÄąnÄązÄąn giysilerini Ăźzerlerinden soyup mahrem yerlerini birbirlerine gĂśstererek gĂźnah iĹ&#x;lemelerine ve bĂśylece cennetten çĹkmalarÄąna sebep olduÄ&#x;u gibi, sizi de kandÄąrÄąp yoldan çĹkarmasÄąn! ŮŽ Ů‘ UŮŽ AŮ’ ,ŮŽ # Ů? 1 Ů° 1ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ŮŽ p
ﴞ٢٧﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ‍ َإ‏G!ŮŽ Ů? ‍ اَ Ů’Ůˆâ€Ź+ Ů? !Ů’ ' ( !ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍" ا‏0 Ů’ @Ů? 5ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ Ů’Ůˆâ€ŹIŮŽ Š ŮŽ Ů’ Ů? QŮ? AŮ? !7( VŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? "Ů’ T Çok dikkatli olun! Zira Ĺ&#x;eytan ve dostlarÄą, sizin onlarÄą gĂśremediÄ&#x;iniz bir boyuttan sizi gĂśrebilirler. Gerçek kimliklerini hissettirmeden ustalÄąkla aranÄąza sÄązar, hiç beklemediÄ&#x;iniz bir anda, akÄąl almaz yol ve yĂśntemlerle sizi aldatmaya çalÄąĹ&#x;Äąrlar. Ăœstelik insanlar arasÄąndan, onlarla iĹ&#x;birliÄ&#x;i yapanlar da var. DoÄ&#x;rusu biz Ĺ&#x;eytanlarÄą,
iman etmeyenlerin en yakĹn mßttefiki, akĹl hocasĹ ve dostu hâline getirdik. Bu yßzdendir ki:
0 @ŮŽ Ů? 5ŮŽ ŮŽ ŮŽ َ‍ا ا‏ ŮŽ ' ŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ ‍ َإ‏G ŮŽ ‍ ٰا‏G@ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ 5ŮŽ )Ů’ # ŮŽ ‍ Ů? ا ŮŽŮˆâ€ŹVŮŽ Ů‹ Ů? R ‍ ا‏AŮ? ,ŮŽŮŽ R â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ 28. Kâfirler ne zaman utanç verici bir iĹ&#x; yapsalar, sĂśzgelimi Kâbe’yi çĹplak olarak tavaf etmeye kalksalar, “Biz atalarÄąmÄązdan bĂśyle gĂśrdĂźk, hem bunu bize emreden Allah’tÄąr!â€? derler. G ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٨﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍إ اَ ŮŽ Ů?; Ů? َن‏0Ů? ŮŽ Ů‘Ů° ‍ اŮ? Ů‘ َن‏oŮ’ VŮ?
Onlara de ki: “HayÄąr! Allah çirkinliÄ&#x;i ve edepsizliÄ&#x;i emretmez! Aksine, gĂźzelce ĂśrtĂźnmenizi ve iffetli olmanÄązÄą emreder. Bu yĂźzden de, her insanÄą edep ve hayâ duygusuna sahip olarak yaratÄąr. Ey inkârcÄąlar! Allah hakkÄąnda bilmediÄ&#x;iniz Ĺ&#x;eyleri mi sĂśylĂźyorsunuz? O’nun emir ve hĂźkĂźmleri hakkÄąnda nasÄąl bĂśyle cahilce konuĹ&#x;abiliyorsunuz?â€? Ů? :ŮŽ # ŮŽ =( AŮ? Ů’i Ů? ‍ Ů?) ŮŽŮˆŘ§ Ů’ŘŻ Ů? Ů?ه‏xŮ? %Ů’ ŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? )ŮŽ Ů’U Ů? "Ů’ T Ů‘ ( QŮ? ŮŽ + "Ů’ ^Ů? َ‍َ ŮŽ^ ŮŽ& ŮŽ ŮŽ)ا‏0 1) ‍ا‏ Ů? ‍!& ا Ů?Ůˆâ€Ź Ů? V( َ‍ Ů?€ – ŮŽŮˆŘ§â€Ź%Ů’ ;Ů? Ů’ Ů? k Ů‘ ( ‍ اَ ŮŽ ŮŽ َع‏oŮ’ VŮ? ﴞ٢ي﴿ ‍َن‏0 ‍ Ů?ŘŻŮˆâ€Ź,Ů? ŮŽ
29. Ey Ä°slâm davetçisi! De ki: “Rabb’im her tĂźrlĂź aĹ&#x;ÄąrÄąlÄąktan kaçĹnmanÄązÄą, ĂślçßlĂź ve dengeli davranarak adaleti yerine getirmenizi emretmiĹ&#x; ve sizden Ĺ&#x;unu istemiĹ&#x;tir: Allah yolunda yapmanÄąz gereken her iĹ&#x;i, tam bir dikkat ve duyarlÄąlÄąk içinde yapÄąn. Her secde makamÄąnda yĂźzĂźnĂźzĂź kÄąble yĂśnĂźne çevirin. Namaz kÄąlarken, Ăśzellikle de ibadetin doruk noktaya ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą secdeye varÄąrken, tĂźm benliÄ&#x;inizle Rabb’inize yĂśnelin. Tertemiz ve samimi bir inançla Allah’a baÄ&#x;lanarak O’na dua edin. UnutmayÄąn ki, baĹ&#x;langĹçta nasÄąl sizi O yarattÄąysa, yine sonunda O’na dĂśnecek tĂźm yaptÄąklarÄąnÄązÄąn hesabÄąnÄą vereceksiniz. ŮŽ Ů‘ â€ŤŮˆŘ§â€ŹCŮ? iŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?@ Ů?" ا‏5ŮŽ Ů‘ Ů?‍Ů? ا‏0 ŮŽ vŮŽ H ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ "Ů? @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ' ŮŽ p
Ů‹ ŮŽ( R‍ Ů°)ى ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ ;1 Ů‹ ŮŽ( R "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ َن ا‏7Ů? % Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź ( !ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ;1 Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů? Ů’ Ů?د‏G!ŮŽ Ů? ‍ اَ Ů’Ůˆâ€Ź+ ﴞ٣٠﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏8ŮŽ @Ů’ Ů?
30. Bu uyarÄąlar karĹ&#x;ÄąsÄąnda, insanlar farklÄą tavÄąrlar gĂśsterdiler. Allah da onlardan bir kÄąsmÄąnÄą doÄ&#x;ru yola iletti, bir kÄąsmÄą ise sapÄąklÄąÄ&#x;Äą hak etti. ÇßnkĂź onlar, cinlerden ve insanlardan birtakÄąm Ĺ&#x;eytanlarÄą kendilerine Allah’tan baĹ&#x;ka rehber, yĂśnetici ve dost edindiler. Ăœstelik bu hâlleriyle doÄ&#x;ru yolda olduklarÄąnÄą sanÄąyorlar. Ů? 8ŮŽ UŮŽ 1â€ŤŮˆŘ§ (ز‏CŮ? a Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏ Ů’ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? ^Ů? ‍ Ů?) ŮŽŮˆâ€ŹxŮ? %Ů’ ŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? )ŮŽ Ů’U Ů? "Ů’ T ﴞ٣٥﴿ + Ů? ‍ ٰا ŮŽŘŻ َم‏kGU( ŮŽ 1ŮŽ cŮŽ R( Ů? %Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S M RŮ? Ů? %Ů’ Ů? IŮŽ ‍ ŮŽ Ů? ا ŮŽŮˆâ€Źq‍ا‏
31. Ey Ă‚demoÄ&#x;ullarÄą! HayatÄąn her alanÄąnda, Ăśzellikle de her mescide geliĹ&#x;inizde, Kâbe’yi çĹplak tavaf eden Arap mĂźĹ&#x;riklerinin tam aksine, en gĂźzel giysilerinizi giyinip sĂźslerinizi takÄąnÄąn. DindarlÄąÄ&#x;Äąn ve takvanÄąn ĂślçßsĂź olarak, kendinize ilâhĂŽ hĂźkĂźmleri ve aklÄą, saÄ&#x;duyuyu Ăślçß edinin. Bu Ăślçßlere gĂśre ĂźstĂźnĂźze baĹ&#x;ÄąnÄąza, kÄąlÄąk kÄąyafetinize çekidĂźzen verin. Bilhassa giysilerin en gĂźzeli olan takva elbisesini kuĹ&#x;anarak maddĂŽ ve manevĂŽ yĂśnlerden kendinizi arÄąndÄąrÄąn. PejmĂźrde bir hâlde dolaĹ&#x;arak veya kendinizi Allah’Ĺn nimetlerinden yoksun bÄąrakarak Allah’a yaklaĹ&#x;acaÄ&#x;ÄąnÄązÄą sanmayÄąn. Yiyin için, fakat harama yĂśnelmek, yoksulun hakkÄąnÄą çiÄ&#x;nemek yahut ihtiyaçtan fazlasÄąnÄą harcayÄąp lĂźkse kaçmak suretiyle israf etmeyin! UnutmayÄąn ki, Allah israf edenleri sevmez! ‍ق‏0 Ů? ْ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ ا Ů‘Ů? ز‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ UŮŽ 1‍' Ů‘ ŮŽ ŮŽŮ… (ز‏ Ů? 7ŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘŻ (ه ŮŽŮˆŘ§â€Ź7ŮŽ ,Ů? Ů? ‍ْ ŮŽ َ؏‏aَ‍ ا‏kG8( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ oŮ’ VŮ?
32. DĂźnyanÄąn gĂźzelliklerinden ve meĹ&#x;ru lezzetlerinden uzak durarak Allah’Ĺn hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanacaklarÄąnÄą sananlara de ki: “Allah’Ĺn, kullarÄą için yeraltÄą madenlerinden, denizlerin altÄąndan, bitki ve hayvanlardan çĹkardÄąÄ&#x;Äą sĂźs eĹ&#x;yalarÄąnÄą ve tertemiz yiyecekleri haram kÄąlan kimdir?â€? Ů?Ů‘ ‍ ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏kRŮ? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( AŮŽ Ů‘ Ů? kŮŽ :Ů? oŮ’ VŮ? Ů?0 &ŮŽ !Ů° ;Ů? ‍ Ů’ ŮŽŮ… ْا‏1ŮŽ Ů‹ =ŮŽ Ů? a ŮŽ !ŮŽ 5Ů’ ) ‍ا‏ SĂśzlerine devamla de ki: “Bunlar, aslÄąnda dĂźnya hayatÄąnda kâfirler için deÄ&#x;il, iman edenler için yaratÄąlmÄąĹ&#x; gĂźzelliklerdir. Fakat imtihan hikmeti gereÄ&#x;ince, hepsi bunlardan faydalanÄąr. DiriliĹ&#x; GĂźnĂźnde ise bu nimetler yalnÄązca inananlara ĂśzgĂź olacak ve inkârcÄąlar ondan mahrum bÄąrakÄąlacaktÄąr.â€? Ů° Ů’ oŮ? =Ů?Ů‘ ŮŽ 5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ﴞ٣٢﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ BakÄąn, hakikat bilgisinin kÄąymetini bilen insanlar için, ayetleri iĹ&#x;te bĂśyle ayrÄąntÄąlarÄąyla ve açĹkça ortaya koyuyoruz! ŮŽ ŮŽ ÂŚ
ŮŽ
Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍Ů? ْا ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن Ů? Ů’ Ů? Ů?^ ا‏EŮ’ ŮŽJ Ů? kŮŽ JŮ’ 7ŮŽ ‍ ْ„ ŮŽ" ŮŽŮˆ ْا‏I‍ا‏ ŮŽ '‍ا‏ ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ? Ů? Ů’ ‍ْ ŮŽ@ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹU Ů? ŮŽ @ŮŽ } Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ ْا‏kŮŽ Ů?Ů‘ ‍' Ů‘ ŮŽ ŮŽŮ… َع‏ ﴞ٣٣﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ ْن ŮŽ Ů?; Ů? ا‏5Ů‹ ŮŽ AŮ’ Ů? Q( Ů? ‍Â?Ů‘ ْل‏ Ů? ŮŽ 1Ů? "Ů’ ŮŽ 33. De ki: “Gerçekte Rabb’im, ancak Ĺ&#x;unlarÄą haram kÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr: Ä°ster açĹk ister gizli olsun, her tĂźrlĂź fuhuĹ&#x; ve ahlâksÄązlÄąÄ&#x;Äą, Allah’Ĺn emir ve yasaklarÄąnÄą çiÄ&#x;neyerek gĂźnah iĹ&#x;lemeyi, HaksÄąz yere baĹ&#x;kalarÄąnÄąn hak ve ĂśzgĂźrlĂźklerine saldÄąrmayÄą,
Haram helâl sınırlarını belirleme, değer yargıları oluşturma, emirlerine kayıtsız şartsız itaat edilme gibi konularda kendilerine yetki verildiğine dair Allah’ın Kitap veya Elçisi aracılığıyla hiçbir delil göndermediği varlıkları tanrısal niteliklerle yüceltip itaat edilecek mutlak otorite kabul ederek yahut servet, güç, makam, şöhret gibi değerleri hayatın biricik ölçüsü hâline getirerek O’na ortak koşmanızı, Ve bilmediğiniz konularda Allah adına konuşmanızı haram kılmıştır!” Bu haramları işleyen toplumlar, dünyada da âhirette de bunun cezasını çekeceklerdir. Fakat günah işlediler diye hemen helâk edilmeyecekler, kendilerine biraz mühlet verilecektir: ُ ِ َو G َ ِ َذاRَ oMٌ # ﴾٣٤﴿ ْ; ِ) ُ َن8َ %ْ 1َ Iَ ُ و َن َ َ ً َوa َ َ َء ا# َ َ اُ ّ َ ٍ اoِّ T ِ ْ 8َ %ْ 1َ Iَ "ْ @ُ Aُ # 34. Her toplumun ilâhî-toplumsal yasalara göre belirlenmiş bir hayat süresi, yani bir eceli vardır. O ecelleri gelip çattı mı, ölüm vaktini ne bir an geciktirebilir, ne de öne alabilirler. Şu hâlde: ُ !ْ Aَ َ ُ; ُّ= َن1َ "ْ T ُ ْU ِ oٌ ُ ْ" ُرT ُ Uَ ّ !َ ِ ْ 1َ َ ّ ِ ٰا َد َم اkGU( َ 1َ Iَ ْ! ِ@ ْ" َوAَ َ ْ ٌفa َ vََ R َ Aَ ?ْ َ ََ& ِ ا ّ َ ٰ;] َواR k*
( 1َ ْ" ٰاT ﴾٣٥﴿ َن5ُ Zَ ْ 1َ "ْ :ُ
35. Ey Âdemoğulları! Şayet size kendi aranızdan, benim ayetlerimi size okuyan Peygamberler veya İslâm davetçileri gelecek olursa —ki her çağda gelecektir— her kim bu çağrıya uyarak kötülükten, günahtan sakınır ve davranışlarını düzeltirse, işte onlar Hesap Gününde ne korkuya kapılacaklar, ne de üzülecekler. G ٰ اُوG@ ْU َ واTْ 8َ ا َ َ ٰ ّ ّ َوا َ َ َ َ ﴾٣٦﴿ ِ ُ)و َنa U ا ب ? ا / [ و
U
1
ا C ^ 1 C ّ َ @َ !R( "ْ :ُ ر ْ ْ َ ُ \ ( َ َ َ َ َ َ ِ ِ ُ ُ ِ Mِ 36. Ayetlerimizi yalan sayan ve buyruğumuza boyun eğmeyi gururlarına yediremeyerek onlara karşı büyüklük taslayanlara gelince, onlar da cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır. G ٰ اُوQ 1 ٰ بCَ ّ ^َ اَ ْوC^َ ا ْ َ ُ ٰ َ Rا ْ ِ &َ ّ ِ "ُ Aَ }ْ َ ََ& ْ اR ب 8 T ا " @ 7 ! = 5 " @
U 1 / [ َ ْ َ ْ َ \ 0( ِ َ ِ َ َ َ ِ ِ ِ ُ ُ ( ُ ً ِ ِ ّٰ ]Aَ َ ىw ِ0 37. Öyle ya, uydurduğu hükümleri Allah’a nispet ederek Allah adına yalan uyduran yahut O’nun ayetlerini inkâr edenlerden daha zalim kim olabilir? Bunlar, tüm canlılar için takdir edilmiş ilâhî yazgıdan paylarına düşeni alacak ve dünyanın gelip geçici nimetlerinden azıcık faydalanacaklardır.
G G َ ] اِ َذاG8ّٰ ' ِ@ ُ)واqَ َوUَ ّ َ اAُّ l ِ0 ّٰ ون َ ُ اVَ ا َ ِ ْ" َ ْ) ُ َن ِ ْ ُد8ُ ْU^ُ َ َ 1ْ َ ُ ا اVَ "*ْ@ُ 5َ ْ Rَ ّ َ 8َ 1َ Uَ Aُ ُ َء ْ ُ@ ْ" ُر# G َ ﴾٣٧﴿ َ 1 ( Rِ ^َ ا5ُ ^َ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ@ ْ" ا% ْ 5 ا ] Aٰ َ ِ ُ Nihayet ölüm melekleri olan elçilerimiz canlarını almak üzere yanlarına gelince, onlara, “Allah’ı bırakıp da kendilerine yalvarıp yakardığınız varlıklar hani neredeler?” diye soracaklar. Buna karşılık onlar, pişmanlık ve çaresizlik içinde, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular!” diyecek ve hakikati inkâr etmiş olduklarına, son nefeslerinde bizzat kendileri şahitlik edecekler. َ Vَ َ ّ kRِ ْ ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ B ْ Aَ a ر َ )ْ Vَ "ٍ َ ُ اkGR( اAُ aْ ُ ل اد ِ ْ ِ ّ َوxِ ْ" ِ َ ْاT ِ 5Iا ِ0 U ا
38. Ve Hesap Gününde Allah, “O hâlde, sizden önceki inkârcı cin ve insan toplulukları ile birlikte siz de girin ateşe!” diyecek. G 8ّٰ ' @8َ ْaُ اBْ Uَ , َ ٌ َ ّ ُ اBْ Aَ a ُ ِ "ْ @ُ 1 ٰ ْaُ اBْ َ Vَ * ُ َ َ ِءIG َ \Xُ G ٰ: Uَ َ ّ و ٰ ! ُ@ ْ" َرr I
,! & #
@ ! R ا ^ ر ا د ا ا ذ ا ] ّ َ َ& َدAَ ّ ^ُ ِ ( ( َ َ 0َ َ ً َ َ َ Vَ ر ُ ِ ل َ ّ َ ِ ً ,ْ l ﴾٣٨﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ Iَ ْ T َ َا ٌ ,ْ l ِ ٰ َو ِ oٍّ T ِ ً اCَ َ "ْ @ِ ِ ٰ Rَ 5َ Aُّ l ِ0 U ا
Her topluluk ateşe girerken, dünyada imrenip peşinden gittikleri ve inanç yönüyle kardeşleri sayılan topluluğa lânetler yağdıracak. Nihayet hepsi birbiri ardınca gelip orada toplanınca, arkadan gelenler, önden giden ve sonrakilere yol gösteren öncü toplumlar hakkında, “Ey Rabb’imiz, bizi yoldan çıkaranlar işte bunlardı, onları iki kat ateş azabıyla cezalandır!” diyecekler. Buna karşılık Allah, “Evet, sizden öncekiler hem kendileri yoldan çıktığı hem de arkadan gelenlere kötü örnek olup onların yoldan çıkmasına sebep olduğu için iki kat ceza çekecekler. Fakat siz de aynı şekilde başkalarının sapmasına sebep oldunuz. Bu yüzden, her birinize iki kat azap var. Fakat siz bunun farkında değilsiniz. Nicelerinin sizden etkilenip kötülüğe yöneldiğini de bilmiyorsunuz.” diyecek. ُ َ ََ& َ^ َنR "ْ @ُ 1 ٰ ْaI ُ ِ "ْ @ُ ! ٰ وr ُ اBْ َ Vَ َو ﴾٣٩﴿ نcَ 7ُ % َ Cَ ,َ ا ْاVُ وCُ Rَ oٍ ْHَR ْ ِ Uَ !ْ Aَ َ "ْ T ِ Tْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ِ اب 39. Bunun üzerine öncekiler, sonrakilere diyecekler ki: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse, yaptıklarınızdan dolayı cehennem azabını bizimle birlikte tadın!” َ ّ اب ]8ّٰ ' ْ َوUَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن ا ُ )ْ 1َ Iَ ِء َوG&َ % ا َ َ Uَ ّ xَ َن ْاAُ a ُ َ ْ َ ُ َ ُ@ ْ" ا8َ ّ َ ُ Iَ @َ ْU َ َ ُواTْ 8َ ا َ ( ِ xْ &ُ ي ْاZِ xْ 5َ /َ ِ Cٰ ^َ ط َو ﴾٤٠﴿ + 0 ِ !َ iِ َ ّ ِ" ْاkR( oُ &َ xَ َ ْاAِ 1َ
40. Ayetlerimizi yalan sayan ve buyruğumuza boyun eğmeyi gururlarına yediremeyerek onlara karşı büyüklük taslayanlar var ya, göğün rahmet kapıları onlara asla açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçmedikçe, onlar da cennete giremeyeceklerdir. Devenin iğne deliğinden geçmesi nasıl mümkün değilse, inkârcıların da cehennemden çıkıp cennete girmeleri öyle imkânsızdır. İşte biz, suçluları böyle cezalandırırız. َ ّ ي اZxْ 5َ /َ ِ Cٰ ^َ اش َو َ &( ِ d ﴾٤١﴿ + َ ْ ِ "ْ @ُ َ ِ 0 ٍ َ Fَ "ْ @ِ Vِ َْ R ْ ِ َ" ِ َ@ ٌد َوUَ ّ @َ # 41. Altlarında ateşten döşekler, üstlerinde de yine ateş, alev ve dumandan örtüler olacaktır. İşte zalimleri böyle cezalandırırız. G ٰ @ اُو, ْ وIَ ّ ا% ْ 5َ Aّ T َ َ َ ّ اAُ &ِ َ ا َوUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َوا
@َ !R( "ْ :ُ ِM Uَ ّ xَ ب ْا ? ا / [ ْ ِ َ ِ = ا ُ ِ َ 5ُ Iَ ت ِ \ bَ َ ُ ِ ً ُ َ ﴾٤٢﴿ ِ ُ)و َنa َ
42. İman eden ve bu imanın gereği olarak güzel işler yapanlara gelince —ki biz hiç kimseye gücünün yetmeyeceği sorumluluğu yüklemeyiz—onlar da cennet halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır. َ ْ "ُ @ِ 8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ oٍّ Fِ ْ ِ "ْ :ِ ور رMُ @َ 5ْ Iا ِ )ُ ?ُ kR( َ Uَ ْ Zَ 5َ َو 43. Onları cennete koyarken, kalplerinde haset, öfke ve kin namına ne varsa hepsini söküp almışızdır. Böylece, her türlü olumsuz duygu ve düşünceden arınmış olarak cennete girmişlerdir. Etraflarında yemyeşil ağaçlar ve türlü nimetler bulunmakta, altlarından ırmaklar akmaktadır. G G َ )ْ ;َ َ ا 0 ّ ِ َ ْ ِ Uَ ِّ َرoُ ُ َء ْت ُر# ِ ّٰ ِ )ُ &ْ َ ُ ا ْاVَ َو Mُ ّٰ Uَ 1)ٰ :َ اَ ْنIَ ْ َ ِ) َي8َ @ْ Uَ ِ Uَ ّ ^ُ َ ا َوCَ @ٰ ِ Uَ 1)ٰ :َ يC( َ ّ ا
Rab’lerine el açıp yalvararak, “Bizi bu harika cennet yurduna eriştiren Allah’a şükürler olsun! O bize yol göstermeseydi, biz kendi başımıza doğru yolu asla bulamazdık. İşte bizzat gözlerimizle görüyoruz ki, Rabb’imizin elçileri hakikati bildirmişler.” derler. ُ Aْ ِ وا اَ ْنG ُد5ُ َو ﴾٤٣﴿ َنAُ &َ ,ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ &َ ِ :َ &ُ 8ُ ْ و ِرr ُ ُ اUَ ّ xَ ُ" ْاT Ve ardından, Allah tarafından şöyle nida edilir: “İşte dünyadaki gayret ve çabalarınızın karşılığı olarak size bahşedilen cennet budur!” ُ ُّ ْ) ُ ْ" َ َو َ َ) َر# َ ّ ب "ْ T َ َوoْ @َ Rَ ; ' َ Uَ ُّ َر5َ )َ َ َ َو5َ )ْ # َ ْ) َوVَ ر اَ ْن َ َ ?ْ َ ِ اUَ ّ xَ ب ْا ُ َ ?ْ َى اG ٰد5َ َو ِ U ا
0 ; ' َ
44. Cennet halkı cehennem halkına seslenerek: “Ey kâfirler! Biz Rabb’imizin bize verdiği bütün sözlerin gerçek olduğunu gördük. Nasıl, siz de Rabb’inizin verdiği sözlerin doğru çıktığını gördünüz mü?” diye sorarlar. َ ّ ا+ َ ّ ] اAَ َ ا َ &( ِ d َ &( ِ d ﴾٤٤﴿ + ِ ّٰ ُ Uَ ,ْ َ ُ@ ْ" اَ ْنUَ !ْ َ ِّذ ٌنXَ ُ َ ّ َذ َنRَ "M ْ ,َ 5َ ُ اVَ *
Cehennemdekiler ise, “Evet, bunu bizzat yaşayarak gördük!” derler. Bunun üzerine, aralarında bulunan bir çağrıcı melek şöyle seslenecek: “Allah’ın lâneti, zalimlerin üzerine olsun!” َ ٰ ْ ِ "ْ :ُ َوM # ﴾٤٥﴿ َن0 ُ وRِ ^َ َ ِةa ِ ّٰ o! ِ I
ً َ ِ @َ 5َ Jُ 7ْ 1َ ا َو ِ 7( َ ْ َ ُ= ُّ)و َن1َ َ 1C( ّ َا 45. “İnsanları Allah’ın yolundan engelleyen, sinsi propagandalarla doğru yolu çarpıtmaya çalışan ve ilâhî adaletin tecelli edeceği âhiret hayatını inkâr eden o zalimlerin üzerine!” َ ْ ]Aَ َ ب َو ٌمvَ َ ِ اَ ْنUَ ّ xَ ب ْا ٰ %( ِ v ^ُ َنRُ ِ ,ْ 1َ ٌ ل# َ َ ?ْ َ َد ْوا ا5َ " َوM ْ @ُ !&! َ اف ِر ِ َ ْ Iا ِ &َ @ُ Uَ !ْ َ َو Mٌ xَ '
ُ !ْ Aَ َ ﴾٤٦﴿ َن,ُ &َ ْ 1َ "ْ :ُ َو:َ Aُ a ُ )ْ 1َ "ْ َ "ْ T 46. Cennet halkıyla cehennem halkı arasında, iki grubu birbirinden ayıran bir perde olarak yüksek bir sur (57. Hadid: 13) vardır. Bu surun Ârâf denilen burçları üzerinde ise, kendilerine daha baştan cennete kesinlikle girecekleri müjdesi verilen Peygamberler, şehitler ve âlimler gibi seçkin insanlar olacaktır. Allah’ın bu has kullarına bir lütuf ve ikram olarak, o günkü muhteşem manzarayı dışarıdan ve yukardan seyretme imkânı verilecektir. Bunlar cennetlik ve cehennemlik her insanı çehresinden tanıyacaklar. Henüz cennete girmemiş olan, fakat oraya gireceklerini ümit eden cennet halkına seslenerek, “Selâm sizlere! Müjdeler olsun, kurtuluşa erdiniz!” diyecekler. َ ّ َ َ ْا َ; ْ م اUَ Aْ ,َ xْ َ Iَ Uَ َ ّ ُ ا َرVَ رU ا َ; َء اG َ Aْ ِ "ْ :ُ اَ ْ َ= ُرBَ َ ْ R ِ ?ُ َواِ َذا ﴾٤٧﴿ + ب ? ّ ْ َ cَ &( ِ d ِ ِ * ِ 47. Bakışları cehennem halkına doğru çevrilince de, “Aman ya Rab!” diye yalvaracaklar, “Bizi bu zalim toplulukla beraber eyleme!” َ ْ ب ُ ,ُ &ْ # ُ ْU َ ] ٰUFْ َ اG َ ُ اVَ "ْ @ُ !&! ً # "ْ 8ُ ْU^ُ َ ْ" َوT ٰ %( ِ "ْ @ُ 5َ Rُ ِ ,ْ 1َ I
َ "ْ T َ اف ِر ِ َ ْ Iا ُ َ ?ْ َى اG ٰد5َ َو ﴾٤٨﴿ ِ ُو َنTْ 8َ %ْ َ
48. Surun yüksek burçlarında her yanı seyreden bu Ârâf halkı, simalarından tanıdıkları bazı cehennemlik kişilere şöyle
seslenecekler: “Gördünüz ya, ne o güvendiğiniz malınız, servetiniz, ordularınız ve topluluğunuz kurtarabildi sizi, ne de o anlamsız gurur ve kibriniz!” Sonra inkârcılara, dünyadayken alay edip aşağıladıkları zayıf müminleri göstererek soracaklar: ُ !ْ Aَ َ ْ ٌفa ﴾٤٩﴿ َن5ُ Zَ ْ َ "ْ 8ُ 5ْ َ اIG َ ْ" َوT َ Iَ َ Uَ ّ xَ ا ْاAُ aْ ُ ٍ اُد0 &َ 'ْ َ ِ ا ُ ّٰ "ُ @ُ ُ Uَ 1َ Iَ "ْ 8ُ &ْ % َ Vْ َ َ ا1C( َ ّ ِء اIG َ \Xُ G ٰ:َا
49. “Sizin bir zamanlar, ‘Allah lütuf ve rahmetini böyle yoksul ve çaresiz kimselere vermez!’ diye yemin ettiğiniz insanlar bunlar mı?” diye soracaklar. Sonra o cennetliklere dönerek, “Haydi girin cennete, artık size korku yok ve siz üzülecek de değilsiniz.” diyecekler. ُ Vَ ِء اَ ْو ِ ّ َ& َر َزG&َ ِ َ ْاUَ !ْ Aَ َ اH! َ ّ ب ا َ ّٰ ا اِ ّ َنG ُ Vَ ا ُ0 ّٰ "ُ T ُ R( َ ِ اَ ْن اUَ ّ xَ ب ْا َ َ ?ْ َ ر ا ُ َ ?ْ َى اG ٰد5َ َو ِ U ا َ ] ْاAَ َ &َ @ُ َ َ ّ ' ﴾٥٠﴿ * َ 1 ( Rِ T َ
50. Derken cehennem halkı, cennet halkına yalvararak, “Ne olur, bize biraz su verin yahut Allah’ın size bahşettiği yiyeceklerden birazını gönderin!” diye feryat edecekler. Cennetlikler ise onlara, “Hayır, Allah bu nimetleri kâfirlere yasaklamıştır!” diyecekler. ُّ ّ َ ْ ُ@ ُ" ْا َ ٰ! ُةFَ َو7ً ,ِ َ ُ@ ْ" َ ْ@ ً ا َوUَ 1وا (دCُ iَ َ ّ َ ا1C( َ ّ َا
M !َ 5ْ ) ا
51. O kâfirler ki, Allah’ın kendilerine gönderdiği inanç sistemini ve hayat tarzını alay konusu yaparak dinlerini oyun ve eğlence hâline getirmişlerdi. Ayrıca, ilâhî ölçüleri reddedip nefislerini ilâhlaştırarak arzu ve heveslerini din hâline getirmişlerdi. Ve dünya hayatının o süs ve cazibesi onları aldatıp doğru yoldan saptırmıştı. ْ R ﴾٥١﴿ َ ُ)و َنxْ 1َ Uَ ِ 1َ ٰ ِ ا5ُ ^َ َ * َو اCَ ٰ: "ْ @ِ ِ ْ 1َ ; َءG َ ِ ا% ُ 5َ &َ ^َ "ْ @ُ !%ٰ ْU5َ َ َ! ْ َم Onlar bu güne ulaşacaklarını nasıl göz ardı edip unuttular ve ayetlerimizi bile bile nasıl inkâr ettilerse, biz de bugün onları öyle göz ardı edip unutacağız. َ ّ R ب ﴾٥٢﴿ َنUُ ِ Xْ 1ُ ً)ى َو َر ْ' َ& ً ِ َ; ْ ٍم:ُ "ٍ Aْ ِ ]Aٰ َ ُهUَ Aْ =َ ِ ِ "ْ :ُ Uَ [ْ # ٍ 8َ T ِ )ْ ;َ َ َو 52. Oysa biz onlara, iman edecek bir topluma yol gösterici ve rahmet kaynağı olarak tam bir hikmet ve bilgiyle bölümler hâlinde açıkladığımız mükemmel bir kitap göndermiştik. ُ ْU1َ oْ :َ Qُ0 Aَ 1 َ ْ (وIَ ّ ِ ُ و َن اd
53. Ama o zalimler, ayetlerimizi bilerek inkâr ettiler. Onlar Kur’an’a iman etmek için ille de onun haber verdiÄ&#x;i kÄąyamet, mahĹ&#x;er, hesap, cehennem, azap gibi Ĺ&#x;eylerin gerçekleĹ&#x;mesini mi bekliyorlar? Ů? ;Ů? 1ŮŽ QŮ? AŮ? 1‍ ŮŽ Ů’ (Ůˆâ€Źk ( Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ oŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů?ه‏% Ů? 5ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏ Ä°yi bilin ki, onun haber verdiÄ&#x;i Ĺ&#x;eyler ortaya çĹktÄąÄ&#x;Äą gĂźn, vaktiyle bunlarÄą hiçe sayÄąp unutmuĹ&#x; olanlar piĹ&#x;manlÄąk ve çaresizlik içinde Ĺ&#x;Ăśyle diyeceklerdir: G ŮŽ )Ů’ VŮŽ M Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? UŮŽ Ů?Ů‘ ‍ َع‏oŮ? Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů’ŘŞ Ů?ع‏# “Eyvah, demek Rabb’imizin elçileri bize gerçeÄ&#x;i bildirmiĹ&#x;ler!â€?
GUŮŽ ŮŽ ‍ ا‏,Ů? ŮŽ Ů’ !ŮŽ RŮŽ ‍ َإ‏,G ŮŽ ŮŽ qŮ? Ů’ Ů? UŮŽ ŮŽ oŮ’ @ŮŽ RŮŽ
“Ah, keĹ&#x;ke Allah katÄąnda sĂśzĂź geçen Ĺ&#x;efaatçilerimiz olsaydÄą da, azaptan kurtulmamÄąz için bize Ĺ&#x;efaat etselerdi.â€? oŮ?0 &ŮŽ ,Ů’ 5ŮŽ UŮŽ Ů‘ ^Ů? ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏EŮ’ FŮŽ oŮŽ &ŮŽ ,Ů’ UŮŽ RŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?د‏5Ů? ‍اَ Ů’Ůˆâ€Ź “Yahut dĂźnyaya geri gĂśnderilseydik de, yaptÄąklarÄąmÄązdan farklÄą iĹ&#x;ler yapsaydÄąk!â€? ﴞټ٣﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů?Ůˆâ€ŹwŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U ŮŽ oŮŽ Ů‘ l ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź% ŮŽ )Ů’ VŮŽ ŮŽ Ů’Ů? 5ŮŽâ€ŤŮˆŘ§ ا‏G Ů? % Ů? a
daha
Ăśnce
Ä°Ĺ&#x;te, bĂśylece kendi elleriyle kendilerini felâkete mahkĂťm ettiler ve Ĺ&#x;efaatçi diye uydurduklarÄą o sahte ilâhlarÄą, onlarÄą yĂźzĂźstĂź bÄąrakÄąp kayboldu. ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن َع‏ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?ش‏,ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ Ů° ى‏8ŮŽ ‍ا‏ 1 ‍ا‏ 8 k R ‍؜‏ ‍ع‏ I‍ا‏ & % ‍ا‏ A a ‍ي‏ C Ů‘ Ů’ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ م‏ Ů’ ŮŽ Ů? Ů° ( ( Ů‘ Ů‘ Ů? Ů‘Ů° "Ů? T ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů?
54. Gerçek Ĺ&#x;u ki, sizin yegâne sahibiniz, efendiniz, yĂśneticiniz, yani Rabb’iniz Allah’tÄąr! Milyarlarca galaksiden oluĹ&#x;an gĂśkleri ve sayÄąsÄąz nimetlerle donatÄąlmÄąĹ&#x; yeryĂźzĂźnĂź her biri milyonlarca yÄąl sĂźren altÄą gĂźnde yaratan, fakat sonra bir kenara çekilip mahlĂťkatÄą kendi kaderiyle baĹ&#x; baĹ&#x;a bÄąrakmayan, aksine, gerek evreni idare etmek, gerekse inanç, hukuk ve ahlâk kurallarÄąnÄą belirlemek Ăźzere kâinatÄąn mutlak hâkimi olarak Egemenlik TahtÄąna oturan O’dur! ŮŽ Ů‘ oŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏k
*yŮ‹ !y( ' ŮŽ QŮ? 7Ů? AŮ? Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽ@ َع‏U ‍ا‏ Ů? JŮ’ 1Ů? GĂźndĂźzĂź, durmaksÄązÄąn kendisini takip eden gece ile bĂźrĂźyĂźp Ăśrten O’dur. ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ â€ŤÂˆ ŮŽŮˆ ْا ŮŽ; ŮŽ& ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź ‍ه‏0 ( Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍ات‏ Ů? ŮŽ iŮŽ Ů‘ % ŮŽ Ů? ‍ َم‏xŮ? U ‍ا‏ ŮŽ &Ů’ ‍ا‏
Emrine ve koyduÄ&#x;u yasalara boyun eÄ&#x;en GĂźneĹ&#x;’i, Ay’Ĺ ve diÄ&#x;er bĂźtĂźn yÄąldÄązlarÄą yaratan ve yĂśnlendiren yine O’dur.
ŮŽ Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹAŮ’ iŮŽ ‍ ْا‏QŮ? ŮŽ IŮŽ َ‍ا‏ Ů?0 Ů’ I‍ا‏ Dikkat edin, iyi dinleyin: Yaratma kudreti ve emretme yetkisi, tamamen ve yalnÄązca O’na aittir. ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ا ŮŽŘą Ů‘Ů?ب ْا‏ ﴞټ٤﴿ + Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŘą ŮŽŮƒâ€Ź7ŮŽ ŮŽ TĂźm varlÄąklarÄąn gerçek sahibi ve Efendisi olan Allah, ne yĂźcedir! Ă–yleyse: Ů? ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů’ŘŻ Ů? ا َع‏ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ً ا‏0 !ŮŽ Ů’ a ﴞټټ﴿ MŮŽ 1)( 8ŮŽ ,Ů’ &Ů? ‍ ْا‏S ŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? ‍ Ů‘Ů? Ů‹ ŮŽŮˆâ€ŹH
55. Rabb’inize, gĂśnĂźlden bir yakarÄąĹ&#x;la ve gizlice dua edin. Dua ederken, Allah’Ĺ anarken baÄ&#x;ÄąrÄąp çaÄ&#x;Äąrarak veya bunu bir gĂśsteriye dĂśnĂźĹ&#x;tĂźrerek saygÄą sÄąnÄąrlarÄąnÄą aĹ&#x;mayÄąn! KuĹ&#x;kusuz O, sÄąnÄąrÄą aĹ&#x;anlarÄą sevmez. ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹRŮ‹ Ů’ a ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź%
0 ,Ů‹ &ŮŽ p ŮŽ ‍' ŮŽ@ ŮŽŮˆŘ§ Ů’ŘŻ Ů? Ů?ه‏ Ů? vŮŽ ?Ů’ Ů?‍ ŮŽ) ا‏,Ů’ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ Ů? Ů’ Ů? IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
56. Ä°lâhĂŽ yasalarla yeryĂźzĂźnde dĂźzen ve denge kurulmuĹ&#x;ken, orada sakÄąn bozgunculuk çĹkarmayÄąn! Allah’Ĺn azabÄąndan korkarak ve rahmetini Ăźmit ederek O’na yalvarÄąn. Korku anÄąnda ĂźmitsizliÄ&#x;e, Ăźmit anÄąnda gaflete kapÄąlmayÄąn. ŮŽ U( % ﴞټٌ﴿ + Ů? Ů‘Ů° B ŮŽ &ŮŽ 'Ů’ ‍اŮ? Ů‘ َن َع‏ ŮŒ 1 ( VŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا‏S Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah’Ĺn bereket ve rahmeti, iyilik edenlere pek yakÄąndÄąr. ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ř Ů? Ů’ Ů‹ ا‏ Q0 ( 8Ů? &ŮŽ 'Ů’ ‍) Ů’ŮŽŮŠ َع‏1ŮŽ + ŮŽ 1ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ ا‏oŮ? Ů? Ů’ 1Ů? ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 57. O Allah ki, engin lĂźtuf ve rahmetinin tecellisi olan yaÄ&#x;murlarÄąn ĂśnĂźnde nimet ve bereket mĂźjdecisi olarak rĂźzgârlarÄą gĂśnderir. Ů‹ ;ŮŽ „Ů? Ů‹ ŮŽ ŮŽ BŮ’ AŮŽ Ů‘ VŮŽ َ‍ا ا‏G‍] اŮ? َذ‏G8Ů‘Ů° ' B Ů? !Ů‘Ů? ŮŽ )Ů? AŮŽ 7ŮŽ Ů? ‍ Ů?ه‏UŮŽ ;Ů’ Ů? I
ŮŽ Nihayet bu rĂźzgârlar, su taneciklerinden oluĹ&#x;an ve havadan daha aÄ&#x;Äąr olan yaÄ&#x;mur yĂźklĂź bulutlarÄą yĂźklenip kaldÄąrÄąnca, onu susuzluktan topraÄ&#x;Äą çatlamÄąĹ&#x;, bitki ĂśrtĂźsĂź kurumuĹ&#x; ĂślĂź bir bĂślgeye sĂźrĂźkleriz. ŮŽ Ů‘ oŮ?Ů‘ ^Ů? Ů’ Ů? Q( Ů? UŮŽ #Ů’ ŮŽ Ů’aŮŽ RŮŽ ‍ َإ‏G&ŮŽ ‍ ْا‏QŮ? Ů? UŮŽ Ů’ ZŮŽ 5Ů’ ŮŽ RŮŽ ‍ات‏ 0Ů? ŮŽ &ŮŽ y ‍ا‏ O bulutlarla, çorak topraklara hayat veren yaÄ&#x;murlar yaÄ&#x;dÄąrÄąr ve bĂśylece orada çeĹ&#x;it çeĹ&#x;it ĂźrĂźnler yeĹ&#x;ertiriz. Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ] Ů° Ů’ &ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?ŘŹ ْا‏i5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ ﴞټ٧﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆ َن‏CŮŽ ŮŽ "Ů’ T
Ä°Ĺ&#x;te biz, aynÄą hayat verici kudretimizle ĂślĂźleri de MahĹ&#x;er GĂźnĂź bĂśyle diriltip çĹkaracaÄ&#x;Äąz. BĂśyle canlÄą ve anlaĹ&#x;ÄąlÄąr misallerle hakkÄą ortaya koyuyoruz ki, dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ibret alasÄąnÄąz! Ä°Ĺ&#x;te Kur’an ayetleri de, tÄąpkÄą rahmet yaÄ&#x;murlarÄą gibi ĂślĂź kalplere hayat verir. Fakat gĂśnlĂźnĂź hakikate kapamÄąĹ&#x;, kibir ve bencilliÄ&#x;in kĂślesi olmuĹ&#x; insanlar, bu rahmet hazinesinden bir Ĺ&#x;ey alamazlar. Nitekim: QM ( Ů?Ů‘ ‍ Ů? Ů? Ů’Ř° Ů?ن َع‏QŮ? Ů? 7ŮŽ 5ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?؏‏i1ŮŽ S Ů? !Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?) ا‏AŮŽ 7ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ْا‏ 58. TopraÄ&#x;Äą gĂźzelce iĹ&#x;lenmiĹ&#x;, tohumu ekilmiĹ&#x; verimli arazi, yaÄ&#x;muru gĂśrĂźr gĂśrmez Rabb’inin izniyle bereketli ĂźrĂźnler yetiĹ&#x;tirir. ŮŽ 7Ů? a ‍ا‏0 )Ů‹ T ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? 5ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ْ Ů? Ů?ŘŹ ا‏i1ŮŽ IŮŽ Š Ekime elveriĹ&#x;li olmayan çorak ve bakÄąmsÄąz topraÄ&#x;a gelince, ne kadar yaÄ&#x;mur yaÄ&#x;arsa yaÄ&#x;sÄąn, çalÄą diken gibi cÄąlÄąz ve faydasÄąz bitkilerden baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey bitirmez. Ů° Ů’ ‍ ŮŽ= Ů‘Ů? Ů?٠‏5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ ﴞټ٨﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€ŹT Ů? 1ŮŽ I‍ا‏
Şßkredecek bir toplum için, iĹ&#x;te ayetleri bĂśyle herkesin anlayacaÄ&#x;Äą çeĹ&#x;itli ve zengin Ăśrneklerle açĹklÄąyoruz. Ä°nsanlÄąk tarihi boyunca, her Peygamber bu gerçeÄ&#x;i dile getirmiĹ&#x;ti: ŮŽ ;ŮŽŮŽ R Q( Ů? Ů’ VŮŽ ] Ů° Ů?‍ ' ا‏ Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ٠‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ‍اب‏ Ů? a Ů‘Ů° ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź7Ů? ‍ا‏ ŮŽ َ‍ ا‏kG5Ů‘ ( Ů?‍Ů?ه ا‏0 Ů? EŮ’ FŮŽ QŮ? Ů° Ů?‍ Ů’" Ů? Ů’ ا‏T Ů’ ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ 1ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ CŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů‹ 5Ů? UŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍َ ŮŽ; Ů’) اَ ْع‏ ﴞټي﴿ "! Ů? d( ŮŽ ‍ Ů’ Ů?م‏1ŮŽ
59. Gerçekten biz Nuh’u, kendi halkÄąna ilâhĂŽ mesajÄą bildiren bir elçi olarak gĂśnderdik. Nuh, “Ey halkÄąm!â€? demiĹ&#x;ti, “Allah’a gĂśnĂźlden boyun eÄ&#x;in ve yalnÄązca O’na kulluk edin! Zira sizin O’ndan baĹ&#x;ka emrine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz itaat edeceÄ&#x;iniz bir efendiniz, bir ilâhÄąnÄąz yoktur! DoÄ&#x;rusu ben sizin için, zalimleri helak edecek olan bĂźyĂźk bir gĂźnĂźn azabÄąndan korkuyorum!â€? ŮŽ ¨َ ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G Q( Ů? Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? v ŮŽ VŮŽ Ů? ŮŽ &ŮŽ ‍ Ů„ ْا‏ ﴞٌ٠﴿ + ŮŽ kR( /1Ů° Ů? 7( Ů? ‍ Ů?ل‏vŮŽ l 60. HalkÄąn alÄąn terini sĂśmĂźrerek kurduklarÄą kĂślelik sisteminin yÄąkÄąlacaÄ&#x;Äąndan, bĂśylece alÄąĹ&#x;ageldikleri lĂźks ve refah dolu yaĹ&#x;antÄąnÄąn sona ereceÄ&#x;inden endiĹ&#x;e eden toplumun ileri gelenleri, menfaatlerine aykÄąrÄą gĂśrdĂźkleri bu çaÄ&#x;rÄąyÄą etkisiz kÄąlmak amacÄąyla Nuh’un karĹ&#x;ÄąsÄąna dikilerek, “DoÄ&#x;rusu biz seni, apaçĹk bir yanÄąlgÄą ve sapma içinde gĂśrĂźyoruz!â€? dediler. ŮŽ VŮŽ ŮŒ Ů? ‍ َع‏kUŮ‘ ( T ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍ Ů„ Ů? Ů’ ŮŽŘą Ů?ّب ْا‏ ﴞٌ٥﴿ + ŮŽ k ( ˆ ŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ 1ŮŽ ‍ ل‏ Ů? Ů° ‍ ŮŽ ŮŒ ŮŽŮˆâ€ŹvŮŽ l
61. Nuh, “Ey halkım!” dedi, “Siz de gayet iyi bilirsiniz ki, benim bu sözlerimde bir yanılgı, bir sapma yoktur. Tam aksine ben, Âlemlerin Rabb’i tarafından görevlendirilmiş bir elçiyim. Bu durumda siz beni değil, bana bu görevi veren Rabb’imi suçlamış oluyorsunuz.” َ َ ْ" ِرT ُ َ ُ =ْ ُ Jُ Aِّ َ ُا ﴾٦٢﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ Iَ َ ا ِ ّٰ َ ِ "ُ Aَ ْ َ ْ" َواT َ 5َ َواk ّ ( ِت َرI
62. “Çünkü ben size kendi görüşlerimi veya kuruntularımı değil, doğrudan doğruya Rabb’imin mesajlarını iletiyor ve size güzelce öğüt veriyorum. Ayrıca, Allah tarafından bana vahiy aracılığıyla bildirilen ilim sayesinde, sizin bilmediğiniz kıyamet, âhiret, cennet, cehennem gibi gerçekleri biliyorum.” ُ Aَ ّ ,َ َ ُ; ا َو8َ ّ 8َ ِ َر ُ^ ْ" َوCِ ْU!ُ ِ "ْ T ُ ْU ِ oٍ # ُ ِّ َء ُ^ ْ" ِذ ْ^ ٌ ِ ْ َر# G َ ْ" اَ ْن8ُ 7ْ xِ َ اَ َو ﴾٦٣﴿ ' ُ& َن َ ْ ُ "ْ T ُ ] َرAٰ َ "ْ T
63. “Ey halkım! Sizi dehşet verici bir günün azabına karşı uyarsın da aklınızı başınıza alıp inkârdan, zulümden, ahlâksızlıktan sakınıp korunasınız ve böylece ilâhî lütuf ve merhamete lâyık olasınız diye kendi içinizden bir adam aracılığıyla Rabb’inizden size öğüt verici bir mesaj gelmesine mi şaşıyorsunuz? Evrenin her zerresini kontrol ve idare eden, tüm ihtiyaçlarınızı gözeterek yeryüzünü sayısız nimetlerle donatan Allah’ın, ruh dünyanızı ve toplumsal hayatınızı şekillendirmek üzere, seçtiği elçileri aracılığıyla size kanun ve ilkeler göndermesini niçin yadırgıyorsunuz?” َ Rَ + َ 5َ Rَ ُ ُهCَ ّ T cَ &( َ ً ْ Vَ ا5ُ ^َ "ْ @ُ 5َ ّ ِ ا0 Uَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ اUَ Vْ َ Fْ َ َوا/ِ Aْ ُ ْاkRِ Qُ ,َ َ َ 1C( َ ّ ُه َواUَ !ْ xْ ﴾٦٤﴿
64. Fakat onlar, bunca öğüt ve uyarılara rağmen onu yalancılıkla suçladılar. Bunun üzerine, tüm ülkeyi sular altında bırakan büyük bir tufan gönderdik ve hem onu, hem de onunla birlikte gemiye binen müminleri boğulmaktan kurtardık. Ayetlerimizi inkâr edenleri ise sulara gömerek boğduk. Çünkü onlar, gerçekten kalpleri katılaşmış, gönül gözleri kör olmuş inatçı, zalim ve azgın bir toplum idiler. Ve aradan yıllar geçti, yeni nesiller geldi. İsimler ve şekiller değişti, fakat değişmeyen tek şey vardı: Hak ile batılın amansız mücadelesi: َ Vَ ا0 ًد:ُ "ْ :ُ a ُ َ َ ا ﴾٦٥﴿ ُ; َن8َ ّ َ vََ Rَُه ا0 ُ Eْ Fَ Qٍ ٰ ِ ْ" ِ ْ اT َ ّٰ ُ)وا7ُ ا ْ ْ ِمVَ 1َ ل َ ََواِ ٰ ] َ ٍد ا
65. Ad kavmine de, kardeşleri gibi yakından tanıdıkları arkadaşları ve soydaşları Hud’u elçi olarak gönderdik. Hud, “Ey halkım!” dedi, “Allah’a gönülden boyun eğin ve yalnızca O’na kulluk edin! Zira sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur! Artık dürüst ve erdemlice bir hayat yaşayarak kötülükten, günahtan korunmayacak mısınız?” َ ِ َ ْا/َ Uُّ d َ ¨َ َ 5َ ّ ِ اG Q( ِ ْ Vَ ْ ِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ اv َ Vَ ُ Uَ َ 5َ ّ ِ ٍ َوا:َ َ َ kR( /1ٰ ُ َ &َ ل ْا َ ( ِذT ﴾٦٦﴿ + 66. Halkının ileri gelen inkârcıları, “Doğrusu biz senin dar kafalı bir çılgın, ham hayaller peşinde koşan bir meczup olduğunu düşünüyoruz. Bize öyle geliyor ki, sen yalancının birisin!” dediler. َ Vَ ٌ ُ َرkUّ ( T َ &( َ ,َ ل ِ ْ َر ِّب ْا ﴾٦٧﴿ + َ !ْ َ ْ ِمVَ 1َ ل ِ ٰ ٌ َو:َ َ َ k ( 67. Hud, “Ey halkım!” dedi, “Ben kesinlikle kendini bilmez veya dar kafalı biri değilim. Tam aksine, Âlemlerin Rabb’i tarafından gönderilmiş bir elçiyim.” َ َ ْ" ِرT ُ َ \ 5َ َ َواk ّ ( ِت َرI
ُ Jُ Aِّ َ ُا ٌ ( َ ? ٌ ا ﴾٦٨﴿ + ِ 5َ "ْ T 68. “Ben size kendi görüşlerimi değil, doğrudan doğruya Rabb’imin mesajlarını iletiyorum. Emin olun ki, ben size güzelce öğüt veren ve iyiliğiniz için çırpınan gerçek bir dost, güvenilir bir kimseyim.” ُ ْU ِ oٍ # ُ ِّ َء ُ^ ْ" ِذ ْ^ ٌ ِ ْ َر# G َ ْ" اَ ْن8ُ 7ْ xِ َ اَ َو "0 ْ ^ُ َرCِ ْU!ُ ِ "ْ T ُ ] َرAٰ َ "ْ T
69. “Dehşet verici bir günün azabına karşı sizi uyarması için, kendi içinizden bir adam vasıtasıyla Rabb’inizden size öğüt verici bir mesajın gelmesine mi şaşıyorsunuz?” G َ Aَ a G ُ ^ُ َوا ْذ َ ,َ # ُ ْ َ ِ Aْ iَ ْاkRِ "ْ ^ُ ح َو َزا َد ْ َ ًM َ = 5 م V ) , ء
" T A ذ ا وا ْ ْ ْ ْ ِ ُ ُ َ َ َ ِ ِ ٍ ِ “Unutmayın ki, Allah Nuh kavminin yok edilişinin ardından size büyük bir güç ve yetenek armağan ederek bu topraklarda egemen olmanızı sağlamıştı.” ُ Aَ ّ ,َ َ ا ﴾٦٩﴿ ُ َنAِ ْ ُ "ْ T ِ ّٰ َءIG َ وا ٰاG ُ ^ُ َ ْذR Artık Allah’ın nimetlerini hatırlayın ve bu nimetlerin şükrünü eda etmek üzere Rabb’inize gereğince kulluk edin ki, hem dünyada hem ahirette mutluluk ve kurtuluşa erebilesiniz.” َِ ا اG ُ Vَ َ V( ا = ِد َ ّ َ ِ B + ّٰ )َ 7ُ ,ْ Uَ ِ Uَ 8َ [ْ # َ ْU^ُ اِ ْنG5َ )ُ ,ِ َ &َ ِ Uَ ِ َْ R M 5َ \sُ G َ ُ) ٰا7ُ ,ْ 1َ َر َ َ^ َنCَ 5َ ا َ َو ْ' َ) ُه َو ﴾٧٠﴿
70. Onlar bu güzel çağrıya karşılık şöyle dediler: “Sen bize bir tek Allah’a kulluk edelim ve atalarımızın tapmakta olduğu tanrıları
bırakalım diye mi geldin? Gerektiğinde kendileri adına hükümler uydurup halkı çıkarlarımız doğrultusunda yönlendirebileceğimiz tanrıları bırakmamızı ve bir tek Allah’a kulluk etmemizi mi istiyorsun bizden? Bir de kalkmış, öğütlerini dinlemediğimiz takdirde dünya ve âhirette cezaya çarptırılacağımızı söylüyorsun. Eğer iddianda doğru isen, haydi bize savurduğun tehditleri gerçekleştir de görelim!” َ Vَ ُ ِّ ْ" ِ ْ َرT ُ !ْ Aَ َ َ Vَ ْ) َوVَ ل S َ Fَ َو ٌ0 H ٌ #ْ ْ" ِرT 71. Bunun üzerine Hud, “O hâlde,” dedi, “Rabb’iniz tarafından inkârcılara vadedilen bir belânın ve dehşet verici bir gazabın tepenize inmesi artık kaçınılmaz olmuştur.” ن ُ ّٰ َلZَ ّ 5َ َ "ْ ^ُ \sُ G َ ْ" َو ٰا8ُ 5ْ َ اG:َ &ُ 8ُ !ْ &َ ّ َ ٍءG&َ ْ َ اkGR( kU( 5َ ُ ِدxَ ُ َا 0 ٍ َ Aْ ُ ْ ِ @َ ِ ا
“Demek siz, kendilerine ilâhî bir yetki verildiğine dair haklarında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, yetki alanlarını, kudret sınırlarını, verdikleri ve verecekleri hükümleri, kısaca sahip oldukları tüm özellikleri sizin ve atalarınızın belirleyerek uydurduğu hayal ürünü birtakım isimler hakkında benimle tartışıyorsunuz, öyle mi?” ُ ,َ َ k5ّ ( ِوا اG ُ dِ 8َ 5ْ َR ﴾٧١﴿ َ 1 ( dِ 8َ ْU&ُ ْ" ِ َ ْاT “Madem küstahlıkta bu kadar ileri gittiniz, o hâlde başınıza gelecekleri bekleyin. Hiç şüphe yok ki, ben de sizinle birlikte beklemekteyim!”
Uَ ّ ِ ٍ &َ 'ْ َ ِ Qُ ,َ َ َ 1C( َ ّ ُه َواUَ !ْ xْ َ 5َ Rَ 72. Derken, engin lütuf ve rahmetimiz sayesinde onu ve beraberindeki müminleri zalimlerin elinden kurtardık. ﴾٧٢﴿ + cَ U( ِ Xْ ُ ا5ُ ^َ َ َوUَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ َدا ِ َ اUَ ,ْ َ Vَ َو
Ayetlerimizi yalanlayıp inkârda diretenlere gelince, tam yedi gece sekiz gün süren korkunç bir fırtınayla (69. Hâkka: 7) hepsinin kökünü kazıdık! Ve zamanla inkârcılık, yeniden ortaya çıktı. İşte, insanlığın yaşadığı ibret verici olaylardan bir başka kesit:
e ً ِ ?َ "ْ :ُ a َ ََواِ ٰ ] َُ& َد ا 73. Sonra Semud halkına, kardeşleri gibi yakından tanıdıkları soydaşları Salih’i elçi olarak gönderdik. َ Vَ ُ َ َ َ ا ُه0 ُ Eْ Fَ Qٍ ٰ ِ ْ" ِ ْ اT ّٰ ُ)وا7ُ ا ْ ْ ِمVَ 1َ ل
Salih, “Ey halkım!” dedi, “Allah’a gönülden boyun eğin ve yalnızca O’na kulluk edin! Zira sizin O’ndan başka bir ilâhınız yoktur!” ُ ِّ ٌ ِ ْ َرUَ !ِّ َ "ْ T ُ ْ َء# G َ )ْ Vَ "0 ْ T
“Bakın, Rabb’inizden size, benim Peygamberliğimi kesin olarak ispatlayan apaçık bir mucize gelmiş bulunuyor: G ُ ِ :َ % ُ َ ا ُّ &َ َ Iَ ا َو ﴾٧٣﴿ "ٌ ! ( َاب ا ِ ّٰ اَ ْر ِضkGR( oْ ^ُ ْ َ :َ ُروCَ Rَ ً 1َ ْ" ٰاT ِ ّٰ ُ Vَ 5َ (هCِ ٰ: ُ ْ !َ Rَ ٍء% ٌ Cَ َ "ْ ^ُ Cَ a Allah’ın sizi sınamak üzere gönderdiği şu deve, sizin için hem dürüstlük ve samimiyetinizi sınayan bir imtihan, hem de gerçek Peygamberi tanımanızı sağlayan apaçık bir mucizedir. Bu sahipsiz deveye karşı tavrınız, kaba kuvvete başvurarak zayıf ve çaresiz insanları ezme huyundan vazgeçip geçmediğinizi ortaya koyan bir ölçü olacaktır. O hâlde, onu bırakın Allah’ın arzında serbestçe otlasın ve sakın ona zarar vermeye kalkmayın, aksi hâlde can yakıcı bir azap sizi yakalayacaktır!” َ ْ kRِ "ْ ^ُ َ ِ) َ ٍد َو َ ّ َ ا,ْ َ ْ ِ َءG َ Aَ a ُ Aَ ,َ # َن8ُ ِ ْU َ ُ= ًرا َوVُ @َ ِ @ُ ُ ْ ِ و َنCُ iِ 8َ ّ َ ْر ِضIا ُ "ْ T َ وا اِ ْذG ُ ^ُ َوا ْذ
َ 7َ xِ ْا
M ً !ُ ُ ل 74. “Unutmayın ki, Allah Âd kavminin yok edilişinin ardından, sizin Hicr bölgesinde egemen güç olmanızı sağladı ve size bu diyarda nice imkânlar bahşetti. Öyle ki, ülkenin geniş ovalarında muazzam saraylar dikiyor, dağlarını yontarak güvenli evler inşa ediyorsunuz. َ ْ kRِ َْ اy,ْ َ Iَ ا َو ﴾٧٤﴿ َ 1)( % ِ ّٰ َءIG َ وا ٰاG ُ ^ُ َ ْذR ِ ْ ُ ْر ِضIا Şu hâlde, Allah’ın nimetlerini hatırlayın da, yeryüzünde inkârı, zulmü, ahlâksızlığı yaygınlaştırarak bozgunculuk yapmayın!” َ Vَ ُ َ &َ ل ْا oٌ َ ْ ُ ً ِ ?َ ُ& َن اَ ّ َنAَ ,ْ َ َْ ُ@ ْ" اU ِ َ َ ُ ا ِ َ& ْ ٰا,ِ ْH8ُ ا ْ َ 1C( Aَ ّ ِ Q( ِ ْ Vَ ْ ِ َ ُواTْ 8َ ا ْ َ 1C( َ ّ اv
Q0 ( ِّ ِ ْ َر 75. Salih’in bu çağrısına karşılık, halkı içerisinden, onların emeğini sömürerek elde ettikleri güç ve servetle küstahça üstünlük taslayan ve Allah’a boyun eğmeyi kibirlerine yediremeyen ileri gelenler, ezilmiş ve geri bırakılmış kesimdeki inançlı insanlara, “Siz gerçekten de Salih’in Allah tarafından gönderilmiş bir Peygamber olduğunu mu düşünüyorsunuz? Sakın o, sizi kullanarak iktidarı ele geçirmek isteyen bir maceraperest olmasın?” dediler.
ﴞ٧ټ﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ Ů? Q( Ů? oŮŽ Ů? ‍ اŮ? ْع‏G&ŮŽ Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏G Ů? VŮŽ
Onlar da, “DoÄ&#x;rusu biz, onun aracÄąlÄąÄ&#x;Äąyla gĂśnderilen o dosdoÄ&#x;ru inanç sistemine yĂźrekten inanÄąyoruz!â€? diye cevap verdiler. ŮŽ VŮŽ ﴞ٧ٌ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏RŮ? ^ŮŽ Q( Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U ŮŽ ‍ي ٰا‏GC( ŮŽ Ů‘ Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?â€ŤŮˆŘ§ ا‏GŮ?‚َ TŮ’ 8ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů„ ا‏
76. Buna karĹ&#x;ÄąlÄąk ĂźstĂźnlĂźk taslayanlar, “Fakat biz, sizin bu inandÄąklarÄąnÄązÄą kesinlikle reddediyoruz! Biz toplumsal ve bireysel hayatÄąmÄązÄą Allah’tan gelen kurallarla deÄ&#x;il, arzu ve heveslerimiz doÄ&#x;rultusunda belirlediÄ&#x;imiz kurallarla dĂźzenleriz. Adalet, doÄ&#x;ruluk, erdemlilik, fedakârlÄąk, hak, hukuk gibi sĂśzlerin bizim nazarÄąmÄązda hiçbir deÄ&#x;eri yoktur. Biz gßç ve saltanata inanÄąrÄąz!â€? dediler. ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ; Ů? ŮˆŘ§â€Ź,ŮŽŮŽ R "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů’ ا ŮŽ Ů’ اَ Ů’ Ů? َع‏8ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮˆâ€ŹVŮŽ U ‍ا‏ 77. ArdÄąndan da Rab’lerinin emrine baĹ&#x;kaldÄąrdÄąlar Allah’a itaatin sembolĂź olarak ortalÄąkta dolaĹ&#x;an ve yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;Äą sĂźrece Salih’in peygamberliÄ&#x;inin apaçĹk bir kanÄątÄą olan deveyi kesip ĂśldĂźrdĂźler. Ů’ †Ů? Ů? ?ŮŽ 1ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ A( ŮŽ Ů’ &Ů? ‍ Ů? ŮŽ ْا‏B ﴞ٧٧﴿ + ŮŽ Ů’U^Ů? ‍ اŮ? ْن‏G5ŮŽ )Ů? ,Ů? ŮŽ &ŮŽ Ů? UŮŽ 8Ů? ‡‍ا‏
Ăœstelik Salih’e meydan okuyarak, “Ey Salih!â€? dediler, “EÄ&#x;er sen gerçekten Peygamber isen, haydi bizi tehdit edip durduÄ&#x;un Ĺ&#x;u azabÄą getir de gĂśrelim!â€? ŮŽ &( „Ů? # ﴞ٧٨﴿ + ŮŽ ŮŽ RŮŽ ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍اع‏ Ů? ‍ َد‏kR( ‍ Ů? ا‏7ŮŽ ?Ů’ ŮŽ RŮŽ Ů? ŮŽ #Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ Ů?@ Ů?" ا‏CŮŽ a 78. Bunun Ăźzerine, Salih’i ve beraberindeki mĂźminleri oradan çĹkardÄąk. Ä°nkârcÄąlara gelince, ansÄązÄąn dehĹ&#x;et verici bir gĂźrĂźltĂźyle patlayarak Ĺ&#x;ehrin altÄąnÄą ĂźstĂźne getiren korkunç bir sarsÄąntÄą çarpÄąverdi onlarÄą. BĂśylece, dĂźne kadar gĂźven içinde oturduklarÄą yurtlarÄąnda olduklarÄą yere cansÄąz bir hâlde serildiler. Ů° ŮŽ 8ŮŽ RŮŽ Ů° Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ( ?
ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? Ů’U ﴞ٧ي﴿ + U ‍ا‏ ‍ن‏ 7 I T â€ŤŮˆâ€Ź " T B = 5 â€ŤŮˆâ€Ź k ‍ع‏
‍ع‏ " T 8 J A ‍ا‏ ) ; ‍م‏ V
1 ‍ ل‏ V â€ŤŮˆâ€Ź " @ ] Ů‘ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ Ů‘ Ů‘ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ( Ů? Ů? Ů? Ů? 79. Salih, uzaktan gĂśrdĂźÄ&#x;Ăź bu dehĹ&#x;et verici manzara karĹ&#x;ÄąsÄąnda bakÄąĹ&#x;larÄąnÄą Ăśteye çevirerek, “Ey benim isyankâr halkÄąm, ne olurdu sĂśzĂźmĂź dinleyip zulĂźm ve haksÄązlÄąklardan vazgeçseydiniz! Oysa ben size Rabb’imin mesajÄąnÄą iletmiĹ&#x;, bu korkunç akÄąbetten kurtulmanÄąz için size içtenlikle ĂśÄ&#x;Ăźt vermiĹ&#x;tim! Ne var ki, siz ĂśÄ&#x;Ăźt verenlerden hiç hoĹ&#x;lanmÄąyorsunuz!â€? dedi. ŮŽ VŮŽ ‍ اŮ? ْذ‏p Ů? ;ŮŽ 7ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‹ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍' Ů?) Ů? ŮŽ ْا‏ ﴞ٨٠﴿ + ŮŽ '
ŮŽ َ‍ Ů’" Ů? ŮŽ@ Ů? Ů’ ا‏T Ů? ŮŽ ‍ اَ ŮŽ Ů’ Ů? َن ْا‏G Q( Ů? Ů’ ;ŮŽ Ů? ‍ ل‏
80. Lut’u da, erkek erkeğe sapık ilişkilere giren azgın bir toplumu uyarması için görevlendirmiştik. Hani Lut halkına şöyle seslenmişti: “Ey halkım! Sizden önce dünyada hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?” َ # ُ 5َ ّ ِا G َ U ا ﴾٨١﴿ َنRُ ِ %ْ ُ ْ ٌمVَ "ْ 8ُ 5ْ َ اoْ َ ء0ِ % َ ِّ ْ ُ َن ا8َ َ "ْ T ِّ ون ِ ْ@ َ ًة ِ ْ ُدqَ ل 81. “Aman Allah’ım! Demek siz kadınları bırakıyor da, cinsellik arzunuzu tatmin etmek için erkeklere yöneliyorsunuz, öyle mi? Doğrusu siz, gerçekten sınırı aşmış bir topluluksunuz!” G َّ G َ َ َ ُ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ ﴾٨٢﴿ ّ@ ُ ون8َ 1َ س َ َ # َ َو َ َ^ َن ٌ 5َ ُ@ ْ" ا5ّ ِ" اM ْ T8ِ 1َ ْ V ْ ِ "ْ :ُ # ُ ِ ْa ا اV انIِ اG Q( ِ ْ Vَ اب
82. Fakat halkının bu uyarıya cevabı, “Çıkarın şunları şehrinizden! Bunlar ne kadar da temiz insanlarmış böyle!” demekten başka bir şey olmadı. Böylece, Lut ile halkı arasında yıllar sürecek zorlu bir mücadele başladı. Fakat inkârcılar, tüm uyarılara rağmen ilâhî davetten yüz çevirdiler ve azıttıkça azıttılar. ﴾٨٣﴿ َ 1 ( ِ َJ ِ َ ْاBْ 5َ ^َ Qُb َ َا َ ا ْ Iَ ّ ِ اG Qُ Aَ ْ:َ ُه َواUَ !ْ xْ َ 5َ Rَ 83. Bunun üzerine, onu ve ailesini azap gelmeden önce şehirden çıkararak kurtardık. Ancak karısı hariç; çünkü o, kâfirlerin zulmünü onaylayarak o zalimlerle birlikte kalmayı tercih etmişti. ُ 5ْ َR ا0 ً َ َ "ْ @ِ !ْ Aَ َ 5َ ْ َ ْ ََوا ﴾٨٤﴿ + َ !ْ ^َ ْ d cَ ( ِ xْ &ُ ُ ْا7َ Vِ َ َ^ َن 84. Ve o zalim insanların üzerine, helak edici azap taşlarını yağmur gibi yağdırdık! İşte bu ibret verici olaya bir bakın da, suçluların cezasının nasıl olduğunu görün.
0 7ً !ْ ,َ qُ "ْ :ُ a َ َ َ ا1َ )ْ َ ] ٰ َِوا 85. Sonra Medyen halkına, kardeşleri gibi yakından tanıdıkları soydaşları Şuayb’ı elçi olarak gönderdik. َ Vَ ُ َ َ َ ا ُه0 ُ Eْ Fَ Qٍ ٰ ِ ْ" ِ ْ اT ّٰ ُ)وا7ُ ا ْ ْ ِمVَ 1َ ل Şuayb, “Ey halkım!” dedi, “Allah’a gönülden boyun eğin ve yalnızca O’na kulluk edin! Zira sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur!” ُ ِّ ٌ ِ ْ َرUَ !ِّ َ "ْ T ُ ْ َء# G َ )ْ Vَ "ْ T “İşte Rabb’inizden size, hakikati tüm berraklığıyla ortaya koyan apaçık bir delil olarak ilâhî mesaj gelmiş bulunuyor.” َ ا ْاRُ َ ْوRَ َ ّ ا% "ْ :ُ َءG!َ qْ َ س ا َ U ا ُ iَ 7ْ َ Iَ َا َن َو£&( َو ْاoَ !ْ T
“O hâlde, ölçü ve tartıda adaleti gözetin ve hiç kimsenin hakkını çiğnemeyin!” َ ْ kRِ ُ)وا%
0 @َ ' ِ vَ ?ْ ِ َ) ا,ْ َ ْر ِضIا ِ ْ ُ Iَ َو “Yeryüzünde ilâhî yasalarla düzen ve denge kurulmuşken, sakın orada bozgunculuk çıkarmayın! İnsanı vahyin rehberliğinden uzaklaştırarak onu inkâr, zulüm ve ahlâksızlık bataklığına sürüklemeyin!” ُ َ ٌ Eْ a ُ ِ ٰذ ﴾٨٥﴿ + َ "ْ T Mَ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT “Eğer gerçekten inanıyorsanız, sizin dünya ve ahiret kurtuluşunuz için en hayırlısı budur.” ُ ِ ُ)وا,ُ ;ْ َ Iَ َو
M # ِ ّٰ o! ٍ َ ? ً َ ِ @َ 5َ Jُ 7ْ َ َوQ( ِ َ َ ا َ ْ ٰا ِ oِّ T ِ 7( َ ْ َ اط ُ ِ ُ)و َن َو َ ُ= ُّ)و َن
86. “Ey halkım! İnananları baskı ve tehditlerle Allah’ın yolundan çevirmek ve iftiralarla, yalanlarla bu yolu insanların gözünde eğri göstermek için öyle her köşe başında pusuya yatmayın!” َ ْ َ َ َ Rَ v! ُ ُ َ ْ ُ ْ ﴾٨٦﴿ َ 1)( % & ا 7 V
ن
^ ! ^ وا d 5 ا و " ^ ً A( Vَ "ْ 8ُ ْU^ُ وا اِ ْذG ُ ^ُ َوا ْذ َ ْ ْ َ َ َ َ ِ ُ ِ ُ u ّT “Hatırlayın, bir vakitler sayıca az idiniz de, Allah sizi çoğaltarak güçlü, zengin ve müreffeh bir toplum yaptı. Sizden önce yeryüzünde bozgunculuk çıkaranların sonu nice olmuş, insanlık tarihine bir bakın da ibret alın!” َ َوQ( ِ B َ َواِ ْن َ^ َن ُ ْ 1َ ]8ّٰ ' ُ ْU ِ ٌ َ ِ Gp
M Uَ Uَ !ْ َ ا ْ R اUُ ِ Xْ 1ُ "ْ َ ٌ َ ِ Gp ُ ّٰ "َ T ُ Aْ ِ ي اُ ْرGC( َ ّ ِ اUُ َ ْ" ٰاT َ َ ? ِ ُوا َ &( ^ِ َ ُ ْاEْ a ﴾٨٧﴿ + َ َ :ُ َو
87. “Ey halkım! Madem içinizden bir grup benim getirdiğim bu hakikate iman ederken bir kısmınız inkâr etti, o zaman Allah aramızda hükmünü verip zalimleri helak edinceye kadar bekleyin! Kuşkusuz O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” َ Vَ ُ َ &َ ل ْا اَ ْوGUَ 8ِ 1َ ْ Vَ ْ ِ /َ ,َ َ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َواS ْ َ 1C( َ ّ اv َ ِ ْiUُ َ Q( ِ ْ Vَ ْ ِ َ ُواTْ 8َ ا ُ !ْ ,َ qُ 1َ /َ Uَ ّ #
0 Uَ 8ِ Aَ ّ ِ kR( ُد ّ َن,ُ 8َ َ 88. Şuayb’ın bu sözlerine karşılık, halkının büyüklük taslayan ileri gelenleri, “Ey Şuayb!” dediler, “Ya bizim hayat tarzımıza tamamen uyup dinimize dönersiniz ya da seni ve seninle birlikte iman edenleri yurdumuzdan sürüp çıkarırız! Ya bunu böylece kabul eder, bizi sever, bizimle birlikte bizim gibi aynı hayatı yaşarsınız ya da çeker gider, ülkemizi terk edersiniz!”
ŮŽ VŮŽ ŮŽ :( ‍ ع‏ ﴞ٨٨﴿ + Ů? ^ŮŽ UŮŽ Ů‘ ^Ů? Ů’ ŮŽ ‍ Ů„ اَ ŮŽŮˆâ€Ź
Bunun Ăźzerine Ĺžuayb, “Peki, biz istemesek de mi bizi dinimizden dĂśndĂźreceksiniz? Zorla, baskÄąyla kalplerimize hĂźkmedebileceÄ&#x;inizi mi sanÄąyorsunuz?â€? diye cevap verdi. Ve ekledi: Ů? 8Ů? AŮŽ Ů‘ Ů? kR( 5ŮŽ )Ů’ Ů? ‍ Ů‹ اŮ? ْن‏CŮ? ^ŮŽ ‍ا‏ Ů’ )Ů? VŮŽ
0 @ŮŽ Ů’U Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ UŮŽ 1Ů’ ŮŽ wŮŽ R‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° UŮŽ !xŮ‘Ů° 5ŮŽ ‍ ŮŽ) اŮ? ْذ‏,Ů’ ŮŽ "Ů’ T 89. “Allah bizi Ĺ&#x;u batÄąl dininizden kurtardÄąktan sonra tutup ona yeniden dĂśnecek olursak, gerçekten doÄ&#x;ru ile yanlÄąĹ&#x;Äą birbirine karÄąĹ&#x;tÄąrmÄąĹ&#x; ve açĹkça Allah’a iftira etmiĹ&#x; oluruz.â€? G ŮŽ 1ŮŽ ‍ اَ ْن‏IG ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G@ŮŽ !R( ‍ َد‏,Ů? 5ŮŽ ‍ اَ ْن‏GUŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ن‏T Ů? 1ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
0 UŮŽ Ů?Ů‘ ‍ا َع‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َإ‏ “Oysa her Ĺ&#x;eye kadir olan Rabb’imiz Allah sapmamÄązÄą dilemediÄ&#x;i sĂźrece —ki O asla bunu dilemez— bizim inkârcÄąlÄąÄ&#x;a dĂśnmemiz sĂśz konusu bile olamaz.â€?
0 &Ů‹ AŮ’ Ů? ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮŽ Ů‘ ^Ů? UŮŽ Ů?Ů‘ â€ŤŮŽŮˆ Ů? ŮŽÂ… َع‏ “UnutmayÄąn, insanoÄ&#x;lunun bilgisi sÄąnÄąrlÄądÄąr, fakat Rabb’imizin sonsuz ilmi her Ĺ&#x;eyi kuĹ&#x;atmÄąĹ&#x;tÄąr.â€?
0 UŮŽ AŮ’ ^ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ
“Bu yĂźzden biz, yalnÄązca O’na gĂźveniriz.â€? Ĺžuayb Peygamber hakikati bile bile reddeden bu inatçĹ kâfirlerin imana geleceÄ&#x;inden iyice Ăźmit kesince, Allah’a el açĹp sĂśyle yalvardÄą: ŮŽ ( Ů? ŮŽ ‍ Ů? ْا‏EŮ’ a ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ UŮŽ !Ů’ ŮŽ †ْ 8ŮŽ R‍ا‏ Ů’ UŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍َع‏ ﴞ٨ي﴿ + ŮŽ BŮ’ ŮŽ 5َ‍ Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽŮˆŘ§â€ŹUŮŽ Ů? Ů’ VŮŽ + “Ey Rabb’imiz, bizimle Ĺ&#x;u zalim halkÄąmÄąz arasÄąnda hĂźkmĂźnĂź ver. Hiç Ĺ&#x;Ăźphesiz sen, hĂźkĂźm verenlerin en hayÄąrlÄąsÄąsÄąn.â€? ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏7Ů‹ !Ů’ ,ŮŽ qŮ? "Ů’ 8Ů? ,Ů’ 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍™ ا‏ Ů? ŮŽ &ŮŽ ‍ Ů„ ْا‏ ﴞي٠﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ Ů?Ů? ŮŽ Q( Ů? Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏v Ů? iŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? ًذا‏T 90. HalkÄąnÄąn inkâr eden ileri gelenleri, mĂźminleri ikna yoluyla dinlerinden vazgeçiremeyeceklerini anlayÄąnca, bu kez onlara tehditler savurarak —ki kĂźfrĂźn deÄ&#x;iĹ&#x;mez mantÄąÄ&#x;ÄądÄąr bu— “EÄ&#x;er Ĺžuayb’a itaat edecek olursanÄąz, kesinlikle hĂźsrana uÄ&#x;rarsÄąnÄąz!â€? dediler. ŮŽ &( „Ů? # ﴞي٥﴿ P+ ŮŽ ŮŽ RŮŽ ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍اع‏ Ů? ‍ َد‏kR( ‍ Ů? ا‏7ŮŽ ?Ů’ ŮŽ RŮŽ Ů? ŮŽ #Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ Ů?@ Ů?" ا‏CŮŽ a
91. Derken, ansÄązÄąn dehĹ&#x;et verici bir gĂźrĂźltĂźyle patlayan ve Ĺ&#x;ehrin altÄąnÄą ĂźstĂźne getiren korkunç bir sarsÄąntÄą çarpÄąverdi onlarÄą; bĂśylece, cansÄąz bir hâlde olduklarÄą yere serildiler. P @ŮŽ !R( ‍ Ů’ ا‏UŮŽ JŮ’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ^ ŮŽ ْن‏7Ů‹ !Ů’ ,ŮŽ qŮ? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏
92. Ĺžuayb’Ĺ yalancÄąlÄąkla suçlayanlar... Onlar deÄ&#x;ildi sanki, dĂźne kadar yurtlarÄąnda Ĺ&#x;en Ĺ&#x;akrak dolaĹ&#x;anlar! ﴞي٢﴿ ŮŽ 1 (
Ů? iŮŽ ‍ Ů?" ْا‏:Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ 7Ů‹ !Ů’ ,ŮŽ qŮ? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Evet, Ĺžuayb’Ĺ yalanlayanlar... AsÄąl kendileri olmuĹ&#x;tu, korkunç felâkete uÄ&#x;rayanlar! ŮŽ RŮŽ "M Ů’ T ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" Ů?ع‏T ŮŽ VŮŽ ‍ْ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹU ŮŽ ] Ů‘Ů° ŮŽ 8ŮŽ RŮŽ Ů? ŮŽ B Ů? 8Ů? JŮ’ AŮŽ Ů’ َ‍ Ů’ Ů?Ů… ŮŽ ŮŽ; Ů’) ا‏VŮŽ 1ŮŽ ‍ ل‏ cŮŽ 1 ( RŮ? ^ŮŽ ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ ]AŮ° ŮŽ ] Ů° ‍ ٰا‏ ŮŽ !Ů’ T Ů? Ů’ =ŮŽ 5ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Źk Ů‘ ( ‍ Ů?ŘŞ َع‏I
ﴞي٣﴿
93. Bunun Ăźzerine Ĺžuayb, gĂśrdĂźÄ&#x;Ăź bu dehĹ&#x;et verici manzara karĹ&#x;ÄąsÄąnda yĂźzĂźnĂź Ăśteye çevirerek, “Ey benim isyankâr halkÄąm!â€? dedi, “Ne olurdu, sĂśzĂźmĂź dinleyip zulĂźmden vazgeçseydiniz! Oysa ben size Rabb’imin mesajÄąnÄą iletmiĹ&#x; ve bu feci akÄąbetten kurtarmak için içtenlikle ĂśÄ&#x;Ăźt vermiĹ&#x;tim. Fakat bĂśylesine azgÄąn ve inkârcÄą bir toplum için artÄąk nasÄąl ĂźzĂźlebilirim?â€? G ŮŽŮ‘ ŮŽ ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ا Ů?إ‏G ŮŽ Ů‘ H ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ Ů’ 7ŮŽ Ů’ Ů? @ŮŽ AŮŽ Ů’:َ‍ ا‏G5ŮŽ CŮ’ a ﴞي٤﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ Ů? َن‏H ‍ا‏ I ŮŽ Ů?‍ ا‏kŮ?Ů‘ 7Ů? 5ŮŽ Ů’ Ů? Ů? 1ŮŽ Ů’ VŮŽ kR( UŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍ اَ ْع‏G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 94. Dinle, ey insan! Biz hangi Ăźlkeye bir Peygamber veya davetçi gĂśnderdiysek, mutlaka o Ăźlke halkÄąnÄą yoksulluk ve benzeri sÄąkÄąntÄąlarla imtihan etmiĹ&#x;izdir ki, gaflet uykusundan uyansÄąnlar da, ne kadar aciz olduklarÄąnÄą idrak ederek Allah’a yĂśnelip O’na yalvarsÄąnlar. ŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů’ )ŮŽ Ů‘ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ ‍ َإ‏G ŮŽ â€ŤÂˆ ٰا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ا Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG ŮŽ Ů‘ H ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ ‍] ŮŽ ŮŽ Ů’ ا ŮŽŮˆâ€Ź8Ů‘Ů° ' ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏T "Ů’ :Ů? 5ŮŽ CŮ’ a ŮŽ ŮŽ RŮŽ ‍ا Ů?إ‏G ŮŽ Ů‘ % ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ UŮŽ % ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?Ů‘! ŮŽ[ Ů? ْا‏% ‍ا‏ ﴞيټ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏,Ů? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů‹ ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ JŮ’ ŮŽ
95. Derken bir sĂźre sonra bu kĂśtĂź durumu kaldÄąrÄąp onun yerine gĂźzellikler veririz. Nihayet refah seviyeleri iyice yĂźkselince, yavaĹ&#x; yavaĹ&#x; azgÄąnlaĹ&#x;maya baĹ&#x;layarak, “AtalarÄąmÄąz da zaman zaman bĂśyle sÄąkÄąntÄąlÄą ve sevinçli anlar yaĹ&#x;amÄąĹ&#x;lardÄą. Demek ki bu olaylar ilâhĂŽ bir uyarÄą, imtihan veya ceza deÄ&#x;il, tamamen tesadĂźflere baÄ&#x;lÄą olarak Ăśteden beri sĂźregelen basit tabiat hadiseleri ve sosyal olaylardan ibaretmiĹ&#x;.â€? derler. BĂśylece, Allah’Ĺn emirlerini bir kenara atÄąp yeryĂźzĂźnde fesat çĹkarÄąrlar. Bunun Ăźzerine, hiç beklemedikleri bir anda, Ĺ&#x;iddetli bir azap ile onlarÄą ansÄązÄąn yakalayÄąveririz! ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ت‏ ‍َ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ ْا‏G&ŮŽ % ‍ا‏ Ů? ^ŮŽ ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ UŮŽ Ů’ 8ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ى ٰا‏G Ů° ;Ů? ‍ ْا‏oŮŽ Ů’:ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ اَ Ů‘ َن ا‏ 96. Oysa helâk edilen Ăźlkelerdeki toplumlar, elçilerinin getirdiÄ&#x;i hakikate iman edip dĂźrĂźst ve erdemlice davranarak kĂśtĂźlĂźklerden
sakÄąnmÄąĹ&#x; olsalardÄą, onlarÄą elbette helâk etmezdik. Tam tersine, yerin ve gĂśÄ&#x;Ăźn bĂźtĂźn nimet ve bereketlerini Ăśnlerine sererdik. ﴞيٌ﴿ ‍ َن‏7Ů? % ŮŽ ŮŽ RŮŽ ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ Ů’ T Ů? Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? TŮ’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ &ŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? 5ŮŽ CŮ’ a Ne var ki, onlar hakikati bile bile inkâr ettiler, biz de onlarÄą yaptÄąklarÄąndan dolayÄą cezalandÄąrdÄąk! ﴞي٧﴿ ‍َن‏0 &Ů? ‡Ů? G5ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ! Ů‹ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? !ŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ى اَ ْن‏G Ů° ;Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů’:َ‍ ŮŽ Ů? ŮŽ ا‏RŮŽ َ‍ا‏
97. Peki, Ĺ&#x;u anda yeryĂźzĂźnde hĂźkĂźm sĂźren dĂźnya toplumlarÄą, geceleyin uyurlarken azabÄąmÄązÄąn ansÄązÄąn gelip tepelerine çÜkmeyeceÄ&#x;inden nasÄąl emin olabiliyorlar? ﴞي٨﴿ ‍ َن‏7Ů? ,ŮŽ AŮ’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů‹ ] ŮŽŮˆâ€Źl Ů? UŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? !ŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ى اَ ْن‏G Ů° ;Ů? ‍ ْا‏oŮ? Ů’:َ‍اَ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů? ŮŽ ا‏ 98. Veya bu dĂźnya toplumlarÄą, gĂźndĂźz vakti dĂźnyanÄąn zevk ve nimetlerine dalmÄąĹ&#x; bir hâlde oyalanÄąp dururlarken, azabÄąmÄązÄąn gĂźpegĂźndĂźz gelip çatmayacaÄ&#x;Äąndan nasÄąl emin olabiliyorlar? ﴞيي﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ŮŽ TŮ’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ 1ŮŽ vŮŽŮŽ R M ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ TŮ’ ŮŽ ‍ ا‏UŮ? Ů? ŮŽ RŮŽ َ‍ا‏ Ů? iŮŽ ‍ ْا ŮŽ; Ů’ Ů?Ů… ْا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏ 99. Evet, Allah’Ĺn plânÄąndan ve bu plân uyarÄąnca mutlaka gelecek olan azabÄąndan nasÄąl emin olabiliyorlar? Oysa ancak hĂźsrana mahkĂťm olmuĹ&#x; bir toplum, kendisini Allah’Ĺn plânÄąna karĹ&#x;Äą gĂźvende hissedebilir. ŮŽ Ů’ ‍ Ů? Ů?„ َن‏1ŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? )Ů? @Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍اَ ŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ اَ ْن‏G@ŮŽ AŮ? Ů’:َ‍ Ů?) ا‏,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍؜‏ "Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? ]AŮ° ŮŽ Â…Ů? 7ŮŽ Ů’ 5ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @Ů? Ů? 5Ů? CŮ? Ů? "Ů’ :Ů? UŮŽ 7Ů’ ?ŮŽ َ‍ Ů?ŘĄ ا‏ ŮŽ ‍ ْع‏I‍ا‏ ﴞ٥٠٠﴿ ‍ َن‏,Ů? &ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ @Ů? RŮŽ
100. Ă–nceki nesillerin helâk oluĹ&#x;unun ardÄąndan bugĂźn bu Ăźlkelerde egemenlik sĂźrenler Ĺ&#x;u gerçeÄ&#x;i hâlâ kavrayamadÄąlar mÄą ki, Ĺ&#x;ayet dileseydik, iĹ&#x;ledikleri gĂźnahlar yĂźzĂźnden pekâlâ onlarÄą da cezalandÄąrabilirdik. Yahut kalplerini mĂźhĂźrlerdik de, deÄ&#x;il hakikate iman etmek, onu iĹ&#x;itemezlerdi bile. Ů?Ů‘ ;Ů? 5ŮŽ ‍ ْا Ů?; Ů° ى‏/ŮŽ AŮ’ Ů?
M @ŮŽ ‡Ů? G7ŮŽ 5Ů’ َ‍ Ů? Ů’ ا‏/ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ — 101. Ey Peygamber ve onun izinden giden MĂźslĂźman! Ä°Ĺ&#x;te bĂśylece sana, geçmiĹ&#x;te helâk edilmiĹ&#x; bu toplumlarÄąn yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;Äą olaylardan bir bĂślĂźmĂźnĂź anlatÄąyoruz. G ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍ ت‏ M Ů? UŮŽ !Ů‘Ů? 7ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? AŮ? Ů? ‍ ŮŽŘĄ Ů’ Ů?@ Ů’" Ů?ع‏# Gerçekten de Peygamberleri, hakikatin bĂźtĂźn delillerini ortaya koyarak onlara mucizeler gĂśstermiĹ&#x;, apaçĹk deliller getirmiĹ&#x;lerdi.
oُ0 7ْ Vَ ْ ِ ُ اCَ ّ ^َ &َ ِ اUُ ِ Xْ !ُ ِ ا5ُ ^َ &ََ R
Ne var ki, onlar başlangıçta bir kere inkâr ettikleri hakikate, kibir ve inatları yüzünden bir türlü inanmaya yanaşmadılar. َ ب ْا ﴾١٠١﴿ َ 1 ( Rِ T ُ ّٰ ُ 7َ ْ 1َ /َ ِ Cٰ ^َ ِ Aُ Vُ ]Aٰ َ ا
Allah, hakikati bile bile reddeden bu gibi inkârcıların kalplerini işte böyle mühürler. َ ِ 5َ )ْ # َ ;(
﴾١٠٢﴿ + َ ) َواِ ْن َوMٍ @ْ َ ْ ِ "ْ :ِ ِ َ ^ْ I َ َو َ َو ِ َ َ "ْ :ُ َ َ ^ْ َ اG5َ )ْ #
102. Çünkü biz onların çoğunda, en ufak bir doğruluk, dürüstlük ve vefakârlık görmedik. Tam tersine, pek çoklarının sözünde durmayan, ahlâksız ve yoldan çıkmış günahkâr kimseler olduğunu gördük. Q( ِ \ vَ َ ْ َ ْ َن َوRِ ] ٰ ِ اGUَ ِ 1َ ٰ ِ ] ٰ ُ "ْ :ِ )ِ ,ْ َ ْ ِ Uَ yْ ,َ َ "َ ّ ُ 103. Derken onların ardından, Musa’yı hakikati açıkça ortaya koyan mucize ve ayetlerimizle birlikte Firavuna ve onun önde gelen yöneticilerine gönderdik. َ Rَ ُ 5ْ َR M @َ ِ ُ& اAَ d ﴾١٠٣﴿ َ 1)( % َ !ْ ^َ ْ d ِ ْ &ُ ُ ْا7َ Vِ َ َ^ َن
Fakat onlar, mucizeler karşısında düştükleri acizliği idrak etmelerine rağmen, emrimize isyan ederek ayetlerimize karşı zalimce bir tutum takındılar. O halde bak, bozguncuların sonu nasıl olmuş: َ Vَ َو ٌ ُ َرk5ّ ( ِ ْ َ ْ ُن اRِ 1َ ] ﴾١٠٤﴿ + ٰ ُ ل Mَ &( َ ,َ ل ِ ْ َر ِّب ْا 104. Musa, “Ey Firavun!” dedi, “Ben Mısır’ın ve tüm âlemlerin gerçek sahibi, efendisi ve Rabb’i olan Allah tarafından size gönderilmiş bir elçiyim!” َ Vُ َ اIG َ ] اَ ْنGAٰ َ ٌ !;ِ ' َ0 ّ َ ْاIَ ّ ِا ا ِ ّٰ ]Aَ َ ل َ
105. “Allah hakkında gerçek dışında bir şey söylememek, benim için bir insanlık ve kulluk borcudur. Benim görevim, Allah’ın bana bildirdiği hakikati dile getirmekten başka bir şey değildir. ُ ِّ ٍ ِ ْ َرUَ !ِّ 7َ ِ "ْ T ُ 8ُ [ْ # "ْ T ِ )ْ Vَ Bakın, sözlerimin doğruluğunu ispatlamak üzere size Rabb’inizden apaçık bir delil getirdim. َ0 (اءG َ ْ ِ اkGU( َ k,ِ َ oْ ِ َ ْرRَ ﴾١٠٥﴿ o1 َ
O hâlde, şu köleleştirmiş olduğun İsrailoğulları’nı bırak da, benimle birlikte Mısır’dan çıkıp atalarının yurdu olan Filistin’e gelsinler.” َ Vَ َ V( ا = ِد َ ّ َ ِ B ﴾١٠٦﴿ + َ ْU^ُ اِ ْنG@َ ِ َْ ِتR ٍ 1َ ٰ ِ B َ [ْ # َ ْU^ُ ل اِ ْن ِ B 106. Firavun, “Gerçekten bir mucize getirdiysen, haydi onu göster bakalım, eğer doğru söylüyorsan!” dedi. Mٌ 7( ُ ٌن7َ ,ْ ُ kَ :ِ ِ َذاRَ َ ْ ٰ;] َ َ= ُهRَ ﴾١٠٧﴿ + 107. Bunun üzerine Musa asasını yere atıverdi. Bir de ne görsünler, o cansız değnek, kocaman bir yılana dönüşmüş! G َ !ْ َ kَ :ِ ِ َذاRَ َ) ُه1َ َعZَ 5َ َو َ ّ ِ ُءH ﴾١٠٨﴿ cَ 1 ( }
ِ UA
108. Ve elini koynuna sokup çıkardı; bir de ne görsünler, koynuna sokmadan önce normal olan eli, şimdi görenlere hayranlık verecek derecede ışıl ışıl, bembeyaz! Böylece Firavunun ve adamlarının, Musa’nın doğru söylediğine dair en ufak bir kuşkuları kalmadı. Fakat kibir ve ihtirasları onları imandan alıkoydu. Bu yüzden Musa’nın davetini etkisiz kılmak amacıyla plânlar kurmaya başladılar: َ Vَ ُ َ &َ ل ْا ﴾١٠٩﴿ "* َ َ اCَ ٰ: ْ َ ْ َن اِ ّ َنRِ ْ ِمVَ ْ ِ v ِ % ٌ !A( َ ٌ '
109. Firavun’un halkından önde gelen toplumda söz sahibi kimseler, “Bu adam,” dediler, “olsa olsa işini iyi bilen bir sihirbazdır.” ُ l ُ # ﴾١١٠﴿ ََ& َذا َ ْ ُ ُ و َنR "M ْ T َ ِ ْi1ُ ُ) اَ ْن1 ( 1ُ ِ ْ" ِ ْ اَ ْرT 110. “Tek amacı, tahtınızı ele geçirip sizi yurdunuzdan çıkarmak.” Bunun üzerine Firavun, “Peki, teklifiniz nedir?” diye onlara sordu. G ُ Vَ ْ ْ G َ َ َ َ ﴾١١١﴿ * ' ا ) & ا k R o ر ا و ه
a ا و Q # ر ا ا ْ َ ْ ْ َ 1 ( q
َ َ َ َ ِ ِ ُ ِ ِ ِ ِ 111. Dediler ki: “Yılana dönüşen bu asa Musa’nın elinde olduğu sürece, onu öldürmemize imkân yok. Hadi öldürdük diyelim, o zaman da İsrailoğulları isyan edecektir ki, bunu asla göze alamayız. İyisi mi, onu ve kardeşini bir süre oyala, bu arada tüm ülkeye haberciler gönder ki,” ّT َ ُ ْ 1َ ُ ﴾١١٢﴿ "! A '
o ك ( َ َ ِ ِ ٍ ِ ٍ 112. “Bütün usta ve maharetli sihirbazları toplayıp senin huzuruna getirsinler. Sonra onları ve Musa’yı halkın huzurunda
yarıştıralım. Nasıl olsa halk, sihirbazların göz boyaması ile Peygamberin mucizesi arasındaki farkı ayırt edemez. Ancak bu şekilde Musa’nın taraftar toplamasına engel olabiliriz.” Bu teklif kabul edildi ve plân uygulanmaya başlandı: َ َ Uَ َ ا اِ ّ َنG ُ Vَ ْ َ ْ َنRِ َ َ ُة% ا G َ َو َ 7( ِ َJ ْ ُ ْا5َ Uَ ّ ^ُ ً ا اِ ْن#ْ I َ ّ َء# ﴾١١٣﴿ + 113. Ülkenin dört bir yanından getirilen sihirbazlar, Firavun’un huzuruna çıkarak, “Eğer Musa’ya karşı üstün gelirsek iyi bir ödülü hak etmiş oluruz değil mi?” diye sordular. َ Vَ ُ 5َ ّ ِ ْ" َوا,َ 5َ ل َ ( َ ّ ;َ &ُ ْ" َ ِ& َ ْاT ﴾١١٤﴿ + 114. Firavun, “Elbette!” diye cevapladı, “Üstelik o zaman, en yakın ve en seçkin adamlarımdan olacaksınız.” Derken Musa ile sihirbazlar bir bayram sabahı, şehrin büyük meydanında toplanan halkın karşısına çıktılar: G ٰ ُ 1َ ُ اVَ ُ 5َ اَ ْنG َ ّ ِ َواkَ ;ِ Aْ ُ اَ ْنG َ ّ ِ ] ا َ ;( Aْ &ُ ْ ُ ْا5َ َنT ﴾١١٥﴿ +
115. Sihirbazlar, “Ey Musa! Maharetini göstermek için ilk önce sen mi asanı atmak istersin, yoksa önce biz mi elimizdeki büyü malzemelerini ortaya atalım?” diye sordular. ْ َ ل ا َوا اG ُ َ َ اَ ْ َ; ْ اG&َ ّ Aَ Rَ ا َ Vَ َ G ْ َ َ ُ ُ ﴾١١٦﴿ "! d % s
# و " : 7 : w ا و س U ا + ; ُ ّ ْ ْ َ ْ ْ ( ُ َ َ َ َ ُ r ِ ِ ِ ٍ M ٍ
116. Musa kendinden emin bir şekilde, “Önce siz atın!” dedi. Sihirbazlar önceden hazırladıkları iplerini ve değneklerini meydanın ortasına atınca, insanların gözlerini boyayıp onları büyüleyerek dehşete düşürdüler. Böylece, gerçekten büyük ve etkileyici bir sihirbazlık gösterisi sundular. Zira attıkları sopalar ve ipler, ortalıkta hareket eden korkunç yılanlara, çıyanlara dönüşmüşlerdi. Bu manzara karşısında Musa bile korku içerisinde donakalmıştı. G ٰ ُ ] ٰ ِ اGUَ !ْ ' ُ Rِ ْ 1َ َ ﴾١١٧﴿ نMَ T ُ ;َ Aْ َ kَ :ِ ِ َذاRَ كMَ =َ َ ِ ْ َ ] اَ ْن ا َ َواَ ْو 117. Biz de Musa’ya, “Asanı meydandaki yılanların ortasına at!” diye vahyettik. Musa yeniden cesaret kazanarak asasını attı. Bir de ne görsünler, Musa’nın asası dev bir yılana dönüşmüş, büyücülerin gerçek gibi gösterdikleri yılan, çıyan türünden ne varsa hepsini birer birer yalayıp yutuyor! ﴾١١٨﴿ نMَ Aُ &َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ َ oَ َ َ َ ْا َ ُّ َوVَ َ Rَ 118. Böylece, hakikat tüm berraklığıyla ortaya çıktı ve sihirbazların birer düzenbaz, Musa’nın ise gerçek bir Peygamber
olduğu anlaşıldı. Ayrıca gerek Firavun’un, gerek sihirbazların yaptıkları işler, kurdukları hile ve entrikalar boşa gitmiş oldu. ﴾١١٩﴿ Mَ 1 ( Fِ ?َ ا7ُ Aَ ;َْ 5 َوا/َ ِ Uَ :ُ ا7ُ Aِ Jَُ R
119. İşte o anda, hepsi yenilgiye uğrayıp küçük düştüler. O hâlde, ey müminler! Siz de zamanınızın Musa’sı olup zalimlerin karşısına Allah’ın ayetleriyle çıktığınız takdirde, emin olun ki, çağdaş firavunların güç ve saltanatları Allah’ın ayetleri karşısında darmadağın olacak, böylece zalimler bir kez daha yenilgiye uğrayıp küçük düşeceklerdir. Hatta o zalimleri destekleyen ve onlar adına sizinle mücadele eden insanlar bile hakikatin gücü karşısında teslim olmaktan kendilerini alamayacaklardır. Tıpkı firavunun sihirbazları gibi: َ ّ kَ ;ِ ْ َُوا ﴾١٢٠﴿ Mَ 1)( #
ِ َ َ َ ُة% ا 120. Sihrin mahiyetini ve etki sınırlarını çok iyi bilen sihirbazlar, Musa’nın yaptığının bir sihir olmadığını anladılar. Gördükleri mucize karşısında derhâl secdeye kapandılar ve: َ* &( َ ,َ ِ َ ِّب ْاUَ ّ َ ا ٰاG ُ Vَ ﴾١٢١﴿ + 121. “İman ettik biz âlemlerin Rabb’ine!” dediler, ﴾١٢٢﴿ ٰ ُ و َن: ] َو ٰ ُ َر ِّب
122. “Musa ile Harun’un davet ettikleri ve tüm varlıkların gerçek sahibi, yöneticisi, efendisi olan o âlemlerin Rabb’ine!” َ َ ٌ Tْ &َ َ اCَ ٰ: " اِ ّ َنM ْ T َ Vَ ُ َ اَ ْن ٰا َذ َنoَ 7ْ Vَ Q( ِ "ْ 8ُ ْU َ ْ َ ْ ُن ٰاRِ ل
M @َ Aَ ْ:َ اG @َ ْU ِ ا# ُ ِ ْi8ُ ِ ِ Uَ 1)( &َ ْاkRِ ْ ُ ُ& ُهT ﴾١٢٣﴿ ُ& َنAَ ,ْ َ ْ َف% َ Rَ
123. Bu manzara karşısında çılgına dönen Firavun, “Ben size izin vermeden ona inandınız, öyle mi?” diye haykırdı, “Demek siz, ta başından beri Musa adına çalışan birer ajan idiniz! Nasıl da akıl edemedim? Aslında bütün bu olup bitenler, bu ülkenin halkını buradan sürüp çıkarmak ve böylece tahtımıza tacımıza el koymak için daha siz şehirde iken bana karşı hazırlamış olduğunuz sinsi bir tuzaktan ibaret! Fakat şimdi görürsünüz siz:” ُ Uَ ّ 7َ Aِّ ?َ I ُ َ "َ ّ ُ ٍفvَ a ُ Aَ # ُ 1َ )ِ 1ْ َ ّ َ ا,َ ّ ِ Vَ I َُ َ ,( &َ #ْ َ ْ" اT ﴾١٢٤﴿ + ِ ْ ِ "ْ T ُ ْ" َواَ ْرT
124. “Otoriteme başkaldırma cüretinde bulunduğunuz için, yemin olsun ki, önce ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama kesecek, sonra da hepinizi çarmıha gerip asacağım!” ﴾١٢٥﴿ نMَ 7ُ Aِ ;َ ْU ُ Uَ ِّ اِ ٰ ] َرG5َ ّ ِ ا اG ُ Vَ 125. Bu tehditler karşısında zerre kadar sarsılmayan sihirbazlar, “Hiç önemli değil!” diye cevap verdiler, “Biz zaten eninde sonunda Rabb’imize döneceğiz. Bu ha üç gün önce ha üç gün sonra olmuş, ne fark eder?” G َّ G َ ٰ ٰ َ َ َ ْ G َ
0 Uَ ْ َء# ِ 1َ ِ Uّ َ ان اIِ اUّ ِ "ُ ;ِ ْU َ َ َو َ &ّ Uَ ِّ ت َر 126. “Belli ki, sen ancak, Rabb’imizin ayetleri bize ulaştığı anda onlara inandık diye bizden böylesine nefret ediyor ve sırf bu yüzden bizi cezalandırmak istiyorsun! Yoksa iddia ettiğin gibi bir komplo içerisinde olmadığımızı sen de adın gibi biliyorsun.” ﴾١٢٦﴿ + cَ &( Aِ %ْ ُ Uَ Rَ ّ َ َ َ? ْ ًا َوUَ !ْ Aَ َ ِ ْغRْ َ اGUَ َ ّ َر
Sonra Allah’a el açıp şöyle yalvardılar: “Ey Rabb’imiz! Senin uğrunda mücadele verirken başımıza geleceklere karşı bize dayanma gücü ver ve yalnızca sana boyun eğen Müslümanlar olarak canımızı al!” Böylece, Firavunun saltanatını koruma adına Musa’ya meydan okuma cüretini gösteren sihirbazlar, ruhlarında müthiş bir devrim gerçekleştirerek müminler kervanına katılmış ve aynı günün akşamı şehitlik makamına ulaşmışlardı. Onların bu “şehâdeti” Firavun’un bütün suçlamalarını anlamsız kılmış ve Musa’nın (as) Peygamberliğini açıkça gözler önüne sermişti. Bunun üzerine: َ ْ kRِ ُ)وا% َ Vَ َو ُ َ &َ ل ْا /َ0 8َ @َ ِ َر َك َو ٰاCَ 1َ ْر ِض َوIا ٰ ُ ُرCَ َ َ ْ َ ْ َن اRِ ْ ِمVَ ْ ِ v ِ ْ !ُ ِ Qُ َ ْ Vَ ] َو 127. Firavun’un soydaşları arasından önde gelen yönetici takımı, kraldan fazla kralcı kesilerek, “Ey firavun!” dediler, “Musa’yı ve taraftarlarını, birlik ve beraberliğimizi bozarak bu ülkede karışıklık çıkarsınlar da seni ve tanrılarını terk etsinler diye mi sağ bırakıyorsun?” َ Vَ G َ 5ِ k( ْ 8َ %ْ 5َ ْ" َو:ُ َءGUَ ْ َ اoُ 8ِّ ;َ Uُ َ ل ﴾١٢٧﴿ ُ و َن:ِ Vَ "ْ @ُ Vَ َْ R 5َ ّ ِ" َواM ْ :ُ َء% Firavun, “Merak etmeyin, İsrailoğulları’nın erkek çocuklarını öldürecek, kızlarını da hizmetimizde kullanmak üzere sağ
bÄąrakacaÄ&#x;Äąz ve yine tepelerinde ezici ĂźstĂźnlĂźÄ&#x;ĂźmĂźzĂź sĂźrdĂźreceÄ&#x;iz!â€? dedi. ŮŽ Ů’ â€ŤŮˆŘ§ اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ VŮŽ G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ @ŮŽ „Ů? ‍ ع‏ Ů? 7ŮŽ VŮ? ,ŮŽ ‍ه ŮŽŮˆ ْا‏0 ( ‍ Ů?د‏7ŮŽ Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů?إ‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍؜‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ا‏UŮ? !,( 8ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů’ QŮ? Ů? Ů’ ;ŮŽ Ů? ] Ů° Ů? ‍ ل‏ ŮŽ ‍ ْع‏I‍ا‏ Ů? 1Ů? – M Ů? ‚Ů? ?‍ا‏ ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? AŮ’ Ů? ﴞ٥٢٨﴿ +
128. Bu arada Musa, halkÄąna inanç ve kulluÄ&#x;un esaslarÄąnÄą ĂśÄ&#x;reterek Ĺ&#x;Ăśyle diyordu: “Ey halkÄąm! BĂźtĂźn kuvvet ve kudretin Allah’Ĺn elinde olduÄ&#x;unu ve O dilemedikçe hiç kimsenin size bir Ĺ&#x;ey yapamayacaÄ&#x;ÄąnÄą bilin. YalnÄązca Allah’Ĺn yardÄąmÄąna sÄąÄ&#x;ÄąnÄąn ve O’nun yolunda zalimlere karĹ&#x;Äą mĂźcadele verirken, tam bir direnç gĂśstererek sabredin! Hiç Ĺ&#x;Ăźphesiz yeryĂźzĂź Allah’ĹndÄąr ve O, kullarÄąndan dilediÄ&#x;ini orada egemen kÄąlar. UnutmayÄąn, dĂźnyada da âhirette de mutlu son ve nihaĂŽ zafer, Allah’a saygÄąyla baÄ&#x;lanarak kĂśtĂźlĂźklerden titizlikle sakÄąnan dĂźrĂźst ve erdemli kimselerin olacaktÄąr!â€? G Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ
0 UŮŽ 8ŮŽ [Ů’ #
) , â€ŤŮˆâ€Ź
U !
‍ن‏ ‍ا‏ o 7 V
U 1 ‍ذ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ ‍ ا‏ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ ( r Ů? VŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů?ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? 129. Ama onlar, “Ey Musa!â€? diye yakÄąndÄąlar, “İyi hoĹ&#x; sĂśylĂźyorsun da, sen bize Peygamber olarak gelmeden Ăśnce de eziyet çekiyorduk, Ĺ&#x;imdi sen bize geldikten sonra da aynÄą eziyeti fazlasÄąyla çekiyoruz! GĂźya bizi kurtarmaya gelmiĹ&#x;tin, fakat uyuyan fitneyi uyandÄąrdÄąn ve Firavunu iyice azdÄąrarak baĹ&#x;ÄąmÄąza belâ ettin!â€? ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ T ŮŽ VŮŽ Ů? Ů’U!ŮŽ RŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ Ů? ŮŽ AŮ? Ů’i8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?) Ů‘ ŮŽŮˆ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ AŮ? @Ů’ 1Ů? ‍ Ů’" اَ ْن‏T Ů? Ů?Ů‘ ‍] َع‏%Ů° ŮŽ ‍ ل‏ ﴞ٥٢ي﴿ ‍ن‏cŮŽ AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ  َ !Ů’ ^ŮŽ ŮŽ d Buna karĹ&#x;ÄąlÄąk Musa, “Hele biraz daha sabredin kardeĹ&#x;lerim! Ăœmit ediyorum ki, Rabb’iniz dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄązÄą helâk edecek ve onlarÄąn ardÄąndan yeryĂźzĂźnde sizi egemen kÄąlacaktÄąr. Ä°Ĺ&#x;te asÄąl zor imtihan o zaman baĹ&#x;layacaktÄąr. O zaman Allah, sizi gßç ve servet ile imtihan edecek ve bu nimetler karĹ&#x;ÄąsÄąnda nasÄąl davrandÄąÄ&#x;ÄąnÄąza bakacaktÄąr!â€? dedi. Derken, ilâhĂŽ plân aĹ&#x;ama aĹ&#x;ama gerçekleĹ&#x;meye baĹ&#x;ladÄą: ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? — ŮŽ U( %
ﴞ٥٣٠﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆ َن‏CŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ات‏ ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ; Ů’) ا‏ Ů? ŮŽ &ŮŽ y ‍ا‏ Ů? ;Ů’ 5ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ Ů?Ů‘ Ů? ‍ Ů’ ŮŽ Ů’ َن‏RŮ? ‍ ٰا َل‏G5ŮŽ CŮ’ a 130. Gerçekten biz dĂźĹ&#x;ĂźnĂźp ibret almalarÄą için MÄąsÄąr halkÄąna kÄątlÄąklar vererek ve orada yetiĹ&#x;en ĂźrĂźnleri azaltarak Firavun ve yandaĹ&#x;larÄąnÄą defalarca cezalandÄąrdÄąk. G ŮŽ ‍ Ů? َذا‏RŮŽ ‍ه‏M ( CŮ? Ů°: UŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ Ů? UŮŽ % ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů’ Ů?@ Ů?" ْا‏# 131. Fakat ne zaman onlara bir iyilik eriĹ&#x;se, “Bu nimet ve baĹ&#x;arÄąlar yalnÄązca bize aittir. Bunlar bizim doÄ&#x;ru yolda olduÄ&#x;umuzun
kanÄątÄądÄąr ve sÄąrf bizim bilgi ve becerimiz sayesinde gerçekleĹ&#x;miĹ&#x;tir!â€? derlerdi. QŮ?0 ,ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ] ŮŽŮˆâ€Ź Ů° &Ů? Ů? ‍Ů?ŮˆŘ§â€ŹEŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ ŮŒ [ŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ "Ů’ @Ů? 7Ů’ =Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ BaĹ&#x;larÄąna bir belâ gelince de, Musa ve arkadaĹ&#x;larÄąnÄąn kendilerine uÄ&#x;ursuzluk getirdiÄ&#x;ini ileri sĂźrerlerdi. ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏IG ŮŽ َ‍ا‏ ﴞ٥٣٥﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ Ů‘ ŮŽ ا‏T Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? "Ů’ :Ů? Ů? ‡Ů? Gp Ů? Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź HayÄąr, aslÄąnda uÄ&#x;ursuzluklarÄą, yaptÄąklarÄą kĂśtĂźlĂźkler yĂźzĂźnden onlara Allah tarafÄąndan verilmiĹ&#x; bir ceza ve uyarÄądÄąr. Ne var ki, pek çoklarÄą bunu bilmezler. ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? Ů? /ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ 5ŮŽ &ŮŽŮŽ R * ﴞ٥٣٢﴿ +
@ŮŽ Ů? 5ŮŽ ŮŽ ŮŽ %Ů’ 8ŮŽ Ů? Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? Ů’ ٰا‏Q( Ů? UŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ &ŮŽ @Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
132. BĂśylece, Firavun ve adamlarÄą Musa’ya kafa tutarak, “Sen bizi bĂźyĂźlemek için hangi mucizeyi karĹ&#x;ÄąmÄąza getirirsen getir, yine de sana inanmayacaÄ&#x;Äąz!â€? dediler. ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů?ŘŻ ŮŽŘš ŮŽŮˆâ€ŹH ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮŽ &ŮŽ Ů‘ ;Ů? ‍ ŮŽ ا ŮŽŘŻ ŮŽŮˆ ْا‏xŮŽ ‍َ َن ŮŽŮˆ ْا‏R Ů?Ů‘ ‍ Ů’! Ů?@ Ů?" ا‏AŮŽ ŮŽ UŮŽ AŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽ ْع‏RŮŽ ‍ Ů?ت‏vŮŽ =ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ت‏ Ů? 1ŮŽ ‍ا ) ŮŽŮ… ٰا‏ 133. Biz de, her biri baĹ&#x;lÄą baĹ&#x;Äąna birer mucize olarak, Ăźzerlerine gĂźnlerce sel sularÄą boĹ&#x;altan tufanÄą, her yeri kaplayarak hayatÄą felç eden sĂźrĂź sĂźrĂź çekirgeleri, ĂźrĂźnleri mahveden zararlÄą bĂścekleri, nehirleri ve Ĺ&#x;ehirleri dolduran kurbaÄ&#x;alarÄą ve içme sularÄąnÄą kÄązÄąla boyayan kanÄą gĂśnderdik. ŮŽ ( Ů? xŮ’ Ů? Ů‹ Ů’ VŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ‍ َ‚Ů?ŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€ŹTŮ’ 8ŮŽ ŮŽ ﴞ٥٣٣﴿ + Ů’ R Fakat bĂźtĂźn bu uyarÄąlara karĹ&#x;ÄąlÄąk, kĂźstahça kibirlenip sĂźrekli suç iĹ&#x;leyen bir topluma dĂśnĂźĹ&#x;tĂźler. ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? XŮ’ UŮ? ŮŽ ZŮŽ #Ů’ Ů‘ ‍ ا‏UŮŽ Ů‘ ŮŽ B Ů’ Ů? ŮŽ â€ŤŮƒâ€ŹMŮŽ )ŮŽ Ů’U Ů? )ŮŽ @Ů? ŮŽ &ŮŽ Ů? /ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ َع‏UŮŽ ŮŽ ‍ ] ا Ů’ŘŻ Ů?ؚ‏  َ Ů’ ŮŽ ^ŮŽ ™ ŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ ZŮ? #Ů’ Ů?Ů‘ ‍ Ů’! Ů?@ Ů?" ا‏AŮŽ ŮŽ Â…ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů‘ ŮŽ& ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ﴞ٥٣٤﴿ o1 MŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( ŮŽ /ŮŽ ,ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ AŮŽ Ů’Ů? ¨Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ ŮŽ
134. Ne zaman yukarÄąda sĂśzĂź edilen belâlardan bir belâ baĹ&#x;larÄąna çÜkse, her defasÄąnda “Ey Musa!â€? diye yalvarÄąyorlardÄą, “Sana verdiÄ&#x;i sĂśzĂźn hĂźrmetine, bizim için Rabb’ine yalvar da Ĺ&#x;u belâyÄą baĹ&#x;ÄąmÄązdan kaldÄąrsÄąn! Yeminle sĂśylĂźyoruz, eÄ&#x;er bu azabÄą bizden uzaklaĹ&#x;tÄąrÄąrsan, sana kesinlikle iman edeceÄ&#x;iz ve Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄąn seninle birlikte MÄąsÄąr’dan çĹkÄąp gitmesine izin vereceÄ&#x;iz!â€? G Ů° ‍ ا‏Z#Ů’ ‍ْ @" ا‏U UŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů’U1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů?ه اŮ? َذا‏JŮ? Ů? ŮŽ "Ů’ :Ů? oŮ? # ﴞ٥٣ټ﴿ ‍ َن‏yŮ? T ‍ا‏ ] ŮŽ ^ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Ů? ŮŽ Ů?Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ
135. Fakat baĹ&#x;larÄąndaki azabÄą —geçici bir sĂźre için— kaldÄąrdÄąÄ&#x;ÄąmÄąz anda, hemen verdikleri sĂśzden cayÄąveriyorlardÄą. ŮŽ A( RŮ? FŮŽ @ŮŽ Ů’U ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ Ů? ا‏CŮŽ Ů‘ ^ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? "Ů? Ů‘ !ŮŽ ‍ ْا‏kRŮ? "Ů’ :Ů? UŮŽ VŮ’ ŮŽ FŮ’ ŮŽ RŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? UŮŽ &Ů’ ;ŮŽ 8ŮŽ 5Ů’ ŮŽR ﴞ٥٣ٌ﴿ + 136. Biz de bunun Ăźzerine, ayetlerimizi yalan sayÄąp gĂśz ardÄą ettikleri için, hepsini cezalandÄąrÄąp denizde boÄ&#x;duk!
0 @ŮŽ !R( UŮŽ ^Ů’ ‍ ŮŽ َع‏k8( ŮŽ Ů‘ ‍ Řą ŮŽ ŮŽ@ ا‏ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? َن‏,ŮŽ Ů’H8ŮŽ %Ů’ 1Ů? ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ْا ŮŽ; Ů’ ŮŽŮ… ا‏UŮŽ „ْ â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’Ůˆ َع‏ Ů? ŮŽJ ŮŽ ‍َ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆâ€ŹI‍ Řą ŮŽŮ‚ ْا‏ Ů?
137. O gĂźne kadar ezilen, hor gĂśrĂźlen ve gßçsĂźz bÄąrakÄąlan mĂźmin toplumu ise, her karÄąĹ&#x; topraÄ&#x;ÄąnÄą nimet ve bereketlerle donattÄąÄ&#x;ÄąmÄąz kutsal topraklarÄąn doÄ&#x;usuna batÄąsÄąna, yani Filistin diyarÄąna egemen kÄąldÄąk. ŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ] Ů°U%Ů’ Ů? ‍ ْا‏/ŮŽ Ů?Ů‘ ‍ َع‏B Ů’ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź â€ŤŮˆŘ§â€Ź Ů? &ŮŽ AŮ? ^ŮŽ B 0 Ů? ‚َ ?ŮŽ &ŮŽ Ů? o1 Ve bĂśylece Rabb’inin Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’na vermiĹ&#x; olduÄ&#x;u o gĂźzel sĂśz, —zorluklara gĂśÄ&#x;Ăźs gererek sabretmeleri sayesinde— tam olarak gerçekleĹ&#x;miĹ&#x; oldu. Zalimlere gelince: ﴞ٥٣٧﴿ ‍ َن‏qŮ? Ů? ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? Ů? Ů’ VŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů?ن ŮŽŮˆâ€ŹRŮ? Â…Ů? UŮŽ =Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ َن‏5ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆ َد‏
Firavun ve adamlarÄąnÄąn yaptÄąklarÄą ve yĂźkselttikleri her Ĺ&#x;eyi yerle bir ettik. Yani onlarÄą denizde boÄ&#x;duktan sonra, geride bÄąraktÄąklarÄą saraylarÄąnÄą, kĂśĹ&#x;klerini, dev sĂźtunlar Ăźzerinde yĂźkselttikleri saltanatlarÄąnÄą, muhteĹ&#x;em gĂźzellikteki baÄ&#x;larÄąnÄą, bahçelerini, kÄąsacasÄą, ahireti kaybetme pahasÄąna uÄ&#x;runda mĂźcadele ettikleri malÄą, serveti, Ĺ&#x;anÄą, Ĺ&#x;Ăśhreti, saltanatÄą yÄąkÄąp yok ettik. Musa ve arkadaĹ&#x;larÄą için asÄąl imtihan, bundan sonra baĹ&#x;lÄąyordu: G AŮ° ‍ Ů? َن‏T ŮŽ ŮŽ (‍اإ‏G ŮŽ Ů’ Ů?‍ ا‏kGU( 7ŮŽ Ů? 5ŮŽ ْ‍ ŮŽŮˆŘ˛â€Ź# Ů? ,Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ Ů’ ا‏RŮŽ ŮŽ Ů’ 7ŮŽ ‍ ْا‏o1 "M Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ م‏ U ? ‍ا‏ ] ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 138. Biz Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄą KÄązÄąldeniz’den karĹ&#x;Äą tarafa geçirdikten sonra, birtakÄąm putlara tapmakta olan bir toplulukla karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąlar. ŮŒ0 @ŮŽ Ů? ‍ اŮ? Ů° Ů‹@ ŮŽ^ ŮŽ& ŮŽ Ů?@ Ů’" ٰا‏GUŮŽ ŮŽ oŮ’ ,ŮŽ #‍ا‏ Ů’ ] ŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ
YĂźzyÄąllarca putperest bir toplumun esareti altÄąnda yaĹ&#x;amÄąĹ&#x; olan bu insanlar, “Ey Musa!â€? dediler, “Bize de bunlarÄąn tanrÄąlarÄą gibi gĂśrebileceÄ&#x;imiz, dokunabileceÄ&#x;imiz bir tanrÄą yap!â€? ŮŽ VŮŽ Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů„ ا‏ ﴞ٥٣٨﴿ ‍ َن‏AŮ? @ŮŽ xŮ’ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ…â€ŹVŮŽ "Ů’ T Buna karĹ&#x;ÄąlÄąk Musa: “Siz gerçekten de cahil bir toplumsunuz!â€? dedi.
ﴞ٥٣ي﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ oŮŒ p
Ů? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? !R( "Ů’ :Ů? ŮŽ ŮŒ ‚َ Ů‘ 8ŮŽ Ů? ‍ Ů?إ‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°: ‍اŮ? Ů‘ َن‏ 139. â€œĂ‡ĂźnkĂź sizin imrenerek kendinize model aldÄąÄ&#x;ÄąnÄąz bu insanlarÄąn içinde bulunduklarÄą inanç sistemi yok olup gitmeye mahkĂťmdur, yaptÄąklarÄą da tamamen boĹ&#x; ve yanlÄąĹ&#x;tÄąr!â€? Ve sĂśzlerine devamla: ŮŽ VŮŽ Ů? AŮŽ HŮŽ ŮŽ Ů‘ R ŮŽ :Ů? ‍ Ů’" اŮ? Ů° Ů‹@ ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? !J( Ů’ َ‍ا ا‏ ŮŽ &( ŮŽ ,ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ "Ů’ T ﴞ٥٤٠﴿ + Ů? Ů‘Ů° ŮŽ EŮ’ FŮŽ َ‍ Ů„ ا‏ 140. “Hem Allah sizleri tĂźm insanlara ĂźstĂźn kÄąlmÄąĹ&#x;ken, nasÄąl olur da sizin için O’ndan baĹ&#x;ka kulluk ve ibadet edecek, hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;ecek bir tanrÄą arayabilirim?â€? dedi. ‍ Ů’ ŮŽ Ů’ َن‏RŮ? ‍ Ů?^ Ů’" Ů? Ů’ ٰا Ů?ل‏UŮŽ !Ů’ xŮ’ ŮŽ 5ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° ا‏ 141. Ve onlara, Allah’Ĺn Ĺ&#x;u sĂśzlerini iletti: “Sizi Firavun hanedanÄąndan nasÄąl kurtardÄąÄ&#x;ÄąmÄązÄą hatÄąrlayÄąn: G Ů? "Ů’ T Ů? 5ŮŽ Ů? % G ŮŽ 5Ů? ‍ Ů’ Ů?! َن‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹGUŮŽ Ů’ َ‍ َن ا‏AŮ? 8Ů?Ů‘ ;ŮŽ 1Ů? ‍اب‏ "0 Ů’ ^Ů? ‍ َإ‏% Ů? 1ŮŽ M Ů? CŮŽ ,ŮŽ ‍ ŮŽŘĄ ْا‏
Hani onlar size en acÄą iĹ&#x;kenceleri çektiriyor; soykÄąrÄąm yaparak neslinizi yok etmek için oÄ&#x;ullarÄąnÄązÄą boÄ&#x;azlÄąyor, kadÄąnlarÄąnÄązÄą hizmetçi olarak kullanmak Ăźzere saÄ&#x; bÄąrakÄąyorlardÄą. Ů? Ů?Ů‘ ‍ ŮŒŘĄ Ů? Ů’ َع‏vG ŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů? ‍ ٰذ‏kR( â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٤٥﴿ "cŮŒ !d( ŮŽ "Ů’ T Ä°Ĺ&#x;te bĂźtĂźn bunlarla, Rabb’iniz sizi eÄ&#x;itip olgunlaĹ&#x;tÄąrmak ve bĂśylece insanlÄąÄ&#x;Äą doÄ&#x;ru yola ileten Ăśrnek ve ĂśncĂź bir toplum yapmak Ăźzere çetin bir sÄąnavdan geçirmekteydi.â€? ŮŽ ,( ŮŽ ‍ اَ ْع‏G Q( Ů?Ů‘ ‍ ŘŞ َع‏ ŮŽ y( AŮ° „َ ] ŮŽ ( "ŮŽ Ů‘ 8ŮŽ RŮŽ Ů? Ů’ ,ŮŽ Ů? :ŮŽ UŮŽ &Ů’ &Ů’ŮŽ َ‍ Ů‹ ŮŽŮˆŘ§â€ŹAŮŽ !Ů’ ŮŽ + Ů‹M AŮŽ !Ů’ ŮŽ + Ů° Ů? 5ŮŽ )Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ Ů°Ůˆâ€Ź Ů? ;!
142. Derken Musa’ya Tevrat’Ĺn ilk ayetlerini vermek Ăźzere huzurumuza çaÄ&#x;Äąrmadan Ăśnce, oruç ve benzeri ibadetlerle bu bĂźyĂźk buluĹ&#x;maya hazÄąrlanmasÄą için ona Sina DaÄ&#x;Ĺ’nda otuz gĂźn otuz gecelik bir sĂźre belirledik, sonra buna bir on gĂźnlĂźk ruhĂŽ hazÄąrlÄąk sĂźresi daha ekledik. BĂśylece Rabb’inin ona belirlediÄ&#x;i sĂźre kÄąrk geceye tamamlanmÄąĹ&#x; oldu. ŮŽ 7( ŮŽ Â…Ů’ 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍ ْ† ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? ?Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Źk ( Ů’ VŮŽ kR( kU( Ů’ AŮ? Ů’a‍ٰ Ů? Ůˆ َن ا‏: QŮ? !a( ŮŽIŮ? ] ŮŽ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٤٢﴿ ŮŽ 1)( % Ů° Ů? ‍ ل‏ Ů? Ů’ &Ů? ‍ ْا‏o!
Musa, kendisiyle birlikte Sina DaÄ&#x;Ĺ’nÄąn eteklerine kadar gelen kardeĹ&#x;i Harun’a, “Ben yokken bu halka sen Ăśnderlik edeceksin. Onlara gĂźzellikle davran ve sakÄąn bozguncularÄąn yolundan gitme!â€? dedi. ŮŽ VŮŽ Q* Ů? 5Ů’ َ‍ ا‏kG 5( ‍ Ů„ ŮŽŘą Ů?ّب اَ Ů?ع‏ G ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ &( Ů? ] /ŮŽ0 !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů’ ا‏d Ů° Ů? ‍ َإ‏# Ů? Ů?Ů‘ ‍ َع‏QŮ? &ŮŽ AŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů? ;!
