Metanoia Mayıs Sayı 10

Page 1

METANOIA

MAYIS 2018 | 10

İçinde SEN varsın....

Kişisel Gelişim | Farkındalık Dergisi

10. SAYIMIZI KUTLUYORUZ!

Röportaj:

Serkan Raşa

"Yürürken önünüzdeki mesafeyi

BÜYÜK HEDEFLERİ BAŞARMAK İÇİN Küçük Başarıları Nasıl Kutlarız? Alıştırma:

HAK EDİYORUM!

düşünürseniz o yürüyüş size işkence olur."

Nusretiyen Rüya Analizleri Rüyanın Ötesinde

Çevrendeki Başarıları da

Kutla

İlişkiler

Kadın Formunda Erkek Olmak

Anne Olmak Kutsal Mıdır?

AYIN KONUSU:

Küçük Adımlarını Kutla İllüstrasyon: Şenay Kurtuluş


Reklamınızı bu sayfada yayınlayabilirsiniz. İletişim: info@metanoiadergi.com


WWW.METANOIADERGI.COM

3 | MAYIS 2018

PUSULAMIZ Metanoia Dergi ekibinde bir uzman kadrosu bulunmuyor ve bulunmayacak. Çünkü bu derginin amacı, insanlara sorgulamayı, soru işareti duyduğu noktalarda kendi uzmanlığına, içine, özüne dönerek kendi doğrusunu buldurtmayı amaçlıyor. Biz Metanoia Dergi yazarları olarak, okuduğumuz, öğrendiğimiz, uyguladığımız ve işe yaradığını düşündüğümüz şeyleri kalemimiz döndüğünce sizlerle bu sayfalar aracılığı ile buluşturacağız. Hiçbir şeyin yüzde yüz doğru-yanlış olduğunu savunmadan, iyi ve kötüye dokunmadan, güzel çirkin kıyaslaması yapmadan sadece yazacağız.

Aşağıdaki cümleler Kozmos: Bir Uzay Serüveni (Cosmos: A Spacetime Odyssey) belgesel dizisinin sunucusu ünlü Astrofizikçi Neil deGrasse Tyson’a ait. Bu satırlar Metanoia’nın pusulası olarak her sayımızda burada yerini alacak. Sizlere de pusula olması dileklerimizle…

Otoriteyi sorgula. Hiçbir fikir, birisi doğru olduğunu söylüyor diye doğru değildir, ben de dahil. Kendin düşün. Kendini sorgula. Hiç bir şeye, sırf inanmak istediğin için inanma. Bir şeye inanmak onu gerçek yapmaz. Fikirleri, gözlem ve deneylerden elde edilen kanıtlarla test et. Çok beğendiğiniz bir fikir, iyi kurgulanmış bir testi geçemiyorsa yanlıştır! Yola devam edin. Kanıtlar sizi nereye götürüyorsa oraya gidin. Elinizde hiç kanıt yoksa, peşin yargıda bulunmayın. Belki en önemli kural da şudur: Unutmayın; yanılıyor olabilirsiniz! En iyi bilim insanları bile bazı konularda yanılmıştır. Newton, Einstein ve tarihteki bütün büyük bilim insanları zaman zaman hatalar yapmışlardır. Tabi ki yapacaklardı; sonuçta hepsi de sadece insandı…


WWW.METANOIADERGI.COM

4 | MAYIS 2018

Editörün Notu

METANOIA Kurucu Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com

Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com @mervererdem

Kutlamak da büyürken unuttuklarımız arasında. Bu ay küçücük adımlarınızı bile kutlamayı unutmayın mesajı verelim istedik. İçeriklerimizi bu konu çerçevesinde hazırlarken, 10 ülkeyi yürüyerek, kızına kavuşmayı planlayan, bunu yaparken de kızına hayat ile ilgili mesaj vermek isteyen bir baba ile karşılaştık. Hedefine adım adım yürüyecek Serkan Raşa ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kutlama enerjisinin yanında, "Başarı nedir?-Başarısızlık mümkün müdür?" "Anı yaşamak mı?-Hedefi düşünmek mi?" gibi sorulara da harika cevaplar aldık. Yolculuklar hedeflere ulaşmak gibidir. Siz de böyle düşünenlerdenseniz bu söyleşiden çok şey öğreneceksiniz. Yapabildiklerimizi önce biz farketmezsek, kutlayarak onurlandırmazsak aksini yaparız. Yani onları küçümseriz. Küçümsediğimizden yeteneklerimizi kimseye göstermeyiz. Kimseye göstermezsek kimse de görmez, takdir de etmez.

Bu basit formülü çözmek ise yine bizden başlar. Başarılarımızı biz görürsek, herkes görür. Biz önemsersek, herkes önemser. Biz alkışlarsak, herkes alkışlar. Bir işi mükemmel hale getirdikten sonra ortaya çıkarmayı unut. Yaptıklarını başkalarıyla kıyaslamayı, kendini diğerlerinden kötü olarak konumlandırmayı unut. Kendini alkışlamak için sürekli çalışmayı, bir sonuç elde etmeyi unut. Yum gözlerini. Derince bir nefes al. Bulunduğun yerin sesini duy. Kokusunu içine çek, Varsa tadı onu tad. Sana dokunuşunu hisset. An'a gir. An'ın en içine. Ve kutla. Her şeyi. Nefes alışverişini kutla. An'da kalabilme yeteneğini kutla. Şimdiye kadar yapabildiklerini kutla. Şimdiye kadar yapamadıklarını kutla. Hatırla. Mükemmel olmak zorunda değilsin. Zaten öylesin.

Katkıda Bulunanlar: Yazarlar Ebru Arasıl ebru.arasil@metanoiadergi.com Zeynep Makascı zeynep.makasci@metanoiadergi.com Aydan Gündüz aydan.gunduz@metanoiadergi.com Kapak Çizim Şenay Mutlu Kurtuluş senaykurtulus@gmail.com Kitap Yorum Gülizar İnci gulizar.inci@metanoiadergi.com

Reklam info@metanoiadergi.com Yazarlık başvurusu editor@metanoiadergi.com Görüş ve önerileriniz info@metanoiadergi.com

Bizi Sosyal Medyada Takip Edin

@metanoiadergi @metanoiadergi www.metanoiadergi.com


İ Ç İ N D E K İ L E R 8

16

18

İÇİNDEKİ SESİ SADECE DUYMA, ONU DİNLE

KÜÇÜK KÜÇÜK ADIM ADIM

KUTLAMAK İÇİN NOBEL ALMAYI BEKLEME

20

23

32

BÜYÜK HEDEFLERİ BAŞARMAK İÇİN KÜÇÜK BAŞARILARI NASIL KUTLARIZ?

SADECE KENDİ BAŞARILARINI DEĞİL, ÇEVRENDEKİ BAŞARILARI DA KUTLA

FARKINDALIK NEDİR?

38

40

ANNE OLMAK KUTSALDIR

RÜYADAN DAHA ÖTE

KADIN FORMUNDA ERKEK OLMAK

34


WWW.METANOIADERGI.COM

6 | MAYIS 2018

İçindeki Sesi

Sadece Duyma, Onu Dinle Röportaj: Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com


Serkan Raşa, 6 yaşında bir kız babası ve onun için kalıcı bir şey yapmak istiyor. Bir gece aklına gelen fikir ile kızı için yollara düşmeye karar veriyor. İstanbul'dan yola çıkıp kızının yaşadığı Lozan şehrine yürüyerek ulaşmayı hedefliyor. Bu yolculuğu yaparken de anne babalara soruyor: "Çocuklarınızla yeterince kaliteli vakit geçiriyor musunuz?"

Büyük hedeflere küçük adımları kutlayarak ulaşılacağına inanıyoruz. Kızına hayata dair mesaj vermek, bunu yaparken de bir farkındalık oluşturmak isteyen Raşa henüz yola çıkmadan, sayfalarımıza konuk olarak, atacağı ilk adımı kutladı bile.

Sizler arka sayfadaki satırları okurken, Serkan Raşa kızına doğru çoktan yola çıkmış ve Türkiye sınırlarını aşmış olacak... Bu anlamlı yolculuğu şahit olmak isterseniz Instagram hesabını (@serkanrasa) takip edebilirsiniz... Hazırsanız başlayalım...


WWW.METANOIADERGI.COM WWW.METANOIADERGI.COM

8 | MAYIS NİSAN 2018

"Kızıma hayallerinin peşinden gitmekten korkmamasını, Merhaba, bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ben Serkan Raşa. Yeni insanlar tanımayı, yeni yerler keşfetmeyi seven birisiyim. Maceraperest, gezgin ve özgür bir ruhum var. 17 yaşından beri bazen yalnız, bazen de arkadaşlarımla seyahat ediyorum. Dünyanın her kıtasında pek çok ülkeyi dolaştım. Şu an İstanbul’da yaşıyorum. 6 yaşında bir kız babasıyım. Hayata bakış açınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Genelde pozitif ve yapıcıyım. Kalabalıklar içinde yaşamayı, insanları dinlemeyi, gözlemlemeyi, onlar için her konuda elimden geleni yapmayı ve paylaşmayı severim. Çevremdeki insanlar mutlu oldukça ben daha da mutlu olan birisiyim.

önemli olanın bir karar vermek ve o amaca ulaşmak için elinden geleni yapmak olduğunu anlatmak istiyorum."


WWW.METANOIADERGI.COM

9 | MAYIS 2018

Yakın zamanda bir yolculuğa çıkacağınızı biliyoruz. Nasıl bir yolculuk bu yolculuk? Uzun zamandır kızıma hem benimle gurur duyacağı kalıcı bir şey bırakmak hem de bir mesaj vermek istiyordum. Ona hayallerinin peşinden gitmekten korkmamasını, önemli olanın bir karar vermek ve o amaca ulaşmak için elinden geleni yapmak olduğunu anlatmak istiyordum. Bunu da, somut bir şeyler yaparak ona göstermek istedim. Uzun zaman düşündükten sonra bir gece aniden uykumdan uyandım, ne yapacağımı bulmuştum. İstanbul’dan Lozan’a (kızım orada yaşıyor) yürümeye karar verdim. Yapacağınız bu yolculuğun amacı sadece kızınıza bu mesajı vermek mi? Her şey kızım için bir şey yapma arzusuyla başladı ancak diğer yandan, “anne ve babalar çocuklarıyla gerçek anlamda kaliteli vakit geçiriyor mu?” sorusu da devamlı kafamı kurcalıyordu. Bunda en büyük etkeni, kızımın annesiyle-dolayısıyla kızımla-ayrı yaşıyor olmamıza

bağlıyorum. Ben 10 farklı ülkeden yürüyerek geçip, kızıma doğru giderken, bu soruya da dikkat çekmek, anne-babaların çocuklarına zaman ayırması konusunda farkındalık yaratmak istiyorum. Herkes benim gibi yollara düşüp yürüsün demiyorum tabii ancak, her anne babanın çocukları ile anı biriktirmek için yapacak onlarca yolu olduğunu düşünüyorum. İletişimin son derece azaldığı, hayatların gittikçe mekanikleştiği bir zamanda yaşıyoruz. Bundan en büyük zararı da çocuklarımız görüyor ne yazık ki. Yolculuğumda tüm çocuklar için bu amaca da hizmet etmek istiyorum. Projenin bir diğer amacı ise tümüyle kendimle ilgili. Bu yolculuk bir taraftan benim iç dünyama da bir yolculuk olacak. Kendimi daha iyi tanıyıp kendime daha çok yaklaşacağımı düşünüyorum. Aslında bir çeşit meditasyon olacak benim için.


WWW.METANOIADERGI.COM

10 | MAYIS 2018

"Yürürken önünüzdeki mesafeyi düşünürseniz o yürüyüş size işkence olur."

