ORUÇ KÜTÜB-Ü SİTTE

Page 1

Prof. Dr. Ä?brahim Canan


ORUÇ BÖLÜMÜ BĐRĐNCĐ BAB ORUCUN VE RAMAZAN AYININ FAZĐLETĐ UMUMÎ AÇIKLAMA: Oruc'un Kur'ânî karşılığı savm ve sıyâm'dır. Lügat olarak masdar olup (yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi şeylerden) kendini tutmak mânasına gelir. Şer'î bir ıstılâh olarak, hususî bir zamanda hususî şeylerden, hususî şartlarla hususî bir tutmak diye tarif edilmiştir. Râgıb elĐsfehânî: "Savm, aslında fiilden kendini tutmaktır, bu sebeple yürümekten kaçınan ata sâim (oruçlu) denmiştir" der. Şerîatte ise, mükellef kimsenin, şafağın sökme anından (fecr), güneşin batma anına kadar, niyete mukarin olarak yemekten ve içmekten vazgeçip, meni getirmek ve


kusmaktan imtina etmesine savm denmiştir. Oruç, Hüseyin Kâzım Kadri'nin açıklamasına göre Azerî lehçesi'nden bize geçmiştir ve Farsça bîze kelimesinden bozmadır. Dinimiz, orucu Đslâm'ın ana rükünlerinden biri yapmıştır. Bedenle yerine getirilen bir ibadettir. Kur'an-ı Kerim, eski milletlere de orucun farz edildiğini bildirir: "Ey iman edenler oruç sizden öncekilere farz edildiği gibi.. size de farz edildi." Ayette işaret edilen "sizden öncekiler"den maksad sadece yahudi ve hıristiyanlar değildir. Belki Hz. Âdem'den beri yeryüzüne gelen bütün insanlar kastedilmektedir, zira dinler tarihi, hemen hemen bütün dinlerde bir nevi orucun varlığını ortaya çıkarmıştır. * Resûlullah orucun bedene sıhhat, eve bereket getireceğini haber verir: "Oruç tutun, sıhhat bulun."


* Birçok hadiste, orucun insanda ruhî terbiye vasıtası olan, en mühim erdemlerden "sabr"a alıştıracağı belirtilir. Bir hadis şöyle: ‫"ا‬Oruç sabrın yarısıdır." * Oruç günahlara karşı bir perde, bir siperdir: "Oruç bir perdedir, mü'minin sığınacağı kalelerden bir'kaledir..." * Oruç cehenneme karşı da bir perdedir: "Oruç ateşe karşı bir perde, müstahkem bir kaledir"; "Oruç ateşe karşı (sağlam) bir perdedir, yeter ki yalanla, gıybetle kişi onu yırtmamış olsun." * Oruç en makbul, en sevaplı bir ibadettir: "Oruçlunun uykusu ibadettir, susması tesbihtir, amelleri misliyle kabul edilir, duası makbuldür, günahı affedilir." "Oruçta riya yoktur. Allah Teâla Hazretleri buyurur ki: "Oruç benim içindir, onun mükâfaatını ben vereceğim, oruçlu yiyecek ve içeceğini benim için bıraktı." "Oruçlunun yanında birisi yemek yiyince melekler ona rahmet okurlar, bu


hal, ĂśbĂźrĂź yemesini bitirinceye kadar 1[1] devam eder."

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ ŘŠ َع‏- 1‍ ـ‏3107‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? ‍ Ů?×› ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’×?‏: !#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ ‍(ل‏ $Ů? ‍[ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ *Ů? ŮŽ+‍ Ů? ×?‏,Ů? -$ŮŽ .ŮŽ /Ů? ‍×?‏0ŮŽ .‍ Ů?×?‏1ŮŽ 2Ů’ ŮŽ Ů? 3Ů’ ,Ů?ŮŽ *Ů? ŮŽ 4ŮŽ 5ŮŽ .Ů’ ‍ ×?â€ŹŘŒ7Ů? ‍×?‏ 8 ‍م‏ ‍;د‏ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? ‍Ů? ى‏EFŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ@×?‏.Ů? Ů? @" AŮ? BŮŽ ‍ Ů’( َم‏C.‍×?‏ ? / : . ‍×?‏ , < ‍×?‏ ‍×?ل‏ . 7 , ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? " Ů? : #Ů? FŮŽ 2Ů? 2‍×?‏,J Ů? Ů? HŮŽ I BŮŽ !+‍×?‏ Ů? ŘŒâ€Ť×?ن‏ C# . â€ŤŮˆâ€Ź < ( 0 K ‍ؚ‏ M Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ Ů?ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽŮ’ Ů? ŮŽ " Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? !Ů? BŮŽ ‍(٠‏ # O . â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ Ů? ‍ع‏ ‍×?إ‏ Q . M

* I B â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍ه‏ T B M

Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ *ŮŒ IŮŽ Ů’ BŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŒ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? W Ů? Ů? Ů? .]‍ Ů?כ‏4Ů’ .‍×?‏ ‍ع‏ 2 ‍×?‏ M

X & J ! +‍×?‏ C.‍×?‏ Ů’ Ů? Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů’ "

1. (3107)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah'Äą (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "AdemoÄ&#x;lunun her ameli katlanÄąr. (Zira Cenab-Äą Hakk'Äąn bu husustaki sĂźnneti Ĺ&#x;udur:) HayÄąr ameller en az on misliyle yazÄąlÄąr, bu yediyĂźz misline kadar çĹkar. Allah Teâla Hazretleri 1[1]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/418-419.


(bir hadis-kudsĂŽde) Ĺ&#x;Ăśyle buyurmuĹ&#x;tur: "Oruç bu kaideden hariçtir. ÇßnkĂź o sÄąrf benim içindir, ben de onu (dilediÄ&#x;im gibi) mĂźkâfaatlandÄąracaÄ&#x;Äąm. Kulum benim için Ĺ&#x;ehvetini, yiyeceÄ&#x;ini terketti." "Oruçlu için iki sevinç vardÄąr: Biri, orucu açtÄąÄ&#x;Äą zamanki sevincidir, diÄ&#x;eri de Rabbine kavuĹ&#x;tuÄ&#x;u zamanki sevincidir. Oruçlunun aÄ&#x;zÄąndan çĹkan koku (halĂťf), Allah indinde misk kokusundan daha 2[2] hoĹ&#x;tur."

Ů? Ů? ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍×?‏ ‍ذ‏ A B ŘŒ *

F ‍×?م‏ & C.‍[×?‏ :* ‍ ŘąŮˆ×?‏Bâ€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3108‍ـ‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ"Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ <‍ ŮŽ×?‏KŮŽ ‍ ْن‏AŮ? BŮŽ ŘŒXŮ’ OŮŽ CŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ ZŮ’ BŮ? &BŮŽ !‍ Ů?כ‏MŮ? IŮŽ ŮŽ ‍َ Ů’( Ů?Ů… ŮŽ' Ů’( Ů?م‏ Ů’ŮŽ Ů’ .]!+‍ Ů?@Ů‘ ŮŽ' Ů?×?‏/Ů? .!+‍ Ů?@Ů‘ ŮŽ' Ů?×?‏/Ů? Ů’ QŮ? &#Ů’ BŮŽ Ů? #ŮŽ <‍ ŮŽ Ů’Ůˆ ŮŽ ŮŽ×?â€ŹŘŒMŮŒ IŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŒ ‍×?عכ‏3 !. ‍ Âť ي‏.Ů? ‍ Ů’( Ů?م‏C.‍×?‏ ÂŤ .( â€ŤŮˆâ€Ź.*H4.‍×?‏ F [ " M ‍×?ŘŻ×?ت‏-,.‍ ×?‏+‍×?‏$ ‍ن‏AB ŘŒâ€Ť `& ي‏M- ‍ Ůˆâ€ŹŘŒMI &B

‍ع‏M # EF ab &I ‍@×?‏cB ŘŒâ€Ť×?‏0H0.; ‍×?ع‏d‍כ‏.‍×? ×?‏0‍ت ـ‏M-

2[2]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/419.


‍ Ůˆâ€ŹŘŒ 4d &# ‍×?إ‏Ef.‍ ×?‏.(< ‍ Ůˆ @×?â€ŹŘŒ '‍ـ×?‏CH[‍×?‏ &g< : ‍×?إ‏O.‍! ×?‏8 ‍(٠‏ Ů? #Ů? O.‍×?‏ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź.‍ `& ي‏MI ./ #‍ כ‏ ÂťZ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź.‍ ب‏3.‍ < ×› ×?‘כ Ůˆ×?‏2 !+‍×?‏C.‍! ×?‏B W ‍ع‏ Ů? BŮŽ .‍×?‏ " ( : & ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť×?‏0 2 ‍ه‏M ‍ ŘŠ ×?‏.‍ ×?‏F .‍* ×?‏-J‍×?‏O2 # k5.‍ ×?‏B ‍ ×?م‏5.‍ Ůˆ ( ×?â€ŹŘŒâ€Ť ×?ؚ‏f.‍כ ×?‏a W CH.‍×?‏ ‍ ؊‏2‍ ×?‏l2 ‍! כ‏. ‍ذ×?‏/ !‍כ‏.‍ ×?‏B ZB Ů‘.‍×? ×?‏2 ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť م‏5 .‍×?‏

*f8.‍ ×?‏:ÂťXŮ? OŮŽ C.‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ÂŤ . ‍< כ‏ X5H4 ‍כ‏. ‍ م‏5 ‍٠‏ " ŮŽ . *-#f.â€ŤŮˆ×?‏

2. (3108)- Bir rivayette de Ĺ&#x;Ăśyle buyrulmuĹ&#x;tur: "Oruç perdedir. Biriniz birgĂźn oruç tutacak olursa kĂśtĂź sĂśz sarfetmesin, baÄ&#x;ÄąrÄąp çaÄ&#x;ÄąrmasÄąn. Birisi kendisine yakÄąĹ&#x;ÄąksÄąz laf edecek veya kavga edecek olursa "ben oruçluyum!" desin (ve 3[3] ona bulaĹ&#x;masÄąn)." 3[3]

Buhari, Savm: 2, 9, Libas: 78; Mßslim, SĹyâm: 164 (1151); Muvatta, SĹyâm: 58, (1, 310); Ebu Dâvud, Savm: 25 (2363); TirmizÎ, Savm: 55, (764); NesâÎ, SĹyâm: 41, (2, 160-161); İbnu Mâce, SĹyam:


AÇIKLAMA: 1- Bu rivayet, gösterilen kaynaklarda, gerek temas edilen meselelerin miktarı ve gerekse bu meselelerin tertibi yönünden farklı şekillerde gelmiştir. Buharî'nin 9. babtaki rivayeti Teysir'in rivayetiyle daha fazla uygunluk arzeder. 2- Cenab-ı Hakk'ın her bir hayır ameli en az on misliyle kabul etmesine dâir sünneti Kur'an-ı Kerim'le sabittir: "Kim bir hayır yaparsa ona on katı (sevap) verilir..." (En'am 160). Resûlullah bu âyete atıf yapmış olmalıdır. Hadisin devamında bunun, yediyüz katına kadar çıkacağı belirtilmiştir. Bu rakam da Kur'an'da gelmiştir, ancak bu, "Allah'ın dilemesi" şartına bağlanmıştır: "Mallarını Allah yolunda sarfedenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu 1, (1638), Edeb: 58, (3823); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/420.


gibidir. Allah dilediğine kat kat verir, Allah'ın lütfu geniştir..." (Bakara 26l). Hadis, orucun Allah nezdindeki hayır amelleri on misli ile yediyüz misli arasında değişen katlarıyla kabul etme sünnetine girmediğini, yani yediyüz mislinden daha fazla katlarıyla kabul edilecek bir amel olduğunu belirtiyor. Kaf suresinde bu ziyadeye de temas edildiğini söyleyebiliriz: "...Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır..." (Kadr 3). Burada yapılan bir hayrın Allah tarafından otuzbin katıyla da kabul edileceğinin Kur'anî bir delili mevcuttur. Hadiste Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Cenâb-ı Hakk'ın oruçlu hakkında, "Oruç bu kaideden hariçtir... Ben onu dilediğim gibi mükâfatlandıracağım..." dediğini belirttiğine göre, kulun ihlası nisbetinde orucu sebebiyle otuzbin mislinden fazla bir mükâfaata bile mazhar olabileceği


söylenebilir, Đlahî rahmetten bu umulabilir. 3- Orucun "perde" olmasına gelince: Bazı rivayetlerde "ateşe karşı perdedir" şeklinde daha sarîh gelmiştir. Bazı rivayetlerde ise: "Oruç, birinizin savaştaki zırhınız gibi ateşe karşı zırhınızdır" veya: "Oruç, ateşe karşı kalkandır ve müstahkem bir kaledir." Bazı rivayetlerde, "Oruç, gıybetle yırtmadığı müddetçe, kişiye bir kalkan, bir sığınaktır" buyrulmuştur. Hadislerin bazılarında orucun, sahibi için ateşe karşı bir sığınak, (bir perde, bir zırhlı, bir kalkan) olduğu tasrih edilmiş ise de bir kısmında mutlak gelmiştir. Şârihler bu ıtlaktan, başka yorumlara da ulaşmışlardır: Đbnu'l-Esir, en-Nihâye'de, orucun sâhibini eza veren şehvetlerden koruduğunu belirterek, oruç tutan kimsede, nefsi kötülüklere sevkeden şehvetlerin kırılacağına dikkat çeker.


Kurtubi'ye göre oruç birkaç açıdan örtüdür: * Orucun perdeye örtü olması, meşruluğu yönüyledir. Öyle ise oruçluya, orucunu ifsad eden ve sevabını azaltan şeylerden koruması gerekir. Bu hususa, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu sözü işaret eder: "Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın..." * Orucun (hâsıl ettiği) fâide yönüyle de ona örtü denmesi murad edilmiş olabilir, bu da sahihtir. Çünkü oruç, nefsin şehvetlerini zayıflatır. Buna Aleyhissalâtu vesselâm'ın şu sözü işaret eder: "...Kulum benim için şehvetini... terketti." * Hâsıl olan sevap ve hasenatın katlanması sebebiyle de orucun örtü olması murad edilmiş olabilir, bu da sahihtir. Kadı Đyaz, el-Đkmâi'de: "Bunun mânası şudur: "Oruç, günahlara karşı perdedir


veya ateşe karşı perdedir veya bunların hepsine karşı perdedir" der. Nevevî, hepsine karşı perde olmasında cezmeder. Đbnu'l Ârabi der ki: "Oruç, ateşe karşı perdedir, çünkü o, şehvetlerden kişinin kendisini tutmasıdır, ateş ise şehvetlerle kuşatılmıştır. Hâsılı, kişi dünyada şehvetlerden kendini tutarsa, bu onun için âhirette ateşe karşı bir perde olur." Şunu da belirtelim ki, Ebu Ubeyde'den gelen bir rivayette, gıybetin oruca zarar vereceği belirtilmiştir. Hz. Aişe'den gelen bir rivayette ise gıybetin orucu bozacağı ifâde edilmiştir. Đmam Evzâî bu hadisi esas alarak gıybetle orucun bozulacağına, o gün tutulan orucun kaza edilmesinin gerektiğine hükmetmiştir. Zâhirî fakihlerden Đbnu Hazm daha da ileri giderek oruçlu olduğunu bilerek fiilî veya kavlî herhangi bir günaha âmmden tevessül eden oruçlunun orucunun


bozulacağına hükmetmiştir. Đbnu Hazm'ı bu hükme sevkeden hususun, hadiste gelen "Kötü söz sarfetmesin, (bağırıp çağırmak gibi) cahillik yapmasın" emrinin mutlak olmasıdır. Bir başka hadiste gelmiş olan, Kim yalan söylemeyi, yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah'ın onun yemesini içmesini terketmesine ihtiyacı yoktur" ifadesi de Đbnu Hazm'a delil olmuştur. Bu meselede cumhur, nehyi tahrime hamletmiş olmakla birlikte, orucun bozulması meselesinde farklı düşünmüştür: Evet cumhura göre, orucun bozulması üç sebepten biri ile meydana gelir: Yemek, içmek ve cima. Đbnu Abdilberr, orucun diğer ibadetlere üstünlüğünü beyan sadedinde şöyle der: "O'nun faziletini anlamada, ateşe karşı örtü olması sana kâfidir." Nesâî'nin sahih bir senedle Ebu Ümâme'den kaydına göre:


"Ey Allah'ın Resûlü! dedim, senden alacağım müstesna bir amel emret!" Bana: "Sana orucu tavsiye ederim, çünkü onun emsâli yoktur!" buyurdu." Cumhûr'un nezdinde meşhur olan, başka delile binaen namazın tercihidir. 4- Oruçlunun ağız kokusunun, Allah'a misk kokusundan daha hoş gelmesi ifadesi de üzerinde durmaya değer. Halûf, oruç sebebiyle oruçlunun ağzından çıkan kokuya denmiştir. Allah nezdinde kokunun iyiliği kötülüğü mevzubahis olamayacağına göre, bu ifâde ne demektir? Đhtilaf edilmiş, farklı izahlar ileri sürülmüştür. Bazıları şöyle: * Bu bir mecazdır, güzel kokuların bize yakınlığını ifâde için böyle bir mecaza başvurulması adet olmuştur. Orucun Allah'a yakınlığını ifâde için, bundan bir istiâre yapılmıştır. Öyleyse mânâ şöyledir: "Oruç Allah nezdinde, misk'in sizin nezdinizdeki iyiliğinden daha iyidir" veya


"misk'in size yakınlığından daha çok oruç Allah'a yakındır." * Bu ifadeden maksad, bu melekler hakkındadır; yani onlar, oruçlunun ağız kokusundan, sizin misk kokusundan hoşlandığınızdan daha çok hoşlanırlar. * Misk ve halûf'un Allah nezdindeki hükmü, sizin nezdinizdeki hükümlerinin zıddıdır. * Allah ona âhirette öyle bir mükâfaat verir ki, o sayede ağzının kokusu misk kokusundan daha hoş bir hâl alır. * Oruçlu öyle bir mükâfaata nail olur ki, bu misk kokusundan daha hoştur * Oruçlunun ağız kokusu, zikir ve ilim meclislerinde mûtad olan misk kokusundan daha sevaplıdır. Bu altı vecihten ortaya çıkan netice, "hoş" mânasının kabul ve rızaya hamlidir. Yani "daha hoş" demekle "Allah'ın kabûlüne ve rızasına daha uygun" denmiş olmaktadır. el-Kâdı Hüseyn'in Ta'lîk'ında


naklettiğine göre, "Kıyamet günü, bütün ibadetlerin kendilerine has bir kokuları olacaktır. Đşte orada orucun kokusu, diğer ibadetlere nazaran misk kokusu gibi olacaktır." Söylenen son üç hususu te'yid eden Kıyâmet günü..." Ziyâdesi, bazı rivayetlerde gelmiştir. Müslim'in rivayeti şöyle: "Oruçlunun ağız kokusu "Kıyamet günü" Allah yanında misk kokusundan daha hoştur." Son olarak şunu da kaydedelim: Bazı tabipler bu kokuyu, sıhhat alâmeti görerek hayra yorarlar. Onlara göre vücuddaki fazla maddeler, zayıflamış hücreler, zararlı birikimler açlık sebebiyle vücut tarafından yakılarak temizlenirler Burna hoş gelmeyen bu koku, tabir câizse ileride, kanser dahil çeşitli hastalıklara sebep olabilecek zararlı maddelerin yakılmasından hâsıl olan dumanın


kokusudur. Bunların oruçla yakılıp vücuttan atılması, sıhhat kaynağıdır. 5- Hadiste Cenab-ı Hakk'ın, "Oruç benim içindir..." buyurmasındaki maksad nedir? Bu hususta münakaşa edilmiş, farklı görüşler ileri sürülmüştür: * Bazıları: "Oruçta riya olmaz, diğer ibadetlerde olabilir" demiştir. Ebu Ubeyd'in Garib'indeki sözü şöyle: "Biliyoruz ki, hayır amellerin hepsi Allah içindir ve bunların mükâfatını da O verecektir. Allah bilir ya, Rab Teâla, orucu kendine has kıldı, çünkü Đbnu Adem oruç tutunca, hâriçte görülen bir fiilde bulunmaz, oruç daha çok içte kalan bir fiildir. Resûlullah, (aleyhissalâtu vesselâm)'ın "Oruçta riya yoktur" hadisleri de bu hususu te'yid eder. Bu böyledir, çünkü oruç hâriç bütün ameller hareketle vukûa gelir. Oruç ise, insanlara saklı kalan niyyetle yapılır..."


* Bazıları: "... Orucun sevabını ben veririm..." sözünden maksad "Onun sevabını, ecrinin ne kadar katlanacağını ben bilirim" demektir" diye açıklamıştır. Diğer ibadetlerin sevabına bazı kimselerin muttali olması mümkündür; nitekim âyetlerde haber vermiştir ki on mislinden yediyüz misline kadar ücret verilmektedir. Oruç, bu takdirin dışında tutulmuştur. * Bazıları: "... Oruç benim içindir..." sözünün manası: "Bana en sevgili, nezdimde en mûteber ibâdet" demektir" demiştir, (bu husus yukarıda açıklandı). * Bazıları: "Orucun Allah'a izafesi onu teşrif ve tazim gayesini güder, tıpkı Beytullah tabirinde olduğu gibi..." demiştir. * Bazıları: "şehvetlerden olan yemek vs.'den istiğna Allah'a ait vasıflardandır. Şu halde oruçlu, O'na muvafık sıfatlarla Allah'a yakınlık kazanınca, Allah o sıfatı kendine izafe etmiştir."Kurtubi der ki:


"Kulların amelleri, onların hallerine uygundur, oruç hâriç... Oruç, Hakk'ın sıfatlarına uygun bir sıfattır. Sanki şöyle demiştir: "Oruçlu bana uygun bir sıfatla bana yaklaşmaktadır." * Bazıları: "Mâna böyledir. Ancak meleklere izafesi şartıyla... Zira bu mâna meleklerin sıfatıdır" demiştir. * Bazıları: "Bu, Allah'a hastır, kulların bunda hiçbir nasibleri, hazları yoktur" demiştir. * Bazıları: "Orucun Allah'a nisbet edilişinin sebebi, oruçla başka şeylere ibadet edilmediği içindir. Halbuki namaz, sadaka, tavaf vs. ile başka şeylere ibadet edile gelmiştir" demiştir. Ancak bazı yıldıza ve heykellere tapanların oruçla da tapındıkları gösterilerek bu iddiaya itiraz edilmiştir. * Bazıları: "Oruç hâriç, kulların bütün ibadetleri, üzerindeki kul haklarına verilir, oruç hâriç, o verilmez" demiştir. Bu


mevzuya giren bir rivayet Ĺ&#x;Ăśyledir: "KÄąyamet gĂźnĂź olunca, Allah kullarÄąnÄą hesaba çeker, Ăźzerindeki kul haklarÄąnÄą amellerinden karĹ&#x;Äąlar, Ăśyle ki oruç hâriç hiçbir Ĺ&#x;eyi kalmaz. Allah bâki kalan haklarÄą kendinden Ăśder ve orucuna dokunmaz, onunla da kulunu cennete koyar." Bu açĹklamaya KurtĂťbĂŽ, bazÄą karĂŽnelere dayanarak itiraz ederse de Ä?bnu Hacer, daha baĹ&#x;ka karĂŽneler gĂśstererek itiraza hak 4[4] vermez.

Ů? ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ َع‏- 425‍ ـ‏3‍ـ‏ Ů? Ů‘ & Ů? Ů? Ů? ‍×?‏ $ B ‍×?‏ 2( ‍×?م‏ ' 2 ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů?Ů‘ " ŮŽ Ů‘ Ů? 4.‍ Ů‹×? َכ ×? & ×?‏M [ŮŽ ‍ Ů?×?ع‏.‍×? & Ůˆ & ×?‏ ‍×?إ‏ , F . ‍×?‏ , < ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů‘ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ " ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ .‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ .]â€ŤŮŽŮˆ×?‘ Ů’Řą Ů?؜‏

3. (3109)- Yine Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah 4[4]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/420-424.


(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Allah Teâla yolunda bir gĂźn oruç tutsa, Allah onunla ateĹ&#x; arasÄąna, geniĹ&#x;liÄ&#x;i sema ile arz arasÄąnÄą tutan bir hendek 5[5] kÄąlar."

Ů? [ :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏2‍×?‏2 â€ŤŮˆâ€Ź- 4‍ ـ‏3110‍ـ‏ Ů? Ů? Ů?ŘŒ Ů? .ŮŽ ‍×?‏,<ŮŽ ‍×?‏ Ů? ŮŽ

, d

2 c Ů? @ 2 : ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?‏ o # Ů? Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’Ů? Ů? Ů? +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [ .] . ‍ل‏ M

@ A B ‍م‏ ( C.‍Ů?×?‏ ‍כ‏ & #

: ‍×?ل‏ Q B ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ " Ů’ .

4. (3110)- Ebu Ăœmâme (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Ey Allah'Äąn ResĂťlĂź dedim, bana Ăśyle bir amel emret ki (yaptÄąÄ&#x;Äąm takdirde) Allah beni mĂźkâfatlandÄąrsÄąn." "Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira 6[6] onun bir eĹ&#x;i yoktur." 5[5]

TirmizĂŽ, Cihâd: 3, (1624); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/425. 6[6] NesâÎ, SÄąyam: 43, (4, 165); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/425.


Ů? Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏M,$ 0$ â€ŤŮˆâ€Ź- 5‍ ـ‏3111‍ـ‏ Ů? Ů? . ‍×?ل‏ Q ‍×?‏ ‍×?‏ *

f.‍×?‏ B ‍ن‏ / : ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? Ů? Ů‹ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ "ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽâ—Œâ€Ť َ٠‏qŮŽ #Ů? `Ů’ Ů? ‍(×?‏#Ů? [ŮŽ ‍ ŮŽŘ°×? َد‏AŮ? BŮŽ ŘŒ ‍(ن‏ +‍×?‏ / # [M ŮŽ ‍ن‏ ‍×?‏ .‍×?‏ " Ů? ŮŽ Ů? C.‍×?‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ " "" ‍ Ůˆز×?د‏.‍ ×? ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź/ *4 O.‍ ×?‏F [ .]MŮŒ IŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ 2Ů? Ů? [Ů? MŮ’ ŮŽ . ً‍×?‏MŮŽ ŮŽ Ů?‍ ŮŽ ×?‏sŮ’ ŮŽ ŮŽ Ů? #ŮŽ [ŮŽ ‍ َد‏2 â€ŤŮˆâ€Ź ÂŤ :‍ي‏a2 H.‍×?‏ Ů’ ŮŽ

5. (3111)- Sehl Ä?bnu Sa'd (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cennette Reyyân denilen bir kapÄą vardÄąr. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artÄąk kapanÄąr, kimse oradan 7[7] giremez." TirmizĂŽ'nin rivayetinde Ĺ&#x;u ziyâde var: "Oraya kim girerse ebediyyen 8[8] susamaz." AÇIKLAMA: 7[7]

BuharÎ, Savm: 4, Bed'ß'l- Halk: 9; Mßslim, SĹyâm: 166, (1152); NesâÎ, SĹyam: 43, (4, 168); TirmizÎ, Savm: 55, (765). 8[8]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/425.


BazÄą rivayetlerde "Cennetin sekiz kapÄąsÄą vardÄąr. Bunlardan biri, oruçlularÄąn girdiÄ&#x;i Reyyân kapÄąsÄądÄąr..." Ĺ&#x;eklinde gelmiĹ&#x;tir. Reyyân kelimesinin kĂśkĂź reyy'dir, kana kana içmek, suya doymak mânasÄąna gelir. Reyyân, suya kanmÄąĹ&#x;, susuzluÄ&#x;u olmayan 9[9] gibi mânalara gelir.

Ů? .‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 6‍ ـ‏3112‍ـ‏ Ů? Ů? T" BŮŽ 2 : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? Ů? 2 t Q

ŮŽ @ & ` ‍ ه‏ F 1 2 . ‍כ×?ن‏ ‍×?‏ +‍×?‏ ' Ů? F Ů‹ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ " Ů’ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ . ‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ .] ‍ Ů‹×?‏b&Ů’ KŮŽ !Ů? +‍ Ů?×?‏C.‍×?‏ "

6. (3112)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabÄą kadar sevap yazÄąlÄąr. Ăœstelik bu

9[9]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/425.


sebeple oruçlunun sevabĹndan 10[10] eksiltme olmaz."

hiçbir

Ů? ‍(ل‏ Ů? $Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏: Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ

َع‏- 7‍ ـ‏3113‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? Ů? oŮ’ 5ŮŽ HŮ‘ BŮ? ‍×? Ů?ن‏8ŮŽ 2ŮŽ ‍ ŮŽŘ°×? ŮŽŘŻ ŮŽ[ ŮŽ َع‏/ :!#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ oŮ? #ŮŽ 4Ů? #Ů’ $Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť Ů?×?ع‏.‍×?‏ ‍×?ب‏ ( o Q # ` â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ *

f.‍×?‏ ‍×?ب‏ ( Ů‘ ŮŽ Ů? Ů’ " "ŮŽ Ů? ŮŽŮ’ ŮŽ Ů? ŮŽŮ’ Ů? &3.‍×?‏ . ‍ ×? ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź/ *H4.‍ ×?‏F [ .] & J‍×?‏ Ů? ŮŽ"

7. (3113)- Yine Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ramazan ayÄą girdiÄ&#x;i zaman cennetin kapÄąlarÄą açĹlÄąr, cehennemin kapÄąlarÄą kapanÄąr ve Ĺ&#x;eytanlar da zincire 11[11] vurulur." AÇIKLAMA: 10[10]

TirmizĂŽ, Savm: 82, (807); Ä°bnu Mâce, SÄąyâm: 45, (1746); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/426. 11[11]

Buhari, Savm: 5, Bed'Ăź'l- Halk: 11, MĂźslim, SÄąyâm: 2, (1079); NesâÎ, SÄąyâm: 5, (4, 129); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/426.


1- Ramazanda "şeytanların bağlanması", "Cennet kapılarının açılması", "Cehennem kapılarının kapanması" gibi mefhumlar çeşitli yorumlara mevzu olmuştur. Biz burada sadece birkaç tanesini kaydedeceğiz: Kâdı Đyaz der ki: "Bunların, zâhirî mânalarında olması, kelimelerin ilk ifâde ettiği hakikat üzere olmaları ihtimalden uzak değildir. Bütün bunlar, ramazan ayının girmesine ve hürmetinin büyüklüğüne ve mü'minlere eziyetten şeytanın men edildiğine bir alâmet, bir işarettir. Keza, sevabın ve affın çokluğuna bir işaret olması da ve şeytanın iğvalarını azaltmasına ve onların zincire vurulmuşa döndüklerine bir işaret olması da muhtemeldir." Kâdı Đyaz sözlerine devamla der ki: "Bu ikinci ihtimali Müslim'de gelen Đbnu şihâb rivayetindeki bir ziyade teyid eder: "...Rahmet kapıları açılır."


Đyaz der ki: "Cennet kapılarının açılmasından maksadın; cennete girmenin sebepleri olan ibadetleri, Allah'ın kullarına açması olması da muhtemeldir. Keza cehennem kapılarının kapanmasından murad da himmetlerin, sahiplerini ateşe atan isyanlardan çevrilmesidir. Şeytanların bağlanmasından murad da onların mü'minleri şaşırtma ve şehvetleri tezyin gibi işlerden âciz bırakılmasıdır." Zeyn Đbnu'l-Münir der ki: "Birinci görüş (yani zâhirin esas alınması) evladır. Zira sözün zahirî mânasını bırakıp, te'vile gitmeye zorlayan bir zaruret mevcut değildir." 2- Bazı rivayetlerde sema kapılarının açılması mevzubahistir. Türbüşti, bundan maksadın rahmetin inmesi olduğunu, kapanma halinin giderilmesinden maksadın da kulların amellerinin, bazan ilahi yardımla, bazan da hüsn-ü kabûl ile yükselmesi olduğunu söyler. Devamla der


ki: "Cehennem kapılarının kapanması ile de, oruçluların nefislerinin çeşitli kötülüklerin kirlerinden temizlenmesi ve şehvetlerin kırılması sonucu günaha sevkeden sebeplerden kurtulması ifade edilmiştir." Kurtubi de, hadisin zahire hamlini tercih ettikten sonra der ki: "şayet: "Nasıl olur da ramazanda şerlerin ve isyanların çokça vukûunu görmekteyiz, eğer şeytanlar bağlansaydı bunlar meydana gelmezdi?" denilecek olursa cevabımız şöyle olur: "Evet, orucu şartlarına uyarak ve âdabına riâyet ederek tutanlarda bu söylenen kötülükler çok az görülür. Bağlananlar ise şeytanların bir kısmıdır, hepsi değildir. Nitekim bu husus bazı rivayetlerde gelmiştir. Mamafih hadisten maksad, ramazanda kötülüklerin azalmasını ifadedir. Bu azalma ise müşâhede ile tesbit edilen bir gerçektir. Zira şerler bu ayda diğer aylara nazaran çok azalır. Esasen,


hepsinin baÄ&#x;lanmasÄąndan Ĺ&#x;er veya gĂźnahÄąn zuhur etmeyeceÄ&#x;i neticesi de çĹkarÄąlamaz. ÇßnkĂź bunlarÄąn Ĺ&#x;eytanlardan baĹ&#x;ka sebepleri de var: KĂśtĂź nefisler, çirkin âdetler, insĂŽ Ĺ&#x;eytanlar gibi..." BazÄą âlimler, ramazanda Ĺ&#x;eytanlarÄąn baÄ&#x;lanmasÄąnÄą Ĺ&#x;u Ĺ&#x;ekilde te'vil etmiĹ&#x;tir: "Bu, mĂźkelleften ĂśzrĂźn kaldÄąrÄąldÄąÄ&#x;Äąna bir iĹ&#x;arettir. Sanki ona Ĺ&#x;Ăśyle denmektedir: "Ĺ&#x;eytanlar sana artÄąk zarar yapamayacaklar, ne ibâdetleri terk, ne de kĂśtĂźlĂźkleri iĹ&#x;lemede onlarÄą bahane edip 12[12] kendine sebep gĂśsteremezsin."

‍ ŮŽ Ů?×?د‏2Ů? ‍[Ůˆ Ů? ŮŽ Ů?×?دى‏ : +‍×?‏4 #. ‍×?[ ى‏ Bâ€ŤŮˆâ€Ź 8 ‍ـ‏ 3114 ‍ـ‏ ŮŽ Ů? Ů? ] CŮŽ Ů’ Ů? 3.‍×?‏ `‍×?‏ ‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ! # & O . ‍×?‏ `‍×?‏ ‍×?‏ : * # & . ‍כ‏ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů‹ Ů‘ " ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů‘ " ŮŽŮ’ ŮŽ ŮŽ .

8. (3114)- NesâÎ'nin bir rivayetinde Ĺ&#x;Ăśyle gelmiĹ&#x;tir: "Bir mĂźnâdi, her gece 12[12]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/426-427.


şöyle nida edip bağırır: "Ey hayır isteyen, gel! Ey şer isteyen kendini şerden 13[13] tut!" AÇIKLAMA: 1- Hadisin baş kısmı Teysîr'de hazfedilmiş. Aslı şöyle: "Ramazan ayında sema kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, her bir âsi (mârid) şeytan zincire vurulur ve bir münadi her gece şöyle nida edip bağırır: "Ey hayır arayan gel! Ey şer arayan, kendini şerden tut!" 2- "Ey hayır arayan gel!..." cümlesinin mânası: "Ey hayır arayan, hayırlı işi yapmaya koş, işte sana hayır yapacak an. Zira bu vakitte az bir amel sebebiyle sana çok mükâfat verilecektir. Ey bâtıl arayan kişi, sen de bu işten vazgeç, kendini tut, 14[14] zira şu anlar tevbe zamanıdır." 13[13]

Nesâî, Savm: 5, (4, 130); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/427. 14[14] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/427-428.


Ů? ŮŽ bŮ? $Ů? [ :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏u@ â€ŤŮˆâ€Ź- 9‍ ـ‏3115‍ـ‏ Ů? Ů? ‍ Ů’( Ů?م‏C.‍×?‏ ‍ ي‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ ŮŽ Ů? ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? " ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŘŒâ€Ť×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ‍×?ن‏ -, H . ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍×?ن‏ ŮŽ -ŮŽ ,Ů’ KŮŽ :‍×?ن Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏ ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍ َع‏MŮŽ ,Ů’ ŮŽ Ů? 8ŮŽ BŮ’ ŮŽ Ů? ŮŽ F [ .]‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ B ‍×?ل‏ ‍Ř&#x;‏ 8 B * ‍ ى‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ MŮŽ C.‍×?‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ " . ‍ي‏a2 H.‍×?‏ 9. (3115)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ramazandan sonra hangi oruç efdaldir?" diye sorulmuĹ&#x;tu, Ĺ&#x;u cevabÄą verdi: "RamazanÄą ta'zim için Ĺ&#x;a'bân!" Tekrar soruldu: "Hangi sadaka efdaldir?" "Ramazanda verilen!" cevabÄąnÄą 15[15] verdi." AÇIKLAMA: 15[15]

TirmizĂŽ, Zekat: 28, (663); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/428.


1- Bu rivayette, ramazandan sonra en faziletli orucun şa'ban ayında tutulacak nâfile orucu olduğu ifâde edilmiştir, çünkü başlanmış olan oruca mutabakat (uygunluk) taşır. Irakî der ki: "Müslim'de gelen Ebu Hüreyre hadisi buna muâraza eder: "Ramazandan sonra en hayırlı oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayındaki oruçtur." Ancak (sadedinde olduğumuz) Enes hadisi zayıftır, Ebu Hüreyre hadisi sahihtir, dolayısıyla bu, öncekine takdim edilir." Ebu't-Tayyib es-Sindî, bir başka nokta-i nazardan hareket ederek bu iki hadis arasında teâruz görmez: "Mutlak olarak söylenince, ramazandan sonra muharremin efdal olması, ramazan orucuna ta'zim kasdadilince şa'ban ayında tutulan orucun 16[16] efdal olması caizdir." 16[16]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/428.


ĐKĐNCĐ BÂB ORUCUN FARZLARI, SÜNNETLERĐ VE AHKÂMI

ِ ‫ [ َ "ن‬:‫ א‬0 ْ َ ُ ‫א‬ ّ َ ‫ א َر‬- 1‫ ـ‬3116‫ـ‬ ِ ِ َ :‫ َאل‬Qَ Bَ ‫אن‬ 8 2 ‫ر‬ ‫כ‬ ‫ذ‬ ! # $ ‫و‬ & #

‫א‬ # ' ‫א‬ ُ $ُ ‫َر‬ َ َ َ َ َ َ َ َ " َ َ ْ َ َ ُ ّ " َ ّ ‫(ل‬ ،‫ َ< ْو ُه‬Hّ Iَ ‫ وא‬Tَ dْ <ُ َ◌‫ َو‬،‫ـِ◌َل‬0.‫ َ< ُوא א‬H" Iَ ‫(א‬2( C < َ ُ ُ َ َ / *H4.‫ א‬F [ .] ُ .َ ‫ ُروא‬Mُ ْ ‫א‬Bَ !‫& ُכ‬#َ َ !`ُ ‫ ْن‬Aِ Bَ ْ ْ " !‫& ُכ‬#َ َ !`ُ ‫ ْن‬Aِ Bَ « : ‫אري‬O-#. * ‫ روא‬B‫و‬.‫ي‬a2 H.‫א‬ ْ ْ " َ : ‫ ة‬+‫א‬4 .‫! وא‬#4 .‫و‬.» َ &wَ َ◌‫ث‬ ‫(א‬ # ‫כ‬ c B ُ َ َ ْ َ ْ ِ wَ ‫(א‬2(CB !‫& ُכ‬#َ !`ُ ‫ن‬c .»!‫& ُכ‬#َ َ !`ُ « .»‫ ًא‬2(ْ َ & 1 B « ْ َ َ ُ ُ ْ ْ " ْ ْ " !#B ‫ و `&! و `& ه‬،‫אب‬54.‫ א‬2 yK ‫אه‬T` ‫ ي‬ . 0s 1. (3116)- Đbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ramazanı zikrederek buyurdular ki: "Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine


(müteakip) hilâli görünceye kadar da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir 17[17] edin." Buharî'nin bir rivayetinde: "Bulut, görmenize mâni olursa sayıyı otuza tamamlayın" denmiştir. Müslim ve Nesâî'nin Ebu Hüreyre'den kaydettikleri bir rivayette: "Hava bulutlu 18[18] ise otuz gün oruç tutun" denmiştir. AÇIKLAMA: 1- Hadisin zâhiri, ramazan hilâli gündüz veya gece her ne zaman görülürse oruca başlamayı âmirdir. Ancak âlimler, gece görülmesi halinde ertesi gündüz oruca başlanması gereğine hamlederler. Bazı âlimler zevâlden önce görülmesi ile sonra görülmesi arasını tefrik ederler. 17[17]

Buharî, Savm: 11, 5, 13, Talâk: 25; Müslim, Sıyâm: 9, (1080); Muvatta, Sıyâm: 1, (1, 286); Ebu Dâvud, Savm: 4, (2320); Nesâî, Savm: 10, 11, (4, 134). 18[18] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/429.


2- Hadis ramazan orucunu başlatmada da, sona erdirmede de hilâlin görülmesinin vâcib olduğuna hükmetmektedir. Hilâlin şu veya bu sebeple görülememesi halinde takip edilecek yol hakkında bazı farklı görüşler ileri sürülmüştür: Hilâlin görülmesi beklendiği halde, görülmemesi durumunda tereddüd ortaya çıkar. Şâban ayından mı Ramazan ayından mı olduğu tam kestirilemeyen bugüne yevm-i şekk denir. Resûlullah oruca başlamak için "hilâli görme" yi şart koştuğu için yevm-i şekk'te oruç tutulması mekruh addedilmiştir. Bununla birlikte Ashab'tan bazılarının yevm-i şekk'te oruç tuttuğu da rivayet edilmiştir, Hz. Aişe, kızkardeşi Esmâ, Hz. Ebu Hüreyre, Hz. Amr Đbnu'l-As, Hz. Muâviye (radıyallahu anhüm) bunlardandır. Hava bulutlu olur da hilâl görülmezse Kûfe ulemâsı, Đmam Mâlik, Şâfi'î, Evzâî ve Sevrî ve bir kavlinde Ahmed Đbnu


Hambel'e göre o gün oruç tutmak vacib olmaz. Ashab'tan Đbnu Ömer, bir kavlinde Ahmed Đbnu Hanbel ve başka bir kısım âlimlere göre yevm-i şekk'te hava açık olursa -hilâl görülmediği için- oruç tutulmaz, bulutlu olursa tutmak vâcib olur. Hasan Basri, Đbnu Sîrîn, bir rivayette Şa'bî ve bir kavlinde Ahmad Đbnu Hanbel ve diğer bazı alimlere göre yevm-i şekk'te oruç tutup tutmamak, imamın kararına bağlıdır: Đmam oruç tutarsa halk da tutar, tutmazsa halk da tutmaz. Đmam Şâfi'î, yevm-i şekk'te oruca niyet etmeden sabahlamayı, ancak öğleye kadar yememeyi tavsiye eder: "Zevalden önce ramazan olduğu tebeyyün ederse, kişi oruca niyet eder ve devam ettirir, tebeyyün etmezse yer." Yevm-i şekk'te nâfile niyetiyle tutulacak oruç hususunda câiz mi, değil mi ihtilaf edilmiştir.


Bazıları kişinin âdeti olan orucu, o güne rastlarsa oruç tutmasında bir beis yoktur demiş, aksi halde nafile bile olsa tutmaması efdaldir demiştir. Bu hüküm ramazandan önceki ilk iki gün hakkında mûteberdir. Ancak ramazandan üç ve daha fazla gün önceden nâfile oruca niyet etmede kerâhet görülmemiştir. Ancak Şâfi'î hazretleri, bu babta yasaklayıcı bir hadise dayanarak "Şâbanın yarısından sonra oruç tutmayı mekruh addetmiştir. Şâfiî hazretlerine göre ramazan üç yolla sübut bulur: 1- Bizzat hilâli görmek, 2- Adil şehâdet (bir kişi de olabilir), 3- Şâbân ayını otuz güne tamamlamak... Ebu Hanife, Đmam Mâlik, Evzâî, Sevrî gibi cumhuru teşkil eden pek çok âlimin 19[19] görüşü bu noktada birleşir. 19[19]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/429-430.


Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏d aI â€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3117‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? 0Ů’ 3.‍×?‏ ‍(×?‏ 2 M Q < ŮŽ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? ŮŽ " " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů? Ů‘ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ H" IŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ< Ů?Ůˆ×?‏H" IŮŽ ‍(×?‏2( ' ! w ŘŒ ‍؊‏ M , . ‍×?‏ ‍(×?‏ # ‍כ‏ < â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍َل‏ â—Œ .‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź < ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? " Ů’ Ů? Ů? Ů? ŮŽ " ŮŽ ‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .] .‍ َ؊‏M" ,Ů? .Ů’ ‍(×? ×?‏#Ů? Ů? ‍ ŮŽ Ů’Ůˆ Ů?< Ů’×›â€ŹŘŒâ€Ť Ů? â—Œ ََل‏.Ů’ ‍×?‏

. +‍×?‏4 .â€ŤŮˆ×?‏

2. (3117)- Huzeyfe (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ramazan ayÄąnÄą, hilâli gĂśrmedikçe veya sayÄąyÄą ikmal etmedikçe Ăśne alÄąp baĹ&#x;latmayÄąn. (Hilâli gĂśrĂźp veya sayÄąyÄą tamamladÄąktan; sonra mĂźteakip hilâli gĂśrĂźnceye veya sayÄąyÄą 20[20] tamamlayÄąncaya kadar orucu tutun." AÇIKLAMA: 20[20]

Ebu Davud, Savm: 6, (2362); NesâÎ, Savm: 13, (4, 135, 136); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/431.


Hadis, ramazan ayÄąnÄąn girdiÄ&#x;i kesinlik kazanmadan, ayÄąn baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äąna hĂźkmederek oruca baĹ&#x;lamamayÄą emretmektedir. "SayÄąyÄą tamamlama", bulut vs. sebebiyle hilâlin gĂśrĂźlmemesi durumuyla ilgilidir. Ĺžu halde ramazan hilâli gĂśrĂźlemezse Ĺžâban ayÄą otuza tamamlanÄąp, ramazana baĹ&#x;lanacaktÄąr. Keza ramazan ayÄąnÄąn sonu da hilâlin gĂśrĂźlmesi ile tâyin edilecektir. Hilâl bulut vs. bir sebeple gĂśrĂźlemezse ramazan ayÄą da otuza tamamlanacaktÄąr. Sadedinde olduÄ&#x;umuz hadisten çĹkan hĂźkĂźm bu... BazÄą ihtilaflÄą durumlarÄą bahsin sonunda 21[21] gĂśreceÄ&#x;iz.

Ů? :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+â€ŤŮˆ ×?‏- 3‍ ـ‏3118‍ـ‏ Ů? Ů? Ů’ 2Ů? z d 5 H ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ Ů? $ŮŽ ‍×?ن َع‏ Ů? " ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů?Ů‘ " ŮŽ Ů‘ ‍(ل‏ ŮŽ ‍[כ‏ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ŘŒâ€Ť×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ * { . ‍(م‏ C ! w ŘŒ ‍ه‏ & ` 2 Ů? Ů? d" 5ŮŽ HŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ×?‏2ŮŽ ‍×?ن‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů’Ů? Ů? Ů? ŮŽ "Ů? ŮŽ -ŮŽ ,Ů’ KŮŽ ŮŽŮ’ Ů’ z 21[21]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/431.


Ů? Ů? â—Œâ€ŤŘŤâ€Ź Ů? ( F [ .]‍Ů?! ŮŽ' ŮŽ×?م‏w ‍ Ů‹×?‏2(Ů’ ŮŽ & wŮŽ M

& #

! ` ‍ن‏ A B ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ " " . ‍د×?ŮˆŘŻâ€Ź 3. (3118)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ĺžâban ayÄąnÄąn gĂźnlerini hesapladÄąÄ&#x;Äą kadar baĹ&#x;ka bir ayÄąn gĂźnlerini hesaplamazdÄą. Sonra ramazan hilâlini gĂśrĂźnce oruca baĹ&#x;lardÄą. EÄ&#x;er bulut araya girer (hilâli gĂśremez) ise (ĹžâbanÄą) otuz gĂźn olarak hesaplar, sonra ramazan 22[22] orucuna baĹ&#x;lardÄą."

Ů? :‍ ×? ×?ل‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řł َع‏- â€ŤŮˆ ×?‏- 4‍ ـ‏3119‍ـ‏ ŮŽ Ů? :‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ .‍×?‏ . / Ů? ‍×?‏

‍×?إ‏ F[ ŮŽ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ } ŮŽŮ’ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? MŮ? 0ŮŽ 3Ů’ <ŮŽ ŮŽ : ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ‍َل‏ â—Œ ‍ه‏

, . ‍َل‏ â—Œ . ‍×?‏ o ‍ع‏ @ / ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů‘ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ ‍ ن‏ ً‍×?‏M " 5ŮŽ 2Ů? ‍ ŮŽ "ن‏MŮ? 0ŮŽ 3Ů’ <ŮŽ ŮŽ :‍ Ů’! ŮŽ ŮŽ×?ل‏,ŮŽ @ŮŽ :‍×? Ů?Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏ Ů’ Ů‘ ŮŽâ—ŒŮ‘/Ů? . ŮŽ 22[22]

Ebu Dâvud, Savm: 6, (2325); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/4321.


Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? .‍ ×?‏B ‍ ŮŽ Ů? Ů‘Ř° ْن‏:‍ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ ×? Ů?بâ—Œ Ů?َل‏.!,@ŮŽ :‍×? Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏ ‍×?س‏ $ ‍ع‏ Ů? " ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ . 4.‍×?ب ×?‏5' F [ .] ‍ Ů‹×?‏M`ŮŽ ‍(×?‏2( C ‍ن‏ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ

4. (3119)- Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: Bir BedevĂŽ ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Ben hilâli yani ramazan hilâlini gĂśrdĂźm!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Allah'tan baĹ&#x;ka ilâh olmadÄąÄ&#x;Äąna Ĺ&#x;ehâdet getirir misin?" diye sordu. Adam "evet" deyince: "Muhammed'in Allah ResĂťlĂź olduÄ&#x;una da Ĺ&#x;ehâdet eder misin?" dedi. Adam buna da, "evet!" diye cevap verince, Efendimiz: "Ey Bilâl! dedi, halka yarÄąn oruç 23[23] tutmalarÄąnÄą ilân et!" AÇIKLAMA:

23[23]

Ebu Dâvud, SÄąyâm: 14, (2340, 2341); TirmizĂŽ, Savm: 7, (691); NesâÎ, Savm: 8, (4, 132); Ä°bnu Mace, SÄąyâm: 6, (1652); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/432.


1- Şârihler, bedevînin havanın bulutlu olduğu bir günde müracaat etmiş olacağına dikkat çekerler. Bedevî, çölde yaşayan kimse demektir. 2- Aliyyü'l-Kârî: "Hadiste, rü'yetin sübûtu için ihbarın kifâyet ettiğine ve şehâdet lafzına hâcet olmadığına delil vardır" der. Hattâbî de şöyle söylemiştir: "Hadiste, ramazan hilâlini görme işini icra eden kimseye, "şehadet"le ilgili hükümlere uymak mecburiyetinde olmayıp ihbar'la ilgili hükümlere uymasının kâfi geleceğine delil vardır" der. Ayrıca ilave eder: "Hadiste keza, "müslüman hakkında aslolan onun adâlet sahibi olmasıdır" diyenlerin görüşlerine de delil mevcuttur. Çünkü Aleyhissalatu vesselam, bedevînin müslüman olup olmadığından başka bir şey sormadı. Onun müslüman olduğunu öğrendikten sonra adalet sahibi midir, doğru sözlü müdür, arâştırmadı."


Hemen belirtelim ki, kiĹ&#x;inin getirdiÄ&#x;i haberin makbul olmasÄą için, Ĺ&#x;ehadetinin kabul edilmesi için adalet sahibi olmasÄą gerekir. Bu da onun sÄądkÄą (doÄ&#x;ru sĂśzlĂźlĂźÄ&#x;Ăź), mĂźrĂźvveti (insanĂŽ, ahlâkĂŽ, Ăśrfi deÄ&#x;erlere baÄ&#x;lÄąlÄąÄ&#x;Äą) ve ehl-i sĂźnnet akidesinde olmasÄąyla tahakkuk 24[24] 25[25] , eder.

Ů? :‍ ×? ×?ل‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ×? َع‏- 5‍ ـ‏3120‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŘŒ Ů? HŮ? Ů’ ‍×? @Ů‘ َع‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍ت‏ [ c B ‍َل‏ â—Œ .‍×?‏ ‍×?س‏

.‍×?‏ ‍×?;ى‏ <[ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů‘ Ů? " Ů? ŮŽ Ů? Ů’ŮŽ ŮŽ -52‍ (ـ‏.‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .] Ů? 2‍& Ů?×?‏CŮ?Ů? ‍×?س‏

.‍×?‏ 2 â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?م‏ C B ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ )2‍ـ‏f.('(.‍& ×?‏4&<

5. (3120)- Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Halk hilâli gĂśrmek için gayret sarfetti. Ben, ResĂťlullah (aleyhissalâtu 24[24]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/432-433. 25[25] Adaletle ilgili teferruat ikinci ciltte geçti (5, 6, 12. Sayfalarda). Ĺžehâdet ve rivayet (ihbar) hakkÄąnda da yine ikinci cilt 26-29. Sayfalarda bilgi verilmiĹ&#x;tir.


vesselâm)'a gĂśrdĂźÄ&#x;ĂźmĂź (tek baĹ&#x;Äąma) sĂśyledim. SĂśzĂźm Ăźzerine oruç tuttu ve 26[26] halka da oruç tutmalarÄąnÄą emretti."