143. Nihayet Musa, belirlediÄ&#x;imiz zamanda buluĹ&#x;ma yerine geldi. Rabb’i kendisiyle konuĹ&#x;maya baĹ&#x;layÄąnca, bunun verdiÄ&#x;i sonsuz zevk ve heyecanla, “Ey Rabb’im!â€? diye yalvardÄą, “Bana kendini gĂśster ki, sana doyasÄąya bir bakayÄąm!â€? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ;ŮŽ 8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ VŮŽ Ů? 5Ů’ ‍ Ů? ا‏T kM U1 Ů’ ‍ Ů? Ů?ن‏RŮŽ oŮ? 7ŮŽ xŮŽ ‍ Ů’ اŮ? ŮŽ ] ْا‏d ( Ů° ŮŽ ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ ( Ů° ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ R QŮ? 5ŮŽ T Ů? Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€ŹkU1
Buna karĹ&#x;ÄąlÄąk Allah Ĺ&#x;Ăśyle buyurdu: “Sen beni dĂźnya gĂśzĂźyle asla gĂśremezsin! ÇßnkĂź buna dayanamazsÄąn. Bunu daha iyi anlamak için Ĺ&#x;u daÄ&#x;a bak. Ĺžimdi ona gĂśrĂźneceÄ&#x;im. EÄ&#x;er o sapasaÄ&#x;lam yerinde kalÄąrsa, o zaman sen de beni gĂśrebilirsin demektir.â€?
M ;Ů‹ ,Ů? ?ŮŽ ] ŮŽ ‍ ŮŽŘŻ “^ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? AŮŽ ,ŮŽ # Ů° Ů? ŮŽ Ů‘ a ŮŽ oŮ? 7ŮŽ xŮŽ AŮ’ Ů? QŮ? Ů?Ů‘ ‍] َع‏AŮ‘Ů° xŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ Ve Rabb’i daÄ&#x;a tecelli edip ona nurunu gĂśsterince, onu paramparça etti ve Musa, bu olayÄąn dehĹ&#x;etiyle bayÄąlÄąp yere dĂźĹ&#x;tĂź. ŮŽ VŮŽ ‍َ َق‏Rَ‍ ا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ \ اَ Ů‘ ŮŽŮˆ Ů?Ů„ ْا‏5ŮŽ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź/ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏B ﴞ٥٤٣﴿ + Ů? 7Ů’ Ů? /ŮŽ 5ŮŽ ŮŽ 7Ů’ Ů? ‍ ل‏ Sonra ayÄąlÄąp kendine gelince, “Ey Rabb’im!â€? dedi, “Sen her tĂźrlĂź noksanlÄąktan uzaksÄąn, yĂźcesin! AffÄąna sÄąÄ&#x;Äąnarak sana yĂśneliyorum! Ve ben, seni dĂźnya gĂśzĂźyle gĂśrmenin imkânsÄąz olduÄ&#x;unu gĂśrerek, sana senin istediÄ&#x;in gibi inananlarÄąn ilkiyim!â€? G Ů° Ů? 1ŮŽ ‍ ل‏ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk ( I
ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍ س‏ ŮŽ VŮŽ ŮŽ Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ /ŮŽ 8Ů? !Ů’ ŮŽ ŮŽ ?‍ا‏ kb ( vŮŽ T Ů’ k5Ů?Ů‘ Ů?‍ ] ا‏ Ů? U ‍ا‏ 144. Bunun Ăźzerine, Allah Ĺ&#x;Ăśyle buyurdu: “Ey Musa! Hem verdiÄ&#x;im elçilik gĂśrevi, hem de arada hiçbir engel olmaksÄązÄąn seninle Sina DaÄ&#x;Ĺ’nda Ăśzel konuĹ&#x;mam sayesinde seni insanlar arasÄąndan seçip yĂźcelttim.â€? ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? Ů’ ^Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ 8Ů? !Ů’ ŮŽ ‍ ٰا‏G ŮŽ CŮ’ iŮŽ ﴞ٥٤٤﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů? ‍ا‏ Ů? R
“O hâlde, sana verdiÄ&#x;im Ĺ&#x;u levhalarda yazÄąlÄą olan emirlerime sÄąmsÄąkÄą sarÄąl ve kulluk gĂśrevini en gĂźzel Ĺ&#x;ekilde yerine getirerek Ĺ&#x;Ăźkreden bir kul ol!â€? ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ‍ Ů?إ‏kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ ^Ů? Ů’ Ů? ‍ Ů’ ŮŽ اŘ‏I‍ا‏ ŮŽ Ů’ kRŮ? QŮ? ŮŽ UŮŽ 7Ů’ 8ŮŽ ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? v! ‍إ‏MŮ? kŮ’ qŮŽ oŮ?Ů‘ T Ů‹ =( Ů’ ŮŽ ‍ Ů‹ ŮŽŮˆâ€Źd Ů? 145. Biz bu levhalara, ahlâk ve erdemliliÄ&#x;e dair çeĹ&#x;itli nasihatleri ve insanlÄąÄ&#x;Äą dĂźnya ve âhirette kurtuluĹ&#x;a iletecek her Ĺ&#x;eyin açĹklamasÄąnÄą Musa için yazmÄąĹ&#x;tÄąk.
0 @ŮŽ UŮ? % Ů? Ů’ 1ŮŽ /ŮŽ ŮŽ Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů? Ů?; Ů‘ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆ ْا‏:ŮŽ CŮ’ iŮŽ Ů? R ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů? â€ŤŮˆŘ§â€ŹCŮ? a Ve buyurmuĹ&#x;tuk ki: “Bunlara sÄąkÄąca sarÄąl! HalkÄąna da emret, bunu en gĂźzel Ĺ&#x;ekilde tutsunlar.â€?
ُ 1َ ُ (ر َ ;(
﴾١٤٥﴿ + ِ َ ْ" َدا َر ْاT
“Yakında size, bir ibret ve imtihan olmak üzere yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim. Onlara da bu mesajı iletecek, hak ve hakikatin bayraktarlığını yapacaksınız.” َ 8َ 1َ َ 1C( َ ّ اk ِ 1َ َ َ ْ? ِ ُف َ ْ ٰا ِْ َJ ِ َ ْر ِضI ْاkRِ ّ َ ُو َنT 0 ّ ِ َ ْاE َ 146. Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri, kalplerini kör ederek ayetlerimden uzaklaştıracağım.
M @َ ِ اUُ ِ Xْ 1ُ Iَ ٍ 1َ ٰاoَ ّ ^ُ َ ْوا1َ َواِ ْن Çünkü onlar, hakikati ortaya koyan bütün mucizeleri görseler, yine de inanmazlar. َ 7( َ َ ْوا1َ َواِ ْن ً 7( َ و ُهCُ iِ 8َ ّ 1َ Iَ )ِ qْ ُّ اo! Mv! Doğru yolu görseler, onu izlenecek yol olarak benimsemezler. َ 7( َ َ ْوا1َ َواِ ْن v! 0 ً 7( َ و ُهCُ iِ 8َ ّ 1َ kِّ َJ ْاo!
Fakat azgınlık yolunu görünce, onu derhâl kendilerine yol edinirler. َ A( Rِ Fَ @َ ْU َ ا5ُ ^َ َوUَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ /َ ِ ٰذ ﴾١٤٦﴿ + Bütün bunlar da, ayetlerimizi yalan saymalarından ve onları göz ardı etmelerinden ileri gelmektedir. ٰ ْ ; ِءG َ ِ َوUَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ َوا ﴾١٤٧﴿ نcَ Aُ &َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ َ Iَ ّ ِ ْو َن اZَ xْ 1ُ oْ :َ "0 ْ @ُ ُ &َ ْ َ اBْ َ 7ِ ' َ َ ِةa ِ Iا
147. Ayetlerimizi ve ahiretteki o büyük buluşmayı inkâr edenlerin İslâm’ı ortadan kaldırmak için gösterdikleri bütün gayret ve çalışmaları sonuçsuz kalacak ve onların sözde iyilikleri de boşa gidecektir. Onlar, bu feci akıbeti bizzat kendileri hazırlamışlardır. Öyle ya, yaptıklarından başka bir şeyin cezasını mı çekiyorlar? Geçmişte yaşanan şu ibret verici örnek bunu ne güzel anlatıyor: ٌر0 َ اa ٰ ُ ْ ُمVَ Cَ iَ َ ّ َوا ُ Qُ َ ً)ا% َ # َ vً xْ ِ "ْ @ِ !ِّ Aِ ' ُ ْ ِ ِ) (ه,ْ َ ْ ِ ]
148. Musa’nın kavminden birçokları, onun vahiy almak üzere Sina Dağı’na çıkmasının hemen ardından, süs eşyalarından edindikleri ve rüzgârın etkisiyle böğürtü sesi çıkaran bir buzağı heykeline tapınmaya başladılar. َ ا5ُ ^َ و ُه َوCُ iَ َ ّ ِ اv! َ 1ُ Iَ Qُ 5َ ّ َ َ ْوا ا1َ "ْ َ َا َ &( ِ } ﴾١٤٨﴿ + e ً 7( َ "ْ @1 ِ )( @ْ 1َ Iَ ُ& ُ@ ْ" َوAِّ T
Peki, onlar taptÄąklarÄą bu eski MÄąsÄąr putunun kendileriyle konuĹ&#x;maktan bile aciz olduÄ&#x;unu, hele onlara asla doÄ&#x;ru yolu gĂśsteremeyeceÄ&#x;ini gĂśremiyorlar mÄąydÄą? Evet, gĂśrmesine gĂśrĂźyorlardÄą, ama iĹ&#x;lerine Ăśyle geldiÄ&#x;i için onu tanrÄą edindiler ve bĂśylece bizzat kendilerine zulmetmiĹ&#x; oldular. Ů’ Ů? ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ * ŮŽ ;Ů? Ů? &ŮŽ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? UŮŽ ŮŽ UŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? JŮ’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů?Ů‘ ‍ َع‏UŮŽ &Ů’ ' ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ T ‍ ا‏AŮ?Ů‘ l ŮŽ )Ů’ VŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍@ Ů’" ŮŽŮˆ َعاَ Ů’ŮˆŘ§ ا‏1 ŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ™ Ů? )( 1Ů’ َ‍ ا‏kGR( € ﴞ٥٤ي﴿ ŮŽ 1 (
Ů? iŮŽ ‍ْا‏
149. Sonra akÄąllarÄą baĹ&#x;larÄąna gelip doÄ&#x;ru yoldan sapmÄąĹ&#x; olduklarÄąnÄą anlayÄąnca, piĹ&#x;manlÄąk içinde kÄąvranarak, “Eyvah bize! EÄ&#x;er Rabb’imiz bizlere merhamet edip gĂźnahÄąmÄązÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamazsa, kesinlikle kaybedenlerden olacaÄ&#x;Äąz!â€? diye feryat ettiler. G Ů° Ů? Â…ŮŽ # ŮŽ VŮŽ * Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů’" اَ Ů’ ŮŽ َع‏8Ů? AŮ’ xŮ? ŮŽ َ‍ي ا‏M )( ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? k5 "M Ů’ T
Ů‹ Ů? َ‍ َن ا‏7ŮŽ Ů’HFŮŽ Q( Ů? Ů’ VŮŽ ] Ů° Ů?‍ ] ا‏ ŮŽ &ŮŽ % ( &Ů? 8Ů? Ů’ AŮŽ a ŮŽ [Ů’ Ů? ‍ ل‏ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ Ů‘ ŮŽ& َع‏ 150. Nihayet Musa kavmine dĂśnĂźnce, Ăśfkeli ve ĂźzgĂźn bir hâlde, “Benden sonra arkamdan ne kĂśtĂź iĹ&#x;ler yapmÄąĹ&#x;sÄąnÄąz! Rabb’inizin emri gelinceye kadar bekleyemediniz mi?â€? diye çĹkÄąĹ&#x;tÄą. ŮŽ Ů’ ];ŮŽ Ů’ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Q0Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏G ‍ Ů‘Ů? Ů?ه‏xŮ? 1ŮŽ QŮ? !a( َ‍ Ů? ŮŽ ْا Ů?Řł ا‏CŮŽ a ŮŽ ŮŽâ€ŤŘ§Ř ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ ŮŽ Ů’ I‍ا‏ Sonra bu Ăśfkeyle, Ăźzerinde ayetler yazÄąlÄą olan levhalarÄą yere attÄą ve yerine vekil bÄąrakmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;u kardeĹ&#x;ini saçĹndan tutup sarsmaya baĹ&#x;ladÄą. ŮŽ Ů’ k Ů? BŮ’ &Ů? Ů’ Ů? vŮŽŮŽ R kb U( 5ŮŽ AŮ? 8Ů? ;Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ^ Ů?ŘŻŮˆŘ§â€Źk5 ŮŽ VŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽÂ… ْا ŮŽ; Ů’ Ů?م‏kU( AŮ’ ,ŮŽ xŮ’ ŮŽ IŮŽ ‍ا ŮŽŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG)ŮŽ Ů’ I‍ا‏ Ů’ ‍ا ŮŽ اŮ? Ů‘ ŮŽŮ… اŮ? Ů‘ َن ْا ŮŽ; Ů’ َم‏ Ů’ ‍ ل‏ ( Ů? ,ŮŽ Ů’H8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٥ټ٠﴿ +
KardeĹ&#x;i Harun, “Ey anacÄąÄ&#x;ÄąmÄąn oÄ&#x;lu! Bu insanlar beni gßçsĂźz gĂśrdĂźler ve az kalsÄąn canÄąma kÄąyacaklardÄą. Ne olur, dĂźĹ&#x;manlarÄą bana gĂźldĂźrme ve beni bu zalim insanlarla bir tutma!â€? dedi. Sonra olup bitenleri bir bir anlattÄą. ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źk ( Ů’ Ů? F‍ا‏ ŮŽ VŮŽ Ů’ ‍ Ů„ ŮŽŘą Ů‘Ů?ب‏ ﴞ٥ټ٥﴿ + ŮŽ 5َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź/ŮŽb 8Ů? &ŮŽ 'Ů’ ‍ َع‏kR( UŮŽ AŮ’ aŮ’ ŮŽ ‍ اَ ْع‏BŮ’ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍' Ů?" ا‏ Ů? ‍ ŮŽŮˆŘ§ŮŽŘŻâ€Źka( I cŮŽ &( '‍ا‏ 151. Bunun Ăźzerine Musa, “Ey Rabb’im!â€? diye yalvardÄą, “Beni de kardeĹ&#x;imi de baÄ&#x;ÄąĹ&#x;la ve bizi rahmetinle kuĹ&#x;at. Hiç kuĹ&#x;kusuz sen, merhamet edenlerin en merhametlisisin.â€? Ů?Ů‘ ‍ ْا ŮŽ Ů°! Ů?؊‏kRŮ? ŮŒ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? Ů’ ŮŽŘą Ů‘Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆ Ů?ذ‏S
0 !ŮŽ 5Ů’ ) ‍ا‏ ŮŽ FŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? UŮŽ !ŮŽ ŮŽ oŮŽ xŮ’ ,Ů? â€ŤŮˆŘ§ ْا‏CŮ? iŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŒ H 152. “BuzaÄ&#x;ÄąyÄą tanrÄą edinenlere gelince, onlarÄąn baĹ&#x;Äąna Rab’leri tarafÄąndan bir gazap çÜkecek ve dĂźnya hayatÄąnda alçaklÄąÄ&#x;a mahkĂťm olacaklar.â€?
ﴞ٥ټ٢﴿ ŮŽ 1w( ŮŽ Ů’ &Ů? ‍ي ْا‏ZŮ? xŮ’ 5ŮŽ /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
Ä°Ĺ&#x;te biz, gerçeÄ&#x;i çarpÄątarak Allah adÄąna yalanlar uyduranlarÄą bĂśyle cezalandÄąrÄąrÄąz. ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏AŮ? &Ů? ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ﴞ٥ټ٣﴿ "ŮŒ !'( ‍َ Ů? ŮŒŘą َع‏J ŮŽ :ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? /ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ا اŮ? Ů‘ َن َع‏ Ů? ÂŽŮŽ !Ů‘Ů? % ‍ا‏ b UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ٰا‏:ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ŘŞ Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽ Ů? ا‏ 153. Ancak kĂśtĂź iĹ&#x;ler yaptÄąktan sonra piĹ&#x;man olup hakka iman edenlere gelince, onun bu samimi tĂśvbe ve imanÄąndan sonra elbette Rabb’in çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. Ů’ ŮŽ Ů’ CŮŽ a ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ‍اŘ‏ ŮŽ َ‍ ا‏S ŮŽ ŮŽJ ‍ ] ْا‏ ŮŽ T ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ B Ů? H MŮŽ ŮŽ I‍ا‏ 154. Nihayet Musa’nÄąn Ăśfkesi yatÄąĹ&#x;Äąnca, az Ăśnce Ăśfkeyle attÄąÄ&#x;Äą levhalarÄą yerden aldÄą. ﴞ٥ټ٤﴿ ‍ َن‏7Ů? :ŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? ŮŒ &ŮŽ 'Ů’ ‍ Ů‹)ى ŮŽŮˆ َع‏:Ů? @ŮŽ 8Ů? iŮŽ %Ů’ 5Ů? kR( â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Bu levhalarda, Rab’lerinden korkanlar için dĂźnya ve âhiret saadetinin yolunu gĂśsteren hidayet ve rahmet kaynaÄ&#x;Äą hĂźkĂźmler vardÄą. ŮŽ ,( 7Ů’ ŮŽ QŮ? ŮŽ Ů’ VŮŽ ] ŮŽ &( Ů? vŮ‹ #
M UŮŽ Ů? ;! Ů° Ů? ‍ َع‏8ŮŽ Ů’aâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? ‍ َع‏+ 155. Derken Musa, hep birlikte Allah’a yalvarÄąp baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanma dilemek Ăźzere, belirlediÄ&#x;imiz ikinci bir buluĹ&#x;ma için halkÄą arasÄąndan onlarÄą temsil edebilecek yetmiĹ&#x; kiĹ&#x;i seçti. Sonra beraberce Sina DaÄ&#x;Ĺ’na çĹkÄąp Rabb’in kelâmÄąnÄą iĹ&#x;ittiler. Fakat yine bazÄąlarÄą azgÄąnlaĹ&#x;arak, “Ey Musa, biz Allah’Ĺ açĹkça gĂśrmedikçe sana asla inanmayacaÄ&#x;Äąz!â€? dediler. Ăœstelik bunu, tĂśvbe etmek için geldikleri bir yerde sĂśylĂźyorlardÄą. ŮŽ VŮŽ Ů? ŮŽ #Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’ Ů?@ Ů?" ا‏CŮŽ a ‍ ي‏ ŮŽ [Ů’ qŮ? Ů’ ŮŽ ‍ Ů„ ŮŽŘą Ů?ّب‏ ŮŽ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ ŮŽ0 1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹoŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? 8ŮŽ TŮ’ AŮŽ Ů’:َ‍ ا‏B Bunun Ăźzerine onlarÄą o mĂźthiĹ&#x; sarsÄąntÄą yakalayÄąnca, Musa, “Ey Rabb’im!â€? diye yalvardÄą, “Dileseydin onlarÄą da beni de daha Ăśnce helâk edebilirdin. Bundan çok daha bĂźyĂźk gĂźnah iĹ&#x;ledikleri zaman bile onlarÄą affetmiĹ&#x;tin. Ä°Ĺ&#x;te bu engin Ĺ&#x;efkat ve merhametine sÄąÄ&#x;Äąnarak sana yalvarÄąyorum, bizi affet Allah’Ĺm! Ů? AŮ? @Ů’ Ů? َ‍ا‏ Ů?Ů‘ oŮŽ ,ŮŽŮŽ R &ŮŽ Ů? UŮŽ T
M UŮŽ Ů‘ Ů? ‍ Ů?إ‏G@ŮŽ ŮŽ % ‍ا‏ AramÄązdaki bazÄą kendini bilmezlerin iĹ&#x;lediÄ&#x;i gĂźnahlar yĂźzĂźnden bizleri helâk mi edeceksin? G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’@ ()ي‏ G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ @ŮŽ Ů? oŮ?Ů‘ HŮ? Ů? /ŮŽ0 8Ů? UŮŽ Ů’8RŮ? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏kŮŽ :Ů? ‍اŮ? ْن‏ ‍Ů?إ‏0
Anlıyorum ki, bütün bunlar, aramızdaki ikiyüzlüleri ayıklamak üzere herkese hak ettiği karşılığı vererek dilediğini saptırdığın, dilediğini de doğru yola ilettiğin çetin bir imtihanından başka bir şey değil. ْ R Uَ !ُّ ِ َوBْ ﴾١٥٥﴿ َ 1 ( Rِ َJ ُ ْاEْ a َ Bْ َ 5َ َواUَ &ْ ' ْ َوUَ َ ْ ِ F َ َ 5َا َ ار Bizim yegâne yardımcımız ve koruyucumuz sensin. Bizi bağışla, bize merhamet eyle ya Rab! Sen ki, bağışlayanların en hayırlısısın!” ْ َو ٰ ْ kRِ ً َوUَ % ُّ ِهCِ ٰ: kR( Uَ َ Sْ 8ُ ^ا /َ0 !ْ َ ِ اG5َ )ْ :ُ 5َ ّ ِ َ ِة اa َ ' َ !َ 5ْ ) ا ِ Iا 156. “Bize hem bu dünyada, hem de ahirette iyilikler ve güzellikler nasip eyle. Affını ümit ederek yalnızca sana yöneldik Allah’ım!” َ Vَ G َ َ َ ْ اQ( ِ S! ء0ٍ kْ qَ oَ ّ ^ُ Bْ ,َ ِ َوk8( &َ 'ْ ء َو َرMُ q ُ ?( ُ اkG (اCَ َ ل Buna karşılık, Allah şöyle buyurdu: “Azabım sınırlıdır, günahkârlardan dilediğimi onunla cezalandırırım. Rahmetime gelince, o her şeyi tamamen kuşatmıştır. ﴾١٥٦﴿ نMَ Uُ ِ Xْ 1ُ Uَ ِ 1َ ٰ ِ "ْ :ُ َ 1C( َ ّ ٰ^ َة َواZَ ّ ُ َن اXْ 1ُ ُ; َن َو8َ ّ 1َ َ 1C( Aَ ّ ِ @َ 7ُ 8ُ ^ْ َ %َ َ R
Rahmetimi, dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüklerden sakınan, zekâtını veren ve ayetlerime yürekten inanan kimselere nasip edeceğim. َ ّ اk ِّ Iا َ ّ َا ْ ْ ْ َ َ ُ َ َ َ َ َ ْU o! xْ 5 Iا و 1 ر 8 ا k R " : )
8 T Q 5 و ) x 1 ي C k 7 U ا ل ا ن , 7 8 1 1 C ّ ُ ّ ّ ْ ْ َ ٰ ( ( ّ ُ ُ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ ( ُ ُ ُ ً ِ ِ ِ َ َ bِ ّ ّ
157. Onlar ki, ellerindeki Tevrat’ta ve daha sonra İncil’de ismini ve özelliklerini yazılı buldukları Son Elçinin, okuma yazması bile olmadığı hâlde, kalbine nakşedilen Kur’an sayesinde insanlığı kurtuluşa iletecek bütün hidayet bilgilerini göğsünde toplayan Ahmed adındaki o ümmi Peygamberin (61. Saff: 6) izinden gidecekler. َ ْU&ُ ْ ٰ@! ُ@ ْ" َ ِ ْاU1َ وف َو ِ T ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ "ْ :ُ ُ ُ ْ 1َ O Peygamber onlara iyiliği ve güzelliği emredecek, kötü ve çirkin olan her şeyi yasaklayacak. َ ِ G7َ iَ ْ! ِ@ ُ" ْاAَ َ َ ِّ ُم1ُ ت َو ِ 7َ !ِّ َ ّ َ ُ@ ُ" اoُّ ِ 1ُ َو
Kendilerine temiz ve yararlı şeyleri helâl, pis ve zararlı şeyleri ise haram kılacak. َ ْ ْ" َو:ُ َ ?ْ ِْ ُ@ ْ" اU َ ُ H "0 ْ @ِ !ْ Aَ َ Bْ 5َ ^َ k8( َ ّ َل اvَ Fْ Iا َ 1َ َو
Dinsizlerin ve sĂśzde din adamlarÄąnÄąn insanlara yĂźkledikleri o anlamsÄąz ve aÄ&#x;Äąr sorumluluk yĂźklerini sÄąrtlarÄąndan indirecek. Ăœzerlerindeki, insanlÄąÄ&#x;Äą her alanda yĂźcelmekten alÄąkoyan kĂślelik, cehalet, baÄ&#x;nazlÄąk gibi zincirleri sĂśkĂźp atacak. Ů?Ů‘ ‍ ا‏,Ů? 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ= Ů? Ůˆ Ů?ه ŮŽŮˆŘ§â€Ź5ŮŽ ‍ Ů?ŘąŮˆ Ů?ه ŮŽŮˆâ€ŹZŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ŮŽR ﴞ٥ټ٧﴿ ‍ن‏cŮŽ Ů? AŮ? Ů’ &Ů? ‍ Ů?" ْا‏:Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ اŮ?Ůˆâ€ŹG*QŮ? ,ŮŽ ŮŽ ‍ َل‏ZŮ’Ů? 5Ů?‍ي ا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘą ا‏U ‍ا‏ Peygamberlerin vaktiyle mĂźjdelemiĹ&#x; olduÄ&#x;u bu Son Elçiye iman eden, ona saygÄą gĂśsteren, mĂźcadelesinde ona yardÄąmcÄą olan ve onunla birlikte gĂśnderilen Kur’an adÄąndaki ilâhĂŽ ÄąĹ&#x;ÄąÄ&#x;Äąn aydÄąnlÄąÄ&#x;Äąnda yĂźrĂźyenler var ya, iĹ&#x;te onlar dĂźnyada da ahirette de kurtuluĹ&#x;a erenlerdir. ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ا ا‏ Ů? Ů? ‍ َع‏k5Ů‘ ( Ů?‍ Řł ا‏ ŮŽ Ů‘ @ŮŽ 1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ oŮ’ VŮ? ŮŽ Ů‘ /Ů? AŮ’ Ů? QŮ? ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ Š ا‏,! k( Ů’ 1Ů? ŮŽ :Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮŽ Ů° Ů?‍ ا‏IG ŮŽ ‍؜‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ل‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ ŮŽ "Ů’ T Ů? U ‍ا‏ Ů‹ &( # Ů?M ‍ ْع‏I‍ا‏
B! u Ů? &( 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 158. Ey Peygamber! Ä°Ĺ&#x;te bu hakikati tĂźm insanlÄąÄ&#x;a duyurmak Ăźzere de ki: “Ey insanlar! Gerçekten ben, Allah’Ĺn tĂźm insanlÄąÄ&#x;a gĂśndermiĹ&#x; olduÄ&#x;u elçisiyim. O Allah ki, gĂśklerin ve yerin egemenliÄ&#x;i yalnÄązca O’na aittir. O’ndan baĹ&#x;ka kulluk edilecek ve hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;ilecek bir otorite, bir ilâh yoktur. Hayat veren de, ĂśldĂźren de yalnÄązca O’dur. Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ه‏,Ů? 7Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQ( Ů? &ŮŽ AŮ? ^ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů’ kŮ?Ů‘ 7Ů? U ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ QŮ? Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆ َع‏ ﴞ٥ټ٨﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏8ŮŽ @Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů? Ů? XŮ’ 1Ů? ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏kŮ?Ů‘ Ů?Ů‘ I‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ا‏UŮ? Ů? Ů° RŮŽ Ĺžu hâlde, Allah’a ve Elçisine, Ĺ&#x;u Ăźmmi Peygambere —ki bizzat kendisi de Allah’a ve O’nun bĂźtĂźn kutsal kitaplardaki sĂśzlerine yĂźrekten inanmaktadÄąr— iman edin ve onun izinden gidin ki, doÄ&#x;ru yolu bulabilesiniz. G Ů° Ů? ‍ Ů’ م‏VŮŽ Ů’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥ټي﴿ ‍ Ů?) Ů? َن‏,Ů’ 1ŮŽ Q( Ů? ‍ Ů’@ Ů?)Ůˆ َن Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ ŮŒ ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ] ا‏ Ů? 159. Musa’nÄąn halkÄą arasÄąnda, insanlarÄą hakikate yĂśnelten ve bu hakikate dayanarak adaleti gerçekleĹ&#x;tiren bir topluluk vardÄą. Ů‹ 7ŮŽ Ů’ َ‍ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽŘŠ ا‏kŮ’ 8ŮŽ UŮŽ „‍ا‏ Ů’ "Ů? :Ů? UŮŽ ,Ů’ ŮŽ Ů‘ VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
0 &Ů‹ ŮŽ Ů?‍ ا‏p 160. Biz Ä°srailoÄ&#x;ullarĹ’nÄą, Yakup Peygamberin on iki oÄ&#x;lundan tĂźreyen oymaklar hâlinde on iki kabileye ayÄąrdÄąk. G Ů° Ů? ] Ů° Ů?‍ ا‏GUŮŽ !Ů’ ' Ů’ QŮ? Ů’U Ů? BŮ’ % ‍ ŮŽ Ů’ ŮŽ َ؊‏8ŮŽ UŮŽ „‍ا‏ Ů’ ‍ ] اŮ? Ů?ذ‏ ŮŽ xŮŽ 7ŮŽ 5Ů’ ŮŽR MŮŽ xŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ= ŮŽŮƒ ْا‏,ŮŽ Ů? ‍ْ Ů? ْب‏l‍ اَ Ů?ن ا‏G QŮ? Ů? Ů’ VŮŽ QŮ? !;Ů° %Ů’ 8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’Ůˆâ€Ź "0 Ů’ @Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ س‏ Ů? 5ŮŽ Ů?‍ ا‏oŮ?Ů‘ ^Ů? "ŮŽ AŮ? ŮŽ )Ů’ VŮŽ 0 UŮ‹ !Ů’ ŮŽ ÇÜlde giderlerken halkÄą Musa’dan su isteyince, ona, “Asanla Ĺ&#x;u kayaya vur!â€? diye emrettik. Musa asasÄąyla kayaya vurur vurmaz,
derhâl oradan on iki pınar fışkırdı ve on iki boydan her biri diğerinin hakkına saldırmaksızın kendi su içeceği yeri kolayca öğrendi. َ ْ ِ اAُ ^ُ ى0 ٰ Aْ % ا َ َو َ ّ ْ! ِ@ ُ" ْا َ& ّ َ َوAَ َ Uَ ْ Zَ 5ْ ََ َ& َم َواJ ْ! ِ@ ُ" ْاAَ َ Uَ Aْ Aَ ّ } "0 ْ ^ُ Uَ Vْ ت َ َر َز ِ 7َ !ِّ p Ayrıca, çöllerin kavurucu sıcağından sizi korumak için bulutları üzerinize gölgelik yaptık ve “Size verdiğimiz güzel nimetlerden yiyin!” diyerek üzerinize kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. Verimsiz çöllerde, gökten çiğ damlası gibi dökülen, yerden mantar gibi biten tatlı bir gıdayla sizi besledik ve gelip ayaklarınızın dibine düşen bıldırcın sürülerini size gönderdik. Ama bunca nimetlere karşılık nankörlük ettiler. َ َ َو ﴾١٦٠﴿ ُ& َنAِ dْ 1َ "ْ @ُ % َ ُْ 5َ ا اG5ُ ^َ ْ T ِ ٰ َو5َ &ُ Aَ } Onlar böyle yapmakla bize değil, ancak kendilerine kötülük ediyorlardı. Şöyle ki: َ V( َواِ ْذ ُ ا ً)اxَ ّ ُ ب ُ !ْ ' ْ "ُ @ُ َ o! ُ ' ّ َ ٌ َواد َ 7َ ا ْاAُ aْ َ @َ ْU ِ اAُ ^ُ َ َو1َ ْ ;َ ِه ْاCِ ٰ: اUُ T ِ ُ اVُ ْ" َو8ُ [ْ qِ
ُ ِ َ !G ( a ُ َ ْ ِ Jْ 5َ َ U( % ﴾١٦١﴿ + َ "ْ T ِ ْ &ُ ُ) ْا1 ( َ َ "0 ْ T 161. Hani, halkı zalim olan bir şehri fethedecekleri zaman onlara denilmişti ki: “Şu şehre yerleşin ve nimetlerinden dilediğiniz gibi serbestçe yiyin için. Ama kapısından kibir ve çalımla değil, “Günahlarımızı bağışla ey Rabb’imiz!” diyerek alçakgönüllülükle ve saygıyla eğilerek girin ki, sizin günahlarınızı bağışlayalım. İşte böyle doğru ve yararlı davranış gösterenleri, fazlasıyla ödüllendireceğiz.” َ V( يC( َ ّ َ اEْ Fَ Iً ْ Vَ "ْ @ُ ْU ِ ُ& اAَ } َ َ 1C( َ ّ ّ َ) َل ا7َ Rَ َ ّ َ ِ اZً #ْ ْ! ِ@ ْ" ِرAَ َ Uَ Aْ َ َ ْرRَ "ْ @ُ َ o! ا5ُ ^َ &َ ِ ِءG&َ % ا ﴾١٦٢﴿ نcَ &ُ Aِ dْ 1َ
162. Ama içlerindeki zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Allah’ın sözlerini ya değiştirdiler ya da keyiflerince yorumlayarak kendi arzu ve heveslerine uydurdular. Biz de yaptıkları zulümlerden dolayı, onların üzerine gökten şiddetli bir azap indirdik. ِ e ْ 7َ َ َة ْاl
َ Bْ 5َ ^َ k8( َ ّ ِ ا1َ ْ ;َ ْ ُ@ ْ" َ ِ اAْ َ ْ َو ِ ' 163. Bir de onlara, deniz kıyısındaki o kasaba halkının durumunu sor:
َ ّ kRِ ُ)و َن,ْ 1َ اِ ْذ َ 8ُ 7ِ %ْ 1َ Iَ ْ َم1َ ّ َ ً َوqُ "ْ @ِ 8ِ 7ْ َ ْ َم1َ "ْ @ُ 5ُ 8َ !'( "ْ @! "M ْ @! ِ 7ْ % ا ِ ( ْ َ Iَ *ن ِ ( ْ َ اِ ْذB Hani Allah İsrailoğulları’na cumartesi günü çalışmayı yasaklamıştı. Ama onlar, birtakım hileli yollarla cumartesi yasağını çiğniyorlardı. Çünkü cumartesi yasağına uyarak balık avını bırakıp tatil yaptıkları gün, balıklar akın akın ortaya çıkarak ta deniz kıyısına, yanlarına kadar geliyorlardı. Cumartesi dışındaki günlerde ise kıyıya gelmiyorlardı. ﴾١٦٣﴿ ُ; َن% ُ ْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ "ْ :ُ Aُ 7ْ 5َ /َ ِ Cٰ ^َ İşte, günah işlemeyi alışkanlık hâline getirdikleri için biz onları böyle çetin sınavlardan geçirerek imtihan ediyorduk. ُ Aِ @ْ ُ ا ُ ,ِ َ "َ ِ "ْ @ُ ْU ِ ٌ َ ّ ُ اBْ َ Vَ َواِ ْذ ا0 )ً 1)( qَ ً اCَ َ "ْ @ُ ُ Cِّ ,َ ُ ُ@ ْ" اَ ْوT ُ ّٰ ◌*© ً ْ Vَ َنd
164. O vakit içlerinden bir topluluk, kötülük yapanları engellemeye çalışanlara seslenerek, “Allah’ın zaten yeryüzünden silip helâk edeceği yahut şiddetli bir şekilde azaba uğratacağı besbelli olan bir topluma hâlâ ne diye boşuna öğüt verip duruyorsunuz? Belli ki, bu adamların sizi dinlemeye niyetleri yok. Artık niçin onlara tebliğ edeceğiz diye çırpınıp duruyorsunuz?” demişti. ُ ِّ َر ًة اِ ٰ ] َرCِ ,ْ َ ُ اVَ ﴾١٦٤﴿ ُ; َن8َ ّ 1َ "ْ @ُ Aَ ّ ,َ َ ْ" َوT
Doğruları anlatmaya kararlılıkla devam edenler, şöyle karşılık verdiler: “Biz, üzerimize düşeni yaptığımıza dair Rabb’inize karşı bir mazeret sunabilmek için onlara öğüt veriyoruz. Hem ne biliyorsunuz, bakarsınız öğüdümüzden etkilenirler de, dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek günahlardan vazgeçerler.” G ُّ َ ْ َ@ ْ َنU1َ َ 1C( َ ّ اUَ !ْ xْ َ َ 1C( َ ّ ا5َ Cْ a
&َ ِ ! َ َ ِء َوا% ا َ 5َ اG Q( ِ ا َ ُذ ِّ^ ُ وا% ٍ ( َ اب ٍ Cَ ,َ ِ ُ& اAَ } ُ 5َ &َ ّ Aَ Rَ ِ ﴾١٦٥﴿ ُ; َن% ُ ْ 1َ ا5ُ ^َ
165. Derken o zalimler, kendilerine yapılan öğüt ve uyarıları göz ardı edip unutunca, kötülükleri engellemeye çalışanları bütün toplumu saran o büyük azaptan kurtardık. Zulmetmekte direnenleri ve onları uyarma görevini terk ederek zulme seyirci kalanları ise, işledikleri günahlardan dolayı şiddetli bir azap ile cezalandırdık. Şöyle ki: َ (
﴾١٦٦﴿ + َ َ َد ًةVِ ا5ُ ^ُ "ْ @ُ َ Uَ Aْ Vُ Qُ ْU َ ُ@ ا5ُ َ ْ َ ْ ا8َ َ &َ ّ Aَ Rَ ِ a
166. Onlar, iyice azgınlaşarak kendilerine yasaklanan çirkin davranışları ısrarla yapmaya devam edince, biz de onlara, “Aşağılık maymunlar olun!” dedik. Böylece, onları şeklen maymunlara dönüştürdük ve üç gün sonra da helâk ettik. Onların izinden yürüyenleri ise, ihtirasları uğruna tüm insanî değerleri ayaklar altına alan açgözlü, onursuz ve kişiliksiz insanlar hâline getirdik. َ ّ َ ,َ 7ْ !َ َ /َ ُّ َواِ ْذ َ َ ّ َذ َن َر G ُ "ْ @ُ ُ % اب ُ 1َ ْ َ ِ &َ !ٰ ;ِ ْ ِم ْا1َ ] ٰ ِ ْ! ِ@ ْ" اAَ َ ¬ 0 ِ Cَ ,َ َء ْا 167. Ve bu yüzden Rabb’in, şu kesin hükmünü ilan etti: “Yahudiler bu kötü huylarından vazgeçmedikleri sürece, ta Kıyamet Gününe kadar, onlara en ağır işkenceleri çektirecek zalim milletleri başlarına musallat edeceğim!” ﴾١٦٧﴿ "ٌ !'( َ ُ ٌر َرJ َ Qُ 5َ ّ ِ ب َوا َ َ /َ َ ّ اِ ّ َن َر M ِ ;َ ,ِ ُ ْا1 ( % Şüphesiz Rabb’in cezayı çabuk verendir. Dilerse tüm günahkârları derhâl yok edebilir. Fakat O, aynı zamanda çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. َ ْ kRِ "ْ :ُ Uَ ,ْ َ ّ Vَ َو َ ّ ت َو َ ّ "ُ @ُ ْU ِ M &ً َ ُ ْر ِض اIا ت ِ َ !ِّ % ا ِ Uَ % َ َ ْ ِ "ْ :ُ 5َ ْ Aَ َ َو/َb ِ ْ ُ@ ْ" ُدو َن ٰذU ِ ا = ِ ُ َن َو ﴾١٦٨﴿ َن,ُ # ِ ْ 1َ "ْ @ُ Aَ ّ ,َ َ
168. Daha sonra onları, parçalanmış topluluklar hâlinde yeryüzüne dağıttık. İçlerinde iyileri de vardır, kötüleri de. Onları, doğru yola dönmeleri için kimi zaman çeşitli nimet ve güzelliklerle, bazen de belâ ve musibetlerle sürekli imtihan ettik. َ ْ اCَ ٰ: ض "ْ @ِ ِ ْ 1َ َواِ ْنM Uَ َ ُ َ Jْ !ُ َ ُ; ُ َن1َ ٰ] َو5ْدIا َ "ْ :ِ )ِ ,ْ َ ْ ِ َ Aَ iَ َ R ُ ْ 1َ ب ٌ Aْ a َ َ َ و َنCُ a َ 8َ T ِ َو ِر ُ ا ْا
ُه0 وCُ a ُ ْ 1َ Qُ Aُ yْ ِ ض ٌ َ َ 169. Derken onların ardından, Kutsal Kitabın sorumluluğunu devralan bozuk bir nesil geldi. Onlar, Allah’ın ayetlerini gizleme veya bozup değiştirme karşılığında, şu değersiz dünyanın gelip geçici menfaatlerini alıyorlardı. Bütün bunları yaparken de, “Nasıl olsa tövbe edip bağışlanırız!” diyorlardı. Sonra güya tövbe ediyorlar, fakat karşılarına benzer bir menfaat çıkınca tövbelerini unutarak onu da alıyorlardı. ٰ ْ ا )ا ُر َ ّ َوQ0ِ !R( َ ْا َ ّ َ َو َد َر ُ اIَ ّ ِا ا ِ ّٰ ]Aَ َ ُ; ُ ا1َ Iَ ب اَ ْن َ َ ُةa َ X1ُ "ْ َ َا ٌ Eْ a ِ Iا ِ َ ُق ْاy! ( "ْ @ِ !ْ Aَ َ Cْ aْ ِ 8َ T ﴾١٦٩﴿ َنAُ ;ِ ,ْ َ vََ Rََن ا0 ;ُ 8َ ّ 1َ َ 1C( Aَ ّ ِ
Peki onlardan, “Allah hakkında yalnızca gerçeği, doğruyu söyleyeceksiniz!” diye Kutsal Kitapta söz alınmamış mıydı? Üstelik onlar, kitaptaki bu hükümleri defalarca okumamışlar mıydı? Dürüst ve erdemlice bir hayat yaşayarak kötülüklerden sakınanlar için âhiret yurdu, bu dünyanın gelip geçici nimetlerinden daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ُ % َ ( Aِ =ْ &ُ َ ْا#ْ َ! ُ اH( 5ُ Iَ 5َ ّ َِة ا0 Aٰ = ا َ ّ ُ اVَ َ ب َوا ﴾١٧٠﴿ + ِ ْ ِ َنT ِ 8َ T ِّ &َ 1ُ َ 1C( َ ّ َوا 170. Kitaba sımsıkı sarılan ve namazı dosdoğru kılan kimselere gelince, biz iyilik yapanların mükâfatını elbette boşa çıkarmayız. Kur’an’dan yüz çeviren İsrailoğulları’na hatırlat ki: َ ٌ َوAَ ّ } ُ Qُ 5َ ّ َ ^َ "ْ @ُ Vَ َْ R oَ 7َ xَ ْاUَ ;ْ 8َ 5َ َواِ ْذ "M ْ @ِ ِ ٌ Vِ َواQُ 5َ ّ َ ا اGUُّ } 171. Hani Allah’a verdikleri sözün önemini iyice idrak etmeleri ve bu antlaşmayı bozdukları takdirde doğabilecek vahim sonuçları belleklerinde hep canlı tutmaları için, Sina Dağı’nı yerinden söküp tıpkı bir bulut gölgesi gibi üzerlerine kaldırmıştık da, koskoca dağı başlarına yıkılacak sanmışlardı. Bu hâldeyken, onlardan şu sözü almıştık: ُ Aَ ّ ,َ َ Qِ !R( َ ُ^ ْ" ِ ُ; ّ َ ٍة َوا ْذ ُ^ ُ واUَ !ْ َ ٰاG َ واCُ a ﴾١٧١﴿ نcَ ;ُ 8َ ّ َ "ْ T ُ “Size bahşettiğimiz Kitaba sımsıkı sarılın ve içindeki temel hayat prensiplerini sürekli aklınızda ve gündeminizde tutun ki, yeryüzünde adalet, barış ve huzuru sağlayarak kötülüklerden sakınıp korunabilesiniz.” Zaten her insan, daha kendisine ruh verilirken yaratılışına nakşedilen fıtrî özellikler sayesinde Rabb’ini yüreğinde hisseder ve doğal bir refleks olarak O’na bağlanma ihtiyacı duyar: G Aٰ "ْ :)َ @qْ َ@ ْ" وا8َ 1َ ْ" ُذر:}@ ر َ ُ ِّ َ ِ B P]Aٰ َ ُ اVَ "0 ْ T ْ 5 ا ] ُ َ ََواِ ْذ ا ُ %ْ َ َ" اM ْ @ِ % َ ُ َ َ ُ ّ ِّ ِ ِ ُ ُ ْ ِ ٰا َد َمkGU( َ ْ ِ /َ ُّ َرCَ a ِ P 5َ )ْ @ِ qَ
172. Çünkü Rabb’in, Âdemoğullarının bellerinden onların nesillerini ana rahminde yeni bir can olarak yaratırken, her birini ayrı ayrı alır ve onları bizzat kendileri hakkında şahit tutarak, “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” diye sorar. Onlar da lisanıhâl ile, “Elbette sen bizim efendimiz ve Rabb’imizsin! Biz buna şahidiz!” derler. Ve bu olay, Kıyamet Gününe kadar her insanın yaratılışında tekrar tekrar yaşanır.
ŮŽ A( RŮ? FŮŽ ‍ا‏CŮŽ Ů°: Ů’ ŮŽ UŮŽ Ů‘ ^Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’ ŮŽŮ… ْا Ů?; Ů°! ŮŽ& Ů? ا‏1ŮŽ ‍اَ ْن ŮŽ Ů?; Ů? ا‏ ﴞ٥٧٢﴿ + * Ä°Ĺ&#x;te biz bĂśylece her insanÄąn ruhunun derinliklerine Rabb’ini tanÄąyÄąp emirlerine itaat etme duygusunu yerleĹ&#x;tirdik ki, yarÄąn MahĹ&#x;er GĂźnĂźnde hesaba çekilirken, “Bizim bundan haberimiz yoktu!â€? demeyesiniz. Ů? AŮ? @Ů’ 8Ů? RŮŽ َ‍" ا‏M Ů’ :Ů? )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů‹ 1ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Ř° Ů?ّع‏UŮŽ Ů‘ ^Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ? 7Ů’ VŮŽ Ů’ Ů? 5ŮŽ \sŮ? G ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽŮƒ ٰا‏qŮ’ َ‍ ا‏G&ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏G Ů? ;Ů? ŮŽ ‍اَ Ů’Ůˆâ€Ź ﴞ٥٧٣﴿ ‍ َن‏AŮ? Ů? 7Ů’ &Ů? ‍ ْا‏oŮŽ ,ŮŽŮŽ R &ŮŽ Ů? UŮŽ T
173. Yahut baĹ&#x;ka bir bahane Ăśne sĂźrerek, “AslÄąnda Allah’a ilkĂśnce ortak koĹ&#x;anlar biz deÄ&#x;il atalarÄąmÄązdÄą. Biz ise onlarÄąn izinden giden ve yaptÄąklarÄąnÄą taklit eden bir nesilden baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildik. Ĺžu hâlde, hak dini reddeden ve uydurduklarÄą batÄąl inanç ve ideolojileri kurumsallaĹ&#x;tÄąrarak batÄąla saplanan Ăśnceki kuĹ&#x;aklarÄąn iĹ&#x;ledikleri gĂźnahlar yĂźzĂźnden bizi de mi helâk edeceksin?â€? demeyesiniz diye, doÄ&#x;ru yolu rahatlÄąkla bulmanÄązÄą saÄ&#x;layacak imkân ve yeteneklerle sizleri donattÄąk. BĂśylece, hangi olumsuz Ĺ&#x;artlarda yetiĹ&#x;miĹ&#x; olursa olsun her insan, vicdanÄąnÄąn sesine kulak verdiÄ&#x;i sĂźrece doÄ&#x;ruyu eÄ&#x;riyi birbirinden ayÄąrt edebilecek ve kendisine tebliÄ&#x; edilen hakikati kabullenmekte zorlanmayacaktÄąr. ŮŽ Ů° Ů’ oŮ? =Ů?Ů‘ ŮŽ 5Ů? /ŮŽ Ů? CŮ° ^ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٧٤﴿ ‍ َن‏,Ů? # 1 " @ A Ů’ Ů’ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ ŮŽ Ů? Ů? 174. Ä°Ĺ&#x;te biz, inkârcÄąlarÄąn gaflet uykusundan uyanÄąp Rab’lerine dĂśnmeleri için ayetlerimizi bĂśyle ayrÄąntÄąlÄą olarak açĹklÄąyoruz. ŮŽ RŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن‏ ŮŽ Ů‘ QŮ? ,ŮŽ 7ŮŽ Ů’ ŮŽ RŮŽ @ŮŽ Ů’U Ů? Â˜ŮŽ AŮŽ %Ů’ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٧ټ﴿ ŮŽ 1‍َ ( Ůˆâ€ŹJ ‍ َن Ů? ŮŽ ْا‏T ŮŽ 5 ŮŽR UŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ Ů?ه ٰا‏UŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍ي ٰا‏GC( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏7ŮŽ 5ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ oŮ’ ‍ا‏
175. Ey Peygamber! Onlara, Ĺ&#x;u adamÄąn ibret verici durumunu her zaman ve her toplumda ortaya çĹkabilecek bir Ăśrnek olarak anlat: Biz ona mĂźkemmel bir zekâ ve derin kavrayÄąĹ&#x; yeteneÄ&#x;i armaÄ&#x;an etmiĹ&#x;, ayrÄąca ilim ve hikmet nurlarÄąyla kendisini aydÄąnlatmÄąĹ&#x;tÄąk. Bunun da Ăśtesinde, insanÄą hakikate ulaĹ&#x;tÄąracak bĂźtĂźn delillerimizi ĂśnĂźne koymuĹ&#x; ve ayetlerimizi en Ăźst seviyede anlama ve ilâhĂŽ KitabÄąn muhteĹ&#x;em gĂźzelliklerini kavrama yeteneÄ&#x;ini kendisine cĂśmertçe baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamÄąĹ&#x;tÄąk. Fakat o, yersiz bir gurura kapÄąlarak ayetleri elinin tersiyle bir kenara itiverdi. BĂśylece Ĺ&#x;eytan onu kandÄąrÄąp peĹ&#x;ine taktÄą ve sonunda, diÄ&#x;er birçoklarÄą gibi o da azgÄąnlardan biri olup çĹktÄą. ŮŽ Ů’ ] ŮŽ Ů?‍ ŮŽ) ا‏AŮŽ Ů’aَ‍ ا‏G QŮ? UŮŽ Ů‘ T QMŮ? 1 Ů° :ŮŽ Â…ŮŽ 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’Řą Ů?Řś ŮŽŮˆŘ§â€ŹI‍ا‏ Ů? Ů° ‍ Ů?ه Ů? ŮŽ@ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ ,ŮŽŮ’ R ŮŽ ŮŽ UŮŽ [Ů’ qŮ? Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
176. EÄ&#x;er dileseydik, elbette onu ayetlerimiz sayesinde en Ĺ&#x;erefli makama yĂźceltebilirdik. Ne var ki, o ihtiras ve tutkularÄąnÄąn peĹ&#x;ine
takılarak —sanki hiç ölmeyecekmiş gibi— şu gelip geçici dünyaya saplanıp kaldı. َ ْاoِ yَ &َ ^َ Qُ Aُ yَ &ََ R ْ @َ Aْ 1َ Qِ !ْ Aَ َ oْ &ِ ْ َ اِ ْنS 0 ْ @َ Aْ 1َ Qُ ^ُْ wْ َ اَ ْو Mِ Aْ T Onun gibi azgın nankörlerin durumu, tıpkı saldırgan bir köpeğin hâline benzer: Kızıp kovmak için üzerine gitsen de dilini çıkarıp hırlar, kendi hâline bıraksan da… َ ّ َ 8َ 1َ "ْ @ُ Aَ ّ ,َ َ َ َ ٰ ّ ّ ْا َ; ْ م اoَُ y َ /َ ِ ٰذ َ ْ ﴾١٧٦﴿ ُ و َنT = V َ R
U
1
ا C ^ 1 C َ ( َ =َ ;َ ْا َ َ ِ ُ ُ ِ ِ M ِ
İşte, ayetlerimizi yalanlayan kimselerin durumu aynen böyledir. Ey Müslüman, yoldan çıkan insanlara bu ibret verici örneği anlat ki, bu sayede öğüt alıp düşünsünler. Gَ ﴾١٧٧﴿ ُ& َنAِ dْ 1َ ا5ُ ^َ "ْ @ُ % َ ُْ 5َ َواUَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ © ْا َ; ْ ُم اvًَ y َ َء
177. Evet, ayetlerimizi yalanlayan ve böylelikle kendilerine yazık eden toplumun durumu ne kötüdür! Bu duruma düşmek istemiyorsanız, değer yargılarını Allah’tan, yani O’nun kitabından almalı ve o kitabın rehberliğinde hayat programınızı çizmelisiniz: G ٰ ُوRَ oْ A ْH1 ْ )ي و8َ @ْ & @ ْاRَ ا ْ َ ﴾١٧٨﴿ ُ و َن i ا " : / [ َ ِ ُ َ َ M ( ُ َ ُ ُ ّٰ )ِ @ْ 1َ ْ َ ُ ُ ِ \ ِ 178. Allah kimi hidayete iletirse, o doğru yolu bulmuş demektir. Kimi de sapıklığa düşürürse, işte onlar da gerçek anlamda ziyana uğrayanlardır. Onların sapıklığa düşmelerinin sebebi de, akıl ve idraklerini doğru kullanmamalarıdır: ٌ ُ ْ َ َو َ ُ@ ْ" اb @َ ِ ْ َ; ُ@ َن1َ Iَ ب
b @َ ِ ِ= ُ و َن7ْ 1ُ Iَ + ِ ْ ِ ّ َوxِ ًا ِ َ ْاEy( ^َ "َ Uَ ّ @َ xَ ِ 5َ َو َ َ; ْ) َذ َر ْا ٌ Aُ Vُ "ْ @ُ َ ْ b ِ 5Iا
0 @َ ِ َن,ُ &َ %ْ 1َ Iَ َو َ ُ@ ْ" ٰا َذا ٌن 179. Doğrusu biz, cinler ve insanlar arasından, kalpleri ve akılları olup da onlarla gerçeği kavramayan, gözleri olup da onlarla doğruları görmeyen, kulakları olup da onlarla hakikati işitmeyen nicelerini bu inatçı, önyargılı ve kibirli tavırlarından dolayı cehennemlik yapmışızdır. G ٰ اُو ْ َ َ َ ﴾١٧٩﴿ َنAُ Rِ َJ ُ" ْا:ُ /َ [ِ G ٰ \ اُوoُ0ّ l ,ْ 5 I
^ / [ َ َ ْ" ا:ُ oْ َ م ِ \ ِ َ
İşte onlar, inanç, ahlâk ve erdemlilikten yoksun olmaları yönüyle tıpkı hayvanlar gibidirler, hatta daha da aşağı… Çünkü bunlar, — hayvanların aksine— kendilerini hakikate ulaştıracak akıl ve idrak
yeteneğine sahip oldukları hâlde özgür iradeleriyle inkâra saplanmışlardır. İşte gaflet bataklığında yüzenler bunlardır. Çünkü onlar Allah’ı gereğince tanımazlar. Zayıf ve aciz varlıkları ilâhlık mertebesine yüceltirken, zayıflık ve acziyet ifade eden birçok insanî özelliği Allah’a yakıştırmaya cüret ederler. Oysaki: َْ ِ ّٰ ِ َو u @َ ِ ْد ُ ُهRَ ] ٰU%ْ ُ ُء ْاG&َ ْ Iا 180. En mükemmel özellikler, en güzel nitelikler ve isimler Allah’ındır. Öyleyse O’na bu güzel isimlerle seslenerek dua edin. ﴾١٨٠﴿ َنAُ &َ ,ْ 1َ ا5ُ ^َ َ ْو َنZَ xْ !ُ َ Q0 ( ِ G&َ ْ َ اkGR( ِ ُ)و َنAْ 1ُ َ 1C( َ ّ َو َذ ُروا ا
O’nun sıfat ve isimleri hakkında yanlış yola sapanları ve onların batıl inançlarını terk edin! Allah’ı tanımayıp O’na eksik ve çirkin sıfatlar yakıştıranlar, yaptıklarının cezasını eninde sonunda çekecekler. ﴾١٨١﴿ نcَ ُ )ِ ,ْ 1َ Q( ِ ْ@ ُ)و َن ِ ْ َ ِ ّ َو1َ ٌ َ ّ ُ اGUَ ;ْ Aَ a َ ْ &َ ّ ِ َو
181. Yaratmış olduğumuz kullar arasında, insanları daima hakikate yönelten ve bu hakikate dayanarak adaleti gerçekleştiren bir topluluk da vardır. ﴾١٨٢﴿ نMَ &ُ Aَ ,ْ 1َ Iَ ُ !ْ ' َ ْ ِ "ْ @ُ # ُ ْ) ِر8َ %ْ Uَ َ Uَ ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ َ 1C( َ ّ َوا 182. Ayetlerimizi yalanlamaya kalkışanları, hiç farkına varamayacakları bir şekilde adım adım felâkete sürükleyeceğiz. ٌ 8( َ " اِ ّ َن َ^ ْ! ()ي0 ْ @ُ َ kA( ْ َُوا ﴾١٨٣﴿ + 183. Şimdilik onlara, akıllarını başlarına almaları için birazcık mühlet veriyorum. Fakat unutmayın ki, benim plânım çok sağlamdır. Allah’ın Elçisini akıl hastası olarak göstermeye çalışan Mekke müşrikleri bu mühleti fırsat bilsinler de bir düşünsünler: َ ّ َ 8َ 1َ "ْ َ اَ َو ٌ 7( ُ ٌ 1C( 5َ Iَ ّ ِ َ ا:ُ ٍ اِ ْن0 Uَ ّ # ﴾١٨٤﴿ + ِ =َ ِ َ ُ واT ِ ْ ِ "ْ @ِ 7ِ '
184. Onlar, çocukluğundan beri yakından tanıdıkları arkadaşlarında delilikten eser olmadığını hiç düşünmüyorlar mı? Bütün hayatı boyunca parlak zekâsı ve üstün kişiliğiyle gönlünüzde taht kurmuş olan bir insanı, alışık olmadığınız bir mesaj getirdi diye nasıl delilikle suçlayabilirsiniz? Hayır, tam aksine o, ancak Allah’tan aldığı mesajı size ileten apaçık bir uyarıcıdır.
G ٰ َ *ء َواَ ْن ُ 1َ ] اَ ْن% ُ Aَ َ kR( ُ واd ُ ْU1َ "ْ َ اَ َو ْ )ِ Vَ َنT َ ّ ت َ َبwَ Vا ٍ kْ qَ ْ ِ ا َ َ َ ْر ِض َوIات َو ْا ِ َ &ٰ % ا ِ T ُ ّٰ َ Aَ a
"M ْ @ُ Aُ # َ َا 185. Yahut bu inkârcılar, göklerin ve yerin nasıl muhteşem bir hükümranlık altında idare edildiğini görmüyorlar mı? Allah’ın yarattığı bunca varlıklara ibret nazarıyla hiç bakmıyorlar mı? Ve ecellerinin iyice yaklaşmış olabileceğini, nankörlükleri yüzünden azaba uğratılmalarının an meselesi olduğunu hiç akıllarına getirmiyorlar mı? ﴾١٨٥﴿ َنUُ ِ Xْ 1ُ َ) ُه,ْ َ 1 ٍ )( ' َ َ ِّي7ِ Rَ Bunlara da inanmıyorlarsa, artık hangi söze inanacaklar? Yine de inanmazlarsa, o zaman sapıklığı hak ediyorlar demektir: ُ kR( "ْ :ُ ُرCَ 1َ َوQُ0 َ ِد َي:َ vََ R ا ﴾١٨٦﴿ َ& ُ@ َن,ْ 1َ "ْ @ِ 5ِ !َ Jْ p ُ ّٰ oِ Aِ ْH1ُ ْ َ
186. Allah kimi saptırmışsa, hiç kimse onu doğru yola iletemez. Allah böylelerini, kibirli, inatçı ve nankörce tavırlarından dolayı inkâr ve azgınlıkları içinde bocalar bir hâlde bırakır. Bu bocalama yüzündendir ki, yanı başlarındaki binlerce mucizeyi görmezlikten gelirler de, mucize beklentisiyle, gaipten haber vermeni isterler: َ ّ ِ َ /َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ
0 @َ ! ٰ ْ ُ َن1َ ّ َ َ ِ ا% ا 187. Ey Peygamber! Sana, kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. َ0 :ُ Iَ ّ ِ اG@َ 8ِ Vْ َ ِ @َ !Aّ ( xَ 1ُ Iَ kM ّ ( ْ َ) َرU ِ @َ &ُ Aْ ِ &َ 5َ ّ ِ اoْ Vُ
De ki: “Onun bilgisi yalnızca Rabb’imin katındadır ve zamanı geldiğinde onu ortaya çıkaracak olan da sadece O’dur. ُ ! ( ْ َ Iَ ض َ ّ kRِ Bْ Aَ ;َُ ً0 8َ Jْ َ Iَ ّ ِ ْ" اT ِ َ &ٰ % ا 0 ِ َ ْرIْ ات َوا Bu öylesine korkunç bir hâdisedir ki, ne gökler dayanabilir onun dehşetine, ne de yeryüzü. O, hiç beklemediğiniz bir anda sizi ansızın yakalayacaktır.”
0 @َ ْU َ kٌّ ِ ' َ /َ 5َ ّ َ ^َ /َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ Ey Peygamber! Sanki sen kıyametin ne zaman kopacağını biliyormuşsun gibi, sana onun vaktini soruyorlar. َ ّ َ َ ^ْ َ ّ َ اT ﴾١٨٧﴿ ُ& َنAَ ,ْ 1َ Iَ س ِ ّٰ )َ ْU ِ @َ &ُ Aْ ِ &َ 5َ ّ ِ اoْ Vُ ِ ٰ ا َو ِ U ا
Konunun Ăśnemine binaen tekrar ve tekrar de ki: “Onun bilgisi yalnÄąz Allah’Ĺn katÄąndadÄąr, fakat insanlarÄąn çoÄ&#x;u bunu bilmezler.â€? G ŮŽ ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ “ ا ا‏l ‍ا‏ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź,Ů‹ Ů’ 5ŮŽ k%( Ů’ UŮŽ Ů? /Ů? AŮ? Ů’ َ‍ ا‏IG ŮŽ oŮ’ VŮ? Ů?0 Ů‘Ů° ‍ َإ‏q
188. Ey Muhammed! Peygamberlerin ancak birer fâni insan olduklarÄąnÄą, bu yĂźzden gaybÄą bilmelerinin sĂśz konusu olmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą ĂśÄ&#x;retmek Ăźzere onlara de ki: “BakÄąn, Allah izin vermedikçe, ben kendime dahi herhangi bir fayda veya zarar verecek gĂźce sahip deÄ&#x;ilim. AyrÄąca, Allah’tan baĹ&#x;ka hiç kimsenin bilemeyeceÄ&#x;i sÄąrlar âlemi olan gaybÄą bildiÄ&#x;imi de sĂśylemiyorum. G Ů?Ů‘ kUŮ? % Ů’ ŮŽ Ů? ‍ َ” Ů?ْت‏TŮ’ 8ŮŽ Ů’ IŮŽ S Ů’ "Ů? AŮŽ Ů’ َ‍ ا‏B ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽJ Ů’U ‍ Ů?إ‏% ‍ا‏
â€ŤŮˆâ€Ź E i ‍ا‏ ! ‍ا‏ ^ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ Ů’ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? M ŮŽ Ĺžayet gaybÄą bilmiĹ&#x; olsaydÄąm, kendi adÄąma birçok faydalar elde ederdim ve baĹ&#x;Äąma herhangi bir kĂśtĂźlĂźk de gelmezdi. Fakat gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz gibi ne gaybÄą bilirim, ne de baĹ&#x;Äąma gelecek kĂśtĂźlĂźkleri savabilirim. ﴞ٥٨٨﴿ ‍ن‏cŮŽ UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? ‍ ŮŒ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏E ( ŮŽ ‍ ŮŒ ŮŽŮˆâ€Ź1C( 5ŮŽ IŮŽ Ů‘ Ů?‍ \ ا‏5ŮŽ َ‍اŮ? ْن ا‏ Zira ben, tanrÄąsal niteliklere sahip olduÄ&#x;unu iddia eden bir meczup deÄ&#x;il, sadece, inkârcÄąlarÄą baĹ&#x;larÄąna gelecek belâ ve felâketlerle uyaran ve getirdiÄ&#x;im mesaja iman eden topluma ilâhĂŽ nimetleri mĂźjdeleyen bir Peygamberim.â€? Ve iĹ&#x;te uyarÄąyorum: Ů? %Ů’ !ŮŽ Ů? @ŮŽ # Ů? ;ŮŽ AŮŽ a
M @ŮŽ !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ŮŽ ا‏T ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? ŮŽ ‍ْ ŮŽ@ َز Ů’Ůˆâ€ŹU Ů? oŮŽ ,ŮŽ # ŮŽ ‍ا' ŮŽ) Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ‍ Ů’ Ů?ˆ ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T 189. O Allah ki, sizi baĹ&#x;langĹçta bir tek candan, Ă‚dem’den yarattÄą ve yanÄąnda huzur bulsun diye, onunla aynÄą Ăśzden, aynÄą unsurdan Havva adÄąndaki eĹ&#x;ini yarattÄą. Ve insan nesli, bu ikisinden tĂźreyip çoÄ&#x;alarak bugĂźne kadar sĂźrĂźp geldi: Ů’ AŮŽ &ŮŽ ' QM ( Ů? ‍ ŮŽŮŽ& Ů‘ ŮŽ ْت‏R ! Ů‹ ( a ŮŽ vŮ‹ &Ů’ ' ŮŽ B ŮŽ @ŮŽ ! Ů‘Ů° ŮŽJ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ BĂśylece erkek eĹ&#x;ini sarÄąp kucaklayÄąnca, kadÄąn minicik bir yĂźk yĂźklenir ve onu karnÄąnda taĹ&#x;Äąmaya baĹ&#x;lar. Ů’ Ů? ŮŽ &ŮŽ @Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا َع‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ T Ů? UŮŽ ŮŽ Ů‹ Ů? ?ŮŽ UŮŽ 8ŮŽ !Ů’ ŮŽ ‍™ ٰا‏ Ů’ AŮŽ ;ŮŽ „ْ َ‍ ا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ ﴞ٥٨ي﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ŮŽŘŻ ŮŽ ŮŽ ا‏B Nihayet hamilelik iyice aÄ&#x;ÄąrlaĹ&#x;Äąp doÄ&#x;um vakti yaklaĹ&#x;Äąnca, ikisi de Rab’lerine el açĹp, “Ey yĂźce Rabb’imiz! EÄ&#x;er bize saÄ&#x;lÄąklÄą bir çocuk lĂźtfedersen, kesinlikle sana Ĺ&#x;Ăźkreden kullar olacaÄ&#x;Äąz!â€? diye yalvarÄąrlar.