Peki çıkacağınız bu yolculukta bir planınız var mı? Nasıl hareket edeceksiniz? Tahmini 4 aylık bir yolculuk olacak. Ancak şartlar dolayısıyla bu süre 6 aya çıkarsa 6 ayda bitecek. Yani herhangi bir süre kısıtım yok. Türkiye’den başlayarak, sırasıyla Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya, İtalya, İsviçre olmak üzere toplam 10 ülkeyi kapsayan bir güzergahım var. Bu proje ile ilgili aileniz, arkadaşlarınız özellikle kızınızın tepkileri ne oldu? Kızıma yürüyerek geleceğimi söylediğimde, ilk tepkisi “baba neden uçakla gelmiyorsun?” oldu. Kızım projeme destek veriyor ve seyahatin hangi bölümüne denk gelir henüz bilmiyorum ama bir süre o da benimle birlikte olacak. Diğer yandan projemden çevremdeki insanlara ilk bahsettiğimde, beklediğimden daha yoğun bir ilgi ve heyecanla karşılaştım. Kızımın annesi, ailem ve arkadaşlarım kararıma destek verdi. Hafta içi ve hafta sonu 17 kişilik bir arkadaş grubu ile yürüyor, yola çıkmadan önce antrenmanlarımı bu şekilde yapıyorum. Yürüyüşüm boyunca da hepsinin yanımda olacağını biliyorum. Oğlu Fransa’da yaşayan ve benimle aynı kaderi paylaşan arkadaşım Adem Özelma da yolculuğun 90 günü benimle birlikte olarak projeye destek verecek. Yurtiçi ya da yurtdışındaki arkadaşlarım, bulunduğum konuma göre üçer, dörder gün bana eşlik etmek istiyorlar. Wilben Trade Türkiye Direktörü dostum Ozan Akar da projeye destek verenlerden. Bu yolculuk boyunca sponsorum olarak bize maddi destekte bulunacaklar.

Doğal şartlar altında bir yolculuğa çıkacaksınız, planlarınız aksarsa bunun için bir planınız var mı? Maceraperest tarafım ve yapacağım bu yolculuk, matematiksel bir plana ters. Burada beni asıl çeken şey, bilinmezliğe gitmek. Doğayla bütünleşmek, şartlara ayak uydurmak, yaşayarak öğrenmek. Doğa bazen bize dur diyecek, duracağız. Kendimizi ve doğayı dinlemeyi öğreneceğiz. Yürürken, odağınız nerede olacak ya da hedeflerinize ulaşırken nerede olur? Hedefin kendisinde mi? Bulunduğunuz yer ve anda mı? Yürürken önünüzdeki mesafeyi düşünürseniz o yürüyüş size işkence olur. Benim antrenmanlarda düşündüğüm tek şey, doğanın bir parçasıymış gibi hissetmeye çalışmak ve anı yaşamaya odaklanmak. Tabii ki, motivasyonumu güçlendirmek için zaman zaman kızıma kavuştuğum o son noktayı düşünüyorum ve bu beni heyecanlandırıyor. Ancak asıl yaptığım şey anı yaşamak.

"Sizin dışınızda gelişen olaylar sizi durdurmuyorsa zaten hedefe ulaşırsınız. Ancak durduruyorsa, buna yapacak bir şey yok ve bu başarısız olmak anlamına gelmiyor."


WWW.METANOIADERGI.COM

7 | NİSAN 2018

Oldu ki başarısız oldunuz ne yaparsınız? Ya da nasıl bir durumda başarısız hissedersiniz? Başarısızlık olarak kabul ettiğim bir şey yok. Bir proje için fikir ortaya koymak ve o ilk adımı atmak çok önemli. Ben bunu yaptım. Bunun dışında, sizden bağımsız gelişen olaylar olabilir. Büyük sakatlıklar ya da hastalık gibi istenmeyen durumlar yaşanabilir. Eğer sizin dışınızda gelişen olaylar sizi durdurmuyorsa zaten hedefe ulaşırsınız. Ancak durduruyorsa, buna yapacak bir şey yok ve bu başarısız olmak anlamına gelmiyor. Bu da kızıma vermek istediğim en büyük mesaj aslında.

Bu ayımızın konusu, küçük adımlarını kutla. Siz kendinizi bitiş noktasında mı kutlayacaksınız? Yoksa çoktan kutlamaya başladınız mı? Daha önce de belirttiğim gibi, bu projenin üç farklı ayağı var. Birincisi kızım, ikincisi anne-babaların çocukları ile geçirdiği zamana dikkat çekmek, üçüncüsü ise kendi iç dünyam. Kızım, tüm bu yaptıklarımı anladığı, verdiğim mesajları kavradığı yaşa geldiğinde kutlayacağım, farkındalık sağlamayı hedeflediğim konu ile ilgili her ailenin dikkatini çektiğimde kutlayacağım, kendi iç dünyamda, kendime daha çok yaklaştıkça kutlayacağım. Tüm bunlar hep son noktalar gibi görünse de, aslında bu kararı aldığım ve ilk adımı attığımdan beri bir kutlama içindeyim.

Kendinizi bir ağaç olarak düşünseniz, bugün olduğunuz ve gitmeyi hedeflediğiniz yerde nasıl bir ağaç olarak tarif edersiniz? Şu an küçük ve yeni köklenen bir ağacım. Hedefime ulaştığımda, kendimi daha çok keşfetmiş olacağım ve toprağa daha fazla kök salmış bir ağaç gibi hissedeceğim.

Son olarak okuyucularımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı? İçinizdeki sesi duymakla kalmayın, onu dinleyin. Ona kulak verin ve güvenin ,o sizi doğru yere yönlendirir. Hayattan korkmayın. Anı yaşamazsanız beklediğiniz gelecek hiçbir zaman gelmeyecektir.


WWW.METANOIADERGI.COM

12 | MAYIS 2018

Ayın Konusu:

KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!


WWW.METANOIADERGI.COM

11 | MART 2018

Bir koşturmadır yaşıyoruz. Yaşamak değil de, daha çok yarışıyoruz. Daha iyi okullarda okuma yarışı, daha iyi not alma yarışı, daha iyi yerlerde çalışma yarışı, en güzel ya da en yakışıklıyı kapma yarışı, en güzel çocuğu doğurup onu en güzel şekilde yetiştirme yarışı... Bitmiyor. Ömür bitene, son nefes verilene kadar bitmiyor. Farketmiyoruz. Yarışın son bulmadığını, her etap sonunda yeni bir yarışın içinde, hiç dinlenmeden , kendinimizi bulduğumuzu. Durmuyoruz. Nefes almak için, güç toplamak için, şimdiye kadar yaptıklarımıza bakıp, küçük bir alkış tutmak için. Derince bir nefes alın. Dergiyi elinize alıp, sayfaları bu sayfaya kadar çevirdiğiniz için kendinizi kutlayın. "Ne yaptım ki" demeyin. Unutmayın, uzun uzun yollar, attığınız o ilk adım ile başlar. Ve o ilk adım her zaman kutlanmayı hak eder...


WWW.METANOIADERGI.COM

WWW.METANOIADERGI.COM

14 | MAYIS 2018

21 | MART 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!

KÜÇÜK KÜÇÜK ADIM ADIM Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com

Ya içinde bulunduğumuz durumu beğenmediğimiz için ya da olduğumuz yerden daha iyi bir yerde olmak için hedefler koyarız. Şuan içinde bulunduğumuz durum, hiç bir şekilde memnun olmasak bile, bizim konfor alanımızdır ve konfor alanımızda kendimizi bilinmeyen bir yere göre daha güvende hissederiz. Gitmek istediğimiz yer bizden on adım uzaktaysa, konfor alanımızdan çıkıp on adım atmak ve o yere ulaşmak hemen mümkün olmayabilir. İlk belki de ikinci adımda, korkup güvenli bölgeye dönmek isteyebiliriz. Daha konfor alanımızdan çıkmadan bile, on adım gözümüzde büyüyüp, başarabileceğimize dair inancı alıp götürebilir. Başaramayacağımızı düşünmek, baştan kaybetmek anlamına gelir. BEBEK ADIMLAR İşte bu noktada, küçük adımlar imdada yetişir. Kocaman hedefi düşünmek yerine, atacağımız ilk adımı düşünmek ve o adımı gerçekleştirdiğinde konfor alanını o adım kadar daha genişletmek, sonra ikinci adımı atmak ve yine aynı şeyi tekrarlamak, böylece onuncu adıma kadar gelmek, bir yaratımı zarifçe ve eğlenerek yapmanın en güzel yoludur.

"NE ZAMAN OLACAK?" Yaratımlarımı yaparken ben de çoğu zaman “ne zaman olacak?” sorusunu sorardım. Şimdi danışanlarımdan aynı soruları alıyorum. Ben sürecin içinden geçerken anlamıyordum ancak şimdi görüyorum ki, “ne zaman?” sorusunun cevabı, bu soruyu sormamaktan ve attığımız her adımı sanki son adımmışçasına kutlamaktan geçiyor. BİTMEDİ. DAHA YENİ BAŞLIYOR! Büyük bir hedefin küçük bir adımını kutlama düşüncesi çoğu kişiye, daha iyisini yapamadığını düşündürtüyor ve sanki kutlama yapıldığı için bu bir sonmuş ve bu küçük adımlık genişlemeye razı olması, büyük hedefi unutması gerektiği şeklinde algılanıyor. Oysa durum bunun tam tersi. Her adımda, son adımı kutlarcasına yaptığımız şeyleri ve kendimizi kutlamak, sonuca olan bağımlılığımızı azaltıyor. Bağımlılığın azalması ise, istediğimiz o şeylere kavuşma hızımızı artırıyor. Daha çok var derken, bir bakıyoruz, hayalimiz hayatımızda gerçek yerini almış bile. Uzun bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bu yolculukta varacağınız yere ne kadar mesafe kaldığını düşünmek mi bu yolculuğu keyifli ve kolay kılar, yoksa etrafı izleyerek, müziğe eşlik ederek, izlemek istediğiniz bir manzara için aracı kenara çekerek yaptığınız bir yolculuk mu? Hedeflere gidilen yol da, çıktığınız bir yolculuk gibidir. Sonucu düşünmek, arada mola vermemek, sürekli ne zaman varacağınızı ve o yere ne kadar kaldığını düşünmek, varış noktasına sizi bitkin halde götürür. Diğer türlü ise, “hoş geldiniz” tabelasını gördüğünüzde, geldiğiniz bu yeni

yerde kendinizi hala enerjik, hala kutlamaya hazır ve hala başarılı hissedersiniz. KÜÇÜLT HIZLAN Küçük adımlar, koyduğunuz büyük hedeflere sandığınızdan daha büyük şekilde sahip olmanızı sağlar. Onları kutlamak ise, size gelme hızını artırır. Unutmayın, bu bir yolculuk. Her adımda yüzlerce km gittiğiniz bir yolculuk. Ve ileri doğru attığınız her adım doyasıya kutlamayı hak ediyor. Unutmayın, upuzun yollar küçük küçük adımlarla aşılıyor. Kendinizi başarılı hissetmek için bitiş çizgisine gelmeyi beklemeyin


WWW.METANOIADERGI.COM

15 | MAYIS 2018

Merver Erdem Kimdir?