.Mf.‍×?ع؍ ×?‏5.‍& ×?‏4I â€ŤŮˆâ€Ź- 6‍ ـ‏3121‍ـ‏ Ů? ‍(ل‏ Ů? $Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ@×? َع‏2ŮŽ ŮŽ [ :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏XJ‍×?‏I ‍×?ع؍‏5.‍×?‏ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? !.ŮŽ ‍ ْن‏ABŮŽ ŘŒ H ŮŽ ‍ Ů’Ůˆâ€Ź. ‍ َכ‏4Ů? Ů’ @ŮŽ ‍! ْن‏#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ Ů‘ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? F [ .]‍Ů? ŮŽ ×?‏0<Ů? ‍×?د‏ 0 3Ů? ‍×?‏

‍כ‏ 4 @ ‍ل‏ M

‍×?‏ M ‍×?‏ K M Ů?0 K â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍ه‏ @ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽŮŽ ŮŽ . ‍(م‏C.‍ Ů?×›)) ×? ×?‏4ŮŽ .‍((×?‏ .‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź

6. (3121)- HĂźseyin Ä?bnu'l-Hâris elCedelĂŽ, Hâris Ä?bnu HâtĂŽb (radÄąyallahu anh)'den anlatÄąyor: "Hâris dedi ki: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hilali, gĂśrĂźnce oruç tutmamÄązÄą emretti, eÄ&#x;er biz gĂśremez de iki âdil Ĺ&#x;âhid gĂśrdĂźkleri hususunda Ĺ&#x;ehâdet ederlerse,

26[26]

Ebu Dâvud, Savm: 14, (2342); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/433.


onların şehâdetlerine uyarak 27[27] tutacaktık." AÇIKLAMA: 1- Hadiste "oruç" diye tercüme ettiğimiz kelime nüsük'tür. Nüsük ise ibadet demektir, daha ziyade hacc'la ilgili ibâdetlerde kullanılır. Ancak, sadedin olduğumuz bahis oruç üzerine olduğu ve Ebu Dâvud da, hadisî oruçla ilgili bölüme koyduğu için nüsük'ten muradın oruç olduğu söylenebilir. Mamafih bunu, Hacc olarak da anlayıp: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (zilhicce) hilâlini görünce haccetmemizi emretti..." diye de tercüme etmemiz uygundur. 2- Hadis, hilalin görülmesinin kesinlik kazanması için iki âdil şâhidin gerektiğini beyan etmektedir. Önceki hadisle bunun arasında teâruz mevcuttur. Çünkü orada 27[27]

Ebu Dâvud, Savm: 13, (2338); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/433.


tek kişinin şehâdetinin hilalin rü'yetinde yeterli olacağı ifade edilmektedir. Hattâbî der ki: "şevvâl hilâlinin rü'yetinin sübut bulması için iki âdil kişinin şehadetinin makbuliyeti hususunda ihtilaf bilmiyorum. Ancak bir tek kişinin şehadetinde ihtilaf edilmiştir. Çoğunlukla âlimler "iki âdil kişiden azının şehâdeti makbul değildir" derler. Ancak Hz. Ömer'den yapılan rivayete göre o, kurban ve ramazan bayramlarını ilanda tek kişinin şehâdetini kabul etmiştir. Bazı hadisçiler buna meyl ederek "hilalin rü'yeti meselesini, ihbar meselesi zımnında görüp, bu şehâdet meselesine girmez, (şehâdetteki şartlar bunda aranmaz)" demeye meyl etmişlerdir. Öyleyse ramazan ayının hilalini görmede tek kişinin şehadeti makbul olunca şevvâl ayının hilâlini görmede de makbul olur." Bu istidlâle şöyle cevap verilmiştir: "Eğer bu, ihbâr nev'inden olsa idi, o


meselede Ĺ&#x;Ăśyle sĂśylemek câiz olurdu: "Falanca bana haber verdi ki, hilali gĂśrmĂźĹ&#x;tĂźr." Hilalin rĂź'yetini isbatta baĹ&#x;kasÄąndan yapÄąlan bu hikâye tarzÄą câiz olmaz. Ĺžu halde, bu isbat iĹ&#x;i ihbâr nev'inden deÄ&#x;ildir. Buna delili de Ĺ&#x;udur: Hilali gĂśren kimsenin ihbarÄąnÄąn makbul olmasÄą için: "Ĺ&#x;ehâdet ederim ki, ramazan hilâlini Ĺ&#x;ahsen gĂśrdĂźm" demelidir. Bu muteberdir, çßnkĂź bu meselede âdil olan tek kiĹ&#x;i, bir grup âlim nezdinde, yeterlidir. Bu âlimler, Ä?bnu Ă–mer'in rivayetiyle de ihticac ederler" (3120. hadise bak). RĂź'yet-i hilâl'in sĂźbĂťtunda tek Ĺ&#x;âhidin beyanÄąna itibar edenler nezdinde kadÄąn ve 28[28] erkek mĂźsâvidir.

. *2( u@ & â€ŤŮˆâ€Ź- 435‍ ـ‏7‍ـ‏ Ů? ‍! [ ŮŽ "ن‏#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏$ ‍ع‏ ‍×?ب‏5' 2 Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ 28[28]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/433-434.


Ů? Ů? â€ŤŮˆŮ†â€Ź M 0 3 ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍ـ Ů‹×? ŮŽ < Ů’(×? َع‏-‍َع ْכ‏ " ŮŽ Ů‘ ‍(ل‏ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů?Ů‘ Ů? ‍ ! ŮŽ ْن‏2cBŮŽ ŘŒuŮ? 2ŮŽâ€˜â€Ť â—Œ ŮŽŮŽŮ„ Ů?×?‏.‍×?‏ Ů? ‍! Řą ŮŽŮˆ×?‏0@ " ‍ ŮŽŘ°×?‏/Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť Ůˆ×?‏Td Ů’ Ů? ŮŽ Ů’Ů? Ů’Ů? ŮŽŮŽ Ů? Ů? ‍ ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .]!0Ů? C" 2Ů? .ŮŽ /Ů? â€ŤŮˆ×?‏MŮ? gŮ’ ŮŽ ‍(×? ŮŽ ْن‏5Ů? -'Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ . +‍×?‏4 .â€ŤŮˆ×?‏ 7. (3122)- Ebu Umayr Ä?bnu Enes, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn ashabÄąndan olan amcalarÄąndan naklettiÄ&#x;ine gĂśre, bir grup kimse ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a binekleriyle gelip: "DĂźn hilâli gĂśrdĂźk" diye Ĺ&#x;ehâdette bulundular. Bunun Ăźzerine, Efendimiz onlara oruçlarÄąnÄą açmalarÄąnÄą, sabah olunca da musallaya (bayram namazÄąna) 29[29] gelmelerini emretti." AÇIKLAMA: 29[29]

Ebu DavĂťd, Salât: 255, (1157); Nesâi, Iydeyn: 2, (3, 180); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/435.


Bu rivayetin başka vecihlerinden anlaşıldığı üzere, ramazanın otuzuncu günü, Medine'yi kaplayan bulut sebebiyle, hiç kimse hilâli göremez. Bu sebeple herkes oruca niyet eder. Ancak öğleden sonra günün sonlarına doğru gelen bir grup yolcu, bir gün önceden hilâli görmüş olduklarına şehâdette bulunurlar. Resûlullah, bu şehadet üzerine o günü bayram ilan eder ve oruçlarını yemelerini emreder. Ertesi sabah musallaya gelmelerini söylemesi, bayram namazını kılmaları içindir. Yani ramazanın otuzbirinci sabahında namaz kılınmış olacaktır. Böylece bu hadis, bayramın girdiği, namaz vakti içinde belli olmadığı durumlarda bayram namazının, bayramın ikinci gününde de kılınabileceğine delil olmaktadır. Evzâî, Sevrî, Ahmed, Đshak, Ebu Hanîfe, Ebu Yusuf ve Muhammed bu


görüştedirler. Bu aynı zamanda Şâfi'î merhumun da kavlidir. Hadisin zahirine göre, ikinci günde kılınan bu namaz kaza değil, edâdır. Hattâbî'nin Đmam Şâfi'î'den nakline göre, bazı âlimler: "Bayramın girdiği, zevâlden önce bilinirse bayram namazı kılınır, aksi halde ne o gün ne de ertesi günü nâmaz kılınmaz. Çünkü bayram namazı, vakti içinde kılınır, başka vakitte kılınmaz" demiştir. Đmam Mâlik ve Ebu Sevr'in de bu görüşte olduğu belirtilir. Hattâbî bu görüşleri naklettikten sonra: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetine uymak başkasının sünnetine uymaktan evlâdır. Ebu Umayr hadisi sahihtir, ona uymak vâcibtir" der. Bu sözüyle Hattâbî, "Bayramın, zevalden az önce bilinmesiyle zevalden sonra bilinmesi arasında, Şâfi'î, Mâlik ve Ebu Sevr'in aksine olarak fark yoktur" demek


ister. Zira hadiste, onların hilâli sonra gördüklerine delâlet eden bir karine 30[30] yoktur.

# َ " 0َ Hَ $‫[א‬ :‫ אل‬ X ‫כ‬ ‫و‬ 8 ‫ـ‬ 3123 ‫ـ‬ ْ " ِ o Bَ ‫ ِאم‬3.‫ِא‬ !ُw ،*َ ,َ ُ f.‫א‬ ‫م‬ ( ‫َل‬ ◌ .‫א‬ ‫א‬ @ ‫و‬ ‫ن‬ ‫א‬ 8 2 ‫ر‬ َ ُ " َ َ ُ ْ َ ُ َ َْ َ َ​َ " ِ ِ ِ - ‫ ِ א‬.َ c4Bَ ، ِ 03.‫א‬ ِ ِ ‫אس‬ [; B *

M . ‫א‬ o 2 M ِ ْ َ َ " ّ َ ُ ُ ْ ْ ْ َ َ " ِ َ o @ : ‫אل‬ Q B * , f.‫א‬ ‫(م‬ : o # ‫؟‬ ‫َل‬ ◌ .‫א‬ !Hُ ْ ‫ َر‬Hَ 2َ َ َ​َ َ َ ُ ُ َ َ ُ ُْ َ َ ْ ُ ‫(א َو َ' َאم‬2‫אس َو َ' ُא‬

.‫א‬ ‫;ه‬ ‫ر‬ ‫و‬ ، ! , @ : o # Q B ‫؟‬ H ‫א‬ ‫ر‬ ْ َ َ ُ ُ َُْ َ ُ " ُ َ َ َْ ِ ِ ِ oِ -4.‫א‬ * # & . ‫אه‬

‫ر‬ ‫א‬

‫כ‬ . : ‫אل‬ Q B

‫א‬ ‫ر‬ * ‫אو‬ , 2 َ َ َ َ َ ُ َ َ ّ َ ْ " ُ َ ُ َ َ َ ُ ْ" ْ ُ ْ َ ِ ِ َ :o # ‫אه‬ @ ‫و‬ ، & wَ ◌ ‫ث‬ C @ ‫אل‬ E @ ◌ َ ‫ف‬ ُ َ َ َ َ َ ّ ‫ @ُ َכ‬H" Iَ ‫(م‬ ُ ُْ ُ َ​َ ْ َ َ ُ ُ ِ H‫ َ َف◌َ َ< ْכ‬ ‫ َ@א‬2َ َ ‫א‬aَ ‫ َ َכ‬:‫ َאل‬Qَ Bَ ‫ ِ ؟‬2‫ ِאو َ* َو ِ'& ِא‬,َ 2ُ *ِ { ِ d َ َ ُ َ َ ِ ِ ‫(ل‬ $ُ ‫َر‬ / *4 O.‫ א‬F [ .]!#" $َ ‫& َو‬#َ َ ُ ‫א‬ #" 'َ ‫א‬ ُ ّ ّ َ ْ ‫ (م‬،‫ي‬M& 5.‫אب א‬H‫ כ‬B ( ‫א‬a‫ و כ‬،‫אري‬O-.‫א‬

30[30]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/435.


‫ و‬، W&5C.‫* و ( א‬, f.‫* א‬#&. ‫(א‬.‫! א‬0#‫ وכ‬،*, f.‫א‬ . *, f.‫* א‬#&. ‫ א‘'(ل‬l2‫א‬F B ( ‫א‬a‫כ‬ 8. (3123)- Küreyb (rahimehullah) anlatıyor: "Ben Şam'da iken ramazan hilali beklenmişti. Hilali bir cum'a günü ben de gördüm. Sonra ayın sonunda Medîne'ye geldim. Đbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "Hilali ne zaman görmüştünüz?" diye sordu. Ben "Cum'a günü!" dedim. Đbnu Abbâs tekrar: "Sen de hilali gördün mü?" dedi. Ben: "Evet, hem ben, hem de halk gördü ve herkes oruç tuttu. Hz. Muâviye (radıyallahu anh) de oruç tuttu!" dedim. Đbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "Ama biz hilâli cumartesi gecesi gördük. Öyleyse otuza tamamlayıncaya veya hilali görünceye kadar tutmalıyız!" dedi. Ben:


"Hz. Muâviye'nin görmesiyle ve onun orucuyla iktifa etmiyor musun?" dedim. Cevaben: "Hayır! Resûlullah (aleyhissalâtu 31[31] vesselâm) bize böyle emretti" dedi." AÇIKLAMA: 1- Görüldüğü üzere, bir iş için Şam'a giden Küreyb, orada ramazan ayına girmiş ve herkesle birlikte hilali cum'a günü görerek oruca başlamıştır. Medine'ye döndüğü zaman ramazan devam etmektedir ve burada oruca bir gün sonra başlanmıştır. Şam'da bir gün önce başlanmış olan ramazan meselesinde Đbnu Abbâs, Şam'a uymaya taraftar olmayıp, "hilali görünceye kadar"; görülmemesi halinde "ramazanı otuza tamamlayıncaya kadar" 31[31]

Müslim, Sıyâm: 28, (1087); Ebu Dâvud, Savm: 9, (2332); Tirmizî, Savm: 9, (693); Nesâî, Savm: 7, (4, 131); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/436.


oruca devam kararı veriyor. "Şam'a niye uymuyorsun?" diye vâki olan suâle: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bu çeşit durumlarda, kendi rü'yetimize uymamızı) böyle amel etmemizi emretti!" şeklinde cevap veriyor. 2- Bu hadis, "Ramazanı başlatma ve sona erdirmede her belde kendi rü'yetine tâbidir, bir başka beldenin rü'yeti onu bağlamaz" diyen âlimlerin dayanağı olmuştur. Đbnu Abbâs, Kâsım Đbnu Muhammed, Sâlim Đbnu Abdillah Đbni Ömer, Đkrime, Đshâk Đbnu Râhûye bu hadisin zahiriyle hükmederek "Her beldenin rü'yeti kendine hastır" demişlerdir. Ancak cumhur denen büyük ekseriyet: "Beldelerden birinde daha önceden hilalin görülüp oruca başlandığına dair haber geldiği takdirde, oraya uyulur, önceden yenen oruç da kaza edilir" hükmüne varmıştır. Ebu Hanîfe ve ashabı, Đmam


Mâlik, Şâfi'î, Ahmed Đbnu Hanbel bu görüştedirler. 3- "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize böyle emretti" sözü ile Đbnu Abbâs'ın: "Resûlullah bize, iftar hakkında bir kişinin şehâdetini kabul etmemiz emretti" demek istediği muhtemel olduğu gibi: "...beldemiz ehlinin rü'yetine itimad etmemizi, başka beldelerin rü'yetine itibar etmememizi emretti" demiş olması da muhtemeldir. Đhtimal, istidlali bozacağı için, bunlardan biriyle cezmetmeyip kesin hükme gitmek mümkün olmaz. Bu sebeple, bu mevzuda Resûlullah'tan rivayet edilen ve 3116 numarada kaydedilen Buhârî hadisidir: "Hilâli görmedikçe oruca başlamayın, tekrar hilâl görmedikçe de oruca son vermeyin. Bulut görmenize mâni olursa sayıyı otuza 32[32] tamamlayın." 32[32]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/436-437.


Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 9‍ ـ‏3124‍ـ‏ Ů? ‍(م‏ ‍(م‏ C.‍×?‏ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # '

.‍×?‏ ‍×?ل‏ [ Ů? ŮŽ ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů? " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ‍ ŮŽ Ů’( َم‏5ŮŽ Ů’ ŮŽâ€˜â€Ť ŮŽŮˆ×?â€ŹŘŒâ€Ť ŮˆŮ†â€Ź T d < ‍م‏ ( T d.‍×?‏ C < Ů’ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ ‍(ن ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ 2( Ů? Ů? Ů? .‍ي‏a2 H.‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?‏F [ .]‍(ن‏ ŮŽ 5 8ŮŽ <Ů?

9. (3124)- Hz. Ebu Hureyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "(Muteber) oruç, (hep beraber) tuttuÄ&#x;unuz gĂźndekidir. (Muteber) iftar, (hep beraber) ettiÄ&#x;iniz gĂźndekidir. (Muteber) kurban (hep beraber) kur'ban 33[33] kestiÄ&#x;iniz gĂźndekidir." AÇIKLAMA: TirmizĂŽ, hadisin mânasÄąnÄą, bazÄą ilim ehlinin: "Ramazan orucunun baĹ&#x;lama ve bitme gĂźnlerinin cemaatle ve insanlarÄąn 33[33]

TirmizĂŽ, Savm: 11, (697); Ebu Dâvud, Savm: 5, (2324); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/437.


çoğunluğu ile yapılması gerekir" diye anladığını belirtir. Mübârekfûrî, Tirmîzi şerhi'nde hadis hakkında şu açıklamaları sunar: "Hattabî bu hadisin mânasını şöyle açar: "Đçtihada dayanılarak varılan hükümlerde düşülen hatanın sorumluluğu halktan kaldırılmıştır. Sözgelimi bir kavm, hilâli görme hususunda gayret sarfetmelerine (içtihad) rağmen hilâli göremeseler, bu durumda orucu otuza tamamlamadan bayram yapmazlar. Sonradan ramazanın yirmidokuz gün olduğu nazarlarında kesinlik kazansa, artık onlara ne günah, ne ayıplama hiçbir şey gerekmez, oruçları da iftarları da olmuş bitmiştir. Arafat'ta vakfe gününde hata yapılsa da hüküm aynıdır, vakfenin iâdesi gerekmez. Münzirî, Telhîsü's-Sünen'de der ki: "Dendi ki, bu hadiste yevm-i şekkte ihtiyaten oruç tutulmayıp, herkesin oruç


tutuğu günde oruç tutmanın gereğine de işâret vardır." Yine dendi ki: "Bu hadiste: "Hilâlin doğuşunu, ayın menzillerinin hesabı yoluyla bilen kimseye, bilmeyenlerden ayrı olarak, bu bilgisine göre oruca başlaması ve ramazanını sona erdirmesi câizdir" diyene red vardır." Yine dendi ki: "Tek bir şâhid, hilâli görecek olsa, hâkim de onun şehâdetini muteber addetmese, onun bu şehâdetiyle tutulan oruç ne kendi hakkında muteberdir, ne de onu esas alarak tutan halk hakkında muteberdir." Şevkânî der ki: "Bu sonuncu görüşü Đmam Muhammed eş-Şeybânî benimseyip dedi ki: "Bir kimsenin kendi yakînine muhalif bile olsa, halkın hükmü ile, ayın hilâlinin görülmesi, o ferd için de, ister oruç ister hacc hususlarında kesinlik kazanır." Atâ ve Hasan Basri'den de aynı görüş rivayet edilmiştir. Ancak cumhur,


bu noktada farklı hükmetmiştir. Derler ki: "Yakîn kesbettiği hususta, kendisine şahsî hükmü ne ise o tahakkuk eder." Hadisi cumhur, Hattâbi gibi tefsir eder." Hadisin mânası hususunda şöyle diyen de olmuştur: "Bu, insanların hiziplere ayrılıp Resûlullah'ın getirdiği hidâyete muhalefet edeceklerini ihbar etmektedir. Bir kısmı hesapla amel edecek ve halktan bir grup bunu benimseyecek; bir grup da onu ve Arafat'ta vakfeyi öne alacaklar ve bunu kendilerine bir şiar kılacaklar ki, Bâtinîler böyle yapmışlardır. Açıktan açığa hakkı iltizam eden bir grup da Resûlullah'ın hidayeti üzerine devam eder. Hadisteki halk (nâs) kelimesinden de murad bunlardır. Bunlar sayıca az bile olsalar sevâd-ı azam'ı (yani uyulması 34[34] gereken çoğunluğu teşkil ederler." 34[34]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/437-438.


ِ ‫ א‬0 ْ َ ُ ‫א‬ ّ َ ‫و א َر‬- 10‫ ـ‬3125‫ـ‬ ِ ِ 0ْ 3.‫א‬ : ! # $ ‫و‬ & #

‫א‬ # ' ‫א‬ ‫(ل‬ $ ‫ر‬ ‫אل‬ [ :‫ אل‬ َ ُ َ " " َ " ّ ّ َ ُ َ َ َ َ ْ َ ُ ُ ِ ،‫ِ َ א‬0,ِ​ِ ‫ 'א‬ ‫ِכ‬ & < 2 M &ِ q d ' ‫و‬ ، ‫א‬ a ‫כ‬ ‫و‬ ‫א‬ a ‫כ‬ ‫و‬ ‫א‬ a ‫כ‬ ِ ِ َ َ َ ّ " َ َ َ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ " َ ِ ِ ‫ َאم‬0َ ْ /ِ *ِ 1َ .‫ ِא‬1.‫א‬ * Q d C.‫א‬ B tَ Qَ @َ ‫َو‬ " َْ " . ‫ى‬a2 H.‫ א‬/ *4 O.‫ א‬F [ .] ‫ ى‬4ْ &.ْ ‫& ْ َ َ ِو א‬.ْ ‫א‬ َ ُ َ ُ

10. (3125)- Đbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ramazan ayı şöyle, şöyle şöyledir -bu sırada iki elini bütün parmaklarıyla iki sefer çırptı, üçüncü çırpışta sağ veya sol 35[35] başparmağını yumdu.-"

‫@א‬/[ " : +‫א‬4 .‫! وא‬#4 . * ‫ روא‬B‫و‬- 11‫ ـ‬3126‫ـ‬ ِ ، ‫א‬a‫א َو َ َכ‬a‫כ‬ 0 3.‫א‬ X 4 5 @ ◌ َ ‫و‬ X H ‫כ‬ @ َ * & 2 َ َ َ ْ " ُ ُ ْ َ َ ُ ُ ْ َ ٌ " ّ ُ *ٌ 2" ُ ِ ِ ِ ِ ◌‫ث‬ .] & wَ ‫ة‬ 2 ‫و‬ 3

‫و‬ ‫א‬ , 4 < ‫ة‬ 2

, ِ ً ْ ً ً َ َ َ ْ "َ َْ "َ​َ َ 35[35]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/439.


11. (3126)- Müslim ve Nesâî'de gelen bir rivayette: "Biz ümmî bir milletiz, ne yazı ne de hesap biliriz. Ay, şöyle şöyledir" dedi. Yani bir defasında yirmidokuz, bir defasında otuz gösterdi" 36[36] denmiştir." AÇIKLAMA: 1- Resûlullah bu iki hadiste, ramazan ayının bazan 29, bazan 30 olduğunu parmaklarıyla göstererek tebliğ buyurmaktadır. Parmaklarıyla göstermenin gerekçesini de ifâde etmiştir: "Biz ümmî bir milletiz, okuma yazma bilmeyiz. "Ümmî, hadisin de açıkladığı üzere okuma bilmeyen, yazı bilmeyen mânalarına gelir. Kelimenin, "annesinden doğduğu gibi duran, doğduktan sonra okuma yazma öğrenmemiş, doğduğu 36[36]

Buharî, Savm: 13, 5, 11, Talâk: 29; Müslim, Savm: 13-15, (1080); Ebu Dâvud, Savm: 4, (2319, 2320, 2321); Nesâî, Savm: 17, (4, 139, 140); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/439.


şekilde câhil kalmış" mânasına geldiği de belirtilmiştir. Đbnu Hacer, hadiste geçen "Biz ümmî bir ümmetiz" sözü ile, bu hadisin söylendiği andaki muhatapların veya Resûlullah'ın kendisinin kastedilmiş olabileceğini belirtir. Ancak bazı âlimler: "Bundan maksad, Arap kavmidir, çünkü yazı bilmezler" demiştir. Nitekim ayet-i kerime'de: "Ümmîler arasından kendilerine ayetlerini okuyan... onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur" (Cum'a 2). Ayet-i kerime'de Arapların Ümmîler olarak tavsifi, onlarda okuma yazma bilenlerin 37[37] nâdir olmasından dolayıdır. 2- Đbnu Hacer oruç, bayram, hacc gibi takvime müteallik işlerde hesaba değil, rü'yete itibar edilmesi gerektiğini, 37[37]

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) peygamber olduğu zaman Araplarda okuma yazma durumu ve Efendimizin bu hususta aldığı tedbirlerle ilgili geniş açıklamayı birinci ciltte sunduk: (S, 24-26 veya S, 402 ve devamı.)


hadislerin zâhirlerinden bunun anlaşıldığını belirtir. Ve: "Oruç hakkındaki bu hüküm, -sonradan hesabı bilenler çıkmış olsa bile- devam etmiştir" der. Bu kanaatine delil olarak 3116'da kaydettiğimiz Buhârî hadisinde geçen "Eğer bulut mânî olursa orucunuzu otuza tamamlayın" ibâresini zikreder. "Bulut halinde Resûlullah, "hesap bilenlere sorun!" demiyor" der. Ona göre bundaki hikmet, bulut halinde, mükelleflerin sayı hususunda eşit durumda olmasından ve otuza tamamlama ile herkesten aynı şekilde ihtilafın ve anlaşmazlıkların kalkacağındandır. Biz Đbnu Hacer'in sözünden, onun: "Eğer, havanın bulutlu olması halinde sayıyı değil hesabı esas aldığımız takdirde mü'minler arasında ihtilaf çıkar, çünkü hesap işinde ittifak sağlanmaz" demek istediğini anlamaktayız ki, hal-i hazırda,


rĂź'yet-i hilâl meselesinde Ä?slâm âlemindeki kargaĹ&#x;ayÄą ifade etmektedir. ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), hilâlin doÄ&#x;uĹ&#x;unun, baĹ&#x;ta gĂźneĹ&#x;, diÄ&#x;er bir kÄąsÄąm yÄąldÄązlarÄąn raÄ&#x;mÄąna olarak, Ăśnceden, herkesin ittifak edeceÄ&#x;i, Ĺ&#x;aĹ&#x;maz bir Ĺ&#x;ekilde hesap edilemeyip takvime baÄ&#x;lanamayacaÄ&#x;ÄąnÄą gâyb-âĹ&#x;ina nĂźbĂźvvet nazarÄąyla gĂśrmĂźĹ&#x;, mucizâne bir surette 38[38] bildirmiĹ&#x;tir.

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ×› ŘŠ َع‏- 12‍ ـ‏3127‍ـ‏ Ů? ŮŽ M&Ů? Ů? ‍ Ů‹×?‏0Ů’ KŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? CQŮ? Ů’ / *4 O.‍ ×?‏F [ .]*Ů? f" 5Ů? .Ů’ ‍ ŮŽŮˆ Ů?Ř°Ůˆ×? ×?â€ŹŘŒâ€Ť×?ن‏ ŮŽ ŮŽ ‍ ذى‏3 B ,.‍& ×?‏8d< ‍×?‏a0 ‍ عد‏. & . +‍×?‏4 .‍×?‏

0K ‍(×?ب‏1.‍ Ůˆ×?‏F â€˜â€Ť ×?‏B tQ @ ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ*f5.‍×?‏ .‍×?ن‏82‍ع‏ 38[38]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/439-440.


12. (3127)- Ebu Bekre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Đki bayram ayı eksilmezler: Bunlar Ramazan ve Zü'l39[39] Hicce aylarıdır." AÇIKLAMA: 1- Bu hadisi anlamada âlimler ihtilaf etmiştir. Bir kısmı Ramazan ve Zilhicce aylarının daima otuz gün olduğunu iddia etmiştir. Đbnu Hacer: "Bu mevcut müşahedemize de terstir, binaenaleyh merduddur" der. Ayrıca Resûlullah'ın 3116 numarada kaydedilen: "Hilâli görerek (ramazan) orucuna başlayın, hilâli görerek bayram edin, eğer bulut araya girerse otuza tamamlayın" hadisinin de bu merdûd görüşe muhâlefet ettiğini belirtir. 39[39]

Buharî, Savm: 12; Müslim, Sıyâm: 31, (1089); Ebu Dâvud, Savm: 4, (2323); Tirmizî, Savm: 8, (692); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/440.


"Çünkü der, şayet ramazan ebediyyen otuz olsaydı bu açıklamaya ihtiyaç kalmazdı." Ebu'l-Hasen'in anlamasına göre, "Bu aylar, yirmidokuz veya otuz olmasıyla faziletçe bir artışa veya eksikliğe uğramaz." * Bazıları: "Bu iki ay birlikte artıp eksilmez. Yani biri yirmidokuzsa diğeri otuzdur, bu muvâzene ebediyyen böyledir" demiştir. * Bazıları; "Bunlarda yapılan amellerin sevabı yönüyle bunlar noksan olmaz" demiştir. Bu son iki görüş Selef'ten meşhurdur. Buhari nüshalarında çoğunlukla aynen nakledilmiştir. Buhari: "Đkisi de (bir yıl içinde) nâkıs olarak bir araya gelmezler" demiştir. Tirmizî, bunu: "Biri nâkıs ise yani 29 gün ise diğeri otuzdur" diye daha açık olarak ifade eder. Ahmed Đbnu Hanbel, Đshak Đbnu Râhûye böyle anlamışlardır.


* Ahmed Đbnu Hanbel: "Ramazan eksikse (29 ise), Zilhicce tamdır, zilhicce eksikse ramazan tamdır (30 gün)" der. * Đshak Đbnu Râhuye: "Ay yirmidokuz da olsa tamdır" demiştir: Đshak'ın anlayışına göre, her iki ay da aynı yıl içerisinde eksik yani 29'ar gün olarak gelebilir. * Bazıları: "Otuz veya yirmidokuz olmasında ahkâm yönüyle bir eksiklik hâsıl etmez" demiştir. * Bazıları: "Nefsülemirde eksiklik yoktur, ancak hilâli görmede mâni çıkar" demiştir. * Bazıları: "Bunun mânası, kahir ekseriyete göre, bu iki ay aynı yıl içerisinde eksik olarak gelmezler, ikisinin de eksik olmaları hâli pek nâdirdir" demiştir. Đbnu Hacer bu görüşün en doğru görüş olduğunu belirtir. Nitekim Tahâvî der ki: "Hadisi zahiriyle almak veya ikisinden birinin noksanlanmasına


hamletmek tatminkâr olmaz, müşahedemiz bunu reddeder, çünkü zaman zaman her iki ayın da aynı yıl içerisinde noksan geldiğini görmekteyiz." * Zeyn Đbnu'l- Münir şöyle demiştir: "Bu söylenenlerin hiç biri itirazdan paçayı kurtaramaz. Bunlardan gerçeğe en yakın olanı şöyle demektir. "Murad şudur: Müşâhede edilen sayı noksanlığı, her iki ayın da büyük bir bayram ayı olması sebebiyle, telâfi olunur. Öyle ise bunların, diğer aylar gibi noksan diye tavsifleri câiz olmaz." Bu söz de netice itibâriyle Đshâk'ın sözünü te'yid eder. * Beyhâkî der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu iki ayı diğerlerinden ayrı olarak zikretmiştir zira oruç ve hac ahkâmı bunlarla ilgilidir." Nevevî de buna cezmeder. Ve: "Doğru ve mûtemed görüş budur" der. Bunun mânası şudur: Bu iki ayla ilgili olarak beyan edilen her bir fazilet ve ahkâm, ramazan


otuz veya yirmidokuz gün olsa da aynen hâsıl olacaktır, vakfeler dokuzuncu veya bir başka güne tesâdüf etse de aynıdır. Şurası da açıktır ki, bunun şartı, hilâlin aranmasında bir kusur olmamaya bağlıdır. 2- Bu hadisin hâsıl ettiği faide, orucu yirmidokuz gün tutanla, Arafat vakfesini arafe günü dışında yapan kimselerin içine gelen şekli izâle etmesidir. Đbnu Hacer der ki: "Bâzıları, sekiz zilhiccede vakfe imkanını müşkil addettiler. Aslında müşkilat mevcut değildir, zira, bazı hallerde iki şâhidin müşâhedesiyle mesela zilhiccenin başı perşembeye rastlamıştır, buna binaen cuma günü vakfeye dururlar. Ancak sonradan bunların yalan şehâdette bulundukları ortaya çıkabilir." Tîbî bu mânayı daha açık olarak şöyle beyan eder: "Hadisin zâhiri, bu iki ayın diğer aylarda bulunmayan meziyetle donatıldığını beyan etmektedir. Burada maksat diğer aylarda yapılan ibadetin


sevabının eksildiğini bildirmek değildir. Bilakis burada kastedilen şey, bu iki ayda iki bayram bulunması sebebiyle, bunlara terettüp edecek hükümde vukua gelecek hatalarda zorluğu kaldırmaktır, çünkü bayramların günleri hakkında verilecek hükümde hataya düşmek daima mümkündür. Bundan dolayı, Resûlullah "eksilmeyen iki ay" dedikten sonra, "Đki bayram ayı" dedi. Bunlar yerine "Ramazan ve Zilhicce" demekle yetinmedi." 3- Hadiste ramazan ayına "bayram ayı" denmektedir. Halbuki bayram, ramazanın içinde değildir. Bu, bayramın ramazana yakınlığı veya bayram hilâlinin, bazan ramazanın sonunda görülmesi sebebiyledir. Ancak önceki ihtimal kuvvetlidir, Nitekim, Resûlullah bir hadislerinde: "Akşam namazı, gündüzün vitridir" buyurur. Halbuki akşam namazı cehridir ve gece namazlarına dahildir, ve şer'î örfte güneşin batması ile gece başlar.


Şu halde Resûlullah'ın, akşamı bu hadiste gündüze dahil etmesi ona yakınlığı sebebiyledir. 4- Hadisten Çıkarılan Bazı Hükümler: * Bu hadiste, "sevap" daima meşakkatin varlığına bağlı değildir, Allah dilerse, nâkıs ibadeti, tam olana sevapta dâhil edebilir. * Bazı âlimler buna dayanarak "Ramazanda tek niyet kâfidir, çünkü hadis, ayı bir bütün olarak tek bir ibadet kılmaktadır, öyleyse tek niyet yeterlidir" demişlerdir. * Bu hadis, yirmidokuz da olsa otuz da olsa, ramazan ayının sevapça eşit olmasını, ay içerisinde işlenen sevaba bir bütün olarak bakılması ile olduğunu, teker teker günlerin tafsiline nazarla olmadığını 40[40] iktiza eder. 40[40]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/440-442.


FASIL ORUCUN RĂœKĂœNLERÄ? NÄ?YYET

Ů? :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏CdI - 1‍ ـ‏3128‍ـ‏ Ů? lŮ? Ů? fŮ’ Ů? !.ŮŽ Ů’ 2ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ‍×?ب‏5' F [ .] Ů? .ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮ â—ŒŮŽ Ů?'& ŮŽ×?م‏fŮ’ dŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ ×?‏- ŮŽ ‍& ŮŽ×?م‏C.‍×?‏ Ů’ ŮŽ " ŮŽ . 4.‍×?‏ 1. (3128)- Hz. Hafsa (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim orucu fecirden Ăśnce niyetle (kesin kÄąlmazsa) 41[41] onun orucu yoktur."

Ů? ‍ ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏CdI‍* Ůˆâ€Ź3+â€ŤŮˆ ×?‏- 2‍ ـ‏3129‍ـ‏ Ů? €, F 2 /ŮŽ ‍(م‏C [:‍×?‏H.‍ ×?‏ .] Ů? fŮ’ dŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ ×?‏- ŮŽ ‍& ŮŽ×?م‏C.‍×?‏ ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů‘ . +‍×?‏4 .‍ Ůˆ×?‏F [ 41[41]

Ebu Dâvud, Savm: 71, (2454); TirmizĂŽ, Savm: 33, (730); NesâÎ, Savm: 68, (4, 196, 197); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/443.


2. (3129)- Hz. Aişe ve Hz. Hafsa (radıyallahu anhümâ) buyurdular ki: "Sadece şafaktan önce niyet edenlerin 42[42] orucu muteberdir." AÇIKLAMA: 1- Hz. Hafsa'nın rivayeti, görüldüğü üzere mevkûf veya merfu olma hususunda muzdariptir. Ancak sîkanın ziyadesi makbuldür kaidesi esas alınarak ref'ine hükmedilmiştir. 2- Kaydettiğimiz iki hadis, orucun muteber olması için niyetin şart olduğunu göstermektedir. Hadis mutlak geldiği için, zâhiri, farz veya nâfile her çeşit namazı içine alır ve fecr-i sâdıktan önce niyet edilmediği takdirde orucun muteber olmayacağını ifade eder. Nitekim Đbnu Ömer, Câbir Đbnu Zeyd, Đmam Mâlik, Müzenî, Dâvud-ı Zâhiri bu görüştedirler. 42[42]

Nesâî, Savm: 68, (4, 197, 198); Muvatta, Sıyâm: 5, (1, 288); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/443.


Ancak, geri kalan âlim ve imamlar, nafile orucun, gündüzleyin yapılacak niyetle sahih olacağına hükmetmişlerdir. Onlar bu hükme giderken sadedinde olduğumuz hadisi Hz.Aişe (radıyallahu anhâ)'nın şu rivayeti ile tahsis edip hükmün şümûlünü tahsis ederler. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana (gündüzleyin) gelir: "Yanında yiyecek bir şey var mı?" diye sorardı. Ben, "yok!" diye cevap verince: "Öyleyse ben oruç tutuyorum!" derdi." 3- Tirmizî şu açıklamayı kaydeder: "Bir kısım ilim ehline göre ramazan orucunda, veya bunun kazasında veya nezir orucunda geceden niyetini kesin şekilde yapmazsa orucu muteber değildir." Hanefilere göre oruca niyetin vakti, güneşin batmasından ertesi günü istîvâ anına (kaba kuşluk) kadar devam eder. Đstîvâ anından sonra niyet sahih değildir. Ancak namazın çeşidine göre, bazı tefrikte bulunurlar:


* Farz orucun niyeti gĂźneĹ&#x;in batmasÄąndan kaba kuĹ&#x;luÄ&#x;a kadar devam eder. * Kaza, kefâret ve mutlak nezir oruçlarÄą için niyet, gĂźneĹ&#x;in batmasÄąndan fecr-i sâdÄąk'a kadardÄąr, daha sonra yapÄąlamaz. * Nâfile oruçlar için de gĂźneĹ&#x;in batmasÄąndan ertesi gĂźnĂź istĂŽvâ zamanÄąna kadar caizdir. 4- ĹžâfiĂŽlere gĂśre kiĹ&#x;i, orucu bozan bir amelde bulunmadÄąÄ&#x;Äą mĂźddetçe gĂźneĹ&#x;in batmasÄąna kadar nafile oruca niyette bulunabilir. 5- MâlikĂŽlere gĂśre, nafile orucun da niyet vakti NÄąsfu'n-Nehâr'a kadar 43[43] uzatÄąlamaz. NAFÄ?LE ORUCUN NÄ?YYETÄ?

Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+‍ ×?‏- 1‍ ـ‏3130‍ـ‏ Ů? MŮŽ Ů’ Ů? Ů’ ŮŽ ‍×?ŘŞ ŮŽ Ů’( Ů?م‏ ‍ذ‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? ŮŽ ŮŽ " " Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? 43[43]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/443-444.


ِ ،!+‫ ِ@ّ َ' ِא‬Aِ Bَ : ْ َ ُ ‫א‬ ‫ َ َאل َر‬.َ :o # ‫؟‬ ‫ء‬ K ! ‫כ‬ ْ ُ َ ُ ّ ُ ٌ ْ ٌ َ ْ ‫ " א‬#َ Bَ ،‫ َאء َ@א َز ْو ٌر‬Fَ ‫ َ ْو‬،*ٌ " Mِ َ ‫ َ א‬.َ oْ َ Mِ ْ َ ‫ " א َ[ َج‬#َ Bَ َ ِ ِ ‫(ل‬ # ! # $ ‫و‬ & #

‫א‬ # ' ‫א‬ ُ $ُ ‫ َ א َر‬o ُ $ُ ‫ َر‬lَ Fَ ‫َر‬ ُ ْ ُ َ " َ َ ْ َ َ ُ ّ " َ ّ ‫(ل‬ ِ ِ ِ ْ َ َ ‫ َכ‬.َ ‫ت‬ c [ M ‫و‬ ، ‫ر‬ ‫و‬ ‫ز‬ ‫א‬ @ ‫אء‬ F ‫و‬ ، * M ‫א‬

. o M : ‫א‬ ُ " َ َْ َ ٌ ْ َ َ​َ َ ْ ٌ " َ َ​َ ْ َ ْ ّ ِ ِ ِ o b f B ، & <‫א‬ : ‫אل‬ . u & I : o # ‫؟‬ ( ‫א‬ 2 : ‫אل‬ . ‫א‬ b & K َ َ ً ْ َ َ ُ َ َ ْ ُ ُ َ ُ َ َ َ ٌْ ْ ِ ‫ אل‬.] ‫ َ ًא‬+‫ َ' ِא‬o 5 ' o

‫כ‬ : ‫אل‬ ! w ، ‫כ‬c B ِ َ َ "ُ َ​َ َ ُ ْ َ ْ ُ ُْ F‫* ر‬.E ‫כ‬.‫@ א ذ‬/ : .‫א‬,< ‫א‬ ّ I‫ ر‬M ‫א‬f2 ‫אء‬K ‫ن‬/‫ و‬،‫א א‬82 ‫אء‬K ‫ن‬AB ، .‫א‬2 2 * MC.‫ ج א‬O

. ‫אري‬O-.‫ א‬/ *4 O.‫ א‬F [ .‫א‬0‫כ‬42 1. (3130)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün bana: "Yanında (yiyecek), bir şey var mı?" diye sordu. "Hayır!" demem üzerine: "Ben oruç tutacağım!" buyurdu. Yanımdan çıkınca bize bir hediye geldi -veya bize bir grup


misafir geldi.- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) eve geri dönünce: "Ey Allah'ın Resulü bize bir hediye geldi -veya bize ziyaretçiler geldi- sana yiyecek bir şey hazırladım!" dedim. "Nedir o?" diye sordu. Ben: "Hays! (un, yağ, hurmadan yapılan bir yemek)" dedim. "Getir onu!" buyurdu. Ben de getirdim. Aleyhissalâtu vesselâm onu yedi, sonra: "Oruçlu olarak sabahlamıştım" buyurdu." Mücâhid (rahimehullah) der ki: "Bu, malından sadaka çıkaran adam gibidir, o, dilerse çıkardığı sadakayı verir (yani kararını icra eder), isterse vermekten 44[44] vazgeçer." 44[44]

Müslim, Sıyâm: 169, (1154); Nesâî, Savm: 67, (4, 193-195); Tirmizî, Savm: 35, (733, 734); Ebu Dâvud, Savm: 72, (2455); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/445.


(Ů? ŮŽ ‍×?ن‏ ŮŽ ‍[כ‏ ŮŽ : o.‍ع ŘŻ×?ŘĄ ×?‏M.â€ŤŮˆ Ů… ×?‏- 2‍ ـ‏3131‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? !‍ Ů?כ‏MŮŽ Ů’ Ů? : ‍(ل‏ Q & B ŘŒ ‍×?‏ ‍×?ع‏ 0 @ <c

‍×?‏ ‍ع‏ ‍×?إ‏ ‍د‏ ‍ع‏ M.‍×?‏ Ů? Ů‹ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů?Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ " Ů’ ŮŽ Ů? #ŮŽ ,ŮŽ BŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť×?‏aŮŽ ŮŽ 2Ů? (Ů’ ŮŽ !+‍ Ů?@Ů‘ ŮŽ' Ů?×?‏/Ů? :‍ ŮŽ ŮŽ×?ل‏.ŮŽ ‍ ŮŽ ×?‏#Ů’ Ů? ‍ ْن‏AŮ? BŮŽ ‍×?Ů… Ř&#x;‏ , J ŮŽ ŮŒ ŮŽ ŮŒ Ů? - ‍ Ůˆ×?â€ŹŘŒâ€Ť Ůˆ ŮŽ ( ŮŽŘŠâ€ŹŘŒ*ŮŽ 5#Ů’ J Ů? ‍ Ů?* َع‏dŮŽ aŮŽ IŮ? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť×?س‏ ( ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ .* F < B ‍×?عي‏O-.‍ ×?‏F [ .]!0Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ Ů’

2. (3131)- ĂœmmĂź'd-Derdâ anlatÄąyor: "Ebu'd-Derdâ (radÄąyallahu anh) gĂźndĂźzleyin gelir: "YanÄąnÄązda yiyecek var mÄą?" diye sorardÄą. Ĺžâyet biz: "HayÄąr, yok!" diyecek olsak: "Ă–yleyse bugĂźn ben oruçluyum!" derdi. Ebu Talha, Ebu HĂźreyre, Ä?bnu Abbâs, Huzeyfe (radÄąyallahu anhĂźm) hep bĂśyle 45[45] yaptÄąlar." AÇIKLAMA: 45[45]

BuharĂŽ, Savm: 21, (TercĂźmede, yani bir bab baĹ&#x;lÄąÄ&#x;Äąnda zikretmiĹ&#x;tir); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/446.


1- Yukarıda kaydettiğimiz iki hadis, nâfile oruç için gündüzleyin niyet edilebileceğini ifâde etmektedir, yeter ki imsak vaktinden itibâren yeme, içme, ilaç alma gibi oruca mâni bir amelde bulunulmamış olsun. Ancak gündüzleyin oruca niyet hususu âlimler arasında ihtilaf edilmiştir. Yukarıdaki Ümmü'd-Derdâ rivayeti Đbnu Ebî Şeybe'de senetli olarak gelmiştir ve orada: "Ebu'd-Derdâ, bazan kuşluk vakti bize gelir ve yiyecek bir şey sorardı" denilir. Böylece bu uğrama ve taleplerin öğleden önce olduğunu anlamaktayız. Devamında: "Bazen olurdu bir şey veremezdik. O zaman: "Öyleyse ben bugün oruç tutacağım derdi" denmektedir. Yine Đbnu Ebî Şeybe'de Hz. Enes, Ebu Talha ile ilgili olarak şunu anlatır: "Ebu Talha, ehline gelip: "Yiyecek bir şey var mı?" diye sorar, eğer "hayır!" derlerse o gününü oruçla geçirirdi."


Hz. Muâz, Hz. Đbnu Abbâs, Ebu Hüreyre gibi başka bir kısım sahâbilerden de yemek arayıp bulamayınca oruca niyet ettiklerine dair rivayetler gelmiştir. Önceki hadis (3130), bizzat Resûlullah'ın da aynı şekilde, yiyecek bulamayınca oruca niyetlendiğini göstermektedir. Nevevî der ki: "Bu hadiste, güneşin zevalinden öncesine kadar nâfile oruca niyet edilebileceğini söyleyen cumhura delil mevcuttur." Şâfiîler bu cevazı mutlak görürler. Yani öğleden önce de olur, sonra da. Đmam Mâlik, Leys ve Đbnu Ebi Zî'b'e göre ise geceden niyet olmayınca tetavvû oruç câiz olmaz. 2- Önceki hadiste bazı ziyaretçilerin gelmesinin zikrinden maksad, o ziyâretçilerin yiyecek hediye getirmiş olmasını söylemektir. Hz. Peygamber'in, "Yiyecek bir şey var mı?" diye sorması orucunu bozmak istemesi olarak te'vil


edilmiştir. Ancak Nevevî bu te'vili tekellüflü bulur. 3- Đmam Şâfiî ile ona muvafakat eden ulemâya göre, nâfile oruç bozulabilir, herhangi bir telâfi de gerekmez. Bazı sahabelerle, Ahmed Đbnu Hanbel ve Đshak Đbnu Râhûye'nin görüşleri de buna muvafıktır. Ancak tamamlanması müstehabtır. Ebu Hanîfe'ye göre, nafile de olsa niyetten sonra oruç bozulmamalıdır, bozacak olursa kaza etmesi gerekir. Mâlik, Hasan Basrî, Đbrahim Nehâî ve Mekhûl gibi başka bir kısım âlimler de bu görüştedirler. Đmam-ı Azam'a göre ziyafete çağırılmak, nafile orucu bozmaya meşru 46[46] bir özürdür.

46[46]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/446-447.


ORUCU BOZAN KAÇINMAK

ĹžEYLERDEN

:‍×? Ů?

×?ل‏ Ů‘ ‍ ŘŠ ع‏- 1‍ ـ‏3132‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽŘ° َع‏2ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ ‍(ل‏ $Ů? ‍[ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ .]€Ů? QŮ’ &#Ů’ BŮŽ ‍ Ů‹×?‏M Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽ×?إ‏QŮŽ HŮŽ $‍ Ů? Ů’×?‏2ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť Ů?×?إ‏8ŮŽ ŮŽ Ů? &#ŮŽ ŮŽ uŮŽ &#ŮŽ BŮŽ ‍ Ů?إ‏QŮŽ .Ů’ ‍×?‏ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů’ -#` ‍ذ×?‏/ Âť ‍ Ů?إ‏QŮŽ .Ů’ ‍ ÂŤ ŮŽŘ° ŮŽŘą ŮŽ Ů? ×?‏.‍ي‏a2 H.‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?‏F [ Ů’ .‍ ×?إ‏MH$‍ `& ×?‏2 1. (3132)- Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim kendiliÄ&#x;inden kusacak olursa, Ăźzerine kaza gerekmez. Kim de isteyerek kusarsa 47[47] orucunu kaza etsin." AÇIKLAMA: 1- Hadis kendiliÄ&#x;inden kusan kimsenin, orucunu kaza etmeyeceÄ&#x;ini ifade ediyor. 47[47]

Ebu Dâvud, Savm: 32, (2380); TirmizĂŽ, Savm: 25, (720); Ä°bnu Mâce, Savm: 16, (1676); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/448.


KendiliÄ&#x;inden vukĂťa gelen kusma hâdisesinde ferdin bir taksiri olmadÄąÄ&#x;Äą için kaza etmek terettĂźp etmediÄ&#x;i halde, iradĂŽ olarak kusana kaza terettĂźp etmektedir. Ä?bnu'l-MĂźnzir "Bu hususta icma var" der. Alimler bĂźyĂźk çoÄ&#x;unlukla bu hadisin zahirini esas almÄąĹ&#x;tÄąr. Ä?radĂŽ olarak kusana kefaret gerekip gerekmeyeceÄ&#x;i mĂźnakaĹ&#x;a edilmiĹ&#x;tir. Burada da ekseriyet "Kefaret gerekmez" diye hĂźkmetmiĹ&#x;tir. Ä?bnu Abbâs ve Ä?krime, vĂźcuda giren Ĺ&#x;eyin orucu iptal edeceÄ&#x;ini, çĹkanÄąn hiç bir 48[48] zarar vermeyeceÄ&#x;ini sĂśylemiĹ&#x;lerdir.

:‍×? Ů?

×?ل‏ Ů‘ ‍ ع‏M&,$ â€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3133‍ـ‏ Ů? Ů? ŮŽ ‍َ؍‏ â—Œ ‍؍‏ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍[ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏ "ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ " ŮŽ Ů‘ ‍(ل‏ ŮŒ ŮŽ Ů? .] â€Ťâ—Œ Ů?َم‏oŮ? IŮ’ ‍ ŮŽŮˆ Ů?×?â€ŹŘŒ ‍ Ů?إ‏QŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽŮˆ×?â€ŹŘŒ*Ů? 2‍ ŮŽ×?‏fŮŽ 5Ů? .Ů’ ‍ ×?‏:!+‍ Ů?×?‏C.‍×?‏ ‍ن‏ T d Ů’ ŮŽ ŮŽ " Ů’ Ů? Ů’ . ‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ 48[48]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/448.


2. (3133)- Ebu Sa'id (rad─▒yallahu anh) anlat─▒yor: "Res├╗lullah (aleyhissal├вtu vessel├вm) buyurdular ki: "├Ь├з ┼Яey vard─▒r orucu bozmaz: Hacamat olmak (kan 49[49] ald─▒rmak), kusmak, ihtilam olmak." ┘Р ┘Р тАл┘Ж ╪г┘Оя║С┘Оя║О ╪зя╗Я ┘Оя║к ┘Т╪▒ ┘О╪п╪з╪б ┘О╪▒я║┐ ┘Оя╗░тАмюаи ┘ОтАл [╪гтАм:тАл┘Ия╗Ля╗ж я╗гя╗Мя║к╪з┘Ж я║Ся╗ж я╗Гя╗ая║дя║ФтАм- 3тАл ┘АтАм3134тАл┘АтАм ┘Р ┘СтАля╗о┘Д ╪зя╗Яя╗атАм юаитАля╗▓ ╪зя╗Яя╗а┘Ся╗к┘П ┘Оя╗Ля╗а┘О┘Тя╗┤ ┘Ря╗к ┘О┘И ┘Оя║│я╗атАмюаитАля║╗я╗атАм юаи ┘О ╪МтАля║О╪б я╗У┘Оя║Дя╗У┘Тя╗Д┘О┘Оя║отАм тАля╗ЧтАм тАля╗втАм тАля╗ктАм тАля║│тАм тАл╪▒тАм тАл┘ЖтАм тАл╪гтАм : тАля╗ктАм тАля║ЫтАм тАля║ктАм тАля║гтАм тАля╗ктАм тАля╗итАм тАля╗ЛтАм тАля╗ктАм тАля╗атАм тАл╪зя╗ЯтАм ┘П ┘С ┘О ┘О ┘С ┘Т ┘О ┘П ┘П ┘П ┘О ┘О ┘П┘О ┘О ┘О ┘Р ┘Р тАля║╗ ┘Оя║к ┘О┘ВтАм : тАля║О┘ДтАм тАля╗ШтАм тАл┘АтАм тАля╗УтАм тАля╗ЪтАм тАля╗ЯтАм тАл╪░тАм тАля╗жтАм тАля╗ЛтАм тАля╗ктАм тАля╗итАм тАля╗ЛтАм тАля╗ктАм тАля╗атАм тАл╪зя╗ЯтАм тАля╗░тАм тАля║┐тАм ┘О ┘С ┘О ┘О ┘О ┘О ┘Т ┘О ┘Т ┘О ┘П ┘О тАля╗к┘П ┘Оя║│я║Д┘О ┘О┘Д я║Ы┘О┘А ┘Тя╗оя║С┘Оя║О ┘О┘Ж ┘О╪▒тАмюаитАл┘О┘И╪г┘Оя╗зтАм ┘О

┘О тАл ( ╪п╫Р┘И╪птАмF [ .] тАл(╪б ┘П┘ЗтАм тАл┘ИтАм . o ' тАл╫РтАм @ ┘О ┘О ┘П ┘П ┘О ┘О ┘П ┘Т┘О ┘О . тАл┘КтАмa2 H.тАл┘И╫РтАм

3. (3134)- Ma'd├вn ─Рbnu Talha, kendisine Ebu'd-Derd├в (rad─▒yallahu anh)'n─▒n ┼Яunu anlatt─▒─Я─▒n─▒ s├╢ylemi┼Яtir: "Res├╗lullah (aleyhissal├вtu vessel├вm) kustu ve orucunu a├зt─▒. Sevb├вn (rad─▒yallahu anh├в) bu meseleyi sordu. Sevb├вn:

49[49]

Tirmiz├о, Savm: 24, (719); ─░brahim Canan, Kutub-i Sitte Terc├╝me ve ┼Юerhi, Ak├зa─Я Yay─▒nlar─▒: 9/448.


"Doğru söylemiş, o zaman abdest 50[50] suyunu ben döktüm" dedi." AÇIKLAMA: 1- Hadisin Tirmizî'deki veçhi daha vâzıh olarak şöyle gelmiştir: "Ebu'd-Derdâ anlatıyor: "Resûlullah kustu ve orucunu açtı. Sonra da abdest aldı. Bilahare Dimeşk mescidinde, (Resûlullah'ın azadlısı olan) Sevbân'a rastladım. Bu hâdiseyi ona anlattım. Sevbân: "Doğru söylemiş, (hâdise öyle cereyan etti ve hattâ) abdest suyunu ben döktüm" dedi." 2- Hadis, kusmanın abdesti bozacağına delil kılınmıştır. Ancak bazı âlimler, hadisin bu hususta sarih bir delil teşkil edemiyeceğini söylemiştir. Onlara göre, kusmadan sonra Resûlullah (aleyhissalâtu 50[50]

Ebu Dâvud, Savm: 32, (2381); Tirmizî, Tahâret: 64, (87); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/449.


vesselâm)'ın abdesti istihbâben veya tesâdüfen alma ihtimali de vardır. Keza tabirinde geçen fe'nin sebep bildiren fe olması muhtemel ise de tâkip yani sıra bildiren fe olma ihtimali de vardır. Her hâl u kârda Seleften bir çok büyük, kusmanın abdesti bozacağına hükmetmiştir: Zührî, Alkame, Esved, Şâbî, Urve Đbnu'z-Zübeyr, Neha'î, Katâde, Hammad, Sevrî, Hasan Đbnu Sâlih, Evzâ'î vs. Hanefi görüşe göre ağız dolusu kusulacak olursa abdest bozulur, yeniden alınmalıdır. Đmam Şâfiî ve Đmam Mâlik'e göre, kusmak abdesti bozmaz. Cumhur, "kusma kasda makrun olursa orucu bozar" 51[51] demekte ittifak eder.

