Anadolu Kıtası-Sayı 22

Page 1

kabul edelim ki demokrasiye fit olduk • fikir, sanat ve aksiyon mecmuası

MEDENİYET HUMMASI ~ AYDINLANMA CİNNETİ Avrupa her şeyi tecrübe etti. İstikbâl İslâm’ındır. - kabul edin, kaybettiniz. -

sayı 22 • yıl: 3 • haziran 2014


22

sayı

künye anadolu kıtası aylık fikir dergisi • fikir ve sanat • Eyüp Aktuğ ww.e-aktug.com twitter: @eaktug • Ahmet Aktaş ahmetakts.blogspot.com • ihtar: kaynak belirtmek şartıyla alıntı yapabilirsiniz. yazılardan kaynaklanabilecek hukuki sorumluluk yazara aittir. • - sayının ilk kurşunu Amerikan rüyası görmüyorum, Amerikan kabusu görüyorum. —Malcolm X •

ederi: baş ağrısı

içindekiler 3...…………………….…………………………Başlarken Anadolu Kıtası Üçüncü Yayın Dönemi Misyonumuz ve Vizyonumuz

4………………….……...Kendi İçinde Çatışan Ülke Ahmet Aktaş

6…………..…………………..İktisadi Açıdan ZEKÂT: Sosyalizmin Muhtaç Olduğu Müessese Eyüp Aktuğ

9….……………..……………….Darbeler Coğrafyası Ahmet Aktaş

11……………..Siyaset: Cemiyetin Tıkalı Damarı Eyüp Aktuğ

F

ransız İnkılâbı “vatandaş”, Masonluk “birader”, Komünizma “yoldaş”, külhanbeylik de “omuzdaş” tabirini getirdi. İslâmlıkta topluluk unsurlarının fert ifadesi kardeşliktir. Biz, onu şöyle ifadelendiriyoruz: Gönüldaş! Necip Fazıl Kısakürek

2


Başlarken

D

ergimize başlarken yazdıklarımızın muhtevası hakkında genel bir “başlarken” yazısıyla sizleri bilgilendirmek istedik. Yazdıklarımızı uzun bir okuma ve birikim sonucu kalemimizden çıktı. Ayrıca âcizane hayat tecrübelerimizin de bu yazılara katkısı oldu. Dergimizde, ülkemizde ve dünyada yaşanan sorunları, çelişkilere vs. konulara eğilmeye çalıştık. Dünya hayatımızda meselelerin var olması insanın var olmasıyla başlar. Yani insan var oldukça meseleler olacaktır. Bu doğrultuda yazdıklarımızda elbette yanlışlıklar olacaktır. Bu yanlışlıkların olması da bizim bir insan olduğumuzu gösterir. Çünkü hiçbir kul yapısı Allah katında tam teşekküllü değildir. Yani isteğimiz şudur ki Hz.

Ali’nin “Müslüman, kardeşinin aynasıdır.” İfadesiyle sizin de görüşleriniz bizim nezdimizde önemlidir. Bu ise bizim istişareye ve ilime ne kadar önem verdiğimizi gösterir. Aynı zamanda Saf üresinde ifade edildiği gibi ‘Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?’ ikazıyla yaptıklarımız ve söyleyeceklerimiz hakkında bir tutarlılık içermesi için çaba göstermeliyiz. Bu durum bizim gibi bir dava peşinde koşan insanların en temel şartı olmalıdır. Bu sayımızda ise “medeniyet” konusunu üzerinde durmaya çalıştık. Medeniyet ise bir toplum için çok elzem bir kavram. Bu elzem konunun içini doldurmaya çalıştık.