M &ŮŽ @Ů? ! Ů° ‍ ٰا‏G&! ŮŽ R( ‍ َإ‏G^ŮŽ ŮŽ qŮ? QŮ? ŮŽ vŮŽ ,ŮŽ # ŮŽ Ů‹ Ů? ?ŮŽ &ŮŽ @Ů? ! Ů° ‍ ٰا‏G&ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ 190. Fakat Allah onlara saÄ&#x;lÄąklÄą bir çocuk baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄąnca, YaratÄącÄąnÄąn kendilerine lĂźtfettiÄ&#x;i bu çocuÄ&#x;un dĂźnyaya gelmesinde baĹ&#x;ka gßçlerin de pay sahibi olduÄ&#x;unu, dolayÄąsÄąyla onlara da kulluk ve itaat edilmesi gerektiÄ&#x;ini sĂśyleyerek O’na ortaklar koĹ&#x;maya baĹ&#x;larlar. ﴞ٥ي٠﴿ ‍ Ů’ Ů? Ů?^ َن‏1Ů? &ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ] ŮŽ ,ŮŽ 8ŮŽ RŮŽ Oysa Allah, onlarÄąn mĂźĹ&#x;rikçe yaklaĹ&#x;ÄąmlarÄąnÄąn ĂźrĂźnĂź olan ve içinde eksiklik, noksanlÄąk, acizlik barÄąndÄąran bĂźtĂźn sÄąfatlarÄąn Ăźzerinde ve Ăśtesindedir, çok yĂźcedir. ﴞ٥ي٥﴿ ‍َن‏b ;Ů? AŮŽ Ů’i1Ů? "Ů’ :Ů? ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ Ů? AŮ? Ů’i1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ Ů? Ů?^ َن‏1Ů? َ‍ا‏ 191. Onlar hiçbir Ĺ&#x;ey yaratamayan, bilakis kendileri yaratÄąlmÄąĹ&#x; olan varlÄąklarÄą mÄą Allah’a ortak koĹ&#x;uyorlar? ﴞ٥ي٢﴿ ‍ْ Ů?= Ů? Ůˆ َن‏U1ŮŽ "Ů’ @Ů? % ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ ا‏IG ŮŽ ‍ Ů’= Ů‹ ا ŮŽŮˆâ€Ź5ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ َن‏,! Ů? ( 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 192. Yani ne onlara yardÄąm edebilecek, ne de kendilerini kurtarabilecek gĂźce sahip olmayan o aciz varlÄąklarÄą mÄą? Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ا ŮŒŘĄâ€ŹG ŮŽ ŮŽ "0 Ů’ ^Ů? ,Ů? 7Ů? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’" اŮ? ŮŽ ] ْا Ů?@ Ů°)ى‏:Ů? Ů? )Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ﴞ٥ي٣﴿ ‍ َن‏8Ů? Ů? ?ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů’" اَ Ů’Ů… ا‏:Ů? &Ů? Ů? Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" اَ َد‏T
193. Size doÄ&#x;ru yolu gĂśstermeleri için onlara yalvarsanÄąz, size cevap bile veremezler. Ă–yle ki, ha onlara dua etmiĹ&#x;siniz, ha etmemiĹ&#x;siniz, size hiçbir yararlarÄą dokunmayacak ve sizin için hiçbir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;iĹ&#x;meyecektir. Ů? Ů? ŮŽy Ů’ َ‍ ŮŒŘŻ ا‏7ŮŽ Ů? ‍ا‏ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ Ů’) Ů? َن Ů? Ů’ Ů?د‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ 194. Ey kâfirler! Allah’Ĺ bÄąrakÄąp da kendilerine kulluk edip yalvardÄąklarÄąnÄąz, tÄąpkÄą sizin gibi yaratÄąlmÄąĹ&#x; birer kuldur. Ancak siz ve atalarÄąnÄąz, onlar adÄąna putlar, heykeller diktiniz ve zamanla bu putlarÄą ilâhlaĹ&#x;tÄąrarak Ăśnlerinde eÄ&#x;ilmeye, onlara tapÄąnmaya baĹ&#x;ladÄąnÄąz. Ů? ŮŽ ‍ ا‏7Ů? !x( 8ŮŽ %Ů’ !ŮŽ AŮŽŮ’ R "Ů’ :Ů? Ů? ‍َ ْد‏R ŮŽ V( ‍ Ů’" ŮŽ? Ů?د‏8Ů? Ů’U^Ů? ‍ Ů’" اŮ? ْن‏T ﴞ٥ي٤﴿ + EÄ&#x;er bu sĂśzde ilâhlarÄąn boyun eÄ&#x;ilmeye, dua edilmeye lâyÄąk varlÄąklar olduÄ&#x;una dair iddianÄązda gerçekten samimi iseniz, haydi onlara dua edin de duanÄązÄą yerine getirsinler bakalÄąm! ŮŒ Ů? Ů’ َ‍ اَ Ů’Ů… ŮŽ Ů?@ Ů’" ا‏b @ŮŽ Ů? ‍ َن‏
0 @ŮŽ Ů? ‍ َن‏,Ů? &ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ اَ Ů’Ů… ŮŽ Ů?@ Ů’" ٰا َذا ŮŒŮ†â€Źb @ŮŽ Ů? ‍ Ů?= Ů? Ůˆ َن‏7Ů’ 1Ů? + Ů? Ů? 7Ů’ 1ŮŽ )Ů? 1Ů’ َ‍ اَ Ů’Ů… ŮŽ Ů?@ Ů’" ا‏b @ŮŽ Ů? ‍ َن‏ Ů? &Ů’ 1ŮŽ oŮŒ # Ů? ‍اَ ŮŽ Ů?@ Ů’" اَ ْع‏
195. Hem nasÄąl olur da, kendinizden daha aĹ&#x;aÄ&#x;Äą bir seviyede bulunan bu cansÄąz taĹ&#x;lara, heykellere tapar ve onlardan medet umarsÄąnÄąz?
Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi? Görecekleri gözleri mi var, yoksa işitecekleri kulakları mı? ﴾١٩٥﴿ ون ِ ُ dِ ْU ُ vََ R ون ِ )ُ !^( "َ ّ ُ "ْ ^ُ َءG^َ َ qُ ا ْد ُ اoِ Vُ
Ey Müslüman! “İlâhlarımız aleyhinde konuşmaktan vazgeçmeyecek olursan, onların gazabına uğrayıp helâk olacaksın!” diyerek seni tehdit eden zalimlere meydan okuyarak de ki: “Haydi, Allah’a ortak koştuğunuz varlıkları yardımınıza çağırın. Sonra bütün hile ve entrikalarınızla çıkın karşıma ve yüreğiniz yetiyorsa, bir an bile göz açtırmayın bana!” َ ( ِ = ا َ ّ ] َ ّ َ 8َ 1َ َ :ُ ب َو ﴾١٩٦﴿ + ُ ّٰ kَ !ِّ ِ اِ ّ َن َو َb 8َ T ِ َل ْاZَ ّ 5َ يC( َ ّ ا ا 196. “Çünkü benim yegâne sığınağım, koruyucum, yardımcım ve dostum, bu Kitabı gönderen Allah’tır ve O, iyilik yapan kullarını asla yardımsız, çaresiz bırakmayacaktır. Zira O, iyilik yapanların dostu ve koruyucusudur.” ﴾١٩٧﴿ ْ ُ= ُ و َنU1َ "ْ @ُ % َ ُْ 5َ اIG َ ْ= َ ُ^ ْ" َو5َ َن,! ُ ( 8َ %ْ 1َ Iَ Q( 5ِ َ َ ْ) ُ َن ِ ْ ُدو1C( َ ّ َوا
197. “Allah’ın yanı sıra kendilerinden medet umarak yardıma çağırdığınız putlara veya emirlerine kayıtsız şartsız itaat ederek putlaştırdığınız efendilere, azizlere, önderlere ve diğer düzmece ilâhlara gelince, onlar ne size yardım edebilirler, ne de kendilerini Allah’ın azabından koruyabilirler.” ُ ْU1َ "ْ @ُ 1 ٰ َ ا َو ﴾١٩٨﴿ ِ= ُ و َن7ْ 1ُ Iَ "ْ :ُ َو/َ !ْ َ ِ ُ و َن اd 0 ,ُ &َ %ْ 1َ Iَ ْ" اِ َ ] ْا ُ@ ٰ)ى:ُ ُ )ْ َ َواِ ْن
198. Ey Peygamber! Sen onları ne kadar doğru yola çağırsan da, hakikat karşısında kör ve sağır kesilen bu insanlar çağrına kulak vermezler. Onların sana baktıklarını sanırsın, fakat inat ve önyargıları yüzünden gerçeği görmezler. Bu durumda yapman gereken şudur: َ A( :ِ xَ ض َ ِ ْا ﴾١٩٩﴿ + ْ ِ ْ َ ْ ِف َوا,ُ ْ ِ ْ ُ ْ َ َو ْا,َ ْاCِ a ُ 199. İçinde yetiştikleri olumsuz şartlardan dolayı hakikati görmekte zorluk çeken bu insanlara kaba ve sert davranma, sen af yolunu tut ve daima iyiliği emret. Hakikati bildikleri hâlde inatla karşı koyan cahillere aldırış etme! Bu çağrıya kulak verecek tertemiz gönüllere ulaşıncaya dek, bıkıp usanmadan tebliğine devam et! Fakat nihayet sen de bir insansın. İnatçı cahiller karşısında zaman zaman öfkene hâkim olamayabilirsin. Onun için:
ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? /ŮŽ UŮŽ Ů‘ FŮŽ ŮŽ Â?Ů’ 1ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ﴞ٢٠٠﴿ "ŮŒ !A( ŮŽ Â…ŮŒ !&( ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° Ů? CŮ’ ,Ů? 8ŮŽ ŮŽ Ů’ R ‍ ŮŒŘşâ€ŹZŮ’ 5ŮŽ ‍ ن‏ Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ 200. EÄ&#x;er Ĺ&#x;eytanĂŽ bir dĂźrtĂź seni kÄąĹ&#x;kÄąrtÄąp anlamsÄąz bir Ăśfke ve heyecana sĂźrĂźkleyecek olursa, hemen Allah’a sÄąÄ&#x;Äąn ve O’nun bu konudaki tavsiyelerini hatÄąrla! Unutma ki O, her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, bilendir. ŮŽ "Ů’ @Ů? % ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?  َ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ ا Ů‘ ŮŽ ŮŽ; Ů’ ا اŮ? َذا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ﴞ٢٠٥﴿ ‍ن‏MŮŽ ‍ Ů?= Ů? Ůˆâ€Ź7Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? ‍ Ů? َذا‏RŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? ŮˆŘ§â€ŹCŮŽ ŮŽ ‍ ن‏ ŮŒ ‡Ů? Gp Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏
201. ÇßnkĂź dĂźrĂźst ve erdemlice bir hayatÄą tercih ederek kĂśtĂźlĂźklerden sakÄąnanlar, yĂźreklerinde insan bilincini kĂśr eden Ĺ&#x;eytanĂŽ bir kÄąĹ&#x;kÄąrtÄą duyar duymaz, derhâl Kur’an’daki emir ve tavsiyeleri hatÄąrlarlar ve iĹ&#x;te o an, duygularÄąnÄąn esiri olmaktan kurtulur ve gerçeÄ&#x;i gĂśrĂźrler. ﴞ٢٠٢﴿ ‍ Ů’; Ů?= Ů? Ůˆ َن‏1Ů? IŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? kŮ?Ů‘ ŮŽJ ‍ ْا‏kRŮ? "Ů’ @Ů? 5ŮŽ ‍ Ů?& Ů‘Ů?)Ůˆâ€Ź1ŮŽ "Ů’ @Ů? 5Ů? ‍ْ ŮŽ ا‏aŮ?â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź 202. ĹžeytanlarÄąn yandaĹ&#x;larÄąna gelince, iĹ&#x;te Ĺ&#x;eytanlar, ancak onlarÄą azgÄąnlÄąÄ&#x;a sĂźrĂźkleyebilir ve bunlarÄą bir kere avuçlarÄąna aldÄąlar mÄą, bir daha da yakalarÄąnÄą bÄąrakmazlar.
0 @ŮŽ 8ŮŽ !Ů’ 7ŮŽ 8ŮŽ #‍ا‏ Ů’ IŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? "Ů’ @Ů? Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏
203. Onlara arzu ve heveslerini okĹ&#x;ayacak bir ayet veya istedikleri tĂźrden bir mucize getirmedin diye, “Madem Allah bizim arzu ve beklentilerimize uygun ayetler gĂśndermiyor, bari sen bir Ĺ&#x;eyler uydursaydÄąn ya!â€? derler. Ů? Ů?Ů‘ ‍= Ů?‡ Ů? Ů? Ů’ َع‏ G ŮŽ ŮŽ ‍ا‏CŮŽ Ů°: kM Ů‘ ( ‍ Ů? Ů’ َع‏kŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?‍] ا‏G' ﴞ٢٠٣﴿ ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? ‍ Ů‹)ى ŮŽŮˆ ŮŽŘą Ů’' ŮŽ& ŮŒ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏:Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů° 1Ů? ŮŽ Â…Ů? 7Ů? ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏G&ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏oŮ’ VŮ?
Onlara de ki: “Ben ancak Rabb’im tarafÄąndan bana gĂśnderilen emir ve direktiflere uyarÄąm! Siz dĂźnyada ve ahirette kurtuluĹ&#x;un yolunu gĂśsteren mĂźkemmel bir rehber, apaçĹk bir mucize mi istiyorsunuz? Ä°Ĺ&#x;te bu Kur’an ayetleri, Rabb’inizden gelen, gĂśnĂźlleri ve hayatÄą aydÄąnlatan deliller, basiretler ve inanan bir toplum için yol gĂśsterici ve rahmet kaynaÄ&#x;ÄądÄąr. Ĺžu hâlde, ey insanlar! Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ا‏8Ů? =Ů’ ﴞ٢٠٤﴿ ‍' Ů?& َن‏ Ů’ R ‍ ْا Ů?; Ů’ ٰا Ů?ن‏tŮŽ Ů? VŮ? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ T Ů? 5َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQŮ? ŮŽ ‍ ا‏,Ů? &Ů? 8ŮŽ ŮŽ 204. Kur’an okunduÄ&#x;u zaman, tam bir saygÄą ve teslimiyetle ona kulak verin. Ve Kur’an bir konuda hĂźkĂźm vermiĹ&#x;se, ona alternatif gĂśrĂźĹ&#x;ler Ăśne sĂźrmeyin, susup onu dinleyin ki, bu sayede ilâhĂŽ lĂźtuf ve merhamete lâyÄąk olabilesiniz!
ٰ ْ ُ) ّ ِو َوJُ ْ ِ ْ@ ِ ِ َ ْا َ; ْ ِلxَ ! َ ً َو ُدو َن ْاa( ُّ ً َوH ُ َ Iَ ل َو َ A( Rِ َJ ْ ِ َ ْاT + َ َ /َ % ِ ?َ Iا ِ ْ 5َ kR( /َ َ ّ َوا ْذ ُ^ ْ َر ﴾٢٠٥﴿
205. Ey hakikat yolunun yolcusu! Gönlünün ta derinliklerinde, engin bir tevazu ile boyun büküp yalvararak ve O’nun ihtişam ve azameti karşısında titreyip ürpererek, fakat kendini bilmezlerin yaptığı gibi bağırıp çağırmadan, sesini yükseltmeden gece gündüz Rabb’ini an ve sakın kibrin ve zevk ü sefanın pençesine düşerek Rabb’ini unutan gafillerden olma! ﴾٢٠٦﴿ ُ)و َنxُ %ْ 1َ Qُ َ َوQُ 5َ ُ 7ِّ % َ 1ُ َوQ( ِ َد7َ ِ ْ َ ِ ُو َنTْ 8َ %ْ 1َ Iَ /َ ِّ ْ َ) َرU ِ َ 1C( َ ّ اِ ّ َن ا
206. Çünkü Rabb’inin katında yüksek derecelere sahip olanlar, O’na kullukta asla kibre kapılmazlar. Bilakis O’nun hayranlık verici yüceliğini övgüyle anar ve O’nun huzurunda saygıyla secdeye kapanırlar. Ve Allah’ın huzurunda boyun eğenler, bakın ne yüce mertebelere erişecek, ne muhteşem ödüller ve ganimetler kazanacaklar: َ ْ ﴾ ُ َر ُة٨﴿ ¤ ل ِ َ ْ5Iا
8. ENFAL SURESİ Medine döneminde, hicretin ikinci yılında meydana gelen Bedir savaşından sonra nazil olmuştur. Adını, birinci ayetinde geçen ve “ganimetler” anlamına gelen “enfâl” kelimesinden almıştır. 75 ayettir. L Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla! Beni yoktan var edip üstün yeteneklerle donatan ve kulluk göreviyle yeryüzüne gönderen sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla, O’nun verdiği güç ve yetkiye dayanarak ve yalnızca O’nun adına okuyor, söylüyorum: َ ْ ِ َ /َ 5َ Aُ َ %ْ 1َ ل 0 ِ َ ْ5Iا
1. Ey Peygamber! Müminler sana, düşmanla savaşarak ele geçirdikleri silah, mal ve erzak gibi ganimetlerin kime ait olduğunu soruyorlar. Üstelik bu konuda yersiz ve kırıcı tartışmalara girişiyorlar. Bazıları, İslâm öncesi uygulamada olduğu gibi savaşta ele geçirdikleri ganimetlerin kendilerine ait olduğunu ileri sürüyorlar. Diğerleri ise, kaçmaya başlayan düşmanı takip ettikleri ve Allah’ın
Elçisini korudukları için ganimet toplamaya fırsat bulamadıklarını, bu yüzden alınan ganimetlerde kendilerinin de pay sahibi olduğunu — haklı olarak— iddia ediyorlar. ل ِ ّٰ ِ ْ َ ُ ل5َI ْاoِ Vُ M ِ ُ َ ّ َوا De ki: “Her konuda olduğu gibi, ganimetler hakkında da hüküm verme yetkisi Allah’a ve O’nun hükümlerini size ileten bir elçi olarak Peygambere aittir. Yani ganimet onu ele geçiren savaşçıya değil, kamuya ait bir maldır ve kimler arasında hangi oranda paylaştırılacağı 41. ayette bildirilecektir. ُ Uِ !ْ َ ات "u ْ T َ ُ ا َذAِ ?ْ َا َوا َ ّٰ َ ّ َ ُ; اR O hâlde, Allah’tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece dikkatli ve duyarlı olun. Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının. Aranızdaki ilişkileri iyileştirip geliştirmeye çalışın! َ U( ِ Xْ ُ "ْ 8ُ ْU^ُ اِ ْنG Qُ َ ُ ا َو َر ﴾١﴿ + َ ّٰ ا,! ُ p( ََوا
Ve gerçekten inanan kimseler iseniz, Allah’a ve Elçisine kayıtsız şartsız itaat edin! ْ !َ Aِ ُ ُ ُ@ ْ" َواِ َذاAُ Vُ Bْ Aَ # ]Aٰ َ َو5ً &1( ُ ّٰ َ ^ِ َ اِ َذا ُذ1C( َ ّ َن اUُ ِ Xْ &ُ َ& ْا5َ ّ ِا َ َزا َد ْ ُ@ ْ" اQُ ُ 1َ ْ! ِ@ ْ" ٰاAَ َ B ِ ا َو ﴾٢﴿ نMَ Aُ ^َ ّ َ 8َ 1َ "ْ @ِ ِّ َر 2. Gerçek müminler ancak o kimselerdir ki, Allah’ın adı anıldığı zaman yürekleri korku ve heyecanla ürperir. Kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman, bu onların inancını pekiştirirerek artırır ve onlar, yalnızca Rab’lerine dayanıp güvenirler. َ ّ !& َن ﴾٣﴿ َن0 ;ُ ِ ْU1ُ "ْ :ُ Uَ Vْ َة َو ِ ّ َ& َر َزAٰ = ا ُ ;( 1ُ َ 1C( َ ّ َا
3. Onlar ki, Müslümanlığın vazgeçilmez şartı olan namazı —ona gereken dikkat ve özeni göstererek, dosdoğru ve aksatmadan— kılarlar ve kendilerine bağışladığımız nimetlerden bir kısmını toplum yararına fedakârca paylaşarak Allah için yoksullara harcarlar. G ٰ اُو ْ َ َ َ ْ ﴾٤﴿ "Mٌ 1 ( ^َ ِ َ ٌة َو ِرزْ ٌقJْ َ ْ َ) َر ِّ ِ@ ْ" َوU ِ ت # ر د " @
; ' ن U X & ا " : / [ َ ْ ٌ َ َ ُ 0 َ ُ ِ ُ ُ ُ ِ \ 4. İşte gerçek anlamda inanmış olanlar bunlardır. Onlar Rab’leri katında en yüksek derecelere erişecek, küçük günahları bağışlanacak ve en kıymetli nimetlere kavuşacaklardır. Bu muhteşem nimetlerin yanında dünya malının, savaş ganimetlerinin
sözü mü olur? Öyleyse ganimet elde etmek için değil, Allah’ın rızasını kazanmak ve böylece sonsuz âhiret nimetlerini elde etmek için çaba harcamalısınız. İşte o zaman hiç kuşkunuz olmasın ki, nihaî zafer kesinlikle inananların olacaktır! İşte buna çarpıcı bir örnek, Bedir Savaşı: Hicretin ikinci yılında (miladi 624) Mekke müşrikleri Medine’de oluşan İslâm toplumunu imha etmek amacıyla kapsamlı bir saldırıya karar verdiler. Bunun için de, tüm gelirini bu savaş için harcamak üzere ortaklaşa hazırladıkları büyük bir ticaret kervanını Ebû Süfyan komutasında Suriye’ye gönderdiler. Kervan, dönüş yolculuğunda Medine yakınlarından geçecekti. Bunu haber alan Peygamber (s), kervanı ele geçirmek üzere 313 kişilik küçük bir askerî birlikle harekete geçti. Çünkü bu kervan, yurtlarından sürülen Müslümanların geride bıraktıkları tüm mal varlığına el koyan müşriklere aitti. Bu arada, Ebû Süfyan’ın acil yardım çağrısını alan bin kişilik tam teçhizatlı Kureyş ordusu, kervanı kurtarmak amacıyla Mekke’den yola çıktı. Bunun üzerine Rasul-ü Ekrem, Allah’tan aldığı emir uyarınca kervanı ele geçirmekten vazgeçip bu güçlü orduyla savaşmak üzere Bedir vadisine doğru yöneldi. Aslında Müslümanlar, böyle bir savaş için hazırlıklı değillerdi. Bu yüzden, kendilerinin en az üç katı olan tam teçhizatlı bir orduyla savaşa girmekten çekindiler. Fakat ashabın önde gelenleri, Allah’a ve Elçisi’ne sonsuz güven duyduklarını ve ölünceye kadar Peygamber’in izinden ayrılmayacaklarını söyleyerek tüm tereddütleri bertaraf ettiler. Böylece iki ordu Bedir’de karşı karşıya geldi ve Müslümanlar Allah’ın yardımıyla Kureyş ordusunu tamamen bozguna uğratarak büyük bir zafer kazandılar. Müşriklerden yetmiş tanesi öldürüldü, bir o kadarı da esir alındı. Bedir Savaşı öncesinde de, tıpkı ganimetler konusunda olduğu gibi yersiz itirazlar ve tartışmalar yaşanmıştı: َ َ + َ U( ِ Xْ &ُ ; ِ َ ْا1 َ :ُ ِرT ً َ( R َواِ ّ َنu ّ ِ َ ْ ِ /َ 8ِ !ْ َ ْ ِ /َ ُّ َر/َ # ﴾٥﴿ *ن َ َ ْaَ اG&َ ^َ 5. Nitekim Rabb’in, hak uğrunda seni Bedir Savaşı için evinden çıkardığı zaman da, müminlerden bir bölümü bundan hiç hoşlanmamıştı. ُ ْU1َ "ْ :ُ َن اِ َ ] ْا َ& ْ ِت َوVُ % َ َ ّ 7َ َ َ )َ ,ْ َ ّ ِ َ ْاkRِ /َ 5َ ُ ِدxَ 1ُ ﴾٦﴿ َن0 ُ وd َ 1ُ &َ 5َ ّ َ ^َ + 6. Oysa kervana saldırmaktan vazgeçip Kureyş’in güçlü ordusuna doğru yönelmenizi size emreden Allah’tan başkası değildi. Bunun
bĂśyle olduÄ&#x;una dair hakikat tamamen ortaya çĹkmÄąĹ&#x; olmasÄąna raÄ&#x;men, mĂźĹ&#x;riklerle savaĹ&#x;mayÄą tehlikeli gĂśrerek sanki gĂśz gĂśre gĂśre ĂślĂźme gidiyorlarmÄąĹ&#x; gibi hâlâ o konuda seninle tartÄąĹ&#x;ÄąyorlardÄą. Ů’Ů? 8ŮŽ ŮŽ ‡Ů? G ŮŽ Ů‘ ‍ا اŮ? Ů’')َى ا‏ Ů? ŮŽ @ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏+ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° "Ů? ^Ů? )Ů? ,Ů? 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏
7. Hani Allah, bu iki topluluktan birinin —ya KureyĹ&#x; ordusunun ya da kervanÄąn— elinize geçeceÄ&#x;ini Peygambere mĂźjdeleyerek size sĂśz vermiĹ&#x;ti. Ů? ŮŽ ‍ Ů?ن‏T Ů? ŮŽ Ů? ^ŮŽ Ů’ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ات‏ "Ů’ T Ů? ‍ ŮŽ َذ‏EŮ’ FŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ Ů‘Ů?ŘŻŮˆ َن اَ Ů‘ َن‏ Fakat siz tehlikeye atÄąlmaktan çekiniyordunuz. GßçlĂź KureyĹ&#x; ordusunu bozguna uÄ&#x;ratÄąp muhteĹ&#x;em bir zafer kazanmak yerine, kuvvetsiz olan kervanÄą ele geçirmek istiyordunuz. ŮŽ ‍ Ů’; ŮŽ ŮŽÂ… َدا Ů? ŮŽ ْا‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? &ŮŽ AŮ? T ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů? Ů‘ ŮŽ ْا‏1Ů? ‍ا اَ ْن‏ ﴞ٧﴿ * Ů? Ů‘Ů° )Ů? 1 ( 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ 1 ( RŮ? T
Oysa Allah, buyruklarÄąyla hakkÄą —yani hak ve adalet prensiplerine dayanan ve hakikatin ta kendisi olan bu dini— yeryĂźzĂźnde egemen kÄąlmak ve hakkÄąn karĹ&#x;ÄąsÄąnda duran zalimleri bozguna uÄ&#x;ratarak kâfirlerin kĂśkĂźnĂź kazÄąmak istiyordu. ﴞ٨﴿ ‍ن‏MŮŽ Ů? Ů? xŮ’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ Ů? َه ْا‏oŮŽ p
Ů? 7ŮŽ ‍ ْا‏oŮŽ Ů? 7Ů’ 1Ů? ‍Ů? Ů?! Ů? Ů‘ ŮŽ ْا ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮˆâ€Ź
8. Allah zalimlerle savaĹ&#x;manÄązÄą emrediyordu ki, —suçlular kahrÄąndan çatlasalar da— hakikati yeryĂźzĂźnde egemen kÄąlsÄąn ve inkâr, zulĂźm, haksÄązlÄąk temeline dayanan batÄąlÄą ortadan kaldÄąrsÄąn. ŮŽ [Ů? G AŮ° &ŮŽ ‍ Ů? Ů?& Ů‘Ů?) Ů?^ Ů’" Ů? ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ ْا‏k5Ů‘ ( َ‍ Ů’" ا‏T Ů? ŮŽ ‍ ب‏ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ َن َع‏yŮ? !J( 8ŮŽ %Ů’ ŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ŮŽ R( ‍ Ů? Ů? Ů’ Ů?د‏T ﴞي﴿ + Ů’ R "Ů’ T ŮŽ xŮŽ 8ŮŽ ŮŽ 9. Hani siz, en gßçlĂź silahlarla donanmÄąĹ&#x; dĂźĹ&#x;man ordusuna karĹ&#x;Äą Rabb’inizden yardÄąm istiyordunuz. O da bunun Ăźzerine, “Ben birbiri ardÄąnca yeryĂźzĂźne inecek olan bin melek ile size elbette yardÄąm edeceÄ&#x;im!â€? diye duanÄąza cevap vermiĹ&#x;ti. AslÄąnda bu vasÄąflarÄą taĹ&#x;Äąyan kahramanlarÄąn, meleklerin desteÄ&#x;ine bile ihtiyacÄą yoktu. Nitekim: ŮŽ Ů‘ Ů? &ŮŽ Ů’ 8ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ů’ Ů° ى ŮŽŮˆâ€ŹIŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ T Ů? Ů? AŮ? VŮ? Q( Ů? ™ ﴞ٥٠﴿ "cŮŒ !T( ' Ů?0 Ů‘Ů° )Ů? Ů’U Ů? Ů’ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’= Ů? ا‏U ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ا اŮ? Ů‘ َن‏ Ů? Ů‘Ů° QŮ? AŮŽ ,ŮŽ # ŮŽ ZŮŒ 1Z( ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 10. Allah bunu sadece, size ilâhĂŽ bir mĂźjde olsun ve bu sayede kalpleriniz huzura kavuĹ&#x;sun diye yapmÄąĹ&#x;tÄą. Yoksa zafer ve yardÄąm meleklerden deÄ&#x;il, yalnÄąz Allah katÄąndandÄąr. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Hani Bedir savaĹ&#x;Äąnda susuz kalmÄąĹ&#x;, abdest ve gusĂźl için bile su bulamaz hale gelmiĹ&#x;tiniz. AyrÄąca, bulunduÄ&#x;unuz yer kumluk olduÄ&#x;u
için ayaklarÄąnÄąz kuma gĂśmĂźlĂźyor, yĂźrĂźmekte zorluk çekiyordunuz. Ĺžeytan bĂźtĂźn bunlarÄą fÄąrsat bilerek sizi korku ve ĂźmitsizliÄ&#x;e dĂźĹ&#x;Ăźrmek Ăźzereydi ki: Ů? ! Ů‘ ( ŮŽJ1Ů? ‍اŮ? ْذ‏ Ů?Ů‘ "Ů? T QŮ? Ů’U Ů? Ů‹ UŮŽ ŮŽ َ‍ Řł ا‏ ŮŽ ,ŮŽ U ‍ا‏ 11. O vakit Allah, kendi katÄąndan gelen ve tĂźm korkularÄą, endiĹ&#x;eleri kalbinizden sĂśkĂźp atan bir cesaret ve gĂźven duygusu olarak iliklerinize iĹ&#x;leyen bir iç huzuru, ruhunuzu okĹ&#x;ayan tatlÄą bir uyku ile sizi dalga dalga sarÄąp bĂźrĂźyordu. ŮŽ Ů? Ů’EŮŽ Ů? ‍ ن ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? AŮ? VŮ? ]AŮ° ŮŽ € ŮŽ Ů‘ ZŮŽ #Ů’ ‍ Ů’" Ů?ع‏T Ů? Ů’U ŮŽ S Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍Â?Ů‘ Ů?ل‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? "Ů’ T "Ů’ T ŮŽ :Ů? CŮ’ 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? "Ů’ ^Ů? ŮŽ @Ů‘Ů? ŮŽ !Ů? Ů? ‍ ًإ‏G ŮŽ ‍ Ů?إ‏G&ŮŽ % ‍ا‏ Ů? ŮŽ !Ů’ ‍ا‏ Ů? ŮŽ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ QŮ? Ů? B ﴞ٥٥﴿ ‍َم‏0 ‍)َا‏VŮ’ I‍ا‏ ŮŽ 7ŮŽŮ?Ů‘ y1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
ArdÄąndan da, hem susuzluÄ&#x;unuzu gidermek hem de kumluk araziyi pekiĹ&#x;tirerek harekete elveriĹ&#x;li hâle getirmek Ăźzere gĂśkten Ăźzerinize beklenmedik bir yaÄ&#x;mur yaÄ&#x;dÄąrmÄąĹ&#x;tÄą ki, bĂśylece sizi bedensel ve ruhsal kirlerden arÄąndÄąrarak tertemiz kÄąlsÄąn, Ĺ&#x;eytanÄąn susuzluktan periĹ&#x;an olacaÄ&#x;ÄąnÄąz yolundaki kirli vesveselerini sizden gidersin, kalplerinizi gßçlendirip birbirine baÄ&#x;lasÄąn ve ayaklarÄąnÄązÄą yere saÄ&#x;lam bastÄąrsÄąn. G AŮ° & ‍ ا ŮŽ ] ْا‏/ŮŽ Ů? ‍ ع‏k' 1 ‍ا ْذ‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ا ا‏8Ů? 7ŮŽŮ?Ů‘ yRŮŽ "Ů’ T Ů° ŮŽ ŮŽ Ů? ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C , k 5 ‍ا‏ T [ Ů‘ Ů? Ů‘ŮŽ ( Ů? Ů? ( ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? 0 12. Hani Rabb’in meleklere diyordu ki: “Muhakkak ben sizinle beraberim. O hâlde, inananlarÄąn cesaretini artÄąrarak dĂźĹ&#x;man karĹ&#x;ÄąsÄąnda dimdik ayakta kalmalarÄąnÄą saÄ&#x;layÄąn!â€? S ŮŽ Ů’ Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ب ا‏ Ů? AŮ? VŮ? kR( k;( Ů’ Ů? ŮŽ “Ben sizleri gĂśndererek, kâfirlerin yĂźreÄ&#x;ine korku salacaÄ&#x;Äąm.â€? ŮŽ Ů’ ‍ Ů’ŮŽ َق‏R ‍ْ Ů? Ů? ا‏l ŮŽR ﴞ٥٢﴿ ‍ ن‏ Ů?0 UŮŽ ŮŽ oŮŽ Ů‘ ^Ů? "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ‍ْ Ů? Ů? ا‏l‍ Ů‚ ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? UŮŽ Ů’ I‍ا‏ â€œĂ–yleyse vurun kÄąlĹçlarÄąnÄązla o zalimlerin boyunlarÄąna, doÄ&#x;rayÄąn onlarÄąn bĂźtĂźn parmaklarÄąnÄą!â€? G ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ ﴞ٥٣﴿ ‍ ب‏ Ů‘Ů° Ů? VŮ? ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ QŮ? ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽ ŮŽŮˆ َع‏ ŮŽ 1Ů? Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQMŮ? ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا‏VŮ?Ů‘ q Ů? ;ŮŽ ,Ů? ‍ Ů?) ْا‏1)( qŮŽ ‍ا‏
13. ÇßnkĂź onlar Allah’a ve Elçisine baĹ&#x;kaldÄąrdÄąlar. Her kim de Allah’a ve Elçisine baĹ&#x;kaldÄąracak olursa Ĺ&#x;unu bilsin ki, Allah’Ĺn cezalandÄąrmasÄą çok çetindir! ŮŽ AŮ’ Ů? ‍ Ů?ه ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏VŮ? â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? RŮŽ "Ů’ T ŮŽ Ů‘ ‍اب‏ Ů? Ů? ‍ٰذ‏ ﴞ٥٤﴿ ‍ ع‏ ŮŽ CŮŽ ŮŽ ŮŽ 1 ( RŮ? T Ů? U ‍ا‏
14. İşte, zalimlerin dünyadaki cezası budur. Ey zalimler, şimdilik onu tadın bakalım! Fakat asıl cezayı cehennemde çekeceksiniz: Hakikati inkâr edenler için cehennemde ateş azabı var. َ ْ "ُ :ُ ُّ َ ُ vََ R ً 'ْ َ َ^ َ ُ وا َز1C( َ ّ ُ" ا8ُ !;( َ ا اِ َذاGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ﴾١٥﴿ رMَ َ ْدIا 15. Ey iman edenler! Kâfirlerle savaş meydanında toplu hâlde karşılaştığınız zaman, —sizin iki katınızdan fazla olmadıkları sürece— sakın korkup kaçarak onlara arkanızı dönmeyin! "ُ0 Uَ ّ @َ # ِ ّٰ َ ِ S َ َJ ِ َءG َ )ْ ;ََ R ٍ [َ Rِ ] ٰ ًِا ا£ِّ َ 8َ ُ ل اَ ْو ٍ 8َ ;ِ ِ Rً ِّ َ 8َ ُ Iَ ّ ِ اG ُد ُ َ ُهCٍ [ِ َ ْ 1َ "ْ @ِ ِ ّ َ 1ُ ْ َ َو َ Qُ 1ا َو َ ْ ٰو ٍ H ﴾١٦﴿ ُ E=( &َ ْا َ [ْ ِ َو
16. Düşmanla göğüs göğse çarpıştığınız öyle bir günde, —taktik gereği çekilip tekrar saldırmak amacıyla plânlı ve kontrollü bir şekilde bir tarafa çekilenler veya mevzi değiştirip bir başka bölüğe katılanlar hariç— her kim dağılarak arkasını dönüp kaçacak olursa, kesinlikle Allah’ın gazabına uğrayacak ve varacağı yer cehennem olacaktır. Ne korkunç bir son! Fakat kazandığınız zaferden dolayı da sakın şımarıp gurura kapılmayın: "u ْ @ُ Aَ 8َ Vَ ا َ ّٰ َ ّ T ِ ٰ ْ" َو:ُ Aُ 8ُ ;ْ َ "ْ Aَ Rَ
17. Onları aslında siz kendi kudretinizle öldürmediniz, fakat size kuvvet, metanet ve cesaret vererek ve kâfirlerin yüreğine korku salarak asıl Allah öldürdü onları. ]M ٰ ا َ َر ّٰ َ ّ T َ !ْ َ اِ ْذ َرB َ !ْ َ َو َ َر ِ ٰ َوB Ve ey Muhammed, savaş başlamadan önce düşmanın gözlerine isabet eden o bir avuç kumu attığın zaman da aslında sen atmadın, fakat bu atışın tesirlerini yaratarak gerçekte Allah attı onu. َ U( ِ Xْ &ُ ْاkَ Aِ 7ْ !ُ ِ َو
0 Uً % َ ' َ ًءvG َ َ Qُ ْU ِ + Allah bunu, kendi katından bahşettiği ve sonu hayırla biten güzel bir sınavla müminleri imtihan etmek ve böylece onları sabır, disiplin ve mücadele konusunda eğitmek için yaptı. ﴾١٧﴿ "ٌ !A( َ ٌ !&( َ َ ا ّٰ اِ ّ َن Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitendir, bilendir. َ ُ َ^ ْ! ِ) ْا:ِ ُ ا ُ ِ ٰذ ﴾١٨﴿ َ 1 ( Rِ T َ ّٰ ْ" َواَ ّ َنT
18. İşte inananların mükâfatı da budur. Elbette Allah, kâfirlerin tüm hilelerini darmadağın edecektir. O hâlde, iman eden bir ordunun artık yenilmesine imkân var mı? Gelelim inkârcılara: G َ )ْ ;ََ R ُ ا8ِ ْ 8َ %ْ َ اِ ْن Mُ ْ8 َ َء ُ^ ُ" ْا# 19. Ey kâfirler! Madem savaş öncesi, Kâbe’nin örtüsüne sarılarak, “Ey Tanrımız! Hangimiz doğru yolda ise ona zaferi ihsan et.” diye yalvararak aranızda kesin bir hüküm verilmesini istiyordunuz, işte müminlere bahşedilen bu zafer sayesinde, haksız olduğunuzu tescil eden ilâhî hüküm size ulaştı. ُ َ ٌ Eْ a )M ْ ,ُ 5َ ُدوا,ُ َ " َواِ ْنM ْ T َ َ @ُ Rَ ُ@ ا8َ ْU َ َواِ ْن Eğer aklınızı başınıza devşirip zulüm ve haksızlıktan vazgeçerseniz, bu sizin iyiliğiniz için olur. Fakat yeniden saldırganlığa dönerseniz, biz de sizi cezalandırmaya döner ve bir kez daha belânızı veririz. ُ 8ُ [َ Rِ "ْ T ُ ْU َ kَ Uِ Jْ ُ ْ َ َو ت *َْ ُ ^َ ْ َ ْ! ً َوqَ "ْ T Üstelik o güvendiğiniz gösterişli ordularınız —ne kadar güçlü ve kalabalık olurlarsa olsunlar— sizi müminler karşısında bozguna uğramaktan kurtaramayacaktır. ﴾١٩﴿ + َ ّٰ َواَ ّ َن cَ U( ِ Xْ &ُ ا َ َ ْا
Çünkü Allah, daima inananlarla beraberdir. Ancak inananların da ilâhî yardıma lâyık olmaları için dikkat etmeleri gereken hususlar vardır: ﴾٢٠﴿ نMَ ,ُ &َ %ْ َ "ْ 8ُ 5ْ َ َواQُ ْU َ َ َ ّ َ ْ اIَ َوQُ َ ُ ا َو َر َ ّٰ ا,! ُ p( َ ا اGUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ 20. Ey iman edenler, Allah’a ve O’nun hükümlerini size ileten bir elçi olarak Peygamberine itaat edin! Allah’a itaat, O’nun kitabı olan Kur'an’a itaatle olur. Peygambere itaat de, onun Allah’tan aldığı diğer talimatlara, yani sahih hadisler yoluyla size intikal eden Sünnet’e itaatle mümkündür. Rabb’inizin emirlerini işittiğiniz hâlde, sakın O’ndan yüz çevirmeyin! ُ َ Iَ َو ﴾٢١﴿ َن,ُ &َ %ْ 1َ Iَ "ْ :ُ َوUَ ,ْ &ِ َ ُ اVَ َ 1C( َ ّ ^َ ا5ُ T 21. Ve Kur’an’ın buyruklarına kulak asmadıkları hâlde, “Biz Allah’ın emirlerini her zaman dinleriz!” diyen Yahudiler ve ikiyüzlüler gibi olmayın. َ ّ َ ّ qَ اِ ّ َن ُّ ا ﴾٢٢﴿ َنAُ ;ِ ,ْ 1َ Iَ َ 1C( َ ّ ُ" اTْ 7ُ ا = ُّ" ْا ِ ّٰ )َ ْU ِ اب ِّ G ا ) َو
22. ÇßnkĂź Allah’a gĂśre yaratÄąklarÄąn en kĂśtĂźsĂź, aklÄąnÄą kullanmayan ve bu yĂźzden de hakikat karĹ&#x;ÄąsÄąnda saÄ&#x;Äąr ve dilsiz kesilen kimselerdir. ŮŽ ŮŽ ‍ًا‏EŮ’ a ﴞ٢٣﴿ ‍ َن‏l ŮŽ "Ů’ @! Ů? Ů? ,Ů’ Ů? "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا ŮŽŮˆâ€Ź8ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ,ŮŽ &ŮŽ Ů’ َ‍" ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ا‏0 Ů’ @Ů? ,ŮŽ &ŮŽ Ů’ I Ů? Ů‘Ů° "ŮŽ AŮ? ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? R( ‍ا‏ 23. Allah onlarda iyilik ve gĂźzelliÄ&#x;e yĂśneliĹ&#x; konusunda en ufak bir eÄ&#x;ilim, bir hayÄąr gĂśrseydi, kendilerine hakikati elbette iĹ&#x;ittirirdi. Fakat onlarda hayÄąr yok. Allah onlara hakikati zorla iĹ&#x;ittirseydi bile, yine de çok geçmeden ondan yĂźz çevirip dĂśnerlerdi. O hâlde, gerçek itaatin nasÄąl olmasÄą gerektiÄ&#x;ini onlara gĂśsterin: Ů? !!( Ů’ 1Ů? &ŮŽ Ů? "Ů’ ^Ů? ŮŽ ‍ Ů„ اŮ? َذا َد‏ "M Ů’ T Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ا‏7Ů? !x( 8ŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ A Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź 24. Ey iman edenler! Allah ve Elçisi bireysel, toplumsal, kĂźltĂźrel, ekonomik, siyasi, ahlâkĂŽ vb. yĂśnlerden yeniden diriliĹ&#x;inizi saÄ&#x;layacak bir konuda size çaÄ&#x;rÄą yaptÄąÄ&#x;Äąnda, bu çaÄ&#x;rÄąya mutlaka uyun! Ů? Ů? 1ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ل‏ ﴞ٢٤﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ ŮŽ Ů’ Ů? QŮ? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏G QŮ? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹQ( 7Ů? AŮ’ VŮŽ ‍ ْا ŮŽ& Ů’ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ĺžunu iyi bilin ki, Allah kiĹ&#x;i ile kalbi arasÄąna girer ve onu itaatkârlÄąÄ&#x;Äą sayesinde gĂźnaha dĂźĹ&#x;mekten koruyup iyiliklere yĂśnlendirir. UnutmayÄąn ki, hepiniz eninde sonunda ĂślĂźmĂź tadacak ve yaptÄąklarÄąnÄązÄąn hesabÄąnÄą vermek Ăźzere O’nun huzurunda toplanacaksÄąnÄąz. ŮŽ Ů‘ ŮŽ =( Ů? IŮŽ Ů‹ UŮŽ Ů’8RŮ? â€ŤŮŽŮˆŘ§ Ů‘ ŮŽ Ů?; ا‏ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍!ÂĄ ا‏ G ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů?& ا‏AŮŽ } ŮŽŮ‘ a Ů‹M ?
25. Bu çaÄ&#x;rÄąyÄą kulak ardÄą ederek Allah yolunda mĂźcadeleyi terk ettiÄ&#x;iniz takdirde, yalnÄązca içinizdeki zalimlere eriĹ&#x;mekle kalmayacak, aksine bĂźtĂźn toplumu kasÄąp kavuracak savaĹ&#x;, fakirlik, anarĹ&#x;i, ahlâksÄązlÄąk, yozlaĹ&#x;ma, ruhsal ve toplumsal çalkantÄąlar gibi bir felâketin sizi periĹ&#x;an etmesinden korkun. ﴞ٢ټ﴿ ‍ ب‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ;ŮŽ ,Ů? ‍ Ů?) ْا‏1)( qŮŽ ‍ا‏
Allah’Ĺn azabÄąnÄąn çok Ĺ&#x;iddetli olduÄ&#x;unu da bilin. Daha Ăśnce Mekke’de yaĹ&#x;adÄąklarÄąnÄązÄą unutmayÄąn: ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍ Ů? َن‏,ŮŽ Ů’H8ŮŽ %Ů’ Ů? o! ŮŽ Ů‘ "Ů? T Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ iŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ‍ َن اَ ْن‏RŮ? iŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?؜‏I‍ا‏ ŮŒ A( VŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ ŮŽâ€ŤŮˆŘ§ اŮ? Ů’Ř° ا‏G Ů? ^Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§ ْذ‏ ‍ س‏ Ů? U ‍ا‏
26. YeryĂźzĂźnde sĂźrekli ezilip horlanan bir avuç zayÄąf, korumasÄąz bir topluluk olduÄ&#x;unuz ve zalim insanlar tarafÄąndan her an yakalanÄąp yok edilme korkusuyla iç içe yaĹ&#x;adÄąÄ&#x;ÄąnÄąz gĂźnleri hatÄąrlayÄąn.
Ů? Ů’ ŮŽ "Ů’ T Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ ت‏ Ů? VŮŽ ‍ Ů’= Ů? (ه ŮŽŮˆ ŮŽŘą َز‏UŮŽ Ů? "Ů’ ^Ů? )ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT Ů? 1‍ Ů° Ů°Ůˆâ€ŹRŮŽ ﴞ٢ٌ﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏T Ů? 7ŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’" Ů? ŮŽ ا‏T
Ä°Ĺ&#x;te siz bĂśyle çaresiz bir durumda iken, Allah sizi zalimlerin elinden kurtararak Medine’ye gÜç etmenizi ve size kucak açan yeni bir ortamda, gĂźven ve huzur içinde barÄąnmanÄązÄą saÄ&#x;ladÄą. Sonra da sizi dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄąza karĹ&#x;Äą yardÄąmÄąyla gßçlendirdi ve en gĂźzel nimetlerle besleyip rÄązÄąklandÄąrdÄą ki, kulluk gĂśrevinizi en gĂźzel Ĺ&#x;ekilde yerine getirerek Rabb’inize Ĺ&#x;Ăźkredesiniz. Ĺžu hâlde: ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů? 5ŮŽ ŮŽ َ‍ ا ا‏G5Ů? iŮ? ŮŽ ‍ Ů„ ŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٧﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? 5Ů’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا‏5Ů? iŮ? ŮŽ IŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ 27. Ey iman edenler! SakÄąn hak yolda mĂźcadeleyi bÄąrakÄąp da Allah’a ve Elçisine ihanet etmeyin! Aksi hâlde dininiz, malÄąnÄąz, aileniz, saÄ&#x;lÄąÄ&#x;ÄąnÄąz, insanĂŽ deÄ&#x;erleriniz, doÄ&#x;al gĂźzellikleriniz gibi korumanÄąz için size teslim edilmiĹ&#x; olan kendi emanetlerinize bilerek ihanet etmiĹ&#x; olursunuz! Ů? Ů? ‍ اَ Ů’ ŮŽ ا‏G&ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢٨﴿ "cŮŒ !d( ŮŽ ŮŒ #Ů’ َ‍ ا‏G ‍ْ ŮŽ) Ů?ه‏U Ů? ‍ا‏ ŮŒ UŮŽ Ů’8RŮ? "Ů’ ^Ů? ‍ Ů?د‏IŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’Ůˆâ€ŹT ŮŽ Ů‘Ů° ‍* ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏ Ů’ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 28. Ĺžunu iyi bilin ki, mallarÄąnÄąz ve çocuklarÄąnÄąz ancak iman ve teslimiyetinizi Ăślçmek Ăźzere size emanet edilmiĹ&#x; birer imtihan aracÄąndan ibarettir ve Allah’Ĺn katÄąnda dĂźnyanÄąn basit ve gelip geçici nimetlerinden çok daha bĂźyĂźk bir ĂśdĂźl vardÄąr. Ă–yleyse, bu muhteĹ&#x;em ĂśdĂźlĂź kazanmak için var gĂźcĂźnĂźzle çalÄąĹ&#x;Äąn. UnutmayÄąn ki, bu çabanÄązda Rabb’iniz sizi asla yardÄąmsÄąz bÄąrakmayacaktÄąr: ŮŽ 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź5Ů‹ VŮŽ Ů’ RŮ? "Ů’ T Ů? ŮŽ Ů’ Ů? JŮ’ 1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? Ů? ÂŽŮŽ !Ů‘Ů? ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U ŮŽ Ů’ Ů?Ů‘ T Ů? ŮŽ oŮ’ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ ‍ا‏ ‍ا Ů?Ř°Ůˆâ€Ź ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů?; ا‏8ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ا اŮ? ْن‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ T Ů’ oŮ? Ů’H ŮŽ ‍ْا‏ ﴞ٢ي﴿ "! d , ‍ا‏ ( ŮŽ Ů?
29. Ey iman edenler! EÄ&#x;er Allah’a yĂźrekten bir saygÄą ile baÄ&#x;lanarak dĂźrĂźst ve erdemlice bir hayatÄą tercih eder ve gĂźcĂźnĂźz yettiÄ&#x;ince kĂśtĂźlĂźklerden sakÄąnÄąrsanÄąz, o zaman Allah size iyi ile kĂśtĂźyĂź birbirinden ayÄąrt edebilmenizi saÄ&#x;layacak bir kavrayÄąĹ&#x; ve saÄ&#x;lÄąklÄą dĂźĹ&#x;Ăźnme yeteneÄ&#x;i verecek ve kßçßk gĂźnahlarÄąnÄązÄą silerek sizi baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layacaktÄąr. ÇßnkĂź Allah, bĂźyĂźk lĂźtuf sahibidir. Ů? &Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů? Ůˆ َن ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? &Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮƒ ŮŽŮˆâ€Ź0 # Ů? &Ů’ 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ ŮŽ ‍ا‏ Ů? EŮ’ a Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů?0 Ů‘Ů° Ů? T Ů? Ů? Ů’i1Ů? ‍ ŮŽŮƒ اَ Ů’Ůˆâ€ŹAŮ? 8Ů? ;Ů’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮƒ اَ Ů’Ůˆâ€Ź8Ů? 7Ů? yŮ’ !Ů? Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ Ů? Ů? T ﴞ٣٠﴿ ŮŽ 1 ( ^Ů? &ŮŽ ‍ْا‏
30. Ey Muhammed! Hani o kâfirler, Ä°slâm’Ĺn Mekke’de yayÄąlmaya baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśrĂźnce seni yakalayÄąp hapsetmek veya geceleyin ani bir baskÄąnla ĂśldĂźrmek ya da Ăśz yurdundan sĂźrĂźp çĹkarmak amacÄąyla
sana karĹ&#x;Äą sinsice tuzaklar kuruyorlardÄą. Fakat onlar bu tuzaklarla uÄ&#x;raĹ&#x;Äąrken, Allah da onlarÄąn bĂźtĂźn hesaplarÄąnÄą altĂźst edecek mĂźthiĹ&#x; bir plân kuruyordu. Allah, ancak adaleti gerçekleĹ&#x;tirmek ve zalimlere gereken cezayÄą vermek için tuzak kurar. Zira O, plân kuranlarÄąn en hayÄąrlÄąsÄądÄąr. O zalimler ki: G ŮŽŮ‘ G ŮŽ Ů’ G ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ G ŮŽ 5ŮŽ Ů’ ŮŽ UŮŽ ,Ů’ &Ů? ŮŽ )Ů’ VŮŽ ‍ Ů? ا‏VŮŽ UŮŽ Ů? 1ŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ٰا‏AŮŽ ŮŽ ]AŮ° Ů’8 Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ ŮŽ ( ‍َ Ů‘ ŮŽŮˆâ€ŹI‍ Ů? ْا‏Ep
ﴞ٣٥﴿ + ‍ا‏ I ‍ا‏C Ů°: oy Ů? UŮŽ AŮ’ ;Ů? ŮŽ ‍ Ů?إ‏ ( ŮŽ Ů?‍ا ا‏C Ů°: ‍* اŮ?ن‏ 31. Onlara ayetlerimiz tebliÄ&#x; edilerek okunduÄ&#x;u zaman, “Tamam, duyduk!â€? derler, “İstesek biz de buna benzer hikâyeler uydurabilir, Kur’an ile boy ĂślçßĹ&#x;ebilecek gĂźzel sĂśzler sĂśyleyebiliriz. ÇßnkĂź bu okuduÄ&#x;un ayetler, Ăśncekilerin efsane ve masallarÄąndan baĹ&#x;ka bir Ĺ&#x;ey deÄ&#x;ildir.â€? Ů’ ‍ Ů?ŘĄ اَ Ů?Ůˆâ€ŹG&ŮŽ % ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŘą ً؊‏xŮŽ ' ‍اب‏ Ů? UŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů’ ŮŽ RŮŽ ‍ْ Ů?) ŮŽŮƒâ€ŹU Ů? Ů’ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏:Ů? ‍ا‏CŮŽ Ů°: ‍ Ů?@ Ů‘ ŮŽ" اŮ? ْن ŮŽ^ َن‏AŮ‘Ů° ‍ Ů? ا ا‏VŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ Ů? CŮŽ ,ŮŽ Ů? UŮŽ 8Ů? ‡‍ا‏ ŮŽ ﴞ٣٢﴿ "! Ů? ( ‍ا‏
32. Yine onlar kĂźstahça bir edayla, “Ey Allah’ĹmÄąz! EÄ&#x;er bu Kitap gerçekten senin katÄąndan gelmiĹ&#x; ise, baĹ&#x;ÄąmÄąza gĂśkten taĹ&#x;lar yaÄ&#x;dÄąr yahut bizi can yakÄącÄą bir azaba uÄ&#x;rat!â€? demiĹ&#x;lerdi. ﴞ٣٣﴿ ‍ Ů? Ů? Ůˆ َن‏JŮ’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹCŮ?Ů‘ ,ŮŽ Ů? ‍ا‏ ŮŽ 5َ‍ ŮŽ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹCŮ?Ů‘ ,ŮŽ !Ů? Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏0 Ů’ @! Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏ Ů? R( BŮ’
33. Oysa Allah, sen Mekke’de onlarÄąn arasÄąnda bulunduÄ&#x;un sĂźrece, tĂźm Ĺ&#x;ehri helâk edecek Ĺ&#x;ekilde onlara azap edecek deÄ&#x;ildi. KaldÄą ki, henĂźz Ä°slâm çaÄ&#x;rÄąsÄą devam ederken, aralarÄąndaki nice temiz yĂźrekli insanlarÄąn af dileyip inkârdan vazgeçmeleri beklenirken de Allah onlara azap edecek deÄ&#x;ildi. Evet, o anda korkunç bir azaba uÄ&#x;ramadÄąlarsa, sebebi ancak buydu. Fakat Ĺ&#x;imdi, ey Peygamber: Ů’ )Ů? xŮ? %Ů’ &ŮŽ ‍ Ů?= Ů‘Ů?)Ůˆ َن ŮŽ Ů? ْا‏1ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů° "Ů? @Ů? ŮŽ CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? IŮŽ Ů‘ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ Ů?@ Ů’" ا‏ ‍ Ů?; َن‏8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ ْا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G ‍\ Ů?ه‏sŮ? G !ŮŽ Ů? ‍Ů?ه اŮ? ْن اَ Ů’Ůˆâ€Ź0 ‍ َإ‏G!ŮŽ Ů? ‍ ا اَ Ů’Ůˆâ€ŹG5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ‍ام ŮŽŮˆâ€Ź ‍ا‏ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ﴞ٣٤﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? ŮŽ ”َ ^Ů’ َ‍ Ů‘ ŮŽ ا‏T Ů? Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
34. Sen Mekke’den çĹkarÄąldÄąktan sonra, Allah’Ĺn onlara sizin elinizle azap etmemesi için artÄąk ne gibi mazeretleri olabilir ki! Hem de onlar, serbestçe ziyaret edilmesi gereken Kâbe’deki Kutsal Mescidi MĂźslĂźmanlara yasaklamÄąĹ&#x;larken. Oysa tevhid dinini terk ederek Kâbe’yi putlarla dolduran bu insanlar, oranÄąn bakÄąm ve idaresini Ăźstlenme hak ve yetkisine sahip deÄ&#x;illerdir. Zira orasÄą Allah’Ĺn evidir, oraya kan ve soy baÄ&#x;Äąyla varis olunamaz. Bu yĂźzden Kâbe’ye
hizmet etmeye lâyÄąk olanlar, ancak Rab’lerine içten bir saygÄąyla baÄ&#x;lanÄąp zulĂźm ve haksÄązlÄąktan titizlikle sakÄąnan kimselerdir. Ne var ki, pek çoklarÄą bunun bilincinde deÄ&#x;iller. O kâfirlerin Ĺ&#x;irk ve riyakârlÄąÄ&#x;a bulanmÄąĹ&#x; sĂśzde ibadetleri de onlarÄą ilâhĂŽ azaptan kurtaracak deÄ&#x;ildi: ŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏B ﴞ٣ټ﴿ ‍ Ů? Ů? Ůˆ َن‏TŮ’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů? ‍اب‏ Ů? !Ů’ 7ŮŽ ‍ْ ŮŽ) ْا‏U Ů? "Ů’ @Ů? Ů? vŮŽ ?ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏ ŮŽ CŮŽ ,ŮŽ ‍ ا ْا‏VŮ? â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? RŮŽ Ů‹0 1ŮŽ )Ů? =Ů’ ŮŽ ‍ Ů‹ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹGT 35. OnlarÄąn Kâbe çevresindeki dualarÄą ve namazlarÄą, yalnÄązca ÄąslÄąk çalmaktan ve el çĹrpmaktan ibarettir. O hâlde ey kâfirler, hakikati inatla inkâr etmenizin karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äą olarak, tadÄąn bakalÄąm Bedir savaĹ&#x;Äąnda uÄ&#x;radÄąÄ&#x;ÄąnÄąz bu acÄą azabÄą! Evet, Allah bu kâfirlere ne diye azap etmesin ki: ŮŽ Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? @ŮŽ 5ŮŽ ;Ů? Ů? Ů’U!Ů? %ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’U "ŮŽ Ů‘ „Ů? ‍ ŮŽ ً؊‏%Ů’ ' 7 â€ŤŮˆŘ§â€Ź ) = ! " @ ‍ا‏ ‍ا‏ ‍ن‏ ; 1 â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C Ů?0 Ů‘Ů° o! Ů’ Ů’ Ů’ ( ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ن‏T ŮŽ R ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ( Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€Ź ﴞ٣ٌ﴿ ‍*ن‏ ŮŽ Ů’ 1Ů? "ŮŽ UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # ŮŽ ] Ů° Ů?â€ŤŮˆŘ§ ا‏G Ů? ŮŽ ^ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍َن ŮŽŮˆŘ§â€Ź0 7Ů? AŮŽ JŮ’ 1Ů? 36. DoÄ&#x;rusu hakikati inkâr edenler, insanlarÄą Allah’Ĺn yolundan engellemek için mallarÄąnÄą harcarlar ve kÄąyamete kadar da harcamaya devam edeceklerdir. Fakat bu yaptÄąklarÄą harcamalar, ileride yĂźreklerini yakan bir piĹ&#x;manlÄąÄ&#x;a dĂśnĂźĹ&#x;ecek ve sonunda yenilgiye uÄ&#x;rayÄąp periĹ&#x;an olacaklar. Bundan ders almayÄąp inkârcÄąlÄąkta direten kâfirler ise, topluca cehenneme sĂźrĂźlecekler. ŮŽ 7( iŮŽ ‍ ْا‏oŮŽ ,ŮŽ xŮ’ 1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS ŮŽ 7( iŮŽ ‍ا ْا‏ kR( QŮ? AŮŽ ,ŮŽ xŮ’ !ŮŽ RŮŽ ,! ŮŽ ,Ů’ ŮŽ Š! Ů? Ů‘Ů° ŮŽ ÂŁ&( !ŮŽ Ů? ŮŽ QŮ? &ŮŽ ^Ů? Ů’EŮŽŮŽ R ÂŒ Ů? ,Ů’ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ QŮ? H Ů‹ &( # Ů? !Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ ‍!Š Ů? ŮŽ ا‏ G Ů° ‍" اŮ?Ůˆâ€ŹUŮŽ Ů‘ @# Ů’ ŮŽ ﴞ٣٧﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€Ź i ‍ا‏ " : / [ ŮŽ \ ŮŽ0 ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? 37. Ki bĂśylece Allah, ahlâkĂŽ yĂśnden çirkin ve pis olan kâfirleri, her bakÄąmdan gĂźzel ve temiz olan mĂźminlerden seçip ayÄąklasÄąn ve bĂźtĂźn pislikleri birbiri Ăźzerine yÄąÄ&#x;Äąp hepsini cehenneme yollasÄąn! Ä°Ĺ&#x;te tam anlamÄąyla kaybedenler bunlardÄąr. ŮŽŮ’ B ŮŽ ( ‍ Ů‘ ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ ﴞ٣٨﴿ + ŮŽ ŮŽ )Ů’ ;ŮŽŮŽ R ‍ Ů?ŘŻŮˆŘ§â€Ź,Ů? 1ŮŽ â€ŤÂ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ŮŽM AŮŽ ŮŽ )Ů’ VŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ JŮ’ 1Ů? ‍ Ů?@ ا‏8ŮŽ Ů’U1ŮŽ â€ŤŮˆŘ§ اŮ? ْن‏G Ů? ŮŽ ^ŮŽ ŮŽ 1C( AŮŽ Ů‘ Ů? oŮ’ VŮ? Ů? UŮŽ Ů‘ Ů? BŮ’ H
38. Ey MĂźslĂźman! Ä°nkâr edenlere Ĺ&#x;u evrensel hakikati bildir: EÄ&#x;er fÄąrsat varken zulĂźm ve haksÄązlÄąktan vazgeçerlerse, bundan Ăśnceki gĂźnahlarÄą baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanacaktÄąr. Fakat yeniden isyankârlÄąÄ&#x;a dĂśnecek olurlarsa, Ăśncekilerin kanunu geçmiĹ&#x;ti. Yani daha Ăśnceki zalim milletlere uygulanan ilâhĂŽ yasa onlar için de uygulanacaktÄąr, onu beklesinler. Ů? 1ŮŽ ‍ ŮŒ ŮŽŮˆâ€ŹUŮŽ Ů’8RŮ? ‍ َن‏T Ů? ŮŽ IŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů‘ ( ‍ َن‏T ﴞ٣ي﴿ ŮŒ E=( ŮŽ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? QŮ? AŮ?Ů‘ ^Ů? Ů? 1) ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů’ ا‏8ŮŽ 5Ů’ ‍ Ů? Ů?ن ا‏RŮŽ M ŮŽ "Ů’ :Ů? AŮ? Ů? VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź
39. Ey iman edenler! Allah’ın dinine karşı savaş açan, insanî ve ahlâkî değerleri hiçe sayan, inanç, ibadet ve düşünce özgürlüğüne zincir vuran bütün fitne ve kötülük odakları tamamen yok edilip ortadan kaldırılıncaya ve yönetimde mutlak otorite ve egemenlik anlamına gelen din, tamamen ve yalnızca Allah’ın iradesine uygun bir hâle gelinceye ve böylece Kur’an’ın hedeflediği adalet, özgürlük ve barış ortamı tüm dünyada egemen oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer zulüm ve haksızlıktan vazgeçerlerse, kendilerini kurtarmış olurlar. Unutmasınlar ki, Allah yaptıkları her şeyi görmektedir ve hak ettikleri karşılığı onlara elbet verecektir. َ ّ "َ ,ْ 5ِ َ" ْا َ& ْ ٰ ] َو,ْ 5ِ "0 ْ T ُ ! ٰ ْ َ ا ﴾٤٠﴿ ُ E=( U ا َ ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ َ ْ R َواِ ْن َ َ ّ َ ْ ا 40. Eğer zulmü tercih ederek hak dinden yüz çevirecek olurlarsa, size asla zarar veremezler. Şunu iyi bilin ki, sizin koruyucunuz, yardımcınız, efendiniz ve dostunuz Allah’tır! O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır! ِ ا ِ ّٰ ِ َ ّ َنRَ ٍءkْ qَ ْ ِ "ْ 8ُ &ْ Uِ Fَ &َ 5َ ّ َ ا اG&ُ Aَ ا ْ َو+ ْ َو ٰ 8َ !َ ي ْا ُ; ْ ٰ ] َو ْاCِ ِ ل َو ( % ُ َ &َ ] َو ْا َ &ُ a ِ ُ َ ّ A ِ َوQُ % ِ ^
َّ o! *ِ 7( % ا 41. Bilin ki, savaşta ele geçirdiğiniz ganimetlerin beşte biri, kamu yararına harcanmak üzere şu beş sınıf arasında paylaştırılır: 1. Bu ganimetler öncelikle Allah’a, yani O’nun fakir ve muhtaç kullarına, 2. İslâm toplumunun devlet başkanı olarak Allah’ın Elçisine ve onun vefatından sonra, Kur’an’a ve Peygamberin sünnetine göre hükmeden Müslüman yöneticilere, 3. Savaşta şehit düşen askerlerin geride bıraktıkları yardıma muhtaç akrabalara, 4. Bu durumdaki yetimlere, 5. Diğer yoksullara, 6. Ve evinden yurdundan uzak düşmüş, memleketine dönemeyecek şekilde yolda kalmış kimselere aittir. Ganimetin geri kalan beşte dördü ise, savaşa katılan askerler arasında süvarilere iki, yayalara bir pay olmak üzere paylaştırılır. ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ ا ِ ّٰ ِ "ْ 8ُ ْU َ ْ" ٰا8ُ ْU^ُ اِ ْن ُ ّٰ ن َو ِ Vَ ْ ُ ْ َم ْا1َ 5َ )ِ 7ْ َ ]Aٰ َ Uَ ْ Zَ 5ْ َ اG َ َو 0 ِ ,َ &ْ xَ َ;] ْا8َ ْ َم ْا1َ ن ﴾٤١﴿ ٌ 1)( Vَ
Ey müminler! Eğer Allah’a gerçekten iman ediyorsanız ve hak ile batılın kesin hatlarla birbirinden ayrıldığı o Ayrışma Gününde, yani iki ordunun Bedir’de karşı karşıya geldiği kader gününde kulumuza indirdiğimiz muhteşem zaferi müjdeleyen ayetlere gerçekten inanıyorsanız, ganimetler konusunda uymanız gereken temel ölçü budur. Unutmayın ki, Allah her şeye kadirdir. Bakın, bizzat Allah, Bedir savaşında müminleri nasıl sevk ve idare ediyordu: ُّ ْ) َو ِة,ُ ْ ِ "ْ 8ُ 5ْ َاِ ْذ ا ُ ْU ِ oَ َ ْ َ اS "0 ْ T ُ ^ْ َ ّ ْ) َو ِة ْا ُ; ْ= ٰ ى َوا,ُ ْ ِ "ْ :ُ َ! َو5ْ ) ا 42. Hani, siz vadinin Medine’ye yakın bölgesinde, savaşa hiç de elverişli olmayan kuzey kenarında idiniz. Onlar ise, vadinin Mekke tarafına düşen ve stratejik öneme sahip olan öte ucunda idiler. Birbirinden habersiz ilerleyen iki ordu arasında sadece bir tepe vardı ve sanki gizli bir el, onları bir noktada buluşturuyordu. Bu arada, Ebu Süfyan komutasında hızla Mekke’ye doğru kaçmakta olan kervan sizden daha aşağılarda deniz sahilinde idi. Düşman, her bakımdan sizden üstün görünüyordu. ً ,ُ ْ َ ا اَ ْ ً ا َ^ َن ٍ Uَ !ِّ َ ْ َ /َ Aَ :َ ْ َ /َ Aِ @ْ !َ ِ * I ُ ّٰ kَ Hِ ;ْ !َ ِ ْ T َ &( ْاkRِ "ْ 8ُ ْ Aَ 8َ ْaIَ "ْ ُ )ْ َ َو َ ْ َ َ ا ِ ٰ *د َو ِ ,!