51[51]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/449.


Ů? :‍ ×? ×?ل‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řł َع‏- â€ŤŮˆ ×?‏- 4‍ ـ‏3135‍ـ‏ Ů? Ů? ‍ Ů? ŮŒŮ…â€Ź5Ů’ 2Ů? (ŮŽ Ů? ‍! ŮŽŮˆâ€Ź#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ! f H I / [ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮ’ ŮŽ Ů’ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏/ *4 O.‍ ×?‏F [ .]!+‍! ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ( ŮŽ'×?‏fŮŽ HŮŽ I‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŒ

4. (3135)- Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ihramlÄą olduÄ&#x;u halde hacamat oldu. Keza oruçlu iken de 52[52] hacamat oldu." AÇIKLAMA: Ä?bnu Abbas (radÄąyallahu anhĂźmâ) bu rivayetle hacamat olmanÄąn yani kan aldÄąrmanÄąn orucu bozmayacaÄ&#x;Äąna iĹ&#x;aret etmektedir. Bu meselede ulemâ ihtilaf etmiĹ&#x; ise de cumhur, mutlak surette kan vermekle orucun bozulmayacaÄ&#x;Äąna hĂźkmetmiĹ&#x;tir. 52[52]

BuharĂŽ, Savm: 32, TÄąbb: 11; MĂźslim, Hacc: 87, (1202); Ebu Dâvud, Savm: 29, (2372, 2373); TirmizĂŽ, Savm: 61, (775, 776, 777); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/449.


Hz. Ali, Atâ, Evzâî, Ahmed, Đshak ve Ebu Sevr (rahimehullah): "Hacamat yaptıran da yapan da orucunu bozar" diye hükmetmişlerdir. Bunlara göre oruç bozulursa da kaza gerekir; Atâ ise, "kefaret gerekir" demiştir. Ancak kefarete hükmetmede Atâ yalnız kalır. Şu hususu da belirtelim ki, iki hadis sonra kaydedileceği üzere, Hz. Peygamber'den sahih bir senedle "Hacamat yapan da yaptıran da orucunu bozmuştur" hadisi de rivayet edilmiştir. Şarihler bu sonuncu hadisin mensuh olduğuna hükmederler. "Zira derler, bu hadisin bazı tariklerinde, Resûlullah'ın bu hadisi Veda Haccı sırasında irâd buyurduğu tasrih edilmiştir. Diğeri ise daha önce yani Mekke fethi sırasında irâd edilmiştir. Öyle ise bunun mensuh olacağı 53[53] açıktır." 53[53]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/449-450.


Ů? ‍×? Ů?×› " ×?‏2[ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ u@ â€ŤŮˆâ€Ź 5 ‍ـ‏ 3136 ‍ـ‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ‍ َכ ×?‏.Ů? "/ !Ů? +‍ Ů?×?‏C#.Ů? *ŮŽ 2‍×?‏f5.‍×?‏ Ů? ‍ؚ‏MŮŽ @ŮŽ F [ .]MŮ? 0Ů’ f.‍×?‏ * Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " . ‍×?عي Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹO-.‍×?‏ 5. (3136)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Biz oruçlunun hacamat olmasÄąnÄą, sâdece bitap dĂźĹ&#x;mesinden 54[54] korkarak terkettik." AÇIKLAMA: Bu rivayet dahi, hacamat olmanÄąn orucu bozmayacaÄ&#x;ÄąnÄą ifade eder. Zira Hz. Enes, oruçlunun "Orucum bozulur" diye deÄ&#x;il, "bitap dĂźĹ&#x;erim" korkusuyla hacamat olmaktan kaçĹndÄąÄ&#x;ÄąnÄą belirtmektedir. Oruçlunun kan aldÄąrmasÄąna ResĂťlullah'Äąn ruhsatÄąnÄą ifade eden baĹ&#x;ka rivayetler de mevcuttur. Kan aldÄąrmanÄąn orucu bozmayacaÄ&#x;Äą esas olmakla beraber, hacamat sebebiyle zayÄąf 54[54]

Ebu Dâvud, Savm: 29, (2375); BuharĂŽ, Savm: 32; Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/450.


dĂźĹ&#x;eceÄ&#x;inden korkulan kimseler hakkÄąnda mekruh olduÄ&#x;u belirtilmiĹ&#x;tir. BĂśylece sadedinde olduÄ&#x;umuz hadisle, diÄ&#x;er ruhsat hadisleri cem edilmiĹ&#x; olmaktadÄąr. BazÄą âlimlerimiz: "EÄ&#x;er zayÄąflama orucun açĹlmasÄąna sebep olacak bir dereceye ulaĹ&#x;Äąrsa kerâhet artar" demiĹ&#x;tir. ĹževkânĂŽ, "her hâl u kârda oruçlunun hacamat olmaktan kaçĹnmasÄąnÄąn evlâ olacaÄ&#x;ÄąnÄą..." 55[55] sĂśyler.

‍×?‏5' F‍ ع‏#&. â€ŤŮˆ ×?‏- 451‍ ـ‏6‍ـ‏ Ů? 2‍×?‏f5Ů? .Ů’ ‍×? Ů? ×?‏ !.ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ*Ů? #ŮŽ 'ŮŽ ‍ ( ŮŽ×?‏.‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź * ‍(ل‏ $ ‍ع‏ 0 @ [ :‍ ×?ل‏ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ . ‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .] Ů? ‍×?‏5ŮŽ 'Ů’ ŮŽ #ŮŽ ŮŽ ‍ Ů‹×?إ‏QŮŽ Ů’ /Ů? ‍ ŮŽ ×?‏0Ů? 2Ů’ Ů? 5ŮŽ Ů? Ů‘

6. (3137)- Ä?bnu EbĂŽ Leylâ, SahâbĂŽ bir zâttan naklediyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hacamat olmaktan, muvâsaladan (Ăźst Ăźste bir-kaç gĂźn oruç açmamaktan) yasakladÄą. Ancak 55[55]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/450.


bunlarÄą AshâbÄąna haram kÄąlmadÄą. (Kendisine: "Ey Allah'Äąn ResulĂź, sen sahĂťra kadar orucu devam ettiriyorsun" denildi de Ĺ&#x;u cevabÄą verdi: "Ben sahĂťra kadar uzatÄąyorum, zira 56[56] Rabbim bana yedirip içirmektedir."

Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏k M[ lBâ€ŤŮˆ Řą×?‏- 7‍ ـ‏3138‍ـ‏ Ů? TŮŽ BŮ’ ŮŽ : !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŘŒ 55'‍ي Ůˆâ€Źa2 H.‍ ×?‏F [ .]‍(م‏ f 5 . ‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ! F‍×?‏ 5 . ‍×?‏ Ů’ Ů’ Ů? Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? .‍ ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍( ×?ن Ůˆ ŮˆŘł َع‏w ‍ ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ Ů? X ‍ ذ‏2 M

‍(م‏ f 5 .‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ! F‍×?‏5.‍×?‏ T B ÂŤ ,2â€ŤŮˆâ€Ź ŮŽ Ů? Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ‍×?‏2 .‍×?ع‏Td. ‍ ×?‏,< ‍ ×?‏0@ Td< *2‍×?‏f5.‍ ن ×?‏. Ů‘ ŘŒâ€Ť(ه‏5@‍כ Ůˆâ€Ź.‍ ذ‏2 Q5# ‍ى‏a.‍ ×?‏7,8##B :‍(م‏f5 .‍×?‏ ‍(م‏f5 .‍ ŘŻŮ… ×?‏2 yK ‍ Ůˆ'(ل‏2c ‍ ٠‏:!F‍×?‏5.‍×? ×?‏2 â€ŤŮˆâ€Ź .‍כ‏.‍(ه ذ‏5@‍ Ůˆâ€ŹŘŒ g#-&B Q#I ./ 56[56]

Ebu Dâvud, Savm: 29, (2374); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/451.


7. (3138)- Râfi' Đbnu Hadîc (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Hacamat ettiren de, hacamat eden de orucunu 57[57] açmıştır." AÇIKLAMA: Bu hadisin zâhirine göre hacamat olan da hacamat yapan da orucunu açmış sayılmaktadır. Ahmed Đbnu Hanbel gibi bazı âlimler hadisi zâhirine göre anlayarak, kan aldıranın orucunun bozulacağına hükmetmiştir. Ancak diğer bir kısım âlimler, bu hadisi şöyle anlamışlardır: "Kan aldırmak orucu bozmaz. Hadisin mânası şudur: Kan alan da aldıran da oruçlarının bozulmasına mâruzdurlar. Yani kan aldıran (mahcüm), bu sebeple zaafa düşer ve orucu bozmak 57[57]

Tirmizî, Savm: 60, (774); Ebu Dâvud, Savm: 28, (2367); İbnu Mâce, Savm: 18, (1679, 1680, 1681); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/451.


zorunda kalÄąr. Kan alan da, kan aldÄąranÄąn kanÄąndan boÄ&#x;azÄąna bir Ĺ&#x;eyler kaçabilir, o da yutar veya tadÄąndan bir Ĺ&#x;ey boÄ&#x;azÄąna ulaĹ&#x;Äąr. Ĺžu halde her ikisi de oruçlarÄąnÄąn bozulmasÄą tehlikesiyle baĹ&#x;baĹ&#x;adÄąrlar. Nitekim nefsini tehlikeye atan için "kendini helak etti" denilir. Keza: "KadÄą olan bĹçaksÄąz olarak kesilmiĹ&#x;tir" sĂśzĂź de kadÄąlÄąÄ&#x;Äąn muhatarasÄą (riski) için sĂśylenir. Ă–yle ise hadis, kan aldÄąrmanÄąn muhtemel riskine dikkat çekmek için "kan alan da aldÄąran da orucunu bozmuĹ&#x;tur" diye mĂźbalaÄ&#x;alÄą olarak ifadede bulunmuĹ&#x;tur" 58[58] denmiĹ&#x;tir.

Ů? ‍ ŮŽ×?إ‏F[ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ u@ â€ŤŮˆâ€Ź 8 ‍ـ‏ 3139 ‍ـ‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ@×?â€ŹŘŒ Ů? 5Ů? HŮŽ ‍כ‏c B o ‍כ‏ H K‍×?‏

&

‍ن‏ / : ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?‏ F ‍ع‏ ŮŽ ŮŒ " Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ . 55'‍ي Ůˆâ€Źa2 H.‍ ×?‏F [ .]!,ŮŽ @ŮŽ :‍! Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏+‍َ'×?‏ Ů’ ŮŒ 58[58]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/451.


8. (3139)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'Äąn ResulĂź, gĂśzĂźm aÄ&#x;rÄąyor, oruçlu olduÄ&#x;um halde sĂźrme çekiyorum (bu, orucumu bozar mÄą?)" diye sordu. ResĂťlullah: "HayÄąr 59[59] (bozmaz)" dedi."

‍ ×?ن‏, .‍ ×?‏I .‍ ×?‏M- â€ŤŮˆâ€Ź- 9‍ ـ‏3140‍ـ‏ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍ ŮŽ َع‏2ŮŽ ŮŽ [ :‍ه ×?ل‏MF & ‍ (ذ؊‏M-,2 Ů? Ů? Ů? Ů? ‍ Ů’( Ů?م‏.‍×?‏ M

‍ح‏ â€ŤŮˆâ€Ź .‍×?‏ M w “ ‍Ů?×?‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů’ "ŮŽ ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ #" 'ŮŽ " ŮŽŮ’ Ů? " ŮŽŮ? Ů? C.‍ Ů? ×?‏QŮ? H&.Ů? :â€ŤŮˆ ŮŽ ŮŽ×?ل‏ ‍ "Ůˆ Ů?ح‏.‍×?‏ ÂŤ .‍د×?ŮˆŘŻâ€Ź ( F [ .] ! +‍×?‏ "ŮŽ ŮŽ Ů? " ŮŽŮ? .‍כ‏4 .‍ ×?‏X&T .‍ ×?‏: *# 0 .‍×?ŘĄ ×?‏5.‍ ×?‏ 9. (3140)- Abdurrahman Ä?bnu Nu'man Ä?bni Ma'bed Ä?bni Hevze an ebĂŽhi an ceddihi anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) uyku sÄąrasÄąnda gĂśzlere miskle karÄąĹ&#x;tÄąrÄąlmÄąĹ&#x; ismid (sĂźrmesi) çekilmesini emir buyurdu ve: 59[59]

TirmizĂŽ, Savm: 30, (726); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/452.


60[60]

"Oruçlu bundan sakınsın!" dedi." AÇIKLAMA: 1- Bu hadis sürmenin orucu bozacağını ifade eder. Đbnu Şübrüme ve Abdurrahman Đbnu Ebî Leylâ bununla ameli esas almışlardır. Ancak diğer fukahâ ve muhaddisler bunlara muhalefet etmiş ve sürmenin orucu bozmayacağına hükmetmiştir. Çoğunluk, bu hadisin ihticac edilemeyecek kadar zayıf olduğunu söyler. Đbnu Ebî Leylâ ve Đbnu şübrüme şu hadisi de görüşlerinin delilleri meyanında zikrederler: "Oruç, giren şey için, abdest de çıkan şey için bozulur." Bu hadis, Buharî'de muallak olarak gelmiştir. Diğer taraftan, sürmenin orucu bozmayacağına hükmeden cumhûr, sadedinde olduğumuz hadisin zayıf olduğunu söylemekle kalmaz, Đbnu Mâce de Hz. Aişe'den gelen ve Aleyhissalâtu 60[60]

Ebu Dâvud, Savm: 31, (2377); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/452.


vesselâm'Äąn ramazanda oruçlu iken sĂźrme çektiÄ&#x;ini ifade eden hadisi delil olarak gĂśsterir. 2- Hadiste geçen ismid, sĂźrme yapÄąlan taĹ&#x;Äąn ismidir. MĂźrevvah, misk katÄąlarak kokulandÄąrÄąlmÄąĹ&#x; demektir. Ĺžu halde ismid yalnÄąz sĂźrĂźlmĂźyor, misk katÄąlarak onun 61[61] içerisinde kokulu hale getiriliyor. Ă–PME VE MĂœBAĹžERET

Ů? ‍ ْن‏/Ů? [ :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+‍ ×?‏- 1‍ ـ‏3141‍ـ‏ Ů? €َ ,Ů’ ŮŽ Ů? -Ů? QŮŽ &.ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ن‏ ‍כ‏ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ‍ ŮŽ Ů’ز ŮŽŮˆâ€Ź .]oŮ’ ‍ َכ‏5Ů? ŮŽ !Ů?w ŘŒ!+‍ Ů? ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ( ŮŽ' Ů?×?‏F‍×?‏ " ŮŒ

1. (3141)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) oruçlu olduÄ&#x;u halde hanÄąmlarÄąndan birini Ăśperdi" (Hz. AiĹ&#x;e 62[62] bunu sĂśyleyip sonra gĂźldĂź.) 61[61]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/452. 62[62] Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/453.


Ů? - ‍ [Ůˆâ€Ź: ‍ [ ى‏Bâ€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3142‍ـ‏ ŘŒ !+‍ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ( ŮŽ' Ů?×?‏K‍×?‏ ŮŒ Ů? ŮŽŮ? ŮŽ ‍×?‏a ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ +‍×?‏4 .‍ ×?‏/ *H4.‍ ×?‏F [ .] Ů?Ů? ‍ َכ Ů?×›! “Ů? ْع‏#ŮŽ 2Ů’ ŮŽ ‍×?ن‏ â€ŤŮŽŮˆ َכ‏ ŮŽ Ů’ ‍ ×?إ‏.‍כ(ن ×?‏$‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€ŤŘŠâ€ŹE 0.‍ ×?‏4‍ ÂŤ×?“Ů? Ů’Řą Ů?ب כ‏. &O&3.‍ ×?‏zd. ‍×? ×?‏0 ‍ ×?د‏.‍ Ůˆ×?â€ŹŘŒ*F‍×?‏5.‍ ×?‏:‍ ×?‏05Hd ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť×› ×?‏a.‍ ×?‏: .‍ ×?ؚ‏f.‍* ×?‏F‍×?‏I 2. (3142)- Bir baĹ&#x;ka rivayette Ĺ&#x;Ăśyle der: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), oruçlu iken mĂźbaĹ&#x;erette bulunurdu. O, 63[63] nefsine hepinizden çok hâkim idi." AÇIKLAMA: MĂźbâĹ&#x;eret: Derinin deriye deÄ&#x;mesi demektir. El ele tutuĹ&#x;mak bir mĂźbâĹ&#x;erettir. 64[64] Hadisler, toptan en sonda açĹklanacak. 63[63]

BuharĂŽ, Savm: 24, 23; MĂźslim, SÄąyâm: 62-65, (1106); Muvatta, SÄąyâm: 14, (1, 292); Ebu Dâvud, Savm: 33, (2382-2386); TirmizĂŽ, Savm: 31, (727-729); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/453. 64[64]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/453.


Ů? Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍ [ ŮŽ "ن‏: Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ‍×? َع‏F â€ŤŮˆâ€Ź- 454‍ ـ‏3‍ـ‏ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? o ,

' ‍×?‏ $ ‍ع‏ ‍×?‏ : ‍×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ ‍×?ب‏ T O . ‍×?‏ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ " ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? Ů’ŮŽ ŮŽ Ů?Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ (Ů’ .ŮŽ oŮŽ Ů’ ‍ ŮŽ َع‏:‍!Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏+‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ@×? ŮŽ' Ů?×?‏o # ŘŒ ‍×?‏ & s

2 ‍(م‏ & . ‍×?‏ Ů’ Ů‹ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‹Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŒ " Ů? F [ .] Ů’ ŮŽ BŮŽ :‍ ×?ل‏ . ‍س‏c ŮŽ : o # ‍Ř&#x;‏ ‍×?إ‏ . ‍Ů?×?‏ o8 8 2 ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍×?إ‏0.‍ Ůˆ×?â€ŹŘŒ &# ‍ ×?Ř°×?‏B ‍ ŮŽ Ů’ Âť ى‏BŮŽ ÂŤ .( ‍ Ůˆâ€Ź.‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź .o‍כ‏4#. 3. (3143)- Hz. Câbir anlatÄąyor: "Hz. Ă–mer Ä?bnu'l-Hattâb (radÄąyallahu anhĂźmâ) (bir gĂźn telâĹ&#x;la gelerek): "Ey Allah'Äąn ResulĂź! BugĂźn ben bĂźyĂźk bir hatada bulundum, oruçlu iken (hanÄąmÄąmÄą) ĂśptĂźm!" dedi. ResĂťlullah da Ĺ&#x;Ăśyle cevapladÄą: "Sen oruçlu iken mazmaza yapmaz mÄąsÄąn? (Bu orucunu bozar mÄą?)" (Ravilerden Ä?sa Ä?bnu Hammâd rivayetinde) der ki: "Dedim ki: "Bunda bir


beis yok!" Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öyleyse niye (öpmeden telaşa 65[65] düşüyorsun?)" AÇIKLAMA: Bu rivayet Hz. Ömer'in oruçlu iken hanımını öptüğünü, sonra da büyük bir hata işlemiş olmanın zan ve telâşına düşerek Hz. Peygamber aleyhissalâtu vessalâm'a müracaat ettiğini göstermektedir. Resûlullah, Hz. Ömer'i ikna için, oruçlu iken abdest sırasında ağzına su alıp almadığını sorar ve ağza alınıp sonra geri atılan suyun orucu bozmaması gibi, öpmenin de orucu bozmayacağını belirtir. Bu cevapla Efendimiz: "Ağza su almak, içmenin başlangıcıdır, ama içme demek değildir,

65[65]

Ebu Dâvud, Savm: 33, (2385); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/454.


Ăśyle de Ăśpmek, cimanÄąn baĹ&#x;langÄącÄądÄąr, ama 66[66] cima deÄ&#x;ildir" demiĹ&#x; olmaktadÄąr.

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ ŘŠ َع‏- 4‍ ـ‏3144‍ـ‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ F ‍ع‏ ‍ل‏ c $[ ŮŽ Ů? " ŮŒ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŘŒâ€Ť Ů?×?ه‏0ŮŽ ŮŽ BŮŽ Ů? .ŮŽ c4ŮŽ BŮŽ [; ‍×?ه‏ < c B ŘŒ . t [ B ! +‍×?‏ C# . ‍؊‏ K‍×?‏ . ‍×?‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽŮ? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ " ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽŮ? ‍ Ů?×?ه‏0ŮŽ @ŮŽ ‍ى‏aŮ? ." ‍ ŮŽŮˆ×?â€ŹŘŒâ€Ť&Ů€ Ů‹×?‏-Ů? ‍ Ů‹×? ŮŽŮˆ َכ‏O&KŮŽ Ů? .ŮŽ tŮŽ [" ‍ى َع‏aŮ? ." ‍×?ن ×?‏ â€ŤŮŽŮˆ َכ‏ ŮŽ Ů’ .‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .]‍ Ů‘×? Ů‹×?‏KŮŽ

4. (3144)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Bir adam ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a oruçlunun hanÄąmÄąyla mĂźbaĹ&#x;eretinden sordu. Aleyhissalatu vesselâm ruhsat verdi. Arkadan bir baĹ&#x;kasÄą geldi, o da aynÄą Ĺ&#x;eyi sordu. Buna mĂźbâĹ&#x;ereti yasakladÄą. ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn ruhsat tanÄądÄąÄ&#x;Äą kimse yaĹ&#x;lÄą birisiydi, 67[67] yasakladÄąÄ&#x;Äą kimse de gençti." 66[66]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/454.


ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?؊‏K‍×?‏ ŮŽŮŽ -ŮŽ Ů? .Ů’ ‍×?‏

Ů? Ů‘ M- ‍ [ "ن‏: lBâ€ŤŮˆ @×?‏- 5‍ ـ‏3145‍ـ‏ ‍×?‏ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? *Ů? #ŮŽ -QŮ? .Ů’ ‍ ŮŽ Ů? ×?‏0ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍×?ن‏ ‍כ‏ : ‍×?‏ 0

‍×?‏ ‍ع‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?Ů’ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? . ‍כ‏.‍×?‏2 F [ .]!Ů? +‍ Ů?×?‏C# . "

5. (3145)- NâfĂŽ merhum anlatÄąyor: "Abdullah Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ) oruçluyu Ăśpme ve mĂźbaĹ&#x;eretten 68[68] men ederdi." AÇIKLAMA: 1- Ă–pme orucu bozar mÄą, bozmaz mÄą? Bu husus âlimler arasÄąnda mĂźnâkaĹ&#x;a edilmiĹ&#x;tir. Hz. AiĹ&#x;e'den kaydedilen ilk iki rivayette (3141, 3142) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in oruçlu iken hanÄąmlarÄąnÄą ĂśptĂźÄ&#x;Ăź belirtilmektedir. Ancak Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) ikinci rivayette, ResĂťlullah'Äąn nefsine herkesten 67[67]

Ebu Dâvud, Savm: 35, (2387); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/454. 68[68]

Muvatta, SÄąyâm: 20, (1, 293); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/454.


ziyâde hâkim olduğunu belirterek, oruçlu iken öpmenin riskine dikkat çekmektedir. Đbnu Ömer'in bu meseledeki tutumunu aksettiren son rivayet (3145) de öpme ruhsatını kayıtlamaktadır: Yaşlıya câiz, gence değil... Âlimler rivayetlerdeki bu ihtiyatî kayıtları da nazara alarak meseleyi yumuşak bir üslupla hükme bağlamışlardır. Nevevî şöyle der: "Oruçlunun öpmesi, şehvetini tahrik etmeyene haram değildir. Ancak evlâ olanı, terketmesidir. Mamafih bu ona mekruhtur da denemez. Şâfiî hazretleri: "Oruçlunun öpmesi, hakkında evlâ olana muhâliftir. Gerçi Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bunu yaptığı sâbittir, ancak onun, öpme hududunu aşmayacağı hususunda emin olunduğu halde, başkasının aşacağından korkulur. Nitekim Hz. Aişe, ßóÇäó "O nefsine en çok hâkim olanınız idi" demiştir. Şehveti harekete


geçen hakkında öpmek, sahih kavle göre haramdır" der. Kadı Đyaz da şöyle demiştir: "Sahabe ve Tâbiînden bazıları öpmenin oruçluya mutlak olarak mübah olduğunu söylemiştir. Ahmed, Đshâk ve Dâvud bunlardandır. Mutlak olarak mekruh addedenler de olmuştur, Đmam Mâlik bunlardandır. Đbnu Abbâs, Ebu Hanîfe, Sevrî, Evzâî ve Şâfiî (rahimehümullah): "Gence mekruh, yaşlıya değil" demişlerdir. Bu, Đmam-ı Mâlik'in de bir görüşüdür. Đbnu Vehb, Đmam Mâlik'in: "Nâfile oruçta mubah, nâfile olmayanda değil" dediğini de nakleder. Âlimler, öpme, meninin gelmesine sebep olmadıkça orucu bozmayacağı hususunda ihtilaf etmezler. Bu görüşe 3143 numarada kaydedilen hadisle varırlar. Orada görüldüğü üzere Resûlullah, öpmenin orucu bozup bozmayacağı sorulunca: "Abdest sırasında


mazmaza yapman (aÄ&#x;zÄąnÄą yÄąkaman) orucu bozar mÄą?.." buyurarak: "Hep bilirsiniz ki, içmenin mukaddimesi olan mazmaza orucu bozmaz, bunun gibi, cimanÄąn mukaddimesi olan Ăśpme de orucu bozmaz" demek istemiĹ&#x;tir. Son olarak Ĺ&#x;unu da kaydedelim: HattâbĂŽ'nin nakline gĂśre, Ä?bnu Mes'ud ve Sa'ĂŽd Ä?bnu MĂźseyyeb, Ăśpene, ĂśptĂźÄ&#x;Ăź gĂźne mukabil bir gĂźn kaza etmesini 69[69] sĂśylemiĹ&#x;lerdir. UNUTARAK ORUCU BOZMA

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ ŘŠ َع‏- 1‍ ـ‏3146‍ـ‏ Ů? (ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€Ź4Ů? @ŮŽ Ů’ 2ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ , J ‍×?‏ @ A B ŘŒ 2 ( ' ! H & # B ‍ب‏ K â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍כ‏c B ! +‍×?‏ Ů? Ů’ "ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ " Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ 'ŮŽ Ů‘Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏/ *4 O.‍ ×?‏F [ .]‍ Ů?×?ه‏QŮŽ $ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź

1. (3146)- Hz. Ebu Hßreyre (radĹyallahu anh) anlatĹyor: "ResÝlullah (aleyhissalâtu 69[69]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/455.


vesselâm) buyurdular ki: "Kim oruçlu olduğu halde unutur ve yerse veya içerse orucunu tamamlasın. Çünkü ona Allah 70[70] yedirip içirmiştir." AÇIKLAMA: 1- Unutularak yendiği takdirde oruçluya terettüp edecek ahkâm hususu, ulemâ arasında ihtilaflıdır. Cumhûr kaza gerekmeyeceğine hükmetmiştir. Đmam Mâlik, orucun bozulacağına ve kazanın vâcib olacağına hükmeder. Đmam Mâlik'ten meşhur olan görüş bu ise de Mâlikîler arasında mesele üzerine farklı görüşler olmuştur. Bazıları farz ve nâfile orucu tefrik etmiştir. Dâvudî, bu görüşünde imama katılmaz ve hatta: "Mâlik'e bu hadis ulaşmamış olabilir, yahut da hadisi "günah'ın kalkmasıyla" te'vil etmiştir" der. Đbnu Dakiku'l-Îd ise 70[70]

Buhari, Savm: 26, Eyman: 15; Müslim, Sıyâm: 171, (1155); Tirmizî, Savm: 26, (721); Ebu Dâvud, Savm: 39, (2398); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/456.


imamın kıyasla bu hükme vardığını söyler. "Zira der, burada orucun bir rüknü fevt olmuştur. Bu ise emredilenler durumundadır. Kâideten unutmak, emredilenlerde müessir olmaz. Kazanın vacib olmadığını söyleyenlerin dayanağı Ebu Hüreyre hadisidir. O hadis ise, orucun tamamlanmasını emretmektedir. Şu halde hadis, tamamlananı "oruç" olarak isimlendirmektedir... "Đbnu'l-Arabi ise, Đmam Mâlik'in, nezdinde muteber bir prensipten hareketle bu hükme vardığını söyler. Prensibine göre: "Haber-i vahid, kaidelere aykırı şekilde gelirse onunla amel edilmez. Hadis, unutanın günaha girmeyeceğini beyan eden veçhiyle ma'mûlûn bih'dir. Ama kaza edilmeyeceği hükmünde amele elverişli olmaz, çünkü orucun rüknünü ihlal etmektedir. Nitekim namazın bir rek'ati unutulsa namaz yenilenir, rüknün eksikliği sıhhate mânidir..." Đbnu Hacer, bu mütalâaya


katılmaz. Şâri'in, oruca mahsus kaide koyduğunu, bunu namazla kıyaslamaya kalkmanın kaide içinden kaide çıkarmak olacağını, bu yola gidildiği takdirde amele sâlih çok az hadis kalacağını söyler. 2- Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm'ın hadislerinde "unuturak yiyip içme"nin orucu bozmayacağı tasrih edilmiştir. Hasan Basrî ve Mücâhid, "Unuturak hanımıyla cima etmenin" de orucu bozmayacağı tasrih edilmiştir. Hasan-ı Basrî (rahimehullah): "Bu, unutarak yiyip içenin durumundadır" demiştir. Ancak Atâ'nın, soru üzerine: "Bu tamamen unutulamaz, ona kaza gerekir" dediği rivayet edilmiştir. Bu görüşünde Atâ'ya Evzâ'î, Leys, Mâlik ve Ahmed'in (rahimehullah) katıldıkları belirtilir. Şâfiî'nin bir görüşü de budur. Görüldüğü üzere bu zikri geçenler yeme-içme ile cima'yı bir tutmamışlardır. Ahmed Đbnu


Hanbel'den meşhur görüşe göre, unutarak cima edene kefaret de gerekir. Şunu da kaydedelim ki, cimâ için de orucun kazası gerekmeyeceğine hükmeden bazı Şâfiîler, bu hükme, hadisin bir veçhindeki ıtlakı delil gösterirler: "Kim ramazan ayında unutarak orucunu açarsa..." Burada orucun "yeme, içme" sebebiyle açılması kayıtlanmamış, orucu bozan bütün sebepler kastedilmiş olmaktadır. Şu halde bazı hadislerde yeme-içme'nin zikri, çoğunlukla bu iki şeyin vukua gelmesinden ve ağlebî durumda bunlardan istiğnanın mümkün olmamasından dolayıdır. 3- Hadiste, Cenab-ı Hakk'ın kullarına olan lütfu, onlara tanıdığı kolaylık görülmektedir. Meşakkat ve zorluğun kullar üzerinden kaldırılmasının örneği de hadiste mevcuttur. 4- Ahmed Đbnu Hanbel'in bir rivayetinde hadisin vürûd sebebi de


açĹklanmaktadÄąr: "ĂœmmĂź Ä?shâk adÄąnda azadlÄą bir cariyenin anlatmasÄąna gĂśre, câriye ResĂťlullah'Äąn yanÄąnda iken, Efendimize getirilen bir kap yemeÄ&#x;i beraberce yerler. KadÄąncaÄ&#x;Äąz oruçlu olduÄ&#x;unu hatÄąrlar. ZĂźlyedeyn, kadÄąna: "KarnÄąn doyduktan sonra mÄą?" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm câriyeye: "Orucunu tamamla, bu Allah'Äąn sana gĂśnderdiÄ&#x;i bir rÄązÄąktÄąr" buyurur:" Ä?bnu Hacer der ki: "Bir rivayette, az yiyenle çok yiyen arasÄąnda fark gĂśrmek 71[71] isteyenlere red vardÄąr." ORUCUN ZAMANI

‍×?ن‏ Ů? $Ů? ‍ َع‏u@ - 1‍ ـ‏3147‍ـ‏ ŮŽ ‍[כ‏ ŮŽ :‍×?

×?ل‏ Ů‘ ‍(ل‏ Ů? Ů? H" IŮŽ Ů? 0Ů’ 3.‍×?‏ 2 T d ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů? Ů? $Ů? ‍َع‏ Ů? Ů’ Ů? ŮŽ " ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ " ŮŽ Ů‘ #" 'ŮŽ ‍×?‏ Ů‘ ‍(ل‏ Ů?Ů’ ‍(م‏C ŮŽ @ " Ů?s@ŮŽ TŮ? dŮ’ Ů? ŮŽ Ů? @ " " sŮŽ @ŮŽ HŮ‘ IŮŽ Ů? Ů’ 2Ů? ‍(م‏ C â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ

2 Ů? Ů? ŮŽŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? " Ů? Ů?

2 ‍כ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍×?‏ b & K Ů‘/Ů? ‍& Ů‹×?‏#Ů‘Ů? CŮŽ 2Ů? Ů? &Ů’ #" .‍ ŮŽ ×?‏2Ů? ‍ Ů?×?ŘĄ ŮŽ ْن ŮŽ< ŮŽ Ů?×?ه‏3ŮŽ <ŮŽ ŮŽ ‍×?ن‏ Ů‹ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮ’ Ů? Ů’ 71[71]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/456-457.


F [ .] Ů? HŮŽ Ů’ â€ŤŮ‘â—ŒŮŽ َع‏/Ů? ‍ Ů‹×?‏+‍ Ů?×?ŘĄ ŮŽ ْن ŮŽ< Ů?×?ه ŮŽ@ Ů?×?‏3ŮŽ <ŮŽ ŮŽâ—Œâ€Ť ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ Ů? HŮŽ Ů’ ‍َع‏ ŮŽ .‍ي‏a2 H.‍×?ن Ůˆ×?‏O&3.‍×?‏ 1. (3147)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bazan olurdu bir ay boyu oruç tutmazdÄą ve o aydan hiç oruç tutmayacaÄ&#x;ÄąnÄą zannederdik. Bazan da (Ăśylesine ara vermeden) tutardÄą ki, o aydan hiç bir gĂźnĂź oruçsuz geçirmeyecek zannederdik. Sen onu, geceleyin namaz kÄąlarken gĂśrmek istesen mutlaka gĂśrĂźrdĂźn. Geceleyin uyur gĂśrmek istesen mutlaka 72[72] gĂśrĂźrdĂźn." AÇIKLAMA: 1- Bu hadis, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn nafile oruçlarÄą nasÄąl tuttuÄ&#x;unu açĹklÄąyor. Hadiste, bir ay boyu ara vermeden nafile oruç tutmadÄąÄ&#x;Äą 72[72]

BuharĂŽ, Savm: 53, TeheccĂźd: 11; MĂźslim, SÄąyâm: 180, (1158); TirmizĂŽ, Savm: 57, (769); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/458.


görülmektedir. Ancak bazı aylar da sanki hiç ara vermiyormuşçasına sıkı şekilde nâfile tutmaktadır. Müteakip hadiste görüleceği üzere, bir ayı tam olarak oruçlu geçirme hali ramazana mahsustur, onun dışındaki aylarda bu vâki olmamıştır. 2Hadisin ikinci kısmında, Resûlullah'ın gece namazlarını ve nâfile oruçlarını belli ve değişmez bir programa göre, gecenin hiç değişmeyen muayyen vaktinde, ve ayin muayyen günlerinde icra etmediğini ifade etmektedir. Đbnu Hacer şu açıklamayı yapar: "Yani, Aleyhissalâtu vesselâm'ın nâfile oruç ve nâfile namazdaki hali muhtelifti. Bazan gecenin evvelinde namaza kalkardı, bazan ortasında, bazan da sonunda; tıpkı, bazen ayın başında, bazan ortasında, bazan da âhirinde oruç tuttuğu gibi. Kim onu, gecenin herhangi bir vaktinde namaz kılarken veya ayın herhangi bir vaktinde oruç tutarken görmek istese ve onu peş


peĹ&#x;e tâkip etse, muhakkak ki, gece namazÄąnda veya nâfile orucunda gĂśrmek istediÄ&#x;i Ĺ&#x;ekilde gĂśrĂźrdĂź. Hadis, Efendimizin orucu peĹ&#x; peĹ&#x;e tuttuÄ&#x;unu veya bĂźtĂźn gece namaz kÄąldÄąÄ&#x;ÄąnÄą ifade 73[73] etmez."

Ů? :‍ ×? ×?ل‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řł َع‏- â€ŤŮˆ ×?‏- 2‍ ـ‏3148‍ـ‏ Ů? Ů‹â—Œâ€Ť Ů‹×? َכ Ů?×?م‏0Ů’ KŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?م‏ '‍×?‏ 2[ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ . +‍×?‏4 .‍×?ن Ůˆ×?‏O&3.‍×?‏0F [ .] ‍×?ن‏ ŮŽ ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍َ „ ŮŽ` Ů’& ŮŽ َع‏

2. (3148)- Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ramazan dÄąĹ&#x;Äąnda hiçbir ayÄą tam olarak oruçlu 74[74] geçirmedi." AÇIKLAMA: 73[73]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/458. 74[74] Buhari, Savm: 53; MĂźslim, Savm: 178, (1157); NesâÎ, Savm: 70, (4, 199); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/459.


Bu hadisin Nesâi'deki veçhi hadisi daha anlaşılır kılmaktadır. Şöyle ki: "Đbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah öyle (ısrarla peş peşe) oruç tutardı ki (orucu hiç) açmayacak derdik. (Bâzan da öylesine peş peşe) yerdi ki "oruç tutmak istemiyor" derdik. Medîne'ye geleliden beri bir ay boyu tam olarak peş peşe hiç oruç tutmadı." Bazı Fevâid: Yukarıda kaydedilen iki hadiste şu hususlar gözükmektedir: * Her ay nafile oruç tutmak müstehabtır. * Nâfile orucun belli bir günü yoktur. Yasaklanan günler dışında her gün oruç tutulabilir. * Resûlullah savm-ı dehr (yıl orucu) hiç tutmamıştır. * Hiç bir gece, gece boyu namaz kılmamıştır. Böyle yapışı, daha önce de geçtiği üzere, sonradan gelenler bunu farz


zannetmesinler gayesine dayanÄąyordu. Aksi halde Ăźmmete meĹ&#x;akkat verecek bir sĂźnnet bÄąrakmÄąĹ&#x; olacaktÄą. Halbuki, kendisine bu meĹ&#x;akkate tahammĂźl edebilecek gßç verilmiĹ&#x; idi. Ă–rnek olmak maksadÄąyla ibâdetlerde vasat bir yol tâkip etmiĹ&#x;tir: Hem oruç tuttu, hem yedi, hem 75[75] gece namazÄą kÄąldÄą, hem de uyudu. AŞÛRA ORUCU

Ů? -Ů‘ .‍ [ ّن ×?‏: Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ‍×?ŘŻŘŠ َع‏H - 1‍ ـ‏3149‍ـ‏ Ů‘ ŮŽ " Ů? Ů? Ů‘@Ů? /Ů? ‍(Řą ŮŽ×?إ‏ K‍×?‏

‍×?م‏ & ' : ‍×?ل‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ŮŽ ŮŽ ŮŽ " " Ů? Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů‘ #ŮŽ X4Ů? HIŮŽ Ů?Ů‘ ‍×? ŮŽ ْن َכ‏ F [ .] Ů? #ŮŽ - ŮŽ HŮ? ." ‍ ŮŽ ŮŽ* ×?‏4.‍×?‏ d ŮŽ Ů? ŮŽŮ’ " ŮŽ ŮŽ Ů’ . 55' ‍ي Ůˆâ€Źa2 H.‍×?‏

1. (3149)- Katâde (rahimehullah) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "AĹ&#x;Ăťra orucunun

75[75]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/459.


önceki yılın günahlarına kefaret olacağını 76[76] Allah(ın rahmetin)den umarım." AÇIKLAMA: Aşûra günü, Đbnu Düreyd'e göre Đslamî bir isimdir ve câhiliye devrinde bilinmemektedir. Ancak Đbnu Dıhye bu iddiayı reddeder, bunun câhiliye devrinde mevcudiyetini gösteren deliller zikreder. Bunlardan biri Hz. Aişe'nin rivayetidir. Müteakiben kaydedileceği üzere, Hz. Aişe cahiliye halkının Aşûra orucu tuttuğunu belirtir. Aşûre günü hangi güne tekabül eder? Bu da münâkaşa edilmiştir. Ekseriyete göre, Muharrem'in onuncu günüdür. Kurtubi der ki: "Aşûra, "âşire"den (onuncu) alınmadır, mübâlağa ve ta'zim ifade eder. Aslında bu, onuncu gece için bir sıfattır. Çünkü o kelime, akd'in ismi olan 'uşr'dan me'huzdur (alınmadır), gün 76[76]

Tirmizî, Savm: 48, (752); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/460.


(yevm) kelimesi ona muzaf olmuştur. Yevm-i aşûra denince sânki onuncu gecenin günü kastedilir. Şu kadar ki, bu bir sıfata bedel olunca isim olma hâli ona galebe çaldı, bir de mevsufunu zikretme zahmetine gidilmeyip Leyl kelimesi atıldı ve sadece Aşûra dendi. Bu kelime böylece aşûra günü'ne alem oldu..." Zeyn Đbnu'l-Münîr der ki: "Alimlerin çoğu, "aşûra" yı Muharrem ayının onuncu günü bilir. Bu aynı zamanda iştikak ve tesmiyenin de gereğidir. Aşure'ye, Muharrem'in dokuzuncu günü diyen de olmuştur. Birinci durumda gün, giden geceye muzaftır. Đkinci durumda ise, gelecek geceye muzaftır." Bazıları: "Dokuzuncu güne aşûra denmesi, develerin içeri alınmasındandır" demiştir. Deveyi sekiz gün boyu otlatıp sonra dokuzuncu gün içeri alırlardı.


Hakem Đbnu'l-A'rac anlatıyor: "Đbnu Abbâs'a uğradım. O ridasına dayanmış duruyordu. "Bana Aşûra gününden haber ver!" dedim. Şu cevabı verdi: "Muharrem hilâlini gördün mü, saymaya başla ve dokuzuncu günü oruçlu olarak sabahla." "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) o gün oruç tutar mıydı?" dedim. "Evet!" cevabını verdi." Bu rivayetin zâhirine göre, Aşûre günü dokuzuncu gündür. Müslim'in bir başka rivayeti de bunu te'yid eder: "Đbnu Abbâs'tan gelen bir rivayete göre Aleyhissalâtu vesselâm "Önümüzdeki seneye kadar yaşarsam Muharrem'in dokuzuncu gününde oruç tutacağım." Ve Resûlullah bundan önce vefat etti." Bu rivayetin zâhiri, Resûlullah'ın Muharrem'in onunda oruç tuttuğunu,


önümüzdeki seneye ulaşırsa dokuzunda tutmaya azmettiğini gösterir. Bunun şu mânaya gelmesi muhtemeldir: Efendimiz sâdece dokuzla yetinmemiş, aksine onu, onuncu güne de izafe etmiştir. Bu izâfe, ihtiyaten olabileceği gibi hıristiyan ve yahudilere muhalefet olsun diye de olabilir. Bu ikinci ihtimal ercah'tır. Müslim'in bazı rivayetleri de bunu te'yid eder. Đbnu Abbâs'tan merfu bir rivayette Efendimiz şöyle der: "Aşûra günü oruç tutun, yahudilere muhalefet edin: Aşûradan bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutun." Đbnu Hacer der ki: "Bu Resûlullah'ın son zamanlarda verdiği bir emirdir. Aleyhissalâtu vesselâm, vahiy gelmeyen hususlarda ehl-i kitaba muvafakat etmeyi severdi. Bu, bilhassa putperetslere muhalefet eden hususlarda böyleydi. Ne zaman ki Mekke fethedildi, Đslâm dini her yerde şöhret ve üstünlük elde etti, derhal


ehl-i kitaba muhalefeti de ilân etti. Bu meselede de öyle oldu. Önce: "Biz, Hz. Musa'ya sizden daha layık ve ehakkız" diyerek onlara benzemeyi tercih etti. Sonra onlara muhalefeti uygun buldu ve Aşûra'ya bir gün önceden, bir gün de sonradan ilave yapılmasını emretti." Bu hususu, Tirmizî'nin bir rivayeti te'yid eder: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize, Muharrem'in onunda aşûra orucu tutmamızı emretti." Bazı âlimler demiştir ki: "Resûlullah'ın Müslim'deki: "Eğer önümüzdeki seneye kadar yaşarsam Muharrem'in dokuzunda oruç tutacağım" hadisi iki hususa muhtemeldir: 1- Resûlullah bununla, dokuzuncu geceyi onuncu geceye nakletmeyi düşünmüş olabilir. 2- Dokuzuncu günü, oruçta onuncu güne ilave etmeyi düşünmüş olabilir.


ResĂťlullah'Äąn, bunu beyan etmezden Ăśnce ĂślmĂźĹ&#x; olmasÄą sebebiyle, iki gĂźnĂź oruçlu geçirmek ihtiyata muvafÄąk dĂźĹ&#x;er. Durum bĂśyle olunca AĹ&#x;ura orucu ßç mertebede olmuĹ&#x; olmaktadÄąr: * En aĹ&#x;aÄ&#x;ÄąsÄą: Sadece AĹ&#x;ure gĂźnĂź oruç tutmak. * Bir Ăźst derecesi: AĹ&#x;Ăťra ile birlikte dokuzuncu gĂźnde de oruç tutmak. * En ĂźstĂźnĂź: "Dokuz ve onbirinci gĂźnlerde de oruç tutmak... DoÄ&#x;ruyu Allah bilir." 3158 ve 3259 numaralÄą hadiste bazÄą 77[77] ilave açĹklama gelecek.

Ů? ‍×?ن‏ ‍[כ‏ :o.‍ ×?‏ ‍×?‏0

‍×?‏ ‍ع‏ *3+‍ ×?‏

2 ‍ـ‏ 3150 ‍ـ‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ‍×?ن‏ C ‍×?إ‏ ‍(ع‏ K‍×?‏

ŮŽ ‍×? Ů?ن َכ‏8ŮŽ 2ŮŽ ‍ ŮŽŮ„ َع‏EŮŽ @ŮŽ ‍ " ×?‏#ŮŽ BŮŽ .‍×?ن‏ ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍ ŮŽ َع‏-Ů’ ŮŽ ‍×?م‏ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ / *H4.‍ ×?‏F [ .] TŮŽ BŮ’ ‍ ŮŽ×?إ‏KŮŽ Ů’ 2ŮŽ ‍ ŮŽ×?ŘĄ ŮŽ' ŮŽ×?Ů… ŮŽŮˆâ€ŹKŮŽ Ů’ 2ŮŽ ŮŽ . +‍×?‏4 .‍×?‏ 77[77]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/460-462.


2. (3150)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Ramazan (farz olmazdan) önce Aşûra orucu tutuluyordu. Ramazanın farziyeti indikten sonra onu dileyen tuttu, 78[78] dileyen de tutmadı." AÇIKLAMA: 1- Bu rivayet, Buharî'nin bir rivayetinde daha sarih olarak şöyle yer alır: "Hz. Aişe dedi ki: "Kureyş câhiliye devrinde Aşûra orucu tutuyordu. Bunu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) da tutuyordu. Medine'ye (hicrete) gelince, Aşûra'yı tuttu ve oradaki müslümanlara da tutmalarını emretti. Ramazan orucu farz edilince, Aşûra'yı terketti. Artık dileyen tuttu dileyen tutmadı." Bu rivayette üç husus açıkça gözükmektedir: 78[78]

Buharî, Savm: 69, Hacc: 1, 47, Menâkıbu'l-Ensâr: 26, Tefsir, Bakara: 24; Müslim, Sıyâm: 115; Muvatta, 33, Ebu Dâvud, Savm: 64, (2442, 2443); Tirmizî, Savm: 49, (753); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/462.


* Aşûra orucu Mekkelilerce bilinmekte ve tutulmakta ise de Medine'deki Araplarca tutulmamaktadır. Resûlullah'ın emretmesi bu mânaya gelir. * Resûlullah, ramazan farz edilmezden önce Aşûra'yı nâfile bir amel olarak değil, vâcib olarak tutmaktadır. * Ramazan orucu farz olunca Aşûra yasaklanmıyor; dileyen nâfile olarak tutmaya devam ediyor. Başka rivâyetler, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın buna devam edenler arasında yer âldığını göstermektedir. 2- Bazı âlimler, bu rivayetten Resûlullah'ın Aşûre'yi emrettiği zamanı da tahmin ederler. Buna göre, hicret rebiyyülevvel ayında vukua geldiğine göre, Aşûra'yı tutma emri, hicretin ikinci senesinin başında sâdır olmuş olmalıdır. Zaten ikinci sene içerisinde Ramazan orucu farz kılınmıştır. Bu duruma göre,


Aşûra'yı tutma emri sadece bir seneye mahsus olmaktadır. Ondan sonra dileyenin tutmasına havale edilmiştir. Şu halde, farz edildiğine dair rivayetlerin nefsülemirde sıhhati halinde, bu hadis, mezkur farzın neshedildiğini gösterir. Kadı Đyaz, Seleften Bazılarının Aşûra'nın farziyyetinin devam etmekte olduğu kanaatini taşıdıklarını kaydeder. Ancak bu görüşü devam ettiren âlim kalmamıştır. Đbnu Abdilberr, Aşûra'nın artık farz sayılmadığı hususunda ülemânın icma ettiğini belirtir. Đcma, onun müstehab olduğu merkezindedir. Kureyş'in Aşûra orucu tutmasını Đbnu Hacer şöyle izah eder: "Onlar bunu, geçmiş bir şeriatten almış olabilirler. Nitekim onlar, o günde ve başka günlerde Ka'be'nin örtüsüne tâzimde bulunuyorlardı." Đbnu Hacer, Đkrime'den nakledilen şu rivayeti işittiğini kaydeder: "Đkrime'ye bu


hususta sorulunca demiĹ&#x;tir ki: "KureyĹ&#x;, cahiliye devrinde bir gĂźnah iĹ&#x;ledi. Bu onlarÄąn çok aÄ&#x;ÄąrlarÄąna gitti. Onlara, "AĹ&#x;Ăťra orucu tutun, bu gĂźnahÄąnÄąza kefaret olur" denmiĹ&#x;, (onlar da tutmaya 79[79] baĹ&#x;lamÄąĹ&#x;lar)."

Ů? :‍ ×? ×?ل‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řł َع‏- â€ŤŮˆ ×?‏- 3‍ ـ‏3151‍ـ‏ Ů? Ů? ‍ ى‏BŮŽ * ŮŽ MŮ? ŮŽ .Ů’ ‍! ×?‏#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍م‏ M [ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍Ů?(×? ŮŽ Ů’( ŮŒŮ…â€Ź.‍×?Ř&#x; ŮŽ ×?‏aŮŽ ŮŽ ‍×?‏2ŮŽ :‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ‍(Řą ŮŽ×?إ‏ K‍×?‏

‍م‏ ( ‍(م‏ C < ‍(د‏ 0 & . ‍×?‏ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? Ů? Ů?ŮŽ ŮŽ Ů? ! Ů? ‍ Ů?Ů‘Ůˆâ€ŹMŮ? ŮŽ Ů’ 2Ů? &ŮŽ +‍ Ů?×?‏$Ů’ /Ů? Ů? ŮŽ &Ů? BŮ? .ŮŽ ‍×?‏,ŮŽ <ŮŽ Ů? ‍×?‏ f @ W .‍×?‏ ' ŮŽ Ů‘ " ŮŒ ŮŽ Ů’ ŮŽ q IŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ ŮŽ@×?‏:!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ . $( 2 2‍×?‏ C B ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ‍×?ن‏O&3.‍ ×?‏F [ .] Ů? 2‍& Ů?×?‏CŮ?Ů? Ů? 2 ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź2‍ ŮŽ×?‏CŮŽ BŮŽ !‍ Ů’ Ů?כ‏2Ů? $( Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ . â€ŤŮˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź

3. (3151)- Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine'ye 79[79]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/462-463.


gelince, yahudileri Aşûra günü oruç tutar gördü. Onlara: "Bu da ne, (niçin oruç tutuyorsunuz)?" diye sordu. "Bu, sâlih (hayırlı) bir gündür. Allah, o günde Benî Đsrâil'i düşmanlarından kurtardı. (Şükür olarak) Hz. Musa o gün oruç tuttu" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ben Musa'ya sizden daha layığım" buyurup o gün oruç tuttu ve müslümanlara 80[80] da tutmalarını emretti." AÇIKLAMA: Müslim'in bir rivayetinde, Aşûra gününün yahudilerin hangi kurtuluşuna tekabül ettiği belirtilmiştir: Yahudiler Resûlullah'ın suâlini şöyle cevaplandırırlar: "Bu, büyük bir gündür. O 80[80]

Buharî, Savm: 69, Enbiya: 22, Fedâilu'l-Ashâb: 52, Tefsir, Yûnus: 1, Tâ-hâ: 1, Müslim, Sıyâm: 127, (1130); Ebu Dâvud, Savm: 64, (2444); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/463.


günde Allah Hz. Musa ve kavmini kurtardı, Firavun ve kavmini de garkedip suda boğdu." Bir başka rivayette: "... Biz Allah'a şükür olsun diye bu orucu tutuyoruz" derler. Ahmed Đbnu Hanbel'in, Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den bir rivayetinde şu ziyâde yer alır: "...Bu gün, Hz. Nuh'un gemisinin Cûdi dağına oturduğu gündür. Hz. Nuh, o gün şükür orucu tuttu." Bu rivayet, Resûlullah'ın Medine'ye Aşura esnasında gelmiş olmasını gerektirdiği için zahirde bir müşkilat gözükmektedir. Halbuki Aleyhissalâtu vesselâm, rebiyyülevvel ayında gelmiştir. Bu müşkili Đbnu Hacer şöyle açar: "Burada murad olan, Resûlullah'ın onların Aşûra orucunu tuttuklarını ilk defa bilmesi zamanıdır. Suâl sorma vak'ası ise hicretten sonra olmalıdır. Bu, hicretten önce bunu bildiğini de ifade etmez. Rivayette mahzuf bazı kelimeler var. Şöyle takdir edilebilir:


"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine'ye geldi. Aşûra gününe kadar ikamet etti. O gün yahudileri oruç tutar buldu..." Bir başka te'vil de şöyle: "Şu da muhtemeldir: O Yahudiler, Aşûra gününü şemsî takvime göre hesab ediyorlardı. Onların hesabınca Aşûra günü, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Medine'ye geldiği güne tesadüf etmiş olabilir." Đbnu Hacer devamla der ki: "Bu, te'vil, müslümanların Hz. Musa aleyhisselâm'a daha evlâ ve daha lâyık olduğunu ortaya koyan hususlardan biridir. Çünkü buna göre, mezkur günü kaybetmiş olmaktadırlar, müslümanlar ise o meselede Allah'ın irşadına mazhardırlar. Ne var ki, hadislerin siyâkı bu te'vili reddeder, önceki te'vile itimad gerekir." Đbnu Hacer, bu değerlendirmesini, sonradan bulduğu bir rivayetle şöyle cerheder: "Sonra Taberâni'nin el-


Mu'cemu'l-Kebîr'inde, önce mezkur ihtimali te'yid eden bir rivayet buldum: Bu rivayet, Zeyd Đbnu Sâbit'in tercüme-i hâl'i esnasında geçmektedir. Ebu'z-Zinâd babasından, o da Hârice Đbnu Zeyd Đbni Sabit'den, o da babası Zeyd'den rivayet ediyor: "Aşura günü, insanların Aşûra dedikleri gün değildir. O gün, Ka'be'nin örtüldüğü gündür. O gün, sene içerisinde dönmekte idi. Bunun gününü (tesbit için) falanca yahudiye gidip soruyorlardı. Tâ ki, o bunlara hesab ediversin. Yahudi ölünce Zeyd Đbnu Sâbit'e gelip ondan sordular. "Bu rivayetin senedi hasendir. Şeyhimiz (Nureddin) el-Heysemî, Zevâidu'lMesânid'de der ki: "Ben bunun mânasını bilmiyorum." Derim ki: "Ben onun mânasını Ebu'rReyhân el-Bîrunî'nin, Kitâbu'l-Âsârı'lKadîme'sinde buldum. Orada zikrettiği şeyin özeti şudur. "Câhil yahudiler, oruçlarında ve bayramlarında yıldızların


hesabına dayanıyorlardı. Onların senesi şemsî idi, kamerî değil." Derim ki: "Đşte bundan ötürü, Aşûra meselesinde kendisine itimad edecekleri hesap bilen birisine muhtaç oldular."(50) Đbnu Hacer, Đbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'ın rivayeti ile Hz. Aişe'nin rivayeti arasında ihtilaf görmez. Ona göre, cahiliye Arapları ile yahudilerin Aşûra gününde farklı sebeplerle oruç tutmada birleşmeleri mümkündür. Nitekim Kurtubi der ki: "Kureyş, Aşûra orucunu tutmada geçmiş bir şeriata -mesela Hz. Đbrahim'in şerîatına- dayanmış olabilir. Resûlullah'ın orucu da onlara muvafakat icabı olabilir. Nitekim, Haccda böyle olmuştur. Veya, bu hayırlı bir amel olması sebebiyle, Allah o gün oruç tutmasına izin vermiş olabilir. Hicret edince yahudileri de o gün oruç tutar bulunca, bunun sebebini onlara sormuş, kendisi tutup, müslümanlara da tutmaları için emretmiş olabilir. Böyle


hareket etmesi, yahudileri kazanmak gayesini de güdebilir, nitekim onları kazanmak maksadıyla bidayette onların kıblelerine yönelmiştir. Başka ihtimaller de vardır." Đbnu Hacer der ki: "Her hâl u kârda, Aşûra'yı yahudilere uymak için tutmuş değildir. Zira o günün orucunu eskiden beri tutuyordu. Ancak bu ameli, yasaklanmayan hususlarda Ehl-i Kitab'a uygun olmayı sevdiği devreye rastlar." Şunu da belirtelim ki, Müslim'in bir rivayetinde Aşûra günü "Yahudi ve Hıristiyanların kutladıkları büyük bir gün" olarak ifade edilir. Bunun hıristiyanlarca da kutlanmasını, âlimler Hz. Đsa'nın da o gün oruç tutmuş olabileceği ve bunun Hz. Musa'nın şeriatından neshedilmeyen hükümlerden olabileceği ihtimaliyle izah 81[81] ederler. 81[81]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/463-465.