1984’de Amasya’da doğdu. Ankara’da İşletme Lisansı, İstanbul’da Pazarlama Yüksek Lisansı yaptı. “Ben ne istiyorum?” sorusunu kendine sorduğunda 30 yaşındaydı. Her şeyi olduğu yere bıraktı. Kendini tanımaya, ne istediğini bulmaya odaklandı. Metanoia Dergi’yi kurdu. Yaşam koçluğu yaparak insanların hayatına misafir oluyor, Klinik Psikoloji eğitimi alıyor. Okumaktan, yazmaktan, izlemekten, anlatmaktan ve dinlemekten keyif alıyor.

ya da başarıyı kutlamak için hep bir son olması gerektiğini düşünmeyin. Küçük molalarda, büyük coşkulu keyifler yaşayın. Zaman zaman motive olmak için son noktayı düşünmek sizi heyecanlandırsın ancak “ne zaman olacak?” sorusunu sormadan bulunduğunuz ana dönüp aldığınız yolu doyasıya kutlayın. DAY DAY DURAN BEBEĞİ HATIRLA Bir bebek yürümeye başlamadan önce ne zaman yürüyeceğini düşünmüyordu ve day day durabildiği o ilk gün yüzünde aya ayak basmış bir ifade vardı. Hepimiz o bebek olduk. Hepimiz

o kadar küçücük adımlar attığımızda kendimizi hiç farkında olmadan takdir ettik. Çevremizden de takdir gördük. Büyümüş olmak, bir şeylerin sonucunu hesaplamak anlamına gelmiyor. Hesap yapmak hayallere giden yolda vakit kaybından başka bir işe yaramıyor. Herhangi bir hedefini gerçekleştirmek için yola koyulduğunda, o day day durduğunda, sevinçten çığlık atan bebeği hatırla ve onun gibi ol. Bir gün yürüyecek hatta koşacaksın. Hem de hiç beklemediğin anda, hiç beklemediğin şekilde, umduğundan daha düzgün, daha hızlı, daha ayakların yere basar şekilde.

merver.erdem@metanoiadergi.com @mervererdem


WWW.METANOIADERGI.COM

16 | MAYIS 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!

KUTLAMAK İÇİN NOBEL ALMAYI BEKLEME! Ebru Arasıl ebru.arasil@metanoiadergi.com

Benim yaş grubumdakiler ve bu topraklarda yaşayan pek çok insana da göre kutlamak sadece özel günlerde başkalarını kutlamak anlamına geliyor. Başarıyı kutlamaksa, olsa olsa Nobel ödülü almış birini kutlamak olabilir ki o insanın bile eleştirilecek yanlarını bulmadan tek başına başarısını kutlayan insan sayısı çok azdır. Çünkü kutlamaktan çok eleştirmeye alışığızdır başkalarını ve kendimizi. Kutlama, hele de kendini kutlama kavramı bana da çok uzaktı. Çünkü kendini kutlamayı, kendini beğenme, böbürlenme olarak algılardım. Ayrıca kendimi kutlayacak kadar büyük bir başarı için mükemmel de olmalıydım . Bu kadar mükemmeliyetçilik algısında olan birine göre de zaten neredeyse hiç bir şey mükemmel olamayacağına göre kutlanacak bir şey de yapamazdım. Üzerine bir de bir şeyi başarmak için Rocky gibi çok çalışmak, geceyi gündüze katmak, kan ve gözyaşı olması gerektiği inancı da olunca hedefe ulaşsam da yolculuk boyunca hissettiklerim yüzünden hedefin de keyfini çıkaramazdım. Bu arada, bir şeye karar verdiysem, bunun dışında bir şey yaptığımda kendime kızmak da çok normaldi. Hedefe ulaştığımda ise, hedef cazibesini çoktan kaybetmiş olurdu ve kendimi bir sonraki hedefi düşünür halde bulurdum. Kolaylıkla yaptığım şeyler, çok çaba harcamadığım için o kadar da kıymetli gelmiyorlardı. Yani değer verdiğim aslında başardıklarım değil, çok çaba harcayarak başardıklarımdı. Bir süre hedeflerimi o kadar çok zorunluluklar, hedeften en ufak bir sapma gösterirsem

kendimi eleştirmelerle ile özdeşleştirmiştim ki, bunlar beni rahatsız etmeye başladığı için hedef koymaktan kaçınır olmuştum. Bu sefer de hayatta hedefsiz olmanın getirdiği hayatın anlamsızlığına takılmaya başlamıştım. Bugün geldiğim noktayı ise bir örnekle açıklamak istiyorum. Önceki diyet deneyimlerimde, hedefimin gerçekleşmesine o kadar bağımlıydım ki, o hedef için gerekirse ölmek var dönmek yoktu. E hal böyle olunca da bütün hücrelerime kadar aynı hedefe koşuyorduk ama gerilim had safhada oluyordu. Bugünse hedef koymanın keyfini yaşıyorum öncelikle. Hedef kilom ve görünmek istediğim halimi belirledim. O kilo ve görünümde olduğumda neler olacağının hayallerini kuruyorum. Nasıl bedenimin içinde kendimi iyi hissedeceğimi, kendime özen göstermiş olmanın verdiği hazzı, vücudumda da, zihnimde ve ruhumda olduğu gibi fazla bir şey taşımıyor olmanın rahatlığını, ne kadar esnek ve hafif olacağımı . O kilo ve görünüme kavuşmak için bu yola başladığımdan beri, bu hayaller her aklıma geldiğinde kendime verdiğim bu değerin keyfi beni mutlu ediyor. Ve yemediğim her tatlının, karbonhidratın kendime gösterdiğim özenin bir göstergesi olduğunu düşündüğüm için beni mutsuz etmek yerine aksine mutlu ediyor ve kendimi kutluyorum. Canım birşeyi çok istedi ise de demek ki bedenimin buna ihtiyacı var deyip yiyor ve kendimi kendime gösterdiğim özen için yine kutluyorum. Yani yolculuğumdan keyif alıyorum. Bu sözü pek çok kitapta okumuştum.

Ancak insan acı dolu bir şeyi deneyimlerken, süreçten nasıl keyif alınabilir ki diye düşünürdüm. Çünkü bana göre rejim yapmak kendimi kısıtlamaktı. Oysa ki kısıtlama diye bir şey olmadığını her şeyin bir seçim olduğunu fark etmek bana istediklerimi seçme özgürlüğünü verdi. Ayrıca hedef koyarken sayılara da bağımlıydım. 5 ayda her ay şu kadar kilo vererek sonunda şu kiloda olmak gibi hedefler koyardım. Zamana ve sayılara bu kadar bağımlı olmak, beni zamanın tutsağı yapıyordu. Bu da başka türlü bir acı sebebim oluyordu. Ben kutlama enerjisini diyet


WWW.METANOIADERGI.COM

17 | MAYIS 2018

Ebru Arasıl Kimdir?

deneyimim üzerinden deneyimledim. Diyet yerine hedefiniz olan, istediğiniz herhangi bir konuyu da koysanız yazdıklarımın aynı anlamı bulacağını hissedersiniz. Örneğin dil öğrenmek de benim için bir bağımlılıktı ama keyiften değil zorunluluktan geldiğini düşündüğüm bir bağımlılık. Ve zorunlulukla bağımlı olduğunu düşündüğüm her şey gibi yaptıklarımdan çok yapamadıklarıma odaklanıyordum. Her yapamadığım şeyde de kendime kızıyordum. Oysa geçen gün dil konusunda birkaç sene önce koyduğum hedefimle ilgili yazımı buldum ve şu an tam da birkaç sene

önce hayal ettiğim yerde olduğumu fark ettim. Oysa süreçte ne çok kendimi hırpalamıştım yapamadıklarıma bakarak. Evrenin ve insanın her geçen gün genişlediğini ve yeni isteklerin hedeflerin doğal olduğunu ve en önemlisi de birkaç sene önce nerde olduğumu unutarak, öğrendiklerimin farkındalığını ve bulunduğum noktanın zevkini kaçırmıştım. Hemen ardından yaşadığım süreci gözden geçirince, geldiğim noktanın nasıl keyifli olduğunu duyumsadım. Ve ardından televizyonda görüp bu ne demek diye sorduğumda kızım ve eşimin çok kolaylıkla bildiği bir kelimeyi öğrenmiş olmanın mutluluğuna eriştim. Eskiden olsa onlar biliyor bak sen bilmiyorsun diye kendini hırpalayan ben, üzerinden 24 saat geçmiş olmasına rağmen bu 24 saat içinde birkaç kez o kelimeyi ve anlamı tekrarlayıp, onu öğrenmiş olmanın keyfini hissettim. Şükürle başlamıştı dönüşümümüm, sonrasında en küçük adımları bile kutlamayı öğrenmiştim. Bugün ise kutlamanın da bir adım ötesinin, yapmak istediğin hedefin kendime verdiğim değerin, özenin farkındalığıyla yaptıkların için keyif almak olduğunu hissediyorum. Ve bunu zamana bağlamadan olacağına yürekten inanarak, yolda yaşadığım herşeyin bir deneyim, bir keyif olduğunu düşünerek devam ediyorum. Toplumun başarısız olduğunu düşüneceği bir şey oluyorsa da deneyimin kendisi kutlamak ve keyif almak için yeterli. Denemediğim bir şey için nasıl düşünebilirim, konuşabilirim ki? Adım bile atmak cesaretini göstermemek mi, korkularımla birlikte adım atmak mı? Hatalarım, başarısızlıklarım, başarılarım ve hepsini yapabilmek için yürüdüğüm yollara şükürler olsun. Her bir hatam, başarısızlığım, başarım benim bir yola çıktığımın muhteşem göstergeleri. Şükürle kutlamayla ve keyifle dolu bir ay olsun Mayısın.

1974'de doğdu. Çocukluğundan beri hayatın anlamını ve kendini aradı. Bu arayışta karşılaştığı enerji çalışmalarına katıldı. 18 senelik çalışma hayatından sonra Fas'ta 3 sene kendi içine daha derin bir yolculuk yapma fırsatı buldu. Öğrenmek ve bunları paylaşmak en büyük keyfi haline geldi. Dahasını ararken ikinci kez yaşam koçluğu eğitimi alıyor ve yaşam koçluğu yapıyor.

ebru.arasil@metanoiadergi.com @earasil


WWW.METANOIADERGI.COM

18 | MAYIS 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!

BÜYÜK HEDEFLERİ BAŞARMAK İÇİN KÜÇÜK BAŞARILARI NASIL KUTLARIZ? Çeviri: Didem Ermeydan didem@thenilacademy.com

ğruna çabaladığımız ve kendimizi iyi hissettiren hedeflerimiz yaşamımıza anlam katıyor ve hepimiz hedeflerimize ulaşmak istiyoruz. Fakat hiç büyük bir hedefe ulaşmaya çalışırken vazgeçtin mi? Hedefin için çalışmaya başlayıp zaman uzadıkça çok yüksek bir dağa tırmanıyormuş hissine kapıldın mı? Hedefini başarmak için çok zaman harcayıp hala bir noktaya ulaşamadığını mı düşünüyorsun? Eğer bu sorulara yanıtın “evet” ise yalnız değilsin. İnsanlar varoluşları gereği problemleri görmeye ve kolayca olumsuzluklardan dolayı kendini suçlamaya çok yatkındır. Başarısız olduğumuz alanları zihnimizde kolayca yargılayıp, suçlu hissetme duygumuz su üstüne çıkabiliyor. Zihnimiz başaramadığımızı hissettiğinde kolayca motivasyonumuz bozuluyor. Bu da hayallerimizden veya hedeflerimizden vazgeçmemizle sonuçlanıyor. Peki hedeflerimizi başarmada sır nedir? Başarılı insanlar sürekli büyük başarılar elde eder fakat bunu nasıl başarıyorlar? Onları farklı kılan ne?