ٍ0 Uَ !ِّ َ ْ َ kَ ّ ' َ ْ َ ]!ٰ ْ 1َ َو Allah iki orduyu öyle bir yerde ve zamanda buluşturmuştu ki, eğer savaş için önceden sözleşmiş olsaydınız, sözleştiğiniz vakitte bu kadar dakik buluşamazdınız. Ayrıca böylesine güçlü bir orduyla karşılaşacağınızı bilseydiniz, savaşa çıkmaktan çekinirdiniz. Kısacası, işin içinde ilâhî irade olmasaydı, bu zaferin kazanılmasına imkân ve ihtimal yoktu. Fakat Allah, yerine getirilmesi kaçınılmaz olan bir amacı gerçekleştirmek için hak ile batılın temsilcilerini vuruşturarak, Bedir savaşında inananları mucizevî bir şekilde üstün kıldı ki, inkârı tercih ederek helâk edilecek olan, tesadüfen ve gelişigüzel değil, hakikati bizzat görerek açık bir delile göre helâk olsun. Yine imanı tercih ederek yaşayacak olan da, kesin bir bilgiye ve açık bir delile göre yaşasın. ﴾٤٢﴿ "* َ ّٰ َواِ ّ َن َ َ ا ٌ !A( َ ٌ !&( % Şüphesiz Allah her şeyi işitendir, bilendir. Nitekim:
ŮŽ Ů’ kRŮ? "Ů’ 8Ů? Ů’ ‍ َز‏UŮŽ 8ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? AŮ’ ŮŽ 1‍ ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ اَ ٰع‏v! ŮŽ 1 ( 1Ů? ‍اŮ? ْذ‏ "ŮŽ0 AŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° ŮŽ Ů‘ T Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? T Ů? Ů° ‍ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹI‍ا‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ًا‏Ey( ^ŮŽ "Ů’ @Ů? T 0 Ů‹ A( VŮŽ /ŮŽ Ů? UŮŽ ŮŽ kR( ‍ا‏ Ů?Ů‘ ‍ات‏ ﴞ٤٣﴿ â€ŤŮˆŘąâ€Ź Ů? CŮŽ Ů? "ŮŒ !A( ŮŽ QŮ? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ Ů? )Ů? = ‍ا‏
43. Ey Peygamber! Hani Allah, savaĹ&#x;tan Ăśnce gĂśrmĂźĹ&#x; olduÄ&#x;un rĂźyanda, sizi cesaretlendirip savaĹ&#x;a yĂśneltmek için sana onlarÄą sayÄąca az gĂśsteriyordu. ÇßnkĂź eÄ&#x;er onlarÄą sana çok gĂśsterseydi, paniÄ&#x;e kapÄąlacak ve bu konuda anlaĹ&#x;mazlÄąÄ&#x;a dĂźĹ&#x;ecektiniz. Fakat Allah, sizi yardÄąmÄąyla destekleyerek tĂźm tehlikelerden kurtardÄą. Hiç Ĺ&#x;Ăźphesiz O, kalplerin içindeki bĂźtĂźn gizli niyet ve dĂźĹ&#x;Ăźnceleri bilmektedir. Ů? AŮ? AŮ?Ů‘ ;ŮŽ 1Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Źv! Ů? UŮ? !Ů? Ů’ َ‍ ا‏kGR( "Ů’ 8Ů? !Ů’ ;ŮŽ 8ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? Ů?Ř° ْا‏:Ů? &Ů? T Ů? 1 ( 1Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْذ‏ I Ů‹ A( VŮŽ "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° kŮŽ HŮ? ;Ů’ !ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? UŮ? !Ů? Ů’ َ‍ ا‏kGR( "Ů’ T 0 Ů‹ ,Ů? Ů’ ŮŽ ‍ا اَ Ů’ Ů‹ ا ŮŽ^ َن‏ Ů? Ů’ Â…Ů? # ﴞ٤٤﴿ ‍ع‏cŮ? Ů? I‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ] ŮŽ Ů?â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů’ Ů? ‍ا‏
44. Ve hani Allah, savaĹ&#x; Ăśncesinde karĹ&#x;Äą karĹ&#x;Äąya geldiÄ&#x;iniz sÄąrada onlarÄą sizin gĂśzĂźnĂźzde az gĂśsteriyor ve sizi de onlarÄąn gĂśzĂźnde iyice azaltÄąyordu ki, iyilerle kĂśtĂźler artÄąk aralarÄąnda kozlarÄąnÄą paylaĹ&#x;sÄąnlar ve bĂśylece Allah, yerine getirilmesi kaçĹnÄąlmaz olan bir amacÄą gerçekleĹ&#x;tirmiĹ&#x; olsun. Nitekim tam savaĹ&#x;Äąn kÄązÄąĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äą sÄąrada, sizi kâfirlerin gĂśzĂźnde olduÄ&#x;unuzun iki katÄą gĂśstererek (3. Ă‚l-i Ä°mrân: 13) onlarÄąn kalplerine korku saldÄą ve size muhteĹ&#x;em bir zafer kazandÄąrdÄą. UnutmayÄąn ki, bĂźtĂźn iĹ&#x;ler Allah’a dĂśndĂźrĂźlecek ve her konuda son sĂśzĂź O sĂśyleyecek, hĂźkmĂź de O verecektir. Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ ‍ًا‏Ey( ^ŮŽ ‍ا‏ Ů’ R Ů‹ [ŮŽ RŮ? "Ů’ 8Ů? !;( ŮŽ ‍ ا اŮ? َذا‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ﴞ٤ټ﴿ ‍ن‏MŮŽ Ů? AŮ? Ů’ Ů? "Ů’ T ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا ŮŽŮˆŘ§ Ů’Ř° Ů?^ Ů? ŮˆŘ§â€Ź8Ů? 7Ů? „ ŮŽ 45. Ey iman edenler! SavaĹ&#x;ta dĂźĹ&#x;man askerlerinden bir topluluk ile karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;tÄąÄ&#x;ÄąnÄąz zaman, asla gevĹ&#x;ekliÄ&#x;e kapÄąlmayÄąn! Onlar karĹ&#x;ÄąsÄąnda kararlÄą, saÄ&#x;lam durun ve Allah’Ĺ çokça anÄąn ki, dĂźnya ve âhirette kurtuluĹ&#x;a eriĹ&#x;esiniz. Ů? 1 ŮŽ Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٤ٌ﴿ MŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘Ů° â€ŤŮˆŘ§ اŮ? Ů‘ َن‏ Ů’ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ŮŽ Ů’ 8ŮŽ RŮŽ ‍ َز Ů? ا‏UŮŽ ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا‏,! ŮŽ :ŮŽ CŮ’ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹAŮ? Ů? ‍ (ع‏S Ů? p( ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź 0 Ů? ‚Ů? ?‍ا‏ 46. Bir de, Allah’a ve Elçisine gĂśnĂźlden boyun eÄ&#x;erek itaat edin ve sakÄąn birbirinizle çekiĹ&#x;meyin! Yoksa korkuya kapÄąlÄąrsÄąnÄąz da, bĂźtĂźn heybet ve kuvvetiniz kaybolup gider. Ve en sÄąkÄąntÄąlÄą anlarda bile zorluklara gĂśÄ&#x;Ăźs gererek sabredin! UnutmayÄąn ki, Allah sabredenlerle beraberdir. ŮŽ Ů‘ ^ŮŽ ‍ ا‏5Ů? T G ‡َ ‍ Ů’" ŮŽ ŮŽ Ů‹ ا ŮŽŮˆ Ů?ع‏:Ů? ‍ ع‏ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů? ‍ا‏ 7 ‍ن‏ â€ŤŮˆâ€Ź ) = 1 â€ŤŮˆâ€Ź ‍ س‏ U ‍ا‏ ‍إ‏
1 ‍د‏ ‍ ا‏ # a 1 C Ů?0 Ů‘Ů° o! Ů‘ Ů’ Ů’ ŮŽ ( Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ( Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŒ ! ( Ů? ﴞ٤٧﴿ €
47. Ve sakÄąn, inananlarÄą Allah yolundan alÄąkoymak için kĂźstahça bir gurura kapÄąlÄąp saÄ&#x;a sola çalÄąm satarak ve insanlara gĂśzdaÄ&#x;Äą vererek yurtlarÄąndan çĹkÄąp gelen Ĺ&#x;u inkârcÄąlar gibi olmayÄąn! Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, onlarÄąn bĂźtĂźn yaptÄąklarÄąnÄą sonsuz ilim ve kudretiyle kuĹ&#x;atmÄąĹ&#x;tÄąr. OnlarÄą mĂźminlere karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;a sĂźrĂźkleyen duygunun asÄąl kaynaÄ&#x;Äąna gelince: ŮŽ VŮŽ ‍ا Ů’! ŮŽ Ů?ن اَ Ů’ ŮŽ& ŮŽ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ ‍ ŮŒŘąâ€Ź# ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ Ů?" ْا ŮŽ! Ů’ َم‏T Ů? ŮŽ S ŮŽ Ů‘ "Ů? @Ů? ŮŽ ŮŽ 1ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Ř° َز‏ "M Ů’ T ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ Řł ŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů? FŮŽ IŮŽ ‍ ل‏ Ů? U ‍ا‏ 48. Hani kâfirlerin benliklerini tamamen ele geçirmiĹ&#x; olan Ĺ&#x;eytan, tĂźrlĂź bahaneler ve telkinlerle onlara yaptÄąklarÄąnÄą gĂźzel gĂśstererek, “KorkmayÄąn, bugĂźn insanlardan hiç kimse sizi yenemez, ben sizin yanÄąnÄązdayÄąm!â€? demiĹ&#x;ti. ŮŽ VŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? !Ů’ 7ŮŽ ;Ů? ŮŽ ]AŮ° ŮŽ — ŮŽ 5ŮŽ ‍ ن‏ Ů? Ů’U Ů? ‍ي ŮŒŘĄâ€ŹG ( ŮŽ k5Ů‘ ( Ů?‍ Ů„ ا‏ ‍ا‏ Ů? a ŮŽ0 Ů‘Ů° ‍ ٠‏ ŮŽ َ‍ ا‏kG 5Ů‘ ( Ů?‍ ŮŽ ŮŽ Ů’Ůˆ َن ا‏IŮŽ ŮŽ ‍ اَ ٰعى‏kG5Ů‘ ( Ů?‍ Ů’" ا‏T ŮŽ T Ů? 8ŮŽ [ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŘĄ Ů?ŘŞ ْا‏G ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ ﴞ٤٨﴿ ‍ ب‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź c Ů? ;ŮŽ ,Ů? ‍ Ů?) ْا‏1)( qŮŽ ‍ا‏
Fakat iki ordu karĹ&#x;Äą karĹ&#x;Äąya gelince, Ĺ&#x;eytan hemen gerisin geriye dĂśnerek, “BakÄąn!â€? dedi, “Ben sizden ve yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz kĂśtĂźlĂźklerden uzaÄ&#x;Äąm! Sizinle tĂźm iliĹ&#x;kimi kesiyor, hakkÄąnÄązda hiçbir sorumluluk kabul etmiyorum! ÇßnkĂź ben, sizin nefret ve ihtirasa kapÄąlarak gĂśremediÄ&#x;iniz gerçekleri, yani Ĺ&#x;ehadet aĹ&#x;kÄąyla er meydanÄąna çĹkan ve bizzat melekler tarafÄąndan desteklenen bu yiÄ&#x;itlerle asla baĹ&#x; edilemeyeceÄ&#x;ini gĂśrĂźyorum. DoÄ&#x;rusu ben, her ne kadar emirlerine itaat etmesem de, Allah’tan korkarÄąm. ÇßnkĂź bilirim ki, Allah’Ĺn azabÄą çok Ĺ&#x;iddetlidir.â€? BĂśylece Ĺ&#x;eytan, inkârcÄąlarÄą oracÄąkta yĂźz ĂźstĂź bÄąrakÄąp kaçmÄąĹ&#x;tÄą. Ů? ;Ů? 1ŮŽ ‍اŮ? ْذ‏ ZŮŒ 1Z( ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ]AŮŽ ŮŽ oŮ’ ^ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? UŮ? 1‍ Ů?ŘĄ (د‏IG ŮŽ \XŮ? G Ů°: ŮŽ Ů‘ FŮŽ ‍؜‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů‘ َن‏RŮŽ ‍ا‏ ŮŒ ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? kR( ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?; َن ŮŽŮˆŘ§â€ŹRŮ? UŮŽ &Ů? ‍ Ů„ ْا‏ ﴞ٤ي﴿ "ŮŒ !T( ' ŮŽ
49. Ă–te yandan, inanmadÄąklarÄą hâlde MĂźslĂźman gĂśzĂźken ikiyĂźzlĂźler ve Ä°slâm’dan yana kesin tercihini henĂźz yapmamÄąĹ&#x; olan, dolayÄąsÄąyla kalplerinde hastalÄąk bulunan bazÄą zayÄąf imanlÄąlar, “Bu MĂźslĂźmanlarÄą dinleri fena hâlde aldatmÄąĹ&#x;! BaksanÄąza, kendilerinin ßç katÄą bir orduya kafa tutuyorlar!â€? diyorlardÄą. Oysa bilmiyorlardÄą ki, her kim —ßzerine dĂźĹ&#x;eni yaptÄąktan sonra— Allah’a gĂźvenip dayanÄąrsa, Allah O’na yeter. ÇßnkĂź Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Neyi dilemiĹ&#x; ve hangi hĂźkmĂź vermiĹ&#x;se, mutlaka doÄ&#x;rudur ve
gerçekleşecektir. O hâlde, kudret ve hikmet isteyen O’na bağlanmalıdır. O’ndan yüz çevirenlere gelince: G Aٰ & َ^ َ وا ْا1C َ ّ ] اRَ ّ 8َ 1 ى ا ْذG َ ْ َ و َ َ ُ ْH ﴾٥٠﴿ ِ 1 ( َ اب ْا و ن 1 T [ َ Cَ َ اVُ " َو ُذوM ْ :ُ ُ@ ْ" َواَ ْد َ َر:َ # َ َ ( َ َ ِ ٰ َ ِ َ *ُ ُ ُ ُ ِ
50. O kâfirleri can çekişirlerken bir görseydin: Melekler yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırlarken, onları şöyle azarlayacaklar: “Tadın bakalım şu yakıcı azabı!” َ ِ ُ 1)( 1ْ َ اBْ َ )َ ّ Vَ &َ ِ /َ ِ ٰذ ﴾٥١﴿ )* َ ّٰ ْ" َواَ ّ َنT َ !ْ َ ا ِ !7( ,َ Aْ ِ ٍمvَ ّ d 51. “İşte bu ceza, kendi ellerinizle yaptığınız zulüm ve haksızlıklar yüzündendir. Yoksa Allah, kullarına asla zulmedecek değildir.” َ ْ َ ْ Rِ َ^) َْا ِب ٰا ِل )ُ 1)( qَ ِ ٌّيVَ ا ِ ّٰ ت َ ّٰ " اِ ّ َن0 ْ @ِ ِ 5ُ Cُ ِ ا َ َ Rَ ا ِ 1َ ٰ ِ " َ^ َ ُ وا0 ْ @ِ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َ ّ *ن َوا ُ ّٰ "ُ :ُ Cَ a ﴾٥٢﴿ ب ِ ;َ ,ِ ْا
52. Şu inkârcıların gidişatı, tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan önceki zalimlerin durumuna benziyor. Onlar da Allah’ın ayetlerini inkâr etmişlerdi de, Allah günahlarından dolayı onları kıskıvrak yakalayıvermişti! Öyle ya, Allah’ın kudret ve kuvveti sınırsızdır, zalimleri cezalandırması çok şiddetlidir. "* ّٰ ِ@ْ*" َواَ ّ َن% ّٰ ِ َ ّ َن/َ ِ ٰذ َ ْ ٍمVَ ]Aٰ َ @َ &َ ,َْ 5َ َ& ً ا,ْ 5ِ ًاEِّ َJ ُ /ُ 1َ "ْ َ َ ا ٌ !A( َ ٌ !&( َ َ ا ِ ُْ 5َ ِ َ ُواEِّ َJ1ُ ]8ّٰ ' ﴾٥٣﴿
53. İşte zalimlerin cezası budur. Ve bu cezanın sebebi yalnızca kendileridir. Çünkü kıyamete kadar değişmeyecek ilâhî yasalar uyarınca, bir toplum kendi iç dünyasındaki güzel ahlâk ve meziyetleri bozup değiştirmediği sürece, Allah onlara vermiş olduğu nimetleri değiştirecek değildir. Ve çünkü Allah, her şeyi işitendir, bilendir. Sonsuz ilim ve hikmeti gereğince, hiç kimseye hak etmediği karşılığı vermez. َ ْ َ ْ Rِ َ^) َْا ِب ٰا ِل نMَ ْ َ ْ Rِ ٰا َلGUَ Vْ َ Fْ َ ِ ِ@ ْ" َوا5ُ Cُ ِ "ْ :ُ Uَ Tْ Aَ ْ:َ Rَ "M ْ @ِ ِّ ت َر ِ 1َ ٰ ِ ُ اCَ ّ ^َ "0 ْ @ِ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َ ّ *ن َوا َ ا5ُ ^َ oٌّ ^ُ َو َ &( ِ } ﴾٥٤﴿ + 54. Bu ilâhî yasa, geçmişte de aynen uygulanmıştı. Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan önceki kâfirlerin ibret verici durumlarında olduğu gibi. Onlar da Rab’lerinin ayetlerini yalanlamaya kalkmışlardı. Biz de günahlarından dolayı onları helâk etmiş, Firavun ve ordusunu Kızıldeniz’e batırıp boğmuştuk.
ÇßnkĂź bu helâk edilenlerin hepsi de, bile bile kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź tercih eden zalim kimselerdi. ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ qŮŽ ‍اŮ? Ů‘ َن‏ ﴞټټ﴿ ‍ن‏MŮŽ UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ "Ů’ @Ů? RŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? ‍اب‏ Ů‘Ů? G ‍ا ) ŮŽŮˆâ€Ź
55. Allah katÄąndaki deÄ&#x;er Ăślçßlerine gĂśre yaratÄąklarÄąn en kĂśtĂźsĂź, inkâra saplanÄąp da bir tĂźrlĂź imana gelmeyen o nankĂśr ve inatçĹ kâfirlerdir. ﴞټٌ﴿ ‍ Ů?; َن‏8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ?Ů‘ ^Ů? kR( "Ů’ :Ů? )ŮŽ @Ů’ ŮŽ ‍ َن‏H Ů? ;Ů? Ů’U1ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? "Ů’ @Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů’) َت‏:ŮŽ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏
56. Onlar, kendileriyle antlaĹ&#x;ma yaptÄąÄ&#x;Äąn hâlde her fÄąrsatta antlaĹ&#x;mayÄą bozan ve hiçbir ahlâksÄązlÄąktan, kĂśtĂźlĂźkten çekinmeyen kimselerdir. ﴞټ٧﴿ ‍ Ů‘ ŮŽ^ Ů? Ůˆ َن‏CŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ AŮ’ a ŮŽ Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? ‍َ Ů‘Ů? ْد‏ ŮŽ R ‍ ْا ŮŽ Ů’ Ů?ب‏kRŮ? "Ů’ @Ů? UŮŽ Ů‘ ŮŽ ;ŮŽ yŮ’ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? RŮŽ 57. BunlarÄą savaĹ&#x;ta ele geçirirsen, onlara vereceÄ&#x;in ceza ile, arkalarÄąnda bulunan ve antlaĹ&#x;mayÄą bozma niyeti taĹ&#x;Äąyan kimselere Ăśyle bir gĂśzdaÄ&#x;Äą ver ki, akÄąllarÄąnÄą baĹ&#x;larÄąna toplasÄąnlar da, ihânet etmekten sakÄąnsÄąnlar. G ŮŽ ‍ ْا‏S Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? IŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞټ٨﴿ + Ů‘Ů° ‍إ اŮ? Ů‘ َن‏0Ů? ‍ا‏G ŮŽ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏CŮ’ 7Ů? 5Ů’ ŮŽR Ů‹ 5ŮŽ !ŮŽ a Ů? ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ Ů’ Ů? ŮŽŮŽ Ů‘ R iŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź cŮŽ U( ‡Ů? i
58. Kendileriyle antlaĹ&#x;ma yaptÄąÄ&#x;Äąn bir toplumun, antlaĹ&#x;mayÄą bozduklarÄąnÄą veya bunu plânladÄąklarÄąnÄą gĂśsteren açĹk ve kesin deliller bulur da onlarÄąn sana hainlik edeceÄ&#x;inden korkarsan, sen de aynÄą Ĺ&#x;ekilde antlaĹ&#x;mayÄą geçersiz kÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄą onlara bildir. Bu Ĺ&#x;ekilde bildiri yapmadan onlara gizlice saldÄąrma. Uydurma bahanelerle antlaĹ&#x;mayÄą çiÄ&#x;nemeye de kalkma. ÇßnkĂź Allah, ihanet edenleri sevmez. ŮŽŮ‘ ‍¥ ا‏ ŮŽŮ‘ ŮŽ % ŮŽ Ů? ŮŽ ﴞټي﴿ â€ŤŮˆ َن‏ZŮ? xŮ? ,Ů’ 1Ů? IŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏ ; 7 â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ 1ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? 0 59. Ä°nkâr edenler, yaptÄąklarÄą ihanetin cezasÄąnÄą çekmeden elimizden kaçĹp kurtulacaklarÄąnÄą sanmasÄąnlar. Onlar, Allah’Ĺn kendilerine gerek doÄ&#x;rudan, gerek mĂźmin kullarÄąnÄąn eliyle azap etmesine asla engel olamayacaklardÄąr. Ä°Ĺ&#x;te bunun içindir ki: "M Ů’ @Ů? 5Ů? ‍ ŮŽ Ů? Ů’ Ů?ŘŻŮˆâ€Ź1 ( a Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽ Ů?) Ů‘ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? ‍ َن‏7Ů? :Ů? Ů’ Ů? oŮ? !Ů’ iŮŽ ‍ ء ْا‏ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆ ŮŽ Ů?) Ů‘ ŮŽŮˆ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆ ٰا‏ Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů? Ů‘Ů?)ŮˆŘ§â€Ź Ů? ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽ Ů?ŘŠ ŮŽŮˆ Ů? Ů’ Ů?ع‏VŮ? Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? ,Ů’ ŮŽ 8ŮŽ ‍ا‏ "0 Ů’ @Ů? &Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ Ů? Ů‘Ů° َ‍" ا‏M Ů’ @Ů? 5ŮŽ &Ů? AŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ 60. Ey mĂźminler! Onlara karĹ&#x;Äą gĂźcĂźnĂźz yettiÄ&#x;i kadar kuvvet toplayÄąn ve en etkili, en ĂźstĂźn silah gĂźcĂźne sahip olun. SĂśzgelimi, gßçlĂź sĂźvari birlikleri oluĹ&#x;turmak Ăźzere savaĹ&#x; atlarÄą ve elinizdeki imkânlara gĂśre tanklar, toplar, tĂźfekler hazÄąrlayÄąn ki, bĂśylece hem Allah’Ĺn
düşmanı, hem de sizin düşmanınız olan insanları ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, fakat Allah’ın bildiği ve gelecekte Müslümanların başına belâ olabilecek kimseleri korkutup savaştan caydırabilesiniz. Fakat bunu gerçekleştirmek için malınızı ve canınızı ortaya koymanız gerekiyor. ُ !ْ َ ِ َ ّ َف ا1ُ ا ﴾٦٠﴿ ُ& َنAَ dْ ُ Iَ "ْ 8ُ 5ْ َ ْ" َواT ِ ّٰ o! ِ 7( َ kR( ٍءkْ qَ ْ ِ ْ ِ ُ; اU ُ َ َو Unutmayın ki, Allah yolunda her ne harcama yaptıysanız, hepsinin karşılığı size eksiksiz ödenecek ve asla haksızlığa uğratılmayacaksınız. َ ّ َ :ُ Qُ 5َ ّ ِا ا َ ّ ِ ُ اUَ # ﴾٦١﴿ "ُ !A( ,َ (&! ُ ْا% ا ِ0 ّٰ ]Aَ َ oْ ^َ ّ َ َ ْ َ َ@ َوUَ # َ ْ R "ِ Aْ %A َ َواِ ْن
61. Şayet düşmanların barışa yanaşırlarsa, onların bu teklifini kabul et ve Allah’a güven. Şüphesiz O her şeyi işitendir, bilendir. َ U( ِ Xْ &ُ ْ ِ ْ= ِ (ه َوUَ ِ َ) َك1َ ّ َي اGC( َ ّ َ ا:ُ ا ﴾٦٢﴿ + ُ0 ّٰ /َ 7َ %ْ ' َ ِ ّ َنRَ ْ َ) ُ َكi1َ وا اَ ْنG)ُ 1 ( 1ُ َواِ ْن * 62. Ama eğer asıl maksatları savaş olduğu hâlde barış yanlısı gözükerek sana hile yapmaya kalkışırlarsa, korkma, onlara karşı Allah sana yeter! O Allah ki, katından gönderdiği yardımıyla ve uğrunda can vermeye hazır olan müminlerle seni destekledi, َ ْ kRِ َ B َ ْ َ B َ ْ َ Qُ 5َ ّ ِ" ا0 ْ @ُ Uَ !ْ َ َ َ ّ َا ا َ ّٰ َ ّ T َ ْ َ ّ َ اG َ ,! َ ;ْ َ ْ5َ" َ ْ ا0 ْ @ِ ِ Aُ Vُ + َ َ ّ ََوا َ ْر ِضIا ِ ٰ ِ ِ@ ْ" َوAُ Vُ + ً &( # ﴾٦٣﴿ "ٌ !T( ' َ Zٌ 1Z( َ
63. Ve tüm insanlığa örnek olacak muazzam bir toplumsal değişimi gerçekleştirerek, yüzyıllar boyunca birbirlerini kırıp geçiren düşman kabileleri bir anda din kardeşleri hâline getirip onların gönüllerini sevgi ile birbirine ısındırıp kaynaştırdı. Şayet sen dünyalar kadar servet harcamış olsaydın bile, yine de onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat işte Allah, onları İslâm sancağı altında tek vücut hâlinde bir araya getirdi. Çünkü O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Bu yüzden artık korkuya, ümitsizliğe kapılmak yok: َ ّ @َ 1ُّ َ اG1َ ﴾٦٤﴿ + ُ ّٰ /َ 7ُ %ْ ' َ kُّ 7ِ U ا cَ U( ِ Xْ &ُ ِ َ ْا/َ ,َ 7َ َ ّ ا َو َ ِ ا 64. Ey Peygamber! Sana ve seni izleyen müminlere, yardımcı ve koruyucu olarak Allah yeter! O hâlde: َ ّ @َ 1ُّ َ اG1َ َ U( ِ Xْ &ُ ' ِّ ِض ْا ل َ kُّ 7ِ U ا 0 ِ 8َ ;ِ ] ْاAَ َ + 65. Ey Peygamber ve ey onun izinde yürüyen Müslüman komutan! İnananları cesaretlendirerek savaşa teşvik et:
Ů? Ů’U Ů? Ů’ T Ů? 1ŮŽ ‍اŮ? ْن‏ + M Ů? Ů’ 8ŮŽ ‡َ Ů? ‍ ا‏7Ů? AŮ? JŮ’ 1ŮŽ ‍ Ů’" Ů? Ů’ Ů? Ůˆ َن ŮŽ? Ů? Ů? Ůˆ َن‏T EÄ&#x;er sizden zorluklara karĹ&#x;Äą gĂśÄ&#x;Ăźs gererek sabretmesini bilen yirmi kiĹ&#x;i olursa, kâfirlerden tam iki yĂźz kiĹ&#x;ilik bir bĂślĂźÄ&#x;Ăź yenebilirler. Ů? Ů’U Ů? Ů’ T Ů? 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ﴞٌټ﴿ ‍ Ů’ ŮŽ; Ů?@ َن‏1ŮŽ IŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ…â€ŹVŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ^ ŮŽ Ů? ŮˆŘ§â€Ź1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا اَ Ů’ Ů‹ Ů? ŮŽ ا‏G7Ů? AŮ? JŮ’ 1ŮŽ ŮŒ ‡َ Ů? "Ů’ T Yine sizden bĂśyle yĂźz kiĹ&#x;i olursa, kâfirlerden bin kiĹ&#x;ilik bir orduyu yenebilirler. ÇßnkĂź onlar, Allah’a ve ahirete inanmayan; evrenin, hayatÄąn ve ĂślĂźmĂźn gerçek anlamÄąnÄą bilmeyen bir topluluktur. Demek ki, savaĹ&#x; taktiÄ&#x;ini iyi bilen cesaretli, sabÄąrlÄą ve saÄ&#x;lam inançlÄą bir Ä°slâm ordusu, sayÄąca kendisinden on kat fazla dĂźĹ&#x;manÄą yenebilir. Ancak her MĂźslĂźman bu derece sabÄąrlÄą, takvalÄą ve cesaretli olmayabilir. Bunun içindir ki: Ů? !R( ‍ ŮŽ" اَ Ů‘ َن‏AŮ? ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? Ů’U ŮŽ ‍ا‏
0 Ů‹ ,Ů’ l ŮŽ "Ů’ T ŮŽ ŮŽ Ů‘ a ŮŽ ŮŽ ÂŽŮ° Ů’ َ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Â
66. Ĺžimdi Allah, içinizde zaman zaman gaflet, yÄąlgÄąnlÄąk ve zayÄąflÄąk olacaÄ&#x;ÄąnÄą bildiÄ&#x;inden, aslÄąnda bire-on olmasÄą gereken oranÄą dĂźĹ&#x;Ăźrerek yĂźkĂźnĂźzĂź hafifletmiĹ&#x; bulunuyor: Ů? Ů’U Ů? Ů’ T Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? ْن‏RŮŽ + M Ů? Ů’ 8ŮŽ ‡َ Ů? ‍ ا‏7Ů? AŮ? JŮ’ 1ŮŽ ‍ Ů’" Ů? َ‡ ŮŒ ŮŽ? Ů? ŮŽ ŮŒŘŠâ€ŹT ArtÄąk içinizden sabreden yĂźz kiĹ&#x;i olursa, kâfirlerden iki yĂźz kiĹ&#x;ilik bir bĂślĂźÄ&#x;Ăź yenebilirler. Ů? Ů’U Ů? Ů’ T Ů? 1ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° ‍ Ů? Ů? Ů’Ř° Ů?ن‏+ ŮŒ Ů’ َ‍ Ů’" ا‏T Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ َ‍ ا ا‏G7Ů? AŮ? JŮ’ 1ŮŽ Â
Yine sizden bĂśyle bin kiĹ&#x;i olursa, kâfirlerden iki bin kiĹ&#x;ilik bir orduyu Allah’Ĺn izniyle yenebilirler. Demek ki, Ä°slâm ordusu kendisinin iki katÄąndan fazla olmadÄąÄ&#x;Äą sĂźrece dĂźĹ&#x;man karĹ&#x;ÄąsÄąnda geri çekilemez, savaĹ&#x;mak zorundadÄąr. EÄ&#x;er mĂźminler Allah’a dayanÄąr ve zorluklar karĹ&#x;ÄąsÄąnda sabrederlerse, kesinlikle galip geleceklerdir. ŮŽ Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞٌٌ﴿ ŮŽ 1 ( Ů? = ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ÇßnkĂź Allah, sabredenlerle beraberdir. ŮŽ Ů’ kRŮ? ŮŽ iŮ? yŮ’ 1Ů? ]8Ů‘Ů° ' Ů? 1ŮŽ ‍ اَ ْن‏kŮ?Ů‘ 7Ů? UŮŽ Ů? ‍َ ŮŽ^ َن‏ ‍؜‏ ŮŽ ‍ اَ Ů’ Ů° ى‏G QŮ? ŮŽ ‍ َن‏T 0 Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏
67. Ey mĂźminler! Bir Peygambere, dĂźĹ&#x;man kuvvetlerini bir daha toparlanamayacaklarÄą Ĺ&#x;ekilde bozguna uÄ&#x;ratÄąp yeryĂźzĂźnde tam olarak aÄ&#x;ÄąrlÄąÄ&#x;ÄąnÄą koymadan, fidye ve ganimet elde etme amacÄąyla esirler almak yaraĹ&#x;maz. Zira o, savaĹ&#x; esiri alÄąp karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda fidye elde
etmek veya ganimet toplamak için gönderilmedi. Onun gönderilişinin asıl gayesi, zulüm ve haksızlıklara son vermek üzere İslâm mesajını tüm insanlığa duyurmak ve gerekirse bu uğurda savaşmaktır. Ama hâlâ içinizde, Peygamberin görevini ve gönderiliş gayesini tam anlamıyla kavrayamamış olanlar var. Nitekim Bedir savaşında Kureyş ordusu geri çekilmeye başladığında, bazılarınız Peygamberin talimatlarını dikkate almayıp ganimet toplamaya ve esirler almaya başladınız. Oysa hepiniz düşmanı takip ederek onlara son darbeyi indirmiş olsaydınız, bütün kuvvetlerini oracıkta kırıp bir daha asla toparlanamayacakları şekilde tamamen imha edebilirdiniz. ٰ ْ )ُ 1 ( 1ُ ا ُّ ض ﴾٦٧﴿ "ٌ !T( ' ُ ّٰ َة َو0 َ a ُ ّٰ َ! َو5ْ ) ا َ Zٌ 1Z( َ ا َ َ َ ُ)و َن1 ( ُ ِ Iا Fakat siz, ganimet ve esirler peşinde koşarak şu dünyanın gelip geçici menfaatini istiyordunuz. Allah ise kararlılık ve fedakârlık göstererek ahireti kazanmanızı istiyordu. Hiç kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. ُ % َ ّ &َ َ َ 7َ َ ا ﴾٦٨﴿ "ٌ !d( َ اب ِ ّٰ َ ِ ب َ َ اG&! َ R( "ْ T ٌ Cَ َ "ْ ُ Cْ a ٌ 8َ ^ِ Iَ ْ َ
68. Ey iman edenler! Eğer Allah tarafından, fidye ve ganimetin helâl olduğuna (47. Muhammed: 4), haramlığı açıkça bildirilmeyen bir davranıştan dolayı hiç kimsenin cezalandırılmayacağına ve Bedir Savaşında Müslümanların mutlaka galip geleceğine dair önceden verilmiş hüküm olmasaydı, aldığınız bu fidye ve ganimet mallarından ötürü başınıza mutlaka büyük bir azap gelirdi. Ayrıca, düşman uyanık davranıp yeniden toparlanarak ani bir karşı saldırıya geçmiş olsaydı, hepinizin kılıçtan geçirilmesi işten bile değildi. Neyse ki, Allah sizleri bundan korudu. Ama ne yazık ki, daha sonra Uhud savaşında bu uyarıyı dikkate almayan bazı okçuların hatası yüzünden, kazanılmak üzere olan bir savaş kaybedilmiş ve Müslümanlar büyük kayıplar vermişlerdir (3. Âl-i İmrân: 152). َ Iً vَ ' ُ Rَ ﴾٦٩﴿ "cٌ !'( ُ ٌر َرFَ َ ا ّٰ َ اِ ّ َن0 ا ّٰ َوا ّ َ ُ; اb 7ً !ِّ p َ "ْ 8ُ &ْ Uِ Fَ &َ ّ ِ اAُ T 69. Bedir Savaşında esir ve ganimet peşinde koşmanız doğru olmamakla birlikte, ele geçirdiğiniz fidye ve ganimetleri helâl ve hoş olarak yiyebilirsiniz. Yeter ki, Allah’tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın ve gücünüz yettiğince kötülüklerden sakının. Ve Allah’ın merhametinden
asla ümit kesmeyin. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Savaş esirlerinin durumuna gelince: َ ْ َ ِ "ْ T ُ ِ Xْ 1ُ ًاEْ a ُ ِ Aُ Vُ kR( ا ُ 1)( 1ْ َ اkGR( ْ &َ ِ oْ Vُ kُّ 7ِ U ا َ ّ @َ 1ُّ َ اG1َ Cَ a َ "ْ T َ "ْ T ُ ّٰ "ِ Aَ ,ْ 1َ *ى اِ ْنG ٰ ْ Iا ِ ُ اG&َ ّ ِ ًاEْ a ُ َ ْ ِ Jْ 1َ ْ" َوT ُ ْU ِ ﴾٧٠﴿ "ٌ !'( ُ ٌر َرFَ ا ُ ّٰ " َو0 ْ T
70. Ey Peygamber! Elinizde bulunan esirlere de ki: “Eğer Allah kalplerinizde O’nun mesajını anlayıp kabul etme yönünde bir yatkınlık bulunduğunu ya da müminlere karşı iyi niyetten kaynaklanan sevgi, dostluk ve merhamet gibi iyilik ve güzelliklerin yüreğinizde filizlendiğini görürse, elinizden alınan fidye ve ganimet mallarından çok daha güzel ve değerli olan iman nimetini size lütfedecek ve sizi bağışlayacaktır. Çünkü Allah çok affedici, çok merhametlidir.” َ ْ َ Rَ oُ 7ْ Vَ ْ ِ ا ﴾٧١﴿ "ٌ !T( ' َ ّٰ ا5ُ a َ )ْ ;ََ R /َ 8َ 5َ !َ a ُ ّٰ " َو0 ْ @ُ ْU ِ َ T َ "ٌ !A( َ ا ِ ُ)وا1 ( 1ُ َواِ ْن 71. Şayet bu esirler serbest kalıp ülkelerine döndükten sonra sözlerinde durmayıp sana ihanet etmeye kalkışırlarsa, şunu iyi bilsinler ki, onlar daha önce de Kur’an’ın hak olduğunu bile bile inkâr ederek Allah’a ihanet etmişlerdi de, bu yüzden Allah müminleri Bedir savaşında onlara üstün kılmış ve o zalimlere en ağır cezayı tattırmıştı! Unutmayın ki, Allah her şeyi bilendir, sonsuz hikmet sahibidir.” َ ّ اِ ّ َن ا ٰ َ َ /َ [ِ G ٰ \وا اُوG ُ =َ 5َ َ ٰا َو ْوا َو1C( َ ّ ا َوا 7 k R " @ % ْ 5 ا و " @ ا
وا ) :
# و وا #
: و ا U ا 1 C ِ ّٰ o! ُ ُ ْ ْ ْ َ َ ( ( ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ( ُ ِ ِ ِ ِ ِ ُ ,ْ َ 0 ٍ ,ْ َ ُءG!َ ِ ُ@ ْ" اَ ْوH 72. Allah’a ve Elçisine yürekten inanan, sonra zulmün egemen olduğu ülkeyi terk ederek İslâm diyarına hicret eden, ardından da üstün bir gayret göstererek mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd eden muhacirler ile onlara kucak açarak yardımcı olan ve Ensar adıyla anılan Medineli fedakâr Müslümanlar var ya; işte onlar, her konuda birbirlerinin doğal müttefikleri, yardımcıları, koruyucuları ve dostlarıdırlar. َ ّ َوا ٰ َ َ َ ٰ ُ وا #
@ 1 ] 8 ' ء k q " @ 8 1 I و " T
وا #
@ 1 " و ا U ا 1 C ٍ ّ َ ْ ْ ْ ْ ْ ( ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ُ ُ ُ ُ ِ ِ ِ M ْ İnanmış oldukları hâlde hicret etmeyenlere gelince, onlar İslâm diyarına hicret etmedikleri sürece, sizinle onlar arasında hiçbir
dostluk bağı yoktur. Zira siz, zulmün egemenliği altında yaşamayı tercih eden Müslümanların haklarını korumakla yükümlü değilsiniz. ُ Uَ !ْ َ ْ ٍمVَ ]Aٰ َ Iَ ّ ِ ْ= ُ اU ا َ ّ "ُ T ُ !ْ Aَ ,ََ R 1 ّ ( kRِ "ْ ^ُ ْ َ= ُ وU8َ ا ٌق0 َy! ( "ْ @ُ Uَ !ْ َ ْ" َوT ْ َواِ ِن ِ ) ا
Bununla beraber, eğer din konusunda uğradıkları baskılardan dolayı sizden yardım isterlerse, —antlaşmalı olduğunuz bir topluma karşı olmamak şartıyla— o mazlum Müslümanlara yardım etmek sizin görevinizdir. Fakat müttefikiniz olan bir devlet kendi sınırları içinde yaşayan Müslümanlara baskı uygularsa, o zaman silahlı müdahalede bulunamazsınız. Bu durumda sorun, diplomatik görüşmeler yoluyla halledilmeye çalışılır. Yine de çözüm bulunamazsa, Müslümanların İslâm yurduna hicret etmelerinden başka çıkar yol yoktur. O hâlde, hem Müslümanların hakkını koruma, hem de kâfirlerle yaptığınız antlaşmalara bağlı kalma konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın. ﴾٧٢﴿ ٌ E=( َ َنAُ &َ ,ْ َ &َ ِ ا ُ ّٰ َو Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir. َ ْ kRِ ٌ Uَ ْ8Rِ ْ T ُ َ ُهAُ ,َ ْ َ Iَ ّ ِ ا ﴾٧٣﴿ ٌ0 E7( ^َ ٌد%َ ُ ,ْ َ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َوا َ R ْر ِض َوIا ٍ0 ,ْ َ ُءG!َ ِ ُ@ ْ" اَ ْوH
Müminler nasıl birbirlerinin dostu ise: 73. İnkâr edenler de doğal olarak birbirlerinin yardımcıları, koruyucuları, müttefikleri ve dostlarıdırlar. Eğer siz de kendi aranızda böyle organize olmuş güçlü ve etkin bir toplum oluşturmak için üzerinize düşeni yapmayacak olursanız, yeryüzünde baskı ve zulme dayalı rejimler boy gösterecek, kan ve gözyaşı asla dinmeyecek, bütün dünyayı korkunç bir fitne ve imansızlık akımı dalga dalga saracak ve böylece büyük bir kargaşa, anarşi, yozlaşma ve fesat baş gösterecektir. G ٰ وا اُوG =5َ ٰاو ْوا و1C َ ّ ا وا َ ّ َوا ْ ٰ َ َ ْ "ْ @ُ َ 0 ; ' ن U X & ا " : / [ 7 k R وا ) :
# و وا #
: و ا U ا 1 C ُ َ َ ( ( ُ َ ُ ِ ُ ُ ُ ِ \ ُ َ َ َ َ ( َ ِ ّٰ o! َ َ َ َ َ َ َ ( ُ ِ ﴾٧٤﴿ "ٌ 1 ( ^َ ِ َ ٌة َو ِرزْ ٌقJْ َ
İşte bu çetin şartlarda dahi: 74. Allah’a ve Elçisine yürekten inanan, sonra zulmün egemen olduğu ülkelerini terk ederek İslâm diyarına hicret eden, ardından da üstün bir gayret göstererek mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihâd eden muhacirler ve onlara kucak açarak yardımcı olan Medineli Müslümanlar var ya, işte gerçek anlamda inananlar
onlardır. Onlara Rab’leri tarafından bağışlanma ve cömertçe bahşedilmiş nimetler vardır. Ve bu ilâhî müjde, yalnızca ilk Müslümanları değil, kıyamete kadar gelecek bütün müminleri kucaklamaktadır: ُ ْU ِ /َ [ِ G ٰ \ ُوRَ "ْ T ُ ,َ َ ُ)وا:َ # "0 ْ T َ ُ وا َو#
َ :َ ُ) َو,ْ َ ْ ِ اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َوا
75. Bundan böyle; Allah’ın ayetlerine yürekten inanan, sonra İslâm’ın egemen olduğu diyara hicret eden ve sizinle birlikte Allah’ın dini uğrunda cihad edenler var ya, işte onlar da sizin sahip olduğunuz bütün hak ve yetkilere sahip müminlerdendir. Zira İslâm inancı, bütün müminleri birbirine kardeş yapar. Ancak sırf bu kardeşlik bağı, bazılarınızın zannettiği gibi onları birbirlerine mirasçı kılmaz. َ ْ َواُو\ ُ ا ا ' ر Iا ِ0 ّٰ ب ْ ُ ,ْ َ م َ ٍ ,ْ 7َ ِ ] ٰ ُ@ ْ" اَ ْوH ِ 8َ ^ِ kR( ِ Zira Allah’ın hükmüne (4. Nisa: 11) göre anne, baba, eş, çocuk ve benzeri yakın akrabalar, birbirlerine mirasçı olmaya diğer müminlerden daha lâyıktırlar. Öte yandan, kâfirler bile kendi aralarında birlik ve beraberlik oluşturabiliyorlarsa, Allah’ın belirlediği yasalar uyarınca, iman bağıyla birbirlerine kenetlenerek aralarında yakınlık kuranlar, birbirlerine her konuda yardım etmeye, birbirlerinin haklarını korumaya ve sıkıntılarını paylaşmaya, inançsız insanlardan çok daha lâyıktırlar. ُ ِ َ ا ﴾٧٥﴿ "ٌ !A( َ ٍءkْ qَ oِّ T ّٰ اِ ّ َن Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi en mükemmel şekilde bilmektedir. َ ّ ﴾ ُ َر ُة٩﴿ ¤ ْ َ ِ 8 ا
9. TEVBE SURESİ Medine döneminin sonlarında, hicretin dokuzuncu yılında indirilmiştir. Surenin büyük bölümü, Tebük seferiyle ilgili konuları ele alır. Adını da, bu sefere katılmayanların tövbekârlığını dile getiren bölümlerden almıştır. Ültimatom anlamına gelen “Berâe” kelimesi de surenin isimlerindendir. 129 ayettir. Kur’an’da, yalnızca bu surenin başında besmele yoktur. Çünkü besmele, Allah’ın rahmet ve merhamet sıfatlarını vurgulayan bir barış çağrısı, kapsamlı bir ateşkes ve eman bildirisidir. Oysa sure, yaptıkları antlaşmaları pervasızca çiğneyen müşriklere karşı çok sert bir ültimatom ve savaş ilanı ile
baĹ&#x;lamaktadÄąr. Nitekim surenin daha ilk kelimesinde, besmelenin tam zÄąddÄą bir anlam ile, antlaĹ&#x;maya ihânet eden zâlimlere hoĹ&#x;gĂśrĂź ve merhamet gĂśsterilmeyeceÄ&#x;i ilan edilerek buyuruluyor ki: ŮŽ0 ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů’) Ů? Ů’" Ů? ŮŽ ْا‏:ŮŽ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ اŮ? ŮŽ ] ا‏G Q( Ů? Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ ﴞ٥﴿ + Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŘĄ ŮŒŘŠâ€ŹG ŮŽ ŮŽ 1. Bu ilan, Allah ve O’nun emirlerini size ulaĹ&#x;tÄąran Elçisi tarafÄąndan, kendileriyle antlaĹ&#x;ma yapmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;unuz ve antlaĹ&#x;maya ihanet eden mĂźĹ&#x;riklere, dĂśrt ay sonra ateĹ&#x;kes hĂźkĂźmlerinin yĂźrĂźrlĂźkten kaldÄąrÄąlacaÄ&#x;ÄąnÄą bildiren bir uyarÄą, bir Ăźltimatomdur: ŮŽ ‍ي ْا‏ZŮ? Ů’i Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů’ kRŮ? ‍! ا‏ Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ ﴞ٢﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ي‏ZŮ? xŮ? ,Ů’ Ů? Ů? EŮ’ FŮŽ "Ů’ T ŮŽ Ů‘Ů° ‍* ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏ Ů’ ‍ Ů?@ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹqŮ’ َ‍ ŮŽ ا‏,ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’Řą Ů?Řś اَ ْع‏I‍ا‏ ( R Ů? %ŮŽ
2. Ey ahitlerini çiÄ&#x;neyerek mĂźminlere ihanet eden mĂźĹ&#x;rikler! Bu Ăźlkede, Zilhicce’nin onuncu, yani kurban bayramÄąnÄąn birinci gĂźnĂźnden itibaren tam dĂśrt ay daha barÄąĹ&#x; ve gĂźven içerisinde dolaĹ&#x;abilirsiniz. Fakat bu tarihten sonra savaĹ&#x; hâli baĹ&#x;lamÄąĹ&#x; olacaktÄąr! Size tanÄąnan bu zaman zarfÄąnda ister hakikate boyun eÄ&#x;ip MĂźslĂźman olun, ister sÄąÄ&#x;Äąnacak yeni bir vatan arayÄąn, ister kendinizi korumak için savaĹ&#x; hazÄąrlÄąÄ&#x;Äą yapÄąn. Fakat Ĺ&#x;unu bilin ki, savaĹ&#x;Äą veya inkârda diretmeyi tercih ettiÄ&#x;iniz takdirde, Allah’a karĹ&#x;Äą savaĹ&#x; açmÄąĹ&#x; olacaksÄąnÄąz. Ĺžunu da iyi bilin ki, siz Allah’Ĺ asla aciz bÄąrakacak deÄ&#x;ilsiniz ve Allah, inkârcÄąlarÄą eninde sonunda periĹ&#x;an edecektir. ŮŽ Ů’ šّ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŮ… ْا‏1ŮŽ ‍ س‏ ŮŽ Ů‘ ] ŮŽ Ů?‍ ا‏G Q( Ů? Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ي ŮŒŘĄ Ů? ŮŽ ْا‏G ( ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ QŮ?0 Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆ َع‏+ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§ŮŽ َذا ŮŒŮ†â€Ź Ů‘Ů° ‍ Ů’^ َ‚Ů? اَ Ů‘ َن‏I‍ا‏ * Ů? U ‍ا‏ Ů? 3. Bu, her milletten ve kabileden çok sayÄąda hacÄąnÄąn bir araya geldiÄ&#x;i bĂźyĂźk hac gĂźnĂź, yani kurban bayramÄąnÄąn birinci gĂźnĂź Allah’tan ve Elçisinden tĂźm insanlÄąÄ&#x;a yapÄąlmÄąĹ&#x; bir bildiridir: ŞÜyle ki; Allah da Elçisi de, O’nun varlÄąÄ&#x;Äąna inanmakla birlikte, birtakÄąm putlarÄąn ve sĂśzde ilâhlarÄąn hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;en o mĂźĹ&#x;riklerden tamamen uzaktÄąr! Ů? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا ا‏G&Ů? AŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŒ EŮ’ a ‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° ‍ي‏ZŮ? xŮ? ,Ů’ Ů? Ů? EŮ’ FŮŽ "Ů’ T Ů’ R "Ů’ 8Ů? !Ů’ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏M Ů’ T ŮŽ ŮŽ @Ů? RŮŽ "Ů’ 8Ů? 7Ů’ Ů? ‍ Ů? ْن‏RŮŽ Ĺžu hâlde ey mĂźĹ&#x;rikler, eÄ&#x;er zulĂźm ve haksÄązlÄąktan ve batÄąl inançlardan vazgeçip tĂśvbe ederseniz, bu sizin iyiliÄ&#x;inize olur. Fakat yĂźz çevirecek olursanÄąz, o zaman bilin ki, Allah’Ĺn azabÄąnÄą asla engelleyecek deÄ&#x;ilsiniz. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ﴞ٣﴿ "! ‍ا‏ ‍اب‏ C , â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C ( ( ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů?Ů‘ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź * Ů? Ey MĂźslĂźman! BĂźtĂźn bunlara raÄ&#x;men hakikati inatla inkâr eden kâfirlere, can yakÄącÄą bir azabÄą mĂźjdele!