Ů? ‍×?ŘŻŘŠ َع‏- M,$ u& â€ŤŮˆâ€Ź- 4‍ ـ‏3152‍ـ‏ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ@Ů? ŮŽÂ… Ů? ّدى ŮŽز َכ×? ŮŽŘŠâ€ŹŘŒâ€Ť(Řą ŮŽ×?إ‏ K‍×?‏

‍(م‏ C @ ‍×?‏

‍[כ‏ :‍ ×?ل‏ ‍ ×?‏0

‍×?‏ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ŮŽ Ů?Ů‘ ŮŽ Ů? Ů? " ŮŽ Ů? Ů? Ů?Ů? 2ŮŽ ‍! Ů?ن ْإ‏.ŮŽ ‍ َכ×? Ů?؊‏E.‍×?‏ o . E @ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ن‏ ‍×?‏ 8 2 ‍ع‏ ‍ل‏ E @ ‍×?‏ # B ŘŒ T d . ‍×?‏ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ " Ů’ ŮŽ

. +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [ .] Ů? #Ů? ,Ů’ dŮŽ @ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ Ů?×› " ×?â€ŹŘŒ Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ @ŮŽ !.ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů’

4. (3152)- Kays Ä?bnu Sa'd Ä?bnu Ubâde (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "Biz AĹ&#x;ura gĂźnĂź oruç tutuyor ve sadaka-Äą fÄątri ĂśdĂźyorduk. Ramazan orucunun farziyyeti ve zekat emri inince artÄąk onunla emredilmedik, ondan yâsaklanmadÄąk da, 82[82] 83[83] biz onu yapÄąyorduk." , RECEB ORUCU

o :‍ ×?ل‏ 7& I ‍×?د؊‏-

1 ‍ـ‏ 3153 ‍ـ‏ Ů? .Ů’ c$[ ŮŽ Ů? Ů? ' Ů? &-F M& Ů? $ ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ XF‍(Ů… ع‏ ŮŽ ‍ Ů’×?‏o , , $ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ 82[82]

NesâÎ, Zekât: 35, (5, 49); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/465. 83[83]

Ä°bnu Hacer'in tercihi olan Ăśnceki te'vil ile, bu rivayet sayesinde gßçlenmiĹ&#x; olan ikinci te'vil arasÄąnda ortaya çĹkan açĹklÄąk hakkÄąnda yoruma girmeyiĹ&#x;i dikkatimizi çekiyor.


Ů? Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?ن‏ ‍כ‏ : ‍(ل‏ Q ‍×?‏ 0

‍×?‏ ‍ع‏ ‍×?س‏ -

Ů? " ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ " ŮŽ ‍(ل‏ C ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů? QŮ? @ŮŽ H" IŮŽ Ů? TŮ? d Ů’ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ Ů? TŮ? dŮ’ Ů? ŮŽ ‍(ل‏ Ů? QŮ? @ŮŽ H" IŮŽ ‍(م‏ " Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ . ‍×?ن Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹO&3.‍ ×?‏F [ .]‍(م‏ C Ů? Ů? ŮŽ

1. (3153)- Abbâd Ä?bnu HanĂŽf anlatÄąyor: "Sa'ĂŽd Ä?bnu CĂźbeyr (rahimehullah)'e Receb ayÄąndaki oruçtan sordum. Bana Ĺ&#x;u cevabÄą verdi: "Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ)'Äą dinledim, Ĺ&#x;Ăśyle demiĹ&#x;ti: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Receb ayÄąnda bazÄą yÄąllarda Ăśyle oruç tutardÄą ki biz, "(Gâliba) hiç yemeyecek (ayÄąn her gĂźnĂźnde tutacak)" derdik. (BazÄą yÄąllarda da Ăśyle) yerdi ki biz, "Gâliba) hiç 84[84] tutmayacak" derdik." AÇIKLAMA: 84[84]

BuharĂŽ, Savm: 53; MĂźslim, SÄąyâm: 179, (1157); Ebu Dâvud, Savm: 55, (2430); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/466.


1- Burada hadis Abbâd Đbnu Hanif'ten naklediliyor. Bunda bir yanlışlık olsa gerek. Çünkü Müslim ve Ebu Dâvud'daki rivayetlerde Said Đbnu Cübeyr'e soruyu yönelten Osman Đbnu Hakim el-Ensâri'dir. Hadis Buhari'de biraz vecizdir, receb'in zikri geçmez. 2- Bu hadisle ilgili olarak Đmam Nevevî şu açıklamayı sunar: "Zâhir şu ki, Said Đbnu Cübeyr bu açıklaması ile şunu istidlâl etmeyi murad etmektedir: "Receb ayında oruç tutmak yasaklanmamıştır, ayrı bir hususiyetle mendub da kılınmamıştır. Aksine o, diğer aylar gibidir. Receb ayında tutulacak oruç için ne yasak ne de teşvik (nedb) edici bir rivayet sâbit değildir. Ancak oruç asıl itibariyle (bütün aylarda) mendub kılınmıştır." Sünen-i Ebu Dâvud'un bir rivayetinde ise: "Haram aylarında oruç tutmak mendub kılınmıştır.


Receb de haram aylarÄąndan 85[85] denilmiĹ&#x;tir. ŞÂBAN ORUCU

biridir"

Ů? ‍×?ن‏ ‍[כ‏ :o.‍ ×?‏ ‍×?‏0

‍×?‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+‍ ×?‏- 1‍ ـ‏3154‍ـ‏ Ů? Ů? ŮŽ ‍(ل‏ Q @ H I ‍(م‏ C ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ŮŽ Ů? ŮŽ " ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů?Ů‘ Ů? $Ů? ‍َع‏ " ŮŽ Ů‘ ‍(ل‏ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ ْכ‏HŮŽ $‍ Ů? Ů’×?‏HŮŽ Ů’ ŮŽ ‍×? َع‏2ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť(م‏ C ŮŽ ‍(ل‏ Q @ H I T d â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ T d Ů? Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? "ŮŽ Ů? ŮŽŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů? Ů? 1ŮŽ ‍ Ů? ŮŽ ْכ‏0Ů’ KŮŽ BŮ? Ů? HŮŽ Ů’ ‍×? َع‏2ŮŽ ‍×?ن ŮŽŮˆâ€Ź 8 2 ‍ع‏ / „ 0 K ‍×?م‏ & ' " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? .*H4.‍ ×?‏F [ .]‍×?ن‏ , K B

2 ‍×?‏ 2‍×?‏ & ' ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů?Ů’ Ů‹ ŮŽ

1. (3154)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bazan) oruca Ăśyle devam ederdi ki, "(Bu ay) hiç yemiyecek" derdik. Bazan da Ăśyle devamlÄą yerdi ki, "(Bu ay) hiç tutmayacak" derdik. Ben, onun ramazan dÄąĹ&#x;Äąnda bir ayÄą tam olarak tuttuÄ&#x;unu gĂśrmedim. Herhangi bir ayda 85[85]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/466.


Şâban ayında tuttuğundan daha fazla 86[86] tuttuğunu da görmedim." AÇIKLAMA: 1- Burada Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ramazan dışında başka bir ayı tam olarak oruç tutarak geçirmediğini beyanla birlikte, Şâban ayında diğer aylardan daha çok oruç tuttuğunu belirtmektedir. Öte yandan, müteakip hadiste (3155) görüleceği üzere, Ebu Dâvud'un, Tirmizî'nin Sünen'lerinde Ümmü Seleme'den kaydedilen rivayette, Resûlullah'ın Şâban ayını da tam tuttuğunu ifade etmektedir. Bu durumun te'lifinde âlimler ihtilaf eder: * Đbnu Hacer "Yani, Şâban'ın büyük kısmını oruçla geçirirdi" diye anlar. 86[86]

Buharî, Savm: 52; Müslim, Sıyâm: 175, (1156); Muvatta, Sıyâm: 56, (1, 309); Ebu Dâvud, Savm: 56, 59, (2431, 2434); Tirmizî, Savm: 37, (736); Nesâî, Savm: 70, (4, 199, 200); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/467.


Nitekim, Tirmizî'nin nakline göre Đbnu'lMübârek: "Bir kimse, ayın yarısından fazlasını oruçlu geçirdiği takdirde: "Ayın tamamını oruçla geçirdi" demek Arapça açısından caizdir; nitekim: "Falan kişi, gecesinin tamamında namaz kıldı" denebilir; halbuki yemek de yemiş ve başka bazı işleriyle de meşgul olmuştur. (Burada verilen hüküm gâlib duruma bakar)" demiştir. Tirmizî der ki: "Sanki, Đbnu'l-Mübarek bu açıklamasıyla iki hadisi cem etmiştir." * "Hepsi" diyerek "ekseriyet"i kastetme işini -nâdir kullanılması sebebiyle - Tîbî kabul etmek istemez. Der ki: "Hepsi (küll) kelimesi, şümûlü irade ve azla iktifayı defetmede başvurulan bir te'kiddir. Öyle ise, bunun "bir kısmı (bâzısı)" ile tefsiri buna aykırıdır." Tîbî devamla der ki: "Hadisi şu mânaya hamletmek gerekir: "Efendimiz, Şâban ayını bazan tam olarak oruçlu geçirirdi, bazan da ekseriyetini.


Böyle yapardı, tâ ki insanlar bunun da Ramazan gibi farz olduğu vehmine kapılmasınlar." * Şöyle anlayan da olmuştur: "Hepsi" kelimesinden murad, Resûlullah'ın bazan ayın başından, bazan ortasından, bazan da sonundan tuttuğunu beyandır. Böylece ayın hiç bir kısmı oruçtan hâlî kalmamış ve keza oruç da, hiçbir kısmına mahsus kılınmamış olmaktadır." * Zeyn Đbnu'l-Münir de: "Hz. Aişe'nin sözü ya mübâlağaya hamledilip maksadın "ekseriyet" olduğu söylenecek, ya da ikinci sözünün birincisine nazaran müteahhir olduğunu, böylece Resûlullah'ın başlangıçta Şâban'ın çoğu kısmında oruç tuttuğu halde sonradan tamamını oruçla geçirdiğini haber vermiştir" der. Đbnu Hacer, bu te'vilin bir zorlama olduğunu, en doğrusunun birinci te'vil olduğunu ve bunu Hz. Aişe'nin Müslim'de gelen (ve 3154 numarada kaydettiğimiz)


şu rivayetinin desteklediğini söyler: "Medine'ye geleliden beri ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçla geçirmedi." 2- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Şâban ayında niçin daha çok oruç tutmakta idi? Bu husus farklı yorumlara sebep olmuştur: * Đbnu Battâl'a göre Efendimiz, her ayda tutmakta olduğu üç günlük oruçları sefer gibi bazı sebeplerle zamanında tutamıyor ve bunlar birikiyordu. Đşte bunları toptan Şâban ayında tutuyordu. Bu te'vil de, Taberânî'de gelen bir Hz. Aişe rivayetine dayanmıştır: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) her ayda üç gün oruç tutardı. Bazan bunları te'hir eder ve böylece üzerinde bir yıllık oruç birikir, o da Şâbanı oruçlu geçirirdi." Bu hadis zayıf bulunmuştur. * Şöyle diyen de olmuştur: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu, Ramazan ayına tazim için yapardı." Bununla ilgili


bir hadis, Tirmizî'de gelmiştir: "Resûlullah'a Ramazandan sonra hangi orucun daha efdal olduğu soruldu da şu cevabı verdi: "Ramazanı ta'zim sebebiyle Şâban." Bu hadis de zayıftır ve ayrıca Müslim'de gelen bir Ebu Hüreyre hadisine muhaliftir: "Ramazandan sonra en efdal oruç, Muharrem'dir." * Şâban'da daha çok oruç tutmasının hikmeti hakkında şu da söylenmiştir: "Resûlullah'ın hanımları, Ramazan ayında tutamadıkları borçlarını Şâban ayında kaza ediyorlardı..." Đbnu Hacer bunu da muvafık bulmaz. * Bundaki hikmet için şu açıklama da yapılmıştır: "Bu ayı, Ramazan ayı takib etmektedir. Ramazan orucu farzdır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Şâban ayındaki orucunu iki ayda tutulan nafile miktarınca artırmakta idi. Sebebi, Ramazan ayında tutamayacağı nâfileleri de böylece telâfi etmek istiyordu."


* Đbnu Hacer, bu babta söylenecek en evlâ sözün şu olduğunu kaydeder: "Bu babda Ebu Dâvud ve Nesâî'de kaydedilen şu hadis, öncekilerden daha sahihtir: "Üsame Đbnu Zeyd dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! dedim, ben sizi hiçbir ayda Şâban'da tuttuğunuz kadar çok oruç tutar göremiyorum (bunun sebebi nedir?.)" Aleyhissalâtu vesselâm şöyle açıkladılar: "Bu, halkın Ramazan'la Receb arasında gaflet ettiği bir aydır. Halbuki bu ay, amellerin Rabbülâlemin'e yükseldiği bir aydır. Ben amelimin, oruçlu olduğum halde yükselmesini istiyorum." (Bu hadisin metni 3156 numarada gelecek. ) 3- Hadiste, Şâban'da oruç tutmanın fazileti anlatılmaktadır. Nevevi, hadiste en hayırlı ayın Muharrem olduğu ifade edildiği halde, Resûlullah'ın bu ayda orucu daha da artırmayışının sebebini şöyle açıklar: "Muhtemelen, Aleyhissalâtu


vesselâm bu hususu ĂśmrĂźnĂźn sonunda ĂśÄ&#x;rendi, bĂśylece Muharrem ayÄąnda daha çok oruç tutma imkânÄą bulamadÄą. Veya, Muharrem aylarÄąnda, mesela yolculuk, hastalÄąk gibi ĂśzĂźrler ârÄąz olmuĹ&#x;, fazla oruç 87[87] tutmasÄąna mâni olmuĹ&#x; olabilir."

Ů? [ :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ * َع‏#$ â€ŤŮˆ م‏- 2‍ ـ‏3155‍ـ‏ Ů? Ů? ‍(م‏ C ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ o ‍ع‏ ‍×?‏ 2 Ů? ŮŽ ŮŽ " " Ů‘ Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ F [ .] ‍×?ن‏ ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍×?ن ŮŽŮˆ َع‏ ŮŽ -ŮŽ ,Ů’ KŮŽ ŮŽâ—ŒŮ‘/Ů? Ů? &Ů’ ,Ů?ŮŽ ‍×?‏HŮŽ HŮŽ 2Ů? Ů? Ů’ ŮŽ 0Ů’ KŮŽ . +‍×?‏4 .‍ي Ůˆ×?‏a2 H#. zd#.‍ Ůˆ×?â€ŹŘŒ 4.‍×?ب ×?‏5'

2. (3155)- ĂœmmĂź Seleme (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "Ben, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn Ĺžâban ve Ramazan dÄąĹ&#x;Äąnda iki ayÄą peĹ&#x; peĹ&#x;e tam 88[88] olarak oruçla geçirdiÄ&#x;ini gĂśrmedim." 87[87]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/467-469. 88[88] TirmizĂŽ, Savm: 37, (736); Ebu Dâvud, Savm: 11, (2335); NesâÎ, Savm: 70, (4, 200); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/469.


AÇIKLAMA: Tirmizî bu hadisi, "Şâban ayını Ramazan ayı ile birleştirme hususunda gelen rivayet(ler)" adını taşıyan bir babta kaydeder. Hadisin Ebu Dâvud'daki veçhi de şöyle: "Resûlullah, sene içerisinde, Ramazandan başka Şâban hariç hiçbir ayı tam olarak oruçla geçirmezdi. Şâban'ı tam tutar ve Ramazanla birleştirirdi." Böylece Resûlullah'ın üst üste iki ayı oruçlu geçirmiş olduğu bu rivayetlerle kesinlik kazanmaktadır. Tirmizî, aynı hükmü ifade etmek üzere Ebu Seleme ve Hz. Aişe'nin de rivayetlerine dikkat çeker ve Hz. Aişe'nin, "Resûlullah'ın Şâban'da tuttuğundan daha fazla orucu bir başka ayda tuttuğunu görmedim, O, Şâban'ın çok azı hariç hepsini, hatta tamamını tutardı" dediğini kaydeder.


Daha fazla açĹklama Ünceki hadiste 89[89] geçti.

Ů? o # [ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ *2‍×?‏$ â€ŤŮˆâ€Ź 3 ‍ـ‏ 3156 ‍ـ‏ Ů’ Ů? Ů‘ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? ‍×?‏2ŮŽ ‍(ع‏0Ů? 3.‍×?‏ C < ‍כ‏ ‍ع‏ ! . ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?‏ Ů? ŮŽ ŮŽ 2 Ů? 0Ů’ KŮŽ Ů’ 2 ‍(م‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍×?س‏

.‍×?‏

d g 0 K ‍כ‏ . ‍ذ‏ : ‍×?ل‏ ‍Ř&#x;‏ ‍×?ن‏ , K 2 ‍(م‏ C < ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŒ Ů? " Ů? ŮŽ ŮŽŮ’ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ Ů? lBŮŽ <Ů? 0KŮŽ ( ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť×?ن‏ .‍& ×?â€˜ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ Ů?×?‏B 8 2 ‍ع‏ â€ŤŮˆâ€Ź X F ‍ع‏ & ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŒ Ů’ ŮŽŮ? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? Ů? Ů? .]!+‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ@×? ŮŽ' Ů?×?â€ŹŘŒ #Ů? ŮŽ ŮŽ lŮ? BŮŽ Ů? ‍ ن‏ X I â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ & . ‍×?‏ , . ‍×?‏ ‍ب‏ ‍ع‏ Ů? ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŒ Ů’ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [

3. (3156)- Hz. Ăœsâme (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Ey Allah'Äąn ResulĂź dedim, Ĺžâban ayÄąnda tuttuÄ&#x;un kadar baĹ&#x;ka aylarda oruç tuttuÄ&#x;unu gĂśremiyorum (sebebi nedir?)" diye sordum. Ĺžu cevabÄą verdi: "Bu, Receb'le Ramazan arasÄąnda insanlarÄąn gaflet ettikleri bir aydÄąr. Halbuki O, amellerin RabbĂźlâlemin'e yĂźkseltildiÄ&#x;i bir aydÄąr. Ben, oruçlu 89[89]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/469-470.


olduÄ&#x;um halde amelimin yĂźkseltilmesini 90[90] istiyorum." AÇIKLAMA için 3154 numaralÄą hadisin izahÄąna bakÄąlsÄąn. ĹžEVVAL'DEN ALTI GĂœN

Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ (ب َع‏- 1‍ ـ‏3157‍ـ‏ Ů? Ů? ŘŒâ€Ť×?ن‏ Ů? $Ů? ‍َع‏ ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ' ŮŽ×?Ů… َع‏2ŮŽ :!ŮŽ #" $ŮŽ ‍ Ů’& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ #" 'ŮŽ ‍×?‏ Ů‘ ‍(ل‏ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? F [ .] Ů? Ů’ M.‍×?‏ ‍×?م‏ & C ‍כ‏ ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍×?ل‏ ( K 2 o 4Ů? , < â€ŤŮˆâ€Ź ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ " Ů‘ Ů?ŮŽŮŽ ŮŽ " Ů’ ŮŽ . ‍ى‏a2 H.‍! Ůˆ×?‏#42

1. (3157)- Eyub (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Ĺ&#x;evval ayÄąndan altÄą gĂźn ilave ederse, sanki yÄąl orucu tutmuĹ&#x; 91[91] olur." AÇIKLAMA: 90[90]

NesâÎ, Savm: 70, (4, 201); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/470. 91[91] MĂźslim, SÄąyâm: 204, (1164); TirmizĂŽ, Savm: 53, (759); Ebu Dâvud, Savm: 58, (2432); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/471.


Bu hadis, Ramazan orucundan sonra Ĺ&#x;evval ayÄąnda altÄą gĂźn daha nâfile tutmayÄą teĹ&#x;vik etmektedir. BĂśylece, bir yÄąllÄąk oruç tutmanÄąn sevabÄą vaad edilmektedir. Ĺžarihler bunun izahÄąnÄą Ĺ&#x;Ăśyle yaparlar: "Cenab-Äą Hak, Kur'an-Äą Kerim'de her bir hayÄąr ameli on misliyle kabul edeceÄ&#x;ini bildirmektedir (En'âm 160). Ă–yle ise Ramazan ayÄąnda tutulan oruç on ay yerine geçer. AltÄą gĂźn on misliyle altmÄąĹ&#x; gĂźn eder. Bu da iki ay demektir, neticede Ramazan ve altÄą gĂźnlĂźk Ĺ&#x;evvâl orucu tam 92[92] bir yÄąla denk gelmektedir." ZÄ?LHÄ?CCE'DEN ON GĂœN

< 2‍ ×?‏M.‍؊ [×?‏M& - 1‍ ـ‏3158‍ـ‏ Ů? ‍×?ن‏ ‍[כ‏ : o . ‍×?‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' - .‍×?‏ ‍ زŮˆ×?؏‏ €, Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ " " ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ‍ Ů?ذى‏lŮŽ 4Ů’ <Ů? ‍(م‏ C ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? ŮŽ " " Ů‘ Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů? Ů? 0Ů’ KŮŽ Ů? Ů‘ ‍ Ů’ Ů?כ‏2Ů? ‍ ŮŽ* ŮŽ Ů‘ Ů?×?م‏wŮŽ ŮŽâ—Œâ€ŤŘŤâ€Ź â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?إ‏ ‍ع‏ ( K‍×?‏

‍م‏ ( â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ * f 5.‍×?‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ " 92[92]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/471.


Ů? O.‍×?‏ Ů? ŮŽ ‍ ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .]u& â€ŤŮˆâ€Ź 0 3.‍×?‏ 2 &

w ‍×?‏ ‍ل‏ â€ŤŮˆâ€Ź Ů? Ů? ŮŽ Ů’ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ " Ů’ . +‍×?‏4 .â€ŤŮˆ×?‏ 1. (3158)- HĂźneyde Ä?bnu Hâlid hanÄąmÄąndan, o da ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn zevcelerinden birinden anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zilhicce'den dokuz gĂźnle AĹ&#x;Ăťra gĂźnĂź oruç tutardÄą. Bir de her aydan ßç gĂźn, ayÄąn ilk pazartesi ile perĹ&#x;embe gĂźnĂź 93[93] oruç tutardÄą." AÇIKLAMA: 1- Bu hadis, zilhiccenin ilk dokuz gĂźnĂźnde oruç tutmanÄąn faziletli ameller arasÄąnda olduÄ&#x;unu belirtmektedir. BazÄą rivayetlerde "dokuz" deÄ&#x;il, "on" denmiĹ&#x;ti. "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Zilhicce'den) on gĂźnĂź, her aydan ßç gĂźnĂź: 93[93]

Ebu Dâvud, Savm: 61, (2437); NesâÎ, Savm: 83, (4, 220); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/472.


Pazartesi ve iki perşembeyi oruçlu geçirirdi." Diğer taraftan Müslim'de Hz.Aişe'den rivayet edilen bir hadiste, mezkur on günde Resûlullah'ın hiç oruç tutmadığı ifade edilmiştir: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı (Zilhicce'nin ilk) on gününde hiç oruçlu görmedim." Nevevî'nin açıklamasına göre, ulemâ şöyle demiştir: "Bu hadis, Zilhicce'nin on gününde oruç tutmanın mekruh olduğunu ilham etmektedir. Buradaki "on"dan murad, Zilhicce'nin evvelinden itibaren dokuz gündür. Bu günlerde oruca teşvik eden rivayetler vardır, öyle ise sadedinde olduğumuz hadis te'vile muhtaçtır. Zira, Zilhicce'nin ilk dokuz gününde oruç tutmak mekruh değil, bilakis şiddetle müstehabtır. Bilhassa dokuzuncu gün, ki Arafe'dir. O gün oruç tutmanın faziletiyle ilgili pekçok hadis var. Buharî'deki bir rivayet şöyle: "Bunlardan yani Zilhicce'nin


ilk on gününden daha faziletli sâlih amel günü yoktur." Öyle ise Hz. Aişe'nin "Bu on günde oruç tutmadı" sözü te'vile muhtaçtır. Resûlullah'ın ya hastalık, sefer gibi bir sebeple oruç tutmadığına veya oruç tuttuğu halde Hz. Aişe'nin görmediğine hamlolunur. Hz. Aişe'nin görmemesi, Aleyhissalâtu vesselâm'ın oruç tutmadığına delil olmaz. Az ileride 3 numaralı paragrafta Ahmed Đbnu Hanbel'den kaydedeceğimiz rivayet de bu te'vili destekler. 2- Aşûra'nın hangi güne tekâbül ettiği ve oruçla karşılanmasının sebebi hususunda ulemanın ihtilafından daha önce bahsettik (3149. hadis). Sahâbî ve Tâbiîn'in cumhuruna göre bu, Zilhicce'nin onuncu günüdür. Ancak dokuz ve onbirinci günü olduğunu söyleyenler de olmuştur. Eba Đshâk, bu ihtilafi göz önüne alarak, Aşûra orucunu kaçırmamak için bir evvelinden


bir de sonrasından olmak üzere üç gün oruç tutarmış... Bu güne Aşûre denmesinin sebebi, onun Muharrern'in onuncu günü olmasındandır, zâhir de bunu gösterir. Ancak: "Allah Teâlâ Hazretleri o günde peygamberlerinden on tanesine ikramda bulunduğu için böyle tesmiye edilmiştir" diyen de olmuştur. 3- Rivayetin Nesâî'deki bir veçhinde, Resûlullah'ın her ay tuttuğu üç oruç şöyle açıklanır: "...Her ayın ilk pazartesi ve iki perşembesi..." Ahmed Đbnu Hanbel'in Müsned'inde Hafsa validemizden rivayet edilen şu hadis, sadedinde olduğumuz hadisi takviye eder: "Dört şey var ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (yaşadığı müddetçe) hiç bırakmadı: 1- Aşûra orucu, 2- (Zilhicce'den) on gün,


3- Her aydan ßç gĂźn, 4- Sabah namazÄąndan Ăśnce iki rek'at.." AĹ&#x;Ăťra'yÄą kutlamayÄą bid'at telâkki edenler de var. MĂźnâvĂŽ Ĺ&#x;u bilgileri dermeyan eder: "El-MĂźcellid el-LĂźgavi der ki: "AĹ&#x;Ăťra gĂźnĂźnde tutulan oruç, o gĂźn kÄąlÄąnan namaz, o gĂźnkĂź infak, kÄąna, sĂźrĂźnme, sĂźrmelenme Ăźzerindeki rivayetler bid'attÄąr. BunlarÄą Hz. HĂźseyin (radÄąyallahu anh)'i katledenler ihdas ettiler. Hanefilerin elKunye adlÄą kitaplarÄąnda denir ki: "AĹ&#x;Ăťra gĂźnĂź sĂźrme çekmeyi terketmek gerekir, çßnkĂź, Ehl-i Beyt'e buÄ&#x;z alâmeti 94[94] vardÄąr."

oŮ’ @ŮŽ ‍ [ َכ×?‏:‍ ×?ل‏M 52 !$‍×?‏Q.â€ŤŮˆ ×?‏- 474‍ ـ‏2‍ـ‏ Ů? Ů? ‍×?‏0ŮŽ HŮŽ Ů’ ‍ َع‏MŮ’ QŮŽ .ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ*ŮŽ BŮŽ ŮŽ ‍(Ů… ŮŽ Ů’( َم‏ C < ‍×?‏ 0

‍×?‏ ‍ع‏ * 3 +‍×?‏

Ů? ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽŮ’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍×?‏0ŮŽ ŮŽ & ŮŽ ‍×?‏2ŮŽ €& H I 7 Q < ! w ŘŒ ‍×?م‏ 2 “ ‍×?‏ l B M * B

* & 3

ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ " Ů’ Ů’ŮŽ " ŮŽ Ů’ " Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽŮŽ " ŮŽ 94[94]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/472-473.


Ů? Ů? Ů? .] TŮ? dŮ’ HŮ? BŮŽ ‍×?ب‏ (

M < ! w ŘŒ ‍؜‏ ‍ع‏ ‘ ‍×?‏ 2 ‍س‏ ‍×?‏

.‍×?‏ & â€ŤŮˆâ€Ź Ů? 3.‍Ů?×?‏ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů’ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ " Ů? .‍כ‏.‍×?‏2 F [ 2. (3159)- KâsÄąm Ä?bnu Muhammed (rahimehullah) anlatÄąyor: "Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) Arefe gĂźnĂź oruç tutardÄą. Ben Arefe akĹ&#x;amÄą imamÄąn (hacc emĂŽrinin, MĂźzdelife'ye gitmek Ăźzere) hareket ettiÄ&#x;i sÄąrada Hz. AiĹ&#x;e'nin yerinde kalarak, halkla kendi arasÄąnda bir boĹ&#x;luk açĹlana kadar bekleyip sonra içecek birĹ&#x;eyler isteyerek iftar yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄą 95[95] gĂśrdĂźm." AÇIKLAMA: Bu rivayet Hz. AiĹ&#x;e'nin Arafat vakfesi sÄąrasÄąnda oruç tuttuÄ&#x;unu gĂśstermektedir. Ä?mam Mâlik, Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ)'nin hacÄąlarÄąn hareket etmesini beklemekten maksadÄąnÄąn, halkla arasÄąnda 95[95]

Muvatta, Hacc: 133, (1, 375); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/474.


bir boşluğun hâsıl olması, ve halk tarafından iftardan başka bir şeyinin görülmemesi olduğunu belirtir ve ilave eder: "Bu teehhüründe, ay veya yıldız gibi bir şeyin doğmasını beklemek mevzubahis değildir." Abdullah Đbnu Zübeyr, Osman Đbnu Ebî'l-Âs ve Đbnu Râhûye'nin de Arafat'ta oruç tuttukları rivayet edilmiştir. Katâde: "Duaya mâni olacak zayıflığa meydan vermiyorsa bunda bir beis yoktur" demiştir. Atâ da: "Arefe kışa rastlayınca oruç tutarım, yaza rastlayınca tutmam" demiştir. Bu sözüyle, yaz sıcağında duaya mâni olacak zayıflık olursa oruç tutmamayı tercih ettiğini kastediyor. Đbnu Abdilberr, Đbnu Ömer (radıyallahu anh)'den şunu nakleder: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ebu Bekir, Ömer ve Osman (radıyallahu anhümâ) ile birlikte hacc yaptım. Hiç biri de (o gün)


oruç tutmuyordu, 96[96] tutmuyorum."

ben

de

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏uCdH â€ŤŮˆâ€Ź- 3‍ ـ‏3160‍ـ‏ Ů? Ů?‍ Ů?'&×?Ů… (م‏:!#" $‍& Ů? Ůˆâ€Ź#ŮŽ ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů‘ #ŮŽ X4Ů? HIŮŽ Ů‘@Ů? /Ů? *ŮŽ BŮŽ

Ů?Ů‘ ‍ َכ‏.ŮŽ ‍×?‏,<ŮŽ ‍×?‏ d HŮ? ." ‍ ŮŽ ŮŽ* ×?‏4.‍×?‏ ŮŽ Ů? ŮŽŮ’ ŮŽ " ŮŽ Ů? ŮŽŮŽ . ‍ى‏a2 H.‍ ×?‏F [ .]‍ Ů?ه‏MŮŽ ,Ů’ ŮŽ HŮ? ." ‍ ×?â€ŹŘŒ Ů? #Ů? - ŮŽ Ů’

3. (3160)- Ebu Katâde (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Arafat gĂźnĂź tutulan orucun, geçen yÄąlÄąn ve gelecek yÄąlÄąn gĂźnahlarÄąna kefâret olacaÄ&#x;Äąna 97[97] Allah'Äąn rahmetinden Ăźmidim var." AÇIKLAMA: 1- NevevĂŽ'nin kaydettiÄ&#x;ine gĂśre âlimler, burada "Arafat orucu ile affÄą Ăźmid edilen 96[96]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/474. 97[97] TirmizĂŽ, Savm: 46, (749); Ä°bnu Mâce, SÄąyâm: 40, (1730); MĂźslim, SÄąyâm: 196, (1162); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/474.


günahların seğâir (küçük günahlar) olduğunu belirtmiş, "Kişinin seğâiri yoksa kebâirinin hafifletileceği umulur, kebairi de yoksa derecesi yükseltilir" demişlerdir. Aliyyü'l-Kârî: Mirkât'ta ĐmâmulHarameyn'in: "Bu, seğâir için kefaret olur" dediğini, Kadı Đyaz'ın da: "Bu, Ehli'sSünne ve'l-Cemâat'in görüşüdür, kebaire ancak tevbe veya Allah'ın rahmeti keffâret olur" dediğini kaydeder. 2- Hadis şöyle bir soruya açıktır: "Kişinin gelecek seneden şimdilik bir günahı yokken, bu oruç ona nasıl kefâret olabilir?.." Bu soruya şöyle bir cevap verilmiştir: "Bunun manası, "Kişiyi, gelecek yıl Allah günah'tan korur" demektir." Şu da söylenmiştir: "Yeni sene gelince günah işlerse geçmiş senenin


kefareti kadar sevab ve rahmet verilir" 98[98] demektir." HAFTANIN GĂœNLERÄ?

Ů? ‍×?ن‏ ‍[כ‏ :o.‍ ×?‏ ‍×?‏0

‍×?‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+‍ ×?‏- 1‍ ـ‏3161‍ـ‏ Ů? ‍ ى Ů?'& ŮŽ×?Ů… ŮŽ Ů’( Ů?م‏5ŮŽ HŮŽ ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ " Ů? Ů? OŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ & Ů? Ůˆ×?‏wŮ’ ‍Ů?×?‏ . +‍×?‏4 .‍ي Ůˆ×?‏a2 H.‍ ×?‏F [ .]u& ŮŽ Ů’ . MCQH.‍ ×?‏:‍ ى‏5ŮŽ H.‍×?‏ ÂŤ Ů‘ "

1. (3161)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) pazartesi ve PerĹ&#x;embe 99[99] gĂźnlerinde oruç(la sevap) arardÄą." AÇIKLAMA: Bu hadis, ResĂťlullah'Äąn haftanÄąn iki gĂźnĂźnde kasÄąd ve azimle oruç tuttuÄ&#x;unu gĂśstermektedir. KasÄądla, azimle diyoruz, 98[98]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/474-475. 99[99] TirmizĂŽ, Savm: 44, (745); NesâÎ, Savm: 70, (4, 202, 203); Ä°bnu Mâce, SÄąyâm: 42, (1739); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/476.


zira hadiste taharrĂŽ kelimesine yer verilmiĹ&#x;tir. Bu, daha iyiyi araĹ&#x;tÄąrma, ona yĂśnelme, kastetme mânalarÄąna gelir. BazÄą âlimler "taharrĂŽ, sevap taleb etmek, mĂźbalaÄ&#x;a ile Äąsrarla istemek manasÄąna da gelir" demiĹ&#x;tir. Bu babta Hz. Hafsa, Ebu Katâde ve Ăœsame Ä?bnu Zeyd'den de rivayetler 100[100] mevcuttur.

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 2‍ ـ‏3162‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? O.‍×?‏ ŘŒu& â€ŤŮˆâ€Ź &

w ‍×?‏ ‍م‏ ( . ‍×?‏ , < ‍×?‏ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽâ€˜â€Ť ŮŽ Ů?Řś ×?‏,Ů’ <[ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ #ŮŽ ŮŽ ‍×?ل‏ Ů? F [ .]!+‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ@×? ŮŽ' Ů?×?â€ŹŘŒ #Ů? ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? َ؜‏,Ů’ Ů? ‍ ŮŽ ْن‏X IŮ? Ů?cBŮŽ ŮŒ .‍ي‏a2 H.‍×?‏

2. (3162)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ameller Allah Teâla hazretlerine pazartesi ve perĹ&#x;embe gĂźnleri arzedilir. Ben, amelimin oruçlu 100[100]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/476.


olduğum halde arzedilmesini 101[101] severim." AÇIKLAMA: Đbnu'l-Melek der ki: "Bu hadis, şu hadise muhalif değildir. "Gece ameli, gündüz amelinden önce, gündüz ameli de gece amelinden önce yükseltilir." Çünkü arzetme ile yükseltme arasında fark mevcuttur. Zira ameller haftalık olarak toplanıp bu iki günde arzedilmektedir. Bir Müslim hadisinde denir ki: Đnsanların amelleri, haftada iki sefer, pazartesi ve perşembe günleri arzedilir. Kardeşi ile arasında husumet bulunan kul hâriç her mü'min mağfiret görür. Bunlar sulh yapıncaya kadar, "şu iki (zavallıya) bakın!" denilir." Đbnu Hacer bu rivayetin, amellerin Şâban ayında yükseltileceğini haber veren 101[101]

Tirmizî, Savm: 44, (747); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/476.


hadisle de (3156. hadis) ihtilafa dĂźĹ&#x;mediÄ&#x;ini belirtir ve ilaveten der ki: "ÇßnkĂź haftalÄąk amellerin ayrÄąca yĂźkseltilmesi ve yÄąllÄąk amellerin de toptan 102[102] yĂźkseltilmesi câizdir." EYYĂ‚MU'L-BĂŽ'Z

‍×?ن‏5#2 ‍×?د؊‏H ‍×?‏ Ů‘ M- - 1‍ ـ‏3163‍ـ‏ Ů? ‍(ل‏ ‍[כ‏ :‍ ×?ل‏ ‍ ×?‏0

‍×?‏ ‍ع‏ &

4&Q.‍×?‏ Ů? $Ů? ‍×?ن َع‏ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ €&-Ů? .Ů’ ‍(Ů… " ŮŽ×?Ů… ×?‏ C @ ‍ن‏ ‍×?‏ @ 2 c ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ŮŽ " " Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? Ů?Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ :‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ×?Ů„â€ŹŘŒâ€Ť َ؊‏3Ů’ ŮŽ uŮŽ Ů’ [ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť َ؊‏3Ů’ ŮŽ lŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ Ů’ ع‏3Ů’ ŮŽ ‍َ؍‏ â—Œâ€ŤŘŤâ€Ź ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? . +‍×?‏4 .‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?‏F [ .] Ů? Ů’ M.‍×?‏ * b & 0 ‍כ‏ ŮŽ ŮŽ " Ů’ŮŽ " Ů?

1. (3163)- Abdullah Ä?bnu Katâde Ä?bni Milhân el-KaysĂŽ, babasÄą (radÄąyallahu anh)'ndan anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bize eyyam-Äą bĂŽ'z'de yani ayÄąn onßç, ondĂśrt ve onbeĹ&#x;inci gĂźnlerinde oruç tutmamÄązÄą emrederdi ve 102[102]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/476-477.


"Bunlar yıl orucu vaziyetindedir" 103[103] derdi." AÇIKLAMA: Bî'z kelimesi dilimize de girmiş bulunan beyaz'dan gelir. Kamerî ayın 13. 14. ve 15. geceleri ayın en parlak, en beyaz olduğu safhadır. Ay akşamdan sabaha kadar gökyüzünden ayrılmaz, dünyayı aydınlatır. Bu sebeple o günlere, ayın en aydınlık geceleri mânasında eyyâm-ı bî'z denmiştir. Daha doğru şekliyle geceleri aydınlık olan günler denmesi gerekirken aydınlık, güne izafe edilerek "eyyâmu'l-bî'z" (aydınlık günler) denilmiştir. Đşte Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu günlerde oruç tutmayı müstehab addetmiştir. "Bu günlerde tutulacak oruçlar yıl orucu vaziyetindedir" demek 103[103]

Ebu Dâvud; Savm: 68, (2449); Nesâî, Savm: 83, (4, 220, 221); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/478.


de, o gĂźnlerde oruç tutulduÄ&#x;u takdirde sanki bĂźtĂźn yÄąl boyu oruç tutulmuĹ&#x; gibi sevap olur demektir. Bunun da hesabÄą, daha Ăśnce yaptÄąÄ&#x;ÄąmÄąz gibidir. Ayet-i kerime (En'am 160) hayÄąrlÄą amellerin on misliyle mĂźkâfatlandÄąrÄąlacaÄ&#x;ÄąnÄą haber verdiÄ&#x;ine gĂśre, ayda ßç gĂźn tutulan oruç, bir ay yerine geçer. Her ayda ßç gĂźn 104[104] tutulunca toplamÄą yÄąl orucu olur.

Ů? ‍ ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řł َع‏- â€ŤŮˆ ×?‏- 2‍ ـ‏3164‍ـ‏ Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ ŮŽ×?م‏TŮ? d Ů’ ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ن‏ ‍[כ‏ :‍ ×?ل‏ Ů? " ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? -Ů? .Ů’ ‍×?‏ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [ .] Ů? dŮŽ $ŮŽ ŮŽâ—Œâ€Ť ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ Ů? 8ŮŽ IŮŽ BŮ? €&

2. (3164)- Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) eyyâmu'l- bĂŽ'z'de oruç tutmayÄą hazerde de seferde de 105[105] bÄąrakmazdÄą." 104[104]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/478. 105[105] NesâÎ, Savm: 70, (4, 198); brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/478.


ŮŽ o . c $[ :o.‍ ×?‏ * â€ŤŮˆâ€ŹM,.‍×?‏ ‍×?ذ؊‏,2

â€ŤŮˆâ€Ź 3 ‍ـ‏ 3165 ‍ـ‏ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? &#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' .‍×?‏ ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍×?‏ 0

‍×?‏ ‍ع‏ * 3 +‍×?‏

ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮ’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? !,ŮŽ @ŮŽ :oŮ’ .ŮŽ ‍ ŮŽ* " Ů?!Ř&#x; ŮŽ ×?‏wŮŽ ŮŽâ—Œâ€ŤŘŤâ€Ź 0 K ‍כ‏ 2 ‍(م‏ C : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů? Ů‘ " ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů’ ‍! ŮŽ Ů?כ‏.ŮŽ :oŮ’ .ŮŽ ‍(Ů…Ř&#x; ŮŽ ×?‏ C ‍×?ن‏ ‍כ‏ 0 3.‍×?‏ ‍×?م‏ ‍ى‏ 2 : o # Ů? Ů’ Ů? ŮŽ " ŮŽ Ů? Ů‘ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? " Ů’ Ů? ŮŽâ€˜â€Ť ŮŽ Ů?ŮŠ ×?‏2Ů? .‍ Ů?×?‏- ‍! Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź#42 F [ .]‍(م‏ C ‍×?م‏ Ů? Ů? Ů? " Ů‘ Ů’ ŮŽŮŽ . ‍ي‏a2 H.â€ŤŮˆ×?‏ 3. (3165)Muâzetu'l-Adeviyye anlatÄąyor: "Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ)'den sordum: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) her ay ßç gĂźn oruç tutar mÄąydÄą?" "Evet!" diye cevap verdi. Ben tekrar: "AyÄąn hangi gĂźnlerinde tutardÄą?" dedim. "Hangi gĂźnde oruç tuttuÄ&#x;una ehemmiyet 106[106] vermezdi" diye cevap verdi." 106[106]

MĂźslim, SÄąyâm: 194, (1160); Ebu Dâvud, Savm: 70, (2453); TirmizĂŽ, Savm: 54, (763); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/479.


AÇIKLAMA: Bu rivayet, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ay içerisinde üç gün oruç tutmada ısrar ettiğini, ancak bu üç günün muayyen günlerde olmamasına da şuurla dikkat ettiğini göstermektedir. Alimler, ayın belli günlerinde ısrar etmemesini, farz telakki edilmesi endişesiyle izah ederler: "Eğer hep aynı günlerde oruç tutsaydı halk bu günlerde oruç tutmayı farz telâkki ederdi" derler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın her ay farklı günlerde nafile oruçlar tutmuş olması Ashab ve sonrakilerde farklı telakkiler hâsıl etmiştir: * Bazı rivayetler bu üç günü eyyâm-ı bî'z olarak tarif eder. Bu günler kamerî ayın 13, 14 ve 15. günleridir. * Bazılarına göre bunlar 12, 13 ve 14. günleridir.


* Abdullah Đbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'den gelen bir rivayette eyyâm-ı bî'z'den murad ayın 12. günü ile ondan sonra gelen iki perşembedir. * Bu nafile oruçlar, Hasan Basrî'ye göre ayın başında, Đbrahim Nehâî'ye göre sonunda tutulmalıdır. * Hz. Aişe'ye göre bir ay cumartesi, pazar ve pazartesi günleri; müteakip ay salı, çarşamba ve perşembe günleri oruç tutulmalıdır. * Ümmü Seleme'ye göre müstehab vakit, ayın ilk perşembesi ile onu takip eden pazartesi günleridir. * Bazılarına göre pazartesi ve perşembe günleri tutmak müstehabtır. * Her ayın ilk günü ile onuncu ve yirminci günleri oruç tutmanın müstehab olduğunu söyleyen de olmuştur.


* Bir baĹ&#x;ka gĂśrĂźĹ&#x;e gĂśre her ayÄąn ilk gĂźnĂź ile onbir ve yirmibirinci gĂźnlerindeki 107[107] oruç mĂźstehabtÄąr.

Ů? :‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ Ř°Řą َع‏- 4‍ ـ‏3166‍ـ‏ Ů? Ů‘ ‍ Ů’ Ů?כ‏2Ů? ‍ Ů’ ŮŽ' ŮŽ×?م‏2ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ ‍(ل‏ $Ů? ‍َع‏ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? .ŮŽ ‍×?‏,ŮŽ <ŮŽ Ů? ‍×?‏ ‍ل‏ E @ c B ŘŒ M.‍×?‏ ‍×?م‏ & ' ‍כ‏ . a B ‍×?م‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " *ŮŽ wŮŽ ŮŽâ—Œâ€ŤŘŤâ€Ź ŮŽ Ů? 0Ů’ KŮŽ Ů‘ ŮŽŮ’ ŮŽ Ů’ " Ů? ŮŽ 3Ů’ ŮŽ Ů? #ŮŽ BŮŽ *Ů? ŮŽ 4ŮŽ 5ŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ×?ŘĄ Ů?×?‏FŮŽ Ů’ 2ŮŽ : Ů?Ů? ‍×?‏HŮŽ ‍ Ů?כ‏BŮ? ‍ َכ‏.Ů? ‍ َذ‏q MŮ? CŮŽ <ŮŽ Ů? ‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ .]‍ Ů?ŘŠ Ů‘ Ů?×?م‏3Ů’ ,Ů?ŮŽ ‍& Ů’( Ů?م‏.Ů’ ‍ ŮŽ×?‏.‍×?‏0ŮŽ .‍ Ů?×?‏1ŮŽ 2 Ů’ ŮŽ ŮŽ . +‍×?‏4 .â€ŤŮˆ×?‏

4. (3166)- Hz. Ebu Zerr (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim her ayda ßç gĂźn oruç tutarsa iĹ&#x;te bu, yÄąl orucu olur. Allah Teâlâ hazretleri bu hususu te'yiden kitabÄąnda Ĺ&#x;u ayeti indirdi: "Kim bir hayÄąr iĹ&#x;lerse o kendisinden on misliyle kabul 107[107]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/479-480.


edilir" (En'am 160). Bir gĂźn on misliyle 108[108] kabul ediliyor."

Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍(ŘŻ َع‏,42 2â€ŤŮˆ ×?‏- 5‍ ـ‏3167‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? *Ů? &

g . ‍×?‏ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? H3.‍×?‏ Ů?Ů‘ BŮ? ‍(م‏C.‍ Ů?×?عد Ů?ŘŠ ×?‏-.Ů’ ‍×?‏ . ‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ .]‍×?إ‏ ŮŽ Ů? Ů’ " ŮŽ ŮŽ

5. (3167)- Ă‚mir Ä?bnu Mes'ud (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Zahmetsiz ganimet kÄąĹ&#x;ta tutulan 109[109] oruçtur." AÇIKLAMA: KÄąĹ&#x;ta tutulan oruç zahmetsiz ganimet'e benzetilmiĹ&#x;tir. ÇßnkĂź kÄąĹ&#x;ta susuzluk duyulmaz. AyrÄąca gĂźnler kÄąsa olduÄ&#x;u için açlÄąk da çekilmez. Hadis; kelimesi kelimesine tercĂźme edilince zahmetsiz 108[108]

TirmizĂŽ, Savm: 54, (761); NesâÎ, Savm: 82, (4, 219); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/480. 109[109] TirmizĂŽ, Savm: 74, (797); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/480.


ganimet deÄ&#x;il, soÄ&#x;uk ganimet demek gerekir. Bundan maksad savaĹ&#x;madan, mukâtele ateĹ&#x;ine maruz kalmadan elde edilen ganimettir. AyrÄąca Arapçada bârid (soÄ&#x;uk) kelimesi rahatlÄąk, hoĹ&#x;luk gibi mânalarda kullanÄąlÄąr. SoÄ&#x;uk su, soÄ&#x;uk hava bilhassa sÄącaÄ&#x;Äąn Ĺ&#x;iddetli olduÄ&#x;u memleketlerde hoĹ&#x;a giden, aranan Ĺ&#x;eylerdir. Bundan hareketle hoĹ&#x; ve âsĂťde hayat manasÄąna ayĹ&#x;un bârid (soÄ&#x;uk hayat) 110[110] tabiri Ĺ&#x;âyi olmuĹ&#x;tur.

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍(ŘŻ َع‏,42 â€ŤŮˆ ×?‏- 6‍ ـ‏3168‍ـ‏ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? Ů? Ů? ‍×?‏ ‍כ‏ :‍×?‏ 0

‍×?‏ ‍ع‏ * 3 +‍×?‏ , . # [ Ů? $Ů? ‍×?ن َع‏ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů?Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ o Ů? .ŮŽ :oŮ’ .ŮŽ ‍ Ů‹×?Ř&#x; ŮŽ ×?‏b&KŮŽ ‍ ŮŽ ×?â€˜ŮŽ " Ů?×?م‏2Ů? t HŮŽ OŮ’ ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍×?‏2 q& T ! ‍כ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ * ‍د‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍َכ‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů‹ ŮŽ ŮŽ Ů? #Ů? ŮŽ ŮŽ ‍×?ن‏

110[110]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/480.


Ů? F [ .]q&Ů? TŮ? Ů? !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $‍ع‏ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů?Ů‘ ÂŤ .‍×?ن‏O&3.‍×?‏ -3< ŘŒâ€Ť×›(ن‏$ B !+‍×?‏M.‍ ×?‏T .‍ ×?‏: Âť*Ů? M.‍×?‏ ŮŽ

. qB .‍ Ůˆ×?‏MCQ.‍ * ×?‏+‍×?‏M.‍ ×?‘ ×?Ů„ ×?‏

6. (3168)- Ä?bnu Mes'ud (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ)'ye: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) herhangi bir gĂźne ayrÄą bir ehemmiyet verir miydi?" diye sordum. "HayÄąr!" dedi ve ilave etti: "O'nun ameli hafif ve devamlÄą yaÄ&#x;an yaÄ&#x;mur gibiydi. Hanginiz ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn tahammĂźl ettiÄ&#x;i Ĺ&#x;eye 111[111] dayanabilir?" AÇIKLAMA: 1- Burada Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ), ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn hafta veya ayÄąn herhangi bir gĂźnĂźne 111[111]

Buhari, Savm: 64; Rikâk: 18; MĂźslim, Salâtu'l-MĂźsâfirin: 217, (783); Ebu Dâvud, Salât: 317, (1370); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/481.


hususi bir ehemmiyet atfetmediğini, bütün günleri aynı şekilde değerlendirdiğini ifade ediyor. Halbuki, yine bazı sahâbelerden ve hatta bizzat Hz. Aişe'den rivayet edilen bir kısım hadislerde Resûlullah'ın bazan çok oruç tuttuğunu, bazan az oruç tuttuğunu görmekteyiz. Nitekim 3154 numarada kaydettiğimiz hadiste: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bazan oruca öyle devam ederdi ki, bu ay hiç yemiyecek derdik, bazan da öyle devamlı yerdi ki bu ay hiç tutmayacak derdik" demiştir. Aradaki ihtilafı kaldırmak için: "Resûlullah'ın, orucu bazan az, bazan çok tutma hali devamlı idi" denmiştir. Şu şekilde bir te'lif de yapılmıştır: "Resûlullah nefsine ibadeti bir vazife yapmış idi, ancak zaman zaman araya bazı sebepler girerek O'nu meşgul etmiş, ibadetinden alıkoymuştur. Fakat meşguliyet kalkınca ibadetine devam


etmiştir. Resûlullah'ı farklı durumlarda gören kimseler, farklı rivayetlerde bulunmuşlardır." 2- ً‫ان َع َملُهُ ِدي َمة‬ َ ‫ َك‬tâbiri, üzerine durmaya değer. Dîme, asıl itibariyle sakin sakin devamlı yağan yağmura denmektedir. Sağanak dediğimiz çok yağan yağmur fazla devam etmez. Bol yağmur çoğu kere esintili de olur, sükûnetten uzaktır. Ama hafif yağmur, sâkindir ve devamlıdır. Đşte Resûlullah'ın ameli buna benzetilmiştir. ُ Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm ‫ور‬ ‫م‬ ِ ُ ‫َخ ْي ُر ا‬ ْ ‫اَ ْد َو ُمھَا‬ ‫وإن قَ ّل‬ "Đşlerin ve amellerin en hayırlısı az da olsa devamlı olanıdır" diyerek sistemli ve devamlı olan hayırlı amelleri övmüştür. Bir işin az da olsa devamlı olması bir sistemin ifadesidir. Sistem güven verir, netice hasıl eder. Bu sebeple geçici olan


çok amele itibar edilmemiĹ&#x;, tavsiye 112[112] edilmemiĹ&#x;tir. ORUCUN HARAM OLDUÄžU GĂœNLER

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏M&,$ - 1‍ ـ‏3169‍ـ‏ Ů? Ů? W#ŮŽ C ŮŽ :!#" $‍& Ů? Ůˆâ€Ź#ŮŽ ‍×?‏ ‍×?م‏ & C.‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů‘ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ‍ Ů? Ůˆâ€ŹTŮ’ dŮ? .Ů’ ‍(Ů… ×?‏ Ů? : Ů? &2( BŮ? *4 O.‍ ×?‏F [ .] Ů? 5Ů’ .‍×?‏ ‍(م‏ " ŮŽŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů’ŮŽ . !#42 zd. ‍×?‏a ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ +‍×?‏4 .‍ ×?‏/

1. (3169)- Ebu Sa'ĂŽd (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ä?ki gĂźnde oruç câiz olmaz: FÄątÄąr gĂźnĂź (Ramazan bayramÄąnÄąn birinci gĂźnĂź) ve Nahr 113[113] gĂźnĂź." 112[112]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/481. 113[113] BuharĂŽ, Savm: 67, Fadlu's- Salât: 6, Cezâu's- Sayd: 26; MĂźslim, SÄąyâm: 288, (827); Ebu Dâvud, Savm: 48, (2417); TirmizĂŽ, Savm: 58, (772); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/482.