U


BAKIŞ AÇISI VE ZİHİN

Bir çok insan; istediği her şeye ulaşmış kişilerin bu başarısını şansa veya doğal yeteneklerine bağlar. Belki doğru olabilir ama çoğunlukla bu başarı belirli bir zihin yapısı ve hedeflerine bir bütün olarak bakmaları ile ilgilidir. Thomas Edison’u ele alalım, Ampulu icat eden Amerikalı işadamı Edison ampulu icat etmek için yaklaşık 10.000 deneme yapmış ve bu da başarıyı yakalamadan önce yaşanmış büyük bir başarısızlık süreci, fakat tüm bunlara cevap olarak” Ben başarısız olmadım sadece işe yaramayan onbin seçenek buldum” demiş. Başka bir değişle, başarısızlıklarını başarıya dönüştürmüş çünkü odağı başarısızlıktan çok başarıdaymış. Açıkça görülüyor ki küçük adımları kutlayan ve onları zafer olarak gören bir zihin ve pozitif bir bakış açısına sahipmiş. Daha önce de belirttiğim gibi küçük hatalar ve başarısızlıklar yüzünden kendimizi mutsuz hissetmek çok kolay. Ya küçük başarılarınız? İşin ironik yanı da başarısızlıkta bu kadar kolayca olumsuz hislere kapılıyorken aksine başarılarımızı kutlamıyor olmamız ve işte sihir tam da burada başlıyor.

KÜÇÜK KAZANIMLARI KUTLA

Başarının anahtarı hedeflerimizin bir gecede, bir haftada hatta belki bir yılda olamayacağını anlayıp bunu sorun etmemekte yatar. Sürekli hedeflerimize odaklanıp bizi o hedefe götürecek belirgin ve küçük adımları görmezden gelme eğilimindeyiz. Bu yüzden küçük kazanımları kabul etmek ve kutlamak çok önemlidir. Bunu yapamadığımızda motivasyonunuzu düşürüyoruz; aslında bizi yolumuzda tutan, dağa tırmanabilme gücü veren bu motivasyondur. Motivasyonsuzluk ise hedefimize olan yolun ne uzunlukta olduğunu bilmememizden kaynaklanır. Bazen çok yakınımızda olsa bile-hatta asla bilemeyiz ne kadar yakın olduğumuzu belki sadece bir adım ötemizdedir-bunu öngöremeyiz. Bu yüzden yolculukta küçük adımları kutlamak çok önemlidir. Bu kıvılcımın farkına varırsak beynimizdeki ödül mekanizması çalışır ve bize gurur veren duyguların kimyasal salınımı gerçekleşir, kendimizi iyi hissederiz, bu mutluluk faktörü de bir sonraki başarıya gitme arzumuzu arttırır.

ANAHTAR ŞÜKRETMEKTİR

Yaşamda şükür bazen önemsenmez; biz de başardıklarımızı ve sahip olduklarımızı unutma eğilimindeyizdir. Küçük adımlarımıza ve sahip olduğumuz tüm güzelliklere şükretmek bazen başarı veya başarısızlık arasındaki fark kadar önemli bir sonuca sebep olabilir. Şükür ve takdir enerjisinin eksikliği başarılarımızı görmememize sebep olan bir kaygan zemin oluşturur. Başarımızı kutladığımızda aslında her zaman başarılı olduğumuz inancını aktive ederiz ve bu da “ancak hedefe ulaşırsak başarılı oluruz” yanılgısını ortadan kaldırır.

"Ben başarısız olmadım sadece işe yaramayan on bin seçenek buldum." Thomas Edison

BAŞARILI ALIŞKANLIKLAR YARAT

Alışkanlıklar başarıya denktir. Zihnimiz yeni rutine çok zor alışabilir fakat küçük başarıları kabul edip kutlayarak yeni alışkanlıkların yerleşmesine ve sizi daha ileri taşımasına yardımcı olabilirsiniz. Beynimiz destek ister; bu nedenle kendinizi ödüllendirmeye izin vermek beyninizin sizi bir sonraki adıma taşımasına sebep olacak ve “gelişime bağımlı olma” alanına getirecektir.

BULUNDUĞUNUZ ANIN ÖNEMİNİ ANLAMAK

Peki o zaman başarılı bir alışkanlığın sırrı ne? Bunun cevabı bulunduğunuz anın önemini anlamaktır. Bulunduğumuz anı hep cepte sayarız, bize belirsiz gelir ve o andaki küçük güzelliklerin aslında hiçbir şey değiştirmediğine inanırız. Bu fark ettiğimiz küçük şeyleri uzun zaman elimizde tutup aslında sahip olduğumuz tek şeyin o an olduğunu fark ettiğimizde yolculuğumuz kolaylaşır ve büyük hedeflere ilerlerken bu anların bir araya gelmesi ile hedefimize nasıl ulaştığımızı görüyoruz. Örneğin yepyeni bir konu öğrenmek istiyorsunuz. Bugün sadece kitaptan on sayfa okumak, o konudaki bilginizi çok değiştirmeyecektir ,belki ertesi günkü on sayfa ,ondan sonraki on sayfa daha. Ama biliyoruz ki bütün bu on sayfaların toplamı yeni konuyu öğrenmenize tamamen izin verecektir. Diğer bir değişle her gün on sayfayı okumak o an için bir şey ifade etmese de büyük resimde hedefe ulaşmak için çok önemli adımlardır.


WWW.METANOIADERGI.COM

20 | MAYIS 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA! BAŞARIYA ULAŞMANIN 5 İPUCU

Şu ana kadar söylediklerimizi bir kenara koyup küçük adımların farkına varmak ve onlara şükran duymak aslında ihtiyacımız olan tek şey. Motivasyon başarımızda ki en önemli faktör; kendimizi ödüllendirmek ve küçük başarıları kutlamak da değerli bir anahtar.

Didem Ereydan Kimdir?

Büyük hedefleri küçük parçalara bölün

Her ne kadar büyük resme odaklanmak çok baştan çıkarıcı olsa da küçük adımlara bölmek, ulaşılır hedefler oluşturmak gelişiminizi görmenize sebep olacaktır.

Küçük hedefleri başardığınızda kendinizi ödüllendirin En çok ne yapmaktan hoşlandığınızı düşünün ve her bir adımı tamamladığınızda bunu yapın. Bu kendinizi sevdiğiniz bir kahveyle ödüllendirmek olabilir, çikolata yemek veya bir yere seyahat etmek olabilir. Kendinizi ödüllendirmek beyninizi motivasyon yaratmak için eğitecektir.

Kendinize baskı uygulamayın

Hedefleriniz için bir tarih belirlemek sizi potansiyel olarak başarısızlık duygusuna itebilir. Zaman konusunda daha rahat olun; bu sizin motivasyonunuzu ve mutluluğunuzu arttıracaktır.

Aralık 1974'te Edirne’de doğdu. Babasının işi sebebiyle oradan oraya gezdi durdu. Bu yaşam sayesinde rengarenk yerler, insanlar, deneyimler kattı hayatına… Şimdi öğretmen ve hayatına her gün yepyeni farkındalıklar katan bir yolculukta. Keyif,huzur ve mutluluk yaşam amacı... Eşini, kızını, kendini dinlemek, kitap okumak, ruhunu mutlu etmek ve sınırsızlığı deneyimlemek vazgeçemedikleri....

Gelişiminizi not edin

Yazmak veya bir yere gelişiminizi kayıt etmek hedefinize ulaşmak adına ne kadar mesafe kat ettiğinizi size hatırlatacaktır. Bazen vazgeçebiliriz çünkü başarıya ne kadar yakın olduğumuzu bilemeyiz ve ne kadar çok şey başardığımızı da unutabiliriz. Küçük başarıları yazarak kendimizi ne kadar ödüllendirebileceğimizi hatırlatırız kendimize.

Bakış açını değiştir Bazen son noktaya o kadar odaklanırız ki oraya ulaşmak çok zor gelir. Bunu yüksek bir dağa tırmanmak gibi düşünmeyip arada restoranlarda küçük molalar vererek, dinlenerek ilerlemek gibi düşünüp bunu hayal etmek sizi kolayca oraya ulaştıracaktır.

didem@thenilacademy.com @erendeniz61


WWW.METANOIADERGI.COM

21 | MAYIS 2018

SADECE KENDİ BAŞARILARINI DEĞİL, ÇEVRENDEKİ BAŞARILARI DA KUTLA Çeviri: Zeynep Makascı zeynep.makasci@metanoiadergi.com

Tanıdığın birinin terfi aldığını, bir başarı elde ettiğini veya yeni bir işe girdiğini duyduğunda neler hissettiğini hatırlıyor musun? Hissettiğin şey mutluluk muydu yoksa kıskançlık mı? Peki son zamanlarda senin başardığın bir şey seni nasıl da mutlu hissettirmişti hatırlıyor musun?


WWW.METANOIADERGI.COM

22 | MAYIS 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!

Rekabetçi iş piyasasında maaşının nispeten düşük olduğunu düşündüğünde, başka insanlarla kendini kıyaslayıp da ‘Neden onun gibi kazanamıyorum, aynı statüde olamıyorum veya başaramıyorum?’ dediğin zamanlar olmadı mı? Halbuki başkasının başardığında kendin başarmış kadar mutlu olsan nasıl iyi hissedeceğini bir düşün. Harvard Üniversitesi’nde başkalarının başarısıyla moralinin bozulmasındansa, bunları kutlamanın bir iyimserlik yarattığını ve bunun hayati bir önem taşıdığını açıklayan bir çalışma yapıldı. 70.000 kadın katılımcıyla gerçekleştirilen bu çalışmada iyimserlik hissinin kalp-damar rahatsızlıkları gibi ölümcül hastalıkların riskini azaltabileceği ortaya koyuldu. Peki başka bir kimsenin başarısıyla, kendi başarınmış gibi mutlu olmak ne anlama geliyor? Bu bir bakış açısı meselesi. Övmeyi bilen ve sevecen bir tavır benimsemek, tanıdığınız ve kişisel bir bağ hissettiğiniz birinin başarısının tadını çıkarabiliyor olmanıza yardımcı olur. Bunu yapmak ilk başta zor olabilir fakat pozitif bir hayat sürmek ve dahası için bize muhteşeme derecede yardımcı olur. Şimdi faydalarını öğrendikçe, bu tavrın sizin iyi hissetmenizde nasıl etkili olduğunu göreceksiniz.

TATMİN

SAĞLIK Başkalarının başarısını kendi başarımız gibi kutladığımızda, iyimserlik ve sevincimizde bir artış olduğunu gözlemleyebiliriz bu da sonrasında kendi sağlığımızı olumlu etkiler. Bahsi geçen çalışmada, hayata iyimser yaklaşmanın sadece kalp-damar hastalıklarının değil aynı zamanda kanser, felç, solunum rahatsızlıkların ve enfeksiyon gibi erken ölüme sebebiyet veren hastalıkların önlenmesine de yardımcı olur. Sağlık bakımından böyle bedeller yaşamak oldukça yıpratıcı ve tüm bu çıktılar pozitif düşünmenin gücünü kanıtlayıcı nitelikte. Daha önceden de yapılan çalışmalar gösteriyor ki pozitif psikolojinin demirbaşları olan iyimserlik ve pozitif duygular iyi bir beden sağlığının habercileri.

Başkalarının başarılını kutlamaya yetecek kadar cesur ve özverili olduğumuzda, daha çok tatmin duygusunu da beraberinde yaşayacağız. İçimiz öfke yerine başarılmış hissiyle dolacak. Diyelim ki çok yakın bir arkadaşınız iyi bir şirketten teklif alıyor ve siz nasıl hissedeceğinizi bilmiyorsunuz. Bir yandan mutlusunuz, öte yandan içiniz karmakarışık, özellikle bir de o an kendinizi daha başarısız hissediyorsanız… Oysa o anda kendiniz başarmışçasına, arkadaşınızın başarısını kutlasanız bu içinizdeki tatmini de artıracaktır. Bunu yaşarken içten gelen tatminle ‘Harika! Artık bu X şirketinde çalışan çok yakın bir arkadaşım var.’ diyebileceksiniz ve yine bu tatmin; eşinizle dostunuzla kurduğunuz duygusal bağın içinizde gittikçe artmasını sağlayacak. Brillant Business Girlfriends sitesinin kurucusu ve yazarı Tai Goodwin’e göre, başkalarının başarısını onlarla birlikte kutladığımızda bu onlarla olan ilişkilerimizi de güçlendiriyor.