ŮŽ 1Ů? "Ů’ ŮŽ ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ "Ů’ ^Ů? =Ů? ;Ů? Ů’U1ŮŽ "Ů’ ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? + Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ Ů? ŮˆŘ§â€Ź:Ů? d ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ Ů’) Ů? Ů’" Ů? ŮŽ ْا‏:ŮŽ ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ "Ů’ @Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا ا‏G&Ů?Ů‘ Ů? ŮŽ RŮŽ ‍' Ů‹)ا‏ ŮŽ َ‍ Ů’" ا‏T ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ ْا‏S Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٤﴿ + Ů‘Ů° ‍" اŮ? Ů‘ َن‏0 Ů’ @Ů? Ů? )ŮŽ Ů‘ Ů? ] Ů° Ů?‍ Ů’" ا‏:Ů? )ŮŽ @Ů’ ŮŽ
4. Bu Ăźltimatom, sizinle yaptÄąklarÄą antlaĹ&#x;maya ihânet eden mĂźĹ&#x;riklere yĂśneliktir. Ancak, kendileriyle yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz antlaĹ&#x;maya sadÄąk kalan ve dĂźĹ&#x;manlarÄąnÄązÄą size karĹ&#x;Äą desteklemeyen mĂźĹ&#x;rikler bunun dÄąĹ&#x;ÄąndadÄąr. Bu ilan onlarÄą kapsamaz. Bunun için, onlarla yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz antlaĹ&#x;maya, sĂźresinin sonuna kadar baÄ&#x;lÄą kalÄąn. Size dĂźĹ&#x;manlÄąk gĂśstermedikleri sĂźrece, onlarla barÄąĹ&#x; içinde yaĹ&#x;ayÄąn (9. Tevbe: 7). Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah antlaĹ&#x;mayÄą çiÄ&#x;nemekten sakÄąnanlarÄą sever. Ů’ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ا' Ů?= Ů? Ůˆâ€Ź Ů’ R ‍ Ů?@ Ů? ْا Ů? Ů? Ů?م‏qŮ’ ŮŽI‍ ŮŽÂ˜ ْا‏AŮŽ %Ů’ ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ا ْا‏AŮ? 8Ů? V ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź,Ů? V‍ا‏ Ů? !Ů’ ' Ů’ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? a Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? &Ů? Ů? )Ů’ # ŮŽ ‍Š ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ + ŮŽ 5‍ Ů? َذا ا‏RŮŽ )MŮ? ?ŮŽ Ů’ ŮŽ oŮŽ Ů‘ ^Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ 5. Ä°kinci ayette mĂźĹ&#x;riklere tanÄąnmÄąĹ&#x; olan bu ateĹ&#x;kes aylarÄą sona erince —ki o zaman savaĹ&#x; hâli baĹ&#x;lamÄąĹ&#x; demektir— kendilerine sunduÄ&#x;unuz ßç seçenek içerisinden savaĹ&#x;Äą tercih ederlerse, o mĂźĹ&#x;riklerden ĂślĂźmĂź hak edenleri gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźnĂźz yerde ĂśldĂźrĂźn, hapis cezasÄąnÄą hak edenleri yakalayÄąp hapse atÄąn, sizi atlatÄąp kaçmaya çalÄąĹ&#x;anlarÄą çepeçevre sarÄąp kuĹ&#x;atÄąn ve tĂźm çĹkÄąĹ&#x; noktalarÄąnÄą tutarak onlarÄą amansÄąz bir takibe alÄąn. ÇßnkĂź onlar antlaĹ&#x;maya ihanet ederek suç iĹ&#x;lemiĹ&#x;, Ăźstelik kendilerine tanÄąnan dĂśrt ay içinde bu topraklarÄą terk etmeyerek cezayÄą hak etmiĹ&#x;lerdir. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏VŮŽ َ‍ Ů? ْن ŮŽ Ů? ا ŮŽŮˆŘ§â€ŹRŮŽ ﴞټ﴿ "ŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍" اŮ? Ů‘ َن‏0 Ů’ @Ů? AŮŽ !7( ŮŽ ‍ ا‏AŮ?Ů‘ iŮŽ ŮŽ R ‍ Ů°^ َ؊‏ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا ŮŽ Ů? ا ا‏AŮ° = ‍ا‏
Fakat eÄ&#x;er kendi ĂśzgĂźr iradeleriyle MĂźslĂźmanlÄąÄ&#x;Äą tercih ederek tĂśvbe eder ve bu tĂśvbenin gĂśstergesi olarak namazÄą kÄąlar, zekâtÄą verirlerse, o zaman onlarÄą serbest bÄąrakÄąn. Fakat onlarÄą Ä°slâm’Ĺ kabul etmeye zorlamayÄąn (2. Bakara: 256). Bir zamanlar size en aÄ&#x;Äąr iĹ&#x;kenceleri yapmÄąĹ&#x; olsalar bile, onlara karĹ&#x;Äą merhametli ve affedici olun. UnutmayÄąn ki, Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok Ĺ&#x;efkatlidir. ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍' ŮŒ) Ů? ŮŽ ْا‏ IŮŽ ‍ Ů’ ŮŒŮ…â€ŹVŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? /ŮŽ Ů? ‍ ٰذ‏QŮ?0 UŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ QŮ? JŮ’ AŮ? Ů’ َ‍ا Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ َم‏vŮŽ ^ŮŽ Â…ŮŽ &ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' Ů’ + ŮŽ ‍ Ů’ Ů?ه‏# ŮŽ ŮŽâ€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن ا‏ Ů? ŮŽ RŮŽ ‍ ŮŽŘą ŮŽŮƒâ€ŹxŮŽ 8ŮŽ ‍ا‏ ﴞٌ﴿ ‍ن‏cŮŽ &Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ
6. EÄ&#x;er mĂźĹ&#x;riklerden biri savaĹ&#x; veya barÄąĹ&#x; zamanÄąnda herhangi bir sebeple sana sÄąÄ&#x;Äąnmak isterse, onun sÄąÄ&#x;Äąnma talebini kabul et. Ki bĂśylece, Allah’Ĺn kelâmÄąnÄą iĹ&#x;itip bu dini kaynaÄ&#x;Äąndan tanÄąyabilsin. Sonra MĂźslĂźman olmazsa bile, onu gĂźven içinde yaĹ&#x;ayabileceÄ&#x;i bir
yere ulaĹ&#x;tÄąr. ÇßnkĂź onlar, savaĹ&#x; ve dĂźĹ&#x;manlÄąk ortamÄąnda aklÄąselim dĂźĹ&#x;Ăźnemeyen ve Ä°slâm aleyhindeki yoÄ&#x;un propagandalarÄąn da etkisiyle, bu dinin içyĂźzĂźnĂź ve barÄąndÄąrdÄąÄ&#x;Äą gĂźzellikleri bilmeyen kimselerdir. ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G Q( Ů? Ů? ‍ْ ŮŽ) َع‏U Ů? ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů’ Ů’ Ů? 1ŮŽ  َ ^( Ů? Ů’ &Ů? AŮ’ Ů? ‍ Ů?ن‏T Ů’ ŮŽ Ů’U ‍ام‏ ‍ا‏ ) x % & ‍ا‏ ) " ) :
1 C Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? )ŮŒ @Ů’ ŮŽ + Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ ( Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů?M
7. Verdikleri sĂśzĂź her fÄąrsatta çiÄ&#x;neyen ve imzaladÄąklarÄą antlaĹ&#x;malarÄą hiçe sayan mĂźĹ&#x;riklerin, Allah katÄąnda ve Elçisi nazarÄąnda nasÄąl bir ahdi olabilir ki? OnlarÄąn imzaladÄąÄ&#x;Äą antlaĹ&#x;malarÄąn, verdikleri sĂśzlerin artÄąk hiçbir hĂźkmĂź ve deÄ&#x;eri yoktur. Ancak Mescid-i Haram’Ĺn yanÄąnda, yani Kâbe yakÄąnlarÄąndaki Hudeybiye mevkiinde antlaĹ&#x;ma yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz ve antlaĹ&#x;maya sadÄąk kalmÄąĹ&#x; olan KinâneoÄ&#x;ullarÄą, HuzâaoÄ&#x;ullarÄą ve DamraoÄ&#x;ullarÄą gibi mĂźĹ&#x;rik kabileler hariç. Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ; Ů? ا‏8ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ ْا‏S Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٧﴿ + Ů‘Ů° ‍" اŮ? Ů‘ َن‏0 Ů’ @Ů? ŮŽ ‍!& ا‏ Ů’ R "Ů’ T Ů’ &ŮŽŮŽ R Ů? ;( 8ŮŽ ŮŽ Onlar size karĹ&#x;Äą doÄ&#x;ru davrandÄąklarÄą ve ahitlerinde baÄ&#x;lÄą kaldÄąklarÄą sĂźrece, siz de onlara karĹ&#x;Äą doÄ&#x;ru davranÄąn. ÇßnkĂź Allah, dĂźĹ&#x;manlarÄąna karĹ&#x;Äą bile adil davranan, zulĂźm ve haksÄązlÄąk yapmaktan sakÄąnan kimseleri sever. Ů? 5ŮŽ l Ů? !R( ‍ ا‏7Ů? VŮ? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ@ Ů? ŮˆŘ§â€ŹdŮ’ 1ŮŽ â€ŤÂ ŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ "Ů’ :Ů? Ů? ”َ ^Ů’ َ‍" ŮŽŮˆŘ§â€ŹM Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? ] Ů° Ů’ ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ ŮŽ ا‏RŮ’ ŮŽ Ů? "Ů’ T ŮŽ !Ů’ ^ŮŽ Ů? Ů’ 1Ů? Ů‹0 ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ذ‏IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹI“ Ů?‍ Ů’" ا‏T ﴞ٨﴿ ‍ن‏MŮŽ ;Ů? ŮŽ Ů? R
8. Evet, ihaneti alÄąĹ&#x;kanlÄąk hâline getiren bu insanlarÄąn imzaladÄąÄ&#x;Äą antlaĹ&#x;malarÄąn nasÄąl hukukĂŽ bir geçerliliÄ&#x;i olabilir ki? DeÄ&#x;il mi ki onlar, size veya mĂźttefikiniz olan gßçsĂźz kabilelere ĂźstĂźnlĂźk saÄ&#x;ladÄąklarÄąnda, ne size verdikleri yemini tanÄąyorlardÄą, ne de yaptÄąklarÄą antlaĹ&#x;mayÄą! Ĺžimdi de kalkmÄąĹ&#x;, doÄ&#x;ruluktan ve ahde baÄ&#x;lÄąlÄąktan dem vurarak dilleriyle sizi razÄą etmeye çalÄąĹ&#x;Äąyorlar, fakat kalpleri tam tersini sĂśylĂźyor. Zaten onlarÄąn çoÄ&#x;u, ahlâk, insaf, adalet, erdemlilik nedir bilmeyen yoldan çĹkmÄąĹ&#x; kimselerdir. G ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏Q0 ( AŮ? !7( ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍َ= Ů‘Ů?)ŮˆŘ§â€Ź ﴞي﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ا‏5Ů? ^ŮŽ ŮŽ ‍ َإ‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ ت‏ Ů‹ A( VŮŽ UŮ‹ &ŮŽŮŽ „ ‍ا‏ Ů? 1ŮŽ Ů° Ů? ‍ ŮŽ Ů’ŮˆŘ§â€ŹwŮŽ qŮ’ Ů?‍ا‏ ŮŽ R v! 9. ÇßnkĂź onlar, bu dĂźnyada elde edecekleri gelip geçici ve deÄ&#x;ersiz bir kazanç uÄ&#x;runa Allah’Ĺn ayetlerini gĂśz ardÄą ettiler ve bĂśylece hem kendileri Ä°slâm’dan yĂźz çevirdiler, hem de baĹ&#x;kalarÄąnÄą O’nun yolundan alÄąkoydular. Onlar gerçekten ne kĂśtĂź iĹ&#x;ler yapÄąyorlar! ﴞ٥٠﴿ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏8ŮŽ ,Ů’ &Ů? ‍ Ů?" ْا‏:Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ً ŮŽŮˆŘ§Ů?Ůˆâ€Ź0 ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?ذ‏IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹI“ Ů?‍ Ů? Ů? ا‏XŮ’ Ů? kR( ‍ َن‏7Ů? VŮ? Ů’ 1ŮŽ IŮŽ
10. Bir mĂźminin hakkÄąna saldÄąrma fÄąrsatÄą bulduklarÄąnda, ne ettikleri yemini tanÄąrlar, ne de imzaladÄąklarÄą antlaĹ&#x;mayÄą. Ä°Ĺ&#x;te, hak hukuk tanÄąmayan asÄąl saldÄąrganlar bunlardÄąr. Ů° Ů’ oŮ? =Ů?Ů‘ ŮŽ 5Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź1 Ů? 5Ů? ‍ْ ŮŽ ا‏a Ů? RŮŽ ‍ Ů°^ َ؊‏ZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا ŮŽ Ů? ا ا‏AŮ° = ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? ا‏VŮŽ َ‍ Ů? ْن ŮŽ Ů? ا ŮŽŮˆŘ§â€ŹRŮŽ Ů‘ ( kRŮ? "Ů’ T ﴞ٥٥﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ ŘŞ Ů? ŮŽ; Ů’ Ů?م‏ Ů? 1ŮŽ I‍ا‏ 0 Ů? ) ‍ا‏ 11. Ama eÄ&#x;er zulĂźm ve inkârcÄąlÄąktan vazgeçip tĂśvbe eder ve bu tĂśvbenin gerçek ve samimi bir tĂśvbe olduÄ&#x;unun kanÄątÄą olarak namazÄą kÄąlÄąp zekâtÄą verirlerse, artÄąk sizin sahip olduÄ&#x;unuz bĂźtĂźn yetki ve sorumluluklara sahip din kardeĹ&#x;lerinizdirler. Bilinçli bir toplum için, ayetlerimizi iĹ&#x;te bĂśyle açĹkça ve ayrÄąntÄąlarÄąyla ortaya koyuyoruz. ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? )Ů? @Ů’ ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? "Ů’ @Ů? 5ŮŽ &ŮŽ 1Ů’ َ‍ ا ا‏GyŮ? T ŮŽ 5ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ Ů? ‍ ا اَ Ů?‡ Ů‘ ŮŽ& ŮŽ ْا‏GAŮ? Ů? ;ŮŽŮŽ R "Ů’ T Ů? UŮ? 1‍ (د‏kR( ‍ ا‏UŮ? ,ŮŽ p Ů’Ů? T "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ& َن‏1Ů’ َ‍ ا‏IG ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍* ا‏ ﴞ٥٢﴿ ‍ Ů?@ َن‏8ŮŽ Ů’U1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ 12. Ĺžayet onlar, Ä°slâm’Ĺ kabul ettiklerini sĂśyledikten ve sizinle kardeĹ&#x;çe yaĹ&#x;ayacaklarÄąna dair sĂśz verdikten sonra tekrar yeminlerini bozup hakaret ve iftiralarla inancÄąnÄąza dil uzatmaya kalkÄąĹ&#x;Äąrlarsa, o zaman, kâfirleri size karĹ&#x;Äą kÄąĹ&#x;kÄąrtÄąp harekete geçiren ĂśncĂź kadroyla, yani kĂźfrĂźn Ăśnderleriyle sonuna kadar savaĹ&#x;Äąn! ÇßnkĂź onlarÄąn yaptÄąklarÄą antlaĹ&#x;malarÄąn ve ettikleri yeminlerin artÄąk hiçbir inandÄąrÄącÄąlÄąÄ&#x;Äą, hiçbir deÄ&#x;eri kalmamÄąĹ&#x;tÄąr. Onlarla savaĹ&#x;Äąn ki, yeryĂźzĂźnĂź kana bulayan o zalimler, zulĂźm ve haksÄązlÄąktan vazgeçsinler. َ‍ ا ا‏GyŮ? T ŮŽ 5ŮŽ Ů‹ Ů’ VŮŽ ‍ َن‏AŮ? Ů? ;ŮŽ Ů? IŮŽ َ‍ا‏ Ů? Ů’a Ů?Ů‘ '
‍ ا‏ & : â€ŤŮˆâ€Ź " @ 5
& 1 ŮŽ Ů’i ŮŽ َ‍؊ ا‏0Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ Ů?^ Ů’" اَ Ů‘ ŮŽŮˆ َل‏srŮ? )ŮŽ ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů„ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů‘ Ů? Ů‘Ů° R "M Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů’ ŮŽ َ‍َ ا‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ‍ا؏ ا‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ U( Ů? XŮ’ Ů? "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ‍ Ů’ Ů?ه اŮ? ْن‏ ﴞ٥٣﴿ + ŮŽ Ů’i ŮŽ ‍اَ ْن‏
13. Ey mĂźminler! AntlaĹ&#x;maya ihanet ederek yeminlerini bozan, Peygamberi yurdundan sĂźrĂźp çĹkarmak için ellerinden geleni yapan ve ilk saldÄąrÄąyÄą kendileri baĹ&#x;latan bu insanlarla savaĹ&#x;mayacak mÄąsÄąnÄąz? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa asÄąl korkmanÄąz gereken Allah’tÄąr, eÄ&#x;er gerçekten inanÄąyorsanÄąz! Ů? 1)( 1Ů’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ ŮŽ U( Ů? XŮ’ Ů? ‍ Ů’ Ů?م‏VŮŽ ‍ Ů’ Ů? Ů?? Ů?)Ůˆ َع‏1ŮŽ ‍ Ů’! Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹAŮŽ ŮŽ "Ů’ ^Ů? Ů’ =Ů? Ů’U1ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ZŮ? Ů’i1Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT ﴞ٥٤﴿ + Ů? Ů‘Ů° "Ů? @Ů? Ů’ CŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? "Ů’ :Ů? AŮ? Ů? VŮŽ *
14. Evet, onlarla savaĹ&#x;Äąn ki, bĂśylelikle Allah sizin ellerinizle onlarÄą cezalandÄąrÄąp periĹ&#x;an etsin, onlara karĹ&#x;Äą size zafer ihsan etsin ve vaktiyle onlar tarafÄąndan iĹ&#x;kenceye uÄ&#x;ramÄąĹ&#x; olan mĂźmin bir topluluÄ&#x;un yĂźreklerine su serpsin,
ŮŽ !Ů’ FŮŽ SŮ’ :Ů? CŮ’ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥ټ﴿ "ŮŒ !T( ' Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů? Ů‘Ů° ‍ ب‏ ŮŽ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ Ů? 8Ů? 1ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? ž
15. Ve zalimlere gereken cezayÄą vererek, o mĂźminlerin kalplerindeki haklÄą Ăśfkeyi, kan davalarÄąna, intikam saldÄąrÄąlarÄąna meydan vermeyecek biçimde silip atsÄąn. Gerçi mĂźmine yaraĹ&#x;an, kin ve nefretten olabildiÄ&#x;ince uzak durmaktÄąr. UnutmayÄąn ki, bugĂźn azÄąlÄą birer kâfir olarak sizinle savaĹ&#x;anlar, yarÄąn iman edip din kardeĹ&#x;iniz olabilirler. Zira Allah, dilediÄ&#x;ine tĂśvbeyi nasip eder. Ă–yle ya, Allah sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. Ů? Ů’U Ů? ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€Ź:ŮŽ # IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? Ů? ‍ َع‏IŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź Ů? Ů‘Ů° "Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů?^ ا ŮŽŮˆâ€ŹwŮ’ Ů? ‍ Ů’" اَ ْن‏8Ů? 7Ů’ % ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ا ا‏ ŮŽ ‍اَ ْم‏ Ů? â€ŤŮˆŘ§ Ů? Ů’ Ů?د‏CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? ' ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ْا‏ ﴞ٥ٌ﴿ ‍ن‏cŮŽ AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ &ŮŽ Ů? ŮŒ E7( a ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍ً ŮŽŮˆâ€Ź0 x! ŮŽ ( ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+
16. Ey mĂźminler! Allah yolunda nice sÄąkÄąntÄą ve eziyetlere uÄ&#x;rayacak, çetin sÄąnavlardan geçeceksiniz. Ya ne sanÄąyordunuz? Yoksa siz hep Ăśyle nimetler içinde yaĹ&#x;ayarak cenneti kazanabileceÄ&#x;inizi mi umuyordunuz? Yani Allah içinizden canla baĹ&#x;la mĂźcadele eden ve kendilerine Allah’tan, Elçisinden ve inananlardan baĹ&#x;kasÄąnÄą dost ve yardÄąmcÄą edinmeyen fedakâr mĂźminleri ikiyĂźzlĂźlerden ayÄąrÄąp ortaya çĹkarmadan kendi hâlinize bÄąrakÄąlacaÄ&#x;ÄąnÄązÄą mÄą sandÄąnÄąz? Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz her Ĺ&#x;eyden haberdardÄąr. G Ů° ‍ Ů’ اŮ?Ůˆâ€ŹT G Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? AŮ’ Ů? ‍َ ŮŽ^ َن‏ Ů’ ŮŽ 7Ů? ' "M Ů’ @Ů? Ů? &ŮŽ Ů’ َ‍ ا‏B / [
" @ % Ů’ 5 ‍ا‏ ] AŮ° ŮŽ ŮŽ 1)( :Ů? qŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ #
ŮŽ Ů? \ Ů?0 ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?& Ů? ŮˆŘ§â€Ź,Ů’ 1ŮŽ ‍ اَ ْن‏+ Ů? Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? % ŮŽ Ů‘ kRŮ? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٥٧﴿ ‍ Ů? Ů?)Ůˆ َن‏a ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ ع‏ Ů? U ‍ا‏
17. Ä°lâhĂŽ hĂźkĂźmleri reddederek ya da Allah’tan baĹ&#x;ka varlÄąklara taparak yahut birtakÄąm varlÄąklarÄą, kiĹ&#x;ileri ve kurumlarÄą ilâhlaĹ&#x;tÄąrarak Allah’a ortak koĹ&#x;an kimselerin, hem de imansÄąz olduklarÄąna bizzat kendileri Ĺ&#x;ahit iken, Allah’Ĺn mescitlerini imar etmeye ve oralarÄąn bakÄąm ve gĂśzetim hizmetlerini yĂźrĂźtmeye hak ve yetkileri yoktur. Ä°man ve samimiyetten yoksun bu tĂźr iyilikler onlara ne sevap kazandÄąrÄąr, ne de gĂźnahlarÄąnÄą azaltÄąr. Onlar, yaptÄąklarÄą bĂźtĂźn iyilikleri boĹ&#x;a giden ve sonsuza dek ateĹ&#x;e mahkĂťm olan kimselerdir. Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆ ْا ŮŽ! Ů’ م‏ ŮŽ Ů‘ ‍ َم‏VŮŽ َ‍ Ů? ŮŽŮˆŘ§â€Źa ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ا ŮŽ Ů’ ٰا‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ #
ŮŽ Ů‘Ů° IŮŽ Ů‘ Ů?‍Œ ا‏ ŮŽ Ů’i1ŮŽ "Ů’ ŮŽ ‍ Ů°^ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆâ€ŹZŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ ٰا ŮŽ ] ا‏AŮ° = ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ Ů? &Ů? ,Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ Ů? I‍ا‏ Ů? % Ů? G Ů° ,ŮŽŮŽ R Ů? 1ŮŽ ‍ اَ ْن‏/ŮŽ [Ů? G Ů° \‍] اŮ?Ůˆâ€Ź% ﴞ٥٨﴿ ŮŽ 1)( 8ŮŽ @Ů’ &Ů? ‍ ا Ů? ŮŽ ْا‏5Ů? T “Allah’Ĺn mescitlerini ancak, Allah’a ve ahiret gĂźnĂźne iman eden, namazÄą dosdoÄ&#x;ru kÄąlan, zekâtÄą veren ve Allah’tan baĹ&#x;ka hiç kimseden korkmayan MĂźslĂźmanlar imar ederler. Bu gĂśreve ancak
onlar lâyÄąktÄąrlar. Onlar gerek camilerin bakÄąm ve onarÄąm iĹ&#x;leriyle uÄ&#x;raĹ&#x;arak, gerek namazÄą cemaatle camide kÄąlarak mescitleri mamur ve ihya ederler. Ä°Ĺ&#x;te onlarÄąn, doÄ&#x;ru yola eriĹ&#x;en kimselerden olmalarÄą umulabilir (9-Tevbe; 18).â€? Ů’ Ů’ Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆ ْا ŮŽ! Ů’ م‏ G ŮŽ ‍ ŮŽ ْا‏1ŮŽ ;ŮŽ Ů? "Ů’ 8Ů? AŮ’ ,ŮŽ # Ů?0 Ů‘Ů° ‍ ا‏o! Ů? Ů‘Ů° Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ام ŮŽ^ ŮŽ& Ů’ ٰا‏ Ů‘Ů? ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Źa ŮŽ َ‍ا‏ Ů? I‍ا‏ Ů? 7( ŮŽ kR( )ŮŽ :ŮŽ # Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?) ا‏xŮ? %Ů’ &ŮŽ ‍ ŘŹ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ& ŮŽŘą ŮŽŘŠ ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’@ Ů?)ŮŠ ْا ŮŽ; Ů’ ŮŽŮ… ا‏1ŮŽ IŮŽ ‍ا‏ ŮŽe &( Ů? d ﴞ٥ي﴿ + Ů?0 Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? ‍ َن‏r Ů? 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ Ů? Ů‘Ů° ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź 19. Yoksa siz ey mĂźĹ&#x;rikler, Kâbe’de hacÄąlara su daÄ&#x;Äątma ve Mescidi Haram’Ĺn bakÄąm ve gĂśzetimini Ăźstlenme gibi hizmetlerinizi, Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne inanan ve Allah yolunda mallarÄąnÄą canlarÄąnÄą feda ederek cihâd edenlerin yaptÄąÄ&#x;Äą iĹ&#x;lerle bir mi tutuyorsunuz? Olacak Ĺ&#x;ey mi bu? Bu iki grup Allah katÄąnda elbette eĹ&#x;it olmazlar. Allah, zulĂźm ve haksÄązlÄąkta direten bir toplumu —samimi olarak tĂśvbe etmedikleri sĂźrece— doÄ&#x;ru yola iletmez. ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ Ů° ŮŽ Ů’ َ‍ Ů?@Ů’*" ا‏% "Ů? :Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ا ŮŽŮˆŘ§Ů?Ůˆâ€Ź 7 k R â€ŤŮˆŘ§â€Ź ) :
# â€ŤŮˆâ€Ź â€ŤŮˆŘ§â€Ź #
: â€ŤŮˆâ€Ź ‍ ا‏ U ‍ا‏ 1 C Ů?0 Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? Ů‹ # Ů? Ů‘Ů° o! Ů? ŮŽ ŮŽ ( ( Ů? ŮŽ ‍ Ů?" ŮŽŘŻ َع‏d ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ( Ů? Ů? Ů’Ů? 5َ‍ا Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ا Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů? ﴞ٢٠﴿ â€ŤŮˆ َن‏ZŮ? ‡Ů? G ŮŽ ‍ْا‏
20. Allah’a ve Elçisine yĂźrekten inanan, sonra zulmĂźn egemen olduÄ&#x;u Ăźlkeyi terk ederek Ä°slâm diyarÄąna hicret eden, ardÄąndan da ĂźstĂźn bir gayret gĂśstererek mallarÄąyla ve canlarÄąyla Allah yolunda cihâd edenler, Allah katÄąnda en ĂźstĂźn dereceyi kazanmÄąĹ&#x; olanlardÄąr. Ä°Ĺ&#x;te kurtuluĹ&#x;a erenler onlardÄąr. ŞÜyle ki: ﴞ٢٥﴿ "* Ů? UŮŽ Ů‘ # Ů? ŮŽ Ů’l‍ ŮŽŮˆ Ů?ع‏QŮ? Ů’U Ů? Ů? &ŮŽ 'Ů’ ŮŽ Ů? "Ů’ @Ů? Ů?Ů‘ ‍ Ů’" َع‏:Ů? Ů? ŮŽ ‍ان ŮŽŮˆâ€Ź ŮŒ !;( Ů? "ŮŒ !,( 5ŮŽ @ŮŽ !R( "Ů’ @Ů? ŮŽ ‍ ت‏ Ů?Ů‘ 7ŮŽ 1Ů?
21. Rab’leri onlara rahmetini, hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu ve içinde kendileri için ĂślĂźmsĂźz nimetler bulunan cennet bahçelerini mĂźjdeliyor. ﴞ٢٢﴿ "ŮŒ !d( ŮŽ ŮŒ #Ů’ َ‍ ا‏G ‍ْ ŮŽ) Ů?ه‏U Ů? ŮŽ ‍ا‏ Ů‘Ů° ‍ا اŮ? Ů‘ َن‏0 )Ů‹ ŮŽ َ‍ ا‏G@ŮŽ !R( ŮŽ 1)( Ů? a ŮŽ 22. Hem de, sonsuza dek içinde kalmak Ăźzere... Şßphesiz en bĂźyĂźk mĂźkâfat, Allah katÄąndadÄąr. DĂźnya nimetlerinin hiçbiri uÄ&#x;runa can vermeye deÄ&#x;mez, âhiret nimetlerini elde etmek için ise, can vermek bile azdÄąr. G Ů’ Ů’ Ů° ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? G G Ů’ Ů? Ů’a ‍ ن‏ &1 I‍ا‏ ] A T ‍ا‏ ‍ ا‏ 7 8 ‍ا‏ ‍ن‏ ‍ا‏ ‍إ‏
! â€ŤŮˆâ€Ź ‍ا‏ " T 5 ‍ا‏ ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź " ^ ‍إ‏
‍ا‏ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ CŮ? iŮ? 8ŮŽ Ů‘ ŮŽ IŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů?0 ŮŽ ( Ů?Ů? ŮŽ ŮŽŮ? 23. Ey iman edenler! EÄ&#x;er inkârÄą imana tercih ediyor ve Ä°slâm’a karĹ&#x;Äą aktif bir mĂźcadelenin içinde yer alÄąyorlarsa, babalarÄąnÄązÄą ve kardeĹ&#x;lerinizi dahi veli edinmeyin! OnlarÄą, hakkÄąnÄązda karar verme yetkisine sahip yakÄąn bir dost, yardÄąmcÄą ve koruyucu olarak gĂśrmeyin.
ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?" ا‏:Ů? /ŮŽ [Ů? G Ů° \‍ Ů?Ůˆâ€ŹRŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’U Ů? "Ů’ @Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٢٣﴿ ‍ Ů? Ů?& َن‏d Sizden her kim onlarÄą bu Ĺ&#x;ekilde dost edinirse, iĹ&#x;te onlar hem kendilerine, hem Ä°slâm toplumuna karĹ&#x;Äą zulĂźm ve haksÄązlÄąk yapan kimselerdir. Ů? Ů? ŮŽ E ( ŮŽ ‍ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? #‍ا‏ Ů? 5Ů? ‍ْ ŮŽ ا‏aŮ?‍\ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹsŮ? GUŮŽ Ů’ َ‍\ Ů?^ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹsŮ? G ŮŽ ‍ اŮ? ْن ŮŽ^ َن ٰا‏oŮ’ VŮ? Ů’ ‍ال‏ Š ŮŒ ŮŽ Ů’ َ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹT ‍ Ů’ َن‏ ŮŽ Ů’i ŮŽ ‍ ŮŽŘą ŮŒŘŠâ€ŹxŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ &Ů? 8Ů? RŮ’ ŮŽ wŮŽ V‍ا‏ Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ŮŽŘ˛Ů’ ŮŽŮˆâ€ŹT Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا‏S ŮŽŮ‘ ' ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? "Ů’ T ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ^Ů? % Ů? Ů‘Ů° kŮŽ Ů? Ů’ 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' ŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů?= ا‏wŮŽŮŽ R Q( AŮ? !7( ŮŽ kR( ‍ ŮŽ@ Ů?د‏# ŮŽ َ‍ ا‏G@ŮŽ 5ŮŽ Ů’ l ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ ‍ َد‏% ŮŽ ^ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ ﴞ٢٤﴿ + Ů? Ů‘Ů° ‍ه ŮŽŮˆâ€Ź0 ( Ů? Ů’ ŮŽ Ů? cŮŽ ;(
Ů? ŮŽ ‍ Ů’@ Ů?)ŮŠ ْا ŮŽ; Ů’ ŮŽŮ… ْا‏1ŮŽ IŮŽ ‍ا‏
24. Ey Peygamber! Allah yolunda cihadÄąn Ăśnemini belirtmek Ăźzere de ki: “EÄ&#x;er babalarÄąnÄąz, oÄ&#x;ullarÄąnÄąz, kardeĹ&#x;leriniz, eĹ&#x;leriniz, baÄ&#x;lÄą olduÄ&#x;unuz sosyal çevre veya içerisinde yetiĹ&#x;tiÄ&#x;iniz toplumunuz veya aĹ&#x;iretiniz, kazanmÄąĹ&#x; olduÄ&#x;unuz mallar, kesintiye uÄ&#x;ramasÄąndan korktuÄ&#x;unuz ticaret ve hoĹ&#x;unuza giden evler size Allah’tan, Elçisinden ve O’nun yolunda mĂźcadele etmekten daha sevimli ise, o zaman Allah toplumsal çÜkĂźĹ&#x; ve felâketinize dair emrini gĂśnderinceye kadar bekleyin. ÇßnkĂź Allah, bilerek ve isteyerek yoldan çĹkan bir toplumu asla doÄ&#x;ru yola ve baĹ&#x;arÄąya iletmez.â€? EÄ&#x;er Allah yolunda sabÄąrla mĂźcadele ederseniz, O’nun lĂźtuf ve inayetiyle mutlaka kazanan siz olacaksÄąnÄąz. Nitekim Huneyn SavaĹ&#x;ÄąnÄą da ancak O’nun yardÄąmÄą sayesinde kazanmÄąĹ&#x;tÄąnÄąz: + ‍ ŮŽ Ů?؊‏Ey( ^ŮŽ ŮŽ p‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° "Ů? ^Ů? ŮŽ =ŮŽ 5ŮŽ )Ů’ ;ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ kR( ‍ا‏ Ů? ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ ‍* ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů’ UŮŽ ' * 25. Gerçekten Allah, sayÄą ve silâh bakÄąmÄąndan kendinizden çok daha ĂźstĂźn ordularla çarpÄąĹ&#x;tÄąÄ&#x;ÄąnÄąz birçok yerde olduÄ&#x;u gibi, dĂźĹ&#x;mandan gßçlĂź olduÄ&#x;unuz Huneyn gĂźnĂźnde de size yardÄąm etmiĹ&#x;ti. ŮŽ Ů’ "Ů? T Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ BŮ’ VŮŽ l Ů? Ů’U ŮŽ Ů? JŮ’ Ů? "Ů’ AŮŽ RŮŽ "Ů’ T Ů? Ů? ŮŽ ”ْ ^ŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’87ŮŽ xŮŽ Ů’ َ‍اŮ? Ů’Ř° ا‏ MŮŽ 1 ( Ů? )Ů’ Ů? "Ů’ 8Ů? !Ů’ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ŮŽŮˆâ€ŹBŮ’ 7ŮŽ ' ŮŽ ‍ Ů’! Ů‹ÂŽ ŮŽŮˆâ€ŹqŮŽ "Ů’ T Ů? ‍؜ Ů? ŮŽ& َع‏ Ů? ‍ ْع‏I‍ا‏ ﴞ٢ټ﴿
Hani sayÄąca ve silâhça çokluÄ&#x;unuz, Allah’Ĺn yardÄąmÄą olmaksÄązÄąn zaferin kazanÄąlamayacaÄ&#x;Äą gerçeÄ&#x;ini unutturarak sizi yersiz bir gurura sĂźrĂźklemiĹ&#x;ti. Fakat bu gururunuz sizi dĂźĹ&#x;man karĹ&#x;ÄąsÄąnda bozguna uÄ&#x;ramaktan kurtaramamÄąĹ&#x;tÄą. Ă–yle ki, bĂźtĂźn geniĹ&#x;liÄ&#x;ine raÄ&#x;men dĂźnya baĹ&#x;ÄąnÄąza dar gelmiĹ&#x; ve sonunda daÄ&#x;Äąlarak arkanÄązÄą dĂśnĂźp kaçmaya baĹ&#x;lamÄąĹ&#x;tÄąnÄąz.
ŮŽ Ů‘ ‍ َب ا‏CŮŽ Ů‘ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź:ŮŽ ‍ ًدا ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ Ů’Ůˆâ€ŹUŮ? # ŮŽ ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQ( Ů? Ů? ‍] َع‏AŮ° ŮŽ QŮ? 8ŮŽ UŮŽ !T( ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ â€ŤŮˆŘ§â€Ź ^ 1 C ( Ů? Ů‘Ů° ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍Ů?„ Ů‘ ŮŽ" ا‏ ŮŽ Ů? Ů? ‍ َل‏ZŮŽ 5Ů’ َ‍ ŮŽŮˆŘ§â€Ź+ 0 ŮŽ ‍ا Ů?ŘĄ ْا‏GZŮŽ # ﴞ٢ٌ﴿ ŮŽ 1 ( RŮ? T ŮŽ /ŮŽ Ů? â€ŤŮŽŮˆ ٰذ‏
26. Derken Allah, Elçisinin ve samimĂŽ mĂźminlerin kalbine kendi katÄąndan bir iç huzuru, bir gĂźven duygusu bahĹ&#x;etmiĹ&#x; ve sizin gĂśrmediÄ&#x;iniz meleklerden oluĹ&#x;an semavĂŽ ordular gĂśndererek inkârcÄąlarÄą helâk edip cezalandÄąrmÄąĹ&#x;tÄą. Ä°Ĺ&#x;te kâfirlerin cezasÄą budur! Ama bu cezadan kurtulmak için, tĂśvbe kapÄąsÄą her zaman ve herkes için açĹktÄąr: G ŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ]AŮ° ŮŽ /ŮŽ Ů? ‍ Ů?) ٰذ‏,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ا‏ ﴞ٢٧﴿ "ŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů? Ů‘Ů° ‍ ب‏ Ů? 8Ů? 1ŮŽ "ŮŽ Ů‘ „Ů? 27. Allah bĂźtĂźn bunlardan sonra bile, affa lâyÄąk gĂśrdĂźÄ&#x;Ăź kimselerin tĂśvbesini kabul eder. ÇßnkĂź O çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. Ä°nkârcÄąlÄąkta diretenlere gelince: ‍ا‏M CŮŽ Ů°: "Ů’ @Ů? Ů? ŮŽ )ŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ) ْا ŮŽ ŮŽ ا َم‏xŮ? %Ů’ &ŮŽ ‍ Ů’; ŮŽ Ů? ا ْا‏1ŮŽ vŮŽŮŽ R ˆ ŮŒ xŮŽ 5ŮŽ ‍ ŮŽ& ْا Ů?& Ů’ Ů? Ů?^ َن‏5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا ا‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ 28. Ey iman edenler! Allah’Ĺn varlÄąÄ&#x;Äąna inansalar bile, gerek putlara taparak gerekse kutsal ilân edilen birtakÄąm “yĂźce Ĺ&#x;ahsiyetlerinâ€? hĂźkĂźm ve otoritesine kayÄątsÄąz Ĺ&#x;artsÄąz boyun eÄ&#x;erek Allah’a ortak koĹ&#x;an o mĂźĹ&#x;rikler, inanç ve ahlâk bakÄąmÄąndan ancak birer pisliktirler. O hâlde, bu yÄąl yaptÄąklarÄą haclarÄąndan sonra hicretin dokuzuncu yÄąlÄąndan itibaren artÄąk Mescid-i Haram’a, yani Kâbe’nin çevresindeki kutsal bĂślgeye —hac ve umre amacÄąyla bile olsa— yaklaĹ&#x;masÄąnlar! G ŮŽ ‍ اŮ? ْن‏G Q( AŮ? Ů’HŮŽR Ů’ Ů? ‍ا‏ Ů? !U( JŮ’ 1Ů? ‍ Ů’ َ٠‏%ŮŽ ﴞ٢٨﴿ "ŮŒ !T( ' Ů‘Ů° ‍َإ اŮ? Ů‘ َن‏0 q Ů? Ů‘Ů° "Ů? T ŮŽ "ŮŒ !A( ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ R Ů‹ AŮŽ !Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’ a Ů? â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? ْن‏ EÄ&#x;er hacdan alÄąkonulan mĂźĹ&#x;riklerin Ăśfkeye kapÄąlÄąp kervanlarÄąnÄąza saldÄąrmasÄą veya hacca gelenlerin azalmasÄą sebebiyle geçim sÄąkÄąntÄąsÄąna dĂźĹ&#x;mekten korkuyorsanÄąz, Ĺ&#x;unu iyi bilin ki, Allah dilerse kendi katÄąndan bahĹ&#x;edeceÄ&#x;i nimet ve lĂźtuflarla sizi zengin kÄąlacaktÄąr. Ă–yle ya, Allah her Ĺ&#x;eyi bilendir, sonsuz hikmet sahibidir. Allah’a ve ahiret gĂźnĂźne inandÄąÄ&#x;ÄąnÄą iddia ettikleri hâlde Son Elçi’ye imandan yĂźz çeviren ve mĂźminlerle barÄąĹ&#x; içinde yaĹ&#x;amak istemeyen (8-Enfâl: 61) kimselere gelince: Ů° Ů’ ‍ Ů? Ů’ ŮŽ! Ů’ م‏IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź Ů° Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا ا‏AŮ? Ů? VŮŽ ŮŽ 1‍ َن (د‏UŮ? 1)( 1ŮŽ IŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹQŮ? Ů? Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ Ů? Ů‘ Ů? Ů‘Ů° ‍' Ů‘ ŮŽ َم‏ ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů‘Ů? Ů? َن‏1Ů? IŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Źa Ů? I‍ا‏ Ů? ﴞ٢ي﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů? Ůˆâ€ŹFŮ? ?ŮŽ "Ů’ :Ů? ‍ Ů?) ŮŽŮˆâ€Ź1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ 1ŮŽ ZŮ’ xŮ? ‍ Ů? ا ْا‏,Ů’ 1Ů? ]8Ů‘Ů° ' ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ 8ŮŽ T Ů? â€ŤŮˆ Ů? ا ْا‏r Ů?‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ْا ŮŽ Ů? Ů‘ Ů? ŮŽ ا‏ 29. Kendilerine kitap verilmiĹ&#x; Hristiyan ve Yahudilerden olup da;
Allah’a ve ahiret gününe gereğince inanmayan, Allah’ın ve son Elçisinin haram kıldığını haram kabul etmeyen, Ve Hak Dini din olarak benimsemeyen şu kimselerle, yani Müslümanları yok etmek amacıyla büyük bir ordu hazırlayan Bizans ve Gassani ordularıyla, Hor ve hakir bir hâlde, size kendi elleriyle cizye verinceye dek savaşın! Kendilerine kitap verilmiş olanlar; Tevrat, Zebur, İncil gibi kutsal kitap sahibi olan Yahudiler ve Hristiyanlardır. Peygamber (as), Mecusilerin de buna dâhil olduğunu bildirmiştir. Allah’a inanmayan: Allah’ın birliğini reddetmek, O’na oğul isnat etmek yahut acziyet ifade eden sıfatları yakıştırmak suretiyle inkâra saplanan. Ahiret gününe inanmayan: Allah’ın birliğine ve öldükten sonra cismani diriliş, kıyamet, mahşer, mizan, hesap, cennet, cehennem gibi uhrevi hakikatlere inanmayan. Yahut bunlara genel anlamda inandığı halde, ahirette özel muameleye tabi tutulacağını iddia ederek ilahi adaleti inkâr eden. Allah’ın ve son Elçisinin haram kıldığını haram kabul etmeyen: Kur’an’da geçen içki, kumar, domuz eti, zina gibi haramları kabul etmeyen. Hak Dini din olarak benimsemeyen: İslam’ı hak din olarak kabul etmeyen. Hor ve hakir bir hâlde: Yenilgi ve zilleti tatmış, gururları kırılmış ve alçalmış bir hâlde. Kendi elleriyle cizye verinceye dek: Size kendi elleriyle, peşin ve eksiksiz olarak cizye verinceye ve böylece sizin üstünlük ve egemenliğinizi kabul edinceye dek onlarla savaşın. Cizye, İslâm ülkesinde zimmî (gayrimüslim vatandaş) statüsünde bulunan kişilerden, kendilerine inanç hürriyeti, can ve mal güvenliği sağlanması karşılığında alınan vergidir. Kimlerden ne kadar vergi alınacağına, o günkü İslami yönetim karar verir. Bu ayet, Tebük seferi öncesinde, Müslümanları imha etmek üzere devasa bir ordu hazırlayan Bizanslılara karşı savaşı teşvik etmek üzere nazil olmuştur. Hristiyanlık dinine mensup olan, Allah’a ve ahiret gününe iman ediyor görünen Bizans ordusuyla savaşma hususunda Müslümanlarda oluşabilecek şüphe ve tereddüdü gidermek için de,
onların zaten gerçek anlamda mümin olmadıkları ifade edilmiştir. Dolayısıyla, bu ayetteki “cizye verinceye dek kendileriyle savaşılması” gerekenler, Müslümanlara saldıran yahut saldırı hazırlığı içinde olan Yahudi ve Hristiyanlardır. Müminlerle barış içinde yaşamak isteyen Yahudi, Hristiyan ve diğer din mensuplarına gelince, İslam onlarla savaşmayı yasaklamış, bilakis kendilerine iyi davranmayı emretmiştir. Hatta Ehli Kitap’tan kız almaya, onlarla akrabalık bağları kurmaya dahi izin vermiştir. İslam’ın bu temel prensibini ortaya koyan çok sayıda ayet vardır. Bunlardan bazıları şu ayetlerdir: “Eğer düşmanların barışa yanaşırlarsa, onların bu teklifini kabul et ve Allah’a güven. Şüphesiz O her şeyi işitendir, bilendir.” (8Enfâl: 61) “Onlar (Mekke müşrikleri) size karşı doğru davrandıkları ve sözlerine bağlı kaldıkları sürece, siz de onlara karşı doğru davranın, onlarla savaşmayın. Çünkü Allah, düşmanlarına karşı bile adil davranan, zulüm ve haksızlık yapmaktan sakınan kimseleri sever. (9-Tevbe: 7)” “Ey iman edenler! Allah, inancınızdan dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere —onlar kâfir bile olsalar— iyilik yapmanızı ve kendilerine adaletli davranmanızı yasaklamaz. Tam tersine, adaletten kıl kadar ayrılmamanızı emreder. Hiç kuşkusuz Allah, âdil davrananları sever. Demek ki Allah, Müslümanlara bir kötülük yapmamış olan kâfirlere iyi davranmanızı ve onlarla beşeri dostluk ve arkadaşlık ilişkilerine girmenizi yasaklamıyor. Allah, sadece, inancınızdan dolayı sizinle savaşan, sizi yurdunuzdan çıkaran ve çıkarılmanıza destek veren kimseleri kendinize yakın bir dost, yandaş, müttefik ve veli edinmenizi yasaklar. Her kim onları veli edinecek olursa, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler.” (60-Mümtehine: 8-9) Evet, Yahudi ve Hristiyanlar, Peygamberlerin emanet ettiği hak dini o kadar değiştirip tanınmaz hâle getirdiler ki: َّ B ا ِ0 ّٰ ُ ْ ! ا ِ ّٰ ُ ا ْ © ٌ 1ْ Zَ ُ ْا َ! ُ@ ُدB ِ َ Vَ ا َو ِ َ Vَ َو ُ %( &َ َ= َرى ْاU ا 30. Yahudiler, “Üzeyir Allah’ın oğludur!” dediler. Yahudilerden etkilenen Hristiyanlar da, İsa peygamberi ilâhlaştırarak, “Mesih Allah’ın oğludur!” dediler.
Kur’an’ın temel inanç konularında Yahudilere yönelttiği bu gibi eleştiriler, öncelikle Hicaz bölgesindeki yerel Yahudi grupları muhatap almaktadır. Bu bakımdan, Ortodoks Yahudi gruplarda bu tür inançlara rastlanmaması doğaldır. Üzeyir ile ilgili bu iddia, Medineli Yahudilerden bir kısmı tarafından dile getirilmiş, diğer Yahudiler buna itiraz etmeyip suskun kalarak aynı iddiayı zımnen onaylamış oldukları için, iddia, muhatap alınan bütün Medineli Yahudilere nisbet edilmiştir. Eğer Kur’an, onların sözlerini naklederken aslı olmayan bir sözü kendilerine mal etmiş olsaydı, bu durum, Kur’an’ı yalanlamaları için ellerine büyük bir fırsat verirdi ve onlar da bu kozu en geniş çapta kullanmaktan geri kalmazlardı. Oysa bu ayet nazil olduğu zaman Yahudiler, “Biz böyle bir şey söylemeyiz, bunun aslı yoktur!” diye hiçbir itiraz ve inkârda bulunmamışlardır. Eğer böyle bir itirazları olsaydı, diğer bütün itirazları gibi bu da bize nakledilirdi. Ayette adı geçen Üzeyir, müfessirlerin çoğuna göre Ezra’dır. Ezra bir peygamber değildir, fakat Yahudilikte peygamberden öte bir konuma sahiptir. Hz. Süleyman'ın vefatından sonra İsrail Oğullarının Babil'deki esaretleri döneminde kaybolan Tevrat metinlerini yeniden keşfetmiş, ilhama dayanarak onu yeniden ortaya çıkarmıştır. Bu hizmetlerinden dolayı Ezra, İsrailoğulları'nın aşırı takdir ve saygısını kazanmıştı. Bu saygı dolayısıyla hakkında kullanılan mübalağalı ifadeler, müfessirlere göre, bazı Yahudi mezheplerinin onu "Allah'ın oğlu" sanacak kadar ölçüyü kaçırmalarına sebep olmuştur. Ancak son dönem araştırmacıları, Üzeyir’in Ezra değil, Enoh olduğu görüşündedirler. Zira Yahudiler arasında bu derece saygı görmesine rağmen, Ezra’nın Allah’ın oğlu olarak yüceltildiğine dair Yahudi kaynaklarında herhangi bir bilgi yoktur. Geleneksel Yahudi inancında da böyle bir inancın işareti görülmemektedir. Fakat bir çeşit Yahudi tarikatı olan ve Ortodoks Yahudi inanç sisteminde genel kabul görmemekle birlikte, Hristiyanlıkta teslis inancının oluşmasında önemli etkileri olduğu bilinen Markabah (Kabbala) mistizminde Enoh Peygamber, “Allah’ın oğlu” olarak nitelendirilmektedir. (Zohar, Amsterdam Edition, I:126; II:115 ve III:227) Markabah mistisizminin temel figürü baş melek Metatron Enoh’un unvanlarından biri Azaryahu’dur. Üzeyir kelimesi, İbranice bir unvan olan bu Azaryahu kelimesinin Arapçalaşmış seklidir. Hicaz Yahudileri, Tanrının
yardımcısı anlamında Enoh’un bu unvanını kullanmış ve Üzeyir’i “Tanrı oğlu” olarak nitelemişlerdir. Merkabah mistik geleneğinden etkilendiği bilinen ilk Hıristiyanlar ise, muhtemelen Enoh’a yüklenen nitelikleri daha da geliştirerek İsa’ya yüklemişler ve Enoh’un yerine onu koymuşlardır. Merkabah mistik geleneğindeki Metatron (Üzeyr) ile kilisenin tasvir ettiği İsa Mesih arasındaki hayret verici benzerlikler, bunu açıkça ortaya koymaktadır: 1. Her ikisi de Tanrı’nın oğlu ve onun sağ elidir. 2. Her ikisi de Tanrı’yla insanlar arasındaki tek aracıdır. 3. Her ikisinin de insani yönü bulunmaktadır. 4. Her ikisi de yeryüzünden Tanrı’nın katına alınmıştır. 5. Her ikisi de dünyanın hükümranıdır. 6. Her ikisi de Tanrı 38 olarak nitelendirilmektedir. ُ Rَ Xْ 1ُ ]5ّٰ َ ا ﴾٣٠﴿ َنT َ 1ُ "M ْ @ِ :ِ َ اRْ َ ِ "ْ @ُ ُ ْ Vَ /َ ِ ٰذ ُb ّٰ ُ@ ُ" اAَ َ Vَ oُ0 7ْ Vَ ْ ِ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ ْ َل اVَ َنXrُ :ِ H Bu iddialar, kendilerinden önceki Yunanlılar, Mısırlılar, Persliler, Hintliler, Romalılar gibi putperest inkârcıları taklit ederek ağızlarında geveledikleri gerçek dışı sözlerdir. Allah kahretsin onları, nasıl da göz göre göre hakikatten yüz çevirip dönüyorlar! Hind, eski Mısır ve eski Yunan putperestlerinin inançlarına ilişkin bilimsel bulgular ortaya çıktıktan sonra, bu ayetin manası daha net anlaşılmıştır. Söz konusu putperest inançlarda yer alan kimi saplantıların önce Aziz Pavlus eli ile, arkasından da sözde kutsal kilise konsülleri aracılığı ile Hristiyan doğmalarına sızdıkları belirlenmiştir. Eski Mısır inancında Oziris, İzis ve Ouris'den oluşan üçlü ilâh (teslis) dogması Firavunlar dönemi putperestliğinin temelini meydana getiriyordu. Bu üçlü ilâh dogmasında Oziris Baba'yı ve Ouris' "Oğul"u temsil ediyordu. Hz. İsa'dan yıllarca önce İskenderiye'de okutulan teoloji (ilâhiyat) derslerinde "kelimenin (sözün), ikinci ilâh" olduğu ve "Allah'ın ilk oğlu" unvanını taşıdığı öğretiliyordu. Hind putperestleri de üç unsurdan ya da üç "durum"dan oluşmuş bir ilâh kavramına inanırlardı. Onlara göre asıl ilâh bu üç unsurda ya da üç halde tecelli ederdi. "Brahma" ilâhın yaratma ve yoktan var etme durumundaki, "Vişnu" koruma ve gözetme durumundaki, "Sifa" ise yok etme ve ortadan kaldırma durumundaki yansımaları (tecellileri) idi. 38
Müslümanların Yahudilere Yönelttiği Teolojik Eleştiriler, Prof. Dr. Baki ADAM, “Müslümanların Diğer Din Mensuplarıyla Đlişkilerinde Temel Yaklaşımlar” adlı sempozyuma sunulan tebliğ, Ankara, 16-17 Kasım 2003
Bu sapÄąk inanca gĂśre "ViĹ&#x;nu", "Brahma"da yoÄ&#x;unlaĹ&#x;an ilâhlÄąktan sÄązmÄąĹ&#x; ve dĂśnĂźĹ&#x;Ăźme uÄ&#x;ramÄąĹ&#x; "oÄ&#x;ul"du. Asurlar da "kelime"nin (sĂśzĂźn) kutsallÄąÄ&#x;Äąna inanÄąrlar, ona "Merduh" adÄąnÄą verirlerdi. Ä°nançlarÄąna gĂśre bu merduh ilâhÄąn ilk oÄ&#x;lu idi. Eski YunanlÄąlar da ßç unsurlu ilâh kavramÄąna inanÄąrlardÄą. Nitekim bu ßçlĂź ilâh doÄ&#x;masÄąnÄąn belirtisi olarak kâhinleri ilâhlara kurban keserken kesilecek hayvanÄąn Ăźzerine ßç kere kutsal su serperler, ßç kere buhurdanlÄąktan buhur alÄąp etrafa saçarlar ve yine ßç kere kesim yerinde toplanan halkÄąn Ăźzerine kutsal su serperlerdi. Ä°Ĺ&#x;te kilise, bu putperest tĂśrenleri arka plânlarÄąndaki inançlarla birlikte alarak HristiyanlÄąÄ&#x;a katmak suretiyle eski kâfirlerin gĂśrĂźĹ&#x;lerini taklit etmiĹ&#x; oluyordu. Yahudi ve Hristiyanlar, sapkÄąnlÄąkta o kadar ileri gittiler ki: G
@Ů‹ Ů° Ů?â€ŤŮˆŘ§ ا‏G)Ů? 7Ů? ,Ů’ !ŮŽ Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?â€ŤŮˆŘ§ ا‏G Ů? Ů? Ů?‍ ا‏G ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€ŹMŮŽ 1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ ‍!† ا‏ Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŮ†â€Ź ŮŽ %( &ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆ ْا‏ Ů? ‍ Ů?@ Ů’" اَ Ů’Řą ŮŽ Ů‹ Ů? Ů’ Ů?د‏5ŮŽ 7ŮŽ Ů’:‍ Ů’" ŮŽŮˆ Ů?ع‏:Ů? ‍ َع‏7ŮŽ 'Ů’ ŮŽâ€ŤŮˆŘ§ ا‏CŮ? iŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ﴞ٣٥﴿ ‍ Ů’ Ů? Ů?^ َن‏1Ů? &ŮŽ Ů‘ ŮŽ QŮ? 5ŮŽ ŮŽ 7Ů’ Ů? ŮŽ0 :Ů? IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮŽ Ů° Ů?‍ ا‏IG ŮŽ ‍ا‏M )Ů‹ '‍ا‏ Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 31. Yahudiler, aĹ&#x;ÄąrÄą bir saygÄąyla baÄ&#x;lanÄąp yĂźcelttikleri din adamlarÄą olan hahamlarÄąnÄą ve Hristiyanlar da rahiplerini, verdikleri her hĂźkmĂź —onun Allah’Ĺn kitabÄąna uyup uymadÄąÄ&#x;ÄąnÄą araĹ&#x;tÄąrmadan— doÄ&#x;ru kabul ederek onlarÄą Allah’tan ayrÄą birer Rab konumuna getirdiler. Meryem oÄ&#x;lu Ä°sa Mesih’i de Allah’Ĺn oÄ&#x;lu ilân ederek açĹkça ilâh edindiler. Oysa Kutsal kitapta onlara, kendisinden baĹ&#x;ka hiçbir ilâh olmayan tek bir TanrÄąya kulluk etmeleri emredilmiĹ&#x;ti. Fakat onlar, “eĹ&#x;i ve ortaÄ&#x;Äą olan, kullarÄą arasÄąnda seçilmiĹ&#x; bir topluma ayrÄącalÄąklÄą davranan, bilimi ve dĂźĹ&#x;Ăźnceyi yasaklayanâ€? bir tanrÄą inancÄą oluĹ&#x;turdular. HayÄąr! Allah, onlarÄąn tasavvur ettiÄ&#x;i noksan sÄąfatlardan mĂźnezzehtir! OnlarÄąn ilâhlÄąk mertebesine yĂźcelterek Allah’a ortak koĹ&#x;tuklarÄą her Ĺ&#x;eyin Ăźzerinde ve Ăśtesindedir, çok yĂźcedir! Bu ayetin nazil olmasÄąndan kÄąsa bir sĂźre Ăśnce HÄąristiyanlÄąktan Ä°slâm’a giren Adiyy Bin Hatem, Peygamber’in (s) bu ayeti okuduÄ&#x;unu iĹ&#x;itince: — Ya Rasulallah, biz (ayette sĂśzĂź edilen o rahiplerin ve din adamlarÄąnÄąn ĂśnĂźnde hiçbir zaman secdeye kapmadÄąk ve) onlara ibadet etmedik ki. (O halde, bu ayet ne anlatmak istiyor?) Bunun Ăźzerine, Peygamber (s) ona Ĺ&#x;Ăśyle sorar: — Peki, onlar size helâl bir Ĺ&#x;eyi haram, haram bir Ĺ&#x;eyi helal kÄąldÄąklarÄą zaman siz de onlarÄąn sĂśzlerine uymaz mÄąydÄąnÄąz? Adiyy:
— Evet, uyardÄąk, diye cevap verir. Peygamber de: — Ä°Ĺ&#x;te bu, onlara ibadet etmektir, buyurur. 39 ŮŽ ‍ ŮŽŘą Ů?ه ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ Ů? َه ْا‏5Ů? "ŮŽ Ů‘ 8Ů? 1Ů? ‍ اَ ْن‏IG ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏ ﴞ٣٢﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏RŮ? T Ů? Ů‘Ů° ‍ َع‏5Ů? ‍ا‏XrŮ? Ů? Ů’ 1Ů? ‍ Ů?)Ůˆ َن اَ ْن‏1 ( 1Ů? Ů? Ů‘Ů° ] ŮŽ Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? ‍ ŮŽ ا‏RŮ’ ŮŽ Ů? ‍ا‏ 32. Ä°nkârcÄąlar, aÄ&#x;ÄązlarÄąyla uydurduklarÄą yalan, iftira ve propagandalarla zihinleri bulandÄąrÄąp Allah’Ĺn nurunu sĂśndĂźrmek ve bĂśylece lâf kalabalÄąÄ&#x;Äąna getirip hakikati karanlÄąkta boÄ&#x;mak istiyorlar. Oysa Allah, tertemiz gĂśnĂźlleri iman ve hakikat nurlarÄąyla aydÄąnlatmak ve Peygamberlerin bir sancak gibi elden ele taĹ&#x;ÄąyÄąp bu gĂźne getirdikleri Ä°slâm nurunu bĂźtĂźn cihana yayarak dinini tamamlamak istiyor, kâfirlerin hoĹ&#x;una gitmese de! ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏:Ů? G Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů‘ ﴞ٣٣﴿ ‍* ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ ŮŽ^ Ů? َه ْا Ů?& Ů’ Ů? Ů?^ َن‏ Q( AŮ?Ů‘ ^Ů? 1 ) ‍ا‏ ] A ‍ه‏ @ d ! ‍ا‏ 1 ‍د‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ى‏ ) @
Q ‍ع‏ o ‍ع‏ ‍ا‏ ‍ي‏ C Ů’ ( ( ( Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 33. O Elçisini doÄ&#x;runun eÄ&#x;rinin ĂślçßsĂźnĂź ortaya koyan hidayet ve hayata hĂźkmedecek dosdoÄ&#x;ru bir inanç sistemi olan hak din ile gĂśnderdi ki, onu bĂźtĂźn batÄąl dinlere ve aslen ilâhĂŽ vahye dayansa bile zamanla bozulmuĹ&#x; ve ĂśzĂźnden saptÄąrÄąlmÄąĹ&#x; olan bĂźtĂźn inanç sistemlerine egemen kÄąlsÄąn; Allah’tan baĹ&#x;ka varlÄąklarÄąn hĂźkmĂźne boyun eÄ&#x;en mĂźĹ&#x;riklerin hoĹ&#x;una gitmese de! ÇßnkĂź Allah bu dini kâfir yĂśnetimlerin gĂślgesi altÄąnda ve onlarÄąn izin verdiÄ&#x;i Ăślçßde varlÄąÄ&#x;ÄąnÄą sĂźrdĂźrsĂźn diye deÄ&#x;il, hayatÄąn her alanÄąnda hĂźkmetsin diye gĂśndermiĹ&#x;tir. Peki, hahamlar ve rahipler, Allah’Ĺn nurunu niçin sĂśndĂźrmek isterler? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ًا‏Ey( ^ŮŽ ‍ ا اŮ? Ů‘ َن‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ َن اَ Ů’ ŮŽ َال‏AŮ? ^Ů? Ů’ !ŮŽ ŮŽ ‍ ن‏ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?= Ů‘Ů?)Ůˆ َن‏1ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ? p
Ů? 7ŮŽ Ů’ Ů? ‍ س‏ Ů? 7ŮŽ Ů’: Ů?Ů‘ ‍ Ů?Řą ŮŽŮˆŘ§â€Ź7ŮŽ 'Ů’ I‍ا‏ Ů? U ‍ا‏
‍ا‏ Ů?0 Ů‘Ů° o! Ů? 7( ŮŽ 34. Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoÄ&#x;u, insanlarÄąn mallarÄąnÄą haksÄąz yollarla yemeyi ve onlarÄą Allah’Ĺn yolundan alÄąkoymayÄą alÄąĹ&#x;kanlÄąk edinmiĹ&#x;lerdir. ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?Â?Ů?Ůˆ َن‏TŮ’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź Ů’ َ‍اب ا‏ ŮŽ ,ŮŽ Ů? "Ů’ :Ů? Ů’ ŮŽ Ů° o! ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’U ﴞ٣٤﴿ "! C 7 R ‍ا‏ 7 k R
@ 5 ; 1 I â€ŤŮˆâ€Ź H ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź S : C ‍ا‏ Ů? Ů‘ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ( ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ( Ů? Ů? * * Ů? Ů? Gerek bu gibi din adamlarÄą gerek baĹ&#x;kalarÄą olsun, altÄąnÄą ve gĂźmĂźĹ&#x;Ăź biriktirip yÄąÄ&#x;an ve onlardan gerektiÄ&#x;i kadarÄąnÄą Allah yolunda harcamayanlar var ya, iĹ&#x;te onlara mahĹ&#x;er gĂźnĂź karĹ&#x;ÄąlaĹ&#x;acaklarÄą can yakÄącÄą bir azabÄą mĂźjdele. Ů? ‍ Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€ŹUŮ? # "0 Ů’ :Ů? ‍} Ů?@ Ů?ع‏ ŮŽ ‍ ع‏ Ů? ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆâ€Ź:Ů? 7ŮŽ # Ů? @ŮŽ Ů? ‍ Ů° ى‏TŮ’ 8Ů? RŮŽ "ŮŽ UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # Ů? 5ŮŽ kR( @ŮŽ !Ů’ AŮŽ ŮŽ ]&Ů° Ů’ 1Ů? ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ 39
Tirmizi, Kur’an’Ĺn Tefsiri, 3095. ÇaÄ&#x;daĹ&#x; muhaddislerden NâsÄąruddin el-ElbânĂŽ, bu hadisin hasen (orta derecenin Ăźzerinde sahih ve gĂźvenilir) olduÄ&#x;unu sĂśylemiĹ&#x;tir.
35. Biriktirdikleri altÄąn ve gĂźmĂźĹ&#x;ler o gĂźn cehennem ateĹ&#x;inde kÄązdÄąrÄąlacak ve onlarÄąn alÄąnlarÄą, bĂśÄ&#x;Ăźrleri ve sÄąrtlarÄą bunlarla daÄ&#x;lanacaktÄąr. ŮŽ Ů? "Ů’ Ů? Ů’Â?ŮŽ ^ŮŽ ŮŽ ‍ا‏CŮŽ Ů°: Ů? % ﴞ٣ټ﴿ ‍ Ů?Â?Ů?Ůˆ َن‏TŮ’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? ŮŽ ‍ ا‏VŮ? â€ŤŮˆâ€ŹCŮ? RŮŽ "Ů’ T Ů? Ů’Ů? 5I Ve onlara, “İĹ&#x;te bunlar kendiniz için biriktirdiÄ&#x;iniz Ĺ&#x;eyler. Ĺžimdi tadÄąn bakalÄąm biriktirdiÄ&#x;iniz hazineleri!â€? denilecek. Ay takvimine gĂśre, hac ibadeti her yÄąl bir Ăśncekinden 10 gĂźn geriye sarkarak farklÄą mevsimlere denk gelir. Fakat mĂźĹ&#x;rikler, bunu her yÄąl aynÄą mevsime denk getirmek amacÄąyla birkaç yÄąlda bir seneye bir ay ilave edip 13 aya çĹkararak takvim Ăźzerinde geliĹ&#x;igĂźzel oynamayÄą âdet hâline getirmiĹ&#x;lerdi. Ä°Ĺ&#x;te Allah, ilâhĂŽ hĂźkĂźmleri oyuncak hâline getiren bu tĂźr keyfĂŽ uygulamalarÄą yasaklamak ve en doÄ&#x;al, en kullanÄąĹ&#x;lÄą takvim ĂślçßsĂźnĂź ortaya koymak Ăźzere buyuruyor ki: ŮŽ Ů’ ‍ات ŮŽŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ ‍اŮ? Ů‘ َن Ů? Ů‘ ŮŽ) ŮŽŘŠ ا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ AŮŽ a Ů’ ‍ا‏ â€ŤŮŒŮ…â€Ź0 Ů? ' Ů? Ů‘Ů° ‍ ب‏ Ů? Ů‘Ů° )ŮŽ Ů’U Ů? ‍ ع‏ ŮŽ ‍ Ů’ َم‏1ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ ŮŽ UŮŽ „‍ا‏ Ů? ŮŽ &Ů° % ‍ا‏ ŮŽ ‍ ْع‏I‍ا‏ Ů? ŮŒ ,ŮŽ ŮŽ ‍ اَ ْع‏G@ŮŽ Ů’U Ů? ‍؜‏ Ů? 8ŮŽ ^Ů? kR( ‍ Ů’@ Ů‹ ا‏qŮŽ ŮŽ Ů? @Ů? 36. Allah katÄąnda aylarÄąn sayÄąsÄą, —gĂśkleri ve yeri yarattÄąÄ&#x;Äą ilk gĂźnden beri koyduÄ&#x;u yasalar uyarÄąnca— on ikidir. Allah, evreni yaratÄąrken gĂśk cisimlerini Ăśyle mĂźkemmel bir sisteme gĂśre ayarladÄą ki, hilâlin doÄ&#x;up batmasÄą arasÄąnda geçen sĂźre bir ay oldu. BĂśyle 12 aydan da yaklaĹ&#x;Äąk 355 gĂźnlĂźk bir yÄąl meydana geldi. Bu aylar sÄąrasÄąyla Ĺ&#x;unlardÄąr: 1. Muharrem, 2. Safer, 3. RebiĂźlevvel, 4. RebiĂźlahir, 5. Cemaziyelevvel, 6. Cemaziyelahir, 7. Recep, 8. Ĺžaban, 9. Ramazan, 10. Ĺževval, 11. Zilkade, 12. Zilhicce. Bunlardan dĂśrdĂź, bizzat Allah tarafÄąndan belirlenen ve Ä°brahim Peygamberden bu yana uygulanan yasaya gĂśre haram aylardÄąr. Buna gĂśre Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarÄąnda savaĹ&#x;mak bĂźyĂźk gĂźnahtÄąr. Ů? % Ů‘ ( /ŮŽ Ů? ‍ٰذ‏ "Ů’ T ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍!@ Ů‘ ŮŽ ا‏ Ů? R( ‍ Ů?& ا‏AŮ? dŮ’ ŮŽ vŮŽŮŽ R "Ů? !Ů‘Ů? ;ŮŽ ‍ Ů? ْا‏1) ‍ا‏
Ä°Ĺ&#x;te en saÄ&#x;lam ve Ĺ&#x;aĹ&#x;maz Ăślçß budur. O hâlde, o aylarda birtakÄąm keyfĂŽ deÄ&#x;iĹ&#x;iklikler yapmak veya herkesçe kutsal kabul edilen bir yer ve zamanda savaĹ&#x;Äą baĹ&#x;latmak suretiyle kendinize zulmetmeyin. Bununla beraber, size yapÄąlan saldÄąrÄąyÄą da karĹ&#x;ÄąlÄąksÄąz bÄąrakmayÄąn. Ů? 5ŮŽ AŮ? Ů? ;ŮŽ 1Ů? &ŮŽ ^ŮŽ Ů‹ RŮŽ Ů‘ G^ŮŽ + ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ا ŮŽ ŮŽÂ… ْا‏ ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? ‍ ا ْا‏AŮ? Ů? VŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ﴞ٣ٌ﴿ + ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ً ŮŽŮˆâ€Ź0 RŮŽ Ů‘ G^ŮŽ "Ů’ T MĂźĹ&#x;rikler nasÄąl sizinle topyekĂťn savaĹ&#x;Äąyorlarsa, siz de onlara karĹ&#x;Äą —onlarÄąn ihlal ettiÄ&#x;i kutsal aylarda bile olsa— Ăśyle topyekĂťn savaĹ&#x;Äąn ve bilin ki Allah, yeryĂźzĂźnde adaleti egemen kÄąlmak için kendi yolunda cihâd eden, fakat bunu yaparken de adalet ve
dürüstlükten asla ayrılmayan, düşmanına bile haksızlık etmekten sakınan kimselerle beraberdir. Bazı müşrikler, yasak aylarda savaşmak istediklerinde —Allah’ı âdeta kandırmak istercesine— yasak ayı, daha sonraki aylardan biriyle değiştirerek öne veya ileriye alıyor, böylece kutsal ayda savaşma günahını güya işlememiş oluyorlardı. Allah, böyle şeytanca hilekârlıklarla haramı helâl yapmanın ne büyük bir isyankârlık olduğunu beyan ederek buyuruyor ki: ُ ْاkRِ َد ٌة1َ ُء ِزk% َ ّ &َ 5َ ّ ِا
َ ا ِ ّ َ) َةXrُ pا G ( U ا َ 1ُ ِ ْ T ِ َ !ُ ِ ً َ Qُ 5َ ُ ِّ َ 1ُ َ ً َوQُ 5َ Aُّ ِ 1ُ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ اQِ ِ oُّ H
ا ُ0 ّٰ ' ّ َ َم ُ ّٰ ' ّ َ َم َ َ اAُّ ِ !ُ Rَ ا َ 37. Haram ayları öne almak veya ertelemek, inkârcılığın en çirkinidir. Zaten doğru yolu şaşırmış olan kâfirler, böylece daha derin bir sapıklığa düşüyorlar. Şöyle ki; Allah’ın kutsal kıldığı ayların sayısına görünüşte uymuş olmak için, savaşmanın yasaklandığı aylardan herhangi birini, işlerine geldiği şekilde bir yıl helâl, bir yıl haram sayıyor, böylelikle Allah’ın haram kıldığını birtakım hileli yollarla güya helâl yapıyorlar. G ُ "ْ @ُ َ َ 1ِّ ُز َ ْ@ ِ)ي ْا َ; ْ َم ْا1َ Iَ ا ﴾٣٧﴿ cَ 1 ( Rِ T ُ ّٰ " َو0 ْ @ِ ِ &َ ْ َ ُء ا Müşriklerin bu kötü davranışları, kendilerine şeytan tarafından güzel ve çekici gösterilmiştir. Doğrusu Allah, hakikati bile bile inkâr eden bir toplumu asla doğru yola iletmez. Hicretin dokuzuncu yılında Bizans İmparatorunun Müslümanlara karşı büyük bir saldırı plânladığını haber alan Peygamber (s), genel bir seferberlik ilan ederek derhal hazırlıklara başlanmasını emretti. Hedef, dönemin en büyük askerî güçlerinden biri olan Bizans ordusuydu. Bu yüzden eli silah tutan herkesin orduya katılması gerekiyordu. Müslümanlar bu çetin yolculuk öncesinde yoğun bir hazırlığa giriştiler. Fakat gidilecek yol bir hayli uzak, mevsim ise gölgelerin arandığı, meyvelerin yetiştiği yaz mevsimiydi. Hasadı bekleyen ürünler bırakılacak ve düşmanla karşılaşmak üzere çöllerin kavurucu sıcağında uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkılacaktı. Oysa son yıllarda yaşanan kuraklık yüzünden halk zaten sıkıntılı günler geçirmekteydi. Bu yüzden münafıklar sefere çıkmamak için köşe bucak saklanıyor, hatta bazı Müslümanlar bile işi ağırdan alıyorlardı. Bunun
üzerine, müminleri şiddetli bir şekilde uyararak her türlü tereddüt ve yılgınlığı yüreklerden söküp atan şu ayetler nazil oldu: َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ ٰ َ ْ ] َ ِ ْ" ا8ُ Aْ Vَ َ ّ ا ا َ َ َ ُ ُ َ "ْ 8ُ !l( ض اَ َر 7 k R وا ْ 5 ا " T o! V ا ذ ا " T
ا U ا 1 C ِ ّٰ o! ْ ِ ( ( ( ُ َ َ َ َ ِ ( ُ ُ ِ0 ْرIا ِ ٰ ْ kRِ !َ 5ْ ) ا ٰ ْ َ ِ !َ 5ْ ) ا ُّ ُع ْا َ ٰ! ِة8َ َ &ََ R ةMِ َ a ُّ ِ ْ َ ٰ! ِة ٌ A( Vَ Iَ ّ ِ َ ِة اa ﴾٣٨﴿ o! ِ Iا ِ Iا 38. Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda seferber olup savaşa çıkın!” denilince yerinize çakılıp kaldınız! Yoksa âhiretin sonsuz mutluluk ve nimetleri yerine, dünya hayatının şu basit ve gelip geçici çıkarlarını mı tercih ettiniz? Fakat şunu iyi bilin ki, dünya hayatının güzellikleri, âhirete nazaran gerçekten yok denecek kadar değersiz ve azdır. ُ ْ Cِّ ,َ 1ُ ْ ِ ُ واU َ Iَ ّ ِا ٌ 1)( Vَ ٍءkْ qَ oِّ ^ُ ]Aٰ َ ا ُ ّٰ َو0 ً !ْ qَ ُّ و ُهH ُ َ Iَ َ ُ^ ْ" َوEْ Fَ ً ْ Vَ ِ) ْل7ْ 8َ %ْ 1َ !& َو ً ( َا ً اCَ َ "ْ T ﴾٣٩﴿
39. Eğer gerektiğinde savaşa çıkmazsanız, Allah sizi dünyada zalimlerin boyunduruğu altında ezilmeye mahkûm edecek, âhirette de cehenneme atarak can yakıcı bir azap ile cezalandıracak ve sizin yerinize, bu davayı omuzlayacak başka bir topluluk getirecektir. Ve siz buna asla engel olamazsınız. Kaldı ki, Allah’ın size kendi yolunda hizmet etme fırsatını bahşetmesi, tamamen O’nun lütuf ve merhametinden kaynaklanmaktadır. Yoksa siz Allah yolunda cihadı terk etmekle O’nun davasına hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Hiç kuşku yok ki, Allah her şeye kadirdir. َ ّ اQُ # َ ّ ِا ْ َ َ ْ ٰ ُ ;ُ 1َ ر اِ ْذ ْ ْ َ ْ ْ َJ َ ْa ْU Iَ Q( 7ِ '
ا k R
& : ذ ا + U ا k 5
َ وا ^ 1 C ا ذ ا ا ه = 5 ) ;َ R ه و = I ّ َ َ َ ِ ِ ( ُ ُ َ َ َ َ َ َ ِ =َ ِ ل ِ ِ ُ ُ ُ ُ ُ ِ ِ َ َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ َ& َ اAِ ^َ oَ ,َ # ّٰ ْن اِ ّ َنZَ ْ َ ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ Rَ M Uَ ,َ َ َ ا َ َو:َ ٍد َ ْ" َ َ ْوUُ xُ ِ َ) ُه1َ ّ َ َواQِ !ْ Aَ َ Qُ 8َ Uَ !T( َ ا ُّ ﴾٤٠﴿ "ٌ !T( ' ِ ّٰ ُ &َ Aِ ^َ ] َو0 Aٰ ْ % ا ُ ّٰ َو0 !َ Aْ ,ُ ْاkَ :ِ ا َ Zٌ 1Z( َ ا 40. Eğer siz Peygambere verdiğiniz sözleri unutur ve zulme karşı başlattığı mücadelede ona yardımcı olmaktan kaçınırsanız, Rabb’i onu yalnız ve yardımsız bırakır mı sanıyorsunuz? Nitekim Allah, çok daha zor anlarında, kâfirler onu öz yurdundan çıkmaya zorladıklarında, can dostu Ebu Bekir ile birlikte topu topu iki kişinin ikincisi iken ona yardım etmişti. O zamanlar ne devleti vardı, ne de orduları. Hani onlar, kendilerini öldürmek için peşlerinden gelen Mekkeli kâfirlerin elinden kurtulmak amacıyla Sevr dağının tepesindeki bir mağarada gizlenmişlerdi. Fakat askerler, izlerini
sürerek mağaranın ta önüne kadar gelmişlerdi. Oracıkta öldürülmelerini engelleyecek —görünürde— hiçbir sebep kalmamıştı. O kadar ki, nefes alsalar duyulacak bir hâlde iken Peygamber, bu davanın artık sona ereceği endişesiyle yüreği kan ağlayan sevgili arkadaşına “Üzülme dostum!” diyordu, “Allah bizimle beraberdir!” Bunun üzerine Allah, ona ve bu vefakâr arkadaşına, kendi katından olağanüstü bir huzur ve güven duygusu bahşetti ve onu, sizin göremediğiniz meleklerden oluşan manevî ordularla destekledi. Sonra her ikisini de kurtarıp sağ salim Medine’ye ulaştırdı. Ardından da, müminlere büyük zaferler kazandırdı. Böylece, hakikati inkâr edenlerin batıl inanç ve iddialarını çürüterek dinlerini alçalttı. Allah’ın kelimesi olan dini ise zaten en yücedir. Hiç kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. O böyle çaresiz anlarında bile Elçisini yalnızlığa terk etmedi, şimdi de etmeyecek. Böylece Müslümanlar bütün olumsuz şartlara rağmen toplanıp Bizans ordusuyla savaşmak üzere yola çıktılar. İslâm ordusu Medine ile Suriye arasında bulunan Tebük’e varınca, Bizanslıların korkup savaştan vazgeçtiği haberi geldi. Yine de orada yirmi gün boyunca beklediler. Bu zaman zarfında çevredeki kabilelerle antlaşmalar yaptılar ve bölge, büyük ölçüde İslâm devletinin egemenliği altına alındı. Bu sayede Müslümanlar, Arabistan’da en büyük egemen güç olduklarını da herkese kabul ettirmiş oldular. O hâlde, ey inananlar! Allah yolunda fedakârlık göstermek gerektiğinde, hangi durum ve şartlarda olursanız olun; zengin de olsanız fakir de, güçlü de olsanız zayıf da, hoşunuza gitse de gitmese de, silah ve teçhizatınız az da olsa çok da olsa, kısacası: ُ َ ٌ Eْ a ُ ِ ا ٰذ ُ % ُ ِ ُ)وا ِ َ ْ َ ا:ِ # ً ;َ ِ َوRً َ a ُ& َنAَ ,ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ ْ" اِ ْنT ِ0 ّٰ o! َ "ْ T َ َوI
ِ ِْ ُ وا5ِا ِ ُْ 5َ ْ" َواT ِ 7( َ kR( "ْ T ﴾٤١﴿
41. Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın. Zulüm ve kötülüklerin kökünü kazıyıp yeryüzünde adalet ve huzuru egemen kılmak için Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihada koşun. Eğer bilirseniz, sizin için en hayırlısı budur. Bu cihâd emri, münafıkların yüzündeki perdeyi düşürdü ve dünyalık bir çıkar göremedikleri bu mücadeleden, —birtakım bahaneler ileri sürerek— geri durdular.