AÇIKLAMA: Resûlullah iki dînî bayramın birinci günlerinde oruç tutmayı yasaklamıştır. Ancak, bir kimse oruç tutmaya nezretse bu da bayram gününe tesadüf etse, bu nezri yerine getirmesi şart mı? diye münakaşa edilmiştir. Ulemâ bu iki bayram gününde nezir, kefâret, tetavvû, kaza, temettü... her çeşit orucun haram olduğunu söylemekte icmâ etmiştir. Đhtilaf edilen husus, bu yasağa rağmen bayram günü oruç tutan kimsenin durumudur: * Ebu Hanîfe bu orucun "oruç" olduğuna hükmeder ve nezrin mün'akid olduğunu söyler. Cumhur muhalefet ederek: "Zeyd, "geldiğim gün oruç tutacağım" diye nezretse ve bayram günü gelse bu nezir mün'akid olmaz" der. Hanefiler: "Nezir mün'akid olur, orucu kaza etmesi gerekir"


der; bir rivayette "oruç tutması değil, fakir doyurması gerekir" denmiştir. Evzâ'î'ye göre de kaza gerekir, ancak niyyeten bayramı istisna etmişse kaza gerekmez. Đmam Mâlik'ten bir rivayete göre kazaya niyet etmişse kaza eder, değilse etmez dediği rivayet edilmiştir. Đbnu Ömer bu meselede sorulunca cevap vermemiş, tevakkuf etmiştir. Bu meselede ihtilafın aslı: "Nehiy, kendisinden yasaklanan şeyin sıhhatini iktiza eder mi?" sualine dayanır. Ekseriyet: "Hayır!" demiştir. Muhammed Đbnu'l-Hasan, "Evet!" der ve: "Bayram günü oruç tutmanın mümkün olacağını, mümkün olunca da sıhhatinin sâbit olacağını" söyler. Ancak, kendisine: "Bu imkân aklîdir, ihtilaf ise şer'î bir şeydedir, şer'an yasaklanan şeyin yapılması şer'an mümkün değildir" diye cevap verilmiştir. Caiz görmeyenler şöyle bir delil daha getirirler: "Mutlak olarak nâfile olan bir


şey, yapılmaktan men edilirse, o artık mün'akid olmaz. çünkü nehyedilen şeyin tenzihen veya tahrimen haram olmasına bakılmadan- terki madub olur, nâfile ise yapılması matlubtur, öyle ise iki zıd bir araya gelemez." Nevevî, bahsi şöyle hülâsâ eder: "ulemâ, bu iki günde nezir, tetavvu, kefâret vs. gibi herhangi bir maksadla oruç tutmanın haram, olduğunu söylemekte icma eder. Bir kimse, o iki günde, müteammiden oruç tutmaya nezredecek olsa, Şâfiî ve cumhur: "Nezri mün'akid olmaz (yani bu nezr yerine getirilmesi gereken bir nezir değildir), kazası da gerekmez" derler. Ebu Hanîfe ise, "nezir mün'akiddir, kazası gerekir" der ve ilave eder: "şayet o iki günde oruç tutarsa, nezrini yerine getirmiş olur." Ancak bütün ulemâ bu meselede 114[114] Ebu Hanîfe'ye muhalefet etmiştir." 114[114]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/482-483.


Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏2‍* ×?‏-Q â€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3170‍ـ‏ Ů? Ů? ‍(م‏ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ‍ ŮŽ@×?‏M&

q ‍×?م‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ 5

.‍×?‏ ‍م‏ ( â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ 5

.‍×?‏ ‍م‏ ( â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ * B

Ů? 3Ů’ H.‍×?‏ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? " " " Ů? " ŮŽ Ů’ Ů? Ů’ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů’ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů? ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť ŮŽ Ů’ ŮŽ ×?“Ů?Řłâ—Œ Ů?َم‏ F [ .]‍ Ů?ب‏KŮ? ‍×?Ů… ŮŽ Ů’×› Ů? ŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ Ů? Ů‘ Ů’ Ů’ .‍ي‏a2 H.‍ ×?‏55'‍ Ůˆâ€ŹŘŒ 4.‍×?ب ×?‏5' 2. (3170)- Ukbe Ä?bnu Ă‚mir (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Arefe gĂźnĂź, kurban gĂźnĂź ve teĹ&#x;rik gĂźnleri, biz mĂźslĂźmanlarÄąn bayramÄądÄąr. Bu gĂźnler 115[115] yeme-içme gĂźnleridir." AÇIKLAMA: 1- ResĂťlullah aleyhissalâtu vesselâm, burada kÄąsmen bayram tarifi sunmaktadÄąr: Bayram, yeme ve içme gĂźnleridir. Bu 115[115]

Ebu Dâvud, Savm: 49, (2419); TirmizĂŽ; Savm: 59, (773); NesâÎ, Menâsik: 195, (5, 252); TirmizĂŽ, hadisin sahih olduÄ&#x;unu sĂśylemiĹ&#x;tir; Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/483.


sebeple de o iki günde oruç tutmak yasaklanmıştır. 2- Bu hadiste teşrik günleri de bayram olarak tavsif edilmektedir. Teşrik günlerine "eyyâmu'l Ma'dûdat" ve "eyyâmu'l-Minâ" da denir. Zilhicce'nin 11, 12 ve 13. günlerine tekâbül eder. Eyyâmu't-Teşrîk'in ta'yininde bazı ihtilaflar olmuş ise de esahh olan yevm-i nahr'i tâkib eden üç gündür. Teşrîk, kurbanların etlerini güneşte kurutmak, sermek mânasına gelir. Eyyâmu't-teşrik'de oruç tutma meselesi ihtilaflıdır. Nevevî der ki: "O günlerde, hiçbir suretle oruç helal olmaz diyenlere bu hadiste delil vardır." Şâfiî mezhebi'nin iki görüşünden muteber olanı da budur. Ebu Hanîfe, Đbnu'l-Münzîr vs. de bu görüştedir. Bir kısım ulemâ: "Herkes için, nafile ve diğer çeşit oruç tutmak câizdir" demiştir. Zübeyr Đbnu'l-Avvâm, Đbnu Ömer ve Đbnu Sîrîn'in de bu görüşte


olduklarÄą rivayet edilmiĹ&#x;tir. Ä?mam Mâlik, EvzâÎ, Ä?shâk Ä?bnu Râhuye ve bir gĂśrĂźĹ&#x;Ăźnde Ĺžâfi'ĂŽ: "TeĹ&#x;rik gĂźnlerinde oruç, hacc-Äą temettĂź yapanlara -kurbanlÄąk bulamadÄąklarÄą takdirdecâizdir, baĹ&#x;kalarÄąna deÄ&#x;ildir" demiĹ&#x;lerdir. AdÄą geçenler mezkur hĂźkme giderken BuharĂŽ'de Hz. AiĹ&#x;e ve Ä?bnu Ă–mer'den mevkuf olarak gelen Ĺ&#x;u hadise istinâd ederler: "TeĹ&#x;rik gĂźnlerinde sadece kurbanlÄąk bulamayanlara oruç tutma 116[116] ruhsatÄą verilir."

Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏.a0‍ـ‏.‍* ×?‏3&-@ â€ŤŮˆâ€Ź- 3‍ ـ‏3171‍ـ‏ Ů? Ů? ‍×?م‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů? " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů‘ Ů? ‍ Ůˆ Ů?Ř° Ů’×›â€ŹŘŒâ€Ť Ů?ب‏KŮ? ‍ ×?Ů… ŮŽ Ů’×› Ů? Ůˆâ€Źq Ů? Ů? 3Ů’ H.‍×?‏ F [ .] .ŮŽ ‍×?‏,ŮŽ <ŮŽ ‍×?‏ " ŮŽ Ů? " Ů’ ŮŽ Ů? 3Ů? H.‍×?‏ o& $ ŘŒ 5 .‍ ×?‏M, ‍* ×?م‏1w :Âťq ‍×?م‏ ÂŤ .!#42 " Ů? " 116[116]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/483-484.


B I‫(م א‘ א‬5. ‫א‬0&B ‫ (ن‬3 ‫! כא@(א‬0@‘ ‫כ‬.a ّ . u 3.‫א‬ 3. (3171)Nübeyşe el-Hüzelî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Teşrik günleri, yeme-içme ve Allah'a 117[117] zikretme günleridir." AÇIKLAMA: Burada Đslamî bayramın bir vasfını daha görüyoruz: Allah Teâlâ'ya zikir... Bunu Đslâmî telâkkide bayram ve tatil anlayışını tesbitte ehemmiyetli bir nokta olarak görüyoruz. Bayram sadece yeme, içme -ve günümüzün telâkkisinde olduğu üzere eğlence- demek değil, aynı zamanda Allah'ın daha ziyâde zikredileceği bir gündür. Bayram, gününü, farz olan mûtad sabah namazının dışında bir ibadetle yani 117[117]

Müslim, Sıyâm: 144, (1141); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/484.


bayram namazÄą ile baĹ&#x;latmak bu açĹdan mânidardÄąr. Nitekim, mĂź'minin haftalÄąk bayramÄą olan cum'a gĂźnĂź de hususi bir namaz ve hutbe ile baĹ&#x;lar. Ă–yle ise mĂź'min Allah'a zikirle baĹ&#x;lattÄąÄ&#x;Äą bayram ve tatil gĂźnĂźnĂź dinĂŽ bir muhteva içerisinde geçirmelidir. Yeme, içme, ziyaret gibi diÄ&#x;er davranÄąĹ&#x;larÄą dinĂŽ havayÄą bozmayacak 118[118] Ĺ&#x;ekilde yĂźrĂźtĂźlmelidir.

‍ ŮŽ " Ů?×?ع‏MŮŽ Ů’ Ů? ‍[×› " ×?‏ Ů? :‍ ×?ل‏B‍* ز‏#' â€ŤŮˆâ€Ź- 485‍ ـ‏4‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ‍×?ن Ů’ Ůˆâ€Ź , K 2 & B ‍כ‏ 3 ‍ى‏ a . ‍×?‏ ‍م‏ ( & . ‍×?‏ B

‍×?‏ ‍ع‏ Ů’ " ŮŽŮ? ŮŽ ŮŽŮ’ ŮŽ Ů’ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? QŮŽ .Ů’ ‍ Ů?€ ×?‏, 5 ŮŽ HBŮŽ ŘŒ*Ů? &#Ů? C2 ‍ Ů?×?؊‏3Ů?ŮŽ ‍Ů? Ů?< ŮŽ& ×?‏cBŮŽ ŘŒâ€Ť×?ن‏ ŘŒâ€Ť(م‏ 8 2 ‍ع‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’ŮŽ " ŮŽ " Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů? MŮ’ QŮŽ BŮŽ ŘŒâ€Ť& Ů’( َم‏.Ů’ ‍×? ×?‏aŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ' ŮŽ×?م‏2ŮŽ :‍×?ع‏ ! +‍×?‏ ' @ / : ‍×?ل‏ Q B

‍×?ل‏ Q B ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŽ " ŮŽ ŮŒ Ů? QŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ ×? ×?‏C

‍ Ůˆâ€Ź4.‍×?ب ×?‏5' F [ .]!Ů? $‍×?‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ .‍ي‏a2 H.‍ ×?‏55'

4. (3172)- SÄąla Ä?bnu ZĂźfer anlatÄąyor: "Biz, Ĺ&#x;abandan mÄą, Ramazandan mÄą 118[118]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/484.


olduğu şüphe edilen günde Ammâr (radıyallahu anh)'ın yanında idik. Bize kızartılmış bir koyun getirildi. Cemaatten biri: "Ben oruçluyum" diyerek geri çekildi. Ammâr: "Kim bugün oruç tutarsa, muhakkak olarak Ebu'l-Kâsım aleyhissalâtu vesselâm'a isyan etmiştir" 119[119] dedi". AÇIKLAMA: 1- Buharî bu hadisi muallak olarak kaydetmiştir. 2- Daha önce de kaydedildiği üzere, ulemâ yevm-i şekk'de oruç tutmayı haram olarak tavsif etmiştir. Đbnu Hacer, hadisten bu hükme giderken, ulemânın: "Sahâbe kendi hevâsına göre böyle davranmaz, bu hüküm Resûlullah'tan olmalıdır" dediğini 119[119]

Ebu Dâvud, Savm: 10, (2334); Tirmizî, Savm: 3, (686); Nesâî, Savm: 37, (4, 153); İbnu Mâce, Sıyâm: 3, (1645); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/485.


belirtir. Ĺžu halde hadis, lafzen mevkuf ise 120[120] de hĂźkmen merfudur.

Ů? : ,B ‍ ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ َع‏- 5‍ ـ‏3173‍ـ‏ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [ .] TŮŽ BŮ’ ŮŽ ŮŽâ—Œâ€Ť ŮŽŮ â—ŒŮŽ ŮŽ' ŮŽ×?Ů… ŮŽŮˆâ€ŹMŮŽ ŮŽ ŮŽâ€˜â€Ť Ů’ ŮŽ' ŮŽ×?Ů… ×?‏2[ ŮŽ ŮŽ

5. (3173)- Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim ebed orucu tutarsa, ne oruç tutmuĹ&#x;, 121[121] ne iftar etmiĹ&#x;tir." AÇIKLAMA: Hadiste savmu'l-ebed tabiriyle ifade edilen ebed orucu ile, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn bayram ve teĹ&#x;rik gĂźnleri dahil, yÄąlÄąn her gĂźnĂźnde tutulan orucu kastetmiĹ&#x; olacaÄ&#x;ÄąnÄą belirtirler. "ÇßnkĂź derler, bu gĂźnlerde 120[120]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/485. 121[121] NesâÎ, Savm: 71, (4, 205, 206); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/485.


yedikten sonra yılın geri kalan günlerinde fasılasız oruç tutmak câizdir." Ebed orucu tutan hakkında, "orucu da iftarı da yoktur" ifadesi, sevabın düşeceğini ifade eder. Bazı şârihler hadisi şöyle izah ederler: "Sevabının azlığı sebebiyle hiç tutmamış gibidir, açlık ve susuzluğa tahammülü sebebiyle de hiç iftar etmemiş gibidir." Bazıları: "Hadis, bu oruçtan men etmek gayesini güden bir bedduadır" derken, bazıları da: "Böyle oruç tutan kimseye oruçtan bir nasib kalmaz, çünkü artık onun için oruç bir âdet hâlini almıştır. Yemesi de gerçek bir iftar sayılmaz, o yönden de bir hazzı, nasibi yoktur" demiştir. Bazıları: "Nehiy, sünnete muhalefet 122[122] sebebiyle varid olmuştur" demiştir.

122[122]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/485.


Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 6‍ ـ‏3174‍ـ‏ Ů? 7ŮŽ CŮŽ HŮŽ @Ů’ ‍ ŮŽŘ°×? ×?‏/Ů? :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ sd. ‍×?‏a ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .]‍(×?‏2( C < â—Œ ŮŽ ‍٠‏ ‍ن‏ ‍×?‏ , K ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? . ‍ي‏a2 H.â€ŤŮˆ×?‏ 6. (3174)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ĺžaban ayÄą 123[123] yarÄąlandÄą mÄą artÄąk oruç tutmayÄąn."

Ů? ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ

َع‏- 7‍ ـ‏3175‍ـ‏ Ů? Ů? ŮŽ ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ! ‍כ‏ M I 2 M Q H ŮŽ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ "ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ " ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’Ů? Ů? ŮŽ " ŮŽ " ŮŽŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏2Ů‹ (Ů’ 'ŮŽ ‍ Ů‹×?‏2(CŮ? ŮŽ ‍×?ن‏ ‍כ‏ â—Œ Ů‹ ‍؏‏ ‍ع‏ ‍(ن‏ ‍כ‏ ‍ن‏ â—Œ ŮŽ / & 2( â€ŤŮˆâ€Ź ‍(م‏ CŮ?ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů‘ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů’ .*4 O.‍ ×?‏F [ .] Ů? Ů’ CŮ? &#Ů’ BŮŽ ŮŽ

7. (3175)- Yine Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah 123[123]

Ebu Dâvud, Savm: 12, (2337); TirmizĂŽ, Savm: 38, (738); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/486.


(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden Kimse, ramazanı bir veya iki gün önceden oruç tutarak karşılamasın. Eğer bir kimse, önceden oruç tutmakta idiyse, 124[124] orucunu tutsun." AÇIKLAMA: Bu hadis ramazan ayının bir-iki gün öncesinden oruca başlamayı yasaklamaktadır. Âlimler hadisten, yasaklamanın, ramazan olabilir endişesine düşerek "ihtiyat düşüncesiyle" tutulacak oruca râci olduğunu anlarlar. Nitekim hadisin devamında, o günlerde ikiden fazla oruç tutmaya azmetmiş kimsenin önceden başladığı oruçlarını devam ettirerek Ramazan'dan bir-iki gün öncesini de oruçlu geçirebileceğini belirtir. Tirmizî de hadisi kaydettikten sonra: "Ehl-i ilm 124[124]

Buharî, Savm: 14; Müslim, Savm: 21, (1082); Ebu Dâvud, Savm: 11, (2335); Tirmizî, Savm: 2, (684); Nesâî, Savm: 31, 32 (4, 149); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/486.


nezdinde amel bu hadise göredir, kişinin, ramazan olabilir düşüncesiyle, daha ramazan girmeden orucu önceden başlatmasını mekruh addettiler" der. Ayrıca şunu ilave eder: "Ancak, bir kimsenin tutmakta olduğu orucu o günlere denk gelirse, bunu tutmasında âlimler bir beis görmezler." Bazıları: "Bir-iki gün önceden oruç tutma yasağındaki hikmet'i: "Yemek suretiyle ramazan için kuvvet kazanmak, böylece oruç ayına daha güçlü, daha canlı girmektir" diye açıklamış ise de Đbnu Hacer: "Bu, su götüren bir iddiadır, çünkü hadîse göre, kişi üç veya dört gün önceden oruca başlayacak olsa bu, caizdir" der. Mezkur yasağı: "Farz ile nâfilenin karışma korkusu var" diye izah eden de olmuş ise de: "Nâfileyi adet edinene de cevaz verilmiştir" diyerek buna da itiraz edilmiştir. Bazıları yasağı: "Ramazana hükmetmek, rü'yete yani hilâlin


görülmesine bağlanmıştır, kim bir-iki gün önceden başlarsa bu prensibe ta'n etmiş, (aykırı hareket etmiş olur)" diye izah etmiştir. Đbnu Hacer: "Đtimad edilecek görüş budur" der. Devamla der ki: "Hadiste beyan edilen istisnanın mânası şudur: Kimin virdi var ise ona ramazanda izin verilmiştir, çünkü ona alışmış ve ülfet peyda etmiştir. Kişinin alıştığı şeyi terketmesi ağır gelir. Şu halde bu, hiç bir şekilde ramazanı karşılamalı demek değildir. Vâcib oldukları için kaza ve nezir oruçları da buna dahil edilir. Bazı âlimler: "Kaza ve nezir oruçları, bunlara vefa göstermenin vâcib olduğunu gösteren kat'i delillerle istisna edilir, kat'î olan zorla iptal 125[125] olmaz" demiştir.

125[125]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/486-487.


0ŮŽ @ŮŽ [ :‍َ Ů’ ×?ل‏ Ů? ‍ '( Ů?م‏ ‍(م‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ

Ů? ‍×?‏ Ů‘Ů? ŮŽ ‍×?Ů‹ َع‏8 â€ŤŮˆâ€Ź- 8‍ ـ‏3176‍ـ‏ Ů? : !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ . ‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .]*ŮŽ BŮŽ ,Ů?ŮŽ *ŮŽ BŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ

8. (3176)- Yine Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Arefe gĂźnĂź 126[126] Arafât'da oruç tutmayÄą yasakladÄą." AÇIKLAMA: HattabĂŽ, "bu nehyin, vĂźcub ifade eden bir yasaklama olmayÄąp istihbâb ifade eden yani uyulmasÄą mĂźstehab olan bir yasaklama olduÄ&#x;unu" sĂśyler. "ÇßnkĂź der, muhrimi (ihramlÄą kimseyi) bundan nehyetti, tâ ki oruç sebebiyle zayÄąf dĂźĹ&#x;Ăźp, bu mĂźbarek makamda dua ve tazarrudan geri kalmasÄąn." Kim de kuvvetli olur, oruç sebebiyle zaafa dĂźĹ&#x;eceÄ&#x;inden korkulmazsa o gĂźn 126[126]

Ebu Dâvud, Savm: 63, (2440); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/487.


onun oruç tutmasının efdal olduğu umulur. Nitekim -daha önce de geçtiği üzereResûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Arefe gününde tutulan oruç, geçen ve gelecek sene olmak üzere iki yılın günahına kefâret olur" buyurmuştur. Ulemâ, hacc yapan kimsenin Arefe günü tutacağı oruç hususunda ihtilaf etmiştir. Osman Đbnu Ebi'l-As ve Đbnu'zZübeyr'in bu orucu tuttuğu rivayet edilmiştir. Ahmed Đbnu Hanbel: "Buna gücü yetip yapabilen tutar; eğer yerse, o gün kuvvete ihtiyacı vardır" demiştir. Đshak da bunu hacıya müstehab bilirdi. Atâ "Kışta tutarım, yazda tutmam" demiştir. Đmam Mâlik, Süfyânu's-Sevrî ve Şafi'î, hacının Arafat'ta yemesini tercih 127[127] ederler.

127[127]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/487.


Ů? ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ َع‏- 9‍ ـ‏3177‍ـ‏ Ů? Ů? ŮŽ ‍(م‏ ! ‍כ‏ M I 2( C ŮŽ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ " ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ " ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů?Ů‘ Ů? F [ .]‍ Ů?ه‏MŮŽ ,Ů’ ŮŽ ‍ Ů‹×?‏2(Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ Ůˆâ€ŹŘŒ Ů? #ŮŽ - ŮŽ ‍ Ů‹×?‏2( ŮŽ ‍(م‏ C ‍ ن‏ / * , f.‍×?‏ " Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů’ . ‍×?عي‏O-.‍ ×?‏zd. ‍×?‏a ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ +‍×?‏4 .‍ ×?‏/ *4 O.‍×?‏ 9. (3177)- Yine Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden hiç kimse, cum'a gĂźnĂź oruç tutmasÄąn. Ancak bir gĂźn Ăśnceden veya sonradan oruç tutuyorsa bu takdirde cum'a 128[128] gĂźnĂź de oruç tutabilir."

*ŮŽ #ŮŽ &.ŮŽ ‍(×?‏C OŮ? <ŮŽ ŮŽ[ : !#4 . * ‍ ŘąŮˆ×?‏Bâ€ŤŮˆâ€Ź- 10‍ ـ‏3178‍ـ‏ Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ‍(م‏ ‍(×?‏ C O < â—Œ ŮŽ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ .‍×?‏ & # .‍×?‏ & 2 ‍×?م‏ & QŮ? * , f.‍×?‏ Ů? " Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ' Ů’( Ů?م‏BŮ? ‍(ن‏ ‍כ‏ ‍ن‏ ‘ Ů‘ ŮŽ ‍×?‏ ‍×?م‏ ‘ ŮŽ ‍×?‏ & 2 ‍×?م‏ & CŮ? * , f.‍×?‏ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? " ŮŽ .]!‍ Ů?כ‏MŮ? IŮŽ ŮŽ Ů? 2( C Ů? Ů? ŮŽ Ů’ 128[128]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/488.


10. (3178)- Müslim'in bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Cum'a gecesini, diğer geceler arasında gece namazına tahsis etmeyin, cum'a gününü de diğer günler arasında oruç günü olarak tayin etmeyin, ancak birinizin tutmakta olduğu oruç 129[129] arasına denk gelirse o hâriç." AÇIKLAMA: Yukarıdaki iki hadis, cum'a günü oruç tutmaya yasak getirmektedir. Yasak mûtlak olmayıp kayıtlıdır: Tutulacak bir oruç için cum'anın seçilmemesi esastır. Aksi takdirde kaza, nezir veya nâfile niyetiyle başlanmış bulunan muayyen miktar bir oruca devam edilirken cum'aya rastladığı takdirde cum'ayı adamak suretiyle programın bölünmesi gerekmez, bu takdirde cum'a günü de oruç tutulabilir. Cum'ayâ konan oruç yasağı, o günün de 129[129]

Buharî, Savm: 63; Müslim, Sıyâm: 147, 148; Ebu Dâvud, Savm: 50, (2420); Tirmizî, Savm: 42, (743); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/488.


mü'minin haftalık bayramı olmasındandır. Bayram, yeme-içme ve ibadet günüdür. Bu hususu Nevevî şöyle açıklar: "Ulemâ dedi ki: "Bu yasaktaki hikmet şudur: Cum'a günü dua, zikir ve ibadet günüdür. Gusûl ve namaza erkenden gidip onu bekleme, hutbeyi dinleme, namazdan sonra "Namazı bitirince yeryüzüne dağılın, Allah'ın fazlından arayın ve Allah'ı çok zikredin" (Cum'a 10) ayeti gereğince Allah'ı çok zikretme gibi cum'aya mahsus işler var. Öyle ise bunların canlılık ve şevk içinde yapılması, usanma ve yorgunluk hissedilmemesi için cuma günü yemek müstehabtır." Đbnu Hacer de şu açıklamayı yapar: "Hadisin yer verdiği istisnadan, cum'a gününden önce ve sonra oruç tutacak kimseye veya eyyam'l bî'z gibi, oruç tutulması müstehab olan günler cum'aya rastlarsa veya arefe gibi bazı günlerde oruç tutmayı adet edinen kimse, o günün


cum'aya rastladÄąÄ&#x;ÄąnÄą gĂśrĂźrse cum'a gĂźnĂź oruç tutmaya cevaz çĹkmaktadÄąr. Keza bir kimse: "Zeyd'in geldiÄ&#x;i gĂźn oruç tutacaÄ&#x;Äąm" dese, Zeyd de cum'a gĂźnĂź gelse bu durumda da cevaz 130[130] mevcuttur."

#4.‍ ×?‏4 ‍×?‏ Ů‘ M- â€ŤŮˆâ€Ź- 11‍ ـ‏3179‍ـ‏ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏:o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ ×?ŘĄ َع‏C.‍ ×?‏H[ Ů? ‍& ŮŽ ×?‏BŮ? "/ oŮ? -4.‍×?‏ ‍(م‏ ‍(×?‏ 2( C < ŮŽ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’" ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ×?إ‏5ŮŽ .Ů? "/ !‍ Ů?כ‏MŮ? IŮŽ ŮŽ MŮ’ fŮ? ŮŽ !.ŮŽ ‍ "ن‏AŮ? BŮŽ ŘŒ!‍& Ů?כ‏#ŮŽ Ů? ‍×?‏ ‍ َ؜‏HŮŽ BŮ’ ‍×?‏ Ů‘ Ů’ Ů’ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? -

Ů? ŮŽ ŘŒ ‍ ŮŽ Ů? ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .] Ů? gŮ’ 8Ů? Ů’ &#Ů’ BŮŽ ‍ Ů?؊‏fŮŽ KŮŽ ‍(د‏

â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ * ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽŮŽ ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?×?إ‏5ŮŽ .Ů? ÂŤ .‍ي‏a2 H.‍ ×?‏4I‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť(؎‏4 2 Z MI @/ â€ŤŮˆ ×?ل‏ . ‍ ×?‏3 .Âť*Ů? - ŮŽ ,Ů? .Ů’ ‍×?‏ ŮŽ

11. (3179)- Abdullah Ä?bnu BĂźsr esSĂźlemĂŽ, kÄązkardeĹ&#x;i es-Sammâ (radÄąyallahu anhâ)'dan naklediyor: "ResĂťlullah 130[130]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/488.


(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cumartesi günü oruç tutmayın, ancak Allah'ın size farzettiği şeyde o gün oruç tutarsınız. Biriniz yiyecek nev'inden bir şey bulamaz da sadece üzüm (asması) kabuğu veya bir ağaç çöpü bulacak olsa onu ağzında çiğnesin (ve yine de 131[131] cumartesi günü oruçlu olmasın)." AÇIKLAMA: 1- Burada da cumartesinin tek başına tutulması yasaklanmaktadır. Âlimler, cum'ada olduğu gibi bunun da münferiden oruçlu geçirilmesinin yasaklanmasındaki hikmeti "yahudilere muhalefet"le açıklarlar. Cumhur, buradaki yasağın da tahrîmî değil tenzihî olduğuna hükmetmiştir. "Allah'ın farzettiği" istisnasına farzlar, nezirler, borçların 131[131]

Ebu Dâvud, Savm: 51, (2421); Tirmizî, Savm: 43, (7.44); İbnu Mâce, Sıyâm: 38, (1726); Ebu Dâvud hadisin mensuh olduğunu söylemiştir. Tirmizî de hasen demiştir; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/489.


kazası, kefâret gibi oruçların dâhil olduğu belirtilmiştir. Keza Arefe, Aşûra, eyyâmu'l- bî'z gibi sünnet oruçların, vird dediğimiz ferdî nafile oruçlarımızın rastlaması halinde yine cumartesi günü oruç tutulabileceği âlimlerce belirtilmiş, bunların da mezkur istisnaya dâhil olduğu gösterilmiştir. Đbnu'l-Melek zilhicce'nin onu'nu, Dâvudî orucu da bunlara dahil eder ve ilaveten der ki: "Yasaklanan şey, yahudilerin yaptığı üzere, cumartesi günü oruç tutmayı vâcib bilircesine ona ziyâde bir itina ve alâka göstermektir." Bazı âlimler, bu söylenen tarzda tutulacak cumartesi orucunun tenzîhî bir yasak olmakla kalmayıp tahrimî olacağını söylemiştir. 2- Hadiste geçen ‫ﻟِ َحا َء ِعنَبَ ٍة‬tâbiri, bir üzüm tanesinin kabuğu mânasına gelir ise de âlimler umumiyetle asma denen üzüm ağacının kabuğundan bir istiâre olduğunu belirtirler. Zaten arkadan da herhangi bir


aÄ&#x;acÄąn çÜpĂź zikredilerek, gayenin o gĂźn oruç tutmama gereÄ&#x;ini te'kid etmek olduÄ&#x;u belirtilmiĹ&#x;tir. Yani: "Yiyecek hiç bir Ĺ&#x;ey bulunmasa bile, aÄ&#x;aç çÜpĂź çiÄ&#x;neyerek oruç bozulmalÄądÄąr" denmekte, cumartesi orucundan 132[132] sakÄąndÄąrÄąlmaktadÄąr. ORUCUN SĂœNNETLERÄ?

Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏u@ â€ŤŮˆâ€Ź- 1‍ ـ‏3180‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? Ů? B ‍ "ن‏ABŮŽ ‍ Ůˆ×?‏5" 4ŮŽ <ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ ‍(ل‏ $Ů? ‍َع‏ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? 5Ů? 4.‍×?‏ . ‍ ×? ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź/ *4 O.‍ ×?‏F [ .]*Ů‹ ‍(Řą ŮŽ َכ‏ " ŮŽ

1. (3180)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sahur yemeÄ&#x;i 133[133] yiyin, zira sahurda bereket var." AÇIKLAMA: 132[132]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/489. 133[133] Buhari, Savm: 20, MĂźslim, SÄąyâm: 45, (1095); TirmizĂŽ, Savm: 17, (708); NesâÎ, Savm: 18, (4, 141); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/490.


1- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) burada sahura kalkmayı emretmektedir. Âlimler, başka rivayetleri de gözönüne alarak bu emrin vâcib ifade etmediğini, nedb ifade ettiğini söylerler. Hatta, Đbnu Hacer'in kaydına göre Đbnu'l-Münzir "sahurun mendub oluşunda ulemânın icmâını" nakletmiştir. Sahura kalkmak veya sahur yemeği yemek, oruç tutacak kimsenin, orucun başlama (imsak) vakti olan fecirden önce bir şeyler yemesidir. Bundan murad çok şeyler yemek değildir. Resûlullah: Bir yudum su ile de olsa sahur yapın" buyurmuştur. Đbnu Hacer: "Az miktardaki yiyecek ve içecekle de sahur yapılmış olur" der. Ahmed Đbnu Hanbel'in Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh)'den kaydettiği bir hadiste Aleyhissalâtu vesselâm: "Sahur berekettir, sakın onu bırakmayın. Bir yudumluk su ile de olsa


sahur yapın. Zira Allah ve melekleri, sahur yapanlara rahmet okurlar" buyurmuştur. 2- Đbnu Hacer, hadiste, sahur için vaadedilen bereketten muradın ecr ve sevap olduğunu söyler. Sahurun vereceği güçle orucun daha canlı, daha şevkli tutulacağını belirtir. Bazı âlimler bereketten maksadın sahur'un sebep olduğu seher vakti uyanması ve duası olduğunu söylemiştir. Bazı âlimler sahura kalkmakla çok cihetten bereket hâsıl olacağını söyler: * Sünnete uymak. * Ehl-i Kitab'a muhâlefet. * Đbadet etmeye sahur yemeği ile güç kazanmak. * Şevk ve canlılıkta artış. * Açlığın sebep olacağı ahlâkî düşüklüğün atılması. * O sırada isteyeceklere, sadaka verme imkânına kavuşmak.


* Dua ve ibadetlerin kabul edilme vakti olan seher vaktinde dua ve zikre sebebiyet. * Uykudan Ăśnce ihmal edenlere oruca 134[134] niyet etme imkanÄą... vs.

Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řľ َع‏,.â€ŤŮˆ Ůˆ ×?‏- 2‍ ـ‏3181‍ـ‏ Ů? ‍×?‏2ŮŽ Ů? CŮ’ BŮŽ : !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? .] Ů? 5ŮŽ 4.‍×?‏ * # ‍ כ‏ ‍×?ب‏ H ‍כ‏.‍×?‏ ‍×?م‏ & ' â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?‏

2‍×?‏ & ' & Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ . ‍×?عي‏O-.‍ ×?‏/ *4 O.‍ ×?‏F [

2. (3181)- Amr Ä?bnu'l-As (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bizim orucumuzla Ehl-i Kitab'Äąn orucunu ayÄąran 135[135] fark sahur yemeÄ&#x;idir." AÇIKLAMA:

134[134]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/490-491. 135[135] MĂźslim, SÄąyâm: 46, (1096); Ebu Dâvud, Savm: 15, (2343); TirmizĂŽ, Savm: 17, (709); NesâÎ, Savm: 27, (4, 146); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/491.


Hadiste ehl-i kitapdan yahudi ve hıristiyanlarla müslümanların oruçları arasındaki farkın sahur yemeği olduğu söylenmektedir. Hadisin açıklanması sadedinde Şârih Türbüştî der ki: "Mâna şudur: Sahur yemeği, bizim orucumuzla ehl-i kitab'ın orucu arasında ayırdedici farktır. Çünkü Allah Teâlâ hazretleri Đslam'ın başında bize de haram iken sonradan helal kılmış ve sabatı vakti girinceye kadar mübah saymıştır. Halbuki bunu onlara, uyuduktan sonra veya mutlak olarak haram kılmış idi. Şu halde bizim onlara muhalefetimiz, bu nimete karşı şükür yerine geçer." Aliyyu'l-Kârî, Đbnu Hümâm'ın sahur hakkındaki: "Bu, geçmiş peygamberlerin sünnetidir" sözünü, "sahih değildir" diye reddeder. Hattâbî, hadiste sahura teşvikten başka, Đslam dininin kolaylık olup, onda zorluğun


bulunmadÄąÄ&#x;Äąna 136[136] belirtir.

dair

delil

olduÄ&#x;unu

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏o ‍×?‏w M â€ŤŮˆ ز‏- 3‍ ـ‏3182‍ـ‏ Ů? Ů? ‍Ů?! Ů? Ů’ ŮŽ ×?‏w :!#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ Ů‘ ‍(Ů„ ×?‏ $Ů? ‍ َع‏lŮŽ 2ŮŽ ‍ ŮŽ@×?‏5" 4ŮŽ <[ Ů? ŮŽ Ů‘ Ů’ " ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? ‍ Ů?ع‏MŮ’ ŮŽ :‍ َכŘ&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏.Ů? ‍×?ن ŮŽ & ŮŽ َذ‏ ‍כ‏ ! ‍כ‏ & ‍َ؊‏ â—Œt.‍×?‏ . / ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " Ů’ Ů’ . ‍ ×? ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź/ *4 O.‍ ×?‏F [ .]*Ů‹ ;ŮŽ ŮŽ &4Ů? Ů’ [ŮŽ Ů’

3. (3182)- Zeyd Ä?bnu Sâbit (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte sahur yemeÄ&#x;i yedik, sonra namaza kalktÄąk." Kendisine: "(Yemekle sahur) arasÄąnda ne kadar zaman geçti?" diye sorulmuĹ&#x;tu, Ĺ&#x;u cevabÄą 137[137] verdi: "Elli âyet (okuyacak) kadar!" AÇIKLAMA: 136[136]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/491. 137[137] BuharĂŽ, Savm: 19, Mevâkitu's-Salât: 27, TeheccĂźd: 8; MĂźslim, SÄąyâm: 47, (1097); TirmizĂŽ, Savm: 14, (703); NesâÎ, Savm: 21, 22, (4, 143); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/491.


1- Burada sahur vaktinin sonu ile, sabah namazı vaktinin başı hakkında soru sorulmuş olmaktadır. 2- Zeyd Đbnu Sâbit'in "elli âyet (okuyacak) kadar" şeklindeki tarifini Đbnu Hacer şöyle açıklar: "Yani ne uzun ne kısa olmayan orta uzunluktaki (mutavassıt) âyetlerden, ne çok hızlı ne de çok yavaş olmayan orta hızla okunmak kaydıyla..." Mühelleb ve diğer bazı âlimler der ki: "Bu hadiste bedenî amellerle zaman takdiri vardır. Araplar vakti bu tarzda takdir ederlerdi: "Bir keçi sağımı müddeti", "Bir deve kesimi müddeti..." gibi. Zeyd Đbnu Sâbit bu tarzı bırakarak Kur'an kıraatiyle takdire yer vermiş bulunmakta ve böylece, o vaktin tilâvet yoluyla ibadet yapma vakti olduğuna da dikkat çekmiş olmaktadır..." Đbnu Ebî Cemre bu ifadeyi değerlendirerek, Ashab'ın, zamanlarını hep ibâdetle geçirdiklerine delil bulur.


Hadis, sahurun te'hirine de delildir. Geciktirmede sahur yemeÄ&#x;inin gayesine ulaĹ&#x;masÄą açĹsÄąndan fayda vardÄąr. Ă‚limler, ResĂťlullah'Äąn her iĹ&#x;te Ăźmmetine en kolay, en muvafÄąk olanÄą seçtiÄ&#x;i gibi burada da aynÄą Ĺ&#x;eyi yaptÄąÄ&#x;ÄąnÄą belirtirler: "SĂśzgelimi derler, hiç sahura kalkmasaydÄą bu, Ăźmmetinin bir kÄąsmÄąna zor olurdu. Gece yarÄąsÄąnda sahura kalksaydÄą bu da en azÄąndan uykunun galebe çaldÄąÄ&#x;Äą kimselere zor gelir ve sabah namazÄąnÄąn terkine gĂśtĂźrebilir veya seher vaktinde kalkmak için hususi bir gayret gerektirebilirdi." KurtubĂŽ: "Hadiste, yemeÄ&#x;i fecir vakti girmezden Ăśnce kesmeye delil var" 138[138] der.

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏0$ â€ŤŮˆâ€Ź- 4‍ ـ‏3183‍ـ‏ ‍ ŮŽ ŮŒ* ŮŽ ْن Ů? Ů’ŘŻ Ů?Řą َכ‏$Ů? Ů? ‍Ů?! ŮŽ< Ů?×›( Ů?ن‏w ŘŒ #Ů? Ů’ ŮŽ BŮ? 5" 4Ů’ <ŮŽ ŮŽ o

Ů’ ‍[כ‏ Ů? Ů? Ů’ " Ů? 138[138]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/492.


.]!#" $ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź ŮŽ

Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ l 2 f d .‍×?‏ ‍؊‏ â—Œ ŮŽ ‍ؾ‏ Ů? Ů? " ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ . ‍×?عي‏O-.‍×?‏ ŮŽ F [

4. (3183)- Sehl Ä?bnu Sa'd (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Ben ailem içerisinde sahur yemeÄ&#x;i yiyordum. Sonra ben, sabah namazÄąnÄą ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte kÄąlmak için sĂźr'atli 139[139] yiyordum." AÇIKLAMA: Bu rivayet, sahur yemeÄ&#x;inin Ĺ&#x;afak sĂśkme anÄąna yakÄąn olarak yenmesine Ashab'tan bir delil olmaktadÄąr. Ă–nceki rivayette de sahurun fecir vaktine kadar uzamamak kaydÄąyla imkan nisbetinde te'hirinin mĂźstehab olduÄ&#x;u belirtilmiĹ&#x;ti. Bu rivâyet sabah namazÄąnÄą ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn karanlÄąkta ve

139[139]

Buhari, Savm: 1.9, MevâkĂŽt: 27; Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/492.


vaktin baĹ&#x;Äąnda 140[140] olmaktadÄąr.

kÄąldÄąÄ&#x;Äąna

da

delil

*ŮŽ dŮŽ aŮŽ 5Ů? .Ů? ‍ ŮŽ ×?‏#Ů’ Ů? [ :‍&ˆ ×?ل‏-I ‍زع‏ â€ŤŮˆâ€Ź 5 ‍ـ‏ 3184 ‍ـ‏ Ů‘ Ů? Ů? ŮŽ ‍×?‏ # ' .‍×?‏ l 2 ‍ت‏ 5 4 < *

‍×?‏ $ ‍ي‏ :

‍×?‏ Ů? " ŮŽ Ů‘ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ ‍َع‏ Ů‘Ů? Ů? ŮŽ Ů? !.ŮŽ uŮŽ Ů’ 3.‍×?‏ ‍ن‏ â—Œ ŮŽ / ‍×?ع‏ 0

.‍×?‏ ( : ‍×?ل‏ ‍Ř&#x;‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ " " " Ů? ŮŽ" ŮŽŮ? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [ .]lŮ’ #Ů? TŮ’ <ŮŽ

5. (3184)- Zirr Ä?bnu HubeyĹ&#x; anlatÄąyor: "Huzeyfe (radÄąyallahu anh)'ye: "Sen ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte hangi vakitte sahur yedin?" diye sorduk. Ĺžu cevabÄą verdi: "GĂźndĂźzdĂź, 141[141] ancak gĂźneĹ&#x; doÄ&#x;mamÄąĹ&#x;tÄą." AÇIKLAMA: SindĂŽ, buradaki nehâr (gĂźndĂźz) kelimesi ile Ĺ&#x;er'ĂŽ nehâr'Äąn kastedilmiĹ&#x; 140[140]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/492. 141[141] Nesâi, Savm: 20, (4, 142); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/493.


142[142]

olacağını, şems (güneş) kelimesi ile de fecr'in kastedilmiş olacağını belirtir. Ve der ki: "(Huzeyfe (radıyallahu anh)'nin maksadı, fecrin doğmasına yakın sahur yediklerini belirtmektir." Kurtubî, bir önceki hadisle bu hadis arasında teâruz görür. Çünkü orada fecrin doğmasından önce sahur yemeye son verildiği belirtilirken, burada farklı kelimelere yer verilmektedir. Đbnu Hacer şöyle bir açıklama getirir: "Bu iki hadis arasında muâraza yoktur. Hadisler, farklı hallere hamledilir. Bu rivayetlerden birinde (Resûlullah'ın sahura hep böyle) muntazam şekilde devamını gösteren husus yoktur. Böylece anlaşılır ki, Hz. 142[142]

Şer'î örfde gündüz (nehar) fecirle başlar ve akşam vaktinin girmesiyle sona erer. Şu halde akşamdan yatsıya kadarki alaca karanlık, şer'an geceden sayıldığı gibi, fecirden güneşin doğmasına kadarki sabahın alaca karanlığı da gündüzden sayılır. Bu husus Kadr suresinde de görülür.


Huzeyfe'nin anlattığı hâdise daha önce vukûa gelmiştir." Aynî böylesi bir cevabı tatminkâr bulmaz ve der ki: "Bu cevap yeterli değildir. Kesin cevap, Hâfız Ebu Câfer etTahâvî'nin verdiği cevaptır. O, Huzeyfe hadisini rivayetten sonra der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan Huzeyfe'nin yaptığı rivayete muhalif rivayet de gelmiştir. Bunlardan bazılarında Buharî ve Müslim ittifak eder. Mesela biri şudur: ◌"Bilâl'in ezanı yeyip içmenize َ mani olmasın, çünkü o, geceleyin okur, ta ki (sabahın yakın olduğunu bildirerek) namaz kılmakta olanı istirahata göndersin, uyuyanızı da uyandırsın." Bilâl hadisin şu âyetin nüzûlünden önceye ait olması muhtemeldir: "Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırd edilinceye kadar yiyin için" (Bakara 187). Ebu Bekr erRâzi, hadisle ilgili olarak özetle şöyle der: "Bu rivayet, âhad hadislerden olmaktan


baĹ&#x;ka, Hz. Huzeyfe'den sĂźbĂťtu da kesin deÄ&#x;ildir. Bi'n-netice buna dayanarak Kur'ân'a itiraz etmek câiz olmaz. Ayette "tan yerinde beyaz iplik siyah iplikten sizce ayÄąrd edilinceye kadar yiyin için" dendiÄ&#x;ine gĂśre, fecrin beyazlÄąÄ&#x;Äą kastedilmiĹ&#x; olan beyaz iplik'in ufuktan zuhurundan itibaren oruç vâcib olur, Ăśyleyse, Allah Teâlâ'nÄąn Kur'ân'da bu Ĺ&#x;ekilde haram kÄąlmasÄą varken, fecir doÄ&#x;duktan sonra yeyip içmek nasÄąl câiz 143[143] olur?"

Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏# q#J â€ŤŮˆâ€Ź- 6‍ ـ‏3185‍ـ‏ Ů? ‍(×?‏#Ů? ‍ Ů?כ‏:!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů?Ů? C .‍ ×?‏lJ‍×?‏ Ů? 4.‍ "@ Ů?×›! ×?‏M&0 ‍ Ů? َ؜‏HŮŽ , H I M , â—Œ ŮŽ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒâ€Ť(×?‏ K‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź Ů’ ŮŽ Ů’ "ŮŽ Ů’ Ů? Ů? " Ů? ŮŽ ŮŽ Ů?ŮŽ ŮŽ . ‍ي‏a2 H.‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?‏F [ .] ŮŽ IŮ’ ŮŽâ€˜â€Ť Ů?×›! ×?‏.ŮŽ Ů? Ů?

6. (3185)- Talk Ä?bnu Ali (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu 143[143]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/493-494.


vesselâm) buyurdular ki: "Fecr-i kâzib size mâni olmasın, fecr-i sadık karşınıza 144[144] çıkıncaya kadar yiyin için." AÇIKLAMA: Bu hadis, geceleyin ufukta zuhur eden ilk aydınlığa aldanmamaya dikkat çekmektedir. Zira, bu ilk aydınlık sabahın başlangıcı değil, belki habercisidir. Bu ilk aydınlığa fecr-i kâzib (yalancı fecir) denmektedir. Hadiste bu, Sâtı'u'l- mus'ıd diye ifade edilmiştir. Fecr-i sâdık denen sabahın başlangıcı olan hakiki fecr, hadiste ahmer kelimesiyle ifade edilmiştir. Ahmer, lügat olarak kızıl, kırmızı mânâlarına gelir. Hadiste, başlangıcı kırmızı olan beyazlık kastedilir. Araplar bazı durumlarda ahmer (kızıl) kelimesini beyaz mânasında 144[144]

Ebu Dâvud, Savm: 17, (2348); Tirmizî, Savm: 15, (705); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/494.


kullanmÄąĹ&#x;lardÄąr. Mesela hadiste Aleyhissalâtu vesselâm: "Ben kÄązÄąllara ve siyahlara peygamber olarak gĂśnderildim" buyurmuĹ&#x;tur. Burada kÄązÄąl diye çevirdiÄ&#x;imiz ahmer kelimesi "beyaz" mânasÄąnda kullanÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr. Mâna: "Ben beyazlara da siyahlara da peygamber olarak gĂśnderildim" demek olur. Keza Araplar ‍ؼ Ů’Ů… ŮŽعأ؊ŮŒ ŮŽŘ­ Ů’Ů… ŮŽعا Ů?إ‏ "kÄąrmÄązÄą bir kadÄąn" tabiriyle beyaz bir kadÄąn kastederler.Ă–yleyse hadis bize, sabahÄąn beyazlÄąÄ&#x;Äą yani fecr-i sâdÄąk ufukta gĂśrĂźlĂźnceye kadar yeyip içmeye devamÄą 145[145] irĹ&#x;âd buyurmaktadÄąr.

Ů? ‍×?‏ Ů‘Ů? ŮŽ ‍(ŘŻ َع‏,42 ‍& ×?‏O&3#.â€ŤŮˆâ€Ź- 495‍ ـ‏7‍ـ‏ ÂŤŮŽ .] & u & . â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍؜‏ H , .‍×?‏ ( [ :‍ ×?ل‏

Ů? Ů? TŮ? HŮŽ 4Ů’ .‍Ů?×?‏ ŮŽ Ů? Ů’ŮŽ ŮŽŮ’Ů? ŮŽŮ’ ŮŽ ŮŽŮ? Ů? W-C.‍@ ×?‏AB &TH4 .‍ ×?‏fd.‍כ! ×?‏f E ‍ ى‏:Âť!‍ "@ Ů?כ‏M& Ů?0 ŮŽ ŮŽ Ů’ . ‍ ب‏3.‍(×? ×?‘כ Ůˆ×?‏, H < ‍×?ب ٠‏a‍כ‏.‍×?‏ 145[145]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/494.


7. (3186)- Buhari ve Müslim'in Đbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'dan rivayetlerine göre, Resûlullah, fecr-i sâdık'ı tarif ederken: "O, enlemesine görülen aydınlıktır, uzunlamasına görülen değil" 146[146] buyurdu." AÇIKLAMA: Bu hadis, fecr-i kâzib ile fecr-i sâdık'ı tarif etmektedir. Anlaşılacağı üzere fecr-i kâzib, ufukta yukarıdan aşağıya şâkûlî (dikey) şekilde inen bir aydınlıktır. Bu, kaybolmakta ve yerine doğu ufkunda ufkî (yatay) şekilde, ufuk boyunca uzanan bir aydınlık çıkmaktadır, işte bu fecr-i sâdık'tır. Bu, gittikçe genişler ve aydınlık artar. Şu halde, yukarıdan aşağı uzanan aydınlığın zuhur vakti geceye dâhildir. O 146[146]

Buhari, Ezân: 13, Talâk: 24, Haberu'l-Vâhid: 1; Müslim, Sıyâm: 40, (1093); Ebu Dâvud, Savm: 17, (2347); Nesâî, Savm: 30, (4, 148); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/495.


sÄąrada yenilip içilebilir, henĂźz sabah vakti 147[147] girmemiĹ&#x;tir.

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 8‍ ـ‏3187‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? Ů? lŮŽ $ŮŽ ‍ ŮŽŘ°×?‏/ :!#" $ŮŽ ‍& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ ‍(ل‏ $Ů? ‍[ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏ Ů? Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů’ Ů? !‍ Ů?כ‏MŮ? IŮŽ HŮ‘ IŮŽ Ů? ,ŮŽ 8ŮŽ ŮŽ ŮŽâ—Œâ€Ť Ů?ه َ٠‏MŮ? ŮŽ #ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ×?“Ů? ŮŽ@ Ů?×?ŘĄâ€ŹŘŒâ€Ť ŮŽ×? َإ‏MŮ‘ .‍×?‏ Ů? ŮŽ Ů?Ů’ 8Ů? QŮ’ . ‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹF [ .] Ů? HŮŽ F‍×?‏ I

2 ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ

8. (3187)- Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz ezanÄą iĹ&#x;itince (yiyip-içtiÄ&#x;i) kap elinde ise, ihtiyacÄąnÄą gĂśrĂźnceye kadar onu 148[148] bÄąrakmasÄąn." AÇIKLAMA: HattabĂŽ der ki: "Bu, Aleyhissalâtu vesselâm'Äąn "Bilâl geceleyin ezân okur, siz Ä?bnu Ăœmmi Mektum da ezân okuyuncaya 147[147]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/495. 148[148] Ebu Dâvud, Savm: 18, (2350); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/495.


kadar yiyin için" sözüne racidir. Veya mânası şöyledir: "Kişi ezanı işitir de sabah olup olmadığında şüpheye düşerse.." şöyle ki: Mesela sema bulutlu olur, ezanı işitse de fecre delalet eden alametlerin yokluğu sebebiyle fecrin doğduğu hususunda kesin bir bilgiye ulaşamaz; burada müezzine de güvenememekte haklıdır. Çünkü, mezkur alâmetler müezzine görünse ona da görünecekti. Kendisi bu alâmetleri göremediğine göre müezzin de görememiş, dolayısıyla ezanı yakîn değil, tahmin üzerine okumuş demektir. Ancak, sabahın doğduğu hususunda yakîn elde ederse, artık onun sabah vaktini bilmek için müezzinin ezanına ihtiyacı kalmaz. Zira, ona göre beyaz iplik siyah iplikten ayrıldı mı, artık yiyip içmekten uzak durmakla mükelleftir." Beyhâkî der ki: "Bu rivayet sahih ise, cumhura göre bunu, Aleyhissalâtu vesselâm'ın ezânın fecrin doğmasından


önce okunduğu vakte hamletmek gerekir, tâ ki kişinin yiyip içmesi fecrin doğuşundan evvelde kalsın." Azîmâbâdî der ki: "Kim, bu hadisi ve: "Size Đbnu Ümmi Mektum ezan okuyuncaya kadar yiyin için çünkü o şafak sökünceye kadar ezan okumazdı" hadisini ve keza "Beyaz iplik siyah iplikten, yanınızda ayrılıncaya kadar yiyin için..." mealindeki ayet-i kerimeyî düşünecek olursa görür ki, bütün bu nasslarda mesele sabah vaktinin vuzuh kazanmasında düğümleniyor, bu da, fecrin ilk anlarından bir miktar gecikir, müezzin ise, beklemesi sebebiyle fecrin ilk anlarına tesâdüf eder, işte bu anda yiyip içmek, fecrin vuzuh kazanma ânına kadar câiz olur. Ancak bu söylenen, ulemâ arasında meşhur olana muhaliftir. Onlar bu çeşit bir açıklamaya itimad etmezler." Aliyyu'l-Kâri der ki: "Aleyhissalâtu vesselâm'ın hadiste geçen: "Đhtiyacını


gĂśrĂźnceye kadar onu (kabÄą) elinden bÄąrakmasÄąn," sĂśzĂź, fecrin henĂźz doÄ&#x;madÄąÄ&#x;Äą hususundaki bilgi veya zannÄąnÄąn bulunma haline baÄ&#x;lÄądÄąr." Ä?bnu Melek de aynÄą Ĺ&#x;ekilde: "Bu, sabahÄąn tulĂťunu bilmemesine baÄ&#x;lÄądÄąr. Ĺžayet, doÄ&#x;duÄ&#x;unu bilir veya doÄ&#x;du mu diye Ĺ&#x;ekke dĂźĹ&#x;erse, bu câiz olmaz" der. HĂźlasa etmek gerekirse, ulemâ ve hususan dĂśrt imâm, fecr'in doÄ&#x;uĹ&#x; anÄąnda yemek ve içmekten sakÄąnmak gerektiÄ&#x;ine hĂźkmetmiĹ&#x;lerdir. Bu mâna Ä?bnu Abbâs ve Hz. Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ)'den de 149[149] rivayet edilmiĹ&#x;tir. Ä?FTAR VAKTÄ?

Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏- 1‍ـ‏ Ů’ 2Ů? Ů? &#" .‍ ŮŽ ×?‏- Ů’ ŮŽ ‍ ŮŽŘ°×?‏/Ů? :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ 149[149]

3188‍ـ‏

Ů? Ů‘ ‍(ل‏ ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍َع‏

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/495-496.


Ů? Ů? MQB u 3.‍×?‏ o ` â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒâ€Ť×?‏

‍×?‏ 2 ‍×?ع‏ 0

.‍×?‏ ‍ د‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒâ€Ť×?‏

‍×?‏ " ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ" ŮŽŮŽŮ’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏/ *4 O.‍ ×?‏F [ .]!+‍ Ů?×?‏C.‍×?‏ T B ŮŽ Ů’ Ů? " ŮŽ

1. (3188)- Hz. Ă–mer (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Gece Ĺ&#x;u taraftan (doÄ&#x;udan) gelince, gĂźndĂźz de Ĺ&#x;u taraftan (batÄądan) gidince, gĂźneĹ&#x; de batÄąnca oruçlu 150[150] orucunu açmÄąĹ&#x;tÄąr." AÇIKLAMA: 1- ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), iftar anÄąnÄą tarif ederken ßç ayrÄą vasfÄąn tahakkukunu zikretmektedir: * Gecenin gelmesi. * GĂźndĂźzĂźn gitmesi. * GĂźneĹ&#x;in gitmesi... Ă‚limler, bu ßç Ĺ&#x;eyden her birinin diÄ&#x;erlerini gerektirdiÄ&#x;ini, buna raÄ&#x;men 150[150]

BuharĂŽ, Savm: 43; MĂźslim, SÄąyâm: 51, (1100); Ebu Dâvud, Savm: 19, (2351); TirmizĂŽ, Savm: 12, (698); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/497.


üçünü de ayrı ayrı zikrettiğini, çünkü bazı şartlarda sâdece biri tahakkuk ettiği halde akşamın gelmediğini belirtir. Mesela kişi bir vadi içerisinde ise güneşin batmasını göremez, bu durumda karanlığın gelmesini ve aydınlığın gitmesini esas alır. 2- "Oruçlu orucunu açmıştır" ifâdesini, Hattâbî: "Oruçlu orucunu açmış hükmündedir, yemese bile..." diye anlar. Bazıları: "Bu ifadenin mânası: "Oruçlu orucunu bozma vaktine girmiştir, bozması câizdir" demiştir. Hadiste, visâl denen hiç açmadan üst üste birkaç gün oruç tutmanın bâtıl olduğuna delil vardır. Aynî, Resûlullah'ın "oruçlu orucunu açmıştır" sözünün tazammun ettiği mânayı şöyle açıklar: "Bu söz, kişinin iftar vaktine girdiğini ifâde eder, orucu bozan bir şey


almadÄąkça, gĂźneĹ&#x;in kaybolmasÄąyla orucun 151[151] açĹldÄąÄ&#x;ÄąnÄą deÄ&#x;il..."

‍ [ ŮŽ "ن‏: I .‍ ×?‏M- M& I â€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3189‍ـ‏ Ů? Ů? &#Ů‘Ů? C ‍ َכ×? ŮŽ@×?‏:‍ ×?‏0 Ů’ ‍×?‏ ‍ Ů? ŮŽب‏gŮ’ ŮŽ .ŮŽ ‍×?ن ×?‏ ‍ع‏ ‍×?ن‏ 1

â€ŤŮˆâ€Ź

ŮŽ Ů’ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽŮŽŮ? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů?s Ů’ &IŮ? !Ů?w ŘŒâ€Ť ×?‏TŮ? dŮ’ Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ ْن‏- ŮŽ ‍ ŮŽ( Ů?د‏$Ů’ ŮŽâ€˜â€Ť& Ů? ×?‏#" .‍ ×?‏.ŮŽ /Ů? ‍×?ن‏ Ů’ Ů’ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? F [ .]‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ B ‍כ‏ . ‍ذ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍َ؊‏ â—Œ t.‍×?‏ M , ‍×?ن‏ T d Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů? " .‍כ‏.‍×?‏2

2. (3189)- Humeyd Ä?bnu Abdirrahmân anlatÄąyor: "Hz. Ă–mer ve Hz. Osman (radÄąyallahu anhĂźmâ), akĹ&#x;am namazÄąnÄą, gecenin karanlÄąÄ&#x;ÄąnÄą (ufukta) gĂśrĂźr gĂśrmez daha iftarÄą açmadan kÄąlarlar, namazdan sonra da oruçlarÄąnÄą açarlardÄą. Bunu 152[152] ramazanda yaparlardÄą." AÇIKLAMA: 151[151]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/497. 152[152] Muvatta, SÄąyâm: 8, (1, 289); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/498.


1- "Gecenin karanlığı"ndan maksad, güneş batarken doğu ufkunda görülen siyahlıktır. Bu siyahlığın belirmesi gecenin başlangıcı olmaktadır. Tam ufukta beliren siyahlık gittikçe büyüyerek bütün semayı kaplar. Gündüzle ilgili izler (aydınlık) batı ufkunda daralır ve tamamen kaybolunca yatsı vakti girer. 2- Hz. Osman ve Hz. Ömer'in iftarı tehirleri, bunun meşru olmasından ileri gelir. Eğer mekruh olsaydı bir yudum su ile de olsa acele açarlar, sonra namaza dururlardı. Ebu'l-Velid el-Bâci, "iftarın yıldızların cıvıldaşmasına kadar te'hir edilmesinin mekruh olduğunu" söyler. Ancak şunu da belirtelim ki, Enes (radıyallahu anh)'in Đbnu Ebî Şeybe'de kaydedilen bir rivayetine göre, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm, bir yudum su ile de olsa iftar etmeden namaz kılmazmış. Đbnu Abbâs (radıyallahu anh)


ve bir grup Selefin de iftardan Ăśnce namaz kÄąlmadÄąklarÄą rivayet edilmiĹ&#x;tir. GĂśrĂźldĂźÄ&#x;Ăź Ăźzere mesele ihtilaflÄądÄąr. MĂźteakip hadisler meseleye daha da 153[153] açĹklÄąk getirecektir. Ä?FTARDA TA'CÄ?L

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏M,$ 0$ - 1‍ ـ‏3190‍ـ‏ Ů? Ů? ‍×?س‏

.‍×?‏ ‍×?ل‏ E ŮŽ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? " Ů? ŮŽ Ů? ‍(×?‏#Ů? f ‍ ŮŽ×?‏2 Ů? &OŮ?ŮŽ . ‍ي‏a2 H.‍* Ůˆ×?‏11.‍ ×?‏F [ .] TŮ’ d.‍×?‏ " ŮŽ Ů’ ŮŽ

1. (3190)- Sehl Ä?bnu Sa'd (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ä?nsanlar iftarda ta'cile yer verdikleri mĂźddetçe hayÄąr Ăźzere 154[154] devam ederler."

153[153]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/498. 154[154] BuharĂŽ, Savm: 45; MĂźslim, SÄąyân: 48, (1098); Muvatta, SÄąyâm: 6, (1, 288); TirmizĂŽ, Savm: 13, (699); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/499.


! ‍כ‏.‍ ×?‏M- l $ @ ‍כ‏.‍×?‏2 â€ŤŮˆâ€Ź- 2‍ ـ‏3191‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? ŘŒ Ů? TŮ’ dŮ? .Ů’ ‍& ×?‏ f , < ‍؊‏ (

.‍×?‏

2[ :‍(ل‏Q ‍×?عق‏O .‍×?‏ Ů? Ů? Ů’ ŮŽ " Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů?ŮŽ $â€œâ€ŤŮˆ×?‏ Ů? 5Ů? 4.‍Ů?×?‏ . &[cH.‍@ Ůˆ×?‏cH.‍ ×?‏:‍ ŮŽ& Ů?×?إ‏HŮ? $‍ ÂŤ Ů’×?‏.]‍(ع‏ ‍×?إ‏

& H " Ů? Ů’ ŮŽ

2. (3191)- Ä?mam Mâlik'ten anlatÄąldÄąÄ&#x;Äąna gĂśre, Abdulkerim Ä?bnu EbĂŽ'l-Muhârik'in Ĺ&#x;Ăśyle sĂśylediÄ&#x;ini iĹ&#x;itmiĹ&#x;tir: "NĂźbĂźvvet (peygamberlik) amellerinden biri de iftarÄąn ta'cili (Ăśne alÄąnmasÄą), sahurun da te'hir 155[155] edilmesidir."

Ů? ‍×?ن‏ ‍[כ‏ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏u@ â€ŤŮˆâ€Ź- 3‍ ـ‏3192‍ـ‏ Ů? #Ů‘Ů? CŮŽ Ů? ‍ ŮŽ ŮŽ ْن‏- ŮŽ TŮ? dŮ’ Ů? :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? -J MŮ’ fŮ? ŮŽ !.ŮŽ ‍ ْن‏AŮ? BŮŽ ‍ ŮŽ< ŮŽ ŮŽ×? Ů?ت‏#ŮŽ ,ŮŽ BŮŽ Ů’ ‍! ŮŽ Ů?כ‏.ŮŽ ‍ ْن‏AŮ? BŮŽ ŘŒâ€Ť×?ت‏ ‍ Ů?ع‏#ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? 2 2Ů? ‍×?ت‏ Ů? (4I ‍ي‏a2 -.‍ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?‏F [ .]‍×?إ‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ

. . zd#.â€ŤŮˆ×?‏

3. (3192)- Hz. Enes (radĹyallahu anh) anlatĹyor: "ResÝlullah (aleyhissalâtu 155[155]

Muvatta, Kasru's-Salât: 46, (1, 158); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/499.


vesselâm), namaz kÄąlmazdan Ăśnce birkaç taze hurma ile orucunu açardÄą. EÄ&#x;er taze hurma yoksa kuru hurma ile açardÄą. EÄ&#x;er kuru hurma da bulamazsa birkaç yudum 156[156] su yudumlardÄą."

‍ Ů? ŮŽ "ن‏gŮŽ #ŮŽ [ŮŽ :‍ ŮŽ ŮŽ×?ل‏TŮŽ BŮ’ ŮŽ ŮŽ

:‍×?Ř° ز ŘŠ ×?ل‏,2 â€ŤŮˆâ€Ź-4‍ ـ‏3193‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? ‍ ŮŽŘ°×?‏/ ‍×?ن‏ Ů? $Ů? ‍َع‏ ŮŽ ‍ ŮŽ! َכ‏#" $ŮŽ ‍ Ů’& ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ #" 'ŮŽ ‍×?‏ Ů‘ ‍(ل‏ Ů? . ]‍ت‏ T B ‍כ‏ Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?Řą Ů’ز‏#ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒo Ů? Ů’ 'Ů? ‍ َכ‏.ŮŽ !" 0Ů? #" .‍َ×?‏

4. (3193)- Mu'âz Ä?bnu ZĂźhre anlatÄąyor: "Bana ulaĹ&#x;tÄą ki, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), iftar ettiÄ&#x;i zaman Ĺ&#x;u duayÄą okurdu: "AllahĂźmme leke sumtĂź ve alâ rÄązkÄąke eftartĂź. (Ey AllahÄąm senin rÄązan için oruç tuttum ve senin rÄązkÄąnla orucumu 157[157] açĹyorum.)" 156[156]

Ebu Dâvud, Savm: 22, (2556); TirmizĂŽ, Savm: 10, (694); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/499. 157[157]

Ebu Dâvud, Savm: 22, (2358); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/500.


‍! ×?‏.‍×?‏$ ‍ Ůˆ×?ن‏2 â€ŤŮˆâ€Ź- 5‍ ـ‏3194‍ـ‏ Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' .‍×?‏ ‍×?ن‏ ‍[כ‏ :‍ ×?ل‏ ‍ ×?‏0

‍×?‏ ‍ع‏ " ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ " Ů’ ŮŽ ŮŽ oŮ? #" HŮŽ ‍ ŮŽŮˆ Ů’×?â€ŹŘŒŮ?c ŮŽ s" .‍ ×?‏XŮŽ ŮŽ ‍ َذ‏: TŮŽ BŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽŘ°×?‏/Ů? ‍(ل‏ QŮ? ŮŽ :!#" $ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ ŮŽ ( F [ .] .ŮŽ ‍×?‏,ŮŽ <ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů? Ů? ,Ů? .Ů’ ‍×?‏ Ů‘ ‍ ŮŽ×?إ‏KŮŽ ‍ ْن‏/Ů? Ů? FŮ’ ŮŽâ€˜â€Ť ×?‏oŮŽ -ŮŽ wŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€ŤŮˆŮ‚â€Ź Ů? Ů‘ M 5.‍ ÂŤ×?‏: .‍ Ůˆâ€ŹB ŘŒ ‍ Ůˆز×?ŘŻ عز‏.‍د×?ŮˆŘŻâ€Ź . Âť Ů? Ů’

5. (3194)- Mervân Ä?bnu Sâlim, Hz. Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ)'den naklediyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) orucunu açĹnca Ĺ&#x;Ăśyle derdi: "Susuzluk gitti, damarlar ÄąslandÄą, inĹ&#x;allah 158[158] Teâlâ sevap kesinleĹ&#x;ti."

Ů? ŮŽ '‍×?‏ ‍[Ůˆâ€Ź :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ u@ â€ŤŮˆâ€Ź 6 ‍ـ‏ 3195 ‍ـ‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ 0 K [ ; B ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź

.‍×?‏ Ů? Ů? "ŮŽ ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’ ŮŽ Ů‘ #" 'ŮŽ " Ů? 0Ů’ 3.‍×?‏ ‍×?‏

. M 2 ( . : ‍×?ل‏ Q B ‍כ‏ . ‍ذ‏ g # B , 2 ‍×?س‏ @ '‍×?‏ ( B ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŽ Ů? 158[158]

Ebu Dâvud, Savm: 22, (2357). "RezĂŽn, duanÄąn baĹ&#x; kÄąsmÄąna "ElhamdĂźlillah" kelimesini ziyade etti."; Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/500.


Ů? Ů? Ů? Ů? o 4 . @ / . ! 0 Q , < ‍(ن‏ Q , H .‍×?‏ ‍ؚ‏ M ‍×?‏ ' â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?‏

# '‍×?‏ ( . ŮŽ ŮŽ Ů‹ Ů’ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? Ů’Ů? ŮŽ F [ .]. &Ů? QŮ? 4Ů’ Ů? ‍ Ů? Ů? ŮŽŘą Ů‘ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź,Ů? TŮ’ Ů? Š ŮŽ ŮŽ Ů‘@Ů? /Ů? ŘŒ!Ů’ ‍ Ů?כ‏#ŮŽ 1Ů’ 2Ů? ‍(م‏C ‍ ×? ن‏:Âť*Ů? #'‍ (×?‏.‍×?‏.‍ي‏a2 H.‍×?ن Ůˆ×?‏O&3.‍×?‏ ŘŒ*g.‍×?‏- .‍ ×?‏:ÂťqŮ? ,ŮŽ H.‍×?‏ ÂŤ â€ŤŮˆâ€Ź.‍×?‏0&B Td *1w ‍ Ůˆâ€Ź ŘŒ &2( " Ů? Ů? ,Ů? TŮ’ Ů? ÂŤ ,2‍ Ůˆâ€Ź. 2â€˜â€Ť ×?‏B M5.‍×?Ůˆز؊ ×?‏f2â€ŤŮˆâ€Ź Ů? QŮ? 4 â€ŤŮˆâ€Ź ‍כ‏.‍&×›(ن ذ‏B ŘŒ &# (Q â€ŤŮˆâ€Ź

&, ‍ ى‏ .

& Ů‘ Ů’Ů? ŮŽ . !‍כ‏. ‍ ×?ب‏3.‍×?Ů… Ůˆ×?‏,T.‍* ×?‏.E

6. (3195)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazan ayÄąnÄąn sonunda oruçlarÄą vasletti (yani hiç bozmadan birkaç gĂźn ardarda devam ettirdi). Onunla birlikte halk da vasletti. Durum ResĂťlullah'a ulaĹ&#x;Äąnca: "EÄ&#x;er Ramazan ayÄą bizim için uzatÄąlsaydÄą biz onu Ăśyle bir vaslederdik ki derine dalanlar (aĹ&#x;ÄąrÄąlar) bundan (aĹ&#x;ÄąrdÄąklarÄąndan) vazgeçmek zorunda


kalırlardı. Ben sizin gibi değilim. Ben gölgelenirim. Rabbim bana hem yedirir 159[159] hem de içirir." AÇIKLAMA: 1- Sadedinde olduğumuz hadis, visâl'le ilgilidir. Oruçta visâl: Birkaç gün üst üste hiç iftar yapmadan orucu devam ettirmektir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu yapmış, fakat ümmetine tavsiye etmemiştir. Kendisi istemediği halde visâl yapmada ısrar edenlere, yapamıyacaklarını göstermek için izin vermiş, ancak Ramazan bitivermiştir. Bu husustaki adem-i rızasını ifade için: "Eğer ay uzasaydı, (ceza olarak) öylesine müsaade edecektim ki, bu meselede aşın gidenler tâkat getiremeyip hafifletilmesi 159[159]

Buharî, Savm: 48; Temennî: 9; Müslim, Savm: 57-60, (1103-1105); Tirmizî; Savm: 62, (778); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/500-501.


için talepde bulunacaklardı" mânasında beyanda bulunur. Đbnu Hacer, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu davranışını, Taif Kuşatması sırasındaki davranışına benzetir. Bu kuşatmada Taifliler pek müstahkem olan kalelerine çekilince, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm, kuşatmayı bırakıp geri çekilmeyi işâret buyurmuşlardı. Ancak askerler bundan hoşnud olmadılar, kuşatmayı devam ettirmek istediler. Resûlullah da ertesi günü erkenden savaşmayı emretti. Birçoğu yaralandı ve çeşitli meşakkatlerle karşılaştılar. Bunun üzerine geri dönmeyi arzuladılar. Resûlullah bu arzuya uygun olarak rücû emri verince hepsi de memnun kaldı. 2- Bu rivayette visâl yapmanın kesinlikle yasaklanmadığı anlaşılmaktadır. Tahammül edebileceklere, tahammül edebilecekleri kadar visâl yapmalarına


Ů’ Ů? ruhsat verilmiĹ&#x; gibi... Ancak ‍ال‏ ‍ؾ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍اďť&#x;‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍م‏ â€ŤŮƒâ€Ź ‍ؼيّا‏ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů’ ‍ال‏ ‍ؾ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍اďť&#x;‏ ŮŽ Ů? Ů? ‍"ŘĽŮŠŮ‘ا Ů?Ůƒ Ů’Ů… ŮŽŮˆâ€ŹVisâlden kaçĹnÄąn, visâlden kaçĹnÄąn..." gibi daha sert ifadelerle visâl'i yasaklayan hadisler de var. Ä?bnu'l-ArabĂŽ, "ResĂťlullah'Äąn AshabÄąna visâl orucu tutma izni onlara bir cezadÄąr, ceza tarikiyle verilen mĂźsaade Ĺ&#x;eriatten deÄ&#x;ildir, câiz deÄ&#x;ildir" der. 3- Hadiste geçen ta'ammuk, lĂźgatte derine dalmak mânasÄąna gelir; aĹ&#x;ÄąrÄą gitmek, mĂźbalaÄ&#x;a etmek, ĂślçßnĂźn dÄąĹ&#x;Äąna 160[160] çĹkmak gibi manalara gelir.

‍ [ ŮŽ "ن‏: I .‍×?‏M- â€ŤŮˆ כ‏- 7‍ ـ‏3196‍ـ‏ Ů? ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ ×?‏0Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ‍ع‏ * # $ ‍م‏ â€ŤŮˆâ€Ź * 3+‍×?‏

‍ن‏ ‍×?ن‏ â€ŤŮˆâ€Ź 2 [ ‍×?ه‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " Ů’ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ ŮŽŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ‍ Ů?Řą Ů?כ‏MŮ’ Ů? ‍×?ن‏ ‍כ‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź # ' .‍×?‏ ‍ن‏ ‍×?ه‏ < [ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽŮŽ ŮŽ " " Ů? Ů? Ů? Ů? .]‍(م‏ C â€ŤŮˆâ€Ź 4 H g & B ! # I & ` 2 ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ B f d . ‍×?‏ Ů? Ů’ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ Ů’ ŮŽŮŽ Ů? Ů? ŮŽŮŽ Ů? Ů’ .*H4.‍ ×?‏F [ 160[160]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/501.


7. (3196)Ebu Bekr Đbnu Abdirrahman'ın anlattığına göre, babası, Mervan'a "Hz. Aişe ve Ümmü Seleme (radıyallahu anhümâ)'nin kendisine şunu haber verdiklerini söylemiştir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazan ayında, rüya sebebiyle olmaksızın cünüb olarak fecir vaktine ulaştığı olurdu da, kalkıp 161[161] yıkanır ve orucunu tutardı." AÇIKLAMA: 1- Hadis, cünüb olarak sabaha eren kimsenin orucu meselesine temas etmektedir. Selef ulemâsı bu mevzuda ihtilaf etmiştir: Cünübün orucu sahih mi, değil mi? Kasden olanla, unutarak olan veya farz oruçla nâfile oruç arasında fark var mı yok mu? 161[161]

Buharî, Savm: 22, 25; Müslim, Sıyâm: 76, (1109); Muvatta, Sıyâm: 12, (1, 291); Ebu Dâvud, Savm: 36, (2388, 2389); Tirmizî, Savm: 63, (779); Nesâî, Tahâret: 123, (1,108); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/501-502.


Cumhur, bu meselede mutlak cevaza hükmetmiştir. 2- Hadiste geçen, rüya sebebiyle olmaksızın kaydını Ümmü Seleme'nin bir başka rivayeti açıklığa kavuşturur: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) benden cünüb olarak sabaha erer, oruç tutar, bana da tutmamı emrederdi." Kurtubî bu rivayette iki fâide vardır der: * Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazanda cinsî temasta bulunmuş ve yıkanma işini âmmden fecrden sonraya bırakmıştır, gayesi bunun câiz olduğunu ümmete göstermektir. * Cünüb sabaha erme hâdisesi ihtilam sebebiyle değil, temas sebebiyledir. Çünkü Aleyhissalâtu vesselâm ihtilâm olmazdı, çünkü ihtilâm şeytandandır, O ise şeytana karşı ma'sumdur (korunmuştur). Bazı âlimler "ihtilâmdan olmaksızın" kaydından hareketle, "Bu ibârede Resûlullah'ın da ihtilâm olmasının caiz


olduÄ&#x;una iĹ&#x;aret vardÄąr, aksi takdirde bu istisnanÄąn mânasÄą olmazdÄą" demiĹ&#x;tir. KurtubĂŽ bunu: "Ä?htilâm Ĺ&#x;eytandandÄąr, O, Ĺ&#x;eytana karĹ&#x;Äą masumdur" diye reddetmiĹ&#x;tir. Fakat kendisine Ĺ&#x;u cevap verilmiĹ&#x;tir: "Ä?htilâm kelimesi inzâl'e Äątlak olunur, nitekim inzâl rĂźyada hiçbir Ĺ&#x;ey gĂśrmeksizin de vukua gelir. Hz. ĂœmmĂź Seleme'nin cima ile kayÄądlamaktan kasdÄą, bunu Ramazanda âmmden yapanÄąn ertesi gĂźnkĂź orucunu bozar diye inananlarÄą 162[162] reddetmede mĂźbâlaÄ&#x;a içindir."

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏,& 2â€ŤŮˆ ×?‏- 8‍ ـ‏3197‍ـ‏ Ů? ŮŽâ—Œâ€Ť ŮŽŮˆâ€ŹŘŒM Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ×?‏2ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ o ‍ع‏ [ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ( ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť×?عي‏O-.‍ ×?‏F [ .] !+‍×?×› ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ( ŮŽ' Ů?×?‏ H 4 C I Ů? ŮŽ Ů’ŮŽ Ů’ ŮŒ .‍ي‏a2 H.â€ŤŮˆ×?‏ 8. (3197)- Ă‚mir Ä?bnu RebĂŽ'a (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor; "Ben ResĂťlullah 162[162]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/502.


(aleyhissalâtu vesselâm)'Äą, oruçlu iken misvaklandÄąÄ&#x;ÄąnÄą sayamayacaÄ&#x;Äąm kadar 163[163] çok gĂśrdĂźm."

Ů? @ ‍ ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ×? َع‏- 9‍ ـ‏3198‍ـ‏ Ů? ‍ Ů?×?Řą Ůˆâ€Ź0 .‍! Ůˆ ŮŽŮ„ ×?‏+‍×?‏C.‍×?×› ×?‏ F [ .]‍;[ Ů?ه‏ H 4 [ :‍ ×?ل‏ ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ " Ů? " ŮŽ ŮŽ ŮŽ" .* F < B ‍×?عي‏O-.‍×?‏

9. (3198)- Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ) Ĺ&#x;Ăśyle demiĹ&#x;tir "Oruçlu, gĂźnĂźn baĹ&#x;Äąnda ve sonunda misvak 164[164] kullanÄąr." AÇIKLAMA: Bu iki rivayet, oruçlunun misvak kullanmasÄąnÄąn câiz olduÄ&#x;unu gĂśsterir. HattâbĂŽ, bazÄą âlimlerin gĂźnĂźn sonuna doÄ&#x;ru misvak kullanmanÄąn mekruh 163[163]

BuharĂŽ, Savm: 27; Ebu Dâvud, Savm: 26, (2364); TirmizĂŽ, Savm: 29, (725); (BuharĂŽ'nin rivayeti muallaktÄąr); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/502. 164[164]

Buhari, Savm: 25 (bab baĹ&#x;lÄąÄ&#x;Äąnda (tercĂźme) kaydetmiĹ&#x;tir); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/503.


olduğuna hükmettiğini belirtir. Onların mekruh demedeki maksadları, oruçlunun halûf denen ağız kokusunun iftar ânına kadar devamını temenni etmelerinden ileri gelmektedir. Đmam Şâfiî ve Evzâî'nin bu görüşte olduğu belirtilir. Ebu Hüreyre'den yapılan şu rivayet, bu görüş sahiplerinin delili olmalıdır: "(Radıyallahu anh) Atâ'ya demiştir ki: "Misvak sana ikindiye kadardır. Đkindiyi kıldın mı, artık onu bırak. Zira ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan şunu işittim: "Oruçlunun halûfu (ağzındaki koku) Allah indinde, misk kokusundan daha hoştur." Mevzu üzerinde sıhhatçe üstün başka rivâyetler de mevcuttur. Bu sebeple ulemâ ekseriyet itibâriyle oruçlunun misvak 165[165] kullanmasını mekruh addetmemiştir.

165[165]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/503.


Ů? : ‍×?

×?ل‏ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 10‍ ـ‏3199‍ـ‏ Ů‘ Ů? ‍ Ů’Řš ŮŽ Ů’( َل‏MŮŽ ŮŽ !.ŮŽ Ů’ 2ŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? ‍ َؚ‏MŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ ْن‏BŮ? *ŮŒ F‍×?‏ I . ‍×?‏ , < u & # B ŘŒ Ů? , . ‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź â€ŤŮˆŘąâ€Ź E.‍×?‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮ’ ŮŽŮŽ ŮŽ ‍×?عي Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹO-.‍ ×?‏F [ .] Ů? ‍ ŮŽ×?‏KŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź2‍ ŮŽ×?‏,ŮŽ J ŮŽ ŮŽ .‍ي‏a2 H.â€ŤŮˆ×?‏ 10. (3199)- Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim yalanÄą ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bÄąrakmasÄąna Allah'Äąn 166[166] ihtiyacÄą yoktur." AÇIKLAMA: 1- Hadis, zâhirde yalan, gÄąybet gibi dĂŽnen yasaklanmÄąĹ&#x; sĂśzleri bÄąrakmayan kiĹ&#x;inin orucu bÄąrakmasÄąnÄą emrediyor 166[166]

Buhari, Savm: 8, Edeb: 51; Ebu Dâvud, Savm: 25, (2326); TirmizĂŽ, Savm: 16, (707); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/503.


gibidir. Ancak ulemâ bunu, yalandan zecr ve yasaklama olarak anlamıştır. Đbnu Battâl der ki: "Hadisin mânası, öylesi kişilere oruçlarını terketmeyi emretmek değildir. Asıl gayesi, yalandan ve onunla birlikte zikredilenlerden sakındırmaktır." "Birlikte zikredilenler"den maksad, hadisin başka vecihlerinde gelen ziyadelerdir. Bazı rivayetlerde cehl, bazılarında hıyânet ve kizb (yalan) ziyade olarak zikredilmiştir. Öyleyse hadisi: "Kim oruçlu iken yalan, hıyânet ve cehalet gibi halleri bırakmaz, bunların mucibleriyle amel ederse..." demek olur. 2- Hadiste geçen zûr'dan murad Đbnu Hacer'e göre, kizb (yalan), cehl ve sefeh'dir. Đbnu Hacer der ki: "Allah'ın... ihtiyacı yoktur" cümlesi (kullanıldığı gâyede anlaşılmazsa) mânasızdır. Çünkü Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Öyleyse onun


mânası: "Allah, onun orucunu istemez" demektir. Şu halde ihtiyaç kelimesi isteme (irade) kelimesi yerine konmuş olmaktadır." Đbnu'l-Münir, bununla adem-i kabûlün kinâye edildiğini, dolayısıyla o çeşit orucun makbul olmayacağını söyler. Đbnu'l-Arabî de: "Bu hadisin muktezası şudur: "Kim bu söylenenleri yaparsa orucundan sevap elde edemez, öyleyse mânası: "Orucun sevabı yalan ve beraberinde zikredilenlerin günahıyla terazide tartılamaz" demiştir. Beyzâvî daha farklı bir yaklaşıma yer verir: "Orucun emredilmesinden maksad sâdece açlık değildir. Bilakis ona bağlı olarak şehvetlerin (nefsânî arzuların) kırılması, nefs-i emmârenin nefs-i mutmainne'ye itaat ettirilmesidir. Öyleyse bu söylenenler hâsıl olmazsa, Allah oruca kabul nazarıyla bakmaz. "Allah'ın ihtiyacı yoktur" sözü adem-i kabul'den mecazdır.


Sebebi nefyederek müsebbebi kastetmiştir." Đbnu Hacer der ki: "Beyzâvî, böyle diyerek sevabın azalacağına istidlal etmiştir. Ancak, büyük günahlardan içtinabla küçük günahlar örtülür" denilerek tenkid edilmiştir." es-Sübkî elKebir bu itiraza şu cevabı vermiştir: "Sadedinde olduğumuz hadiste -ve başkasında- önceki görüşe kuvvetli delalet vardır. Zira müstehcen söz (nefes), bağırıp çağırma, yalan ve yalanın gereğiyle amel mutlak olarak yasaklandığı bilinen şeylerdendir. Oruç da mutlak olarak emredilen şeylerdendir. Eğer bu yasaklananlar oruç esnasında yapıldığında oruç onlardan müteessir olmasaydı onların hadiste "oruçta şartıyla" zikredilmelerinin anlaşılabilecek bir mânası olmazdı. Bu hadislerde zikredilmeleri bizi iki hususta uyarmaktadır:


Biri: Bunların oruçta, diğer şeylere nazaran daha çirkin oldukları; Diğeri: Orucun bunlardan selâmetini aramak... Orucun bunlardan selâmeti, oruçtaki mükemmelliğin artmasıdır. Öyle ise kelam, bütün gücüyle bunun, oruç için çirkinliğini belirtmelidir. Bunun muhtevasına göre oruç, onlardan sâlim kaldıkça mükemmelleşir." Sübkî devamla der ki: "Öyleyse, oruç onlardan sâlim kalmazsa noksanlaşır." Sübkî sözüne şöyle devam eder: "Şurası muhakkak ki teklifler muhtelif şekillerde ortaya çıkar ve işaret yoluyla onlarla başkalarına da dikkat çekilir. Oruçtan maksad -menhiyatta olduğu üzere - mutlak yokluk (el-ademu'lmahz) değildir. Çünkü, bi'l-icma, oruç için niyet şart kılınmıştır. Öyleyse, esas itibariyle oruçtan kastedilen şey her çeşit muhâlif şeylerden uzak durmaktır. Ancak bu çok zor olduğu için Allah Teâlâ hazretleri bu şartı hafifleştirecek orucu


bozan şeylerden kaçınmayı emretti, bunda gafil olanı da, oruca muhâlif olan şeylere uzak durması için uyardı. Buna, Allah'ın muradını açıklayan hadislerin tazammun ettiği muhteva irşadda bulunmaktadır. Böylece, orucu bozan şeylerden içtinâb vâcib; oruca muhâlif şeylerden içtinâb da, orucu tamamlayıcı şeyler olur. Doğruyu Allah bilir." Đbnu Hacer, başka nakillerle hadisin tahliline şöyle devam eder: "Şeyhimiz, Şerhu't- Tirmizî'de der ki: "Tirmizî hazretleri bu hadisi tahriç ettikten sonra şöyle bir bab başlığı koydu: "Oruçlunun gıybet etmesinin şiddetle yasaklanması hususunda gelen hadîsler babı." Bu ifâde müşkilat, getirmektedir. Çünkü gıybet, ne yalan sözdür, ne de onunla ameldir. Çünkü gıybet, başkasını, hoşuna gitmeyecek şekilde zikretmektir. Halbuki yalan söz kizbtir. Tirmizî, (bu davranışında) diğer Sünen sahiplerine muvafakat etmiştir,


onlar da gÄąybet diye baĹ&#x;lÄąk atÄąp, baĹ&#x;lÄąktan sonra bu hadisi zikretmiĹ&#x;lerdir. Sanki bunlar, "yalan sĂśz ve onunla amel"in zikrinden "konuĹ&#x;ma"nÄąn yalandan korunmasÄąnÄąn emredildiÄ&#x;ini anladÄąlar. Mamafih, bunda, hadisin bazÄą tariklerinde gelen ziyadeye iĹ&#x;aret etmek de dĂźĹ&#x;ĂźnĂźlmĂźĹ&#x; olabilir. Bu ziyade cehl'dir. Cehl (cehalet, bilgisizlik) kelimesinin bĂźtĂźn gĂźnahlara ÄątlakÄą uygun dĂźĹ&#x;er. "Onunla amel" kelimesine gelince, bu "yalan" kelimesine râcidir, "cehl" kelimesine dĂśnmesi de muhtemeldir. Mamafih her ikisine dĂśnmesi de 167[167] makuldĂźr."

Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ

َع‏- 11‍ـ‏ !‍ Ů?כ‏MŮ? IŮŽ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽŘ°×? Ů?د‏/Ů? : !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ 167[167]

3200‍ـ‏

Ů? Ů‘ ‍(ل‏ ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍َع‏

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/503-505.


F [ .].!+‍ Ů?@Ů‘ ŮŽ' Ů?×?‏/Ů? : Ů’ QŮ? &#Ů’ BŮŽ !+‍ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ( ŮŽ'×?â€ŹŘŒ ‍ Ů?×?م‏,ŮŽ J .ŮŽ /Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŒ . ‍! Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź#42 11. (3200)- Yine Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz yemeÄ&#x;e davet edilince, oruçlu ise: 168[168] "Ben oruçluyum" desin." AÇIKLAMA: NevevĂŽ der ki: "Bu hadis, ĂśzrĂźnĂź beyan etmek, durumunu belirtmek maksadÄąyla bĂśyle sĂśylemesi gerektiÄ&#x;ine hamledilir. Bu cevaptan sonra, mĂźsâmaha gĂśsterilir, davette hazÄąr bulunmasÄą için Äąsrar edilmezse, gitme gereÄ&#x;i, Ăźzerinden dĂźĹ&#x;er. MĂźsamaha edilmez ve Äąsrar edilirse dâvette hazÄąr bulunmasÄą gerekir. Oruç, dâvete icabet etmemekte bir mâzeret 168[168]

MĂźslim, SÄąyâm: 159, (1150); Ebu Dâvud, Savm: 76, (2461); TirmizĂŽ, Savm: 64, (780, 781); Ä°bnu Mâce, SÄąyâm: 47, (1750); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/505.


değildir. Ancak davete katıldıktan sonra yemesi gerekmez, yememeye orucu bir mâzeret olur. Oruç tutmayan kimse bilâkistir, ona yemeğe iştirak gerekir. Oruç tutanla tutmayan arasında söylenen bu fark sahih hadislerde gelmiştir. Dâvetle ilgili bahiste bu husus açıkça belirtilmiştir. Oruçlu hakkında efdal olanı, -eğer onun orucu- ziyafet verene ağır gelecekse, orucunu açması müstehabtır, değilse açmamalıdır. Tabii ki bu hüküm, tutulan orucun nâfile olması haliyle ilgilidir. Eğer orucu farz ise, açması haramdır." Bu hadis, ihtiyaç hâlinde oruç, namaz vesair nevden nâfile ibâdetlerin izharında bir beis olmadığını da göstermektedir. Ancak şunu da bilelim ki, bir gerçek olmadan nâfilelerin izharı mahzurludur, gizlenmesi müstehabtır. Hadis ayrıca, insanlarla iyi davranışa sevketmekte ve aradaki dargınlıkların düzeltilmesine, gönül alıcı olmaya, makul


sebep bulunduÄ&#x;u takdirde en gĂźzel Ĺ&#x;ekilde ĂśzĂźr beyanÄąna irĹ&#x;adda 169[169] bulunmaktadÄąr.

Ů? : o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3b â€ŤŮˆâ€Ź- 12‍ ـ‏3201‍ـ‏ Ů? ‍ Ů’( Ů?م‏QŮŽ Ů? ‍ َل‏EŮŽ @ŮŽ Ů’ 2ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ : ‍ Ůˆ ×?Ů„â€ŹŘŒ ‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ .]! Ů?0@Ů? ‍ ْذ‏AŮ? Ů? ŮŽâ—ŒŮ‘/Ů? " 2( C â—Œ ŮŽ ‍٠‏ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ‍×?م‏3 &` ‍×?ت‏Q1.‍ ×?‏2 ‍ Ů‹×? ŘąŮˆ×?ه‏MI ‍ ٠‏,@ ‍ כ‏2 .‍ ŮˆŘŠâ€Ź

12. (3201)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir kavme misafir olursa, onlar mĂźsaade etmedikçe 170[170] (nâfile) oruç tutmasÄąn." AÇIKLAMA: 169[169]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/505-506. 170[170] TirmizĂŽ, Savm: 70, (789); TirmizĂŽ, hadis için: "MĂźnkerdir, HiĹ&#x;am Ä°bnu Urve dÄąĹ&#x;Äąnda sâ biri tarafÄąndan rivayet edildiÄ&#x;ini gĂśrmedik"der; Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/506.


GĂśrĂźldĂźÄ&#x;Ăź Ăźzere, misafir olan kimsenin, ev sahibinden izin aldÄąktan sonra oruç tutmasÄą tavsiye edilmektedir. BazÄą Ĺ&#x;ârihler, yasaÄ&#x;Äąn tenzihĂŽ bir nehiy olduÄ&#x;unu belirtirler. Nafile oruç için ev sâhibinden izin istemek onlarÄąn gĂśnlĂźnĂź almak içindir. Ebu't-Tayyib, yasakla ilgili olarak Ĺ&#x;u açĹklamayÄą yapar: "Oruç sebebiyle eve zahmet vermemek içindir. ÇßnkĂź oruç tutan bazÄą kayÄątlar getirir: Sahurda, iftar vaktinde kendisine hususi yemek hazÄąrlanÄąr, oruçlu olmazsa ev sahibiyle birlikte yer içer ve onlara vereceÄ&#x;i zahmet kalmaz. MisâfirliÄ&#x;in âdabÄą ev sâhibine uymaktÄąr, muhâlefet halinde bu edebi 171[171] terketmiĹ&#x; olur."

Ů? ‍×?‏ Ů‘Ů? ŮŽ ‍ َع‏X,‍ כ‏o â€ŤŮˆ Ů‘ Ů… ×?ع؊‏- 13‍ ـ‏3202‍ـ‏ ŮŽ ŘŒâ€Ť×?‏0ŮŽ &#ŮŽ ŮŽ ŮŽ [ŮŽ ‍! َد‏#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ - .‍×?‏ ‍ن‏ [ : Ů’ ŮŽ " Ů‘ " Ů’ ŮŽ Ů’ " 171[171]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/506.


Ů‘@Ů? / : oŮ’ .ŮŽ ‍×?‏QŮŽ B ‍ Ř&#x;‏#Ů? ‍ Ů?כ‏:‍×?‏0ŮŽ .ŮŽ ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ŘŒ ‍ Ů‹×?‏2‍ Ů‹×?‏,ŮŽ JŮŽ Ů? &.ŮŽ oŮ’ 2ŮŽ M" QŮŽ BŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ oŮ’ #" 'ŮŽ Ů? 2‍ Ů?×?‏,ŮŽ J ŮŽ ‍ ŮŽŘ°×? Ů? Ů?כ‏/Ů? !+‍ Ů?×?‏C.‍×?‏ ‍ن‏ / : ‍×?ل‏ Q B ŘŒ * +‍×?‏ ' ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ " :* ‍ ŘąŮˆ×?‏Bâ€ŤŮˆâ€Ź. ]‍ Ů?`(×?‏dŮ’ ŮŽ H" IŮŽ â€Ťâ—Œ ََم‏u.‍×?‏ ! Ů?0 & #

* ‍כ‏+ŮŽ â—Œ ! . ‍×?‏ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ " Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? dŮŽ .‍ه ×?‏MŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ ‍ כ‏ Ů? &#ŮŽ ŮŽ oŮ’ #" 'ŮŽ &J‍×?‏ ‍ذ×?‏/ !+‍×?‏ C.‍×?‏ ÂŤ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? " Ů? . ‍ي‏a2 H.‍ ×?‏F [ Âť*Ů? ‍כ‏+ŮŽ ŮŽ â—Œ!.‍×?‏ ŮŽ

13. (3202)- ĂœmmĂź Ammâre Bintu Ka'b (radÄąyallahu anhâ)'Äąn anlattÄąÄ&#x;Äąna gĂśre: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanÄąna girmiĹ&#x;tir. Ammâre yemek ikram edince, Aleyhissalâtu vesselâm: "Sen de ye!" demiĹ&#x;, kadÄąn: "Ben oruç tutuyorum" deyince ResĂťlullah Ĺ&#x;Ăśyle buyurmuĹ&#x;tur: "Oruçlu kimse, baĹ&#x;kasÄąna ikramda bulunur ve yemeÄ&#x;inden baĹ&#x;kalarÄą yerse yedikleri mĂźddetçe melaike aleyhimĂźsselam oruçluya rahmet duasÄąnda bulunurlar.


"Bir baĹ&#x;ka rivayette Ĺ&#x;Ăśyle denmiĹ&#x;tir: "Oruçlunun yanÄąnda oruçsuzlar yemek yiyecek olurlarsa, melekler oruçluya 172[172] rahmet okurlar."

Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 14‍ ـ‏3203‍ـ‏ Ů? ‍ ŮŽ Ů?؊‏.‍ Ů?! ×?‏CŮŽ <ŮŽ ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? KŮŽ ‍×?‏0#Ů? , â€ŤŮˆâ€Ź . +‍×?‏4 .‍ ×?‏/ *4 O.‍ ×?‏F [ .] Ů? @Ů? ‍ ْذ‏AŮ? Ů? "/ MŮŒ ‍×?‏ ŮŽ Ů’ŮŽŮŽ

. !# â€ŤŮˆ×?‏ ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍ ŮŽ` Ů’& Ů? َع‏BÂŤ :â€ŤŮˆز×?ŘŻ ŘŻŮˆ×?د‏ Ů‘ .‍×?ن‏

14. (3203)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "KadÄąn, kocasÄą varken izin almadan 173[173] (nâfile) oruç tutmasÄąn." AÇIKLAMA: 172[172]

TirmizĂŽ, Savm: 67, (784, 785, 786); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/507. 173[173]

BuharĂŽ, Nikâh: 84, 86; MĂźslim, Zekât: 84, (1026); Ebu Dâvud, Savm: 74, (2485); TirmizĂŽ, Savm: 65, (782); Ebu Dâvud'un rivayetinde, "Ramazan dÄąĹ&#x;Äąnda" ziyadesi vardÄąr; Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/507.


Hadis, kadın nafile oruç tutmak isteyince, beraber oldukları takdirde, kocasından izin almasını şart koşmaktadır. Ramazan orucu için böyle bir izin mevzubahis değildir. Bu husus bazı rivayetlerde tasrih edilmiştir: ُ‫َ◌ تَصُو ُم ْاﻟ َم ْرأة‬ ‫ان‬ َ ‫ض‬ َ ‫" َغ ْي َر َر َم‬Kadın ramazan orucu dışında... oruç tutamaz." Vaktin darlığı hâlinde, ramazan dışındaki vâcibleri tutmak için de izin istemeyeceği şârihlerce belirtilmiştir. Cumhûr-u ulemâ, bu hadisten hareketle, kocanın rağmına tutulacak nâfile orucun haram olacağı hükmünde ittifak eder. Nevevî, Şâfiî ülemâlarının bazısının mekruh" dediğini kaydettikten sonra sahih olan kavlin "tahrim" olduğunu belirtir. Nevevî, Müslim şerhi'nde, bu tahrimin sebebini şöyle açıklar: "Erkeğin; kadın üzerinde her an istimtâ hakkı vardır. Bu hak, fevrî olarak (yani anında) ifası gereken bir haktır. Ne nâfile ibâdet sebebiyle ne de bilâhare yapılabilecek bir


vâcib sebebiyle bu hak fevt olmaz, ortadan kalkmaz. Oruç, kocanın izni olmadan câiz olmaz. Eğer kendisinden istimtâ taleb ederse bu câiz olur ve orucu bozulur. Adet olarak, müslüman erkek, orucu ifsad ederek bozmaktan çekinir. Şurası da kesindir: Kendisi için evlâ olanı (oruç tutmasını) istemediğini ifade eden sâbit bir delil yoksa bunun hilafına hareket etmesidir. Sözgelimi koca yolcu idiyse, hadiste "kocası varken" kaydı, kadına nâfile oruç tutmasını câiz kılar. Yoldan dönen erkek, kadınını oruçlu bulsa, orucu bozdurma hakkına sahiptir, bu mekruh da değildir. Erkeğin cimaya muktedir olamayacak şekilde hasta olması da onun yokluğu mânasına dâhildir." Hadisteki yasağı tenzîhî kerâhet anlayan Mühelleb, hadisin zâhirine ve dolayısıyla cumhura da ters düşen görüşünü şöyle ifade etmiştir: "Bu yasak karı-koca arasındaki dirlik için vazedilmiştir. Kadın,


farz dÄąĹ&#x;Äąnda da, erkeÄ&#x;e zamanÄą olmayan ve vazifelerini aksatmayan ibadetleri izin almaksÄązÄąn yapma hakkÄąna sâhiptir. ErkeÄ&#x;in, kadÄąnÄąn baĹ&#x;ladÄąÄ&#x;Äą ibadetlerden hiçbirini, izin almamÄąĹ&#x; bile olsa, bozmaya hakkÄą yoktur." Rivâyet, erkeÄ&#x;in kadÄąn Ăźzerindeki hakkÄąnÄą te'kid etmekte, bunun yerine getirilmesinin, hayÄąr yĂśnĂźyle nâfile ibadetten ĂźstĂźn olduÄ&#x;unu ifade etmektedir. ÇßnkĂź erkeÄ&#x;in hakkÄą vâcib olan bir haktÄąr. Vacibi yerine getirmek, nâfileyi yerine 174[174] getirmekten Ăśnce gelir. ĂœĂ‡ĂœNCĂœ BAB ORUCU AÇMANIN MĂœBAH OLMA ĹžARTLARI

Ů? ‍ [ ŮŽ[ َ؏‏:‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ ‍×? َع‏F - 1‍ ـ‏3204‍ـ‏ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? *ŮŽ ‍ "כ‏2ŮŽ .ŮŽ /Ů? WŮ? HŮ’ dŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ ŮŽ×?Ů… ×?‏: !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ 174[174]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/507-508.


Ů? Ů? Ů? gŮŽ .Ů’ ‍×?Řš ×?‏ ‍ ŮŽ×?م‏CŮŽ BŮŽ !& ‍כ‏ ‹ # H I ‍×?م‏ C B ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ B ŮŽ ŮŽŮ? ŮŽ ŮŽŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍×?س‏

.‍×?‏ s @ H I , B B ‍×?إ‏ 2 2 ‍ح‏ M Q Ů? ‍×?‏

‍د‏ ! w ŘŒ ‍×?س‏

.‍×?‏ ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ŮŽ Ů?ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ Ů’ Ů? " ŮŽ Ů? " Ů? .‍ َ€ ×?‏, ‍ "ن‏/Ů? :‍ َכ‏.Ů? ‍ َذ‏MŮŽ , .ŮŽ &ŮŽ QŮ? BŮŽ ŘŒâ€Ť Ů? ب‏KŮŽ !Ů?w MŮ’ ŮŽ ‍×?س‏ " ŮŽ Ů’ŮŽ Ů’ŮŽ Ů? " Ů?ŮŽ .ŮŽ ‍ Ů?Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť×? Ů?؊‏C,.Ů’ ‍ َכ ×?‏bŮ? .ŮŽ ‍ Ů?Ůˆâ€Ź:‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ‍'×?م‏ F [ .]‍×? Ů?؊‏CŮŽ ,.‍×?‏ ‍כ‏ b ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů?

. ‍ي‏a2 H.‍! Ůˆ×?‏#42

1. (3204)- Hz. Câbir (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) fetih yÄąlÄąnda Mekke'ye mĂźteveccihen Ramazan ayÄąnda yola çĹkmÄąĹ&#x;tÄą. KĂźrâ'u'l-GamĂŽm nam mevkiye gelinceye kadar kendisi de, beraberindekiler de oruç tuttular. Sonra orada bir bardak su istedi ve bardaÄ&#x;Äą kaldÄąrdÄą. Herkes bardaÄ&#x;a baktÄą. Sonra sudan içti. Bundan sonra bazÄąlarÄą kendisine: "HalkÄąn bir kÄąsmÄą oruç tuttu" diye haber verdi. Aleyhissalâtu vesselâm:


"Onlar âsilerdir! Onlar âsilerdir!" 175[175] buyurdular." AÇIKLAMA: 1- Küra'u'l-Gamîm, Usfân yakınlarında bir vâdinin adıdır. 2- Burada yol sırasında başlanan ramazan orucunun bozulmasına nebevî bir örnek görülmektedir. Nevevî, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın orucu bozmayanlar hakkında "Âsiler! Âsiler!" diye söylenerek memnuniyetsizlik izhar etmiş olmasını iki ihtimalle izah eder: * Oruç tutanlar, oruçları sebebiyle zarar görmüş olabilirler. * Resûlullah onlara belli bir maslahata binaen kesin bir dille orucu açmalarını emretmiştir de onlar bu emre rağmen oruçlarını açmamakta direnmişlerdir. 175[175]

Müslim, Sıyâm: 90, (1114); Tirmizî, Savm: 18, (710); Nesâî, Savm: 49, (4, 177); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/509.


Elbette vâcib bir emre muhalefet isyandır ve Resûlullah'ın, âsiler demesi yerindedir. Her iki takdirde de, günümüzde yolcu, orucunu tuttuğu takdirde âsi sayılmaz, yeter ki bundan zarar görmesin. Nevevî'nin birinci te'vilini te'yid eden bir ziyade Tirmizî'nin rivayetinde yer alır: "Resûlullah'a denildi ki: "Oruç halka zahmet verir oldu." 3- Tirmizî, sefer sırasında tutulacak oruç hakkında ihtilaf edildiğini, Ashab'tan ve sonrakilerden bir kısmının sefer sırasında yemenin efdal olduğu kanaatinde olduklarını, öyle ki, tutanlara orucu iâde etmek gerekeceğine hükmettiklerini, yine Ashab'tan ve sonrakilerden bir kısmının da, kendinde güç bulanların yolculuk sırasında oruç tutmalarının efdal olduğuna, yemelerinin de câiz olduğuna hükmettiklerini belirtir. Ahmed ve Đshak birinci görüşü, Süfyanı Sevri, Đmam Mâlik ve Đbnu'l-Mubârek,


Ebu Hanife, ĹžafiĂŽ de ikinci gĂśrĂźĹ&#x;Ăź iltizam edenlerdendir. Ů‘ ‍ي Ů?Ů?عي Ů?د‏ Ă–mer Ä?bnu Abdilaziz, ‍Ů? بŮ? Ů?ŮƒŮ…â€Ź Ů’ ‍اďť&#x;ŮŠŮ? Ů’Řł َع‏Allah sizin için kolaylÄąk diler, zorluk dilemez" (Bakara 185) âyetinden hareketle: "Bu meselede efdali, kiĹ&#x;iye kolay gelenidir, eÄ&#x;er yemek kolaysa hakkÄąnda efdal olanÄą yemektir, oruç kolaysa o efdaldir; nitekim, bazÄąlarÄąna yolculuk da olsa ayÄą içinde tutmak kolaydÄąr, sonradan kaza etmek zor olur, bunun hakkÄąnda da tutmak efdaldÄąr" 176[176] demiĹ&#x;tir.

Ů? lŮŽ 2ŮŽ ‍[×› " ×?‏ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ u@ â€ŤŮˆâ€Ź 2 ‍ـ‏ 3205 ‍ـ‏ Ů? Ů‘ Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? BŮŽ Ů? dŮŽ $ BŮ? !#" $‍& Ů? Ůˆâ€Ź#ŮŽ ‍×?‏ ŘŒ!+‍ Ů?×?‏C.‍×?‏ ‍×?‏

# ' .‍×?‏ " Ů‘ Ů‘ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? " Ů? BŮ? Ů‹â—Œ Ů?E 2 ‍ ×?‏.Ů’ E BŮŽ TŮ? dŮ’ .‍ ×? ×?‏2Ů? â€ŤŮˆâ€Ź Ů?Ů‘ ‍ ŮŽ@×?‏1ŮŽ ‍ ŮŽ Ů’×›â€ŹŘŒâ€Ť Ů?×?ع‏I ‍(م‏ ŮŽâ—Œâ€ŤŘ¸â€Ź Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? " ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? „ Q 4 B ŘŒ ‍ه‏ M &Ů? u 3.‍×?‏ Q H 2 ‍×?‏

2 â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍×?إ‏ 4 ‍כ‏ . ‍×?‏ X I‍×?‏ ' ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’ " "ŮŽ Ů’ ŮŽ " ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ 176[176]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/509-510.