WWW.METANOIADERGI.COM

23 | MAYIS 2018

Zeynep Makascı Kimdir?

BAŞARI

İRADE

Sadece başkalarıyla olan duygusal bağ değil, aynı zamanda sizin kendi başarılarınıza ulaşmakta potansiyeliniz de artar. Örneğin bahsettiğimiz yakın arkadaşınızın şirketi size uygun bir pozisyon için ilan veriyor, işte şimdi sizin de kendi başarınızı ortaya koyacağınız bir fırsat ortaya çıkıyor şirket bünyesindeki referansınızla. Peki psikoloji bu noktada nasıl bir rol oynuyor? • Başkalarının başarısıyla gelen fırsatların farkında olabiliriz. Bu da istenen bir davranışı ve bakış açımızın bu algıya göre hizalanmasını beraberinde getirir. Sahip olduğunuz bakış açısını ve içinizdeki hırsı ön planda tutarak fırsatları kaçırabilir ve zaman kaybedebilirsiniz. • Başka birinin başarısı ardından kendi başarınızı kavramsallaştırmanız, şartlardaki değişimlere karşı da duyarlı olmanız anlamına gelir. Örneğin, yakın arkadaşınızın çalıştığı X şirketine iş başvurusundan bulunmadan önce, onu referans olarak gösterebilmek için birkaç ay beklemeye ihtiyacınız olabilir.

Mevcut fırsatları ölçüp biçmenin de ötesinde, başkalarının sahip olduklarını doyasıya kutlamak bizim kendi irademizi artırmamıza da katkı sağlar. Futbolcu ve koç Vince Lombardi “Başarılı insanlarla diğerlerinin arasındaki fark güçlülükzayıflık farkından değil, bilgi eksikliğinden de değil, yeterli isteğin bulunmamasından kaynaklanır.” demiştir. Başkalarının başarılarını gördüğümüzde kendi isteğimiz de canlanıp, güçlenebilir. Başkalarının başarılarını kendi başarımızmışçasına kutlamanın faydaları bahsedildiği gibi, peki bunu nasıl aksiyona geçireceğiz? • Bir başkasının başarısından nasıl yararlanacağını üç madde halinde yaz, • Bu kişinin başarısını telefonla, sosyal medya aracılığıyla ya da bir kutlama kartı göndererek kutla, • Bu haberi etrafındaki insanlarla, sanki sen başarmışsın havasında bir coşkuyla paylaş. Bütün bunlar senin kendi tutkunu bulmana ve kişisel başarını artırmana yönelik seni motive edecek.

1992’de Akşehir’de doğdu. İstanbul’da yaşıyor. Lisans eğitimini İngilizce ve Fransızca Mütercim Tercümanlık üzerine Bilkent Üniversitesi’nde tamamladı. Serbest çevirmenlik yapıyor. Örgütsel Psikoloji üzerine yüksek lisans yapıyor. NLP Practititoner eğitimini tamamladı. Yaşam ve Nefes Koçluğu yapıyor. Psikoloji üzerine okumaktan ve yazmaktan keyif alıyor.

zeynep.makasci@metanoiadergi.com @zeynepmakasci


WWW.METANOIADERGI.COM

24 | MAYIS 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!

KUTLADIKÇA ÇOĞALMAK Varacağımız bir nokta var hep. Dinlenmek için, başardığımıza inanmak için, hak etmek için o noktaya varmayı bekliyoruz. Peki gerçekten başaranlar tek bir noktaya mı odaklanıyorlar? Yoksa her adımlarında kutlama enerjisine mi bürünüyorlar?

ndan kopuk geleceği tasvir ettiren sorular, henüz küçücük çocukken bizlere sorulmaya başlandı. Okula bile gitmiyorken daha, ne olacağımız konusunda düşünmeye başladık. Astronot, balerin, dalgıç, ressam gibi meslekler çok ciddiye alınmadı. Hayal gücümüz alkışlanmadı. Kimin koyduğunu bilmediğimiz kuralların esiri olduk zamanla. Haketmek için çok çalışmayı öğrendik. Değerli olmak için iş bitirmek gerektiğine inandık. Bir şey olabilmek için mükemmel olmak gerektiğini

A

düşündük. Ve bizim hayallerimiz "mükemmel" sınıfa hiç de uymuyordu. Oysa mükemmel diye bir şey yoktu. Hiç olmamıştı. Sadece şu an, sahip olduğumuz özelliklerle yapabileceğimizin en iyisini yapabilme gerçeği vardı. Başarılı insanlar bunu farketmişlerdi. Kendilerini kutlamak, kendi değerlerinin farkına varmak, hak etmek için belki de gelmeyecek yarını beklemeyi bırakıp, yaşadıkları o an, geride bıraktıkları her adımı kutlamayı seçenlerdi. Hedeflere ulaşırken, sadece son noktanın değil, sürecin içindeki her anı kutlayarak yaşayanlardan hikayelerini dinledik. İlham olması almanız dileklerimizle...


Arzu, 39 yaşında, Danışmalık Şirketi Kurucusu, Avukat "Kendimi kutladıkça, bir şey yaparken geçmişe göre daha çok keyif aldığımı ve daha az yorulduğumu farkettim." Ben de bir çok insan gibi, hak etmek için çok çalışırdım. Geçmişime dönüp, yaptıklarıma baktığımda başardıklarım bana başarı gibi gelmezdi. Çünkü önümde daha başarmam gereken çok şey olduğunu düşünürdüm. O ana kadar yaptıklarım değil de, ondan sonra yapacaklarımın toplamı kutlamayı hak ederdi. Bir gün defterimin arasında geleceğe yönelik kendime yazdığım bir not buldum. Hep çalışmak istediğim bir şirket vardı. Notta şöyle yazıyordu: O şirkette çalışmaya başladığın gün kutlamayı hakettin demektir! Notu okuduğumda, severek, isteyerek, keyifle başladığım şirketten sonraki ikinci işimde çalışıyordum. Hem o şirkete girerken, hem de sonrasında çalıştığım iki şirkette geçişlerim, kariyerimi ve kazancımı yükselten transferler şeklinde olmuştu. Bu işin güzel tarafıydı. Kendi adıma üzücü tarafı ise, Ben bunca başarının üzerine, kendimi, başarılarımı, olduğum anı kutlamak için hala daha iyilerini yapmayı bekliyordum. Bu farkındalıkla gün içindeki tüm toplantılarımı iptal ettim. Deniz kenarına gidip, önce içinde bulunduğum anı kutladım, sonra geriye dönük başardığım her şeyi.

Evet önümde yürümek istediğim daha çok yol vardı. Ancak buraya kadar gelebilmek muazzam bir şeydi ve bu başarıyı kutlamamak kendime büyük bir haksızlıktı. Bu farkındalığı sadece iş hayatıma değil, hayatımın her alanına uygulamaya başladım. Kendimi, bazen kendime sarılarak ödüllendirdim, bazen ayna karşısında sımsıcak gülümseyerek ve cesaret vererek bazen de birbirinden renkli hediyelerle şımartarak. Aslında hepimizin içimizde minik bir çocuk var. Her insan gibi takdir gördükçe hem kendine inancı artıyor hem de yürüdüğü yolda daha motive oluyor. Kendimi kutlamaya, başarılarımı görmeye başladıktan sonra, yolumu daha hızlı yürüdüğümü ve geçmişe göre daha çok keyif alıp, daha az yorulduğumu farkettim. Bugün kendi işimin patronuyum. Gün geçtikçe geliri, müşterileri, istihdam ettiği insan sayısı artan bir şirketin sahibi olmamım en büyük sebebinin, henüz başarmadıklarımı düşünerek zaman kaybetmektense, her zaman büyük küçük başarılarımı kutlamak olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben ve başardıklarım bu değeri fazlasıyla hakediyoruz.


WWW.METANOIADERGI.COM

26 | MAYIS 2018

Ayın Konusu: KÜÇÜK ADIMLARINI KUTLA!

Melek, 28 yaşında, Satış Uzmanı "Bulunduğun her anı kutlamak, bugünü dünden farklı kılıyor." Hayatıma çok seveceğim ve onun tarafından da çok sevileceğim birinin girmesini istediğim bir dönemdi. Ancak karşıma hep istediğim şeylerin aksi özelliklere sahip insanlar çıkıyordu. "Beni doğru insan bulmaz ki!" dilime pelesenk olmuş bir cümle haline gelmişti ve ben bunu henüz farketmemiştim. Uzun zamandır hayatıma kimsenin girmemesi bir yana, sanki bana laf atan bile olmuyordu? Gerçekten şansım bu kadar mı yok olmuştu ve bunu bu hale ben nasıl getirmiştim? Okuduğum bir kitapta, yaşadığımız her günü kutlamaktan bahsediyordu. Öncelikle ne dediğini anlamadım açıkçası biraz da saçma geldi. Her gün aynı olan bir şeyi neden kutlayacaktım? Bunun mantıklı bir yanını göremiyordum. Tam da o gün, yine hiç bir şekilde hayatıma almak istemeyeceğim biri tarafından yemeğe davet edildim. Bu gelişme, kitaptaki bilgi ile birleşince, aynadaki kendime bakıp,"İstediğin insan olmayabilir ancak, seninle yemek yemek isteyen biri ile karşılaştığın ve ilk defa teşekkür edip, seni doğru insanın bulmayacağını düşünmediğin için tebrik ederim!"

Tam bu düşünce aklımdan geçiyorken, kendimi durdurmuş ve şöyle söylemiştim; "Sevgili evren, sesimi duyup bana benden hoşlanan birini gönderdiğin için teşekkür ederim ancak siparişim tam olarak böyle değil, şöyle..." Üzerinden bir ay geçmeden hayatımın aşkı ile karşılaştım. Onunla karşılaştığım ilk gün, geçirdiğimiz onca zaman ve bugün, yarını düşünmeden, anı yaşayarak ve yaşadığımız her anı kutlayarak geçirdim, geçiriyorum. Farkettim ki, bulunduğun her anı kutlamak bugünü, geçmiş günlerden ayırıyor. Güzeli daha güzelleştiriyor. Doyumu daha çoğaltıyor. Sadece ilişkimde değil, işimde de her an kutlama içindeyim. Önemsiz gibi görünen bir mail gönderdiğimde de, büyük bir projeyi imzaladığımda da aynı coşku ile kendimi ve yaptıklarımı kutluyorum. Çünkü biliyorum ki, iyi ya da kötü, büyük ya da küçük diye bir şey yok sadece bizim olayları algılama şeklimiz var. Attığım her adım, aldığım her nefes, yaptığım her şey aynı derecede kutlamayı hakediyor ve ben bunu kendime hediye ediyorum.