Anadolu Kıtası Yayın Kurulu 3


Kendi İçinde Çatışan Ülke Ahmet Aktaş

K

endi içinde çatışan ülkeden kasıt o ülke insanlarının kültür ve medeniyette yerlerini belirleyememesidir. Kültür, en basit ifadesiyle insanın yaşam tarzıdır. Medeniyet ise bir toplumda bilim, sanat, düşünce ürünlerinin tamamını ifade eder. Kültür ve medeniyet arasındaki ilişki ise; kültür bir bölgeye ve ülkeye ait iken, medeniyet ise bölgelere ve ülkelere has kavramdır. Batı medeniyeti, İslam medeniyeti gibi. Yani medeniyet kültürden daha kapsayıcıdır. Bir anlamda medeniyette yaşanan değişiklik kültürü de etkiler. Osmanlı-

nın son devri ve Cumhuriyetten bu yana ülkemizde kültür ve medeniyet çatışması yaşanmaktadır. Bu devirde yaşanan çatışmanın sebebi ikili müesseselerin farklı insan yetiştirmesidir. Hamuru İslam’ın mayasıyla yoğrulmuş bir milletin müesseslerini Batı kurumlarıyla değiştirmek toplumda bir ikilik yaratmıştır. Bu da insanımızın kendini tanımlamakta güçlük çekmesine neden olmuştur. Örneğin ‘sen kimsin?’ sorusuna ya cevap verememekte ya da farklı cevaplar vermektedir. Cevapların farklı olması ise kültür ve medeniyet çatışmasını en 4


bariz göstergesidir. Çünkü insanlar verdiği cevaplar doğrultusunda yaşayacaklardır. Cevapların farklı olup bu doğrultuda yaşam sürülmesi toplumda muhtelif davranışları beraberinde getirecektir. Örneğin; ‘sen Batılı mısın yoksa Doğulu musun?’ sorusuna verilen yanıtları analiz edelim. Bu sorunu yanıtı ‘ben Batılıyım’ olsun. Bu doğrultuda Batılı gibi giyinirsiniz Batılı gibi davranırsınız. Ama sorun Batılı ülkelerin sizi Batılı olarak kabul etmemesi. Çünkü siz Doğu kültür ve medeniyetinden gelmiş bir toplumsunuz. (bk. Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, Yunan mucizesi) Sorunun yanıtını ‘ben Doğuluyum’ şeklinde cevap ve-

relim. Ülkemizin yüzünü sürekli Batıya doğru baktığını gören Doğu toplumu, bizi Batılı olarak nitelendirmektedir. Ülkemiz hem Doğu kültür ve medeniyetini hem de Batı kültür ve medeniyetini bir arada barındırmaktadır. Bu durum, toplumumuzun melez yapıda olduğunu göstermektedir. Mamafih, ülkemizde bir kültür ve medeniyet çatışması meydana gelmiş ve insanımızda bu unsurlar içinde yerini belirleyememiştir. ‘sen kimsin?’ sorusunu soranlar dahi bu sorunun yanıtını verememektedir. Yani içinde olduğumuz durum büyük bir kimlik bunalımıdır. 5


ZEKÂT Sosyalizmin Muhtaç Olduğu Müessese Eyüp Aktuğ

S

osyalizm iştirâkiyye (katılımcılık veya toplumculuk) manasına gelir. Bu fikriyatın temelini atanlara göre, iktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol edildiği bir toplum tesis edilmelidir. Sosyalizmi, kelime anlamının dışında fiili uygulamalar olaraktan incelemek gerekir. Sosyalizm siyasi bir kavram olmasından ötürü, sınıf ayrımı olmayan bir toplumun oluşturulması amacı ile devrim örgütlü bir emekçi sınıf kurulmasıyla doğrudan

bağlantılıdır. Özellikle sanayi sahasında gerçekleşen büyük inkılaptan sonra peydahlanan işçi sınıfının haklarını, ellerinin içindeki nasırlar ensesinin ardına kaçmış patronlardan korumak amacıyla sendika kavramı oluşturuldu. Biraz önce bahsini açtığımız üzere bir örgütlenme hamlesi başladı. Bir zaman sonra işveren sınıfına karşı bir başkaldırı söz konusu oldu. Artık patron işçi sınıfının nazariyesinde bir hırsızdı. Bunu bir misal göstererek anlamaya çalışalım. 6


