Kültür - Sanat
COVID-19 SALGINI KARŞISINDA KENTLERDE KÜLTÜREL HAYAT İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın kültür politikaları çalışmaları kapsamında hazırlanan bu yazı, kent ölçeğinde dünyadan iyi örnekleri ele alıyor. 8 DAKİK A
K
üresel COVID-19 salgını sırasında kültür-sanat, kamu nezdinde en büyük birleştirici ve iyileştirici güçlerden biri olmaya devam etti. Kültür-sanat dünyası, evlerde kalmanın bir sorumluluk hâlini aldığı şartlara hızla karşılık verdi; İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) gibi pek çok kültür kurumunun arşivlerini dijital ortamda izleyiciye açması, müzisyenlerin sosyal medya kanallarında verdiği konserler gibi girişimler bu süreçte umut ve birliktelik duygusu aşıladı. Pek çok çalışmanın da işaret ettiği gibi, kültürel hayata katılım ile iyi olma hâli arasındaki güçlü bağ bu zorlu dönemde kendini yeniden gösterdi. Diğer yandan, pek çok belirsizliği içinde barındıran bu süreç, en temel özelliklerinden biri insanları kamusal alanlarda bir araya getirmek olan kültür-sanat dünyasını derinden sarstı. Tiyatrolardan sinemalara, müzelerden yayınevlerine ve bağımsız sanatçılar ile tasarımcılara
kültür-sanatın üretimine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunan pek çok kişi ve kurum faaliyetlerini uzun bir süre ertelemek veya iptal etmek zorunda kaldı. Toplumun zengin bir kültürel yaşama erişimini güvence altına almak ve kültür-sanat alanının ülke ekonomisine olan önemli katkısını sürdürebilmesi büyük önem taşıyor. Kısıtlı kaynakları nedeniyle hâlihazırda kırılgan bir yapıya sahip olan kültür-sanat alanının, merkezi ve yerel yönetimler, özel sektör ve bireysel bağışçılar tarafından, sivil toplum ile işbirliğine dayalı bir yöntemle uzun vadede desteklenmesine ihtiyaç duyuluyor. KENTLER YENİDEN CANLANIRKEN… Kültür-sanat, kentlerde beraber yaşama dinamiklerinin geliştirilmesine aracılık eden, refahın artırılmasında rol oynayan, yarattığı sosyal ve ekonomik değerler ile kalkınma stratejileri-
nin odağına yerleşen bir alan. Yerel yönetimler de birçok kültürün iç içe geçtiği günümüz kentlerinde, vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, merkezi hükümet ve uluslararası ağlar arasında diyalog geliştirmede etkili olabilecek aktörler olarak öne çıkıyor. Vatandaşlara doğrudan temas edebilme ve yönetilen coğrafyanın sosyokültürel özelliklerine hâkim olma kapasitesine sahip yerel yönetimlerin kapsayıcı kültür politikaları geliştirmesi ve bu alanı desteklemek için üstleneceği rolü doğru tanımlaması bu yüzden büyük önem taşıyor. Normalleşme sürecinin başlamasıyla kentler yeniden canlanırken, kültür-sanat alanının tüm aktörlerine önemli görevler düşüyor. Herkesin aynı belirsizliği tecrübe ettiği bir dönemde, bağımsız sanatçılardan yerel yönetimlere ve kültür kurumlarına kadar alanın tüm paydaşları, bir ekosistem olarak birlikte hareket etmeye her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor. AVRUPA’DA YEREL YÖNETİMLERDEN DESTEKLER COVID-19 salgını sırasında, kültürel alanın desteklenmesi ve buradaki canlılığın sürdürülebilmesi için dünyanın pek çok ülkesinde yerel yönetimler tarafından farklı destek yöntemleri geliştirildi. Özellikle Avrupa’daki örnekler, kültür ve sanat alanında mevcut bir altyapısı ve destek mekanizması bulunan şehirlerin pandemi döneminde daha hızlı ve etkili hareket edebildiklerini gösteriyor. Türkiye’deki yerel yönetimlere kültür yönetimi modelleri geliştirmede yol gösterebilecek birkaç somut örneğe değinelim. Amsterdam Belediyesi, Nisan ayında pandemiye karşı aldığı genel önlemleri derleyen bir belge yayımladı. Önlemler arasında pandeminin şehirdeki kültür-sanat sektörü üzerindeki ekonomik
Fotoğraf: Ellery Sterling
002 // Kent // 28