Ů?Ů‘ "Ů? @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍َت‏ Ů’ ),Ů? ŮŽ Ů’ T Ů? ŮŽ
Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ Ů? َن‏AŮ? Ů’ !ŮŽ ŮŽ ‍Ů? ŮŽŮˆâ€Ź0 ;ŮŽ Ů‘ ‍ا‏ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ‍َ Ů’ ŮŽ^ َن‏ Ů? Ů° ‍ ŮŽŮƒ ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? 7ŮŽ ŮŽ Ů‘ IŮŽ ‍ ? Ů‹)ا‏ Ů? VŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ Ů‹ ا‏7Ů‹ 1 ( VŮŽ l ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů?" ا‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ا‏ Ů? AŮ? @Ů’ 1Ů? "M Ů’ T Ů? ,ŮŽ ŮŽ UŮŽ #Ů’ ŮŽ iŮŽ ŮŽ UŮŽ ,Ů’ ŮŽ 8ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٤٢﴿ ‍ن‏cŮŽ Ů? ‍ Ů?ذ‏T Ů’ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€ŹM Ů’ @Ů? % ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ َن ا‏T
42. Ama eÄ&#x;er kolayca elde edilebilecek bir kazanç ya da zahmetsiz bir yolculuk umudu olsaydÄą, kesinlikle arkandan gelirlerdi. Ne var ki, bu uzun ve zorlu yĂźrĂźyĂźĹ&#x;Ăź gĂśzlerine kestiremediler. Fakat Allah’Ĺn yardÄąmÄą sayesinde bu seferden zaferle dĂśneceksiniz. Ä°Ĺ&#x;te o zaman mĂźnafÄąklar, size bin bir bahaneler uyduracak ve “EÄ&#x;er imkânÄąmÄąz olsaydÄą, elbette sizinle birlikte bu sefere çĹkardÄąk!â€? diye Allah adÄąna yeminler edecekler. YazÄąk, boĹ&#x;u boĹ&#x;una kendilerini felâkete sĂźrĂźklĂźyorlar! ÇßnkĂź Allah, onlarÄąn gerçekte yalan sĂśylediklerini çok iyi bilmektedir. Ey Peygamber! Ä°nsanlara karĹ&#x;Äą gĂśsterdiÄ&#x;in nezaket ve merhamet, gerektiÄ&#x;inde sert ve kararlÄą tavÄąr takÄąnmana engel olmamalÄąydÄą: ŮŽ ‍ ŮŽ" ْا‏AŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ ا ŮŽŮˆâ€ŹVŮ? )ŮŽ ?ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ ŮŽ + ŮŽ ( ‍ Ů?ذ‏T ŮŽ ŮŽ Ů‘ 7ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ ]8Ů‘Ů° ' ﴞ٤٣﴿ + ŮŽ 5‍ Ů? ŮŽ" اَ Ů?ذ‏/MŮŽ Ů’U ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° ŮŽ ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? ŮŽ BŮ’ 43. Allah seni affetsin, TebĂźk seferine katÄąlmamak için senden izin isteyenlerden kimin doÄ&#x;ru kimin yalan sĂśylediÄ&#x;ini iyice araĹ&#x;tÄąrÄąp ortaya çĹkarmadan, savaĹ&#x;a katÄąlmamalarÄą konusunda onlara niçin Ăśyle kolayca izin verdin? Ă–ne sĂźrdĂźkleri mazeretleri iyice araĹ&#x;tÄąrarak yalnÄązca geçerli mazereti olanlara izin vermen gerekmez miydi? Gerçi mĂźnafÄąklar, kendilerine izin vermeseydin bile savaĹ&#x;a gelmeyeceklerdi. Ama o zaman senin izninin arkasÄąna sÄąÄ&#x;ÄąnamayacaklardÄą ve MĂźslĂźmanlarÄą kandÄąrmak için kullandÄąklarÄą maskeleri tamamen dĂźĹ&#x;mĂźĹ&#x; olacaktÄą. ŮŽ Ů’ Ů’ Ů° Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ 5Ů? ‍ Ů’ Ů?ذ‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů° Ů’ ŮŽ Ů’ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ Ů’ 5 ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź " @ ‍ا‏
â€ŤŮˆŘ§â€Ź ) :
x 1 ‍ن‏ ‍ا‏ a I‍ا‏ ‍م‏ ! ‍ا‏ â€ŤŮˆâ€Ź
‍ن‏ U X 1 1 C Ů? Ů? Ů? Ů‘ Ů’ Ů’ Ů’ ( Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? % Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? Ů’ Ů? ﴞ٤٤﴿ +
44. Zaten Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne gerçek anlamda iman edenler, mallarÄąyla canlarÄąyla cihada katÄąlmalarÄą sĂśz konusu olduÄ&#x;unda, — geçerli bir mazeretleri olmadÄąÄ&#x;Äą sĂźrece— senden izin istemezler. ÇßnkĂź Ĺ&#x;u hakikati asla unutmazlar: Allah, uÄ&#x;runda her Ĺ&#x;eylerini feda etmeye hazÄąr olan ve bu yolda mĂźcadeleyi terk etmekten titizlikle sakÄąnan kimseleri çok iyi bilir. Ů° Ů’ ‍ ŮŽŮˆ ْا ŮŽ! Ů’ م‏ Ů° Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ 1Ů? IŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ا‏/ŮŽ 5Ů? ‍ Ů’ Ů?ذ‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ﴞ٤ټ﴿ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽŘŻ Ů?ŘŻŮˆ َن‏wŮŽ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? 7Ů? 1Ů’ ‍ َع‏kR( "Ů’ @Ů? RŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ? BŮ’ ŮŽ ŮŽ ‍اع‏ Ů? Ů‘ Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Źa Ů? I‍ا‏ Ů? 45. Senden ancak, Allah’a ve âhiret gĂźnĂźne inanmayan, kalpleri Ĺ&#x;Ăźphe bataklÄąÄ&#x;Äąna saplandÄąÄ&#x;Äą için kararsÄązlÄąk içerisinde bocalayÄąp
duran o münafıklar izin isterler. Zaten onların cihada katılmak gibi bir niyetleri hiçbir zaman olmamıştı: َ V( َ ُ@ ْ" َو7ََ ّ yRَ "ْ @ُ َ ,َ 7ِ 5ْ ا ا َ َ وج ْ o! َ 1)( ِ ;َ ُ)وا َ َ ْا,ُ Vا ُ ّٰ ْ َ^ ِ َهT َ ُ iُ َو َ ْ اَ َرا ُدوا ْا ِ ٰ ُ ّ َ) ًة َوQُ َ َ ُّ)واI ﴾٤٦﴿
46. Eğer gerçekten sefere çıkmak isteselerdi, ta başından beri tembel tembel oturacakları yerde, bunun için bir hazırlık yaparlardı. Zira pek çoklarının buna fazlasıyla gücü yeterdi. Fakat Allah, tutum ve davranışlarını beğenmediği için onları cihada çıkmaktan alıkoydu, böylece onlara, “Evlerinde oturan kadın, çocuk, yaşlı ve özürlü insanlarla beraber siz de oturun bakalım!” denildi. Demek ki Allah, onların İslâm ordusuna katılmasını istememişti. ُ !R( َوMَ Uَ ْ8 ِ ُ" ْاT ُ 5َ Jُ 7ْ 1َ "ْ T ُ َ vَ a ُ !R( ا# ً 7َ a "0 ْ @ُ َ ْ" َ ّ َ& ُ َنT َ \اَ ْوIَ َوI
َ Iَ ّ ِ ْ" َ َزا ُدو ُ^ ْ" اT َ ْ َ ِ ا,ُ l ُ َ a َ ّ ِ "ٌ !A( َ ا َ &( ِ d ﴾٤٧﴿ + ُ ّٰ َو
47. Çünkü onlar sizinle birlikte savaşa çıkmış olsalardı, aranızda bozgunculuk çıkarmaktan başka bir işe yaramayacaklardı. Hele içinizde onlara kulak veren ve sözlerine değer veren zayıf imanlı kimseler de varken, her fırsatta fitne çıkarıp sizi birbirinize düşürmek amacıyla sürekli aranıza sokulacaklardı. Evet, bunların hepsi olacaktı. Zira Allah, zalimleri ve onların çirkin oyunlarını gayet iyi bilmektedir. Nitekim: َ َء ْا َ ُّ َو# ُ ْ /َ َ ا7ُ Aَ ّ Vَ َوoُ 7ْ Vَ ْ ِ َ Uَ ْ8 ِ َ ُ ا ْاJ8َ ا G َ ]8ّٰ ' ﴾٤٨﴿ َن:ُ ر ِ ّٰ ُ ْ َ} َ@ َ ا ْ )ِ ;َ َ َ ُ َرIا ِ ^َ "ْ :ُ ا َو 48. Onlar daha önce de böyle fitne ve kargaşa çıkarmaya çalışmışlar ve sen Medine’ye geldiğin günden beri her fırsatta sana karşı nice komplolar kurmaya, gerçekleri tersyüz ederek entrikalar çevirmeye kalkışmışlardı. Ama neticede hakikat ortaya çıkmış ve onlar istemeseler de, Allah’ın emri üstün gelmişti. َ ْ ِ ٌ َ ! ( &ُ َ "َ Uَ ّ @َ # ُ ;ُ 1َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ َو ْ ل ﴾٤٩﴿ َ 1 ( Rِ T َ ا َواِ ّ َن 0 ُ ;َ َ ِ Uَ ْ8 ِ ْاkRِ Iَ َ اk0 Uّ ( 8ِ ْ َ Iَ َوk ( ْنCَ ا 49. İçlerinden öyleleri de vardı ki, “Herkes bilir ki, ben kadınlara düşkün bir insanım. Bizanslı kadınlardan birine vurulup kendimi kaybetmekten korkuyorum. O hâlde, lütfen evimde kalmam için bana izin ver de, beni fitneye düşürme!” diyecek kadar küstahlıkta ileri gidiyordu. Aslında onlar, asıl bu sözleri söylemekle fitnenin tam ortasına tepe taklak düşmüş oluyorlardı. Fakat şunu iyi bilin:
Elbette cehennem, bu davranışlarından dolayı o ikiyüzlü inkârcıları çepeçevre kuşatacaktır. Onlar ki: ' َن َ َ ْ) اVَ ُ; ُ ا1َ ٌ 7َ !=( ُ /َ 7ْ =ِ ُ " َواِ ْنM ْ :ُ Xْ % َ ' َ /َ 7ْ =ِ ُ اِ ْن ُ َِ R "ْ :ُ َ ّ َ ْ ا َو8َ 1َ َوoُ 7ْ Vَ ْ ِ 5َ َ ْ َ اG5َ Cْ a ُ َ ٌ Uَ % ﴾٥٠﴿
50. Sana zafer, ganimet, başarı gibi bir iyilik ulaşsa, iflah olmaz kıskançlıkları yüzünden buna üzülürler. Başınıza bir kötülük gelse, içlerinden, “İyi ki bunlarla savaşa katılmayıp baştan tedbirimizi almışız!” diyerek sizi sıkıntılarla baş başa bırakır ve keyif içerisinde dönüp giderler. ﴾٥١﴿ َنUُ ِ Xْ &ُ ْاoِ ^َ ّ َ 8َ !َ Aَْ R ا ِ ّٰ ]Aَ َ َوM Uَ ! ٰ ْ َ َ :ُ M Uَ َ ا ُ ّٰ S َ 8َ ^َ َ Iَ ّ ِ اGUَ 7َ !=( 1ُ ْ َ oْ Vُ 51. Bu münafıklara de ki: “Bizim başımıza, Allah’ın bizim için yazdığından başka hiçbir şey gelmeyecektir. O’nun uygun görüp yazdıklarının ise, başımız gözümüz üzerinde yeri var. Zira bizim gerçek dostumuz, sahibimiz ve efendimiz yalnızca O’dur. O hâlde inananlar, yalnızca Allah’a dayanıp güvensinler.” G َّ G َ َ ْ ْ ُ ْ َ ا ْوG ْ ِ) (هU ِ ْ ِ اب َ َ ْ ٰ ُ ُ ْ َ َ َ ُ ّ "ُ T7َ !=( 1ُ ْ" انT ِ ٍ C,َ ِ ا ُ ّ w5َ ُ ْ 5َ َو+ 0ِ !َ Uَ %ْ ُ اِ ْ')َى اIِ اUَ ِ َ َ ّ ُ= نo:َ oV G ُ َ ّ َ wََ R b Uَ 1)( 1ْ َ ِ ُ ,َ َ 5َ ّ ِ= ا ا ﴾٥٢﴿ َ ِّ ُ= َنwَ ُ "ْ T
52. Yine onlara de ki: “Bizim başımıza gelmesini umutla beklediğiniz, biri zafer kazanmak, diğeri de şehâdet şerbetini içmek olan iki iyilikten biri değil mi? İster Allah yolunda şehit olalım, ister zafer kazanalım, her iki hâlde de kazanan biz olmayacak mıyız? Madem bizim felakete uğramamızı bekliyorsunuz, biz de Allah’ın ya doğrudan doğruya kendi katından veya bizim elimizle sizi cezalandırmasını bekliyoruz. O hâlde, bekleyin bakalım neler olacakmış, biz de sizinle beraber bekliyoruz!” َ ِْ ُ; ا5َ اoْ Vُ ُ 5َ ّ ِ" ا0 ْ T ُ ْU ِ oَ 7َ ّ ;َ 8َ 1ُ ْ َ :ً ْ ^َ ْ ً اَ ْوp َ ;( َ ﴾٥٣﴿ + ِ R ً ْ Vَ "ْ 8ُ ْU^ُ "ْ T
53. Allah yolunda cihada katılanlara yardım ettiklerini söyleyerek sizi minnet altında bırakmaya çalışan o münafıklara de ki: “İnsanlara gösteriş amacıyla harcadığınız malları ister gönüllü olarak harcayın ister gönülsüzce; yoldan çıkan bir toplum olduğunuz için, hiç biri sizden kabul edilmeyecektir.” G َّ َ ْ ٰ ّ َ َ َ ٰ ُ َ َ َ َ َ ] ٰ % ^ " : و I ا ة A = ا ن
1 I و Q و
وا ^ " @ 5 ا I ِ ّ ّ ْ ْ ِ ِ َ َ; ُ ُ@ ْ" ا5َ "ْ @ُ ْU ِ oَ 7َ ;ْ ُ ُ@ ْ" اَ ْن,َ Uَ َ َ َو ( ّ ُ َ ُ َ َ ِ ُ ََِ ِ ُ َ ُ َ ﴾٥٤﴿ َن:ُ ر ِ ^َ "ْ :ُ َوIّ ِْ ِ ُ; َن اU1ُ Iَ َو
54. Onların bu harcamalarının kabul edilmesini engelleyen tek sebep, Allah’ı ve Elçisini reddederek inkâr etmiş olmalarıdır. Bu inançsızlık sebebiyledir ki, cemaatle namaza ancak üşene üşene gelirler. O harcadıkları malları da ancak gönülsüzce harcarlar. ُّ ْا َ ٰ! ِةkRِ @َ ِ "ْ @ُ َ Cِّ ,َ !ُ ِ ا "ْ @ُ % ُ ّٰ )ُ 1 ( 1ُ &َ 5َ ّ ِ" ا0 ْ :ُ ُدIَ اَ ْوIG َ اَ ْ َ ا ُ ُ@ ْ" َو/َ 7ْ xِ ,ْ ُ vََ R ُ ُْ 5َ َ ا:َ Zْ َ َ! َو5ْ ) ا ﴾٥٥﴿ ُ و َنRِ ^َ "ْ :ُ َو
55. Onların malları, zenginlikleri, ekonomik yapıları, sosyal imkânları, güçlü kuvvetli adamları ve çocukları sakın seni imrendirmesin. Allah, bu nimet ve imkânlarla onları bu dünya hayatında ancak cezalandırmayı ve son nefeslerine kadar iman etmeyip canlarının kâfir olarak çıkmasını istemektedir. ُ ْU ِ "ْ :ُ َ " َو0 ْ T ُ ْU&ِ َ "ْ @ُ 5َ ّ ِ ا ﴾٥٦﴿ َنVُ َ ْ 1َ ْ ٌمVَ "ْ @ُ Uَ ّ T ِ ّٰ ِ ُ َنAِ ْ 1َ َو ِ ٰ ْ" َوT 56. Buna rağmen münafıklar, sizden yana olduklarına dair Allah’a yemin edip dururlar. Oysa onlar sizden değiller, fakat son derece korkak oldukları için size karşı şirin gözükmeye çalışan kimselerdir. O kadar ki: ﴾٥٧﴿ َ& ُ َنxْ 1َ "ْ :ُ َوQِ !ْ َ ِ َ َ ّ َ ْ ا اvً a ٍ َ َرJ َ ً اَ ْوxَ Aْ َ ُ)و َنxِ 1َ ْ َ َ )َ ّ ُ ات اَ ْو
57. Eğer sığınabilecekleri güvenli bir yer yahut barınabilecekleri bir mağara, hatta başlarını sokabilecekleri bir delik bulsalardı, oraya koşarak giderlerdi. َ ّ kRِ َكZُ &ِ Aْ 1َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ َو ﴾٥٨﴿ ُ َنiَ %ْ 1َ "ْ :ُ اِ َذاG@َ ْU ِ َ ْ ا,ْ 1ُ "ْ َ ا َواِ ْنl ُ ْ َ@ َرU ِ ِ ْن اُ ْ ُ اRَ ت M ِ Vَ )َ = ا
58. Onlar arasında, zekât gelirlerinin paylaşımı konusunda — devlet malını kendilerine peşkeş çekmediğin için— birilerinin kayrıldığını öne sürerek seni iğneleyici sözlerle ayıplayanlar da var. Acaba amaçları gerçekten adaleti sağlamak mı? Hayır! Çünkü kendilerine bu mallardan yüklü bir pay verilse, dağıtımdan son derece memnun kalırlar, fakat zaten zengin oldukları için bu mallardan kendilerine bir pay verilmeyecek olsa, hemen kızarlar. Hâlbuki: ا ِ ّٰ ] َ ِ اG5َ ّ ِ اG*Qُ ُ ُ َو َرQ( Aِ ْHَR ْ ِ ا ُ ّٰ Uَ ! ْ( X!ُ َ ا ُ ّٰ Uَ 7ُ %ْ ' ُ ّٰ "ُ @ُ ! ٰ ٰاG َ اl ُ ُ@ ْ" َر5َ ّ ََو َ ْ ا َ ُ اVَ َوQُ ُ ُ ا َو َر ﴾٥٩﴿ نcَ 7ُ Fِ َرا
59. Eğer onlar Allah’ın ve dolayısıyla O’nun talimatları doğrultusunda Elçisinin kendilerine verdiği savaş ganimetlerine
razı olsalardı ve “Allah bize yeter. Biz bu yolda yürüdüğümüz sürece Allah bize sonsuz lütuf ve keremiyle daha nice nimetler bahşedecektir, Elçisi de Allah’ın kendisine verdiği nimetleri en âdil biçimde aramızda dağıtacaktır. Doğrusu biz, yalnızca Allah’a gönül bağlamışız!” deselerdi o zaman hem dünyayı, hem de âhireti kazanmış olacaklardı. َ ّ Xَ &ُ ْ! َ@ َو ْاAَ َ + ْ ُ َ ( ر َ A( ِ ,َ َو ْا+ َ ّ &َ 5َ ّ ِا َ ُ َJ َ + ا و ب V ا k R و " @ A V ْ ( % ّ ُ Vَ )َ = ا َ َ َ &َ ا ِء َو ْاG َ ;َ ُ Aْ ِ ت ِ ِ ُ ُ ِ ِ ِ ^
ِ َ ّ ِ ا ﴾٦٠﴿ "ٌ !T( ' ِ0 ّٰ َ ِ ً H1 ِ ّٰ o! َ َ( R o! ْ ا َو ُ ّٰ ا َو َ "ٌ !A( َ ا ِ 7( َ kR( َو 0 ِ 7( % ا
60. Zekât malları ancak; Temel ihtiyaçlarını gideremeyen yoksulların, hiç çalışamayacak durumdaki hasta, yatalak, yaşlı, özürlü ve benzeri düşkünlerin, Zekât toplamak ve dağıtmakla görevli memurların, İslâm’a yeni giren veya girmesi umulan kişilerin, yani gönülleri İslâm’a ve Müslümanlara ısındırılması gereken kimselerin, Başkalarının boyunduruğu altında ezilen işçi, hizmetçi, esir ve kölelerin, Meşru yöntem ve amaçlarla borçlanmış olup da, elinde olmayan sebeplerle sıkıntıya düştüğü için acil paraya ihtiyacı olanların, Allah yolunda çarpışan mücahitlerin, İslâm’ı öğretip yayan ilim adamları ve tebliğcilerden ihtiyaç içinde olanların, cihat ve tebliğ amacıyla kurulan müesseselerin, Ve evinden yurdundan uzak düşmüş, memleketine dönemeyecek şekilde yolda kalmış kimselerin hakkıdır. Bu düzenleme, bizzat Allah tarafından konulan ve hepinizin uyması gereken bir yasadır. Unutmayın ki, Allah sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. O her konuda en isabetli ve faydalı hükümler verir. Asla yanılmaz, yanlış ve gereksiz söz söylemez. Ancak münafıklar, bu hakikati idrak etmezler: ُ َ E َ ّ ُذو َنXْ 1ُ َ 1C( َ ّ ْ ُ@ ُ" اU ِ َو َ U( ِ Xْ &ُ Aْ ِ ُ ِ Xْ 1ُ َو ٍْ a ٌ &َ 'ْ َو َر+ ِ ّٰ ِ ُ ِ Xْ 1ُ "ْ T َ اُ ُذ ُنoْ Vُ ٌن0 َ اُ ُذ:ُ ُ; ُ َن1َ َوkَ ّ 7ِ U ا َ ُ ُذو َن َرXْ 1ُ َ 1C( َ ّ " َوا0 ْ T ُ ْU ِ اUُ َ َ ٰا1C( Aَ ّ ِ ﴾٦١﴿ "ٌ ! ( َاب ا ِ ّٰ ل ٌ Cَ َ "ْ @ُ َ ا 61. Onlardan bazıları da, insanların kabahatlerini yüzlerine vurmayacak derecede nezaket ve incelik sahibi olan Peygamberin, o engin şefkat ve hoşgörüsüyle, huzuruna çıkan herkesi, zengin-fakir, soylu-köle demeden ciddiyetle dinlemesini —ki âdil yöneticinin yapması gereken de budur— dillerine doluyor ve “O her söyleneni
dinleyen ve her duyduğuna inanan saf bir kulaktır!” diyerek Peygamberi incitiyorlar. De ki: “Evet, o bir kulaktır, fakat sizin iyiliğiniz için çırpınan, hep doğruları, güzellikleri duymaya ve duyurmaya çalışan hayırlı bir kulak! Bu yüzden o, Allah’a iman eder. Dolayısıyla, O’nun adıyla edilen yeminlere itibar eder. Herkesi dinler, fakat yalnızca iyi niyetli ve dürüst müminlerin sözlerine inanır ve o, içinizden iman edenler için bir rahmet kaynağıdır.” Allah’ın Elçisini böyle hakaret ve alay dolu sözlerle incitenler var ya, işte onlar için can yakıcı bir azap vardır! ُ َ
َ U( ِ Xْ ُ ا5ُ ^َ ُه اِ ْنl ﴾٦٢﴿ + ِ ّٰ ِ ُ َنAِ ْ 1َ ُ ْ 1ُ ' ُّ اَ ْن ُ ّٰ " َوM ْ ^ُ l ُ ْEُ ِ "ْ T َ َ اG Qُ ُ ُ ا َو َر 62. Yine bu münafıklar, sizi hoşnut etmek için Allah’a and içip duruyorlar. Oysa asıl hoşnut etmeleri gereken, Allah ve —O’nun dininin tebliğcisi ve temsilcisi olması hasebiyle— Elçisidir, eğer gerçekten inanıyorlarsa! ﴾٦٣﴿ "ُ !d( ,َ ُي ْاZْ iِ ْا/َ ِ ٰذ0 @َ !R( ِ ً)اa َ "َ Uَ ّ @َ # َ ّٰ َ ِد ِد1ُ ْ َ Qُ 5َ ّ َ ا اG&ُ Aَ ,ْ 1َ "ْ َ َا َ َر5َ Qُ َ َ ّ َنRَ Qُ َ ُ ا َو َر
63. Hem bilmiyorlar mı ki, her kim Allah’a ve Elçisine başkaldıracak olursa, sonsuza dek cehennem ateşine mahkûm edilecektir? İşte en büyük zillet, en büyük alçalma budur.
َ ْ ِ ٌجi ُ َ ا ّٰ ا اِ ّ َنM srُ Zِ @ْ 8َ ا ْ oِ Vُ "0 ْ @ِ ِ Aُ Vُ kR( &َ ِ "ْ @ُ [ُ 7ِّ Uَ ُ ْ! ِ@ ْ" ُ َر ٌةAَ َ ُ; َن اَ ْن ُ َ ّ َ َلRِ Uَ &ُ ُر ْاCَ ْ 1َ ﴾٦٤﴿ ُرو َنCَ ْ َ
64. Münafıklar kendileri hakkında, kalplerindeki gizli inkârı, inananlara duydukları nefret ve kinlerini ortaya çıkaracak bir surenin gönderilmesinden korkuyorlar. Çünkü Peygambere inanmasalar bile, daha önceki tecrübelerinden, onun bunları “tuhaf ve gizemli bir şekilde” haber aldığını çok iyi biliyorlar. Fakat yine de, inananlarla gizli gizli alay etmeden duramıyorlar. De ki: “Siz alay edin bakalım! Allah, o korktuğunuz şeyleri elbette ortaya çıkaracaktır!” ْ ِ َ َو ﴾٦٥﴿ َنsrُ Zِ @ْ 8َ %ْ َ "ْ 8ُ ْU^ُ Q( ِ ُ َو َرQ( ِ 1َ َو ٰا ِ ّٰ ِ َ اoْ Vُ S ُ0 ,َ Aْ 5َ ض َو ُ iُ 5َ Uَ ّ ^ُ &َ 5َ ّ ِ ُ@ ْ" َ َ! ُ; ُ ّ َ ا8َ ْ َ َ 65. Eğer onlara niçin alay ettiklerini soracak olsan, “Biz sadece lâfa dalmış eğleniyorduk!” derler. De ki: “Alay edecek başka bir konu bulamadınız mı? Siz Allah ile, O’nun ayetleri ile ve Elçisi ile mi eğleniyordunuz?”
َ ْبCِّ ,َ 5ُ "ْ T َ ْ َ ُ ْU ِ ٍ َ ِ Gp ُ 5ِ &1( ا5ُ ^َ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ ً َ ِ Gp ُ ,ْ 5َ " اِ ْن0 ْ T َ َ) ا,ْ َ "ْ ُ ْ َ ^َ )ْ Vَ ُرواCِ 8َ ,ْ َ Iَ ﴾٦٦﴿ + cَ ( ِ xْ ُ
66. “Boşuna mazeretler sıralayıp özür dilemeye kalkmayın! Çünkü siz iman ettikten sonra bile bile yeniden kâfir oldunuz. İçinizden bilinçsizce bu konuşmalara katılan veya hatasını anlayıp hemen tövbe eden bir grubu bağışlasak da, diğerlerini ısrarla suç işlemeye devam ettikleri için kesinlikle cezalandıracağız. Bu münafıkları daha iyi tanıyabilmeniz için, onları iyice deşifre ediyoruz: َ ْU&ُ ْ ِ ْ ُ ُ و َن1َ َنH ُ 7ِ ;ْ 1َ وف َو ُ ,ْ َ ت ُ ;َ Rِ Uَ &ُ ُ; َن َو ْاRِ Uَ &ُ ْ َا ِ ُ ,ْ &َ ْ َ@ ْ َن َ ِ ْاU1َ ِ َوT ٍe ,ْ َ ْ ِ "ْ @ُ H َ ;( Rِ Uَ &ُ " اِ ّ َن ْا0 ْ @ُ !َ % ﴾٦٧﴿ ُ; َن َ ّٰ ا% ُ 5َ "0 ْ @ُ 1َ )ِ 1ْ َا ِ َ ُ" ْا:ُ + ِ Uَ Rَ ا
67. Hangi çağda ve hangi toplumda olursa olsun, erkek de olsa kadın da olsa bütün ikiyüzlüler, birbirlerinin dostları, yardımcıları ve koruyucularıdır. Çünkü kişiliklerini oluşturan kaynak aynıdır. Karakterleri, huyları, ruh yapıları birbirlerine çok benzer. Hele şu dört temel vasıf, onların en belirgin özelliklerindendir: Kötülükleri emrederler, iyilikleri yasaklarlar ve —gösteriş yapma durumu hariç— olabildiğince cimridirler. Hayatlarında Kur’an’a yer vermeyerek Allah’ı unuttular, Allah da rahmetinden uzaklaştırarak onları unuttu! Gerçekten de ikiyüzlüler, kötülük ve ahlâksızlığı hayat tarzı edinmiş fâsıkların ta kendileridir. Fakat hiçbir kötülük cezasız kalmayacaktır: ُ ت َو ْا َ ;( Rِ Uَ &ُ ا ْا "ْ @ُ َ ا َو َ "َ Uَ ّ @َ # ِ ;َ Rِ Uَ &ُ َو ْا+ ُ ّٰ )َ َ َو َ kَ :ِ 0 @َ !R( َ 1)( ِ a َ َر5َ ّ َ َرT Mُ ّٰ "ُ @ُ Uَ ,َ َ " َوM ْ @ُ 7ُ %ْ ' ﴾٦٨﴿ "* ٌ !;( ُ اب ٌ Cَ َ
68. Allah, hem ikiyüzlü erkek ve kadınları, hem de diğer bütün kâfirleri, sonsuza dek içerisinde kalacakları cehennem ateşine atacağına söz vermiştir. Onlara ceza olarak bu yeter: Allah, onları rahmetinden kovarak lânetlemiştir. Bu yüzden onlara, cehennemde sürekli bir azap vardır. ُ ْU ِ )َ ّ qَ َ ا اG5ُ ^َ "ْ T ُ Aِ 7ْ Vَ ْ ِ َ 1C( َ ّ ^َ ً َ ْ َ ّ َ ًة َواَ ْ^ َ َ اVُ "ْ T "ْ 8ُ ,ْ 8َ &ْ 8َ َ ْ R "ْ @ِ Vِ vَ iَ ِ ا,ُ 8َ &ْ 8َ َ ْ R ا0 ًدIَ َواَ ْوIا G َ ّ ^َ "ْ 8ُ ْHa َ ّ َ ا8َ &ْ 8َ ا َ ُ ُ Vِ vَ iَ ِ َ Bْ َ 7ِ ' l
a ي C و " @ V v i " T A 7 V 1 C َ ْ َ ْ ْ ْ ْ &َ ^َ "ْ T ( ( ُ ُ َ /َ [ِ ٰ \ ا اُو َ َ ِ ِ ِ ِ ِ 0 G ْ ٰ ْ َ! َو5ْ ) ا َ ُّ kRِ "ْ @ُ ُ &َ ْ َا ﴾٦٩﴿ ُ و َن i ا " : / [ ِ Iا ِ َ ُ ُ ِ ٰ \ة َواُوMِ َ a
69. Ey münafıklar! Şu hâlinizle, tıpkı sizden önceki ikiyüzlüler gibisiniz ve sonunuz da onlardan farklı olmayacaktır. Üstelik onlar, sizden daha güçlü, daha zengin ve sayıca daha fazlaydılar. Kendilerine bu nimetleri bahşeden Allah’a kulluk edecekleri yerde, günahlara dalıp dünya malından paylarına düşenle keyif sürmeyi tercih ettiler. İşte, sizden öncekiler nasıl paylarına düşen nimetlerle zevküsefa sürdülerse, siz de onların hâlinden hiç ibret almadan, payınıza düşenlerle gününüzü gün ediyor, onların Allah’ı unutup kötülüklere daldıkları gibi siz de günahlara dalıp gidiyorsunuz. İşte böylelerinin dünyaya ve ahirete yönelik tüm yaptıkları boşa gitmiştir ve onlar, her şeylerini kaybedip en büyük ziyana uğramışlardır. َ ّ ُ ا7َ 5َ "ْ @ ِ ْ 1َ "ْ َ َا َ ِ َ Xْ &ُ َ َو ْا1َ )ْ َ ب َ َ ت 5 م V " @ A 7 V 1 C ْ ْ ْ ْ ( ُ َ ِ ِ ِ َ ?ْ َ! َ" َوا:( ٰ ْ ِ ْ ِم اVَ ح َو َ ٍد َو َُ& َد َو ِ ِ 0ِ T ٍ ِ ﴾٧٠﴿ ُ& َنAِ dْ 1َ "ْ @ُ % ُ ّٰ ََ& َ^ َنR ت َ ُْ 5َ ا اG5ُ ^َ ْ T ِ ٰ َ& ُ@ ْ" َوAِ dْ !َ ِ ا M ِ Uَ !ِّ 7َ ْ ِ "ْ @ُ Aُ ُ ْ ُ@ ْ" ُر8 َ َا
70. Onlara kendilerinden önceki toplumlarla ilgili ibret verici bilgiler ulaşmadı mı? Örneğin, tufana yakalanıp sulara gömülen Nuh kavminin, biri korkunç bir kasırga, diğeri sarsıntıyla yok edilen Âd ve Semud kavimlerinin ya da İbrahim’i ateşe atmak isteyen Nemrut ve halkının yâhut müthiş bir zelzeleyle haritadan silinen Medyen ahalisinin ve tepetaklak edilmiş Lut kavminin yaşadığı Sodom ve Gomore adlı şehirlerin başlarına gelenleri duymadılar mı? Bunların hepsi de hakikati pekâlâ biliyorlardı. Çünkü Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmiş ve hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde davalarını ispat etmişlerdi. Fakat onlar, bütün bunlara rağmen inkârda diretmişlerdi. Demek ki, Allah onlara asla zulmetmiş değildi. Ne var ki onlar, bizzat kendilerine zulmediyorlardı. İşte inananların, bu zalimlere karşı, birlik ve beraberlik içerisinde mücadele etmeleri gerekir: َ ْU&ُ ْ َ@ ْ َن َ ِ ْاU1َ وف َو !& َن ُ ,ْ َ ت ُ Uَ ِ Xْ &ُ َن َو ْاUُ ِ Xْ &ُ َو ْا ِ ُ ,ْ &َ ْ ِ ْ ُ ُ و َن1َ ٍe ,ْ َ ُءG!َ ِ ُ@ ْ" اَ ْوH ُ ;( 1ُ ِ َوT G َ َ ٰ ٰ َّ ّ ْ ﴾٧١﴿ "ٌ !T( ' Z 1 Z ا ن ا ا " @ & ' E / [ َ َ ّٰ َن,! َ ٌ ( َ َ ّ ِ ُ0 ّ ُ ُ ُ َ َ ِ ٰ \ اُوQُ0 َ ُ ا َو َر ُ ( 1ُ ٰ^ َة َوZَ ّ ُ َن اXْ 1ُ َة َوAٰ = ا 71. Hangi çağda ve hangi toplumda olursa olsun, erkek ve kadın bütün inananlar, birbirlerinin yardımcıları, koruyucuları ve velisidirler. Münafıkların tam tersine, onlar iyilikleri emreder,
kötülükleri engellemeye çalışırlar. Namazlarını kılar, zekâtlarını verirler. Allah’a ve Elçisine her konuda içtenlikle itaat ederler. Allah’ın rahmetiyle kuşatacağı kimseler, işte bunlardır. Hiç kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Dolayısıyla, hiçbir iyilik mükâfatsız bırakılmayacaktır: َ َ ^ِ % َ ْ @َ 8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ ت َ U( ِ Xْ &ُ ا ْا kR( ً 7َ !ِّ p ٍ Uَ ّ # َ َ@ ُر5ْ Iا ِ Uَ ِ Xْ &ُ َو ْا+ ُ ّٰ )َ َ َو َ َ ! َ@ َوR( َ 1)( ِ a َ ت ﴾٧٢﴿ "cُ !d( ,َ َ ْا َ ْ ُز ْا:ُ /َ ِ ُ ٰذ0 َ ^ْ َا ا ِ ّٰ َ ِ ْ َ ا ٌنlن َو ِر0 ٍ )ْ َ ت ِ Uَ ّ # َ
72. Allah iman eden erkeklere ve kadınlara, ağaçlarının altından ırmaklar çağlayan ve içinde sonsuza dek yaşayacakları cennet bahçeleri ve sınırsız mutluluk ve huzur kaynağı olan Adn bahçelerinde göz kamaştıran köşkler vadetmiştir. Fakat bütün bunların ötesinde, öyle muhteşem bir nimet var ki: Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve O’nun cemalini görmek, akla hayale gelebilecek tüm nimetlerin en güzeli, en büyüğüdür. İşte büyük kurtuluş budur. Buraya kadar, ikiyüzlüleri tanımanızı sağlayacak ipuçları verilerek yüzlerindeki maske düşürüldü ve gerçek müminlerin özellikleri ortaya kondu. O hâlde: ُ ِ) ْا:ِ # َ ّ @َ 1ُّ َ اG1َ ْ َو+ َ ;( Rِ Uَ &ُ ّ َ َر َو ْاT ﴾٧٣﴿ ُ E=( &َ ْا َ [ْ ِ ُ" َو0 Uَ ّ @َ # َ "ْ @ُ 1" َو َ ْ ٰو0 ْ @ِ !ْ Aَ َ ْ Aُ Fا َ kُّ 7ِ U ا 73. Ey Peygamber ve Peygamberin izinde yürüyen Müslüman! Allah’ın ayetlerini açıkça inkâr eden kâfirlere ve küfrünü gizleyerek aranıza sızmış olan münafıklara karşı, Kur’an’ın ortaya koyduğu hayat sistemini yeryüzünde egemen kılmak üzere her alanda mücadele et ve İslâm’ın ilkelerini korumak söz konusu olduğunda, onlara karşı sert ve kararlı davran! Unutmasınlar ki, bu gidişle varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir son! Bu sonu hazırlayan en önemli etken şudur: ُ َ& َ ْاAِ ^َ ُ اVَ )ْ ;َ َ ا َو ا ِ ّٰ ِ ُ َنAِ ْ 1َ M ُ Uَ 1َ "ْ َ &َ ِ ُّ& ا:َ ِ ِ@ ْ" َوvَ ْ ِ َ) ا,ْ َ ْ ِ َو َ^ َ ُ واT 0 ُ Vَ َ
74. Münafıklar, uygun zaman ve zemini bulur bulmaz, İslâm ve Müslümanlar aleyhinde alay ve iftira dolu sözler söylerler. Fakat yüzünüze karşı, katiyen böyle bir şey söylemediklerine dair Allah’a yemin ederler. Oysa kendilerini inkâra sürükleyen o çirkin sözleri kesinlikle söylediler ve Müslüman olmalarının ardından, yeniden ve apaçık kâfir oldular. Ayrıca, başaramadıkları ve Müslümanlar Kur’an’a sarıldıkları sürece de asla başaramayacakları işlere
yeltendiler. Örneğin, karşı bir darbeyle yönetimi ele geçirmek amacıyla, Peygambere suikast girişiminde bulundular. Çünkü münafıklar, amaçlarına ulaşabilmek için öncelikle İslâm toplumunun öncü kadrosunu saf dışı bırakmaya çalışırlar. G ا ًْa ُّ ٰ "ُ @ُ ْ Cِّ ,َ 1ُ َ ّ َ ْ ا8َ 1َ " َواِ ْنM ْ @ُ َ اE ُّ ٰ "ُ @ُ ! ٰUFْ َ اَ ْن اIَ ّ ِ ا اG&ُ ;َ 5َ َ َو َ /ُ 1َ ُ ا8ُ 1َ ِ ْنRَ QM ( Aِ ْHَR ْ ِ Qُ ُ ُ ا َو َر ٰ ْ َ! َو5ْ ) ا َ ْ kRِ "ْ @ُ َ َ ة َوMِ َ a ُّ kRِ &! ﴾٧٤﴿ E ِ Iا ً ( َا ً اCَ َ ٍ =( 5َ Iَ َوkٍّ ِ ْر ِض ِ ْ َوIا
Onların bütün bu düşmanlıklarının tek sebebi, sonsuz lütuf ve bereketi sayesinde Allah’ın ve ilâhî iradenin gerçekleşmesine vesile olması yönüyle Elçisinin, onları maddî ve manevî nimetlerle zenginleştirmiş olmasından başka bir şey değildir. Öyle ya, akıl ve sağduyusunu tamamen yitirmiş nankörlerden başka kim, kendisine kurtuluş ve refah sunan bir kimseye düşmanlık besler? Eğer fırsat varken pişman olup tövbe ederlerse kendileri için iyi olur. Fakat yüz çevirecek olurlarsa, Allah onları hem bu dünyada da, hem de âhirette can yakıcı bir azaba mahkûm edecektir ve yeryüzünde onları koruyabilecek ne bir dostları, ne de yardımcıları olacaktır. ْ ِ َ َ ا ُ Uَ َ ّ َ َوVَ )َ ّ =َ ّ Uَ َ Q( Aِ ْHَR ْ ِ Uَ ! ٰ ٰا َ ( ِ = ا َ ّ َ ِ َ ّ 5َ T ﴾٧٥﴿ + ّٰ )َ :َ َ ْ َ "ْ @ُ ْU ِ َو 75. Yine onlardan bazıları, Allah’a şöyle söz vermişlerdi: “Şayet Allah bize lütuf ve kereminden zenginlik bahşedecek olursa, o zaman elbette bir kısmını Allah yolunda harcayıp bağışta bulunacağız ve kesinlikle dürüst ve iyiliksever insanlar olacağız!” ﴾٧٦﴿ َنl ُ ِ ,ْ ُ "ْ :ُ َو َ َ ّ َ ْ ا َوQ( ِ اAُ iِ َ Q( Aِ ْHَR ْ ِ "ْ @ُ ! ٰ ٰاG&َ ّ Aَ Rَ 76. Fakat Allah lütuf ve keremiyle onlara istedikleri malı mülkü verince, dünya malına aşırı bir tutkuyla bağlanıp cimrilik ettiler ve verdikleri sözden cayıp Allah’ın emrinden yüz çevirdiler. ﴾٧٧﴿ ُ َنCِ Tْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ ا َ َو َ ُ)و ُه َو َ ّٰ ُ اAَ ْaَ اG&َ ِ Qُ 5َ ْ ;َ Aْ 1َ ْ ِم1َ ] ٰ ِ ِ ِ@ ْ" اAُ Vُ kR( Vً َ 5ِ "ْ @ُ 7َ ;َ ْ َ Rَ
77. Bunun üzerine Allah, kendisine verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyledikleri için, huzuruna çıkacakları o büyük Gün gelinceye kadar kalplerine inkâr ve ikiyüzlülük hastalığını soktu. َ ْ ّ َ ا ﴾٧٨﴿ ب ! J ا م v ُ َ ّٰ ُ@ ْ" َواَ ّ َن1 ٰ xْ 5َ ْ" َو:ُ َ ّ ِ "ُ Aَ ,ْ 1َ ا َ ّٰ ا اَ ّ َنG&ُ Aَ ,ْ 1َ "ْ َ َا ُ ُ Mِ 78. Peygamber ve müminler aleyhinde plânlar kuran o münafıklar bilmiyorlar mı ki, Allah onların içlerinde gizlediklerini ve aralarında geçen gizli konuşmaları bilmektedir? Ve yine
düşünmüyorlar mı ki, Allah evrenin tüm gizliliklerini en iyi bilendir? Sadakayı teşvik eden ayetler inince, varlıklı müminlerden biri gelip bol miktarda sadaka verdi. Münafıklar, “Şuna bakın, gösteriş yapıyor!” diyerek adamı kınadılar. Sonra fakir bir mümin geldi ve sadece bir ölçek hurma verdi. Bu defa münafıklar, “Allah’ın bunun bir ölçek hurmasına ihtiyacı mı var?” diyerek onu da kınadılar. Bunun üzerine, aşağıdaki ayet nazil oldu: َ U( ِ Xْ &ُ ِ َ ْا+ َ ( ِ ّ َ ّ &ُ و َن ْاZُ &ِ Aْ 1َ َ 1C( َ ّ َا َ ّ kRِ + ُ و َنiَ %ْ !َ Rَ "ْ :ُ )َ @ْ # ِ Vَ )َ = ا ُ Iَ ّ ِ ُ)و َن اxِ 1َ Iَ َ 1C( َ ّ ت َوا ﴾٧٩﴿ "ٌ ! ( َاب ا ُ ّٰ َ iِ َ "0 ْ @ُ ْU ِ ٌ Cَ َ "ْ @ُ َ " َوb ْ @ُ ْU ِ ا
79. O münafıklar, gönülden bağışta bulunan varlıklı müminleri gösteriş yapmakla suçlayarak kınıyorlar. Öte yandan, ancak imkânları ölçüsünde bulabildiklerini veren yoksul müminleri de, “Bu üç beş kuruşa Allah’ın ihtiyacı mı var?” diyerek alaya alıyorlar. Oysa Allah, asıl kendilerini alay edilecek duruma düşürmüştür. İşte bunların hakkı, can yakıcı bir azaptır. َ ,( 7ْ َ "ْ @ُ َ ْ ِ Jْ 8َ %ْ َ " اِ ْن0 ْ @ُ َ ْ ِ Jْ 8َ %ْ َ Iَ ِ ْ َ ُ@ ْ" اَ ْوJْ 8َ ْ ِا ُ@ ْ" َ^ َ ُ وا5َ ّ َ ِ /َ ِ " ٰذ0 ْ @ُ َ ا ُ ّٰ َ ِ Jْ 1َ ْ Aَ Rَ َ ّ َ ًة+ ﴾٨٠﴿ + ِ ّٰ ِ ُ ّٰ َوQ0 ( ِ ُ َو َر cَ ;(
ِ َ ْ@ ِ)ي ْا َ; ْ َم ْا1َ Iَ ا
80. Ey Muhammed! Onların bağışlanması için ister af dile, ister dileme, hiç fark etmez. Onlar için bir değil, yetmiş kere af dileyip yalvarsan bile, yine de Allah onları affetmeyecektir. Çünkü onlar, Allah’ı ve Elçisini tanımayıp emirlerine başkaldırarak inkâr ettiler. Allah ise, kötülükte inatla direten ve ısrarla yoldan çıkmak isteyen böyle fâsık bir topluluğu doğru yola iletmez. Hâl böyleyken: ا ِ ّٰ oِ !7( َ kR( "ْ @ِ % ِ ّٰ ل ِ ُ َف َرvَ a ِ "ْ :ِ )ِ ,َ ;ْ &َ ِ ُ َنAَ ّ iَ &ُ َِ َح ْاR ِ ُْ 5َ ُ)وا ِ َ ْ َ ا ِ ِ@ ْ" َوا:ِ xَ 1ُ ا اَ ْنG:ُ ِ ^َ ا َو ﴾٨١﴿ ْ َ; ُ@ َن1َ ا5ُ ^َ ْ َ ا0 ' َ )ُّ qَ َ َ" اUَ ّ @َ # َ ُر5َ oْ Vُ 0ِّ َ ْاkRِ ْ ِ ُ واU َ Iَ ُ اVَ َو
81. Birtakım bahanelerle Tebük seferinden geri kalan münafıklar, Allah’ın Elçisine karşı gelerek cihattan kaçıp evlerinde oturdukları için sevindiler. Mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd etmekten hoşlanmayıp, birbirlerine, “Bu sıcakta sefere çıkmayın!” dediler. Onlara de ki: “Evet, ama cehennem ateşi daha sıcaktır!” Keşke bunu kavrayabilselerdi.
ُ 7ْ !َ ْ َوv! ُ َ ْH!َ Aَْ R ﴾٨٢﴿ َن7ُ % ً A( Vَ اT َ ًاM Ey( ^َ اT ِ Tْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ ا ًءGZَ #
82. Yapıp ettiklerinden dolayı artık az gülsünler, çok ağlasınlar. Çünkü onları şiddetli bir azap bekliyor. Gp ْ ِ َك5ُ ْ َذ8َ َ َ ] ٰ ِا ا َ ْU kَ ,ِ َ اAُ ِ ;َ ُ ْ َ اَ َ ً)ا َوkَ ,ِ َ ا# i A R " @
ْ ْ ٍ ُ ُ ّٰ /َ ,َ # َ ِ ْن َرRَ ِ ِ ُ ُ ْi َ ْ َ oْ ;َُ R وج ُ ُ ِ ُ 5َ ّ ِا ا0 َ ُ) و ْ R ِد اَ ّ َو َل َ ّ َ ٍة,ُ ;ُ ْ ِ "ْ 8ُ !l( ْ" َرT َ ( ِ iَ ُ)وا َ َ ْا,ُ V َ ﴾٨٣﴿ +
83. Ey Muhammed! Allah seni bu seferden sağ salim döndürüp onlardan bir grupla karşılaştırdığında, eğer seninle başka bir savaşa çıkmak için izin isterlerse onlara de ki: “Hayır! Bundan böyle benimle birlikte asla gazaya çıkamayacak, hiçbir düşmana karşı benimle beraber savaşamayacaksınız. Çünkü siz ilk defasında sizi çağırdığımızda, en zor zamanda bizi yalnız bırakarak evinizde oturmayı tercih etmiştiniz. O hâlde, geride kalan kadın, çocuk, yaşlı ve özürlü insanlarla beraber oturmaya devam edin.” Bu tip münafıklara karşı açıkça tavrınızı koymalısınız: G Aٰ oّ = Iَ و ٰ َ َ َ َ ٰ َ َ ْ ُ َ ْU َ ُ; َن R " : و ا
و Q ر و
وا ^ " @ 5 ا ه V ] A " ; I و ا ) ا ت " @ ) ' ا ] ِ ّ ّ ً ْ ْ ْ َ َ ْ ِ ( ( ٍ ُ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ِ َ ُ َ ِ ُ ُ 0ِ ُ ِ ِ ِ ُ ﴾٨٤﴿
84. Onlardan ölen hiç kimsenin cenaze namazını kılma ve mezarının başında dua etmek için durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Elçisini inkâr ettiler ve fırsat varken tövbe de etmeyip, kâfir olarak can verdiler. Ve sonunda, uğrunda kâfirliği bile göze aldıkları dünya nimetlerini bırakıp gittiler. Bunun içindir ki: ُّ kRِ @َ ِ "ْ @ُ َ Cِّ ,َ 1ُ ا اَ ْن "ْ :ُ ُ@ ْ" َو% ُ ّٰ )ُ 1 ( 1ُ &َ 5َ ّ ِ" ا0 ْ :ُ ُدIَ اَ ْ َ ا ُ ُ@ ْ" َواَ ْو/َ 7ْ xِ ,ْ ُ Iَ َو ُ ُْ 5َ َ ا:َ Zْ َ َ! َو5ْ ) ا ﴾٨٥﴿ ُ و َنRِ ^َ
85. Onların insanî ve ahlâkî değerleri ayaklar altına alarak yığıp biriktirdikleri o göz alıcı servetleri ve etraflarında pervane gibi dönen güçlü kuvvetli adamları, çocukları, ekonomik yapıları ve sosyal imkânları sakın seni imrendirmesin. Çünkü Allah, ilk bakışta insana çekici görünen bu nimet ve imkânlarla onları daha bu dünyada cezalandırmayı ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor. Çünkü onlar bunu fazlasıyla hak ettiler: ُ 5َ 5َ ُ ا َذ ْرVَ ْ ُ@ ْ" َوU ِ اُو\ ُ ا ا ّ َ ْ ِل/َ 5َ ْ َذ8َ ا َ َ ْ T ِ ّٰ ِ اUُ ِ ُ َر ٌة اَ ْن ٰاBْ َ Zِْ 5ُا اGَواِ َذ ْ Qِ ِ ُ ُ)وا َ َ َر:ِ # َ َو ﴾٨٦﴿ َ 1)( ِ ;َ ْا
86. “Allah’a yürekten boyun eğerek iman edin ve Elçisiyle birlikte Allah yolunda cihada katılın!” diye bir ayet indirildiği zaman, içlerinden sağlık ve servet sahibi olanlar bile, “Ya Muhammed! Bizi bırak da evlerinde oturan şu kadın ve çocuklarla birlikte kalalım!” diyerek senden savaşa gelmeme konusunda izin istemişlerdi. ُ َ ا ِ ِ َوiَ ا َ َ ْا5ُ T ُ 1َ ا ِ َ ْنl ﴾٨٧﴿ ْ َ; ُ@ َن1َ Iَ "ْ @ُ Rَ "ْ @ِ ِ Aُ Vُ ]Aٰ َ َ 7ِ p ُ َر
87. Böylece Allah yolunda savaşmaktan kaçarak, geride kalan çocuk ve kadınlarla oturmayı içlerine sindirebildiler. Bu yüzden de kalplerine öyle bir mühür vuruldu ki, artık hiçbir gerçeği duyamaz, hiçbir hakikati idrak edemez hâle geldiler. G ٰ @ ْ" واُو% ُْ 5َ ُ)وا َ ْ ا @ ْ" وا:َ # Q, اU ٰا1C َ ّ ل وا ْ َ َ ْ "ُ :ُ /َ [ِ G ٰ \َات َواُو E i ا " @ / [ َ ُb َ ِِ َ ِ َ ُ َ َ ُ َ َ ( َ ُ ُ َ ّ ِ اT ِ \ َ 0 ِ ِ ِ ٰ ُ ُ ﴾٨٨﴿ ُ َنAِ ْ &ُ ْا
88. Fakat Peygamber ve onunla birlikte iman eden müminler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda kahramanca cihâd ederler. İşte dünyada da âhirette de üstünlük, şeref, başarı vb. bütün iyilik ve güzellikler onların olacaktır. Sonsuz mutluluk ve kurtuluşa erecek olanlar da, işte onlardır. ﴾٨٩﴿ "cُ !d( ,َ ْا َ ْ ُز ْا/َ ِ ٰذ0 @َ !R( َ 1)( ِ a ٍ Uَ ّ # َ َ@ ُر5ْ َI َ@ ْا8ِ ْ َ ْ ِ ( يxْ َ ت ُ ّٰ )َ ّ َ َا َ "ْ @ُ َ ا
89. Allah onlara, ağaçlarının altından ırmaklar akan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları muhteşem cennet bahçeleri hazırlamıştır. İşte budur en büyük başarı, en büyük mutluluk. َ ْ َ ِ ُرو َنCِّ ,َ &ُ َء ْا# G َ َو َ َ^ َ ُ وا1C( َ ّ اS! َ ّٰ ُ اCَ ^َ َ 1C( َ ّ َ) ا,َ Vَ َذ َن َ ُ@ ْ" َوXْ !ُ ِ اب ُ =( !ُ َ Qُ0 َ ُ ا َو َر ِ َ ْ Iا ﴾٩٠﴿ "ٌ ! ( َاب ا ٌ Cَ َ "ْ @ُ ْU ِ
90. Medine çevresindeki çöllerde göçebe bir hayat süren bedeviler arasından, savaşa katılmalarını engelleyecek geçerli mazeretleri bulunanlar, kendilerine izin verilmesi için Peygamberin huzuruna geldiler. Öte yandan, Medine’ye gelmelerinin mümkün olmadığını ileri sürerek Allah’a ve Elçisine karşı yalan söyleyen kabileler ise, gelip özür beyan etme zahmetine bile katlanmadan, evlerinde oturmayı tercih ettiler. Ama şunu iyi bilin ki, bunların arasından böyle yalan söyleyerek nankörlük edenlere, yakında can yakıcı bir azap erişecektir.
Ů?Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ ˆ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ŮŽ= Ů? ا‏5ŮŽ ‍' ŮŽ ŮŒŘŹ اŮ? َذا‏ ŮŽ ‍ْ Ů? Ů?; َن‏U1Ů? ŮŽ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏xŮ? 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ IŮŽ ‍ٰ ] ŮŽŮˆâ€Źl Ů’ &ŮŽ ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ IŮŽ ‍ Ů?ŘĄ ŮŽŮˆâ€ŹG ŮŽ ,ŮŽ H ‍ا‏ ŮŽ !Ů’ ŮŽ ŮŽ U( % ﴞي٥﴿ "* Ů? Ů‘Ů° ‍ ŮŽŮˆâ€Źo! ŮŒ !'( ‍ Ů? ŮŒŘą َع‏FŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů’ &Ů? ‍] ْا‏AŮŽ ŮŽ ŮŽ Q0 ( Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆ َع‏ 0 Ů? 7( ŮŽ Ů’ Ů? +
91. YaĹ&#x;lÄąlÄąk, sakatlÄąk gibi sebeplerle bĂźnyesi zayÄąf olanlara, savaĹ&#x;a gidemeyecek derecedeki hastalara ve kendilerine savaĹ&#x; araç gereçleri temin etmek Ăźzere harcayacak para bulamayan yoksullara, savaĹ&#x;a katÄąlmadÄąklarÄą için herhangi bir sorumluluk yoktur. Yeter ki, Allah’a ve Elçisine karĹ&#x;Äą dĂźrĂźst ve samimi olsunlar da, diÄ&#x;er gĂśrev ve sorumluluklarÄąnÄą gĂźzelce yerine getirsinler. BĂśyle gĂźzel davrananlara, savaĹ&#x;a gitmedikleri için bir sorumluluk yoktur. ÇßnkĂź Allah çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametlidir. G ŮŽ AŮ’ VŮ? "Ů’ @Ů? AŮŽ &Ů? Ů’ 8ŮŽ Ů? ‍ اَ ŮŽ Ů’ ŮŽŮƒâ€ŹG ŮŽ ‍ ŮŽ اŮ? َذا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ IŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? AŮ? &Ů? 'Ů’ َ‍ ا‏G ŮŽ )Ů? # ŮŽ Ů? ÂŒ! Ů? ( ŮŽ "Ů’ @Ů? UŮ? !Ů? Ů’ َ‍ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ا ŮŽŮˆŘ§â€Źu QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ "Ů’ T Ů? َ‍ ا‏IŮŽ B ŮŽŮ‘ ﴞي٢﴿ ‍َن‏0 ;Ů? Ů? Ů’U1Ů? ŮŽ ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹxŮ? 1ŮŽ IŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏5Ů‹ ZŮŽ ' ŮŽ Â…Ů? Ů’ ) ‍ا‏ 92. AyrÄąca, kendilerine malzeme ve binek temin etmen için huzuruna geldiklerinde, â€œĂœzgĂźnĂźm, size verecek binek bulamÄąyorum.â€? dediÄ&#x;in zaman, binek ve savaĹ&#x; araç gereçleri satÄąn almak Ăźzere harcayacak bir Ĺ&#x;ey bulamadÄąklarÄą için ĂźzĂźntĂźden gĂśzleri yaĹ&#x;ararak ve yĂźrekleri kan aÄ&#x;layarak dĂśnĂźp giden o fakir mĂźminlere de savaĹ&#x;a katÄąlmadÄąklarÄą için sorumluluk yoktur. ŮŽ â€ŤÂ ŮŽŮˆâ€Ź Ů? 1ŮŽ ‍ ا Ů? ŮŽ ْن‏l Ů? 7( % ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ &ŮŽ 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا‏ ]AŮ° ŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° Â…ŮŽ 7ŮŽ p Ů? ‍إ َع‏MŮ? G!ŮŽ UŮ? FŮ’ َ‍ Ů’" ا‏:Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź/ŮŽ 5ŮŽ 5Ů? ‍ Ů’ Ů?ذ‏8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ŮŽ 1C( ŮŽ Ů‘ ‍] ا‏AŮŽ ŮŽ o! Ů?* Ů? ‍ ŮŽ ا‏iŮŽ ‍ ا ŮŽ ŮŽÂ… ْا‏5Ů? T ﴞي٣﴿ ‍ Ů?& َن‏AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ IŮŽ "Ů’ @Ů? RŮŽ "Ů’ @Ů? Ů? AŮ? VŮ?