Ů? Ů? ‍ Ů’(×?‏QŮŽ $â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ * &

‘ ‍×?‏ ‍(×?‏ 8 B â€ŤŮˆŮ†â€Ź T d .‍×?‏ ‍×?م‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?م‏ ( C.‍×?‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů?ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? " ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? .] Ů? FŮ’ ŮŽâ€˜â€Ť& Ů’( ŮŽŮ… Ů?×?‏.Ů’ â€ŤŮˆŮ† ×?‏ T dŮ’ .‍×?‏ X ‍ذ‏ : ‍×?ل‏ Q B ŘŒ ‍×?ب‏ ‍כ‏ .‍×?‏ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů? Ů? . +‍×?‏4 .‍×?ن Ůˆ×?‏O&3.‍ ×?‏F [ 2. (3205)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Biz bir seferde ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraberdik. AramÄązda bir kÄąsmÄą oruç tutuyor, bir kÄąsmÄą da tutmuyordu. SÄącak bir gĂźnde bir yerde konakladÄąk. GĂślgelenenlerin çoÄ&#x;u elbisesi olanlardÄą. Bir kÄąsmÄąmÄąz gĂźneĹ&#x;e karĹ&#x;Äą eliyle korunuyordu. Derken oruçlular yÄąÄ&#x;ÄąlÄąp kaldÄąlar, oruçsuzlar kalkÄąp çadÄąrlarÄą kurdular, hayvanlarÄą suladÄąlar. Bunun Ăźzerine, ResĂťl-i Ekrem aleyhissalâtu vesselâm: "BugĂźn sevabÄą oruçsuzlar kazandÄą!" 177[177] buyurdular." 177[177]

BuharĂŽ, Cihâd: 71; MĂźslim, SÄąyâm: 100, (1119); NesâÎ, Savm: 52, (4, 182): Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/510.


AÇIKLAMA: Hadis, bir sefer sırasında karşılaşılan bir durumu aktarmaktadır: Sıcağın tesiriyle çalışamaz hale gelen oruçlulara bedel, çadır kurmak, develeri sulayıp yemlerini vermek, ordunun yemeğini hazırlamak gibi her çeşit hizmetleri oruçsuzların görmesi ve buna karşılık sevâbı onların kazanması... Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu durumu "Bugün sevâbı oruçsuzlar kazandı" cümlesi ile ifade buyurmuştur. Şârihler, "Bu cümleyle diğerlerinin sevap kazanmadığı kastedilmemiş, aksine oruçsuzların daha çok kazandığı belirtilmiştir" derler. Oruçsuzlar, hem hizmet sevabını ve hem de öbürlerinin oruçtan kazandıklarının bir mislini kazandıkları için onlar sevapça üstündürler.


* BazÄą âlimler, bu hadise dayanarak: "Gazve sÄąrasÄąndaki hizmetin nafile oruçtan ĂźstĂźn olduÄ&#x;unu" sĂśylemiĹ&#x;tir. * Hadis, cihad sÄąrasÄąnda yardÄąmlaĹ&#x;maya teĹ&#x;vik etmektedir. * Seferde yemek, oruç tutmaktan evlâdÄąr. * Seferde oruç câizdir. Bu hadis "sefer sÄąrasÄąnda tutulan oruç, oruç sayÄąlmaz" 178[178] diyenleri yalanlar.

Ů? Ů? ‍×?ن‏ ‍[כ‏ : ‍ ×?ل‏

‍×?‏ ‍ع‏ ‍×?‏F â€ŤŮˆâ€Ź 3 ‍ـ‏ 3206 ‍ـ‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů’ Ů? Ů? Ů? MŮ’ ŮŽ Ů‹â—Œâ€Ť ى ŮŽŘą Ů?؏‏ B d $ B ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' .‍×?‏ ŮŽ ŮŽ " " ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? &#ŮŽ l HF/ ‍ Ů? Ř&#x;‏.ŮŽ ‍×?‏2ŮŽ ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ŘŒ Ů? &#ŮŽ ŮŽ ŮŽ #Ů‘Ů? Ů?Š MŮ’ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź.‍×?س‏

.‍×?‏ Ů? " Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽŮ’ Ů? Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ Q B ŘŒ ! +‍×?‏ ' F ‍ع‏ :‍(×?‏ . ‍×?‏ Q B ŮŽ Ů? Ů? " ŮŒ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŒ ŮŽ Ů? ‍(×?‏2(C<ŮŽ ‍ ŮŽ ْن‏-.‍×?‏ * ‍ ŘąŮˆ×?‏B‍ Ůˆâ€Ź.] Ů? dŮŽ 4.‍×?‏ B u & . : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů? ŮŽ " Ů? Ů? " Ů‘ ŮŽŮ’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ

178[178]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/510-511.


Ů? ‍(م‏C.‍Ů? Ů? ×?‏-.‍ ×?‏2Ů? u&.ÂŤ / *4 O.‍ ×?‏F [ .Âť Ů? dŮŽ 4.‍×?‏ B Ů? Ů’ " ŮŽŮ’ " Ů‘ Ů’ . ‍ي‏a2 H.‍×?‏ 3. (3206)- Hz. Câbir (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir seferdeydi. EtrafÄąna insanlarÄąn toplandÄąÄ&#x;Äą bir adam gĂśrdĂź, ona gĂślge yapÄąyorlardÄą. "Nesi var?" diye sordu. "Oruçlu biri!" dediler. ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Seferde oruç birr (Allah'Äą memnun edecek dindarlÄąk) deÄ&#x;ildir!" buyurdular." Bir rivayette: "Seferde oruç birr'den 179[179] deÄ&#x;ildir" denmiĹ&#x;tir." AÇIKLAMA: Hadisin baĹ&#x;ka vecihlerinde bu seferin Fetih Seferi olduÄ&#x;u belirtilir. Oruç aÄ&#x;Äąr geldiÄ&#x;i için Hz. Peygamber adama 179[179]

BuharĂŽ, Savm: 36, MĂźslim, SÄąyam: 92, (1115); Ebu Dâvud, Savm: 43, (2407); NesâÎ, Savm: 48, (4, 176); Ä°brahim Canan, Kutubi Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/511.


bozmasÄąnÄą emreder. Bu kÄąssada ihtiyaç olunca ruhsatla amel etmenin mĂźstehab olduÄ&#x;u gĂśzĂźkmektedir. Haliyle ruhsatÄąn terki de mekruh olmaktadÄąr. Nitekim hadisin bir veçhinde ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm), "Allah'Äąn size 180[180] tanÄądÄąÄ&#x;Äą ruhsata uyun" buyurmuĹ&#x;tur.

Ů? :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+â€ŤŮˆ ×?‏- 4‍ ـ‏3207‍ـ‏ Ů? Ů? ‍×?‏ ‍ع‏ Ů‘Ů? ŮŽ ŮŽ #ŮŽ $Ů’ ŮŽâ€˜â€Ť Ů?ŘŠ Ů’ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? Ůˆ ×?‏EŮŽ Ů’ IŮŽ ‍َ َل‏c$[ ŮŽ Ů? Ů? C.‍ Ů? ×?‏: !#" $‍& Ů? Ůˆâ€Ź#ŮŽ ‍×?‏ ‍(م‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏

Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů?Ů’ŮŽ " Ů? C.‍& ×?‏1Ů? ‍×?ن َכ‏ Ů? ŘŒ!CŮ? BŮŽ oŮŽ bŮ’ KŮ? ‍ ْن‏/Ů? ‍×? َل‏QŮŽ BŮŽ ŘŒ ‍&×?م‏ ‍כ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ d 4.‍×?‏ B Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ " Ů’ . *H4.‍ ×?‏F [ .] TŮ? BŮ’ cBŮŽ oŮŽ bŮ’ KŮ? ‍ ْن‏/Ů? â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů’

4. (3207)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "Hamza Ä?bnu Amr el-Eslemi (radÄąyallahu anh), ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan yolculuk sÄąrasÄąnda tutulan orucu sordu. Kendisi çok 180[180]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/511.


oruç tutan birisi idi. Resûlullah şöyle cevap verdiler: 181[181] "Dilersen tut, dilersen tutma." AÇIKLAMA: Yukarıda geçen iki hadis, sefer sırasında tutulan oruçla ilgilidir. Birinci rivayet, sefer sırasında tuttuğu orucu kendisine dokunan kimse ile ilgilidir. Resûlullah ona orucu tecviz etmemiş ve bozmasını emretmiş, "seferde oruç, Allah'ı razı edecek amel (birr) değildir" buyurmuştur. Đkinci hadis, herhangi bir vak'a olmaksızın, yolculuk sırasında tutulacak orucun hükmü hakkında soran kimseye cevabı ihtiva ediyor. Bu cevap kişiye ruhsattır: "Dileyen tutar, dileyen tutmaz." Ancak hemen belirtelim ki, bu meselede selef ulemâsı ihtilaf etmiştir. Bazıları sefer 181[181]

Buharî, Savm: 33; Müslim, Sıyâm: 103, (1121); Muvatta, Sıyâm: 24, (1, 295); Tirmizî, Savm: 19, (711); Ebu Dâvud, Savm: 42, (2402); Nesâî, Savm: 56, (4, 185); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/512.


sırasında tutulan oruç farzın yerine geçmez, mutlaka kazası gerekir diyecek kadar ifrat etmiştir. Bunlar Kur'an-ı Kerim'de gelen,‫فَ ِع ّدةٌ ِم ْن اَي ٍّام اُ َخ ْر‬ "Hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun.." (Bakara 185) âyetinin zâhiri ile önceki rivayette kaydedilen, Resûlullah'ın ‫س ِم َن‬ َ ‫ﻟَ ْي‬ ّ ‫ْاﻟبِ ّر اﻟ‬ ‫صيَا ُم فِي اﻟ ّسفَر‬ "seferde oruç "birr"den değildir" hükmünü esas alırlar. Bunlara göre, "Birr'in mukabili ism yani günahtır. Öyleyse, seferde oruç tutan günahkârsa, tuttuğu oruç oruç sayılmaz, farzı ödemez, kaza edilmesi gerekir." Ehl-i Zâhir'in bir kısmı bu kanaattedir. Bu meseledeki farklı görüşleri 3204 numaralı hadisin açıklamasında özet olarak kaydettiğimiz için tekrar 182[182] etmeyeceğiz, oraya bakılsın. 182[182]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/512.


Ů? lŮŽ 2ŮŽ ‍[×› " ×?‏ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů‘ ŮŽ ‍ َع‏u@ â€ŤŮˆâ€Ź- 5‍ ـ‏3208‍ـ‏ Ů? ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ!+‍ Ů?×?‏C.‍ Ů? ×? ×?‏BŮŽ !#" $‍& Ů? Ůˆâ€Ź#ŮŽ ‍×?‏ TŮ? dŮ’ .‍×?‏ ‍×?‏

2 # ' .‍×?‏ " Ů? Ů‘ ŮŽ Ů‘ " Ů? Ů? " ŮŽ Ů? " " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? TŮ? dŮ’ .‍ Ůˆâ—ŒŮŽ ×?â€ŹŘŒ Ů? TŮ? dŮ’ .‍ ×?‏#ŮŽ X&,Ů? !+‍×?‏C.â€ŤŮŽŮ â—ŒŮŽ ×?‏ X& , ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? " Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů? . ‍* Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€Ź11.‍ ×?‏F [ .]!Ů? +‍ Ů?×?‏C.‍×?‏ #

ŮŽ ŮŽ "

5. (3208)- Hz. Enes (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Biz ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile beraber (seferde) idik. Bir kÄąsmÄąmÄąz oruçlu bir kÄąsmÄąmÄąz oruçsuz idi. Ne oruçlu oruçsuzu ayÄąplÄąyor, ne de 183[183] oruçsuz, oruçluyu kÄąnÄąyordu." AÇIKLAMA: Hadisin Ebu Dâvud'daki veçhinde, bu seferin Ramazan'da cereyan ettiÄ&#x;i tasrih edilir. Ĺžu halde sefer sÄąrasÄąnda tutulduÄ&#x;u belirtilen oruç, farz oruçtur. Bu rivâyet de, yol sÄąrasÄąnda dileyenin ramazan orucunu 183[183]

BuharĂŽ, Savm: 37, MĂźslim, SÄąyâm: 98, (1118); Muvatta, 23, (1, 295); Ebu Dâvud, Savm: 42, (2405); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/512.


tutabileceÄ&#x;ini gĂśstermektedir. Ĺžu halde, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn "sefer'de oruç birr'den deÄ&#x;ildir" sĂśzĂź (3206), oruca tahammĂźl edemeyecekler, bitap dĂźĹ&#x;ecekler hakkÄąndadÄąr. Bu durumda olmayanlarÄąn oruç tutmalarÄąna kimsenin bir diyeceÄ&#x;i yoktur. Ä?bnu Hacer der ki: "Ă‚limlerin kanaati Ĺ&#x;udur: "Kim kendinde oruç tutma gĂźcĂź gĂśrĂźrse tutar, zira bu, mĂźstahsendir, kim kendini zayÄąf hissederse o da yer, zira bu da mĂźstahsendir." Sefer sÄąrasÄąndaki oruç hakkÄąnda yapÄąlan bu açĹklama da daha Ăśnce belirtildiÄ&#x;i Ăźzere itimada Ĺ&#x;ayandÄąr ve 184[184] mĂźnâkaĹ&#x;ayÄą kaldÄąrÄącÄą mahiyettedir."

Ů? :‍ ×?ل‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍ع ŘŻ×?ŘĄ َع‏M.â€ŤŮˆ ×?‏- 6‍ ـ‏3209‍ـ‏ Ů? BŮ? : !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ l 2 ‍×?‏

F [[ Ů? " Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? #ŮŽ ŮŽ ‍ Ů?ه‏MŮŽ ŮŽ lŮ? 8ŮŽ &.ŮŽ ‍ ŮŽ@×?‏MŮ? [ŮŽ /Ů? ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍ن‏ M M K I B ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ 184[184]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/513.


Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? Ů’ Ů? ‍×?‏ $ ‍ع‏ â—Œ ŮŽ / ! +‍×?‏ ' ‍×?‏

& B ‍×?‏ 2 â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ 5.‍×?‏ ‍؊‏ M K 2 $ ‍َع‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŒ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů‘ Ů’ Ů? Ů? .] Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ‍ع‏ * I‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍ع‏ ‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ #" 'ŮŽ . ‍×?ن Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹO&3.‍ ×?‏F [ 6. (3209)- Ebu'd-Derdâ,(radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Biz çok Ĺ&#x;iddetli sÄącak bir mevsimde, Ramazan ayÄąnda ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte sefere çĹktÄąk. Hararetin Ĺ&#x;iddetinden herkes elini baĹ&#x;Äąna koyuyordu. AramÄązda oruçlu olarak sadece ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 185[185] ile Ä?bnu Ravâha vardÄą."

Ů? ‍ ŮŠ َع‏8.‍&* ×?‏2Ů? â€ŤŮˆ Ůˆâ€Ź- 7‍ ـ‏3210‍ـ‏ ŮŽ Ů? Ů? Ů? &#ŮŽ ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ #

o 2 M [ :‍ ×?ل‏

‍×?‏ Ů? ŮŽ " ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů‘ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ Ů? Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? o # . * & 2 ‍×?‏ ‍×?‏ ‍×?إ‏ M g . ‍×?‏ s H @ ‍×?‏ : ‍×?ل‏ Q B d $ 2 Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ : !ŮŽ #" $ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź Ů’ŮŽ Ů? Ů’Ů? ŮŽ "ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ ‍ َכ‏-Ů? [Ů’ Ů? ‍ذ Ů‹×?‏/Ů? : ‍ ŮŽ ŮŽ×?ل‏.!+‍ Ů?@Ů‘ ŮŽ' Ů?×?‏/Ů? : ‍×?‏ ‍(ل‏ $Ů? ‍َ ×? َع‏ Ů? Ů‘ ŮŒ ŮŽ 185[185]

BuharĂŽ, Savm: 35; MĂźslim, Savm: 108, (1122); Ebu Dâvud, Savm: 44, 2409); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/513.


Ů? Ů’ l ŮŽ ‍ Ůˆâ€Ź.ŮŽ ‍×?‏,<ŮŽ ‍×?‏ Ů? ŮŽ 7ŮŽ CŮ’ @Ů? ‍& ŮŽ×?Ů… ŮŽŮˆâ€ŹC.‍×?‏ ‍ن‏ ŘŒ B‍×?‏ 4 . ‍×?‏ Ů? Ů’ " Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ . +‍×?‏4 .‍ ×?‏F [ .]â€Ťâ—Œ Ů?َ؊‏t.‍×?‏ "

7. (3210)- Amr Ä?bnu Ăœmeyye ed-Damri (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Bir sefer dĂśnĂźĹ&#x;Ăź ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a uÄ&#x;radÄąm. Bana: "Ey Ebu Ăœmeyye, sabah yemeÄ&#x;ini bekle (beraber yiyelim)" buyurdular. Ben "Oruçluyum" dedim. "Ă–yleyse gel yaklaĹ&#x;, sana yolcudan haber vereyim (de dinle!" dedi ve devamla:) "Allah Teâla Hazretleri yolcudan orucu ve namazÄąn yarÄąsÄąnÄą 186[186] kaldÄąrdÄą" buyurdu." AÇIKLAMA: 1- Hadisin NesâÎ'de birkaç veçhi zikredilmiĹ&#x;tir. Mâna aynÄą olsa da bazÄą ziyade ve noksanlar var. 186[186]

NesâÎ, Savm: 50, (4, 178); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/513.


2- ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "orucu... kaldÄąrdÄą" demekle, "yolcuyu, yol esnasÄąnda oruç tutup tutmamak arasÄąnda muhayyer bÄąraktÄą, yolculuk esnasÄąnda tutma mecburiyetini kaldÄąrdÄą" demiĹ&#x;tir. Bu husus daha Ăśnceki hadislerde açĹklandÄą. DeÄ&#x;ilse "yolcudan orucun farziyyeti kaldÄąrÄąldÄą" demek istenmiyor, zira bizzât ayet-i kerime sonradan aynÄą miktarÄąn tutulacaÄ&#x;ÄąnÄą belirtmiĹ&#x;tir (Bakara 185). NamazÄąn yarÄąsÄąnÄąn kaldÄąrÄąlmasÄą, dĂśrt rek'atli farz namazlarÄąn iki rek'at olarak 187[187] kÄąsaltÄąlmasÄą demektir.

X,‍×? כ‏ Ů‘ M- 2 Fâ€ŤŮˆ ع‏- 8‍ ـ‏3211‍ـ‏ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ َع‏:‍כ ×?ل‏.‍×?‏2 u@ $‍כ ×?‏.‍×?‏2 Ů? Ů? TŮ’ KŮŽ lŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€Ź.ŮŽ ‍×?‏,ŮŽ <ŮŽ ‍×?‏ ‍ن‏ / : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ŮŽ " " " Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? .Ů’ â€Ťâ—Œ Ů?ŮŽŘŠ Ů? ×?‏t.‍×?‏ ‍ Ů?×?ع‏TŮŽ BŮ’ Ů?â€œâ€Ť ×?‏BŮ? Ů? .ŮŽ tŮŽ [ŮŽ ‍ ŮŽŮˆ Ů’×?Řąâ€ŹŘŒ Ů? B‍×?‏4 ŮŽ " Ů? 187[187]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/514.


Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ #ŮŽ ŮŽ ‍×?‏HŮŽ BŮŽ ‍ ŮŽŘ°×? ŮŽ[×?‏/Ů? #ŮŽ -5.‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź l # . & B t [ ‍ع‏ â€ŤŮˆâ€Ź Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’Ů? ŮŽ Ů’Ů? . 4.‍×?ب ×?‏5' F [ .]‍Ů? ŮŽ ×?‏0 Ů’ MŮŽ .ŮŽ â€ŤŮŽŮˆâ€Ź

8. (3211)- Abudullah Ä?bnu Ka'b Ä?bni MâlikoÄ&#x;ullarÄąndan ismi Enes Ä?bnu Mâlik olan bir adamdan anlatÄąldÄąÄ&#x;Äąna gĂśre, demiĹ&#x;tir ki: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri, yolcudan namazÄąn yarÄąsÄąnÄą kaldÄąrdÄą, oruca da yeme hususunda ruhsat tanÄądÄą. AyrÄąca çocuk emziren ve hamile kadÄąnlara, çocuklarÄą hususunda endiĹ&#x;e ettikleri takdirde, orucu yeme ruhsatÄą 188[188] tanÄądÄą." AÇIKLAMA: Bu hadis, ramazan ayÄąnda oruç yemelerine ruhsat verilenlerden bazÄąlarÄąnÄą açĹklamaktadÄąr: 188[188]

Ebu Dâvud, Savm: 43, (2408); TirmizĂŽ, Savm: 21, (715); NesâÎ, Savm: 51, (4, 180-182), 62, (4, 190); Ä°bnu Mâce, SÄąyâm: 12, (1668); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/514.


1- Yolcular: Bunlar hakkındaki teferruat daha önceki rivayetlerde geçti. 2- Çocuk emziren kadınlar, 3- Hâmile kadınlar... Emzikli ve hâmile kadınların ramazan orucunu yemelerine bu hadis ruhsat tanımaktadır. Ancak, âlimler bunlar hakkında bazı farklı sonuçlara ulaşırlar. Şöyle ki: * Bazıları: "Bunlar oruçlarını kaza ederler ve fakir doyururlar, çünkü yemeleri kendi nefisleri için değil" demiştir. Bunların, kazadan başka fakir de doyurmaları gereğine hükmedenler arasında Mücâhid, Şâfiî ve Ahmed Đbnu Hanbel (rahimehumullah) hazerâtı vardır. * Đmam Mâlik: "Hamile kadın orucunu kaza eder, kefarette bulunmaz, çünkü hasta mesâbesindedir, emzikli kadın ise hem kaza eder, hem de kefârette bulunur" demiştir.


* Hasan-Äą BasrĂŽ ve Atâ: "Hâmile ve emzikli kadÄąnlar kaza ederler, fakir doyurmazlar, tÄąpkÄą hastada olduÄ&#x;u gibi" derler. Ebu Hanife ve ashabÄą ile EvzâÎ ve SĂźfyan-Äą SevrĂŽ'nin gĂśrĂźĹ&#x;Ăź de 189[189] bĂśyledir.

o ŮŽ :‍ ×?ل‏X,‍ כ‏M 52 â€ŤŮˆâ€Ź- 9‍ ـ‏3212‍ـ‏ Ů? &Ů’ < [ Ů? Ů? Ů? Ů? ŮŽ M ( â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ B

‍×?‏ ‍ع‏ ‍כ‏ .‍×?‏ 2 Ů? u @ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? ŮŽŮ? ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ‍ ع‏.ŮŽ oŮ’ #ŮŽ IŮ? ‍ ع‏MŮ’ ŮŽ ‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€Ť Ů‹×?‏dŮŽ $ Ů? u-Ů? .Ů? ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ*Ů’ #ŮŽ I‍×?‏ ‍ ŮŽ ×?‏MŮŽ BŮŽ ‍ Ů? Ů?ه‏dŮŽ $ŮŽ ‍×?ب‏ & w Ů‘ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ .]XŮŽ ‍Ů?! ŮŽŘą Ů?כ‏w ŘŒ !,ŮŽ @ŮŽ :‍ " ŮŒ*Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏$Ů? Ů? .ŮŽ :o # Q B ŘŒ ‍כ‏ c B ‍×?م‏ ,ŮŽ TŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ " . ‍ى‏a2 H.‍ ×?‏F [ 9. (3212)- Muhammed Ä?bnu Ka'b anlatÄąyor: "Ramazan'da Enes Ä?bnu Mâlik (radÄąyallahu anh)'in yanÄąna geldim. Sefer hazÄąrlÄąÄ&#x;Äą yapÄąyordu. Devesi hazÄąrlandÄą, 189[189]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/514-515.


yolculuk elbisesini giydi. Yemek getirtip yedi. Ben kendisine: "(Yola çıkarken orucu bozmak) sünnet midir?" diye sordum, "Evet!" dedi ve bineğine atlayıp yola 190[190] çıktı." AÇIKLAMA: Bu hadis, öncelikle Ramazanda sefere çıkan kimsenin daha evini terketmeden orucunu açabileceğine delil olmaktadır. Nitekim, yolcunun ne zaman müsâferet ahkâmına tâbi olacağı hususu münakaşalıdır ve "daha evinde iken yolculuğu başlar" diyenlerin delillerinden biri de bu hadistir. Đbnu'l-Ârabî, Tirmizî şerhi el-Ârıza'da: "Hadis sahihtir ve Ahmed Đbnu Hanbel bununla amel etmiştir" dedikten sonra Mâlikîlerin buna katılmadıklarını ve fakat 190[190]

Tirmizî, Savm: 76, (799, 800); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/515.


daha evinde iken yiyen kimseye kefâret gerekip gerekmiyeceÄ&#x;inde ihtilaf ettiklerini belirtir. Ä?mam Mâlik: "Kefaret gerekmez" demiĹ&#x;tir. Ä?bnu'l-ArabĂŽ, "gerekir" diyenleri de belirttikten sonra: "Hadisin sahih olmasÄą sebebiyle gerekmemelidir" der. Yolculuk, ekseriyete gĂśre, ikamet edilen beldenin dÄąĹ&#x; evlerini 191[191] çĹktÄąktan sonra baĹ&#x;lar.

ŮŽ Ů? ‍ Ů? ŮŽ ّن‏gŮ? #ŮŽ ŮŽ Ů? @ [ : ‍כ‏.‍×?‏2 â€ŤŮˆâ€Ź- 10‍ ـ‏3213‍ـ‏ " ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? Ů? !#Ů? ,ŮŽ BŮŽ ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ B d $ B ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍×?‏ ‍ذ‏ / ‍×?ن‏ ‍כ‏

‍×?‏ ‍ع‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů?Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ‍ ŮŽ "@ د‏ . ]!+‍ Ů? ŮŽŘŻ ŮŽ[ ŮŽ ŮŽŮˆ Ů? ŮŽ( ŮŽ' Ů?×?‏2Ů? (Ů’ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ "Ůˆ Ů?ل‏2Ů? *Ů? ŮŽ MŮ? ŮŽ .Ů’ ‍×?[ Ů? ×?‏ ŮŽ Ů? ŮŒ

10. (3213)- Ä?mam Mâlik'e ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äąna gĂśre, Hz. Ă–mer (radÄąyallahu anh) Ramazan ayÄąnda yolcu ise ve Medine'ye gĂźnĂźn baĹ&#x;Äąnda gireceÄ&#x;ini tahmin etmiĹ&#x;se, 192[192] oruçlu olarak Ĺ&#x;ehre girerdi." 191[191]

Sefer namazÄą bahsi daha Ăśnce geçti (2896-2922); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/515. 192[192] Muvatta, SÄąyâm: 27, (1, 296); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/515.


َ ْ *َ &Iْ ‫ [ َ ّن ِد‬: -#‫כ‬.‫(ر א‬C 2 ‫و‬- 11‫ ـ‬3214‫ـ‬ َ ِ ِ .َ /ِ qَ 3ْ 2ِ ‫ ْ ِد‬2ِ *ٍ َ َ ْ 2ِ ‫ َ[ َج‬: ُ ْ َ ُ ‫א‬ ‫ر‬ * d & # [ َ َ َ ّ َ ْ َ َ ِ ِ ِ ٍ &2َ *ُ wَ َ◌‫ث‬ ِ Bِ ‫אل‬ ‫כ‬ . ‫ذ‬ ‫و‬ ، ‫אط‬ T 4 d . ‫א‬ 2 * Q

* ‫ر‬ M َ ْ َ َ َ َ َ ُ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َْ َ َْ ِ ‫ون‬ [; ‫ه‬ ‫כ‬ ‫و‬ ، & 1 @ , 2 T B ‫א‬ ‫و‬ T B c B ‫אن‬ 8 2 ‫ر‬ ِ َ َ َ ُ َ َ َ َ ٌ ‫אس َכ‬ ْ ْ َ َ َ َ َ​َ ٌ ُ َ َ َ َ ِ ِ ِ ِ o ‫ر‬ M Q . ‫א‬ ‫و‬ : ‫אل‬ . H . / l F ‫ر‬ ‫א‬ # B ،‫وא‬ T d ‫ ن‬ َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ّ ْ ُ َ َ َ َ َ ُ َْ " ُ ُ ِ ‫ ًא ر‬2( َ ‫ "ن‬/ِ : ‫ َ ُ َ "@ َرאه‬o َ

‫(א‬ `

‫כ‬ ‫א‬ 2 ‫א‬ 2 ‫م‬ ( & . ‫א‬ ْ ً ُ ْ ُ ْ ُ َ َ ْ َ َْ ُ َ ْ ِ ِ ِ . ِ​ِ ‫א‬5َ ' ‫و‬ ! # $ ‫و‬ & #

‫א‬ # ' ‫א‬ ‫(ل‬ $ ‫ر‬ ‫ى‬ M ُ َ " " ّ ّ ْ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ ُ َ . ‫ ( دאود‬F [ .] ‫& َכ‬.َ /ِ ِ 8ْ -ِ ْ ‫! א‬0ُ #" .َ ْ "

11. (3214)- Mansûr el-Kelbî anlatıyor: "Dıhye Đbnu Halife (radıyallahu anh), Ramazan'da Dımeşk'e bağlı köylerden (Mizze adındaki) birinden çıkıp Fustat'tan Akabe köyüne olan mesafe kadar bir yol aldı. Bu mesafe üç millik bir uzaklıktı. Dıhye ve beraberindekilerden bir kısmı (o gün) orucu yediler. Bir kısmı ise orucu


yemeyi uygun görmediler. Dıhye, köyüne dönünce; "Vallahi bugün, vukûa geleceği hiç aklımdan geçmeyen bir hadîse ile karşılaştım: Bir kısım kimseler Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın ve ashâbı'nın sünnetini beğenmediler" dedi. Bunu o gün orucu açmayanlar için söylemişti. Dıhye (radıyallahu anh) bu hayıflanmasını şöyle noktaladı: 193[193] "Allahım artık beni yanına al!" AÇIKLAMA: Hadis, Dıhye (radıyallahu anh)'nin üç millik bir mesafede orucu yediğini, bazılarının da bu mesafeyi, oruç yemeyi meşru kılan bir uzaklık kabul etmeyerek yemediklerini göstermektedir. Mevzu, münakaşa edilmiştir. Bazıları gerek âyet ve gerekse hadiste "şer'î sefer"i tahdid eden mesafe ile sınırlayan bir kaydın 193[193]

Ebu Dâvud, Savm: 46, (2413); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/516.


olmadığını iddia eder. Bu rivayeti de bir bakıma delil gösterirler. Hattabî der ki: "Bu rivayette, orucu yemenin câiz olduğu seferi, muayyen bir mesafe ile sınırlandırmayanlara delil var. Bunlar sadece "sefer" ismini esas alırlar ve zâhire dayanırlar. Bu görüşün Davud-ı Zâhirî ile diğer Zâhirîlere ait olduğunu zannediyorum. Fakat fakihler, orucu yeme ruhsatını sadece namazın kasredilmesini câiz kılan mesafedeki yolculuk için tanırlar. Bu mesafe Irak ulemâsına göre üç günlük mesafedir. Hicaz ulemâsınca iki gece veya buna yakın müddettir." Hattâbî devamla der ki: "...Dıhye, hadiste Resûlullah'ın kısa mesafede oruç açtığını zikretmiyor, "Bazı insanlar Resûlullah'ın sünnetinden hoşlanmadılar" diyor; belki de bunlar aslında, orucu yemekle ilgili ruhsatı kabul etmekten hoşlanmadılar. Ayrıca, Dıhye (radıyallahu anh)'nin burada, "sefer (yolculuk)"


kelimesinin lûgat manasını esas almış olması da muhtemeldir. Nitekim, pek çok sahâbe ona bu meselede muhâlefet etmiştir. Đbnu Ömer, Đbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) dört berîd'den daha kısa mesafeye yapılan yolculuklarla namazı kasretme ve orucu yeme hususunda ruhsat görmezlerdi. Bu iki sahabi, fıkıhça ve ilimce Dıhye (radıyallahu anh)'den çok ileri 194[194] idiler." Bu hadisle ilgili olarak Beyhaki merhum da şunu söylemiştir: "Bize Dıhyetü'l-Kelbî'den rivayet edilen hadise gelince, sanki o, bu hadiste seferde ruhsat tanıyan ayetin zahirini esas almış gibi. Dolayısıyla, "Resûlullah'ın ve ashabının sünnetinden yüz çevirdiler" sözüyle de, orucun yendiği sefer müddetinin takdirinde değil, âyetin tanıdığı ruhsatı 194[194]

Bir berîd dört fersah, bir fersah dört mil, bir mil dörtbin zirâdır. Yani bir berîd 64 bin zirâdır. (Nihaye 1, 116).


kabul etmede sĂźnnetten 195[195] kasdetmiĹ&#x; olmalÄądÄąr."

ayrÄąldÄąklarÄąnÄą

lŮŽ 2ŮŽ o

‍כ‏ [ : ‍ ×?ل‏ &-F M&-

â€ŤŮˆâ€Ź 12 ‍ـ‏ 3215 ‍ـ‏ Ů? Ů? Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ X I‍×?‏ ' ‍ي‏ ‍×?ع‏ d g . ‍×?‏ ‍؊‏ C Ů? Ů? Ů? Ů’ Ů? " " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? TŮŽ 4dŮ? .Ů’ ‍ ×?‏2Ů? *Ů? &ŮŽ dŮ? $ BŮ? Ů’ ‍×?‏ Ů? BŮ? ‍×?ء‏ ‍ع‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź " Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ : o # . ‍ب‏ H : ‍×?ل‏ Q B ŘŒ ‍ه‏ {‍×?‏ M ` ‍ب‏ Q B l B M B ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ Ů’ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ *

$

X ` < : ‍×?ل‏ ‍Ř&#x;‏ ‍(ت‏ & . ‍×?‏ ‍ى‏ < o 4 . ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ ŮŽ " Ů’ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ Ů?Ů? ŮŽ Ů? ( F [ .]o # ‍ כ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ‍כ‏c B ŘŒ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů‘ #" 'ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ .‍د×?ŮˆŘŻâ€Ź 12. (3215)- Ubeyd Ä?bnu CĂźbeyr rahimehullah anlatÄąyor: "Ben, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn ashabÄąndan olan Ebu Basra el-GÄąfârĂŽ (radÄąyallahu anh) ile Fustât'tan yola çĹkan bir gemide Ramazan'da beraberdik. (Ä?skenderiye'ye gitmek istiyordu. Ebu Basra ve 195[195]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/516-517.


beraberindekiler) gemiye çıkarıldı. (Daha evleri tamamen geçmemişti ki sofra emretti.) Sabah yemeği getirildi. Bana da: "Yaklaş (beraber yiyelim!) "dedi. Ben: "Evleri hâlâ görmüyor musun?" dedim. Bana "Yoksa sen Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetinden hoşlanmıyor musun?" dedi. Bunun üzerine o yedi, ben 196[196] de yedim." AÇIKLAMA: Bu hadîste yola çıkan oruçlunun orucunu daha şehri tamamen terketmeden açabileceğine delil var. Rivayetin Ebu Dâvud'daki aslında yer alan -ve mevzuumuz açısından ehemmiyetli olanbir ziyadeyi köşeli parantez içerisine aldık. Rivayet gösteriyor ki, Ashab'tan bir kısmına göre oruçlu olan kimse yola 196[196]

Ebu Dâvud, Savm: 45, (2412); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/517.


çĹkacak olursa, daha evleri tamamen geride bÄąrakmadan orucunu açmasÄą sĂźnnettir. HattâbĂŽ der ki: "Bu hadiste, oruçlu mukĂŽm yola çĹkacak olsa aynÄą gĂźn içinde orucunu açmalÄą" diyenlere delil var. Bu, Ĺ&#x;a'bĂŽ'nin sĂśzĂźdĂźr. Ahmed Ä?bnu Hanbel de bunu benimsemiĹ&#x;tir. Hasan Basri hazretleri: "Bu kimse dilerse, çĹkmak istediÄ&#x;i gĂźn evinde iken orucunu açar" der. Ä?shak Ä?bnu RâhĂťye: "AyaÄ&#x;ÄąnÄą bineÄ&#x;ine koyar koymaz açabilir" demiĹ&#x;tir. Ebu Hanife ve AshâbÄą: "Yola çĹkan aynÄą gĂźn yemez" demiĹ&#x;tir. Ä?mam Mâlik, EvzâÎ ve Ĺžâfi'ĂŽ de aynÄą gĂśrĂźĹ&#x;tedir. NehâÎ, MekhĂťl ve ZĂźhrĂŽ'den de bu gĂśrĂźĹ&#x; rivayet 197[197] edilmiĹ&#x;tir."

Ů? ‍×?‏ Ů‘Ů? ŮŽ ‍ َع‏q-5 .‍ * ×?‏#$ â€ŤŮˆâ€Ź- 13‍ ـ‏3216‍ـ‏ Ů? Ů’ 2ŮŽ :!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ :‍ ×?ل‏

ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ Ů’ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ 197[197]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/517-518.


Ů? ‍×? Ů?ن‏8ŮŽ 2‍ ŮŽŘŻŘą َכ ع‏ .ŮŽ /Ů? Ů?Ů? â€ŤŮˆŮŠâ€ŹcŮ’ <ŮŽ *ŮŒ .ŮŽ ( Ů? IŮ? Ů? .ŮŽ ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€ŹdŮŽ 4.‍×?‏ B ŮŽŮŽ Ů? ŮŽŮ’ " ( F [ .] Ů? ‍×?ن ŮŽ Ů’ŘŻ ŮŽŘą Ů?כ‏8ŮŽ 2ŮŽ ‍! َع‏CŮ? &#Ů’ BŮŽ lŮ? -KŮ? ŮŽ Ů’ ŮŽ â€œâ€Ť ×?‏:WHdŮŽ .‍ Ůˆ ×?â€ŹŘŒâ€Ť ×?ل‏Iâ€˜â€Ť ×?‏:!8.‍Ů?×?‏ :Âť*Ů? .ŮŽ ( Ů? 5.‍×?‏ ÂŤ .‍د×?ŮˆŘŻâ€Ź " Ů? " . ‍ ×?ل‏I XI‍ ×›×?ن '×?‏2 ‍ ى‏.‍×?‏0&# 5 13. (3216)- Seleme Ä?bnu'l- Muhabbak (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim sefer sÄąrasÄąnda Ramazan'a erer ve beraberinde kendisini karnÄąnÄą doyuracak yere gĂśtĂźrecek bir bineÄ&#x;i varsa nerede 198[198] olursa olsun orucunu tutsun." AÇIKLAMA: Burada, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bineÄ&#x;i olan yolcularÄą, oruç tutmaya teĹ&#x;vik etmektedir. Yani kim biniti olduÄ&#x;u halde seyahat yapmakta ve biniti de onu akĹ&#x;ama evine ulaĹ&#x;tÄąrabilecek 198[198]

Ebu Dâvud, Savm: 44, (2410, 2411); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/518.


durumda ise ramazan orucunu tutmalÄądÄąr. Ancak TĂŽbĂŽ, bu emrin, evlâ ve efdal olanÄą yapmaya bir teĹ&#x;vik olduÄ&#x;unu sĂśyler. "ÇßnkĂź der, seferde orucun yenmesine mutlak olarak delalet eden nasslar var." BazÄą âlimler, sefer mĂźddeti her ne olursa olsun, orucun yenmesine câiz olduÄ&#x;unu 199[199] sĂśylerler. ORUCU YEMEYÄ? GEREKTÄ?REN ĹžEYLER

Ů? ‍×?‏ Ů‘Ů? ŮŽ ‍َع‏ ‍ Ů?ه‏TŮŽ BŮ’ Ů’ 2ŮŽ ŮŽ

ŮŽ Ů? ŮŽ ‍ [ ŮŽ "ن Ů’×?‏: lB‍ @×?‏- 1‍ ـ‏3217‍ـ‏ ŮŽ ‍ Ů‹×?‏,Ů? ‍×?‏HŮŽ HŮŽ 2Ů? ‍×?ن‏ C : ‍(ل‏ Q ‍×?ن‏ ‍כ‏ ‍×?‏ 0

Ů? ŮŽ 8ŮŽ 2ŮŽ ‍(Ů… َع‏ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ .] Ů? dŮŽ $ŮŽ ‍ Ů?Řś Ů’ Ůˆâ€Ź2ŮŽ Ů’ 2Ů? ŮŽ

1. (3217)- NâfĂŽ anlatÄąyor: "Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ) diyor ki: "RamazanÄą, hastalÄąk ve sefer sebebiyle yiyenler, onu 200[200] peĹ&#x; peĹ&#x;e tutarlar." 199[199]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/518. 200[200] Muvatta, SÄąyâm: 45, (1, 304); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/519.


AÇIKLAMA: Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ), Ramazan orucu meĹ&#x;ru bir mazeretle yenmiĹ&#x;se, bunun kazasÄąnÄąn peĹ&#x; peĹ&#x;e yapÄąlmasÄąnÄąn vâcib olduÄ&#x;u kanaatinde idi. Hz. Ali, Hasan BasrĂŽ ve ĹžâbĂŽ de aynÄą kanaati ileri sĂźrmĂźĹ&#x;lerdir. Bu aynÄą zamanda Ehl-i Zâhir'in gĂśrĂźĹ&#x;ĂźdĂźr. Eimme-i Erba'a (Ä?mam-Äą A'zam, Ĺžâfi'ĂŽ, Mâlik ve Ahmed Ä?bnu Hanbel) ve cumhĂťr bunun mĂźstehab olduÄ&#x;una inanÄąrlar. Birçok sahabe de bu kanaattedir. Her ne kadar kÄąyasa gĂśre, edanÄąn sÄąfatÄąnÄą kazanÄąn sÄąfatÄąna katmak ve borçtan bir an Ăśnce kurtulmak için peĹ&#x; peĹ&#x;e tutmak icab 201[201] ederse de...

ŮŽ ‍ [ ŮŽ "ن ŮŽ ŮŽ ×? Ů? ŮŽŘŠ ŮŽŮˆ Ů’×?‏:‍×?ب‏0K â€ŤŮˆ ×?‏- 2‍ ـ‏3218‍ـ‏ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů? ŘŒâ€Ť×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ‍×?إ‏ 8 B ‍×?‏ d # H [‍×?‏ ‍×?‏ 0

‍×?‏ ‍ع‏ ‍×?س‏

ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů’ŮŽ Ů?Ů‘ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ 201[201]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/519.


ŮŽ ‍ Ů?ق‏dŮŽ Ů? ŮŽ : [ŮŽ Œ‍ ŮŽŮˆ ŮŽ ŮŽ×?Ů„ ×?â€ŹŘŒ Ů? ŮŽ & ŮŽ ŘŒâ€Ť Ů? Ů?ق‏dŮŽ Ů? :‍ Ů? ŮŽ×?‏MŮ? IŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ Ů’ Ů‘ Ů? " F [ .]‍ Ů?ق‏dŮŽ Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ ×? ŮŽ ŮŽ×?ل‏0Ů? ŮŽâ—Œâ€Ť ŮŽŮˆâ€ŹŘŒâ€Ť Ů?ق‏dŮŽ Ů? ‍ ŮŽ ×? ŮŽ ŮŽ×?ل‏0Ů? ‍ ŮŽ Ů’ŘŻ Ů?عى‏ " " . ‍כ‏.‍×?‏2 2. (3218)- Ä?bnu Ĺžihâb anlatÄąyor: "Ebu HĂźreyre ve Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźm) Ramazan orucunun kazasÄą hususunda ihtilaf ettiler. Biri: "AralarÄą açĹlabilir" dedi. DiÄ&#x;eri, "açĹlamaz!" dedi. Ben hangisinin "açĹlabilir" dediÄ&#x;ini 202[202] bilmiyorum." AÇIKLAMA: Ramazan orucu kaza edilirken peĹ&#x; peĹ&#x;e mi tutulacak, yoksa bazan tutup bazan yemek suretiyle aralarÄą açĹlabilecek mi ihtilaf edilmiĹ&#x;tir. Bu rivayette Ä?bnu Ĺžihâb, Ebu HĂźreyre ile Ä?bnu Abbâs arasÄąndaki ihtilafÄą hatÄąrlÄąyor, ancak hangisinin hangi gĂśrĂźĹ&#x;Ăź ileri sĂźrdĂźklerini hatÄąrlayamÄąyor. 202[202]

Muvatta, Savm: 46, (1, 304); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/519.


Đbnu Abdilberr, Đbnu Abbâs ve Ebu Hüreyre, her ikisinin de, Ramazan'ın kazasında ayırmayı câiz gördüklerini, bu hususun sahih rivâyetle geldiğini belirtir. Onlar, ‫(فَ ِع ّدةٌ ِم ْن اَي ٍّام اُ َخ َر‬Bakara 185) âyetine dayanarak ayırmada bir beis görmemişlerdir. Hz. Aişe, bu âyetin önce ‫ت‬ ِ ‫فَ ِع ّدةٌ ِم ْن اَي ٍّام اُ َخ َر ُمتَتَابِ َعا‬şeklinde, yani: "Hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde "peş peşe" tutsun" şeklinde "peş peşe" kelimesiyle indiğini sonradan "peş peşe" kelimesinin düştüğünü belirtir. Zürkani, rivayetteki "düştü" ‫اسقطت‬kelimesinin muhtemelen‫"ﻧسخت‬neshedildi" mânasında kullanıldığını söyler. Nitekim Ramazandan borç kalan oruçların ayrı ayrı 203[203] kaza edilmeleri esas olmuştur.

203[203]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/519-520.


Ů? :o.‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+â€ŤŮˆ ×?‏- 3‍ ـ‏3219‍ـ‏ Ů? H$ŮŽ ‍ ×?‏BŮŽ ‍×?ن‏ Ů? ‍ ŮŽ ْن‏l& T 8 2 ‍ع‏ 2 ‍م‏ ( C.‍×?‏ #

‍ن‏ ( ‍כ‏ ‍×?ن‏ ‍[כ‏ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’ Ů? Ů’ " " ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? Ů? Ů? ‍ َכ‏.Ů? ‍ َכ‏.Ů? ‍ Ůˆ ŮŽŘ°â€ŹŘŒâ€Ť×?ن‏ Ů? #" 'ŮŽ ‍×?‏ , K B â—Œ ŮŽ / 8 ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍×?ن َع‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮ’ . *H4.‍ ×?‏F [ .]!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ŮŽ Ů’ Ů‘

3. (3219)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "Ăœzerimde Ramazan orucu bulunurdu da ben onlarÄą ancak Ĺžâban ayÄąnda kaza edebilirdim. Bu, ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'Äąn mevkii 204[204] sebebiyle idi." AÇIKLAMA: Hz. AiĹ&#x;e, her kadÄąn gibi Ramazanda tutamadÄąÄ&#x;Äą oruçlarÄą Ĺžâban'da kaza ettiÄ&#x;ini belirtiyor. Bu kaza iĹ&#x;inin niçin Ĺžâban ayÄąna kaldÄąÄ&#x;ÄąnÄą farklÄą rivayetlerde gelen ziyadeler aydÄąnlatÄąr: ResĂťlullah 204[204]

BuharĂŽ, Savm: 40; MĂźslim, SÄąyâm: 151, (1146); Muvatta, SÄąyâm: 54, (1, 308); Ebu Dâvud, Savm: 40, (2399); TirmizĂŽ, Savm: 66, (783); NesâÎ, Savm: 64, (4, 191); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/520.


(aleyhissalâtu vesselâm) Şâban ayının hemen hemen tamamını oruçla geçirmektedir. Resûlullah'ın zevceleri, borçlarını, böylece Resûlullah'la birlikte Şâban ayında kaza etmektedirler. Müslim'in bir rivayetinde Hz. Aişe: "Bizden (Resûlullah'ın zevcelerinden) biri, Resûlullah'ın zamanında Ramazan'da orucunu yeyince, Resûlullah'la birlikte (yani o hayatta iken), Şaban ayı gelinceye kadar orucunu kaza etmeye muktedir olamazdı" demektedir. Tirmizî'nin rivayetinde bu hâlin Resûlullah vefat edinceye kadar devam ettiği ifade edilmiştir. Đbnu Hacer, bazı âlimlerin, bu hadisten hareketle Hz. Aişe'nin Şâban'dan önce hiç nafile oruç tutamadığını söylediklerini belirtir. "Zira demişlerdir, üzerinde farz var iken nâfile tutması câiz değildi." Bu hadisten, Ramazan'dan kalan borcun kazasının te'hir edilmesi câiz görüştür.


Te'hir için ĂśzĂźrĂźn olmasÄą olmamasÄą farketmez. Câiz olmasaydÄą Hz. AiĹ&#x;e te'hir etmezdi. Ăœstelik bu te'hirin ResĂťlullah'Äąn ittÄąlâĹnÄąn dÄąĹ&#x;Äąnda olmasÄą da mĂźmkĂźn deÄ&#x;ildir. Hz. AiĹ&#x;e Ĺ&#x;er'ĂŽ ruhsatÄąn varlÄąÄ&#x;ÄąnÄą bilmese yapmazdÄą. Mutlaka bunu biliyordu da Ăśyle yaptÄą... Ĺ&#x;eklinde 205[205] açĹklama yapÄąlmÄąĹ&#x;tÄąr.

Ů? ‍ [ ŮŽ ŮŽ×?ل‏:o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×? َع‏0

â€ŤŮˆâ€Ź- 4‍ ـ‏3220‍ـ‏ Ů? Ů? &#ŮŽ ‍×?ŘŞ Ůˆâ€Ź Ů? 2 2 : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ Ů? ŮŽ " " Ů‘ Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ( ‍×?ن ŮŽŮˆ×?‏O&3.‍ ×?‏F [ .] Ů? & .Ů? ‍َ' Ů’( ŮŒŮ… ŮŽ' ŮŽ×?Ů… ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź ‍ Ůˆ ( (Ů„â€ŹŘŒâ€Ť Š×? ه‏# ŮŽ Âť Ů? & .Ů? ‍ & ÂŤ ŮŽ' ŮŽ×?Ů… ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź.‍د×?ŮˆŘŻâ€Ź ‍×?‏0

-,B ‍×?ع؊‏d‍כ‏.‍ ×?ŘŻ ×?‏.‍ ×?‏: & ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ! MQ.‍ ×?‏,B‍×?‏3.‍×?‏ .‍×?إ‏0Qd.‍ ×?‏1‍& כ‏# ‍ Ůˆâ€ŹŘŒ 2E< o@‍ذ ×›×?‏/ ‍(م‏C.‍ ×?‏

4. (3220)- Yine Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anhâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Ăźzerinde 205[205]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/520-521.


oruç borcu olduğu halde ölürse, velîsi ona 206[206] bedel tutar." AÇIKLAMA: Bu hadiste, oruç borcu olduğu halde ölen kimseye bedel, velîsinin oruç tutabileceği beyan edilmektedir. Ancak âlimler, bu mevzuda gelen diğer rivayetleri de göz önüne alarak aralarında ihtilaf etmişlerdir. Çünkü şu çeşit sorular mevzubahis olmaktadır: Bütün oruçlar oruçla mı ödenir, bazısı yemekle olabilir mi, hepsi yemekle olamaz mı, mutlaka veli mi orucunu tutmalı, bir başkası tutamaz mı? vs... Bu sorulara cevap sadedinde Hasan Basrî: "Onun oruç borcunu ödemek niyetiyle otuz kişi bir gün oruç tutsa bütün borcu ödenir, bu câizdir" demiştir. 206[206]

Buharî, Savm: 42; Müslim, Sıyâm: 153, (1174); Ebu Dâvud, Savm: 41, (2400); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/521.


Ashâbu'l-hadis, ölenin yerine oruç tutmanın câiz olduğunu söyler. Đmam Şâfiî, kavl-i kadîminde "hadis sahihse câizdir" der. Beyhâkî, bunun sahih olduğunu, bu hadisle amelin vacib olduğunu söylemiştir. Bu görüşe göre, ölüye bedel oruç tutmak, velîsine müstehabtır ve bu, ölüyü borçtan kurtarır. Nevevî, sadedinde olduğumuz hadisle müteâkiben kaydedeceğimiz hadislere dayanarak bu görüşü tercih eder. Ebu Hanife, Mâlik ve kavl-i cedîdinde Şâfiî hazerâtı: "Ölüye bedel oruç tutulamaz" demişlerdir. Ahmed, Đshâk, Ebu Ubeyd ve kavl-i kadîminde Şâfiî: "Ölüye bedel sadece nezir orucu tutulabilir" derler. Bunu câiz görenler "velî"den murad nedir? Bu hususu araştırmışlardır. "Her bir yakın", "vâris", "asabe" gibi değişik şeyler söylemişlerdir. Birinci görüşe "ercah" denmiştir.


AyrÄąca: BedenĂŽ ibâdette niyabetin olmayacaÄ&#x;Äą esasÄąndan hareketle bu, velilere mi has? diye sorulmuĹ&#x;tur. Hayatta niyabet olmayÄąnca ĂślĂźnce de olmamasÄą esastÄąr. Ancak rivayette sâbit delil vârid olan hususta bu prensip geçersizdir. Ă–yle ise oruçta niyabet olabileceÄ&#x;i hususunda bu rivayet geldiÄ&#x;ine gĂśre, bu sÄąnÄąr içinde kalmak Ĺ&#x;artÄąyla câiz olacaÄ&#x;Äąna bazÄą âlimler hĂźkmetmiĹ&#x;tir. Bunlar, velĂŽ bu hususta bir yabancÄąya baĹ&#x;vurarak ĂślĂźsĂź adÄąna oruç tutuvermesini sĂśylese, o da tutsa, haccda olduÄ&#x;u gibi oruçta da caiz olacaÄ&#x;Äąna hĂźkmederler. MĂźteakip hadis de bu 207[207] gĂśrĂźĹ&#x;te olanlarÄą te'yid eder.

Ů? :‍ ×? ×?ل‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍×?Řł َع‏- â€ŤŮˆ ×?‏- 5‍ ـ‏3221‍ـ‏ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů? ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍ َع‏.ŮŽ /Ů? ‍ ŮŽ ŮŒŘŠâ€Ź2Ů’ ‍ ŮŽ×?ŘĄ Ů?ŘŞ Ů?×?‏FŮŽ :‍ ŮŽ ×? ŮŽ ŮŽ×?ل‏0Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍[ع‏ ŮŽ ‍ ŮŽ×?‏0&#ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹoŮ’ <‍ ŮŽ×?‏2ŮŽ 2Ů‘Ů? Ů? ‍ "ن‏/Ů? :oŮ’ .ŮŽ ‍×?‏QŮŽ BŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ #" 'ŮŽ Ů‘ Ů’ ŮŽ Ů’ 207[207]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/521-522.


Ů? ŮŽcBŮŽ ŘŒâ€Ť Ů?ع‏aŮ’ @ŮŽ ‍'(م‏ #ŮŽ ŮŽ ‍×?ن‏ ‍כ‏ ( . o Ů’ ‍ ŮŽ َع‏: oŮ’ .ŮŽ ‍×? Ř&#x; ŮŽ ×?‏0ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍(م‏ ' ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? Ů? Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů? ŮŽ Ů? .!,ŮŽ @ŮŽ :oŮ’ .ŮŽ ‍×?Ř&#x; ŮŽ ×?‏0ŮŽ Ů’ ŮŽ ‍ Ů?כ‏.Ů? ‍×?ن Ů? ŮŽÂ… Ů? Ů‘ŘŻŮŠ َذ‏ ‍כ‏ H & 8 Q B ‍د‏ ‍כ‏ 2 ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮ’ ŮŒ Ů’ŮŽ Ů‘ Ů’ Ů? CBŮŽ :‍َ ŮŽ×?ل‏ . *4 O.‍ ×?‏F [ .]‍ Ů?כ‏2Ů‘Ů? Ů? Ů’ ŮŽ 2( Ů?