Harun, 45 yaşında, Müzisyen "Başarı bir şey yaptıktan sonra değil, başarılı olduğuna inandıktan sonra geliyormuş." Yaptığım şeylerin hep daha iyisi olduğunu biliyordum. Daha iyisi orada dururken ben yapabildiğim şeyleri kutlama gereği hiç duymadım. Çünkü daha iyisini yapabilecekken yapamamış olmak, bana kendimi başarılı değil, başarısız hissettiriyordu. Sürekli daha iyisi için çalışmak, hayli yaş almış olmak ve başarı için her şeyi yapmış olmama rağmen o daha iyiye hiç ulaşamamıştım. Hayatım akıp gidiyordu ve ben başarının tadına varmak, yaptıklarımla gurur duymak, en çok da durmak, dinlenmek istiyordum. Ne zamandır başarıyı kovalıyor ve onu bir türlü yakalayamıyordum? Gözlerimin önüne ilkokul 5. sınıfta Matematik sınavından aldığım notu öğrendiğim, koşa koşa eve gittiğim ve anneme heyecanla notumu söylediğim an geldi. Annemin "neden100 değil?" sorusu ile koşmaya başladığımı hatırladım. hiç durmamacasına ve bir gün annemin istediği mükemmeli yakalayacağımı umarcasına...

Kendime ne yaptığımı anladığımda yetişkin yaşlardaydım. Üstelik bir de oğlum vardı. Önce içimdeki 5. sınıfa giden çocuğu kutladım. Sonra attığım her adım için kendimi takdir ettim. Kazandığım, kaybettiğim her sınav için, her para için, kendime sarıldım. Bugün yaşadığım için, aldığım her nefes için kendimi kutlamayı öğrendim. O yaşıma kadar hiç tatmadığım başarı duygusunu tatmaya başladım. Yetersiz olduğuma dair inançlarım kayboldu ve yaptığım iş gelişmeye, büyümeye başladı. Öğrendim ki, başarı bir şey yaptıktan sonra değil, başarılı olduğuna inandıktan sonra geliyormuş. Oğluma elinden gelenin en iyisini yaptığı müddetçe kendisini kutlaması gerektiğini öğretiyorum. Her zaman daha iyisi vardır ancak, bulunduğumuz şartlarda elimizden gelenin en iyisini yapmak bizim mükemmelimizdir. Benim yaşıma geldiğinde, olmayan bir şeyin peşinden koşarak değil, kutlayarak, eğlenerek ve başarı zaferini yaşayarak yorulmasını istiyorum...



Sınırların Dışında Düşünmek Toplumun bakış açısını kendi bakış açımız sanıyoruz. Kendimize sınırlar çizip, o sınırın ötesine geçemeyeceğimizi düşünüyoruz. Kavramlara, gerçek anlamlarından uzak anlamlar yüklüyoruz. Ağızlara pelesenk olmuş özlü sözler ardına saklanıyoruz... Peki ne kadar biz olabiliyoruz? Ne kadar özümüzü görüyor ve yapabileceklerimizi farkediyoruz?


WWW.METANOIADERGI.COM

30 | MAYIS 2018

Sizce Ne Demek?

FARKINDALIK

Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com Takipçilerimize sorduk: Farkındalık ne demek? Gelen cevaplar, farkındalığı "kötü olarak değerlendirmelerimiz ve aslında gerçekten farkındalık ne demek? Tartışalım istedik. Katılım gösterdiğin için teşekkürler...

@sertacf Anda kalmak, herşeye gözlemci olarak bakabilmek @hikmettsimsekk Farkındalık bazen kırmızı bir gülü koklarken kokusunu sineye çekebilmektir, köpüren deniz dalgalarının seslerini okuyabilmektir. Aynaya her baktığında kalp ritmini hissetmektir . Farkındalık her sabah gözlerini açıp gökyüzünü seyredebiliyorsan ben buradayım diyebilmektir.

Farkındalık için alan tutan bir derginin yaptığı ankette farkındalığın "iyi bir şey" olarak bilinmesi güzel olsa da toplumumuzun genelinde, "cehalet erdemdir" algısı var. Neden bugünde yaşamaktan böylesine korkuyoruz? Ya da farkındalığın gerçek anlamını mı bilmiyoruz?


WWW.METANOIADERGI.COM

31| MAYIS 2018

Farkındalık nedir sorusunu bir de Türk Dil Kurumu’na sorduk ancak internet ile erişim sağladığımız sözlükte, farkındalık kelimesinin karşılığını bulamadık. Buna en yakın olarak farkında olmak fiilinin anlamını bulabildik. Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre farkında olmak; “görülmesi veya bilinmesi gereken şeylerden haberi bulunmak, kavranması gereken bir şeye dikkat etmek” demek. Farkındalık kelimesinin Wikipedia’daki karşılığı ise; “Bir canlının çevresinde gelişen olayları bilme, algılama ve duyumsama becerisidir. "Bir şeyin bilincinde olma" anlamına gelmektedir.”

Daha fazla bilgi için;

İYİ HİSSETME SANATI Mark Williams, Jon Kabat-Zinn, Zindel Segal, John Teasdale

Bilinçli farkındalık, MINDFULNESS kavramını temel alan programlarla on binlerce kişinin hayatını değiştirmiş Jon Kabat-Zinn farkındalığı, “Yargısız bir şekilde, şimdiki ana odaklanabilmek amacıyla, dikkatinizi toplayabilmektir.” şeklinde açıklıyor.

MEDİTASYON Christophe Andre

Göründüğü gibi, farkındalık aslında dilimizde yeni bir kavram. Yabancı kelimelerin Türkçe ‘ye yakın anlamlara gelen sözcüklerle çevrilmesi yaşadığımız bu anlam karmaşasına zemin hazırlıyor. Ve kelimenin ana kaynağı kendisini “anda olmak” kadar öz bir şekilde açıklıyor. Bu ay farkındalığa bu açıdan bakarak, anı doyasıya yaşamaya ne dersin? Bizler de dergimizi bir farkındalık dergisi olarak tanımlıyor ve geçmişi ders aldığımız bir eğitim, geleceği hayallerimizin kaplı olduğu bir resim olarak düşünerek, en çok şu anda yaşamaya alan tutup, bugünü iyi değerlendirmeye odaklanıyoruz. Geçmiş yaşandı ve bitti, gelecek henüz gelmedi. Biz şu an burada varız. Şimdideyiz ve gücümüzü ancak şimdiki anda ortaya çıkartabiliriz.

FARKINDALIK Mark Williams , Danny Penman


WWW.METANOIADERGI.COM

32| MAYIS 2018

Toplum Algısı

"Anne olmak kutsaldır" Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com Her ne kadar haklarını tek bir güne sığdırarak ödeyemesek de Mayıs biraz da annelerin ayı. Anneliğin idealleştirildiği, kutsal bir yere konduğu zamanlar günümüzden çok öncelere dayanıyor. Anne olmak kesinlikle harika bir duygu ancak gerçekten kutsal olduğu konusunda annelere hizmet eden bir görev mi yüklüyoruz yoksa kısıtlayıcı bir sıfat mı?

Sosyal medya bir çok konuda olduğu gibi annelik konusunda da bilirkişi kaynıyor. Kendine zaman ayıran çocuk sahibi kadınlar, çocuklarını ihmal ettikleri gerekçesiyle yargılanıyorlar. Yargılayan insanların ağzındaysa laf birliği yapılmış gibi şu cümle var: Anne olmak kutsaldır. Basit bir çerçeveden bakıldığında anne olan kişi, çocuk sahibi olan kadındır. Onun da iki kolu, iki bacağı, gözleri, ağzı, burnu vardır ve onunda her kadın gibi kendine bakmaya, arkadaşlarıyla vakit geçirmeye, eğlenmeye hakkı vardır. Ancak anneliği kutsal sayan kesim, bu hakkı ona görmez. Çünkü çocuk sahibi olmak matah bir şeydir ve bu özel durum herhangi bir kadınlıkla karşılaştırılamaz.

Anneliğe bu anlamı yükleyen kişiler, çocuklar büyüyüp, kendi ayaklarının üzerinde durup, artık kendi hayatlarını ve hatta kendi yuvalarını kuracakları zaman da onları bırakmazlar. Çünkü onlara göre annelik, ömür boyu süren bir görevdir. Anneliğe yüklenen kutsallığın, kendilerine vermedikleri değeri verdiğini düşünürler. Dolayısıyla, yuvadan uçan kuşu, bırakmış gibi görünseler de anneevlat bağını hiç bir zaman bırakmazlar. Çocuklarına verdikleri bakımı, çocuklarının o bağı koparmasına karşılık tehdit unsuru olarak kullanırlar. Bunun bir fedakarlık olduğunu düşünürler ve bazen insanı doğduğuna doğacağına pişman ederler.


WWW.METANOIADERGI.COM

33 | MAYIS 2018

Daha fazlası için; Annelik kutsal mıdır bu kutsallık kadınların kendini değerli hissetme yöntemidir bilmiyorum ancak, bir çocuğu dünyaya getirdiğinizde, bir süre onun hizmetçisi olacağınızı da unutmayın. Ancak bu hizmetçilik, bir gün o çocuğun başına kalkılacak bir fedakarlıktan ziyade yapılması gereken ve herhangi bir karşılık gerektirmeyen bir görevdir. Bu yazdıklarımla anne olmayı aşağıladığımı düşünmeyin. Aksine, kutsallık ardına sığınmamış, çocuklarını gerçekten onların ihtiyacı GELİŞTİREN ANNE-BABA doğrultusunda büyütmüş, kendi değerinin farkında olan, zamanı gelince çocuğunu yetişkin bir birey gibi özgür bırakmış gerçekten Doğan Cüceloğlu anne olan insanların değerini anlatmak için bu yazıyı yazıyorum. Çünkü yaşadığımız bu toplumda bu tür annelerin sayısı oldukça az. Az çünkü çocuk sahibi olarak, anne sıfatıyla kendine bir yer edinen insanların yargılarından, bakış açılarından korkarak bir çok kişi mükemmel anne olma kaygısı yaşıyor ve bunu yapamadığını düşünerek ciddi problemler yaşıyor. Anne olmak, çocuğunuzu kaybetseniz bile, hayatınız boyunca taşıyacağınız bir sıfat. Çocuğunuz doğduğunda yaşantınız tümüyle değişiyor, artık siz bir şapka daha takıyorsunuz. Anne oluyorsunuz. Fiziksel şartlar işin içinde yokken bile durum bu kadar farklı ve ağırken, mükemmel olmaya çalışmak, toplumun koyduğu anne idealine zorlamak neden? Çocuk Doktoru ve Psikanalist Winnicott mükemmel anne yerine, BAŞLANGIÇ NOKTAMIZ EV yeterince iyi anne kavramını ortaya atıyor ve bu kavramı şöyle Donald W. Winnicott açıklıyor; Bir anne çocuğunu kendi ihtiyaçlarına göre değil, çocuğunun ihtiyaçlarına göre büyütmeli. Yani bir örnek verecek olursak, bir çocuk yemek yemiyorsa yemiyordur. Anne çocuğu yemek yemeye zorluyorsa, bu annenin endişesinden-yemek yemezse hasta olur-kaynaklanıyordur ki bu da çocuğun değil, annenin kendi ihtiyacını gidermeye yönelik bir davranıştır. Çocuğunuz soğuk havada montunu çıkarmak istiyorsa izin verin çıkarsın. İnsanlar görür de ne der demeyin. İnsan vücudunun ısıya duyarlılığı yetişkinlerde de çocuklarda da aynı merak etmeyin. Hızlıca montunu isteyip giyecektir. Bu tür davranışlara küçük yaşta izin veren anneler-ve tabii ki babalar- çocuklarının yetişkinlikte daha özgür, daha kendi ayakları üzerinde duran ve sorunları kendi başına çözme yeteneği güçlü bireyler yetiştiriyorlar. Gerçek anneler, değerini çocuğunun, anne olmanın üzerinden alan MÜKEMMEL ANNE YOKTUR değil, çocuğuna bilgeliği ile değer katan annelerdir. İşte böyle bir Zeynep Temizer Atalar annelik kesinlikle kutsaldır. Özgür, ruhen sağlıklı, kendi ışığını yakan çevresine de ışık olan bireyler yetiştiren her annenin anneler gününü kutlarız.