93. Sorumluluk ancak, savaĹ&#x;a çĹkabilecek kadar gßçlĂź ve zengin olduklarÄą hâlde, gĂśrevden kaçmak için senden izin isteyen kimseleredir. ÇßnkĂź onlar, Allah yolunda kahramanca savaĹ&#x;arak O’nun hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu kazanmak yerine, geride kalan çocuk ve kadÄąnlarla oturmayÄą tercih ettiler. Bu yĂźzden Allah onlarÄąn kalplerini mĂźhĂźrledi, artÄąk kendilerini nasÄąl bir felâketin beklediÄ&#x;ini bilmezler. Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? XŮ’ 5Ů? Ů’ ŮŽ ‍ Ů?ŘąŮˆŘ§â€ŹCŮ? 8ŮŽ ,Ů’ ŮŽ IŮŽ oŮ’ VŮ? "0 Ů’ @Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů’" ا‏8Ů? ,Ů’ # Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ Ů?ŘąŮˆ َن ا‏CŮ? 8ŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ ‍ َى‏EŮŽ ŮŽ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ ^Ů? ‍ ع‏ Ů? Ů‘Ů° 5ŮŽ ŮŽ 7ŮŽ Ů‘ 5ŮŽ )Ů’ VŮŽ "Ů’ T ŮŽ ‍ Ů’" اŮ? َذا َع‏T Ů? 7ŮŽ Ů’aَ‍ا Ů? Ů’ ا‏ Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ UŮŽ !Ů? RŮŽ ‍ا ŮŽ@ ŮŽŘŻ Ů?؊‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS Ů? AŮŽ &ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ ﴞي٤﴿ ‍ َن‏AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů? "Ů’ T Ů? Ů‘Ů° Ů? !Ů’ ŮŽJ ‍ Ů?„ Ů‘ ŮŽ" Ů? ŮŽ Ů‘Ů?ŘŻŮˆ َن اŮ? Ů° ] ŮŽ Ů? Ů?" ْا‏QŮ? Ů? Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆ َع‏T
94. Seferden dĂśnĂźp yanlarÄąna vardÄąÄ&#x;ÄąnÄąz zaman, size bin bir çeĹ&#x;it mazeretler sayÄąp dĂśkecekler. O zaman onlara de ki: “BoĹ&#x;una bahaneler uydurup ĂśzĂźr dilemeye kalkmayÄąn. ArtÄąk size kesinlikle inanmÄąyoruz. ÇßnkĂź Allah, daha biz yoldayken sizinle ilgili her
şeyin içyüzünü bize bildirmişti. O hâlde, artık attığınız her adıma dikkat edin! Zira Allah da, Elçisi de, bundan sonra nasıl davranacağınızı ve neler yapacağınızı görecektir. Böylece, özgür iradenizle kendi seçiminizi yapmanız için dünyada bir süre daha imtihan edileceksiniz. Ve sonunda hepiniz, gaybı ve şehadeti, yani evrendeki gizli açık her şeyi bilen yüce Rabb’inizin huzuruna çıkarılacaksınız. O zaman Allah, dünya hayatında yaptığınız her şeyi size bildirecek ve herkese hak ettiği karşılığı tam olarak verecektir.” ُ َ
"ْ @ُ 1 َو َ ْ ٰو ِ ّٰ ِ ُ َنAِ ْ !َ َ ُ ِ ْ َ Rَ "0 ْ @ُ ْU َ اl ُ ِ ,ْ 8ُ ِ "ْ @ِ !ْ َ ِ ْ" ا8ُ 7ْ Aَ ;َْ 5 ْ" اِ َذا اT ٌb #ْ ُ@ ْ" ِر5َ ّ ِ" ا0 ْ @ُ ْU َ اl ﴾٩٥﴿ َن7ُ % َ "Mُ Uَ ّ @َ # َ ِ Tْ 1َ ا5ُ ^َ &َ ِ ا ًءGZَ #
95. Evet, zafer kazanmış olarak seferden dönüp yanlarına vardığınızda, kendilerini cezalandırmaktan vazgeçip bırakmanız için yalanlar uydurup Allah’a yemin edecekler. O hâlde bırakın onları, fakat arzu ettikleri gibi hoşgörü ve sevgiyle değil, onları cezalandırmak ve tehlikelerinden uzak durmak için. Çünkü onlar, niyet ve davranışları itibariyle birer pisliktirler. İşledikleri bunca çirkin işlerine karşılık ceza olarak, varacakları yer de cehennemdir! ُ َ ُ َنAِ ْ 1َ ْ َ ِ "ْ T َ ;(
﴾٩٦﴿ + ّٰ ِ ّ َنRَ "ْ @ُ ْU َ ْ اl َ ْ َ ِ ْنRَ "M ْ @ُ ْU َ ْ اl َ w ِ َ ٰ ] َ ِ ْا َ; ْ ِم ْاl ْ 1َ Iَ َ ا 96. Sizi kandırıp gönlünüzü kazanmak için size yeminler edecekler. Ne var ki, siz onlardan hoşnut olsanız bile, Kur’an’ın rehberliğini reddederek yoldan çıkan bu insanlardan Allah asla razı olmayacaktır! Medine’deki münafıkların hâli böyle. Köylerde ve varoşlarda yaşayanlara gelince: َ ْ َا "ٌ !T( ' ُ ّٰ َوQ0 ( ِ ُ ] َرAٰ َ ا ُ ّٰ َلZَ 5ْ َ اG َ ' ُ)و َد َ "ٌ !A( َ ا ُ ُ& اAَ ,ْ 1َ Iَ ّ َ َ) ُر ا#ْ َ َواVً َ 5ِ ُّ) ُ^ ْ ً ا َوqَ َاب ا ُ َ ْ I ﴾٩٧﴿
97. Medine çevresindeki çöllerde göçebe hayat süren bedeviler, içinde bulundukları şartlardan ve yapılarındaki kabalık ve sertlikten dolayı, yerleşik bir hayat süren şehirlilere nazaran hem inkârcılık ve ikiyüzlülükte daha aşırıdırlar, hem de Allah’ın Elçisine gönderdiği Kur’an’ın hükümlerini tanımamaya daha yatkındırlar. Unutmayın ki, Allah sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. Kullarının yapısını ve özelliklerini en iyi O bilir. Her konuda en doğru hükmü
verir, sonsuz hikmetiyle her şeyi yerli yerince ve en uygun biçimde yapar. َ ّ "ُ T َ ْ َ ِ َو ُ ِ َ ّ ا ِ َ ُةG ْ! ِ@ ْ" َدAَ َ َ0 ِ اGا ) َو ٌ !&( َ ا ُ ّٰ ء َو0ِ ْ % ا ُ َ ّ َ wَ 1َ َ ً َوJْ َ ُ ِ ْU1ُ َ Cُ iِ 8َ ّ 1َ ْ َ اب ِ َ ْ Iا ﴾٩٨﴿ "ٌ !A( َ
98. Öyle bedeviler vardır ki, İslâm’ı yalnızca siyasî bir tavır olarak benimsedikleri için, zekât başta olmak üzere, Allah yolunda harcadıkları şeyleri zoraki ödenmesi gereken bir ceza, boşa gitmiş bir kayıp, bir angarya sayar ve bu yükümlülükten kurtulmak için de sizin başınıza türlü belâların gelmesini beklerler. Fakat o bekledikleri kötü belâ, kendi başlarına gelecektir! Çünkü Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir. Bununla birlikte, medeniyetten uzak olan bütün insanlar böyledir zannetmeyin: ٰ ْ َو ْا َ! ْ م َ ْ َ ِ َو
@َ 5َ ّ ِ اIG َ َ ل ا ِ ّٰ )َ ْU ِ ت ِ ّٰ ِ ُ ِ Xْ 1ُ ْ َ اب ٍ َ ُ Vُ ُ ِ ْU1ُ َ Cُ iِ 8َ ّ 1َ ِ َوa ِ َ Aَ ?َ ا َو ِ Iا ِ َ ْ Iا 0 ِ ُ َ ّ ات ا ِ ﴾٩٩﴿ "cٌ !'( ُ ٌر َرFَ َ ا ّٰ اِ ّ َنQ0 ( 8ِ &َ 'ْ َرkR( ا ُ ّٰ "ُ @ُ Aُ a ِ )ْ !ُ َ "0 ْ @ُ َ ٌ َ ْ Vُ
99. Öyle bedeviler de vardır ki, Allah’a ve âhiret gününe yürekten inanırlar. O’nun uğrunda harcadıklarını, kendilerine Allah katında yakınlık ve sevgi kazandıran ve Peygamberin hayır duasını almalarını sağlayan birer vesile ve fırsat olarak görürler. Gerçekten de bu harcadıkları mallar, onlar için Allah katında bir yakınlık ve hoşnutluk vesilesi olacaktır. O hâlde müjde onlara: Allah onları rahmeti ile onurlandıracak ve cennetine koyacaktır. Hiç kuşkusuz Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Fakat bu müjdeyi asıl hak edenler şunlardır: َ ْ َ َو1 ( #
َ ّ َو Qُ ْU َ اl ٍ* % ُ ْ ُ@ ْ" َو َرU َ ا ُ ّٰ kَ l َ 'ْ ِ ِ "ْ :ُ ,ُ 7َ َ ّ َ ا1C( َ ّ ر َوا َ 5Iا ِ ن َر ِ @َ &ُ َ ّ َو ُ َن ِ َ ْاI ِ ُ; َن ْا% ا ِ =ْ َ ْ @َ 8َ ْ َ ( يxْ َ ت ﴾١٠٠﴿ "ُ !d( ,َ ْا َ ْ ُز ْا/َ ِ ا ٰذ0 )ً َ َ اG@َ !R( َ 1)( ِ a ٍ Uَ ّ # َ َ@ ُر5ْ Iا َ "ْ @ُ َ )َ ّ َ ََوا
100. Müminlerin ateşle imtihan edildiği en sıkıntılı günlerde, Allah yolunda mücadele ve fedakârlık konusunda başkalarına örneklik ve öncülük ederek İslâm’da ilk dereceyi kazanan öncü muhacirler, yani Mekke henüz düşmanların elindeyken zulmün egemen olduğu öz yurtlarını terk ederek Medine’ye, İslâm diyarına göç eden ilk Müslümanlar ve ensâr, yani kendi ülkelerine sığınan din kardeşlerine kucak açan ve her türlü fedakârlığı göstererek onları barındıran Medineli Müslümanlar ile daha sonraki çağlarda İslâm’a girerek ortaya
koydukları güzel davranışlarla onların izinde yürüyenler var ya, işte Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, ağaçlarının altından ırmaklar çağıldayan ve sonsuza dek içinde yaşayacakları cennet bahçeleri hazırlamıştır. İşte en büyük kurtuluş budur. َ ْ َ ِ "ْ T ُ َ ْ ' ُ ْ 5َ "0 ْ @ُ &ُ Aَ ,ْ َ Iَ ق َ ْ &َ ّ ِ َو ِّ ]Aَ َ ِ َ َ ُدواUَ 1)( &َ ْاoِ ْ:ََن َو ِ ْ ا0 ;ُ Rِ Uَ ُ اب ِ َ U ا ِ َ ْ Iا ﴾١٠١﴿ "! ٍ Cَ َ ] ٰ ِ َ ُّدو َن ا1ُ "َ ّ ُ + Mٍ d( َ اب ِ ْ َ َ ّ َ "ْ @ُ ُ Cِّ ,َ Uُ َ "0 ْ @ُ &ُ Aَ ,ْ 5َ
101. Çevrenizdeki çöllerde yaşayan bedeviler arasında ve Medine halkı içerisinde, ikiyüzlülüğü huy edinmiş ve içlerindeki nifakı gizlemekte iyice ustalaşmış münafıklar var. Öyle ki, haklarında vahiy nazil olmadıkça, sen bile onları tanıyamazsın. Onları ancak biz tanırız. Bir dünyada, bir de kabir âleminde olmak üzere onları iki kez cezalandıracağız. Daha sonra onlar, cehennemde asıl cezayı çekmeleri için büyük bir azaba mahkûm edilecekler. ُ ٌرFَ ا َ ّٰ " اِ ّ َن0 ْ @ِ !ْ Aَ َ ب َ َ? ِ ً َو ٰاvً &َ َ ُ اAَ a َ "ْ @ِ ِ 5ُ Cُ ِ اRُ َ wَ ا ْ ُ و َنa َ َو ٰا ُ ّٰ ]% َ 8ُ 1َ ا اَ ْن َ َ 0 [ً !ِّ َ َ a ﴾١٠٢﴿ "ٌ !'( َر
102. Bir de, tembellik ederek savaştan geri kalan, fakat ikiyüzlüler gibi yalandan mazeretler uydurmaya kalkışmayıp günahlarını itiraf ederek vicdan azabıyla kendilerini mescidin direğine bağlayıp cezalandıran ve affedilinceye kadar da bu şekilde kalacaklarına yemin eden diğerleri var ki, bunlar iyi işle kötü işi birbirine karıştırmışlardı. Sefere çıkmamakla kötü bir iş yapmış, fakat daha sonra günahlarının farkına varıp içtenlikle tövbe ederek iyi bir davranış göstermişlerdi. Dürüst ve samimi birer Müslüman olarak bilinen bu insanlar —ki içlerinde Bedir savaşına katılmış olanlar da vardı— her nasılsa gevşeklik gösterip bu savaşa katılmamışlardı. İşte bunlar, affedilmek için biraz daha bekleyecekler. Bu zaman zarfında, işledikleri günahın acısını bir süre daha içlerinde duysunlar. Fakat Allah’ın rahmetinden de asla ümit kesmesinler. Allah’ın onları bağışlaması umulabilir. Hiç kuşkusuz Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. َ َ /َ َ Aٰ ?َ " اِ ّ َن0 ْ @ِ !ْ Aَ َ oِّ ?َ !@ ْ" ِ َ@ َو "ٌ !A( َ ٌ !&( َ ا ُ ّٰ " َو0 ْ @ُ َ ٌ T ُ ِ ^ّ ( Zَ ُ ْ" َو:ُ ُ @ِّ َ ُ ً Vَ )َ ?َ "ْ @ِ ِ ِ ْ اَ ْ َ اCْ a ﴾١٠٣﴿
103. O hâlde ey Peygamber! OnlarÄąn tĂśvbelerinin kabul edildiÄ&#x;ini resmen gĂśstermek Ăźzere, Allah yolunda baÄ&#x;ÄąĹ&#x;ladÄąklarÄą mallarÄąndan uygun bir miktarÄą devlet reisi sÄąfatÄąyla zekât veya sadaka olarak al ve onu Allah yolunda harca ki, bĂśylece onlarÄą gĂźnahlarÄąndan arÄąndÄąrÄąp tertemiz kÄąlasÄąn. AyrÄąca onlarÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmalarÄą için Allah’a dua et. ÇßnkĂź senin duan, onlar için huzur ve teselli kaynaÄ&#x;ÄądÄąr. Bununla birlikte, hangilerinin affedilmeye lâyÄąk olduÄ&#x;una karar verecek olan Allah’tÄąr. Zira Allah her Ĺ&#x;eyi iĹ&#x;itendir, bilendir. Hâl bĂśyleyken, gĂźnahlarÄąndan vazgeçip Allah’a dĂśnmek için daha ne bekliyorlar? ŮŽ Ů‘ ŮŽ :Ů? ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ oŮ? 7ŮŽ ;Ů’ 1ŮŽ ŮŽ :Ů? ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ CŮ? a ﴞ٥٠٤﴿ "Ů? !'( ŮŽ Ů‘ ‍اب ا‏ Ů‘Ů° ‍ ŘŞ ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů‘ َن‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ,Ů’ 1ŮŽ "Ů’ ŮŽ َ‍ا‏ Ů? VŮŽ )ŮŽ = ‍ا‏ Ů? Ů’ 1ŮŽ ‍ Ů?ŘŻ (ه ŮŽŮˆâ€Ź7ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ 8 ‍ا‏ Ů? ŮŽ Ů‘ 8 ‍ا‏ 104. Allah’Ĺn piĹ&#x;manlÄąkla kendisine yĂśnelen kullarÄąnÄąn tĂśvbesini kabul edeceÄ&#x;ini, içtenlikle yapÄąlan iyilikleri ve verilen sadakalarÄą geri çevirmeyeceÄ&#x;ini ve kullarÄąna karĹ&#x;Äą çok baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layÄącÄą, çok merhametli olduÄ&#x;unu bilmiyorlar mÄą? Ů? [Ů? 7Ů?Ů‘ UŮŽ !Ů? RŮŽ ‍ا ŮŽ@ ŮŽŘŻ Ů?؊‏ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹS Ů? AŮŽ &ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ "Ů’ T Ů’ oŮ? VŮ? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů‘Ů° ‍ َى‏EŮŽ %ŮŽ ŮŽ R ‍ ا‏AŮ? &ŮŽ ‍ا‏ Ů? !Ů’ ŮŽJ ‍ ŮŽ Ů‘Ů?ŘŻŮˆ َن اŮ? Ů° ] ŮŽ Ů? Ů?" ْا‏wŮ? ŮŽ ‍َن ŮŽŮˆâ€Ź0 UŮ? Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ŮŽŮˆ ْا‏QŮ? Ů? Ů? ‍ Ů’" ŮŽŮˆ َع‏T ﴞ٥٠ټ﴿ ‍ن‏MŮŽ AŮ? &ŮŽ ,Ů’ ŮŽ "Ů’ 8Ů? Ů’U^Ů? &ŮŽ Ů?
105. Ey Peygamber! Ä°Ĺ&#x;ledikleri gĂźnahtan tĂśvbe edip Rab’lerine yĂśnelen o mĂźminlere de ki: “Bundan bĂśyle, hatanÄązÄą telâfi edip samimiyetinizi ispatlamak için çok çalÄąĹ&#x;Äąn! Allah, ortaya koyacaÄ&#x;ÄąnÄąz davranÄąĹ&#x;lara bakacak ve buna gĂśre sizi deÄ&#x;erlendirecektir, Elçisi ve diÄ&#x;er mĂźminler de‌ UnutmayÄąn ki, bu dĂźnyanÄąn Ăśtesi de var: Eninde sonunda hepiniz, evrendeki gizli açĹk her Ĺ&#x;eyi bilen yĂźce Rabb’inizin huzuruna çĹkarÄąlacaksÄąnÄąz ve o zaman O, tĂźm yaptÄąklarÄąnÄązÄą size bir bir bildirecek ve hak ettiÄ&#x;iniz ceza veya mĂźkâfatÄą tam olarak verecektir. Ä°yi birer MĂźslĂźman olduklarÄą hâlde, kendilerinden hiç beklenmeyecek bir gaflet gĂśstererek seferden geri kalan ßç kiĹ&#x;inin durumuna gelince: ŮŽ Ů? ‍ Ů’ َن‏# ﴞ٥٠ٌ﴿ "ŮŒ !T( ' Ů? Ů‘Ů° Ů? Ů’ I ŮŽ â€ŤŮŽŮˆ ٰا‏ Ů? Ů‘Ů° ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ ب‏ ŮŽ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ ŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů? Ůˆ َن‏a Ů? 8Ů? 1ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů? Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§â€ŹCŮ?Ů‘ ,ŮŽ 1Ů? ŮŽ Ů‘ Ů?‍ا ا‏
106. Gerek zenginlik, gerek iman saÄ&#x;lamlÄąÄ&#x;Äą bakÄąmÄąndan savaĹ&#x;a katÄąlmayÄąĹ&#x;larÄąnÄą mazur gĂśsterecek hiçbir hafifletici sebepleri bulunmadÄąÄ&#x;Äą için daha aÄ&#x;Äąr bir cezayÄą hak eden diÄ&#x;er bir kÄąsmÄąnÄąn durumu ise, Allah’Ĺn 118. ayette vereceÄ&#x;i hĂźkme bÄąrakÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. ÇßnkĂź Allah, bu ßç kiĹ&#x;iyi bir sĂźre daha bekletip zor bir imtihandan geçirecek ve gĂśsterecekleri tavra gĂśre ya onlarÄą cezalandÄąracak, ya
da affedecektir. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah, sonsuz ilim ve hikmet sahibidir. Ä°Ĺ&#x;te bu ilim ve hikmetinin gereÄ&#x;i olarak, Ä°slâm devletine karĹ&#x;Äą komplolar dĂźzenleyenlerin kurduÄ&#x;u sĂśzde ‘mescitlerin’ içyĂźzĂźnĂź ortaya koyuyor, bĂśyle yerlere karĹ&#x;Äą nasÄąl bir tavÄąr takÄąnmanÄąz gerektiÄ&#x;ini size ĂśÄ&#x;retiyor: Peygamber (s), Medine’ye hicret ettiÄ&#x;i ilk gĂźnden beri, Hazreç kabilesinin ileri gelenlerinden biri olan ve yÄąllar Ăśnce HristiyanlÄąÄ&#x;Äą benimseyen Ebu Ă‚mir adÄąndaki bir rahibin amansÄąz dĂźĹ&#x;manlÄąÄ&#x;Äąyla karĹ&#x;Äą karĹ&#x;Äąya kalmÄąĹ&#x;tÄą. Kutsal metinler hakkÄąndaki derin bilgisinden dolayÄą halkÄąn nazarÄąnda saygÄąn bir yeri olan bu adam, Peygambere duyduÄ&#x;u kin ve haset yĂźzĂźnden mĂźnafÄąklarla ve mĂźĹ&#x;riklerle iĹ&#x;birliÄ&#x;i yaparak Ä°slâm’a karĹ&#x;Äą amansÄąz bir muhalefete giriĹ&#x;miĹ&#x;, Peygambere karĹ&#x;Äą yapÄąlan hemen her savaĹ&#x;ta aktif rol oynamÄąĹ&#x;tÄą. BĂźtĂźn çabalarÄąna raÄ&#x;men Arabistan’da Ä°slâm’Ĺn ĂśnĂźnde durabilecek hiçbir gĂźcĂźn kalmadÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśrĂźnce, Bizans Ä°mparatorunu MĂźslĂźmanlara saldÄąrmasÄą için kÄąĹ&#x;kÄąrtmak amacÄąyla Suriye’ye gÜçtĂź. Bu arada, sĂźrekli temas hâlinde olduÄ&#x;u Medine’deki yandaĹ&#x;larÄąna, Ĺ&#x;ehrin yakÄąnlarÄąnda bir kasaba olan Kuba’da yeni bir mescit yapmalarÄąnÄą Ăśnerdi. BĂśylece mĂźnafÄąklar, Ebu Ă‚mir Roma ordusuyla Medine’yi iĹ&#x;gal edinceye kadar rahatça buluĹ&#x;up MĂźslĂźmanlar aleyhine plânlar yapacaklarÄą bir ortama kavuĹ&#x;muĹ&#x; olacaklardÄą. Bu mescit, aynÄą zamanda onun gĂśnderdiÄ&#x;i ajanlarÄą kamufle eden masum gĂśrĂźnĂźĹ&#x;lĂź ve gĂźvenli bir komuta merkezi iĹ&#x;levi de gĂśrecekti. MĂźnafÄąklar mescidi bitirip faaliyetlerine baĹ&#x;lamÄąĹ&#x;lardÄą ki, onlarÄąn inĹ&#x;a ettikleri ve kÄąyamete kadar inĹ&#x;a edecekleri sĂśzde mescitlere karĹ&#x;Äą nasÄąl tavÄąr takÄąnÄąlmasÄą gerektiÄ&#x;ini bildiren aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki ayet nazil oldu. Peygamber (s) de TebĂźk seferinden dĂśner dĂśnmez, ayette sĂśzĂź edilen dÄąrar mescidini yÄąktÄąrÄąp yerle bir etti: ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ ْا‏+ ŮŽ Ů’ ŮŽ ;1 Ů‹ ( Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ ا ًعا ŮŽŮˆ Ů?^ Ů’ Ů‹ ا ŮŽŮˆâ€Źl Ů’ Ů? QŮ? ŮŽ Ů? ‍ا ŮŽŮˆ َع‏ ŮŽ Ů‘Ů° ‍' ŮŽŘą َب‏ ŮŽ Ů’ &ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆŘ§Ů? Ů’Řą ŮŽ? ًدا‏+ Ů? ‍ Ů‹)ا‏xŮ? %Ů’ ŮŽ â€ŤŮˆŘ§â€ŹCŮ? iŮŽ ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ ا‏1C( ŮŽ Ů‘ â€ŤŮŽŮˆŘ§â€Ź ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? 5ŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů’ ŮŽ@ Ů?) ا‏1ŮŽ ‍ا‏ ﴞ٥٠٧﴿ ‍ Ů?Ř° Ů? َن‏T Ů? Ů‘Ů° ‍] ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů°U%Ů’ Ů? ‍ ْا‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G5ŮŽ ‍ Ů? Ů‘ ŮŽ اŮ? ْن اَ ŮŽŘą ْد‏AŮ? Ů’ !ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ?0 7Ů’ VŮŽ 107. Ey Ĺ&#x;anlÄą Elçi! MĂźnafÄąklara karĹ&#x;Äą son derece dikkatli olmalÄąsÄąn. ÇßnkĂź onlar arasÄąnda yÄąkÄącÄą ve zarar verici faaliyetlerde bulunmak, inkâr cephesini gßçlendirerek kâfirlere yardÄąm etmek, MĂźslĂźmanlar arasÄąna fitne ve ayrÄąlÄąk sokarak onlarÄą birbirine dĂźĹ&#x;Ăźrmek ve Ăśteden beri Allah’a ve Elçisine karĹ&#x;Äą savaĹ&#x; ilan etmiĹ&#x; olan Ebu Ă‚mir adÄąndaki Ä°slâm dĂźĹ&#x;manÄąna yataklÄąk edip casuslarÄąnÄą barÄąndÄąrarak ona
bir gĂśzetleme ve istihbarat merkezi oluĹ&#x;turmak için sizin mescidinize alternatif bir mescit kuranlar var. Kendilerini hesaba çekeceÄ&#x;in zaman, “Vallahi bizim iyilikten baĹ&#x;ka bir amacÄąmÄąz yoktu!â€? diyerek yemin edecekler. Fakat sakÄąn onlara inanma! ÇßnkĂź onlarÄąn yalancÄą olduÄ&#x;una bizzat Allah Ĺ&#x;ahittir. ŮŽ Ů‘ ]AŮŽ ŮŽ ˆ ‍ َن اَ ْن‏7Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ ŮŒ ل‏# ŮŽ ‍ Ů?ع‏QŮ? !R( Q0Ů? !R( ‍' Ů‘Ů? اَ ْن ŮŽ Ů?; َم‏ ŮŽ َ‍ Ů’ Ů?Ů… ا‏1ŮŽ ‍ Ů’; Ů° ى Ů? Ů’ اَ Ů‘ ŮŽŮˆ Ů?ل‏8 ‍ا‏ ŮŽ Ů?Ů‘ Ů?‍ ŮŒ) ا‏xŮ? %Ů’ &ŮŽ ŮŽ ‍ا‏0 )Ů‹ ŮŽ َ‍ ا‏QŮ? !R( "Ů’ ;Ů? ŮŽ IŮŽ Ů?Ů‘ Ů? 1Ů? ‍ا‏ ﴞ٥٠٨﴿ ŮŽ 1 ( @Ů‘Ů? ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ ْا‏S Ů? Ů‘Ů° â€ŤŮˆŘ§ ŮŽŮˆâ€Ź 0 Ů? @ŮŽ Ů‘ ŮŽ 8ŮŽ 1ŮŽ 108. Orada asla namaza durma! Medine’de bulunan ve ta ilk gĂźnden Allah’Ĺn emirlerine baÄ&#x;lÄąlÄąk, doÄ&#x;ruluk, samimiyet ve takva temeli Ăźzerine kurulan mescit, içinde namaz kÄąlmana elbette daha lâyÄąktÄąr. ÇßnkĂź orada, her tĂźrlĂź gĂźnah kirlerinden arÄąnma isteÄ&#x;iyle dolup taĹ&#x;an yiÄ&#x;itler vardÄąr ki, Allah bĂśyle kĂśtĂźlĂźklerden arÄąnanlarÄą sever. ‍ ŮŽ@ َع‏5Ů’ ŮŽR ‍ Ů?ع‏:ŮŽ ‍ Ů? Ů?٠‏# Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ‍] ŮŽ Ů’; Ů° ى‏AŮ° ŮŽ QŮ? 5ŮŽ !ŮŽ Ů’U Ů? ˆ ŮŽ ‍ان‏ Ů? ŮŽ Ů’l‍ا ŮŽŮˆ Ů?ع‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ َ‍ ŮŒ اَ Ů’Ů… ŮŽ Ů’ ا‏EŮ’ a ŮŽ ŮŽ Ů‘ َ‍ ŮŽŮŽ& Ů’ ا‏Rَ‍ا‏ Ů? ŮŽ qŮŽ ]AŮ° ŮŽ QŮ? 5ŮŽ !ŮŽ Ů’U Ů? ˆ ŮŽ Ů‘ ‍ Ů’@ Ů?)ŮŠ ْا ŮŽ; Ů’ ŮŽŮ… ا‏1ŮŽ IŮŽ ‍ا‏ ŮŽ &( Ů? d ﴞ٥٠ي﴿ + Ů? Ů‘Ů° ‍َ" ŮŽŮˆâ€Ź0 UŮŽ Ů‘ @ŮŽ # ŮŽ ‍ ع‏ Ů? 5ŮŽ kR( Q( Ů? 109. BinasÄąnÄą Allah’a saygÄą, baÄ&#x;lÄąlÄąk ve O’nun hoĹ&#x;nutluÄ&#x;unu elde etme temeli Ăźzerine kuran kimse mi hayÄąrlÄądÄąr, yoksa yÄąkÄąlÄąp çÜkmeye yĂźz tutmuĹ&#x; bir uçurumun kenarÄąna binasÄąnÄą kurup da onunla birlikte cehennem ateĹ&#x;ine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulĂźm ve haksÄązlÄąk yapan bir toplumu doÄ&#x;ru yola iletmez. G ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů° Ů? Ů’ ŮŽ ﴞ٥٥٠﴿ "cŮŒ !T( ' Ů? Ů‘ ‍" ŮŽŮˆâ€Ź0 Ů’ @Ů? Ů? AVŮ? Â…ŮŽ ; ŮŽ ‍ ان‏IŮŽ Ů‘ Ů?‍ Ů? Ů?@ Ů’" ا‏AŮ? VŮ? kR( Ů‹ 7ŮŽ 1‍ Ů’ ا (ع‏UŮŽ ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?@ Ů?" ا‏5Ů? !ŮŽ Ů’U Ů? ‍ Ů?ال‏ZŮŽ 1ŮŽ IŮŽ ŮŽ "ŮŒ !A( ŮŽ ‍ا‏ 110. MĂźnafÄąklarÄąn kurmuĹ&#x; olduklarÄą bu gibi binalar, kurum ve kuruluĹ&#x;lar, kalpleri ĂślĂźmĂźn Ĺ&#x;iddetiyle paramparça oluncaya dek yĂźreklerinde bir huzursuzluk, Ĺ&#x;Ăźphe ve tedirginlik kaynaÄ&#x;Äą olacaktÄąr. Hiç kuĹ&#x;kusuz Allah her Ĺ&#x;eyi eksiksiz bilendir, sonsuz hikmet sahibidir. ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ى Ů? ŮŽ ْا‏w Ů° ŮŽ q‍ا‏ Ů’ ŮŽ ‍ا‏ ‍ َن‏AŮ? 8Ů? ;Ů’ !ŮŽ RŮŽ ‍ا‏ Ů? Ů‘Ů° o! Ů‘Ů° ‍اŮ? Ů‘ َن‏ ŮŽ Ů’Ů? 5َ‍ ا‏+ Ů? 7( ŮŽ kR( ‍ َن‏AŮ? Ů? ;ŮŽ 1Ů? ŮŽ0 UŮŽ Ů‘ xŮŽ ‍ Ů?@ Ů’" ŮŽŮˆŘ§ŮŽ Ů’ ŮŽ ا ŮŽ Ů?@ Ů’" Ů? ŮŽ Ů‘ َن ŮŽ Ů?@ Ů?" ْا‏% ŮŽ Ů‘ kRŮ? ;“ ' ‍ Ů? ŮˆŘ§â€Ź Ů? Ů‘Ů° ŮŽ Ů? ‍ Ů’@ Ů?) (ه‏,ŮŽ Ů? ]RŮ° ‍ن ŮŽŮˆ ŮŽ Ů’ اَ Ů’Ůˆâ€Ź0 Ů? ‍ ŮŽŮˆ ْا Ů?; Ů’ ٰا‏o! Ů’ RŮŽ ‍ا‏ ŮŽ QŮ? !Ů’ AŮŽ ŮŽ ‍ َن ŮŽŮˆ Ů’ Ů‹)ا‏AŮ? 8ŮŽ ;Ů’ 1Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů’ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź1‍ Ů’ ٰع‏8 ‍ا‏ Ů? 7Ů’ 8ŮŽ
Ů? xŮ’( 5I‍ا‏ Ů? ,Ů? !Ů’ 7ŮŽ Ů? ﴞ٥٥٥﴿ "Ů? !d( ,ŮŽ ‍ ŮŽ ْا ŮŽ Ů’ Ů?ز ْا‏:Ů? /ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆ ٰذ‏Q0 ( Ů? "Ů’ 8Ů? ,Ů’ 1ŮŽ ŮŽ ‍ي‏C( ŮŽ Ů‘ ‍ Ů?" ا‏T 111. Gerçek Ĺ&#x;u ki, Allah mĂźminlerden canlarÄąnÄą ve mallarÄąnÄą — karĹ&#x;ÄąlÄąÄ&#x;Äąnda onlara cenneti vermek Ăźzere— satÄąn almÄąĹ&#x;tÄąr. ŞÜyle ki, onlar yeryĂźzĂźnde zulmĂź engellemek ve Kur’an’Ĺn ortaya koyduÄ&#x;u hayat sistemini egemen kÄąlmak için Allah yolunda kahramanca
savaĹ&#x;Äąrlar. Er meydanlarÄąnda zalimlerin ordularÄąnÄą bozguna uÄ&#x;ratÄąr, askerlerini ĂśldĂźrĂźrler ve gerekirse bu uÄ&#x;urda seve seve can verirler. Bu, Allah’Ĺn Tevrat’ta, Ä°ncil’de ve Kur’an’da yerine getirmeyi bizzat ĂźstlendiÄ&#x;i ve gerçekliÄ&#x;inde asla Ĺ&#x;Ăźphe olmayan bir vaattir. Ă–yle ya, verdiÄ&#x;i sĂśze Allah’tan daha vefakâr kim olabilir? O hâlde, yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄąz bu sĂśzleĹ&#x;meden dolayÄą sevinin ey mĂźminler! Ä°Ĺ&#x;te budur en bĂźyĂźk baĹ&#x;arÄą, en bĂźyĂźk kurtuluĹ&#x;! Nitekim bugĂźn HristiyanlarÄąn elinde bulunan muharref Ä°ncil’de Ĺ&#x;u ifadeler yer almaktadÄąr: (Ä°sa dedi ki:) “Ne mutlu, doÄ&#x;ruluk ve iyilik uÄ&#x;runda eziyete uÄ&#x;rayanlara; çßnkĂź cennet onlarÄąndÄąr!â€? (Matta, 5: 10) “YeryĂźzĂźne (zalimlerin egemen olduÄ&#x;u bir) barÄąĹ&#x; getirmeye geldim sanmayÄąn! Ben barÄąĹ&#x; deÄ&#x;il, fakat (mazlumun hakkÄąnÄą savunmak için) kÄąlĹç getirmeye geldim! ÇßnkĂź ben adamla babasÄąnÄąn, kÄązla anasÄąnÄąn ve gelinle kaynanasÄąnÄąn arasÄąna ayrÄąlÄąk koymaya geldim. (...) HayatÄąnÄą bulan onu kaybetmiĹ&#x; olacaktÄąr ve benim uÄ&#x;ruma canÄąnÄą veren, onu bulmuĹ&#x; olacaktÄąr.â€? (Matta, 10: 34–39) Muharref Tevrat’ta ise Ĺ&#x;Ăśyle denilmektedir: “DĂźĹ&#x;manlarÄąna karĹ&#x;Äą cenge çĹktÄąÄ&#x;Äąn (...) zaman onlardan korkmayacaksÄąn. ÇßnkĂź seni MÄąsÄąr diyarÄąndan çĹkaran Allah’Ĺn Rab seninle beraberdir.â€? (Tesniye, 20/1) BĂźtĂźn kutsal kitaplarda mĂźjdelenen bu bahtiyarlar, Ĺ&#x;u niteliklere sahiptirler: G ŮŽ Ů‘ ‍ Ů? Ů?)Ůˆ َن ْا ŮŽ Ů? Ů?)Ůˆ َن‏,ŮŽ ‍ َن ْا‏7Ů? ‡Ů? G8 Ů° Ů’ ‍ Ů?)Ůˆ َن‏#
ŮŽ Ů‘ â€ŤŮˆŮ ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ŮŽ Ů‘ ‍ َن‏,Ů? ^Ů? ‍ Ů?‡ Ů? َن ا Ů‘ ŮŽ ا‏% ‍ا‏ Ů? ŮŽ ‍ َن‏:Ů? U ‍ا‏ Ů? Ů? ,Ů’ &ŮŽ Ů’ Ů? ‍ Ů? Ů? Ůˆ َن‏I‍ا‏ Ů? % ‍ا‏ ŮŽ Ů’U&Ů? ‍ْا‏ Ů? RŮ? ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆ ْا‏T ŮŽ U( Ů? XŮ’ &Ů? ‍ Ů? ْا‏ ﴞ٥٥٢﴿ + Ů?0 Ů‘Ů° ‍ َن Ů? Ů? Ů?)Ůˆ Ů?د‏d Ů?Ů‘ ŮŽ ‍ا ŮŽŮˆâ€Ź
112. Onlar ilâhĂŽ rahmetten Ăźmit kesmeyip daima Allah’a yĂśnelerek gĂźnahlarÄąndan tĂśvbe eden, yalnÄązca O’na kulluk ve ibadet eden, en derin Ĺ&#x;Ăźkran ve minnettarlÄąk duygularÄąyla O’nu ĂśvĂźp yĂźcelterek hamd eden, Allah yolunda cihad etmek ve Ä°slâm’Ĺ insanlara tebliÄ&#x; etmek gibi yĂźce gayelerle yeryĂźzĂźnde gezip dolaĹ&#x;an, O’nun huzurunda boyun eÄ&#x;ip secdeye kapanan, insanlara iyiliÄ&#x;i emredip kĂśtĂźlĂźÄ&#x;Ăź yasaklayan, Allah’Ĺn çizdiÄ&#x;i sÄąnÄąrlarÄą tĂźm gßçleriyle koruyan ve O’nun belirlediÄ&#x;i kanunlarÄą hayata egemen kÄąlmak için mĂźcadele eden kimselerdir. O hâlde ey Peygamber, bu nitelikleri taĹ&#x;Äąyan mĂźminleri sonsuz nimetlerle mĂźjdele!
Ä°brahim Peygamber, iman etmeden Ăślen babasÄąnÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄą için Allah’a dua etmiĹ&#x;ti (19. Meryem, 47 ve 26. Ĺžuara, 86). Onu kendilerine Ăśrnek alan bazÄą mĂźminler de, kâfir olarak Ăślen akrabalarÄą için baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanma dilemeye baĹ&#x;ladÄąlar ve Peygamberin de bu yĂśnde dua etmesini istediler. Bunun Ăźzerine, aĹ&#x;aÄ&#x;Äądaki ayet nazil oldu: ŮŽ Ů‘ Ů? ‍َ ŮŽ^ َن‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ 7ŮŽ ŮŽ ŮŽ )Ů? ,Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ] Ů° Ů’ VŮ? k ( \‍ ا اŮ?Ůˆâ€ŹG5Ů? ^ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź+ ŮŽ ^( Ů? Ů’ &Ů? AŮ’ Ů? ‍ Ů? Ů? ŮˆŘ§â€ŹJŮ’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ ‍ ا اَ ْن‏GUŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽŮˆŘ§â€ŹkŮ?Ů‘ 7Ů? UA "Ů’ @Ů? ŮŽ + Ů’ ‍ ب‏ َ‍ Ů?@ Ů’" ا‏5ŮŽ Ů‘ َ‍ا‏ ﴞ٥٥٣﴿ "! x ‍ا‏ ? Ů’ ( ŮŽ ŮŽ Ů? Ů?
113. Ne Peygambere, ne de diÄ&#x;er mĂźminlere, kâfir olarak Ăślen ve cehennemlik olduklarÄą artÄąk kesinleĹ&#x;miĹ&#x; olan mĂźĹ&#x;rikler ve kâfirler için —onlar yakÄąn akrabalarÄą bile olsalar— baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanma dilemek yaraĹ&#x;maz. Zira Allah, kendisine ortak koĹ&#x;anlarÄą ve inkâr edenleri baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lamayacaÄ&#x;ÄąnÄą kesin hĂźkme baÄ&#x;lamÄąĹ&#x;tÄąr (4. Nisâ: 48, 116). Ancak bu, onlarla tĂźm baÄ&#x;larÄąnÄązÄą koparmanÄązÄą gerektirmez. Aksine, kâfir bile olsalar akrabalarÄąnÄązÄąn haklarÄąnÄą gĂśzetmeli, dertlerine ortak olmalÄąsÄąnÄąz. Ä°slâm’a ve MĂźslĂźmanlara fiilen saldÄąrmadÄąklarÄą sĂźrece, gereken ilgi ve yakÄąnlÄąÄ&#x;Äą gĂśstererek onlara sevgi ve Ĺ&#x;efkatle yaklaĹ&#x;malÄąsÄąnÄąz. Hayatta olduklarÄą sĂźrece, imana gelmeleri ve baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmalarÄą için dua edebilirsiniz. Fakat inkârda diretmiĹ&#x; ve bu hâlde ĂślmĂźĹ&#x;lerse, artÄąk onlar için dua etmemelisiniz. Peki, nasÄąl oldu da Ä°brahim, kâfir olarak Ăślen babasÄą için baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanma diledi? ŮŽ ŮŽ Ů‘ 7ŮŽ ŮŽ &ŮŽ Ů‘ AŮŽ RŮŽ ‍ه‏MŮ? 1ŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏G:ŮŽ )ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ) Ů?ŘŠ ŮŽŮˆâ€ŹIŮŽ Ů‘ Ů?‍ ا‏QŮ? ! ( ŮŽIŮ? "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ ŮŽ Ů?Řą ا‏JŮ’ 8Ů? ‍ا‏ ‍ اŮ? Ů‘ َن‏QŮ?0 Ů’U Ů? َ‍ ŮŽ َ‚َّا‏ Ů? Ů‘Ů° Ů? ‍ ŮŽ Ů?) Ů‘ŮŒŮˆâ€ŹQŮ? 5ŮŽ Ů‘ َ‍ ا‏G QŮ? ŮŽ + Ů’ â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن‏ ŮŽ ŮŽ "ŮŽ !:( Ů° Ů’ Ů?‍ا‏ ﴞ٥٥٤﴿ "ŮŒ !A( ' ŮŽ ‍ Ů‘ ŮŽŮˆŘ§ ŮŒŮ‡â€ŹI
114. Ä°brahim’in, hakikati inatla reddeden babasÄąnÄąn baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmasÄą için yaptÄąÄ&#x;Äą duaya gelince, bu sadece, ona ĂślĂźmĂźnden Ăśnce vermiĹ&#x; olduÄ&#x;u bir sĂśzden kaynaklanÄąyordu (19. Meryem: 47; 26. Ĺžuara: 86 ve 60. MĂźmtehine: 4). Ne var ki, ilâhĂŽ uyarÄą sonucunda onun Allah dĂźĹ&#x;manÄą olduÄ&#x;unu ve Allah ortak koĹ&#x;an bĂśyle kimselerin baÄ&#x;ÄąĹ&#x;lanmalarÄąnÄąn sĂśz konusu olamayacaÄ&#x;ÄąnÄą kesin olarak anlayÄąnca, babasÄą için dua etmekten vazgeçerek ondan uzak durdu. DoÄ&#x;rusu Ä°brahim, çok ama çok ince ruhlu, son derece merhametli ve yumuĹ&#x;ak kalpli biriydi. Bu yĂźzden babasÄąna bu sĂśzĂź vermiĹ&#x;ti. Bununla birlikte, ilâhĂŽ hĂźkĂźm kendilerine bildirilmeden Ăśnce bĂśyle hatalÄą davrananlar, bundan sorumlu tutulmayacaklardÄąr:
ُ ِ ا َ ِّ 7َ 1ُ ]8ّٰ ' ﴾١١٥﴿ "ٌ !A( َ ٍءkْ qَ oِّ T َ ّٰ َن اِ ّ َن0 ;ُ 8َ ّ 1َ َ "ْ @ُ َ + ُ ّٰ َو َ َ^ َن َ "ْ @ُ 1)ٰ :َ َ) اِ ْذ,ْ َ ً ْ Vَ oَ ّ Hِ !ُ ِ ا
115. Allah bir topluma doğru yolu gösterdikten sonra, hangi davranışların haram olduğunu ve nelerden sakınmaları gerektiğini kendilerine açıkça bildirmedikçe, onları yoldan saptılar diye cezalandıracak değildir. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi en ince ayrıntısıyla bilmektedir. ُ َ َ َوB! َ ّ /ُ Aْ ُ Qُ َ َ ا ﴾١١٦﴿ ٍE=( 5َ Iَ َوkٍّ ِ ا ِ ْ َو ِ ّٰ ون ّٰ اِ ّ َن ِ َ &ٰ % ا ُ0 &( 1ُ َوk( ْ 1ُ ض ِ ْ" ِ ْ ُدT 0 ِ َ ْرIات َو ْا
116. Evet, göklerin ve yerin mutlak hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. Hayat veren de, öldüren de O’dur. Ve sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir yardımcınız. َ ْ َ َو1 ( #
َ ّ ]Aَ َ ا ِ) َ َ^ َد,ْ َ ْ ِ َ ِة%ْ ,ُ َ َ ِ ْاkR( ُه,ُ 7َ َ ّ َ ا1C( َ ّ ر ا ُ ّٰ ب َ 5Iا َ َ )ْ ;َ َ ِ @َ &ُ َو ْاkِّ 7ِ U ا ِ =ْ ﴾١١٧﴿ "* َ َ "َ ّ ُ "ْ @ُ ْU ِ 1 ٌ !'( ٌف َرsrُ ِ ِ@ ْ" َرQُ 5َ ّ ِ" ا0 ْ @ِ !ْ Aَ َ ب ُ Aُ Vُ ُ 1Z( 1َ ٍ َ( R ب
117. Hiç kuşkusuz Allah, savaşa katılmak istemeyen münafıklara kolayca izin vermekle hata eden Peygamberi ve Tebük seferinin yaşandığı o sıkıntılı anlarda, içlerinden bir kısmının kalpleri neredeyse kaymak üzereyken bunca zorluklara göğüs gererek Peygamberin izinden hiç ayrılmayan Muhacirleri ve Ensarı bağışlamıştır. Allah müminlere karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir. Muhacirler, Mekke henüz düşmanların elindeyken zulmün egemen olduğu öz yurtlarını terk ederek Medine’ye, İslâm diyarına göç eden müminlerdir. Ensâr ise, kendi ülkelerine sığınan bu din kardeşlerine kucak açan ve her türlü yardım ve desteği göstererek onları barındıran fedakâr müminlerdir. َ ّ ِ اyَ Aٰ y ا ّ َ ّ ]Aَ َ َو ْ Vَ l "ْ @ُ % A a 1 C ُ َ َوBْ 7َ ' َ ] اِ َذاG8ّٰ ' ( ُ َ ا َ ِ ُ ُْ 5َ ْ! ِ@ ْ" اAَ َ Bْ Vَ l ُ ض ِ َ& َر ُ َ ْرI ْ! ِ@ ُ" ْاAَ َ B 0 G َّ ٰ G Uُّ } َ ْ َ َ َ َ َ َ َو ٰ َ ْ َ َ ّ ﴾١١٨﴿ "cُ !'( َ ّ اب ا 8 ا : ا ن ا ا 8 ! " @ ! A ب " Q ! ا I ا ا
x A I ن ا ا ِ ّ ّ ُ ّ َ ْ ْ َ ْ ِ ِ ِ ّ ُ َ َ َ َ َ َ ِ ِ ِ ُ ّ َُ ُ ِ 0 0 118. Allah, hiçbir mazeretleri olmadığı hâlde Tebük seferinden geri kalan, fakat haklarındaki karar bugüne kadar ertelenen (9. Tevbe: 106) Kâb bin Mâlik, Murâre bin Rabî ve Hilâl bin Ümeyye adındaki üç kişinin de tövbelerini kabul edip onları bağışlamıştır. Öyle ki, bütün genişliğine rağmen dünya başlarına dar gelmiş ve ruhlarını dayanılmaz sıkıntılar kaplamıştı. Zira işledikleri suçun karşılığı olarak Peygamber (s) uzun bir süre onlarla konuşmayı yasaklamıştı. Bu yüzden hiçbir mümin yüzlerine bakmıyor, en yakın dostları bile
selâmlarını almıyordu. Doğup büyüdükleri şehirde yapayalnız kalmışlardı. Hiçbir yerde huzur bulamaz, hiçbir şeyden tat alamaz olmuşlardı. Pişmanlık ve vicdan azabıyla içleri kan ağlıyordu. Allah’ın gazabından kurtulmak için yine O’na sığınmaktan başka bir çare olmadığını anlamışlardı. Nihayet elli günlük çetin bir imtihanın ardından, Allah onların tövbesini kabul etti ki, kıyamete kadar gelecek bütün tövbekârlar onları örnek alsınlar ve en zor, en çaresiz anlarda bile Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyip sabırla ve ısrarla Rab’lerine yönelip tövbe etsinler. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. َ V( ا = ِد َ ّ َ َ ا5ُ ^ُ ا َ َو ﴾١١٩﴿ + ّٰ ا ا ّ َ ُ; اUُ َ َ ٰا1C( َ ّ َ@ ا1ُّ َ اG1َ 119. Ey iman edenler! Emir ve yasaklarına riayet etmek suretiyle Allah’a karşı saygılı ve duyarlı olun. Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının ve zulme karşı inananların safında yerinizi alarak daima doğrularla beraber olun! َ ْ َ ِ "ْ @ُ َ ْ ' َ ِ َ َ^ َن ْ َ "ْ @ِ % ِ ّٰ ل َ ْ َ ِ َوUَ 1)( &َ ْاoِ ْ:I ِ ُ ُ ا َ ْ َرAَ ّ iَ 8َ 1َ اب اَ ْن ِ ُْ 5َ ِ ا7ُ Fَ ْ 1َ Iَ ا َو ِ َ ْ Iا َ "ْ @ُ 7ُ !=( 1ُ Iَ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ /َ ِ ٰذQ0 ( % ُ !J( 1َ [ً pِ ْ َ َنXrُ َ 1َ Iَ ا َو ِ ّٰ o! ٌ =َ 5َ Iَ } َ& ٌ َو ِ ْ 5َ ِ 7( َ kR( ٌ =َ &َ ْi َ Iَ َوS ُ ْا َ U( % ﴾١٢٠﴿ + ّٰ ٌ اِ ّ َن0 ِ ?َ oٌ &َ َ Q( ِ "ْ @ُ َ S َ 8ِ ^ُ Iَ ّ ِ اvً !ْ 5َ ُ َن ِ ْ َ ُ) ّ ٍوUَ 1َ Iَ ّ َ َر َوT * ِ ْ &ُ َ ْا#ْ َ! ُ اH( 1ُ Iَ َ ا
120. Ne Medine halkına ve ne de çevresinde göçebe kabileler hâlinde yaşayan mümin bedevilere, Allah’ın Elçisini —veya onun misyonunu üstlenen herhangi bir İslâm önderini— mücadelesinde yalnız bırakmak ve kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Nasıl yaraşsın ki? Onlar ne zaman Allah yolunda bir susuzluk, yorgunluk ve açlık çekseler, ne zaman kâfirleri çileden çıkaracak bir toprağa ayak bassalar ve düşmana karşı bir başarı elde etseler, her defasında kendilerine büyük bir iyilik sevabı yazılmaktadır. Elbette Allah, iyilik yapanların emeklerini boşa çıkarmayacaktır. ا5ُ ^َ َ َ % ُ ّٰ "ُ @ُ 1َ Zِ xْ !َ ِ "ْ @ُ َ S َ 'ْ َا ا َ 8ِ ^ُ Iَ ّ ِ ا1ً َن َوا ِد,ُ َ ;ْ 1َ Iَ َ ًة َوE7( ^َ Iَ َ ًة َوEJ( ?َ ً ;َ َ 5َ ْ ِ ُ; َنU1ُ Iَ َو ﴾١٢١﴿ َنAُ &َ ,ْ 1َ
121. Ve yine onlar, ne zaman Allah yolunda az veya çok bir şeyler harcasalar ve ne zaman bir vadiyi aşıp geçseler, Hesap gününde Allah’ın onları yaptıklarının en güzeliyle ödüllendirmesi için
bĂźtĂźn bunlar kendi hesaplarÄąna mutlaka yazÄąlmaktadÄąr. Bununla birlikte: Gp G ^ŮŽ ‍ْ Ů? Ů? ŮˆŘ§â€ŹU!ŮŽ Ů? ‍ َن‏UŮ? Ů? XŮ’ &Ů? â€ŤŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ^ َن ْا‏ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ Ů‘ ŮŒ Ů‘ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’U 1 ) ‍ا‏ k R ‍ ا‏ @ ; 8 ! ‡
" @ V R o ^ 5 I A R R
ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ ( Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? 0 ﴞ٥٢٢﴿ ‍ن‏cŮŽ ‍ Ů?ŘąŮˆâ€ŹCŮŽ Ů’ 1ŮŽ "Ů’ @Ů? AŮŽ Ů‘ ,ŮŽ ŮŽ "Ů’ @Ů? !Ů’ ŮŽ Ů?‍ ا ا‏G,Ů? # ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ Ů?@ Ů’" اŮ? َذا َع‏VŮŽ ‍ Ů?ŘąŮˆŘ§â€ŹCŮ? Ů’U!Ů? Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź 122. Allah yolunda cihad etmek veya Peygamberi ziyaret edip ondan Ä°slâm’Ĺ ĂśÄ&#x;renmek amacÄąyla bile olsa, MĂźslĂźmanlarÄąn hepsinin birden yurtlarÄąnÄą terk edip sefere çĹkmalarÄą uygun olmaz. Her bĂślge halkÄąndan bir grubun, dinĂŽ konularda derinlemesine bilgi sahibi olmak ve dĂśnĂźp arkadaĹ&#x;larÄąna geldiklerinde gĂźnah ve kĂśtĂźlĂźklerden sakÄąnmalarÄą için onlarÄą uyarÄąp aydÄąnlatmak amacÄąyla sefere çĹkmalarÄą gerekmez mi? AyrÄąca, genel seferberlik ilan edilmedikçe MĂźslĂźmanlarÄąn hepsinin birden savaĹ&#x;a çĹkmalarÄą uygun olmaz. ÇßnkĂź Ä°slâm toplumunun eÄ&#x;itimci, tebliÄ&#x;ci, yĂśnetici, esnaf ve sanatkârlara da ihtiyacÄą vardÄąr. O hâlde, bir iĹ&#x;bĂślĂźmĂźne gidilmesi kaçĹnÄąlmazdÄąr. Bunun için, her bĂślge halkÄąndan bir kÄąsmÄą savaĹ&#x;a giderken, geride kalan diÄ&#x;er bir grup, savaĹ&#x;a çĹkan arkadaĹ&#x;larÄą dĂśnĂźp geldiÄ&#x;inde onlarÄą uyarÄąp aydÄąnlatmak ve bĂśylece ilâhĂŽ direktiflere karĹ&#x;Äą daha dikkatli ve duyarlÄą olmalarÄąnÄą saÄ&#x;lamak amacÄąyla bir araya gelip ilim tahsil ederek dinĂŽ konularda derinlemesine bilgi sahibi olmalÄądÄąrlar. ŮŽ Ů‘ ‍ ا ا‏AŮ? Ů? VŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ@ ا‏1Ů?Ů‘ َ‍ ا‏G1ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ AŮ’ FŮ? "Ů’ T Ů? !R( ‍ Ů?)ŮˆŘ§â€ŹxŮ? !ŮŽ Ů’ ‍ Řą ŮŽŮˆâ€Ź Ů? Ů? Ů? Ů‘ Â…ŮŽ ŮŽ ‍ا‏ T ‍ا‏ " T 5 A 1 1 C ŮŽ Ů‘Ů° ‍ ا اَ Ů‘ َن‏G&Ů? AŮŽ ‍ا‏ Ů’ ‍ً ŮŽŮˆâ€Ź0 d Ů’ ŮŽ ( ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ;( 8ŮŽ Ů‘ &Ů? ‍ْا‏ ﴞ٥٢٣﴿ +
123. Ey iman edenler! Uzak ve hayalĂŽ dĂźĹ&#x;manlarla uÄ&#x;raĹ&#x;arak vaktinizi ve enerjinizi boĹ&#x;a harcamayÄąn! Size dĂźĹ&#x;manlÄąk eden kâfirlerin Ăśncelikle size en yakÄąn olanlarÄąyla savaĹ&#x;Äąn. Hakka karĹ&#x;Äą savaĹ&#x;an o zalimler, sizde sarsÄąlmaz bir inanç, bir kararlÄąlÄąk ve sertlik gĂśrsĂźnler. Bilin ki Allah, zalimlere karĹ&#x;Äą asla yumuĹ&#x;aklÄąk gĂśstermeyen, fakat bunu yaparken de zulĂźm ve haksÄązlÄąktan titizlikle sakÄąnan kimselerle beraberdir. MĂźnafÄąklarÄą, Allah’Ĺn kitabÄąna karĹ&#x;Äą takÄąndÄąklarÄą tavÄąrlarÄąndan tanÄąyabilirsiniz: Ů? 1Ů?Ů‘ َ‍ Ů„ ا‏ Ů? ;Ů? 1ŮŽ Ů’ ŮŽ "Ů’ @Ů? Ů’U&ŮŽŮ? R ‍ Ů? ŮŽŘą ŮŒŘŠâ€ŹBŮ’ ŮŽ ZŮ’Ů? 5Ů?‍ ا‏G ŮŽ â€ŤŮŽŮˆŘ§Ů? َذا‏ "Ů’ :Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź5Ů‹ &1( ŮŽ ‍ا ŮŽŘŻ Ů’ Ů?@ Ů’" ا‏ZŮŽ RŮŽ ‍ ا‏UŮ? ŮŽ ‍ ŮŽ ٰا‏1C( ŮŽ Ů‘ ‍ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ا‏RŮŽ M 5Ů‹ &1( ŮŽ ‍ ا‏G ‍ (ه‏CŮ? Ů°: QŮ? Ů’ ‍ Ů’" َزا َد‏T ﴞ٥٢٤﴿ ‍ Ů? Ůˆ َن‏ Ů? 7Ů’ 8ŮŽ %Ů’ 1ŮŽ
124. Ne zaman Kur’an’dan bir sure indirilse veya bu inen ayetler kendilerine tebliğ edilse, içlerinden bazıları güya müminlerle alay ederek, “Şimdi bu ayetler hanginizin imanını güçlendirdi?” derler. İman edenlere gelince, her indirilen ayet onların imanını iyice pekiştirip artırır ve onlar, Allah’ın vadettiği sonsuz nimetlerin müjdesiyle, yürekleri ferahlatan bir coşku ve sevinç duyarlar. ﴾١٢٥﴿ ُ و َنRِ ^َ "ْ :ُ ِ@ ْ" َو َ ُ ا َو% ٌ َ َ "ْ @ِ ِ Aُ Vُ kRِ َ 1C( َ ّ َواَ ّ َ ا ً #ْ ا َد ْ ُ@ ْ" ِرZَ Rَ ض ِ #ْ اِ ٰ ] ِر% 125. Fakat kalplerinde kötü niyet, önyargı, inançsızlık gibi manevi hastalık olanlara gelince, Allah’ın ayetleri onların inkârlarını büsbütün artırarak çirkinliklerine çirkinlik katar ve böylece bu inatçı nankörler, hakikati reddeden birer kâfir olarak ölüp giderler. ّ ﴾١٢٦﴿ ّ َ^ ُ و َنCَ ّ 1َ "ْ :ُ Iَ ُ َن َو8ُ 1َ Iَ "َ ّ ُ + o ^ُ kR( َنUُ 8َ ْ 1ُ "ْ @ُ 5َ ّ َ َ ْو َن ا1َ Iَ اَ َو َ ِ ْ َ َ ّ َ م َ ّ َ ًة اَ ْو ِ ٍ 126. Peki onlar, her yıl defalarca çeşitli belâ ve musibetlerle imtihan edildiklerini görmüyorlar mı ki, hâlâ bunlardan ibret alıp tövbe etmiyorlar? Peygambere (s), kendisine yeni bir sure veya ayetler topluluğu indirildiğinde, tüm Müslümanları mescitte toplar ve inen sureyi onlara okurdu. Bu toplantılara katılmak zorunda kalan münafıklar ise ortalıkta bir defa boy gösterir, sonra da ilk fırsatta sıvışıp giderlerdi: ْ َ َ 5َ ُ َر ٌةBْ َ Zِْ 5ُ اG َ َواِ َذا ُ َ "ْ @ُ َ Aُ Vُ ا R =ْ 5 ا " ) ' ا " T 1 1 o :َ ُ ُ ْ ْ ٰ ٍ ّ ُ ّٰ ا َ? َ َف ُ ,ْ َ َ d َ َ َ َ ِ 0 0 ٍ ,ْ َ ] ٰ ِ ُ@ ْ" اH ﴾١٢٧﴿ ْ َ; ُ@ َن1َ Iَ ْ ٌمVَ "ْ @ُ 5َ ّ َ ِ
127. Ne zaman bir sure indirilse, birbirlerine göz ucuyla bakarlar. Sonra da, “Sizi bir gören var mı? diyerek yüzlerini çevirip giderler. İşte bu yüzden Allah da onların kalplerini imandan çevirmiştir. Çünkü onlar, hakikati anlamaya niyeti olmayan kimselerdir. ُ !ْ Aَ َ 1 ُ % ٌ ُ َء ُ^ ْ" َر# G َ )ْ ;َ َ َ U( ِ Xْ &ُ ْ ِ "ْ T "ٌ !'( ٌف َرsrُ َر+ َ "ْ 8ُّ Uِ َ َ Qِ !ْ Aَ َ Zٌb 1Z( َ "ْ T ٌ ( ' ِ ُْ 5َ ل ِ ْ ا ﴾١٢٨﴿
128. Ey insanlar! Gerçek şu ki, size kendi içinizden sizin gibi beşerî özellikler taşıyan pek kıymetli bir Elçi gelmiştir. O Elçi ki, sizin dünyada ve âhirette çekebileceğiniz her acıyı kendi yüreğinde hisseder. Sizlere son derece düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve çok merhametlidir.
َ ْ ْ ِش,َ َ َر ُّب ْا:ُ َوB ْ ^َ ّ َ َ Qِ !ْ Aَ َ َ :ُ Iَ ّ ِ اQَ ٰ ِ اIG َ ا ْ ّ َ َ ِ ْنRَ ٰ ُ ﴾١٢٩﴿ "! d , ا A k 7 % ' o ;َ R ا ّ ْ ْ ( ُ ُ َ َ b ِ 0 َ ِ
129. Ey Peygamber! Eğer bütün bunlara rağmen yüz çevirecek olurlarsa, o zalimlere de ki: “Dost ve yardımcı olarak bana Allah yeter! O’ndan başka ilâh yoktur! Ben yalnızca O’na güvenir, O’na dayanırım. Çünkü O’dur, kâinatın mutlak hâkimi ve Yüce Arşın sahibi!”
1. CİLDİN SONU