Bir fabrika tasavvur edelim. Bu fabrikanın 500 tane işçisi olsun. Fabrika ortalama aylık 600000 TL kazandırsın. Her işçinin maaşı 1000 TL ise patrona 100000 TL kalsın. İşçiler 1000 TL ücreti hak etmediklerini düşünüyorlar. Ve içlerinden bir sözcü seçip, fabrika sahibinden 200 lira maaş zammı istiyorlar. İşveren ile işçiler arasında antlaşma sağlanıyor. Mesele çözülüyor. Hayır, sosyalizm davasında mesele çözülememiştir. Sosyalizme göre patron ne kadar kazanıyorsa o kadar işçiden çalmış demektir. Amaç sınıf kavramının olmadığı bir toplum tesis etmek olduğundan içtimai adaletin sağlanması için işveren sınıfı imha edilmelidir. Peki, işveren sınıfının ödevlerini kim üstlenecek? Bu durumda devreye devlet giriyor. Bütün bunların temellendirilmesinde devlete büyük mesuliyet düşmektedir. Kimi çevrelerce ise Sosyalizm, zenginden alıp fakire verme işi olarak algılanır. Ancak ölçü ve usul İslam’da farklıdır. Yüce Allah’ın hükmünde insanları zorlama yoktur. Bir zengin servetini isterse fakirler ile paylaşır isterse paylaşmaz. Zengin servetini fakirler ile paylaşmadığı zaman zenginin bo-

ğazını sıkmak yolu ile servetini fakirlere pay etmek hırsızlığa girer. Sosyalizmin batıl yönü işte bu noktadır. Vicdan dolayısıyla mâna aranmaz. Şimdi yeri geldi. Zekâtı anlamak her şeyi anlamak olacaktır. Meselemizin alt yapısı için bu girişi kâfi görüyorum. O halde ana bahsimize geçebiliriz.

Zekât nedir? Kelime anlamı olarak zekat; temizlik, arıtmak, bereketli olmak, iyi ve güzel olmak manasına gelir. Zekat her şeyden önce İslam’ın beş şartından birisi olduğundan Müslüman olmanın temel şartlarındandır. Namaz ibadetinden sonra zikredilen bir kurtuluş aracıdır. Namazı dinin direği olarak gören Müslüman, zekatı ise İslam’ın köprüsü olarak görmektedir. Almanlar zekat müessesesi üzerine ciltler dolusu kitap yazmışlardır. Öyle ki Almanlar, önünü kesemediği kapitalizma sıtmasının iktisadi bünyeyi terkini ve sermayenin muayyen ellerdeki dönme süratini düşürmede zekat müessesesinin etkili olabileceği görmüşlerdir. 7


İktisat ve cemiyet açısında zekât… Zekatı iktisat yönünden tahlil edeceğim. Sermaye yani para dediğimiz kapitalin ana maddesi İslam nazariyesinde kirlidir. Biraz evvel zekatın kelime manasında belirttiğimiz temizlik, paranın bu kirini temizler. Zekatın tesiri altında olan bir iktisadi sahada paranın durgunluğu görülmez. Sürekli olarak muayyen ellerde devir daim yapan para, farklı olukları kullanarak uğramadığı çatılara da girer. Bu sayede cemiyet iktisadi bir refaha erişir. Sermayeye sahip insan, sermayesine istediği gibi hükmedebilir. Zekat sayesinde paranın insana hükmetmesi ortadan kaldırılmış olup, insanın paraya hükmetmesi korunmuş oluyor. Bir diğer pencereden baktığımızda Zekat, insanlar arasında manevi köprüler kurarak toplumun bütün katmanlarını birbirine perçinlemekte ve fertler arasında merhamet duygusunu taze tutmaktadır. Cemiyette birlik ve beraberlik tesis edilmiş olurken, toplumun manevi buhranları da böylece tedavi edilir.