WWW.METANOIADERGI.COM

34 | MAYIS 2018

Alıştırma

HAK EDİYORUM Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com Ayna denildiğinde aklımıza gelen ilk isimlerden Louise Hay. Hay’in ayna karşısında verdiği egzersizler, okunduğunda önce “çok saçma” etkisi yaratsa da ayna karşısına geçip uygulayanlar bunun sanıldığı gibi kolay olmadığını ve egzersizlerin de gerçekten işe yaradığını, duyguları ortaya çıkardığını düşünüyorlar.

İstediğimiz bir şeyi hayatımızda var etmek, o şeye sahip olma halimize inanmamız ile doğru orantılı. Hayatımızda olacağına inanmadığımız bir şeyi gerçekliğimizde yaşayamayız, yaşasak bile çok kısa sürede yok ederiz. Bu tip egzersizler, inancımızı, inanmıyorsak hangi düşünce örüntüsünün bu inancı etkilediğini bulmamıza imkan veriyor. Bu sayımızda, Louise Hay’in Düşünce Gücüyle Tedavi kitabından “Hakkediyorum” egzersizini paylaşacağız.

Aynaya bakın. Şöyle söyleyin. “… sahip olmayı hakkediyorum ve kabul ediyorum.” Bu cümleyi iki, üç kez tekrarlayın. Hislerinize odaklanın. Duygularınız ve bedeninizdeki değişimleri gözlemleyin. Söylemiş olduğunuz cümle size gerçekleşmesi olası bir şey gibi mi, yoksa gerçekleşmeyeceğini bildiğiniz bir konuda kendinizi telkin ediyorsunuz gibi mi geliyor? Bedeninizde hissettiğiniz olumsuz duygular için yeniden olumlu ifadeler kullanın. “iyiliğimi engelleyen bilinç kalıbımı bırakıyorum. İyi olan her şeyi hakkediyorum.” Bu ifadeler size anlamlı, gerçek, her an olabilir gibi gelene kadar tekrar edin. Bu tekrarı günlerce yapmanız gerekse bile.


Bizi

Takip Edin @metanoiadergi


WWW.METANOIADERGI.COM

24 | MART 2018

ZİHİN | RUH | BEDEN


WWW.METANOIADERGI.COM

37 | MAYIS 2018

B

ize özel yazılmış bir kader mi yaşıyoruz yoksa yaşadığımız kader derinlerimizde mi saklı? Kaderimizi değiştirebilir, sürekli tekrarladığımız döngülere bir son verebilir miyiz? Belki evet belki hayır.

Gelişim, dönüşüm bir tarafıyla çok kolay diğer tarafıyla ise çok zor. Kolay olan tarafı, sürekli yaptığımız hareketlerin kaynağını bulup farkındalık sağladığımızda o anda dönüşüp bambaşka bir insan olma kapasitemizin gerçekliği. Zor tarafı ise bunun bu kadar kolay olabileceğine dair zayıf inancımız.


WWW.METANOIADERGI.COM

38 | MAYIS 2018

İÇTEKİ BENLE BARIŞMAK VE NUSRETİYEN RÜYA ANALİZLERİ

BU BİR RÜYADIR BELKİ DE, RÜYANIN DA ÖTESİNDE.... Aydan Gündüz aydan.gunduz@metanoiadergi.com

Günden uzak geceye yakın… Yıldızlar ihtişamlı ve muazzam işte yine görünür oldular. Bir ağacın gövdesinde, yaprağında ve çiçeğinde ışıltıyla dans edip, sanki göz kırpıyorlar; zamansız bir mekandan kainata, bana ve bende saklı olana… Herhangi bir anatomi kitabını açıp baktığınızda karşınıza çıkacak olan Omirilik resmi, çeşitli felsefelerde 'Hayat ağacı' olarak simgelenir. Tıpkı bir ağaçtaki gibi kökleri, gövdesi ve dalları vardır. İçimizdeki yaşam ağacına tıpta verilen isim ise Merkezi Sinir Sistemi, diğer deyişle beyin ve omuriliğidir. Temel canlı olması nedeniyle de kafatası ve omurgalar gibi vücudumuzdaki en sert kemiklerle korunur. Bunun da ötesinde yara kabul etmez, vücudumuzun herhangi bir yerinde meydana gelen yaralanma tedavi edilebilirken, merkezi sinir sisteminde meydana gelen bir kazanın sonucu ya felç, ya kısmi felç, veya ölümdür. Pek çok organın nakli yapılabilirken, merkezi sinir sisteminin nakli yapılamaz. Bu nedenle de temel canlıdır, diğer bir deyişle İçimizdeki ben 'dir. İçimizdeki ben'de daha önce de pek çok defa dile getirdiğimiz gibi şekil farkı, renk farkı, ırk farkı, dil farkı, din farkı, mezhep ve etnisite farkı hatta cinsiyet farkı yoktur. Buna göre temel canlı düzeyinde hiçbirimiz diğerimizden üstün değiliz, tam tersi, eşitiz. Beynin üstünde 1 mm kalınlığında, korteks adı verilen tabaka bulunur. IQ ile ölçülebilen ve genellikle yanlışlıkla beyin denilen bölüm budur ve insana özgüdür. Üst beyin de diyebileceğimiz korteks yalnızca %28 hücre kullanır. Korteks dışındaki tabakalarının tamamına, (Corpus Collosum, Thalamus, Amygdeal Nucleus, Substantia Negra, Pns, Bulbus, Hypothalamus, Hypofis, Epifıs, ...) bir buzdağının alt kısmına göndermeyle alt beyin denilebilir. Tüm duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağı olan alt beyin %72 hücre kullanır, kalbi çarptıran, otonom sinir sistemi kanalıyla iç organlarımızı refleksif olarak komuta eden, RNA'lar yoluyla genetik bilgi şifrelerinin depolandığı kısım burasıdır. Üst beyinden farklı olarak bir mikro-evrendir. Tıpkı bir ağacın kökten aldığı suyla beslenmesi gibi, alt beyin sistemi ve dolayısıyla tüm bedenimiz kök sinirlerden aldığımız yaşam enerjisiyle beslenir. Yaşam enerjisinin bedendeki kaynakları erkekte penis, anüs, mesane, prostat iken, kadında ise vajina, rahim, anüs, mesane kök sinirleridir. Temiz enerji kaynakları erkekte sadece penis ve kadında sadece vajina organlarıdır. Bunların dışındaki kök organlarının,

özellikle anüs-bağırsak-mide-gırtlak-ağız organlarının yegâne yaşam enerjisi olarak kullanılması sonucu, aramızdaki eşitlik bozulur, hiyerarşiler ve şiddet başta olmak üzere davranış bozuklukları artar. Dokuz metre uzunluğundaki bağırsaklarımız ve yemek yeme zorunluluğumuz nedeniyle oral-anal enerjiyi daima kullanırız ancak aşağıda belirteceğimiz temel sebepler, bizi bu enerjiyi kullanmaya sevk ederek, yere, şekle, hiyerarşiye yapıştırır ve iç huzurumuzu, kendimizle barışıklığımızı bozar. Davranış bozukluğu olarak dış dünyaya yansıttığımız bu durum, kavga ve savaşların dolaylı sebebidir. Yine herhangi bir anatomi atlasını açıp ceninin anne rahmindeki 20 günlük, 24 günlük ve 30 günlük halini gösteren resimlere bakarsanız ceninin şekil olarak bir kurbağa larvasına benzediğini görürsünüz. Bu şeklin üst ucu ileride beynimize dönüşürken, alt ucu, cenin geliştikçe iki bacağımızın arasına uzanır. Bu kurbağa larvasına benzeyen canlının alt ucu bozuksa, üst ucu da bozulur. İşte alt beyin sistemimiz daha anne karnına düştüğümüz o andan itibaren kayıt almaya başlar ve bu kayıtları almaya da yaşam boyunca devam eder. Özellikle üst beynin henüz kurulmadığı ya da devre dışı olduğu şu dönemlerde alınan olumsuz kayıtlar, psikolojik sorunlarımızın, takıntılarımızın sebebidir. 1- Anne karnında geçirdiğimiz 9 ay 15 gün 2- Anne karnından çıkış zorlukları, doğum travması 3- 0-2 yaş arası, korteksin henüz kurulmadığı tuvalet terbiyesi dönemi; incir yaprağı ile örtülmesi gereken organlarımızı henüz örtemediğimiz için 4- Bütün yaşamımız boyunca uyku dönemlerimiz 5- Erkeklerde sünnet dönemi 6- Genç kızlarda ilk adet kanaması dönemleri


WWW.METANOIADERGI.COM

39 | MAYIS 2018

Aydan Gündüz Kimdir? 7- Ağdacılarda, yaşam ağacımızın köküne bakıldığında 8- Her iki cinste ilk seksüel deneyim dönemleri 9-Ameliyatlardaki narkoz dönemleri 10- Kadınlarda kürtaj dönemleri 11 - Yasaların izin verdiği/ vermediği alkol ve uyuşturucu kul lanılan dönemler 12- Ayrılıklar, matem reaksiyonları gibi duygusal şok dönem leri İlk üç dönemde korteks henüz kurulmadığı için, diğer dö nemlerde ise sisli ya da tamamen kapalı olduğu için alt beyin sistemimiz çıplaktır, dış etkilere açıktır. Bunlar, temel inşaat bozukluklarına neden olurlar. Esas olarak yaşam kalitemizi düşüren, hatırlanan anılar değil, hatırlanmayan anılardır. Korteksimizin açık olduğu dönemde vuku bulan, hatırlayabildiğimiz anıları anlatırız, rahatlarız; ancak hatırlayamadıklarımızı sadece davranış bozukluklarımızla anlatmış oluruz. En basitinden erkekte aşırı silah düşkünlüğünün geri planında, yukarıda belirtilen dönemlerde penise vurulan darbe vardır. Ya tuvalet terbiyesi döneminde popoyla aşırı uğraşılmıştır; ya sünnet yanlış dönemde, yanlış şekilde yapılmıştır, ya da daha geri planda, anne rahmindeyken yaşanan sorunlar vardır. Kadında aşırı ayakkabı ve çanta düşkünlüğü de vajinal orgazm yetersizliğinin yansıması olan bir davranış olarak kabul edilir. Parfüme aşırı düşkünlüğün geri planında, bahsedilen dönemlerde kokuyla ilgili takıntıların oluşmuş olması yatar; örneğin bebek, altı temizlenmeden bırakılmış olabilir. Bebekliğinde ve çocukluğunda çatık kaşlarla, kötü bakışlarla karşılaşan kişiler çoğunlukla yetişkinliklerinde konuşurken, karşılarındakilerin gözlerine bakamazlar. Depresyona giren insanları tıpkı anne rahmine benzeyen kapalı, karanlık odalarda anne karnındaki cenin pozisyonunda, dizlerini karnına çekmiş durumda buluruz. Bunlar, alt beyin sistemimizde, sözle ifade edemediğimiz psikolojik yaralarımızın davranışsal ifadeleridir. Ancak alt beyin, bahsettiğimiz psikolojik virüsleri esas olarak rüyalarda anlatır. Bu yüzden de her sabah uyanır uyanmaz, kahvaltıdan hemen önce İçimizdeki Ben'in sesine kulak vererek onun sözlerini kağıda dökmek sandığımızdan çok daha önemlidir. Kaynak: *ÖlümsüzlükDoç. Dr Nusret Kaya Goa Yayınları