5. (3221)- Ä?bnu Abbâs (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "Bir kadÄąn ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Annem vefat etti, Ăźzerinde de nezir orucu borcu var, kendisine bedel oruç tutabilir miyim?" dedi. ResĂťlullah: "Annen Ăźzerinde borç olsaydÄą da sen Ăśdeyiverseydin, bu borç onun yerine ĂśdenmiĹ&#x; olur muydu?" diye sordu. KadÄąn: "Evet!" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm: "Ă–yleyse annene bedel oruç tut!" 208[208] buyurdu." AÇIKLAMA: 208[208]

BuharĂŽ, Savm: 42; MĂźslim, Savm: 156, (1148); Ebu Dâvud, Eymân: 25, (3307, 3308); TirmizĂŽ, Savm: 22, (716); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/522.


Buna benzer muhtelif rivayetler vârid olmuştur. Bazılarında soru soran bir kadındır, Bazılarında bir erkek. Bazılarında annenin yerine, Bazılarında kız kardeşin yerine oruç tutmaktan sorulmuştur. Bazılarında nezir borcu mevzubahistir. Nezri, bir kısım âlimler "oruç", bir kısım âlimler de "hacc" diye tefsir etmiştir vs... Bir kısım âlimler bu farklılıklara bakarak haberin muzdarib olduğuna hükmetmiştir. Ancak Đbnu Hacer, yaptığı tahkikle bu benzer rivayetlerde farklı vak'aların mevzubahis olduğunu, aynı hükmün çıkarılacağı değişik rivayetlerin yapılmış olduğunu söyler. Öyle ki kaynaklarını zikrederek nezir orucundan soranla, nezir haccından soranın isimlerini ayrı ayrı belirtir ve ızdırab iddiasını reddeder. Rivayetlerden çıkan hükümde ihtilaf olmadıktan sonra soru soranların erkek mi kadın mı olduğu, soruların


anneyle ilgili olarak mÄą, kÄąz kardeĹ&#x;le ilgili olarak mÄą sorulduÄ&#x;u hususlarÄąnda ihtilaf olmasÄąnÄąn menfi bir deÄ&#x;er taĹ&#x;ÄąmayacaÄ&#x;ÄąnÄą da ayrÄąca belirtir. HĂźlasa, Ä?bnu Hacer'e gĂśre Ăślen adÄąna oruç tutulabilir, ancak bu bir vecibe 209[209] deÄ&#x;ildir, mendubtur.

ŮŽ Ů? ŮŽ ‍ Ů? "ن Ů’×?‏gŮŽ #ŮŽ ŮŽ Ů? @ [ :‍כ‏.‍×?‏2 â€ŤŮˆâ€Ź- 6‍ ـ‏3222‍ـ‏ " ŮŽ Ů? . ]MŮ? IŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ MŮŒ IŮŽ ŮŽ #Ů‘Ů? CŮŽ Ů? ‍ Ů’ Ůˆâ€ŹŘŒMŮ? I ‍(م‏ C ‍ ن‏ ‍ כ‏ ‍×?ن‏ ‍כ‏ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů?

6. (3222)- Ä?mam Mâlik'e ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äąna gĂśre Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anh), bir kimsenin diÄ&#x;er bir kimse yerine oruç tutmasÄąnÄą veya bir kimsenin baĹ&#x;ka bir kimse yerine namaz 210[210] kÄąlmasÄąnÄą mĂźnker addederdi." AÇIKLAMA: Ä?bnu Ă–mer, hayatta olanlarÄąn birbirlerine bedel ne namaz ne de oruç ibadetlerini eda 209[209]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/522-523. 210[210] Muvatta, SÄąyâm: 43, (1, 303); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/523.


edemeyecekleri gĂśrĂźĹ&#x;Ăźndedir. ÇßnkĂź bu iki ibadet bedenĂŽ amellerdir, Ĺ&#x;ahsen icra edilmesi gerekir. NamazÄąn, nâfileden bile olsa ne ĂślĂź ne de diri adÄąna kÄąlÄąnamayacaÄ&#x;Äąnda icma edilmiĹ&#x;tir. Diri adÄąna oruç tutulabilir mi bunda ihtilaf var. Ă–lĂź adÄąna oruç tutulabilir mi? 3220 numaralÄą rivayette kaydettiÄ&#x;imiz Ăźzere cumhur, "HayÄąr!" demiĹ&#x;tir. Ancak tutulabileceÄ&#x;ini sĂśyleyenler de 211[211] olmuĹ&#x;tur.

Ů? :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍* َع‏3+â€ŤŮˆ ×?‏- 7‍ ـ‏3223‍ـ‏ Ů? Ů? Ů? ŮŽ ‍ ŮŽ ×?‏#Ů’ ‍כ‏c B ‍×?م‏ , J ‍×?‏

. ‍ي‏ M c B & H +‍×?‏ ' * C d I â€ŤŮˆâ€Ź ‍×?‏ @ o

‍[כ‏ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů’Ů? ŮŽŮ’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? oŮ’ .ŮŽ ‍×?‏QŮŽ BŮŽ !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ .‍×?‏ [ M B ŘŒ

2 # ' ŮŽ " ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ " Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ Ů? Ů? ŮŽ ‍×? ŮŽ ×?‏0& Ů? o

Ů? o @ ‍×?‏ ‍כ‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍َم‏ â—Œ ‍כ‏ . ‍Ů?×?‏

< ‍ع‏ M â€ŤŮˆâ€Ź : * C d I Ů’ Ů? Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ Ů?Ů‘ /Ů? : ‍×?‏ ŮŽ Ů? &HŮŽ ŮŽ +‍ ŮŽ* ŮŽ' Ů?×?‏3ŮŽ +‍ ŮŽ ŮŽ@×? ŮŽŮˆ ŮŽ Ů?×?‏o 5 ' @ $ ‍ع‏ Ů? Ů? Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽ Ů’ Ů? Ů? #" 'ŮŽ ‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ŘŒ Ů? &#ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽ@×?‏TŮŽ BŮ’ cBŮŽ ‍×?م‏ , J ‍×?‏

. ‍ي‏ M c B & H

( T H 2 Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŒ ŮŽ Ů’ Ů’ŮŽ ŮŽ " ŮŽ Ů? Ů’ 211[211]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/523.


Ů? Ů? F [ .] [; ‍×?‏ 2 ( @ ‍×?‏ ‍כ‏ 2 ‍×?‏ & 8 ‍×?‏ : ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź Ů‹ Ů’ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ŮŽŮŽ Ů‘ . ‍ي‏a2 H.‍ Ůˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?â€ŹŘŒâ€Ť×›â€Ź.‍×?‏2 7. (3223)- Hz. AiĹ&#x;e (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "Ben ve Hafsa oruçlu idik. Bize yiyecek hediye edildi. Ondan yedik. ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanÄąmÄąza girdi. Hafsa (cĂźr'ette) babasÄą gibiydi, sĂśzde benden evvel davranÄąp: "Ey Allah'Äąn ResulĂź, biz, AiĹ&#x;e ve ben nâfile oruca niyet etmiĹ&#x;, bu niyetle sabaha kavuĹ&#x;muĹ&#x;tuk. Bize bir yemek hediye edildi. Biz de ondan yedik" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Bunun yerine bir baĹ&#x;ka gĂźn, kaza 212[212] orucu tutun!" buyurdu." AÇIKLAMA:

212[212]

Muvatta, SÄąyâm: 50, (1, 306); Ebu Dâvud, Savm: 73, (2457); TirmizĂŽ, Savm: 36, (735); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/523.


Zürkânî, hadisin şerhinde şunu belirtir: "Buradaki emir vücûb ifade eder.Yani, nâfile niyetiyle tutulan oruç bozulacak olursa bilahare kazası vâcibtir." Ebu Hanîfe, Ebu Sevr, Mâlik böyle hükmetmişlerdir. Đmam Şâfiî, Ahmed Đbnu Hanbel, Đshak Đbnu Râhûye: "Kaza gerekmez, ancak başlanan nâfilenin bozulmayıp tamamlanması müstehabtır" demişlerdir. "Vacib olur" diyenler, bu hadisten başka, Sonra orucu geceye kadar tamamlayın" (Bakara 187); "Allah'ın yasaklarına kim saygı gösterirse bu Rabb'inin katında onun hayrınadır" (Hacc 30) âyetlerini de hüccet göstermişlerdir. Onların bu görüşlerini destekleyen başka hadisler de mevcuttur. Biri şöyle: "Biriniz, yemeğe çağırılınca icâbet etsin, oruç tutmuyor ise yemekten yesin." Birinci âyette, orucu tamamlama emri âmmdır; farza da, nâfileye de şâmildir. Đkinci ayette Allah'ın haramlarına saygı


emredilmektedir, "Orucun yenmesi saygÄą deÄ&#x;ildir" denmiĹ&#x;tir. "Nâfileyi yiyene kaza gerekmez" diyenler, ĂœmmĂź HânĂŽ tarafÄąndan rivayet edilen Ĺ&#x;u hadisle ihticâc etmiĹ&#x;lerdir: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanÄąma girdi. Ben o sÄąrada oruçluydum. YanÄąmda bir sĂźt kabÄą vardÄą. Ondan içti ve bana uzattÄą. Ben de içtim. "Ben oruçluydum, ancak sizden gelen artÄąÄ&#x;Äąn reddi hoĹ&#x;uma gitmedi" dedim. Bana Ĺ&#x;u cevabÄą verdi: "Orucun eÄ&#x;er ramazan kazasÄą ise, sonra yerine bir gĂźn oruç tutarak kaza et. BaĹ&#x;ka bir oruçsa, dilersen kaza et, dilersen kaza etme." ZĂźrkânĂŽ bu bahsin açĹklamasÄąnÄą geniĹ&#x; 213[213] tutmuĹ&#x;tur.

‍×?‏ Ů?Ů‘ ‍×?‏ Ů?Ů‘

Ů? ‍ ×› َع‏o ‍ ×?إ‏$ â€ŤŮˆâ€Ź- 8‍ ـ‏3224‍ـ‏ ŮŽ Ů? Ů‘ ‍(ل‏ #" 'ŮŽ ‍×?‏ Ů? $Ů? ‍ َع‏MŮ? 0Ů’ ŮŽ #ŮŽ ŮŽ ‍ Ů’ ŮŽ@×?‏TŮŽ BŮ’ ŮŽ [ :o.‍×? ×?‏0 Ů’ ŮŽ

213[213]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/524.


Ů? Ů? &ŮŽ Ů? :uŮ? Ů’ 3.‍×?‏ o , # J ! w ŘŒ ! & ` ‍م‏ ( ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź " ŮŽŮ’ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ &Ů’ #ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ " Ů? Ů? 8ŮŽ ŮŽ 2Ů? M} :‍×?ŘĄ Ř&#x; ŮŽ ŮŽ×?ل‏ Ů? 8ŮŽ QŮŽ .Ů’ ‍ Ůˆ×? Ů?×?‏2Ů? Ů?cBŮŽ :‍ Ů?×?م‏3ŮŽ Ů?0.Ů? F [ .]‍×?إ‏ Ů’ Ů? Ů? .‍ ŮŽŮˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻâ€ŹŘŒâ€Ť×?عي‏O-.‍×?‏

8. (3224)- Esma Bintu EbĂŽ Bekr (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah zamanÄąnda bulutlu bir gĂźnde orucumuzu açtÄąk. Sonra gĂźneĹ&#x; doÄ&#x;du. HiĹ&#x;âm'a: "Kaza emredildi mi?" diye soruldu. "KazasÄąz olur mu?" diye cevap 214[214] verdi." AÇIKLAMA: Bu hadis, bulut sebebiyle gĂźneĹ&#x; battÄą zannÄąyla orucunu açtÄąÄ&#x;Äą halde, sonradan gĂźneĹ&#x;in batmamÄąĹ&#x; olduÄ&#x;u anlaĹ&#x;Äąlan durumda terettĂźp edecek hĂźkmĂź belirtmektedir. Bu mesele ulemâ arasÄąnda ihtilaf konusu olmuĹ&#x; ise de Eimme-i Erbaa' da yer aldÄąÄ&#x;Äą cumhĂťr, bu Ĺ&#x;ekilde 214[214]

BuharĂŽ, Savm: 46; Ebu Dâvud, Savm: 23, (2359); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/524.


hata ile erken açĹlan orucun bilahare 215[215] kazasÄą vâcib olduÄ&#x;una hĂźkmetmiĹ&#x;tir.

ŘŒ ŮŽ Ů? ‍ َכ‏.Ů? ‍ ŮŽ َذ‏,ŮŽ BŮŽ [ :‍ ×?ل‏#$ â€ŤŮˆâ€Ź- 9‍ ـ‏3225‍ـ‏ Ů? Ů? ŮŽ ‍ Ůˆâ€Ź: &Ů? 4Ů? XTŮ’ O.‍×?‏ Ů? .]‍ ŮŽ@×?‏MŮ’ 0H F‍×?‏ M ‍×?ل‏ â€ŤŮˆâ€Ź ŘŒ ‍×?إ‏ 8 Q . ‍×?‏

, ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŒ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ŮŽ . ‍ن‏c3.‍ Ůˆ×?‏2Ů’ â€˜â€ŤÂť ×?‏XŮ? TŮ’ O.‍ ÂŤ×?‏.‍כ‏.‍×?‏2 F [

9. (3225)Eslem rahimehullah anlatÄąyor: "Ă–mer bunu, yani kazayÄą yerine getirdi ve dedi ki: "Bu iĹ&#x; basittir, içtihadda 216[216] bulunduk." AÇIKLAMA: Burada, hadis Ăśzetlenerek kaydedilmiĹ&#x;tir. AslÄą Ĺ&#x;Ăśyle: "Bir gĂźn Ramazanda, Hz. Ă–mer bulutlu bir gĂźnde orucunu açtÄą. AkĹ&#x;am oldu, gĂźneĹ&#x; battÄą biliyordu. Bir adam gelerek: 215[215]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/525. 216[216] Muvatta, SÄąyâm: 44, (1, 303); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/525.


"Ey mü'minlerin emîri, güneş çıktı!" diye haber getirdi. Hz. Ömer: "Mesele basittir, (güneş battı diye) içtihad etmiştik" diye cevap verdi." Đmam Mâlik şu açıklamayı yapar. "Hz. Ömer, mesele basittir!" sözüyle, doğruyu Allah bilir ya, anladığımız kadarıyla, bu orucun kazasını ve bunun hafif bir külfet olduğunu kastetmiş: "Bunun yerine bir gün tutarız" demek istemiştir." Bir başka rivayette Hz. Ömer şöyle demiştir: "Ey muhataplarım! Kim orucunu açmış ise, bilsin ki bir günlük kaza kolaydır, kim de henüz açmadı ise, orucunu tamamlasın." Görüldüğü üzere, Hz. Ömer'den yapılan bu rivayette, Resûlullah'tan yapılan önceki rivayet muhteva ve hüküm itibariyle farklı 217[217] değiller. 217[217]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/525.


Ů? :‍×? Ů? ŮŽ Ů’ ×?ل‏ Ů‘ ŮŽ â€ŤŮˆ ŘŠ َع‏- 10‍ ـ‏3226‍ـ‏ Ů? ‍ Ů‹×?‏2(Ů’ ŮŽ TŮŽ BŮ’ ŮŽ Ů’ 2ŮŽ : !#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ # ' ‍×?‏ ‍(ل‏ $ ‍ع‏ ‍×?ل‏ [ ŮŽ Ů? " ŮŽ Ů‘ Ů‘ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? 8Ů? QŮ’ ŮŽ !.ŮŽ ŘŒ*Ů? CŮŽ [Ů’ ‍ ŮŽŮˆ Ů?Řąâ€ŹŘŒâ€Ť Ů?؜‏2ŮŽ Ů? &`ŮŽ Ů’ 2Ů? ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ 2 ŮŽ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ Ů’ ‍×?عي‏O-.‍ ×?‏F [ .] Ů? 2‍ ْن ŮŽ' ŮŽ×?‏/Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ Ů? #Ů‘Ů? ‍ Ů’ Ů? Ů?כ‏M.‍×?‏ " ‍َ' Ů’( Ů?م‏ . ‍ي‏a2 H.‍ ŮŽŮˆ ( ŘŻ×?ŮˆŘŻ Ůˆ×?â€ŹŘŒâ€Ť Ů‹×?‏Q&#,<

10. (3226)- Hz. Ebu HĂźreyre (radÄąyallahu anh) anlatÄąyor: "ResĂťlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ramazan ayÄąnda, hasta veya ruhsat sahibi olmaksÄązÄąn kim bir gĂźnlĂźk orucunu yerse, bĂźtĂźn zaman boyu oruç tutsa bu orucu 218[218] kaza edemez." AÇIKLAMA: Hadis, Ramazanda meĹ&#x;ru bir mazareti olmaksÄązÄąn kasÄątlÄą olarak oruç yiyen kimsenin davranÄąĹ&#x;ÄąnÄąn Allah indindeki 218[218]

BuharĂŽ, Savm: 29; TirmizĂŽ, Savm: 27, (723); Ebu Dâvud, Savm: 38, (2396); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/526.


kötülüğünü belirtmektedir: Ramazanda yenen bir günlük orucu bütün dehir boyu (dehir sınırsız zaman demektir) tutulacak oruçlar kaza edemiyor. Đbnu'l-Münîr, bunu: "Yani, orucu zamanında eda etmenin faziletini kaza suretiyle telâfi etmenin imkânı yok" diye açıklar. Đbnu Mes'ud'dan yapılan bir rivayette şöyle denmiştir: "Ramazan ayında sebepsiz olarak bir gün yiyen Allah'a kavuşuncaya kadar dehir orucu da tutsa onu karşılayamaz. Allah dilerse affeder, dilerse azablandırır." Bu rivayet, görüldüğü üzere Đbnu'l-Münir'in açıklamasından biraz farklıdır, vakti içinde tutulamayacak Ramazan orucunun Allah'ın affı ile telafi edilebileceğini ifade ederek, ümîd ve 219[219] tevbe kapısını açık bırakmaktadır.

219[219]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/526.


‫‪KEFARET‬‬

‫ِ‬ ‫א ُ َ ْ אل‪:‬‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫ـ‪ 3227‬ـ‪ - 1‬ة َر َ ّ‬ ‫ِ‬ ‫א ُ َ َ‪َ ِ &#‬و َ‪َ Qَ Bَ !#" $‬אل‬ ‫ َ' "‪ #‬‬‫א‪ .‬‬ ‫ ‬ ‫‪.‬‬ ‫‪/‬‬ ‫ ‬ ‫‪F‬‬ ‫ر‬ ‫אء‬ ‫[‪F‬‬ ‫َ‬ ‫ٌ‬ ‫ِ‬ ‫ّ‬ ‫"‬ ‫َ َ َ ُ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫ّ‬ ‫ِ‬ ‫َ‬ ‫‪o‬‬ ‫‪,‬‬ ‫ ‬ ‫و‬ ‫‪:‬‬ ‫אل‬ ‫ ‬ ‫؟‬ ‫כ‬ ‫כ‬ ‫‪#‬‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫א‬ ‫‪2‬‬ ‫‪:‬‬ ‫אل‬ ‫ ‬ ‫‪.‬‬ ‫‪o‬‬ ‫כ‬ ‫‪#‬‬ ‫ ‬ ‫‪:‬‬ ‫א ‬ ‫(ل‬ ‫‪$‬‬ ‫ر‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫ّ‬ ‫َ ْ ُ‬ ‫َ ُ‬ ‫َ ْ‬ ‫َ ُ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫َ َ‪َْ #‬‬ ‫א ُ َ َ‪ ِ &#‬‬ ‫ ‬ ‫‪#‬‬ ‫'‬ ‫א ‬ ‫(ل‬ ‫‪$‬‬ ‫ر‬ ‫אل‬ ‫‪Q‬‬ ‫‪B‬‬ ‫‪،‬‬ ‫!‬ ‫א‪+‬‬ ‫'‬ ‫א‬ ‫@‬ ‫ ‬ ‫و‬ ‫ ‬ ‫‪#‬‬ ‫ ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬ ‫"‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ّ‬ ‫ّ‬ ‫َ‬ ‫َ ُ‬ ‫ْ‬ ‫َ َ ٌ‬ ‫َو َ‪َ Mُ fِ <َ ْ َ :!#" $‬ر َ ‪َ 0Qُ Hِ ,ْ <َ *ً -‬א؟ َ َאل ‪َ َ .َ :‬אل‪ ْ 0َ Bَ :‬‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ِ‬ ‫َ‬ ‫(م َ‪Hَ Hَ 2ُ ِ ْ 0ْ K‬א َِ‪ ِ &,‬؟ َ َאل‪Mُ fِ <َ ْ َ .َ :‬‬ ‫‪C‬‬ ‫<‬ ‫ن‬ ‫ ‬ ‫&‪l‬‬ ‫‪T‬‬ ‫‪H‬‬ ‫‪4‬‬ ‫<‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫א‪ َ &-Bَ ،uْ #ِ F‬א َ@ ْ‪ ُ 5‬‬ ‫‪B‬‬ ‫אل‪:‬‬ ‫ ‬ ‫َ‪.‬‬ ‫‪:‬‬ ‫אل‬ ‫ ‬ ‫؟‬ ‫א‬ ‫& ‬ ‫כ‬ ‫‪4‬‬ ‫‪2‬‬ ‫& ‬ ‫‪H‬‬ ‫‪$‬‬ ‫אم‬ ‫‪,‬‬ ‫‪J‬‬ ‫‪/‬‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫ً‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ َ ّ َ ْ‬ ‫َْ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ُ‬ ‫ِ‬ ‫א ُ َ َ‪َ ِ &#‬و َ‪ٍ ,َ َ !#" $‬ق ِ‪ &ِ B‬‬ ‫ ‬ ‫‪#‬‬ ‫'‬ ‫ ‬ ‫<‬ ‫ ‬ ‫ذ‬ ‫‪/‬‬ ‫כ‬ ‫‪.‬‬ ‫ذ‬ ‫ ‬ ‫‪#‬‬ ‫ ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫"‬ ‫َ‬ ‫ّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ َ‬ ‫َ‬ ‫א‪ِ 4.‬א‪ ُ +‬؟ َ א َل‪@َ :‬א‪َ َ .‬אل‪َ a َ aْ [ُ :‬א‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫‪:‬‬ ‫אل‬ ‫‪Q‬‬ ‫‪B‬‬ ‫‪،‬‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫<‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ َ "‬ ‫َ ٌْ‬ ‫َ‪ْ MCHB‬ق ِ​ِ ‪َ َ .‬אل‪ِ ّ (Bَ ، ِ 2ِ Qَ Bْ َ #َ َ :‬‬ ‫א َ‪2‬א َ & َ َ​َ ‪0َ &H‬א‬ ‫َ َ ّ‬ ‫َ ّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ْ ْ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ِ‬ ‫ٍ‬ ‫َ‬ ‫א ُ َ َ‪ ِ &#‬‬ ‫ ‬ ‫‪#‬‬ ‫'‬ ‫א ‬ ‫(ل‬ ‫‪$‬‬ ‫ر‬ ‫כ‬ ‫‪5‬‬ ‫‪C‬‬ ‫‪B‬‬ ‫א‪،‬‬ ‫ ‬ ‫‪2‬‬ ‫ ‬ ‫‪Q‬‬ ‫‪B‬‬ ‫ ‬ ‫‪o‬‬ ‫&‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫ ‬ ‫ُ‬ ‫"‬ ‫ُ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫َ‬ ‫ّ‬ ‫ّ‬ ‫ُ " َ‬ ‫َ‬ ‫َ ُ‬ ‫ْ َْ‬ ‫ْ‬ ‫َو َ‪َ َ !ُw ،!#" $‬אل‪َ #َ ْ َ ُ ْ ,ِ Jْ َ :‬כ]‪ F [ .‬א‪*H4.‬‬ ‫َ‬ ‫"‬ ‫א ُ َ َ‪ ِ &#‬‬ ‫א‪" «. &-@E.‬אل◌ َ​َ ُ* َ' "‪ #‬‬ ‫א‪4 .‬א‪َ « . +‬وא ْ‪ُ ,َ .‬ق»‬ ‫ّ‬ ‫ّ‬ ‫ْ‬ ‫َ‬


( ‫& ة و‬1‫כ‬.‫(د א‬4.‫אرة א‬f5.‫!» א‘رض ذאت א‬#" $َ ‫َو‬ َ .‫א‬0&-@‫א‬F 2 ‫ <א א‬I :* M .‫א א‬H ‫ ة و‬5.‫א‬ ّ

1. (3227)- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir adam geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü, helâk oldum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Seni helak eden şey nedir?" diye sorunca: "Oruçlu iken hanımıma temas ettim" dedi: Bunun üzerine Resûlullah'la aralarında şu konuşma geçti: "Azad edecek bir köle bulabilir misin?" "Hayır!" "Üst üste iki ay oruç tutabilir misin?" "Hayır!" "Altmış fakiri doyurabilir misin?" "Hayır!" "Öyleyse otur!" Biz bu minval üzere beklerken, Aleyhissalâtu vesselâm'a


içerisinde hurma bulunan bir büyük sepet getirildi. "Soru sahibi nerede?" diyerek adamı aradı. Adam: "Benim! Buradayım!" deyince, Aleyhissalâtu vesselâm: "Şu sepeti al, tasadduk et!" dedi. Adam: "Benden fakirine mi? Allah'a yemin ediyorum, Medine'nin şu iki kayalığı arasında benden fakiri yok!" cevabını verdi. Bunun üzerine Resûlullah güldüler ve: "Öyleyse bunu ehline yedir!" 220[220] buyurdular.” AÇIKLAMA: 1- Hadis Ramazan ayında oruçlu iken cimâ edene kefaret gerektiğini ifade etmektedir. Âlimler kıyasla yeme ve 220[220]

Buhari, Savm: 29, 31, Hibe: 20, Nafakât: 13, Edeb: 68, 95, Kefaretu'l- Eymân: 3, 4, Hudud: 26; Müslim, Sıyâm: 81, (1111); Muvatta, Sıyâm: 28, (1, 296, 297); Ebu Davud, Savm: 37, (2390, 2391, 2392, 2393); Tirmizî, Savm: 28, (724); İbrahim Canan, Kutubi Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/528.


içmenin de aynı hükme girdiğini belirtmişlerdir. Kefâret kelimesi, giymek, örtmek mânasına gelen ke-fe-re kökünden gelir. Çiftçi, tohumu toprakla örttüğü; gece, eşyaları; bulut da güneşi örttüğü için her üçüne de kâfir (örten) denir. Mesela "Güneş yıldızları örttü" cümlesi, kelimenin kök mânasını anlamamıza yardımcı olur. Şu halde kefâret, işlenen bazı günahların örtülmesini sağlayan ibâdet mânasına gelir. Ancak bu, bir nevi cezadır. Sözgelimi, ramazanda tutmaya niyet ettiğimiz bir orucu meşru bir mâzeret olmadan bozarsak bu bir günahtır, bunun cezası, yukarıdaki hadiste de görüldüğü üzere ya bir köle azad etmek, ya altmış gün ard arda oruç tutmak, ya da altmış fakirin bir günlük yiyeceğini karşılamaktır. Bunlardan birini yerine getirmek suretiyle ramazanda niyetli


orucunu bozma günahını örtmüş olur. Đşte bu cezaya kefaret denir. Yemini bozmanın, zıhâr yemini yapmanın, hataen katlin de kendilerine has kefâretleri var. Kefâreti yerine getiren kimse, o günahı işlememiş gibi olur. 2- Resûlullah (Aleyhissalâtu vesselâm)'a durumunu arzedip sual soran zâtın şahsiyeti kesinlikle bilinmemekle beraber bazı müellifler Süleyman -veya SelemeĐbnu Sahr olduğunu söylemiştir. 3- Hadis farklı vecihlerden rivayet edilmiştir. Rivayetlerde ziyade ve noksanlar olsa da, hadisten çıkarılacak hükme te'sir edecek değişiklik yok, hepsi de ramazanda kasden oruç bozana kefâret gerektiğinde ittifak eder. 4- Burada kaydedeceğimiz bir husus, adamın cevapları karşısında Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm'ın gülmeleridir. Rivayetler bu gülüşü "kesici dişleri görülünceye kadar", "azı dişleri


görülünceye kadar" gibi farklı şekillerde ifade ederler. Hatta bir rivayette, "ön dişleri görüldü" tabiri kullanılmıştır. Bu hadis vesilesiyle Đbnu Hacer'in Resûlullah'ın gülmesi üzerine dermayan ettiği bazı açıklamaları kaydetmeyi faydalı ‫א‬

w "dişleri görüldü" ifadesi buluyoruz: ‫אه‬ َ َ ُ َ bir rivayet hatası olabilir. Bunun doğrusu kesici dişler ‫ א@&א‬olması daha, muvafıktır.

Çünkü ön dişler umumiyetle tebessümle de ortaya çıkar. Halbuki hâdisenin siyâkı, tebessümün arttığını ifade etmeyi kasdetmektedir. Öte yandan Resûlullah'ın çoğunlukla tebessüm tarzında güldükleri, O'nun umumî vasıfları arasında bilinmektedir. Hatta: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm sadece âhirete müteallik şeylerde gülerdi, dünyevî olan meselelerde sadece tebessüm ederdi" denmiştir... Bazı âlimler: "Resûlullah


(aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu hâdisede gülüşünün sebebi, adamın halindeki mübâyenet (zıtlık) dır. Yaptığının neticesinden korkmuş ve elinden gelebilecek bütün imkanları seferber ederek hatasını telafi etmek arzusuyla geldiği halde Resûlullah'ta bulduğu ruhsat karşısında, cinayetinin kefâreti için tasadduk etmesi maksadıyla kendisine verilen şeyi bizzat yeme hususunda tamahkârlık gösterdi" demiştir. Bazı âlimler: "Resûlullah adamın sözlerindeki tatlılık, ağırbaşlılık ve hitaplarındaki gönül alıcılıkla, gayeye ulaşmadaki musırrâne tavrına gülmüş olmalıdır" demiştir. 5HADĐSTEN ÇIKARILAN ĐSTĐFADELER: * Hududa girmeyip, içtihada giren meselelerde fetva sormak üzere gelen kimseye ta'zir ve ceza verilmez. Nitekim Aleyhissalâtu vesselâm Ramazan'ın hürmetini ihlâl eden bedevîyi


cezalandırmamıştır. Đyâz der ki: "Çünkü gelişinde, fetva soruşunda onun yaptığından pişmanlığı ve vazgeçtiği gözükmektedir. Üstelik, fetva için her gelene ceza verilecek olsa bunun korkusuyla kimse fetva sormaya gelmez. Hududa giren bir fiille gelecek olursa o ayrı." Buharî, bu hususla ilgili olarak Kitâbu'lMuhâribin'de şu manada bir bab açmıştır: "Had dışında bir günah işleyen, gelir imama haber verirse, fetva sormak için geldikten sonra ceza verilmez babı." * Kefâret mertebelidir. Yani imkânı olan köle azad eder, olmayan iki ay ard arda oruç tutar, bunu yapamayacak durumda olan altmış fakiri doyurur. Sadece Đmam Mâlik, bu üçten biriyle kefâretini yerine getirmede ferdin muhayyer olduğunu söylemiştir. Diğerleri "Bu sıraya riayet vacibtir" der. * Kefârette fakire yardım edilir.


* Kefâretten yakınlara vermek câizdir. * Hibe ve sadaka (akdinin gerçekleşmesinde) kabzetmek kâfidir, dille "aldım kabul ettim" demeye gerek yoktur. * Kefâret, nafakasını karşılamak mecburiyetinde olduğu horantanın nafakasından artandan verilir. Bu kadar imkânı olmayana gerekmez. * Đnsan bir şeye taaccüb edince gülmede mübalağa edebilir. * Yemin taleb edilmeden Allah'ın adına veya sıfatlarına yemin etmek caizdir. * Fakirlik iddiasında fakir ve miskinin sözüne itimad esastır, tahkik yapılmaz. Nitekim adam: "Medine'nin iki kayalığı arasında benden fakiri yok" deyince Resûlullah delil istemedi, tahkik yapmadı. * Zann-ı galib üzerine yemin câizdir, kesin delillere dayalı bilgisi olmasa bile. Çünkü hadiste adam, kendilerinden daha muhtaç kimse olmadığı hususunda yemin


etmiştir, halbuki daha fakir birinin olması mümkündür. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu yemin sebebiyle adama müdahale etmemiştir. * Çirkin işleri ifade ederken kinayeye başvurulmalıdır. Adam fiilini, "Hanıma temas ettim" diye kinaye yolunu tercih etmiştir. * Talebeye rıfkla muamele ve tâlimde tatlılık müstehabtır. Teklif ediciler dine ısındırmak, günaha pişman kılmak, korku hissi duyurmak hususunda titiz davranmalıdır. * Mescidde, namazdan başka dînî maslahatlar için oturmak câizdir, ilim neşri gibi... * Đbadette yardımlaşmak müstehabtır. * Dara düşen müslümanın kurtuluşu için çalışmalıdır. * Bir kişiye günlük ihtiyacından fazlası verilebilir. * Kefâreti bir aileye vermek câizdir.


6- Hadisten Çıkan Hükümler: Aynî, bu babta gelen hadislerden bazı 221[221] farklı hükümlere gidildiğini belirtir: 1- Bir kısım âlimler, hadisin bazı vecihlerinde yer alan . ‫ص ّد ْق بِھَا‬ َ َ‫"ت‬Bunu tasadduk et!" ifadesini esas almış ve Ramazanda gündüzleyin bilerek temasta bulunan kimseye, "kefâret değil, sadece sadaka gerekir" demiştir. Bir rivayette Đmam Mâlik, Avf Đbnu Mâlik el-Eşca'î, Abdullah Đbnu Rihem bu görüştedirler. Aynî, rivayetin Ebu Hüreyre'nin bazı ziyadelerle kaydettiği veçhini esas alarak bunların isabetsizliğini belirtir. Bazılarına göre, sadakanın tamamını ödemekten âciz olan kişinin borcu, zenginlik anına kadar te'hir edilir. Bazıları, Resûlullah'ın bedevîye emrini tetavvu olarak yaptığını, fakirliği sebebiyle o anda ödemesi gereken bir vecibe kılmadığını; 221[221]

Mühim noktalarını özetleyerek kaydediyoruz.


bu sebeple, verdiği hurmayı nefsi ve âilesi için sarfetmesine izin verdiğini belirtirler. Şâfiîler bu hususta iki görüşe yer vermiştir: Bir kısmı, "Resûlullah'ın bu adama fakirliği sebebiyle kefâret hurmasını yeme izni vermesi, ona mahsus bir ruhsattır, umumi bir kaide değildir" der. Bu görüşe binâen Đbnu'ş-Şihâb der ki: "Zamanımızda bir adam böyle bir iş yapsa, bunun mutlaka kefâret ödemesi gerekir. Resûlullah'ın bu davranışına "mensuhtur", "sadece o zata mahsustur" diyenler de olmuştur. Ashabımızdan bazıları: "Bu adam kendine tanınan üç kolaylıkla hususi bir imtiyaza mazhar kılınmıştır" der. O imtiyazlar şunlardır. * Oruca gücü yettiği halde fakir doyurma ruhsatı, * Kefâreti kendine sarfetmek, 222[222] * Onbeş sâ miktarıyla yetinme. 222[222]

Sepetteki hurmanın onbeş sâ' miktarında olduğu bazı rivayetlerde tasrih edilmiştir.


2- Öncekiler, mezkur sadakanın miktarı hususunda ihtilaf etseler de Đmam Şâfiî ve Mâlik demişlerdir ki: "Bu husustaki vâcib miktar her fakir için bir müdd'dür. Bir müdd ise bir sâ'ın dörtte biridir. Nitekim, Ebu Dâvud'un Hişâm Đbnu Sa'd'dan kaydettiği rivayette sepette. 15 sâ' olduğu belirtilmiştir." Şâfiîler bu açıklamayı, kefâret miktarının tesbitinde esas yaparlar. Böylece 15 sâ', 60 müdd yapar. Halbuki Hanefilerde bir sadaka-i fıtır miktarı, buğdaydan yarım sâ', hurmadan bir sâ'dır. Bunu tasrih eden rivayetler mevcuttur. Darakutnî'nin Đbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'dan kaydettiği bir rivayette kefâret-i zıhâr için şöyle denir: "Hergün, bir fakire bir sâ' miktarında buğday verin." 3- Şâfiî, Dâvud-u Zâhirî ve diğer Zâhiriler bu hadisten hareketle "cimâ sebebiyle kadın ve erkeğe ayrı ayrı birer kefâret gerekmez, her ikisine bir kefâret


yeterlidir, çünkü hadiste aleyhissalâtu vesselâm, kadını hiç mevzubahis yapmamıştır, onun hakkında hükümde bulunmamıştır" demiştir. Ebu Hanîfe, Mâlik, Ebu Sevr ise: "Kadına da kefâret gerekir, çünkü kocanın teklifine itaat etti" demişlerdir. Evzâî, rıza gösterenle, rızası hilafına mecbur kalan kadın arasında fark görmezken; Đmam Mâlik -mezhepteki meşhur görüşüne göre- "Erkek onun adına oruç dışındaki kefâretlerden birini öder" der. Bazıları, "Zorlanan kadın için, erkeğe de kadına da bir şey terettüp etmez" demiştir. 4- Kefâretin miktarı, altmış fakirin doyurulmasıdır. Hasan Basrî'den yapılan bir rivayete göre kırk fakirin yirmi sâ' ile doyrulması yeterlidir. Ebu Hanife, altmış fakire verilecek miktarın bir fakire verilmesini tecviz etmiştir. Ancak bu veriş defaten olmamalı,


altmış ayrı günde olmalıdır. Çünkü bunları ayrı ayrı vermek vâcibtir. 5- Kefârette tertip vâcibtir: Önce köle azad eder, bulamazsa iki ay oruç tutar, gücü yetmezse altmış fakir doyurur. Ebu Hanîfe ve Şâfiî bu görüştedir. Đmam Mâlik bu meselede tahyîr'i esas alır. 6- Hadiste "köle azadı" derken, "köle" kelimesinin mutlak gelmesi, azâd edilecek kölenin müslüman-kâfir, kadın-erkek, büyük-küçük herhangi birinin olabileceğini ifade eder. 7- Đki ayı üst üste tutmak şarttır. Arada Ramazan olmamalıdır. Oruç tutulması haram olan bayram ve teşrik günleri de olmamalıdır. Đbnu Ebî Leyla dışında bütün âlimler bu görüştedir. 8- Yenen gün için iki aylık kefâret orucuna ilâveten, o günü ayrıca kaza da etmek gerekir mi? ihtilaf edilmiştir: Ebu Hanîfe ve Ashabı, Đmam Mâlik, Süfyan-ı Sevrî, Ebu Sevr, Ahmed, Đshâk


(rahimehümullah), "Kaza da gerekir" demişlerdir. Evzaî: "Köle azad ederek veya yemek vererek kefâreti yerine getirmişse, yediği güne bedel bir gün oruç tutar, iki ay oruç tutarak kefâret ödemişse, yediği gün buraya dahil olur, ayrıca bir de yediği günün orucuna gerek yok" demiştir. Kaza gerekir diyenler, sadedinde olduğumuz hadisin Đbnu Mâce'de Ebu Hüreyre'den kaydedilen bir veçhinde yer alan "Bozduğu güne bedel de bir gün oruç tutar" ziyadesini esas alırlar. 9- Bir ramazanda birkaç kere cimâda bulunan kimseye her defası için ayrı kefâret gerekmez. Hatta, önceki ramazandan kefâret borcu olan kimse, bunu ödemeden müteakip ramazanda tekrar kefâreti gerektiren fiilde bulunsa hepsi için tek kefaret yeterlidir. Ancak Mâlik, Şâfiî ve Ahmed: "Her biri için ayrı kefâret gerekir" derler. Hanefiler: "Bir kefâret borcu ödendikten sonra tekrar


kefâreti gerektiren bir fiil iĹ&#x;lenmiĹ&#x;se yeniden kefâret gerekir" demiĹ&#x;tir. 10- Sadedinde olduÄ&#x;umuz hadiste zÄąmnĂŽ temlikin cevazÄąna delil var. ‍ؾ Ů‘ŘŻ ْق‏ ŮŽ َ‍ت‏ ‍"بŮ?ڞَذا‏Sepetlerini tasadduk et!" sĂśzĂź bunu gĂśstermektedir. KurtubĂŽ der ki: "Bu sĂśzden, sepettekini, -kefaretine bedeltasadduk etmesi için o adama temlik etmiĹ&#x; 223[223] olmasÄą lâzÄąm gelir."

ŮŽ Ů’ uŮŽ @ŮŽ ŮŽ ‍ Ů? "ن‏gŮŽ #ŮŽ ŮŽ Ů? @ [ " : ‍כ‏.‍×?‏2 â€ŤŮˆâ€Ź- 533‍ ـ‏2‍ـ‏ Ů? Ů? #ŮŽ ‍ع‏MŮ? QŮ’ ŮŽ ‍×?ن‏ Ů? Ů? ‍& Ů?×?م‏C.‍×?‏ ‍כ‏ H I ‍כ‏

‍×?‏ ‍ع‏ ‍כ‏ .‍×?‏ 2 Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ "ŮŽ ŮŽ Ů?Ů’ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů‘ .]‍ي‏MŮ? HŮŽ dŮ’ ŮŽ ‍×?ن‏ ŮŽ ‍ َכ‏BŮŽ

2. (3228)- Ä?mam Mâlik'e ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äąna gĂśre, Enes Ä?bnu Mâlik (radÄąyallahu anh), yaĹ&#x;lanÄąnca oruç tutamaz oldu. O zaman orucu yedi ve oruca bedel fidye 224[224] Ăśdedi." 223[223]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/528-532. 224[224] Muvatta, SÄąyâm: 51, (1, 307); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/533.


AÇIKLAMA: 1- Resûlullah'ın hizmetçisi olan Enes Đbnu Mâlik, Muâmmerîn denen uzun müddet yaşayan sahâbîlerden biridir. Yaşı hususunda kaynaklar 99 ile 110 arasında farklı rakamlar verirler. Sadedinde olduğumuz rivayet, Hz. Enes'in ömrünün sonlarında oruç tutamayacak kadar tâkattan kesildiğini, bu sırada orucu yeyip fidye verdiğini belirtir. Đmam Mâlik aynı rivayetin devamında, her bir gün yerine müdd-ü Nebî aleyhissalâtu vesselâm ile bir müdd verdiğini tasrih eder. Ancak, Đmam Mâlik, Hz. Enes'in, tutamadığı oruç için verdiği fidyenin vacib olmadığını, yani bunu vermenin Enes'e vâcib olmadığını söyler ve "Bunu güçlü iken yapması bana daha uygun geliyor" der. Đmam Mâlik'e göre, oruca tahammül edemiyecek durumda olan kimseye oruç


farz olmaz, dolayÄąsÄąyla fidye de gerekmez. Onun nazarÄąnda Hz. Enes'in verdiÄ&#x;i fidye, bir mĂźstehabÄą yerine getirmek içindir. Cenab-Äą Hak, tâkat getiremiyecek olana orucu vâcib kÄąlmamÄąĹ&#x;tÄąr. Ä?bnu Abdilberr: "Oruç fidyesi, ne kitap, ne sahih sĂźnnet ne de icmâ ile sabit deÄ&#x;ildir. Farzlar ise, bu ßç yoldan biriyle 225[225] sĂźbut bulur" der.

Ů? Ů‘ M- ‍ ŮŽ "ن‏gŮŽ #ŮŽ @ [ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ ‍×?‏ :

â€ŤŮˆâ€Ź 3 ‍ـ‏ 3229 ‍ـ‏ " ŮŽ Ů? ŮŽ Ů? Ů’ŮŽ ŮŽ Ů? #ŮŽ ŮŽ oŮ’ BŮŽ ‍ ŮŽŘ°×? ŮŽ[×?‏/Ů? Ů? 2‍ Ů?×?‏5ŮŽ .Ů’ ‍ ŮŽ ŮŽ Ů? ×?‏bŮ? $Ů? ‍ ŮŽ×?‏0Ů? Ů’ ŮŽ Ů? ‍×?‏ Ů‘ ŮŽ ‍َع‏ Ů? ‍×?‏0&#ŮŽ M" HKŮ’ ‍ Ůˆ×?â€ŹŘŒâ€Ť ×?‏MŮ? .ŮŽ â€ŤŮˆâ€Ź !,Ů? TŮ’ <Ů? ‍ ŮŽŮˆâ€ŹTŮ? dŮ’ <Ů? :‍ ŮŽ×?ل‏QŮŽ BŮŽ ŘŒâ€Ť×?م‏ & C.‍×?‏ ŮŽŮ’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ Ů‘ Ů? Ů? #" 'ŮŽ Ů? -Ů? .‍ ×?‏MŮ‘Ů? Ů? Ů? *Ů? TŮŽ Ů’ IŮ? Ů’ 2Ů? ‍×?‏MŮ‘ 2Ů? ‍ Ů?×›& Ů‹×?‏4Ů’ 2Ů? ‍×?ن Ů?×› Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’( Ů?م‏ ‍ َכ‏2ŮŽ ŮŽ Ů‘ .]!#" $ŮŽ ‍& Ů? ŮŽŮˆâ€Ź#ŮŽ ŮŽ Ů? ‍×?‏ ŮŽ Ů’ Ů‘

3. (3229)- Yine Ä?mam Mâlik'e ulaĹ&#x;tÄąÄ&#x;Äąna gĂśre, Abdullah Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ)'e "Hâmile kadÄąn, karnÄąndaki 225[225]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/533.


çocuk için endişeye düşecek olur ve oruç da kendisine ağır gelmeye başlarsa ne yapmalı?" diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi: "Orucu yer, her gün için bir fakire, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın 226[226] müddü ile bir müdd buğday verir." AÇIKLAMA: Đmam Mâlik, hadisin devamında, ilim ehlinin, hâmile kadın için: "Bilahare kaza eder" diye hükmettiklerini belirtir. Delil olarak: Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun" (Bakara 185) âyetini gösterir ve çocuğu hakkında korkan kadının âyette geçen "hasta" grubundan sayılacağını söyler. Hâmile ve hatta emzikli kadın için fukahâ "kaza" ya hükmeder, "fidye gerekmez" der. Yukarıda kaydedilen 226[226]

Muvatta, Sıyâm: 52, (1, 308); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/533.


âyetten çĹkarÄąlan hĂźkme gĂśre, yolculuk ve hastalÄąk gibi dinen meĹ&#x;ru bir ĂśzĂźrle orucunu yiyen kimse, kaza edecek vakit bulamadan vefat edecek olsa fidye de gerekmez. Fidye verilmesini vasiyet etmiĹ&#x; ise, terikesinin ßçte birinden verilir. AynÄą kimse, bunu tamamen veya kÄąsmen kaza edebilecek fÄąrsat bulduÄ&#x;u halde kaza etmeden vefat edecek olsa, malÄą varsa tutamadÄąÄ&#x;Äą gĂźn adedince fidye vermeyi vasiyet etmesi gerekir. Bu da malÄąnÄąn ßçte 227[227] birinden Ăśdenir.

Ů? Ů? [ :‍ ×?‏0

‍×?‏ ‍ع‏

‍×?‏ â€ŤŮˆâ€Ź 4 ‍ـ‏ 3230 ‍ـ‏ Ů‘ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? &#ŮŽ ŮŽ ‍×?ŘŞ ŮŽŮˆâ€Ź 2 2 : ‍ ×?ل‏ ! # $ â€ŤŮˆâ€Ź & #

‍×?‏ # '

.‍×?‏ Ů? ŮŽ ŮŽ " " Ů? Ů‘ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ Ů‘ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů? Ů? Ů? Ů‘ ‍×?ن Ů?כ‏ Ů? Ů? .] ‍ Ů?×›& Ů‹×?‏4Ů’ 2Ů? ‍(م‏ ‍כ‏ 2 ! , T & # B ŘŒ ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ 0 K ‍×?م‏ & ' Ů? Ů’ Ů’ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ Ů’ Ů? ŮŽŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ . ‍ ×?‏# d ‍ Ůˆâ€ŹW5'‍ Ůˆâ€ŹŘŒâ€ŤŮ‰â€Źa2 H.‍ ×?‏F [

4. (3230)- Ä?bnu Ă–mer (radÄąyallahu anhĂźmâ) anlatÄąyor: "ResĂťlullah 227[227]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/533-534.


(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, üzerinde Ramazan ayının orucu olduğu halde ölecek olursa, (ölünün velisi) her bir gün yerine, bir fakire yiyecek 228[228] versin." AÇIKLAMA: Tirmizî, bu hadisi kaydettikten sonra şu açıklamaya yer verir: "Bu meselede âlimler ihtilaf etmiştir. Bir kısmı, "ölenin yerine oruç tutulur" demiştir. Ahmed Đbnu Hanbel ve Đshâk Đbnu Râhûye bu görüştedirler. Bunlar derler ki: "Ölü üzerinde şâyet nezir orucu varsa, bu onun adına tutulur, eğer Ramazan orucundan borç varsa, bu ona bedel fidye verilerek ödenir." Đmam Mâlik, Süfyân ve Đmam Şâfiî de: "Kimse, kimsenin yerine oruç tutamaz" demişlerdir." 228[228]

Tirmizî, Savm: 23, (718); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/534.


Hanefiler de hiç kimsenin bir baĹ&#x;kasÄąnÄąn yerine oruç tutamÄąyacaÄ&#x;Äąna hĂźkmetmiĹ&#x;tir. ulemâ namaz, oruç gibi bedenĂŽ ibadetlerin, ĂślĂź olsun, saÄ&#x; olsun bir baĹ&#x;kasÄą adÄąna yapÄąlamayacaÄ&#x;Äąna hĂźkmetmiĹ&#x;tir. Ancak Ĺ&#x;u kadar var ki, kiĹ&#x;i kendisi için tuttuÄ&#x;u orucun veya kÄąldÄąÄ&#x;Äą namazÄąn sevabÄąndan bir baĹ&#x;kasÄąna da baÄ&#x;ÄąĹ&#x;layabilir, sÄąrf onun adÄąna niyet ederek oruç tutamaz, namaz kÄąlamaz. Ancak, ĂślĂźnĂźn yerine oruç tutulacaÄ&#x;ÄąnÄą sĂśyleyen âlimler de, bu hususta vârid olan rivayetlere dayanÄąrlar. Nitekim bunlardan birkaçĹnÄą daha Ăśnce kaydettik (3220, 3221). Gerekli açĹklamalarÄą orada 229[229] yaptÄąk.

‍×?ن‏ ŮŽ ‍ [ ŮŽ "@ Ů? َכ‏:M 52 !$‍×?‏Q.â€ŤŮˆ ×?‏- 5‍ ـ‏3231‍ـ‏ Ů? (ŮŽ Ů? ‍ Ů? ŮŽŮˆâ€Ź8Ů? QŮ’ ŮŽ !#ŮŽ BŮŽ ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ‍×?إ‏ 8 & #

‍×?ن‏ ‍כ‏ 2 : ‍(ل‏ Q Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů’ ŮŽ ŮŽŮŽ Ů? ŮŽ Ů’ Ů’ ŮŽ 229[229]

Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/534.


Ů? Ů? Ů? !,Ů? TŮ’ Ů? Ů? @" AŮ? BŮŽ ŘŒ [; ‍×?ن‏ 8 2 ‍ع‏ ‍×?إ‏ F H I 2‍×?‏ & ' #

‍ي‏ Ů?( ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ " ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŽ ŮŒ ŮŽ ŮŽ ŮŽ Ů? Ů? ‍ َכ‏.Ů? ‍ َذ‏lŮŽ 2ŮŽ Ů? &#ŮŽ ŮŽ ‍ ŮŽŮˆâ€ŹŘŒ*Ů? TŮŽ Ů’ IŮ? Ů’ 2Ů? ‍ Ů‹×?‏MŮ‘ 2Ů? ‍ Ů?×›& Ů‹×?‏4Ů’ 2Ů? ‍×?ن Ů?×› Ů‘ Ů? ŮŽ Ů’( Ů?م‏ ‍ َכ‏2ŮŽ ŮŽ Ů’ . ‍כ‏.‍×?‏2 F [ .]‍ Ů?×?إ‏8ŮŽ QŮŽ .Ů’ ‍×?‏

5. (3231)- KâsÄąm Ä?bnu Muhammed rahimehullah'tan anlatÄąldÄąÄ&#x;Äąna gĂśre Ĺ&#x;Ăśyle diyordu: "Ăœzerinde Ramazan borcu olan kimse, kaza edecek gßç ve kuvvette olduÄ&#x;u halde, mĂźteakip Ramazan gelinceye kadar bunu tutmamÄąĹ&#x; ise, her bir gĂźn yerine bir fakire bir mĂźdd buÄ&#x;day vermeli ve orucu ayrÄąca kaza 230[230] etmelidir." AÇIKLAMA: 1- ZĂźrkânĂŽ hadisi açĹklarken, Ebu HanĂŽfe ve iki ashabÄą (Ebu Yusuf ve Muhammed) hariç, cumhĂťrun bu hadĂŽsin hĂźkmĂźne uygun Ĺ&#x;ekilde, kazaya kalan oruç için fidye olarak her bir gĂźne bedel 230[230]

Muvatta, SÄąyâm: 53, (1, 308); Ä°brahim Canan, Kutub-i Sitte TercĂźme ve Ĺžerhi, AkçaÄ&#x; YayÄąnlarÄą: 9/535.


bir müdd buğday verilmesinde ittifak ettiğini belirtir. Ebu Hanîfe ve ashabı ise, daha önce de belirttiğimiz gibi, yarım sa' miktarı buğday demiştir. Eşheb ise "Medine'de bir müdd, başka taraflarda bir tam ve üçte bir müd (1 1/3)" demiştir. Mekke'de ödenecek miktar hakkındaki görüşte ihtilâf edilmiştir: Medine'deki miktarda mı, başka taraflardaki miktarda mı? 2- Fidye ile birlikte kaza gerektiği meselesinde ihtilaf edilmemiştir. Eimme-i Erbaa ve cumhûr, sıhhatli olduğu halde önceden oruç borcuyla yeni Ramazan'a giren kimse için: "Đkinci Ramazan'ı tutar, sonra öncekini kaza eder, ayrıca fidye gerekmez" derler. Ancak cumhûra muhalefetle "Sıhhatli olarak kavuşmuş olduğu ikinciyi tutar. Önceki borcu için fidye verir, kaza gerekmez" diyen de olmuştur.


Ebu Hanîfe ve Ashabı: "Bu kimseye sadece kaza gerekir, ayrıca fidye gerekmez, zira Allah Teâlâ Hazretleri:

[َ ُ‫ ْ َא ّ ٍאم א‬2ِ ‫ ٌة‬Mّ ,ِ Bَ َ

Yani hasta veya yolcu olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun" (Bakara 185) buyurmuş, -kazanın gecikmesi sebebiyle- fidye ödeme hususunda sükût etmiştir" derler. Bu mütâlaaya şöyle cevap verilmiştir: "Kur'an'da zikredilmemiş olması, sünnette sabit olmamasını, o meseleyle ilgili olarak Resûlullah'tan hiçbir şeyin bulunmamasını gerektirmez." Nitekim Dârakutnî ve başkaları Ebu Hüreyre'den, Saîd Đbnu Mansur ve Dârakutnî Đbnu Abbâs'tan, Abdurrezzâk, Ömer Đbnu'l-Hattâb'tan bu durumdaki kimseye "fidye de gerekir" diye rivayette bulunmuşlardır. Đbnu Abdilberr: "Bu meselede altı sahâbiden rivayet mevcuttur ve bunların hiç birinden


mevzuyla ilgili bir muhalefet bilinmemektedir" der. Ulemâ, şu âyet hakkında da ihtilaf etmiştir:

ِ ّ.‫ א‬# ‫و‬ *ٌ َ Mْ Bِ ُ @َ (Qُ &Tِ ُ a َ َ َ

"Oruca dayanamayanlar bir doyuracak kadar fidye 231[231] (Bakara)

231[231]

fakiri verir"

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/535.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.