Fark… Sosyalizmin ve sosyalizm gibi diğer batıl mezheplerin arayıp ta bulamadığı mana bütünü ile İslam’da mevcuttur. İslam bütün kıymetleri içerisinde barındırmaktadır. İçtimai adalet kavramını, bir köpeğin diğer bir köpeğin kemiğini çalması olarak anlamak cemiyetin çöküşünü ilan etmektir. Meselemizin ardındaki bir büyük tehlike ise zekat müessesesini gösteriş maksadı ile kullanan müşriklerin gün geçtikçe sayılarını artıyor olmalarıdır. Zekat bir ibadet ise ve gerekli şartlara sahip olupta bu ibadeti yerine getirmiyor veya fani zevkler için üstünden geçiliyorsa Allah’ın dininden çıkmış olunur. Batının adalet simsarları bile bunların yaptığı zararı yapamaz.

8


Darbeler Coğrafyası Ahmet Aktaş

D

arbe, kimine göre ihtilal kimine göre bir devrimdir. Aslında darbe halkın iradesine vurulan bir tokmaktır. Hem de silahların kebzesiyle vurulan bir tokmak. Yani, fikirlere ve görüşlere set çekmektir.

nüyorum. Örneğin Temmuz 2013’te Mısırda yapılan darbeye Batılı ülkeler ‘darbe’ olarak nitelendirmedi. Batılı ülkelerin bu olaylarını darbe olarak nitelendirmemesi ya kendi çıkarlarına ters düştüğünden ya da ‘darbe’ gibi bir kavramı kendi dillerine yabancı olduğundan kullanmak istememeleridir. Sonuç ne olursa olsun Batılı ülkeler böyle bir kavrama her zaman yabancıdır. Şunu da gözden kaçırmamak gerekir: Avrupa da son asırda darbe de olmamıştır. Asıl batılıların darbeyi tanımamaların nedeni

Darbe, son asırda demokrasiyle giren bir kavramdır. Ancak bu darbe kavramı bizim (İslam ülkeleri)lügatimize girmiştir. Acaba darbe kavramını ya da darbe olaylarını batı görmek mümkün mü? Bu soruyu örnekle açıklasak daha uygun olacağını düşü9


budur. Örneğin İngiltere’de, Fransa’da, Amerika’da darbeden söz edilebilir miyiz? Hal böyle olunca Batı hem bizden aldığı birikim hem de kendi tecrübesiyle bir düzen kurmuş ve kurduğu bu yoldan devam etmektedir. Ama Batıya onca birikimin veren İslam dünyası Batının bu değerlerinden faydalanamamaktadır. İslam dünyası Batıyı düşman görüp ve bu düşman coğrafyada insanlığa faydalı olan bir birikimi kendi bölgesine getirmek istemiyorsa bu İslam dünyasının kendi cahilliği olur. Şayet İslam, 9.yy’ın sonlarında ve 10.yy’ın başlarında gayri Müslimlerin uğraştı bilimleri almış ve özgün bir medeniyet kurmuştur. Şu ayrıntıya da dikkat etmeliyiz: her ülkenin ya da coğrafyanın kendine has bir demokrasi anlayışı vardır. Burada önemli olan kendi toplumumuza ait demokrasi anlayışını ülkenize kurmamız ve batı gibi o istikamette yol almamızdır. Yaptıklarımız böyle olmayınca İslam dünyası tam bir darbeler coğrafyasını andırır hale gelmiştir. Batılı devletlerden örnek verdiğimiz gibi İslam ülkelerinden de örnek ve-

relim. Örneğin Irak’ta 1968, Libya’da 1969, Umman’da 1970,Sudan’da 1989, Katar’da 1995 yıllarında darbelerle çalkalandı. Ve gerisini sayamadığımız ülkeler de var. En önemlisi de birden fazla darbeye şahit olan ülkemiz. Halkın görüşlerine ve istişareye önem vermiş bir din olan İslam, nasıl olurda bu dinin mensupları demokrasiyi kendi topraklarında yaşatamaz? Eğer demokrasi topraklarımızda yaşamıyorsa, bu Müslümanların yani bizim büyük bir ayıbımızdır. 10