Aydan Gündüz İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri Bölümü Fars Dili ve Edebiyatı mezunu, senarist ve yazar. Abdülhamid Son Sultan’ ‘Kanuni Grand Turc’ ve ‘Şarkın ve Garbın Hakimi Yavuz’ ‘Reşat Enis Tozlu Raflardaki Gölge / Hep Oyunda Kalmak ve 100 Liraya Kendi Filmini Çek kitaplarının yazarı. UMAYLA YAŞAM BİLİM MERKEZ’İ'nde Hüseyin Rahmi’nin Romancılığı üzerine atölye çalışmaları ve rüya analizi yoluyla koçluk yapıyor.

aydan.gunduz@metanoiadergi.com @aydangunduz_


WWW.METANOIADERGI.COM

40 | MAYIS 2018

KADIN FORMUNDA ERKEK OLMAK Merver Erdem merver.erdem@metanoiadergi.com

Eğitimlerini yarıda bırakan anneler, özel hayatlarında yaşadıkları zorlukları eğitimsiz, dolayısıyla ekonomik güçlerinin olmamalarına bağlıyorlar. Eğitimli anneler ise, evlendikten sonra eğitimlerinin gereğini yapamadıkları için kocalarını dolayısıyla evliliği suçluyorlar. Ve kız çocuklarını “kızım benim gibi olmasın” diye eğitime teşvik ediyorlar. Çok teşekkür ederiz bunun için ancak;


WWW.METANOIADERGI.COM

33 | NİSAN 2018

urada annelerin, dolayısıyla kızlarının aldığı ana karar şu: Bir erkek kadar güçlü olmalıyım ve asla bir erkeğe boyun eğmemeliyim. Bunu eğitimle ve çok, daha çok çalışarak yapabilirim. Öyleyse yapacağım. Etrafınızın kadın formunda erkeklerle dolu olduğunun farkında mısınız? Neslimiz tam da bunu yaşıyor. Bir erkek kadar güçlü, kadınlar yetiştirdik. Büyük şirketlerde onlara yer edindirdik. Erkek gibi araba sürüyorlar, kamyon kullanıyorlar, en ağır işlerde çalışabiliyorlar. Çocuk da yapıyorlar. Hem çocuklarını büyütüyor hem de dünyanın yükünü omuzlarında taşıyorlar. Güçlüler. Kadınlar bir erkekten daha güçlüler! Kadınların gücünü ifade ederken neden erkeğin gücünü baz alıyoruz. Bildiğim kadarıyla bir erkeğin gücünü tasvir ederken, bir kadın kadar güçlü demiyoruz. Çünkü baştan kabul ediyoruz. Kadın güçsüzdür. Erkek ise güçlü.

B

ERKEK DEĞİL, PENİS GÜÇLÜ Bu bakış açısı, Freud’un ödipal dönem olarak adlandırdığı gelişim dönemlerinden kalma bir düşünce. Çocuk 3-6 yaş arasında cinsel kimliğini seçer. Daha doğru bir ifade ile, henüz o yaşlarda insanların hepsinin aynı olmadığını, penisi olan ve penisi olmayan şeklinde iki farklı cinsin olduğunu fark eder. Penisli ya da penissiz kimliğini kabul ya da reddeder. Erkek çocuk penis ile dünyaya gelmiştir ve penis güçtür (aç bakayım pipini teyzeler görsün evladım), yanlış bir şey yapıp, penisi kaybedeceğinden korkar. Babanın penisi ile yarışır ve bunun için anneyi ondan almaya çalışır. Kız çocuk penissiz dünyaya gelmiştir ve eksiktir. İlk günden beri sevgi objesi olarak gördüğü anneden, hem onun da penisi olmadığı için hem de onu penissiz dünyaya getirdiği için kızgınlıkla kopar. Babayı elde edip, babanın penisine sahip olursa güçlü olacağını düşünür. Bu dönem dışarıdan, kız çocuklarının babaya, erkek çocuklarının anneye aşık olduğu dönem olarak gözlenir. Bu dönemden sağlıklı çıkış yolu ise, yarışmayı bırakıp, kız çocuğun annesiyle, erkek çocuğun babasıyla özdeşimleri sonucunda olur. Bu gereksiz gibi görünen bilgiyi neden anlattım? Farkında olmadan yaşadığımızda, halen ödipal dönem bakış açımızı koruyoruz ve bunu ilişkilerimize yansıtıyoruz. Kadın olduğunu kabul etmeyen bireyler, içten içe erkekleşiyor. Dışarıdan bakıldığında ne kadar kadın gibi görünse de içerde inşa edilmiş bir erkek var.

İLİŞKİ BİR KADINA SEVGİ Mİ VERİYOR GÜÇ MÜ? İlişkiler, kadını güvende hissettiriyor. Bir erkekle bütün olmak, ilişki kurmak, evlenmek bu gücün kadında tutunan hali oluyor. Gücüne inanmayan, kendi varlığı ile zaten kendi gücünü kabul etmeyen kadın herhangi bir ayrılıkta kendini değersiz ve güçsüz hissediyor. Erkek ve kadının birleşmesi, penisin vajina içine girmesi ile olur. Ve çoğalmak ancak bu şekilde mümkündür. Eğer aranızdan “hayır bu işler artık gelişti, erkekler olmadan da, içeme bir şey almadan da çocuk doğurabilirim!” diyenler varsa, çıkışı yapan bu sesin, kendi kadın tarafı mı erkek tarafımı olduğuna tekrar baksın. Doğal açıdan, kadın alır, erkek verir. Ancak günlük yaşantımızda, erkeğin vermesine izin vermiyoruz. Eğer izin verirsek kendimizi güçsüz hissediyoruz. Almak belli bir yaşa kadar “kötü” bir şey olarak öğretildi. (Önce okulunu oku, koca her zaman bulunur dönemi.)Belli bir yaştan sonra ise, almamız gerektiği söylendi (Haydi kızım evlen artık, biz de torun sevelim dönemi).

SEN ZATEN GÜÇLÜSÜN Farkındalık olmadan, bu komutlara uymak çok mümkün olamıyor ve erkekler, bir kadın ile birlikte olmayı umarak bir ilişki yaşarken, kadın formunda, bir erkekle, onlarla sürekli yarışan, gücünü bir şekilde kanıtlamaya çalışan insanlarla birlikte oluyorlar. Sonuç olarak da mutsuz birliktelikler her birimizin-hem kadınların hem erkeklerin-canını yakıyor başını ağrıtıyor. Maskülen özelliklerle büyümüş ve içimizde bir erkek yaşatıyor olabiliriz. Bunun için bir çok ilişki harcamış, yıpranmış da olabiliriz. Ancak kadın olmak, kimliğimizi kabul etmek hiç de zor zor değil. Gelin bunu yapalım. Bir farkındalık oluşturalım.Kadın olmayı sonuna kadar kabul edip, gücünüzü açığa çıkarın. Yarışmadan, erkek gibi olmadan, yorulmadan. Zarifçe, kadın gibi ve yüzünüzde güller açarak.

Not: Kaleme aldığım bu yazı, tez çalışmam için gerek kendi yaşamımdan gerekse danışanlarımla yapmış olduğumuz seanslardaki gözlemlerimle çıkarımım yani hipotezimdir. Tez çalışmam sonrasında elde edeceğim sonucu da buradan büyük bir mutlulukla paylaşacağım


WWW.METANOIADERGI.COM

42 | NİSAN 2018

Takip Ediyoruz

@dr.yerebakan Dr. Yerebakan, bildiğimiz ancak uygulamaya gelince yapamadığımız bir çok bilgiyi yaptığı deneyler ile gözlerimizle görmemizi sağlıyor. Deney dediysek, bir laboratuvar ortamından bahsetmiyoruz. Sunuculuğunu yaptığı Doktor Geldi programında, izleyiciler ile birlikte günlük hayatımızdan örneklerle yediğimiz besinlerden, vücudumuzun nasıl temizleyeceğimize, şekerin zararlarının klişeden uzak bilimsel kanıtları ile, yeşil çayın vücudu nasıl temizlediğine kadar bilinen ancak görmezden gelinen bir çok konuya parmak basıyor. İşte Dr. Yerebakan'dan öğrendiğimiz, canlı canlı kanıtlanmış, yeme alışkanlıklarınızı değiştirecek bir kaç ipucu:

Elinizdeki şekeri yavaşça yere bırakın.... Yerebakan, 3 farklı şişeye aynı miktarda su ve maya koyuyor. Ardından bir şişeye herhangi bir şey ilave etmiyor. Diğer iki şişeye ise sırasıyla, 1 kaşık ve 3 kaşık şeker koyuyor. Her şişenin ağzını balon ile kapatıyor. Fermantasyon sonrası, şekersiz şişedeki balon şişe içerisine kaçarken, 3 kaşık şekerli şişeceki balon şişiyor. Şekerin vücudumuza etkisi güzel bir şişkinlik. Yapılan deneyi ve sonuçlarını gördükten sonra elimizdeki şekeri yavaşça yere bırakıyoruz.


KİTAP ÖNERİLERİ SİHİR DÜKKANI JAMES R DOTY James R. Doty oldukça fakir bir ailede doğmuş 12 yaşındaki bir çocuğun yüklenebileceğinden fazla yüklerle boğuşurken, tesadüfen kasabadaki bir sihir dükkanından içeri girmesiyle kendisinin yıllar sonraki ifadesiyle; içgörüsü olan bilgeliğini karşılıksız paylaşan, Ruth ile tanışır. 16 hafta boyunca birlikte çalışarak beden gevşemesi, zihin terbiyesi, kalbi açma ve niyet açıklığı ile vizyonunu nasıl gerçekleştirebileceğini öğrenir. Duygu yoğunluğu olan, anlaşılır, akıcı bir dille yazılan kitap ilgi uyandırıcı. Çocukken öğrendiklerinin ne kadarını uygulayabilmiş ve yıllar sonra neden bu kitabı kaleme almış sizde merak ediyorsanız keyifle okuyabilirsiz.

OLMA SANATI ERICH FROM Erich From Almanya doğumlu antropolog, sosyal felsefeci, tarihçi ve psikianalistir. Olma sanatı kitabını oto-analiz, öz farkındalık ve meditasyon üzerine ele almıştır. Kitapta insanın kendinden uzaklaşması ve duygu-düşünce anlamın da tembelleşmesi toplumsal, siyasal ve kitle iletişim cihazları aracılığıyla yapılan manipülasyonlara bağlanıyor. Yazar kitabın arka yüzünde şöyle diyor: Olma sanatını öğrenmede en önemli adım yüksek bilinç kapasitemizi ve zihin söz konusu olduğunda eleştirel ve sorgulayıcı düşünme yetimizi güçlendirmektir. Analitik, samimi, düşündüren, eleştiren, sorgulayan, farkındalık oluşturan sakin bir ortamda okunmayı gerektiren bu kitap ilgilisi için ilgi çekebilir.

IŞIĞIN YOLU NİLÜFER DEVECİGİL Psikolog Nilüfer Devecigil tüm ilişkilerde ki 'bağlanma' kavramını, çeşitlerini hikayesindeki Ayşenur karakteriyle bize aktarmak istemiş.Kitabın arka kapağında ki not etkileyici ve kitabın içeriğiyle çok uyumlu.'İlişkiler de incinir, ilişkilerde iyileşiriz. Ayşenur, değişmez bildiği pek çok özelliğinin mizacına yapışmış zehirli sarmaşık olduğunu Michael ile ilişkisinde anlayacaktı.Ve zehirli sarmaşıkları kişiliğinden, bakış açısından, hayatından sökmenin yolunu öğrenecekti. Geçmişi değiştirmek değil, geçmişten kaçarak da değil, geçmişten anlam çıkararak.'Bir solukta okuyabileceğiniz akıcı bir dille yazılan kitap, kendi bağlanma şekillerinize yada çevrenizdeki insanlarla bağlanma şeklinize dair sizi düşündüren bir kitap.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.