SİYASET Cemiyetin Tıkalı Damarı Eyüp Aktuğ

B

ir bünyenin sıhhatli olabilmesi için, vücudun belli başlı bir uzvundan belli başlı bir hücresine kadar sağlam olması ve vazifesini yerine getirebiliyor olması gerekir. Sizde bilirsiniz ki midede sindirim maksadı ile salgılanan bir takım kimyevi asitler bulunmaktadır. Bu asitlerin mideye zararını önlemek maksadı ile mideyi koruyan bir tabaka (asitlere karşı dirençli bir katman)

bulunmaktadır. Buradan nispetle bu misali toplumumuza aksettirecek olursak; Toplumda bir insan bünyesi gibidir. İnsanın sıhhatli olup olmaması gibi toplumumuzda da kimi zaman hastalıklar zuhur edebilir. Bu tabii bir durumdur. Zira bir ömür sağlıkla yaşamış, hiç hastalanmamış insan olmadığı üzere toplumlarda mutlaka hasta11


lanabilir. Fakat bu hastalık kronik bir rahatsızlığa dönüşürse tehlike o an başlar. Günümüzde cemiyetimizin tıkalı damarı siyaset kurumudur. Üzülerek ifade etmek gerekiyor, siyasetçilerimiz günü kurtarma politikalarının peşinde, oy hesabı yapmaktadırlar. Temsili bir örnek vermek istiyorum: "A ve B partileri olsun. Bu A partisinin bünyesinde bir X şahsı var. X şahsı yolsuzluk yapmakta. B partisinden Y şahsı ise X şahsının yolsuzluk yaptığını ispat etmekte. Lakin kimse Y şahsına inanmamakta." Siyasette iki yüzlülük vardır. Oy kaybetme endişesi ile karakterinde bozukluk olan insanları iyi biri gibi göstermeye yeltenmek ve iyi-namuslu birisini de namussuz olarak göstermek; işte sorun bu. Siyasetteki bu bozukluk ne yazık ki ferdi ilişkilerimize de yansıdı. Ferdi ilişkilerimiz siyasileşti. Menfaat ve çıkar gözeterek yaklaşır olduk insanlara. Karşılıksız adm atamaz hale geldik. İnsan olduğumu-

zu unuttuk. İnsanı yakıp kavuran bir geçek var: "Düşmanımı bilmek istiyorum, karşıma çıkıp ben senin düşmanınım diyebilecek kadar namus aptalı kim var, gösterin ayaklarına kapanayım." Dostluk bir maymuncuk anahtarı. İnsanımız dostluk maskesinin altında düşmanı dost gösterecek kadar düşmanlaştı. Bizler düşmanımızı dışarıda aramayalım. Aynaya baktığımız zaman karşımızda duran ahmak suratlı, rezil varlık bizim baş düşmanımız. Her insan iyiyi-kötüyü, doğruyuyanlışı, güzeli-çirkini içerisinde taşır. Kimileri doğruyu baştacı yapar, kimileri ise gölgesinin üzerinde tepinir gibi onu ezmeye kalkışır. Zannediyorum bu hastalık kronikleşti. Maddi bir ilaç bizi tedavi edemez. Bizi kurtaracak sihirli iksir, kurtuluş reçetesi Kuran'dır. İslami ölçülerin evvela ferdi yaşayışa daha sonra ise cemiyet hayatına tatbiki ile kurtuluşumuz sağlanacaktır.

12


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.